T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 28
7 nci Birleşim
15 Ekim 2003 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın,
son günlerde millî eğitim camiasında yaşanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı
konuşması
2.- Bursa Milletvekili Faruk
Anbarcıoğlu'nun, Mudanya Mütarekesinin imzalanışının 81 inci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in,
Bursa-Bandırma-Bilecik-Osmaneli demiryolu hattının bitirilmesinin önemine ve
bölgeye getireceği yararlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'ın cevabı
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan
Kaplan'ın, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki bazı liselere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)
2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
açıktan personel alımındaki yaş sınırına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/278) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
likit petrol gazı fiyatının indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/281) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
ticarî araçların sigorta primlerinin indirilip indirilmeyeceğine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması
5.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/286)
6.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, muhtarların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/287)
7.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın,
Başkent Öğretmenevi konaklama ücretine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/288)
8.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
ülkemizdeki ABD askeri varlığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/291)
9.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/297) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
10.- Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Dünya Turizm Fuarında Suriye'nin İskenderun ve Antakya'yı kendi
sınırları içinde gösteren bir harita dağıttığı iddiasına ilişkin Dışişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/298)
11.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekcioğlu'nun, esnaf ve sanatkârlar ile küçük işletmelerin desteklenmesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/299) ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'ın cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
Değer'in, yargı mercilerine başvuru yollarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'in cevabı (7/1077)
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3.- Kuzey Atlantik Antlaşmasına
Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615)
(S.Sayısı: 228)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
6 NCI
BİRLEŞİM
14 Ekim
2003 Salı
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan,
Ankara'nın başkent oluşunun 80 inci yıldönümüne,
Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercan,
Avrupa Konseyinin çalışmalarına ve Türkiye'nin Konseye üyeliğinin önemine,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Hükümetin bilim politikasına ve son zamanlarda TÜBİTAK'la ilgili gelişmelere
ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin cevap verdi.
İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, Kamu
İktisadî Teşekkülleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi ile,
Yasama dokunulmazlığı konusunda kurulan
(10/70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan (10/8,48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
gerektiğinde yurt dışında da çalışabilmesine ilişkin önerisinin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanında görüşülmüş olduğuna; ilgili İçtüzük
hükümlerinin yurtiçi araştırmayı kapsamasına rağmen, konunun gereği ve özelliği
nedeniyle, istemin karşılanmasına; ancak, gidilecek ülkelerle, gidecek komisyon
üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin öncelikle Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesine,
Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep
ve sürelerle izin verilmesine,
İlişkin Başkanlık,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
görüşmelerde bulunmak üzere Fransa'ya yaptığı resmî ziyarete ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başbakanlık,
Tezkereleri ile;
Genel Kurulun 14.10.2003 Salı günkü
(bugün) birleşiminde 10.10.2003 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
dağıtılmış bulunan 181 sıra sayılı, Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22
milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi konusundaki (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu raporunun, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmında yer almasına ve görüşmelerinin bu birleşimde yapılmasına; özel
gündemde yer alacak işler ve sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının
görüşülmemesine; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler" kısmının 105 inci sırasında yer alan (10/127) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin ise 21.10.2003 Salı
günkü birleşimde yapılmasına ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 7 nci sırasında yer alan 201
sıra sayılı, 13 üncü sırasında yer alan 210 sıra sayılı, 21 inci sırasında yer
alan 129 sıra sayılı, 22 nci sırasında yer alan 138 sıra sayılı, 23 üncü
sırasında yer alan 139 sıra sayılı, 24 üncü sırasında yer alan 140 sıra sayılı,
25 inci sırasında yer alan 161 sıra sayılı, 26 ncı sırasında yer alan 176 sıra
sayılı, 39 uncu sırasında yer alan 245 sıra sayılı, 40 ıncı sırasında yer alan
250 sıra sayılı, 42 nci sırasında yer alan 255 sıra sayılı, 43 üncü sırasında
yer alan 256 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin ise, bu kısmın 37, 38,
39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47 ve 48 inci sıralarına alınmasının Genel
Kurulun onayına sunulmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
Kabul edildi.
Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22
milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (10/5), (S. Sayısı: 181) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/260) esas
numaralı soruya, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ve
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu,
2
nci sırasında bulunan (6/263),
3 üncü " " (6/270),
Esas numaralı sorulara, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin,
4 üncü
sırasında bulunan (6/274)
esas numaralı soruya,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen,
5 inci sırasında bulunan (6/275) esas
numaralı soruya, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,
10 uncu sırasında bulunan (6/284),
11 inci " " (6/285),
16 ncı " " (6/296),
Esas numaralı sorulara, Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mumcu,
Cevap verdiler; (6/260), (6/263), (6/274),
(6/275), (6/285) ve (6/296) esas numaralı soru sahipleri de karşı görüşlerini
açıkladılar.
6 ncı sırasında bulunan (6/277),
7 nci " "
(6/278),
8 inci " "
(6/281),
9 uncu
" " (6/282),
Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
15 Ekim 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 18.38'de son verildi.
Yılmaz Ateş
Başkanvekili
Mevlüt Akgün Mehmet Daniş
Karaman Çanakkale
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No. : 10
II. - GELEN KÂĞITLAR
15 Ekim 2003 Çarşamba
Raporlar
1.- Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/647) (S. Sayısı: 268) (Dağıtma tarihi:
15.10.2003) (GÜNDEME)
2.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 25 Milletvekilinin,
Yolsuzlukların Sebeplerinin, Sosyal ve Ekonomik Boyutlarının Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin
Önergesi ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/9) (S. Sayısı: 266)
(Dağıtma tarihi: 15.10.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, İmarbank'taki yolsuzluk iddiaları nedeniyle aranan kişilere
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/768) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.10.2003)
2.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, okullardaki kötü alışkanlıklarla ilgili olarak istatistiki
çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/769) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
3.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, TMO Şanlıurfa-Bozova ve Ceylanpınar Ajans
müdürlüklerinin kapatılacağı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/770) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
4.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Harran Ovasında çoraklaşmayı önleme
çalışması yapılıp yapılmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/771) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
5.- Tokat Milletvekili
Feramuz Şahin'in, Bakanlığa bağlı döner sermayeden sağlık personeline yapılan
ek ödeme matrahlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/772)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
6.- Edirne Milletvekili
Necdet Budak'ın, Edirne İlinin elektrik alt yapısının yenileme programına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/773)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
7.- İzmir Milletvekili
Vezir Akdemir'in, orman yangınlarını ve erozyonu önleme çalışmalarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/774) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.10.2003)
8.- İzmir Milletvekili
Vezir Akdemir'in, İzmir İlinin kültürel yapısına ve Kuş Cennetine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/775) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.10.2003)
9.- Bursa Milletvekili
Mehmet Küçükaşık'ın, Orhaneli Çayı Güzergâh Değişimi ve Yeni Bor Konsantratör
Tesisi projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/776) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
10.- İstanbul
Milletvekili İsmet Atalay'ın, ek motorlu taşıtlar vergisine ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/777) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
11.- İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in, iptal edilen bir sınav için yatırılan ücrete ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/778) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.10.2003)
12.- Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, ABD Ankara Büyükelçisiyle ilgili basında
yer alan iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/779) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
13.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa-Mardin-Cizre-Habur sınır kapısı
yönünde duble yol yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/780) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
14.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, KPSS sonuç listelerinin sağlıklı olmadığı iddialarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru
önergesi (6/781) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Çorum Milletvekili
Murat Yıldırım'ın, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmen ihtiyacına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1270) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.10.2003)
2.- Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin'in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan 2000-2003
yıllarında yapılan harcamalara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı
soru önergesi (7/1271) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
3.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, Ankara-Ostim Organize Sanayi Bölgesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1272) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.10.2003)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, ÖSS'yi kazanan ve kredi borcu olan öğrencilere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1273) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.10.2003)
5.- Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri Saygun'un, 4450 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1274) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
6.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin'in, İzmir-Seferihisar İlçesinde belediyenin bir uygulamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1275) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.10.2003)
7.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan
avukatların özlük haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1276) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
8.- İzmir Milletvekili
Ali Rıza Bodur'un, İzmir-Karşıyaka'da bir ilköğretim okulu müdür yardımcısının
görevden alınmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1277) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
9.- İzmir Milletvekili
Ali Rıza Bodur'un, İzmir DSİ 2 nci Bölge Müdür Yardımcısının görevden
alınmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1278) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
10.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla'da yönetici ve öğretmen atamalarında usulsüzlük
yapıldığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1279) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
11.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, belediyelerin şehir atıklarını dökmek için kullandıkları
alanlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1280)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
12.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, köylere tarım uzmanı atama kararına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1281) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
13.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, hazine kesintilerinin vakıf hastaneleri döner sermaye
gelirlerine uygulanıp uygulanmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1282) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
14.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, kredi kartlarına uygulanan faiz oranlarına ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1283) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.10.2003)
15.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Ege besiciliği ile ilgili basında çıkan haberlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1284) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.10.2003)
16.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, hayvan kaçakçılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1285) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
17.- Edirne Milletvekili
Necdet Budak'ın, kömür yardımı uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1286) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
18.- Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, silah taşıma ruhsat harcına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1287) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
19.- Denizli Milletvekili
Mehmet U. Neşşar'ın, yönetici atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1288) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
20.- Denizli Milletvekili
Mehmet U. Neşşar'ın, SSK'lı hastalar için başlatılan yeni uygulamaya ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1289) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.10.2003)
21.- Denizli Milletvekili
Mehmet U. Neşşar'ın, Ankara'da bir ilköğretim okulunda meydana gelen bir olayla
ilgili uygulamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1290) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
22.- Denizli Milletvekili
Mehmet U. Neşşar'ın, Denizli Sağlık Müdürlüğündeki bir atamaya ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1291) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
23.- İzmir Milletvekili
Muharrem Toprak'ın, Irak'a asker gönderilmesi kararına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1292) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
24.- İzmir Milletvekili
Muharrem Toprak'ın, müzelerimizdeki tarihi eserlere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1293) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
25.- Antalya Milletvekili
Nail Kamacı'nın, sağlık çalışanlarının maaşlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1294) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
26.- Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, Tekirdağ-Şarköy İlçesinde oturulamaz raporu
verilen kamu binalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1295) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
27.- Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin'in, okul sütü projesinden neden vazgeçildiğine ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1296) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.10.2003)
28.- Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin'in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan verilen
burslara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1297)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
29.- Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin'in, ilköğretim öğrencilerine yapılan eğitim yardımı uygulamalarına
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1298)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
30.- Adana Milletvekili
N. Gaye Erbatur'un, Bağ-Kur iştirakçilerinin prim borçlarına uygulanan faize
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1299)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
31.- Adana Milletvekili
N. Gaye Erbatur'un, Optisyenlik Yüksek Okulu mezunlarının sorunlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1300) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.10.2003)
32.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, uyuşturucu trafiğinin önlenmesi açısından narkotik
köpeklerinin kullanılıp kullanılmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1301) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
33.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Kayseri-Yeşilhisar Belediyesinin şehir atıklarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1302) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.10.2003)
34.- Samsun Milletvekili
Haluk Koç'un, Türk Silahlı Kuvvetlerinde sosyal güvenlik uygulamalarında
yapılan değişikliğe ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1303) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2003)
35.- Tunceli Milletvekili
Hasan Güyüldar'ın, Tunceli-Çemişgezek Kaymakamıyla ilgili bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1304) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.10.2003)
36.- İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, Özelleştirme Yüksek Kurulunun Doğan Petrol
Yatırımları A.Ş.'ye uyguladığı ödeme planına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1305) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)
37.- İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, BDDK-TMSF'ye devredilen bankaların kredi
dökümlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1306) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.10.2003)
38.- İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, TSK'dan adi malûl olarak ilişiği kesilen uzman
erbaşların emeklilik işlemlerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1307) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2003)
39.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan'ın, Adanasporun gelirlerine haciz konulduğu iddiasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1308) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.10.2003)
Geri Alınan Sözlü Soru Önergesi
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım, ihracatçıyı teşvik etmek için ne gibi önlemler
alınacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesini 15.10.2003 tarihinde geri
almıştır. (6/755)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
15 Ekim
2003 Çarşamba
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 7 nci Birleşimini açıyorum.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.
Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, millî eğitimde
günümüzde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Hasan Aydın'a aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, son günlerde millî eğitim camiasında
yaşanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması
HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan,
sayın milletvekili arkadaşlarım; en son yapmış olduğum konuşmada, yine, millî
eğitimi konu alan bir söylemde bulunmuştum ve maalesef, ifade etmek
istediklerimi tam anlatamamıştım.
Sevgili arkadaşlarım, Parlamentoda 2 tane
parti bulunmaktadır; toplumun özellikle ve hassasiyetle izlemiş olduğu, istemiş
olduğu bir durum söz konusudur; ülkede barış, istikrar, doğru yönetim, doğru
muhalefet noktasında önemli bir beklenti içindedir toplum. Türkiye'de çok
önemli olduğunu hepimizin düşündüğü -ki, öyle olmalı- hükümetimizin de çok önem
verdiğini düşündüğümüz toplumun beklentilerinin tersine uygulamalar içerisinde
bulunan iktidarımızın, millî eğitim camiasında son günlerde, son dönemlerde
yaratmış olduğu önemli sıkıntılar vardır. Öylesine sıkıntılar vardır ki, belki,
bir başka ülkenin insanlarının bir ülkeyi işgal ederken bile layık ve mubah
görmeyeceği uygulamalarla karşı karşıyadır millî eğitim camiasındaki unsurlar.
Kartal Millî Eğitim Müdürü ilk defa
Adalar'a sürgün edilmişti. Sayın Millî Eğitim Bakanına "Sayın Bakan, bir
ülkenin Millî Eğitim Bakanı bir ülkenin müdürüyle bu düzeyde uğraşmamalı"
diye telkinde bulunduğumda, bana "Sayın Aydın, not verirseniz, bu işle
ilgilenmek istiyorum" demişti. O notu Sayın Bakana keşke vermeseydim,
belki unutmuştu o Millî Eğitim Müdürümüzü; o notu verdikten sonra, o Millî
Eğitim Müdürünü Adalar'a sürdü. Adalar'a sürmekle kalmadı, Adalar'dan Diyarbakır-Ergani'ye
sürdü. Diyarbakır-Ergani'ye sürdüğünde, Diyarbakırlı bir milletvekili
arkadaşımızın oradaki vekil müdür akrabası olduğu için, Ergani'den Hani'ye
sürdü; orada da olmadı, Hani'den tekrar İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü emrine
öğretmen olarak geri gönderildi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sizin,
personelden başka takip ettiğiniz bir iş yok mu allahaşkına?!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen,
konuşmacıya müdahale etmeyin.
HASAN AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, fikirlerimizi söylüyoruz; bu tepkiyi göstermeyin; bakın, bir şey
söylüyorum, vicdanınıza hitap ediyorum.
O dönemde Sayın Bakanla şurada konuşurken
-Sayın Bakan, burada Bakanlık koltuğunda oturmaktaydı- bana "Sayın Aydın,
biz, aslında düşündüğünüz gibi değiliz. Bakın, İstanbul'da Bakırköy İlçesinde
bir Millî Eğitim Müdürü var -biz ne sol düşmanıyız ne de demokrasi düşmanıyız-
bu Millî Eğitim Müdürü yerinde oturuyor ve kimse de dokunamaz" demişti.
Aradan belli bir zaman geçtikten sonra, Bakırköy Millî Eğitim Müdürünü, Sayın
Millî Eğitim Bakanımız -biraz vicdanlarınıza hitap ediyorum- Bakırköy'den Kars
Digor'a...
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Kars-Digor'a
gönderilen Millî Eğitim Müdürümüzün 2 çocuğu var 14-15 yaşlarında ve bu
çocuklar anadolu liselerinde okuyorlar ve Digor'da anadolu lisesi yok.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van)- Hep sürgün yatağı
mı orası?!..
HASAN AYDIN (Devamla)- Bakırköy Millî
Eğitim Müdürünün hiçbir suçu yok. İktidarın, bu konuda yapmış olduğu bir
yürütme, bir soruşturma, bir araştırma yok. Bu iktidar...
YEKTA HAYDAROĞLU (Van)- Doğu, sürgün yeri
değil!..
HASAN AYDIN (Devamla)- Doğu sürgün yeri
değilse, o zaman, kendi taraftarlarınızı doğuya gönderin, doğudan alıp
Bakırköy'e getirmeyin!.. Eğer, doğu sürgün yeri olmamış olsaydı, o zaman, kendi
ideolojik düşüncelerinize paralel insanları İstanbullara, Ankaralara
doldurmazdınız; o zaman anlardım ben, doğunun sürgün yeri olmadığını.
Sadece bununla yetinmiyor arkadaşlar,
burada çok temel bir ideolojik çizgi savaşımı var. Bizim buradaki uyarılarımız
ve iddialarımız, burada sizin uygulamalarınızın doğruluğunu yanlışlığını tartışmanın
ötesindedir. Yanlış bir şey yapılmaktadır; ısrarla ve inatla, Türkiye'de
sistemle, ahlakla hiçbir problemi olmayan, liyakat sahibi, yetkili birtakım
devlet kadrolarının düzenli ve ısrarlı bir biçimde sürülmesidir. Mesela,
Bakırköy Millî Eğitim Müdürünün, belki, ağzından bir tek "laiklik"
lafı çıkmayan Sayın Millî Eğitim Bakanının kızmış olduğu şey -büyük bir
ihtimaldir- Sultanbeyli'de bir Atatürk heykelinin yapılmasına katkı vermiş
olması; suçsa, bundan başka suçu yok adamın. Zaten, Millî Eğitim Bakanının da
bu konuda yürütmüş olduğu bir soruşturma yok.
Ben, buradan, İstanbul'un bir milletvekili
olarak bir uyarıda bulunmak istiyorum: Parlamentoda çok ağırlıklı olabilirsiniz
"368 milletvekilimiz var; biz, bugün, ne istersek onu yaparız" diye
düşünüyor olabilirsiniz ve bugün Türkiye Cumhuriyeti kadrolarının bir kısmını
bir düşman kuvveti gibi sağdan sola sürebilirsiniz yürütme olarak; ama, biliniz
ki, aynen böyledir. Bakınız, değerli arkadaşlarım, bir ilçeden, İstanbul'un
göbeğinden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Aydın, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla)- ... 2 çocuğu okulda
okuyan bir Millî Eğitim Müdürünün, o çocukları, oraya gittiği zaman okula
veremediğini bile bile, o çocukları İstanbul'da annesiz babasız bırakmanın,
hangi inançta, hangi düşüncede, hangi kitapta yeri vardır; bunu siz söyleyin.
Aynen anlatıyorum...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Laiklik
istismarcılığını bırak! Her zaman böyle yapıyorsun.
HASAN AYDIN (Devamla) - Laiklik istismarcılığı
yapmıyorum...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ben de senin
kadar laikim.
HASAN AYDIN (Devamla) - Ben bu kürsüden,
Sayın Bakanın ağzından, Sayın Başbakanın ağzından da "laiklik"
laflarını biraz duymak istiyorum...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Senden başka
Atatürkçü yok mu?!
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Burada senden
başka konuşan yok mu?! Yerinden bir tek sen laf atıyorsun!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Her zaman bunu
yapıyorsun...
HASAN AYDIN (Devamla) - Bugün...
Oradan laf atıyorsun...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oturur
musunuz lütfen...
Sayın Aydın, buyurun, siz sözlerinizi
tamamlayın.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Siz, doğudaki
insanlara hakaret ediyorsunuz.
HASAN AYDIN (Devamla) - Şimdi, ne zaman
"laiklik" lafı etsem, yerinizden fırlıyorsunuz; ama, çok net bir şey
söyledim. Bugün, bu insanları sürüyor olabilirsiniz. Ben tekrar söylüyorum;
gelin, bu ülkenin evlatlarının bir kısmına bu kötülüğü yapmayın. Gelin, bu
konuda partizanlığı, bu had safhaya vardırmayın. Gelin, bu toplumda, insanları
gerdirmeyin. Nitekim, sizin beğenmediğiniz, sizin gibi düşünmeyen insanlar da
bu ülkenin evlatları. Bu insanları sağdan soldan... (AK Parti sıralarından
"İftira ediyorsun" sesleri) İftira eden müfteridir! Tersini
söylüyorsanız, siz de öylesiniz! Çıkıp bu kürsüde konuşun! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Ben son olarak şunu söylemek istiyorum:
Gerdiriyorsunuz; millî eğitimden başlayarak, bir gün getiriyorsunuz, bir gün
götürüyorsunuz. "Biz yaptık, ettik, yanımıza kaldı" umuduna
kapılmayın. Bu doğru değildir. Bu ülkenin birliğe, beraberliğe ihtiyacı var. Bu
kadar vahşi bir kadrolaşmanın bu ülkeye yararı yok. Bu kadar ülkesine,
milletine bağlı insanları sürüm sürüm süründürmeye hakkınız yok. Millet size bu
oyları verirken, size böyle bir yetkiyi vermedi.
Ben, buradan, biraz eli vicdanında olan
Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum: Millî
Eğitim Bakanının bu uygulamaları konusunda kendisini uyarın. İnsanların yüzüne
gülüp, arkasından insanları sürüm sürüm süründürme felsefesi, bir ülkenin Millî
Eğitim Bakanına yakışmaz; ayıptır!
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci
söz, 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanan Mudanya Mütarekesinin yıldönümü nedeniyle
söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Faruk Anbarcıoğlu'na aittir.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Bursa
Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, Mudanya Mütarekesinin imzalanışının 81 inci
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanan ve cumhuriyet
tarihimizde önemli bir dönüm noktası olan Mudanya Mütarekesinin yıldönümü
nedeniyle söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizi ve bizleri
televizyonları başında izlemekte olan Yüce Milletimizi en derin sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Mudanya, milattan önce 14 üncü Yüzyıla
dayanan tarihî ve coğrafik özellikleriyle her zaman dikkatleri üzerine çekmiş
şirin bir sahil yöremizdir.1321 yılında Osmanlı topraklarına katılan Mudanya,
geçmişte olduğu gibi, Millî Mücadele yıllarında da cumhuriyet tarihimize
damgasını vurmuş, Doğu Trakya ve Boğazlarımızın bugünkü misakımillî
sınırlarımıza dahil edilmesini somutlaştıran en önemli anlaşmalardan birisi
burada, Mudanya'da imzalanmış ve tarihe "Mudanya Mütarekesi" olarak
geçmiştir.
Sayın milletvekilleri, Mudanya Mütarekesi
sürecini kısaca özetlemek gerekirse; görüşmelere, 3 Ekim 1922'de Mustafa
Kemal'in öngörüşmeleri neticesinde Mudanya'da başlanılmış, ülkemizi Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, İngiltere'yi
General Harrington, Fransa'yı Generel Charpy ve İtalya'yı da General Mombelli
temsil etmiştir. Çetin geçen görüşmeler sonucunda 11 Ekim 1922 tarihinde
imzalanmıştır. Hatta, görüşmeler o kadar çetin geçmiştir ki, bazı
tarihçilerimiz "Mudanya savaşı" olarak isimlendirmiştir. Ancak,
Yunanistan, görüşmelere ve imza törenine katılmamasına rağmen, üç gün sonra,
yani 14 Ekim 1922 tarihinde bir hükümet bildirisiyle, silah bırakma şartlarını
aynen kabul ettiğini açıklamak zorunda kalmıştır. Yunanların görüşmelere
katılmamasının asıl nedeni, Doğu Trakya'yı kesinlikle bırakmak istememeleriydi.
Görüşmeler başlamadan önce, Türklerin Trakya'ya geçmeye kalkışmaları halinde yeni
bir savaşa girmekten çekinmeyeceklerini söyleyen İngiltere Başbakanından da
cesaret alıyorlardı; ancak, Fransa Başbakanı Raymond Poincare'nin "Türklerin ulusal kurtuluş hareketini
takdir ve saygıyla karşılıyoruz; barışçı bir tutum izleyeceğiz" sözleri,
çaresizliklerini gözler önüne seriyordu ve mütarekenin imzalanmasından sekiz
gün sonra, 19 Ekim 1922 tarihinde de İngiltere Başbakanı istifa etmek zorunda
kalıyordu.
Değerli arkadaşlarım, bu anlaşmanın
içeriği ve açtığı süreç neydi; anabaşlıklar halinde kısaca şöyle
özetleyebiliriz:
1- Ateşkes anlaşmasıyla, Türkiye ile
Yunanistan arasındaki silahlı çatışmaya son verilmiş; Trakya, Meriç sınır olmak
üzere Türkiye'ye bırakılmıştır.
Ayrıca, Yunanlar 15 gün içerisinde
Trakya'yı boşaltacaklardır. Yunanlardan boşalan yerlere itilaf devletleri
birlikleri girecek, onlar da en geç bir ay içerisinde Trakya'yı Türklere teslim
edeceklerdir.
2- Her şeyden önce, askerî zaferimizi
tamamlayan, siyasî ve diplomatik bir zaferdir.
3- Tek bir kurşun bile atılmadan, kan
dökülmeden kazanılmış bir zaferdir.
4- Bu anlaşmayla, Yunanların 15 Mayıs
1919'da İzmir'i işgaliyle başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı, askerî açıdan sona
ermiştir.
5- Bir millete ancak bir meydan
muharebesinin kazandırabileceği toprakları Türk Milletine kazandıran ender
anlaşmalardan birisidir.
Yine bu anlaşmanın en önemli sonuçlarından
birisi de, geçmişte olduğu gibi gelecekte de büyük stratejik önemi bulunan
İstanbul ve Boğazlar Türk yönetimine bırakılmış, misakımillî hayal olmaktan
çıkmış, artık, gerçek olmuştur.
Ünlü İngiliz tarihçisi Arnold Toynbee'ye
göre, imzalanan bu ateşkes anlaşması, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının baskısı
altında müttefiklerin teslim olmaları demektir.
Fransız General ise "İsmet Paşa bize
mağlup generaller muamelesi yaptı" demekten kendini alamamıştır.
Anlaşmanın neticesinde, Batılı
müttefiklerin en korktukları olay olan savaşın Avrupa'ya sıçraması önlenmiş ve
bölgeye uzun süreli bir barış ortamı getirecek olan Türk Devletinin varlığı
Batılılarca resmen kabul edilmiştir. Evet, Ulusal Kurtuluş Savaşının askerî
aşamasının başarıyla tamamlandığını gösteren belgelerden biri olan Mudanya
Mütarekesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Anbarcıoğlu;
konuşmanızı tamamlar mısınız.
FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür
ederim, bitiriyorum.
...askerî çatışmalara da son vererek,
Lozan Barış Antlaşmasının yolunu açmış, bir köprü oluşturmuş ve cumhuriyet
tarihimize altın harflerle yazılmıştır. 1949 yılında Lami Güray, şiirinde,
mütarekeyi şu dizelerle anlatmaya çalışmıştır:
"Tarihe armağanım Mudanya benim adım,
Kurtuluş Savaşında yürüdüm adım adım,
Saldırgan palikarya dökülünce denize,
Direnen delegeler, gelivermişti dize...
Sevr'i parçalayınca, yenilmez çelik ordum,
Zeytin yapraklarımla Lozan'da barış
kurdum,
Kalbimde saklı durur Mütareke Zaferim,
Ata'm ve İnönü'mle, yurdumda hayat
buldum..."
Saygıdeğer milletvekilleri, o günkü güç
koşullarda itilaf kuvvetlerine isteklerimizi kabul ettiren ve Türkiye'nin
öngördüğü şekilde Mudanya Mütarekesini imzalamaya zorlayan eşsiz devlet
adamlarımızı huzurlarınızda rahmetle anıyor, Yüce Meclisimizi ve Yüce
Milletimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Anbarcıoğlu.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü
söz, Bursa-Bandırma-Bilecik demiryolu ulaşımıyla ilgili söz isteyen Bursa
Milletvekili Sayın Kemal Demirel'e aittir.
Buyurun Sayın Demirel. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa-Bandırma-Bilecik-Osmaneli demiryolu
hattının bitirilmesinin önemine ve bölgeye getireceği yararlara ilişkin
gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
KEMAL DEMİREL (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, ilk tren
hattına 1856 yılında İzmir-Aydın arasında kavuştu. Demiryollarının ülkemize
gelişine, özellikle, iki ülke öncülük etti. Bunlar, İngiltere ve Almanya olup,
daha sonra bunlara Fransa, Rusya ve İtalya da katıldı. Ancak, bu ülkeler,
Osmanlı'nın temel ihtiyaçlarına göre değil, kendi hammadde olarak kullanmak
istedikleri tarım ürünleri ve maden ocaklarını kullanmak amacıyla yapmış
oldukları demiryolu ağlarını ördüler.
Cumhuriyetin ilanından önce 3 714
kilometre tren yolu yapıldı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1923 ile 1950 yılları
arasında toplam 3 779 kilometre tren yolu yapıldı. Kurtuluş Savaşından çıkmış
bir Türkiye'nin, en zor koşullar altında, hiçbir dışkaynak aramadan, kendi
özkaynaklarıyla yapmış olduğu demiryolu ağları; âdeta her yıl 200 kilometrelik
demiryolu ağı...
Değerli arkadaşlarım, 1950 ile 1995
yılları arasında ise, 1 055 kilometrelik demiryolu yapılıyor. Yani, kısacası,
demiryollarının, cumhuriyet öncesi, cumhuriyet dönemi ve 1950 ile 1995 yılları
arasındaki durumuna baktığımız zaman, 1950'den sonra -bunda Marshall
yardımlarının da payı var- Türkiye, demiryollarını bir kenara bırakıp, âdeta
karayollarını teşvik ederek, bugünkü trafik terörünün doğmasına sebep oluyor.
1965'lerdeki yüzde 53 yük taşımacılığı,
bugün yüzde 4'lere; yüzde 25'lere varan yolcu taşımacılığı ise bugün yüzde 2'ye
düşüyor. Demiryolu ağı Türkiye'de 10 000 kilometre civarındayken, bugün girmek
istediğimiz Avrupa Birliği ülkelerinden İngiltere'de 50 000 kilometre,
Almanya'da ise 62 000 kilometre.
Biraz evvel, yine bir Bursa
milletvekilimiz, yıldönümünü kutladığımız Mudanya Mütarekesinden bahsetti.
Değerli arkadaşlarım, Bursa'da,
Bursa-Mudanya demiryolu ağı vardı ve bu demiryolu ağı, ne yazık ki, 1953'te
Türkiye Büyük Millet Meclisince çıkarılan bir yasayla, zarar ediyor
gerekçesiyle ortadan kaldırıldı. Bursa'nın tekrar demiryolu ağıyla örülmesi
için, Bandırma-Bursa-Bilecik-Osmaneli demiryolu hattıyla ilgili olarak 1986
yılında başlatılan çalışmalar, bugüne kadar devam etti ve bu çalışmalar son
noktaya geldi; fakat, ne yazık ki, bu son noktada, bütçenin yeterli olanakları
çerçevesinde bununla ilgili kaynak ayrılamadığı sözlerini sık sık duyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, her hükümet
değişikliğinde, Bursa'daki iktidar partileri yöneticileri "Bursa'ya
demiryolu getireceğiz" müjdesini veriyor; ama, ne yazık ki, bu sözler
sadece gazete sayfalarında, televizyon görüntülerinde ortaya çıkıyor, onun
dışında tekrar bu dosyalar kapatılıyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti,
en zor koşullarında, kasasında para yokken, demiryolu yapmasını becerebiliyor;
ama, bugün, bütçe olanakları çerçevesinde bunu yapamama veya kaynak ayıramama
sözleri dile getiriliyor. Burada bir çarpıklık var. Ben inanıyorum ki, siyasî
irade isterse, demiryollarını çok rahatlıkla yapabilir.
Bursa bugün Türkiye'nin beşinci büyük
kenti, otomotiv sanayiinin merkezi, tarım kenti, turizm kenti, kültür kenti.
Böyle bir vilayetin demiryolu ağından yoksun bırakılması kadar büyük bir
haksızlık olamaz. Bugün Bursa'nın etrafına baktığımız zaman çevresi demir
ağlarla örülmesine rağmen, Bursa bundan mahrum bırakılmış. Onun için, Bursa'nın
bir an evvel demiryolu ağına kavuşması, Parlamentodaki hem iktidar partisi hem
de muhalefet partisinin bütün milletvekillerinin ortak düşüncesi olması lazım.
Bursa'nın hem Anadolu'ya hem de Avrupa ve Asya'ya bağlanma noktasında layık
olduğu yere çoktan geldiğini vurgulamak istiyorum. Bunun için, başta hükümet
olmak üzere herkesin desteğini bekliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, niçin demiryolu?..
Yani, bugün Bursa-Bandırma-Bilecik demiryolunu isterken bunun arkasında yatan
sebep, sadece Bursa-Mudanya demiryolunun Bursa'nın elinden alınması değil; tam
tersine, bugün ülkemizde yediden yetmişe herkesin şikâyet ettiği trafik
terörünün önüne geçilmesi noktasında demiryolunun ne kadar önemli olduğunu
vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün trafik
teröründen şikâyet etmeyen tek bir insanı göremezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlar mısınız
Sayın Demirel.
Buyurun.
KEMAL DEMİREL (Devamla) - Bugün ülkemiz,
ne yazık ki, birçok sahada... Başta, geçen yıllarda olduğu gibi, dünya
şampiyonluğu mücadelesi verdi futbol takımlarımız, Avrupa şampiyonasına gitmek,
orada birinci olmak için mücadele veriyor; atletimiz de Süreyya Ayhan
"dünya birincisi olamadım" diye üzülüyor.
Değerli arkadaşlarım, biz bunlara
üzülüyoruz; ama, ne yazık ki, en büyük üzüntümüzü, trafik teröründe dünya
birinciliğini kimseye kaptırmayarak yaşadığımızı vurgulamak istiyorum. Evet,
bugün, Türkiye, ne yazık ki, dünyada birinciliği ve şampiyonluğu kimseye
kaptırmadığı trafik terörüyle karşı karşıya. Bunun çözümünün de, ulaşım
ağlarımızdan kaderine terk edilmiş, âdeta unutulmuş demiryollarına ağırlık
vermekten geçtiğini vurgulamak istiyorum.
Sevgili Mustafa Kemal Atatürk
"demiryolları, bir ülkenin toptan tüfekten daha önemli silahıdır.
Demiryolları, bir ülkenin bayındırlık, bolluk yoludur" diyerek bunu
vurgulamış; ama, ne yazık ki, Mustafa Kemal'in izi terk edilmiş, karayollarına
ağırlık verilerek, Türkiye, maddî-manevî anlamda büyük kayıplara uğramış.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin
demiryolu ağını bir kenara bırakıp, bütün her şeyiyle karayollarına destek
vererek karşı karşıya kaldığı trafik teröründe kaybetmiş olduğu neler var,
onları da kısaca vurgulamak istiyorum:
Değerli arkadaşlarım, 1900 ilâ 2003
yıllarında Türkiye'de yaşanan depremlerde 100 000 kişi hayatını kaybetmiş, yani
100 000 vatandaşımız ölmüş; ama, 1980 ilâ 2002 yıllarında trafik kazalarında
hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı 125 208. Değerli arkadaşlarım, biz,
âdeta, depremi her yıl karayollarında yaşıyoruz. Türkiye, Kurtuluş Savaşında
verdiği şehitten daha fazlasını trafik kazalarında kaybediyor.
Şu anda, hükümetimiz, duble yollar yapmak
için mücadele veriyor; ama, bu duble yollar trafik terörünü önlemeye yetmez.
Türkiye'de trafik terörünü önlemenin yolu, tekrar, Onuncu Yıl Marşında olduğu
gibi, Türkiye'yi demir ağlarla örmekten geçer.
Bununla ilgili, Bursa'ya demiryolu
gelmesiyle ilgili yoğun çaba sarf ettim; 38 tane vilayet dolaştım; temmuz
sıcağında, Bilecik'ten Bursa'ya 110 kilometre yol yürüdüm; tek bu gerçeği
ortaya koymak için. Milyona yakın imza topladım. Bursa'ya gelecek olan
demiryolu, trafik terörünün önlenmesi noktasında önemli mesafe katedecektir
diyorum.
Bu konuda, hükümetimize, bir kez daha bu
Meclis kürsüsünden seslenerek diyorum ki: 2003 yılı yatırım planında yer alan
Bandırma-Bursa-Bilecik demiryolunun 2004 yılı içerisinde temelinin atılması
için, kaynak araştırmasının çok ciddî anlamda yapılması noktasında, şahsım
olarak üzerime ne düşüyorsa yapmaya hazırım. Eğer, Türkiye'de kaynak yoksa,
dışarıda kaynak bulmak için, kendi olanaklarımla, her tarafa, her yere gitmeye
ve bu kaynağı bulmak için de mücadele etmeye, burada Meclis kürsüsü önünde bir
kez daha söz veriyorum.
Beni dinlediğiniz için hepinize sevgiler,
saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Demirel.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Cevap mı vereceksiniz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Evet.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Demirel'e, Hükümet adına Maliye
Bakanı Sayın Kemal Unakıtan cevap verecektir.
Buyurun
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin değerli üyeleri; Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in,
Bursa-Bandırma-Bilecik demiryolu ulaşımıyla ilgili gündemdışı yaptığı konuşma
üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, sözlerime başlarken, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin önde gelen sanayi ve tarım
merkezlerinden olan Bursa Vilayetinin ve yakın çevresinin, Bandırma Limanına ve
Bandırma'da mevcut işletme altındaki demiryoluna bağlanması ile Osmaneli'ndeki
mevcut işletme altındaki demiryoluna bağlanmasını sağlamak ve bu şekilde yolcu
ve yük taşımacılığındaki güvenli, düşük maliyetli bir taşıma sistemiyle yeni
imkânlar ve kapasiteler yaratılması amacıyla bu proje, 2004 yılı yatırım
programında dış proje kredisi kapsamında düşünülmektedir.
Bu hattın etüt, proje işleri 1992 yılında
ihale edilmiş olup, uygulama projeleri 2001 yılında ikmal edilmiştir. Söz
konusu projenin birinci kısmını teşkil eden 88 kilometre uzunluğundaki
Bursa-Bandırma demiryolu bölümünün öncelikle ihale edilmesi Ulaştırma
Bakanlığınca planlanmaktadır. Hattın Ankara-İstanbul mevcut demiryoluna
bağlanması amacıyla Bursa-Osmaneli bağlantısının da yapılmasında fayda
bulunmaktadır.
Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli-İnönü
arasında ihtiyaç olan 290 kilometrelik çift hat demiryolu projesinde 19 adet
tünel -ki, bu, 18 kilometre uzunluğundadır- 17 adet istasyon düşünüldüğünde,
proje maliyeti 1 500 000 000 dolar civarındadır. İhtiyaç olan kaynak temin
edildiğinde, bu proje gerçekleştirilecektir.
Bu projenin,
Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli hattıyla Adapazarı ve İstanbul İli ve çevresine,
Ayazma-İnegöl-Bozüyük-İnönü hattıyla da, başta İnegöl olmak üzere, Eskişehir,
Ankara İlleri ve Akdeniz Bölgesine ulaşması mümkün olacaktır.
Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli hattı
güzergâhı,
Bandırma-Sığırcı-Karacabey-Yenikaraağaç-Bursa-Gürsu-Ayazma-Yenişehir-Osmaneli;
Ayazma-İnegöl-Bozüyük-İnönü hattının güzergâhı ise Ayazma-İnegöl-Bozüyük-İnönü
olarak planlanmıştır.
Ulaştırma Bakanlığı olarak ulaşım
türlerinde entegreyi sağlayacak çalışmaların ülkemize fayda getireceğine
inanıyor ve bu düşüncelerle de hareket ediyoruz. Mevcut kaynakları en iyi ve
verimli şekilde kullanarak hayatî önem taşıyan projeleri de gerçekleştireceğiz.
Demiryoluna vermiş olduğumuz önemden dolayı da, biliyorsunuz, Ankara-İstanbul
arasındaki Hızlı Tren Projesine de hükümetimiz büyük bir özveriyle başlamış
bulunmaktadır ve bundan sonra da bu projelere aynen devam edeceğiz.
Ancak, bu arada şunu belirtmek istiyorum
ki; yol projeleri önemli projelerdir. İster demiryolu olsun, ister denizyolu
olsun, ister karayolu olsun, hükümetimiz, bu konuya, ulaştırma konusuna çok
ehemmiyet vermektedir ve biliyorsunuz, 1.1.2004 tarihinde başlayacak, deniz
ulaşımında ucuz mazot, ucuz akaryakıt verme projesi de, yine Hükümetimize ait
olan çok önemli bir projedir. Bununla birlikte, yine duble yollar projesini de
tekrar belirtmek istiyorum; çünkü, yol, daha düşük maliyet demektir, ekonomide
kalkınma demektir, bölgelerarası dengesizliklere çözüm demektir ve kısacası,
yol, kalkınma demektir. O bakımdan, Hükümetimiz, demiryoluna da, denizyoluna da
karayoluna da gereken ehemmiyeti vermektedir ve bu konuda da çok önemli
projeleri bir bir gerçekleştirmektedir; bunu da, bütün vatandaşlarımız
bilmektedir. Bu konuyu tekrar bilgilerinize sunmak istedim ve bu konuda
muhalefetin de desteğini istiyoruz; çünkü, bu yapılanlar, milletimiz için
yapılan önemli projelerdir.
Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Unakıtan.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
Sözlü soru önergelerini cevaplandıracak
sayın bakanlar varsa, hangi soruları cevaplandırmak istediklerini toplu olarak
Başkanlığımıza bildirmelerini rica ediyorum.
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki
bazı liselere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemin
"Sözlü Sorular" kısmının 1 inci sırasında yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Sayın Erdoğan Kaplan, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki bazı
liselere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesini, Başkanlığımıza
başvurarak, geri çektiğinden, işleme almıyoruz.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Abdüllatif Şener, "Sözlü Sorular" kısmının 12, 13, 24, 32 ve 33 üncü
sıralarındaki soruları Bayındırlık ve İskân Bakanı adına, sırası geldiğinde,
toplu olarak cevaplandıracaklardır.
2.- İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, açıktan personel alımındaki yaş sınırına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/278) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması
BAŞKAN - Soruyu yanıtlayacak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Akdemir, isterseniz, size, 5
dakikalık bir süre içerisinde görüşlerinizi açıklama hakkı verilebilir; söz
talebiniz var mı?
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Var efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 3 Mart 2003 tarihinde
verdiğim bir soru önergem vardı. Aradan geçen yedibuçuk aylık süre içerisinde,
sorum, Mecliste cevaplandırılmadı.
Sorum şöyle:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın
Abdullah Gül tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 3.3.2003
Kamu kurumlarına açıktan personel alımında
657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde genel ve özel şartlar açıkça
belirtilmiştir.
Sorularım şunlardır:
1- Bakanlıklar kendi özel
yönetmeliklerinde açıktan ilk defa memur alımlarında 30 yaş üst sınırını zorunlu
kılmaktadırlar. Bu sınır 35 yaş üst sınırı olarak uygulanamaz mı?
2- Ülkenin ekonomik koşullarından dolayı
30 yaş üst sınırını aşıp sınavlara giremeyenlere mağduriyetlerinin önlenmesi
bakımından ayrıca sınav hakkı tanınacak mı?"
Değerli arkadaşlar, ülkemizdeki
sıkıntıları hep beraber yaşıyoruz ve görüyoruz. Ekonomik sıkıntıların ne kadar
zor koşullarda olduğunu izlemekteyiz. Üniversiteleri bitiren gençlerimiz,
işsizlik sorunlarını her gün daha fazla yaşamaktadırlar. Bu nedenle bu
sorularımı yanıtlanması için Meclise sunmuştum.
Ülkemizde, her alanda olduğu gibi,
devletin personel istihdamında da büyük sorunlar yaşanmaktadır. 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde genel ve özel şartlar adı altında
sınav koşulları açıkça belirtilmiştir. Ancak, bakanlıklar, kendi özel
yönetmeliklerinde personel istihdamında 30 yaş üst sınırını zorunlu
kılmaktadırlar. Son yıllarda merkezi sistemle sınav yapılıp, kamuda açık
bulunan kadrolara personel alımı yapılmaktadır. Ancak, sınavı kazanan
vatandaşlarımız, daha sonra çeşitli zorluklarla karşılaşmakta ve istihdam
edilmeleri mümkün bulunmamaktadır. Nedeni, bakanlıklarca, kendi atama ve
yükselme yönetmeliklerindeki 30 yaş sınırının gerekçe gösterilip atanmaların
yapılmamasıdır.
Yaş sınırının 35 olarak kanunla
belirlenip, bu tür mağduriyetlerin önlenmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.
Dolayısıyla, ülkenin ekonomik koşullarından dolayı, daha önce sınava girmemiş
vatandaşlarımızın, 30 yaşını geçtikleri için kamu kurumlarında çalışma imkânı
bulunmamaktadır. Bu nedenle, vatandaşlarımızın eşit şartlarda kamu kurumlarına
girebilmeleri için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer ilgili
kanunlardaki sınav şartlarda, ülkemiz koşulları gözönünde bulundurularak, geniş
bir kitleyi kapsayacak şekilde düzenlemeler yapılmasının uygun olacağı
düşüncesiyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, likit petrol gazı fiyatının indirilip
indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/281) ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu yanıtlayacak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.
Ahmet Ersin
İzmir
1995 yılında çıkarılan yönetmelikle,
araçlarda likit petrol gazı kullanımı önce serbest bırakılmış ve teşvik
edilmiş, bu yakıtın kullanımı yaygınlaştıktan sonra da, fiyatı fahiş biçimde
artırılmıştır. Bugün benzin fiyatı ile likit petrol gazın fiyatı birbirine
yakındır.
Ticarî araçların kullandığı likit petrol
gazı fiyatının makul düzeye indirilmesi için bir çalışma yapacak mısınız?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin
tarafından yöneltilen, ticarî araçlarda kullanılan likit petrol gazı fiyatının
makul düzeye indirilmesiyle ilgili soruya cevaplarımızı, müsaadenizle arz
ediyorum:
Türkiye LPG tüketiminin yaklaşık yüzde
80'i ithal yoluyla karşılanmakta olup, diğer alternatif yakıtlardan benzinle,
vergisi, satış fiyatları hemen hemen aynı olan LPG'nin, sadece vergilendirmeden
kaynaklanan sebeplerle fiyatının ucuz kalması sonucu tüketiminin hızla
yaygınlaşması, tüketicinin yanlış yönlendirilmesine ve ülke kaynaklarının
israfına yol açmıştır.
Pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi,
ülkemizde de, hava kirliliğini önlemek üzere, şehir içinde faaliyet gösteren
ticarî araçlarda kullanımını yaygınlaştırmak maksadıyla, LPG'nin otogaz olarak
kullanımı teşvik edilmek istenmiş; ancak, uygulanan sübvansiyon ve vergi
politikaları nedeniyle fiyatının çok ucuz kalması sonucu, şehirlerarası
yollarda ve lüks otomobillerde de kullanımı hızla artmıştır. Benzinli araçların
hızla otogaza kayması sonucu, son yıllarda benzin tüketimindeki hızlı düşüşlere
karşılık, otogaz tüketiminde çok çarpıcı artışlar gözlemlenmiştir.
Ülkemizde, diğer petrol ürünlerinde olduğu
gibi, LPG'de fiyat ve vergi politikaları, sadece Bakanlığım bünyesinde değil,
Başbakanlık, Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığının da görüşleri
çerçevesinde alınan ortak kararlar doğrultusunda yürütülmektedir.
LPG ihtiyacının büyük çoğunluğunun
ithalatla karşılandığı ülkemizde, şirketlerin sübvansiyon sonucu oluşan
alacakları nedeniyle yaşadıkları malî sıkıntılar, ithalatı tehdit eder
boyutlara ulaşmış, bunun sonucunda, ileriki dönemlerde LPG temininde
darboğazların yaşanmaması için birtakım tedbirlerin alınması gerekli olmuştur.
Sektörde faaliyet gösteren kuruluşların
konuya ilişkin talepleri de değerlendirilmiş; Başbakanlık, Hazine Müsteşarlığı,
Maliye Bakanlığıyla birlikte, Enerji Bakanlığının da uygun görüşleri
doğrultusunda, LPG'ye uygulanan devlet desteği kaldırılmış ve diğer alternatif
yakıtlara uygulanan fiyat ve vergi politikalarının LPG için de aynı şekilde
yürütülmesi karara bağlanmış ve bu uygulama sonucu, LPG otogaz fiyatları da
artış göstermiştir; ancak, LPG otogaz fiyatlarında yapılan fiyat ayarlamaları,
9 Nisan 2003 tarihinde yüzde 9,03; 3 Mayıs 2003 tarihinde yüzde 2,36; 14 Mayıs
2003 tarihinde yüzde 4,33; 26 Eylül 2003 tarihinde yüzde 1,05 nispetinde olmak
üzere, otogaz fiyatları, böylece, 1 118 000 TL/litreden, 940 000 TL/litreye
düşürülmüştür.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Ersin, açıklama yapacak mısınız?
AHMET ERSİN (İzmir) - Evet efendim.
BAŞKAN - Sayın Ersin, buyurun.
AHMET ERSİN (İzmir)- Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanımız, likit petrol gazının
fiyatının indirilmesiyle ilgili verdiğim soru önergesine verdiği cevapta çok
küçük oranda bir indirim yapıldığını söyledi.
Burada, önemli olan şu: Likit petrol gazı
daha çok ticarî araçlarda kullanılıyor. Likit petrol gazı kullanımı konusunda,
vatandaşlar, önce özendirildi; likit petrol gazı, ucuzluğu, kullanımının
rahatlığı ve çevreye olan duyarlılıklar nedeniyle özendirildi; ama,
yaygınlaştıktan sonra da alabildiğine zam yapıldı. Dolayısıyla, benzin fiyatı ile likit petrol gazının fiyatı aşağı
yukarı birbirine eşit duruma geldi.
Sayın Bakanım, kuşkusuz, likit petrol
gazını özel araçlar da kullanıyorlarsa -ki, kullanıyorlar, bunları biliyoruz- o
zaman, ticarî araçlara bir avantaj sağlayacak şekilde bir düzenleme getirmek
lazım. Örneğin, ticarî araçlarda bu likit petrol gazının kullanılmasında daha
rahat hareket edilmeli; ama, özel araçlar için de bazı kısıtlamalar
getirilebilir. O açıdan, ticarî araçlarda kullanılan likit petrol gazının, bu
araç sahipleri için daha avantajlı bir noktaya getirilmesinde fayda var diye
düşünüyorum Sayın Bakanım.
O açıdan, özel araçlarda eğer bu gaz
kullanılıyorlarsa -ki, dediğim gibi kullanılıyor, bunları biliyoruz- onlara
avantaj değil, dezavantaj getirecek biçimde bir düzenleme yaparsanız, o zaman,
ticarî araç sahiplerine biraz daha avantaj sağlayabilirsiniz diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersin.
Soru önergesi cevaplandırılmıştır.
4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, ticarî araçların sigorta primlerinin indirilip
indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282) ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu yanıtlayacak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sayın Ersin, söz talebiniz var mı?
AHMET ERSİN (İzmir) - Var efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, daha doğrusu, yıllardan beri
Türkiye'nin yaşadığı ekonomik sorunların getirdiği sıkıntılar henüz ortadan
kalkmadı. Dolayısıyla, vatandaşlarımız, bu ekonomik sıkıntıların sonuçlarını
hâlâ yaşamaya devam ediyorlar; bu ekonomik sıkıntıdan en fazla etkilenenler
ticarî araç sahipleri. Bunlar, hem vatandaşın alım gücü azaldığı için iş
yapmakta zorlanıyorlar hem de araçlarına ödedikleri sigorta primleri,
vatandaşlarımızın binek olarak kullandıkları normal araçların sigorta
primlerinden çok yüksek. Dolayısıyla, bir yandan ekonomik sorunlar, işsizlik,
bir yandan da yüksek primler, ticarî araç sahiplerini bunaltmış durumda. Bu yetmezmiş gibi, dün, yine, bir büyük zam
yağmuru geldi, ÖTV artırıldı.
Değerli arkadaşlarım, önce ek vergilerle
ilgili kanun çıkarıldı. Çıkarılan ek vergileri Anayasa Mahkemesi iptal etti.
Ardından, inatlaşacak biçimde, inatlaşarak, yeniden ek vergi yasası tasarısı
geldi, geçti. Onu da Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bu sefer, inadına, ÖTV
artırıldı.
Değerli arkadaşlarım, hükümet, anladığım
kadarıyla, vatandaşıyla inatlaşıyor; yani, vatandaşın sorunlarına çözüm
bulacağına, tam tersine, vatandaşın sorunlarını artıracak önlemler getiriyor.
Vergiyi tabana yaymak yerine, kayıtdışı kazancı kayıt içerisine almak yerine,
kimi yakalıyorsa onun boynuna yükü bindiriyor. Böyle bir anlayışla, Türkiye'nin
kalkınabilmesi mümkün değil; zaten bu olmuyor görüyorsunuz.
Sayın Bakanımız diyor ki "bu yıl
sonuna kadar 200 trilyon lira, önümüzdeki yıl da 500 - 600 trilyon lira gelir
elde edeceğim." Nasıl kazanacaksınız; vatandaşın gırtlağına basarak
kazanacaksınız. Peki, bu yöntem doğru mu?!
Değerli arkadaşlarım, zamla, vergi
artışıyla, vatandaşın, insanlarımızın gırtlağına basarak bütçeyi düzeltme
anlayışı, artık, çağımızın gereklerinden değil. Başka kaynaklar bulmak lazım;
ama, o yollara başvurmaktansa, hükümetimiz, zam üstüne zam yaparak, vergi
üstüne vergi salarak kümesteki kazları yolmaya çalışıyor.
Dün yapılan ÖTV zamlarına karşı, Sayın
hükümetimize, Sayın Bakanımıza vergi teröristi demek içimden gelmiyor; ama, bu,
gerçekten bir vergi terörüdür.
Konumuza dönersek, değerli arkadaşlarım,
zaten alım gücü olmayan insanlarımızı, zaten iş yapmakta zorlanan, evine ekmek
götürmekte zorlanan ticarî araç sahiplerini, hiç olmazsa, biraz rahatlatmak
lazım ve araç sahiplerinden alınan o yüklü primleri indirmek, düşürmek lazım;
hiç olmazsa, normal, binek araçların oranlarına indirmek lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, cevap verebilir miyim?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Başbakana soru
önergesi, Başbakana; size değil.
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz soruyu
cevaplandırmadığınız için, soru sahibine söz hakkı doğdu; o nedenle de, soru
cevaplandırılmamış oldu.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, hükümetin almış olduğu son kararlarla ilgili...
BAŞKAN - İsterseniz, yerinizden, buyurun;
bir şey söylemek istiyorsanız...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
...bazı şeyler söylediler; bunları cevaplandırmak istiyorum.
BAŞKAN - Anladım da, Sayın Bakan...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sataşma vardı; yani, vergi teröründen bahsetti, diğerlerinden bahsetti; benim
bir cevap hakkım doğdu. Bir sataşma var burada; onu, benim açıklamam icap
ediyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan, şahsınıza yönelik
bir sataşma yok; dikkatle izledim ben.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Bakanın
ismini kullandı.
AHMET ERSİN (İzmir) - Hayır, kullanmadım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Ben Maliye Bakanıyım Sayın Başkanım; vergi teröründen bahsederse, herhalde
başka Maliye Bakanı yok...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, sizinle bir
polemiğe girmek istemem; ancak, soruyu ben ilan ettim ve cevaplandırılmayacağı
söylendi; ben de, bunun üzerine, sayın soru sahibine söz verdim. Üzgünüm; böyle
bir uygulamamız yok. Yerinizden, kısaca, buyurun...
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan,
hükümete bir sataşma var; 69 uncu maddeye göre, hükümet adına bir cevap verme
hakkı doğmuştur kanaatindeyiz.
BAŞKAN - Başka sorular var; orada da,
gerekirse, sayın bakanlardan biri kullanır.
Yerinizden, buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, önce, bu söz hakkını verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biliyorsunuz, Hükümetimiz, göreve geldiği günden beri takip ettiği ekonomik
istikrar programının neticelerini, her gün, hepimiz, buradaki sayın
milletvekillerimiz başta olmak üzere, milletimizin bütün fertleri görmektedir.
Bildiğiniz gibi, ülkemizi, maalesef,
kemiren çok büyük bir yara vardı, ekonomik problem; faiz. Maalesef, bundan önce
kötü yönetimlerden dolayı kamu borç stoku fevkalade artmış, yapılandırılması
fevkalade bozulmuş; bundan dolayı, devletin ödemekte olduğu faizler, bu
milletin üzerine, çekilmez bir yük olarak yüklenmişti ve geldiğimizde, bu
faizler, yani, 2003 yılında ödemek mecburiyetinde kaldığımız faiz 65,5
katrilyon lira idi. Hükümetimizin takip ettiği isabetli ekonomik ve malî
politikalar neticesinde ve malî disipline riayet etmesinin neticesinde,
hepimiz, neticelerini gördüğümüz çok güzel noktalara gelmeye başladık. Geldiğimizde,
bizden önce, faizler yüzde 70'leri gösteriyordu; bugün faizler yüzde 30'larda;
hatta, ilerideki günlerde daha da düşecek.
Şimdi, burada, maalesef, eskiden, popülist
yaklaşan iktidar oluyordu; şimdi, üzülerek görüyorum ki, muhalefet popülist
yaklaşmaya başladı. Bir ülkede malî disiplinden bahsedebilmek için, o ülkede
sağlıklı vergi gelirlerinin artırılması icap ediyor.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Kayıtdışı!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Evet, kayıtdışıyla da uğraşıyoruz; ama, onlara da gerekli tedbirleri aldığımız
zaman, maalesef, yine, sizlerden gelecek tenkitler. Şimdi, şunu arz etmek
istiyorum: Görünen köy kılavuz istemez. Bakın, bizden öncekiler malî disipline
riayet etmediler; ne hale getirdiler şu milleti! Biz, şimdi, riayet ediyoruz.
Bakınız, bu sene, 2003 yılı içinde ödememiz gereken faiz, 65,5 katrilyon lira,
bunu düşürmemizden dolayı, uyguladığımız iyi politikamızdan dolayı 5,5-6
katrilyon lira daha azaldı. Şimdi, bu ülkede, bu milletin üzerindeki 5,5-6
katrilyon liralık yükü kaldırdık biz. Ha, onun karşılığında bazı vergilerde...
Yurt dışından içki ithal ediliyor, çeşitli yollardan dolayı çok ucuza ithal
ediliyor ve haksız rekabet de meydana getiriyor; bunu önlemek için bir vergi
koyduk; kötü mü yaptık?!
HASAN ÖREN (Manisa) - Her sokak başına bir
vergi...
BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlarsanız...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Şimdi, bakınız, herkes otomobil almak için sıraya, kuyruklara girdi. Neden;
takip ettiğimiz iyi politikanın neticesinde faizler çok düştü; bundan dolayı
herkes otomobil almaya başladı, otomotiv sektörümüzde de fevkalade güzel
gelişmeler oluyor. Biz, faizleri yüzde 70'ten yüzde 30'a düşürmüşüz, 40 puan
birden düşürmüşüz; yüzde 3, otomobil alışı sırasında, ihtiyacımız olan vergiyi
milletimizden istemişiz. Bunda bu kadar yadırganacak bir şey yok ve Ferrari'ye,
yurt dışından gelen ithal lüks arabalara da biraz fazla vergi koyduk. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Yani, lüks araba alanlar belki biraz rahatsız oldu; ama,
lüks araba alan da, memleketine, devletine biraz fazla katkıda bulunsun;
dediğimiz bu. Şimdi, bunu mu tenkit ediyorsunuz; buna mı "vergi
terörü" deniyor yani?!
Ben bu konuyu arz etmek istedim. Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, bu önerge, 3
birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son
fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
5.- Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir
Danıştay kararına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/286)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
6.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, muhtarların özlük haklarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
7.- Ağrı
Milletvekili Naci Aslan'ın, Başkent Öğretmenevi konaklama ücretine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/288)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
8.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ülkemizdeki ABD askeri varlığına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/291)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
9.- Manisa
Milletvekili Ufuk Özkan'ın, organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/297) ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Sayın
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun tarafından sözlü olarak yanıtlandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Ufuk Özkan
Manisa
Bilineceği üzere düzenli bir sanayi
yapısının oluşturulması, sanayici yatırım talebinin bu yapı içine çekilmesi ve
bu yapı doğrultusunda yönlendirilmesi OSB'lerin sağlıklı yapılanmasıyla doğru
orantılıdır. Bu nedenle;
1- OSB'ler aynı zamanda endüstriyel üretim
yapan bölgelerdir. Artı değeri yüksek kimi ürünlerin desteklenmesi açısından,
teknolojik gelişim merkezlerinin veya teknoparkların kurulması söz konusu
mudur?
2- İnşaatı devam eden OSB'lerin yapımı ne
zaman tamamlanacaktır?
3- Tamamlanmış OSB'lerin doluluk oranı
yüzde 60'larda kalmaktadır. Bunun nedenleri nelerdir? Sorunun çözümüne ilişkin
yaklaşımınız nedir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan'ın,
organize sanayi bölgelerine ilişkin olarak, Sanayi Bakanına yönelttiği sözlü
soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım.
Cevap 1 - 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanununun amacı, üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile
üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak, ülke sanayiinin uluslararası rekabet
edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik
bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün
kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği artırmak, üretim
maliyetlerini düşürmek, teknolojik bilgiyi ticarîleştirmek, teknolojiyoğun
üretim ve girişimciliği desteklemek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve
ileri teknolojilere uyumunu sağlamak, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun
kararları da dikkate alınarak teknolojiyoğun alanlarda yatırım olanakları
yaratmak, araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratmak, teknoloji
transferine yardımcı olmak ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı
sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik altyapıyı sağlamaktır.
Bu kapsamda değerlendirildiğinde, 4691
sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununa göre, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, kanunun sağladığı teşvik ve destek mekanizmalarıyla, teknoloji
geliştirme bölgelerinin kurulmasını teşvik etmekte; ancak, bu bölgelerin
kurulmasında doğrudan planlama yapmamaktadır. Bakanlığımız bu konunun
yürütülmesinden sorumlu kuruluştur.
Kanuna göre, organize sanayi bölgeleri de,
bölgelerinin içerisinde veya yakınlarında, kanunun öngördüğü koşulları yerine
getirmek şartıyla, teknoloji geliştirme bölgesi kurma talebinde bulunabilir.
Cevap 2 - Bakanlığımızın, bütçe imkânları
çerçevesinde, yapımı devam eden organize sanayi bölgelerinin altyapı inşaatı
tamamlama tarihleri de ekli listede gösterilmiştir.
Cevap 3 - Altyapısı tamamlanmış, parsel
tahsis aşamasına gelmiş OSB'lerin doluluk oranının düşük kalmasının nedenlerini
ortaya koyan somut bir veri olmamakla birlikte, Bakanlığımızca, imar yetkisine
sahip olan ilgili kurumlarca, Bakanlığımız bilgisi dışında, OSB'nin işletmeye
geçiş tarihinden sonra bile çok sayıda münferit tesisin OSB dışında kurulmasına
izin verildiği; OSB ve KSS'lere sınır veya çok yakın mesafelerde sanayi alanı
açıldığı, daha altyapı hizmeti götürülmemiş bu alanların her türlü altyapı
hizmetleri tamamlanmış OSB'deki parsel fiyatlarına göre oldukça düşük
fiyatlarda müteşebbislere satıldığı; meri mevzuat gereği alınması gereken her
türlü izin ve ruhsatlar -işletme ruhsatı, gayrisıhhî müesseseler ruhsatı gibi-
alınmadan faaliyet konusuna uygun olmayan "depolama ruhsatı" adı
altında ruhsatlar verilerek tesislerin kurulmasına imkân sağlandığı; bu tür
tesislerin denetimden ve kontrolden uzak, arıtma tesisleri dahi olmadan
faaliyetlerine devam edebildikleri gözlemlenmiştir.
Bu durumda, çarpık sanayileşme,
kişiselliği cazip kılmakta, OSB'deki mevzuat çerçevesinde denetim ve kontrol
mekanizması nedeniyle OSB'lerin tercihi ikinci plana düşmektedir.
OSB dışındaki sanayi yapılaşmalarında yer
alan müteşebbislerce, devletçe, OSB'lere sağlanan teşvik, kredi ve diğer destek
unsurlarının daha cazip olması nedeniyle, daha sonraki yıllarda bu alanların
OSB olarak ilan edilmesi yönünde Bakanlığımıza sıklıkla talepte
bulunulmaktadır. Önceki yıllarda bu talepler çarpık sanayileşmeye bir düzen
getirmek amacıyla OSB olarak değerlendirilmiş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
...ancak, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun yürürlüğe girmesinden
itibaren gerek Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda gerekse 1.4.2002 tarihinde
24713 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama
Yönetmeliğinde tamamen veya kısmen yapılaşmış sanayi alanlarının OSB olarak
ilan edilmesi yönünde herhangi bir istisnaî düzenlemeye yer verilmemiş olması;
ayrıca, sanayi alanındaki planlama koşullarının Bakanlığımız planlama koşullarına
uygun olmaması nedenleriyle değerlendirilmesi mümkün olmamıştır.
OSB'lerin istenilen doluluk oranına
ulaşamamasının diğer bir nedeni olarak da, OSB dışında yer alan kuruluşlara da
çeşitli devlet yardımları ve vergi desteklerinin yapılmasıdır. Böyle bir
uygulamanın OSB'lerde yer alan veya almak isteyen kuruluşlar ile OSB dışında
ilgili kurumlarca münferit olarak kurulmasına izin verilen kuruluşlar arasında
haksız bir rekabet ortamı yarattığı düşünülmekte olup, bunun için OSB içinde
yatırım yapılmasını teşvik, dışında yatırım yapılmasını ise kısıtlayıcı
ekönlemlerin getirilmesi, trilyonlara varan maddî kaynaklarla gerçekleştirilen
OSB yatırımlarının hak ettiği kuruluş amaçlarına uygun bir yapıya
kavuşturulmasına ve istenilen doluluk oranlarına ulaşmasına katkı sağlayacaktır.
Yaşanan bu olumsuzluğun giderilmesi ve
trilyonlara varan maddî kaynaklarla gerçekleştirilen OSB yatırımlarının hak
ettiği kuruluş amaçlarına uygun bir yapıya kavuşturulmasını teminen her tür ve
ölçekteki sanayi yer seçimi kararının verilmesi sırasında Bakanlığımız
görüşünün alınması yönünde bir yapılanmaya gidilmesi büyük önem arz etmekte
olup, 3194 sayılı İmar Kanununda da bu yönde gerekli düzenlemeler yapılması
hususunda ilgili bakanlık bilgilendirilmiştir.
Beni dinlediğiniz için, hepinize tekrar
teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Unakıtan.
Sayın Özkan, açıklama için söz istiyor
musunuz?
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Bakana,
verdiği bilgiler için teşekkür ediyorum. Kendisinin de burada olmasından mutlu
oldum; çünkü, onunla da ilgili, Bakanlığıyla da ilgili bazı şeyler var, beraber
konuşacağız.
Yüzde 70'i tamamlanmış olan organize
sanayi bölgelerimizin ülkedeki rakamı 50-60 civarında. Bu yıl, yüzde 70'i biten
organize sanayi bölgelerinin tamamının faaliyete geçebilmesi için 240 trilyon
liralık bir ödenek lazım; fakat, bu organize sanayi bölgelerinin altyapılarının
bitebilmesi için, bu sene, ihtiyaç duyulan 240 trilyon liraya rağmen, ayrılan
para 84 trilyon lira. Bir örnek vermek gerekirse, Akhisar Organize Sanayi
Bölgesinin altyapısının bitmesi için 6 trilyon lira para gerekli; fakat, 2004
yılı bütçesinde ayrılan para 450 milyar lira. Bu da demektir ki, bu rakamla ve
bu hızla, Akhisar Organize Sanayi Bölgesinin altyapısının bitmesi için daha 7
yıl lazım.
Geçmiş hükümetler döneminde,
siyasetçilerin, birer siyasî rüşvet olarak bölgelerine dağıttıkları organize
sanayi bölgeleri, maalesef, gerçekten organize sanayi bölgesine ihtiyacı olan
bazı bölgelerimizi son derece ciddî bir mağduriyet içinde bırakmıştır.
Akhisar ve Akhisar'a benzer bazı organize
sanayi bölgelerimizde, yüzde 70'i bitmiş olmasına rağmen, altyapının tamamının
bitmemesinden dolayı, buralardaki yatırımcılarımız ciddî bir cezayla
karşılaşmaktadırlar. Hem şantiye elektriği kullanarak yüksek rakamdan elektrik
parası ödemektedirler hem de daha doğru dürüst telefon bağlantıları bile
olmadığından, internet üzerinden satışta bile zorluk çekmektedirler. Yine,
yollarıyla ilgili ciddî problem olduğu için, bir yağışta, ürettikleri malı bile
satmakta son derece ciddî bir güçlük ve müşkülat çekmektedirler.
Bakanlığınıza önerim ve şahsî kanaatim
-siz de çarpıklıkları söylediniz- organize sanayi bölgelerindeki
yatırımcıların, cezalandırılmaktan ziyade, mükafatlandırılması lazım. Bunlar,
gerçekten, ülkemiz ekonomisine son derece ciddî katkı veren kuruluşlarımız.
Buradaki yatırımcılarımızın, SSK primlerine ya da Kurumlar Vergisine, çeşitli
muafiyetler ya da indirimler getirilerek desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.
Organize sanayi bölgesi dışında yapılan yatırımlar için de, ciddî bir
denetlemenin yapılmasının, bunlara izin verilmemesinin, mevcutların da organize
sanayi bölgeleriyle donatılmasının doğru olacağına inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Soru önergesi cevaplandırılmıştır.
10.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Dünya Turizm Fuarında Suriye'nin İskenderun ve
Antakya'yı kendi sınırları içinde gösteren bir harita dağıttığı iddiasına
ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/298)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Soru ertelenmiştir.
11.-
Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, esnaf ve sanatkârlar ile küçük
işletmelerin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/299) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların, Sanayi ve Ticaret
Bakanı Sayın Ali Coşkun tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
12.3.2003
Hüseyin Ekmekcioğlu
Antalya
1- Esnaf-sanatkâr ve küçük işletmelerin
geliştirilmesi ve desteklenmesine yönelik, Bakanlığınızın hedeflediği
programlar nelerdir?
2- Kredi şahıs limitlerinin ihtiyaca cevap
vermemesi, faiz oranlarının yüksekliği, esnaf ve sanatkârlara aktarılan
plasmanların yetersizliğine yönelik, Bakanlığınızın aldığı öncelikli tedbirler
nelerdir?
3- Kredi kullanımında teminat olarak
bankalarca genellikle ipotek istenmesi, ayrıca, şahıs kefaleti bulmaktaki
güçlükler, esnaf ve sanatkârların bankacılık sektöründen kredi sağlamasını
zorlaştırmaktadır. Bakanlığınızın, bu konudaki çözümleri nelerdir?
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin
Ekmekcioğlu'nun, esnaf ve sanatkârlar ile küçük işletmelerin desteklenmesine
ilişkin olarak Sanayi ve Ticaret Bakanına yönelttiği sözlü soru önergesini
cevaplandırmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım.
Cevap 1- Malumları olduğu üzere, esnaf ve
sanatkâr ile küçük işletmeler, sermaye ve refahın tabana yayılması, gelir
dağılımının iyileştirilmesi ve bu suretle sosyal dengelerin korunmasında,
ekonomik ve sosyal hayatın önemli unsurlarından biridir.
Esnaf ve sanatkârlar, özellikle, işletme
sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdam seviyesi, bölgesel kalkınma ve
gelişmeye katkıları yönüyle de üzerinde durulması gereken bir kesimdir.
Bugün, ülkemizde, esnaf ve sanatkârlar,
çoğunlukla bağımsız çalışmayı tercih eden, kendi işinin patronu olan ve 1 ile 9
arasında işçi çalıştıran, hukukî açıdan bir ortaklık yapısı içinde bulunmayan;
ancak, yakınlarıyla adi şirket türünde ortaklık kurmuş olan bir işletme yapısı
içinde görülmektedir.
Esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olan 2
776 509 civarında esnaf ve sanatkâr sayısı, yanlarında çalışanlar ve sicile
kayıtlı olmadan faaliyet gösterenlerle birlikte 4 000 000'a ulaşmaktadır. Bu
kesimin aile fertleri de gözönüne alındığında, bu sayının 15 000 000 ile 20 000
000 arasında bir nüfusa ulaştığı, bunun da, toplam nüfusumuzun yüzde 20'lik
kısmına tekabül ettiği hepimizin malumudur.
Ülkemizdeki toplam işletmelerin yüzde
98'i, toplam istihdamın yüzde 45'i, toplam üretimin yüzde 37'si, toplam
yatırımın yüzde 26'sı ve toplam katmadeğerin yüzde 30'u, büyük bir kısmını
esnaf ve sanatkârların oluşturduğu ve kısaca KOBİ olarak nitelendirilen, küçük
ve orta boy işletmeler tarafından gerçekleştirilmektedir. Nicelikleri ve nitelikleriyle
toplumumuzun sosyal ve ekonomik hayatında önemli bir yere sahip olan esnaf ve
sanatkâra, Anayasamızın 173 üncü maddesinde yer alan "Devlet, esnaf ve
sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" amir hükmünden
hareketle gereken önem verilmektedir.
Tarih boyunca her toplumda, özellikle de
sosyal ve ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin yaşandığı dönemlerde
bir denge ve istikrar unsuru olan ve bunu defalarca kanıtlayan esnaf ve
sanatkârlar, ekonomik ve sosyal hayata katkıları yanında, hızla gelişen
bilimsel ve teknolojik yeniliklere kolaylıkla uyum sağlayabilen esnek bir
yapıya da sahiptirler. Bu sebepledir ki, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ olarak
tabir edilen küçük ve orta boy işletmelerin sosyal, siyasal ve ekonomik
dengeler üzerindeki tartışılmaz önem ve etkinlikleri nedeniyle gelişmeleri için
hiçbir fedakârlıktan kaçınılmayacaktır. Bu kapsamda, esnaf ve sanatkârların
haksız rekabete karşı korunması için 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun çıkarılmıştır. Diğer taraftan, bu kesimin örgütlenmesine yardımcı olacak
teknolojik gelişmelerden faydalanması yönünde, çalışmalar yapılmaktadır.
Esnaf ve sanatkârların finans
problemlerine çözümler aranmakta olup, bu konuda detaylı bir çalışmamız ile bu
kesimin kullandığı kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payının artırılması
yönündeki çalışmalarımız sürdürülmektedir.
Esnaf ve sanatkârların bilgiye internet
ortamında erişimini sağlamak üzere çalışmalarımız, bilgisayar kullanımı ve
eğitimi konularındaki faaliyetlerimiz devam etmektedir. Çalışmaları tamamlanan
ve uygulama safhasının ilk aşaması başlatılan e-esnaf projesiyle esnaf ve
sanatkârlara ilişkin veri tabanı oluşturulması yönünde, yerinde veri alınmasına
başlanmıştır ve bu konudaki işlemler safha safha genişletilerek sürdürülmeye
devam edilecektir.
E- esnaf projesiyle, esnaf ve
sanatkârların, hem ekonomik ve sosyal hayata olan katkılarının artırılması hem
de hızla değişen ve gelişen bilimsel ve teknolojik gelişmelere uyum
sağlayabilmeleri ve bu kesim hakkında güvenilir ve kapsamlı bilgilere sahip
olmaları hedeflenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Ülkemizde, 1990'lı yılların başlarında başlayan ve zamanla büyük bir gelişim
göstererek "süpermarket, hipermarket, grosmarket" adı altında tüketim
maddelerinin ve ihtiyaç malzemelerinin perakende ticaretinin yapıldığı büyük
mağazalar, gelişim süreçleri içerisinde sayılarının artmasıyla, beraberinde
bazı problemleri de ortaya çıkarmıştır. Özellikle yerleşim merkezlerinde
kurulan büyük mağazalar, kuruldukları yerde mevcut olan sosyal dokuyu, küçük
çapta meslekî faaliyette bulunanlar aleyhine zedelemekte, sahip oldukları
ekonomik güç sayesinde piyasaya olan hâkimiyetleri sonucu, var olan haksız ve
eksik rekabeti artırmakta, yine bu hâkimiyetleriyle ödeme plan ve programlarını
kendi koydukları kurallar doğrultusunda yaparak kendilerine mal temin eden
üretici ve aracı kurumları zor durumda bırakmakta ve yeterli otoparklarının
olmaması sebebiyle de şehir merkezlerinde trafik problemlerine sebep
olmaktadır.
Gerek yukarıda açıklanan hususlara kalıcı
çözüm getirmek gerekse Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında benimsenen
"büyük alışveriş merkezlerinin şehir dışında faaliyet göstermeleri
sağlanacaktır" ilkesinden hareketle ileride daha karmaşık bir hale
gelebilecek sorunlara çözüm getirmek amacıyla, Tüketim Maddeleri ve İhtiyaç
Malzemelerinin Satışıyla İştigal Eden Büyük Mağazaların Kurulmasının İzne
Bağlanması Hakkında Kanun Tasarısı hazırlanmış olup, konu hakkındaki çalışmalar
son aşamaya gelmiştir. Tasarı, kamuoyunun da görüşleri alınarak gerekli revize
yapıldıktan sonra Başbakanlığa sevk edilecektir.
AB Komisyonu tarafından hazırlanan taslak
anlaşma metninin, ülkemiz esnaf ve sanatkârlarını tam olarak kapsaması için bu
anlaşma metninde, kendi işinde çalışan esnaf ve sanatkârlarımızı da içerecek
yönde genişletilmesi ve hizmetlerin serbest dolaşımını temin etmek üzere
çalışmalar devam ettirilmektedir.
Türkiye ile AB arasında hizmetlerin ve
kamu alımlarının serbestleştirilmesi konularında sürdürülmekte olan
müzakerelerde, AB Komisyonu tarafından hazırlanan taslak anlaşma metninin,
hukukî yapılanmadaki farklılıklar nedeniyle, ülkemiz esnaf ve sanatkârlarını
tam olarak kapsamadığı görülmüştür. Öncelikle, taslak anlaşma metninin kendi
işinde çalışan esnaf ve sanatkârlarımızı da içerecek yönde genişletilmesi ve
hizmetlerin serbest dolaşımını temin etmek üzere;
a) Haberleşme cihazları bakım ve onarımı,
bilgisayar bakım ve onarımı, matbaacılık, mobilyacılık mesleklerinin dikkate
alınması Bakanlığımızca istenmiştir. İleriki yıllarda diğer meslek ve
hizmetlerin de serbest dolaşımını temin etmek üzere, gerekli girişimler
sürdürülmektedir.
Cevap 2- Esnaf ve sanatkâr kesiminin
desteklenmesine yönelik olarak 2003/5323 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki
olan Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketince esnaf ve sanatkâr kredi ve kefalet
kooperatifleri kefaletiyle esnaf ve sanatkârlara kredi kullandırılmasına
ilişkin karar 13 Mart 2003 tarih ve 25047 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bu karara göre, kredi faiz oranı, banka cari faizinin
yüzde 80'i olarak tespit edilmiştir. Daha sonra 25.6.2003 tarih ve 2003/5840
sayılı Bakanlar Kurulu eki kararnameyle 2003/5323 sayılı Kararnamedeki yüzde
80'lik oran yüzde 55 olarak değiştirilmiştir.
15.7.2003 tarihinden itibaren esnaf ve
sanatkârlara verilecek kredilere yüzde 30 oranında faiz uygulanmaktadır. Banka
cari faiz oranı ile kredi faiz oranı arasındaki farkın karşılanması için, 2003
yılı malî bütçesinden 75 000 000 000 000 lira ayrılmış, ayrıca, Bakanlar Kurulu
kararının 5 inci maddesi gereğince esnaf ve sanatkârlara ödenen kredinin, kredi
faizi haricindeki kısmının öncelikle 2002 bütçesine konulan 50 000 000 000 000
liralık ödeneğin kullanılmayan 33 000 000 000 000 liralık kısmından
karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, esnaf ve sanatkârların
desteklenmesine ayrılan bütçe desteği 108 000 000 000 000 liradır.
Esnaf ve sanatkâr kredi limiti 5 000 000
000 liradan 10 000 000 000 liraya çıkarılmıştır. Bu çerçevede, esnaf ve
sanatkârlarca bugüne kadar kullanılan kredi miktarı 300 000 000 000 000 lira
civarındadır. Yıl sonuna kadar bu miktarın 900 000 000 000 000 liraya ulaşması
beklenmektedir.
Cevap 3- 507 sayılı Yasa çerçevesinde
kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının üyeleri ile küçük ve orta boy işletme
sahiplerinin kredi ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olmak, çalışmalarını
koordine etmek ve müşterek menfaatlarını korumak için, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri ülkemizin birçok il ve ilçesinde
teşkilatlanmıştır. Türkiye Halk Bankası tarafından esnaf ve sanatkârlara
verilen krediler, esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri
vasıtasıyla verilmektedir. Esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet
kooperatiflerinin kefaleti ve aracılığıyla şahsî kefalete gerek görülmeden,
esnaf ve sanatkârlar kredi kullanabilmektedir.
Arz ederim ve beni sabırla dinlediğiniz
için de hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Ekmekcioğlu, açıklama yapmak istiyor
musunuz?
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmekçioğlu.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana bu doyurucu açıklamasından
dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
Ülkemizde, kendi imkânları dahilinde
sessizce ve hızla büyüyen, kendi kendine gelişmeye çalışan küçük işletmeler
var. Hiçbir destek ve imkân bulamayan, ekonomik değeri yüksek olan bir sektör
bulunmaktadır. Bu sektör de kültür mantarı üretimidir. Bu sektörün ne KOBİ
olarak ne sanayi olarak ne de ziraî olarak yeri görülmüyor; herhangi bir oda
oluşturamıyorlar. Bankalardan kredi taleplerinde oda belgesi de
istenilmektedir. Bu nedenle, kültür mantarının, gıda sektörünün alt sektörü
olarak değerlendirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.
Esnaf kefalet kredi kooperatifleri
aracılığıyla küçük esnaf ve sanatkârlara verilen kredilerin faiz oranları çok
yüksektir. Esnafımızın, bu ekonomik koşullarla, bu kredilerle büyümesi, yaşamını sürdürmesi mümkün değildir.
Esnafımıza verilen bu kredi faizlerinin aşağıya çekilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, verilen bu kredilerin yüzde 5'i
borç ödeninceye kadar bloke edilmektedir; bu da esnafımızın en önemli sorununu
oluşturmaktadır.
Ayrıca, yine, kredi alımlarında 3 kefil istenilmektedir; ama, maalesef, 4 000
000 000'a kadar olan borçlanmalarda ipoteğin de gerekli olduğu
belirtilmektedir.
Bu koşulların, kredi talebinde bulunan
esnafa büyük sıkıntılar yarattığını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Ekmekcioğlu.
Soru önergesi cevaplandırılmıştır.
Sayın milletvekilleri, sözlü soru
önergelerine ayırdığımız süre tamamlanmıştır.
Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2.- Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
BAŞKAN- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz
gelmediğinden, tasarıların görüşmelerini erteliyoruz.
Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan
Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.
3.- Kuzey
Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/615) (S.Sayısı: 228) (X)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 228 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Atlantik Antlaşmasına
Bulgaristan'ın Üye Olarak Katılmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini Yüce Heyetinize arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, Bulgaristan,
NATO'nun ikinci genişlemesi çerçevesinde ittifaka üye olacaktır. Birinci
genişleme 1999 Nisanında Washington'da yapılan zirve toplantısında gerçekleşmiş
ve Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyetlerinin katılımıyla, NATO, 19 üyeli bir
ittifak haline gelmişti. NATO'nun ikinci genişlemesi 2002 yılı Prag zirvesinde
kararlaştırıldı. Bu kararla, 7 Orta ve Doğu Avrupa ülkesi, yani, Bulgaristan,
Romanya, Slovenya, Slovakya, Letonya, Estonya ve Litvanya NATO üyeliğine davet
edildiler. Üyeliğe davet edilen bu ülkelerin katılım protokolleri, halen,
müttefik devletler parlamentolarınca onaylanmakta olup, bu onay sürecinin 2004
yılı mart ayına kadar tamamlanması planlanmıştır. 2004 Mayısında İstanbul'da
yapılacak olan NATO zirve toplantısında, Bulgaristan da dahil, bu 7 ülkenin
ittifaka resmen üye olmaları öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, NATO üyeliği, yarım
asır boyunca, Türkiye'nin savunma ve dışpolitikasının temel taşını
oluşturmuştur. Soğuk savaş döneminde, Türkiye, Batı savunmasında önemli görev
ve sorumluluklar üslenen kilit, stratejik bir müttefik olarak, NATO üyeliğiyle
savunmasına hem güçlü bir caydırıcılık boyutu kazanmış hem de buna koşut
olarak, Batılı ülkelerden önemli siyasî ve ekonomik avantajlar sağlamıştır.
Soğuk savaş sonrası döneminde, Avrupa'ya yönelik kitlevî bir savaş tehdidi yok
olunca, NATO'nun temel işlevi, kolektif savunmadan, krizleri önlemeye yönelik,
kriz yönetimine doğru kaymıştır.
Bu dönemde, Türkiye'nin, Avrupa
savunmasında etkin bir rolü kalmamıştır. Ancak, NATO'nun yeni güvenlik ve
istikrar stratejisi bağlamında, birçok potansiyel çatışma bölgesini içeren
Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'nun oluşturduğu nevraljik coğrafyadaki merkezî
konumu dolayısıyla, Türkiye, yine de, ittifakın ağırlığı olan bir üyesi
olmuştur.
Bu yeni dönemde, NATO, Türkiye açısından,
Avrupa'nın ve dünyanın güvenlik konularının ele alındığı prestijli bir siyasî
istişare forumu, Bosna, Kosova ve Afganistan'da başarıyla görev yapan bir barış
uygulama, koruma ve kriz yönetim merkezi ve ülkemizin Avrupa ile entegrasyon
hedefinde bir bağ, bir köprü olarak önemini muhafaza etmiştir.
Ancak, bir taraftan 1999'da başlatılan
genişleme süreci, diğer taraftan 11 Eylül saldırılarından sonra Amerika'nın
uyguladığı yeni güvenlik stratejisi ve Irak savaşı nedenleriyle, NATO yeni
sorun ve sınavlarla karşı karşıya kalmıştır.
NATO'nun, peş peşe iki kez genişlemesi,
Avrupa'daki stratejik dengeleri olduğu kadar, ittifak içindeki üyelerin ağırlık
ve önemlerini ve örgütün işleyişini de etkileyecektir.
Daha önemlisi, Amerika'nın, Irak'a askerî
müdahalesi, Atlantik İttifakı içerisinde ciddî bir bölünmeye ve krize yol
almıştır. Bu itibarla, temel niteliklerini yitirmeden ve ağır yara almadan
NATO'nun bu krizden çıkıp çıkamayacağı önümüzde ciddî bir sorun olarak
durmaktadır. Ayrıca, Amerika'nın 11 Eylül sonrası benimsediği yeni stratejinin
etkisiyle canlılık kazanan Avrupa Birliğinin ortak savunma alanındaki
faaliyetleri, Amerika tarafından tepkiyle karşılanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu hususları dikkate
alarak, konuşmamın bundan sonraki bölümlerinde özellikle şu dört nokta üzerinde
duracağım:
1) NATO'nun açık kapı politikasının anlamı
ve arkasındaki nedenler,
2) Genişlemenin NATO açısından getirileri
ve götürüleri,
3) Genişlemenin, Avrupa Birliğinin Avrupa
güvenlik ve savunma politikası inisiyatifini nasıl etkileyeceği,
4) Amerika'nın Irak'a müdahalesinin NATO
içinde yarattığı ciddî çatlağın doğurduğu sorunlar ve bunların üstesinden
gelinip gelinemeyeceği.
Değerli arkadaşlarım, NATO'nun genişleme
kararının arkasında Amerika vardır. Amerika, 1990'lı yılların sonlarına doğru
bu doğrultuda girişimlerde bulunduğu zaman Rusya Federasyonu genişlemeye
şiddetle karşı çıkmıştı. Batı Avrupalı ülkelerden bazıları da, Amerika'nın
genişleme konusundaki ısrarlı tutumunu riskli görmüşler ve bunun ciddî bir
uluslararası gerginliğe yol açmasından endişe etmişlerdi. Ne var ki, Rusya,
sonunda, Amerika'nın kararlılığı ve ittifak üyelerinin Amerika'nın arkasında
saf tutmaları sonucunda pes etti ve geleneksel olarak kendi nüfuz bölgesi ve
güvenlik kuşağı olarak gördüğü büyük bir stratejik alana yerleşmiş olan
ülkelerin NATO'ya katılmalarına ses çıkaramadı. Esasında, NATO'ya son dört yıl
içinde 10 yeni üyenin katılması çok önemli bir stratejik ve jeopolitik olay
değerli arkadaşlarım. Bunun anlamı, Batı güvenlik sisteminin, Rusya'nın
aleyhine olarak doğuya doğru dramatik ve çarpıcı bir şekilde yayılması.
Şimdi, Prag zirve bildirisine dönelim. Bu
bildiride NATO'nun genişleme politikasının sürdürüleceği açıklanmıştır. İttifak
içinde buna "açık kapı politikası" deniliyor. Yani, NATO, üyelik
kriterlerini yerine getirecek olan ülkeleri üyeliğe kabul edeceğini deklare
etmiş bulunuyor.
Nitekim, üyelik kuyruğunun ön sıralarında
bulunan Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan, aday ülkeleri üyeliğe hazırlayan
"Üyelik Eylem Programı"nda yer almışlardır. Bu ülkeler, NATO'nun
üçüncü genişleme dalgasında üyeliğe alınmayı sabırsızlıkla bekliyorlar.
Değerli arkadaşlarım, esasında, burada
ayrıntıya girmeyeceğim; fakat, şunu söylemekle iktifa edeyim. Güneydoğu
Avrupa'dan Kafkaslara kadar uzanan jeopolitik alanda yer alan ülkelerde NATO'ya
katılma hususunda çok büyük bir iştiyak var.
Burada hemen belirteyim ki, NATO'nun bu
ikinci genişlemesi, ittifakın stratejik konsepti, kuvvet ve komuta yapısı,
sivil ve askerî örgütlenmesi, karar alma süreci ile ortak savunmanın
finansmanına katkı modaliteleri açısından yeni düzenlemeler ve reformlar
yapılmasını gerektirecektir.
Bu bakımdan, NATO'nun genişleme sürecinde
bundan sonra yeni bir adım atılmadan önce, tüm bu düzenleme ve reformların
gerçekleştirilmesi önem kazanmaktadır.
Şimdi, genişlemenin NATO açısından
getirileri ile götürülerine bir göz atalım: Bugüne kadar genişleme konusunu
Avrupa entegrasyon sürecinin önemli bir boyutu olarak gören Türk hükümetleri,
konuyu, stratejik ve jeopolitik unsurlar açısından da olumlu
değerlendirmişlerdir. Bu unsurların başında, genişlemenin, Türkiye'nin
çevresindeki istikrar ve güvenlik kuşağına, büyüklük ve derinlik kazandırması
geliyor. Türkiye açısından böyle geniş bir istikrar bölgesinin ciddî yararları
var.
Ayrıca, üyelikleri Ankara tarafından
kuvvetle desteklenen Bulgaristan ve Romanya'nın ittifaka katılmaları NATO'ya
stratejik insicam ve derinlik kazandıracak ve askerî harekât ihtiyaçları
açısından önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Keza, ittifakın Balkanlar ve
Karadeniz'e yayılmasıyla NATO'nun ilgi alanı, Türkiye'nin önem verdiği
Karadeniz, Kafkaslar, Ortaasya bölgelerine yönelecek ve bu bölgelerdeki
ülkelerin Avrupa Atlantik yapılarıyla bütünleşme imkânları artacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu söylediklerim,
NATO'nun ikinci genişlemesinin pozitif yönleri; ancak, genişleme, bu olumlu
katkılarının yanında çok ciddî problemlere yol açıyor ve şu soruları da gündeme
getiriyor: NATO, giderek AGİT'leşmiyor mu? İttifak, giderek hantal bir nitelik
kazanmıyor mu? 19 üyeyle karar almakta zorlanan NATO ittifakının 26 üyeyle
karar alması çok daha zorlaşmayacak mı? Yeni üyeler, kendi iç sorunlarını ve
komşularıyla olan halli zor ihtilafları ittifaka taşımayacaklar mı? Komünist
sistemin etkilerini tam anlamıyla üstlerinden atamamış ve o dönemin sorunlarını
yaşayan bu ülkeler, eski üyelere yük olmayacaklar mı? Nihayet, 26 üyelik bir
ittifak içinde Türkiye'nin önemi ve ağırlığı azalmayacak mı?
Değerli arkadaşlarım, gerçekçi olmak
gerekirse, bu soruların içerdiği kuşku ve tereddütlerin hiçbirine kesin bir
şekilde karşı çıkmak mümkün değil, hepsinin gerçek bazı yönleri var. Bir kere,
eskisine nispetle hayli kalabalıklaşan NATO'nun karar alma, kararlarını
uygulama ve aslî görevlerini etkinlikle yerine getirme kabiliyeti muhakkak ki,
bir ölçüde etkilenecektir. Esasında, NATO, genişleme sürecinde aday ülkeleri
seçerken, bunların büyük ve üstesinden gelinemez sorunları olmamasına dikkat
ediyor. Diğer bir deyişle, NATO'ya girmek için adaylığa arzulu olan
devletlerin, aynen, Avrupa Birliğinin uyguladığı gibi bir uyum sürecinden
geçmeleri ve bazı önlemleri almaları isteniyor. Yani, üyeliğe uygun bir konuma
gelmeleri talep ediliyor.
Bir başka önemli olan husus da, NATO
üyeliğine aday olan tüm ülkelerin, aynı zamanda, Avrupa Birliği aday statüsünde
olmaları ve bunların, bu örgütün hazırlık sürecinden de geçmekte olmaları. Bu
bağlamda, NATO üyeliğine aday ülkeler, diğer üyelerle olan ihtilaflarını
halletmek, yönetim sistemlerinde demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir
sistemin egemen olmasını sağlamak için gerekli önlemleri almak
mecburiyetindeler.
Değerli milletvekilleri, gördüğünüz gibi,
genişleme süreci NATO'yu çok ciddî sorunlar ve sınavlarla karşı karşıya
getiriyor. NATO üyeleri, önümüzdeki yeni dönemde, eğer aralarında somut bir
ortak çıkar alanı oluşturabilirler ve ortak bir amaç ve ortak bir strateji
üzerinde anlaşabilirlerse, bu sorunların hepsinin üstesinden gelirler ve bu
sınavdan başarıyla çıkarlar. Aksi takdirde, Irak savaşının NATO içinde
yarattığı çatlağın daha da derinleşmesi ve ittifakın zayıflayıp dumura uğraması
tehlikesi ortaya çıkabilir.
NATO içinde bir çatlak var değerli
arkadaşlarım. Bu çatlağın bir tarafında Fransa, Almanya, Belçika ve Lüksemburg
bulunuyor. Çatlağın diğer tarafında ise, Amerika'nın liderliğinde İngiltere,
İtalya, İspanya gibi eski ittifak üyeleriyle birlikte Polonya, Macaristan ve
Çek Cumhuriyeti gibi yeni üyeler de yer alıyor. Amerika hariç bütün bu üyeler
aynı zamanda Avrupa Birliğinin üyeleri. Bu nedenle çatlak ve derin görüş
ayrılıkları aynen Avrupa Birliğine de yansımış durumda. Bu nedenle, Avrupa
Birliği yeni bir güvenlik stratejisi oluşturmakta aciz kalıyor. Avrupa Birliği
içinde Alman, Fransız, Belçika ve Lüksemburg dörtlüsü Avrupa güvenlik ve savunma
politikası alanında ilerleme sağlamaya çalıştıkça, bu hususta bazı somut
öneriler ileriye sürdükçe, hem Amerika hem de Avrupa Birliğinin diğer
üyeleriyle ihtilafları, görüş ayrılıkları derinleşiyor. Örneğin, Fransa,
Almanya, Belçika ve Lüksemburg dörtlüsü 29 Nisanda yaptıkları zirve
toplantısında yapılandırılmış işbirliğinden söz ettiler ve Avrupa Birliğinin
otonom yeteneklerini geliştirici önlemler hususunda kararlı bir yaklaşım
sergilediler. Yani, NATO'dan bağımsız olarak askerî operasyon planlamak ve
düzenlemek için ortak bir genelkurmay ve karargâh oluşturmak ve yetenekli bir
savunma sistemi geliştirmek için harekete geçmeyi kararlaştırdılar. Bu
inisiyatif ileride Avrupa Birliği savunma gücünün temellerini oluşturabilir. Bu
tutumdan rahatsız olan Amerika, söz konusu inisiyatife karşı çıkarak şöyle bir
mesaj verdi: "Böyle, Avrupa Birliği içinde, NATO'dan bağımsız ve yapısal
nitelikte bir işbirliği NATO'nun karar alma mekanizmasıyla uyuşmuyor. Bu yolda
ilerleme, NATO karar alma mekanizmasını ve güvencelerini zafiyete uğratır. Bu
çeşit yaklaşımlar NATO'yu by-pass ederek yozlaştırır, bundan vazgeçin."
Bunu diyen Amerika, bu mesajı veren Amerika.
Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere,
NATO içinde ciddî bir bölünme var. Bu bölünme, sadece bazı NATO üyelerinin
Avrupa Birliği savunmasına NATO'dan bağımsız ve otonom bir yapılanma
kazandırmak istemelerinden ileri gelmiyor. Bölünmenin temelinde, Amerika'nın,
11 Eylül saldırılarından sonra kabul ettiği yeni güvenlik stratejisi var. Bu
stratejinin özü nedir? Bu strateji, uluslararası alanda askerî güce ve
üstünlüğe öncelik veren, ünilateralist; yani, tek taraflı operasyon ve
girişimleri tercih eden, mutlak güvenlik ve mutlak caydırıcılığı esas alan ve
tehdit oluşmadan, somutlaşmadan, onu kaynağında vurma kavramına dayanan,
önceden vurma, önceden saldırma doktrinine dayanıyor. Bu doktrin bağlamında,
Amerika'nın bir de dev bir projesi, mesihvari bir hedefi var: Ortadoğu'yu
demokratikleştirme yoluyla, dünya için bir tehdit yatağı olmaktan çıkarmak. Bu,
tabiî, güzel bir şey; ama, şu anda Amerika'da geçerli olan mantık, gereğinde
askerî kuvvet de kullanarak, zorla demokratikleştirmek. Nitekim,
Washington'daki yönetim mensupları yaptıkları beyanlarda, demokratikleştirme
için gerekirse kuvvet kullanılacağını defalarca vurguladılar. Bu bağlamda,
İran'a ve Suriye'ye tehditkâr ifadelerde bulundular.
Amerika'nın yukarıda esaslarını
belirttiğim güvenlik doktrini, NATO'nun Avrupa üyelerinin birçoğu tarafından
kabul edilemez nitelikte. Almanya, Fransa ve Belçika itiraz edenlerin başında
geliyor. Amerika'yla yakın dostluk ilişkileri isteyen ve ülkelerimiz arasında
gerçek bir stratejik ittifak ilişkisi arzu eden Türkiye'nin de, Amerika'nın bu
güvenlik doktrinine ayak uydurması son derece zor değerli arkadaşlarım.
Ortadoğu'daki demokratik dönüşüme gelince,
bu, muhakkak ki, yapıcı ve asil bir hedef; ama, Amerika'nın öngördüğü
yöntemlerle değil. Demokratikleştirmeyi zorla ve kuvvet kullanarak değil,
yapıcı diyalog yoluyla, ikna yoluyla ve yardım yaparak gerçekleştirmek lazım.
NATO'nun böyle bir işlevi üstlenmesi de çok yararlı olabilir. Bu takdirde,
Türkiye de, kendi tarihinin, jeopolitiğinin ve övünülecek demokrasi
tecrübesinin bir gereği olarak, bu faaliyet alanında büyük ve somut katkılar
yapar.
Bu söylediklerim ışığında, değerli
arkadaşlarım, NATO'nun ciddî bir problemle karşı karşıya olduğu ortaya çıkıyor;
çünkü, NATO içindeki çatlağın derinleşmemesi için, ittifakın lideri konumundaki
Amerika'nın ulusal stratejisi ile üye devletlerin stratejileri arasında temelli
ve birbirleriyle bağdaşmaz farklar olmaması lazımdır. Bir kolektif savunma
ittifakında çıkarlarve güvenlik stratejileri arasında temelli ve birbirine ters
düşen hedefler mevcutsa, anlamlı bir ortak çıkar alanı oluşturulması, ortak bir
strateji belirlenmesi ve ortak amacın tanımlanması mümkün olmaz.
Bu bakımdan, eğer, NATO yaşatılacaksa -ki,
yaşatılması lazım- bu takdirde, Amerika ile Avrupalı üyelerin ve Kanada'nın
önce aktüel önemli stratejik sorunlara odaklanmış bir ortak stratejik hedefi
tanımlamaları, sonra da buna tam anlamıyla angaje olmaları gerekli.
Bu bakımdan, şöyle bir gerçekle
karşılaşıyoruz: NATO'nun etkin bir örgüt olarak yaşaması için ya Kanada ile
Avrupalı üyeler Amerika'nın stratejik çizgisine yaklaşacaklar yahut da Amerika,
kendi stratejik doktrinini değiştirecek ve buna partonerleri tarafından kabul
edilebilecek bir şekil ve şemail kazandıracaktır.
Ben, Kanada'nın ve Avrupalı üyelerin
Amerika'nın çizgisine yaklaşabileceklerini hiç sanmıyorum; çünkü, Amerika'nın
halihazır stratejisi, 11 Eylül travmasının etkisinde hazırlanmış, tepkisel,
diplomasiye ve Birleşmiş Milletler sistemine ve yöntemlerine az yer veren, katı
ve cezalandırıcı bir stratejidir.
Amerika'nın stratejisini değiştirmesini
bekleyebilir miyiz; buna "evet" demek son derece güç; ancak, bu
hususta Amerika'da bir tartışma başlamış olduğunu da gözardı etmemek lazım.
Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere,
NATO, halen çok ciddî ikilem ve sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Önümüzdeki
yılın mayıs ayında İstanbul'da yapılacak zirve toplantısına kadar da bu
sorunların çözümüne imkân verecek bir zeminin oluşacağını hiç zannetmiyorum.
Her halükârda, Türkiye'nin, arz ettiğim bu çetin sorunların bilincinde olarak
çözüme katkıda bulunabilecek yaklaşımlar üretebilmesi son derece önemli.
Değerli arkadaşlarım, bu görüşlerle,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Bulgaristan Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik
Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün onaylanmasını uygun bulduğumuzu
açıklar, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.
Tasarının tümü üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
KUZEY
ATLANTİK ANTLAŞMASINA BULGARİSTAN CUMHURİYETİNİN
KATILIMINA
İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 26 Mart 2003 tarihinde
Brüksel'de imzalanan "Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan
Cumhuriyeti'nin Katılımına İlişkin Protokol"ün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama için 3
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yarım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kuzey
Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 178
Kabul : 178 (X)
Toplantı yetersayısı bulunamadığından,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.02
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 17.15
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 7 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Az önce yapılan açıkoylamada toplantı
yetersayısı bulunamamıştı.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Kuzey
Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/615) (S.Sayısı: 228) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, 228 sıra sayılı kanun
tasarısının açıkoylamasını tekrar yapacağım.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kuzey
Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarının yapılan
açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 166
Kabul : 166 (X)
Toplantı yetersayısı bulunamadığından,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Ekim 2003 Perşembe
günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 17.22