BIM 2 1 2003-10-30T13:22:00Z 2003-10-30T13:22:00Z 25 15526 88503 TBMM 737 177 108687 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 28

 

7 nci Birleşim

15 Ekim 2003 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, son günlerde millî eğitim camiasında yaşanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, Mudanya Mütarekesinin imzalanışının 81 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa-Bandırma-Bilecik-Osmaneli demiryolu hattının bitirilmesinin önemine ve bölgeye getireceği yararlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki bazı liselere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)

2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, açıktan personel alımındaki yaş sınırına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/278) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, likit petrol gazı fiyatının indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/281) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, ticarî araçların sigorta primlerinin indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

5.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/286)

6.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, muhtarların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)

7.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Başkent Öğretmenevi konaklama ücretine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/288)

8.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ülkemizdeki ABD askeri varlığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/291)

9.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/297) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

10.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Dünya Turizm Fuarında Suriye'nin İskenderun ve Antakya'yı kendi sınırları içinde gösteren bir harita dağıttığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/298)

11.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, esnaf ve sanatkârlar ile küçük işletmelerin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/299) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, yargı mercilerine başvuru yollarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1077)

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3.- Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S.Sayısı: 228)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

6 NCI BİRLEŞİM

14 Ekim 2003 Salı

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, Ankara'nın başkent oluşunun 80 inci yıldönümüne,

Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercan, Avrupa Konseyinin çalışmalarına ve Türkiye'nin Konseye üyeliğinin önemine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Hükümetin bilim politikasına ve son zamanlarda TÜBİTAK'la ilgili gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin cevap verdi.

İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, Kamu İktisadî Teşekkülleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi ile,

Yasama dokunulmazlığı konusunda kurulan (10/70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/8,48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, gerektiğinde yurt dışında da çalışabilmesine ilişkin önerisinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında görüşülmüş olduğuna; ilgili İçtüzük hükümlerinin yurtiçi araştırmayı kapsamasına rağmen, konunun gereği ve özelliği nedeniyle, istemin karşılanmasına; ancak, gidilecek ülkelerle, gidecek komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesine,

Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine,

İlişkin Başkanlık,

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmelerde bulunmak üzere Fransa'ya yaptığı resmî ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık,

Tezkereleri ile;

Genel Kurulun 14.10.2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde 10.10.2003 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 181 sıra sayılı, Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22 milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi konusundaki (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporunun, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve görüşmelerinin bu birleşimde yapılmasına; özel gündemde yer alacak işler ve sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının görüşülmemesine; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 105 inci sırasında yer alan (10/127) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin ise 21.10.2003 Salı günkü birleşimde yapılmasına ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 7 nci sırasında yer alan 201 sıra sayılı, 13 üncü sırasında yer alan 210 sıra sayılı, 21 inci sırasında yer alan 129 sıra sayılı, 22 nci sırasında yer alan 138 sıra sayılı, 23 üncü sırasında yer alan 139 sıra sayılı, 24 üncü sırasında yer alan 140 sıra sayılı, 25 inci sırasında yer alan 161 sıra sayılı, 26 ncı sırasında yer alan 176 sıra sayılı, 39 uncu sırasında yer alan 245 sıra sayılı, 40 ıncı sırasında yer alan 250 sıra sayılı, 42 nci sırasında yer alan 255 sıra sayılı, 43 üncü sırasında yer alan 256 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin ise, bu kısmın 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47 ve 48 inci sıralarına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22 milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/5), (S. Sayısı: 181) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/260) esas numaralı soruya, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu,

2  nci  sırasında bulunan    (6/263),

3 üncü      "         "    (6/270),

Esas numaralı sorulara, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin,

4 üncü  sırasında  bulunan  (6/274)  esas  numaralı soruya, Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen,

5 inci sırasında bulunan (6/275) esas numaralı soruya, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,

10 uncu sırasında bulunan (6/284),

11 inci        "          "   (6/285),

16 ncı         "          "   (6/296),

Esas numaralı sorulara, Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu,

Cevap verdiler; (6/260), (6/263), (6/274), (6/275), (6/285) ve (6/296) esas numaralı soru sahipleri de karşı görüşlerini açıkladılar.

6 ncı sırasında bulunan    (6/277),

7 nci        "        " (6/278),

8 inci      "        " (6/281),

9 uncu    "        " (6/282),

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

15 Ekim 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.38'de son verildi.

 

Yılmaz Ateş

Başkanvekili

 

Mevlüt Akgün         Mehmet Daniş

          Karaman                 Çanakkale

Kâtip Üye               Kâtip Üye

 

 

No. : 10

II. - GELEN KÂĞITLAR

15 Ekim 2003 Çarşamba

Raporlar

1.- Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/647) (S. Sayısı: 268) (Dağıtma tarihi: 15.10.2003) (GÜNDEME)

2.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 25 Milletvekilinin, Yolsuzlukların Sebeplerinin, Sosyal ve Ekonomik Boyutlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/9) (S. Sayısı: 266) (Dağıtma tarihi: 15.10.2003) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, İmarbank'taki yolsuzluk iddiaları nedeniyle aranan kişilere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/768) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, okullardaki kötü alışkanlıklarla ilgili olarak istatistiki çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/769) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, TMO Şanlıurfa-Bozova ve Ceylanpınar Ajans müdürlüklerinin kapatılacağı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/770) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

4.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Harran Ovasında çoraklaşmayı önleme çalışması yapılıp yapılmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/771) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

5.- Tokat Milletvekili Feramuz Şahin'in, Bakanlığa bağlı döner sermayeden sağlık personeline yapılan ek ödeme matrahlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/772) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

6.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne İlinin elektrik alt yapısının yenileme programına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/773) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

7.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, orman yangınlarını ve erozyonu önleme çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/774) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

8.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir İlinin kültürel yapısına ve Kuş Cennetine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/775) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

9.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Orhaneli Çayı Güzergâh Değişimi ve Yeni Bor Konsantratör Tesisi projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/776) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

10.- İstanbul Milletvekili İsmet Atalay'ın, ek motorlu taşıtlar vergisine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/777) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

11.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, iptal edilen bir sınav için yatırılan ücrete ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/778) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

12.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, ABD Ankara Büyükelçisiyle ilgili basında yer alan iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/779) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

13.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa-Mardin-Cizre-Habur sınır kapısı yönünde duble yol yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/780) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

14.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, KPSS sonuç listelerinin sağlıklı olmadığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/781) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Çorum Milletvekili Murat Yıldırım'ın, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1270) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

2.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan 2000-2003 yıllarında yapılan harcamalara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1271) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

3.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, Ankara-Ostim Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1272) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, ÖSS'yi kazanan ve kredi borcu olan öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1273) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

5.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, 4450 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1274) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir-Seferihisar İlçesinde belediyenin bir uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1275) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

7.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan avukatların özlük haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1276) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

8.- İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur'un, İzmir-Karşıyaka'da bir ilköğretim okulu müdür yardımcısının görevden alınmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1277) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

9.- İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur'un, İzmir DSİ 2 nci Bölge Müdür Yardımcısının görevden alınmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1278) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

10.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla'da yönetici ve öğretmen atamalarında usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1279) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

11.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, belediyelerin şehir atıklarını dökmek için kullandıkları alanlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1280) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

12.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, köylere tarım uzmanı atama kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1281) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

13.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hazine kesintilerinin vakıf hastaneleri döner sermaye gelirlerine uygulanıp uygulanmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1282) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

14.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, kredi kartlarına uygulanan faiz oranlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1283) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

15.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Ege besiciliği ile ilgili basında çıkan haberlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1284) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, hayvan kaçakçılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1285) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

17.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, kömür yardımı uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1286) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

18.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, silah taşıma ruhsat harcına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1287) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

19.- Denizli Milletvekili Mehmet U. Neşşar'ın, yönetici atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1288) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

20.- Denizli Milletvekili Mehmet U. Neşşar'ın, SSK'lı hastalar için başlatılan yeni uygulamaya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1289) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

21.- Denizli Milletvekili Mehmet U. Neşşar'ın, Ankara'da bir ilköğretim okulunda meydana gelen bir olayla ilgili uygulamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1290) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

22.- Denizli Milletvekili Mehmet U. Neşşar'ın, Denizli Sağlık Müdürlüğündeki bir atamaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1291) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

23.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, Irak'a asker gönderilmesi kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1292) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

24.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, müzelerimizdeki tarihi eserlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1293) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

25.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, sağlık çalışanlarının maaşlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1294) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

26.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, Tekirdağ-Şarköy İlçesinde oturulamaz raporu verilen kamu binalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1295) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

27.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, okul sütü projesinden neden vazgeçildiğine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1296) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

28.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan verilen burslara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1297) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

29.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, ilköğretim öğrencilerine yapılan eğitim yardımı uygulamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1298) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

30.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, Bağ-Kur iştirakçilerinin prim borçlarına uygulanan faize ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1299) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

31.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, Optisyenlik Yüksek Okulu mezunlarının sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1300) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

32.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, uyuşturucu trafiğinin önlenmesi açısından narkotik köpeklerinin kullanılıp kullanılmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1301) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

33.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Kayseri-Yeşilhisar Belediyesinin şehir atıklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1302) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

34.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Türk Silahlı Kuvvetlerinde sosyal güvenlik uygulamalarında yapılan değişikliğe ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1303) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

35.- Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Tunceli-Çemişgezek Kaymakamıyla ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1304) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)

36.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Özelleştirme Yüksek Kurulunun Doğan Petrol Yatırımları A.Ş.'ye uyguladığı ödeme planına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1305) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)

37.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, BDDK-TMSF'ye devredilen bankaların kredi dökümlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1306) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)

38.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, TSK'dan adi malûl olarak ilişiği kesilen uzman erbaşların emeklilik işlemlerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1307) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)

39.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Adanasporun gelirlerine haciz konulduğu iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1308) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)

Geri Alınan Sözlü Soru Önergesi

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım, ihracatçıyı teşvik etmek için ne gibi önlemler alınacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesini 15.10.2003 tarihinde geri almıştır. (6/755)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

15 Ekim 2003 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7 nci Birleşimini açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.

Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, millî eğitimde günümüzde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın'a aittir.

Buyurun Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, son günlerde millî eğitim camiasında yaşanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması

HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; en son yapmış olduğum konuşmada, yine, millî eğitimi konu alan bir söylemde bulunmuştum ve maalesef, ifade etmek istediklerimi tam anlatamamıştım.

Sevgili arkadaşlarım, Parlamentoda 2 tane parti bulunmaktadır; toplumun özellikle ve hassasiyetle izlemiş olduğu, istemiş olduğu bir durum söz konusudur; ülkede barış, istikrar, doğru yönetim, doğru muhalefet noktasında önemli bir beklenti içindedir toplum. Türkiye'de çok önemli olduğunu hepimizin düşündüğü -ki, öyle olmalı- hükümetimizin de çok önem verdiğini düşündüğümüz toplumun beklentilerinin tersine uygulamalar içerisinde bulunan iktidarımızın, millî eğitim camiasında son günlerde, son dönemlerde yaratmış olduğu önemli sıkıntılar vardır. Öylesine sıkıntılar vardır ki, belki, bir başka ülkenin insanlarının bir ülkeyi işgal ederken bile layık ve mubah görmeyeceği uygulamalarla karşı karşıyadır millî eğitim camiasındaki unsurlar.

Kartal Millî Eğitim Müdürü ilk defa Adalar'a sürgün edilmişti. Sayın Millî Eğitim Bakanına "Sayın Bakan, bir ülkenin Millî Eğitim Bakanı bir ülkenin müdürüyle bu düzeyde uğraşmamalı" diye telkinde bulunduğumda, bana "Sayın Aydın, not verirseniz, bu işle ilgilenmek istiyorum" demişti. O notu Sayın Bakana keşke vermeseydim, belki unutmuştu o Millî Eğitim Müdürümüzü; o notu verdikten sonra, o Millî Eğitim Müdürünü Adalar'a sürdü. Adalar'a sürmekle kalmadı, Adalar'dan Diyarbakır-Ergani'ye sürdü. Diyarbakır-Ergani'ye sürdüğünde, Diyarbakırlı bir milletvekili arkadaşımızın oradaki vekil müdür akrabası olduğu için, Ergani'den Hani'ye sürdü; orada da olmadı, Hani'den tekrar İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü emrine öğretmen olarak geri gönderildi.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sizin, personelden başka takip ettiğiniz bir iş yok mu allahaşkına?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, konuşmacıya müdahale etmeyin.

HASAN AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, fikirlerimizi söylüyoruz; bu tepkiyi göstermeyin; bakın, bir şey söylüyorum, vicdanınıza hitap ediyorum.

O dönemde Sayın Bakanla şurada konuşurken -Sayın Bakan, burada Bakanlık koltuğunda oturmaktaydı- bana "Sayın Aydın, biz, aslında düşündüğünüz gibi değiliz. Bakın, İstanbul'da Bakırköy İlçesinde bir Millî Eğitim Müdürü var -biz ne sol düşmanıyız ne de demokrasi düşmanıyız- bu Millî Eğitim Müdürü yerinde oturuyor ve kimse de dokunamaz" demişti. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra, Bakırköy Millî Eğitim Müdürünü, Sayın Millî Eğitim Bakanımız -biraz vicdanlarınıza hitap ediyorum- Bakırköy'den Kars Digor'a...

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Kars-Digor'a gönderilen Millî Eğitim Müdürümüzün 2 çocuğu var 14-15 yaşlarında ve bu çocuklar anadolu liselerinde okuyorlar ve Digor'da anadolu lisesi yok.

YEKTA HAYDAROĞLU (Van)- Hep sürgün yatağı mı orası?!..

HASAN AYDIN (Devamla)- Bakırköy Millî Eğitim Müdürünün hiçbir suçu yok. İktidarın, bu konuda yapmış olduğu bir yürütme, bir soruşturma, bir araştırma yok. Bu iktidar...

YEKTA HAYDAROĞLU (Van)- Doğu, sürgün yeri değil!..

HASAN AYDIN (Devamla)- Doğu sürgün yeri değilse, o zaman, kendi taraftarlarınızı doğuya gönderin, doğudan alıp Bakırköy'e getirmeyin!.. Eğer, doğu sürgün yeri olmamış olsaydı, o zaman, kendi ideolojik düşüncelerinize paralel insanları İstanbullara, Ankaralara doldurmazdınız; o zaman anlardım ben, doğunun sürgün yeri olmadığını.

Sadece bununla yetinmiyor arkadaşlar, burada çok temel bir ideolojik çizgi savaşımı var. Bizim buradaki uyarılarımız ve iddialarımız, burada sizin uygulamalarınızın doğruluğunu yanlışlığını tartışmanın ötesindedir. Yanlış bir şey yapılmaktadır; ısrarla ve inatla, Türkiye'de sistemle, ahlakla hiçbir problemi olmayan, liyakat sahibi, yetkili birtakım devlet kadrolarının düzenli ve ısrarlı bir biçimde sürülmesidir. Mesela, Bakırköy Millî Eğitim Müdürünün, belki, ağzından bir tek "laiklik" lafı çıkmayan Sayın Millî Eğitim Bakanının kızmış olduğu şey -büyük bir ihtimaldir- Sultanbeyli'de bir Atatürk heykelinin yapılmasına katkı vermiş olması; suçsa, bundan başka suçu yok adamın. Zaten, Millî Eğitim Bakanının da bu konuda yürütmüş olduğu bir soruşturma yok.

Ben, buradan, İstanbul'un bir milletvekili olarak bir uyarıda bulunmak istiyorum: Parlamentoda çok ağırlıklı olabilirsiniz "368 milletvekilimiz var; biz, bugün, ne istersek onu yaparız" diye düşünüyor olabilirsiniz ve bugün Türkiye Cumhuriyeti kadrolarının bir kısmını bir düşman kuvveti gibi sağdan sola sürebilirsiniz yürütme olarak; ama, biliniz ki, aynen böyledir. Bakınız, değerli arkadaşlarım, bir ilçeden, İstanbul'un göbeğinden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Aydın, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

HASAN AYDIN (Devamla)- ... 2 çocuğu okulda okuyan bir Millî Eğitim Müdürünün, o çocukları, oraya gittiği zaman okula veremediğini bile bile, o çocukları İstanbul'da annesiz babasız bırakmanın, hangi inançta, hangi düşüncede, hangi kitapta yeri vardır; bunu siz söyleyin. Aynen anlatıyorum...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Laiklik istismarcılığını bırak! Her zaman böyle yapıyorsun.

HASAN AYDIN (Devamla) - Laiklik istismarcılığı yapmıyorum...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ben de senin kadar laikim.

HASAN AYDIN (Devamla) - Ben bu kürsüden, Sayın Bakanın ağzından, Sayın Başbakanın ağzından da "laiklik" laflarını biraz duymak istiyorum...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Senden başka Atatürkçü yok mu?!

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Burada senden başka konuşan yok mu?! Yerinden bir tek sen laf atıyorsun!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Her zaman bunu yapıyorsun...

HASAN AYDIN (Devamla) - Bugün...

Oradan laf atıyorsun...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oturur musunuz lütfen...

Sayın Aydın, buyurun, siz sözlerinizi tamamlayın.

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Siz, doğudaki insanlara hakaret ediyorsunuz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Şimdi, ne zaman "laiklik" lafı etsem, yerinizden fırlıyorsunuz; ama, çok net bir şey söyledim. Bugün, bu insanları sürüyor olabilirsiniz. Ben tekrar söylüyorum; gelin, bu ülkenin evlatlarının bir kısmına bu kötülüğü yapmayın. Gelin, bu konuda partizanlığı, bu had safhaya vardırmayın. Gelin, bu toplumda, insanları gerdirmeyin. Nitekim, sizin beğenmediğiniz, sizin gibi düşünmeyen insanlar da bu ülkenin evlatları. Bu insanları sağdan soldan... (AK Parti sıralarından "İftira ediyorsun" sesleri) İftira eden müfteridir! Tersini söylüyorsanız, siz de öylesiniz! Çıkıp bu kürsüde konuşun! (AK Parti sıralarından gürültüler)

Ben son olarak şunu söylemek istiyorum: Gerdiriyorsunuz; millî eğitimden başlayarak, bir gün getiriyorsunuz, bir gün götürüyorsunuz. "Biz yaptık, ettik, yanımıza kaldı" umuduna kapılmayın. Bu doğru değildir. Bu ülkenin birliğe, beraberliğe ihtiyacı var. Bu kadar vahşi bir kadrolaşmanın bu ülkeye yararı yok. Bu kadar ülkesine, milletine bağlı insanları sürüm sürüm süründürmeye hakkınız yok. Millet size bu oyları verirken, size böyle bir yetkiyi vermedi.

Ben, buradan, biraz eli vicdanında olan Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum: Millî Eğitim Bakanının bu uygulamaları konusunda kendisini uyarın. İnsanların yüzüne gülüp, arkasından insanları sürüm sürüm süründürme felsefesi, bir ülkenin Millî Eğitim Bakanına yakışmaz; ayıptır!

Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanan Mudanya Mütarekesinin yıldönümü nedeniyle söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Faruk Anbarcıoğlu'na aittir.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, Mudanya Mütarekesinin imzalanışının 81 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanan ve cumhuriyet tarihimizde önemli bir dönüm noktası olan Mudanya Mütarekesinin yıldönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizi ve bizleri televizyonları başında izlemekte olan Yüce Milletimizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Mudanya, milattan önce 14 üncü Yüzyıla dayanan tarihî ve coğrafik özellikleriyle her zaman dikkatleri üzerine çekmiş şirin bir sahil yöremizdir.1321 yılında Osmanlı topraklarına katılan Mudanya, geçmişte olduğu gibi, Millî Mücadele yıllarında da cumhuriyet tarihimize damgasını vurmuş, Doğu Trakya ve Boğazlarımızın bugünkü misakımillî sınırlarımıza dahil edilmesini somutlaştıran en önemli anlaşmalardan birisi burada, Mudanya'da imzalanmış ve tarihe "Mudanya Mütarekesi" olarak geçmiştir.

Sayın milletvekilleri, Mudanya Mütarekesi sürecini kısaca özetlemek gerekirse; görüşmelere, 3 Ekim 1922'de Mustafa Kemal'in öngörüşmeleri neticesinde Mudanya'da başlanılmış, ülkemizi Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, İngiltere'yi General Harrington, Fransa'yı Generel Charpy ve İtalya'yı da General Mombelli temsil etmiştir. Çetin geçen görüşmeler sonucunda 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanmıştır. Hatta, görüşmeler o kadar çetin geçmiştir ki, bazı tarihçilerimiz "Mudanya savaşı" olarak isimlendirmiştir. Ancak, Yunanistan, görüşmelere ve imza törenine katılmamasına rağmen, üç gün sonra, yani 14 Ekim 1922 tarihinde bir hükümet bildirisiyle, silah bırakma şartlarını aynen kabul ettiğini açıklamak zorunda kalmıştır. Yunanların görüşmelere katılmamasının asıl nedeni, Doğu Trakya'yı kesinlikle bırakmak istememeleriydi. Görüşmeler başlamadan önce, Türklerin Trakya'ya geçmeye kalkışmaları halinde yeni bir savaşa girmekten çekinmeyeceklerini söyleyen İngiltere Başbakanından da cesaret alıyorlardı; ancak, Fransa Başbakanı Raymond Poincare'nin  "Türklerin ulusal kurtuluş hareketini takdir ve saygıyla karşılıyoruz; barışçı bir tutum izleyeceğiz" sözleri, çaresizliklerini gözler önüne seriyordu ve mütarekenin imzalanmasından sekiz gün sonra, 19 Ekim 1922 tarihinde de İngiltere Başbakanı istifa etmek zorunda kalıyordu.

Değerli arkadaşlarım, bu anlaşmanın içeriği ve açtığı süreç neydi; anabaşlıklar halinde kısaca şöyle özetleyebiliriz:

1- Ateşkes anlaşmasıyla, Türkiye ile Yunanistan arasındaki silahlı çatışmaya son verilmiş; Trakya, Meriç sınır olmak üzere Türkiye'ye bırakılmıştır.

Ayrıca, Yunanlar 15 gün içerisinde Trakya'yı boşaltacaklardır. Yunanlardan boşalan yerlere itilaf devletleri birlikleri girecek, onlar da en geç bir ay içerisinde Trakya'yı Türklere teslim edeceklerdir.

2- Her şeyden önce, askerî zaferimizi tamamlayan, siyasî ve diplomatik bir zaferdir.

3- Tek bir kurşun bile atılmadan, kan dökülmeden kazanılmış bir zaferdir.

4- Bu anlaşmayla, Yunanların 15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgaliyle başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı, askerî açıdan sona ermiştir.

5- Bir millete ancak bir meydan muharebesinin kazandırabileceği toprakları Türk Milletine kazandıran ender anlaşmalardan birisidir.

Yine bu anlaşmanın en önemli sonuçlarından birisi de, geçmişte olduğu gibi gelecekte de büyük stratejik önemi bulunan İstanbul ve Boğazlar Türk yönetimine bırakılmış, misakımillî hayal olmaktan çıkmış, artık, gerçek olmuştur.

Ünlü İngiliz tarihçisi Arnold Toynbee'ye göre, imzalanan bu ateşkes anlaşması, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının baskısı altında müttefiklerin teslim olmaları demektir.

Fransız General ise "İsmet Paşa bize mağlup generaller muamelesi yaptı" demekten kendini alamamıştır.

Anlaşmanın neticesinde, Batılı müttefiklerin en korktukları olay olan savaşın Avrupa'ya sıçraması önlenmiş ve bölgeye uzun süreli bir barış ortamı getirecek olan Türk Devletinin varlığı Batılılarca resmen kabul edilmiştir. Evet, Ulusal Kurtuluş Savaşının askerî aşamasının başarıyla tamamlandığını gösteren belgelerden biri olan Mudanya Mütarekesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Anbarcıoğlu; konuşmanızı tamamlar mısınız.

FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim, bitiriyorum.

...askerî çatışmalara da son vererek, Lozan Barış Antlaşmasının yolunu açmış, bir köprü oluşturmuş ve cumhuriyet tarihimize altın harflerle yazılmıştır. 1949 yılında Lami Güray, şiirinde, mütarekeyi şu dizelerle anlatmaya çalışmıştır:

"Tarihe armağanım Mudanya benim adım,

Kurtuluş Savaşında yürüdüm adım adım,

Saldırgan palikarya dökülünce denize,

Direnen delegeler, gelivermişti dize...

 

Sevr'i parçalayınca, yenilmez çelik ordum,

Zeytin yapraklarımla Lozan'da barış kurdum,

Kalbimde saklı durur Mütareke Zaferim,

Ata'm ve İnönü'mle, yurdumda hayat buldum..."

Saygıdeğer milletvekilleri, o günkü güç koşullarda itilaf kuvvetlerine isteklerimizi kabul ettiren ve Türkiye'nin öngördüğü şekilde Mudanya Mütarekesini imzalamaya zorlayan eşsiz devlet adamlarımızı huzurlarınızda rahmetle anıyor, Yüce Meclisimizi ve Yüce Milletimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Anbarcıoğlu.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, Bursa-Bandırma-Bilecik demiryolu ulaşımıyla ilgili söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel'e aittir.

Buyurun Sayın Demirel. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa-Bandırma-Bilecik-Osmaneli demiryolu hattının bitirilmesinin önemine ve bölgeye getireceği yararlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

KEMAL DEMİREL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, ilk tren hattına 1856 yılında İzmir-Aydın arasında kavuştu. Demiryollarının ülkemize gelişine, özellikle, iki ülke öncülük etti. Bunlar, İngiltere ve Almanya olup, daha sonra bunlara Fransa, Rusya ve İtalya da katıldı. Ancak, bu ülkeler, Osmanlı'nın temel ihtiyaçlarına göre değil, kendi hammadde olarak kullanmak istedikleri tarım ürünleri ve maden ocaklarını kullanmak amacıyla yapmış oldukları demiryolu ağlarını ördüler.

Cumhuriyetin ilanından önce 3 714 kilometre tren yolu yapıldı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1923 ile 1950 yılları arasında toplam 3 779 kilometre tren yolu yapıldı. Kurtuluş Savaşından çıkmış bir Türkiye'nin, en zor koşullar altında, hiçbir dışkaynak aramadan, kendi özkaynaklarıyla yapmış olduğu demiryolu ağları; âdeta her yıl 200 kilometrelik demiryolu ağı...

Değerli arkadaşlarım, 1950 ile 1995 yılları arasında ise, 1 055 kilometrelik demiryolu yapılıyor. Yani, kısacası, demiryollarının, cumhuriyet öncesi, cumhuriyet dönemi ve 1950 ile 1995 yılları arasındaki durumuna baktığımız zaman, 1950'den sonra -bunda Marshall yardımlarının da payı var- Türkiye, demiryollarını bir kenara bırakıp, âdeta karayollarını teşvik ederek, bugünkü trafik terörünün doğmasına sebep oluyor.

1965'lerdeki yüzde 53 yük taşımacılığı, bugün yüzde 4'lere; yüzde 25'lere varan yolcu taşımacılığı ise bugün yüzde 2'ye düşüyor. Demiryolu ağı Türkiye'de 10 000 kilometre civarındayken, bugün girmek istediğimiz Avrupa Birliği ülkelerinden İngiltere'de 50 000 kilometre, Almanya'da ise 62 000 kilometre.

Biraz evvel, yine bir Bursa milletvekilimiz, yıldönümünü kutladığımız Mudanya Mütarekesinden bahsetti.

Değerli arkadaşlarım, Bursa'da, Bursa-Mudanya demiryolu ağı vardı ve bu demiryolu ağı, ne yazık ki, 1953'te Türkiye Büyük Millet Meclisince çıkarılan bir yasayla, zarar ediyor gerekçesiyle ortadan kaldırıldı. Bursa'nın tekrar demiryolu ağıyla örülmesi için, Bandırma-Bursa-Bilecik-Osmaneli demiryolu hattıyla ilgili olarak 1986 yılında başlatılan çalışmalar, bugüne kadar devam etti ve bu çalışmalar son noktaya geldi; fakat, ne yazık ki, bu son noktada, bütçenin yeterli olanakları çerçevesinde bununla ilgili kaynak ayrılamadığı sözlerini sık sık duyuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, her hükümet değişikliğinde, Bursa'daki iktidar partileri yöneticileri "Bursa'ya demiryolu getireceğiz" müjdesini veriyor; ama, ne yazık ki, bu sözler sadece gazete sayfalarında, televizyon görüntülerinde ortaya çıkıyor, onun dışında tekrar bu dosyalar kapatılıyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti, en zor koşullarında, kasasında para yokken, demiryolu yapmasını becerebiliyor; ama, bugün, bütçe olanakları çerçevesinde bunu yapamama veya kaynak ayıramama sözleri dile getiriliyor. Burada bir çarpıklık var. Ben inanıyorum ki, siyasî irade isterse, demiryollarını çok rahatlıkla yapabilir.

Bursa bugün Türkiye'nin beşinci büyük kenti, otomotiv sanayiinin merkezi, tarım kenti, turizm kenti, kültür kenti. Böyle bir vilayetin demiryolu ağından yoksun bırakılması kadar büyük bir haksızlık olamaz. Bugün Bursa'nın etrafına baktığımız zaman çevresi demir ağlarla örülmesine rağmen, Bursa bundan mahrum bırakılmış. Onun için, Bursa'nın bir an evvel demiryolu ağına kavuşması, Parlamentodaki hem iktidar partisi hem de muhalefet partisinin bütün milletvekillerinin ortak düşüncesi olması lazım. Bursa'nın hem Anadolu'ya hem de Avrupa ve Asya'ya bağlanma noktasında layık olduğu yere çoktan geldiğini vurgulamak istiyorum. Bunun için, başta hükümet olmak üzere herkesin desteğini bekliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, niçin demiryolu?.. Yani, bugün Bursa-Bandırma-Bilecik demiryolunu isterken bunun arkasında yatan sebep, sadece Bursa-Mudanya demiryolunun Bursa'nın elinden alınması değil; tam tersine, bugün ülkemizde yediden yetmişe herkesin şikâyet ettiği trafik terörünün önüne geçilmesi noktasında demiryolunun ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün trafik teröründen şikâyet etmeyen tek bir insanı göremezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Demirel.

Buyurun.

KEMAL DEMİREL (Devamla) - Bugün ülkemiz, ne yazık ki, birçok sahada... Başta, geçen yıllarda olduğu gibi, dünya şampiyonluğu mücadelesi verdi futbol takımlarımız, Avrupa şampiyonasına gitmek, orada birinci olmak için mücadele veriyor; atletimiz de Süreyya Ayhan "dünya birincisi olamadım" diye üzülüyor.

Değerli arkadaşlarım, biz bunlara üzülüyoruz; ama, ne yazık ki, en büyük üzüntümüzü, trafik teröründe dünya birinciliğini kimseye kaptırmayarak yaşadığımızı vurgulamak istiyorum. Evet, bugün, Türkiye, ne yazık ki, dünyada birinciliği ve şampiyonluğu kimseye kaptırmadığı trafik terörüyle karşı karşıya. Bunun çözümünün de, ulaşım ağlarımızdan kaderine terk edilmiş, âdeta unutulmuş demiryollarına ağırlık vermekten geçtiğini vurgulamak istiyorum.

Sevgili Mustafa Kemal Atatürk "demiryolları, bir ülkenin toptan tüfekten daha önemli silahıdır. Demiryolları, bir ülkenin bayındırlık, bolluk yoludur" diyerek bunu vurgulamış; ama, ne yazık ki, Mustafa Kemal'in izi terk edilmiş, karayollarına ağırlık verilerek, Türkiye, maddî-manevî anlamda büyük kayıplara uğramış.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin demiryolu ağını bir kenara bırakıp, bütün her şeyiyle karayollarına destek vererek karşı karşıya kaldığı trafik teröründe kaybetmiş olduğu neler var, onları da kısaca vurgulamak istiyorum:

Değerli arkadaşlarım, 1900 ilâ 2003 yıllarında Türkiye'de yaşanan depremlerde 100 000 kişi hayatını kaybetmiş, yani 100 000 vatandaşımız ölmüş; ama, 1980 ilâ 2002 yıllarında trafik kazalarında hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı 125 208. Değerli arkadaşlarım, biz, âdeta, depremi her yıl karayollarında yaşıyoruz. Türkiye, Kurtuluş Savaşında verdiği şehitten daha fazlasını trafik kazalarında kaybediyor.

Şu anda, hükümetimiz, duble yollar yapmak için mücadele veriyor; ama, bu duble yollar trafik terörünü önlemeye yetmez. Türkiye'de trafik terörünü önlemenin yolu, tekrar, Onuncu Yıl Marşında olduğu gibi, Türkiye'yi demir ağlarla örmekten geçer.

Bununla ilgili, Bursa'ya demiryolu gelmesiyle ilgili yoğun çaba sarf ettim; 38 tane vilayet dolaştım; temmuz sıcağında, Bilecik'ten Bursa'ya 110 kilometre yol yürüdüm; tek bu gerçeği ortaya koymak için. Milyona yakın imza topladım. Bursa'ya gelecek olan demiryolu, trafik terörünün önlenmesi noktasında önemli mesafe katedecektir diyorum.

Bu konuda, hükümetimize, bir kez daha bu Meclis kürsüsünden seslenerek diyorum ki: 2003 yılı yatırım planında yer alan Bandırma-Bursa-Bilecik demiryolunun 2004 yılı içerisinde temelinin atılması için, kaynak araştırmasının çok ciddî anlamda yapılması noktasında, şahsım olarak üzerime ne düşüyorsa yapmaya hazırım. Eğer, Türkiye'de kaynak yoksa, dışarıda kaynak bulmak için, kendi olanaklarımla, her tarafa, her yere gitmeye ve bu kaynağı bulmak için de mücadele etmeye, burada Meclis kürsüsü önünde bir kez daha söz veriyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize sevgiler, saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Demirel.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN - Cevap mı vereceksiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet.

BAŞKAN -  Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Demirel'e, Hükümet adına Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan cevap verecektir.

Buyurun  Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa-Bandırma-Bilecik demiryolu ulaşımıyla ilgili gündemdışı yaptığı konuşma üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin önde gelen sanayi ve tarım merkezlerinden olan Bursa Vilayetinin ve yakın çevresinin, Bandırma Limanına ve Bandırma'da mevcut işletme altındaki demiryoluna bağlanması ile Osmaneli'ndeki mevcut işletme altındaki demiryoluna bağlanmasını sağlamak ve bu şekilde yolcu ve yük taşımacılığındaki güvenli, düşük maliyetli bir taşıma sistemiyle yeni imkânlar ve kapasiteler yaratılması amacıyla bu proje, 2004 yılı yatırım programında dış proje kredisi kapsamında düşünülmektedir.

Bu hattın etüt, proje işleri 1992 yılında ihale edilmiş olup, uygulama projeleri 2001 yılında ikmal edilmiştir. Söz konusu projenin birinci kısmını teşkil eden 88 kilometre uzunluğundaki Bursa-Bandırma demiryolu bölümünün öncelikle ihale edilmesi Ulaştırma Bakanlığınca planlanmaktadır. Hattın Ankara-İstanbul mevcut demiryoluna bağlanması amacıyla Bursa-Osmaneli bağlantısının da yapılmasında fayda bulunmaktadır.

Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli-İnönü arasında ihtiyaç olan 290 kilometrelik çift hat demiryolu projesinde 19 adet tünel -ki, bu, 18 kilometre uzunluğundadır- 17 adet istasyon düşünüldüğünde, proje maliyeti 1 500 000 000 dolar civarındadır. İhtiyaç olan kaynak temin edildiğinde, bu proje gerçekleştirilecektir.

Bu projenin, Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli hattıyla Adapazarı ve İstanbul İli ve çevresine, Ayazma-İnegöl-Bozüyük-İnönü hattıyla da, başta İnegöl olmak üzere, Eskişehir, Ankara İlleri ve Akdeniz Bölgesine ulaşması mümkün olacaktır.

Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli hattı güzergâhı, Bandırma-Sığırcı-Karacabey-Yenikaraağaç-Bursa-Gürsu-Ayazma-Yenişehir-Osmaneli; Ayazma-İnegöl-Bozüyük-İnönü hattının güzergâhı ise Ayazma-İnegöl-Bozüyük-İnönü olarak planlanmıştır.

Ulaştırma Bakanlığı olarak ulaşım türlerinde entegreyi sağlayacak çalışmaların ülkemize fayda getireceğine inanıyor ve bu düşüncelerle de hareket ediyoruz. Mevcut kaynakları en iyi ve verimli şekilde kullanarak hayatî önem taşıyan projeleri de gerçekleştireceğiz. Demiryoluna vermiş olduğumuz önemden dolayı da, biliyorsunuz, Ankara-İstanbul arasındaki Hızlı Tren Projesine de hükümetimiz büyük bir özveriyle başlamış bulunmaktadır ve bundan sonra da bu projelere aynen devam edeceğiz.

Ancak, bu arada şunu belirtmek istiyorum ki; yol projeleri önemli projelerdir. İster demiryolu olsun, ister denizyolu olsun, ister karayolu olsun, hükümetimiz, bu konuya, ulaştırma konusuna çok ehemmiyet vermektedir ve biliyorsunuz, 1.1.2004 tarihinde başlayacak, deniz ulaşımında ucuz mazot, ucuz akaryakıt verme projesi de, yine Hükümetimize ait olan çok önemli bir projedir. Bununla birlikte, yine duble yollar projesini de tekrar belirtmek istiyorum; çünkü, yol, daha düşük maliyet demektir, ekonomide kalkınma demektir, bölgelerarası dengesizliklere çözüm demektir ve kısacası, yol, kalkınma demektir. O bakımdan, Hükümetimiz, demiryoluna da, denizyoluna da karayoluna da gereken ehemmiyeti vermektedir ve bu konuda da çok önemli projeleri bir bir gerçekleştirmektedir; bunu da, bütün vatandaşlarımız bilmektedir. Bu konuyu tekrar bilgilerinize sunmak istedim ve bu konuda muhalefetin de desteğini istiyoruz; çünkü, bu yapılanlar, milletimiz için yapılan önemli projelerdir.

Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Unakıtan.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Sözlü soru önergelerini cevaplandıracak sayın bakanlar varsa, hangi soruları cevaplandırmak istediklerini toplu olarak Başkanlığımıza bildirmelerini rica ediyorum.

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki bazı liselere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 1 inci sırasında yer alan, Tekirdağ Milletvekili Sayın Erdoğan Kaplan, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki bazı liselere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesini, Başkanlığımıza başvurarak, geri çektiğinden, işleme almıyoruz.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener, "Sözlü Sorular" kısmının 12, 13, 24, 32 ve 33 üncü sıralarındaki soruları Bayındırlık ve İskân Bakanı adına, sırası geldiğinde, toplu olarak cevaplandıracaklardır.

2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, açıktan personel alımındaki yaş sınırına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/278) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Akdemir, isterseniz, size, 5 dakikalık bir süre içerisinde görüşlerinizi açıklama hakkı verilebilir; söz talebiniz var mı?

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Var efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 3 Mart 2003 tarihinde verdiğim bir soru önergem vardı. Aradan geçen yedibuçuk aylık süre içerisinde, sorum, Mecliste cevaplandırılmadı.

Sorum şöyle:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.     3.3.2003

Kamu kurumlarına açıktan personel alımında 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde genel ve özel şartlar açıkça belirtilmiştir.

Sorularım şunlardır:

1- Bakanlıklar kendi özel yönetmeliklerinde açıktan ilk defa memur alımlarında 30 yaş üst sınırını zorunlu kılmaktadırlar. Bu sınır 35 yaş üst sınırı olarak uygulanamaz mı?

2- Ülkenin ekonomik koşullarından dolayı 30 yaş üst sınırını aşıp sınavlara giremeyenlere mağduriyetlerinin önlenmesi bakımından ayrıca sınav hakkı tanınacak mı?"

Değerli arkadaşlar, ülkemizdeki sıkıntıları hep beraber yaşıyoruz ve görüyoruz. Ekonomik sıkıntıların ne kadar zor koşullarda olduğunu izlemekteyiz. Üniversiteleri bitiren gençlerimiz, işsizlik sorunlarını her gün daha fazla yaşamaktadırlar. Bu nedenle bu sorularımı yanıtlanması için Meclise sunmuştum.

Ülkemizde, her alanda olduğu gibi, devletin personel istihdamında da büyük sorunlar yaşanmaktadır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde genel ve özel şartlar adı altında sınav koşulları açıkça belirtilmiştir. Ancak, bakanlıklar, kendi özel yönetmeliklerinde personel istihdamında 30 yaş üst sınırını zorunlu kılmaktadırlar. Son yıllarda merkezi sistemle sınav yapılıp, kamuda açık bulunan kadrolara personel alımı yapılmaktadır. Ancak, sınavı kazanan vatandaşlarımız, daha sonra çeşitli zorluklarla karşılaşmakta ve istihdam edilmeleri mümkün bulunmamaktadır. Nedeni, bakanlıklarca, kendi atama ve yükselme yönetmeliklerindeki 30 yaş sınırının gerekçe gösterilip atanmaların yapılmamasıdır.

Yaş sınırının 35 olarak kanunla belirlenip, bu tür mağduriyetlerin önlenmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Dolayısıyla, ülkenin ekonomik koşullarından dolayı, daha önce sınava girmemiş vatandaşlarımızın, 30 yaşını geçtikleri için kamu kurumlarında çalışma imkânı bulunmamaktadır. Bu nedenle, vatandaşlarımızın eşit şartlarda kamu kurumlarına girebilmeleri için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer ilgili kanunlardaki sınav şartlarda, ülkemiz koşulları gözönünde bulundurularak, geniş bir kitleyi kapsayacak şekilde düzenlemeler yapılmasının uygun olacağı düşüncesiyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, likit petrol gazı fiyatının indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/281) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.

    Ahmet Ersin

                İzmir

1995 yılında çıkarılan yönetmelikle, araçlarda likit petrol gazı kullanımı önce serbest bırakılmış ve teşvik edilmiş, bu yakıtın kullanımı yaygınlaştıktan sonra da, fiyatı fahiş biçimde artırılmıştır. Bugün benzin fiyatı ile likit petrol gazın fiyatı birbirine yakındır.

Ticarî araçların kullandığı likit petrol gazı fiyatının makul düzeye indirilmesi için bir çalışma yapacak mısınız?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin tarafından yöneltilen, ticarî araçlarda kullanılan likit petrol gazı fiyatının makul düzeye indirilmesiyle ilgili soruya cevaplarımızı, müsaadenizle arz ediyorum:

Türkiye LPG tüketiminin yaklaşık yüzde 80'i ithal yoluyla karşılanmakta olup, diğer alternatif yakıtlardan benzinle, vergisi, satış fiyatları hemen hemen aynı olan LPG'nin, sadece vergilendirmeden kaynaklanan sebeplerle fiyatının ucuz kalması sonucu tüketiminin hızla yaygınlaşması, tüketicinin yanlış yönlendirilmesine ve ülke kaynaklarının israfına yol açmıştır.

Pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de, hava kirliliğini önlemek üzere, şehir içinde faaliyet gösteren ticarî araçlarda kullanımını yaygınlaştırmak maksadıyla, LPG'nin otogaz olarak kullanımı teşvik edilmek istenmiş; ancak, uygulanan sübvansiyon ve vergi politikaları nedeniyle fiyatının çok ucuz kalması sonucu, şehirlerarası yollarda ve lüks otomobillerde de kullanımı hızla artmıştır. Benzinli araçların hızla otogaza kayması sonucu, son yıllarda benzin tüketimindeki hızlı düşüşlere karşılık, otogaz tüketiminde çok çarpıcı artışlar gözlemlenmiştir.

Ülkemizde, diğer petrol ürünlerinde olduğu gibi, LPG'de fiyat ve vergi politikaları, sadece Bakanlığım bünyesinde değil, Başbakanlık, Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığının da görüşleri çerçevesinde alınan ortak kararlar doğrultusunda yürütülmektedir.

LPG ihtiyacının büyük çoğunluğunun ithalatla karşılandığı ülkemizde, şirketlerin sübvansiyon sonucu oluşan alacakları nedeniyle yaşadıkları malî sıkıntılar, ithalatı tehdit eder boyutlara ulaşmış, bunun sonucunda, ileriki dönemlerde LPG temininde darboğazların yaşanmaması için birtakım tedbirlerin alınması gerekli olmuştur.

Sektörde faaliyet gösteren kuruluşların konuya ilişkin talepleri de değerlendirilmiş; Başbakanlık, Hazine Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığıyla birlikte, Enerji Bakanlığının da uygun görüşleri doğrultusunda, LPG'ye uygulanan devlet desteği kaldırılmış ve diğer alternatif yakıtlara uygulanan fiyat ve vergi politikalarının LPG için de aynı şekilde yürütülmesi karara bağlanmış ve bu uygulama sonucu, LPG otogaz fiyatları da artış göstermiştir; ancak, LPG otogaz fiyatlarında yapılan fiyat ayarlamaları, 9 Nisan 2003 tarihinde yüzde 9,03; 3 Mayıs 2003 tarihinde yüzde 2,36; 14 Mayıs 2003 tarihinde yüzde 4,33; 26 Eylül 2003 tarihinde yüzde 1,05 nispetinde olmak üzere, otogaz fiyatları, böylece, 1 118 000 TL/litreden, 940 000 TL/litreye düşürülmüştür.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Ersin, açıklama yapacak mısınız?

AHMET ERSİN (İzmir) - Evet efendim.

BAŞKAN - Sayın Ersin, buyurun.

AHMET ERSİN (İzmir)- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanımız, likit petrol gazının fiyatının indirilmesiyle ilgili verdiğim soru önergesine verdiği cevapta çok küçük oranda bir indirim yapıldığını söyledi.

Burada, önemli olan şu: Likit petrol gazı daha çok ticarî araçlarda kullanılıyor. Likit petrol gazı kullanımı konusunda, vatandaşlar, önce özendirildi; likit petrol gazı, ucuzluğu, kullanımının rahatlığı ve çevreye olan duyarlılıklar nedeniyle özendirildi; ama, yaygınlaştıktan sonra da alabildiğine zam yapıldı.  Dolayısıyla, benzin fiyatı ile likit petrol gazının fiyatı aşağı yukarı birbirine eşit duruma geldi.

Sayın Bakanım, kuşkusuz, likit petrol gazını özel araçlar da kullanıyorlarsa -ki, kullanıyorlar, bunları biliyoruz- o zaman, ticarî araçlara bir avantaj sağlayacak şekilde bir düzenleme getirmek lazım. Örneğin, ticarî araçlarda bu likit petrol gazının kullanılmasında daha rahat hareket edilmeli; ama, özel araçlar için de bazı kısıtlamalar getirilebilir. O açıdan, ticarî araçlarda kullanılan likit petrol gazının, bu araç sahipleri için daha avantajlı bir noktaya getirilmesinde fayda var diye düşünüyorum Sayın Bakanım.

O açıdan, özel araçlarda eğer bu gaz kullanılıyorlarsa -ki, dediğim gibi kullanılıyor, bunları biliyoruz- onlara avantaj değil, dezavantaj getirecek biçimde bir düzenleme yaparsanız, o zaman, ticarî araç sahiplerine biraz daha avantaj sağlayabilirsiniz diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersin.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, ticarî araçların sigorta primlerinin indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın Ersin, söz talebiniz var mı?

AHMET ERSİN (İzmir) - Var efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, daha doğrusu, yıllardan beri Türkiye'nin yaşadığı ekonomik sorunların getirdiği sıkıntılar henüz ortadan kalkmadı. Dolayısıyla, vatandaşlarımız, bu ekonomik sıkıntıların sonuçlarını hâlâ yaşamaya devam ediyorlar; bu ekonomik sıkıntıdan en fazla etkilenenler ticarî araç sahipleri. Bunlar, hem vatandaşın alım gücü azaldığı için iş yapmakta zorlanıyorlar hem de araçlarına ödedikleri sigorta primleri, vatandaşlarımızın binek olarak kullandıkları normal araçların sigorta primlerinden çok yüksek. Dolayısıyla, bir yandan ekonomik sorunlar, işsizlik, bir yandan da yüksek primler, ticarî araç sahiplerini bunaltmış durumda.  Bu yetmezmiş gibi, dün, yine, bir büyük zam yağmuru geldi, ÖTV artırıldı.

Değerli arkadaşlarım, önce ek vergilerle ilgili kanun çıkarıldı. Çıkarılan ek vergileri Anayasa Mahkemesi iptal etti. Ardından, inatlaşacak biçimde, inatlaşarak, yeniden ek vergi yasası tasarısı geldi, geçti. Onu da Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bu sefer, inadına, ÖTV artırıldı.

Değerli arkadaşlarım, hükümet, anladığım kadarıyla, vatandaşıyla inatlaşıyor; yani, vatandaşın sorunlarına çözüm bulacağına, tam tersine, vatandaşın sorunlarını artıracak önlemler getiriyor. Vergiyi tabana yaymak yerine, kayıtdışı kazancı kayıt içerisine almak yerine, kimi yakalıyorsa onun boynuna yükü bindiriyor. Böyle bir anlayışla, Türkiye'nin kalkınabilmesi mümkün değil; zaten bu olmuyor görüyorsunuz.

Sayın Bakanımız diyor ki "bu yıl sonuna kadar 200 trilyon lira, önümüzdeki yıl da 500 - 600 trilyon lira gelir elde edeceğim." Nasıl kazanacaksınız; vatandaşın gırtlağına basarak kazanacaksınız. Peki, bu yöntem doğru mu?!

Değerli arkadaşlarım, zamla, vergi artışıyla, vatandaşın, insanlarımızın gırtlağına basarak bütçeyi düzeltme anlayışı, artık, çağımızın gereklerinden değil. Başka kaynaklar bulmak lazım; ama, o yollara başvurmaktansa, hükümetimiz, zam üstüne zam yaparak, vergi üstüne vergi salarak kümesteki kazları yolmaya çalışıyor.

Dün yapılan ÖTV zamlarına karşı, Sayın hükümetimize, Sayın Bakanımıza vergi teröristi demek içimden gelmiyor; ama, bu, gerçekten bir vergi terörüdür.

Konumuza dönersek, değerli arkadaşlarım, zaten alım gücü olmayan insanlarımızı, zaten iş yapmakta zorlanan, evine ekmek götürmekte zorlanan ticarî araç sahiplerini, hiç olmazsa, biraz rahatlatmak lazım ve araç sahiplerinden alınan o yüklü primleri indirmek, düşürmek lazım; hiç olmazsa, normal, binek araçların oranlarına indirmek lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, cevap verebilir miyim?

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Başbakana soru önergesi, Başbakana; size değil.

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz soruyu cevaplandırmadığınız için, soru sahibine söz hakkı doğdu; o nedenle de, soru cevaplandırılmamış oldu.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, hükümetin almış olduğu son kararlarla ilgili...

BAŞKAN - İsterseniz, yerinizden, buyurun; bir şey söylemek istiyorsanız...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - ...bazı şeyler söylediler; bunları cevaplandırmak istiyorum.

BAŞKAN - Anladım da, Sayın Bakan...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sataşma vardı; yani, vergi teröründen bahsetti, diğerlerinden bahsetti; benim bir cevap hakkım doğdu. Bir sataşma var burada; onu, benim açıklamam icap ediyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, şahsınıza yönelik bir sataşma yok; dikkatle izledim ben.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Bakanın ismini kullandı.

AHMET ERSİN (İzmir) - Hayır, kullanmadım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben Maliye Bakanıyım Sayın Başkanım; vergi teröründen bahsederse, herhalde başka Maliye Bakanı yok...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, sizinle bir polemiğe girmek istemem; ancak, soruyu ben ilan ettim ve cevaplandırılmayacağı söylendi; ben de, bunun üzerine, sayın soru sahibine söz verdim. Üzgünüm; böyle bir uygulamamız yok. Yerinizden, kısaca, buyurun...

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, hükümete bir sataşma var; 69 uncu maddeye göre, hükümet adına bir cevap verme hakkı doğmuştur kanaatindeyiz.

BAŞKAN - Başka sorular var; orada da, gerekirse, sayın bakanlardan biri kullanır.

Yerinizden, buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, önce, bu söz hakkını verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, Hükümetimiz, göreve geldiği günden beri takip ettiği ekonomik istikrar programının neticelerini, her gün, hepimiz, buradaki sayın milletvekillerimiz başta olmak üzere, milletimizin bütün fertleri görmektedir.

Bildiğiniz gibi, ülkemizi, maalesef, kemiren çok büyük bir yara vardı, ekonomik problem; faiz. Maalesef, bundan önce kötü yönetimlerden dolayı kamu borç stoku fevkalade artmış, yapılandırılması fevkalade bozulmuş; bundan dolayı, devletin ödemekte olduğu faizler, bu milletin üzerine, çekilmez bir yük olarak yüklenmişti ve geldiğimizde, bu faizler, yani, 2003 yılında ödemek mecburiyetinde kaldığımız faiz 65,5 katrilyon lira idi. Hükümetimizin takip ettiği isabetli ekonomik ve malî politikalar neticesinde ve malî disipline riayet etmesinin neticesinde, hepimiz, neticelerini gördüğümüz çok güzel noktalara gelmeye başladık. Geldiğimizde, bizden önce, faizler yüzde 70'leri gösteriyordu; bugün faizler yüzde 30'larda; hatta, ilerideki günlerde daha da düşecek.

Şimdi, burada, maalesef, eskiden, popülist yaklaşan iktidar oluyordu; şimdi, üzülerek görüyorum ki, muhalefet popülist yaklaşmaya başladı. Bir ülkede malî disiplinden bahsedebilmek için, o ülkede sağlıklı vergi gelirlerinin artırılması icap ediyor.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Kayıtdışı!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet, kayıtdışıyla da uğraşıyoruz; ama, onlara da gerekli tedbirleri aldığımız zaman, maalesef, yine, sizlerden gelecek tenkitler. Şimdi, şunu arz etmek istiyorum: Görünen köy kılavuz istemez. Bakın, bizden öncekiler malî disipline riayet etmediler; ne hale getirdiler şu milleti! Biz, şimdi, riayet ediyoruz. Bakınız, bu sene, 2003 yılı içinde ödememiz gereken faiz, 65,5 katrilyon lira, bunu düşürmemizden dolayı, uyguladığımız iyi politikamızdan dolayı 5,5-6 katrilyon lira daha azaldı. Şimdi, bu ülkede, bu milletin üzerindeki 5,5-6 katrilyon liralık yükü kaldırdık biz. Ha, onun karşılığında bazı vergilerde... Yurt dışından içki ithal ediliyor, çeşitli yollardan dolayı çok ucuza ithal ediliyor ve haksız rekabet de meydana getiriyor; bunu önlemek için bir vergi koyduk; kötü mü yaptık?!

HASAN ÖREN (Manisa) - Her sokak başına bir vergi...

BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlarsanız...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, bakınız, herkes otomobil almak için sıraya, kuyruklara girdi. Neden; takip ettiğimiz iyi politikanın neticesinde faizler çok düştü; bundan dolayı herkes otomobil almaya başladı, otomotiv sektörümüzde de fevkalade güzel gelişmeler oluyor. Biz, faizleri yüzde 70'ten yüzde 30'a düşürmüşüz, 40 puan birden düşürmüşüz; yüzde 3, otomobil alışı sırasında, ihtiyacımız olan vergiyi milletimizden istemişiz. Bunda bu kadar yadırganacak bir şey yok ve Ferrari'ye, yurt dışından gelen ithal lüks arabalara da biraz fazla vergi koyduk. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, lüks araba alanlar belki biraz rahatsız oldu; ama, lüks araba alan da, memleketine, devletine biraz fazla katkıda bulunsun; dediğimiz bu. Şimdi, bunu mu tenkit ediyorsunuz; buna mı "vergi terörü" deniyor yani?!

Ben bu konuyu arz etmek istedim. Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, bu önerge, 3 birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

5.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/286)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

6.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, muhtarların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

7.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Başkent Öğretmenevi konaklama ücretine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/288)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

8.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ülkemizdeki ABD askeri varlığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/291)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

9.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/297) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun tarafından sözlü olarak yanıtlandırılmasını saygılarımla arz ederim.

    Ufuk Özkan

            Manisa

Bilineceği üzere düzenli bir sanayi yapısının oluşturulması, sanayici yatırım talebinin bu yapı içine çekilmesi ve bu yapı doğrultusunda yönlendirilmesi OSB'lerin sağlıklı yapılanmasıyla doğru orantılıdır. Bu nedenle;

1- OSB'ler aynı zamanda endüstriyel üretim yapan bölgelerdir. Artı değeri yüksek kimi ürünlerin desteklenmesi açısından, teknolojik gelişim merkezlerinin veya teknoparkların kurulması söz konusu mudur?

2- İnşaatı devam eden OSB'lerin yapımı ne zaman tamamlanacaktır?

3- Tamamlanmış OSB'lerin doluluk oranı yüzde 60'larda kalmaktadır. Bunun nedenleri nelerdir? Sorunun çözümüne ilişkin yaklaşımınız nedir?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan'ın, organize sanayi bölgelerine ilişkin olarak, Sanayi Bakanına yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım.

Cevap 1 - 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun amacı, üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak, ülke sanayiinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği artırmak, üretim maliyetlerini düşürmek, teknolojik bilgiyi ticarîleştirmek, teknolojiyoğun üretim ve girişimciliği desteklemek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamak, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun kararları da dikkate alınarak teknolojiyoğun alanlarda yatırım olanakları yaratmak, araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratmak, teknoloji transferine yardımcı olmak ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik altyapıyı sağlamaktır.

Bu kapsamda değerlendirildiğinde, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununa göre, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, kanunun sağladığı teşvik ve destek mekanizmalarıyla, teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulmasını teşvik etmekte; ancak, bu bölgelerin kurulmasında doğrudan planlama yapmamaktadır. Bakanlığımız bu konunun yürütülmesinden sorumlu kuruluştur.

Kanuna göre, organize sanayi bölgeleri de, bölgelerinin içerisinde veya yakınlarında, kanunun öngördüğü koşulları yerine getirmek şartıyla, teknoloji geliştirme bölgesi kurma talebinde bulunabilir.

Cevap 2 - Bakanlığımızın, bütçe imkânları çerçevesinde, yapımı devam eden organize sanayi bölgelerinin altyapı inşaatı tamamlama tarihleri de ekli listede gösterilmiştir.

Cevap 3 - Altyapısı tamamlanmış, parsel tahsis aşamasına gelmiş OSB'lerin doluluk oranının düşük kalmasının nedenlerini ortaya koyan somut bir veri olmamakla birlikte, Bakanlığımızca, imar yetkisine sahip olan ilgili kurumlarca, Bakanlığımız bilgisi dışında, OSB'nin işletmeye geçiş tarihinden sonra bile çok sayıda münferit tesisin OSB dışında kurulmasına izin verildiği; OSB ve KSS'lere sınır veya çok yakın mesafelerde sanayi alanı açıldığı, daha altyapı hizmeti götürülmemiş bu alanların her türlü altyapı hizmetleri tamamlanmış OSB'deki parsel fiyatlarına göre oldukça düşük fiyatlarda müteşebbislere satıldığı; meri mevzuat gereği alınması gereken her türlü izin ve ruhsatlar -işletme ruhsatı, gayrisıhhî müesseseler ruhsatı gibi- alınmadan faaliyet konusuna uygun olmayan "depolama ruhsatı" adı altında ruhsatlar verilerek tesislerin kurulmasına imkân sağlandığı; bu tür tesislerin denetimden ve kontrolden uzak, arıtma tesisleri dahi olmadan faaliyetlerine devam edebildikleri gözlemlenmiştir.

Bu durumda, çarpık sanayileşme, kişiselliği cazip kılmakta, OSB'deki mevzuat çerçevesinde denetim ve kontrol mekanizması nedeniyle OSB'lerin tercihi ikinci plana düşmektedir.

OSB dışındaki sanayi yapılaşmalarında yer alan müteşebbislerce, devletçe, OSB'lere sağlanan teşvik, kredi ve diğer destek unsurlarının daha cazip olması nedeniyle, daha sonraki yıllarda bu alanların OSB olarak ilan edilmesi yönünde Bakanlığımıza sıklıkla talepte bulunulmaktadır. Önceki yıllarda bu talepler çarpık sanayileşmeye bir düzen getirmek amacıyla OSB olarak değerlendirilmiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - ...ancak, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun yürürlüğe girmesinden itibaren gerek Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda gerekse 1.4.2002 tarihinde 24713 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinde tamamen veya kısmen yapılaşmış sanayi alanlarının OSB olarak ilan edilmesi yönünde herhangi bir istisnaî düzenlemeye yer verilmemiş olması; ayrıca, sanayi alanındaki planlama koşullarının Bakanlığımız planlama koşullarına uygun olmaması nedenleriyle değerlendirilmesi mümkün olmamıştır.

OSB'lerin istenilen doluluk oranına ulaşamamasının diğer bir nedeni olarak da, OSB dışında yer alan kuruluşlara da çeşitli devlet yardımları ve vergi desteklerinin yapılmasıdır. Böyle bir uygulamanın OSB'lerde yer alan veya almak isteyen kuruluşlar ile OSB dışında ilgili kurumlarca münferit olarak kurulmasına izin verilen kuruluşlar arasında haksız bir rekabet ortamı yarattığı düşünülmekte olup, bunun için OSB içinde yatırım yapılmasını teşvik, dışında yatırım yapılmasını ise kısıtlayıcı ekönlemlerin getirilmesi, trilyonlara varan maddî kaynaklarla gerçekleştirilen OSB yatırımlarının hak ettiği kuruluş amaçlarına uygun bir yapıya kavuşturulmasına ve istenilen doluluk oranlarına ulaşmasına katkı sağlayacaktır.

Yaşanan bu olumsuzluğun giderilmesi ve trilyonlara varan maddî kaynaklarla gerçekleştirilen OSB yatırımlarının hak ettiği kuruluş amaçlarına uygun bir yapıya kavuşturulmasını teminen her tür ve ölçekteki sanayi yer seçimi kararının verilmesi sırasında Bakanlığımız görüşünün alınması yönünde bir yapılanmaya gidilmesi büyük önem arz etmekte olup, 3194 sayılı İmar Kanununda da bu yönde gerekli düzenlemeler yapılması hususunda ilgili bakanlık bilgilendirilmiştir.

Beni dinlediğiniz için, hepinize tekrar teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Unakıtan.

Sayın Özkan, açıklama için söz istiyor musunuz?

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Bakana, verdiği bilgiler için teşekkür ediyorum. Kendisinin de burada olmasından mutlu oldum; çünkü, onunla da ilgili, Bakanlığıyla da ilgili bazı şeyler var, beraber konuşacağız.

Yüzde 70'i tamamlanmış olan organize sanayi bölgelerimizin ülkedeki rakamı 50-60 civarında. Bu yıl, yüzde 70'i biten organize sanayi bölgelerinin tamamının faaliyete geçebilmesi için 240 trilyon liralık bir ödenek lazım; fakat, bu organize sanayi bölgelerinin altyapılarının bitebilmesi için, bu sene, ihtiyaç duyulan 240 trilyon liraya rağmen, ayrılan para 84 trilyon lira. Bir örnek vermek gerekirse, Akhisar Organize Sanayi Bölgesinin altyapısının bitmesi için 6 trilyon lira para gerekli; fakat, 2004 yılı bütçesinde ayrılan para 450 milyar lira. Bu da demektir ki, bu rakamla ve bu hızla, Akhisar Organize Sanayi Bölgesinin altyapısının bitmesi için daha 7 yıl lazım.

Geçmiş hükümetler döneminde, siyasetçilerin, birer siyasî rüşvet olarak bölgelerine dağıttıkları organize sanayi bölgeleri, maalesef, gerçekten organize sanayi bölgesine ihtiyacı olan bazı bölgelerimizi son derece ciddî bir mağduriyet içinde bırakmıştır.

Akhisar ve Akhisar'a benzer bazı organize sanayi bölgelerimizde, yüzde 70'i bitmiş olmasına rağmen, altyapının tamamının bitmemesinden dolayı, buralardaki yatırımcılarımız ciddî bir cezayla karşılaşmaktadırlar. Hem şantiye elektriği kullanarak yüksek rakamdan elektrik parası ödemektedirler hem de daha doğru dürüst telefon bağlantıları bile olmadığından, internet üzerinden satışta bile zorluk çekmektedirler. Yine, yollarıyla ilgili ciddî problem olduğu için, bir yağışta, ürettikleri malı bile satmakta son derece ciddî bir güçlük ve müşkülat çekmektedirler.

Bakanlığınıza önerim ve şahsî kanaatim -siz de çarpıklıkları söylediniz- organize sanayi bölgelerindeki yatırımcıların, cezalandırılmaktan ziyade, mükafatlandırılması lazım. Bunlar, gerçekten, ülkemiz ekonomisine son derece ciddî katkı veren kuruluşlarımız. Buradaki yatırımcılarımızın, SSK primlerine ya da Kurumlar Vergisine, çeşitli muafiyetler ya da indirimler getirilerek desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Organize sanayi bölgesi dışında yapılan yatırımlar için de, ciddî bir denetlemenin yapılmasının, bunlara izin verilmemesinin, mevcutların da organize sanayi bölgeleriyle donatılmasının doğru olacağına inanıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

10.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Dünya Turizm Fuarında Suriye'nin İskenderun ve Antakya'yı kendi sınırları içinde gösteren bir harita dağıttığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/298)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

11.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, esnaf ve sanatkârlar ile küçük işletmelerin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/299) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 12.3.2003

           Hüseyin Ekmekcioğlu

           Antalya

1- Esnaf-sanatkâr ve küçük işletmelerin geliştirilmesi ve desteklenmesine yönelik, Bakanlığınızın hedeflediği programlar nelerdir?

2- Kredi şahıs limitlerinin ihtiyaca cevap vermemesi, faiz oranlarının yüksekliği, esnaf ve sanatkârlara aktarılan plasmanların yetersizliğine yönelik, Bakanlığınızın aldığı öncelikli tedbirler nelerdir?

3- Kredi kullanımında teminat olarak bankalarca genellikle ipotek istenmesi, ayrıca, şahıs kefaleti bulmaktaki güçlükler, esnaf ve sanatkârların bankacılık sektöründen kredi sağlamasını zorlaştırmaktadır. Bakanlığınızın, bu konudaki çözümleri nelerdir?

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, esnaf ve sanatkârlar ile küçük işletmelerin desteklenmesine ilişkin olarak Sanayi ve Ticaret Bakanına yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım.

Cevap 1- Malumları olduğu üzere, esnaf ve sanatkâr ile küçük işletmeler, sermaye ve refahın tabana yayılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve bu suretle sosyal dengelerin korunmasında, ekonomik ve sosyal hayatın önemli unsurlarından biridir.

Esnaf ve sanatkârlar, özellikle, işletme sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdam seviyesi, bölgesel kalkınma ve gelişmeye katkıları yönüyle de üzerinde durulması gereken bir kesimdir.

Bugün, ülkemizde, esnaf ve sanatkârlar, çoğunlukla bağımsız çalışmayı tercih eden, kendi işinin patronu olan ve 1 ile 9 arasında işçi çalıştıran, hukukî açıdan bir ortaklık yapısı içinde bulunmayan; ancak, yakınlarıyla adi şirket türünde ortaklık kurmuş olan bir işletme yapısı içinde görülmektedir.

Esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olan 2 776 509 civarında esnaf ve sanatkâr sayısı, yanlarında çalışanlar ve sicile kayıtlı olmadan faaliyet gösterenlerle birlikte 4 000 000'a ulaşmaktadır. Bu kesimin aile fertleri de gözönüne alındığında, bu sayının 15 000 000 ile 20 000 000 arasında bir nüfusa ulaştığı, bunun da, toplam nüfusumuzun yüzde 20'lik kısmına tekabül ettiği hepimizin malumudur.

Ülkemizdeki toplam işletmelerin yüzde 98'i, toplam istihdamın yüzde 45'i, toplam üretimin yüzde 37'si, toplam yatırımın yüzde 26'sı ve toplam katmadeğerin yüzde 30'u, büyük bir kısmını esnaf ve sanatkârların oluşturduğu ve kısaca KOBİ olarak nitelendirilen, küçük ve orta boy işletmeler tarafından gerçekleştirilmektedir. Nicelikleri ve nitelikleriyle toplumumuzun sosyal ve ekonomik hayatında önemli bir yere sahip olan esnaf ve sanatkâra, Anayasamızın 173 üncü maddesinde yer alan "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" amir hükmünden hareketle gereken önem verilmektedir.

Tarih boyunca her toplumda, özellikle de sosyal ve ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin yaşandığı dönemlerde bir denge ve istikrar unsuru olan ve bunu defalarca kanıtlayan esnaf ve sanatkârlar, ekonomik ve sosyal hayata katkıları yanında, hızla gelişen bilimsel ve teknolojik yeniliklere kolaylıkla uyum sağlayabilen esnek bir yapıya da sahiptirler. Bu sebepledir ki, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ olarak tabir edilen küçük ve orta boy işletmelerin sosyal, siyasal ve ekonomik dengeler üzerindeki tartışılmaz önem ve etkinlikleri nedeniyle gelişmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmayacaktır. Bu kapsamda, esnaf ve sanatkârların haksız rekabete karşı korunması için 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Diğer taraftan, bu kesimin örgütlenmesine yardımcı olacak teknolojik gelişmelerden faydalanması yönünde, çalışmalar yapılmaktadır.

Esnaf ve sanatkârların finans problemlerine çözümler aranmakta olup, bu konuda detaylı bir çalışmamız ile bu kesimin kullandığı kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payının artırılması yönündeki çalışmalarımız sürdürülmektedir.

Esnaf ve sanatkârların bilgiye internet ortamında erişimini sağlamak üzere çalışmalarımız, bilgisayar kullanımı ve eğitimi konularındaki faaliyetlerimiz devam etmektedir. Çalışmaları tamamlanan ve uygulama safhasının ilk aşaması başlatılan e-esnaf projesiyle esnaf ve sanatkârlara ilişkin veri tabanı oluşturulması yönünde, yerinde veri alınmasına başlanmıştır ve bu konudaki işlemler safha safha genişletilerek sürdürülmeye devam edilecektir.

E- esnaf projesiyle, esnaf ve sanatkârların, hem ekonomik ve sosyal hayata olan katkılarının artırılması hem de hızla değişen ve gelişen bilimsel ve teknolojik gelişmelere uyum sağlayabilmeleri ve bu kesim hakkında güvenilir ve kapsamlı bilgilere sahip olmaları hedeflenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ülkemizde, 1990'lı yılların başlarında başlayan ve zamanla büyük bir gelişim göstererek "süpermarket, hipermarket, grosmarket" adı altında tüketim maddelerinin ve ihtiyaç malzemelerinin perakende ticaretinin yapıldığı büyük mağazalar, gelişim süreçleri içerisinde sayılarının artmasıyla, beraberinde bazı problemleri de ortaya çıkarmıştır. Özellikle yerleşim merkezlerinde kurulan büyük mağazalar, kuruldukları yerde mevcut olan sosyal dokuyu, küçük çapta meslekî faaliyette bulunanlar aleyhine zedelemekte, sahip oldukları ekonomik güç sayesinde piyasaya olan hâkimiyetleri sonucu, var olan haksız ve eksik rekabeti artırmakta, yine bu hâkimiyetleriyle ödeme plan ve programlarını kendi koydukları kurallar doğrultusunda yaparak kendilerine mal temin eden üretici ve aracı kurumları zor durumda bırakmakta ve yeterli otoparklarının olmaması sebebiyle de şehir merkezlerinde trafik problemlerine sebep olmaktadır.

Gerek yukarıda açıklanan hususlara kalıcı çözüm getirmek gerekse Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında benimsenen "büyük alışveriş merkezlerinin şehir dışında faaliyet göstermeleri sağlanacaktır" ilkesinden hareketle ileride daha karmaşık bir hale gelebilecek sorunlara çözüm getirmek amacıyla, Tüketim Maddeleri ve İhtiyaç Malzemelerinin Satışıyla İştigal Eden Büyük Mağazaların Kurulmasının İzne Bağlanması Hakkında Kanun Tasarısı hazırlanmış olup, konu hakkındaki çalışmalar son aşamaya gelmiştir. Tasarı, kamuoyunun da görüşleri alınarak gerekli revize yapıldıktan sonra Başbakanlığa sevk edilecektir.

AB Komisyonu tarafından hazırlanan taslak anlaşma metninin, ülkemiz esnaf ve sanatkârlarını tam olarak kapsaması için bu anlaşma metninde, kendi işinde çalışan esnaf ve sanatkârlarımızı da içerecek yönde genişletilmesi ve hizmetlerin serbest dolaşımını temin etmek üzere çalışmalar devam ettirilmektedir.

Türkiye ile AB arasında hizmetlerin ve kamu alımlarının serbestleştirilmesi konularında sürdürülmekte olan müzakerelerde, AB Komisyonu tarafından hazırlanan taslak anlaşma metninin, hukukî yapılanmadaki farklılıklar nedeniyle, ülkemiz esnaf ve sanatkârlarını tam olarak kapsamadığı görülmüştür. Öncelikle, taslak anlaşma metninin kendi işinde çalışan esnaf ve sanatkârlarımızı da içerecek yönde genişletilmesi ve hizmetlerin serbest dolaşımını temin etmek üzere;

a) Haberleşme cihazları bakım ve onarımı, bilgisayar bakım ve onarımı, matbaacılık, mobilyacılık mesleklerinin dikkate alınması Bakanlığımızca istenmiştir. İleriki yıllarda diğer meslek ve hizmetlerin de serbest dolaşımını temin etmek üzere, gerekli girişimler sürdürülmektedir.

Cevap 2- Esnaf ve sanatkâr kesiminin desteklenmesine yönelik olarak 2003/5323 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki olan Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketince esnaf ve sanatkâr kredi ve kefalet kooperatifleri kefaletiyle esnaf ve sanatkârlara kredi kullandırılmasına ilişkin karar 13 Mart 2003 tarih ve 25047 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu karara göre, kredi faiz oranı, banka cari faizinin yüzde 80'i olarak tespit edilmiştir. Daha sonra 25.6.2003 tarih ve 2003/5840 sayılı Bakanlar Kurulu eki kararnameyle 2003/5323 sayılı Kararnamedeki yüzde 80'lik oran yüzde 55 olarak değiştirilmiştir.

15.7.2003 tarihinden itibaren esnaf ve sanatkârlara verilecek kredilere yüzde 30 oranında faiz uygulanmaktadır. Banka cari faiz oranı ile kredi faiz oranı arasındaki farkın karşılanması için, 2003 yılı malî bütçesinden 75 000 000 000 000 lira ayrılmış, ayrıca, Bakanlar Kurulu kararının 5 inci maddesi gereğince esnaf ve sanatkârlara ödenen kredinin, kredi faizi haricindeki kısmının öncelikle 2002 bütçesine konulan 50 000 000 000 000 liralık ödeneğin kullanılmayan 33 000 000 000 000 liralık kısmından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, esnaf ve sanatkârların desteklenmesine ayrılan bütçe desteği 108 000 000 000 000 liradır.

Esnaf ve sanatkâr kredi limiti 5 000 000 000 liradan 10 000 000 000 liraya çıkarılmıştır. Bu çerçevede, esnaf ve sanatkârlarca bugüne kadar kullanılan kredi miktarı 300 000 000 000 000 lira civarındadır. Yıl sonuna kadar bu miktarın 900 000 000 000 000 liraya ulaşması beklenmektedir.

Cevap 3- 507 sayılı Yasa çerçevesinde kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının üyeleri ile küçük ve orta boy işletme sahiplerinin kredi ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olmak, çalışmalarını koordine etmek ve müşterek menfaatlarını korumak için, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri ülkemizin birçok il ve ilçesinde teşkilatlanmıştır. Türkiye Halk Bankası tarafından esnaf ve sanatkârlara verilen krediler, esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri vasıtasıyla verilmektedir. Esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatiflerinin kefaleti ve aracılığıyla şahsî kefalete gerek görülmeden, esnaf ve sanatkârlar kredi kullanabilmektedir.

Arz ederim ve beni sabırla dinlediğiniz için de hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Ekmekcioğlu, açıklama yapmak istiyor musunuz?

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmekçioğlu.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana bu doyurucu açıklamasından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.

Ülkemizde, kendi imkânları dahilinde sessizce ve hızla büyüyen, kendi kendine gelişmeye çalışan küçük işletmeler var. Hiçbir destek ve imkân bulamayan, ekonomik değeri yüksek olan bir sektör bulunmaktadır. Bu sektör de kültür mantarı üretimidir. Bu sektörün ne KOBİ olarak ne sanayi olarak ne de ziraî olarak yeri görülmüyor; herhangi bir oda oluşturamıyorlar. Bankalardan kredi taleplerinde oda belgesi de istenilmektedir. Bu nedenle, kültür mantarının, gıda sektörünün alt sektörü olarak değerlendirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Esnaf kefalet kredi kooperatifleri aracılığıyla küçük esnaf ve sanatkârlara verilen kredilerin faiz oranları çok yüksektir. Esnafımızın, bu ekonomik koşullarla,  bu kredilerle büyümesi, yaşamını sürdürmesi mümkün değildir. Esnafımıza verilen bu kredi faizlerinin aşağıya çekilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, verilen bu kredilerin yüzde 5'i borç ödeninceye kadar bloke edilmektedir; bu da esnafımızın en önemli sorununu oluşturmaktadır.

Ayrıca, yine, kredi alımlarında 3  kefil istenilmektedir; ama, maalesef, 4 000 000 000'a kadar olan borçlanmalarda ipoteğin de gerekli olduğu belirtilmektedir.

Bu koşulların, kredi talebinde bulunan esnafa büyük sıkıntılar yarattığını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Ekmekcioğlu.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerine ayırdığımız süre tamamlanmıştır.

Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

BAŞKAN- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların görüşmelerini erteliyoruz.

Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.

3.- Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S.Sayısı: 228) (X)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 228 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan'ın Üye Olarak Katılmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini Yüce Heyetinize arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, Bulgaristan, NATO'nun ikinci genişlemesi çerçevesinde ittifaka üye olacaktır. Birinci genişleme 1999 Nisanında Washington'da yapılan zirve toplantısında gerçekleşmiş ve Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyetlerinin katılımıyla, NATO, 19 üyeli bir ittifak haline gelmişti. NATO'nun ikinci genişlemesi 2002 yılı Prag zirvesinde kararlaştırıldı. Bu kararla, 7 Orta ve Doğu Avrupa ülkesi, yani, Bulgaristan, Romanya, Slovenya, Slovakya, Letonya, Estonya ve Litvanya NATO üyeliğine davet edildiler. Üyeliğe davet edilen bu ülkelerin katılım protokolleri, halen, müttefik devletler parlamentolarınca onaylanmakta olup, bu onay sürecinin 2004 yılı mart ayına kadar tamamlanması planlanmıştır. 2004 Mayısında İstanbul'da yapılacak olan NATO zirve toplantısında, Bulgaristan da dahil, bu 7 ülkenin ittifaka resmen üye olmaları öngörülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, NATO üyeliği, yarım asır boyunca, Türkiye'nin savunma ve dışpolitikasının temel taşını oluşturmuştur. Soğuk savaş döneminde, Türkiye, Batı savunmasında önemli görev ve sorumluluklar üslenen kilit, stratejik bir müttefik olarak, NATO üyeliğiyle savunmasına hem güçlü bir caydırıcılık boyutu kazanmış hem de buna koşut olarak, Batılı ülkelerden önemli siyasî ve ekonomik avantajlar sağlamıştır. Soğuk savaş sonrası döneminde, Avrupa'ya yönelik kitlevî bir savaş tehdidi yok olunca, NATO'nun temel işlevi, kolektif savunmadan, krizleri önlemeye yönelik, kriz yönetimine doğru kaymıştır.

Bu dönemde, Türkiye'nin, Avrupa savunmasında etkin bir rolü kalmamıştır. Ancak, NATO'nun yeni güvenlik ve istikrar stratejisi bağlamında, birçok potansiyel çatışma bölgesini içeren Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'nun oluşturduğu nevraljik coğrafyadaki merkezî konumu dolayısıyla, Türkiye, yine de, ittifakın ağırlığı olan bir üyesi olmuştur.

Bu yeni dönemde, NATO, Türkiye açısından, Avrupa'nın ve dünyanın güvenlik konularının ele alındığı prestijli bir siyasî istişare forumu, Bosna, Kosova ve Afganistan'da başarıyla görev yapan bir barış uygulama, koruma ve kriz yönetim merkezi ve ülkemizin Avrupa ile entegrasyon hedefinde bir bağ, bir köprü olarak önemini muhafaza etmiştir.

Ancak, bir taraftan 1999'da başlatılan genişleme süreci, diğer taraftan 11 Eylül saldırılarından sonra Amerika'nın uyguladığı yeni güvenlik stratejisi ve Irak savaşı nedenleriyle, NATO yeni sorun ve sınavlarla karşı karşıya kalmıştır.

NATO'nun, peş peşe iki kez genişlemesi, Avrupa'daki stratejik dengeleri olduğu kadar, ittifak içindeki üyelerin ağırlık ve önemlerini ve örgütün işleyişini de etkileyecektir.

Daha önemlisi, Amerika'nın, Irak'a askerî müdahalesi, Atlantik İttifakı içerisinde ciddî bir bölünmeye ve krize yol almıştır. Bu itibarla, temel niteliklerini yitirmeden ve ağır yara almadan NATO'nun bu krizden çıkıp çıkamayacağı önümüzde ciddî bir sorun olarak durmaktadır. Ayrıca, Amerika'nın 11 Eylül sonrası benimsediği yeni stratejinin etkisiyle canlılık kazanan Avrupa Birliğinin ortak savunma alanındaki faaliyetleri, Amerika tarafından tepkiyle karşılanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bu hususları dikkate alarak, konuşmamın bundan sonraki bölümlerinde özellikle şu dört nokta üzerinde duracağım:

1) NATO'nun açık kapı politikasının anlamı ve arkasındaki nedenler,

2) Genişlemenin NATO açısından getirileri ve götürüleri,

3) Genişlemenin, Avrupa Birliğinin Avrupa güvenlik ve savunma politikası inisiyatifini nasıl etkileyeceği,

4) Amerika'nın Irak'a müdahalesinin NATO içinde yarattığı ciddî çatlağın doğurduğu sorunlar ve bunların üstesinden gelinip gelinemeyeceği.

Değerli arkadaşlarım, NATO'nun genişleme kararının arkasında Amerika vardır. Amerika, 1990'lı yılların sonlarına doğru bu doğrultuda girişimlerde bulunduğu zaman Rusya Federasyonu genişlemeye şiddetle karşı çıkmıştı. Batı Avrupalı ülkelerden bazıları da, Amerika'nın genişleme konusundaki ısrarlı tutumunu riskli görmüşler ve bunun ciddî bir uluslararası gerginliğe yol açmasından endişe etmişlerdi. Ne var ki, Rusya, sonunda, Amerika'nın kararlılığı ve ittifak üyelerinin Amerika'nın arkasında saf tutmaları sonucunda pes etti ve geleneksel olarak kendi nüfuz bölgesi ve güvenlik kuşağı olarak gördüğü büyük bir stratejik alana yerleşmiş olan ülkelerin NATO'ya katılmalarına ses çıkaramadı. Esasında, NATO'ya son dört yıl içinde 10 yeni üyenin katılması çok önemli bir stratejik ve jeopolitik olay değerli arkadaşlarım. Bunun anlamı, Batı güvenlik sisteminin, Rusya'nın aleyhine olarak doğuya doğru dramatik ve çarpıcı bir şekilde yayılması.

Şimdi, Prag zirve bildirisine dönelim. Bu bildiride NATO'nun genişleme politikasının sürdürüleceği açıklanmıştır. İttifak içinde buna "açık kapı politikası" deniliyor. Yani, NATO, üyelik kriterlerini yerine getirecek olan ülkeleri üyeliğe kabul edeceğini deklare etmiş bulunuyor.

Nitekim, üyelik kuyruğunun ön sıralarında bulunan Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan, aday ülkeleri üyeliğe hazırlayan "Üyelik Eylem Programı"nda yer almışlardır. Bu ülkeler, NATO'nun üçüncü genişleme dalgasında üyeliğe alınmayı sabırsızlıkla bekliyorlar.

Değerli arkadaşlarım, esasında, burada ayrıntıya girmeyeceğim; fakat, şunu söylemekle iktifa edeyim. Güneydoğu Avrupa'dan Kafkaslara kadar uzanan jeopolitik alanda yer alan ülkelerde NATO'ya katılma hususunda çok büyük bir iştiyak var.

Burada hemen belirteyim ki, NATO'nun bu ikinci genişlemesi, ittifakın stratejik konsepti, kuvvet ve komuta yapısı, sivil ve askerî örgütlenmesi, karar alma süreci ile ortak savunmanın finansmanına katkı modaliteleri açısından yeni düzenlemeler ve reformlar yapılmasını gerektirecektir.

Bu bakımdan, NATO'nun genişleme sürecinde bundan sonra yeni bir adım atılmadan önce, tüm bu düzenleme ve reformların gerçekleştirilmesi önem kazanmaktadır.

Şimdi, genişlemenin NATO açısından getirileri ile götürülerine bir göz atalım: Bugüne kadar genişleme konusunu Avrupa entegrasyon sürecinin önemli bir boyutu olarak gören Türk hükümetleri, konuyu, stratejik ve jeopolitik unsurlar açısından da olumlu değerlendirmişlerdir. Bu unsurların başında, genişlemenin, Türkiye'nin çevresindeki istikrar ve güvenlik kuşağına, büyüklük ve derinlik kazandırması geliyor. Türkiye açısından böyle geniş bir istikrar bölgesinin ciddî yararları var.

Ayrıca, üyelikleri Ankara tarafından kuvvetle desteklenen Bulgaristan ve Romanya'nın ittifaka katılmaları NATO'ya stratejik insicam ve derinlik kazandıracak ve askerî harekât ihtiyaçları açısından önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Keza, ittifakın Balkanlar ve Karadeniz'e yayılmasıyla NATO'nun ilgi alanı, Türkiye'nin önem verdiği Karadeniz, Kafkaslar, Ortaasya bölgelerine yönelecek ve bu bölgelerdeki ülkelerin Avrupa Atlantik yapılarıyla bütünleşme imkânları artacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bu söylediklerim, NATO'nun ikinci genişlemesinin pozitif yönleri; ancak, genişleme, bu olumlu katkılarının yanında çok ciddî problemlere yol açıyor ve şu soruları da gündeme getiriyor: NATO, giderek AGİT'leşmiyor mu? İttifak, giderek hantal bir nitelik kazanmıyor mu? 19 üyeyle karar almakta zorlanan NATO ittifakının 26 üyeyle karar alması çok daha zorlaşmayacak mı? Yeni üyeler, kendi iç sorunlarını ve komşularıyla olan halli zor ihtilafları ittifaka taşımayacaklar mı? Komünist sistemin etkilerini tam anlamıyla üstlerinden atamamış ve o dönemin sorunlarını yaşayan bu ülkeler, eski üyelere yük olmayacaklar mı? Nihayet, 26 üyelik bir ittifak içinde Türkiye'nin önemi ve ağırlığı azalmayacak mı?

Değerli arkadaşlarım, gerçekçi olmak gerekirse, bu soruların içerdiği kuşku ve tereddütlerin hiçbirine kesin bir şekilde karşı çıkmak mümkün değil, hepsinin gerçek bazı yönleri var. Bir kere, eskisine nispetle hayli kalabalıklaşan NATO'nun karar alma, kararlarını uygulama ve aslî görevlerini etkinlikle yerine getirme kabiliyeti muhakkak ki, bir ölçüde etkilenecektir. Esasında, NATO, genişleme sürecinde aday ülkeleri seçerken, bunların büyük ve üstesinden gelinemez sorunları olmamasına dikkat ediyor. Diğer bir deyişle, NATO'ya girmek için adaylığa arzulu olan devletlerin, aynen, Avrupa Birliğinin uyguladığı gibi bir uyum sürecinden geçmeleri ve bazı önlemleri almaları isteniyor. Yani, üyeliğe uygun bir konuma gelmeleri talep ediliyor.

Bir başka önemli olan husus da, NATO üyeliğine aday olan tüm ülkelerin, aynı zamanda, Avrupa Birliği aday statüsünde olmaları ve bunların, bu örgütün hazırlık sürecinden de geçmekte olmaları. Bu bağlamda, NATO üyeliğine aday ülkeler, diğer üyelerle olan ihtilaflarını halletmek, yönetim sistemlerinde demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir sistemin egemen olmasını sağlamak için gerekli önlemleri almak mecburiyetindeler.

Değerli milletvekilleri, gördüğünüz gibi, genişleme süreci NATO'yu çok ciddî sorunlar ve sınavlarla karşı karşıya getiriyor. NATO üyeleri, önümüzdeki yeni dönemde, eğer aralarında somut bir ortak çıkar alanı oluşturabilirler ve ortak bir amaç ve ortak bir strateji üzerinde anlaşabilirlerse, bu sorunların hepsinin üstesinden gelirler ve bu sınavdan başarıyla çıkarlar. Aksi takdirde, Irak savaşının NATO içinde yarattığı çatlağın daha da derinleşmesi ve ittifakın zayıflayıp dumura uğraması tehlikesi ortaya çıkabilir.

NATO içinde bir çatlak var değerli arkadaşlarım. Bu çatlağın bir tarafında Fransa, Almanya, Belçika ve Lüksemburg bulunuyor. Çatlağın diğer tarafında ise, Amerika'nın liderliğinde İngiltere, İtalya, İspanya gibi eski ittifak üyeleriyle birlikte Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi yeni üyeler de yer alıyor. Amerika hariç bütün bu üyeler aynı zamanda Avrupa Birliğinin üyeleri. Bu nedenle çatlak ve derin görüş ayrılıkları aynen Avrupa Birliğine de yansımış durumda. Bu nedenle, Avrupa Birliği yeni bir güvenlik stratejisi oluşturmakta aciz kalıyor. Avrupa Birliği içinde Alman, Fransız, Belçika ve Lüksemburg dörtlüsü Avrupa güvenlik ve savunma politikası alanında ilerleme sağlamaya çalıştıkça, bu hususta bazı somut öneriler ileriye sürdükçe, hem Amerika hem de Avrupa Birliğinin diğer üyeleriyle ihtilafları, görüş ayrılıkları derinleşiyor. Örneğin, Fransa, Almanya, Belçika ve Lüksemburg dörtlüsü 29 Nisanda yaptıkları zirve toplantısında yapılandırılmış işbirliğinden söz ettiler ve Avrupa Birliğinin otonom yeteneklerini geliştirici önlemler hususunda kararlı bir yaklaşım sergilediler. Yani, NATO'dan bağımsız olarak askerî operasyon planlamak ve düzenlemek için ortak bir genelkurmay ve karargâh oluşturmak ve yetenekli bir savunma sistemi geliştirmek için harekete geçmeyi kararlaştırdılar. Bu inisiyatif ileride Avrupa Birliği savunma gücünün temellerini oluşturabilir. Bu tutumdan rahatsız olan Amerika, söz konusu inisiyatife karşı çıkarak şöyle bir mesaj verdi: "Böyle, Avrupa Birliği içinde, NATO'dan bağımsız ve yapısal nitelikte bir işbirliği NATO'nun karar alma mekanizmasıyla uyuşmuyor. Bu yolda ilerleme, NATO karar alma mekanizmasını ve güvencelerini zafiyete uğratır. Bu çeşit yaklaşımlar NATO'yu by-pass ederek yozlaştırır, bundan vazgeçin." Bunu diyen Amerika, bu mesajı veren Amerika.

Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere, NATO içinde ciddî bir bölünme var. Bu bölünme, sadece bazı NATO üyelerinin Avrupa Birliği savunmasına NATO'dan bağımsız ve otonom bir yapılanma kazandırmak istemelerinden ileri gelmiyor. Bölünmenin temelinde, Amerika'nın, 11 Eylül saldırılarından sonra kabul ettiği yeni güvenlik stratejisi var. Bu stratejinin özü nedir? Bu strateji, uluslararası alanda askerî güce ve üstünlüğe öncelik veren, ünilateralist; yani, tek taraflı operasyon ve girişimleri tercih eden, mutlak güvenlik ve mutlak caydırıcılığı esas alan ve tehdit oluşmadan, somutlaşmadan, onu kaynağında vurma kavramına dayanan, önceden vurma, önceden saldırma doktrinine dayanıyor. Bu doktrin bağlamında, Amerika'nın bir de dev bir projesi, mesihvari bir hedefi var: Ortadoğu'yu demokratikleştirme yoluyla, dünya için bir tehdit yatağı olmaktan çıkarmak. Bu, tabiî, güzel bir şey; ama, şu anda Amerika'da geçerli olan mantık, gereğinde askerî kuvvet de kullanarak, zorla demokratikleştirmek. Nitekim, Washington'daki yönetim mensupları yaptıkları beyanlarda, demokratikleştirme için gerekirse kuvvet kullanılacağını defalarca vurguladılar. Bu bağlamda, İran'a ve Suriye'ye tehditkâr ifadelerde bulundular.

Amerika'nın yukarıda esaslarını belirttiğim güvenlik doktrini, NATO'nun Avrupa üyelerinin birçoğu tarafından kabul edilemez nitelikte. Almanya, Fransa ve Belçika itiraz edenlerin başında geliyor. Amerika'yla yakın dostluk ilişkileri isteyen ve ülkelerimiz arasında gerçek bir stratejik ittifak ilişkisi arzu eden Türkiye'nin de, Amerika'nın bu güvenlik doktrinine ayak uydurması son derece zor değerli arkadaşlarım.

Ortadoğu'daki demokratik dönüşüme gelince, bu, muhakkak ki, yapıcı ve asil bir hedef; ama, Amerika'nın öngördüğü yöntemlerle değil. Demokratikleştirmeyi zorla ve kuvvet kullanarak değil, yapıcı diyalog yoluyla, ikna yoluyla ve yardım yaparak gerçekleştirmek lazım. NATO'nun böyle bir işlevi üstlenmesi de çok yararlı olabilir. Bu takdirde, Türkiye de, kendi tarihinin, jeopolitiğinin ve övünülecek demokrasi tecrübesinin bir gereği olarak, bu faaliyet alanında büyük ve somut katkılar yapar.

Bu söylediklerim ışığında, değerli arkadaşlarım, NATO'nun ciddî bir problemle karşı karşıya olduğu ortaya çıkıyor; çünkü, NATO içindeki çatlağın derinleşmemesi için, ittifakın lideri konumundaki Amerika'nın ulusal stratejisi ile üye devletlerin stratejileri arasında temelli ve birbirleriyle bağdaşmaz farklar olmaması lazımdır. Bir kolektif savunma ittifakında çıkarlarve güvenlik stratejileri arasında temelli ve birbirine ters düşen hedefler mevcutsa, anlamlı bir ortak çıkar alanı oluşturulması, ortak bir strateji belirlenmesi ve ortak amacın tanımlanması mümkün olmaz.

Bu bakımdan, eğer, NATO yaşatılacaksa -ki, yaşatılması lazım- bu takdirde, Amerika ile Avrupalı üyelerin ve Kanada'nın önce aktüel önemli stratejik sorunlara odaklanmış bir ortak stratejik hedefi tanımlamaları, sonra da buna tam anlamıyla angaje olmaları gerekli.

Bu bakımdan, şöyle bir gerçekle karşılaşıyoruz: NATO'nun etkin bir örgüt olarak yaşaması için ya Kanada ile Avrupalı üyeler Amerika'nın stratejik çizgisine yaklaşacaklar yahut da Amerika, kendi stratejik doktrinini değiştirecek ve buna partonerleri tarafından kabul edilebilecek bir şekil ve şemail kazandıracaktır.

Ben, Kanada'nın ve Avrupalı üyelerin Amerika'nın çizgisine yaklaşabileceklerini hiç sanmıyorum; çünkü, Amerika'nın halihazır stratejisi, 11 Eylül travmasının etkisinde hazırlanmış, tepkisel, diplomasiye ve Birleşmiş Milletler sistemine ve yöntemlerine az yer veren, katı ve cezalandırıcı bir stratejidir.

Amerika'nın stratejisini değiştirmesini bekleyebilir miyiz; buna "evet" demek son derece güç; ancak, bu hususta Amerika'da bir tartışma başlamış olduğunu da gözardı etmemek lazım.

Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere, NATO, halen çok ciddî ikilem ve sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Önümüzdeki yılın mayıs ayında İstanbul'da yapılacak zirve toplantısına kadar da bu sorunların çözümüne imkân verecek bir zeminin oluşacağını hiç zannetmiyorum. Her halükârda, Türkiye'nin, arz ettiğim bu çetin sorunların bilincinde olarak çözüme katkıda bulunabilecek yaklaşımlar üretebilmesi son derece önemli.

Değerli arkadaşlarım, bu görüşlerle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Bulgaristan Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün onaylanmasını uygun bulduğumuzu açıklar, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

KUZEY ATLANTİK ANTLAŞMASINA BULGARİSTAN CUMHURİYETİNİN

KATILIMINA İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN

BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 26 Mart 2003 tarihinde Brüksel'de imzalanan "Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyeti'nin Katılımına İlişkin Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yarım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                                :                                178

Kabul                                :                                178 (X)

Toplantı yetersayısı bulunamadığından, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.02

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.15

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Az önce yapılan açıkoylamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S.Sayısı: 228) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, 228 sıra sayılı kanun tasarısının açıkoylamasını tekrar yapacağım.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarının yapılan açıkoylamasının  sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy  sayısı : 166

Kabul                      : 166 (X)

Toplantı yetersayısı bulunamadığından, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Ekim 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 17.22