DÖNEM : 22 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 27
2 nci
Birleşim
2 Ekim 2003 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Oturum
Başkanlarinin Konuşmalari
1. - Oturum Başkanı, TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, 22 nci Dönem
İkinci Yasama Yılı çalışmalarının, milletimize, Parlamentomuza hayırlı ve
uğurlu olmasını; geçtiğimiz günlerde trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli
Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun ailesine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı
dileyen konuşması
B) Gündemdişi
Konuşmalar
1. - Sivas Milletvekili Selami Uzun'un, geçtiğimiz günlerde bir trafik
kazasında hayatını kaybeden Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun meslek
hayatındaki başarılarına ve milleti için yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı
konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
2. - Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, medyada hakkında çıkan
mesnetsiz haberlere ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in, geçtiğimiz günlerde bir
trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun meslek
hayatındaki başarılarına ve milleti için yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı
konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
C) Tezkereler ve
Önergeler
1. - Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 4967
sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/353)
2. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında 4960 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek üzere geri
gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/354)
3. - Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 4965 sayılı Kanunun
bazı maddelerinin bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/355)
4. - (10/29, 31) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/356)
5. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın (6/641) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/97)
6. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin (6/276) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/98)
7. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin (6/290) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/99)
8. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in (6/419) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/100)
9. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın (6/450), (6/451) esas
numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/101)
10. - İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un (6/584) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/102)
11. - İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın (6/538) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/103)
12. - İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın (6/539) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/104)
13. - İstanbul Milletvekili Ali Coşkun hakkındaki soruşturma dosyasının
iadesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/357)
14. - Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in Bosna-Hersek'e
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî ziyarete, ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmelerinin uygun
bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/358)
15. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Avusturya'ya görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmelerinin uygun bulunduğuna dair
Başbakanlık tezkeresi (3/359)
16. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Portekiz'e görüşmelerde bulunmak
üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmelerinin uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi
(3/360)
D) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve Meclıs Araştirmasi Önergelerı
1. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 25 milletvekilinin,
Trabzon-Çaykara-Uzungöl Beldesinin çevre kirliliği ve çarpık yapılaşma
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126)
2. - İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve 20 milletvekilinin,
BDDK'nın İmar Bankası yönetimine el konulması sürecindeki sorumluluğunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127)
IV. - ÖNERİLER
A) Danişma
Kurulu Önerılerı
1. - İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkındaki (9/1) esas numaralı
Meclis soruşturması önergesi ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkındaki
(9/2) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin görüşmelerinin 7.10.2003
Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - SEÇİMLER
A) Komısyonlarda
Açik Bulunan Üyelıklere Seçım
1. - Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/521) (S. Sayısı: 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3. - Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin (İlave Hükümler) 133 Sayılı
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/512) (S.
Sayısı: 175)
4. - Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/389) (S. Sayısı: 188)
5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fas Krallığı Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/428) (S. Sayısı: 190)
6. - Türkiye Cumhuriyeti ve Filipinler Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/453) (S.
Sayısı: 191)
7. - Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/457) (S.
Sayısı: 192)
8. - Türkiye Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/459) (S.
Sayısı: 193)
9. - Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/461) (S. Sayısı: 194)
10. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti
Federal Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/463) (S. Sayısı: 195)
11. - Türkiye Cumhuriyeti ve Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/492) (S.
Sayısı: 196)
VII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazili
Sorular ve Cevaplari
1. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Kırkpınar Güreşlerinin
desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin'in cevabı (7/954)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, yeni yasama yılının ülkemize, milletimize ve
Parlamentonun sayın üyelerine hayırlı ve uğurlu olması dileğiyle bir konuşma
yaptı.
Açış konuşmasını yapmak üzere Genel Kurulu teşrif eden Cumhurbaşkanına,
Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.
İstiklal Marşı okundu.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 22 nci Dönem İkinci Yasama Yılı açış
konuşmasını yaptı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Ekim 2003 Çarşamba günü (bugün)
başlayacak olan yeni yasama yılının ilk birleşiminde, Genel Kurulda,
Cumhurbaşkanının açış konuşmasından sonra başka konuların görüşülmemesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
2 Ekim 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
16.36'da son verildi.
Bülent Arınç |
|
|
Başkan |
|
|
|
Enver Yılmaz |
Türkân Miçooğulları |
|
Ordu |
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
No. :
2
II. - GELEN KÂĞITLAR
2 Ekim 2003 Perşembe
Sözlü Soru Önergesi
1. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, basında yer alan bir tarım
projesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/747)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, ücretsiz dağıtılan ders
kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1228)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)
2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, idari kademedeki bazı
atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1229)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)
3. - Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, emekli memurların maaşlarının
iyileştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali
Şahin) yazılı soru önergesi (7/1230) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)
4. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, muhtarlık binalarına
uygulanan elektrik fiyat tarifesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1231) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)
5. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, muhtar onaylı nüfus
kâğıdı örneklerinin geçerliliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1232) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 25 milletvekilinin,
Trabzon-Çaykara-Uzungöl Beldesinin çevre kirliliği ve çarpık yapılaşma
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.8.2003)
2. - İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve 20 milletvekilinin,
BDDK'nın İmar Bankası yönetimine el konulması sürecindeki sorumluluğunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/127) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.9.2003)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı
Soru Önergeleri
1. - İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, Başbakanın
İstanbul-Üsküdar'daki evinin imar durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/745)
2. - İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, İstanbul-Üsküdar'daki evinin
imar durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/746)
3. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, sit alanlarına ve
buralardaki yapılaşma şartlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/766)
4. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, taksilerin zorunlu trafik
sigortası primlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/787)
5. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, iki bakan hakkında basında
çıkan bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/825)
6. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, olası Irak Savaşının turizm
sektörüne etkilerine ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/901)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
2 Ekim 2003 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Dönem İkinci Yasama
Yılının 2 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Oturum
Başkanlarinin Konuşmalari
1. - Oturum Başkanı, TBMM Başkanvekili
Nevzat Pakdil'in, 22 nci Dönem İkinci Yasama Yılı çalışmalarının, milletimize,
Parlamentomuza hayırlı ve uğurlu olmasını; geçtiğimiz günlerde trafik kazasında
hayatını kaybeden Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun ailesine, yakınlarına ve
milletimize başsağlığı dileyen konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere, cumhuriyetimiz bu çatı
altında kurulmuştur ve cumhuriyetimizi bu çatı yaşatmaktadır. Parlamentomuzun
görevini hakkıyla yapabilmesi demek, milletimizin bağımsızlığına ve iradesine
hâkim olması demektir. Bu bilinç içerisinde, aziz milletimizin bağımsızlığını
ve özgürlüğünü temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milletimiz
tarafından görevlendirilmiş olmanın tarifsiz onurunu tüm kalbimizde
hissediyoruz. Bu onurun gereğine sahip çıkacağımızdan herkes emin olmalıdır.
Şüphesiz, bu çatı altındaki her bir gayreti, fedakârlığı ve gerektiğinde
uykusuz geçen geceleri dikkatle takip edenler, aziz milletimizin kalp
atışlarını duyacaklardır.
Değerli milletvekilleri, bu aziz vatanda, cesaretleri ve adaletleriyle
tarihe meydan okuyan ataların torunları olarak yaşamaktan büyük bir onur
duyuyoruz. Her türlü ayırımcılığı dışlayarak, bütün renkleriyle omuz omuza
kenetlenen, sarsıntılı tarihi boyunca her türlü fedakarlığı göğüsleyen sabırlı
ve şerefli milletimize yaraşır şekilde, bu kutsal çatı altında uyum, işbirliği
ve hoşgörü anlayışıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz yasama yılında 184 adet yasa çıkaran
Meclisimiz, böylece, Avrupa Birliği sürecini geliştiren ve demokrasinin
kökleşmesini sağlayan çok önemli yenilikler getirmiş ve ülkemizin önü aydınlık
geleceklere açılmıştır. Huzurlarınızda, Meclisin, milletimizin lehine olan her
türlü yasal düzenlemeyi gerçekleştirmeye devam edeceğinden emin olduğumu bir
kez daha vurguluyorum.
Bizi izlemeye devam eden ve manevî destekleriyle yanımızda olan
halkımıza, bu vesileyle, saygı ve selamlarımızı iletiyorum.
Bu vesileyle, tüm sayın milletvekillerimizi, milletimize layık biçimde
ve kararlılıkla sürdürecekleri çalışmaları nedeniyle şimdiden kutlamak
istiyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Bildiğiniz üzere, başarılı kaymakamlık ve valilik hayatı boyunca kendini
milletimize adayan ve milletimizin kalbinde taht kuran Sayın Recep
Yazıcıoğlu'nu, geçtiğimiz dönemde, elim bir trafik kazasında kaybetmiştik.
Huzurlarınızda kendisine rahmet, Ankara Milletvekilimiz Sayın Mustafa Said
Yazıcıoğlu başta olmak üzere, ailesine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Konuyla ilgili olarak gündemdışı söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın
Selami Uzun'a ilk sözü veriyorum.
Sayın Uzun, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
B) Gündemdişi
Konuşmalar
1. - Sivas Milletvekili Selami Uzun'un,
geçtiğimiz günlerde bir trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli Valisi Recep
Yazıcıoğlu'nun meslek hayatındaki başarılarına ve milleti için yaptığı
hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun
cevabı
SELAMİ UZUN (Sivas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yeni yasama yılında hepinizi saygıyla selamlıyor, yeni
dönemin Türk Milleti için hayırlı olmasını diliyorum.
Bu gündemdışı konuşmamda, hızla akıp geçen hayatın akışını bir an için
durdurup, dikkatlerinizi bu yasama yılının anlam ve önemine uygun bir isme
çekmek istiyorum. Bir ay kadar önce kaybettiğimiz milletin valisi Recep
Yazıcıoğlu'nu, milletin Meclisinde, bir meslektaş hassasiyetiyle anmak
istiyorum.
Onu, her alanda canla başla didinirken gördük. Ölüm haberi geldiğinde,
onun, bu ülke için, bu ülkenin insanları için yaptıklarını bir kez daha
hatırladık. Cenazesi, ilk kez rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın cenazesinde
gördüğümüz devlet-millet kaynaşmasına sahne oldu. Ülkenin her görüşten insanı,
devletin her kademeden görevlisi onun cenazesinde bir araya geldi. Gazeteler
"Milletin Valisi" diye manşet attı.
Peki, Recep Yazıcıoğlu'nu sıradışı kılan, milletin valisi yapan neydi?
Çünkü, o, yıllardır, bürokratik merkeziyetçi sistemi eleştirdi, idare ve
siyasette yerinden yönetimi savundu. Bu yönde, devlet-halk işbirliği ve toplum
kalkınması metoduyla sayısız proje gerçekleştirdi. Hem yüksek sesle düşündü hem
de sistemi zorlayarak pilot laboratuvar uygulamalar yaptı. Çalıştığı her yer
adıyla anıldı. Sağlıklı yaşamla ilgili bir dizi uygulamalar yaptı; kolalı
içeceklere, sigara ve alkole hayır, süt ve ayran içelim, kepekli ekmek
yiyelim" kampanyaları başlattı. Yeri gelince "IV. Murat" diye
anıldı. Yani, çürümüş sistemi, bir şokla kendine getirmeye çalıştı. O,
insanları, doğayla, yaşadıkları şehirle, birbirleriyle, hatta, kendileriyle
barıştırdı.
Aydın'dan Erzincan'a vali olarak atandığında, Erzincanlılar "Aydın
kaybetti, Erzincan kazandı" demişti; çünkü, Erzincanlılarla aileden biri
gibi olmuştu. Erzincan'dan merkeze alındığı zaman ise "bütün Türkiye
kaybetti" demişlerdi; çünkü, Türkiye, değerlerinin kıymetini bilmemekte
oldukça mahir bir ülkeydi. En önemlisi de, valinin merkeze alınmayla ilgili
görüşüydü; "bizden kurtulmak zordur; bizden kurtulmak, ancak ömrümüz sona
erince mümkündür" demişti. Halk ile devlet arasında örülen duvarları
kaldırmak için mücadele etmişti. Gece 11'de de olsa, köyleri ziyaret ederek,
hayatlarında ilk kez valiyle karşılaşan insanlarla aynı sofrayı, aynı derdi
paylaşmış, paylaşmakla kalmamış, onların sorunlarına devletin şefkatli yüzüyle
çözümler üretmişti. O, halkın sönmeye yüz tutan umudunu yeşertmiş, "bir
ihtimal daha var" diyerek, yeni ufuklara yelken açma cesareti aşılamıştı.
O, kokuşmuş, hantallaşmış yapılanmaya karşı itaatsizliği kullanmış ve tıpkı
antik Yunan sitelerindeki gibi, örnek demokratik yöntemleri uygulayarak, halkı
yönetime katılmaya çağırmıştı. Devleti valinin makam otomobilinden ibaret
sananlara, o otomobilin içinden bir insanın çıktığını göstermişti; hem de
kendilerinden bir insanın... İnsanlara yürekten bir merhaba sunmuş, kendilerine
güvenmelerini sağlamış; aşılamayacak sorunların, unutulmaya yüz tutmuş birlik
ve beraberlikle, kardeşlikle nasıl çözüleceğini göstermişti.
Yetkileri elinde toplayan merkezî sistemi şiddetle eleştirmiş ve
yerinden yönetimin dillere destan uygulamalarını gerçekleştirmişti. Onüç yıllık
kaymakamlık ve ondokuz yıllık valilik görevleri sırasında, Türkiye'nin yönetim
sistemindeki eksiklikleri değerlendirme fırsatı bulmuştu. O, 1930'lardaki
yönetim anlayışının daha demokratik olduğunu savunuyordu. Yine, kaymakamların
evrak trafiği memurluğuna indirgenmesini içine sindiremiyordu. Kaymakamların bütçeden
mahrum olmaları, toplum kalkınması modelini daha 1960'larda başarısız kılmıştı.
Taşrada, hatta Ankara'da, yerel bir sorunun çözümü için söz söyleyecek
bir makam bulmak çok zordur; çünkü, her işi, herkesi, neredeyse her kurumu, her
bakanlığı ilgilendirmektedir. Her kurum yazmaya muktedirdir; ama, yapmaya
muktedir değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELAMİ UZUN (Devamla) - Yetki parsellerine bölünen devlette, kavgadan,
iş yapmaya kimsenin zamanı yoktur.
Dillere destan uygulamaları birçok araştırmalara konu oldu. Onun valilik
yaptığı illere giden herkes, iki şeyi başardığını gördü; biri, yerel
yönetimleri canlandırarak, orayı bir demokrasi okulu haline getirmesidir;
diğeri de, müthiş bir yatırım potansiyelini harekete geçirmesidir. Şu sözleri,
bu bakımdan, kayda değerdi: "Problemler evrakla beraber daireden daireye,
masadan masaya havale edilmekte, sonuçta anarşi ve kaos yaşanmaktadır. En büyük
güç halktır. Halkın talebi ve dayatması olmadan bir şey yapılamaz. Sistemi halk
değiştirecektir. Kavramlar tartışıldıkça, sistem kilitlendikçe halk harekete
geçecektir."
Yerel hizmetlerde ve merkezden planlanan hizmetlerde, devletin sınırlı
kaynaklarına yerel kaynakları, yöre halkının gücünü katmıştır. Bakanlık
kaynaklarını il özel idaresi kaynaklarıyla birleştirerek, hizmetlerin emanet
usulüyle daha hızlı ve ucuz gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Böylece, il
merkezlerinde yüzde 40, ilçelerde yüzde 75'e varan tasarruflar sağlamıştır.
Kızı Necla Hanımın söylediği gibi "Yazıcıoğlu'nun yaptıkları her valinin
yapması gereken şeylerdi, normaldi. Anormal olan, normalden uzaklaştırılmış
insanların, onun gerçekleştirdiklerini anlamaktaki yaklaşımlarıydı.
O, pratik bir vali idi. Erzincan depreminde yaptıkları hâlâ
hafızalardaki yerini korumaktadır. Deprem sonrası, yıkılan birçok binasıyla
acıların kenti haline gelen Erzincan, onun çalışmalarıyla, kısa sürede
canlanarak, hayata yeniden dönmüştür. Deprem sırasında vilayete yürümek isteyen
halkın arasına girip "haydin, hep beraber yürüyelim" diyerek
toplumsal bir olayı barışçıl bir şekilde çözümlemesi, bütün yöneticilere örnek
olması gereken bir davranıştı. Sıvas'ta, halkın karşısına çıkamayan valiyle
beraber açılan yaraları görünce, Yazıcıoğlu'nun nasıl bir vali olduğunu daha
iyi anlıyoruz.
O, herkesin valisi idi; ne sağın, ne solundu. Etrafında her düşünceden
insan vardı. İnsanlara bir arada yaşayıp, sorunlara çözüm bulabileceklerini
öğretmişti; ayrılık noktalarını değil, birleştiren konularını öne çıkarmıştı.
İnsanlar, ideolojik huzursuzluktan kurtulup, sevgi ve saygıyı tanıyorlardı.
Onu en iyi anlatan cümleler, Tokatlı gazeteci Cemal İncesoyluer'in
yazdığı cümlelerdir. Tokatlı gazeteci "Bir dev geldi, kocaman ağzını açıp
şöyle bir üfürüverdi, kenti kaplayan beyaz ölüm tozu uçup gitti. Taşlaşan
insanlar, daldıkları uykudan uyandılar; sokaklara, caddelere, binalara,
bahçelere, kısacası, her şeye yeniden can geldi" demişti.
Evet, o, bizim kabına sığmaz valimizdi; yel değirmenlerine karşı
savaşmanın beyhude olmadığını öğreten bir Don Kişot'tu; devasa sorunları
çözmenin nafile bir uğraş olmadığını göstermekle geçen ömrün sahibiydi. Prof.
Dr. Kenan Mortan'ın büyük bir isabetle belirttiği gibi, o, Türk idarecilerine
yol gösteren bir kutupyıldızıydı. Bir insan ömrüne sığmayacak hizmetleri yirmi
yıllık valilik süresine sığdıran Yazıcıoğlu'nu, Kemaliyeliler şu sözlerle
uğurlamışlardı: "Biz bugüne kadar ancak evrak yazıyorduk, maaşımızın
hesabından başka bir şey bilmiyorduk. Biz evrak üretmekten iş üretmeye geçiş
yaptık. Biz, sizinle birlikte mucizeler yaşadık. Bunu yaşamayan anlayamaz. Bize
pencereler açtınız, ufkumuzu genişlettiniz."
Ben de, Erzincanlı Hacı Fevzi Sökmen'in sözleriyle uğurluyorum
kendisini. Hacı Fevzi Sökmen şöyle diyordu: "Kapısı herkese açık; sarhoşu
gider, delisi gider, kadını gider, erkeği gider. Yol gösterir. Merhameti
saymayla bitmez. Biz onunla spor yaptık, suda gezdik, havada uçtuk, yolda
yürüdük, çok işler yaptık, gizli hallarına vardık. Zerre kadar kötü niyeti
yoktur. Yalnız buraya değil ki, buraya ne yaptıysa ilçelere de yaptı. Bunda
olan adaleti hiçbir yerde bulamadım. Köylere gider, hastaları görür, başına bir
şey gelmişlere yardım eder. Üç gün üç gece söylesem, onun hareketlerini,
insanlığını bitiremem. Onun emsali yoktur. Gökte uçan kuşlar görse onu,
gülümser. Keşke geldiği zaman tanışmasaydık, o zaman bu kadar üzülmezdik.
İnşallah bir gün geri gelir. Belki de gelir, ne bileyim!"
Seni rahmetle anıyoruz. Ruhun şad olsun.
Sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Uzun, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekileri, gündemdışı ikinci söz, medyada hakkında çıkan
isnatsız haberlerle ilgili söz isteyen Ankara Milletvekili Bayram Meral'e
aittir.
Sayın Meral, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2. - Ankara Milletvekili Bayram Ali
Meral'in, medyada hakkında çıkan mesnetsiz haberlere ilişkin gündemdışı
konuşması
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Yeni sezonumuzun ülkemiz için, halkımız için, çalışanımız için, çalışmak
için çare bekleyenler için verimli bir yıl olmasını diliyorum.
Ayrıca, biraz önce konuşan değerli arkadaşımız gibi, biz de Sayın
Valimize Allah'tan rahmet diliyoruz. O, her şeyiyle gönüllerde bir iz
bırakmıştır. Onu her zaman hizmetleriyle anacağız. Allah mekânını cennet etsin.
Değerli arkadaşlarım, söz almamdaki öz neden şudur: Benim, Yüce Meclise,
Partime, halkıma ve yıllardır temsil ettiğim çalışan kesime karşı sorumluluğum
vardır, size hesap verme sorumluluğum vardır. Son zamanlarda iki gazetede, bir televizyon
kanalında... Onları izlediğim zaman, kendimi Filistinli bir zat, İsraillilerin
yakaladığı bir zat gibi hissettim. İftira, dünyada en çirkin bir harekettir.
Efendim, yıl 1997, bir dostum bir işyeri kuruyor. Benim de -Allah
hepinizin çocuklarını bağışlasın- 30 yaşlarında, yetişkin, kültürlü, tahsilli
çocuklarım var. Bu arkadaşımın işine, yüzde 5'er, çocuklarımı ortak ettim.
Bunun ayıplanacak hiçbir tarafı yok.
İşin tersi, işler hoş gitmedi. Ben ticareti de bilmem. Sermaye artırımı
falan deyince, baktık ki bizim taşıyacağımız bir yük değil, 1998'in 5 inci
ayının 5'inde oturduk, anlaştık. Yani, 1997 Nisanının sonunda ortak olduk,
5.5.1998'de karşılıklı pay senetleriyle -işin özünü pek bildiğim yok- devrettik
ve böylece kurtulduk.
Şimdi, saygıdeğer arkadaşlarım, aradan beş altı sene geçmesine rağmen
kaynağını da çok iyi biliyorum. O kaynaklık yapanlara da çok fazla iyiliğim
olmuştur; haram olsun... (Gülüşmeler)- bir yazı ve manşet... Değerli
arkadaşlarım, üzüldüğüm o ki, -hayatımda hiç bu kadar üzülmemiştim- sanki o 22
bankayı soyanı yakalamışlar! Öyle hızlı bir yayın veriyor ki, olacak iş değil!
Efendim, işte...
FEYZİ BERDİBEK (Bingöl) - Basın işte...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Beslersiniz siz de... Bir gün siz de
alırsınız cevabınızı, merak etmeyin.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, müsaade ederseniz, konuyu dağıtmadan devam
etmek istiyorum. Beni üzen olayın birisi de şudur: Çocuklarım orada ortak iken
yetkilerimi kullanmışım, Türk-İş Genel Başkanı olarak oraya 3 500 000 dolar
kredi aldırmışım. Bunun doğru olmadığını ispat etmem lazım. Nereye gitmem
lazım; bankaya... Halk Bankasına gittim. Sağ olsun, güleryüzlü bir genel müdürü
var, bizi karşıladı, "Sayın Başkan hemen bir dilekçe ver, işi
bitirelim" dedi. İyi, dilekçeyi verdik. O değişti. Ne oluyor diye gittim
birkaç gün sonra, bir murahhas üyeyle karşılaştım;"Başkan, bu olmaz,
çocuklarınızın vermesi lazım" dedi. Evet, hemen geldim, çocuklarımı
müracaat ettirdim. O zaman sayın genel müdürün bir işi çıktı, gitti; bir başka
arkadaşa gittim. Bilesiniz bunu; çünkü, önemli bir konu bu. Ondan sonra, millet
niye bırakıyor, özel sektör niye Türkiye'yi bırakıyor, başka yere kaçıyor, ona
geleceğim. Şimdi gittim, yine, güleryüzlü. Dedi ki "Sayın Başkan, bizim bu
yazıyı size verebilmemiz için ortakların muvafakat etmesi lazım." Peki...
Telefon ettim İstanbul'a; rica ettim, muvafakat ettiler; yazı geldi.
"Sayın Başkan, bu imzanın adama ait olup olmadığının anlaşılması için imza
sirkülerinin gelmesi lazım" dedi. Peki, imza sirküleri gelsin... İmza
sirküleri geldi. Günü 1 gün geçmiş; "bu olmaz, yenisi gelsin..."
Yenisi geldi. Efendim, bu, fakstan geldi, olmaz, aslının gelmesi lazım..."
Aslı da geldi. Gidip geliyorum. Dikkat edin beyler. Aslı da geldi. Ondan sonra
bir yazı geldi bana. Buyurun efendim... "Bankalar Yasası nedeniyle
-gizlilik ilkesi varmış- bu yazıyı veremeyiz" Peki kardeşim, veremezsin de
beni niye bu kadar uğraştırdın?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bayram Meral geldi, Meclis Başkanına durumu
anlattı. Kendisine teşekkür ediyorum. Telefon etti. Vereceğiz, vereceğiz; yine
yok. Sanayi Bakanımız Sayın Ali Coşkun Beyefendiye de teşekkür ediyorum
huzurunuzda. O benim dostumdur. Ona derdimi anlattım. İsmail Bey isminde
müsteşar yardımcısı bir zat, bilgisayarın karşısında -bendeki ticaret sicil
gazetesinde, her şeyiyle, ilan apaçık; düğmeye basıyor, hepsi tıkır tıkır
çıkıyor.
Bakınız beyler, alamadım; gittim İstanbul'a, notere. Noter bir yeminli
malî müşavir çağırdı. Gittik firmanın kapısına. Rica ettim, adam, bütün pay
dosyasıdır, bilmem nedir, hissedardır, banka dosyasının hepsini açtı bize,
teker teker tespit etti. Bayram Meral'in çocuklarının ortak olduğu tarihte bu
firmalara tek kuruş kredi verilmemiş. Geldikten sonra, bankaya bir daha gittik.
Banka da aynı paralelde bir yazı verdi.
Şimdi değerli arkadaşlarım, bir konuyu özellikle, müsaadenizle arz etmek
istiyorum. Beni yıllardır çok yakinen tanırsınız. Meydanlarda hortumcuya,
talancıya, vurguncuya, haksız kazanca karşı mücadele ettim; ama, bir şeyi
birbirine karıştırmadım. Ben, bu memlekette bir çivi çakanın başımın üzerinde
yeri olduğunu, bu kürsüden çok kez söyledim.
Şimdi, bir yatırımcı vardır; elinde ne var ne yok ortaya koyar, yetmez,
devletten kredi alır; ama, o işi çevirebilir çeviremez, ayrı bir olaydır. Biri
de devleti dolandırır; bilmem ne bankasından, bilmem neyinden cebine parayı
koyar, üzerine yatar, bu da ayrı bir şeydir. Bizim, vurguncu, talancı
dediğimiz, ikinci anlattığımdır. Yoksa, bir insan varını yoğunu ortaya koymuş
ve bir müessese kurmuş, ama, başaramamış...
Bakın, o çocuğun ortak olduğu işyerlerine ne oluyor; biri çalışıyor...
Sayın milletvekilleri, sayın İktidar Partisi, sayın bakanlarım; bu,
batan, giden para diyorsunuz; bunu böyle toplayamazsınız. Şimdi, adam müessese
yapmış, biri çalışıyor; haydi, oradan borcunu öder... Bunun bir müessesesi daha
var; yıllardır bu adam 500 000 000 doların üzerinde ithalat, ihracat yapmış.
Beş yıldızlı otel gibi boya fabrikası Çorlu'da duruyor; içerisinde 15 000 000
marklık pırıl pırıl makineler yatıyor. Bunu çürütecek misiniz kardeşim?! Adamın
borcu varsa el koyun, alın, ya satın ya çalıştırın. Bu şekilde neyi
toplayacaksınız siz?! Yani, bunlar çürüyecek mi?! Ondan sonra da ne olacak?..
"Efendim, Bayram Meral'in çocukları ortağıymış."
Bir şeye daha aklım erdi ki, işçinin çocuğu işveren olamaz değerli
arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından "olur, olur" sesleri)
NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Olur, olur.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Olamaz, olamaz.
Hocam, olamaz. Benim çocuğum orada altı ay yöneticilik yaptı, başıma
gelmeyenler kalmadı.
Şimdi, şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri: Size hesap veriyorum, halkıma hesap veriyorum, Partime hesap
veriyorum, Türk-İş topluluğuna, bütün çalışanlara hesap veriyorum. Ben,
yıllardır, haksız kazancın karşısında oldum, talanın, vurgunun karşısında
oldum. Böyle bir adamın, birisi için devleti soydurması... Devletin
birikimlerinin haksız yere birinin cebine aktarılmasını yapan bir Bayram Meral
varsa, ahlaksızın ta kendisidir o Bayram Meral; ama, böyle bir şeyim yoksa,
bunları yazdıranların, bunları söyletenlerin adını Yüce Meclisimiz koysun
değerli arkadaşlarım. Benim çocuklarım ve şahsım, ömrüm boyu, ne bir yerden beş
kuruşluk bir şey almıştır ne böyle bir şeye tenezzül etmiştir; ama, namusumuzla
birkaç yere teşebbüs ettik, tutturamadık. Hakkımızda hayırlısı buymuş; ama,
bundan sonra...
İçinizde işverenler var, bizde de var. Bazen kızıyordum size; biraz hata
etmişim; sizlerden özür diliyorum. (Alkışlar)
Yani, niye şimdi Türkiye'de yatırım yapmıyorlar da, yurtdışına gidip
yatırım yapıyorlar?! Böyle bir banka sisteminde, böyle bir bürokrasiyle karşı
karşıya kaldığınız yerde, Meclis Başkanının, bir bakanın, bir milletvekilinin
bir yazıyı alamadığı bir Türkiye'de hangi işveren yatırım yapar?! Bunu
düzeltin, bunu; sizden rica ediyorum, bunu düzeltin.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bu
tutanakları size arz etmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, yine, merhum Vali
Recep Yazıcıoğlu hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Cemal Yılmaz
Demir'e aittir.
Sayın Demir, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz
Demir'in, geçtiğimiz günlerde bir trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli
Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun meslek hayatındaki başarılarına ve milleti için
yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu'nun cevabı
CEMAL YILMAZ DEMİR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İkinci Yasama Yılının bu 2 nci Birleşiminde, merhum Valimiz Recep
Yazıcıoğlu'yla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu, hepimiz, kaçınılmaz bir şekilde, ebedî hayata doğru yürüyoruz.
Belki bir gün önce, belki bir gün sonra, bir nefes kadar kısa bir ömür bir gün
sona eriyor. Bazen, insanlarımızın kalbinde ölümsüzleşenler de oluyor. Onları
hiç ölmeyecekmiş gibi sevdiğimizden midir bilinmez, ölümüne bir türlü alışamıyoruz.
Hayatımızda, çoğu kez, değerini bilemediğimiz varlıklara olan ihtiyacımızı,
onları kaybettiğimiz zaman daha iyi anlıyoruz.
Yine bir trafik kazasında, yine milletimizin bir sevdalısı gözünü
sonsuzluğa çevirdi, daha öncekiler gibi. İşte, bu değerlerden biriydi Recep
Yazıcıoğlu. Nadir bulunan insanlardan, zor ülke koşullarında çok zor yetişen
insan tiplerinden biriydi o. Bu vesileyle, hepinizin başı sağ olsun diyorum.
Özellikle de rahmetli Valimizin bütün yakınlarının başı sağ olsun ve Allah
sabırlar versin.
Değerli arkadaşlar, milletler için, kendi değerleriyle yoğrulmuş
önderler birer ütopyadır. Dünün ütopyasını seslendiren Nurettin Topçu
"yarınki Türkiye'nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına
gönül verecek, sabırlı ve azimli, lakin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan ruh cephesinin maden işçileri olacaktır.
Hünerleri, her türlü fedakârlık olan bu hizmet ehlleri, hizmetlerinin
mükafatlarını bu insanlardan beklemeyecekler, sonsuzluğa sunduğu eserin sesinin
akislerini yine sonsuzluktan dinleyeceklerdir" demektedir.
Özgür düşünce, demokratik yaşam anlayışı, üretkenlik, sürekli dinamizm
ve toplum menfaatları her zaman kendilerinden öne oldu onlar için; ama, çoğumuz, kişisel
kaygılarımızın peşinde koşmaktan aslî görevlerimizi unutur olduk.
Bilim adamlarımız fikir üretmeli, biz politikacılar ise çözüm
üretmeliyiz.
Çağdaşlık, demokratik kültürün yerleşmesiyle mümkündür; ancak,
demokratik bir zeminde yetişen insanlar, güven duygusu ve güven kültürüyle
kendini geliştirir.
Geleneksel kültür yapımızda oluşmuş
kolektif bilinçaltı kalıplar, devleti baba yerine koyma eğilimindedir.
Devlete itiraz etmenin, babaya itiraz olarak algılanmasının psikodinamik boyutu
vardır. Kolektif bilinçaltındaki düşünce ve duygu kalıplarına uygun politikalar üretilmelidir.
Bu nedenle, yasadışı eylemi zorlayan ideolojik etkinlikler, yürüyüşler
ve okul önlerindeki protestolar toplumsal cevap bulamamaktadır. Toplumun büyük
çoğunluğunun, düşüncesini devleti incitmeden yapma duygusunu taşıması, seçim
tepkileri şeklinde ortaya çıkabilir. Devleti kutsallaştıran dogmatik olarak
devlete bağlılık duygusu ile babaya bağlılık duygusunun ayrıştırılması uzun
sosyolojik faz gerektirir.
Çözüm nedir; iyi adamlar ile kötü adamlar arasındaki kavga
bitmeyecektir; uzun vadeli çözüm, iyi adamların çoğalmasıdır; orta vadeli
çözüm, iyi adamların organize olmayı, doğruyu doğru şekilde savunmayı
başarabilmeleridir. Kendini beğenmiş kurtarıcılar beklemek, itaat kültürünün
devam eden bir anlayışıdır. Bilim, sürekli gerçeği arama çabasındadır. Çözüm
için hak arama bilincinin oluşması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, Anadolu insanı, köleliğe değil, özgürlüğe layıktır.
Bilinçli bir halkın karşı konulmaz iradesi, yanlışları düzeltecek tek güçtür.
Kültürümüzdeki manevî dinamikleri iyi kullanırsak, toplumun azalan sevgi ve
güvenini artırmak mümkün olabilir.
En büyük düşmanımız önyargı, en çok ihtiyacımız olan şeyse diyalogdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) - Toplumda, sevgi, saygı ve güven duygusu
önemlidir. Bir toplumda, sevgi, saygı ve güvenin azalması, sosyal ilişkileri
düzenlemeyi zorlaştırır. Bireylerarası kavgaların artması, toplumsal huzurun
bozulması sonucunu doğurur, insanları yalnızlığa iter, ekonomik hareketlilik
azalır. Barış ve huzurun yaygınlaşması için insan psikolojisini merkez alan
politikalar üretmek öncelikli hedefimiz olmalıdır. Her ne kadar, rafting
yapmak, su kayağı yapmak, yamaç paraşütü yapmak, valimizi renkli ve aykırı
gösterse de, onu esas renkli ve aykırı kılan, merhum valimizin mezar taşında
"hür, demokrat, adam gibi bir ülkede yaşayamadan gitti" vasiyetindeki
mesajda yatmaktadır. Sanırım, bu mesaj, biraz önce ifade ettiklerimin bir özeti
ve özlemi olsa gerek.
Değerli arkadaşlar, rahmetli valimizin ardından dökülen gözyaşı ve
yakılan ağıtlar, aziz milletimizin kendi sesine duyduğu sevdayı göstermektedir.
Rahmetli, seslerin kısıldığı bir dönemde, milletimizin sesi ve yüreği olmuştu;
yüreklere su serpmeyi alışkanlık haline getirmişti. Tokat'ta başladı, Aydın'da
devam etti, Erzincan'da zirveye çıktı; bu ses kısılmaya çalışıldı; ancak,
susmamıştı, milletine olan sevdasını dışa vurmaktan bir gün bile geri
kalmamıştı. En son Denizli'deydi, yine eskisi gibi... Sadece birkaç ay görev
yaptığı Denizli halkının ona olan sevgisini görünce, bir şey anlatmaya gerek
kalmadığını hep beraber görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, sözlerimi, merhum valimizin ardından yakılan bir
ağıtla bitirmek istiyorum:
"Beni yaşlı bir çınarın dibine gömün
Yapraklarından nisan yağmurları damlasın
Toprağımın üstüne...
Garip bir çobanın kaval sesiyle
Şafak sökerken
Beni o yaşlı çınarın dibine gömün
Hasretlerim, özlemlerim,
Bilinmeyen sevgilerim
Kimseye yük olmasın..."
Gönülden bağlandığım Anadolu'da her sahipsiz mezara gönderdiğim duaya,
topladığım kır çiçeklerinin kokusuna, yurdumun vadilerinde yankılanan her
feryadıma aziz ruhunu ortak edeceğim.
Nasıl olsa yerin altı da üstü de birdir bizim için; ama, adam hasreti
çok zor doğrusu...
Güle güle, adalet ve merhametine şahadet ettiğim sevgili valim...
Güle güle, adam gibi adam...
Bu vesileyle, bu yasama yılının başarılı geçmesini diler, Yüce
Meclisimize ve milletimize saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Demir, teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle, Sayın Yazıcıoğlu'nu bir kere daha rahmetle yâd ediyoruz.
Sayın Bakanım, buyurun efendim. (Alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de, önce, yeni yasama yılımız, ülkemiz için, milletimiz
için hayırlara vesile olsun diyorum.
Değerli arkadaşlar, Sıvas Milletvekili Sayın Selami Uzun ve Samsun
Milletvekili Sayın Cemal Yılmaz Demir, merhum valimiz, yakın dostum Recep
Yazıcıoğlu'yla ilgili gündemdışı söz alarak, merhum valimizi anlatmaya
çalıştılar. Ben de, Bakanlığımın bir mensubu, aziz bir dost, eski bir meslektaş
olarak, merhum valiyle ilgili düşüncelerimi dile getirmek üzere söz almış
bulunuyorum ve bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, toplumların tepkisine kulak vermemiz gerekiyor. Adına
"sağduyu" dediğimiz terazi hiç yanılmıyor. Merhum valinin cenazesinin
uğradığı her yerde onbinlerin hazır bulunması boşa değildi. Pek çok televizyon
kuruluşlarının cenaze merasimini canlı yayınlamasının bir anlamı olmalı. Bir
bütün olarak toplumu bir amaca bu denli yönlendirmek mümkün değil. Ben,
milletvekili arkadaşlarımın, Meclisin resmî açılışını takip eden bu ikinci
günde merhum valiyle ilgili olarak konuşma yapmalarını, yalnızca bir
kadirşinaslık olarak görmüyorum; aynı zamanda, hepimizin yaslandığı, kudretini
aldığı aziz milletimizin duygularına bir tercümanlık olarak da görüyorum.
Bugünkü konuşmalar, belki de cumhuriyet tarihimizde bir ilke işaret ediyor.
Muhtemelen, daha önce, hiçbir valiyle ilgili bu çeşit bir gündem oluşmadı.
İşte, bize rahmetliden kalan miras, bir başka deyişle ders bu. Amaç, bu sırrı
çözmek olmalı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkes, kendince bir yorum
yapabilir; ama, benim kanaatim, rahmetli valimiz, gücü yettiğince, enerjisinin
sonuna kadar, bu milleti, bu devleti aziz etmek için çalıştı. Eleştirilerinde
şahısları değil, sistemi hedef seçti. Düşüncelerini hiç çekinmeden çok yalın
bir biçimde dile getirdi; hem üretti hem konuştu. Yalnızca eleştirmedi;
çalışmalarıyla, söyleminin olabileceğini ispat etti. Temel eleştirisi,
tıkanmış, üretemez olmuş, hantallaşmış merkezî idareye ve onun bürokratik
egemenliğine idi; umudu, hayali ise, etkin, güçlü ve çekirdek bir merkezî
yönetim, fonksiyonel, üreten, halka sorumlu olan bir yerel yönetim modeli idi.
Prens Sabahattin'den itibaren felsefî bir tartışmanın odağındaki ademi
merkeziyet fikri, merhum valinin âdeta vazgeçilmezi idi; sevdası, Türkiye'nin
çıkış yolu, valimiz için bu tercihte gizli idi. Merhum valimizin ömrü, uğrunda
çırpındığı hayali görmeye kâfi gelmedi; ama, 22 nci Dönem Parlamentosu,
inşallah merhumun hayalini gerçekleştirecek. Bütün gücümüzle kamu reformu için
çalışıyoruz, işin sonuna geldik.
Merhum dostumun manevî huzurunda, hayallerinin çok yakında gerçek
olacağı, çocuklarının ve çok sevgili torununun güçlü yerel yönetimlerin
hizmetlerinden yararlanarak yaşayacağı sözünü veriyorum.
Aziz dostum, ruhun şad olsun.
Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biz de, şu anda aramızda bizimle
birlikte Genel Kurulda bulunan ve yasama faaliyetlerimize katılan milletvekili
arkadaşımız Mustafa Said Yazıcıoğlu'nun şahsında bütün ailesine sabır niyaz
ediyoruz. Merhum Recep Yazıcıoğlu'na Allah rahmet eylesin.
Sayın milletvekilleri, Sayın Meral'in biraz önce bize verdiği Halk
Bankası Genel Müdürlüğünün ve yeminli malî müşavirin yazısını muhtevi evrakı
Sayın Başkanıma takdim edeceğimi kendisine iletiyorum.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Sayın Kâtip Üyemizin, sunumlarını oturduğu yerden yapması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığının 3 adet tezkeresi vardır; ayrı
ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım:
C) Tezkereler ve
Önergeler
1. - Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında 4967 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek
üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/353)
13.8.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi: 4.8.2003 günlü, A.0l.0.GNS.0.l0.00.02-2544/9642 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 31.7.2003 gününde kabul
edilen 4967 sayılı "Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun" incelenmiştir:
1- İncelenen 4967 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle değiştirilen
14.6.1973 günlü, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Yasasının 8 inci maddesinde,
"Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır.
Maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim
kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık,
burs, kredi ve ücreti Millî Eğitim Bakanlığınca karşılanmak kaydıyla özel
öğretim kurumlarında öğrenim görmeleri sağlanabilir. Buna ilişkin esas ve
usuller Millî Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken belirlenir.
Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel
tedbirler alınır."
denilmektedir.
Maddenin ikinci fıkrası,
"Maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim
kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık,
burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır."
kuralını taşımakta iken, fıkradaki "ve başka yollarla gerekli
yardımlar yapılır" düzenlemesi,
"ve ücreti Millî Eğitim Bakanlığınca karşılanmak kaydıyla özel
öğretim kurumlarında öğrenim görmeleri sağlanabilir. Buna ilişkin esas ve
usuller Millî Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken
belirlenir" biçiminde değiştirilmiştir.
Değişikliğin amacı "maddî imkânlardan yoksun ve başarılı
öğrencilerin, parasız yatılılık, burs ve kredi dışında hizmet satın alınması
yoluyla özel eğitim kurumlarından yararlandırılmasının sağlanması" olarak
açıklanmıştır.
a-Çağdaş yönetim anlayışında devletin temel işlevlerine çekilmesi
gerektiği savunulurken, temel görevler adalet, savunma, eğitim ve sağlık olarak
sayılmakta, ülke olanaklarının bu alanlara özgülenmesiyle başarının
yakalanacağı vurgulanmaktadır.
Özellikle eğitim konusunda başarılı olamayan ülkelerin geleceklerini
tehlikeye atacakları kuşkusuzdur; çünkü, eğitim, diğer tüm başarıların
temelini, altyapısını ve kaynağını oluşturmaktadır.
Çocuklarımızın, ülkemizin gerçekleri ve gereksinimleri yönünde, gelişen
ve değişen dünya gereklerine uygun çağdaş bir eğitim ortamı içinde
yetiştirilmesi çağı yakalamanın zorunlu koşuludur.
Anayasanın, çağdaş bir eğitim ve öğrenimi öngören 42 nci maddesinde;
-Kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağı,
-Eğitim ve öğretimin, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş
bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında
yapılacağı,
-Eğitim ve öğretim özgürlüğünün Anayasaya sadakat borcunu ortadan
kaldırmayacağı,
-İlköğretimin kız ve erkek tüm yurttaşlar için zorunlu ve devlet
okullarında parasız olduğu,
-Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esasların, devlet
okullarıyla erişilmek istenen düzeye uygun biçimde yasayla düzenleneceği,
-Devletin, maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini
sürdürebilmeleri amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli yardımları
yapacağı,
belirtilmiştir.
Anayasada eğitim ve öğretim, birey yönünden hak olarak tanınırken,
devletin de başta gelen ödevlerinden sayılmıştır.
Devletin bu ödevleri yerine getirmesinin yolu, kuşkusuz, Atatürk ilke ve
devrimleri doğrultusunda, aklın egemenliğine dayanan, çağdaş eğitim ve öğretim
kurumları oluşturması, var olanları geliştirmesidir. Eğitim ve öğretim hizmetlerine
devletçe önemli ağırlık verilmesi, çağın ve Anayasanın gereğidir.
İncelenen yasanın 1 inci maddesiyle getirilen, maddî olanaklardan yoksun
başarılı öğrencilerin, karşılığı genel bütçeden ödenmek üzere, özel eğitim
kurumlarında okutulmasına ilişkin düzenleme, devletin temel görevinin hizmet
satın alma yoluyla özel eğitim kurumlarına devredilmesi anlamı taşımaktadır.
Oysa, Anayasanın 42 nci maddesinde, devletin önemli temel görevleri
arasında yer alan eğitim hizmetini, özel eğitim kurumlarından hizmet satın
alarak yürütmesine olanak sağlayan bir düzenleme bulunmamaktadır.
b-Maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin hizmet satın alınması
yoluyla özel eğitim kurumlarında okutulması, öğrencilere eğitim olanağı
sunulmasının yanında özel okullara devlet bütçesinden kaynak aktarılması
sonucunu doğuracaktır.
Anayasanın 42 nci maddesinin yedinci fıkrasında, devletin maddî
olanaktan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacıyla
burslar ve başka yollarla gerekli yardımı yapacağı belirtilmiştir.
Bu kuralda öngörülen yardımlar, öğrencilere yönelik parasız yatılılık,
burs ve kredi gibi yardımlar ile sosyal
yardımlara ilişkindir. Görüldüğü gibi, Anayasada özel eğitim kurumlarına devlet
bütçesinden kaynak aktarılması öngörülmemiştir.
Ayrıca, özel eğitim kurumlarının kurulma amaçlarından biri, eğitim
hizmetinden yararlananların öğretim giderlerini üstlenip devlet bütçesini
rahatlatmaktır ki, özel okullara kaynak aktarılması bu amaçla da
bağdaşmamaktadır.
c- Maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin desteklenmesi için
özel eğitim kurumlarından hizmet satın alınmasına gerek de bulunmamaktadır.
Devlet okullarında eğitim parasız yapıldığı gibi, 17.6.1982 günlü, 2684
sayılı Yasada, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ilköğretim ve ortaöğretim
kurumlarında öğrencilerin parasız yatılı ya da burslu okumalarına ve bunlara
sosyal yardım yapılmasına ilişkin düzenlemeler bulunduğu, çeşitli yabancı dillerde
eğitim veren çok sayıda anadolu liselerinde karşılıksız olarak başarılı
öğrencilerin eğitiminin üstlenildiği bilinmektedir.
Ayrıca, 8.6.1965 günlü, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasasının ek 4
üncü maddesinde, özel öğretim kurumları, kapasitelerinin yüzde 2'sinden az
olmayacak sayıda ücretsiz öğrenci okutmakla yükümlü kılınmıştır.
d- Anayasanın 42 nci maddesinin gerekçesinde, devlete maddî olanaktan
yoksun başarılı öğrencilere burslar ve başka yollarla gerekli yardımı yapma
ödevinin yüklendiği sekizinci fıkranın
amacının, devlet dışında burs vermeyi meslek edinmiş çeşitli hukuksal yapıdaki
kuruluşların gençler üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi olduğu
vurgulanmıştır.
Yoksul ancak başarılı öğrencilerin özel eğitim kurumlarında devlet
olanaklarıyla okutulması bu amaca uygun düşmemektedir.
Ülkemizde eğitim kalitesini ve çağdaşlığını kanıtlamış kimi özel
okullara ilginin büyük olduğu, giriş sınavının ardından çok kısa sürede
kontenjanlarını doldurdukları bilinen bir gerçektir.
Bu okullarda, hizmet satın alma yöntemiyle öğrenci okutulması
olanağı bulunmadığına göre,
öğrencilerin, kontenjanlarını dolduramayan kimi çevrelerce değişik amaçlarla
kurulmuş özel okullara gönderilmesi kaçınılmazdır. Bu durum, bir yandan, bu
özel okulların devlet kaynaklarıyla desteklenmesi, öte yandan da laik,
demokratik Türkiye Cumhuriyeti niteliklerine uygun olmayan düşünce yapısına
sahip insanların yetiştirilmesi anlamına gelmektedir.
Devletin eğitim alanındaki temel ödevi, devlet okullarının düzeyini özel
okullara örnek oluşturacak biçimde yükseltmek ve bu okulları tam kapasiteyle
çalışabilecek duruma getirmektir.
Devlet okullarının fizikî koşullarını ve eğitim kalitesini iyileştirmek
için yeterli ödenek bulunmadığı öne sürülürken ve bu okullarda büyük ölçüde
kapasite açığı varken, devletin sınırlı parasal kaynağının kimi özel okulların
desteklenmesi amacıyla bu okullara aktarılması kamu yararı yönünden uygun
görülmemiştir.
2- İncelenen 4967 sayılı Yasanın 2 nci maddesiyle 1739 sayılı Yasanın 51
inci maddesine eklenen ilk fıkrada,
"Millî Eğitim Bakanlığına tahsisli Hazine mülkiyetindeki
taşınmazlar ile Millî Eğitim Bakanlığı kullanımında bulunan mülkiyeti il özel
idaresine veya köy tüzelkişiliğine ait taşınmazlardan gerekli görülenlerin,
mülkiyetinin Hazineye bedelsiz devrinden sonra; Millî Eğitim Bakanlığı ile
mutabık kalınarak tahsislerini kaldırmaya ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye
Kanununun 24 üncü maddesine bağlı olmaksızın satmaya Maliye Bakanı
yetkilidir."
denilmektedir.
Getirilen düzenlemeyle, bir kamu hizmetine özgülenmiş olup, bu durumuyla
"devir ve ferağ edilmezlik" ilkesi uyarınca satılamayan ve başkasına
devredilemeyen kimi taşınmaz malların satılmasına olanak sağlanmakta, bu konuda
Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır.
Maddede satışın ilke ve yöntemleri belirlenmediği için, söz konusu
taşınmazların satışının 2886 sayılı Devlet İhale Yasası kurallarına göre
gerçekleştirileceği anlaşılmaktadır. Çünkü, bu yasa, genel bütçeli dairelerle
katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin "satım, kira,
trampa, mülkiyetin gayri aynî hak tesisi" işlerini kapsamaktadır. Bir
başka anlatımla, söz konusu taşınmaz malların satışı bu yasa kapsamına
girmektedir.
İncelenen yasanın 2 nci maddesiyle yapılan düzenlemede, yukarıdaki
açıklama ışığında hukuka ve kamu yararına aykırılık görülmemiştir.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun bulunmayan 4967
sayılı "Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun", 1 inci maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi
için ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet
Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
2. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4960 sayılı Kanunun bazı maddelerinin
bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/354)
15.8.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi:1.8.2003 günlü, A.0l.0.GNS.0.l0.00.02-1497/5945 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 29.7.2003 gününde kabul
edilen 4960 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun" incelenmiştir.
İncelenen 4960 sayılı Yasanın 2 nci maddesiyle, Anayasanın 170 inci
maddesi başlığıyla birlikte değiştirilmiş; maddenin üçüncü fıkrasında
31.12.1981 gününden önce bilim ve fen yönünden orman niteliğini tümüyle
yitirmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin idaresi, satışı, satış
esas ve usulleri ve satış gelirinden orman köylülerinin kalkındırılmalarının
desteklenmesi ile ağaçlandırma ve erozyon kontrolü amacıyla ayrılacak payın
belirlenmesinin yasayla düzenleneceği; orman köyleri sınırları içinde kalan
yerlerin satışında, kullanıcısı orman köylüsüne öncelik tanınacağı
belirtilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisince daha önce 4.4.2003 gününde kabul edilen
4841 sayılı Yasayla Anayasanın 170 inci maddesinde yapılan değişiklikte,
31.12.1981 gününden önce bilim ve fen yönünden orman niteliğini tümüyle
yitirmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin "devri, tahsisi,
terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı aynî hak tesisi ve satışı"nın
yasayla düzenleneceği belirtilmişken, incelenen 4960 sayılı Yasayla yapılan
değişiklikte, diğer hukuksal tasarruflar metinden çıkarılmış, söz konusu
yerlerin "satışı"na ilişkin yetki korunmuş, bunun yanında bu yerlerin
"idaresi"nin de yasayla düzenleneceği vurgulanmıştır.
Bu nedenle, 4841 sayılı Yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez
daha görüşülmesi için geri gönderilmesine ilişkin kimi gerekçelerin geçerliliğini
koruduğu görülmektedir.
1- Ormanın genel tanımı bulunmakla birlikte hukuksal yönden ormanı
tanımlamak oldukça güçtür. Ağaç bulunan her yere hukuksal yönden orman
denilemeyeceği gibi, üzerinde ağaç bulunmayan kimi alanların orman kapsamına
girmesi olanaklıdır.
Ormanın tanımlanmasındaki bu güçlük, ülkeleri "orman rejimi"ni
belirleyerek, kimi alanları bu rejime bağlı kılmayla yönlendirilmiştir.
Ormanların sağladığı çeşitli ve önemli yararlar, bunların korunmasının,
işletilmesinin ve ürünlerinden yararlanılmasının özel biçimde düzenlenmesini
gerektirmiştir.
Ormanlara ilişkin hukuksal rejim düzenlenirken, kural olarak, çok önemli
doğa hazinesi ve ülke kaynağı olan ormanların "korunması ve sürekliliğinin
sağlanması" için "devlet elinde bulunması" ve "devletçe
idaresi ve işletilmesi" ilkelerinden esinlenilmektedir.
Ormancılığın uygar dünyadaki ekonomik, tarımsal, endüstriyel, toplumsal
ve kültürel önemini kavramış olan cumhuriyet döneminde ormancılığın hukuksal ve
teknik esasları belirlenerek, ülkenin bu temel sorununa bilimsel yöntemler kullanılarak
ve yurt gerçekleri gözetilerek yaklaşılmıştır.
Ülkemizde, yukarıda belirtilen ilkelere uygun ilk orman rejimi,
8.2.1937'de kabul edilen 3116 sayılı Orman Yasasıyla düzenlenmiştir. Daha
sonra, 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Yasası çıkarılmıştır. Bu yasada da,
uygar dünya orman rejiminde bulunması gereken ilkelere uygun düzenlemelere yer
verilmiştir.
1961 Anayasasıyla, ormanların korunması ve sürekliliğinin sağlanması
için mülkiyetinin ve idaresinin/işletmeciliğinin devlet elinde bulunması
ilkesi, anayasal kurala dönüştürülerek, orman hukukunun temel ilkeleri durumuna
getirilmiştir. 1982 Anayasasında da bu ilkeler korunmuştur.
2- İnsanlığın geleceği yönünden, çağdaş ülkelerde,
"süreklilik" ilkesi, ormancılık alanında benimsenen ve ormanların
hukuksal düzenini oluşturan genel ilke olarak benimsenmiştir.
Ormanlarda süreklilik ilkesiyle güdülen amaç, orman varlığının
korunması, genişletilmesi ve geliştirilmesinin sağlanmasıdır. Kuşkusuz,
insanlığın yararı gözetilerek ormanlardan olanaklar ölçüsünde yararlanılmalı,
ancak, bu yararlanma orman varlığına zarar verecek boyuta ulaşmamalıdır.
Ormanlarda süreklilik ilkesi, insanlığın ve ulusal ekonominin yararı
için ormanların kuşaktan kuşağa kutsal bir değer olarak devredilmesini
gerektirmektedir.
Ormanlarda süreklilik ilkesinin gerçekleşmesi devletin denetim ve
gözetimiyle olanaklıdır. 1961 Anayasasının 37 nci ve 131 inci maddelerindeki
düzenlemeler, anayasa koyucunun bu ilkeyi benimsediğinin açık göstergesidir.
1982 Anayasasında da, 1961 Anayasasında ormancılık konusunda getirilen
ilkelere genel çizgileriyle bağlı kalınmıştır. Ormanlarda süreklilik ilkesi
yönünden 1982 Anayasasının 169 uncu maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları,
orman suçlarının affıyla ilgili düzenleme dışında, 1961 Anayasasının 131 inci
maddesindeki kuralların yinelenmesi niteliğindedir.
Yine 1982 Anayasasının 169 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında,
"orman sınırlarının daraltılamayacağı" belirtildikten sonra bu genel
kuralın ayrıklıklarına da yer verilmiştir. "Orman dışına çıkarma"
olanağı sağlayan bu ayrık düzenlemeler, halkı orman suçu işlemeye özendirdiği,
orman suçu işleyenlerin ödüllendirildiği gibi savlarla, orman rejiminin en çok
eleştirildiği alan olmuştur.
Anayasa Mahkemesinin 10.3.1966 günlü, E.1965/44, K.1966/14 sayılı
kararında da, "Ormanlar ulusal bir zenginliktir. Bunların çeşitli
yönlerden yurdumuz için taşıdıkları büyük önem meydandadır. Ormanların
sağladıkları birçok faydalar arasında erozyonu da önledikleri ve bu yüzden
tarıma elverişli yurt topraklarının yok olmasına engel oldukları göz önünde
tutulursa, ülkenin geleceği ve hatta varlığıyla ilgili bir servet oldukları
söylenebilir. Şu halde ormanları korumak, yetiştirmek ve genişletmek, ihmali
caiz olmayan bir devlet ödevidir..."
denilerek, ormanlarda süreklilik ilkesinin önemi vurgulanmıştır.
3. Çağdaş ormancılık ilkeleri doğrultusunda bir orman rejiminin sağlıklı
biçimde yürütülebilmesinin öncelikli koşulu, orman sayılan yerlerin
sınırlarının belirlenmesi ve kadastrosunun yapılmasıdır.
Ülkemizde 1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı Yasayla başlatılan ve beş
yıl içinde sonuçlandırılması öngörülen kadastro çalışmaları henüz
bitirilememiştir. Orman Genel Müdürlüğünün saptamalarına göre Türkiye'de, orman
sayılan yerlerin yüzde 76'sında orman kadastrosu çalışmaları yapılabilmiş,
ancak, bu alanın yalnızca yüzde 27'si tapuya tescil edilebilmiştir. Üstelik,
kadastrosu yapılan alanlarda, uyuşmazlıkların doğması ve bunların çoğunun
yargıya götürülmüş olması nedeniyle belirsizlikler sürmektedir.
Orman sayılan alanlar, uzun yıllardan bu yana yürütme erkini ellerinde
bulunduranlarca siyasal amaçlarla kullanılmıştır. Sonuçta, ülkemizde kamu
yararına uygun biçimde yönetilmesi zorunlu olan ormanlar, işgalcilerce
gelişigüzel kullanılan alanlar olarak ortaya çıkmıştır. Son değişiklikle de,
gelir sağlanması amacıyla eylemli duruma anayasal düzeyde yasallık
kazandırılmak istenilmektedir.
Orman niteliğini tümüyle kaybetmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış
yerlerin satışı, sorumluların ödüllendirilmesi anlamı taşımaktadır. Bu durum,
orman alanlarının yok edilmesini özendirecek ve yeni orman yıkımlarına neden
olacaktır.
Bu tür özendirici düzenlemelerin yaptığı yıkımın örnekleri geçmişte
yaşanmıştır. 1961 Anayasasının 131 inci maddesinde, 1255 sayılı Yasayla yapılan
değişiklikle getirilen tarih sınırı 15.10.1961 iken, bu sınır 1982 Anayasasının
170 inci maddesiyle 31.12.1981 olarak kabul edilmiştir.
1974-1983 döneminde, devlet ormanı sayılan yaklaşık 1,2 milyon dönüm
alan, "orman niteliğini yitirdiği", "tarım ve hayvancılık için
yarar görüldüğü", "otlak, kışlak ve yaylak durumuna geldiği" ya
da "şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu"
gerekçeleriyle orman rejimi dışına çıkarılmıştır.
Orman sınırları dışına çıkarma çalışmaları 1982 Anayasası döneminde de
sürdürülmüş; devlet ormanı sayılan araziler, 1984 ve 1985 yıllarında 224 000 ve
1986-2000 döneminde de 2,5 milyon dönüm daraltılmıştır.
1990'lı yıllarda yapılan "orman sınırları dışına çıkarılmış
yerlerin hak sahibi orman köylülerine satılması" uygulamalarının yoksul
orman köylülerinden çok ilgili yörelerdeki çıkarcılara yaradığı, aynı
uygulamaların orman idareleri ile yöre halkı arasında yeni ve yoğun
anlaşmazlıklara yol açtığı, bu gibi yerlerin, kaçak yapılaşmaya konu olduğu,
bir kısmında mini kentler kurulduğu, çeşitli çıkar gruplarının yasadışı kazanç sağlama yolu durumuna geldiği
bilinmektedir.
İncelenen yasa ile orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin,
kullanıcılarına öncelik verilerek de olsa satışının yapılabilecek olması, orman
yağmasını artıracak, yağmalanan bu taşınmazlardaki kaçak yapılar için yeni
"imar affı" umudu doğuracaktır.
Öte yandan, bir yerin bilim ve fen yönünden tam olarak orman niteliğini
yitirmesi, toprak ve arazi yapısının bozulması ve o yerde bir daha orman
yetiştirme olgusunun hiçbir biçimde kalmamış olmasını anlatmaktadır. Ülkemizde
doğal yollardan bir yerin orman niteliğini yitirmesine rastlanmamıştır.
Dolayısıyla, bir yerin orman niteliğini yitirmesi, insan eliyle ve kasıtlı
olarak ormanların tahrip edilmesi ve bu alanların bu kişilerce işgali biçiminde
gerçekleşmektedir.
Bu tür davranışlar, 6831 sayılı Orman Yasasına göre suç oluşturan
eylemlerdir. Yapılan yeni düzenlemeyle, orman niteliğini 31.12.1981 gününden
önce yitirmiş alanların, bu duruma kasıtlı eylemleriyle neden olan kişilere
satılması yolunun açılması ve işgalcilerin bu yerlerin yasal sahibi
olabilmelerine olanak tanınması, hukuk devleti ve adalet ilkesiyle
bağdaştırılamaz.
Suç işleyerek ormandan yer elde etmiş kişi ya da kurumların bu yolla
ödüllendirilmesi, ormana zarar vermeyen, yasalara ve Anayasaya saygılı
yurttaşların devlete, hukuka ve yasalara güvenini sarsacaktır.
Ayrıca, ormanlık alanların tahribine ve orman varlığının sona
erdirilmesine yönelik eylemlere anayasal dayanak kazandırılması, işgale ve
ormanların tahrip ve yağmasına süreklilik kazandıracaktır.
Hukuksal statü olarak orman alanı dışına çıkarılan yerlere sahip
olanların ya da bu alanlara kurulacak konut ve sınaî tesislerin, bu alanlara
bitişik ormanlara verebilecekleri zararın nasıl önlenebileceği ise, ayrı bir
sorun olarak önemini korumaktadır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle yayımlanması uygun görülmeyen 4960
sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun" Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi
için, Anayasanın 175 inci maddesi uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet
Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3. - Orman Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 4965 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek
üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/355)
15.8.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi:1.8.2003 günlü, A.0l.0.GNS.l0.00.02-2462/9394 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 31.07.2003 gününde kabul
edilen 4965 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
incelenmiştir:
1- İncelenen 4965 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle değiştirilen 6831
sayılı Orman Yasasının 1 inci maddesinin, orman sayılmayacak yerleri düzenleyen
ikinci fıkrasının (H) bendinde,
"Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları
dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin
hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan kızılağaçlıklar ile
aşılı kestanelikler, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere
her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar"
denilerek, kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikler de orman alanı dışına
çıkarılmaktadır.
6831 sayılı Orman Yasasının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (G)
bendinde, orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli
arazideki her tür ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerin orman sayılmayacağı
belirtilmiştir.
Yasanın, orman sayılmayan yerlerdeki ağaç ve ağaççıklardan sahiplerinin
yararlanma yöntemini düzenleyen 116 ncı maddesinin birinci fıkrasının (H)
bendinde de, (G) bendinde yazılı yerlerden, sahiplerinin yapacak ve yakacak
gereksinmelerinin, yörenin orman yönetimine haber vermek ve bir tutanakla
belgelenmek koşuluyla karşılanabileceği; bu yerlerden pazar satışları için
yapılacak kesimlerin ise, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olduğu
kuralı getirilmiştir.
Bu kurallar uyarınca, orman alanları dışında, yüzölçümü üç hektardan az
olan sahipli arazilerdeki kızılağaçlıklardan ve aşılı kestaneliklerden
sahiplerinin yukarıda açıklanan yöntem ve koşullarla yararlanması olanaklıdır.
İncelenen yasayla Orman Yasasının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının
(H) bendinde yapılan değişiklikle, kızılağaçlıklar ve aşılı kestanelikler (G)
bendi kapsamından çıkarıldığı, yüzölçümü sınırlamasına bağlı olmaksızın,
Orman sınırları içinde ya da bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında
ise her türlü tasarruf belgesiyle özel mülkiyette bulunan,
Yörenin özelliğine göre yetişmiş ya da yetiştirilecek olan,
kızılağaçlıklar ile aşılı kestaneliklerin orman sayılmayacak yerler
arasına alındığı görülmektedir.
2 - İncelenen 4965 sayılı Yasanın 13 üncü maddesi ile 6831 sayılı Orman
Yasasının 116 ncı maddesinin birinci fıkrasının,
(A) bendinin birinci alt bendi değiştirilerek,
"(Ç) ve (E) bentlerinde
yazılı yerlerden, (D) bendindeki şehir mezarlıklarından, (H) bendindeki her
nevi meyveli ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerden (kızılağaçlıklar ile aşılı
kestanelikler, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri hariç) sahipleri her
türlü zatî ihtiyaçları ve pazar satışları için hiçbir kayıt ve şarta tabi
olmadan kesim ve taşıma yapabilir."
(B) bendine eklenen ikinci alt bendinde de,
"Kızılağaçlıklar ile aşılı kestaneliklerin sahiplerinin her türlü
yapacak ve yakacak ihtiyaçları ile pazar satışları için yapacakları kesimler;
keşif, damga ve nakliye işlemlerine tabi olmayıp köy muhtarlığınca düzenlenecek
belgeyle yapılır"
kuralları getirilmiştir.
6831 sayılı Yasanın 116 ncı maddesinin birinci fıkrasında, orman
sayılmayan yerlerdeki ağaç ve ağaççıklardan sahiplerinin yararlanma koşulları
düzenlenmiştir.
İncelenen yasanın 13 üncü maddesi ile 6831 sayılı Yasanın 116 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin birinci alt bendindeki parantez içi
kuralı, kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikleri de kapsayacak biçimde
genişletilmiştir.
Yapılan düzenlemeye göre, kızılağaçlıklar, aşılı kestanelikler, fıstık
çamlıkları ve palamut meşelikleri dışında, (A) bendinde belirtilen yerlerden,
sahipleri, her türlü kişisel gereksinimleri ve pazar satışları için, hiçbir
kayıt ve koşula bağlı olmadan kesim ve taşıma yapabileceklerdir.
Fıstık çamlıkları ve palamut meşeliklerinden yararlanma koşulları aynı
maddenin (B) bendinin birinci alt bendinde; kızılağaçlıklar ve aşılı
kestaneliklerden yararlanma koşulları ise, aynı bende incelenen yasayla eklenen
ikinci alt bentte düzenlenmiştir.
İncelenen yasayla getirilen alt bende göre, kızılağaçlıklar ile aşılı
kestaneliklerin sahipleri, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olmadan,
yalnızca köy muhtarlığınca düzenlenecek belgeye dayanarak kesim
yapabileceklerdir.
(B) bendindeki ikili düzenlemeyle, fıstık çamlıkları ve palamut
meşelikleri ile kızılağaçlıklar ve aşılı kestanelikler arasında fark
yaratılmıştır.
Fıstık çamlıkları ile palamut meşeliklerinin sahipleri, yapacak ve
yakacak gereksinimleri için, yörenin orman yönetimine haber verip bir tutanakla
belgeleyerek kesim yapabileceklerdir. Bu yerlerden sahiplerinin pazar satışları
için yapacakları kesimler ise, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı
olacaktır.
Oysa, kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerin sahipleri, yapacak ve
yakacak gereksinimleri ile pazar satışları için kesimleri, orman yönetimine
haber vermeden, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olmadan
yapabileceklerdir. Bu kesimlerin tek dayanağı, köy muhtarlığınca düzenlenen bir
belge olacaktır.
Orman yönetiminin denetiminde ve bu yönetimden alınacak izin sonucu
yapılabilecek kesim ile köy muhtarlığından alınacak bir belgeye dayanılarak
yapılacak kesim arasındaki fark, kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerde
yapılacak kesimin kolaylığını ortaya koymaktır.
Sonuç olarak, incelenen yasayla Orman Yasasının 1 ve 116 ncı
maddelerinde yapılan değişikliklerle, kızılağaçlıklar ve aşılı kestanelikler
bir yandan orman sayılan yerler kapsamından çıkarılmakta, öte yandan da, bu
yerlerden yararlanma özel rejime bağlanarak kolaylaştırılmaktadır.
3- Orman Genel Müdürlüğünün verilerine göre ülkemizde 100 000 hektar
kestane ve kızılağaç ormanı bulunmaktadır. Kızılağaç, biyolojisi gereği, diğer
orman ağaçlarıyla birlikte veya dağınık kümeler halinde varlığını
sürdürebildiğinden, sözü edilen bu 100 000 hektar orman alanı da buna koşut
olarak dağınıklık göstermektedir.
Kestane, Doğu Karadeniz yöresinin aslî ağaç türü olup, odunundan
kereste, çiçeğinden de kestane balının hammaddesi olarak yararlanılmaktadır.
Doğu Karadeniz, birinci derece toprak kaymasına açık yörelerdendir. Çok
dik granit ana kaya üzerindeki sığ topraklar ve yoğun yağış, böyle bir ortamı
yaratmaktadır. Sel ve toprak kaymasına karşı, etkili su ve toprak dengesinin
oluşmasında ve korunmasında önemli rol oynadığı bilinen kızılağaç ve kestane
ağaçlarının bu yöremiz için önemi büyüktür. Yöredeki bu ağaç örtüsünün ortadan
kaldırılması, sel ve toprak kayması gibi doğal felaketlerin artması anlamına
gelmektedir.
Özellikle son yıllardaki sel ve toprak kaymalarının verdiği büyük
zararların nedeni, yüksek açılı bir eğilime sahip arazinin ağaçlardan
arındırılıp tarımsal amaçlarla kullanılmasıdır. Bu oluşumlar, yörede su ve
toprak dengesinin bozulduğunu göstermektedir.
Öte yandan, Doğu Karadeniz yöresinde mülkiyet sorunu henüz çözüme
kavuşturulmamıştır. Bu yörede kadastrosu yapılan orman arazisi yüzde 10
dolayındadır. Bu nedenle, yöredeki orman sayılan arazilerin ve buna koşut
olarak kızılağaç ve kestane topluluklarının kimin mülkiyetinde olduğu
belirsizdir.
İncelenen yasa, bu durumuyla, kestane ve kızılağaç ormanlarını korumasız
bırakmakta, özellikle, Doğu Karadeniz ormanlarının yok edilmesine neden
olabilecek bir nitelik taşımaktadır.
Bilindiği gibi, orman köylüsü, toplumumuzun en yoksul kesimini
oluşturmaktadır. Sanayi kuruluşlarının ucuz hammadde isteminin yöre halkının
yoksulluğuyla birleşmesi, ormanların yok edilme olasılığını artırmaktadır. Bu
durum, yanlış arazi kullanımıyla bozulan su ve toprak dengesini daha da bozacak
ve toprak kaymaları ile kayıpları yaygınlaşıp yoğunlaşacak, kısa aralıklarla
bölgede büyük acılara ve mal kaybına neden olan seller hiçbir biçimde
önlenemeyen boyutlara ulaşabilecektir.
Anayasanın 44 üncü maddesinde, devlete, toprağın erozyonla
kaybedilmesini önlemek amacıyla gerekli önlemleri alma görevi verilmiştir.
Toprak kayıplarının artmasına neden olacak söz konusu düzenleme Anayasanın bu
kuralına uygun düşmemektedir.
Ayrıca, 6831 sayılı Orman Yasasının 57 nci maddesi özel ağaçlandırmaya
izin vermektedir. Yasa koyucu, Doğu Karadeniz yöresindeki odunu girdi olarak
kullanan sanayiin hammadde gereksinimi için bir önlem almak çabasında ise, bu
yörede 57 nci maddeye dayanarak, kızılağaç ve kestane ormanı kurulması
özendirilebilir. Tersi durumda, mevcut kızılağaç ve kestane ağacı örtüsünün
ölçüsüz bir kullanıma açılmasının olumsuz sonuçlarına tüm toplum katlanmak
zorunda kalacaktır.
Bu nedenle, incelenen yasanın 1 inci ve 13 üncü maddeleri, özelikle ülke
ekonomisi, ekolojik denge ve turizm yönünden yaratacağı olumsuz sonuçlar
nedeniyle kamu yararıyla bağdaşmamaktadır.
4- İncelenen yasanın 1 inci ve 13 üncü maddelerine ilişkin gerekçelerde;
Kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerin (H) bendi kapsamına alınarak bu
yerlerin orman sayılmayacağının düzenlendiği,
Kızılağacın, devlet ormanlarında doğal ortamda yetiştiği gibi, özellikle
Karadeniz Bölgesinde özel mülkiyette bulunan arazilerde de yetişmekte olduğu,
6831 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin (G) bendine göre, üç hektardan
büyük alanlardaki orman ağaçlarıyla kaplı yerlerin orman tanımına girdiği ve bu
durumun özel mülkiyet sahiplerinin arazi üzerindeki kullanım hakkını
kısıtladığı,
Öngörülen değişiklikle, üç hektardan büyük alanlarda da kızılağaç
yetiştiriciliğinin özendirilmesi yanında, bu arazi sahiplerinin
yararlanmalarındaki kısıtlamanın kaldırılması ve orman yönetimi ile mülk
sahipleri arasındaki uyuşmazlıkların giderilmesinin amaçlandığı,
belirtilmektedir.
Anayasanın 35 inci maddesinde, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu;
bu hakkın, ancak kamu yararı amacıyla ve yasayla sınırlanabileceği ve mülkiyet
hakkının toplum yararına aykırı biçimde kullanılamayacağı belirtilmiştir.
Bu kuralda açıkça ortaya konulduğu gibi, mülkiyet hakkı kutsal olmakla
birlikte, bu hak, toplum yararına aykırı biçimde kullanılamayacak ve kamu
yararı amacıyla yasayla sınırlandırılabilecektir.
Öte yandan, Anayasanın "Ormanların korunması ve
geliştirilmesi" başlıklı 169 uncu maddesinin;
Birinci fıkrasında, ormanların korunması ve alanlarının genişletilmesi
için gerekli yasaları çıkarıp, önlemleri almak, yanan ormanların yerinde yeni
orman yetiştirmek görevi devlete verilmiş, ormanların devlet gözetiminde olduğu
belirtilmiş,
Dördüncü fıkrasında da, orman olarak korunmasında bilim ve fen yönünden
yarar görülmeyen, tersine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu
saptanan yerler ile 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen yönünden orman
niteliğini tam olarak yitiren tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli
tarım alanlarında ya da hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu saptanan
araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler
dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamayacağı kurala bağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin, 6831 sayılı Orman Yasasının 116 ncı maddesine
ilişkin 13.4.1999 günlü, E.1997/75, K.1999/10 sayılı kararında;
"Zatî yapacak ve yakacak ihtiyacı olan veya bu amaçlar dışında
herhangi bir nedenle, orman idaresine haber verip tutanak düzenlettirmeden,
başka bir deyişle izin almadan kesim yapılmasını suç sayan itiraz konusu
kuralın, mülkiyet hakkını sınırladığı kuşkusuzdur.
İtiraz konusu kuralla, fıstık çamlarının kesiminin orman idaresinin
iznine bağlı tutulması, bu ağaçların ürünü olan çamfıstığının gıda sanayiinde
kullanılması, ülkemizde zaten az miktarda bulunan fıstık çamlarının, sahipleri
tarafından da olsa gelişigüzel kesilip yok edilmesinin ülke ekonomisi açısından
uygun görülmemesi gibi kamu yararına yönelik gerekçelerle açıklanabilir. Öte
yandan, bu ağaçların, çevre güzelliğine, iklime ve turizme olumlu katkısı da
gözardı edilemez. Bu nedenlerle, itiraz konusu kuralla, fıstık çamları
kesiminin denetim altına alınmasında kamu yararı bulunduğu açıktır. Ancak,
maddede öngörülen bu sınırlamanın, kamu yararı amacıyla da olsa hakkın özüne
dokunmaması, Anayasanın 13 üncü maddesinde sözü edilen demokratik toplum
düzeninin gereklerine aykırı olmaması zorunludur. Hakkın özüne dokunan düzenlemeler,
gerçek anlamda mülkiyet hakkını ortadan kaldırır ve bu bağlamda, temel hak ve
özgürlüklerle ilgili genel ve özel sınırlamaların ölçüsünü oluşturan demokratik
toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmaz.
İtiraz konusu kuralla, orman sayılmayan sahipli yerlerdeki fıstık
çamları üzerindeki mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın konusu, bu ağaçları
kesmeden önce, yerel orman idaresine haber vermek ve bir tutanakla
belgelendirmektir. Kamu yararı amacıyla getirilen bu sınırlama, hakkın
kullanılmasını ortadan kaldıran veya önemli ölçüde zorlaştıran bir nitelik
taşımadığından, demokratik toplum düzeninin gereklerine de aykırılık
oluşturmamaktadır.
Ayrıca, bu düzenleme, Anayasanın 169 uncu maddesinde yer alan 'Devlet,
ormanlarının korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları
koyar ve tedbirleri alır' kuralıyla da uyumludur"
denilerek, 6831 sayılı Yasanın 116 ncı maddesinde yer verilen, orman
sayılan yerlerdeki ağaçların kesilmesine ilişkin kısıtlayıcı kuralın, kamu
yararı amacı taşıdığı, bu nedenle, mülkiyet hakkını ihlal edici nitelikte
sayılamayacağı kabul edilmiş; ayrıca, bu kısıtlayıcı kural, Anayasanın,
ormanların korunması ve alanının geliştirilmesine ilişkin 169 uncu maddesine de
uygun bulunmuştur.
Kızılağaçlık ve aşılı kestanelik alanların, incelenen yasanın 1 inci ve
13 üncü maddeleriyle yapılan değişikliklerle, orman sayılan yerler dışına
çıkarılarak üzerinde bulundukları arazilerin sahiplerinin kullanımına açılması,
orman alanlarının daraltılması sonucunu doğuracağından, Anayasanın 169 uncu
maddesine aykırı düşmektedir.
5- Ayrıca, Anayasanın 169 uncu maddesinin birinci fıkrasında, ormanların
devletin gözetiminde olduğu belirtilirken, devlet organlarınca denetlenmesi de
öngörülmüştür. Anayasada, devlete verilen bu gözetim ve denetim görevi, devlet
tüzelkişiliği kapsamında bulunan orman örgütünce yerine getirilmektedir.
Yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı gibi, incelenen yasayla, Orman
Yasasının 116 ncı maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine eklenen alt bentte,
kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerden, yapacak, yakacak ve pazar satışı
amacıyla yapılacak kesimler için köy muhtarlığınca düzenlenecek bir belgenin
yeterli olacağı belirtilmiştir.
Böylece, devlete ilişkin olan denetim ve gözetim yetki ve görevi köy
tüzelkişiliğine devredilmiştir. Yapılan düzenleme, bu nedenle de Anayasanın 169
uncu maddesiyle bağdaşmamaktadır.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun bulunmayan 4965
sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 1 ve 13 üncü
maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için,
Anayasanın değişik 89 uncu ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri
gönderilmiştir.
Ahmet Necdet
Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, 2 adet Meclis araştırması önergesi vardır;
okutuyorum:
D) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve Meclıs Araştirmasi Önergelerı
1. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve
25 milletvekilinin, Trabzon-Çaykara-Uzungöl Beldesinin çevre kirliliği ve
çarpık yapılaşma sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca,
Trabzon İli Çaykara İlçesi Uzungöl Beldesinin çevre kirliliği ve çarpık
yapılaşma sorunlarını araştırmak ve çözüm bulmak amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ediyoruz.
1- Asım Aykan (Trabzon)
2- Ali Temür (Giresun)
3- Ramazan Can (Kırıkkale)
4- Osman Akman (Antalya)
5- Faruk Nafiz Özak (Trabzon)
6- Muzaffer Külcü (Çorum)
7- Tevfik Akbak (Çankırı)
8- Hasan Bilir (Karabük)
9- Enver Yılmaz (Ordu)
10- Faruk Koca (Ankara)
11- Kemalettin Göktaş (Trabzon)
12- Mustafa Demir (Samsun)
13- Ali Rıza Alaboyun (Aksaray)
14- İsmail Ericekli (Çankırı)
15- Hasan Aydın (Giresun)
16- Recep Garip (Adana)
17- Hasan Ali Çelik (Sakarya)
18- İrfan Gündüz (İstanbul)
19- Musa Uzunkaya (Samsun)
20- Ahmet İnal (Batman)
21- Mustafa Cumhur (Trabzon)
22- Sedat Kızılcıklı (Bursa)
23- Mehmet Asım Kulak (Bartın)
24- Ali Öğüten (Karabük)
25- İlyas Çakır (Rize)
26- Aydın Dumanoğlu (Trabzon)
Gerekçe:
Son yıllarda, insan yerleşimlerinin aşırı ölçüde yoğunlaştığı kıyılardan
iç kesimlere, dağlara doğru bir yöneliş başlamıştır. Bu yöneliş, turizm ve doğa
sporları amacıyla olmaktadır. Bununla birlikte, insan tercihindeki değişimler,
kıyıdaki sorunların yakın bir gelecekte dağlık alanlarda da gerçekleşebileceği
sinyalini vermektedir.
Doğu Karadeniz Bölgesinde öne çıkmış "yeşil turizm" alanları,
artan insan etkilerinden dolayı, doğal ve yapay çevreleriyle sorunları olanlar
statüsüne girmiştir. Bu alanlardan birisi de Uzungöl'dür. Göl alanı, turizm, su
ürünleri zenginliği, yörede 157 çeşit bitki çeşidi, 20 memeli olmak üzere 151
çeşit kuş türü bulunmakta olup, ekonomik açıdan olduğu kadar doğal hayatın
korunması açısından da büyük önem taşımaktadır.
Yayla turizmi açısından büyük bir öneme sahip olan Uzungöl, gerek çevre
kirliliği gerekse çarpık yapılaşma nedeniyle büyük bir tehdit altındadır.
Bu nedenle, Uzungöl'ün sorunlarını araştırmak ve bu sorunlara bir çözüm
yolu bulmak amacıyla Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2. - İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgil ve 20 milletvekilinin, BDDK'nın İmar Bankası yönetimine el konulması
sürecindeki sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Uzan Grubuna bağlı İmar Bankası AŞ'nin yönetimine BDDK tarafından 3
Temmuz 2003 tarihinde el konulmasıyla başlayan ve geçen zaman boyunca değişik
açıklamalar ve açığa çıkan yeni belgelerle gittikçe daha da karmaşıklaşan
mudilerin durumu, bu bankanın yetkisi olmaksızın hazine bonosu alım satımında
bulunmasıyla yeni bir boyut daha kazanmıştır.
Söz konusu bankanın 1990 yılından beri hazine bonosu satma yetkisi
olmamasına karşın, yönetiminin izlendiği belirtilen dönem de dahil olmak üzere,
sürekli olarak "yüksek faizli TL hazine bonolarının alım satımı için
bankanın tüm şubelerinin halkımızın hizmetinde olduğu" ifadesini içeren
çeşitli gazete ilanları bulunmaktadır. Bu durum, bankanın işlemlerinin içeriği
ve yasal sınırına ilişkin olarak halkın bilgilendirilme hakkının yerine
getirilmediğinin açık bir göstergesidir.
Türkiye'de kurulu bankaların denetim ve gözetiminden sorumlu olan
BDDK'nın, durumunun riskli görüldüğü çeşitli defalar raporlarla belirlenen ve
bu nedenle el konulmasından yaklaşık bir yıl önce yönetimine kuruldan bir
görevlinin atandığı İmar Bankasının durumunda ve bu bankadan hazine bonosu alan
vatandaşların mağduriyetinde sorumluluğu bulunduğu açıktır.
Bu nedenle,
1- BDDK'nın yaşanan gelişmelerdeki sorumluluğunun araştırılması,
2- Varsa sorumluların belirlenmesi ve yargıya yönlendirilmesi,
3- Benzeri olayların yaşanmaması için alınacak önlemlerin ve gerekli
düzenlemelerin yapılması
Amacıyla Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
2- Haluk Koç (Samsun)
3- Şevket Gürsoy (Adıyaman)
4- Ufuk Özkan (Manisa)
5- Muharrem İnce (Yalova)
6- Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
7- Feramus Şahin (Tokat)
8- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
9- Mustafa Özyürek (Mersin)
10- Züheyir Amber (Hatay)
11- Necdet Budak (Edirne)
12- İsmet Atalay (İstanbul)
13- Osman Kaptan (Antalya)
14- Atilla Başoğlu (Adana)
15- Orhan Eraslan (Niğde)
16- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
17- Mustafa Sayar (Amasya)
18- Ahmet Küçük (Çanakkale)
19- Mustafa Gazalcı (Denizli)
20- A. İsmet Çanakçı (Ankara)
21- Rasim Çakır (Edirne)
Gerekçe:
Uzan Grubuna bağlı İmar Bankasında, bankanın yönetimine el konulmasıyla
başlayan ve bankada yapıldığı her geçen gün yeni gelişmelerle açığa çıkan
yolsuzluklar, aradan geçen sürede bir sonuca ulaşamamıştır.
Bankalarda bulunan TL ve döviz cinsinden mevduatın güvence kapsamında
olması nedeniyle, mevduat sahiplerinin kayıplarının karşılanması için banka
kayıtlarına ulaşılmaya çalışılmasıyla başlayan süreç, muhasebe kayıtlarına ve
belgelere ulaşılamaması, çifte kayıt, kayıtdışı işlemler, karşılıksız
transferler gibi çeşitli yolsuzlukları ortaya çıkarmıştır. Geçen sürede, tutarı
tam olarak belirlenemeyen kayıplara, bankanın yetkisi olmaksızın satmış olduğu
hazine bonoları nedeniyle zarara uğrayan vatandaşlarımızın mağduriyeti
eklenmiştir.
İmar Bankası AŞ'nin, 1990 yılından itibaren hazine bonosu satma yetkisi
bulunmamasına karşın, gazete ve televizyonlarda bu işlemlere yönelik
tanıtımları yer almaktadır. Basına da yansıyan haberlerde, maliye
müfettişlerinin, yapılan incelemede bankanın portföyünde hazine bonosu
bulunmadığını bildirmesine karşın, televizyon ve gazete reklamlarıyla hazine
bonosuna yüksek faiz verdiğini söylemesi nedeniyle, durumunun incelenmesi
gerektiği yolundaki görüşünü BDDK'ya ilettiği yer almaktadır.
Buna karşın kurul, konuyla ilgili olarak, yalnızca mevduatın devlet
güvencesinde bulunduğunu belirtmekte, bankadan hazine bonosu alan vatandaşların
mağduriyetindeki sorumluluğuna ilişkin olarak ihbar gerekliliğini dile
getirmektedir. Ancak, bankaların repo ya da makbuz karşılığı sattığı bonoların
banka kasasında saklandığını denetlemek ve açığa satış yapılmasını engellemek
BDDK'nın görevleri arasındadır. Bu kapsamda gereken tedbirlerin alınmamış
olması ve açığa satış işlemlerine müdahale edilmemesi, halkın, bankanın durumu
ve yetkilerinin sınırıyla ilgili bir bilgiye sahip olmaksızın, devletin
hazinesinin çıkardığı bonoyu aldığı düşüncesiyle yatırım yapmasına neden
olmuştur.
BDKK Başkanı Engin Akçakoca, İmar Bankasının izinsiz hazine bonosu
sattığına ilişkin olarak herhangi bir ihbarın olmadığını dile getirmektedir.
Gerekli ihbar için görsel basın yetmemekte, antetli kâğıtla ihbar etmek mi
gerekmektedir? Söz konusu ihbarın gazete kupürleriyle oluştuğu ekteki
örneklerde görülmektedir. Kanunda belirtilen görevi bilmemek mazeret değildir.
Bu nedenle bu konudaki görev ihmalinin araştırılması gerekmektedir.
Piyasaların sağlıklı işlemesi ancak bağımsız kurulların denetim ve
gözetim görevlerini yapması ve aksaklıkların giderilmesi yönünde gerekli
tedbirleri alarak piyasaların işleyişini düzenlemesiyle mümkündür.
Vatandaşımızın yaşamakta olduğu mağduriyetin giderilmesi ve olayda sorumluluğu
bulunanların tespitinin yanı sıra, bu işleyişin kurulabilmesi için yapılması
gereken düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması yapılması
gerekmektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Samsun'da kurulma aşamasındaki mobil santralların
ihale ve yer seçimi süreçleri ile çevre ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin
araştırılması amacıyla kurulan (10/29,31) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4. - (10/29, 31) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/356)
Türkiye Büyük Meclisi Başkanlığına
Samsun'da kurulma aşamasındaki mobil santralların ihale ve yer seçimi
süreçleri ile çevre ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin araştırılması
amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca (10/29,31)
esas numaralı bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulmuştur. Komisyonumuz, Genel
Kurul tarafından verilen 3 aylık sürede çalışmalarını tamamlayamamıştır.
Bu nedenle 30.7.2003 tarihinde toplanan Komisyonumuz, Genel Kuruldan,
İçtüzüğün 105 inci maddesine göre 7.10.2003 tarihinden itibaren 1 aylık eksüre
istenmesine karar vermiştir.
Gereğini bilgilerinize arz ederim.
Cemal Yılmaz
Demir
Komisyon
Başkanı
Samsun
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 105 inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir
aylık kesin süre verilir" hükmü gereğince komisyona 1 aylık eksüre
verilmiştir.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 8 adet önerge vardır;
okutuyorum:
5. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın
(6/641) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/97)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 333 üncü sırasında yer alan
(6/641) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Orhan Eraslan
Niğde
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
6. - Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin (6/276) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/98)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 8 inci sırasında yer alan
(6/276) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Halil Ünlütepe
Afyon
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
7. - Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin (6/290) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/99)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 18 inci sırasında yer alan
(6/290) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Halil Ünlütepe
Afyon
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
8. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in
(6/419) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/100)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 129 uncu sırasında yer alan
(6/419) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Enver Öktem
İzmir
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
9. - Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın (6/450), (6/451) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi (4/101)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 158, 159 uncu sıralarında
yer alan (6/450,451) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Mustafa
Gazalcı
Denizli
BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
10. - İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadol'un (6/584) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/102)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 279 uncu
sırasında yer alan (6/584) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Kemal Anadol
İzmir
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
11. - İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın
(6/538) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/103)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 233 üncü
sırasında yer alan (6/538) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim. 31.07.2003
Yılmaz Kaya
İzmir
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
12. - İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın
(6/539) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/104)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 234 üncü
sırasında yer alan (6/539) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Yılmaz Kaya
İzmir
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın bir tezkeresi
vardır; okutuyorum:
13. - İstanbul Milletvekili Ali Coşkun
hakkındaki soruşturma dosyasının iadesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/357)
4 Ağustos 2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi: a) 3.2.2003 tarih ve B.02.0.PPG.0.12-310-2248
sayılı yazımız.
b) Adalet Bakanlığının
21.7.2003 tarih ve B.03.0.CİG.0.00.00.02-1.128.57.2002/34829 sayılı yazısı.
213 sayılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçunu
işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Ali Coşkun hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyası ilgi (a) yazımız ekinde gönderilmişti.
Bu defa, adı geçen milletvekiline atfedilen suçun 4811
sayılı Kanunun 14 üncü maddesi yönünden değerlendirilmesi amacıyla soruşturma
dosyasının iadesi talebini kapsayan ilgi (b) yazı ve ekinin sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Recep Tayyip
Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonda bulunan dosya hükümete geri verilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım:
IV. -
ÖNERİLER
A) Danişma
Kurulu Önerılerı
1. - İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu
hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi ile Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım hakkındaki (9/2) esas numaralı Meclis soruşturması
önergelerinin görüşmelerini 7.10.2003 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No. : 48 2.10.2003
10.7.2003 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan
ve Genel Kurulun 10.7.2003 tarihli birleşiminde okunmuş bulunan, İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis soruşturması
önergesi ile 24.7.2003 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve Genel
Kurulun 24.7.2003 tarihli birleşiminde okunmuş bulunan, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım hakkındaki (9/2) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1 inci ve 2 nci
sıralarında yer almasının ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma
açılıp açılmayacağı hususundaki görüşmelerin 7.10.2003 Salı günkü birleşimde yapılmasının
Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç |
|
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
|
Haluk
İpek |
Haluk
Koç |
|
AK
Parti Grubu Başkanvekili |
CHP
Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş
3 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
14. - Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki
Ergezen'in Bosna-Hersek'e görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte
yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmelerinin uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/358)
5.9.2003
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in, görüşmelerde bulunmak üzere
bir heyetle birlikte 11-13 Ağustos 2003 tarihlerinde Bosna-Hersek'e yaptığı
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip
Erdoğan
Başbakan
Liste:
Abdurrahim Aksoy Bitlis
Milletvekili
Necati Çetinkaya Elazığ
Milletvekili
Hüseyin Kansu İstanbul
Milletvekili
Cüneyt Karabıyık Van
Milletvekili
BAŞKAN- Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
15. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın:
Avusturya'ya görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmelerinin
uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/359)
8.8.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 11-12 Temmuz 2003
tarihlerinde Avusturya'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip
Erdoğan
Başbakan
Liste:
Ayhan Zeynep Tekin Adana
Milletvekili
Remziye Öztoprak Ankara
Milletvekili
Mustafa Ilıcalı Erzurum
Milletvekili
Halide İncekara İstanbul
Milletvekili
İlyas Çakır Rize
Milletvekili
Şaban Dişli Sakarya
Milletvekili
BAŞKAN- Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
16. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Portekiz'e görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmelerinin
uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/360)
1.8.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, bir
heyetle birlikte 1-2 Temmuz 2003 tarihlerinde Portekiz'e yaptığım resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip
Erdoğan
Başbakan
Liste:
Ömer Çelik Adana
Milletvekili
Faruk Koca Ankara
Milletvekili
Semiha Öyüş Aydın
Milletvekili
Yaşar Yakış Düzce
Milletvekili
Fatma Şahin Gaziantep
Milletvekili
Egemen Bağış İstanbul
Milletvekili
İbrahim Özal İstanbul
Milletvekili
Gülseren Topuz İstanbul
Milletvekili
Nazım Ekren İstanbul
Milletvekili
Şaban Dişli Sakarya
Milletvekili
BAŞKAN- Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
V. - SEÇİMLER
A) Komısyonlarda
Açik Bulunan Üyelıklere Seçım
1. - Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan
ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Batman Milletvekili
Ahmet İnal aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
BAŞKAN- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden,
tasarıların görüşmelerini erteliyoruz.
Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin (İlave Hükümler) 133 Sayılı
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
3. - Mürettebatın Gemide Barınmasına
İlişkin (İlave Hükümler) 133 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/512) (S. Sayısı: 175) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, komisyon raporu, 175 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Onur Öymen, AK Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Cengiz
Kaptanoğlu söz istemişlerdir.
Sayın Öymen, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Çalışma Örgütü
arasında imzalanan, Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin Sözleşmenin
Onaylanması Hakkındaki Yasa Yasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Bu sözleşme, 1949 yılında imzalanmıştır ve 1949 yılından bugüne kadar
görev yapan hükümetler bunu Meclisin onayına sunmamışlardır. Bunu bir eksiklik
olarak görüyoruz ve bugünkü hükümeti, bu sözleşmeyi Meclisin onayına sunduğu
için kutluyoruz, tebrik ediyoruz ve ümit ediyoruz ki, buna benzer sözleşmeler
daha kısa zamanda Meclisin onayına sunulur, kırkbeş yıl veya bazen daha uzun
süre beklenmez. Çünkü, özellikle bu konu, şu anda Meclisin gündeminde olan
konu, gemi adamlarının çalışma koşullarıyla ilgidir; insanî boyutu vardır,
sosyal boyutu vardır. Bu gibi sözleşmeleri geciktirmek, aslında, bu alanda
görev yapan insanlarımızın çalışma koşulları, sağlık koşulları açısından
sakıncalar yaratıyor. Şimdi, bu sözleşmenin bir an önce yürürlüğe girmesi çok
önemlidir, olumludur ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, biz bunu
destekliyoruz.
Yalnız, bu vesileyle, bir iki hususu dikkatinize getirmek istiyorum.
Hükümet, acaba, bu sözleşmeyi yürürlüğe koymak için niçin şimdi Meclise
getirmiştir -bu sorunun cevabı da ilginç, şimdiye kadarki gecikmelerin sebebini
de açıklıyor- çünkü, Avrupa Birliği, bu yılın temmuz ayında bir karar almıştır
ve bu kararla, gemilerin uymaları gereken standartlar hakkında çok cezrî, çok
önemli, katı kuralları yürürlüğe koymuştur ve bunun üzerine, artık, bu
sözleşmenin onaylanmasının daha fazla geciktirilemeyeceği anlaşılmıştır.
Şimdi, bu vesileyle, şunu söyleyeyim: Uluslararası alandaki bu
kuralların yürürlüğe sokulması için, iki yıl önce bir ilke kararı alınmıştı ve
bu yılın, 2003 yılının temmuz ayında bunun yürürlüğe gireceği biliniyordu. Buna
rağmen, iki yıldan beri, Türkiye, maalesef, gerekli önlemleri almış değildir.
(1) 175 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlar, bunun sonucu nedir; bunun sonucu şudur: Avrupa
Birliği, ülkeleri, gemilerdeki gerek güvenlik teçhizatı ve teknik teçhizat ve
gerekse mürettebatın tabi olduğu koşullar açısından kategorilere ayırmıştır.
Avrupa Birliğinin aldığı karara göre -ki, buna Paris Memorandumu deniliyor- üç
kategori devlet vardır: Beyaz gruba giren devletler, bunlar en iyileri; gri
gruba giren devletler, bunlar orta karar devletler; siyah gruba giren devletler
ise, en kötü koşullara sahip gemisi olan devletler. Türkiye, Türk bandıralı
gemiler, maalesef, siyah gruba girmektedir; daha da kötüsü, siyah grubun
içerisinde en kötü kategoriye girmektedir; yani, Türkiye'den daha kötü
koşullara sahip gemisi olan ülke, dünyada yoktur. Bu en kötü grupta,
Türkiye'yle birlikte, Kamboçya gibi birtakım çok geri ülkeler yer almaktadır;
biz, bu kategoriye giriyoruz.
Şimdi, bunun sonucu nedir; bunun sonucu şudur: Avrupa Birliği bir liste
yayımlamış ve bütün dünya ülkelerinden 112 gemiyi kara listeye almıştır. Bu 112
gemiden 36'sı, maalesef, Türk bandıralı gemilerdir. Yani, bu gemiler, bir
Avrupa Birliği limanına girdikleri zaman derhal gözetim altına alınacaklardır,
eksiklerini hemen tamamlayamazlarsa limandan çıkma izni verilmeyecektir,
yüklerini boşaltma izni verilmeyecektir ve bir kere daha Avrupa Birliği
limanına girme izni verilmeyecektir. Yani, kural şu: Bu gemilerde yapılan
denetimde, herhangi bir Avrupa Birliği ülkesi limanında bir gemi iki defa bu
kurallara uymadığı, gerekli teçhizata sahip olmadığı veya mürettebatın yaşama,
çalışma koşullarının uluslararası standartlara uygun olmadığının tespit
edilmesi halinde, bir daha Avrupa Birliği limanlarına giremeyeceklerdir ve
sonucunda, bu gemiler yüklerini de boşaltamayacaklardır. Gemi sahipleri, yük
sahiplerine karşı çok büyük tazminatlar ödemek zorunda kalacaklardır. İşte, bu
nedenle, bugün, armatörlerimiz, Türk armatörleri bile, Türk bandıralı gemilerle
çalışmaktan kaçınmaktadırlar. Bunun sonucu da şudur: Türkiye'nin ithalatında ve
ihracatında Türk gemilerinin payı sadece yüzde 30 civarındadır. Bunun dışında,
biz, bütün mallarımızı yabancı gemilerle taşıyoruz. Bunun da Türkiye'ye
maliyeti, değerli arkadaşlarım, 3 milyar dolardır. Yılda, biz, yabancı gemilere
3 milyar dolar ödüyoruz; bunların çoğu Yunan gemilerine gidiyor. Niçin; çünkü,
Türk gemileri gerekli standartlara sahip değildir, armatörler Türk Bayraklı
gemilerle çalışmak istemiyorlar. Bu, bizim için gurur verici bir tablo değildir
ve bu tablonun mutlaka değiştirilmesi lazımdır.
Daha önce Yüce Mecliste açıkladık, Yunanistan, gemicilikte, deniz
taşımacılığında ve denizcilikten sağlanan gelir konusunda Türkiye'den 20 kat
daha ileridedir. Türkiye'yi Yunanistan'dan 20 misli daha düşük bir duruma
getirmek, bizim geçmişte yaptığımız başarılı bir icraat sayılamaz. İkinci Dünya
Savaşının sonundan beri, maalesef, işbaşına gelen hükümetler bu konuda
ihmalkârlık göstermişler ve diğer pek çok alanda dünyanın ileri ülkeleri
arasında yer alan Türkiye'yi denizcilik alanında en geri ülkeler arasına
sokmuşlardır. İşte, biz, bu düşüncelerle Mecliste bir genel görüşme açılmasını
önerdik. Ne yazık ki, bu önerimiz kabul edilmemiştir.
Avrupa Birliği yetkililerinin bu konuda demeçleri var, vaktinizi alarak
bunları söylemeyeceğim; ama, Avrupa Birliği yetkilisi Gantelet isimli şahsın bu
konudaki şu beyanına -bunu zabıtlara geçirmek için- değinmek istiyorum:
"Bu gemiler -demin sözünü ettiğim gemiler- AB limanlarına girdiğinde
alıkonulacaktır. Gerekli kontroller yapıldıktan sonra, eğer belirli normları
karşılarlarsa limanı terk etmelerine izin verilecek; ancak, bundan sonra,
hiçbir şekilde, herhangi bir AB limanına girmelerine izin
verilmeyecektir."
Peki, o zaman, biz, mallarımızı hangi gemilerle taşıyacağız?! Yani, bu,
çok ciddî bir konudur. Biz, Yüce Meclisin bu konuya çok yakından eğilmesini ve
başta Ulaştırma Bakanımız olmak üzere, ilgili bakanların bu konuyla çok
yakından ilgilenmesini tavsiye ediyoruz.
Niçin bu duruma düştük? Bizdeki bilgiye göre, diğer Avrupa ülkelerinden
farklı olarak, bizim gemilerimizi uluslararası normlara uyup uymadıkları
konusunda denetleyecek bir organımız yoktur, uluslararası kuralları bilen,
yetişmiş personelimiz yeterince yoktur; yani, bu denetimi yapacak durumda
değiliz; sıkıntı buradan kaynaklanıyor.
Yüksek müsaadenizle -fazla vaktinizi almayacağım- bir noktaya daha
değinmek istiyorum, o da şudur: Burada onaylayacağımız bu sözleşme 500 tondan
yukarı gemilerde çalışan personelle ilgilidir; o personelin yaşama koşulları,
çalışma koşulları, oturdukları yerlerin aydınlatılması, dinlenme koşulları,
havalandırma koşulları, ısıtma koşulları gibi unsurları içeriyor. Şimdi,
bunlara uymayı kabul ediyoruz. Peki, 500 tondan daha düşük tonajlı gemilerin
durumu ne olacaktır? Sözleşmede, 200 ton ile 500 ton arasındaki gemiler için
bazı istisnaî hükümler var; ama, hepsini kapsamıyor. Yani, Türkiye'de 500
tondan küçük gemilerde çalışan mürettebatımızın çalışma koşulları, sağlık
koşulları, gelir koşulları ne olacaktır; bunu bizim dikkate almamız lazım. Biz
biliyoruz ki, gemi adamlarımız, Türkiye'de, maalesef, pek çok alandan farklı
olarak, yeterli güvenceye sahip değillerdir. Türkiye'de gelir düzeyleri en
düşük olan grup içine girmektedirler, çalışma koşulları en zor olan grup içine
girmektedirler ve yaptıkları işin tehlikesinin en yüksek olduğu grubun içine
girmektedirler.
Şimdi, bu gemi adamlarımızın sosyal haklarını, çalışma haklarını, gelir
düzeylerini bizim önemli bir hedef olarak ele almamız lazım. Hükümetin bu
konuda yapacağı çalışmalar ve gemi adamlarının hayat koşullarını iyileştirme
konusunda atacağı adımlar olursa, biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
bunu memnunlukla destekleyeceğiz.
Çok değerli arkadaşlar, bu konuyu kapatmadan ve bu konuşmama son
vermeden önce bir noktaya daha değinmek istiyorum. Her zaman, her yerde
"Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrilidir ve bu denizlerden yeterince
yararlanmıyoruz" diye söylenir; yani, eskisine nazaran daha iyi tedbirler
alalım, denizlerden daha çok yararlanalım denilir; fakat, ne yazık ki, bu
alanda bir geriye gidiş de görülmektedir. Bizdeki bilgiler doğruysa, Osmanlı
İmparatorluğundan bu yana, ilk defa bu yıl, İstanbul'dan Karadeniz limanlarına
sefer yapan yolcu gemilerinin seferleri durdurulmuştur. Bunu izah etmek kabil
değildir, bunu açıklamak kabil değildir. Devletçilik, özelleştirme, özel sektör
tartışmalarının da bununla alakası yoktur. Eğer özel sektöre devretmeyi
düşünüyorsak, özel sektör gemileri çalışmaya başlar, o zaman, siz, devlet
gemilerini seferden kaldırabilirsiniz.
Geçenlerde Samsun'a gittik, Sinop'a gittik, Trabzon'a gittik, oraları
ziyaret ettik. Oradaki arkadaşlarımız, vatandaşlarımız bize çok yakındılar
"biz, Türkiye'nin, gemi seferlerini bu limanlara durdurmasını hayatımızda
hiç hatırlamıyoruz" dediler. Son derece elverişsiz, zor koşullarda,
tehlikeli yol koşullarında vatandaşlarımızı karayoluyla seyahat etmek zorunda
bırakıyoruz. Samsun ve Zonguldak hariç, Karadeniz'de, demiryolunun gittiği yer
yoktur, karayolu perişandır. Biz, Türkiye'nin her yerinde duble yollar inşa
ediyoruz diye övünüyoruz, seviniyoruz; fakat, gidiniz, Samsun ile Sinop
arasındaki yolu görünüz. Denizin ortasında -deniz doldurulmuştur- bir yol
inşaatı başlamıştır - bölgeden gelen değerli arkadaşlarım çok iyi bilecektir-
denizin ortasında kilometrelerce yol görüyorsunuz; başı yok, sonu yok. Niye;
parasızlıktan durdurulmuştur. Belki, ülkenin başka yerinde çok acil olmayan
duble yollar için ayıracağımız paranın bir bölümünü, işte, bu vazgeçilmez
karayolunun bitirilmesi için kullanabiliriz. O bölgede yaşayan vatandaşlarımız,
Türkiye'nin incisi olan, çok büyük turizm potansiyeli olan bölgede yaşayan
vatandaşlarımız, şu anda, elli yıl önceki karayollarından seyahat ediyorlar.
Bu, bize yakışmıyor, ülkemize yakışmıyor.
İşte, bunları öncelikli sorunlar olarak ele almak lazımdır. Bu bölge,
ulaşımı iyi olmadığı için gelişemiyor; turist gidemiyor, bölgeye yatırım
yapılmıyor; işadamları orada yatırım yapmıyorlar, sanayi tesisi kurmuyorlar.
Bütün bunların birinci çaresi, ulaşımı iyileştirmek. Pek çok ilimizde
-Karadeniz'de ve başka bölgelerde- havaalanları var, boş duruyor. Sinop
Havaalanına bir tane uçak inmiyor.
Deniz ulaşımınız yoktur, hava ulaşımınız yoktur, kara ulaşımı için doğru
dürüst yol yapmaya başlamışsınızdır, onu da durdurmuşsunuzdur. Bu bölge
insanlarının günahı nedir?! Bunlar Türkiye'ye hangi kötülüğü yaptılar ki,
ülkenin başka yerlerine sağladığımız ulaşım kolaylıklarını bu bölgeye
sağlayamıyoruz?! Bunun en kolayı, hiçbir ilave yatırım gerektirmeden
yapabileceğimiz en kolay iş, bu bölgeye Osmanlı İmparatorluğundan beri
yaptığımız deniz seferlerini devam ettirmektir. Hükümetin elinde gemi mi yok?!
Dünyada gemi kiralamak çok mu zordur?! Her türlü uçağı kiralıyoruz... Eğer
verimli değilse, vatandaşı bunun için cezalandırabilir miyiz?! Demiryolları
verimli midir?! Demiryolları her yıl milyonlarca dolar zarar etmiyor mu?! Buna
rağmen, biz, demiryollarından vazgeçiyor muyuz, demiryollarını durduruyor muyuz
verimli değil diye?! O zaman, denizyollarını niye durduruyoruz?!
Yani, denizcilikten vazgeçmenin bedeli çok yüksektir ve buna hakkımız
yok; bu, bir kamu hizmetidir. Eğer, hükümetin bu konuda bir izahı varsa, bu
izahatı biz dinlemekten mutlu olacağız ve denizcilik meselelerini Yüce Mecliste
mutlaka konuşmamız gerektiğine inanıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi
içerisinde bu konunun uzmanı arkadaşlarımız vardır, bir araya gelelim,
konuşalım, bu, memleket meselesidir.
Değerli arkadaşlarım, onun için, hiçbir zaman, bu gibi ülke sorunlarını
iç çekişme konusu yapmayalım, el ele verelim, bu sözleşmeyi imzalarken
yaptığımız gibi, işbirliği halinde bu sorunlara çözüm arayalım. Değerli
Ulaştırma Bakanımız, eğer, bu konularda, Meclise, hepimizi tatmin edecek
bilgiler verirse, kendisine teşekkür borçlu olacağız. X
Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Öymen, teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 175 sıra sayılı Gemi Adamlarının
Barınmasına İlişkin Ek Uluslararası Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, çok mutluyum. Mutlu olmamın sebebi sırf
Beşiktaş değil. İkincisi, yine, bugün, yeni yasama yılına, denizcilik
sektörüyle ilgili bir kanunla başlamanın mutluluğunu yaşıyorum. Üçüncüsü, size,
bütün milletvekillerimize, ayrıca, bir teşekkür borcum daha var. 22 nci Dönem
Birinci Yasama Yılında burada fevkalade denizciliği konuştuk, hep beraber
konuştuk ve bu konuşmamızın dışında hükümetlerimiz de fevkalade radikal
kararlar aldı ve hatta hatta bugün denizcilik sektöründe bir reform niteliğinde
söylenen kararlar alındı. Dolayısıyla, hem hükümetimize hem de bütün
milletvekillerimize, ben de denizcilik sektörü mensubu olarak tekrar teşekkür
ediyor, saygılarımı sunuyorum ve hatta bir şey daha söyleyeyim -o da gurur
abidesidir- yine, Birinci Yasama Yılında, denizcilikle ilgili, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yaptığı bütün görüşmeler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bundan evvelki tüm yasama yıllarındaki söylemlerinden fazla. O zaman, hem 22
nci Dönem milletvekilleri olarak ve hem de denizcilik sektörünün bir mensubu
olarak gurur duyuyorum. Eğer biz bu diyaloğu devam ettirirsek, eğer biz bu
diyaloğumuzda devam eder, hükümetlerimiz aldığı kararlara devam ederse,
zannediyorum, hep birlikte, ülkemizi bir denizci millet ve denizci ülke
yapacağız.
Bakın, bu yasaya gelmeden evvel sizi biraz bilgilendirmek istiyorum.
Sayın Öymen'e de, yaptığı konuşmasından dolayı çok teşekkür ediyorum ve Sayın
Öymen'in bize burada teklif ettiği, AK Partiden ve Cumhuriyet Halk Partisinden
denizcilikle ilgili deneyimli arkadaşların mutlaka bir araya gelip bu
çalışmalara hem hız vermesi lazım hem de yardımcı olması lazım.
Bakın, ne oldu; geçen dönemde alınan veya hükümetimizin bu sene aldığı
en önemli iki karardan birincisi Özel Tüketim Vergisinin yeni sene başından
beri kabotajda alınmamasıydı. Bu çok önemli bir karardı. İkincisi, liman
masraflarının yüzde 50'lere varan indirimiydi. Bakın, ne oldu biliyor musunuz
bu kısa dönemde; biliyorsunuz, turizm mevsimini kapattık; ama, o gemiler daha
da geliyor. Bugün, yüzde 50 indirimi duyan kruvaziyer gemilerle ilgili gemi
sahiplerinden her gün biri, diğer bir gün başka biri ülkemize geliyor. Niçin; çünkü,
senede 20 tane, 40 tane gördüğümüz o büyük, o muhteşem, tanesi 750 000 000
dolar olan gemilerin, bu tarifelerden sonra, inşallah, seneye 300 tanesi, 500
tanesi, 600 tanesi gelecek. Niçin geliyorlar... Limanlar yetmiyor. Yeni
limanlar veya uğrak yapmadığı yerlere, mesela, İzmir'e daha çok gelmeler
sağlanacak. Bugün Marmaris'te, bugün Kuşadası'nda, bugün İstanbul'da, bugün
Antalya'da, yeni yeni limanlar ve yeni yeni uğrak arayışlarıyla, şu üç aylık
dönemde, bu limanlara önceki dönemin fevkinde gemiler geldi.
Gemiler geldi, ne oldu; gemilerin liman masrafı önemli değildi; bizim
iktidarımız bunu duydu; içinde gelen turist önemliydi. Burada alışveriş yapan
ve ticaretle uğraşan zengin turistlerin gelmesi, o yörelere de büyük katmadeğer
kattı.
Ben inanıyorum ki -onun çalışmalarını yapıyoruz, hem de proje bazında
çalışmalarını yapıyoruz- seneye 1 Temmuzda, kabotajda, zannediyorum, kruvaziyer
gemisi olan, feribotları olan, yani, yolcu taşımacılığına önem veren ve deniz
turizminde de ticarî hatları artıran, hem de bugün en önemli olan trafiği
denize indirme ve enflasyonu düşürme ve ucuz taşımacılık olan yük
taşımacılığında da fevkalade duruma geleceğiz.
Mesela, bir şeyi daha örnek vereyim -bir gurur abidesidir- bugün, 30 000
000 ton olan hampetrolün sevkinin yüzde 85'ini Türk Bayraklı gemilerle yapmanın
gururunu taşıyoruz. Bu gemiler, bugün konuştuğumuz uluslararası konvansiyonun
en üst düzeyinde bulunan ve değeri 50 000 000-60 000 000 dolar civarında olan
çevreci ve 1 yaşında gemiler. Demek ki, ilgi gösterildiği zaman, hele, Türk
yüklerinde kendi gemileri öncelik taşıdığında, sermaye önemli olduğu için
fevkalade bir derece alıyoruz.
Ben bu kararların, bu uluslararası sözleşmelerin, bugüne kadar
Türkiye'ye böyle yirmibeş otuz sene sonra gelmesindeki sebebi, geçmiş
dönemlerin denizciliğe olan ilgisinin azlığına bağlıyorum. Bu Meclis, denizci
meclisi olmadı, denizi hiç konuşmadı. Ben de o dönemlerde vardım; ben de
konuşturamadımsa, belki, benim de eksikliğim var; ama, konuşulmadı. Niçin
buraya geliyorum bunu söylüyorum... Ama hiç zannetmeyin ki, bugün deniz ticaret
filosunda, hele hele son seneler, yani, 1980'den itibaren Türkiye'de denizcilik
sektöründe bir kısmının inşaına önem
verildikten sonra, yeni yapılan gemilerin hepsi, bu uluslararası konvansiyonun
şartlarını haiz gemilerdir. Dolayısıyla, yani, gemi mürettebatının yaşam vasıflarının
yükseltilmesi, Türkiye'de de yirmi yirmibeş sene evvel Türkiye'nin bütün
gemilerinde mevcut.
Şimdi, çok önemli bir mesele var; ben Sayın Öymen'e orada katılıyorum,
bir çalışmamız lazım. Türkiye'nin uluslararası platformda iyi bir denizci ülke olması da istenmiyor.
Yani, Türkiye'nin, rekabet edebilir, denizciliği bilen, güçlü bir denizci
ülkesi olması, uluslararası platformlarda kabul olunmuyor. Bugüne kadar, bu
meselelerde sırf Türk Bayraklı deniz ticaret filosu gelişmesin diye, karşı
ülkelerin ve bizim gelişmemizi istemeyen ülkelerin mensupları da bugün gelinen
bu kötü durumu karşımıza çıkardılar. Evet, üzülerek söylüyoruz, Türk deniz
ticaret filosunun, bugün, Sayın Öymen'in dediği gibi, 36 gemisi yasaklanmakta
ve çok koyu gri sırasındadır. Ama, teklifimiz şudur, inşallah onu yapacağız:
Biz, uluslararası platformlarda denizciliği bilenle, denizcilik bilgisinin en
üst seviyesine çıkmış ve uluslararası ilişkilerde tecrübesi bulunan
arkadaşlarla, o uluslararası arenada Türkiyemizi müdafaa eder ve biz
denizciler, bugün dünyada olan uluslararası kaidelere tam riayet edersek, bu
sıkıntı ortadan kalkacaktır. Onun için, bütün çabamız ve bugün gururla da onu
söyleyeyim, bugün Ulaştırma Bakanlığımıza bağlı Deniz Müsteşarlığımız, tamamen
uluslararası ilişkilerde bulunmuş, denizcilik fakültelerinden mezun, deniz
kuvvetlerinden mezun pırıl pırıl arkadaşlarımızla donatıldı. Ben, bu yaşıma
kadar, hiçbir zaman denizcilik kurumlarının böylesine bu meseleyi bilen
arkadaşlarla donatıldığını görmemiştim. Onun için de umut içindeyiz ve gene
sizlerden aldığımız güçlerle, bu
Meclisimiz ve bu hükümetimiz, inşallah, Cenabı Allah bizlere o günleri
gösterecek, bu ülkemiz, denizci millet, denizci ülke olacak, Türk Bayrağımızı
dünyanın her yerinde, her limanında, her ülkesinde taşıyacaktır.
Ben, bu kanuna da bizim, AK Parti Grubu olarak destek vereceğimizi
söylüyor ve kanunumuzun denizciliğe hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptanoğlu.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
MÜRETTEBATIN GEMİDE BARINMASINA İLİŞKİN
(İLAVE HÜKÜMLER)
133 SAYILI SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansının 1970 yılında
Cenevre'de yapılan 55 inci oturumunda kabul edilen "Mürettebatın Gemide
Barınmasına İlişkin (İlave Hükümler) 133 sayılı Sözleşme"nin onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN- Saygıdeğer milletvekilleri, Mürettebatın Gemide Barınmasına
İlişkin (İlave Hükümler) 133 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 249
Kabul : 249 (1)
Böylece, kanun tasarısı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.06
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.21
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik),
Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
raporunun müzakeresine başlıyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Türkiye Cumhuriyeti ile Şili
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/389) (S. Sayısı: 188) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 188 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Şükrü Elekdağ'ın söz talebi vardır.
Sayın Elekdağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemimizde bulunan 9 adet, yatırımların karşılıklı teşviki
ve korunması anlaşmasının onaylanması hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
İçerik açısından birbirlerinin tıpatıp aynı olan bu anlaşmalar, Türkiye
Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti, Fas Krallığı, Filipinler Cumhuriyeti, İtalya
Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Portekiz Cumhuriyeti, Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti, Yemen Cumhuriyeti ve Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti arasında
imzalanmış bulunmaktadır. Türkiye, bugüne kadar, 66 ülkeyle bu tip anlaşmaları
imzalamış ve bunların 46 adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu anlaşmaların temel amacı, taraf ülkeler arasında sermaye ve teknoloji
akımını artırmak ve yatırımların ilgili ülkenin hukuk düzeni içerisinde nasıl
korunduğunu ortaya koymaktır. Türkiye açısından yatırımların karşılıklı teşviki
ve korunması anlaşmalarıyla genel olarak hedeflenen yabancı yatırımcı kitlesi,
yabancı sermayeyle birlikte teknoloji, yönetim becerisi ve pazarlama
imkânlarını da getiren yabancı yatırımcılardır; ancak, görüleceği üzere, bu tip
anlaşmaların imzalanmış olduğu tüm devletler, Türkiye'ye sermaye ve teknoloji
ihraç edebilecek bir sanayileşme düzeyine ulaşmış ülkeler değildirler. Bu
kategorideki ülkelerle anlaşma akdetilmesi ihtiyacı, Türkiye'nin sermaye ihraç
eden ve yabancı ülkelerde yatırım yapar bir hale gelmesinden sonra doğmuştur.
Bu durumda, yurt dışında yatırımları bulunan girişimcilerimizin bu ülkelerdeki
yatırımlarının güvence altına alınması, akdetilen anlaşmaların temel amacı haline
gelmiştir.
(1) 188 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşmaları, yabancı
yatırımcıların bir ülkede yatırım yapma aşamasında kuşku duymalarına neden olan
bazı hususlarda onlara gerekli güvenceleri vermektedir. Nedir bu güvenceler.
Bunların başında, yabancı yatırımcıya, kamulaştırma veya devletleştirme
halinde, yatırımının gerçek bedelinin gecikmeksizin ödeneceği ve transfer
edileceği gelmektedir. Yabancı yatırımcıya verilen diğer bir güvence de, millî
muamele ilkesinin ve en çok gözetilen ulus kaydının uygulanacağıdır. Ayrıca,
yabancı yatırımcılara transferlerin gecikmeden yapılacağı, savaş veya iç
karışıklık hallerinde, millî muamele ilkesi uyarınca tazminat ödeneceği ve
uyuşmazlık halinde, uluslararası tahkim imkânının tanınacağı garanti
edilmektedir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin en önemli yapısal sorunlarının
başında sermaye yetersizliği gelmektedir. Bu durum, ülkemizin atılım yapmasını
engelleyen kilit faktörlerden biridir. İyice anlamamız gereken bir husus,
Türkiye'nin bugünkü üretim yapısıyla ve 40 ilâ 45 milyar dolarlık bir ihracat hacmine ilaveten 10 ilâ 12 milyar
dolarlık turizm gelirleriyle sorunlarını çözemeyeceğidir. Türkiye, üretim ve
ihracat yapısını değiştirmek, ileri teknoloji kullanan ürünler üretmek ve
uluslararası hizmet sektörüne katkıda bulunmak suretiyle, ihracat
kompozisyonunu zenginleştirmek zorundadır. Bu açıdan, Türkiye'nin, büyük
ölçüde, doğrudan yabancı sermaye çekmeyi ve bunları gerekli yatırımlara yönlendirmeyi
başarmak suretiyle, teknolojik atılım gerçekleştiren ve refah yolunda süratli
adımlar atan ülkelerin uyguladıkları yöntemleri kendine model olarak alması
isabetli olacaktır. Örneğin, son yıllarda parlak bir kalkınma başarısı gösteren
İrlanda'nın uyguladığı yöntemler, Türkiye için, esinlenilecek bir model
oluşturuyor.
İrlanda örneğine ilişkin bazı ayrıntılar vermeden önce, dünyadaki
yabancı sermaye akımından ve Türkiye'nin bundan aldığı paydan kısaca bahsetmek
istiyorum. Önce, Türkiye'nin, 1980'li yılların ikinci yarısında, yabancı
sermayeyi çekme hususunda önemli bir atılım yaptığını kaydedeyim; ancak,
müteakip on yıllık dönemde, yani, 1990'lı yıllarda dünyada yabancı sermaye 12
kat birden artarken, Türkiye, maalesef, bu artıştan hiçbir şekilde
yararlanamamıştır.
Değerli arkadaşlarım, burada, genel kanının aksine olarak, sermayenin
gelişmiş ülkelerden gelişmemişlere doğru değil de, bunun tam tersine bir yön
izlediğini belirteyim. Bu noktaya iki nedenle işaret ediyorum: Birincisi,
ülkemize doğrudan yabancı sermaye çekimi hususunda beklentilerimizde ölçülü
olmamız gerektiğini vurgulamaktır. İkincisi de, bu husustaki politikalarımızın
gayet tutarlı ve bu alandaki dünya rekabet ortamının şartlarına uygun olması
gerektiğini belirtmektir.
Bugüne kadar Türkiye'ye gelen yabancı sermaye 17 000 000 000 dolardan
ibarettir. Her yıl ortalama yabancı sermaye girişi de 800 000 000 dolar
civarında seyrediyor. Oysa, dünyada yılda 600 000 000 000 ile 800 000 000 000
dolar arasında değişen bir yabancı sermaye hareketi var. Uzakdoğu, Çin ve eski
Doğu Avrupa ülkelerine yabancı sermaye girişi olağanüstü boyutlar gösteriyor.
Daha önce sermaye ihraç eden Japonya, Almanya ve Amerika, şimdi yabancı sermaye
çekmeye çalışıyor. Nitekim, Hazine Müsteşarlığının 2002 yılı Yabancı Sermaye
Raporuna göre, 1997 - 2000 yılları arasında, beş yıllık dönemde 4 500 000 000
000 doları bulan dünya toplam yabancı sermaye girişlerinin en büyük bölümü gelişmiş
ülkelerin hesabına kaydedilmiştir. Bu 4 500 000 000 000 doların yüzde 22'si
Amerika'ya, yüzde 47'si de Avrupa Birliğine gitmiştir. Yabancı sermaye
yatırımlarından en fazla yararlanan 16 ülke şunlardır: Amerika, Belçika, Lüksemburg, İngiltere, Almanya,
Çin, Fransa, Hollanda, Kanada, Hong Kong, Brezilya, İsveç, İspanya, Meksika,
Danimarka ve İrlanda'dır. Bu 16 ülkenin dünyadaki toplam yabancı sermayeden
aldıkları pay yaklaşık yüzde 80'dir. Bu ülkeler arasında Amerika yılda ortalama
200 000 000 000 dolarla en önde, İrlanda da yılda 16 000 000 000 dolarla 15 nci
sırada yer alıyor. İrlanda'nın nüfusunun 4 000 000'dan ibaret olduğu dikkate
alınırsa, dünyadaki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından aldığı payın
gerçekten yüksek olduğu anlaşılır. Nitekim, İrlanda'da fert başına yabancı
yatırım 4 000 dolar iken, bu rakam, Türkiye'de sadece 15 dolardır.
Biraz önce de belirttiğim gibi, bugün, İrlanda, kitlevî yabancı yatırım
çekme stratejileri uygulayarak, süratle kalkınmayı başaran örnek bir ülke
konumundadır.
İrlanda'nın başarılı stratejisi şu noktalara dayanıyor değerli
arkadaşlarım:
Bir; İrlanda, yabancı sermayeyi davet edeceği öncelikli yatırım
alanlarını saptayarak işe başlamıştır. Bunlar, katmadeğeri yüksek şu 3 üretim
ve ihracat sektörüdür: Enformasyon teknolojisi; ilaç ve kimya; uluslararası
hizmet sektörü.
Burada vurgulamak istediğim bir husus var. Bu da, İrlanda'nın, öncelikli
yatırım alanlarını dağıtmadığı, bunları, kendisi için en verimli olacağını
hesap ettiği sadece üç sektöre inhisar ettirdiğidir.
İrlanda'nın attığı diğer önemli adım, bu sektörlere teşvikleri saptamak
ve sektörlere destek verici yatırımları yapmak ve önlemleri almak olmuştur.
Bunların bellibaşlıları şunlardır: Birincisi, tamamen bürokrasi ağı dışında bir
yapı olarak, İrlanda Kalkınma Ajansı kurulmuştur. İkincisi, ülkede yüzde 50
olan Kurumlar Vergisi -altını çiziyorum, yüzde 50 olan Kurumlar Vergisi- yüzde
10'a indirilmiş ve bu oranın 20 yıl artırılmayacağı taahhüt edilmiştir.
Üçüncü önemli adım, söz konusu üç öncelikli sektöre eğitimli işgücünü
yetiştirmek amacıyla teknik eğitim veren eğitim kurumları kurulmuştur; çünkü,
ileri teknoloji getiren doğrudan yabancı sermayenin en önde gelen ihtiyacı,
eğitimli işgücüdür.
İrlanda'nın attığı dördüncü önemli adım da, işçi, hükümet ve işveren
arasında sosyal bir uzlaşma sağlanarak, ücretlerin her üç yılda bir
belirlenmesine gidilmiştir.
Bütün bunların yanında, İrlanda'da temiz bir yönetimin mevcut olması ve
hukuk sisteminin yabancı yatırımcıya güven vermesi, bu ülkenin başarısında önde
gelen bir etkendir. Diğer bir deyişle, uluslararası şeffaflık endeksi İrlanda'nın
yüksek not aldığı bir alandır. Tabiatıyla, İrlanda'nın uluslararası şeffaflık
endeksinde yüksek not alması, yabancı sermayenin bu ülkeye yönelmesinde çok
önemli bir rol oynamıştır.
Şeffaflık endeksi, ekonomi dünyasında, bir ülkenin sicil defteri, sabıka
kaydı, iyi hal kâğıdı anlamına geliyor. Bu endeks, ilgili ülkenin şu
göstergelerine göre hazırlanıyor: Hukukî güvenilirlik, adaletin etkinliği,
vergi sistemi, makro ekonomik istikrar, idarî-politik istikrar, muhasebe
standartları, siyasal yozlaşma ve yolsuzluk, bürokratik yolsuzluk ve yozlaşma,
bürokratik yapının işleyişi, mevzuatın açık ve tutarlı olması.
Değerli arkadaşlarım, İstanbul Sanayi Odası tarafından 2001 yılında
Price Waterhouse Coopers firmasına
hazırlattırılan "Uluslararası Doğrudan Yatırımlar ve Türkiye"
başlıklı raporda, ülkemize verilen şeffaflık endeksi notunun çok düşük olduğunu
görüyoruz. Rapor, yabancı sermayenin, bir ülkedeki rüşvet ve yolsuzluğu çok
ciddî bir risk olarak gördüğünü ve bunun, yatırım ve işletme maliyetini
etkileyen ilave bir vergi olarak yabancı yatırımcı tarafından değerlendirildiğini
ortaya koyuyor.
Konuya açıklık getirmek için bir örnek vereyim: Yabancı bir firma,
şeffaflık endeksi düşük olan bir ülkeye yatırım yapacağı zaman, önce vereceği
kurumlar vergisini hesaplıyor, sonra buna bir de yolsuzluk riski vergisi ilave
ediyor. Sanki bir sigorta primi bu. İstanbul Sanayi Odasının hazırlattığı
raporda, Türkiye'nin yolsuzluk riski vergisinin yüzde 36 ile en yüksek düzeyde
olduğu belirtiliyor. Rapor, buna bir de yüzde 33 Kurumlar Vergisini ilave
ederek, yabancı yatırımcının vergi yükünü yüzde 69 olarak hesaplıyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu noktada kendimize soralım: Hangi yabancı
sermayedar yüzde 69 vergi vermeyi göze alarak ülkemize yatırım yapar?
Değerli arkadaşlarım, işin püf noktası buradadır. Bakınız, 59 uncu
hükümet, yabancı sermayeyi çekmek için büyük gayret sarf ediyor. Yabancı
Sermaye Çerçeve Kanunu çıkarıldı, şirket kuruluşlarının bürokrasisi
azaltıldı, vergi kanunlarında
düzenlemeler yapıldı, basılı tanıtım malzemeleri hazırlandı ve dağıtıldı.
Maliye Bakanı Sayın Unakıtan, Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen ve Devlet
Bakanı Sayın Babacan, yurt dışında tanıtma toplantıları yaptılar, peş peşe
toplantılar düzenlediler; ülkemizin yabancı sermaye yatırımlarına sağladığı
avantajları açıkladılar; meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşlarından da bu
alanda değerli yardım gördüler. Ancak, bir türlü istenen sonuç alınamıyor. Yabancı
sermaye, Türkiye'ye yabancı kalmakta çok büyük bir inat gösteriyor.
Değerli arkadaşlarım, bunun sebeplerini artık görmek durumundayız. Başta
gelen sebep, biraz önce sizlere izah ettiğim şu yolsuzluk riski vergisidir.
Sebep, Türkiye'nin şeffaflık endeksi notunun çok düşük olmasıdır. Yabancı
sermaye, göğsüne yolsuzluk yaftası yapıştırılmış bir ülkenin semtine uğramak
istemiyor, ondan bucak bucak kaçıyor. Sorun burada. Bu yaftadan kurtulmadan,
beklediğimiz ölçülerde doğrudan yabancı sermayeden yararlanamayız; bunu
bilelim.
Uluslararası uzman kuruluşların hazırladıkları raporlara göre, şu anda,
Türkiye, dünyanın en kirli dört ülkesinden biridir. Yıllar boyu toplanan her
100 Türk Liralık vergiden 36 lirası haramzadelere ve vurguncuların cebine
gitmiştir. Siyaset ve siyasetçilerin en fazla yıprandığı bir dönemden
geçiyoruz. Türk kamuoyunda, maalesef, siyasetçilerin ahlakî değerlere itibar
etmedikleri yolunda derin bir önyargı var. Bugün, artık Dünya Bankası
raporlarında dahi dile getirilen husus, Türkiye'de, siyasetçi-bürokrat-
hortumcudan oluşan şeytan üçgeninin bu ülkeyi talan ettiği ve soymuş olduğudur.
Bu olan bitende bizlerin bir günahı, vebali yok; ancak, bizim son derece önemli
bir sorumluluğumuz var. Bu da, ülkemizi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında görev yapan Türk siyasetçisini böyle suçlamalardan arındırmaktır. Bu
bizim görevimizdir.
Değerli arkadaşlarım, geçen yasama dönemlerinde tanık olduğumuz ve
özellikle başbakanların ve bakanların karıştıkları yolsuzluklar, kamuoyunda
kuvvetli tepkiler uyandırmıştır. Söz konusu başbakanlar ve bakanlar çok ağır
töhmet ve iddialar altında kalmışlar; fakat, dokunulmazlık zırhından
yararlanarak ve bu çatı altında yapılan birtakım manipülasyonlarla, adaletin
önüne çıkmaktan kurtulmuşlardır. İşte, bu gibi durumlar, siyasete ve
siyasetçiye karşı çok derin bir kuşku ve de güvensizlik ortamı yaratmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu bakımdan, hepimiz el ele verip, milletvekilliği
dokunulmazlığını kısıtlamak amacıyla gerekli adımları atmalıyız. Bu bağlamda,
Anayasamızın 100 üncü maddesini de değiştirerek, hem halkımızın siyasetçiye
yönelik önyargılarını kırmalı hem de siyasetçinin olumsuz ve bulanık imajını
berraklaştırmalıyız.
Değerli arkadaşlarım, evet, dokunulmazlığın mevcudiyeti, demokrasinin
hesap verme sorumluluğu ve hesap sorabilirlik ilkesini zedeliyor, demokrasinin
tam işlemesini frenliyor, ahlak ve fazileti perdeliyor, rüşvet ve yolsuzluğu
koruyor, teşvik ediyor ve nihayet, yolsuzluk riski vergisi gibi bir kavramın
oluşmasına yol açarak, yabancı doğrudan sermayenin ülkemize gelmesini
engelliyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de temiz toplumu kuramaz, rüşvet ve
yolsuzluk vebasından ülkemizi kurtaramazsak, ne yaparsak yapalım yeterli
doğrudan yabancı sermayeyi çekemeyiz. Temiz toplumun gerçekleştirilmesi ile
rüşvet ve yolsuzlukla sonuç alıcı mücadelenin önündeki en büyük engel de,
dokunulmazlıktır.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu
görüşlerle, Türkiye'nin, konuşmamın başında isimlerini saymış olduğum 9 ülkeyle
imzalamış olduğu yatırımların karşılıklı teşviki ve korunmasına ilişkin
anlaşmaların onaylanmasına olumlu oy vereceğimizi açıklar; bu vesileyle,
hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Elekdağ, teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ŞİLİ CUMHURİYETİ ARASINDA
YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMA VE EKİ PROTO-KOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 21.8.1998 tarihinde Santiago'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma" ve eki Protokolün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açıkoylamaya
tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Şili
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 202
Kabul : 202 (1)
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fas Krallığı
Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fas
Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/428) (S. Sayısı: 190) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 190 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE FAS KRALLIĞI HÜKÜMETİ
ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI
TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 8 Nisan 1997 tarihinde Rabat'ta imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Fas Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
(1) 190 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fas
Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 218
Kabul : 218 (1)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın hayırlı ve
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Filipinler Cumhuriyeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
raporunun müzakeresine başlıyoruz.
6. - Türkiye Cumhuriyeti ve Filipinler
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/453) (S. Sayısı: 191) (2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 191 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE FİLİPİNLER
CUMHURİYETİ ARASINDA
YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE
KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 22 Şubat 1999 tarihinde Manila'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti ve Filipinler Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(2) 191 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Filipinler
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 220
Kabul : 220 (1)
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Kanunun hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
7. - Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/457) (S. Sayısı: 192) (2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 192 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Mehmet Mehdi Eker; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Dönem
İkinci Yasama Yılının hayırlı olmasını ve başarılı geçmesini diler, bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Türkiye ile İtalya arasındaki ilişkilerin, 15 ve 16
ncı Yüzyıla kadar giden uzun bir geçmişi bulunmaktadır. İtalya'nın Avrupa
Birliğinin ve NATO'nun kurucu üyesi olması, ülkemizin de NATO üyesi ve Avrupa
Birliğine üyelik sürecinde bulunması, keza, Akdeniz'in müşterek kullanımı, iki
ülke arasındaki ticaret hacminin ve sermaye hareketlerinin önünü açacak
imkânlar sunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bilindiği gibi, ülkelerarası
yatırımların teşviki ve korunması anlaşmalarının amacı, sadece sermaye değil,
aynı zamanda, teknoloji alışverişi, yönetim becerisi ve
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(2) 192 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
pazarlara
giriş şansını getirmek, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına taraf olan
ülkeleri teşvik etmek ve ilgili ülkenin kendi hukuk düzeni içerisinde
yatırımların korunmasını sağlamaktır. Bu kapsamda, Türkiye, 1962 yılından beri,
çeşitli anlaşmalar yaparak yürürlüğe koymuştur. Keza, bilindiği gibi, genel
ekonomik politikamızın ana hedefleri arasında, ülkemiz müteşebbislerinin ve
sermayesinin dış ülkelere açılması, aynı zamanda, yabancı sermaye ve ileri
teknolojinin ülkemize gelmesi yoluyla ekonomimizin küreselleşen dünya ekonomisi
içerisinde etkin bir şekilde yer alması vardır.
BAŞKAN - Sayın Eker, bir saniye...
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, aramızdaki konuşmalar, hatibin
konuşmasının dinlenilmesine elvermiyor. Lütfen, hatibi dinleyelim.
Buyurunuz.
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı konusu ülke olan
İtalya'yla ilgili bazı göstergeleri hatırlamakta yarar vardır. İtalya, 2001
yılının ikinci yarısında, enflasyonda hızlı bir düşüş yaşamış; bu bağlamda,
2002 yılında, enflasyonu yüzde 2,8 düzeyinde yaşamıştır. Ayrıca, İtalya'nın dış
ticaretinin de, son yıllarda sürekli olarak fazla verdiği müşahede
edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, İtalya'nın, coğrafî olarak, kuzeyi ile güney
bölgeleri arasında kalkınmışlık farklılığı olması nedeniyle, özellikle ülkenin
güney bölgesindeki yeni yatırımların teşviki için, önemli bölgesel destekler
sağlanmaktadır. Benzeri sorunları yaşayan ülkemizde de, hükümetimiz tarafından
bazı çalışmalar yapılmakta, kişi başına millî geliri 1 500 doların altında olan
40 civarındaki ilimizde yeni yatırım desteklerinin hazırlıkları yapılmaktadır.
Sayın Başbakanımız tarafından müjdelenen söz konusu destekler arasında, bu
bölgelerde yatırım yapacak müteşebbise bedelsiz arsa, SSK primlerinde indirim,
vergi muafiyeti ve enerjinin yüzde 50 indirimli olarak kullandırılması
sağlanacaktır. Böylece, hükümetimizce, bölgelerarası gelişmişlik farklarını
giderici yeni adımlar atılmış olacaktır. Ülkemiz, AK Parti Hükümetiyle siyasî
istikrarı sağlamış ve bu istikrar ekonomide de kendini göstererek piyasalara
yansımıştır. Bu göstergeler ışığında, halkımıza daha iyi hizmet etmek arzusunu
artık yakalamış bulunmaktayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İtalya'nın toplam ihracatı 2002
yılında 265 000 000 000 euro, toplam ithalatı ise 256 000 000 000 euro olarak
gerçekleşmiştir. Bu durumda, İtalya'nın 2002 yılı toplam ticaret hacmi 521 000
000 000 euro civarındadır. Ülkemiz, 2002 yılında, İtalya'nın ihracatında 4 000
000 000 euroyla 13, ithalatında ise 3 000 000 000 euroyla 18 inci sırada yer
almıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son beş yılda, Türkiye'nin
ithalatında Almanya'dan sonra 2 nci sırada yer alan İtalya, 2002 yılında,
ithalatımızdaki yüzde 8,1'lik payıyla bu konumunu muhafaza etmiştir. Yine aynı
şekilde, Türkiye'nin ihracatında 4 üncü sırada yer alan İtalya, 2002'de, geçen
yıla oranla düşüş göstermekle birlikte yüzde 6,4'lük payıyla 4 üncü sırada yer
almıştır. 2002 yılında İtalya'ya olan ihracatımız yüzde 4,5 oranında azalarak 2
200 000 000 dolar, ithalatımız ise yüzde 17,7 artış göstererek 4 100 000 000
dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 6
300 000 000 dolar, ticaret açığı ise, Türkiye'nin aleyhine 1 800 000 000 dolar
olarak gerçekleşmiştir. Diğer
taraftan, 2002 yılında, İtalya'ya ihracat yapan firmalarımızın
sayısı 3 488, ithalat yapan firmalarımızın sayısı ise 11 826 olarak
kaydedilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, son yıllarda, İtalyan
yatırımcıların ülkemize ilgileri önemli ölçüde artmıştır. 1988 yılında, toplam 17 İtalyan firması
ülkemizde faaliyet gösterirken, bu rakam 2002 yılında 238'e yükselmiş, söz konusu firmaların
toplam sermayesi ise 135 000 000 000 000 TL'ye ulaşmıştır. 2002
yılının ilk üç
çeyreğinde 11 İtalyan
firmasına 39 400 000 000 000 TL'lik yatırım izin belgesi verilmiştir.
Türkiye ile İtalya arasında ekonomik ve ticarî ilişkilerin gelişmesine
yardımcı olacak bir dizi anlaşma ve protokol bulunmaktadır. Bunlar:
Uluslararası Karayolu Taşımalarına İlişkin Anlaşma, Ekonomik, Endüstriyel ve
Teknolojik İşbirliği Anlaşması, Tarımsal İşbirliği Protokolü ve Çifte
Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşmasıdır. Keza, son zamanlarda turizm sektöründe
büyük gelişmeler yaşanmış ve ülkemize gelen turist sayısında da büyük artış
görülmüştür. Ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında imzalanan ve 1 Ocak 1996
tarihinde yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde ülkemiz, AB'yle
ortak ticaret politikası uygulamaya başlamış ve bunun neticesinde ticaret
politikası alanında İtalya ve AB ülkelerinde geçerli hemen hemen tüm mevzuat ve
prensipler ülkemize adapte edilmiştir. Bu çerçevede, İtalya'yla ticaretimizde
sanayi ürünleri itibariyle gümrük vergisi miktar kısıtlamaları ve eş etkili
kısıtlamalar kaldırılmış olup, üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük tarifesi
uygulanmaktadır. Ticarette ise, taraflar arasında mevzuat ve uygulamadan
kaynaklanan önemli bir sorun yaşanmamaktadır. Bu durumun değerlendirilerek
işbirliğinin daha iyi bir hale getirilmesi görüştüğümüz tasarının
kanunlaşmasıyla mümkün olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istikrarlı bir yatırım ortamının
teminini öngören bu anlaşmaya AK Parti Grubu olarak olumlu oy kullanacağımızı
bildirir; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Eker, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE İTALYA CUMHURİYETİ ARASINDA
YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 22 Mart 1995 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 216
Kabul : 216 (1)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın hayırlı ve
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
8. - Türkiye Cumhuriyeti ve Slovak
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/459) (S. Sayısı: 193) (2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 193 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Çanakkale Milletvekili
Sayın İbrahim Köşdere; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Değerli Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Slovak Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşadığımız yüzyılda, dünya,
dışpolitika açısından büyük bir entegrasyon yaşamaktadır. Globalleşme ve
küreselleşme mevcut dünya ülkelerinin vazgeçilmez temel ilkesi olmuştur. Bütün
dünya ülkeleri ulusal sermayeden ziyade uluslararası sermayeyi kendi ülkelerine
çekebilme gayreti içerisindedirler.
Bu bakımdan Slovakya Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri
yatırımlara dayandırılarak sorunların çözüme kavuşturulması için çaba sarf
etmektedirler. Böylece, küreselleşme yönünde olumlu adımlar atılmış olmaktadır.
Slovak Cumhuriyetiyle ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Slovakya ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Tarım, ovalarda ve
akarsu vadilerinde yapılır. Elde edilen tarım ürünleri tüketimin yüzde 92'sini
karşılamaktadır. Sanayide, kimya ve makine endüstrisi gelişmiştir. Kömür ve
petrol yatakları bulunmamasına rağmen sanayiin temel enerji ihtiyacı nehirler
üzerindeki hidroelektrik santrallarından karşılanır. Topraklarından geçen
doğalgaz ve petrol boru hatlarının geliri ülkenin bu ihtiyaçlarını karşılar.
Kimya alanında ise azotlu gübre ve
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(2) 193 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
petrokimya
kombinaları önemli yer tutar. Dağların ormanlarla kaplı olduğu ülkede
ormancılığın ekonomide önemli yeri vardır. Ormanlardan kereste ve kâğıt
sanayiinin ihtiyacı karşılanır.
Turizm ülkenin önemli gelir kaynaklarından birisidir. Tatra Dağlarındaki
kış sporları ve dağcılık merkezleri, ülkenin dört bir tarafına dağılmış olan
kaplıca ve ılıcalar, koruma altına alınmış tarihî şehirler, ülkeye çok sayıda
turist çekmektedir. Slovak Cumhuriyeti gelişmiş kara ve demiryolu ağına
sahiptir. Nehir taşımacılığı ulaşımda önemli bir yer tutmaktadır.
Türkiye ile Slovakya arasındaki ekonomik ve ticarî ilişkilerin daha
etkin bir işbirliği çerçevesinde geliştirilmesini istiyoruz. Bu maksatla iki
ülke müteşebbisleri arasındaki temasların artırılmasını teşvik etmeliyiz.
Ülkelerimiz arasında mevcut ekonomik ve ticarî potansiyelin en iyi şekilde
kullanımı, hem uluslarımızın refahının artmasına yol açacak hem de Türk-Slovak
dostluğunu güçlendirecektir.
Türkiye ve Slovak Cumhuriyeti arasındaki ticaret rakamları iki ülkenin
gerçek potansiyelini yansıtmamaktadır. Karşılıklı ticaret hacmi 2002 yılında
145 000 000 doları bulmuştur.
Ekonomilerimizin daha büyük miktarda ticarî değişim kapasitesine sahip
olduklarına inanıyoruz. Hukukî altyapısı büyük ölçüde tamamlanmış olan ikili
ticaretimizin kısa zamanda artmasını bekliyoruz.
Bu kapsamda iki ülke arasında imzalanmış olan yatırımların karşılıklı
teşviki ve korunması anlaşmasının önemli bir araç olacağına inanıyoruz.
Türkiye'nin Slovakya'ya tekstil, deri ürünleri, taze ve donmuş meyve,
sebze, kimyevi ürünler, inşaat malzemesi ve elektronik eşya ihracatı
potansiyeli bulunmaktadır. Slovakya'dan da demir ve çelik ürünleri, makine ve
kâğıt ürünleri ithal edebilecek durumdayız.
Hızla küreselleşen dünyada bu gibi ikili anlaşmaların karşılıklı olarak
teşvik edilmesiyle ülkeler asındaki ekonomik işbirliği sağlanmış olacaktır.
Ülkemiz bu gibi anlaşmaları diğer ülkelerle de yaparak, ülke ekonomisinin
gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Biz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak, ülkemiz lehine olan
anlaşmalara her zaman olumlu yaklaşacağımızı belirtir; Grubum ve şahsım adına
Yüce Heyete teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Köşdere teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE SLOVAK CUMHURİYETİ ARASINDA
YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 9 Ekim 2000 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açıkoylamaya
tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Slovak
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 206
Kabul : 206 (1)
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın, ülkemiz ve Slovak
Cumhuriyeti için hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
9. - Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/461) (S. Sayısı: 194) (2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 194 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(2) 194 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MADDE 1.- 19 Şubat 2001 tarihinde Lizbon'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma" ve eki "Protokol"ün onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 194 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan Oy Sayısı : 201
Kabul : 201 (1)
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın ülkemiz ve Portekiz
Cumhuriyeti için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal
Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
10. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/463) (S.
Sayısı: 195) (2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(2) 195 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Komisyon raporu 195 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Gümüşhane Milletvekili
Sayın Sabri Varan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti
Federal Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yatırımların karşılıklı teşviki ve koruması anlaşmalarının ana amacı,
beraberinde yalnız sermaye değil, aynı zamanda teknoloji, yönetim becerisi,
çeşitli pazarlara giriş şansını getiren doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını
taraf ülkeler arasında teşvik etmek ve ilgili ülkenin hukukî düzeni içinde
yatırımların korunmasını sağlamaktır.
Ülkemiz müteşebbis ve sermayesinin dış ülkelere açılması, aynı zamanda
yabancı sermaye ve ileri teknolojinin ülkemize gelmesi yoluyla ekonomimizin
küreselleşen dünya ekonomisi içinde etkin bir şekilde yer alması genel ekonomik
politikamızın ana hedefleri arasındadır.
Bu çerçevede, ülkemizde yapılan yabancı sermaye yatırımlarının korunması
ve daha fazla yabancı sermaye gelişinin özendirilebilmesi için, yatırım ve
ticarî ilişkilerimizin yoğun olduğu veya bu şekilde ilişkilerin genişlemesine
yönelik potansiyele sahip olduğu düşünülen ülkelerle yatırımların karşılıklı
teşviki ve korunması anlaşmalarının imzalanmasına 1962 yılında başlanmıştır.
Ülkemizin sermaye ihraç eder hale gelmesiyle bu süreç hızlandırılmış ve bugüne
kadar yaklaşık 80 civarında ülkeyle anılan anlaşmalar imzalanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal
Hükümeti arasında imzalanan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması
Anlaşmasının esasları şunlardır: Anlaşmaya taraf ülke sınırlarında
gerçekleştirilen yabancı sermayeli yatırımların ve ilgili faaliyetlerin tabi
olacağı muameleyi belirleyerek ekonomik işbirliği için uygun koşulları
yaratmak, Türkiye ve Yugoslavya'da yabancı sermayenin kamulaştırma ve
devletleştirme yönünden tabi olacağı muamele ve sahip olduğu haklara açıklık
getirmek, her iki ülkede özel teşebbüsle devlet arasında çıkabilecek
ihtilafların çözüm yollarını tespit etmek.
Daha istikrarlı bir yatırım ortamının teminini öngören bu anlaşmayla iki
ülke arasındaki sermaye akışında artış gerçekleşmesi beklenmektedir. Anlaşma,
yatırımcılara ekonomik ve yasal güvence verirken, ilgili ülkelere yeni herhangi
bir yük de getirmemektedir.
İlgili kanun tasarısının kanunlaşması halinde, her bir taraf diğer
tarafın yatırımcılarını, ülkesinde yatırım yapması için teşvik edecek,
elverişli koşullar yaratacak ve bu gibi yatırımları kanun ve nizamlarına uygun
olarak kabul edeceklerdir. Her bir tarafın yatırımcılarının yatırımları, her
zaman, adil ve eşit muameleye tabi tutulacak ve diğer taraf ülkesinde yasal
korumadan yararlanacaktır.
Tarafların, ülkelerine yabancıların girmesi, kalması ve istihdam
edilmesiyle ilgili kanun ve nizamlarına uygun olarak taraflardan her birinin
vatandaşlarına, kendilerinin veya kendilerini istihdam eden iki tarafın
yatırımcısının önemli boyutlarda sermaye ve başka kaynak taahhüdünde bulunduğu
veya bulunmak üzere olduğu bir yatırımın kurulması, geliştirilmesi, idaresi
amacıyla ya da işletilmesine ilişkin tavsiyelerde bulunmak üzere diğer tarafın
ülkesine girmesine ve ikamet etmelerine, ev sahibi tarafın kanun ve nizamlarına
uygun olarak izin verilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yugoslavya Federal Cumhuriyetinin
resmî adı 4 Şubat 2003 tarihinde Sırbistan ve Karadağ olarak değiştirilmiştir.
Yeni devlet, Yugoslavya Federal Cumhuriyetinin uluslararası anlaşmalardan doğan
yükümlülüklerini aynen kabul etmiştir.
2002 dışticaret hacmimizin yüzde 33 artışla, 133 000 000 dolar olduğu,
nüfusunun yaklaşık 11 000 000'u bulduğu ve kişi başı millî geliri 2 300
dolarlar seviyesinde olan Sırbistan ve Karadağ, Türkiyemiz için iyi bir pazar
olmaya aday konumdadır. Yatırımların karşılıklı teşviki ve korunmasına ilişkin
anlaşmanın AK Parti Grubu olarak kanunlaşmasını uygun buluyoruz.
Yatırımlardan söz açmışken, 28 Eylül Pazar günü, İlimiz Gümüşhane'nin
Kelkit İlçesine, kalkınmamızda çok önemli bir yer tutacak olan organik tarım
tesislerini kuran Doğan Holdinge ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Aydın Doğan'a
da huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop)- Yakışır!.. Yakışır!..
SABRİ VARAN (Devamla)- Yine, açılışa katılan Sayın Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğan ve beraberindeki bakan ve milletvekillerimizi de tebrik ediyor,
yatırımın ilimize hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Varan, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce hatibin de kürsüden
konuşması sırasında açıkladığı gibi, eski adı Yugoslavya Federal Cumhuriyeti
olan ülkenin ismi, Yugoslavya Büyükelçiliğinin Dışişleri Bakanlığımıza
gönderdiği 4 Şubat 2003 tarihli yazısında da belirtildiği üzere, Sırbistan ve
Karadağ olarak değiştirilmiştir ve bundan sonra Sırbistan ve Karadağ isminin
kullanılması büyükelçilik tarafından da Dışişleri Bakanlığımıza yazıyla
bildirilmiştir.
Bunu da bilgilerinize sunuyorum.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE YUGOSLAVYA FEDERAL
CUMHURİYETİ FEDERAL HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE
KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 2 Mart 2001 tarihinde Belgrad'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, 195 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının acıkoylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 196
Kabul : 196 (1)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın, ülkemiz ve
Sırbistan Karadağ Cumhuriyeti için hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ve Yemen Cumhuriyeti Arasına Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
11. - Türkiye Cumhuriyeti ve Yemen
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/492) (S. Sayısı: 196) (2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 196 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü hakkında, AK Parti Grubu adına Eskişehir Milletvekili
Sayın Fahri Keskin'in söz talebi vardır.
Sayın Keskin, buyurun. (Alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Yemen Cumhuriyeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma hususunda,
mensubu bulunduğum AK Parti Grubunun ve şahsımın görüş ve düşüncelerini sizlere
arz etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Bizim milletimizin kaderinde, halkımızın zihninde, halkımızın gönlünde
Yemen'in ayrı yeri ve önemi vardır. Yemen, fiziken Arap Yarımadasının güneyinde
olan ve Osmanlı hâkimiyetinde yüzyıllarca kalmış bir vatan parçasıydı. Bu dönem
Yemen için bir istikrar, huzur ve refah dönemi olmuştur. Tarihte ise,
Osmanlının gücünün, Osmanlının ihtişamının, Osmanlının ihanete uğrayışının
yakın tanığı ve şahididir Yemen.
Stratejik konumundan dolayı Osmanlı buraya büyük önem vermiştir. Yemen,
Arap Yarımadasının, bölgenin ticaret yollarının kontrol ve kilit noktası
durumunda bulunuyordu. Aden Körfezi münasebetiyle Portekiz'in hâkimiyetinden arındırmak için İngiliz tahrikleri ve
tertipleriyle
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(2) 196 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Osmanlının
en yorgun olduğu dönemlerde, son olarak da İmam Yahya isyanları neticesinde, bu
topraklarda, Osmanlı, 450 000 askerimizi şehit olarak vermiştir; tam 450 000.
Analar, nineler, genç kızlar şehitlerin arkasından sel gibi gözyaşı dökmüşler,
ağıtlar ve türküler yakmışlardır. "Adı Yemendir/Gülü çemendir/ Giden
gelmiyor/ Acep nedendir" mısraları o günleri ifade eder.
1924 yılında hâkimiyetimizden çıkan Yemen, kuzey ve güney Yemen olarak
ikiye ayrıldı, 1967'ye kadar krallıkla yönetildi, 1967'den sonra cumhuriyet
dönemine geçen Yemen, 1970'li yıllarda iki Yemen'in birleşmesiyle milletler
camiasına Yemen Cumhuriyeti olarak girdi.
Osmanlıdan kopan bütün uluslar gibi onlar da içine düştükleri
istikrarsızlık ve haksızlık karşısında oyuna geldiklerini kabulle "ah
Osmanlı, ah Türkler" diyerek Osmanlıyı arar duruma düştüler. Türklere
karşı duyulan sevgi, atalarımızdan bize burada bir mirastır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26 Ağustos 1991 tarihinde
imzalanan onay belgesi, 27 Temmuz 1995 tarihinde teati edilen Ticaret, Ekonomik
ve Teknik İşbirliği Anlaşması Türkiye ile Yemen arasındaki ekonomik ilişkilerin
temelini teşkil etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti ile Yemen Cumhuriyeti arasında
iki ülke yatırımcılarının karşılıklı işbirliği ve temasta bulunmaları, Yemen ve
Türk iş dünyasının bir araya geleceği ortak ticaret fuarlarının kurulması, iş
toplantılarının tertiplenmesi, ilişkilerimizin gelişmesine katkılar
sağlayacaktır. İki ülke arasında, ticaret ve sanayi odalarının bunda öncülük
yapmaları gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yemen 16 000 000 nüfuslu, yüzde
99'u Müslüman, resmî dili Arapça, başkenti Sana olan bir kardeş ülkedir. Kişi
başına 450-500 dolar gelir düşmektedir.
Yemen ekonomisi, birinci derecede tarım ve hayvancılığa dayanır. Bunun
millî hâsıladaki payı yüzde 21'dir. Pamuk, ihraç ürünü olarak ülkenin en önemli
gelir unsurudur; bundan sonra hurma, muz, kahve gelir. Deniz ürünleri ve tuz da
önemli bir ihraç kaynağıdır.
Son dönemde, Yemen'de petrol ve doğalgaz ihracı da büyük önem arz
etmektedir. Hampetrol ve doğalgazın ihracattaki payı yüzde 89'dur. İthal ettiği
malların başında ulaşım araçları, makineler, savunma araçları, elektrikli ve
elektronik eşyalar gelmektedir.
Modern bir devlet yapısına kavuşma azminde olan ve bu yolda gayret sarf
eden bu ülke için, bizim mühendislik hizmetleri ve teknoloji sunmamız
mümkündür.
4-7 Eylül 2000 tarihlerinde, iki ülke heyetleri arasında Ankara'da bir
toplantı yapılmış, iki ülke yetkilileri ticarî ilişkileri artırma kararı
almıştır. Ortak yatırımların yapılması, bir iş konseyi kurulması konularında
mutabakata varılmıştır, gümrük alanlarında işbirliği yapmaları
kararlaştırılmıştır.
Geçmiş yıllarda, Ocak 2000 tarihi itibariyle Türk firmaları 75 000 000
dolar tutarındaki Marib Barajını ve sulama
projesini burada
gerçekleştirmiştir. Yine, bir Türk
firması, deprem sonrası 11 000
000 dolar tutarında, burada deprem evleri inşa etmiştir,. Ülkemizde, 30.11.2001
tarihi itibariyle, toplam 14 adet Yemen menşeli firma faaliyete geçmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti ile Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın iki ülke halkları ve
işadamları açısından çok büyük önemi vardır. Bu iki ülke arasındaki anlaşmanın
daha da geliştirilmesi iki ülkenin yararınadır.
Grubumuz adına, getirilen bu tasarıya olumlu oy vereceğimizi bildirir,
Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Keskin, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum :
TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE YEMEN CUMHURİYETİ ARASINDA
YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 7 Eylül 2000 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti ve Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulularını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığı ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 196 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ve
Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 195
Kabul : 195 (1)
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Yasanın, Türkiye Cumhuriyetimiz ve Yemen Cumhuriyeti için hayırlı, uğurlu
olmasını temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkındaki Meclis soruşturması önergeleri ile
sözlü sorular ve diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 7 Ekim 2003
Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 19.00
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.