DÖNEM
: 22 CİLT : 27 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
4 üncü Birleşim
8 Ekim 2003 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Mardin Milletvekili Mehmet Beşir
Hamidi'nin, Güneydoğu Anadolu Projesine ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, Dünya Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlu'nun, KOBİ'lerin önemi, sorunları ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
B) Tezkereler ve Önergeler
1. - Ürdün Senato Başkanı Zaid
Al-Rifai'nin resmî davetine icabetle Ürdün'e gidecek Parlamento heyetlerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/363)
2. - Uluslararası Demokrasi Enstitüsü
Yönetim Kurulu Başkanı Lord Russel Johnston'ın resmî davetine icabetle, 4 üncü
Rodos Doğu Akdeniz Bölgesi Genç Parlamenterler Konferansına katılmak üzere,
Rodos'a gidecek Parlamento heyetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/364)
3. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın
(6/302) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/105)
4. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur
Neşşar'ın (6/309), (6/341) ve (6/416) esas numaralı sözlü sorularını geri
aldığına ilişkin önergesi (4/106)
5. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın
(6/379) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/107)
6. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in
(6/521) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/108)
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve CevaplarI
1. - Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, muhtemel Irak savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/260)
2. - Kırıkkale Milletvekili Halil
Tiryaki'nin, Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürünün atanmasına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/261) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun'un cevabı
3. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Adana ve çevresindeki yeraltı kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/263)
4. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlerde Acil Eylem Planının dikkate alınmadığı
iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/269) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
5. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan'ın, karnelere reklam alınacağı iddiasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/270)
6. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
İzmit-Gölcük-Karamürsel arasında yapımı süren D-130 karayolunun ne zaman
bitirileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/274)
7. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
tasarruf ve gelir artırmaya yönelik bazı tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/275)
8. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan
Kaplan'ın, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki bazı liselere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)
9. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
açıktan personel alımındaki yaş sınırına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/278)
10. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
likit petrol gazı fiyatının indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/281)
11. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
ticarî araçların sigorta primlerinin indirilip indirilmeyeceğine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282)
12. - Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki tarihî binaların korunmasına ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/284)
13. - Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç'ın, kültür sitesi inşaatları için ödenek ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin
Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/285)
14. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/286)
15. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, muhtarların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/287)
16. - Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın,
Başkent Öğretmenevi konaklama ücretine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/288)
17. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, ülkemizdeki ABD askerî varlığına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/291)
18. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, iki müzisyenin taltif edilip edilmeyeceğine ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/296)
19. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/297)
20. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Dünya Turizm Fuarında Suriye'nin İskenderun ve Antakya'yı kendi
sınırları içinde gösteren bir harita dağıttığı iddiasına ilişkin Dışişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/298)
21. - Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekçioğlu'nun, esnaf ve sanatkârlar ile küçük işletmelerin desteklenmesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/299)
22. - Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekçioğlu'nun, yapı denetim kuruluşlarında pilot bölge seçimine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/300)
23. - Antalya Milletvekili Nail
Kamacı'nın, narenciye bahçelerinin imara açılmasına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/301)
24. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
İzmir'in bazı ilçelerine bağlı köylerde Tahtalı Barajı nedeniyle yapılan
yıkımların ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/303)
25. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden farklı inanç gruplarına ödenek ayrılıp
ayrılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi
(6/304)
26. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci'nin, İstanbul-Bakırköy-Yenimahalle'deki yeşil alanın yapılaşmaya
açıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/305)
27. - Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, verem hastalarının aşı, ilaç ve tedavilerine ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/306)
28. - Zonguldak Milletvekili Nadir
Saraç'ın, Kamu İhale Kanunu uygulamalarında orman köylülerinin mağdur edildiği
iddiasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/308)
29. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
şekerpancarı üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/310)
30. - İstanbul Milletvekili Hasan
Aydın'ın, okullara asılmak üzere fotoğrafını bastırdığı iddialarına ilişkin
Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)
31. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Irak'a asker gönderme konusunda ABD'nin Türkiye'yi uyardığı
haberlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/315)
32. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının açıklamalarının piyasalara
etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/316)
33. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Diyanet İşleri Başkanının görevden ayrılmasının sebeplerine ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)
34. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop-Boyabat-Kargı-Ankara Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/318)
35. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop Fen Lisesi Projesinin iptal edildiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)
36. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Millî Piyango İdaresince Sinop'ta yapılması planlanan Fen Lisesi Projesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) sözlü soru
önergesi (6/320)
37. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/321)
38. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
enerji üretim santrallarının faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/322)
39. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, ABD'nin İskenderun Limanından füze sevkıyatı yaptığı iddiasına
ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/325)
40. - Mersin Milletvekili Hüseyin
Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/326)
41. - Mersin Milletvekili Hüseyin
Özcan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dava
açtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327)
42. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde bağlantılı karayollarının duble yol yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/328)
43. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Adana-Niğde-Ankara otoyolunun yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/329)
44. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/330)
45. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/332)
46. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
sosyal güvenlik kurumlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/333)
47. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Türkiye'nin Turizm Değerleri"
adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/334)
48. - Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık'ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü personelinin özlük
haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/335)
49. - Yozgat Milletvekili Emin Koç'un,
pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/336)
50. - Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin, Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/337)
51. - Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına sınavlara başvuru hakkı
tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/338)
52. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Irak'taki savaşın durdurulması için girişimlerde bulunulup bulunulmadığına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339)
53. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/342)
54. - Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık'ın, nişasta bazlı şeker üretim kotalarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/343)
55. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Enez Balıkçı Barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/345)
56. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Tekel'in, Samsun'daki tütün alımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/346)
57. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)
58. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/348)
59. - Denizli Milletvekili V.Haşim
Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek yüksekokulu optisyenlik bölümü
mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/349)
60. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Samsun'daki mobil santrallarla ilgili yargı kararları konusunda Valiliğin
uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/353)
61. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Samsun'daki mobil santrallerde kullanılan yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)
62. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
Antalya-Mersin karayolunun Silifke-Gazipaşa bölümüne ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/355)
63. - Kırıkkale Milletvekili Halil
Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/356)
64. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357)
65. - Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî sevkıyat yaptığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358)
66. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu yönetim kurullarında AK Parti
ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/359)
67. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Ankara'da Paris Caddesinde güvenlik gerekçesiyle yapılan denetime
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/360)
68. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Millî Piyango biletlerinin üzerindeki bir değişikliğe ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/361)
69. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ne zaman
tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/362)
B) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1. - İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol'un,
Marmara depremi sonrası müteahhitler aleyhine açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/876)
2. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan ceza ve tutukevlerinin sorunlarının
çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı (7/998)
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3. - Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı
ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/632) (S. Sayısı:
248)
VII. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - CHP İstanbul Milletvekili Ali
Topuz'un, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un partisine sataşması nedeniyle
konuşması
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
dört oturum yaptı.
Birinci Oturum
Genel Kurulun 7.10.2003 Salı günkü (bugün)
birleşiminde; gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1
inci ve 2 nci sıralarında yer alan (9/1) ve (9/2) esas numaralı Meclis
soruşturması önergeleri dışında, sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmemesine, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 40 ıncı sırasında yer alan 248 sıra sayılı
kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 27 nci sırasında yer alan 228 sıra
sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına alınmasına, diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine ve çalışma süresinin özel gündemde yer alacak
işlerin görüşmelerinin ve işlemlerinin tamamlanmasına kadar olmasına ilişkin Danışma
Kurulu önerisi kabul edildi.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın
Uluslararası Uçuş Emniyeti ve Güvenliği Zirvesine katılmak üzere bir heyetle
birlikte Amerika Birleşik Devletlerine yaptığı resmî ziyarete Ankara
Milletvekili Mustafa Tuna'nın da iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
kabul edildi.
Gereği, kapsamı, sınırı ve zamanı hükümet
tarafından belirlenecek şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Irak'ta
güvenlik ve istikrara katkı yapmak amacıyla Irak'a gönderilmesine ve bu
kuvvetlerin görev ve kullanılmasına ilişkin gerekli düzenlemelerin hükümet
tarafından yapılmasına Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin
verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu.
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun,
İçtüzüğün 70 inci maddesine göre, Başbakanlık tezkeresinin kapalı oturumda
görüşülmesine dair önergesinin okunmasından sonra, saat 15.24'te açık oturuma
son verildi.
İkinci Oturum
(Kapalıdır)
Üçüncü ve Dördüncü
Oturumlar
Görüşmeleri kapalı oturumda tamamlanan, gereği,
kapsamı, sınırı ve zamanı hükümet tarafından belirlenecek şekilde Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının Irak'ta güvenlik ve istikrara katkı yapmak amacıyla
Irak'a gönderilmesine ve bu kuvvetlerin görev ve kullanılmasına ilişkin gerekli
düzenlemelerin hükümet tarafından yapılmasına Anayasanın 92 nci maddesi
uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresinin
yapılan açık oylamasına 543 milletvekilinin katıldığı, 2 çekimser, 183 ret, 358
kabul oyunun kullanıldığı, Anayasanın 96 ncı maddesinde karar için öngörülen
salt çoğunluğun sağlandığı ve Başbakanlık tezkeresinin kabul edildiği
açıklandı.
Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek ve 77 milletvekilinin, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin plansız ve programsız projelerle kaynak israfına yol açmasına göz
yumduğu ve gerekli önlemleri almayarak görevini kötüye kullandığı ve bu
eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228, 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu
iddiasıyla, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu (9/1),
2 nci sırasında bulunan, İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan ve 76 milletvekilinin, oğlu ve kızının sahibi olduğu
denizcilik şirketi ile ticarî ilişkileri bulunan ve daha önce görev yaptığı bir
denizcilik şirketine ayrıcalıklar ve kolaylıklar sağlayarak görevini kötüye
kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu
iddiasıyla, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım (9/2),
Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün
107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergelerinin, görüşmelerini müteakiben yapılan gizli oylamaları sonucunda,
kabul edilmediği açıklandı.
8 Ekim 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 22.30'da son verildi.
|
|
Sadık Yakut |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Suat Kılıç |
|
Ahmet Küçük |
|
Samsun |
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
No. : 6
II. - GELEN
KÂĞITLAR
8 Ekim 2003
Çarşamba
Tasarı
1.- Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/682) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)
Sözlü Soru
Önergesi
1.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
işyerinin sigorta bildirim zorunluluğu ile ilgili yeni bir düzenleme yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/762) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
bazı sosyal tesislerin satılacağı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1252) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)
2.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlu'nun, ayçiçeği üreticilerinin mağduriyetlerini giderecek düzenlemeler
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1253) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.10.2003)
3.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
İmar Bankasının TMSF'ye devrine ve alacaklar için yürütülen çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1254) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)
4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
Bağ-Kur sigortalılarının borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1255) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.9.2003)
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Sevigen'in, Bağdat'a giden Türk konvoyundaki şoförlere yapılan silahlı
saldırıya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/1256) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, orman yangınlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1257) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.10.2003)
7.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun,
güreş sporunun geliştirilmesi için yapılacak düzenlemelere ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi
(7/1258) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
8 Ekim 2003
Çarşamba
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Suat KILIÇ(Samsun)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 4 üncü Birleşimini açıyorum.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, yoklama
pusulalarını, teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Güneydoğu Anadolu
Projesi hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Mehmet Beşir Hamidi'ye aittir.
Buyurun Sayın Hamidi. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Mardin
Milletvekili Mehmet Beşir Hamidi'nin, Güneydoğu Anadolu Projesine ilişkin
gündemdışı konuşması
ÊMEHMET BEŞİR HAMİDİ
(Mardin) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; gündemin
yoğunluğu nedeniyle yeterli ilgi göremediğini üzülerek müşahede ettiğim,
Türkiye'nin en büyük bölgesel değişim ve kalkınma projesi olan ve adına kısaca
GAP dediğimiz Güneydoğu Anadolu Projesiyle ilgili olarak söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, GAP Projesi,
aslında, böyle, gündemdışı konuşmalarla büyüklüğünü ve önemini ortaya koyarak
tartışabileceğimiz bir proje değildir. GAP'ın kendisi bir gündemdir; GAP,
Türkiye'nin öz gündemidir. GAP, Allah'ın insanlığa ilahî barış ve bereket
getirdiği Mezopotamya'da yeniden barış ve yeniden bereket imkânıdır. Sadece
ülkemizde değil, dünyada bile, bu büyüklükte ekonomik, siyasal ve kültürel
sonuçları olacak bir entegre proje örneği yoktur.
GAP, enerjiden ulaşıma, tarımdan sanayie,
eğitimden turizme bir bölgeyi topyekûn değiştirip ülkemizin zenginleşmesine
katkı sağlayacak insan odaklı bir kalkınma hareketinin adıdır. GAP, hem nüfusu
hem coğrafî alanı itibariyle Türkiye'nin yüzde 10'unu kapsayan Mardin,
Şanlıurfa, Diyarbakır, Gaziantep, Siirt, Batman, Şırnak, Adıyaman ve Kilis
İllerimizi kapsayan, doğal ve beşerî kaynakların maksimum şekilde
değerlendirilmesini öngören, birbirine entegre irili ufaklı pek çok projeden
oluşmaktadır.
Kamuoyu "GAP Projesi"
denildiğinde, çoğunlukla Fırat ve Dicle üzerindeki barajlar ile Harran Ovasının
sulanmasını anlamaktadır. GAP, ülkemizin sadece bir bölgesinin değil, tüm
Ortadoğu'nun iki candamarı Fırat ve Dicle'nin dizginlenerek, toprağın suyla,
insanların refahla, ülkemizin ve bölgemizin barışla ve huzurla
buluşturulmasıdır.
Temel fikirleri 1930'lu yıllara kadar
giden GAP'ın ana projeleri, 22 baraj, 19 hidroelektrik santral ve yaklaşık 2
000 000 hektar alanın sulanmasıdır. Proje tamamlandığında, yılda 50 milyar
metreküpten fazla su akıtan Fırat ve Dicle üzerindeki santrallarla yılda 27
milyar kilovat/saatlik elektrik enerjisi üretilecektir. Yüksek tarım ve sanayi
potansiyeliyle birlikte bölgenin gelir düzeyi 5 kat artacaktır. 2005'te 9 000
000'u aşması beklenen nüfusun 3 800 000'i, doğrudan bu yatırımlarla gelen iş
imkânlarından yararlanacaktır.
Bu rakamlar, gerçekten hepimizin göğsünü
kabartacak rakamlardır; GAP'ın bizi heyecanlandıran tarafı da budur. GAP'ın
gerek coğrafî ve gerekse demografik büyüklükleri, dünyada adı geçen pek çok
devletten daha büyüktür. Birleşmiş Milletlere üye olan devletlerin pek çoğu,
GAP'ın yanında cüce kalır. GAP'ın toplam yatırım bedeli, 1989 yılında yapılan
master planda 32 milyar dolar olarak öngörülmüştür. 2002 yılı başına kadar
gerçekleştirilen kamu yatırım bedeli 15 milyar dolar civarındadır. GAP'ın
tamamlanabilmesi için 17 milyar dolara daha ihtiyaç duyulmaktadır. Halen,
projenin tamamının yüzde 48'i gerçekleştirilmiştir.
Başlangıcını 1980 yılı olarak kabul etsek
bile, yirmiiki yılda projenin ancak yarısı tamamlanabilmiştir. Bu haliyle, GAP,
yarım bir projedir. Bölgede on yıl boyunca yaşanan terör, GAP'ın yarım
kalmasının en önemli nedenidir; terör, önce bu projeyi vurmuştur. Öte yandan,
1998 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararıyla, GAP İdaresine, projenin 2010
yılına kadar tüm bileşenleriyle birlikte tamamlanabilmesi için planlama görevi
verilmiştir; daha açık anlatımla, projenin bitiş tarihi 2010 yılına
ertelenmiştir. 2010'a yedi yıl var. 17 milyar dolar kaynak ihtiyacımız olduğuna
göre, bundan sonra her yıl ortalama 2 milyar doların üzerinde bir yatırıma
ihtiyacımız var demektir. Dolayısıyla, şimdi soru şu: Yirmiiki yılda ancak
yarısını gerçekleştirebildiğimiz GAP'ı önümüzdeki yedi yılda nasıl
tamamlayabiliriz?
Değerli arkadaşlarım, GAP'la ilgili bu
sorunun muhatabı, en azından, gelecek on yıl için AK Parti İktidarı olacaktır;
dediğim gibi, GAP'la ilgili bu sorunun muhatabı, en azından, AK Parti İktidarı
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamidi.
MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Devamla) - GAP'ın
hesabını, yaptıklarımızla yapamadıklarımızla biz vereceğiz. Ben, buradan, GAP'a
bakış açımızın, GAP felsefemizin değişmesi gerektiğini söylüyorum. Bazıları,
yıllarca, GAP'ı, batıdan doğuya kaynak aktarımı olarak gördü ve hatta, GAP'taki
yatırımları "enflasyonu artıran, geri dönüşü olmayan harcamalar" diye
niteleyenler bile çıktı. Öyle bakılınca da, projenin gecikmesi için bahaneler
çok oldu "kaynak yok" denildi, işin siyaseti çok yapıldı; ama, proje
yarım kaldı.
Değerli arkadaşlarım, oysa, GAP Projesi,
kendini en azından amorti etmiş bir projedir. Bugüne kadar sadece santrallardan
elde edilen 200 milyar kilovat/saatin üzerindeki elektriğin parasal değeri 12
milyar dolar civarındadır; tekrar ediyorum, 12 milyar dolar, sadece
hidroelektrik santrallardan elde edilen elektriğin kümülatif olarak
karşılığıdır. Bu rakama, sulamayla ilgili tarım alanlarındaki verimlilik
artışının getirdiği katmadeğer, bölgedeki 6 organize sanayi bölgesi, 18 küçük
sanayi sitesi ve 1'i Mardin, 1'i de Gaziantep'te bulunan 2 serbest bölgenin
yarattığı katmadeğerler, buralarda çalışan onbinlerce insanımızın istihdamının
sağlandığı ekonomik ve sosyal faydalar, artan turizm hacmi, iletişim ve
ulaştırma yatırımlarının getirdiği imkânlar da dahil edildiğinde, GAP'a giden
paranın fazlasıyla geri döndüğü ve kendisini yeniden ürettiği ortaya
çıkacaktır.
Altını biraz daha çiziyorum; GAP, bugüne
kadar harcananın fazlasını geri vermiştir. Üstelik, bu yatırımlar, ekonomik
ömrü uzun olduğu için daha on yıllarca gelir getirmeye devam edecektir. Bu
yatırımlar, ölmez yatırımlar ve ülkemizin geleceğini de teminat altına alan
yatırımlardır. GAP'ta asıl sorgulanması gereken, gecikmenin maliyetidir. Keşke,
bu projenin temeli ilk baraj etütlerinin düşünüldüğü 1930'lu yıllarda
atılabilseydi; keşke, bu projeye 1950'lerde rahmetli Menderes başlayabilseydi;
keşke, bu projeyi Sayın Demirel ve rahmetli Özal, elbirliği içerisinde, geçen
bin yıl bitmeden bitirebilselerdi; ama, bu "keşke"lerin hepsi artık
geride kalmış, şimdi önümüze bakmak, geleceği kurmak zamanıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, projenin temel hedeflerinden birisi, sulu tarıma geçilmesidir.
Sulama yatırımlarındaki aksamalara en çarpıcı örnek, barajlarımızda halen 1 000
000 hektar alan sulayabilecek suyumuz olduğu halde bunun ancak yüzde 22'siyle
220 000 hektar alanın sulanmasıdır. Barajlarımız suyla dolu; ama, topraklarımız
suya hasret.
Değerli arkadaşlarım, sorun, 1990'lardan
itibaren GAP projesinin siyasî irade tarafından yeterince desteklenmemesindedir.
GAP, 1930'lu yıllardan beri, yıllar boyunca sahipsiz kalmıştır. Şimdi, yeni bir
heves, yeni bir heyecan ve projeyi tamamlama azmine ihtiyacımız var. Eğer
inanırsak, başarma enerjimiz de artar. Kaynak diye soranlara ifade ediyorum;
kaynak, GAP'ın kendisidir. Gecikme maliyeti, kaynak bulma maliyetinden
fazladır. O bakımdan, burada öncelikli olarak hükümetimizin ve Sayın
Başbakanımızın yaratacağı sinerjiye ihtiyacımız var. Sayın Başbakanımızın
sinerjisiyle GAP'ın cazibesini buluşturabilirsek, sorunları su içer gibi
çözeriz ve GAP'ı zamanında bitiririz. Proje yapma, proje uygulama ve başladığı
işi bitirme konusundaki üstün performansı halkımızca da takdirle bilinen Sayın
Başbakanımızın öncülüğünde yeni bir şevkle, bölge halkımızda ve tüm Türkiye'de
yeni bir GAP heyecanı yaratabileceğimize adım gibi inanıyorum ve diyorum ki,
artık gecikmeyelim, artık geç kalmayalım; çünkü, yurtta barışın, bölgede
barışın ve dünyada barışın güvencelerinden birisi GAP'tır. Dünyada hiçbir proje
barışa bu kadar hizmet edemez. Yanı başımızda yeni cazibe merkezleri yaratılmaya
çalışılırken, insanımıza iş, aş ve refah sağlayamazsak, korkarım, barışı
istemeyenlere yardımcı oluruz.
Hepinizi bu duygu ve düşüncelerle,
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Hamidi.
Gündemdışı ikinci söz, Dünya Öğretmenler
Günü münasebetiyle söz isteyen Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'ya aittir.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
2. -
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Dünya Öğretmenler Gününe ilişkin
gündemdışı konuşması
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle
gündemdışı söz aldım; öğretmenlerimizin kimi sorunlarını size aktarmak
istiyorum.
Bildiğiniz gibi, 12 Eylül 1980'den sonra,
her 24 Kasımda ulusal çapta Öğretmenler Günü, 10 yıldan bu yana da 5 Ekim Dünya
Öğretmenler Günü kutlanıyor. O günlerde, öğretmenlerin sorunları dile
getiriliyor, övücü sözler söyleniyor; sonra, o sorunlar çözülmüyor,
öğretmenlere hakları verilmiyor.
5 Ekim 1966 tarihinde UNESCO ve ILO,
Paris'te, öğretmen haklarını belirleyen, Öğretmenlerin Statü Tavsiyesini kabul
etti. Türkiye'nin de imzaladığı bu ortak belge de, öğretmenliğin uzmanlık
isteyen bir meslek olduğu, adayların yetenekli kişilerden seçilmesi, iyi bir
eğitimden geçirilmesi, öğretmen olduktan sonra da meslekiçi eğitim yapılması,
örgütlerine toplusözleşme hakkının tanınması, yine, örgütleri aracılığıyla
eğitim programlarına ve eğitime ilişkin yönetime katılmasını içeren bir
belgeydi. Otuzyedi yıl geçmiş olmasına karşın, Türkiye öğretmenleri bu
haklardan yoksundur. Oysa, Türkiye'nin, yüzellibeş yıllık bir öğretmen
yetiştirme, yüz yılı aşan bir örgütlenme deneyimi vardır; bütün bu birikime ve
deneyime karşın, Türkiye öğretmenlerinin hakları öğretmenlere teslim
edilmemiştir, öğretmen örgütlerine engeller konulmuştur. Türkiye, öğretmen
okulları, köy enstitüleri, yüksek öğretmen okulları, eğitim enstitüleri gibi bu
alanda başarılı kurumlara sahiptir. Maalesef, bu kurumlar da 12 Eylülden önce
çeşitli gerekçelerle kapatılmıştır.
Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, bu
ortak belgede, öğretmenlerin bir işe yerleşme güvencesinden söz edilmektedir.
Maalesef, Türkiye'deki öğretmenlerin bu güvencesi yoktur. Bugün, öğretmen
olmuş, ancak, kadro bulunamadığı için atanamayan binlerce öğretmen adayı
beklemektedir.
Yine, öğretmenler, görev yaptığı yerlerde
de bir güvenceden yoksundur. Bakın, bu öğretim yılında, 657 sayılı Yasanın 76
ncı maddesine dayanarak, Bakanlık oluruyla, hani "görülen gerek
üzerine" diye, birçok öğretmen, eş durumu bile gözönüne alınmadan,
Ankara'dan, İstanbul'dan, yüzlerce kilometre öteye sürülmüştür.
Değerli arkadaşlar, 76 ncı madde, Sayın
Hüseyin Çelik'e gelinceye kadar hiçbir zaman uygulanmıyordu. Doğuyu bir sürgün
yeri anlayışıyla görerek, Ankara'da ilçe millî eğitim müdürü olan, şube müdürü
olan, millî eğitim müdür yardımcısı olan arkadaşlara, maalesef -eşlerinin
yanından da ayrılarak- kıyılmıştır.
Değerli arkadaşlar, öğretmenlerimiz
ekonomik yönden de -dünya öğretmenleriyle karşılaştırıldığında- içler acısı bir
durumdadır. Türkiye'de öğretmen dolar olarak 400 dolar civarında bir ortalama
aylık alır; ama, gelişmiş çağdaş ülkelerde 2 000 ile 4 000 dolar arasında aylık
almaktadır. 1993 yılında birinci derecedeki öğretmenin aldığı aylık, gerçek
değer olarak, on yıl sonra bugün daha geri durumdadır. Öğretmenlerin yüzde
70'i, ikinci bir iş yapmadan geçinememektedir.
Öğretmenlerimizin toplusözleşme ve grev
hakkı da yoktur. Bu ortak belgede öngörülen, maalesef, geçen dönem çıkarılan
bir yasada, toplusözleşmeyi, toplugörüşme olarak belirlemiştir Anayasayı
gerekçe göstererek; ama, o toplugörüşmeler sonucunda, öğretmenlerin, memurların
ortaya koyduğu haklar, uyuşmazlık kurullarının bile önerileri kabul
edilmemiştir; çünkü, son söz hükümetindir.
Değerli arkadaşlar, öğretmenler, eğitim
işlerine katılamamaktadır. Bakın, en son, Millî Eğitimin beyni sayılan, ders
kitaplarının, ders programlarının incelendiği Talim Terbiye Kurulundan 167 uzman
bir çırpıda görevinden uzaklaştırılmıştır, sürülmüştür.
Değerli arkadaşlar, Türkiye öğretmenleri,
çağdaş ülkelerdeki uygulamaların tersine, siyasî haklardan da yoksundur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bırakın 5 Ekim 1966'da uluslararası belgede
belirlenmiş ortak ilkelerin uygulanmasını, maalesef, 12 Eylülden sonra
öğretmenlerin temel birtakım kazanımları budanmıştır, alınmıştır. Siyasî
partilere, sendikalara malları geri verildiği halde, 12 Eylülden sonra,
öğretmenlerin ortak malı olan TÖBDER malları -ki, trilyonları bulur bu- bütün
girişimlere karşın, öğretmenlere geri verilmemiştir.
Değerli arkadaşlar, İlkokul Öğretmenleri
Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı, şu ünlü İLKSAN, 1943 yılında kurulmuştur. 1943
yılında kurulan o sandık, 1985 yılında statüsü değiştirilerek, yönetimi
öğretmenlerden alınmış, Bakanlığın denetimi altına verilmiştir. O İLKSAN,
şirketler kurmuştur, otomobil ve arsa ticaretine girmiştir -anımsayın
"verdimse ben verdim" öykülerini- mahkeme kararlarıyla bu sandıkta
yolsuzluklar saptanmıştır, yöneticileri ceza almıştır. Biz, Meclise, hemen
geçen yasama döneminin başında, bu konuda bir araştırma önergesi verdik;
maalesef, bu da, gündeme alınmamıştır.
Değerli arkadaşlar, öğretmenler hakkında
yılda bir iki kez övücü sözler söylemek yetmez; onların temel hakları
verilmelidir. Bu, yalnız öğretmen haklarıyla ilgili değil, çocuklarımızın
geleceğiyle ilgilidir, demokrasimizle ilgilidir, ülkemizin geleceğiyle
ilgilidir.
Bütün öğretmenlerimizin Dünya Öğretmenler
Gününü kutluyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Gündemdışı üçüncü söz, KOBİ'lerin önemi ve
sorunları hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Çerçioğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
3. - Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, KOBİ'lerin önemi, sorunları ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun'un cevabı
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
İktidarın çok laf, az iş yaptığı bir
dönemde, ekonominizin dinamik bir unsuru olan...
AHMET YENİ (Samsun) - Yanlış başladın,
yanlış...
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla) - Sevgili
milletvekilleri, biliyorum, üniversiteli gençlerimizin konuşmalarına tahammül
edemiyorsunuz; ama, milletin kürsüsünden, bırakın da, milletvekilleri özgürce
konuşsun! (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Doğruyu konuş,
doğruyu...
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla) - Ekonominizin
dinamik bir unsuru olan KOBİ'lere dikkatinizi çekmek için, gündemdışı söz almış
bulunuyorum.
Sayın milletvekilleri, bugünün dünyası,
popülizmi tam olarak reddetmektedir. Günümüz dünyasına, teknolojik gelişmeler
ve bilişim yön veriyor. Bugün, talep ve ihtiyaca göre, çok çeşitli, kaliteli ve
düşük maliyetle mal üretmek, piyasalarda rekabet etmenin önemli bir şartıdır,
teknolojik gelişmelere daha çabuk uyum sağlamaktır. Dinamik ve esnek yapıya
sahip küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemi buradadır. Ciddî bir istihdam ve
döviz girdisi sağlayan KOBİ'lerle ilgili olarak, öncelikle, kamunun, kurumsal
ve ekonomik destekleyici politikalar uygulaması şarttır. Buradan iktidara
sesleniyorum: Geçici, göstermelik desteklerle, KOBİ'lerin gerçek gücünü ve
etkinliğini ortaya koyamayız.
KOBİ'lerin sorunları ile esnaf ve
sanatkârların sorunları iç içe geçmiştir. KOBİ'leri esnaf ve sanatkârlarla
birlikte ele aldığımızda, konunun toplumsal ve ekonomik önemi daha net
görülecektir.
Öncelikli olarak, KOBİ'ler yeniden
yapılandırılmalıdır. Teknoloji transferi, toplam kalite, modern sanayi ve
teknoloji siteleri, yeni finans modelleri, eğitim desteği, teşvik, ucuz
hammadde ve pazarlama imkânları, özel programlarla hızla hayata geçirilmelidir.
Kadınlara ve gençlere yönelik altprogramlar, aynı çerçevede, hızla uygulanarak
girişimcilik desteklenmelidir.
Konuya, seçim bölgesine yatırım, seçmen
olan beş on aileye katkı sağlamak amacıyla yaklaşıldığında, kurumsallaşmanın
gerçekleşmesi imkânsızdır.
Sayın milletvekilleri, önümüzdeki sorun,
KOBİ'leri, fason üretim ve düşük katmadeğere sahip ürün üreten işletme
kimliğinden çıkarıp, uluslararası rekabet düzeyi yüksek işletmeler durumuna
getirmektir. Bunun için, modernizasyon, teknolojik destekler ve ar-ge
faaliyetleri artırılmalıdır. Finansal kaynak sorununun azaltılması için
bölgesel borsa sistemi kurulmalıdır. Çokortaklı şirket yapıları hayata
geçirilmelidir. KOBİ'lerin yabancı sermayeyle işbirliği yapması kolaylaştırılmalıdır.
KOBİ'lerin ihracata odaklanması sağlanmalıdır. Bunun için, ihracatçı birlikleri
yeniden yapılandırılmalıdır; tüm yurt sathına ve yurtdışına şubeler
açılmalıdır. Uluslararası rekabetin sağlanabilmesi için pazarlama stratejileri
geliştirilmeli, bu yapılırken, AB, NAFTA, EFTA gibi uluslararası birliklerle
işbirliği geliştirilmelidir. İhracat yapan KOBİ'lere direkt teşvikler
uygulanmalı; teşvikler, vergi, fon, prim ve girdi maliyetlerinin düşürülmesine
yönelik olmalıdır. İndirimler, ihracatı teşvik edecek, dünya ekonomisi ve
sanayiiyle rekabet içerisinde olan KOBİ'lerin önünü açacaktır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin uzun
vadedeki ekonomik bağımsızlığı ihracat hamlesinden geçer. Bu hamlenin
lokomotifi KOBİ'lerdir. Doğacak refahı toplum tabanına sadece KOBİ'ler
yayabilir. Türkiye, sadece 10 sanayi devinin ihracatıyla değil, KOBİ'lerin
güçlenmesiyle, rekabetin tabana yayılmasıyla kalkınmasını hızlandıracaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çerçioğlu.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla) - İşte, bunları
yaptığımızda, her gün kapımızı çalan işsizlerimizin sayısı azalacaktır.
Borç ödemeleri için kalıcı kaynaklar
yaratılmalıdır.
Buradan hükümeti uyarmak istiyorum:
Bırakın bir bakanın arazisini kurtarmak için ormanları satmayı, bırakın bakan
çocuklarına kâr garantili işletmeler vermeyi, bırakın birkaç milyar dolar için
Mehmetçiği çöllere göndermeyi; yüzünüzü, dertlerine çare arayan esnafımıza,
çiftçimize, emeklimize, memurumuza ve işçimize çevirin. Onların isteği, sadece
alınteriyle kazanmak, üretmek, onuruyla, özgür ve bağımsız bir ülkede
yaşamaktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Çerçioğlu.
Buyurun Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aydın Milletvekili Sayın
Özlem Çerçioğlu'nun KOBİ'lerin önemi ve sorunları konusunda yaptığı gündemdışı
konuşmaya cevap vermek için huzurunuza çıkmış bulunuyorum. KOBİ'lerin önemine ve
sorunlarına ilişkin konuyu gündeme getirdikleri için, her şeyden önce, Sayın
Özlem Çerçioğlu'na teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
KOBİ'ler, bütün dünyada, 1970'li yıllardaki küresel ekonomik durgunluklar
sırasında dikkati çekmiş, entegre olmuş dev kuruluşların yanında ekonomik
sarsıntılara daha dirençli oldukları anlaşılmıştır. Öyle ki, dev iktisadî
kuruluşların girdi ve uluslararası finansman sistemindeki aksaklıklar
karşısında kendilerini bir türlü toparlayamamaları, ülkelerin ekonomik faaliyet
hacminde önemli düşüşlere ve istihdam sorunlarına neden olmuş; ancak, küçük ve
orta büyüklükteki işletmelerin, üretim ölçeklerinin küçük olmasının getirdiği
avantajları kullanarak daha esnek bir tutum sergiledikleri, büyük sorunlara
rağmen, faaliyet alanını değiştirmek, üretim sistemini hızla yenilemek gibi
yollarla istihdam sağlamaya ve ekonomik faaliyetlerini yürütmeye devam
edebildikleri görülmüştür.
Bu tecrübelerden sonra üzerlerine daha çok
eğilinen KOBİ'lerin işletme sayısının çokluğu ve ülke geneline yaygınlığı
nedeniyle yerel ve bölgesel kalkınmaya katkıları da iyice anlaşılmış ve
KOBİ'lere dönük hizmetler artırılmıştır.
Türkiye'de de bu yönde adımlar atılmıştır.
Devlet, bu kuruluşlara özel destekler vermeye başlamıştır. Bugün itibariyle,
KOBİ'lere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret
Müsteşarlığı ve kamu bankalarınca değişik türde hizmetler verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, AK Parti
Hükümetleri, 2000 ve 2001 ekonomik krizlerinin tahribatını onarmayı öncelikli
konu olarak ele almıştır. Bu arada, söz konusu krizlerden doğal olarak en çok
etkilenen KOBİ'ler ile esnaf ve sanatkârların sorunlarına özel bir gayretle
eğilinmiş, kriz sonrası, toplumun yaralarının sarılmasının, öncelikle, bu
kesimin rahatlatılmasından geçtiği anlayışıyla hareket edilmiştir. Kaldı ki,
krizlerin neticesinde, kepenk kapatmış 420 000 esnafın ve kayıtdışı 300 000
civarındaki esnafın, yeniden, işe dönmeleri için özel programlar hazırlanmış ve
bunların yaklaşık yüzde 80'i tekrar işlerine dönmüş bulunmaktadır; yaklaşık 1
000 000 kişi de, işsiz ordusundan, tekrar işine, çalışanlar olarak dönmüştür.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Çok şükür, onbir aya yaklaşan bir sürede,
güçlü bir siyasî iktidarın iç ve dış piyasalara verdiği güven sayesinde,
makroekonomik göstergelerde hızlı bir iyileşme sağlanmıştır. Böylelikle, esnaf
ve sanatkârlarımız dahil, KOBİ'lerin faaliyetlerini uygun bir makroekonomik
ortamda yürütmeleri imkânı sağlanmıştır.
Öte yandan, katmadeğer üreten çoğu
girişimcinin, vergi, sosyal güvenlik, kredi borcu gibi sorunlarını, getirilen,
çıkardığımız, vergi, SSK, Bağ-Kur primleri, Türkiye Halk Bankası ve esnaf
kefalet kooperatiflerine ödeme kolaylıkları ile borçları yeniden
yapılandırılarak, çözümler bulunmuştur. Çıkarılan kanunlara ve yapılan diğer
düzenlemelere, KOBİ'ler başta olmak üzere, iş hayatının gösterdiği ilgi, bu
düzenlemelerin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir.
Şimdi ise, takdirlerinize sunulan yeni bir
yasa tasarısıyla, sicil affı getirilmektedir; çünkü, esnaf, KOBİ, tüccar,
sanayici, kendi inisiyatifi dışında sürüklendiği krizde senedini ödeyemediği
için protesto olmuş, çekini ödeyemediği için arkası yazılmış ve kredi kartıyla
alışveriş yapanlar, kredi kartından dolayı Merkez Bankasının kara listelerine
girmiştir. Burada, yükümlülüğünü yerine getiren esnafın, sanatkârın yeniden çek
alabilmesi, kredi alabilmesi için takdirlerinize sunulan sicil affıyla ilgili
yasa tasarısı Başbakanlıktadır, yakında Meclise sunulacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülke ekonomisini,
uzunca süredir içerisinde bulundurduğu rant gelirleri ağırlıklı bir ekonomiden,
yeniden, bir üretim ekonomisi haline getirebilme yolunda adımlar atıyoruz. Asıl
olarak sağlamaya çalıştığımız husus, devletin, aslî görevlerine dönerek, güçlü
devlet, zengin millet hedefine ulaşmamızdır. Bunu yaparken de, refahı tüm
topluma yaymanın en önemli araçlarından biri olan KOBİ'lere, esnaf ve
sanatkârlara özel önem veriyoruz. Şimdi, hükümetimizin bu alandaki icraatlarını
özetlemek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerini geliştirmek ve desteklemek amacıyla
1 ilâ 150 arası eleman çalıştıran imalat sanayi işletmeleri ile girişimcilere
hizmet veren Bakanlığımıza bağlı KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) iktidara geldiğimiz günden bu yana
gerek hizmet politikası gerekse sağladığı destekler açısından yeni bir anlayışı
hâkim kılmıştır. Bununla ilgili, Türkiye'de
14 KOBİ kavramı olduğunu gördük; bunu 1'e indirmek için Avrupa Birliği
şartnamelerinden, yasalarından yararlanarak bir KOBİ yasa tasarısını Meclise
sevk etmiş bulunuyoruz.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bağlı
kuruluşu olan KOSGEB'in hizmet alanını genişletmek ve hizmet arzını
etkinleştirmek amacıyla yeni birimler oluşturulmuştur. Bunlar: KOBİ Ekonomik
Araştırma Merkezi, Girişimciliği Geliştirme Merkezi, Bölgesel ve Yerel Kalkınma
Merkezi, Pazar Araştırma ve İhracatı Geliştirme Merkezi, Eğitim ve Danışmanlık
Merkezi. Reorganize edilen bazı birimler yanında, işletme geliştirme, teknoloji
geliştirme ve laboratuvar hizmetlerine ilişkin yeni merkezler de açılarak
topluma kazandırılmış bulunmaktadır. Böylece, KOSGEB, bugün itibariyle, 26
işletme geliştirme merkezi, 12 teknoloji geliştirme merkezi -kısa ismiyle
TEKMER- 10 merkezî laboratuvar sistemi kurmuş; ayrıca, Anadolu'nun birçok
organize sanayi bölgesi içinde... Ki, bugün birisini memnuniyetle açtık; OSTİM
Organize Sanayi Bölgesinde ORTKA ismiyle bilinen ortak kullanım alanları.
Takdir edersiniz ki, KOBİ'ler sermaye bakımından güçsüz; dolayısıyla, modern
tezgâhları alamıyorlar. Biz, faizsiz, dört yıl ödemeli, bir yıl ödemesiz geri
dönebilen kredi sistemiyle onlara -mesela 15 atölyeye- müşterek bir atölye
kuruyoruz; onlar hem kendi işlerini görüyorlar hem de dışarıya hizmet
ediyorlar. Böylece, ORTKA işletmeleriyle, çok modern anlamda atölyelere
kavuşuyorlar.
Öte yandan, KOSGEB'in, eğitim,
bilgilendirme ve yol gösterme hizmetlerine ülkenin her yerinde ihtiyaç
duyulmasına rağmen, organizasyon açısından bugüne kadar başarılamamıştır. Biz,
bu konuda yeni bir yöntem geliştirdik ve yeni istihdamlara, bürokratik
engellere mâni olmak için özel sektörün en üst kuruluşu olan Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğiyle bir protokol imzaladık. Şimdi, Türkiye'nin her yerinde,
odalarda ve borsalarda, yetiştirilmiş uzman KOSGEB elemanlarımız var ve bu
uzman elemanlar, müracaatları derhal yerlerinde değerlendiriyorlar ve
yönlendiriyorlar.
Öte yandan, hizmet arzında bürokrasi
azaltılmış ve desteklere başvuru sırasında istenilen belge sayısı 487'den,
ortalama 5 belgeye düşürülmüştür. Yani, daha önce yapılan işlemler, vermemek
için, âdeta, bürokratik engeldi. Böylece, bürokratik engeller kaldırıldığı
için, KOBİ'ler daha çabuk hizmet alabilmektedirler.
Bir başka yenilik ise, KOBİ'lerin
finansman sorunlarını çözebilmek için mevcut destek yapısının, hem destek türü
olarak hem de verilen destek miktarı olarak artırılması olmuştur. Bu amaçla,
mevcut destek mekanizması analiz edilmiş ve gelişmiş ülkelerdeki en iyi
uygulamalara benzer bir destek yapısı getirilmiştir. Sonuçta, 8 adet olan
destek sayısı 22 ana başlıkta 38 adet desteğe çıkarılmıştır. Bu destekler için
ayrılan destek tutarı da 8 trilyon liradan 160 trilyon liraya yükseltilmiştir.
Bugüne kadar bu tutarın -2003 yılı için söylüyorum;1 Ocaktan bugüne kadar dokuz
ay içerisinde- 56 trilyon liralık kısmı KOBİ'lere kullandırılmıştır. Bu yıl
sonu itibariyle, 160 trilyonluk tutarın tamamının kullandırılması
hedeflenmiştir.
Ayrıca, Türkiye Vakıflar Bankasıyla bir
protokol imzalanarak, Merkez Bankasının hep istediği, fakat, bir türlü
gerçekleştiremediği bir konuda ilk adım atılmıştır. TEFE (toptan eşya fiyat
endeksi) artı, kalkınma hızı kadar, yani hedeflenen yüzde 5 faizle -ki, bu da
yüzde 30'un altında, takdir edersiniz, yüzde 25 faizle- KOBİ'lere proje bazında
proje desteği verilmiştir. Fiilen, 30 trilyon lira destek verildi.
Ayrıca, KOBİ'lerin teşvik belgeleriyle de
destekleme sunulmaktadır. Çünkü, bunların uzmanları olmadığı için, bizim KOSGEB
uzmanları, kendilerinin ihtiyacına göre teşvik belgelerini hazırlamaktadır.
Dokuz ayda 320 KOBİ'nin toplam 75 trilyonluk yatırımından 32 trilyon liralık
kısmı teşvik belgeleriyle desteklenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
esnaf ve sanatkârlarımız rejimimizin temellerinden bir tanesidir. Başta da
söylediğim gibi, kapanan kepenklerin açılması için Halk Bankası ile yapılan
protokol neticesinde 108 trilyonluk bir kredi fiilen kullandırılmıştı. Aslında,
500-600 trilyon liralık bir fon hâlâ devam etmektedir. İhtiyacı olan esnaf ve
sanatkârlar, kredi kefalet kooperatiflerine müracaat ederek, iki kişinin
kefaletiyle herhangi bir ipotek filan vermeden kredisini alabilmektedir. Biz,
iktidara geldiğimizde bu faizler yüzde 59'du, yüzde 30'a indirdik, yüzde 30'la
alıyorlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, esnaf bu konuda fevkalade
büyük destek görmektedir ve ilk hamlede 15 milyar lira olarak destek alıyorlar;
borcunu zamanında ödeyen esnafın kredibilitesi giderek artabiliyor. Ayrıca, bu
kredilerin kullanımında esnaf ve sanatkârlarımızdan gelen talepler
doğrultusunda, Bağ-Kur prim borcu bulunanlara kredi verilmiyordu. Dolayısıyla,
Bağ-Kura prim borcu olanlara da kredi vermeye başladık nisan ayından beri.
Saygıdeğer milletvekilleri, KOBİ'lerin
finansman alanındaki sorunlarından biri olan teminat sorununu da çözüme
kavuşturduk. 1447 sayılı Ticarî İşletme Rehni Kanununda yapılan değişiklikle,
artık, KOBİ'ler, işletmelerindeki malzemeyi teminat gösterip kredi
alabiliyorlar. Bu büyük bir sıkıntıydı, bunu da kaldırmış bulunduk.
Ayrıca, KOBİ'lerimizin de modern finansman
yöntemlerinden yararlanmalarını sağlamak amacıyla Borsadışı Teşkilatlanmış
Menkul Kıymetler Piyasalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmeliği
18 Martta yayımladık. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa KOBİ
borsalarının mevzuatını çıkardık. Şimdi, illerde organize sanayi bölgelerinde,
küçük sanayi sitelerinde, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasından çok farklı
olarak, anonim şirket statüsü içinde, banka kurmaya ehil olan kimseler
tarafından oluşturulan KOBİ Borsaları Kurulma Mevzuatı yürürlüğe girdi.
Bununla, KOBİ'ler, sermaye yapılarını güçlendirme bakımından çok ciddî adımlar
atacaklardır.
Yeni fikirlere sahip, ancak finansal
desteğe ihtiyaç duyan genç
müteşebbisler; sermayesi yok, teminat verecek herhangi bir imkânı yok;
ama projesi var. Bunlar için Batı'daki gibi venture capital (risk kapital) sistemini
getirdik, mevzuatını yayımladık ve çalışmaya başladı. Girişimci sermaye şirketi
kurduklarında da Kurumlar Vergisi muafiyeti getirdik. Dolayısıyla, genç girişimcilerin
kurdukları şirketler, şimdi, teknoloji bölgelerinde -vakti olan burada, Orta
Doğu Teknik Üniversitesinde görebilir; KOSGEB desteğiyle, Bakanlığımın
organizasyonuyla kuruldu -gencecik dimağlar proje üretiyorlar ve 10'larca
projeyi Amerika'ya bile ihraç ettiler. En son Amerika savunma sektörüne proje
ürettiler. Dolayısıyla, genç girişimcileri de KOBİ mevzuatı çerçevesinde
desteklemeye başladık.
Yatırım ortamının iyileştirilmesi
konusunda bir koordinasyon kurulu, Hazine Müsteşarlığımız, Dış Ticaret Müsteşarlığı,
Maliye Bakanlığı ve diğer ilgili bakanlıklarla beraber Bakanlığımız
koordinatörlüğünde çalışmalarına devam etmektedir.
Ayrıca, takdir edersiniz ki, dünyadaki
yeni yapılanmada bu küreselleşme sürecinde gümrük duvarları yıkılıyor,
ekonomik, ticarî sınırlar kalkıyor; yani, dünya, bir rekabet çağına doğru
sürükleniyor. Burada ayakta durabilmeleri dışarıyla bütünleşmelerine bağlı.
Onun için, KOBİ'lerin de dünya pazarlarına açılabilmesi için, yapılan analizler
neticesinde, Türkiye genelinde 1 500 KOBİ seçildi ve bu sene sonuna kadar,
bunlar, dünya pazarlarına ihracat yapar hale gelecekler; şu anda yarısından
fazlası bu ihracat hedeflerine ulaşmış durumda.
İhracatçı KOBİ'ler için yeni finansman
modelleri de geliştirdik ve yine, faizsiz, geri dönebilen destekler veriyoruz.
Bu konuda uluslararası kuruluşlarla da işbirliği halindeyiz. Halen, İtalya,
Japonya ve Macaristan KOBİ kuruluşlarıyla anlaşmaları yapmış durumdayız; fakat,
en büyük gelişme, Avrupa Birliği Dönem Başkanlığını alan İtalya ile olmaktadır.
Temmuz ayında, benim de davet edildiğim, Avrupa Birliği Bakanlar Toplantısında
gündem KOBİ'lerdi ve Türkiye'nin götürdüğü öneriler ve yapmış olduğu atılımlar
fevkalade takdirle karşılandı. Bu çalışmaların sonucunda daha önce karara
bağlanmış olan bir önemli haberi de size vermek istiyorum: İlk defa, 4 Haziran
2004 tarihinde OECD Bakanlar Toplantısı Türkiye'de yapılıyor; ana tema
KOBİ'lerin rekabet gücünün artırılması; ancak, şimdiden 70'in üzerinde ülkeden,
yani OECD üyelerinin dışındaki ülkelerden de bakan ve başbakan seviyesinde
gözlemci olarak katılma talepleri geldi. İnşallah, 2004 yılında, Avrupa
Birliğiyle masaya oturacağımız bir yılın başlangıcında OECD ülkeleri Bakanlar
Toplantısı da Türkiye'de yapılacak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ayrıca, 2-3 Ekim tarihlerinde, Türk
KOBİ'lerini Avrupalı KOBİ'lerle bir araya getiren Türk ve Avrupalı girişimciler
platformu EUROKON 2003 toplantısı başarıyla gerçekleştirildi Dortmunt şehrinde
ve 1 200 yatırımcı katıldı, bunun 180'ini KOBİ olarak, biz, buradan seçerek
götürdük. 460 KOBİ, yaklaşık, Avrupa'da yerleşik Türk vatandaşlarımız, oradaki
yatırımcı, işadamı arkadaşlarımız, işçi olarak gidip, şimdi, Avrupa'da işadamı
olmuş kimseler katıldı; ayrıca, 600'ün üzerinde Alman kökenli yatırımcı katıldı
ve Türkiye'ye yatırım için, büyük bir merak, büyük bir hevesle, bu
toplantılarda gerekli bilgileri kendilerine sunduk.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak KOBİ'lere verilen hizmetlerden biri de,
altyapısı hazır ve modern koşullara uygun işyeri sağlamaktır. Organize sanayi
bölgeleri ve küçük sanayi siteleri yapımına, kaynakların imkân verdiği
nispetlerde önem verilmektedir. Bu bölgelerdeki işletmelerin yüzde 90'ı KOBİ
niteliğindedir; zaten, işletmelerimizin sayısal olarak yüzde 99,7'si KOBİ
niteliklidir.
Bugüne kadar 17 132 hektarlık 70 adet
organize sanayi bölgesi, 82 797 işyerlik, yaklaşık 500 000 kişiye istihdam
imkânı sağlayan 358 adet küçük sanayi sitesi tamamlanmış ve hizmete alınmış
bulunmaktadır.
Kasım 2002'den sonra proje stoku gözden
geçirilerek, 2003 yatırım programına alınmakta; bu yıl içinde tamamlanması
mümkün olan organize sanayi bölgesi ve küçük sanayi sitesi projelerine öncelik
tanınmıştır. Bugün yapılan Yüksek Planlama Kurulu toplantısında, Başbakanın
başkanlığında konular tartışılmaya başlanmıştır; cuma günü de, inşallah, bütçe
hedefleri ile makroekonomik dengelerle kararlar alınacaktır.
2003 yılı yatırım programında 12 438
hektar büyüklüğünde 68 adet organize sanayi bölgesi projesi, 14 355 işyerinden
müteşekkil 102 adet küçük sanayi sitesi projesi yer almaktadır. Yeni yaklaşım
sayesinde, organize sanayi bölgesi ve küçük sanayi siteleri daha hızlı şekilde
hizmete açılabilecektir.
Değerli milletvekilleri, hükümetimizin tüm
bu çalışmaları ve sağladığı destekler, esnaf ve sanatkârlarımız ile
KOBİ'lerimizi önemli ölçüde rahatlatmış olsa da, sorunlarının tam olarak
çözüldüğü anlamına gelmemektedir; çünkü, yılların birikimi vardır.
KOBİ'lerimizi, Avrupa Birliği ve dünya pazarlarında rekabet edebilen bir konuma
getirebilmek için daha etkin destekler getirmek durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, konuşmanızı
toparlayabilir misiniz.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(Devamla) -Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(Devamla) - Bunları da, inşallah, borç sorununun çözülmesi, bütçe imkânlarının
artırılması, girdi maliyetlerinin düşürülmesiyle birlikte yavaş yavaş
çözeceğiz.
Biz, üç yıllık bir periyotta, Türkiye'nin,
KOBİ'leriyle birlikte çok daha
rekabetçi bir yapıya kavuşmasını hedefliyoruz.
Bu duygularla, hepinize saygılarımı
sunarken, yakında sizlere gelecek, ayrıca rehber kitaplar yaptık, burada bütün
teşvikler var; çünkü, maalesef, bugüne kadar devlet birimleri, kimi zengin
edeceğine, kimi fakir bırakacağına karar vermiş; nasıl karar vermiş;
ihalelerle, banka kredileriyle ve teşviklerle vermiş. Bunları önlemek için,
şablon yaptık, müracaatlar değerlendiriliyor; bu şablona uyuyorsa kredisini
alıyor, uymuyorsa almıyor. Bunu da, hanım kardeşime, hanım olduğu için ayağına
giderek takdim ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
"Bravo"sesleri, alkışlar; CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun, gündemdışı konuşmaya cevap verdi; teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize
sunacağım.
B) Tezkereler ve Önergeler
1. - Ürdün
Senato Başkanı Zaid Al-Rifai'nin resmî davetine icabetle Ürdün'e gidecek
Parlamento heyetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/363)
7.10.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Ürdün Senato Başkanı Zaid Al-Rifaî'nin
vaki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen üç kadın
parlamenterden oluşan heyetin 19-24 Ekim 2003 tarihleri arasında Ürdün'de
yapılacak olan 4 üncü Avrupa Akdeniz Kadın Parlamenterler Forumuna katılması,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620
sayılı Kanunun "Araverme Veya Tatilde Uygulanacak Usul" hükümlerini
düzenleyen 11 inci maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
başkanlığında siyasî parti grup temsilcileriyle 22 Eylül 2003 tarihinde yapılan
toplantıda kararlaştırılmıştır.
Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca,
heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen üyelerin
isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı Seçim İli:
Semiha Öyüş |
Aydın |
Halide İncekara |
İstanbul |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2. -
Uluslararası Demokrasi Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Lord Russel Johnston'ın
resmî davetine icabetle, 4 üncü Rodos Doğu Akdeniz Bölgesi Genç Parlamenterler
Konferansına katılmak üzere, Rodos'a gidecek Parlamento heyetlerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/364)
7.10.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Uluslararası Demokrasi Enstitüsü Yönetim
Kurulu Başkanı Lord Russel-Johnston'dan alınan davet yazısına icabetle Türkiye
Büyük Millet Meclisinden üç kişilik parlamenterden oluşan heyetin 16-19 Ekim
2003 tarihleri arasında Rodos'ta yapılacak olan 4 üncü Rodos Doğu Akdeniz
Bölgesi Genç Parlamenterler Konferansına katılmaları, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun
Araverme Veya Tatilde Uygulanacak Usul ile ilgili 11 inci maddesi uyarınca,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekilinin başkanlığında siyasî parti grup
başkanvekilleriyle 2.9.2003 tarihinde yapılan toplantıda kararlaştırılmıştır.
Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca,
heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen üyelerin
isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
|
Bülent
Arınç |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
Başkanı |
Adı Soyadı Seçim İli:
Abdullah Torun |
Adana |
Özlem Çerçioğlu |
Aydın |
Suat Kılıç |
Samsun |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına
dair dört önerge vardır; okutuyorum:
3. -
Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın (6/302) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/105)
1.10.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Başbakandan cevaplanmasını istediğim sözlü
soru önergesine (6/302) ilgili bakan tarafından cevap verilmiştir. Soru
önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla rica ederim.
Nail Kamacı
Antalya
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
4. -
Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın (6/309), (6/341) ve (6/416) esas
numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/106)
7.10.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmında yer alan (6/309- 341- 416) esas no'lu sözlü sorularımı geri almak
istiyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Mehmet Neşşar
Denizli
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
5. - Muğla
Milletvekili Ali Arslan'ın (6/379) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/107)
3.10.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 88 inci sırasında yer alan (6/379) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Ali Arslan
Muğla
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
6. - Kars
Milletvekili Selami Yiğit'in (6/521) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/108)
7.10.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 212 nci sırasında yer alan (6/521) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Selami Yiğit
Kars
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına
geçiyoruz.
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, muhtemel Irak savaşının turizm sektörüne
etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/260)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
2.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürünün
atanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/261)
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunda
gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 26.2.2003
Halil Tiryaki
Kırıkkale
Hükümetinizin son dönemde gerçekleştirdiği
ve kamuoyunun tepkisine neden olan atamalarla ilgili olarak;
1- Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürünün
atanmasına ilişkin olarak, İdeal ve Öncüler Limitet Şirketlerinin, AKP
Kırıkkale İl ve İlçe yönetimi kanalıyla Bakanlığınıza baskı uyguladıkları
iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
2- Adı geçen şirketlerin yönetim
kurullarında partinizin il ve ilçe yöneticileri ile yakınlarının bulunduğu
iddiaları doğru mudur?
3- Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürlüğü
görevine atanan Uğur Atar'ın, gerçeğe aykırı bilirkişi raporu nedeniyle yargılanıyor
olması söz konusu atamaya gölge düşürmüş müdür?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere,
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun; buyurun.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Bayındırlık ve
İskân Bakanımız bir toplantıda olduğu için, onun adına cevaplandırıyorum.
Bayındırlık ve İskân Bakanının göreve
gelmesinden itibaren, Bakanlıkça bağlı ve ilgili kuruluşlarında
gerçekleştirilen atamalarda, hiçbir şekilde siyasî ayırım, eş, dost ve hemşeri
kayırmacılığı söz konusu olmamıştır. Personelle ilgili olarak temel
yaklaşımımız, zorunlu olmadıkça hiçbir personeli görevden almamak olmuştur.
Görev değişikliği yapmak zorunda kaldığımızda ise, liyakat, kariyer, görevin
gerektirdiği şartları taşımak, tabiî ki, dürüstlük ve temsil edebilme
kabiliyeti gibi, hiçbir kimsenin karşı çıkamayacağı objektif kriterlerden
hareket edilmiştir.
Bu temel yaklaşım çerçevesinde, Kırıkkale
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne vekâleten atanan inşaat mühendisi Uğur Atar'ın
bu göreve gelmesinde, ne önergede ismi zikredilen firmanın ne parti
teşkilatının ne de başka kişi veya kurumun etkisi söz konusudur. Söz konusu
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğümüzün, yapmış olduğu bir işlemden dolayı uyarma
cezasıyla tecziye edildiği doğrudur; ancak, adı geçen hakkında herhangi bir
yargı kararı söz konusu değildir.
Arz eder, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Tiryaki, açıklama yapacak mısınız?
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tiryaki.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Bakan
gerçekleri okumadı. Esas, oradaki gerçekleri bilen benim. Kendi teşkilatında
olan arkadaşlar, oradakiler, Kırıkkale halkının hepsi bunu biliyor. Geçen vali
döneminde hakkında teftiş olan, mahkûm olan bir bayındırlık il müdürümüz orada
işbaşında. Niye getirdiniz? Öbür bayındırlık il müdürü bundan daha mı çok
sabıkalıydı? Bunun sabıkası var, üç ay gün almış, hakkında teftiş var.
Valiliğin şikâyeti var; teftişi var. Sayın Bakanım bunu yanlış anlamış, yanlış
değerlendirmiş; ben buna katılmıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tiryaki.
Sayın Bakan, açıklamada bulunacak mısınız?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Efendim, cevap verdik, tatminkâr olması lazım.
BAŞKAN - Soru cevaplandırılmıştır.
3. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana ve çevresindeki yeraltı kaynaklarına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/263)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
4. - Manisa
Milletvekili Hasan Ören'in, tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlerde Acil Eylem
Planının dikkate alınmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/269) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın
Abdullah Gül tarafından sözlü cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan Ören
Manisa
3 Mart 2003 tarihinde Başbakan tarafından
açıklanan tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlerle yine işçi memur, çiftçi ve
dargelirlilerin cebine el atılmıştır. Acil Eylem Planında ise "vergi
oranları düşürülecektir" denilmektedir. Buna ilişkin olarak;
1- Tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlerde
vergi oranları yükseltilirken Acil Eylem Planı taahhütleri neden dikkate
alınmamıştır?
2- Bağ-Kur primlerini ödemeyenlerin
sistemden çıkarılması ve SSK gönüllü sigortalılarının prim oranlarının
yükseltilmesi sosyal güvenlik kuruluşlarından kaçmayı ve kayıtdışı geçişi
hızlandıracaktır. Bunun önlenmesi için ne gibi tedbirler alınmıştır?
3- Personel açıktan atamaları 35 yaş ile
sınırlandırılmaktadır. Hangi kuruma, hangi mesleklerden personel alınması
planlanmaktadır? Özellikle eğitim, adalet, sağlık ve içgüvenlik teşkilatlarının
personel ihtiyacı nasıl giderilecektir?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere,
Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun; buyurun.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Sayın
Hasan Ören'in (6/269) esas numaralı sözlü soru önergesini cevaplandırıyorum.
Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören'in, o
tarihteki Başbakanımız Sayın Abdullah Gül'e tevcih ettiği, Sayın Başbakanımızın
da, koordinatörlüğümde cevaplandırılmasını istediği sözlü soru önergesi
incelenmiş olup konuya ilişkin cevaplar aşağıdadır:
Önergede, tasarruf ve gelir artırıcı
tedbirler nedeniyle vergi oranlarının yükseltildiği belirtilmekteyse de, son
dönemlerde Katma Değer Vergisi oranlarında bir değişikliğe gidilmemiştir.
Ayrıca, Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi oranlarında da Acil Eylem Planı
çerçevesinde artırıma gidilmesi düşünülmemektedir. Kaldı ki, 59 uncu hükümet
döneminde de, vergi paketiyle bazı indirimler yapılmıştır.
Diğer taraftan, 2003 yılı Bütçe Kanununda
"2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı
Kanunlara tabi sigortalılardan Bağ-Kura tescilleri yapıldığı halde, beş yıl ve
daha fazla süreyle prim ödememiş olan sigortalıların, kurumca yapılacak borç
bildirimlerine rağmen, ödemede bulunmamaları halinde, sigortalılıkları, prim
ödemesi bulunan sigortalının daha önce ödediği primlerin tam olarak karşıladığı
ayın sonu itibariyle; prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise, tescil tarihi
itibariyle, 2003 yılı sonuna kadar kurumca resen sona erdirilir" hükmü
eklenmiş olup, hem bu durumdaki sigortalıların borçlarının tahsil edilmesi hem
de borçlarını ödemeyenlerin sistemden çıkarılarak gerçek sigortalı sayısının
tespiti amaçlanmaktadır.
Zira, bugüne kadar kayıt ve tescil
edildiği halde, Bağ-Kur'la irtibat kurmayan ve yapılan tüm bildirilere ve borç
ödeme kolaylığına rağmen, borçlarını ödemek istemeyen Bağ-Kur sigortalılarından
beş yıl ve daha fazla süreyle borcunu ödememiş olanların bir kısmının kayıt ve
tescil edildikleri halde, terkinleri yapılmadığı için bu kişilerle irtibat
kurulamadığından dolayı; bir kısmının da, uzun süreli olan bu borçları
ödemekten imtina etmeleri nedeniyle alacakların büyümesine sebebiyet verildiği,
böylece her geçen gün aktuaryel açıdan daha da kötüye gidildiği görülmektedir.
Bu nedenle, söz konusu kanun maddesiyle,
gerçekten, sigortalı olup da borçlarını ödemek isteyen Bağ-Kur sigortalılarının
sigortalılık hakları, borçlarını ödemeleri halinde devam ettirilecek; kurumca
yapılacak borç bildirimlerine rağmen ödemede bulunmayan sigortalıların daha
önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle; prim
ödemesinde bulunmayan sigortalıların ise, tescil tarihi itibariyle
sigortalılıkları sona erdirilecek; istekleri halinde, yeni kayıt ve tescilleri
yapılabilecektir.
506 sayılı Kanunun 85 inci maddesiyle
getirilen isteğe bağlı sigortalılık, zorunlu sigortalılık niteliğini yitirmiş
kimselere, malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primlerini kendileri ödemeleri
koşuluyla, sosyal güvenlik haklarını devam ettirmelerine imkân sağlamıştır.
Sosyal Sigortalar Kurumu, sigortalılarını
çalışma hayatında karşılaşılan risklere karşı korumak amacıyla iş kazası ve
meslek hastalığı, hastalık, analık, malullük ve yaşlılık ve ölüm sigortalarının
gerektirdiği her türlü yardım ve ödemelere ait giderleri karşılamak üzere
sigortalı kazancından yüzde 33,5 ile yüzde 39 arasında prim almaktayken, isteğe
bağlı sigortalılardan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının gerektirdiği
her türlü yardım ve ödemelere ait giderleri karşılamak üzere yüzde 20 oranında
prim alınmaktadır.
Bu nedenle, isteğe bağlı sigortalılık prim
oranının zorunlu sigortalılık prim oranından düşük olması, bazı işverenleri
kayıtdışı istihdama yönlendirmekte olup, isteğe bağlı sigorta prim oranlarının
yükseltilmesi, zorunlu sigortalılıktan kaçışı önleyebileceği gibi, kayıtdışı
istihdamın azalmasına da katkıda bulunacaktır.
Öte yandan, 2003 Malî Yılı Bütçe
Kanununun, kadroların kullanımını düzenleyen 31 inci maddesinin (c) bendinde
"genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idarelerin boş memur
kadrolarına verilecek açıktan atama izin toplamı 35 000 adedi geçemez. Söz konusu
toplam sayının kurum ve kuruluşlar itibariyle dağılımı Devlet Personel
Başkanlığının bağlı olduğu bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine
Başbakan tarafından belirlenir" ifadesi yer almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(Devamla) - Sayın Başkan bir dakika...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(Devamla) - Bu çerçevede, 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununun 31 inci maddesinin
mezkûr (c) bendi ve hizmet icaplarına göre toplam 35 000 adet kadronun kamu
kurum ve kuruluşları arasında dağılımı Devlet Personel Başkanlığının bağlı
olduğu bakan ve Maliye Bakanının önerisi üzerine Başbakan tarafından
belirlenmektedir.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Ören Genel Kurulda mı?.. Yok.
Soru cevaplandırılmıştır.
5. - Ankara
Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, karnelere reklam alınacağı iddiasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/270)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
6. -
Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, İzmit-Gölcük-Karamürsel arasında yapımı
süren D-130 karayolunun ne zaman bitirileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/274)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
7. -
Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, tasarruf ve gelir artırmaya yönelik bazı
tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/275)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
8. -
Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki
bazı liselere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
9. - İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, açıktan personel alımındaki yaş sınırına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/278)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
10. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, likit petrol gazı fiyatının indirilip
indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/281)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
11. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, ticarî araçların sigorta primlerinin indirilip
indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
12. -
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki tarihî binaların
korunmasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/284)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
13. -
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, kültür sitesi inşaatları için ödenek
ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/285)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
14. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/286)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
15. -
Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, muhtarların özlük haklarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
16. - Ağrı
Milletvekili Naci Aslan'ın, Başkent Öğretmenevi konaklama ücretine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/288)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
17. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ülkemizdeki ABD askerî varlığına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/291)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
18. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, iki müzisyenin taltif edilip edilmeyeceğine
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/296)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
19. -
Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/297)
BAŞKAN - Sayın Coşkun, cevap verecek
misiniz?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Biraz evvel KOBİ'lerle ilgili yaptığım açıklama hepsini kapsıyor
Sayın Başkan; yazılı olarak cevap vereyim.
BAŞKAN - Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
20. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Dünya Turizm Fuarında Suriye'nin İskenderun ve
Antakya'yı kendi sınırları içinde gösteren bir harita dağıttığı iddiasına
ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/298)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
21. -
Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun, esnaf ve sanatkârlar ile küçük
işletmelerin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/299)
BAŞKAN - Sayın Bakan, soruyu
cevaplandıracak mısınız?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Hayır, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
22. -
Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun, yapı denetim kuruluşlarında pilot
bölge seçimine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/300)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
23. -
Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, narenciye bahçelerinin imara açılmasına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/301)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
24. -İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir'in bazı ilçelerine bağlı köylerde Tahtalı
Barajı nedeniyle yapılan yıkımların ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/303)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
25. -
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden
farklı inanç gruplarına ödenek ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/304)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
26. -
İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin,
İstanbul-Bakırköy-Yenimahalle'deki yeşil alanın yapılaşmaya açıldığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/305)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
27. -
Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, verem hastalarının aşı, ilaç ve
tedavilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/306)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
28. -
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Kamu İhale Kanunu uygulamalarında orman
köylülerinin mağdur edildiği iddiasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/308)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
29. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, şekerpancarı üretimine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/310)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
30. -
İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, okullara asılmak üzere fotoğrafını
bastırdığı iddialarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
31. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Irak'a asker gönderme konusunda ABD'nin
Türkiye'yi uyardığı haberlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/315)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
32. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının
açıklamalarının piyasalara etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/316)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
33. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Diyanet İşleri Başkanının görevden
ayrılmasının sebeplerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
34. - Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop-Boyabat-Kargı-Ankara Karayolu Projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/318)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
35. - Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Fen Lisesi Projesinin iptal edildiği iddialarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bakan burada;
ama, yanıt vermiyor. Sayın Bakan Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu dikkate
almıyor mu? Burada ve cevap vermiyor. Nezaket kurallarına da ters.
36. - Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Millî Piyango İdaresince Sinop'ta yapılması
planlanan Fen Lisesi Projesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/320)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
37. - Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/321)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
38. - Muğla
Milletvekili Ali Arslan'ın, enerji üretim santrallarının faaliyetlerine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/322)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
39. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD'nin İskenderun Limanından füze
sevkıyatı yaptığı iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/325)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
40. -
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
başvurusuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/326)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
41. -
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye
Cumhuriyeti aleyhine dava açtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/327)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
42. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde bağlantılı karayollarının duble yol
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/328)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
43. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Adana-Niğde-Ankara otoyolunun yapımına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
44. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
45. - İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/332)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
46. - İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, sosyal güvenlik kurumlarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/333)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
47. -
Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan
"Türkiye'nin Turizm Değerleri" adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/334)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
48. - Bursa
Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/335)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan,
Sayın Bakanların bu kadar çok soruyu yanıtsız bırakmaları, üzülerek ifade
ediyorum, Bakanlar Kurulunun Yüce Meclise duyarsızlığıdır en azından,
saygısızlığı değilse.
BAŞKAN - Sayın vekilim, açıklamanızdan
dolayı teşekkür ediyorum. Konu, Bakanlar Kurulunun konusu; ben, İçtüzük gereği
görevime devam ediyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Meclisin zamanı
boşa harcanıyor Sayın Başkan.
49. -
Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/336)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarımızın duyarlılığını anlayışla karşılıyoruz; fakat, burada
bir kastın olmadığını, arkadaşlarımızın her birinin değişik görevlerde bulunduklarını,
değerli Bakanımızın da bu konuyla ilgili olarak meseleyi Bakanlar Kurulunda
arkadaşlarımıza götüreceğini arkadaşlarımız bilsinler; birazcık da sabırlı
olsunlar. Bu normaldir.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Gündeme geçelim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Değerli
arkadaşlar, bakın, İçtüzük gereği burada cevaplanmayan sorular için belli bir
süre var; eğer o sürede görüşülmezse, yazılı soruya çevrilecektir. Başkanlığın
yaptığı doğrudur efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sağ olun, aldık!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; sözlü soru
yönelten ve bir saat süreyle sözlü sorulara ayrılan bu bölümde, bazı soruları
Sayın Coşkun cevaplandırmaya çalıştı; ama, muhalefet partimize mensup
milletvekili arkadaşlarımızın birçok sorunun cevapsız kalması karşısındaki
tepkilerini anlayışla karşılıyorum.
Hükümet ve Parlamento ilişkilerinden de
sorumlu olmam dolayısıyla, bu konuda -bundan sonraki oturumlarda sözlü
soruların cevaplandırılması konusunda- daha titiz davranmamız gerektiğini
biliyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Kapusuz da biraz önce bunu ifade
ettiler.
Bakanlar Kurulunun ilk yapılacak
toplantısında, sözlü soruları değerli bakan arkadaşlarımıza hatırlatmak
suretiyle ya kendilerinin cevaplaması veyahut da bakanlıkça hazırlanmış olan
cevapların, bir bakan arkadaşımız tarafından burada sunulması konusunda hassas
davranacağımızı bilmenizi istiyoruz.
Bugünkü aksama sebebiyle, soru soran tüm
milletvekili arkadaşlarımızdan ve Genel
Kuruldan da özür diliyorum ayrıca.
Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 11.12.2002 tarihli
8 inci Birleşimde alınan Genel Kurul kararını okuyorum:
"Danışma Kurulu Önerileri
Genel Kurulun toplantı günlerinden salı
gününün denetim konularına (Anayasanın süreye bağladığı konular hariç) çarşamba
ve perşembe günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işlerin görüşülmesine ayrılması, salı ve çarşamba günlerinde birleşimin
başında bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesi, sunuşlar ve işaret oyu
ile yapılacak seçimlerin her gün yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması,
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür."
Bu, Genel Kurulca da 11.12.2002 tarihinde kabul edilmiş.
Teşekkür ediyorum.
50. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin,
Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/337)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
51. - Afyon
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına
sınavlara başvuru hakkı tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/338)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
52. -
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Irak'taki savaşın durdurulması için
girişimlerde bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/339)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
53. -
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası
şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru
önergesi (6/342)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
54. - Bursa
Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, nişasta bazlı şeker üretim kotalarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/343)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
55. -
Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez Balıkçı Barınağının düzenlenmesi
çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/345)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
56. -
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tekel'in, Samsun'daki tütün alımlarına
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/346)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
57. - Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
58. - Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in, Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/348)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
59. -
Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek
yüksekokulu optisyenlik bölümü mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/349)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
60. -
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarla ilgili yargı
kararları konusunda Valiliğin uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/353)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
61. -
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarda kullanılan
yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
62. -
Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Antalya-Mersin karayolunun Silifke-Gazipaşa
bölümüne ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/355)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
63. -
Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/356)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
64. -
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında
yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/357)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
65. - Afyon
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî
sevkıyat yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
66. - Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu
yönetim kurullarında AK Parti ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
67. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara'da Paris Caddesinde güvenlik
gerekçesiyle yapılan denetime ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/360)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
68. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Millî Piyango biletlerinin üzerindeki bir
değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/361)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
69. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastanesinin ne zaman tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/362)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, soruları
cevaplandıracak sayın bakanlar salonda bulunmadığından dolayı, soru
önergelerinin görüşülmesini erteleyip, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı
: 146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarılarının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz
gelmediğinden, tasarıların görüşmelerini erteliyoruz
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlayacağız.
3. - Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları
Raporları (1/632) (S. Sayısı: 248)
BAŞKAN - Komisyon?..
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 16.38
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 16.55
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4 üncü
Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlıyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3. - Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları
Raporları (1/632) (S. Sayısı : 248) (Devam) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporları, 248 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Bilgi Edinme Hakkı
Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Grubum ve şahsım adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, demokratik bir
yapıyı benimsemiş her siyasî yapılanmanın temel amacı ve varlık sebebi, hesap
verme ve denetim sorumluluğuyla doğrudan bağlantılıdır. Saydam ve katılımcı bir
demokrasi anlayışının gelişmesi, siyasî yönetimlerin, işlemlerini
yurttaşlarının bilgi ve denetimine açmasıyla mümkündür. Bilgi edinme hakkı,
doğaldır ki, beraberinde idarî işlemlerin ve kamu harcamalarının denetimi
gereğini de getirmektedir.
Sayın milletvekilleri, bu yaklaşım içinde
değerlendirme yapıldığında, getirilen tasarıyı elbette olumlu karşılıyoruz;
ancak, bu değerlendirmenin dışında, bu tasarının ilgili mevzuatla bağlantısı
kurulduğu zaman, önemli eksiklik, yetersizlik ve tutarsızlıkların olduğunu
görüyoruz. Bunları, hemen, somut örnekleriyle açıklamak istiyorum.
Terörle Mücadele Yasasının 8 inci
maddesinin Altıncı Uyum Paketiyle Kaldırılması, 7 nci maddenin de Yedinci Uyum
Paketiyle kaldırılması ve değiştirilmesi, getirilen bu tasarıyı, yani Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu Tasarısını tamamlayan özellikler içerdiği için, olumlu bir
düzenleme mahiyetinde olmuştur. Keza, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 316 ncı
maddesinde yapılan değişiklikle, cumhuriyet savcılığı tebliğnamesinin taraf
vekillerine tebliğ edilmesi zorunluluğunun getirilmiş olması da, bu anlamda
olumlu bir değişme olmuştur; ancak, RTÜK Yasasında, Küçükleri Muzır Neşriyattan
Koruma Yasasında ve Sermaye Piyasası Yasasında paralel düzenlemeler yapılmadığı
ve en önemlisi hak arama pratiği ve özgürlüğü alanında somut gelişmeler
sağlanmadığı takdirde, bu tasarıyla yapılmak istenen düzenlemelerin fazla önemi
ve etkinliği olmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi,
3984 sayılı Yasanın 5 inci maddesi RTÜK'le ilgili üst kurulun oluşum esaslarını
düzenlemiş olup, bu oluşum Anayasa Mahkemesine intikal etmiş durumdadır. 5 inci
maddedeki düzenlemeye göre, üst kurulun oluşumunda yasama organı doğrudan
yetkilidir. Yürütme işlevini gören bir kurulun, RTÜK'ün, yasama organı
tarafından belirlenmesi, parlamenter sistemin esası ve özüyle hiçbir şekilde
bağdaşmaz.
(1) 248 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Kitle iletişim araçları arasında önemli
bir işlevi olan radyoların ve televizyonların faaliyetlerini denetleyecek ve
bağlı olarak haber verme ve doğru bilgilendirme misyonunu özerk olarak üstlenen
bir kurulun oluşumunda yasama organının siyasî değerlendirmelerle bu derece
etkin olması kabul edilebilir bir hal olamaz. Üstelik ve maalesef, 4756 sayılı
Yasanın geçici 1 inci maddesinin değiştirilmesi yolunda temmuz ayında alelacele
yapılan değişiklik, siyasî iktidarın bu noktada da samimî ve tutarlı olmadığını
ve özünde, bilgi edinme hakkını kontrol altına almak istediğini gösteren somut
bir gelişme niteliğinde olmuştur. Siyasî iktidarın bu yapılanmada ısrarlı
olacağı anlaşılmaktadır. Yasama yetkisinin devri anlamına gelen böyle bir
yapılanma, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkesiyle hiçbir şekilde
bağdaşamaz.
Değerli arkadaşlarım, benzer bir
yapılanmayı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu uyarınca oluşturulan
kurulun yapılanmasında da görüyoruz. Bu kurul da yürütme organı tarafından
oluşturulmakta ve yargının bağımsızlığı açısından olumsuz bir etki
yaratmaktadır. Bir evvel verdiğim örnekte, yasama yetkisinin yürütme organına
devrini görüyoruz. Burada ise, bu yasal düzenlemede ise, yargı yetkisinin
yürütme organına devrini görüyoruz.
İşin pratiğinde, bu kurul, bilirkişi
yerine geçiyor ve kurulun vereceği rapora göre, sözü edilen yasaya veya Ceza
Kanununun 426, 427 ve 428 inci maddelerine aykırılık bulunup bulunmadığı tespit
ediliyor. Bu sebeple, bu yasa ve bu kurulun işlevi de mutlaka gözden
geçirilmeli ve kurulun oluşmasında, yargıya müdahale niteliği taşımayacak
kriterler yaratılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, benzer bir
düzenleme, bilgi edinme hakkının özünü etkileyecek yanlışlıklar, 2499 sayılı
Sermaye Piyasası Kanununda da vardır. Bu yasanın 47 nci maddesinin ilgili
bendine göre, sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyecek yalan yanlış
bilgi veren, haber yayan -tekrar ifade ediyorum- haber yayan, yorum yapan ya da
açıklamakla yükümlü olduğu bilgileri açıklamayan gerçek kişiler ile
tüzelkişiliklerin yetkilileri ve bunlarla birlikte hareket edenler
cezalandırılmaktadır. Bu yasayla getirilen sınırlama özel bir sınırlama
niteliğinde olmasına rağmen, haber yaymak gibi fiillerin tanımı ve unsurları
belirtilmeden, objektif ve hukukî ölçütler getirilmeden cezalandırmaya yol açan
bir yöntem geliştirilmiştir.
Basın-yayın mevzuatı ile sermaye piyasası
mevzuatı hükümleri arasında bir tutarlılık ve bağlantı mutlaka sağlanmalıdır.
Aksi takdirde, tanımı yapılmamış ve karşılığı açıklanmamış olan fiiller
sebebiyle bilgi edinme hakkı ihlal edilmiş olacaktır. Takdir olunur ki, bu
düzenleme, yönetim birimleri tarafından da kötüye kullanılabilecek bir haldir.
Görüldüğü gibi, ana hatlarıyla açıklamaya
çalıştığım bu hususların tamamı, özü itibariyle, sansürü çağrıştıran ve özünde
bilgi edinme hakkını zedeleyen hükümlerdir.
Bir diğer önemli eksiklik, bu tasarının
doğrudan bağlantılı olduğu İdarî Yargılama Usulü Yasasıyla bağlantısını kuran
herhangi bir düzenleme yapılmamıştır değerli arkadaşlarım. Oysa, bu tasarıyla
getirilmek istenilen düzenlemede, muhatap alınacak idarî birimlerin yargılama
usulünü düzenleyen İdarî Yargılama Usulü Yasası ile bu yasa arasındaki
bağlantının ve özelliklerin mutlaka tasarıda düzenlenmiş olması gerekirdi; bu
da, yine çok temel bir eksiklik mahiyetinde olmuştur.
Değerli arkadaşlarım, Bilgi Edinme Hakkı
Kanunuyla ilgili ihtilafların nihaî çözüm yeri, her halükârda, yargı mercileri
olacaktır. Yargının temel ve öncelikli sorunlarını çözümleyemediğimiz takdirde,
yapılacak çalışmaların pratik bir sonuç vermeyeceğini bir defa daha vurgulamak
istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği
sürecinde hep bir ikilemi ve çelişkiyi yaşıyoruz. Bir taraftan Avrupa Birliği
normlarına uygun genel düzenlemeler yapıyoruz, en azından böyle bir gayretin
içerisindeyiz. Böyle bir gayretin içerisinde görünüyoruz demek istemiyorum, çok
haksız bir değerlendirme yapmak istemiyorum; ama, en azından böyle bir gayret
içerisindeyiz ve bunun devamında da hemen "önemli olan uygulamadır"
diyoruz. Elbette ve gerçekten, uygulama işin esasını ve özünü teşkil
etmektedir. Bu konudaki yanlış ve eksik uygulamaların sorumluluğunu da, siyasî
iktidar olarak kendimizde aramak yerine, hep başka kurumlarda arıyoruz. Bu
yanlışlığı da, en başta, maalesef, üzülerek ifade ediyorum, Sayın Adalet
Bakanımız yapıyor. Sayın Adalet Bakanı, hükümet adına yaptığı açıklamalarda,
idarî birimlerin bu noktadaki yanlışlarını ve yargının işleyişindeki
aksaklıkları ifade ediyor. Bu arada, diğer kurumların, idarî alt birimlerin ve
yargı mercilerinin eksik ve yanlış uygulamalarının bulunduğu da bir gerçek;
ancak, bu süreçte de siyasî iktidarın temel çelişkilerini mutlaka öne
çıkarmamız, gözardı etmememiz gerekiyor.
En başta -biraz evvel bir örneğini
yaşadık- sözlü soru önergelerinin cevaplandırılmasındaki -en hafif ifadesiyle
aktarıyorum- duyarsızlığı hemen ifade etmek istiyorum. Bunun hiçbir gerekçesi
olamaz. Soru önergelerinin ne zaman cevaplandırılacağı, gündemde çok açık bir
şekilde belirtilmiştir. Siz, denetim hakkına saygılıysanız, programınızı buna
göre yaparsınız; ama, bunu umursamayıp "nasıl olsa bunlar üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığı zaman yazılı soru önergesine dönüşüyor"
deyip geçiştirmeye kalkarsanız, orada, kamunun denetim hakkına saygı
göstermediğiniz anlaşılır, ortaya çıkar. Bunu, bir defa daha, önemle ifade
etmek istiyorum.
Bir diğer önemli konu da şu: Bakıyoruz
değerli arkadaşlarım, siyasî iktidar, bir taraftan bilgi edinme hakkı gibi
olumlu bir düzenlemeyi getiriyor, diğer taraftan da, yukarıda açıkladığımız
eksiklik ve yanlışlıkların dışında, bazı yasama faaliyetleri ve
uygulamalarıyla, bilgi edinme hakkı ve denetim faaliyetini özünden ihlal
ediyor, daha da ötesi, ortadan kaldırıyor. Bunu da, somut örnekleriyle elbette
açıklayacağım.
Kamu İhale Yasası... Biliyorsunuz, bu
yasanın temel amacı, temel fonksiyonu, kamu harcamalarının denetimini sağlamak,
Hazine kaynaklarının nasıl harcandığını denetlemek. Kamu İhale Yasasında özenle
ve kararlılıkla siyasî iktidar tarafından değişiklik yapılarak, kamu
harcamalarının ve kamu kaynaklarının denetim alanının daraltılmaya
çalışıldığını görüyoruz; daha da ötesi, kamu ihalesiyle ilgili sözleşmelerde
noter tasdiki zorunluluğu kaldırılarak, yurttaşın, vatandaşın ve kamunun
bilgilenme ve denetim hakkına ciddî bir sınırlama getiriliyor; ekonominin âdeta
kayıt dışına çıkarılması teşvik ediliyor. Oysa, biliyoruz ki, noterlik
kurumları, bu anlamda hem hukukî ihtilafları azaltan ve hem de kamu adına kaynağında
tahsilat yapan bir işleve sahip olmakla Türkiye'de belki de şu anda işlerliğini
koruyan birkaç kurumdan birisi.
Devam ediyorum. Siyasî iktidar, söylem ve
uygulamalarıyla, maalesef, yine tutarsız ve inandırıcı olmayan tavrını
sürdürmeye devam ediyor, tıpkı ticarî sırla ilgili İçtüzük değişikliği
teklifimize duyarsız kaldığı gibi. Kamuoyunun, toplumun ve yasama organının en
önemli denetim ve bilgi edinme yöntemlerinden birisi olan Meclis araştırması komisyonlarının
önündeki bu en büyük engelin kaldırılması yolunda Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından yapılan uyarı ve taleplere bugüne kadar hiçbir destek verilmemiştir.
Bu sebeple, siyasî iktidarı tutarlı olmaya, sorumluluğunu üstlenmeye ve
kamuoyunu doğru bilgilendirmeye bu vesileyle bir defa daha davet ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, bir diğer örnek,
çok somut bir örnek, çok önemli olduğuna inandığım bir örnek: Özelleştirme
süreçleri, yine kamunun denetiminden ve kamuoyunun bilgilendirilmesi sürecinden
kaçırılarak ve ulusal çıkarlarımızı ihlal etmek pahasına birtakım hukuka aykırı
ilişkiler içinde gerçekleştirilmektedir. Öylesine cüretkâr uygulamalar
yapılabilmektedir ki, soru önergemize verilen cevaplarda 4 Mart 2003 tarihi
itibariyle ve Haziran-Temmuz 2003 tarihli söylemler itibariyle, ilgili tesisin
özelleştirme kapsamına alınmasının ve yabancı ortak arayışının söz konusu
olmadığı ifade edilmekteyken, daha sonra tarafımıza ulaşan bilgilerden, bu
çalışmaların; yani, o tesisle ilgili çalışmaların 25 Şubat 2003 tarihinde
başlatılmış olduğunu ve kapalı kapılar ardında, birtakım esrarengiz
ilişkilerle, belli bazı şirketlere bilgi odası kapsamındaki maliyet
bilgilerinin verilebildiğini görüyoruz.
Neden söz ediyorum biliyor musunuz değerli
arkadaşlarım; daha da somut ifade edeyim: Seydişehir Alüminyum Tesislerinin
özelleştirilmesinden söz ediyorum. Ben, bir milletvekili olarak, bırakın
milletvekili olmayı, sade bir vatandaş olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti
bakanının vermiş olduğu cevaba inanmak istiyorum, inanmam gerektiğine
inanıyorum; ancak, bir siyasî iktidar ki, resmî ve yasal ortamlarda dahi
gerçeğe aykırı beyanda bulunuyor ve cevap veriyor ise, bu iktidarın
uygulamalarından veya yasama faaliyetlerinden nasıl emin olabilirsiniz?!
Aslında, sorunun özü ve esası değerli
arkadaşlarım, siyasî iktidarın, Avrupa Birliği sürecine ve uygulamalarına bir
amaç olarak bakmamasından ve bu süreci hukuka aykırı sonuçlar ve gizlenmiş
amaçları için bir yöntem ve araç olarak kullanmak istemesinden
kaynaklanmaktadır. Kamu yönetimi anlayışı ve kültüründeki tutarsızlık ve
yetersizlikler ister istemez bu sonucu yaratmaktadır.
Bir siyasî iktidar ki, bir taraftan,
yolsuzlukları araştırma komisyonu kurup, kendince, kamuoyuna, yolsuzlukların
üzerine gidiyoruz izlenimi vermeye çalışmakta, diğer taraftan ise, hakkında son
derece ciddî ve belgeli suçlamalar bulunan Ankara ve İstanbul Büyükşehir
Belediyelerinin denetimden kaçmasına, denetim dışı tutulmasına özel bir gayret
gösteriyorsa, burada üzerinde durulması ve sorgulanması gereken çok şeyler var
demektir. Orada, siz, hangi bilgi edinme hakkından söz edebilirsiniz?!
Herhalde, bunun devamında da, dokunulmazlıkların ardına sığınıp, kamuoyuna ve
topluma hesap vermekten kaçınan bir anlayışı sorgulamamız gerekiyor.
Bitmedi değerli arkadaşlarım. Konumuz
bilgi edinme hakkı. Bilgi edinme hakkından söz ediyoruz. Çok somut örnekler
veriyorum değerli arkadaşlarım. Bunlara, demagoji yapmadan, kalkıp somut bir
şekilde cevap verirsiniz. Tepki vermek yerine, somut bir şekilde bu
anlattıklarıma cevap verirsiniz.
Bakıyoruz, bir tarafta neyi görüyoruz;
Sayın Başbakanın, kendisine bağlı olarak, hiçbir hukuk devleti yapılanmasında
örneği görülmeyecek bir şekilde, idarî ve adlî denetim mekanizmalarımızın
dışında, özel tim kurma arayışına girdiğini görüyoruz. Yani, yürütme gücü ve
fonksiyonu yetmiyor, yargıyı da kendi bünyenizde toplamak istiyorsunuz, ondan
sonra da topluma bilgi vermekten söz ediyorsunuz.
Bir İçişleri Bakanı ki, kendi Bakanlığının
yıllar içinde oluşturduğu, uzun yıllar içinde oluşturduğu, teknik ve objektif
ölçülere göre oluşturduğu kıdem ve liyakat listesini bir tarafa bırakıp, kendi
sübjektif, kişisel ölçülerine göre terfi listesi düzenliyorsa, bırakın orada
bilgi edinme hakkını, orada, artık, kazanılmış temel özlük hakların korunup
korunmayacağının endişesini yaşamaya başlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, başka bir örnek daha
vermek istiyorum. Çok uzağa gitmiyorum, dünden söz ediyorum. Dün yapılan kapalı
oturumdan söz ediyorum. Bağlantılı olarak 23 Haziran tarihinde Bakanlar Kurulunun
"insanî yardım" adı altında Irak'a yönelik olarak yapmaya başladığı
uygulamaları hatırlamanızı istiyorum ve en nihayet 8 500 000 000 dolarlık kredi
olayı ve Irak'a asker gönderilmesi tezkeresi değerli arkadaşlarım.
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Hukuken
suçtur; onu açıklayamazsınız.
ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşım,
bir hukukçu olarak, neyi açıklayacağımı, neyi açıklamayacağımı çok iyi
biliyorum; ondan emin olabilirsiniz. O konuda, hangi noktada açıklamalar
yapacağımı, hangi noktada duracağımı ben çok iyi biliyorum; siz müsterih olun,
rahatsız olmayın.
Ülkemizin ve bölgenin geleceğini
ilgilendiren ve etkileyen böylesine sosyal, ekonomik ve tarihî boyutları olan
gelişmelerden, bırakın kamuoyunu ve sade vatandaşı, yasama organını dahi
bilgilendirmiyorsak ve yapılan uyarılara rağmen bunun gereğini yapmıyorsak,
orada sorgulanacak çok şey var demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, konuşmanızı
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkanım,
kişisel olarak da konuşma hakkım var; o sebeple, izninizle, konuşmama devam
edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - Asker tezkeresinin
temel unsurlarını yasama organına dahi açıklamıyorsak, orada, elbette, durup
düşünmemiz, sorgulamamız gereken çok şey var demektir. Bu anlaşmaların ve
gelişmelerin dayanağını teşkil eden siyasî mutabakatların, bütün unsurlarıyla,
en başta Türkiye Büyük Millet Meclisine ve devamında da kamuoyuna açıklanması
gerekir. Bu tezkerenin bütün unsurlarının bir an evvel açıklanması, bilgi
edinme hakkının ve kamuoyunun bilgilendirilmesi sorumluluğunun temel gereğidir.
Esasen, bütün bu bilgilerin verilebilmesi
ve kamuoyunu bilgilendirme görevinin yerine getirilebilmesi için, bu tasarının
yasalaşmasına da gerek yok. Mevcut mevzuata ve denetim mekanizmalarımıza göre,
bu bilgilerin hemen verilmesi gerekir. Böylesine önemli ve hayatî konularda
Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmeyen, bilgilendirmekten ısrarla
kaçınan bir siyasî iktidarın, demokratikleşme ve hukuk devleti konularında
samimî ve tutarlı olduğunu hiç kimse ileri süremez.
Bütün bu açıklamalarımız, bütün bu
anlattıklarımız, arka bahçe saplantısıyla ve psikolojisiyle dile getirdiğimiz
hususlar değildir değerli arkadaşlarım, somut uygulama ve gerçeklerden söz
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, önce gruplara söz
vermemiz gerekiyor; sizin şahsî söz talebiniz de üçüncü sırada. Eğer, sizden
önceki iki arkadaşımızdan birisi...
ATİLLA KART (Devamla) - Efendim, ben, onu,
izninizle konuşmamla birlikte bitirmek istiyorum; yani, buna, arkadaşlarımızın
itirazının olacağını zannetmiyorum.
BAŞKAN - Sayın Kart, Tüzük gereği önce
gruplara söz vermemiz gerekiyor; söz sıranız gelince, tekrar vereceğim.
ATİLLA KART (Devamla) - Peki efendim,
toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüntüyle ve şeklî
anlamda yasal düzenlemeler yapmakla, Avrupa Birliğine girmek veya belirli
evrensel normları yakalamak mümkün olmuyor. Bunu, izninizle, kişisel konuşmamda
biraz daha açmak istiyorum. Kişisel konuşmamın devamında, diğer mesajlarımı ve
sonuç olarak söyleyeceklerimi aktaracağım. Bu aşamada, Genel Kurulu, Grubum ve
şahsım adına bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
AK Parti Grubu adına söz talebinde bulunan
İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP KARAHAN USLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz dünyasında,
alternatifleri arasında insan hak ve özgürlüklerini en çok güvence altına alan
ve vatandaşların kamunun aldığı kararlara ve uygulamalara aktif katılımını en
çok sağlayan yönetim biçimi demokrasidir. Bu nedenlerden dolayı demokrasi, en
çok arzulanan yönetim modeli haline gelmiştir. Özellikle küreselleşme sürecinin
etkisiyle bu olgu, son dönemlerde hızla yaygınlaşmış ve evrensel bir boyut
kazanmıştır. Toplumlararası etkileşim arttıkça, bireyler, iktisadî refah
düzeylerinin artması kadar, insan hak ve özgürlüklerini ilgilendiren konularda
da, daha talepkâr bir tutum benimsemişlerdir. Kısaca ifade etmek gerekirse,
bugün içinde yaşadığımız dünyada, demokrasi, evrensel bir değer konumuna
ulaşmıştır.
Demokratikleşmeye paralel ve aynı zamanda
demokrasinin doğal sonucu olarak gelişen ve yine evrensel bir değer haline
gelen bir diğer ilke de yönetimin açıklığı ve şeffaflığıdır.
Toplumlar sadece katılımcılık için değil,
aynı zamanda, yönetimleri denetleyebilmek ve idarenin toplumla arasına koyduğu
kalın perdenin arkasında gerçekleştirilmesi muhtemel yolsuzlukların önüne
geçebilmek için de yönetimlerin şeffaf olmasını istemektedir.
Hızla dünyaya açılan ve Avrupa Birliği
üyesi olma hedefine kilitlenen Türkiye toplumu da bu yönelişlerden nasibini
almıştır. Bugün demokratikleşme ve şeffaf yönetim isteğinin en güçlü biçimde
dile getirildiği ülkelerden biri Türkiye'dir.
Sevinerek belirtelim ki, bu talepler
doğrultusunda ülkemizde son dönemlerde önemli adımlar atılmıştır. Özellikle
halihazırda görev yapmakta olan Yüce Meclis bu konuda tarihî işler başarmıştır.
Birkaç yıl önce bile birçok insanın hayal dahi edemeyeceği konularda, bu
Meclis, reform mahiyetli değişiklikleri yasalaştırmış ve ülkemizi tarihinin en
olgun demokrasi düzeyine eriştirmiştir; fakat, üzülerek belirtelim ki,
yönetimin şeffaf olmaması nedeniyle, en ağır yolsuzluk faturalarının ödendiği
ülkelerden biri de Türkiye'dir. Bu durum, toplumu ve siyaseti harekete geçirmiş
ve ülkemizde buna karşı bir mücadele başlatılmıştır. Bugüne kadar atılan adımlarla
ülkemizde önemli işler hayata geçirilmiş olmasına rağmen, açık ve gelişmiş bir
demokrasi haline gelebilmek, hepimizin bildiği gibi, çok boyutlu yasal
düzenleme ve uygulamaları gerektiren bir süreçtir. Bu sürecin en önemli
unsurlarından biriyse, kamu ile vatandaş arasında inşa edilmiş ve içerinin
görünmesini engelleyen duvarların kaldırılmasıdır. Ülkemiz, uzun yıllardır bu
duvarların arkasından yönetilmiştir. Halkın sesi, çoğu zaman, duvarların
arkasında, ötede boşlukta bir yerlerde yankılanmıştır ve duvarların arkasında
halk adına ne yapıldığı, gerçekte ne olup bittiği bir muamma olarak kalmıştır.
Toplumsal denetim kanalları özgürce kullanılamamış, kutsal ve sorgulanamaz
devlet anlayışının en nadide örnekleri bu coğrafyada sergilenegelmiş ve bu
anlayış, âdeta, dogmalaştırılarak korunmuştur. Toplum, devletin yapıp
ettikleriyle ilgili olarak bilgi sahibi olmasının engellenmesinin faturasını,
insan hakları ihlalleri, kamu yönetiminin verimsizliği, görevin kötüye
kullanılması, ihmali ya da büyük yolsuzluklar olarak ödemek zorunda kalmıştır.
Ancak, artık, hiçbir şey eskisi gibi
değildir. Devlet, toplumuyla buluşmak ve açık olmak zorundadır; çünkü, tüm kamu
kurum ve kuruluşları, toplum için, onun talep ve beklentilerini karşılamak için
vardır. Bu hedefe ulaşmanın birinci adımı ise, açıklık ilkesinin her alanda
uygulanmasıdır. İdarenin yapıp etmelerini, kurum, kuruluş ya da kişilerin,
kısaca sivil inisiyatifin bilgi edinebildiği ve dolayısıyla da denetleyebildiği
bir yapıya ulaşmasını sağlayacak tüm düzenlemeler demokratikleşme yolunda
önemli adımlar sağlayacaktır.
AK Partinin siyasî ilkelerini kamuyla
paylaştığı temel metin olan parti programımızda yer verdiğimiz ve hükümet
programında da gerçekleştirileceğini teminat altına aldığımız ve bugün Yüce
Meclisin önüne getirilen söz konusu kanunla, vatandaşlarımızın kamuya ait karar
mekanizmalarına katılım hakkını teslim etmek amaçlanmaktadır.
Demokratik rejim, yöneten ve yönetilenler
arasında iki yönlü bir etkileşimin gereğine işaret eder. Bu yönüyle, siyasal sisteme
katılım hakkı sadece oy vermeyle sınırlanmamalı, toplum, kendisiyle ilgili
kararların alınması, uygulanması ve denetlenmesinde de etkin olabilme hakkıyla
donatılmalıdır.
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, bu açıdan,
toplumsal denetim mekanizmalarının oluşturulmasında önemli açılımlara olanak
sağlayacaktır. Bir başka söyleyişle, bu kanun, demokratik dönüşüm projesinin
önemli ayaklarından birini oluşturmaktadır. Demokrasinin retorikten gerçekliğe
dönüşmesinde, devlette bürokrasinin mutlak hâkimiyetinin toplumla
paylaşılmasının sağlanmasında, bu kanunun getireceği düzenlemeler bir teminat
işlevi üstlenmektedir.
Türk hukuk sistemi açısından, Genel
Kurulun takdirine sunulan bu kanunla alakalı açık bir anayasal sınırlama
olmadığının da altı bir kez daha çizilmelidir. Konuyla ilgili olarak, sadece
Anayasanın 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyetinin hangi ölçülere göre sınırlandırılabileceği açıklanmakta ve
"bu hürriyetlerin kullanılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş
bilgilerin açıklanmaması amaçlarıyla sınırlandırılabilir" ifadesine yer
verilmektedir. Yine, 28 inci maddede, devlete ait gizli bilgilere ilişkin
bulunan her türlü haber veya yazıyı yazanların, bastıranların veya aynı amaçla
basanların, başkasına verenlerin, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca
sorumlu olacakları belirtilmiştir. Daha açık bir söyleyişle, Anayasamız, bilgi
edinme hak ve hürriyetini güvence altına almadığı gibi, yasaklamamıştır da. Bu
nedenle, buradaki boşluğun giderilmesi gereklidir.
En temel insan haklarından biri olan bu
hakkı tanıyan ve kullanımına ilişkin hükümleri içeren bir yasaya, gerek
toplumun demokratikleşme talepleri gerekse Avrupa Birliğine adaylık sürecinde
olmamız açısından özellikle ihtiyaç duyulmaktadır.
Devlet yönetiminin "kamu ile toplum
arasında karşılıklı etkileşim ve karar almada paydaş olmak" şeklinde
tanımlayabileceğimiz, yönetişime dayalı olması, katılımcı demokrasinin
yaratılabilmesi için gerekli unsurların başında yer almaktadır. Bu üslubu hâkim
kılmanın temel koşulu da, yurttaşlarına bilgi ve hesap veren bir yönetim
anlayışını getirmektir. Bunu bir hak olarak belirlemek ise, sadece bireyi
değil, devleti de korumak anlamına gelecektir. Keyfî ve sorumsuz uygulamaların
önüne bir set çekilebilecektir. Kısaca, bu kanunun yürürlüğe girmesiyle
birlikte, devlet bürokrasiye karşı, vatandaş da devlete karşı korunacaktır.
Gücün yanlış kullanımı olarak ifade edebileceğimiz insan faktöründen kaynaklanan
sorunlar azaltılacaktır. Bu kanun, bireysel hak ve özgürlüklerin yeni ve güçlü
bir teminatı olacaktır. Hakikî ve doğru bilgilere dayanılarak sağlanacak
toplumsal denetim, kamu bürokrasisinin objektif davranma reflekslerini güçlendirecektir.
İdarenin kararlarının, toplumsal denetime açık olması, bir dalgakıran gibi,
caydırıcılık işlevi üstlenecektir; sistemin tahrip edilmesinin karşısına
dikilecek, yeni bir enstrümana sahip olma imkânına, Türkiye, bu kanunla
birlikte kavuşacaktır.
Bilgi Edinme Hakkı Kanununun,
vatandaşlarca, sadece gerçekleşen işlemlerle ilgili olarak değil, gerçekleştirilmekte
olan işlemlerle ilgili olarak da kullanılabilecek olması, karar alma sürecinde
elde edilecek bilgiyle sivil inisiyatifin, sürece düzeltici müdahalede
bulunmasını da beraberinde getirecektir. Böylelikle, hatalı ya da eksik
uygulamaların önüne geçilecek, bir yandan kamuda verimlilik artışına katkı
sağlanırken, öte yandan yargının işlem sonrası duruma el koyması azaltılarak,
yargı üzerindeki yük de hafifletilecektir.
Tasarıda, hakkın niteliği, idarenin
yükümlülüğü, başvuru yöntemi, istenilen bilgi veya verinin niteliği gibi hak
kullanımının nasıl gerçekleştirileceğinin, son derece açık bir biçimde
tanımlanmış olması da, uygulamanın kolaylığını sağlamak bakımından olumludur.
Ayrıca, tasarıda, kamu kurumlarına
yapılacak başvuruların cevaplandırılma süresi onbeş, gerekli durumlarda otuz
günle sınırlandırılarak, hem taleplerin sürüncemede bırakılmasının önüne
geçilmiş hem de Avrupa Birliğinin ilgili mevzuatına uyum sağlanmıştır.
Diğer taraftan, tasarıyla birlikte, bilgi
edinme hakkı salt Türk vatandaşlarına tanınmamış, karşılıklılık ilkesi
gözetilerek, ülke sınırları içinde yaşayan yabancı kişi ve tüzelkişilere de
faaliyet alanlarıyla ilgili olarak aynı hak tanınmıştır. Böylece, tasarının,
dışpolitikada izlenen dünya toplumlarıyla entegrasyon sürecine hız verici
yaklaşımları destekler mahiyette bir biçimle çerçevelenmesi de, son derece
gelişmiş bir adalet ve demokrasi anlayışının karinesi olarak karşımıza çıkmakta
ve bu bakımdan da gurur verici bir tasarı olarak telakki edilmesinde bir
sakınca görülmemektedir.
Genel Kurulda sizlerin onayına sunulan bu
tasarıyla sistem açısından getirilen temel yenilik, vatandaşlarımızın herhangi
bir konuda bilgi almak için başvuru haklarına dayanarak değil, bilgi edinme
haklarına dayanarak talepte bulunabilmeleridir. Artık, tanımlanmış, çerçevesi
belirlenmiş, denetim mekanizmaları oluşturulmuş bir hak kullanımı söz konusu
olacaktır.
Burada, elbette, hakkın verilmesi kadar,
sırlar istisnasının sınırlarının belirlenmesi de çok önemlidir. Dünyadaki
birçok ülkede bu hak çeşitli zeminlerde sınırlandırılmıştır. Üyesi olmayı
hedeflediğimiz Avrupa Birliğinin de, bilgi edinme hakkına ilişkin olarak 30
Mayıs 2001 tarihli çıkardığı bir tüzükte "Kamu Yararı" başlığı
altında çeşitli sınırlandırmalara yer verilmiştir; millî güvenlik, savunma ve
askerî konularda, ayrıca, Birliğin ya da üye ülkelerin finansal, ekonomik ve
parasal politikalarıyla ilgili konularda sınırlandırmalara yer verilmiştir.
Yine, bireylerin özel yaşamını ve onurlarını zedeleyebilecek açıklamalar da bu
sınırlandırmaların içerisinde yer almıştır. Adlî ve idarî soruşturmalara
ilişkin sınırlandırmalara cevaz verildiği de ayrıca eklenmelidir. Ancak, bu
sınır çizilirken gözönüne alınması gereken temel şart, devletin çıkarları ile
vatandaşın haklarının birlikte ele alınmasıdır ki, kanun özelinde bu anlayışın
hâkim olduğunu açıkça ifade edebiliriz.
Kanun tasarısının 4 üncü bölümü
sınırlandırmalara ayrılmış, kişi ve kurumların hakları ile ülke çıkarlarının
zedelenmemesinin üzerinde hassasiyetle durulmuştur; ancak, devlet sırrı olarak
kastedilen alanın genişletilmesi veya istenilen her bilginin devlet sırrı
kapsamına sokulmasına da olanak tanınmamıştır. Tasarı, bu konuda oluşabilecek
suiistimallerin önüne geçebilmek amacıyla, bağımsız bir "Bilgi Edinme
Değerlendirme Kurulu" oluşturmuştur. Bu kurul, itiraz halinde karar
verecek ve böylece, bu konudaki kaygıların giderilmesine katkıda bulunacaktır.
Şöyle ki, kanun tasarısının 16 ncı ve 17 nci maddelerinde belirtilen devlet
sırrı olarak telakki edilen konularda ve devletin ekonomik menfaatları
açısından problem teşkil ettiği öne sürülen başvuru konularının reddinde, adlî
yargı yolu kapatılmaksızın, başvuru, kurul tarafından değerlendirilecek ve
konunun uzmanları tarafından talebin yerinde olup olmadığına karar verilecektir.
Şayet, kurul tarafından talebin yerindeliği kararı verilirse, başvuru sahibi
talep ettiği bilgiyi elde edebilecektir.
Diğer taraftan, tasarıyla, Bilgi Edinme
Değerlendirme Kurulu, tüm kamu kurumlarından ilgili hakkın kullanımına ne
ölçüde olumlu ya da olumsuz cevap verildiği, taleplerin mahiyetiyle ilgili
verileri toplama ve bu verilerin kendi raporuyla birlikte, her yıl, halk
iradesinin tecelli ettiği en yüce makam olan Türkiye Büyük Millet Meclisine
aktarımının sağlanması göreviyle de donatılmıştır. Bu uygulamayla, âdeta, hak
kullanımının teminatı olarak Yüce Meclis gösterilmiş ve uygulamanın sağlıklı
işlemesi için bir denetim mekanizması daha oluşturulmuştur.
Değerli milletvekilleri, güçler ayrılığı
esasına dayanan yönetim anlayışımızla ilgili, önemli gördüğüm bir hususu da
sizlere hatırlatmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, devlet erki, yasama,
yürütme ve yargı olmak üzere üçe ayrılmıştır. Bu erklerden Yüce Meclisimizin
ifa ettiği yasama faaliyetleri, bazı istisnaî durumda gerçekleşen kapalı
oturumlar hariç olmak üzere, tamamen toplumun gözü önünde
gerçekleştirilmektedir. Yasama organının toplantıları basın tarafından takip
edilmekte ve hatta, televizyondan canlı yayınlanmak suretiyle kamuya
açılmaktadır. Almış olduğumuz kararlar da, yasaların öngördüğü biçimde, topluma
ilan edilmektedir.
Diğer taraftan, çok sınırlı istisnalar
dışında, yargı organları da tüm faaliyetlerini açık olarak yapmaktadır;
toplumdan kendisini, perdelerin arkasına saklamamaktadır. Yargılama süreci de,
şahitler ve basın huzurunda gerçekleştirilmektedir. Dosya üzerinden karara
bağlanan davalarda dahi, alınan kararlar, bildiğiniz gibi, ilan edilmek
suretiyle kamusallaştırılmaktadır.
Ülkemizde sadece yürütme organı kapalı
kapılar ardında faaliyet gösteregelmiştir. Bu durum, güçler ayrılığı
prensibinin sağlıklı uygulanması açısından büyük mahzurları beraberinde
getirmektedir. Tamamen, yürütme organının yasama ve yargıdan farklı olarak
kapalı olması, bu iki güce karşı, yani, yasama ve yargıya karşı bazı
üstünlükleri elde etmesine yol açmaktadır. Bu kanun sayesinde mevcut durum
değişecek, idare, artık, herkese kapılarını açacaktır ve böylelikle, güçler
ayrılığı rejiminin daha sağlıklı işlediği bir ülkede yaşama imkânıyla hepimiz
donanmış olacağız.
Yapılan düzenlemeyi, sayılan nedenlerden
ötürü olumluyor; iktidarımızın aydınlık ve özgürlükleri destekleyen yüzünü bir
kez daha sergilediği ve Türkiye'ye demokratikleşme sürecinde önemli bir katkı
sağladığı için desteklerimi belirtiyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz
isteyen, Malatya Milletvekili Sayın Münir Erkal; buyurun.
Konuşma süreniz 10 dakikadır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu, Türkiye'de bir otokontrol sisteminin kurulmasında, yani,
sistemin kendi kendini kontrol etmesinde atılacak en büyük adımdır.
Yolsuzluğun, çürümenin, kirlenmenin
olmadığı toplumlarda bunun olmamasının en büyük sebebi, devletin şeffaflığıdır.
Bu şeffaflık lafla sağlanmaz. Bu şeffaflık, sivil topluma, devleti denetleyecek
yolları ve imkânları açmakla olur. O zaman ulaşılabilir devlet, şikâyet
edilebilir Meclis, iktidarı ve muhalefetiyle mümkün olacaktır.
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, işte bu yolları
açacak, dolayısıyla, sivil topluma çok önemli bir güç, bu güçle beraber
mesuliyet ve yeni bir rol yükleyecektir.
Hükümetimiz, iddialarını sloganla
sürdürmek yerine, bunları rasyonel bir zeminde kanunlaştırarak, uygulamalarını
yaparak ve bunları hayata geçirerek, slogan üreten değil, çözüm üreten bir
yapıyı Türkiye'nin önüne koymuştur.
Sivil toplumun üçüncü sektör olarak
güçlenmesini isteyenler, sivil toplumun, hatta dünyada yeni ortaya atılan bir
kavramla gönüllü sektörün etkin olmasını isteyenler, slogan siyaseti yerine,
onların taleplerini, onların denetleme imkânlarını, kontrol imkânlarını merkezî
yönetime aktaracak kanalları açık tutmalıdır, onlara bu imkânları sağlamalıdır.
O zaman, ısrarla bizim ortaya koyduğumuz, hükümetimiz programında bulunan
yönetişim kavramı hayata geçecektir. Yani, bu ülkede, şu veya bu şekilde rol
alan tüm aktörler, tüm vatandaşların yönetime katılmasını sağlamak, herkesin
düşünce ve görüşlerinin oluşacak yönetim projesinde bulunmasına imkân sağlamak,
çok büyük bir katılım projesinin hayata geçmesinin gerçekleşmesidir. Böylece,
bu katılımın oluşturduğu potansiyel, sivil sektöre daha büyük bir güç ve moral
verecek, gönüllü sektör hayat bulacaktır. Bu ortam, toplumda her türlü kirlenme
ve yozlaşmanın siyasette, devlette, hükümette önüne geçilmesinde çok önemli bir
katkıyı sağlayacaktır. Bu, siyasetin meşruluğu için de çok önemli şartlardan
birisidir ve böylece, milletin önüne hayatî önemi haiz bir hareket alanı
konulacaktır. O zaman, egemenlik, kayıtlı şartlı milletin değil, burada
yazıldığı gibi, kayıtsız şartsız milletin olacaktır. Bu alan, millet ile devlet
arasında, geçen dönemde yok olan, ortadan kalkan, yıkılan güven köprüsünün
yeniden inşaına imkân sağlayacaktır. Millet ile devlet arasında her alanda,
sosyal, ekonomik, temel hak ve hürriyetlerde sıkıntıların oluşmasında en büyük
etken, güven bunalımıdır. Bu bir yıkılmayagörsün, tüm dengeler altüst olur,
arkasından bütün menfîlikler, olumsuzluklar bir çığ gibi gelir. İşte,
hükümetimiz, bu menfîliği ortadan kaldıran, milletin önünü açan bir uygulamayı,
millete duyduğu güvenle milletin önüne getirmiştir.
Bu kanun, sadece bilgi edinmenin ötesinde,
şeffaf devlet, saydam devlet kavramını ülkenin önüne koyacak, güven köprüsü
yeniden inşa edilecek ve sivil toplumun, gönüllü sektörün güçlenmesine
inanılmaz büyük katkı sağlayacak ve Türkiye'de arzuladığımız, özlediğimiz
otokontrol sisteminin hayata geçmesine zemin hazırlayacaktır. Böylece, millet
ile devlet arasında karşılıklı bir etkileşim, yoğun, hızlı, aktif bir etkileşim
ortaya çıkacak, o zaman da herkes kendine çekidüzen verecek, birileri artık
statükonun tabularını korumak için gayret göstermeyecektir. Bu idarei
maslahatçı yapı, bu statükocu yapı, artık, ya kendini düzeltecek ya da millet
ile devlet arasında kurulacak bu etkileşimin ortaya koyduğu büyük güçle, büyük
potansiyelle bu tabular yıkılıp gidecektir.
Küreselleşen dünyada söz sahibi olmak
istiyorsak, oluşturduğumuz güvenle milletin gücünü yanımıza alıp, hedefe
beraberce yürümemiz gerekir. O zaman, tarihimizin ve medeniyetimizin
büyüklüğüne uygun bir konumu, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hayata
geçirmiş oluruz. İnsanımıza güven üzerine siyaset yapmaya devam edeceğiz. Bu
kanun, bunun en büyük delilidir. Açık toplumun, şeffaf toplumun, saydam
devletin aydınlık ve ışığı böylece tüm toplumu saracak ve toplum, onurlu, kimlikli,
itibarlı bir çizgiyi yeniden yakalayacaktır. Bu, aynı zamanda, geçmiş dönemde
itibarı kan kaybına uğrayan Türkiye Büyük Millet Meclisinin de itibarını
yükseltecektir, milletin de itibarını yükseltecektir. Bu ortam, ortak akıl,
kolektif şuur dediğimiz vasatı hayata geçirecek, milletle gerçek kaynaşma
sağlanacak, bu da ülke geleceğinin en büyük teminatı olacaktır. Böylece,
keyfîlik, tek adamlık, baskıcı uygulamalar, hukuka değil kuvvete itibar,
suiistimaller ortadan kalkacaktır.
Bu millet tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisine temsilî vekâlet verildikten sonra, katılım ve denetimin olmadığı bir
yerde, aktif katılım ve denetimin sağlanmadığı bir ortamda sağlıklı tercihler
oluşmaz. O zaman, toplum mühendisleri işbaşında olur. Vatandaş, iktidar ve
muhalefeti doğru ve sağlıklı bir değerlendirmeye tabi tutamaz. Eğer, biz, kul
hakkı yemeden ve hesap vermek şuuruyla meselelere yaklaştığımız zaman, sivil
topluma denetim gücü ve katılım gücü verdiğimiz zaman, yeni bir heyecan, yeni
bir yapı ülkenin önüne gelecektir. O zaman, millet de kendini mesul kabul
edecek, hesap verme ve hesap sormanın da bir anlamı olacaktır.
Bu kanunun, 21 inci Yüzyılın başlangıcında
ülkenin yeniden yapılanmasına, millet ve Parlamento itibarının en yüksek düzeye
gelmesine vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erkal.
Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz
isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın
Onur Öymen'in sözcülüğü 4 üncü madde üzerinde.
ATİLLA KART (Konya) - Kişisel olarak ben
konuşacağım efendim.
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde Grubum adına yaptığım konuşmayla
bağlantılı olarak, yine bu görüşleri
teyit etmek kapsamında kişisel olarak söz almış bulunmaktayım. Şahsım adına
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bilgi edinme hakkı
ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi sorumluluğu kapsamında siyasî iktidarın
yanlışlarını, tutarsızlıklarını, ısrarla ve kararlılıkla sergilemeye devam
edeceğiz.
Konuşmamın başlangıcında da ifade ettiğim
gibi, somut uygulamalardan söz ediyoruz. Nedir bu somut uygulamalar? Çok uzağa
gitmeye gerek yok; dün ve dünle bağlantılı olarak gelişen birtakım
uygulamalardan söz ediyoruz ki, kapalı oturumdan söz ediyoruz. Kapalı oturumun
yasada düzenlenen şekilde şartları var mıydı yok muydu? Vicdanınızda muhasebe
ettiğiniz zaman, bu unsurların bulunmadığını, olmadığını göreceksiniz; ama, o
kapalı oturumun gerekçesi olan, kapalı oturum istemeye gerekçe teşkil eden
olayları kamuoyu huzurunda medenî bir şekilde tartışma cesaretimiz olmadığı
zaman, bunları kamuoyundan gizlemeye çalışıyoruz. Bunları ifade etmeye
çalışıyorum.
Bağlantılı olarak, 23 Haziranda,
"insanî yardım" adı altında Amerika'yla yapılan bir bağlantıdan söz
ediyoruz. Yine, bağlantılı olarak, Irak'a asker gönderilmesi konusundan söz
ediyoruz. Bakıyoruz, ülkemizin, bölgenin geleceğini böylesine yıllar boyunca
etkileyecek bu olayları kamuoyu önünde tartışmadığımız gibi, temel denetim
organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde de bunları tartışmıyoruz.
Irak'a asker gönderilmesinin temel unsurlarından, bu aşamada Türkiye Büyük
Millet Meclisinin haberi yok, bilgisi yok. Ondan sonra da ne yapıyoruz;
"izin" adı altında yetki devri yapıyoruz, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yetkisini siyasî iktidara devrediyoruz. Nasıl devrediyoruz; o
yetkiye konu olan temel unsurları belirtmeden, soyut birtakım ifadelerle
hükümete açık çek veriyoruz değerli arkadaşlarım. Demokrasilerde, siyasî
iktidara kamu yönetiminde açık çek verilmesi anlamında herhangi bir düzenleme
olamaz, böyle bir düzenleme yok demokrasilerde.
Tekrar ifade ediyorum: Bu anlaşmaların ve
gelişmelerin dayanağını teşkil eden siyasî mutabakatların, bütün unsurlarıyla,
en başta Türkiye Büyük Millet Meclisine ve devamında da kamuoyuna açıklanması
gerekir. Bu tezkerenin bütün unsurlarının ve bu anlaşmaların bütün unsurlarının
bir an evvel açıklanması, bilgi edinme hakkının ve kamuoyunun bilgilendirilmesi
sorumluluğunun temel bir gereğidir.
Değerli arkadaşlarım, görüntüyle ve şeklî
anlamda yasal düzenlemeler yapmakla Avrupa Birliğine girmek veya belirli
evrensel normları yakalamak mümkün olamıyor; her şeyden evvel, tutarlı, açık ve
güvenilir olmak gerekiyor. Maalesef, siyasî iktidarda bunları göremiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bunları sorgulamamız, bizlerin temel
sorumluluğu. Bu sorgulamayı, sadece muhalefetin değil, iktidar mensubu olmaktan
öte Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olan sizlerin de yapmanız
gerekiyor. Sizler, siyasî iktidara mensup olmaktan önce ve öte, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin birer üyesisiniz. Bu sebeple, iktidara mensup olmak, sizleri
bu sorumluluktan kurtarmaz değerli arkadaşlarım. Bütün bu hususların
değerlendirmesini ve takibini kararlılıkla yaptığımızın bilinmesini istiyoruz.
Bağlantılı olarak, bu türlü tasarılar
çıkarmanın yanında, devletin ilgili birimlerinin işleyişi sorumluluğunu
üstlenen her düzeydeki -ve elbette, en başta -yasama organı üyelerinin ve diğer
kamu görevlilerinin hukuk önünde hesap verebilir olmasını da mutlaka sağlamamız
gerekiyor. Yargının bütün unsurlarıyla bağımsızlığını sağlayacak hukuk devleti
yapılanmasını gerçekleştirmek yolunda hiçbir ciddî çalışmanın olmadığını, bir
defa daha ifade etmek istiyorum.
Tasarı metninde "Bilgi Edinme
Hakkının Sınırları" başlığı altında düzenlemesi yapılan istisnaların
objektif ve hukukî ölçütlerinin açıklığa kavuşturulması, bu tasarının, amaca ve
pratiğe uygun bir hale gelmesini sağlayacaktır.
Sayın milletvekilleri, gelinen süreçte,
sonuç olarak şunu görüyoruz: Her ne pahasına olursa olsun bir kadrolaşma
uygulaması devamında bu kadrolaşma yapısına özelleştirme gibi birtakım kurum ve
kurulları da kullanarak ve dışa bağımlı olmak pahasına rant aktarımı
yapılmasını ve en nihayet, bütün bunların devamında varılacak doğal sonuç olan
keyfî ve otoriter bir yönetim anlayışının ayak izlerini görüyoruz.
"Özelleştirme süreci" adı
altındaki uygulamaları biraz daha açmak istiyorum. Bu uygulamalarda, öylesine
yasadışı, öylesine dışa bağımlı örneklerle karşılaşıyoruz ki,
"özelleştirme" adı altında, "verimliliği sağlamak" adı
altında, fiilen ve sonuçta, madenlerimizin dahi özelleştirme kapsamına
alındığını görüyoruz. Değerli arkadaşlar, maden mevzuatında ve diğer
mevzuatımızda bu konuda engellemeler olmasına rağmen -yine, somut örnek
veriyorum- Seydişehir Alüminyumda bunu yaşıyoruz. Öylesine bir süreci yaşıyoruz
ki orada -biraz evvel de ifade ettim- soru önergelerine verilen cevaptaki
bilgilerin aksine, çok daha önceden özelleştirme faaliyetlerinin
başlatıldığını, belirli bazı firmalara bilgi odası kapsamında bilgiler
verildiğini görüyoruz. Bunlar çok ağır iddialar, çok ağır suçlamalar; ama,
belgeleriyle, dokümanlarıyla bunları ifade ediyorum. Elbette, bunları söylem
düzeyinde bırakmayacağız. Bunların araştırma önergesi boyutlarını, elbette,
Genel Kurula taşıyoruz, taşınmak üzeredir. O noktada, inanıyorum ki sizler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak, sorumluluğunuzun gereğini
yapacaksınız. Biz, sizlerden, bu denetim yollarını tıkamamanızı istiyoruz;
fazla bir şey istemiyoruz. Bunu, kamu adına istiyoruz; bunu, vatandaşlarımız
adına istiyoruz.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Biz ne
yapacağımızı biliyoruz.
ATİLLA KART (Devamla) - Ama, ne yapacağınızı tam bilemediğiniz,
gelişmelerden anlaşılıyor değerli arkadaşım. Bakın, ben size somut olaylardan
söz ediyorum, örneklerden söz ediyorum. Bunları, söylemle, sloganla geçiştirmek
yerine, belgeleriyle, yasal prosedür içinde, idarî prosedür içinde, zemini
içinde tartışalım diyorum. Bundan niye kaçınıyoruz?
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - İşte, yasa
çıkarıyoruz.
ATİLLA KART (Devamla) - Yasama görevimiz
esnasında, anayasal zemin içinde, bu konuları, kararlılıkla ve hassasiyetle
takip ettiğimizin bilinmesinde yarar görüyoruz.
Bu düşüncelerle, bu yaklaşımlarla ve bu
ihtirazî kayıtlar çerçevesinde, özünde çok önemli bir yasa olduğuna inandığımız
bu tasarının kamu yönetimi ve birey hakları için yararlı olması dileğiyle,
Genel Kurulu şahsım ve grubum adına bir defa daha saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BİLGİ EDİNME HAKKI KANUNU
TASARISI
BİRİNCİ
BÖLÜM
Amaç,
Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; demokratik ve
şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun
olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri
düzenlemektir.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Hacaloğlu, konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Şahsım adına da konuşacağım.
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, şahsınız adına,
ancak AK Parti Grubu adına konuşma olmazsa devam ettireceğim.
Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Tabiî efendim.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel maddelere geçilmesi konusunda
olumlu oy kullandığımız Bilgi Edinme Hakkı Yasa Tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Önemli bir yasa tasarısı, bir süredir
Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamı içinde, o dizi içinde gündeme gelen bir
yasa tasarısı ve genelini benden evvel söz alan arkadaşlarımın ifade ettiği
gibi, bu yasa tasarısını, temel hak ve özgürlükler paketi içinde önemli bir yer
tutan bilgi edinme hakkına bazı noktalarda itirazlarımıza rağmen, bir açılım
yapması nedeniyle benimsiyoruz, destekliyoruz. Bunu, öncelikle ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, genelde, tanım
olarak, insan haklarını devlet ihlal eder. Devlet, yurttaşlarını hak
ihlallerine karşı korumakla yükümlüdür ve bilgi edinme hakkına yönelik
kısıtlamalar da, temelinde, özünde devletin getirdiği kısıtlamalardır ve bu
konuda, benden evvel ifade edildiği gibi, yaygın hak ihlalleri mevcuttur.
İnsan hakları kataloğu içinde bilgi edinme
hakkı özel bir yer tutar, özel bir konumu vardır. Devleti yönetenler -bu,
ülkemiz için de geçerlidir- genelde, çoğu kez, devleti koruma saikiyle bilginin
paylaşımında kıskanç davranırlar, çoğu kez, sır, devlet sırrı perdesinin
arkasına gizlenirler, sığınırlar. Bu, kamu harcamalarında olduğu gibi, kamunun
belirli kararlarında ve askerî harcamalara yönelik olarak da kategorik bir
uygulama olarak önümüze gelmektedir. Oysa, verimli, etkin devlet yapısının,
olabildiğince katılımcı, olabildiğince şeffaf ve olabildiğince hesap
verilebilir, accountability ilkelerine uygun ve denetlenebilir bir yapıda
olması arzu edilir.
Bu hak iyi işlerse, iyi kullanılırsa,
gerçekten, genel ve yerel yönetimlerde yeni açılımlar sağlayabilir. Tabiatıyla,
2000'li yıllarda, bilgi çağında, doğal olarak küreselleşmenin de etkisiyle,
bilginin dolaşımında sağlanan hız ve yaygınlık, bu konuya yeni boyutlar
kazandırmıştır. Bilgi kaynakları ne kadar çok ise, dolaşım ne kadar yaygın ise,
bilgiye erişim ne kadar kolay ise, demokrasimiz o kadar derinlik kazanır ve
hukuk devleti o kadar güç kazanır.
Benden evvel konuşan arkadaşlarım ifade
ettiler, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve Anayasamız çerçevesi
içinde, bilgi hakkının konumunu ifade ettiler. Esasında, diğer temel hak ve
özgürlüklere göre, bilgi hakkı, bu belgelerde çok da ayrıntılı ele
alınmamıştır, kavram olarak vardır. Belki de, önümüzdeki dönemlerde bu
konularda uluslararası platformlarda yeni açılımlar da yapılma zorunluluğu
önümüze gelecektir.
Bilgi hakkı temelinde bilgiye ulaşım
konusu, bireyin gelişimine katkı, özel yaşamın gizliliğine özen, devlet
sırlarının korunmasına duyarlılık kavramları ve ilkeleri içinde
şekillenmelidir. Tabiatıyla, yasa tasarısında yer aldığı gibi, eşitlik,
tarafsızlık, şeffaflık, bilgi hakkının şekillenmesinin çerçevesini
oluşturmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, hiçbir bilgi,
ilanihaye, sonsuza dek gizli kalmaz, kalmamalıdır. Sonsuzadek gizli kalan bir
devlet sırrı olamaz. Bütün sırlar, belirli bir zaman aşamasında, muhakkak
toplumla paylaşılmalıdır. Aksi halde, devletler, toplumlar, hata yapmanın önüne
geçemezler, kendilerini sorgulayamazlar ve aşama kaydedemezler. Bizde de, ne
yazık ki, bu konuda yerleşik kurallar henüz yoktur, yetersizdir.
Bilgi hakkının çeşitli boyutlarıyla
uygulanması, biraz evvel ifade ettiğim gibi, genel ve yerel yönetimlerde
etkinliği artıracaktır. Örneğin, bunlardan biri olan hesap verebilme kuralının
-ki yerel yönetimlerin, genel yönetimin temel ilkelerinden biridir- Temelinde,
sağlıklı bilgilenme hakkı vardır.
Bu bağlamda, bugün, baktığımız zaman,
birçok belediyenin yurttaşlardan, oy aldığı kesimlerden kendi harcamalarına
yönelik bilgileri oldukça sakladığını görmekteyiz.
Ben, yaşamakta olduğum İstanbul'un
belediyesinin harcamalarının kaynağını ve hangi alanlarda nasıl tüketildiğini
öğrenme konusunda, bir İstanbul hemşerisi olarak yeterli etkinliğe sahip
olmadığımı biliyorum, görüyorum.
İmar kararlarında, komisyon kararlarında
şeffaflık, e-devlet, e-belediye uygulamaları, internete hızlı ve ucuz ulaşım,
bilgi hakkının yaygınlaşmasına katkı sağlayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, son olarak, HADEP'e
ilişkin olarak yaşanan kriz, özünde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının siyasî
partilere yönelik üyelik ve örgütlenme bilgilerini paylaşmamasından, o alanda
yeterince denetim sağlanmamasından kaynaklanmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi, kendi tüzüğünde
7/b maddesiyle, partisinin üyelik yapısı ve diğer konularda üyelerin bilgiye
ulaşımını bir tüzük maddesi haline dönüştürmüştür. Buradan, sadece devlet
değil, o devleti oluşturan demokrasinin temel kurumu olan siyasî partilerde
de -ki, demokrasinin temel
kurumlarıdır- bilgiye ulaşımın açılması
ve toplumla paylaşılması gerekir diye düşünmekteyim.
Değerli arkadaşlarım, bugün, bu yasa
tasarını geçiriyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi çalışmalarına yönelik
olarak bilgi edinme ve denetim yollarını Anayasanın 98, 99 ve 100 üncü
maddeleriyle sağlamıştır. Ancak, milletvekillerinin kendilerine ilişkin
bilgilere ulaşmak, ne yazık ki, yurttaşlar, onlara oy veren kişiler açısından,
o kadar, Batı demokrasilerinde olduğu gibi açık seçik değildir. Anayasanın 82
nci maddesi kapsamı içerisinde ve onunla bağlantılı 3069 sayılı
-milletvekillerinin faaliyetlerini ilgilendiren- Yasa çağdışıdır ve batı
demokrasilerinin çok gerisindedir. Temiz siyaset, dürüst yönetim, açık toplum
temel ilkeler ise, bence, bizce, bir numaralı AB uyum yasası olması gereken siyasî
etik, siyasî ahlak yasasını, tüm bu yasalardan evvel, burada, bu Meclisin
gündemine getirmemiz gerekir diye düşünüyoruz.
Yüce Meclis, yurttaşlarımızın bilgi edinme
hakkına, önce kendisini şeffaflaştırarak etkinlik kazandırmalıdır.
Yurttaşlarımız, istedikleri zaman milletvekillerinin mal bildirimlerine
ulaşabilmelidir. Yurttaşlarımız, istedikleri zaman milletvekillerinin servet
beyanlarına ulaşabilmelidir, kazanç kaynaklarını öğrenebilmelidir. Siyasî
partilerin seçimlerde yaptıkları harcamaların kaynaklarını öğrenebilmelidir.
Birinci dereceden yakınları dahil olmak üzere, kamu kesimiyle çıkar çatışması
içerisinde olup olmadıkları konusunda yeterince bilgi sahibi olmak haklarıdır.
Partilerin para kaynaklarının ne olduğu konusunda, hangi düzeyde bağışlar
edindikleri, kimden edindikleri hakkında bilgi edinme hakları vardır ve benim,
AKP'nin seçim havuzuna, tarikatlardan veya özel odaklardan para girip girmediği
konusunda bilgilenme hakkım vardır. Bunu öğrenmek isterim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Saçmalama!..
Saçmalama!..
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Ne biçim
konuşuyorsun!.. Ayıp ayıp!..
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Hakaret
edemezsin!..
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Medya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum
efendim.
Bunları sizlere soruyorum, sizler de, bu
özgür kürsüde, aynı soruları bize yöneltebilirsiniz. Medya -siyaset- ticaret
ilişkilerinin yozlaşmasının perde arkasında neler dönüyor; toplum, bu konuda
bilgi edinme hakkını kullanabilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, çifte standart
olmaz. Her alanda takıyye yapabilirsiniz; ama, lütfen, bu alanda, Meclis
olarak, hiçbirimiz lütfen takıyye yapmayalım ve önce kendimizi
şeffaflaştıralım.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Yalan
söyleme!..
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Sende standart
diye bir şey yok.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, burada, Yüce Mecliste büyük bir çoğunluğunuz var. Bu
çoğunluğunuza dayanarak "biz biliriz, biz bildiğimizi yaparız; bizim,
kararlarımızı paylaşmaya, kararlarımıza bizim dışımızdaki siyasî partilerin
katılmasına ihtiyacımız yoktur" şeklinde "bu kararlar sürecine
yönelik bilgileri paylaşmaya ihtiyacımız yoktur" şeklinde bir saplantıyı
sürdürürseniz, bunun, ülkemize ve demokrasimize yararı olmayacağını,
olamayacağını belirtiyorum ve bunu, bilgi edinme hakkının ufkunun ne kadar
önemli noktalara kadar uzanabildiğinin bir örneği olarak ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, esasında, ifade ve
düşünce özgürlüğü hakkı temel, kaynak haktır denir; ama, bilgi edinme hakkı da,
ifade ve düşünce özgürlüğünün kaynağını oluşturan haktır. Bilgi edinilmediği
sürece, ifade özgürlüğü de kısırlaşır.
İfade ve düşünce özgürlüğünün uzantısı
olan toplumla paylaşmak, o düşünceyi, o söylemi topluma taşımak için temel hak
alanı olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri konusunda bir düzenleme yaptınız;
toplantı ve gösteri yürüyüşleri konusunda "uyum yasası" adı altında,
sözde, bir düzenleme yaptınız. Sözde diyorum; çünkü, üç ayı bir aya indirmek
veya onbeş güne çekmek şeklinde bir düzenlemenin ötesinde, şu anda, toplantı ve
gösteri yürüyüşleri hakkı, bu alandaki hak ve özgürlüğü son derece kısıtlayan
bir çerçevededir.
20 Martta, İstanbul'da, Kadıköy'de,
gençlik kollarına mensup 5 genç -hepsi parti üyesi, 1'i gençlik kolları
başkanı- sprey boyayla, püskürtme boyayla "Savaşa Hayır, CHP" diye
yazı yazmışlar ve tutuklanmışlar, sorgulanmışlar. Son günlerde bir karar çıktı;
her biri, birer yıl hapis; paraya çevrildi, 3 küsur milyar lira... Böyle bir
Türkiye Cumhuriyetinde, böyle bir demokrasi olamaz, böyle bir hak, hukuk
olamaz. Bunu bir örnek diye getiriyorum. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin
uygulaması içinde memurları coplattıran bir zihniyet muhakkak değişmelidir.
Demokrasi anlayışımızı, uygulamada yaşama geçirmeliyiz; uyum yasalarını,
uygulamada yaşama geçirmeliyiz.
Ben inanıyorum ki, bilgilenme hakkı
konusunda da, bu örneklere takılmayıp, Türkiye'de temiz siyaset, dürüst
yönetim, açık topluma yönelik, katılımcı ve çoğulcu demokrasiye yönelik yeni
açılımlar yapmamızı sağlayacak bir anlayışı uygulamaya koyarız.
Bu duygularla, hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hacaloğlu.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2.- Bu Kanun; kamu kurum ve
kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinde
uygulanır.
1.11.1984 tarihli ve 3071 sayılı Dilekçe
Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun hükümleri saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3.- Bu Kanunda geçen;
a) Kurum ve kuruluş: Bu Kanunun 2 nci
maddesinde geçen ve kapsama dahil olan bilgi edinme başvurusu yapılacak bütün
makam ve mercileri,
b) Başvuru sahibi: Bu Kanun kapsamında
bilgi edinme hakkını kullanarak kurum ve kuruluşlara başvuran gerçek ve tüzel
kişileri,
c) Bilgi: Kurum ve kuruluşların sahip
oldukları kayıtlarda yer alan bu Kanun kapsamındaki her türlü veriyi,
d) Belge: Kurum ve kuruluşların sahip
oldukları bu Kanun kapsamındaki yazılı, basılı veya çoğaltılmış dosya, evrak,
kitap, dergi, broşür, etüt, mektup, program, talimat, kroki, plân, film,
fotoğraf, teyp ve video kaseti, harita, elektronik ortamda kaydedilen her türlü
bilgi, haber ve veri taşıyıcılarını,
e) Bilgi veya belgeye erişim: İstenen
bilgi veya belgenin niteliğine göre, kurum ve kuruluşlarca, başvuru sahibine
söz konusu bilgi veya belgenin bir kopyasının verilmesini, kopya verilmesinin
mümkün olmadığı hâllerde, başvuru sahibinin bilgi veya belgenin aslını inceleyerek
not almasına veya içeriğini görmesine veya işitmesine izin verilmesini,
f) Kurul: Bilgi Edinme Değerlendirme
Kurulunu.
İfade eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek;
buyurun.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Kişisel hakkımı
da kullanacağım.
BAŞKAN - Konuşma süreniz 15 dakikadır
Sayın Kepenek; buyurun.
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısının 3
üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ve kişisel
görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
En baştan şunu söyleyeyim: Böyle bir
yasanın, bilgi edinme hakkının gündeme gelmiş olmasından, tanınmış olmasından,
tartışılır olmasından ve bu konuda düzenleme yapılacak olmasından dolayı çok
mutluyum; Parti olarak çok olumlu bakıyoruz, çok doğru bir adım olduğunu
düşünüyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dilerim sonunda da alkışlarsınız.
Çok doğru bir adım olduğunu düşünüyoruz ve bu saygın, bu yerinde tutumun sonuna
kadar götürülmesinden yana olduğumuzu da bilmenizi istiyorum.
Bilgi edinme hakkı, çok yeni bir haktır;
üçüncü kuşak haklardandır. Bildiğiniz gibi, insanların hür ve eşit olduğu
görüşüyle başlayan insan hakları, 1789'lardan bu yana adım adım gelir.
"İnsanlar hür ve eşit doğar" demek çok kolay olmamıştır.
"İnsanlar, dil, din, ırk, inanç bakımından eşittirler" demek de kolay
olmamıştır. Unutulmasın ki, Türkiye'de, mutlak anlamda yasalar önünde eşitliği
sağlayan, cumhuriyet devrimleri olmuştur; önce, bunun altını çizelim.
İkinci önemli bir nokta daha var değerli
arkadaşlar; o da şudur: Bu temel insan hakları siyasal haklara da dönüşerek
gelişmesini sürdürmüş ve sonra da, özellikle ezilenlerin, emekçilerin,
işçilerin yoğun çabalarıyla sosyal ve ekonomik haklar gündeme gelmiştir;
bunları -en başta, iş bulma, çalışma hakkı çok önemlidir; sonra, eğitim hakkı,
sağlık hakkı ve diğer sendikal haklar- örgütlenme haklarıyla birlikte
düşünmemiz gerekmektedir. Türkiye'de bu hakların somutlaşması, yasalaşması ve
gündemi doldurması da, hiç unutulmasın yine, 1961 Anayasasıyla olanaklı
olmuştur; bunun da altını çizelim.
Değerli arkadaşlar, haklar
bir bütündür. Temel
haklara, kadın-erkek eşitliği
başta olmak üzere, ne kadar saygı duyarsak, sosyal ve ekonomik haklara da o
kadar saygı duyarız; bu bağı, bu bütünlüğü hiç unutmamalıyız.
Bakın, oradaki eksiklerimize...
"Çalışma hakkı" diyoruz. Bugün ülkemizde kayıtlı 2 500 000 insanımız
işsizdir. Bunun kaydını düşelim. Başka bir şey daha söyleyeyim -bu kürsüde,
sanıyorum, bir kez daha dile getirdim- bugün ülkemizde, 5 600 000'i kadın olmak
üzere 7 500 000'in üstünde -çağ nüfusundan, yani yaşı 6 ve daha büyük olan-
insanımız okuryazar değildir; bilgi edinme hakkından söz ediyoruz, dikkat
edelim ve hele, bunu, illere göre, coğrafî bölgelere göre oranlarsanız,
bakarsanız, bu kaybın, bu eksiğin, bu yetersizliğin ne kadar büyük olduğu açığa
çıkar, somutlaşır. Bu nedenle, bilgi edinme hakkıyla ilgili görüşlerimizin
altyapısını da, yani çalışmayı, eğitimi, öğrenmeyi de dikkate almak, değerlendirmek
zorundayız. Bu altyapılar yoksa, yani ekonomik ve sosyal haklar tam değilse,
yani siyasî haklar gerçekten tam değilse, bilgi edinme hakkıyla ilgili yasal
düzenlemeler yalnızca kâğıt üzerinde kalır. Yüce Meclisin, bu bütünlüğü, bu
haklar bütünlüğünü gözardı etmeyeceğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar -Sayın Kapusuz siz de
dahil- gelelim, bu üçüncü kuşak dediğimiz, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı,
temiz hava ve su hakkı ve bilgi edinme hakkına. Şimdi, bilgi edinme hakkı neyin
sonucudur, nasıl bu noktaya gelinmiştir, önce bunu vurgulayalım. Son onbeş
yirmi yıl boyunca, beynin açılımı, gelişimi, yaratıcılık ve bilgiye dayalı
üretim, yani, bilgiye ve teknolojik yeniliğe dayalı üretim sistemlerinin egemen
olması, insanları bilgi konusunda daha üst düzeye çıkma zorunda bırakmıştır.
Günümüzde -Sayın Kapusuz- bilgi sermayedir. O nedenle bu özellik, yani,
bilginin sermaye oluşu özelliği, toplumun her düzleminde, A'dan Z'ye kadar,
yani, işvereni, işçisi, esnafı, köylüsü, öğrencisi, memuru, yaşlısı, orta
yaşlısı, emeklisi ayırımı yapılmadan herkes için geçerli ve en temel haklardan
biridir, vazgeçilmez temel haklardan biridir.
Bunun için ne yapmak gerekiyor; bunun
için, bilgi edinme ve bilgilenme süreçlerini güçlendirmek gerekiyor. Bilgi
edinme ve bilginin yayılması süreçlerinin güçlendirilmesi için, özellikle
ülkemizde bu konunun daha yukarıya çıkması için, hükümetimizin, iktidarın, bazı
somut adımlar atması gerekirdi; ancak, üzüntüyle görüyoruz ki...
Değerli arkadaşlar, bilgi nerede
yaratılıyor; bilgi, üniversitelerde yaratılıyor, araştırma birimlerinde
yaratılıyor, geliştirme birimlerinde yaratılıyor, yani üniversitelerde, yani
TÜBİTAK'ta ve bağlı birimlerde. Geçtiğimiz günlerde, BİLSAT Uydusunun, bizim
insanımızın beyniyle oluşturulan BİLSAT Uydusunun atılışını izlediniz,
gördünüz. Bu gurur verici projenin ve benzerlerinin, savunma sanayiindeki
gelişmelerin ana yapısını oluşturan, beyin gücünü oluşturan TÜBİTAK'tır.
TÜBİTAK, dört aydır, yasal olarak seçilmiş
olan, bilim kurulu tarafından seçilmiş ve Cumhurbaşkanının onayına götürülmesi
gereken başkanı atanmayan bir kurum özelliği taşıyor. İktidarın, hükümetin
bilgiye verdiği az önemin, bilgiyi önemsememesinin, hiçe saymasının en somut
göstergelerinden biri budur. İktidara geldiğiniz günden beri yalnızca
üniversitelerle kavga ediyorsunuz. Şimdi bu mudur bilgiye saygı duymak, bilgiyi
benimsemek, bilgiyi hak olarak tanımak! Bu nasıl hak anlayışıdır ki, bilginin
yerli üretim kaynaklarını, yerli kaynaklarını kurutur, ezer, dağıtır, sonra da
"bilgi hakkını tanıyorum" der?! Bu, büyük bir çelişkidir. Hükümetin
bir an önce bu çelişkiden, yani, bilginin üretilmesi, yayılması ve
dağıtılmasıyla ilgili kurumsal yapıların güçlendirilmesine engel olan
tutumundan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Eğer Partiniz, siz bilgi üretimiyle ilgili
kurumlara önem verirseniz, eğer bu konuda gerek kaynak ayırmada gerek birikimli
beyin gücünün kullanımında, değerlendirilmesinde, istihdamında öneriler
getirirseniz ya da bizim getireceğimiz önerilere destek verirseniz, ancak o
zaman, toplumda bilginin üretimi, yayılması ve yine bilginin üretim için
kullanılması, yeniliğin üretim için kullanılması yönünde önemli adımlar atılmış
olur.
Bunun için ne gerekiyor; bunun için şu
gerekiyor: Her şeyden önce eğitimde fırsat eşitliğini sonuna kadar götürmek
gerekiyor. İnsan gücünün, insanın yaratıcılığının önündeki bütün engelleri
-geleneksel, töresel, dinsel, ne olursa olsun- kaldırmak gerekiyor ve ailesinin
gelirine bağlı olmadan, bulunduğu yere bağlı olmadan, gecekondulu, köylü,
kentli demeden gencimizin, her gencimizin, kız-erkek ayırımı yapmadan her
çocuğumuzun potansiyel gizil gücünü, yaratıcılığın gizil gücünü, potansiyelini,
yaratıcılığını sergilemesini, geliştirmesini sağlayacak yolların açılması
gerekiyor; ancak bu yapılırsa bilgi edinme hakkı bir öz kazanır, bir anlam
kazanır, bir geçerlilik kazanır ve toplumumuzda egemen olur. Bu nedenle
bilginin kaynaklarının kurumsallaşmasına, o kurumların özgün, bağımsız, özerk,
yaratıcılığa uygun -yanlış anlamayın topluma hesap vermeyen değil, topluma her
an hesap veren- ama, yaratıcılığını geliştirme yönünden kayıt altında olmayan,
siyasetin, ticaretin çıkarın esiri olmayan bir kurumsal yapıda bilgi
üretilmesine ihtiyaç var; toplumun gerçek gereksinimi budur; ancak bu yapıldığı
zaman öbür işler geçerlilik kazanır, gündeme gelir.
Değerli arkadaşlar, bilgi edinmeye burada
başlayalım, burada, burada başlayalım. Bakın, Sayın Başkan biraz önce 72 tane
sözlü soru önergesini okudu. Sayın Bakan buradaydı; ama, burada olduğu halde
yanıtlamadı. Bunların pek çoğu, beş altı ay önce verilmiş sözlü soru
önergeleri.
Değerli arkadaşlar, bu sözlü soru
önergelerinin 8 tanesi de bana aitti; ama, hiç önemli değil, önemli olan şu:
Güncelliği geçmiş, anlamını yitirmiş bir şekilde sorulara yanıt vermenin ne
anlamı var?! Şunu demek istiyorum: Biz milletvekili olarak bile, bilgi edinme
hakkımızı tam olarak kullanamazsak, bu yasayı geçirmemizin, bu yasayı
yayımlamamızın anlamlı hale gelmesi için bu toplum kaç yıl bekleyecek?!
Dolayısıyla, bunu önemsiyorum.
Bugün bir başka önemli konu var. Buradan
başlayalım derken... Ne diyeyim, birlikteyiz, hep bir aradayız. Bakın, bugünkü
gazetelerin haberine: Bugün basında yer aldığı üzere, Uluslararası Saydamlık
Örgütünün verilerine göre, Türkiye, kirlilikte, 2003'te 64 üncü sıradan 77 nci
sıraya düştü.
Değerli arkadaşlar, bunu yapan
uluslararası değerlendirme kurulları. Bunun sübjektif bir tarafı yok. Şimdi
nedenlere bakıyoruz, neden Türkiye 2003 yılında daha çok kirlendi; milletvekili
dokunulmazlığının kaldırılması konusunda siyasetin hiçbir şey yapmaması... Bu
kardeşiniz -isterseniz öyle diyeyim- soru önergesi verdi. Sayın Başbakan
"yeni anayasa çıkarken dokunulmazlık konusunu ele alacağız" türünden,
Sayın Şener imzasıyla üstünkörü bir yanıt verdi; gayet genel; ama, uzun bir
yanıt verdi. Teşekkürler; ama, yanıt değildi; çünkü, Anayasanın bütününü
değiştirirken dokunulmazlık konusunu ele alacağız demek, topu taca atmaktır ya
da çıkmaz ayın başında bu işe bakacağız demektir.
Sonra ne oldu -Sayın Kapusuz çok iyi
bilecektir- bu konunun neden ele alınmadığına dair araştırma önergemiz Yüce
Kurula getirildi, Yüce Kurul komisyon kurulmasını onayladı; ama, bu komisyon
kurulup çalışmaya başlamadı; böyle bir şey yok ortalıkta. Bu ihmal niye, neden
bunu savsaklıyoruz, neden temize çıkmak için biz çaba harcamıyoruz ki, toplum
bilgi sahibi olsun?!
Değerli arkadaşlar, yine, Türkiye'de
kirlilik konusunda bir nokta daha var; ekonomisinin yüzde 50'den fazlası
kayıtdışı olan bir toplumda bilgi edinme hakkını tartışıyoruz; dikkat edin. Bu
noktaları açalım diyorum, elbirliğiyle açalım diyorum.
Şimdi, yolsuzluklarla ilgili bir başka
nokta daha var; hükümetin İhale Yasasının delinmesi yönünde aldığı tutum ve
davranış, dönüş yapması. Bu konu da, maalesef, Türkiye'nin kirlenmesi yönünde
çok etkili olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, sözü uzatmaya gerek yok. Bir büyük şairin dediğini burada söylememe
izin verin. Özdemir Asaf diyor ki: "Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu.
/ Birinciliği beyaza verdiler." Biliyorsunuz "AK" "beyaz"
anlamına geliyor; beyazlaşın.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bilgi Edinme Hakkı ve Bilgi Verme Yükümlülüğü
Bilgi edinme hakkı
MADDE 4.- Herkes bilgi edinme hakkına
sahiptir.
Türkiye'de ikâmet eden yabancılar ile
Türkiye'de faaliyette bulunan yabancı tüzel kişiler, isteyecekleri bilgi
kendileriyle veya faaliyet alanlarıyla ilgili olmak kaydıyla ve karşılıklılık
ilkesi çerçevesinde, bu Kanun hükümlerinden yararlanırlar.
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerden doğan hak ve yükümlülükleri saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına -aynı zamanda şahsı adına söz isteyen- İstanbul
Milletvekili Sayın Onur Öymen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; gündemimizdeki yasa tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ve kişisel
görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, bu yasa tasarısını hazırlayan
ve Yüce Meclise sunan arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten, bu
tasarıda yer alan bilgi edinme hakkı, bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin de,
uzun yıllardan beri savunduğumuz şeffaflık ihtiyacının bir ürünüdür.
Arkadaşlarımız, bu yasa tasarısını hazırlamakla, büyük hizmet yapmışlardır.
Bunun son şeklini almasında, komisyonlarda, gerek Adalet Komisyonunda gerek
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda çok ciddî bir çalışma yaptık. İktidar ve
muhalefete mensup milletvekilleri, gerçekten, tam bir işbirliği içerisinde bu
metni sonuçlandırmışlardır, bu hale getirmişlerdir. O bakımdan, müsaade
ederseniz, bunun, bizim ortak metnimiz olduğunu söyleyeceğim. Biz, iktidar
kadar bu metne sahibiz ve bu metnin uygulanmasını, iktidar kadar yakından takip
edeceğiz, bundan kuşkunuz olmasın. Tekrar tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bilgi vermek, aynı
zamanda hesap vermektir. O bakımdan, hükümetin halka bilgi vermesi, aynı
zamanda hesap vermesi anlamına geliyor. Biz, uzun yıllar, Türkiye'de, fikir
hürriyetinin mücadelesini verdik; çeşitli partilerimiz, sivil toplum
örgütlerimiz fikir özgürlüğü için büyük mücadele verdiler, bu yüzden hapse
girenler oldu, ıstırap çekenler oldu; ama, şunu unuttuk ki, değerli yazar Uğur
Mumcu'nun dediği gibi "Türkiye'de, ne yazık ki, bilgi sahibi olmadan fikir
sahibi olanlar çoktu." Bilgi edinme hürriyeti, fikir hürriyetinin temel
unsurlarından biriydi.
Değerli arkadaşlar, onun için, bilgi
edinme hürriyetini sağladığımız zaman, fikir hürriyetini de daha anlamlı hale
getireceğiz. Şimdi, bu, işin genel çerçevesiyle ilgili. Bizim sorumuz şudur:
Acaba, hükümet, gerçekten, bu yasayı bütünüyle, içtenlikle uygulamaya hazır
mıdır? Eğer hazırsa, hükümet bu yasayı tam olarak uygulayacaksa, size, buradan
ifade etmek istiyorum; bu, Türkiye'de bir devrim olacaktır. Türkiye'nin pek çok
sorunu, bu yasanın tam olarak uygulanmasıyla çözüme kavuşacaktır; ama, acaba,
hükümet hazır mı? Acaba diyorum; çünkü, bu konuda bazı ciddî kuşkularımız var;
bunu da açıkyüreklilikle ifade etmek istiyorum. Bazı arkadaşlarımız değindi,
önümüzde çok önemli örnekler var. 23 Haziranda, hükümetimiz, insanî yardım
içerikli bir kararnameyi kabul etti. Bu kararname, yabancı askerlerin
Türkiye'deki üsleri ve limanları kullanması ve Türkiye üzerinden Irak'a
geçmesiyle ilgilidir. Bildiğiniz gibi, bu yetki Meclisin yetkisidir. Yabancı
askerleri davet etmek Meclisin yetkisindedir. Nasıl olmuştur da, hükümet,
Meclisin yetkisindeki bir konuyu kararnameyle düzenlemiştir? Düzenlemiştir de,
bu kararnameyi niçin Meclisin bilgisine getirmemiştir? Niçin kamuoyunun
bilgisine getirmemiştir? İnsanî yardım konusu gizli bir konu mudur?!
Bu konuda çok ciddî sıkıntımız var. Biz,
bunu, çok değerli Dışişleri Komisyonu Başkanımızla ve Dışişleri Komisyonunun
üyeleriyle yaptığımız bir ziyaret sırasında Sayın Dışişleri Bakanına sorduk,
ben, bizzat sordum, Sayın Dışişleri Bakanı "hiçbir gizliliği yok, ben,
talimat verdim, Resmî Gazetede yayımlanacak" dedi. Bu konuşmamızdan bu
yana üç ay geçti, hâlâ yayımlanmıyor. Demek ki gizli tutuluyor. Niçin gizli
tutuluyor? Soru bu. Şimdi, böyle metinler çıkarmak, yasalar çıkarmak güzeldir,
çok iyidir; ama, uygulamak daha iyidir.
Diğer örneğini başka vesileyle bu Mecliste
anlattık, 22 Eylülde Dubai'de imzalanan Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması.
İçinde siyasî hüküm var -ayrıntısına girmiyorum- Meclisin yetkisindedir, Meclis
onaylayacaktır. Niçin gizli tutuluyor? Kamuoyunda dünya kadar spekülasyon
yapılıyor, basında spekülasyon yapılıyor, hükümet, o hüküm vardır içinde diyor,
bu hüküm yoktur diyor. Bu kadar tartışacağımıza, Meclisin yetkisinde olan bir
anlaşmayı niçin gizli tutuyoruz? Bir ekonomik ve teknik işbirliği anlaşmasının
nesi gizli olabilir? Zaten, basına sızdı; ama, biz, basına sızan haberlere göre
mi iş yapacağız, denetim görevimizi yapacağız; yoksa, hükümetin bize verdiği
bilgilere göre mi yapacağız?
Değerli arkadaşlarım, bu konularda
hükümetin daha dikkatli olmasını tavsiye ediyorum. Meclisten bilgi saklayarak
daha şeffaf bir toplum haline gelemeyiz. Bunlar örneklerdir, başka örnekleri de
var. Şimdi, yalnız bilgi saklamak, gizli kararname çıkarmak meselesi değil.
"Devlette gizli iş olmaz mı?.." Olmaz olur mu; devletin pek çok işi
gizlidir; ama, biz, gizli olması gereken konuları kamuoyuna açıklıyoruz veya
bir şekilde sızdırıyoruz, gizli olmaması gereken konuları gizli tutuyoruz.
Değerli arkadaşlar, mesela, iki ülke
arasında terörle mücadele konusunun bando mızıkayla kamuoyuna duyurulduğu
dünyanın neresinde görülmüştür. Bütün ülkeler terörle mücadelede işbirliği
yaparlar. Hangi heyet, hangi ülkeyi ziyaret ediyor, ne konuşuyorlar, hangi
maddeler üzerinde anlaştılar, nerede ihtilaf var, kim bilebilir bunu. İşte,
gizli tutulması gereken bu. Bunu açıkladığınız zaman teröristlere yol
gösteriyorsunuz, teröristlere tedbir alma fırsatı veriyorsunuz. Bunu gizli
tutacaksınız. Bir yabancı cumhurbaşkanı sizin cumhurbaşkanınıza ve
başbakanınıza mektup yazıyor, ertesi gün gazetede okuyorsunuz metnini. Bu
mektubu size itimat ederek yolluyorlar; bunun halka açıklanmasını isteseler basın
yoluyla söylerler. Size özel bilgi vermek için gönderdiği mektubu, basına
açıklamak çok yanlıştır; uluslararası ilişkilerde ayıptır. Onun için, gizliliğe
riayet edeceğimiz konular var, açıklıkla halka anlatacağımız konular var; bunları
karıştırmamak gerekiyor.
Bir de şu var: Gizli olduğu için değil;
ama, sırf ihmal dolayısıyla, başka nedenlerle bilgi verilmekte gecikilen
konular var. Çok değerli Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin'e -umuyorum
ki, beni dinliyordur- teşekkürlerimi sunmak istiyorum; demin, hükümetin, bu
konuda duyarlılık göstereceğini söyledi; ama, arkadaşlarım, bizim, hepimizin
aylardan beri gündemde bekleyen soru önergelerimiz var, cevap verilmiyor; ne
zaman sıra gelse bakan yok, bakanın daha önemli işleri var. Bakanın, Mecliste
halk adına soru soran milletvekillerine bilgi vermekten daha önemli kaç işi
olabilir? Bu soruları niye soruyoruz; çünkü, bu soruları halk da bizden
soruyor, halka hesap vermek zorundayız. Bu soruların cevaplarını hükümetten
alacağız ki, halka gidip anlatalım; ama, sorduğumuz sorulara cevap alamıyoruz.
Kaç tane Meclis araştırması önergesi
verdik, bu hükümetin kusuru olmayan konularda da verdik. Bir uçak kazası oldu,
havaalanlarının durumu hakkında bilgi toplamak için, Meclis araştırması
önergesi verdik, reddedildi; ülkenin denizcilik sorunları son derece önemli, bu
konuda araştırma önergesi verdik, reddedildi; buna benzer kaç araştırma
önergesi verdiysek çoğu reddedildi; acaba niçin?! Bize verilen izahat şu:
"Efendim, araştırma komisyonları için Mecliste yeterince oda yok, o
yüzden, kusura bakmayın, bu komisyonları kuramayacağız." Arkadaşlar, oda
olmadığı için, devletin bilgi paylaşmaktan kaçındığı dünyanın neresinde
görülmüştür? Devletin denetim fonksiyonunu zorlaştırdığı dünyanın neresinde
görülmüştür? Onun için, hükümeti, bu konularda daha titiz olmaya davet
ediyoruz.
Lütfen, muhalefeti ciddiye alınız.
Dünyanın bütün ülkelerinde hükümet vardır; ama, sadece demokratik ülkelerde
muhalefet vardır. Muhalefetin oluşu iktidar için bir kazançtır. Muhalefet
sayesinde, siz, demokratik bir ülkenin iktidarısınız; muhalefetin taleplerini,
sorularını, araştırma önergelerini, soruşturma önergelerini ertelerseniz,
gözardı ederseniz, önemsemezseniz, o zaman, demokrasiye zarar verirsiniz. Onun
için, sizden rica ediyoruz, bizim sorularımızı ciddiye alınız ve lütfen, bize
cevap veriniz.
Değerli arkadaşlarım, biz bu anlaşmayı
nasıl anlıyoruz; anlaşmaya göre, vatandaş teknik bir konuda bilgi soracak,
devlet de cevap verecek. Öyle değil... Bunun ötesinde, vatandaş, devletin
izlediği politikaları da sorgulayacak. Vatandaş, eğer "niçin 6 500 000
insanımız hâlâ okuma yazma bilmiyor, millî gelirden eğitime ayrılan payda,
Türkiye, dünyada niçin sondan 16 ncı geliyor" diye sorarsa, buna cevap
vereceksiniz. Vatandaş size "niye Türkiye'deki bebek ölümlerinin oranı
Avrupa ülkelerinin 5 katıdır, niye Avrupa'da binde 7 iken Türkiye'de binde
35'tir" diye sorarsa, buna cevap vereceksiniz. Niçin sağlıkta...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen, AK Parti Grubu adına
söz talebi bulunduğu için, sözlerinizi toparlarsanız... İsterseniz, AK Parti
Grubunun konuşmacısından sonra şahsî söz talebinizi de değerlendireceğim.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Adalet ve Kalkınma
Partisine mensup arkadaşımın görüşlerini dinleyeceğim ve ondan sonra sözlerimi
tamamlayacağım.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum Sayın
Öymen.
Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına,
Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH KAPUSUZ
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yeni yasama yılımızın hayırlı olmasını Cenabı Hak'tan niyaz
ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
yasama yılının ikinci haftasında, elbette, çok önemli bir çalışma yapıyoruz.
Bildiğiniz gibi, başından beri teamül halini almış olan, salı günleri denetim
günleri, çarşamba ve perşembe günleri de yasama faaliyetlerinin yapıldığı
günler olarak devam ediyor. Zaman zaman yer değişiklikleri oluyor, bazen
denetim çalışmalarına daha fazla zaman verdiğimiz oluyor, bazen yasama
çalışmalarını artırdığımız günler oluyor, mesai saatlerinde değişiklik yaptığımız
oluyor. Bütün bunları, bu çalışmaların daha verimli, daha etkin ve toplumun
beklentilerini karşılamaya yönelik çalışmalar olarak, birlikte, beraberce
götürüyoruz. Dolayısıyla, bugün, sadece sözlü sorularla ilgili olarak,
arkadaşlarımızın, ki, normal olarak cevap verilmiş olsa 5, azamî 10 tane
sorunun bile zor cevaplandırıldığı bir saatlik süreyi sakız gibi tekrar edip,
âdeta bugüne kadar denetim konularında hiçbir şeye öncelik verilmemiş, önem
verilmemiş, bu konularla ilgili olarak çalışmalar dikkate alınmamış gibi bir
takdimleri var; doğrusu bunu hakkaniyete uygun bulmuyorum.
Değerli arkadaşlar, denetim konusunda,
isterseniz, geriye dönüp bir bakarsanız bu tespitleri yerinde görebilirsiniz.
Bu hükümet dönemi, en çok ağırlıklı çalışılan bir dönemdir. Değerli
arkadaşlarımız, şu konularda araştırma önergeleri verdik diyorlar. Bu
geçirdiğimiz yasama yılı içerisinde kurulan komisyonların sayısına bakarsanız,
çalışmalarına bakarsanız kendi kendinize haksızlık etmemiş olursunuz.
Gerçekten, denetime önem veriyoruz, denetim konusunda hep birlikte azamî
hassasiyet gösteriyoruz. Sizin tercihlerinize uymayabilir, sizin tercihleriniz
farklı olabilir; ama, hem denetim hem de yasama görevinde bu Parlamentonun
büyük bir performans gösterdiği sizlerin de kabulü olsa gerektir.
Değerli arkadaşlar, bugün önemli bir
tasarıyı görüşüyoruz; sizler de buna mutabakat ettiniz, bu metni ortak bir
metin olarak takdim ettiniz. Böyle bir yasanın bu memlekete kazandırdıklarını
halka anlatmak elbette bütün konuşmacı arkadaşlarımızın görevi; ama, bunu bir
kenara itip de bu kanunun üzerinden siyaset yapmak adına, hükümeti tenkit etmek
adına bu yasayı küçük düşürmeyi, ben, doğrusu içime sindiremediğim için bu
konuşmayı yapıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu kanun hepimiz için çok
önemli bir kanun. Sizlerin büyük katkıları oldu; teşekkür ediyorum; ama, bu
kanunun konuşulduğu bir yerde... Hükümeti başka yerde de tenkit edebilirsiniz,
hükümetin tenkit edileceği yönleri de olabilir, bunlara da saygı gösteririz;
ama, bu önemli bir kanun arkadaşlar. Bu, reform niteliğinde bir kanun. Bunun,
sizin de söylediğiniz gibi, sadece yazılı metin olarak, yasa olarak rafa
girmesini değil, aynı zamanda, uygulamada da eksiklerinin giderilmesi için hep
birlikte dikkatli olmalı, üzerimize düşeni de layıkıyla yerine getirmek için
çaba sarf etmeliyiz. Onun için, olaya bir bütün açısından, biraz da müspet
manada bakmak, yaptığımız şeylerin önemini toplumun önüne koyma anlamında bazı
adımların net bir şekilde atılması ve bunun da arkasında durulup, bunu çok
güzel bir şekilde izah etmek de, zannedersem, hepimizin ortak
sorumluluğundadır.
Değerli arkadaşlar, bir diğer husus;
Muhterem Hocam Sayın Kepenek şöyle bir ifade kullandı; yani, bir konuyu izah
etmek için dediler ki "bakın, işte bugün gazetelerde de var. Türkiye,
kirlilik oranında geçen yıla oranla 2003 yılında biraz daha geriye
gitmiş." Bunun da gerekçesi olarak bir şeyi vurguladılar ve kürsüden
ayrıldılar; dokunulmazlık konusu.
Değerli milletvekilleri, demiri tüketen
kendi pasıdır derler. Lütfen, kendi kendimize, demokrasimize,
milletvekillerimize ve Türk siyasetine zarar vermeyelim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Eğer bir yerde kirlenme varsa bu kirlenmenin üzerine hep birlikte
gidelim; ancak, sizi dinleyen bir vatandaş olarak ben, ekrandan şöyle bir
kanaate vardıklarını zannediyorum: Bütün bu yolsuzluklar varsa ki, var ve bunu
milletvekilleri yapıyor, dokunulmazlıkları olduğundan kimse dokunamıyor. Böyle
bir anlama gelecek takdimden mutlaka kendimiz dışına çıkmalıyız. Ben, bunu
samimi olarak değerli arkadaşlarıma özel de gittim söyledim; ama, bunun, yer
olarak burada net bir şekilde ifade edilmesi gerekli olduğu için bu konuşmayı
yapmak durumunda kaldım. Ben inanıyorum ki, bu Parlamento içerisinde yolsuzluğa
razı olan, yolsuzluk yapan kimse yoktur; olmayacaktır da. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Olmaması da lazım; şayet böyle bir şey olursa, bununla
ilgili ne gerekiyorsa elbirliğiyle de yapılması lazım.
Değerli arkadaşlar, bakınız, bu
dokunulmazlık konusu çok önemli bir konu. Bu konuyu biz...
İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Dün niye
yapmadınız?.. Niye yapmıyorsunuz?..
SALİH KAPUSUZ (Devamla)- Değerli
arkadaşlar, çok açık bir şey söylüyorum; lütfen, dikkat buyurun.
ATİLLA KART (Konya)- Harika
oynuyorsunuz!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla)- Arkadaşlar, sizi
de dinleyeceğim; eğer, bu konuda farklı düşünceleriniz varsa, burada, öğrenmek
de isterim; ama, bir husus var ki, bunu, düzeltilmesi gerekli olduğu için
söylüyorum; o da şudur: Dokunulmazlık konusunda, biz, Sayın Baykal'ı ziyarete
gittik. Sayın Baykal ile bu konuyu konuştuk, bu yeni dönem başladıktan sonra,
kendi aramızda bir komisyonun, bir metin üzerinde uzlaşmak için bir komisyonun,
özel bir çalışma ekibinin kurulması konusunda da bir mutabakat sağladık; ama,
bunun dışında -hocamın verdiği- arkadaşlarımızın, bizim de katkılarımızla
dokunulmazlık konusunun araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurulmasına karar
verdik. Ama, Parlamento, tatil döneminde ilave bir ay daha fazla çalıştığı için
bazı konuları hemen yerine getiremedi. Zannedersem, siz ve biz bu komisyona
üyelerimizi bildirdik, Meclis Başkanlığımızdan da takip edelim, komisyonumuz
kurulsun. İlle de üç ay beklemek değil, hızlı çalışsınlar, bir hafta, on gün,
onbeş gün, yirmi gün, yirmibeş gün, en geç iki ay içerisinde, neyse,
raporlarını hazırlasınlar; dünyada dokunulmazlık nedir, dokunulmazlığın kurum,
kuruluş, bürokrasi, siyaset ayağında nelerin yapılması lazım, bütün bunlar
değerlendirilsin, Parlamentonun önüne konulsun, yeni yapılacak anayasa
değişikliğinin de bunlarla irtibatlı bir şekilde sonuçlanmasına katkı
sağlayalım. Avrupa Birliği standartları konusunda samimî gayret sarf eden bu
hükümet ve bu Parlamento, elbette, oradaki standartları dokunulmazlık konusuna
da getirecektir.
AK Parti Programını açıp bakabilirsiniz;
dokunulmazlıkla ilgili olarak, biz, açık, yazılı olarak fikrimizi, orada,
tartışmış, partinin programı olarak da ilan etmişiz. Bütün kamu kurum ve
kuruluşlarındaki dokunulmazlığın bir bütün içerisinde değerlendirilmesi, ona
göre dokunulmazlıkların yeniden şekillendirilmesi hususu parti programında yer
almış.
Şimdi, bu konuda, siz, bizden farklı
düşünebilirsiniz; ama, benim buradan gelmek istediğim sonuç şudur arkadaşlar.
Yani, kendi kendimizi kötü duruma düşürmeyelim, suçlu gibi takdim etmeye doğru
bir yanlış içerisinde olmayalım. Bu konuyu da şekillendirelim; ama, bunu
şekillendirirken, Türkiye'deki dokunulmazlıklara bir bütün olarak bakmanın,
parlamenterlerle birlikte bürokrasideki dokunulmazlıkları da birlikte
değerlendirmenin yararlı olacağını düşünüyoruz. Bunu, çekinmeden programımıza
koyduk; bir kez daha ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, bütün bunları şunun için
söylüyorum: Sayın Grup Başkanvekilinin, elbette, sizin, bakınız, seçimlerden
önce, biz, sizler gibi "şu şekilde bir değişiklik yapacağız" falan
diye değil, bu şekliyle bir değişikliğin, biraz önceki programdaki
değişikliği...
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan,
gündem mi değişti; bize de söz hakkı doğacak mı?
ATİLLA KART (Konya) - Manevra
yapıyorsunuz...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet; seçim
beyannamemize koyduk, hükümet programımıza da koyduk; ancak, bir husus var ki,
sadece dokunulmazlık konusunu anayasa değişikliğine bağlı olarak düşünmek
yerine, Anayasayı yukarıdan aşağıya topyekûn düşünmeyi, gerekli olan
değişiklikleri, değişmezleri korumak kaydıyla yapılması gerekli olduğunu, bunun
için de muhalefetin desteğine, katkısına, katılımına, sivil toplum örgütlerinin
bu alandaki hem desteğine hem de katkısına açık olduğumuzu ilan ettik; bir kez
daha ifade ediyorum.
Dolayısıyla, Parlamentomuz için,
milletimiz için, devletimiz için, ülkemiz için yararlı olan böyle önemli bir
yasanın getirdiklerini anlatma konusunda arkadaşlarımızı dinlemek isteriz ve bu
konuda ben şuna inanıyorum ki, ortak metin olarak orta yere koyduğumuz,
beraberce çıkardığımız ve muhalefet şerhi olmayan bir tasarı olarak
yasalaşacağından dolayıdır ki, katkılarınızdan dolayı da teşekkür ediyorum. Bu
konuyla ilgili olarak buna gölge düşürmenin, bunu, yanlış bir şey değil de,
doğru bir karar olarak birlikte çıkardığımızı ifade edip, bu yasanın güzelliklerini
ifade etmenin doğru olacağı kanaatini taşıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
ATİLA EMEK (Antalya) - Dokunulmazlığı
millet bekliyor; onun için, biz de, temiz toplum için, temizliğe, buradan,
Parlamentodan başlayacağız.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Salih
Kapusuz, konuşmakta olduğumuz konuyla hiçbir ilgisi bulunmayan önemli bir konu
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin davranışlarını da bir ölçüde eleştirerek
bir konuşma yaptı. Yaptığı açıklamaların pek çoğu gerçeğe de aykırıdır. O
nedenle, aynı konuda gerçeği ortaya koyabilmek için bana da söz vermenizi rica
ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - CHP
İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un
partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; amacım bir tartışma yaratmak değil; ama, bence, Sayın Salih
Kapusuz arkadaşımızın sebepsiz yere gündeme getirdiği bir tartışmaya, bizim
açımızdan bir katkı yapmak istiyorum.
Dokunulmazlıklar meselesi Meclisimizin
gündemine sıkça gelmiştir. Dokunulmazlıklar meselesi, toplumumuzun
Parlamentodan beklediği konuların başında gelmektedir. Bir süre önce, bu
Mecliste, Sayın Yakup Kepenek arkadaşımızın önerisi üzerine, dokunulmazlıklarla
ilgili bir araştırma yapılmasına ilişkin bir komisyon kurulmasına karar
verildi. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bu komisyonun üyelerini, süresi içinde
ve vakit yitirmeden bildirdi. Öyle sanıyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi de
üyelerini bildirdi; ama, ne hikmetse, bugüne kadar, bu komisyon çalışmaya
başlayamadı.
Şimdi, şunu açıkça söyleyeyim ki,
Cumhuriyet Halk Partililer olarak, biz, bu konuda, Adalet ve Kalkınma
Partisinin bir engelleme içinde olduğu gibi bir kanaat taşıyoruz. Öteden beri,
dokunulmazlıklarla ilgili konu gündeme her geldiğinde, bu konuyu
yaygınlaştırmak, yozlaştırmak için her türlü tedbiri aldığınızı görüyoruz. Biz,
milletvekilliği dokunulmazlıklarının sınırlandırılmasından söz ediyoruz. Yoksa,
Türkiye'de pek çok alandaki dokunulmazlıkların tümünü bir arada çözelim
demiyoruz; o, öncelikle milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasıyla
başlamalıdır ki, bu toplum, bu Parlamentoya olan güvenini pekiştirsin. Bizim,
dokunulmazlıkları sınırlandırmaktan amacımız, topluma güven vermeye dönük bir
başlangıç yaratabilmektir; çünkü, geçmiş dönemde oluşan bütün olumsuzlukların,
yolsuzlukların, büyük ölçüde, siyaset bağlantısı üzerinde durulmuştur, iddialar
bu noktada yoğunlaşmıştır ve hatta, Türkiye'de ve Parlamentoda, bu konuda
soruşturma komisyonları kurulmasına kadar, Yüce Divana sevk etmeye kadar
eylemler oluşmuştur.
Biz anlatmaya çalışıyoruz ki, öncelikle
sayın milletvekili arkadaşlarım, sizler, hepimiz, bize ait ayrıcalıklardan
sıyrılarak, dokunulmazlık zırhını üzerimizden atarak, temiz siyasetin temiz
insanları olarak toplumun önüne daha büyük bir güvenle çıkabilmek için önce
kendimize ait konuyu halledelim. Siz, bunu yapmıyorsunuz, bunu
geciktiriyorsunuz. Bu arada, bu Meclise bazı kanunlar getiriyorsunuz. O
kanunlarla bazı suçları suç olmaktan çıkarıyorsunuz; çünkü, suç olmaktan
çıkardığınız konularla ilgili olarak, Parlamentonun ilgili komisyonunda,
maalesef, sizin üyelerinizle ilgili suç iddiaları ve ona bağlı olarak da
dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin talepler var. Ne dokunulmazlıkları sınırlandırıyorsunuz
ne buraya intikal etmiş olan dokunulmazlık dosyalarını şu Meclisin gündemine
getirip, bir an evvel bu konuları çözelim diyorsunuz. Bütün bunlardan sonra,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, dokunulmazlık meselesini zamana sererek ve
bunu hiçbir zaman gerçekleştirmeyerek, bir ölçüde, kendi milletvekillerini,
kendi bakanlarını korumaya dönük bir savunma içerisinde oldukları kanaatini
taşıyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çok yanlış bir
karar. Hiç merak etmeyin, hepsini halledeceğiz.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bunu silebilmeniz
için yapacağınız tek bir şey vardır, hiç vakit yitirmeden, dokunulmazlıkların
sınırlandırılmasına ait öneriyi gündeme getirmek. Bunu getirmiyorsanız... Bir
sene oldu; bir sene içerisinde, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili
Meclise intikal etmiş olan dosyaları buraya indirmenizi sizden bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3. - Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları
Raporları (1/632) (S. Sayısı : 248) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma
süremizin, 4 üncü maddenin tamamlanmasına kadar uzatılması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde üzerinde, şahsı adına söz talebinde
bulunan İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Kapusuz'un, bana cevap verirken,
aslında, sözünü ettiğim kararnamenin veya anlaşmanın gizli olmadığını, çok
yakında Meclise sunulacağını söyleyeceğini ümit etmiştim; öyle anlaşılıyor ki,
bu konuda bir şey söyleyecek durumda değildir. Buna mukabil, muhalefeti, niçin
iktidarı eleştiriyorsunuz diye eleştiriyor.
Değerli arkadaşlar, demokrasilerde,
iktidarlar ile muhalefetler arasında işbölümü var; siz iktidarın yaptığı olumlu
icraatı savunacaksınız, bizim görevimiz eleştirmek. Dünyanın neresinde,
muhalefet, eleştiri yaptığı için eleştirilmiştir?! Gayet tabiî ki
eleştireceğiz. Ben, size, altı ay önce soru sormuşsam, bugüne kadar cevap
vermemişseniz, övgü mü bekleyeceksiniz benden! Ben, size, araştırma önergesi
vermişsem; siz, hiçbir gerekçe göstermeden reddetmişseniz, bunu takdirle mi
karşılayacağız! Niye reddediyorsunuz diye soruyoruz... Bu soruyu sormak bizim
hakkımız değil mi! Bilgi istemişiz; reddediyorsunuz, bilgi vermiyorsunuz. Biz
bunu gündeme getirmeyeceğiz de ne yapacağız! Muhalefetin görevi bu değil mi?!
Yani, ben, muhalefetin, muhalefet yaptığı için eleştiriye uğradığını ilk defa
bugün görüyorum ve böylelikle, yeni bir şey de öğrenmiş oluyorum.
Değerli arkadaşlar, özellikle -tekrar
ediyorum- İkinci Dünya Savaşında artık terk edilen gizli anlaşmalarla devlet
yönetme alışkanlığını bu hükümet derhal terk etmelidir. Türkiye, gizli
anlaşmalarla yönetilecek bir devlet değildir. Derhal bu anlaşmanın
açıklanmasını istiyoruz ve bunu da çok ciddî bir talep olarak söylüyorum,
halkın huzurunda söylüyorum. Milletten, Meclisten anlaşma gizleyemezsiniz;
Meclisin yetkisinde olan bir anlaşmayı Meclisten gizleyemezsiniz. Bir taraftan
şeffaflık yasası getireceksiniz, bir taraftan Meclisin yetkisinde olan bir
anlaşmayı Meclisten gizleyeceksiniz! Böyle bir şey olabilir mi?! Bunu, siz
Adalet ve Kalkınma Partisinin çok değerli üyesi arkadaşlarım içinize sindiriyor
musunuz?! Bu doğrudur diyen var mı aranızda, bu haklıdır diyen var mı
aranızda?! Böyle bir şeyi savunabilir misiniz?!
Değerli arkadaşlar, bu anlaşma, bu
konuları görüşmek için güzel bir vesiledir. Biz, size, olumlu görüşlerimizi
anlattık, takdirlerimizi söyledik, Sayın Devlet Bakanımıza teşekkürlerimizi
söyledik. Biz sizi körü körüne eleştirmiyoruz; ama, müsaade edin de, eleştirmek
gerektiği yerde de sözümüzü esirgemeyelim. Yoksa, halk bize "biz, sizi, bu
iktidarı eleştirmek için muhalefet yaptık; size bunun için oy verdik"
demez mi?!..
Arkadaşlar, sözlerimi bağlamaya
çalışacağım. Vatandaşlar, iktidarı sorgularken, iktidara soru sorarken, sadece
teknik bilgi, rakam vesaire istemeyecekler; sizin politikalarınızı
sorgulayacaklar. Mesela, Gaziantep'te -benim konuştuğum- sanayiciler soruyor:
"Niçin, devlet, bizden, Avrupa'daki sanayiciye verilen elektrik ücretinin
iki misli ücret isteyerek, bizim rekabet gücümüzü kırıyor? Niçin, Avrupalı
sanayicinin elektriğe ödediğinin iki mislini ben ödüyorum?" İşte soru budur.
Başka yerde vatandaş soruyor: "Niçin, bankalardaki mevduatımızın bedelini
ödemiyorsunuz? Niçin, hortumlanan bankalara yatırdığımız paramızı bize
ödemiyorsunuz?" Bu soruyu size soracaklar...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Muhataplarına
sorsun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Şimdi, bu soruların
cevaplarını hükümet vermek zorundadır. İşte, bu tasarı, vatandaşlarımıza bu
hakkı veriyor, hepimize bu hakkı veriyor. Ben size açık söylüyorum; bu tasarı
yasalaşıp, Cumhurbaşkanımızca onaylanıp, Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra,
ben Mecliste cevabını alamadığım soruları, hükümete vatandaş olarak soracağım.
Yine cevap alamazsam, bu yasada öngörülen üstkurula gideceğim; çünkü,
vatandaşlık hakkı, milletvekilinin de hakkıdır. Biz de milletvekili olarak
iktidara soru sorma hakkına sahibiz. Eğer, Mecliste sorularımız
cevaplandırılmıyorsa, o zaman, vatandaş olarak soracağız. İşte, bu tasarıyı,
biz onun için destekliyoruz.
Artık, Türkiye'de, devlet takdiri dönemi
bitmiştir arkadaşlar; devlet böyle takdir ediyor, istediğimizi yaparız,
istediğimizi yapmayız, hiç kimseye de hesap vermek zorunda değiliz... Bu dönem
bitmiştir. İşte bu tasarı, bu dönemi kesinlikle bitirmektedir. Onun için, bir
kere daha bu yasayı hazırlayan arkadaşlarımızı kutluyorum ve son olarak şunu
söylüyorum: Bu tasarının bir adımı daha var. Bundan sonra yapmamız gereken şey,
halk hakemi denilen ombudsman müessesesini kurmaktır. Avrupa Birliğinde
ombudsman var, Türkiye'de yok. Biz girersek, Avrupa Birliğinin ombudsmanına
tabi olacağız, millî ombudsmanımız olmayacak! İşte bu konuda biz sizi
destekleriz. Eğer bu öneriyi getirirseniz birlikte çalışalım. Bu tasarının
devamı da o olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 9 Ekim 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 19.03
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
B) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1. -
İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol'un, Marmara depremi sonrası müteahhitler
aleyhine açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
(7/876)