BIM 2 3 2003-11-03T08:16:00Z 2003-11-03T08:16:00Z 35 24454 139388 TBMM 1161 278 171178 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 27       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

6 ncı Birleşim

14 Ekim 2003 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, Ankara'nın başkent oluşunun 80 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercan'ın, Avrupa Konseyinin çalışmalarına ve Türkiye'nin Konseye üyeliğinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Hükümetin bilim politikasına ve son zamanlarda TÜBİTAK'la ilgili gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, Kamu İktisadî Teşekkülleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/109)

2. - Yasama dokunulmazlığı konusunda kurulan (10/70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/366)

3. - (10/8,48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, gerektiğinde yurt dışında da çalışabilmesine ilişkin önerisinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında görüşülmüş olduğuna; ilgili İçtüzük hükümlerinin yurtiçi araştırmayı kapsamasına rağmen, konunun gereği ve özelliği nedeniyle, istemin karşılanmasına; ancak, gidilecek ülkelerle, gidecek komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/367)

4. - Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/368)

5. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmelerde bulunmak üzere Fransa'ya yaptığı resmî ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/369)

IV. - ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1. - (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporunun, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve görüşmelerinin bu birleşimde yapılmasına; özel gündemde yer alacak işler ve sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının görüşülmemesine; (10/127) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin ise 21.10.2003 Salı günkü birleşimde yapılmasına ve gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22 milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/5) (S. Sayısı : 181)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari

1. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, muhtemel Irak savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/260) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı

2. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana ve çevresindeki yer altı kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/263) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

3. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, karnelere reklam alınacağı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/270) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

4. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, İzmit-Gölcük-Karamürsel arasında yapımı süren D-130 karayolunun ne zaman bitirileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/274) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

5. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, tasarruf ve gelir artırmaya yönelik bazı tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/275) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

6. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki bazı liselere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)

7. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, açıktan personel alımındaki yaş sınırına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/278)

8. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, likit petrol gazı fiyatının indirilip  indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/281)

9. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, ticarî araçların sigorta primlerinin indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282)

10. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki tarihi binaların korunmasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/284) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

11. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, kültür sitesi inşaatları için ödenek ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/285) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

12. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, iki müzisyenin taltif edilip edilmeyeceğine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/296) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Birinci Oturum

7.10.2003 tarihli 3 üncü Birleşimde yapılan kapalı oturum tutanak özetinin okunabilmesi için, Başkanlıkça, İçtüzüğün 71 inci maddesi uyarınca kapalı oturuma geçilmesi gerektiği açıklandı; oturuma saat 15.06'da son verildi.

İkinci Oturum

(Kapalıdır)

Üçüncü Oturum

Çorum Milletvekili Murat Yıldırım'ın, Çorum'un demiryolu ve havaalanı problemlerine ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,

Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, Türkiye'nin genel ekonomik durumu ve bu durumun halkın günlük yaşantısına yansımalarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener,

Cevap verdi.

Konya Milletvekili Ahmet Işık, Konya İlindeki birkısım projelerin hayata geçirilmesinin önemine yönelik gündemdışı bir konuşma yaptı.

Yasama dokunulmazlığı konusunda kurulan (10/70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında (1/521) (S. Sayısı : 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı : 152),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısının (1/632) (S. Sayısı : 248) görüşmeleri tamamlandı; elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra, tasarının kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı.

14 Ekim 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.

Sadık Yakut

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Suat Kılıç

Ahmet Küçük

 

Samsun

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                 II. - GELEN KÂĞITLAR                                          No. : 8

10 Ekim 2003 Cuma

Tasarılar

1. - Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/683) (Millî Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.10.2003)

2. - Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) Örgütü KEİ Bölgesindeki Eşyanın Karayoluyla Naklinin Kolaylaştırılması Konusunda Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/684) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.10.2003)

3. - Askeri Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/685) (Millî Savunma ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.10.2003)

Tezkere

1. - Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/365) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.10.2003)

Rapor

1. - Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22 Milletvekilinin, Tuz Gölündeki Kirlenmenin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/5) (S. Sayısı : 181) (Dağıtma tarihi : 10.10.2003) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, THY'na ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/763) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.10.2003)

2. - Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, Antalya Oba Çayı ıslahının ne zaman bitirileceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/764) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.10.2003)

3. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Bağ-Kur sigortalılarının borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/765) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.10.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Ateş'in, tüketicilerin korunmasına yönelik yapılan yasal düzenlemelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1262) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.10.2003)

2. - Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, Alanya-Yeşilköy'de inşa edilen bir otele  ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1263) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.10.2003)

3. - Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un, bazı din görevlilerinin yaptıkları açıklamalara Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1264) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.10.2003)

                                                       13 Ekim 2003 Pazartesi                                          No. : 9

Teklif

1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 14 Milletvekilinin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi (2/182) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.10.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Tunceli Milletvekili V. Sinan Yerlikaya'nın, bazı imamların İTÜ Rektörü ve YÖK Başkanı hakkında verdikleri demeçlere ilişkin Devlet Bakanından  (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/766) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.10.2003)

2. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, F-16 uçaklarına takılacak elektronik karşı önlem sistemlerinin transferinin ABD tarafından yasaklandığı iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından  sözlü soru önergesi (6/767) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.10.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, 4969 Sayılı Kanunun Geçici 2. Maddesi ile SPK Kanununun 22. Maddesinin (g) bendinin uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1265) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.10.2003)

2. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, Çankaya Belediyesinin 1992-2003 yıllarına ait emlak, çevre temizlik vergileri ile otopark ücreti gelirlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1266) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.10.2003)

3. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Tekel'in özelleştirme ihale şartnamesinin 14/c maddesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1267) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.10.2003)

4. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, özelleştirilen kuruluşlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1268) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.10.2003)

5. - Antalya Milletvekili Atilla Emek'in, Oymapınar Barajı Hidroelektrik Üretim Tesislerinin Seydişehir Alüminyum A.Ş.'ne devrine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1269) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.10.2003)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

14 Ekim 2003 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6 ncı Birleşimini açıyorum.

Geride bıraktığımız dönemden sonra, sizleri, bu dönem de sağlık ve sıhhat içinde görmekten, tekrar bir arada olmaktan büyük bir mutluluk duyduğumu belirtiyorum. Önümüzdeki çalışma döneminde de Türkiye Büyük Millet Meclisine ve siz değerli üyelerimize başarılar diliyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Ankara'nın başkent oluşunun 80 inci yıldönümü nedeniyle söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Gülsün Bilgehan'a aittir.

Buyurun Sayın Bilgehan. (CHP sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, Ankara'nın başkent oluşunun 80 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yeni yasama yılının ulusumuz ve insanlık için yararlı olması dileğiyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bu yıl, cumhuriyetimiz için önemli tarihlerin 80 inci yıldönümlerini kutluyor ve o günleri anıyoruz. Üç ay kadar önce, aynı dönemde imzalanan antlaşmaların arasında bu kadar yıldır geçerliliğini koruyan tek örnek olan ve Türkiye Devletinin kuruluş belgesi sayılan Lozan Antlaşmasını yeniden hatırladık ve değerlendirdik. Dün de cumhuriyetin ilanı sürecinde esaslı bir adım olan Ankara'nın başkent oluşunun 80 inci yıldönümünü çeşitli etkinliklerle kutladık.

Milletlerin tarihlerinde başkentlerin önemli yerleri vardır ve değiştirilmelerine sık rastlanmaz. Hele, bin yıl Bizans'a beşyüz yıl da Osmanlı'ya başkentlik etmiş muhteşem imparatorluklar diyarı İstanbul'un yerine orta halli bir Anadolu kasabasının seçilmesi başlı başına bir tarihî olaydır.

1920'lerde, Ankara, keçisi ve armudundan başka bilinen değeri olmayan, sıtmanın kol gezdiği tozlu bir yerdi; ancak, daha millî mücadelenin ilk yıllarından itibaren ulusal kurtuluş hareketine destek vermiş, Atatürk ve arkadaşlarını kucaklamıştı. 27 Aralık 1919 günü Mustafa Kemal Paşa başkanlığındaki Heyeti Temsiliyenin Ankara'yı karargâh yapmasıyla, 20 000-25 000 nüfuslu bozkırdaki kasabanın kaderi değişmiş, dünyanın gözü üzerine çevrilmişti.

Dış dünya Ankara'yı çok zor kabul etti; o günlerde, bir Fransız gazeteci şehri şöyle anlatıyordu: "Şimdilik Ankara'nın başkente benzer bir yanı yok; burası basit ve konforsuz evlerden oluşan bir kasaba. Kışın termometre eksi 20-25 dereceye düşüyor. Ankara'da, insan, dünyadan kopuyor; ne eğlence ne tiyatro ne sinema var. Henüz elektriği tanımayan bu kent, akşam saat 7'de ölü gibidir. Evine geciken bir kimse, lamba almayı da unutmuşsa, karanlık sokaklarda yolunu zor bulur." Ancak ekliyor: "Yine de kimsenin sızlandığı yok. Saray yavrularında oturan İstanbullu Türklerin Ankara'da birer valizden başka bagajları yok. Çoğunlukla bir odada 2'şer, 3'er milletvekili kalıyor. Bana gösterilen bir yerde 17 milletvekili barınıyordu. Değerli arkadaşlarım, bakın, nerelerden gelmişiz.

Zafer ve Lozan Antlaşmasının ardından, beklenen karar çıktı. Dışişleri Bakanı İsmet Paşa ve 13 arkadaşının Meclise sundukları yasa tasarısı, 13 Ekim 1923'te kabul edildi. "Türkiye Devletinin başkenti Ankara'dır." Bunu gerektiren nedenler, yurdun güç ve gelişme kaynaklarını Anadolu'nun ortasında kurma iradesi, iç ve dış güvenlik, coğrafî durum ve strateji, özellikle de iç ve dış kararsızlıklara bir son verme olarak açıklanıyordu.

Genç Türkiye Cumhuriyetinin ömrünün fazla olmadığını sanan yabancı devletler, Ankara'ya da yıllar sonra büyükelçiliklerini taşıdılar. Beklentileri gerçekleşmemiş, cumhuriyet de, yeni başkenti de kalıcı olacaklarını göstermişlerdi.

1927 sayımında 400 000 kadar kişiyi barındıran Ankara, bugün 4 000 000'u aşan nüfusuyla, ülkedeki ikinci en büyük kent oldu. Ekonomik verileriyle de önemli bir merkez konumunda bulunuyor. Türkiye'nin, dünya çapındaki işadamlarından Vehbi Koç'u da yetiştiren Ankara'nın, fert başına gayri safî yurtiçi hâsılası 2 000 000 000 liraya ulaşmakta, bu rakamın yüzde 84'lük oranı özel sektöre, yüzde 14'ü de kamu sektörüne ait bulunmaktadır.

Tarımsal amaçlarla kullanılan arazinin toplam arazi içindeki oranı yüzde 50 olduğundan, aynı zamanda bir tarım bölgesidir ve bu sektörün sıkıntılarını derinden hissetmektedir. Zira, Ankara da, Türkiye'nin diğer bölgeleri gibi, seksen yıl sonra bir çelişkiler kentidir. Bir taraftan üniversiteleri, operası, müzeleriyle bir kültür ve eğitim merkezi olma özelliğini sürdürürken, diğer yandan gecekondu bölgelerinde yaşayan her 5 kadından 1'inin okuma yazma bilmediği bilinmektedir. Ödenek eksikliğinden, merkez ilçelerde yeterli sağlık ocağı yoktur; kadro eksiktir.

İlde, su teminine ve su havzalarının korunmasına ilişkin sorunlar sürmektedir. Halen işletmeye açılmış tesislerle, Ankara'nın ancak 2004 yılına kadar olan su ihtiyacı karşılanabilecektir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla) - ...sonrası için önlemlerin alınması gecikmektedir.

Pek çok köy ve beldede, kanalizasyon, yol, su sorunları, güneydoğu ve doğu illerimizin çektiklerinden farklı değildir.

2 milyar doları bulan Hazine borcuyla ülkede rekor kıran Ankara Büyükşehir Belediyesinin, bazı gereksiz harcama ve yanlış uygulamaları endişeyle izlenmektedir; ama, belki de daha önemlisi, geleneği, göreneği, inancını, cumhuriyet değerleri ve Atatürk ilkeleriyle çok iyi bağdaştıran ve böyle çağdaş bir yaşam tarzını benimseyen Ankaralıların, artık, kendilerine sahip çıkılmadığı hissidir.

Bu özellikleriyle, ulusal mücadele bayrağını seksen yıldır taşıyan Başkentlileri kutluyor, Ankara'ya emeği geçen herkesi şükranla anarak, artık birer Ankaralı olmuş milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgehan.

Gündemdışı ikinci söz, Avrupa Konseyiyle ilgili çalışmalar hakkında söz isteyen, Eskişehir Milletvekili Sayın Hasan Murat Mercan'a aittir.

Buyurun Sayın Mercan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2. - Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercan'ın, Avrupa Konseyinin çalışmalarına ve Türkiye'nin Konseye üyeliğinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye, İkinci Dünya Savaşının ardından Avrupa'da ortaya çıkan entegrasyon çabalarına destek vererek, Avrupa'daki bugünkü ana yapıyı belirleyen kurumların birçoğunun kurulmasında aktif rol oynadı. Avrupa Konseyine ise, Türkiye, kuruluşundan üç ay sonra, Yunanistan ve İzlanda'yla birlikte, 9 Ağustos 1949'da katılarak, bu örgütün kurucu üyeleri arasında anılmaya hak kazandı.

Türkiye'nin Konsey üyeliği, ülkemiz için büyük bir öneme sahiptir; çünkü, Türkiye'nin üye olduğu Avrupa Konseyi, Avrupa'ya siyasî ve kurumsal entegrasyon yoluyla Türkiye'nin Avrupa ülkesi olduğunu teyit eden bir uluslararası örgüttür ve bu üyelik, Türkiye'nin, Avrupa'nın bir parçası olduğunun Avrupalılar tarafından onaylanmasının kanıtıdır.

Konseyin ana amacı, Avrupa'nın mirası olan ilke ve idealleri korumak ve geliştirmek ve üye ülkeler arasında daha sıkı bir birliği gerçekleştirmektir. Söz konusu ortak ilke ve idealler, insan hakları, siyasal özgürlükler, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleridir.

Avrupa Konseyi, hükümetler, millî parlamentolar, yerel ve bölgesel makamların ayrı ayrı temsil edildikleri bir örgüttür. Parlamenterler Meclisi, üye ülke millî parlamentolarınca belirlenen heyetlerden oluşan bir forumdur. Genel Kurulu yılda dört kez toplanır ve bu oturumlarda, çeşitli komisyonlar tarafından hazırlanan raporlar tartışılır, bunlara ilişkin kararlar verilir, tavsiye kararı, görüş ve yönergeler benimsenir. Bizim Meclisimizde de, 8'i AK Partili, 4'ü Cumhuriyet Halk Partili olmak üzere 12 milletvekili, Avrupa Konseyinde Türkiye'yi temsil etmektedir. Heyetimizde görev yapan milletvekili arkadaşlarımızın hepsi, çok büyük bir çaba harcamaktadırlar ve her türlü lobi faaliyetini Konseyde göstermektedirler. Bu nedenle, tüm arkadaşlarımıza, burada, Meclisin huzurunda teşekkür etmeyi bir görev addediyorum.

Avrupa Konseyinin en önemli birimlerinden birisi İnsan Hakları Mahkemesidir. Bu mahkeme, üye ülkelerin, bu örgütün temel belgesini oluşturan İnsan Hakları Sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerine karar vermektedir. Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin, bu üyeliklerinden kaynaklanan yükümlülük ve sorumluluklarının denetlendiği diğer bir organ da, Avrupa Konseyi Denetim Komisyonudur. Ülkemiz, ne yazık ki, 1995'te özellikle örgüte yeni katılan ülkeleri denetlemek üzere kurulan bu komisyon tarafından izlenmeye başlandı 1996 yılından bu tarafa. Denetim Komisyonu, o günden bu yana, ülkemizin yanı sıra, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, Ukrayna, Moldova, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Sırbistan ve Karadağ'ı izlemeye almıştır. Bu ülkeleri, özellikle, aynı sınıfta görüldüğümüzü vurgulamak için sayıyorum. Bizim en önemli amacımız, en öncelikli hedefimiz, Avrupa Konseyinin denetim sürecinden çıkmaktır.

Avrupa Konseyi üyeliğiyle üstlendiği yükümlülüklerle ulusal uygulama arasında farklar bulunan ülkeler, denetim sürecine tabidirler. Dolayısıyla, elli yılı aşkın bir süredir Avrupa Konseyinin üyesi olan Türkiye'nin bu süreçten bir an önce çıkması, her şeyden önce, bir itibar konusudur.

Son dönemde, Türkiye'yi izleyerek rapor hazırlamakla görevli olan eşraportörler, ülkemizi 2003 yılının şubat ve mayıs aylarında ziyaret ettiler. Bu ziyaretlerinin ardından bir önrapor hazırladılar. Bu raporu gerek hükümetimize gerek iktidar partisine gerekse anamuhalefet partisine sundular. Bu rapora cevabî yazılarımız, 12 Aralıkta, ilgili merciler tarafından, yani, muhalefet partisi, iktidar partisi ve hükümet tarafından konseye iletilecektir. Önümüzdeki dönemde bizim en önemli amacımız, denetim komisyonundan çıkmak olmalıdır.

Türkiye'nin insan hakları ve demokrasinin yerleştirilmesi konusundaki kararlılığını göstermesi açısından şimdiye kadar yapılan birçok çaba var, birçok yasal düzenleme var. Bu yasal düzenlemeler, Avrupa'da çok büyük bir takdirle karşılanıyor. Önemli olan, önümüzdeki dönemde, bu tür uygulamaların, yasal düzenlemelere ilişkin uygulamaların gerçekleştirilmesi ve eksik kalan bazı yasal düzenlemelerin de yapılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Mercan, buyurun; sözlerinizi tamamlar mısınız.

HASAN MURAT MERCAN (Devamla) - Önümüzdeki haziran ayında Avrupa Konseyinde Türkiye raporu görüşülecek. Bu nedenle, önümüzdeki haziran ayına kadar, eksik kalan bazı yasal düzenlemeleri yapmak, Meclisimizin en büyük görevleri arasında olmalıdır.

Ayrıca, uygulamalardan kaynaklanan sorunların giderilmesi için, başta emniyet teşkilatı, yargı ve tüm bürokrasi olmak üzere, herkesin üzerine büyük görevler düşmektedir; çünkü, aslına bakarsanız, Avrupa Konseyinin denetim sürecinden çıkmak, Avrupa Birliğinin olumlu rapor vermesi için bir önşarttır. Bu nedenle, Türkiye'deki tüm bürokrasinin bu konuda aşırı özen göstermesi ve uygulama ihlallerine müsaade etmemesi lazım.

Denetim raporunda çıkan bazı yasal düzenlemelerin bir an önce bu Meclisten çıkması gerekmektedir. Mesele, sadece AK Partinin meselesi değildir; mesele, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin meselesi değildir; mesele, Türkiye'nin meselesidir, Türkiye'nin geleceği meselesidir, çocuklarımızın meselesidir.

Bu bilgileri sizlere vermeyi, Komisyon Başkanı olarak, bir görev addettim.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Mercan.

Gündemdışı üçüncü söz, hükümetin TÜBİTAK'la ilgili bilim politikaları konusunda söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek'e aittir.

Buyurun Sayın Kepenek. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Hükümetin bilim politikasına ve son zamanlarda TÜBİTAK'la ilgili gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım, değerli izleyenler; hükümetin, TÜBİTAK bağlamında, bilim politikası üzerine söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, günümüzde bilim ve teknoloji, insanlığın en önde gelen temel sorunu durumuna gelmiştir. Toplumsal ve ekonomik yaşamın her hücresi, bilim ve teknolojik yenilik bağlamında, teknolojik gelişme bağlamında çözüme kavuşmaktadır. Dünya, bu noktaya kolay gelmedi; Rönesans insancıllığıyla geldi, reform hareketleriyle geldi, insan aklının özgürleşmesiyle geldi ve bu süreçte, ünlü bilgin Louis Pasteur, yaklaşık yüzyirmi yıl önce, öğrencilerine şöyle der: "Laboratuvara girerken İncil'i kapıda bırakın."

Değerli arkadaşlar, ekonomi bilimi Smith'in "Ulusların Zenginliği" kitabıyla doğdu. Bugün, ulusların zenginliğinin kaynağı, bilim ve teknolojik yeniliktir; dünya, bu yönde gelişiyor. Yabancı sermaye, bilim ve teknolojinin güçlü olduğu yerlere gidiyor. Avrupa Birliği, rekabet gücünü artırmak için bilim ve teknolojiye önem verilmesini öneriyor ve ekonomik büyümenin, ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, yüzde 30'dan 70'e kadar bir bölümü, yenilikten, bilimden, teknolojiden geçiyor. Peki, bu sırada Türkiye ne yapıyor? Türkiye'nin bu alanda büyük atılımlar yapması gerekiyor, Türkiye'nin güçlenmesi gerekiyor. Bir rapora göre, Türkiye, dışarıdan aldığı teknoloji için, başka ülkelere, her yıl 1 500 000 000 dolar ar-ge yardımı yapıyor. Türkiye, bu nedenle beyin göçü yaşıyor.

Şimdi, bu çerçevede olaylara bakalım. Hükümet, bir yıldır, eğitim kurumlarıyla, bilim kurumlarıyla sanki savaş veriyor. YÖK Yasasının gidip gelmeleri, parça parça Meclisten geçirilmeleri bir yana, şimdi de, TÜBİTAK gündeme geldi. Nasıl geldi; Sayın Başbakan, TÜBİTAK Bilim Kurulunun ve Başkanının yasal olarak seçimiyle ilgili görevlerini yapmadı, bunların atamasını gerçekleştirmedi; şimdi de, topluma dönüp, her tarafını bağlayıp sarıp sarmaladığı TÜBİTAK'ın çalışamadığı gerekçesiyle, bir yasa önerisiyle toplumun karşısına çıkıyor ve bu kurumu felç ediyor, yıkıma sürüklüyor.

Şimdi, şu soruların yanıtını bulmak zorundayız: Bir, TÜBİTAK, katma değer yaratıyor; bu yıl 120 trilyon dolayında katmadeğer yarattı. Hükümet, herhalde bundan rahatsız olmasa gerektir. Dolayısıyla, TÜBİTAK'ın çalıştırılmamasının nedeni buna bağlanamaz diye düşünmek istiyorum.

İkincisi, TÜBİTAK, sanayi teşvikleri veriyor. Sanayi teşvikleri ar-ge teşviki niteliğinde veriliyor ve TÜBİTAK, sanayie, şimdiye kadar 127 000 000 dolar düzeyinde araştırma geliştirme teşviki verdi. Şimdi, acaba, hükümet, bu teşviklerin kendisine yakın firmalara verilmesi özlemiyle mi TÜBİTAK'a el koymak istiyor? Bu soru, kamuoyunun zihninde yer ediyor.

Çok önemli bir nokta daha var; TÜBİTAK, savunma sanayiinin dışa bağımlılığını azaltmak için yıllardır önemli projeler üretiyor, büyük işler yapıyor. Burada, bilgi ve haberleşme güvenliği çok önemlidir. Hükümet, TÜBİTAK sayesinde savunma sanayiinin dışa bağımlılığının azaltılmasından herhalde rahatsız olmamalıdır, olmaması gerekir; çünkü, bunun aksi düşünülemez; bunun tersi, yabancı firmaların, yabancı çıkar çevrelerinin, silah üreticilerinin, Türkiye'yi sömürmesi anlamına gelir.

TÜBİTAK, geçenlerde, kendi beyin gücümüze, kendi teknik altyapısına dayalı olarak BİLSAT Uydusunu uzaya gönderdi, bunu başardı. Bunu bizim insanımız hazırladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hükümet, bunlardan, özgün uydu tasarımından, Vizyon 2023 Projesinden, Türkiye'nin Avrupa araştırma alanı durumuna gelmesinden mi rahatsızdır ki, bu yola gitmek istiyor; yani, TÜBİTAK'ı çalışmaz kılıyor?!

Başbakanın bir an önce yasal görevini yaparak, TÜBİTAK'ı yeniden, hızla çalışır kılması gerekiyor. Bu yapılmazsa, bu ülke, yani, TÜBİTAK, sonu gelmez tartışmaların, hukuksal karışıklıkların, yönetimsel içkanamaların içine itilirse, bu, ülkeye de, ekonomiye de çok büyük maddî ve manevî zararlar verecektir.

TÜBİTAK eğer yıkıma uğrarsa, Türkiye, en basit işlerini yabancı uzmanlara, yabancı bilim adamlarına yaptıracak ve milyarlar ödeyecektir;  kendi teknik gücünü, donanımını güçlendiremeyecektir; yazık olacaktır.

"Türkiye'nin ulusal çıkarı Anadolu'ya sığmaz, Türkiye büyüktür, dışa açılmalıyız" sözlerinin temeli, eğer beyinsel üretime, bilim ve teknoloji üretimine dayanmıyorsa, temeli de yoktur, anlamı da yoktur. Eğer güçlü Türkiye rüyası görüyorsak -kongrede söylendiği gibi- bunu beyin gücümüzü güçlendirerek sağlayabiliriz, TÜBİTAK'ı doğru çalıştırarak sağlayabiliriz, beyin göçünü tersine çevirerek sağlayabiliriz ve yine, Başbakanın sizin kongrenizde söylediği gibi, bilimsel üretime önem vererek çağdaş uygarlık seviyesine, düzeyine -Mustafa Kemal'in dediği doğrultuda- böyle gidebiliriz. Bunları söyledikten sonra, tam tersi bir tutumla, TÜBİTAK'ı çalıştırmaz durumda tutarsak, sonuç şudur: Bizi anlamıyorlar, bizden art niyet istiyorlar, bizi yanlış okuyorlar gibi sözlerin anlamsızlığı ortaya çıkar, doğru olmadığı ortaya çıkar.

Hükümetin, Sayın Başbakanın, TÜBİTAK'la ilgili yasa önerisini bir an önce geri çekerek, Kurumu, yine, hiç zaman yitirmeden, özerk yapısıyla koruması ve yasalara uygun olarak çalıştırması gerekiyor. Bu, onun görevidir; bu, hepimizin görevidir.

Değerli arkadaşlar, bilim, beynin işidir. TÜBİTAK, ülkenin düşünen, üreten beynidir. Başbakan, TÜBİTAK Yasasını bir an önce uygulamalı, toplumun beynine kurşun sıkmaktan uzak durmalıdır. Bunu, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sizler Meclis üyeleri olarak, umut etmek istiyoruz.

Bu umutla, bu beklentiyle, bu istekle hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Hükümet adına, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Ankara Milletvekili Sayın Kepenek, biraz önce yapmış olduğu gündemdışı konuşmada, Hükümetimizin eğitim kurumlarıyla ve bilgi kurumlarıyla uğraştığını, hatta onlarla savaş içerisinde olduğunu ve hükümetin uğraştığı ve -Sayın Kepenek'in kendi tabiriyle- "savaştığı" kurumlardan birinin de TÜBİTAK olduğunu ifade ettiler. Şunu hemen ifade etmek istiyorum ki, Hükümetimiz, evet, bir şeyle uğraşıyor, savaş da veriyor; bu ülkenin sorunlarıyla uğraşıyoruz, bu ülkenin sorunlarını çözmek için savaş veriyoruz. Yoksa, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden hiçbiri, devletin kurumlarıyla uğraşmaz -Sayın Kepenek'in tabiriyle de- savaşmaz.

Ancak, şunu da tespit etmekte yarar olduğu kanaatindeyim: Türkiye'de bazı kurumlar ve bu kurumların mensupları, hükümetle uğraşmayı, âdeta, milletin iradesiyle teşekkül etmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkan Türkiye Cumhuriyeti hükümetleriyle savaşmayı itiyat haline getirdiler. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Eğer bir savaş varsa, bir uğraşı varsa, bu ülkede siyaset yapmaması gerektiği halde, kendi yasaları siyasetten uzak durmalarını emrettiği halde, siyasîlerden, siyasî partilerden, siyasî partilerin genel başkanlarından daha çok siyasetin içerisinde olan ve siyasetle uğraşan birtakım kurumlar ve onların yöneticileri hükümetle uğraşıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar) Türkiye'de asıl çarpıklık ve sıkıntı buradadır.

TÜBİTAK, bildiğim kadarıyla 12 kişiden oluşuyor, 6'sının görev süresi dolmuş, geriye kalanların da bir karar alması mümkün değil, ortada bir sorun var, hukukî bir sorun var. Bu sorunun da çözülmesi gerekir. Bu sorunun çözülmesiyle ilgili, hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kanun tasarısı göndermiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulu gündemine hâkimdir. Biz bir tasarı gönderdik, Genel Kurul, Parlamento ne yaparsa yapar...

CANAN ARITMAN (İzmir) - Bize bakıp konuşamıyorsunuz Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - ...ama, biz, Hükümet olarak, kuşkusuz ki, Türkiye'de her kurumun işlevsel halde, üzerine düşen görevleri tarafsızlıkla yapmasını arzu ederiz.

Kuşkusuz ki, TÜBİTAK, katmadeğer meydana getiriyor. Bu tespite ben de katılıyorum. Sanayi teşvikleri veriyor, savunma sanayiini dışa bağımlılıktan kurtarmak için çalışmalar yapıyor. Bu amaçla kurulmuştur; bu zamana kadar, bu amaç doğrultusunda çalışmıştır; bundan sonra da, kuşkusuz ki çalışacaktır ve bizim, Hükümet olarak amacımız, yeni bir heyecanla, yeni bir solukla, TÜBİTAK gibi önemli bir kurumun bu ülkeye hizmet etmeye devam etmesini sağlamaktır; başka hiçbir amacımız yoktur.

Bu düşüncelerimi, siz Genel Kurulun değerli üyeleriyle paylaşmak için söz aldım. Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Sayın milletvekilleri Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum :

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, Kamu İktisadî Teşekkülleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/109)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamu İktisadî Teşekkülleri Komisyonu üyeliğinden, mazeretimden dolayı ayrılmak istiyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 9.10.2003

                                   Hasan Aydın

                                           İstanbul

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Yasama dokunulmazlığı konusunda kurulan (10/70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum :

2. - Yasama dokunulmazlığı konusunda kurulan (10/70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/366)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyelerini seçmek üzere, 9.10.2003 günü saat 16.00'da, Ana Bina PTT karşısı Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 8 üyeyle toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler, belirtilen görevlere seçilmişlerdir.

 

 

Komisyon Geçici

 

 

 

 

 

Başkanı

 

 

 

 

 

Yakup Kepenek

 

 

 

 

 

Ankara

 

 

 

 

Adı ve Soyadı

 

Seçim Bölgesi

Aldığı

Oy

 

Başkan

:

Fehmi Hüsrev Kutlu

(Adıyaman)

8

 

Başkanvekili

:

Yakup Kepenek

(Ankara)

7

 

Sözcü

:

Metin Kaşıkoğlu

(Düzce)

8

 

Kâtip

:

Muharrem Kılıç

(Malatya)

8

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

3. - (10/8,48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, gerektiğinde yurt dışında da çalışabilmesine ilişkin önerisinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında görüşülmüş olduğuna; ilgili İçtüzük hükümlerinin yurtiçi araştırmayı kapsamasına rağmen, konunun gereği ve özelliği nedeniyle, istemin karşılanmasına; ancak, gidilecek ülkelerle, gidecek komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/367)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/8,48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, gerektiğinde yurt dışında da çalışabilmesine ilişkin önerisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında görüşülmüş, ilgili İçtüzük hükümlerinin yurtiçi araştırmayı kapsamasına rağmen, konunun gereği ve özelliği nedeniyle, istemin karşılanmasına; ancak, gidilecek ülkelerle, gidecek komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla Genel Kurulun onayına sunulmasına Başkanlık Divanının 31.7.2003 tarihli toplantısında karar verilmiştir.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

4. - Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/368)

                                      13.10.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin, hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 31.7.2003 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

"Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak, hastalığı nedeniyle 10.7.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, mazereti nedeniyle 29.6.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Denizli Milletvekili Mehmet U. Neşşar, mazereti nedeniyle 12.7.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 35 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan, hastalığı nedeniyle 12.6.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 33 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Giresun Milletvekili Ali Temür, hastalığı nedeniyle 15.6.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 23 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Lokman Ayva, mazereti nedeniyle 20.6.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya, hastalığı nedeniyle 4.7.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 18 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç, hastalığı nedeniyle 15.7.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Mersin Milletvekili Hüseyin Güler, mazereti nedeniyle 24.6.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Şırnak Milletvekili Mehmet Tatar, hastalığı nedeniyle 1.7.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

5. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmelerde bulunmak üzere Fransa'ya yaptığı resmî ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/369)

                                        9.10.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 31 Ağustos 2003 tarihinde Fransa'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

              Liste

Ömer Çelik (Adana)

Egemen Bağış (İstanbul)

Nimet Çubukçu (İstanbul)

Nazım Ekren (İstanbul)

Şaban Dişli (Sakarya)

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1. - (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporunun, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve görüşmelerinin bu birleşimde yapılmasına; özel gündemde yer alacak işler ve sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının görüşülmemesine; (10/127) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin ise 21.10.2003 Salı günkü birleşimde yapılmasına ve gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

 

No. : 50 Tarihi : 14.10.2003

Genel Kurulun 14.10.2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde, 10.10.2003 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 181 sıra sayılı, Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22 milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi konusundaki (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve görüşmelerinin bu birleşimde yapılması, "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" ve "Sözlü Sorular" dışındaki diğer denetim konularının görüşülmemesi; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 105 inci sırasında yer alan (10/127) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin ise 21.10.2003 Salı günkü birleşimde yapılması ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 7 nci sırasında yer alan 201 sıra sayılı, 13 üncü sırasında yer alan 210 sıra sayılı, 21 inci sırasında yer alan 129 sıra sayılı, 22 nci sırasında yer alan 138 sıra sayılı, 23 üncü sırasında yer alan 139 sıra sayılı, 24 üncü sırasında yer alan 140 sıra sayılı, 25 inci sırasında yer alan 161 sıra sayılı, 26 ncı sırasında yer alan 176 sıra sayılı, 39 uncu sırasında yer alan 245 sıra sayılı, 40 ıncı sırasında yer alan 250 sıra sayılı, 42 nci sırasında yer alan 255 sıra sayılı, 43 üncü sırasında yer alan 256 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin ise, bu kısmın 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47 ve 48 inci sıralarına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

 

 

 

Sadullah Ergin

K. Kemal Anadol

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü, Başkanlığımıza başvurarak, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun'a yöneltilen, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 17, 19 ve 35 inci sıralarındaki sözlü soru önergelerine toplu halde cevap vermek istediklerini bildirmişlerdir.

Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum.

Ayrıca, yine, gündemdeki sözlü sorulara toplu cevap vermek isteyen sayın bakanlarımız varsa, onlar da bu taleplerini Divanımıza iletirlerse, biz de gereğini yapacağız.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

Az önce alınan karar gereğince, bu kısımda yer alan Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz ve 22 milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 181 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22 milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/5) (S. Sayısı : 181) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahibine aittir. Daha sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre, siyasî parti grupları adına birer üyeye, şahsı adına iki üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri halinde komisyon ve hükümete de söz verilecek; bu suretle, Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, komisyon, hükümet ve siyasî parti grupları için 20'şer dakika, önerge sahibi ve şahıslar için 10'ar dakikadır.

Komisyon raporu 181 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Hasan Angı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz; şahsı adına Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik, Konya Milletvekilleri Sayın Ahmet Işık ve Sayın Atilla Kart.

Önerge sahibinin söz talebi var mı?.. Yok.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Hasan Angı.

Buyurun Sayın Angı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN ANGI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu raporuyla ilgili olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, uzunca bir süredir Tuz Gölüyle ilgili olarak kamu kurumlarının ve ilgili kuruluşların çalışmalar yürüttüğünü ve bunun zaman zaman kamuoyunun gündemine geldiğini biliyoruz. Yaklaşık yirmi yıllık süreç içinde Tuz Gölüyle ilgili yapılan çalışmalar, 22 nci Dönem Birinci Yasama Yılında araştırma önergesi olarak Meclis gündemimize gelmiş, Komisyonumuz kurulmuş ve çalışmalarını da tamamlamıştır. Raporumuz hazırlanarak Meclis Başkanlığına sunulmuş ve sizlere de dağıtımı yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Tuz Gölü, hepimizin bildiği gibi, İç Anadolu Bölgesinde, doğudan Kızılırmak masifi, güneyden Obruk, batıdan Cihanbeyli ve kuzeyden Haymana platolarıyla çevrili çukur alanın kuzeydoğusundaki en alçak bölümünde yer almaktadır; Türkiye'nin, Van Gölünden sonra ikinci büyük gölüdür; idarî olarak, Konya, Ankara ve Aksaray il sınırları içindedir. Kapalı bir havzada yer alan Göl, jeolojik olarak da tektonik kökenlidir.

Ülkemiz ve dünya için çok önemli tuz kaynaklarından biri konumunda olan Tuz Gölü, bugüne kadar gerekli önlemlerin yeterince alınmaması nedeniyle, çevresel kirlenme tehdidiyle karşı karşıyadır. Çevre il, ilçe ve belde yerleşim birimlerinden kaynaklanan atıksuların arıtılmadan Göle ulaşması ve derelerden gelen alüvyonlar, bugün kirlenmeyi hızlandırmaktadır.

Tuz Gölü, kışın kapladığı geniş su alanıyla su kuşları için de önemli bir kışlama bölgesi olup, ülkemizde biyoçeşitliliğin muhafazası açısından büyük önem taşıyan ve uluslararası kriterlere göre de (A) sınıfına giren sulak bir alandır.

                                    

(x) 181 S. Sayılı Komisyon Raporu tutanağa eklidir.

Ülkemizin ikinci büyük gölü olan bu Gölümüz, önümüzdeki dönemde gerek biyoçeşitliliğin muhafazası, Avrupa Birliği bölgesinde Avrupa düzeyinde değerli tuzcul step habitatlarını barındırması, muhtemelen Natura 2000 ağına dahil edilecek olması ve gerekse olması ve gerekse ülke ölçeğinde endüstriyel üretim merkezi olması bakımından, giderek önemi artmaktadır.

Tuz Gölü, farklı habitat istekleri olan değişik türde ve çok zengin bir yaban hayatının barınmasına, beslenmesine ve üremesine olanak sağlayan eşine az rastlanır değerde sulak alanlar kompleksi oluşturmakta, bu durum Gölün önemini daha da artırmaktadır.

Çevresel kirlenmenin önlenmesiyle ilgili olarak, katı atık depolama alanları ve atıksu arıtma tesisleriyle ilgili olarak fizibilite çalışmaları, Özel Çevre Koruma Kurulunca bitirilmiştir. Projelerin, bir an önce uygulama projelerine dönüştürülüp, tatbikata geçmesi gereklidir.

Değerli arkadaşlar, tuz, fizyolojik yapıları gereği tüm insanların ve hayvanların vazgeçilmez bir ihtiyaç maddesi olduğu gibi, kimya sanayii başta olmak üzere, pek çok sanayi kolu ile ziraatçılıkta ve kışın kar mücadelesinde kullanılan önemli hammaddelerden biridir.

Ülkemizin tuz ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayan Tuz Gölü, mevcut tuzlalardaki üretim kapasitelerinin artırılmasıyla tüm Türkiye'nin ihtiyacını karşılayabileceği gibi, dünyanın ihtiyacını da karşılayacak bir potansiyele sahiptir.

Tuz Gölü, gelişen tarım ve sanayie paralel olarak, bir taraftan kirlilik, diğer taraftan çıplak ve bozkır bir havzada bulunması nedeniyle, erozyonun olumsuz etkisi altındadır. Arazinin doğal yapısı itibariyle hissedilir boyutlarda erozyonun etkisi altında bulunan Tuz Gölü, gerek yağmur-kar suları ve rüzgâr vasıtasıyla gerekse göle ulaşan Peçenek, İnsuyu, Eşmekaya gibi akarsularla karadan taşınan materyalle sürekli doldurulmakta ve doldurulacaktır.

Tuz Gölü ve çevresindeki bozkırlar, barındırdıkları nadir bitki ve hayvan toplulukları nedeniyle, 2000 yılının sonlarına doğru, özel çevre koruma alanı statüsüyle koruma altına alındı. Bu alan, 627 500 hektar büyüklüğünde büyük bir koruma alanıdır.

Tuz Gölü, bölgesine, ekonomik açıdan çok önemli bir katkı sağlamaktadır. Tuz sanayii, Tuz Gölüne sınırı olan yerleşim birimlerinin de başlıca ekonomik faaliyetidir. Şereflikoçhisar da bu ilçelerimizin başında gelmektedir. Tuz madenciliğinin ve işlemesinin yanında, tuz makineleri üretimi de, bu ilçemizin önemli geçim dallarından biridir. Bu yüzden de, 1998 ve 1999 yıllarında, Şereflikoçhisar'ın kuzeyinde ve şu anda özel çevre koruma bölgesinde kalan bir sanayi alanı oluşturulmaya başlanmış -bazı tesislerin inşaatı başlamış, hatta, bir kısmı yarılanmış durumdadır- ancak, buranın kıyı koruma kenar çizgisi ve özel çevre koruma alanı içinde olmasından dolayı inşaatlar durdurulmuştur; bununla ilgili sürünceme devam etmektedir. Bu projeyle ilgili kesin bir karara varılıp, sonuca ulaşılması gerekir. Bu, bölgedeki tuz işletmecileri açısından yerinde incelemelerimizde ortaya çıkan bir öncelikti.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde, ham tuzun neredeyse yüzde 75'i Tuz Gölünden üretilmektedir. Gölümüzde, 3 adet de Tekele ait tuzla bulunmakta; Kaldırım, Kayacık ve Yavşan Tuzlaları. Bu üretimin yüzde 70'i Kaldırım ve Kayacık'ta, yaklaşık yüzde 29'u da Yavşan Tuzlasında gerçekleşmekte. Geçmişte Tekele ait olan tuz işleme tesisleri ise, bugün için, özel sektörce işletilmekte; Tekele ait işyerleri de kiraya verilmektedir.

Tuz Gölü sorunu, sadece bölgesel bir sorun olmayıp, ulusal bir sorun olarak bakılması gereken önemli bir başlıktır.

Tuz Gölü fizibilite raporu da, ekosistemin korunması amacındadır. Tuz Gölü havzasında bulunan doğal ekosistemlerin ekolojik önemi ve duyarlılığı üzerine yoğunlaşılmıştır ve bu amaçla da, master plan hazırlanmıştır. Bu projede, en yüksek tarım özelliğine sahip alanlar belirlenmiş, ürün tipleri, ekim tipi değişiklikleri genel hatlarıyla tanımlanmıştır.

Özel Çevre Koruma Kurumunca, bölgede acil önlemlerin alınması için altyapı çalışmaları bir yandan devam ederken, ekolojik araştırma projelerine de başlanmıştır.

Tuz Gölü havzası içerisinde koruma öncelikli alan olarak seçilen özel çevre koruma alanında tehditlerin ortadan kaldırılması veya minimuma indirilmesi ve havzadaki doğal kaynakların korunabilirliğinin sağlanması, önlemlerin alınması, ancak havzaya ait temel bilgilerin detaylı elde edilmesiyle mümkün olacağından, Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi Toprak ve Arazi Kalite Sınıflaması ile Alternatif Tarımsal Uygulamaların Belirlenmesi Projesi çalışmaları 25 Temmuz 2002 tarihinde başlatılmıştır.

Tuz Gölü, bulunduğu alan itibariyle de kültürel ve tarihî bir mirasa sahiptir. Yerleşim birimleri çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Pek çok önemli tarihî kalıntılara sahiptir. Burada, Sultanhanı'nı örnek olarak gösterebiliriz. Tuz Gölünün güneyinden de tarihî İpek Yolu geçmektedir.

Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesinde toplam 65 adet kültürel SİT alanı bulunmaktadır. Yinelemekte fayda görüyoruz ki, bu havza, önemli miktarda kuşa ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle flamingo kuşlarının burada 10 000'den fazla yuvalandığı tespit edilmiştir.

Dolayısıyla, Tuz Gölünü, sadece sanayiin ve diğer alanların ihtiyaç duyduğu bir hammadde alanı olarak değil, aynı zamanda, doğal güzelliğin yaşandığı, bitki ve kuş türleri açısından iç ve dış turizme açılabilecek bir alan olarak da görmek gerekir.

Özellikle, yaz aylarında Göldeki tuz tabakalarının oluşturduğu bölgedeki ışık yansımaları, çevresel güzelliği birkaç kat daha artırmakta ve bu manzara, izleyicilerine, bölge ziyaretçilerine sunulmaktadır. Bölgenin gelişip güzelleşmesi adına, turizme doğru yönlenecek bu yapının, bu doğal güzelliğin gözardı edilmeden, gelecek nesillere taşınması da bir mecburiyettir.

Bu bölgede, Düden, Tersakan, Bolluk, Tuz Gölü ve Eşmekaya sazlıkları, birinci derecede doğal SİT alanıdır ve Eşmekaya, yaban hayatı koruma alanıdır.

Bu bölgemiz, bünyesinde barındırdığı doğal zenginliğin yanında, kültürel zenginliğiyle de ülkemiz turizmi açısından önemli bir potansiyeli ortaya koymaktadır. Bu anlamda, bu bölgemizin kültürel değerlerinin konumları araştırılıp, mevcut bilgiler değerlendirilerek özel bir veri tabanı oluşturulmalıdır. Bu havzadaki her alanın kendine has özellikleri araştırılarak, bu özellikleri dikkate alınarak, koruma alanları ayrı ayrı tanımlanmalıdır. Bu araziler kamulaştırılarak, gözle görülen bir şekilde işaretler vasıtasıyla tanımlanmalı ve ekoturizme olanak sağlayacak şekilde fizibilitesi hazırlanmalıdır. Sonrasında ise, yapılacak faaliyetlerde öncelik sırasına göre sağlanacak kaynaklarla, kültürel restorasyon çalışmaları yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tuz Gölünün karşı karşıya kaldığı bu tehdit, geçmişte yapılan araştırmalarla ve bugün de komisyonumuzun yaptığı çalışmalar neticesinde, gözardı edilemeyecek bir gerçektir. Bu ekolojik tehdidin ortadan kaldırılması için, gerekli önlemler, alınacak tedbirler de kalıcı olmalıdır. Bu bölgemizin korunması ve yaşatılması da, mevcut projelerimizin bir an önce uygulamaya geçirilmesiyle mümkündür.

Daha önce bahsettiğim üzere, Tuz Gölü problemi, bölgesel bir sorun olmaktan ziyade, ulusal bir konu olarak gündemimizdedir. Bu sorunun giderilmesi de, peyderpey uygulanacak projelerle değil, havzanın tümünde projenin aynı anda uygulanmasıyla mümkündür. Bu tür koruma faaliyetlerinin de İller Bankası vasıtasıyla yapılmasından ziyade, Özel Çevre Koruma Kurumu eliyle yapılmasını faydalı buluyoruz; çünkü, bunun örneklerini Fethiye, Foça gibi yerlerde hep birlikte gördük; sonuç başarılı. Aksi takdirde, yöredeki belde ve ilçe belediyelerinin imkânlarıyla, arıtma sistemlerinin, katı atık depolama alanlarının oluşturulması mümkün gözükmüyor. O halde, Özel Çevre Koruma Kurumu marifetiyle bu sürecin yaşatılması gerekiyor. Aksi takdirde, yurt dışından tedarik edilen kredilere Hazine garantisi alınamadığı için, projeler hayata geçmiyor.

Komisyonumuz, konunun önemine binaen, kapsamlı ve somut çalışmalar yapmıştır. Çevre ve insan sağlığı için önem arz eden Tuz Gölünün kurtarılması gerekliliği konusunda Yüce Meclisimiz ayrıca özen göstermiş ve komisyonumuzun kurularak, bu kirlenmeye neden olan kurum ve kuruluşların ayrıca uyarılmasını ve konuya hassasiyetle yaklaşılmasını sağlamıştır.

Hepiniz takdir edersiniz ki, kirlilikle mücadele, ancak, kararlılıkla sürdürülebilirse başarıya ulaşabilir. Bu kapsamda, hükümetimizin bu konuya yaklaşımı da Meclisimizin yaklaşımıyla aynı olacak, gerekli ilgi esirgenmeyecek ve tıpkı ülkemizin diğer problemlerine sahip çıkıldığı gibi, bu soruna da sahip çıkılarak ivedilikle çözüm getirilecektir.

Çevre kirliliğine karşı verilen mücadele, elbette kurumlarımızın alacağı tedbirlerle sınırlı değildir. Unutmamak gerekir ki, eğitim evde başlar ve okulda devam eder. Gelecek nesilleri, bu konuda, bizlere göre daha duyarlı yetiştirmeliyiz. Burada hepimize büyük sorumluluk düşmektedir.

Sanayicilerimizin de, yerel yöneticilerimizin de, sivil toplum örgütlerimizin de, yöre insanlarımızın da, bu konuda daha fazla duyarlı ve eğitimli olmaları gerekmektedir. Bu konuda daha dikkatli olmak ve temkinli hareket etmek zorundayız.

Bu çalışmaların, gerek ilgili kurum ve kuruluşlardan gelen uzman arkadaşlarımızın gerekse Komisyonumuzun yerinde yaptığı araştırmalarla iki anabaşlık altında toplanan çözüm önerilerinin kısa, orta ve uzun vadeli olarak bir an önce hayata geçirilmesi, geçmişteki zaman kaybının telafi edilmesi adına da bir mecburiyettir.

Devlet Su İşlerinin, bölgedeki tahliye kanallarının temizlik çalışmalarını bir an önce bitirerek, Göle ulaşan suların daha kontrollü ve temiz olarak gelmesini sağlamasıyla; diğer taraftan, belde, ilçe ve Konya'dan gelen atıkların arıtılmış olarak Göle ulaştırılmasıyla, kısa dönemli çalışmalar ortaya konulmuş olacak. İleriye dönük tarımsal alanlardaki ıslah çalışmalarının ve hidrolojik seviyelerin de korunmasıyla detay çalışmaların bölge bütünlüğü içinde yerine getirilmesi, Tuz Gölünü gelecek nesillere çok daha problemsiz olarak bırakmamızı sağlayacaktır.

Bu çalışmaların tekrar gündeme getirilmesine, yavaş giden çalışmaların hızlandırılmasına vesile olduğu için, aynı zamanda o bölgeden bir milletvekili olarak, önerge sahibi olan arkadaşlarımıza, Yüce Meclisimize, Komisyon üyelerimize, uzman arkadaşlara; kamu kurumlarından, belediyelerden, sivil toplum örgütlerinden ve akademisyenlerden bu çalışmaya katkıda bulunanlara ayrı ayrı şükranlarımızı arz ediyoruz.

Unutmayalım ki "doğa, bize atalarımızdan kalan miras değil, çocuklarımızdan aldığımız emanettir." Bu söze dikkat çekip, bu emanete hep birlikte hakkıyla sahip çıkmayı diliyor, heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Anğı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz.

Buyurun Sayın Büyükcengiz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Konya)- Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan 181 sıra sayılı Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulan Meclis araştırması komisyonu raporu üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini sizlerle paylaşmak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini, Sayın Başkanı ve Sayın Başkanın yüksek şahsında sorunla ilgili tüm yurttaşlarımızı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki temel görevi vardır. Bunlardan birincisi yasama, ikincisi denetlemedir.

Denetim görevi, soru önergeleri, araştırma, soruşturma önergeleri ve gensoru önergeleriyle yürütülmeye çalışılıyor. Meclis araştırması, Anayasamızın ve İçtüzüğümüzün milletvekillerine verdiği önemli bir denetim mekanizmasıdır. Milletvekilleri, bu yolla, ülke sorunlarını ve çözümlerini millet adına araştırma, ilgilileri dinleme, çözüm önerilerini saptama, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirerek yürütmeye, yani, hükümete, iktidarlara rapor verme olanağına sahip olur. Yasama ile yürütmenin bir araya gelerek, somut sorunları somut tespit ve teşhisler doğrultusunda tartıştığı, irdelediği, gündeme getirdiği önemli bir olaydır. Gerek Meclis araştırma ve soruşturma önergeleri, gerekse soru önergeleriyle denetim aracı, etkin, güncel bir sistem ve yöntemle, maalesef, işletilememektedir.

22 nci Dönem Birinci Yasama Yılında gelen 765 adet sözlü soru önergesinden 163 tanesi cevaplandırılmış; yine, gelen 127 adet -dikkatinizi çekiyorum 127- Meclis araştırması önergesinden sadece 23 tanesi görüşülmüş olup, 12 tanesi kabul edilmiş, 11 tanesi çok önemli olmasına karşın reddedilmiş ve 104 tanesi ise gündemde beklemektedir.

Bize seçim bölgelerimizde soruyorlar: "Önerge verdiniz; ne oldu?.." Yanıt vermekte zorlanıyoruz. Geçmişe dönüp baktığımızda, araştırma önergeleri sonucu kurulan komisyonlarca yapılan çalışmaların bitmesiyle ortaya çıkan raporlar hükümetlere sunulmuş, alınacak önlemlerle ilgili önerilerde bulunulmuş; ama, bunun gereği yerine getirilmemiş. Neye yaramış; hiçbir şeye; hükümetlere bununla ilgili bir gensoru dahi verilmemiş.

Bu dönem, iktidar tarafından denetim görevinin engellenmeye çalışıldığını hep birlikte görüyoruz. Bu hususta endişelerimiz var. "Nasıl olsa, bizim yeterli çoğunluğumuz var, Meclisi istediğimiz gibi çalıştırırız, parmak hesabıyla muhalefetin sesini kısarız" anlayışı hâkim. Bu anlayış sonucudur ki, denetim faaliyetleri etkili biçimde yerine getirilemiyor. Şu anda görüşmekte olduğumuz raporla ilgili önerge, AKP Grubuna mensup milletvekilleri tarafından verildi; kabul edildi; komisyon kuruldu; çalışmalarını tamamladı; raporunu sundu. Şimdi, raporu görüşüyoruz. Bundan sonraki gelişmeleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak dikkatle izleyeceğiz. Bakalım ne olacak?..

Bu tür önergelerden çıkacak sonuçların değerlendirilerek gereğinin yapılması, yürütmenin görevidir. Birinci Yasama Yılında, yine, AKP'li milletvekilleri tarafından verilen yolsuzluklarla ilgili önergenin görüşülmesi esnasında, Grubumuz sözcüsü Sayın Ali Topuz'un "siz, iktidarsınız, devletin bütün bilgileri, arşivleri ve imkânları elinizde; bu araştırma önergesiyle ne yapmak istediğinizi anlayabilmiş değiliz. Elinizdeki bilgileri dürüstçe değerlendirerek, sorunun üzerine gittiğiniz takdirde gereğini yapmış olursunuz" dediğini anımsıyorum. Şimdi, aynı şeyleri ben söylüyorum: İktidarsınız, bütçeyi siz yapıyorsunuz, yatırımları siz yönlendiriyorsunuz, Tuz Gölündeki kirliliği de siz önleyeceksiniz, gerekli tedbirleri siz alacaksınız.

Değerli arkadaşlarım, bizler, öncelikle, bu garipliğe Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bir çözüm bulmalıyız. Evet, bizler bu koşullar altında İçtüzük ve Anayasa hükümlerine yeni bir bakış getirerek, denetim yollarını güncelleştirmeli ve etkinleştirmeliyiz. Geçen hafta görüştüğümüz Bilgi Edinme Hakkı Yasası, her ne kadar "işi kolaylaştıracak" denilecek olsa da, yeterli değildir. Tekrar ifade ediyorum ki, İçtüzük ve Anayasa hükümleri bu hususta yeniden düzenlenmelidir.

Değerli arkadaşlarım, Tuz Gölü kirleniyor; Tuz Gölü çok uzun yıllardan beri kirleniyor. Maalesef, gelmiş geçmiş hükümetlerin hiçbiri bu konuya yeteri kadar duyarlılık göstermedi.

Değerli milletvekilleri, komisyonumuz, üç ayı aşkın süren çalışmalarını tüm teknik ayrıntılarıyla rapor haline getirerek bugün Yüce Meclisin bilgilerine sunmuştur. O nedenle, ben konunun teknik ayrıntılarına çok fazla girmeyeceğim; ancak, rapordaki bilgileri siz değerli milletvekillerimiz değerlendirirlerken, sorunun ne kadar uzun süredir devam ettiğinin bilinmesi açısından, 20 nci Dönem milletvekilliğim sırasında bu sorunla ilgili, günün Başbakanına yönelttiğim bir soru önergeme, yine Başbakan adına Çevre Bakanı tarafından verilen yanıtı kısaca bilgilerinize sunmak istiyorum. Tarih 5 Ağustos 1998; soru önergesi :

"Dünyamızın nadir doğal kaynaklarından olan, Türkiye'nin ikinci büyük gölü ve ülkemizin tuz ihtiyacının yüzde 73'ünü karşılayan Tuz Gölünün ekolojik dengesi hızla bozulmaktadır. Bunun nedeni, çevresindeki yerleşim merkezlerinin evsel ve sanayi atıksularının herhangi bir arıtmaya tabi tutulmadan göle ulaşmasıdır.

Konya kanalizasyonunun yanı sıra, Konya Şeker Fabrikası ve deri sanayii gibi gelişmiş küçük sanayi siteleriyle Konya'da bulunan 1 100 civarında küçük ve orta ölçekli işletme ve fabrikaların atıksuları Keçeli Deresine, buradan da yine kanal aracılığıyla Tuz Gölüne ulaşmaktadır. Gölün kirlenmesi böyle devam ederse, Tuz Gölü yakın gelecekte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Soru 1.- Konya Büyükşehir Belediyesinin atıksu arıtma tesisi yapması konusundaki çalışmaları hangi aşamadadır?

Soru 2.- Belediyeyi bu çalışmayı yapmaya zorlamayı düşünüyor musunuz?

Soru 3.- 63 000 000 insanımızın -o zaman nüfus 63 000 000'muş-beslenme yoluyla sağlığını doğrudan ilgilendiren sorunun bu boyutlara gelmesinin sorumluları hakkında herhangi bir yaptırım uygulamayı düşünüyor musunuz?

Arıtma tesisinin malî yükünün çok fazla olacağı bilindiğinden, Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığının bu projeyi yaptırarak maliyeti belirlemesi halinde tesislerin yapımı için belediyeye maddî yardımda bulunmayı düşünüyor musunuz?"

Değerli arkadaşlarım, Sayın Öksüz tarafından verilen önergede, sorulan bu soruların tamamı, aynen sorun olarak devam ediyor. 1998'den 2003'e kadar aradan geçen beş yıl süre içerisinde gelmiş geçmiş hükümetler, bundan önceki hükümetler ve bu hükümet tarafından, bugüne kadar Tuz Gölü için hiçbir şey yapılmamış.

Önergeye uzun uzun cevap yazmış o zamanki Çevre Bakanımız ve sonucu şöyle bağlamış: "Bakanlığımızca, tüm bu çalışmaları içeren ve tutarı 87 536 856 Amerikan Doları olan bir projenin 1998 yılı yatırımlarına dahil edilerek uygulanması için Yüksek Planlama Kuruluna başvurulmuştur. Bakanlığımızın hedefi, uzun yılların ihmali sonucunda oluşan Tuz Gölündeki sorunların en kısa sürede çözüme kavuşturulmasıdır." Son olarak "Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde yapılacak çalışmalarla yürütülecek uygun projelere destek verilmesi amacıyla, gerek dış kredi gerekse iç finansmanın sağlanması hususunda gereken her türlü çaba gösterilecektir" deniyor 1998 yılındaki önergeye verilen cevapta. O günden bugüne kadar bu sorunların hiçbirisi çözüme kavuşmamış.

Değerli arkadaşlarım, aradan beş yılı aşkın süre geçti, 2003 yılında aynı sorunları tartışıyoruz. Aslında bu sorunu çözüme kavuşturmak bir tercih meselesidir. Çevreye duyarlı mısınız değil misiniz; Değilsiniz.

Bakınız, gelişmiş ülkelerde çevre sorunu en önemli sorun olarak algılanıyor ve Çevre Bakanlığı da en önde gelen bakanlık olarak görevini sürdürüyor. Bizde ise, siz, iktidara gelir gelmez, çevreye ve çevre sorunlarına ne kadar önem verdiğinizi, Çevre Bakanlığını bir başka bakanlıkla birleştirmek suretiyle etkinliğini yok denecek düzeye indirerek kanıtladınız!.. İnşallah, raporunu görüşmekte olduğumuz Tuz Gölünün kirlenmesi sorununda bu düşüncelerimiz tezahür etmez.

Değerli arkadaşlarım, 10.12.2002 tarihinde Sayın Özkan Öksüz ve arkadaşları tarafından Meclis Başkanlığına Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü maddesi uyarınca verilen önergeyle kurulan (10/5) esas numaralı Komisyonun, Cumhuriyet Halk Partili üyesi olarak çalışmalarına ben de katıldım. Seçim bölgemle de yakından ilgili olduğu için, sorunu uzun yıllardan beri izlemekteyim. Bu vesileyle, başta komisyon başkanı ve komisyon üyesi değerli arkadaşlarıma, komisyona katkıda bulunan teknokrat ve bürokratlara, milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Komisyonumuz, önergenin gerekçesinde belirtildiği gibi, konuyla ilgili araştırmayı ve bilgi toplama görevini en ince ayrıntılarına kadar yerine getirmiştir; 18.3.2003 tarihinden 3.6.2003 tarihine kadar 9 toplantı yapmış ve bu toplantılarda, Çevre Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Tekel, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü, BOTAŞ Genel Müdürlüğü, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Konya Belediyesine bağlı KOSKİ Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan konuyla ilgili çok değerli teknokrat ve bürokratlarla ve yine konuyla ilgili bazı üniversitelerimizden gelen akademisyen uzmanlarla müteaddit defalar görüşmeler yapmış, huzurlarınızda görüştüğümüz raporu düzenleyerek sizlere sunmuştur.

Konya Belediyesine ait KOSKİ Genel Müdürlüğüyle birlikte, Kulu, Şereflikoçhisar, Cihanbeyli Belediyeleri yetkililerinden de bilgiler alınmıştır.

Değerli arkadaşlarım, sorunla ilgili çalışmaların uzun yıllardan beri devam ettiğini gördük. Çözüm yollarıyla ilgili öneriler de, biraz önce belirttiğim kurumlarımızda yeteri kadar var. Olay, birinci derecede ekonomik. Konya Büyükşehrinin atıksularının bir yolla Tuz Gölüne kadar uzanması en önemli olumsuz etken. Konya Belediyesince arıtma tesisinin ihale edilmiş olması ve kısa zamanda inşaatına başlanacağı, olumlu bir gelişmedir. Bunun yanında, Şereflikoçhisar, Cihanbeyli, Kulu, Altınekin, Aksaray, Sultanhanı ve Gölle bağlantılı diğer belediyelerimizin arıtma tesislerinin yapımını çabuklaştıracak ekonomik yardımların da hükümet tarafından hızla yapılma zorunluluğu vardır.

Önceki hükümetler döneminde İspanya tarafından açılması planlanan bir kredi veya hibenin gerçekleşmemiş olması, üzüntü verici bir durumdur. Bunun da, ülkemizin üst üste yaşadığı ekonomik krizler dönemine rastlaması sonucu gerçekleşemediği kanısındayım.

Değerli arkadaşlarım, bölge, Anadolu'nun en önemli tarımsal alanlarının bulunduğu bir kesim ve Cihanbeyli, Kulu, Şereflikoçhisar, Eskil, Aksaray'da -Gölün civarındaki Aksaray- tarımla uğraşan birçok çiftçimiz de, Gölün su dengesinin bozulması sebebiyle her yıl mustarip oluyorlar, mağdur oluyorlar, zarar görüyorlar. Tarımsal sulamayı gerçekleştirmek amacıyla, bu coğrafyada, Devlet Su İşlerinin, uzun yıllardan beri devam edegelen, sulamayla ilgili çalışmaları var. Adı geçen belediyelerin birçok atığı, bu kanallar vasıtasıyla Tuz Gölüne ulaşıyor.

Komisyon çalışmalarımız esnasında, devletin konuyla ilgili birçok biriminin birbirleriyle uyumlu çalışma anlayışı içinde olmadıklarını -üzülerek söylüyorum- gördüm. Devlet Planlama Teşkilatından Hazineye, Çevre Bakanlığından Enerji Bakanlığına, Tarım Bakanlığından İller Bankasına kadar, bürokrasinin, bir yetki kargaşası içinde sürekli topu birbirlerine atarak, sorunun çözümü üzerine ciddî bir şekilde eğilinilmediği gerçeği de ortaya çıkıyor.

Ülkemizin tuz ihtiyacının yüzde 75'ini karşılayan Tuz Gölünün kirlenmesini önleyecek çalışmaların bir an önce etkinliğe kavuşturularak bitirilmesi için bu uyuşmazlığa öncelikle son verilmeli, gerekirse hükümet tarafından yeniden düzenlemeler yapılmak suretiyle sorunun çözümü kolaylaştırılmalıdır.

Ayrıca, önümüzdeki yılın bütçesine -çok önemlidir bu- yeteri kadar ödenek hükümet tarafından mutlaka konulmalıdır; aksi takdirde, bu sorunun çözümü yine uzun yıllar sürüncemede kalacaktır.

Bu vesileyle, bir anımı da sizlere aktarmak istiyorum: 1998 yılında, yine, şu anda Meclisimizin oturumunu yöneten Sayın Başkan Yılmaz Ateş'le birlikte -bizim Çevre Komisyonu Başkanımızdı o zaman- Tuz Gölü civarında bir geziye de katıldık; kendileri de hatırlayacaklar. Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde ben tekrar gittim, sizin gördüğünüz gibi duruyor hâlâ; onu da bu vesileyle size iletmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Tuz Gölü kirleniyor; devletin, bu kirliliği önlemekle ilgili, ekonomik olanaklar ölçüsünde görev yapmasını kabul etmek mümkün değildir. Anayasamızın 65 inci maddesi, ekonomik ve sosyal haklarla ilgili olarak devletin görevinin, ekonomik gücüyle sınırlı olduğunu ifade ediyor; ancak, çevre hakkı, yaşam hakkının, insanlık hakkının bir parçasıdır. Böylesine önemli bir konunun, belki, anayasa düzenlemesi sırasında yaşam hakkı içinde yer alması zorunluluğu vardır. Birçok yerde kirliliği görüyoruz. Bizim, Türk Ulusu olarak kaliteli bir yaşama ulaşabilmemiz için bu konularda yeni düzenlemeler yapmamız zorunludur. Avrupa Birliği ilerleme raporunda eleştirilen hususlardan birisi, çevreyle ilgili hiçbir düzenleme yapmayışımızdır. 21 inci Yüzyılda Avrupa Birliğinin kapısını zorladığımız bir dönemde, çevre sorunuyla ilgili düzenlemeleri hızla yapmamız gerekiyor. Tuz Gölü ve birçok güzelliğimiz elimizle kirleniyor, doğanın dengesi bozuluyor. Tuz Gölünün kokmaya başladığını hepimiz görüyoruz, yaşıyoruz. Artık tuz da kokmaya başladı. Tuzun kokması, bir ülke için tehlikeli bir göstergedir. Bunların nedenleri devlet katında belli. Devletin kurumlarının, başta hükümet olmak üzere, her konuda kirleticilikten uzak durmaları gerekiyor.

Biz, bu bakış içerisinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, böylesine önemli bir kirliliğin yaşandığı Tuz Gölünde, kirlenme nedenlerinin, alınması gerekli önlemlerin, bunun ekonomik ve sosyal hayata yansımalarının ne olduğunun araştırılmasına, hiçbir önyargıya kapılmadan katkı verdik. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bilgiye, belgeye, her zamandan daha fazla, milletvekillerimizin, halkımızın ve basınımızın ulaşmasını sağlamak amacıyla, rapora olumlu bakıyoruz ve raporda belirtilen Tuz Gölünü kirlilikten arındıracak ve ülkemizin diğer tüm kirliliklerden arındırılmasıyla ilgili önlemlerin, hükümet tarafından, zaman kaybedilmeksizin alınmasını içtenlikle de diliyoruz. Tuz Gölündeki kirliliğin ekonomik katkılarla arınacağı belli; hükümet, bu katkıyı hemen yapmalıdır.

Devletteki diğer kirlilikleri temizlemek için de, milletvekili dokunulmazlıklarını sınırlayan anayasa değişikliği tasarısının, bir an önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi önüne getirilmesi zorunluluğu vardır.

Bu duygularla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum; beni dinlediğiniz için, hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Büyükcengiz.

Şimdi, Komisyon adına, Başkan Sayın Özkan Öksüz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

 (10/5) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca 20 milletvekili arkadaşımla birlikte vermiş olduğum araştırma önergesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulü sonucu kurulan araştırma komisyonunun hazırlamış olduğu raporla ilgili söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunarım.

Değerli arkadaşlar, dünyada ve ülkemizde tuz üretiminde önemli bir yeri olan Tuz Gölü, son yıllarda hızlı bir kirlenmeyle karşı karşıyadır. Beyşehir yöresindeki tarımsal alanların sulanması amacıyla yapılan sulama kanalına, Konya İlinin evsel ve endüstriyel nitelikteki atıksularının arıtılmadan ana tahliye kanalına bağlanması ve Aksaray İli Cihanbeyli, Kulu, Şereflikoçhisar gibi ilçelerin ve bu ilçelere bağlı bazı beldelerin kanalizasyonlarının Tuz Gölüne akıtılmasıyla, ülkemizin en önemli doğal zenginlik alanı olan Tuz Gölünün kirlilik tehlikesi büyük boyutlara ulaşmıştır.

Tuz Gölündeki su seviyesinin yükselmesi, çevresindeki tarım alanlarının tabansuyunu yükselttiğinden, Tuz Gölü havzasında tarım arazilerinin verim düşüklüğü ve arazi çoraklaşmaları ortaya çıkmıştır. Bu durum, tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan Ankara İline bağlı Şereflikoçhisar, Konya İline bağlı Kulu, Cihanbeyli İlçeleri ile bu ilçelere bağlı köy ve kasabalar ve Tuz Gölüne kıyısı bulunan Aksaray İlinin köy ve kasabalarının ekonomisi olumsuz yönde etkilenmiştir.

Ekonomik zenginliği yanında, barındırdığı kuş türleriyle ve ekosistemiyle özel çevre koruma bölgesi olarak ilan edilen Tuz Gölü yok olma durumuyla karşı karşıyadır.

Bu nedenle, bir taraftan Tuz Gölündeki kirlenmeye dikkat çekmek, diğer taraftan da kirlenmenin boyutlarının araştırılarak alınacak önlemleri tespit etmek amacıyla, 22 milletvekili arkadaşımla birlikte, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için araştırma önergesi verdim. Bu önerge, siz değerli milletvekillerimizin -muhalefeti ve iktidarıyla- oylarıyla 4.2.2003 tarihli 30 uncu Birleşimde görüşülmüş, Genel Kurulun 758 sayılı kararıyla, önergede belirtilen hususlar araştırılmak üzere bir komisyon kurulması kararlaştırılmıştır. Bu kararı takiben, 4.3.2003 tarihli 40 ıncı Birleşimde, Tuz Gölü Araştırma Komisyonu için üye seçimi yapılmıştır. 12.3.2003 tarihinde toplanan Tuz Gölü Araştırma Komisyonu, kendi arasında görev taksimini yaparak, çalışma stratejisini belirlemiştir.

Bu amaçla, konuya duyarlı sivil toplum kuruluşlarının, ilgili kamu ve özel kuruluş temsilcilerinin davet edilerek dinlenilmesine, Tuz Gölü havzasında incelemelerde bulunulmasına, ulaşılan her türlü bilgi ve belgelerin rapora esas teşkil etmesi bakımından değerlendirilmesine karar verilerek, kamu kurum ve kuruluşları ile konuyla ilgili araştırma yapmış olan bilim adamlarımız ve sivil toplum örgütleri komisyon toplantılarına davet edilmiştir.

Bu çerçevede, Özel Çevre Koruma Kurumu, Konya Büyükşehir Belediyesi, Tuz Gölü çevresinde yer alan ilçe ve kasabalarımızın belediye başkanları, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Tekel Tuz Sanayii Müessese Müdürlüğü, Çevre Bakanlığı, BOTAŞ, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Enerji Bakanlığı, Doğal Hayatı Koruma Vakfı yetkilileri ile üniversitelerimizden konuyla ilgili araştırma yapmış öğretim üyeleri komisyon toplantılarına davet edilerek dinlenilmiş ve komisyonumuza sunmuş oldukları raporlar hassasiyetle incelenmiştir.

Değerli milletvekilleri, Komisyonumuz, Tuz Gölündeki kirlenmenin boyutlarını yerinde incelemek amacıyla 9.5.2003 ve 10.5.2003 tarihleri arasında, Şereflikoçhisar, Cihanbeyli ve Kulu İlçeleri ile Tuz Gölü çevresinde bulunan beldelerimizi ziyaret etmiş ve yöre halkının sorunlarını dinlemiştir. Kayacık, Kaldırım ve Yavşan Tuzlalarında incelemelerde bulunulmuş ve tuzlaların yetkililerinden bilgiler alınmıştır.

Bu arada, Şereflikoçhisar'daki Peçenek Deresi, Kulu'daki Düden Gölü, Gölyazı Kasabasındaki Devlet Su İşlerinin tahliye kanalı ile Devlet Su İşlerinin anatahliye kanalının, Hasan Kerpiç Yaylası Köprüsünden bakılarak kirlilik incelemesi yapılmış ve kirliliğin kaynağı ile kirliliğin boyutları incelenmiştir.

Bütün bu çalışmalardan elde edilen bilgiler bir rapor halinde sizlere sunulmuştur. Bu raporun hazırlanmasında emeği geçen Komisyon üyesi milletvekillerimize, bizzat Komisyona gelerek bilgi veren bürokratlarımıza ve bilim adamlarımıza, hazırlamış oldukları rapor ve araştırmalarını Komisyonumuza sunan şahıslara ve Komisyonda görev alan Meclis personeline de teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Tuz Gölünün yoğun bir kirlilikle karşı karşıya olduğu hususu, gerek geçmişte yapılan araştırmalardan gerekse Tuz Gölü Araştırma Komisyonunun yapmış olduğu çalışmalardan kesin olarak anlaşılmıştır.

Tuz Gölündeki kirliliğin bertaraf edilmesi için alınması gereken önlemler, geçici önlemler olmayıp, kısa ve uzun vadede kalıcı önlemler olmalıdır. Bu amaçla, Komisyonumuz tarafından, Tuz Gölündeki kirlenmenin boyutları, alınması gereken kısa ve orta vadedeki tedbirler ile bu tedbirlerin alınmasında devlet kurum ve kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine ve yöre halkına düşen görevler tespit edilmiştir.

Tuz Gölündeki kirlenmenin önlenmesi için alınması gereken tedbirler anahatlarıyla şunlardır :

Bölgenin kaynaklarının korunması ve kullanılmasında, mevcut projelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı tarafından hazırlatılmış bulunan Tuz Gölü Entegre Çevre Projesi fizibilite çalışmalarının ve bu çalışma sonunda ortaya çıkan araştırma projelerinin, atıksu arıtma ve katı atık düzenli depolama tesisleri uygulama projelerinin Devlet Planlama Teşkilatı yatırım programına alınarak uygulamaya sokulması ve Tuz Gölü havzasının bir yönetime kavuşturulması gerekmektedir.

Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı tarafından hazırlatılmış bulunan Tuz Gölü Entegre Çevre Projesini, havzadaki belediyelerin finansmanlarıyla, kısıtlı bütçeleriyle karşılamaları mümkün değildir.

Türkiye'nin tuz ihtiyacının yüzde 70-80'ini karşılayan Tuz Gölünün Kurtarılması Projesi, sadece Konya ve Tuz Gölü çevresindeki belediyelerin sorunu değildir. Bu sorun, Türkiye'nin ulusal bir sorunudur.

Bu çerçevede, Tuz Gölü havzasının bir bütün olarak değerlendirilmesi, kirletici kaynakların tümünün aynı anda o havzadaki suyun kalitesini olumsuz yönde  etkileyecektir. Bu nedenle, havza bazında bir yönetim anlayışının benimsenmesi gerekmektedir. Bu konudaki çalışmalara süratlilik kazandırmak ve kısa zamanda sonuç almak amacıyla, söz konusu faaliyetlerin tek bir yönetim altında gerçekleştirilmesi uygun olacaktır. Bu amaçla, il özel idareleri ile ilgili belediye başkanlarından oluşan Tuz Gölü hizmet birliği kurulmalıdır.

İl özel idareleri ile, ilgili belediye başkanlarından oluşacak Tuz Gölü hizmet birliği, Özel Çevre Koruma Kurumuyla koordineli çalışmalıdır.

Devlet Planlama Teşkilatı, Tuz Gölünde yapılması planlanan uygulama projelerini İller Bankasına bırakmamalıdır; çünkü, İller Bankasının bu uygulama projelerini kısa zamanda hayata geçirmesi mümkün değildir. Özel Çevre Koruma Kurumu ile Devlet Planlama Teşkilatının belediye hizmetleri sektöründen Fethiye, Foça, Patara ve Göcek katı atık düzenli depolama tesisleri birkaç yıl içinde tamamlanmıştır. Yine, aynı sektörden Ortaca katı atık düzenli depolama tesislerinin inşaatı ve Datça katı atık düzenli depolama tesisleri yapılacaktır.

Bu ulusal projenin hayata geçirilmesi, hem ülkemiz ekonomisi hem de Tuz Gölü çevresindeki yörenin ekonomisi için çok önemlidir.

Bu nedenle, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı tarafından, Konya İli, Aksaray İli, Şereflikoçhisar, Cihanbeyli, Kulu İlçeleri ile bu projede yer almayan, ancak Tuz Gölüne yakınlığı nedeniyle Eskil İlçesi kanalizasyon atıksu tesisi ve katı atık bertaraf tesislerinin, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından öncelikli projeler kapsamına alınması ve kısa zamanda gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Ağır işleyen bürokrasi, kurumlar arasındaki koordinasyon eksiklikleri, projenin hayata geçirilmesinde en büyük engeli teşkil etmektedir. Bölgede daha önce Çevre ve Orman Bakanlığınca yaptırılan önfizibilite etüdüne göre, atıksu arıtma tesisleri ve katı atık bertaraf tesislerinin finansmanı için kullanılması planlanan yumuşak kredileri kapsayan İspanyol-Türk finansal protokolünün bir parçası olarak Tuz Gölü Entegre Çevre Projesi fizibilite etüdü, İspanyol hükümetinin hibesiyle Özel Çevre Koruma Kurumunca yaptırılmıştır. Bu projenin gerçekleştirilmesi için gerekli olan finansman kaynağı da İspanya'dan temin edilmiştir. Türkiye ile İspanyol hükümetleri arasında imzalanan ekonomik ve malî işbirliği mutabakat zaptı kapsamında, 72 800 000 dolar kredi temin edilmiştir; ancak, devlet kurumları arasındaki koordinasyonsuzluk, ağır işleyen bürokrasi ve Devlet Planlama Teşkilatı ile Hazine Müsteşarlığının bu projeyi desteklememesi ve gerekli önemin verilmemesi nedeniyle, İspanyol kredisi, maalesef kullanılamamıştır.

Bu proje kapsamında, Konya Büyükşehir Belediyesi, İspanyol hükümetinin istediği malî sorumluluğu üstlendiği için, Konya İli kanalizasyon atıksu tesisi ve katı atık bertaraf tesisinin ihalesi 16 Temmuz 2002 tarihinde yapılarak, Sistem Yapı, INIMA ve OHALE şirketlerinden oluşan, üçlü uluslararası bir konsorsiyuma verilmiştir.

28 500 000 dolara ihaleyi alan konsorsiyum, yapımına başlandığı tarihten itibaren üç yıl içerisinde arıtma tesisini tamamlayarak, bir yıl ücretsiz işletip, daha sonra da Konya Büyükşehir Belediyesine devredecektir. Bunun hayata geçirilmesi için, bir an önce, İspanya Bakanlar Kurulundan gerekli kredinin çıkarılması amacıyla girişimler yapılmalıdır. 2004 yılında, Bakanlar Kurulu tarafından verilecek karar doğrultusunda proje hayata geçirilecektir.

1969  yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından açılan Ankara-Haymana-Samsam Gölü, tahliye kanalının toprakla dolması sonucu, normal derinliğini kaybetmiştir. Bu nedenle, tabansuyunu tahliye edememektedir. Kanalın dolu olduğu mevsimlerde tabansuyu yüzeye çıkarak, arazinin bataklığa dönüşmesine ve çoraklaşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, Konya İlimize bağlı Cihanbeyli İlçesinin Yapalı, Günyüzü, Gölyazı ve Taşpınar beldeleri ile Sağlık Köyü arazileri, Kulu İlçesine bağlı Tavşançalı, Zincirlikuyu ve Tuzyaka Beldeleri ile Bozan ve Acıkuyu Köylerine ait yaklaşık 20 000 dekar arazide ekim dikim yapılmamakta, ürün verimi düşmüş bulunmaktadır. Kendi gayretlerim -bu gayretlerimiz, bu raporu hazırladıktan sonra gerçekleşmiştir- ve Konya DSİ Bölge Müdürlüğünün çalışmaları sonucu, kanalı dolduran toprağı temizleme işlemi başlamıştır ve şu an devam etmektedir. Bu çalışmalar sonunda, çevredeki tarım alanlarının taban suları bu kanaldan deşarj olacaktır.

BOTAŞ Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan Tuz Gölü Havzası Yeraltı Doğalgaz Depolama Projesiyle ilgili çalışmalarda, açıklık kazanamamış birkısım konuların bulunduğu tespit edilmiştir. İlgili kurumlar tarafından yapılan çalışmalar tatminkâr bulunmamıştır; hem Tuz Gölünden alınan numunelerin ve eritme işlemlerini takiben Tuz Gölüne verilmesi planlanan tuzlu suyun aynı kimyasal özelliklere sahip olduğu yönündeki raporun hem de ÇED raporunun aynı firma tarafından hazırlanması tereddütler doğurmaktadır.

Kullanılması düşünülen yeraltısuyunun miktarının çok fazla olması ve yeraltısuyunun Tuz Gölü için önemli kaynak olduğundan hareketle, yeraltısuyu çekimi yerine başka alternatifler değerlendirilmelidir. Ayrıca, eritme işleminden sonra ortaya çıkacak olan tuzlu suyun Tuz Gölüne verilmesinin, Tuz Gölüne ne gibi etkide bulunacağı detaylı olarak araştırılmalı ve deşarj için başka alternatifler aranmalıdır.

Buna ilaveten, depolama çalışmaları yapılırken, eritme işleminde kullanılan suyun, bölgedeki yeraltısularından sağlanmasının planlanmasının mevcut yeraltı su rezervini önemli ölçüde azaltacağı ve bölgenin zaten yetersiz olan su kaynaklarını olumsuz etkileyeceği, devamında da bölgedeki ziraatçılığın zarar göreceği düşünülmektedir. Bu nedenle, yeraltısularına ilişkin rezerv değerlendirmesiyle birlikte, bölgede bulunan çiftçilerin muhtemel zararlarının da karşılanması hususu değerlendirilmelidir.

Ayrıca, BOTAŞ'ın bu faaliyeti, bölgede, âdeta yeni bir yerleşim alanı yaratacağından, yapılanmanın gerçekleştirileceği alanda, ÇED raporunda belirtilen paket arıtma tesisinin verimli bir şekilde çalıştırılması gerekmektedir.

Dağınık şekilde oluşan kirleticilerin göle girişini kontrol altına almak amacıyla, kirleticileri tutacak veya bertaraf edecek tampon bölge olarak sulak alanlar oluşturulmalıdır. Bu bağlamda, Tuz Gölü Entegre Çevre Projesi fizibilite çalışması sonucunda, Kulu İlçesinde Düden Gölü sulak alanı, Cihanbeyli İlçesinde İnsuyu Deresi deşarjı sulak alanı ile Cihanbeyli sulama drenaj kanal deşarjı sulak alanı, anatahliye kanalı sulak alanı deltası, Aksaray tahliye kanalı sulak alanı deltası, Şereflikoçhisar atıksu tesisi deşarjı sulak alanı, Eskil İlçesinde atıksu arıtma tesislerinin yapılması; Peçenek Deresi üzerinde yapılması planlanmış ve inşaatına başlanması için finansal kaynağa ihtiyacı bulunan barajın yapılması; Ankara-Haymana Samsam Gölü tahliye kanalı içindeki toprağın alınarak kanal tabanının derinleştirilmesi; Tuz Gölü çevresinde ziraatla uğraşan çiftçilerimiz için eğitim ve bilgilendirme programlarının geliştirilmesi; toprak kanununun çıkarılması gerekmektedir.

Kanalizasyon sistemi mevcut olup, arıtma tesisi bulunmayan tüm belediye ve beldelerin kanalizasyon sistemlerinin arıtma tesisiyle, köylerin ise sızdırmasız fosseptik çukurlarla sonlandırılarak, havzadaki evsel atıkların önüne geçilmelidir.

Tuz Gölü çevresindeki sanayi tesislerinin kurulum alanlarının organize sanayi bölgeleri şeklinde gelişmesi teşvik edilmeli, organize sanayi bölgelerinin atıklarının arıtılması için katı ve sıvı arıtma tesisleri yapılmalıdır.

Tarım ve tarımın sorunlarını kapsayan bir eylem planı, çalışma programı hazırlanarak yürürlüğe konulmalı, ekolojik tarıma geçiş teşvik edilmeli, tarımdışı toprakların amaçdışı kullanımı engellenmelidir.

Tarım il müdürlükleri, yeraltısuyunun kirlenebileceği arazilerde kimyasal gübrelerin ve ziraî ilaçların kontrollü olarak kullanımı hususunda çiftçilere destek vermelidir. Sürdürülebilir kalkınma için, sanayileşme, şehirleşme ve tarımsal aktiviteler, kurumlararası işbirliği sağlanarak gerçekleştirilmelidir. Kirliliğe yol açan su kullanıcılarının daha iyi denetlenmesi için, otokontrol sistemine yönelik teşvik edici ve eğitim amaçlı çalışmalar yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin olduğu gibi, dünyanın da en önemli gölleri arasında yer alan Tuz Gölü can çekişmektedir. Komisyonumuz tarafından açıklanan kısa, orta ve uzun vadeli tedbirler alınmazsa, Tuz Gölü, yok olma durumuyla karşı karşıya gelecektir. Tuz Gölünü kurtarmak, Konyalının, Aksaraylının, Ankaralının veya göl çevresinde yaşayan insanların sorunu değil, bu sorun, ulusal bir sorundur.

Durumu Yüce Meclisin takdirlerine sunuyor, hepinize saygı ve selamlarımı iletiyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öksüz.

Hükümet adına, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe; buyurun.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özkan Öksüz ve 22 milletvekili arkadaşımızın, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılmasıyla alakalı vermiş oldukları önergeyle ilgili komisyon raporunu, burada, arkadaşlarımızın görüş ve düşünceleri doğrultusunda dinledik.

Tuz Gölünün, Türkiye'nin en önemli göllerinden birisi olarak, elbette ki, çevre hassasiyetleri açısından mutlaka korunması ve kullanma ve koruma dengesinin mutlaka gözetilmesi gerektiği son derece aşikârdır; ama, şu realiteyi açıkyüreklilikle ortaya koymak lazım: Türkiye, Avrupa Birliği sürecinde, Avrupa Birliği çevre müktesebatının önemli bir kısmını kendi mevzuatına uyarlama noktasında belli çalışmaları yapmış olmasına rağmen, bu çalışmaları hayata taşımak ve bu çalışmalarla alakalı uygulamaları arzu edilen noktaya getirme aşamasında bir hayli geride kalmıştır. Türkiye'nin çok tutarlı çevre politikaları olduğunu söylemek mümkün değildir. Her ne kadar, devlet politikası, hükümetler politikası olarak yasalarda, mevzuatlarda yapılan düzenlemelerle belli bir format içerisinde çağdaş bir düzey kazandırılma çalışması bu yönde yapılmış olmasına rağmen, bizim Türkiye'deki özel sektör ve kamu sektörünün ortaya koymuş olduğu performans, toplumsal tatminden son derece uzaktır.

Bakın, şu anda Tuz Gölünü konuşuyoruz. Tuz Gölüyle alakalı olarak en büyük kirleticinin kimler olduğuna bakmak lazım. En büyük kirletici, bizzat belediyelerdir. Evsel atıkların, sanayiin ağır metal içeren bütün atıklarının, ilçelerin, beldelerin bütün atıklarının boşaltıldığı yer Tuz Gölüdür. Önce kirletip, sonra da "acaba bunu nasıl temizleyebiliriz" diye kara kara düşünüyor, kaynak bulmaya çalışıyoruz. İş başlamadan, yola çıkmadan tedbirini almış olsak, zannediyorum, maliyetler küçülecek; ama, önce yıkıyoruz, ondan sonra da yapmaya çalışıyoruz.

Milletvekili arkadaşlarımızın İspanyol kredisiyle alakalı dile getirdiği hususlar doğrudur. Geçen hafta KOSKİ Genel Müdürüyle Bakanlığımızda yapmış olduğumuz toplantıda, 2004 yılının başında, inşallah, İspanyol kredisinin 28  500 000 000 dolarlık bölümünü hayata geçireceğiz; yani, ihalesi yapılmış, kredi işlemediği, işletilemediği için, maalesef, proje akim kalmış durumda; ama, bizim, Bakanlık olarak üzerinde en fazla durduğumuz projelerden birisi Tuz Gölü Projesidir.

Doğrudur; bu projenin, sadece Konya'yı, Aksaray'ı, Cihanbeyli'yi, Şereflikoçhisar'ı, Ankara'nın bir bölümünü ilgilendirmediğinin, Türkiye'nin bir ulusal sorunu olarak ele alınması, o bağlamda da çözüme kavuşturulması noktasında üzerimize düşen bir hayli iş olduğunun farkındayız. Bunun gereği olarak da, Bakanlığımız, Özel Çevre Koruma Kurumunun koordinasyonunda, KOSKİ'yle birlikte, yani Konya Büyükşehir Belediyesiyle birlikte, bu projeyi, öyle zannediyorum ki, 2004 yılı içerisinde harekete geçirecek. Ama, tabiî, bu, projenin sadece bir bölümüdür. Bir de Aksaray'ın, Cihanbeyli'nin, Şereflikoçhisar'ın, Kulu'nun ve diğer küçük belde belediyelerinin içerisinde bulunmuş olduğu bölümün göl üzerindeki kirletme baskısını, elbette ki, bertaraf edecek bir çalışma yapmak lazım. Aslında, İspanyollarla yapılmış olan kredi anlaşmasının tamamı, takribî olarak 68 000 000 dolardır. Tabiî, burada, Konya Büyükşehir Belediyesinin malî imkânları böyle bir projenin geri ödenmesi imkânını sağladığı için, rahatlıkla, projeye imza atabilmişler, arkasında durabileceklerini ortaya koymuşlar ve koordinasyon içerisinde, Bakanlığımızla birlikte bu çalışmayı sürdürüyoruz;ama, diğer belediyelerin, biraz da her şeyi devletten bekleme... Her şeyi devletten bekleme... Niye yapacağız; elimizi sıcak sudan soğuk suya değdirmeyelim, her şeyi devlet yapsın, her şeyi Ankara yapsın! Halbuki, her şeyin bir bedeli olması lazım. Kullananların mutlaka ve mutlaka bir bedel ödemesi lazım. Eğer çağdaş kentte oturmayı arzu ediyorsak, o zaman, bunun gereği olarak, elbette ki, birazcık, bazı şeylerin faturalarına katlanmak lazım. Elbette ki, Türkiye'de bugüne kadar çevre politikalarında gerekli duyarlılığın gösterilmediğini ifade ederken, Türkiye'nin temel sorununun nereden kaynaklandığının altını da kalın çizgilerle bir kez daha çizmekte fayda görüyorum.

Bakın, yasaların anayasası nasıl varsa, planların da bir anayasası hükmünde olan master planların uzun dönemli gelişme planlarının olması lazım; ama, Türkiye'de, maalesef ve maalesef, bana, tamamı bitmiştir, master planları bitmiştir diye, 81 ilden bir tek il bile gösteremezsiniz.

Yine, Türkiye'deki metropol kentler başta olmak üzere bazı kentlerin  atıksularının arıtıldığını, çöplerinin düzenli depolanma imkânlarına sahip olduğunu, büyük şehirler başta olmak üzere, 3 300 civarındaki belediyenin sıralamasını yaptığımız zaman, bunlardan, ancak ve ancak, iki elin parmakları sayısı kadar belediyenin, bazı düzenlemeleri, bazı projeleri gerçekleştirdiğini söyleme imkânımız var.

Başta ülkenin Başkenti Ankara olmak üzere, çöplerin bertaraf edileceği modern deponi alanlarının mevcut olduğunu söylemek mümkün müdür; değil. Aslında, bu konuların Parlamento gündemine sıkça getirilmesi lazım. Aslında, bu konuların, ulusal bir bilinç oluşturulması için, sivil toplumun daha fazla destek vereceği, seçilmişler ile -ülkedeki katılımcı demokrasinin gereği olarak- baskı grupları diye adlandırmış olduğumuz kesimlerin daha fazla gayret göstermesi lazım.

Ben, bu Parlamento kürsüsünde öyle konuların gündeme getirildiğine tanık oluyorum ki, bunların ülkenin çevre sorunlarıyla mukayese edilmesi mümkün değildir; ama, biz, öncelik sıralamasını, maalesef, yapamıyoruz; yaptığımız sıralamalar, daha ziyade, palyatif görüşlerin, günü kurtarmanın tezahürü şeklinde kürsüye, sayfalara ve ekranlara yansıyor.

Bakın, bu çağdaş olmayan, vahşi çöp depolama alanlarının Türkiye'de ne büyük sıkıntılara mahal verdiğini, bir kısmını, neticeleriyle,  gözümüzle görüyoruz, elimizle tutuyoruz; ama, bir kısmını, maalesef, ne gözümüzle görebiliyoruz ne de elimizle tutabiliyoruz. Gözümüzle gördüğümüz nedir; geçen hafta İstanbul'daki Burgazada'daki çöp depolama alanının meydana getirmiş olduğu yangının bir benzerini, aynı gün Çanakkale'de yaşadık, Bodrum'da yaşadık, diğer pek çok yerde yaşadık. Hekimbaşı çöplüğünü unutmak mümkün değil. Bu, bizim görebildiğimiz sonuçlardır. Bir de, bu orman alanlarında bilhassa vahşi depolama şeklinde yapılan çöplüklerin bir kısmı dereye karışıyor, bir kısmı yeraltı sularına karışıyor, bir kısmı denize karışıyor; ondan sonra da, insana, maalesef, olumsuz çevre koşulları olarak geriye dönüyor.

Türkiye'de yeraltı sularının ne kadar bilinçsiz olarak kullanıldığının, burada, bir kez daha, hatırlatılmasında fayda görüyorum. Bilhassa Trakya yöresindeki çarpık kentleşmenin ve çarpık sanayileşmenin, plansız sanayileşmenin bize bir faturası olarak yeraltısuları bundan on sene önce 150 metredeyken, şimdi 350-400 metreye inmiştir. Ayrıca, yeraltısularının bölgedeki boya ve APE sanayiinin olumsuz neticelerinden etkilenerek ağır metallerle kirletildiği ve bunun da orta ve uzun vadede çok kalıcı etkilerinin olabileceğinin herkes tarafından bilinmesi lazım.

Bakın, burada, planların bir anayasası mesabesindeki çevre düzeni planlarından bahsederken buraya geldim. Türkiye, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde öncelikli iller sıralamasını yaparak çevre düzeni planlarını tamamlamak mecburiyetindedir. Bakanlığımız, 2004 yılı bütçesinden bu konuyla alakalı gerekli ödeneğin konularak ihalelerin en kısa sürede yapılarak, burada birtakım bütçedışı imkânları da kullanarak çevre düzeni planlarını bitirmek mecburiyetindedir. Eğer çevre düzeni planlarını arzu ettiğimiz süre içerisinde bitirebilirsek, Türkiye'nin ne Tuz Gölü ne Sapanca Gölü ne Van Gölü ne de bir başka gölü veyahut da akarsuyunda istemediğimiz çevre kirlenmesiyle karşı karşıya kalmak gibi bir talihsizliği yaşamamız söz konusu olur.

Bu genel değerlendirmeden sonra, özellikle Tuz Gölüne tekrar dönecek olursak, biz, Tuz Gölünde,  2004 yılı içerisinde, hem Cihanbeyli, Aksaray, Kulu, Şereflikoçhisar tarafının hem de KOSKİ'yle birlikte koordinasyon içerisinde harekete geçirmiş olduğumuz Konya'nın atıksularının arıtılması ve ondan sonra deşarj edilmesiyle alakalı projeyi, öyle zannediyorum ki, belli bir noktaya getireceğiz ve bu projenin arkasında durduğumuzu, Bakanlık olarak en önemli projelerimizin öncelik sıralamasında bir değilse ikinci sırasında olduğunu burada ifade ediyor, bize, burada bu konuyu sizlerle birlikte tartışma ve kamuoyumuzu bu konuda bilgilendirme imkânını da vermelerinden dolayı Sayın Öksüz ve 22 milletvekili arkadaşıma, görüş ve düşüncelerini dile getiren muhalefet ve iktidar milletvekillerine saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, başta Sayın Özkan Öksüz olmak üzere bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Orası, gerçekten bir facia. 1998'de, Sayın Büyükcengiz'in belirttiği gibi, bir heyetle gitmiştim. Bu atıkların tam Gölle buluştuğu nokta. Göl, üçte 1 oranında zaten küçülmüş. Tuz Gölü, yalnız ulusal bir değer değil, sanırım evrensel bir değer; çünkü, bu gölden dünyada 2 tane var; biri bizim sınırlarımızın içinde biri de Amerika Birleşik Devletlerinde. Amerika'daki göl, gerçekten, her yıl verimini koruduğu gibi, daha da güzelleştirilmekte; ama, maalesef, bizimki giderek küçülmekte ve hoyratça kullanılmaktadır.

Sayın Bakan, yalnız sanayi, evsel ve ziraî atıklar değil, aynı zamanda hastane atıkları da oraya deşarj edilmektedir. Konya Ovasını sulamak amacıyla Devlet Su İşlerinin yaptığı o sulama kanalları, maalesef, o atıkları oraya taşımaktadır. Yani, kendi elimizle, o güzelim eseri, dünya çapındaki bir eseri böylesine kirletmişiz.

Geçmiş dönemlerde, bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine, en azından bir Meclis araştırması yoluyla da olsa taşıma olanağını, maalesef, bulamamıştık; bu dönem taşındı. Konuyu gündeme taşıyan arkadaşlarımıza, katkı veren arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Umuyorum -Sayın Bakanın sözlerinden de cesaret alarak- böylesine, dünya çapında bir değer olan Tuz Gölümüzün bu kirliliğine bir an önce son verilir.

Şahsı adına, Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (10/5) esas numaralı Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiyemizde, birçok tabiî zenginliklerimizi koruyamadığımız gibi, üstüne üstlük, doğal yapılarının, birçok insan kaynaklı etkilerle ortadan kalktığını görmek, gelecekte sunî diye anlamlandırmaya çalıştığımız çevreyle karşılaşacağımızın göstergesidir.

Yaşadığımız kentlerin imkânlarını artıralım derken, halkımıza hizmet götürmek amacıyla çevreyi öz yapısından uzaklaştırıyorsak, bunları da daha sonra içerisinden çıkılmaz mevzuatlarla tamamen kilitleyip çözüm yollarını bulamıyorsak, gelecekte, izah edilemeyecek yanlışların içerisinde çırpınıp duracağız demektir.

İşte, bunlardan biri Tuz Gölü. Ülkemizin hamtuz ihtiyacının yüzde 55'i Tuz Gölünden karşılanmaktadır. Tuz Gölünü kirleten tüm etkenler bilindiği halde, eğer böyle giderse, on onbeş yıl içerisinde, Gölde hiçbir şey kalmayacağı, yok olup gideceği bilinmektedir.

Araştırma Komisyonumuzda çıkan kararlar doğrultusunda, bu gölümüzün kurtulmasının, Türkiyemizin değişik bölgelerinde aynı kaderi paylaşan göllerimizin de kurtulmasına vesile olacağı düşüncesindeyiz.

Malumunuz, Burdur, Isparta, Konya, Denizli ve Muğla, Göller Bölgesi olarak da bilinmekte ve anılmaktadır. İrili ufaklı, yaklaşık 25 göl bulunmaktadır. Burdur Gölü de şu anda Tuz Gölüyle aynı akıbete doğru sürüklenmekle karşı karşıyadır. Burdur Gölünün, uzunluğu 34 kilometre, yüzölçümü 180 kilometrekare ve derinliğin 110 metreyi bulduğu yerleri mevcut olup, Türkiye'nin en büyük göllerinden biridir. Kapalı bir havzada bulunan gölün dışarıya akıntısı yoktur; suları ise, maalesef, tuzlu ve arseniklidir. Gölün beslenimi, göl alanına düşen yağışlar, göle ulaşan mevsimlik ve sürekli akarsularla; boşalımı ise buharlaşma yoluyla olmaktadır.

Burdur Gölünün su seviyesi, 1969-1992 yılları arasında, yirmiüç sene boyunca ölçülmüş ve -dikkatlerinizi çekiyorum- yirmiüç sene boyunca, yaklaşık 7 metre azalmıştır. Bu, oldukça önemli bir azalmadır ve her yıl, ortalama olarak, su seviyesinin 29 santimetre düştüğünü göstermektedir.

Tuzlu ve arsenikli olan Burdur Gölünde, Aphanius Burduricus ve Aphanius Anatolias balıkları yaşamakta olup, özellikle Aphanius Burduricusun, Burdur Gölüne özel bir balık olduğu, 5 santimetreden fazla büyümediği görülmektedir.

Göl suyunda, izotonik özellikler nedeniyle, su sıcaklığı her mevsimde artı 7 derecenin altına düşmemektedir. Bu sebeple, dikkuyruk kuşları, Burdur Gölüne kışlamaya gelmektedir. Dünyadaki tüm dikkuyruk kuşlarının yüzde 70'i, düzenli olarak, ekim sonu ve kasım ayları başında göle kışlamaya gelmektedir. 1990'da, 19 000-23 000 adet olarak gelen bu kuşların, son yıllarda 9 000-10 000'lere düştüğü de görülmüştür.

Göl etrafında bulunan Burdur İli olmak üzere, 11 köy ve Isparta'ya bağlı 2 kasabanın evsel atıklarından, Burdur Şeker Fabrikasının, Güçbirliği Et Entegre Tesisinin, Küçük Sanayi Sitesinin, Burdur Organize Sanayiinin ve Isparta Organize Sanayiinin endüstriyel atıklarından ve tarımdan kaynaklanan kirlilikten -bir an önce önlemlerini alarak- Gölümüzü kurtarmamız gerekmektedir.

Şimdiye kadar yüzde 60'ı tamamlanan Burdur İli Atıksu Arıtma Tesisini, nasip olursa, yeterli ödenek ayırarak, yüzde 40'ını da 2004 yılında tamamlayarak, Gölümüze can vermek arzusundayız. Endüstriyel atıkları da  önarıtma sistemlerini kurdurarak, kanalizasyon bağlantı kriterleriyle oluşturarak arıtmak zorundayız. Diğer taraftan, Gölün etrafındaki köy ve kasabaların kanalizasyonlarının bitirilmesi için Köy Hizmetleri ile İller Bankasında çalışmaları başlatmış bulunuyoruz.

Burdur-Isparta organize sanayilerinin yeni düzenli katı atık depolama sahalarının yapımı da söz konusudur. Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğine aykırı olarak depolanan atıkların, havzaya olabilecek etkileri gözönünde tutularak, ilgili yönetmeliğe uygun olarak yeni sahalarda bertarafları için yer seçimi ve tesis inşaatına ilişkin çalışmaların en kısa zamanda başlaması gerekmektedir. Bir taraftan Burdur-Isparta Valilikleri, diğer taraftan da Belediyeler Birliği, gölümüzü kurtarmak için fizibilite çalışmalarına başlamak zorundadırlar.

Ayrıca, Burdur Gölünden ulusal ve uluslararası yelkenli tekne yarışlarına dikkat çekmek için valiliğimizin temin ettiği laser sınıf yelkenli tekneler 14 Eylülde göle indirilmiş ve eğitim gören öğrencilerimiz de bir yarış düzenlemişlerdir.

Değerli milletvekilleri, gün batımını, Burdur Gölünün yanındaki dağın yamaçlarında göle güneşin yansımasını ve o nefis manzarayı görmeye davet ediyoruz. Zira, kirlenme bu şekilde devam ederse bu manzarayı bir daha kimse göremeyecek.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik.

Şahsı adına ikinci söz, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'a ait.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konya Tuz Gölündeki kirliliğin önlenmesine yönelik alınacak tedbirlerin belirlenmesi amaçlı Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri doğrultusunda Meclis araştırması komisyonu kurulmuş ve komisyonun hazırlamış olduğu rapor, Yüce Meclisin, bugün itibariyle gündemine gelmiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya İlimiz, ülkemizin, nüfus olarak dördüncü, yüzölçümü olarak birinci büyük şehri olup, coğrafî konumuyla, sanayiiyle, tarımıyla, ticaretiyle, otomotiv yan sanayiiyle, gelişmiş tarım makineleri sanayiiyle, düzenli ulaşım ağıyla, tarihî ve kültürel konumuyla, kısacası yüzlerce fonksiyonel özelliğiyle ülkemizin cazibe merkezlerinden biri haline gelmiştir. Ülkemizin tahıl ambarı konumunda olan Konyamızın sahip olduğu Tuz Gölü tuz üretiminde dünyada ikinci kaynak konumundadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz için hayatî önemi haiz Konya Tuz Gölü, çevre il ve ilçe yerleşim yerlerindeki evsel ve endüstriyel atıklar nedeniyle her gün artan oranda kirlenmekte, kirlilik boyutuyla birlikte tehlike riski de günbegün artmaktadır. Kimya sanayii sektörünün en temel hammaddelerinden birisini oluşturan tuz, tarımdan dericiliğe, gübreden tıbba, büyük sanayiden küçük sanayie kadar kullanılmakta olup, güncel hayatta da büyük önemi haizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin yüzde 50 ilâ 60 civarındaki hamtuz ihtiyacı şehrimizdeki Tuz Gölünden karşılanmakta olup, şehrimiz, ülkemiz ve dünya platformunda hayatî önemi haiz Konya Tuz Gölünün bugün geldiği nokta, maalesef, yok olma riskiyle karşı karşıya kalmış olmasıdır. Konya Tuz Gölünün ekonomik ve sosyal gereklilik kadar var olma hayatiyeti de tarihsel ve bilimsel açıdan ortadadır. Bu göl yok olduğunda binlerce insan işsiz kalacak, işsizlik ise, ekonomik ve sosyal sıkıntıyı beraberinde getirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya Tuz Gölünde, ekonomik, sosyal, tarihî ve çok boyutlu özellikleri sebebiyle, bir an önce önlemler alınması zarurîdir ve elzemdir. Tuz Gölü tablosuna seyirci kalmak, ekonomik, sosyal, bilimsel ve tarihî var olma gerekliliği nedeniy-le mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis Araştırması Komisyonu çalışmalarını takdirle karşılıyor ve kendilerine teşekkürlerimizi sunarken, gerekli hassasiyetin gösterilmesi temennisi ve inancıyla Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, kullanılmayan süre var; uygun görürseniz, ben de birkaç şey söylemek istiyorum.

Konuşma isteğimle ilgili başvurum da var efendim.

BAŞKAN - Sayın Kart, şöyle yapalım: Ben açayım mikrofonunuzu, yerinizden konuşun efendim.

ATİLLA KART (Konya) İzninizle, 5 dakika, kürsüden konuşayım efendim.

BAŞKAN - Onu yapamayız da, yerinizden konuşun efendim.

Buyurun Sayın Kart.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, bu konuda daha evvel kişisel görüşlerimi beyan etmek üzere başvuruda bulunmuştum; ama -Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan da bu yolda bir eğilim olduğunu bilmeme rağmen- son anda başka bir arkadaşımızın başvurusu üzerine konuşma hakkımı bütünüyle kullanamamış durumda-yım.

Ben, yine, gösterdiğiniz tolerans için teşekkür ediyorum.

Konuşmama başlamadan evvel bir hususu hemen ifade etmek istiyorum: Bağdat Büyükelçiliğimize bir intihar saldırısının yapıldığını, iki görevlinin yaralandığını, binada büyük hasar olduğunu, üzüntüyle, biraz evvel televizyon haberlerinden öğrenmiş durumdayız. Öncelikle, yaralıla-rımıza acil şifalar diliyorum.

Bunun yanında, Irak'a asker gönderme aşamasında vuku bulan bu müessif ve düşündürücü saldırının sebeplerinin sağlıklı bir şekilde değer-lendirilmesi gereğini bu vesileyle bir defa daha ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Kart, konuya gelin.

ATİLLA KART (Konya) - Önemine binaen bunu herhalde söylememde bir yanlışlık yok.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; ben, hemen şu konuya girmek istiyorum: Asıl, araştırma konusuyla bağlantılı olarak, bu çalışmalar esnasında idarî ve bürokratik yapılanmamızda gördüğümüz aksaklıkları vurgulamamız gerekiyor. Ne yapıyoruz; araştırma komisyonları kuruyoruz, tespitler yapıyoruz; ama, önemli olan, bu tespitleri icra makamının, yürütme organının, idarî birimlerin uygulamaya sokması. İdarî merciler, yürütme organları bunları uygulamaya sokmadıkları takdirde Meclisin yapmış olduğu bu faaliyetlerin hiçbir anlamı, önemi kalmıyor. Bu noktada, bürokratik yapımızdaki aksaklığı önemle ifade etmek,  Genel Kurulun takdirlerine sunmak istiyorum.

Bakıyoruz, son beş altı yıldan bu yana Tuz Gölü konusunda da müteaddit çalışmalar yapılmış, raporlar hazırlanmış, konu olgunlaşmış, alınması gereken tedbirler tespit edilmiş, öneriler getirilmiş; ama, uygulama aşamasında hiçbir şey göremiyoruz. Tutarlı ve etkili olmak adına, Araştırma Komisyonunun yapmış olduğu tespit ve önerilerin mutlaka uygulamaya geçirilmesi gerektiği açıktır. Hemen, bu konuda, doğal olarak, bütçe imkânları gerekçe gösteriliyor; ama, sözcü arkadaşlarımın açıkladığı gerekçelerle kaynak ve ihtiyaç sıralaması yapılırken, araştırma konusu olaya mutlaka öncelik verilmesi gerektiğini Sayın Bakan da ifade ettiler. Bu olay, artık, ulusal bir boyut kazanmıştır. Bu sebeple de, bu konuyu tekrar yürütme organının dikkatine sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, asıl, izninizle bir şeyi daha ifade etmek istiyorum. Bu çalışmalar esnasında, BOTAŞ'ın, bölgede doğalgaz depolama faaliyetlerini yürütmekte olduğunu gördük; bunlar çok teknik çalışmalar. Doğalgazın,  yerin 1 150 metre aşağısına, tuz katmanlarının eritilmesi suretiyle, eritme yöntemiyle, depolanması hadisesini gördük. Bu çalışmalar, elbette, kamu yararı adına yararlı çalışmalar; ama, burada bir şey daha öğrendik; bu, çalışma yapılan alanın Aksaray-Şereflikoçhisar fay hattı üzerinde kaldığını gördük. Bunun ne kadar önemli olduğunu hemen takdirlerinize sunuyorum; yani -elbette, temenni edilmez ama- bu, doğalgaz depolarındaki infilak veya benzeri bir olayın yol açabileceği felaketi tasavvur dahi etmek istemiyorum.

Bu düşünceyledir ki, bu konuda ÇED raporu aşamasında gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığını Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımıza soru önergesiyle sorduk ve herhangi bir sakıncanın olmadığı yolunda cevap verildi. Ancak, ihtiyatlı olmak adına ifade ediyorum: Komisyon çalışmaları aşamasında, bu konudaki ÇED raporu çalışmalarının bitmediğini, son aşamada bu rapor çalışmasının bitirilmeye çalışıldığını; daha da önemlisi, hem ÇED raporunun ve hem de rapor öncesi işlemlerin aynı firma tarafından hazırlandığını endişeyle gördük değerli arkadaşlarım.

Bu sebeple, bu noktada, bu konuyu tekrar Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum. Ulusal boyut kazanan bu sorunun çözümünde tüm konuşmacıların yapmış oldukları değerlendirme ve kaygıların bir defa daha nazara alınmasını talep ediyor, raporun 72 inci  ve müteakip sayfalarında tespit edilen sonuçlar ve önerilerin siyasî iktidar tarafından uygulamaya konulmasının önemini vurguluyor; bu düşünce ve değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Kart.

Sayın milletvekilleri, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel  görüşme tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.12

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.23

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu, 10, 11 ve 16 ncı sırada yer alan soruları cevaplandıracaklardır.

Sayın milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü'nün, 17, 19 ve 35  inci sıradaki soruları cevaplandıracağını bilgilerinize sunmuştum.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin de, 1, 2 ve 3 üncü sıradaki sorular ile 6, 7 ve 8 inci sıradaki soruları birlikte cevaplandıracaklardır.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, önce ilk üç soruyu cevaplandırayım, diğer üçünü daha sonra...

BAŞKAN - Peki.

Sayın milletvekilleri, soruları Divan Üyemizin oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari

1. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, muhtemel Irak Savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/260) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı

2. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana ve çevresindeki yeraltı kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/263) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

3. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, karnelere reklam alınacağı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/270) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

BAŞKAN - Soruları cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruları okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                              Fahrettin Üstün

                                              Muğla

1. Irak'la savaşacak olan ABD bile kongreden savaş kararı çıkarmazken, savaşla ilgili olarak da Anayasamıza aykırı tezkereye imza attınız. Bu imzayı atarken bütün sektörlerde olduğu gibi turizmin de etkileneceğini düşündünüz mü?

2. Turizmle ilgili bütün rezervasyonlar iptal edilmektedir (başta ABD yurttaşları olmak üzere) bu sektöre savaş tazminatı ödemeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - 2 nci sıradaki sözlü soru önergesini okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Enerji Bakanı Hilmi Güler tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

                                 Atilla Başoğlu

                                              Adana

1- Adana İlimiz ve çevresinde hangi yeraltı kaynakları bulunmaktadır?

2- Söz konusu yeraltı kaynaklarının ne kadarı, hangi aşamada işlenmektedir?

3- Adana İlimiz yeraltı kaynaklarının geliştirilmesi için ne gibi tedbirler düşünülmektedir?

4- Adana depremi sonrasında Ceyhan ve Yumurtalık arasındaki arazilerde fışkıran petrol ve doğalgaz için sondaj çalışmalarınız olacak mıdır? Olmayacaksa sebepleri nelerdir? Bu yörelerin petrol araştırma lisanslarının bazı yabancı şirketlere devredildiğinin duyumlarını almış bulunuyoruz, bu şirketlerin isimleri nelerdir?

5- Bir deprem faciası sonrasında fışkıracak zenginlikteki petrol yataklarının, Bakanlığınız araştırma birimlerinin gözünden nasıl kaçtığını veya kaçırıldığını tespit ederek, milletimizi bilgilendirmeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - 3 üncü sıradaki sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                              Gülsün Bilgehan

                                            Ankara

Bilindiği üzere, öğrencilerin dönem sonunda aldığı karne resmî bir belgedir. Bu yüzden, karnelerde esas olan, öğrenci başarısı değerlendirme sonuçları ve değerlendirme kıstaslarıdır. Ne var ki, son günlerde kamuoyunda, karnelere reklam alınacağı hakkında bazı haberler yer almaktadır. Bu durum, pedagojik değildir, eğitsel yönden sakıncalıdır ve hiçbir sistemde uygulanmamaktadır. Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, maliyeti azaltmak amacıyla, karneler, bilgisayar çıktısı şeklinde düzenlenebilir.

Bu bilgiler ışığında;

1. Öğrenci karnelerine reklam almayı düşünüyor musunuz?

2. Bu projeyi hangi tarihte gerçekleştireceksiniz?

3. Öğrencilere yansıyacak psikolojik etkisi açısından alacağınız reklamların sektörel dağılımında nasıl bir seçicilik uygulayacaksınız?

4. Bu proje hayata geçirilirse, projenin bir sonraki aşaması olarak diplomalara da reklam alacak mısınız?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soruları, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin yanıtlayacaklar.

Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; üç sayın milletvekili arkadaşımızdan, birinin Sayın Başbakana, birinin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanına, bir diğerinin de Millî Eğitim Bakanına yöneltmiş olduğu sözlü soruları kısaca cevaplandırmak için huzurunuzdayım; bu vesileyle, yeniden, Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Birinci soru, mart ayında verilmiş ve Sayın Başbakana yöneltilmiş olan bir soru; muhtemel Irak savaşının Türk turizmine etkisinin ne olabileceği soruluyor. Ayrıca "bu sektöre savaş tazminatı ödemeyi düşünüyor musunuz" diye sorulmuş olan bir sözlü soru. Bu soruyla ilgili daha teferruatlı bir cevabı, biraz sonra, başka bir sözlü soruyu cevaplandırmak için huzurunuza çıkacak olan Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Erkan Mumcu cevaplandıracaktır. O bakımdan, izin verirseniz, mükerrer olmasın diye, bu soruyla ilgili cevabı, Sayın Erkan Mumcu'nun cevaplandırmasına ertelemek istiyorum.

Hemen arkasından, ikinci soruyu yani Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu'nun, Adana İli ve çevresindeki yeraltı kaynaklarıyla ilgili sormuş olduğu soruyu cevaplandırmaya çalışacağım. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız bir çalışma dolayısıyla, şu anda, İstanbul'da bulunduğu için, onun bakanlığıyla ilgili bu soruyu bendeniz cevaplandıracağım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Adana İlinde, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğünce hazırlanan, Adana İli maden kaynakları şunlardır: Alüminyum, asbest, bakır, kurşun, çinko, demir, fosfat, grafit, krom, kum, çakıl, kuvars, kuvarsit ve manganezdir. Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, illere göre hazırlanan maden ruhsatları listesinde, Adana İlinde, arama ruhsatları, 133 maden, 100 mermer; önişletme ruhsatları, 46 maden, 11 mermer ve işletme ruhsatları 83 maden, 9 mermer olmak üzere genel toplam 382'dir. Ancak, Maden İşleri Genel Müdürlüğüne hemen her gün yapılan başvurular dikkate alındığında, bu sayılar, her gün de değişmektedir. Bunu da, ayrıca, bilgilerinize arz etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde madencilik sektörünün, başta metalürji ve kimya sektörü olmak üzere diğer sanayi dallarıyla olan entegrasyonu istenilen düzeyde değildir. Genellikle madencilik, cevherin yeraltından çıkarılıp, işlenmeden, çıkarıldığı gibi satılması şeklinde algılanmaktadır. Buna karşın, kalkınmış ülkelerde, madencilik, metalürji, kimya, enerji, inşaat ve hatta, makine imalat sanayiiyle bir bütün olarak değerlendirilmektedir. Madencilik sektörü ile diğer sektörler arasındaki entegrasyon mutlaka sağlanmalıdır, sağlanacaktır.

Bu çerçevede, Adana İli madencilik açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Özellikle metalik hammaddeler bakımından çok zengin yataklara sahip olmasına rağmen, sektörde yerini alamamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülecek olan 3213 sayılı Maden Kanunundaki değişiklikler gerçekleştirildiğinde yöre madenciliğinin gelişmesine ivme kazandıracağı düşünülmektedir.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, MTA Genel Müdürlüğü tarafından yeni kaynakların bulunması amacına yönelik olarak Adana İlimizi de kapsayan arama ve araştırma projeleri uygulamasına devam edilmektedir. Bu çalışmalara örnek olarak, Doğu Torosların jeodinamik evrimi ve metalojenezi ve Mersin-Adana-Pozantı polimetal aramaları örnek olarak gösterilebilir.

Adana depremi sonrasında Ceyhan Soysallı'da ortaya çıkan petrol konusunda derhal girişimde bulunulmuştur. Saha, Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce petrollü alan ilan edilmiş, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının talebi üzerine, 20 Nisan 1999 tarihinden geçerli olmak üzere Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına işletme ruhsatı verilmiştir.

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü, sürdürdüğü arama faaliyetleri sonucunda sızıntının bulunduğu alanda belirlediği Soysallı-1 kuyusunu 7 Eylül 2000-12 Ekim 2000 tarihleri arasında kazmış, kuyu, 1 890 metre derinlikte kuru kuyu olarak bitirilmiştir. Daha sonra saha, Petrol Kanunu gereği, 1 yıl içinde ekonomik ölçüde üretim yapılamaması nedeniyle feshedilme zorunluluğunun ortaya çıkmasıyla terk edilmiş ve bitişik alan, 3 769 ve 3 770 no'lu ruhsatlara arama alanı olarak ilave edilmiştir. Söz konusu ruhsatların tamamı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğüne ait olup, bölgede kara ve deniz alanlarındaki diğer ruhsatları için bir başka yabancı şirketle yapılan ortaklık anlaşmasının dışında tutulmuştur.

Herhangi bir yerde deprem gibi doğa olayları sonucunda sızıntıların ortaya çıkması, hemen orada petrolün varlığının işareti değildir; çok uzaktan bir fay boyunca gelmiş de olabilir şeklinde değerlendirilmektedir. Nitekim, kazılan Soysallı-1 kuyusunda ekonomik bir bulguya rastlanmamıştır.

Adana İlini kapsayan sahalarda, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının 3 adet olmak üzere, toplam 37 adet arama ruhsatnamesiyle petrol arama faaliyetlerine devam edilmektedir.

Adana yöresinde tek petrol keşfi 1960 yılında Mobil şirketi tarafından Bulgur Dağı sahasında gerçekleştirilmiştir. Halen günlük üretimi ortalama 40 varil olup, Mobil şirketi, sahayı 1994 yılında Alaattin-Ersan Ortaklığına satmıştır. Bunun dışında ekonomik bir petrol veya doğalgaz bulgusuna henüz rastlanmamıştır.

Adana yöresi, üzerinde özellikle durulan bölgelerimizden birisidir. Açılacak olan İncirlik-1 kuyusunun çalışmalarımıza daha fazla ışık tutacağı, yönlendirici olacağı inancındayız.

Bu cümlelerle, değerli arkadaşımız Sayın Başoğlu'nun Enerji Bakanına tevcih etmiş olduğu sorularla ilgili kısa cevabı bilgilerinize arz etmiş oldum.

Şimdi, hemen arkasından üçüncü soruyu cevaplandırıyorum.

Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan arkadaşımız, karnelere reklam alınıp alınmamasıyla ilgili bir soru yöneltmişti. Millî Eğitim Bakanlığımızın bu soruya ait hazırlamış olduğu cevabı bilgilerinize arz ediyorum. Bu arada, Sayın Millî Eğitim Bakanımızın da bir açılış vesilesiyle İstanbul'da olduğunu, o nedenle huzurunuzda benim bulunduğumu hatırlatmak istiyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 27 Mart 1983 tarih ve 18117 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2866 sayılı Öğrencilerle İlgili Bazı Basılı Evrakın Millî Eğitim Bakanlığınca Hazırlanması, Bastırılması ve Satılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde "resmî ve özel ilköğretim okulu, lise ve dengi okullar ile yaygın eğitim kurumlarında kullanılan öğrenci dosyası, kimlik kartı, karnesi, sınıf geçme ve diploma defterleri ile diploma, başarı belgeleri ve benzeri belgelerin bastırılması ve satılması hakkı, Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Millî Eğitim Bakanlığı, bu hakkını Millî Eğitim Bakanlığı Vakfına devredebilir" hükmü yer almaktadır. Demek ki, yirmi yıldır Türkiye'de, hâlâ, yürürlükte olan bir kanun maddesini size arz etmiş oldum.

Millî Eğitim Bakanlığı, bu hakkını Millî Eğitim Vakfına devretmiştir. Ayrıca, anılan kanunun 5 inci maddesi hükmüne göre, söz konusu belgelerin, Millî Eğitim Bakanlığı veya Millî Eğitim Vakfı dışında kalan kurumlarca basılması ve satılması da yasaklanmıştır. Bu nedenle, 2866 sayılı Kanun hükmü gereği, bilgisayardan çıktı şeklinde karne düzenlenmesi mümkün görülmemektedir. Değerli milletvekili arkadaşımız böyle bir soru yöneltmişti; Millî Eğitim Bakanlığından almış olduğumuz cevapta ve demin ifade etmiş olduğum yasada bilgisayardan çıktı şeklinde karne düzenlenmesinin mümkün olmadığı ifade edilmektedir.

Diğer taraftan, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda yer alan, millî eğitimin genel amaç ve ilkelerine aykırı olmamak üzere, resmî ve özel ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında kullanılan öğrenci karnelerine, gerektiğinde koparılabilecek biçimde bir yaprak eklenerek, bu yaprağa, eğitime katkı sağlamak amacıyla reklam alınması, Talim ve Terbiye Kurulunca uygun görülmüştür. Geçmişte alınmış olan bir karardan bahsediyorum. Ancak, alınacak reklamların, Türkçenin yapısına, yazım kurallarına uygun olması, eğitim-öğretime, toplumun ortak değerlerine, genel ahlak kurallarına, genel sağlığa ve dengeli beslenme alışkanlığına aykırı unsurları taşımaması, ayrıca, yazılı ve görsel anlatımının, öğrencilerin psikolojik ve fiziksel gelişmelerine uygun olması gerekli görülmektedir.

Ayrıca, değerli arkadaşlarım, 6 Ocak 2003 tarih ve 105 sayılı yazıyla Millî Eğitim Vakfı Genel Müdürlüğünden, reklam almaya ilişkin usul ve esasların belirlenmesi, gelirinin hangi oranlarda ve nerelere aktarılacağına ilişkin protokol ile idarî ve teknik şartnamelerin hazırlanması, alınacak reklamların yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda değerlendirilmek üzere vakıf bünyesinde bakanlık ilgili daire temsilcilerinin katılımı ile değerlendirme komisyonu kurulması hususunda gereğinin yapılması istenilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı da şu anda, bu doğrultuda, bu yasa ve genelgeler doğrultusunda bu konuda işlem yapmaktadır.

Değerli arkadaşımızın sorularıyla ilgili vereceğim cevap, özetle bu şekildedir. Diğer soruların cevaplandırılması için tekrar huzurunuza çıkacağım.

Genel Kurulu, tekrar, saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Başoğlu, açıklama yapmak istiyor musunuz?

ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - İstiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Sayın Bakanıma, vermiş olduğu bilgiler için çok teşekkür ederim. Muhakkak ki, Adana yöresinde bulunan madenlerin cevher olarak değil, işlenip katmadeğerlerinin artırılmasının, hem millî ekonomiye hem de yöre istihdamına bir fayda sağlayacağı aşikârdır; ama, bunun da ötesinde, soru önergemde, hatırladığınız gibi, Adana yöresinde depremden sonra fışkıran petrol âdeta "ben buradayım" diye feryat ederken, yörede yapılan yegâne çalışma, 1 890 metrede, kuru kuyu olarak kapatılmıştır. Dünyadaki gelişmiş ülkelerin petrol bulabilmek için yılda 50 000 ile 80 000 arası sondaj  yaptıkları düşünülürse, cumhuriyet tarihinden bugüne kadar açmış olduğumuz 1 670 adet sondaj çalışmasıyla bir yere gidebileceğinize, bunun da ötesinde, Adana'da petrolün fışkırmış olduğu yerde çalışmaları durdurmakla, devam ettirmemekle bir yere gidebileceğinize ve petrol bulabileceğinize inanıyor musunuz?

Ayrıca, TPAO'nun depolarında, şu anda, 6 adet, 5 000 metrenin üzerinde delik delebilecek makinelerimizi ne zaman çürümekten kurtarıp petrol bulmak ümidiyle araziye sevk edeceksiniz Sayın Bakanım?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Şahin...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Mikrofonu tutarak konuştuğu için, ne söylediğini tam anlayamadım. Şu an ilave edecek bir şey yok. Biraz sonra tekrar çıkacağım.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Sayın Mumcu, 1 inci soruyu siz yanıtlayacaktınız; buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Daha sonraki bir soruya cevap verdiğinizde bunu da cevaplandıracaktınız...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan birleştirerek cevabı uygun görmedi sanıyorum.

BAŞKAN - Hayır; uygun bulacağız; fakat, Sayın Bakan, daha önce 6, 7 ve 8 inci sıralardaki sorular...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - O zaman, kısaca yanıt vereyim soruya.

BAŞKAN - Evet,  Sayın Bakandan sonra sizin diğer sorularınıza geçiyoruz.

Buyurun

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yüce Meclisin değerli üyeleri, Muğla Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Üstün'ün Sayın Başbakandan sormuş oldukları soruya yanıt vermek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Bu vesileyle, Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabiî, sorunun yöneltildiği tarih, anladığım kadarıyla, Irak savaşıyla ilgili gelişmelerin henüz çok net bir şekilde ortaya çıkmadığı ve savaşın muhtemel etkilerinin neler olabileceğine dönük spekülasyonların yapılmakta olduğu bir dönemdi. Aradan geçen zaman, tabiî ki, bu soruyu daha açık ve anlaşılabilir bir biçimde yanıtlamış oldu; ancak, elimizdeki istatistiklerle, bu dönem nasıl gerçekleşti, kısaca bir bilgiyi Heyetinize sunmakta ve Sayın Milletvekilimize Meclis kürsüsünden ifade etmekte yarar görüyorum.

Böyle bir beklenti vardı. Yani, Irak Savaşının, özellikle Türkiye'nin turist kabul ettiği pazar ülkelerdeki seyahat motivasyonunu aşağıya çekmesi, insanların seyahat kararlarını ertelemeleri ya da iptal etmeleri, dolayısıyla, genel olarak seyahat piyasasının daralması, seyahat pazarının daralması ve Türkiye'nin de bundan zarar göreceğine dair çok kuvvetli beklentiler ve öngörüler vardı. Hatta, 1991 krizinde, 1991'de yaşanmış, Körfez Savaşına bağlı krize paralel olarak, ondan daha ağır sonuçlarıyla turizm ekonomisinin bir krize girebileceğine dönük beklentiler ifade edilmekte idi. Ancak, memnuniyetle ifade etmeliyim ki, bir yandan, Türkiye'nin, savaşın doğrudan tarafları arasında yer almamış olması, diğer yandan, operasyonların çok uzun sürmemesi ve öngörülebilir bir durumun ortaya çıkması, beklendiği kadar karamsar bir tablonun gerçekleşmemesiyle sonuçlandı. Ancak, yine de, seyahat endüstrisi, daha çok orta ve uzun vadeli planlara dayalı olarak kendi çalışmalarını yürüttüğü, pazarlamasını yaptığı için, diyebilirim ki, pazar ülkelerde çok ciddî bir daralma meydana geldi.

Buna ilişkin kesin istatistikler, yılın sonuna ulaşılmamış olduğu için henüz ortaya çıkmış değil. Ancak, gayriresmî rakamların bize bildirdiğine göre, sözgelimi, en önemli pazar ülkelerden bir tanesi olan Almanya'daki daralma, bir önceki yıla göre yüzde 18 düzeyindedir. Yine, İngiltere'nin ve merkezî Avrupa ülkelerinin daraldığı, yani, turist ihracında daralmış oldukları gözükmektedir. Özellikle Akdeniz çanağı içinde rakip ülkelerin, rakip destinasyonlar konumunda olduğumuz ülkelerin rakamlarına baktığımızda da, savaşın sonuçlarının, beklendiğinden farklı olarak, çok farklı olarak, bizden çok onları olumsuz etkilediği gözükmektedir. Sözgelimi, İspanya'nın rakamlarının bir önceki yıla göre eksi 35'ler düzeyinde olduğunu, Yunanistan'ın bu rakamları açıklamaktan imtina ettiğini, ama, oradaki rakamların da en az bir önceki yıla göre eksi 30 düzeyinde olduğu bilgileri bize ulaşmaktadır.

Türkiye, bu dönemi de, başlarda bir kayıpla karşılamıştır; haziran ayının sonuna kadar Irak savaşının etkileri görülmüş ve eksi 18'lere, hatta, bazı aylar itibariyle, eksi 26'ya kadar ulaşan, ama ilk 6 ay ortalamasında eksi 18'e ulaşan bir tablo gerçekleşmiştir. Mart ayı rakamları eksi 26 düzeyinde, nisan ayı rakamları eksi 21 düzeyinde, haziran ayı rakamları eksi 13 düzeyinde gerçekleşmiş iken, temmuz, ağustos ve eylül aylarında meydana gelen toparlanmayla, bu ayların dezavantajı da geride bırakılarak, totalde artı rakamlara ulaşılmış durumdadır.

Yani, bu yılın gerçekleşen istatistiklerine göre, Türkiye, tarihinin en iyi turist sayılarına ulaşmış durumdadır. Son dört yıl içinde sürekli büyüme halinde olan Türk turizmi, bu yıl da büyümesini sürdürmüştür. 2001 rakamları -dokuz aylık toplam itibariyle ifade ediyorum- 9 634 000 iken, 2002 rakamları 10 612 000 ve 2003 dokuz aylık toplam rakamları, 10 902 000 adet olarak gerçekleşmiştir.

Dolayısıyla, bu, bugüne kadar yaptığımız, gerçekleştirdiğimiz en iyi rakamdır. Kalan ekim, kasım ve aralık aylarının da, temmuz, ağustos, eylül aylarının trendine uygun olarak ciddî bir büyümeyle kapanacağını ve yıl sonu rakamlarının, bir önceki yıla göre artı 5 ile artı 8 aralığında bir yerde gerçekleşmesi öngörülmektedir. Hemen hemen tüm rakip ülkelerin yüzde 10 ile yüzde 35 aralığında küçülmüş oldukları, pazar ülkelerde ortalama yüzde 20 düzeyinde bir daralmanın gerçekleşmiş olduğu dikkate alınacak olursa, bu yıl, Türk turizmi için gerçekten bir mucize yılı olmuştur. Bu, doğrusunu isterseniz, başlangıçta ifade edilseydi, çok cesur bir ifade olarak karşılanacak bir şeydi; ama, bugün gerçekleşmiş bir sonuç olarak sizlere arz ediyorum.

Peki, bu nasıl oldu derseniz; bunda, hem Bakanlığın hem sektörün geçmiş yıllardan kalan deneyimleri son derece etkili olmuştur. O kadar çok kriz yaşadık ki (1991 Irak krizi, arkasından 1999 krizi, 1994'te yaşadığımız ekonomik krize bağlı yansımalar ve 11 Eylül krizi) Türk turizmi krizlere karşı bir bağışıklık kazandı, daha doğrusu, kriz yönetimi konusunda bir beceri kazandı. Küçük bir örnek sunmak istiyorum: Mesela, daha önceki yıllarda şu yapılırdı; çok eski yıllarda, bütçe ödenekleri geç ulaştığı için, tanıtma projeleri, daha çok, bütçe ödeneklerinin kullanılabilir hale geldiği; ama, piyasalar için çok da bir anlam ifade etmediği sürelerde gerçekleşirdi -bBiz, bunu, daha sonra, daha rasyonel, daha pozitif bir düzeye getirdik- ancak fiks medya planlarına bağlı kalınırdı. Mesela, bu dönem, Irak krizine bağlı iletişimin son derece yoğun olduğu, yani kamuoyunun, dolayısıyla hedef kitlenin savaş ve savaşa bağlı olumsuzluklara odaklandığı bir süreçte reklam yapmadık. Bütün medya bağlantılarımızı kapattık, reklam harcamalarını tamamen kestik. Adına "testimonial" dediğimiz, daha çok Türkiye'nin güvenilirliğini kanıtlayan birtakım PR yöntemlerine ve reklam yöntemlerine başvurduk. Yani, Türkiye'ye seyahat eden insanların deneylerinden ilgili ülke kamuoylarını yararlandırmaya, haber yapmaya çalıştık ve çok başarılı sonuçlar aldık.

BAŞKAN - Toparlayabilir misiniz Sayın Mumcu.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Hemen toparlıyorum.

Savaşın sonuçlanmasından itibaren de, çok hızlı bir pazarlama kampanyasıyla, işte temmuz, ağustos aylarında ortaya çıkan toparlanma gerçekleşmiştir.

Sonuç itibariyle, sektörün de, Bakanlık olarak bizim de çok hoşnut olduğumuz bir yıl gerçekleşti. Eğer, Irak krizi olmasaydı, yaklaşık yüzde 13-14 oranında bir büyüme öngörülüyordu. Böyle bir krize rağmen artı 8 düzeyinde bir büyümenin gerçekleşmiş olması; büyümenin, özellikle paket turizm alanında değil, ferdî seyahatler alanında gerçekleşmiş olması ve İstanbul'un, burada, motor destinasyon olarak, en önemli destinasyonlardan biri olarak önplana çıkmış olması, Türk turizmi açısından gerçekten son derece sevindiricidir.

Soru önergenizde ifade ettiğiniz gibi, zararların tazmini cihetinde bir şeyin yapılması gereği de bu anlamda doğmamıştır.

Türk ekonomisinin en büyük sektörlerinden biri olan turizme gösterdiğiniz duyarlılık dolayısıyla, sizi kutluyor, teşekkür ediyorum.

Yüce Meclisin değerli üyelerine de ilgi ve sabırları için teşekkürlerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Üstün, açıklama yapacak mısınız?

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Evet Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Irak krizinin gündeme girmesiyle birlikte, o dönemin Turizm Bakanı "savaşın ne kadar süreceği belli değil" açıklamasında bulunduktan sonra, ABD vatandaşları başta olmak üzere, Avrupa'nın birçok ülkesi rezervasyonlarını iptal ettikleri gibi, tatil köylerindeki animatörlerini dahi ülkelerine geri çağırmışlardır.

Sayın Bakanım, son iki aydaki, temmuz ve ağustos aylarındaki doluluk oranı gerçekten turizmciyi sevindirdi; ama, biliyoruz ki, bu yılın mayıs, haziran, hatta eylül ayının sonuna kadarki turist sayısında, önceki yıllara göre bir düşüş var. Bu düşüşün en büyük sebeplerinden birisi de, Irak'ın gündemde olması.

Biraz önce öğrendiğimiz kadarıyla, Irak'taki Büyükelçiliğimize bombalı saldırıda bulunulmuş. Yaralı olduğunu biliyorum; fakat, ölü var mı bilmiyorum...

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Ölü de var.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -  Ölü de varmış.

Bu saldırıyı kınıyorum. Ölenlere Tanrı'dan rahmet diliyorum, ulusumuza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Irak gündemde kaldığı sürece turizmimiz yara almaya devam edecektir. Biz ortaokulda, lisede okurken, o yıllarda,  turizm "bacasız sanayi" diye tabir edilirdi. Şu ana kadar turizme yapılan yatırım 25 milyar dolardır; fakat, turizmden elde edilen gelir bunun kat kat üzerindedir. Keşke, bütün yatırımlar, turizm gibi yüksek düzeyde gelir getiren alanlar olsaydı.

Evet, iki ay çalışan turizmci on ay yatıyor. Bu on aylık süre içerisinde... Bugün, turistik tesislerin çoğu bakımsız, yıkılmak üzere olanlar da var. Hükümetin, bunlara yönelik, acilen bir destekleme programı başlatması gerekli; yoksa, birkaç yıl içerisinde, bu turistik tesisler kullanılamayacak duruma gelecek ve bu kullanılamama sonucunda da, turizmi, maalesef, kaybedeceğiz.

Bunları dikkatinize sunmak istedim.

Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 1, 2 ve 3 üncü sıradaki sözlü soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

4. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, İzmit-Gölcük-Karamürsel arasında yapımı süren D-130 karayolunun ne zaman bitirileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/274) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen’in cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak yanıtlandırılması hususunu arz ederim.      4.3.2003

                                      İzzet Çetin

                                            Kocaeli

1- Sık sık ölümle sonuçlanan kazalara neden olan, İzmit-Gölcük-Karamürsel arasında yapımı devam eden D-130 karayolunun ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır? Şu ana kadarki fizikî gerçekleşme oranı nedir?

2- Tasarruf amacıyla ertelenen projeler arasında D-130 karayolu da var mıdır?

3- Önümüzdeki mevsimin yaz olması nedeniyle artacak olan trafik yoğunluğunda D-130 karayolunda kazaların önlenmesi açısından ne gibi tedbirlerin alınması düşünülmektedir?

4 - Yazın yoğunlaşacak trafiğin rahatlatılması açısından acil bir onarım düşünülmekte midir?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Kocaeli Millletvekilimiz İzzet Çetin'in, İzmit - Gölcük - Karamürsel istikametindeki yolla ilgili sorduğu soruları cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; bu imkânı tanıdıkları için de teşekkür ederiz.

Şimdi, tabiî aslında İzmit - Gölcük - Karamürsel değil, bu yolun tamamını almak lazım; yani İzmit'ten Yalova'ya kadar düşünmek lazım. Bu yol elzem bir yoldur, çok zarurî bir yoldur. Bakan olduğumdan beri... Hükümet olarak Sayın Başbakanımızın da talimatı bu, bu yolu bir an evvel bitirmemiz lazım; ama, gerçekler var orta yerde. 17 katrilyonluk iş ihale edilmiş. Şu anda 17 katrilyonluk iş müteahhitlerin taahhüdünde, 17 katrilyon!.. Türkiye'de bu son on yılda karayollarına ayrılan ödenek dilimlerini dikkate aldığınız zaman, otuz yıl falan lazım bu işleri bitirmek için. Onun için, biz, hükümet olduğumuzda da, takdir edersiniz, dedik ki, bu paralarla bu yollar bitmez. Türkiye Cumhuriyetinin milyar dolarlarla aldığı makineler var, devletin arka bahçesinde onlar istirahata terk edilmiş! Yine, devletimizin, Türkiye Cumhuriyetinin bütçesinde, her işçiye, giydirilmiş maaşla beraber 2 700 000 000'a mal olan, Türkiye Cumhuriyetinin bütçesine yük olan 100 000'in üzerinde işçi var. Bir de bizim Allah'a şükür, fevkalade kaliteli, kabiliyetli yetişmiş, birikimli mühendislerimiz var; müteahhitlerin hakedişlerini ödemekten başka bir şey de yapmıyorlar. Türkiye'de de yol var. Türkiye'deki yollardaki kazalara bakıyoruz, bölünmüş yolu yapmış ülkelerden yüzde 50, yüzde 70 fazla trafik kazası oluyor; yani, başka bir ifadeyle, bölünmüş yolunu tamamlayan ülkelerdeki trafik kazaları yüzde 70 azalmıştır; çünkü, biz de dünyayı inceliyoruz. Arkadaşlarımızı yurtdışına gönderiyoruz, medenî ve gelişmiş ülkeler trafik kazalarını nasıl azaltmışlardır diye incelemeler yapıyoruz.

Biz, bu düşünceyle, bölünmüş yolların elzem olduğuna inandık. Görüyorsunuz işte, Aksaray istikameti, Kayseri istikameti, Eskişehir, maşallah, Türkiye'nin her tarafı bir şantiye; yani, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin 80 yılda yaptığı bölünmüş yolun uzunluğu 3 859 kilometre, AK Parti Hükümetinin 8 ayda yapmış olduğu bölünmüş yolun uzunluğu 1 600 kilometre. (AK Parti sıralarından alkışlar) Evet, bir daha söylüyorum, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları duysun, iktidar milletvekilleri duysun, muhalefetteki kardeşlerimiz duysun, kamunun bütün kesimleri duysun; 3 859 kilometre bölünmüş yol yapılmış, bunun çoğu da şehirlerin giriş çıkışı; ama, biz, bu makine parkıyla, Türkiye'nin bu kaliteli işçileriyle, bu kaliteli mühendisleriyle, 8 ayda 1 600 kilometrenin üzerinde bölünmüş yolu yaptık, bu ayın sonuna kadar da asfaltını bitirmek üzere diyorum; yani, sadece sanat yapılarını yapmak, stabilizesini çekmek, asfaltaltı dediğimiz temelaltı, temelüstü malzemelerini sermekle kalmıyoruz, bu ayın sonuna kadar, asfaltını da döküyoruz. Allah, inşallah havaları böyle götürür de, biz de, sizin hizmetinizde koşarız, çoluk çocuğunuza çok daha rahat ve güvenli yolculuk yapmaları imkânını vermiş oluruz.

Biz, Yalova yolunu, İzmit yolunu da bu duygularla ele alıyoruz. Bu soru haklı bir soru, doğru bir soru sordunuz. Burada trafik çok yoğun. Bakan olmaya, milletvekili olmaya da gerek yok, hepimiz, yıllardan beri o yoldan geçer, gider geliriz. Vatandaşlar, şoförler zaman zaman bizi arıyorlar -mademki böyle bölünmüş yol işine girildi- Aksaray'daki, Pozantı istikametindeki yolları da soruyorlar.

Dolayısıyla, bu yolun önemini biliyorum. Başbakanımız zaman zaman bu yolu bize hatırlatıyor. Kısa zamanda çözmek için, tabiî ki ucuz projelere girmemiz lazım. Sathî kaplamalı yol Türkiye bütçesine uygun değildir. Bakınız, Aydın-İzmir Otoyolunun kilometresi 10 000 000 dolar. Şu ana kadar yapılan ödemeleri bölüyoruz, 10 000 000 dolar. 10 000 000 dolar kaç lira yapıyor; 15 trilyon lira yapıyor. Siz bunun yarısını -gidiş geliş yol olduğu için- aldığınız zaman 7,5 trilyon lira yapar. Demin koridorda arkadaşlarla hesap ettik, bu parayla, bizim bugünkü yaklaşımımızla, 35 kilometre bölünmüş yol yaparız. Demek ki, önce zarurî ihtiyaçlarımızı karşılayalım, ondan sonra pahalı imalatlara girelim. Elbette ki, sıcak asfalt bu milletin hakkıdır, ihtiyacıdır; otomobilleri kullanan, TIR'ları kullanan, taksiyi kullanan, çoluk çocuğu yollarda yolculuk yapan insanların hakkıdır; ama,  siz kendi yolunuzu yapamıyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi toparlar mısınız Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Tabiî, bu dediğiniz 20 kilometrelik yol, aslında, Kullar -ki, Kullar'ı ben iyi bilirim- Gölcük arası, 2002'de ihale edilmiş. 20 kilometreye 34 000 000 dolar ödenmiş, 7 trilyon alacağı var, 15 kilometre yol yapılmış. Bir daha söylüyorum: 20 kilometrelik yola 34 000 000 dolar ödenmiş, 7 trilyon lira alacağı var; yolun 15 kilometresi yapılmış. Dolayısıyla biz, geriye kalan kısımla beraber, Yalova arasını sathî kaplamalı olarak yapmayı planlıyoruz. Ya makine parkıyla gireceğiz, yani imece usulü dediğimiz projeyle gireceğiz veya para bulacağız.

Ne demek istiyorum sayın milletvekili, bu yol zarurîdir, yapılması lazımdır diyorum. Kocaeli milletvekilleri, Bursa milletvekilleri, Yalova milletvekilleri, seçmen ve tabanın bunu böyle bilmesi lazım. Sizin gündeminizde olduğu kadar, bizim de gündemimizdedir demek istiyorum, rahat olun demek istiyorum; çünkü, gece gündüz biz bu işle uğraşıyoruz.

İzmit-Yalova arası 68 kilometredir. Bunun 20 kilometresi, Kullar'dan Gölcük'ün çıkışına kadar ihale edilmiş -biraz önce anlattım- yedi yıl önce de Yalova'dan Gölcük'e doğru 23 kilometre ihale edilmiş. Yedi yılda ne kadar yapılmış; yedi yılda yapılan yol 5 kilometre. Normal kazı işlerini dikkate aldığımız zaman, yolun yüzde 10'u yapılmış. Bu, karınca adımıdır, bu adımla bu yollar bitmez. Aradaki, geriye kalan 25 kilometrelik yol da ihale edilmemiş. Biz, bu yıl, geldiğimizde düşündük "Gölcük'te bu metotla bu iş yürümez" dedik, müteahhidi çağırdık, bölge müdürlerini  çağırdık, dedik ki: "Önce, hiç olmazsa, Gölcük'te trafiği rahatlatalım." Ne yaptık; lüzumsuz yere, mevcut köprüleri yıkıp yeni köprüler yapıyorlardı, yetiştik. 7 tane köprünün yıkım kararını almışlar, 4'ünü yıkmışlar, 3'üne ulaştık, 3'ünü durdurduk; arkadan "yeni köprüler yapmaya gerek yok, bu köprüler ihtiyaca cevap veriyor" dedik. Böylece, buradan bir kârımız oldu. O kısmı yolun yapımında kullandık.

Diğer taraftan, ara bağlantı yolları yapılmamış, vatandaş sıkıntıda; askerîyenin olduğu kısım hariç diğer ara bağlantı yollarını yaptık.

Bazı yerlerde trafik kazaları oluyordu. Depremden sonra 35 çocuk ölmüştü. İlk iş olarak bu üstgeçitleri yaptık, 3 tane üstgeçit yaptık, 3 tane sinyalizasyonu tamamladık. 

Ayrıca, Kullar kavşağındaki altgeçidin yapımı da devam ediyor; o da bu sene tamamlanacak. Geriye kalan kısmı, sathî kaplamalı olarak Yalova'ya kadar planlıyoruz. İnşallah, para buluruz, inşallah, gelirler toplanır, inşallah, Cumhuriyet Halk Partili il encümenlerimiz de gidip Danıştaya dava açıp, Köy Hizmetlerinin, Devlet Su İşlerinin makinelerini kullanamazsınız gibi şeylerle bizi sıkıntıya sokmazlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bakın, İzmir'de...

MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Nerede efendim?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -  Söyleyelim, tabiî. Biliyorum üzüleceğinizi de, söylüyorum ki, bana yardımcı olasınız.

İzmir'de, gitmişler dava açmışlar; Danıştay da "Köy Hizmetlerinin makinelerini bölünmüş yolda kullanamazsınız" diye karar almıştır. Biz de mecbur, buraya kanun tasarısı getiriyoruz. Kanun tasarısını, yardımcı olun, çıkaralım; CHP'lilerin dediği yolu da yapalım, AK Partililerin dediği yolu da yapalım. Başka türlü bu paralarla bu yollar yapılmaz. Onun için, bize destek verin. Bu desteğinizi bekliyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İllerde valilerden destek istiyoruz. İl encümenleri, AK Partinin dışındaki il encümenleri, bize destek verilmesini engelliyorlar -il il biliyoruz, il il tanıyoruz- ama, bu, bana göre doğru bir yaklaşım değil, doğru bir politika değil; çünkü, gerçekten, burada dinliyorum, bakıyorum ki, sizinle pek farklı da düşünmüyoruz, aynı şeyleri düşünüyoruz; ama, geçmişte olduğu gibi bugün de taşrada, maalesef, popülist politikalar, popülist yaklaşımlar var. Bana göre, bundan partiler bir şey kazanmıyor. Benim gördüğüm   -dört dönemdir milletvekiliyim- bu yaklaşımla, emin olun insanların oyları artmıyor. Onun için, buradan çağrıda bulunuyorum; MHP'li, ANAP'lı, CHP'li, DSP'li il encümenleri, lütfen, valilere zorluk çıkarmayın, bu yolların yapımında kolaylık sağlayın, biz bu yolları yapalım. Bu yolda yürüyeceğiz, bu yollar yapılacak ve hiçbir fark gözetmeksizin, sizin de bütün taleplerinizi dikkate alacağım, bütün gücümün yettiği kadar çalışacağım; çünkü, bir CHP'linin teklif ettiği yolu yapmak bana oy kaybettirmez. Bana oy kaybettirmez. Ben, bunun bilinci içerisindeyim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlar mısınız.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -Sayın Başkanım, evet, biliyorum, biraz fazla vaktinizi aldım, özür diliyorum; tatilden sonra ilk defa kürsüye çıkıyorum, biraz da ondan kaynaklanıyor. Yol yapmak da çok güzel, yolların yapımını da görünce zevkleniyorum, böyle konuşunca. (Alkışlar)

Evet, ben, teşekkür ediyorum, Kocaeli Milletvekiline de teşekkür ediyorum. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Bu yolları yapacağız arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Çetin, açıklama yapmak istiyor musunuz?

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Bakanıma açıklamaları için teşekkür ediyorum; ancak, 15 dakikalık konuşması içerisinde, benim soruma ayırdığı bölüm  2 dakikayı bile bulmadı; yani, ben, Meclisteki çalışmaların biraz daha verimli olması açısından somut sonuç isterdim. Bir kere, Köy Hizmetlerinin araçlarının kullanılıyor olmasıyla benim sorumun hiçbir alakası yok. Gerçekten, duble yolların yapımında, herkes, hepimiz, bütün yurttaşlarımız mutlu, memnun; ancak, eğer hükümet olarak, yatırımlara ayırdığınız paydan bu yolları yaparsanız, diğer kaynaklara, Köy Hizmetlerine, köylüye ve diğer kasabalara gidecek kaynakları oralara kullanmazsanız, herhalde köylümüz de daha mutlu olur Sayın Bakanım.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, İzmit-Gölcük arası, Türkiye'nin şu anda trafik yoğunluğu en ağır yollarından birisi. Soruyu sekiz ay önce sordum; Sayın Bakanımız, daha, hâlâ "kaynak bulunca yapacağız" diyor ki, herhalde, yedi yılı geçmiş, sekiz ay da benim sorumun üzerinden geçmiş; bir sekiz yıl daha bekleyecek miyiz? Yapılacak olan, alt tarafı 4 tane menfez köprü niteliğinde yapı. 7 idi, Sayın Bakanım da işaret etti, bunun 4 tanesi yapılsa, İzmit - Gölcük arası belki rahatlayacak; Gölcük - Yalova arasının yapımı da -Sayın Bakan burada söz verdi- kısa sürede gerçekleştirilecek.

Sayın Bakanımın belirttiği bir konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum: "Sekiz aylık sürede, 1 600 kilometre duble yol yaptık, asfaltlarını da yapıp, yakında hizmete sunacağız" dediler. İzmit - Gölcük arası 16 kilometre, Yalova - İzmit arası da, tabiî ki, 60 kilometrelik bir yol. Sayın Bakanın, bu kadar önemli bir yöredeki -hem sanayiin hemm ticaretin hem tarımın bu kadar verimli olduğu, etkili olduğu bir yöredeki- bu yolun, aylardır, yıllardır sürüncemede kalmış olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmesini beklerdim bu 15 dakikalık süre içerisinde ve bir an evvel yapacağının sözünü vermesini isterdim.

Gerçekten, yapılacak çok yer yok. Bölge milletvekili arkadaşlarım uyarıyor, Sayın Başbakan uyarıyor ise, herhalde Sayın Bakanım orayı çok iyi bilmiyor. Yapılacak yer, çok az bir yer; ama, her hafta mutlak surette, Kocaeli gazetelerinde, birkaç ölümlü trafik kazası haberi duymaktan, artık son derece üzüntü duyar olduk. Bir an evvel bunun yapılması için emir buyurmanızı rica ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

4 üncü sıradaki soru önergesi de cevaplandırılmıştır.

5. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, tasarruf ve gelir artırmaya yönelik bazı tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/275) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü’nün cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü olarak yanıtlandırılması hususunu arz ederim.

                                      İzzet Çetin

                                            Kocaeli

1- 3.3.2003 günü açıklanan tasarruf ve gelir artırmaya yönelik tedbirlerin önemlice bir bölümü işçi, memur, çiftçi ve diğer dargelirlileri ilgilendirmektedir. Açıklanan tedbirlerin sabit ve dargelirliler dışındaki kesimler üzerine de yayılması düşünülüyor mu?

2- Açıklanan tedbirlerde kamu işçilerinin 1 ikramiyelerinin ertelenmesinden bahsedilmektedir. İşçilerin 2002 yılına ait olan, ancak, 2003'e ertelenen ikramiyelerinin ne zaman ödenmesi düşünülmektedir?

3- Açıklanan tedbir paketine ek olarak varlık vergisi, kelle vergisi ve baca vergisi gibi yeni vergilerin alınması da düşünülüyor mu?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soruyu, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Güçlü. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın İzzet Çetin'in mart ayında sorduğu bir sorunun cevabıdır; Başbakanımıza yöneltmiştir ve tasarruf ve gelir artırmaya yönelik bir konuyla ilgilidir. Maliye Bakanlığımız tarafından hazırlanmıştır; bugün, ben, size bu kısa cevabı aktarmak istiyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın İzzet Çetin'in 3 sorusunun cevabını sırasıyla şöyle aktarmak istiyorum; kendileri, Bayındırlık ve İskân Bakanımızla, verdiği cevapla ilgili konularla ilgilidir; ama, ben de, bu kısaca cevabı şöyle sıralayarak okuyorum:

Tasarruf ve gelir artırmaya yönelik tedbirler, sadece işçi, memur, çiftçi ve diğer dargelirlileri ilgilendirmemektedir; toplumun tüm kesimleri, bu tedbirlerin kapsamında bulunmaktadır.

Gelir artırıcı tedbirler açısından temel hedef, vergi tabanının genişletilmesi, kayıtdışı ekonomiyle mücadele ve vergi sisteminin sadeleştirilmesidir. Yapılan ve yapılacak olan düzenlemeler, genel olarak, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına alıp, vergi kayıp-kaçağını azaltarak, vergi yükünün adil dağılımını sağlamaya yöneliktir.

İkinci soruyla ilgili olarak; işçilerin 2002 yılına ait olan, ancak, 2003 yılına ertelenen ikramiyeleri, hepimizin bildiği gibi, temmuz ayında çıkarılan bir Bakanlar Kurulu kararıyla 31 Temmuz 2003 tarihinde ödenmiştir. Bunun kısa cevabını da bu şekilde ifade ediyorum.

Ek vergilerle ilgili bir düşünce var mıdır diye ifade edilen üçüncü soruyla ilgili, bu yıl içinde, bir defaya mahsus olmak üzere alınmasına karar verilen Ek Motorlu Taşıtlar ve Ek Emlak Vergileri dışında yeni vergilerin alınmasının düşünülmediği, o günkü tarih itibariyle hazırlanan cevapta belirtilmiştir.

Ben bunları ifade ediyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Çetin, açıklama yapmak istiyor musunuz?

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu da, 4 Martta, şimdiki Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün Başbakanlığı döneminde verilen bir önerge. Yine, yedi ay yirmi gün geçmiş üzerinden. Hükümetin sorulara, ne kadar, bu güncel konular geçtikten sonra, olay geçiştirildikten sonra yanıt vermeye çalıştığının somut bir göstergesi.

Değerli arkadaşlarım, hatırlayacaksınız, o günlerde, 3 Martta, gelir artırıcı önlemler paketini açıklamıştınız ve o önlemler paketi, büyük ağırlıkla, toplumun yoksul kesimlerini daha da yoksullaştırıcı birtakım önlemler içermekteydi. Şimdi, bu sorulardan sonra, ben, o günlerde yanıt aradım; ama, yedi ay geçti üzerinden. Bugün, tesadüf odur ki, bu sorunun yanıtlandığı gün, yine, Özel Tüketim Vergilerinde artırıma giderek, yine, toplumun dar ve sabit gelirli kesimlerini daha da fakirleştirici adımlarınızı atmaya devam ediyorsunuz; bunu net olarak görüyoruz.

Sayın Bakan, Başbakanımız adına verdiği yanıtta işçilerin ikramiyelerinin 31 Temmuzda ödendiğini söyledi; ama, yıl içinde de imzalanan toplu iş sözleşmelerinde, toplusözleşme farklarını 2004 yılına erteleyerek farkların ödenmesini... Aynı çizgide yürüdüğünüzü; yani, bu ekonomik krizin faturasını, işçiye, çiftçiye, yoksula kesmeye devam ettiğinizi hatırlatmak istiyorum.

Yine, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisini iki kez Meclise getirdiniz, iki kez Yüce Meclisten geçti; ama, Anayasa Mahkemesi duble olarak reddetti. Herhalde, çifte tuş olmadan, sizin halkın üzerine bindirdiğiniz vergileri geri alma gibi bir düşünceniz yok; ama, adaletsizliğinizi Yüce Mahkeme, bir kez daha, sizlere iade etti. Ben, sorularımı o zaman sormuştum.

Gerçekten, toplumun, işçisi, memuru, çiftçisi, köylüsü sıkıntı içerisindeyken, sizin, hâlâ, o kesimleri rahatlatıcı bir adım atmayışınız da, üstelik sekiz on ay geçmesine rağmen hâlâ aynı şeyleri söylemeniz de, siyasal açıdan hangi toplumsal kesimleri tercih ettiğinizi, kimin adına siyaset ve politika yaptığınızı göstermeye yetiyor. Halen, ne kayıtdışı ekonominin kayda alınması ne vergi tabanının genişletilerek vergi oranlarının düşürülmesi konusunda somut teklifleriniz gelmiş durumda. Hükümet kurulalı, neredeyse, onbeş gün sonra, seçimlerin üzerinden bir yıl geçecek; 3 Kasımdan bu yana aynı sözcükleri biz de duyuyoruz, bizi dinleyen halkımız da duyuyor. Gerçekten, biraz, hiç olmazsa, toplumun yoksul kesimlerini, ramazanda file file kömür dağıtarak değil, onlara hak ettikleri ücreti, maaşı vererek rahatlatırsanız, herhalde halkımız da daha mutlu olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

6. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki bazı liselere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

7. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, açıktan personel alımındaki yaş sınırına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/278)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

8. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, likit petrol gazı fiyatının indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/281)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

9. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, ticarî araçların sigorta primlerinin indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

10. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki tarihî binaların korunmasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/284) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı

11. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, kültür sitesi inşaatları için ödenek ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/285) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı

12. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, iki müzisyenin taltif edilip edilmeyeceğine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/296) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı

BAŞKAN - Sayın Kültür ve Turizm Bakanının daha önceden Başkanlığımıza başvurusu vardı; 10 uncu, 11 inci ve 16 ncı sıralardaki soruları bir arada cevaplandıracaktı.

Sayın Bakan buradalar, ben 10 uncu, 11 inci ve 16 ncı sıralardaki soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.                      6.3.2003

                                  Enis Tütüncü

                                          Tekirdağ

Tekirdağ tarihinin, kent dokusunun ve kültürel mirasının önemli değerlerinden biri de Tekirdağ'a özgü ahşap binalardır. Bu çerçevede;

1- Tekirdağ'da Bakanlığınızın koruması kapsamında kaç tane tarihî ev bulunmaktadır?

2- Bu evlerden bugüne kadar kaç tanesinin varlığı ve tarihî dokusu korunabilmiştir?

3- Bu yapılardan kaç tanesi restore edilmiştir?

4- Tekirdağ kamuoyunun ve yerel basının büyük bir dikkat, ama kaygıyla izlediği söz konusu tarihî binalarımızın yok edilişini önlemek amacıyla ne tür önlemler alınması düşünülmektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Kültür Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ncı maddeleri gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 6.3.2003

                              Muharrem Kılıç

                                          Malatya

Şehir Merkezi nüfusu 400 000'e yaklaşan, 2 nci Ordunun merkezi olan ve yaklaşık 20 000 öğrencili üniversitesi bulunan Malatya'da, Kültür Bakanlığına ait 360 koltuklu bir tiyatro salonundan başka halkın kültürel ve sosyal etkinliklere olan büyük talebini karşılayacak bir tesis yoktur. Keza, Akçadağ İlçesinde de herhangi bir kültürel tesis bulunmamaktadır. Bu bağlamda :

Soru 1- 1993 yılında ihalesi yapılıp, yüzde 10 inşaatı tamamlandıktan sonra 1994 yılında tasfiye edilen Malatya kültür sitesi inşaatına 2003 yılında ödenek ayrılacak mı?

Soru 2 - Yarım kalan kültür merkezi inşaatlarının tamamlanması için 2003 yılında ödenek ayrılacak olan iller hangileridir?

Soru 3 - Malatya-Akçadağ kültür merkezi inşaatının yüzde 90'ı tamamlandıktan sonra 1999 yılında tasfiye edilmesinin sebepleri nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Kültür Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

                                 Atilla Başoğlu

                                              Adana

Soru: Prof. Dr. Halil İnalcık Beyefendiye vermiş olduğunuz "Kültür ve Sanat Büyük Ödülü" gerçek anlamda yerini bulmuş ve kültürümüze eserleriyle büyük katkılar yapmış olan bir bilim adamımız taltif edilmiştir.

Türk müziğini bütün dünyada tanıtmış, çeşitli üniversitelerde konferanslar ve dersler vermiş, söz konusu müziğin mensupları tarafından birer efsane isim olarak değerlendirilen iki isim olan Neyzen Niyazi Sayın ve Tamburî Necdet Yaşar'ın taltif edilmesi de Bakanlığınızca düşünülmekte midir?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın milletvekilleri, okunmuş olan soru önergelerini yanıtlamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; bu vesileyle, yeniden, Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü'nün Tekirdağ'a ilişkin sorusunun teknik olarak kısa yanıtı: Toplam 260 adet tescilli yapı tespit edilmiş, 1987 yılında yapılan bir genel araştırmayla, Tekirdağ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla. Bunlardan 60 tanesi daha çok doğal afetler, yangınlar ve bakımsızlık gibi nedenlerle tahrip olmuş, 200 tanesi sahiplerinin kullanımında daha çok konut olarak kullanılıyorlar. Bunlardan 30 tanesinin restorasyonu daha çok Bakanlığımızın imkânlarıyla sağlanabilmiş, geriye kalan 200 tanesiyle ilgili olarak da, tamamıyla ilgili olarak da restorasyon ve restitüsyon (restitution) projeleri yapılmış, kurul onayıyla ilgili bir bekleme süreci içinde.

Diğer taraftan, Tekirdağ Belediyesince yaptırılan koruma amaçlı bir imar planı revizyon konusu edilmiş; bu revizyon da, bakanlığımızın katkılarıyla sürdürülmüş. Bununla ilgili de, plan gereği, uygulamalar devam ettiriliyor.

Bütün bu sivil mimarî örneği eserlerin korunmasına dair Türkiye'de ciddî bir problem olduğu doğrudur; kökeninde de daha çok mülkiyet yapısının yarattığı problemler var; çünkü, bunlar, özel şahıslara ait mülkiyetler; büyük bir kısmı konut olarak kullanılıyor ve insanların çok pahalı restorasyonları yapabilme imkânları yok.

Şimdi, Bakanlığımız, genel olarak, Türkiye'deki kültür varlıklarının korunmasına ilişkin yeni bir strateji planı çalışması içinde, buna ilişkin birtakım tedbirler getiriyor. Getirmeyi düşündüğümüz tedbirlerden bir tanesi, her şeyden önce, röleve gerektirmeyen bakım ve onarımlar için sadece kurul müsaadesiyle -röleve istenmeksizin- bakım ve onarımların yapılması ve korunması konusunda mal sahiplerinin işlerini kolaylaştırmak. Diğeri, daha çok kültür ve turizm koruma ve geliştirme bölgesi kapsamına alınan alanlarda yeni fonksiyon tanımları yaparak kamu kaynaklarının -artık, özel mülkiyete konu eserler bile söz konusu olsa- bu alana sevk edilebilmesini sağlamak. Bir de, kültür varlıklarının korunmasına ilişkin sponsorluğu özendirecek birtakım tedbirler üzerinde çalışıyoruz.

Öyle umuyorum ki, kasım ayının sonları ya da aralık ayının ortaları itibariyle, kültür varlıklarının korunmasına ilişkin ilgi, bilgi, birikim sahibi olan tüm çevrelerle ve tabiî, bu arada, siyasî partilerle de kurduğumuz iletişim sonrasında ortaya çıkacak çözüm yaklaşımı, stratejik yaklaşım... Burada yapmaya çalıştığımız şey, kültür varlıklarının korunmasına dönük bir ulusal strateji üretmektir. Bu yaklaşımı, yasalaşmış olarak huzurlarınıza getireceğiz. Zannediyorum, buradan, önemli fırsatlar ve imkânlar yaratma imkânını bulacağız diye düşünüyorum.

Adana Milletvekilimiz Sayın Başoğlu'na, her şeyden önce, kültür ve sanat büyük ödülünün Bakanlığımızca, kültürümüze sayısız eserleriyle katkıda bulunmuş olan Prof. Dr. Halil İnalcık Beyefendiye verilmiş olmasının olumlu karşılanması yönündeki beyanları dolayısıyla teşekkür ediyorum; kendilerinin memnuniyeti bizi de memnun etmiştir. Türk müziğini dünyada tanıtmış değerli sanatçıların da bu ödüle layık görülmesi konusundaki tekliflerinin, değerlendirme kurulunun gündemine alınması için Bakanlık olarak gereğini yapıyoruz. Bildiğiniz gibi, her yıl sınırlı sayıda insan için bu ödül verilmekte. Adaylar, bir kurul tarafından değerlendirilmekte. Tabiî, burada, aday olan insanların, şahsiyetlerin her biri gerçekten, çok değerli katkılarda bulunmuş insanlar. Bunu olabildiğince; yani, bir yandan, birbiriyle tartma süreci olarak kamuoyuna yansıtmamak adına, diğer taraftan da, çok sayıda insana aynı yıl içinde ödül vererek ödülü değersizleştirmek gibi bir tuzağa da düşmeden, bu değerli kültür adamları, toplumun ve Bakanlığımızın şükran ve minnet duygularıyla anılmaktadır.

Malatya Milletvekili Değerli Arkadaşımız Muharrem Kılıç'ın sorusuna verilebilecek en genel cevap; ne yazık ki, kültür merkezleri planlamasında bugüne kadar çok vahim yanlışların yapılagelmiş olmasıdır ve Bakanlığın bugüne kadar da bu işin içinden çıkacak bir çözümü bulamamış olmasıdır. Sadece tabloyu şöyle söyleyeyim: 1992 yılından itibaren planlanmış ve birçok ile, ilçeye, çok sayıda yere temeli atılmış kültür merkezlerinin, temellerinin atıldıkları yerin ihtiyaçlarına denk geldikleri çok kuşkuludur. Bunların ihtiyaçlarını gözeten bir planlama yaklaşımıyla, proje yaklaşımıyla çözümlenmiş oldukları son derece kuşkuludur. Daha çok, tek tip proje diyebileceğimiz sınırlı sayıda proje örneklerinin her yere uygulanması biçiminde geliştirilmiş projeler ve ne yazık ki, bugünkü hesaplamalarla, tamamlanabilmesi için 1,4 katrilyon lira yatırım ödeneğine ihtiyaç duyulan projelerdir. 1,4 katrilyon lira yatırım ödeneğini bugün koyamayacak durumda olduğumuzu, değerli milletvekillerimiz hiç şüphesiz takdir ederler; ama, burada da birtakım yaratıcı stratejilerle çözüm getirmeye çalışıyoruz. Nitekim, sorunuza konu olan Malatya'da bu çözümü bulduk. Malatya'da, Malatya Ticaret Borsasıyla vardığımız uzlaşma gereği, hem kültür merkezi olarak işlev görecek hem Malatya Ticaret Borsasının ihtiyaçlarına da cevap verecek bir biçimde proje revizyonuyla, biz, Malatya kültür merkezinin, Malatya Ticaret Borsasınca yapılmasını kararlaştırdık ve kendilerine devrettik. Böylece, ne zaman gerçekleşeceği çok kuşkulu olan yatırım ödeneklerini beklemek yerine, Malatya, kültür merkezini tamamlama sürecine girmiş oldu. Eskişehir ve benzeri illerde de bunu yapıyoruz.

Değerli milletvekili arkadaşlarımıza bunu da duyurmak istiyorum, bütün illerimiz açısından böyle bir yaklaşımımız var. İl özel idareleri, belediyeler ya da illerine göre, durumlarına göre özel teşebbüsten gelecek teklifleri değerlendirmeye açığız. Kültür merkezi olarak işlevlerini sürdürmek, Kültür Bakanlığının taleplerine açık olmak koşuluyla, bu yatırımları tamamlayacak, işletecek girişimleri değerlendiriyoruz. Gerçekten önemli mesafeler katedildiğini düşünüyorum.

Özet olarak şunu söylemek istiyorum ki, biz, bu 1,4 katrilyon, kamu bütçesinden ayrılacak yatırım ödeneğini de beklemeden, umuyorum ki, en geç üç yıllık zaman zarfı içinde, bugünkü projeksiyonla... Yatırım ödeneğimiz 17 trilyondur, yaklaşık 1 000 yılda tamamlanabilir durumdadır; yani, biz, bütçeden ayrılan ödeneklerin bu hızıyla bitirmeye niyetlenirsek, 1000 yıldan yaklaşık 20 yıl kadar daha az bir zamanda, 980 yıl içinde tamamlayabilme şansına sahibiz; ama, Yüce Meclisin huzurunda diyorum ki, bu projeksiyonla, bu yaklaşımla, kamu bütçesinden de çok fazla bir kaynak ayırmadan, biz, bu işi, üç yıl içerisinde tamamlamış, daha etkili, daha verimli, daha kullanışlı, topluma daha çok hizmet üreten bir formülü, bir çözümü de Türkiye'ye kazandırmış oluruz diye düşünüyorum.

Soru soran milletvekili arkadaşlarıma, bu konulara göstermiş oldukları duyarlılık dolayısıyla ve beni dinlemek lütfunda bulunan Heyetinize, ilgisi ve sabrı dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum.

Saygılar efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Mumcu.

Sayın Kılıç, açıklama yapmak istiyor musunuz?

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Evet.

BAŞKAN - Sayın Başoğlu, siz de sisteme girerseniz...

Sayın Kılıç, buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Öncelikle, Sayın Bakana, gösterdiği duyarlılık için teşekkür ediyoruz; ancak, şunu belirtmek istiyorum: Sayın Bakanım "yaptığımız değerlendirme sonucunda, Malatya'ya, devlet bütçesinden böyle bir kültür sitesinin yapılmasına gerek görmedik" dedi ve bunu, Malatya Ticaret Borsasına havale ettiklerini söyledi; fakat, burada, Malatya Ticaret Borsasının bunu ne zaman yapacağı, nasıl yapılacağı konusunda herhangi bir açıklık getirmedi. Oysa, Malatyamız, doğu ve güneydoğunun en gelişmiş, en büyük illerinden bir tanesidir; 400 000'e yakın merkez nüfusu vardır; 2 nci Ordu Komutanlığı oradadır; 20 000'in üzerinde üniversite öğrencisi vardır; yani, Malatya'da, kültür sitesine çok büyük bir ihtiyaç vardır. Malatyamızın gerçek anlamda çağdaş bir kent yapısına ulaşması için böyle bir siteye büyük ihtiyaç vardı. Bunu, maalesef, Sayın Bakanımız, ileriye ötelemiş oldu. Ticaret Borsasına devretmekle de, bir yerde, devlet, kendi yükümlülüğünden kurtulmuş duruma geldi.

Yine, bir sorumuz da, Akçadağ'daki kültür merkeziyle ilgiliydi. Oysa, Akçadağ'daki bu kültür merkezinin yüzde 90'ı tamamlanmıştı, yüzde 10'luk bir dilim kalmıştı bitirilmesi için. Maalesef, bu kültür merkezi de, yüzde 10'luk bir dilim için atıl durumda bekletiliyor. Maalesef, hükümetin Malatyamıza yaklaşımı çok yerinde görünmüyor.

Biraz önce, yine, Sayın Bakanımız, duble yollarla ilgili olarak konuşma yapıyor, yaptığı birtakım çalışmalardan bahsediyordu. Maalesef, bu dönem, Malatyamızda, duble yolla ilgili hiçbir çalışma da yapılmadı. Hiçbir şekilde, Malatyamızın yolları, duble yol çalışmaları içerisine alınmadı. Oysa, Malatya, iktidara 5 milletvekili verdi; ancak, bunlar, yani iktidara olan destek biteviye devam etmez; Malatyalılar, bunu ileride gözden geçirmesini de bilirler. Umuyorum ki, hükümet, Malatya'ya biraz daha olumlu gözle yaklaşır.

Malatyamızın biraz daha dikkate alınmasını ümit ediyorum ve bu ümitle, hükümetimizin bu olaya biraz daha olumlu yaklaşmasını bekliyor, Yüce Heyete saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın Başoğlu, buyurun.

ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Sayın Bakanımıza, vermiş olduğu bilgiler için teşekkür ederiz.

Gerçekten, Bakanlığınız tarafından takdir edilip Sayın Dr. Halil İnalcık Beyefendiye verilen ödül, yerini bulmuş ödüllerden bir tanesidir. Ayrıca, yine, söz konusu müziğin mensupları tarafından da üstat olarak kabul edilen ünlü Neyzen Niyazi Sayın ve Tamburî Necdet Yaşar Beyefendilerin ve daha nice unutulan, yaşarken efsane olmuş, adını burada saymaya vaktimizin yetmeyeceği diğer değerli sanatçılarımızın da, bir gün, vakti geldiğinde, devlet tarafından hatırlanabileceğini umut edebilir miyiz Sayın Bakanım?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Hiç şüphesiz.

ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Teşekkür ederiz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başoğlu.

Sayın milletvekilleri, 10, 11 ve 16 ncı sıralardaki soru önergeleri cevaplandırılmıştır. Sözlü soru önergelerine ayırdığımız süre de tamamlanmıştır.

Sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 15 Ekim 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.38