DÖNEM
: 22 CİLT : 30 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
16 ncı Birleşim
11 Kasım 2003 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
Iğdır'ın düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin
gündemdışı konuşması
2. - Konya Milletvekili Ahmet Işık’ın,
Atatürk'ün 65 inci ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur'un, Cumhuriyetimizin 80 inci yıldönümünde ve Atatürk'ü andığımız bir
haftada, Türkiye'de kadının statüsüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî
Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve
65 milletvekilinin, elma yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/137)
2. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23
milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi
ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet olaylarının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci'nin, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/117)
2. - Artvin Milletvekili Yüksel
Çorbacıoğlu'nun, İnsan Hakları Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/118)
3. - TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Almanya
Federal Meclisi Başkanı Wolfgang Thierse'nin resmî davetine, beraberinde bir
Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/388)
4. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın;
Küçük Esnaf ve Sanatkârlar ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme Kredilerinde
1.1.2003 Tarihine Kadar Olan Senet Protestolarının ve Karşılıksız Çeklerin
Nazara Alınmaması Hakkında Kanun Teklifinin (2/110) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/119)
5. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün;
Atatürk Millî Parkı Kanunu Teklifinin (2/159) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/120)
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve 23
milletvekilinin, İzmit Büyükşehir Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temin
Projesi ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/4) (S.
Sayısı: 265)
VI. -
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1. - Adalet Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
2. - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
şiddetli yağıştan zarar gören Ardahan İlinin afet kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
(7/1105)
2. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
yoksulluk ve işsizliğe yönelik çalışmalara ve bankazedelere yardım yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1126)
3. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Anıtkabir'deki törenlere bazı basın mensuplarının ve bazı kurucu üyelerinin
alınmamasının nedenlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi
Gönül'ün cevabı (7/1130)
4. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
bir fuel-oil taşıma ihalesiyle ilgili iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı M.Vecdi Gönül'ün cevabı (7/1131)
5. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in,
Türkiye-KKTC Gümrük Birliği Anlaşmasıyla ilgili açıklamasına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1178)
6. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
Düzce depremzedelerinin konut sorunlarını çözmek için ne gibi çalışmalar
yapıldığına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in
cevabı (7/1188)
7. - Çanakkale Milletvekili İsmail
Özay'ın, Çanakkale'nin Biga İlçesindeki bir tersanedeki ve yakınındaki okul
inşaatına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
(7/1206)
8. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
kültürel değişim ve mübadele anlaşmaları gereği yurt dışına çıkan öğrencilerden
alınan çıkış harcına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun
cevabı (7/1234)
9. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Adana Ulu Camiden çalınan İznik çinileriyle ilgili soruşturma
yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1246)
10. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
İmar Bankasının TMSF'ye devrine ve alacaklar için yürütülen çalışmalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in
cevabı (7/1254)
11. - İstanbul Milletvekili Mehmet
Sevigen'in, Bağdat'a giden Türk konvoyundaki şoförlere yapılan silahlı
saldırıya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
Gül'ün cevabı (7/1256)
12. - Hatay Milletvekili İnal Batu'nun,
güreş sporunun geliştirilmesi için yapılacak düzenlemelere ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1258)
13. - İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, Tekelin özelleştirme ihale şartnamesinin 14/C maddesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1267)
14.- Antalya
Milletvekili Atila Emek'in, Oymapınar Barajı Hidroelektrik Üretim Tesislerinin
Seydişehir Alüminyum A.Ş.'ye devrine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1269)
15. - İzmir Milletvekili Muharrem
Toprak'ın, müzelerimizdeki tarihî eserlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1293)
16. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
TSK'dan adî malûl olarak ilişiği kesilen uzman erbaşların emeklilik işlemlerine
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül'ün cevabı (7/1307)
17. - Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur'un, yardımcı doçent kadrolarındaki sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1317)
18. - Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek'in, kamu alacaklarına uygulanan gecikme faizi oranının düşürülüp
düşürülmeyeceğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
(7/1327)
19. - İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek'in DSİ'nin bir töreninin TRT'den yayımlanmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/1342)
20. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
POAŞ'ın özelleştirme bedelinde yapılan borç ötelemesi kararına ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1343)
21. - Adana Milletvekili Atillâ
Başoğlu'nun, milletvekillerinin çalışma odalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili
İsmail Alptekin'in cevabı (7/1367)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı,
Cumhuriyetimizin 80 inci yıldönümünün kutlandığı günümüzde, Erzurum İlinin
içinde bulunduğu sorunlara,
İstanbul Milletvekili Hasan Aydın,
İstanbul İlinde yaşanan yoksulluk ve işsizlik sorunlarına,
Ve alınması gereken önlemlere ilişkin
gündemdışı birer kanuşma yaptılar.
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın,
Malatya Sigara Fabrikasının sorunlarına ve Tekelin özelleştirilmesine ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen cevap verdi.
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 24
milletvekilinin, organize sanayi bölgelerinin sorunlarının araştırılarak,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/135),
Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66
milletvekilinin, işsizlik sorunu konusunda (10/136),
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Orman köylülerinin sorunlarının
araştırılarak orman köylerinin kalkındırılması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan (10/69,118) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Genel Kurulun 6 Kasım 2003 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde; daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan 275 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 4 üncü sırasına alınmasına ve bu birleşimde çalışma
süresinin bu işin bitimine kadar uzatılmasına; 265 sıra sayılı İzmit Büyükşehir
Belediyesi İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi ile ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla kurulan (10/4) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Raporunun görüşmelerinin 11 Kasım 2003 Salı günkü birleşimde gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yapılmasına ilişkin AK
Parti Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
2 nci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),
3 üncü sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce
geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,
4 üncü sırasına alınan, Türkiye Bilimsel
ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının (1/686)(S. Sayısı: 275) görüşmeleri, Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
1 inci sırasında bulunan, Türk Patent
Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (1/224, 1/361)
(S.Sayısı: 272), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan
açıkoylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
11 Kasım 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak
üzere, birleşime 20.28'de son verildi.
|
Sadık Yakut |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Suat Kılıç |
Ahmet Küçük |
|
|
Samsun |
Çanakkale |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
No. : 24
II. - GELEN KÂĞITLAR
7 Kasım 2003 Cuma
Teklif
1. - Kars Milletvekili
Selami Yiğit ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; 4876 Sayılı "T.C.
Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere
Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/191) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.10.2003)
No. : 25
10 Kasım 2003 Pazartesi
Tasarı
1. - 2003 Malî Yılı Bütçe
Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/698) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, yabancı vakıflara ve gayrimenkullerine ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/834) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
2. - Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu Polis Okulu İnşaatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/835) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
3. - Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu'nun yeni Adliye Sarayı ihtiyacına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/836) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.11.2003)
4. - Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu Doğu Çevreyolu inşaatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/837) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
5. - Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu-Daday Hükümet Konağı inşaatı
ödeneğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/838) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.11.2003)
6. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Fener Rum Patrikhanesi çevresindeki gayrimenkullerin el
değiştirmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/839)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
7. - Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın kişi başına millî gelirin hesaplanmasında doğal
zenginlik kriterine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/840) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.11.2003)
8. - Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel'in, TEKEL'in özelleştirilme ihalesiyle ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/841) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.11.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı'nın, özelleştirilen kuruluşlarda çalışan işçilerin kamuda
istihdamının sağlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1419)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
2. - Muğla Milletvekili
Ali Cumhur Yaka'nın, elma ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1420) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
3. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, Yargıtay 4. Ceza Dairesinde bir sanığın başörtülü
olduğu için dışarı çıkarılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1421) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
4. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Irak'taki Türkmenlere ait tapu kayıtlarının imha edilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1422) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.11.2003)
5. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, GSM operatörlerinden tahsil edilmesi gereken KDV
gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1423) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.11.2003)
6. - Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, okullardaki din dersinin içeriği ile farklı inanç gruplarına
ödenek ayrılıp ayrılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1424)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
7. - Muğla Milletvekili
Ali Arslan'ın, Dalaman Belediyesinin borçlarına ve uğradığı hacze ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1425) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.11.2003)
8. - Kırşehir
Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, belediyelerin kurdukları iftar çadırlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1426) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.11.2003)
9. - Samsun Milletvekili
İlyas Sezai Önder'in, Ballıca Sigara Fabrikasının özelleştirilmesi halinde
işçilerin durumuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1427)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
10. - Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, Seydişehir ETİ Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesi
sürecindeki bazı ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1428)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
11. - Hatay Milletvekili
Züheyir Amber'in, bazı AB üyesi ülkelerin büyükelçilikleri önünde vize için
bekleyen vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1429) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.11.2003)
12. - Hatay Milletvekili
Züheyir Amber'in, AİHM kararlarının uygulamasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1430) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
13. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, GSM operatörlerinden tahsil edilen hazine paylarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1431) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.11.2003)
14. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, 4207 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1432) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
15. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, bir atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1433) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
16. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, petrol yataklarının belirlenmesi çalışmalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1434) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)
17. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Suriye ve Irak'ta yaşayan Türkmenlerin nüfusuna ve
gayrimenkul edinebilme haklarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1435) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.11.2003)
No. : 26
11 Kasım 2003 Salı
Rapor
1. - Karayolları Genel
Müdürlüğünce Yapılacak Bölünmüş Yol İnşasında Uygulanacak Usul ve Esaslar
Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/687) (S. Sayısı: 276) (Dağıtma tarihi: 11.11.2003) (GÜNDEME)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Trabzon Milletvekili
Asım Aykan'ın, Başak Sigorta eski Genel Müdürünün emekli ikramiyesine ilişkin
Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1436) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.11.2003)
2. - Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalı'nın, Erzurum'daki yoğun kar yağışının afet kapsamında
değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1437) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)
3. - Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalı'nın, Erzurum'da ağaçların yoğun kar yağışından zarar görmesi
üzerine yapılacak çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1438) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)
4. - Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalı'nın, Erzurum'da yoğun kar yağışından zarar gören elektrik
dağıtım şebekesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1439) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)
5. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, havaalanlarında VIP salonlarını kullananlarla
ilgili bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1440) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)
6. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, muhtar maaşlarının asgari ücret seviyesine
getirilip getirilmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1441) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)
7. - İstanbul Milletvekili
Emin Şirin'in, Başbakanlık burslarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1442) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. - Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan ve 65 Milletvekilinin, elma yetiştiriciliğindeki sorunların
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/137) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2003)
2. - İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 23 Milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol Federasyonu ve
Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet olaylarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.11.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
11 Kasım 2003 Salı
BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN(Karaman), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşimini açıyorum.
III.-Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, yine, 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Iğdır
İlimizin 14 Kasım 1920 tarihinde düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü
yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'e
aittir.
Buyurun Sayın Akdemir.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir'in, Iğdır'ın düşman işgalinden kurtarılışının 83
üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Iğdır'ın 14 Kasım 1920
tarihinde kurtarılışının yıldönümü dolayısıyla, huzurlarınızda bulunuyorum.
Buradan Iğdırlı hemşerilerimin kurtarılış bayramını kutlarken, Yüce Türk
Milletine, ayrıca, saygılar sunuyorum.
"Iğdır"
kelimesi, halk arasında, yöremizde "İğdir" olarak biliniyor; ben, şu
anda Yüce Mecliste Iğdır'dan bahsetmek istiyorum; Ağrı Dağı, pancar tarlaları,
Iğdır Ovası ve pamuğuyla doğunun Adanası olan Iğdır'dan söz etmek istiyorum.
Iğdır "İğdir" kelimesinden gelmektedir. 24 Oğuz boyundan birisidir ve
Oğuz Han'ın torunudur, Cengiz Han'ın oğludur İğdir. Dolayısıyla "iyilik,
ululuk, büyüklük" anlamına gelen bu kelime, tarihte de önemli yer
tutmaktadır.
Tevrat'ta, Nuh Tufanından
sonra Nuh'un gemisinin Ağrı Dağına oturmuş olduğu ve Nuh'un üç oğluyla,
insanlığın buradan dünyaya yayıldığı söylenmektedir ve Iğdır Ovası,
"Sürmeli Çukuru" olarak bilinir; Iğdır, Tuzluca, Aralık buradadır.
Burada, dünyada kurulmuş
olan 25 devlet gelmiş geçmiştir. Bizanslılar, Selçuklular, Moğollar,
İlhanlılar, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve nihayet, İranlılar, Ermeniler,
Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti bu devletlerden bazılarıdır.
Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; doksan yıl Çarlığın
esaretinde kalan Iğdır; yani, Sürmeli Sancağı, 1917 ihtilali
sırasında Türk-Ermeni Sancağı İcra
Komitesince idare edilirken, Ermenilerin burada yaşayan Türk Halkına yapmış
olduğu mezalimlere karşı, yörede yaşayan Türkler, Iğdır'da, Aralık'ta,
Tuzluca'da, Karakoyunlu'da toplanarak teşkilatlanmış ve korumasız ahaliyi
korumaya çalışmışlardır. Osmanlı Ordusu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros
Mütarekesi hükümleri gereği bölgeden çekilirken, savunmasız kalan halka karşı
Ermeniler mezalime girişmişler ve bu arada yöre halkı; yani, Nahcivan, Iğdır,
Tuzluca, Aralık ve Revan'da yaşayan halk bir araya gelmiş ve 1918 yılında Aras
Türk Hükümetini resmen kurmuşlardır.
Değerli Başkanım,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Aras Türk Cumhuriyeti Hükümetinin
kuruluşu, 9 uncu Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa tarafından desteklenmiş ve
Ermenilere karşı mücadele verilmiştir.
Bölgede otorite boşluğu
olması nedeniyle, İstanbul hükümeti, Kâzım Karabekir Paşayı, 15 inci Kolordu
Komutanı olarak 1919 yılında Erzurum'a göndermiştir. Kâzım Karabekir Paşa
burada yaptığı çalışmalarda, Iğdır'ın, Sarıkamış'ın, Kağızman'ın ve Oltu'nun
mutlaka millî sınırlar içinde kalması gerektiğini vurgulayarak çalışmalarını
sürdürmüştür; çünkü, Türk yurdunun, Anadolu'nun korunması, bu bölgelerin elde
olmasından geçiyordu.
Nihayet, Kâzım Karabekir
Paşanın çalışmaları, bölge halkından aldığı destek ve insanlarımızın kahramanca
mücadelesi sonucu, 14 Kasım 1920 tarihinde Iğdır düşmandan kurtarılarak Türk
yurduna katılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada kadirşinaslığın bir örneği olarak, yörede mücadeleye
katılmış olan ve emeği geçen insanların isminden bahsetmek istiyorum. Katliama
maruz kalan insanlarımız, Iğdır'da, Melekli'de, Aralık'ta, Gaziler'de ve
Tuzluca'da bir araya gelmişler; Gazilerden Şamil Bey, Tuzluca'dan Hacı Abdullah
Ağa, Kadim Sevilmiş, Narvuzali Akkılıç...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Tamamlıyorum efendim.
Dolayısıyla, kahramanca
uğraşan Iğdırlılar, Iğdır'ı ülkeye kazandırma konusunda büyük gayretler
göstermişlerdir. Büyük Türk Milletinin ve mukaddes Türk yurdunun müdafaası ve
ebediyen yaşaması uğrunda can veren aziz şehitlerimizin ve ulu geçmişimizin
kutsal hatıralarının önünde, bir daha, saygıyla eğiliyorum.
Sayın Başkanım ve değerli
milletvekillerim; şu anda, Iğdır'ın ekonomik kurtuluşu sırada bekliyor. Türkiye
ortalamasından 6 kat daha az kamu yatırımı yapılan ve millî gelirden fert
başına 800 doların altında pay alan Iğdır, çok zor durumdadır. Dolayısıyla,
fizikî kurtuluşu sağlanmış; ama, fakirlik illetinden kurtulamamıştır. Demin
resmini gösterdiğimiz yurdumuzun Doğu Anadolu Bölgesinin Adanasına yardım
gerekiyor. Hükümetimizden bir dileğim var; uzun yıllardan beri, kırküç yıldır,
tam kırküç yıldır, proje çalışmaları yapılan, 1992 yılında ödenek ayrılması
istenilen, 1990'lı yıllardan bu yana bir türlü programa alınmayan, 2002 yılında
ödenek ayrılsın denilen, 2003 yılında hükümet tarafından programdan çıkarılan
Iğdır'ın Ünlendi Barajının programa alınmasını, 83 üncü kurtarılış
yıldönümünde, Iğdırlılar adına, Sayın Başbakanımızdan talep ediyorum.
Yüce Meclisimizi, tekrar,
saygılarımla selamlıyor, Başkanın göstermiş olduğu âlicenaplığa teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Gündemdışı ikinci söz, 10
Kasım münasebetiyle Yüce Atatürk'ün tarihî kişiliği ve dünya görüşüne yönelik
söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'a aittir.
Buyurun Sayın Işık.
(Alkışlar)
2. - Konya Milletvekili
Ahmet Işık’ın, Atatürk'ün 65 inci ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Kasım 2003 Atatürk'ün Ölüm Yıldönümü
nedeniyle, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün düşüncelerinin ve fikirlerinin,
dünden bugüne olduğu gibi, bugünden de ebediyete kadar yaşayacağını teyit etmek
amacıyla Yüce Önderin tarihî kişiliği ve dünya görüşüne yönelik, gündemdışı söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaşadığı dönem ve konjonktürde, beyan, fikir ve eylemleriyle,
yalnızca onlarca yıl sonraki bugünümüze değil, yüzyıllar sonraki zamana çığır
açan Atatürk ismini ve düşüncelerini bu kürsüden zikretmenin onurunu yaşıyor,
heyecanını hissediyorum.
Mustafa Kemal Atatürk'ün
Türk Milletine bırakmış olduğu en büyük eseri, çağdaş ve modern Türkiye
Cumhuriyetini sağlam temeller üzerine kurması ve geliştirmesidir. Çok yönlü
kişiliği, üstün zekâsı, olaylar karşısındaki soğukkanlılığını asla kaybetmeden,
devlet-millet heyecanını en üst düzeyde tutarak, hızlı ve sağlıklı karar alma
özelliği, O'nu Atatürk yapan en büyük vasıflardır. O, ne yalnızca bir
başkomutan ne yalnızca bir lider ne yalnızca bir devlet adamı ne de yalnızca
bir özgürlük ve bağımsızlık savaşçısıdır. O, bu sıfatlarının yanı sıra, aynı
zamanda, bir başöğretmen, bir vatan ve millet sevdalısı ve kendini, yurduna,
insanlığa adamış sevgi ve barış elçisidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Atatürk için, gerçek ve gerçekçilik ancak akıl ve mantığın
sınırları ölçüsünde vardır. Bu nedenle de, gerçekleştirmek istediği tüm
atılımlarında ve yeniliklerde, sürekli olarak, akıl ve mantığı kendisine şiar
edinmiştir. Onun ileri görüşlü bir komutan olması ve dünya ölçeğinde lider olma
vasfı, O'nda mevcut olan insan sevgisinden ve akla önem vermesinden
kaynaklanmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk,
Türkiye Cumhuriyetinin temelini kültür olarak görmektedir. Ulu Önder,
beyanında, medeniyet yolunda başarıyı yenileşmeye bağlamakta ve devamla
"sosyal hayatta, ekonomik hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak
için, tek gelişme ve ilerleme yolu budur" demektedir. Atatürk,
memleketlerin çeşitli, fakat, medeniyetlerin bir olduğunu ifade ederek,
Batı'yla olan bağların hayatî önemine dikkat çekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Atatürk'e göre en iyi kişi, kendinden çok, ait olduğu sosyal
toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına kendisini adayan
insandır. Yine, Atatürk "gerçek
şudur ki, her kişisel şeref, saygınlık ve kahramanlık, hiçbir kişinin değildir;
bütün bu kişilerden oluşan milletindir" demektedir. Atatürk'e göre, temel
hak ve hürriyetler, olmazsa olmazlardandı. Kişisel hürriyete bakış açısını o
büyük insan şöyle ifade etmiştir: "Çağdaş demokraside kişisel hürriyetler
özel bir değer ve önem kazanmıştır. Artık, kişisel hürriyetlere, devletin ve
hiç kimsenin müdahalesi söz konusu değildir. Ancak, bu kadar yüksek ve kıymetli
olan kişisel hürriyetin medenî ve demokrat bir millete neyi ifade ettiği
'hürriyet' kelimesinin 'mutlak şekilde düşünülebilen' manasıyla anlaşılamaz;
söz konusu olan hürriyet, sosyal ve medenî hürriyettir. Bu sebeple, kişisel
hürriyeti düşünürken, her kişinin ve nihayet bütün milletin ortak çıkarını ve
devletin varlığını gözönünde bulundurmak lazımdır. Anlaşılıyor ki, kişisel
hürriyet mutlak olmaz; bir başkasının hak ve hürriyeti ve milletin ortak
çıkarı, kişisel hürriyeti sınırlar."
Mustafa Kemal Atatürk,
bağımsızlık anlayışını ise şu şekilde ifade etmektedir: "Bir millette
şerefin, onurun, namusun ve insanlığın doğup yaşayabilmesi, mutlaka o milletin
hürriyet ve bağımsızlığına sahip olmasına bağlıdır. Ben, yaşayabilmek için
mutlaka bağımsız bir milletin evladı olmalıyım."
Değerli milletvekilleri,
Atatürk, eğitimde, planlı ve akılcı bir çalışmadan yanadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
AHMET IŞIK (Devamla) -
O'nun hedefi, memleketinde okuma yazma bilmeyen tek kişinin dahi kalmamasıdır.
Eğitim politikasına
yönelik ise "çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek
yetiştireceğiz. Kesinlikle bilmeliyiz ki, iki parça halinde yaşayan milletler
zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza esaslı olarak şu ilkeleri benimseteceğiz:
Türk Milletine, Türk Devletine, Türkiye Büyük Millet Meclisine saygı ve
bağlılık. Millî eğitimin gayesi, yalnızca hükümete memur yetiştirmek değil;
daha çok, memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılapçı, atılgan,
becerikli, dürüst, akıllı, iradeli, hayatta karşılaşacağı engelleri aşacak
güçte genç yetiştirmektir. Eğitim programları ve sistemleri bu görüşe uygun
olarak düzenlenmelidir" demektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri "benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır;
fakat, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen Atatürk,
cumhuriyete ve devamına yönelik sürece de, tarihî ifadeyle, anlamlı ve kararlı
bir şekilde vurgu yapmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Atatürk ve düşünceleri, her dönem ve durumda zengin bir yoruma, derin bir
algılamaya yönelik ince hassasiyete, nesillere kalıcı aktarılmaya yönelik
yüksek ideallere gereksinim göstermektedir. Büyük lider ve büyük insanı rahmet
ve özlemle anarken, Yüce Meclisi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Gündemdışı üçüncü söz,
cumhuriyetimizin 80 inci yıldönümünde Türkiye'de kadının durumuyla ilgili söz
isteyen, Adana Milletvekili Sayın Nevin Gaye Erbatur'a aittir.
Buyurun Sayın Erbatur.
(CHP sıralarından alkışlar)
3. - Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur'un, Cumhuriyetimizin 80 inci yıldönümünde ve
Atatürk'ü andığımız bir haftada, Türkiye'de kadının statüsüne ilişkin
gündemdışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı
N. GAYE ERBATUR (Adana) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk, kadınlara "Türkiye
Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi, bugün de en
muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır"
diyecek ölçüde değer vermiştir. Ulu Önder Atatürk'ü andığımız bu haftada,
kadınlarımızın toplumdaki statülerini yükseltmek için atılması gerekli bazı
adımları dikkatlerinize sunmak amacıyla, bir kadın milletvekili olarak söz
almış bulunuyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; cumhuriyet, ilerici ve aydın bir toplumsal proje olarak,
kadına çok büyük önem vermiştir. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, köhne
bir imparatorluğun ardında bıraktığı, yıllarca gözardı edilmiş Anadolu'dan,
güçlü ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir cumhuriyet yaratmanın, ancak,
nüfusun yarısını oluşturan kadınların emeğini ve fikrini bu inanca adamasıyla
mümkün olduğunu biliyorlardı.
Osmanlıda uygulanan hukuk
sistemi, köklerini şeriat hukukundan alıyordu. Doğal olarak, bu sistemde
kadın-erkek eşitliği yoktu. Ekonomik ve sosyal yaşamda her zaman var olan;
ancak, emekleri görülmeyen kadınların emeği, ülkemizin Millî Mücadele Savaşına
girmesiyle görülür hale geldi. Kadınlar, erkeklerin savaşa gitmesi nedeniyle
ortaya çıkan işgücü açığını kapadılar. Bununla yetinmediler; millî mücadelede
bizzat görev aldılar, İzmir'in Yunanlar tarafından işgalini kınadılar, halkı
direnmeye çağırdılar, Erzurum ve Sıvas Kongrelerinde işgalci devletlere telgraf
çektiler.
Bu kadınlar, elbette,
cumhuriyetin kuruluşu ve yerleştirilmesinde de aynı sorumluluğu yükleneceklerdi
ve böyle de oldu; ancak, bilinçli bir yapılanma ve cumhuriyet değerlerinin
benimsenmesi için, altıyüz yıl boyunca eve hapsedilen kadının erkeklerle eşit
konuma yükseltilmesi, ona, en az erkek kadar değerli olduğunun hatırlatılması
gerekiyordu. Ulu Önder Atatürk, bir kez daha, ulusuna doğru yolu işaret
edecekti. O'nun liderliğinde gerçekleştirilen reformlarla, kadın, eşit yurttaş
statüsüne kavuşturuldu. Tevhidi Tedrisat Kanunu, Medenî Kanun, kılık kıyafet
kanunu, Türk Ceza Kanunu, bu reform sürecinde atılan önemli adımlar oldu.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce belirttiğim gibi, 1926 yılında kabul edilen Türk
Medenî Kanunuyla kadınların eşit vatandaş olarak tanımlanması, kadınların
özgürleşmesi yolunda çok önemli bir adımdı. Özel hukuk alanındaki bu reformu,
kamu hukukunda köklü reformlar izledi. 1930'da yerel yönetimlerde, 1934 yılında
da genel seçimlerde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. O dönem
parlamentosuna 18 kadın parlamenter girmişti. Bu oran, yüzde 4,8'dir. Bugün
aradan yetmiş yıl geçmesine rağmen hâlâ o günkü orana ulaşamadık.
Cumhuriyetle başlayan
laik eğitim sistemiyle bugün kız çocuklarının okullaşma oranı oldukça
artmıştır. Kadınların eğitimi, uluslararası değerlendirmelerde, insanî
gelişmeyi gösteren temel ölçütlerden biridir. Dördüncü Dünya Kadın
Konferansında imzaladığımız Pekin Eylem Platformuna göre, kadın
okuryazarlığının 2000 yılında yüzde 100'e çıkarılacağını taahhüt etmiştik;
ancak, bugün yüzde 23 oranında okumaz yazmaz kadınımız var. Devlet Planlama
Teşkilatının 2000 yılı verilerine göre okuryazar olmayan kadın oranı kırsal
kesimde yüzde 30,4; kentte yüzde 18,7'dir. Seksen yıl önce yüzde 5'ler
civarında olan okuryazarlığın, bugün yüzde 77'ye çıkarılmış olması cumhuriyetin
temel başarılarından biridir; ancak, durmak ve elimizdekiyle yetinmek, Atamızın
temellerini attığı cumhuriyetimize ve bize yakışmaz; daha yapılacak çok iş var.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; cumhuriyet dönemindeki en önemli kazanımlardan biri de
kadınların, çalışma yaşamına ve ekonomik hayata katılımlarıdır; ancak, yaşanan
ekonomik krizler nedeniyle son yıllarda kadınların işten çıkarılması artmıştır.
Devlet İstatistik Enstitüsünün 2000 yılı verilerine göre kadınların yüzde
26'sı, erkeklerin yüzde 73'ü çalışmaktadır. Çalışan kadınlar içinde işveren
durumunda olanların oranı sadece yüzde 0,7'dir, ücretsiz aile işçisi kadınların
oranı ise yüzde 51'dir. İş güvencesi olmaması, sosyal haklardan yoksun ve düşük
ücretli olması nedeniyle erkeklere cazip gelmeyen enformal sektörde çoğunlukla kadınlar
çalışmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanıza devam edebilirsiniz.
N. GAYE ERBATUR (Devamla)
- Kadına yönelik şiddet, kadının fiziksel, cinsel, psikolojik zarar görmesi ya
da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel olan hareketlerle
tehdidini, baskıyı ya da özgürlüğü kastî engellemesini içeren, ister toplum
önünde ister özel hayatta meydana gelen cinsiyete dayalı her tür şiddet
anlamına gelmektedir.
Türkiye'deki her 4
kadından 1'i şiddete uğramaktadır. Tecavüze uğrayanların yüzde 50'si 18 yaş
altındaki çocuklardır. Bunların yüzde 10'u erkek çocukları, yüzde 90'ı kız
çocuklarıdır. Cinsel saldırganların yüzde 75'i tanıdık biridir. Kadına yönelik
şiddetin önlenmesi için yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır. Ailenin
korunması için aile mahkemelerinin kurulması, bu açıdan atılan önemli bir
adımdır. İşte bu nedenle, Türk Ceza Kanununda bu konuda yapılacak düzenlemeler
de bir o kadar önemlidir.
Türk Ceza Kanununun
yeniden yapılandırılmasında gözetilmesi gereken en önemli ilkelerden biri,
kadınların insan haklarının korunması ve kadınlara karşı ayırımcılığın tam
anlamıyla ortadan kaldırılması için gerekli yasal zeminin hazırlanmasıdır.
Cinsiyetçiliğin hukuk alanından tamamen tasfiye edilmesi için, yasaların,
toplumun ilerisinde, toplumu daha demokratik ve eşitlikçi düzeye taşıyacak
nitelikte olması gerekir.
Türk Ceza Kanunuyla
ilgili çalışmalarını sürdüren komisyondan dileğimiz, yasaya, kadın-erkek
eşitliğini tam anlamıyla gözeten bir bakış açısı kazandırmaları ve gerekli
düzenlemelerin yapılmasını sağlamalarıdır.
Gündemdeki tasarıda,
gerçek anlamda kadın-erkek eşitliğinin yerini bulabilmesi için, yasada
kullanılan dilin, cinsel suçlar tanımlarının ve bu suçların düzenlemelerinin
altında yatan yanlış ve ayırımcı değerlerin değiştirilmesi gerekmektedir.
Türkiye'de kadın ve
çocukların yaşadığı insan hakları ihlallerinin çoğunluğunu oluşturan cinsel
tecavüz, cinsel bütünlüğe tasaddi, namus ve töre cinayetleri, zorla evlendirme,
çocukların cinsel istismarı gibi suçlar Türk Ceza Kanunu kapsamı içerisindedir
ve bu suçların ihlal ettiği hakları korumak Türk Ceza Kanununun temel
görevidir. Türk Ceza Kanununda yeni düzenlemelere gidilirken, değişikliklerin
ana çerçevesi insan hakları normları olmalıdır.
Kimi yasalar, görünüşte
eşitlikten yana olmasına rağmen, uygulamada eşitsizlikler ortaya çıkmaktadır.
Türkiye'de hukuk sistemindeki cinsiyetlerarası eşitliğe aykırı hükümleri
tümüyle ortadan kaldıracak, cinsiyetlerarası eşitliği sağlamak için başvurulacak
uygulamaları, olumlu ayırımcılık önlemlerini düzenleyecek bir çerçeve eşitlik
kanunu yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi Programında belirtildiği gibi, bir
çerçeve eşitlik kanunu çıkarılarak, bu eksiklik giderilmelidir.
Diğer taraftan, yasama
organında daimî eşitlik komisyonlarının kurulması da, Partimiz tarafından talep
edilen düzenlemelerden biridir.
BAŞKAN - Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
N. GAYE ERBATUR (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Geçtiğimiz yasama
döneminde, 1994 yılından bu yana teşkilat yasası olmaksızın faaliyet gösteren
kadına yönelik ulusal mekanizma, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün teşkilat
yasası tasarısının çıkarılması yolundaki çabalara destek verdik. Şu anda, yasa
tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda, bir an evvel görüşülerek Genel Kurula
gelmesini istiyoruz.
Diğer taraftan, Medenî
Kanunun yürürlüğüne ilişkin 10 uncu maddesinin yeniden düzenlenmesi ve konunun
yürürlüğü girdiği tarihten önceki evlilikleri de kapsaması gerek, 17 000 000
kadını mağdur etmemek için bunu yapmalıyız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de kadınların konumlarındaki iyileşmeler, çağdaş bir
cumhuriyetin öngördüğü çıtanın altındadır. Bu çıtayı elbirliğiyle yükseltmemiz
gerek. Bunu başarabileceğimize inanıyorum; çünkü, biz, koca bir cumhuriyeti,
imkânsızlıklara rağmen yoktan var eden Ulu Önder Atatürk'ü ve O'nun dinlenmek
bilmeyen ilerici felsefesini kendimize dayanak noktası olarak alıyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erbatur.
Gündemdışı konuşmaya,
Hükümet adına, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Gönül.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adana
Milletvekilimiz Sayın Gaye Erbatur'a, bu önemli konuyu gündeme getirdikleri
için teşekkürle sözlerime başlamak istiyorum.
Kadınlar ile erkekler
arasındaki eşitliğin, bir insan hakları sorunu, sosyal adaletin en önemli bir
şartı ve aynı zamanda kalkınma ve barışın vazgeçilmez bir keyfiyeti olduğunda,
bugün artık bütün insanlık birleşmiş durumdadır.
Çağdaş demokrasi
anlayışının temel ilkelerinden biri olan kadın-erkek eşitliğine, özellikle
kadınların etkin ve uzun süren mücadeleleri sonucunda ulaşılmış ve bu anlayış,
günümüzde, hemen tüm demokratik ülkelerde yasalarla güvence altına alınmıştır.
Sayın milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, Türkiye Cumhuriyetinin bu konuda parlak bir sicili vardır. Pek
çok Avrupa ülkesinin kadına seçme ve seçilme hakkını esirgediği bir zamanda,
Sayın Erbatur'un da işaret ettiği gibi, 1933 yılında, Türkiye Cumhuriyeti,
kadınlara, önce belediyelerde, 1934 yılında da genel seçimlerde seçme ve
seçilme hakkını vermiştir.
1970'li yıllarda, bütün
dünyaya yayılan kadın hareketi, yeni bir eşitlikçi anlayışı gündeme getirmiş,
bu durum ülkemizde de yansımasını bulmuştur. Giderek ivme kazanan kadın
hareketi öncülüğünde, söz konusu anlayış, hem dünyada hem de ülkemizde
toplumsal bir talebe dönüşmüştür.
Kadın-erkek eşitsizliği
sorunu, dünyanın hemen tüm ülkelerinde, farklı bir biçim ve düzeyde
yaşanmaktadır. Bu konunun bir sorun olarak ele alınışı, Birleşmiş Milletlerin
teşebbüsüyle uluslararası platforma taşınmak suretiyle olmuştur.
Son yirmibeş yılda, ilki
1975 yılında Mexico City'de, ikincisi 1980'de Kopenhag'ta, 1985'te Nairobi'de
ve 1995 yılında Pekin'de yapılan Birleşmiş Milletler Kadın Konferansları,
toplumsal cinsiyet eşitliği konusunu küresel gündeme yerleştirmekte önemli bir
hizmet vermiştir. Bu konferanslar, dünya ülkelerini, toplumsal cinsiyet
eşitliği, kalkınma ve barış ortak hedefleri etrafında birleştirmiştir. Bu
hedeflere ulaşabilmek amacıyla, siyasî iradenin oluşturulması ve uygulamaya
geçilmesi için, pek çok ülkede, devlet bünyesinde ulusal mekanizmalar
kurulmuştur. Birleşmiş Milletlerin, kadın-erkek eşitliğini sağlamak üzere,
kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi konusunda yaptığı bir dizi
uluslararası toplantı sonucunda ortaya çıkan sözleşme metni, üye ülkelerin
onayına sunulmuştur.
Türkiye de, Kadına Karşı
Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini 1985 yılında imzalayarak taraf
olmuş ve 1986 yılında onaylayarak yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Kadın
Hakları Bildirgesi olarak da tanımlanan bu sözleşmenin yürürlüğe girmesi,
ülkemiz açısından önemli bir aşamayı temsil etmektedir. Gerek imzaladığımız bu
sözleşmenin verdiği yükümlülükler ve yüklendiği görevler ile gerekse
uluslararası platformda alınan kararlar, ulusal düzeyde, özellikle kadın
konusunda yeni bir bakış açısı, yeni örgütlenme biçimlerinin genişletilmesi ve
teşkilatlanması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.
Bu çerçevede, Türkiye'de
yıllardır uygulanan sosyal devlet politikalarının sonucu olarak, kadının
sorunlarını çözümlemek üzere Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü
kurulmuştur. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, ülkemizde kadın
haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, kadınların
sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek, hak
ve fırsat imkânlarından eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak üzere kurulmuştur.
Genel Müdürlük, bir politika oluşturma ve koordinasyon kuruluşu olup, ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra, yerel yönetimler, üniversiteler ve
sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde çalışmalarını sürdürmektedir.
25 Ekim 1990 tarih ve
3670 sayılı Kanunla, kadın konusunda ulusal bir mekanizma olarak Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kurulan Kadının Statüsü ve Sorunları
Genel Müdürlüğü, 24 Haziran 1991 tarihinde Başbakanlığa bağlanarak,
sorumluluğu, kadın konularıyla ilgili bir devlet bakanlığına verilmiştir.
58 inci hükümet
döneminde, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 77 nci maddesi gereğince, o
tarihte kurumun bağlı olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen genel müdürlüğün teşkilatlanmasına
ilişkin kanun tasarısı, Temmuz 2003'te Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda görüşülerek kabul edilmiştir. Tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonu
tarafından altkomisyona sevk edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, ülkemizdeki kadınların temel
sorun alanlarıyla ilgili olarak çalışmalarını yürütürken, diğer taraftan,
uluslararası platformda alınan karar ve sonuçları izlemekte, değerlendirmekte
ve ülke çapında yaygınlaştırmaktadır.
Bu çerçevede, 1995
yılında, Pekin'de "Taahhütler Konferansı" olarak da adlandırılan
Dördüncü Dünya Kadın Konferansının sonucunda "Pekin Deklarasyonu" ve
"Eylem Platformu" isimli iki belge kabul edilmiş ve Türkiye, her iki
belgeyi de, hiçbir çekince koymadan kabul ederek, millî kodifikasyonlar arasına
dahil etmiştir.
Eylem platformunun
uygulanması ve izlenmesinde temel görev hükümete verilmiştir.
Pekin Konferansında,
kadın sorunları 12 kritik alanda toplanmıştır. Bunların başlıcaları, sağlık,
eğitim, çalışma yaşamı, kadına yönelik şiddet, karar mekanizmalarına katılım
gibi alanlardır. Bu alanlarla ilgili çalışmaların koordinasyonunu, Kadının
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü yürütmektedir. Bu görevlerini, tüm
toplumsal tarafların katılımıyla yerine getirmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün, ülkemizde, eğitim, sağlık, istihdam, karar
mekanizmalarına katılım gibi, kalkınmanın temel göstergelerine ilişkin verilere
bakıldığında, kadının durumunun, henüz, kadın-erkek eşitliği açısından arzu
ettiğimiz seviyede olmadığını görmekteyiz. Eğitim, çalışanlar açısından
göstergelerin en olumsuz olduğu alandır. 2000 yılı nüfus sayımına göre, halen,
ülkemizin 100 kadınından 19,4'ü okuma yazma bilmemektedir. Bu, sayı olarak
yaklaşık 5 000 000 kadına tekabül etmektedir.
Hızlı nüfus artışı,
gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi, bizim ülkemizde de bu sorunun
besleyicilerindendir. Elbette, eğitim, doğurganlığı etkileyen en önemli
faktördür. Yüksek doğurganlığa bağlı olarak, bebek ve anne ölümü hızı da
yüksektir. Annelerin yüzbinde 54'ü doğum sırasında ya da doğuma bağlı
komplikasyon nedeniyle hayatını kaybederken, doğan 1 000 bebekten 43'ü, 1
yaşına gelmeden hayatını kaybetmektedir.
Öte yandan,
kadınlarımızın istihdama katılım oranları da yıllar itibariyle azalma
göstermektedir. Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 26'dır. İşgücüne
katılan kadınların yüzde 61'i tarım sektöründe, bunların yüzde 76'sı ise
ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır.
Kırdan kente göçün yoğun
yaşandığı ülkemizde, kadın, kentte ya işgücünün dışına çıkmakta ya da enformal
sektörde düşük ücretle ve her türlü sosyal güvenceden yoksun olarak
çalışmaktadır. Sosyal güvenlik şemsiyesi altında bulunanlar, çalışan
kadınlarımızın, sadece, yüzde 14'üdür.
Kadınlar, eğitim seviyeleri
ve çalışma yaşamındaki durumlarına paralel biçimde, karar alma mekanizmalarında
da yeterince temsil edilmemektedir. Nitekim, yüzde 4,4 olan kadın parlamenter
oranı, halen, kadınların katıldığı ilk genel seçimlerdeki yüzde 4,6 temsil
oranına -Gaye Hanımın da ifade ettiği gibi- ulaşmamıştır. Ancak, biliyoruz ki,
bugün, ülkemizde, farklı sektörlerde çalışan kadın sayısı giderek artmakta,
önemli başarılara imza atmaktadırlar. Örneğin, üniversitelerde öğretim elemanı
kadın oranı yüzde 36 olup, toplam profesörler içerisinde kadın oranı yüzde 25'e
ulaşmıştır. Mimarların yüzde 31'i, doktor ve operatörlerin yüzde 29'u,
avukatların yüzde 26'sı kadındır.
Görüldüğü gibi, bazı
alanlarda olumlu göstergeler olmakla birlikte, ülke genelinde kadınlarımızın
statüsünün yükseltilmesi için tüm kesimlere önemli görevler düşmektedir. Devlet
olarak, kurumsal düzeyde eğitim, sağlık istihdam alanlarında ve yasal düzeyde
pek çok çalışma yapılmaktadır.
Anılan Genel Müdürlük,
1993 yılından bu yana, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası destekli projeler
de yürütmekte olup, bu kapsamda, bugün, sayıları 14'e ulaşan üniversite, kadın
sorunlarını araştırma ve uygulama merkezlerinin, gönüllü kadın kuruluşlarının
projelerini desteklemek suretiyle güçlenmelerine katkıda bulunmuştur.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yasalarımızın kadın-erkek eşitliği ilkesi doğrultusunda gözden
geçirilmesi yolunda çok önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bilindiği gibi,
Anayasada yapılan değişiklikler çerçevesinde, kadın-erkek eşitliği açısından
atılan önemli adımlar söz konusudur. Bunlardan ilki, Anayasanın 41 inci
maddesinde yer alan "Aile, Türk toplumunun temelidir" ibaresinden
sonra gelmek üzere "ve eşler arasında eşitliğe dayanır" ibaresinin
eklenmiş olmasıdır. Diğer değişiklik ise, Anayasanın 66 ncı maddesinin ikinci
fıkrasındaki "yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlığı
kanunla düzenlenir" cümlesinin madde metninden çıkarılmasıdır. Bu
değişiklikler, 17 Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yüce Meclisimiz
tarafından kabul edilerek 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk
Medenî Kanunu, yıllarca süren bir çalışmanın sonucudur. Bu çalışma, başta
Adalet Bakanlığımız olmak üzere, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü,
üniversiteler ve gönüllü kadın kuruluşlarının emekleri ve işbirliğinin sonucu
ortaya çıkan toplumsal bir sözleşme niteliğindedir.
Medenî Yasa, yeni
şekliyle, kadın-erkek eşitliğini gözeten, cinsiyet ayırımcılığına son veren,
kadınları, aile içerisinde, yaşamın her alanında erkeklerle tamamen eşit kılan,
kadın emeğini görünür kılan ve değerlendiren bir düzenlemedir.
Yeni Medenî Kanunla,
özellikle aile hukuku alanında bugüne kadar yaşanan gelişmeler, değişim ve
sorunlar dikkate alınarak çok önemli adımlar atılmıştır.
Yeni Türk Medenî
Kanununun kabul edilmesi, aile mahkemelerinin kurulmasını da zorunlu kılmıştır.
Bilindiği gibi, aile bireylerini, özellikle çocuk ve kadınları ilgilendiren
aile hukuku alanına ait uyuşmazlıklar, günümüzde giderek daha karmaşık,
uzmanlık isteyen bir kapsama ulaşmıştır. Hükümetimiz tarafından hazırlanan Aile
Mahkemelerinin Kurulmasına İlişkin Kanun Tasarısı, 18 Ocak 2003 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.
Yapılan bir önemli yasal
düzenleme de, aileiçi şiddeti önlemek amacıyla, 1998 yılında, 4320 sayılı
Ailenin Korunması Yasasının çıkarılmış olmasıdır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında, cinsiyet
ayırımcılığının ortadan kaldırılmasında, yasal düzenlemeler, elbet çok önemli;
ancak, yeterli değildir. Toplumsal anlayış ve davranış biçimlerimizi gözden
geçirmemiz, sorgulamamız ve değiştirmemiz gerekmektedir. Eşitlik, kalkınmanın
temel unsurlarından biridir. Kadınlarımızın işgücüne katılımını artırıcı,
geleneksel çalışma alanları dışında farklı sektörlerde istihdama katılım
düzeylerini yükseltici, eğitim olanaklarından daha fazla yararlanmalarını
sağlayıcı, sosyal güvenlik göstergelerini iyileştirici ve sağlık sorunlarını
azaltmayı hedefleyen aileiçi şiddetin önlenmesi konularında çalışmalarımız
devam etmektedir; ancak, bu konuda, daha yapılacak çok iş olduğunun
bilincindeyiz. Kadınlarımızın statüsünü yükseltmek konusunda hepimizin,
toplumumuzun tüm kesimlerinin üzerine düşen görevlerini yerine getirmesi
gerekmektedir. Büyük Atatürk'ün de ifade ettiği gibi "bir toplumun
gelişmesi, o toplumu oluşturan tüm bireylerin tamamının çalışmalara katılımıyla
ve sorumlulukları üstlenmeleriyle ancak gerçekleşebilecektir."
Kadın ve erkeğin eşit
bireyler olarak paylaştıkları dünyada herkesin daha mutlu olacağına olan
inancımı tekrarlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Gönül.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır; okutuyorum:
Sunuşların Divan Üyemiz
tarafından yerinden, oturarak sunulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; ilkini okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan ve 65 milletvekilinin, elma yetiştiriciliğindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/137)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dünyadaki belli başlı
elma üreticisi ülkelerden birisi de Türkiye'dir.
Türkiye, yıllık 2 400 000
ton üretimiyle, Çin ve Amerika Birleşik Devletlerinden sonra üçüncü sırada
gelmektedir.
Dünyada 57 000 000 ton
elma üretiminin yüzde 70'i, sırasıyla şu 10 ülkede gerçekleştirilmektedir: Çin,
ABD, Türkiye, Fransa, İran, İtalya, Polonya, Rusya, Almanya ve Hindistan.
Mevsimsel farklılıktan ötürü avantaj sağlayan Arjantin, Şili, Brezilya ve Yeni
Zelanda da önemli üretici ülkelerdir.
Dünya elma üretiminin
yüzde 10'u ihraç edilmektedir.
Türkiye'de elma
üretiminin yaklaşık yüzde 75'i 10 ilimizde yapılmaktadır. Bu iller, Isparta,
Karaman, Niğde, Antalya, Denizli, Konya, Kayseri, Çanakkale, Mersin ve
Bursa'dır.
2002 yılında, 125 000
hektarlık üretim alanından 2 500 000ton verim elde edilmiştir. Hektar başına
alınan verim ise 20 ton/hektardır.
Yıllar itibariyle, toplam
ekim alanında ve toplam hasatta artışlar kaydedilirken, ağaç başına alınan
verim düşmektedir. 1997-2001 arasında ağaç başına alınan verim yaklaşık yüzde 5
oranında azalmıştır.
Elma yetiştiriciliğinin,
üretimden stoklamaya ve pazarlamaya kadar olan süreçlerde pek çok sorunu
bulunmaktadır.
Ülkemizde, genel olarak
tarım sektörüne yönelik belirlenmiş bir politikanın bulunmaması, elma
yetiştiriciliği konusunda da kendisini hissettirmektedir. Hükümetten hükümete,
bakandan bakana değişen politikalar, kalıcı adımların atılmasını
engellemektedir.
Gelişmiş ülkelerin ve
Avrupa Birliğinin sağlamakta olduğu devlet desteğinden uzaktır.
Üretim, aile
işletmeciliği ve küçük işletmeler düzeyinde yapılmaktadır.
Kaliteli üretimi ve
ihracatı hedef alan büyük firmaların sayısı azdır.
Modern tekniklere dayalı
üretim yapılmamaktadır. Bu nedenle, birim alandan alınan verim, ihracatçı
ülkelerle kıyaslandığında çok düşük kalmaktadır.
Türkiye, üretimin ancak
yüzde 2,5'ini ihraç edebilmektedir. Bu oran, Yeni Zelanda'da yüzde 50,
Fransa'da yüzde 22, Şili'de yüzde 40 civarındadır.
Sağlıklı ve sertifikalı
fidan üretimi, ihtiyacı karşılamaktan uzaktır.
Verimi yüksek çeşitlerin
sayısı ve standart kalitede üretim azdır.
Ambalajlamada eksiklikler
vardır. Soğuk hava depo kapasitesi yetersiz ve çağdaş standartların altındadır.
Gübre, ilaç, mazot,
elektrik gibi girdilerin fiyatları yüksektir. Girdi fiyatlarının yüksekliği
yeterli derecede bakım yapılmasını engellemektedir.
Üreticilerimizin teknik
bilgileri yetersizdir. Budama, bakım ve ilaçlama gibi işler zamanında ve
tekniğine uygun olarak yapılmamaktadır.
Gereğinden fazla
gübreleme, sulamada yapılan yanlışlıklar ve damlama sulama sisteminin tercih
edilmemesi, üretimi geriletmektedir.
Verim çağını dolduran
ağaçlar üretimde kalmaktadır.
İhracat miktarının düşük
olması nedeniyle üreticilerimiz iç piyasaya bağımlı durumdadır. Bazı yıllarda
oluşan fiyatlar üreticinin maliyetini bile karşılayamamaktadır.
Küçük çiftçilerimiz,
kendilerinin büyük firmalarla rekabetini sağlayacak üretici birliklerinden
yoksundur.
Anılan bu sorunlardan
ötürü, elma yetiştiriciliğindeki kârlılık düşük kalmakta, onbinlerce çiftçi
ailesi ve küçük işletme emeğinin karşılığını alamamaktadır. Elma üreticileri
yoksul ve perişan durumdadır. Üreticiler, burada sayılan ve sayılamayan pek çok
sorununa çözüm beklemektedir.
Bu nedenlerle, elma
üreticilerinin ve elma yetiştiriciliğinin sorunlarının ve çözüm yollarının
belirlenmesi için Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1-Orhan Eraslan (Niğde)
2-Feramus Şahin (Tokat)
3-Zekeriya Akıncı (Ankara)
4- Muharrem Doğan (Mardin)
5- Abdurrezzak Erten (İzmir)
6- Mustafa Sayar (Amasya)
7- Enver Öktem (İzmir)
8- Vezir Akdemir (İzmir)
9- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
10- Emin Koç (Yozgat)
11- Nejat Gencan (Edirne)
12- Yavuz Altınorak (Kırklareli)
13- Ali Dinçer (Bursa)
14- Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
15- Yılmaz Kaya (İzmir)
16- Erdal Karademir (İzmir)
17- Oğuz Oyan (İzmir)
18- Zeynep Damla Gürel (İstanbul)
19- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
20- Mahmut Duyan (Mardin)
2- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
22- Şevket Gürsoy (Adıyaman)
23- Memduh Hacıoğlu (İstanbul)
24- Esat Canan (Hakkâri)
25- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
26- İsmet Atalay (İstanbul)
27- Ersin Arıoğlu (İstanbul)
28- Kâzım Türkmen (Ordu)
29- Orhan Ziya Diren (Tokat)
30- Ensar Öğüt (Ardahan)
31- Mehmet Işık (Giresun)
32- Sedat Pekel (Balıkesir)
33- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
34- Hakkı Ülkü (İzmir)
35- İsmail Özay (Çanakkale)
36- Mehmet U. Neşşar (Denizli)
37- Tacidar Seyhan (Adana)
38- Uğur Aksöz (Adana)
39- Necati Uzdil (Osmaniye)
40- Ersoy Bulut (Mersin)
41- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
42- Salih Gün (Kocaeli)
43- Züheyir Amber (Hatay)
44- Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
45- İlyas Sezai Önder (Samsun)
46- Orhan Sür (Balıkesir)
47- Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
48- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
49- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
50- Rasim Çakır (Edirne)
51- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
52- Yücel Artantaş (Iğdır)
53- Yakup Kepenek (Ankara)
54- Bülent Tanla (İstanbul)
55- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
56- Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
57- Mehmet Şerif Ertuğrul (Muş)
58- Bayram Ali Meral (Ankara)
59- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
60- Hüseyin Özcan (Mersin)
61- Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
62- Mehmet Tomanbay (Ankara)
63- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
64- Halil Ünlütepe (Afyon)
65- Hasan Aydın (İstanbul)
66- Atilla Kart (Konya)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
2. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol
Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet
olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda, Türk sporu,
önemli bir aşama yaparak, özellikle futbol takımlarımız ve millî takımımız,
uluslararası karşılaşmalarda ve organizasyonlarda, hepimizin göğsünü kabartan
başarılı sonuçlar almaktadır; ancak, bir süreden beri bazı yazılı ve görsel
basında yer alan ve kamuoyunu rahatsız eden şike haberleri ve itiraflar bu
başarıları gölgelemekle kalmayıp, genel olarak Türk sporunu zan altında
bırakmaktadır. Esasen, futbolumuzu kemiren şike iddiaları yeni olmayıp, her
süper ligin sonunda ve özellikle de son maçlarda gündeme gelmekte ve hatta bu
alanda mafyalaşmanın olduğu yıllardan beri ileri sürülmektedir.
Öyle ki, mafyalaşmanın,
bu iddiaları araştırmak ve sorumlularını tespit ederek gereğini yapmakla
görevli Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulunu da etkisi altına aldığı ve
hatta bu kurumlara da el attığı iddiaları yaygındır.
Bütün bunlar, futbolumuzu
ve genel olarak da Türk sporunu kirleten gelişmelerdir ve üzücüdür.
Dolayısıyla, Yüce Meclis bu iddiaları araştırarak doğru olup olmadığını ve
doğruysa sorumlularını tespit ederek kamuoyunu tatmin etmeli ve Türk futbolunu
bu ayıptan arındırmalıdır.
Ayrıca, son zamanlarda,
özellikle futbol karşılaşmalarında, seyirciler arasında ve organize olduğu
izlenimi veren olaylar yaşanmaktadır. Tribün terörü olarak tanımlanan bu
olayların önüne geçilmezse, çok büyük ve üzücü sonuçlarla karşılaşılabilir.
Sunulan nedenlerle, son
beş yıldaki süper lig karşılaşmalarında şike yapılıp yapılmadığı, bu alanda
mafyalaşmanın olup olmadığı ve Futbol Federasyonu ile Merkez Hakem Kurulunun bu
iddialar karşısındaki yeri ve tutumu ile son beş yılda her iki kurulda görev
yapan başkan ve üyelerin mal varlıklarının araştırılması ve tribünlerde meydana
gelen olayların nedenleri ile alınması gerekli önlemlerin tespiti için
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını talep ederiz.
1. Ahmet Ersin (İzmir)
2. Necdet Budak (Edirne)
3. Feridun Fikret Baloğlu
(Antalya)
4. Nail Kamacı (Antalya)
5. Zekeriya Akıncı (Ankara)
6. Hüseyin Güler (Mersin)
7. Muharrem Kılıç (Malatya)
8. Hüseyin Özcan (Mersin)
9. Şefik Zengin (Mersin)
10. Bayram Ali Meral (Ankara)
11. Tacidar Seyhan (Adana)
12. Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
13. Mustafa Sayar (Amasya)
14. N. Gaye Erbatur (Adana)
15. Nezir Büyükcengiz (Konya)
16. Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
17. Mustafa Yılmaz (Gaziantep
18. Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
19. Mahmut Duyan (Mardin)
20. Züheyir Amber (Hatay)
21. Mehmet Sefa Sirmen (Kocaeli)
22. Şevket Arz (Trabzon)
23. Rasim Çakır (Edirne)
24. Yavuz Altınorak (Kırklareli)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerinin
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Komisyonlardan istifa
önergeleri vardır; birincisini okutuyorum:
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. -
İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Adalet Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/117)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Adalet
Komisyonundan istifa etmek istiyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim. 6.11.2003
Ahmet Güryüz Ketenci
İstanbul
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
İkinci önergeyi okutuyorum:
2. - Artvin
Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'nun, İnsan Hakları Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/118)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulundum İnsan
Hakları Komisyonu üyeliğinden istifa etmek istiyorum.
Gereğini arz ederim.
Yüksel Çorbacıoğlu
Artvin
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:
3. - TBMM
Başkanı Bülent Arınç'ın, Almanya Federal Meclisi Başkanı Wolfgang Thierse'nin
resmî davetine, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/388)
11.11.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Almanya Federal Meclisi Başkanı Wolfgang
Thierse'nin davetine icabet etmek üzere beraberinde bir Parlamento heyetiyle,
Almanya Federal Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun
6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine
göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; ayrı ayrı okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
4. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın; Küçük Esnaf ve Sanatkarlar ile Küçük ve Orta
Büyüklükteki İşletme Kredilerinde 1.1.2003 Tarihine Kadar Olan Senet
Protestolarının ve Karşılıksız Çeklerin Nazara Alınmaması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/110) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/119)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Başkanlığınızın 9.4.2003
tarihinde havale etmiş olduğu (2/110) esas numaralı Küçük Esnaf ve Sanatkârlar
ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme Kredilerinde 1.1.2003 Tarihe Kadar Olan
Senet Protestolarının ve Karşılıksız Çeklerin Nazara Alınmaması Hakkında Kanun
Teklifimin, TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince Genel Kurulun gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla. 17.10.2003
Orhan Eraslan
Niğde
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
söz talebiniz var; buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 9.4.2003
tarihinde vermiş olduğum, küçük esnaf ve sanatkârlar ile küçük ve orta
büyüklükteki işletme kredilerindeki senet protestosu ve karşılıksız çeklerin,
çek kayıtlarının nazara alınmaması, kredi işlemlerinde nazara alınmaması
hakkındaki kanun teklifinin kırkbeş gün içerisinde komisyonda ele alınmaması
sonucu, İçtüzüğümüzün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması için söz
almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
kısaca, kamuoyunda "sicil affı" olarak da bilinen bu kanun teklifi,
tarafımdan, yedi aydan fazla bir süre önce verilmiş idi; ancak, bugüne kadar ne
komisyon gündemine alındı ne de herhangi bir işlem yapıldı, görüşüldü. Bunun
üzerine, doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınması için, İçtüzüğümüzün 37
nci maddesine göre başvurmuş bulunuyorum.
Yaşanan ekonomik
sıkıntılar sonucu, cumhuriyet tarihimizde ilk defa, esnaf olmak için
başvuranların sayısından daha çok, işyerini kapatanlar oldu. Cumhuriyet
tarihimizde ilk defa, işyerini terk ve kapatma işlemi için başvuranlar, işyeri
için, işyeri açmak için başvuranlardan fazla sayıdadır. Burada bir sıkıntı var.
Oysa, esnaf ve sanatkârlarımız toplumumuzun temel taşı ve çimentosudur,
istikrar unsurudur. Küçük esnaf ve sanatkârı güçlü olmayan toplumlarda,
ülkelerde istikrar biraz zor sağlanır. Esnaf ve sanatkârlarımız, ülkemizdeki
bütün işletmelerin yüzde 98,8'ini, istihdamın yüzde 46'sını, üretimin yüzde
37'sini, yatırımın yüzde 26'sını, ihracatın ise yüzde 8'ini karşılamaktadır. Kredilerin
ise, bu kesimimiz, sadece yüzde 3,8'ini kullanmaktadır. Bu adaletsizlik
içerisinde bir de ekonomik krizler, esnaf ve sanatkârlarımıza fatura
edilmiştir. Esnaf ve sanatkârlarımızın, Avrupa Birliğine girme çabası içinde
olduğumuz bugünlerde, 4 000 000'u bulan, emeğini ve sermayesini ortaya koyan bu
emekçilerimizin, çalışanlarımızın durumu, Avrupa'yla karşılaştırıldığında, hiç
de iç açıcı değildir. Avrupa, esnaf ve sanatkârlarına alabildiğine teşvikler,
alabildiğine kredi imkânları, hibe imkânları, ar-ge imkânları sunarken, biz
ise, bu teşviklerden tamamen yoksun bırakmışız. Kredi... Verdiğimiz kredi de
kredi olsa!.. 10 milyar kredi, 2, 3 kefil, 4 kefil... Yani, herhangi bir
bankadan, maaşı olan bir vatandaşın 2 kefille alabileceği bir krediyi, müşkül
hale getirmişiz ve bu şekilde, esnaflarımız, sorunlarıyla bir başına bırakılmış
bulunmaktadır.
Esnaflarımıza verilen
krediler çok düşük; sorunlarını karşılayamaz durumdadır. Türkiye'de toplam
kredinin yüzde 3,8 payını, esnaf ve sanatkârlarımız almaktadır. Bu pay, Amerika
Birleşik Devletlerinde yüzde 42, Japonya'da yüzde 50, İngiltere'de yüzde 27,
Almanya'da yüzde 54, İtalya'da yüzde 58, Güney Kore'de yüzde 46, Hollanda'da
ise yüzde 34'tür.
Devletin ve sizlerin
kapısına aş, iş diye dayanmayan, kendi emeğini, kendi sermayesini koyarak katma
değer yaratan esnaf ve sanatkârlarımızın desteklenmesi ve orta sınıfın
güçlendirilmesi gerekmektedir. Bunun için, kötü ekonomik koşullarda senedi
protesto olan, çeki yazılan esnaflarımıza bir şans vermeliyiz; Halk Bankası
kredilerinde ve esnaf kefalet kooperatifleri kredilerinde bu kayıtların nazara
alınmaması için bir kanun teklifi
hazırladım.
Değerli arkadaşlarım
esnafa para verelim demiyoruz, cebine bir şey katmıyoruz, herhangi bir ulufe de
dağıtmıyoruz; sadece, kötü ekonomik krizin, kötü yaşanan ekonomik koşulların
faturasını bu kesime ödetmeyelim diyoruz.
Bunun için, bu kanun
teklifinin doğrudan doğruya Meclis gündemine, Genel Kurul gündemine alınması
için hepinizin desteğini bekliyorum.
Saygılar, sevgiler sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Söz isteyen, Niğde
Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde)-
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; değerli hemşerim Sayın Orhan
Eraslan'ın, Küçük Esnaf ve Sanatkârlar ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme
Kredilerinde 1.1.2003 Tarihine Kadar Olan Senet Protestolarının ve Karşılıksız
Çeklerin Nazara Alınmaması Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili kişisel görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Toplumsal barış ve sosyal
adaletin sigortası, sağduyunun ve itidalin en güzel örneğini temsil eden esnaf
ve sanatkârlarımız ile küçük ve orta büyüklükteki işletmelerimiz, ülkemiz
ekonomisi içinde önemli bir yere sahiptir. AK Parti olarak iktidarı
devraldığımız 3 Kasım 2003 öncesi esnaf ve sanatkârlarımız ile küçük
sanayicimizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar hepimiz tarafından
bilinmektedir. Bu sıkıntılar öyle bir noktaya geldi ki, cumhuriyet tarihinde
ilk kez esnaf ve sanatkârlarımız sokağa dökülmek zorunda kalmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; toplumun bütün kesimleri tarafından derinden hissedilen
ekonomik krizin etkilerini ortadan kaldırmak için, hükümetimiz, işbaşına
geldiği günden itibaren yoğun bir gayret ve çalışmanın içinde olmuştur. Bu
çerçevede, esnaf ve sanatkârlarımız için, esnaf kefalet kooperatiflerimizin
takip oranları yüzde 60'lardan yüzde 200'lere çıkarılmış, bununla yetinilmeyip,
Halk Bankası, esnaf ve sanatkârlarımıza düşük faizli kredi kullandırmaya
başlamış, bu amaçla 2003 yılı bütçesine 100 trilyonluk ödenek konulmuş ve
faizler yüzde 62'lerden yüzde 30'lara çekilmek suretiyle, esnafımızın ciddî
manada bir nefes alması sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayrıca, hükümetimizin yürüttüğü bir diğer çalışmayla, yine
küçük esnafımıza, KOSGEB'in 8 adet olan destekleri 22 ana başlık altında toplam
38 adet desteğe çıkarılmıştır. Bu destekler için toplam 130 trilyon TL fon
ayrılmış; bütün bunlara ilave olarak, KOSGEB ve Halk Bankası ortak
çalışmasıyla, 100 trilyonluk bir yeni kaynak da esnaf ve sanatkârımız ile küçük
sanayicimizin kullanımına çok yakında sunulacaktır.
Doğrudan gündeme alınması
istenilen kanun teklifi, iyi niyetle hazırlanmış bir teklif olmakla beraber,
sadece esnaf ve sanatkâr kesimi ile küçük sanayi işletmelerinin ekonomik
krizler nedeniyle ödenemeyen protestolu çek ve senetlerinden kaynaklanan
olumsuzlukları ve Halk Bankasını kapsayacak şekilde bir sicil affını
kapsadığından, bizce, yetersiz kalmaktadır; ancak, olumlu bir tekliftir.
Hükümetimiz ise, toplumun
tüm kesimlerinin yararlanabileceği, tüm bankacılık sektörünü içine alan ve malî
piyasa yapısını bozmayacak kapsamlı bir sicil affının hükümet tasarısı şeklinde
düzenlenmesinin uygun olacağı kanaatine varmıştır. Konu, Ekonomik Sorunları
Değerlendirme Kurulu toplantısında ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinin
katılımıyla değerlendirilmiş ve hükümet tarafından hazırlanacak tasarının,
ekonomik hayata olumlu yönde etki yapacağı sonucuna varılmıştır. Konu hakkında,
toplumun tüm kesimleri ve bankacılık sisteminin tümünü kapsayacak şekilde ve
süre olarak da 31.6.2003 tarihine kadar olan karşılıksız çek ve protestolu
senetler ile kredi ve kredi kartları borçlarına ilişkin kayıtların dikkate
alınması hakkında kanun tasarısı hazırlanarak, 7 Kasım 2003 tarih ve 8331
sayılı yazıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmak üzere, Başbakanlığa
gönderildiğinden, bu konuda hükümetimizin duyarlı bir anlayışa sahip olduğu
ortadadır; ancak, sayın hemşerim değerli milletvekilimizin, çok dar kapsamlı da
olsa, vermiş olduğu teklife hem kişisel olarak hem de AK Parti Grubu olarak
destek vereceğiz. Bu, yeni tasarı gelmeden önce, belki, bu 2003'ün son
diliminde, bir bölüm, Halk Bankasından kredi kullanan esnafımıza bir katkı
sağlayacaktır. Olumlu oy kullanacağımızı belirtmek istiyorum. Bir yıldır, gerek
küçük esnafımız gerek toplumumuzun tüm kesimleriyle ilgili hükümetimizin
yürütmüş olduğu çalışmalar ve politikalar, hepinizin ve tüm kamuoyunun
malumudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- İşte, Ziraat Bankası borçları, tarım kredi kooperatifleri borçlarının yeniden
yapılandırılması, yine, vergi barışının sağlanması, Çek Yasasında yapılan
düzenlemeler, yine, şirket kurmaya getirilen kolaylıklar ve esnaf kefalet
kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan Halk Bankası kredilerine getirilen
faiz oranlarını göz önünde bulundurduğumuzda, gerçekten, 2001-2002 yılında,
ciddî manada, krizden etkilenen toplumumuzun bütün kesimlerine desteğimiz ve
bunların durumunun iyileştirilmesiyle ilgili hükümetimizin gayretli çalışmaları
sürmektedir.
Bu önergeye olumlu oy
vereceğimizi belirtir; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özegen.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
5. -
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; Atatürk Millî Parkı Kanunu Teklifinin
(2/159) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/120)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün 37 nci maddesi
gereğince, (2/159) sayılı 3 Temmuz 2003 tarihli kanun teklifimin doğrudan
gündeme alınması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim. 20.10.2003
Ensar Öğüt
Ardahan
BAŞKAN - Sayın Öğüt ve
Sayın Mehdi Eker'in söz talepleri var.
Buyurun Sayın Ensar Öğüt.
(CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Ardahan'ın Damal İlçesi
Gündeşler Köyünde 15 Haziran-15 Temmuz tarihleri arasında akşam oluşan Atatürk
siluetinin oluştuğu yerin millî park olması için vermiş olduğum kanun teklifi
üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
konuşmama başlamadan önce, üç kuruluşa teşekkür etmek istiyorum. Ardahan il
merkezine yurt yapımında katkı sunan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı
Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu'na, yine Ardahan İli Çıldır İlçesine kız yurdu yaptıran
Türkiye Yardım Sevenler Derneğine ve Profesör Esfender Korkmaz'a, yine Ardahan
İli Göle İlçesine çok amaçlı lise yapma teklifimizi kabul eden Nurol Holding
Başkanı hemşerimiz, müstesna insan Nurettin Çarmıklı'ya teşekkür ediyor,
Ardahanlı çocuklar adına kendilerinin ellerinden öpüyorum.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Ardahan, sınırda olmasına rağmen çok yoksul bir
bölge, kalkınmamış bir bölge. Tarım ve hayvancılığa dayanan ekonomisi, maalesef
bugün çok düşük bir noktaya gelmiştir. Hayvanımız yüzde 50 azalmış, tarım ise
yok olma noktasına gelmiştir. Tarımda -burada demeden geçemeyeceğim- doğrudan
gelir desteğinin bayrama yetiştirilmesini hükümetten istirham ediyorum.
Arkadaşlar, Ardahan Damal
İlçesi Yukarı Gündeşler Köyünde oluşan Atatürk siluetiyle ilgili vermiş olduğum
kanun teklifine gelince: Saat 18.00 sularında güneş batarken Atatürk'ün silueti
dağların gölgesinden oluşuyor; böyle bir manzara oluyor. Bu, Allah'ın bir
mucizesi, Türkiye coğrafyasına vermiş olduğu bir hediyedir. Böyle bir coğrafyada devletimizin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk'ün, bu müstesna insanın siluetiyle oluşan doğa harikası olan bu muazzam
tabloyu yaşatmak için ve dünyanın sekizinci harikası yapabilmek için, bu kanun
teklifim için, yani o bölgenin bir millî park olması, yaşatılması, tanıtılması
ve korunması ve o bölgeye turizmin gelmesi için, kalkınması için kıymetli
oylarınıza ihtiyacımız vardır. Ben, burada, Sayın Orman Bakanına ve AK Parti
Grubuna da teşekkür ediyorum; çok olumlu yaklaşım da bulundular.
Değerli arkadaşlar,
yalnız, ben bir şey söylemeden geçmeyeceğim. Gazetede haber çıktıktan sonra
Amerika'dan bana bir mektup geldi. Nebahat Ölçer diye bir hanımefendi bir
mektup gönderdi, şöyle yazıyor, bunu okumak istiyorum: "Sayın Ensar Bey,
temsilcisi olduğunuz bölgedeki Atatürk mucizesini gazetelerden okuduk. Bu
muazzam olay, Allah'ın Ardahan'a verdiği fevkalade büyük bir hediye ve ilahî
bir nimettir. Dünyanın hiçbir yerinde hiç duyulmamış ve görülmemiş, insan
eliyle yapılması imkânsız muazzam bir olay ve kıymetine paha biçilmeyecek,
rakam konulmayacak kadar değerli, şimdiye kadar kimsenin ele almadığı, normal
zannettiği bu olayı, ilk defa siz gördünüz, öncülük ederek bugün gündeme
getirdiniz. Ben, gerçi -Türk kendisi- bunca yıldır gelmedim; ama, eğer
Atatürk'ün siluetinin olduğu bu yerde konaklamalar varsa, oteller varsa,
dünyanın öteki ucundan Ardahan'a gelmeye hazırım; benimle beraber de binlerce
insan gelecek."
Değerli arkadaşlar,
dünyanın sekizinci harika tablosu olan bu muhteşem tabloyu, bugün Atatürkümüzün
ölüm yıldönümü nedeniyle takdirlerinize arz ediyor ve kıymetli oylarınıza
ihtiyacımız olduğunu söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
Diyarbakır Milletvekili
Sayın Mehdi Eker; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Öğüt ve arkadaşlarının, (2/159) esas numaralı Atatürk Millî Parkı
Yasası Teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malumunuz üzere, yurdumuzdaki millî ve milletlerarası
değerlere sahip millî park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma
alanlarının seçilip belirlenmesi, korunması, geliştirilmesi ve yönetilmesine
ilişkin esaslar ve bunlara yönelik işlemler, 2873 sayılı Millî Parklar
Kanununda düzenlenmiştir. Söz konusu yasanın 2 nci maddesi, millî parkları, bilimsel
ve estetik bakımından, milli ve milletlerarası ender bulunan tabiî ve kültürel
kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat
parçaları olarak tanımlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tanım doğrultusunda, bir yerin millî park özelliklerine
sahip olup olmadığının belirlenmesine ait prosedür de, aynı yasanın ilgili
maddelerinde ifade edilmiştir. Buna göre, önetüt çalışmaları kapsamında
gerçekleştirilecek arazi çalışmalarıyla elde edilecek verilerin, ilgili kamu
kurum ve kuruluşlarından temin edilecek bilgilerle birlikte değerlendirilmesi,
konuyla ilgili alınacak kararın esasını teşkil etmektedir. Önetüt ve
değerlendirme sonucunda, kriterlere sahip olduğu belirlenen alanların millî
park olarak ilan edilmesi işlemi ise, 3 üncü maddede şu şekilde ifade
edilmektedir: "Milli park karakterine sahip olduğu tespit edilen alanlar,
Millî Savunma, İmar ve İskân ve Kültür ve Turizm Bakanlıklarının olumlu görüşü,
gereği halinde diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak, Tarım ve Orman
Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile millî park olarak
belirlenir."
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu çerçevede, günümüze kadar 33 adet millî park, 17 adet
tabiat parkı, 35 adet tabiatı koruma alanı ve 102 adet tabiat anıtı yukarıda
açıkladığım usul ve prosedürlerle belirlenerek ilan edilmiştir. Esasen, bugüne
kadar millî parklar için özel yasa düzenlenmesine de ihtiyaç duyulmamıştır;
çünkü, prosedür, ilgili yasada açık ve net olarak belirtilmiştir. Ancak, bununla
birlikte, CHP'li arkadaşlarımızın Ardahan'da bir millî park kurulmasına dair
teklifini, biz, iyi niyetle değerlendirdiğimizi ifade ediyor ve bu önergenin
lehinde oy kullanacağımızı belirtiyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eker.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.18
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.04
BAŞKAN:
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Mevlüt AKGÜN(Karaman), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan, Kocaeli Milletvekili
Osman Pepe ve 23 milletvekilinin, İzmit Büyükşehir Belediyesi Kentsel ve
Endüstriyel Su Temin Projesi ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/4) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun 265 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye
başlıyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. -
Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve 23 milletvekilinin, İzmit Büyükşehir
Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi ile ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (10/4) (S. Sayısı: 265) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre,
Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede, ilk söz
hakkı, önerge sahibine aittir. Daha sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre,
siyasî parti grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye söz
verilecektir. Ayrıca, istemleri halinde, komisyon ve hükümete de söz
verilecektir. Bu suretle, Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel
görüşme tamamlanmış olacaktır.
Konuşma süreleri, komisyon, hükümet ve
siyasî parti grupları için 20'şer dakika, önerge sahibi ve şahıslar için 10'ar
dakikadır.
Komisyon raporu, 265 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
İlk söz, önerge sahibi...
(10/4) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI
KOMİSYONU BAŞKANI MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Önerge sahibi ve Komisyon adına
ben konuşacağım Başkanım.
BAŞKAN - Önerge sahibi ve komisyon adına
siz konuşacaksınız...
(10/4) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI
KOMİSYONU BAŞKANI MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Ben, ikisinin süresini
birleştirip konuşma yapacağım.
BAŞKAN - Önerge sahibi olarak, önce, size
söz vermemiz gerekiyor; ama, önerge sahibi olarak, birinci imza Sayın Osman
Pepe'nin. O nedenle, ya Sayın Osman Pepe'ye söz vereceğiz ya da sizi komisyon
adına konuşturacağız.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Önerge
sahibi adına, komisyonda görev alan kişi konuşamaz.
(10/4) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI
KOMİSYONU BAŞKANI MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sayın Osman Pepe söz hakkını
bana veriyor...
BAŞKAN - Ama, onu bize bildirmesi lazım,
size değil; bildirmedi; fakat, önerge sahibi olarak, önerge sahibine ilk sözü
vermemiz gerekir; bize de bildirilmedi Sayın Pepe tarafından...
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Grup adına...
BAŞKAN - Komisyon adına konuşuyor zaten...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
önerge sahibi söz hakkını kaybetti o zaman...
BAŞKAN - Sayın Baştopçu, size, önerge
sahibi olarak mı, komisyon...
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Önerge
sahibi olarak olmaz Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge
sahibi olarak konuşmacı yok.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu dönem,
yolsuzlukları araştırma komisyonu raporundan sonra, ikinci bir araştırma
komisyonu raporu hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, araştırma
komisyonları, seçilen parlamenterlerin, en azından, o komisyonda görev
yaparken, belli titizlikleri, belli özveriyi göstermeleri gereken
komisyonlardır. Çalışmaların ve ortaya konulan ürünün son derece dikkatle
kaleme alınması gerektiği de açıktır. Yolsuzlukları araştırma komisyonunda
görev yapan her iki partiden de seçilen arkadaşların tümü, büyük bir özveriyle
çalıştılar ve geçenlerde Parlamentoda görüştüğümüz raporu Türkiye Büyük Millet
Meclisine sundular. Kürsüye gelirken de, komisyonda çalışan bütün CHP'li
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurunda, Komisyon
Başkanının tutumundan dolayı, kendisine teşekkür de ettiler; çünkü,
çalışmalarda olabildiğince objektif davranılmış ve Komisyon Başkanı,
yansızlığını, her ortamda, her tartışmada göstermiştir; ama, ne yazık ki,
Yuvacık Barajıyla ilgili olarak kurulan araştırma komisyonu, yolsuzlukları
araştırma komisyonundaki yansız tutumu sergileyememiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bir
araştırma komisyonu raporu veriliyor ve bu raporu burada size sunacak,
önergenin birinci imza sahibi yok. Yani, bu rapor neyi anlatıyor, size önce
bunu anlatmaları lazım ki, biz de gelip muhalefet şerhimizi anlatalım. Şimdi,
ilk kez, bir araştırma komisyonu raporunu tersinden görüşmüş oluyoruz. Bu
nedenle, özür dileyerek, anlatmalara tersinden başlayacağız; inşallah, benden
sonra gelen arkadaşlar, başka konulara girmiş olurlar.
Değerli milletvekilleri, az önce, sizlere,
araştırma komisyonunun yansız davranması gerektiğini söylemiştim. Hele hele,
komisyon başkanının, kendi görüşlerini, daha rapor yazılmadan önce, medyaya,
şuraya buraya açıklaması, zaten, mümkün olmaması gereken bir kural; ama, böyle
olmuyor. Bizim Komisyon Başkanımız, seçim tarzı itibariyle de, zaten, araştırma
komisyonunda görev almaması gereken bir kişi. Neden; suçlanan kişi, ilgili
Büyükşehir Belediye Başkanı; suçlayan kişi, aynı ilde küçük bir ilçenin
belediye başkanı; ikisi çatışıyorlar. Önergeyi veren kişi kim? Aynı bölge, o
kişinin de seçim bölgesi... Şimdi, olaya böyle baktığınız zaman, yansızlık
olayının daha baştan kaybedildiğini görüyoruz.
Şimdi, biz toplandık, uzman arkadaşlarımız
geldiler, özveriyle çalıştılar. Bakın, şimdi, Komisyon Başkanımız, daha, ortada
rapor yokken, görüş yokken, İzmit'e gidip bir gazeteye, Özgür Kocaeli
Gazetesine demeç veriyor. Aynen okuyorum: "Aralarında Sirmen'in de
bulunduğu sorumlular hakkında yasal soruşturma istenecektir." Daha, ortada
rapor yok, bir şey yok -soruşturma komisyonu kurulacağını, soruşturma
isteneceğini sana kim söyledi- ama, Sayın Başkan, gidip, bunu söylüyor. Haydi,
diyelim ki, İzmit özel bir yerdir, kendi seçim bölgesidir, işte, gelen taleplere
dayanamadı da, böyle bir şeyi söyledi; ama, Sayın Başkan ulusal medyaya da aynı
şekilde demeç veriyor. Radikal Gazetesine demeç veriyor; diyor ki:
"Yuvacık Barajıyla ilgili olarak bir Meclis soruşturması
isteyeceğiz." Daha ortada rapor yok... Peki, o zaman, siz, Sayın Başkanın
yansızlığına inanabilir misiniz? Ben, şahsen inanmadım ve aynı komisyonda görev
yapan Cumhuriyet Halk Partili hiçbir arkadaşımız da Sayın Başkanın yansız tutum
sergilediğine inanmadı.
Şimdi, başka bir şey, değerli arkadaşlar;
dedik ki: "Sayın Başkan, bu rapor ortaya çıkınca raporun taslağını bize
verirseniz, biz de bu taslağı alır bakarız, hiç değilse görüşlerimizi,
kanaatlerimizi oluştururuz." Sayın Başkan da "evet" dedi.
Komisyon tutanaklarında var bunlar.
Değerli arkadaşlar, sonra, 9 Temmuz 2003
Çarşamba günü saat 18.30'da odamıza rapor gönderildi ve deniyor ki: "11
Temmuz 2003 Cuma günü saat 10.00'da komisyon toplanacak."
Şimdi, arkadaşlar, yani, oldukça kalın bir
raporu bir günde okuyup, hemen ertesi gün gidip komisyonda görüşmek, herhalde,
sizler de takdir edersiniz ki, pek kolay bir iş değildir. Biz, araştırma
yapıyoruz ve kanaat belirtirken de vicdanî kanaatlerimizi belirtmek zorundayız.
Şimdi, bu çerçevede baktığınız zaman, bu da doğru değil. Gittik komisyona, dedik
ki, komisyonda herhalde rapor görüşülecek. Komisyonda raporun sonuç bölümü
dağıtıldı, bu konularda görüşümüz istendi.
Arkadaşlar, insaf denen bir şey var;
raporu bir görüşelim, raporu bir okuyalım, nedir, ne değildir; ama, dediğim
gibi, yani, iş o kadar önyargılı bir şekilde başladı ki, insanı rahatsız edici
bir olay sergilendi.
Şimdi, Yuvacık Barajında ne oldu
arkadaşlar, bir baraj ihalesi yapılıyor Devlet Su İşleri tarafından,
bitirilemiyor, daha sonra bunun yap-işlet-devret modeline göre yapılması
isteniyor; daha sonra bir yasa çıkarılıyor, o yasa kapsamına girer mi girmez mi
tartışması oluyor; ama, giriyor. Hazinede, Devlet Planlama Teşkilatında, Devlet
Su İşlerinde pek çok yazışmalar var ve o yazışmalar raporlarda ekli.
Şimdi, bütün bunlara baktığımız zaman,
ortada işin düğümlendiği bir tek temel nokta var ve o nokta da şu:
Yap-işlet-devret modeline göre yapılan baraj ihale bedelinin, yani, gerçekleşme
fiyatının yüksek olduğu yönündeki kanaat ve kamunun da bundan zarara
uğratıldığı yönünde bir görüş var. Araştırma komisyonunun sunduğu raporun
temelinde de bu görüş var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, o kadar garip
iddialar var ki... Deniliyor ki
"başlangıçta 480 000 000 dolar olan yatırım maliyeti 890 000 000
dolara çıktı." 1989 tarihinde 480 000 000 dolara teklif veriliyor,
doğrudur; ama, üç yıl geçtikten sonra bu gerçekleşmiyor, yatırım yapılmıyor;
çünkü, yap-işlet-devrete geçilecek, Devlet Su İşleri ödenek yetersizliğinden
bitiremiyor vesaire; pek çok sorun var. 1991 yılında Hazine Müsteşarlığına bir
rapor veriliyor ve deniliyor ki "709 000 000 dolara biz bunu
çıkaracağız." Aynı şekilde, Devlet Su İşlerine verilen rapor da var, 714
000 000 dolara çıkacağı şeklinde. Yani, başlangıç rakamını alıp, son rakamla
mukayese etmenin pek doğru olmadığı kanısındayız. Nedeni de şu değerli
arkadaşlar: Yatırımın yapısında da değişiklik var; baraj isale hatları, suyun
taşınması, pek çok ek yatırım da devreye girdiği için, bu olay gündeme geliyor.
Şimdi, biz, CHP'li üyeler olarak, şu nokta
üzerinde özellikle durulmasını istedik, dedik ki: Burada böyle bir şey
olabilir, yatırımlar şişirilmiş olabilir, kamu buradan zarara uğratılmış
olabilir; ama, bunu kim tespit eder? Hazine kontrolörü arkadaşlar inceleme
yapıyorlar ve Hazine Müsteşarlığı, Devlet Su İşlerine yazı yazıyor "bu
inşaat, bu baraj inşaatı kaça biter, bir maliyet çıkarın" diye. Önce bir
çalışma yapıyorlar, sonra bir komisyon kuruyor Devlet Su İşleri, sonra bundan
vazgeçiyor ve sonra, Devlet Su İşleri, Hazine Müsteşarlığına "gizli"
kaydıyla bir yazı yazıyor. Yazının ilgili bölümünü, izninizle, aynen okuyorum:
"Genel Müdürlüğümüzce yapılan inceleme ve değerleme çerçevesinde ilgi
yazıda belirtildiği gibi, zaman kısıtı da olduğu göz önünde bulundurularak,
mahkeme kanalıyla yapılacak incelemeye bağlı olarak ihtilaf konusu proje
kapsamındaki tesislerin maliyetinin mahkeme kanalıyla yaptırılması uygun
mütalaa edilmektedir."
Değerli arkadaşlar, Devlet Su İşleri kime
bağlı; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı. Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı koltuğunda kim oturuyor; iktidar kanadını oluşturan değerli bir
Bakanımız oturuyor. Peki, bir maliyet kıyaslamasını Devlet Su İşleri yapmayacak
da kim yapacak?! Yapılan iş meydanda, faturalar, belgeler duruyor; o belgeler
şişirme olabilir, naylonfatura olabilir; ama, bir kıyaslama yapılacaksa, o
kıyaslamayı yapacak en yetkin makam Devlet Su İşleri. Devlet Su İşleri
"ben bunu yapamam, bunu mahkeme yapsın" diyor. Peki -ben merak
ediyorum- mahkemeye bu konuda herhangi bir başvuru olmuş mu; bildiğim kadarıyla
o da yok. O zaman, biz neyi araştırıyoruz?! Yani, bir şeyi araştırmamız için,
bir zarar konusunda ortaya somut bir bilgi koymamız lazım. Belki değerli
arkadaşlarım hatırlarlar, yolsuzlukları araştırma komisyonunda rakamlar beyan
edilerek buraya gelindi; şu olayda şu kadar milyon dolar kamunun zarara
uğradığı şeklinde beyanlar var. Burada öyle bir beyan da yok. Sadece, 408 000
000 dolarlık bir yatırım, 890 000 000 dolara çıktı. Çıkabilir; ama, siz, bir
şeyi kanıtlamadan, nasıl yapacaksınız?!. Oturacaksınız, belgesini, bilgisini
alacaksınız, onu kanıtlayacaksınız ve sonuçta da Yüce Parlamentonun önüne
gelecek ki bu, eğer herhangi bir nedenle yargıya intikal eder veya soruşturma
komisyonu kurulursa, elde daha somut, daha net bilgiler olsun diye.
Değerli arkadaşlarım, şimdi geliyorum bir
başka konuya. "Efendim, bu USSA Anlaşması -USSA, İzmit'teki suyun satışını
öngören uluslararası bir anlaşma- uluslararası tahkim hükmü içermesi
dolayısıyla, Anayasanın 125 inci maddesine aykırıdır" deniliyor;
iddialardan biri bu.
Arkadaşlar, USSA bir kanun değil ki
Anayasaya aykırı olsun! Yani, eğer bir iddiada bulunacaksanız, bu iddianın
tutar tarafının olması lazım. USSA, özel bir şirket, su satıyor. Özel şirketin
uluslararası tahkime açık olduğu, ta cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bilinmektedir.
Bu, bir kamu şirketi değil ki, siz, uluslararası tahkim için Anayasaya
aykırılıktan vesaire söz edeceksiniz; özel statüde, belediyenin de yüzde 15
payının olduğu, büyük payların özel sektöre ait olduğu bir şirket.
Değerli arkadaşlar, bir başka konuya
geliyorum. Şimdi, deniliyor ki "yap-işlet-devret modeli bu projede
beklenen amacı sağlamadı ve bu proje geç gerçekleşti." Tabiî, geç
gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılabilir; çünkü, buna 1989 yılında
başlanılmış, 1999 yılına kadar geçen on yıllık süre, büyük ölçüde,
yazışmalarla, Devlet Su İşlerinin kaynaklarının yetersizliğiyle geçen
süreler... 1999'dan sonra yap-işlet-devret modeline geçiliyor ki, sanıyorum,
Sayın Başkan, bu modele nasıl geçildiğini, dönemin Sayın Cumhurbaşkanının kime
nasıl talimat verdiğini açıklayacaktır burada. Bu, o çerçevede gerçekleşen,
uzayan bir süre; ama, yap-işlet-devret modeline geçildikten sonra, 1996 yılında
başlanılıyor ve üç yılda bitiriliyor. Yani, yatırım süreci içerisinde gecikilen
pek bir şeyin olmadığını da, bu vesileyle vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir başka olay ve
özellikle en çok Sayıştay murakıbı arkadaşların yazdıkları raporlarda da
vurguladıkları bir olay var. Olay şu: Yuvacık Barajından su elde ediliyor. Su
yeteri kadar tüketilmiyor. Yeteri kadar tüketilmediği için de, bu sular İzmit
Körfezine akıtılıyor. Su alım garantisi verildiği için, o garanti bağlamında,
Hazine Müsteşarlığı, gereksiz yere denize akan bir suya para veriyor ve bu
para, kamunun zararına yol açıyor.
Olay böyle mi; olayın büyük bir bölümü
böyle. Doğru mu; doğru. Kamu burada zarara uğruyor mu; zarara uğruyor. Anlaşma
yapılmış mı; yapılmış. Kim yapmış anlaşmayı, nasıl yapılmış anlaşma; işin
içerisinde Yüksek Planlama Kurulu var, Bakanlar Kurulu var, dönemin Başbakanı
var, Hazine Müsteşarlığı var, yapılan yazışmalar var; bütün bunların hepsi
doğru.
Peki, değerli arkadaşlar, biz, eğer olayı
bu çerçevede ele alırsak, asıl, düğümlenen noktasında olaya kilitlenmemiz
lazım. Burada getirilen olay, bunun tam tersine, kilitlenen olayın tam tersine,
hemen hemen herkesi kapsama almış; hatta, bir aylık bakanlık yapan bir değerli
milletvekilimiz var, onu da bu kapsama almış. Böyle, oldukça geniş bir yapı
içerisinde ele alınıp, sözde ihaleye fesat karıştırıldı şeklinde bir yola, bir sonuca
varılmış. Değerli arkadaşlarım, biz, bu sonuca da katılmadık.
Eğer, gerçekten Hazinenin burada bir kaybı
varsa, ki, var olduğu görülüyor; çünkü, İzmit Büyükşehir Belediyesi bu parayı
ödeyemiyor. Ödeyememesinin temel nedeni de, belediyenin kendi kaynaklarının
yetersizliğidir. Hazine garanti verdiği için, doğal olarak böyle bir sonuç
çıkıyor.
Değerli milletvekilleri, belki aklımıza şu
soru gelebilir: Bu şekliyle ortaya çıkma sadece İzmit Büyükşehir Belediyesinde
mi; hayır. Bakın, aşağı yukarı bütün belediyelerde, yani, Hazine garantili
belediye ihalelerinde, belediyelerin ilgili kredileri ödemediği ve bu yükün
büyük ölçüde Hazinenin sırtında kaldığı da bir başka gerçektir.
Değerli arkadaşlar, bir başka konu da şu:
Bu yazışmalarda, özellikle Hazine içerisindeki yazışmalarda, Hazinenin zarara
uğratılacağına alt bürokratlar tarafından dikkat çekildiği halde, üst
bürokratların bunlara dikkat etmediği veya siyasal baskıların geldiği yönünde
bir görüş var. Biz, bu görüşe aynen katılıyoruz. Onayları da raporlarda var.
İlgili bürokratlar, dönemin bakanlarını, bu uygulamada Hazine zarara
uğrayabilir diye uyarıyorlar; ama, ilgili müsteşarın "o cümleyi çıkarın,
öyle getirin" diye rapora, yazının üzerine eklenen kulakçıkları var.
Dolayısıyla, biz, işin bu yönünün üzerine gidilmesinden yanayız; hiçbir zaman,
bunun kapatılmasından yana değiliz. İşin bu yönünün üzerine gidilebilmeli,
uğraşılabilmeli. Eğer, bu insanlar, gerçekten, Hazine zararını kasıtlı olarak
doğuracak sonuçları meydana getiriyorlarsa, bu onayları imzalıyorlarsa, o
zaman, bunların üzerine gitmek bizim görevimizdir. Bizim, bunun üzerine
gitmekten de yana olduğumuzu ifade edeyim.
Değerli arkadaşlar, raporda varılan sonuç
da yanlış. Varılan sonuçta deniliyor ki: "İhaleye fesat karıştırmaktan
ötürü..." Pek çok insan var, bürokrat var, hepsi hakkında soruşturma
açılsın deniliyor. Ortada yapılan bir ihale yok ki, ihaleye fesat
karıştırılsın! Yani, başlangıçta bir ihale var, bir şirket alıyor bu işi.
Sonra, o şirket, yap-işlet-devret modeline talip oluyor. İzmit Büyükşehir
Belediyesi, Danıştaya "biz bunu ihalesiz verebilir miyiz" diye
soruluyor. Danıştay da "evet, ihalesiz verebilirsiniz" diyor. Peki,
ihalenin neresine fesat karıştırıldı?!
Bakın, onaylardaki hataların ve varsa
oradaki o hatalar sonucu veya yönlendirmeler sonucu oluşan zararların üzerine
gidelim, tamam, itirazımız yok; ama, değerli arkadaşlar, ihaleye fesat
karıştırmak da nereden çıktı?! İhale yok ki, fesat karıştırılsın! Eğer bu
çerçevede düşünürsek, bakın...
Değerli arkadaşlar, hatta, bunun örgütlü
bir halde olduğu söyleniyor. Buna vardığımız zaman şu sonuca çıkıyoruz: Türkiye
Cumhuriyetinin başbakanı, bakanları, Hazine, DPT, Devlet Su İşleri yetkilileri,
İzmit Büyükşehir Belediye Başkanı, İzmit Su Anonim Şirketinin üyeleri,
yöneticileri hep beraber birleşiyorlar ve bir ihaleye fesat karıştırıyorlar.
Yani, buna da biraz insafla bakmamız lazım. Tamam, burada bir hata var; ama,
eğer, siz, intikam hırsıyla "acaba, ben şu kişiyi nasıl yakalarım"
mantığıyla yola çıkarsanız, işte, böyle bir rapor çıkıyor ortaya. Oysa, biz,
gerçekten de, bunu araştırıp, bu işin gerçek sorumlularını bulup, Parlamentonun
önüne getirebildik ve hep beraber "evet, burada şu hatalar vardır, şu
yanlışlar vardır, şu kişiler hakkında soruşturma komisyonu kuralım" diyebilirdik;
görüş ayrılığımız olmayabilirdi.
Burada hatalar yok mu, hatalar var;
yanlışlar yok mu, yanlışlar var; ama, Sayın Başkanın tutumu, maalesef, bu
raporu, hiç iler tutar tarafı olmayan bir rapor haline getirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hemen
bağlayacağım Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, son olarak bir
şey daha söyleyeyim. Bu baraj ile İstanbul'daki bir barajın kıyaslaması yapıldı
ve bu kıyaslamanın doğru olup olmadığını anlamak için veya iki barajı da
komisyon üyeleri görsünler diye İstanbul'a bir gezi düzenlendi. Bizden iki
değerli milletvekili katıldı, Adalet ve Kalkınma Partisinden de üyeler vardı.
Bizim üyelerimiz, Sayın Başkana "bu İstanbul seyahatinin masrafları nasıl
karşılanacak" diye soruyorlar; deniliyor ki: "Türkiye Büyük Millet
Meclisi karşılayacak." İstanbul'a gidiliyor, İstanbul'da otelde kalınıyor
ve çok acıdır arkadaşlar, otelin masraflarını başka müteahhitler ödüyor ve siz,
Komisyon Başkanı olarak, bir baraj dolayısıyla, yolsuzlukları
araştırıyorsunuz!..
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Anlatıldı; ama,
arkadaş bir daha anlatsın!..
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - İlk sefer
söylüyorum; ama, Sayın Milletvekilim, belgesini de, arzu ederseniz, ilk sefer
göstereyim.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Bir daha anlatılır;
siz devam edin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Tabiî; ama,
bakın, hatamız şu değerli arkadaşlar... Biz şuna inanıyoruz: Bakın, bana göre,
yanlışa sahip çıkmak, en büyük yanlıştır; yanlışa sahip çıkmayalım.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Doğrudur.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ben,
Komisyon Başkanının bunu yaparken bilinçli yaptığına da asla inanmıyorum.
Bakın, onu da söyleyeyim. Komisyon Başkanı, İSKİ'nin davet ettiğini ve faturayı
İSKİ'nin ödeyeceğini söylemiş.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Doğrudur.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ben
yanlıştır demiyorum arkadaşlar.
Yanıltan İSKİ'dir o zaman. İSKİ kimdir;
İSKİ bir kamu kuruluşudur. Dolayısıyla, böyle bir hata ortaya çıktığı zaman,
Sayın Komisyon Başkanının çıkıp özür dilemesi lazım. Yani, doğru olanı budur,
şık olanı budur. Özür dilemek insanları küçültmez, insanları yüceltir. Hata
yapmışız denir ve gidilir faturanın bedeli ödenir. Ödenir, ben bunu ödüyorum.
Biz de hata yapmış olabiliriz arkadaşlar. Bu yapılmadığı için, bizi rahatsız
eden olay bu. Yoksa, dediğim gibi, ben, Komisyon Başkanının ve üyelerinin, hele
hele böyle bir olayda bilinçli olarak bu işe girecekleri kanısında hiç değilim,
onu da söyleyeyim, hiç değilim; ama, Komisyon Başkanımız özür dileyip bu olayı
daha farklı çözebilirdi ve bizler de belki daha mutlu olurduk. Derdi ki: Evet,
bir hatadır. Hiç bunlar gündeme bile gelmeyebilirdi o zaman; ama, bu yapılmadı.
Değerli arkadaşlar, raporu sizlerin
takdirine sunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Nusret Bayraktar; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmit Büyükşehir Belediyesi
Kentsel ve Endüstriyel Su Temini Projesiyle ilgili iddiaların araştırılması ve
bu amaçla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge ve 10/4 esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu raporu hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 28.1.2003 tarihinde yapmış olduğu 27 nci Birleşimde, kısaca
Yuvacık Barajı diye anılan projeyle ilgili iddiaların araştırılmasında, yine
aynı konuda söz almış ve özet sunumda bulunmuştum. Araştırma komisyonumuzun
dört aylık titiz çalışmaları sonucu rapor Meclisimizin gündemine geldi ve bugün
görüşmekteyiz.
Bu noktaya gelirken, Sayın
Kılıçdaroğlu'nun belirtmiş olduğu gibi, özellikle Komisyon Başkanının tarafsız
tutumuyla neticeye varılmasının daha doğru olacağına, elbette, biz de
katılıyoruz. Komisyon Başkanımız ve komisyon üyeleri, aslında, çalışmalarını
çok titizlikle, hassasiyetle, tarafsızlıkla yaptılar; ama, siz, kendinizi
sadece bir taraf diye kabul eder de, olayın sadece İzmit boyutunda
değerlendirildiğini düşünür iseniz ve İzmit milletvekilinin komisyon başkanı
olamayacağı mantığıyla bakarsanız, tarafsızlığa o zaman gölge düşürmüş
olursunuz. Oysa, bu işin içinde sadece İzmit Büyükşehir Belediyesi yok.
Cumhurbaşkanlığından bakanlara, müsteşarlara, bürokratlara kadar -Devlet Su
İşlerine- her kademedeki olayların araştırılacağı ve araştırıldığı bir olay
olduğunu rapordan görüyoruz. Bu bakımdan, her bölgenin milletvekili başkan
olabilir. Bu noktada, Başkanın İzmitli olmasını yadırgamanın doğru olmadığını
düşünüyor ve özellikle Sayın Komisyon Başkanımız Muzaffer Baştopçu başta olmak
üzere, tüm komisyon üyelerinin ve uzmanların ciddî çalışmalarından dolayı,
Grubum adına, şahsım adına, kendilerine şükranlarımı arz ediyorum.
Raporun özetine geçmeden önce, söz konusu
projeyi, detaya girmeden bir kez daha özetlemek istiyorum.
İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temini
Projesi -kısa adı Yuvacık Barajı Projesi- Devlet Su İşleri tarafından, 9.2.1987
tarihinde, 15 000 000 dolar keşif bedeliyle, yüzde 64 tenzilatla GAMA AŞ'ye
ihale edilmiştir. 1999 yılına kadar tesisin takriben yüzde 50'si bitirilerek,
baraj inşaat kısmının yüzde 80 ödemeleri yapılmışken, o dönem sonrası, Devlet
Su İşlerinin kendi özkaynaklarıyla bu işin çözülemeyeceği kanaati tartışılarak,
yap-işlet-devret modeline geçiş çalışmaları başlamıştır. Nitekim, 24.2.1995
tarih, 95/T-17 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararıyla, yap-işlet-devret modeli
kapsamına alınmış. Uzun çalışmalar sonucu 1999 yılında işletmeye alınan proje,
maalesef, ihale yapılmadan -Kılıçdaroğlu'nun belirttiği gibi- yasalara aykırı
olarak, Gama-Güriş, İzmit Büyükşehir Belediyesi, Thames Water, Mitsui, Sumumito
konsorsiyumu tarafından inşa edilerek tamamlanmıştır.
Bu proje, konusunda uzman olan kurumlar
tarafından yapılan çalışmalar ve araştırmalar sonucu, maksimum 217 000 000
dolara bitirilmesi gerekirken, yüzde 10 faizli dış krediyle, ancak 890 900 000
dolara bitirilebilmiş, 142 000 000 metreküp su satışı karşılığı, onbeş yıl geri
ödemeyle anlaşma yapılmıştır. Sözde, bu suyun 100 000 000 metreküpü İstanbul'a,
30 000 000 metreküpü sanayi tesislerine, 12 000 000 metreküpü de İzmit'e
planlanarak satış garantisi verilmişti. Yanlış fizibiliteler sonucu suya pazar
bulunamamış ve uzun vadede pahalıya mal olan proje, boşa akan su karşılığını da
ödemek suretiyle, ülkemize çok pahalıya mal olmuştur.
Öngörülenin aksine, satılamayan, boşa akan
suyun bedeli karşılığında her ay takriben 20 000 000 dolar civarında, yılık 240
000 000 dolar olmak üzere, 2014 yılına kadar onbeş yıl boyunca takriben toplam
4 500 000 000 dolar ödeneceği hesaplanmaktadır.
Projeye, Hazine garantisi verilirken,
Yüksek Planlama Kurulu dahil, pek çok devlet birimi, yanlış, kasıtlı veya eksik
bilgilendirilmek suretiyle, hakkı olmayan ayrıcalık tanınmış, hatta, projenin
tasdik edildiği tarihte yürürlükteki mevzuatta olmayan uluslararası tahkim bile
konulmuştur. O dönemde yürürlükte uluslararası tahkim hakkı yokken, bu projeye
ayrıcalık tanındığı için bu tahkim dahi konulabilmiş.
Sayıştay Başkanlığı -ki, Sayıştay,
devletin en önemli denetim mekanizmasıdır; aslında, Devlet Su İşleri, teknik
açıdan gerçekten bu konunun uzmanıdır- ve biraz sonra bahsedecek olduğum diğer
kurumlar da bu konularla ilgili ciddî
çalışmalar yapmışlar ve burada düzenlenen raporda, olayın tüm boyutlarının
ortaya konulduğu bu projenin, âdeta bir soygun projesi olduğunu ve
emsallerinden kat be kat pahalıya yapılarak, Hazinenin çok ağır bir yük altına
sokulduğu belirtilmektedir.
Devletin tüm ilgili kuruluşları arasında
yapılan yazışmalarda projenin yap-işlet-devret modeliyle yapılması halinde pek
çok olumsuzlukların çıkacağı belirtildiği halde, Yüksek Planlama Kuruluna
sunulan onay yazılarında bu hususların yer almadığı, hatta 3.8.1994 tarihli
onay yazıda "su satış fiyatının sübvanse edilmesi gerekecektir"
ifadesinin çıkarılarak imza altına alındığı görülmüştür.
Sayıştay, Ocak 2002'de yap-işlet-devret
modeliyle yapılan bu projenin tüm olumsuzluklarını açıkça belirtmesine rağmen,
İzmit Büyükşehir Belediyesi, 9.6.2002 tarihinde 5 ulusal, 3 yerel gazetede
sayfalar dolusu verdikleri ilanlarda, devletin en güvenilir denetim organı olan
Sayıştay ve konuyu en yakından takip edip bilen Devlet Su İşleri gibi kurumları
sanki tekzip ediyorcasına "İzmit Su Projesiyle ülkemize hizmet
ediyoruz" başlığıyla kamuoyu yanıltılmaya çalışılmış, söz konusu ilanda
"boşa akan su yoktur" denilirken, İçişleri Bakanlığının
komisyonumuzun yazılı sorularına verdiği cevapta ve Sayıştay raporunda
"boşa akıtılan 100 000 000 metreküp suyun karşılığı" Hazine
tarafından ödenmiştir" deniliyor.
Ayrıca, İzmit Büyükşehir Belediye
Başkanlığının en yetkili isimlerinden Sayın Kadri Veziroğlu, komisyonumuzu
bilgilendirme toplantısında, boşa akan suyun var olduğunu, özellikle deprem
sonrasında kayıp ve kaçakları yüzde 50-60 dolaylarının altına çekemediklerini
belirtmişlerdir.
Devlet Su İşleri tarafından, kati proje
raporunda 60 000 000 dolara çıkabileceği ilk tahmin sonrası 10-12 kat daha
pahalı konuma geldiği, Sayıştay raporunda da 10-12 kat gibi fahiş rakamların
olduğu ifade edilmesine rağmen, İzmit Büyükşehir Belediyesi ilanlarında hâlâ
"İzmit Su Projesinde fahiş rakamlar yoktur" denilmektedir.
DSİ'nin son yaptığı raporlarda, maksimum
217 000 000 dolara bitirilebilmesi gereken proje 890 000 000 dolara mal
olurken, onbeş yıllık geri ödemelerin 4 500 000 000 doları bulacağını hesaba
katarsak, durumun vahametini Türkiye Büyük Millet Meclisi ve kamuoyunun
dikkatlerine ve de takdirlerine arz ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
28.1.2003 günü, söz konusu projenin araştırılması konusunda önerge sahibi adına
ve AK Parti Grubu adına yapmış olduğum konuşmamda, İstanbul'da eski bir yerel
yönetici ve İstanbul Milletvekili olmam sıfatıyla konuyu çok yakinen takip
ettiğim ve de iyi bildiğimi tahmin ettiğim için, İzmit Büyükşehir Belediyesinin
faaliyetleri ile İstanbul'u, Yuvacık Barajı ile İSKİ faaliyetlerini mukayese
etmiştim. Bundan rahatsız olan Sayın Sefa Sirmen Beyin, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldığında kullandığı ifadeleri hatırlatmadan geçemiyorum. O
hatırlatmada, kısmen de olsa sataşma olduğunu da düşünüyor ve araştırma
raporuyla birlikte cevap vermek istiyorum. Ne diyordu Sayın Sirmen; aynen
tutanaktan okuyorum: "Sayın Bayraktar, kendisini, neden İstanbul
Büyükşehir Belediyesini ve İSKİ'yi koruma ve savunma ihtiyacında hissetti,
anlayamadım! Galiba, suçluluk içinde olduklarını düşünebiliyorum; çünkü, biraz
sonra, bu konuyla ilgili, bu barajın başladığı gibi bitmemesinin sorumlusunun
kim olduğunu -zaten, Meclis araştırmasında da çıkacak- resmî belgelerle ifade
edeceğim" dedi. Sayın Sefa Sirmen, özetle, 142 000 000 metreküp suyun
dağıtımını belirtirken "100 000 000 metreküp suyu da İstanbul İSKİ satın
alacaktı; bu, 2020 yılına kadar devam edecekti. Devlet Su İşleri, 1990 yılına
kadar projeye devam etmiş, mevcut ödeneklerle bu projenin bitirilemeyeceği
kanaatine varılınca, yap-işlet-devret modeliyle bu projeye devam edilmesi
kararıyla bir çalışma başlamış; İSKİ'yle 1992 yılında da karşılıklı su
anlaşmasını imzalamıştık" diyorlar. Devamla birçok şey söylüyor ve sonunda
"ancak, İstanbul'da, 1994 yılında yönetim değişiyor, Recep Tayyip Erdoğan
Başkan seçiliyor ve önce 'araştıralım, bakalım, gereğini yaparız' diyor
-doğrudur; Sayın Genel Başkanımız, hep konuya anında cevap vermez araştıralım,
bakalım, gereğini yaparız der; tabiî, araştırıyor, bakıyor ve gereğini yapıyor-
sonra, ne olduysa oldu, İstanbul su alımından vazgeçiyor. Sizin adınıza da çok
üzgünüm, üzülerek söylüyorum, bu işin tek sorumlusu Sayın Tayyip
Erdoğan'dır" diyor Sayın Sirmen.
MEHMET SEFA SİRMEN (Kocaeli) - Doğru...
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Bu kadar
olaydan sonraki son sözü bu oluyor. Tabiî, devam ediyor, detaylara girmiyorum,
raporlarda her şey var.
Araştırma komisyonumuzun yapmış olduğu tüm
çalışmalarından ve raporun detaylarından da anlaşıldığı üzere, Devlet Su
İşlerinin önfizibilite raporlarında ve İSKİ'nin 1989-1994 dönemi
programlarında, hatta, daha sonraki programlarda ve projeksiyonlarda,
İstanbul'a Yuvacık Barajından 100 000 000 metreküp su öngörülmekte; doğru;
Melen Barajı da öngörülmekte; ama, ne zaman için?.. Çok kısa sürede bunların
hallolması gerekiyordu. Nitekim, dönemin İSKİ Genel Müdürü Sayın Göknel bile,
1992 yılında "yap-işlet-devret modeline geçerseniz çok pahalıya mal
olacak, kısa vadede de bu proje bitmediği takdirde, bu suyu alma imkânımız
olmayacak" diye, aynı şekilde, hukukî olmayan anlaşmaya, yazılı olarak
cevap veriyor; nitekim, onun detayları da var.
DSİ tarafından düşük maliyetle bu proje
bitirilemeyip yap-işlet-devret modeline geçilerek yüksek maliyetlerle
İstanbul'a suyun alınamaması ve alınmasının mümkün olmadığı hususundaki bu
yazılar devam ederken, Göknel'in yazısı sonrası, 1994 yılında, ayrıca, bu
konuyla ilgili, İstanbul'a su verimi hususunda, Bakanlar Kurulu kararıyla,
Yuvacık Barajından İstanbul'a su verilmesi programdan çıkarılmıştır. 1994
sonrası, İSKİ'nin yeni yönetimi, İstanbul'un çözülemez denilen su ihtiyaçlarını
kendi imkânlarıyla, kısa sürede, ucuz bir şekilde karşılamış, zaten hukukî
hiçbir sözleşmenin olmadığı bu hususları, İzmit Büyükşehir Belediyesine ve
ilgili makamlara, yazılı ve sözlü olarak bildirmek suretiyle, Yuvacık Barajından
su almayacaklarını açıkça ifade etmişlerdir.
Bütün bu gelişmelere rağmen, idarî ve
siyasî otoritelerin yanlış ısrarları sonucu, yap-işlet-devret modeliyle,
ihalesiz, ilansız, rekabetsiz olarak, 1995 yılında, önce 90 000 000, sonra 190
000 000, daha sonra 217 000 000, daha sonra 480 000 000 dolara, konsorsiyuma
proje devredilmiş; nihayet 1999 yılında, 890 000 000 dolar karşılığı tesis
bitirilebilmiştir. Şimdi, geri ödemeler devam etmekte ve 2014 yılına kadar,
yaklaşık, 4 500 000 000 dolar ödemenin yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla,
Sayın Sefa Sirmen Beyin iddia ettiği gibi "tek sorumlusu Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'dır" sözünün ne kadar yanlış ve maksatlı olduğunu
gördüğümüz, bildiğimiz gibi, araştırma komisyonumuzun çalışmalarında ve
raporundan da, Recep Tayyip Erdoğan'ın hiç sorumlu olmadığı anlaşılmaktadır.
Evet, Sayın Tayyip Erdoğan'ın bu konuda hiçbir sorumluluğu yoktur; o, ancak
İstanbul'a çok daha kısa sürede, kaliteli ve ucuz suyu temin eden, İstanbul'a
âşık, ülkesine âşık, halkına hizmet eden, efsanevî yıldız bir başkan, başarılı
bir başbakandır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında AK
Parti, Sayın Sefa Sirmen'in o günkü ifadelerindeki gibi -"ampulünüz sadece
kendinizi aydınlatıyor" demişti- ampulüyle kendini aydınlatan bir parti
değil, karanlıkta olan ülkeyi ve hizmetleriyle halkını aydınlatan bir partidir.
Bir yıllık icraatlar, bu ifadelerimizi açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Ayrıca, Sayın Sirmen, ifadelerinde, benim,
Yuvacık Barajına gidip gitmediğimi sordular ve Yuvacık Barajının bir sanat
abidesi oluğunu söylediler; doğrudur. Hem belediye başkanı olduğum dönemlerde
hem de milletvekili olup komisyona girdiğim zaman, komisyon üyeleriyle birlikte
Yuvacık Barajına gittim. Gerçekten, Yuvacık Barajının arıtma tesisi bir sanat
eseri; bunu inkâr etmek mümkün değil. Ben, bir teknik eleman olarak, konunun
uzmanı olarak araştırdım, inceledim, hakikaten tesise diyecek yok; ancak, bu
mukayeseyi farklı şekilde yapmak lazım. Tesis mükemmel; ama, emsalleriyle, işlev,
süre, maliyet mukayeseleri çok önemli. Gidip görerek, hesaplarını inceleyerek,
İSKİ'nin yaptığı aynı kategorideki tesislerle yaptığımız mukayeseler sonucu,
Yuvacık Barajı ile İkitelli arasındaki fiyat farkı korkunçtur. Kalitede, biraz
daha yabancı malzeme kullanıldığı için İkitelli'den daha üstün gibi gözüküyor;
ama, İkitelli ile Yuvacık Barajı arasındaki mukayeseyi rakamlarla yapmak
istiyorum. İkitelli Arıtma Tesisi 420 000
metreküp/gün kapasiteli, Yuvacık 480 000 metreküp/gün kapasiteli.
İkitelli Arıtma Tesisinde önozonlama sistemi vardır ki, bu İkitelli'deki maliyet, 2 000 000 dolardır
özsermayeyle, Yuvacık'ta ne olurdu bilemem. Yuvacık'ta önarıtma, ozonlama
sistemi yok; gerek de yok; çünkü, çok temiz bir çevreden suyu alıyorlar.
İkitelli arıtma sistemi iki yılda bitiriliyor ve 28 000 000 dolara, Yuvacık
arıtma sistemi üç yılda bitiriliyor ve 146 000 000 dolara. Bir de geri
ödemelerini mukayese ettiğiniz zaman, muhtemelen 600 000 000-700 000 000 dolara
çıkabileceğini düşündüğümüz zaman, aradaki korkunç farkın ne olduğunu tahmin
ederiz.
Hepimiz, Türkiye'de, yıllarca, ana
sorunların başında güven, istikrarsızlık, yolsuzluk ve yoksulluk olduğunu
haykırıyorduk. Bu kadar büyük iç ve dış borçların sebebinin, yanlış projeler,
hortumlamalar ve yanlış yönetim olduğunu söylüyoruz. 1 milyar doların temini ve
tasarrufunu ne kadar önemsediğimiz ortadayken, İzmit Büyükşehir Belediyesi
yetkilileri, hatta Sayın Sirmen bile, zaman zaman, İzmit'in merkezî bütçeye her
yıl 5 milyar dolar vergi ödediğini belirterek, bunun karşılığında, İzmit'e su
karşılama hususunda "İzmit Büyükşehir Belediyesine Hazine 1 milyar dolar
vermiş, çok mu" diyor. Yani, 1 milyar doları azımsıyor. Kocaeli'ne su
aksın da, neye mal olursa olsun mantığı doğru mu?! Evet; Kocaeli'ne su aksın,
elbette aksın; ama, 1 milyar dolara değil, 4 500 000 000 dolara hiç değil; ya
kaç milyon dolara aksın; aksın 200 000 000 dolara, buna hiç kimsenin diyeceği
yok.
Bakınız, işsizlik ve istihdam konusundaki
sıkıntılarımız ortada. AK Parti Hükümetinin bir yıllık başarılı icraatına
rağmen, bugün, ekonomik göstergeler olumlu; ancak, istihdam konusunda ciddî
sıkıntılar içinde olduğumuz ortadadır. Neden; günümüz ve geleceğimizin
gelirleri, maalesef, bu tip yanlış projeler sonucu, gelirlerin tümü ipotek
altında olduğu için, bu gibi yanlış yatırımlar sebebiyle, gelirlerimiz borç ve
faizlerine yetmiyor; nasıl istihdam alanlarına para ayıralım.
Örnek vermek istiyorum yine İzmit'ten.
İzmit'te çok önemli bir kuruluş, bir holding, Kibar Holding, Hyundai Assan
fabrikası tesislerine yaz aylarında 50 000 000 dolarlık ilave yapıyor. Deprem
hasarı dahil, toplam 200 000 000 dolara bir tesis kuruyor ve 200 000 000
dolarlık tesiste 2 000 insan çalışıyor.
Şimdi, İzmit-Yuvacık projesinde her ay 20
000 000, senede 240 000 000 ve on senede 4 500 000 000 dolar fazladan para
ödeyeceksek, bu 4 500 000 000 doları 200 000 000'a böldüğünüz zaman 16 000
insanımıza istihdam sahası oluşturulacak. Sadece bir projedeki tasarrufu
düşünürsek, Türkiye'deki tasarruflarla nelerin yapılıp yapılmayacağını takdirlerinize
sunuyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
araştırma komisyonumuzun dört aylık çalışmalarında bilgi alıp dinledikleri tüm
siyasîler, suçu ve sorumluluğu ya bürokratlara ya da ilgisi olmayanlara atmaya
çalışırken, bürokratlar ise siyasî otoriteye ve siyasîlere atmanın gayreti
içinde oldular. Kimisi "ben okumadan imzaladım", kimisi
"yukarıdan öyle talimat geldi, imzaladım", kimisi "yazıyı
beğenmediler, 'değiştirin' dediler; ifadelerine göre değiştirdik..."
Maalesef, 1989-1995 yılları arasında görev yapan, bu konuyla ilgili
yetkililerin hemen hemen tümüne yakını, Dış Ekonomik İşler Genel Müdürlüğünün,
Devlet Su İşlerinin, Devlet Planlama Teşkilatının ve İSKİ'nin tüm olumsuz
uyarılarına rağmen, hatalı, vahim sonucun doğmasına sebep olmuşlardır.
17 Ağustos 1999 depremi sonrası ise İzmit
ve çevresinin baraj ve tesislerinin büyük hasar gördüğü ifade edilerek, Hazine
tarafından, İzmit Büyükşehir Belediyesine "mücbir sebep oluşmuş, yeniden
durum değerlendirmesi yapılsın" hatırlatmasına rağmen, maalesef, İzmit
Büyükşehir Belediyesi, konsorsiyuma haksızlık olur inancıyla mücbir sebep
hakkını kullanmayarak şirket menfaatını ülke ve devlet menfaatına tercih etmiş,
böylece 1 350 000 000 dolar maliyetle kurtulma imkânı varken, bu hakkını
kullanmaması sonucu, Hazinenin -bir kez daha söylüyorum- 4 500 000 000 dolar
zarar edeceği tahmin ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sonuç olarak, yürürlükteki yasalara, meri mevzuata
aykırı, ihalesiz, pazarlıksız, rekabetsiz ve değerinin çok üstünde bir
maliyetle projenin yapımına zemin hazırlayan, ayrıca, dışkredi kullanılması
sebebiyle kredi geri ödemelerinde doğal olarak uygulanan kredi faizleri,
şirketin dünya standartlarının çok üstünde "sair gider" adı altındaki
harcamaları ve işletme masrafları ile normal verilerin üstündeki kâr paylarının
Hazine tarafından ödenmesine ve hâlâ da bu olumsuzlukların devamına sebebiyet
veren, başta GAMA AŞ'nin Yönetim Kurulu Başkanı ve diğer yetkilileri olmak
üzere, özel hukuk, gerçek ve tüzelkişileri ile kamu gücünü kullanan merkezî ve
mahallî idarede yer alan pek çok siyasetçi, yine merkezî ve mahallî idarede
görevli bürokratların farklı yer, zaman ve birimlerde ancak birbirlerini
tamamlayan, bir sonraki eylem ve işleme zemin hazırlayan araç suç niteliğinde
pek çok eylem ve işlemde bulunduklarının yanı sıra, bahse konu projeyi ihalesiz
ve fahiş fiyatla İSAŞ'a yaptırma amacı doğrultusunda yasal olmayan
faaliyetlerde bulunan, İSAŞ içerisinde yer alan Türk ve yabancı ortaklara,
mevzuata aykırı bir şekilde çıkar sağlayan, böylece, garantör sıfatını haiz
Hazine ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine ağır malî zararın
doğması yönünde amaç ve eylem birliğinde bulunan, siyasetçi, bürokrat, İzmit
Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, gerçek ve tüzelkişilerin birbiriyle
bağlantılı ve âdeta planlı bir şekilde Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesinde
tanımlanan "alım satım ve yapıma fesat karıştırma" suçuna
katıldıkları kanaatine varılmıştır.
Bu suç nedeniyle; DSİ tarafından
belirlenen rakamla maksimum 217 000 000 dolara bitirilebilecek olan bir
projeyi, konsorsiyumun ilk teklifinde 480 000 000 dolara bitirilebileceğini
belirtmesine rağmen, projede maliyet artış hesabı yapılmadan 890 900 000 dolara
tamamlanmasına sebep oldukları ve proje kapsamında temin edilen kredi faizleri
ve İSAŞ ortaklarına ödenen özsermaye getirisi oranlarının yüksek belirlenmesi,
İSAŞ tarafından yapılacak işletme maliyetleri tutarlarında herhangi bir
sınırlamaya gidilmemesi ve bu suretle yüklenici şirket lehine, kamu menfaatı
aleyhine durum oluşturulduğu, bu şekilde onbeş yıllık ticarî işletme dönemi
boyunca İSAŞ'a Hazine tarafından toplam 2 400 000 000 dolar ödeme yapılmasına neden
olunacağı, Hazine borçlanma politikası çerçevesinde projenin kamuya,
dolayısıyla Hazineye gerçek maliyetinin 4 500 000 000 dolar olacağı, böylece
Hazinenin milyarlarca dolar zarar etmesine, yüklenici şirket ve ortakların
haksız kazanç sahibi olmasına sebebiyet verdikleri değerlendirilmektedir.
Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu "bütün
bunların yanı sıra, yanlışlıkların üzerine gidelim" diyor. Doğru, beraber
gidelim, hepsinin üzerine gidelim; ama, ucu biraz bizim üyelere dokunacak
olursa, bu, tarafsızlık olmuyor, gibi ifadeleri!.. Kime dokunursa dokunsun,
eğer bir yanlışlık varsa, hep birlikte bu konuda gereği yapılsın diyorum ve bu
hususun son sözünü şöyle özetliyorum: Detaylar, rapor ve eklerinde var; daha
sonraki açıklamalarda, Komisyon Başkanımız teknik detaylarına girecektir.
Ben, yukarıda açıklandığı üzere, mevcut
yasalara istinaden ilgili bürokratlar hakkında gerekli suç duyurusunda
bulunulması, ilgili siyasîler hakkında da Anayasanın 100 üncü ve Meclis
İçtüzüğümüzün 107 ile 110 uncu maddeleri gereğince soruşturma komisyonu
kurulması sonuç ve kanaatine oy çokluğuyla varıldığını bildiriyor; hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.
Sayın milletvekilleri, genel görüşme
üzerindeki çalışmalarımızı tamamlayabilmemiz için, yaklaşık 1 saate yakın bir
zamana ihtiyacımız var. O nedenle, buna ara vereceğiz; yalnız, çalışmalarımızın
bitimine de 2 dakika var; yarın da komisyon çalışmaları var. Adalet Komisyonu
ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen
1'er üyelik için seçim yapılacaktır.
Ben, şimdi, Genel
Kurulun iznini alarak, bu 2 dakikalık süre içerisinde bu seçimleri yapmak
istiyorum.
Gündemimizin "Seçimler" kısmının
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
VI. -
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1. - Adalet
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
2. - İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Adalet Komisyonunda boşalan ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Artvin Milletvekili Sayın
Yüksel Çorbacıoğlu aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda
boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, İstanbul
Milletvekili Sayın Ahmet Güryüz Ketenci aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, İzmit Büyükşehir
Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi ile ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla kurulan Meclis araştırması Komisyonunun raporunun
görüşmelerine devam etmek ve sözlü soru önergeleriyle kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 12 Kasım 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 19.00