Normal TBMM 2 3 2003-11-04T16:40:00Z 2003-11-04T16:40:00Z 39 23346 133074 TBMM 1108 266 163424 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 28       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

8 inci Birleşim

16  Ekim  2003 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

2.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, akaryakıt dağıtım şirketlerinin dağıtım payına yapılan zamma ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/1132)

 

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Zonguldak İlinin sosyal ve ekonomik sorunları ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan'ın, bali ve tiner kullanımı ve satışının kontrol edilmesine ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, devlet güvencesine güvenerek mevduatlarını İmar Bankasında değerlendiren bankazedelerin mağduriyetlerinin önlenmesine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Devlet eski Bakanları Burhan Kara, Ramazan Mirzaoğlu, Mustafa Yılmaz, Mehmet Kocabatmaz, Tarım ve Köyişleri eski Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp ve Sağlık eski Bakanı Osman Durmuş haklarında Meclis soruşturması açılması amacıyla hazırlanan dosyalara dair Başbakanlık tezkeresi (3/374)

2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, AB Uyum Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/110)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay ve 39 milletvekilinin, geleneksel Türk elsanatları üretici ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak, elsanatlarının geliştirilmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/128)

IV.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.- AB Uyum Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S.Sayısı: 228)

2.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal Durumu, Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/376) (S. Sayısı: 187)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/405) (S. Sayısı: 189)

6.- Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S. Sayısı: 197)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/365) (S. Sayısı: 204)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/367) (S. Sayısı: 205)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/551) (S. Sayısı: 207)

10.- Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/377) (S. Sayısı: 203)

11.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/465) (S. Sayısı: 206)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, TRT Genel Müdürü adaylarının belirlenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/1121)

2.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, akaryakıt dağıtım şirketlerinin dağıtım payına yapılan zamma ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/1132)

 


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Hasan Aydın, son günlerde Millî Eğitim camiasında yaşanan sıkıntılara,

Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu, Mudanya Mütarekesinin imzalanışının 81 inci yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa-Bandırma-Bilecik-Osmaneli demiryolu hattının bitirilmesinin önemine ve bölgeye getireceği yararlara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan cevap verdi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/277) esas numaralı sorunun, soru sahibi tarafından geri çekildiği açıklandı.

2 nci ve 4 üncü sıralarınnda bulunan (6/278) ve (6/282)  esas numaralı sorular, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi; soru sahibi de görüşlerini açıkladı.

3 üncü sırasında  bulunan  (6/281),

9 uncu      "         "    (6/297),

11 inci      "         "    (6/299),

Esas numaralı sorulara, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan cevap verdi; soru sahipleri de karşı görüşlerini açıkladılar.

5 inci sırasında  bulunan (6/286),

6 ncı       "               " (6/287),

7 nci       "        " (6/288),

8 inci     "        "       (6/291),

10 uncu  "        "       (6/298),

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan ve müzakereleri tamamlanan, Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/615) (S.Sayısı: 228) elektronik cihazla yapılan açık oylamaları sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 16 Ekim 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 17.22'de son verildi.

                                                       

Yılmaz Ateş

 

 

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Mehmet Daniş

 

Mevlüt Akgün

 

 

Çanakkale

 

Karaman

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 


                                                                                                           No. : 11

II. - GELEN KÂĞITLAR

16 Ekim 2003 Perşembe

Tasarı

1.- Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/686) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.10.2003)

Teklif

1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un; 6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanunun 4.Maddesinin 3.Fıkrasına Ek Yapılması ve 15 inci Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/183) (Adalet ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:10.10.2003)

Tezkereler

1.- Genel Bütçeli Dairelerin 2002 Bütçe Yılı Kesinhesap Kanun Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/370) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

2.- Katma Bütçeli İdarelerin 2002 Bütçe Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/371) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

3.- Genel Bütçeli Dairelerin 2001 Bütçe Yılına Ait Ek Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/372) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

4.- Katma Bütçeli İdarelerin 2001 Bütçe Yılına Ait Ek Genel Uygunluk Bildiriminin  Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/373) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın, milletvekili lojmanları ile kamp, sosyal tesis ve lokallerin satışına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/782) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)

2.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun, alternatif turizme yönelik çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/783) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa'yı ilçelerine bağlayan karayollarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/784) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

4.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa'nın okul ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/785) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, ülkemizde tavuk vebasıyla ilgili bir virüs tespit edilip edilmediğine ve alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1309) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

2.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, üniversite öğrencilerine burs olanakları sağlanmasına ve kötü alışkanlıklardan kurtarmak için ne gibi önlemler alınacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1310) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

3.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, ülkemizde tavuk vebasına karşı herhangi bir önlem alınıp alınmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1311) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir-Kemeraltı'ndaki bazı işyeri ve dükkanların kamulaştırılma nedenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1312) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

5.- Adıyaman Milletvekili Şevket Gürsoy'un, Adıyaman TMO Şube Müdürlüğünün Ajans Müdürlüğüne dönüştürülmesinin gerekçelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1313) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

6.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, Ankara-Kızılay Meydanının yaya trafiğine kapatılması uygulamasının nedenlerine ve kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1314) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

7.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, İzmir-Bergama-Ovacık İşletmesi Atık Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1315) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

8.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, İzmir-Bergama-Ovacık Altın  İşletmesinden yurtdışına gönderilen dore altına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1316) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

9.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, yardımcı doçent kadrolarındaki soruna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1317) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

10.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, İzmir-Bergama Altın İşletmesi ocaklarından çıkarılan pasanın yol çalışmalarında kullanılıp kullanılmadığına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/1318) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

11.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Doğan Grubunun borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1319) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Anayasa Mahkemesince iptal edilen bazı yasaların yeniden çıkartılıp çıkartılmayacağına ve AB'ye uyum yasalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1320) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2003)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay ve 39 Milletvekilinin, geleneksel Türk el sanatları üretici ve sanatkarlarının sorunlarının araştırılarak, el sanatlarının geliştirilmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/128) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

16 Ekim 2003 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN (Karaman),  Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalara geçmeden önce, bir konuyu bilgilerinize arz etmek istiyorum. Bugün, 16 Ekim Dünya Gıda Günü. Bu Dünya Gıda Günü nedeniyle, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, Konya Milletvekili Sayın Abdullah Çetinkaya, Malatya Milletvekili Sayın Ali Osman Başkurt ve Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen gündemdışı söz talebinde bulundular; ancak, gündemimizin sıkışık olması nedeniyle, arkadaşlarımıza gündemdışı söz veremedim. Duyarlılıklarından ötürü kendilerine teşekkür ediyorum, Dünya Gıda Günlerini de kutluyorum.

Ayrıca, Ahilik Haftası nedeniyle, Kırşehir Milletvekillerimiz, Sayın Hüseyin Bayındır ve Sayın Mikail Arslan da gündemdışı söz talebinde bulundular. Bu arkadaşlarımıza da söz veremedik. Duyarlılıkları için kendilerine teşekkür ediyorum. Bu iki değerli milletvekilimiz, cumartesi günü Kırşehir'de yapılacak Ahilik Haftası etkinliklerine, bütün Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerimizi, siz sayın milletvekillerini davet etmektedirler. Ben de, bu iki değerli milletvekilimiz adına, sizleri Kırşehir'e davet ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı ilk söz, Zonguldak İli Kilimli Beldesinde meydana gelen grizu patlaması ve Zonguldak İlinin temel sorunları hakkında söz isteyen, Zonguldak Milletvekili Sayın Nadir Saraç'a aittir.

Buyurun Sayın Saraç. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Zonguldak İlinin sosyal ve ekonomik sorunları ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

NADİR SARAÇ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; geçtiğimiz hafta sonu, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Cevdet Selvi Başkanlığındaki bir milletvekili grubumuzla Zonguldak'taydık. Nedeni, maalesef, sayıları 4 500'ü aşan maden şehidimize Kilimli'deki grizu patlamasıyla eklenen ve yaşamını yitiren 4 madencimizin acısını tüm kentle paylaşmaktı; fakat, hemen ardından, hafta başında, Gelik ve Kozlu'da meydana gelen iki ayrı kazada 3 madencimiz daha yaşamını yitirdi, 7 işçimiz de yaralandı. Yüce Meclisin huzurunda, grizu patlamasında yaşamını yitiren tüm madencilerimize Tanrı'dan rahmet, dost ve yakınlarıyla tüm Zonguldak'a başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Değerli arkadaşlarım, "Zonguldak" denilince, aklımıza, madencilik; ama, özelde, taşkömürüyle özdeşleşen ve emeğin başkenti olarak algılanan kent gelmektedir. Zonguldak, özellikle taşkömürü üretimine başladıktan sonra, cumhuriyet döneminde yerli sanayiin kalbi durumuna gelmiş Karabük Demir Çelik Fabrikaları, yani, Kardemir ve ülkenin ilk elektrik santrallarından birisi olan Çatalağzı Termik Santralı ÇATES'in kuruluş nedeni olmuş, ülkenin diğer bölgelerine enerji ve teknolojik katkılar vermiş, zamanın en önemli ulaştırma aracı olan demiryollarıyla ülkenin tüm ağır sanayiini besleyen ve ülkenin dev tesislerinden Ereğli Demir Çelik Fabrikalarının kuruluşunun temel nedeni olmuştur. Bu özellikleriyle 1970'li yıllarda Türkiye'nin en gelişmiş yedi ili arasında sayılan Zonguldak, özellikle sanayileşmeyle orantılı gelişmeyen ve hatta ihmal edilen, 1980'li yıllardan bugüne uygulanmakta olan sadece ticarî hedefli belirsiz kömür politikalarıyla sürekli geri kalan, göç veren, ekonomik ve sosyal sorunlarla başbaşa bırakılmış bir kent noktasındadır. Bu politikalar sonucunda, 1970'li yıllarda 50 000'i aşkın işçinin çalıştığı Türkiye Taşkömürü Kurumu sürekli küçülmeye ve işçi çıkarmaya yönelerek 2003 yılında bu rakam 15 000'in altına düşürülmüş ve düşürülmeye devam etmektedir; yani, ülkede uygulanan IMF politikaları sonucu, doğal zenginliklerimiz uluslararası sermayenin insafına terk edilerek, üretime yönelik çabaların önü kesilerek ülkede üretim yapılamaz hale gelinmiştir ve bu politikalara bağlı olarak ithal kömür arayışına gidilerek, demir çelik sektörünün vazgeçilmez hammaddesi olmasına karşın, artık, taşkömürünün stratejik olma özelliği ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Zonguldak, Türkiye'de, koklaşabilir taşkömürünün üretildiği tek kenttir; İç Anadolu'ya en yakın liman kenti, Türkiye'nin en büyük doğal ormanlarının sahibi, Batı Karadenizin Ankara ve İstanbul'a en yakın liman kenti olup, ülkenin demir çelik kuruluşlarına en yakın, devletten aldığı paradan daha fazlasını veren 12 ilimizden birisi olup, bugün, yaşamsal sorunlarla karşı karşıyadır. Yani, taşkömürü madenciliği, hem Batı Karadeniz hem de ülke ekonomisi için hiç de ihmal edilemeyecek bir öneme sahiptir. Giderek küçültüldüğü gözlense bile, bölge ekonomisi halen taşkömürüne bağlı bulunmaktadır.

Emeğin başkenti olarak tanımlanan Zonguldak'ta bugün yaşamsal olan hedef, Türkiye Taşkömürü Kurumunu ayakta tutabilmektir. Bunun için, TTK, özerklik ilkesinden hareketle yeniden yapılandırma programına alınmalı, yeni bir rehabilitasyon ve modernizasyona tabi tutulmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir saniye, Sayın Saraç...

Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

NADİR SARAÇ (Devamla) - Çağdaş yönetim ve üretim teknikleri uygulanarak, üretime, asgarî 5 000-6 000 civarında gruplu işçi takviyesi yapılmalı; rödovansdaki hukuksal sorunlar aşılıp, yaygın, yasal ve gerçekçi düzenlemeler yapılarak, bu iyileştirmelerle, verimliliğin artırılması ile maliyetin düşürülmesi hedeflenmelidir.

Değerli arkadaşlarım, Zonguldak'la özdeşleşen taşkömürü ve Türkiye Taşkömürü Kurumunda bu önlemlerin ivedilikle alınıp, insanımızın bu beklentilerini bir an önce yaşama geçirmeleri, 1970'li yılların başından bu yana sözü edilen serbest bölge Filyos Vadisi Projesinin işlerlik kazanması, yine Zonguldak için çok önemli görülen Karaelmas Üniversitesinin gelişimi, ayrıca, turizm kenti olma çabasının yoğunlaştırılarak ulaşım olanaklarının çağdaş normlara taşınması, bu emek ve alınteri kokan kenti tekrar eski parlak günlerine taşıyacağı umuduyla, son olmasını dilediğimiz, Gelik'te, Kozlu'da, Kilimli'de grizuda yaşamını yitiren maden işçilerimizi tekrar rahmetle anıyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Saraç.

Biz de, yaşamını yitirenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyoruz.

Gündemdışı ikinci söz, bali ve tiner kullanımı ve satışının kontrol edilmesi hakkında söz isteyen, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan'a aittir.

Buyurun Sayın Tutan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan'ın, bali ve tiner kullanımı ve satışının kontrol edilmesine ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bali, tiner kullanımı ve satışının kontrol edilmesiyle ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bali, tiner, benzin ve gazolin gibi maddelere bağımlı olan kişilerin, genellikle, bu maddeleri mesleklerinde kullanma durumunda olan mobilyacı, boyacı ve oto boyacısı gibi kişiler olduğu anlaşılmaktadır; ancak, son yıllarda, ülkemizde, ergenlik çağındaki gençlerde bu maddelerin ucuz ve kolay bir şekilde temin edilmesi, bağımlılığın bu yaş grubunu tehdit etmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Günümüzde, bali ve tiner bağımlılığı, genellikle çocuklar arasında hızla yayılan ve ivedi çözülmesi gereken çok önemli bir sorun haline gelmiştir. Çocuklarımızın bu sorundan korunması yönteminin; her şeyden önce, onları bu duruma iten nedenlerin iyi tespit edilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aileden, okuldan ve sosyal çevreden kaynaklanan sorunlar çözümlenemeyince, çocuklar ümitsizliğe düşmektedir. Çocuklarımız, öncelikle, bali ve tiner gibi ucuz ve kolay bulunabilir olmasından dolayı ve alım satımının yasadışı olmaması nedeniyle, kullanımı hızla artan maddelere yönelmektedir. Çocuklarımız, bunlarla uyuşturucuya başlayıp, daha karmaşık ve tehlikeli olanlara doğru eğilimli hale gelmektedir. Dolayısıyla, çocuklara bali, tiner türü maddelerin satışının engellenmesi ve bu maddelerin satışının denetlenmesi gerekmektedir. Büyükkent içerisinde yaşamak zorunda kalan; ancak, bu yaşama ayak uyduramayan ailelerin çocukları, önemli bir oranda bali, tiner koklayan, benzen içeren ve temini kolay olan yapıştırıcı aromatikleri kullanarak, uçucu madde bağımlısı durumuna düşmüşlerdir. Özellikle bali ve tiner kullanımı, sosyoekonomik düzeyleri düşük olan ailelerin çocukları ile sokak çocukları arasında, maalesef, oldukça yaygındır. Gerek evsiz gerekse aileleriyle yaşayan ve ortak özellikleri uçucu madde bağımlılığı olan bu çocuklarımızın sayısı her geçen gün artmaktadır.

Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca haklarında yasal işlem yapılan kullanıcılarla yapılan anket, bu tip ve benzeri maddelere başlamadaki en büyük etkenin -yüzde 82'yle- merak ve arkadaş çevresi olduğunu ortaya koyuyor. Yapılan araştırmalar, maalesef, bu maddeleri kullanma yaşının 12'ye kadar indiğini de göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cinayet, kapkaç ve gasp gibi suçları tetikleyen, özellikle çocuklar için tehdit oluşturan bali ve tiner gibi sentetik maddeler uyuşturucu kapsamına alınmalı ve bu maddeleri amaçdışı üretenler ve satanlar hakkında gerekli yaptırımlar acilen hayata geçirilmelidir.

Bu maddeler özel ruhsatı olmadan üretilmemeli, satışlarının kontrol ve denetimleri sıklıkla yapılmalıdır. Her ne surette olursa olsun, bali, tiner gibi yapıştırıcı veya çözücü olarak kullanılan kimyevî, uyuşturucu ve uçucu maddelerin 18 yaşından küçük, reşit olmayan çocuklara satışı ve amacı dışında kullanımı kontrol altına alınmalı ve belli kurallara da bağlanmalıdır.

Ülkemizin geleceği, yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımızın en iyi şartlarda eğitimlerini sürdürebilmeleri, ilerlemeleri, vatanı, milleti ve ailesi için hayırlı birer evlat olabilmeleri için, hepimiz, maddî manevî tüm gücümüzü ortaya koyuyor, çırpınıyoruz. Ne var ki, her şeyimiz olan çocuklarımızın büyüme çağına girmeleriyle birlikte edindikleri değişik sosyal çevreler ve arkadaşlık ortamları, onların bazen denetimimiz dışında kalmalarına neden oluyor. Bunun sonucunda da, çocuklarımızın uğradığı tahribatı fark etmemiz zaman alıyor. Gerçekleri öğrendiğimizde de, maalesef, çoğunlukla iş işten geçmiş oluyor.

Anayasamızın 58 inci maddesinde "devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır" denilmektedir.

Bu bağlamda, her ülkenin, her kültürün, kendine özgü önleme ve mücadele programları olması gerekir. Bali, tiner ve uyuşturucunun getirdiği sorunlar, şehirleşme arttıkça artmaktadır. 1 000 000'u aşmış bir şehirde kendini kaybettirmek, kendini göstermekten çok daha kolaydır.

Bu nedenlerle, özellikle bellibaşlı büyük şehirlerimizde, bölgesel    -hatta mahallelerde- önleme çalışmaları gerekmektedir. Belediyeler, sosyal çalışmacılar, polis, eğitimciler ve sağlık kuruluşları işbirliği içerisinde olmalıdır. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Bursa gibi büyük şehirlerimizde, bilgilenme ve bilinçlenmeye yönelik, işbirliği çerçevesinde, danışma merkezleri oluşturulmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun; konuşmanızı tamamlar mısınız.

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) - Tabiî efendim.

Bağımlılık yapıcı bali ve tiner gibi maddelere karşı verilecek mücadelede uygulanacak stratejiler, gençliğin, caydırma, bilgilendirme, kişisel ve sosyal becerileri artırma gibi faaliyetler ile bu zararlı maddelere karşı yönlenmesinin önlenmesi, bunlara ulaşabilirliğinin zorlaştırılması ve eğer ulaştıysa, bundan kurtulması; yani, rehabilite edilmesi hususlarını içermelidir.

Sonuç olarak: Çocukların korunması için gerekli olan yasal düzenlemeler acilen yapılmalı, uzun zaman gerektiren ve pahalı olan tedavi edici ve rehabilite edici önlemden ziyade, koruyucu ve önleyici önlemler süratle alınmalıdır. Başlangıçta da ifade edildiği gibi, toplumun tüm katmanları bali ve tinerle mücadele konusunda üzerine düşen görevi yerine getirmeli, anne-babalara ve özellikle de hedef kitle konumundaki gençlere yönelik programlar geliştirilmelidir.

Beni sabırla dinlediğiniz için, hepinize teşekkür ediyor; saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tutan.

Gündemdışı üçüncü söz, devlet güvencesine güvenerek mevduatlarını İmar Bankasında değerlendiren bankazedelerin mağduriyetleri hakkında Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç'a aittir.

Buyurun Sayın Kılıç. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, devlet güvencesine güvenerek mevduatlarını İmar Bankasında değerlendiren bankazedelerin mağduriyetlerinin önlenmesine ilişkin gündemdışı konuşması

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İmar Bankası mağdurlarıyla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Alınan 3.7.2003 tarihli kararla İmar Bankasının bankacılık faaliyetlerine son verilerek, bankanın yönetim ve denetimi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiştir. Aynı gün alınan kararla, 15.1.2001 tarihinden bu yana 50 000 000 000 TL'yle sınırlı olan mevduat sigortası kapsamı, bir yıl için geçerli olmak üzere, mevduatların tamamını kapsayacak biçimde genişletilmiştir. Açıklamanın devamında da, İmar Bankası nezdindeki mevduatların tamamının ödeneceği belirtilmiştir. Bu açıklamalardan sonra üç ayı aşkın bir süre geçmiştir. Bu süre içinde mudiler, hesapların gerçekliliği konusunda araştırma yapıldığı belirtilerek oyalanmışlardır. O yaz sıcağında vatandaşlar, Pamukbank şubeleri önlerinde uzun kuyruklar oluşturarak  çile çekmişlerdir. Bu uygulamalar sonucunda İmar Bankasında 380 000 adet mevduat sahibi olduğu saptanmıştır; ancak, bugüne kadar, bu mevduat sahiplerinin paraları ödenmemiştir. Yapılan düzenlemelerle bu vatandaşlarımızın mevduatları güvence altına alındığına göre, hükümetin, bu düzenlemelere uyarak derhal, bu vatandaşlarımızın mağduriyetine son vermesi gerekmektedir.

Devlet adamlığı ciddiyet ister. Oysa, gerek Başbakan ve gerekse bakanlar, maalesef, bu ciddiyeti göstermemektedirler. Sayın Başbakan, vatandaşların bu konudaki şikâyetlerine "parayı yatırırken bize sormuyorsunuz, kaptırdıktan sonra 'ben ne yapacağım' diyorsunuz" diye cevap vermektedir. Vatandaş hangi bankaya para yatıracağını Başbakana mı soracaktır?! Eğer özel bankalar riskli ise, tüm özel bankacılığı yasaklayalım. Kaldı ki hükümet, bir taraftan kamu bankalarını hızla özelleştireceğini söylemekte, bir taraftan da özel bankalara para yatıran vatandaşları suçlamaktadır; bu beyanatıyla, zaten zor durumda olan bankacılık sistemini iyice zora sokmaktadır. Bir taraftan mevduata sağlanan güvenceyi yargılamakta, diğer taraftan ise, mevcut 50 000 000 000 TL'lik güvencenin sınırlarını limitsiz olarak genişletmektedir.

Bankaya para yatıran vatandaşların çoğu, banka sahibinin kim olduğunu bile bilmez. İmar Bankası mağdurları, paralarını bu bankaya yatırırken, banka sahiplerine değil, devlete güvenerek yatırmışlardır. Bu mudiler, banka sahiplerinin yakını veya banka sahiplerinin partisinin üyeleri değildirler.

Sayın Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, 22 Temmuz 2003'te yaptığı açıklamada, İmar Bankası mudilerine, ödemelerin 2 hafta içinde yapılacağını söyleyerek vatandaşa söz verdiği halde, bu açıklamadan sonra 11 hafta geçmesine rağmen, henüz bu ödemeler yapılmamıştır.

Hükümetin bu çelişkili açıklamaları karşısında İmar Bankası mudileri iyice umutsuzluğa kapılmışlardır. Şu anda, 380 000 mudi ve aile fertleriyle birlikte yaklaşık 1 500 000 insan, büyük mağduriyet içindedir. Hükümet, bu soruna çözüm bulmak zorundadır. İktidar, sızlanma yeri değil, çözüm yeridir.

Hükümet, İmar Bankasından devlet tahvili ve hazine bonosu alan vatandaşlarımızın da mağduriyetini gidermelidir. Zira, bu vatandaşlarımız da, tahvil ve bonoları, devletin denetim ve gözetimindeki bir bankadan satın almışlardır. Devlet güvencesini bir yıl için 50 000 000 000'ın üzerine çıkaran hükümetin hazine bonosunu ve devlet tahvillerini kapsam dışında bırakması, eşitlik ilkesine aykırı, haksız ve adaletsiz bir uygulamadır.

Bu iktidardan önce de, bankacılık sisteminde 20'den fazla bankaya elkonulmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Ancak, diğer hükümetler tarafından, elkonulan bu bankalara para yatıran vatandaşlarımızın paraları ödenerek, mağdur edilmemişlerdir. İmar Bankasında parası bulunan vatandaşlarımızın büyük bölümü, küçük ölçekli mevduat sahipleridir. Bunlardan bir kısmı, emekli ikramiyesini bankaya yatırarak, faiz gelirini emekli maaşına katkı sağlamaya çalışmış; bir kısmı, evini veya arabasını satmış, faiz geliriyle öğrencisini okutmaya, evin geçimini sağlamaya çalışmış; bir kısmı, çocuklarının nafakasından keserek, karşılaşabileceği zor günler için birikimlerini bankaya yatırmış kişilerdir. Bu insanlar, çok büyük mağduriyet ve çaresizlik içerisindedirler.

Hükümet, banka sahiplerinin yolsuzluklarını ve sahte kayıtlarını gerekçe göstererek, bu vatandaşların parasını ödemekte gecikemez. Kaldı ki, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından, İmar Bankası sahiplerinin yaklaşık 10 katrilyon liralık mal varlığına ihtiyatî tedbir kararı koydurulmuştur; ancak, burada da, yeni bir durum doğmaktadır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, hükümetin kararıyla, İmar Bankası mudilerinin parasını ödemediği takdirde alacaklı olamamakta, alacak davası açma veya icra takibi yapma hakkı doğmamaktadır. Alacak davası açılamaması ve icra takibi yapılamaması durumunda ise, Bankalar Kanununun 14 üncü maddesine göre, banka sahiplerinin mal varlığına konulan ihtiyatî tedbir kararı, tedbirden itibaren altı ay süre geçtikten sonra, kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Böylece, devletin alacakları da riske girecektir.

Konuyla ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkanvekilleri ve Genel Başkanımız defalarca açıklama yapmasına rağmen, bugüne kadar bir yanıt da verilmiş değildir.

BAŞKAN - Sayın Kılıç, toparlar mısınız.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Tamam efendim.

Ülkemizdeki yolsuzlukları ve banka hortumculuklarını ilk gündeme getiren, Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal ve Cumhuriyet Halk Partisidir. Bu anlamda, yolsuzluklarla mücadele konusunda, hükümete sonuna kadar destek vermeye hazırız. Bankaları devletin sırtına yıkarak Boğaz sırtlarındaki yalılarında keyif süren kişilerden bu halkın birikimleri alınsın. Bununla ilgili tüm yasal düzenlemeleri destekliyoruz; ancak, bu bağlamda, bu yolsuzluklara, hortumlamalara göz yuman siyasîlerden de hesap sorulması gerekir.

Sayın Başbakan yolsuzlukların üzerine ciddî anlamda gitmek istiyorsa, siyasetçilerin bu gibi işlere cesaretle bulaşmamaları için, dokunulmazlıkların bir an önce kaldırılmasını sağlamalıdır. Zira, büyük ölçüdeki yolsuzlukların bir ayağı mutlaka siyasetçilere dayanmaktadır. Keza, yargının sorunları çözülerek, yargı bağımsızlığı tam anlamıyla sağlanarak, yargıya işlerlik kazandırılmalıdır. Adlî kolluk teşkilatı kurularak, yargının kanıtlara ve suçluya daha çabuk ulaşması sağlanmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; netice olarak, İmar Bankasında suç işlendiği, soygun yapıldığı hususlarında kanıtlar mevcutsa, suçlular en ağır şekilde cezalandırılıp, elde ettikleri haksız kazançlar son kuruşuna kadar tahsil edilmelidir. Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hükümete sonuna kadar destek vermeye hazırız; ancak, devlete ve bankalardaki devlet güvencesine güvenerek paralarını İmar Bankasına yatırmış, bu bankadan hazine bonosu ve devlet tahvili almış bulunan vatandaşlarımızın paraları faiziyle birlikte derhal ödenerek mağduriyetleri giderilmelidir.

Yüce Heyete saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Devlet eski Bakanları Burhan Kara, Ramazan Mirzaoğlu, Mustafa Yılmaz, Mehmet Kocabatmaz, Tarım ve Köyişleri eski Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp ve Sağlık eski Bakanı Osman Durmuş haklarında Meclis soruşturması açılması amacıyla hazırlanan dosyalara dair Başbakanlık tezkeresi (3/374)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Devlet eski Bakanları Burhan Kara ve Ramazan Mirzaoğlu haklarında Başbakanlık Başmüfettişinin koordinatörlüğündeki denetim komisyonunca hazırlanan; kurumdışı personele ilgili mevzuat hükümlerine aykırı biçimde usulsüz gündelik ödenmesi konusunda görev ve yetkilerini kötüye kullandıklarına ilişkin inceleme ve soruşturma raporları ile Devlet eski Bakanı Ramazan Mirzaoğlu hakkında Ulaştırma Bakanlığı müfettişlerince hazırlanan; kurumdışı personele, ilgili mevzuat hükümlerine aykırı biçimde usulsüz gündelik ödenmesi, Başbakanlık tasarruf genelgelerine aykırı olarak temsil ve tören giderlerine ait ödemelerde bulunulmasına ilişkin görev ve yetkisini kötüye kullandığına ilişkin öninceleme raporu Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının 28.8.2003 tarihli ve B.02.O.TKB.090-1700 sayılı yazısına;

Tarım ve Köyişleri eski Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp hakkında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişleri tarafından hazırlanan; Devlet Memurlarının Görevde Yükselme Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 2 nci ve 11 inci maddeleri ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme Yönetmeliğinin 9 ve 10 uncu maddeleri hükümlerine aykırı olarak personel hareketlerine yönelik talimat verdiği ve muvazaalı işlemlerde onayı bulunduğuna ilişkin öninceleme raporu, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 10.9.2003 tarihli ve B.02.O.PPG.0.12-310-13745 sayılı yazısına;

Sağlık eski Bakanı Osman Durmuş hakkında Sağlık Bakanlığı müfettişleri tarafından hazırlanan; Yalova Termal Tesisinin kullanım ve işletme hakkını kanuna aykırı olarak Türk Sağlık Eğitim Vakfına devretmek ve Bakanlık kaynaklarından vakfa, mevzuata aykırı olarak para aktarmak suretiyle görevini kötüye kullandığına ilişkin suç duyurusu raporu ile bu raporla ilgili Başbakanlık müfettişlerinin yazısı, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının 4.8.2003 tarihli ve B.02.O.TKB.09/1533 sayılı yazısına;

Devlet eski Bakanları Mustafa Yılmaz ve Mehmet Kocabatmaz haklarında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişleri tarafından hazırlanan; Devlet Memurlarının Görevde Yükselme Esaslarına Dair Genel Yönetmelik ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme Esaslarına Dair Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak görevde yükselme eğitimine ve sınavına tabi tutulmadan personel atamaları gerçekleştirdiğine ilişkin öninceleme raporu, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 17.9.2003 tarihli ve B.02.O.PPG.0.12-310-14092 sayılı yazısına;

Ekli olarak Anayasanın 100 üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere Başbakanlıkça Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.

Bilindiği gibi; Anayasanın 100 üncü maddesine göre Meclis soruşturması açılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda 1'inin (55) vereceği önergeyle istenebilmektedir.

Böyle bir önerge olmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının söz konusu dosyalarla ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi resen yürütmesi mümkün bulunmadığından, daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda, konunun Genel Kurula sunulması ve anılan dosyaların milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılması Başkanlığımızca uygun mütalaa edilmiştir.

Bu tezkere okutulup Genel Kurulun bilgisine sunulduktan sonra Başkanlığımızda bulunan dosyalar sayın milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine açılacaktır. 

Yüce Heyetin bilgilerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay ve 39 milletvekilinin, geleneksel Türk elsanatları üretici ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak, elsanatlarının geliştirilmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/128)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Geleneksel Türk el sanatlarının geliştirilmesi, korunması, gelecek kuşaklara aktarılması ve bu sanat dallarında çalışarak geçimini temin eden üreticilerin içinde bulunduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; sanatkârların içinde bulundukları sıkıntıların ortadan kaldırılması için uygulanabilecek politikaların tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1 - Hasan Fehmi Kinay

(Kütahya)

2 - Bülent Arınç

(Manisa)

3 - Sadık Yakut

(Kayseri)

4 - Salih Kapusuz

(Ankara)

5 - Eyüp Fatsa

(Ordu)

6 - Sabri Varan

(Gümüşhane)

7 - Yekta Haydaroğlu

(Van)

8 - Alim Tunç

(Uşak)

9 - Cavit Torun

(Diyarbakır)

10 - Atilla Koç

(Aydın)

11 - Polat Türkmen

(Zonguldak)

12 - Zeyid Aslan

(Tokat)

13 - Mehmet Sait Armağan

(Isparta)

14 - Sedat Pekel

(Balıkesir)

15 - Ali İbiş

(İstanbul)

16 - Hasan Anğı

(Konya)

17 - Mücahit Daloğlu

(Erzurum)

18 - Sedat Kızılcıklı

(Bursa)

19 - Ömer Abuşoğlu

(Gaziantep)

20 - Alaattin Büyükkaya

(İstanbul)

21 - Talip Kaban

(Erzincan)

22 - Mehmet Faruk Bayrak

(Şanlıurfa)

23 - Adem Tatlı

(Giresun)

24 - N. Gaye Erbatur

(Adana)

25 - Fehmi Öztunç

(Hakkâri)

26 - Orhan Yıldız

(Artvin)

27 - Hüseyin Tanrıverdi

(Manisa)

28 - Atilla Başoğlu

(Adana)

29 - Mustafa Yılmaz

(Gaziantep)

30- Muharrem İnce

(Yalova)

31- Enver Yılmaz

(Ordu)

32- Abdullah Çalışkan

(Adana)

33- Mustafa Nuri Akbulut

(Erzurum)

34- Fahri Keskin

(Eskişehir)

35- Hacı Turan

(Kırşehir)

36- Ufuk Özkan

(Manisa)

37- Gülseren Topuz

(İstanbul)

38- Sadullah Ergin

(Hatay)

39- Hasan Ören

(Manisa)

40- Şemsettin Murat

(Elazığ)

Gerekçe:

Milletimizin yüzyıllardır eşsiz sevgi ve sabır duygularıyla kuşattığı, yetenekleriyle abideleştirdiği ve günümüze taşıdığı kültürel kimlik miraslarımızdan Türk el sanatları, insanlığın kültür mirasına ilham kaynağı olagelmiştir.

Ancak, geçmişten günümüze yaşayan el sanatlarımız günümüzde kaybolmaya yüz tutmuştur. Bunun pek çok nedeni olmakla birlikte, en önemli nedeni, bu el sanatı ürünlerini üreten ustaların yok olması, onların çalışmalarını devam ettirecek yeni ustaların yetiştirilememesidir.

Her biri elemeği göznuru bu ürünlerin üretim aşamaları oldukça zahmetlidir. Ayrıca, günümüzde bu ürünlerin üretim malzemelerinin (hammadde) tedarik edilmesinde de sıkıntı çekilmektedir. Malzemelerin pahalı olması, üretim aşamasının uzun zaman ve emek gerektirmesi, üretilen ürünün de pahalı olmasına neden olmaktadır. Bu da satışları olumsuz etkilemekte ve elde edilen gelirleri azaltmaktadır.

Üretilen ürünlerin günlük hayatta yeterli kullanım alanı bulamadığı, ürün tasarımı konusunda gerekli destek sağlanamadığı için, el sanatları üretimi giderek azalmakta, üreticileri ise geçim sıkıntısına düşmektedir.

El sanatları ürünlerinin üretimlerinin artırılması ve üretilen ürünlere piyasa bulunarak satışların artırılmasının sağlanması için, yeni yapılacak tasarımlara devlet desteği sağlanması elzem olmaktadır. Ayrıca, bu sanatları icra eden insanların yetiştirilmesine özel önem verilmesi, usta-çırak ilişkisine dayalı eğitim yöntemini destekleyecek, sanatkârları ve sanatkâr adaylarını motive edecek eğitim ve teşvik politikalarının uygulanması gerekli görülmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, AB Uyum Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/110)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

AB Uyum Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini takdirlerinize arz ederim.

Saygılarımla.                                                  15.10.2003

                                                        Mustafa Nuri Akbulut

                                                                       (Erzurum)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

IV.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.- AB Uyum Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Erzurum Milletvekili Sayın Muzaffer Gülyurt aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan, Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasına başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S. Sayısı: 228) (x)

BAŞKAN - Daha önce yaptığımız oylamada açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul edilmişti.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

                                        

(x) 228 S. Sayılı Basmayazı 15.10.2003 tarihli 7 nci Birleşim Tutanağına eklidir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 277

Kabul                                 : 277 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

2. -  Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

3. -  Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların müzakeresini erteliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal Durumu, Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal Durumu, Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/376) (S. Sayısı: 187) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 187 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Haşim Oral; şahsı adına da, Sayın Ali Rıza Gülçiçek söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Oral.

CHP GRUBU ADINA V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal Durumu, Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.

Sizlere konuyla ilgili bilgi aktarmaya geçmeden önce, üç dört gün önce Irak'ta Türkiye Büyükelçiliğimize yapılan saldırıyı esefle ve nefretle kınıyorum.

1951 yılında kurulan Uluslararası Göç Örgütü, mültecilerin yerleşim işlemlerine yardımcı olmak, göç nedenlerini araştırmak, göçü engelleyici sosyoekonomik araştırmalar yapmak, reddedilen mültecilerin geri gönderilmelerine veya başka ülkelere nakledilmelerine yardımcı olmak gibi alanlarda çalışmalarını sürdürmektedir.

Örgütün 101 üyesi vardır. Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu, Amerika Birleşik Devletleri, Uluslararası Göç Örgütünün üyesidir. Türkiye ise, bu örgütün faaliyetlerine 1966 yılından beri gözlemci olarak katılmaktadır. Türkiye'nin bu örgüte üye olmasının yararlı olacağı kanısı Cumhuriyet Halk Partisinde hâkimdir.

                                         

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 187 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Ne yazık ki, Türkiye, yıllardan beri, yoğun göç hareketlerine, ayrıca, göçmen ticareti ve kadın ticareti gibi yasadışı eylemlere sahne olmuştur. Uluslararası Göç Örgütü, Türkiye ile ilgili olarak bu konu hakkındaki bilgilerin çok sınırlı olduğunu belirtmiştir; ancak, Türk emniyet kuvvetlerinin, yasadışı konumdaki göçmenlerin yakalanmasında başarılı çalışmalar yaptığı da hepimizin malumudur.

Türkiye'de, 1995 yılında 11 362 yasadışı göçmen yakalanırken, bu rakam 1991 yılında 28 439'a, 1999 yılında 45 444'e, 2000 yılında ise 94 514'e yükselmiştir. Türk sahil güvenlik birimlerinin çabası sonucunda, Türkiye'den çıkıp Avrupa Birliği ülkelerine ulaşabilen ve içerisinde yasadışı göçmenler bulunan gemilerin sayısı 2000 yılında 19 iken, 2002 yılında 2'ye düşmüştür.

Hal böyleyken, Amerika Dışişleri Bakanlığının kongreye sunduğu insan ticareti raporunda, ülkemiz, insan ticaretini kaldırmak için yeterince çaba harcamayan ve asgarî standartlara uymayan ülkeler arasında sayılmıştır. Biz, Türkiye'nin bunu kesinlikle ve kesinlikle hak etmediği kanısındayız. Yasadışı göç faaliyetlerinin mağduru olan Türkiye, bunun sorumlusu gibi bütün dünyaya takdim edilemez. Gerçekten, son yirmi yıl içinde, yasadışı bazı örgütlerin tuzağına düşen onbinlerce vatandaşımız, siyasî mülteci adı altında Batı Avrupa ülkelerine gönderilmiş, bunlardan çoğu, orada çok zor şartlar altında, bazen yasadışı işlerde çalışmak zorunda bırakılmışlardır. Bu yasadışı göç hareketini örgütleyen terör örgütleri, bu vatandaşlarımızın sırtından binlerce euroluk gelir sağlamışlardır. Terör örgütlerini destekleyen malî kaynakların birçoğu, işte, bu yasadışı göçmen ticaretinden kaynaklanmaktadır. Bazı Batı Avrupa ülkelerinin, bu konuda, Türkiye'yle yeterince işbirliği yaptıkları söylenemez. Keza, siyasî iltica talebi reddedilen soydaşlarımızın, bazı radikal örgütlerin himayesinde, oradaki yaşamlarını sürdürmeleri, çok ciddî sosyal ve siyasî sorunlar doğurmaktadır.

Uluslararası göç örgütlerinin, bu siyasî konudaki gerçekleri, ilgili ülkelere ve dünya kamuoyuna duyurmak için daha çok çalışmaları gerekmektedir. Ne yazık ki, geçmişte bazı göç örgütlerinin, insancıl yaklaşımlarla da olsa, bilmeden, terör örgütlerinin faaliyetlerine yardımcı oldukları bir gerçektir. Örneğin, 1990'lı yılların ortalarına doğru Türkiye'den Kuzey Irak'a, terör örgütlerince kaçırılan veya kandırılarak götürülen 11 000 civarındaki vatandaşımız, orada, yerleştirildikleri Atruş Kampında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin himayesinden yararlanmış, aslında, Birleşmiş Milletler yardımlarının büyük kısmı, kampı fiilen denetim altında tutan terör örgütüne gitmiştir. Türkiye'nin ısrarlı girişimleri sonucunda bu kamp dağıtılmış; ancak, kamptaki vatandaşlarımız, 36 ncı paralelin güneyindeki Mahmura bölgesinde kurulan başka bir kampa sevkedilmişlerdir. Şimdi, bütün Irak Amerika Birleşik Devletlerinin denetimi altında olduğu cihetle, bu vatandaşlarımızın terör örgütlerinin baskılarından kurtulabilmesi için Amerika Birleşik Devletlerinin aktif çaba göstermesini bekliyoruz. Türk hükümetinin, bu konularda, Amerika Birleşik Devletleri nezdinde gerekli girişimleri yapmasını ve vatandaşlarımızın durumu hakkında Yüce Meclisimizi aydınlatmasını bekliyoruz.

Biz, Uluslararası Göç Örgütünün Ankara'daki temsilcisiyle Dışişleri Komisyonunda yaptığımız görüşmede bu konuları kendilerine bildirdik ve Türkiye'nin gerçekleri hakkında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği nezdinde gerekli girişimleri yapmasını da önerdik.

Değerli arkadaşlar, göç sorunlarının insanî boyutuna gerekli özeni gösterirken, bu konunun Türkiye aleyhine bir istismar vesilesi yapılmaması için özel bir çaba harcamamız gerekmektedir.

Biraz önce söz ettiğim göçmen kaçakçılığı konusunun Yüce Meclisin kurduğu Yurt Dışında Yaşayan Vatandaşlarımızın Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda kapsamlı biçimde ele alınacağını ve bu konuda Meclise kapsamlı bir rapor sunulacağını ümitle bekliyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Yüce Meclise sunulan anlaşmanın onaylanmasını bu düşünce ve beklentilerle desteklediğimizi belirtiyor; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oral.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Rıza Gülçiçek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 187 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle son yıllarda uluslararası toplum yapısında meydana gelen gelişmeler, ülkelerarası çıkar çatışmaları, savaşlar, içsavaşlar veya ekonomik zorluklar, insanların daha iyi ve rahat bir yaşam isteği, insan hakları ihlalleri, birçok insanın doğup büyüdüğü topraklardan ayrılarak değişik yerlere yasal veya yasal olmayan yollardan göç etmesine neden olmuştur.

Ülkemiz, göç alan, göç veren ve transit ülke kapsamında olup, çok önemli, hassas bir bölgede bulunmaktadır. Ayrıca, ülkemizde içgöç yaşanmaktadır. Suriye, Irak, İran, Nahcivan, Ermenistan, Gürcistan, Bulgaristan ve Yunanistan'la toplam 9 633 kilometre kara ve deniz sınırına sahiptir. Aynı zamanda, dış ülkelere açılan 37 hava, 19 kara, 6 demiryolu ve 42 deniz hudut kapısı vardır.

Göç, uluslararası bir sorundur. Göçün temelinde, savaşlar, baskılar, yoksulluk gibi sorunlar vardır. Dünyada 60 000 000'un üzerinde göçmen ve mülteci konumunda olan insan vardır. Bu insanlar çok dramatik bir yaşam içerisindedir. Özellikle insan ticareti yapan yasadışı örgütler bu insanlara çok dramatik olaylar yaşatmaktadır. Yakın geçmişte, İngiltere'de, bir TIR içerisinde Güney Asya uyruklu 40 göçmen havasızlıktan yaşamını yitirmişti. Halen, Meksika ve Amerika hududunda 10'larca insan öldürülmektedir. Ülkemizde de, Antalya'da, Akdeniz'de, Ege'de batan teknelerde 10'larca göçmen yaşamını yitirmiştir.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda, ülkemiz üzerinden Batı Avrupa'ya yönelik yasadışı göç hareketlerinde gözle görülen artışlar meydana gelmiştir. Ülkemizde yasadışı konumda yakalanan göçmen sayısı 2002 yılında 100 000'i geçmiştir.

Avrupa Konseyi Göç ve Mülteciler Alt Komisyonunun 18-19 Eylül günlerinde İstanbul'da yaptığı toplantıda, Türkiye'deki göç ve mülteci sorunları hakkında kapsamlı ve yararlı görüşmeler yapılmıştır. Bu toplantı sonucunda, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, yasadışı göçe karşı Türkiye'deki önlemler konusundan övgüyle bahsetmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ve Avrupa gündeminde uzun süredir önemli yer tutan yasadışı göç, mülteciler ve sığınmacılar konusunda acilen ortak strateji belirlenmesi, politikalar üretilmesi ve ortak bir Avrupa fonu gerekmektedir. Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan 3 500 000 yurttaşımızın hukukî statülerinin iyileştirilmesine, sosyal, ekonomik ve kültürel haklarının korunmasına önem verilmesi gerekmektedir. Ülkemizin, bu konuda Avrupa Birliği sürecinde gerekli mevzuat değişiklikleri ve altyapı projelerine ilişkin çalışmalara hız vermesi ve yapması gerekmektedir.

Göç akımlarının yönetimi ve yasadışı insan ticareti konusunda belirlenen politikaların gerçekleştirilmesinde gösterilen çabaların, gerek diğer ilgili ülkelerce gerek uluslararası malî kuruluşlarca desteklenmesi ve külfet paylaşımı önem taşımaktadır. Özellikle Avrupa Birliğinin, bu konuda daha aktif rol oynaması gerekmektedir. Yasadışı insan ticaretiyle mücadele konusunda bir Avrupa sözleşmesinin, bölgesel işbirliğini ve ülkeler arasında eşgüdümü teşvik edici bir hukukî belgenin oluşturulmasının yararlı olacağına inanıyorum.

Yaşanan insan hakları ihlalleri, terör ve ekonomik zorluklardan dolayı, milyonlarca insanımız, istemeyerek, kendi yaşadıkları yerleri terk ederek içgöç yaşamışlardır. 1960'lı yıllardan itibaren, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Orta Anadolu'dan, milyonlarca yurttaşımız, ekonomik nedenler, terör, insan hakları ihlalleri ve baskı nedeniyle batıya göç etmiştir.

Bu insanlarımızın tekrar evine, köyüne dönmesi için, çeşitli dönemlerde çeşitli projeler oluşturulmuş; ancak, bunların hiçbirisi gerçekleşmemiş, hepsi kâğıt üzerinde kalmıştır; çünkü, bunlar hayalî projelerdi; tıpkı, sizin de bir süre önce çıkardığınız "Eve Dönüş Yasası" gibi sevgili milletvekilleri. Bu yasa amacına ulaşmadı. Keşke, çıkarılan yasayla, onbinlerce yurttaşımız dönmüş olsaydı, biz de sizlere alkış tutsaydık; ancak, bu yasayla bir şey gerçekleşti; Hizbullah terör örgütünün neredeyse tüm üyeleri serbest bırakıldı ve Sıvas'ta 37 insanımızı yakanlar da, belki, yakın zaman içerisinde serbest bırakılacak.

Sosyal devlet görevini yapmazken, yeni yasalar çıkararak yurttaşlarımızı tekrar eve göndermek olanaksızdır. Yol, hastane, okul yapmak, istihdam yaratmak, sosyal devletin görevleri arasındadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada, göç, polisiye tedbirler alınarak önlenemez ve çözülemez. Kişi başına millî gelirin 25 000 dolar olduğu, öte yandan, kişi başına gelirin yıllık 1 dolar olduğu bir dünyada, bu sorun çözülemez. Bu nedenle, göç, her zaman vardı ve var olmaya devam edecektir. Ancak, gelirin eşit dağıtıldığı, insan haklarına saygılı bir dünya yaratıldığında, bu sorunun çözümünün mümkün olacağını düşünüyorum; çünkü, savaşsız bir dünya, dünya barışı, insanların en büyük hayalidir. Sınırlar, insan haklarının önünde bir engel olmamalıdır.

Bu duygularla, hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülçiçek.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ULUSLARARASI GÖÇ ÖRGÜTÜ ARASINDA ÖRGÜTÜN TÜRKİYE'DEKİ HUKUKSAL DURUMU, AYRICALIKLARI VE DOKUNULMAZLIKLARI HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN

BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 16 Kasım 1995 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal Durumu, Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Şahsı adına, Sayın Hacaloğlu; buyurun efendim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Öncelikle, geçen hafta, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı üzerinde yapmış olduğum konuşmalardan birinde, Sayın Meclis Başkanının bir panelde "koşullar elvermediği ortamda, gerçekleri söyleyememek, takıyye yapmak durumunda kalabiliriz" türünden bir cümleyi ifade ettiğini, bunun üzüntü verici olduğunu belirtmiş idim, zapta geçmiş idi. Sayın Meclis Başkanı beni aradılar. Kendileri, paneli düzenleyen Emre Kocaoğlu'nun ve bir köşe yazarının bu konuya ilişkin metinlerini bana gönderdiler. Arasında kendisinin direkt tekzibi yoktu; ama, Sayın Meclis Başkanımız "ben bunu söylemedim" diyorsa, söylememiştir. Onu öyle doğal olarak kabul ediyorum ve bu durumu tavzih ediyorum, düzeltiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde üzerinde söz almam çok yaygın bir usul değil; ama, bir evvelki madde üzerinde bir iki şey söylemek istiyordum, Sayın Başkanın da müsamahasıyla şimdi ifade etmek istiyorum.

Türkiye, asgarî 500 000'in üzerinde İranlının İran'dan Türkiye'ye gelerek burada yaşamakta olduğu; Irak'tan, Afganistan'dan, Bosna'dan, Trakya bölgesinden, Balkanlardan, farklı ülkelerden göç etmiş çok sayıda insanı barındıran bir ülke. Tabiatıyla, Türkiye de dışarıya göç verdi; bunu, benden evvel söz alan arkadaşlarım ifade etti ve haklı gerekçelerle, bugün tartışmakta olduğumuz bu yasa tasarısını, uzun zamandır beklemekte olan bu yasa tasarısını desteklediğimizi ifade ettiler. Ben de buna katılıyorum şahsen. Yasa tasarısını destekliyoruz.

Ancak, bu vesileyle, göç denildiği zaman, bundan evvel birkaç platformda burada ifade ettiğim gibi, bu Yüce Meclisin çatısı altında, kütüphanesinde raflarda duran bir raporu tekrar bilgilerinize sunmak, hatırlatmak istiyorum. Bunun adı da göç raporu; ama, bu, başka türlü bir göç raporu. Bu rapor, ülkemizin geçmiş döneminde, sekiz on yıl devam eden iççatışma döneminde, içgüvenlik güçlerimizin uyguladıkları strateji gereği veya terör örgütünün baskıları nedeniyle veyahut da korucuların baskıları nedeniyle yerlerinden kopmak, ayrılmak, yaşadıkları köy ve mezraları terk etmek zorunda bırakılan 400 000'i aşkın yurttaşımızın, 70 000 haneden oluşan insanımızın, oradaki yaşamlarından koparak, kopartılarak, çevre illere, ilçelere göç etmeleri, oralarda yaşama tutunmalarıyla ilişkin olarak hazırlanmış, bir Meclis araştırması komisyonunun çalışması sonunda düzenlenmiş bir rapor.

Bu raporun içerisinde yazılı olanları, burada siyaset yapan özellikle bölgenin insanlarının, özellikle Sayın Başbakanın çok yakından bildiğini düşünüyorum; ama, yıllardır, ne yazık ki, bu konuda sadece siyaset yapılıyor. Yıllardır, köye geri dönüş projesi adı altında başlattığımız, başlatılan iyiniyetli adımlar, devlet desteği verilmediği için; kaynaklar, bu kesimden, bu insanlarımızdan, bu mağdur insanlarımızdan esirgendiği için ve geri dönülecek olan köylerde uygun sosyal altyapı, ekonomik altyapı yaratılamadığı için, insanlarımız Diyarbakır'da, Tunceli'de, Elazığ'da, Adana'da, Hatay'da, Antalya'da, Mersin'de gettolarda, varoşlarda hayat kavgası veriyor, çocukları da tiner çocuğuna dönüştü.

Değerli arkadaşlarım, güneydoğuya, sakız çiğner gibi ikidebir "teşvik vereceğiz" demek, belki bazılarını ikna edebilir; ama, zannederim, iktidar olmadan evvel, 2002 yılı sonunda, doğu ve güneydoğuya verilmiş olan teşviklerin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, izin verirseniz...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hacaloğlu.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Zannederim, iktidar olmadan evvel, doğu ve güneydoğuya, kalkınmada öncelikli olan illere yönelik olarak, daha evvel üç yıl yürürlükte kalan yasanın yürürlükten kalkacağını bilmekteydiniz.

Bugün, Hazineden sorumlu Sayın Devlet Bakanı "IMF bize müsaade etti; artık, bu teşvikleri vereceğiz" diyor. Kadük olan, kadük olmasına göz yumduğunuz teşvikleri, aradan on ay geçtikten sonra, şimdi "IMF müsaade etti, IMF'yle antant kaldık; uygulamaya koyacağız" diyorsunuz. Bu teşvikler, tabiatıyla, işsizliğin en üst düzeye tırmandığı o bölgelerdeki yaşamın normalleşmesine katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda, biraz evvel ifade ettiğim gibi, zorunlu olarak köylerinden, mezralarından göç etmek durumunda bırakılan yurttaşlarımızı ve diğer  nedenlerle, ekonomik ve sosyal nedenlerle, evlerinden barklarından kopan  yüzbinlere bir hayat, bir umut ışığı olacaktır.

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - O yasa sulandırılmıştır.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Ben, hem köye geri dönüş projesinin... Lafla değil... "İşte, gitsinler de 3,5 yardım veririz" deniliyor; valilere verilen talimat bu çünkü. Güvenlik sağlansın, mağduriyetler giderilsin, evleri barkları devlet tarafından yaptırılsın, sosyal ve ekonomik altyapı kurulsun, okuluyla, sağlık ocağıyla, postanesiyle, buralar yaşam alanlarına dönüştürülsün ve kalkınmada öncelikli yörelerdeki teşvikler uygulamaya konulsun, buralardan yurtdışına göç önlensin. Aksi halde, burada bu yasayla kabul etmekte olduğumuz Uluslararası Göç Örgütüyle olan ilişki içinde, bu göç örgütünün kazanacağı haklar, hukuklar, ne yazık ki, şu anda bu yörede yaşayan insanlarımızdan esirgenmekte. Evet, OHAL kalktı; ama, fiilen kalkmadı; OHAL fiilen orada uygulamada.

Ben, hükümeti, sağduyuya davet ediyorum, yöre insanına hizmete davet ediyorum.

Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

Hükümet adına, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası bir sözleşme üzerinde müzakere yapıyoruz; bu tür uluslararası sözleşmelerin yürürlük maddelerinde konuşmak, Sayın Hacaloğlu da belirtti, aslında, pek alışılmış bir şey değil; ama, Sayın Milletvekilimiz, eski Değerli Bakanımız, bu konuda söylemek istediği şeyler olduğu için, tabiî hakkı olarak kalktı burada bazı şeyler söyledi.

Önce, hemen şunu ifade edeyim: Biliyorsunuz, kalkınmada öncelikli yöre kavramı ve bununla ilgili 4325 sayılı Yasanın yürürlük süresi çoktan bitmiştir Sayın Hacaloğlu. Daha 21 inci Dönemde bu kalkınmada öncelikli yöre kavramı fiilî olarak sona erdi ve hiçbir anlamı yoktu, son geldiği şekil itibariyle de tamamen anlamsız hale geldi. Önce 22 vilayette başladı, daha sonra arttı, arttı, 50 vilayete çıktı, bazı ilçeler bunun içine dahil edildi ve netice itibariyle kalkınmada öncelikli yöre kavramı anlamını yitirdi.

Şimdi, hükümetimiz, doğu ve güneydoğu başta olmak üzere, kişi başına düşen geliri 1 500 doların altında olan illerimizde yatırımları teşvik etmek amacıyla yeni bir hamle başlatıyor. Elbette bir ekonomik program yürütüyoruz ve bunun bir uluslararası boyutu vardır; arkadaşlarımızın müzakereleri ve açıklamaları bu yöndedir. Bunun garipsenecek bir tarafı yok.

Öte yandan, yöre insanının yaralarının sarılması, uzun yıllar süren çatışma ortamında zarardide olmuş, sıkıntılar çekmiş, göç etmek zorunda kalmış olan insanların rehabilite edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bizim elbette görevimizdir, hükümet olarak biz üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya çalışıyoruz.

Sayın Hacaloğlu'nun, olağanüstü hal bölge uygulaması kalktı; bunun fiilî olarak da kalkması gerektiği yönündeki beyanlarına katılıyorum. Bazı uygulamalarda, maalesef, hâlâ bazı sıkıntılar var. Bunların kalkması gerekiyor ve olağanüstü halin, uygulama olarak, psikolojik olarak aslında sona ermesi gerekiyor. Türkiye'nin normalleşme sürecinde, Edirne'den Kars'a kadar bütün vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşı olma hazzını Türkiye'nin her köşesinde duymaları gerekiyor. Özellikle yol arama ve taramalarında daha dikkatli olunması gerekiyor.  Biz bu konularda hemfikiriz; ancak, tekrar ifade etmek istiyorum, hükümetimizin getirdiği, özellikle, bu, kişi başına 1 500 doların altında gelire sahip olan illerdeki yatırımları teşvik etme projesi kesinlikle son derece önemlidir, ciddîye aldığımız bir meseledir.

"4325 sayılı Yasa fiilî olarak şu anda yürürlükte değildir. Zaten teşvikler vardır; sanki yeni bir şey yapılıyormuş gibi, yeni şeyler getiriliyormuş gibi hükümet tarafından sunulmasın" şeklindeki itirazların da çok anlamlı olmadığını düşünüyorum.

İnşallah, bu yörelerimizde, dediğim gibi, bu, uygulamaya girdiği zaman, işadamlarımıza, hazine arazilerini ücretsiz olarak vereceğiz, onlardan vergi almayacağız, enerjiyi yarı fiyatına vereceğiz; sigorta primlerinde önemli kolaylıklar olacak ve oralarda istihdamın yaratılması için, istihdamın artırılması için gerekli önlemler de alınmış olacak.

Nerede olursa olsun, ülkemizin hangi köşesinde olursa olsun, insanımıza haksızlık yapıldığı zaman bu haksızlıklara karşı çıkmalıyız. Hele hele hukukdışı muameleye tabi tutulmuş olan insanların hakkını almak, onlara iade etmek, başta Meclis olmak üzere, devlet olarak, hükümet olarak hepimizin görevidir diyorum, Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal Durumu, Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı  : 253

Kabul                                   : 253 (x)

Tasarı kabul edilerek kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/405) (S. Sayısı: 189) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 189 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, Cezayir'le imzalanan bu anlaşmanın temel gayesi, tarafların karşılıklı yatırımlarını teşvik etmek ve korumaktır. Esasında, ülkemiz, bugüne kadar 66 ülkeyle bu tip anlaşmaları imzalamış ve bunların 46 adedi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanarak, yürürlüğe girmiştir. Yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşmalarıyla genel olarak Türkiye'nin hedeflediği, yabancı sermayeyle birlikte teknoloji, yönetim becerisi ve pazar imkânlarını ülkemize çekmektir; ancak, bu tip anlaşmaların aktedilmesi, bazen de, Türk girişimcilerin yabancı ülkelerdeki yatırımlarını güvence altına almak ihtiyacından doğmaktadır. Nitekim, Cezayir'le yapılan bu anlaşmanın temel amacı Türk girişimcilerini korumaktır. Türk yatırımcılar, henüz pek önemli ölçülerde olmamakla birlikte, Cezayir'e de yönelmeye başlamışlardır. Dışişleri Bakanlığımızdan aldığım bilgilere göre, Cezayir'de Türk yatırımlarının toplamı 50 000 000 dolar civarındadır. Bunların başında, Sabancı-Marsa Firmasının margarin üreten tesisleri ile Atlas Holdingin amonyak, üre ve gübre üreten tesisleri gelmektedir.

                                          

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 189 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlarım, hemen belirteyim ki, bir ülkeye yapılan yatırımlar, o ülkeyle ticaretin artmasına zemin hazırlar. 2002 yılında Cezayir'le ticaret hacmimiz 1 257 000 000 dolar olmuştur; bu ülkeden ithalatımız 875 000 000 dolarlık, ihracatımız ise 381 000 000 dolarlıktır. Cezayir'den yaptığımız ithalatın yüzde 99,5'ini LNG dediğimiz sıvılaştırılmış doğalgaz ile LPG dediğimiz sıvılaştırılmış petrol gazı oluşturmaktadır. Cezayir'e ihracat kalemlerimizin başında ise, motorlu kara ulaşım araçları, makine aksamı, elektrikli makineler ve elektronik malzeme ve televizyon yer almaktadır. Cezayir, Türkiye'nin, doğalgaz temin ettiği ve doğalgaz ikmalinde çeşitliliği sağladığı, önemli addettiğimiz bir kaynaktır. Bu ülkeye ihracatımızın yükselmesi ve ülkelerimiz arasında ticaretin dengelenmesi, bu enerji kaynağından artan ölçülerde yararlanmamızı sağlayacaktır. Bu nedenle, Cezayir'e ihracatımızın artması için özel bir çaba gösterilmesinin önemi açıktır.

Değerli arkadaşlarım, konumuz yatırımların teşviki olduğundan, bir noktanın altını çizmek istiyorum. Türkiye'nin en önemli yapısal sorunlarının başında sermaye yetersizliği gelmektedir. Bu durum, ülkemizin atılım yapmasını engelleyen kilit faktörlerden başlıcasıdır. İyice anlamamız gereken bir husus, Türkiye'nin, bugünkü üretim yapısıyla ve 40-45 milyar dolarlık bir ihracat hacmine ilaveten, 10-12 milyar dolarlık turizm geliriyle sorunlarını çözemeyeceğidir.

Ülkemizin halihazır üretim yapısını değiştiremezsek, 2023 yılında, Türkiye'nin, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alması hususunda, bu Meclisin hem sağında hem de solunda oturan milletvekilleri tarafından zaman zaman dile getirilen özlemler bir hayal olarak kalmaya mahkûm olacaktır. Böyle bir atılımın gerçekleştirilmesi ve Türkiye'nin birinci lig devletler arasında yer alması için, ülkemizin üretim ve ihracat yapısının değiştirilmesi zorunludur.

Türkiye'nin, yüksek katmadeğerli ve ileri teknoloji kullanan sanayi ürünleri üreterek ve uluslararası hizmet sektörüne katkıda bulunarak, ihracat kompozisyonunu, bugüne nazaran, büyük ölçüde çeşitlendirmesi gerekecektir. Bu açıdan, Türkiye'nin, tam bir malî disiplin içinde, sağlıklı ekonomi politikaları uygularken; kitlevî boyutta, doğrudan yabancı sermaye çekmeyi başararak, bunları gerekli yatırımlara yönlendirmek suretiyle teknoloji atılımını gerçekleştirmesi gerekecektir.

Son yıllarda yabancı yatırımları ülkelerine yoğun şekilde çekme becerisini gerçekleştiren ülkeler, büyük atılımlar yapmışlar, çarpıcı bir ekonomik büyüme trendi yakalamışlardır.

Geçen hafta bu kürsüden yaptığım bir konuşmada bu hususa temas etmiş ve özellikle İrlanda örneğinin Türkiye için esinlenecek bir model olduğunu belirtmiştim.

Değerli arkadaşlarım, Dünya Bankasının ortaya koyduğu önemli bir nokta var; bu da, uluslararası alanda, bir ülkenin temiz toplum, başındaki hükümetin de temiz bir yönetim olarak algılanmasının, yabancı sermayenin o ülkede yatırım yapması için çok önemli bir faktör oluşturduğudur. Bu bakımdan, uluslararası uzman kuruluşların, bir ülkeyi yolsuzlukla mücadelede başarısız ve temiz bir yönetime sahip olmadığı yolunda değerlendirmeleri halinde, o ülkenin yabancı sermaye kaynaklarını doğrudan yatırım amacıyla kullanabilmesi, son derece kısıtlanmış olmaktadır.

Yolsuzlukla mücadelede uluslararası alanda kullanılan bir ölçek, yolsuzluk algılanma endeksidir. Bu ölçek, 1993 yılında kurulan Uluslararası Şeffaflık Hareketinin, yıllık küresel yolsuzluk raporlarında yer almaktadır.

Değerli arkadaşlarım, anılan raporlarda, Türkiye'nin yerini belirtmeden önce, yolsuzluk algılanma endeksinin nasıl hazırlandığını belirtmekte yarar görüyorum. Yolsuzluk algılanma endeksi, dünyaca ünlü ve güvenilir araştırma kuruluşlarının raporları temel olarak alınarak ve uluslararası ve yerel saygın işadamlarına, akademisyen ve araştırmacılara sorular sorulmak suretiyle, çok ciddî bir şekilde hazırlanmaktadır. Bu yılki rapordaki endeks, Kolombiya Üniversitesi, Dünya Bankası, Siyasî ve Ekonomik Risk Danışmanlığı, Dünya Ekonomik Forumu, Gallup İnternational gibi 13 bağımsız araştırmacı grup tarafından yapılan 17 araştırmanın sonuçlarına göre düzenlenmiştir. Buna ilaveten, endekste yer alan her bir ülke için, en az 3 araştırma sonucu kullanılmıştır. Genel olarak, ülkelerde, ortalama 10 araştırma yapılırken, Türkiye'ye ilişkin sonuçlar, toplam 14 araştırmanın verilerinden derlenmiştir. Bu bakımdan, en temiz ülkeye 10, en kirli ülkeye ise 0 not verilerek düzenlenmiş olan listedeki sıralama, bir ülkedeki yolsuzluğun yoğunluk derecesi açısından, uluslararası alanda anlamlı bir  gösterge olmaktadır.

Uluslararası Saydamlık Örgütünün 133 ülkeyi kapsayan bu yılki listesinde, Türkiye, 3,1 puanla 77 nci sırayı almıştır. Hazin olan, geçen yıl, 3,2 puanla sıralamada 64 üncü olan Türkiye'nin, birdenbire 13 basamak birden aşağıya düşmesidir. Listede, Finlandiya, 9,7 puanla, en temiz ülke olarak başta yer almaktadır; onu, İzlanda, Danimarka, Yeni Zelanda, Singapur, İsveç, Hollanda, Avustralya, Norveç, İsviçre, Kanada, Lüksemburg ve İngiltere izliyor. Listenin sonunda yer alan 12 en kirli ülkeye gelince, bunlar, Bangladeş, Nijerya, Haiti, Paraguay, Azerbaycan, Kamerun, Angola, Gürcistan, Tacikistan, Kenya ve Endonezya'dır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin yolsuzluk algılanma endeksinde notu dört yıldır giderek kötüleşiyor. Uluslararası alanda, bu durumun, ülkemizin, çok ciddî ve giderek artan bir çürümeye ve yozlaşmaya tabi olduğu şeklinde algılanması olağandır. Hemen belirteyim ki, yolsuzluk endeksi listesinde Türkiye, artık, Suriye, Fas, Mısır ve Gana gibi ülkelerin arkasına düşmüştür. Bu, gerçekten, üzüntü verici bir durumdur; Türkiye, buna layık değildir.

Sonuç olarak, Uluslararası Saydamlık Örgütünün 2003 yılı raporu ve burada yayımlanan göstergelere göre, Türkiye, maalesef, kirliliğin hızla arttığı bir ülke olarak görülüyor; dünya, Türkiye'yi bu endeksler ışığında, bu niteliğiyle algılıyor. Evet; şimdi, bu noktada kendimize soralım; hangi yabancı sermayedar bu koşullarda Türkiye'ye gelir?! Daha önce arz etmiştim, işin püf noktasının burada olduğunu.

Hükümetimiz, sermayeyi çekmek için büyük gayret sarf ediyor; Yabancı Sermaye Çerçeve Kanunu çıkarıldı, şirket kuruluşunun bürokrasisi azaltıldı, vergi kanunlarında birtakım düzenlemeler yapıldı; Türkiye'yi çekici kılmak için teşvikler ve tavizler verildi; ancak, bir türlü, istenen sonuç alınamıyor; yabancı sermaye, Türkiye'den uzak durmakta büyük bir inat gösteriyor. Bunun sebebini, artık görmek durumundayız. Sebep; yabancı sermaye yatırımcısının, bugün, hâlâ , Türk devlet ve bürokrasisinde rüşvet ve yolsuzluğun yüksek düzeyde olduğunu algılamasıdır; sebep, Türkiye'nin yolsuzluk algılanma endeksi notunun kötü olmasıdır; sebep, yabancı sermayedarın, yolsuzluğu çok ciddî bir risk olarak görmesidir. Yabancı sermaye, yatırımcı, göğsüne yolsuzluk yaftası yapıştırılmış bir ülkenin semtine uğramak istemiyor, ondan bucak bucak kaçıyor değerli arkadaşlarım. Sorun burada; bu yaftadan kurtulmadan, beklediğimiz ölçülerde, doğrudan yabancı sermayeden yararlanamayız; bunu bilelim.

Bu yaftadan kurtulma açısından, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek'in, banka batıranların borçlarını son kuruşuna kadar ödemeden hapisten kurtulamayacaklarını öngören bir yasa tasarısı hazırlandığı hususundaki beyanı önem taşıyor. Sayın Bakanın ifadesine göre, bu yasa tasarısında, banka hortumlayanların, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, tüm mal varlıkları ile paralarının takip edileceği, bu paraların hortumculardan ve olmazsa çocuklarından alınacağı, banka batıranın borç bitene kadar hapiste yatacağı ve batırılan paraların zamanaşımından yararlanamayacağı öngörülüyor.

Değerli arkadaşlarım, uzun süreden beri, bu içerikteki önlemlerin alınması hususunda yazan ve konuşan bir kişi olarak, bu doğrultuda atılan adımları gayet olumlu buluyorum ve bu yasa tasarısının Meclisimize sunulmasını sabırsızlıkla bekliyorum.

Bu hususta önemli bir noktaya da işaret etmek istiyorum. Söz konusu yasa, objektif ölçütlere dayanmalı, uygulamada farklılık gözetilmesine yol açacak unsurlar içermemelidir. Hiç kimseye "sen önce kendi gözündeki çapağı temizle" dedirtmemelidir. Daha açık ifade etmem gerekirse, yasa, siyasî hesaplaşma amaçlı ve çifte standartla malul olduğu gibi bir suçlamaya meydan vermemeli, adalet ve vicdan ölçülerinin tartışma konusu yapılmasına yol açmamalıdır. Bunlar sağlandığı takdirde, bu, muhakkak ki, Türkiye'nin yozlaşma endeksini iyileştirecek bir adım olacaktır.

Bu bağlamda, altını çizmek istediğim bir nokta da, bir bankanın batmasından sonra devletin mudilere sahip çıkmasıdır. Unutmayalım, hortumlanan bankanın mevduat sahipleri, devlete ve devletin garantisine güvendiklerinden o bankaya paralarını yatırmışlardır. Bu bakımdan, devletin, paraları bankayla batan vatandaşlarımızın zararlarını karşılaması zorunludur.

Değerli arkadaşlarım, bu çatı altında görev yapan hepimiz, seçim meydanlarında, rüşvet, israf, kayırma ve kamu kaynaklarının yağmasının devleti kanser gibi kemirdiğini söyleyerek buraya geldik. Hepimiz, bu felaket durumu önlemek hususunda seçmenimize namus sözü verdik. Bugün, artık, Dünya Bankası raporlarında dahi dile getirilen husus, Türkiye'de siyasetçi-bürokrat-soyguncudan oluşan şeytan üçgeninin bu ülkeyi talan ettiği, soyduğudur. Bu olanbitende bizlerin bir günahı, vebali yok; ama, halk, en çok siyasîlerden yakınıyor.

Siyaset ve siyasetçilerin en fazla yıprandığı bir dönemden geçiyoruz. Türk Halkı, yolsuzluklardan, hırsızlıklardan, hortumculuklardan, üçkâğıtçılıklardan bıkmış durumda. Tüm bu ahlaksızlıklardan siyaseti sorumlu tutuyor. İyiniyetli siyasetçiyi de, söylemden başka bir şey yapmamakla suçluyor. Türk kamuoyunda, maalesef, siyasetçilerin ahlakî değerlere itibar etmedikleri yolunda derin bir önyargı var. Bu nedenle, bizler, son derece önemli bir sorumluluk altındayız; bu da, ülkemizi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapan Türk siyasetçisini böyle suçlamalardan kurtarmaktır; bu, bizim görevimizdir.

Geçen yasama dönemlerinde tanık olduğumuz ve özellikle, başbakanların ve bakanların karıştıkları yolsuzluklar kamuoyunda kuvvetli tepkiler uyandırmıştır. Söz konusu bakanlar çok ağır töhmet ve iddialar altında kalmışlar; fakat, dokunulmazlık zırhından yararlanarak adaletin önüne çıkmaktan kurtulmuşlardır. Bu gibi durumlar, siyasete ve siyasetçiye karşı derin kuşku ve güvensizlik yaratmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bu bakımdan, hepimiz el ele vererek hortumcuların zırhını, nasıl, kaldıracaksak, milletvekilliği dokunulmazlık zırhını da kaldırmak amacıyla gerekli adımları atmalıyız. Bu bağlamda, Anayasamızın 100 üncü maddesini de değiştirerek, hem halkımızın siyasetçiye yönelik önyargılarını kırmalı hem de siyasetçinin bulanık ve olumsuz imajını berraklaştırmalıyız.

Değerli arkadaşlarım, dokunulmazlığın mevcudiyeti, demokrasinin hesap verme sorumluluğu ve hesap sorabilirlik ilkesini zedeliyor; demokrasinin tam işlemesini frenliyor; ahlak ve fazileti perdeliyor; rüşvet ve yolsuzluğu koruyor, teşvik ediyor; ülkemize yabancı sermayenin gelmesini engelliyor. Türkiye'de temiz toplumu kuramaz, rüşvet ve yolsuzluk vebasından ülkemizi kurtaramazsak, ne yaparsak yapalım, yeterli ölçüde doğrudan yabancı sermayeyi çekemeyiz. Temiz toplumun gerçekleştirilmesi ile rüşvet ve yolsuzlukla sonuç alıcı mücadelenin önündeki en büyük engel de dokunulmazlıktır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu görüşlerle, Türkiye'nin Cezayir'le imzalamış olduğu Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına olumlu oy vereceğimizi açıklar; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.  Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE CEZAYİR DEMOKRATİK HALK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 3.6.1998 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu ilan ediyorum:

Kullanılan oy sayısı : 217

Kabul                     : 217 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

6.- Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S. Sayısı: 197) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 197 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi?..Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE İSPANYA KRALLIĞI ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 5 Temmuz 2002 tarihinde Madrid'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması" ve eki "Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına Trabzon Milletvekili Sayın Aydın Dumanoğlu; buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bizim de söz talebimiz var Sayın Başkan.

ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Afganistan'daki İspanyol Barış Gücü askerlerini taşıyan Ukrayna yolcu uçağı 27 Mayıs 2003 tarihinde, sabah saat 4.30'da Maçka İlçemizin Pilav Dağı mevkiinde düşmüştü ve uçakta bulunan 62 İspanyol askeri ve 12 mürettebat ölmüştü.

                                     

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 197 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Ülkemiz, birçok harplere girmiş ve bu harplerde de pek çok insan şehit olmuştur. Gerek Türk askerlerimiz arasından gerek Türkiye'ye gelen yabancı askerler arasından pek çok insan ölmüştür. Bu vesileyle bir defa daha hatırlamak gerekir ki, cumhuriyetimizin kurucusu olan Aziz Atatürk de Çanakkale'de bizlere karşı savaşan ve ölen yabancı askerlerin -bizimle savaştıkları halde- bundan sonra artık bizim askerlerimiz olduğunu ifade ederek, onların anısına Çanakkale'de heykellerin dikilmesine vesile olmuştur ve bu askerleri, biz, kendi şehitlerimiz gibi, bağrımıza basmışızdır. Bu yabancı askerleri Avusturalya'dan gelerek ziyaret eden pek çok insan vardır.

Birkaç gün önce, İspanya Parlamentosunu ziyaret ettiğimizde, iki önemli olayı görmekten büyük kıvanç duyduğumu ifade etmek istiyorum. İspanya Parlamentosu içerisinde Kanunî Sultan Süleyman'ın ve IV.Murat'ın 2 metre boyunda, büyük resimlerinin, senatoya giriş kapısının önünde asılmış olması, beni fevkalade duygulandırmıştır.

Zaten, 1492'den itibaren başlayan İspanya'yla bağlantılarımız, çok sıcak ilişkiler şeklinde bugüne kadar da devam etmiştir. Hatta, bu ülkenin Avrupa Birliğine girişimizle ilgili bize göstermiş olduğu yakın ilgi de apaçık ortadadır; çünkü, gerek Meclis Başkanı gerek Senato Başkanı gerekse Dışişleri Komisyonu ve İspanya Parlamentosunda ziyaret etmiş olduğumuz pek çok milletvekili, bize, Kanunî Sultan Süleyman'dan ve IV. Murat'tan bahsederek, Türklerle olan derin bağlantılarını açık olarak ifade edip, Türkleri Avrupa Birliğine giriş yolunda gönülden desteklediklerini apaçık ifade etmişlerdir. Hatta, şöyle bir ifade de kullanmışlardır: "Bizler, Avrupa Birliğine girdiğimiz sırada, Avrupa'nın bizim üzerimizde büyük şüpheleri vardı ve bizi de, Avrupa Birliğinin fakir ortakları olarak nitelendiriyorlardı; ama, Avrupa Birliğinden alınan paraları en güzel şekilde yöneten ve kullanan bir devlet olduğumuzu görünce, Avrupa Birliği içerisinde her gün kredimiz artmaktadır." Sayın Yaşar Yakış, Sayın Onur Öymen ve bendeniz, Parlamentolarını ziyaret ettiğimizde de, Parlamentodaki, hatta Senatodaki bütün senatörlerin, bizleri gönülden alkışladıklarını gördük.

Ben, bir Trabzonlu olarak, Ukrayna uçağında ölen 62 İspanyol askerinin anısına, Trabzon'un Maçka İlçesi, Pilavdağı mevkiinde, bu uçağın düşmüş olduğu noktada bir anıt dikilmesini gönülden destekliyorum. Bu, iki ülke arasındaki bağların kuvvetlenmesine neden olacağı gibi, bu askerleri ziyaret edecek olan İspanya vatandaşları da, bizlere yakın duygularını daha belirgin olarak ifade edeceklerdir. Bu, hem bölgedeki turizm kalkınmasına neden olacak hem de Türk Ulusunun kendi duygularına yakın duygularını ifade edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) - Hatta, birkaç gün önce Trabzon'da oynanan Trabzonspor-Villa Real maçında, 100 civarında İspanyol vatandaşının, gelip, kendi vatandaşlarının, kendi askerlerinin öldüğü noktayı ziyaret etmeleri de, ayrıca duygusal bir konudur. Bu konuya Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve hükümetin saygı duyup, bu noktada, bir anıt dikilmesinin, İspanya'nın Avrupa Birliği müzakereleri sırasında bize göstermiş olduğu duyguları daha da kabartacağına, bunun İspanyol basınında büyük yer alacağına inanıyorum.

Bu vesileyle, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dumanoğlu.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulularını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 206

Kabul                                  : 206 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonlarının raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/365) (S. Sayısı : 204) (xx)

                               

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 204 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 204 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Dündar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1998 yılında başlatılan Türkiye'nin yeni coğrafyalara açılım politikasında, Afrika Kıtası yeni ilgi alanı olarak belirlenmiş olup, Kamerun da, bu çerçevede önem atfedilmesi gereken ülkeler arasında yer almaktadır.

1998 yılından bu yana ivme yitirilmeden sürdürülmesine çalışılan Afrika coğrafyasına açılım politikamızın temel hedefi, Afrika ülkeleriyle kültürel ve bilimsel işbirliğimizi geliştirerek, ekonomik, ticarî ve siyasal ilişkilerimizin orta ve uzun vadede sağlam bir zemine oturtulmasını sağlamaktır.

Kültürel ve bilimsel işbirliği, ülkeler arasında köklü ve sağlam ilişkiler kurmaya ve farklı toplumlar arasında etkileşim yaratmaya uygun bir zemin hazırlamaktadır. Bu çerçevede, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşması 6 Mart 2002 tarihinde imzalanmıştır.

Anlaşma, Kamerun Cumhuriyetiyle kültür, sanat, eğitim, bilim, basın-yayın, gençlik ve spor gibi çok çeşitli alanlarda gelecekteki işbirliğimizin genel çerçevesini çizerek, içeriğini ana hatlarıyla belirlemektedir.

Bu çerçevede, ilişkilerimizin gelişmesine öncülük etmek amacıyla, hükümetimiz tarafından, Kamerun hükümeti emrine dört yükseköğrenim bursu tahsis edilmiştir ve bu gelişmeler spor alanında biraz daha fazladır; Kamerun'dan ülkemize futbolcu transferi yapılmaktadır. Temennimiz, bundan sonraki dönemlerde ticarî alanda ilişkilerin çok daha yoğun olması ve bu ülkelerle olan ticaretimizin gelişmesidir.

AK Parti Grubu olarak, tasarıya kabul oyu vereceğimizi beyan ediyor; bu duygularla Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dündar.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KAMERUN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜREL VE BİLİMSEL ALANLARDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 6.3.2002 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 198

Kabul                                 : 198 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

                               

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/367) (S. Sayısı: 205) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 205 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Kansu.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 205 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; küreselleşmiş dünya sisteminin özü, milletlerarası ticarî, turistik, siyasî ve kültürel ilişki ağlarının geliştirilmesidir. Bu ağlar, tarih, diplomasi ve ekonomi kanallarıyla sağlanıyorsa, altyapısı, iletişim ve kültürdür.

Bütün bu ilişkilerin sağlam bir zemine oturtulmasında, âdeta bir köprü vazifesi gören temel etken, toplumlar arasındaki kültürel bağların geliştirilmesidir. Bu pencereden bakıldığı zaman, Türkiye ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti arasında geliştirilecek olan kültür, bilim ve spor etkinlikleri, etkili ve dostane ilişkilerin kurulması için önemli birer araç olacaklardır.

Enformasyon çağı ve uzay çağı gibi sıfatlarla tanımlanan günümüzün diğer çağlardan ve dönemlerden farklı önemli bir boyutu ise, diyalog çağı olmasıdır. Bu yönüyle, diyalog çağı, siyasî ve toplumsal ilişki ağlarını ikili, çoklu ve küresel düzeyde yüksek bir oranda gerçekleştirmenin diğer bir adıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kültürel alanda yapılan işbirliği ve bilgi alışverişi yoluyla geliştirilen ilişki ağlarının, ülkeler arasındaki ikili anlayış, algılama ve dostluk bağlarını güçlendiren önemli etkenlerden biri olduğu bilinmektedir.

Kültürel işbirliği, ülkeler arasında daha köklü ve sağlam ilişkiler kurmaya ve farklı toplumlar arasında etkileşim ortamı yaratmaya uygun bir zemin hazırlamaktadır. Kültürel işbirliği, aynı zamanda, ekonomik, ticarî ve siyasî ilişkilerimizin geliştirilmesine katkıda bulunmakta; bu alandaki çıkarlarımıza hizmet ederek, işbirliğimizin orta ve uzun vadede sağlam bir zemine oturtulması çabalarımızda yönlendirici bir rol oynamaktadır. Bu nihaî hedeflere ulaşmak gayesiyle, Türkiye ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti arasında gelişen ilişkilere paralel olarak, ikili kültürel işbirliğimizin de canlandırılması önem taşımaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarı, iki ülke arasında kültür, sanat, eğitim, bilim ve enformasyon alanlarında işbirliğinin geliştirilmesini ve her iki ülkenin birikim ve değerlerinin doğrudan ve karşılıklı olarak iki ülke halklarına intikaline katkıda bulunmasını amaçlamaktadır.

                               

(x) 205 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Anlaşmaya taraf her iki ülke, konferans, seminer, konser, sergi ve diğer benzeri toplantı ve gösterilerin düzenlenmesini, film ve diğer görsel, işitsel gösterimlerde bulunulmasını, yazar, gazeteci, akademisyen ve sanatçı değişimini ve bunlara ilişkin programlar düzenlenmesinin sağlanmasını, ülkeler hakkında, bilimsel, sanatsal ve kültürel bilgilere sahip olunmasını kolaylaştırmak üzere kütüphane ve okuma salonları oluşturulmasını, kitap, gazete, dergi gibi kültürel ve sanatsal yayınların ödünç verilmesini, yayın yapım ve dağıtımını amaçlamışlardır.

Âkit taraflar, Türkiye Cumhuriyetinde Sırp dili ve edebiyatı, Yugoslav Federal Cumhuriyetinde ise Türk dili ve edebiyatı öğrenimini teşvik edeceklerdir; her iki ülkenin uygarlık ve kültürel miraslarının tanıtımını üstlenecek merkezlerin faaliyete geçirilmesini öngörmektedirler.

Bu geniş çaplı gerekçeleri öngören söz konusu anlaşma, oldukça çok boyutlu olup, toplumlararası diyalog ve ilişkilerin yoğunlaştırılmasını öncelemektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; küreselleşen dünyamızın ve gittikçe sayıları artan ikili ve çok taraflı kültürel modellerin dünya barışına katkıları ve bu tip siyaset izleyen ülkelerin gerek demokrasi gerek insan hakları ve gerek uluslararası sistemin barışçıl boyutuna katmadeğer açısından gösterdikleri başarı, bu tip ilişkilerin geliştirilmesinin insanlığa olan hizmetini açıkça göstermektedir. Bu çerçevede, ülkemiz ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti arasında böyle bir anlaşmanın gerçekleştirilmesinin her iki ülkenin yararına olacağı bir gerçektir. Dışpolitikanın bir ilişkiler bütünü olması cihetiyle, bu anlaşmanın, ikili düzeyin ötesine giderek, Balkan devletleriyle olan ilişkilerimizde sağlayacağı siyasî, kültürel, ticarî ve diplomatik imkânları düşündüğümüzde, anlaşmayı onaylamakla ne kadar isabetli bir iş yaptığımız, gelecekte de fark edilecektir.

Bu düşüncelerle, bu anlaşmaya AK Parti Grubu olarak destek verdiğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kansu.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE YUGOSLAVYA FEDERAL CUMHURİYETİ FEDERAL HÜKÜMETİ ARASINDA EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR VE SPOR ALANLARINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 12 Nisan 2002 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 211

Kabul                     : 211 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/551) (S. Sayısı: 207) (xx)

                                

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 207 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 207 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Halil Akyüz; buyurun.

CHP GRUBU ADINA HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Büyük Meclisin değerli üyeleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti arasında imzalanan Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin uygulanmasına ilişkin bilgi sunmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve Dışişleri Komisyonunun bir üyesi olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Suriye topraklarında yer alan ve içerisinde Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi'nin dedesi Süleyman Şah'ın ve 2 muhafızının yattığı Süleyman Şah Türbesi, ülkemiz için, siyasal, kültürel ve tarihî açılardan özel öneme sahiptir. 20 Ekim 1921 tarihinde Fransa ile yapılan Ankara Anlaşmasında, Türkiye sınırından 100 kilometre uzaklıkta bulunan yaklaşık 9 dönümlük türbe arazisinin Türkiye Cumhuriyetinin mülkü olduğu, burada Türk Bayrağının dalgalandırılması ve Türk askerinin bulundurulması kabul edilmiştir. Bu hak, Lozan Antlaşmasında da korunmuştur.

1973 yılında, Suriye'nin Tabka Barajını inşa edeceğini bildirmesi üzerine, iki devletin yetkilileri bir araya gelerek, orijinal yeri Caber Kalesi olan türbenin, Suruç - Halep karayolunda, Türkiye - Suriye sınırından yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan Karakozak mevkiine taşınmasına karar verilmiştir. Taşınma sırasında, taşınmaya ilişkin her türlü masraf, Türkiye Cumhuriyeti tarafından karşılanmıştır.

Suriye Devleti, daha sonra, Fırat Nehri üzerinde, Tabka Barajının kuzeyinde ve suları türbeyi tehdit edecek olan Teşrin Barajını inşa etmiştir. Türbenin, Teşrin Barajı sularının tehdidi altında kalacağının anlaşılmasından sonra, Suriye tarafı türbenin taşınması için iki yer önermiştir. Bu yerler Türk tarafınca uygun görülmemiş ve üç yıl süren bir görüşme süreci sonunda türbenin yerinde kalması kararlaştırılmıştır. Suriye tarafı, bu süreç boyunca, türbenin bu iki yerden birine taşınması konusunda ısrarcı olmuştur. 25-26 Mart 2000'de Halep'te yapılan görüşmelerde, türbenin ya yerinde kalması ya eski yerine taşınması ya da bulunduğu yerin hemen kuzeyindeki bir kesime taşınması tarafımızdan önerilmiştir. Suriye tarafı, yapılabilir bir proje götürürsek türbenin yerinde kalmasını kabul edebileceğini, eski yeri olan Caber Kalesine yeniden taşınmasının söz konusu olamayacağını hemen kuzeyindeki kesimlere taşınmasının ise, buraların hatırlı kişilere ait araziler olması nedeniyle mümkün olamayacağını bildirmiştir. Bunun üzerine, türbenin yerinde kalmasını sağlayacak mühendislik projesi hazırlanmış ve bunun yapılabilir olduğu Suriye tarafından kabul edilmiştir.

Bir heyetimiz, projenin somutlaştırılmasına ve Suriye'nin projeye maddî katkısının sağlanmasına yönelik görüşmelerde bulunmak üzere Temmuz 2001'de Halep'e gitmiştir. Görüşmelerde, Suriye tarafı, o güne kadar hiç söz konusu olmamış olan bir yönü gündeme getirmiştir. Suriye tarafı, türbenin bulunduğu alanda projenin gerçekleştirilebilmesi sırasında arkeolojik kalıntılar çıkabileceğini, bu durumda bunların Şam'a gönderilerek incelenmelerinin gerekeceğini; bu bağlamda, çalışmalar sırasında türbede gözlemciler bulundurmak istediğini bildirmiştir. Heyetimiz, konunun bu yönünün o zamana kadar açılmamış olmasını anlamakta güçlük çektiğini; çünkü, bir höyük olan yerde arkeolojik kalıntılara rastlanmasının işin başından beri büyük olasılık olarak değerlendirilmiş olması gerektiğini; proje çalışmaları sırasında Suriyeli gözlemci kabul edilebileceğini; ancak, hazır beton dökümü gibi teknik nedenlerle işleri geciktirecek incelemelerin mümkün olamayacağını bildirmiştir.

Günümüz dünyasında çok duyarlı bir konu olan arkeolojik yönün ilk kez gündeme getirilmiş olması nedeniyle, Temmuz 2001'deki görüşmelerde de bir sonuca varılması mümkün olmamıştır.

Halep'teki bu görüşmelerden sonra çalışmalarımız sürdürülmüş ve Suriye heyeti Türkiye'ye davet edilmiştir. Eylül 2001'deki görüşmelerde, Suriye heyeti bu kez yeni bir unsur olarak, Mart 2001'de heyetimizce istenilen, ancak kabul edilmeyen, türbenin şimdiki yerinin hemen kuzeyindeki bir yere taşınması önerisini getirmiştir. Suriye tarafı, baraj gölünün çevresindeki 400 metrekarelik şeridin kamulaştırılmış olduğunu, şimdiki yerin 2,2 kilometre kuzeyinde yer alan tepeye türbeyi taşıyabileceğimizi, istersek iki yer arasındaki alanda yer alan başka yerlere de bakabileceğimizi, türbenin bu kesimdeki bir yere taşınması için Suriye tarafının katkı ve kolaylık gösterebileceğini, bu önerilerinin Suriye'nin bir iyiniyet göstergesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiştir. Suriye tarafı, türbenin yerinde kalmasını da kabul ettiklerini, projenin çok pahalı bir proje olduğunu, bunun uygulanması durumunda hiçbir maddî katkıda bulunmayacaklarını belirtmişlerdir. Bunun üzerine, ilgili kurum ve kuruluşlarımızla yapılan değerlendirmelerde, türbenin yerinde kalmasının ve Suriye tarafının önermiş olduğu yerlerden birine taşınmasının olumlu ve olumsuz yönleri ortaya konulmuş, 26 Ekim 2001 tarihinde Başbakanlıktan alınan talimat üzerine türbenin yerinde tahkim edilmesi yönünde karara varılmıştır.

Değerli milletvekilleri, 10-17 Ağustos 2002 tarihleri arasında Bakanlığımız eşgüdümünde ve ilgili kurum ve kuruluşlarımızın temsilcilerinin de yer aldığı bir heyet, Süleyman Şah Türbesinin yerinde tahkim edilmesine yönelik projenin uygulanmasını sağlayacak protokolleri görüşmek üzere Halep'e gitmiştir. Söz konusu görüşmelerde Suriye tarafı, türbenin yerinde tahkim edilmesi projesi ve bu projeye ilişkin işlerin bir bölümünü üstlenmeyi kabul etmiş ve 1995 yılından itibaren sürdürülen görüşmeler, olumlu yönde seyretmeye başlamıştır. Görüşmelerde, projenin yürütülmesi için gerekli olan ana protokol ve bunun eki olacak teknik protokolün en kısa sürede hazırlanarak Ankara'da imzalanması yönünde görüş birliğine varılmıştır.

22 Ocak 2003 tarihinde Ankara'da gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda, Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin uygulanmasına ilişkin ana tutanak ve eki olan teknik protokol imzalanmıştır. Söz konusu ana tutanak ve teknik protokolle, Suriye tarafı, türbenin yerinde tahkim edilmesini, o amaçla yapılacak çalışmalar için bahçe duvarlarında yapılması gereken çepeçevre çalışma platformu ile türbeden başlayarak Halep-Haseki Anayoluna kadar olan bağlantı yolunu yapmayı, türbe içindeki karakol binasının yıkılarak günümüz gereksinmelerini karşılayacak şekilde yeniden inşa edilmesini, Türk tarafının yapacağı inşaat çalışmaları için elektrik ve su bağlantıları olan 15 000 metrekarelik bir şantiye arazisini Türk tarafına geçici olarak tahsis etmeyi ve tahkimat projesinin gerçekleştirilmesi için, Suriye mevzuat hükümleri çerçevesinde Türkiye'ye gereken her türlü kolaylığı sağlamayı kabul etmiştir.

Süleyman Şah Tahkimat Projesinin maliyeti, 2003 fiyatlarıyla yaklaşık 4 trilyon Türk Lirasıdır. Bundan sonraki aşamada, türbenin tahkimat çalışmalarının bir an önce başlatılabilmesi için, imzalanan ana tutanak ve eki teknik protokolün onay işlemlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tamamlanması, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce projenin gerçekleştirilmesi için ihale açılması ve Suriye tarafı ile bir uygulama protokolünün imzalanarak şantiye çalışmalarına başlanması öngörülmektedir. Şam Büyükelçiliğimizden alınan bilgilerden, söz konusu ana tutanak ve teknik protokolün Suriye'deki onay işlemlerinin son aşamaya geldiği öğrenilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu türbenin sanatsal, tarihsel ve siyasal önemi nedeniyle bir an evvel bitirilmesinde ve bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu tahkimat projesinin uygulanmasına ilişkin ana tutanağın ve eki protokolün onaylanmasında büyük yarar görmekteyiz. Bu nedenle, bu tahkimat projesine olumlu oy kullanacağız.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Akyüz'e teşekkür ederiz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Sayın Nihat Eri; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ERİ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Suriye topraklarında bulunan ve içinde Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi'nin dedesi Süleyman Şah'ın ve iki muhafızının bulunduğu türbe, Suriye sınırları içerisinde Caber Kalesinde idi. Ancak, Suriye'nin yapmış olduğu bir baraj nedeniyle türbe taşınmıştır ve bu taşınma işlemleri sırasında Türkiye Cumhuriyeti bütün masrafları karşılamıştır. Ancak, taşındığı yerin kuzeyinde ikinci bir barajın yapılması sonucunda türbe yine baraj sularının tehdidi altında kaldığından, türbenin ikinci bir defa taşınması söz konusu olmuştur.

Suriye Hükümetinin önerdiği her iki yeri de Türk makamları kabul etmediklerinden, uzun süren görüşmeler yapılmış ve sonuçta, türbenin yerinde kalması, yerinde tahkim edilmesi karara bağlanmıştır.

Suriye tarafı, uygulanabilir bir proje takdim etmemiz halinde türbenin yerinde kalmasını kabul etmiştir. Bunun üzerine Türkiye tarafı uygulanabilir bir projeyi Suriye tarafına kabul ettirmiştir. Bu projenin uygulanabilir olması, türbenin yerinde kalması ve Suriye hükümetinin bu projeye katkı vermesi, dolayısıyla uygun görülen bu proje komisyonumuzca da kabul edilmiş ve öncelikli olarak görüşülmesi için Genel Kurula gönderilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin değerli sözcüsü bu konuda teknik ve ayrıntılı bilgiler verdiği için ben bu konuya girmiyorum; yalnız, sözlerime son vermeden önce Suriye'yle ilgili farklı bir hususla alakalı olarak kişisel bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette, ülkemiz, siyasî sınırlarımız içerisinde kalan toprak parçasıdır ve bunun dışında hiç kimsenin bir karış toprağında gözümüz yoktur; ancak, bu sınırların dışında kalan topraklar tamamen yabancısı olduğumuz topraklar mıdır?.. Osmanlının geçmişte egemen olduğu coğrafyaya baktığımız zaman, tarihle karşılaşıyoruz. Kuzey Afrika'dan, Ortadoğu'dan, Balkanlar'dan bizi doğuran Anadolu'ya çekilip gelirken, geride sadece kültürel varlıklar bırakmadık, önemli miktarda insan unsurunu da terk edip geldik. Bunlar bizim ilgimizi bekliyor ve bunu en tabiî hak olarak görüyorlar. Bu açıdan bakıldığında, Suriye'nin özel bir öneme sahip olduğu görülüyor.

Suriye sadece Araplardan ibaret değildir. Suriye'de Araplar, Türkler, Kürtler, Süryaniler ve Çerkezler vardır. 1925'te Suriye sınırı çizilirken Suriye tarafında binlerce çiftçimizin toprakları kaldığı gibi bizim tarafımızda da Suriyeli çiftçilerin arazileri kaldı. Bu durum gözönüne alınarak, çiftçiler karşılıklı olarak "pasavan geçiş" diye adlandırılan bir biçimde pasaportsuz sınırı geçerek arazilerini işlemişlerdir ve mahsullerini ülkelerine taşımışlardır. Bu uygulama 1960'lı yıllara kadar devam etmiştir.

Suriyelilerin Türkiye'deki arazileri hukuken korunduğu halde, Türklerin Suriye'deki arazileri başkalarına tapu edilmiştir. Bunun yanında, 1900'lü yıllarda ve 1940'lı yılların başlarında, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde üst üste birkaç yılın kurak geçmesi sonucu, halkın "açlık yılları" dediği kıtlık yılları yaşandı. Açlıktan kaçan birçok aile Suriye tarafına geçmiş, durum düzelince bir kısmı geri dönmüş, ancak, önemli bir bölümü dönmemiş ya da dönememiştir.

Bugün, Suriye'nin kuzeyinde, Mardin İlinin sınır komşusu olan Haseki İlinde ve ilçelerinde, Türkiye kökenli yüzbinlerce insan yaşamaktadır. 1960'lı yılların başlarında, Suriye ile Mısır "Birleşik Arap Cumhuriyeti" adı altında birleştikleri zaman, Suriye'de genel bir nüfus sayımı yapılmış, milliyetçiliğin beslediği şoven duygularla, Suriye'nin kuzey bölgesinin demografik yapısını Araplar lehine bozmak için, Türkiye kökenli birçok kişi nüfus kütüklerine kaydedilmemiş ve kendilerine yurttaşlık hakları verilmemiştir. İçlerinden ancak hatırlı olanlar vatandaş olarak kabul edilmiştir. Geri kalan çoğunluk, ecnebi diye nitelendirilerek, yurttaş sayılmamıştır. Bu iş, o kadar keyfî ve gelişigüzel yapılmış ki, baba yurttaş yazılmış, oğlu ecnebi; kardeşlerden bir kısmı yurttaş, diğerleri ecnebi sayılmış, karı-koca arasında bile ayırım yapılmış, biri yurttaş, diğeri ecnebi olarak kaydedilmiştir. Şu anda Suriye'de yaşayan yüzbinlerce Türkiye kökenli insanın bir kısmı, Suriye vatandaşı olarak nispeten rahat bir hayat sürerken, büyük çoğunluk, nüfus cüzdanı yerine kimliklerini bildiren ve üzerinde "mülteci" kelimesi karşılığı "laci" veya yabancı anlamında "ecnebi" yazan kırmızı bir belge taşımaktadırlar.

Ecnebi sayılanlar, birçok haktan yoksun bırakılmaktadır. Mülk edinme hakları yoktur. Tapuda alım-satın işlemleri yapamamaktadırlar. Gayri resmî olarak sahip oldukları mülklerini ancak Arap olanlara satabilmektedirler. Şirket kuramazlar; bakkal dükkânı vesaire gibi esnaflık dışında ticaret yapamazlar. Devletin tüm yurttaşlara yaptığı gıda yardımlarından yararlanamazlar. Yurttaş statüsündeki birinin karneyle ucuza aldığı bir gıda maddesini, birkaç katı fiyatla serbest piyasadan almak zorundadırlar. Devlet memuru olma hakları yoktur. Çocuklarını üniversitede okutamıyorlar. Pasaport alamadıkları için yurtdışına çıkamamaktadırlar. Seçme ve seçilme hakları yoktur ve en önemlisi, resmî nikah yapamazlar. Ecnebi olan birinin doğan çocukları da ecnebi sayılıyor ve yurttaşlık haklarından yoksun bırakılıyor.

1965 yılında Rakka Barajı yapılırken, baraj suları altında kalan yüzlerce köy boşaltılmış ve bu köylerin sakini olan Arap aşiretleri, bir kuşak halinde kuzeye yerleştirilmiş, ecnebi sayılan Türkiye kökenli insanların arazileri ellerinden alınarak bunlara verilmişti. Toprakları ellerinden alındığı için şehirlere göç etmek zorunda kalan bu insanlar, süreç içerisinde birçok haktan yararlanamadıkları için yoksullaşmışlardır.

Değerli arkadaşlar, bu trajedi burnumuzun dibinde yaşanmaktadır. Buna duyarsız kalamayız; çünkü, bu insanlar bizim insanlarımız; Türkiye Cumhuriyeti nüfus kayıtlarında, babalarının, dedelerinin kayıtları mevcuttur. Bunun yanında, yoksullukları ve gelecek beklentilerinin olmaması, onları, kolaylıkla, uluslararası teröre ve insan kaçakçılığına malzeme haline getirmektedir. Kaldı ki, insan hakları ihlalleri, sadece ihlali yapan ülkelerin kendi iç sorunları değildir; globalleşen dünyada haklar ve özgürlükler, tüm ülkeleri ve tüm insanları ilgilendirmektedir. Uluslararası camia, bu konuda Suriye hükümetini uyarmalı; hükümetimiz de, dostluk çerçevesi içerisinde üzerine düşeni yapmalıdır. Bir değişim süreci yaşayan dost ve kardeş Suriye'nin yüzü Batı'ya dönük yeni liderinin, birçok konuda önemli açılımlar sağladığı bilinmektedir. Bu insanlık ayıbının sona erdirilmesi yönünde de adımlar atmasını beklemek hakkımızdır.

Değerli milletvekilleri, Ortadoğu halkları, kardeş halklardır; yakın akrabadırlar. Dinî bayramlarda Suriye sınırı boyunca tel örgülerin arkasından onbinlerce insanın coşku içerisinde bayramlaşması ve hediyeleşmesi, bunun en güzel kanıtıdır. Bu insanlar, iki ülke arasında dostluk köprüleri oluşturabilirler, ticarete ve barışa hizmet edebilirler.

Suriye'de ecnebi sayılmayan ve kendilerine yurttaşlık statüsü verilen Türkiye kökenliler içerisinde büyük tüccarlar, sanayiciler, bürokratlar, sivil toplum yöneticileri, diplomatlar, milletvekilleri, hatta bakanlar mevcuttur. 1956 ile 1960 yılları arasında Suriye'de Genelkurmay Başkanlığı yapan Tevfik Nizamettin, Nusaybin doğumluydu ve Galatasaray Lisesi mezunuydu.

Bunlardan birçok kişi, zaman zaman Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına başvuruyor; ancak, kendilerine başka hiçbir ülkenin vatandaşına uygulanmayan formaliteler uygulanmakta, önlerine aşamayacakları engeller konulmak suretiyle bunaltılmakta ve pes etmek zorunda bırakılmaktadırlar. Örneğin, 21 ilin millî emlak müdürlüklerine, tapu dairelerine, vergi dairelerine ve tüm bankalara yazılar yazılarak, bu şahısların adlarına kayıtlı gayrimenkul olup olmadığı, bankalarda mevduatlarının bulunup bulunmadığı sorulmaktadır. Tahmin edeceğiniz gibi, bu cevaplar bir türlü gelmediğinden, işlemler sonuçlandırılmamaktadır. Bazen de, komik gerekçelerle müracaatlar reddedilmektedir. Örneğin, anne ve babası 1923 yılında Türkiye'den Suriye'ye göç eden tıp doktoru, uzman birinin yurttaşlık için yaptığı başvuru, 1923 yılında anne ve babası Türkiye'den göç ederken evli gözükmedikleri gerekçesiyle reddedilmiştir. Oysaki, göç ettikleri tarihte bunların yaşı 6 idi; 6 yaşındaki insanların evliliği mümkünmüş gibi, evli olmadıkları hususu gerekçe olarak gösterilebiliyor. İçişleri Bakanlığımız, Suriye'den vatandaşlık için başvuranlara uyguladığı bunaltarak pes etme politikasından artık vazgeçmelidir.

Sözlerime son verirken, sözleşmeye Grup olarak olumlu oy kullanacağımızı bildirir, beni dinlemek lütfunda bulunduğunuz için hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eri.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SURİYE ARAP CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ TAHKİMAT PROJESİNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN ANA TUTANAĞIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 22.1.2003 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanak'ın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 227

Kabul                     : 227 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.50

 

 

 

 

 

 

 

 

                               

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.05

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

10. - Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/377) (S. Sayısı: 203) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 203 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Yasa Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1992 yılında Birleşmiş Milletlere bağlı ülkelerin imzasına açılan ve 1994 yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadan bahsediyoruz. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi. Sözleşmede ana ilke şöyle belirtiliyor: "Atmosferdeki sera gazı birikimlerini, iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir düzeyde durdurmayı başarmaktır. Böyle bir düzeye, ekosistemin iklim değişikliğine doğal bir şekilde uyum sağlamasına, gıda üretiminin zarar görmeyeceği ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir şekilde devamına izin verecek bir zaman dahilinde ulaşılmalıdır." Bunu hedefleyen bir sözleşme. Bu sözleşmede "sözleşmeye taraf olan gelişmiş ülkeler, iklim değişikliği ve onun zararlı etkileriyle savaşımda öncülük etmelidirler" deniliyor. Bu görevi, öncelikle, gelişmiş olan ülkelere veriyor.

Değerli arkadaşlarım, burada, ilginç bir tablo var. Birleşmiş Milletlere bağlı 186 ülke tarafından bu sözleşme onaylanmış durumda; sadece, dünyada 6 tane ülke var ki, bu sözleşmeyi onaylamamış durumda. Bu ülkeleri söylemek istiyorum: Brunei, Andorra, Vatikan, Irak, Somali ve ne yazık ki Türkiye.

                               

(x) 203 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Şimdi, burada, tabiî, Türkiye'nin haklı olduğu yönler de var. Onları da bilgilerinize arz etmek istiyorum. Sözleşmenin hazırlanma aşamasında, ülkemiz, gelişmişlik düzeyi yüksek olan ülke konumuna sokulmuş ve bu sebeple, iklim değişikliğinden başlıca sorumlu ülkelerle aynı potada değerlendirilmiştir. Bu durum, kimilerine göre gerçeği yansıtmamaktadır.

Türkiye, uzun yıllar bu yanlışlığın düzeltilmesi yönünde büyük mücadeleler vermiş ve bu çerçevede, 2001 yılı kasım ayında, Marakeş'te yapılan taraflar konferansında, ülkemizin isteği doğrultusunda, Türkiye'ye malî ve teknik yardım konusunda yükümlülükler getiren sözleşme eki Ek-II'den çıkması ve ülkemizin, sadece Ek-I ülkesi olarak diğer üyelerden daha özgün bir konumda sözleşmeye taraf olması, Türkiye'nin uzun yıllar süren çabaları sonunda oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Bununla birlikte, bu sözleşmenin onayı aşamasında ve Resmî Gazetede yayımlanması sürecinde, Türk makamları da, taraflar konferansında alınan karara atıf yapmalı ve ek listelerinde oluşabilecek herhangi bir yanlışlığa sebep olmamak adına, Türkiye'nin bu çerçeve sözleşmenin sadece Ek-1 listesinde yer aldığını vurgulamalıdır. Her iki ekte de yer alarak sözleşmeye taraf olsaydık, gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkelerin ihtiyaç duyduğu finansman desteği için, her yıl, ulusal bütçemizden milyonlarca dolar kaynak aktarmak zorunda kalacaktık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette, Türkiye'nin, uluslararası bir Birleşmiş Milletler sözleşmesinde, gelişmişlik düzeyi yüksek bir ülke olarak tanınması, ülkemiz açısından prestijli bir durumdur. Belki de, bu anlaşma metni, Türkiye'nin, bazı durumlarda, gelişmişliğini belgeleyici bir metin olarak, uluslararası alanda emsal teşkil edebilir; ancak, ülkemizin, yolsuzluklar ve vurgunlar sebebiyle kaybettiği milyarlarca dolar, bu gibi uluslararası ortak çalışmalara kaynak aktarmasını olanaksız hale getirmektedir. Bu noktada, ülkemizde yaşadığımız, yolsuzluk yapan kişilerin banka içi boşaltmalarının, devlet ihalelerini fahiş fiyatla üstlenip devletimizi büyük zarara uğratanların ülkemize ne kadar büyük zarar verdiğini ve bu ülkenin de, onlardan, yapılanların hesabını ne kadar asgarî düzeyde sorduğunu, bir kez daha görüyoruz.

Umarım, bu dönem ve bu Parlamento, bu konuda, toplumun beklentilerini yerine getirerek, Türkiye'nin, uluslararası alanda esas kaynak aktarması gereken yerlere, alanlara gerekli kaynağı, ulusal prestijini koruyarak aktarmasını olanaklı hale getirir.

Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak, Ek-2'den çıkarılıp -tüm işlemlerde yer verildikten sonra ki, bu işlemlerin eksiksiz tamamlanması önemlidir- sözleşmeye Ek-1 ülkesi olarak taraf olmamız halinde, ülkemizin, hem doğal hem de ekonomik kaynaklarını tüketen sera gazı salımlarını azaltması için çok önemli yatırımlar yürütülebilecektir. Bu yatırımlar, üretilen enerjinin yenilenebilir olmasını ve çevreye daha az zarar vermesini sağlayacak yatırımlar olmalıdır.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesini destekleyen EUROSOLAR Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği Türkiye bölümünün çalışmaları ve raporları doğrultusunda, bu yatırımlar sayesinde öncelikle, enerji tasarrufu yoluyla sanayicimizin daha az maliyetle üretim yapması, vatandaşlarımızın daha ucuz ve temiz bir şekilde ısınması, insanlarımızın ve ticarî mallarımızın daha ucuz ve hızlı ulaşımı, ülkemizin dışarıya bağımlılığının azaltılması sağlanmış olacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla da daha ucuz, yerli ve daha bol enerji elde edilebilecek ve ekonomimizin dışa bağımlılığı azaltılabilecektir.

Değerli arkadaşlarım, dünyadaki hemen hemen bütün ülkelerin onayladığı bu çerçeve sözleşmesinin onaylanması, ülkemizin uluslararası platformdaki yeni bir standardizasyon sistemine daha geçişini hızlandıracaktır.

İşte, tüm bu düşünce ve beklentilerle, hem bu konunun neyi irdelediğini, neyi içerdiğini huzurlarınıza getirmiş oluyoruz hem de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Yasa Tasarısına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu oy kullanacağımızı bildiriyoruz.

Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum; iyi akşamlar. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

BİRLEŞMİŞ  MİLLETLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİNE KATILMAMIZIN

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 1992 Rio Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında imzaya açılan ve 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe giren "Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi"ne katılmamız uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 200

Kabul                                 : 200 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

11.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/465) (S. Sayısı: 206) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 206 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Halil Akyüz; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Büyük Meclisin değerli üyeleri; Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili bilgi sunmak üzere, CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu olanaktan yararlanarak, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 20 Kasım 1989'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda onaylanarak, 2 Eylül 1990 günü yürürlüğe girmiştir. Halen 186 devletin taraf olduğu sözleşmeyi, Türkiye, 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamıştır. Sözleşmenin ülkemizde uygulanmasıyla sorumlu koordinatör kuruluş olarak Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu görevlendirilmiştir. Anılan sözleşme, çocuk haklarının korunmasında evrensel standartlar getirmekte ve özel bir duyarlılığa ve korunmaya muhtaç olan çocukların bakımı, korunması ve çeşitli haklarının güvenceye alınması konusunda düzenlemeler içermektedir.

Bugün 6 500 000 000'un üzerindeki dünya nüfusunun 3 000 000 000'a yakınını çocuklarımız oluşturmaktadır. Bu çocukların da yaklaşık 1 000 000 000'ı sağlıklı ev ortamından uzak bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedir. Ülkemizde ise, son yapılan nüfus sayımında 0-18 yaş grubu çocuk nüfusu 25 000 000 civarındadır. Bu sayı, toplam nüfusumuzun yüzde 39'una karşılık gelmektedir.

Türkiye'de kimsesiz çocuk sayısı 700 000 iken, koruma altına alınan çocuklarımızın sayısı sadece 21 000 civarındadır. 6 ile 14 yaş arası 12 000 000 çocuğumuzun ise, hemen hemen yarısının çalıştığı tahmin edilmektedir. Ülkemizde bu çalışan çocukların haklarını koruyacak yeterli bir yasal mekanizma olmadığından, çocuklarımız her konuda kolayca kullanılmakta ve hakları istismar edilmektedir.

                               

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 206 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Günümüz koşullarında çocuk yetiştirmek, bilgi, aşırı sabır ve duyarlılık gerektiriyor. Geçim sıkıntıları, aile bölünmeleri, bakıma muhtaç çocuk sayısını hızla artırmaktadır. Bunun sonucunda, hırsızlıklar, intiharlar olabildiğince artmakta, sahipsiz çocuklarımız her gün yeni suç ve sorunlarla karşımıza çıkmaktadırlar. Bunun çözümü, sorumlulukların çocuklarımızın üzerinden alınması için gerekli örgütlenmenin vakit kaybedilmeden yapılandırılmasıyla mümkün olacaktır.

2001 tarihli bir araştırmaya göre, dünyada 800 000 çocuk askerin olduğu tespit edilmiştir. Çocuk askerler, büyük çoğunluğu Afrika'da olmak üzere, 41 ülkede savaşır durumdalar. Sri Lanka'da canlı bomba olarak karşımıza çıkan çocuklar, Afganistan'da şeriat uğruna denilerek savaşa sürülmekteydiler.

Dünyada yalnızca erkek çocukları değil, aynı zamanda kız çocuklarını da silah altına alıyorlar. 14-15 yaşlarında kız çocukları sırtlarında yavrularıyla birlikte savaşa sürülüyorlar. Ayrıca, Afrika'da kız askerlerin bir bölümü seks kölesi olarak kullanılmaktadır. Çocuk askerlerin korkularını gidermek için onlara uyuşturucu veriyorlar, reddedenleri ise öldürüyorlar.

Bilindiği üzere, dünyanın en önemli bölgelerinden biri olan Ortadoğu'da elli yılı aşkın süredir devam eden savaş, hafızalardan kolay silinmeyecek sahneleriyle yürekleri parçalıyor. Bu savaşın en önemli özelliği, Filistinli çocukların saldırılara hedef konumunda olmalarıdır. Bu çocukları öldürenlerin hiçbir haklı tarafları olmayacağı gibi, aynı çocukları önplana itip ölümlerini kolaylaştıranların da hiçbir savunulur yanları yoktur.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine taraf ülkeler ve Birleşmiş Milletler bünyesindeki UNICEF, çok acıdır ki, savaşlarda bombalar hedef şaşırıp okullara, hastanelere ve pazar yerlerine düştüğünde beklenilen tepkiyi verememekte ve yeterli yaptırımı uygulayamamaktadır.

Sayın milletvekilleri, görülüyor ki, 20 nci Yüzyılın son yıllarında dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen silahlı çatışmalardan en çok etkilenenler, toplumun en fazla korunmaya muhtaç kesimini oluşturan çocuklar olmuştur. Bu durum, çocukların silahlı çatışmalara dahil olmalarının önlenmesi için yeni uluslararası düzenlemeler yapılması ihtiyacını önplana çıkarmış ve bu anlayışla, Birleşmiş Milletler çerçevesinde, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye ek bir ihtiyarî protokol hazırlanarak tüm üye devletlerin imzasına sunulmuştur.

Bu ihtiyarî protokol, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin taraf devletlere, özellikle, çocuğun, zararlı olabilecek işlerde çalıştırılmasına karşı korunması için her türlü önlemi alma yükümlülüğü getiren 32 nci maddesi ile silahlı çatışmalarda insancıl hukuk hükümlerinin çocuklara uygulanmasını sağlamak ve 15 yaşından küçüklerin çatışmalara katılmalarını önlemek konusunda yükümlülük getiren 38 inci maddesinin uygulamaya geçirilmesine yönelik düzenlemeler içermektedir.

Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesine 1995'te taraf olan ve sözleşmede yer alan ilkeler çerçevesinde iç hukuk düzenlemelerini vakit geçirmeksizin yapmaya başlayan Türkiye, cumhuriyetinin kuruluşundan itibaren gözettiği, savaştan zarar gören çocukların acil ihtiyaçlarını karşılamak ve çocuk haklarını güvence altına almak temel amaçları çerçevesinde, anılan protokole de taraf olmayı öngörmüştür. Bu amaçla, söz konusu ihtiyarî protokol, Türkiye Cumhuriyeti adına 8 Eylül 2000 tarihinde New York'ta imzalanmıştır.

Bizim mevzuatımızda askerlik hizmetlerine ilişkin hükümlerin düzenlendiği 1111 sayılı Askerlik Kanununun, zorunlu askerlik sınırını 20 yaş olarak belirleyen 1 inci ve gönüllü askerlik için de asgarî kabul sınırının 18 yaş bitimi olduğunu hükme bağlayan 2 nci maddeleri, anılan ihtiyarî protokol hükümleriyle uyum halindedir. Protokol, amaçları bakımından çalışma ve iş koşullarını düzenleyen 1475 sayılı İş Kanunuyla da paralellik taşımaktadır. Bunun yanı sıra, ek protokolün askerî okul öğrencilerini kapsam dışında tutan 3 üncü maddesinin son paragrafındaki hüküm de iç hukukumuza uygundur.

Bu ihtiyarî protokole taraf devletler, çocuk haklarının geliştirilmesi ve korunması için çaba gösterilmesi konusunda mevcut yaygın taahhüdün göstergesi olan çocuk haklarına dair verilen geniş desteğin teşvikiyle, silahlı çatışmanın çocuklar üzerindeki zararlı ve yaygın etkisinden ve bunun kalıcı barış, güvenlik ve kalkınmaya yönelik uzun vadeli sonuçlarından rahatsızlık duyarak, silahlı çatışma durumlarında çocukların hedef alınmasını ve genellikle çok sayıda çocuğun bulunduğu okullar ve hastaneler gibi yerler dahil, uluslararası hukuk tarafından korunan hedeflere yönelik doğrudan saldırıları kınayarak, birçok husus üzerinde mutabık kalmışlardır.

Buna göre, taraf devletler öncelikle;

Silahlı kuvvetlerin 18 yaşına erişmemiş mensuplarının hasmane davranışlara doğrudan doğruya katılmalarının önlenmesi için mümkün olan tüm önlemleri alacaklardır.

18 yaşına erişmemiş kişilerin silahlı kuvvetlere zorunlu olarak alınmamasını sağlayacaklardır.

Her taraf devlet, işbu protokole katılmasının ardından, ulusal silahlı kuvvetlerine gönüllü asker alımına izin vereceği asgarî yaşı belirten ve bu tarz askere alımın zorunlu kılınmaması için aldığı önlemleri tanımlayan bağlayıcı bir beyanı tevdi edecektir.

Değerli milletvekilleri, çocuk haklarının korunmasına ilişkin her anlaşma gibi, bu ihtiyarî protokol de çok önemlidir; çünkü, çocuk, gelecektir, umuttur, değişimdir. Büyük Atatürk'ün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını çocuklara armağan etmesi ve böyle bir oluşuma dünyada ilk kez ülkemizde resmiyet kazandırılmasıyla haklı olarak övünüyoruz. Bu anlayışa göre, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, söz konusu protokole taraftarız. Yalnız, şu da var ki, yalnızca desteklemek, anlaşmalar yapmak yeterli değildir. Önemli olan, bu anlaşmanın getirmiş olduğu ilke ve standartların hukukumuza doğru ve zamanında yansıtılması, etkin bir şekilde uygulanması ve izlenmesinin sağlanmasıdır.

Sözleşmenin tüm çocuklara barış ve mutluluk getirmesi dileklerimle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akyüz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 206 sıra sayılı Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son yıllarda, dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen silahlı çatışmalarda, en çok etkilenen, toplumun en fazla korunmaya muhtaç kesimini oluşturan çocuklar olmaktadır. Bu durum, çocukların silahlı çatışmalara dahil olmalarının önlenmesi için yeni uluslararası düzenlemeler yapılması ihtiyacını önplana çıkarmış ve bu anlayışla, Birleşmiş Milletler çerçevesinde, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye ek bir ihtiyarî protokol hazırlanarak, tüm üye devletlerin imzasına sunulmuştur.

Dünya nüfusu, 1999 yılında 6 000 000 000 sınırını aşmıştır. Çocuk nüfusu ise, 2 700 000 000 civarındadır. Dünyada, 8 000'i ishalden olmak üzere, her gün ölen çocuk sayısı 35 000 iken, önlenebilir veya tedavi edilebilir hastalıklardan ölen çocuk sayısı, her yıl, 4 000 000 civarındadır. 160 000 000 çocuk, bulaşıcı hastalık tehdidi altındadır. 800 000 000 çocuk, yeterli ve sağlıklı beslenememektedir. 220 000 000 çocuk, mutlak yoksulluk düzeyinde yaşarken, 1 000 000 000 çocuk, sağlıklı ev ortamından yoksun büyümektedir. Dakikada açlıktan ölen çocuk sayısı 15'tir. Her yıl, dünyada, 15 000 000 çocuk anne olmaktadır. 5 ilâ 14 yaş grubunda 272 000 000 çocuk çalıştırılmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'de ise, 2000 yılı itibariyle, 0 ilâ 18 yaş grubu çocuk nüfusumuz, 25 100 000 civarındadır ve toplam nüfus içerisindeki payının yüzde 38,4 olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye'de, kimsesiz çocuk sayısı 700 000 iken, himaye edilen çocuk sayısı sadece 21 200'dür. 6 ilâ 14 yaş grubundaki yaklaşık 12 000 000 çocuğumuzun yarısının çalıştığı tahmin edilmektedir.

İletişim araçlarından, şiddet, cinsellik ve istismar içeren, madde bağımlılığını, sigara kullanımını ve tüketimini özendiren yayın ve programlar, çocuklarımızı olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir.

Özetle, dünyada ve ülkemizde, çocukların eğitim, sağlık ve çalışma hayatına ilişkin sorunları, çocuk işçiliği, sokak çocukları ve sokakta çalışan çocukların sorunları hâlâ önemini korumaktadır. Oysa, çocuklarımız, ülkemizin ve milletimizin geleceğidir. Çocuklarını iyi yetiştiremeyen bir milletin geleceğinin de pek parlak olacağı söylenemez.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uluslararası alanda çocukların bu sorunlarına eğilen ve çocuk hakları kavramını yerleştiren önemli belgelerden biri de, 54 maddeden müteşekkil 1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesidir. Meclisimiz, bu sözleşmeyi 1995 yılında onaylamıştır. Bugün, onaylanmak üzere önümüze gelen ve ülkemiz tarafından 8 Eylül 2000 tarihinde New York'ta imzalanan ihtiyarî protokol, Çocuk Hakları Sözleşmesinde yer alan ilkeler çerçevesinde hazırlanmış bir belgedir.

Bugün, onaylanması için önümüze gelen protokol, taraf devletlere, özellikle, çocuğun zararlı olabilecek işlerde çalıştırılmasına karşı korunması için her türlü önlemi alma yükümlülüğü getiren Çocuk Hakları Sözleşmesinin 32 nci maddesi ile silahlı çatışmalarda insancıl hukuk ilkelerinin çocuklara uygulanmasını sağlamak ve 15 yaşından küçüklerin çatışmalara katılmalarını önlemek konusunda yükümlülük getiren 38 inci maddenin uygulamaya geçirilmesine yönelik düzenlemeler içermektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; protokole taraf ülkelerin mutabık kaldıkları hususları şu şekilde özetlemek mümkündür:

Çocuk haklarının geliştirilmesi ve korunması için çaba gösterilmesi konusunda, mevcut taahhüdün göstergesi olan Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye verilen desteğin küresel ölçekte yaygınlaştırılmasını teşvik etmek.

Çocukların haklarının özel korunma gerektirdiğini tekrar teyit ederek ve çocukların durumlarının ayırım yapılmaksızın sürekli iyileştirilmesi, huzurlu ve güvenli koşullar altında gelişimlerinin ve eğitimlerinin sağlanması için çağrıda bulunmak.

Silahlı çatışmanın çocuklar üzerindeki zararlı ve yaygın etkisinden ve bunun kalıcı barış, güvenlik ve insanî kalkınmaya yönelik uzun vadeli sonuçlarından endişelenerek silahlı çatışma durumlarında çocukların hedef alınmasını ve genellikle çok sayıda çocuğun bulunduğu okul ve hastane gibi yerler dahil uluslararası hukuk tarafından korunan hedeflere yönelik doğrudan saldırıları engellemek.

Uluslararası ceza divanı statüsünün kabul edilmesini ve statünün özellikle 15 yaşın altındaki çocukların askere yazılmasını ya da alınmasını ve silahlı çatışmalarda faal olarak hasım olmaya katılım için kullanılmalarını savaş suçları kapsamına almak.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk mevzuatında askerlik hizmetine ilişkin hükümlerin düzenlendiği 1111 sayılı Askerlik Kanununun zorunlu askerlik sınırını 20 yaş olarak belirleyen 1 inci ve gönüllü askerlik için de asgarî kabul sınırının 18 yaş bitimi olduğunu hükme bağlayan 2 nci maddeleri, söz konusu ihtiyarî protokol hükümleriyle uyum halindedir. Protokol, amaçları bakımından, çalışma ve iş koşullarını düzenleyen 1475 sayılı İş Kanunuyla da paralellik taşımaktadır. Bunun yanı sıra, ek protokolün askerî okul öğrencilerini kapsam dışında tutan 3 üncü maddesinin son paragrafındaki hüküm de iç hukukumuza uygundur. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeyi tamamlayıcı nitelikte olan ve temelde ulusal mevzuatımızın hazırladığı elverişli zeminle uyum içinde bulunan bu protokole ülkemizin taraf olması, çocuk haklarına ve insan merkezli politikalara verdiğimiz önemi uluslararası düzlemde bir kez daha göstererek ve bu alanda bugüne kadar izlenmiş ulusal politikalar bakımından ileriye doğru atılmış başka bir adımı teşkil edecektir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önemli olan, bu tür anlaşmaların sadece onaylanması değil, getirmiş olduğu ilke ve standartların iç hukuka, doğru ve zamanında yansıtılması, etkin bir şekilde uygulanması ve izlenmesidir.

AK Parti Grubu olarak bu anlaşmaya kabul oyu vereceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kansu.

Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüştüğümüz 206 sıra sayılı Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına söz aldım; tümünüzü saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. 

Değerli arkadaşlar, savaşlara büyük yöneticiler karar verir; ama, suçsuz insanlar ve çocuklar acısını çeker. Nerede savaş varsa, orada ölüm vardır. Televizyonlarda kimi zaman tanık oluyor, görüyorsunuz; Irak'ta, Filistin'de, kolu bacağı kopmuş, sağlığından, eğitiminden, ailesinden olmuş çocuklar...

Çocuk Vakfının "Hakları Çalınmış Çocuklar-2000" raporunda, son on yılda 2 325 000 çocuğun savaşlarda ve silahlı çatışmalarda öldüğü bildiriliyor. Yine bu rapora göre, bu süre içerisinde, 16 000 000 çocuk da ruhsal travma geçiriyor. Bir ozanın ağzından çocuk soruyor: "Çocukları küçücük kurşunla mı vururlar anne?" Yine bu rapordan, 7 ile 14 yaş arasında 300 000 çocuğun, etkin silahlı çatışmalarda ve savaşlarda kullanıldığını öğreniyoruz.

Değerli arkadaşlar, çocuklar, gelecektir. Arkadaşlarım da söylediler burada; Birleşmiş Milletler, Çocuk Hakları Sözleşmesini 1989'da kabul etmiş, 1990'da yayımlamış; Türkiye, hemen imzalamış, arkasından da Meclisine getirmiş ve Çocuk Hakları Sözleşmesini onaylamış.

Çocuk Hakları Sözleşmesinde çocuklara ilişkin birsürü hak var; ama, bunların birçoğu, maalesef, ülkemizde de, dünyada da kullanılmıyor. Çatışmalarda, doğal olarak, en çok zarar görenler çocuklardır; özellikle kara mayınlarından yaşamını yitiren çocuklardır. 40'ın üzerindeki ülke bu mayınların kullanılmasını yasakladığı halde, maalesef, birçok yerde, hâlâ, bu mayınlar kullanılmaktadır ve çocuklar yaşamlarını yitirmektedirler.

Türkiye, nüfus yönünden, bir çocuklar ülkesidir. Bizim, 0 ile 18 yaş arasında 26 000 000 çocuğumuz var. Türkiye'de, yaklaşık 3 kişiden 1'i çocuk. Bunların, barış içerisinde, sağlıklı yaşaması ve iyi bir eğitimden geçirilmesi hepimizin görevidir.

Değerli arkadaşlar, ancak, bu, her zaman böyle olmuyor. Örneğin, Millî Eğitim Bakanlığı bir yönetmelik yayımladı. Bu İlköğretim Yönetmeliği geçen günlerde ortaya çıktı. Bu yönetmelikte, çocuk haklarıyla çelişen kimi maddeler bulduk. Burada İş Yasası görüşülürken -Sayın Bakanım anımsar- çocukların da, hiç olmazsa 18 yaşına kadar çalıştırılmaması gerektiğini vurgulamıştık; şimdi, onları, hiç olmazsa eğitim hakkında yoksun kılmayalım diyoruz.

Sevgili arkadaşlar, bu İlköğretim Yönetmeliği elimde ve bu yönetmelikte, ilköğretimin bir hak olduğu ve zorunlu olduğu yazılmış -doğrudur- ama, parasız olduğu atlanmış. Şimdi, bütün uluslararası metinlerde -Çocuk Hakları Sözleşmesi de içerisinde- Anayasamızda, Millî Eğitim Temel Yasasında, ilköğretimin hak olduğu, zorunlu olduğu ve parasız olduğu yazılır; ama, burada yazılmamış, vurgulanmamış. "Efendim, öteki yasalarda var..." Ama, bir yönetmelik, bir uygulama yapıyorsunuz, burada yazmıyorsunuz.

Devamlılık konusu, çocukların okula devamlılığı bir sorundur Türkiye'de; geçmişte de bu konuda çok savaşımlar verilmiştir ve başarılmıştır; ama, bu yönetmelikte, maalesef, bu devam konusunda da bir açık kapı bırakılmıştır.

Değerli arkadaşlar, herhangi bir nedenle okula devam edemeyen çocuklar, en az bir dönem not almışsa, bir öğretmenin kararıyla üst sınıfa geçirilebiliyor ve devam etmiş öğrenciler gibi işlem yapılıyor; yani, devamsızlığa da bir kapı açılıyor. Bu, yalnız 8 inci sınıfta değil; böyle bir kayıt da yok. Bakan böyle bir şey açıkladı; ama, şimdi zamanınızı almamak için ayrıntıyı okumuyorum.

Bakın, herhangi bir nedenle devam etmeyen çocuk, bir dönem not almışsa, devam etmiş gibi işlem görüyor; bir öğretmen -sınıf öğretmeni, branş öğretmeni- ya da bir kurul, başarısızsa, bir üst sınıfa geçiriyor. Şimdi, bu, devamsızlığa bir primdir.

Yine -bu yönetmelik daha yeni çıktı- Çocuk Hakları Sözleşmesinde, çocuğun dernek kurması en doğal hakkıyken, sözleşme onu teşvik ederken, desteklerken, maalesef, bu yönetmeliğin 109 uncu maddesinin altıncı fıkrasında, bakın, okul değiştirmeye, yani, bir bakıma çocuğu bu okuldan alıp bir başka okula göndermeye sebep olacak bir suç olarak görülüyor; deniliyor ki o fıkrada: "Okul içinde ve dışında dernek..." Tabiî ki, siyasî parti ve sendikalar var, onlara girmemesi doğaldır; ama, arkadaşlar, dernek kurmak çocuklara bir hak olarak verilmiş. Burada, siz, onu, derneğe girmeyi ve bunun propagandasını yapmayı, okul değişikliğine sebep kabul ediyorsunuz, bir suç olarak görüyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, arkadaşlarım da söyledi, uluslararası uyum için, Çocuk Hakları Sözleşmesine ek protokolü kabul etmek güzel, onları onaylamak güzel; ama, eğer yapacağımız yasalarda, çıkaracağımız yönetmeliklerde bu hakları ete kemiğe büründürmüyorsak, tam tersine, o hakları alıyorsak, o zaman, bu, çelişir. "Çocuklar düşüncelerini özgürce söyleyebilmeli" deniliyor Çocuk Hakları Sözleşmesinde. 18 yaşına kadar her insanı bir çocuk kabul ediyor. Sağlıklı yaşaması, iyi bir eğitim alması; bütün bunlar, bu Çocuk Hakları Sözleşmesinde var.

Peki, biz, bugün neyi konuşuyoruz? Bakın, 1990'larda çıkan Çocuk Hakları Sözleşmesinde, var olan Çocuk Hakları Sözleşmesinde "15 yaşına kadar çocukların askere alınmaktan kaçınılması" deyimi vardı ve "silah altına alınırken, 15 ilâ 18 yaşındaki çocuklar alınmak zorunda kalınırsa, en büyükten başlanılır" gibi, esnek anlatımlar kullanılmıştı. Zamanla düşünülmüş; bir çocuğun 15 yaşında, 16 yaşında, 17 yaşında askere alınması bir cinayettir gerçekten. Bizim yasalarımızda böyle bir şey yok; ama, çevremizde, dünyada vardır. Türkiye'de de, çocuklar kullanılmaktadır, sömürülmektedir; hem çalışma yaşamında sömürülmektedir hem okul dışında, okullaşma oranında dışarıda bırakılarak onların hakları ellerinden alınmaktadır.

Ayrıca, bir yönetmelik çıkarıyorsunuz, çocuğu potansiyel bir suçlu gibi görüyorsunuz. Gazetelere de yansıdı, size anımsatmak istiyorum: Çocukla sözleşme yapıyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Bir daha bu kabahati işlemeyeceğine dair, gel, bakalım, seninle ben sözleşme yapacağım." Peki, uymazsa; uymazsa, çocuğu başka okula gönderiyorsunuz, cezalar veriyorsunuz. Dernek kurma da en büyük sakıncalarından biri sayılıyor. Biz, bunu, iyi niyetle Millî Eğitim Bakanlığı ilgililerine duyurduk, bir kez daha duyuruyoruz.

Değerli arkadaşlar, Çocuk Hakları Sözleşmesi eksiksiz uygulanmalıdır ve çocukları, biz "çocukları küçücük kurşunla mı vururlar anne" deme ortamından çıkarmalıyız ve bugün, biz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayın.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bakın, yüzde 9 civarında çocuğumuz okulöncesi hakkından yararlanıyor. İlköğretim çağında olup da özellikle kız çocuklarından okula gidemeyenler birsürü var; ortaöğretime geçtiğiniz zaman çocukların yüzde 45'i -Cumhurbaşkanı da söyledi burada- eğitim dışında kalıyor; üniversiteye gittiğiniz zaman daha da daralıyor. Eğer, biz, 21 inci Yüzyılın bilinçli çocuklarını yetiştirmek istiyorsak, onları barış ortamında, sevgiyle, gerçekten iyi bir eğitimden geçirmemiz gerekir.

Çocuk Hakları Sözleşmesine ek protokolün tabiî ki onaylanmasını diliyorum; Cumhuriyet Halk Partisi olarak da, Grup Sözcümüz söyledi, zaten olumlu oy vereceğiz; ama, çıkarılan yasalarda -bana göre, İş Yasasında da- geri hükümler vardı çocuklara ilişkin -bunu Sayın Bakanımıza da söyledik- eğitim alanında da, özellikle bu yönetmelikte de, kazanılmış haklarını yok sayan maddeler var; sayın bakanların, hükümetin bunlara uymasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞMEYE EK ÇOCUKLARIN SİLAHLI ÇATIŞMALARA DAHİL OLMALARI KONUSUNDAKİ İHTİYARÎ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 8 Eylül 2000 tarihinde New York'ta imzalanan "Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokol"ün ekli beyanlar yapılmak suretiyle onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür Ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 192

Kabul                                 : 192 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 21 Ekim 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 18.57

 

 

 

 

 

 

 

 

                                        

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.