SENTIM 2 5 2003-11-03T08:09:00Z 2003-11-03T08:09:00Z 43 26086 148694 TBMM 1239 297 182606 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 27

 

2 nci Birleşim

2 Ekim 2003 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Oturum Başkanlarinin Konuşmalari

1. - Oturum Başkanı, TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, 22 nci Dönem İkinci Yasama Yılı çalışmalarının, milletimize, Parlamentomuza hayırlı ve uğurlu olmasını; geçtiğimiz günlerde trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun ailesine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı dileyen konuşması

B) Gündemdişi Konuşmalar

1. - Sivas Milletvekili Selami Uzun'un, geçtiğimiz günlerde bir trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun meslek hayatındaki başarılarına ve milleti için yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

2. - Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, medyada hakkında çıkan mesnetsiz haberlere ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in, geçtiğimiz günlerde bir trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun meslek hayatındaki başarılarına ve milleti için yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

C) Tezkereler ve Önergeler

1. - Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 4967 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/353)

2. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4960 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/354)

3. - Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 4965 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/355)

4. - (10/29, 31) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/356)

5. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın (6/641) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/97)

6. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin (6/276) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/98)

7. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin (6/290) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/99)

8. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in (6/419) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/100)

9. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın (6/450), (6/451) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/101)

10. - İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un (6/584) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/102)

11. - İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın (6/538) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/103)

12. - İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın (6/539) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/104)

13. - İstanbul Milletvekili Ali Coşkun hakkındaki soruşturma dosyasının iadesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/357)

14. - Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in Bosna-Hersek'e görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmelerinin uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/358)

15. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Avusturya'ya görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmelerinin uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/359)

16. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Portekiz'e görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmelerinin uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/360)

D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve Meclıs Araştirmasi Önergelerı

1. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 25 milletvekilinin, Trabzon-Çaykara-Uzungöl Beldesinin çevre kirliliği ve çarpık yapılaşma sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126)

2. - İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve 20 milletvekilinin, BDDK'nın İmar Bankası yönetimine el konulması sürecindeki sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127)

IV. - ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1. - İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkındaki (9/2) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin görüşmelerinin 7.10.2003 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - SEÇİMLER

A) Komısyonlarda Açik Bulunan Üyelıklere Seçım

1. - Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3. - Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin (İlave Hükümler) 133 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/512) (S. Sayısı: 175)

4. - Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/389) (S. Sayısı: 188)

5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fas Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/428) (S. Sayısı: 190)

6. - Türkiye Cumhuriyeti ve Filipinler Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/453) (S. Sayısı: 191)

7. - Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/457) (S. Sayısı: 192)

8. - Türkiye Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/459) (S. Sayısı: 193)

9. - Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/461) (S. Sayısı: 194)

10. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/463) (S. Sayısı: 195)

11. - Türkiye Cumhuriyeti ve Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/492) (S. Sayısı: 196)

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazili Sorular ve Cevaplari

1. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Kırkpınar Güreşlerinin desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/954)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

TBMM Başkanı Bülent Arınç, yeni yasama yılının ülkemize, milletimize ve Parlamentonun sayın üyelerine hayırlı ve uğurlu olması dileğiyle bir konuşma yaptı.

Açış konuşmasını yapmak üzere Genel Kurulu teşrif eden Cumhurbaşkanına, Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.

İstiklal Marşı okundu.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 22 nci Dönem İkinci Yasama Yılı açış konuşmasını yaptı.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Ekim 2003 Çarşamba günü (bugün) başlayacak olan yeni yasama yılının ilk birleşiminde, Genel Kurulda, Cumhurbaşkanının açış konuşmasından sonra başka konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

2 Ekim 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 16.36'da son verildi.

Bülent Arınç

 

 

Başkan

 

 

 

Enver Yılmaz

Türkân Miçooğulları

 

Ordu

İzmir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 


No. :  2

II. - GELEN KÂĞITLAR

2 Ekim 2003 Perşembe

Sözlü Soru Önergesi

1. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, basında yer alan bir tarım projesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/747) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, ücretsiz dağıtılan ders kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1228) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)

2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, idari kademedeki bazı atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1229) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)

3. - Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, emekli memurların maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/1230) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)

4. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, muhtarlık binalarına uygulanan elektrik fiyat tarifesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1231) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)

5. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, muhtar onaylı nüfus kâğıdı örneklerinin geçerliliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1232) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2003)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 25 milletvekilinin, Trabzon-Çaykara-Uzungöl Beldesinin çevre kirliliği ve çarpık yapılaşma sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.8.2003)

2. - İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve 20 milletvekilinin, BDDK'nın İmar Bankası yönetimine el konulması sürecindeki sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.9.2003)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, Başbakanın İstanbul-Üsküdar'daki evinin imar durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/745)

2. - İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, İstanbul-Üsküdar'daki evinin imar durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/746)

3. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, sit alanlarına ve buralardaki yapılaşma şartlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/766)

4. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, taksilerin zorunlu trafik sigortası primlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/787)

5. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, iki bakan hakkında basında çıkan bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/825)

6. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, olası Irak Savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/901)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

2 Ekim 2003 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Dönem İkinci Yasama Yılının 2 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Oturum Başkanlarinin Konuşmalari

1. - Oturum Başkanı, TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, 22 nci Dönem İkinci Yasama Yılı çalışmalarının, milletimize, Parlamentomuza hayırlı ve uğurlu olmasını; geçtiğimiz günlerde trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun ailesine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı dileyen konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere, cumhuriyetimiz bu çatı altında kurulmuştur ve cumhuriyetimizi bu çatı yaşatmaktadır. Parlamentomuzun görevini hakkıyla yapabilmesi demek, milletimizin bağımsızlığına ve iradesine hâkim olması demektir. Bu bilinç içerisinde, aziz milletimizin bağımsızlığını ve özgürlüğünü temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milletimiz tarafından görevlendirilmiş olmanın tarifsiz onurunu tüm kalbimizde hissediyoruz. Bu onurun gereğine sahip çıkacağımızdan herkes emin olmalıdır. Şüphesiz, bu çatı altındaki her bir gayreti, fedakârlığı ve gerektiğinde uykusuz geçen geceleri dikkatle takip edenler, aziz milletimizin kalp atışlarını duyacaklardır.

Değerli milletvekilleri, bu aziz vatanda, cesaretleri ve adaletleriyle tarihe meydan okuyan ataların torunları olarak yaşamaktan büyük bir onur duyuyoruz. Her türlü ayırımcılığı dışlayarak, bütün renkleriyle omuz omuza kenetlenen, sarsıntılı tarihi boyunca her türlü fedakarlığı göğüsleyen sabırlı ve şerefli milletimize yaraşır şekilde, bu kutsal çatı altında uyum, işbirliği ve hoşgörü anlayışıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz yasama yılında 184 adet yasa çıkaran Meclisimiz, böylece, Avrupa Birliği sürecini geliştiren ve demokrasinin kökleşmesini sağlayan çok önemli yenilikler getirmiş ve ülkemizin önü aydınlık geleceklere açılmıştır. Huzurlarınızda, Meclisin, milletimizin lehine olan her türlü yasal düzenlemeyi gerçekleştirmeye devam edeceğinden emin olduğumu bir kez daha vurguluyorum.

Bizi izlemeye devam eden ve manevî destekleriyle yanımızda olan halkımıza, bu vesileyle, saygı ve selamlarımızı iletiyorum.

Bu vesileyle, tüm sayın milletvekillerimizi, milletimize layık biçimde ve kararlılıkla sürdürecekleri çalışmaları nedeniyle şimdiden kutlamak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Bildiğiniz üzere, başarılı kaymakamlık ve valilik hayatı boyunca kendini milletimize adayan ve milletimizin kalbinde taht kuran Sayın Recep Yazıcıoğlu'nu, geçtiğimiz dönemde, elim bir trafik kazasında kaybetmiştik. Huzurlarınızda kendisine rahmet, Ankara Milletvekilimiz Sayın Mustafa Said Yazıcıoğlu başta olmak üzere, ailesine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Konuyla ilgili olarak gündemdışı söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın Selami Uzun'a ilk sözü veriyorum.

Sayın Uzun, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

B) Gündemdişi Konuşmalar

1. - Sivas Milletvekili Selami Uzun'un, geçtiğimiz günlerde bir trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun meslek hayatındaki başarılarına ve milleti için yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

SELAMİ UZUN (Sivas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama yılında hepinizi saygıyla selamlıyor, yeni dönemin Türk Milleti için hayırlı olmasını diliyorum.

Bu gündemdışı konuşmamda, hızla akıp geçen hayatın akışını bir an için durdurup, dikkatlerinizi bu yasama yılının anlam ve önemine uygun bir isme çekmek istiyorum. Bir ay kadar önce kaybettiğimiz milletin valisi Recep Yazıcıoğlu'nu, milletin Meclisinde, bir meslektaş hassasiyetiyle anmak istiyorum.

Onu, her alanda canla başla didinirken gördük. Ölüm haberi geldiğinde, onun, bu ülke için, bu ülkenin insanları için yaptıklarını bir kez daha hatırladık. Cenazesi, ilk kez rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın cenazesinde gördüğümüz devlet-millet kaynaşmasına sahne oldu. Ülkenin her görüşten insanı, devletin her kademeden görevlisi onun cenazesinde bir araya geldi. Gazeteler "Milletin Valisi" diye manşet attı.

Peki, Recep Yazıcıoğlu'nu sıradışı kılan, milletin valisi yapan neydi? Çünkü, o, yıllardır, bürokratik merkeziyetçi sistemi eleştirdi, idare ve siyasette yerinden yönetimi savundu. Bu yönde, devlet-halk işbirliği ve toplum kalkınması metoduyla sayısız proje gerçekleştirdi. Hem yüksek sesle düşündü hem de sistemi zorlayarak pilot laboratuvar uygulamalar yaptı. Çalıştığı her yer adıyla anıldı. Sağlıklı yaşamla ilgili bir dizi uygulamalar yaptı; kolalı içeceklere, sigara ve alkole hayır, süt ve ayran içelim, kepekli ekmek yiyelim" kampanyaları başlattı. Yeri gelince "IV. Murat" diye anıldı. Yani, çürümüş sistemi, bir şokla kendine getirmeye çalıştı. O, insanları, doğayla, yaşadıkları şehirle, birbirleriyle, hatta, kendileriyle barıştırdı.

Aydın'dan Erzincan'a vali olarak atandığında, Erzincanlılar "Aydın kaybetti, Erzincan kazandı" demişti; çünkü, Erzincanlılarla aileden biri gibi olmuştu. Erzincan'dan merkeze alındığı zaman ise "bütün Türkiye kaybetti" demişlerdi; çünkü, Türkiye, değerlerinin kıymetini bilmemekte oldukça mahir bir ülkeydi. En önemlisi de, valinin merkeze alınmayla ilgili görüşüydü; "bizden kurtulmak zordur; bizden kurtulmak, ancak ömrümüz sona erince mümkündür" demişti. Halk ile devlet arasında örülen duvarları kaldırmak için mücadele etmişti. Gece 11'de de olsa, köyleri ziyaret ederek, hayatlarında ilk kez valiyle karşılaşan insanlarla aynı sofrayı, aynı derdi paylaşmış, paylaşmakla kalmamış, onların sorunlarına devletin şefkatli yüzüyle çözümler üretmişti. O, halkın sönmeye yüz tutan umudunu yeşertmiş, "bir ihtimal daha var" diyerek, yeni ufuklara yelken açma cesareti aşılamıştı. O, kokuşmuş, hantallaşmış yapılanmaya karşı itaatsizliği kullanmış ve tıpkı antik Yunan sitelerindeki gibi, örnek demokratik yöntemleri uygulayarak, halkı yönetime katılmaya çağırmıştı. Devleti valinin makam otomobilinden ibaret sananlara, o otomobilin içinden bir insanın çıktığını göstermişti; hem de kendilerinden bir insanın... İnsanlara yürekten bir merhaba sunmuş, kendilerine güvenmelerini sağlamış; aşılamayacak sorunların, unutulmaya yüz tutmuş birlik ve beraberlikle, kardeşlikle nasıl çözüleceğini göstermişti.

Yetkileri elinde toplayan merkezî sistemi şiddetle eleştirmiş ve yerinden yönetimin dillere destan uygulamalarını gerçekleştirmişti. Onüç yıllık kaymakamlık ve ondokuz yıllık valilik görevleri sırasında, Türkiye'nin yönetim sistemindeki eksiklikleri değerlendirme fırsatı bulmuştu. O, 1930'lardaki yönetim anlayışının daha demokratik olduğunu savunuyordu. Yine, kaymakamların evrak trafiği memurluğuna indirgenmesini içine sindiremiyordu. Kaymakamların bütçeden mahrum olmaları, toplum kalkınması modelini daha 1960'larda başarısız kılmıştı.

Taşrada, hatta Ankara'da, yerel bir sorunun çözümü için söz söyleyecek bir makam bulmak çok zordur; çünkü, her işi, herkesi, neredeyse her kurumu, her bakanlığı ilgilendirmektedir. Her kurum yazmaya muktedirdir; ama, yapmaya muktedir değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELAMİ UZUN (Devamla) - Yetki parsellerine bölünen devlette, kavgadan, iş yapmaya kimsenin zamanı yoktur.

Dillere destan uygulamaları birçok araştırmalara konu oldu. Onun valilik yaptığı illere giden herkes, iki şeyi başardığını gördü; biri, yerel yönetimleri canlandırarak, orayı bir demokrasi okulu haline getirmesidir; diğeri de, müthiş bir yatırım potansiyelini harekete geçirmesidir. Şu sözleri, bu bakımdan, kayda değerdi: "Problemler evrakla beraber daireden daireye, masadan masaya havale edilmekte, sonuçta anarşi ve kaos yaşanmaktadır. En büyük güç halktır. Halkın talebi ve dayatması olmadan bir şey yapılamaz. Sistemi halk değiştirecektir. Kavramlar tartışıldıkça, sistem kilitlendikçe halk harekete geçecektir."

Yerel hizmetlerde ve merkezden planlanan hizmetlerde, devletin sınırlı kaynaklarına yerel kaynakları, yöre halkının gücünü katmıştır. Bakanlık kaynaklarını il özel idaresi kaynaklarıyla birleştirerek, hizmetlerin emanet usulüyle daha hızlı ve ucuz gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Böylece, il merkezlerinde yüzde 40, ilçelerde yüzde 75'e varan tasarruflar sağlamıştır. Kızı Necla Hanımın söylediği gibi "Yazıcıoğlu'nun yaptıkları her valinin yapması gereken şeylerdi, normaldi. Anormal olan, normalden uzaklaştırılmış insanların, onun gerçekleştirdiklerini anlamaktaki yaklaşımlarıydı.

O, pratik bir vali idi. Erzincan depreminde yaptıkları hâlâ hafızalardaki yerini korumaktadır. Deprem sonrası, yıkılan birçok binasıyla acıların kenti haline gelen Erzincan, onun çalışmalarıyla, kısa sürede canlanarak, hayata yeniden dönmüştür. Deprem sırasında vilayete yürümek isteyen halkın arasına girip "haydin, hep beraber yürüyelim" diyerek toplumsal bir olayı barışçıl bir şekilde çözümlemesi, bütün yöneticilere örnek olması gereken bir davranıştı. Sıvas'ta, halkın karşısına çıkamayan valiyle beraber açılan yaraları görünce, Yazıcıoğlu'nun nasıl bir vali olduğunu daha iyi anlıyoruz.

O, herkesin valisi idi; ne sağın, ne solundu. Etrafında her düşünceden insan vardı. İnsanlara bir arada yaşayıp, sorunlara çözüm bulabileceklerini öğretmişti; ayrılık noktalarını değil, birleştiren konularını öne çıkarmıştı. İnsanlar, ideolojik huzursuzluktan kurtulup, sevgi ve saygıyı tanıyorlardı.

Onu en iyi anlatan cümleler, Tokatlı gazeteci Cemal İncesoyluer'in yazdığı cümlelerdir. Tokatlı gazeteci "Bir dev geldi, kocaman ağzını açıp şöyle bir üfürüverdi, kenti kaplayan beyaz ölüm tozu uçup gitti. Taşlaşan insanlar, daldıkları uykudan uyandılar; sokaklara, caddelere, binalara, bahçelere, kısacası, her şeye yeniden can geldi" demişti.

Evet, o, bizim kabına sığmaz valimizdi; yel değirmenlerine karşı savaşmanın beyhude olmadığını öğreten bir Don Kişot'tu; devasa sorunları çözmenin nafile bir uğraş olmadığını göstermekle geçen ömrün sahibiydi. Prof. Dr. Kenan Mortan'ın büyük bir isabetle belirttiği gibi, o, Türk idarecilerine yol gösteren bir kutupyıldızıydı. Bir insan ömrüne sığmayacak hizmetleri yirmi yıllık valilik süresine sığdıran Yazıcıoğlu'nu, Kemaliyeliler şu sözlerle uğurlamışlardı: "Biz bugüne kadar ancak evrak yazıyorduk, maaşımızın hesabından başka bir şey bilmiyorduk. Biz evrak üretmekten iş üretmeye geçiş yaptık. Biz, sizinle birlikte mucizeler yaşadık. Bunu yaşamayan anlayamaz. Bize pencereler açtınız, ufkumuzu genişlettiniz."

Ben de, Erzincanlı Hacı Fevzi Sökmen'in sözleriyle uğurluyorum kendisini. Hacı Fevzi Sökmen şöyle diyordu: "Kapısı herkese açık; sarhoşu gider, delisi gider, kadını gider, erkeği gider. Yol gösterir. Merhameti saymayla bitmez. Biz onunla spor yaptık, suda gezdik, havada uçtuk, yolda yürüdük, çok işler yaptık, gizli hallarına vardık. Zerre kadar kötü niyeti yoktur. Yalnız buraya değil ki, buraya ne yaptıysa ilçelere de yaptı. Bunda olan adaleti hiçbir yerde bulamadım. Köylere gider, hastaları görür, başına bir şey gelmişlere yardım eder. Üç gün üç gece söylesem, onun hareketlerini, insanlığını bitiremem. Onun emsali yoktur. Gökte uçan kuşlar görse onu, gülümser. Keşke geldiği zaman tanışmasaydık, o zaman bu kadar üzülmezdik. İnşallah bir gün geri gelir. Belki de gelir, ne bileyim!"

Seni rahmetle anıyoruz. Ruhun şad olsun.

Sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Uzun, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekileri, gündemdışı ikinci söz, medyada hakkında çıkan isnatsız haberlerle ilgili söz isteyen Ankara Milletvekili Bayram Meral'e aittir.

Sayın Meral, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2. - Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, medyada hakkında çıkan mesnetsiz haberlere ilişkin gündemdışı konuşması

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Yeni sezonumuzun ülkemiz için, halkımız için, çalışanımız için, çalışmak için çare bekleyenler için verimli bir yıl olmasını diliyorum.

Ayrıca, biraz önce konuşan değerli arkadaşımız gibi, biz de Sayın Valimize Allah'tan rahmet diliyoruz. O, her şeyiyle gönüllerde bir iz bırakmıştır. Onu her zaman hizmetleriyle anacağız. Allah mekânını cennet etsin.

Değerli arkadaşlarım, söz almamdaki öz neden şudur: Benim, Yüce Meclise, Partime, halkıma ve yıllardır temsil ettiğim çalışan kesime karşı sorumluluğum vardır, size hesap verme sorumluluğum vardır. Son zamanlarda iki gazetede, bir televizyon kanalında... Onları izlediğim zaman, kendimi Filistinli bir zat, İsraillilerin yakaladığı bir zat gibi hissettim. İftira, dünyada en çirkin bir harekettir.

Efendim, yıl 1997, bir dostum bir işyeri kuruyor. Benim de -Allah hepinizin çocuklarını bağışlasın- 30 yaşlarında, yetişkin, kültürlü, tahsilli çocuklarım var. Bu arkadaşımın işine, yüzde 5'er, çocuklarımı ortak ettim. Bunun ayıplanacak hiçbir tarafı yok.

İşin tersi, işler hoş gitmedi. Ben ticareti de bilmem. Sermaye artırımı falan deyince, baktık ki bizim taşıyacağımız bir yük değil, 1998'in 5 inci ayının 5'inde oturduk, anlaştık. Yani, 1997 Nisanının sonunda ortak olduk, 5.5.1998'de karşılıklı pay senetleriyle -işin özünü pek bildiğim yok- devrettik ve böylece kurtulduk.

Şimdi, saygıdeğer arkadaşlarım, aradan beş altı sene geçmesine rağmen kaynağını da çok iyi biliyorum. O kaynaklık yapanlara da çok fazla iyiliğim olmuştur; haram olsun... (Gülüşmeler)- bir yazı ve manşet... Değerli arkadaşlarım, üzüldüğüm o ki, -hayatımda hiç bu kadar üzülmemiştim- sanki o 22 bankayı soyanı yakalamışlar! Öyle hızlı bir yayın veriyor ki, olacak iş değil! Efendim, işte...

FEYZİ BERDİBEK (Bingöl) - Basın işte...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Beslersiniz siz de... Bir gün siz de alırsınız cevabınızı, merak etmeyin.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, müsaade ederseniz, konuyu dağıtmadan devam etmek istiyorum. Beni üzen olayın birisi de şudur: Çocuklarım orada ortak iken yetkilerimi kullanmışım, Türk-İş Genel Başkanı olarak oraya 3 500 000 dolar kredi aldırmışım. Bunun doğru olmadığını ispat etmem lazım. Nereye gitmem lazım; bankaya... Halk Bankasına gittim. Sağ olsun, güleryüzlü bir genel müdürü var, bizi karşıladı, "Sayın Başkan hemen bir dilekçe ver, işi bitirelim" dedi. İyi, dilekçeyi verdik. O değişti. Ne oluyor diye gittim birkaç gün sonra, bir murahhas üyeyle karşılaştım;"Başkan, bu olmaz, çocuklarınızın vermesi lazım" dedi. Evet, hemen geldim, çocuklarımı müracaat ettirdim. O zaman sayın genel müdürün bir işi çıktı, gitti; bir başka arkadaşa gittim. Bilesiniz bunu; çünkü, önemli bir konu bu. Ondan sonra, millet niye bırakıyor, özel sektör niye Türkiye'yi bırakıyor, başka yere kaçıyor, ona geleceğim. Şimdi gittim, yine, güleryüzlü. Dedi ki "Sayın Başkan, bizim bu yazıyı size verebilmemiz için ortakların muvafakat etmesi lazım." Peki... Telefon ettim İstanbul'a; rica ettim, muvafakat ettiler; yazı geldi. "Sayın Başkan, bu imzanın adama ait olup olmadığının anlaşılması için imza sirkülerinin gelmesi lazım" dedi. Peki, imza sirküleri gelsin... İmza sirküleri geldi. Günü 1 gün geçmiş; "bu olmaz, yenisi gelsin..." Yenisi geldi. Efendim, bu, fakstan geldi, olmaz, aslının gelmesi lazım..." Aslı da geldi. Gidip geliyorum. Dikkat edin beyler. Aslı da geldi. Ondan sonra bir yazı geldi bana. Buyurun efendim... "Bankalar Yasası nedeniyle -gizlilik ilkesi varmış- bu yazıyı veremeyiz" Peki kardeşim, veremezsin de beni niye bu kadar uğraştırdın?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bayram Meral geldi, Meclis Başkanına durumu anlattı. Kendisine teşekkür ediyorum. Telefon etti. Vereceğiz, vereceğiz; yine yok. Sanayi Bakanımız Sayın Ali Coşkun Beyefendiye de teşekkür ediyorum huzurunuzda. O benim dostumdur. Ona derdimi anlattım. İsmail Bey isminde müsteşar yardımcısı bir zat, bilgisayarın karşısında -bendeki ticaret sicil gazetesinde, her şeyiyle, ilan apaçık; düğmeye basıyor, hepsi tıkır tıkır çıkıyor.

Bakınız beyler, alamadım; gittim İstanbul'a, notere. Noter bir yeminli malî müşavir çağırdı. Gittik firmanın kapısına. Rica ettim, adam, bütün pay dosyasıdır, bilmem nedir, hissedardır, banka dosyasının hepsini açtı bize, teker teker tespit etti. Bayram Meral'in çocuklarının ortak olduğu tarihte bu firmalara tek kuruş kredi verilmemiş. Geldikten sonra, bankaya bir daha gittik. Banka da aynı paralelde bir yazı verdi.

Şimdi değerli arkadaşlarım, bir konuyu özellikle, müsaadenizle arz etmek istiyorum. Beni yıllardır çok yakinen tanırsınız. Meydanlarda hortumcuya, talancıya, vurguncuya, haksız kazanca karşı mücadele ettim; ama, bir şeyi birbirine karıştırmadım. Ben, bu memlekette bir çivi çakanın başımın üzerinde yeri olduğunu, bu kürsüden çok kez söyledim.

Şimdi, bir yatırımcı vardır; elinde ne var ne yok ortaya koyar, yetmez, devletten kredi alır; ama, o işi çevirebilir çeviremez, ayrı bir olaydır. Biri de devleti dolandırır; bilmem ne bankasından, bilmem neyinden cebine parayı koyar, üzerine yatar, bu da ayrı bir şeydir. Bizim, vurguncu, talancı dediğimiz, ikinci anlattığımdır. Yoksa, bir insan varını yoğunu ortaya koymuş ve bir müessese kurmuş, ama, başaramamış...

Bakın, o çocuğun ortak olduğu işyerlerine ne oluyor; biri çalışıyor...

Sayın milletvekilleri, sayın İktidar Partisi, sayın bakanlarım; bu, batan, giden para diyorsunuz; bunu böyle toplayamazsınız. Şimdi, adam müessese yapmış, biri çalışıyor; haydi, oradan borcunu öder... Bunun bir müessesesi daha var; yıllardır bu adam 500 000 000 doların üzerinde ithalat, ihracat yapmış. Beş yıldızlı otel gibi boya fabrikası Çorlu'da duruyor; içerisinde 15 000 000 marklık pırıl pırıl makineler yatıyor. Bunu çürütecek misiniz kardeşim?! Adamın borcu varsa el koyun, alın, ya satın ya çalıştırın. Bu şekilde neyi toplayacaksınız siz?! Yani, bunlar çürüyecek mi?! Ondan sonra da ne olacak?.. "Efendim, Bayram Meral'in çocukları ortağıymış."

Bir şeye daha aklım erdi ki, işçinin çocuğu işveren olamaz değerli arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından "olur, olur" sesleri)

NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Olur, olur.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Olamaz, olamaz.

Hocam, olamaz. Benim çocuğum orada altı ay yöneticilik yaptı, başıma gelmeyenler kalmadı.

Şimdi, şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri: Size hesap veriyorum, halkıma hesap veriyorum, Partime hesap veriyorum, Türk-İş topluluğuna, bütün çalışanlara hesap veriyorum. Ben, yıllardır, haksız kazancın karşısında oldum, talanın, vurgunun karşısında oldum. Böyle bir adamın, birisi için devleti soydurması... Devletin birikimlerinin haksız yere birinin cebine aktarılmasını yapan bir Bayram Meral varsa, ahlaksızın ta kendisidir o Bayram Meral; ama, böyle bir şeyim yoksa, bunları yazdıranların, bunları söyletenlerin adını Yüce Meclisimiz koysun değerli arkadaşlarım. Benim çocuklarım ve şahsım, ömrüm boyu, ne bir yerden beş kuruşluk bir şey almıştır ne böyle bir şeye tenezzül etmiştir; ama, namusumuzla birkaç yere teşebbüs ettik, tutturamadık. Hakkımızda hayırlısı buymuş; ama, bundan sonra...

İçinizde işverenler var, bizde de var. Bazen kızıyordum size; biraz hata etmişim; sizlerden özür diliyorum. (Alkışlar)

Yani, niye şimdi Türkiye'de yatırım yapmıyorlar da, yurtdışına gidip yatırım yapıyorlar?! Böyle bir banka sisteminde, böyle bir bürokrasiyle karşı karşıya kaldığınız yerde, Meclis Başkanının, bir bakanın, bir milletvekilinin bir yazıyı alamadığı bir Türkiye'de hangi işveren yatırım yapar?! Bunu düzeltin, bunu; sizden rica ediyorum, bunu düzeltin.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bu tutanakları size arz etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, yine, merhum Vali Recep Yazıcıoğlu hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Cemal Yılmaz Demir'e aittir.

Sayın Demir, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in, geçtiğimiz günlerde bir trafik kazasında hayatını kaybeden Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun meslek hayatındaki başarılarına ve milleti için yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

CEMAL YILMAZ DEMİR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İkinci Yasama Yılının bu 2 nci Birleşiminde, merhum Valimiz Recep Yazıcıoğlu'yla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, hepimiz, kaçınılmaz bir şekilde, ebedî hayata doğru yürüyoruz. Belki bir gün önce, belki bir gün sonra, bir nefes kadar kısa bir ömür bir gün sona eriyor. Bazen, insanlarımızın kalbinde ölümsüzleşenler de oluyor. Onları hiç ölmeyecekmiş gibi sevdiğimizden midir bilinmez, ölümüne bir türlü alışamıyoruz. Hayatımızda, çoğu kez, değerini bilemediğimiz varlıklara olan ihtiyacımızı, onları kaybettiğimiz zaman daha iyi anlıyoruz.

Yine bir trafik kazasında, yine milletimizin bir sevdalısı gözünü sonsuzluğa çevirdi, daha öncekiler gibi. İşte, bu değerlerden biriydi Recep Yazıcıoğlu. Nadir bulunan insanlardan, zor ülke koşullarında çok zor yetişen insan tiplerinden biriydi o. Bu vesileyle, hepinizin başı sağ olsun diyorum. Özellikle de rahmetli Valimizin bütün yakınlarının başı sağ olsun ve Allah sabırlar versin.

Değerli arkadaşlar, milletler için, kendi değerleriyle yoğrulmuş önderler birer ütopyadır. Dünün ütopyasını seslendiren Nurettin Topçu "yarınki Türkiye'nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lakin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan  ruh cephesinin maden işçileri olacaktır. Hünerleri, her türlü fedakârlık olan bu hizmet ehlleri, hizmetlerinin mükafatlarını bu insanlardan beklemeyecekler, sonsuzluğa sunduğu eserin sesinin akislerini yine sonsuzluktan dinleyeceklerdir" demektedir.

Özgür düşünce, demokratik yaşam anlayışı, üretkenlik, sürekli dinamizm ve toplum menfaatları her zaman kendilerinden öne oldu  onlar için; ama, çoğumuz, kişisel kaygılarımızın peşinde koşmaktan aslî görevlerimizi unutur olduk.

Bilim adamlarımız fikir üretmeli, biz politikacılar ise çözüm üretmeliyiz.

Çağdaşlık, demokratik kültürün yerleşmesiyle mümkündür; ancak, demokratik bir zeminde yetişen insanlar, güven duygusu ve güven kültürüyle kendini geliştirir.

Geleneksel kültür yapımızda oluşmuş  kolektif bilinçaltı kalıplar, devleti baba yerine koyma eğilimindedir. Devlete itiraz etmenin, babaya itiraz olarak algılanmasının psikodinamik boyutu vardır. Kolektif bilinçaltındaki düşünce ve duygu kalıplarına uygun  politikalar üretilmelidir.

Bu nedenle, yasadışı eylemi zorlayan ideolojik etkinlikler, yürüyüşler ve okul önlerindeki protestolar toplumsal cevap bulamamaktadır. Toplumun büyük çoğunluğunun, düşüncesini devleti incitmeden yapma duygusunu taşıması, seçim tepkileri şeklinde ortaya çıkabilir. Devleti kutsallaştıran dogmatik olarak devlete bağlılık duygusu ile babaya bağlılık duygusunun ayrıştırılması uzun sosyolojik faz gerektirir.

Çözüm nedir; iyi adamlar ile kötü adamlar arasındaki kavga bitmeyecektir; uzun vadeli çözüm, iyi adamların çoğalmasıdır; orta vadeli çözüm, iyi adamların organize olmayı, doğruyu doğru şekilde savunmayı başarabilmeleridir. Kendini beğenmiş kurtarıcılar beklemek, itaat kültürünün devam eden bir anlayışıdır. Bilim, sürekli gerçeği arama çabasındadır. Çözüm için hak arama bilincinin oluşması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, Anadolu insanı, köleliğe değil, özgürlüğe layıktır. Bilinçli bir halkın karşı konulmaz iradesi, yanlışları düzeltecek tek güçtür. Kültürümüzdeki manevî dinamikleri iyi kullanırsak, toplumun azalan sevgi ve güvenini artırmak mümkün olabilir.

En büyük düşmanımız önyargı, en çok ihtiyacımız olan şeyse diyalogdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) - Toplumda, sevgi, saygı ve güven duygusu önemlidir. Bir toplumda, sevgi, saygı ve güvenin azalması, sosyal ilişkileri düzenlemeyi zorlaştırır. Bireylerarası kavgaların artması, toplumsal huzurun bozulması sonucunu doğurur, insanları yalnızlığa iter, ekonomik hareketlilik azalır. Barış ve huzurun yaygınlaşması için insan psikolojisini merkez alan politikalar üretmek öncelikli hedefimiz olmalıdır. Her ne kadar, rafting yapmak, su kayağı yapmak, yamaç paraşütü yapmak, valimizi renkli ve aykırı gösterse de, onu esas renkli ve aykırı kılan, merhum valimizin mezar taşında "hür, demokrat, adam gibi bir ülkede yaşayamadan gitti" vasiyetindeki mesajda yatmaktadır. Sanırım, bu mesaj, biraz önce ifade ettiklerimin bir özeti ve özlemi olsa gerek.

Değerli arkadaşlar, rahmetli valimizin ardından dökülen gözyaşı ve yakılan ağıtlar, aziz milletimizin kendi sesine duyduğu sevdayı göstermektedir. Rahmetli, seslerin kısıldığı bir dönemde, milletimizin sesi ve yüreği olmuştu; yüreklere su serpmeyi alışkanlık haline getirmişti. Tokat'ta başladı, Aydın'da devam etti, Erzincan'da zirveye çıktı; bu ses kısılmaya çalışıldı; ancak, susmamıştı, milletine olan sevdasını dışa vurmaktan bir gün bile geri kalmamıştı. En son Denizli'deydi, yine eskisi gibi... Sadece birkaç ay görev yaptığı Denizli halkının ona olan sevgisini görünce, bir şey anlatmaya gerek kalmadığını hep beraber görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi, merhum valimizin ardından yakılan bir ağıtla bitirmek istiyorum:

"Beni yaşlı bir çınarın dibine gömün

Yapraklarından nisan yağmurları damlasın

Toprağımın üstüne...

Garip bir çobanın kaval sesiyle

Şafak sökerken

Beni o yaşlı çınarın dibine gömün

Hasretlerim, özlemlerim,

Bilinmeyen sevgilerim

Kimseye yük olmasın..."

Gönülden bağlandığım Anadolu'da her sahipsiz mezara gönderdiğim duaya, topladığım kır çiçeklerinin kokusuna, yurdumun vadilerinde yankılanan her feryadıma aziz ruhunu ortak edeceğim.

Nasıl olsa yerin altı da üstü de birdir bizim için; ama, adam hasreti çok zor doğrusu...

Güle güle, adalet ve merhametine şahadet ettiğim sevgili valim...

Güle güle, adam gibi adam...

Bu vesileyle, bu yasama yılının başarılı geçmesini diler, Yüce Meclisimize ve milletimize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Demir, teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle, Sayın Yazıcıoğlu'nu bir kere daha rahmetle yâd ediyoruz.

Sayın Bakanım, buyurun efendim. (Alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, önce, yeni yasama yılımız, ülkemiz için, milletimiz için hayırlara vesile olsun diyorum.

Değerli arkadaşlar, Sıvas Milletvekili Sayın Selami Uzun ve Samsun Milletvekili Sayın Cemal Yılmaz Demir, merhum valimiz, yakın dostum Recep Yazıcıoğlu'yla ilgili gündemdışı söz alarak, merhum valimizi anlatmaya çalıştılar. Ben de, Bakanlığımın bir mensubu, aziz bir dost, eski bir meslektaş olarak, merhum valiyle ilgili düşüncelerimi dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum ve bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, toplumların tepkisine kulak vermemiz gerekiyor. Adına "sağduyu" dediğimiz terazi hiç yanılmıyor. Merhum valinin cenazesinin uğradığı her yerde onbinlerin hazır bulunması boşa değildi. Pek çok televizyon kuruluşlarının cenaze merasimini canlı yayınlamasının bir anlamı olmalı. Bir bütün olarak toplumu bir amaca bu denli yönlendirmek mümkün değil. Ben, milletvekili arkadaşlarımın, Meclisin resmî açılışını takip eden bu ikinci günde merhum valiyle ilgili olarak konuşma yapmalarını, yalnızca bir kadirşinaslık olarak görmüyorum; aynı zamanda, hepimizin yaslandığı, kudretini aldığı aziz milletimizin duygularına bir tercümanlık olarak da görüyorum. Bugünkü konuşmalar, belki de cumhuriyet tarihimizde bir ilke işaret ediyor. Muhtemelen, daha önce, hiçbir valiyle ilgili bu çeşit bir gündem oluşmadı. İşte, bize rahmetliden kalan miras, bir başka deyişle ders bu. Amaç, bu sırrı çözmek olmalı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkes, kendince bir yorum yapabilir; ama, benim kanaatim, rahmetli valimiz, gücü yettiğince, enerjisinin sonuna kadar, bu milleti, bu devleti aziz etmek için çalıştı. Eleştirilerinde şahısları değil, sistemi hedef seçti. Düşüncelerini hiç çekinmeden çok yalın bir biçimde dile getirdi; hem üretti hem konuştu. Yalnızca eleştirmedi; çalışmalarıyla, söyleminin olabileceğini ispat etti. Temel eleştirisi, tıkanmış, üretemez olmuş, hantallaşmış merkezî idareye ve onun bürokratik egemenliğine idi; umudu, hayali ise, etkin, güçlü ve çekirdek bir merkezî yönetim, fonksiyonel, üreten, halka sorumlu olan bir yerel yönetim modeli idi. Prens Sabahattin'den itibaren felsefî bir tartışmanın odağındaki ademi merkeziyet fikri, merhum valinin âdeta vazgeçilmezi idi; sevdası, Türkiye'nin çıkış yolu, valimiz için bu tercihte gizli idi. Merhum valimizin ömrü, uğrunda çırpındığı hayali görmeye kâfi gelmedi; ama, 22 nci Dönem Parlamentosu, inşallah merhumun hayalini gerçekleştirecek. Bütün gücümüzle kamu reformu için çalışıyoruz, işin sonuna geldik.

Merhum dostumun manevî huzurunda, hayallerinin çok yakında gerçek olacağı, çocuklarının ve çok sevgili torununun güçlü yerel yönetimlerin hizmetlerinden yararlanarak yaşayacağı sözünü veriyorum.

Aziz dostum, ruhun şad olsun.

Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biz de, şu anda aramızda bizimle birlikte Genel Kurulda bulunan ve yasama faaliyetlerimize katılan milletvekili arkadaşımız Mustafa Said Yazıcıoğlu'nun şahsında bütün ailesine sabır niyaz ediyoruz. Merhum Recep Yazıcıoğlu'na Allah rahmet eylesin.

Sayın milletvekilleri, Sayın Meral'in biraz önce bize verdiği Halk Bankası Genel Müdürlüğünün ve yeminli malî müşavirin yazısını muhtevi evrakı Sayın Başkanıma takdim edeceğimi kendisine iletiyorum.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sayın Kâtip Üyemizin, sunumlarını oturduğu yerden yapması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığının 3 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım:

C) Tezkereler ve Önergeler

1. - Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 4967 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/353)

13.8.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 4.8.2003 günlü, A.0l.0.GNS.0.l0.00.02-2544/9642 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 31.7.2003 gününde kabul edilen 4967 sayılı "Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" incelenmiştir:

1- İncelenen 4967 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle değiştirilen 14.6.1973 günlü, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Yasasının 8 inci maddesinde,

"Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır.

Maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi ve ücreti Millî Eğitim Bakanlığınca karşılanmak kaydıyla özel öğretim kurumlarında öğrenim görmeleri sağlanabilir. Buna ilişkin esas ve usuller Millî Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken belirlenir.

Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır."

denilmektedir.

Maddenin ikinci fıkrası,

"Maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır."

kuralını taşımakta iken, fıkradaki "ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır" düzenlemesi,

"ve ücreti Millî Eğitim Bakanlığınca karşılanmak kaydıyla özel öğretim kurumlarında öğrenim görmeleri sağlanabilir. Buna ilişkin esas ve usuller Millî Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken belirlenir" biçiminde değiştirilmiştir.

Değişikliğin amacı "maddî imkânlardan yoksun ve başarılı öğrencilerin, parasız yatılılık, burs ve kredi dışında hizmet satın alınması yoluyla özel eğitim kurumlarından yararlandırılmasının sağlanması" olarak açıklanmıştır.

a-Çağdaş yönetim anlayışında devletin temel işlevlerine çekilmesi gerektiği savunulurken, temel görevler adalet, savunma, eğitim ve sağlık olarak sayılmakta, ülke olanaklarının bu alanlara özgülenmesiyle başarının yakalanacağı vurgulanmaktadır.

Özellikle eğitim konusunda başarılı olamayan ülkelerin geleceklerini tehlikeye atacakları kuşkusuzdur; çünkü, eğitim, diğer tüm başarıların temelini, altyapısını ve kaynağını oluşturmaktadır.

Çocuklarımızın, ülkemizin gerçekleri ve gereksinimleri yönünde, gelişen ve değişen dünya gereklerine uygun çağdaş bir eğitim ortamı içinde yetiştirilmesi çağı yakalamanın zorunlu koşuludur.

Anayasanın, çağdaş bir eğitim ve öğrenimi öngören 42 nci maddesinde;

-Kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağı,

-Eğitim ve öğretimin, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı,

-Eğitim ve öğretim özgürlüğünün Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmayacağı,

-İlköğretimin kız ve erkek tüm yurttaşlar için zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu,

-Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esasların, devlet okullarıyla erişilmek istenen düzeye uygun biçimde yasayla düzenleneceği,

-Devletin, maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapacağı,

belirtilmiştir.

Anayasada eğitim ve öğretim, birey yönünden hak olarak tanınırken, devletin de başta gelen ödevlerinden sayılmıştır.

Devletin bu ödevleri yerine getirmesinin yolu, kuşkusuz, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, aklın egemenliğine dayanan, çağdaş eğitim ve öğretim kurumları oluşturması, var olanları geliştirmesidir. Eğitim ve öğretim hizmetlerine devletçe önemli ağırlık verilmesi, çağın ve Anayasanın gereğidir.

İncelenen yasanın 1 inci maddesiyle getirilen, maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin, karşılığı genel bütçeden ödenmek üzere, özel eğitim kurumlarında okutulmasına ilişkin düzenleme, devletin temel görevinin hizmet satın alma yoluyla özel eğitim kurumlarına devredilmesi anlamı taşımaktadır.

Oysa, Anayasanın 42 nci maddesinde, devletin önemli temel görevleri arasında yer alan eğitim hizmetini, özel eğitim kurumlarından hizmet satın alarak yürütmesine olanak sağlayan bir düzenleme bulunmamaktadır.

b-Maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin hizmet satın alınması yoluyla özel eğitim kurumlarında okutulması, öğrencilere eğitim olanağı sunulmasının yanında özel okullara devlet bütçesinden kaynak aktarılması sonucunu doğuracaktır.

Anayasanın 42 nci maddesinin yedinci fıkrasında, devletin maddî olanaktan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli yardımı yapacağı belirtilmiştir.

Bu kuralda öngörülen yardımlar, öğrencilere yönelik parasız yatılılık, burs ve kredi gibi yardımlar ile  sosyal yardımlara ilişkindir. Görüldüğü gibi, Anayasada özel eğitim kurumlarına devlet bütçesinden kaynak aktarılması öngörülmemiştir.

Ayrıca, özel eğitim kurumlarının kurulma amaçlarından biri, eğitim hizmetinden yararlananların öğretim giderlerini üstlenip devlet bütçesini rahatlatmaktır ki, özel okullara kaynak aktarılması bu amaçla da bağdaşmamaktadır.

c- Maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin desteklenmesi için özel eğitim kurumlarından hizmet satın alınmasına gerek de bulunmamaktadır.

Devlet okullarında eğitim parasız yapıldığı gibi, 17.6.1982 günlü, 2684 sayılı Yasada, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında öğrencilerin parasız yatılı ya da burslu okumalarına ve bunlara sosyal yardım yapılmasına ilişkin düzenlemeler bulunduğu, çeşitli yabancı dillerde eğitim veren çok sayıda anadolu liselerinde karşılıksız olarak başarılı öğrencilerin eğitiminin üstlenildiği bilinmektedir.

Ayrıca, 8.6.1965 günlü, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasasının ek 4 üncü maddesinde, özel öğretim kurumları, kapasitelerinin yüzde 2'sinden az olmayacak sayıda ücretsiz öğrenci okutmakla yükümlü kılınmıştır.

d- Anayasanın 42 nci maddesinin gerekçesinde, devlete maddî olanaktan yoksun başarılı öğrencilere burslar ve başka yollarla gerekli yardımı yapma ödevinin  yüklendiği sekizinci fıkranın amacının, devlet dışında burs vermeyi meslek edinmiş çeşitli hukuksal yapıdaki kuruluşların gençler üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi olduğu vurgulanmıştır.

Yoksul ancak başarılı öğrencilerin özel eğitim kurumlarında devlet olanaklarıyla okutulması bu amaca uygun düşmemektedir.

Ülkemizde eğitim kalitesini ve çağdaşlığını kanıtlamış kimi özel okullara ilginin büyük olduğu, giriş sınavının ardından çok kısa sürede kontenjanlarını doldurdukları bilinen bir gerçektir.

Bu okullarda, hizmet satın alma yöntemiyle öğrenci okutulması olanağı  bulunmadığına göre, öğrencilerin, kontenjanlarını dolduramayan kimi çevrelerce değişik amaçlarla kurulmuş özel okullara gönderilmesi kaçınılmazdır. Bu durum, bir yandan, bu özel okulların devlet kaynaklarıyla desteklenmesi, öte yandan da laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti niteliklerine uygun olmayan düşünce yapısına sahip insanların yetiştirilmesi anlamına gelmektedir.

Devletin eğitim alanındaki temel ödevi, devlet okullarının düzeyini özel okullara örnek oluşturacak biçimde yükseltmek ve bu okulları tam kapasiteyle çalışabilecek duruma getirmektir.

Devlet okullarının fizikî koşullarını ve eğitim kalitesini iyileştirmek için yeterli ödenek bulunmadığı öne sürülürken ve bu okullarda büyük ölçüde kapasite açığı varken, devletin sınırlı parasal kaynağının kimi özel okulların desteklenmesi amacıyla bu okullara aktarılması kamu yararı yönünden uygun görülmemiştir.

2- İncelenen 4967 sayılı Yasanın 2 nci maddesiyle 1739 sayılı Yasanın 51 inci maddesine eklenen ilk fıkrada,

"Millî Eğitim Bakanlığına tahsisli Hazine mülkiyetindeki taşınmazlar ile Millî Eğitim Bakanlığı kullanımında bulunan mülkiyeti il özel idaresine veya köy tüzelkişiliğine ait taşınmazlardan gerekli görülenlerin, mülkiyetinin Hazineye bedelsiz devrinden sonra; Millî Eğitim Bakanlığı ile mutabık kalınarak tahsislerini kaldırmaya ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 24 üncü maddesine bağlı olmaksızın satmaya Maliye Bakanı yetkilidir."

denilmektedir.

Getirilen düzenlemeyle, bir kamu hizmetine özgülenmiş olup, bu durumuyla "devir ve ferağ edilmezlik" ilkesi uyarınca satılamayan ve başkasına devredilemeyen kimi taşınmaz malların satılmasına olanak sağlanmakta, bu konuda Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır.

Maddede satışın ilke ve yöntemleri belirlenmediği için, söz konusu taşınmazların satışının 2886 sayılı Devlet İhale Yasası kurallarına göre gerçekleştirileceği anlaşılmaktadır. Çünkü, bu yasa, genel bütçeli dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin "satım, kira, trampa, mülkiyetin gayri aynî hak tesisi" işlerini kapsamaktadır. Bir başka anlatımla, söz konusu taşınmaz malların satışı bu yasa kapsamına girmektedir.

İncelenen yasanın 2 nci maddesiyle yapılan düzenlemede, yukarıdaki açıklama ışığında hukuka ve kamu yararına aykırılık görülmemiştir.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun bulunmayan 4967 sayılı "Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun", 1 inci maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için ilişikte geri gönderilmiştir.

Ahmet Necdet Sezer

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4960 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/354)

15.8.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi:1.8.2003 günlü, A.0l.0.GNS.0.l0.00.02-1497/5945 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 29.7.2003 gününde kabul edilen 4960 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" incelenmiştir.

İncelenen 4960 sayılı Yasanın 2 nci maddesiyle, Anayasanın 170 inci maddesi başlığıyla birlikte değiştirilmiş; maddenin üçüncü fıkrasında 31.12.1981 gününden önce bilim ve fen yönünden orman niteliğini tümüyle yitirmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin idaresi, satışı, satış esas ve usulleri ve satış gelirinden orman köylülerinin kalkındırılmalarının desteklenmesi ile ağaçlandırma ve erozyon kontrolü amacıyla ayrılacak payın belirlenmesinin yasayla düzenleneceği; orman köyleri sınırları içinde kalan yerlerin satışında, kullanıcısı orman köylüsüne öncelik tanınacağı belirtilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisince daha önce 4.4.2003 gününde kabul edilen 4841 sayılı Yasayla Anayasanın 170 inci maddesinde yapılan değişiklikte, 31.12.1981 gününden önce bilim ve fen yönünden orman niteliğini tümüyle yitirmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin "devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı aynî hak tesisi ve satışı"nın yasayla düzenleneceği belirtilmişken, incelenen 4960 sayılı Yasayla yapılan değişiklikte, diğer hukuksal tasarruflar metinden çıkarılmış, söz konusu yerlerin "satışı"na ilişkin yetki korunmuş, bunun yanında bu yerlerin "idaresi"nin de yasayla düzenleneceği vurgulanmıştır.

Bu nedenle, 4841 sayılı Yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için geri gönderilmesine ilişkin kimi gerekçelerin geçerliliğini koruduğu görülmektedir.

1- Ormanın genel tanımı bulunmakla birlikte hukuksal yönden ormanı tanımlamak oldukça güçtür. Ağaç bulunan her yere hukuksal yönden orman denilemeyeceği gibi, üzerinde ağaç bulunmayan kimi alanların orman kapsamına girmesi olanaklıdır.

Ormanın tanımlanmasındaki bu güçlük, ülkeleri "orman rejimi"ni belirleyerek, kimi alanları bu rejime bağlı kılmayla yönlendirilmiştir. Ormanların sağladığı çeşitli ve önemli yararlar, bunların korunmasının, işletilmesinin ve ürünlerinden yararlanılmasının özel biçimde düzenlenmesini gerektirmiştir.

Ormanlara ilişkin hukuksal rejim düzenlenirken, kural olarak, çok önemli doğa hazinesi ve ülke kaynağı olan ormanların "korunması ve sürekliliğinin sağlanması" için "devlet elinde bulunması" ve "devletçe idaresi ve işletilmesi" ilkelerinden esinlenilmektedir.

Ormancılığın uygar dünyadaki ekonomik, tarımsal, endüstriyel, toplumsal ve kültürel önemini kavramış olan cumhuriyet döneminde ormancılığın hukuksal ve teknik esasları belirlenerek, ülkenin bu temel sorununa bilimsel yöntemler kullanılarak ve yurt gerçekleri gözetilerek yaklaşılmıştır.

Ülkemizde, yukarıda belirtilen ilkelere uygun ilk orman rejimi, 8.2.1937'de kabul edilen 3116 sayılı Orman Yasasıyla düzenlenmiştir. Daha sonra, 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Yasası çıkarılmıştır. Bu yasada da, uygar dünya orman rejiminde bulunması gereken ilkelere uygun düzenlemelere yer verilmiştir.

1961 Anayasasıyla, ormanların korunması ve sürekliliğinin sağlanması için mülkiyetinin ve idaresinin/işletmeciliğinin devlet elinde bulunması ilkesi, anayasal kurala dönüştürülerek, orman hukukunun temel ilkeleri durumuna getirilmiştir. 1982 Anayasasında da bu ilkeler korunmuştur.

2- İnsanlığın geleceği yönünden, çağdaş ülkelerde, "süreklilik" ilkesi, ormancılık alanında benimsenen ve ormanların hukuksal düzenini oluşturan genel ilke olarak benimsenmiştir.

Ormanlarda süreklilik ilkesiyle güdülen amaç, orman varlığının korunması, genişletilmesi ve geliştirilmesinin sağlanmasıdır. Kuşkusuz, insanlığın yararı gözetilerek ormanlardan olanaklar ölçüsünde yararlanılmalı, ancak, bu yararlanma orman varlığına zarar verecek boyuta ulaşmamalıdır.

Ormanlarda süreklilik ilkesi, insanlığın ve ulusal ekonominin yararı için ormanların kuşaktan kuşağa kutsal bir değer olarak devredilmesini gerektirmektedir.

Ormanlarda süreklilik ilkesinin gerçekleşmesi devletin denetim ve gözetimiyle olanaklıdır. 1961 Anayasasının 37 nci ve 131 inci maddelerindeki düzenlemeler, anayasa koyucunun bu ilkeyi benimsediğinin açık göstergesidir.

1982 Anayasasında da, 1961 Anayasasında ormancılık konusunda getirilen ilkelere genel çizgileriyle bağlı kalınmıştır. Ormanlarda süreklilik ilkesi yönünden 1982 Anayasasının 169 uncu maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları, orman suçlarının affıyla ilgili düzenleme dışında, 1961 Anayasasının 131 inci maddesindeki kuralların yinelenmesi niteliğindedir.

Yine 1982 Anayasasının 169 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında, "orman sınırlarının daraltılamayacağı" belirtildikten sonra bu genel kuralın ayrıklıklarına da yer verilmiştir. "Orman dışına çıkarma" olanağı sağlayan bu ayrık düzenlemeler, halkı orman suçu işlemeye özendirdiği, orman suçu işleyenlerin ödüllendirildiği gibi savlarla, orman rejiminin en çok eleştirildiği alan olmuştur.

Anayasa Mahkemesinin 10.3.1966 günlü, E.1965/44, K.1966/14 sayılı kararında da, "Ormanlar ulusal bir zenginliktir. Bunların çeşitli yönlerden yurdumuz için taşıdıkları büyük önem meydandadır. Ormanların sağladıkları birçok faydalar arasında erozyonu da önledikleri ve bu yüzden tarıma elverişli yurt topraklarının yok olmasına engel oldukları göz önünde tutulursa, ülkenin geleceği ve hatta varlığıyla ilgili bir servet oldukları söylenebilir. Şu halde ormanları korumak, yetiştirmek ve genişletmek, ihmali caiz olmayan bir devlet ödevidir..."

denilerek, ormanlarda süreklilik ilkesinin önemi vurgulanmıştır.

3. Çağdaş ormancılık ilkeleri doğrultusunda bir orman rejiminin sağlıklı biçimde yürütülebilmesinin öncelikli koşulu, orman sayılan yerlerin sınırlarının belirlenmesi ve kadastrosunun yapılmasıdır.

Ülkemizde 1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı Yasayla başlatılan ve beş yıl içinde sonuçlandırılması öngörülen kadastro çalışmaları henüz bitirilememiştir. Orman Genel Müdürlüğünün saptamalarına göre Türkiye'de, orman sayılan yerlerin yüzde 76'sında orman kadastrosu çalışmaları yapılabilmiş, ancak, bu alanın yalnızca yüzde 27'si tapuya tescil edilebilmiştir. Üstelik, kadastrosu yapılan alanlarda, uyuşmazlıkların doğması ve bunların çoğunun yargıya götürülmüş olması nedeniyle belirsizlikler sürmektedir.

Orman sayılan alanlar, uzun yıllardan bu yana yürütme erkini ellerinde bulunduranlarca siyasal amaçlarla kullanılmıştır. Sonuçta, ülkemizde kamu yararına uygun biçimde yönetilmesi zorunlu olan ormanlar, işgalcilerce gelişigüzel kullanılan alanlar olarak ortaya çıkmıştır. Son değişiklikle de, gelir sağlanması amacıyla eylemli duruma anayasal düzeyde yasallık kazandırılmak istenilmektedir.

Orman niteliğini tümüyle kaybetmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin satışı, sorumluların ödüllendirilmesi anlamı taşımaktadır. Bu durum, orman alanlarının yok edilmesini özendirecek ve yeni orman yıkımlarına neden olacaktır.

Bu tür özendirici düzenlemelerin yaptığı yıkımın örnekleri geçmişte yaşanmıştır. 1961 Anayasasının 131 inci maddesinde, 1255 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle getirilen tarih sınırı 15.10.1961 iken, bu sınır 1982 Anayasasının 170 inci maddesiyle 31.12.1981 olarak kabul edilmiştir.

1974-1983 döneminde, devlet ormanı sayılan yaklaşık 1,2 milyon dönüm alan, "orman niteliğini yitirdiği", "tarım ve hayvancılık için yarar görüldüğü", "otlak, kışlak ve yaylak durumuna geldiği" ya da "şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu" gerekçeleriyle orman rejimi dışına çıkarılmıştır.

Orman sınırları dışına çıkarma çalışmaları 1982 Anayasası döneminde de sürdürülmüş; devlet ormanı sayılan araziler, 1984 ve 1985 yıllarında 224 000 ve 1986-2000 döneminde de 2,5 milyon dönüm daraltılmıştır.

1990'lı yıllarda yapılan "orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin hak sahibi orman köylülerine satılması" uygulamalarının yoksul orman köylülerinden çok ilgili yörelerdeki çıkarcılara yaradığı, aynı uygulamaların orman idareleri ile yöre halkı arasında yeni ve yoğun anlaşmazlıklara yol açtığı, bu gibi yerlerin, kaçak yapılaşmaya konu olduğu, bir kısmında mini kentler kurulduğu, çeşitli çıkar gruplarının yasadışı  kazanç sağlama yolu durumuna geldiği bilinmektedir.

İncelenen yasa ile orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin, kullanıcılarına öncelik verilerek de olsa satışının yapılabilecek olması, orman yağmasını artıracak, yağmalanan bu taşınmazlardaki kaçak yapılar için yeni "imar affı" umudu doğuracaktır.

Öte yandan, bir yerin bilim ve fen yönünden tam olarak orman niteliğini yitirmesi, toprak ve arazi yapısının bozulması ve o yerde bir daha orman yetiştirme olgusunun hiçbir biçimde kalmamış olmasını anlatmaktadır. Ülkemizde doğal yollardan bir yerin orman niteliğini yitirmesine rastlanmamıştır. Dolayısıyla, bir yerin orman niteliğini yitirmesi, insan eliyle ve kasıtlı olarak ormanların tahrip edilmesi ve bu alanların bu kişilerce işgali biçiminde gerçekleşmektedir.

Bu tür davranışlar, 6831 sayılı Orman Yasasına göre suç oluşturan eylemlerdir. Yapılan yeni düzenlemeyle, orman niteliğini 31.12.1981 gününden önce yitirmiş alanların, bu duruma kasıtlı eylemleriyle neden olan kişilere satılması yolunun açılması ve işgalcilerin bu yerlerin yasal sahibi olabilmelerine olanak tanınması, hukuk devleti ve adalet ilkesiyle bağdaştırılamaz.

Suç işleyerek ormandan yer elde etmiş kişi ya da kurumların bu yolla ödüllendirilmesi, ormana zarar vermeyen, yasalara ve Anayasaya saygılı yurttaşların devlete, hukuka ve yasalara güvenini sarsacaktır.

Ayrıca, ormanlık alanların tahribine ve orman varlığının sona erdirilmesine yönelik eylemlere anayasal dayanak kazandırılması, işgale ve ormanların tahrip ve yağmasına süreklilik kazandıracaktır.

Hukuksal statü olarak orman alanı dışına çıkarılan yerlere sahip olanların ya da bu alanlara kurulacak konut ve sınaî tesislerin, bu alanlara bitişik ormanlara verebilecekleri zararın nasıl önlenebileceği ise, ayrı bir sorun olarak önemini korumaktadır.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle yayımlanması uygun görülmeyen 4960 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın 175 inci maddesi uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

Ahmet Necdet Sezer

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3. - Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 4965 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/355)

15.8.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi:1.8.2003 günlü, A.0l.0.GNS.l0.00.02-2462/9394 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 31.07.2003 gününde kabul edilen 4965 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun incelenmiştir:

1- İncelenen 4965 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle değiştirilen 6831 sayılı Orman Yasasının 1 inci maddesinin, orman sayılmayacak yerleri düzenleyen ikinci fıkrasının (H) bendinde,

"Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikler, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar"

denilerek, kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikler de orman alanı dışına çıkarılmaktadır.

6831 sayılı Orman Yasasının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (G) bendinde, orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her tür ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerin orman sayılmayacağı belirtilmiştir.

Yasanın, orman sayılmayan yerlerdeki ağaç ve ağaççıklardan sahiplerinin yararlanma yöntemini düzenleyen 116 ncı maddesinin birinci fıkrasının (H) bendinde de, (G) bendinde yazılı yerlerden, sahiplerinin yapacak ve yakacak gereksinmelerinin, yörenin orman yönetimine haber vermek ve bir tutanakla belgelenmek koşuluyla karşılanabileceği; bu yerlerden pazar satışları için yapılacak kesimlerin ise, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olduğu kuralı getirilmiştir.

Bu kurallar uyarınca, orman alanları dışında, yüzölçümü üç hektardan az olan sahipli arazilerdeki kızılağaçlıklardan ve aşılı kestaneliklerden sahiplerinin yukarıda açıklanan yöntem ve koşullarla yararlanması olanaklıdır.

İncelenen yasayla Orman Yasasının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (H) bendinde yapılan değişiklikle, kızılağaçlıklar ve aşılı kestanelikler (G) bendi kapsamından çıkarıldığı, yüzölçümü sınırlamasına bağlı olmaksızın,

Orman sınırları içinde ya da bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgesiyle özel mülkiyette bulunan,

Yörenin özelliğine göre yetişmiş ya da yetiştirilecek olan,

kızılağaçlıklar ile aşılı kestaneliklerin orman sayılmayacak yerler arasına alındığı görülmektedir.

2 - İncelenen 4965 sayılı Yasanın 13 üncü maddesi ile 6831 sayılı Orman Yasasının 116 ncı maddesinin birinci fıkrasının,

(A) bendinin birinci alt bendi değiştirilerek,

 "(Ç) ve (E) bentlerinde yazılı yerlerden, (D) bendindeki şehir mezarlıklarından, (H) bendindeki her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerden (kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikler, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri hariç) sahipleri her türlü zatî ihtiyaçları ve pazar satışları için hiçbir kayıt ve şarta tabi olmadan kesim ve taşıma yapabilir."

(B) bendine eklenen ikinci alt bendinde de,

"Kızılağaçlıklar ile aşılı kestaneliklerin sahiplerinin her türlü yapacak ve yakacak ihtiyaçları ile pazar satışları için yapacakları kesimler; keşif, damga ve nakliye işlemlerine tabi olmayıp köy muhtarlığınca düzenlenecek belgeyle yapılır"

kuralları getirilmiştir.

6831 sayılı Yasanın 116 ncı maddesinin birinci fıkrasında, orman sayılmayan yerlerdeki ağaç ve ağaççıklardan sahiplerinin yararlanma koşulları düzenlenmiştir.

İncelenen yasanın 13 üncü maddesi ile 6831 sayılı Yasanın 116 ncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin birinci alt bendindeki parantez içi kuralı, kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikleri de kapsayacak biçimde genişletilmiştir.

Yapılan düzenlemeye göre, kızılağaçlıklar, aşılı kestanelikler, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dışında, (A) bendinde belirtilen yerlerden, sahipleri, her türlü kişisel gereksinimleri ve pazar satışları için, hiçbir kayıt ve koşula bağlı olmadan kesim ve taşıma yapabileceklerdir.

Fıstık çamlıkları ve palamut meşeliklerinden yararlanma koşulları aynı maddenin (B) bendinin birinci alt bendinde; kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerden yararlanma koşulları ise, aynı bende incelenen yasayla eklenen ikinci alt bentte düzenlenmiştir.

İncelenen yasayla getirilen alt bende göre, kızılağaçlıklar ile aşılı kestaneliklerin sahipleri, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olmadan, yalnızca köy muhtarlığınca düzenlenecek belgeye dayanarak kesim yapabileceklerdir.

(B) bendindeki ikili düzenlemeyle, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri ile kızılağaçlıklar ve aşılı kestanelikler arasında fark yaratılmıştır.

Fıstık çamlıkları ile palamut meşeliklerinin sahipleri, yapacak ve yakacak gereksinimleri için, yörenin orman yönetimine haber verip bir tutanakla belgeleyerek kesim yapabileceklerdir. Bu yerlerden sahiplerinin pazar satışları için yapacakları kesimler ise, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olacaktır.

Oysa, kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerin sahipleri, yapacak ve yakacak gereksinimleri ile pazar satışları için kesimleri, orman yönetimine haber vermeden, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olmadan yapabileceklerdir. Bu kesimlerin tek dayanağı, köy muhtarlığınca düzenlenen bir belge olacaktır.

Orman yönetiminin denetiminde ve bu yönetimden alınacak izin sonucu yapılabilecek kesim ile köy muhtarlığından alınacak bir belgeye dayanılarak yapılacak kesim arasındaki fark, kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerde yapılacak kesimin kolaylığını ortaya koymaktır.

Sonuç olarak, incelenen yasayla Orman Yasasının 1 ve 116 ncı maddelerinde yapılan değişikliklerle, kızılağaçlıklar ve aşılı kestanelikler bir yandan orman sayılan yerler kapsamından çıkarılmakta, öte yandan da, bu yerlerden yararlanma özel rejime bağlanarak kolaylaştırılmaktadır.

3- Orman Genel Müdürlüğünün verilerine göre ülkemizde 100 000 hektar kestane ve kızılağaç ormanı bulunmaktadır. Kızılağaç, biyolojisi gereği, diğer orman ağaçlarıyla birlikte veya dağınık kümeler halinde varlığını sürdürebildiğinden, sözü edilen bu 100 000 hektar orman alanı da buna koşut olarak dağınıklık göstermektedir.

Kestane, Doğu Karadeniz yöresinin aslî ağaç türü olup, odunundan kereste, çiçeğinden de kestane balının hammaddesi olarak yararlanılmaktadır.

Doğu Karadeniz, birinci derece toprak kaymasına açık yörelerdendir. Çok dik granit ana kaya üzerindeki sığ topraklar ve yoğun yağış, böyle bir ortamı yaratmaktadır. Sel ve toprak kaymasına karşı, etkili su ve toprak dengesinin oluşmasında ve korunmasında önemli rol oynadığı bilinen kızılağaç ve kestane ağaçlarının bu yöremiz için önemi büyüktür. Yöredeki bu ağaç örtüsünün ortadan kaldırılması, sel ve toprak kayması gibi doğal felaketlerin artması anlamına gelmektedir.

Özellikle son yıllardaki sel ve toprak kaymalarının verdiği büyük zararların nedeni, yüksek açılı bir eğilime sahip arazinin ağaçlardan arındırılıp tarımsal amaçlarla kullanılmasıdır. Bu oluşumlar, yörede su ve toprak dengesinin bozulduğunu göstermektedir.

Öte yandan, Doğu Karadeniz yöresinde mülkiyet sorunu henüz çözüme kavuşturulmamıştır. Bu yörede kadastrosu yapılan orman arazisi yüzde 10 dolayındadır. Bu nedenle, yöredeki orman sayılan arazilerin ve buna koşut olarak kızılağaç ve kestane topluluklarının kimin mülkiyetinde olduğu belirsizdir.

İncelenen yasa, bu durumuyla, kestane ve kızılağaç ormanlarını korumasız bırakmakta, özellikle, Doğu Karadeniz ormanlarının yok edilmesine neden olabilecek bir nitelik taşımaktadır.

Bilindiği gibi, orman köylüsü, toplumumuzun en yoksul kesimini oluşturmaktadır. Sanayi kuruluşlarının ucuz hammadde isteminin yöre halkının yoksulluğuyla birleşmesi, ormanların yok edilme olasılığını artırmaktadır. Bu durum, yanlış arazi kullanımıyla bozulan su ve toprak dengesini daha da bozacak ve toprak kaymaları ile kayıpları yaygınlaşıp yoğunlaşacak, kısa aralıklarla bölgede büyük acılara ve mal kaybına neden olan seller hiçbir biçimde önlenemeyen boyutlara ulaşabilecektir.

Anayasanın 44 üncü maddesinde, devlete, toprağın erozyonla kaybedilmesini önlemek amacıyla gerekli önlemleri alma görevi verilmiştir. Toprak kayıplarının artmasına neden olacak söz konusu düzenleme Anayasanın bu kuralına uygun düşmemektedir.

Ayrıca, 6831 sayılı Orman Yasasının 57 nci maddesi özel ağaçlandırmaya izin vermektedir. Yasa koyucu, Doğu Karadeniz yöresindeki odunu girdi olarak kullanan sanayiin hammadde gereksinimi için bir önlem almak çabasında ise, bu yörede 57 nci maddeye dayanarak, kızılağaç ve kestane ormanı kurulması özendirilebilir. Tersi durumda, mevcut kızılağaç ve kestane ağacı örtüsünün ölçüsüz bir kullanıma açılmasının olumsuz sonuçlarına tüm toplum katlanmak zorunda kalacaktır.

Bu nedenle, incelenen yasanın 1 inci ve 13 üncü maddeleri, özelikle ülke ekonomisi, ekolojik denge ve turizm yönünden yaratacağı olumsuz sonuçlar nedeniyle kamu yararıyla bağdaşmamaktadır.

4- İncelenen yasanın 1 inci ve 13 üncü maddelerine ilişkin gerekçelerde;

Kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerin (H) bendi kapsamına alınarak bu yerlerin orman sayılmayacağının düzenlendiği,

Kızılağacın, devlet ormanlarında doğal ortamda yetiştiği gibi, özellikle Karadeniz Bölgesinde özel mülkiyette bulunan arazilerde de yetişmekte olduğu,

6831 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin (G) bendine göre, üç hektardan büyük alanlardaki orman ağaçlarıyla kaplı yerlerin orman tanımına girdiği ve bu durumun özel mülkiyet sahiplerinin arazi üzerindeki kullanım hakkını kısıtladığı,

Öngörülen değişiklikle, üç hektardan büyük alanlarda da kızılağaç yetiştiriciliğinin özendirilmesi yanında, bu arazi sahiplerinin yararlanmalarındaki kısıtlamanın kaldırılması ve orman yönetimi ile mülk sahipleri arasındaki uyuşmazlıkların giderilmesinin amaçlandığı,

belirtilmektedir.

Anayasanın 35 inci maddesinde, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu; bu hakkın, ancak kamu yararı amacıyla ve yasayla sınırlanabileceği ve mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı biçimde kullanılamayacağı belirtilmiştir.

Bu kuralda açıkça ortaya konulduğu gibi, mülkiyet hakkı kutsal olmakla birlikte, bu hak, toplum yararına aykırı biçimde kullanılamayacak ve kamu yararı amacıyla yasayla sınırlandırılabilecektir.

Öte yandan, Anayasanın "Ormanların korunması ve geliştirilmesi" başlıklı 169 uncu maddesinin;

Birinci fıkrasında, ormanların korunması ve alanlarının genişletilmesi için gerekli yasaları çıkarıp, önlemleri almak, yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirmek görevi devlete verilmiş, ormanların devlet gözetiminde olduğu belirtilmiş,

Dördüncü fıkrasında da, orman olarak korunmasında bilim ve fen yönünden yarar görülmeyen, tersine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu saptanan yerler ile 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen yönünden orman niteliğini tam olarak yitiren tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında ya da hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu saptanan araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamayacağı kurala bağlanmıştır.

Anayasa Mahkemesinin, 6831 sayılı Orman Yasasının 116 ncı maddesine ilişkin 13.4.1999 günlü, E.1997/75, K.1999/10 sayılı kararında;

"Zatî yapacak ve yakacak ihtiyacı olan veya bu amaçlar dışında herhangi bir nedenle, orman idaresine haber verip tutanak düzenlettirmeden, başka bir deyişle izin almadan kesim yapılmasını suç sayan itiraz konusu kuralın, mülkiyet hakkını sınırladığı kuşkusuzdur.

İtiraz konusu kuralla, fıstık çamlarının kesiminin orman idaresinin iznine bağlı tutulması, bu ağaçların ürünü olan çamfıstığının gıda sanayiinde kullanılması, ülkemizde zaten az miktarda bulunan fıstık çamlarının, sahipleri tarafından da olsa gelişigüzel kesilip yok edilmesinin ülke ekonomisi açısından uygun görülmemesi gibi kamu yararına yönelik gerekçelerle açıklanabilir. Öte yandan, bu ağaçların, çevre güzelliğine, iklime ve turizme olumlu katkısı da gözardı edilemez. Bu nedenlerle, itiraz konusu kuralla, fıstık çamları kesiminin denetim altına alınmasında kamu yararı bulunduğu açıktır. Ancak, maddede öngörülen bu sınırlamanın, kamu yararı amacıyla da olsa hakkın özüne dokunmaması, Anayasanın 13 üncü maddesinde sözü edilen demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmaması zorunludur. Hakkın özüne dokunan düzenlemeler, gerçek anlamda mülkiyet hakkını ortadan kaldırır ve bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerle ilgili genel ve özel sınırlamaların ölçüsünü oluşturan demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmaz.

İtiraz konusu kuralla, orman sayılmayan sahipli yerlerdeki fıstık çamları üzerindeki mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın konusu, bu ağaçları kesmeden önce, yerel orman idaresine haber vermek ve bir tutanakla belgelendirmektir. Kamu yararı amacıyla getirilen bu sınırlama, hakkın kullanılmasını ortadan kaldıran veya önemli ölçüde zorlaştıran bir nitelik taşımadığından, demokratik toplum düzeninin gereklerine de aykırılık oluşturmamaktadır.

Ayrıca, bu düzenleme, Anayasanın 169 uncu maddesinde yer alan 'Devlet, ormanlarının korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır' kuralıyla da uyumludur"

denilerek, 6831 sayılı Yasanın 116 ncı maddesinde yer verilen, orman sayılan yerlerdeki ağaçların kesilmesine ilişkin kısıtlayıcı kuralın, kamu yararı amacı taşıdığı, bu nedenle, mülkiyet hakkını ihlal edici nitelikte sayılamayacağı kabul edilmiş; ayrıca, bu kısıtlayıcı kural, Anayasanın, ormanların korunması ve alanının geliştirilmesine ilişkin 169 uncu maddesine de uygun bulunmuştur.

Kızılağaçlık ve aşılı kestanelik alanların, incelenen yasanın 1 inci ve 13 üncü maddeleriyle yapılan değişikliklerle, orman sayılan yerler dışına çıkarılarak üzerinde bulundukları arazilerin sahiplerinin kullanımına açılması, orman alanlarının daraltılması sonucunu doğuracağından, Anayasanın 169 uncu maddesine aykırı düşmektedir.

5- Ayrıca, Anayasanın 169 uncu maddesinin birinci fıkrasında, ormanların devletin gözetiminde olduğu belirtilirken, devlet organlarınca denetlenmesi de öngörülmüştür. Anayasada, devlete verilen bu gözetim ve denetim görevi, devlet tüzelkişiliği kapsamında bulunan orman örgütünce yerine getirilmektedir.

Yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı gibi, incelenen yasayla, Orman Yasasının 116 ncı maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine eklenen alt bentte, kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerden, yapacak, yakacak ve pazar satışı amacıyla yapılacak kesimler için köy muhtarlığınca düzenlenecek bir belgenin yeterli olacağı belirtilmiştir.

Böylece, devlete ilişkin olan denetim ve gözetim yetki ve görevi köy tüzelkişiliğine devredilmiştir. Yapılan düzenleme, bu nedenle de Anayasanın 169 uncu maddesiyle bağdaşmamaktadır.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun bulunmayan 4965 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 1 ve 13 üncü maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 uncu ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

Ahmet Necdet Sezer

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, 2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve Meclıs Araştirmasi Önergelerı

1. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 25 milletvekilinin, Trabzon-Çaykara-Uzungöl Beldesinin çevre kirliliği ve çarpık yapılaşma sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca, Trabzon İli Çaykara İlçesi Uzungöl Beldesinin çevre kirliliği ve çarpık yapılaşma sorunlarını araştırmak ve çözüm bulmak amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ediyoruz.

1- Asım Aykan                                 (Trabzon)

2- Ali Temür                                (Giresun)

3- Ramazan Can                                (Kırıkkale)

4- Osman Akman                                (Antalya)

5- Faruk Nafiz Özak                                (Trabzon)

6- Muzaffer Külcü                                (Çorum)

7- Tevfik Akbak                                (Çankırı)

8- Hasan Bilir                                (Karabük)

9- Enver Yılmaz                                (Ordu)

10- Faruk Koca                                (Ankara)

11- Kemalettin Göktaş                                (Trabzon)

12- Mustafa Demir                                (Samsun)

13- Ali Rıza Alaboyun                                (Aksaray)

14- İsmail Ericekli                                (Çankırı)

15- Hasan Aydın                                (Giresun)

16- Recep Garip                                (Adana)

17- Hasan Ali Çelik                                (Sakarya)

18- İrfan Gündüz                                (İstanbul)

19- Musa Uzunkaya                                (Samsun)

20- Ahmet İnal                                (Batman)

21- Mustafa Cumhur                                (Trabzon)

22- Sedat Kızılcıklı                                (Bursa)

23- Mehmet Asım Kulak                                (Bartın)

24- Ali Öğüten                                (Karabük)

25- İlyas Çakır                                (Rize)

26- Aydın Dumanoğlu                                (Trabzon)

Gerekçe:

Son yıllarda, insan yerleşimlerinin aşırı ölçüde yoğunlaştığı kıyılardan iç kesimlere, dağlara doğru bir yöneliş başlamıştır. Bu yöneliş, turizm ve doğa sporları amacıyla olmaktadır. Bununla birlikte, insan tercihindeki değişimler, kıyıdaki sorunların yakın bir gelecekte dağlık alanlarda da gerçekleşebileceği sinyalini vermektedir.

Doğu Karadeniz Bölgesinde öne çıkmış "yeşil turizm" alanları, artan insan etkilerinden dolayı, doğal ve yapay çevreleriyle sorunları olanlar statüsüne girmiştir. Bu alanlardan birisi de Uzungöl'dür. Göl alanı, turizm, su ürünleri zenginliği, yörede 157 çeşit bitki çeşidi, 20 memeli olmak üzere 151 çeşit kuş türü bulunmakta olup, ekonomik açıdan olduğu kadar doğal hayatın korunması açısından da büyük önem taşımaktadır.

Yayla turizmi açısından büyük bir öneme sahip olan Uzungöl, gerek çevre kirliliği gerekse çarpık yapılaşma nedeniyle büyük bir tehdit altındadır.

Bu nedenle, Uzungöl'ün sorunlarını araştırmak ve bu sorunlara bir çözüm yolu bulmak amacıyla Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. - İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve 20 milletvekilinin, BDDK'nın İmar Bankası yönetimine el konulması sürecindeki sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Uzan Grubuna bağlı İmar Bankası AŞ'nin yönetimine BDDK tarafından 3 Temmuz 2003 tarihinde el konulmasıyla başlayan ve geçen zaman boyunca değişik açıklamalar ve açığa çıkan yeni belgelerle gittikçe daha da karmaşıklaşan mudilerin durumu, bu bankanın yetkisi olmaksızın hazine bonosu alım satımında bulunmasıyla yeni bir boyut daha kazanmıştır.

Söz konusu bankanın 1990 yılından beri hazine bonosu satma yetkisi olmamasına karşın, yönetiminin izlendiği belirtilen dönem de dahil olmak üzere, sürekli olarak "yüksek faizli TL hazine bonolarının alım satımı için bankanın tüm şubelerinin halkımızın hizmetinde olduğu" ifadesini içeren çeşitli gazete ilanları bulunmaktadır. Bu durum, bankanın işlemlerinin içeriği ve yasal sınırına ilişkin olarak halkın bilgilendirilme hakkının yerine getirilmediğinin açık bir göstergesidir.

Türkiye'de kurulu bankaların denetim ve gözetiminden sorumlu olan BDDK'nın, durumunun riskli görüldüğü çeşitli defalar raporlarla belirlenen ve bu nedenle el konulmasından yaklaşık bir yıl önce yönetimine kuruldan bir görevlinin atandığı İmar Bankasının durumunda ve bu bankadan hazine bonosu alan vatandaşların mağduriyetinde sorumluluğu bulunduğu açıktır.

Bu nedenle,

1- BDDK'nın yaşanan gelişmelerdeki sorumluluğunun araştırılması,

2- Varsa sorumluların belirlenmesi ve yargıya yönlendirilmesi,

3- Benzeri olayların yaşanmaması için alınacak önlemlerin ve gerekli düzenlemelerin yapılması

Amacıyla Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1- Bihlun Tamaylıgil                                (İstanbul)

2- Haluk Koç                                (Samsun)

3- Şevket Gürsoy                                (Adıyaman)

4- Ufuk Özkan                                (Manisa)

5- Muharrem İnce                                (Yalova)

6- Kemal Kılıçdaroğlu                                (İstanbul)

7- Feramus Şahin                                (Tokat)

8- Ahmet Yılmazkaya                                (Gaziantep)

9- Mustafa Özyürek                                (Mersin)

10- Züheyir Amber                                (Hatay)

11- Necdet Budak                                (Edirne)

12- İsmet Atalay                                (İstanbul)

13- Osman Kaptan                                (Antalya)

14- Atilla Başoğlu                                (Adana)

15- Orhan Eraslan                                (Niğde)

16- Mehmet Vedat Melik                                (Şanlıurfa)

17- Mustafa Sayar                                (Amasya)

18- Ahmet Küçük                                (Çanakkale)

19- Mustafa Gazalcı                                (Denizli)

20- A. İsmet Çanakçı                                (Ankara)

21- Rasim Çakır                                (Edirne)

Gerekçe:

Uzan Grubuna bağlı İmar Bankasında, bankanın yönetimine el konulmasıyla başlayan ve bankada yapıldığı her geçen gün yeni gelişmelerle açığa çıkan yolsuzluklar, aradan geçen sürede bir sonuca ulaşamamıştır.

Bankalarda bulunan TL ve döviz cinsinden mevduatın güvence kapsamında olması nedeniyle, mevduat sahiplerinin kayıplarının karşılanması için banka kayıtlarına ulaşılmaya çalışılmasıyla başlayan süreç, muhasebe kayıtlarına ve belgelere ulaşılamaması, çifte kayıt, kayıtdışı işlemler, karşılıksız transferler gibi çeşitli yolsuzlukları ortaya çıkarmıştır. Geçen sürede, tutarı tam olarak belirlenemeyen kayıplara, bankanın yetkisi olmaksızın satmış olduğu hazine bonoları nedeniyle zarara uğrayan vatandaşlarımızın mağduriyeti eklenmiştir.

İmar Bankası AŞ'nin, 1990 yılından itibaren hazine bonosu satma yetkisi bulunmamasına karşın, gazete ve televizyonlarda bu işlemlere yönelik tanıtımları yer almaktadır. Basına da yansıyan haberlerde, maliye müfettişlerinin, yapılan incelemede bankanın portföyünde hazine bonosu bulunmadığını bildirmesine karşın, televizyon ve gazete reklamlarıyla hazine bonosuna yüksek faiz verdiğini söylemesi nedeniyle, durumunun incelenmesi gerektiği yolundaki görüşünü BDDK'ya ilettiği yer almaktadır.

Buna karşın kurul, konuyla ilgili olarak, yalnızca mevduatın devlet güvencesinde bulunduğunu belirtmekte, bankadan hazine bonosu alan vatandaşların mağduriyetindeki sorumluluğuna ilişkin olarak ihbar gerekliliğini dile getirmektedir. Ancak, bankaların repo ya da makbuz karşılığı sattığı bonoların banka kasasında saklandığını denetlemek ve açığa satış yapılmasını engellemek BDDK'nın görevleri arasındadır. Bu kapsamda gereken tedbirlerin alınmamış olması ve açığa satış işlemlerine müdahale edilmemesi, halkın, bankanın durumu ve yetkilerinin sınırıyla ilgili bir bilgiye sahip olmaksızın, devletin hazinesinin çıkardığı bonoyu aldığı düşüncesiyle yatırım yapmasına neden olmuştur.

BDKK Başkanı Engin Akçakoca, İmar Bankasının izinsiz hazine bonosu sattığına ilişkin olarak herhangi bir ihbarın olmadığını dile getirmektedir. Gerekli ihbar için görsel basın yetmemekte, antetli kâğıtla ihbar etmek mi gerekmektedir? Söz konusu ihbarın gazete kupürleriyle oluştuğu ekteki örneklerde görülmektedir. Kanunda belirtilen görevi bilmemek mazeret değildir. Bu nedenle bu konudaki görev ihmalinin araştırılması gerekmektedir.

Piyasaların sağlıklı işlemesi ancak bağımsız kurulların denetim ve gözetim görevlerini yapması ve aksaklıkların giderilmesi yönünde gerekli tedbirleri alarak piyasaların işleyişini düzenlemesiyle mümkündür. Vatandaşımızın yaşamakta olduğu mağduriyetin giderilmesi ve olayda sorumluluğu bulunanların tespitinin yanı sıra, bu işleyişin kurulabilmesi için yapılması gereken düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması yapılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Samsun'da kurulma aşamasındaki mobil santralların ihale ve yer seçimi süreçleri ile çevre ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin araştırılması amacıyla kurulan (10/29,31) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

4. - (10/29, 31) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/356)

Türkiye Büyük Meclisi Başkanlığına

Samsun'da kurulma aşamasındaki mobil santralların ihale ve yer seçimi süreçleri ile çevre ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin araştırılması amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca (10/29,31) esas numaralı bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulmuştur. Komisyonumuz, Genel Kurul tarafından verilen 3 aylık sürede çalışmalarını tamamlayamamıştır.

Bu nedenle 30.7.2003 tarihinde toplanan Komisyonumuz, Genel Kuruldan, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre 7.10.2003 tarihinden itibaren 1 aylık eksüre istenmesine karar vermiştir.

Gereğini bilgilerinize arz ederim.

Cemal Yılmaz Demir

       Komisyon Başkanı

            Samsun

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 105 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir" hükmü gereğince komisyona 1 aylık eksüre verilmiştir.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 8 adet önerge vardır; okutuyorum:

5. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın (6/641) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/97)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 333 üncü sırasında yer alan (6/641) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

  Orhan Eraslan

               Niğde

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

6. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin (6/276) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/98)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 8 inci sırasında yer alan (6/276) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Halil Ünlütepe

              Afyon

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

7. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin (6/290) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/99)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 18 inci sırasında yer alan (6/290) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Halil Ünlütepe

              Afyon

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

8. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in (6/419) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/100)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 129 uncu sırasında yer alan (6/419) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

   Enver Öktem

                İzmir

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

9. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın (6/450), (6/451) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/101)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 158, 159 uncu sıralarında yer alan (6/450,451) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

           Mustafa Gazalcı

             Denizli

BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

10. - İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un (6/584) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/102)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 279 uncu sırasında yer alan (6/584) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Kemal Anadol

                İzmir

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

11. - İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın (6/538) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/103)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 233 üncü sırasında yer alan (6/538) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 31.07.2003

   Yılmaz Kaya

                İzmir

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

12. - İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın (6/539) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/104)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 234 üncü sırasında yer alan (6/539) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

   Yılmaz Kaya

                İzmir

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

13. - İstanbul Milletvekili Ali Coşkun hakkındaki soruşturma dosyasının iadesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/357)

4 Ağustos 2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) 3.2.2003 tarih ve B.02.0.PPG.0.12-310-2248 sayılı yazımız.

     b) Adalet Bakanlığının 21.7.2003 tarih ve B.03.0.CİG.0.00.00.02-1.128.57.2002/34829 sayılı yazısı.

213 sayılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Ali Coşkun hakkında tanzim edilen soruşturma dosyası ilgi (a) yazımız ekinde gönderilmişti.

Bu defa, adı geçen milletvekiline atfedilen suçun 4811 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi yönünden değerlendirilmesi amacıyla soruşturma dosyasının iadesi talebini kapsayan ilgi (b) yazı ve ekinin sureti ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

BAŞKAN - Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda bulunan dosya hükümete geri verilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

IV. - ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1. - İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkındaki (9/2) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin görüşmelerini 7.10.2003 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 48                                           2.10.2003

10.7.2003 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve Genel Kurulun 10.7.2003 tarihli birleşiminde okunmuş bulunan, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi ile 24.7.2003 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve Genel Kurulun 24.7.2003 tarihli birleşiminde okunmuş bulunan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkındaki (9/2) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1 inci ve 2 nci sıralarında yer almasının ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmayacağı hususundaki görüşmelerin 7.10.2003 Salı günkü birleşimde yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                       

Bülent Arınç

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

 

Haluk İpek

Haluk Koç

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 3 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

14. - Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in Bosna-Hersek'e görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmelerinin uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/358)

5.9.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 11-13 Ağustos 2003 tarihlerinde Bosna-Hersek'e yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

Liste:

Abdurrahim Aksoy                                Bitlis Milletvekili

Necati Çetinkaya                                Elazığ Milletvekili

Hüseyin Kansu                                İstanbul Milletvekili

Cüneyt Karabıyık                                Van Milletvekili

BAŞKAN- Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

15. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın: Avusturya'ya görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmelerinin uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/359)

8.8.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 11-12 Temmuz 2003 tarihlerinde Avusturya'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

Liste:

Ayhan Zeynep Tekin                                Adana Milletvekili

Remziye Öztoprak                                Ankara Milletvekili

Mustafa Ilıcalı                                Erzurum Milletvekili

Halide İncekara                                İstanbul Milletvekili

İlyas Çakır                                Rize Milletvekili

Şaban Dişli                                Sakarya Milletvekili

BAŞKAN- Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

16. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Portekiz'e görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmelerinin uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/360)

1.8.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere,  bir heyetle birlikte 1-2 Temmuz 2003 tarihlerinde Portekiz'e yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

Liste:

Ömer Çelik                                Adana Milletvekili

Faruk Koca                                Ankara Milletvekili

Semiha Öyüş                                Aydın Milletvekili

Yaşar Yakış                                Düzce Milletvekili

Fatma Şahin                                Gaziantep Milletvekili

Egemen Bağış                                İstanbul Milletvekili

İbrahim Özal                                İstanbul Milletvekili

Gülseren Topuz                                İstanbul Milletvekili

Nazım Ekren                                İstanbul Milletvekili

Şaban Dişli                                Sakarya Milletvekili

BAŞKAN- Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

 

V. - SEÇİMLER

A) Komısyonlarda Açik Bulunan Üyelıklere Seçım

1. - Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Batman Milletvekili Ahmet İnal aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

BAŞKAN- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların görüşmelerini erteliyoruz.

Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin (İlave Hükümler) 133 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

3. - Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin (İlave Hükümler) 133 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/512) (S. Sayısı: 175) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporu, 175 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Onur Öymen, AK Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Cengiz Kaptanoğlu söz istemişlerdir.

Sayın Öymen, buyurun.

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Çalışma Örgütü arasında imzalanan, Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin Sözleşmenin Onaylanması Hakkındaki Yasa Yasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum.

Bu sözleşme, 1949 yılında imzalanmıştır ve 1949 yılından bugüne kadar görev yapan hükümetler bunu Meclisin onayına sunmamışlardır. Bunu bir eksiklik olarak görüyoruz ve bugünkü hükümeti, bu sözleşmeyi Meclisin onayına sunduğu için kutluyoruz, tebrik ediyoruz ve ümit ediyoruz ki, buna benzer sözleşmeler daha kısa zamanda Meclisin onayına sunulur, kırkbeş yıl veya bazen daha uzun süre beklenmez. Çünkü, özellikle bu konu, şu anda Meclisin gündeminde olan konu, gemi adamlarının çalışma koşullarıyla ilgidir; insanî boyutu vardır, sosyal boyutu vardır. Bu gibi sözleşmeleri geciktirmek, aslında, bu alanda görev yapan insanlarımızın çalışma koşulları, sağlık koşulları açısından sakıncalar yaratıyor. Şimdi, bu sözleşmenin bir an önce yürürlüğe girmesi çok önemlidir, olumludur ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, biz bunu destekliyoruz.

Yalnız, bu vesileyle, bir iki hususu dikkatinize getirmek istiyorum. Hükümet, acaba, bu sözleşmeyi yürürlüğe koymak için niçin şimdi Meclise getirmiştir -bu sorunun cevabı da ilginç, şimdiye kadarki gecikmelerin sebebini de açıklıyor- çünkü, Avrupa Birliği, bu yılın temmuz ayında bir karar almıştır ve bu kararla, gemilerin uymaları gereken standartlar hakkında çok cezrî, çok önemli, katı kuralları yürürlüğe koymuştur ve bunun üzerine, artık, bu sözleşmenin onaylanmasının daha fazla geciktirilemeyeceği anlaşılmıştır.

Şimdi, bu vesileyle, şunu söyleyeyim: Uluslararası alandaki bu kuralların yürürlüğe sokulması için, iki yıl önce bir ilke kararı alınmıştı ve bu yılın, 2003 yılının temmuz ayında bunun yürürlüğe gireceği biliniyordu. Buna rağmen, iki yıldan beri, Türkiye, maalesef, gerekli önlemleri almış değildir.

                              

(1) 175 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlar, bunun sonucu nedir; bunun sonucu şudur: Avrupa Birliği, ülkeleri, gemilerdeki gerek güvenlik teçhizatı ve teknik teçhizat ve gerekse mürettebatın tabi olduğu koşullar açısından kategorilere ayırmıştır. Avrupa Birliğinin aldığı karara göre -ki, buna Paris Memorandumu deniliyor- üç kategori devlet vardır: Beyaz gruba giren devletler, bunlar en iyileri; gri gruba giren devletler, bunlar orta karar devletler; siyah gruba giren devletler ise, en kötü koşullara sahip gemisi olan devletler. Türkiye, Türk bandıralı gemiler, maalesef, siyah gruba girmektedir; daha da kötüsü, siyah grubun içerisinde en kötü kategoriye girmektedir; yani, Türkiye'den daha kötü koşullara sahip gemisi olan ülke, dünyada yoktur. Bu en kötü grupta, Türkiye'yle birlikte, Kamboçya gibi birtakım çok geri ülkeler yer almaktadır; biz, bu kategoriye giriyoruz.

Şimdi, bunun sonucu nedir; bunun sonucu şudur: Avrupa Birliği bir liste yayımlamış ve bütün dünya ülkelerinden 112 gemiyi kara listeye almıştır. Bu 112 gemiden 36'sı, maalesef, Türk bandıralı gemilerdir. Yani, bu gemiler, bir Avrupa Birliği limanına girdikleri zaman derhal gözetim altına alınacaklardır, eksiklerini hemen tamamlayamazlarsa limandan çıkma izni verilmeyecektir, yüklerini boşaltma izni verilmeyecektir ve bir kere daha Avrupa Birliği limanına girme izni verilmeyecektir. Yani, kural şu: Bu gemilerde yapılan denetimde, herhangi bir Avrupa Birliği ülkesi limanında bir gemi iki defa bu kurallara uymadığı, gerekli teçhizata sahip olmadığı veya mürettebatın yaşama, çalışma koşullarının uluslararası standartlara uygun olmadığının tespit edilmesi halinde, bir daha Avrupa Birliği limanlarına giremeyeceklerdir ve sonucunda, bu gemiler yüklerini de boşaltamayacaklardır. Gemi sahipleri, yük sahiplerine karşı çok büyük tazminatlar ödemek zorunda kalacaklardır. İşte, bu nedenle, bugün, armatörlerimiz, Türk armatörleri bile, Türk bandıralı gemilerle çalışmaktan kaçınmaktadırlar. Bunun sonucu da şudur: Türkiye'nin ithalatında ve ihracatında Türk gemilerinin payı sadece yüzde 30 civarındadır. Bunun dışında, biz, bütün mallarımızı yabancı gemilerle taşıyoruz. Bunun da Türkiye'ye maliyeti, değerli arkadaşlarım, 3 milyar dolardır. Yılda, biz, yabancı gemilere 3 milyar dolar ödüyoruz; bunların çoğu Yunan gemilerine gidiyor. Niçin; çünkü, Türk gemileri gerekli standartlara sahip değildir, armatörler Türk Bayraklı gemilerle çalışmak istemiyorlar. Bu, bizim için gurur verici bir tablo değildir ve bu tablonun mutlaka değiştirilmesi lazımdır.

Daha önce Yüce Mecliste açıkladık, Yunanistan, gemicilikte, deniz taşımacılığında ve denizcilikten sağlanan gelir konusunda Türkiye'den 20 kat daha ileridedir. Türkiye'yi Yunanistan'dan 20 misli daha düşük bir duruma getirmek, bizim geçmişte yaptığımız başarılı bir icraat sayılamaz. İkinci Dünya Savaşının sonundan beri, maalesef, işbaşına gelen hükümetler bu konuda ihmalkârlık göstermişler ve diğer pek çok alanda dünyanın ileri ülkeleri arasında yer alan Türkiye'yi denizcilik alanında en geri ülkeler arasına sokmuşlardır. İşte, biz, bu düşüncelerle Mecliste bir genel görüşme açılmasını önerdik. Ne yazık ki, bu önerimiz kabul edilmemiştir.

Avrupa Birliği yetkililerinin bu konuda demeçleri var, vaktinizi alarak bunları söylemeyeceğim; ama, Avrupa Birliği yetkilisi Gantelet isimli şahsın bu konudaki şu beyanına -bunu zabıtlara geçirmek için- değinmek istiyorum: "Bu gemiler -demin sözünü ettiğim gemiler- AB limanlarına girdiğinde alıkonulacaktır. Gerekli kontroller yapıldıktan sonra, eğer belirli normları karşılarlarsa limanı terk etmelerine izin verilecek; ancak, bundan sonra, hiçbir şekilde, herhangi bir AB limanına girmelerine izin verilmeyecektir."

Peki, o zaman, biz, mallarımızı hangi gemilerle taşıyacağız?! Yani, bu, çok ciddî bir konudur. Biz, Yüce Meclisin bu konuya çok yakından eğilmesini ve başta Ulaştırma Bakanımız olmak üzere, ilgili bakanların bu konuyla çok yakından ilgilenmesini tavsiye ediyoruz.

Niçin bu duruma düştük? Bizdeki bilgiye göre, diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak, bizim gemilerimizi uluslararası normlara uyup uymadıkları konusunda denetleyecek bir organımız yoktur, uluslararası kuralları bilen, yetişmiş personelimiz yeterince yoktur; yani, bu denetimi yapacak durumda değiliz; sıkıntı buradan kaynaklanıyor.

Yüksek müsaadenizle -fazla vaktinizi almayacağım- bir noktaya daha değinmek istiyorum, o da şudur: Burada onaylayacağımız bu sözleşme 500 tondan yukarı gemilerde çalışan personelle ilgilidir; o personelin yaşama koşulları, çalışma koşulları, oturdukları yerlerin aydınlatılması, dinlenme koşulları, havalandırma koşulları, ısıtma koşulları gibi unsurları içeriyor. Şimdi, bunlara uymayı kabul ediyoruz. Peki, 500 tondan daha düşük tonajlı gemilerin durumu ne olacaktır? Sözleşmede, 200 ton ile 500 ton arasındaki gemiler için bazı istisnaî hükümler var; ama, hepsini kapsamıyor. Yani, Türkiye'de 500 tondan küçük gemilerde çalışan mürettebatımızın çalışma koşulları, sağlık koşulları, gelir koşulları ne olacaktır; bunu bizim dikkate almamız lazım. Biz biliyoruz ki, gemi adamlarımız, Türkiye'de, maalesef, pek çok alandan farklı olarak, yeterli güvenceye sahip değillerdir. Türkiye'de gelir düzeyleri en düşük olan grup içine girmektedirler, çalışma koşulları en zor olan grup içine girmektedirler ve yaptıkları işin tehlikesinin en yüksek olduğu grubun içine girmektedirler.

Şimdi, bu gemi adamlarımızın sosyal haklarını, çalışma haklarını, gelir düzeylerini bizim önemli bir hedef olarak ele almamız lazım. Hükümetin bu konuda yapacağı çalışmalar ve gemi adamlarının hayat koşullarını iyileştirme konusunda atacağı adımlar olursa, biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bunu memnunlukla destekleyeceğiz.

Çok değerli arkadaşlar, bu konuyu kapatmadan ve bu konuşmama son vermeden önce bir noktaya daha değinmek istiyorum. Her zaman, her yerde "Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrilidir ve bu denizlerden yeterince yararlanmıyoruz" diye söylenir; yani, eskisine nazaran daha iyi tedbirler alalım, denizlerden daha çok yararlanalım denilir; fakat, ne yazık ki, bu alanda bir geriye gidiş de görülmektedir. Bizdeki bilgiler doğruysa, Osmanlı İmparatorluğundan bu yana, ilk defa bu yıl, İstanbul'dan Karadeniz limanlarına sefer yapan yolcu gemilerinin seferleri durdurulmuştur. Bunu izah etmek kabil değildir, bunu açıklamak kabil değildir. Devletçilik, özelleştirme, özel sektör tartışmalarının da bununla alakası yoktur. Eğer özel sektöre devretmeyi düşünüyorsak, özel sektör gemileri çalışmaya başlar, o zaman, siz, devlet gemilerini seferden kaldırabilirsiniz.

Geçenlerde Samsun'a gittik, Sinop'a gittik, Trabzon'a gittik, oraları ziyaret ettik. Oradaki arkadaşlarımız, vatandaşlarımız bize çok yakındılar "biz, Türkiye'nin, gemi seferlerini bu limanlara durdurmasını hayatımızda hiç hatırlamıyoruz" dediler. Son derece elverişsiz, zor koşullarda, tehlikeli yol koşullarında vatandaşlarımızı karayoluyla seyahat etmek zorunda bırakıyoruz. Samsun ve Zonguldak hariç, Karadeniz'de, demiryolunun gittiği yer yoktur, karayolu perişandır. Biz, Türkiye'nin her yerinde duble yollar inşa ediyoruz diye övünüyoruz, seviniyoruz; fakat, gidiniz, Samsun ile Sinop arasındaki yolu görünüz. Denizin ortasında -deniz doldurulmuştur- bir yol inşaatı başlamıştır - bölgeden gelen değerli arkadaşlarım çok iyi bilecektir- denizin ortasında kilometrelerce yol görüyorsunuz; başı yok, sonu yok. Niye; parasızlıktan durdurulmuştur. Belki, ülkenin başka yerinde çok acil olmayan duble yollar için ayıracağımız paranın bir bölümünü, işte, bu vazgeçilmez karayolunun bitirilmesi için kullanabiliriz. O bölgede yaşayan vatandaşlarımız, Türkiye'nin incisi olan, çok büyük turizm potansiyeli olan bölgede yaşayan vatandaşlarımız, şu anda, elli yıl önceki karayollarından seyahat ediyorlar. Bu, bize yakışmıyor, ülkemize yakışmıyor.

İşte, bunları öncelikli sorunlar olarak ele almak lazımdır. Bu bölge, ulaşımı iyi olmadığı için gelişemiyor; turist gidemiyor, bölgeye yatırım yapılmıyor; işadamları orada yatırım yapmıyorlar, sanayi tesisi kurmuyorlar. Bütün bunların birinci çaresi, ulaşımı iyileştirmek. Pek çok ilimizde -Karadeniz'de ve başka bölgelerde- havaalanları var, boş duruyor. Sinop Havaalanına bir tane uçak inmiyor.

Deniz ulaşımınız yoktur, hava ulaşımınız yoktur, kara ulaşımı için doğru dürüst yol yapmaya başlamışsınızdır, onu da durdurmuşsunuzdur. Bu bölge insanlarının günahı nedir?! Bunlar Türkiye'ye hangi kötülüğü yaptılar ki, ülkenin başka yerlerine sağladığımız ulaşım kolaylıklarını bu bölgeye sağlayamıyoruz?! Bunun en kolayı, hiçbir ilave yatırım gerektirmeden yapabileceğimiz en kolay iş, bu bölgeye Osmanlı İmparatorluğundan beri yaptığımız deniz seferlerini devam ettirmektir. Hükümetin elinde gemi mi yok?! Dünyada gemi kiralamak çok mu zordur?! Her türlü uçağı kiralıyoruz... Eğer verimli değilse, vatandaşı bunun için cezalandırabilir miyiz?! Demiryolları verimli midir?! Demiryolları her yıl milyonlarca dolar zarar etmiyor mu?! Buna rağmen, biz, demiryollarından vazgeçiyor muyuz, demiryollarını durduruyor muyuz verimli değil diye?! O zaman, denizyollarını niye durduruyoruz?!

Yani, denizcilikten vazgeçmenin bedeli çok yüksektir ve buna hakkımız yok; bu, bir kamu hizmetidir. Eğer, hükümetin bu konuda bir izahı varsa, bu izahatı biz dinlemekten mutlu olacağız ve denizcilik meselelerini Yüce Mecliste mutlaka konuşmamız gerektiğine inanıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde bu konunun uzmanı arkadaşlarımız vardır, bir araya gelelim, konuşalım, bu, memleket meselesidir.

Değerli arkadaşlarım, onun için, hiçbir zaman, bu gibi ülke sorunlarını iç çekişme konusu yapmayalım, el ele verelim, bu sözleşmeyi imzalarken yaptığımız gibi, işbirliği halinde bu sorunlara çözüm arayalım. Değerli Ulaştırma Bakanımız, eğer, bu konularda, Meclise, hepimizi tatmin edecek bilgiler verirse, kendisine teşekkür borçlu olacağız. X

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Öymen, teşekkür ediyorum.

AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 175 sıra sayılı Gemi Adamlarının Barınmasına İlişkin Ek Uluslararası Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, çok mutluyum. Mutlu olmamın sebebi sırf Beşiktaş değil. İkincisi, yine, bugün, yeni yasama yılına, denizcilik sektörüyle ilgili bir kanunla başlamanın mutluluğunu yaşıyorum. Üçüncüsü, size, bütün milletvekillerimize, ayrıca, bir teşekkür borcum daha var. 22 nci Dönem Birinci Yasama Yılında burada fevkalade denizciliği konuştuk, hep beraber konuştuk ve bu konuşmamızın dışında hükümetlerimiz de fevkalade radikal kararlar aldı ve hatta hatta bugün denizcilik sektöründe bir reform niteliğinde söylenen kararlar alındı. Dolayısıyla, hem hükümetimize hem de bütün milletvekillerimize, ben de denizcilik sektörü mensubu olarak tekrar teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum ve hatta bir şey daha söyleyeyim -o da gurur abidesidir- yine, Birinci Yasama Yılında, denizcilikle ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı bütün görüşmeler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bundan evvelki tüm yasama yıllarındaki söylemlerinden fazla. O zaman, hem 22 nci Dönem milletvekilleri olarak ve hem de denizcilik sektörünün bir mensubu olarak gurur duyuyorum. Eğer biz bu diyaloğu devam ettirirsek, eğer biz bu diyaloğumuzda devam eder, hükümetlerimiz aldığı kararlara devam ederse, zannediyorum, hep birlikte, ülkemizi bir denizci millet ve denizci ülke yapacağız.

Bakın, bu yasaya gelmeden evvel sizi biraz bilgilendirmek istiyorum. Sayın Öymen'e de, yaptığı konuşmasından dolayı çok teşekkür ediyorum ve Sayın Öymen'in bize burada teklif ettiği, AK Partiden ve Cumhuriyet Halk Partisinden denizcilikle ilgili deneyimli arkadaşların mutlaka bir araya gelip bu çalışmalara hem hız vermesi lazım hem de yardımcı olması lazım.

Bakın, ne oldu; geçen dönemde alınan veya hükümetimizin bu sene aldığı en önemli iki karardan birincisi Özel Tüketim Vergisinin yeni sene başından beri kabotajda alınmamasıydı. Bu çok önemli bir karardı. İkincisi, liman masraflarının yüzde 50'lere varan indirimiydi. Bakın, ne oldu biliyor musunuz bu kısa dönemde; biliyorsunuz, turizm mevsimini kapattık; ama, o gemiler daha da geliyor. Bugün, yüzde 50 indirimi duyan kruvaziyer gemilerle ilgili gemi sahiplerinden her gün biri, diğer bir gün başka biri ülkemize geliyor. Niçin; çünkü, senede 20 tane, 40 tane gördüğümüz o büyük, o muhteşem, tanesi 750 000 000 dolar olan gemilerin, bu tarifelerden sonra, inşallah, seneye 300 tanesi, 500 tanesi, 600 tanesi gelecek. Niçin geliyorlar... Limanlar yetmiyor. Yeni limanlar veya uğrak yapmadığı yerlere, mesela, İzmir'e daha çok gelmeler sağlanacak. Bugün Marmaris'te, bugün Kuşadası'nda, bugün İstanbul'da, bugün Antalya'da, yeni yeni limanlar ve yeni yeni uğrak arayışlarıyla, şu üç aylık dönemde, bu limanlara önceki dönemin fevkinde gemiler geldi.

Gemiler geldi, ne oldu; gemilerin liman masrafı önemli değildi; bizim iktidarımız bunu duydu; içinde gelen turist önemliydi. Burada alışveriş yapan ve ticaretle uğraşan zengin turistlerin gelmesi, o yörelere de büyük katmadeğer kattı.

Ben inanıyorum ki -onun çalışmalarını yapıyoruz, hem de proje bazında çalışmalarını yapıyoruz- seneye 1 Temmuzda, kabotajda, zannediyorum, kruvaziyer gemisi olan, feribotları olan, yani, yolcu taşımacılığına önem veren ve deniz turizminde de ticarî hatları artıran, hem de bugün en önemli olan trafiği denize indirme ve enflasyonu düşürme ve ucuz taşımacılık olan yük taşımacılığında da fevkalade duruma geleceğiz.

Mesela, bir şeyi daha örnek vereyim -bir gurur abidesidir- bugün, 30 000 000 ton olan hampetrolün sevkinin yüzde 85'ini Türk Bayraklı gemilerle yapmanın gururunu taşıyoruz. Bu gemiler, bugün konuştuğumuz uluslararası konvansiyonun en üst düzeyinde bulunan ve değeri 50 000 000-60 000 000 dolar civarında olan çevreci ve 1 yaşında gemiler. Demek ki, ilgi gösterildiği zaman, hele, Türk yüklerinde kendi gemileri öncelik taşıdığında, sermaye önemli olduğu için fevkalade bir derece alıyoruz.

Ben bu kararların, bu uluslararası sözleşmelerin, bugüne kadar Türkiye'ye böyle yirmibeş otuz sene sonra gelmesindeki sebebi, geçmiş dönemlerin denizciliğe olan ilgisinin azlığına bağlıyorum. Bu Meclis, denizci meclisi olmadı, denizi hiç konuşmadı. Ben de o dönemlerde vardım; ben de konuşturamadımsa, belki, benim de eksikliğim var; ama, konuşulmadı. Niçin buraya geliyorum bunu söylüyorum... Ama hiç zannetmeyin ki, bugün deniz ticaret filosunda, hele hele son seneler, yani, 1980'den itibaren Türkiye'de denizcilik sektöründe bir kısmının  inşaına önem verildikten sonra, yeni yapılan gemilerin hepsi, bu uluslararası konvansiyonun şartlarını haiz gemilerdir. Dolayısıyla, yani, gemi mürettebatının yaşam vasıflarının yükseltilmesi, Türkiye'de de yirmi yirmibeş sene evvel Türkiye'nin bütün gemilerinde mevcut.

Şimdi, çok önemli bir mesele var; ben Sayın Öymen'e orada katılıyorum, bir çalışmamız lazım. Türkiye'nin uluslararası platformda  iyi bir denizci ülke olması da istenmiyor. Yani, Türkiye'nin, rekabet edebilir, denizciliği bilen, güçlü bir denizci ülkesi olması, uluslararası platformlarda kabul olunmuyor. Bugüne kadar, bu meselelerde sırf Türk Bayraklı deniz ticaret filosu gelişmesin diye, karşı ülkelerin ve bizim gelişmemizi istemeyen ülkelerin mensupları da bugün gelinen bu kötü durumu karşımıza çıkardılar. Evet, üzülerek söylüyoruz, Türk deniz ticaret filosunun, bugün, Sayın Öymen'in dediği gibi, 36 gemisi yasaklanmakta ve çok koyu gri sırasındadır. Ama, teklifimiz şudur, inşallah onu yapacağız: Biz, uluslararası platformlarda denizciliği bilenle, denizcilik bilgisinin en üst seviyesine çıkmış ve uluslararası ilişkilerde tecrübesi bulunan arkadaşlarla, o uluslararası arenada Türkiyemizi müdafaa eder ve biz denizciler, bugün dünyada olan uluslararası kaidelere tam riayet edersek, bu sıkıntı ortadan kalkacaktır. Onun için, bütün çabamız ve bugün gururla da onu söyleyeyim, bugün Ulaştırma Bakanlığımıza bağlı Deniz Müsteşarlığımız, tamamen uluslararası ilişkilerde bulunmuş, denizcilik fakültelerinden mezun, deniz kuvvetlerinden mezun pırıl pırıl arkadaşlarımızla donatıldı. Ben, bu yaşıma kadar, hiçbir zaman denizcilik kurumlarının böylesine bu meseleyi bilen arkadaşlarla donatıldığını görmemiştim. Onun için de umut içindeyiz ve gene sizlerden aldığımız güçlerle, bu  Meclisimiz ve bu hükümetimiz, inşallah, Cenabı Allah bizlere o günleri gösterecek, bu ülkemiz, denizci millet, denizci ülke olacak, Türk Bayrağımızı dünyanın her yerinde, her limanında, her ülkesinde taşıyacaktır.

Ben, bu kanuna da bizim, AK Parti Grubu olarak destek vereceğimizi söylüyor ve kanunumuzun denizciliğe hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptanoğlu.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MÜRETTEBATIN GEMİDE BARINMASINA İLİŞKİN (İLAVE HÜKÜMLER)

133 SAYILI SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU

HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansının 1970 yılında Cenevre'de yapılan 55 inci oturumunda kabul edilen "Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin (İlave Hükümler) 133 sayılı Sözleşme"nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN- Saygıdeğer milletvekilleri, Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin (İlave Hükümler) 133 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 249

Kabul                     : 249 (1)

Böylece,  kanun tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.06

                              

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.21

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/389) (S. Sayısı: 188) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 188 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ'ın söz talebi vardır.

Sayın Elekdağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde bulunan 9 adet, yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşmasının onaylanması hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

İçerik açısından birbirlerinin tıpatıp aynı olan bu anlaşmalar, Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti, Fas Krallığı, Filipinler Cumhuriyeti, İtalya Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Portekiz Cumhuriyeti, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti, Yemen Cumhuriyeti ve Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti arasında imzalanmış bulunmaktadır. Türkiye, bugüne kadar, 66 ülkeyle bu tip anlaşmaları imzalamış ve bunların 46 adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu anlaşmaların temel amacı, taraf ülkeler arasında sermaye ve teknoloji akımını artırmak ve yatırımların ilgili ülkenin hukuk düzeni içerisinde nasıl korunduğunu ortaya koymaktır. Türkiye açısından yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşmalarıyla genel olarak hedeflenen yabancı yatırımcı kitlesi, yabancı sermayeyle birlikte teknoloji, yönetim becerisi ve pazarlama imkânlarını da getiren yabancı yatırımcılardır; ancak, görüleceği üzere, bu tip anlaşmaların imzalanmış olduğu tüm devletler, Türkiye'ye sermaye ve teknoloji ihraç edebilecek bir sanayileşme düzeyine ulaşmış ülkeler değildirler. Bu kategorideki ülkelerle anlaşma akdetilmesi ihtiyacı, Türkiye'nin sermaye ihraç eden ve yabancı ülkelerde yatırım yapar bir hale gelmesinden sonra doğmuştur. Bu durumda, yurt dışında yatırımları bulunan girişimcilerimizin bu ülkelerdeki yatırımlarının güvence altına alınması, akdetilen anlaşmaların temel amacı haline gelmiştir.

                               

(1) 188 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşmaları, yabancı yatırımcıların bir ülkede yatırım yapma aşamasında kuşku duymalarına neden olan bazı hususlarda onlara gerekli güvenceleri vermektedir. Nedir bu güvenceler. Bunların başında, yabancı yatırımcıya, kamulaştırma veya devletleştirme halinde, yatırımının gerçek bedelinin gecikmeksizin ödeneceği ve transfer edileceği gelmektedir. Yabancı yatırımcıya verilen diğer bir güvence de, millî muamele ilkesinin ve en çok gözetilen ulus kaydının uygulanacağıdır. Ayrıca, yabancı yatırımcılara transferlerin gecikmeden yapılacağı, savaş veya iç karışıklık hallerinde, millî muamele ilkesi uyarınca tazminat ödeneceği ve uyuşmazlık halinde, uluslararası tahkim imkânının tanınacağı garanti edilmektedir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin en önemli yapısal sorunlarının başında sermaye yetersizliği gelmektedir. Bu durum, ülkemizin atılım yapmasını engelleyen kilit faktörlerden biridir. İyice anlamamız gereken bir husus, Türkiye'nin bugünkü üretim yapısıyla ve 40 ilâ 45 milyar dolarlık bir  ihracat hacmine ilaveten 10 ilâ 12 milyar dolarlık turizm gelirleriyle sorunlarını çözemeyeceğidir. Türkiye, üretim ve ihracat yapısını değiştirmek, ileri teknoloji kullanan ürünler üretmek ve uluslararası hizmet sektörüne katkıda bulunmak suretiyle, ihracat kompozisyonunu zenginleştirmek zorundadır. Bu açıdan, Türkiye'nin, büyük ölçüde, doğrudan yabancı sermaye çekmeyi ve bunları gerekli yatırımlara yönlendirmeyi başarmak suretiyle, teknolojik atılım gerçekleştiren ve refah yolunda süratli adımlar atan ülkelerin uyguladıkları yöntemleri kendine model olarak alması isabetli olacaktır. Örneğin, son yıllarda parlak bir kalkınma başarısı gösteren İrlanda'nın uyguladığı yöntemler, Türkiye için, esinlenilecek bir model oluşturuyor.

İrlanda örneğine ilişkin bazı ayrıntılar vermeden önce, dünyadaki yabancı sermaye akımından ve Türkiye'nin bundan aldığı paydan kısaca bahsetmek istiyorum. Önce, Türkiye'nin, 1980'li yılların ikinci yarısında, yabancı sermayeyi çekme hususunda önemli bir atılım yaptığını kaydedeyim; ancak, müteakip on yıllık dönemde, yani, 1990'lı yıllarda dünyada yabancı sermaye 12 kat birden artarken, Türkiye, maalesef, bu artıştan hiçbir şekilde yararlanamamıştır.

Değerli arkadaşlarım, burada, genel kanının aksine olarak, sermayenin gelişmiş ülkelerden gelişmemişlere doğru değil de, bunun tam tersine bir yön izlediğini belirteyim. Bu noktaya iki nedenle işaret ediyorum: Birincisi, ülkemize doğrudan yabancı sermaye çekimi hususunda beklentilerimizde ölçülü olmamız gerektiğini vurgulamaktır. İkincisi de, bu husustaki politikalarımızın gayet tutarlı ve bu alandaki dünya rekabet ortamının şartlarına uygun olması gerektiğini belirtmektir.

Bugüne kadar Türkiye'ye gelen yabancı sermaye 17 000 000 000 dolardan ibarettir. Her yıl ortalama yabancı sermaye girişi de 800 000 000 dolar civarında seyrediyor. Oysa, dünyada yılda 600 000 000 000 ile 800 000 000 000 dolar arasında değişen bir yabancı sermaye hareketi var. Uzakdoğu, Çin ve eski Doğu Avrupa ülkelerine yabancı sermaye girişi olağanüstü boyutlar gösteriyor. Daha önce sermaye ihraç eden Japonya, Almanya ve Amerika, şimdi yabancı sermaye çekmeye çalışıyor. Nitekim, Hazine Müsteşarlığının 2002 yılı Yabancı Sermaye Raporuna göre, 1997 - 2000 yılları arasında, beş yıllık dönemde 4 500 000 000 000 doları bulan dünya toplam yabancı sermaye girişlerinin en büyük bölümü gelişmiş ülkelerin hesabına kaydedilmiştir. Bu 4 500 000 000 000 doların yüzde 22'si Amerika'ya, yüzde 47'si de Avrupa Birliğine gitmiştir. Yabancı sermaye yatırımlarından en fazla yararlanan 16 ülke şunlardır:  Amerika, Belçika, Lüksemburg, İngiltere, Almanya, Çin, Fransa, Hollanda, Kanada, Hong Kong, Brezilya, İsveç, İspanya, Meksika, Danimarka ve İrlanda'dır. Bu 16 ülkenin dünyadaki toplam yabancı sermayeden aldıkları pay yaklaşık yüzde 80'dir. Bu ülkeler arasında Amerika yılda ortalama 200 000 000 000 dolarla en önde, İrlanda da yılda 16 000 000 000 dolarla 15 nci sırada yer alıyor. İrlanda'nın nüfusunun 4 000 000'dan ibaret olduğu dikkate alınırsa, dünyadaki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından aldığı payın gerçekten yüksek olduğu anlaşılır. Nitekim, İrlanda'da fert başına yabancı yatırım 4 000 dolar iken, bu rakam, Türkiye'de sadece 15 dolardır.

Biraz önce de belirttiğim gibi, bugün, İrlanda, kitlevî yabancı yatırım çekme stratejileri uygulayarak, süratle kalkınmayı başaran örnek bir ülke konumundadır.

İrlanda'nın başarılı stratejisi şu noktalara dayanıyor değerli arkadaşlarım:

Bir; İrlanda, yabancı sermayeyi davet edeceği öncelikli yatırım alanlarını saptayarak işe başlamıştır. Bunlar, katmadeğeri yüksek şu 3 üretim ve ihracat sektörüdür: Enformasyon teknolojisi; ilaç ve kimya; uluslararası hizmet sektörü.

Burada vurgulamak istediğim bir husus var. Bu da, İrlanda'nın, öncelikli yatırım alanlarını dağıtmadığı, bunları, kendisi için en verimli olacağını hesap ettiği sadece üç sektöre inhisar ettirdiğidir.

İrlanda'nın attığı diğer önemli adım, bu sektörlere teşvikleri saptamak ve sektörlere destek verici yatırımları yapmak ve önlemleri almak olmuştur. Bunların bellibaşlıları şunlardır: Birincisi, tamamen bürokrasi ağı dışında bir yapı olarak, İrlanda Kalkınma Ajansı kurulmuştur. İkincisi, ülkede yüzde 50 olan Kurumlar Vergisi -altını çiziyorum, yüzde 50 olan Kurumlar Vergisi- yüzde 10'a indirilmiş ve bu oranın 20 yıl artırılmayacağı taahhüt edilmiştir.

Üçüncü önemli adım, söz konusu üç öncelikli sektöre eğitimli işgücünü yetiştirmek amacıyla teknik eğitim veren eğitim kurumları kurulmuştur; çünkü, ileri teknoloji getiren doğrudan yabancı sermayenin en önde gelen ihtiyacı, eğitimli işgücüdür.

İrlanda'nın attığı dördüncü önemli adım da, işçi, hükümet ve işveren arasında sosyal bir uzlaşma sağlanarak, ücretlerin her üç yılda bir belirlenmesine gidilmiştir.

Bütün bunların yanında, İrlanda'da temiz bir yönetimin mevcut olması ve hukuk sisteminin yabancı yatırımcıya güven vermesi, bu ülkenin başarısında önde gelen bir etkendir. Diğer bir deyişle, uluslararası şeffaflık endeksi İrlanda'nın yüksek not aldığı bir alandır. Tabiatıyla, İrlanda'nın uluslararası şeffaflık endeksinde yüksek not alması, yabancı sermayenin bu ülkeye yönelmesinde çok önemli bir rol oynamıştır.

Şeffaflık endeksi, ekonomi dünyasında, bir ülkenin sicil defteri, sabıka kaydı, iyi hal kâğıdı anlamına geliyor. Bu endeks, ilgili ülkenin şu göstergelerine göre hazırlanıyor: Hukukî güvenilirlik, adaletin etkinliği, vergi sistemi, makro ekonomik istikrar, idarî-politik istikrar, muhasebe standartları, siyasal yozlaşma ve yolsuzluk, bürokratik yolsuzluk ve yozlaşma, bürokratik yapının işleyişi, mevzuatın açık ve tutarlı olması.

Değerli arkadaşlarım, İstanbul Sanayi Odası tarafından 2001 yılında Price Waterhouse Coopers   firmasına hazırlattırılan "Uluslararası Doğrudan Yatırımlar ve Türkiye" başlıklı raporda, ülkemize verilen şeffaflık endeksi notunun çok düşük olduğunu görüyoruz. Rapor, yabancı sermayenin, bir ülkedeki rüşvet ve yolsuzluğu çok ciddî bir risk olarak gördüğünü ve bunun, yatırım ve işletme maliyetini etkileyen ilave bir vergi olarak yabancı yatırımcı tarafından değerlendirildiğini ortaya koyuyor.

Konuya açıklık getirmek için bir örnek vereyim: Yabancı bir firma, şeffaflık endeksi düşük olan bir ülkeye yatırım yapacağı zaman, önce vereceği kurumlar vergisini hesaplıyor, sonra buna bir de yolsuzluk riski vergisi ilave ediyor. Sanki bir sigorta primi bu. İstanbul Sanayi Odasının hazırlattığı raporda, Türkiye'nin yolsuzluk riski vergisinin yüzde 36 ile en yüksek düzeyde olduğu belirtiliyor. Rapor, buna bir de yüzde 33 Kurumlar Vergisini ilave ederek, yabancı yatırımcının vergi yükünü yüzde 69 olarak hesaplıyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu noktada kendimize soralım: Hangi yabancı sermayedar yüzde 69 vergi vermeyi göze alarak ülkemize yatırım yapar?

Değerli arkadaşlarım, işin püf noktası buradadır. Bakınız, 59 uncu hükümet, yabancı sermayeyi çekmek için büyük gayret sarf ediyor. Yabancı Sermaye Çerçeve Kanunu çıkarıldı, şirket kuruluşlarının bürokrasisi azaltıldı,  vergi kanunlarında düzenlemeler yapıldı, basılı tanıtım malzemeleri hazırlandı ve dağıtıldı. Maliye Bakanı Sayın Unakıtan, Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen ve Devlet Bakanı Sayın Babacan, yurt dışında tanıtma toplantıları yaptılar, peş peşe toplantılar düzenlediler; ülkemizin yabancı sermaye yatırımlarına sağladığı avantajları açıkladılar; meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşlarından da bu alanda değerli yardım gördüler. Ancak, bir türlü istenen sonuç alınamıyor. Yabancı sermaye, Türkiye'ye yabancı kalmakta çok büyük bir inat gösteriyor.

Değerli arkadaşlarım, bunun sebeplerini artık görmek durumundayız. Başta gelen sebep, biraz önce sizlere izah ettiğim şu yolsuzluk riski vergisidir. Sebep, Türkiye'nin şeffaflık endeksi notunun çok düşük olmasıdır. Yabancı sermaye, göğsüne yolsuzluk yaftası yapıştırılmış bir ülkenin semtine uğramak istemiyor, ondan bucak bucak kaçıyor. Sorun burada. Bu yaftadan kurtulmadan, beklediğimiz ölçülerde doğrudan yabancı sermayeden yararlanamayız; bunu bilelim.

Uluslararası uzman kuruluşların hazırladıkları raporlara göre, şu anda, Türkiye, dünyanın en kirli dört ülkesinden biridir. Yıllar boyu toplanan her 100 Türk Liralık vergiden 36 lirası haramzadelere ve vurguncuların cebine gitmiştir. Siyaset ve siyasetçilerin en fazla yıprandığı bir dönemden geçiyoruz. Türk kamuoyunda, maalesef, siyasetçilerin ahlakî değerlere itibar etmedikleri yolunda derin bir önyargı var. Bugün, artık Dünya Bankası raporlarında dahi dile getirilen husus, Türkiye'de, siyasetçi-bürokrat- hortumcudan oluşan şeytan üçgeninin bu ülkeyi talan ettiği ve soymuş olduğudur. Bu olan bitende bizlerin bir günahı, vebali yok; ancak, bizim son derece önemli bir sorumluluğumuz var. Bu da, ülkemizi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapan Türk siyasetçisini böyle suçlamalardan arındırmaktır. Bu bizim görevimizdir.

Değerli arkadaşlarım, geçen yasama dönemlerinde tanık olduğumuz ve özellikle başbakanların ve bakanların karıştıkları yolsuzluklar, kamuoyunda kuvvetli tepkiler uyandırmıştır. Söz konusu başbakanlar ve bakanlar çok ağır töhmet ve iddialar altında kalmışlar; fakat, dokunulmazlık zırhından yararlanarak ve bu çatı altında yapılan birtakım manipülasyonlarla, adaletin önüne çıkmaktan kurtulmuşlardır. İşte, bu gibi durumlar, siyasete ve siyasetçiye karşı çok derin bir kuşku ve de güvensizlik ortamı yaratmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu bakımdan, hepimiz el ele verip, milletvekilliği dokunulmazlığını kısıtlamak amacıyla gerekli adımları atmalıyız. Bu bağlamda, Anayasamızın 100 üncü maddesini de değiştirerek, hem halkımızın siyasetçiye yönelik önyargılarını kırmalı hem de siyasetçinin olumsuz ve bulanık imajını berraklaştırmalıyız.

Değerli arkadaşlarım, evet, dokunulmazlığın mevcudiyeti, demokrasinin hesap verme sorumluluğu ve hesap sorabilirlik ilkesini zedeliyor, demokrasinin tam işlemesini frenliyor, ahlak ve fazileti perdeliyor, rüşvet ve yolsuzluğu koruyor, teşvik ediyor ve nihayet, yolsuzluk riski vergisi gibi bir kavramın oluşmasına yol açarak, yabancı doğrudan sermayenin ülkemize gelmesini engelliyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de temiz toplumu kuramaz, rüşvet ve yolsuzluk vebasından ülkemizi kurtaramazsak, ne yaparsak yapalım yeterli doğrudan yabancı sermayeyi çekemeyiz. Temiz toplumun gerçekleştirilmesi ile rüşvet ve yolsuzlukla sonuç alıcı mücadelenin önündeki en büyük engel de, dokunulmazlıktır.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu görüşlerle, Türkiye'nin, konuşmamın başında isimlerini saymış olduğum 9 ülkeyle imzalamış olduğu yatırımların karşılıklı teşviki ve korunmasına ilişkin anlaşmaların onaylanmasına olumlu oy vereceğimizi açıklar; bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Elekdağ, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ŞİLİ CUMHURİYETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMA VE EKİ PROTO-KOLÜN  ONAYLANMASININ  UYGUN  BULUNDUĞUNA  DAİR  KANUN  TASARISI

MADDE 1. - 21.8.1998 tarihinde Santiago'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma" ve eki Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum: 

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

 MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 202

Kabul                     : 202 (1)

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fas Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

                               

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fas Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/428) (S. Sayısı: 190) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 190 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE FAS KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI  TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 8 Nisan 1997 tarihinde Rabat'ta imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fas Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. -  Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

                               

(1) 190 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fas Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 218

Kabul                     : 218 (1)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Filipinler Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

6. - Türkiye Cumhuriyeti ve Filipinler Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/453) (S. Sayısı: 191) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 191 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE FİLİPİNLER CUMHURİYETİ ARASINDA

YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 22 Şubat 1999 tarihinde Manila'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve Filipinler Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

                               

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 191 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Filipinler Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 220

Kabul                     : 220 (1)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

7. - Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/457) (S. Sayısı: 192) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 192 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Dönem İkinci Yasama Yılının hayırlı olmasını ve başarılı geçmesini diler, bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, Türkiye ile İtalya arasındaki ilişkilerin, 15 ve 16 ncı Yüzyıla kadar giden uzun bir geçmişi bulunmaktadır. İtalya'nın Avrupa Birliğinin ve NATO'nun kurucu üyesi olması, ülkemizin de NATO üyesi ve Avrupa Birliğine üyelik sürecinde bulunması, keza, Akdeniz'in müşterek kullanımı, iki ülke arasındaki ticaret hacminin ve sermaye hareketlerinin önünü açacak imkânlar sunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bilindiği gibi, ülkelerarası yatırımların teşviki ve korunması anlaşmalarının amacı, sadece sermaye değil, aynı zamanda, teknoloji alışverişi, yönetim becerisi ve

                               

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 192 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

pazarlara giriş şansını getirmek, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına taraf olan ülkeleri teşvik etmek ve ilgili ülkenin kendi hukuk düzeni içerisinde yatırımların korunmasını sağlamaktır. Bu kapsamda, Türkiye, 1962 yılından beri, çeşitli anlaşmalar yaparak yürürlüğe koymuştur. Keza, bilindiği gibi, genel ekonomik politikamızın ana hedefleri arasında, ülkemiz müteşebbislerinin ve sermayesinin dış ülkelere açılması, aynı zamanda, yabancı sermaye ve ileri teknolojinin ülkemize gelmesi yoluyla ekonomimizin küreselleşen dünya ekonomisi içerisinde etkin bir şekilde yer alması vardır.

BAŞKAN - Sayın Eker, bir saniye...

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, aramızdaki konuşmalar, hatibin konuşmasının dinlenilmesine elvermiyor. Lütfen, hatibi dinleyelim.

Buyurunuz.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı konusu ülke olan İtalya'yla ilgili bazı göstergeleri hatırlamakta yarar vardır. İtalya, 2001 yılının ikinci yarısında, enflasyonda hızlı bir düşüş yaşamış; bu bağlamda, 2002 yılında, enflasyonu yüzde 2,8 düzeyinde yaşamıştır. Ayrıca, İtalya'nın dış ticaretinin de, son yıllarda sürekli olarak fazla verdiği müşahede edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, İtalya'nın, coğrafî olarak, kuzeyi ile güney bölgeleri arasında kalkınmışlık farklılığı olması nedeniyle, özellikle ülkenin güney bölgesindeki yeni yatırımların teşviki için, önemli bölgesel destekler sağlanmaktadır. Benzeri sorunları yaşayan ülkemizde de, hükümetimiz tarafından bazı çalışmalar yapılmakta, kişi başına millî geliri 1 500 doların altında olan 40 civarındaki ilimizde yeni yatırım desteklerinin hazırlıkları yapılmaktadır. Sayın Başbakanımız tarafından müjdelenen söz konusu destekler arasında, bu bölgelerde yatırım yapacak müteşebbise bedelsiz arsa, SSK primlerinde indirim, vergi muafiyeti ve enerjinin yüzde 50 indirimli olarak kullandırılması sağlanacaktır. Böylece, hükümetimizce, bölgelerarası gelişmişlik farklarını giderici yeni adımlar atılmış olacaktır. Ülkemiz, AK Parti Hükümetiyle siyasî istikrarı sağlamış ve bu istikrar ekonomide de kendini göstererek piyasalara yansımıştır. Bu göstergeler ışığında, halkımıza daha iyi hizmet etmek arzusunu artık yakalamış bulunmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İtalya'nın toplam ihracatı 2002 yılında 265 000 000 000 euro, toplam ithalatı ise 256 000 000 000 euro olarak gerçekleşmiştir. Bu durumda, İtalya'nın 2002 yılı toplam ticaret hacmi 521 000 000 000 euro civarındadır. Ülkemiz, 2002 yılında, İtalya'nın ihracatında 4 000 000 000 euroyla 13, ithalatında ise 3 000 000 000 euroyla 18 inci sırada yer almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son beş yılda, Türkiye'nin ithalatında Almanya'dan sonra 2 nci sırada yer alan İtalya, 2002 yılında, ithalatımızdaki yüzde 8,1'lik payıyla bu konumunu muhafaza etmiştir. Yine aynı şekilde, Türkiye'nin ihracatında 4 üncü sırada yer alan İtalya, 2002'de, geçen yıla oranla düşüş göstermekle birlikte yüzde 6,4'lük payıyla 4 üncü sırada yer almıştır. 2002 yılında İtalya'ya olan ihracatımız yüzde 4,5 oranında azalarak 2 200 000 000 dolar, ithalatımız ise yüzde 17,7 artış göstererek 4 100 000 000 dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 6 300 000 000 dolar, ticaret açığı ise, Türkiye'nin aleyhine 1 800 000 000 dolar olarak gerçekleşmiştir.  Diğer taraftan,  2002 yılında,  İtalya'ya ihracat yapan firmalarımızın sayısı 3 488, ithalat yapan firmalarımızın sayısı ise 11 826 olarak kaydedilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, son yıllarda, İtalyan yatırımcıların ülkemize ilgileri önemli ölçüde artmıştır.  1988 yılında,  toplam  17 İtalyan firması ülkemizde  faaliyet  gösterirken,  bu rakam  2002 yılında  238'e yükselmiş,  söz konusu firmaların  toplam sermayesi ise 135 000 000 000 000  TL'ye  ulaşmıştır.  2002  yılının  ilk  üç  çeyreğinde  11  İtalyan  firmasına 39 400 000 000 000 TL'lik yatırım izin belgesi verilmiştir.

Türkiye ile İtalya arasında ekonomik ve ticarî ilişkilerin gelişmesine yardımcı olacak bir dizi anlaşma ve protokol bulunmaktadır. Bunlar: Uluslararası Karayolu Taşımalarına İlişkin Anlaşma, Ekonomik, Endüstriyel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması, Tarımsal İşbirliği Protokolü ve Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşmasıdır. Keza, son zamanlarda turizm sektöründe büyük gelişmeler yaşanmış ve ülkemize gelen turist sayısında da büyük artış görülmüştür. Ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında imzalanan ve 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde ülkemiz, AB'yle ortak ticaret politikası uygulamaya başlamış ve bunun neticesinde ticaret politikası alanında İtalya ve AB ülkelerinde geçerli hemen hemen tüm mevzuat ve prensipler ülkemize adapte edilmiştir. Bu çerçevede, İtalya'yla ticaretimizde sanayi ürünleri itibariyle gümrük vergisi miktar kısıtlamaları ve eş etkili kısıtlamalar kaldırılmış olup, üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük tarifesi uygulanmaktadır. Ticarette ise, taraflar arasında mevzuat ve uygulamadan kaynaklanan önemli bir sorun yaşanmamaktadır. Bu durumun değerlendirilerek işbirliğinin daha iyi bir hale getirilmesi görüştüğümüz tasarının kanunlaşmasıyla mümkün olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istikrarlı bir yatırım ortamının teminini öngören bu anlaşmaya AK Parti Grubu olarak olumlu oy kullanacağımızı bildirir; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Eker, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE İTALYA CUMHURİYETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 22 Mart 1995 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 216

Kabul                     : 216 (1)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

8. - Türkiye Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/459) (S. Sayısı: 193) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 193 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın İbrahim Köşdere; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Slovak Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşadığımız yüzyılda, dünya, dışpolitika açısından büyük bir entegrasyon yaşamaktadır. Globalleşme ve küreselleşme mevcut dünya ülkelerinin vazgeçilmez temel ilkesi olmuştur. Bütün dünya ülkeleri ulusal sermayeden ziyade uluslararası sermayeyi kendi ülkelerine çekebilme gayreti içerisindedirler.

Bu bakımdan Slovakya Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri yatırımlara dayandırılarak sorunların çözüme kavuşturulması için çaba sarf etmektedirler. Böylece, küreselleşme yönünde olumlu adımlar atılmış olmaktadır.

Slovak Cumhuriyetiyle ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum.

Slovakya ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Tarım, ovalarda ve akarsu vadilerinde yapılır. Elde edilen tarım ürünleri tüketimin yüzde 92'sini karşılamaktadır. Sanayide, kimya ve makine endüstrisi gelişmiştir. Kömür ve petrol yatakları bulunmamasına rağmen sanayiin temel enerji ihtiyacı nehirler üzerindeki hidroelektrik santrallarından karşılanır. Topraklarından geçen doğalgaz ve petrol boru hatlarının geliri ülkenin bu ihtiyaçlarını karşılar. Kimya alanında ise azotlu gübre ve

                               

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 193 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

petrokimya kombinaları önemli yer tutar. Dağların ormanlarla kaplı olduğu ülkede ormancılığın ekonomide önemli yeri vardır. Ormanlardan kereste ve kâğıt sanayiinin ihtiyacı karşılanır.

Turizm ülkenin önemli gelir kaynaklarından birisidir. Tatra Dağlarındaki kış sporları ve dağcılık merkezleri, ülkenin dört bir tarafına dağılmış olan kaplıca ve ılıcalar, koruma altına alınmış tarihî şehirler, ülkeye çok sayıda turist çekmektedir. Slovak Cumhuriyeti gelişmiş kara ve demiryolu ağına sahiptir. Nehir taşımacılığı ulaşımda önemli bir yer tutmaktadır.

Türkiye ile Slovakya arasındaki ekonomik ve ticarî ilişkilerin daha etkin bir işbirliği çerçevesinde geliştirilmesini istiyoruz. Bu maksatla iki ülke müteşebbisleri arasındaki temasların artırılmasını teşvik etmeliyiz. Ülkelerimiz arasında mevcut ekonomik ve ticarî potansiyelin en iyi şekilde kullanımı, hem uluslarımızın refahının artmasına yol açacak hem de Türk-Slovak dostluğunu güçlendirecektir.

Türkiye ve Slovak Cumhuriyeti arasındaki ticaret rakamları iki ülkenin gerçek potansiyelini yansıtmamaktadır. Karşılıklı ticaret hacmi 2002 yılında 145 000 000 doları bulmuştur.

Ekonomilerimizin daha büyük miktarda ticarî değişim kapasitesine sahip olduklarına inanıyoruz. Hukukî altyapısı büyük ölçüde tamamlanmış olan ikili ticaretimizin kısa zamanda artmasını bekliyoruz.

Bu kapsamda iki ülke arasında imzalanmış olan yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşmasının önemli bir araç olacağına inanıyoruz.

Türkiye'nin Slovakya'ya tekstil, deri ürünleri, taze ve donmuş meyve, sebze, kimyevi ürünler, inşaat malzemesi ve elektronik eşya ihracatı potansiyeli bulunmaktadır. Slovakya'dan da demir ve çelik ürünleri, makine ve kâğıt ürünleri ithal edebilecek durumdayız.

Hızla küreselleşen dünyada bu gibi ikili anlaşmaların karşılıklı olarak teşvik edilmesiyle ülkeler asındaki ekonomik işbirliği sağlanmış olacaktır. Ülkemiz bu gibi anlaşmaları diğer ülkelerle de yaparak, ülke ekonomisinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Biz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak, ülkemiz lehine olan anlaşmalara her zaman olumlu yaklaşacağımızı belirtir; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyete teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Köşdere teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE SLOVAK CUMHURİYETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 9 Ekim 2000 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 206

Kabul                     : 206 (1)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın, ülkemiz ve Slovak Cumhuriyeti için hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

9. - Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/461) (S. Sayısı: 194) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 194 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı

                               

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 194 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

MADDE 1.- 19 Şubat 2001 tarihinde Lizbon'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma" ve eki "Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 194 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan Oy Sayısı : 201

Kabul                      : 201 (1)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın ülkemiz ve Portekiz Cumhuriyeti için hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

10. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/463) (S. Sayısı: 195) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

                               

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 195 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Komisyon raporu 195 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yatırımların karşılıklı teşviki ve koruması anlaşmalarının ana amacı, beraberinde yalnız sermaye değil, aynı zamanda teknoloji, yönetim becerisi, çeşitli pazarlara giriş şansını getiren doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını taraf ülkeler arasında teşvik etmek ve ilgili ülkenin hukukî düzeni içinde yatırımların korunmasını sağlamaktır.

Ülkemiz müteşebbis ve sermayesinin dış ülkelere açılması, aynı zamanda yabancı sermaye ve ileri teknolojinin ülkemize gelmesi yoluyla ekonomimizin küreselleşen dünya ekonomisi içinde etkin bir şekilde yer alması genel ekonomik politikamızın ana hedefleri arasındadır.

Bu çerçevede, ülkemizde yapılan yabancı sermaye yatırımlarının korunması ve daha fazla yabancı sermaye gelişinin özendirilebilmesi için, yatırım ve ticarî ilişkilerimizin yoğun olduğu veya bu şekilde ilişkilerin genişlemesine yönelik potansiyele sahip olduğu düşünülen ülkelerle yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşmalarının imzalanmasına 1962 yılında başlanmıştır. Ülkemizin sermaye ihraç eder hale gelmesiyle bu süreç hızlandırılmış ve bugüne kadar yaklaşık 80 civarında ülkeyle anılan anlaşmalar imzalanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti arasında imzalanan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasının esasları şunlardır: Anlaşmaya taraf ülke sınırlarında gerçekleştirilen yabancı sermayeli yatırımların ve ilgili faaliyetlerin tabi olacağı muameleyi belirleyerek ekonomik işbirliği için uygun koşulları yaratmak, Türkiye ve Yugoslavya'da yabancı sermayenin kamulaştırma ve devletleştirme yönünden tabi olacağı muamele ve sahip olduğu haklara açıklık getirmek, her iki ülkede özel teşebbüsle devlet arasında çıkabilecek ihtilafların çözüm yollarını tespit etmek.

Daha istikrarlı bir yatırım ortamının teminini öngören bu anlaşmayla iki ülke arasındaki sermaye akışında artış gerçekleşmesi beklenmektedir. Anlaşma, yatırımcılara ekonomik ve yasal güvence verirken, ilgili ülkelere yeni herhangi bir yük de getirmemektedir.

İlgili kanun tasarısının kanunlaşması halinde, her bir taraf diğer tarafın yatırımcılarını, ülkesinde yatırım yapması için teşvik edecek, elverişli koşullar yaratacak ve bu gibi yatırımları kanun ve nizamlarına uygun olarak kabul edeceklerdir. Her bir tarafın yatırımcılarının yatırımları, her zaman, adil ve eşit muameleye tabi tutulacak ve diğer taraf ülkesinde yasal korumadan yararlanacaktır.

Tarafların, ülkelerine yabancıların girmesi, kalması ve istihdam edilmesiyle ilgili kanun ve nizamlarına uygun olarak taraflardan her birinin vatandaşlarına, kendilerinin veya kendilerini istihdam eden iki tarafın yatırımcısının önemli boyutlarda sermaye ve başka kaynak taahhüdünde bulunduğu veya bulunmak üzere olduğu bir yatırımın kurulması, geliştirilmesi, idaresi amacıyla ya da işletilmesine ilişkin tavsiyelerde bulunmak üzere diğer tarafın ülkesine girmesine ve ikamet etmelerine, ev sahibi tarafın kanun ve nizamlarına uygun olarak izin verilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yugoslavya Federal Cumhuriyetinin resmî adı 4 Şubat 2003 tarihinde Sırbistan ve Karadağ olarak değiştirilmiştir. Yeni devlet, Yugoslavya Federal Cumhuriyetinin uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini aynen kabul etmiştir.

2002 dışticaret hacmimizin yüzde 33 artışla,  133 000 000 dolar olduğu,  nüfusunun yaklaşık 11 000 000'u bulduğu ve kişi başı millî geliri 2 300 dolarlar seviyesinde olan Sırbistan ve Karadağ, Türkiyemiz için iyi bir pazar olmaya aday konumdadır. Yatırımların karşılıklı teşviki ve korunmasına ilişkin anlaşmanın AK Parti Grubu olarak kanunlaşmasını uygun buluyoruz.

Yatırımlardan söz açmışken, 28 Eylül Pazar günü, İlimiz Gümüşhane'nin Kelkit İlçesine, kalkınmamızda çok önemli bir yer tutacak olan organik tarım tesislerini kuran Doğan Holdinge ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Aydın Doğan'a da huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop)- Yakışır!.. Yakışır!..

SABRİ VARAN (Devamla)- Yine, açılışa katılan Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki bakan ve milletvekillerimizi de tebrik ediyor, yatırımın ilimize hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Varan, teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce hatibin de kürsüden konuşması sırasında açıkladığı gibi, eski adı Yugoslavya Federal Cumhuriyeti olan ülkenin ismi, Yugoslavya Büyükelçiliğinin Dışişleri Bakanlığımıza gönderdiği 4 Şubat 2003 tarihli yazısında da belirtildiği üzere, Sırbistan ve Karadağ olarak değiştirilmiştir ve bundan sonra Sırbistan ve Karadağ isminin kullanılması büyükelçilik tarafından da Dışişleri Bakanlığımıza yazıyla bildirilmiştir.

Bunu da bilgilerinize sunuyorum.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE YUGOSLAVYA FEDERAL CUMHURİYETİ FEDERAL HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 2 Mart 2001 tarihinde Belgrad'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum: 

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, 195 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının acıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 196

Kabul                     : 196 (1)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın, ülkemiz ve Sırbistan Karadağ Cumhuriyeti için hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti ve Yemen Cumhuriyeti Arasına Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

11. - Türkiye Cumhuriyeti ve Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/492) (S. Sayısı: 196) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 196 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü hakkında, AK Parti Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Fahri Keskin'in söz talebi vardır.

Sayın Keskin, buyurun. (Alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma hususunda, mensubu bulunduğum AK Parti Grubunun ve şahsımın görüş ve düşüncelerini sizlere arz etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Bizim milletimizin kaderinde, halkımızın zihninde, halkımızın gönlünde Yemen'in ayrı yeri ve önemi vardır. Yemen, fiziken Arap Yarımadasının güneyinde olan ve Osmanlı hâkimiyetinde yüzyıllarca kalmış bir vatan parçasıydı. Bu dönem Yemen için bir istikrar, huzur ve refah dönemi olmuştur. Tarihte ise, Osmanlının gücünün, Osmanlının ihtişamının, Osmanlının ihanete uğrayışının yakın tanığı ve şahididir Yemen.

Stratejik konumundan dolayı Osmanlı buraya büyük önem vermiştir. Yemen, Arap Yarımadasının, bölgenin ticaret yollarının kontrol ve kilit noktası durumunda bulunuyordu. Aden Körfezi münasebetiyle  Portekiz'in hâkimiyetinden arındırmak için İngiliz tahrikleri ve tertipleriyle

                               

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 196 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Osmanlının en yorgun olduğu dönemlerde, son olarak da İmam Yahya isyanları neticesinde, bu topraklarda, Osmanlı, 450 000 askerimizi şehit olarak vermiştir; tam 450 000. Analar, nineler, genç kızlar şehitlerin arkasından sel gibi gözyaşı dökmüşler, ağıtlar ve türküler yakmışlardır. "Adı Yemendir/Gülü çemendir/ Giden gelmiyor/ Acep nedendir" mısraları o günleri ifade eder.

1924 yılında hâkimiyetimizden çıkan Yemen, kuzey ve güney Yemen olarak ikiye ayrıldı, 1967'ye kadar krallıkla yönetildi, 1967'den sonra cumhuriyet dönemine geçen Yemen, 1970'li yıllarda iki Yemen'in birleşmesiyle milletler camiasına Yemen Cumhuriyeti olarak girdi.

Osmanlıdan kopan bütün uluslar gibi onlar da içine düştükleri istikrarsızlık ve haksızlık karşısında oyuna geldiklerini kabulle "ah Osmanlı, ah Türkler" diyerek Osmanlıyı arar duruma düştüler. Türklere karşı duyulan sevgi, atalarımızdan bize burada bir mirastır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26 Ağustos 1991 tarihinde imzalanan onay belgesi, 27 Temmuz 1995 tarihinde teati edilen Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması Türkiye ile Yemen arasındaki ekonomik ilişkilerin temelini teşkil etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti ile Yemen Cumhuriyeti arasında iki ülke yatırımcılarının karşılıklı işbirliği ve temasta bulunmaları, Yemen ve Türk iş dünyasının bir araya geleceği ortak ticaret fuarlarının kurulması, iş toplantılarının tertiplenmesi, ilişkilerimizin gelişmesine katkılar sağlayacaktır. İki ülke arasında, ticaret ve sanayi odalarının bunda öncülük yapmaları gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yemen 16 000 000 nüfuslu, yüzde 99'u Müslüman, resmî dili Arapça, başkenti Sana olan bir kardeş ülkedir. Kişi başına 450-500 dolar gelir düşmektedir.

Yemen ekonomisi, birinci derecede tarım ve hayvancılığa dayanır. Bunun millî hâsıladaki payı yüzde 21'dir. Pamuk, ihraç ürünü olarak ülkenin en önemli gelir unsurudur; bundan sonra hurma, muz, kahve gelir. Deniz ürünleri ve tuz da önemli bir ihraç kaynağıdır.

Son dönemde, Yemen'de petrol ve doğalgaz ihracı da büyük önem arz etmektedir. Hampetrol ve doğalgazın ihracattaki payı yüzde 89'dur. İthal ettiği malların başında ulaşım araçları, makineler, savunma araçları, elektrikli ve elektronik eşyalar gelmektedir.

Modern bir devlet yapısına kavuşma azminde olan ve bu yolda gayret sarf eden bu ülke için, bizim mühendislik hizmetleri ve teknoloji sunmamız mümkündür.

4-7 Eylül 2000 tarihlerinde, iki ülke heyetleri arasında Ankara'da bir toplantı yapılmış, iki ülke yetkilileri ticarî ilişkileri artırma kararı almıştır. Ortak yatırımların yapılması, bir iş konseyi kurulması konularında mutabakata varılmıştır, gümrük alanlarında işbirliği yapmaları kararlaştırılmıştır.

Geçmiş yıllarda, Ocak 2000 tarihi itibariyle Türk firmaları 75 000 000 dolar tutarındaki Marib Barajını ve sulama  projesini burada  gerçekleştirmiştir.  Yine,  bir Türk  firması,  deprem sonrası 11 000 000 dolar tutarında, burada deprem evleri inşa etmiştir,. Ülkemizde, 30.11.2001 tarihi itibariyle, toplam 14 adet Yemen menşeli firma faaliyete geçmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti ile Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın iki ülke halkları ve işadamları açısından çok büyük önemi vardır. Bu iki ülke arasındaki anlaşmanın daha da geliştirilmesi iki ülkenin yararınadır.

Grubumuz adına, getirilen bu tasarıya olumlu oy vereceğimizi bildirir, Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Keskin, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE YEMEN CUMHURİYETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 7 Eylül 2000 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen  de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulularını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığı ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 196 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ve Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 195

Kabul         : 195 (1)

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yasanın, Türkiye Cumhuriyetimiz ve Yemen Cumhuriyeti için hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkındaki Meclis soruşturması önergeleri ile sözlü sorular ve diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 7 Ekim 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.00

                               

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.