DÖNEM
: 22 CİLT : 28 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
8 inci Birleşim
16 Ekim
2003 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
2.-
İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, akaryakıt dağıtım şirketlerinin dağıtım
payına yapılan zamma ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi Güler'in cevabı (7/1132)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Zonguldak Milletvekili Nadir
Saraç'ın, Zonguldak İlinin sosyal ve ekonomik sorunları ile alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin
Tutan'ın, bali ve tiner kullanımı ve satışının kontrol edilmesine ilişkin
gündemdışı konuşması
3.- Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç'ın, devlet güvencesine güvenerek mevduatlarını İmar Bankasında
değerlendiren bankazedelerin mağduriyetlerinin önlenmesine ilişkin gündemdışı
konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Devlet eski Bakanları Burhan Kara,
Ramazan Mirzaoğlu, Mustafa Yılmaz, Mehmet Kocabatmaz, Tarım ve Köyişleri eski
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp ve Sağlık eski Bakanı Osman Durmuş haklarında Meclis
soruşturması açılması amacıyla hazırlanan dosyalara dair Başbakanlık tezkeresi
(3/374)
2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri
Akbulut'un, AB Uyum Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/110)
C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi
Kinay ve 39 milletvekilinin, geleneksel Türk elsanatları üretici ve
sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak, elsanatlarının geliştirilmesi,
korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/128)
IV.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- AB Uyum Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Kuzey Atlantik Antlaşmasına
Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615)
(S.Sayısı: 228)
2.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal Durumu,
Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/376) (S.
Sayısı: 187)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/405) (S. Sayısı: 189)
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya
Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/529) (S. Sayısı: 197)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/365) (S.
Sayısı: 204)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür
ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/367) (S. Sayısı: 205)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat
Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/551) (S. Sayısı: 207)
10.- Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/377) (S. Sayısı: 203)
11.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye
Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/465) (S. Sayısı: 206)
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Iğdır Milletvekili Yücel
Artantaş'ın, TRT Genel Müdürü adaylarının belirlenmesine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/1121)
2.- İstanbul Milletvekili Emin
Şirin'in, akaryakıt dağıtım şirketlerinin dağıtım payına yapılan zamma ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
(7/1132)
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te
açılarak iki oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili Hasan Aydın, son
günlerde Millî Eğitim camiasında yaşanan sıkıntılara,
Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu,
Mudanya Mütarekesinin imzalanışının 81 inci yıldönümüne,
İlişkin gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in,
Bursa-Bandırma-Bilecik-Osmaneli demiryolu hattının bitirilmesinin önemine ve
bölgeye getireceği yararlara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan cevap verdi.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/277) esas
numaralı sorunun, soru sahibi tarafından geri çekildiği açıklandı.
2 nci ve 4 üncü sıralarınnda bulunan
(6/278) ve (6/282) esas numaralı
sorular, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi;
soru sahibi de görüşlerini açıkladı.
3 üncü sırasında bulunan
(6/281),
9 uncu " " (6/297),
11 inci " " (6/299),
Esas numaralı sorulara, Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan cevap verdi; soru sahipleri de karşı görüşlerini açıkladılar.
5 inci sırasında bulunan (6/286),
6 ncı " "
(6/287),
7 nci " "
(6/288),
8 inci " " (6/291),
10 uncu " " (6/298),
Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı
İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,
ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan ve
müzakereleri tamamlanan, Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin
Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının (1/615) (S.Sayısı: 228) elektronik cihazla yapılan açık oylamaları
sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 16
Ekim 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 17.22'de son
verildi.
Yılmaz Ateş |
|
|
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mehmet Daniş |
|
Mevlüt Akgün |
|
|
Çanakkale
|
|
Karaman
|
|
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
No. :
11
II. - GELEN KÂĞITLAR
16 Ekim 2003 Perşembe
Tasarı
1.- Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu
Kurulması Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
(1/686) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.10.2003)
Teklif
1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri
Akbulut'un; 6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında
Kanunun 4.Maddesinin 3.Fıkrasına Ek Yapılması ve 15 inci Maddesine Bir Fıkra
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/183) (Adalet ve İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi:10.10.2003)
Tezkereler
1.- Genel Bütçeli Dairelerin 2002 Bütçe Yılı
Kesinhesap Kanun Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/370) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.10.2003)
2.- Katma Bütçeli İdarelerin 2002 Bütçe Yılı
Kesinhesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/371) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
3.- Genel Bütçeli Dairelerin 2001 Bütçe Yılına
Ait Ek Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/372) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.10.2003)
4.- Katma Bütçeli İdarelerin 2001 Bütçe Yılına
Ait Ek Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/373) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Trabzon
Milletvekili Asım Aykan'ın, milletvekili lojmanları ile kamp, sosyal tesis ve
lokallerin satışına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/782)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)
2.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun, alternatif turizme yönelik çalışmalara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/783) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.10.2003)
3.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa'yı ilçelerine bağlayan
karayollarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi
(6/784) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)
4.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa'nın okul ihtiyacına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/785) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.10.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Muharrem Toprak'ın, ülkemizde tavuk vebasıyla ilgili bir virüs
tespit edilip edilmediğine ve alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1309) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)
2.- İzmir
Milletvekili Muharrem Toprak'ın, üniversite öğrencilerine burs olanakları
sağlanmasına ve kötü alışkanlıklardan kurtarmak için ne gibi önlemler
alınacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1310) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.10.2003)
3.- İzmir
Milletvekili Muharrem Toprak'ın, ülkemizde tavuk vebasına karşı herhangi bir
önlem alınıp alınmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1311) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)
4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir-Kemeraltı'ndaki bazı işyeri ve dükkanların
kamulaştırılma nedenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1312)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)
5.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Gürsoy'un, Adıyaman TMO Şube Müdürlüğünün Ajans Müdürlüğüne
dönüştürülmesinin gerekçelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1313) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)
6.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, Ankara-Kızılay Meydanının yaya trafiğine
kapatılması uygulamasının nedenlerine ve kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1314) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.10.2003)
7.- Adana
Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, İzmir-Bergama-Ovacık İşletmesi Atık Barajına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1315)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)
8.- Adana Milletvekili
N. Gaye Erbatur'un, İzmir-Bergama-Ovacık Altın
İşletmesinden yurtdışına gönderilen dore altına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1316) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)
9.- Adana
Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, yardımcı doçent kadrolarındaki soruna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1317) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)
10.- Adana
Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, İzmir-Bergama Altın İşletmesi ocaklarından
çıkarılan pasanın yol çalışmalarında kullanılıp kullanılmadığına ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/1318) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.10.2003)
11.- İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, Doğan Grubunun borçlarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif
Şener) yazılı soru önergesi (7/1319) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Anayasa Mahkemesince iptal edilen bazı yasaların
yeniden çıkartılıp çıkartılmayacağına ve AB'ye uyum yasalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1320) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Kütahya
Milletvekili Hasan Fehmi Kinay ve 39 Milletvekilinin, geleneksel Türk el
sanatları üretici ve sanatkarlarının sorunlarının araştırılarak, el
sanatlarının geliştirilmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/128) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
16 Ekim 2003 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündemdışı konuşmalara geçmeden önce, bir konuyu bilgilerinize
arz etmek istiyorum. Bugün, 16 Ekim Dünya Gıda Günü. Bu Dünya Gıda Günü nedeniyle,
Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, Konya Milletvekili Sayın Abdullah
Çetinkaya, Malatya Milletvekili Sayın Ali Osman Başkurt ve Niğde Milletvekili
Sayın Erdoğan Özegen gündemdışı söz talebinde bulundular; ancak, gündemimizin
sıkışık olması nedeniyle, arkadaşlarımıza gündemdışı söz veremedim.
Duyarlılıklarından ötürü kendilerine teşekkür ediyorum, Dünya Gıda Günlerini de
kutluyorum.
Ayrıca, Ahilik
Haftası nedeniyle, Kırşehir Milletvekillerimiz, Sayın Hüseyin Bayındır ve Sayın
Mikail Arslan da gündemdışı söz talebinde bulundular. Bu arkadaşlarımıza da söz
veremedik. Duyarlılıkları için kendilerine teşekkür ediyorum. Bu iki değerli
milletvekilimiz, cumartesi günü Kırşehir'de yapılacak Ahilik Haftası
etkinliklerine, bütün Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerimizi, siz sayın
milletvekillerini davet etmektedirler. Ben de, bu iki değerli milletvekilimiz
adına, sizleri Kırşehir'e davet ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, gündemdışı ilk söz, Zonguldak İli Kilimli Beldesinde meydana
gelen grizu patlaması ve Zonguldak İlinin temel sorunları hakkında söz isteyen,
Zonguldak Milletvekili Sayın Nadir Saraç'a aittir.
Buyurun Sayın Saraç.
(CHP sıralarından alkışlar)
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Zonguldak İlinin sosyal ve ekonomik
sorunları ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
NADİR SARAÇ
(Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; geçtiğimiz hafta sonu,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Cevdet Selvi
Başkanlığındaki bir milletvekili grubumuzla Zonguldak'taydık. Nedeni, maalesef,
sayıları 4 500'ü aşan maden şehidimize Kilimli'deki grizu patlamasıyla eklenen
ve yaşamını yitiren 4 madencimizin acısını tüm kentle paylaşmaktı; fakat, hemen
ardından, hafta başında, Gelik ve Kozlu'da meydana gelen iki ayrı kazada 3
madencimiz daha yaşamını yitirdi, 7 işçimiz de yaralandı. Yüce Meclisin
huzurunda, grizu patlamasında yaşamını yitiren tüm madencilerimize Tanrı'dan
rahmet, dost ve yakınlarıyla tüm Zonguldak'a başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
"Zonguldak" denilince, aklımıza, madencilik; ama, özelde,
taşkömürüyle özdeşleşen ve emeğin başkenti olarak algılanan kent gelmektedir.
Zonguldak, özellikle taşkömürü üretimine başladıktan sonra, cumhuriyet
döneminde yerli sanayiin kalbi durumuna gelmiş Karabük Demir Çelik Fabrikaları,
yani, Kardemir ve ülkenin ilk elektrik santrallarından birisi olan Çatalağzı
Termik Santralı ÇATES'in kuruluş nedeni olmuş, ülkenin diğer bölgelerine enerji
ve teknolojik katkılar vermiş, zamanın en önemli ulaştırma aracı olan
demiryollarıyla ülkenin tüm ağır sanayiini besleyen ve ülkenin dev
tesislerinden Ereğli Demir Çelik Fabrikalarının kuruluşunun temel nedeni
olmuştur. Bu özellikleriyle 1970'li yıllarda Türkiye'nin en gelişmiş yedi ili
arasında sayılan Zonguldak, özellikle sanayileşmeyle orantılı gelişmeyen ve
hatta ihmal edilen, 1980'li yıllardan bugüne uygulanmakta olan sadece ticarî
hedefli belirsiz kömür politikalarıyla sürekli geri kalan, göç veren, ekonomik
ve sosyal sorunlarla başbaşa bırakılmış bir kent noktasındadır. Bu politikalar
sonucunda, 1970'li yıllarda 50 000'i aşkın işçinin çalıştığı Türkiye Taşkömürü
Kurumu sürekli küçülmeye ve işçi çıkarmaya yönelerek 2003 yılında bu rakam 15
000'in altına düşürülmüş ve düşürülmeye devam etmektedir; yani, ülkede
uygulanan IMF politikaları sonucu, doğal zenginliklerimiz uluslararası
sermayenin insafına terk edilerek, üretime yönelik çabaların önü kesilerek
ülkede üretim yapılamaz hale gelinmiştir ve bu politikalara bağlı olarak ithal
kömür arayışına gidilerek, demir çelik sektörünün vazgeçilmez hammaddesi
olmasına karşın, artık, taşkömürünün stratejik olma özelliği ortadan
kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
Zonguldak, Türkiye'de, koklaşabilir taşkömürünün üretildiği tek kenttir; İç
Anadolu'ya en yakın liman kenti, Türkiye'nin en büyük doğal ormanlarının
sahibi, Batı Karadenizin Ankara ve İstanbul'a en yakın liman kenti olup,
ülkenin demir çelik kuruluşlarına en yakın, devletten aldığı paradan daha
fazlasını veren 12 ilimizden birisi olup, bugün, yaşamsal sorunlarla karşı
karşıyadır. Yani, taşkömürü madenciliği, hem Batı Karadeniz hem de ülke
ekonomisi için hiç de ihmal edilemeyecek bir öneme sahiptir. Giderek
küçültüldüğü gözlense bile, bölge ekonomisi halen taşkömürüne bağlı
bulunmaktadır.
Emeğin başkenti
olarak tanımlanan Zonguldak'ta bugün yaşamsal olan hedef, Türkiye Taşkömürü
Kurumunu ayakta tutabilmektir. Bunun için, TTK, özerklik ilkesinden hareketle
yeniden yapılandırma programına alınmalı, yeni bir rehabilitasyon ve
modernizasyona tabi tutulmalıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye,
Sayın Saraç...
Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
NADİR SARAÇ (Devamla)
- Çağdaş yönetim ve üretim teknikleri uygulanarak, üretime, asgarî 5 000-6 000
civarında gruplu işçi takviyesi yapılmalı; rödovansdaki hukuksal sorunlar
aşılıp, yaygın, yasal ve gerçekçi düzenlemeler yapılarak, bu iyileştirmelerle,
verimliliğin artırılması ile maliyetin düşürülmesi hedeflenmelidir.
Değerli arkadaşlarım,
Zonguldak'la özdeşleşen taşkömürü ve Türkiye Taşkömürü Kurumunda bu önlemlerin
ivedilikle alınıp, insanımızın bu beklentilerini bir an önce yaşama
geçirmeleri, 1970'li yılların başından bu yana sözü edilen serbest bölge Filyos
Vadisi Projesinin işlerlik kazanması, yine Zonguldak için çok önemli görülen
Karaelmas Üniversitesinin gelişimi, ayrıca, turizm kenti olma çabasının
yoğunlaştırılarak ulaşım olanaklarının çağdaş normlara taşınması, bu emek ve
alınteri kokan kenti tekrar eski parlak günlerine taşıyacağı umuduyla, son
olmasını dilediğimiz, Gelik'te, Kozlu'da, Kilimli'de grizuda yaşamını yitiren
maden işçilerimizi tekrar rahmetle anıyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Saraç.
Biz de, yaşamını
yitirenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyoruz.
Gündemdışı ikinci
söz, bali ve tiner kullanımı ve satışının kontrol edilmesi hakkında söz
isteyen, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan'a aittir.
Buyurun Sayın Tutan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.-
Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan'ın, bali ve tiner kullanımı ve satışının
kontrol edilmesine ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bali, tiner kullanımı ve
satışının kontrol edilmesiyle ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bali, tiner, benzin
ve gazolin gibi maddelere bağımlı olan kişilerin, genellikle, bu maddeleri
mesleklerinde kullanma durumunda olan mobilyacı, boyacı ve oto boyacısı gibi
kişiler olduğu anlaşılmaktadır; ancak, son yıllarda, ülkemizde, ergenlik
çağındaki gençlerde bu maddelerin ucuz ve kolay bir şekilde temin edilmesi,
bağımlılığın bu yaş grubunu tehdit etmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Günümüzde, bali ve tiner bağımlılığı, genellikle çocuklar arasında hızla
yayılan ve ivedi çözülmesi gereken çok önemli bir sorun haline gelmiştir.
Çocuklarımızın bu sorundan korunması yönteminin; her şeyden önce, onları bu
duruma iten nedenlerin iyi tespit edilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aileden, okuldan ve sosyal çevreden kaynaklanan sorunlar
çözümlenemeyince, çocuklar ümitsizliğe düşmektedir. Çocuklarımız, öncelikle,
bali ve tiner gibi ucuz ve kolay bulunabilir olmasından dolayı ve alım
satımının yasadışı olmaması nedeniyle, kullanımı hızla artan maddelere
yönelmektedir. Çocuklarımız, bunlarla uyuşturucuya başlayıp, daha karmaşık ve
tehlikeli olanlara doğru eğilimli hale gelmektedir. Dolayısıyla, çocuklara
bali, tiner türü maddelerin satışının engellenmesi ve bu maddelerin satışının
denetlenmesi gerekmektedir. Büyükkent içerisinde yaşamak zorunda kalan; ancak,
bu yaşama ayak uyduramayan ailelerin çocukları, önemli bir oranda bali, tiner
koklayan, benzen içeren ve temini kolay olan yapıştırıcı aromatikleri
kullanarak, uçucu madde bağımlısı durumuna düşmüşlerdir. Özellikle bali ve
tiner kullanımı, sosyoekonomik düzeyleri düşük olan ailelerin çocukları ile
sokak çocukları arasında, maalesef, oldukça yaygındır. Gerek evsiz gerekse
aileleriyle yaşayan ve ortak özellikleri uçucu madde bağımlılığı olan bu
çocuklarımızın sayısı her geçen gün artmaktadır.
Emniyet Genel
Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca
haklarında yasal işlem yapılan kullanıcılarla yapılan anket, bu tip ve benzeri
maddelere başlamadaki en büyük etkenin -yüzde 82'yle- merak ve arkadaş çevresi
olduğunu ortaya koyuyor. Yapılan araştırmalar, maalesef, bu maddeleri kullanma
yaşının 12'ye kadar indiğini de göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; cinayet, kapkaç ve gasp gibi suçları tetikleyen, özellikle
çocuklar için tehdit oluşturan bali ve tiner gibi sentetik maddeler uyuşturucu
kapsamına alınmalı ve bu maddeleri amaçdışı üretenler ve satanlar hakkında
gerekli yaptırımlar acilen hayata geçirilmelidir.
Bu maddeler özel
ruhsatı olmadan üretilmemeli, satışlarının kontrol ve denetimleri sıklıkla
yapılmalıdır. Her ne surette olursa olsun, bali, tiner gibi yapıştırıcı veya
çözücü olarak kullanılan kimyevî, uyuşturucu ve uçucu maddelerin 18 yaşından
küçük, reşit olmayan çocuklara satışı ve amacı dışında kullanımı kontrol altına
alınmalı ve belli kurallara da bağlanmalıdır.
Ülkemizin geleceği,
yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımızın en iyi şartlarda eğitimlerini
sürdürebilmeleri, ilerlemeleri, vatanı, milleti ve ailesi için hayırlı birer
evlat olabilmeleri için, hepimiz, maddî manevî tüm gücümüzü ortaya koyuyor,
çırpınıyoruz. Ne var ki, her şeyimiz olan çocuklarımızın büyüme çağına
girmeleriyle birlikte edindikleri değişik sosyal çevreler ve arkadaşlık
ortamları, onların bazen denetimimiz dışında kalmalarına neden oluyor. Bunun
sonucunda da, çocuklarımızın uğradığı tahribatı fark etmemiz zaman alıyor.
Gerçekleri öğrendiğimizde de, maalesef, çoğunlukla iş işten geçmiş oluyor.
Anayasamızın 58 inci
maddesinde "devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden,
suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için
gerekli tedbirleri alır" denilmektedir.
Bu bağlamda, her ülkenin,
her kültürün, kendine özgü önleme ve mücadele programları olması gerekir. Bali,
tiner ve uyuşturucunun getirdiği sorunlar, şehirleşme arttıkça artmaktadır. 1
000 000'u aşmış bir şehirde kendini kaybettirmek, kendini göstermekten çok daha
kolaydır.
Bu nedenlerle,
özellikle bellibaşlı büyük şehirlerimizde, bölgesel -hatta mahallelerde- önleme çalışmaları gerekmektedir.
Belediyeler, sosyal çalışmacılar, polis, eğitimciler ve sağlık kuruluşları
işbirliği içerisinde olmalıdır. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve
Bursa gibi büyük şehirlerimizde, bilgilenme ve bilinçlenmeye yönelik, işbirliği
çerçevesinde, danışma merkezleri oluşturulmalıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun;
konuşmanızı tamamlar mısınız.
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) - Tabiî efendim.
Bağımlılık yapıcı
bali ve tiner gibi maddelere karşı verilecek mücadelede uygulanacak
stratejiler, gençliğin, caydırma, bilgilendirme, kişisel ve sosyal becerileri
artırma gibi faaliyetler ile bu zararlı maddelere karşı yönlenmesinin önlenmesi,
bunlara ulaşabilirliğinin zorlaştırılması ve eğer ulaştıysa, bundan kurtulması;
yani, rehabilite edilmesi hususlarını içermelidir.
Sonuç olarak:
Çocukların korunması için gerekli olan yasal düzenlemeler acilen yapılmalı,
uzun zaman gerektiren ve pahalı olan tedavi edici ve rehabilite edici önlemden
ziyade, koruyucu ve önleyici önlemler süratle alınmalıdır. Başlangıçta da ifade
edildiği gibi, toplumun tüm katmanları bali ve tinerle mücadele konusunda
üzerine düşen görevi yerine getirmeli, anne-babalara ve özellikle de hedef
kitle konumundaki gençlere yönelik programlar geliştirilmelidir.
Beni sabırla
dinlediğiniz için, hepinize teşekkür ediyor; saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Tutan.
Gündemdışı üçüncü
söz, devlet güvencesine güvenerek mevduatlarını İmar Bankasında değerlendiren
bankazedelerin mağduriyetleri hakkında Malatya Milletvekili Sayın Muharrem
Kılıç'a aittir.
Buyurun Sayın Kılıç.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, devlet güvencesine güvenerek
mevduatlarını İmar Bankasında değerlendiren bankazedelerin mağduriyetlerinin
önlenmesine ilişkin gündemdışı konuşması
MUHARREM KILIÇ
(Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İmar Bankası mağdurlarıyla
ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Alınan 3.7.2003
tarihli kararla İmar Bankasının bankacılık faaliyetlerine son verilerek,
bankanın yönetim ve denetimi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiştir.
Aynı gün alınan kararla, 15.1.2001 tarihinden bu yana 50 000 000 000 TL'yle
sınırlı olan mevduat sigortası kapsamı, bir yıl için geçerli olmak üzere,
mevduatların tamamını kapsayacak biçimde genişletilmiştir. Açıklamanın
devamında da, İmar Bankası nezdindeki mevduatların tamamının ödeneceği
belirtilmiştir. Bu açıklamalardan sonra üç ayı aşkın bir süre geçmiştir. Bu
süre içinde mudiler, hesapların gerçekliliği konusunda araştırma yapıldığı
belirtilerek oyalanmışlardır. O yaz sıcağında vatandaşlar, Pamukbank şubeleri
önlerinde uzun kuyruklar oluşturarak
çile çekmişlerdir. Bu uygulamalar sonucunda İmar Bankasında 380 000 adet
mevduat sahibi olduğu saptanmıştır; ancak, bugüne kadar, bu mevduat
sahiplerinin paraları ödenmemiştir. Yapılan düzenlemelerle bu vatandaşlarımızın
mevduatları güvence altına alındığına göre, hükümetin, bu düzenlemelere uyarak
derhal, bu vatandaşlarımızın mağduriyetine son vermesi gerekmektedir.
Devlet adamlığı
ciddiyet ister. Oysa, gerek Başbakan ve gerekse bakanlar, maalesef, bu ciddiyeti
göstermemektedirler. Sayın Başbakan, vatandaşların bu konudaki şikâyetlerine
"parayı yatırırken bize sormuyorsunuz, kaptırdıktan sonra 'ben ne
yapacağım' diyorsunuz" diye cevap vermektedir. Vatandaş hangi bankaya para
yatıracağını Başbakana mı soracaktır?! Eğer özel bankalar riskli ise, tüm özel
bankacılığı yasaklayalım. Kaldı ki hükümet, bir taraftan kamu bankalarını hızla
özelleştireceğini söylemekte, bir taraftan da özel bankalara para yatıran
vatandaşları suçlamaktadır; bu beyanatıyla, zaten zor durumda olan bankacılık
sistemini iyice zora sokmaktadır. Bir taraftan mevduata sağlanan güvenceyi yargılamakta,
diğer taraftan ise, mevcut 50 000 000 000 TL'lik güvencenin sınırlarını
limitsiz olarak genişletmektedir.
Bankaya para yatıran
vatandaşların çoğu, banka sahibinin kim olduğunu bile bilmez. İmar Bankası
mağdurları, paralarını bu bankaya yatırırken, banka sahiplerine değil, devlete
güvenerek yatırmışlardır. Bu mudiler, banka sahiplerinin yakını veya banka
sahiplerinin partisinin üyeleri değildirler.
Sayın Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener, 22 Temmuz 2003'te yaptığı açıklamada, İmar Bankası
mudilerine, ödemelerin 2 hafta içinde yapılacağını söyleyerek vatandaşa söz
verdiği halde, bu açıklamadan sonra 11 hafta geçmesine rağmen, henüz bu
ödemeler yapılmamıştır.
Hükümetin bu
çelişkili açıklamaları karşısında İmar Bankası mudileri iyice umutsuzluğa
kapılmışlardır. Şu anda, 380 000 mudi ve aile fertleriyle birlikte yaklaşık 1
500 000 insan, büyük mağduriyet içindedir. Hükümet, bu soruna çözüm bulmak zorundadır.
İktidar, sızlanma yeri değil, çözüm yeridir.
Hükümet, İmar
Bankasından devlet tahvili ve hazine bonosu alan vatandaşlarımızın da
mağduriyetini gidermelidir. Zira, bu vatandaşlarımız da, tahvil ve bonoları,
devletin denetim ve gözetimindeki bir bankadan satın almışlardır. Devlet güvencesini
bir yıl için 50 000 000 000'ın üzerine çıkaran hükümetin hazine bonosunu ve
devlet tahvillerini kapsam dışında bırakması, eşitlik ilkesine aykırı, haksız
ve adaletsiz bir uygulamadır.
Bu iktidardan önce
de, bankacılık sisteminde 20'den fazla bankaya elkonulmuştur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUHARREM KILIÇ
(Devamla) - Ancak, diğer hükümetler tarafından, elkonulan bu bankalara para
yatıran vatandaşlarımızın paraları ödenerek, mağdur edilmemişlerdir. İmar
Bankasında parası bulunan vatandaşlarımızın büyük bölümü, küçük ölçekli mevduat
sahipleridir. Bunlardan bir kısmı, emekli ikramiyesini bankaya yatırarak, faiz
gelirini emekli maaşına katkı sağlamaya çalışmış; bir kısmı, evini veya
arabasını satmış, faiz geliriyle öğrencisini okutmaya, evin geçimini sağlamaya
çalışmış; bir kısmı, çocuklarının nafakasından keserek, karşılaşabileceği zor
günler için birikimlerini bankaya yatırmış kişilerdir. Bu insanlar, çok büyük
mağduriyet ve çaresizlik içerisindedirler.
Hükümet, banka
sahiplerinin yolsuzluklarını ve sahte kayıtlarını gerekçe göstererek, bu
vatandaşların parasını ödemekte gecikemez. Kaldı ki, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu tarafından, İmar Bankası sahiplerinin yaklaşık 10 katrilyon liralık mal
varlığına ihtiyatî tedbir kararı koydurulmuştur; ancak, burada da, yeni bir
durum doğmaktadır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, hükümetin kararıyla, İmar
Bankası mudilerinin parasını ödemediği takdirde alacaklı olamamakta, alacak
davası açma veya icra takibi yapma hakkı doğmamaktadır. Alacak davası
açılamaması ve icra takibi yapılamaması durumunda ise, Bankalar Kanununun 14
üncü maddesine göre, banka sahiplerinin mal varlığına konulan ihtiyatî tedbir
kararı, tedbirden itibaren altı ay süre geçtikten sonra, kendiliğinden ortadan
kalkacaktır. Böylece, devletin alacakları da riske girecektir.
Konuyla ilgili
olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkanvekilleri ve Genel Başkanımız
defalarca açıklama yapmasına rağmen, bugüne kadar bir yanıt da verilmiş
değildir.
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
toparlar mısınız.
MUHARREM KILIÇ
(Devamla) - Tamam efendim.
Ülkemizdeki
yolsuzlukları ve banka hortumculuklarını ilk gündeme getiren, Genel Başkanımız
Sayın Deniz Baykal ve Cumhuriyet Halk Partisidir. Bu anlamda, yolsuzluklarla
mücadele konusunda, hükümete sonuna kadar destek vermeye hazırız. Bankaları
devletin sırtına yıkarak Boğaz sırtlarındaki yalılarında keyif süren kişilerden
bu halkın birikimleri alınsın. Bununla ilgili tüm yasal düzenlemeleri
destekliyoruz; ancak, bu bağlamda, bu yolsuzluklara, hortumlamalara göz yuman
siyasîlerden de hesap sorulması gerekir.
Sayın Başbakan
yolsuzlukların üzerine ciddî anlamda gitmek istiyorsa, siyasetçilerin bu gibi
işlere cesaretle bulaşmamaları için, dokunulmazlıkların bir an önce
kaldırılmasını sağlamalıdır. Zira, büyük ölçüdeki yolsuzlukların bir ayağı
mutlaka siyasetçilere dayanmaktadır. Keza, yargının sorunları çözülerek, yargı
bağımsızlığı tam anlamıyla sağlanarak, yargıya işlerlik kazandırılmalıdır. Adlî
kolluk teşkilatı kurularak, yargının kanıtlara ve suçluya daha çabuk ulaşması
sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; netice olarak, İmar Bankasında suç işlendiği, soygun yapıldığı
hususlarında kanıtlar mevcutsa, suçlular en ağır şekilde cezalandırılıp, elde
ettikleri haksız kazançlar son kuruşuna kadar tahsil edilmelidir. Bu konuda,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hükümete sonuna kadar destek vermeye hazırız;
ancak, devlete ve bankalardaki devlet güvencesine güvenerek paralarını İmar
Bankasına yatırmış, bu bankadan hazine bonosu ve devlet tahvili almış bulunan
vatandaşlarımızın paraları faiziyle birlikte derhal ödenerek mağduriyetleri
giderilmelidir.
Yüce Heyete
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kılıç.
Sayın
milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Devlet eski Bakanları Burhan Kara, Ramazan Mirzaoğlu, Mustafa Yılmaz, Mehmet
Kocabatmaz, Tarım ve Köyişleri eski Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp ve Sağlık eski
Bakanı Osman Durmuş haklarında Meclis soruşturması açılması amacıyla hazırlanan
dosyalara dair Başbakanlık tezkeresi (3/374)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Devlet eski Bakanları
Burhan Kara ve Ramazan Mirzaoğlu haklarında Başbakanlık Başmüfettişinin
koordinatörlüğündeki denetim komisyonunca hazırlanan; kurumdışı personele
ilgili mevzuat hükümlerine aykırı biçimde usulsüz gündelik ödenmesi konusunda
görev ve yetkilerini kötüye kullandıklarına ilişkin inceleme ve soruşturma
raporları ile Devlet eski Bakanı Ramazan Mirzaoğlu hakkında Ulaştırma Bakanlığı
müfettişlerince hazırlanan; kurumdışı personele, ilgili mevzuat hükümlerine aykırı
biçimde usulsüz gündelik ödenmesi, Başbakanlık tasarruf genelgelerine aykırı
olarak temsil ve tören giderlerine ait ödemelerde bulunulmasına ilişkin görev
ve yetkisini kötüye kullandığına ilişkin öninceleme raporu Başbakanlık Teftiş
Kurulu Başkanlığının 28.8.2003 tarihli ve B.02.O.TKB.090-1700 sayılı yazısına;
Tarım ve Köyişleri
eski Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp hakkında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teftiş
Kurulu müfettişleri tarafından hazırlanan; Devlet Memurlarının Görevde Yükselme
Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 2 nci ve 11 inci maddeleri ile Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme Yönetmeliğinin 9 ve 10 uncu
maddeleri hükümlerine aykırı olarak personel hareketlerine yönelik talimat
verdiği ve muvazaalı işlemlerde onayı bulunduğuna ilişkin öninceleme raporu,
Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 10.9.2003 tarihli ve
B.02.O.PPG.0.12-310-13745 sayılı yazısına;
Sağlık eski Bakanı
Osman Durmuş hakkında Sağlık Bakanlığı müfettişleri tarafından hazırlanan;
Yalova Termal Tesisinin kullanım ve işletme hakkını kanuna aykırı olarak Türk
Sağlık Eğitim Vakfına devretmek ve Bakanlık kaynaklarından vakfa, mevzuata
aykırı olarak para aktarmak suretiyle görevini kötüye kullandığına ilişkin suç
duyurusu raporu ile bu raporla ilgili Başbakanlık müfettişlerinin yazısı,
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının 4.8.2003 tarihli ve B.02.O.TKB.09/1533
sayılı yazısına;
Devlet eski Bakanları
Mustafa Yılmaz ve Mehmet Kocabatmaz haklarında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişleri tarafından hazırlanan; Devlet
Memurlarının Görevde Yükselme Esaslarına Dair Genel Yönetmelik ve Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme Esaslarına Dair
Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak görevde yükselme eğitimine ve sınavına
tabi tutulmadan personel atamaları gerçekleştirdiğine ilişkin öninceleme raporu,
Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 17.9.2003 tarihli ve
B.02.O.PPG.0.12-310-14092 sayılı yazısına;
Ekli olarak
Anayasanın 100 üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere Başbakanlıkça
Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.
Bilindiği gibi;
Anayasanın 100 üncü maddesine göre Meclis soruşturması açılması, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda 1'inin (55) vereceği önergeyle
istenebilmektedir.
Böyle bir önerge
olmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının söz konusu dosyalarla
ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi resen yürütmesi mümkün
bulunmadığından, daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda, konunun Genel
Kurula sunulması ve anılan dosyaların milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine
açılması Başkanlığımızca uygun mütalaa edilmiştir.
Bu tezkere okutulup
Genel Kurulun bilgisine sunulduktan sonra Başkanlığımızda bulunan dosyalar
sayın milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine açılacaktır.
Yüce Heyetin
bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay ve 39 milletvekilinin, geleneksel Türk
elsanatları üretici ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak,
elsanatlarının geliştirilmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/128)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Geleneksel Türk el
sanatlarının geliştirilmesi, korunması, gelecek kuşaklara aktarılması ve bu
sanat dallarında çalışarak geçimini temin eden üreticilerin içinde bulunduğu
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi;
sanatkârların içinde bulundukları sıkıntıların ortadan kaldırılması için
uygulanabilecek politikaların tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98 ve
İçtüzüğün 104 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz.
1 - Hasan Fehmi Kinay |
(Kütahya) |
2 - Bülent Arınç |
(Manisa) |
3 - Sadık Yakut |
(Kayseri) |
4 - Salih Kapusuz |
(Ankara) |
5 - Eyüp Fatsa |
(Ordu) |
6 - Sabri Varan |
(Gümüşhane) |
7 - Yekta Haydaroğlu |
(Van) |
8 - Alim Tunç |
(Uşak) |
9 - Cavit Torun |
(Diyarbakır) |
10 - Atilla Koç |
(Aydın) |
11 - Polat Türkmen |
(Zonguldak) |
12 - Zeyid Aslan |
(Tokat) |
13 - Mehmet Sait Armağan |
(Isparta) |
14 - Sedat Pekel |
(Balıkesir) |
15 - Ali İbiş |
(İstanbul) |
16 - Hasan Anğı |
(Konya) |
17 - Mücahit Daloğlu |
(Erzurum) |
18 - Sedat Kızılcıklı |
(Bursa) |
19 - Ömer Abuşoğlu |
(Gaziantep) |
20 - Alaattin Büyükkaya |
(İstanbul) |
21 - Talip Kaban |
(Erzincan) |
22 - Mehmet Faruk Bayrak |
(Şanlıurfa) |
23 - Adem Tatlı |
(Giresun) |
24 - N. Gaye Erbatur |
(Adana) |
25 - Fehmi Öztunç |
(Hakkâri) |
26 - Orhan Yıldız |
(Artvin) |
27 - Hüseyin Tanrıverdi |
(Manisa) |
28 - Atilla Başoğlu |
(Adana) |
29 - Mustafa Yılmaz |
(Gaziantep) |
30- Muharrem İnce |
(Yalova) |
31- Enver Yılmaz |
(Ordu) |
32- Abdullah Çalışkan |
(Adana) |
33- Mustafa Nuri Akbulut |
(Erzurum) |
34- Fahri Keskin |
(Eskişehir) |
35- Hacı Turan |
(Kırşehir) |
36- Ufuk Özkan |
(Manisa) |
37- Gülseren Topuz |
(İstanbul) |
38- Sadullah Ergin |
(Hatay) |
39- Hasan Ören |
(Manisa) |
40- Şemsettin Murat |
(Elazığ) |
Gerekçe:
Milletimizin
yüzyıllardır eşsiz sevgi ve sabır duygularıyla kuşattığı, yetenekleriyle
abideleştirdiği ve günümüze taşıdığı kültürel kimlik miraslarımızdan Türk el
sanatları, insanlığın kültür mirasına ilham kaynağı olagelmiştir.
Ancak, geçmişten
günümüze yaşayan el sanatlarımız günümüzde kaybolmaya yüz tutmuştur. Bunun pek
çok nedeni olmakla birlikte, en önemli nedeni, bu el sanatı ürünlerini üreten
ustaların yok olması, onların çalışmalarını devam ettirecek yeni ustaların
yetiştirilememesidir.
Her biri elemeği
göznuru bu ürünlerin üretim aşamaları oldukça zahmetlidir. Ayrıca, günümüzde bu
ürünlerin üretim malzemelerinin (hammadde) tedarik edilmesinde de sıkıntı
çekilmektedir. Malzemelerin pahalı olması, üretim aşamasının uzun zaman ve emek
gerektirmesi, üretilen ürünün de pahalı olmasına neden olmaktadır. Bu da
satışları olumsuz etkilemekte ve elde edilen gelirleri azaltmaktadır.
Üretilen ürünlerin
günlük hayatta yeterli kullanım alanı bulamadığı, ürün tasarımı konusunda
gerekli destek sağlanamadığı için, el sanatları üretimi giderek azalmakta,
üreticileri ise geçim sıkıntısına düşmektedir.
El sanatları
ürünlerinin üretimlerinin artırılması ve üretilen ürünlere piyasa bulunarak
satışların artırılmasının sağlanması için, yeni yapılacak tasarımlara devlet
desteği sağlanması elzem olmaktadır. Ayrıca, bu sanatları icra eden insanların
yetiştirilmesine özel önem verilmesi, usta-çırak ilişkisine dayalı eğitim
yöntemini destekleyecek, sanatkârları ve sanatkâr adaylarını motive edecek
eğitim ve teşvik politikalarının uygulanması gerekli görülmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Komisyondan istifa
önergesi vardır; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.-
Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, AB Uyum Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/110)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
AB Uyum Komisyonu
üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini takdirlerinize arz ederim.
Saygılarımla. 15.10.2003
Mustafa
Nuri Akbulut
(Erzurum)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
IV.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- AB
Uyum Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunda boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1
üyelik için Erzurum Milletvekili Sayın Muzaffer Gülyurt aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan, Kuzey Atlantik Antlaşmasına
Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasına başlıyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan
Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S. Sayısı: 228) (x)
BAŞKAN - Daha önce
yaptığımız oylamada açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul
edilmişti.
Oylama için 3 dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
(x) 228 S. Sayılı Basmayazı 15.10.2003 tarihli 7 nci
Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin
Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 277
Kabul : 277 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
2. - Adlî Yargı
İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
3. - Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
BAŞKAN - Adlî Yargı
İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların müzakeresini
erteliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal
Durumu, Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun
müzakeresine başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç
Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal Durumu, Ayrıcalıkları ve
Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/376) (S. Sayısı: 187) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 187
sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Haşim
Oral; şahsı adına da, Sayın Ali Rıza Gülçiçek söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Oral.
CHP GRUBU ADINA V.
HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki
Hukuksal Durumu, Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Sizlere konuyla
ilgili bilgi aktarmaya geçmeden önce, üç dört gün önce Irak'ta Türkiye
Büyükelçiliğimize yapılan saldırıyı esefle ve nefretle kınıyorum.
1951 yılında kurulan
Uluslararası Göç Örgütü, mültecilerin yerleşim işlemlerine yardımcı olmak, göç
nedenlerini araştırmak, göçü engelleyici sosyoekonomik araştırmalar yapmak,
reddedilen mültecilerin geri gönderilmelerine veya başka ülkelere
nakledilmelerine yardımcı olmak gibi alanlarda çalışmalarını sürdürmektedir.
Örgütün 101 üyesi
vardır. Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu, Amerika Birleşik Devletleri,
Uluslararası Göç Örgütünün üyesidir. Türkiye ise, bu örgütün faaliyetlerine
1966 yılından beri gözlemci olarak katılmaktadır. Türkiye'nin bu örgüte üye
olmasının yararlı olacağı kanısı Cumhuriyet Halk Partisinde hâkimdir.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 187 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ne yazık ki, Türkiye,
yıllardan beri, yoğun göç hareketlerine, ayrıca, göçmen ticareti ve kadın
ticareti gibi yasadışı eylemlere sahne olmuştur. Uluslararası Göç Örgütü,
Türkiye ile ilgili olarak bu konu hakkındaki bilgilerin çok sınırlı olduğunu
belirtmiştir; ancak, Türk emniyet kuvvetlerinin, yasadışı konumdaki göçmenlerin
yakalanmasında başarılı çalışmalar yaptığı da hepimizin malumudur.
Türkiye'de, 1995
yılında 11 362 yasadışı göçmen yakalanırken, bu rakam 1991 yılında 28 439'a,
1999 yılında 45 444'e, 2000 yılında ise 94 514'e yükselmiştir. Türk sahil
güvenlik birimlerinin çabası sonucunda, Türkiye'den çıkıp Avrupa Birliği
ülkelerine ulaşabilen ve içerisinde yasadışı göçmenler bulunan gemilerin sayısı
2000 yılında 19 iken, 2002 yılında 2'ye düşmüştür.
Hal böyleyken,
Amerika Dışişleri Bakanlığının kongreye sunduğu insan ticareti raporunda,
ülkemiz, insan ticaretini kaldırmak için yeterince çaba harcamayan ve asgarî
standartlara uymayan ülkeler arasında sayılmıştır. Biz, Türkiye'nin bunu
kesinlikle ve kesinlikle hak etmediği kanısındayız. Yasadışı göç
faaliyetlerinin mağduru olan Türkiye, bunun sorumlusu gibi bütün dünyaya takdim
edilemez. Gerçekten, son yirmi yıl içinde, yasadışı bazı örgütlerin tuzağına
düşen onbinlerce vatandaşımız, siyasî mülteci adı altında Batı Avrupa
ülkelerine gönderilmiş, bunlardan çoğu, orada çok zor şartlar altında, bazen
yasadışı işlerde çalışmak zorunda bırakılmışlardır. Bu yasadışı göç hareketini
örgütleyen terör örgütleri, bu vatandaşlarımızın sırtından binlerce euroluk
gelir sağlamışlardır. Terör örgütlerini destekleyen malî kaynakların birçoğu,
işte, bu yasadışı göçmen ticaretinden kaynaklanmaktadır. Bazı Batı Avrupa
ülkelerinin, bu konuda, Türkiye'yle yeterince işbirliği yaptıkları söylenemez.
Keza, siyasî iltica talebi reddedilen soydaşlarımızın, bazı radikal örgütlerin
himayesinde, oradaki yaşamlarını sürdürmeleri, çok ciddî sosyal ve siyasî
sorunlar doğurmaktadır.
Uluslararası göç
örgütlerinin, bu siyasî konudaki gerçekleri, ilgili ülkelere ve dünya kamuoyuna
duyurmak için daha çok çalışmaları gerekmektedir. Ne yazık ki, geçmişte bazı
göç örgütlerinin, insancıl yaklaşımlarla da olsa, bilmeden, terör örgütlerinin
faaliyetlerine yardımcı oldukları bir gerçektir. Örneğin, 1990'lı yılların
ortalarına doğru Türkiye'den Kuzey Irak'a, terör örgütlerince kaçırılan veya
kandırılarak götürülen 11 000 civarındaki vatandaşımız, orada, yerleştirildikleri
Atruş Kampında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin
himayesinden yararlanmış, aslında, Birleşmiş Milletler yardımlarının büyük
kısmı, kampı fiilen denetim altında tutan terör örgütüne gitmiştir. Türkiye'nin
ısrarlı girişimleri sonucunda bu kamp dağıtılmış; ancak, kamptaki
vatandaşlarımız, 36 ncı paralelin güneyindeki Mahmura bölgesinde kurulan başka
bir kampa sevkedilmişlerdir. Şimdi, bütün Irak Amerika Birleşik Devletlerinin
denetimi altında olduğu cihetle, bu vatandaşlarımızın terör örgütlerinin
baskılarından kurtulabilmesi için Amerika Birleşik Devletlerinin aktif çaba
göstermesini bekliyoruz. Türk hükümetinin, bu konularda, Amerika Birleşik
Devletleri nezdinde gerekli girişimleri yapmasını ve vatandaşlarımızın durumu
hakkında Yüce Meclisimizi aydınlatmasını bekliyoruz.
Biz, Uluslararası Göç
Örgütünün Ankara'daki temsilcisiyle Dışişleri Komisyonunda yaptığımız görüşmede
bu konuları kendilerine bildirdik ve Türkiye'nin gerçekleri hakkında Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği nezdinde gerekli girişimleri yapmasını
da önerdik.
Değerli arkadaşlar,
göç sorunlarının insanî boyutuna gerekli özeni gösterirken, bu konunun Türkiye
aleyhine bir istismar vesilesi yapılmaması için özel bir çaba harcamamız
gerekmektedir.
Biraz önce söz
ettiğim göçmen kaçakçılığı konusunun Yüce Meclisin kurduğu Yurt Dışında Yaşayan
Vatandaşlarımızın Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda kapsamlı biçimde
ele alınacağını ve bu konuda Meclise kapsamlı bir rapor sunulacağını ümitle
bekliyoruz.
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, Yüce Meclise sunulan anlaşmanın onaylanmasını bu düşünce ve
beklentilerle desteklediğimizi belirtiyor; bu vesileyle, Yüce Meclisi
saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Oral.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Ali Rıza Gülçiçek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 187 sıra
sayılı kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle son
yıllarda uluslararası toplum yapısında meydana gelen gelişmeler, ülkelerarası
çıkar çatışmaları, savaşlar, içsavaşlar veya ekonomik zorluklar, insanların
daha iyi ve rahat bir yaşam isteği, insan hakları ihlalleri, birçok insanın
doğup büyüdüğü topraklardan ayrılarak değişik yerlere yasal veya yasal olmayan
yollardan göç etmesine neden olmuştur.
Ülkemiz, göç alan,
göç veren ve transit ülke kapsamında olup, çok önemli, hassas bir bölgede
bulunmaktadır. Ayrıca, ülkemizde içgöç yaşanmaktadır. Suriye, Irak, İran,
Nahcivan, Ermenistan, Gürcistan, Bulgaristan ve Yunanistan'la toplam 9 633
kilometre kara ve deniz sınırına sahiptir. Aynı zamanda, dış ülkelere açılan 37
hava, 19 kara, 6 demiryolu ve 42 deniz hudut kapısı vardır.
Göç, uluslararası bir
sorundur. Göçün temelinde, savaşlar, baskılar, yoksulluk gibi sorunlar vardır.
Dünyada 60 000 000'un üzerinde göçmen ve mülteci konumunda olan insan vardır.
Bu insanlar çok dramatik bir yaşam içerisindedir. Özellikle insan ticareti
yapan yasadışı örgütler bu insanlara çok dramatik olaylar yaşatmaktadır. Yakın
geçmişte, İngiltere'de, bir TIR içerisinde Güney Asya uyruklu 40 göçmen
havasızlıktan yaşamını yitirmişti. Halen, Meksika ve Amerika hududunda 10'larca
insan öldürülmektedir. Ülkemizde de, Antalya'da, Akdeniz'de, Ege'de batan
teknelerde 10'larca göçmen yaşamını yitirmiştir.
Değerli
milletvekilleri, son yıllarda, ülkemiz üzerinden Batı Avrupa'ya yönelik
yasadışı göç hareketlerinde gözle görülen artışlar meydana gelmiştir. Ülkemizde
yasadışı konumda yakalanan göçmen sayısı 2002 yılında 100 000'i geçmiştir.
Avrupa Konseyi Göç ve
Mülteciler Alt Komisyonunun 18-19 Eylül günlerinde İstanbul'da yaptığı
toplantıda, Türkiye'deki göç ve mülteci sorunları hakkında kapsamlı ve yararlı
görüşmeler yapılmıştır. Bu toplantı sonucunda, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi, yasadışı göçe karşı Türkiye'deki önlemler konusundan övgüyle
bahsetmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye ve Avrupa gündeminde uzun süredir önemli yer tutan
yasadışı göç, mülteciler ve sığınmacılar konusunda acilen ortak strateji
belirlenmesi, politikalar üretilmesi ve ortak bir Avrupa fonu gerekmektedir.
Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan 3 500 000 yurttaşımızın hukukî statülerinin
iyileştirilmesine, sosyal, ekonomik ve kültürel haklarının korunmasına önem
verilmesi gerekmektedir. Ülkemizin, bu konuda Avrupa Birliği sürecinde gerekli
mevzuat değişiklikleri ve altyapı projelerine ilişkin çalışmalara hız vermesi
ve yapması gerekmektedir.
Göç akımlarının
yönetimi ve yasadışı insan ticareti konusunda belirlenen politikaların
gerçekleştirilmesinde gösterilen çabaların, gerek diğer ilgili ülkelerce gerek
uluslararası malî kuruluşlarca desteklenmesi ve külfet paylaşımı önem
taşımaktadır. Özellikle Avrupa Birliğinin, bu konuda daha aktif rol oynaması
gerekmektedir. Yasadışı insan ticaretiyle mücadele konusunda bir Avrupa
sözleşmesinin, bölgesel işbirliğini ve ülkeler arasında eşgüdümü teşvik edici
bir hukukî belgenin oluşturulmasının yararlı olacağına inanıyorum.
Yaşanan insan hakları
ihlalleri, terör ve ekonomik zorluklardan dolayı, milyonlarca insanımız,
istemeyerek, kendi yaşadıkları yerleri terk ederek içgöç yaşamışlardır. 1960'lı
yıllardan itibaren, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Orta Anadolu'dan,
milyonlarca yurttaşımız, ekonomik nedenler, terör, insan hakları ihlalleri ve
baskı nedeniyle batıya göç etmiştir.
Bu insanlarımızın
tekrar evine, köyüne dönmesi için, çeşitli dönemlerde çeşitli projeler
oluşturulmuş; ancak, bunların hiçbirisi gerçekleşmemiş, hepsi kâğıt üzerinde
kalmıştır; çünkü, bunlar hayalî projelerdi; tıpkı, sizin de bir süre önce
çıkardığınız "Eve Dönüş Yasası" gibi sevgili milletvekilleri. Bu yasa
amacına ulaşmadı. Keşke, çıkarılan yasayla, onbinlerce yurttaşımız dönmüş
olsaydı, biz de sizlere alkış tutsaydık; ancak, bu yasayla bir şey gerçekleşti;
Hizbullah terör örgütünün neredeyse tüm üyeleri serbest bırakıldı ve Sıvas'ta
37 insanımızı yakanlar da, belki, yakın zaman içerisinde serbest bırakılacak.
Sosyal devlet
görevini yapmazken, yeni yasalar çıkararak yurttaşlarımızı tekrar eve göndermek
olanaksızdır. Yol, hastane, okul yapmak, istihdam yaratmak, sosyal devletin
görevleri arasındadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyada, göç, polisiye tedbirler alınarak önlenemez ve
çözülemez. Kişi başına millî gelirin 25 000 dolar olduğu, öte yandan, kişi
başına gelirin yıllık 1 dolar olduğu bir dünyada, bu sorun çözülemez. Bu
nedenle, göç, her zaman vardı ve var olmaya devam edecektir. Ancak, gelirin
eşit dağıtıldığı, insan haklarına saygılı bir dünya yaratıldığında, bu sorunun
çözümünün mümkün olacağını düşünüyorum; çünkü, savaşsız bir dünya, dünya barışı,
insanların en büyük hayalidir. Sınırlar, insan haklarının önünde bir engel
olmamalıdır.
Bu duygularla,
hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Gülçiçek.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ULUSLARARASI GÖÇ ÖRGÜTÜ
ARASINDA ÖRGÜTÜN TÜRKİYE'DEKİ HUKUKSAL DURUMU, AYRICALIKLARI VE
DOKUNULMAZLIKLARI HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 16 Kasım
1995 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal Durumu,
Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen?..
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Şahsı adına,
Sayın Hacaloğlu; buyurun efendim.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Öncelikle, geçen
hafta, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı üzerinde yapmış olduğum konuşmalardan
birinde, Sayın Meclis Başkanının bir panelde "koşullar elvermediği
ortamda, gerçekleri söyleyememek, takıyye yapmak durumunda kalabiliriz"
türünden bir cümleyi ifade ettiğini, bunun üzüntü verici olduğunu belirtmiş
idim, zapta geçmiş idi. Sayın Meclis Başkanı beni aradılar. Kendileri, paneli
düzenleyen Emre Kocaoğlu'nun ve bir köşe yazarının bu konuya ilişkin metinlerini
bana gönderdiler. Arasında kendisinin direkt tekzibi yoktu; ama, Sayın Meclis
Başkanımız "ben bunu söylemedim" diyorsa, söylememiştir. Onu öyle
doğal olarak kabul ediyorum ve bu durumu tavzih ediyorum, düzeltiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu madde üzerinde söz almam çok yaygın bir usul değil; ama, bir evvelki madde
üzerinde bir iki şey söylemek istiyordum, Sayın Başkanın da müsamahasıyla şimdi
ifade etmek istiyorum.
Türkiye, asgarî 500
000'in üzerinde İranlının İran'dan Türkiye'ye gelerek burada yaşamakta olduğu;
Irak'tan, Afganistan'dan, Bosna'dan, Trakya bölgesinden, Balkanlardan, farklı
ülkelerden göç etmiş çok sayıda insanı barındıran bir ülke. Tabiatıyla, Türkiye
de dışarıya göç verdi; bunu, benden evvel söz alan arkadaşlarım ifade etti ve
haklı gerekçelerle, bugün tartışmakta olduğumuz bu yasa tasarısını, uzun
zamandır beklemekte olan bu yasa tasarısını desteklediğimizi ifade ettiler. Ben
de buna katılıyorum şahsen. Yasa tasarısını destekliyoruz.
Ancak, bu vesileyle,
göç denildiği zaman, bundan evvel birkaç platformda burada ifade ettiğim gibi,
bu Yüce Meclisin çatısı altında, kütüphanesinde raflarda duran bir raporu
tekrar bilgilerinize sunmak, hatırlatmak istiyorum. Bunun adı da göç raporu;
ama, bu, başka türlü bir göç raporu. Bu rapor, ülkemizin geçmiş döneminde,
sekiz on yıl devam eden iççatışma döneminde, içgüvenlik güçlerimizin
uyguladıkları strateji gereği veya terör örgütünün baskıları nedeniyle veyahut
da korucuların baskıları nedeniyle yerlerinden kopmak, ayrılmak, yaşadıkları
köy ve mezraları terk etmek zorunda bırakılan 400 000'i aşkın yurttaşımızın, 70
000 haneden oluşan insanımızın, oradaki yaşamlarından koparak, kopartılarak,
çevre illere, ilçelere göç etmeleri, oralarda yaşama tutunmalarıyla ilişkin
olarak hazırlanmış, bir Meclis araştırması komisyonunun çalışması sonunda
düzenlenmiş bir rapor.
Bu raporun içerisinde
yazılı olanları, burada siyaset yapan özellikle bölgenin insanlarının,
özellikle Sayın Başbakanın çok yakından bildiğini düşünüyorum; ama, yıllardır,
ne yazık ki, bu konuda sadece siyaset yapılıyor. Yıllardır, köye geri dönüş
projesi adı altında başlattığımız, başlatılan iyiniyetli adımlar, devlet
desteği verilmediği için; kaynaklar, bu kesimden, bu insanlarımızdan, bu mağdur
insanlarımızdan esirgendiği için ve geri dönülecek olan köylerde uygun sosyal
altyapı, ekonomik altyapı yaratılamadığı için, insanlarımız Diyarbakır'da,
Tunceli'de, Elazığ'da, Adana'da, Hatay'da, Antalya'da, Mersin'de gettolarda,
varoşlarda hayat kavgası veriyor, çocukları da tiner çocuğuna dönüştü.
Değerli arkadaşlarım,
güneydoğuya, sakız çiğner gibi ikidebir "teşvik vereceğiz" demek,
belki bazılarını ikna edebilir; ama, zannederim, iktidar olmadan evvel, 2002
yılı sonunda, doğu ve güneydoğuya verilmiş olan teşviklerin...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALGAN HACALOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım, izin verirseniz...
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU
(Devamla) - Zannederim, iktidar olmadan evvel, doğu ve güneydoğuya, kalkınmada
öncelikli olan illere yönelik olarak, daha evvel üç yıl yürürlükte kalan
yasanın yürürlükten kalkacağını bilmekteydiniz.
Bugün, Hazineden
sorumlu Sayın Devlet Bakanı "IMF bize müsaade etti; artık, bu teşvikleri
vereceğiz" diyor. Kadük olan, kadük olmasına göz yumduğunuz teşvikleri,
aradan on ay geçtikten sonra, şimdi "IMF müsaade etti, IMF'yle antant
kaldık; uygulamaya koyacağız" diyorsunuz. Bu teşvikler, tabiatıyla,
işsizliğin en üst düzeye tırmandığı o bölgelerdeki yaşamın normalleşmesine
katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda, biraz evvel ifade ettiğim gibi, zorunlu
olarak köylerinden, mezralarından göç etmek durumunda bırakılan yurttaşlarımızı
ve diğer nedenlerle, ekonomik ve sosyal
nedenlerle, evlerinden barklarından kopan
yüzbinlere bir hayat, bir umut ışığı olacaktır.
YEKTA HAYDAROĞLU
(Van) - O yasa sulandırılmıştır.
ALGAN HACALOĞLU
(Devamla) - Ben, hem köye geri dönüş projesinin... Lafla değil... "İşte,
gitsinler de 3,5 yardım veririz" deniliyor; valilere verilen talimat bu
çünkü. Güvenlik sağlansın, mağduriyetler giderilsin, evleri barkları devlet
tarafından yaptırılsın, sosyal ve ekonomik altyapı kurulsun, okuluyla, sağlık
ocağıyla, postanesiyle, buralar yaşam alanlarına dönüştürülsün ve kalkınmada
öncelikli yörelerdeki teşvikler uygulamaya konulsun, buralardan yurtdışına göç
önlensin. Aksi halde, burada bu yasayla kabul etmekte olduğumuz Uluslararası
Göç Örgütüyle olan ilişki içinde, bu göç örgütünün kazanacağı haklar, hukuklar,
ne yazık ki, şu anda bu yörede yaşayan insanlarımızdan esirgenmekte. Evet, OHAL
kalktı; ama, fiilen kalkmadı; OHAL fiilen orada uygulamada.
Ben, hükümeti,
sağduyuya davet ediyorum, yöre insanına hizmete davet ediyorum.
Hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Hacaloğlu.
Hükümet adına, Millî
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası bir
sözleşme üzerinde müzakere yapıyoruz; bu tür uluslararası sözleşmelerin
yürürlük maddelerinde konuşmak, Sayın Hacaloğlu da belirtti, aslında, pek
alışılmış bir şey değil; ama, Sayın Milletvekilimiz, eski Değerli Bakanımız, bu
konuda söylemek istediği şeyler olduğu için, tabiî hakkı olarak kalktı burada
bazı şeyler söyledi.
Önce, hemen şunu
ifade edeyim: Biliyorsunuz, kalkınmada öncelikli yöre kavramı ve bununla ilgili
4325 sayılı Yasanın yürürlük süresi çoktan bitmiştir Sayın Hacaloğlu. Daha 21
inci Dönemde bu kalkınmada öncelikli yöre kavramı fiilî olarak sona erdi ve
hiçbir anlamı yoktu, son geldiği şekil itibariyle de tamamen anlamsız hale
geldi. Önce 22 vilayette başladı, daha sonra arttı, arttı, 50 vilayete çıktı,
bazı ilçeler bunun içine dahil edildi ve netice itibariyle kalkınmada öncelikli
yöre kavramı anlamını yitirdi.
Şimdi, hükümetimiz,
doğu ve güneydoğu başta olmak üzere, kişi başına düşen geliri 1 500 doların
altında olan illerimizde yatırımları teşvik etmek amacıyla yeni bir hamle
başlatıyor. Elbette bir ekonomik program yürütüyoruz ve bunun bir uluslararası
boyutu vardır; arkadaşlarımızın müzakereleri ve açıklamaları bu yöndedir. Bunun
garipsenecek bir tarafı yok.
Öte yandan, yöre
insanının yaralarının sarılması, uzun yıllar süren çatışma ortamında zarardide
olmuş, sıkıntılar çekmiş, göç etmek zorunda kalmış olan insanların rehabilite
edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bizim elbette görevimizdir,
hükümet olarak biz üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya çalışıyoruz.
Sayın Hacaloğlu'nun,
olağanüstü hal bölge uygulaması kalktı; bunun fiilî olarak da kalkması
gerektiği yönündeki beyanlarına katılıyorum. Bazı uygulamalarda, maalesef, hâlâ
bazı sıkıntılar var. Bunların kalkması gerekiyor ve olağanüstü halin, uygulama
olarak, psikolojik olarak aslında sona ermesi gerekiyor. Türkiye'nin
normalleşme sürecinde, Edirne'den Kars'a kadar bütün vatandaşlarımızın Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin vatandaşı olma hazzını Türkiye'nin her köşesinde duymaları
gerekiyor. Özellikle yol arama ve taramalarında daha dikkatli olunması
gerekiyor. Biz bu konularda hemfikiriz;
ancak, tekrar ifade etmek istiyorum, hükümetimizin getirdiği, özellikle, bu,
kişi başına 1 500 doların altında gelire sahip olan illerdeki yatırımları
teşvik etme projesi kesinlikle son derece önemlidir, ciddîye aldığımız bir
meseledir.
"4325 sayılı
Yasa fiilî olarak şu anda yürürlükte değildir. Zaten teşvikler vardır; sanki
yeni bir şey yapılıyormuş gibi, yeni şeyler getiriliyormuş gibi hükümet
tarafından sunulmasın" şeklindeki itirazların da çok anlamlı olmadığını düşünüyorum.
İnşallah, bu
yörelerimizde, dediğim gibi, bu, uygulamaya girdiği zaman, işadamlarımıza,
hazine arazilerini ücretsiz olarak vereceğiz, onlardan vergi almayacağız,
enerjiyi yarı fiyatına vereceğiz; sigorta primlerinde önemli kolaylıklar olacak
ve oralarda istihdamın yaratılması için, istihdamın artırılması için gerekli
önlemler de alınmış olacak.
Nerede olursa olsun,
ülkemizin hangi köşesinde olursa olsun, insanımıza haksızlık yapıldığı zaman bu
haksızlıklara karşı çıkmalıyız. Hele hele hukukdışı muameleye tabi tutulmuş
olan insanların hakkını almak, onlara iade etmek, başta Meclis olmak üzere,
devlet olarak, hükümet olarak hepimizin görevidir diyorum, Yüce Meclisi en
derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
2 nci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü
Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal Durumu, Ayrıcalıkları ve
Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının yapılan açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy
sayısı : 253
Kabul : 253 (x)
Tasarı kabul edilerek
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik
Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/405) (S. Sayısı: 189) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 189
sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Şükrü Elekdağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
Cezayir'le imzalanan bu anlaşmanın temel gayesi, tarafların karşılıklı
yatırımlarını teşvik etmek ve korumaktır. Esasında, ülkemiz, bugüne kadar 66
ülkeyle bu tip anlaşmaları imzalamış ve bunların 46 adedi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından onaylanarak, yürürlüğe girmiştir. Yatırımların karşılıklı
teşviki ve korunması anlaşmalarıyla genel olarak Türkiye'nin hedeflediği,
yabancı sermayeyle birlikte teknoloji, yönetim becerisi ve pazar imkânlarını
ülkemize çekmektir; ancak, bu tip anlaşmaların aktedilmesi, bazen de, Türk
girişimcilerin yabancı ülkelerdeki yatırımlarını güvence altına almak
ihtiyacından doğmaktadır. Nitekim, Cezayir'le yapılan bu anlaşmanın temel amacı
Türk girişimcilerini korumaktır. Türk yatırımcılar, henüz pek önemli ölçülerde
olmamakla birlikte, Cezayir'e de yönelmeye başlamışlardır. Dışişleri
Bakanlığımızdan aldığım bilgilere göre, Cezayir'de Türk yatırımlarının toplamı
50 000 000 dolar civarındadır. Bunların başında, Sabancı-Marsa Firmasının
margarin üreten tesisleri ile Atlas Holdingin amonyak, üre ve gübre üreten
tesisleri gelmektedir.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 189 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlarım,
hemen belirteyim ki, bir ülkeye yapılan yatırımlar, o ülkeyle ticaretin
artmasına zemin hazırlar. 2002 yılında Cezayir'le ticaret hacmimiz 1 257 000
000 dolar olmuştur; bu ülkeden ithalatımız 875 000 000 dolarlık, ihracatımız
ise 381 000 000 dolarlıktır. Cezayir'den yaptığımız ithalatın yüzde 99,5'ini
LNG dediğimiz sıvılaştırılmış doğalgaz ile LPG dediğimiz sıvılaştırılmış petrol
gazı oluşturmaktadır. Cezayir'e ihracat kalemlerimizin başında ise, motorlu
kara ulaşım araçları, makine aksamı, elektrikli makineler ve elektronik malzeme
ve televizyon yer almaktadır. Cezayir, Türkiye'nin, doğalgaz temin ettiği ve
doğalgaz ikmalinde çeşitliliği sağladığı, önemli addettiğimiz bir kaynaktır. Bu
ülkeye ihracatımızın yükselmesi ve ülkelerimiz arasında ticaretin dengelenmesi,
bu enerji kaynağından artan ölçülerde yararlanmamızı sağlayacaktır. Bu nedenle,
Cezayir'e ihracatımızın artması için özel bir çaba gösterilmesinin önemi
açıktır.
Değerli arkadaşlarım,
konumuz yatırımların teşviki olduğundan, bir noktanın altını çizmek istiyorum.
Türkiye'nin en önemli yapısal sorunlarının başında sermaye yetersizliği
gelmektedir. Bu durum, ülkemizin atılım yapmasını engelleyen kilit faktörlerden
başlıcasıdır. İyice anlamamız gereken bir husus, Türkiye'nin, bugünkü üretim
yapısıyla ve 40-45 milyar dolarlık bir ihracat hacmine ilaveten, 10-12 milyar
dolarlık turizm geliriyle sorunlarını çözemeyeceğidir.
Ülkemizin halihazır
üretim yapısını değiştiremezsek, 2023 yılında, Türkiye'nin, dünyanın ilk 10
ekonomisi arasında yer alması hususunda, bu Meclisin hem sağında hem de solunda
oturan milletvekilleri tarafından zaman zaman dile getirilen özlemler bir hayal
olarak kalmaya mahkûm olacaktır. Böyle bir atılımın gerçekleştirilmesi ve
Türkiye'nin birinci lig devletler arasında yer alması için, ülkemizin üretim ve
ihracat yapısının değiştirilmesi zorunludur.
Türkiye'nin, yüksek
katmadeğerli ve ileri teknoloji kullanan sanayi ürünleri üreterek ve
uluslararası hizmet sektörüne katkıda bulunarak, ihracat kompozisyonunu, bugüne
nazaran, büyük ölçüde çeşitlendirmesi gerekecektir. Bu açıdan, Türkiye'nin, tam
bir malî disiplin içinde, sağlıklı ekonomi politikaları uygularken; kitlevî
boyutta, doğrudan yabancı sermaye çekmeyi başararak, bunları gerekli
yatırımlara yönlendirmek suretiyle teknoloji atılımını gerçekleştirmesi
gerekecektir.
Son yıllarda yabancı
yatırımları ülkelerine yoğun şekilde çekme becerisini gerçekleştiren ülkeler,
büyük atılımlar yapmışlar, çarpıcı bir ekonomik büyüme trendi yakalamışlardır.
Geçen hafta bu
kürsüden yaptığım bir konuşmada bu hususa temas etmiş ve özellikle İrlanda
örneğinin Türkiye için esinlenecek bir model olduğunu belirtmiştim.
Değerli arkadaşlarım,
Dünya Bankasının ortaya koyduğu önemli bir nokta var; bu da, uluslararası
alanda, bir ülkenin temiz toplum, başındaki hükümetin de temiz bir yönetim
olarak algılanmasının, yabancı sermayenin o ülkede yatırım yapması için çok
önemli bir faktör oluşturduğudur. Bu bakımdan, uluslararası uzman kuruluşların,
bir ülkeyi yolsuzlukla mücadelede başarısız ve temiz bir yönetime sahip
olmadığı yolunda değerlendirmeleri halinde, o ülkenin yabancı sermaye kaynaklarını
doğrudan yatırım amacıyla kullanabilmesi, son derece kısıtlanmış olmaktadır.
Yolsuzlukla
mücadelede uluslararası alanda kullanılan bir ölçek, yolsuzluk algılanma
endeksidir. Bu ölçek, 1993 yılında kurulan Uluslararası Şeffaflık Hareketinin,
yıllık küresel yolsuzluk raporlarında yer almaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
anılan raporlarda, Türkiye'nin yerini belirtmeden önce, yolsuzluk algılanma
endeksinin nasıl hazırlandığını belirtmekte yarar görüyorum. Yolsuzluk
algılanma endeksi, dünyaca ünlü ve güvenilir araştırma kuruluşlarının raporları
temel olarak alınarak ve uluslararası ve yerel saygın işadamlarına, akademisyen
ve araştırmacılara sorular sorulmak suretiyle, çok ciddî bir şekilde
hazırlanmaktadır. Bu yılki rapordaki endeks, Kolombiya Üniversitesi, Dünya
Bankası, Siyasî ve Ekonomik Risk Danışmanlığı, Dünya Ekonomik Forumu, Gallup
İnternational gibi 13 bağımsız araştırmacı grup tarafından yapılan 17
araştırmanın sonuçlarına göre düzenlenmiştir. Buna ilaveten, endekste yer alan
her bir ülke için, en az 3 araştırma sonucu kullanılmıştır. Genel olarak,
ülkelerde, ortalama 10 araştırma yapılırken, Türkiye'ye ilişkin sonuçlar,
toplam 14 araştırmanın verilerinden derlenmiştir. Bu bakımdan, en temiz ülkeye
10, en kirli ülkeye ise 0 not verilerek düzenlenmiş olan listedeki sıralama,
bir ülkedeki yolsuzluğun yoğunluk derecesi açısından, uluslararası alanda
anlamlı bir gösterge olmaktadır.
Uluslararası
Saydamlık Örgütünün 133 ülkeyi kapsayan bu yılki listesinde, Türkiye, 3,1
puanla 77 nci sırayı almıştır. Hazin olan, geçen yıl, 3,2 puanla sıralamada 64
üncü olan Türkiye'nin, birdenbire 13 basamak birden aşağıya düşmesidir.
Listede, Finlandiya, 9,7 puanla, en temiz ülke olarak başta yer almaktadır;
onu, İzlanda, Danimarka, Yeni Zelanda, Singapur, İsveç, Hollanda, Avustralya,
Norveç, İsviçre, Kanada, Lüksemburg ve İngiltere izliyor. Listenin sonunda yer
alan 12 en kirli ülkeye gelince, bunlar, Bangladeş, Nijerya, Haiti, Paraguay,
Azerbaycan, Kamerun, Angola, Gürcistan, Tacikistan, Kenya ve Endonezya'dır.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin yolsuzluk algılanma endeksinde notu dört yıldır giderek
kötüleşiyor. Uluslararası alanda, bu durumun, ülkemizin, çok ciddî ve giderek
artan bir çürümeye ve yozlaşmaya tabi olduğu şeklinde algılanması olağandır.
Hemen belirteyim ki, yolsuzluk endeksi listesinde Türkiye, artık, Suriye, Fas,
Mısır ve Gana gibi ülkelerin arkasına düşmüştür. Bu, gerçekten, üzüntü verici
bir durumdur; Türkiye, buna layık değildir.
Sonuç olarak,
Uluslararası Saydamlık Örgütünün 2003 yılı raporu ve burada yayımlanan
göstergelere göre, Türkiye, maalesef, kirliliğin hızla arttığı bir ülke olarak
görülüyor; dünya, Türkiye'yi bu endeksler ışığında, bu niteliğiyle algılıyor.
Evet; şimdi, bu noktada kendimize soralım; hangi yabancı sermayedar bu
koşullarda Türkiye'ye gelir?! Daha önce arz etmiştim, işin püf noktasının
burada olduğunu.
Hükümetimiz,
sermayeyi çekmek için büyük gayret sarf ediyor; Yabancı Sermaye Çerçeve Kanunu
çıkarıldı, şirket kuruluşunun bürokrasisi azaltıldı, vergi kanunlarında
birtakım düzenlemeler yapıldı; Türkiye'yi çekici kılmak için teşvikler ve
tavizler verildi; ancak, bir türlü, istenen sonuç alınamıyor; yabancı sermaye,
Türkiye'den uzak durmakta büyük bir inat gösteriyor. Bunun sebebini, artık
görmek durumundayız. Sebep; yabancı sermaye yatırımcısının, bugün, hâlâ , Türk
devlet ve bürokrasisinde rüşvet ve yolsuzluğun yüksek düzeyde olduğunu
algılamasıdır; sebep, Türkiye'nin yolsuzluk algılanma endeksi notunun kötü
olmasıdır; sebep, yabancı sermayedarın, yolsuzluğu çok ciddî bir risk olarak
görmesidir. Yabancı sermaye, yatırımcı, göğsüne yolsuzluk yaftası yapıştırılmış
bir ülkenin semtine uğramak istemiyor, ondan bucak bucak kaçıyor değerli
arkadaşlarım. Sorun burada; bu yaftadan kurtulmadan, beklediğimiz ölçülerde,
doğrudan yabancı sermayeden yararlanamayız; bunu bilelim.
Bu yaftadan kurtulma
açısından, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek'in, banka batıranların borçlarını
son kuruşuna kadar ödemeden hapisten kurtulamayacaklarını öngören bir yasa
tasarısı hazırlandığı hususundaki beyanı önem taşıyor. Sayın Bakanın ifadesine
göre, bu yasa tasarısında, banka hortumlayanların, dünyanın neresinde olurlarsa
olsunlar, tüm mal varlıkları ile paralarının takip edileceği, bu paraların
hortumculardan ve olmazsa çocuklarından alınacağı, banka batıranın borç bitene
kadar hapiste yatacağı ve batırılan paraların zamanaşımından yararlanamayacağı
öngörülüyor.
Değerli arkadaşlarım,
uzun süreden beri, bu içerikteki önlemlerin alınması hususunda yazan ve konuşan
bir kişi olarak, bu doğrultuda atılan adımları gayet olumlu buluyorum ve bu
yasa tasarısının Meclisimize sunulmasını sabırsızlıkla bekliyorum.
Bu hususta önemli bir
noktaya da işaret etmek istiyorum. Söz konusu yasa, objektif ölçütlere
dayanmalı, uygulamada farklılık gözetilmesine yol açacak unsurlar
içermemelidir. Hiç kimseye "sen önce kendi gözündeki çapağı temizle"
dedirtmemelidir. Daha açık ifade etmem gerekirse, yasa, siyasî hesaplaşma
amaçlı ve çifte standartla malul olduğu gibi bir suçlamaya meydan vermemeli,
adalet ve vicdan ölçülerinin tartışma konusu yapılmasına yol açmamalıdır.
Bunlar sağlandığı takdirde, bu, muhakkak ki, Türkiye'nin yozlaşma endeksini
iyileştirecek bir adım olacaktır.
Bu bağlamda, altını
çizmek istediğim bir nokta da, bir bankanın batmasından sonra devletin mudilere
sahip çıkmasıdır. Unutmayalım, hortumlanan bankanın mevduat sahipleri, devlete
ve devletin garantisine güvendiklerinden o bankaya paralarını yatırmışlardır.
Bu bakımdan, devletin, paraları bankayla batan vatandaşlarımızın zararlarını
karşılaması zorunludur.
Değerli arkadaşlarım,
bu çatı altında görev yapan hepimiz, seçim meydanlarında, rüşvet, israf,
kayırma ve kamu kaynaklarının yağmasının devleti kanser gibi kemirdiğini
söyleyerek buraya geldik. Hepimiz, bu felaket durumu önlemek hususunda
seçmenimize namus sözü verdik. Bugün, artık, Dünya Bankası raporlarında dahi
dile getirilen husus, Türkiye'de siyasetçi-bürokrat-soyguncudan oluşan şeytan
üçgeninin bu ülkeyi talan ettiği, soyduğudur. Bu olanbitende bizlerin bir
günahı, vebali yok; ama, halk, en çok siyasîlerden yakınıyor.
Siyaset ve
siyasetçilerin en fazla yıprandığı bir dönemden geçiyoruz. Türk Halkı,
yolsuzluklardan, hırsızlıklardan, hortumculuklardan, üçkâğıtçılıklardan bıkmış
durumda. Tüm bu ahlaksızlıklardan siyaseti sorumlu tutuyor. İyiniyetli
siyasetçiyi de, söylemden başka bir şey yapmamakla suçluyor. Türk kamuoyunda,
maalesef, siyasetçilerin ahlakî değerlere itibar etmedikleri yolunda derin bir
önyargı var. Bu nedenle, bizler, son derece önemli bir sorumluluk altındayız;
bu da, ülkemizi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapan Türk
siyasetçisini böyle suçlamalardan kurtarmaktır; bu, bizim görevimizdir.
Geçen yasama
dönemlerinde tanık olduğumuz ve özellikle, başbakanların ve bakanların
karıştıkları yolsuzluklar kamuoyunda kuvvetli tepkiler uyandırmıştır. Söz
konusu bakanlar çok ağır töhmet ve iddialar altında kalmışlar; fakat,
dokunulmazlık zırhından yararlanarak adaletin önüne çıkmaktan kurtulmuşlardır.
Bu gibi durumlar, siyasete ve siyasetçiye karşı derin kuşku ve güvensizlik
yaratmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bu bakımdan, hepimiz el ele vererek hortumcuların zırhını, nasıl,
kaldıracaksak, milletvekilliği dokunulmazlık zırhını da kaldırmak amacıyla
gerekli adımları atmalıyız. Bu bağlamda, Anayasamızın 100 üncü maddesini de
değiştirerek, hem halkımızın siyasetçiye yönelik önyargılarını kırmalı hem de
siyasetçinin bulanık ve olumsuz imajını berraklaştırmalıyız.
Değerli arkadaşlarım,
dokunulmazlığın mevcudiyeti, demokrasinin hesap verme sorumluluğu ve hesap
sorabilirlik ilkesini zedeliyor; demokrasinin tam işlemesini frenliyor; ahlak
ve fazileti perdeliyor; rüşvet ve yolsuzluğu koruyor, teşvik ediyor; ülkemize
yabancı sermayenin gelmesini engelliyor. Türkiye'de temiz toplumu kuramaz,
rüşvet ve yolsuzluk vebasından ülkemizi kurtaramazsak, ne yaparsak yapalım,
yeterli ölçüde doğrudan yabancı sermayeyi çekemeyiz. Temiz toplumun
gerçekleştirilmesi ile rüşvet ve yolsuzlukla sonuç alıcı mücadelenin önündeki
en büyük engel de dokunulmazlıktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, bu görüşlerle, Türkiye'nin Cezayir'le imzalamış olduğu
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına olumlu oy vereceğimizi
açıklar; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Elekdağ.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE CEZAYİR DEMOKRATİK HALK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 3.6.1998
tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir
Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen
de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini, kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu
ilan ediyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 217
Kabul : 217 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S.
Sayısı: 197) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 197
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz talebi?..Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE İSPANYA KRALLIĞI ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE
ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ
PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 5 Temmuz
2002 tarihinde Madrid'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya
Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması" ve eki "Protokol"ün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, şahsı adına Trabzon Milletvekili Sayın Aydın Dumanoğlu; buyurun.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Bizim de söz talebimiz var Sayın Başkan.
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Afganistan'daki
İspanyol Barış Gücü askerlerini taşıyan Ukrayna yolcu uçağı 27 Mayıs 2003
tarihinde, sabah saat 4.30'da Maçka İlçemizin Pilav Dağı mevkiinde düşmüştü ve
uçakta bulunan 62 İspanyol askeri ve 12 mürettebat ölmüştü.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 197 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ülkemiz, birçok
harplere girmiş ve bu harplerde de pek çok insan şehit olmuştur. Gerek Türk
askerlerimiz arasından gerek Türkiye'ye gelen yabancı askerler arasından pek
çok insan ölmüştür. Bu vesileyle bir defa daha hatırlamak gerekir ki,
cumhuriyetimizin kurucusu olan Aziz Atatürk de Çanakkale'de bizlere karşı
savaşan ve ölen yabancı askerlerin -bizimle savaştıkları halde- bundan sonra
artık bizim askerlerimiz olduğunu ifade ederek, onların anısına Çanakkale'de heykellerin
dikilmesine vesile olmuştur ve bu askerleri, biz, kendi şehitlerimiz gibi, bağrımıza
basmışızdır. Bu yabancı askerleri Avusturalya'dan gelerek ziyaret eden pek çok
insan vardır.
Birkaç gün önce,
İspanya Parlamentosunu ziyaret ettiğimizde, iki önemli olayı görmekten büyük
kıvanç duyduğumu ifade etmek istiyorum. İspanya Parlamentosu içerisinde Kanunî
Sultan Süleyman'ın ve IV.Murat'ın 2 metre boyunda, büyük resimlerinin, senatoya
giriş kapısının önünde asılmış olması, beni fevkalade duygulandırmıştır.
Zaten, 1492'den
itibaren başlayan İspanya'yla bağlantılarımız, çok sıcak ilişkiler şeklinde
bugüne kadar da devam etmiştir. Hatta, bu ülkenin Avrupa Birliğine girişimizle
ilgili bize göstermiş olduğu yakın ilgi de apaçık ortadadır; çünkü, gerek
Meclis Başkanı gerek Senato Başkanı gerekse Dışişleri Komisyonu ve İspanya
Parlamentosunda ziyaret etmiş olduğumuz pek çok milletvekili, bize, Kanunî
Sultan Süleyman'dan ve IV. Murat'tan bahsederek, Türklerle olan derin bağlantılarını
açık olarak ifade edip, Türkleri Avrupa Birliğine giriş yolunda gönülden
desteklediklerini apaçık ifade etmişlerdir. Hatta, şöyle bir ifade de
kullanmışlardır: "Bizler, Avrupa Birliğine girdiğimiz sırada, Avrupa'nın bizim
üzerimizde büyük şüpheleri vardı ve bizi de, Avrupa Birliğinin fakir ortakları
olarak nitelendiriyorlardı; ama, Avrupa Birliğinden alınan paraları en güzel
şekilde yöneten ve kullanan bir devlet olduğumuzu görünce, Avrupa Birliği
içerisinde her gün kredimiz artmaktadır." Sayın Yaşar Yakış, Sayın Onur
Öymen ve bendeniz, Parlamentolarını ziyaret ettiğimizde de, Parlamentodaki,
hatta Senatodaki bütün senatörlerin, bizleri gönülden alkışladıklarını gördük.
Ben, bir Trabzonlu
olarak, Ukrayna uçağında ölen 62 İspanyol askerinin anısına, Trabzon'un Maçka
İlçesi, Pilavdağı mevkiinde, bu uçağın düşmüş olduğu noktada bir anıt
dikilmesini gönülden destekliyorum. Bu, iki ülke arasındaki bağların
kuvvetlenmesine neden olacağı gibi, bu askerleri ziyaret edecek olan İspanya
vatandaşları da, bizlere yakın duygularını daha belirgin olarak ifade
edeceklerdir. Bu, hem bölgedeki turizm kalkınmasına neden olacak hem de Türk
Ulusunun kendi duygularına yakın duygularını ifade edecektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Devamla) - Hatta, birkaç gün önce Trabzon'da oynanan Trabzonspor-Villa Real
maçında, 100 civarında İspanyol vatandaşının, gelip, kendi vatandaşlarının,
kendi askerlerinin öldüğü noktayı ziyaret etmeleri de, ayrıca duygusal bir
konudur. Bu konuya Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve hükümetin saygı duyup, bu
noktada, bir anıt dikilmesinin, İspanya'nın Avrupa Birliği müzakereleri
sırasında bize göstermiş olduğu duyguları daha da kabartacağına, bunun İspanyol
basınında büyük yer alacağına inanıyorum.
Bu vesileyle,
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Dumanoğlu.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulularını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 206
Kabul : 206 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ve Dışişleri Komisyonlarının raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/365) (S.
Sayısı : 204) (xx)
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 204 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 204
sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın
Mustafa Dündar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve
Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1998 yılında
başlatılan Türkiye'nin yeni coğrafyalara açılım politikasında, Afrika Kıtası
yeni ilgi alanı olarak belirlenmiş olup, Kamerun da, bu çerçevede önem
atfedilmesi gereken ülkeler arasında yer almaktadır.
1998 yılından bu yana
ivme yitirilmeden sürdürülmesine çalışılan Afrika coğrafyasına açılım
politikamızın temel hedefi, Afrika ülkeleriyle kültürel ve bilimsel
işbirliğimizi geliştirerek, ekonomik, ticarî ve siyasal ilişkilerimizin orta ve
uzun vadede sağlam bir zemine oturtulmasını sağlamaktır.
Kültürel ve bilimsel
işbirliği, ülkeler arasında köklü ve sağlam ilişkiler kurmaya ve farklı
toplumlar arasında etkileşim yaratmaya uygun bir zemin hazırlamaktadır. Bu
çerçevede, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşması 6 Mart 2002
tarihinde imzalanmıştır.
Anlaşma, Kamerun
Cumhuriyetiyle kültür, sanat, eğitim, bilim, basın-yayın, gençlik ve spor gibi
çok çeşitli alanlarda gelecekteki işbirliğimizin genel çerçevesini çizerek,
içeriğini ana hatlarıyla belirlemektedir.
Bu çerçevede,
ilişkilerimizin gelişmesine öncülük etmek amacıyla, hükümetimiz tarafından,
Kamerun hükümeti emrine dört yükseköğrenim bursu tahsis edilmiştir ve bu
gelişmeler spor alanında biraz daha fazladır; Kamerun'dan ülkemize futbolcu
transferi yapılmaktadır. Temennimiz, bundan sonraki dönemlerde ticarî alanda
ilişkilerin çok daha yoğun olması ve bu ülkelerle olan ticaretimizin
gelişmesidir.
AK Parti Grubu
olarak, tasarıya kabul oyu vereceğimizi beyan ediyor; bu duygularla Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Saygılarımla. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Dündar.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KAMERUN
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜREL VE BİLİMSEL ALANLARDA İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 6.3.2002
tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 198
Kabul : 198 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim,
Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Dışişleri Komisyonları Raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/367) (S. Sayısı: 205) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 205
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Hüseyin Kansu söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Kansu.
AK PARTİ GRUBU ADINA
HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 205 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal
Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; küreselleşmiş dünya sisteminin özü, milletlerarası ticarî,
turistik, siyasî ve kültürel ilişki ağlarının geliştirilmesidir. Bu ağlar,
tarih, diplomasi ve ekonomi kanallarıyla sağlanıyorsa, altyapısı, iletişim ve
kültürdür.
Bütün bu ilişkilerin
sağlam bir zemine oturtulmasında, âdeta bir köprü vazifesi gören temel etken,
toplumlar arasındaki kültürel bağların geliştirilmesidir. Bu pencereden
bakıldığı zaman, Türkiye ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti arasında
geliştirilecek olan kültür, bilim ve spor etkinlikleri, etkili ve dostane
ilişkilerin kurulması için önemli birer araç olacaklardır.
Enformasyon çağı ve
uzay çağı gibi sıfatlarla tanımlanan günümüzün diğer çağlardan ve dönemlerden
farklı önemli bir boyutu ise, diyalog çağı olmasıdır. Bu yönüyle, diyalog çağı,
siyasî ve toplumsal ilişki ağlarını ikili, çoklu ve küresel düzeyde yüksek bir
oranda gerçekleştirmenin diğer bir adıdır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kültürel alanda yapılan işbirliği ve bilgi alışverişi yoluyla
geliştirilen ilişki ağlarının, ülkeler arasındaki ikili anlayış, algılama ve
dostluk bağlarını güçlendiren önemli etkenlerden biri olduğu bilinmektedir.
Kültürel işbirliği,
ülkeler arasında daha köklü ve sağlam ilişkiler kurmaya ve farklı toplumlar
arasında etkileşim ortamı yaratmaya uygun bir zemin hazırlamaktadır. Kültürel
işbirliği, aynı zamanda, ekonomik, ticarî ve siyasî ilişkilerimizin geliştirilmesine
katkıda bulunmakta; bu alandaki çıkarlarımıza hizmet ederek, işbirliğimizin
orta ve uzun vadede sağlam bir zemine oturtulması çabalarımızda yönlendirici
bir rol oynamaktadır. Bu nihaî hedeflere ulaşmak gayesiyle, Türkiye ile
Yugoslavya Federal Cumhuriyeti arasında gelişen ilişkilere paralel olarak,
ikili kültürel işbirliğimizin de canlandırılması önem taşımaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu tasarı, iki ülke arasında kültür, sanat, eğitim, bilim ve
enformasyon alanlarında işbirliğinin geliştirilmesini ve her iki ülkenin
birikim ve değerlerinin doğrudan ve karşılıklı olarak iki ülke halklarına
intikaline katkıda bulunmasını amaçlamaktadır.
(x) 205 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Anlaşmaya taraf her
iki ülke, konferans, seminer, konser, sergi ve diğer benzeri toplantı ve
gösterilerin düzenlenmesini, film ve diğer görsel, işitsel gösterimlerde
bulunulmasını, yazar, gazeteci, akademisyen ve sanatçı değişimini ve bunlara
ilişkin programlar düzenlenmesinin sağlanmasını, ülkeler hakkında, bilimsel,
sanatsal ve kültürel bilgilere sahip olunmasını kolaylaştırmak üzere kütüphane
ve okuma salonları oluşturulmasını, kitap, gazete, dergi gibi kültürel ve
sanatsal yayınların ödünç verilmesini, yayın yapım ve dağıtımını
amaçlamışlardır.
Âkit taraflar,
Türkiye Cumhuriyetinde Sırp dili ve edebiyatı, Yugoslav Federal Cumhuriyetinde
ise Türk dili ve edebiyatı öğrenimini teşvik edeceklerdir; her iki ülkenin
uygarlık ve kültürel miraslarının tanıtımını üstlenecek merkezlerin faaliyete
geçirilmesini öngörmektedirler.
Bu geniş çaplı
gerekçeleri öngören söz konusu anlaşma, oldukça çok boyutlu olup,
toplumlararası diyalog ve ilişkilerin yoğunlaştırılmasını öncelemektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; küreselleşen dünyamızın ve gittikçe sayıları artan ikili ve
çok taraflı kültürel modellerin dünya barışına katkıları ve bu tip siyaset
izleyen ülkelerin gerek demokrasi gerek insan hakları ve gerek uluslararası
sistemin barışçıl boyutuna katmadeğer açısından gösterdikleri başarı, bu tip
ilişkilerin geliştirilmesinin insanlığa olan hizmetini açıkça göstermektedir.
Bu çerçevede, ülkemiz ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti arasında böyle bir
anlaşmanın gerçekleştirilmesinin her iki ülkenin yararına olacağı bir
gerçektir. Dışpolitikanın bir ilişkiler bütünü olması cihetiyle, bu anlaşmanın,
ikili düzeyin ötesine giderek, Balkan devletleriyle olan ilişkilerimizde
sağlayacağı siyasî, kültürel, ticarî ve diplomatik imkânları düşündüğümüzde,
anlaşmayı onaylamakla ne kadar isabetli bir iş yaptığımız, gelecekte de fark
edilecektir.
Bu düşüncelerle, bu
anlaşmaya AK Parti Grubu olarak destek verdiğimizi belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kansu.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE YUGOSLAVYA FEDERAL
CUMHURİYETİ FEDERAL HÜKÜMETİ ARASINDA EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR VE SPOR ALANLARINDA
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 12 Nisan
2002 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür
ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 211
Kabul : 211 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına
İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin
Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/551) (S. Sayısı: 207) (xx)
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 207 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 207
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Halil Akyüz; buyurun.
CHP GRUBU ADINA HALİL
AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Büyük Meclisin değerli üyeleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti arasında imzalanan
Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin uygulanmasına ilişkin bilgi sunmak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve Dışişleri Komisyonunun bir üyesi
olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Suriye topraklarında
yer alan ve içerisinde Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi'nin dedesi
Süleyman Şah'ın ve 2 muhafızının yattığı Süleyman Şah Türbesi, ülkemiz için,
siyasal, kültürel ve tarihî açılardan özel öneme sahiptir. 20 Ekim 1921
tarihinde Fransa ile yapılan Ankara Anlaşmasında, Türkiye sınırından 100
kilometre uzaklıkta bulunan yaklaşık 9 dönümlük türbe arazisinin Türkiye
Cumhuriyetinin mülkü olduğu, burada Türk Bayrağının dalgalandırılması ve Türk
askerinin bulundurulması kabul edilmiştir. Bu hak, Lozan Antlaşmasında da
korunmuştur.
1973 yılında,
Suriye'nin Tabka Barajını inşa edeceğini bildirmesi üzerine, iki devletin
yetkilileri bir araya gelerek, orijinal yeri Caber Kalesi olan türbenin, Suruç
- Halep karayolunda, Türkiye - Suriye sınırından yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta
bulunan Karakozak mevkiine taşınmasına karar verilmiştir. Taşınma sırasında,
taşınmaya ilişkin her türlü masraf, Türkiye Cumhuriyeti tarafından
karşılanmıştır.
Suriye Devleti, daha
sonra, Fırat Nehri üzerinde, Tabka Barajının kuzeyinde ve suları türbeyi tehdit
edecek olan Teşrin Barajını inşa etmiştir. Türbenin, Teşrin Barajı sularının
tehdidi altında kalacağının anlaşılmasından sonra, Suriye tarafı türbenin
taşınması için iki yer önermiştir. Bu yerler Türk tarafınca uygun görülmemiş ve
üç yıl süren bir görüşme süreci sonunda türbenin yerinde kalması
kararlaştırılmıştır. Suriye tarafı, bu süreç boyunca, türbenin bu iki yerden
birine taşınması konusunda ısrarcı olmuştur. 25-26 Mart 2000'de Halep'te
yapılan görüşmelerde, türbenin ya yerinde kalması ya eski yerine taşınması ya
da bulunduğu yerin hemen kuzeyindeki bir kesime taşınması tarafımızdan önerilmiştir.
Suriye tarafı, yapılabilir bir proje götürürsek türbenin yerinde kalmasını
kabul edebileceğini, eski yeri olan Caber Kalesine yeniden taşınmasının söz
konusu olamayacağını hemen kuzeyindeki kesimlere taşınmasının ise, buraların
hatırlı kişilere ait araziler olması nedeniyle mümkün olamayacağını
bildirmiştir. Bunun üzerine, türbenin yerinde kalmasını sağlayacak mühendislik
projesi hazırlanmış ve bunun yapılabilir olduğu Suriye tarafından kabul
edilmiştir.
Bir heyetimiz,
projenin somutlaştırılmasına ve Suriye'nin projeye maddî katkısının
sağlanmasına yönelik görüşmelerde bulunmak üzere Temmuz 2001'de Halep'e
gitmiştir. Görüşmelerde, Suriye tarafı, o güne kadar hiç söz konusu olmamış
olan bir yönü gündeme getirmiştir. Suriye tarafı, türbenin bulunduğu alanda
projenin gerçekleştirilebilmesi sırasında arkeolojik kalıntılar çıkabileceğini,
bu durumda bunların Şam'a gönderilerek incelenmelerinin gerekeceğini; bu
bağlamda, çalışmalar sırasında türbede gözlemciler bulundurmak istediğini
bildirmiştir. Heyetimiz, konunun bu yönünün o zamana kadar açılmamış olmasını
anlamakta güçlük çektiğini; çünkü, bir höyük olan yerde arkeolojik kalıntılara
rastlanmasının işin başından beri büyük olasılık olarak değerlendirilmiş olması
gerektiğini; proje çalışmaları sırasında Suriyeli gözlemci kabul
edilebileceğini; ancak, hazır beton dökümü gibi teknik nedenlerle işleri
geciktirecek incelemelerin mümkün olamayacağını bildirmiştir.
Günümüz dünyasında
çok duyarlı bir konu olan arkeolojik yönün ilk kez gündeme getirilmiş olması
nedeniyle, Temmuz 2001'deki görüşmelerde de bir sonuca varılması mümkün
olmamıştır.
Halep'teki bu
görüşmelerden sonra çalışmalarımız sürdürülmüş ve Suriye heyeti Türkiye'ye
davet edilmiştir. Eylül 2001'deki görüşmelerde, Suriye heyeti bu kez yeni bir
unsur olarak, Mart 2001'de heyetimizce istenilen, ancak kabul edilmeyen,
türbenin şimdiki yerinin hemen kuzeyindeki bir yere taşınması önerisini
getirmiştir. Suriye tarafı, baraj gölünün çevresindeki 400 metrekarelik şeridin
kamulaştırılmış olduğunu, şimdiki yerin 2,2 kilometre kuzeyinde yer alan tepeye
türbeyi taşıyabileceğimizi, istersek iki yer arasındaki alanda yer alan başka
yerlere de bakabileceğimizi, türbenin bu kesimdeki bir yere taşınması için
Suriye tarafının katkı ve kolaylık gösterebileceğini, bu önerilerinin
Suriye'nin bir iyiniyet göstergesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini
bildirmiştir. Suriye tarafı, türbenin yerinde kalmasını da kabul ettiklerini,
projenin çok pahalı bir proje olduğunu, bunun uygulanması durumunda hiçbir
maddî katkıda bulunmayacaklarını belirtmişlerdir. Bunun üzerine, ilgili kurum
ve kuruluşlarımızla yapılan değerlendirmelerde, türbenin yerinde kalmasının ve
Suriye tarafının önermiş olduğu yerlerden birine taşınmasının olumlu ve olumsuz
yönleri ortaya konulmuş, 26 Ekim 2001 tarihinde Başbakanlıktan alınan talimat
üzerine türbenin yerinde tahkim edilmesi yönünde karara varılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 10-17 Ağustos 2002 tarihleri arasında Bakanlığımız eşgüdümünde
ve ilgili kurum ve kuruluşlarımızın temsilcilerinin de yer aldığı bir heyet,
Süleyman Şah Türbesinin yerinde tahkim edilmesine yönelik projenin uygulanmasını
sağlayacak protokolleri görüşmek üzere Halep'e gitmiştir. Söz konusu
görüşmelerde Suriye tarafı, türbenin yerinde tahkim edilmesi projesi ve bu
projeye ilişkin işlerin bir bölümünü üstlenmeyi kabul etmiş ve 1995 yılından itibaren
sürdürülen görüşmeler, olumlu yönde seyretmeye başlamıştır. Görüşmelerde,
projenin yürütülmesi için gerekli olan ana protokol ve bunun eki olacak teknik
protokolün en kısa sürede hazırlanarak Ankara'da imzalanması yönünde görüş birliğine
varılmıştır.
22 Ocak 2003
tarihinde Ankara'da gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda, Süleyman Şah Türbesi
Tahkimat Projesinin uygulanmasına ilişkin ana tutanak ve eki olan teknik
protokol imzalanmıştır. Söz konusu ana tutanak ve teknik protokolle, Suriye
tarafı, türbenin yerinde tahkim edilmesini, o amaçla yapılacak çalışmalar için
bahçe duvarlarında yapılması gereken çepeçevre çalışma platformu ile türbeden
başlayarak Halep-Haseki Anayoluna kadar olan bağlantı yolunu yapmayı, türbe
içindeki karakol binasının yıkılarak günümüz gereksinmelerini karşılayacak
şekilde yeniden inşa edilmesini, Türk tarafının yapacağı inşaat çalışmaları
için elektrik ve su bağlantıları olan 15 000 metrekarelik bir şantiye arazisini
Türk tarafına geçici olarak tahsis etmeyi ve tahkimat projesinin
gerçekleştirilmesi için, Suriye mevzuat hükümleri çerçevesinde Türkiye'ye
gereken her türlü kolaylığı sağlamayı kabul etmiştir.
Süleyman Şah Tahkimat
Projesinin maliyeti, 2003 fiyatlarıyla yaklaşık 4 trilyon Türk Lirasıdır.
Bundan sonraki aşamada, türbenin tahkimat çalışmalarının bir an önce
başlatılabilmesi için, imzalanan ana tutanak ve eki teknik protokolün onay
işlemlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tamamlanması, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünce projenin gerçekleştirilmesi için ihale açılması ve
Suriye tarafı ile bir uygulama protokolünün imzalanarak şantiye çalışmalarına
başlanması öngörülmektedir. Şam Büyükelçiliğimizden alınan bilgilerden, söz
konusu ana tutanak ve teknik protokolün Suriye'deki onay işlemlerinin son
aşamaya geldiği öğrenilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu türbenin sanatsal, tarihsel ve siyasal önemi nedeniyle bir
an evvel bitirilmesinde ve bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
tahkimat projesinin uygulanmasına ilişkin ana tutanağın ve eki protokolün
onaylanmasında büyük yarar görmekteyiz. Bu nedenle, bu tahkimat projesine
olumlu oy kullanacağız.
Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Akyüz'e teşekkür ederiz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Sayın Nihat Eri; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
NİHAT ERİ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Suriye topraklarında bulunan ve içinde Osmanlı Devletinin kurucusu Osman
Gazi'nin dedesi Süleyman Şah'ın ve iki muhafızının bulunduğu türbe, Suriye
sınırları içerisinde Caber Kalesinde idi. Ancak, Suriye'nin yapmış olduğu bir
baraj nedeniyle türbe taşınmıştır ve bu taşınma işlemleri sırasında Türkiye
Cumhuriyeti bütün masrafları karşılamıştır. Ancak, taşındığı yerin kuzeyinde
ikinci bir barajın yapılması sonucunda türbe yine baraj sularının tehdidi
altında kaldığından, türbenin ikinci bir defa taşınması söz konusu olmuştur.
Suriye Hükümetinin
önerdiği her iki yeri de Türk makamları kabul etmediklerinden, uzun süren
görüşmeler yapılmış ve sonuçta, türbenin yerinde kalması, yerinde tahkim
edilmesi karara bağlanmıştır.
Suriye tarafı,
uygulanabilir bir proje takdim etmemiz halinde türbenin yerinde kalmasını kabul
etmiştir. Bunun üzerine Türkiye tarafı uygulanabilir bir projeyi Suriye
tarafına kabul ettirmiştir. Bu projenin uygulanabilir olması, türbenin yerinde
kalması ve Suriye hükümetinin bu projeye katkı vermesi, dolayısıyla uygun
görülen bu proje komisyonumuzca da kabul edilmiş ve öncelikli olarak
görüşülmesi için Genel Kurula gönderilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin
değerli sözcüsü bu konuda teknik ve ayrıntılı bilgiler verdiği için ben bu
konuya girmiyorum; yalnız, sözlerime son vermeden önce Suriye'yle ilgili farklı
bir hususla alakalı olarak kişisel bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette, ülkemiz, siyasî sınırlarımız içerisinde kalan toprak
parçasıdır ve bunun dışında hiç kimsenin bir karış toprağında gözümüz yoktur;
ancak, bu sınırların dışında kalan topraklar tamamen yabancısı olduğumuz
topraklar mıdır?.. Osmanlının geçmişte egemen olduğu coğrafyaya baktığımız
zaman, tarihle karşılaşıyoruz. Kuzey Afrika'dan, Ortadoğu'dan, Balkanlar'dan
bizi doğuran Anadolu'ya çekilip gelirken, geride sadece kültürel varlıklar
bırakmadık, önemli miktarda insan unsurunu da terk edip geldik. Bunlar bizim
ilgimizi bekliyor ve bunu en tabiî hak olarak görüyorlar. Bu açıdan
bakıldığında, Suriye'nin özel bir öneme sahip olduğu görülüyor.
Suriye sadece
Araplardan ibaret değildir. Suriye'de Araplar, Türkler, Kürtler, Süryaniler ve
Çerkezler vardır. 1925'te Suriye sınırı çizilirken Suriye tarafında binlerce
çiftçimizin toprakları kaldığı gibi bizim tarafımızda da Suriyeli çiftçilerin
arazileri kaldı. Bu durum gözönüne alınarak, çiftçiler karşılıklı olarak
"pasavan geçiş" diye adlandırılan bir biçimde pasaportsuz sınırı
geçerek arazilerini işlemişlerdir ve mahsullerini ülkelerine taşımışlardır. Bu
uygulama 1960'lı yıllara kadar devam etmiştir.
Suriyelilerin
Türkiye'deki arazileri hukuken korunduğu halde, Türklerin Suriye'deki arazileri
başkalarına tapu edilmiştir. Bunun yanında, 1900'lü yıllarda ve 1940'lı
yılların başlarında, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde üst üste birkaç yılın kurak
geçmesi sonucu, halkın "açlık yılları" dediği kıtlık yılları yaşandı.
Açlıktan kaçan birçok aile Suriye tarafına geçmiş, durum düzelince bir kısmı
geri dönmüş, ancak, önemli bir bölümü dönmemiş ya da dönememiştir.
Bugün, Suriye'nin
kuzeyinde, Mardin İlinin sınır komşusu olan Haseki İlinde ve ilçelerinde,
Türkiye kökenli yüzbinlerce insan yaşamaktadır. 1960'lı yılların başlarında,
Suriye ile Mısır "Birleşik Arap Cumhuriyeti" adı altında birleştikleri
zaman, Suriye'de genel bir nüfus sayımı yapılmış, milliyetçiliğin beslediği
şoven duygularla, Suriye'nin kuzey bölgesinin demografik yapısını Araplar
lehine bozmak için, Türkiye kökenli birçok kişi nüfus kütüklerine kaydedilmemiş
ve kendilerine yurttaşlık hakları verilmemiştir. İçlerinden ancak hatırlı
olanlar vatandaş olarak kabul edilmiştir. Geri kalan çoğunluk, ecnebi diye
nitelendirilerek, yurttaş sayılmamıştır. Bu iş, o kadar keyfî ve gelişigüzel
yapılmış ki, baba yurttaş yazılmış, oğlu ecnebi; kardeşlerden bir kısmı
yurttaş, diğerleri ecnebi sayılmış, karı-koca arasında bile ayırım yapılmış,
biri yurttaş, diğeri ecnebi olarak kaydedilmiştir. Şu anda Suriye'de yaşayan
yüzbinlerce Türkiye kökenli insanın bir kısmı, Suriye vatandaşı olarak nispeten
rahat bir hayat sürerken, büyük çoğunluk, nüfus cüzdanı yerine kimliklerini
bildiren ve üzerinde "mülteci" kelimesi karşılığı "laci"
veya yabancı anlamında "ecnebi" yazan kırmızı bir belge
taşımaktadırlar.
Ecnebi sayılanlar,
birçok haktan yoksun bırakılmaktadır. Mülk edinme hakları yoktur. Tapuda
alım-satın işlemleri yapamamaktadırlar. Gayri resmî olarak sahip oldukları
mülklerini ancak Arap olanlara satabilmektedirler. Şirket kuramazlar; bakkal
dükkânı vesaire gibi esnaflık dışında ticaret yapamazlar. Devletin tüm
yurttaşlara yaptığı gıda yardımlarından yararlanamazlar. Yurttaş statüsündeki
birinin karneyle ucuza aldığı bir gıda maddesini, birkaç katı fiyatla serbest
piyasadan almak zorundadırlar. Devlet memuru olma hakları yoktur. Çocuklarını
üniversitede okutamıyorlar. Pasaport alamadıkları için yurtdışına
çıkamamaktadırlar. Seçme ve seçilme hakları yoktur ve en önemlisi, resmî nikah
yapamazlar. Ecnebi olan birinin doğan çocukları da ecnebi sayılıyor ve
yurttaşlık haklarından yoksun bırakılıyor.
1965 yılında Rakka
Barajı yapılırken, baraj suları altında kalan yüzlerce köy boşaltılmış ve bu
köylerin sakini olan Arap aşiretleri, bir kuşak halinde kuzeye yerleştirilmiş,
ecnebi sayılan Türkiye kökenli insanların arazileri ellerinden alınarak bunlara
verilmişti. Toprakları ellerinden alındığı için şehirlere göç etmek zorunda
kalan bu insanlar, süreç içerisinde birçok haktan yararlanamadıkları için
yoksullaşmışlardır.
Değerli arkadaşlar,
bu trajedi burnumuzun dibinde yaşanmaktadır. Buna duyarsız kalamayız; çünkü, bu
insanlar bizim insanlarımız; Türkiye Cumhuriyeti nüfus kayıtlarında,
babalarının, dedelerinin kayıtları mevcuttur. Bunun yanında, yoksullukları ve
gelecek beklentilerinin olmaması, onları, kolaylıkla, uluslararası teröre ve
insan kaçakçılığına malzeme haline getirmektedir. Kaldı ki, insan hakları
ihlalleri, sadece ihlali yapan ülkelerin kendi iç sorunları değildir;
globalleşen dünyada haklar ve özgürlükler, tüm ülkeleri ve tüm insanları
ilgilendirmektedir. Uluslararası camia, bu konuda Suriye hükümetini uyarmalı;
hükümetimiz de, dostluk çerçevesi içerisinde üzerine düşeni yapmalıdır. Bir değişim
süreci yaşayan dost ve kardeş Suriye'nin yüzü Batı'ya dönük yeni liderinin,
birçok konuda önemli açılımlar sağladığı bilinmektedir. Bu insanlık ayıbının
sona erdirilmesi yönünde de adımlar atmasını beklemek hakkımızdır.
Değerli
milletvekilleri, Ortadoğu halkları, kardeş halklardır; yakın akrabadırlar. Dinî
bayramlarda Suriye sınırı boyunca tel örgülerin arkasından onbinlerce insanın
coşku içerisinde bayramlaşması ve hediyeleşmesi, bunun en güzel kanıtıdır. Bu
insanlar, iki ülke arasında dostluk köprüleri oluşturabilirler, ticarete ve
barışa hizmet edebilirler.
Suriye'de ecnebi
sayılmayan ve kendilerine yurttaşlık statüsü verilen Türkiye kökenliler
içerisinde büyük tüccarlar, sanayiciler, bürokratlar, sivil toplum
yöneticileri, diplomatlar, milletvekilleri, hatta bakanlar mevcuttur. 1956 ile
1960 yılları arasında Suriye'de Genelkurmay Başkanlığı yapan Tevfik Nizamettin,
Nusaybin doğumluydu ve Galatasaray Lisesi mezunuydu.
Bunlardan birçok
kişi, zaman zaman Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına başvuruyor; ancak,
kendilerine başka hiçbir ülkenin vatandaşına uygulanmayan formaliteler
uygulanmakta, önlerine aşamayacakları engeller konulmak suretiyle bunaltılmakta
ve pes etmek zorunda bırakılmaktadırlar. Örneğin, 21 ilin millî emlak
müdürlüklerine, tapu dairelerine, vergi dairelerine ve tüm bankalara yazılar
yazılarak, bu şahısların adlarına kayıtlı gayrimenkul olup olmadığı, bankalarda
mevduatlarının bulunup bulunmadığı sorulmaktadır. Tahmin edeceğiniz gibi, bu
cevaplar bir türlü gelmediğinden, işlemler sonuçlandırılmamaktadır. Bazen de,
komik gerekçelerle müracaatlar reddedilmektedir. Örneğin, anne ve babası 1923
yılında Türkiye'den Suriye'ye göç eden tıp doktoru, uzman birinin yurttaşlık
için yaptığı başvuru, 1923 yılında anne ve babası Türkiye'den göç ederken evli
gözükmedikleri gerekçesiyle reddedilmiştir. Oysaki, göç ettikleri tarihte
bunların yaşı 6 idi; 6 yaşındaki insanların evliliği mümkünmüş gibi, evli
olmadıkları hususu gerekçe olarak gösterilebiliyor. İçişleri Bakanlığımız,
Suriye'den vatandaşlık için başvuranlara uyguladığı bunaltarak pes etme politikasından
artık vazgeçmelidir.
Sözlerime son
verirken, sözleşmeye Grup olarak olumlu oy kullanacağımızı bildirir, beni
dinlemek lütfunda bulunduğunuz için hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Eri.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SURİYE ARAP CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SÜLEYMAN ŞAH
TÜRBESİ TAHKİMAT PROJESİNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN ANA TUTANAĞIN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 22.1.2003
tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin
Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanak'ın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum:
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına
İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 227
Kabul : 227 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Birleşime 10 dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.50
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 18.05
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN
(Karaman)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
10. - Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/377) (S. Sayısı: 203) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 203
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk
Koç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK
KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Yasa
Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
1992 yılında Birleşmiş Milletlere bağlı ülkelerin imzasına açılan ve 1994
yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadan bahsediyoruz. Bu anlaşma, Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi. Sözleşmede ana ilke şöyle
belirtiliyor: "Atmosferdeki sera gazı birikimlerini, iklim sistemi
üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir düzeyde durdurmayı
başarmaktır. Böyle bir düzeye, ekosistemin iklim değişikliğine doğal bir
şekilde uyum sağlamasına, gıda üretiminin zarar görmeyeceği ve ekonomik
kalkınmanın sürdürülebilir şekilde devamına izin verecek bir zaman dahilinde
ulaşılmalıdır." Bunu hedefleyen bir sözleşme. Bu sözleşmede
"sözleşmeye taraf olan gelişmiş ülkeler, iklim değişikliği ve onun zararlı
etkileriyle savaşımda öncülük etmelidirler" deniliyor. Bu görevi,
öncelikle, gelişmiş olan ülkelere veriyor.
Değerli arkadaşlarım,
burada, ilginç bir tablo var. Birleşmiş Milletlere bağlı 186 ülke tarafından bu
sözleşme onaylanmış durumda; sadece, dünyada 6 tane ülke var ki, bu sözleşmeyi
onaylamamış durumda. Bu ülkeleri söylemek istiyorum: Brunei, Andorra, Vatikan,
Irak, Somali ve ne yazık ki Türkiye.
(x) 203 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Şimdi, burada, tabiî,
Türkiye'nin haklı olduğu yönler de var. Onları da bilgilerinize arz etmek
istiyorum. Sözleşmenin hazırlanma aşamasında, ülkemiz, gelişmişlik düzeyi
yüksek olan ülke konumuna sokulmuş ve bu sebeple, iklim değişikliğinden başlıca
sorumlu ülkelerle aynı potada değerlendirilmiştir. Bu durum, kimilerine göre
gerçeği yansıtmamaktadır.
Türkiye, uzun yıllar
bu yanlışlığın düzeltilmesi yönünde büyük mücadeleler vermiş ve bu çerçevede,
2001 yılı kasım ayında, Marakeş'te yapılan taraflar konferansında, ülkemizin
isteği doğrultusunda, Türkiye'ye malî ve teknik yardım konusunda yükümlülükler
getiren sözleşme eki Ek-II'den çıkması ve ülkemizin, sadece Ek-I ülkesi olarak
diğer üyelerden daha özgün bir konumda sözleşmeye taraf olması, Türkiye'nin
uzun yıllar süren çabaları sonunda oybirliğiyle kabul edilmiştir.
Bununla birlikte, bu
sözleşmenin onayı aşamasında ve Resmî Gazetede yayımlanması sürecinde, Türk
makamları da, taraflar konferansında alınan karara atıf yapmalı ve ek
listelerinde oluşabilecek herhangi bir yanlışlığa sebep olmamak adına,
Türkiye'nin bu çerçeve sözleşmenin sadece Ek-1 listesinde yer aldığını
vurgulamalıdır. Her iki ekte de yer alarak sözleşmeye taraf olsaydık,
gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkelerin ihtiyaç duyduğu finansman desteği
için, her yıl, ulusal bütçemizden milyonlarca dolar kaynak aktarmak zorunda
kalacaktık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette, Türkiye'nin, uluslararası bir Birleşmiş Milletler
sözleşmesinde, gelişmişlik düzeyi yüksek bir ülke olarak tanınması, ülkemiz
açısından prestijli bir durumdur. Belki de, bu anlaşma metni, Türkiye'nin, bazı
durumlarda, gelişmişliğini belgeleyici bir metin olarak, uluslararası alanda
emsal teşkil edebilir; ancak, ülkemizin, yolsuzluklar ve vurgunlar sebebiyle
kaybettiği milyarlarca dolar, bu gibi uluslararası ortak çalışmalara kaynak
aktarmasını olanaksız hale getirmektedir. Bu noktada, ülkemizde yaşadığımız,
yolsuzluk yapan kişilerin banka içi boşaltmalarının, devlet ihalelerini fahiş
fiyatla üstlenip devletimizi büyük zarara uğratanların ülkemize ne kadar büyük
zarar verdiğini ve bu ülkenin de, onlardan, yapılanların hesabını ne kadar
asgarî düzeyde sorduğunu, bir kez daha görüyoruz.
Umarım, bu dönem ve
bu Parlamento, bu konuda, toplumun beklentilerini yerine getirerek,
Türkiye'nin, uluslararası alanda esas kaynak aktarması gereken yerlere,
alanlara gerekli kaynağı, ulusal prestijini koruyarak aktarmasını olanaklı hale
getirir.
Değerli arkadaşlarım,
sonuç olarak, Ek-2'den çıkarılıp -tüm işlemlerde yer verildikten sonra ki, bu
işlemlerin eksiksiz tamamlanması önemlidir- sözleşmeye Ek-1 ülkesi olarak taraf
olmamız halinde, ülkemizin, hem doğal hem de ekonomik kaynaklarını tüketen sera
gazı salımlarını azaltması için çok önemli yatırımlar yürütülebilecektir. Bu
yatırımlar, üretilen enerjinin yenilenebilir olmasını ve çevreye daha az zarar
vermesini sağlayacak yatırımlar olmalıdır.
Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesini destekleyen EUROSOLAR Avrupa Yenilenebilir
Enerji Birliği Türkiye bölümünün çalışmaları ve raporları doğrultusunda, bu
yatırımlar sayesinde öncelikle, enerji tasarrufu yoluyla sanayicimizin daha az
maliyetle üretim yapması, vatandaşlarımızın daha ucuz ve temiz bir şekilde
ısınması, insanlarımızın ve ticarî mallarımızın daha ucuz ve hızlı ulaşımı,
ülkemizin dışarıya bağımlılığının azaltılması sağlanmış olacaktır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla da daha ucuz, yerli ve daha bol enerji elde
edilebilecek ve ekonomimizin dışa bağımlılığı azaltılabilecektir.
Değerli arkadaşlarım,
dünyadaki hemen hemen bütün ülkelerin onayladığı bu çerçeve sözleşmesinin
onaylanması, ülkemizin uluslararası platformdaki yeni bir standardizasyon
sistemine daha geçişini hızlandıracaktır.
İşte, tüm bu düşünce
ve beklentilerle, hem bu konunun neyi irdelediğini, neyi içerdiğini
huzurlarınıza getirmiş oluyoruz hem de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Yasa Tasarısına,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu oy kullanacağımızı bildiriyoruz.
Bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum; iyi akşamlar. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Koç.
Tasarının tümü
üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 1992 Rio
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında imzaya açılan ve 21 Mart
1994 tarihinde yürürlüğe giren "Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi"ne katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini, kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 200
Kabul : 200 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı
Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
11.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların
Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/465) (S. Sayısı: 206) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 206
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Halil Akyüz; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALİL
AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Büyük Meclisin değerli üyeleri; Çocuk
Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları
Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısıyla ilgili bilgi sunmak üzere, CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu olanaktan yararlanarak, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme, 20 Kasım 1989'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda onaylanarak, 2
Eylül 1990 günü yürürlüğe girmiştir. Halen 186 devletin taraf olduğu
sözleşmeyi, Türkiye, 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamıştır. Sözleşmenin
ülkemizde uygulanmasıyla sorumlu koordinatör kuruluş olarak Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu görevlendirilmiştir. Anılan sözleşme, çocuk haklarının
korunmasında evrensel standartlar getirmekte ve özel bir duyarlılığa ve
korunmaya muhtaç olan çocukların bakımı, korunması ve çeşitli haklarının
güvenceye alınması konusunda düzenlemeler içermektedir.
Bugün 6 500 000
000'un üzerindeki dünya nüfusunun 3 000 000 000'a yakınını çocuklarımız
oluşturmaktadır. Bu çocukların da yaklaşık 1 000 000 000'ı sağlıklı ev
ortamından uzak bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedir. Ülkemizde ise, son yapılan
nüfus sayımında 0-18 yaş grubu çocuk nüfusu 25 000 000 civarındadır. Bu sayı,
toplam nüfusumuzun yüzde 39'una karşılık gelmektedir.
Türkiye'de kimsesiz
çocuk sayısı 700 000 iken, koruma altına alınan çocuklarımızın sayısı sadece 21
000 civarındadır. 6 ile 14 yaş arası 12 000 000 çocuğumuzun ise, hemen hemen
yarısının çalıştığı tahmin edilmektedir. Ülkemizde bu çalışan çocukların
haklarını koruyacak yeterli bir yasal mekanizma olmadığından, çocuklarımız her
konuda kolayca kullanılmakta ve hakları istismar edilmektedir.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 206 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Günümüz koşullarında
çocuk yetiştirmek, bilgi, aşırı sabır ve duyarlılık gerektiriyor. Geçim
sıkıntıları, aile bölünmeleri, bakıma muhtaç çocuk sayısını hızla
artırmaktadır. Bunun sonucunda, hırsızlıklar, intiharlar olabildiğince artmakta,
sahipsiz çocuklarımız her gün yeni suç ve sorunlarla karşımıza çıkmaktadırlar.
Bunun çözümü, sorumlulukların çocuklarımızın üzerinden alınması için gerekli
örgütlenmenin vakit kaybedilmeden yapılandırılmasıyla mümkün olacaktır.
2001 tarihli bir
araştırmaya göre, dünyada 800 000 çocuk askerin olduğu tespit edilmiştir. Çocuk
askerler, büyük çoğunluğu Afrika'da olmak üzere, 41 ülkede savaşır durumdalar.
Sri Lanka'da canlı bomba olarak karşımıza çıkan çocuklar, Afganistan'da şeriat
uğruna denilerek savaşa sürülmekteydiler.
Dünyada yalnızca
erkek çocukları değil, aynı zamanda kız çocuklarını da silah altına alıyorlar.
14-15 yaşlarında kız çocukları sırtlarında yavrularıyla birlikte savaşa
sürülüyorlar. Ayrıca, Afrika'da kız askerlerin bir bölümü seks kölesi olarak
kullanılmaktadır. Çocuk askerlerin korkularını gidermek için onlara uyuşturucu
veriyorlar, reddedenleri ise öldürüyorlar.
Bilindiği üzere,
dünyanın en önemli bölgelerinden biri olan Ortadoğu'da elli yılı aşkın süredir
devam eden savaş, hafızalardan kolay silinmeyecek sahneleriyle yürekleri
parçalıyor. Bu savaşın en önemli özelliği, Filistinli çocukların saldırılara
hedef konumunda olmalarıdır. Bu çocukları öldürenlerin hiçbir haklı tarafları
olmayacağı gibi, aynı çocukları önplana itip ölümlerini kolaylaştıranların da
hiçbir savunulur yanları yoktur.
Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Sözleşmesine taraf ülkeler ve Birleşmiş Milletler bünyesindeki
UNICEF, çok acıdır ki, savaşlarda bombalar hedef şaşırıp okullara, hastanelere
ve pazar yerlerine düştüğünde beklenilen tepkiyi verememekte ve yeterli
yaptırımı uygulayamamaktadır.
Sayın milletvekilleri,
görülüyor ki, 20 nci Yüzyılın son yıllarında dünyanın çeşitli bölgelerinde
meydana gelen silahlı çatışmalardan en çok etkilenenler, toplumun en fazla
korunmaya muhtaç kesimini oluşturan çocuklar olmuştur. Bu durum, çocukların
silahlı çatışmalara dahil olmalarının önlenmesi için yeni uluslararası
düzenlemeler yapılması ihtiyacını önplana çıkarmış ve bu anlayışla, Birleşmiş
Milletler çerçevesinde, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye ek bir ihtiyarî
protokol hazırlanarak tüm üye devletlerin imzasına sunulmuştur.
Bu ihtiyarî protokol,
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin taraf devletlere, özellikle, çocuğun, zararlı
olabilecek işlerde çalıştırılmasına karşı korunması için her türlü önlemi alma
yükümlülüğü getiren 32 nci maddesi ile silahlı çatışmalarda insancıl hukuk
hükümlerinin çocuklara uygulanmasını sağlamak ve 15 yaşından küçüklerin
çatışmalara katılmalarını önlemek konusunda yükümlülük getiren 38 inci
maddesinin uygulamaya geçirilmesine yönelik düzenlemeler içermektedir.
Çocuk Haklarına Dair
Birleşmiş Milletler Sözleşmesine 1995'te taraf olan ve sözleşmede yer alan
ilkeler çerçevesinde iç hukuk düzenlemelerini vakit geçirmeksizin yapmaya
başlayan Türkiye, cumhuriyetinin kuruluşundan itibaren gözettiği, savaştan
zarar gören çocukların acil ihtiyaçlarını karşılamak ve çocuk haklarını güvence
altına almak temel amaçları çerçevesinde, anılan protokole de taraf olmayı
öngörmüştür. Bu amaçla, söz konusu ihtiyarî protokol, Türkiye Cumhuriyeti adına
8 Eylül 2000 tarihinde New York'ta imzalanmıştır.
Bizim mevzuatımızda
askerlik hizmetlerine ilişkin hükümlerin düzenlendiği 1111 sayılı Askerlik
Kanununun, zorunlu askerlik sınırını 20 yaş olarak belirleyen 1 inci ve gönüllü
askerlik için de asgarî kabul sınırının 18 yaş bitimi olduğunu hükme bağlayan 2
nci maddeleri, anılan ihtiyarî protokol hükümleriyle uyum halindedir. Protokol,
amaçları bakımından çalışma ve iş koşullarını düzenleyen 1475 sayılı İş
Kanunuyla da paralellik taşımaktadır. Bunun yanı sıra, ek protokolün askerî
okul öğrencilerini kapsam dışında tutan 3 üncü maddesinin son paragrafındaki
hüküm de iç hukukumuza uygundur.
Bu ihtiyarî protokole
taraf devletler, çocuk haklarının geliştirilmesi ve korunması için çaba
gösterilmesi konusunda mevcut yaygın taahhüdün göstergesi olan çocuk haklarına
dair verilen geniş desteğin teşvikiyle, silahlı çatışmanın çocuklar üzerindeki
zararlı ve yaygın etkisinden ve bunun kalıcı barış, güvenlik ve kalkınmaya
yönelik uzun vadeli sonuçlarından rahatsızlık duyarak, silahlı çatışma
durumlarında çocukların hedef alınmasını ve genellikle çok sayıda çocuğun
bulunduğu okullar ve hastaneler gibi yerler dahil, uluslararası hukuk
tarafından korunan hedeflere yönelik doğrudan saldırıları kınayarak, birçok
husus üzerinde mutabık kalmışlardır.
Buna göre, taraf
devletler öncelikle;
Silahlı kuvvetlerin
18 yaşına erişmemiş mensuplarının hasmane davranışlara doğrudan doğruya
katılmalarının önlenmesi için mümkün olan tüm önlemleri alacaklardır.
18 yaşına erişmemiş
kişilerin silahlı kuvvetlere zorunlu olarak alınmamasını sağlayacaklardır.
Her taraf devlet,
işbu protokole katılmasının ardından, ulusal silahlı kuvvetlerine gönüllü asker
alımına izin vereceği asgarî yaşı belirten ve bu tarz askere alımın zorunlu
kılınmaması için aldığı önlemleri tanımlayan bağlayıcı bir beyanı tevdi
edecektir.
Değerli
milletvekilleri, çocuk haklarının korunmasına ilişkin her anlaşma gibi, bu
ihtiyarî protokol de çok önemlidir; çünkü, çocuk, gelecektir, umuttur,
değişimdir. Büyük Atatürk'ün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını
çocuklara armağan etmesi ve böyle bir oluşuma dünyada ilk kez ülkemizde
resmiyet kazandırılmasıyla haklı olarak övünüyoruz. Bu anlayışa göre, biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, söz konusu protokole taraftarız. Yalnız, şu da
var ki, yalnızca desteklemek, anlaşmalar yapmak yeterli değildir. Önemli olan,
bu anlaşmanın getirmiş olduğu ilke ve standartların hukukumuza doğru ve
zamanında yansıtılması, etkin bir şekilde uygulanması ve izlenmesinin
sağlanmasıdır.
Sözleşmenin tüm
çocuklara barış ve mutluluk getirmesi dileklerimle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Akyüz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA
HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 206 sıra sayılı
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil
Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; son yıllarda, dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen
silahlı çatışmalarda, en çok etkilenen, toplumun en fazla korunmaya muhtaç
kesimini oluşturan çocuklar olmaktadır. Bu durum, çocukların silahlı
çatışmalara dahil olmalarının önlenmesi için yeni uluslararası düzenlemeler
yapılması ihtiyacını önplana çıkarmış ve bu anlayışla, Birleşmiş Milletler
çerçevesinde, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye ek bir ihtiyarî protokol hazırlanarak,
tüm üye devletlerin imzasına sunulmuştur.
Dünya nüfusu, 1999
yılında 6 000 000 000 sınırını aşmıştır. Çocuk nüfusu ise, 2 700 000 000
civarındadır. Dünyada, 8 000'i ishalden olmak üzere, her gün ölen çocuk sayısı
35 000 iken, önlenebilir veya tedavi edilebilir hastalıklardan ölen çocuk
sayısı, her yıl, 4 000 000 civarındadır. 160 000 000 çocuk, bulaşıcı hastalık
tehdidi altındadır. 800 000 000 çocuk, yeterli ve sağlıklı beslenememektedir.
220 000 000 çocuk, mutlak yoksulluk düzeyinde yaşarken, 1 000 000 000 çocuk,
sağlıklı ev ortamından yoksun büyümektedir. Dakikada açlıktan ölen çocuk sayısı
15'tir. Her yıl, dünyada, 15 000 000 çocuk anne olmaktadır. 5 ilâ 14 yaş
grubunda 272 000 000 çocuk çalıştırılmaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiye'de ise, 2000 yılı itibariyle, 0 ilâ 18 yaş grubu çocuk
nüfusumuz, 25 100 000 civarındadır ve toplam nüfus içerisindeki payının yüzde
38,4 olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye'de, kimsesiz çocuk sayısı 700 000
iken, himaye edilen çocuk sayısı sadece 21 200'dür. 6 ilâ 14 yaş grubundaki
yaklaşık 12 000 000 çocuğumuzun yarısının çalıştığı tahmin edilmektedir.
İletişim
araçlarından, şiddet, cinsellik ve istismar içeren, madde bağımlılığını, sigara
kullanımını ve tüketimini özendiren yayın ve programlar, çocuklarımızı olumsuz
yönde etkilemeye devam etmektedir.
Özetle, dünyada ve
ülkemizde, çocukların eğitim, sağlık ve çalışma hayatına ilişkin sorunları,
çocuk işçiliği, sokak çocukları ve sokakta çalışan çocukların sorunları hâlâ
önemini korumaktadır. Oysa, çocuklarımız, ülkemizin ve milletimizin
geleceğidir. Çocuklarını iyi yetiştiremeyen bir milletin geleceğinin de pek
parlak olacağı söylenemez.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; uluslararası alanda çocukların bu sorunlarına eğilen ve çocuk
hakları kavramını yerleştiren önemli belgelerden biri de, 54 maddeden
müteşekkil 1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesidir.
Meclisimiz, bu sözleşmeyi 1995 yılında onaylamıştır. Bugün, onaylanmak üzere
önümüze gelen ve ülkemiz tarafından 8 Eylül 2000 tarihinde New York'ta imzalanan
ihtiyarî protokol, Çocuk Hakları Sözleşmesinde yer alan ilkeler çerçevesinde
hazırlanmış bir belgedir.
Bugün, onaylanması
için önümüze gelen protokol, taraf devletlere, özellikle, çocuğun zararlı
olabilecek işlerde çalıştırılmasına karşı korunması için her türlü önlemi alma
yükümlülüğü getiren Çocuk Hakları Sözleşmesinin 32 nci maddesi ile silahlı
çatışmalarda insancıl hukuk ilkelerinin çocuklara uygulanmasını sağlamak ve 15
yaşından küçüklerin çatışmalara katılmalarını önlemek konusunda yükümlülük getiren
38 inci maddenin uygulamaya geçirilmesine yönelik düzenlemeler içermektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; protokole taraf ülkelerin mutabık kaldıkları hususları şu
şekilde özetlemek mümkündür:
Çocuk haklarının
geliştirilmesi ve korunması için çaba gösterilmesi konusunda, mevcut taahhüdün
göstergesi olan Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye verilen desteğin küresel
ölçekte yaygınlaştırılmasını teşvik etmek.
Çocukların haklarının
özel korunma gerektirdiğini tekrar teyit ederek ve çocukların durumlarının
ayırım yapılmaksızın sürekli iyileştirilmesi, huzurlu ve güvenli koşullar
altında gelişimlerinin ve eğitimlerinin sağlanması için çağrıda bulunmak.
Silahlı çatışmanın
çocuklar üzerindeki zararlı ve yaygın etkisinden ve bunun kalıcı barış,
güvenlik ve insanî kalkınmaya yönelik uzun vadeli sonuçlarından endişelenerek
silahlı çatışma durumlarında çocukların hedef alınmasını ve genellikle çok
sayıda çocuğun bulunduğu okul ve hastane gibi yerler dahil uluslararası hukuk
tarafından korunan hedeflere yönelik doğrudan saldırıları engellemek.
Uluslararası ceza
divanı statüsünün kabul edilmesini ve statünün özellikle 15 yaşın altındaki
çocukların askere yazılmasını ya da alınmasını ve silahlı çatışmalarda faal
olarak hasım olmaya katılım için kullanılmalarını savaş suçları kapsamına
almak.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türk mevzuatında askerlik hizmetine ilişkin hükümlerin
düzenlendiği 1111 sayılı Askerlik Kanununun zorunlu askerlik sınırını 20 yaş
olarak belirleyen 1 inci ve gönüllü askerlik için de asgarî kabul sınırının 18
yaş bitimi olduğunu hükme bağlayan 2 nci maddeleri, söz konusu ihtiyarî
protokol hükümleriyle uyum halindedir. Protokol, amaçları bakımından, çalışma
ve iş koşullarını düzenleyen 1475 sayılı İş Kanunuyla da paralellik taşımaktadır.
Bunun yanı sıra, ek protokolün askerî okul öğrencilerini kapsam dışında tutan 3
üncü maddesinin son paragrafındaki hüküm de iç hukukumuza uygundur. Çocuk
Haklarına Dair Sözleşmeyi tamamlayıcı nitelikte olan ve temelde ulusal mevzuatımızın
hazırladığı elverişli zeminle uyum içinde bulunan bu protokole ülkemizin taraf
olması, çocuk haklarına ve insan merkezli politikalara verdiğimiz önemi
uluslararası düzlemde bir kez daha göstererek ve bu alanda bugüne kadar
izlenmiş ulusal politikalar bakımından ileriye doğru atılmış başka bir adımı
teşkil edecektir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; önemli olan, bu tür anlaşmaların sadece onaylanması değil,
getirmiş olduğu ilke ve standartların iç hukuka, doğru ve zamanında
yansıtılması, etkin bir şekilde uygulanması ve izlenmesidir.
AK Parti Grubu olarak
bu anlaşmaya kabul oyu vereceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kansu.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüştüğümüz 206
sıra sayılı Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara
Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına söz aldım; tümünüzü saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
savaşlara büyük yöneticiler karar verir; ama, suçsuz insanlar ve çocuklar
acısını çeker. Nerede savaş varsa, orada ölüm vardır. Televizyonlarda kimi
zaman tanık oluyor, görüyorsunuz; Irak'ta, Filistin'de, kolu bacağı kopmuş,
sağlığından, eğitiminden, ailesinden olmuş çocuklar...
Çocuk Vakfının
"Hakları Çalınmış Çocuklar-2000" raporunda, son on yılda 2 325 000
çocuğun savaşlarda ve silahlı çatışmalarda öldüğü bildiriliyor. Yine bu rapora
göre, bu süre içerisinde, 16 000 000 çocuk da ruhsal travma geçiriyor. Bir ozanın
ağzından çocuk soruyor: "Çocukları küçücük kurşunla mı vururlar
anne?" Yine bu rapordan, 7 ile 14 yaş arasında 300 000 çocuğun, etkin
silahlı çatışmalarda ve savaşlarda kullanıldığını öğreniyoruz.
Değerli arkadaşlar,
çocuklar, gelecektir. Arkadaşlarım da söylediler burada; Birleşmiş Milletler,
Çocuk Hakları Sözleşmesini 1989'da kabul etmiş, 1990'da yayımlamış; Türkiye,
hemen imzalamış, arkasından da Meclisine getirmiş ve Çocuk Hakları Sözleşmesini
onaylamış.
Çocuk Hakları
Sözleşmesinde çocuklara ilişkin birsürü hak var; ama, bunların birçoğu,
maalesef, ülkemizde de, dünyada da kullanılmıyor. Çatışmalarda, doğal olarak,
en çok zarar görenler çocuklardır; özellikle kara mayınlarından yaşamını
yitiren çocuklardır. 40'ın üzerindeki ülke bu mayınların kullanılmasını
yasakladığı halde, maalesef, birçok yerde, hâlâ, bu mayınlar kullanılmaktadır
ve çocuklar yaşamlarını yitirmektedirler.
Türkiye, nüfus
yönünden, bir çocuklar ülkesidir. Bizim, 0 ile 18 yaş arasında 26 000 000
çocuğumuz var. Türkiye'de, yaklaşık 3 kişiden 1'i çocuk. Bunların, barış
içerisinde, sağlıklı yaşaması ve iyi bir eğitimden geçirilmesi hepimizin görevidir.
Değerli arkadaşlar,
ancak, bu, her zaman böyle olmuyor. Örneğin, Millî Eğitim Bakanlığı bir
yönetmelik yayımladı. Bu İlköğretim Yönetmeliği geçen günlerde ortaya çıktı. Bu
yönetmelikte, çocuk haklarıyla çelişen kimi maddeler bulduk. Burada İş Yasası
görüşülürken -Sayın Bakanım anımsar- çocukların da, hiç olmazsa 18 yaşına kadar
çalıştırılmaması gerektiğini vurgulamıştık; şimdi, onları, hiç olmazsa eğitim
hakkında yoksun kılmayalım diyoruz.
Sevgili arkadaşlar,
bu İlköğretim Yönetmeliği elimde ve bu yönetmelikte, ilköğretimin bir hak
olduğu ve zorunlu olduğu yazılmış -doğrudur- ama, parasız olduğu atlanmış.
Şimdi, bütün uluslararası metinlerde -Çocuk Hakları Sözleşmesi de içerisinde-
Anayasamızda, Millî Eğitim Temel Yasasında, ilköğretimin hak olduğu, zorunlu
olduğu ve parasız olduğu yazılır; ama, burada yazılmamış, vurgulanmamış.
"Efendim, öteki yasalarda var..." Ama, bir yönetmelik, bir uygulama yapıyorsunuz,
burada yazmıyorsunuz.
Devamlılık konusu,
çocukların okula devamlılığı bir sorundur Türkiye'de; geçmişte de bu konuda çok
savaşımlar verilmiştir ve başarılmıştır; ama, bu yönetmelikte, maalesef, bu
devam konusunda da bir açık kapı bırakılmıştır.
Değerli arkadaşlar,
herhangi bir nedenle okula devam edemeyen çocuklar, en az bir dönem not
almışsa, bir öğretmenin kararıyla üst sınıfa geçirilebiliyor ve devam etmiş
öğrenciler gibi işlem yapılıyor; yani, devamsızlığa da bir kapı açılıyor. Bu,
yalnız 8 inci sınıfta değil; böyle bir kayıt da yok. Bakan böyle bir şey
açıkladı; ama, şimdi zamanınızı almamak için ayrıntıyı okumuyorum.
Bakın, herhangi bir
nedenle devam etmeyen çocuk, bir dönem not almışsa, devam etmiş gibi işlem
görüyor; bir öğretmen -sınıf öğretmeni, branş öğretmeni- ya da bir kurul,
başarısızsa, bir üst sınıfa geçiriyor. Şimdi, bu, devamsızlığa bir primdir.
Yine -bu yönetmelik
daha yeni çıktı- Çocuk Hakları Sözleşmesinde, çocuğun dernek kurması en doğal
hakkıyken, sözleşme onu teşvik ederken, desteklerken, maalesef, bu yönetmeliğin
109 uncu maddesinin altıncı fıkrasında, bakın, okul değiştirmeye, yani, bir
bakıma çocuğu bu okuldan alıp bir başka okula göndermeye sebep olacak bir suç
olarak görülüyor; deniliyor ki o fıkrada: "Okul içinde ve dışında
dernek..." Tabiî ki, siyasî parti ve sendikalar var, onlara girmemesi doğaldır;
ama, arkadaşlar, dernek kurmak çocuklara bir hak olarak verilmiş. Burada, siz,
onu, derneğe girmeyi ve bunun propagandasını yapmayı, okul değişikliğine sebep
kabul ediyorsunuz, bir suç olarak görüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
arkadaşlarım da söyledi, uluslararası uyum için, Çocuk Hakları Sözleşmesine ek
protokolü kabul etmek güzel, onları onaylamak güzel; ama, eğer yapacağımız
yasalarda, çıkaracağımız yönetmeliklerde bu hakları ete kemiğe
büründürmüyorsak, tam tersine, o hakları alıyorsak, o zaman, bu, çelişir.
"Çocuklar düşüncelerini özgürce söyleyebilmeli" deniliyor Çocuk
Hakları Sözleşmesinde. 18 yaşına kadar her insanı bir çocuk kabul ediyor.
Sağlıklı yaşaması, iyi bir eğitim alması; bütün bunlar, bu Çocuk Hakları
Sözleşmesinde var.
Peki, biz, bugün neyi
konuşuyoruz? Bakın, 1990'larda çıkan Çocuk Hakları Sözleşmesinde, var olan
Çocuk Hakları Sözleşmesinde "15 yaşına kadar çocukların askere alınmaktan
kaçınılması" deyimi vardı ve "silah altına alınırken, 15 ilâ 18 yaşındaki
çocuklar alınmak zorunda kalınırsa, en büyükten başlanılır" gibi, esnek
anlatımlar kullanılmıştı. Zamanla düşünülmüş; bir çocuğun 15 yaşında, 16
yaşında, 17 yaşında askere alınması bir cinayettir gerçekten. Bizim yasalarımızda
böyle bir şey yok; ama, çevremizde, dünyada vardır. Türkiye'de de, çocuklar
kullanılmaktadır, sömürülmektedir; hem çalışma yaşamında sömürülmektedir hem
okul dışında, okullaşma oranında dışarıda bırakılarak onların hakları ellerinden
alınmaktadır.
Ayrıca, bir
yönetmelik çıkarıyorsunuz, çocuğu potansiyel bir suçlu gibi görüyorsunuz.
Gazetelere de yansıdı, size anımsatmak istiyorum: Çocukla sözleşme yapıyorsunuz
ve diyorsunuz ki: "Bir daha bu kabahati işlemeyeceğine dair, gel, bakalım,
seninle ben sözleşme yapacağım." Peki, uymazsa; uymazsa, çocuğu başka
okula gönderiyorsunuz, cezalar veriyorsunuz. Dernek kurma da en büyük
sakıncalarından biri sayılıyor. Biz, bunu, iyi niyetle Millî Eğitim Bakanlığı
ilgililerine duyurduk, bir kez daha duyuruyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Çocuk Hakları Sözleşmesi eksiksiz uygulanmalıdır ve çocukları, biz "çocukları
küçücük kurşunla mı vururlar anne" deme ortamından çıkarmalıyız ve bugün,
biz...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlayın.
MUSTAFA GAZALCI
(Devamla) - Bakın, yüzde 9 civarında çocuğumuz okulöncesi hakkından
yararlanıyor. İlköğretim çağında olup da özellikle kız çocuklarından okula
gidemeyenler birsürü var; ortaöğretime geçtiğiniz zaman çocukların yüzde 45'i
-Cumhurbaşkanı da söyledi burada- eğitim dışında kalıyor; üniversiteye
gittiğiniz zaman daha da daralıyor. Eğer, biz, 21 inci Yüzyılın bilinçli
çocuklarını yetiştirmek istiyorsak, onları barış ortamında, sevgiyle, gerçekten
iyi bir eğitimden geçirmemiz gerekir.
Çocuk Hakları
Sözleşmesine ek protokolün tabiî ki onaylanmasını diliyorum; Cumhuriyet Halk
Partisi olarak da, Grup Sözcümüz söyledi, zaten olumlu oy vereceğiz; ama,
çıkarılan yasalarda -bana göre, İş Yasasında da- geri hükümler vardı çocuklara
ilişkin -bunu Sayın Bakanımıza da söyledik- eğitim alanında da, özellikle bu
yönetmelikte de, kazanılmış haklarını yok sayan maddeler var; sayın bakanların,
hükümetin bunlara uymasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Gazalcı.
Tasarının tümü
üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
ÇOCUK
HAKLARINA DAİR SÖZLEŞMEYE EK ÇOCUKLARIN SİLAHLI ÇATIŞMALARA DAHİL OLMALARI
KONUSUNDAKİ İHTİYARÎ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - 8 Eylül
2000 tarihinde New York'ta imzalanan "Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek
Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî
Protokol"ün ekli beyanlar yapılmak suretiyle onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür
Ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı
Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 192
Kabul : 192 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, 21 Ekim 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati : 18.57
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.