BIM 2 6 2003-10-30T13:56:00Z 2003-10-30T13:56:00Z 44 27211 155105 TBMM 1292 310 190479 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 27       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

4 üncü Birleşim

8 Ekim 2003 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Mardin Milletvekili Mehmet Beşir Hamidi'nin, Güneydoğu Anadolu Projesine ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Dünya Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, KOBİ'lerin önemi, sorunları ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - Ürdün Senato Başkanı Zaid Al-Rifai'nin resmî davetine icabetle Ürdün'e gidecek Parlamento heyetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/363)

2. - Uluslararası Demokrasi Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Lord Russel Johnston'ın resmî davetine icabetle, 4 üncü Rodos Doğu Akdeniz Bölgesi Genç Parlamenterler Konferansına katılmak üzere, Rodos'a gidecek Parlamento heyetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/364)

3. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın (6/302) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/105)

4. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın (6/309), (6/341) ve (6/416) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/106)

5. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın (6/379) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/107)

6. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in (6/521) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/108)

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve CevaplarI

1. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, muhtemel Irak savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/260)

2. - Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürünün atanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/261) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana ve çevresindeki yeraltı kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/263)

4. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlerde Acil Eylem Planının dikkate alınmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/269) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

5. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, karnelere reklam alınacağı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/270)

6. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, İzmit-Gölcük-Karamürsel arasında yapımı süren D-130 karayolunun ne zaman bitirileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/274)

7. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, tasarruf ve gelir artırmaya yönelik bazı tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/275)

8. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki bazı liselere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)

9. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, açıktan personel alımındaki yaş sınırına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/278)

10. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, likit petrol gazı fiyatının indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/281)

11. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, ticarî araçların sigorta primlerinin indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282)

12. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki tarihî binaların korunmasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/284)

13. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, kültür sitesi inşaatları için ödenek ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/285)

14. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/286)

15. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, muhtarların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)

16. - Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Başkent Öğretmenevi konaklama ücretine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/288)

17. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ülkemizdeki ABD askerî varlığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/291)

18. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, iki müzisyenin taltif edilip edilmeyeceğine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/296)

19. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/297)

20. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Dünya Turizm Fuarında Suriye'nin İskenderun ve Antakya'yı kendi sınırları içinde gösteren bir harita dağıttığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/298)

21. - Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun, esnaf ve sanatkârlar ile küçük işletmelerin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/299)

22. - Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun, yapı denetim kuruluşlarında pilot bölge seçimine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/300)

23. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, narenciye bahçelerinin imara açılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/301)

24. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir'in bazı ilçelerine bağlı köylerde Tahtalı Barajı nedeniyle yapılan yıkımların ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/303)

25. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden farklı inanç gruplarına ödenek ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/304)

26. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, İstanbul-Bakırköy-Yenimahalle'deki yeşil alanın yapılaşmaya açıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/305)

27. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, verem hastalarının aşı, ilaç ve tedavilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/306)

28. - Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Kamu İhale Kanunu uygulamalarında orman köylülerinin mağdur edildiği iddiasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/308)

29. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, şekerpancarı üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/310)

30. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, okullara asılmak üzere fotoğrafını bastırdığı iddialarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)

31. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Irak'a asker gönderme konusunda ABD'nin Türkiye'yi uyardığı haberlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/315)

32. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının açıklamalarının piyasalara etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/316)

33. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Diyanet İşleri Başkanının görevden ayrılmasının sebeplerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)

34. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop-Boyabat-Kargı-Ankara Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/318)

35. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Fen Lisesi Projesinin iptal edildiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)

36. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Millî Piyango İdaresince Sinop'ta yapılması planlanan Fen Lisesi Projesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/320)

37. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/321)

38. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, enerji üretim santrallarının faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/322)

39. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD'nin İskenderun Limanından füze sevkıyatı yaptığı iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/325)

40. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/326)

41. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dava açtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327)

42. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde bağlantılı karayollarının duble yol yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/328)

43. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Adana-Niğde-Ankara otoyolunun yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)

44. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)

45. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/332)

46. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, sosyal güvenlik kurumlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/333)

47. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Türkiye'nin Turizm Değerleri" adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/334)

48. - Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/335)

49. - Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/336)

50. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/337)

51. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına sınavlara başvuru hakkı tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/338)

52. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Irak'taki savaşın durdurulması için girişimlerde bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339)

53. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/342)

54. - Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, nişasta bazlı şeker üretim kotalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/343)

55. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez Balıkçı Barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/345)

56. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tekel'in, Samsun'daki tütün alımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/346)

57. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)

58. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına  ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/348)

59. - Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek yüksekokulu optisyenlik bölümü mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/349)

60. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarla ilgili yargı kararları konusunda Valiliğin uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/353)

61. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallerde kullanılan yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)

62. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Antalya-Mersin karayolunun Silifke-Gazipaşa bölümüne ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/355)

63. - Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/356)

64. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357)

65. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî sevkıyat yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358)

66. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu yönetim kurullarında AK Parti ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359)

67. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara'da Paris Caddesinde güvenlik gerekçesiyle yapılan denetime ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/360)

68. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Millî Piyango biletlerinin üzerindeki bir değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/361)

69. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ne zaman tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/362)

B) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol'un, Marmara depremi sonrası müteahhitler aleyhine açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/876)

2. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan ceza ve tutukevlerinin sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/998)

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3. - Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/632) (S. Sayısı: 248)

VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - CHP İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un partisine sataşması nedeniyle konuşması


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Birinci Oturum

Genel Kurulun 7.10.2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1 inci ve 2 nci sıralarında yer alan (9/1) ve (9/2) esas numaralı Meclis soruşturması önergeleri dışında, sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmemesine, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 40 ıncı sırasında yer alan 248 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 27 nci sırasında yer alan 228 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına alınmasına, diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ve çalışma süresinin özel gündemde yer alacak işlerin görüşmelerinin ve işlemlerinin tamamlanmasına kadar olmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Uluslararası Uçuş Emniyeti ve Güvenliği Zirvesine katılmak üzere bir heyetle birlikte Amerika Birleşik Devletlerine yaptığı resmî ziyarete Ankara Milletvekili Mustafa Tuna'nın da iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Gereği, kapsamı, sınırı ve zamanı hükümet tarafından belirlenecek şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Irak'ta güvenlik ve istikrara katkı yapmak amacıyla Irak'a gönderilmesine ve bu kuvvetlerin görev ve kullanılmasına ilişkin gerekli düzenlemelerin hükümet tarafından yapılmasına Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu.

İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, İçtüzüğün 70 inci maddesine göre, Başbakanlık tezkeresinin kapalı oturumda görüşülmesine dair önergesinin okunmasından sonra, saat 15.24'te açık oturuma son verildi.

İkinci Oturum

(Kapalıdır)

 

Üçüncü ve Dördüncü Oturumlar

Görüşmeleri kapalı oturumda tamamlanan, gereği, kapsamı, sınırı ve zamanı hükümet tarafından belirlenecek şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Irak'ta güvenlik ve istikrara katkı yapmak amacıyla Irak'a gönderilmesine ve bu kuvvetlerin görev ve kullanılmasına ilişkin gerekli düzenlemelerin hükümet tarafından yapılmasına Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresinin yapılan açık oylamasına 543 milletvekilinin katıldığı, 2 çekimser, 183 ret, 358 kabul oyunun kullanıldığı, Anayasanın 96 ncı maddesinde karar için öngörülen salt çoğunluğun sağlandığı ve Başbakanlık tezkeresinin kabul edildiği açıklandı.

Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 77 milletvekilinin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin plansız ve programsız projelerle kaynak israfına yol açmasına göz yumduğu ve gerekli önlemleri almayarak görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228, 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu (9/1),

2 nci sırasında bulunan, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 76 milletvekilinin, oğlu ve kızının sahibi olduğu denizcilik şirketi ile ticarî ilişkileri bulunan ve daha önce görev yaptığı bir denizcilik şirketine ayrıcalıklar ve kolaylıklar sağlayarak görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım (9/2),

Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergelerinin, görüşmelerini müteakiben yapılan gizli oylamaları sonucunda, kabul edilmediği açıklandı.

8 Ekim 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.30'da son verildi.

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Suat Kılıç

 

Ahmet Küçük

 

Samsun

 

Çanakkale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                 No. : 6

II. - GELEN KÂĞITLAR

8 Ekim 2003 Çarşamba

Tasarı

1.- Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/682) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, işyerinin sigorta bildirim zorunluluğu ile ilgili yeni bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/762) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, bazı sosyal tesislerin satılacağı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1252) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)

2.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, ayçiçeği üreticilerinin mağduriyetlerini giderecek düzenlemeler yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1253) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.10.2003)

3.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, İmar Bankasının TMSF'ye devrine ve alacaklar için yürütülen çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1254) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)

4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Bağ-Kur sigortalılarının borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1255) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)

5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, Bağdat'a giden Türk konvoyundaki şoförlere yapılan silahlı saldırıya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1256) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)

 6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, orman yangınlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1257) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)

7.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun, güreş sporunun geliştirilmesi için yapılacak düzenlemelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/1258) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.10.2003)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

8 Ekim 2003 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Suat KILIÇ(Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4 üncü Birleşimini açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Güneydoğu Anadolu Projesi hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Mehmet Beşir Hamidi'ye aittir.

Buyurun Sayın Hamidi. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Mardin Milletvekili Mehmet Beşir Hamidi'nin, Güneydoğu Anadolu Projesine ilişkin gündemdışı konuşması

ÊMEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; gündemin yoğunluğu nedeniyle yeterli ilgi göremediğini üzülerek müşahede ettiğim, Türkiye'nin en büyük bölgesel değişim ve kalkınma projesi olan ve adına kısaca GAP dediğimiz Güneydoğu Anadolu Projesiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, GAP Projesi, aslında, böyle, gündemdışı konuşmalarla büyüklüğünü ve önemini ortaya koyarak tartışabileceğimiz bir proje değildir. GAP'ın kendisi bir gündemdir; GAP, Türkiye'nin öz gündemidir. GAP, Allah'ın insanlığa ilahî barış ve bereket getirdiği Mezopotamya'da yeniden barış ve yeniden bereket imkânıdır. Sadece ülkemizde değil, dünyada bile, bu büyüklükte ekonomik, siyasal ve kültürel sonuçları olacak bir entegre proje örneği yoktur.

GAP, enerjiden ulaşıma, tarımdan sanayie, eğitimden turizme bir bölgeyi topyekûn değiştirip ülkemizin zenginleşmesine katkı sağlayacak insan odaklı bir kalkınma hareketinin adıdır. GAP, hem nüfusu hem coğrafî alanı itibariyle Türkiye'nin yüzde 10'unu kapsayan Mardin, Şanlıurfa, Diyarbakır, Gaziantep, Siirt, Batman, Şırnak, Adıyaman ve Kilis İllerimizi kapsayan, doğal ve beşerî kaynakların maksimum şekilde değerlendirilmesini öngören, birbirine entegre irili ufaklı pek çok projeden oluşmaktadır.

Kamuoyu "GAP Projesi" denildiğinde, çoğunlukla Fırat ve Dicle üzerindeki barajlar ile Harran Ovasının sulanmasını anlamaktadır. GAP, ülkemizin sadece bir bölgesinin değil, tüm Ortadoğu'nun iki candamarı Fırat ve Dicle'nin dizginlenerek, toprağın suyla, insanların refahla, ülkemizin ve bölgemizin barışla ve huzurla buluşturulmasıdır.

Temel fikirleri 1930'lu yıllara kadar giden GAP'ın ana projeleri, 22 baraj, 19 hidroelektrik santral ve yaklaşık 2 000 000 hektar alanın sulanmasıdır. Proje tamamlandığında, yılda 50 milyar metreküpten fazla su akıtan Fırat ve Dicle üzerindeki santrallarla yılda 27 milyar kilovat/saatlik elektrik enerjisi üretilecektir. Yüksek tarım ve sanayi potansiyeliyle birlikte bölgenin gelir düzeyi 5 kat artacaktır. 2005'te 9 000 000'u aşması beklenen nüfusun 3 800 000'i, doğrudan bu yatırımlarla gelen iş imkânlarından yararlanacaktır.

Bu rakamlar, gerçekten hepimizin göğsünü kabartacak rakamlardır; GAP'ın bizi heyecanlandıran tarafı da budur. GAP'ın gerek coğrafî ve gerekse demografik büyüklükleri, dünyada adı geçen pek çok devletten daha büyüktür. Birleşmiş Milletlere üye olan devletlerin pek çoğu, GAP'ın yanında cüce kalır. GAP'ın toplam yatırım bedeli, 1989 yılında yapılan master planda 32 milyar dolar olarak öngörülmüştür. 2002 yılı başına kadar gerçekleştirilen kamu yatırım bedeli 15 milyar dolar civarındadır. GAP'ın tamamlanabilmesi için 17 milyar dolara daha ihtiyaç duyulmaktadır. Halen, projenin tamamının yüzde 48'i gerçekleştirilmiştir.

Başlangıcını 1980 yılı olarak kabul etsek bile, yirmiiki yılda projenin ancak yarısı tamamlanabilmiştir. Bu haliyle, GAP, yarım bir projedir. Bölgede on yıl boyunca yaşanan terör, GAP'ın yarım kalmasının en önemli nedenidir; terör, önce bu projeyi vurmuştur. Öte yandan, 1998 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararıyla, GAP İdaresine, projenin 2010 yılına kadar tüm bileşenleriyle birlikte tamamlanabilmesi için planlama görevi verilmiştir; daha açık anlatımla, projenin bitiş tarihi 2010 yılına ertelenmiştir. 2010'a yedi yıl var. 17 milyar dolar kaynak ihtiyacımız olduğuna göre, bundan sonra her yıl ortalama 2 milyar doların üzerinde bir yatırıma ihtiyacımız var demektir. Dolayısıyla, şimdi soru şu: Yirmiiki yılda ancak yarısını gerçekleştirebildiğimiz GAP'ı önümüzdeki yedi yılda nasıl tamamlayabiliriz?

Değerli arkadaşlarım, GAP'la ilgili bu sorunun muhatabı, en azından, gelecek on yıl için AK Parti İktidarı olacaktır; dediğim gibi, GAP'la ilgili bu sorunun muhatabı, en azından, AK Parti İktidarı olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamidi.

MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Devamla) - GAP'ın hesabını, yaptıklarımızla yapamadıklarımızla biz vereceğiz. Ben, buradan, GAP'a bakış açımızın, GAP felsefemizin değişmesi gerektiğini söylüyorum. Bazıları, yıllarca, GAP'ı, batıdan doğuya kaynak aktarımı olarak gördü ve hatta, GAP'taki yatırımları "enflasyonu artıran, geri dönüşü olmayan harcamalar" diye niteleyenler bile çıktı. Öyle bakılınca da, projenin gecikmesi için bahaneler çok oldu "kaynak yok" denildi, işin siyaseti çok yapıldı; ama, proje yarım kaldı.

Değerli arkadaşlarım, oysa, GAP Projesi, kendini en azından amorti etmiş bir projedir. Bugüne kadar sadece santrallardan elde edilen 200 milyar kilovat/saatin üzerindeki elektriğin parasal değeri 12 milyar dolar civarındadır; tekrar ediyorum, 12 milyar dolar, sadece hidroelektrik santrallardan elde edilen elektriğin kümülatif olarak karşılığıdır. Bu rakama, sulamayla ilgili tarım alanlarındaki verimlilik artışının getirdiği katmadeğer, bölgedeki 6 organize sanayi bölgesi, 18 küçük sanayi sitesi ve 1'i Mardin, 1'i de Gaziantep'te bulunan 2 serbest bölgenin yarattığı katmadeğerler, buralarda çalışan onbinlerce insanımızın istihdamının sağlandığı ekonomik ve sosyal faydalar, artan turizm hacmi, iletişim ve ulaştırma yatırımlarının getirdiği imkânlar da dahil edildiğinde, GAP'a giden paranın fazlasıyla geri döndüğü ve kendisini yeniden ürettiği ortaya çıkacaktır.

Altını biraz daha çiziyorum; GAP, bugüne kadar harcananın fazlasını geri vermiştir. Üstelik, bu yatırımlar, ekonomik ömrü uzun olduğu için daha on yıllarca gelir getirmeye devam edecektir. Bu yatırımlar, ölmez yatırımlar ve ülkemizin geleceğini de teminat altına alan yatırımlardır. GAP'ta asıl sorgulanması gereken, gecikmenin maliyetidir. Keşke, bu projenin temeli ilk baraj etütlerinin düşünüldüğü 1930'lu yıllarda atılabilseydi; keşke, bu projeye 1950'lerde rahmetli Menderes başlayabilseydi; keşke, bu projeyi Sayın Demirel ve rahmetli Özal, elbirliği içerisinde, geçen bin yıl bitmeden bitirebilselerdi; ama, bu "keşke"lerin hepsi artık geride kalmış, şimdi önümüze bakmak, geleceği kurmak zamanıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, projenin temel hedeflerinden birisi, sulu tarıma geçilmesidir. Sulama yatırımlarındaki aksamalara en çarpıcı örnek, barajlarımızda halen 1 000 000 hektar alan sulayabilecek suyumuz olduğu halde bunun ancak yüzde 22'siyle 220 000 hektar alanın sulanmasıdır. Barajlarımız suyla dolu; ama, topraklarımız suya hasret.

Değerli arkadaşlarım, sorun, 1990'lardan itibaren GAP projesinin siyasî irade tarafından yeterince desteklenmemesindedir. GAP, 1930'lu yıllardan beri, yıllar boyunca sahipsiz kalmıştır. Şimdi, yeni bir heves, yeni bir heyecan ve projeyi tamamlama azmine ihtiyacımız var. Eğer inanırsak, başarma enerjimiz de artar. Kaynak diye soranlara ifade ediyorum; kaynak, GAP'ın kendisidir. Gecikme maliyeti, kaynak bulma maliyetinden fazladır. O bakımdan, burada öncelikli olarak hükümetimizin ve Sayın Başbakanımızın yaratacağı sinerjiye ihtiyacımız var. Sayın Başbakanımızın sinerjisiyle GAP'ın cazibesini buluşturabilirsek, sorunları su içer gibi çözeriz ve GAP'ı zamanında bitiririz. Proje yapma, proje uygulama ve başladığı işi bitirme konusundaki üstün performansı halkımızca da takdirle bilinen Sayın Başbakanımızın öncülüğünde yeni bir şevkle, bölge halkımızda ve tüm Türkiye'de yeni bir GAP heyecanı yaratabileceğimize adım gibi inanıyorum ve diyorum ki, artık gecikmeyelim, artık geç kalmayalım; çünkü, yurtta barışın, bölgede barışın ve dünyada barışın güvencelerinden birisi GAP'tır. Dünyada hiçbir proje barışa bu kadar hizmet edemez. Yanı başımızda yeni cazibe merkezleri yaratılmaya çalışılırken, insanımıza iş, aş ve refah sağlayamazsak, korkarım, barışı istemeyenlere yardımcı oluruz.

Hepinizi bu duygu ve düşüncelerle, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Hamidi.

Gündemdışı ikinci söz, Dünya Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'ya aittir.

Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)

2. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Dünya Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA GAZALCI (Denizli)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle gündemdışı söz aldım; öğretmenlerimizin kimi sorunlarını size aktarmak istiyorum.

Bildiğiniz gibi, 12 Eylül 1980'den sonra, her 24 Kasımda ulusal çapta Öğretmenler Günü, 10 yıldan bu yana da 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü kutlanıyor. O günlerde, öğretmenlerin sorunları dile getiriliyor, övücü sözler söyleniyor; sonra, o sorunlar çözülmüyor, öğretmenlere hakları verilmiyor.

5 Ekim 1966 tarihinde UNESCO ve ILO, Paris'te, öğretmen haklarını belirleyen, Öğretmenlerin Statü Tavsiyesini kabul etti. Türkiye'nin de imzaladığı bu ortak belge de, öğretmenliğin uzmanlık isteyen bir meslek olduğu, adayların yetenekli kişilerden seçilmesi, iyi bir eğitimden geçirilmesi, öğretmen olduktan sonra da meslekiçi eğitim yapılması, örgütlerine toplusözleşme hakkının tanınması, yine, örgütleri aracılığıyla eğitim programlarına ve eğitime ilişkin yönetime katılmasını içeren bir belgeydi. Otuzyedi yıl geçmiş olmasına karşın, Türkiye öğretmenleri bu haklardan yoksundur. Oysa, Türkiye'nin, yüzellibeş yıllık bir öğretmen yetiştirme, yüz yılı aşan bir örgütlenme deneyimi vardır; bütün bu birikime ve deneyime karşın, Türkiye öğretmenlerinin hakları öğretmenlere teslim edilmemiştir, öğretmen örgütlerine engeller konulmuştur. Türkiye, öğretmen okulları, köy enstitüleri, yüksek öğretmen okulları, eğitim enstitüleri gibi bu alanda başarılı kurumlara sahiptir. Maalesef, bu kurumlar da 12 Eylülden önce çeşitli gerekçelerle kapatılmıştır.

Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, bu ortak belgede, öğretmenlerin bir işe yerleşme güvencesinden söz edilmektedir. Maalesef, Türkiye'deki öğretmenlerin bu güvencesi yoktur. Bugün, öğretmen olmuş, ancak, kadro bulunamadığı için atanamayan binlerce öğretmen adayı beklemektedir.

Yine, öğretmenler, görev yaptığı yerlerde de bir güvenceden yoksundur. Bakın, bu öğretim yılında, 657 sayılı Yasanın 76 ncı maddesine dayanarak, Bakanlık oluruyla, hani "görülen gerek üzerine" diye, birçok öğretmen, eş durumu bile gözönüne alınmadan, Ankara'dan, İstanbul'dan, yüzlerce kilometre öteye sürülmüştür.

Değerli arkadaşlar, 76 ncı madde, Sayın Hüseyin Çelik'e gelinceye kadar hiçbir zaman uygulanmıyordu. Doğuyu bir sürgün yeri anlayışıyla görerek, Ankara'da ilçe millî eğitim müdürü olan, şube müdürü olan, millî eğitim müdür yardımcısı olan arkadaşlara, maalesef -eşlerinin yanından da ayrılarak- kıyılmıştır.

Değerli arkadaşlar, öğretmenlerimiz ekonomik yönden de -dünya öğretmenleriyle karşılaştırıldığında- içler acısı bir durumdadır. Türkiye'de öğretmen dolar olarak 400 dolar civarında bir ortalama aylık alır; ama, gelişmiş çağdaş ülkelerde 2 000 ile 4 000 dolar arasında aylık almaktadır. 1993 yılında birinci derecedeki öğretmenin aldığı aylık, gerçek değer olarak, on yıl sonra bugün daha geri durumdadır. Öğretmenlerin yüzde 70'i, ikinci bir iş yapmadan geçinememektedir.

Öğretmenlerimizin toplusözleşme ve grev hakkı da yoktur. Bu ortak belgede öngörülen, maalesef, geçen dönem çıkarılan bir yasada, toplusözleşmeyi, toplugörüşme olarak belirlemiştir Anayasayı gerekçe göstererek; ama, o toplugörüşmeler sonucunda, öğretmenlerin, memurların ortaya koyduğu haklar, uyuşmazlık kurullarının bile önerileri kabul edilmemiştir; çünkü, son söz hükümetindir.

Değerli arkadaşlar, öğretmenler, eğitim işlerine katılamamaktadır. Bakın, en son, Millî Eğitimin beyni sayılan, ders kitaplarının, ders programlarının incelendiği Talim Terbiye Kurulundan 167 uzman bir çırpıda görevinden uzaklaştırılmıştır, sürülmüştür.

Değerli arkadaşlar, Türkiye öğretmenleri, çağdaş ülkelerdeki uygulamaların tersine, siyasî haklardan da yoksundur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım, bırakın 5 Ekim 1966'da uluslararası belgede belirlenmiş ortak ilkelerin uygulanmasını, maalesef, 12 Eylülden sonra öğretmenlerin temel birtakım kazanımları budanmıştır, alınmıştır. Siyasî partilere, sendikalara malları geri verildiği halde, 12 Eylülden sonra, öğretmenlerin ortak malı olan TÖBDER malları -ki, trilyonları bulur bu- bütün girişimlere karşın, öğretmenlere geri verilmemiştir.

Değerli arkadaşlar, İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı, şu ünlü İLKSAN, 1943 yılında kurulmuştur. 1943 yılında kurulan o sandık, 1985 yılında statüsü değiştirilerek, yönetimi öğretmenlerden alınmış, Bakanlığın denetimi altına verilmiştir. O İLKSAN, şirketler kurmuştur, otomobil ve arsa ticaretine girmiştir -anımsayın "verdimse ben verdim" öykülerini- mahkeme kararlarıyla bu sandıkta yolsuzluklar saptanmıştır, yöneticileri ceza almıştır. Biz, Meclise, hemen geçen yasama döneminin başında, bu konuda bir araştırma önergesi verdik; maalesef, bu da, gündeme alınmamıştır.

Değerli arkadaşlar, öğretmenler hakkında yılda bir iki kez övücü sözler söylemek yetmez; onların temel hakları verilmelidir. Bu, yalnız öğretmen haklarıyla ilgili değil, çocuklarımızın geleceğiyle ilgilidir, demokrasimizle ilgilidir, ülkemizin geleceğiyle ilgilidir.

Bütün öğretmenlerimizin Dünya Öğretmenler Gününü kutluyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Gündemdışı üçüncü söz, KOBİ'lerin önemi ve sorunları hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Çerçioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, KOBİ'lerin önemi, sorunları ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

İktidarın çok laf, az iş yaptığı bir dönemde, ekonominizin dinamik bir unsuru olan...

AHMET YENİ (Samsun) - Yanlış başladın, yanlış...

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla) - Sevgili milletvekilleri, biliyorum, üniversiteli gençlerimizin konuşmalarına tahammül edemiyorsunuz; ama, milletin kürsüsünden, bırakın da, milletvekilleri özgürce konuşsun! (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Doğruyu konuş, doğruyu...

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla) - Ekonominizin dinamik bir unsuru olan KOBİ'lere dikkatinizi çekmek için, gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Sayın milletvekilleri, bugünün dünyası, popülizmi tam olarak reddetmektedir. Günümüz dünyasına, teknolojik gelişmeler ve bilişim yön veriyor. Bugün, talep ve ihtiyaca göre, çok çeşitli, kaliteli ve düşük maliyetle mal üretmek, piyasalarda rekabet etmenin önemli bir şartıdır, teknolojik gelişmelere daha çabuk uyum sağlamaktır. Dinamik ve esnek yapıya sahip küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemi buradadır. Ciddî bir istihdam ve döviz girdisi sağlayan KOBİ'lerle ilgili olarak, öncelikle, kamunun, kurumsal ve ekonomik destekleyici politikalar uygulaması şarttır. Buradan iktidara sesleniyorum: Geçici, göstermelik desteklerle, KOBİ'lerin gerçek gücünü ve etkinliğini ortaya koyamayız.

KOBİ'lerin sorunları ile esnaf ve sanatkârların sorunları iç içe geçmiştir. KOBİ'leri esnaf ve sanatkârlarla birlikte ele aldığımızda, konunun toplumsal ve ekonomik önemi daha net görülecektir.

Öncelikli olarak, KOBİ'ler yeniden yapılandırılmalıdır. Teknoloji transferi, toplam kalite, modern sanayi ve teknoloji siteleri, yeni finans modelleri, eğitim desteği, teşvik, ucuz hammadde ve pazarlama imkânları, özel programlarla hızla hayata geçirilmelidir. Kadınlara ve gençlere yönelik altprogramlar, aynı çerçevede, hızla uygulanarak girişimcilik desteklenmelidir.

Konuya, seçim bölgesine yatırım, seçmen olan beş on aileye katkı sağlamak amacıyla yaklaşıldığında, kurumsallaşmanın gerçekleşmesi imkânsızdır.

Sayın milletvekilleri, önümüzdeki sorun, KOBİ'leri, fason üretim ve düşük katmadeğere sahip ürün üreten işletme kimliğinden çıkarıp, uluslararası rekabet düzeyi yüksek işletmeler durumuna getirmektir. Bunun için, modernizasyon, teknolojik destekler ve ar-ge faaliyetleri artırılmalıdır. Finansal kaynak sorununun azaltılması için bölgesel borsa sistemi kurulmalıdır. Çokortaklı şirket yapıları hayata geçirilmelidir. KOBİ'lerin yabancı sermayeyle işbirliği yapması kolaylaştırılmalıdır. KOBİ'lerin ihracata odaklanması sağlanmalıdır. Bunun için, ihracatçı birlikleri yeniden yapılandırılmalıdır; tüm yurt sathına ve yurtdışına şubeler açılmalıdır. Uluslararası rekabetin sağlanabilmesi için pazarlama stratejileri geliştirilmeli, bu yapılırken, AB, NAFTA, EFTA gibi uluslararası birliklerle işbirliği geliştirilmelidir. İhracat yapan KOBİ'lere direkt teşvikler uygulanmalı; teşvikler, vergi, fon, prim ve girdi maliyetlerinin düşürülmesine yönelik olmalıdır. İndirimler, ihracatı teşvik edecek, dünya ekonomisi ve sanayiiyle rekabet içerisinde olan KOBİ'lerin önünü açacaktır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin uzun vadedeki ekonomik bağımsızlığı ihracat hamlesinden geçer. Bu hamlenin lokomotifi KOBİ'lerdir. Doğacak refahı toplum tabanına sadece KOBİ'ler yayabilir. Türkiye, sadece 10 sanayi devinin ihracatıyla değil, KOBİ'lerin güçlenmesiyle, rekabetin tabana yayılmasıyla kalkınmasını hızlandıracaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çerçioğlu.

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla) - İşte, bunları yaptığımızda, her gün kapımızı çalan işsizlerimizin sayısı azalacaktır.

Borç ödemeleri için kalıcı kaynaklar yaratılmalıdır.

Buradan hükümeti uyarmak istiyorum: Bırakın bir bakanın arazisini kurtarmak için ormanları satmayı, bırakın bakan çocuklarına kâr garantili işletmeler vermeyi, bırakın birkaç milyar dolar için Mehmetçiği çöllere göndermeyi; yüzünüzü, dertlerine çare arayan esnafımıza, çiftçimize, emeklimize, memurumuza ve işçimize çevirin. Onların isteği, sadece alınteriyle kazanmak, üretmek, onuruyla, özgür ve bağımsız bir ülkede yaşamaktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çerçioğlu.

Buyurun Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aydın Milletvekili Sayın Özlem Çerçioğlu'nun KOBİ'lerin önemi ve sorunları konusunda yaptığı gündemdışı konuşmaya cevap vermek için huzurunuza çıkmış bulunuyorum. KOBİ'lerin önemine ve sorunlarına ilişkin konuyu gündeme getirdikleri için, her şeyden önce, Sayın Özlem Çerçioğlu'na teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOBİ'ler, bütün dünyada, 1970'li yıllardaki küresel ekonomik durgunluklar sırasında dikkati çekmiş, entegre olmuş dev kuruluşların yanında ekonomik sarsıntılara daha dirençli oldukları anlaşılmıştır. Öyle ki, dev iktisadî kuruluşların girdi ve uluslararası finansman sistemindeki aksaklıklar karşısında kendilerini bir türlü toparlayamamaları, ülkelerin ekonomik faaliyet hacminde önemli düşüşlere ve istihdam sorunlarına neden olmuş; ancak, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin, üretim ölçeklerinin küçük olmasının getirdiği avantajları kullanarak daha esnek bir tutum sergiledikleri, büyük sorunlara rağmen, faaliyet alanını değiştirmek, üretim sistemini hızla yenilemek gibi yollarla istihdam sağlamaya ve ekonomik faaliyetlerini yürütmeye devam edebildikleri görülmüştür.

Bu tecrübelerden sonra üzerlerine daha çok eğilinen KOBİ'lerin işletme sayısının çokluğu ve ülke geneline yaygınlığı nedeniyle yerel ve bölgesel kalkınmaya katkıları da iyice anlaşılmış ve KOBİ'lere dönük hizmetler artırılmıştır.

Türkiye'de de bu yönde adımlar atılmıştır. Devlet, bu kuruluşlara özel destekler vermeye başlamıştır. Bugün itibariyle, KOBİ'lere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve kamu bankalarınca değişik türde hizmetler verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, AK Parti Hükümetleri, 2000 ve 2001 ekonomik krizlerinin tahribatını onarmayı öncelikli konu olarak ele almıştır. Bu arada, söz konusu krizlerden doğal olarak en çok etkilenen KOBİ'ler ile esnaf ve sanatkârların sorunlarına özel bir gayretle eğilinmiş, kriz sonrası, toplumun yaralarının sarılmasının, öncelikle, bu kesimin rahatlatılmasından geçtiği anlayışıyla hareket edilmiştir. Kaldı ki, krizlerin neticesinde, kepenk kapatmış 420 000 esnafın ve kayıtdışı 300 000 civarındaki esnafın, yeniden, işe dönmeleri için özel programlar hazırlanmış ve bunların yaklaşık yüzde 80'i tekrar işlerine dönmüş bulunmaktadır; yaklaşık 1 000 000 kişi de, işsiz ordusundan, tekrar işine, çalışanlar olarak dönmüştür. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Çok şükür, onbir aya yaklaşan bir sürede, güçlü bir siyasî iktidarın iç ve dış piyasalara verdiği güven sayesinde, makroekonomik göstergelerde hızlı bir iyileşme sağlanmıştır. Böylelikle, esnaf ve sanatkârlarımız dahil, KOBİ'lerin faaliyetlerini uygun bir makroekonomik ortamda yürütmeleri imkânı sağlanmıştır.

Öte yandan, katmadeğer üreten çoğu girişimcinin, vergi, sosyal güvenlik, kredi borcu gibi sorunlarını, getirilen, çıkardığımız, vergi, SSK, Bağ-Kur primleri, Türkiye Halk Bankası ve esnaf kefalet kooperatiflerine ödeme kolaylıkları ile borçları yeniden yapılandırılarak, çözümler bulunmuştur. Çıkarılan kanunlara ve yapılan diğer düzenlemelere, KOBİ'ler başta olmak üzere, iş hayatının gösterdiği ilgi, bu düzenlemelerin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir.

Şimdi ise, takdirlerinize sunulan yeni bir yasa tasarısıyla, sicil affı getirilmektedir; çünkü, esnaf, KOBİ, tüccar, sanayici, kendi inisiyatifi dışında sürüklendiği krizde senedini ödeyemediği için protesto olmuş, çekini ödeyemediği için arkası yazılmış ve kredi kartıyla alışveriş yapanlar, kredi kartından dolayı Merkez Bankasının kara listelerine girmiştir. Burada, yükümlülüğünü yerine getiren esnafın, sanatkârın yeniden çek alabilmesi, kredi alabilmesi için takdirlerinize sunulan sicil affıyla ilgili yasa tasarısı Başbakanlıktadır, yakında Meclise sunulacaktır.

Değerli milletvekilleri, ülke ekonomisini, uzunca süredir içerisinde bulundurduğu rant gelirleri ağırlıklı bir ekonomiden, yeniden, bir üretim ekonomisi haline getirebilme yolunda adımlar atıyoruz. Asıl olarak sağlamaya çalıştığımız husus, devletin, aslî görevlerine dönerek, güçlü devlet, zengin millet hedefine ulaşmamızdır. Bunu yaparken de, refahı tüm topluma yaymanın en önemli araçlarından biri olan KOBİ'lere, esnaf ve sanatkârlara özel önem veriyoruz. Şimdi, hükümetimizin bu alandaki icraatlarını özetlemek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerini geliştirmek ve desteklemek amacıyla 1 ilâ 150 arası eleman çalıştıran imalat sanayi işletmeleri ile girişimcilere hizmet veren Bakanlığımıza bağlı KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) iktidara geldiğimiz günden bu yana gerek hizmet politikası gerekse sağladığı destekler açısından yeni bir anlayışı hâkim  kılmıştır. Bununla ilgili, Türkiye'de 14 KOBİ kavramı olduğunu gördük; bunu 1'e indirmek için Avrupa Birliği şartnamelerinden, yasalarından yararlanarak bir KOBİ yasa tasarısını Meclise sevk etmiş bulunuyoruz.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bağlı kuruluşu olan KOSGEB'in hizmet alanını genişletmek ve hizmet arzını etkinleştirmek amacıyla yeni birimler oluşturulmuştur. Bunlar: KOBİ Ekonomik Araştırma Merkezi, Girişimciliği Geliştirme Merkezi, Bölgesel ve Yerel Kalkınma Merkezi, Pazar Araştırma ve İhracatı Geliştirme Merkezi, Eğitim ve Danışmanlık Merkezi. Reorganize edilen bazı birimler yanında, işletme geliştirme, teknoloji geliştirme ve laboratuvar hizmetlerine ilişkin yeni merkezler de açılarak topluma kazandırılmış bulunmaktadır. Böylece, KOSGEB, bugün itibariyle, 26 işletme geliştirme merkezi, 12 teknoloji geliştirme merkezi -kısa ismiyle TEKMER- 10 merkezî laboratuvar sistemi kurmuş; ayrıca, Anadolu'nun birçok organize sanayi bölgesi içinde... Ki, bugün birisini memnuniyetle açtık; OSTİM Organize Sanayi Bölgesinde ORTKA ismiyle bilinen ortak kullanım alanları. Takdir edersiniz ki, KOBİ'ler sermaye bakımından güçsüz; dolayısıyla, modern tezgâhları alamıyorlar. Biz, faizsiz, dört yıl ödemeli, bir yıl ödemesiz geri dönebilen kredi sistemiyle onlara -mesela 15 atölyeye- müşterek bir atölye kuruyoruz; onlar hem kendi işlerini görüyorlar hem de dışarıya hizmet ediyorlar. Böylece, ORTKA işletmeleriyle, çok modern anlamda atölyelere kavuşuyorlar.

Öte yandan, KOSGEB'in, eğitim, bilgilendirme ve yol gösterme hizmetlerine ülkenin her yerinde ihtiyaç duyulmasına rağmen, organizasyon açısından bugüne kadar başarılamamıştır. Biz, bu konuda yeni bir yöntem geliştirdik ve yeni istihdamlara, bürokratik engellere mâni olmak için özel sektörün en üst kuruluşu olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle bir protokol imzaladık. Şimdi, Türkiye'nin her yerinde, odalarda ve borsalarda, yetiştirilmiş uzman KOSGEB elemanlarımız var ve bu uzman elemanlar, müracaatları derhal yerlerinde değerlendiriyorlar ve yönlendiriyorlar.

Öte yandan, hizmet arzında bürokrasi azaltılmış ve desteklere başvuru sırasında istenilen belge sayısı 487'den, ortalama 5 belgeye düşürülmüştür. Yani, daha önce yapılan işlemler, vermemek için, âdeta, bürokratik engeldi. Böylece, bürokratik engeller kaldırıldığı için, KOBİ'ler daha çabuk hizmet alabilmektedirler.

Bir başka yenilik ise, KOBİ'lerin finansman sorunlarını çözebilmek için mevcut destek yapısının, hem destek türü olarak hem de verilen destek miktarı olarak artırılması olmuştur. Bu amaçla, mevcut destek mekanizması analiz edilmiş ve gelişmiş ülkelerdeki en iyi uygulamalara benzer bir destek yapısı getirilmiştir. Sonuçta, 8 adet olan destek sayısı 22 ana başlıkta 38 adet desteğe çıkarılmıştır. Bu destekler için ayrılan destek tutarı da 8 trilyon liradan 160 trilyon liraya yükseltilmiştir. Bugüne kadar bu tutarın -2003 yılı için söylüyorum;1 Ocaktan bugüne kadar dokuz ay içerisinde- 56 trilyon liralık kısmı KOBİ'lere kullandırılmıştır. Bu yıl sonu itibariyle, 160 trilyonluk tutarın tamamının kullandırılması hedeflenmiştir.

Ayrıca, Türkiye Vakıflar Bankasıyla bir protokol imzalanarak, Merkez Bankasının hep istediği, fakat, bir türlü gerçekleştiremediği bir konuda ilk adım atılmıştır. TEFE (toptan eşya fiyat endeksi) artı, kalkınma hızı kadar, yani hedeflenen yüzde 5 faizle -ki, bu da yüzde 30'un altında, takdir edersiniz, yüzde 25 faizle- KOBİ'lere proje bazında proje desteği verilmiştir. Fiilen, 30 trilyon lira destek verildi.

Ayrıca, KOBİ'lerin teşvik belgeleriyle de destekleme sunulmaktadır. Çünkü, bunların uzmanları olmadığı için, bizim KOSGEB uzmanları, kendilerinin ihtiyacına göre teşvik belgelerini hazırlamaktadır. Dokuz ayda 320 KOBİ'nin toplam 75 trilyonluk yatırımından 32 trilyon liralık kısmı teşvik belgeleriyle desteklenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnaf ve sanatkârlarımız rejimimizin temellerinden bir tanesidir. Başta da söylediğim gibi, kapanan kepenklerin açılması için Halk Bankası ile yapılan protokol neticesinde 108 trilyonluk bir kredi fiilen kullandırılmıştı. Aslında, 500-600 trilyon liralık bir fon hâlâ devam etmektedir. İhtiyacı olan esnaf ve sanatkârlar, kredi kefalet kooperatiflerine müracaat ederek, iki kişinin kefaletiyle herhangi bir ipotek filan vermeden kredisini alabilmektedir. Biz, iktidara geldiğimizde bu faizler yüzde 59'du, yüzde 30'a indirdik, yüzde 30'la alıyorlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Dolayısıyla, esnaf bu konuda fevkalade büyük destek görmektedir ve ilk hamlede 15 milyar lira olarak destek alıyorlar; borcunu zamanında ödeyen esnafın kredibilitesi giderek artabiliyor. Ayrıca, bu kredilerin kullanımında esnaf ve sanatkârlarımızdan gelen talepler doğrultusunda, Bağ-Kur prim borcu bulunanlara kredi verilmiyordu. Dolayısıyla, Bağ-Kura prim borcu olanlara da kredi vermeye başladık nisan ayından beri.

Saygıdeğer milletvekilleri, KOBİ'lerin finansman alanındaki sorunlarından biri olan teminat sorununu da çözüme kavuşturduk. 1447 sayılı Ticarî İşletme Rehni Kanununda yapılan değişiklikle, artık, KOBİ'ler, işletmelerindeki malzemeyi teminat gösterip kredi alabiliyorlar. Bu büyük bir sıkıntıydı, bunu da kaldırmış bulunduk.

Ayrıca, KOBİ'lerimizin de modern finansman yöntemlerinden yararlanmalarını sağlamak amacıyla Borsadışı Teşkilatlanmış Menkul Kıymetler Piyasalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmeliği 18 Martta yayımladık. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa KOBİ borsalarının mevzuatını çıkardık. Şimdi, illerde organize sanayi bölgelerinde, küçük sanayi sitelerinde, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasından çok farklı olarak, anonim şirket statüsü içinde, banka kurmaya ehil olan kimseler tarafından oluşturulan KOBİ Borsaları Kurulma Mevzuatı yürürlüğe girdi. Bununla, KOBİ'ler, sermaye yapılarını güçlendirme bakımından çok ciddî adımlar atacaklardır.

Yeni fikirlere sahip, ancak finansal desteğe ihtiyaç duyan genç  müteşebbisler; sermayesi yok, teminat verecek herhangi bir imkânı yok; ama projesi var. Bunlar için Batı'daki gibi venture capital (risk kapital) sistemini getirdik, mevzuatını yayımladık ve çalışmaya başladı. Girişimci sermaye şirketi kurduklarında da Kurumlar Vergisi muafiyeti getirdik. Dolayısıyla, genç girişimcilerin kurdukları şirketler, şimdi, teknoloji bölgelerinde -vakti olan burada, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde görebilir; KOSGEB desteğiyle, Bakanlığımın organizasyonuyla kuruldu -gencecik dimağlar proje üretiyorlar ve 10'larca projeyi Amerika'ya bile ihraç ettiler. En son Amerika savunma sektörüne proje ürettiler. Dolayısıyla, genç girişimcileri de KOBİ mevzuatı çerçevesinde desteklemeye başladık.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda bir koordinasyon kurulu, Hazine Müsteşarlığımız, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı ve diğer ilgili bakanlıklarla beraber Bakanlığımız koordinatörlüğünde çalışmalarına devam etmektedir.

Ayrıca, takdir edersiniz ki, dünyadaki yeni yapılanmada bu küreselleşme sürecinde gümrük duvarları yıkılıyor, ekonomik, ticarî sınırlar kalkıyor; yani, dünya, bir rekabet çağına doğru sürükleniyor. Burada ayakta durabilmeleri dışarıyla bütünleşmelerine bağlı. Onun için, KOBİ'lerin de dünya pazarlarına açılabilmesi için, yapılan analizler neticesinde, Türkiye genelinde 1 500 KOBİ seçildi ve bu sene sonuna kadar, bunlar, dünya pazarlarına ihracat yapar hale gelecekler; şu anda yarısından fazlası bu ihracat hedeflerine ulaşmış durumda.

İhracatçı KOBİ'ler için yeni finansman modelleri de geliştirdik ve yine, faizsiz, geri dönebilen destekler veriyoruz. Bu konuda uluslararası kuruluşlarla da işbirliği halindeyiz. Halen, İtalya, Japonya ve Macaristan KOBİ kuruluşlarıyla anlaşmaları yapmış durumdayız; fakat, en büyük gelişme, Avrupa Birliği Dönem Başkanlığını alan İtalya ile olmaktadır. Temmuz ayında, benim de davet edildiğim, Avrupa Birliği Bakanlar Toplantısında gündem KOBİ'lerdi ve Türkiye'nin götürdüğü öneriler ve yapmış olduğu atılımlar fevkalade takdirle karşılandı. Bu çalışmaların sonucunda daha önce karara bağlanmış olan bir önemli haberi de size vermek istiyorum: İlk defa, 4 Haziran 2004 tarihinde OECD Bakanlar Toplantısı Türkiye'de yapılıyor; ana tema KOBİ'lerin rekabet gücünün artırılması; ancak, şimdiden 70'in üzerinde ülkeden, yani OECD üyelerinin dışındaki ülkelerden de bakan ve başbakan seviyesinde gözlemci olarak katılma talepleri geldi. İnşallah, 2004 yılında, Avrupa Birliğiyle masaya oturacağımız bir yılın başlangıcında OECD ülkeleri Bakanlar Toplantısı da Türkiye'de yapılacak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ayrıca, 2-3 Ekim tarihlerinde, Türk KOBİ'lerini Avrupalı KOBİ'lerle bir araya getiren Türk ve Avrupalı girişimciler platformu EUROKON 2003 toplantısı başarıyla gerçekleştirildi Dortmunt şehrinde ve 1 200 yatırımcı katıldı, bunun 180'ini KOBİ olarak, biz, buradan seçerek götürdük. 460 KOBİ, yaklaşık, Avrupa'da yerleşik Türk vatandaşlarımız, oradaki yatırımcı, işadamı arkadaşlarımız, işçi olarak gidip, şimdi, Avrupa'da işadamı olmuş kimseler katıldı; ayrıca, 600'ün üzerinde Alman kökenli yatırımcı katıldı ve Türkiye'ye yatırım için, büyük bir merak, büyük bir hevesle, bu toplantılarda gerekli bilgileri kendilerine sunduk.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak KOBİ'lere verilen hizmetlerden biri de, altyapısı hazır ve modern koşullara uygun işyeri sağlamaktır. Organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri yapımına, kaynakların imkân verdiği nispetlerde önem verilmektedir. Bu bölgelerdeki işletmelerin yüzde 90'ı KOBİ niteliğindedir; zaten, işletmelerimizin sayısal olarak yüzde 99,7'si KOBİ niteliklidir.

Bugüne kadar 17 132 hektarlık 70 adet organize sanayi bölgesi, 82 797 işyerlik, yaklaşık 500 000 kişiye istihdam imkânı sağlayan 358 adet küçük sanayi sitesi tamamlanmış ve hizmete alınmış bulunmaktadır.

Kasım 2002'den sonra proje stoku gözden geçirilerek, 2003 yatırım programına alınmakta; bu yıl içinde tamamlanması mümkün olan organize sanayi bölgesi ve küçük sanayi sitesi projelerine öncelik tanınmıştır. Bugün yapılan Yüksek Planlama Kurulu toplantısında, Başbakanın başkanlığında konular tartışılmaya başlanmıştır; cuma günü de, inşallah, bütçe hedefleri ile makroekonomik dengelerle kararlar alınacaktır.

2003 yılı yatırım programında 12 438 hektar büyüklüğünde 68 adet organize sanayi bölgesi projesi, 14 355 işyerinden müteşekkil 102 adet küçük sanayi sitesi projesi yer almaktadır. Yeni yaklaşım sayesinde, organize sanayi bölgesi ve küçük sanayi siteleri daha hızlı şekilde hizmete açılabilecektir.

Değerli milletvekilleri, hükümetimizin tüm bu çalışmaları ve sağladığı destekler, esnaf ve sanatkârlarımız ile KOBİ'lerimizi önemli ölçüde rahatlatmış olsa da, sorunlarının tam olarak çözüldüğü anlamına gelmemektedir; çünkü, yılların birikimi vardır. KOBİ'lerimizi, Avrupa Birliği ve dünya pazarlarında rekabet edebilen bir konuma getirebilmek için daha etkin destekler getirmek durumundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, konuşmanızı toparlayabilir misiniz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) -Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Bunları da, inşallah, borç sorununun çözülmesi, bütçe imkânlarının artırılması, girdi maliyetlerinin düşürülmesiyle birlikte yavaş yavaş çözeceğiz.

Biz, üç yıllık bir periyotta, Türkiye'nin, KOBİ'leriyle  birlikte çok daha rekabetçi bir yapıya kavuşmasını hedefliyoruz.

Bu duygularla, hepinize saygılarımı sunarken, yakında sizlere gelecek, ayrıca rehber kitaplar yaptık, burada bütün teşvikler var; çünkü, maalesef, bugüne kadar devlet birimleri, kimi zengin edeceğine, kimi fakir bırakacağına karar vermiş; nasıl karar vermiş; ihalelerle, banka kredileriyle ve teşviklerle vermiş. Bunları önlemek için, şablon yaptık, müracaatlar değerlendiriliyor; bu şablona uyuyorsa kredisini alıyor, uymuyorsa almıyor. Bunu da, hanım kardeşime, hanım olduğu için ayağına giderek takdim ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar; CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, gündemdışı konuşmaya cevap verdi; teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - Ürdün Senato Başkanı Zaid Al-Rifai'nin resmî davetine icabetle Ürdün'e gidecek Parlamento heyetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/363)

        7.10.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Ürdün Senato Başkanı Zaid Al-Rifaî'nin vaki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen üç kadın parlamenterden oluşan heyetin 19-24 Ekim 2003 tarihleri arasında Ürdün'de yapılacak olan 4 üncü Avrupa Akdeniz Kadın Parlamenterler Forumuna katılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun "Araverme Veya Tatilde Uygulanacak Usul" hükümlerini düzenleyen 11 inci maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı başkanlığında siyasî parti grup temsilcileriyle 22 Eylül 2003 tarihinde yapılan toplantıda kararlaştırılmıştır.

Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen üyelerin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

Adı Soyadı                                         Seçim İli:

Semiha Öyüş

Aydın

Halide İncekara

İstanbul

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. - Uluslararası Demokrasi Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Lord Russel Johnston'ın resmî davetine icabetle, 4 üncü Rodos Doğu Akdeniz Bölgesi Genç Parlamenterler Konferansına katılmak üzere, Rodos'a gidecek Parlamento heyetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/364)

        7.10.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Uluslararası Demokrasi Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Lord Russel-Johnston'dan alınan davet yazısına icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisinden üç kişilik parlamenterden oluşan heyetin 16-19 Ekim 2003 tarihleri arasında Rodos'ta yapılacak olan 4 üncü Rodos Doğu Akdeniz Bölgesi Genç Parlamenterler Konferansına katılmaları, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun Araverme Veya Tatilde Uygulanacak Usul ile ilgili 11 inci maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekilinin başkanlığında siyasî parti grup başkanvekilleriyle 2.9.2003 tarihinde yapılan toplantıda kararlaştırılmıştır.

Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen üyelerin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 

Bülent Arınç

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

Başkanı

Adı Soyadı                                         Seçim İli:

Abdullah Torun

Adana

Özlem Çerçioğlu

Aydın

Suat Kılıç

Samsun

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair dört önerge vardır; okutuyorum:

3. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın (6/302) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/105)

        1.10.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başbakandan cevaplanmasını istediğim sözlü soru önergesine (6/302) ilgili bakan tarafından cevap verilmiştir. Soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla rica ederim.

     Nail Kamacı

           Antalya

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

4. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın (6/309), (6/341) ve (6/416) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/106)

        7.10.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmında yer alan (6/309- 341- 416) esas no'lu sözlü sorularımı geri almak istiyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

           Mehmet Neşşar

             Denizli

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

5. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın (6/379) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/107)

        3.10.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 88 inci sırasında yer alan (6/379) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

        Ali Arslan

              Muğla

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

6. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in (6/521) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/108)

        7.10.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 212 nci sırasında yer alan (6/521) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

     Selami Yiğit

                 Kars

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, muhtemel Irak savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/260)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

2.- Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürünün atanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/261) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 26.2.2003

    Halil Tiryaki

          Kırıkkale

Hükümetinizin son dönemde gerçekleştirdiği ve kamuoyunun tepkisine neden olan atamalarla ilgili olarak;

1- Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürünün atanmasına ilişkin olarak, İdeal ve Öncüler Limitet Şirketlerinin, AKP Kırıkkale İl ve İlçe yönetimi kanalıyla Bakanlığınıza baskı uyguladıkları iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

2- Adı geçen şirketlerin yönetim kurullarında partinizin il ve ilçe yöneticileri ile yakınlarının bulunduğu iddiaları doğru mudur?

3- Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürlüğü görevine atanan Uğur Atar'ın, gerçeğe aykırı bilirkişi raporu nedeniyle yargılanıyor olması söz konusu atamaya gölge düşürmüş müdür?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun; buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân Bakanımız bir toplantıda olduğu için, onun adına cevaplandırıyorum.

Bayındırlık ve İskân Bakanının göreve gelmesinden itibaren, Bakanlıkça bağlı ve ilgili kuruluşlarında gerçekleştirilen atamalarda, hiçbir şekilde siyasî ayırım, eş, dost ve hemşeri kayırmacılığı söz konusu olmamıştır. Personelle ilgili olarak temel yaklaşımımız, zorunlu olmadıkça hiçbir personeli görevden almamak olmuştur. Görev değişikliği yapmak zorunda kaldığımızda ise, liyakat, kariyer, görevin gerektirdiği şartları taşımak, tabiî ki, dürüstlük ve temsil edebilme kabiliyeti gibi, hiçbir kimsenin karşı çıkamayacağı objektif kriterlerden hareket edilmiştir.

Bu temel yaklaşım çerçevesinde, Kırıkkale Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne vekâleten atanan inşaat mühendisi Uğur Atar'ın bu göreve gelmesinde, ne önergede ismi zikredilen firmanın ne parti teşkilatının ne de başka kişi veya kurumun etkisi söz konusudur. Söz konusu Bayındırlık ve İskân Müdürlüğümüzün, yapmış olduğu bir işlemden dolayı uyarma cezasıyla tecziye edildiği doğrudur; ancak, adı geçen hakkında herhangi bir yargı kararı söz konusu değildir.

Arz eder, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Tiryaki, açıklama yapacak mısınız?

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tiryaki.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Bakan gerçekleri okumadı. Esas, oradaki gerçekleri bilen benim. Kendi teşkilatında olan arkadaşlar, oradakiler, Kırıkkale halkının hepsi bunu biliyor. Geçen vali döneminde hakkında teftiş olan, mahkûm olan bir bayındırlık il müdürümüz orada işbaşında. Niye getirdiniz? Öbür bayındırlık il müdürü bundan daha mı çok sabıkalıydı? Bunun sabıkası var, üç ay gün almış, hakkında teftiş var. Valiliğin şikâyeti var; teftişi var. Sayın Bakanım bunu yanlış anlamış, yanlış değerlendirmiş; ben buna katılmıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tiryaki.

Sayın Bakan, açıklamada bulunacak mısınız?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, cevap verdik, tatminkâr olması lazım.

BAŞKAN - Soru cevaplandırılmıştır.

3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana ve çevresindeki yeraltı kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/263)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

4. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlerde Acil Eylem Planının dikkate alınmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/269) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

     Hasan Ören

            Manisa

3 Mart 2003 tarihinde Başbakan tarafından açıklanan tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlerle yine işçi memur, çiftçi ve dargelirlilerin cebine el atılmıştır. Acil Eylem Planında ise "vergi oranları düşürülecektir" denilmektedir. Buna ilişkin olarak;

1- Tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlerde vergi oranları yükseltilirken Acil Eylem Planı taahhütleri neden dikkate alınmamıştır?

2- Bağ-Kur primlerini ödemeyenlerin sistemden çıkarılması ve SSK gönüllü sigortalılarının prim oranlarının yükseltilmesi sosyal güvenlik kuruluşlarından kaçmayı ve kayıtdışı geçişi hızlandıracaktır. Bunun önlenmesi için ne gibi tedbirler alınmıştır?

3- Personel açıktan atamaları 35 yaş ile sınırlandırılmaktadır. Hangi kuruma, hangi mesleklerden personel alınması planlanmaktadır? Özellikle eğitim, adalet, sağlık ve içgüvenlik teşkilatlarının personel ihtiyacı nasıl giderilecektir?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun; buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören'in (6/269) esas numaralı sözlü soru önergesini cevaplandırıyorum.

Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören'in, o tarihteki Başbakanımız Sayın Abdullah Gül'e tevcih ettiği, Sayın Başbakanımızın da, koordinatörlüğümde cevaplandırılmasını istediği sözlü soru önergesi incelenmiş olup konuya ilişkin cevaplar aşağıdadır:

Önergede, tasarruf ve gelir artırıcı tedbirler nedeniyle vergi oranlarının yükseltildiği belirtilmekteyse de, son dönemlerde Katma Değer Vergisi oranlarında bir değişikliğe gidilmemiştir. Ayrıca, Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi oranlarında da Acil Eylem Planı çerçevesinde artırıma gidilmesi düşünülmemektedir. Kaldı ki, 59 uncu hükümet döneminde de, vergi paketiyle bazı indirimler yapılmıştır.

Diğer taraftan, 2003 yılı Bütçe Kanununda "2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Kanunlara tabi sigortalılardan Bağ-Kura tescilleri yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreyle prim ödememiş olan sigortalıların, kurumca yapılacak borç bildirimlerine rağmen, ödemede bulunmamaları halinde, sigortalılıkları, prim ödemesi bulunan sigortalının daha önce ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle; prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise, tescil tarihi itibariyle, 2003 yılı sonuna kadar kurumca resen sona erdirilir" hükmü eklenmiş olup, hem bu durumdaki sigortalıların borçlarının tahsil edilmesi hem de borçlarını ödemeyenlerin sistemden çıkarılarak gerçek sigortalı sayısının tespiti amaçlanmaktadır.

Zira, bugüne kadar kayıt ve tescil edildiği halde, Bağ-Kur'la irtibat kurmayan ve yapılan tüm bildirilere ve borç ödeme kolaylığına rağmen, borçlarını ödemek istemeyen Bağ-Kur sigortalılarından beş yıl ve daha fazla süreyle borcunu ödememiş olanların bir kısmının kayıt ve tescil edildikleri halde, terkinleri yapılmadığı için bu kişilerle irtibat kurulamadığından dolayı; bir kısmının da, uzun süreli olan bu borçları ödemekten imtina etmeleri nedeniyle alacakların büyümesine sebebiyet verildiği, böylece her geçen gün aktuaryel açıdan daha da kötüye gidildiği görülmektedir.

Bu nedenle, söz konusu kanun maddesiyle, gerçekten, sigortalı olup da borçlarını ödemek isteyen Bağ-Kur sigortalılarının sigortalılık hakları, borçlarını ödemeleri halinde devam ettirilecek; kurumca yapılacak borç bildirimlerine rağmen ödemede bulunmayan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle; prim ödemesinde bulunmayan sigortalıların ise, tescil tarihi itibariyle sigortalılıkları sona erdirilecek; istekleri halinde, yeni kayıt ve tescilleri yapılabilecektir.

506 sayılı Kanunun 85 inci maddesiyle getirilen isteğe bağlı sigortalılık, zorunlu sigortalılık niteliğini yitirmiş kimselere, malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primlerini kendileri ödemeleri koşuluyla, sosyal güvenlik haklarını devam ettirmelerine imkân sağlamıştır.

Sosyal Sigortalar Kurumu, sigortalılarını çalışma hayatında karşılaşılan risklere karşı korumak amacıyla iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık, analık, malullük ve yaşlılık ve ölüm sigortalarının gerektirdiği her türlü yardım ve ödemelere ait giderleri karşılamak üzere sigortalı kazancından yüzde 33,5 ile yüzde 39 arasında prim almaktayken, isteğe bağlı sigortalılardan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının gerektirdiği her türlü yardım ve ödemelere ait giderleri karşılamak üzere yüzde 20 oranında prim alınmaktadır.

Bu nedenle, isteğe bağlı sigortalılık prim oranının zorunlu sigortalılık prim oranından düşük olması, bazı işverenleri kayıtdışı istihdama yönlendirmekte olup, isteğe bağlı sigorta prim oranlarının yükseltilmesi, zorunlu sigortalılıktan kaçışı önleyebileceği gibi, kayıtdışı istihdamın azalmasına da katkıda bulunacaktır.

Öte yandan, 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununun, kadroların kullanımını düzenleyen 31 inci maddesinin (c) bendinde "genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idarelerin boş memur kadrolarına verilecek açıktan atama izin toplamı 35 000 adedi geçemez. Söz konusu toplam sayının kurum ve kuruluşlar itibariyle dağılımı Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine Başbakan tarafından belirlenir" ifadesi yer almıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Sayın Başkan bir dakika...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Bu çerçevede, 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununun 31 inci maddesinin mezkûr (c) bendi ve hizmet icaplarına göre toplam 35 000 adet kadronun kamu kurum ve kuruluşları arasında dağılımı Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu bakan ve Maliye Bakanının önerisi üzerine Başbakan tarafından belirlenmektedir.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Ören Genel Kurulda mı?.. Yok.

Soru cevaplandırılmıştır.

5. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, karnelere reklam alınacağı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/270)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

6. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, İzmit-Gölcük-Karamürsel arasında yapımı süren D-130 karayolunun ne zaman bitirileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/274)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

7. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, tasarruf ve gelir artırmaya yönelik bazı tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/275)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

8. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Tekirdağ'da METEM Projesi kapsamındaki bazı liselere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

9. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, açıktan personel alımındaki yaş sınırına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/278)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

10. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, likit petrol gazı fiyatının indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/281)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

11. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, ticarî araçların sigorta primlerinin indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

12. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki tarihî binaların korunmasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/284)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

13. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, kültür sitesi inşaatları için ödenek ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/285)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

14.  - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/286)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

15. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, muhtarların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

16. - Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Başkent Öğretmenevi konaklama ücretine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/288)

  BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

17. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ülkemizdeki ABD askerî varlığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/291)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

18. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, iki müzisyenin taltif edilip edilmeyeceğine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/296)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

19. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/297)

BAŞKAN - Sayın Coşkun, cevap verecek misiniz?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Biraz evvel KOBİ'lerle ilgili yaptığım açıklama hepsini kapsıyor Sayın Başkan; yazılı olarak cevap vereyim.

BAŞKAN - Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

20. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Dünya Turizm Fuarında Suriye'nin İskenderun ve Antakya'yı kendi sınırları içinde gösteren bir harita dağıttığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/298)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

21. - Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun, esnaf ve sanatkârlar ile küçük işletmelerin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/299)

BAŞKAN - Sayın Bakan, soruyu cevaplandıracak mısınız?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Hayır, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

22. - Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun, yapı denetim kuruluşlarında pilot bölge seçimine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/300)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

23. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, narenciye bahçelerinin imara açılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/301)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

24. -İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir'in bazı ilçelerine bağlı köylerde Tahtalı Barajı nedeniyle yapılan yıkımların ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/303)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

25. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden farklı inanç gruplarına ödenek ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/304)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

26. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, İstanbul-Bakırköy-Yenimahalle'deki yeşil alanın yapılaşmaya açıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/305)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

27. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, verem hastalarının aşı, ilaç ve tedavilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/306)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

28. - Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Kamu İhale Kanunu uygulamalarında orman köylülerinin mağdur edildiği iddiasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/308)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

29. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, şekerpancarı üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/310)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

30. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, okullara asılmak üzere fotoğrafını bastırdığı iddialarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

31. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Irak'a asker gönderme konusunda ABD'nin Türkiye'yi uyardığı haberlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/315)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

32. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının açıklamalarının piyasalara etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/316)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

33. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Diyanet İşleri Başkanının görevden ayrılmasının sebeplerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

34. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop-Boyabat-Kargı-Ankara Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/318)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

35. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Fen Lisesi Projesinin iptal edildiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bakan burada; ama, yanıt vermiyor. Sayın Bakan Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu dikkate almıyor mu? Burada ve cevap vermiyor. Nezaket kurallarına da ters.

36. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Millî Piyango İdaresince Sinop'ta yapılması planlanan Fen Lisesi Projesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/320)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

37. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/321)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

38. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, enerji üretim santrallarının faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/322)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

39. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD'nin İskenderun Limanından füze sevkıyatı yaptığı iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/325)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

40. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/326)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

41. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dava açtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

42. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde bağlantılı karayollarının duble yol yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/328)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

43. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Adana-Niğde-Ankara otoyolunun yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

44. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

45. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/332)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

46. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, sosyal güvenlik kurumlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/333)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

47. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Türkiye'nin Turizm Değerleri" adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/334)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

48. - Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/335)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakanların bu kadar çok soruyu yanıtsız bırakmaları, üzülerek ifade ediyorum, Bakanlar Kurulunun Yüce Meclise duyarsızlığıdır en azından, saygısızlığı değilse.

BAŞKAN - Sayın vekilim, açıklamanızdan dolayı teşekkür ediyorum. Konu, Bakanlar Kurulunun konusu; ben, İçtüzük gereği görevime devam ediyorum.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Meclisin zamanı boşa harcanıyor Sayın Başkan.

49. - Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/336)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarımızın duyarlılığını anlayışla karşılıyoruz; fakat, burada bir kastın olmadığını, arkadaşlarımızın her birinin değişik görevlerde bulunduklarını, değerli Bakanımızın da bu konuyla ilgili olarak meseleyi Bakanlar Kurulunda arkadaşlarımıza götüreceğini arkadaşlarımız bilsinler; birazcık da sabırlı olsunlar. Bu normaldir.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Gündeme geçelim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Değerli arkadaşlar, bakın, İçtüzük gereği burada cevaplanmayan sorular için belli bir süre var; eğer o sürede görüşülmezse, yazılı soruya çevrilecektir. Başkanlığın yaptığı doğrudur efendim.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sağ olun, aldık!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; sözlü soru yönelten ve bir saat süreyle sözlü sorulara ayrılan bu bölümde, bazı soruları Sayın Coşkun cevaplandırmaya çalıştı; ama, muhalefet partimize mensup milletvekili arkadaşlarımızın birçok sorunun cevapsız kalması karşısındaki tepkilerini anlayışla karşılıyorum.

Hükümet ve Parlamento ilişkilerinden de sorumlu olmam dolayısıyla, bu konuda -bundan sonraki oturumlarda sözlü soruların cevaplandırılması konusunda- daha titiz davranmamız gerektiğini biliyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Kapusuz da biraz önce bunu ifade ettiler.

Bakanlar Kurulunun ilk yapılacak toplantısında, sözlü soruları değerli bakan arkadaşlarımıza hatırlatmak suretiyle ya kendilerinin cevaplaması veyahut da bakanlıkça hazırlanmış olan cevapların, bir bakan arkadaşımız tarafından burada sunulması konusunda hassas davranacağımızı bilmenizi istiyoruz.

Bugünkü aksama sebebiyle, soru soran tüm milletvekili  arkadaşlarımızdan ve Genel Kuruldan da özür diliyorum ayrıca.

Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, 11.12.2002 tarihli 8 inci Birleşimde alınan Genel Kurul kararını okuyorum:

"Danışma Kurulu Önerileri

Genel Kurulun toplantı günlerinden salı gününün denetim konularına (Anayasanın süreye bağladığı konular hariç) çarşamba ve perşembe günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesine ayrılması, salı ve çarşamba günlerinde birleşimin başında bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesi, sunuşlar ve işaret oyu ile yapılacak seçimlerin her gün yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür."

Bu, Genel Kurulca da  11.12.2002 tarihinde kabul edilmiş.

Teşekkür ediyorum.

50.  - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/337)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

51. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına sınavlara başvuru hakkı tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/338)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

52. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Irak'taki savaşın durdurulması için girişimlerde bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

53. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/342)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

54. - Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, nişasta bazlı şeker üretim kotalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/343)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

55. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez Balıkçı Barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/345)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

56. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tekel'in, Samsun'daki tütün alımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/346)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

57. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

58. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına  ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/348)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

59. - Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek yüksekokulu optisyenlik bölümü mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/349)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

60. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarla ilgili yargı kararları konusunda Valiliğin uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/353)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

61. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarda kullanılan yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

62. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Antalya-Mersin karayolunun Silifke-Gazipaşa bölümüne ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/355)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

63. - Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/356)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

64. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

65. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî sevkıyat yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

66. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu yönetim kurullarında AK Parti ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

67. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara'da Paris Caddesinde güvenlik gerekçesiyle yapılan denetime ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/360)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

68. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Millî Piyango biletlerinin üzerindeki bir değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/361)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

69. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ne zaman tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/362)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, soruları cevaplandıracak sayın bakanlar salonda bulunmadığından dolayı, soru önergelerinin görüşülmesini erteleyip, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarılarının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların görüşmelerini erteliyoruz

Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları raporlarının müzakeresine başlayacağız.

3. - Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/632) (S. Sayısı: 248)

BAŞKAN - Komisyon?..

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.38

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.55

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4 üncü Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/632) (S. Sayısı : 248) (Devam) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporları, 248 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, demokratik bir yapıyı benimsemiş her siyasî yapılanmanın temel amacı ve varlık sebebi, hesap verme ve denetim sorumluluğuyla doğrudan bağlantılıdır. Saydam ve katılımcı bir demokrasi anlayışının gelişmesi, siyasî yönetimlerin, işlemlerini yurttaşlarının bilgi ve denetimine açmasıyla mümkündür. Bilgi edinme hakkı, doğaldır ki, beraberinde idarî işlemlerin ve kamu harcamalarının denetimi gereğini de getirmektedir.

Sayın milletvekilleri, bu yaklaşım içinde değerlendirme yapıldığında, getirilen tasarıyı elbette olumlu karşılıyoruz; ancak, bu değerlendirmenin dışında, bu tasarının ilgili mevzuatla bağlantısı kurulduğu zaman, önemli eksiklik, yetersizlik ve tutarsızlıkların olduğunu görüyoruz. Bunları, hemen, somut örnekleriyle açıklamak istiyorum.

Terörle Mücadele Yasasının 8 inci maddesinin Altıncı Uyum Paketiyle Kaldırılması, 7 nci maddenin de Yedinci Uyum Paketiyle kaldırılması ve değiştirilmesi, getirilen bu tasarıyı, yani Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısını tamamlayan özellikler içerdiği için, olumlu bir düzenleme mahiyetinde olmuştur. Keza, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 316 ncı maddesinde yapılan değişiklikle, cumhuriyet savcılığı tebliğnamesinin taraf vekillerine tebliğ edilmesi zorunluluğunun getirilmiş olması da, bu anlamda olumlu bir değişme olmuştur; ancak, RTÜK Yasasında, Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Yasasında ve Sermaye Piyasası Yasasında paralel düzenlemeler yapılmadığı ve en önemlisi hak arama pratiği ve özgürlüğü alanında somut gelişmeler sağlanmadığı takdirde, bu tasarıyla yapılmak istenen düzenlemelerin fazla önemi ve etkinliği olmayacaktır.

Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, 3984 sayılı Yasanın 5 inci maddesi RTÜK'le ilgili üst kurulun oluşum esaslarını düzenlemiş olup, bu oluşum Anayasa Mahkemesine intikal etmiş durumdadır. 5 inci maddedeki düzenlemeye göre, üst kurulun oluşumunda yasama organı doğrudan yetkilidir. Yürütme işlevini gören bir kurulun, RTÜK'ün, yasama organı tarafından belirlenmesi, parlamenter sistemin esası ve özüyle hiçbir şekilde bağdaşmaz.

                                 

(1) 248 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Kitle iletişim araçları arasında önemli bir işlevi olan radyoların ve televizyonların faaliyetlerini denetleyecek ve bağlı olarak haber verme ve doğru bilgilendirme misyonunu özerk olarak üstlenen bir kurulun oluşumunda yasama organının siyasî değerlendirmelerle bu derece etkin olması kabul edilebilir bir hal olamaz. Üstelik ve maalesef, 4756 sayılı Yasanın geçici 1 inci maddesinin değiştirilmesi yolunda temmuz ayında alelacele yapılan değişiklik, siyasî iktidarın bu noktada da samimî ve tutarlı olmadığını ve özünde, bilgi edinme hakkını kontrol altına almak istediğini gösteren somut bir gelişme niteliğinde olmuştur. Siyasî iktidarın bu yapılanmada ısrarlı olacağı anlaşılmaktadır. Yasama yetkisinin devri anlamına gelen böyle bir yapılanma, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkesiyle hiçbir şekilde bağdaşamaz.

Değerli arkadaşlarım, benzer bir yapılanmayı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu uyarınca oluşturulan kurulun yapılanmasında da görüyoruz. Bu kurul da yürütme organı tarafından oluşturulmakta ve yargının bağımsızlığı açısından olumsuz bir etki yaratmaktadır. Bir evvel verdiğim örnekte, yasama yetkisinin yürütme organına devrini görüyoruz. Burada ise, bu yasal düzenlemede ise, yargı yetkisinin yürütme organına devrini görüyoruz.

İşin pratiğinde, bu kurul, bilirkişi yerine geçiyor ve kurulun vereceği rapora göre, sözü edilen yasaya veya Ceza Kanununun 426, 427 ve 428 inci maddelerine aykırılık bulunup bulunmadığı tespit ediliyor. Bu sebeple, bu yasa ve bu kurulun işlevi de mutlaka gözden geçirilmeli ve kurulun oluşmasında, yargıya müdahale niteliği taşımayacak kriterler yaratılmalıdır.

Sayın milletvekilleri, benzer bir düzenleme, bilgi edinme hakkının özünü etkileyecek yanlışlıklar, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda da vardır. Bu yasanın 47 nci maddesinin ilgili bendine göre, sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyecek yalan yanlış bilgi veren, haber yayan -tekrar ifade ediyorum- haber yayan, yorum yapan ya da açıklamakla yükümlü olduğu bilgileri açıklamayan gerçek kişiler ile tüzelkişiliklerin yetkilileri ve bunlarla birlikte hareket edenler cezalandırılmaktadır. Bu yasayla getirilen sınırlama özel bir sınırlama niteliğinde olmasına rağmen, haber yaymak gibi fiillerin tanımı ve unsurları belirtilmeden, objektif ve hukukî ölçütler getirilmeden cezalandırmaya yol açan bir yöntem geliştirilmiştir.

Basın-yayın mevzuatı ile sermaye piyasası mevzuatı hükümleri arasında bir tutarlılık ve bağlantı mutlaka sağlanmalıdır. Aksi takdirde, tanımı yapılmamış ve karşılığı açıklanmamış olan fiiller sebebiyle bilgi edinme hakkı ihlal edilmiş olacaktır. Takdir olunur ki, bu düzenleme, yönetim birimleri tarafından da kötüye kullanılabilecek bir haldir.

Görüldüğü gibi, ana hatlarıyla açıklamaya çalıştığım bu hususların tamamı, özü itibariyle, sansürü çağrıştıran ve özünde bilgi edinme hakkını zedeleyen hükümlerdir.

Bir diğer önemli eksiklik, bu tasarının doğrudan bağlantılı olduğu İdarî Yargılama Usulü Yasasıyla bağlantısını kuran herhangi bir düzenleme yapılmamıştır değerli arkadaşlarım. Oysa, bu tasarıyla getirilmek istenilen düzenlemede, muhatap alınacak idarî birimlerin yargılama usulünü düzenleyen İdarî Yargılama Usulü Yasası ile bu yasa arasındaki bağlantının ve özelliklerin mutlaka tasarıda düzenlenmiş olması gerekirdi; bu da, yine çok temel bir eksiklik mahiyetinde olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, Bilgi Edinme Hakkı Kanunuyla ilgili ihtilafların nihaî çözüm yeri, her halükârda, yargı mercileri olacaktır. Yargının temel ve öncelikli sorunlarını çözümleyemediğimiz takdirde, yapılacak çalışmaların pratik bir sonuç vermeyeceğini bir defa daha vurgulamak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği sürecinde hep bir ikilemi ve çelişkiyi yaşıyoruz. Bir taraftan Avrupa Birliği normlarına uygun genel düzenlemeler yapıyoruz, en azından böyle bir gayretin içerisindeyiz. Böyle bir gayretin içerisinde görünüyoruz demek istemiyorum, çok haksız bir değerlendirme yapmak istemiyorum; ama, en azından böyle bir gayret içerisindeyiz ve bunun devamında da hemen "önemli olan uygulamadır" diyoruz. Elbette ve gerçekten, uygulama işin esasını ve özünü teşkil etmektedir. Bu konudaki yanlış ve eksik uygulamaların sorumluluğunu da, siyasî iktidar olarak kendimizde aramak yerine, hep başka kurumlarda arıyoruz. Bu yanlışlığı da, en başta, maalesef, üzülerek ifade ediyorum, Sayın Adalet Bakanımız yapıyor. Sayın Adalet Bakanı, hükümet adına yaptığı açıklamalarda, idarî birimlerin bu noktadaki yanlışlarını ve yargının işleyişindeki aksaklıkları ifade ediyor. Bu arada, diğer kurumların, idarî alt birimlerin ve yargı mercilerinin eksik ve yanlış uygulamalarının bulunduğu da bir gerçek; ancak, bu süreçte de siyasî iktidarın temel çelişkilerini mutlaka öne çıkarmamız, gözardı etmememiz gerekiyor.

En başta -biraz evvel bir örneğini yaşadık- sözlü soru önergelerinin cevaplandırılmasındaki -en hafif ifadesiyle aktarıyorum- duyarsızlığı hemen ifade etmek istiyorum. Bunun hiçbir gerekçesi olamaz. Soru önergelerinin ne zaman cevaplandırılacağı, gündemde çok açık bir şekilde belirtilmiştir. Siz, denetim hakkına saygılıysanız, programınızı buna göre yaparsınız; ama, bunu umursamayıp "nasıl olsa bunlar üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığı zaman yazılı soru önergesine dönüşüyor" deyip geçiştirmeye kalkarsanız, orada, kamunun denetim hakkına saygı göstermediğiniz anlaşılır, ortaya çıkar. Bunu, bir defa daha, önemle ifade etmek istiyorum.

Bir diğer önemli konu da şu: Bakıyoruz değerli arkadaşlarım, siyasî iktidar, bir taraftan bilgi edinme hakkı gibi olumlu bir düzenlemeyi getiriyor, diğer taraftan da, yukarıda açıkladığımız eksiklik ve yanlışlıkların dışında, bazı yasama faaliyetleri ve uygulamalarıyla, bilgi edinme hakkı ve denetim faaliyetini özünden ihlal ediyor, daha da ötesi, ortadan kaldırıyor. Bunu da, somut örnekleriyle elbette açıklayacağım.

Kamu İhale Yasası... Biliyorsunuz, bu yasanın temel amacı, temel fonksiyonu, kamu harcamalarının denetimini sağlamak, Hazine kaynaklarının nasıl harcandığını denetlemek. Kamu İhale Yasasında özenle ve kararlılıkla siyasî iktidar tarafından değişiklik yapılarak, kamu harcamalarının ve kamu kaynaklarının denetim alanının daraltılmaya çalışıldığını görüyoruz; daha da ötesi, kamu ihalesiyle ilgili sözleşmelerde noter tasdiki zorunluluğu kaldırılarak, yurttaşın, vatandaşın ve kamunun bilgilenme ve denetim hakkına ciddî bir sınırlama getiriliyor; ekonominin âdeta kayıt dışına çıkarılması teşvik ediliyor. Oysa, biliyoruz ki, noterlik kurumları, bu anlamda hem hukukî ihtilafları azaltan ve hem de kamu adına kaynağında tahsilat yapan bir işleve sahip olmakla Türkiye'de belki de şu anda işlerliğini koruyan birkaç kurumdan birisi.

Devam ediyorum. Siyasî iktidar, söylem ve uygulamalarıyla, maalesef, yine tutarsız ve inandırıcı olmayan tavrını sürdürmeye devam ediyor, tıpkı ticarî sırla ilgili İçtüzük değişikliği teklifimize duyarsız kaldığı gibi. Kamuoyunun, toplumun ve yasama organının en önemli denetim ve bilgi edinme yöntemlerinden birisi olan Meclis araştırması komisyonlarının önündeki bu en büyük engelin kaldırılması yolunda Cumhuriyet Halk Partisi tarafından yapılan uyarı ve taleplere bugüne kadar hiçbir destek verilmemiştir. Bu sebeple, siyasî iktidarı tutarlı olmaya, sorumluluğunu üstlenmeye ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeye bu vesileyle bir defa daha davet ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, bir diğer örnek, çok somut bir örnek, çok önemli olduğuna inandığım bir örnek: Özelleştirme süreçleri, yine kamunun denetiminden ve kamuoyunun bilgilendirilmesi sürecinden kaçırılarak ve ulusal çıkarlarımızı ihlal etmek pahasına birtakım hukuka aykırı ilişkiler içinde gerçekleştirilmektedir. Öylesine cüretkâr uygulamalar yapılabilmektedir ki, soru önergemize verilen cevaplarda 4 Mart 2003 tarihi itibariyle ve Haziran-Temmuz 2003 tarihli söylemler itibariyle, ilgili tesisin özelleştirme kapsamına alınmasının ve yabancı ortak arayışının söz konusu olmadığı ifade edilmekteyken, daha sonra tarafımıza ulaşan bilgilerden, bu çalışmaların; yani, o tesisle ilgili çalışmaların 25 Şubat 2003 tarihinde başlatılmış olduğunu ve kapalı kapılar ardında, birtakım esrarengiz ilişkilerle, belli bazı şirketlere bilgi odası kapsamındaki maliyet bilgilerinin verilebildiğini görüyoruz.

Neden söz ediyorum biliyor musunuz değerli arkadaşlarım; daha da somut ifade edeyim: Seydişehir Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesinden söz ediyorum. Ben, bir milletvekili olarak, bırakın milletvekili olmayı, sade bir vatandaş olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bakanının vermiş olduğu cevaba inanmak istiyorum, inanmam gerektiğine inanıyorum; ancak, bir siyasî iktidar ki, resmî ve yasal ortamlarda dahi gerçeğe aykırı beyanda bulunuyor ve cevap veriyor ise, bu iktidarın uygulamalarından veya yasama faaliyetlerinden nasıl emin olabilirsiniz?!

Aslında, sorunun özü ve esası değerli arkadaşlarım, siyasî iktidarın, Avrupa Birliği sürecine ve uygulamalarına bir amaç olarak bakmamasından ve bu süreci hukuka aykırı sonuçlar ve gizlenmiş amaçları için bir yöntem ve araç olarak kullanmak istemesinden kaynaklanmaktadır. Kamu yönetimi anlayışı ve kültüründeki tutarsızlık ve yetersizlikler ister istemez bu sonucu yaratmaktadır.

Bir siyasî iktidar ki, bir taraftan, yolsuzlukları araştırma komisyonu kurup, kendince, kamuoyuna, yolsuzlukların üzerine gidiyoruz izlenimi vermeye çalışmakta, diğer taraftan ise, hakkında son derece ciddî ve belgeli suçlamalar bulunan Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin denetimden kaçmasına, denetim dışı tutulmasına özel bir gayret gösteriyorsa, burada üzerinde durulması ve sorgulanması gereken çok şeyler var demektir. Orada, siz, hangi bilgi edinme hakkından söz edebilirsiniz?! Herhalde, bunun devamında da, dokunulmazlıkların ardına sığınıp, kamuoyuna ve topluma hesap vermekten kaçınan bir anlayışı sorgulamamız gerekiyor.

Bitmedi değerli arkadaşlarım. Konumuz bilgi edinme hakkı. Bilgi edinme hakkından söz ediyoruz. Çok somut örnekler veriyorum değerli arkadaşlarım. Bunlara, demagoji yapmadan, kalkıp somut bir şekilde cevap verirsiniz. Tepki vermek yerine, somut bir şekilde bu anlattıklarıma cevap verirsiniz.

Bakıyoruz, bir tarafta neyi görüyoruz; Sayın Başbakanın, kendisine bağlı olarak, hiçbir hukuk devleti yapılanmasında örneği görülmeyecek bir şekilde, idarî ve adlî denetim mekanizmalarımızın dışında, özel tim kurma arayışına girdiğini görüyoruz. Yani, yürütme gücü ve fonksiyonu yetmiyor, yargıyı da kendi bünyenizde toplamak istiyorsunuz, ondan sonra da topluma bilgi vermekten söz ediyorsunuz.

Bir İçişleri Bakanı ki, kendi Bakanlığının yıllar içinde oluşturduğu, uzun yıllar içinde oluşturduğu, teknik ve objektif ölçülere göre oluşturduğu kıdem ve liyakat listesini bir tarafa bırakıp, kendi sübjektif, kişisel ölçülerine göre terfi listesi düzenliyorsa, bırakın orada bilgi edinme hakkını, orada, artık, kazanılmış temel özlük hakların korunup korunmayacağının endişesini yaşamaya başlıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, başka bir örnek daha vermek istiyorum. Çok uzağa gitmiyorum, dünden söz ediyorum. Dün yapılan kapalı oturumdan söz ediyorum. Bağlantılı olarak 23 Haziran tarihinde Bakanlar Kurulunun "insanî yardım" adı altında Irak'a yönelik olarak yapmaya başladığı uygulamaları hatırlamanızı istiyorum ve en nihayet 8 500 000 000 dolarlık kredi olayı ve Irak'a asker gönderilmesi tezkeresi değerli arkadaşlarım.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Hukuken suçtur; onu açıklayamazsınız.

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşım, bir hukukçu olarak, neyi açıklayacağımı, neyi açıklamayacağımı çok iyi biliyorum; ondan emin olabilirsiniz. O konuda, hangi noktada açıklamalar yapacağımı, hangi noktada duracağımı ben çok iyi biliyorum; siz müsterih olun, rahatsız olmayın.

Ülkemizin ve bölgenin geleceğini ilgilendiren ve etkileyen böylesine sosyal, ekonomik ve tarihî boyutları olan gelişmelerden, bırakın kamuoyunu ve sade vatandaşı, yasama organını dahi bilgilendirmiyorsak ve yapılan uyarılara rağmen bunun gereğini yapmıyorsak, orada sorgulanacak çok şey var demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, konuşmanızı toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkanım, kişisel olarak da konuşma hakkım var; o sebeple, izninizle, konuşmama devam edeceğim.

BAŞKAN - Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Asker tezkeresinin temel unsurlarını yasama organına dahi açıklamıyorsak, orada, elbette, durup düşünmemiz, sorgulamamız gereken çok şey var demektir. Bu anlaşmaların ve gelişmelerin dayanağını teşkil eden siyasî mutabakatların, bütün unsurlarıyla, en başta Türkiye Büyük Millet Meclisine ve devamında da kamuoyuna açıklanması gerekir. Bu tezkerenin bütün unsurlarının bir an evvel açıklanması, bilgi edinme hakkının ve kamuoyunun bilgilendirilmesi sorumluluğunun temel gereğidir.

Esasen, bütün bu bilgilerin verilebilmesi ve kamuoyunu bilgilendirme görevinin yerine getirilebilmesi için, bu tasarının yasalaşmasına da gerek yok. Mevcut mevzuata ve denetim mekanizmalarımıza göre, bu bilgilerin hemen verilmesi gerekir. Böylesine önemli ve hayatî konularda Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmeyen, bilgilendirmekten ısrarla kaçınan bir siyasî iktidarın, demokratikleşme ve hukuk devleti konularında samimî ve tutarlı olduğunu hiç kimse ileri süremez.

Bütün bu açıklamalarımız, bütün bu anlattıklarımız, arka bahçe saplantısıyla ve psikolojisiyle dile getirdiğimiz hususlar değildir değerli arkadaşlarım, somut uygulama ve gerçeklerden söz ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, önce gruplara söz vermemiz gerekiyor; sizin şahsî söz talebiniz de üçüncü sırada. Eğer, sizden önceki iki arkadaşımızdan birisi...

ATİLLA KART (Devamla) - Efendim, ben, onu, izninizle konuşmamla birlikte bitirmek istiyorum; yani, buna, arkadaşlarımızın itirazının olacağını zannetmiyorum.

BAŞKAN - Sayın Kart, Tüzük gereği önce gruplara söz vermemiz gerekiyor; söz sıranız gelince, tekrar vereceğim.

ATİLLA KART (Devamla) - Peki efendim, toparlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüntüyle ve şeklî anlamda yasal düzenlemeler yapmakla, Avrupa Birliğine girmek veya belirli evrensel normları yakalamak mümkün olmuyor. Bunu, izninizle, kişisel konuşmamda biraz daha açmak istiyorum. Kişisel konuşmamın devamında, diğer mesajlarımı ve sonuç olarak söyleyeceklerimi aktaracağım. Bu aşamada, Genel Kurulu, Grubum ve şahsım adına bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

AK Parti Grubu adına söz talebinde bulunan İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz dünyasında, alternatifleri arasında insan hak ve özgürlüklerini en çok güvence altına alan ve vatandaşların kamunun aldığı kararlara ve uygulamalara aktif katılımını en çok sağlayan yönetim biçimi demokrasidir. Bu nedenlerden dolayı demokrasi, en çok arzulanan yönetim modeli haline gelmiştir. Özellikle küreselleşme sürecinin etkisiyle bu olgu, son dönemlerde hızla yaygınlaşmış ve evrensel bir boyut kazanmıştır. Toplumlararası etkileşim arttıkça, bireyler, iktisadî refah düzeylerinin artması kadar, insan hak ve özgürlüklerini ilgilendiren konularda da, daha talepkâr bir tutum benimsemişlerdir. Kısaca ifade etmek gerekirse, bugün içinde yaşadığımız dünyada, demokrasi, evrensel bir değer konumuna ulaşmıştır.

Demokratikleşmeye paralel ve aynı zamanda demokrasinin doğal sonucu olarak gelişen ve yine evrensel bir değer haline gelen bir diğer ilke de yönetimin açıklığı ve şeffaflığıdır.

Toplumlar sadece katılımcılık için değil, aynı zamanda, yönetimleri denetleyebilmek ve idarenin toplumla arasına koyduğu kalın perdenin arkasında gerçekleştirilmesi muhtemel yolsuzlukların önüne geçebilmek için de yönetimlerin şeffaf olmasını istemektedir.

Hızla dünyaya açılan ve Avrupa Birliği üyesi olma hedefine kilitlenen Türkiye toplumu da bu yönelişlerden nasibini almıştır. Bugün demokratikleşme ve şeffaf yönetim isteğinin en güçlü biçimde dile getirildiği ülkelerden biri Türkiye'dir.

Sevinerek belirtelim ki, bu talepler doğrultusunda ülkemizde son dönemlerde önemli adımlar atılmıştır. Özellikle halihazırda görev yapmakta olan Yüce Meclis bu konuda tarihî işler başarmıştır. Birkaç yıl önce bile birçok insanın hayal dahi edemeyeceği konularda, bu Meclis, reform mahiyetli değişiklikleri yasalaştırmış ve ülkemizi tarihinin en olgun demokrasi düzeyine eriştirmiştir; fakat, üzülerek belirtelim ki, yönetimin şeffaf olmaması nedeniyle, en ağır yolsuzluk faturalarının ödendiği ülkelerden biri de Türkiye'dir. Bu durum, toplumu ve siyaseti harekete geçirmiş ve ülkemizde buna karşı bir mücadele başlatılmıştır. Bugüne kadar atılan adımlarla ülkemizde önemli işler hayata geçirilmiş olmasına rağmen, açık ve gelişmiş bir demokrasi haline gelebilmek, hepimizin bildiği gibi, çok boyutlu yasal düzenleme ve uygulamaları gerektiren bir süreçtir. Bu sürecin en önemli unsurlarından biriyse, kamu ile vatandaş arasında inşa edilmiş ve içerinin görünmesini engelleyen duvarların kaldırılmasıdır. Ülkemiz, uzun yıllardır bu duvarların arkasından yönetilmiştir. Halkın sesi, çoğu zaman, duvarların arkasında, ötede boşlukta bir yerlerde yankılanmıştır ve duvarların arkasında halk adına ne yapıldığı, gerçekte ne olup bittiği bir muamma olarak kalmıştır. Toplumsal denetim kanalları özgürce kullanılamamış, kutsal ve sorgulanamaz devlet anlayışının en nadide örnekleri bu coğrafyada sergilenegelmiş ve bu anlayış, âdeta, dogmalaştırılarak korunmuştur. Toplum, devletin yapıp ettikleriyle ilgili olarak bilgi sahibi olmasının engellenmesinin faturasını, insan hakları ihlalleri, kamu yönetiminin verimsizliği, görevin kötüye kullanılması, ihmali ya da büyük yolsuzluklar olarak ödemek zorunda kalmıştır.

Ancak, artık, hiçbir şey eskisi gibi değildir. Devlet, toplumuyla buluşmak ve açık olmak zorundadır; çünkü, tüm kamu kurum ve kuruluşları, toplum için, onun talep ve beklentilerini karşılamak için vardır. Bu hedefe ulaşmanın birinci adımı ise, açıklık ilkesinin her alanda uygulanmasıdır. İdarenin yapıp etmelerini, kurum, kuruluş ya da kişilerin, kısaca sivil inisiyatifin bilgi edinebildiği ve dolayısıyla da denetleyebildiği bir yapıya ulaşmasını sağlayacak tüm düzenlemeler demokratikleşme yolunda önemli adımlar sağlayacaktır.

AK Partinin siyasî ilkelerini kamuyla paylaştığı temel metin olan parti programımızda yer verdiğimiz ve hükümet programında da gerçekleştirileceğini teminat altına aldığımız ve bugün Yüce Meclisin önüne getirilen söz konusu kanunla, vatandaşlarımızın kamuya ait karar mekanizmalarına katılım hakkını teslim etmek amaçlanmaktadır.

Demokratik rejim, yöneten ve yönetilenler arasında iki yönlü bir etkileşimin gereğine işaret eder. Bu yönüyle, siyasal sisteme katılım hakkı sadece oy vermeyle sınırlanmamalı, toplum, kendisiyle ilgili kararların alınması, uygulanması ve denetlenmesinde de etkin olabilme hakkıyla donatılmalıdır.

Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, bu açıdan, toplumsal denetim mekanizmalarının oluşturulmasında önemli açılımlara olanak sağlayacaktır. Bir başka söyleyişle, bu kanun, demokratik dönüşüm projesinin önemli ayaklarından birini oluşturmaktadır. Demokrasinin retorikten gerçekliğe dönüşmesinde, devlette bürokrasinin mutlak hâkimiyetinin toplumla paylaşılmasının sağlanmasında, bu kanunun getireceği düzenlemeler bir teminat işlevi üstlenmektedir.

Türk hukuk sistemi açısından, Genel Kurulun takdirine sunulan bu kanunla alakalı açık bir anayasal sınırlama olmadığının da altı bir kez daha çizilmelidir. Konuyla ilgili olarak, sadece Anayasanın 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin hangi ölçülere göre sınırlandırılabileceği açıklanmakta ve "bu hürriyetlerin kullanılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması amaçlarıyla sınırlandırılabilir" ifadesine yer verilmektedir. Yine, 28 inci maddede, devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı yazanların, bastıranların veya aynı amaçla basanların, başkasına verenlerin, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olacakları belirtilmiştir. Daha açık bir söyleyişle, Anayasamız, bilgi edinme hak ve hürriyetini güvence altına almadığı gibi, yasaklamamıştır da. Bu nedenle, buradaki boşluğun giderilmesi gereklidir.

En temel insan haklarından biri olan bu hakkı tanıyan ve kullanımına ilişkin hükümleri içeren bir yasaya, gerek toplumun demokratikleşme talepleri gerekse Avrupa Birliğine adaylık sürecinde olmamız açısından özellikle ihtiyaç duyulmaktadır.

Devlet yönetiminin "kamu ile toplum arasında karşılıklı etkileşim ve karar almada paydaş olmak" şeklinde tanımlayabileceğimiz, yönetişime dayalı olması, katılımcı demokrasinin yaratılabilmesi için gerekli unsurların başında yer almaktadır. Bu üslubu hâkim kılmanın temel koşulu da, yurttaşlarına bilgi ve hesap veren bir yönetim anlayışını getirmektir. Bunu bir hak olarak belirlemek ise, sadece bireyi değil, devleti de korumak anlamına gelecektir. Keyfî ve sorumsuz uygulamaların önüne bir set çekilebilecektir. Kısaca, bu kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, devlet bürokrasiye karşı, vatandaş da devlete karşı korunacaktır. Gücün yanlış kullanımı olarak ifade edebileceğimiz insan faktöründen kaynaklanan sorunlar azaltılacaktır. Bu kanun, bireysel hak ve özgürlüklerin yeni ve güçlü bir teminatı olacaktır. Hakikî ve doğru bilgilere dayanılarak sağlanacak toplumsal denetim, kamu bürokrasisinin objektif davranma reflekslerini güçlendirecektir. İdarenin kararlarının, toplumsal denetime açık olması, bir dalgakıran gibi, caydırıcılık işlevi üstlenecektir; sistemin tahrip edilmesinin karşısına dikilecek, yeni bir enstrümana sahip olma imkânına, Türkiye, bu kanunla birlikte kavuşacaktır.

Bilgi Edinme Hakkı Kanununun, vatandaşlarca, sadece gerçekleşen işlemlerle ilgili olarak değil, gerçekleştirilmekte olan işlemlerle ilgili olarak da kullanılabilecek olması, karar alma sürecinde elde edilecek bilgiyle sivil inisiyatifin, sürece düzeltici müdahalede bulunmasını da beraberinde getirecektir. Böylelikle, hatalı ya da eksik uygulamaların önüne geçilecek, bir yandan kamuda verimlilik artışına katkı sağlanırken, öte yandan yargının işlem sonrası duruma el koyması azaltılarak, yargı üzerindeki yük de hafifletilecektir.

Tasarıda, hakkın niteliği, idarenin yükümlülüğü, başvuru yöntemi, istenilen bilgi veya verinin niteliği gibi hak kullanımının nasıl gerçekleştirileceğinin, son derece açık bir biçimde tanımlanmış olması da, uygulamanın kolaylığını sağlamak bakımından olumludur.

Ayrıca, tasarıda, kamu kurumlarına yapılacak başvuruların cevaplandırılma süresi onbeş, gerekli durumlarda otuz günle sınırlandırılarak, hem taleplerin sürüncemede bırakılmasının önüne geçilmiş hem de Avrupa Birliğinin ilgili mevzuatına uyum sağlanmıştır.

Diğer taraftan, tasarıyla birlikte, bilgi edinme hakkı salt Türk vatandaşlarına tanınmamış, karşılıklılık ilkesi gözetilerek, ülke sınırları içinde yaşayan yabancı kişi ve tüzelkişilere de faaliyet alanlarıyla ilgili olarak aynı hak tanınmıştır. Böylece, tasarının, dışpolitikada izlenen dünya toplumlarıyla entegrasyon sürecine hız verici yaklaşımları destekler mahiyette bir biçimle çerçevelenmesi de, son derece gelişmiş bir adalet ve demokrasi anlayışının karinesi olarak karşımıza çıkmakta ve bu bakımdan da gurur verici bir tasarı olarak telakki edilmesinde bir sakınca görülmemektedir.

Genel Kurulda sizlerin onayına sunulan bu tasarıyla sistem açısından getirilen temel yenilik, vatandaşlarımızın herhangi bir konuda bilgi almak için başvuru haklarına dayanarak değil, bilgi edinme haklarına dayanarak talepte bulunabilmeleridir. Artık, tanımlanmış, çerçevesi belirlenmiş, denetim mekanizmaları oluşturulmuş bir hak kullanımı söz konusu olacaktır.

Burada, elbette, hakkın verilmesi kadar, sırlar istisnasının sınırlarının belirlenmesi de çok önemlidir. Dünyadaki birçok ülkede bu hak çeşitli zeminlerde sınırlandırılmıştır. Üyesi olmayı hedeflediğimiz Avrupa Birliğinin de, bilgi edinme hakkına ilişkin olarak 30 Mayıs 2001 tarihli çıkardığı bir tüzükte "Kamu Yararı" başlığı altında çeşitli sınırlandırmalara yer verilmiştir; millî güvenlik, savunma ve askerî konularda, ayrıca, Birliğin ya da üye ülkelerin finansal, ekonomik ve parasal politikalarıyla ilgili konularda sınırlandırmalara yer verilmiştir. Yine, bireylerin özel yaşamını ve onurlarını zedeleyebilecek açıklamalar da bu sınırlandırmaların içerisinde yer almıştır. Adlî ve idarî soruşturmalara ilişkin sınırlandırmalara cevaz verildiği de ayrıca eklenmelidir. Ancak, bu sınır çizilirken gözönüne alınması gereken temel şart, devletin çıkarları ile vatandaşın haklarının birlikte ele alınmasıdır ki, kanun özelinde bu anlayışın hâkim olduğunu açıkça ifade edebiliriz.

Kanun tasarısının 4 üncü bölümü sınırlandırmalara ayrılmış, kişi ve kurumların hakları ile ülke çıkarlarının zedelenmemesinin üzerinde hassasiyetle durulmuştur; ancak, devlet sırrı olarak kastedilen alanın genişletilmesi veya istenilen her bilginin devlet sırrı kapsamına sokulmasına da olanak tanınmamıştır. Tasarı, bu konuda oluşabilecek suiistimallerin önüne geçebilmek amacıyla, bağımsız bir "Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu" oluşturmuştur. Bu kurul, itiraz halinde karar verecek ve böylece, bu konudaki kaygıların giderilmesine katkıda bulunacaktır. Şöyle ki, kanun tasarısının 16 ncı ve 17 nci maddelerinde belirtilen devlet sırrı olarak telakki edilen konularda ve devletin ekonomik menfaatları açısından problem teşkil ettiği öne sürülen başvuru konularının reddinde, adlî yargı yolu kapatılmaksızın, başvuru, kurul tarafından değerlendirilecek ve konunun uzmanları tarafından talebin yerinde olup olmadığına karar verilecektir. Şayet, kurul tarafından talebin yerindeliği kararı verilirse, başvuru sahibi talep ettiği bilgiyi elde edebilecektir.

Diğer taraftan, tasarıyla, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu, tüm kamu kurumlarından ilgili hakkın kullanımına ne ölçüde olumlu ya da olumsuz cevap verildiği, taleplerin mahiyetiyle ilgili verileri toplama ve bu verilerin kendi raporuyla birlikte, her yıl, halk iradesinin tecelli ettiği en yüce makam olan Türkiye Büyük Millet Meclisine aktarımının sağlanması göreviyle de donatılmıştır. Bu uygulamayla, âdeta, hak kullanımının teminatı olarak Yüce Meclis gösterilmiş ve uygulamanın sağlıklı işlemesi için bir denetim mekanizması daha oluşturulmuştur.

Değerli milletvekilleri, güçler ayrılığı esasına dayanan yönetim anlayışımızla ilgili, önemli gördüğüm bir hususu da sizlere hatırlatmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, devlet erki, yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üçe ayrılmıştır. Bu erklerden Yüce Meclisimizin ifa ettiği yasama faaliyetleri, bazı istisnaî durumda gerçekleşen kapalı oturumlar hariç olmak üzere, tamamen toplumun gözü önünde gerçekleştirilmektedir. Yasama organının toplantıları basın tarafından takip edilmekte ve hatta, televizyondan canlı yayınlanmak suretiyle kamuya açılmaktadır. Almış olduğumuz kararlar da, yasaların öngördüğü biçimde, topluma ilan edilmektedir.

Diğer taraftan, çok sınırlı istisnalar dışında, yargı organları da tüm faaliyetlerini açık olarak yapmaktadır; toplumdan kendisini, perdelerin arkasına saklamamaktadır. Yargılama süreci de, şahitler ve basın huzurunda gerçekleştirilmektedir. Dosya üzerinden karara bağlanan davalarda dahi, alınan kararlar, bildiğiniz gibi, ilan edilmek suretiyle kamusallaştırılmaktadır.

Ülkemizde sadece yürütme organı kapalı kapılar ardında faaliyet gösteregelmiştir. Bu durum, güçler ayrılığı prensibinin sağlıklı uygulanması açısından büyük mahzurları beraberinde getirmektedir. Tamamen, yürütme organının yasama ve yargıdan farklı olarak kapalı olması, bu iki güce karşı, yani, yasama ve yargıya karşı bazı üstünlükleri elde etmesine yol açmaktadır. Bu kanun sayesinde mevcut durum değişecek, idare, artık, herkese kapılarını açacaktır ve böylelikle, güçler ayrılığı rejiminin daha sağlıklı işlediği bir ülkede yaşama imkânıyla hepimiz donanmış olacağız.

Yapılan düzenlemeyi, sayılan nedenlerden ötürü olumluyor; iktidarımızın aydınlık ve özgürlükleri destekleyen yüzünü bir kez daha sergilediği ve Türkiye'ye demokratikleşme sürecinde önemli bir katkı sağladığı için desteklerimi belirtiyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, Malatya Milletvekili Sayın Münir Erkal; buyurun.

Konuşma süreniz 10 dakikadır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Sayın  Başkan, değerli milletvekilleri; Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Türkiye'de bir otokontrol sisteminin kurulmasında, yani, sistemin kendi kendini kontrol etmesinde atılacak en büyük adımdır.

Yolsuzluğun, çürümenin, kirlenmenin olmadığı toplumlarda bunun olmamasının en büyük sebebi, devletin şeffaflığıdır. Bu şeffaflık lafla sağlanmaz. Bu şeffaflık, sivil topluma, devleti denetleyecek yolları ve imkânları açmakla olur. O zaman ulaşılabilir devlet, şikâyet edilebilir Meclis, iktidarı ve muhalefetiyle mümkün olacaktır.

Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, işte bu yolları açacak, dolayısıyla, sivil topluma çok önemli bir güç, bu güçle beraber mesuliyet ve yeni bir rol yükleyecektir.

Hükümetimiz, iddialarını sloganla sürdürmek yerine, bunları rasyonel bir zeminde kanunlaştırarak, uygulamalarını yaparak ve bunları hayata geçirerek, slogan üreten değil, çözüm üreten bir yapıyı Türkiye'nin önüne koymuştur.

Sivil toplumun üçüncü sektör olarak güçlenmesini isteyenler, sivil toplumun, hatta dünyada yeni ortaya atılan bir kavramla gönüllü sektörün etkin olmasını isteyenler, slogan siyaseti yerine, onların taleplerini, onların denetleme imkânlarını, kontrol imkânlarını merkezî yönetime aktaracak kanalları açık tutmalıdır, onlara bu imkânları sağlamalıdır. O zaman, ısrarla bizim ortaya koyduğumuz, hükümetimiz programında bulunan yönetişim kavramı hayata geçecektir. Yani, bu ülkede, şu veya bu şekilde rol alan tüm aktörler, tüm vatandaşların yönetime katılmasını sağlamak, herkesin düşünce ve görüşlerinin oluşacak yönetim projesinde bulunmasına imkân sağlamak, çok büyük bir katılım projesinin hayata geçmesinin gerçekleşmesidir. Böylece, bu katılımın oluşturduğu potansiyel, sivil sektöre daha büyük bir güç ve moral verecek, gönüllü sektör hayat bulacaktır. Bu ortam, toplumda her türlü kirlenme ve yozlaşmanın siyasette, devlette, hükümette önüne geçilmesinde çok önemli bir katkıyı sağlayacaktır. Bu, siyasetin meşruluğu için de çok önemli şartlardan birisidir ve böylece, milletin önüne hayatî önemi haiz bir hareket alanı konulacaktır. O zaman, egemenlik, kayıtlı şartlı milletin değil, burada yazıldığı gibi, kayıtsız şartsız milletin olacaktır. Bu alan, millet ile devlet arasında, geçen dönemde yok olan, ortadan kalkan, yıkılan güven köprüsünün yeniden inşaına imkân sağlayacaktır. Millet ile devlet arasında her alanda, sosyal, ekonomik, temel hak ve hürriyetlerde sıkıntıların oluşmasında en büyük etken, güven bunalımıdır. Bu bir yıkılmayagörsün, tüm dengeler altüst olur, arkasından bütün menfîlikler, olumsuzluklar bir çığ gibi gelir. İşte, hükümetimiz, bu menfîliği ortadan kaldıran, milletin önünü açan bir uygulamayı, millete duyduğu güvenle milletin önüne getirmiştir.

Bu kanun, sadece bilgi edinmenin ötesinde, şeffaf devlet, saydam devlet kavramını ülkenin önüne koyacak, güven köprüsü yeniden inşa edilecek ve sivil toplumun, gönüllü sektörün güçlenmesine inanılmaz büyük katkı sağlayacak ve Türkiye'de arzuladığımız, özlediğimiz otokontrol sisteminin hayata geçmesine zemin hazırlayacaktır. Böylece, millet ile devlet arasında karşılıklı bir etkileşim, yoğun, hızlı, aktif bir etkileşim ortaya çıkacak, o zaman da herkes kendine çekidüzen verecek, birileri artık statükonun tabularını korumak için gayret göstermeyecektir. Bu idarei maslahatçı yapı, bu statükocu yapı, artık, ya kendini düzeltecek ya da millet ile devlet arasında kurulacak bu etkileşimin ortaya koyduğu büyük güçle, büyük potansiyelle bu tabular yıkılıp gidecektir.

Küreselleşen dünyada söz sahibi olmak istiyorsak, oluşturduğumuz güvenle milletin gücünü yanımıza alıp, hedefe beraberce yürümemiz gerekir. O zaman, tarihimizin ve medeniyetimizin büyüklüğüne uygun bir konumu, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hayata geçirmiş oluruz. İnsanımıza güven üzerine siyaset yapmaya devam edeceğiz. Bu kanun, bunun en büyük delilidir. Açık toplumun, şeffaf toplumun, saydam devletin aydınlık ve ışığı böylece tüm toplumu saracak ve toplum, onurlu, kimlikli, itibarlı bir çizgiyi yeniden yakalayacaktır. Bu, aynı zamanda, geçmiş dönemde itibarı kan kaybına uğrayan Türkiye Büyük Millet Meclisinin de itibarını yükseltecektir, milletin de itibarını yükseltecektir. Bu ortam, ortak akıl, kolektif şuur dediğimiz vasatı hayata geçirecek, milletle gerçek kaynaşma sağlanacak, bu da ülke geleceğinin en büyük teminatı olacaktır. Böylece, keyfîlik, tek adamlık, baskıcı uygulamalar, hukuka değil kuvvete itibar, suiistimaller ortadan kalkacaktır.

Bu millet tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine temsilî vekâlet verildikten sonra, katılım ve denetimin olmadığı bir yerde, aktif katılım ve denetimin sağlanmadığı bir ortamda sağlıklı tercihler oluşmaz. O zaman, toplum mühendisleri işbaşında olur. Vatandaş, iktidar ve muhalefeti doğru ve sağlıklı bir değerlendirmeye tabi tutamaz. Eğer, biz, kul hakkı yemeden ve hesap vermek şuuruyla meselelere yaklaştığımız zaman, sivil topluma denetim gücü ve katılım gücü verdiğimiz zaman, yeni bir heyecan, yeni bir yapı ülkenin önüne gelecektir. O zaman, millet de kendini mesul kabul edecek, hesap verme ve hesap sormanın da bir anlamı olacaktır.

Bu kanunun, 21 inci Yüzyılın başlangıcında ülkenin yeniden yapılanmasına, millet ve Parlamento itibarının en yüksek düzeye gelmesine vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erkal.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Onur Öymen'in sözcülüğü 4 üncü madde üzerinde.

ATİLLA KART (Konya) - Kişisel olarak ben konuşacağım efendim.

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde Grubum adına yaptığım konuşmayla bağlantılı  olarak, yine bu görüşleri teyit etmek kapsamında kişisel olarak söz almış bulunmaktayım. Şahsım adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilgi edinme hakkı ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi sorumluluğu kapsamında siyasî iktidarın yanlışlarını, tutarsızlıklarını, ısrarla ve kararlılıkla sergilemeye devam edeceğiz.

Konuşmamın başlangıcında da ifade ettiğim gibi, somut uygulamalardan söz ediyoruz. Nedir bu somut uygulamalar? Çok uzağa gitmeye gerek yok; dün ve dünle bağlantılı olarak gelişen birtakım uygulamalardan söz ediyoruz ki, kapalı oturumdan söz ediyoruz. Kapalı oturumun yasada düzenlenen şekilde şartları var mıydı yok muydu? Vicdanınızda muhasebe ettiğiniz zaman, bu unsurların bulunmadığını, olmadığını göreceksiniz; ama, o kapalı oturumun gerekçesi olan, kapalı oturum istemeye gerekçe teşkil eden olayları kamuoyu huzurunda medenî bir şekilde tartışma cesaretimiz olmadığı zaman, bunları kamuoyundan gizlemeye çalışıyoruz. Bunları ifade etmeye çalışıyorum.

Bağlantılı olarak, 23 Haziranda, "insanî yardım" adı altında Amerika'yla yapılan bir bağlantıdan söz ediyoruz. Yine, bağlantılı olarak, Irak'a asker gönderilmesi konusundan söz ediyoruz. Bakıyoruz, ülkemizin, bölgenin geleceğini böylesine yıllar boyunca etkileyecek bu olayları kamuoyu önünde tartışmadığımız gibi, temel denetim organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde de bunları tartışmıyoruz. Irak'a asker gönderilmesinin temel unsurlarından, bu aşamada Türkiye Büyük Millet Meclisinin haberi yok, bilgisi yok. Ondan sonra da ne yapıyoruz; "izin" adı altında yetki devri yapıyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisini siyasî iktidara devrediyoruz. Nasıl devrediyoruz; o yetkiye konu olan temel unsurları belirtmeden, soyut birtakım ifadelerle hükümete açık çek veriyoruz değerli arkadaşlarım. Demokrasilerde, siyasî iktidara kamu yönetiminde açık çek verilmesi anlamında herhangi bir düzenleme olamaz, böyle bir düzenleme yok demokrasilerde.

Tekrar ifade ediyorum: Bu anlaşmaların ve gelişmelerin dayanağını teşkil eden siyasî mutabakatların, bütün unsurlarıyla, en başta Türkiye Büyük Millet Meclisine ve devamında da kamuoyuna açıklanması gerekir. Bu tezkerenin bütün unsurlarının ve bu anlaşmaların bütün unsurlarının bir an evvel açıklanması, bilgi edinme hakkının ve kamuoyunun bilgilendirilmesi sorumluluğunun temel bir gereğidir.

Değerli arkadaşlarım, görüntüyle ve şeklî anlamda yasal düzenlemeler yapmakla Avrupa Birliğine girmek veya belirli evrensel normları yakalamak mümkün olamıyor; her şeyden evvel, tutarlı, açık ve güvenilir olmak gerekiyor. Maalesef, siyasî iktidarda bunları göremiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bunları sorgulamamız, bizlerin temel sorumluluğu. Bu sorgulamayı, sadece muhalefetin değil, iktidar mensubu olmaktan öte Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olan sizlerin de yapmanız gerekiyor. Sizler, siyasî iktidara mensup olmaktan önce ve öte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin birer üyesisiniz. Bu sebeple, iktidara mensup olmak, sizleri bu sorumluluktan kurtarmaz değerli arkadaşlarım. Bütün bu hususların değerlendirmesini ve takibini kararlılıkla yaptığımızın bilinmesini istiyoruz.

Bağlantılı olarak, bu türlü tasarılar çıkarmanın yanında, devletin ilgili birimlerinin işleyişi sorumluluğunu üstlenen her düzeydeki -ve elbette, en başta -yasama organı üyelerinin ve diğer kamu görevlilerinin hukuk önünde hesap verebilir olmasını da mutlaka sağlamamız gerekiyor. Yargının bütün unsurlarıyla bağımsızlığını sağlayacak hukuk devleti yapılanmasını gerçekleştirmek yolunda hiçbir ciddî çalışmanın olmadığını, bir defa daha ifade etmek istiyorum.

Tasarı metninde "Bilgi Edinme Hakkının Sınırları" başlığı altında düzenlemesi yapılan istisnaların objektif ve hukukî ölçütlerinin açıklığa kavuşturulması, bu tasarının, amaca ve pratiğe uygun bir hale gelmesini sağlayacaktır.

Sayın milletvekilleri, gelinen süreçte, sonuç olarak şunu görüyoruz: Her ne pahasına olursa olsun bir kadrolaşma uygulaması devamında bu kadrolaşma yapısına özelleştirme gibi birtakım kurum ve kurulları da kullanarak ve dışa bağımlı olmak pahasına rant aktarımı yapılmasını ve en nihayet, bütün bunların devamında varılacak doğal sonuç olan keyfî ve otoriter bir yönetim anlayışının ayak izlerini görüyoruz.

"Özelleştirme süreci" adı altındaki uygulamaları biraz daha açmak istiyorum. Bu uygulamalarda, öylesine yasadışı, öylesine dışa bağımlı örneklerle karşılaşıyoruz ki, "özelleştirme" adı altında, "verimliliği sağlamak" adı altında, fiilen ve sonuçta, madenlerimizin dahi özelleştirme kapsamına alındığını görüyoruz. Değerli arkadaşlar, maden mevzuatında ve diğer mevzuatımızda bu konuda engellemeler olmasına rağmen -yine, somut örnek veriyorum- Seydişehir Alüminyumda bunu yaşıyoruz. Öylesine bir süreci yaşıyoruz ki orada -biraz evvel de ifade ettim- soru önergelerine verilen cevaptaki bilgilerin aksine, çok daha önceden özelleştirme faaliyetlerinin başlatıldığını, belirli bazı firmalara bilgi odası kapsamında bilgiler verildiğini görüyoruz. Bunlar çok ağır iddialar, çok ağır suçlamalar; ama, belgeleriyle, dokümanlarıyla bunları ifade ediyorum. Elbette, bunları söylem düzeyinde bırakmayacağız. Bunların araştırma önergesi boyutlarını, elbette, Genel Kurula taşıyoruz, taşınmak üzeredir. O noktada, inanıyorum ki sizler, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak, sorumluluğunuzun gereğini yapacaksınız. Biz, sizlerden, bu denetim yollarını tıkamamanızı istiyoruz; fazla bir şey istemiyoruz. Bunu, kamu adına istiyoruz; bunu, vatandaşlarımız adına istiyoruz.

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Biz ne yapacağımızı biliyoruz.

ATİLLA KART (Devamla)  - Ama, ne yapacağınızı tam bilemediğiniz, gelişmelerden anlaşılıyor değerli arkadaşım. Bakın, ben size somut olaylardan söz ediyorum, örneklerden söz ediyorum. Bunları, söylemle, sloganla geçiştirmek yerine, belgeleriyle, yasal prosedür içinde, idarî prosedür içinde, zemini içinde tartışalım diyorum. Bundan niye kaçınıyoruz?

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - İşte, yasa çıkarıyoruz.

ATİLLA KART (Devamla) - Yasama görevimiz esnasında, anayasal zemin içinde, bu konuları, kararlılıkla ve hassasiyetle takip ettiğimizin bilinmesinde yarar görüyoruz.

Bu düşüncelerle, bu yaklaşımlarla ve bu ihtirazî kayıtlar çerçevesinde, özünde çok önemli bir yasa olduğuna inandığımız bu tasarının kamu yönetimi ve birey hakları için yararlı olması dileğiyle, Genel Kurulu şahsım ve grubum adına bir defa daha saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

BİLGİ EDİNME HAKKI KANUNU TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Hacaloğlu, konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Şahsım adına da konuşacağım.

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, şahsınız adına, ancak AK Parti Grubu adına konuşma olmazsa devam ettireceğim.

Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Tabiî efendim.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel maddelere geçilmesi konusunda olumlu oy kullandığımız Bilgi Edinme Hakkı Yasa Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Önemli bir yasa tasarısı, bir süredir Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamı içinde, o dizi içinde gündeme gelen bir yasa tasarısı ve genelini benden evvel söz alan arkadaşlarımın ifade ettiği gibi, bu yasa tasarısını, temel hak ve özgürlükler paketi içinde önemli bir yer tutan bilgi edinme hakkına bazı noktalarda itirazlarımıza rağmen, bir açılım yapması nedeniyle benimsiyoruz, destekliyoruz. Bunu, öncelikle ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, genelde, tanım olarak, insan haklarını devlet ihlal eder. Devlet, yurttaşlarını hak ihlallerine karşı korumakla yükümlüdür ve bilgi edinme hakkına yönelik kısıtlamalar da, temelinde, özünde devletin getirdiği kısıtlamalardır ve bu konuda, benden evvel ifade edildiği gibi, yaygın hak ihlalleri mevcuttur.

İnsan hakları kataloğu içinde bilgi edinme hakkı özel bir yer tutar, özel bir konumu vardır. Devleti yönetenler -bu, ülkemiz için de geçerlidir- genelde, çoğu kez, devleti koruma saikiyle bilginin paylaşımında kıskanç davranırlar, çoğu kez, sır, devlet sırrı perdesinin arkasına gizlenirler, sığınırlar. Bu, kamu harcamalarında olduğu gibi, kamunun belirli kararlarında ve askerî harcamalara yönelik olarak da kategorik bir uygulama olarak önümüze gelmektedir. Oysa, verimli, etkin devlet yapısının, olabildiğince katılımcı, olabildiğince şeffaf ve olabildiğince hesap verilebilir, accountability ilkelerine uygun ve denetlenebilir bir yapıda olması arzu edilir.

Bu hak iyi işlerse, iyi kullanılırsa, gerçekten, genel ve yerel yönetimlerde yeni açılımlar sağlayabilir. Tabiatıyla, 2000'li yıllarda, bilgi çağında, doğal olarak küreselleşmenin de etkisiyle, bilginin dolaşımında sağlanan hız ve yaygınlık, bu konuya yeni boyutlar kazandırmıştır. Bilgi kaynakları ne kadar çok ise, dolaşım ne kadar yaygın ise, bilgiye erişim ne kadar kolay ise, demokrasimiz o kadar derinlik kazanır ve hukuk devleti o kadar güç kazanır.

Benden evvel konuşan arkadaşlarım ifade ettiler, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve Anayasamız çerçevesi içinde, bilgi hakkının konumunu ifade ettiler. Esasında, diğer temel hak ve özgürlüklere göre, bilgi hakkı, bu belgelerde çok da ayrıntılı ele alınmamıştır, kavram olarak vardır. Belki de, önümüzdeki dönemlerde bu konularda uluslararası platformlarda yeni açılımlar da yapılma zorunluluğu önümüze gelecektir.

Bilgi hakkı temelinde bilgiye ulaşım konusu, bireyin gelişimine katkı, özel yaşamın gizliliğine özen, devlet sırlarının korunmasına duyarlılık kavramları ve ilkeleri içinde şekillenmelidir. Tabiatıyla, yasa tasarısında yer aldığı gibi, eşitlik, tarafsızlık, şeffaflık, bilgi hakkının şekillenmesinin çerçevesini oluşturmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, hiçbir bilgi, ilanihaye, sonsuza dek gizli kalmaz, kalmamalıdır. Sonsuzadek gizli kalan bir devlet sırrı olamaz. Bütün sırlar, belirli bir zaman aşamasında, muhakkak toplumla paylaşılmalıdır. Aksi halde, devletler, toplumlar, hata yapmanın önüne geçemezler, kendilerini sorgulayamazlar ve aşama kaydedemezler. Bizde de, ne yazık ki, bu konuda yerleşik kurallar henüz yoktur, yetersizdir.

Bilgi hakkının çeşitli boyutlarıyla uygulanması, biraz evvel ifade ettiğim gibi, genel ve yerel yönetimlerde etkinliği artıracaktır. Örneğin, bunlardan biri olan hesap verebilme kuralının -ki yerel yönetimlerin, genel yönetimin temel ilkelerinden biridir- Temelinde, sağlıklı bilgilenme hakkı vardır. 

Bu bağlamda, bugün, baktığımız zaman, birçok belediyenin yurttaşlardan, oy aldığı kesimlerden kendi harcamalarına yönelik bilgileri oldukça sakladığını görmekteyiz.

Ben, yaşamakta olduğum İstanbul'un belediyesinin harcamalarının kaynağını ve hangi alanlarda nasıl tüketildiğini öğrenme konusunda, bir İstanbul hemşerisi olarak yeterli etkinliğe sahip olmadığımı biliyorum, görüyorum.

İmar kararlarında, komisyon kararlarında şeffaflık, e-devlet, e-belediye uygulamaları, internete hızlı ve ucuz ulaşım, bilgi hakkının yaygınlaşmasına katkı sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, son olarak, HADEP'e ilişkin olarak yaşanan kriz, özünde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının siyasî partilere yönelik üyelik ve örgütlenme bilgilerini paylaşmamasından, o alanda yeterince denetim sağlanmamasından kaynaklanmıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi, kendi tüzüğünde 7/b maddesiyle, partisinin üyelik yapısı ve diğer konularda üyelerin bilgiye ulaşımını bir tüzük maddesi haline dönüştürmüştür. Buradan, sadece devlet değil, o devleti oluşturan demokrasinin temel kurumu olan siyasî partilerde de  -ki, demokrasinin temel kurumlarıdır-  bilgiye ulaşımın açılması ve toplumla paylaşılması gerekir diye düşünmekteyim.

Değerli arkadaşlarım, bugün, bu yasa tasarını geçiriyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi çalışmalarına yönelik olarak bilgi edinme ve denetim yollarını Anayasanın 98, 99 ve 100 üncü maddeleriyle sağlamıştır. Ancak, milletvekillerinin kendilerine ilişkin bilgilere ulaşmak, ne yazık ki, yurttaşlar, onlara oy veren kişiler açısından, o kadar, Batı demokrasilerinde olduğu gibi açık seçik değildir. Anayasanın 82 nci maddesi kapsamı içerisinde ve onunla bağlantılı 3069 sayılı -milletvekillerinin faaliyetlerini ilgilendiren- Yasa çağdışıdır ve batı demokrasilerinin çok gerisindedir. Temiz siyaset, dürüst yönetim, açık toplum temel ilkeler ise, bence, bizce, bir numaralı AB uyum yasası olması gereken siyasî etik, siyasî ahlak yasasını, tüm bu yasalardan evvel, burada, bu Meclisin gündemine getirmemiz gerekir diye düşünüyoruz.

Yüce Meclis, yurttaşlarımızın bilgi edinme hakkına, önce kendisini şeffaflaştırarak etkinlik kazandırmalıdır. Yurttaşlarımız, istedikleri zaman milletvekillerinin mal bildirimlerine ulaşabilmelidir. Yurttaşlarımız, istedikleri zaman milletvekillerinin servet beyanlarına ulaşabilmelidir, kazanç kaynaklarını öğrenebilmelidir. Siyasî partilerin seçimlerde yaptıkları harcamaların kaynaklarını öğrenebilmelidir. Birinci dereceden yakınları dahil olmak üzere, kamu kesimiyle çıkar çatışması içerisinde olup olmadıkları konusunda yeterince bilgi sahibi olmak haklarıdır. Partilerin para kaynaklarının ne olduğu konusunda, hangi düzeyde bağışlar edindikleri, kimden edindikleri hakkında bilgi edinme hakları vardır ve benim, AKP'nin seçim havuzuna, tarikatlardan veya özel odaklardan para girip girmediği konusunda bilgilenme hakkım vardır. Bunu öğrenmek isterim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Saçmalama!.. Saçmalama!..

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Ne biçim konuşuyorsun!.. Ayıp ayıp!..

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Hakaret edemezsin!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Medya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hacaloğlu.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Bunları sizlere soruyorum, sizler de, bu özgür kürsüde, aynı soruları bize yöneltebilirsiniz. Medya -siyaset- ticaret ilişkilerinin yozlaşmasının perde arkasında neler dönüyor; toplum, bu konuda bilgi edinme hakkını kullanabilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, çifte standart olmaz. Her alanda takıyye yapabilirsiniz; ama, lütfen, bu alanda, Meclis olarak, hiçbirimiz lütfen takıyye yapmayalım ve önce kendimizi şeffaflaştıralım.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Yalan söyleme!..

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Sende standart diye bir şey yok.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, burada, Yüce Mecliste büyük bir çoğunluğunuz var. Bu çoğunluğunuza dayanarak "biz biliriz, biz bildiğimizi yaparız; bizim, kararlarımızı paylaşmaya, kararlarımıza bizim dışımızdaki siyasî partilerin katılmasına ihtiyacımız yoktur" şeklinde "bu kararlar sürecine yönelik bilgileri paylaşmaya ihtiyacımız yoktur" şeklinde bir saplantıyı sürdürürseniz, bunun, ülkemize ve demokrasimize yararı olmayacağını, olamayacağını belirtiyorum ve bunu, bilgi edinme hakkının ufkunun ne kadar önemli noktalara kadar uzanabildiğinin bir örneği olarak ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, esasında, ifade ve düşünce özgürlüğü hakkı temel, kaynak haktır denir; ama, bilgi edinme hakkı da, ifade ve düşünce özgürlüğünün kaynağını oluşturan haktır. Bilgi edinilmediği sürece, ifade özgürlüğü de kısırlaşır.

İfade ve düşünce özgürlüğünün uzantısı olan toplumla paylaşmak, o düşünceyi, o söylemi topluma taşımak için temel hak alanı olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri konusunda bir düzenleme yaptınız; toplantı ve gösteri yürüyüşleri konusunda "uyum yasası" adı altında, sözde, bir düzenleme yaptınız. Sözde diyorum; çünkü, üç ayı bir aya indirmek veya onbeş güne çekmek şeklinde bir düzenlemenin ötesinde, şu anda, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı, bu alandaki hak ve özgürlüğü son derece kısıtlayan bir çerçevededir.

20 Martta, İstanbul'da, Kadıköy'de, gençlik kollarına mensup 5 genç -hepsi parti üyesi, 1'i gençlik kolları başkanı- sprey boyayla, püskürtme boyayla "Savaşa Hayır, CHP" diye yazı yazmışlar ve tutuklanmışlar, sorgulanmışlar. Son günlerde bir karar çıktı; her biri, birer yıl hapis; paraya çevrildi, 3 küsur milyar lira... Böyle bir Türkiye Cumhuriyetinde, böyle bir demokrasi olamaz, böyle bir hak, hukuk olamaz. Bunu bir örnek diye getiriyorum. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin uygulaması içinde memurları coplattıran bir zihniyet muhakkak değişmelidir. Demokrasi anlayışımızı, uygulamada yaşama geçirmeliyiz; uyum yasalarını, uygulamada yaşama geçirmeliyiz.

Ben inanıyorum ki, bilgilenme hakkı konusunda da, bu örneklere takılmayıp, Türkiye'de temiz siyaset, dürüst yönetim, açık topluma yönelik, katılımcı ve çoğulcu demokrasiye yönelik yeni açılımlar yapmamızı sağlayacak bir anlayışı uygulamaya koyarız.

Bu duygularla, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2.- Bu Kanun; kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinde uygulanır.

1.11.1984 tarihli ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun hükümleri saklıdır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3.- Bu Kanunda geçen;

a) Kurum ve kuruluş: Bu Kanunun 2 nci maddesinde geçen ve kapsama dahil olan bilgi edinme başvurusu yapılacak bütün makam ve mercileri,

b) Başvuru sahibi: Bu Kanun kapsamında bilgi edinme hakkını kullanarak kurum ve kuruluşlara başvuran gerçek ve tüzel kişileri,

c) Bilgi: Kurum ve kuruluşların sahip oldukları kayıtlarda yer alan bu Kanun kapsamındaki her türlü veriyi,

d) Belge: Kurum ve kuruluşların sahip oldukları bu Kanun kapsamındaki yazılı, basılı veya çoğaltılmış dosya, evrak, kitap, dergi, broşür, etüt, mektup, program, talimat, kroki, plân, film, fotoğraf, teyp ve video kaseti, harita, elektronik ortamda kaydedilen her türlü bilgi, haber ve veri taşıyıcılarını,

e) Bilgi veya belgeye erişim: İstenen bilgi veya belgenin niteliğine göre, kurum ve kuruluşlarca, başvuru sahibine söz konusu bilgi veya belgenin bir kopyasının verilmesini, kopya verilmesinin mümkün olmadığı hâllerde, başvuru sahibinin bilgi veya belgenin aslını inceleyerek not almasına veya içeriğini görmesine veya işitmesine izin verilmesini,

f) Kurul: Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunu.

İfade eder.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; buyurun.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Kişisel hakkımı da kullanacağım.

BAŞKAN - Konuşma süreniz 15 dakikadır Sayın Kepenek; buyurun.

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ve kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

En baştan şunu söyleyeyim: Böyle bir yasanın, bilgi edinme hakkının gündeme gelmiş olmasından, tanınmış olmasından, tartışılır olmasından ve bu konuda düzenleme yapılacak olmasından dolayı çok mutluyum; Parti olarak çok olumlu bakıyoruz, çok doğru bir adım olduğunu düşünüyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dilerim sonunda da alkışlarsınız. Çok doğru bir adım olduğunu düşünüyoruz ve bu saygın, bu yerinde tutumun sonuna kadar götürülmesinden yana olduğumuzu da bilmenizi istiyorum.

Bilgi edinme hakkı, çok yeni bir haktır; üçüncü kuşak haklardandır. Bildiğiniz gibi, insanların hür ve eşit olduğu görüşüyle başlayan insan hakları, 1789'lardan bu yana adım adım gelir. "İnsanlar hür ve eşit doğar" demek çok kolay olmamıştır. "İnsanlar, dil, din, ırk, inanç bakımından eşittirler" demek de kolay olmamıştır. Unutulmasın ki, Türkiye'de, mutlak anlamda yasalar önünde eşitliği sağlayan, cumhuriyet devrimleri olmuştur; önce, bunun altını çizelim.

İkinci önemli bir nokta daha var değerli arkadaşlar; o da şudur: Bu temel insan hakları siyasal haklara da dönüşerek gelişmesini sürdürmüş ve sonra da, özellikle ezilenlerin, emekçilerin, işçilerin yoğun çabalarıyla sosyal ve ekonomik haklar gündeme gelmiştir; bunları -en başta, iş bulma, çalışma hakkı çok önemlidir; sonra, eğitim hakkı, sağlık hakkı ve diğer sendikal haklar- örgütlenme haklarıyla birlikte düşünmemiz gerekmektedir. Türkiye'de bu hakların somutlaşması, yasalaşması ve gündemi doldurması da, hiç unutulmasın yine, 1961 Anayasasıyla olanaklı olmuştur; bunun da altını çizelim.

Değerli arkadaşlar,  haklar   bir  bütündür.  Temel  haklara,   kadın-erkek eşitliği başta olmak üzere, ne kadar saygı duyarsak, sosyal ve ekonomik haklara da o kadar saygı duyarız; bu bağı, bu bütünlüğü hiç unutmamalıyız.

Bakın, oradaki eksiklerimize... "Çalışma hakkı" diyoruz. Bugün ülkemizde kayıtlı 2 500 000 insanımız işsizdir. Bunun kaydını düşelim. Başka bir şey daha söyleyeyim -bu kürsüde, sanıyorum, bir kez daha dile getirdim- bugün ülkemizde, 5 600 000'i kadın olmak üzere 7 500 000'in üstünde -çağ nüfusundan, yani yaşı 6 ve daha büyük olan- insanımız okuryazar değildir; bilgi edinme hakkından söz ediyoruz, dikkat edelim ve hele, bunu, illere göre, coğrafî bölgelere göre oranlarsanız, bakarsanız, bu kaybın, bu eksiğin, bu yetersizliğin ne kadar büyük olduğu açığa çıkar, somutlaşır. Bu nedenle, bilgi edinme hakkıyla ilgili görüşlerimizin altyapısını da, yani çalışmayı, eğitimi, öğrenmeyi de dikkate almak, değerlendirmek zorundayız. Bu altyapılar yoksa, yani ekonomik ve sosyal haklar tam değilse, yani siyasî haklar gerçekten tam değilse, bilgi edinme hakkıyla ilgili yasal düzenlemeler yalnızca kâğıt üzerinde kalır. Yüce Meclisin, bu bütünlüğü, bu haklar bütünlüğünü gözardı etmeyeceğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar -Sayın Kapusuz siz de dahil- gelelim, bu üçüncü kuşak dediğimiz, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, temiz hava ve su hakkı ve bilgi edinme hakkına. Şimdi, bilgi edinme hakkı neyin sonucudur, nasıl bu noktaya gelinmiştir, önce bunu vurgulayalım. Son onbeş yirmi yıl boyunca, beynin açılımı, gelişimi, yaratıcılık ve bilgiye dayalı üretim, yani, bilgiye ve teknolojik yeniliğe dayalı üretim sistemlerinin egemen olması, insanları bilgi konusunda daha üst düzeye çıkma zorunda bırakmıştır. Günümüzde -Sayın Kapusuz- bilgi sermayedir. O nedenle bu özellik, yani, bilginin sermaye oluşu özelliği, toplumun her düzleminde, A'dan Z'ye kadar, yani, işvereni, işçisi, esnafı, köylüsü, öğrencisi, memuru, yaşlısı, orta yaşlısı, emeklisi ayırımı yapılmadan herkes için geçerli ve en temel haklardan biridir, vazgeçilmez temel haklardan biridir.

Bunun için ne yapmak gerekiyor; bunun için, bilgi edinme ve bilgilenme süreçlerini güçlendirmek gerekiyor. Bilgi edinme ve bilginin yayılması süreçlerinin güçlendirilmesi için, özellikle ülkemizde bu konunun daha yukarıya çıkması için, hükümetimizin, iktidarın, bazı somut adımlar atması gerekirdi; ancak, üzüntüyle görüyoruz ki...

Değerli arkadaşlar, bilgi nerede yaratılıyor; bilgi, üniversitelerde yaratılıyor, araştırma birimlerinde yaratılıyor, geliştirme birimlerinde yaratılıyor, yani üniversitelerde, yani TÜBİTAK'ta ve bağlı birimlerde. Geçtiğimiz günlerde, BİLSAT Uydusunun, bizim insanımızın beyniyle oluşturulan BİLSAT Uydusunun atılışını izlediniz, gördünüz. Bu gurur verici projenin ve benzerlerinin, savunma sanayiindeki gelişmelerin ana yapısını oluşturan, beyin gücünü oluşturan TÜBİTAK'tır.

TÜBİTAK, dört aydır, yasal olarak seçilmiş olan, bilim kurulu tarafından seçilmiş ve Cumhurbaşkanının onayına götürülmesi gereken başkanı atanmayan bir kurum özelliği taşıyor. İktidarın, hükümetin bilgiye verdiği az önemin, bilgiyi önemsememesinin, hiçe saymasının en somut göstergelerinden biri budur. İktidara geldiğiniz günden beri yalnızca üniversitelerle kavga ediyorsunuz. Şimdi bu mudur bilgiye saygı duymak, bilgiyi benimsemek, bilgiyi hak olarak tanımak! Bu nasıl hak anlayışıdır ki, bilginin yerli üretim kaynaklarını, yerli kaynaklarını kurutur, ezer, dağıtır, sonra da "bilgi hakkını tanıyorum" der?! Bu, büyük bir çelişkidir. Hükümetin bir an önce bu çelişkiden, yani, bilginin üretilmesi, yayılması ve dağıtılmasıyla ilgili kurumsal yapıların güçlendirilmesine engel olan tutumundan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

Eğer Partiniz, siz bilgi üretimiyle ilgili kurumlara önem verirseniz, eğer bu konuda gerek kaynak ayırmada gerek birikimli beyin gücünün kullanımında, değerlendirilmesinde, istihdamında öneriler getirirseniz ya da bizim getireceğimiz önerilere destek verirseniz, ancak o zaman, toplumda bilginin üretimi, yayılması ve yine bilginin üretim için kullanılması, yeniliğin üretim için kullanılması yönünde önemli adımlar atılmış olur.

Bunun için ne gerekiyor; bunun için şu gerekiyor: Her şeyden önce eğitimde fırsat eşitliğini sonuna kadar götürmek gerekiyor. İnsan gücünün, insanın yaratıcılığının önündeki bütün engelleri -geleneksel, töresel, dinsel, ne olursa olsun- kaldırmak gerekiyor ve ailesinin gelirine bağlı olmadan, bulunduğu yere bağlı olmadan, gecekondulu, köylü, kentli demeden gencimizin, her gencimizin, kız-erkek ayırımı yapmadan her çocuğumuzun potansiyel gizil gücünü, yaratıcılığın gizil gücünü, potansiyelini, yaratıcılığını sergilemesini, geliştirmesini sağlayacak yolların açılması gerekiyor; ancak bu yapılırsa bilgi edinme hakkı bir öz kazanır, bir anlam kazanır, bir geçerlilik kazanır ve toplumumuzda egemen olur. Bu nedenle bilginin kaynaklarının kurumsallaşmasına, o kurumların özgün, bağımsız, özerk, yaratıcılığa uygun -yanlış anlamayın topluma hesap vermeyen değil, topluma her an hesap veren- ama, yaratıcılığını geliştirme yönünden kayıt altında olmayan, siyasetin, ticaretin çıkarın esiri olmayan bir kurumsal yapıda bilgi üretilmesine ihtiyaç var; toplumun gerçek gereksinimi budur; ancak bu yapıldığı zaman öbür işler geçerlilik kazanır, gündeme gelir.

Değerli arkadaşlar, bilgi edinmeye burada başlayalım, burada, burada başlayalım. Bakın, Sayın Başkan biraz önce 72 tane sözlü soru önergesini okudu. Sayın Bakan buradaydı; ama, burada olduğu halde yanıtlamadı. Bunların pek çoğu, beş altı ay önce verilmiş sözlü soru önergeleri.

Değerli arkadaşlar, bu sözlü soru önergelerinin 8 tanesi de bana aitti; ama, hiç önemli değil, önemli olan şu: Güncelliği geçmiş, anlamını yitirmiş bir şekilde sorulara yanıt vermenin ne anlamı var?! Şunu demek istiyorum: Biz milletvekili olarak bile, bilgi edinme hakkımızı tam olarak kullanamazsak, bu yasayı geçirmemizin, bu yasayı yayımlamamızın anlamlı hale gelmesi için bu toplum kaç yıl bekleyecek?! Dolayısıyla, bunu önemsiyorum.

Bugün bir başka önemli konu var. Buradan başlayalım derken... Ne diyeyim, birlikteyiz, hep bir aradayız. Bakın, bugünkü gazetelerin haberine: Bugün basında yer aldığı üzere, Uluslararası Saydamlık Örgütünün verilerine göre, Türkiye, kirlilikte, 2003'te 64 üncü sıradan 77 nci sıraya düştü.

Değerli arkadaşlar, bunu yapan uluslararası değerlendirme kurulları. Bunun sübjektif bir tarafı yok. Şimdi nedenlere bakıyoruz, neden Türkiye 2003 yılında daha çok kirlendi; milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması konusunda siyasetin hiçbir şey yapmaması... Bu kardeşiniz -isterseniz öyle diyeyim- soru önergesi verdi. Sayın Başbakan "yeni anayasa çıkarken dokunulmazlık konusunu ele alacağız" türünden, Sayın Şener imzasıyla üstünkörü bir yanıt verdi; gayet genel; ama, uzun bir yanıt verdi. Teşekkürler; ama, yanıt değildi; çünkü, Anayasanın bütününü değiştirirken dokunulmazlık konusunu ele alacağız demek, topu taca atmaktır ya da çıkmaz ayın başında bu işe bakacağız demektir.

Sonra ne oldu -Sayın Kapusuz çok iyi bilecektir- bu konunun neden ele alınmadığına dair araştırma önergemiz Yüce Kurula getirildi, Yüce Kurul komisyon kurulmasını onayladı; ama, bu komisyon kurulup çalışmaya başlamadı; böyle bir şey yok ortalıkta. Bu ihmal niye, neden bunu savsaklıyoruz, neden temize çıkmak için biz çaba harcamıyoruz ki, toplum bilgi sahibi olsun?!

Değerli arkadaşlar, yine, Türkiye'de kirlilik konusunda bir nokta daha var; ekonomisinin yüzde 50'den fazlası kayıtdışı olan bir toplumda bilgi edinme hakkını tartışıyoruz; dikkat edin. Bu noktaları açalım diyorum, elbirliğiyle açalım diyorum.

Şimdi, yolsuzluklarla ilgili bir başka nokta daha var; hükümetin İhale Yasasının delinmesi yönünde aldığı tutum ve davranış, dönüş yapması. Bu konu da, maalesef, Türkiye'nin kirlenmesi yönünde çok etkili olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sözü uzatmaya gerek yok. Bir büyük şairin dediğini burada söylememe izin verin. Özdemir Asaf diyor ki: "Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu. / Birinciliği beyaza verdiler." Biliyorsunuz "AK" "beyaz" anlamına geliyor; beyazlaşın.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Bilgi Edinme Hakkı ve Bilgi Verme Yükümlülüğü

Bilgi edinme hakkı

MADDE 4.- Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.

Türkiye'de ikâmet eden yabancılar ile Türkiye'de faaliyette bulunan yabancı tüzel kişiler, isteyecekleri bilgi kendileriyle veya faaliyet alanlarıyla ilgili olmak kaydıyla ve karşılıklılık ilkesi çerçevesinde, bu Kanun hükümlerinden yararlanırlar.

Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan hak ve yükümlülükleri saklıdır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına -aynı zamanda şahsı adına söz isteyen- İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; gündemimizdeki yasa tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ve kişisel görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Öncelikle, bu yasa tasarısını hazırlayan ve Yüce Meclise sunan arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten, bu tasarıda yer alan bilgi edinme hakkı, bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin de, uzun yıllardan beri savunduğumuz şeffaflık ihtiyacının bir ürünüdür. Arkadaşlarımız, bu yasa tasarısını hazırlamakla, büyük hizmet yapmışlardır. Bunun son şeklini almasında, komisyonlarda, gerek Adalet Komisyonunda gerek Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda çok ciddî bir çalışma yaptık. İktidar ve muhalefete mensup milletvekilleri, gerçekten, tam bir işbirliği içerisinde bu metni sonuçlandırmışlardır, bu hale getirmişlerdir. O bakımdan, müsaade ederseniz, bunun, bizim ortak metnimiz olduğunu söyleyeceğim. Biz, iktidar kadar bu metne sahibiz ve bu metnin uygulanmasını, iktidar kadar yakından takip edeceğiz, bundan kuşkunuz olmasın. Tekrar tebrik ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bilgi vermek, aynı zamanda hesap vermektir. O bakımdan, hükümetin halka bilgi vermesi, aynı zamanda hesap vermesi anlamına geliyor. Biz, uzun yıllar, Türkiye'de, fikir hürriyetinin mücadelesini verdik; çeşitli partilerimiz, sivil toplum örgütlerimiz fikir özgürlüğü için büyük mücadele verdiler, bu yüzden hapse girenler oldu, ıstırap çekenler oldu; ama, şunu unuttuk ki, değerli yazar Uğur Mumcu'nun dediği gibi "Türkiye'de, ne yazık ki, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar çoktu." Bilgi edinme hürriyeti, fikir hürriyetinin temel unsurlarından biriydi.

Değerli arkadaşlar, onun için, bilgi edinme hürriyetini sağladığımız zaman, fikir hürriyetini de daha anlamlı hale getireceğiz. Şimdi, bu, işin genel çerçevesiyle ilgili. Bizim sorumuz şudur: Acaba, hükümet, gerçekten, bu yasayı bütünüyle, içtenlikle uygulamaya hazır mıdır? Eğer hazırsa, hükümet bu yasayı tam olarak uygulayacaksa, size, buradan ifade etmek istiyorum; bu, Türkiye'de bir devrim olacaktır. Türkiye'nin pek çok sorunu, bu yasanın tam olarak uygulanmasıyla çözüme kavuşacaktır; ama, acaba, hükümet hazır mı? Acaba diyorum; çünkü, bu konuda bazı ciddî kuşkularımız var; bunu da açıkyüreklilikle ifade etmek istiyorum. Bazı arkadaşlarımız değindi, önümüzde çok önemli örnekler var. 23 Haziranda, hükümetimiz, insanî yardım içerikli bir kararnameyi kabul etti. Bu kararname, yabancı askerlerin Türkiye'deki üsleri ve limanları kullanması ve Türkiye üzerinden Irak'a geçmesiyle ilgilidir. Bildiğiniz gibi, bu yetki Meclisin yetkisidir. Yabancı askerleri davet etmek Meclisin yetkisindedir. Nasıl olmuştur da, hükümet, Meclisin yetkisindeki bir konuyu kararnameyle düzenlemiştir? Düzenlemiştir de, bu kararnameyi niçin Meclisin bilgisine getirmemiştir? Niçin kamuoyunun bilgisine getirmemiştir? İnsanî yardım konusu gizli bir konu mudur?!

Bu konuda çok ciddî sıkıntımız var. Biz, bunu, çok değerli Dışişleri Komisyonu Başkanımızla ve Dışişleri Komisyonunun üyeleriyle yaptığımız bir ziyaret sırasında Sayın Dışişleri Bakanına sorduk, ben, bizzat sordum, Sayın Dışişleri Bakanı "hiçbir gizliliği yok, ben, talimat verdim, Resmî Gazetede yayımlanacak" dedi. Bu konuşmamızdan bu yana üç ay geçti, hâlâ yayımlanmıyor. Demek ki gizli tutuluyor. Niçin gizli tutuluyor? Soru bu. Şimdi, böyle metinler çıkarmak, yasalar çıkarmak güzeldir, çok iyidir; ama, uygulamak daha iyidir.

Diğer örneğini başka vesileyle bu Mecliste anlattık, 22 Eylülde Dubai'de imzalanan Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması. İçinde siyasî hüküm var -ayrıntısına girmiyorum- Meclisin yetkisindedir, Meclis onaylayacaktır. Niçin gizli tutuluyor? Kamuoyunda dünya kadar spekülasyon yapılıyor, basında spekülasyon yapılıyor, hükümet, o hüküm vardır içinde diyor, bu hüküm yoktur diyor. Bu kadar tartışacağımıza, Meclisin yetkisinde olan bir anlaşmayı niçin gizli tutuyoruz? Bir ekonomik ve teknik işbirliği anlaşmasının nesi gizli olabilir? Zaten, basına sızdı; ama, biz, basına sızan haberlere göre mi iş yapacağız, denetim görevimizi yapacağız; yoksa, hükümetin bize verdiği bilgilere göre mi yapacağız?

Değerli arkadaşlarım, bu konularda hükümetin daha dikkatli olmasını tavsiye ediyorum. Meclisten bilgi saklayarak daha şeffaf bir toplum haline gelemeyiz. Bunlar örneklerdir, başka örnekleri de var. Şimdi, yalnız bilgi saklamak, gizli kararname çıkarmak meselesi değil. "Devlette gizli iş olmaz mı?.." Olmaz olur mu; devletin pek çok işi gizlidir; ama, biz, gizli olması gereken konuları kamuoyuna açıklıyoruz veya bir şekilde sızdırıyoruz, gizli olmaması gereken konuları gizli tutuyoruz.

Değerli arkadaşlar, mesela, iki ülke arasında terörle mücadele konusunun bando mızıkayla kamuoyuna duyurulduğu dünyanın neresinde görülmüştür. Bütün ülkeler terörle mücadelede işbirliği yaparlar. Hangi heyet, hangi ülkeyi ziyaret ediyor, ne konuşuyorlar, hangi maddeler üzerinde anlaştılar, nerede ihtilaf var, kim bilebilir bunu. İşte, gizli tutulması gereken bu. Bunu açıkladığınız zaman teröristlere yol gösteriyorsunuz, teröristlere tedbir alma fırsatı veriyorsunuz. Bunu gizli tutacaksınız. Bir yabancı cumhurbaşkanı sizin cumhurbaşkanınıza ve başbakanınıza mektup yazıyor, ertesi gün gazetede okuyorsunuz metnini. Bu mektubu size itimat ederek yolluyorlar; bunun halka açıklanmasını isteseler basın yoluyla söylerler. Size özel bilgi vermek için gönderdiği mektubu, basına açıklamak çok yanlıştır; uluslararası ilişkilerde ayıptır. Onun için, gizliliğe riayet edeceğimiz konular var, açıklıkla halka anlatacağımız konular var; bunları karıştırmamak gerekiyor.

Bir de şu var: Gizli olduğu için değil; ama, sırf ihmal dolayısıyla, başka nedenlerle bilgi verilmekte gecikilen konular var. Çok değerli Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin'e -umuyorum ki, beni dinliyordur- teşekkürlerimi sunmak istiyorum; demin, hükümetin, bu konuda duyarlılık göstereceğini söyledi; ama, arkadaşlarım, bizim, hepimizin aylardan beri gündemde bekleyen soru önergelerimiz var, cevap verilmiyor; ne zaman sıra gelse bakan yok, bakanın daha önemli işleri var. Bakanın, Mecliste halk adına soru soran milletvekillerine bilgi vermekten daha önemli kaç işi olabilir? Bu soruları niye soruyoruz; çünkü, bu soruları halk da bizden soruyor, halka hesap vermek zorundayız. Bu soruların cevaplarını hükümetten alacağız ki, halka gidip anlatalım; ama, sorduğumuz sorulara cevap alamıyoruz.

Kaç tane Meclis araştırması önergesi verdik, bu hükümetin kusuru olmayan konularda da verdik. Bir uçak kazası oldu, havaalanlarının durumu hakkında bilgi toplamak için, Meclis araştırması önergesi verdik, reddedildi; ülkenin denizcilik sorunları son derece önemli, bu konuda araştırma önergesi verdik, reddedildi; buna benzer kaç araştırma önergesi verdiysek çoğu reddedildi; acaba niçin?! Bize verilen izahat şu: "Efendim, araştırma komisyonları için Mecliste yeterince oda yok, o yüzden, kusura bakmayın, bu komisyonları kuramayacağız." Arkadaşlar, oda olmadığı için, devletin bilgi paylaşmaktan kaçındığı dünyanın neresinde görülmüştür? Devletin denetim fonksiyonunu zorlaştırdığı dünyanın neresinde görülmüştür? Onun için, hükümeti, bu konularda daha titiz olmaya davet ediyoruz.

Lütfen, muhalefeti ciddiye alınız. Dünyanın bütün ülkelerinde hükümet vardır; ama, sadece demokratik ülkelerde muhalefet vardır. Muhalefetin oluşu iktidar için bir kazançtır. Muhalefet sayesinde, siz, demokratik bir ülkenin iktidarısınız; muhalefetin taleplerini, sorularını, araştırma önergelerini, soruşturma önergelerini ertelerseniz, gözardı ederseniz, önemsemezseniz, o zaman, demokrasiye zarar verirsiniz. Onun için, sizden rica ediyoruz, bizim sorularımızı ciddiye alınız ve lütfen, bize cevap veriniz.

Değerli arkadaşlarım, biz bu anlaşmayı nasıl anlıyoruz; anlaşmaya göre, vatandaş teknik bir konuda bilgi soracak, devlet de cevap verecek. Öyle değil... Bunun ötesinde, vatandaş, devletin izlediği politikaları da sorgulayacak. Vatandaş, eğer "niçin 6 500 000 insanımız hâlâ okuma yazma bilmiyor, millî gelirden eğitime ayrılan payda, Türkiye, dünyada niçin sondan 16 ncı geliyor" diye sorarsa, buna cevap vereceksiniz. Vatandaş size "niye Türkiye'deki bebek ölümlerinin oranı Avrupa ülkelerinin 5 katıdır, niye Avrupa'da binde 7 iken Türkiye'de binde 35'tir" diye sorarsa, buna cevap vereceksiniz. Niçin sağlıkta...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öymen, AK Parti Grubu adına söz talebi bulunduğu için, sözlerinizi toparlarsanız... İsterseniz, AK Parti Grubunun konuşmacısından sonra şahsî söz talebinizi de değerlendireceğim.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşımın görüşlerini dinleyeceğim ve ondan sonra sözlerimi tamamlayacağım.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum Sayın Öymen.

Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yeni yasama yılımızın hayırlı olmasını Cenabı Hak'tan niyaz ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, yasama yılının ikinci haftasında, elbette, çok önemli bir çalışma yapıyoruz. Bildiğiniz gibi, başından beri teamül halini almış olan, salı günleri denetim günleri, çarşamba ve perşembe günleri de yasama faaliyetlerinin yapıldığı günler olarak devam ediyor. Zaman zaman yer değişiklikleri oluyor, bazen denetim çalışmalarına daha fazla zaman verdiğimiz oluyor, bazen yasama çalışmalarını artırdığımız günler oluyor, mesai saatlerinde değişiklik yaptığımız oluyor. Bütün bunları, bu çalışmaların daha verimli, daha etkin ve toplumun beklentilerini karşılamaya yönelik çalışmalar olarak, birlikte, beraberce götürüyoruz. Dolayısıyla, bugün, sadece sözlü sorularla ilgili olarak, arkadaşlarımızın, ki, normal olarak cevap verilmiş olsa 5, azamî 10 tane sorunun bile zor cevaplandırıldığı bir saatlik süreyi sakız gibi tekrar edip, âdeta bugüne kadar denetim konularında hiçbir şeye öncelik verilmemiş, önem verilmemiş, bu konularla ilgili olarak çalışmalar dikkate alınmamış gibi bir takdimleri var; doğrusu bunu hakkaniyete uygun bulmuyorum.

Değerli arkadaşlar, denetim konusunda, isterseniz, geriye dönüp bir bakarsanız bu tespitleri yerinde görebilirsiniz. Bu hükümet dönemi, en çok ağırlıklı çalışılan bir dönemdir. Değerli arkadaşlarımız, şu konularda araştırma önergeleri verdik diyorlar. Bu geçirdiğimiz yasama yılı içerisinde kurulan komisyonların sayısına bakarsanız, çalışmalarına bakarsanız kendi kendinize haksızlık etmemiş olursunuz. Gerçekten, denetime önem veriyoruz, denetim konusunda hep birlikte azamî hassasiyet gösteriyoruz. Sizin tercihlerinize uymayabilir, sizin tercihleriniz farklı olabilir; ama, hem denetim hem de yasama görevinde bu Parlamentonun büyük bir performans gösterdiği sizlerin de kabulü olsa gerektir.

Değerli arkadaşlar, bugün önemli bir tasarıyı görüşüyoruz; sizler de buna mutabakat ettiniz, bu metni ortak bir metin olarak takdim ettiniz. Böyle bir yasanın bu memlekete kazandırdıklarını halka anlatmak elbette bütün konuşmacı arkadaşlarımızın görevi; ama, bunu bir kenara itip de bu kanunun üzerinden siyaset yapmak adına, hükümeti tenkit etmek adına bu yasayı küçük düşürmeyi, ben, doğrusu içime sindiremediğim için bu konuşmayı yapıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu kanun hepimiz için çok önemli bir kanun. Sizlerin büyük katkıları oldu; teşekkür ediyorum; ama, bu kanunun konuşulduğu bir yerde... Hükümeti başka yerde de tenkit edebilirsiniz, hükümetin tenkit edileceği yönleri de olabilir, bunlara da saygı gösteririz; ama, bu önemli bir kanun arkadaşlar. Bu, reform niteliğinde bir kanun. Bunun, sizin de söylediğiniz gibi, sadece yazılı metin olarak, yasa olarak rafa girmesini değil, aynı zamanda, uygulamada da eksiklerinin giderilmesi için hep birlikte dikkatli olmalı, üzerimize düşeni de layıkıyla yerine getirmek için çaba sarf etmeliyiz. Onun için, olaya bir bütün açısından, biraz da müspet manada bakmak, yaptığımız şeylerin önemini toplumun önüne koyma anlamında bazı adımların net bir şekilde atılması ve bunun da arkasında durulup, bunu çok güzel bir şekilde izah etmek de, zannedersem, hepimizin ortak sorumluluğundadır.

Değerli arkadaşlar, bir diğer husus; Muhterem Hocam Sayın Kepenek şöyle bir ifade kullandı; yani, bir konuyu izah etmek için dediler ki "bakın, işte bugün gazetelerde de var. Türkiye, kirlilik oranında geçen yıla oranla 2003 yılında biraz daha geriye gitmiş." Bunun da gerekçesi olarak bir şeyi vurguladılar ve kürsüden ayrıldılar; dokunulmazlık konusu.

Değerli milletvekilleri, demiri tüketen kendi pasıdır derler. Lütfen, kendi kendimize, demokrasimize, milletvekillerimize ve Türk siyasetine zarar vermeyelim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Eğer bir yerde kirlenme varsa bu kirlenmenin üzerine hep birlikte gidelim; ancak, sizi dinleyen bir vatandaş olarak ben, ekrandan şöyle bir kanaate vardıklarını zannediyorum: Bütün bu yolsuzluklar varsa ki, var ve bunu milletvekilleri yapıyor, dokunulmazlıkları olduğundan kimse dokunamıyor. Böyle bir anlama gelecek takdimden mutlaka kendimiz dışına çıkmalıyız. Ben, bunu samimi olarak değerli arkadaşlarıma özel de gittim söyledim; ama, bunun, yer olarak burada net bir şekilde ifade edilmesi gerekli olduğu için bu konuşmayı yapmak durumunda kaldım. Ben inanıyorum ki, bu Parlamento içerisinde yolsuzluğa razı olan, yolsuzluk yapan kimse yoktur; olmayacaktır da. (AK Parti sıralarından alkışlar) Olmaması da lazım; şayet böyle bir şey olursa, bununla ilgili ne gerekiyorsa elbirliğiyle de yapılması lazım.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bu dokunulmazlık konusu çok önemli bir konu. Bu konuyu biz...

İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Dün niye yapmadınız?.. Niye yapmıyorsunuz?..

SALİH KAPUSUZ (Devamla)- Değerli arkadaşlar, çok açık bir şey söylüyorum; lütfen, dikkat buyurun.

ATİLLA KART (Konya)- Harika oynuyorsunuz!..

SALİH KAPUSUZ (Devamla)- Arkadaşlar, sizi de dinleyeceğim; eğer, bu konuda farklı düşünceleriniz varsa, burada, öğrenmek de isterim; ama, bir husus var ki, bunu, düzeltilmesi gerekli olduğu için söylüyorum; o da şudur: Dokunulmazlık konusunda, biz, Sayın Baykal'ı ziyarete gittik. Sayın Baykal ile bu konuyu konuştuk, bu yeni dönem başladıktan sonra, kendi aramızda bir komisyonun, bir metin üzerinde uzlaşmak için bir komisyonun, özel bir çalışma ekibinin kurulması konusunda da bir mutabakat sağladık; ama, bunun dışında -hocamın verdiği- arkadaşlarımızın, bizim de katkılarımızla dokunulmazlık konusunun araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurulmasına karar verdik. Ama, Parlamento, tatil döneminde ilave bir ay daha fazla çalıştığı için bazı konuları hemen yerine getiremedi. Zannedersem, siz ve biz bu komisyona üyelerimizi bildirdik, Meclis Başkanlığımızdan da takip edelim, komisyonumuz kurulsun. İlle de üç ay beklemek değil, hızlı çalışsınlar, bir hafta, on gün, onbeş gün, yirmi gün, yirmibeş gün, en geç iki ay içerisinde, neyse, raporlarını hazırlasınlar; dünyada dokunulmazlık nedir, dokunulmazlığın kurum, kuruluş, bürokrasi, siyaset ayağında nelerin yapılması lazım, bütün bunlar değerlendirilsin, Parlamentonun önüne konulsun, yeni yapılacak anayasa değişikliğinin de bunlarla irtibatlı bir şekilde sonuçlanmasına katkı sağlayalım. Avrupa Birliği standartları konusunda samimî gayret sarf eden bu hükümet ve bu Parlamento, elbette, oradaki standartları dokunulmazlık konusuna da getirecektir.

AK Parti Programını açıp bakabilirsiniz; dokunulmazlıkla ilgili olarak, biz, açık, yazılı olarak fikrimizi, orada, tartışmış, partinin programı olarak da ilan etmişiz. Bütün kamu kurum ve kuruluşlarındaki dokunulmazlığın bir bütün içerisinde değerlendirilmesi, ona göre dokunulmazlıkların yeniden şekillendirilmesi hususu parti programında yer almış.

Şimdi, bu konuda, siz, bizden farklı düşünebilirsiniz; ama, benim buradan gelmek istediğim sonuç şudur arkadaşlar. Yani, kendi kendimizi kötü duruma düşürmeyelim, suçlu gibi takdim etmeye doğru bir yanlış içerisinde olmayalım. Bu konuyu da şekillendirelim; ama, bunu şekillendirirken, Türkiye'deki dokunulmazlıklara bir bütün olarak bakmanın, parlamenterlerle birlikte bürokrasideki dokunulmazlıkları da birlikte değerlendirmenin yararlı olacağını düşünüyoruz. Bunu, çekinmeden programımıza koyduk; bir kez daha ifade ediyoruz.

Sayın Başkan, bütün bunları şunun için söylüyorum: Sayın Grup Başkanvekilinin, elbette, sizin, bakınız, seçimlerden önce, biz, sizler gibi "şu şekilde bir değişiklik yapacağız" falan diye değil, bu şekliyle bir değişikliğin, biraz önceki programdaki değişikliği...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, gündem mi değişti; bize de söz hakkı doğacak mı?

ATİLLA KART (Konya) - Manevra yapıyorsunuz...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet; seçim beyannamemize koyduk, hükümet programımıza da koyduk; ancak, bir husus var ki, sadece dokunulmazlık konusunu anayasa değişikliğine bağlı olarak düşünmek yerine, Anayasayı yukarıdan aşağıya topyekûn düşünmeyi, gerekli olan değişiklikleri, değişmezleri korumak kaydıyla yapılması gerekli olduğunu, bunun için de muhalefetin desteğine, katkısına, katılımına, sivil toplum örgütlerinin bu alandaki hem desteğine hem de katkısına açık olduğumuzu ilan ettik; bir kez daha ifade ediyorum.

Dolayısıyla, Parlamentomuz için, milletimiz için, devletimiz için, ülkemiz için yararlı olan böyle önemli bir yasanın getirdiklerini anlatma konusunda arkadaşlarımızı dinlemek isteriz ve bu konuda ben şuna inanıyorum ki, ortak metin olarak orta yere koyduğumuz, beraberce çıkardığımız ve muhalefet şerhi olmayan bir tasarı olarak yasalaşacağından dolayıdır ki, katkılarınızdan dolayı da teşekkür ediyorum. Bu konuyla ilgili olarak buna gölge düşürmenin, bunu, yanlış bir şey değil de, doğru bir karar olarak birlikte çıkardığımızı ifade edip, bu yasanın güzelliklerini ifade etmenin doğru olacağı kanaatini taşıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

ATİLA EMEK (Antalya) - Dokunulmazlığı millet bekliyor; onun için, biz de, temiz toplum için, temizliğe, buradan, Parlamentodan başlayacağız.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Salih Kapusuz, konuşmakta olduğumuz konuyla hiçbir ilgisi bulunmayan önemli bir konu üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin davranışlarını da bir ölçüde eleştirerek bir konuşma yaptı. Yaptığı açıklamaların pek çoğu gerçeğe de aykırıdır. O nedenle, aynı konuda gerçeği ortaya koyabilmek için bana da söz vermenizi rica ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)

VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - CHP İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un partisine sataşması nedeniyle konuşması

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; amacım bir tartışma yaratmak değil; ama, bence, Sayın Salih Kapusuz arkadaşımızın sebepsiz yere gündeme getirdiği bir tartışmaya, bizim açımızdan bir katkı yapmak istiyorum.

Dokunulmazlıklar meselesi Meclisimizin gündemine sıkça gelmiştir. Dokunulmazlıklar meselesi, toplumumuzun Parlamentodan beklediği konuların başında gelmektedir. Bir süre önce, bu Mecliste, Sayın Yakup Kepenek arkadaşımızın önerisi üzerine, dokunulmazlıklarla ilgili bir araştırma yapılmasına ilişkin bir komisyon kurulmasına karar verildi. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bu komisyonun üyelerini, süresi içinde ve vakit yitirmeden bildirdi. Öyle sanıyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi de üyelerini bildirdi; ama, ne hikmetse, bugüne kadar, bu komisyon çalışmaya başlayamadı.

Şimdi, şunu açıkça söyleyeyim ki, Cumhuriyet Halk Partililer olarak, biz, bu konuda, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir engelleme içinde olduğu gibi bir kanaat taşıyoruz. Öteden beri, dokunulmazlıklarla ilgili konu gündeme her geldiğinde, bu konuyu yaygınlaştırmak, yozlaştırmak için her türlü tedbiri aldığınızı görüyoruz. Biz, milletvekilliği dokunulmazlıklarının sınırlandırılmasından söz ediyoruz. Yoksa, Türkiye'de pek çok alandaki dokunulmazlıkların tümünü bir arada çözelim demiyoruz; o, öncelikle milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasıyla başlamalıdır ki, bu toplum, bu Parlamentoya olan güvenini pekiştirsin. Bizim, dokunulmazlıkları sınırlandırmaktan amacımız, topluma güven vermeye dönük bir başlangıç yaratabilmektir; çünkü, geçmiş dönemde oluşan bütün olumsuzlukların, yolsuzlukların, büyük ölçüde, siyaset bağlantısı üzerinde durulmuştur, iddialar bu noktada yoğunlaşmıştır ve hatta, Türkiye'de ve Parlamentoda, bu konuda soruşturma komisyonları kurulmasına kadar, Yüce Divana sevk etmeye kadar eylemler oluşmuştur.

Biz anlatmaya çalışıyoruz ki, öncelikle sayın milletvekili arkadaşlarım, sizler, hepimiz, bize ait ayrıcalıklardan sıyrılarak, dokunulmazlık zırhını üzerimizden atarak, temiz siyasetin temiz insanları olarak toplumun önüne daha büyük bir güvenle çıkabilmek için önce kendimize ait konuyu halledelim. Siz, bunu yapmıyorsunuz, bunu geciktiriyorsunuz. Bu arada, bu Meclise bazı kanunlar getiriyorsunuz. O kanunlarla bazı suçları suç olmaktan çıkarıyorsunuz; çünkü, suç olmaktan çıkardığınız konularla ilgili olarak, Parlamentonun ilgili komisyonunda, maalesef, sizin üyelerinizle ilgili suç iddiaları ve ona bağlı olarak da dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin talepler var. Ne dokunulmazlıkları sınırlandırıyorsunuz ne buraya intikal etmiş olan dokunulmazlık dosyalarını şu Meclisin gündemine getirip, bir an evvel bu konuları çözelim diyorsunuz. Bütün bunlardan sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, dokunulmazlık meselesini zamana sererek ve bunu hiçbir zaman gerçekleştirmeyerek, bir ölçüde, kendi milletvekillerini, kendi bakanlarını korumaya dönük bir savunma içerisinde oldukları kanaatini taşıyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çok yanlış bir karar. Hiç merak etmeyin, hepsini halledeceğiz.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Bunu silebilmeniz için yapacağınız tek bir şey vardır, hiç vakit yitirmeden, dokunulmazlıkların sınırlandırılmasına ait öneriyi gündeme getirmek. Bunu getirmiyorsanız... Bir sene oldu; bir sene içerisinde, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili Meclise intikal etmiş olan dosyaları buraya indirmenizi sizden bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/632) (S. Sayısı : 248) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin, 4 üncü maddenin tamamlanmasına kadar uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde üzerinde, şahsı adına söz talebinde bulunan İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Kapusuz'un, bana cevap verirken, aslında, sözünü ettiğim kararnamenin veya anlaşmanın gizli olmadığını, çok yakında Meclise sunulacağını söyleyeceğini ümit etmiştim; öyle anlaşılıyor ki, bu konuda bir şey söyleyecek durumda değildir. Buna mukabil, muhalefeti, niçin iktidarı eleştiriyorsunuz diye eleştiriyor.

Değerli arkadaşlar, demokrasilerde, iktidarlar ile muhalefetler arasında işbölümü var; siz iktidarın yaptığı olumlu icraatı savunacaksınız, bizim görevimiz eleştirmek. Dünyanın neresinde, muhalefet, eleştiri yaptığı için eleştirilmiştir?! Gayet tabiî ki eleştireceğiz. Ben, size, altı ay önce soru sormuşsam, bugüne kadar cevap vermemişseniz, övgü mü bekleyeceksiniz benden! Ben, size, araştırma önergesi vermişsem; siz, hiçbir gerekçe göstermeden reddetmişseniz, bunu takdirle mi karşılayacağız! Niye reddediyorsunuz diye soruyoruz... Bu soruyu sormak bizim hakkımız değil mi! Bilgi istemişiz; reddediyorsunuz, bilgi vermiyorsunuz. Biz bunu gündeme getirmeyeceğiz de ne yapacağız! Muhalefetin görevi bu değil mi?! Yani, ben, muhalefetin, muhalefet yaptığı için eleştiriye uğradığını ilk defa bugün görüyorum ve böylelikle, yeni bir şey de öğrenmiş oluyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle -tekrar ediyorum- İkinci Dünya Savaşında artık terk edilen gizli anlaşmalarla devlet yönetme alışkanlığını bu hükümet derhal terk etmelidir. Türkiye, gizli anlaşmalarla yönetilecek bir devlet değildir. Derhal bu anlaşmanın açıklanmasını istiyoruz ve bunu da çok ciddî bir talep olarak söylüyorum, halkın huzurunda söylüyorum. Milletten, Meclisten anlaşma gizleyemezsiniz; Meclisin yetkisinde olan bir anlaşmayı Meclisten gizleyemezsiniz. Bir taraftan şeffaflık yasası getireceksiniz, bir taraftan Meclisin yetkisinde olan bir anlaşmayı Meclisten gizleyeceksiniz! Böyle bir şey olabilir mi?! Bunu, siz Adalet ve Kalkınma Partisinin çok değerli üyesi arkadaşlarım içinize sindiriyor musunuz?! Bu doğrudur diyen var mı aranızda, bu haklıdır diyen var mı aranızda?! Böyle bir şeyi savunabilir misiniz?!

Değerli arkadaşlar, bu anlaşma, bu konuları görüşmek için güzel bir vesiledir. Biz, size, olumlu görüşlerimizi anlattık, takdirlerimizi söyledik, Sayın Devlet Bakanımıza teşekkürlerimizi söyledik. Biz sizi körü körüne eleştirmiyoruz; ama, müsaade edin de, eleştirmek gerektiği yerde de sözümüzü esirgemeyelim. Yoksa, halk bize "biz, sizi, bu iktidarı eleştirmek için muhalefet yaptık; size bunun için oy verdik" demez mi?!..

Arkadaşlar, sözlerimi bağlamaya çalışacağım. Vatandaşlar, iktidarı sorgularken, iktidara soru sorarken, sadece teknik bilgi, rakam vesaire istemeyecekler; sizin politikalarınızı sorgulayacaklar. Mesela, Gaziantep'te -benim konuştuğum- sanayiciler soruyor: "Niçin, devlet, bizden, Avrupa'daki sanayiciye verilen elektrik ücretinin iki misli ücret isteyerek, bizim rekabet gücümüzü kırıyor? Niçin, Avrupalı sanayicinin elektriğe ödediğinin iki mislini ben ödüyorum?" İşte soru budur. Başka yerde vatandaş soruyor: "Niçin, bankalardaki mevduatımızın bedelini ödemiyorsunuz? Niçin, hortumlanan bankalara yatırdığımız paramızı bize ödemiyorsunuz?" Bu soruyu size soracaklar...

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Muhataplarına sorsun.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Şimdi, bu soruların cevaplarını hükümet vermek zorundadır. İşte, bu tasarı, vatandaşlarımıza bu hakkı veriyor, hepimize bu hakkı veriyor. Ben size açık söylüyorum; bu tasarı yasalaşıp, Cumhurbaşkanımızca onaylanıp, Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra, ben Mecliste cevabını alamadığım soruları, hükümete vatandaş olarak soracağım. Yine cevap alamazsam, bu yasada öngörülen üstkurula gideceğim; çünkü, vatandaşlık hakkı, milletvekilinin de hakkıdır. Biz de milletvekili olarak iktidara soru sorma hakkına sahibiz. Eğer, Mecliste sorularımız cevaplandırılmıyorsa, o zaman, vatandaş olarak soracağız. İşte, bu tasarıyı, biz onun için destekliyoruz.

Artık, Türkiye'de, devlet takdiri dönemi bitmiştir arkadaşlar; devlet böyle takdir ediyor, istediğimizi yaparız, istediğimizi yapmayız, hiç kimseye de hesap vermek zorunda değiliz... Bu dönem bitmiştir. İşte bu tasarı, bu dönemi kesinlikle bitirmektedir. Onun için, bir kere daha bu yasayı hazırlayan arkadaşlarımızı kutluyorum ve son olarak şunu söylüyorum: Bu tasarının bir adımı daha var. Bundan sonra yapmamız gereken şey, halk hakemi denilen ombudsman müessesesini kurmaktır. Avrupa Birliğinde ombudsman var, Türkiye'de yok. Biz girersek, Avrupa Birliğinin ombudsmanına tabi olacağız, millî ombudsmanımız olmayacak! İşte bu konuda biz sizi destekleriz. Eğer bu öneriyi getirirseniz birlikte çalışalım. Bu tasarının devamı da o olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 9 Ekim 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 19.03


V. - SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol'un, Marmara depremi sonrası müteahhitler aleyhine açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/876)