BIM 2 2 2004-01-15T12:06:00Z 2004-01-15T12:06:00Z 27 17653 100624 TBMM 838 201 123573 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

 

DÖNEM : 22        CİLT : 30       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

16 ncı Birleşim

11 Kasım 2003 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Iğdır'ın düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Konya Milletvekili Ahmet Işık’ın, Atatürk'ün 65 inci ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur'un, Cumhuriyetimizin 80 inci yıldönümünde ve Atatürk'ü andığımız bir haftada, Türkiye'de kadının statüsüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 65 milletvekilinin, elma yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/137)

2. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/117)

2. - Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'nun, İnsan Hakları Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/118)

3. - TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Almanya Federal Meclisi Başkanı Wolfgang Thierse'nin resmî davetine, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/388)

4. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın; Küçük Esnaf ve Sanatkârlar ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme Kredilerinde 1.1.2003 Tarihine Kadar Olan Senet Protestolarının ve Karşılıksız Çeklerin Nazara Alınmaması Hakkında Kanun Teklifinin (2/110) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/119)

5. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; Atatürk Millî Parkı Kanunu Teklifinin (2/159) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/120)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve 23 milletvekilinin, İzmit Büyükşehir Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/4) (S. Sayısı: 265)

VI. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. - Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

2. - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, şiddetli yağıştan zarar gören Ardahan İlinin afet kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/1105)

2. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, yoksulluk ve işsizliğe yönelik çalışmalara ve bankazedelere yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1126)

3. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Anıtkabir'deki törenlere bazı basın mensuplarının ve bazı kurucu üyelerinin alınmamasının nedenlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül'ün cevabı (7/1130)

4. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, bir fuel-oil taşıma ihalesiyle ilgili iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül'ün cevabı (7/1131)

5. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in, Türkiye-KKTC Gümrük Birliği Anlaşmasıyla ilgili açıklamasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1178)

6. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Düzce depremzedelerinin konut sorunlarını çözmek için ne gibi çalışmalar yapıldığına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/1188)

7. - Çanakkale Milletvekili İsmail Özay'ın, Çanakkale'nin Biga İlçesindeki bir tersanedeki ve yakınındaki okul inşaatına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/1206)

8. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, kültürel değişim ve mübadele anlaşmaları gereği yurt dışına çıkan öğrencilerden alınan çıkış harcına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1234)

9. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana Ulu Camiden çalınan İznik çinileriyle ilgili soruşturma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1246)

10. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, İmar Bankasının TMSF'ye devrine ve alacaklar için yürütülen çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1254)

11. - İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, Bağdat'a giden Türk konvoyundaki şoförlere yapılan silahlı saldırıya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1256)

12. - Hatay Milletvekili İnal Batu'nun, güreş sporunun geliştirilmesi için yapılacak düzenlemelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1258)

13. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Tekelin özelleştirme ihale şartnamesinin 14/C maddesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1267)

14.- Antalya Milletvekili Atila Emek'in, Oymapınar Barajı Hidroelektrik Üretim Tesislerinin Seydişehir Alüminyum A.Ş.'ye devrine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1269)

15. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, müzelerimizdeki tarihî eserlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1293)

16. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, TSK'dan adî malûl olarak ilişiği kesilen uzman erbaşların emeklilik işlemlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül'ün cevabı (7/1307)

17. - Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur'un, yardımcı doçent kadrolarındaki sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1317)

18. - Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, kamu alacaklarına uygulanan gecikme faizi oranının düşürülüp düşürülmeyeceğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1327)

19. - İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in DSİ'nin bir töreninin TRT'den yayımlanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/1342)

20. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, POAŞ'ın özelleştirme bedelinde yapılan borç ötelemesi kararına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1343)

21. - Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, milletvekillerinin çalışma odalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili İsmail Alptekin'in cevabı (7/1367)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı, Cumhuriyetimizin 80 inci yıldönümünün kutlandığı günümüzde, Erzurum İlinin içinde bulunduğu sorunlara,

İstanbul Milletvekili Hasan Aydın, İstanbul İlinde yaşanan yoksulluk ve işsizlik sorunlarına,

Ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı birer kanuşma yaptılar.

Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Malatya Sigara Fabrikasının sorunlarına ve Tekelin özelleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen cevap verdi.

Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 24 milletvekilinin, organize sanayi bölgelerinin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/135),

Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66 milletvekilinin, işsizlik sorunu konusunda (10/136),

Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Orman köylülerinin sorunlarının araştırılarak orman köylerinin kalkındırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/69,118) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Genel Kurulun 6 Kasım 2003 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde; daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 275 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü sırasına alınmasına ve bu birleşimde çalışma süresinin bu işin bitimine kadar uzatılmasına; 265 sıra sayılı İzmit Büyükşehir Belediyesi İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla kurulan (10/4) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun görüşmelerinin 11 Kasım 2003 Salı günkü birleşimde gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yapılmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

2 nci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),

3 üncü sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,

4 üncü sırasına alınan, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının (1/686)(S. Sayısı: 275) görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

1 inci sırasında bulunan, Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (1/224, 1/361) (S.Sayısı: 272), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

11 Kasım 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.28'de son verildi.

 

Sadık Yakut

 

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Suat Kılıç

Ahmet Küçük

 

 

Samsun

Çanakkale

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

No. : 24

II. - GELEN KÂĞITLAR

7 Kasım 2003 Cuma

Teklif

1. - Kars Milletvekili Selami Yiğit ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; 4876 Sayılı "T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/191) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.10.2003)

 

No. : 25

10 Kasım 2003 Pazartesi

Tasarı

1. - 2003 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/698) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, yabancı vakıflara ve gayrimenkullerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/834) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

2. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu Polis Okulu İnşaatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/835) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

3. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu'nun yeni Adliye Sarayı ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/836) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

4. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu Doğu Çevreyolu inşaatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/837) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

5. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu-Daday Hükümet Konağı inşaatı ödeneğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/838) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

6. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Fener Rum Patrikhanesi çevresindeki gayrimenkullerin el değiştirmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/839) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

7. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın kişi başına millî gelirin hesaplanmasında doğal zenginlik kriterine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/840) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

8. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, TEKEL'in özelleştirilme ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/841) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın, özelleştirilen kuruluşlarda çalışan işçilerin kamuda istihdamının sağlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1419) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

2. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, elma ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1420) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

3. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Yargıtay 4. Ceza Dairesinde bir sanığın başörtülü olduğu için dışarı çıkarılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1421) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

4. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Irak'taki Türkmenlere ait tapu kayıtlarının imha edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1422) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

5. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, GSM operatörlerinden tahsil edilmesi gereken KDV gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1423) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

6. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, okullardaki din dersinin içeriği ile farklı inanç gruplarına ödenek ayrılıp ayrılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1424) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

7. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Dalaman Belediyesinin borçlarına ve uğradığı hacze ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1425) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

8. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, belediyelerin kurdukları iftar çadırlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1426) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

9. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'in, Ballıca Sigara Fabrikasının özelleştirilmesi halinde işçilerin durumuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1427) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

10. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Seydişehir ETİ Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesi sürecindeki bazı ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1428) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

11. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, bazı AB üyesi ülkelerin büyükelçilikleri önünde vize için bekleyen vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1429) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

12. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, AİHM kararlarının uygulamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1430) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

13. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, GSM operatörlerinden tahsil edilen hazine paylarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1431) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

14. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, 4207 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1432) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

15. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bir atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1433) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

16. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, petrol yataklarının belirlenmesi çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1434) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

17. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Suriye ve Irak'ta yaşayan Türkmenlerin nüfusuna ve gayrimenkul edinebilme haklarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1435) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2003)

No. : 26

11 Kasım 2003 Salı

Rapor

1. - Karayolları Genel Müdürlüğünce Yapılacak Bölünmüş Yol İnşasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 276) (Dağıtma tarihi: 11.11.2003) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın, Başak Sigorta eski Genel Müdürünün emekli ikramiyesine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1436) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)

2. - Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Erzurum'daki yoğun kar yağışının afet kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1437) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)

3. - Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Erzurum'da ağaçların yoğun kar yağışından zarar görmesi üzerine yapılacak çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1438) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)

4. - Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Erzurum'da yoğun kar yağışından zarar gören elektrik dağıtım şebekesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1439) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)

5. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, havaalanlarında VIP salonlarını kullananlarla ilgili bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1440) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)

6. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, muhtar maaşlarının asgari ücret seviyesine getirilip getirilmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1441) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)

7. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Başbakanlık burslarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1442) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2003)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 65 Milletvekilinin, elma yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/137) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2003)

2. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 Milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2003)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

11 Kasım 2003 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN(Karaman), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşimini açıyorum.

III.-Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, yine, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Iğdır İlimizin 14 Kasım 1920 tarihinde düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'e aittir.

Buyurun Sayın Akdemir.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Iğdır'ın düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Iğdır'ın 14 Kasım 1920 tarihinde kurtarılışının yıldönümü dolayısıyla, huzurlarınızda bulunuyorum. Buradan Iğdırlı hemşerilerimin kurtarılış bayramını kutlarken, Yüce Türk Milletine, ayrıca, saygılar sunuyorum.

"Iğdır" kelimesi, halk arasında, yöremizde "İğdir" olarak biliniyor; ben, şu anda Yüce Mecliste Iğdır'dan bahsetmek istiyorum; Ağrı Dağı, pancar tarlaları, Iğdır Ovası ve pamuğuyla doğunun Adanası olan Iğdır'dan söz etmek istiyorum. Iğdır "İğdir" kelimesinden gelmektedir. 24 Oğuz boyundan birisidir ve Oğuz Han'ın torunudur, Cengiz Han'ın oğludur İğdir. Dolayısıyla "iyilik, ululuk, büyüklük" anlamına gelen bu kelime, tarihte de önemli yer tutmaktadır. 

Tevrat'ta, Nuh Tufanından sonra Nuh'un gemisinin Ağrı Dağına oturmuş olduğu ve Nuh'un üç oğluyla, insanlığın buradan dünyaya yayıldığı söylenmektedir ve Iğdır Ovası, "Sürmeli Çukuru" olarak bilinir; Iğdır, Tuzluca, Aralık buradadır.

Burada, dünyada kurulmuş olan 25 devlet gelmiş geçmiştir. Bizanslılar, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve nihayet, İranlılar, Ermeniler, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti bu devletlerden bazılarıdır.

Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; doksan yıl Çarlığın  esaretinde kalan Iğdır; yani, Sürmeli Sancağı, 1917 ihtilali sırasında  Türk-Ermeni Sancağı İcra Komitesince idare edilirken, Ermenilerin burada yaşayan Türk Halkına yapmış olduğu mezalimlere karşı, yörede yaşayan Türkler, Iğdır'da, Aralık'ta, Tuzluca'da, Karakoyunlu'da toplanarak teşkilatlanmış ve korumasız ahaliyi korumaya çalışmışlardır. Osmanlı Ordusu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi hükümleri gereği bölgeden çekilirken, savunmasız kalan halka karşı Ermeniler mezalime girişmişler ve bu arada yöre halkı; yani, Nahcivan, Iğdır, Tuzluca, Aralık ve Revan'da yaşayan halk bir araya gelmiş ve 1918 yılında Aras Türk Hükümetini resmen kurmuşlardır.

Değerli Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Aras Türk Cumhuriyeti Hükümetinin kuruluşu, 9 uncu Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa tarafından desteklenmiş ve Ermenilere karşı mücadele verilmiştir.

Bölgede otorite boşluğu olması nedeniyle, İstanbul hükümeti, Kâzım Karabekir Paşayı, 15 inci Kolordu Komutanı olarak 1919 yılında Erzurum'a göndermiştir. Kâzım Karabekir Paşa burada yaptığı çalışmalarda, Iğdır'ın, Sarıkamış'ın, Kağızman'ın ve Oltu'nun mutlaka millî sınırlar içinde kalması gerektiğini vurgulayarak çalışmalarını sürdürmüştür; çünkü, Türk yurdunun, Anadolu'nun korunması, bu bölgelerin elde olmasından geçiyordu.

Nihayet, Kâzım Karabekir Paşanın çalışmaları, bölge halkından aldığı destek ve insanlarımızın kahramanca mücadelesi sonucu, 14 Kasım 1920 tarihinde Iğdır düşmandan kurtarılarak Türk yurduna katılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada kadirşinaslığın bir örneği olarak, yörede mücadeleye katılmış olan ve emeği geçen insanların isminden bahsetmek istiyorum. Katliama maruz kalan insanlarımız, Iğdır'da, Melekli'de, Aralık'ta, Gaziler'de ve Tuzluca'da bir araya gelmişler; Gazilerden Şamil Bey, Tuzluca'dan Hacı Abdullah Ağa, Kadim Sevilmiş, Narvuzali Akkılıç...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

Dolayısıyla, kahramanca uğraşan Iğdırlılar, Iğdır'ı ülkeye kazandırma konusunda büyük gayretler göstermişlerdir. Büyük Türk Milletinin ve mukaddes Türk yurdunun müdafaası ve ebediyen yaşaması uğrunda can veren aziz şehitlerimizin ve ulu geçmişimizin kutsal hatıralarının önünde, bir daha, saygıyla eğiliyorum.

Sayın Başkanım ve değerli milletvekillerim; şu anda, Iğdır'ın ekonomik kurtuluşu sırada bekliyor. Türkiye ortalamasından 6 kat daha az kamu yatırımı yapılan ve millî gelirden fert başına 800 doların altında pay alan Iğdır, çok zor durumdadır. Dolayısıyla, fizikî kurtuluşu sağlanmış; ama, fakirlik illetinden kurtulamamıştır. Demin resmini gösterdiğimiz yurdumuzun Doğu Anadolu Bölgesinin Adanasına yardım gerekiyor. Hükümetimizden bir dileğim var; uzun yıllardan beri, kırküç yıldır, tam kırküç yıldır, proje çalışmaları yapılan, 1992 yılında ödenek ayrılması istenilen, 1990'lı yıllardan bu yana bir türlü programa alınmayan, 2002 yılında ödenek ayrılsın denilen, 2003 yılında hükümet tarafından programdan çıkarılan Iğdır'ın Ünlendi Barajının programa alınmasını, 83 üncü kurtarılış yıldönümünde, Iğdırlılar adına, Sayın Başbakanımızdan talep ediyorum.

Yüce Meclisimizi, tekrar, saygılarımla selamlıyor, Başkanın göstermiş olduğu âlicenaplığa teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Gündemdışı ikinci söz, 10 Kasım münasebetiyle Yüce Atatürk'ün tarihî kişiliği ve dünya görüşüne yönelik söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'a aittir.

Buyurun Sayın Işık. (Alkışlar)

2. - Konya Milletvekili Ahmet Işık’ın, Atatürk'ün 65 inci ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Kasım 2003 Atatürk'ün Ölüm Yıldönümü nedeniyle, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün düşüncelerinin ve fikirlerinin, dünden bugüne olduğu gibi, bugünden de ebediyete kadar yaşayacağını teyit etmek amacıyla Yüce Önderin tarihî kişiliği ve dünya görüşüne yönelik, gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşadığı dönem ve konjonktürde, beyan, fikir ve eylemleriyle, yalnızca onlarca yıl sonraki bugünümüze değil, yüzyıllar sonraki zamana çığır açan Atatürk ismini ve düşüncelerini bu kürsüden zikretmenin onurunu yaşıyor, heyecanını hissediyorum.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Milletine bırakmış olduğu en büyük eseri, çağdaş ve modern Türkiye Cumhuriyetini sağlam temeller üzerine kurması ve geliştirmesidir. Çok yönlü kişiliği, üstün zekâsı, olaylar karşısındaki soğukkanlılığını asla kaybetmeden, devlet-millet heyecanını en üst düzeyde tutarak, hızlı ve sağlıklı karar alma özelliği, O'nu Atatürk yapan en büyük vasıflardır. O, ne yalnızca bir başkomutan ne yalnızca bir lider ne yalnızca bir devlet adamı ne de yalnızca bir özgürlük ve bağımsızlık savaşçısıdır. O, bu sıfatlarının yanı sıra, aynı zamanda, bir başöğretmen, bir vatan ve millet sevdalısı ve kendini, yurduna, insanlığa adamış sevgi ve barış elçisidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk için, gerçek ve gerçekçilik ancak akıl ve mantığın sınırları ölçüsünde vardır. Bu nedenle de, gerçekleştirmek istediği tüm atılımlarında ve yeniliklerde, sürekli olarak, akıl ve mantığı kendisine şiar edinmiştir. Onun ileri görüşlü bir komutan olması ve dünya ölçeğinde lider olma vasfı, O'nda mevcut olan insan sevgisinden ve akla önem vermesinden kaynaklanmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin temelini kültür olarak görmektedir. Ulu Önder, beyanında, medeniyet yolunda başarıyı yenileşmeye bağlamakta ve devamla "sosyal hayatta, ekonomik hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak için, tek gelişme ve ilerleme yolu budur" demektedir. Atatürk, memleketlerin çeşitli, fakat, medeniyetlerin bir olduğunu ifade ederek, Batı'yla olan bağların hayatî önemine dikkat çekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk'e göre en iyi kişi, kendinden çok, ait olduğu sosyal toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına kendisini adayan insandır. Yine, Atatürk  "gerçek şudur ki, her kişisel şeref, saygınlık ve kahramanlık, hiçbir kişinin değildir; bütün bu kişilerden oluşan milletindir" demektedir. Atatürk'e göre, temel hak ve hürriyetler, olmazsa olmazlardandı. Kişisel hürriyete bakış açısını o büyük insan şöyle ifade etmiştir: "Çağdaş demokraside kişisel hürriyetler özel bir değer ve önem kazanmıştır. Artık, kişisel hürriyetlere, devletin ve hiç kimsenin müdahalesi söz konusu değildir. Ancak, bu kadar yüksek ve kıymetli olan kişisel hürriyetin medenî ve demokrat bir millete neyi ifade ettiği 'hürriyet' kelimesinin 'mutlak şekilde düşünülebilen' manasıyla anlaşılamaz; söz konusu olan hürriyet, sosyal ve medenî hürriyettir. Bu sebeple, kişisel hürriyeti düşünürken, her kişinin ve nihayet bütün milletin ortak çıkarını ve devletin varlığını gözönünde bulundurmak lazımdır. Anlaşılıyor ki, kişisel hürriyet mutlak olmaz; bir başkasının hak ve hürriyeti ve milletin ortak çıkarı, kişisel hürriyeti sınırlar."

Mustafa Kemal Atatürk, bağımsızlık anlayışını ise şu şekilde ifade etmektedir: "Bir millette şerefin, onurun, namusun ve insanlığın doğup yaşayabilmesi, mutlaka o milletin hürriyet ve bağımsızlığına sahip olmasına bağlıdır. Ben, yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı olmalıyım."

Değerli milletvekilleri, Atatürk, eğitimde, planlı ve akılcı bir çalışmadan yanadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız.

AHMET IŞIK (Devamla) - O'nun hedefi, memleketinde okuma yazma bilmeyen tek kişinin dahi kalmamasıdır.

Eğitim politikasına yönelik ise "çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz. Kesinlikle bilmeliyiz ki, iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza esaslı olarak şu ilkeleri benimseteceğiz: Türk Milletine, Türk Devletine, Türkiye Büyük Millet Meclisine saygı ve bağlılık. Millî eğitimin gayesi, yalnızca hükümete memur yetiştirmek değil; daha çok, memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılapçı, atılgan, becerikli, dürüst, akıllı, iradeli, hayatta karşılaşacağı engelleri aşacak güçte genç yetiştirmektir. Eğitim programları ve sistemleri bu görüşe uygun olarak düzenlenmelidir" demektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri "benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen Atatürk, cumhuriyete ve devamına yönelik sürece de, tarihî ifadeyle, anlamlı ve kararlı bir şekilde vurgu yapmıştır.

Değerli milletvekilleri, Atatürk ve düşünceleri, her dönem ve durumda zengin bir yoruma, derin bir algılamaya yönelik ince hassasiyete, nesillere kalıcı aktarılmaya yönelik yüksek ideallere gereksinim göstermektedir. Büyük lider ve büyük insanı rahmet ve özlemle anarken, Yüce Meclisi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Gündemdışı üçüncü söz, cumhuriyetimizin 80 inci yıldönümünde Türkiye'de kadının durumuyla ilgili söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Nevin Gaye Erbatur'a aittir.

Buyurun Sayın Erbatur. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur'un, Cumhuriyetimizin 80 inci yıldönümünde ve Atatürk'ü andığımız bir haftada, Türkiye'de kadının statüsüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk, kadınlara "Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi, bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır" diyecek ölçüde değer vermiştir. Ulu Önder Atatürk'ü andığımız bu haftada, kadınlarımızın toplumdaki statülerini yükseltmek için atılması gerekli bazı adımları dikkatlerinize sunmak amacıyla, bir kadın milletvekili olarak söz almış bulunuyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; cumhuriyet, ilerici ve aydın bir toplumsal proje olarak, kadına çok büyük önem vermiştir. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, köhne bir imparatorluğun ardında bıraktığı, yıllarca gözardı edilmiş Anadolu'dan, güçlü ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir cumhuriyet yaratmanın, ancak, nüfusun yarısını oluşturan kadınların emeğini ve fikrini bu inanca adamasıyla mümkün olduğunu biliyorlardı.

Osmanlıda uygulanan hukuk sistemi, köklerini şeriat hukukundan alıyordu. Doğal olarak, bu sistemde kadın-erkek eşitliği yoktu. Ekonomik ve sosyal yaşamda her zaman var olan; ancak, emekleri görülmeyen kadınların emeği, ülkemizin Millî Mücadele Savaşına girmesiyle görülür hale geldi. Kadınlar, erkeklerin savaşa gitmesi nedeniyle ortaya çıkan işgücü açığını kapadılar. Bununla yetinmediler; millî mücadelede bizzat görev aldılar, İzmir'in Yunanlar tarafından işgalini kınadılar, halkı direnmeye çağırdılar, Erzurum ve Sıvas Kongrelerinde işgalci devletlere telgraf çektiler.

Bu kadınlar, elbette, cumhuriyetin kuruluşu ve yerleştirilmesinde de aynı sorumluluğu yükleneceklerdi ve böyle de oldu; ancak, bilinçli bir yapılanma ve cumhuriyet değerlerinin benimsenmesi için, altıyüz yıl boyunca eve hapsedilen kadının erkeklerle eşit konuma yükseltilmesi, ona, en az erkek kadar değerli olduğunun hatırlatılması gerekiyordu. Ulu Önder Atatürk, bir kez daha, ulusuna doğru yolu işaret edecekti. O'nun liderliğinde gerçekleştirilen reformlarla, kadın, eşit yurttaş statüsüne kavuşturuldu. Tevhidi Tedrisat Kanunu, Medenî Kanun, kılık kıyafet kanunu, Türk Ceza Kanunu, bu reform sürecinde atılan önemli adımlar oldu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce belirttiğim gibi, 1926 yılında kabul edilen Türk Medenî Kanunuyla kadınların eşit vatandaş olarak tanımlanması, kadınların özgürleşmesi yolunda çok önemli bir adımdı. Özel hukuk alanındaki bu reformu, kamu hukukunda köklü reformlar izledi. 1930'da yerel yönetimlerde, 1934 yılında da genel seçimlerde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. O dönem parlamentosuna 18 kadın parlamenter girmişti. Bu oran, yüzde 4,8'dir. Bugün aradan yetmiş yıl geçmesine rağmen hâlâ o günkü orana ulaşamadık.

Cumhuriyetle başlayan laik eğitim sistemiyle bugün kız çocuklarının okullaşma oranı oldukça artmıştır. Kadınların eğitimi, uluslararası değerlendirmelerde, insanî gelişmeyi gösteren temel ölçütlerden biridir. Dördüncü Dünya Kadın Konferansında imzaladığımız Pekin Eylem Platformuna göre, kadın okuryazarlığının 2000 yılında yüzde 100'e çıkarılacağını taahhüt etmiştik; ancak, bugün yüzde 23 oranında okumaz yazmaz kadınımız var. Devlet Planlama Teşkilatının 2000 yılı verilerine göre okuryazar olmayan kadın oranı kırsal kesimde yüzde 30,4; kentte yüzde 18,7'dir. Seksen yıl önce yüzde 5'ler civarında olan okuryazarlığın, bugün yüzde 77'ye çıkarılmış olması cumhuriyetin temel başarılarından biridir; ancak, durmak ve elimizdekiyle yetinmek, Atamızın temellerini attığı cumhuriyetimize ve bize yakışmaz; daha yapılacak çok iş var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet dönemindeki en önemli kazanımlardan biri de kadınların, çalışma yaşamına ve ekonomik hayata katılımlarıdır; ancak, yaşanan ekonomik krizler nedeniyle son yıllarda kadınların işten çıkarılması artmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsünün 2000 yılı verilerine göre kadınların yüzde 26'sı, erkeklerin yüzde 73'ü çalışmaktadır. Çalışan kadınlar içinde işveren durumunda olanların oranı sadece yüzde 0,7'dir, ücretsiz aile işçisi kadınların oranı ise yüzde 51'dir. İş güvencesi olmaması, sosyal haklardan yoksun ve düşük ücretli olması nedeniyle erkeklere cazip gelmeyen enformal sektörde çoğunlukla kadınlar çalışmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanıza devam edebilirsiniz.

N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Kadına yönelik şiddet, kadının fiziksel, cinsel, psikolojik zarar görmesi ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel olan hareketlerle tehdidini, baskıyı ya da özgürlüğü kastî engellemesini içeren, ister toplum önünde ister özel hayatta meydana gelen cinsiyete dayalı her tür şiddet anlamına gelmektedir.

Türkiye'deki her 4 kadından 1'i şiddete uğramaktadır. Tecavüze uğrayanların yüzde 50'si 18 yaş altındaki çocuklardır. Bunların yüzde 10'u erkek çocukları, yüzde 90'ı kız çocuklarıdır. Cinsel saldırganların yüzde 75'i tanıdık biridir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır. Ailenin korunması için aile mahkemelerinin kurulması, bu açıdan atılan önemli bir adımdır. İşte bu nedenle, Türk Ceza Kanununda bu konuda yapılacak düzenlemeler de bir o kadar önemlidir.

Türk Ceza Kanununun yeniden yapılandırılmasında gözetilmesi gereken en önemli ilkelerden biri, kadınların insan haklarının korunması ve kadınlara karşı ayırımcılığın tam anlamıyla ortadan kaldırılması için gerekli yasal zeminin hazırlanmasıdır. Cinsiyetçiliğin hukuk alanından tamamen tasfiye edilmesi için, yasaların, toplumun ilerisinde, toplumu daha demokratik ve eşitlikçi düzeye taşıyacak nitelikte olması gerekir.

Türk Ceza Kanunuyla ilgili çalışmalarını sürdüren komisyondan dileğimiz, yasaya, kadın-erkek eşitliğini tam anlamıyla gözeten bir bakış açısı kazandırmaları ve gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlamalarıdır.

Gündemdeki tasarıda, gerçek anlamda kadın-erkek eşitliğinin yerini bulabilmesi için, yasada kullanılan dilin, cinsel suçlar tanımlarının ve bu suçların düzenlemelerinin altında yatan yanlış ve ayırımcı değerlerin değiştirilmesi gerekmektedir.

Türkiye'de kadın ve çocukların yaşadığı insan hakları ihlallerinin çoğunluğunu oluşturan cinsel tecavüz, cinsel bütünlüğe tasaddi, namus ve töre cinayetleri, zorla evlendirme, çocukların cinsel istismarı gibi suçlar Türk Ceza Kanunu kapsamı içerisindedir ve bu suçların ihlal ettiği hakları korumak Türk Ceza Kanununun temel görevidir. Türk Ceza Kanununda yeni düzenlemelere gidilirken, değişikliklerin ana çerçevesi insan hakları normları olmalıdır.

Kimi yasalar, görünüşte eşitlikten yana olmasına rağmen, uygulamada eşitsizlikler ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de hukuk sistemindeki cinsiyetlerarası eşitliğe aykırı hükümleri tümüyle ortadan kaldıracak, cinsiyetlerarası eşitliği sağlamak için başvurulacak uygulamaları, olumlu ayırımcılık önlemlerini düzenleyecek bir çerçeve eşitlik kanunu yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi Programında belirtildiği gibi, bir çerçeve eşitlik kanunu çıkarılarak, bu eksiklik giderilmelidir.

Diğer taraftan, yasama organında daimî eşitlik komisyonlarının kurulması da, Partimiz tarafından talep edilen düzenlemelerden biridir.

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Geçtiğimiz yasama döneminde, 1994 yılından bu yana teşkilat yasası olmaksızın faaliyet gösteren kadına yönelik ulusal mekanizma, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün teşkilat yasası tasarısının çıkarılması yolundaki çabalara destek verdik. Şu anda, yasa tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda, bir an evvel görüşülerek Genel Kurula gelmesini istiyoruz.

Diğer taraftan, Medenî Kanunun yürürlüğüne ilişkin 10 uncu maddesinin yeniden düzenlenmesi ve konunun yürürlüğü girdiği tarihten önceki evlilikleri de kapsaması gerek, 17 000 000 kadını mağdur etmemek için bunu yapmalıyız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de kadınların konumlarındaki iyileşmeler, çağdaş bir cumhuriyetin öngördüğü çıtanın altındadır. Bu çıtayı elbirliğiyle yükseltmemiz gerek. Bunu başarabileceğimize inanıyorum; çünkü, biz, koca bir cumhuriyeti, imkânsızlıklara rağmen yoktan var eden Ulu Önder Atatürk'ü ve O'nun dinlenmek bilmeyen ilerici felsefesini kendimize dayanak noktası olarak alıyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erbatur.

Gündemdışı konuşmaya, Hükümet adına, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Gönül.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adana Milletvekilimiz Sayın Gaye Erbatur'a, bu önemli konuyu gündeme getirdikleri için teşekkürle sözlerime başlamak istiyorum.

Kadınlar ile erkekler arasındaki eşitliğin, bir insan hakları sorunu, sosyal adaletin en önemli bir şartı ve aynı zamanda kalkınma ve barışın vazgeçilmez bir keyfiyeti olduğunda, bugün artık bütün insanlık birleşmiş durumdadır.

Çağdaş demokrasi anlayışının temel ilkelerinden biri olan kadın-erkek eşitliğine, özellikle kadınların etkin ve uzun süren mücadeleleri sonucunda ulaşılmış ve bu anlayış, günümüzde, hemen tüm demokratik ülkelerde yasalarla güvence altına alınmıştır.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Türkiye Cumhuriyetinin bu konuda parlak bir sicili vardır. Pek çok Avrupa ülkesinin kadına seçme ve seçilme hakkını esirgediği bir zamanda, Sayın Erbatur'un da işaret ettiği gibi, 1933 yılında, Türkiye Cumhuriyeti, kadınlara, önce belediyelerde, 1934 yılında da genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkını vermiştir.

1970'li yıllarda, bütün dünyaya yayılan kadın hareketi, yeni bir eşitlikçi anlayışı gündeme getirmiş, bu durum ülkemizde de yansımasını bulmuştur. Giderek ivme kazanan kadın hareketi öncülüğünde, söz konusu anlayış, hem dünyada hem de ülkemizde toplumsal bir talebe dönüşmüştür.

Kadın-erkek eşitsizliği sorunu, dünyanın hemen tüm ülkelerinde, farklı bir biçim ve düzeyde yaşanmaktadır. Bu konunun bir sorun olarak ele alınışı, Birleşmiş Milletlerin teşebbüsüyle uluslararası platforma taşınmak suretiyle olmuştur.

Son yirmibeş yılda, ilki 1975 yılında Mexico City'de, ikincisi 1980'de Kopenhag'ta, 1985'te Nairobi'de ve 1995 yılında Pekin'de yapılan Birleşmiş Milletler Kadın Konferansları, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunu küresel gündeme yerleştirmekte önemli bir hizmet vermiştir. Bu konferanslar, dünya ülkelerini, toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış ortak hedefleri etrafında birleştirmiştir. Bu hedeflere ulaşabilmek amacıyla, siyasî iradenin oluşturulması ve uygulamaya geçilmesi için, pek çok ülkede, devlet bünyesinde ulusal mekanizmalar kurulmuştur. Birleşmiş Milletlerin, kadın-erkek eşitliğini sağlamak üzere, kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi konusunda yaptığı bir dizi uluslararası toplantı sonucunda ortaya çıkan sözleşme metni, üye ülkelerin onayına sunulmuştur.

Türkiye de, Kadına Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini 1985 yılında imzalayarak taraf olmuş ve 1986 yılında onaylayarak yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Kadın Hakları Bildirgesi olarak da tanımlanan bu sözleşmenin yürürlüğe girmesi, ülkemiz açısından önemli bir aşamayı temsil etmektedir. Gerek imzaladığımız bu sözleşmenin verdiği yükümlülükler ve yüklendiği görevler ile gerekse uluslararası platformda alınan kararlar, ulusal düzeyde, özellikle kadın konusunda yeni bir bakış açısı, yeni örgütlenme biçimlerinin genişletilmesi ve teşkilatlanması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.

Bu çerçevede, Türkiye'de yıllardır uygulanan sosyal devlet politikalarının sonucu olarak, kadının sorunlarını çözümlemek üzere Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, ülkemizde kadın haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek, hak ve fırsat imkânlarından eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak üzere kurulmuştur. Genel Müdürlük, bir politika oluşturma ve koordinasyon kuruluşu olup, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra, yerel yönetimler, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde çalışmalarını sürdürmektedir.

25 Ekim 1990 tarih ve 3670 sayılı Kanunla, kadın konusunda ulusal bir mekanizma olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kurulan Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, 24 Haziran 1991 tarihinde Başbakanlığa bağlanarak, sorumluluğu, kadın konularıyla ilgili bir devlet bakanlığına verilmiştir.

58 inci hükümet döneminde, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 77 nci maddesi gereğince, o tarihte kurumun bağlı olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen genel müdürlüğün teşkilatlanmasına ilişkin kanun tasarısı, Temmuz 2003'te Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülerek kabul edilmiştir. Tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından altkomisyona sevk edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, ülkemizdeki kadınların temel sorun alanlarıyla ilgili olarak çalışmalarını yürütürken, diğer taraftan, uluslararası platformda alınan karar ve sonuçları izlemekte, değerlendirmekte ve ülke çapında yaygınlaştırmaktadır.

Bu çerçevede, 1995 yılında, Pekin'de "Taahhütler Konferansı" olarak da adlandırılan Dördüncü Dünya Kadın Konferansının sonucunda "Pekin Deklarasyonu" ve "Eylem Platformu" isimli iki belge kabul edilmiş ve Türkiye, her iki belgeyi de, hiçbir çekince koymadan kabul ederek, millî kodifikasyonlar arasına dahil etmiştir.

Eylem platformunun uygulanması ve izlenmesinde temel görev hükümete verilmiştir.

Pekin Konferansında, kadın sorunları 12 kritik alanda toplanmıştır. Bunların başlıcaları, sağlık, eğitim, çalışma yaşamı, kadına yönelik şiddet, karar mekanizmalarına katılım gibi alanlardır. Bu alanlarla ilgili çalışmaların koordinasyonunu, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü yürütmektedir. Bu görevlerini, tüm toplumsal tarafların katılımıyla yerine getirmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün, ülkemizde, eğitim, sağlık, istihdam, karar mekanizmalarına katılım gibi, kalkınmanın temel göstergelerine ilişkin verilere bakıldığında, kadının durumunun, henüz, kadın-erkek eşitliği açısından arzu ettiğimiz seviyede olmadığını görmekteyiz. Eğitim, çalışanlar açısından göstergelerin en olumsuz olduğu alandır. 2000 yılı nüfus sayımına göre, halen, ülkemizin 100 kadınından 19,4'ü okuma yazma bilmemektedir. Bu, sayı olarak yaklaşık 5 000 000 kadına tekabül etmektedir.

Hızlı nüfus artışı, gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi, bizim ülkemizde de bu sorunun besleyicilerindendir. Elbette, eğitim, doğurganlığı etkileyen en önemli faktördür. Yüksek doğurganlığa bağlı olarak, bebek ve anne ölümü hızı da yüksektir. Annelerin yüzbinde 54'ü doğum sırasında ya da doğuma bağlı komplikasyon nedeniyle hayatını kaybederken, doğan 1 000 bebekten 43'ü, 1 yaşına gelmeden hayatını kaybetmektedir.

Öte yandan, kadınlarımızın istihdama katılım oranları da yıllar itibariyle azalma göstermektedir. Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 26'dır. İşgücüne katılan kadınların yüzde 61'i tarım sektöründe, bunların yüzde 76'sı ise ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır.

Kırdan kente göçün yoğun yaşandığı ülkemizde, kadın, kentte ya işgücünün dışına çıkmakta ya da enformal sektörde düşük ücretle ve her türlü sosyal güvenceden yoksun olarak çalışmaktadır. Sosyal güvenlik şemsiyesi altında bulunanlar, çalışan kadınlarımızın, sadece, yüzde 14'üdür.

Kadınlar, eğitim seviyeleri ve çalışma yaşamındaki durumlarına paralel biçimde, karar alma mekanizmalarında da yeterince temsil edilmemektedir. Nitekim, yüzde 4,4 olan kadın parlamenter oranı, halen, kadınların katıldığı ilk genel seçimlerdeki yüzde 4,6 temsil oranına -Gaye Hanımın da ifade ettiği gibi- ulaşmamıştır. Ancak, biliyoruz ki, bugün, ülkemizde, farklı sektörlerde çalışan kadın sayısı giderek artmakta, önemli başarılara imza atmaktadırlar. Örneğin, üniversitelerde öğretim elemanı kadın oranı yüzde 36 olup, toplam profesörler içerisinde kadın oranı yüzde 25'e ulaşmıştır. Mimarların yüzde 31'i, doktor ve operatörlerin yüzde 29'u, avukatların yüzde 26'sı kadındır.

Görüldüğü gibi, bazı alanlarda olumlu göstergeler olmakla birlikte, ülke genelinde kadınlarımızın statüsünün yükseltilmesi için tüm kesimlere önemli görevler düşmektedir. Devlet olarak, kurumsal düzeyde eğitim, sağlık istihdam alanlarında ve yasal düzeyde pek çok çalışma yapılmaktadır.

Anılan Genel Müdürlük, 1993 yılından bu yana, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası destekli projeler de yürütmekte olup, bu kapsamda, bugün, sayıları 14'e ulaşan üniversite, kadın sorunlarını araştırma ve uygulama merkezlerinin, gönüllü kadın kuruluşlarının projelerini desteklemek suretiyle güçlenmelerine katkıda bulunmuştur.

Saygıdeğer milletvekilleri, yasalarımızın kadın-erkek eşitliği ilkesi doğrultusunda gözden geçirilmesi yolunda çok önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bilindiği gibi, Anayasada yapılan değişiklikler çerçevesinde, kadın-erkek eşitliği açısından atılan önemli adımlar söz konusudur. Bunlardan ilki, Anayasanın 41 inci maddesinde yer alan "Aile, Türk toplumunun temelidir" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve eşler arasında eşitliğe dayanır" ibaresinin eklenmiş olmasıdır. Diğer değişiklik ise, Anayasanın 66 ncı maddesinin ikinci fıkrasındaki "yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlığı kanunla düzenlenir" cümlesinin madde metninden çıkarılmasıdır. Bu değişiklikler, 17 Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Yüce Meclisimiz tarafından kabul edilerek 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Medenî Kanunu, yıllarca süren bir çalışmanın sonucudur. Bu çalışma, başta Adalet Bakanlığımız olmak üzere, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, üniversiteler ve gönüllü kadın kuruluşlarının emekleri ve işbirliğinin sonucu ortaya çıkan toplumsal bir sözleşme niteliğindedir.

Medenî Yasa, yeni şekliyle, kadın-erkek eşitliğini gözeten, cinsiyet ayırımcılığına son veren, kadınları, aile içerisinde, yaşamın her alanında erkeklerle tamamen eşit kılan, kadın emeğini görünür kılan ve değerlendiren bir düzenlemedir.

Yeni Medenî Kanunla, özellikle aile hukuku alanında bugüne kadar yaşanan gelişmeler, değişim ve sorunlar dikkate alınarak çok önemli adımlar atılmıştır.

Yeni Türk Medenî Kanununun kabul edilmesi, aile mahkemelerinin kurulmasını da zorunlu kılmıştır. Bilindiği gibi, aile bireylerini, özellikle çocuk ve kadınları ilgilendiren aile hukuku alanına ait uyuşmazlıklar, günümüzde giderek daha karmaşık, uzmanlık isteyen bir kapsama ulaşmıştır. Hükümetimiz tarafından hazırlanan Aile Mahkemelerinin Kurulmasına İlişkin Kanun Tasarısı, 18 Ocak 2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.

Yapılan bir önemli yasal düzenleme de, aileiçi şiddeti önlemek amacıyla, 1998 yılında, 4320 sayılı Ailenin Korunması Yasasının çıkarılmış olmasıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında, cinsiyet ayırımcılığının ortadan kaldırılmasında, yasal düzenlemeler, elbet çok önemli; ancak, yeterli değildir. Toplumsal anlayış ve davranış biçimlerimizi gözden geçirmemiz, sorgulamamız ve değiştirmemiz gerekmektedir. Eşitlik, kalkınmanın temel unsurlarından biridir. Kadınlarımızın işgücüne katılımını artırıcı, geleneksel çalışma alanları dışında farklı sektörlerde istihdama katılım düzeylerini yükseltici, eğitim olanaklarından daha fazla yararlanmalarını sağlayıcı, sosyal güvenlik göstergelerini iyileştirici ve sağlık sorunlarını azaltmayı hedefleyen aileiçi şiddetin önlenmesi konularında çalışmalarımız devam etmektedir; ancak, bu konuda, daha yapılacak çok iş olduğunun bilincindeyiz. Kadınlarımızın statüsünü yükseltmek konusunda hepimizin, toplumumuzun tüm kesimlerinin üzerine düşen görevlerini yerine getirmesi gerekmektedir. Büyük Atatürk'ün de ifade ettiği gibi "bir toplumun gelişmesi, o toplumu oluşturan tüm bireylerin tamamının çalışmalara katılımıyla ve sorumlulukları üstlenmeleriyle ancak gerçekleşebilecektir."

Kadın ve erkeğin eşit bireyler olarak paylaştıkları dünyada herkesin daha mutlu olacağına olan inancımı tekrarlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Gönül.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır; okutuyorum:

Sunuşların Divan Üyemiz tarafından yerinden, oturarak sunulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; ilkini okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 65 milletvekilinin, elma yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/137)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dünyadaki belli başlı elma üreticisi ülkelerden birisi de Türkiye'dir.

Türkiye, yıllık 2 400 000 ton üretimiyle, Çin ve Amerika Birleşik Devletlerinden sonra üçüncü sırada gelmektedir.

Dünyada 57 000 000 ton elma üretiminin yüzde 70'i, sırasıyla şu 10 ülkede gerçekleştirilmektedir: Çin, ABD, Türkiye, Fransa, İran, İtalya, Polonya, Rusya, Almanya ve Hindistan. Mevsimsel farklılıktan ötürü avantaj sağlayan Arjantin, Şili, Brezilya ve Yeni Zelanda da önemli üretici ülkelerdir.

Dünya elma üretiminin yüzde 10'u ihraç edilmektedir.

Türkiye'de elma üretiminin yaklaşık yüzde 75'i 10 ilimizde yapılmaktadır. Bu iller, Isparta, Karaman, Niğde, Antalya, Denizli, Konya, Kayseri, Çanakkale, Mersin ve Bursa'dır.

2002 yılında, 125 000 hektarlık üretim alanından 2 500 000ton verim elde edilmiştir. Hektar başına alınan verim ise 20 ton/hektardır.

Yıllar itibariyle, toplam ekim alanında ve toplam hasatta artışlar kaydedilirken, ağaç başına alınan verim düşmektedir. 1997-2001 arasında ağaç başına alınan verim yaklaşık yüzde 5 oranında azalmıştır.

Elma yetiştiriciliğinin, üretimden stoklamaya ve pazarlamaya kadar olan süreçlerde pek çok sorunu bulunmaktadır.

Ülkemizde, genel olarak tarım sektörüne yönelik belirlenmiş bir politikanın bulunmaması, elma yetiştiriciliği konusunda da kendisini hissettirmektedir. Hükümetten hükümete, bakandan bakana değişen politikalar, kalıcı adımların atılmasını engellemektedir.

Gelişmiş ülkelerin ve Avrupa Birliğinin sağlamakta olduğu devlet desteğinden uzaktır.

Üretim, aile işletmeciliği ve küçük işletmeler düzeyinde yapılmaktadır.

Kaliteli üretimi ve ihracatı hedef alan büyük firmaların sayısı azdır.

Modern tekniklere dayalı üretim yapılmamaktadır. Bu nedenle, birim alandan alınan verim, ihracatçı ülkelerle kıyaslandığında çok düşük kalmaktadır.

Türkiye, üretimin ancak yüzde 2,5'ini ihraç edebilmektedir. Bu oran, Yeni Zelanda'da yüzde 50, Fransa'da yüzde 22, Şili'de yüzde 40 civarındadır.

Sağlıklı ve sertifikalı fidan üretimi, ihtiyacı karşılamaktan uzaktır.

Verimi yüksek çeşitlerin sayısı ve standart kalitede üretim azdır.

Ambalajlamada eksiklikler vardır. Soğuk hava depo kapasitesi yetersiz ve çağdaş standartların altındadır.

Gübre, ilaç, mazot, elektrik gibi girdilerin fiyatları yüksektir. Girdi fiyatlarının yüksekliği yeterli derecede bakım yapılmasını engellemektedir.

Üreticilerimizin teknik bilgileri yetersizdir. Budama, bakım ve ilaçlama gibi işler zamanında ve tekniğine uygun olarak yapılmamaktadır.

Gereğinden fazla gübreleme, sulamada yapılan yanlışlıklar ve damlama sulama sisteminin tercih edilmemesi, üretimi geriletmektedir.

Verim çağını dolduran ağaçlar üretimde kalmaktadır.

İhracat miktarının düşük olması nedeniyle üreticilerimiz iç piyasaya bağımlı durumdadır. Bazı yıllarda oluşan fiyatlar üreticinin maliyetini bile karşılayamamaktadır.

Küçük çiftçilerimiz, kendilerinin büyük firmalarla rekabetini sağlayacak üretici birliklerinden yoksundur.

Anılan bu sorunlardan ötürü, elma yetiştiriciliğindeki kârlılık düşük kalmakta, onbinlerce çiftçi ailesi ve küçük işletme emeğinin karşılığını alamamaktadır. Elma üreticileri yoksul ve perişan durumdadır. Üreticiler, burada sayılan ve sayılamayan pek çok sorununa çözüm beklemektedir.

Bu nedenlerle, elma üreticilerinin ve elma yetiştiriciliğinin sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi için Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1-Orhan Eraslan                                (Niğde)

2-Feramus Şahin                                (Tokat)

3-Zekeriya Akıncı                                (Ankara)

4- Muharrem Doğan                                (Mardin)

5- Abdurrezzak Erten                                (İzmir)

6- Mustafa Sayar                                (Amasya)

7- Enver Öktem                                (İzmir)

8- Vezir Akdemir                                (İzmir)

9- Mehmet Vedat Yücesan                                (Eskişehir)

10- Emin Koç                                (Yozgat)

11- Nejat Gencan                                (Edirne)

12- Yavuz Altınorak                                (Kırklareli)

13- Ali Dinçer                                (Bursa)

14- Hüseyin Bayındır                                (Kırşehir)

15- Yılmaz Kaya                                (İzmir)

16- Erdal Karademir                                (İzmir)

17- Oğuz Oyan                                (İzmir)

18- Zeynep Damla Gürel                                (İstanbul)

19- Mevlüt Coşkuner                                (Isparta)

20- Mahmut Duyan                                (Mardin)

2- Mehmet Vedat Melik                                (Şanlıurfa)

22- Şevket Gürsoy                                (Adıyaman)

23- Memduh Hacıoğlu                                (İstanbul)

24- Esat Canan                                (Hakkâri)

25- Mehmet Parlakyiğit                                (Kahramanmaraş)

26- İsmet Atalay                                (İstanbul)

27- Ersin Arıoğlu                                (İstanbul)

28- Kâzım Türkmen                                (Ordu)

29- Orhan Ziya Diren                                (Tokat)

30- Ensar Öğüt                                (Ardahan)

31- Mehmet Işık                                (Giresun)

32- Sedat Pekel                                (Balıkesir)

33- Mehmet Yıldırım                                (Kastamonu)

34- Hakkı Ülkü                                (İzmir)

35- İsmail Özay                                (Çanakkale)

36- Mehmet U. Neşşar                                (Denizli)

37- Tacidar Seyhan                                (Adana)

38- Uğur Aksöz                                (Adana)

39- Necati Uzdil                                (Osmaniye)

40- Ersoy Bulut                                (Mersin)

41- Feridun Ayvazoğlu                                (Çorum)

42- Salih Gün                                (Kocaeli)

43- Züheyir Amber                                (Hatay)

44- Yüksel Çorbacıoğlu                                (Artvin)

45- İlyas Sezai Önder                                (Samsun)

46- Orhan Sür                                (Balıkesir)

47- Ali Kemal Kumkumoğlu                                (İstanbul)

48- Ali Kemal Deveciler                                (Balıkesir)

49- Ali Cumhur Yaka                                (Muğla)

50- Rasim Çakır                                (Edirne)

51- Ramazan Kerim Özkan                                (Burdur)

52- Yücel Artantaş                                (Iğdır)

53- Yakup Kepenek                                (Ankara)

54- Bülent Tanla                                (İstanbul)

55- Hüseyin Ekmekcioğlu                                (Antalya)

56- Muhsin Koçyiğit                                (Diyarbakır)

57- Mehmet Şerif Ertuğrul                                (Muş)

58- Bayram Ali Meral                                (Ankara)

59- Mehmet Küçükaşık                                (Bursa)

60- Hüseyin Özcan                                (Mersin)

61- Hasan Fehmi Güneş                                (İstanbul)

62- Mehmet Tomanbay                                (Ankara)

63- Mehmet Nuri Saygun                                (Tekirdağ)

64- Halil Ünlütepe                                (Afyon)

65- Hasan Aydın                                (İstanbul)

66- Atilla Kart                                (Konya)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda, Türk sporu, önemli bir aşama yaparak, özellikle futbol takımlarımız ve millî takımımız, uluslararası karşılaşmalarda ve organizasyonlarda, hepimizin göğsünü kabartan başarılı sonuçlar almaktadır; ancak, bir süreden beri bazı yazılı ve görsel basında yer alan ve kamuoyunu rahatsız eden şike haberleri ve itiraflar bu başarıları gölgelemekle kalmayıp, genel olarak Türk sporunu zan altında bırakmaktadır. Esasen, futbolumuzu kemiren şike iddiaları yeni olmayıp, her süper ligin sonunda ve özellikle de son maçlarda gündeme gelmekte ve hatta bu alanda mafyalaşmanın olduğu yıllardan beri ileri sürülmektedir.

Öyle ki, mafyalaşmanın, bu iddiaları araştırmak ve sorumlularını tespit ederek gereğini yapmakla görevli Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulunu da etkisi altına aldığı ve hatta bu kurumlara da el attığı iddiaları yaygındır.

Bütün bunlar, futbolumuzu ve genel olarak da Türk sporunu kirleten gelişmelerdir ve üzücüdür. Dolayısıyla, Yüce Meclis bu iddiaları araştırarak doğru olup olmadığını ve doğruysa sorumlularını tespit ederek kamuoyunu tatmin etmeli ve Türk futbolunu bu ayıptan arındırmalıdır.

Ayrıca, son zamanlarda, özellikle futbol karşılaşmalarında, seyirciler arasında ve organize olduğu izlenimi veren olaylar yaşanmaktadır. Tribün terörü olarak tanımlanan bu olayların önüne geçilmezse, çok büyük ve üzücü sonuçlarla karşılaşılabilir.

Sunulan nedenlerle, son beş yıldaki süper lig karşılaşmalarında şike yapılıp yapılmadığı, bu alanda mafyalaşmanın olup olmadığı ve Futbol Federasyonu ile Merkez Hakem Kurulunun bu iddialar karşısındaki yeri ve tutumu ile son beş yılda her iki kurulda görev yapan başkan ve üyelerin mal varlıklarının araştırılması ve tribünlerde meydana gelen olayların nedenleri ile alınması gerekli önlemlerin tespiti için Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını talep ederiz.

1. Ahmet Ersin                                (İzmir)

2. Necdet Budak                                (Edirne)

3. Feridun Fikret Baloğlu                                 (Antalya)

4. Nail Kamacı                                (Antalya)

5. Zekeriya Akıncı                                (Ankara)

6. Hüseyin Güler                                (Mersin)

7. Muharrem Kılıç                                (Malatya)

8. Hüseyin Özcan                                (Mersin)

9. Şefik Zengin                                (Mersin)

10. Bayram Ali Meral                                (Ankara)

11. Tacidar Seyhan                                (Adana)

12. Mehmet Ali Arıkan                                (Eskişehir)

13. Mustafa Sayar                                (Amasya)

14. N. Gaye Erbatur                                (Adana)

15. Nezir Büyükcengiz                                (Konya)

16. Ahmet Sırrı Özbek                                (İstanbul)

17. Mustafa Yılmaz                                (Gaziantep

18. Ahmet Yılmazkaya                                (Gaziantep)

19. Mahmut Duyan                                (Mardin)

20. Züheyir Amber                                (Hatay)

21. Mehmet Sefa Sirmen                                (Kocaeli)

22. Şevket Arz                                (Trabzon)

23. Rasim Çakır                                (Edirne)

24. Yavuz Altınorak                                (Kırklareli)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerinin alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Komisyonlardan istifa önergeleri vardır; birincisini okutuyorum: 

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/117)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Adalet Komisyonundan istifa etmek istiyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 6.11.2003

             Ahmet Güryüz Ketenci

           İstanbul

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2. - Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'nun, İnsan Hakları Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/118)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulundum İnsan Hakları Komisyonu üyeliğinden istifa etmek istiyorum.

Gereğini arz ederim.

             Yüksel Çorbacıoğlu

              Artvin

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

3. - TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Almanya Federal Meclisi Başkanı Wolfgang Thierse'nin resmî davetine, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/388)

11.11.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Almanya Federal Meclisi Başkanı Wolfgang Thierse'nin davetine icabet etmek üzere beraberinde bir Parlamento heyetiyle, Almanya Federal Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

4. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın; Küçük Esnaf ve Sanatkarlar ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme Kredilerinde 1.1.2003 Tarihine Kadar Olan Senet Protestolarının ve Karşılıksız Çeklerin Nazara Alınmaması Hakkında Kanun Teklifinin (2/110) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/119)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlığınızın 9.4.2003 tarihinde havale etmiş olduğu (2/110) esas numaralı Küçük Esnaf ve Sanatkârlar ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme Kredilerinde 1.1.2003 Tarihe Kadar Olan Senet Protestolarının ve Karşılıksız Çeklerin Nazara Alınmaması Hakkında Kanun Teklifimin, TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince Genel Kurulun gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla. 17.10.2003

  Orhan Eraslan

               Niğde

BAŞKAN - Sayın Eraslan, söz talebiniz var; buyurun.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 9.4.2003 tarihinde vermiş olduğum, küçük esnaf ve sanatkârlar ile küçük ve orta büyüklükteki işletme kredilerindeki senet protestosu ve karşılıksız çeklerin, çek kayıtlarının nazara alınmaması, kredi işlemlerinde nazara alınmaması hakkındaki kanun teklifinin kırkbeş gün içerisinde komisyonda ele alınmaması sonucu, İçtüzüğümüzün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması için söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, kısaca, kamuoyunda "sicil affı" olarak da bilinen bu kanun teklifi, tarafımdan, yedi aydan fazla bir süre önce verilmiş idi; ancak, bugüne kadar ne komisyon gündemine alındı ne de herhangi bir işlem yapıldı, görüşüldü. Bunun üzerine, doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınması için, İçtüzüğümüzün 37 nci maddesine göre başvurmuş bulunuyorum.

Yaşanan ekonomik sıkıntılar sonucu, cumhuriyet tarihimizde ilk defa, esnaf olmak için başvuranların sayısından daha çok, işyerini kapatanlar oldu. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, işyerini terk ve kapatma işlemi için başvuranlar, işyeri için, işyeri açmak için başvuranlardan fazla sayıdadır. Burada bir sıkıntı var. Oysa, esnaf ve sanatkârlarımız toplumumuzun temel taşı ve çimentosudur, istikrar unsurudur. Küçük esnaf ve sanatkârı güçlü olmayan toplumlarda, ülkelerde istikrar biraz zor sağlanır. Esnaf ve sanatkârlarımız, ülkemizdeki bütün işletmelerin yüzde 98,8'ini, istihdamın yüzde 46'sını, üretimin yüzde 37'sini, yatırımın yüzde 26'sını, ihracatın ise yüzde 8'ini karşılamaktadır. Kredilerin ise, bu kesimimiz, sadece yüzde 3,8'ini kullanmaktadır. Bu adaletsizlik içerisinde bir de ekonomik krizler, esnaf ve sanatkârlarımıza fatura edilmiştir. Esnaf ve sanatkârlarımızın, Avrupa Birliğine girme çabası içinde olduğumuz bugünlerde, 4 000 000'u bulan, emeğini ve sermayesini ortaya koyan bu emekçilerimizin, çalışanlarımızın durumu, Avrupa'yla karşılaştırıldığında, hiç de iç açıcı değildir. Avrupa, esnaf ve sanatkârlarına alabildiğine teşvikler, alabildiğine kredi imkânları, hibe imkânları, ar-ge imkânları sunarken, biz ise, bu teşviklerden tamamen yoksun bırakmışız. Kredi... Verdiğimiz kredi de kredi olsa!.. 10 milyar kredi, 2, 3 kefil, 4 kefil... Yani, herhangi bir bankadan, maaşı olan bir vatandaşın 2 kefille alabileceği bir krediyi, müşkül hale getirmişiz ve bu şekilde, esnaflarımız, sorunlarıyla bir başına bırakılmış bulunmaktadır.

Esnaflarımıza verilen krediler çok düşük; sorunlarını karşılayamaz durumdadır. Türkiye'de toplam kredinin yüzde 3,8 payını, esnaf ve sanatkârlarımız almaktadır. Bu pay, Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 42, Japonya'da yüzde 50, İngiltere'de yüzde 27, Almanya'da yüzde 54, İtalya'da yüzde 58, Güney Kore'de yüzde 46, Hollanda'da ise yüzde 34'tür.

Devletin ve sizlerin kapısına aş, iş diye dayanmayan, kendi emeğini, kendi sermayesini koyarak katma değer yaratan esnaf ve sanatkârlarımızın desteklenmesi ve orta sınıfın güçlendirilmesi gerekmektedir. Bunun için, kötü ekonomik koşullarda senedi protesto olan, çeki yazılan esnaflarımıza bir şans vermeliyiz; Halk Bankası kredilerinde ve esnaf kefalet kooperatifleri kredilerinde bu kayıtların nazara alınmaması için bir kanun  teklifi hazırladım.

Değerli arkadaşlarım esnafa para verelim demiyoruz, cebine bir şey katmıyoruz, herhangi bir ulufe de dağıtmıyoruz; sadece, kötü ekonomik krizin, kötü yaşanan ekonomik koşulların faturasını bu kesime ödetmeyelim diyoruz.

Bunun için, bu kanun teklifinin doğrudan doğruya Meclis gündemine, Genel Kurul gündemine alınması için hepinizin desteğini bekliyorum.

Saygılar, sevgiler sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Söz isteyen, Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; değerli hemşerim Sayın Orhan Eraslan'ın, Küçük Esnaf ve Sanatkârlar ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme Kredilerinde 1.1.2003 Tarihine Kadar Olan Senet Protestolarının ve Karşılıksız Çeklerin Nazara Alınmaması Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Toplumsal barış ve sosyal adaletin sigortası, sağduyunun ve itidalin en güzel örneğini temsil eden esnaf ve sanatkârlarımız ile küçük ve orta büyüklükteki işletmelerimiz, ülkemiz ekonomisi içinde önemli bir yere sahiptir. AK Parti olarak iktidarı devraldığımız 3 Kasım 2003 öncesi esnaf ve sanatkârlarımız ile küçük sanayicimizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar hepimiz tarafından bilinmektedir. Bu sıkıntılar öyle bir noktaya geldi ki, cumhuriyet tarihinde ilk kez esnaf ve sanatkârlarımız sokağa dökülmek zorunda kalmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumun bütün kesimleri tarafından derinden hissedilen ekonomik krizin etkilerini ortadan kaldırmak için, hükümetimiz, işbaşına geldiği günden itibaren yoğun bir gayret ve çalışmanın içinde olmuştur. Bu çerçevede, esnaf ve sanatkârlarımız için, esnaf kefalet kooperatiflerimizin takip oranları yüzde 60'lardan yüzde 200'lere çıkarılmış, bununla yetinilmeyip, Halk Bankası, esnaf ve sanatkârlarımıza düşük faizli kredi kullandırmaya başlamış, bu amaçla 2003 yılı bütçesine 100 trilyonluk ödenek konulmuş ve faizler yüzde 62'lerden yüzde 30'lara çekilmek suretiyle, esnafımızın ciddî manada bir nefes alması sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, hükümetimizin yürüttüğü bir diğer çalışmayla, yine küçük esnafımıza, KOSGEB'in 8 adet olan destekleri 22 ana başlık altında toplam 38 adet desteğe çıkarılmıştır. Bu destekler için toplam 130 trilyon TL fon ayrılmış; bütün bunlara ilave olarak, KOSGEB ve Halk Bankası ortak çalışmasıyla, 100 trilyonluk bir yeni kaynak da esnaf ve sanatkârımız ile küçük sanayicimizin kullanımına çok yakında sunulacaktır.

Doğrudan gündeme alınması istenilen kanun teklifi, iyi niyetle hazırlanmış bir teklif olmakla beraber, sadece esnaf ve sanatkâr kesimi ile küçük sanayi işletmelerinin ekonomik krizler nedeniyle ödenemeyen protestolu çek ve senetlerinden kaynaklanan olumsuzlukları ve Halk Bankasını kapsayacak şekilde bir sicil affını kapsadığından, bizce, yetersiz kalmaktadır; ancak, olumlu bir tekliftir.

Hükümetimiz ise, toplumun tüm kesimlerinin yararlanabileceği, tüm bankacılık sektörünü içine alan ve malî piyasa yapısını bozmayacak kapsamlı bir sicil affının hükümet tasarısı şeklinde düzenlenmesinin uygun olacağı kanaatine varmıştır. Konu, Ekonomik Sorunları Değerlendirme Kurulu toplantısında ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinin katılımıyla değerlendirilmiş ve hükümet tarafından hazırlanacak tasarının, ekonomik hayata olumlu yönde etki yapacağı sonucuna varılmıştır. Konu hakkında, toplumun tüm kesimleri ve bankacılık sisteminin tümünü kapsayacak şekilde ve süre olarak da 31.6.2003 tarihine kadar olan karşılıksız çek ve protestolu senetler ile kredi ve kredi kartları borçlarına ilişkin kayıtların dikkate alınması hakkında kanun tasarısı hazırlanarak, 7 Kasım 2003 tarih ve 8331 sayılı yazıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmak üzere, Başbakanlığa gönderildiğinden, bu konuda hükümetimizin duyarlı bir anlayışa sahip olduğu ortadadır; ancak, sayın hemşerim değerli milletvekilimizin, çok dar kapsamlı da olsa, vermiş olduğu teklife hem kişisel olarak hem de AK Parti Grubu olarak destek vereceğiz. Bu, yeni tasarı gelmeden önce, belki, bu 2003'ün son diliminde, bir bölüm, Halk Bankasından kredi kullanan esnafımıza bir katkı sağlayacaktır. Olumlu oy kullanacağımızı belirtmek istiyorum. Bir yıldır, gerek küçük esnafımız gerek toplumumuzun tüm kesimleriyle ilgili hükümetimizin yürütmüş olduğu çalışmalar ve politikalar, hepinizin ve tüm kamuoyunun malumudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız.

ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - İşte, Ziraat Bankası borçları, tarım kredi kooperatifleri borçlarının yeniden yapılandırılması, yine, vergi barışının sağlanması, Çek Yasasında yapılan düzenlemeler, yine, şirket kurmaya getirilen kolaylıklar ve esnaf kefalet kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan Halk Bankası kredilerine getirilen faiz oranlarını göz önünde bulundurduğumuzda, gerçekten, 2001-2002 yılında, ciddî manada, krizden etkilenen toplumumuzun bütün kesimlerine desteğimiz ve bunların durumunun iyileştirilmesiyle ilgili hükümetimizin gayretli çalışmaları sürmektedir.

Bu önergeye olumlu oy vereceğimizi belirtir; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özegen.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

5. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; Atatürk Millî Parkı Kanunu Teklifinin (2/159) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/120)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, (2/159) sayılı 3 Temmuz 2003 tarihli kanun teklifimin doğrudan gündeme alınması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim. 20.10.2003

      Ensar Öğüt

           Ardahan

BAŞKAN - Sayın Öğüt ve Sayın Mehdi Eker'in söz talepleri var.

Buyurun Sayın Ensar Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Ardahan'ın Damal İlçesi Gündeşler Köyünde 15 Haziran-15 Temmuz tarihleri arasında akşam oluşan Atatürk siluetinin oluştuğu yerin millî park olması için vermiş olduğum kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce, üç kuruluşa teşekkür etmek istiyorum. Ardahan il merkezine yurt yapımında katkı sunan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu'na, yine Ardahan İli Çıldır İlçesine kız yurdu yaptıran Türkiye Yardım Sevenler Derneğine ve Profesör Esfender Korkmaz'a, yine Ardahan İli Göle İlçesine çok amaçlı lise yapma teklifimizi kabul eden Nurol Holding Başkanı hemşerimiz, müstesna insan Nurettin Çarmıklı'ya teşekkür ediyor, Ardahanlı çocuklar adına kendilerinin ellerinden öpüyorum.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Ardahan, sınırda olmasına rağmen çok yoksul bir bölge, kalkınmamış bir bölge. Tarım ve hayvancılığa dayanan ekonomisi, maalesef bugün çok düşük bir noktaya gelmiştir. Hayvanımız yüzde 50 azalmış, tarım ise yok olma noktasına gelmiştir. Tarımda -burada demeden geçemeyeceğim- doğrudan gelir desteğinin bayrama yetiştirilmesini hükümetten istirham ediyorum.

Arkadaşlar, Ardahan Damal İlçesi Yukarı Gündeşler Köyünde oluşan Atatürk siluetiyle ilgili vermiş olduğum kanun teklifine gelince: Saat 18.00 sularında güneş batarken Atatürk'ün silueti dağların gölgesinden oluşuyor; böyle bir manzara oluyor. Bu, Allah'ın bir mucizesi, Türkiye coğrafyasına vermiş olduğu bir hediyedir. Böyle bir coğrafyada  devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün, bu müstesna insanın siluetiyle oluşan doğa harikası olan bu muazzam tabloyu yaşatmak için ve dünyanın sekizinci harikası yapabilmek için, bu kanun teklifim için, yani o bölgenin bir millî park olması, yaşatılması, tanıtılması ve korunması ve o bölgeye turizmin gelmesi için, kalkınması için kıymetli oylarınıza ihtiyacımız vardır. Ben, burada, Sayın Orman Bakanına ve AK Parti Grubuna da teşekkür ediyorum; çok olumlu yaklaşım da bulundular.

Değerli arkadaşlar, yalnız, ben bir şey söylemeden geçmeyeceğim. Gazetede haber çıktıktan sonra Amerika'dan bana bir mektup geldi. Nebahat Ölçer diye bir hanımefendi bir mektup gönderdi, şöyle yazıyor, bunu okumak istiyorum: "Sayın Ensar Bey, temsilcisi olduğunuz bölgedeki Atatürk mucizesini gazetelerden okuduk. Bu muazzam olay, Allah'ın Ardahan'a verdiği fevkalade büyük bir hediye ve ilahî bir nimettir. Dünyanın hiçbir yerinde hiç duyulmamış ve görülmemiş, insan eliyle yapılması imkânsız muazzam bir olay ve kıymetine paha biçilmeyecek, rakam konulmayacak kadar değerli, şimdiye kadar kimsenin ele almadığı, normal zannettiği bu olayı, ilk defa siz gördünüz, öncülük ederek bugün gündeme getirdiniz. Ben, gerçi -Türk kendisi- bunca yıldır gelmedim; ama, eğer Atatürk'ün siluetinin olduğu bu yerde konaklamalar varsa, oteller varsa, dünyanın öteki ucundan Ardahan'a gelmeye hazırım; benimle beraber de binlerce insan gelecek."

Değerli arkadaşlar, dünyanın sekizinci harika tablosu olan bu muhteşem tabloyu, bugün Atatürkümüzün ölüm yıldönümü nedeniyle takdirlerinize arz ediyor ve kıymetli oylarınıza ihtiyacımız olduğunu söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehdi Eker; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt ve arkadaşlarının, (2/159) esas numaralı Atatürk Millî Parkı Yasası Teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz üzere, yurdumuzdaki millî ve milletlerarası değerlere sahip millî park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanlarının seçilip belirlenmesi, korunması, geliştirilmesi ve yönetilmesine ilişkin esaslar ve bunlara yönelik işlemler, 2873 sayılı Millî Parklar Kanununda düzenlenmiştir. Söz konusu yasanın 2 nci maddesi, millî parkları, bilimsel ve estetik bakımından, milli ve milletlerarası ender bulunan tabiî ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat parçaları olarak tanımlamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tanım doğrultusunda, bir yerin millî park özelliklerine sahip olup olmadığının belirlenmesine ait prosedür de, aynı yasanın ilgili maddelerinde ifade edilmiştir. Buna göre, önetüt çalışmaları kapsamında gerçekleştirilecek arazi çalışmalarıyla elde edilecek verilerin, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından temin edilecek bilgilerle birlikte değerlendirilmesi, konuyla ilgili alınacak kararın esasını teşkil etmektedir. Önetüt ve değerlendirme sonucunda, kriterlere sahip olduğu belirlenen alanların millî park olarak ilan edilmesi işlemi ise, 3 üncü maddede şu şekilde ifade edilmektedir: "Milli park karakterine sahip olduğu tespit edilen alanlar, Millî Savunma, İmar ve İskân ve Kültür ve Turizm Bakanlıklarının olumlu görüşü, gereği halinde diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak, Tarım ve Orman Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile millî park olarak belirlenir."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çerçevede, günümüze kadar 33 adet millî park, 17 adet tabiat parkı, 35 adet tabiatı koruma alanı ve 102 adet tabiat anıtı yukarıda açıkladığım usul ve prosedürlerle belirlenerek ilan edilmiştir. Esasen, bugüne kadar millî parklar için özel yasa düzenlenmesine de ihtiyaç duyulmamıştır; çünkü, prosedür, ilgili yasada açık ve net olarak belirtilmiştir. Ancak, bununla birlikte, CHP'li arkadaşlarımızın Ardahan'da bir millî park kurulmasına dair teklifini, biz, iyi niyetle değerlendirdiğimizi ifade ediyor ve bu önergenin lehinde oy kullanacağımızı belirtiyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eker.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.18

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.04

BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN(Karaman), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

Bu kısımda yer alan, Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve 23 milletvekilinin, İzmit Büyükşehir Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/4) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 265 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve 23 milletvekilinin, İzmit Büyükşehir Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/4) (S. Sayısı: 265) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede, ilk söz hakkı, önerge sahibine aittir. Daha sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre, siyasî parti grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri halinde, komisyon ve hükümete de söz verilecektir. Bu suretle, Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, komisyon, hükümet ve siyasî parti grupları için 20'şer dakika, önerge sahibi ve şahıslar için 10'ar dakikadır.

Komisyon raporu, 265 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

İlk söz, önerge sahibi...

(10/4) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Önerge sahibi ve Komisyon adına ben konuşacağım Başkanım.

BAŞKAN - Önerge sahibi ve komisyon adına siz konuşacaksınız...

(10/4) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Ben, ikisinin süresini birleştirip konuşma yapacağım.

BAŞKAN - Önerge sahibi olarak, önce, size söz vermemiz gerekiyor; ama, önerge sahibi olarak, birinci imza Sayın Osman Pepe'nin. O nedenle, ya Sayın Osman Pepe'ye söz vereceğiz ya da sizi komisyon adına konuşturacağız.

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Önerge sahibi adına, komisyonda görev alan kişi konuşamaz.

(10/4) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sayın Osman Pepe söz hakkını bana veriyor...

BAŞKAN - Ama, onu bize bildirmesi lazım, size değil; bildirmedi; fakat, önerge sahibi olarak, önerge sahibine ilk sözü vermemiz gerekir; bize de bildirilmedi Sayın Pepe tarafından...

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Grup adına...

BAŞKAN - Komisyon adına konuşuyor zaten...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, önerge sahibi söz hakkını kaybetti o zaman...

BAŞKAN - Sayın Baştopçu, size, önerge sahibi olarak mı, komisyon...

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Önerge sahibi olarak olmaz Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge sahibi olarak konuşmacı yok.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu dönem, yolsuzlukları araştırma komisyonu raporundan sonra, ikinci bir araştırma komisyonu raporu hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, araştırma komisyonları, seçilen parlamenterlerin, en azından, o komisyonda görev yaparken, belli titizlikleri, belli özveriyi göstermeleri gereken komisyonlardır. Çalışmaların ve ortaya konulan ürünün son derece dikkatle kaleme alınması gerektiği de açıktır. Yolsuzlukları araştırma komisyonunda görev yapan her iki partiden de seçilen arkadaşların tümü, büyük bir özveriyle çalıştılar ve geçenlerde Parlamentoda görüştüğümüz raporu Türkiye Büyük Millet Meclisine sundular. Kürsüye gelirken de, komisyonda çalışan bütün CHP'li milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurunda, Komisyon Başkanının tutumundan dolayı, kendisine teşekkür de ettiler; çünkü, çalışmalarda olabildiğince objektif davranılmış ve Komisyon Başkanı, yansızlığını, her ortamda, her tartışmada göstermiştir; ama, ne yazık ki, Yuvacık Barajıyla ilgili olarak kurulan araştırma komisyonu, yolsuzlukları araştırma komisyonundaki yansız tutumu sergileyememiştir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bir araştırma komisyonu raporu veriliyor ve bu raporu burada size sunacak, önergenin birinci imza sahibi yok. Yani, bu rapor neyi anlatıyor, size önce bunu anlatmaları lazım ki, biz de gelip muhalefet şerhimizi anlatalım. Şimdi, ilk kez, bir araştırma komisyonu raporunu tersinden görüşmüş oluyoruz. Bu nedenle, özür dileyerek, anlatmalara tersinden başlayacağız; inşallah, benden sonra gelen arkadaşlar, başka konulara girmiş olurlar.

Değerli milletvekilleri, az önce, sizlere, araştırma komisyonunun yansız davranması gerektiğini söylemiştim. Hele hele, komisyon başkanının, kendi görüşlerini, daha rapor yazılmadan önce, medyaya, şuraya buraya açıklaması, zaten, mümkün olmaması gereken bir kural; ama, böyle olmuyor. Bizim Komisyon Başkanımız, seçim tarzı itibariyle de, zaten, araştırma komisyonunda görev almaması gereken bir kişi. Neden; suçlanan kişi, ilgili Büyükşehir Belediye Başkanı; suçlayan kişi, aynı ilde küçük bir ilçenin belediye başkanı; ikisi çatışıyorlar. Önergeyi veren kişi kim? Aynı bölge, o kişinin de seçim bölgesi... Şimdi, olaya böyle baktığınız zaman, yansızlık olayının daha baştan kaybedildiğini görüyoruz.

Şimdi, biz toplandık, uzman arkadaşlarımız geldiler, özveriyle çalıştılar. Bakın, şimdi, Komisyon Başkanımız, daha, ortada rapor yokken, görüş yokken, İzmit'e gidip bir gazeteye, Özgür Kocaeli Gazetesine demeç veriyor. Aynen okuyorum: "Aralarında Sirmen'in de bulunduğu sorumlular hakkında yasal soruşturma istenecektir." Daha, ortada rapor yok, bir şey yok -soruşturma komisyonu kurulacağını, soruşturma isteneceğini sana kim söyledi- ama, Sayın Başkan, gidip, bunu söylüyor. Haydi, diyelim ki, İzmit özel bir yerdir, kendi seçim bölgesidir, işte, gelen taleplere dayanamadı da, böyle bir şeyi söyledi; ama, Sayın Başkan ulusal medyaya da aynı şekilde demeç veriyor. Radikal Gazetesine demeç veriyor; diyor ki: "Yuvacık Barajıyla ilgili olarak bir Meclis soruşturması isteyeceğiz." Daha ortada rapor yok... Peki, o zaman, siz, Sayın Başkanın yansızlığına inanabilir misiniz? Ben, şahsen inanmadım ve aynı komisyonda görev yapan Cumhuriyet Halk Partili hiçbir arkadaşımız da Sayın Başkanın yansız tutum sergilediğine inanmadı.

Şimdi, başka bir şey, değerli arkadaşlar; dedik ki: "Sayın Başkan, bu rapor ortaya çıkınca raporun taslağını bize verirseniz, biz de bu taslağı alır bakarız, hiç değilse görüşlerimizi, kanaatlerimizi oluştururuz." Sayın Başkan da "evet" dedi. Komisyon tutanaklarında var bunlar.

Değerli arkadaşlar, sonra, 9 Temmuz 2003 Çarşamba günü saat 18.30'da odamıza rapor gönderildi ve deniyor ki: "11 Temmuz 2003 Cuma günü saat 10.00'da komisyon toplanacak."

Şimdi, arkadaşlar, yani, oldukça kalın bir raporu bir günde okuyup, hemen ertesi gün gidip komisyonda görüşmek, herhalde, sizler de takdir edersiniz ki, pek kolay bir iş değildir. Biz, araştırma yapıyoruz ve kanaat belirtirken de vicdanî kanaatlerimizi belirtmek zorundayız. Şimdi, bu çerçevede baktığınız zaman, bu da doğru değil. Gittik komisyona, dedik ki, komisyonda herhalde rapor görüşülecek. Komisyonda raporun sonuç bölümü dağıtıldı, bu konularda görüşümüz istendi.

Arkadaşlar, insaf denen bir şey var; raporu bir görüşelim, raporu bir okuyalım, nedir, ne değildir; ama, dediğim gibi, yani, iş o kadar önyargılı bir şekilde başladı ki, insanı rahatsız edici bir olay sergilendi.

Şimdi, Yuvacık Barajında ne oldu arkadaşlar, bir baraj ihalesi yapılıyor Devlet Su İşleri tarafından, bitirilemiyor, daha sonra bunun yap-işlet-devret modeline göre yapılması isteniyor; daha sonra bir yasa çıkarılıyor, o yasa kapsamına girer mi girmez mi tartışması oluyor; ama, giriyor. Hazinede, Devlet Planlama Teşkilatında, Devlet Su İşlerinde pek çok yazışmalar var ve o yazışmalar raporlarda ekli.

Şimdi, bütün bunlara baktığımız zaman, ortada işin düğümlendiği bir tek temel nokta var ve o nokta da şu: Yap-işlet-devret modeline göre yapılan baraj ihale bedelinin, yani, gerçekleşme fiyatının yüksek olduğu yönündeki kanaat ve kamunun da bundan zarara uğratıldığı yönünde bir görüş var. Araştırma komisyonunun sunduğu raporun temelinde de bu görüş var.

Şimdi, değerli arkadaşlar, o kadar garip iddialar var ki... Deniliyor ki  "başlangıçta 480 000 000 dolar olan yatırım maliyeti 890 000 000 dolara çıktı." 1989 tarihinde 480 000 000 dolara teklif veriliyor, doğrudur; ama, üç yıl geçtikten sonra bu gerçekleşmiyor, yatırım yapılmıyor; çünkü, yap-işlet-devrete geçilecek, Devlet Su İşleri ödenek yetersizliğinden bitiremiyor vesaire; pek çok sorun var. 1991 yılında Hazine Müsteşarlığına bir rapor veriliyor ve deniliyor ki "709 000 000 dolara biz bunu çıkaracağız." Aynı şekilde, Devlet Su İşlerine verilen rapor da var, 714 000 000 dolara çıkacağı şeklinde. Yani, başlangıç rakamını alıp, son rakamla mukayese etmenin pek doğru olmadığı kanısındayız. Nedeni de şu değerli arkadaşlar: Yatırımın yapısında da değişiklik var; baraj isale hatları, suyun taşınması, pek çok ek yatırım da devreye girdiği için, bu olay gündeme geliyor.

Şimdi, biz, CHP'li üyeler olarak, şu nokta üzerinde özellikle durulmasını istedik, dedik ki: Burada böyle bir şey olabilir, yatırımlar şişirilmiş olabilir, kamu buradan zarara uğratılmış olabilir; ama, bunu kim tespit eder? Hazine kontrolörü arkadaşlar inceleme yapıyorlar ve Hazine Müsteşarlığı, Devlet Su İşlerine yazı yazıyor "bu inşaat, bu baraj inşaatı kaça biter, bir maliyet çıkarın" diye. Önce bir çalışma yapıyorlar, sonra bir komisyon kuruyor Devlet Su İşleri, sonra bundan vazgeçiyor ve sonra, Devlet Su İşleri, Hazine Müsteşarlığına "gizli" kaydıyla bir yazı yazıyor. Yazının ilgili bölümünü, izninizle, aynen okuyorum: "Genel Müdürlüğümüzce yapılan inceleme ve değerleme çerçevesinde ilgi yazıda belirtildiği gibi, zaman kısıtı da olduğu göz önünde bulundurularak, mahkeme kanalıyla yapılacak incelemeye bağlı olarak ihtilaf konusu proje kapsamındaki tesislerin maliyetinin mahkeme kanalıyla yaptırılması uygun mütalaa edilmektedir."

Değerli arkadaşlar, Devlet Su İşleri kime bağlı; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı koltuğunda kim oturuyor; iktidar kanadını oluşturan değerli bir Bakanımız oturuyor. Peki, bir maliyet kıyaslamasını Devlet Su İşleri yapmayacak da kim yapacak?! Yapılan iş meydanda, faturalar, belgeler duruyor; o belgeler şişirme olabilir, naylonfatura olabilir; ama, bir kıyaslama yapılacaksa, o kıyaslamayı yapacak en yetkin makam Devlet Su İşleri. Devlet Su İşleri "ben bunu yapamam, bunu mahkeme yapsın" diyor. Peki -ben merak ediyorum- mahkemeye bu konuda herhangi bir başvuru olmuş mu; bildiğim kadarıyla o da yok. O zaman, biz neyi araştırıyoruz?! Yani, bir şeyi araştırmamız için, bir zarar konusunda ortaya somut bir bilgi koymamız lazım. Belki değerli arkadaşlarım hatırlarlar, yolsuzlukları araştırma komisyonunda rakamlar beyan edilerek buraya gelindi; şu olayda şu kadar milyon dolar kamunun zarara uğradığı şeklinde beyanlar var. Burada öyle bir beyan da yok. Sadece, 408 000 000 dolarlık bir yatırım, 890 000 000 dolara çıktı. Çıkabilir; ama, siz, bir şeyi kanıtlamadan, nasıl yapacaksınız?!. Oturacaksınız, belgesini, bilgisini alacaksınız, onu kanıtlayacaksınız ve sonuçta da Yüce Parlamentonun önüne gelecek ki bu, eğer herhangi bir nedenle yargıya intikal eder veya soruşturma komisyonu kurulursa, elde daha somut, daha net bilgiler olsun diye.

Değerli arkadaşlarım, şimdi geliyorum bir başka konuya. "Efendim, bu USSA Anlaşması -USSA, İzmit'teki suyun satışını öngören uluslararası bir anlaşma- uluslararası tahkim hükmü içermesi dolayısıyla, Anayasanın 125 inci maddesine aykırıdır" deniliyor; iddialardan biri bu.

Arkadaşlar, USSA bir kanun değil ki Anayasaya aykırı olsun! Yani, eğer bir iddiada bulunacaksanız, bu iddianın tutar tarafının olması lazım. USSA, özel bir şirket, su satıyor. Özel şirketin uluslararası tahkime açık olduğu, ta cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bilinmektedir. Bu, bir kamu şirketi değil ki, siz, uluslararası tahkim için Anayasaya aykırılıktan vesaire söz edeceksiniz; özel statüde, belediyenin de yüzde 15 payının olduğu, büyük payların özel sektöre ait olduğu bir şirket.

Değerli arkadaşlar, bir başka konuya geliyorum. Şimdi, deniliyor ki "yap-işlet-devret modeli bu projede beklenen amacı sağlamadı ve bu proje geç gerçekleşti." Tabiî, geç gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılabilir; çünkü, buna 1989 yılında başlanılmış, 1999 yılına kadar geçen on yıllık süre, büyük ölçüde, yazışmalarla, Devlet Su İşlerinin kaynaklarının yetersizliğiyle geçen süreler... 1999'dan sonra yap-işlet-devret modeline geçiliyor ki, sanıyorum, Sayın Başkan, bu modele nasıl geçildiğini, dönemin Sayın Cumhurbaşkanının kime nasıl talimat verdiğini açıklayacaktır burada. Bu, o çerçevede gerçekleşen, uzayan bir süre; ama, yap-işlet-devret modeline geçildikten sonra, 1996 yılında başlanılıyor ve üç yılda bitiriliyor. Yani, yatırım süreci içerisinde gecikilen pek bir şeyin olmadığını da, bu vesileyle vurgulamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bir başka olay ve özellikle en çok Sayıştay murakıbı arkadaşların yazdıkları raporlarda da vurguladıkları bir olay var. Olay şu: Yuvacık Barajından su elde ediliyor. Su yeteri kadar tüketilmiyor. Yeteri kadar tüketilmediği için de, bu sular İzmit Körfezine akıtılıyor. Su alım garantisi verildiği için, o garanti bağlamında, Hazine Müsteşarlığı, gereksiz yere denize akan bir suya para veriyor ve bu para, kamunun zararına yol açıyor.

Olay böyle mi; olayın büyük bir bölümü böyle. Doğru mu; doğru. Kamu burada zarara uğruyor mu; zarara uğruyor. Anlaşma yapılmış mı; yapılmış. Kim yapmış anlaşmayı, nasıl yapılmış anlaşma; işin içerisinde Yüksek Planlama Kurulu var, Bakanlar Kurulu var, dönemin Başbakanı var, Hazine Müsteşarlığı var, yapılan yazışmalar var; bütün bunların hepsi doğru.

Peki, değerli arkadaşlar, biz, eğer olayı bu çerçevede ele alırsak, asıl, düğümlenen noktasında olaya kilitlenmemiz lazım. Burada getirilen olay, bunun tam tersine, kilitlenen olayın tam tersine, hemen hemen herkesi kapsama almış; hatta, bir aylık bakanlık yapan bir değerli milletvekilimiz var, onu da bu kapsama almış. Böyle, oldukça geniş bir yapı içerisinde ele alınıp, sözde ihaleye fesat karıştırıldı şeklinde bir yola, bir sonuca varılmış. Değerli arkadaşlarım, biz, bu sonuca da katılmadık.

Eğer, gerçekten Hazinenin burada bir kaybı varsa, ki, var olduğu görülüyor; çünkü, İzmit Büyükşehir Belediyesi bu parayı ödeyemiyor. Ödeyememesinin temel nedeni de, belediyenin kendi kaynaklarının yetersizliğidir. Hazine garanti verdiği için, doğal olarak böyle bir sonuç çıkıyor.

Değerli milletvekilleri, belki aklımıza şu soru gelebilir: Bu şekliyle ortaya çıkma sadece İzmit Büyükşehir Belediyesinde mi; hayır. Bakın, aşağı yukarı bütün belediyelerde, yani, Hazine garantili belediye ihalelerinde, belediyelerin ilgili kredileri ödemediği ve bu yükün büyük ölçüde Hazinenin sırtında kaldığı da bir başka gerçektir.

Değerli arkadaşlar, bir başka konu da şu: Bu yazışmalarda, özellikle Hazine içerisindeki yazışmalarda, Hazinenin zarara uğratılacağına alt bürokratlar tarafından dikkat çekildiği halde, üst bürokratların bunlara dikkat etmediği veya siyasal baskıların geldiği yönünde bir görüş var. Biz, bu görüşe aynen katılıyoruz. Onayları da raporlarda var. İlgili bürokratlar, dönemin bakanlarını, bu uygulamada Hazine zarara uğrayabilir diye uyarıyorlar; ama, ilgili müsteşarın "o cümleyi çıkarın, öyle getirin" diye rapora, yazının üzerine eklenen kulakçıkları var. Dolayısıyla, biz, işin bu yönünün üzerine gidilmesinden yanayız; hiçbir zaman, bunun kapatılmasından yana değiliz. İşin bu yönünün üzerine gidilebilmeli, uğraşılabilmeli. Eğer, bu insanlar, gerçekten, Hazine zararını kasıtlı olarak doğuracak sonuçları meydana getiriyorlarsa, bu onayları imzalıyorlarsa, o zaman, bunların üzerine gitmek bizim görevimizdir. Bizim, bunun üzerine gitmekten de yana olduğumuzu ifade edeyim.

Değerli arkadaşlar, raporda varılan sonuç da yanlış. Varılan sonuçta deniliyor ki: "İhaleye fesat karıştırmaktan ötürü..." Pek çok insan var, bürokrat var, hepsi hakkında soruşturma açılsın deniliyor. Ortada yapılan bir ihale yok ki, ihaleye fesat karıştırılsın! Yani, başlangıçta bir ihale var, bir şirket alıyor bu işi. Sonra, o şirket, yap-işlet-devret modeline talip oluyor. İzmit Büyükşehir Belediyesi, Danıştaya "biz bunu ihalesiz verebilir miyiz" diye soruluyor. Danıştay da "evet, ihalesiz verebilirsiniz" diyor. Peki, ihalenin neresine fesat karıştırıldı?!

Bakın, onaylardaki hataların ve varsa oradaki o hatalar sonucu veya yönlendirmeler sonucu oluşan zararların üzerine gidelim, tamam, itirazımız yok; ama, değerli arkadaşlar, ihaleye fesat karıştırmak da nereden çıktı?! İhale yok ki, fesat karıştırılsın! Eğer bu çerçevede düşünürsek, bakın...

Değerli arkadaşlar, hatta, bunun örgütlü bir halde olduğu söyleniyor. Buna vardığımız zaman şu sonuca çıkıyoruz: Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı, bakanları, Hazine, DPT, Devlet Su İşleri yetkilileri, İzmit Büyükşehir Belediye Başkanı, İzmit Su Anonim Şirketinin üyeleri, yöneticileri hep beraber birleşiyorlar ve bir ihaleye fesat karıştırıyorlar. Yani, buna da biraz insafla bakmamız lazım. Tamam, burada bir hata var; ama, eğer, siz, intikam hırsıyla "acaba, ben şu kişiyi nasıl yakalarım" mantığıyla yola çıkarsanız, işte, böyle bir rapor çıkıyor ortaya. Oysa, biz, gerçekten de, bunu araştırıp, bu işin gerçek sorumlularını bulup, Parlamentonun önüne getirebildik ve hep beraber "evet, burada şu hatalar vardır, şu yanlışlar vardır, şu kişiler hakkında soruşturma komisyonu kuralım" diyebilirdik; görüş ayrılığımız olmayabilirdi.

Burada hatalar yok mu, hatalar var; yanlışlar yok mu, yanlışlar var; ama, Sayın Başkanın tutumu, maalesef, bu raporu, hiç iler tutar tarafı olmayan bir rapor haline getirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hemen bağlayacağım Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, son olarak bir şey daha söyleyeyim. Bu baraj ile İstanbul'daki bir barajın kıyaslaması yapıldı ve bu kıyaslamanın doğru olup olmadığını anlamak için veya iki barajı da komisyon üyeleri görsünler diye İstanbul'a bir gezi düzenlendi. Bizden iki değerli milletvekili katıldı, Adalet ve Kalkınma Partisinden de üyeler vardı. Bizim üyelerimiz, Sayın Başkana "bu İstanbul seyahatinin masrafları nasıl karşılanacak" diye soruyorlar; deniliyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi karşılayacak." İstanbul'a gidiliyor, İstanbul'da otelde kalınıyor ve çok acıdır arkadaşlar, otelin masraflarını başka müteahhitler ödüyor ve siz, Komisyon Başkanı olarak, bir baraj dolayısıyla, yolsuzlukları araştırıyorsunuz!..

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Anlatıldı; ama, arkadaş bir daha anlatsın!..

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - İlk sefer söylüyorum; ama, Sayın Milletvekilim, belgesini de, arzu ederseniz, ilk sefer göstereyim.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Bir daha anlatılır; siz devam edin.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Tabiî; ama, bakın, hatamız şu değerli arkadaşlar... Biz şuna inanıyoruz: Bakın, bana göre, yanlışa sahip çıkmak, en büyük yanlıştır; yanlışa sahip çıkmayalım.

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Doğrudur.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ben, Komisyon Başkanının bunu yaparken bilinçli yaptığına da asla inanmıyorum. Bakın, onu da söyleyeyim. Komisyon Başkanı, İSKİ'nin davet ettiğini ve faturayı İSKİ'nin ödeyeceğini söylemiş.

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Doğrudur.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ben yanlıştır demiyorum arkadaşlar.

Yanıltan İSKİ'dir o zaman. İSKİ kimdir; İSKİ bir kamu kuruluşudur. Dolayısıyla, böyle bir hata ortaya çıktığı zaman, Sayın Komisyon Başkanının çıkıp özür dilemesi lazım. Yani, doğru olanı budur, şık olanı budur. Özür dilemek insanları küçültmez, insanları yüceltir. Hata yapmışız denir ve gidilir faturanın bedeli ödenir. Ödenir, ben bunu ödüyorum. Biz de hata yapmış olabiliriz arkadaşlar. Bu yapılmadığı için, bizi rahatsız eden olay bu. Yoksa, dediğim gibi, ben, Komisyon Başkanının ve üyelerinin, hele hele böyle bir olayda bilinçli olarak bu işe girecekleri kanısında hiç değilim, onu da söyleyeyim, hiç değilim; ama, Komisyon Başkanımız özür dileyip bu olayı daha farklı çözebilirdi ve bizler de belki daha mutlu olurduk. Derdi ki: Evet, bir hatadır. Hiç bunlar gündeme bile gelmeyebilirdi o zaman; ama, bu yapılmadı.

Değerli arkadaşlar, raporu sizlerin takdirine sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Nusret Bayraktar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmit Büyükşehir Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temini Projesiyle ilgili iddiaların araştırılması ve bu amaçla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge ve 10/4 esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28.1.2003 tarihinde yapmış olduğu 27 nci Birleşimde, kısaca Yuvacık Barajı diye anılan projeyle ilgili iddiaların araştırılmasında, yine aynı konuda söz almış ve özet sunumda bulunmuştum. Araştırma komisyonumuzun dört aylık titiz çalışmaları sonucu rapor Meclisimizin gündemine geldi ve bugün görüşmekteyiz.

Bu noktaya gelirken, Sayın Kılıçdaroğlu'nun belirtmiş olduğu gibi, özellikle Komisyon Başkanının tarafsız tutumuyla neticeye varılmasının daha doğru olacağına, elbette, biz de katılıyoruz. Komisyon Başkanımız ve komisyon üyeleri, aslında, çalışmalarını çok titizlikle, hassasiyetle, tarafsızlıkla yaptılar; ama, siz, kendinizi sadece bir taraf diye kabul eder de, olayın sadece İzmit boyutunda değerlendirildiğini düşünür iseniz ve İzmit milletvekilinin komisyon başkanı olamayacağı mantığıyla bakarsanız, tarafsızlığa o zaman gölge düşürmüş olursunuz. Oysa, bu işin içinde sadece İzmit Büyükşehir Belediyesi yok. Cumhurbaşkanlığından bakanlara, müsteşarlara, bürokratlara kadar -Devlet Su İşlerine- her kademedeki olayların araştırılacağı ve araştırıldığı bir olay olduğunu rapordan görüyoruz. Bu bakımdan, her bölgenin milletvekili başkan olabilir. Bu noktada, Başkanın İzmitli olmasını yadırgamanın doğru olmadığını düşünüyor ve özellikle Sayın Komisyon Başkanımız Muzaffer Baştopçu başta olmak üzere, tüm komisyon üyelerinin ve uzmanların ciddî çalışmalarından dolayı, Grubum adına, şahsım adına, kendilerine şükranlarımı arz ediyorum.

Raporun özetine geçmeden önce, söz konusu projeyi, detaya girmeden bir kez daha özetlemek istiyorum.

İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temini Projesi -kısa adı Yuvacık Barajı Projesi- Devlet Su İşleri tarafından, 9.2.1987 tarihinde, 15 000 000 dolar keşif bedeliyle, yüzde 64 tenzilatla GAMA AŞ'ye ihale edilmiştir. 1999 yılına kadar tesisin takriben yüzde 50'si bitirilerek, baraj inşaat kısmının yüzde 80 ödemeleri yapılmışken, o dönem sonrası, Devlet Su İşlerinin kendi özkaynaklarıyla bu işin çözülemeyeceği kanaati tartışılarak, yap-işlet-devret modeline geçiş çalışmaları başlamıştır. Nitekim, 24.2.1995 tarih, 95/T-17 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararıyla, yap-işlet-devret modeli kapsamına alınmış. Uzun çalışmalar sonucu 1999 yılında işletmeye alınan proje, maalesef, ihale yapılmadan -Kılıçdaroğlu'nun belirttiği gibi- yasalara aykırı olarak, Gama-Güriş, İzmit Büyükşehir Belediyesi, Thames Water, Mitsui, Sumumito konsorsiyumu tarafından inşa edilerek tamamlanmıştır.

Bu proje, konusunda uzman olan kurumlar tarafından yapılan çalışmalar ve araştırmalar sonucu, maksimum 217 000 000 dolara bitirilmesi gerekirken, yüzde 10 faizli dış krediyle, ancak 890 900 000 dolara bitirilebilmiş, 142 000 000 metreküp su satışı karşılığı, onbeş yıl geri ödemeyle anlaşma yapılmıştır. Sözde, bu suyun 100 000 000 metreküpü İstanbul'a, 30 000 000 metreküpü sanayi tesislerine, 12 000 000 metreküpü de İzmit'e planlanarak satış garantisi verilmişti. Yanlış fizibiliteler sonucu suya pazar bulunamamış ve uzun vadede pahalıya mal olan proje, boşa akan su karşılığını da ödemek suretiyle, ülkemize çok pahalıya mal olmuştur.

Öngörülenin aksine, satılamayan, boşa akan suyun bedeli karşılığında her ay takriben 20 000 000 dolar civarında, yılık 240 000 000 dolar olmak üzere, 2014 yılına kadar onbeş yıl boyunca takriben toplam 4 500 000 000 dolar ödeneceği hesaplanmaktadır.

Projeye, Hazine garantisi verilirken, Yüksek Planlama Kurulu dahil, pek çok devlet birimi, yanlış, kasıtlı veya eksik bilgilendirilmek suretiyle, hakkı olmayan ayrıcalık tanınmış, hatta, projenin tasdik edildiği tarihte yürürlükteki mevzuatta olmayan uluslararası tahkim bile konulmuştur. O dönemde yürürlükte uluslararası tahkim hakkı yokken, bu projeye ayrıcalık tanındığı için bu tahkim dahi konulabilmiş.

Sayıştay Başkanlığı -ki, Sayıştay, devletin en önemli denetim mekanizmasıdır; aslında, Devlet Su İşleri, teknik açıdan gerçekten bu konunun uzmanıdır- ve biraz sonra bahsedecek olduğum diğer kurumlar da bu konularla  ilgili ciddî çalışmalar yapmışlar ve burada düzenlenen raporda, olayın tüm boyutlarının ortaya konulduğu bu projenin, âdeta bir soygun projesi olduğunu ve emsallerinden kat be kat pahalıya yapılarak, Hazinenin çok ağır bir yük altına sokulduğu belirtilmektedir.

Devletin tüm ilgili kuruluşları arasında yapılan yazışmalarda projenin yap-işlet-devret modeliyle yapılması halinde pek çok olumsuzlukların çıkacağı belirtildiği halde, Yüksek Planlama Kuruluna sunulan onay yazılarında bu hususların yer almadığı, hatta 3.8.1994 tarihli onay yazıda "su satış fiyatının sübvanse edilmesi gerekecektir" ifadesinin çıkarılarak imza altına alındığı görülmüştür.

Sayıştay, Ocak 2002'de yap-işlet-devret modeliyle yapılan bu projenin tüm olumsuzluklarını açıkça belirtmesine rağmen, İzmit Büyükşehir Belediyesi, 9.6.2002 tarihinde 5 ulusal, 3 yerel gazetede sayfalar dolusu verdikleri ilanlarda, devletin en güvenilir denetim organı olan Sayıştay ve konuyu en yakından takip edip bilen Devlet Su İşleri gibi kurumları sanki tekzip ediyorcasına "İzmit Su Projesiyle ülkemize hizmet ediyoruz" başlığıyla kamuoyu yanıltılmaya çalışılmış, söz konusu ilanda "boşa akan su yoktur" denilirken, İçişleri Bakanlığının komisyonumuzun yazılı sorularına verdiği cevapta ve Sayıştay raporunda "boşa akıtılan 100 000 000 metreküp suyun karşılığı" Hazine tarafından ödenmiştir" deniliyor.

Ayrıca, İzmit Büyükşehir Belediye Başkanlığının en yetkili isimlerinden Sayın Kadri Veziroğlu, komisyonumuzu bilgilendirme toplantısında, boşa akan suyun var olduğunu, özellikle deprem sonrasında kayıp ve kaçakları yüzde 50-60 dolaylarının altına çekemediklerini belirtmişlerdir.

Devlet Su İşleri tarafından, kati proje raporunda 60 000 000 dolara çıkabileceği ilk tahmin sonrası 10-12 kat daha pahalı konuma geldiği, Sayıştay raporunda da 10-12 kat gibi fahiş rakamların olduğu ifade edilmesine rağmen, İzmit Büyükşehir Belediyesi ilanlarında hâlâ "İzmit Su Projesinde fahiş rakamlar yoktur" denilmektedir.

DSİ'nin son yaptığı raporlarda, maksimum 217 000 000 dolara bitirilebilmesi gereken proje 890 000 000 dolara mal olurken, onbeş yıllık geri ödemelerin 4 500 000 000 doları bulacağını hesaba katarsak, durumun vahametini Türkiye Büyük Millet Meclisi ve kamuoyunun dikkatlerine ve de takdirlerine arz ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 28.1.2003 günü, söz konusu projenin araştırılması konusunda önerge sahibi adına ve AK Parti Grubu adına yapmış olduğum konuşmamda, İstanbul'da eski bir yerel yönetici ve İstanbul Milletvekili olmam sıfatıyla konuyu çok yakinen takip ettiğim ve de iyi bildiğimi tahmin ettiğim için, İzmit Büyükşehir Belediyesinin faaliyetleri ile İstanbul'u, Yuvacık Barajı ile İSKİ faaliyetlerini mukayese etmiştim. Bundan rahatsız olan Sayın Sefa Sirmen Beyin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldığında kullandığı ifadeleri hatırlatmadan geçemiyorum. O hatırlatmada, kısmen de olsa sataşma olduğunu da düşünüyor ve araştırma raporuyla birlikte cevap vermek istiyorum. Ne diyordu Sayın Sirmen; aynen tutanaktan okuyorum: "Sayın Bayraktar, kendisini, neden İstanbul Büyükşehir Belediyesini ve İSKİ'yi koruma ve savunma ihtiyacında hissetti, anlayamadım! Galiba, suçluluk içinde olduklarını düşünebiliyorum; çünkü, biraz sonra, bu konuyla ilgili, bu barajın başladığı gibi bitmemesinin sorumlusunun kim olduğunu -zaten, Meclis araştırmasında da çıkacak- resmî belgelerle ifade edeceğim" dedi. Sayın Sefa Sirmen, özetle, 142 000 000 metreküp suyun dağıtımını belirtirken "100 000 000 metreküp suyu da İstanbul İSKİ satın alacaktı; bu, 2020 yılına kadar devam edecekti. Devlet Su İşleri, 1990 yılına kadar projeye devam etmiş, mevcut ödeneklerle bu projenin bitirilemeyeceği kanaatine varılınca, yap-işlet-devret modeliyle bu projeye devam edilmesi kararıyla bir çalışma başlamış; İSKİ'yle 1992 yılında da karşılıklı su anlaşmasını imzalamıştık" diyorlar. Devamla birçok şey söylüyor ve sonunda "ancak, İstanbul'da, 1994 yılında yönetim değişiyor, Recep Tayyip Erdoğan Başkan seçiliyor ve önce 'araştıralım, bakalım, gereğini yaparız' diyor -doğrudur; Sayın Genel Başkanımız, hep konuya anında cevap vermez araştıralım, bakalım, gereğini yaparız der; tabiî, araştırıyor, bakıyor ve gereğini yapıyor- sonra, ne olduysa oldu, İstanbul su alımından vazgeçiyor. Sizin adınıza da çok üzgünüm, üzülerek söylüyorum, bu işin tek sorumlusu Sayın Tayyip Erdoğan'dır" diyor Sayın Sirmen.

MEHMET SEFA SİRMEN (Kocaeli) - Doğru...

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Bu kadar olaydan sonraki son sözü bu oluyor. Tabiî, devam ediyor, detaylara girmiyorum, raporlarda her şey var.

Araştırma komisyonumuzun yapmış olduğu tüm çalışmalarından ve raporun detaylarından da anlaşıldığı üzere, Devlet Su İşlerinin önfizibilite raporlarında ve İSKİ'nin 1989-1994 dönemi programlarında, hatta, daha sonraki programlarda ve projeksiyonlarda, İstanbul'a Yuvacık Barajından 100 000 000 metreküp su öngörülmekte; doğru; Melen Barajı da öngörülmekte; ama, ne zaman için?.. Çok kısa sürede bunların hallolması gerekiyordu. Nitekim, dönemin İSKİ Genel Müdürü Sayın Göknel bile, 1992 yılında "yap-işlet-devret modeline geçerseniz çok pahalıya mal olacak, kısa vadede de bu proje bitmediği takdirde, bu suyu alma imkânımız olmayacak" diye, aynı şekilde, hukukî olmayan anlaşmaya, yazılı olarak cevap veriyor; nitekim, onun detayları da var.

DSİ tarafından düşük maliyetle bu proje bitirilemeyip yap-işlet-devret modeline geçilerek yüksek maliyetlerle İstanbul'a suyun alınamaması ve alınmasının mümkün olmadığı hususundaki bu yazılar devam ederken, Göknel'in yazısı sonrası, 1994 yılında, ayrıca, bu konuyla ilgili, İstanbul'a su verimi hususunda, Bakanlar Kurulu kararıyla, Yuvacık Barajından İstanbul'a su verilmesi programdan çıkarılmıştır. 1994 sonrası, İSKİ'nin yeni yönetimi, İstanbul'un çözülemez denilen su ihtiyaçlarını kendi imkânlarıyla, kısa sürede, ucuz bir şekilde karşılamış, zaten hukukî hiçbir sözleşmenin olmadığı bu hususları, İzmit Büyükşehir Belediyesine ve ilgili makamlara, yazılı ve sözlü olarak bildirmek suretiyle, Yuvacık Barajından su almayacaklarını açıkça ifade etmişlerdir.

Bütün bu gelişmelere rağmen, idarî ve siyasî otoritelerin yanlış ısrarları sonucu, yap-işlet-devret modeliyle, ihalesiz, ilansız, rekabetsiz olarak, 1995 yılında, önce 90 000 000, sonra 190 000 000, daha sonra 217 000 000, daha sonra 480 000 000 dolara, konsorsiyuma proje devredilmiş; nihayet 1999 yılında, 890 000 000 dolar karşılığı tesis bitirilebilmiştir. Şimdi, geri ödemeler devam etmekte ve 2014 yılına kadar, yaklaşık, 4 500 000 000 dolar ödemenin yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla, Sayın Sefa Sirmen Beyin iddia ettiği gibi "tek sorumlusu Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır" sözünün ne kadar yanlış ve maksatlı olduğunu gördüğümüz, bildiğimiz gibi, araştırma komisyonumuzun çalışmalarında ve raporundan da, Recep Tayyip Erdoğan'ın hiç sorumlu olmadığı anlaşılmaktadır. Evet, Sayın Tayyip Erdoğan'ın bu konuda hiçbir sorumluluğu yoktur; o, ancak İstanbul'a çok daha kısa sürede, kaliteli ve ucuz suyu temin eden, İstanbul'a âşık, ülkesine âşık, halkına hizmet eden, efsanevî yıldız bir başkan, başarılı bir başbakandır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında AK Parti, Sayın Sefa Sirmen'in o günkü ifadelerindeki gibi -"ampulünüz sadece kendinizi aydınlatıyor" demişti- ampulüyle kendini aydınlatan bir parti değil, karanlıkta olan ülkeyi ve hizmetleriyle halkını aydınlatan bir partidir. Bir yıllık icraatlar, bu ifadelerimizi açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Ayrıca, Sayın Sirmen, ifadelerinde, benim, Yuvacık Barajına gidip gitmediğimi sordular ve Yuvacık Barajının bir sanat abidesi oluğunu söylediler; doğrudur. Hem belediye başkanı olduğum dönemlerde hem de milletvekili olup komisyona girdiğim zaman, komisyon üyeleriyle birlikte Yuvacık Barajına gittim. Gerçekten, Yuvacık Barajının arıtma tesisi bir sanat eseri; bunu inkâr etmek mümkün değil. Ben, bir teknik eleman olarak, konunun uzmanı olarak araştırdım, inceledim, hakikaten tesise diyecek yok; ancak, bu mukayeseyi farklı şekilde yapmak lazım. Tesis mükemmel; ama, emsalleriyle, işlev, süre, maliyet mukayeseleri çok önemli. Gidip görerek, hesaplarını inceleyerek, İSKİ'nin yaptığı aynı kategorideki tesislerle yaptığımız mukayeseler sonucu, Yuvacık Barajı ile İkitelli arasındaki fiyat farkı korkunçtur. Kalitede, biraz daha yabancı malzeme kullanıldığı için İkitelli'den daha üstün gibi gözüküyor; ama, İkitelli ile Yuvacık Barajı arasındaki mukayeseyi rakamlarla yapmak istiyorum. İkitelli Arıtma Tesisi 420 000  metreküp/gün kapasiteli, Yuvacık 480 000 metreküp/gün kapasiteli. İkitelli Arıtma Tesisinde önozonlama sistemi vardır ki, bu  İkitelli'deki maliyet, 2 000 000 dolardır özsermayeyle, Yuvacık'ta ne olurdu bilemem. Yuvacık'ta önarıtma, ozonlama sistemi yok; gerek de yok; çünkü, çok temiz bir çevreden suyu alıyorlar. İkitelli arıtma sistemi iki yılda bitiriliyor ve 28 000 000 dolara, Yuvacık arıtma sistemi üç yılda bitiriliyor ve 146 000 000 dolara. Bir de geri ödemelerini mukayese ettiğiniz zaman, muhtemelen 600 000 000-700 000 000 dolara çıkabileceğini düşündüğümüz zaman, aradaki korkunç farkın ne olduğunu tahmin ederiz.

Hepimiz, Türkiye'de, yıllarca, ana sorunların başında güven, istikrarsızlık, yolsuzluk ve yoksulluk olduğunu haykırıyorduk. Bu kadar büyük iç ve dış borçların sebebinin, yanlış projeler, hortumlamalar ve yanlış yönetim olduğunu söylüyoruz. 1 milyar doların temini ve tasarrufunu ne kadar önemsediğimiz ortadayken, İzmit Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, hatta Sayın Sirmen bile, zaman zaman, İzmit'in merkezî bütçeye her yıl 5 milyar dolar vergi ödediğini belirterek, bunun karşılığında, İzmit'e su karşılama hususunda "İzmit Büyükşehir Belediyesine Hazine 1 milyar dolar vermiş, çok mu" diyor. Yani, 1 milyar doları azımsıyor. Kocaeli'ne su aksın da, neye mal olursa olsun mantığı doğru mu?! Evet; Kocaeli'ne su aksın, elbette aksın; ama, 1 milyar dolara değil, 4 500 000 000 dolara hiç değil; ya kaç milyon dolara aksın; aksın 200 000 000 dolara, buna hiç kimsenin diyeceği yok.

Bakınız, işsizlik ve istihdam konusundaki sıkıntılarımız ortada. AK Parti Hükümetinin bir yıllık başarılı icraatına rağmen, bugün, ekonomik göstergeler olumlu; ancak, istihdam konusunda ciddî sıkıntılar içinde olduğumuz ortadadır. Neden; günümüz ve geleceğimizin gelirleri, maalesef, bu tip yanlış projeler sonucu, gelirlerin tümü ipotek altında olduğu için, bu gibi yanlış yatırımlar sebebiyle, gelirlerimiz borç ve faizlerine yetmiyor; nasıl istihdam alanlarına para ayıralım.

Örnek vermek istiyorum yine İzmit'ten. İzmit'te çok önemli bir kuruluş, bir holding, Kibar Holding, Hyundai Assan fabrikası tesislerine yaz aylarında 50 000 000 dolarlık ilave yapıyor. Deprem hasarı dahil, toplam 200 000 000 dolara bir tesis kuruyor ve 200 000 000 dolarlık tesiste 2 000 insan çalışıyor.

Şimdi, İzmit-Yuvacık projesinde her ay 20 000 000, senede 240 000 000 ve on senede 4 500 000 000 dolar fazladan para ödeyeceksek, bu 4 500 000 000 doları 200 000 000'a böldüğünüz zaman 16 000 insanımıza istihdam sahası oluşturulacak. Sadece bir projedeki tasarrufu düşünürsek, Türkiye'deki tasarruflarla nelerin yapılıp yapılmayacağını takdirlerinize sunuyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; araştırma komisyonumuzun dört aylık çalışmalarında bilgi alıp dinledikleri tüm siyasîler, suçu ve sorumluluğu ya bürokratlara ya da ilgisi olmayanlara atmaya çalışırken, bürokratlar ise siyasî otoriteye ve siyasîlere atmanın gayreti içinde oldular. Kimisi "ben okumadan imzaladım", kimisi "yukarıdan öyle talimat geldi, imzaladım", kimisi "yazıyı beğenmediler, 'değiştirin' dediler; ifadelerine göre değiştirdik..." Maalesef, 1989-1995 yılları arasında görev yapan, bu konuyla ilgili yetkililerin hemen hemen tümüne yakını, Dış Ekonomik İşler Genel Müdürlüğünün, Devlet Su İşlerinin, Devlet Planlama Teşkilatının ve İSKİ'nin tüm olumsuz uyarılarına rağmen, hatalı, vahim sonucun doğmasına sebep olmuşlardır.

17 Ağustos 1999 depremi sonrası ise İzmit ve çevresinin baraj ve tesislerinin büyük hasar gördüğü ifade edilerek, Hazine tarafından, İzmit Büyükşehir Belediyesine "mücbir sebep oluşmuş, yeniden durum değerlendirmesi yapılsın" hatırlatmasına rağmen, maalesef, İzmit Büyükşehir Belediyesi, konsorsiyuma haksızlık olur inancıyla mücbir sebep hakkını kullanmayarak şirket menfaatını ülke ve devlet menfaatına tercih etmiş, böylece 1 350 000 000 dolar maliyetle kurtulma imkânı varken, bu hakkını kullanmaması sonucu, Hazinenin -bir kez daha söylüyorum- 4 500 000 000 dolar zarar edeceği tahmin ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sonuç olarak, yürürlükteki yasalara, meri mevzuata aykırı, ihalesiz, pazarlıksız, rekabetsiz ve değerinin çok üstünde bir maliyetle projenin yapımına zemin hazırlayan, ayrıca, dışkredi kullanılması sebebiyle kredi geri ödemelerinde doğal olarak uygulanan kredi faizleri, şirketin dünya standartlarının çok üstünde "sair gider" adı altındaki harcamaları ve işletme masrafları ile normal verilerin üstündeki kâr paylarının Hazine tarafından ödenmesine ve hâlâ da bu olumsuzlukların devamına sebebiyet veren, başta GAMA AŞ'nin Yönetim Kurulu Başkanı ve diğer yetkilileri olmak üzere, özel hukuk, gerçek ve tüzelkişileri ile kamu gücünü kullanan merkezî ve mahallî idarede yer alan pek çok siyasetçi, yine merkezî ve mahallî idarede görevli bürokratların farklı yer, zaman ve birimlerde ancak birbirlerini tamamlayan, bir sonraki eylem ve işleme zemin hazırlayan araç suç niteliğinde pek çok eylem ve işlemde bulunduklarının yanı sıra, bahse konu projeyi ihalesiz ve fahiş fiyatla İSAŞ'a yaptırma amacı doğrultusunda yasal olmayan faaliyetlerde bulunan, İSAŞ içerisinde yer alan Türk ve yabancı ortaklara, mevzuata aykırı bir şekilde çıkar sağlayan, böylece, garantör sıfatını haiz Hazine ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine ağır malî zararın doğması yönünde amaç ve eylem birliğinde bulunan, siyasetçi, bürokrat, İzmit Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, gerçek ve tüzelkişilerin birbiriyle bağlantılı ve âdeta planlı bir şekilde Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesinde tanımlanan "alım satım ve yapıma fesat karıştırma" suçuna katıldıkları kanaatine varılmıştır.

Bu suç nedeniyle; DSİ tarafından belirlenen rakamla maksimum 217 000 000 dolara bitirilebilecek olan bir projeyi, konsorsiyumun ilk teklifinde 480 000 000 dolara bitirilebileceğini belirtmesine rağmen, projede maliyet artış hesabı yapılmadan 890 900 000 dolara tamamlanmasına sebep oldukları ve proje kapsamında temin edilen kredi faizleri ve İSAŞ ortaklarına ödenen özsermaye getirisi oranlarının yüksek belirlenmesi, İSAŞ tarafından yapılacak işletme maliyetleri tutarlarında herhangi bir sınırlamaya gidilmemesi ve bu suretle yüklenici şirket lehine, kamu menfaatı aleyhine durum oluşturulduğu, bu şekilde onbeş yıllık ticarî işletme dönemi boyunca İSAŞ'a Hazine tarafından toplam 2 400 000 000 dolar ödeme yapılmasına neden olunacağı, Hazine borçlanma politikası çerçevesinde projenin kamuya, dolayısıyla Hazineye gerçek maliyetinin 4 500 000 000 dolar olacağı, böylece Hazinenin milyarlarca dolar zarar etmesine, yüklenici şirket ve ortakların haksız kazanç sahibi olmasına sebebiyet verdikleri değerlendirilmektedir.

Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu "bütün bunların yanı sıra, yanlışlıkların üzerine gidelim" diyor. Doğru, beraber gidelim, hepsinin üzerine gidelim; ama, ucu biraz bizim üyelere dokunacak olursa, bu, tarafsızlık olmuyor, gibi ifadeleri!.. Kime dokunursa dokunsun, eğer bir yanlışlık varsa, hep birlikte bu konuda gereği yapılsın diyorum ve bu hususun son sözünü şöyle özetliyorum: Detaylar, rapor ve eklerinde var; daha sonraki açıklamalarda, Komisyon Başkanımız teknik detaylarına girecektir.

Ben, yukarıda açıklandığı üzere, mevcut yasalara istinaden ilgili bürokratlar hakkında gerekli suç duyurusunda bulunulması, ilgili siyasîler hakkında da Anayasanın 100 üncü ve Meclis İçtüzüğümüzün 107 ile 110 uncu maddeleri gereğince soruşturma komisyonu kurulması sonuç ve kanaatine oy çokluğuyla varıldığını bildiriyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.

Sayın milletvekilleri, genel görüşme üzerindeki çalışmalarımızı tamamlayabilmemiz için, yaklaşık 1 saate yakın bir zamana ihtiyacımız var. O nedenle, buna ara vereceğiz; yalnız, çalışmalarımızın bitimine de 2 dakika var; yarın da komisyon çalışmaları var. Adalet Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1'er üyelik için seçim yapılacaktır.

Ben, şimdi, Genel Kurulun iznini alarak, bu 2 dakikalık süre içerisinde bu seçimleri yapmak istiyorum.

Gündemimizin "Seçimler" kısmının yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

VI. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. - Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

2. - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Adalet Komisyonunda boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Güryüz Ketenci aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İzmit Büyükşehir Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla kurulan Meclis araştırması Komisyonunun raporunun görüşmelerine devam etmek ve sözlü soru önergeleriyle kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 12 Kasım 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 19.00