DÖNEM
: 22 YASAMA
YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 24
110 uncu Birleşim
23 . 7 . 2003 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek'in, Erzurum Kongresinin 84 üncü Yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan'ın,
Hatay İli’nin Anavatana katılışının 64 üncü Yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması
3. - Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, yerel yönetimlerin malî sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'nun cevabı
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3. - Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı
ile İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/640) (S.Sayısı: 235)
4. - Ticarî İşletme Rehni Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı: 234)
5. - Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü
Anlaşmasına 4 üncü Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/539) (S. Sayısı: 215)
6. - Türkiye Adalet Akademisi Kanunu
Tasarısı ile Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/298) (S.Sayısı:
213)
7. - Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003
Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/584) (S. Sayısı :
200 ve 200'e 1 inci Ek)
V. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın,
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Grubuna sataşmada bulunması nedeniyle
konuşması
2. - Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek'in, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin Grubuna sataşmada bulunması
nedeniyle konuşması
3. - Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın,
Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, şahsına sataşmada bulunması nedeniyle
konuşması
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
Değer'in, pişmanlık kanunlarından yararlananlara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/628)
2. - Ankara Milletvekili İsmet
Çanakcı'nın, bir gazetede çıkan Sivas olayı sanıklarıyla ilgili habere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/631)
3. - Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur'un, Adana'nın, Seyhan İlçesindeki Adlî Tıp Kurumunun yerinin
değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
Çiçek'in cevabı (7/722)
4. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan
Kaplan'ın, Çorlu Adliyesinin fizikî ve malî yetersizliğine ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/730)
5. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur
Yaka'nın, gazi ve malûl aylıklarına ve sağlık giderlerine ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı (7/774)
6. - Tokat Milletvekili Orhan Ziya
Diren'in, Yoksula Çocuk Yardımı projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir
Atalay'ın cevabı (7/803)
7. - Adana Milletvekili Atillâ
Başoğlu'nun, sokak köpeklerine ve hayvan barınaklarına ilişkin sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/885)
8. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
Antalya çevreyolu çalışmalarına,
- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun,
Aydın'da çevreyolu yapılıp yapılmayacağına,
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/894, 896)
9. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, hâkim ve savcıların birinci sınıfa ayrılmalarına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/902)
10. - Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın,
İskenderun-Arsuz karayolu projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/908)
11. - Hatay Milletvekili Abdulaziz
Yazar'ın, Hatay'daki İnternet altyapısına ve kablolu yayın hizmetine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/910)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, BDDK
tarafından el konulan İmar Bankasında hesabı olan yurttaşlarımızın sorunlarına
ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener,
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
Mersin Limanının yapısal sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,
Cevap verdi.
Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut,
Erzurum Kongresinin 84 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 21
milletvekilinin, Millî Piyango İdaresinin özelleştirilmesi konusunda (10/120),
Ankara Milletvekili İsmail Değerli ve 25
milletvekilinin, LPG ve akaryakıt istasyonlarının yer seçiminden kaynaklanan
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
(10/121),
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun
(6/625),
Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan'ın
(6/509),
Esas numaralı sözlü sorularını geri
aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun
Saraybosna'da düzenlenen Ayvaz Dede Şenliklerine katılmak ve görüşmelerde
bulunmak üzere Bosna-Hersek'e bir heyetle yaptığı resmî ziyarete, İstanbul
Milletvekili Hüseyin Besli ve Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz'ün de
iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile,
Genel Kurulun 22.7.2003 Salı günkü (bugün)
birleşiminde, sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının
görüşülmemesine; aynı birleşimde, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 42 nci sırasında yer alan 226
sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 43 üncü sırasında yer
alan 234 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 35 inci sırasında yer
alan 215 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 34 üncü sırasında yer
alan 213 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 22 nci sırasında yer
alan 200 sıra sayılı kanunun 9 uncu sırasına, 41 inci sırasında yer alan 224
sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, daha önce gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 235 sıra sayılı kanun
tasarısının ise 48 saat geçmeden 5 inci sırasına, 4, 5, 6, 7, 8 ve 10 uncu
sıralarında yer alan kanun tasarı ve tekliflerinin ise 39, 40, 41, 42, 43 ve 44
üncü sıralarına alınmasına ve çalışma sürelerinin, bu birleşimde 15.00-24.00
saatleri arasında, 23.7.2003 Çarşamba günkü birleşimde ise sözlü sorular
görüşülmeksizin 15.00-19.00 ve saat 20.00'den 200 sıra sayılı kanunun birinci
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar olmasına ilişkin AK Parti Grubunun önerisi,
Kabul edildi.
Anayasa Komisyonu Başkanlığının, (1/584)
Esas Numaralı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanunun (S. Sayısı: 200), 2 ve 3 üncü maddelerinin Komisyona geri
verilmesine ilişkin tezkeresi okundu; söz konusu maddelerin, bir defaya mahsus
olmak üzere Anayasa Komisyonuna geri verildiği bildirildi.
İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması ve Bir
Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/113) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,
Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa "Geçici Ek Madde" Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin (2/139), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği,
Açıklandı.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında
bulunan (6/247),
2 nci " " (6/252),
Esas numaralı sorular üç
birleşim içinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrildi; soruların
sahipleri de görüşlerini açıkladılar;
3 üncü sırasında bulunan
(6/253) esas numaralı soruya, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,
4 üncü sırasında bulunan
(6/257),
8 inci " " (6/264),
9 uncu " " (6/265),
12 nci " " (6/272),
13 üncü " " (6/273),
21 inci " " (6/283),
27 nci " " (6/289),
Esas numaralı sorulara, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami Güçlü cevap verdi; (6/264), (6/265), (6/272), (6/273) ve (6/289)
esas numaralı soruların sahipleri de karşı görüşlerini açıkladı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce
geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan, Su Ürünleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/407) (S. Sayısı: 125),
4 üncü sırasına alınan, 15.5.2002 Tarihli
ve 4756 Sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında (1/643)
(S. Sayısı: 226),
Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
Konya Milletvekili Atilla Kart, Anayasa
Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu'nun, ileri sürmüş olduğu
görüşten farklı bir görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle bir açıklamada bulundu
5 inci sırasına alınan, Topluma Kazandırma
Yasa Tasarısının (1/640) (S. Sayısı: 235) tümü üzerinde bir süre görüşülerek 2
nci maddesine kadar kabul edildi.
23 Temmuz 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 00.02'de son verildi.
Yılmaz Ateş |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Suat Kılıç |
Mehmet Daniş |
|
Samsun |
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
No. : 158
II. - GELEN KÂĞITLAR
23 . 7 . 2003
ÇARŞAMBA
Raporlar
1. - Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841
Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/584)
(S. Sayısı: 200'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)
2. - Biyoloji ve Tıbbın
Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi
: İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/469) (S. Sayısı: 238) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003)
(GÜNDEME)
3. - Türkiye Cumhuriyeti
ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Doğal Afetlere Karşı Türk-Yunan Ortak Görev
Gücü Kurulmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/484) (S. Sayısı: 239) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)
4. - Türkiye Cumhuriyeti
ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/493) (S.
Sayısı: 240) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)
5. - İş Sağlığı ve
Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/596) (S. Sayısı: 241) (Dağıtma
tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)
6. - İş Sağlığı
Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/597) (S. Sayısı: 242) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003)
(GÜNDEME)
7. - Türkiye Cumhuriyeti
ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının
Gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nden Yunanistan Cumhuriyeti'ne Doğal
Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/601) (S. Sayısı: 243) (Dağıtma tarihi:
23.7.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Kastamonu Milletvekili
Mehmet Yıldırım'ın, Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi inşaatına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/684) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.7.2003)
2. - Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Gazi Üniversitesi Kastamonu Fen-Edebiyat
Fakültesi binasının ödenek ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/685) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
3. - Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, İnebolu Limanının ne zaman bitirileceğine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/686) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.7.2003)
4. - Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Tekel Şanlıurfa Suma Fabrikasının
kapatılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/687)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
5. - Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, üniversitelerin öğretim kadrolarına atama
yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/688)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
6. - Kars Milletvekili
Selami Yiğit'in, Denizcilik Müsteşarlığında bazı çalışanların işine son
verildiği iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/689)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, çiftçi borçlarına yeni bir ödeme kolaylığı getirilip
getirilmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/991) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
2. - Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, Ardahan Valisi hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/992) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
3. - İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, BP ile TPAO arasında Karadeniz'de sondaj
kuyusu açılmasına yönelik anlaşmaya ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/993) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
4. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan toplumsal kaynakların etkin
kullanımına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/994) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
5. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan adli sistemin modernizasyonuna
yönelik çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/995)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
6. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan "koruyucu hukuk"
uygulamalarına yönelik çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/996) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
7. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan adaletin tam ve zamanında
tesisine yönelik çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/997) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
8. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan ceza ve tutukevlerinin
sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/998) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
9. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan aile merkezli politikalara
yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal Akşit) yazılı soru
önergesi (7/999) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
10. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan kadınların sorunlarına yönelik
çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal Akşit) yazılı soru önergesi
(7/1000) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
11. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan reel sektörün sorunlarının
çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/1001) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
12. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan finans sektörü vizyonuna
yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/1002) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
13. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan döviz kurlarına yönelik
çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/1003) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
14. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan finans sektörünün uluslararası
standartlara yükseltilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/1004) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
15. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan finansal ürün veya hizmetler
ile fon mekanizmasına yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/1005) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
16. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan finans sektörünün
derinleşmesine yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/1006) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
17. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan AR-GE faaliyetlerinin
etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/1007) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
18. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan KOBİ'lerin güçlendirilmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/1008) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
19. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan katılımcı demokrasinin
tesisine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1009)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
20. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan sivil toplumun
güçlendirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1010) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
21. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan ekonominin dinamiklerinin
harekete geçirilmesi ve kurumların güçlendirilmesine yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1011) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.7.2003)
22. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan bazı hizmetlerin ekonomiye
katkısının artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1012) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
23. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yoksullar, işsizler ve bakıma
muhtaç kimselere yardıma yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1013) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
24. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yeni bir Anayasa
hazırlanmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1014) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
25. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan Siyasi Partiler Kanunu ve
seçim kanunlarının değiştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1015) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
26. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan merkezi yönetimdeki yeniden
yapılandırma çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1016)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
27. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan kamuda verimliliğin
artırılmasına ve şeffaflığın sağlanmasına yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1017) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
28. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan kamuda bilgi ve iletişim
teknolojilerinin kullanımına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1018) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
29. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yolsuzluğun önlenmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1019)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
30. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan özerk kurumların denetimlerine
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1020)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
31. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan esnaf ve sanatkârların
desteklenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1021) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
32. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yerel düzeydeki
demokratikleşmeye yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1022) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
33. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yerel yönetim reformuna
yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1023)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
34. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan eğitim ve istihdam
planlamalarına yönelik çalışmalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1024) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
35. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yerel yönetimlerin
yetkilerinin artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1025) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
36. - İzmir Milletvekili
Sedat Uzunbay'ın, Ege Bölgesinde doğrudan gelir desteği ve destekleme primi
ödemelerinin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1026) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
37. - Tokat Milletvekili
Orhan Ziya Diren'in, belediyelere yapılan Hazine yardımına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1027) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
38. - Tokat Milletvekili
Orhan Ziya Diren'in, festivallere yapılan maddi desteğe ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1028) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.7.2003)
39. - Aydın Milletvekili
Mehmet Semerci'nin, eczanelerin sosyal güvenlik kurumlarından olan alacaklarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1029) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.7.2003)
40. - Sivas Milletvekili
Nurettin Sözen'in, bazı yasama faaliyetlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/1030) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.7.2003)
41. - İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü'nün, İzmir'in Beydağ İlçesinde kestane ağaçlarında görülen hastalığa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1031) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.7.2003)
42. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, POAŞ'ın özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1032)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
43. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, Hükümetin PKK-KADEK'le herhangi bir temas kurup
kurmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/1033) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
44. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, TMSF'nin takibindeki bir icra dosyasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru
önergesi (7/1034) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
45. - İstanbul Milletvekili
Emin Şirin'in, Emlakbank ihalelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1035) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
46. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, BDDK üyeleri hakkında Pamukbank'la ilgili
soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1036) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.7.2003)
47. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, ABD ile akaryakıt vergilendirmesinde yeni bir
düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1037) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
23 Temmuz 2003 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Erzurum Kongresinin 84 üncü yıldönümü nedeniyle söz isteyen, İstanbul
Milletvekili Sayın Berhan Şimşek'e aittir.
Buyurun Sayın Şimşek.
(CHP sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, Erzurum Kongresinin 84 üncü Yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Erzurum Kongresinin 84 üncü yıldönümü nedeniyle gündemdışı söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Mustafa Kemal Atatürk'ün
önderliğinde yürütülen Ulusal Kurtuluş Savaşımız, Birinci Dünya Savaşının
ardından yapılan haksız işgal girişimlerine karşı, canla, başla bir bütün
olarak verilen onurlu bir mücadeledir.
Kurtuluş Savaşı, ulusal
birlik ve dayanışmanın en üst düzeye çıktığı büyük bir kahramanlık destanıdır.
Yurdumuzun toprak bütünlüğünün sağlanması amacıyla başlatılan kurtuluş
mücadelesi, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkmasıyla fiilen başlamış, Amasya
Genelgesi, Erzurum ve Sıvas Kongreleriyle hız kazanmıştır.
Erzurum Kongresinde
Kurtuluş Savaşının ilke ve esasları saptanmış, yurdumuzun tümünü ilgilendiren
tarihsel kararlar, kurtuluş mücadelesi ve laik, demokratik cumhuriyetin temel
ilkeleri için dayanak olmuştur.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Erzurum Kongresinde, Türk Ulusunun geleceğine elkoyacağı,
özgür iradesiyle kendi geleceğini saptama hakkına sahip olduğu ve hiçbir
şekilde başka ulusların boyunduruğu altına girmeyeceği, bağımsızlığından ve
toprak bütünlüğünden asla ödün vermeyeceği tüm dünyaya ilan edilmiştir. Türk
Ulusunun bu kararlılık ve iradesi, bağımsızlığımızı yeniden kazandıran Kurtuluş
Savaşını başarıya ulaştırmış, bu mücadele sonrasında 1 200 000 000 nüfuslu
İslam dünyasının tek ulusal egemenliğe dayalı çağdaş, laik, demokratik ülkesi
olan Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Mustafa Kemal, Erzurum Kongresini,
kongreden sonra şöyle değerlendirmiştir: "Kongre, özellikle, tüm dünyaya
ulusumuzun varlığını ve birliğini gösterdi. Tarih, bu kongremizi çok az görülebilen
büyük bir eser olarak yazacaktır."
Erzurum Kongresinde
alınan kararlara uygun olarak başarıyla sonuçlandırılan Ulusal Kurtuluş
Mücadelesinden sonra imzalanan Lozan Antlaşmasının 80 inci yıldönümünü yarın
kutlayacağız. Lozan Antlaşması, Türk Ulusunun kesin zaferinin, varlığının,
ulusal kimliğinin ve Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerinin uluslararası
düzeyde kabulü olmuştur. Birinci Dünya Savaşından sonra, Mustafa Kemal ve
arkadaşlarının reddettikleri, İstanbul Hükümeti tarafından imzalanan Sevr Antlaşmasıdır.
Bu savaş sonrası geçerliliğini koruyan tek antlaşma, hâlâ, Lozan Antlaşmasıdır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kongre salonunda o koltuklarda oturan Erzurum Kongresinin
üyeleri, doğu cephesinde, Çanakkale'de, Dumlupınar'da, Conkbayırı'nda Türk
Milletinin geleceğini bedenleriyle koruyan, yurdunu savunmak için yaşamını feda
eden askerlerimizin sorumluluklarını almışlardır.
Kongre üyeleri, bugün
yaşamış olsalardı, Süleymaniye baskınını seyretmek yerine, başlarına çuval
geçirilerek gözaltına alınan askerlerimiz için de yine aynı sorumlulukla
hareket ederek gerekli girişimlerde bulunurlardı.
Erzurum Kongresi üyeleri,
koşulların ne olduğuna bakmaksızın, işgalci güçlere karşı yurdu savunma ve
işgalden kurtarma kararlılığını göstermişler ve laik, demokratik cumhuriyetin
kurulmasına öncülük yapmışlardır.
Kararlı, gerçekçi, ciddî
adımlar atarak ülke sorunlarına çözüm üretemeyenler, Erzurum'da kongre
salonunda tarihî kararları alan insanların oturduğu koltuklarda oturarak ülke
sorunlarına, Erzurum'un sorunlarına çözüm bulacaklarını iddia ediyorlar. Kongre
salonu ve koltuklar tarihî öneme sahiptir; ama, esas olan, o koltuklarda
oturanların itidali ve aldığı kararlardır.
Kongre üyeleri,
diplomatik ilişkilerde, Mudanya'da, Lozan'da, Montrö'de, kutsal saydığımız
değerleri parasal ölçütlerle, parasal koşullarla pazarlık konusu
yapmamışlardır. O koltukta oturanlar, sadece şiir okumamıştır; bu topraklara ve
mazlum milletlere, silinmeyecek, unutturulamayacak bağımsızlık şiirleri
yazdırmışlar, onlar için bağımsızlık meşalesi olmuşlardır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; o koltuklarda oturanlar, çok zor koşullarda kendi hayatlarını
feda etme pahasına hiçbir lüks, makam, mevki hırsı olmadan, yakınlarına,
yandaşlarına, kendilerine çıkar sağlamadan, sadece ve sadece ulusun
bağımsızlığını ve yurdun işgalden kurtulması için mücadele etmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
buyurun; konuşmanızı tamamlar mısınız.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Yani, servet adamlığı
değil, devlet adamlığı yapmışlardır. Bu önemli mücadeleye kimseyi dışlamadan,
ulusal bütünlüğü zedelemeden yurdun tüm birikimlerinden yararlanarak başarıya
ulaşılmıştır.
Şimdi, ülkemizin
içerisinde bulunduğu zor koşulların üstesinden geleceklerini; işsizlik,
yoksulluk, adaletsizlik, yolsuzluk gibi sorunları çözeceklerini iddia edenler,
bu sorunları, sadece kendilerine yakın olan ve sadece kendileri gibi düşünen
kadrolarla çözme yoluna gitmekte ve sadece onlara yaşama, kazanma hakkı vermekteler.
Herkes bilmeli ki, laik
cumhuriyeti küçülterek, demokrasiyi büyütemeyiz, yüceltemeyiz. Bu ülkeyi, 1923
aydınlama devriminin kazanımlarını bedel ödeyerek buraya kadar taşıyanlar,
bugün, Atatürk'ü istismar etmekle suçlanıyor. Atatürk'ün devrim ve düşüncelerini,
yani, laik, demokratik cumhuriyeti amaç değil, araç olarak görenlerin bunu
söylemeye hakları yoktur.
İstismardan bahsedersek,
istismar edenin kim olduğunu, bugün buradan Erzurum Kongre Salonuna
baktığımızda görürüz. Mustafa Kemal
Atatürk'ün kurduğu, direnişin ve devrimin örgütü Cumhuriyet Halk Partisi dün,
bugün ve yarın Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının devrim ve ilkelerinin
koruyucusu, taşıyıcısı, uygulayıcısı olmuştur, sonsuza denk de olacaktır.
Erzurum Kongresinden
bugüne kadar, bu topraklar ve bağımsızlık için mücadele veren, başta Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere, bir Bayburtlu olarak, kongreye katılan dedem Tevfik
Çoruh olmak üzere, hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Şimşek.
Sayın milletvekilleri,
konuşmacının sözlerini bölmemek için uyarmıyorum arkadaşlarımızı; salonda
müthiş bir uğultu var, konuşmacıyı izleyemiyoruz. Sizden dileğim, cep
telefonlarınızı susturmanız ve bir de kendi aranızdaki sohbetin durdurulması.
Gündemdışı ikinci söz,
Hatay'ın anavatana katılışının 64 üncü yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Hatay
Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan'a
aittir.
Buyurun Sayın Eraslan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2. - Hatay
Milletvekili Mehmet Eraslan'ın, Hatay İlinin Anavatana katılışının 64 üncü
Yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay İlimizin anavatana katılışının 64
ncü yıldönümü münasebetiyle söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarihteki 17 nci Türk
devleti olan Hatay, 20 yıl süren,
benzeri olmayan bir mücadelenin ürünüdür. 20 Ekim 1920'de Türkiye ile Fransa
arasında imzalanan Ankara İtilâfnamesiyle ve Lozan Antlaşması hükümlerine göre,
Hatay topraklarının Türkiye sınırları dışında kalmasına karşın, kahraman
Hataylılar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hassas ilgisine ve Gazi Mustafa
Kemal Paşanın "kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz"
sözüne yürekten inanarak, anavatana kavuşmak için mücadelelerini sürdürmüşlerdir.
2 Eylül 1938 tarihinde
toplanan Hatay Millet Meclisi, daha önce Atatürk tarafından aday gösterilen
Tayfur Sökmen'i Hatay Devleti Cumhurbaşkanı seçti, Dr. Abdurrahman Melek
Başbakanlığa atanırken, Abdülgani Türkmen de Meclis Başkanı olmuştu. 5 bakandan
oluşan Hatay Devleti Hükümeti, 6 Eylül 1938'deki oturumunda güvenoyu alarak
göreve başladı.
23 Haziran 1939'da,
Türkiye Cumhuriyeti ile -sembolik de olsa- Milletler Cemiyeti yasasına göre
mandaterlik sıfatı devam etmekte olan Fransa arasında, Fransa'nın bölge
üzerindeki yetkilerinin Türkiye'ye devrini sağlayan, Türkiye ile Suriye
arasında toprak meselesinin kesinlikle çözümüne ilişkin anlaşma imzalandı.
Hiçbir gizli maddesi olmayan ve geleceğe yönelik hiçbir hüküm içermeyen bu
anlaşmaya göre, Fransa, işgalde ele geçirdiği ve Milletler Cemiyeti kararıyla
mandater tayin edildiği bölge üzerinde kendisine tanınmış olan tüm hak ve
yetkileri, hukukî yoldan kayıtsız ve şartsız olarak Türkiye Cumhuriyetine
devretti. Bundan sonra, Hatay Devletinin Türkiye'ye katılmasının önünde hiçbir
engel kalmamıştı.
2 Eylül 1938'de kurulan
Hatay Devletinin Millet Meclisi, bir anı olarak düzenlenen bu tarihî mekânda
anavatana katılma kararı aldı ve 23 Temmuz 1939 sabahı, Hatay'da kalan son
Fransız kıtası da Hatay'dan ayrıldı. Türk ve Fransız birliklerinin katıldığı
törenle, Fransız Bayrağı indirilip, yerine, İstiklal Marşı eşliğinde, Türk
Bayrağı çekildi. Bu tarihî an, töreni izleyen binlerce Hataylı tarafından
coşkuyla kutlandı. Kırk asırlık Türk yurdunun anavatana katılması, kurtuluş
mücadelesinin başlangıcından yirmibir yıl sonra, Hatay topraklarının
Misakımillî sınırları içerisine alınmasıyla tamamlanmış oldu.
Gökyüzünün mavisi ile
yeryüzünün yeşilinin birbiriyle kaynaştığı bir yeryüzü cennetidir Hatay.
Dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olan Hatay, bütün dinleri,
kültürleri bir arada barındıran bir yerleşim birimidir. Birçok çağa, savaşa,
olaya karşı dimdik ayakta kalarak direnen Hatay, bu kültür mozaiği içerisinde
bugüne kadar gelerek, kendini bütün dünyaya kanıtlamıştır. Eski çağlarda
"dünyanın ikinci büyük şehri" unvanına sahip olan Hatay, çağdaş bir
şehir konumundadır. Müslümanların, Hıristiyanların, Yahudilerin ve başka
dinlere, mezheplere mensup insanların bir arada yaşayarak, hiçbir provokasyona
yenik düşmeden bugünlere kadar, barış, kardeşlik ve huzur içinde gelmiş olması,
dünyaya verilecek en güzel örneklerden biri olsa gerek. Çağlar içinde korunan
bu çizgiyle, Hatay, tarihteki yerini almıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabiî, Hatay İlimizin görünen güzel yüzü bu. Yöremizde, her
şey, böyle güllük gülistanlık değil. Yıllarca süregelen hükümetlerin yanlış
politikalarından, ne yazık ki, Hatay da nasibini almıştır. Hükümetlerin yanlış
politikalarından nasibini alan Hatay, şu an sıkıntılı günler yaşamaktadır...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Eraslan; konuşmanızı tamamlar mısınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
Bu kısa zaman dilimi
içerisinde bu sorunların tamamına değinmek tabiî ki mümkün değil; ama, birkaç
önemli noktayı vurgulamak istiyorum.
Hatay İlimizin Amik Ovası
göl şeklinde bir ova iken, kurutma çalışmaları sonucunda, 1970'li yıllarda
tarıma elverişli hale getirilmiştir. Tarıma elverişli hale gelen bu araziler,
yöre halkına 10'ar dönüm halinde kiralanmıştır. Yaklaşık otuz yıldan beri, yöre
halkı, devletin kira yoluyla tahsis etmiş olduğu bu arazilerde konaklamış ve bu
arazileri verimli hale getirmek suretiyle geçimlerini temin etmişlerdir. Ne
yazık ki, geçen hükümet döneminde alınan bir kararla, bu araziler yöre halkının
elinden alınarak, dışarıdan gelen birtakım göçmen vatandaşlarımıza
dağıtılmıştır. Yıllarca dişiyle tırnağıyla bakıp, kanıyla suladığı bu toprağı
kaybetmek, yöredeki 6 500 aileyi; yani, takriben 40 000 insanı çok derinden
etkilenmiştir. Çözüm olarak, Amik Ovasında bulunan TİGEM'e ait arazilerin veya
sınır bölgesindeki mayınlı arazilerin mayından arındırılarak -ki, bu mayınlı
arazi yaklaşık 30 000 dönüme tekabül ediyor- bu arazilerin mağdur edilen yöre
halkına dağıtılarak mağduriyetlerinin giderilmesi mümkün olur diye düşünüyorum.
Yöremizi ilgilendiren
diğer bir önemli konu da, son birkaç yıldır, Suriye'de bulunan El Zeytun
Barajının kapaklarının açılması sonucu, binlerce hektar arazimiz sular altında
kalarak, çiftçimize, ne yazık ki trilyonlarca liralık zarar vermiştir ve
vermeye devam ediyor. Özellikle son iki yıldır meydana gelen bu çiftçi
zararlarının tazmini hususunda uluslararası hukuk işletilerek, gerekli
görüşmelerin yapılıp, bu hasarın tazminine gidilmelidir diye düşünüyorum.
Pek çok nedenle beraber,
bugüne kadar Hatay'da verilen yüksek vergi tutarlarından dolayı kentimizin
gelişmiş yöre sayılmasıyla, Hatay'ın, sanayi yatırımına devletçe sağlanan
desteklerden yoksun kalması, ilimizin yeterince ilerleme kaydetmemesinin en
büyük nedenlerindendir.
BAŞKAN - Toparlar mısınız
Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Kentimizde, fizibilite
çalışmalarıyla tespit edilen doğru alanda yapılacak yatırımlara teşvikler
verilmeli, verilenler daha da iyileştirilmelidir. Ayrıca, sanayi yatırımları
için arazi tahsisi yapılmalıdır.
Son olarak, ilimizde önem
arz eden bir diğer konu, sınır ticaretidir. Bu konuda gerekli çalışmalar bir an
önce tamamlanıp, sınır ticaretinin bir an önce yapılması sağlanmalıdır. Bu da,
bölge halkımız için çok önem arz etmektedir.
Hepinizi saygıyla,
sevgiyle ve hürmetle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı üçüncü söz, yerel yönetimlerin malî sorunlarıyla ilgili olarak söz
isteyen, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel'e aittir.
Buyurun Sayın Pekel. (CHP
sıralarından alkışlar)
3. -
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, yerel yönetimlerin malî sorunlarına ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı
SEDAT PEKEL (Balıkesir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu yönetimi içerisinde önemli bir
ağırlığa sahip yerel yönetimlerin, özellikle belediyelerin malî sorunlarıyla
ilgili söz almış bulunuyorum; konuşmama başlarken, hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
bütün dünyada, demokratik gelişmelere
paralel olarak, yerel yönetimlere verilen önem de artmaktadır. Bu nedenle,
yerel yönetimlerin fonksiyonları, hem nitelik hem de nicelik olarak
genişlemiştir.
Yerel yönetimlerimize, bu
fonksiyonları yerine getirebilmeleri için, malî kaynakların yeterince
sağlandığını söylemek mümkün değildir. Anayasamızda, belediyelere, görevleriyle
orantılı olarak, gelir kaynaklarının, merkezî idare tarafından sağlanacağı
hükme bağlanmışken, yürürlükteki kanunlar, hızla gelişen yerel yönetimlerimizin
malî kaynak sorunlarına çözüm getirememekte, hatta zaman içerisinde, yerel
yönetimlerin elini kolunu bağlamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
1981 yılında kabul edilen ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ile 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanunu, bu konudaki en son, genel anlamlı yasal
düzenlemelerdir.
Zaman içerisinde çözüm
yerine çözümsüzlük yaratan uygulamalara ve 1992'de 3278 sayılı Bakanlar Kurulu
kararıyla belirlenen belediye maktu ve nispî vergi ve harçlarına dikkati çekmek
istiyorum.
Mevcut Belediye Gelirleri
Kanunu, çok dağınık ve uygulama güçlükleri oluşturan hükümler içermektedir.
Ekonomik, teknik ve sosyal gelişmeler paralelinde oluşan çağdaş belediye
gelirleri potansiyelini kavrayamayan yasa, belediyelere vergi, harç ve katılım
payı ihdas etme konusunda inisiyatif tanımamaktadır. Kanunun maktu ve nispî tarifelerle
toplanmasını öngördüğü gelirlere ait tarifeler enflasyon nedeniyle aşılmış,
1992'de, Bakanlar Kurulunun 3278 sayılı kararıyla yeni tarifeler
belirlenmiştir; ancak, bu da yeterli olmamış, zaman içerisinde, tarifelerle
belirlenen gelirlerin tahsil edilebilmesi için yapılacak olan giderler, tahsil
edilecek gelirleri aşmıştır.
Enflasyon karşısında
hızla eriyen ve komik olarak nitelendirebileceğimiz bu tarifelere örnek vermek
gerekirse; motorlu taşıt araçlarının içine ve dışına konulan ilan ve reklamların
beher metrekaresi, yıllık olarak en çok 100 000 liradır. Biletle girilmesi
zorunlu olmayan eğlence yerlerinden günlük 10 000 lira ile 200 000 lira
arasında vergi tahsil edilebilmektedir.
Tarifelerle ilgili
örnekleri çoğaltmak mümkün; ancak, kısıtlı zaman nedeniyle özetlemek gerekirse,
belediyelerce toplanan bu tür vergi ve harçlar 6 lira ile 1 200 000 lira
arasında değişmektedir. Dikkat çektiğim belediye maktu ve nispî vergi ve
harçlarının acilen değerlendirilmesi ve bu oranların güncelleştirilmesi bir
zorunluluk haline gelmiştir. Hükümet ise, işbaşına gelir gelmez, acil eylem
planı içinde, bazı yerel nitelikli vergi oranlarının sınırlı limitler içinde
kalmak kaydıyla belirleme yetkisinin belediyelere verileceğini vaat etmiş;
fakat, bu konuda henüz bir düzenleme yapılmamıştır. Hükümetin ivedi olarak bu
sorunu belediyeler lehine çözeceğini ümit ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, 58
inci hükümet, acil eylem planında, yerel yönetimlerin yetkilerine paralel
olarak malî yapılarının güçlendirilmesi için genel bütçe gelirlerinden aldığı
payı yeniden belirleyeceği, hatta, bu payın artırılacağı vaadinde bulunmuş;
ancak, bu vaadiyle çelişkiye düşen uygulamalar gerçekleştirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
SEDAT PEKEL (Devamla) -
Hükümet, 2380 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde yer alan "genel bütçeli
vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden belediyelere yüzde 6, il özel
idarelerine yüzde 1,2 nispetinde pay verilir" hükmünü 2003 yılı bütçe kararnamesiyle
değiştirerek, şubat ayı gelirlerinin dağıtımından başlamak üzere, bu payı yüzde
6'dan yüzde 5'e düşürmüştür; ancak, partim Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa
Mahkemesinde 2003 Bütçe Yasasının bazı hükümlerinin iptali için açtığı dava
sonucunda yürütme durdurulmuştur. Görüldüğü gibi, Anayasamıza da aykırı olan bu
durum karşısında, hükümetin acil eylem planıyla verdiği sözleri yerine
getirmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, belediyelerin şubat ayından bu yana
uğradıkları gelir kayıpları da derhal kapatılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Anayasamız tarafından görev ve yetki verilmesine karşın, gerekli ve yeterli
gelir kaynağı sağlayamayan yerel yönetimlerin hizmetlerini gereği gibi yerine
getirmesi imkânsızlaşmıştır. Bu nedenle, kısa zamanda yasal düzenlemelerin
güncelleştirilmesi gerekmektedir.
"Gelişmiş ülkelerde
nasıl bir yönetim modeli, nasıl bir yerel yönetim varsa, Türkiye'de de aynısı
olmalıdır" diyen 59 uncu Hükümetin Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan'ın, hem
ülkemize hem de halkımıza rahat bir nefes aldıracak ve birçok sorunu ortadan
kaldıracak mahallî idareler reformunu, bir an önce, Genel Kurula getirmesi
yararlı olacaktır. Aksi takdirde, halkımız, yerel yönetim reformundan söz
etmelerine, bunu programlarına koymalarına karşın, AKP'nin iktidara geldiğinde
buna hiç yanaşmadığını ve Ankara'nın bütün avantajlarını kendi siyasî amaçları
doğrultusunda kullanmaya devam ettiğini, kandırıldığını düşünecektir.
Öncelikli olarak
yapılması gereken, merkez yetki ve kaynakların önemli bir kısmının belediyelere
devredilmesidir.
BAŞKAN - Sayın Pekel,
toparlar mısınız.
SEDAT PEKEL (Devamla) -
Toparlıyorum efendim.
Bu şekilde, halkımız,
merkeze her işin gelme işkencesinden de kurtarılmış olacaktır. Unutulmamalı ki,
yerel dinamiklerini harekete geçirebilen bir toplum, dünyayla sorumsuz ve
eşit bir uyum sağlayabilecektir; bu da,
yerel yönetimler yasa tasarısının yasalaşmasıyla başarılacaktır.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Pekel.
Gümdemdışı konuşmaya,
hükümet adına, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Aksu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir
Milletvekili Sayın Sedat Pekel'in, yerel yönetimlerin malî sorunları üzerine
yaptığı gündemdışı konuşma nedeniyle söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, belediyelerin
malî kaynaklarını sağladıkları yasal yapıdan söz etmek istiyorum; çünkü,
sorunun da, çözümün de burada gizli olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yasalar da tıpkı canlı organizmalar gibi, hayatiyetlerini belirli bir zaman
dilimiyle sınırlı olarak sürdürebilirler. Tabiatıyla, zaman aralığının uzunluğu
ya da kısalığı, dünyada meydana gelen değişmelerle, sosyal hayatın aldığı yeni
formla yakından ilintilidir. Takdir edersiniz ki, artık, yüzyıllarca hükmünü
devam ettirecek yasalar çıkarmak mümkün değildir. Son yirmi yılda, insanoğlu, sadece
teknolojide değil, siyasette de olağanüstü değişimleri yaşamak durumunda kaldı.
Bu dönemde, elli yıl süren iki kutuplu dünya düzeni yıkıldı, yerine globalleşme
olarak tanımlanan yeni bir yapı cari oldu. Küresel dünyanın, ekonomik
önermelerinin yanı sıra, yönetim şekline ilişkin de söyleyecek sözleri
olduğunu, artık bilmeyen kimse kalmadı.
Şimdi, kendi kendimize şu
soruyu açıkça sormanın zamanı gelmiştir: Acaba, Türkiye, küresel dünyadaki
değişime uygun adımları zamanında atabilmiş midir? Bu soruya, kolaylıkla
"evet" demek mümkün değildir. Kesinlikle, enkaz edebiyatı için bu
sözleri söylemiş değilim; ama, gerçeğin de açıkça tespit edilmesinde yarar
görüyorum. 1930 tarihli Belediye Kanunu, 1981 tarihli Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ve
yine 1981 tarihli Belediye Gelirleri Kanunuyla çağın yönetim anlayışını
yakalamak, çağdaş kentlerde yaşamak, halkı mutlu kılmak mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; işte hükümetimizin, Türkiye'yi 2000'li yıllara hazır hale
getirmek için ortaya koyduğu vizyon, çağdaş yönetim değerleriyle teçhiz edilmiş
bir Türkiye vizyonudur. Acil Eylem Planımız, bu vizyonun uygulama anahtarıdır.
Acil Eylem Planında, yerel yönetimler reformunu da kapsayan geniş çaplı bir
kamu yönetimi reformu çalışması yapılması hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede,
çalışmalara aralıksız devam edilmektedir. Bu tempoya göre, umuyorum, 22 nci
Dönem Parlamento, otuz yıllık değişim ihtiyacını gerçekleştirme şerefine nail
olacaktır.
Esasen, yapmaya
çalıştığımız reform, Anayasamızın "mahallî idarelere görevleriyle orantılı
gelir kaynakları sağlanır" hükmüyle, Avrupa yerel özerklik şartının,
mahallî yönetimler için olmazsa olmaz şartlarını hayata geçirmekten başka bir
şey değildir.
Şahsen, benim, mahallî
idarelerin malî sorunlarına ilişkin iki ana tespitim bulunmaktadır. Bunlar:
Bir, bu idarelere görevleriyle orantılı malî kaynaklar sağlanması; iki, geçmiş
dönemden itibaren birikmiş borçlarının halledilmesi. İşte, bu iki konuya çözüm
bulunması halinde, özellikle belediyelerimiz nefes alma imkânı
bulabileceklerdir. Nitekim, bizim reform paketimizin bütüncül yaklaşımı içinde,
bu iki konuya ilişkin çözüm olabilecek düzenlemeler bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir süredir, gelişmişlik ölçüsü olarak, toplam kamu
harcamaları içinde mahallî yönetimlerin payı da alınmaya başlanmıştır.
Elimizdeki rakamlar, ülkemiz açısından pek iç açıcı değildir. Toplam kamu
harcamaları içerisinde mahallî idarelere tahsis edilen kaynak, ülkemizde yüzde
12, yüzde 15 civarındadır; gelişmiş Batı toplumlarında ise bu oran yüzde 50,
yüzde 60 seviyelerine kadar çıkabilmektedir.
Bizim reform çalışmaları
sırasındaki ana hedeflerimizden biri, yerel yönetimlerin yetki açısından da
güçlendirilmesidir. Onlara daha fazla görev verilecek ve dolayısıyla, daha
fazla kaynak ayrılacaktır. Daha fazla kaynak demek, merkezin paylarından daha
fazla pay ve mahallî nitelikteki bazı vergilerin yerel yönetimlerce toplanması
demektir. Gelirlerin değişen ekonomik dengelerden az etkilenmesi için sağlam
parametrelere bağlanması da düşünülmektedir. Bu açıdan, yeniden değerleme
katsayısı kullanılacak, böylece, belediyelerin vergi toplamak için yaptığı
harcamaların gelirlerini aşması engellenecektir.
Öte yandan, yukarıda da
işaret ettiğim gibi, yerel yönetimlerin önemli malî sorunlarından biri de, 8,5
katrilyon civarındaki birikmiş belediye borçlarıdır. Borçların önemli bir kısmı
kamu kurum ve kuruluşlarına olan vergi borçları, SSK ve Emekli Sandığı prim
borçları ile dış kaynaklı borçlardan oluşmaktadır. Belediyelerin borç sorununun
çözümü için mahsup sistemi getirilmekte, kamu kurum ve kuruluşlarındaki
belediye alacaklarından bu borçların mahsup edilmesi planlanmaktadır.
Ülkemiz nüfusunun
azımsanmayacak bir kısmının yaşadığı köylerimizin ihtiyaçları il özel idareleri
vasıtasıyla karşılanmaya çalışılmakta ve yetersiz kaynak tahsisi sebebiyle
ciddî sorunlar yaşamaktadır köylerimiz. İşte, köylerimizin sorunlarının çözümü
için il ve ilçelerde, köylere hizmet götürme birlikleri kurulması ve bu
birliklere, genel bütçe vergi gelirlerinden pay verilmesinin yararlı olacağı
değerlendirilmekte ve bu konu da çalışmalarımızda ele alınmaktadır.
Bu amaçla, yapmakta
olduğumuz, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasıyla, mahallî idarelerin
yeniden yapılandırılmasıyla ilgili reform çalışmalarımız devam etmektedir ve
öyle umut ediyorum ki, önümüzdeki dönem, inşallah, bu Parlamentoya getirilir ve
sizlerin oyuyla, bu önemli iki reform yasası da gerçekleşmiş olur.
Ben, bu düşüncelerle Yüce
Heyetinizi yeniden saygıyla selamlıyor, hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aksu.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların görüşmelerini erteliyoruz.
Topluma Kazandırma Yasası
Tasarısı ile İçişleri ve Adalet Komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3. - Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı ile İçişleri ve
Adalet Komisyonları Raporları (1/640) (S. Sayısı : 235) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 1 inci maddesi
kabul edilmişti.
Şimdi, 2 nci maddeyi
okutuyorum:
Kapsam ve tanım
MADDE 2. - Bu Kanun;
a) Terör örgütü mensubu
olup silâhlı mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya vasıtalı teslim
olanlar yahut kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılanlar ile yakalanmak
suretiyle ele geçirilenlerden, terör örgütü tarafından işlenen suçlara;
1. İştirak etmeyenler,
2. İştirak edenler,
b) Terör örgütü
mensuplarına, hal ve sıfatlarını bilerek barınacak yer gösteren veya erzak veya
silah ya da cephane tedarik eden yahut başka yollardan yardım edenler,
Hakkında uygulanır.
Bu Kanunda geçen terör
örgütü terimi; siyasî ve ideolojik amaçla suç işlemek üzere kurulmuş 1.3.1926
tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile ceza hükümlerini içeren özel
kanunlarda geçen teşekkül, cemiyet, silâhlı cemiyet, çete, silâhlı çete veya
gizli ittifakı kapsar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Rıza
Gülçiçek söz istemiştir.
Buyurun Sayın Gülçiçek.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA
GÜLÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve
şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugüne kadar yaptığım gündemdışı konuşmalar, hep yapıcı olmuştur ve olmasına da
devam edeceğim. Yaptığım konuşmalar, Sayın Meclis Başkanımızın ve İktidar
Partisi milletvekili olan arkadaşlarımızın da övgülerini almış bulunmakta ve
bundan mutluluk duyuyorum.
Değerli milletvekilleri,
yakın tarihte yaşanan ve halen belleklerimizden silinmeyen, Malatya, Maraş,
Çorum, Birinci Sıvas, Gazi Mahallesi ve İkinci Sıvas olayları unutulmuş
değildir. Bu yaşanan olaylar, sıradan olaylar olarak değerlendirilemez; kendini
bilmez üç beş kişinin çıkardığı söylenemez. Malatya'da, binlerce insan
"din elden gidiyor" diyerek, Alevî yurttaşlarımızın işyerlerine ve
oturdukları mahallelere saldırarak tahrip etmiştir. Maraş'ta, "din elden
gidiyor" diye, yine, Alevî yurttaşlarımızın oturduğu mahallelere
saldırılmış, yüzlerce insanımız katledilmiştir; hamile kadınların
karınlarındaki çocuklar şişlenerek öldürülmüştür; çocukların boğazları
kesilmiştir. Yine, Çorum ve Birinci Sıvas olaylarında benzerleri yaşanmıştır.
(1) 235 S. Sayılı Basmayazı 22.7.2003 tarihli 109 uncu
Birleşim Tutanağına eklidir.
2 Temmuz Sıvas
olaylarında yaşanan vahşet halen gözlerimizin önündedir. Bu katliamı, bütün
dünya ibretle izlemiştir. Madımak Otelinin önünde üç beş kişi yoktu; Sıvas'a
organize ve planlı bir şekilde önceden gelen onbinlerce kişi, Madımak Otelinin
önünde "cumhuriyet burada kuruldu ve burada yıkılacaktır" diyerek,
oteli ateşe vermişlerdir. 37 aydınımız, sanatçımız yakılarak öldürülmüştür.
Şunu belirtmek istiyorum:
Sıvas'a ve Sıvaslılara haksızlık yapmak istemiyorum; çünkü, bunların çoğunluğu
Sıvaslı değildi. Sıvas'ta, Alevîler ve Sünnîler, bin yıldır dostça yaşadılar ve
yaşamaya devam edecekler. Ayrıca, Sıvas, cumhuriyetin temellerinin atıldığı bir
kenttir. Yine, Gazi Mahallesinde yaşanan olaylar önceden bilinmesine rağmen,
önlem alınmamıştır; olaylar sonrasında 25 insanımız öldürülmüştür.
Biraz önce belirttiğim
gibi, bu olaylar, sıradan olaylar olarak değerlendirilemez. Yaşanan bu olaylar,
önceden planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Bu olayların arkasında, bin yıldır,
bu ülkede birlikte, dostça yaşayan insanları Alevî-Sünnî çatışmasına sürüklemek
isteyen, içbarışımızı istemeyen, laik, demokratik cumhuriyetimizi yıkmak
isteyen karanlık güçler ve şeriat özlemcileri vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaşanan bütün bu üzücü olaylardan sonra, sevindirici olan,
halkımızın ve toplumumuzun, hiçbir dönemde, bu karanlık güçlerin ve şeriat
özlemcilerinin tahriklerine ve oyunlarına gelmemesidir ve hiçbir zaman da bu
oyunlara gelmeyecektir.
Sayın İçişleri Bakanımız,
2 Temmuzda yaptığım konuşmaya atfen, bu olaylardan ders çıkarmamız gerektiğini
söylemiştir; ancak, tanık oluyorum ki, bu konuşmalarımızın hiçbir anlamı yoktur
sevgili arkadaşlarım.
Sonuç olarak, hepimiz
ders çıkarmak zorundayız. Sıvas'ı eski Sıvas yapabilmek için, herkese görev
düşmektedir. Başka Maraş, Çorum ve Gazi olayları yaşamamak ve içbarışımızı
korumak için, birbirimize tahammül etmek, saygı göstermek zorundayız.
Değerli milletvekilleri,
Avrupa Birliğine adım attığımız ve adım adım ilerlediğimiz bir dönemde,
çıkarılan yasalarla iyi bir süreç yakaladığımızı mutlulukla izliyorum. Bakınız,
Avrupalıyla aramızdaki bir farkı dikkatinize sunmak istiyorum:
1993'ün 25 Mayısında,
Solingen'deki olayın organize olmamasına karşın, üç beş gencin yaptığı bir
eylemde yakılan evde ölen insanlara Alman Hükümeti sahip çıkmıştır; yakılan bu
evi, ibret müzesi olarak düzenlemiş ve topluma kazandırmıştır. Bizzat Almanya
Cumhurbaşkanı olaya sahip çıkmış ve ülkemize gelerek ailelere başsağlığı
dilemiştir. Türkiye'de ise olaya kimse sahip çıkmamıştır. Madımak Oteli, bir
ibret müzesi olarak açılması gerekirken, devletin katkılarıyla alt katı
onarılarak lokanta yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
gözünü kırpmadan insan öldüren kişileri sokağa salarak, insanlık âlemini insanlığından
utandıran suçları gerçekleştirenleri affetmek hiç kimseye bir yarar getirmez.
Yasalar, bireylerin
toplum içinde kendilerini daha güvenli hissetmelerini, daha mutlu olmalarını
sağlamak için çıkarılır. Bu yasa, bu haliyle çıkarsa Türkiye kaybeder,
insanların adalet duygusu zedelenir, iç barışımız bozulur.
Mevcut yasa tasarısı,
geçmişteki pişmanlık yasalarında daha farklı bir yasa tasarısı değil. Bu
durumun yeni gerilimlere yol açacağı, toplumsal barışı bozacağı
unutulmamalıdır.
AK Partili arkadaşlarımız,
ısrarla değiştiklerini, yeni bir sayfa açtıklarını söylüyorlar. Bu yasayı
çıkarmakla yeni bir karanlık sayfa açtığınıza tanık oluyoruz.
Bu yasayı çıkarmakla laik
cumhuriyetin temeline dinamit koyan iç barışımızı bozan, karanlık güçlerin ve şeriat
özlemcilerinin ekmeğine yağ sürüyorsunuz, fırsat veriyorsunuz ve olanak
sağlıyorsunuz, yeni Sıvaslara, Maraşlara davetiye çıkarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
önümüzde bir şans var, hem iç barışımızı korumak hem de Avrupa Birliğine
girmeye çalıştığımız bir dönemde bu şansımızı iyi kullanalım ve tekrar başa
dönmeyelim. Yaşanan olayların tekrar yaşanmayacağına, siz dahil, hiç kimse
garanti veremez.
Sorumluğumuzun gereği
olarak tüm milletvekillerini sağduyuya davet ediyor, toplumsal barışın
bozulmasının önüne geçilmesini temenni ediyor ve hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gülçiçek.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 235 sıra sayılı
Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 2 nci maddesi hakkında, AK Parti Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, AK Parti Grubu ve şahsım adına,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ilk defa, 5.6.1985 tarihinde 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak
Hükümlere Dair Kanun çıkarılmış; müteakiben ise, 25.3.1988 tarihinde 3419
sayılı Yasa çıkarılmış, yasanın 1 inci maddesi dışındaki maddeler süresiz
olarak yürürlüğe konulmuş, 24.2.2000 tarih ve 4537 sayılı Yasanın yürürlük
süresi de, 29.8.2000 tarihinde sona ermiştir.
Değerli milletvekilleri,
29.8.2000 tarihinden sonra yeni düzenlemeye gidilmemiş olması, 26.8.1999 tarih
ve 4450 sayılı Yasa kapsamının oldukça daraltılmış olması nedeniyle de,
amaçlanan sonuca ulaşılamamıştır. Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, önceki
eksiklikler telafi edilmeye çalışılmış, kapsam, olabildiğince geniş
tutulmuştur.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında terör örgütünün tanımı
yapılmıştır. İşbu terör örgütünün tanımına Yüce Meclisin dikkatini
olabildiğince çekerek, uygulamadaki kararlara katkı sağlamayı hedeflemekteyiz.
Tasarının 2 nci maddesinin ikinci fıkrası "bu Kanunda geçen terör örgütü
terimi; siyasî ve ideolojik amaçla suç işlemek üzere kurulmuş 1.3.1926 tarihli
ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile ceza hükümlerini içeren özel kanunlarda
geçen teşekkül, cemiyet, silahlı cemiyet, çete, silahlı çete veya gizli
ittifakı kapsar" demektedir.
Değerli milletvekilleri,
yukarıda fıkra, lafzî ve ruhî yorumla, oldukça geniş yorumlanmalıdır. Bu yasa
tasarısının kanunlaşmasıyla, terör örgütleri çökertilecek, "terör
örgütü" teriminin oldukça geniş ve objektif yorumlanmasıyla da, birçok
insan, topluma yeniden kazandırılacaktır. Tasarı, objektif ve geneldir; dar
yorumlardan kesinlikle uzak, olabildiğince kapsayıcı, özel bir olayı istisna
tutmadan sosyal yaklaşım yönü büyük ve tedavi edicidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yolsuzluk ve suç işleme eğilimini engelleyici düzenlemeler
yapmak, bölgesel ekonomik güç ve bölgesel finans merkezi olma imkânı sağlayacak
ortamı hazırlamak; insanlarımızın barış ve refah içerisinde özgürce yaşadığı,
çağdaş dünyayla bütünleşmiş, farklılıkların çatışma unsuru olarak değil,
zenginlik kaynağı olarak görüldüğü; itibarlı, demokratik dinamik bir millet
iradesinin hayata geçirileceği; şiddet, baskı ve suçtan arınmış, özgürlüklerin
nimetlerinden yararlanan ve korkunun olmadığı bir barış toplumu haline gelmenin
vurgusu, hükümet tarafından yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan işbu yasa tasarısının, uygulamada oldukça
geniş yorumlanıp, azamî fayda sağlanması temennisiyle, Yüce Meclisi, tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Şahsı adına, Ankara
Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Topluma Kazandırma Yasası
Tasarısını olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum. Gerçekten, bu yasa
tasarısıyla, toplumsal barış konusunda önemli bir adım atılmış olacak ve
Türkiye, yıllardır çekmiş olduğu bir çile dönemini kapayıp, bir barış dönemini
başlatacaktır diye temenni ediyorum. Ancak, şunu da vurgulamak istiyorum: Biz
Meclis olarak, terör konusunu çok iyi tartışabildiğimizi zannetmiyorum. Terör
konusunu çok derinlemesine tartışmamız ve bu konuda gereken tedbirleri almamız
gerekir.
Bir defa, her şeyden önce
terör şartlarını ortadan kaldırmamız gerekiyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün
olabildiğince genişletilmesi ve hayatiyete geçirilmesi gerekiyor. Türkiye'deki
terör suçlarını incelediğimiz zaman, terör suçlularının birçoğunun, düşünce ve
ifade özgürlüğünden dolayı içeride olduklarını görebiliriz.
İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu olarak, bazı arkadaşlarımızla birlikte iki ay önce Mardin Cezaevine
gittik, cezaevinde kadınlar koğuşunu ziyaret ettik. Orada terör suçundan yatan
14 kadın mahkûm vardı. Bu 14 kadın mahkûmun 11'i okuma-yazma bilmiyor, 2'si
ilkokul mezunu, 1'i de ortaokul mezunu. Onlara "sizin burada bulunmanızda
devletin de ihmali var, keşke, siz okur-yazar olsaydınız, belki bu hapishanede
olmazdınız" dedim. En cahil olan, okuma-yazma bilmeyen biri "bizim
okuma-yazma bilenlerimiz de var, eğer, biz, okuyup-yazmış olsaydık yine burada
olurduk" dedi; bu söz çok önemli.
Dolayısıyla, ülkedeki
terör şartlarının ortadan kaldırılması, terörü doğuran şartların ortadan
kaldırılması için de, devletin, hükümetin, gerçekten, ciddî adımlar atması
gerekiyor; yani, olayın, sadece okuma-yazma olayı olmadığı ve terörü besleyen
birçok kaynağın bulunduğuna burada özellikle işaret etmek istiyorum; ama, 30
yaşından küçük okuma-yazma bilmeyen bu insanlar, belki bu tasarı kanunlaştığı
takdirde tekrar topluma kazandırılabilir.
Yine, o cezaevinde görmüş
olduğumuz bir olay daha var. O cezaevinde koğuşlar 15-16 kişilikti; bu koğuş
sistemi içerisinde, maalesef, mahkûmlar konuşmuyor; her koğuşun bir reisi var
ve reisin konuşmasını bekliyorlar "bizim sözcümüz o" diyorlar.
Dolayısıyla, orada, örgüt yapısının olduğu gibi devam ettiğini de görüyoruz.
Bu, Topluma Kazandırma Yasası tasarısının yasalaşmasıyla birlikte, hapishane
şartlarının da, mutlaka, yeni baştan gözden geçirilmesi ve topluma kazandırıcı
yönde ıslah edilmesi gerekiyor. Eğer hapishane şartları düzeltilmezse,
hapishaneler, bu mahkûmları, bu suçluları daha keskinleşmiş, daha kavgacı halde
topluma döndürecektir. Hele, bu insanlar çıktıkları zaman, Türkiye'nin
şartlarında, iş bulamadıkları takdirde toplumun başına daha büyük gailelere
sebep olacaklardır. O sebeple, Türkiye'de mutlaka hapishane şartlarının
düzeltilmesi ve hapishaneye düşen mahkûmların, suçluların ıslah edilmiş şekilde
topluma geri döndürülmeleri gerekiyor. Aksi takdirde, hapishaneler birer eğitim
yuvası olarak devam edecek ve her hapishaneye giren, buradan biraz daha
keskinleşmiş, biraz daha topluma yabancılaşmış olarak çıkacaktır.
Yine, terör suçlarında
üzerinde durmamız gereken bir konu var, o da doktor raporlarıdır. "İşkence
gördüm" iddiaları üzerine, doktor raporları üzerinde, tabiî, yine,
hassasiyetle durulması gerektiğini düşünüyorum. Bir işkence iddiası üzerine bir
tek doktorun raporu yetmez, mutlaka Türk Tabipler Birliği, sivil toplum
kuruluşları temsilcilerinin de bulunduğu bir heyet tarafından -hem sanık
gözaltına alınırken bir heyet raporu hem de sanık dışarıya çıkarılırken-
verilecek bir heyet raporu olması gerekir; çünkü, tek taraflı rapor... Maalesef,
bu olayların içerisine düşenler görüyorlar ki, çoğu zaman mahkûm görülmeden bu
raporlar tanzim edilebiliyor, düzenlenebiliyor. Dolayısıyla, ben, bu olayı da
terörün sebeplerinden bir tanesi olarak görüyorum. Onun için, doktor raporları
konusunda yine bu yasayla birlikte birçok yeni yasanın getirilmesi ve
düzenlemenin yapılması gerekiyor.
Bir diğer konu da
itirafçılar konusu. Bu tasarı da, itirafçılığı özendiriyor ve itiraf yapanların
cezalarının bir miktar indirilmesini öngörüyor. Yine, buradaki rapordan
öğrendiğimize göre, 1988 yılından bu tarafa bu itirafçılıktan yararlanan sadece
832 kişi olmuş. Tabiî, bu rakam çok az. Belki, bazı terör olaylarının
çözümlenmesinde, bazı olayların aydınlatılmasında bu 832 kişinin bir katkısı
olmuş olabilir; ama, 30 000 kişinin öldüğü bir ülkede sadece 832 kişinin daha
önce çıkarılmış yasalardan faydalanmış olması, bundan sonra bu yasadan
faydalanacak olanların sayısının hem az olmasını sağlar hem de bu yasa terör
örgütlerini Türkiye'de bitirmez. Bu yasanın bir eksikliği var; o eksiklik de
şudur: Üst düzey yöneticilerini kapsam dışı bırakıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Yarbay.
ERSÖNMEZ YARBAY
(Devamla)- Üst düzey yöneticiler, bir terör örgütünün üst düzey yöneticileri
kapsamdışı kaldığı zaman, o terör örgütü yaşamaya devam eder. Bu yasa, terör
örgütlerini tırpanlayabilir, onların güçlerini azaltabilir; ama, üst düzey
yöneticiler kapsamdışı kaldığı takdirde, terör örgütleri yaşamaya devam
edeceklerdir. Çünkü, terör örgütünün önderleri olan o insanlar, bu örgütlerin
yaşaması için ellerinden gelen gayreti göstereceklerdir.
Bu yasanın bir başlangıç
olması dileğiyle hayırlı olmasını temenni ediyorum ve terör ortamını kaldırıcı
yasaların, düzenlemelerin bundan sonra Meclise daha çok, sık getirileceğine
inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Yarbay.
Şahsı adına, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Cavit Torun; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CAVİT TORUN (Diyarbakır)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 235 sıra sayılı
Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde kişisel
görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Yıl 1980, Diyarbakır
Sıkıyönetim Komutanlığı Askerî Mahkemesinin kapısı önündeyiz. Yanımızda askerî
hâkimlikten emekli avukat arkadaşlar da var. Mahkeme salonunun bulunduğu yere
gitmemiz için 100 metrelik bir mesafeyi yürümemiz gerekiyor. Bekleme salonunun
kapısından içeri başını uzatan asker "avukatlar" diye bağırıyor.
Komutu alır almaz kapı önüne yığılıyoruz. Sellemehüsselam yürüyeceğimizi
zanneder iken, yeniden bir "avukatlar" komutuyla duruyoruz. Asker
"ikişerli sıra olun" diyor, bir boy hizasına geçmediğimiz kalıyor.
Sağdan soldan bir asker bize refakat ediyor. Öylece duruşma salonuna
alınıyoruz. Çıkış kapısına kadar bir başımıza dönecek olsak bile, yine asker
refakatinde bulunmamız bize ihtar ediliyor.
Sanıklar duruşma salonuna
getiriliyorlar. Hepsi siyah elbiseli, 20'şer kişilik gruplar halindeler.
Tümünün eli arkadan kelepçeli ve en önündekinin kollarının içinden geçirilen
zincir tüm sanıkların kollarını kat ederek en arkadaki sanığın belinde
kilitleniyor. Değil sağa sola bakmak, baş kaldırmak bile yok. Aynı şey,
sanıklara bakmak yönünden bizim için de geçerli. Zincirler çözülüyor, duruşma
başlayacak. Etraf ölüm sessizliğinde. Birdenbire salona bomba düşüyor.
Kahrolsun zulüm, kahrolsun işkence...
PKK merkez komite
üyelerinin de içerisinde bulunduğu 576 kişilik ilk grup yargılamasını, Askerî
Hâkim Emrullah Kaya yapıyor. Salonda merkez komite üyelerinden Mehmet Hayri
Durmuş ve Mazlum Doğan da var. Siyasî savunma yapıyorlar. Kürtlerden,
tarihlerinden, konuşma haklarından, eğitim isteklerinden, cumhuriyeti birlikte
kurmalarından, ona rağmen ikinci sınıf insan muamelesi görmelerinden, tutuklu
oldukları halde -onlar esir diyorlar- maruz kaldıkları işkenceden, cezaevinden
getirilip götürülürken bile yedikleri dayaktan söz ediyorlar. Gözümüzün önünde
yine saldırıya maruz kalıyorlar.
Zaten, birkaç celse sonra
ölümler sebebiyle sanık sayısında azalmalar meydana geliyor.
O günün sanıklarının
eylemleri devlete yönelik değildi. İzledikleri strateji, önce diğer Kürt
örgütlerini enterne etmekti. Zaten, bir iki yıl içerisindeki çatışmalar
sonrasında Rizgari, Ala Rizgari, Kawa, Denge Kawa, Tekoşin, DDKD, DHKD gibi
örgütler birer birer ortadan kalktılar.
Bu örgütler, başlangıçta
PKK'yı, Kürt hareketini sabote etmek amacıyla kurulmuş derin bir kuruluş olarak
değerlendirmişlerdi. Abdullah Öcalan'ın eşi Kesire'nin bir MİT ajanının kızı
olması bu iddianın delili olarak gösteriliyor, hatta, Kesire'nin doğum yapmak
için Bekaa'dan alınarak Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesine getirilmesi
iddialara değişik bir anlam katıyordu.
1983 yılına gelindiğinde,
Kürt Kürdü iyice kırmıştı, PKK'nın silahlı gücündeki yükselişin önü iyice
açılmıştı.
Eruh Jandarma Karakolunun
baskınını, diğer baskınlar izledi.
Ordu, örgütle savaşıyor;
ancak, gece baskınları biçimindeki saldırıların önü alınamıyordu.
Uçaklardan ayetler ve
hadisler atılıyor; halkın, devletin yanında yer alması isteniyordu.
Cami önlerinde sakallı
kişiler tarafından bantlar çalınmaya başlandı.
Ortaya yeni bir örgüt
çıkmıştı.
"Marksist-Leninist
felsefenin sahibi PKK, Kürt halkını dinsizleştirip, vatansız bırakma mücadelesi
veriyor" diyen Hizbullah örgütü, savaş kararı alıyordu. Kızıltepe,
Nusaybin, Derik, Mardin, Diyarbakır, Çınar, Silvan, Batman, Kurtalan çevresinde
PKK'lı bilinen veya ona destek verdiği ifade edilen insanlar vurulmaya
başlandı. Bu eylemlerin failleri bir türlü yakalanamadı.
Şehirdeki mücadelenin bir
başka Kürt örgütüne havale edilmesi, kırsaldaki mücadelenin başarısını getirdi.
Kırsalda ilerleme kaydedilirken, gerinin sağlam tutulması lazımdı.
Hizbullah, İlim ve Menzil
gruplarına bölündü. İlim grubu "bizimle niye PKK'ya karşı
savaşmadınız" diye, Menzil'i vurmaya başladı; onlar da diğerlerini...
Bütün bunları anlatmamın
sebebi, Prof. Dr. Mahir Kaynak'ın dediği gibi "devlet, olan bitenden en
geç bir sene sonra haberdar olur, sonra olayların önüne geçer ve işi tamamıyla
kontrolünde tutar" biçiminde formüle edilen görüşün yabana atılmamasıdır.
Güneydoğu insanı
üzerinde, uluslararası kuruluşların öncülüğünde bir oyun oynandı. 31 500
insanımızı kaybettik. Bunlardan 6 500'ünün 4 000'i, halktan, PKK'ya destek
olmayan kişiler...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Torun,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
CAVİT TORUN (Devamla) -
...geriye kalan 25 000 kişi ise, örgüt mensupları ve yanlılarıdır.
Her eve ateş düşmüştür.
Yıldız Namdar hemşirenin
başına gelenleri unutmak mümkün değildir; ama, nice Yıldızlar, hâlâ, sessiz ve
soluksuz ağlamaya devam ediyor.
Bütün bunlar olup
biterken, kendimize, bu olup bitenlerde bir kusurumuz var mı diye hiç sorduk
mu?
O gün anadilde okuma,
eğitim, yayın hakkı gibi taleplerle ortaya çıkanlar çeşitli cezalara
çarptırıldılar. Biz, bu yaptıklarınızın affedilir yanı yok diye saldırdık. İş,
giderek çığırından çıktı ve şiddete dönüştü. 31 500 insanımız hayatını
kaybetti; ama, şimdi, o günlerin masum taleplerine hak veriyormuşuz gibi
çalışmalar içerisindeyiz. Uyum paketlerini kastediyorum. Teferruatını anlatmama
gerek yok.
Peki, o gün bu istekler
yerine gelmiş olsaydı, bugün, 31 500 insanımızın kaybını ve harcanan 100 milyar
dolarları ifade eder miydik? Bence, bu olaylarda devlet de kusurunu anlamış ve
büyüklüğünü göstererek, bir daha bugünlerin yaşanmaması için, söz konusu kanunu
getirmiştir.
Bizde "kan kanla
yıkanmaz" diye bir deyim vardır. Yörede aileler arasındaki husumetleri
çözmeye gittiğimizde hep bunu söyler ve "öldürmenin sonu yok" diye de
tembihatta bulunuruz.
Bakınız, son günlerde,
Batman ve Tunceli'deki olayları örgüt üstlenmemiştir. İnsan hakları savunucusu
Şanar Yurdatapan "olayları iyice irdeleyin" diye sesini yükseltiyor.
Tekere taş koyanlar, işe çomak sokmak isteyenler yine işbaşında.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasanın önemli getirileri yanında, en büyük açmazı, Türk Ceza
Kanununun 170 inci maddesinde düzenlenen, faal nedametin barikatlarla
engellenmiş olmasıdır. Hiçbir şey bilmeyen veya verdiği bilgiler örgütlerin
çökertilmesi bakımından yeni bir süreç içermeyen kişilerin durumu ne olacak?
Hem, zaten, devlet, bu örgütler bakımından neyi bilmiyor ki, biz bu yönde bir
zorunluluk getiriyoruz. Yasa, bu yönüyle işlevsiz kalabilir.
Sayın Bakanlık esnek
davranıp "verilen bilgiler yeterlidir, kanun uygulanmalıdır" dese
bile, mahkemeler bu görüşlere itibar etmeyebilirler. Buna, çok dikkat etmemiz
gerekiyor.
Allah bu millete bir daha
o günleri yaşatmasın diyor, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Torun.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Üyemizin, sunuşlarını yerinden oturarak yapması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Kanundan
yararlanamayacaklar
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümleri;
a) Her ne ad altında olursa olsun en üst
seviyedeki yönetim biriminde yer almış olup, tamamı üzerinde etkili olacak
şekilde terör örgütünü sevk ve idare edenler,
b) Bu Kanun kapsamında
kalmakla birlikte, hükmü kesinleşmeden önce hâkim huzurunda daha önceki
beyanlarını reddeden veya bu Kanun hükümlerinden yararlanmak istemediğini beyan
eden failler,
c) Haklarında bu Kanun
ile 5.6.1985 tarihli ve 3216 sayılı, 25.3.1988 tarihli ve 3419 sayılı,
21.3.1990 tarihli ve 3618 sayılı, 26.11.1992 tarihli ve 3853 sayılı, 28.2.1995
tarihli ve 4085 sayılı, 26.8.1999 tarihli ve 4450 sayılı, 24.2.2000 tarihli ve
4537 sayılı Kanun hükümleri uygulanmış bulunanlardan anılan kanunların
kapsamına giren suçları yeniden işleyenler,
Hakkında uygulanmaz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Siyam
Kesimoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 3 üncü maddesi
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak için,
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, 3 üncü maddeyle tasarı kapsamının içine girmeyecek örgüt
üyelerinin niteliği dile getirilmektedir. Bu noktada, terör örgütünü sevk ve
idare eden en üst seviyedeki kişilerin aftan yararlanamayacağı belirtilmiştir.
Üst seviyedeki yöneticiler yararlanamamakla beraber, terör eylemini
gerçekleştirmiş olanlar tasarının diğer maddelerinde affedilmektedir.
Terör örgütlerinin üst
düzey yöneticilerinin tasarının kapsamına alınmaması, göstermelik bir tutumdur;
tasarının bu genişlikte tutulmasını gizleyecek bir perde olarak hazırlanmıştır.
Bu tasarı, sadece Kuzey Irak'taki teröristlerle ilgili değildir değerli
milletvekili arkadaşlarım. Tasarıyla, aynı zamanda, Sıvas ve Sincan olayları
ile Hizbullah davasından yargılananlar da bu kapsama dahil edilmektedir.
Bildiğiniz gibi, Sıvas
katliamının faillerinin yargılanmaları 7 yıl 10 ay sürdü. Yargıtay 9 uncu Hukuk
Dairesi, üçüncü temyiz incelemesi sonucunda, DGM'nin verdiği 33 idam kararından
31'ini onadı. Çeşitli hapis cezalarına çarptırılan 15 sanıktan 14'ü hakkındaki
hüküm onaylandı. Bu yasa tasarısı, Sıvas katliamının sanıklarıyla, cezaevindeki
mahkûmlarla ilgilidir. Bu yasa tasarısı, aynı zamanda, Hizbullahçı sanıklarla da
ilgilidir. Bu tasarı yasalaştığı zaman, Sıvas katliamının sanıkları da,
Hizbullah sanıkları da yarar göreceklerdir.
"Eve dönüş
yasası" olarak da nitelendirilen Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı,
geçmişte de çıkarılan pişmanlık yasalarından farklı değildir değerli
arkadaşlarım. "Topluma kazandırma" adı, pişmanlık yasasının özünü
örtmemektedir. Öncekilerden farklı olarak, adına "pişmanlık yasası"
değil de "topluma kazandırma yasası" denilmiş olması, yalnızca
biçimsel bir farklılık yaratmaktadır. Bu haliyle, tasarı, toplumun
ihtiyaçlarından kaynaklanan ve toplumu kucaklayıcı bir tasarıdan çok, eskisi
gibi, itirafçılık ile ayırımcılığı öne çıkaran bir tasarı olarak göze
çarpmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tam terör bitti, askerlik kısaldı diye sevinirken, bölgenin
yeniden karışması kaygı vericidir. Aslında, herkes, silahların sustuğunu; ama,
teslim edilmediğini bilmektedir. Tersine, bölge, Öcalan'ın yakalanmasından
sonra doğan sessizlikte, hükümetin atacağı adımları beklemeye koyulmuş, bölgede
terör ortamını besleyen ekonomik ve siyasal koşulların üzerine gidileceği,
toplumsal ve kültürel haklar konusunda demokratik adımlar atılacağı ümit
edilmiştir; ancak, bu yasa tasarısıyla ümitler boşa çıkmaktadır. Hükümet, AB'ye
uyum yasaları çerçevesinde kerhen birkaç yasal düzenleme dışında bölgeyle hiç
ilgilenilmemiş, bölgenin sorunlarına uzak kalmıştır. İtirafçılığı özendiren
eski pişmanlık yasasını allayıp pullayıp yeniden getirerek, adeta işi
çözeceğini zannetmektedir.
Oysa, toplumsal barış
için önemli bir fırsatın yakalandığı bu dönemde acilen yapılacak şey, 15 yıllık
dehşet döneminin yaralarını şefkatle sarmak olmalıdır. Bölgeyi yeniden
kazanmaya dönük yatırım hamleleri, koruculuğun tasfiyesi, boşaltılan köylerin
yeniden imara açılması gibi adımlar atılmalıydı; ama, şu ana kadar bunların
hiçbiri yapılmadı.
Adana'nın, Mersin'in,
Diyarbakır'ın varoşlarında işsiz, aşsız, okulsuz, sıkışıp kalmış ve diğer
birçok ile dağılmış, köylerinden, yurtlarından edilmiş milyonlarca insanın
evine dönmesi için gerekenler yapılmalıdır. Terörle mücadele gerekçesiyle,
köylerinden boşaltılan insanların köylerine, evlerine dönüşleri sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eskisinden çok az farklarla, yine, polisiye yöntemlerle ve
Doğu'da, dünyanın her yerinde olduğu gibi, onur kırıcı sayılan itirafçılık
koşuluyla, çözüm yolu olarak, bu tasarı ortaya konuldu.
Önce Tunceli Valisinin
konvoyuna saldırıldı, sonra Süleymaniye'de 11 askerimizin başına çuval
geçirildi, 60 saat eziyet edildi. Ardından, gizli mutabakatın sonuçları bir bir
uygulamaya konuldu. PKK-KADEK saldırılarının yeniden başladığına dair sinyaller
var. Nedeni de, teslim olmayı aklından geçiren militanlara gözdağı vermek.
Örgütün bu sefer arkasında büyük güçler var ki, bu da Süleymaniye olayıyla ayan
beyan ortaya çıktı.
Sonuçta, teröristin eve
dönüşü yerine, kapalı kapılar ardında yapılan gizli mutabakatların sonucu
kıvılcımlanan, 30 000 insanımızı verdiğimiz terör geri döndürülmek mi
isteniyor?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarı, insan onurunu zedeleyen, insanları kişiliksizliğe
sürükleyen, teröristleri affeden, orta vadede terörist faaliyetleri artıracak
olan, caydırıcılıktan uzak ve azı koruyalım derken çoğunluğu feda eden bir
tasarıdır. Adının "Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı" olması, onun
amacını ve sonucunu ortadan kaldırmaz, af niteliğini yok sayamaz. Eğer, terörün
hiç uyanmamak üzere bitirilmesi düşünülüyorsa, çözüm, yarayı kaşıyacak
uygulamalarda değil, yarayı saracak cesur adımlardadır. Bu denli terörün Avrupa
Birliğinde neden olmadığı sorusu, bu anlamda, bize iyi bir örnek olabilir;
çünkü, AB, bugüne kadar silaha ve savaşa yatıracağı parayı, emekçileri,
işsizleri, muhtaçları gözeten sosyal politikalara yatırmıştır. Komşularıyla
ilişkilerini düşmanlık üzerine değil, dostluk ve ticaret üzerinden kurmaktadır.
İşte, biz de terörün
bitmesini istiyorsak, önce, eve dönecek kişinin evini, işini, aşını sağlayacak
politikalara, sosyal politikalara önem vermeliyiz. İnsanları kişiliksizliğe
sürükleyecek bu tasarının yerine, öncelikli hedefimiz bu olmalıdır.
Demokratikleşme ve AB süreci, hem yasal düzenleme ve hem de pratik uygulama
açısından ilerletilmeli; ama, bir taraftan da, kalıcı bir iç barış sağlamanın
somut düzenlemeleri gün geçirilmeksizin yaşama geçirilmelidir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu tasarı, gerekçesinde gösterilen toplumun huzuru ve millî
dayanışma anlayışını temel alarak, terör örgütü mensuplarını topluma yeniden
kazandırmayı, toplumsal huzur ve dayanışmayı güçlendirmeyi sağlayacak bir
tasarı değildir.
Tüm bu nedenlerden
dolayı, bu maddeyi, dolayısıyla tasarıyı olumlu bulmadığımızı ifade ederek
sözlerimi tamamlıyorum. Yüce Meclisi, şahsım ve Grubum adına, bir kez daha
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kesimoğlu.
Şahısları adına, Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; tabiî, topluma
kazandırma yasası... Eğer, insana aş, ekmek vermezseniz, bu insanları ekonomik
özgürlüğe kavuşturamazsanız, hiç kimseyi topluma kazandıramazsınız. Meseleye bu
açıdan, çok önemle bakmak zorundayız.
İlkönce, bölgenin mevcut
ekonomik koşullarını ve ekonomik özelliğini bir göz önüne alalım. Acaba, bu
bölgede yaşayan insanlar, bugün için aş, ekmek bulabiliyorlar mı?! Bu bölgede
yaşayan insanlar, bugün için iş bulabiliyorlar mı?! Bu bölgede yaşayan
insanlar, bugün için acaba, huzurlu mu, mutlu mu?! Siz, mutsuz insanlar
topluluğuna aş veremiyorsunuz, iş veremiyorsunuz, birçok mutsuz insan daha
yaratacaksınız. Eğer olaya ekonomik olarak bakmazsak, eğer bu insanlara aş,
ekmek, iş veremezsek, yarın, kapımızda daha büyük tehlike olacaktır. Onun için,
eğer, öncelikle bölgenin ekonomik yapısını kalkındıracak, bölgeye ekonomik
dinamizm verecek gerekli yatırımlar yapılmazsa, yarın, başımız, dünden daha çok
ağrıyacaktır.
Tabiî, bugüne kadar
ülkemizin millî birliğini, millî beraberliğini korumak amacıyla çok para
harcadık. Bu paraların 150-200 milyar dolar olduğu ifade ediliyor. Tabiî, burada
başka bir strateji izlenseydi, bu paraların bir kısmıyla bölgedeki insanlara
-üretim yapan, üretime yönelik- aş verilseydi, ekmek verilseydi, iş verilseydi,
acaba, bu olay bugünlere böyle gelir miydi?! Dönüp ders alalım. Biz ders de
almıyoruz. Sadece, bu tasarıyı bu yönüyle ele alıyoruz. Tabiî, ülkenin millî
birlik ve beraberliğini kurtarmak için; ama, yarın önümüze acaba daha büyük
sorunlar doğmayacak mı?! Onun için, olaya ekonomik olarak bakmanın kaçınılmaz
olduğunu bir kez daha size ifade ediyorum.
Tabiî, bir de işin diğer
halkası var. Bu terör nedeniyle, gerek teröristler tarafından gerek kolluk
kuvvetleri tarafından evlerinden, yurtlarından, yerlerinden edilen, toplumun
dışına itilen, bugün Ankara'da, İstanbul'da, Mersin'de, İzmir'de ekmek bulamayan,
aş bulamayan bu bölgelerden giden bir sürü insan var. Acaba, bunları topluma
kazandırmayı düşünmüyor muyuz? Bu insanlar, ülkenin millî birlik ve
beraberliğine karşı hiçbir şey yapmamış; ama, mevcut yerlerinden edilmişler,
aşları kesilmiş, ekmekleri kesilmiş, topraklarından, evlerinden gitmişler.
Acaba, bu insanlar da terör mağduru değil mi? Böyle bir topluma kazandırma
yasasıyla, gelin, en azından, bu insanları da yaşama kazandıralım. Bugün
ülkenin birçok yerinde -bırakın doğudakileri- Diyarbakır varoşlarında dahi,
İstanbul, Ankara, İzmir'de dahi toplumun dışına itilmiş bir sürü insan var.
Gelin, bunları da topluma kazandıralım.
Tabiî -işin bir başka
boyutu- bu ülkede 35 000-40 000 insanımız öldü. Bunlar bizim insanımızdı. Acaba
bunlar geri mi gelecek? Biz her olayda suçluyu affedersek, her olayda yapanın
yanına kâr bırakırsak, acaba, bu ülkede masumane yaşayan insanlar ne
düşünürler?! O bir yaşındaki bebekleri acaba geri mi getireceğiz?! Onu da
dikkatlerinize sunuyorum.
Bu yasa toplumsal barışı
sağlayacak mı? Suç işleyenlerin yaptıkları yanlarına hep kâr kalacak ve
toplumsal barış sağlanacak diyeceğiz! Ben buna katılmıyorum.
Bu yasa tek başına hiçbir
sorunu çözmez; ekonomik olarak desteklenmez ise, ülkemizin başına yeni
sorunlar, yeni belalar açılır. Bu yasayla, bugün Kuzey Irak'ta yaşayan ve
ülkemize giremeyen bazı insanları, başlarından atmak için, acaba bize mi
gönderiyorlar; "alın bunları, siz tekrar doyurun" mu diyorlar?! Onun
için, bu yasa, tek başına bu ülkenin hiçbir sorununu çözmez, toplumsal barışı
sağlayamaz. Gelin, bu ülkede, gerek bu insanlarımız gerek o bölgede yaşayan
insanlarımız adına, ekonomik yeni kalkınma modeli uygulayalım. Bunu
uygulamazsak, ülkenin başı beladan kurtulmaz.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
Uygulama şartları ve
esasları
MADDE 4. - Terör örgütü
mensubu olup da;
a) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonra silâhlı mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya
vasıtalı teslim olan yahut kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılanlardan
bu Kanundan yararlanmak istediğini beyan eden ve terör örgütü tarafından
işlenen suçlara iştirak etmeyenlere ceza verilmez. Bu bent kapsamında kalan
şahıslar hakkında tutuklama kararı verilemez.
b) Bu Kanunun yürürlüğe
girmesinden önce terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak eden, ancak bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra silâhlı mukavemet göstermeksizin
kendiliklerinden veya vasıtalı teslim olanlar yahut kendiliklerinden örgütten
çekildiği anlaşılanlardan bu Kanundan yararlanmak istediğini beyan ederek terör
örgütü içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu şekilde terör örgütünün yapısı,
faaliyetleri, işlenen suçlar ve diğer failler hakkında bilgi verenlere, vermiş
oldukları bu bilgilerin doğruluğunun tespit edilmesi durumunda, işlemiş
oldukları suçun vasıf ve mahiyetine göre, idam cezasından dönüştürülmüş müebbet
ağır hapis cezası yerine dokuz yıl, müebbet ağır hapis cezası yerine altı yıl
ağır hapis cezası verilir ve diğer cezalar yedide bire indirilerek hükmolunur.
c) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonra yakalanmak suretiyle ele geçirilip, bu Kanundan
yararlanmak istediğini beyan ederek, terör örgütü içindeki konum ve
faaliyetiyle uyumlu şekilde bilgi vermek suretiyle; terör örgütünün dağılmasına
veya meydana çıkarılmasına yardım edenlerden veya verecekleri bilgi ve
belgelerle veya bizzat gösterecekleri çaba ile terör örgütünün amaçladığı suçun
işlenmesine engel olanlardan, bu bilgileri;
1. Hüküm kesinleşmeden
önce verenler hakkında işlemiş oldukları suçun vasıf ve mahiyetine göre, idam
cezasından dönüştürülmüş müebbet ağır hapis cezası yerine onbeş yıl, müebbet
ağır hapis cezası yerine on yıl ağır hapis cezası verilir ve diğer cezalar
dörtte bire indirilerek hükmolunur.
2. Hüküm kesinleştikten
sonra verenler hakkında işlemiş oldukları suçun vasıf ve mahiyetine göre, idam
cezasından dönüştürülmüş müebbet ağır hapis cezası yerine yirmi yıl, müebbet
ağır hapis cezası yerine onbeş yıl ağır hapis cezası verilir ve diğer cezalar
üçte bire indirilerek hükmolunur.
Bu madde hükümleri, terör
örgütü mensubu olmayıp da; terör örgütü mensuplarına silah veya cephane tedarik
edenler hakkında da uygulanır. Ancak, maddenin birinci fıkrası kapsamına giren
terör örgütü mensuplarına sadece barınacak yer gösteren veya erzak tedarik eden
yahut başka yollardan yardım edenlere ceza verilmez.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Vedat Melik.
Buyurun Sayın Melik. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Topluma Kazandırma Yasa Tasarısının "Uygulama şartları ve
esasları" başlıklı 4 üncü maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini belirtmek üzere, Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ana görevi, hepimizin bildiği gibi,
insanlarımızın daha rahat, daha huzurlu, mutlu ve çağdaş yaşamalarını sağlayacak
her türlü düzenlemeleri yapacak yasaları çıkarmak ve uygulamak üzere hükümete
sunmaktır. Değişen ülke veya dünya koşullarına göre, bazen bu yasalar elbette
ki değiştirilebilir, yürürlükten de kaldırılabilir; ancak, bu tür değişimler,
bazen toplumun tüm kesimlerinde kabul de görmeyebilir ve aslında, bunların da
kendilerine göre çok haklı sebepleri olabilir.
Değerli arkadaşlar, ister
dış güçlerin bölgemizdeki çıkar çatışmalarının sonucu olarak ülkemizde
yarattıkları karışıklıklar diyelim, ister ülke içindeki demokratik açılımların
çağa uygun bir şekilde zamanında yapılamaması diyelim, yine, ülkemizde çok uzun
yıllardır devam edegelen gelir dağılımındaki adaletsizliğin ve eğitimsizliğin
sonucu olarak veya bazı kesimlerin kültürel hak ve özgürlüklerini silah zoruyla
elde etme bahanesiyle ve hatta daha ileri boyutlara taşıma amacıyla çıkan
olaylar sonucunda, kısacası, nedeni ne olursa olsun, ülkemiz, son 20 yıl içinde
onbinlerce evladını yitirmiştir. Başlangıçta basit bir asayiş olayı olarak
algılanan; fakat, daha sonra ülkenin bölünmesi yönünde seyreden ve yine,
ülkemizi bazı komşularıyla savaş durumuna dahi getiren çok şiddetli bir terör
ortamı yaşamıştır. Bu arada, kalkınmaya, insanların refahına harcanabilecek
milyarlarca dolar, ülkenin birlik, beraberlik ve huzurunu sağlamak amacıyla
sarf edilmiştir; ancak, bu olaylar, başta güvenlik güçleri olmak üzere,
devletin topyekûn mücadelesi sonucunda kontrol altına alınmış, bu mücadeleye
giren gruplar da, bu yöntemle amaçlarına ulaşamayacaklarını anladıkları için ya
silah bırakmışlar ya da yurt dışına çıkmışlardır. Bu yüzden, yaklaşık 4 yıldır,
ülkemizde, nispî olarak bir huzur ve güven ortamı oluşmuştur. Daha doğrusu,
herkes, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde devletin temel kurallarına
bağlı olarak yaşamaktan başka çareleri olmadığı noktasına gelmiştir; ama,
maalesef, yukarıda da değindiğim gibi, bu olaylar, hepimize çok pahalıya mal
olmuş, bölgedeki uluslararası çıkar çatışmaları ve sınırlarımızda devam eden
savaş karşısında ülkeyi büyük sıkıntılara sokmuş, güçlü bir Türkiye'nin muhatap
olamayacağı onur kırıcı olaylar ve şantajlarla karşı karşıya bırakmıştır.
İşte, bugün burada
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı da, aslında, ülkemizde toplumsal huzur ve
dayanışmanın güçlendirilerek devamını sağlamak için, her ne sebepten olursa
olsun, bu örgütlere karışmış, katılmış Türk vatandaşı örgüt militanlarını
topluma yeniden kazandırmak amacıyla hazırlanmak istenmiş bir kanun
tasarısıdır.
Bölgelerarası kalkınma
eşitsizliğinin giderilebilmesi, tüm ülke insanlarının yaşam seviyelerinin
çağdaş ülkeler seviyesine getirilebilmesi ve yine, çağın gerektirdiği
demokratik, inanç ve kültürel hakların açılımının yapılabilmesi, daha doğrusu,
bütün bu hakların demokratik ortamlarda tartışılabilmesi için, öncelikle
çatışma ortamının ortadan kaldırılmasını düşünen geçmiş hükümetler de, değişik
terör örgütlerinin silahlarını bırakmaları ve bu örgütlerdeki insanların ülke
sistemine katılmaları amacıyla, şimdiye kadar, çeşitli başlıklar altında
değişik af yasaları ve pişmanlık yasaları çıkarmışlardır. Ancak, bu yasalar,
çok iyi incelenmeden, tartışılmadan ve değişik kesimlerin görüşleri alınmadan
çıkarıldıkları için amacına ulaşamamış; sorunlara köklü bir çözüm getiremediği
için, sorun, var olmaya devam etmiş ve bazı dış güçler tarafından, yine
pazarlık edilir duruma getirilmeye çalışılmıştır.
Bu tasarıya bakıldığında
da, tasarının kamuoyunda yeterince tartışılamadığı ve konuya taraf farklı
kesimlerin yaklaşımlarının tam olarak netleştirilemediği görülmektedir. Bu
açıdan, uygulanabilirliği konusunda yeterli ve kapsayıcı tespitler yapılamayan
bu düzenlemenin, ilk izlenimleri itibariyle, mevcut haliyle toplumda beklenen
heyecanı oluşturamadığı, ileriye dönük etkili sonuçlar doğurabileceğine ilişkin
hareketliliği meydana getiremediği gözlenmektedir. En azından, maksatlı
çevrelerce "pişmanlık yasa tasarısı" olarak lanse edilen kanun
tasarısının, hedef kitleler üzerinde, hiç olmazsa, psikolojik olarak daha
yapıcı ve etkili olabilmesi için isminin değiştirilmesi gerekirdi.
Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisinin de, AK Partinin de, toplumun her kesiminde huzur ve
barışın sağlanması için her türlü düzenlemeleri yapmak niyetinde olduklarından,
herhalde, hiç kimsenin şüphesi yoktur; ancak, bu düzenlemeleri yaparken,
yapılabilecek yanlışlar veya ihmaller, insanları amaçlarına ulaştıramayacağı
gibi, aksine, uzaklaştıracak ve belki de iyi niyetine gölge düşürecektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisini böyle bir duruma düşürmemek, bir an önce normal
yaşama dönmek için bir el uzatılmasını bekleyen, çok değişik sebeplerden dolayı
yasadışı olmuş insanlarımızı, çocuklarımızı, tekrar aile yaşamına döndürebilmek
için, ancak, bu arada, ülkede, toplumun her kesiminde büyük tahribata yol açmış
böyle bir olayı bitirmeye yönelik yeni bir yasa çıkarırken, çok titiz
davranmamız gerekecektir. Dolayısıyla, son yirmi yıldır devam eden olaylar,
toplumumuzun çok değişik kesimlerini, çok değişik şekilde etkilemiştir. Onun
için, böyle bir yasa tasarısı hazırlanmadan önce, toplumun tüm kesimlerinin,
silahlı kuvvetlerin, emniyet güçlerinin, hangi görüşte olursa olsun tüm siyasî
partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, şehit analarının, iş dünyasının ve
hatta bu örgüte katılmış insanların ailelerinin düşünceleri alınmalı,
kamuoyuna, bu konunun ülkemiz için önemi iyice anlatılmalı, kamuoyunun onayını
aldıktan sonra, belki de, daha geniş kapsamlı bir yasa çıkarılmalı ve bu
olaylar, ülkemizin ve toplumumuzun menfaatları için, bütün acılarıyla birlikte,
bağırlara bastırılabilmelidir. Çıkaracağımız yasa, sadece biz istiyoruz diye,
sadece Türkiye insanının barış ve huzurunu sağlamak üzere, değişik etnik
kökenden, değişik dinî inançtan olup da, birlikte, bin yıldır nasıl kardeşçe
yaşıyorsak, bundan böyle de aynı şekilde yaşamak amacıyla çıkarılmalıdır;
yoksa, dost mu düşman mı olduğu belli olmayan, ama, sadece ve sadece kendi
çıkarlarını düşünen ve bu çıkar uğruna onbinlerce insanı katledebilen, kendi
suçuna iştirak etmeyen ülkeleri de tehdit eden birtakım ülkelerin empozeleriyle
çıkarılmamalıdır.
Değerli arkadaşlar, böyle
bir yasa ülkemiz için gereklidir ve önemlidir diye bu yasayı tartışıyoruz değil
mi? Bundan önceki yasalar sorunlarımızı çözemedi diye, onlara benzer bir yasa
çıkarmaya çalışıyoruz. O halde, niçin, bu kadar önemli bir yasayı, sıradan bir
yasaymış gibi gündeme getiriyorsunuz?! Acaba, Mecliste bulunan kaç değerli
milletvekili arkadaşımız bu yasayı tam olarak inceleyebildi?!
Yasanın yürürlüğe girmesi
halinde, uygulamada görev alacak tüm kamu kurum ve kuruluşları ile bu
kuruluşların uygulama esaslarında etkili olan yönetim kademelerinin görüşleri
alınarak, düzenlemenin buna göre şekillendirilmiş olması gerekir; ancak, yasayı
hazırlayanların, böyle bir çalışma içinde olmadıkları görülmektedir. Aslında,
bu yasa tasarısının nasıl uygulanabileceği hakkındaki yönetmeliklerin de
beraberinde hazırlanması, çocukluğundan beri bu örgütlerin içinde yaşamaya
alışmış ve Türkiye'nin sisteminden habersiz olarak yetişen bu insanlarımızın
nasıl ve hangi kurumlarca topluma kazandırılacağının, bu kurumların görev ve
yetkilerinin belirlenmesi gerekir ki, böyle bir düzenleme hedefine ulaşabilsin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Melik, sözlerinizi tamamlar mısınız.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, söz konusu yasanın 4 üncü maddesi, kanunun
uygulama şartları ve esaslarıyla ilgili olup, bu yasadan yararlanmak
isteyenlerin yargılama ve ceza konularıyla ilgili; ancak, yasanın tamamının,
sorunun esası dikkate alınmadan ve tüm kamuoyunun ve bu yasanın gerçek
uygulayıcılarının görüşleri alınmadan hazırlanması, sanki, çok büyük bir
sıkıntıyı bir an önce başından defetme veya her sorunu çözüyormuş mesajı vermek
amacıyla çıkarılmış havası vermesi, 4 üncü maddeyi de önemsiz kılmaktadır. Bu
yüzden, ülkemizin çıkarları ve konuya bakışımızın ciddiyeti açısından, 4 üncü
maddeyle birlikte, tasarının tümünün geri çekilmesi ve tüm ülke kamuoyunun
görüşü alındıktan, uygulamadaki detaylar dahi hazırlandıktan sonra gündeme
getirilmesi gerekir.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın İdris Naim Şahin; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri;
görüşülmekte olan 235 sıra sayılı Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubumuzun görüşlerini açıklamak
üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dünkü
çalışmamızın geç saatlerinden itibaren, bugün görüşmeye devam ettiğimiz Topluma
Kazandırma Yasası Tasarısının geneli üzerinde ve maddeleri üzerinde, gerek AK
Partili milletvekili arkadaşlarımız gerekse Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşlarımız değerli fikirlerini bu kürsüden irad ettiler.
Şu anda 4 üncü maddeyle
ilgili görüşlerimizi açıklamak durumundayız; ancak, takdir edilir ki, 4 üncü
madde de, bu tasarının önemli bir maddesi ve bu tasarının genel konseptini,
genel yaklaşımını ifade eden bir ana maddedir. Dolayısıyla, tasarının tümünün
içerdiği ana yaklaşım, 4 üncü maddede de kendisini göstermektedir.
Bu tasarının, dolayısıyla
4 üncü maddesinin de hazırlanmasında, devletin ilgili kurumlarının görüşlerinin
yeterince alınmadığı, yeterince hazırlık yapılmadığı, buna rağmen, bu yasa
tasarısının Meclisin gündemine getirildiğine ilişkin görüş bildiren değerli
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşıma ifade etmek isterim ki -Sayın Bakan
da mutlaka ifade edecektir- bu konuda gerekli ön çalışmalar, devletin ilgili
bütün kurumlarının katılımıyla yapılmıştır. İçişleri Bakanlığımız, Emniyet
Genel Müdürlüğü, Millî İstihbarat Teşkilatı, Silahlı Kuvvetler, devlet güvenlik
mahkemesi savcılıkları -yani adlî makamlar- ve ilgili diğer kurumların uzun
süreli çalışmaları sonucunda, bir yerde devletin ana politikalarından birisi
olarak bu yasa tasarısı hazırlanmış ve Yüce Meclisin takdirine sunulmuştur.
Nitekim, yasa tasarısının genel gerekçesinde bu husus da açıkça zikredilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu
konudaki uygulama, yani, terörle mücadele metotlarından birisi olarak bu tür
yasaların çıkarılması uygulaması, bilindiği üzere, yeni değildir; ancak, 2000
yılının ağustos ayından itibaren bu konuda ortaya çıkan boşluk, daha önce
benzeri yasalardan elde edilen yararın ve suçların aydınlatılması ve suçluların
yakalanması konusundaki çalışmaların devamında bir kesintiye sebebiyet
vermiştir. Bu çerçevede de bu yasanın, maksadıyla, içeriğiyle, ismiyle, yeniden
düzenlenerek hayata geçirilmesi ihtiyacı, öncelikle, devletin ilgili
kurumlarının görüş birliğine dayalı olarak ortaya çıkmış ve netice itibariyle,
Meclisimizin her iki komisyonunda da -Adalet ve İçişleri Komisyonlarında- uzman
arkadaşlarımızın, yine, konuyla ilgili uzmanları da çağırarak yaptıkları uzun
değerlendirmeler sonucunda buraya gelmiştir.
4 üncü madde, bildiğimiz
üzere, yasadan yararlanacak olanları düzenleyen maddedir. Bu maddenin üç ana
bölümü söz konusudur. Bu maddeye göre, yasadan yararlanacak olanlardan terör
örgütü içerisinde bulunup da herhangi bir suç işlemeyenler, birinci grubu
teşkil etmektedir. Bunların herhangi bir cezaya maruz bırakılmaması, bu
tasarıyla hedeflenmiş bulunulmaktadır.
İkinci grupta ise, terör
olayına karışmış, ancak, direnmeden, silahlı mukavemet göstermeksizin,
kendiliğinden teslim olanlar, belli bir ceza indirimiyle karşı karşıya
bırakılmakta; fakat, karşılığında, onlardan, terör örgütlerine yönelik, terör
eylemlerine yönelik, devlete ciddî bilgileri vermiş olma şartı aranılmaktadır.
Bir üçüncü grup ise, suç
işleyip de devlet tarafından yakalananların, ele geçirilenlerin
karşılaşabileceği ceza indirim düzenlemesini içermektedir. Burada, bilgi
vermenin yanında, bu bilginin karşılığında, ciddî bir şekilde yeni bir terör
örgütünün ortaya çıkarılması, ya var olan ya da yeniden keşfedilen bu terör
örgütünün dağıtılması yahut da devletin ve toplumun ciddî derecede asayişini,
düzenini bozmaya, huzur ve sükûnu bozmaya, can ve mal kaybını hedef almaya
yönelik bir eylemin ciddî olarak önlenmiş olması gibi çok önemli şartları
içeren, karşılıklı devlet ve fert ilişkisini düzenleyen bir madde olarak
karşımızda bulunmaktadır.
Maddeyi incelediğimizde,
kendiliğinden, sıradan, rasgele bir ceza indirimi ya da cezasızlık hali söz
konusu değildir; terör örgütünün içerisine, kendi iradesi dışında, istemeden
katılıp, nedamet duyan ve devlete teslim olan suç işlememiş insanları, suç
işlemiş olmakla birlikte, yine pişmanlık duyarak, devletine doğru bilgileri
vermeyi ve bunun karşılığında da, devletiyle beraber teröre yönelik ciddî
katkıları sağlamayı gerçekleştirmiş bulunanların durumunu düzenleyen bir
maddedir.
Değerli arkadaşlar, terör
olaylarının önemli bir kısmı, bugün için, ne yazık ki, faili meçhul özelliğini
korumaktadır, koruyabilmektedir. Bunların mutlaka aydınlatılması gerekir. Bu
aydınlatma yollarından birisi de, bu tür yasalarla, terör örgütlerinin
içerisinden, olayları aydınlatacak ya da aydınlatılmış olayların firarda
bulunan faillerinin, sanıklarının yerlerini bildirmede, onları bulmada devlete
yardımcı olacak insanların örgütün içerisinden alınmasıdır. Bu şekilde,
örgütün, âdeta, bir hukukî silahla vurularak, hukukî silahla içten
çökertilerek, faili meçhul ve faili firar hadiselerin aydınlatılması
gerekmektedir.
Burada, terör
mağdurlarının sıkıntılarına veya terör mağdurlarının haksız bir duruma
getirildiğine yönelik ifadelerde bulunuldu. Değerli arkadaşlar, terör
mağdurları, bu ülkenin mağdurlarıdır. Terör mağdurlarının mağduriyetini
hissetmeyen, onu kabul etmeyen veya onu önemsemeyen hiç kimse, ne bu Meclisin
çatısı altında ne de bu ülkede
-sağduyulu bir vatandaş olarak- bulunmaktadır, bulunamaz da. Ancak, şuna
çok dikkat etmemiz gerekir: Terör mağduru bir tarafta; ama, o mağduru mağdur
eden örgütün gerçekleştirdiği olaylar, perdesi kapalı bir şekilde diğer
tarafta. Olayların sanıkları yine belli; ama, firarda, hangi inde olduğu, hangi
meret yerde olduğu bilinmiyor, bilinemiyor, bir şekilde bilinemiyor.
"Bilin, bulun" demek kolay; ama, bu yollardan birisini de, terörle
mücadele eden makamlar bir çözüm yolu olarak önümüze getirmişlerse, biz, terör
mağdurlarının gözyaşlarını dile getirerek, o faili meçhullerin faillerini
bulmanın yollarından birisi olan bu yasaya karşı duramayız. Bu yasa
"af" kelimesiyle, tüm cezaları ortadan kaldıran bir yasa gibi takdim
edilmeye çalışılıyor.
Sayın Orhan Eraslan Beyin
dünkü açıklamalarına teşekkür ederim. Hukuk tekniği başka bir şeydir, onu kabul
ediyoruz, ben de hukuk fakültesi mezunuyum; ancak, af dediniz mi, kamuoyundaki
algılaması, cezanın tümden kaldırılması şeklinde bir anlam taşımaktadır. Sade
vatandaş, aftan, cezanın ortadan kaldırılmasını anlamaktadır. Halbuki, 4 üncü
maddeyi incelediğimizde ve irdelediğimizde, durumun böyle olmadığını
açıkkalplilikle görmek ve bunu da ifade etmek durumundayız. Söz konusu olan,
cezaların tümden kaldırılması değildir; cezalarda bir miktar iyileştirme
yapılarak, meçhul olayların aydınlatılması ve böylelikle, terör mağdurlarının
da vicdanlarının rahatlatılması ve onların tatmin edilmesine yönelik bir
çalışmadır, bir düzenlemedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun;
sözlerinizi tamamlar mısınız.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Olaya bu şekilde bakma mecburiyetimiz vardır. 4 üncü madde, bir af
maddesi değil, cezalarda kısmî bir indirim maddesidir ve karşılığında da
mutlaka bilgi vardır, belge vardır, devlete samimiyet vardır, nedamet vardır.
Bütün bunlara da devlet kaygısız kalamaz, ilgisiz kalamaz; devlet, hisleriyle
hareket edemez; devlet sakin olmak, devlet akıllı düşünmek, devlet her türlü
vatandaşına, terör örgütüne katılana da, terörün mağduru olana da müşterek
çözüm bulmak durumundadır. İşte, bu madde ve bu yasa, müşterek çözümü
hedefleyen ve müşterek çözümü bulmaya yönelik bir yasadır. Bunun karşılığında,
buradaki cüzî indirimlerin karşılığında, faili meçhul ve faili firardaki olay
ve kişilerin aydınlatılması, bulunması, bilinmesine yönelik ciddî adımlar
atılacaktır, geçmişte de atılmıştır. 2000 ile 2003 arasındaki inkıta döneminde
bunun olumsuz sonuçlarını tespit eden, bizzat görüşlerinin alınmadığı burada
ifade edilen devletin yetkili, ilgili yargı ve kolluk kuvvetlerinin tamamıdır,
üst kurumları ve kurullarıdır; bunu açıklıkla ifade etmek istiyorum.
Bir başka husus da, etkin
yargı yolu bulunmadığı gerekçesiyle faili meçhul olaylardan ve faili firardaki
hadiselerden dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürülen sayısız olay var
ve ülkemizi, devletimizi bu yönde, belki de, yargı mantığı ve yargı ilkesi
açısından haklı olarak mahkûmiyete uğratan başvurular var. İnanıyoruz ki, faili
meçhullerin ve faili firarların aydınlatılması suretiyle Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi nezdinde de devletimizin ve dolayısıyla ulusumuzun yargı noktasında,
suçları ve suçluları belirleme noktasında karşılaştığı itham, bu şekilde ve bu
şekliyle, bu uygulama sonucunda azalacaktır; tamamen, inşallah, sona erecektir.
Olayları değerlendirirken
artısıyla eksisiyle değerlendirmek durumundayız. Şüphesiz, gönül arzu eder ki,
terör de olmasın; olmamalıydı, olmasın, inşallah da olmayacak ve böyle bir yasa
da gelmesin. Bunlar kolay şeyler değildir. Belki, bu yasanın altında imzası
bulunan teklif sahiplerinin, oy verecek olanların da terörden bir şekilde
mutlaka mağduriyetleri vardır. Hiçbir mağduriyetimiz olmasa bile bu ülkenin
insanıyız, bu ülkenin vatandaşıyız.
BAŞKAN - Sayın Şahin,
toparlar mısınız...
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Sonuç itibariyle, böyle bir yasanın çok güzel bir yasa olduğunu
kimsenin söylemesi mümkün değil; ama, ortada bir sorun vardır. O soruna seyirci
kalmak, çözüm getirmemek, o sorunun bir parçası olmaktır. Sorunla yaşamak,
sorunun parçasıdır. İnsana yakışan, yöneticiye yakışan, Parlamentoya yakışan,
hükümete yakışan ve gerekli olan, soruna doğru çözümler bulmaktır. Eğer, doğru
çözümler bulunamazsa, bu da, geleceğe sorun taşımak demektir. Bu, bilinen doğru
çözümlerden bir tanesidir ve terörün tek çözümü de bu değildir. Terör
konusunda, terörün kaynakları konusunda devletimizin ve hükümetlerimizin iyi
niyetli adımları, dün olduğu gibi bugün de artarak devam etmektedir. Bu
çözümlerden birisi olarak, topluma kazandırma yasasının -adı üzerinde, kazandırma
yasası; bu, kaybettirme falan değil- sanki, kaybettirme yasası gibi buradan
takdim edilmeye çalışılması, yanlıştır.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Af!.. Af!.. Adı üzerinde, aftır!
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Kazandırmaya destek olalım. Toplum kazansın, devlet kazansın, ülke
kazansın ve insanlık kazansın. Mağdur da, vicdanen rahat olsun; terör sanığının
pişmanı da, bundan, insanlık sıfatı gereği, yararlanabilsin.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Şahin.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 235
sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Faruk Çelik |
Sadullah Ergin |
|
Ankara |
Bursa |
Hatay |
|
Fatih Arıkan |
Hakkı Köylü |
Faruk Koca |
|
Kahramanmaraş |
Kastamonu |
Ankara |
b) Bu Kanunun yürürlüğe
girmesinden önce terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak eden, ancak bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra silâhlı mukavemet göstermeksizin
kendiliklerinden veya vasıtalı teslim olanlar yahut kendiliklerinden örgütten
çekildiği anlaşılanlardan bu Kanundan yararlanmak istediğini beyan ederek terör
örgütü içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu şekilde terör örgütünün yapısı,
faaliyetleri, işlenen suçlar ve diğer failler hakkında bilgi verenlere, vermiş
oldukları bu bilgilerin doğruluğunun tespit edilmesi durumunda, işlemiş
oldukları suçun vasıf ve mahiyetine göre, idam cezasından dönüştürülmüş müebbet
ağır hapis cezası yerine on yıl, müebbet ağır hapis cezası yerine sekiz yıl
ağır hapis cezası verilir ve diğer cezalar beşte bire indirilerek hükmolunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, çoğunluğumuz olmadığı için,
katılamıyoruz; Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor.
Efendim, gerekçeyi mi
okutayım, yoksa, söz talebiniz mi olacak?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Cezalar arasında orantı
sağlamak ve tam bir affa dönüştürmemek için ceza miktarlarında artırım
yapılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önerge doğrultusunda 4 üncü maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak,
bu maddenin oylamasının açıkoylama suretiyle yapılması konusunda bir talep
vardır. O talebi okutup, sayın milletvekillerinin burada olup olmadığına
bakacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 235
sıra sayılı tasarının 4 üncü ve geçici 1 inci maddesi af niteliğinde
olduğundan, nitelikli çoğunluk bulunup bulunmadığını tespit amacıyla, İçtüzük
gereğince açıkoylama yapılmasını takdirlerinize sunarız.
Osman Kaptan?.. Burada.
Mustafa Özyürek?..
Burada.
Haluk Koç?.. Burada.
Osman Coşkunoğlu?..
Burada.
Ramazan Kerim Özkan?..
Burada.
Osman Özcan?.. Burada.
Cemal Kaya?..
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu
tekabbül ediyor.
Hüseyin Bayındır?..
Burada.
Bayram Meral?..
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Aydın
tekabbül ediyor.
Ali Rıza Gülçiçek?..
Burada.
Mehmet Kartal?.. Burada.
Hüseyin Özcan?.. Burada.
Zekeriya Akıncı?..
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım
tekabbül ediyor.
Fehmi Güneş?.. Burada.
Selami Yiğit?.. Burada.
Güldal Okuducu?.. Burada.
Atila Emek?.. Burada.
Birgen Keleş?.. Burada.
Muharrem İnce?.. Burada.
Ziya Yergök?.. Burada.
Halil Ünlütepe?.. Burada.
Harun Akın?.. Burada.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Sisteme giremeyen sayın
milletvekillerinin pusula göndermeleri halinde, oylamanın sonucu açıklanana
kadar Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Oylama işlemi
bitmiştir.
Sayın milletvekilleri,
vekâleten oy kullanan sayın bakanların isimlerini okuyorum:
Devlet Bakanı Sayın
Güldal Akşit'e vekâleten, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu; Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a vekâleten, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Mehmet Ali Şahin; Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü'ye
vekâleten, Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan; Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan'a vekâleten, Millî Savunma Bakanı Sayın Mehmet Vecdi Gönül; Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'a vekâleten, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik; Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'ye vekâleten, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın;
Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun'a vekâleten, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu; Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki
Ergezen'e vekâleten, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım; Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdullah Gül'e vekâleten, Adalet Bakanı Sayın
Cemil Çiçek; Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen'e vekâleten, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener oy kullanmışlardır.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, pusula gönderen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyacağım; burada
olmayanların oyları geçersiz sayılacaktır.
Sayın Binali Yıldırım?..
Burada.
Sayın Cemil Çiçek?..
Burada.
Sayın Hüseyin Çelik?..
Burada.
Sayın Ergün Dağcıoğlu?..
Burada.
Sayın İdris Naim Şahin?..
Burada.
Sayın Mustafa Zeydan?..
Burada.
Sayın Abdulkadir Aksu?..
Burada.
Sayın Lokman Ayva?..
Burada.
Sayın Atilla Koç?..
Burada.
Sayın Türkan
Miçooğulları?.. Burada.
Sayın Fahrettin Poyraz?..
Burada.
Osmaniye Milletvekili
Sayın Mehmet Sarı?.. Burada.
Sayın Ziyattin Yağcı?..
Burada.
Sayın İsmail Değerli?..
Burada.
Sayın Ufuk Özkan?..
Burada.
Sayın Ali Kemal
Kumkumoğlu?.. Burada.
Sayın Erdoğan Yetenç?..
Burada.
Sayın Şerif Ertuğrul?..
Burada.
Sayın Remziye Öztoprak?..
Burada.
Sayın Muzaffer
Kurtulmuşoğlu?.. Burada.
Sayın Sarı arkadaşımız
bir daha ayağa kalkar mı?
Az önce ayağa kalkan siz
miydiniz?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, 2 tane Mehmet Sarı var.
BAŞKAN - Peki; teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 4 üncü maddesinin açıkoylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 392
Kabul : 313
Ret : 77
Çekimser : 2 (1)
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Sayın Grup
Başkanvekillerini de görüşmeye davet ediyorum.
Kapanma Saati : 17.13
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 17.47
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
235 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3. - Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı ile İçişleri ve
Adalet Komisyonları Raporları (1/640) (S. Sayısı: 235) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Sayın milletvekilleri, 4
üncü madde üzerinde yapılan oylama sonucunu az önce açıklamıştık. Bu maddenin
bir af niteliği taşıyıp taşımadığı konusunda değişik görüşler var kamuoyunda.
Belki, bizim, Başkanlığın bir eksikliği olabilir; 10 Nisan 2003 karar tarihli
ve 776 karar nolu, 12 Nisan 2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan,
İçtüzüğümüzün 92 nci maddesinin ikinci paragrafında aynen şöyle denilmektedir:
"Genel veya özel af ilanını içeren tasarı veya tekliflerin Genel Kurulda kabulü
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararıyla
mümkündür. Gerekli çoğunluk, söz konusu tasarı veya tekliflerin afla ilgili
maddelerinde ve tümünün oylamasında ayrı ayrı aranır. Tasarı veya teklif
hakkında verilen genel veya özel af ilanını içeren değişiklik önergesinin
kabulü halinde, kabul için gerekli beşte üç çoğunluğun tespiti için bu
önergenin oylanması açık oylama suretiyle tekrarlanır."
Bunun, nitelikli
çoğunlukla kabul edilmesi konusunda İktidar Partimiz de gayret göstermiştir;
ancak, o sayı bulanamamıştır; muhalefet de o iddiadadır. Benim, şahsen
-uzmanların görüşlerini de bakarak- vicdanî kanaatim de, bunun bir af
olduğudur. O nedenle, nitelikli sayı olan 330 sayısı bulunamadığı için 4 üncü
madde reddedilmiştir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu elimdeki 235 sıra sayılı kanun
tasarısının ismini bir kez daha okumak istiyorum. "Topluma Kazandırma
Yasası Tasarısı ile İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları..."
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Tasarının içeriğine bak, içeriğine...
BAŞKAN - Lütfen, müdahale
etmeyelim.
Buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkanım, şahsî görüş olarak ifade ettiğiniz af yaklaşımına
katılmadığımızı ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, siz bu sonucu ilan ettiniz.
Şayet, bu konu hakkında usul tartışması açsaydınız, usul tartışması sonrası
Genel Kurul buna karar verebilirdi.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kapusuz.
Sayın Kapusuz, o konuda
en ufak bir tereddütüm olsaydı, usul tartışması açardım; ama, İçtüzüğümüzün
ilgili maddesi çok açık, o nedenle bu sonucu ilan ettim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, açıklık getirmek açısından şunu söyleyeyim: 4 üncü maddede, çok
açık bir şekilde -çeşitli şeyleri saydıktan sonra- "...örgütü tarafından
işlenen suçlara iştirak etmeyenlere ceza verilmez" denilmektedir. Yani, kesinleşen
hükümlerde de indirim yapılacak. Bu, açık şekilde bir aftır, kararınız doğrudur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyürek.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, kabul edilmediğini açıkladığınız
tasarının 4 üncü maddesi, takdir buyurursunuz ki, bu tasarının temel
maddesidir. Bu haliyle, tasarının diğer maddelerinin görüşülmesi, bir anlamda,
anlamsız hale geliyor. Biz, Komisyon olarak, bu durumu yeniden tezekkür etme
ihtiyacını hissediyoruz. O nedenle, tasarının kalan maddelerini Komisyon olarak
geri çekiyoruz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Peki Sayın
Başkan.
İçtüzüğün 88 inci maddesi
gereğince, bir defaya mahsus olmak üzere, tasarının geri kalan maddelerini
Komisyona iade ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri,
çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Ticarî İşletme Rehni
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakerelerine
başlıyoruz.
4. - Ticarî İşletme Rehni Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı:234) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri,
komisyon raporu, 234 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Fatma
Şahin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ticarî İşletme
Rehni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'de, gümrük
birliğine girmiş olduğu ve Avrupa Birliğine geçiş süreci yaşamış olduğu bu
dönemde, 3 Kasım öncesi yaşamış olduğu ağır ekonomik krizlerin neticesinde,
birçok işyerimiz kapatılmış ve yaklaşık 1 500 000 insanımız işsiz kalmıştır.
Yaşanan bu ekonomik krizin neticesi olarak en büyük bedeli, küçük ve orta
ölçekli işletmeler dediğimiz KOBİ'lerimiz ödemiştir. Küçük ve orta ölçekli
işletmelerimizin Türkiye ekonomisindeki yerine bakacak olursak, Türkiye
ekonomisinde kurulu işletmede yüzde 98, çalışanların sayısında yüzde 68,
yatırımlarda yüzde 26, katmadeğerde yüzde 38 ve ihracatta yüzde 10 gibi bir yer
tutmaktadır. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonominin kalbi olduğunu bilen
AK Parti hükümeti, ekonomik kalkınmayı birinci hedef olarak almış ve bu nedenle
de küçük ve orta ölçekli işletmelerin sorunlarına çözüm bulmak ve desteklemek
amacıyla bu tasarıyı getirmiştir.
(1) 234 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bu tasarının küçük ve
orta ölçekli işletmelere neler getirdiğine, neler götürdüğüne bir göz atmak
gerekiyor. KOBİ'ler dediğimiz küçük ve orta ölçekli işletmelerin en büyük
sıkıntıları nedir diye dönüp baktığımızda, finansman problemlerinin olduğu ve
banka kredisi almak istedikleri zaman, çok az bir özsermayeyle hareket
ettiklerinden, karşılığında gösterecek gayrimenkulleri de olmadığından banka
kredilerinde teminat sıkıntıları yaşandığı gözlenmiştir.
KOBİ'lere serbestlik
getirmek ve işverenlerimizin rahat hareket alanı bulması açısından bu tasarı
getirilmiştir. Banka kredi teminatlarına başvurulduğunda, daha önceki
düzenlemeye göre, bir makine veya teçhizat aldığınız zaman bunun karşılığında
bütün işletmenizi rehin olarak göstermek durumundaydınız. Getirilen bu
tasarıyla -şu anda almış olduğunuz makinenin bedeli neyse- işletmenizdeki
herhangi bir makineyi rehin olarak gösterebiliyorsunuz veya yeni aldığınız
makineyi de rehnedebiliyorsunuz. Böyle bir elastikiyet, böyle bir serbestlik
getirilmesini, KOBİ'lerimizin önünü açma adına, çok önemsediğimizi
bildiriyoruz. Ayrıca, Halk Bankası ve diğer bankaların kredi verme durumunda,
rizikolarını minimize etme adına, bu tasarıyla, alınan malların
sigortalattırılma zorunluluğu getirilmiştir. Böylece, kredi veren
bankalarımızın da zor durumda kalması önlenmiştir. Çok önemsediğim için burada
tekrar söylemek istiyorum: Bu tasarının 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasının,
CHP'li sayın milletvekili arkadaşlarımızla komisyonda yaptığımız istişare
sonunda, kaldırılmasının uygun olduğuna karar verilmiştir.
Dördüncü fıkrayı size
açıklayacak olursam; işletmede rehnedilen malın üzerinde, üçüncü bir kişi
tarafından bakıldığı zaman görülecek, madenî bir levha üzerinde asılı olarak
"rehinlidir" yazısının olması gerekiyor. Arkadaşlarımızla yaptığımız
istişare sonucunda -işletmeden gelen bir arkadaşınız olarak- çalışan işçinin
motivasyonunu kırması açısından, işletmeyi dolaşan müşterilerin orada
"rehinlidir" levhasını gördüğü zaman, o işletmenin itibarını ve
imajını zedeleyeceğini düşündüğümüzden, CHP'li milletvekili arkadaşlarımızla
beraber bu fıkranın maddeden çıkarılmasına oybirliğiyle karar verdik.
Bu kanun tasarısının
dışında, Sanayi Bakanlığımız, KOBİ'lerle ilgili yapılan çalışmalarda başka ne
yapabiliriz diye bakmış ve KOSGEB bünyesinde yeniden bir yapılanma meydana
gelmiş; Sanayi Bakanımızın üzerinde titizlikle durmuş olduğu, 8 adet
destekleme, 22 ana başlıkta 38 adete çıkarılmış ve bunun sonucunda 130 trilyon
lira, KOSGEB'e, fon ayrılmıştır.
59 uncu AK Parti
hükümeti, kendine birinci hedef olarak ekonomik kalkınmayı almıştır ve
Türkiye'nin en büyük sorunu olan işsizliği, özel sektörün önündeki engelleri
tek tek kaldırarak çözebileceği düşüncesiyle, bu tür yasaları çıkarmaya devam
edecektir.
Bundan dolayı Sayın
Bakanımızı huzurlarınızda kutluyorum. Bu tasarının hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Şahin.
Tasarının tümü üzerinde
başka söz talebi?.. Yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TİCARÎ İŞLETME REHNİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 21.7.1971 tarihli
ve 1447 sayılı Ticarî İşletme Rehni Kanununun 12 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "ikiyüz elli" ibaresi "ikimilyar"
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 1447 sayılı
Kanunun numarasız olan ek maddesi "Ek Madde 1" olarak
numaralandırılmış ve aynı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.
"EK MADDE 2. - Sanayi
işletmelerinde 3 üncü maddenin (b) ve
(c) bentlerinde yer alan unsurlardan bir veya daha fazlası rehnin konusu
yapılabilir, ticarî işletme rehnine konu kredilerle satın alınan makine,
ekipman, araç, alet ve cihazlar rehnedilebilir. Rehinli mallar alacaklının
belirleyeceği muhtemel rizikolara karşı sigorta ettirilir. Sigorta
masraflarının hangi tarafa ait olacağı rehin sözleşmesinde belirtilir.
Sanayi işletmelerinde
rehne konu olan varlıkların bir listesi işletmenin yasal defterlerinden işletme
veya yevmiye defterinin son sayfasına noter tarafından onaylanarak eklenir. Bu
listelerde, rehinli malların özellikleri açıkça belirtilir. Bu işlem rehnin
devamı süresince her yıl yenilenir.
Ticarî işletme rehnine
ilişkin hükümler bu maddeye göre sanayi işletmelerinde yapılan rehinlerde de
uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Tasarı kabul edilmiştir; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına 4 üncü Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
raporunun müzakeresine başlıyoruz.
5. - Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına 4
üncü Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/539) (S. Sayısı: 215) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 215 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(1) 215 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın Süleyman Gündüz; buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Yok efendim.
BAŞKAN - Başka söz
talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
GÜNEYDOĞU AVRUPA ÇOKULUSLU BARIŞ GÜCÜ ANLAŞMASINA
4 ÜNCÜ EK PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 11 Aralık 2002
tarihinde Roma'da imzalanan "Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü
Anlaşmasına 4 üncü Ek Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına 4 üncü Ek
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 307
Kabul : 299
Ret : 7
Çekimser : 1
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum. (1)
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı ile Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
6. - Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı ile Adalet ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/298) (S. Sayısı: 213) (2)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 213 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Türkiye
Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
görüş ve düşüncelerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarının genel gerekçesinde de belirtildiği üzere adalet hizmetlerinde görev
alan yargıç ve savcılar ile yardımcı adalet personelinin meslek öncesi ve
meslek içi eğitim hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesi ve uyuşmazlıkları
çözecek olan yargıçların en iyi şekilde yetiştirilmeleri asıl amaç olup, bu
amacın gerçekleşmesi için, öncelikle adlî ve idarî yargı yargıç ve savcılarının
çok iyi yetişmeleri gerekmektedir.
Dünyada her alanda çok
hızlı bir değişim ve gelişim yaşanmakta, her beş yılda dünyada var olan tüm
bilginin ikiye katlandığı ifade edilmektedir. Böyle bir ortamda, hukukî
sorunlar ve uyuşmazlıklar da nitelik ve nicelik yönünden değişim göstermekte,
daha karmaşık bir hal almakta, bu sorunlara ve uyuşmazlıklara çözüm üretmek,
yeni bilgiler edinme ihtiyacını ortaya koymaktadır.
Günümüzde lisans
düzeyinde eğitim veren hukuk fakültelerinde, genelde uygulamadan kopuk, teorik
ve akademik eğitim verilmektedir. Hukuk fakültelerinden mezun olanlar, meslek
alanlarına göre yaptıkları staj eğitimleriyle, seçtikleri meslek dalında
yetiştirilmektedir. Özellikle, ülkemizde son yıllarda ve gelişigüzel şekilde
çok sayıda hukuk fakültesi açılmış olması ve hukuk eğitiminin kalitesinin
giderek düşmesi, yargı sistemimizi de olumsuz etkilemiştir. Bu durum
karşısında, hukuk ve adalet alanında görev üstlenenlere, hukuk fakültelerinde
verilen teorik ve akademik eğitim ve öğretimin yanında, meslek öncesi ve meslek
içi eğitimde uzmanlık programları, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri
etkinlikler düzenlemek yoluyla yeni bilgilerin kazandırılmasının, bu meslek
mensuplarını daha verimli ve üretken kılacağı kuşkusuzdur. Bu ihtiyacı
karşılamak üzere yeni bir eğitim kurumunun kurulması zorunluluğu ortaya çıkmış
ve diğer gelişmiş ülkelerdeki örnekler de dikkate alınarak, Türkiye Adalet
Akademisi Kanunu Tasarısı hazırlanmıştır.
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(2) 213 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Adaletin daha hızlı,
etkin ve doğru şekilde gerçekleşmesi için hem uzmanlık mahkemelerine hem de bu
mahkemelerde görev yapacak yetişmiş uzman hukukçulara ihtiyaç bulunmaktadır.
Kuruluş amacı doğrultusunda çalışacak bir adalet akademisinin, özellikle yargıç
ve savcıların ve yardımcı adalet personelinin uzmanlık alanlarında
yetişmelerine katkı sağlayacağı kuşkusuzdur. Ancak, kabul etmek gerekir ki,
Türkiye adalet akademisinin başarılı olabilmesi için, bilimsel, yönetsel ve
malî yönden özerk olması gerekmektedir. Türkiye Adalet Akademisi Yasa
Tasarısının 9 uncu maddesinde sözü edilen akademi başkanı ve başkan
yardımcılarının Bakanlar Kurulu tarafından atanması, bilimsel, yönetsel ve malî
özerklikle bağdaşmaz. Bu düzenleme, akademiyi yürütmenin vesayeti altına sokar.
Doğru olan, başkan ve başkan yardımcılarının, akademi genel kurulunca
atanmasıdır.
Ayrıca, yine hükümet
tasarısının 11 inci maddesinde yer alan akademi genel sekreterinin başkanın
teklifi üzerine Bakan tarafından atanması şeklindeki düzenleme de, sözünü
ettiğimiz özerklik anlayışıyla bağdaşmaz. Her ne kadar Plan ve Bütçe
Komisyonunda Bakan tarafından değil başkan tarafından atanması şeklinde
değiştirilmişse de, doğru olan, akademi genel sekreterinin akademi yönetim
kurulu tarafından atanmasıdır.
Diğer taraftan, tasarıda,
avukat stajının, baroların bağımsızlığı, stajın kesintisiz yapılması ve
barolarda staj eğitim kurumunun oluşturulması nedeniyle, akademide staj
yapılması hususunun baroların veya Barolar Birliğinin isteğine bağlı konulması
da isabetli olmuştur.
Diğer taraftan, hükümet
tasarısının 12 nci maddesinde, genel kurulun yapısıyla ilgili yer alan
düzenleme, Adalet Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonunda kısmen değiştirilmiş,
iyileştirilmiş olup, böylece, "Adalet Akademisinin" "Adalet
Bakanlığı Akademisi" olması ve buna dönüşmesi önlenmeye çalışılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
sonuç olarak, Türkiye adalet akademisinin kurulmasının, akademinin kuruluş
gerekçesine uygun olarak hizmet vermesinin, Türk yargısına olumlu anlamda
yapıcı katkıda bulunacağına inanmaktayız.
Bunun için de bir kez
daha vurgulamak gerekir ki, bu kurumun, adalet akademisinin başarı şansı,
vesayet altında tutulmamasına, özerk bir kuruluş olmasına bağlıdır. Bu noktada
gereken özenin ve duyarlılığın gösterileceği umudunu taşıyor, tasarıyı genel
anlamda olumlu bulduğumuzu ve desteklediğimizi belirtiyor, Yüce Kurulu saygıyla
selamlıyorum.(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yergök.
Tasarının tümü üzerinde
başka söz talebi?.. Yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun
amacı, Türkiye Adalet Akademisinin kuruluş ve görevleriyle ilgili esasları
düzenlemektir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2.- Bu Kanun,
Türkiye Adalet Akademisinin kuruluşunu, görevlerini, organlarını ve bunların
işleyişini, görevlendirilenleri, Akademi hizmetlerinden yararlananları ve diğer
personeli kapsar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3.- Bu Kanunda geçen:
a) Akademi: Türkiye
Adalet Akademisini,
b) Bakanlık: Adalet Bakanlığını,
c) Bakan: Adalet
Bakanını,
d) Başkanlık: Türkiye
Adalet Akademisi Başkanlığını,
e) Başkan: Türkiye Adalet
Akademisi Başkanını,
f) Genel Sekreter:
Türkiye Adalet Akademisi Genel Sekreterini,
g) Genel Kurul: Türkiye
Adalet Akademisi Genel Kurulunu,
h) Yönetim Kurulu:
Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulunu,
ı) Denetim Kurulu:
Türkiye Adalet Akademisi Denetim Kurulunu,
i) Eğitim Merkezi:
Türkiye Adalet Akademisi Eğitim Merkezini
İfade eder.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Kuruluş ve Görev
Kuruluş
MADDE 4.- Bu Kanunda yazılı görevleri yerine getirmek
amacıyla tüzel kişiliğe sahip, bilimsel, idarî ve malî özerkliği olan Türkiye
Adalet Akademisi kurulmuştur.
Akademinin ilgili olduğu
Bakanlık Adalet Bakanlığıdır.
Akademi, bu Kanunda
belirtilmeyen hâllerde özel hukuk hükümlerine tâbidir.
Akademinin merkezi
Ankara'dadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Görev
MADDE 5.- Akademinin
görevleri şunlardır:
1. Eğitim:
a) Adlî, idarî ve askerî
yargı hâkim ve savcıları ve noterler ile adalet hizmetlerine yardımcı
personelin ve talep halinde avukatların, meslek öncesi ve meslek içi eğitimi ve
gelişmesi için kurslar açmak; belli alanlarda uzmanlık programları, seminer,
sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler düzenlemek; sertifika ile
değerlendirilecek eğitim ve öğretim
programlarını uygulamak; hukuk ve adalet alanında ilgili kurum, kuruluş
ve kurulların hazırlayacakları eğitim plânlarının ve araştırma projelerinin
yapılmasına ve yürütülmesine yardımcı olmak.
b) Hukuk ve adalet
alanını ilgilendiren eğitim ve öğretim çalışmaları hakkında ilgili kurum,
kuruluş ve kurullara görüş bildirmek.
2. Danışma ve yardım:
Ulusal ve uluslararası
hukuk ile adlî ve meslekî konular hakkında danışmanlık hizmeti vermek ve görüş
bildirmek.
3. İnceleme, araştırma ve
yayın:
a) Toplum ihtiyaçlarına
uygun olarak mevzuatın geliştirilmesi ve bu yönde çalışmaların yürütülmesi
bakımından araştırmalar yapmak, araştırmalara dayanan önerilerde bulunmak,
yayınlar yapmak, gerekirse taslaklar hazırlamak.
b) Hukuk ve adalet
alanını ilgilendiren konularda inceleme ve araştırmalar yapmak, yaptırmak; bu
konularda seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler düzenlemek;
yayınlar yapmak ve bu gibi çalışmaları desteklemek.
c) Uluslararası kurum ve
kuruluşların hukuk ve adalet alanındaki gelişmelerle ilgili yayınlarını takip
etmek, gerekli görülenleri tercüme ettirerek yayımlamak; Türk hukuk ve adalet
alanında faydalı olan yabancı eserler için hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar
Birliği, Türkiye Noterler Birliği ve diğer ilgili kurum, kuruluş ve kurullarla
işbirliği yaparak çeviri plânı hazırlamak ve bu plânın gerçekleştirilmesine
yönelik tedbirleri almak.
4. Dokümantasyon:
Türkiye ve diğer devletlerdeki
hukuk ve adalet alanını ilgilendiren belgelerin, mevzuatın, mahkeme
kararlarının ve yayınların ilgililerin
faydalanmasına sunulmasını sağlamak üzere bir bilgi ve belge merkezi, bilgi
bankası ve kütüphane kurmak; Türk hukuk
ve adalet bibliyografyalarını hazırlamak, hazırlatmak ve bunları yayımlamak.
5. Meslek öncesi eğitim
ve staj:
a) Adlî ve idarî yargı
hâkim ve savcılarının meslek öncesi eğitimlerinin hazırlık ve son dönemlerini
bu Kanun ve yönetmelik hükümlerine göre yürütmek.
b) Askerî yargı hâkim ve
savcıları ile noterlerin ve talep halinde avukatların stajlarında meslek öncesi
eğitim programları düzenlemek.
6. Diğer görevler:
Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
Diğer kurum, kuruluş ve
kurullara kanunlarla verilen görev ve
yetkiler saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
İşbirliği
MADDE 6.- Akademi,
görevlerini yerine getirebilmek için Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay,
Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, Uyuşmazlık Mahkemesi, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yüksek Seçim Kurulu, hukuk fakülteleri, Türkiye
Barolar Birliği, Türkiye Noterler Birliği ve görevin gerektirdiği diğer kurum,
kuruluş ve kurullarla işbirliği yapar; bunlarla ortak çalışma, araştırma,
eğitim programları uygulayabilir; danışma kurulları ve komisyonlar
oluşturabilir.
Yurt içindeki uzmanlardan
faydalanabilir; ilgili uluslararası kurumlarla meslekî ve bilimsel ilişkiler
kurabilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Akademi Teşkilâtı
BİRİNCİ BÖLÜM
Organlar
Organlar
MADDE 7. - Akademinin
organları şunlardır:
a) Başkanlık.
b) Genel Kurul.
c) Yönetim Kurulu.
d) Denetim Kurulu.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Başkanlık
Başkanlık
MADDE 8. - Başkanlık,
Başkan ile iki başkan yardımcısı ve Genel Sekreterden oluşur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Başkan ve başkan
yardımcıları
MADDE 9. - Başkan ve
başkan yardımcıları, Yönetim Kurulunca ve en az beş üyenin olumlu oyu ile
Yargıtay ve Danıştay üyeleri, birinci sınıf adlî ve idarî yargı hâkim ve
savcıları ile bu sınıftan sayılanlar, hukuk profesörleri, en az yirmi yıl
fiilen mesleği icra etmiş avukatlar veya en az yirmi yıl fiilen mesleği icra
etmiş birinci sınıf noterlerden kendilerinin muvafakatları alınarak ve her biri
için gösterilen üçer aday arasından Bakanlar Kurulunca dört yıl süre ile
seçilip görevlendirilir veya atanırlar. Süresi biten Başkan ve başkan
yardımcıları, iki dönem daha aynı usulle yeniden seçilip görevlendirilebilir
veya atanabilirler.
Başkanın özürlü veya
izinli olması ya da geçici olarak görevinden ayrılması durumunda, Başkana ait
görev ve yetkiler, Yönetim Kurulunca görevlendirilen Başkan yardımcısı
tarafından yerine getirilir.
Süresinden önce boşalan
başkan ve başkan yardımcılıklarına dört yıl için birinci fıkrada yazılı
usullere göre yeniden görevlendirme veya atama yapılır.
Başkan ve başkan
yardımcılıklarına kamu kurum, kuruluş veya kurul mensupları arasından seçilenler,
istekleri doğrultusunda bu görevlere atanır veya görevlendirilirler.
Görevlendirilenler, Akademideki görevleri süresince aylıklı izinli sayılırlar;
bunların kamu kurum, kuruluş ve kurullarındaki kadroları ile ilgileri kesilmez.
Başkan ve başkan yardımcılıklarına kamu kurum, kuruluş veya kurul mensupları
arasından seçilip atananlardan Akademideki görevleri sona erenler, görevlerinin
sona erdiği tarihten itibaren otuz gün içinde kendi kurum, kuruluş veya
kurullarına başvurduklarında, eski görevlerine veya kazanılmış hak aylık
derecelerindeki başka bir göreve atanırlar. Avukatlık ve noterlikten Başkan ve
başkan yardımcılığına atananlar, görevleri süresince aslî görevlerini icra
edemezler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Başkanın Görevleri
MADDE 10.- a) Başkan,
Teşkilâtın en üst ve ita amiri olup, Akademiyi temsil eder.
Başkan, Akademinin
çalışma programını, çalışma raporunu hazırlayıp, Yönetim Kuruluna sunar; bu
programın gerçekleştirilmesi için gereken işlemlerin yapılmasını sağlar;
Yönetim Kurulu kararlarını uygular; Akademinin öğretim ve araştırma kadrosu
için Yönetim Kuruluna tekliflerde bulunur.
Başkan, Akademinin
yönetiminden, eğitim ve araştırma faaliyetlerinin çalışma programına uygun
olarak yürütülmesinden, Akademide görev alan yönetim, öğretim ve araştırma
personelinin görevlerini gereği gibi yerine getirmesinden ve denetiminden
sorumludur.
b) Başkan yardımcıları,
kanunlarla veya Başkan tarafından verilen görevleri yaparlar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Bir önerge var;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 213
sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin
kenar başlığının "Başkan ve başkan yardımcılarının görevleri"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik Şaban Dişli İsmail Soylu
Bursa Sakarya Hatay
İbrahim Çakmak Mehmet
Ergün Dağcıoğlu Hamit Taşçı
Tokat Tokat Ordu
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
ADINA HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet ?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
"Gerekçe:
Kanun Tasarısının 10 uncu
maddesinde, akademi başkanının yanında, başkan yardımcılarının da görevleri
hükme bağlandığından, kenar başlığın madde içeriğine uygun hale getirilmesi
amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum :
Genel Sekreter
MADDE 11.- Genel Sekreter, dört yıllık yükseköğretim
mezunlarından, 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbi
görevlerde oniki yıl hizmeti bulunan ve aynı Kanunun 48 inci maddesinde aranan
şartlara sahip olanlar arasından Başkan tarafından atanır. Genel Sekreter
hakkında Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.
Genel Sekreter,
Akademinin tahakkuk memurluğunu yapar; gerekli hesapların ve demirbaş
kayıtlarının tutulmasını sağlar; Başkanın verdiği diğer görevleri yerine
getirir. Genel Sekreter, idarî işlerin teşkilâtlandırılmasından, kayıt ve
dosyaların tutulmasından, idarî personelin çalışmasından sorumludur.
Genel Sekreterin
görevleri ve çalışma usul ve esasları
yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sıvas Milletvekili Sayın Ömer Kulaksız; buyurun
Sayın Kulaksız.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER
KULAKSIZ (Sıvas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 213 sıra sayılı Türkiye
Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun
tasarısı, Türkiye adalet akademilerini düzenlemekte ve bu tasarının
kanunlaşmasıyla, Türk hukuk sisteminde bir reform daha gerçekleşmiş olup,
gecikmiş bir ihtiyacı da karşılamış olacaktır.
Adalet akademilerinin
kurulması, bir devrim niteliğini taşımaktadır. Akademi, hâkim ve savcıları,
değişen dünya ve olaylara göre eğitecek, Türk hukuk sisteminin önünü açacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarının kanunlaşmasıyla, hukuk sistemimize önemli
katkılar sağlanacaktır. Mevzuatın toparlanmasını temin etmek, en büyük
toplumsal özlemlerimizden biri olan yargı reformunu, kendi doğal mecrasında
günlük siyaset ve siyasî menfaatların üzerinde gerçekleştirme yolunda çok
önemli katkıları olacaktır. Bu manada, adalet ile siyasetin ayrılması ve
yargıda ulusal iradenin gerçekleşmesi temin edilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanunun getirdiği en önemli yenilik, akademiye 4 üncü maddeyle
getirilen, tüzelkişiliğe sahip, bilimsel, idarî ve malî özerkliktir.
Tasarının, yalnızca
"Başkan ve başkan yardımcıları" başlığını taşıyan 9 uncu maddesine
bakılarak, bu tasarıyla oluşturulmaya çalışılan adalet akademisinin yapısının
özerk olmadığı sonucuna ulaşılabilir; ancak, sadece 9 uncu maddeye bakarak bir sonuca
ulaşmak ve kurulacak akademinin özerk olmadığı düşüncesine varmak mümkün
değildir. Tasarıyı bir bütün olarak ele almak, tasarının maddelerinin
birbiriyle olan bağlantılarını kurmak, yani, tasarıyı bir bütün olarak
değerlendirmek ve irdelemek gerekir. Bu bağlamda, tasarının "Genel
Kurul" başlığını taşıyan 12 nci maddesi, "Genel Kurulun
görevleri" başlığını taşıyan 14 üncü maddesi, "Yönetim Kurulu"
başlığını taşıyan 15 inci maddesi ve "Yönetim Kurulunun görevleri" başlığını
taşıyan 17 nci maddesinin birbirleriyle olan bağlantılarını dikkate alıp
inceleyerek, akademinin yapısının özerk olduğu sonucuna rahatlıkla
ulaşabiliriz. Şöyle ki: Tasarının "Genel Kurul" başlığını taşıyan 12
nci maddesine baktığımızda, Genel Kurulu oluşturan 31 üyeden sadece Adalet
Bakanının siyasî olduğu görülmektedir; 7 üye, hâkim statüsünde olan
bürokratlardan oluşmaktadır; geriye kalan 23 üye ise, bağımsız yargı
organlarının kendi üyelerinden seçmiş oldukları üyelerden oluşmaktadır.
Görüldüğü gibi, Genel Kurul, yapısı itibariyle, bağımsız yargı organlarının ve
bağımsız kuruluşların kendi içlerinden seçmiş oldukları üyelerden oluşmaktadır.
"Genel Kurulun
görevleri" başlığını taşıyan 14 üncü maddenin (a) fıkrasında ise, Yönetim
Kurulunun asıl ve yedek üyelerinin Genel Kurul tarafından seçileceği
belirtilmektedir.
Yine, tasarının
"Yönetim Kurulu" başlığını taşıyan 15 inci maddesi incelendiğinde,
Yönetim Kurulunun 1'i Başkan olmak üzere, 7 asıl ve 3 yedek üyeden müteşekkil
olduğu görülmektedir. Aynı maddenin (b) fıkrasına bakıldığında, 5 asıl ve 3
yedek üyenin, tamamıyla bağımsız kişilerden oluşan Genel Kurulun kendi üyeleri
arasından seçileceği hususu düzenlenmektedir.
"Yönetim Kurulunun
görevleri" başlığını taşıyan 17 nci maddede, başkan ve başkan yardımcıları
adaylarını belirleme yetkisinin Yönetim Kurulunda olduğu görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; açıklamaya çalıştığım gibi, Adalet Akademisini oluşturan
yapıya baktığınızda, bağımsız bir Genel Kurul, bu Genel Kurulun ağırlıklı
olarak oluşturduğu yine bağımsız bir Yönetim Kurulu ve bu Yönetim Kurulunun
bağımsız olan kendi üyeleri arasından belirlemiş olduğu başkan ve başkan
yardımcısı adayları bulunmaktadır. 9 uncu maddeyle Bakanlar Kuruluna verilen
yetki, bağımsız Genel Kurul tarafından seçilen ve bağımsız kişilerden olan
Yönetim Kurulunun kendi üyeleri arasında belirledikleri 3 başkan adayından
birisini başkan olarak tespit etmekten ibarettir; yani, Bakanlar Kurulunun
yetkisi, sadece tespitle sınırlıdır. Bu durum, akademinin özerk yapısına hiçbir
şekilde etki edemez.
Genel Sekreter ise, 11
nci maddede düzenlendiği haliyle, dört yıllık yükseköğretim mezunlarından,
devlet memuriyetinde oniki yıllık meslekî tecrübeye ve devlet memuru olmak için
657 sayılı Devlet Memurları Kanununda aranan şartlara sahip olanlar arasından,
Akademi Başkanının teklifi üzerine, Bakan tarafından atanacaktır. Aranan
nitelikler dikkate alındığında, Akademinin özerk yapısı zedelenmemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk hukuk sistemindeki tıkanıklıkların aşılmasını, çağdaş hukuk
adamları yetişmesini, hukuk formasyonunun gelişerek ilerlemesini sağlayacak,
kanun devletinden hukuk devletine geçişte sağlam bir köprü oluşturacak,
tamamıyla özerk ve bağımsız Adalet Akademisini Türk hukukuna armağan edecek bu
kanunun aziz milletimize hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kulaksız.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kurullar
Genel Kurul
MADDE 12.- Genel Kurul,
Bakan, Bakanlık Müsteşarı, Ceza İşleri Genel Müdürü, Hukuk İşleri Genel Müdürü,
Kanunlar Genel Müdürü, Avrupa Birliği Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü,
Eğitim Dairesi Başkanı ile dört yıl için seçilen aşağıdaki üyelerden oluşur:
a) Yargıtay Büyük Genel
Kurulunun ikisi hukuk daireleri, ikisi ceza daireleri üyeleri arasından
seçeceği dört üye,
b) Danıştay Genel
Kurulunun üyeleri arasından seçeceği üç üye.
c) Askerî Yargıtay Genel
Kurulunun kendi üyeleri arasından seçeceği bir üye.
d) Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi Genel Kurulunun hâkim sınıfından olan kendi üyeleri arasından
seçeceği bir üye.
e) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun kendi üyeleri arasından seçeceği bir üye.
f) Yükseköğretim
Kurulunun Türkiye'deki hukuk öğretim üyeleri arasından seçeceği beş üye.
g) Türkiye Barolar
Birliği Yönetim Kurulunun en az onbeş yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar
arasından seçeceği üç üye.
h) Türkiye Noterler
Birliği Yönetim Kurulunun birinci sınıf noterler arasından seçeceği bir üye.
ı) 22 ve 23 üncü maddeler
ile 24 üncü maddenin ikinci fıkrası kapsamında olanların kendi aralarından seçeceği dört üye.
Başkan ve Akademinin
önceki başkanları, Genel Kurulun tabiî üyeleridir.
Kurum, kuruluş ve
kurullarında görevleri sona ermiş üyeler, yerlerine yeni üye seçilinceye kadar
görevlerine devam ederler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş
sıralarına göre okutup, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 213
sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Mustafa Nuri Akbulut |
Sabri Varan |
|
Ankara |
Erzurum |
Gümüşhane |
|
Ünal Kacır |
|
Fahri Keskin |
|
İstanbul |
|
Eskişehir |
"Yüksek Öğretim
Kurulunun Türkiye'deki hukuk fakültelerinin öğretim üyeleri arasından seçeceği
2 üye,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İkinci önergeyi okutup,
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 213
sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesinin (g) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Sabri Varan |
Mustafa Nuri Akbulut |
|
Ankara |
Gümüşhane |
Erzurum |
|
Selami Uzun |
|
Ünal Kacır |
|
Sıvas |
|
İstanbul |
"Türkiye Barolar
Birliğinin yönetim kurulunun en az 15 yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar
arasından seçeceği bir üye,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
ADINA HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi mi
okutayım?
HALUK İPEK (Ankara) -
Sayın Başkan, gerekçeyi okutun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
"Gerekçe:
Genel Kurulun üye
sayısının daha az olmasının uygun olduğu düşünüldüğünden."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon ve Hükümetin
takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 213
sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk
İpek
(Ankara)
ve
arkadaşları
"Yüksek Öğretim
Kurulunun Türkiye'deki hukuk fakültelerinin öğretim üyeleri arasından seçeceği
2 üye,"
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
ADINA HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Gerekçeyi mi
okutayım?
HALUK İPEK (Ankara) -
Sayın Başkan, gerekçeyi okutun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
"Gerekçe:
Genel Kurulun üye
sayısının daha az olmasının uygun olacağı düşünüldüğünden."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun ve Hükümetin
takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen iki önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
Genel Kurulun toplantı
usul ve esasları
MADDE 13.- Genel Kurul,
her yıl Nisan ayı içinde toplanır. Yönetim Kurulu veya Başkan gereken hallerde
Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırabilir. Genel Kurulun en az onbeş
üyesinin görüşülecek konuyu da belirten yazılı istemi üzerine Başkan, Genel
Kurulu olağanüstü toplantıya çağırır.
Genel Kurul, o toplantı
için üyeleri arasından seçilen başkanın başkanlığında toplanır.
Genel Kurul, üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile toplanır; çoğunluk sağlanamazsa ikinci toplantı
katılan üyelerle yapılır. Kararlar, toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu ile
alınır.
Genel Kurulun toplantı,
çalışma usul ve esasları yönetmelikle
düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
Genel Kurulun görevleri
MADDE 14.- Genel Kurulun
görevleri şunlardır:
a) Yönetim Kuruluna
katılacak asıl ve yedek üyeleri seçmek.
b) Yönetim Kurulu
tarafından sunulan yıllık çalışma raporu ile Denetim Kurulu raporunu
inceleyerek karara bağlamak.
c) Yönetim Kurulu
tarafından sunulan kısa ve uzun vadeli eğitim ve öğretim plânı ile yıllık
çalışma programını görüşerek karara bağlamak.
d) Yönetim Kurulu
tarafından teklif edilen yıllık bütçeyi ve personel ihtiyaçlarını inceleyerek
karara bağlamak.
e) Başkan ile Yönetim ve
Denetim kurullarının ibrası hakkında
karar vermek.
f) Akademide verilen
hizmetler karşılığında alınacak ücretler için Yönetim Kurulunca hazırlanan
tarifeyi onaylamak.
g) Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine
getirmek.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
Yönetim Kurulu
MADDE 15.- Yönetim
Kurulu, Başkan ile altısı asıl ve üçü yedek olmak üzere aşağıdaki üyelerden
oluşur:
a) Bakanlık Personel
Genel Müdürü.
b) Genel Kurulun kendi
üyeleri veya 9 uncu maddenin birinci fıkrasında yazılı niteliklere sahip diğer
kimseler arasından seçeceği beş asıl ve üç yedek üye.
Seçimle gelen üyelerin
görev süresi dört yıldır. Ancak Yönetim Kurulunun seçimle gelen asıl üyelerinden
önce ikisi, sonra üçü sırayla her iki yılda bir yenilenir.
Görev süresi sona eren
üyeler yeniden seçilebilirler.
Seçimle gelen üyelerin
herhangi bir sebeple üyelikten ayrılması hâlinde yedek üyeler göreve çağrılır.
Yedek üye, yerini aldığı üyenin süresini tamamlar. Bakanlık Personel Genel
Müdürü bulunmadığı zaman kendisine vekâlet eden yardımcısı, Yönetim Kuruluna
katılır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
Yönetim Kurulunun
toplantı usul ve esasları
MADDE 16.- Başkan,
Yönetim Kurulunun başkanıdır. Yönetim Kurulu, en az beş üye ile toplanır ve
toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile karar verir.
Yönetim Kurulunun
toplantı, çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
Yönetim Kurulunun
görevleri
MADDE 17.- Yönetim Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Başkan ve başkan
yardımcıları adaylarını belirlemek.
b) Başkanlık tarafından
hazırlanmış olan yıllık çalışma raporu ve programı ile yıllık bütçeyi ve
personel ihtiyaçlarını inceleyip Genel Kurula sunmak.
c) Başkanlık tarafından
hazırlanmış olan yönetmelik ve benzeri düzenlemeleri incelemek ve kabul etmek.
d) Kısa ve uzun vadeli
eğitim ve öğretim plânları hazırlamak, eğitim ve öğretim hizmetlerine ilişkin
kararları almak.
e) Akademinin görev
alanına giren konularda taşınır ve taşınmaz mal satın almak, yaptırmak, satmak,
kiralamak, rehin ve ipotek tesis etmek üzere gerekli işlemleri yerine getirmek,
f) Akademice verilen
hizmetler karşılığında alınacak ücretleri gösteren tarifeyi hazırlayıp Genel
Kurulun onayına sunmak.
g) Kanunlarla başka bir
organ gösterilmeksizin Akademiye verilen yönetim görevlerini yerine getirmek.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
Denetim Kurulu
MADDE 18.- Denetim
Kurulu, Genel Kurulun kendi üyeleri arasından seçtiği üç üyeden oluşur.
Üyelerin görev süreleri iki yıldır. Gerektiği hâllerde Denetim Kurulu, kamu
kurum ve kuruluşlarının denetim elemanlarından yardım isteyebilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
Denetim Kurulunun
görevleri
MADDE 19.- Denetim
Kurulu, Akademinin idarî ve malî denetiminden sorumludur.
Denetim Kurulu, yıl
içinde gerekli gördüğü hallerde her zaman denetleme yapabilir. Her yılın
sonunda yıllık denetim raporu düzenleyerek, birer örneğini Şubat ayının sonuna
kadar Genel Kurula ve Bakanlığa sunar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Akademi Görevlileri
BİRİNCİ BÖLÜM
Personel
İdarî personel
MADDE 20. - Akademinin
idarî personeli, naklen veya memuriyet sınavını kazananlar arasından Genel
Sekreterin teklifi üzerine Başkan tarafından atanır. Bunlar hakkında Devlet
Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
Uygulanacak esaslar
MADDE 21.- İdarî
personelin görevleri ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Öğretim Elemanları,
Görevlendirilenler ve Diğer Çalışanlar
Öğretim elemanları
MADDE 22.- a) Akademide
yükseköğretim kurumlarıyla işbirliği yapılarak, 4.11.1981 tarihli ve 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesi hükümlerine göre geçici olarak
öğretim elemanı görevlendirilebilir. Bunlar hakkında bu Kanun ile Yükseköğretim Kanunu hükümleri uygulanır.
Akademide, 2547 sayılı
Kanununun 34 üncü ve 11.10.1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel
Kanununun 16 ncı maddeleri hükümlerine göre sözleşmeli olarak yabancı uyruklu
öğretim elemanları çalıştırılabilir.
b) Akademide, (a)
bendinde belirtilenler dışında, Başkanın talebi üzerine yetkili kurul ve
organlarınca uygun görülen yeteri kadar Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay ve
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyesi, meslekte fiilen on yılını tamamlamış;
adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcıları, avukatlar, noterler ile alanında
uzman kişiler ders vermekle
görevlendirilebilirler. Bunlara 38 inci madde hükümlerine göre ders
ücreti ödenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
Görevlendirilenler
MADDE 23.- Kamu kurum,
kuruluş ve kurullarında çalışanlar, ilgili kurum, kuruluş ve kurulun uygun
görmesi ve ilgilinin kabul etmesi şartı ile Yönetim Kurulu tarafından,
yapılacak çalışmanın kapsamı ve süresi de dikkate alınarak en çok bir yıl
süreyle görevlendirilebilirler. Süresi sona erenler, aynı usule göre yeniden
görevlendirilebilir.
Uygun görme kararı;
Yargıtay üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, Danıştay üyeleri
hakkında Danıştay Başkanlık Kurulu, Askerî Yargıtay üyeleri hakkında Askerî
Yargıtay Başkanlar Kurulu, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri hakkında
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulu, hâkimler ve savcılar hakkında
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet Bakanlığında çalışan hâkimler
hakkında Bakan, askerî hâkim ve savcılar hakkında Millî Savunma Bakanlığı,
noterler hakkında Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulu tarafından verilir.
Yukarıdaki hükümlere göre
Akademide görevlendirilenler, kurumlarınca görev süresince aylıklı izinli sayılırlar. Bunların aylık, ek gösterge,
tazminat ve diğer malî ve sosyal hak ve yardımları kendi kurum, kuruluş ve
kurullarınca ödenir ve her türlü özlük hakları devam eder. Akademide
çalıştıkları süreler terfi ve emekliliklerinde hesaba katılır, terfileri
başkaca bir işleme gerek duyulmadan süresinde yapılır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
Diğer çalışanlar
MADDE 24.- Akademide,
yabancı uyruklular dahil sözleşmeli olarak araştırmacı ve danışman
çalıştırılabilir.
Emekli olan yüksek
mahkeme üyeleri, üniversite öğretim üyeleri ve alanında uzman diğer kişiler
Akademide sözleşmeli olarak çalıştırılabilirler. Bu şekilde çalıştırılacakların
emekli aylıkları ve diğer ödemeleri kesilmez.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
Çalışma usul ve esasları
MADDE 25.- 22 ve 23 üncü madde hükümlerine göre görev alan veya
çalışanların, çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
BEŞİNCİ KISIM
Eğitim ve Öğretim
Eğitim ve öğretim planı
MADDE 26.- Akademi; adlî,
idarî ve askerî yargı hâkim ve savcıların, avukat ve noterler ile adalet
hizmetlerine yardımcı personelin, meslek öncesinde ve meslek içinde yetişmeleri
için Bakanlık, Millî Savunma Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu,
Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Noterler Birliği ile işbirliği yaparak,
kalkınma planlarında belirtilen genel esaslara uygun olarak, kısa ve uzun
vadeli eğitim ve öğretim plânları hazırlar.
Bu planın hazırlanmasında
Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve hukuk
fakültelerinin görüşü alınır.
Eğitim ve öğretim
plânlarında, üniversitelerde veya yabancı ülkelerde hukuk alanında yüksek
lisans ve doktora öğrenimi yapmak için izin verilecek hâkim ve savcıların
sayısı da belirlenir.
Akademi, bu plânların uygulanması
için eğitim ve öğretim ile ilgili her çeşit tedbiri almak ve ilgili kurum,
kuruluş ve kurullarla işbirliği yapmakla görevlidir.
Bu plânların uygulanması
için gerekli harcamalar, ilgili kurum, kuruluş ve kurulların bütçesine
konulan ödeneklerle karşılanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
Eğitim Merkezi
MADDE 27.- Adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve
savcıları, avukat ve noterler ile adalet hizmetlerine yardımcı personelin
meslek öncesi ve meslek içi eğitimi ve gelişmesi için faaliyette bulunmak üzere
Ankara'da Akademi bünyesinde Eğitim Merkezi kurulur.
Eğitim Merkezi Müdürlüğü,
Müdür ile iki müdür yardımcısı ve bir bürodan oluşur.
Eğitim Merkezi
Müdürlüğüne birinci sınıfa ayrılmış adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları arasından;
müdür yardımcılıklarına en az ikinci dereceye yükselmiş olmak şartıyla
adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları arasından muvafakatları alınarak
Başkanın teklifi üzerine Bakan tarafından dört yıl için atama yapılır. Süresini
dolduranlar yeniden atanabilirler.
Büronun oluşumu, çalışma
usul ve esasları ile görevleri yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
Adlî ve idarî yargı hâkim
ve savcı adaylarının meslek öncesi eğitimleri
MADDE 28.- Adlî ve idarî
yargıda hâkim ve savcı adaylığına atananların meslek öncesi eğitim süresi iki
yıldır. Bu süre, hazırlık eğitimi, staj dönemi ve son eğitim dönemi olmak üzere
üç dönemi kapsar. Bu dönemlerin süreleri, hazırlık eğitimi ve son eğitim döneminde
adaylara öğretilecek konular, stajın yaptırılacağı yerler ve bunların süreleri
ile Yargıtay ve Danıştayda yapılma
şekli ve eğitimden sayılmayan sürelerin ne suretle tamamlatılacağına dair
hususlar yönetmelikle düzenlenir.
Hazırlık eğitimi ve son
eğitim, Eğitim Merkezinde yapılır.
Stajın Yargıtay ve
Danıştayda yapılma şekli ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar,
Yargıtay, Danıştay ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşleri alınmak
suretiyle çıkarılacak yönetmelikle; il valiliklerinde yapılma şekli ile hangi
illerde yapılacağı ise Adalet, İçişleri ve Maliye bakanlıklarınca birlikte
hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.
Eğitimde bir yılını
tamamlamış olan adaylara yirmi gün yıllık izin verilir.
İki yıllık eğitim
süresinde yirmi günlük yıllık izin ile her yıl için onbeş güne kadar hastalık
sebebiyle izinli geçirilen süreler eğitimden sayılır.
Eğitime başladıktan sonra
muvazzaf askerlik hizmetini yapmak üzere ayrılanlar, geri kalan sürelerini
terhislerini izleyen bir ay içinde başvurmak kaydıyla tamamlarlar.
Eğitim sonunda adaylar,
eğitim süresi içinde kendilerine öğretilen konularla ilgili olarak yazılı
sınava alınırlar.
Eğitim sonunda yazılı
sınavda başarı gösterenlerin mesleğe kabulleri ile atanmaları 24.2.1983 tarihli
ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu hükümlerine göre yapılır. Eğitim
sonunda yazılı sınavda başarı gösteremeyenlere iki ay içinde bir sınav hakkı
daha tanınır; bu sınavda da başarılı olamayanlar, talepleri hâlinde Bakanlıkça
merkez veya taşra teşkilâtında genel idare hizmetleri sınıfında bir kadroya
atanabilir, aksi hâlde bunların adaylığına Bakanlıkça son verilir.
Yazılı sınava ilişkin
hususlar yönetmelikle düzenlenir.
Adlî ve idarî yargı hâkim
ve savcı adayları, meslek öncesi eğitim süresi kadar mecburî hizmetle
yükümlüdürler. Bu konuda Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.
Adaylık ve staj dönemi
konularında bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde Hâkimler ve Savcılar Kanunu
hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 213
sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinin
birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Faruk
Çelik |
Nihat
Ergün |
Eyüp
Ayar |
|
Bursa |
Kocaeli |
Kocaeli |
|
Orhan
Taş |
|
Ömer
Kulaksız |
|
Sıvas |
|
Sıvas |
"Adlî ve idarî
yargıda hâkim ve savcı adaylığına atananların meslek öncesi eğitim süresi iki
yıldır. Bu süre, hazırlık eğitimi, staj dönemi ve son eğitim dönemi olmak üzere
üç dönemi kapsar. Staj döneminin son altı ayında adaylar, yabancı dil eğitimi
için yurt dışına gönderilebilirler. Bu dönemlerin süreleri, hazırlık eğitimi ve
son eğitim döneminde adaylara öğretilecek konular, stajın yaptırılacağı yerler ve
bunların süreleri, yabancı dil eğitimi için yurt dışına gönderilme usul ve
esasları ile Yargıtay ve Danıştayda yapılma şekli ve eğitimden sayılmayan
sürelerin ne suretle tamamlatılacağına dair hususlar yönetmelikle
düzenlenir."
"Stajın Yargıtay ve
Danıştayda yapılma şekli ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar,
Yargıtay, Danıştay ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşleri alınmak
suretiyle çıkarılacak yönetmelikle; il
valiliklerinde yapılma şekli ile hangi illerde yapılacağı Adalet, İçişleri ve
Maliye Bakanlıklarınca birlikte hazırlanacak yönetmelikle; yabancı dil eğitimi
için yurt dışına gönderilme usul ve esasları ise Devlet Personel Başkanlığının
görüşü alınmak suretiyle Adalet ve Maliye Bakanlıklarınca birlikte hazırlanacak
yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVELİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Adlî ve idarî yargıda
hâkim ve savcı adaylığına atananların, meslek öncesi eğitimlerinde yabancı dil
eğitimi için yurt dışına gönderilebilmelerini sağlamak amacıyla bu değişiklik
önergesi verilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.03
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
213 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6. - Türkiye Adalet
Akademisi Kanunu Tasarısı ile Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/298) (S. Sayısı: 213) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.18
BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
213 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6. - Türkiye Adalet
Akademisi Kanunu Tasarısı ile Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/298) (S. Sayısı: 213) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 29 uncu
maddesini okutuyorum:
Askerî yargı hâkim ve
savcıları ile avukat ve noterlerin meslek öncesi eğitimleri
MADDE 29.- Askerî yargı
hâkim ve savcıları ile avukat ve noterlerin stajları, tâbi oldukları özel kanun
hükümlerine göre yapılır. Millî Savunma Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği,
barolar veya Türkiye Noterler Birliğinin talebi hâlinde, Akademide bunlar için
belli dönemlere ait olmak ve süresi üç ayı geçmemek üzere meslek öncesi eğitim
programı düzenlenebilir. Bu süre staj süresine dahildir.
Askerî yargı hâkim ve
savcıları ile avukat ve noterlerin meslek öncesi eğitimlerine ilişkin esas ve
usuller, Millî Savunma Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Noterler
Birliğinin görüşleri alınarak Akademi tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle
düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi
okutuyorum:
Staj mahkemeleri
MADDE 30.- Adlî ve idarî
yargıda hâkimlik ve savcılık ile avukatlık stajının hangi mahkemelerde
yapılacağı ve esasları ile baroların görevleri, Yargıtay, Danıştay, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu, Türkiye Barolar Birliği ve Akademinin görüşü alındıktan
sonra Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Staj yaptırmakla görevli
mahkemeler ile bu mahkemelerin staj işlerini gereği gibi yürütebilmeleri için,
bir yargı çevresinde aynı işle görevli mahkemeler arasında işlerin dağıtımı, iş
durumu göz önünde tutularak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
31 inci maddeyi
okutuyorum:
Meslek içi eğitim ve
uzmanlık
MADDE 31.- Akademi, adlî,
idarî ve askerî yargı hâkim ve savcılarının, avukatların ve noterlerin meslek
içi eğitimi ile belli alanlarda uzmanlık kazanmaları için uzmanlık eğitim ve
öğretimi yapar, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler düzenler.
Bu konuda çıkarılacak
yönetmeliğe göre uzmanlık programına kaydolma hakkını kazanan adlî, idarî ve
askerî yargı hâkim ve savcılarına, kamu kurum, kuruluş veya kurullarında
çalışan hukuk müşaviri veya avukatlara ve noterlere öğrenim süresince izin
verilir.
Kendi hükümetleri
tarafından Akademinin uzmanlık programı veya diğer eğitim çalışmaları için
adaylığı teklif edilecek yabancılar, yönetmelikle belirlenecek esaslar
çerçevesinde öğrenci olarak kabul edilebilirler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
32 nci maddeyi
okutuyorum:
Diğer çalışmalar ve izin
MADDE 32. - Akademinin
açacağı kurs veya seminer, sertifika ve uzmanlık programlarına başvuracak adlî,
idarî ve askerî yargı hâkim ve savcılarına, kamu kurum, kuruluş veya
kurullarında çalışan avukat veya hukuk müşavirlerine ve noterlere bu
programlara devam edebilmeleri için verilecek iznin şartları ve süresi, 26 ncı
maddeye göre hazırlanacak eğitim ve öğretim plânları ve Akademinin bu
programlara kabul şartları göz önüne alınarak ilgili kurum, kuruluş veya
kurullar tarafından belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
33 üncü maddeyi
okutuyorum:
Personel için meslekî
kurslar
MADDE 33. - Akademi, icra
müdürleri, yazı işleri müdürleri, zabıt kâtipleri ve noter kâtipleri ile adalet
hizmetlerine yardımcı diğer görevliler için hizmet öncesi ve hizmet içi çeşitli
meslekî kurslar açar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
Malî, sosyal ve diğer
özlük hakları
MADDE 34. - Akademinin
uzmanlık eğitimine ve mesleki kurslarına bu Kanun hükümlerine ve ilgili
yönetmeliklere göre katılan görevlilere aylık, ek gösterge, tazminat ve diğer
malî ve sosyal hak ve yardımları kendi kurum, kuruluş ve kurullarınca ödenir ve
bunların her türlü özlük hakları devam eder. Akademide geçirdikleri süreler
terfi ve emekliliklerinde hesaba katılır, terfileri başkaca bir işleme gerek
duyulmadan süresinde yapılır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
35 inci maddeyi
okutuyorum:
ALTINCI KISIM
Malî Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Akademinin Gelirleri
Gelir kaynakları
MADDE 35.- Akademinin
gelir kaynakları şunlardır:
a) Her yıl Bakanlık
bütçesine konulacak ödenek.
b) Akademiye yapılacak
her türlü yardım, bağış ve vasiyetler.
c) Akademi tarafından
yapılacak araştırma, eğitim, öğretim, danışma ve diğer hizmetlerden alınacak
ücretler.
d) Yayın gelirleri.
e) Akademiye ait taşınır
veya taşınmaz malların gelirleri.
f) Yukarıda sayılan
gelirlerin nemalandırılması suretiyle elde edilecek gelirler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
36 ncı maddeyi
okutuyorum:
Malî kolaylıklar
MADDE 36.- Akademiye yapılacak aynî, nakdî ve sair
yardım, bağış ve vasiyetler, her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. Yardım,
bağış ve vasiyetlerin kullanılmasında, yardım, bağış ve vasiyeti yapanların
istedikleri ve Yönetim Kurulunca da kabul edilen kayıt ve şartlara uyulur.
Gelir veya kurumlar vergisine tâbi mükellefler tarafından Akademiye makbuz
karşılığında yapılacak nakdî bağışlar, yıllık beyanname ile bildirilecek
gelirlerden ve kurum kazancından indirilir.
Akademinin tesis, bina ve
arazileri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.
Akademi faaliyetlerinden
elde edilecek kazançlar, kurumlar vergisine tâbi değildir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
37 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Malî ve Sosyal Haklar
Ücret ve diğer malî
haklar
MADDE 37.- Akademi
Başkanı ve başkan yardımcılığına atananlar, birinci sınıf hâkim ve savcı için
ilgili mevzuatında öngörülen tüm malî, sosyal ve emeklilik haklarından aynen
yararlanırlar.
Yönetim Kurulu Başkan ve
üyelerinden uhdesinde kamu görevi bulunanlara ayda ikiden fazla olmamak üzere
her toplantı günü için (2500), uhdesinde herhangi bir kamu görevi
bulunmayanlara ise (3500) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan
katsayı ile çarpımı sonucu bulunan miktar üzerinden toplantı ücreti ödenir.
Akademi Başkan ve başkan
yardımcılarına ve 22 nci maddenin (a) bendine göre görevlendirilenlere (5000),
23 üncü maddeye göre görevlendirilenlere (4000), Eğitim Merkezi Müdürüne
(3000), Eğitim Merkezi müdür yardımcılarına (2500), Genel Sekretere (2250),
diğer idarî personele (1750) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan
katsayı ile çarpımı sonucu bulunan miktar üzerinden aylık ek ödeme yapılır. Ek
ödeme, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz. Ek
ödemenin ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
38 inci maddeyi
okutuyorum:
Ders ücreti
MADDE 38.- Akademide ders
vermekle görevlendirilen öğretim elemanlarından;
a) Üniversite öğretim
elemanlarına Yükseköğretim Personel Kanununa göre,
b) Üniversite dışından
görevlendirilenlere, birinci derecede olanlar için profesörlere, ikinci
derecede olanlar için doçentlere, üç veya daha aşağı derecede olanlar ile kamu
görevlisi olmayanlar için okutmanlara ödenen kadar,
Ders ücreti ödenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
39 uncu maddeyi okutuyorum:
Denetim Kurulu üyelerine
ödenecek ücret
MADDE 39.- Denetim Kurulu üyelerine denetim için
yapacakları çalışma süresince yılda onbeş günü geçmemek üzere uhdesinde kamu
görevi bulunanlara (500), uhdesinde herhangi bir kamu görevi bulunmayanlara (700)
gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpılması sonucu
bulunacak miktarda günlük ücret ödenir. Yapılacak ödeme, damga vergisi hariç
herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
40 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Yatılı tesisler
MADDE 40.- Akademi
hizmetlerinden faydalanacaklar için Akademi tarafından yatılı tesisler kurulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
41 inci maddeyi
okutuyorum:
Hizmet ücreti
MADDE 41. - Meslek öncesi
eğitim programları hariç olmak üzere, Akademi hizmetleri ücretlidir. Bu
ücretler, kamuda çalışanlar için çalıştığı kurum, kuruluş veya kurullar
tarafından, diğerleri için bizzat kendileri tarafından ödenir.
Akademi hizmetlerinden
yararlanma ve ücretlere ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte gösterilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
42 nci maddeyi
okutuyorum:
YEDİNCİ KISIM
Ceza, Disiplin ve Çeşitli
Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Ceza ve Disiplin
Soruşturması
ve Kovuşturması
Ceza soruşturması ve
kovuşturması
MADDE 42. - 43 üncü madde
hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca görev sebebiyle
işlenen suçlar dolayısıyla soruşturma izni yetkisi, Başkan ve başkan
yardımcıları hakkında Bakan, Akademinin diğer personeli hakkında Başkan,
yokluklarında ise vekilleri tarafından kullanılır.
Bu suçlar dolayısıyla
4483 sayılı Kanun uyarınca gerekli ön inceleme, Başkan ve başkan yardımcıları
hakkında Genel Kurul üyeleri arasından Bakan tarafından, diğer personel
hakkında Başkan tarafından görevlendirilen kişi veya kişilerce yapılır.
Ön incelemeyle
görevlendirilen kişi veya kişiler, 4483 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde belirtilen yetkileri
kullanmak suretiyle bir rapor hazırlayarak birinci fıkrada belirtilen
soruşturma iznini vermeye yetkili merciye sunarlar. Yetkili merci bu rapor
üzerine soruşturma izninin verilmesine veya verilmemesine karar verir.
İzin verilmesine veya
verilmemesine ilişkin karara karşı Başkan ve başkan yardımcıları için Danıştay
ilgili dairesine, diğer personel için Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz
edilebilir.
Başkan ve başkan
yardımcıları hakkındaki hazırlık soruşturması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
veya Başsavcıvekili; diğer personel hakkındaki hazırlık soruşturması, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılır.
Başkan ve başkan
yardımcıları hakkındaki dava, Yargıtayın ilgili ceza dairesinde; diğer personel
hakkındaki dava, genel hükümlere göre yetkili ve görevli mahkemede görülür.
Bu Kanunda hüküm
bulunmayan hâllerde 4483 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
43 üncü maddeyi
okutuyorum:
Başkan, başkan
yardımcıları, Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları, öğretim elemanları
ve görevlendirilenlerin durumu
MADDE 43. - Başkan,
başkan yardımcıları, Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları ile 22 ve 23
üncü madde hükümlerine göre Akademide görev yapanlardan aslî görevleriyle
ilişkileri kesilmeyenlerin tâbi oldukları özel kanun hükümleri saklıdır;
bunların disiplin veya ceza soruşturmasını gerektiren fiilleri ilgili kurum,
kuruluş veya kurula bildirilir. Bu durumda Yönetim Kurulu, gerekli görürse 22,
23 ve 24 üncü madde hükümlerine göre görev yapanlar hakkında geçici olarak
çalıştırma veya görevlendirme kararını kaldırabilir ya da sözleşmeye son
verebilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
44 üncü maddeyi
okutuyorum:
Disiplin
MADDE 44.- Akademide
çalışanlardan 43 üncü maddede belirtilenler dışında kalanların disiplin işleri
hakkında genel hükümler uygulanır.
Akademi hizmetlerinden
faydalananların her türlü disiplin işleri, Akademi tarafından çıkarılacak bir
yönetmelikle düzenlenir. Bunların tâbi oldukları özel kanun hükümleri saklıdır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
45 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Akademi malları
MADDE 45.- Akademinin para, evrak ve her çeşit malları
Devlet malı sayılır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
46 ncı maddeyi
okutuyorum:
Kadrolar
MADDE 46.- Ekli (1) ve
(2) sayılı listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı (I) sayılı cetvelin ilgili
bölümüne eklenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi ekli
cetvetleriyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
47 nci maddeyi
okutuyorum:
Uygulanmayacak hükümler
MADDE 47.- 26.5.1927
tarihli ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile 21.2.1967 tarihli ve 832
sayılı Sayıştay Kanununun vize ve tescil hükümleri Akademi hakkında uygulanmaz.
Hesap ve sarf işlerinin
yapılış usulü ve basılı evrakın şekil ve çeşitleri yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?..Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
48 inci maddeyi
okutuyorum:
Kaldırılan hükümler
MADDE 48.- 6.6.1985
tarihli ve 3221 sayılı Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?..Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1.- Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Akademi organlarının
oluşturulmasına kadar geçecek süre içindeki tüm destek hizmetleri Bakanlık
tarafından yürütülür.
9 uncu maddede öngörülen
usulle Başkan ve başkan yardımcıları görevlendirilinceye veya atanıncaya kadar
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde, Bakan tarafından,
birinci sınıf adlî veya idarî yargı hâkim ve savcıları arasından geçici olarak
Başkan ve başkan yardımcıları atanır. Bunlar, Başkan ve başkan yardımcıları
için bu Kanunda öngörülen bütün hak ve yetkilere sahiptir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?..Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 2 nci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2.- 12 nci
maddede yazılı kurum, kuruluş ve kurullar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren iki ay içinde Akademi Genel Kurul üyelerini seçerek Bakanlığa
bildirirler. Bu sürenin bitiminden itibaren iki ay içinde, Bakanın daveti
üzerine 12 nci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendinde belirtilenlerin
dışındakilerin katılımıyla Genel Kurulun ilk toplantısı yapılır.
Genel Kurulun ilk
toplantısında, Yönetim Kurulunun beş asıl ve üç yedek üyesi seçilir; ayrıca, bu
Kanunda öngörülen yönetmeliklerin yürürlüğe gireceği tarihe kadar yapılacak
işlerle ilgili uygulama ilkeleri belirlenir.
12 nci maddenin birinci
fıkrasının (ı) bendine göre Akademinin öğretim elemanları, görevlendirilenler
ve diğer çalışanlar tarafından seçilecek Genel Kurul üyeleri, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde seçilir ve bundan sonraki
Genel Kurul toplantılarına katılırlar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?..Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 3 üncü maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3.- Genel
Kurulun ilk toplantısının yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde Yönetim
Kurulunun ilk toplantısı yapılır. Bu toplantıda, 9 uncu maddede öngörülen
Başkan ve başkan yardımcıları için önerilecek üçer adayın seçimi yapılır;
seçimin yapıldığı tarihten itibaren iki ay içinde adaylar arasından Başkan ve başkan
yardımcılarının atanmaları veya görevlendirilmeleri işlemi gerçekleştirilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler. Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 4 üncü maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4.- Yönetim
Kurulunun seçimle gelen ilk asıl üyelerinden ikinci yılın sonunda ad çekme
yoluyla belirlenen ikisinin, dördüncü yılın sonunda ise geri kalan üçünün
görevleri sona erer. Genel Kurulda boşalan üyelikler için seçim yapılır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler. Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 5 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5.- Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde, 3221 sayılı Kanunla
kurulan Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi, Akademi bünyesinde ve 27 nci
maddede düzenlenen Eğitim Merkezine dönüşür.
Bu Kanuna göre atamalar
yapılıncaya kadar 3221 sayılı Kanuna göre atanmış bulunan Eğitim Merkezi
Başkanı ve başkan yardımcıları, başkaca bir işleme gerek kalmadan geçici olarak
Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları olarak görevlerine devam ederler;
devir tarihinden itibaren bir ay içinde hizmet gerekleri de göz önünde tutularak
yeniden bu görevlere veya durumlarına uygun başka görevlere atanırlar.
3221 sayılı Kanunla
kurulan Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezine tahsis edilen kadrolar
Bakanlıkça ilgili birimlere mevzuatı uyarınca tahsis edilir. Bu Kanunun 20 nci
maddesi uyarınca atamalar yapılıncaya kadar, 3221 sayılı Kanunun geçici 3 üncü
maddesine göre Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezinde görevli personelin görevleri devam eder.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler. Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 6 ncı maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6.- Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce adlî veya idarî yargıda hâkim ve savcı
adaylığına atananların meslek öncesi eğitimleri, 3221 sayılı Kanunun 8 inci
maddesinde öngörülen sürelere uyulmak suretiyle yaptırılır. Bunlardan hazırlık
eğitimi veya son eğitimlerini yapmamış olanların söz konusu eğitimleri ile
eğitim sonu yazılı sınavları, Akademi bünyesindeki Eğitim Merkezi tarafından
yapılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 213
sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının geçici 6 ncı maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Çelik |
Niyazi
Pakyürek |
Abdullah
Erdem Cantimur |
|
Bursa |
Bursa |
Kütahya |
|
Faruk
Anbarcıoğlu |
|
Halil
Özyolcu |
|
Bursa |
|
Ağrı |
"28 inci maddenin
birinci fıkrasında yer alan, yabancı dil eğitimi için yurt dışına gönderilmeye
ilişkin hüküm, aynı maddenin üçüncü fıkrasında yazılı yönetmeliğin yürürlüğe
girdiği tarihten sonra hâkim ve savcı adaylığına atananlar hakkında
uygulanır."
BAŞKAN- Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükümet?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçe mi
okunsun?
FARUK ÇELİK (Bursa)-
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısının 28 inci
maddesinde yapılan değişiklik neticesinde uygulamada herhangi bir tereddüdün
yaşanmaması için konuya açıklık getirmek amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici 7 nci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 7.- 26 ncı
maddede öngörülen kısa ve uzun vadeli eğitim ve öğretim plânlarının birincisi,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde hazırlanır.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 8 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 8.-
Akademinin bina, yatılı tesis, araç ve sair ihtiyaçları, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde yapım, satın alma veya kiralama yoluyla
sağlanır. Bu amaçla Bakanlık bütçesinden Akademi bütçesine yeteri kadar ödenek
aktarılır.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 213
sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanun Tasarısının geçici 8 inci maddesine
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Çelik |
Mustafa Nuri Akbulut |
Cevdet Erdöl |
|
Bursa |
Erzurum |
Trabzon |
|
Osman Kılıç |
Soner Aksoy |
Hikmet Özdemir |
|
Sıvas |
Kütahya |
Çankırı |
"Ayrıca 6.8.1997
tarihli ve 4301 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları
Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanunla kurulan İşyurtları Kurumunun
bütçesinden de harcama yapılabilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gerekçeyi okutuyorum:
Türkiye Adalet
Akademisinin kuruluşunda ihtiyaç duyulacak maddî kaynağın karşılanabilmesi için Adalet Bakanlığına
bağlı İşyurtları Kurumunun bütçesinden de faydalanılabilmesi amacıyla bu
değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önerge doğrultusunda geçici 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 9 uncu maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 9.- Bu
Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en
geç bir yıl içinde çıkarılır. Yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar Genel
Kurulun ilk toplantısında belirlenen uygulama ilkeleri çerçevesinde Yönetim
Kurulu kararları uygulanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
49 uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 49.- Bu Kanun
yayımını izleyen tarihten üç ay sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
50 nci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 50.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğümüzün 86 ncı maddesine göre, oylamadan önce "son söz
milletvekilinin" ilkesine dayanarak, Adana Milletvekili Sayın Ziya
Yergök'ün söz talebini karşılıyoruz.
Buyurun Sayın Yergök.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri;
Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının tümü hakkında Grubumuz adına
görüşlerimi açıkladığımda, bu tasarının, gerek Adalet Komisyonunda gerekse Plan
ve Bütçe Komisyonunda uzun ve titiz çalışmalar sonucunda olgunlaştırıldığını ve
hükümet tasarısının, bazı değişikliklerle daha da iyileştirildiğini ifade
etmiştim.
Yine, bu konuşmamda,
açıkça, Adalet Akademisinin kuruluş amacına uygun biçimde hizmet vermesi için,
gerçekten, yargı sistemimizin iyileştirilmesine, hâkim, savcı ve yargı
personelinin iyi şekilde yetiştirilmesine katkıda bulunabilmesi için, yönetsel
açıdan, malî açıdan, idarî açıdan özerk bir kuruluş şeklinde olması gerektiğini
ifade etmiştim; zaten, hükümet tasarısından ayrıldığımız noktalar da bu yönde
iyileştirmeler yapmak amacını taşıyordu. Gerçekten, biz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak -bunun en yakın tanığı da Sayın Adalet Bakanıdır- Adalet
Komisyonuna gelen tasarılar üzerinde, önyargısız, muhalefet etme amacıyla,
anlayışla değil, nasıl daha mükemmel, nasıl daha doğru, nasıl daha yararlı bir
yasa tasarısı ortaya koyabiliriz diye çaba gösteriyoruz ve bu anlayışla, yapıcı
bir anlayışla destek veriyoruz.
Ancak, Türkiye Adalet
Akademisi Kanunu Tasarısı üzerinde verilen önergeler doğrultusunda yapılan
değişikliklerle, bizim, Adalet Komisyonunda da sağladığımız, Plan ve Bütçe
Komisyonunda sağlanan iyileştirme yönündeki düzenlemelerden uzaklaşılmış ve
neredeyse, bazı maddeler açısından, hükümet tasarısının ilk haline
dönüştürülmüştür. Açıkça itiraf etmek istiyorum ki, ben bundan çok büyük üzüntü
duydum. Bu, bizim komisyondaki yapıcı muhalefet anlayışımızı, yapıcı katkıda
bulunma şevkimizi kırmıştır. Bir örnekle ifade etmek istiyorum: Hükümet
tasarısında, genel kurulun yapısıyla ilgili, Adalet Bakanlığında ne kadar genel
müdür varsa genel kurul içinde yer alıyordu; burada, Adalet Komisyonunun
AKP'li, CHP'li üyeleriyle, Başkanıyla, Bakanıyla biz bunları tartışarak, bunun
gerçek anlamda bir adalet akademisi olmasını, aksi halde, bunun Adalet
Bakanlığı akademisi olacağını ifade etmiştik ve oybirliğiyle bir iyileştirme,
düzenleme yapmıştık; ama, ne yazık ki, burada verilen önergelerle bunun dışına
çıkılmıştır, bu mutabakat ihlal edilmiştir, bozulmuştur.
Bu yasaya olumlu destek
vereceğimizi ifade ettim, yine, olumlu oy vereceğiz, katkıda bulunacağız; ama,
bu hususa, Sayın Genel Kurulun dikkatini çekiyorum ve üzüntülerimi ifade
ediyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yergök.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının açıkoylama
sonucunu ilan ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 359
Kabul : 351
Ret :
3
Çekimser : 5
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum. (1)
Sayın Bakan Genel Kurula
bir teşekkür konuşması yapacaklar.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel çok değerli
oylarınızla kabul etmiş olduğunuz bu tasarı, inanıyorum ki, Türk yargı
sistemine çok önemli katkılar sağlayacaktır.
Tasarının genel
gerekçesinde de ifade edildiği gibi, dünyada ve ülkemizde çok önemli ve çok
yönlü değişimler yaşanmaktadır. Şüphesiz, bu değişimlerin tabiî sonucu olarak
da, hukukî sorunlar, hem bir taraftan artmakta hem de nitelik itibariyle büyük
değişiklikler arz etmektedir. Bu ihtilafları çözecek olan yargı sisteminin,
gelişen ve değişen bu şartlara göre bilgilenmesi, bilgilerini tazelemesi,
dünyada ve ülkemizde olup bitenler hakkında bilimsel açıdan bilgilendirilmesi
gerekmektedir.
Türkiye'nin en temel
problemi -hepimiz biliyoruz ki- büyük ölçüde, eğitim yetmezliğinden
kaynaklanıyor. Eğitim yetmezliği ve yetersizliğinin en büyük sıkıntısını da,
biz, yargı hizmetlerinde ve adalet hizmetlerinde görüyoruz. Açılan hukuk
fakültelerinin sayısının artmış olması, bir bakıma sevindirici gibi gözükmüş
olsa bile, büyük ölçüde, hukuk eğitiminde çok ciddî ölçüde kalite düşüklüğüne
sebebiyet verdiği için, bu okullardan, bu fakültelerden yetişen öğrenciler,
meslek hayatına intikal ettiklerinde, yetersiz bilgi sebebiyle, büyük ölçüde,
kararlarında isabetsizlikler kaydetmekte, bunun sonucu olarak da hak
kayıplarına sebebiyet vermektedir.
İnanıyorum ki, bu değerli
katkılarınızla çıkarmış olduğunuz Adalet Akademisi Kanunu, eğitim
sistemimizdeki bu eksikliği, bu noksanlığı ve adalet hizmetlerindeki ihtiyacı
karşılayacak ve gerçekten Türkiye'nin hukuk devleti olma noktasındaki önemli
bir açığı da kapatmış olacaktır.
Tasarının yasalaşması
sebebiyle, bugüne kadar desteklerini esirgemeyen iktidar ve muhalefet
gruplarına ve bağımsız milletvekili arkadaşlarımıza ve teker teker hepinize çok
teşekkür ediyor, yasalaşan bu tasarının adalet camiamıza hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince
cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ve Anayasa
Komisyonu raporunun birinci görüşmesine başlıyoruz.
7. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89
uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/584) (S. Sayısı : 200 ve 200'e 1 inci
Ek) (2)
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(2) 200 ve 200’e 1 inci Ek S. Sayılı Basmayazılar tutanağa
eklidir.
BAŞKAN- Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 200 ve
200'e 1 inci ek sıra sayılarıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Kanunun tümü üzerinde söz
isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir Milletvekili Sayın Orhan Sür;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜR
(Balıkesir)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4841 sayılı Kanun üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızda
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün burada, ilk görüşmesini 1 Nisan 2003 tarihinde yaptığımız, ikinci
görüşmelerini 4 Nisanda tamamladığımız anayasa değişikliği teklifi üzerinde
düşüncelerimizi ifade ediyoruz.
Bildiğiniz gibi, bu
değişiklikler, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından, bir daha görüşülmek üzere
Yüce Meclisimize iade edilmiştir. Dün yapılan Anayasa Komisyonu toplantısında,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, Anayasamızın 169 uncu maddesinde yapılmak
istenilen değişiklik önergesini geriye çekmiş, 170 inci maddede yapılması
düşünülen teklifte ise bazı değişiklikler yaparak Yüce Meclisin huzuruna
getirmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
anayasa değişiklikleri, hem Mecliste hem de halkımızda geniş çaplı uzlaşmalarla
yapılmalıdır. Gerek teklifin hazırlanmasında gerekse komisyonda yapılan
çalışmalarda ve görüşmelerde, ülkemizde büyük halk kesimlerini temsil eden
demokratik kitle örgütlerinin, odaların, Mecliste temsil edilsin veya edilmesin
siyasî partilerin geniş bir konsensüsünü aramamız, en doğal olanıdır.
Toplumumuzun hem bu konudaki görüşü alınmalı hem de toplumumuz bu değişikliğin
tüm detaylarıyla doğru bilgilendirilmelidir.
Siyasî iktidar,
Parlamento çoğunluğuna dayanarak "ben yaptım oldu" mantığıyla yasal
çoğunluğu bulsa bile, böyle bir değişikliği gerçekleştirmemelidir. Eğer bir
siyasal iktidar, gerçekten, çağdaş demokrasiyi içine sindirmişse ve bu
değişikliklerin toplumun yararına olduğunu düşünüyorsa, denemesi gereken yol
budur.
Değerli arkadaşlarım,
peki, bu değişiklik önergelerinde uygulanan yol bu mu olmuştur; elbette ki,
hayır. Sayın Başbakanımız ve Bakanımızın çeşitli konuşmalarında, görüşlerinin
alındığını ifade ettikleri bu toplum kesimleri, bunun doğru olmadığını, çeşitli
defalar Türk halkına açıklamışlardır.
Siyasal iktidar,
öncelikle, daha önce başka yasa tekliflerinde olduğu gibi, birbiriyle ilişkisi
olmayan iki konuyu bir bütün haline getirip, Yüce Meclisin önüne getirmektedir.
Konunun birisi, milletvekili seçilme yaşının 25'e indirilmesi; diğeri ise,
Anayasamızın ormanlar ve orman köylülerimizin korunmasını düzenleyen iki
maddesiydi. Geçen görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma
yapan arkadaşlarımız, bunların bir arada getirilmesinin, iktidarın bir
kurnazlığından öte bir anlam taşımadığını net bir şekilde açıkladılar.
Gerçekten, bu iki konunun
birbiriyle hiç ilişkisinin olmadığını hepimiz biliyoruz; ama, tasarının sonuna
eklediğiniz bir maddeyle, eğer, Sayın Cumhurbaşkanı halkoylamasına giderse, bu
iki konunun birlikte oylanmasını istiyorsunuz. Kendinize göre kurnazlık
yapıyorsunuz; gençler üzerine oyun oynuyorsunuz. Size göre, seçilme yaşının
25'e indirilmesini isteyen gençlerimiz, ormanlarımızın geleceğini düşünmeden,
sizin istediğiniz doğrultuda oy kullanacaklardır; ama, yanılıyorsunuz değerli
arkadaşlarım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, geleceğimizi emanet ettiği Türk
gençliği, bu tuzağa kesinlikle düşmez ve zaten, buna da gerek kalmayacaktır. Sayın
Cumhurbaşkanımız, değişiklik, bugünkü haliyle yeterli oyu alırsa, gençliğimizi
ilgilendiren değişikliği imzalayıp, ormanlarımızı ilgilendireni ise halkoyuna
sunabilecektir.
Aslında, sizin demokrasi
anlayışınızda bir çarpıklık var. Halkımızın, önüne gelen bir değişiklikte
sunulan iki değişiklik konusunun birisine "evet", diğerine
"hayır" deme hakkını elinden almaya çalışıyorsunuz. Bu, demokratik
bir davranış değildir; bu, baskıcı bir yaklaşımdır ve çağdaş demokrasilerde
buna kesinlikle yer yoktur.
25 yaş konusunun,
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından uzun yıllardır savunulan bir konu olduğunu
ve bu konuda, geçen dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından getirilen bir
teklifin, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından reddedildiğini hepimiz
biliyoruz. Ülke nüfusunun büyük bir kısmının 30 yaşın altında olduğunu
düşünürsek ve bu kesimin, gerek eğitim seviyesi gerekse iletişim araçlarını
kullanmada çok ileri bir noktada olduğunu gözönüne alırsak bu konunun
tartışmasız bir şekilde kabul edilmesi gerektiğini ifade edebiliriz.
Ormanlarımızı
ilgilendiren değişikliğe geldiğimizde ise, çok net bir şekilde söylenebilir ki,
bu konu halkımızın büyük bir bölümü tarafından onaylanmamaktadır. Siyasî
iktidar da, bunu fark ettiği için, önce, Sayın Cumhurbaşkanının yasayı geri
göndermesinden hemen sonra kamuoyunu bu konuda yanına çekebilmek için büyük
çaplı bir çalışma yapmıştır. Sayın Bakanımız, tüm ulusal kanallarda, uzun
süreli katıldığı programlarda, kendi bakış açısından değişikliği anlatmaya
çalışmış ve destek aramış; kitaplar bastırıp dağıtmış, televizyon filmleri
yaptırıp bunların yayınlanmasını sağlamış ve inanıyorum ki, yapabileceği her
türlü çalışmayı yapmıştır.
Aslî görevi ormanlarımızı
korumak ve geliştirmek olan bir bakanın, orman alanlarının dışına çıkarılan bu
alanları tekrar kazanmak yerine elden çıkarmaya yönelik bu çalışmalarını
anlamak mümkün değildir.
Aslında, verimi düşük
orman alanlarımızın -ki, ülkemizde orman diye kabul ettiğimiz alanların çok
büyük bir bölümünde verim gerçekten düşüktür- veriminin artırılması gerekiyor.
Sayın Bakanımızın çalışmalarını buralara yönlendirmesi gerekirken, maalesef,
geçtiğimiz dönemdeki çalışmaları, büyük bir bölümü, bu alanların satışına
yöneltilmiştir.
Elbette, Sayın Başbakan
da kendisine bu konuda gereken desteği sınırsız bir şekilde vermiştir. Ulusa
sesleniş konuşmasında uzunca bir süreyi bu konuya ayırmış, hazırlatılan
filmlerin de katkısıyla halkımızın desteğini almaya çalışmıştır.
Sayın Başbakanımızın bu
konuşmada kullandığı "size bu konuda yalan söylüyorlar; ben, size,
doğruları anlatayım" diyerek bildiğimiz savları ard arda sıralaması, bence
talihsizlik olmuştur. Bir başbakanın, kendisi gibi düşünmeyenlerin neler
söylediğini topluma açıklamadan yalancı olduklarını açıklaması çok üzücüdür.
Kendisi gibi düşünmeyip, Mecliste, gelen tasarıya oy vermeyen bizleriz. Hangi
konuda yalan söylemişiz, bunların açıklanması gerekir. Ormanlarımızın güvenceye
alınması için, orman kadastrosunun bitirilmesini istemek mi yalan?! Getirilen
değişikliklerin, ülkemizin en yoksul kesimini oluşturan orman köylüsünü açlığa
mahkûm edeceğini söylemek mi yalan?! Orman köylüsünün cebinde dolarların
olmadığını söylemek, bu insanlarımızın karınlarını zor doyurduklarını söylemek
mi yalan?! Bu değişiklikle, ormanlarımızın korumasız kalacağını söylemek, orman
yağmacılığının cesaretlendirileceğinin söylenmesi mi yalan?! Nedir yalan olan?!
Bu konuda, sanırım, muhalefete büyük bir haksızlık edilmiştir.
RECEP GARİP (Adana) -
Söylediklerine sen de inanmıyorsun...
ORHAN SÜR (Devamla) -
Ama, görünen odur ki, bu tür kamuoyu çalışmaları, iktidar tarafından beklenilen
sonucu vermemiştir.
Ulusal basın, biraz önce
ifade ettiğim gibi, Sayın Bakanımıza kapılarını sonuna kadar açmış olmasına,
düşüncelerini defalarca halkımıza aktarmasına yardımcı olmasına rağmen, ne
yazık ki, Meclisteki muhalefeti gerçekleştiren Cumhuriyet Halk Partisinin bu
konuda ne düşündüğünü, halkımıza neler anlatmak istediğini yansıtmamıza izin
vermemiştir. Tek yanlı bir çalışma sonucunda bile, Türk toplumunun çok büyük
bir kesimi, çıkarılmak istenen bu orman yasasına, Anayasamızda yapılmak istenen
bu değişikliğe, hâlâ, karşıdır.
Değerli arkadaşlarım,
sonuçta, nisan başında görüşülen ve Cumhurbaşkanımızın imzasına gönderilen bu
yasa, Cumhurbaşkanımız tarafından bir daha görüşülmek üzere Yüce Meclisimize
geri gönderilmiştir.
Arkadaşlarım, ilk
görüşmelerde, belki, Adalet ve Kalkınma Partisinden bu kürsüye çıkıp,
düşüncelerini anlatan ve bu yasayı savunan arkadaşlarımızı iyiniyetli bir
şekilde düşünebilir, değerlendirebilirdik; ama, o günden bugüne geçen
gelişmeler bize şunu gösterdi ki, burada iyiniyet yok; burada iyiniyetin
olmadığını, bu yağmalamanın içinde kimlerin olduğunu, ulusumuzun teker teker
görmesiyle başladık. Bu yağmalamanın içinden, her zaman birçok yerde olduğu gibi,
yine, Sayın Maliye Bakanımız çıktı. 50 000 metrekarenin üzerinde bir orman
alanını satın aldığını açık açık, çekinmeden söyleme noktasına geldi. Bugün,
yine gazetelerde görüyoruz; Başbakanımız, yine, bir orman arazisine yaptığı bir
yapı nedeniyle yargılanıyor, ceza alıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bunlara baktığımızda, bu kürsüde nisan ayında yapılan görüşmelerde ifade
ettiğimiz gibi, bu tasarının getiriliş amacının, hep o öne sürülen Türk köylüsü
olmadığı, o mağdur, o en yoksul kesimimizin olmadığını çok açık ve net bir
şekilde görüyoruz.
Zaten, Orman Bakanımız da
hazırlattığı o güzel televizyon filmlerinde, Türk köylüsünden hiç bahsetmiyor;
İstanbul'u gösteriyor, Bursa'yı gösteriyor, deniz kenarlarını gösteriyor; ama,
bu kürsüye gelindiğinde, Türk köylüsünden bahsediliyor. Bu da, bu yasanın hangi
amaçlarla, hangi düşüncelerle hazırlanıp, bizim önümüze getirildiğinin bir
göstergesi.
Dün akşam, Anayasa
Komisyonunda bu değişiklikler görüşülürken, Anayasa Komisyonu Başkanımız,
özellikle, 169 uncu maddeyi geri çekip, 170 inci maddede bir değişiklik
önergesi verdikten sonra, Cumhuriyet Halk Partisinden, bu 170 inci maddeye
destek talebinde bulundu ve açık açık dedi ki: "Sizin istediklerinizi,
Anayasanın düzenlemesi içinde gerçekleştiremeyiz. Siz bize güvenin; biz, sizin
bu istediklerinizi, sizin bu söylediklerinizi, bu anayasa değişikliği
doğrultusunda çıkarılacak olan yasalarda gözönüne alacağız, sizin istediğiniz
gibi o yasaları çıkaracağız."
Değerli arkadaşlarım, 8
ayda ne yaptınız ki?! Türk Milleti size güvenmiyor, biz size niye güvenelim?!
Niye güvenelim?.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ayıp, ayıp!..
ORHAN SÜR (Devamla) -
Bakın, siz, hoşunuza gitmediği zaman bu şekilde davranıyorsunuz. Şimdi, siz,
söylediğiniz sözcükleri çok çabuk unutan bir siyasî partiyi temsil ediyorsunuz.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Anketlere bakın...
ORHAN SÜR (Devamla) -
Bakın, ben size...
BAŞKAN - Sayın Sür, bir
saniye...
Sayın milletvekilleri, az
sonra da, grubunuzun sayın sözcüsü çıkacak, o da kendi görüşlerini savunacak.
Lütfen konuşmacıya müdahale etmeyelim.
Buyurun Sayın Sür.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ben, sizi, kahvehaneleri gezmeye davet ediyorum.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Ben, size, nisan ayında bu konu konuşulurken, bu kürsüden bahsettiğim bir
konuya dönmek istiyorum. O zaman, bu kürsüden, peşkeş çekmelerden bahsederken,
size, Balıkesir SEKA İşletmesini örnek vermiştim.
Şimdi size bir şey okumak
istiyorum; bir yazının bir bölümünde aynen şöyle yazıyor: "Her şeye
rağmen, SEKA Balıkesir İşletmesi, ekonomik ömrünü tamamlamış bir işletme
değildir. İyi yönetilirse, gerekli tevsii yatırımları yapılırsa, uzun yıllar
üretim yapmaya devam edebilecektir. Ülke ekonomisine olan katkısı da, bugünkü
şartlarda yılda 50 000 000 dolardır."
6 tane de soru sorulmuş
bunun akabinde. 4 üncü soru: "SEKA bünyesinde bulunan üç gazete kâğıdı
işletmesinden birisi olan Balıkesir İşletmesi, Türkiye'de tekel durumunda ve
stratejik bir işletme konumunda değil midir?"
5 inci soru: "Eğer, Balıkesir
SEKA İşletmesi, tekel konumunda ve stratejik bir önemi varsa, özelleştirme
kapsamına alınması doğru mudur?"
Bunu kim soruyor; bunu,
11 Nisan 2002 tarihinde, şu andaki KİT Komisyonu Başkanımız, Balıkesir
Milletvekili Sayın Özgün soruyor o günkü iktidara. O günkü iktidara soruyor,
diyor ki: "Bu işletme, yılda 50 000 000 dolar Türk ekonomisine katkıda
bulunuyor." Bugün ise, o işletmeyi, birilerine peşkeş çektiniz. Bakın,
Balıkesir'dekinden daha küçük bir fabrika olan Giresun SEKA fabrikasını 4 800 000
dolara verdiniz, onun 2 misli kapasitesi olan bir fabrikayı ise 1 100 000
dolara!..
Değerli arkadaşlarım,
burada, ormanlarda da yine aynı oyunu oynuyorsunuz ve size güvenmemizi
istiyorsunuz. Size neden güvenelim?!.
BURHAN KILIÇ (Antalya) -
Güvenme!
ORHAN SÜR (Devamla) -
Size neden güvenelim; bugüne kadar yaptıklarınız ne ki, bundan sonra size
güvenilecek?! (AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, ne
yapmalıyız: Öncelikle, ormanlarımızın bir daha yağmalanmasının önüne kesin bir
şekilde geçecek yasal düzenlemeleri gündeme getirmek zorunluluğumuz var. Eğer,
biz, ormanlarımızı, bugün olduğu gibi, hâlâ yağmalamaya açık bırakırsak, bundan
sonra, bu Meclisin gündemine böyle çok yasalar gelir ve çok daha büyük orman
alanları devre dışında kalır. Öncelikle, kesin bir şekilde, bundan sonra
ormanların yağmalanmasının önüne geçmeliyiz.
Kırsalda ve kentte
gerçekten bir sorun var; köylümüzün kullandığı 2/B alanları var, kentte 2/B
alanları üzerinde yapılarımız var; bunların sorunlarını çözmeliyiz; ama, sizin
getirdiğiniz bu mantıkla bu sorunları çözmemiz mümkün değil. Zaten, o yerleri,
köylüye dolarla satamayacağınızı elbette biliyorsunuz. O yasa çalışmalarından
sonra gidip orman köylerini gezdiyseniz, hiç kimsenin "biz, dolar
karşılığı bu arazileri alırız" diye sizin karşınıza çıktığına inanmıyorum;
ben de gezdim, benim seçim bölgemde de çok sayıda 2/B alanı var. Sizin esas
amacınız, orman köylüsünü düşünmek değil; esas amaç, İstanbul gibi, İzmir gibi
büyük kentlerin varoşlarındaki o 2/B alanları, yapılaşması tamamlanmamış olan
2/B alanları. Yapılaşma olan bölgeleri de düşünmüyorsunuz; oradaki
insanlarımıza, sadece "size tapu vereceğiz" diyorsunuz; ama, esas
hedef, hâlâ boş olan 2/B alanlarının üzerinde oynanan oyundur. İşte, Sayın Maliye
Bakanımızın elinde bulunan alan da, böyle bir alandır. İşte buralardan büyük
rant aktarımı gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz ve bizler de, sizlere, böyle
olmaz bu diyoruz. Gelin, köylümüzü düşünelim. Değişiklik yapılması düşünülen
Anayasanın bu maddesinin başlığı "Orman köylüsünün korunması." Bu
maddede, bu şekildeki değişikliklerle,
siz, orman köylüsünü koruyabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?! Eski şekliyle,
sadece orman köylüsünün alabileceği o orman arazilerini bile alamayan orman
köylüsü, bundan sonra, bu arazileri herkesin alabilme noktasına taşıdığınızda,
o arazileri alabilme gücüne sahip mi?! Bunun olmadığını elbette biliyorsunuz;
ama, sonuçta, hedef, İstanbul'un varoşları, İstanbul'un varoşlarındaki o büyük
rant. Değerli arkadaşlarım, o nedenle, bu konuda samimî olduğunuza, gerçekten
inanmıyoruz.
Ayrıca, teknik olarak da
-geçtiğimiz konuşmada, ben, size, mümkün olduğunca açıklamaya çalıştım- bugüne
kadar kadastrosu tamamlanan 2/B alanları, maalesef, çok az. Sanki -öyle
rakamlar veriliyor ki- bugün, bu yasa buradan çıksa, bu yasa kesinleşse, hemen
satışlar yapılabilecek ve devletin kasasına milyonlarca dolar gelecek; bu
mümkün değil. Bu mümkün değil değerli arkadaşlarım; bugüne kadar kadastrosunu
yaptığımız 2/B alanlarının sadece yüzde 25'inin tescilini yaptırabilmişiz ve
daha 2/B alanı olup da kadastrosu yapılmayan 50 000 000 dönüm ormanımız var,
arazimiz var.
Değerli arkadaşlarım, bu
nedenle, burada hedef, öyle gösterildiği gibi fazla büyük de değil. Buradaki
hedef, şu anda, büyük rantların döndüğü, büyük mücadelelerin verildiği,
özellikle İstanbul çevresindeki orman alanları.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Teklifin çeşitli
konularında, çeşitli noktalarında, benden sonra söz alan Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarım, sizlere, görüşlerini ifade edecekler. Özellikle 170 inci
maddede, bazı sözcükler dışarı çıkarılmış, değişiklikle, sadece
"idaresi" diye bir ibare konulmuş. Bunun hangi anlama geldiğini
düşündüğümüzde, inanın, bizler de şaşırdık; ama, öyle geniş kapsamı var ki bu
maddenin, diğer çıkardığınız ve sanki, Sayın Cumhurbaşkanının bize uyarısı
doğrultusunda düzenlediğiniz maddede, çok daha ileri bir noktaya taşıdınız ve
bu konuda, sanırım, değerli arkadaşlarım sizlere gereken bilgileri verecek.
Değerli arkadaşlarım, şu
konuda, Türk Halkını ve Yüce Meclisimizi uyarmak istiyorum: Biraz önce ifade
ettiğim gibi, gerçekten ciddî bir çalışma yapıp, yeni bir orman yasası ve orman
kadastrosunu tamamlamazsak, bundan sonra da, çok uzun dönemlerde, yeni yeni 2/B
alanlarıyla karşılaşacağız, yeni yeni 2/B alanları karşısına gelecek bu Büyük
Millet Meclisinin; yine büyük orman yangınları çıkacak, özellikle Bodrum'da,
Antalya'da; yine ormanlar tahrip olacak ve yine, bu ormanlarımız, birilerinin
elinde, peşkeş çekilmiş şekilde kalacak.
O nedenle, bizim aslî
görevimiz, orman yağmasını engellemek, rantçıları devre dışı bırakmak ve yoksul
orman köylüsünü ayağa kaldırmak için çalışma yapmaktır.
Eğer, bu şekliyle
Anayasayı değiştirir ve değişen Anayasaya göre de yasalar çıkarıp, örneğin,
Sultanbeyli'de, Çavuşbaşı'nda, üzerine konut yapan vatandaşlarımıza, sadece
tapularını verirseniz, sorunları çözmüş olmazsınız. Planlamayı yapmadığınız
takdirde, buralarda yaşanabilir çevreler oluşturmadığınız takdirde, Türk
insanına bir iyilik yapmış olmazsınız; sadece, ellerinden paralarını almış ve
sadece, bu paraları bir yerlere kullanmış olursunuz.
Hem zaten siz demiyor
musunuz, hortumları kestik, çok paramız var?.. O zaman, çok paranız varsa,
ormanlarla niye uğraşıyorsunuz?! Değerli arkadaşlarım, ormanlarla niye
uğraşıyorsunuz?! Sayın Başbakan diyor ki işçilerimize, memurlarımıza; eğer
ormanları satsaydık, size, ormanlardan gelen parayla para verebilirdik. Peki soruyorum,
bu sene ormanları satıp para vereceksiniz, seneye neleri satacaksınız, seneye
Topkapı Sarayını mı satacaksınız?! (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle
güvenli değilsiniz değerli
arkadaşlarım. O nedenle Türk toplumuna güven vermiyorsunuz. O nedenle
Cumhuriyet Halk Partisine güven vermiyorsunuz. O nedenle, bu yasa tasarısı,
bizim için pek kabul edilebilecek bir yasa tasarısı görünmüyor.
BAŞKAN - Sayın Sür,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
ORHAN SÜR (Devamla) - Bu
duygularla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Burhan Kuzu; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Anayasanın iki maddesi
üzerinde bir değişiklik gerçekleştiriliyor. Bunlardan birisi, seçme yaşının
25'e indirilmesi; ikincisi de, ormanla alakalı değişikliktir.
Değerli arkadaşlar, orman
konusu, Türkiye'nin gündemine yeni girmiş bir konu değil. 1961 Anayasasına
baktığımız zaman, ilk şeklinde, ormanların korunmasının oldukça kuvvetli olarak
ifade edildiğini görüyoruz. Ne var ki, zamanla, doğan ihtiyaçlardan; yani,
orman köylüsünün korunması ve özellikle de orman vasfını kaybeden yerlerin ne
anlama geldiği ve bunun değerlendirilmesi meselesi gündeme gelmiş. Bu çerçevede
de Anayasa değiştirilmiş; bunun altını çiziyorum.
Yapılan 1970
değişikliğiyle, bugün 1982 Anayasasında yer alan hükmün benzeri oraya konulmuş.
Yani, orman vasfını kaybeden yerlerin durumuyla alakalı konunun devamı, neler
yapılacağı kanuna bırakılmış. Bu çerçevede baktığımız zaman, orman köylüsünü
koruma, kollama ve fen bakımından orman vasfını kaybeden yerlerin ne olacağı
meselesi, ilk kez 1973 yılında bir kanunla düzenlenmiş. Şimdi, bizim, 2/B
dediğimiz, o zaman yasanın bir yerinde 2 nci madde şeklinde geçiyor ve ilk
uygulama 1974'te başlamış. Daha sonra, 1982 Anayasası yapıldığında, bugün bizim
tarihini değiştirmediğimiz -yani, hep 'sık sık aynı yola gidilebilir'
şeklindeki eleştirilere belki cevap olabilir- bir tarih var "1981 öncesi
orman vasfını kaybeden yerler" deniliyor. Bu tarihe hiçbir şekilde
dokunulmamıştır. Bu açıdan, son günlerde ortaya çıkan orman yangınlarını bu
bağlamda algılamak, tabiî ki, doğru değildir.
Tabiî, ormanla alakalı
yasa çıkarılmış; ama, uygulaması kolay olmamış, birçok açıdan kolay olmamış.
Kadastro sorunu, o yıllarda gündemde olmuş ve bu bakımdan sorun çıkmış.
"Zilyetlik" denilmiş, bunun ne anlama geldiği sorun çıkarmış; Anayasa
Mahkemesinin bu konuda kararları var. 1982 Anayasasında "tahsis"
kelimesi kullanılmış, bunun ne anlama geldiği, Anayasa Mahkemesinin kararlarına
da yansımış. Anayasa Mahkemesinin, 2000'de, 2001'de verdiği kararlarında şu
söyleniyor: "Tahsis kelimesi satış ihtiva etmez." Bu açıdan, fen
bakımından orman vasfını kaybeden yerlerin satışı yasayla mümkün gözükmüyor.
Bunun da altını çiziyorum. Bunu niçin söylüyorum; esasen, bugünkü anayasa
değişikliğinin temelinde bu fikir yatıyor; yani, Anayasadaki "tahsis"
kelimesinin satış ihtiva etmediği şeklindeki Anayasa Mahkemesi kararı, elbette
ki, bağlayıcı olduğu için, hükümet, bu çerçevede hareket ederek, yasa
değişikliğiyle bu işin olamayacağı sonucuna varınca, anayasa değişikliği
gündeme gelmiştir.
Değerli arkadaşlar,
tarihî olarak verdiğim bu bilgileri bir kenara bırakıyoruz.
Acaba, sivil toplum
örgütleri, ormanla alakalı alanlarla ilgili ne düşünüyorlar diye baktığımızda,
Orman Bakanlığının bu konuda yapmış olduğu toplantılardan bir küçük not
elimizde. Burada, özet olarak şunu görüyorum: Çevreyle, ormanla, ağaçla
ilgilenen önemli sivil toplum örgütleri "ormanların işletilmesi konusunda
özel sektöre imkân verilmesin" diyorlar ve "işlettirir" şeklindeki
ifadelerin yanlış yorumlanacağı şeklinde bir düşünceleri var; ama, özellikle şu
an gündemimizde olan, paketin şu andaki son durumunda, 2/B konusunda -yani, fen
bakımından orman vasfını kaybeden, artık geri dönüşü mümkün olmayan alanların
ne olacağı konusunda- daha ılımlı yaklaşarak, bu konuda bir anayasa değişikliği
olabileceği -elimdeki nota baktığım zaman- satışa imkân verilmesinin doğru
olacağı, daha doğrusu çok da sakıncalı olmayacağı şeklinde bir görüş
belirtilmiş; yani, sivil toplum örgütlerinin bu kaygılarını düşündüğümüz zaman
-listesi de burada, elimde- bunlara baktığımız zaman, demek ki, elimizdeki
paket, buna da belli ölçüde cevap verecek şekilde hazırlanmış.
Şimdi, elimizdeki pakete
baktığımızda, demin söylediğim gibi, seçilme yaşı 30'dan 25'e indiriliyor. Her
iki partinin, gerek iktidar gerek muhalefet partisinin programına baktığımızda,
bu konuda sorun yok ve her iki parti de aynı şeyi düşündüğüne göre, zaman
bakımından, buna değinmenin doğru olmayacağını düşünüyorum.
Her iki parti olarak
anlaşamadığımız konuya gelince, ormanla alakalı iki madde; bunlardan birisi 169
uncu madde, birisi 170 inci madde. Şimdi, malumunuz, 169 uncu ve 170 inci
maddeler, bundan önceki pakette vardı. Çok kısa olarak kenar başlıklarını
söylersek, birisi ormanların korunması, birisi orman köylüsünün korunması. Bu,
birkaç ay önce, yine Yüce Meclisimizden geçti; ama, anayasa değişikliğinde
aranılan oy sayısı bulunamayınca, Sayın Cumhurbaşkanımız, bir kez daha
incelenmek üzere iade etti.
Şimdi, elimdeki bu metin,
Cumhurbaşkanımızın iade gerekçesi. İade gerekçesine baktığımızda, Sayın
Cumhurbaşkanı, ormanla alakalı bu paketin, özellikle 169 uncu maddesinde yer
alan "işlettirilir" ifadesinin, uygulamada orman yağmalamasına sebep
olacağını belirtiyor; ayrıca, ormanların oluşmasının elli-yüz yıllık bir zaman
alacağını, dolayısıyla, bu konuda daha hassas olunması gerektiğine işaret
ediyor ve neticede de, bu ifadenin Anayasaya girmemesinin daha uygun olacağı
sonucuna varıyor.
İkinci kısma gelince;
yani, Sayın Cumhurbaşkanımızın, 170 inci madde çerçevesindeki itirazına
baktığımız zaman, burada da "madde metninde yer alan -satış dışında-
devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı aynî hakların tesisi;
bunlar, sonuç itibariyle, bedelsiz olarak elden çıkarmayla eşanlamlıdır"
diyor Sayın Cumhurbaşkanımız. Belki tam öyle değil; ama, kısmen doğru olduğunu
söyleyebiliriz; çünkü, kiralama "bedelsiz" anlamına gelmez; ama,
yine, ana hatlarıyla, bu itirazın da yerinde olduğu düşünülebilir.
170 inci maddeyle alakalı
olarak şu sonuca varıyor Sayın Cumhurbaşkanımız: "Belirtilen alanların,
satış dışında, devir ve terk gibi yollarla elden çıkarılabilmesi, incelenen
yasanın kabul ediliş gerekçesiyle ve devlete gelir sağlama amacıyla da
bağdaşmamaktadır." Şimdi, bu son cümleyi okuduğumuz zaman, 170 inci
maddeyle alakalı itirazda, iade gerekçesinde, pakette, demin saydığım konulara
yer verilmezse -yani, terk, devir, tahsis, kiraya verme gibi hususlar
"bedelsiz" anlamında yorumlandığı için- satış konusunda, Anayasaya bu
yönde bir düzenlemenin konulabileceği şeklinde bir yorum yapıyor ve elimdeki
metinden de bunu çıkarmak mümkün.
Bunları niçin söyledim:
Biliyorsunuz, biz, bundan 15-20 gün önceki toplantımızda, komisyon olarak,
Sayın Cumhurbaşkanının bu iade gerekçelerini dikkate almaya çalıştık. O gün,
komisyonda, muhalefet partimizin üyesi milletvekili arkadaşlarımızla da bunları
görüştük. Şunu söyledim orada -Çevre ve Orman Bakanımız da burada- "Sayın
Bakanın açıklamalarından şunu anlıyorum: 169 uncu madde konusunda, yani
'işlettirilir' noktasında ısrarlı değiliz, bunu kaldırabiliriz; 170 inci
maddeye de bir çekidüzen verilebilir. Bu çerçevede, elbirliğiyle, hepimiz
birlikte bu yasayı çıkarabiliriz şeklinde bir kanaat edindim." Kendileri
de "Sayın Başkan, doğru yorumladınız, görüşümü doğru özetlediniz"
diye cevap verdi. Tabiî, burada, hedefimiz, amacımız, muhalefet partimizin de
desteğini almaktı elbette ki. Benim uzlaşmacı kimliğim, bir anlamda belki buna
zorluyor. Genellikle muhalefet partimizin görüşünü alma şeklindeki eğilimim
bazen yanlış da yorumlanıyor, az önceki hatibin söylediği gibi. Birazdan ona da
değinmek istiyorum, hangi amaçla onu söylediğime.
Netice itibariyle, şunu
gördük: Hem kamuoyuna anlatmada kolaylık olsun hem muhalefet partimizin
desteğini alalım diye -bunu samimî olarak söylüyorum- paketin iki maddesini,
dün tekrar komisyona çektik. Bunlardan birisi 2 nci madde, birisi 3 üncü madde;
yani, 169 ve 170 inci maddeler. "İşlettirilir" ifadesinin yer aldığı
169 uncu maddeyi önerge vererek paketten çıkardık. Böylece, iade gerekçesine aynen
uyulmuş oldu. Öbüründe de, yine, Sayın Cumhurbaşkanının değindiği "devri,
tahsisi, terki, kiraya verilmesi gibi sınırlı aynî hakların kullanılması"
kısmını çıkarmış olduk. Dolayısıyla, kalan kısım, hem iade gerekçesine uymakta
hem de muhalefet partimizin -zabıtlarda bunlar vardır, yanlış yorumlamıyorsam;
belki tamamen karşılamıyordur ama- bundan önceki paket geçerken vermiş olduğu
önergelere de uymakta önemli ölçüde.
Sonunda şunu söyledim;
dedim ki değerli üyelere: "Gelin, bunu oybirliğiyle çıkaralım. Her iki
partimizin de programında bunlar var. Yanımda, muhalefet partimizin programının
bir kısmı da mevcut. 2/B ile alakalı ifade orada da çok açık olarak yer
almakta. Bu bakımdan, mademki her iki parti de bu konuda anlaşmıştır -daha
doğrusu, program bazında; onu söylemek istiyorum- gelin, bunu beraber, birlikte
çıkaralım." Bu şekilde, gerçekten, bir anlamda ısrarlı bir söyleyişim de
oldu doğrusu; ama, tabiî ki, bizim bu sözlerimiz, konuşmacımızın görüşünü
yanlış yorumlamadıysam, demin biraz farklı olarak burada anlatıldı; güven
noktasına getirilip düğümlendi.
Ben, güven noktasından
söylemedim onu; iktidara güvenip güvenmemek, tabiî ki, muhalefet partimizin
takdir hakkı içerisinde; ama, o, artık, halka vereceği hesapla alakalı bir
konudur. Ben, o konuya değinmek için burada bulunmuyorum; o, bir ayrı sayfa. Şu
anlamda bunu söyledim: Konuşmalar sırasında, yine, elimizde muhalefet
partimizin muhalefet şerhi var; buraya baktığımız zaman şu söyleniyor:
"Sayın Başkan, sayın komisyon üyeleri; siz, değiştirmek suretiyle, 170
inci maddeyi biraz daha ılımlı hale getirdiniz; yani, bizim, belki, çok karşı
olduğumuz bir metin haline gelmemiş olabilir; yalnız, burada yasaya atıf
yapıyorsunuz; dolayısıyla, o yasa nasıl çıkacak, onu biz bilemeyiz." Ben
de şunu söyledim; dedim ki, doğrudur bu; muhalefet olarak bu konuda kaygınız
olabilir. Bu konuda benim söyleyecek bir şeyim yok; ancak, şunu bilin ki,
anayasalar birtakım teknik metinlerdir, çerçeve çizerler. Her şeyi Anayasaya
yazamazsınız. Mesela, biz ne dedik vurgulayıcı bir biçimde; orman köylüsü
korunacak, erozyon önlenecek, bu satış bedeliyle ağaçlandırma hızlandırılacak.
Şunu yazamayız: "Buradan elde ettiğimiz gelirle şu bölgeye şu kadar ağaç
dikeceğiz, şu bölgenin erozyonu önlenecek ve orman köylüsüne şu kadar pay ayrılacak."
Bunlar buraya yazılmaz, kimse kusura bakmasın. Teknik anlamda bunlar mümkün
değildir. Dolayısıyla, bunu ancak yasaya yazabiliriz şeklinde söyledim.
O açıdan, buradaki konu,
güven noktasından değil. Tamamıyla, ben, gerçek anlamda, samimî olarak, muhalefet
partimizin değerli üyelerini samimî bir şekilde yanıma almak istedim.
Hakikaten, her iki parti madem 2/B konusunda hemfikir, yasa noktasında,
görüşmeyle bu çözülebilir. Benim gördüğüm 2/B bu. Yani, 2/B, 2/C; belki, orman
bakımından çok fazla teknik olarak bilmem, ama, elimdeki verilere göre 2/B'nin
bu olması lazım. Ne demektir bu; yani, getirilen paket, Anayasanın ruhuna,
sözüne, her şeyine uymaktadır; bunun altını özellikle çiziyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
çerçevede baktığımızda, sonuç itibariyle, elimizdeki metnin, orman köylüsünü
koruma ve kollama bakımından yeterli olduğunu -yine, metne baktığım zaman-
söyleyebiliriz. Bunlar istismar edilemez mi, edilebilir; yani, A ve B şahsını
dikkate alarak itirazları da doğru bulmuyorum. Yanlış yapılmış da olabilir.
Takdir edersiniz ki, elimde illere göre bunun dağılımı var; hangi ilde ne kadar
2/B alanı var; 480 000 hektarlık bir yeri oluşturuyor bu. 480 000 hektar büyük
bir alandır ve 1981 öncesini kapsayan bir konumdadır. Tabiî, kadastro tamamen
yapılmamıştır; bu da, doğrudur; ama, önemli bir kesimi tamamlanmıştır.
Son bir konu da şu: Yine,
demin konuşmacımız burada değindi. Yasa metninde geçen "idaresi"
şeklindeki ifadenin ne anlama geldiği üzerinde duralım. "İdaresi"
şeklinde burada geçen ifade satış dışında kullanılmış bir ifadedir. Belki,
hemen satılamadığı durumlarda... Biliyorsunuz, şu anda, buralar işgal altında;
ne doğru dürüst kira ödeniyor ne ecri misil veriliyor; hatta, belki birçok
yerin ruhsatı yok. O açıdan, belki "idaresi" ibaresi özellikle burada
işe yarayacak, kanuna bunun teferruatını koyma fırsatı bulacağız. Belki, bir
süre ecri misil almak durumunda kalınabilecek; belki, bir süre -dediğim gibi-
değerlendirilmesi başka şekilde yapılabilecek. Bu "idaresi" ibaresi
yönetim anlamında kullanılmıştır, başka bir anlamda kullanılmamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütün bu açıklamaların sonunda geldiğimiz nokta, şu paketin
son şekline baktığımızda, gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın iade gerekçesi gerek
muhalefet partimizin daha önceki önergeleri doğrultusunda yazılmış bir metin
olduğudur. Mutlaka, kaygılarına katılmak mümkün; olabilir; yani, söylediğim
gibi, iktidar-muhalefet denilen bir gerçek de var; ama, bunu, mutlak surette,
oturup görüşmek suretiyle, biz, pakete alabiliriz. Netice itibariyle, buradan
bir daha sesleniyorum muhalefet partimizin değerli yetkililerine: Gelin, şu
paketi, elbirliğiyle, oybirliğiyle çıkaralım. 2/B, her ikimizin de programında
mevcuttur. Bu işin sevabı, vebali, günahı neyse, her şeyiyle beraber ortak olalım
diyorum.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kuzu.
Şahsı adına, İzmir
Milletvekili Sayın Kemal Anadol; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; görüşülmekte olan kanunun tümü
üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, belki
farkındayız, belki değiliz; bu yüce çatı altında yasama faaliyetinde bulunurken,
aynı zamanda, tarihin oluşumuna da katkıda bulunuyoruz. Unutmayalım ki, bugünkü
Meclis tutanakları, yarın tarihin sayfaları olacaktır. O nedenle, bu kürsüden
size seslenirken, tarihin ve torunlarımızın günün birinde bizden hesap
soracağının bilinciyle konuşuyorum.
Çoğunuza gelmiştir
sanırım, bana da geldi "Türkiye Ormancılık Tarihi" isimli bir kitap
yayımlandı. Orada ilginç bir husus tespit ettim; ismini hatırlamıyorum, dünya
çapında ünlü bir Fransız ormancı "Türkiye ormancılık tarihi incelendiğinde,
aslında büyük bir orman tahribatının tarihini okumuş, incelemiş oluyoruz"
diyor. İşte, bugün görüştüğümüz konu, asırlardır Türkiye ormanlarının vahşice
uğradığı bu katliama, bu tahribata bir yenisinin ilavesinden başka bir şey
değildir.
Değerli arkadaşlarım,
konuyu çok somut biçimde arz etmek istiyorum. Ayrıca, bugün yaşadığımız
olaylar, görüştüğümüz konular ve politikacıların tutumları, aynı zamanda,
siyasal bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu bize gösteriyor. Tarih koyduk,
orman tahribatını önlemek için; 1981'i milat olarak kabul ettik.
Bakınız, Yargıtay 20.
Hukuk Dairesi Başkanı Ferruh Atbaşoğlu, 19 Temmuz Cumartesi günü Milliyet
Gazetesine verdiği demeçte diyor ki: "Bu alan 1981'den sonra kesildi,
yakıldı ifadesini hiçbir bilirkişi kullanmaz. İki gün önce yakılan orman için
bugün dava açılır; ancak, yarın 2/B bilirkişisi der ki 'burası 1981 öncesi
niteliğini kaybetti.' Böyle olursa da sonuç facia olacak." Kim söylüyor
bunu; Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Başkanı söylüyor; yani, bu konuda yıllardır
kafa yoran, dirsek çürüten, ilim ve irfanını ortaya koyan Yüksek Mahkemenin bir
daire başkanı söylüyor.
Değerli arkadaşlarım, 17
Nisan 2003 tarihinde İzmir-Bornova'da bir facia yaşandı. Yakaköy'de Hüseyin
Mert adlı yoksul bir vatandaş yaşıyor -İzmir-Bornova-Yakaköy'de- babasından
kalma 5 dönüm arazi üzerinde, Yakaköy'de geçimini sürdürüyor; bir trafik kazası
sonucu ayağı kesilmiş; yirmi senedir, oraya 200 adet kiraz ağacı, 40 adet
zeytin ağacı dikmiş ve ihraç edilebilecek nitelikteki değerli kirazları satarak,
zeytin ve ürünlerini satarak, bir yıllık yaşamını sürdürüyor Hüseyin Mert. 17
Nisan günü Bornova Orman İşletmesinin ekipleri gelirler, vahşice, araziye, 5
dönümlük tarlaya girerler; yalvarır, gözyaşları döker Hüseyin Mert
"taahhütte bulanayım, bu ağaçları kesmeyin, yalvarıyorum" der.
Biliyorsunuz, zeytinle ilgili eski bir yasamız var; zeytin ağacının kesilmesi
yasak. Zeytinleri keserler, 200 kiraz ağacını keserler. Gözyaşları içinde
Yakaköy Muhtarı ve köy sakinleri olayı izlerler, ağaçların kesimine engel
olamazlar; ama, yanında, kim bilir hangi parayla inşa edilmiş, hangi servetin
ürünü olan, orman içindeki villalara dokunmazlar, bakmazlar bile; onlar hâlâ
orada duruyor!
Şimdi, eğri oturup doğru
konuşalım. Bu Anayasa maddesi istediğiniz gibi geçerse, o Yakaköy'de Hüseyin
Mert'e ait 5 dönümlük arsayı kim alacak; söyleyeyim: Kemal Unakıtan alacak, Ali
İbiş alacak, Tayyar Altıkulaç alacak! (CHP sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Atma... Atma...
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Atmıyorum.
Geçen konuşmamda
açıklamaya davet ettim Sayın Bakanı ve sayın milletvekillerini.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Kemal Unakıtan burada yok.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Zabıtlar ortada... Zabıtlar burada.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Gerçekten ayıp bir şey. Hani Kemal Unakıtan?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Açıklamaya davet ettim, hiçbiri gelip bu kürsüden konuşmadı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, arkadaşlar, bir
AKP'li milletvekili soruyor; "hani Kemal Unakıtan" diye. Ben size
soruyorum: Kendisiyle ilgili hangi oturumda Kemal Unakıtan cesaret edip de
makamına oturabiliyor, koltuğuna oturabiliyor?! (CHP sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Burada olmayan birisi aleyhinde nasıl konuşuyor?! Burada olmayan insanların
aleyhinde nasıl konuşuyor?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sakin ol... Sakin ol...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Şov yapıyorsun!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, konuşmacıya müdahale etmeyin.
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- "Sakin ol" diyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sakin ol, bir şey yok.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Şimdi, duyarlılığıma sakince yanıt vermeye çalışın, duyarlılığıma hak verin.
Ben Barış Derneği davası
sanığıyım, sizin Bakanınız naylon fatura davası sanığı, hayalî ihracat davası
sanığı! (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Şov yapma... Şov yapma...
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bakanınız çıkar, cevap verir. Vekâletsiz iş görmeyin!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Şov yapma...
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Şov mu yapıyorum?!
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri; size bir dost
tavsiyesi: Bir tercihle karşı karşıyasınız; ya sırtınıza yük olan bu Maliye
Bakanını sırtınızdan atar kurtulursunuz veya her oturumda onun ağırlığı altında
ezilirsiniz, bizden bu lafları işitirsiniz! (CHP sıralarından alkışlar)
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Başımızın üstünde yeri var Bakanımızın.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Başınızın üstünde yeri varsa, hayırlı uğurlu olsun. O zaman, biz de,
Bakanınızı burada anlatacağız.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Kanuna gel, kanuna...
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bizi izleyen vatandaşlara, Bakanınızın gerçek yüzünü teşhir edeceğiz; bizim
görevimiz bu.
NTV'de, 1 Temmuz 2003
tarihinde, saat 23.00'te "24 Saat" adlı haber programı yayınlandı.
Elimde -geçen oturumda da gösterdim- bu konuşmaların çözümü var.
Şimdi, iyi dinleyin; hiç
kavga etmeden, gürültü, patırtı çıkarmadan, kızmadan beni dinleyin.
NTV sunucusu soruyor:
"Bu 50 000 metrekareyi kimden satın aldınız?" Ben de soruyorum.
"Kemal Unakıtan -
Daha önce zilyetliği bulunan şahıslardan.
NTV sunucusu -
Dolayısıyla, siz, tapusuz bir arazinin sahibisiniz.
Kemal Unakıtan - Evet,
tapusuz bir arazinin sahibiyim."
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bir o mu var dünyada; Türkiye'de tek o mu var; Sen, Türkiye'de yaşamıyor musun?
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Şimdi, Sayın Bakan burada, soruyorum -burada hukukçular var, bizi televizyon
ekranlarında izleyen hukukçular var- orman arazisinin zilyetliği mümkün mü?
Ormanda zilyetlik olmaz, işgalci olur; hukuken söylüyorum, hukukî deyimle söylüyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Soruyor NTV sunucusu :
"Bu orman arazileri, halihazırda kâğıt üzerinde, devlete ait araziler
değil mi?
Kemal Unakıtan - Hayır,
değil. Zilyetliği olan, belli kimselere zilyetlik verilmiş ve muhtar kâğıdıyla
satılmış olan araziler. Herkesin orada yeri var. Kaldı ki, benim arazimin
olduğu yerden, kadastro geçti. Kadastro benim üzerime..."
Şimdi, Sayın Bakan, madem
kadastro geçti, hani tapunuz; tapunuz nerede?! (AK Parti sıralarından
gürültüler) Zilyetlik diyorsunuz... İhtimaller açık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Başkan, bu konuşmada nezaket var mı?
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Size nasıl hitap edeyim!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
Sayın Anadol, siz
buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Peki, Bakanınızın tapusu nerede?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Bu konuşmanın nezaketi var mı allahaşkına?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Şimdi, nezaketin arkasına sığınıp, gerçeklerden kaçmayınız.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Meclisin bir adabı yok mu?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Soruyorum ben; bu kürsü, milletin kürsüsü...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Bakan, hepimizin bakanı; Türkiye Cumhuriyetinin Bakanı...
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bakın, bana ne kadar laf atarsanız atın, ben cevap veririm, hiç rahatsız
olmam. İnsicamı da bozulmaz konuşmamın. Sadece, siz, bağırıp çağırmakla
kalırsınız.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
İnsicamı var mı bu konuşmanın?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Hiç uğraşmayın... (AK Parti sıralarından gürültüler) Hiç uğraşmayın,
uğraşmayın...
Şimdi, Bakana soruyorum:
Madem kadastro geçti ve zilyet olduğunu söylüyorsunuz, tapunuz nerede Sayın
Bakan?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Başkan, şu üslubun adabı var mı?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Tapunuz nerede?! (AK Parti sıralarından gürültüler)
Şimdi, iki ihtimal var...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen oturur musunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Sayın Bakan da burada...
Siz buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Sayın Başkan, bu arkadaşımız...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Nezaketi var mı; Meclisin adabına uyuyor mu?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekili, lütfen oturur musunuz.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Tamam, oturuyorum; ama, şu üslubun nezaketi var mı?!
BAŞKAN - Sayın Anadol,
buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bu kesintiler süremden sayılmıyor değil mi Sayın Başkan.
BAŞKAN - Siz buyurun
Sayın Anadol.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Konuş, ama, şu üslup nezaket üslubu değil. Meclisin de bir adabı var.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Kadastro tespiti yapılmıştır; tespit, Sayın Bakanın lehine olmuştur. Orman
idaresi dava açmıştır ve tapu alamamıştır. Yani, 52 dönümlük arazinin devlete
ait olduğu, hazineye ait olduğu tespit edilmiştir veya kadastro geçmiştir,
hazineye ait olduğu kadastro tarafından belirlenmiştir, mahkemeye gidememiştir;
bu, ihtimallerden bir tanesi.
Köy senediyle, muhtar
senediyle zilyetlik, orman arazisinde olmaz; bir daha tekrarlıyorum;
bilmiyorsanız öğrenin.
AHMET YENİ (Samsun) -
Yapmayın...
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Hukuk açık, maddeler açık, Orman Kanunu açık. Bizim aramızda da çok değerli
ormancılar var; değil mi Sayın Işık?!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Size öğretecek kadar biliyoruz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Öyle mi!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Evet.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Söylediklerime ne diyorsunuz o zaman?!
BAŞKAN - Sayın Anadol,
siz buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Söylediklerime ne diyorsunuz?!
Arkadaşlar, geçen
oturumda da söyledim. Bu Meclis, gazi bir meclistir. Bu Meclis, Kemal
Unakıtanların sorunlarını çözen Meclis değildir. Biz, bu sorunları çözmek için
maaş almıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Çıkıp, bunları
açıklayacaksınız.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Daha ne kadar süre veriyorsunuz Sayın Başkan?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Önce, Bakanınız için yasayı değiştirdiniz, vergi yasasını değiştirdiniz; onu,
hayalî ihracat sanığı olmaktan kurtardınız. Dokunulmazlığı, vaat etmenize
rağmen, ondan kaldırmıyorsunuz.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Helal olsun!
BAŞKAN - Sayın Anadol,
toparlar mısınız sözlerinizi.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Toparlıyorum.
AHMET KOCA (Afyon) -
Sayın Başkan, süre bitti.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- "Süre bitti" diyorlar Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
siz buyurun, sözlerinizi tamamlayın.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Yani, gol yemekten korkan, mağlup olan bir takımın seyircisi gibisiniz
"süre bitti" diyorsunuz, süreye sığınıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Maç yapmıyoruz burada; Meclis idare ediyoruz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Yüce Meclisin değerli üyeleri, bunları, tarihe tescil için, tarih düşürmek
için söyledim, bu Yüce Meclisin kürsüsünden. Bu Anayasa ne için değiştiriliyor;
Türk köylüsü diyorsunuz, gerçekte, kimin çıkarına bu Anayasa değişiyor; herkes,
dost düşman bilsin diye huzurunuza çıktım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Anadol.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Kürsüden iftira serbest mi Sayın Başkan?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Gelecek dönemi garantiledi Sayın Anadol!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Hükümet adına,
Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî,
tartışmaların olduğu bir oturum yapıyoruz. Elbette ki, iktidar ve muhalefet,
görüşlerini, düşüncelerini ortaya koyacak. Muhalefet, muhalefetliğini yapacak;
ama, muhalefet, elbette ki, doğrulara da, doğru demesini bilmeyi gerektirir.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) -
Muhalefeti sizlerden mi öğreneceğiz!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 169 uncu ve 170
inci maddeleriyle ilgili değişiklik teklifi, daha önce 366 oy alarak Genel
Kurulumuzdan geçmiş ve Sayın Cumhurbaşkanına gitmişti; Sayın Cumhurbaşkanımızın
bu maddelerle alakalı iade gerekçelerini nazarı itibara alarak, komisyon bu
konularda bir çalışma yaptı. Biz de, komisyonun bu çalışmalarına katkıda
bulunduk. Daha önce getirmiş olduğumuz teklifle, 169 uncu maddede "devlet
ormanları devletçe işletilir ve işlettirilir" şeklinde bir düzenleme
yapılmıştı; 170 inci maddede ise, satış imkânı yoktu.
Yasal olarak, Anayasa
değişikliği yapılmadan, Türkiye'deki 5-6 milyar metrekareyi bulan, 2/B diye,
kısaca, adlandırılan bu arazilerin bugünkü hali pür melali ortadadır. Bu
fotoğrafı, Türk Milletinin gözünden saklamaya hiç kimsenin gücü yetmez; çünkü,
İstanbul'un sadece Sultanbeylisine, Çavuşbaşına, Yalovasına, Bursasına,
Balıkesirine, İzmirine, Muğlasına, Antalyasına, oradan Adanasına, Ankarasına,
Sakaryasına, Kocaeline, Türkiye'nin en gelişmiş 18 iline gidip baktığınız zaman
4,5 milyar metrekarelik 2/B arazisi olduğunu görürsünüz. Bunların üzerinde
şehirler var, bunların üzerinde beldeler var, bunların üzerinde mahalleler var,
bunların üzerinde resmî konutlar var. Devlet, bunların altyapısını getirmiş,
doğalgazını getirmiş, suyunu getirmiş, elektriğini getirmiş, üzerinden otoyol
geçirmiş, altyapısını en mükemmel şekilde yapmış; yani, fiilî bir durum var; bu
fiilî durumu yasalaştırmak, devletin üzerine düşen bir vecibedir.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Başbakanın villası var mı?!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, parlamentoların çözüm yeri olması lazım, çözüm
üretmeleri lazım. Ben, buraya çıkan muhalefet partisi sözcüsü arkadaşlarımdan
şunu beklerdim, Anayasa Komisyonunda da şunu beklerdim... "İstemezük"
bundan başka bir şey söylediniz mi; hayır. Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi seçim
beyannamesinde 2/B'leri çözeceğini söylüyor muydu; söylüyordu. Orman köylüsünün
sorunlarını çözeceğini söylüyor muydu; söylüyordu. Anayasa Komisyonunda bir tek
teklifiniz oldu mu, bir tek önergeniz oldu mu? Burada milletin karşısına çıkıp
da "ey orman köylüsü, ey 2/B mağdurları, ben, sizin derdinizi çözmek için
komisyonda şunu getirdim, Parlamentoda bunu getirdim; ama, bunların hepsini
ellerinin tersiyle ittiler, reddettiler, karşı çıktılar" diyebiliyor
musunuz; diyemiyorsunuz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Ama, sizin, sadece ve sadece yaptığınız bir şey var; yaptığınız şey
de klasik ve Türkiye'nin kurtulmak istediği bir muhalefet tarzı. Bu muhalefet
tarzı Cumhuriyet Halk Partisine kazandırıyorsa, bu muhalefeti sürdürmeye devam
edin. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ama, yapılan
kamuoyu araştırmaları, vatandaşın nabzı size nasıl baktığını, size ne kadar
güvendiğini, bize de ne kadar da güvendiğini ortaya koymaktadır.
Biz, milletimizin
aklıselimine güveniyoruz; biz, milletimizin sağduyusuna güveniyoruz. Onun için
de, millete verdiğimiz sözlerin arkasında durmaya çalışıyoruz, bunun gereğini
gece gündüz yapmaya çalışıyoruz, bunun gereğini sonuna kadar, bu koltuklarda
oturduğumuz müddetçe de yapacağız. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Arkasında durduğunuz millet aç ve yoksul!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin ormancılık tarihine
kısa olarak bir bakmak istiyorum. Türkiye ormancılık tarihine baktığımız
zaman... (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen...
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - ...Anadolu'nun yoğun göçler yaşadığını, büyük
medeniyetlere mekân olduğunu, Anadolu'nun yaşamış olduğu savaşlarda, yaşamış
olduğu istilalarda ormanlarının yakıldığı, yağmalandığı doğrudur; ama, bakın,
bir şeyin altını kalın çizgilerle çizmekte fayda görüyorum: Türkiye'de, 1945
yılında, bu Parlamentoda, bu çatının altında, bir gecede bütün ormanlar
devletleştirildi. Peki, devletleştirildi de ne oldu; bakın, ne olduğunu
söyleyeceğim: Vatandaş "sen, devlet olarak bana güvenmiyorsan, benim
ormanlarıma el koyuyorsan, ben de ormanları yakarım" dedi. 1945 ve 1946
yıllarında, Türkiye'de en büyük orman yangınları yaşanmıştır; 1945 yılında 350
000 hektar orman yakılmış.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Vatan haini!..
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Ormanları sen yakıyorsun!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Arkadaşlar, bu benim söylediklerim, benim kuruntularım
değil. Bu benim söylediklerim, Türkiye'nin resmî rakamları, istatistikleridir;
bunları kabul etmek mecburiyetindeyiz; Türkiye'nin fotoğrafı bu.
Peki, biz ne diyoruz:
Diyoruz ki, ormanları korumak ve geliştirmek köylüye rağmen mümkün değildir,
millete rağmen mümkün değildir. Köylünün ve milletin paylaşmadığı,
sahiplenmediği hiçbir politikayı sürdürmek de mümkün değildir.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Yanan ormanların hesabını ver önce!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Onun için, biz "170 inci maddede yapmak istediğimiz
değişiklikle, 5-6 milyar metrekarelik 2/B arazisinin satışından elde edilecek
olan 20-25 milyar dolar" diyoruz. "Bu kadar olmaz" diyorlar. Ne
kadar olurmuş "15 milyar dolar olurmuş" o kadar da olmaz "10
milyar dolar olurmuş."
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Bedava ver bedava!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Onlar Maliye Bakanına; köylüye yok!..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye için 1 milyar
doların bile ne kadar önemli olduğunu, bu çatının altında bulunan bütün
milletvekillerinin fevkalade takdir edeceğini, bunun gereğini de, gerektiği
gibi yapacaklarını biliyorum; ancak, bakın...
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Asker gönderiyorsun ya, Amerika'dan alırsın!..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye'deki 20 700 000 hektarlık
orman arazisinin, bugüne kadar ancak üçte 2'sinin kadastro çalışması yapıldı.
Niye; çünkü, mevcut orman kadastro komisyonlarının yapmış olduğu çalışmaların
hızı, kapasitesi, bu çalışmaları bugüne kadar bitirmeye, maalesef, yetmemiştir.
Halbuki, 1937 yılında çıkan Orman Kadastrosu Kanununda, beş yıl içerisinde
kadastronun bitirileceğinden bahsediliyordu, bugüne kadar bitirilemedi.
Şimdi, biz bu 2/B
satışlarından elde edecek olduğumuz gelirin önemli bir kısmıyla ne yapacağız;
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü personelinden yararlanarak, onların imkânlarıyla,
uydu imkânlarını da kullanarak önümüzdeki birkaç sene içerisinde bunu
çözeceğiz, çözmemiz lazım. Devlet, malının envanterini bilmiyor, ormanının
sınırını bilmiyor; temel sorun burada. Bunun için, bu değişikliğin yapılması
şarttır.
Yine, sivil toplum
kuruluşlarıyla, Parlamento içi ve Parlamento dışındaki siyasî partilerle bir
mutabakat, bir uzlaşma aramadığımız yönündeki ifadeler, gerçeğin kendisi
değildir. Biz, bu konuda, hem Cumhuriyet Halk Partisinin değerli
yöneticileriyle, Grup yöneticileriyle hem de Parlamento dışındaki partilerin
temsilcileriyle, Parlamento içerisindeki bağımsız milletvekilleriyle ve bütün
partilere mensup milletvekili arkadaşlarımızla, genel başkanlarıyla gerekli
diyalogları, çalışmaları yaptık.
Tabiî, bu fasıldan, orman
köylüsünün hayat standardının hangi noktada olduğunu, aslında, Cumhuriyet Halk
Partili milletvekili arkadaşlarım da, AK Partili milletvekili arkadaşlarım da
biliyorlar. Orman köylüleri,
Türkiye'nin en yoksul insanlarıdır. Millî gelirden günde bir dolar bile
alamayan köylerimiz, köylülerimiz var. Bakın, bu köylülerimizin, elbette ki,
millî gelirden daha fazla pay almalarını sağlamak, onların ormanlar üzerindeki
menfi baskılarını ortadan kaldırmak için, onlara yeniden iş alanları, gelir
kapısı açma imkânını ortaya koymamız lazım. Bunun için 2/B'yi satıp, buradan
orman köylüsüne yüzde 20 pay ayıracağız ki, ormanlardaki ağaçlandırmaya
erozyonla mücadeleye kaynak ayıracağız ki, Türkiye'nin, cumhuriyet dönemindeki
en büyük hamlelerini gerçekleştirmiş olalım.
Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarımız, peki, bir de, şu gerçeği görmüyorlar mı; Antalya'nın Kepezinde,
Altalya'nın Manavgatında, Antalya'nın Alanyasında, Muğlasında, Adnan Menderes
Havaalanının hemen yanı başında, Antalya Havaalanının hemen yanındaki seraların
olduğu bölgede, İzmir'de, Bursa'da, Türkiye'nin dört bir tarafında, içerisinde
milyonlarca insanın yaşamış olduğu, bizim tespitlerimize göre -çok
enteresandır- 400 000'den fazla bina var... 400 000'den fazla bina var. Bunu
daireye bölerseniz, rakam, milyondur. Şimdi, buradaki fiilî duruma göre,
esasen, bugüne kadar ecri misil ödemeyen, vergi vermeyen, herhangi bir şekilde
devlete katkıda bulunmayan bu insanlar bugüne kadar ödüllendirilmişlerdir.
Şimdi, biz, sosyal devletin gereğini yapıyoruz.
Sosyal devletin şunu
yapması lazım: Siz, buraları 100 000'lerce konutla işgal ettiniz... Ama,
bunları biz işgal ettirmedik ha!.. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Buraları biz işgal ettirmedik. Bunda, Türkiye'nin son kırk
yılının, elli yılının bütün siyasî kadrolarının vebali vardır.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Başbakanın Sultanbeyli'de çiftliği var mı? Bundan dolayı 10 ay ceza aldı mı?
Açıkla, açıkla!..
BAŞKAN - Sayın Öktem,
lütfen...
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bunda, AK Partinin zerre kadar vebali yoktur, mesuliyeti
yoktur. Biz, kırk yılın, elli yılın kangrenleşmiş sorununu çözmek için
buradayız.
"Efendim, eğer
referandum olursa halkımıza gideceğiz, ormanları korumamız lazım
diyeceğiz" diyor arkadaşlarımız. Biz de gidersek ne diyeceğiz biliyor
musunuz?..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Maliye Bakanını kurtaracağız deyin.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, şunu söyleyeceğiz: Ey... (CHP sıralarından
gürültüler) Arkadaşlar, bakın, ben bir şey söyleyeyim -CHP'li arkadaşlarıma
söylüyorum- eğer, burada çok masum olduğunuzu düşünüyorsanız, yanılırsınız bu
konuda; tamam mı! (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için, bu konuda
kendinize fazla güvenmeyin; tamam mı! Kendinize fazla güvenmeyin.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ne biliyorsan söyle!
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Ne demek istiyorsun?!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Şimdi, biz, millete gittiğimiz zaman şunu söyleyeceğiz,
şunu soracağız milletimize...
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Ne demek istiyorsun, onu söyle lütfen!.. Onu söyle!..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Ey yetmiş milyon, ey benim aziz milletim.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Onu söyle!.. Onu söyle!..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Ne biliyorsanız söyleyin Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Biz, borç mu alalım, seni borcun altında ezmeye devam mı
edelim, sen, yokluğa, sen, haksızlığa evet mi deyeceksin; yoksa, sen, evet,
bugüne kadar kullananlardan al ve orman köylüsüne ver... (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen susar mısınız...
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Oradan al, sosyal devletin gereği olarak bugüne kadar
hakkını alamayanlara ver. Bugüne kadar hakkını alamayanlara, biz, alıp vermeyi
sosyal devletin gereği olarak, AK Partinin politikalarının gereği olarak,
adaletin gereği olarak görüyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Bakan, ithamınızı bir netleştirin de, tavrınızı bir netleştirin de
burada bir usul tartışması yapalım.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - 31.12.1981...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Bu Gruba karşı "masum değilsiniz" diyerek suçluyorsunuz; ne demek
istiyorsunuz, açık söyleyin!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ne demek istiyorsunuz?!
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
lütfen... İsterseniz size de söz veririm Sayın Bakandan sonra, o zaman
sorarsınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Bir Bakan burada bir Grubu itham edemez!..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - O, 31.12.1981 tarihi bir milat...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Delilleri söyleyin, bırakın miladı filan!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bu milada nasıl uyacaksınız. Bilirkişi...
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Bakan, Samanlı Dağlarını bir anlatın!
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) -
İki sene sonra bir daha af getireceksiniz!..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bu 31.12.1981'den sonrakileri de 1981'den önceki gibi
gösterebilir mi; gösteremez. Niye gösteremez; çünkü, orman kadastro
komisyonları bu çalışmalarını yaparken çekilmiş hava fotoğraflarına, memleket
haritalarına bağlı kalarak bu çalışmalarını yaparlar; yoksa, köye gittiği
zaman, ihtiyar heyetine, muhtara, azalara sorarak bu çalışmaları yapmazlar.
Bakın, bunun altını çiziyorum.
ATİLA EMEK (Antalya)-
Samanlı Dağlarının da altını çizelim Sayın Bakan!..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla)- Efendim, yine, muhalefetin çokça kullandığı bir şey:
"Ormanlar yanıyor; bunu AK Parti yakıyor, bunu bu hükümet yakıyor, bunu bu
Bakan yakıyor..." Yahu, arkadaşlar, bunu söyleyen milletvekilinin birazcık
izanı, birazcık vicdanı, birazcık sağduyusu olsa, bunu söylemesi mümkün
müdür?!.. Mümkün mü; mümkün değil! (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama,
muhalefet yapacak ya; söyleyecek bir şeyi yok.
HASAN ÖREN (Manisa)- Daha
ne olması lazım, daha ne yapması lazım?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Devamla)- Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinden Grup Başkanvekili
arkadaşımız geçen gün ben buradan konuşurken dedi ki "yakılan yerler bu
2/B'lere dönüştürülür; bir müddet sonra onlar da gider" ve ben buradan
dedim ki "bakın, bugüne kadar, Türkiye'de yanmış ve yakılmış 2 tane yer
gösterin bana ağaçlandırma çalışması yapılmamış, buradan, çıkacağım 70 000
000'dan özür dileyeceğim" ama, çıkıp, 2 tane yeri söyleyemediler; çünkü
yok! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şu gerçeği de ifade etmek
istiyorum bu vesileyle: Türkiye, orman yangınlarıyla... Bunlar çünkü, son
günlerin en moda manşetlerini ve siyasî kulislerinin malzemelerini oluşturuyor
maalesef. Bugün gazetenin birinde, izan ve haysiyet fukarası bir gazetenin
birinde, efendim, İzmit'teki Yuvacık Barajının karşısında yakılan orman benim
akrabalarımın oturmuş olduğu köymüş, onlar da göl manzaralı arsa sahibi
olacaklarmış diye bir haber! Her gün...
Bir tane akrabam yok; ama, dilin kemiği de yok. Ama, yalan haber yazana
da bir ceza yok; ama, yalan politika yapana da, aslında, millet cevabını
veriyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Millet şimdi size cevap hazırlıyor!..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, 3 Kasım seçimleri haksız siyaset yapanların hangi
neticelerle karşı karşıya kalacağının neticesini, fotoğrafını ortaya koyuyor.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
EŞREF ERDEM (Ankara) -
Çok fazla güvenme!..
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Yerel seçimlerde görüşeceğiz!..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Yine, orman yangınlarıyla alakalı birkaç şey söylemek
istiyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Samanlı Dağlarından bahsetmediniz Sayın Bakan!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye, orman yangınlarıyla
mücadelede Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya ve Yunanistan'la mukayese edildiği
zaman, tablo şudur, tablodaki rakamları size arz etmek istiyorum: Yunanistan'ın
son on yıldaki orman yangınlarıyla kaybetmiş olduğu alan 55 000 hektardır.
Türkiye'nin son on yılda kaybetmiş olduğu alan 14 000 hektardır, İtalya'nın 98
000 hektardır, Fransa'nın 19 000, İspanya'nın ise 140 000 hektardır. Yani,
Türkiye, orman yangınlarıyla mücadelede gerçekten iyi bir noktadadır. Son dört
yılın rakamlarına baktığımız zaman, 2000 yılında, -23 Temmuza kadar yanan
ormanlar olarak ifade ediyorum, bugünkü tarih itibariyle- Türkiye'de kaybedilen
alan 14 000 hektardır, 2001 yılında 3 400 hektardır, 2002 yılında 1 360
hektardır, bu yıl 1 900 hektardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlar mısınız...
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bu ve biraz önce vermiş olduğumuz rakamlar, Türkiye'de,
orman yangınlarıyla mücadelede, Bakanlık olarak, bütün kurum ve kuruluşlar
olarak son derece hassas davrandığımızın ve gereğini yerine getirdiğimizin burada
üzerinde durmak istiyorum, altını çizmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Anayasada yapacak olduğumuz, yapmak istediğimiz bu değişiklikle, yılların
kangrenleşmiş bir sorununu, hep birlikte, uzlaşma içerisinde, barış içerisinde
çözmemiz gerekir. Millet, bizden, iktidar ve muhalefet olarak, çözüm istiyor,
dertlerine çare istiyor. Biz, bazı şeyleri kanunlarla yapabiliyoruz; sayımız
yetiyor; ama, bazı değişiklikler, bazı reformlar, ülkenin beklemiş olduğu köklü
çözümler için de anayasa değişiklikleri yapmamız lazım; buna tek başımıza
gücümüz yetmiyor; burada, siz değerli milletvekili arkadaşlarımızın katkılarını
bekliyoruz. Aslında, bu, AK Partinin; bu, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ve bu,
Çevre ve Orman Bakanı olarak Osman Pepe'nin sorunu değildir; bu, Türkiye'nin
bir sorunudur. Buna herkesin böyle bakması lazım; aksi halde, doğru söylemiş
olmayız. Türkiye fotoğrafına bakıp, bu acı gerçekleri, kangrenleşmiş sorunları
çözme noktasında, biz, çözüm üretmekten yanayız; çünkü, Türkiye'nin çözüme
ihtiyacı var; çünkü, Türkiye'nin kaynağa ihtiyacı var.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, inanıyorum ve temenni ediyorum ki, milletvekili
arkadaşlarımızın sağduyularıyla, buradan, 367'den daha fazla rey alarak, bu
anayasa paketi, inşallah, bugün çıkmış olacaktır. Şimdiden, vereceğiniz destek
için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Pepe.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Bakan Grubumuza çok ağır bir şekilde hakaret etmiştir. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye... Bir grup başkanvekilinin bir talebi var,
dinlemek durumundayız; lütfen!
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Buna cevap vermek istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
bir saniye... Daha önce, Sayın Unakıtan'ın böyle bir talebi oldu; o nedenle,
öncelikle, Sayın Unakıtan'ın talebini yerine getireceğim.
Sayın milletvekilleri,
akşamın bu saatinde çok ciddî bir konuyu görüşüyoruz. Birey olarak hepiniz,
hepimiz millî iradenin temsilcileriyiz. Sesimi yükselterek burada sükûneti
sağlamamaya özellikle özen gösteriyorum. Yani, bir anlamda, makamımız ne olursa
olsun, millî iradenin azarlanabilecek konuma düşmesi konumuna, özellikle düşmemeye
gayret ediyorum; ama, lütfen, sizler de, millî iradenin temsilcileri olan
milletvekillerinin azarlanmaması konumuna düşmemesine özen gösterin. (AK Parti
sıralarından "Oraya konuş" sesleri.)
Sayın milletvekilleri,
lütfen susar mısınız! (AK Parti sıralarından gürültüler)
Lütfen susar mısınız! (AK
Parti sıralarından "CHP sıralarına konuş" sesleri)
Sayın milletvekilleri,
ben, Genel kurula konuşuyorum. (AK Parti sıralarından "CHP sıralarına
konuş" sesleri, gürültüler) Ben Genel Kurula konuşuyorum; lütfen... (AK
Parti sıralarından "O tarafa konuş" sesleri, gürültüler)
Görüşmelerimizin bundan
sonrası için bu kurala özen gösterelim, yeni bir sataşmaya da meydan
vermeyelim.
Sayın Unakıtan, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
V. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Grubuna
sataşmada bulunması nedeniyle konuşması
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bugün, Sayın Başbakanımızla beraber Erzurum'daydık, oradan geliyoruz. (CHP
sıralarından "Hoş geldin" sesleri) Erzurum, sel oldu aktı
Başbakanımıza. (CHP sıralarından "Konuya gel konuya" sesleri) Şimdi
geliyorum, bekle. (AK Parti sıralarından alkışlar) O kalabalık arasında iyi
giyimli birisi yanıma yaklaştı ve "Sayın Bakanım, buraya sırf sizi görmek
için geldim" dedi.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Rüyanda mı, rüyanda mı?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - "Sizden Allah razı olsun, bu millete hizmet ettiğiniz için. 65
yaşındaki babam, 17 000 000'luk mazot faturasından dolayı içeri atılmıştı,
içeride yatıyordu, sizin çıkardığınız vergi barışıyla dışarı çıktı; Allah razı
olsun sizden" dedi. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) "O kanuna karşı çıkanları da bu millet biliyor, iki elim de
onların yakasındadır" dedi. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Milletin eli de sizin yakanıza yapışacak Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Boyuna karşı çıkın, bu milletin problemlerini çözmeye
boyuna karşı çıkın, millet size söyleyeceklerini söyleyecek. (CHP sıralarından
gürültüler; AK Parti sıralarından "Niye onlara müdahale etmiyorsun Sayın
Başkan" sesleri)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Burada, bu Meclis çatısı altında... (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Unakıtan,
siz buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - ...ağır sözler söylendi deniliyor. Biz, kimseyi itham
etmiyoruz, ağır sözler söylemiyoruz; ama, bu Meclisin çatısı altında bize küfür
ediliyor; bunu da, bu muhalefet partisinin, maalesef, saygı duyduğum lideri
yapıyor. (CHP sıralarından gürültüler)
Evet, grup
toplantısındaki konuşmalarını kendim aldım, gerekli yerlere de... Çünkü, biz
küfredemeyiz; biz, kimseye kötü söz söyleyemeyiz. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Biz, doğruları konuşuruz; işimiz gücümüz bu millete hizmettir, bu
milletin dertlerini çözmektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Muhtar senedini bir görelim!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bu millete iyi günler göstermek için gerekeni yapmaktır;
bizim derdimiz budur.
HASAN ÖREN (Manisa) - 52
dönüme gel!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, çok üzülüyorum. Niye üzülüyorum: Sayın Bakanımız
burada izah ediyor "Türkiye'nin bir derdi var" diyor. Türk
Milletinin, milyonlarca insanın bir derdi var; 2/B meselesi.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Esas dert sizin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bu 2/B meselesi, daha önce de, bundan önceki
Parlamentolarda da hep konuşuldu, kararlar alındı, Cumhurbaşkanlığından tekrar
döndü; ama, burada bir gerçek var; bu milletin bir sıkıntısı var, bir derdi
var.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
50 dönümü kurtarma sıkıntısı var...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - 5 milyar metrekare tutan yere, o 5 milyar metrekareye
sahip olan binlerce, milyonlarca insan var. Kala kala, gele gele, benim 50
dönüme takıldınız kaldınız yahu!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Çok mütevazısınız!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet, çok mütevazıyım.
50 dönüm arazim var;
tapusu da yok... Zilyetlik de var... Parasını verdim, aldım; kimseden de orayı
gasp etmedim; parasını verdim, aldım; açık açık da söylüyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar [!])
HASAN ÖREN (Manisa) -
Alkışlayın, alkışlayın...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dürüst adam, inkâr etmiyor!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Oradan da kadastro geçti. Sayın Anadol bunu öğrensin ki,
kadastro geçtiği halde arazisinin tapusu olmayan birçok arkadaş, birsürü insan
var, birçok vatandaş var; bunu da kendisi iyice bilsin. Zilyetlikle nasıl
mülkiyet olduğunu da kitapları açın, okuyun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir mesele daha var;
burada evi olan, burada arazisi olan kimseye bir şey demiyorum; ama, kendi
sıralarınızın yanında oturanlara bir bakın bakalım, onların ne kadar var acaba;
hadi, onlara bir baksanıza. Sonra, ben isim de veririm. Kendi aranızda ne kadar
var, bir bakın ona. (CHP sıralarından "İsim ver" sesleri)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ne biliyorsan söyle!.. Ne biliyorsan söyle!.. Ayıp, ayıp!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Bir Maliye Bakanı böyle mi olur?! Ayıp yahu!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Var, var... Yakında duyarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Unakıtan konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Arkadaşlar, şimdi meseleye gelelim, meseleye; lütfen...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ayıp yahu!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bakalım, hakaret etmeleri bırakalım, küfür etmeleri
bırakalım. Gayemiz bu millete hizmet olsun; bu çatının altında, bu millete
hizmet için güzel şeyler konuşalım, bilimsel şeyler, teknik konuları konuşalım,
bu millete hizmet edelim. Bu millet kendisine hizmet edenleri bilir, hizmet
etmeyenleri de bilir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Daldan dala konmayın; söyleyin!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla)- Onun için millete hizmet edenlere, ne mutlu sizlere
diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Unakıtan.
Buyurun Sayın Özyürek.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) - Hangi gerekçeyle söz veriyorsunuz Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özyürek
2. - Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek'in, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin Grubuna
sataşmada bulunması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Orman Bakanının Grubumuza dönük
suçlamaları nedeniyle söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakanlık, ciddî bir iştir. Biz, bakanları sözüne güvenilen insanlar olarak
görürüz ve bir bakan buraya çıkıp konuştuğu zaman "siz ne komisyonda ne de
Genel Kurulda hiçbir öneri getirmediniz, hiçbir çözüm getirmediniz" dediği
zaman dönüp şöyle bir düşündük, şöyle bir baktık; acaba, biz hafızamızı mı
kaybettik, yoksa Sayın Bakan, bir bakana yakışmayacak şekilde, sadece muhalefet
partisini suçlayabilmek için olayları çarpıtıyor mu?
Değerli arkadaşlarım,
bütün bu Meclis tutanakları herkesin emrindedir; komisyon görüşmelerindeki
tutanaklar, önergeler, herkesin emrindedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
biz, anayasa değişikliği burada ilk görüşülürken, çok net, çok somut önerilerde
bulunduk ve ne yazık ki, sizlerin oylarıyla bunlar reddedildi.
Şimdi, bunlardan bir
tanesini hemen söyleyeyim. Sayın Kuzu biraz önce buraya geldi, dedi ki:
"169 uncu maddede değişiklik yapılmasına, 'işlettirilir' ifadesinin
bulunmasına muhalefet de itiraz ediyordu, Cumhurbaşkanı da karşı çıkıyordu;
onun için, yeni getirdiğimiz öneride 169'u tasarıdan çıkardık." Daha,
sizin Anayasa Komisyonu Başkanınız, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisiyle
önemli bir adım attığını söyledi; başka şahide lüzum var mı değerli arkadaşlarım?!
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, burada, pek çok
önerge verdik. Dedik ki: "Orman köylüsü, yıllardır o topraklarda yaşıyor,
ekiyor, dikiyor. Bu toprakları, o fakir köylüye, zaten geçim sıkıntısı çeken,
akşam evine ekmek bile götüremeyen o insana satamazsın, bu araziyi satamazsın.
Geliniz, bunu, ücretsiz, bedelsiz ona vereceğinize dair önergemizi kabul
edin." Ne yaptınız; reddettiniz değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
İşte, önergeler burada.
Merak eden, gider, tutanaklardan alır. Onun için, bir bakan böyle heyecana
kapılıp, bir muhalefet partisine gerçekdışı suçlamalar yapamaz. Yaparsa, o
bakanın inandırıcılığı kaybolur değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Sayın Bakan dedi
ki: "Siz de masum değilsiniz." Değerli arkadaşlarım, biz, her konuyu
delilleriyle söylüyoruz. Sayın Bakanla ilgili iddia, 52 dönümlük 2/B alanındaki
arsası. Sayın Bakan da burada kabul etti. Siz, doğru buluyorsunuz, biz yanlış
buluyoruz; ama, biz, iftira atmıyoruz. Sayın Pepe, burada bir grubu
suçlamıştır, "siz de masum değilsiniz" demiştir. Kim suçluysa...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- ...bu suçlamanızı açık bir şekilde söylemezseniz ve bunu ispat etmezseniz,
siz, müfterisiniz Sayın Bakan! Sizi müfteri olarak ilan ediyorum! (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Günü geldiği zaman göreceksiniz!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Şimdi, burada bulunan...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Açıklarsa ne olacak, ne yapacaksınız?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Açıklarsa, biz cevabını veririz. Kimse o arkadaşımız, derhal
dokunulmazlığının kaldırılmasını biz taahhüt ederiz, yargıya gidip, aklanmasını
sağlarız. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Siz de taahhüt
ediyor musunuz, dosyası olan arkadaşlarınızı, Başbakanınız dahil, yargıya
gönderebiliyor musunuz?! (CHP sıralarından alkışlar)
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Yuvacık Barajına bak, Yuvacık Barajına!..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Sizden beklediğimiz, kaç tane dosya varsa -83 tane dosya var deniliyor-
geliniz, hepsinin dokunulmazlığını kaldıralım; gitsinler, yargıda hesap
versinler.
"Yuvacık
Barajı" diyen arkadaşlarıma söylüyorum: Yuvacık Barajıyla ilgili, biz,
dokunulmazlığın kaldırılması talebini tekrarlıyoruz; Sayın Sefa Sirmen de
dokunulmazlığının kaldırılmasına dair talepte bulunmuştur. Sizde dosyası olan
arkadaşlarımız ve AKP Grubu taahhüt etsin, yarın hepsinin dokunulmazlığını
kaldıralım ve doğru yargıya gitsin, hesap versin. Onun için, Sayın Bakanın
böyle genel nitelikli suçlamalarla bizi yıldırması mümkün değildir. Pırıl pırıl
insanların partisidir Cumhuriyet Halk Partisi... (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Cumhuriyeti kurmuş olan partidir ve...
(Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Genel Kurul Salonuna gelmesi nedeniyle AK
Parti sıralarından ayakta alkışlar)
Ben de arkadaşlar beni
alkışlıyor zannettim de (gülüşmeler) nihayet beni dinleye dinleye AKP Grubunun
da dürüstlüğe prim vereceğini zannetmiştim, ama, yanılmışım.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Her zaman veririz...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Türkiye ne zaman düzlüğe çıkar biliyor musunuz:
Türkiye, dürüstlükten, namustan yana tavır koyduğu zaman...
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Yani AK Parti...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Birinin dosyası buraya geldiğinde, ertesi gün yargıya gidip aklanma fırsatı
tanıdığınız zaman düzlüğe çıkar Onun için, biz, kimin dosyası varsa -Genel
Başkanımız dahil, ben dahil, bütün arkadaşlarım dahil- getirin dosyaları,
ertesi gün firesiz oy vermeyi biz taahhüt ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Siz de, kimin dosyası varsa, buraya gelince ertesi gün kaldırıp mahkemeye
gitmeyi taahhüt ediyorsanız, o zaman suçlamaya hakkınız vardır.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
toparlar mısınız!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Bunları yapmayıp, böyle
genel suçlamalarla, kim yapıyorsa, kim iftira atıyorsa, biz onu, Sayın Bakana
söylediğim gibi, müfteri olarak ilan ediyoruz. Herkes iddiasını ispatla
mükelleftir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan diyor ki, yahu, öyle bir zaman da seçiyor ki,
kamuoyunun, bütün halkımızın, insanımızın, yanan ormanlarla beraber içi
yanıyor, Sayın Bakan diyor ki: "Bizim zamanımızda yanan orman filan yok,
nerede orman yangını çıkmışsa ben ertesi gün oraları ağaçlandırıyorum."
İnsaf Sayın Bakan. Gazete de mi okumuyorsunuz, televizyon da mı
seyretmiyorsunuz. Arada bir, sadece gazetecilere promosyon yapmak için,
helikopterle İstanbul semalarında tur atıncaya kadar, şu yanan ormanların
üzerinde de bir tur atın da biraz çare bulun. Şu ülke sizin zamanınızdaki kadar
hiçbir dönemde orman yangınına tanık olmamıştır. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Özyürek...
Sayın Özyürek...
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hani doğruları söyleyecektin?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Doğruları söylüyorum.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Bunlar doğrular değil ki.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, 10 dakika oldu.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, burada belli resimler var. Samanlı Dağlarında kimler o
güzelim ormanları kesiyor, kimler villa yapıyor? Bunları da Sayın Bakan
araştırsın da, lütfen, sizleri aydınlatsın.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyürek.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
7. -
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/584) (S. Sayısı :
200 ve 200'e 1 inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Şahsı adına,
İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsım
adına söz aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP iktidarının, gerek Parlamento içi gerekse Parlamento dışı
bunca muhalefete rağmen, Anayasanın 169 uncu ve 170 inci maddelerinde yapmak
istediği değişikliklerin gerçek amacı artık ortaya çıkmıştır; neleri, neden ve
nasıl yapacağı artık anlaşılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefetine
rağmen Meclisten geçen, hazine arazileri üzerindeki kaçak yapıların affı ve
hazine arazileri üzerinde hiçbir sınırlama getirilmeden satışı öngörülen
yasayla... Yine, Yüce Meclisin gündemine getirilen; fakat, kamuoyundaki
tepkiler karşısında tekrar getirilmek üzere geri çekilen, birinci derecede
doğal ve tarihsel SİT alanlarının yapılaşmaya açılması istemleriyle...
Görüşmekte olduğumuz, orman arazilerinin, orman vasfını kaybettiği
gerekçesiyle, satış işleminin önündeki anayasal engelin, anayasal değişiklikle
aşılması talebiyle... Bugünlerde, Genel Kurulda görüşülecek olan Orman
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıyla, kızılağaç ormanlarının
orman vasfından çıkarılması talebiyle...
Çok sayıdaki politikacı
ve büyük işadamının yanı sıra, Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, orman
sınırları dışına çıkarılmış, orman arazisi üzerinde kaçak ve ruhsatsız
villasının bulunduğu, kendisinin bu konuda, kaçak ve ruhsatsız binada
oturduğuna dair yazılı basında çıkan beyanları olduğu, hepimiz tarafından
bilinmektedir.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Nerede?!
RESUL TOSUN (Tokat) -
Daha orada mısın!..
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan'ın, İstanbul Beykoz Çavuşbaşı beldesinde,
52 000 metrekare orman arazisini zilyetlik belgesiyle satın aldığını, biraz
önce, burada kendisi ifade etmiştir. Oysa, orman arazilerinin zilyetlik yoluyla
elde edilmesinin mümkün olmadığını herkes bilmekte. Böylesi bir araziyi satanın
da, alanın da anayasal suç işlediğini bilmiyor muyuz?!
Enerji Bakanı Sayın Hilmi
Güler'in, bakanlığından önce, yani, milletvekilliğinden önce, kızılağacı
hammadde olarak kullanan ve şu sıralar hammadde sıkıntısı çeken bir şirketin
bünyesinde yönetici olduğunu basından öğrenmiş durumdayız. Yapılmak istenen
işlemlere ilişkin kaygılar daha da pekiştirmektedir.
Değerli milletvekilleri,
AKP iktidarının bu yaklaşımları bizleri hiç şaşırtmıyor. Bizler, AKP'nin
ormanlarımıza yönelik bakışını, anlayışını, zihniyetini İstanbul Belediyesinden
de biliyoruz. Sizlere, İstanbul- Beykoz-Çavuşbaşı Beldesindeki ormanların nasıl
yok edildiğini belgelerle sunacağım.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Maddeye gel, maddeye gel.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın da, Çavuşbaşı Beldesinde, biraz önce
kendi söylemleriyle, "kadastro görmüştür" dediği arazisinin, kadastro
görüp görmediğini de biraz sonra anlatacağım.
İstanbul-Beykoz-Çavuşbaşı
Beldesinin tamamı, 1995 yılında doğal SİT ilan edilmiştir. Yine, Çavuşbaşı
Belediyesi, 1996 yılında kurulmuştur. Çavuşbaşı Belde Belediyesi, 3030 sayılı
Kanun kapsamı dışında bir belediyedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Harita
Müdürlüğü kanalıyla, görev alanı içerisinde olmayan, Çavuşbaşı Belediyesi
sınırları içerisindeki orman vasfını kaybetmiş 2/B arazilerinin kadastrosu için
hiçbir yasal yetkisi olmadan -bu yetki yasa gereği Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğüne aittir, bunu hepimiz biliyoruz- 1997 yılında ihale ederek
çalışmalar yapmıştır. Sayın Kemal Unakıtan'ın kadastro çalışması olarak
bahsettiği çalışmalar bunlardır. Yapılan bu çalışmalar, yetkisizlikten dolayı,
tescil edilmemiştir, onun için de tapusu yoktur. Bu çalışmalarla birlikte orman
arazilerine yönelik işgaller ve kaçak yapılaşma artmış, İstanbul Belediyesinin
parası da boşa gitmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İSKİ Genel
Müdürlüğü, 22 Temmuz 1998 tarih ve 2932-11365 sayıyla, Harita Müdürlüğüne,
çalışmaların durdurulmasına yönelik yazı yazmasına rağmen, Harita Müdürlüğü bu
çalışmalarını ısrarla devam ettirmiştir.
12 Eylül 1998 tarihli
Hürriyet Gazetesi, Büyükşehir Harita Müdürlüğünce yasaya aykırılıgı her yönüyle
ortaya çıkan faaliyetlerin bulunduğu alanda orman yangınının çıktığı ve 55
dönüm orman arazisinin yandığı haberine yer vermiştir.
7 Ekim 1998 tarihli,
116-353 sayılı yazısıyla, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Harita Müdürlüğü eliyle sürdürülen
faaliyetlerin durdurulması ve ihalenin iptalini istiyor; bu istemlerin hiçbiri
yerine getirilmiyor.
Daha da vahim olanı var
arkadaşlar. İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Abdülkadir Eryılmaz'ın,
20 Kasım 2001 tarihli, 7500-39-01/61471 sayılı, belediye başkanlıklarına,
İstanbul Valiliğine, il, ilçe jandarma komutanlıklarına gönderdiği yazıda
özetle "konunun hayatî önemi haiz olması bakımından Elmalı Barajını
besleyen dere yataklarının hafriyatla doldurulmasının engellenmesi, Çavuşbaşı
ormanlarının yok olmasının ve kamu mallarının yağmalanmasının önlenmesi için
buradaki kaçak yapılaşmanın ilgili kuruluşlarca tespit ettirilmesinin ve kaçak
yapılaşmanın yıktırılmasının valilik makamının emirlerine maruz olduğunu,
kuvvet talebi halinde, öncelikle kuvvet tahsisinin komutanlığımızca
yapılacağını rica ederim" denilmesine rağmen, ne yazık ki, Çavuşbaşı
Beldesi ve benzeri yerlerdeki orman arazilerinin yağmalanmasının önüne
geçilememiştir.
Sayın Kemal Unakıtan'a
tekrar hatırlatıyorum: Almış olduğu arazinin kadastrosu yapılmamıştır; tapu
kadastro müdürlüğünce yapılmamış, belediyece yapılmıştır; dolayısıyla, tapu
sicil müdürlüğünce de tescil edilmemiştir. Böylesi bir arazi satın almıştır;
aksini ispat edebilir.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yanlış bilgi sahibisiniz.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Değerli milletvekilleri...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Belediyece yapılan anlaşma neticesinde, kadastro müdürlüğü yapmadığı için...
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Böyle bir anlaşma yok; siz, getirin böyle bir anlaşma varsa; getirin böyle
bir anlaşmayı görelim.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yanlış beyanda bulunuyorsunuz!
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, ormanlarımızı işgal edenlerin, anayasal suç
işleyenlerin işgal ettikleri orman arazilerini satarak ormanları korumak mümkün
değildir.
Ormanlarımızı korumak
için öncelikle yapmamız gerekenleri de söylemek istiyorum.
1937 yılında başlayan,
beş yılda bitirilmesi öngörülen, henüz bitirilmeyen orman kadastro
çalışmalarının bir an önce bitirilerek, tescil edilmesi sağlanmalıdır. Çevre ve
Orman Bakanının, orman kadastro çalışmalarına yönelik bakışı ve yaklaşımı, bu
çalışmaların önünde engeldir.
Hiçbir ülkede, orman
kadastrosu, mülkiyet kadastrosu, mera kadastrosu gibi ayırım söz konusu
olmadığı gibi, tüm ülkelerde kadastro faaliyetleri tek bir elden
yürütülmektedir; dolayısıyla, bizim ülkemizde de kadastro faaliyetlerinin tek
bir elden yapılması gereklidir.
Anayasamızın 169 uncu
maddesinin dördüncü fıkrası ile 170 inci maddesinin tümü, "orman olarak
muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, ..... 31.12.1981
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını kaybetmiş yerlerin
değerlendirilmesi....." gibi yaklaşımlar, orman affı beklentisini akla
getirdiği için, Anayasamızdan çıkarılmalıdır.
6831 sayılı Yasanın
değişik 2/B maddesi iptal edilmeli ve 2/B felaketine son verilmelidir.
Şu ana kadar orman
vasfını kaybetmiş diyerek orman dışına çıkarılan boş araziler, tekrar orman
sınırları içine alınarak ağaçlandırılmalıdır.
Son günlerde...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Son günlerde ülkemizde artan orman yangınlarının sorumlusu, Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Osman Pepe'nin kamuoyuna açıkladığı gibi, aklî dengesi bozuk,
ruhsal özürlü vatandaşlarımız değildir; çözümü de, bu vatandaşlarımızı orman
içerisine sokmamak hiç değildir. Ayrıca, Sayın Bakan, bu durumdaki vatandaşlarımızdan
özür dilemelidir. Orman yangınlarının sorumlusu, orman affı için yasal
değişiklik peşinde olan AKP iktidarıdır. Bu yaklaşımlar, orman affı
beklentilerini her zaman gündemde tutmuştur; AKP iktidarı, bir an önce, bu
anlayışından da vazgeçmelidir.
Benden önceki, gerek
Orman Bakanımızın gerek Maliye Bakanımızın konuşmalarına da tek tek cevap
vermek istiyorum; ama, sürem yetersiz; fakat, bir şeyi hatırlatmak istiyorum:
31.12.1981 tarihinden sonra yapılaşma olan, tam 22 yıldan bu yana yapılaşması
devam eden, Sultanbeyli gibi, Çavuşbaşı gibi, ülkemizin buna benzer birçok
yerlerindeki yapıların durumu ne olacaktır? Sayın Bakana soruyorum: Tam 22
yıldan beri, bu yapılaşmalar, bu kaçak yapılaşmalar devam etmektedir...
EYÜP AYAR (Kocaeli) -
Sözen'e sor...
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Sayın Orman Bakanı, buraya çıkmalı, demeli ki, bu tarihten sonra, bu
yapıları, anayasal görevi olarak, bakanlık görevi olarak yıkacağını ya ifade
etsin veya da affedecekse, bunların söylemini, buralarda koysun. Bu sorunlara
çözüm getirmek zorundayız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yıkılmasını mı istiyorsun...
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Yine, Bakan diyor ki...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yıkılmasını mı istiyorsun; onu söyle...
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Biraz önce "yanan ve ağaçlandırmayan yer örneği gösterin" dedi
Sayın Bakan.
BAŞKAN - Sayın Karademir,
toparlar mısınız lütfen.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Örnek veriyorum: Milas Gülpınar Köyündeki yangın yeni ağaçlandırılmamıştır.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Peki, ne zaman yandı?!.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Bodrum Torba'daki yangın yerleri yeniden ağaçlandırılmamıştır.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Ne zaman yandı, onu söyler misiniz?.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, yangınların nerelerde çıktığını biraz daha gözden
geçirirsek, dikkatli davranırsak, gerçekten, önemini yakalamış oluruz. Dikkat
ederseniz, orman köylüsünün yaşadığı yerlerde ormanlar yanmıyor. Nerede
yanıyor; ülkenin en önemli yerlerinde, Türkiye'nin doğal zenginliklerinin en
önde olan kentlerimizde, kıyılarımızda yanıyor. Bunlar tesadüfî mi?! Bu
gerçekleri bilerek sorunlara yaklaşırsak, inanıyorum ki, bu ülkenin sorunlarına
ortakça cevap vermiş oluruz.
Sabırlarınızdan dolayı,
beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Karademir.
Sayın milletvekilleri,
anayasa değişikliğine dair kanun teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine
geçilmesi hususunda gizli oylama yapacağız.
Gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını Genel Kurula arz etmeden önce, Genel Kurulda bulunan
Divanımızın kâtip üyelerinin oy kullanma yerlerinde görev almalarını rica
ediyorum.
Sayın bakanlarımızın da,
hangi bakan adına vekâleten oy kullanacaklarını bildiren vekâletlerini
Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
sizden ricam -bu son madde de değil, son madde de olsa- ismini okumadığımız
hiçbir milletvekilinin yerinden gelip oy verme düzenini bozmamasını özellikle
rica ediyorum; çünkü, o şekilde oy kullandırtmayacağız.
Sayın milletvekilleri,
gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükümet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden, Komisyon sırasındaki kâtip üye, Adana'dan
başlayarak İzmir'e kadar; Hükümet sırasındaki kâtip üye ise, İzmir ile
Zonguldak dahil, adı okunan milletvekiline, biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere, üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve milletvekilini
ad defterinde işaretleyecektir. Milletvekilleri, belirlenmiş bulunan yerden
başka yerde oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar da,
yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını
kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu
ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın
üye, kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad
defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır. Bilahara, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu
zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün sağına ve soluna konulan oy kutusuna
atacaktır.
Genel Kurul
görevlilerinin, şu oy kutularını kâtip üyelerimizin önüne koymalarını rica
ediyorum.
NURETTİN AKTAŞ
(Gaziantep) - Sayın Başkan, yeni bir icat yapıyorsunuz; kutular kürsüye
konulmaz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf
verilmeyecektir.
Şimdi, kanun maddelerine
geçilmesinin gizli oylamasına Adana İlinden...
KÂTİP ÜYE TÜRKÂN
MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Sayın Başkan, ismi okunmadan oy kullanmak isteyen üyeler
var; oylarını kullanabilirler mi?
BAŞKAN - Hayır efendim,
ismi okunmayana oy kullandırılmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, ismi
okunmayana oy kullandırılmayacaktır.
Şimdi, oylamaya Adana
İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, oy kullanma engelleniyor o tarafta.
(Bir grup milletvekili
kürsü önünde toplandı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen oturur musunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna oy kullanmak yasaklanmış mıdır?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İlk defa böyle bir uygulama oluyor. Yanlış bir uygulama yapıyorsunuz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz;
o, Sayın Başkanın takdirindedir. Bundan, hiç kimsenin rahatsızlık duymaması
lazım. Divan Üyesi iki arkadaşımız burada görev yapıyor.
Lütfen, herkes otursun
yerine.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, böyle bir uygulama, şimdiye kadar hiç olmamıştır.
BAŞKAN - Vardır,
vardır... Niye rahatsız oluyorsunuz; onu anlamadım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Rahatsızlık değil efendim, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, müsaade
edin, o benim takdirimdedir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Takdirinizde; ama, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Lütfen, yerinize
oturur musunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bunu ifade etmek lazım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
ifade ettiniz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, bu yapılan şeylerin yeri yoktur. Bu uygulama teamül haline
gelmiştir. Bunu yapamazsınız...
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
siz, grup başkanvekilisiniz...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, ben de, buradaki uygulamayı bilen birisi olarak konuşuyorum; şu
yaptığınız, milletvekillerine ve bu müesseseye saygısızlık. Yapmayın bunu!..
BAŞKAN - Müsaade eder
misiniz...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Hayır efendim, bu yakışmıyor. Bu Meclise güveneceksiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Güveniyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Milletvekillerine güveneceksiniz.
BAŞKAN - Güveniyorum...
Lütfen oturur musunuz...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Böyle şey olmaz canım!..
(AK Parti sıralarından
"bakanlar burada bekleyecek mi?" sesi)
BAŞKAN - Anayasamız,
İçtüzüğümüz böyle diyor; benim yapacak bir şeyim yok.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Hayır efendim, böyle bir şey yok.
BAŞKAN - Sayın Başkanlar,
sizden rica ediyorum... Lütfen, oturur musunuz...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili olarak bundan sonra böyle uygulayamazsınız. Bu
maddeyi böyle yapmış olmanız bile yanlıştır. Bu milletvekilleri, yıllardan
beri, burada, herkesin gözü önünde oy kullanıyor; ama, siz nereden icat ettiniz
bunu; ben hiç görmedim böyle?!
BAŞKAN - Burada
kullanılmasının ne sakıncası var; onu söyler misiniz...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Ne yararı var?
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
lütfen oturur musunuz...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Hayır... Lütfen
oturur musunuz... Lütfen oturur musunuz... Lütfen oturur musunuz yerinize.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Sayın Başkan, burada kullanılmasının ne sakıncası var?
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, bu konuda ısrar etmeyin.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Sizin mantığınızla burada kullanılmasının ne sakıncası var?
BAŞKAN - Burada olmasının
ne sakıncası var? Ben böyle takdir ettim.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Siz, orada kullanılmasında bir sakınca gördünüz ki bunları buraya aldınız.
BAŞKAN - Sayın Baş,
lütfen... Tartışmayalım.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Ama, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Rica ediyorum
sizden...
Sayın milletvekilleri,
rica ediyorum... Lütfen...
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Siz, demin konuşurken de oradaki hiçbir insanı ikaz etmediniz. On defa ikaz
etmeniz lazımdı.
BAŞKAN - Olur mu?!
Üstelik, isim vererek yaptım.
Sayın milletvekilleri,
lütfen, yerinize geçer misiniz...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Arkadaşlar, ikazımızı yaptık; yerlerimize oturalım.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, ben bunu protesto ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun, devam
eder misiniz...
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
Binali Yıldırım...
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, İlyas Sezai Önder'e oy kullandırmadı oradaki Kâtip Üye.
BAŞKAN - Nasıl yani?..
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, İlyas Sezai Önder, oy kullanmak için geldi; oradaki Kâtip Üye oy
kullandırmadı, belge vermedi ona.
BAŞKAN - Bir saniye...
Sayın milletvekilleri,
özellikle oyunu kullanmak isteyen sayın milletvekillerine Divan Üyelerinin
müdahale etmemesi gerekir.
AHMET YENİ (Samsun) -
Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'e oy kullandırmadılar orada.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ederim.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
Polat Türkmen...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Divanımızın önünü boşaltmanızı rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
Gürsoy Erol Bey zarfını gönderdiler; onun oyunu kullanıyorum ben.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, vekâlet oyu kullanan Sayın Bakanları da bilgilerinize
sunuyorum: Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik'in yerine, Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah
Gül'ün yerine, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Sami Güçlü'nün yerine, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım Bayındırlık
Bakanı Sayın Zeki Ergezen'in yerine oy kullanmışlardır. Genel Kurulumuzun
bilgisine sunuyorum.
Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Sayın milletvekilleri,
oylama işlemi bitmiştir.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yerlerinize oturursanız, sonucu açıklayacağım.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun maddelerine
geçilmesi için yapılan gizli oylamanın sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 369
Kabul : 363
Ret : 2
Çekimser : 3
Boş : 1
Böylece, Anayasa ve
İçtüzüğün aradığı yeterli çoğunluğu alarak, maddelerine geçilmesi hususu kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNİN
DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN
MADDE 1. - 7.11.1982
tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anasasının 76 ncı maddesinin birinci
fıkrasındaki "Otuz" ibaresi "Yirmibeş" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Güldal
Okuducu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CENGİZ KAPTANOĞLU
(İstanbul) - Hem oy vermiyorsunuz hem konuşuyorsunuz!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan sükûneti bir sağlayın.
BAŞKAN - Sayın Okuducu,
bir saniye...
Sayın milletvekilleri,
lütfen, yerlerinize oturur musunuz.
Buyurun Sayın Okuducu.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(İstanbul) - Ne konuşacak, konuşmaya hakkı var mı?!
SALİH GÜN (Kocaeli) -
Demokrasiye bir engel var mı; kullanır, kullanmaz; sana ne!
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Oy kullanmıyorsunuz, konuşuyorsunuz; bu nasıl oluyor?!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Herkes yerine otursun.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Konuşmayı hak edin efendim!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri... Sayın milletvekilleri... Oturur musunuz lütfen.
Sayın Okuducu, buyurun.
CHP GRUBU ADINA GÜLDAL
OKUDUCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gençlerin milletvekili
seçilme yaşını 25'e indirmeyi öngören öneri üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
hepimiz, ülkemizin sıcak bir gündemle karşı karşıya olduğunun bilincindeyiz. İç
ve dışsorunlar Türkiye'yi geriyor ve Parlamentomuz ardı ardına yasal
düzenlemeler yapmaya çalışıyor. Bu düzenlemelerin bir kısmı bugüne ilişkin
sorunlarla ilintili, çoğu ise geleceğimizi yeniden yapmakla ilgili; bugün
görüştüğümüz Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı gibi ve şu anda görüştüğümüz
Anayasa maddelerinin değiştirilmesi gibi.
Bugün, burada,
ormanlarımızı rant alanına dönüştürecek bir düzenlemeyi gençlerin seçilme
yaşının 25'e indirilmesini sağlayacak düzenlemeyle birlikte görüşmeye
çalışıyoruz. Biz, bu çabanın ne anlama geldiğini ilk gün söyledik, bugün
söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz.
Üzerinde düzenleme
yapmaya çalıştığımız iki temel konu da ülkenin geleceğiyle ilintilidir.
Ormanlarımız geleceğimizdir, gençliğimiz geleceğimizdir ve gelecek, bir
bütündür. Bizim yapmaya çalıştığımız şey ise, açıkça, gelecekle oynama
çalışmaktır.
Türkiye, genç bir nüfusa
sahip ve bu nüfusun büyük bir bölümü, eğitim olanaklarından, iş olanaklarından,
insanca yaşama koşullarından uzak. Ülkemizde, her yıl, 12 000 000 kişi eğitim
havuzuna giriyor ve bunlardan sadece 500 000'i liseyi, 250 000'i üniversiteyi
bitirebiliyor. Eğitimli gençlerin işsizlik oranı yüzde 25. Bu kesit, eğitim
şansını yakalayanlarla ilgili. Bir de eğitim şansı olmayan milyonlar var. Onlar,
ya işsiz ya da ağır çalışma koşulları altında, yetersiz ücretlerle ayakta
kalmaya çalışıyor. Sorun ve sıkıntı diz boyu. Diğer toplum kesimleri gibi,
gençlik kesiminin de temel özelliği, direnmeyi bilmesi, hayata sarılması, umudu
koruyabilmesi, yaşadığı yoksunluklara ve yoksulluklara rağmen ayakta
kalabilmesidir. 21 inci Yüzyılda, bilgi çağında yeni dünyalar kurma
potansiyeline ve dinamizmine sahip olan gençliğimiz, kendini yönetenlerin
ufuksuzluğunda karamsarlığı yaşamakta ve tek şey istemekte; istediği tek şey,
onurlu bir yaşam. Bu isteğini, sessiz, derinden ve güçlü bir şekilde, toplumun
diğer kesimleri gibi, dile getirmekte. Bu istek, hatırlayalım ki, 3 Kasıma
damgasını vurmuştur ve Türkiye'nin denenmiş bütün siyasetçileri siyaset
sahnesinden uzaklaştırılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
belki de, dönüp yeniden bakmamız ve yeniden okumamız gereken kitap bu. Bu
kitabı iyi okursak, halkımızı tanıma şansını da elde ederiz. O gün bu toplum,
gençliğiyle birlikte çok temel iki şeye "hayır" dedi. "Hayır"
dediği ilk temel şey, yolsuzluklardı; ikincisi ise, yolsuzlukların yol açtığı
yoksulluktu; ama, dokuz ay sonra bugüne baktığımızda, yoksulluğun da,
yolsuzluğun da diz boyu olduğunu görmekteyiz ve bugün biz, ormanlarımıza dönük,
geleceğimize dönük bir hayali gerçekleştirmeye çalışmaktayız. Bu hayalimizi
gerçekleştirebilmek için de, gençlerimizin 25 yaşında seçilebilmesi ambalajını
birlikte ortaya koymaktayız.
Bilinmelidir ki,
zorlamayla, dayatmayla yapılan yasalar, yapılmak istenen yasalar halkın kendi
malı olmayacaktır değerli arkadaşlarım. O nedenle, biz, bu zorlama ve bu
dayatma yerine, gençliğin hakkı olan 25 yaşında seçilmeyle ilgili düzenlemeyi
çok başka bir biçimde Parlamentomuzun gündemine getirmeliydik. Biz biliyoruz
ki, genç seçmen oranı yüzde 42'ler civarında. Önemli bir kitle; iktidar
yapabilecek ve iktidar devirebilecek bir potansiyel güç. Öyleyse bu gücün
görülmesi gerekir, öyleyse bir yığın olumsuzluğun arasında bu kitleye, bu güce
mesajların verilmesi gerekir. Onun için bunu yapıyoruz; düzenlemeye
çalıştığımız ormanlarla ilgili yasanın yarın öbür gün kitleler nezdinde geri
çevrilmesine engel olmak için gençlerin hakkıyla yeniden oynuyoruz burada.
Burada sorgulanması
gereken şudur: Temel amaç, siyasal katılımın yollarını açmak mı ve açılan bu
yolla ormanların üzerinden geçmek mi? Sanıyorum, vicdanımıza sorduğumuzda
oradan yükselen ses, bizim temel amacımızın ormanlara yol açmak olduğunu
söylüyor.
Aslında, değerli
arkadaşlar, belki bu kadar yorulmaya da gerek yok; çünkü, bizim hükümetimiz
aslında gençlere çok yoğun mesaj veriyor. Hatırlayınız, bir süre önce Yoksulluk
Konferansı yaşanmıştı ve o konferansta bir genç, söz almak ve konuşmak
istemişti ve ülkenin Başbakanı, o genci, harçlara karşı eyleme katıldığı için
"sicili lekeli" ilan etmişti ve o genç, o gün tuvalete kapatılarak
temizlenmeye çalışılmıştı.
Hatırlanmalı ki, harçlara
hayır diyen ve harç yükünü taşıyamayan binlerce aile var bu ülkede. O gün
tuvalete kapatılan ve sicili lekeli diye ilan edilen, işte, o binlerce gencin,
yüzbinlerce gencin tümüydü ve bilesiniz ki, o gün o olayla somutlanan,
iktidarın, konuşmak, tartışmak, sorgulamak, anlamak ve geleceğine sahip çıkmak
isteyen gençlere dönük somut bir bakış açısıydı.
Değerli milletvekilleri,
gençlere sahip çıkmak, onların sorunlarını çözmek, onlara saygı göstermek,
gelişmelerine ve yaratıcılıklarına sahip çıkmakla başlar, engel olmakla değil;
genç sanatçı Fazıl Say'ın, bu ülkenin en değerli şairlerinden biri olan Metin
Altıok için yazdığı ağıdın dünya prömiyerinde gösterilmesine engel olmakla
değil; sonra da, Metin Altıok'u yakanlara af yolunu, kurtulma yolunu açmaksa
hiç değil sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)
ZEYNEP KARAHAN USLU
(İstanbul) - Konuyla ne alakası var?!
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Evet, değerli arkadaşlarım, gençler 25 yaşında seçilmek istiyor. Onlar,
siyasal katılımla, ülke siyasetinin erdemle buluşmasına, ahlakla yönetilmesine
destek vermek istiyor, omuz vermek istiyor. Onları kıskaca almak ise, onların
seçtiği Parlamentonun hakkı ve yetkisi olmamak gerek. Yani, siz, gençlere dönüp
"ya seçilme hakkı ya da geleceğiniz" ya milletvekili olma hakkı ya da
vatan deme şansına ve hakkına sahip olmadığınızı bilmelisiniz ve ülkenin
geleceğini, ülkenin ulusal zenginliklerini peşkeş çekme noktasında, bilelim ki,
gençlik, belki de Parlamentodan daha duyarlı değerli arkadaşlarım.
Zaten, gençlerin bir
kısmının anasının, babasının gözünü toprakla doyuruyorsunuz; bir kısmının
anasını, babasını sıfır zamla buluşturup ya da iş olanaklarını geliştirmeyip
açlığa ve yoksulluğa mahkûm ediyorsunuz. Bunlar yetmiyor, dönüp ülkenin
gençliğine, eğitimi özelleştireceğinizi, okulları satacağınızı söylüyorsunuz ve
bu toplumun ezilen ve yoksul kesimlerinin tek temel dayanağı olan sosyal devlet
kavramına ta yüreğinden darbe vuruyorsunuz ve burada konuşurken de, orman
yağmasına yol açacak bir yasal düzenlemeyi "sosyal devletin gereğini
yerine getirmektir" diye topluma anlatabiliyorsunuz. Kendimize karşı açık
olmak gerektiğini düşünüyorum değerli arkadaşlarım. Önem verdiğimiz ve geleceğimiz
dediğimiz gençlerin tek aydınlanma ve tek gelişme alanı olan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye,
Sayın Okuducu.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- ...üniversitelere dönük olarak da, rejim çatışmasını ülkenin gündemine
oturtan bir tavırla, yeni düzenlemeler getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
evet, ülkenin nüfusunun yarısı genç ve sorunları çözüm bekliyor. Ben, buradan
pratik olduğu için birkaç çözüm önerisinde bulunmak istiyorum: Mesela diyorum,
her gence bir eş dost bursu bulabilirsiniz, böylece onu yurt dışında da
okutabilirsiniz, böylece eğitim sorununa kökten bir çözüm getirebilirsiniz, ya
da, girişimci bir ülkedir Türkiye, girişimci potansiyeli yüksektir, her
girişimci gence bir bakan baba temin edebilir, onların da 1,5 trilyonluk
sermaye sahibi olmasını sağlayabilirsiniz veya bu olmazsa, bu yetişmiyorsa,
başka girişimci gençlere birer bayilik temin edebilir, o bayiin sattığı
ürünlerden başka ürünlerin Mecliste bile satılmasına engel olabilir, böylece,
müteşebbislik ruhunu ayağa kaldırabilir ve Türk ekonomisinin derinden yaşadığı
iş ve istihdam sorununu bir çırpıda çözebilirsiniz!..
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Bravo!.. Bravo!..
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, ya da şöyle bakmak gerekir: Gençlerin ülkesini iyi
anlamalarını sağlamak gerekir ve kendilerini yönetenlere haksızlık yapmamaları
noktasında da onlara hatırlatıcı olmak gerekir. Yani, şimdi gençler böylesine
derin sorunlarla karamsar bir yaşam içinde sürdürüyorlarsa günlerini, onlar,
aslında, hem dün hem de bugün kendilerini yönetenlerde aramamalıdırlar bu suçu
diye düşünüyorum. Onlar dönmelidirler ve babalarına bakmalıdırlar. Bence bu
ülkede sorun içindeki her gencin sorumlusu, onun babasıdır. Eğer babası ona 1,5
trilyonluk sermaye sağlayamıyorsa, eğer babası ona yurt dışında eğitim alması
için eş dost kanalıyla bir burs temin
edemiyorsa, eğer babası ormanları çevirerek servet edinip, o serveti kendi
oğluna, kızına miras bırakamıyorsa, bunun suçlusunu yönetimlerde aramanın
vicdanla, erdemle bağdaşır yanı olabilir mi?! Bunun suçlusu, düpedüz,
babalardır, o beceriksiz babalar!..
BAŞKAN - Sayın Okuducu,
tamamlar mısınız sözlerinizi.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
HASAN ANĞI (Konya) - Oy
kullanın.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, hiçbir toplum; ama, hiçbir toplum, kendisine ait
olanın elinden alınmasına kolay katlanamaz, hele de Türkiye coğrafyası gibi,
hele de Türkiye gibi, kamu mülkiyeti egemenliği kültürünün var olduğu....
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
- Oy kullanamıyorsun... Özgür Türkiye'nin yolu ancak oy kullanmaktan geçer.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- ... hüküm sürdüğü bir coğrafyada kamu yönetimi... (AK Parti sıralarından
"oyunu kullan" sesleri)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen, müdahale etmeyin... Lütfen müdahale etmeyin...
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
- Milletvekili iradesine ipotek konulmuştur.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Cevap vereceğim, ona da geleceğim.
BAŞKAN - Siz buyurun
Sayın Okuducu...
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, siz bir şeye dikkat etmelisiniz: Siz öyle bir
coğrafyada yaşıyorsunuz ki, bu coğrafyada, binlerce yıldır kamu mülkiyeti
anlayışı egemendir.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
- Kendi milletvekiline güvenemeyen genel başkan var.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Bu coğrafyada yaşayan insanlar binlerce yıldır kamu mülkünü kendilerinden,
ailelerinden ve çocuklarından daha kutsal saymışlardır ve siz o kutsallığın
üzerinde, kamu mülkünü korumakla yükümlü olan egemenliğin temsilcileri olarak
kamu mülkünü yağmaya açma hakkını kendinizde bulamazsınız. (AK Parti
sıralarından (sıra kapaklarına vurmalar; alkışlar [!])
BAŞKAN - Sayın Okuducu,
lütfen, sözlerinizi toparlarmısınız.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan, arkadaşlar konuşmama izin vermiyor ki... (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri,
bir seçim sonucuyla iktidar olmuş olabilirsiniz, iktidarın güç ve olanaklarıyla
birçok şeyi yapabilirsiniz, istediğinizi zengin edebilirsiniz, istediğinizi
yoksul bırakabilirsiniz ve hemen bu orman yasasının öncesinde var olan 26 orman
bölge müdürünüzün 22'sini görevden alabilirsiniz gelecekteki uygulamalarınız
açısından, beğendiğinize ün ve servet kazandırabilirsiniz, istemediğinize ölümü
aratabilirsiniz, devletin, insanı özenilen, beğenilen, öykünülen biri
yapabileceği kadar tersini de yapabileceği bütün aygıtları elinizdedir. (AK
Parti sıralarından "Oy kullan" sesleri; alkışlar [!])
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sen gel de, yapma!..
BAŞKAN - Sayın Okuducu,
son cümlenizi alayım.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Bitireceğim. (AK Parti sıralarından sıra kapaklarına vurmalar; alkışlar [!])
Değerli milletvekilleri,
alkışlarınıza teşekkür ediyorum ve diyorum ki, beyin çitilemekten çıkar
sağlamaya kadar her tür toplumsal birikimi kullanabilirsiniz, yüzde 35'lik
iktidarla, mutlak iktidar olduğunuzu düşünebilirsiniz... (AK Parti
sıralarından, sıra kapaklarına vurmalar; alkışlar [!])
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Okuducu.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Başkan, bir cümlem var; rica ediyorum...
AHMET YENİ (Samsun) -
Oyunu kullan oyunu!..
BAŞKAN - Sayın Okuducu,
bitirir misiniz! (AK Parti sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar;
alkışlar [!])
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye...
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Bir cümlem var.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bakın, karşınızda bir hanımefendi konuşuyor; lütfen, son
cümlesini... (AK Parti sıralarından gürültüler, alkışlar [!])
Arkadaşlar, sonuç alınmaz
bunlarla.
Son cümlenizi alayım
Sayın Okuducu.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) -
Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkanım.
Yaptığınız yasalarla,
hakkı, adaleti, insafı ortadan kaldırabilirsiniz;ama, Namık Kemal'in deyimiyle
idraki asla!..
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Oy kullan!..
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
- "Evet" de, "hayır" de!..
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Okuducu. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Semerci, oturur
musunuz lütfen yerinize.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Reha Denemeç; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA REHA
DENEMEÇ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 76 ncı maddesinin değiştirilmesi konusunda, yani, 25 yaş hakkında,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Şu an, siyasî içerikli
bir konuşma yapmak için değil, toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren bir
talebi bir şekilde dile getirmek üzere, sade bir şekilde dile getirmek üzere
huzurlarınızdayım. Bu nedenle, konuşmam oldukça kısa sürecek; yaklaşık 3
dakika. Şimdi söyleyeceklerimin bir kısmı, daha önce birçok arkadaşımızca dile
getirilmiş bulunmasına rağmen, tekrarında fayda mülahaza ediyorum.
Değerli arkadaşlar, 15-30
yaş grubu, bilimsel olarak "genç nüfus" olarak adlandırılmaktadır ve
Türkiyemizin yaklaşık yüzde 42'si bu kategoriye girmektedir. Türkiye'de
ortalama yaş 24, Avrupa'da ise yaklaşık 40'lar civarındadır. Bu yaşlı nüfusa
rağmen, Avrupa'daki birçok ülkede ve Amerika Birleşik Devletlerinde seçilme
yaşı 25 ve altında bulunmaktadır. Biz, seçme yaşını 21'den 18'e indirmemize
rağmen, seçilme yaşını, bu topraklarda yüzyirmiyedi yıldır 30 yaşta
tutmaktayız. Bu durumu devam ettirmek tutucu bir davranış olarak görülmektedir.
Şu an Meclisimizde, birçok konuda ortak hareket edebilen, ülke menfaatını
milletvekili bağımsız iradesiyle siyasetin önüne koyabilen ve bu yaptıkları
ileride daha iyi anlaşılabilecek birçok arkadaşımız bulunmaktadır.
Şimdi bakıyorum, hem
Adalet ve Kalkınma Partisinin hem de Cumhuriyet Halk Partisinin programında bu
konu hakkında halkımıza taahhütler yapılmış bulunmaktadır. Her iki partimizin
gençlik kolları, değişik platformlarda, 25 yaş hakkında ortak görüşlerini beyan
etmişlerdir. Buna rağmen, konu, siyasetin kısır çekişmeleri içinde problem
çözücü bir yaklaşım yerine, sorunu daha karmaşık bir hale getiren bir yarışa
dönüşmektedir. Artık, ülkemizi, geçmişten gelen kavgacı siyaset anlayışından
uzaklaştırıp, uzlaşmacı bir anlayışa getirmenin zamanı çoktan gelmiştir. Bu
çerçevede, tüm arkadaşlarımızın omuzlarında büyük bir yük vardır.
Bu arada, konuyu 24
Aralık 2002 tarihinde Meclisimizin gündemine taşıyan Cumhuriyet Halk Partili
Sayın Gürel ve 4 arkadaşına da teşekkür etmek istiyorum. Gerçi, o günlerin
önceliği olan Avrupa Birliğine uyum Yysaları nedeniyle, konu, Meclis gündemine
alınamamıştı ama, 1 Nisan 2003 tarihi itibariyle, konu gündemimizdedir.
Burada yapmamız gereken,
bu toplumsal talebi, daha da geciktirmeden, parti programlarımızda yer aldığı
ve birçok ortamda ifade ettiğimiz şekilde hayata geçirmektir. Konunun bir kez
daha reddiyle belirsiz bir tarihe ertelenmesi, geçmişin uzlaşmadan uzak
anlayışının tekrarı olacak, bizlerden çözüm bekleyen başta gençlerimiz olmak
üzere tüm toplumumuzu "hâlâ değişen bir şey yok"karamsarlığına
itecektir.
Bu duygularla, hepinizi
tekrar saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Denemeç.
Şahısları adına, Samsun
Milletvekili Sayın Suat Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun, Anayasanın 76 ncı maddesindeki
milletvekili seçilme yaşının "otuz" olduğu ibaresinin
"yirmibeş" ile yer değiştirmesine ilişkin 1 inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, Türk
gençliği adına en içten saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Çok değerli
milletvekilleri, bugün, aslında, Türkiye'de 30 yaşın altında bulunan, yani 30
yaşın altında olmak dolayısıyla seçilme hakkına sahip olmayan ve sayıları tamı
tamına 40 500 000, yani, yaklaşık 41 000 000 olan genç nüfus potansiyelimizin
sorunları, beklentileri, siyasî sistemle ilişkileri konusunda hem bildiklerimi
paylaşmak hem de güveninizi ve desteğinizi talep etmek yönünde bir konuşmayla
sizleri selamlamak isterdim; ancak, geride kalan dakikalar içinde yapılan
konuşmalar, ne yazık ki, ne Türk gençliğinin ne Türkiye'de temsil hakkından
yoksun bırakılan 40 000 000 genç insanımızın sorunlarına uzaktan yakından temas
etmekten ve üzülerek söylüyorum, ne yazık ki, ciddî bir içerikten yoksun olarak
gerçekleşti.
Çok değerli arkadaşlar,
Türkiye'de 25 yaşındaki genç insanlarımıza seçilme hakkını niçin talep
ediyoruz, öncelikle ve sadece bir cümleyle bunun üzerinde bir vurgu yapmak
istiyorum.
Çok değerli arkadaşlar,
Türkiye'de daralan siyaset alanını genişletmek zorundayız. Türkiye'de bir
çağdaş toplum projesini tepeden inmeci bir mantıkla yukarıdan indirmek ve
yerleştirmek gibi bir lükse sahip değiliz; ama, Türkiye'de bir özgür toplum
projesini, Türkiye Büyük Millet Meclisinin geniş ve engin iradesiyle hayata
geçirebiliriz ve nihayetinde, bu özgür toplum yaşama iradesini, çağdaş toplum
tercihinden yana mutlak surette kullanabilir. İşte, bizim, seçilme yaşını
30'dan 25'e indirmeyi talep ederken temel amacımız, bu nokta üzerinde
odaklanıyor; yani, biz istiyoruz ki, çağdaş toplumu tesis edecek özgür toplumu
Türkiye'de hayata geçirirken, genç insanlarımızın, 25-30 yaş aralığındaki
milyonlarca iyi yetişmiş, iyi tahsil görmüş, Türkiye'nin gerçekleriyle pişmiş,
haşır neşir olmuş genç insanlarımızın enerjisini, birikimlerini, geleceğe
ilişkin perspektiflerini özgür toplum projesinin altyapı malzemesi olarak,
dayanağı olarak, iksiri olarak siyaset kurumuna kazandırabilelim.
Değerli milletvekilleri,
üzülerek görüyoruz ki, ikinci defa olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş
olan bu anayasa değişikliği hakkında, anayasa değişikliği paketinin bu maddesi
hakkında, Anamuhalefet Partisi, sözcüleri aracılığıyla Meclis kürsüsünde bu
maddeye kayıtsız şartsız
destek vereceklerini ifade
etmelerine rağmen -evet, Anayasa oylamaları gizli yapılıyor; evet, kimin hangi
istikamette oy kullandığını bilmiyoruz; ama, Meclis aritmetiği ve kabul oyları
açıkça ortadadır- ne yazık ki, oylamalarda, kürsüde ifade ettiği beyanın
arkasında duramamıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, yani,
Anamuhalefet Partisi, Türk gençliğine verdiği sözü ve bu kürsüden sarf ettiği
beyanları, ne yazık ki, oylama sırasında tahakkuk ettirememiştir.
Ben, bu anlamda,
Muhalefet Partimizin çok değerli milletvekillerine söyleyecek hiçbir söz
bulamıyorum. Size hiçbir şey söyleyemiyorum, sizi eleştirmiyorum; çünkü, az
önce, bu Mecliste, bizim özgür toplum projesini seslendirdiğimiz, bizim, 25
yaşında gençleri Parlamentoya taşıma iradesini seslendirdiğimiz bu Mecliste,
çok değil daha yarım saat önce, alenen, çok açık bir anayasa ihlali yapıldı.
Değerli arkadaşlar,
Anayasa Madde 175...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Aa!..
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Ben, hukukçuyum...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ormanlardan ayırın gençleri!
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Ah, vah yok Sayın Bodur; ben, hukukçuyum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Anayasa madde 175;
okuyorum: "Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasanın
değiştirilmesi hakkındaki teklifler Genel Kurulda iki defa görüşülür.
Değiştirme teklifinin kabulü Meclisin üye tam sayısının beşte üç
çoğunluğunun..." İşte, dün, burada, beşte üç...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kılıç.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Ne var bunda yani?!.
SUAT KILIÇ (Devamla) - Ne
olduğunu söylüyorum Sayın Eraslan.
"Beşte üç
çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür" ve az önce, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin, bir anayasa değişikliği oylamasında, oy kullanma iradeleri,
ne yazık ki, elinden alınmıştır. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Güldal Okuducu az
önce dedi ki: "Gençler kıskaca alınıyor; 25 yaşında milletvekili olmak mı,
orman arazilerini kaptırmak mı?.." Sayın Okuducu, buradaysanız, size
üzülerek söylemek isterim; kıskaç altına alınan Türk gençliği değil, kıskaç
altına alınan, ne yazık ki, sizin siyasî iradenizdir. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Çok değerli
milletvekilleri, Balıkesir Milletvekiliniz Sayın Orhan Sür -beni hayal kırıklığına
uğratan bir ifadeyle; oysa ki, çoğu Meclis konuşmasını saygıyla dinlemişimdir-
diyor ki: "Bu iki kanunu birlikte getirmek iktidar partisinin
kurnazlığıdır."
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Aynen...
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Hayır Sayın Sür, yanılıyorsunuz. Bu iki kanunun birlikte gelmesinin tek nedeni,
Adalet ve Kalkınma Partisinin Samsun Milletvekili ve aynı zamanda Türkiye'nin
en genç milletvekili olan Suat Kılıç'ın, hükümet programımızda, parti
programımızda ve seçim beyannamemizde yer alan bir taahhütten hareketle, ilk
gelecek anayasa değişikliği paketinde, 25 yaşında seçilme hakkının yer almasına
ilişkin ısrarıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Dokunulmazlıklar nerede?..
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Evet... Evet... Yanıldınız...
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Senin hocan kim?!.
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, bir sözcünüz, diyor ki: "Gençler üzerinde oyun
oynuyorsunuz." Hayır, biz, gençler üzerinde oyun oynamıyoruz...
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Dokunulmazlıkları getirin...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri... Lütfen...
SUAT KILIÇ (Devamla) -...
biz, gençleri siyaset oyununa dahil etmek, biz, gençleri siyaset kurumuna
kazandırmak istiyoruz. Gençler üzerinde oyun oynayan sizsiniz. Kürsüde 25 yaşa
"evet" oylamaya gelince Meclis kulisine çıkış! Değerli
milletvekilleri, bu iki tavır arasında çok ciddî bir çelişki olduğunu
takdirlerinize sunmak isterim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Dokunulmazlıkla birlikte getirseydiniz, dokunulmazlıkla.
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Sayın Milletvekili, oturduğunuz yerden bana laf atacağınıza, şu belgeyi
okumanızı dilerim. Seçim öncesinde siz bu belgeyi okudunuz mu?..
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Sen oku.
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Bakın, bu belgenin üzerinde ne yazıyor: "Cumhuriyet Halk Partisi Seçim Bildirgesi-2002"
Yani, 3 Kasım seçimlerinde Türk Milletiyle yaptığınız kontrat burada. (AK Parti
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Dokunulmazlıkla beraber getirseydiniz ya!
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, bu bildirgeyi okumadığınız için, yerinizden boşa
konuşuyorsunuz ve zaten şu ana kadar iki düzgün cümle söyleyemediğiniz için,
Maliye Bakanının cebini karıştırmakla meşgulsünüz. Bakın, Seçim Bildirgenizin
55 inci sayfası... Elinizde varsa açın okuyun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sen oku, sen.
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili adayları...
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Ağzı olan konuşuyor!
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Sayın Milletvekili, oturun yerinize, ben cevabınızı veriyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin milletvekili adayları, Samsun'un Çarşamba İlçesinde, Parti
Bildirgesinin 55 inci sayfasındaki şu cümleyi okuyarak halkımızla kontrat
yapıp, oy talep ettiler; bakın, ne diyorsunuz: "Orman köylüsüne sahip
çıkacağız, orman alanı dışına çıkarılan arazilerin ekonomik açıdan verimli
olarak değerlendirilmesi için 2/B uygulamasını başlatacağız." İşte
Cumhuriyet Halk Partisi!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
sözlerinizi toparlar mısınız.
SUAT KILIÇ (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Yine, Seçim
Beyannamenizin 76 ncı maddesi... (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kılıç, bir
saniye...
Sayın milletvekilleri,
anlayamıyorum; Hangi konuşmacı çıkarsa diğeri müdahale ediyor!..
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın
Başkan, bugün kürsüde görev alan Divan Üyesinin böyle konuşmaması lazım;
yakışmıyor.
BAŞKAN - Lütfen oturur
musunuz... Sataşma olursa söz vereceğim.
Buyurun Sayın Kılıç.
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Seçim Bildirgesinin 76 ncı
maddesini okuyorum: "Gençleri yönetime katacağız; gençlerin, üniversite
yönetiminde ve siyasal yaşamda etkinliğini artıracağız, milletvekili seçilme
yaşını 25'e indireceğiz." Muhalefet milletvekilleri galiba şunu zannediyor:
Türk Halkı, size, iktidarı değil, muhalefet gibi yüce bir başka görevi verdiği
için, bu Seçim Bildirgenizin kadük olduğunu, yürürlükten kalktığını
düşünüyorsunuz! Hayır; yanılıyorsunuz, yanılıyorsunuz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
İktidar Partisi, bugüne kadar, bu seçim bildirgenizde taahhüt ettiğiniz pek çok
konuda, önünüze pek çok anayasa değişikliği ve yasa tasarısı getirdi; ama, siz,
tümü için, bir gün iktidara gelirsek, bunları hayata biz geçirelim yaklaşımı
içerisinde oldunuz; fakat, bir gerçeği bilmenizi isterim; Türk Halkının, sizin
iktidarınızı beklemeye, ne sabrı ne de tahammülü vardır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarken, Türk gençliği adına 25 yaşa destek vermenizi, sizlerden özenle ve
özellikle rica ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Gençler iş bekliyor, önce iş verin.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıç.
Şahısı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Zeynep Damla Gürel; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ZEYNEP DAMLA GÜREL
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasamızın 76 ncı
maddesindeki milletvekili seçilme yaşının 30'dan 25'e indirilmesi için yapılmak
istenen anayasa değişikliğiyle ilgili, şahsım adına görüşlerimi ifade etmek
üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla
selamlarım.
76 ncı maddeyle ilgili
ilk tur görüşmeler yapılırken, milletvekili seçilme yaşının 25'e
indirilmesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, gençlere olan inancını,
gençlere olan güvenini gösterecek olan son derece önemli bir mesaj olacağını
ifade etmiştim. Gerçekten de,bu adım, gençlerimiz tarafından son derece yerinde
bulunan ve sahiplenilen bir adım oldu.
Anayasa değişikliğinin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesinin ardından, gittiğim tüm
üniversitelerdeki öğrenci arkadaşlarım, seçim bölgemdeki genç arkadaşlarım ve
partimin gençlik kolları üyesi arkadaşlarım, bu adımın atılmasından duydukları
memnuniyeti defalarca ifade ettiler; ancak, hemen ardından da eklediler:
Gençlikle ilgili bu değişiklik, orman arazilerinin satılmasıyla birlikte
gündeme getirildiği için, bu adım, gerçekten gençlerin önünü açmak için mi
atıldı, yoksa, arkasında başka amaçlar mı var? Bizim kafamız karışıyor; yoksa,
yine, birileri, siyasî emellerine, gençliğii kullanarak, gençlerin üzerinden mi
ulaşmaya çalışıyor? (CHP sıralarından alkışlar)
Tamam, Anayasa
değişiklikleri, paket halinde gerçekleştiriliyor; ancak, maddeler üzerinde
gerekli oy çoğunluğu sağlanamazsa ve madde referanduma giderse, gençlerin
milletvekili seçilme yaşı ile orman arazilerinin satılması maddelerinin
birlikte referanduma sunulacağına dair ibareyi gördüğümüzde, bu değişikliğin
samimiyeti nerede kalıyor?!
Değerli arkadaşlarım,
gençlerimizin aklına bu tür soruları getirmeye hiç birimizin hakkı yoktur.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Siz öyle düşünüyorsunuz; onlar, öyle düşünmezler.
ZEYNEP DAMLA GÜREL
(Devamla) - Artık, gençlerimiz, işsizliğin yüzde 12'lere vardığı, eğitimli
işsizler ordusunun yüzde 30'lara ulaştığı Türkiye'de, sorunlarına çözüm
bekliyorlar, yeni istihdam politikaları bekliyorlar, acil eylem planı kadar
acil istihdam planları bekliyorlar; emekleriyle, çabalarıyla, yaşamlarını idame
ettirebilecekleri bir Türkiye bekliyorlar ve inanın, söylemeyecektim; ama,
söylemeden geçemeyeceğim: Bir taraftan, Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, 17 000
000 liralık fatura yüzünden hapis yatan vatandaşlarımız varken, diğer taraftan,
kaçak arazilerde yaşayanların, buna bir açıklama getiremeyenlerin bakan
olamadıkları bir Türkiye bekliyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Şahsen ben de, Sayın
Bakan cevap hakkı istediğinde ümit etmiştim ki "bu araziyi aldığımda
siyaset yapmıyordum, ticaretle uğraşıyordum; ancak, şimdi siyasetteyim,
Bakanım, üstelik de 2/B yasası gündemde. Öyleyse, bir söylentiye maruz
kalmamalıyım ve arazimi hazineye bağışlıyorum" desin. Kendisine yakışan da
bu olurdu. (CHP sıralarından alkışlar)
İşte gençler, böyle bir
Türkiye bekliyorlar. Gençleri için çalışan, onların gelecekleri için çalışan,
önlerindeki engelleri kaldırmak için mücadele veren bir parlamento görmek
istiyorlar; ama, karşılarında buldukları anlayış diyor ki: "Ya orman
arazilerinin satışına izin verir siyasî hakkınızı alırsınız ya da izin
vermezsiniz seçilme hakkınızı elde etmek için 30 yaşına kadar
beklersiniz." Hatta, son dakikada, dün, tasarının bazı maddeleri komisyona
çekiliyor, yeniden şekillendiriliyor; ama, nedense, bu anlayış, aynen,
tasarıdaki yerini koruyor! Değerli arkadaşlarım, kusura bakmayın ama, Türk
gençliği bu filmi yıllardır defalarca gördü. Artık, gençler, böyle şartlar
şurtlar istemiyorlar. Siz, gençlerimizin geleceğini şekillendirmek arzunuzu
şartlara bağlarsanız, gün gelir, gençler de sizin önünüze, onlara ihtiyaç
duyduğunuzda şartlar koyarlar. Bizim, gelecek nesillere karşı en önemli
sorumluluğumuz, onlara pırıl pırıl bir gelecek, aydınlık yarınlar bırakmaktır.
Bunun içinse, önce, son yirmibeş yıldır önlerine konulan birçok engelden onları
kurtarmamız gerekmektedir. Burada her iki tarafa da düşen çok önemli bir görev
vardır. Bir taraftan, biz siyasetçiler, gençlerin karşılarındaki engelleri,
teker teker,d onlarla beraber tespit edeceğiz ve onların hayatını daha kolay
yaşanır hale getireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gürel,
buyurun; konuşmanızı tamamlar mısınız.
ZEYNEP DAMLA GÜREL
(Devamla) - Diğer taraftan da, gençlerimiz, bir araya gelecekler,
örgütlenecekler, iletişim ve hoşgörüyle aralarındaki işbirliğini artıracaklar
ve Türkiye için üretecekler; ürettikleri tüm projelerde kendi geleceklerini
hazırlayacaklar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bahsettiğim bu süreçte ilk adımı bizim atmamız son derece
mühimdir. Zira, okul, aile ve devletten oluşan demir üçgen, gençlerin üzerinde
son derece etkili bir baskı mekanizması oluşturmuş durumdadır. Sistem, âdeta,
gençlerimizin dinamikliğini engelleyen, onları üretimden, gelişimden ve
yönetimden uzak tutmak için her yolu tıkar, her fırsatı kapar hale gelmiştir.
Bunun sonucunda gençlerimiz özgüvenlerini kaybetmiş, geleceklerine olan
inançlarını yitirmiş ve çözümü başka yerlerde arar konuma gelmiş vaziyettedir.
Geçtiğimiz aylarda
Türkiye genelinde gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, gençlerin yüzde 95'i,
kendinden başka kimseye güvenmediğini ifade etmiştir. Üzülerek ve üzerine
basarak ifade ediyorum ki, bu oran çok yüksek bir orandır. İşte, bu tabloyu
gözönüne aldığımızda yapmamız gerekenler son derece açık ve basittir. Gençlerin
örnek aldıkları insanlar, onların temsilcileri olarak da en başta bizlerin,
gençlerimize karşı samimî, içi dışı bir davranmamız gerekmektedir. Ciddî bir
gelecek bunalımı ve güven problemi yaşamakta olan gençlerimize, ancak bu
şekilde yarınlarını kurmak üzere ihtiyaçları olan motivasyonu, azmi, hırsı ve
özgüveni sağlayabiliriz. Ancak, birbirimize ve onlara karşı dürüst olursak,
etik kurallar çerçevesinde davranırsak, popülizm yapmak yerine somut adımlar
atarsak, inandırıcılığımızı yeniden kazanabiliriz. Ancak ve ancak, onlara, biz
size güveniyoruz, biz sizin arkanızdayız ve siz çağdaş medeniyet yolculuğunda
bayrağı çok daha yukarılara taşıyacaksınız; biz de size bu yolda her türlü
desteği vereceğiz dersek, demekten de öte, bunu icraatlarımızla gençlerimize
gösterirsek, o zaman, Türkiye'nin yarınları için çalışmış siyasetçiler olarak
ülkeye hizmet etmiş olabiliriz.
O yüzden, gençlerin
siyasal haklarını verirken samimî olmamız, her türlü şart ve şıktan bağımsız,
sadece onlar için bir değişiklik yaptığımızı ortaya koymamız gerekmektedir.
Bunun iki yöntemi vardır; ya 76 ncı maddedeki bu anayasa değişikliği teklifi
tek başına değerlendirilir ya da ille de, biz, anayasa değişikliklerini paket
halinde yapıyoruz ve gençlerimize öncelik vererek, bir an önce, onların bu
sorunlarına yönelik çalışmalarımızı gerçekleştirmek istiyoruz diyorsanız -Sayın
Suat Kılıç'ın da ifade ettiği gibi- referanduma gitme durumunda, bu iki
değişikliğin ayrı ayrı oylanacağı maddesi pakete eklenir ve paket, o şekilde
değerlendirmeye alınır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gürel,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
ZEYNEP DAMLA GÜREL
(Devamla) - Tamamlıyorum.
Aksi takdirde, bu tür
siyasî manevraların yapacağı tek şey, gençlerin, 22 nci Dönem Parlamentosuna da
güvenlerini kaybetmelerine yol açar. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk
gençlerinin güvenini iyice kaybetmesine yol açacak girişimlerden kaçınmalı ve
her aldığı kararda, gençlerine, bu zorlu mücadelelerinde destek olmalıdır.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gürel.
Sayın milletvekilleri, 1
inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli oylamasına
geçeceğiz. Ondan önce, Genel Kurul salonunda bulunan kâtip üyelerimizin
yerlerini almalarını rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
sadece ismi okunan sayın milletvekillerinin oy kullanmak üzere yerlerinden
kalkmalarını rica ediyorum; ayrıca, bazı bakanlarımızın da geldiğini görüyorum;
hangi bakanımız vekâleten oy kullanacaksa, vekâlet belgesini de Divana
ulaştırmasını rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
oylamayı Adana İlimizden başlatıyorum.
(Oylar toplanıldı)
BAŞKAN - Şimdi, vekâleten
oy kullanan Sayın Bakanları Genel Kurula arz ediyorum: Devlet Bakanı Sayın
Beşir Atalay, Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül'ün yerine; Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen'in
yerine; Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun, Devlet Bakanı Sayın Kürşad
Tüzmen'in yerine; Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit, İçişleri Bakanı Sayın
Abdülkadir Aksu'nun yerine; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Abdüllatif Şener, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yerine; Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi
Gönül'ün yerine vekâleten oy kullanmışlardır.
Sayın milletvekilleri,
oylama işlemi bitmiştir.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin gizli oylamasının sonuçlarını
arz ediyorum.
Kullanılan Oy Sayısı : 364
Kabul : 361
Ret : 2
Çekimser : 1
Anayasanın 175 ve
İçtüzüğün 94 üncü maddelerine göre yeterli oy alınmıştır.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 170 inci maddesi başlığı ile beraber aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
B. Orman köylüsünün
korunması, desteklenmesi ve orman sınırı dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi.
Madde 170. - Devlet,
ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların
ve bütünlüğünün korunması bakımından; ormanların gözetilmesi ve işletilmesinde
Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirleri alır.
Bilim ve fen bakımından
orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları
dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu
yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu
halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.
31.12.1981 tarihinden
önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve orman
sınırları dışına çıkartılmış yerlerin; idaresi, satışı, satış esas ve usulleri,
satış gelirlerinden orman köylülerinin kalkındırılmalarının desteklenmesi ile
ağaçlandırma ve erozyon kontrolü amacıyla ayrılacak payın belirlenmesi kanunla
düzenlenir. Bu yerlerden orman köyleri sınırları içinde kalanların satışında,
kullanıcısı orman köylüsüne öncelik tanınır.
Devlet, bu halkın işletme
araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri
alır.
Orman içinden nakledilen
köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurul gündemine
getirilen kanunun çerçeve 2 nci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği gibi, orman varlığı ve mevzuatında temel amaç orman alanlarının
genişletilmesiyle birlikte, orman köylüsünün korunması ve insanca yaşamasını
sağlayacak temel şartları yaratmaktır.
Esasen, 169 uncu madde
başlığının "ormanların korunması ve geliştirilmesi" ve 170 inci madde
başlığının da "orman köylüsünün korunması" olduğu nazara alındığında,
bu temel amaç açık bir şekilde görülmektedir.
Sayın milletvekilleri,
getirilen teklifin sağlıklı olarak değerlendirilebilmesi ve toplumun geleceği
yönünden, çağdaş uygulamalarda ormancılık alanında benimsenen ve ormanların
hukuksal düzenini oluşturan "sürekli olma" veya "süreklilik ve
bunun yanında "devlet elinde bulunması" ve "devletçe
işletilmesi" yolundaki ilkelerin üzerinde durulmasında ve irdelenmesinde
yarar görüyorum. Hemen ifade edelim ki, bu ilkeler, hem orman niteliğine ve hem
de orman hukukuna uygun olan temel ilkelerdir.
Değerli arkadaşlarım,
ormanlarda sürekliliğin sağlanabilmesi, ancak, orman varlığının korunması,
genişletilmesi ve geliştirilmesiyle mümkündür. Elbette, insanların ve çevrenin
yararı gözetilerek, ormanlardan belli şekil ve şartlar ölçüsünde
yararlanılmalı; ancak, bu yararlanma, hiçbir zaman, orman varlığına zarar
verecek boyutlara ulaşmamalıdır. Ormanların korunabilmesi ve sürekliliğinin
sağlanabilmesi için, yapılmak istenilen düzenlemelerin "devlet elinde
bulunması" ve "devletçe işletilmesi" ilkelerine de uygun olması
gerekir. Devletin ormanlar üzerinde sahip olduğu yetki, ülke üzerindeki
egemenlik hakkının doğal sonucu olan "gözetim ve denetim" yetkisinden
kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda, bu yetkiye dayanarak, ormanların ulusal
çıkarlara en uygun biçimde kullanılması ve işletilmesi için gerekli tedbirleri
almak devletin görevidir. Bu sebeple, ormanların, gerçek ya da devlet dışında
tüzelkişiler tarafından işletilmesi durumunda, güvence altına alınması ve
korunması güçleşecektir.
Değerli arkadaşlarım,
ormancılığın korunması ve geliştirilmesine ilişkin esaslar, Sayın
Cumhurbaşkanının iade gerekçesinde son derece tutarlı, gerekçeli ve ayrıntılı
olarak açıklanmış olduğundan, tekrara girmemek amacıyla bu hususlara daha fazla
değinmiyorum.
Sayın milletvekilleri,
teklifle ilgili olarak yasama sürecinden geçen yoğun ve gergin bir safahattan
sonra 169 uncu maddenin geri çekilmesini elbette memnuniyetle karşılıyoruz. 169
uncu madde değişikliğinin gündeme getirilmesindeki yanlışlıklar, tasarının
başlangıcından itibaren Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından kararlılıkla
dile getirilmiş, en nihayet, teklif sahipleri de görünürde bunun gereğini
yapmışlardır. Tekrar ifade ediyorum: Bunun gereği görünürde ve şeklen
yapılmıştır. Bu süreç her şeye rağmen olumlu bir gelişmedir; ancak, maalesef,
teklif sahiplerinin ve siyasî iktidarın bu süreçte de tutarlı olmadığını
üzülerek görüyoruz.
170 inci maddeyle ilgili
bir önceki metne ve mevcut tasarı metnine baktığımızda şunu görüyoruz:
Bilindiği üzere, 169 uncu maddede "işlettirilir" ibaresi eklenmek
istenilmiş idi. 170 inci maddenin bir önceki teklif metninde ise "devri,
tahsisi, terki, kiraya verilmesi, aynî hak tesisi ve satışı" düzenlemesi
mevcut idi. Şimdi ise "idaresi ve satış esas ve usulleri" ibaresi
getirilmiştir. Yeni metinde "idaresi, satış esas ve usulleri" ibaresi
eklenerek ve bu şekilde yeni bir teklif olarak getirilmek suretiyle hem
"işlettirilir" düzenlemesiyle ulaşılmak istenilen amaç korunmuş hem
de bu eklemeler yapılmak suretiyle, devri, tahsisi ve işlettirmeyi de kapsayacak
şekilde düzenleme yapılmış olmaktadır. Başka bir anlatımla, görünürde, Sayın
Cumhurbaşkanının yerinde olan iade gerekçelerinin gereğinin yerine getirildiği
izlenimi verilmeye çalışılmış; ama, öbür taraftan da, teklifin ilk düzenleniş
amacından hiçbir şekilde uzaklaşılmayacağı da bir anlamda ifade edilmiştir.
Aslında, bu düzenleme
yapılırken ve ilk metinde ısrar edilmez iken güdülen bir diğer amaç da şudur:
Teklif sahipleri, kendilerince, Anayasanın 175 üçüncü fıkrasındaki riski
bertaraf etmek ve yeni bir yasa teklifi sürecini başlatmak istemişlerdir. İlk
teklifte şeklen ısrar edilmiş olsaydı, 367'yi bulmak zorunluluğu olacaktı; 367
bulunmadığı takdirde ise, teklifin düşmüş sayılması gerekecekti.
İşte, bir taraftan
uzlaşma görüntüsü içerisine girilmiş, diğer taraftan da, bu görünür
değişiklikle yeni bir teklif süreci başlatılmak istenilmiştir. Bu süreci önemle
vurguluyor ve Genel Kurulun takdir ve değerlendirmesine sunuyorum. Getirilen
düzenlemeyle, bir taraftan da, Anayasa değişikliğiyle ulaşılamayacak sonuçlara
yasal düzenlemelerle ulaşılmak istenilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
teklifin ilk metni için ileri sürdüğümüz yanlışlıklar ve toplumsal tehlikelerin
tümü, maalesef, bu teklifte de varlığını sürdürmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, ormanların işletilmesinin ve korunmasının, kamu yönetimiyle birlikte
orman köylüsü tarafından bizzat veya kooperatifleşme yoluyla yapılması
gerektiğine inanıyoruz. Bu sağlandığı ve ormanla ilgisi olmayan üçüncü
kişilerin müdahalesi önlendiği takdirde, amaca uygun düzenleme yapılmış
olacaktır. Bu yoldaki düşüncelerimiz seçim bildirgemizde de tutarlı olarak
ifade edilmiştir. Ağaçlamadan erozyon mücadelesine kadar tüm işçiliğin ve
işletmeciliğin kamu yönetimi ve orman köylüsü tarafından birlikte yapılması gerekir.
Böylece, ormanlar ve orman köylüsü, hem korunmuş hem de desteklenmiş olacaktır.
Bu genel
değerlendirmelerden sonra, Türkiye gerçeğini somut olarak irdelemek istiyorum.
Bütün bu değerlendirmeler yapılırken, değişik statü ve nitelikteki arazilerin
kadastrol olarak tespit edilmesi, bağlı olarak imar mevzuatı düzenlemelerinin
yapılması zorunludur. Bu teknik düzenlemeler yapılmadan yapılacak anayasal ve
yasal düzenlemelerin verimli olması mümkün değildir.
Kamu yararının korunması
ve adaletin sağlanması bakımından biraz sonra açıklayacağım tasnif ve
çalışmaların öncelikle ve mutlaka yerine getirilmesi gerekir. Buna göre,
birinci ve öncelikli statü, gerçek anlamda, Orman Yasasının 2/B maddesi
kapsamında kalan ve orman köylüsünün kullanımında olan statüdür. Genellikle,
300-400 metrekarelik veya 1 dekarın, 1 dönümün altında olan bir alanı kullanan
orman köylüsü, bu alan içinde bir taraftan zor şartlarda hayatını sürdürmeye
çalışırken, diğer taraftan da, ormanın muhafazasını sağlamaktadır. Bu insanlar,
her halükârda korunması ve desteklenmesi gereken insanlardır. Toplumsal barış
ve sosyal devlet anlayışı, bu uygulamayı gerektirmektedir. Bu şartları
bünyesinde barındıran orman köylüsüne, fiilî zilyet olmak kaydıyla, gerekli
yasal düzenleme hemen yapılmalıdır. Bu konunun düzenlenmesi, öteden beri
Cumhuriyet Halk Partisinin de seçim bildirgesi aşamasından da önce taahhüt
ettiği bir konudur. Bu konu, amaca uygun olarak düzenlendiği takdirde, biz, her
türlü desteği her aşamada, her zaman vermeye hazırız.
İkinci önemli öncelikli
statü şu...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, bir
saniye...
Sayın milletvekilleri,
lütfen, sayın bakanların Genel Kurul çalışmalarını izlemelerine fırsat
tanıyalım. Sayın milletvekillerinin yorulduklarını da görüyorum; ama, oturma
düzenimiz, sayın üyelerin, yüzlerini Divana dönmeleri şeklindedir;
arkadaşlarımızın, buna da uymalarını rica ediyorum.
Buyurun Sayın Kart,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
ATİLLA KART (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, burada, Sayın Bakanın ve Adalet ve Kalkınma Partisi
sözcüsünün yanlış bir beyanını tekrar düzeltmek istiyorum. Biz, 2/B köylüsünün,
yani, orman köylüsünün hak ve hukukunun korunması yolunda her türlü öneriyi,
her türlü önergeyi, bu yasalaşma sürecinden itibaren her aşamada dile getirdik.
Bunu Grup Başkanvekilimiz çok somut olarak açıkladı. Ben sadece bu konuda
Anayasa Komisyonunda tarafımızdan sunulan 3 önergeyi, yine, huzurunuzda ifade
etmek, bunu tekrar göstermek istiyorum. Bu sebeple, Sayın Bakanın, bu yasalaşma
süreciyle ilgili olmak üzere ifade ediyorum, maalesef, üzülerek ifade ediyorum;
kamuoyunu yanlış bilgilendirme yolundaki değerlendirme ve gayretleri, gelinen
bu aşamada da sürmektedir. Bunu üzülerek bir defa daha ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
üzerinde durmamız gereken ikinci statü şu: Kentleşme boyutlarına ulaşan
yerleşim ve yapılaşma alanlarıyla ilgili olan statüdür. Uygulamada çok iyi
bilindiği için söylüyorum: Sultanbeyli ve benzeri alanlarda karşılaştığımız bu
soruna da mutlaka bir çözüm getirilmesi gerekmektedir. Burada da elbette
31.12.1981 tarihi mutlaka korunarak değerlendirme yapılmalı ve artık, orman
vasfını kazanması veya geriye dönüşü fiilen mümkün olmayan bu alanlara mutlaka
yasal bir düzenleme getirilmesi gerekiyor.
Sosyal zaruret ve ihtiyaçların
yarattığı ve kamu otoritesinin de seyirci kaldığı bu yapılaşmaya mutlaka bir
yasal çözüm getirilmesi gerekiyor. Bu yasal çözüm getirilirken, ilgili
kişilerden, fiilî zilyet durumunda olan kişilerden mutlaka rayiç bedel alınması
gerekiyor. Bir ada veya pafta içinde hep birlikte görünen ve 5 - 10 000 kişiler
seviyesine ulaşan mülkiyet ilişkisi, öncelikle teknik ve yasal olarak
çözümlenip, en azından, iştirak halindeki mülkiyet ilişkisi, müşterek mülkiyet
ilişkisi esaslarına dönüşecek şekilde bir altyapı çalışması yapmak gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Kart,
toparlar mısınız.
ATİLLA KART (Devamla) -
Sayın Başkanım, konuşmanın bütünlüğü açısından hoşgörünüzü istirham edeceğim.
Toparlamaya çalışıyorum efendim.
Değerli arkadaşlarım, bu
şekilde, yani bu ikinci statüdeki taşınmazlardan sağlanacak gelirin ise,
münhasıran 169 ve 170 inci maddelerdeki amaca uygun olarak orman köylüsünün
kalkınması ve orman alanlarının genişletilmesi amacıyla kullanılması gerekiyor.
Ve en nihayet değerli
arkadaşlarım, bizim şiddetle karşı çıktığımız üçüncü statüdeki taşınmazları
açıklamak istiyorum. Bu statüdeki taşınmazlar, organize suç ilişkileri, hukuka
aykırı ilişkiler ve kamu görevinin kötüye kullanılması ve nüfuz suiistimali
yoluyla ormanların talan edilmesi ve yağmalanması suretiyle oluşan yapılaşmalar
ve kazanımlardır. Bu tür yapılaşmalara ve kazanımlara hiçbir şekilde hoşgörü
gösterilmesi beklenemez. Kamu otoritesine ve topluma karşı suç ilişkileri
içinde haksız kazanç sağlayan bu türlü yapılaşmalara karşı kamu otoritesinin
kullanılması ve kamu yararının korunması gerekir. Öyle ki, bu türlü
yapılaşmalarda müdahale ve işgal edilen alanların dört bir tarafı veya üç
tarafı ormanla çevrili olabilmektedir. Getirilen teklif, işte bu üçüncü
statüdeki kişi ve gruplara çok ciddî anlamda haksız kazançlar sağlamaktadır. Bu
tasnif ve gruplandırma olayı, inanıyorum ki, yapılacak teknik çalışmalarla daha
da farklı boyutlara ulaşabilir.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, sürenin ne kadar geçtiğinin farkında mısınız?
ATİLLA KART (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, yukarıda ana başlık ve unsurlarıyla tanımladığımız bu
tasnife ilişkin yasal ve teknik altyapı çalışmaları -Sayın Bakanın ifadesiyle-
envanter çalışmaları tamamlanmadan yapılacak anayasa değişikliğinin amaca uygun
sonuç vermesi mümkün değildir. Çünkü, bu şekilde bir çalışma yapıldığı
takdirde, biraz evvel açıkladığım üç statü içindeki taşınmazların hepsinin
birlikte değerlendirilmesi durumu doğacaktır.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, süre bu kadar da uzatılmaz, bu kadar da olmaz!
ATİLLA KART (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Kapusuz, toparlıyorum efendim.
Bu sebeple, bu çalışmalar
yapılırken ilgili grup ve çıkarlarıyla sınırlı olmayacak şekilde demokratik
katılımcılığın mutlaka sağlanması gerekiyor, bu katılıma mutlaka ses verilmesi
gerekiyor. Son üç dört aydan bu yana bu demokratik örgütlerin, bu meslek
gruplarının sunmuş oldukları öneriler doğrultusunda satıştan mutlaka
vazgeçilerek, kısmen bedelsiz -orman köylüsünü kastediyorum- ve kısmen de
kentleşen alanları, yani Sultanbeyli ve benzeri alanları kastediyorum, bunlar
yönünden ecri misil hukukunun esas alınması gerekiyor. Bunlar niçin
gerekiyor... (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kart,
bitirir misiniz lütfen.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, 16 dakika oldu...
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen, bitirir misiniz...
ATİLLA KART (Devamla) -
Toparlıyorum.
Burada, bakıyoruz,
toplumun bu genel muhalefetine rağmen, bu derneklerin genel muhalefetine
rağmen, böyle bir teklifte ısrar olunmasına anlam veremiyoruz. Gelinen süreç...
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
bütün bu hususlara riayet edilmeden, günü kurtarmak ve toplumun belirli bir
kesimine haksız kazanç sağlamak uğruna düzenleme yapılmasında ısrarlı olunduğu
takdirde, orman köylüsünün, işçisinin ve kooperatiflerin ormanla ilişiği
kesilmiş olacak. Ekonomik gücü olan...
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen, son cümlenizi...
ATİLLA KART (Devamla) -
Toparlıyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Toparlama değil,
son cümlenizi... Lütfen...
ATİLLA KART(Devamla) -
Cümleyi tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın Kart,
müsaade eder misiniz...
Bakın, 10 dakikalık
konuşmaya 6 dakika da ilave verdim; son cümlenizi alayım lütfen.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bu kadar da olmaz yani!..
ATİLLA KART (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, gelin, gelecek nesillerimize ve çocuklarımıza haksızlık
yapmayalım. (AK Parti sıralarından alkışlar!)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
17 dakika oldu Sayın Başkan!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye...
ATİLLA KART (Devamla) -
Bu duygu ve düşüncelerle, nihaî bir değerlendirme yapmanızı talep ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kart.
Şahsı adına, Edirne
Milletvekili Sayın Rasim Çakır; buyurun.
Sayın Çakır, siz, kısa
konuşacaksınız...
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 170 inci maddeyle ilgili, şahsım adına görüşlerimi ifade etmek
üzere söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Konuyla ilgili söylenmesi
gerekenlerin belki hepsi söylendi; söylenmişleri değil de, bence, söylenmemiş
olanları sizlerle paylaşmaya gayret edeceğim.
Değerli arkadaşlarım,
maddeye baktığımızda "devlet eliyle, anılan yerlerin ihya edilerek halkın
yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir "deniliyor. Yani, anayasa
değişikliğinden sonra bu tür yerlerin düzenlenmesi, 276 oyu bulan bir hükümet
tarafından istenildiği an yapılabilir kuralları değiştirebilir; böyle bir
noktaya geliniyor.
Şimdi, hepiniz siyasetle
uğraşıyorsunuz. Metropollerdeki oluşan gecekondulaşmayı, varoşları
biliyorsunuz. Yerel seçimlerden önce vatandaşa "kime oy vereceksin"
diye sorduğumuzda "ben, (A) şahsına oy vereceğim." Neden?..
"Benim gecekondumun tapusunu verecekmiş" veya "ben, (B) şahsına
oy vereceğim." Neden?.. "Benim kaçak yapım var, ona af
çıkaracakmış..." Yani, insanların siyasal tercihleri, o günkü
sıkıntılarının çözümüne yönelik bir biçimde tezahür ediyor.
Şimdi, bu iş,
hükümetlerin 276 oyla kanunla düzenlenmesi noktasında olursa, benim endişem
odur ki, bu ülkede siyasî ahlak erozyonu yaşanır. Yarın seçim günü geldiğinde,
bazı partiler ve liderler "düşün peşime, ben bu arazide böyle yapacağım;
düşün peşime, ben bu arazide şöyle yapacağım"diyerek seçmenin oyunu alma
gayreti içerisinde olurlar.
Bu, bir siyasî bataklık
yaratma gayretidir. Daha sonra, bu yaratılmış olan bataklıkta üreyen
sivrisineklerin peşine düşüp "ben yolsuzluk yapanlardan hesap
soracağım" gayreti, inandırıcı bir gayret olmaktan çıkar.
Değerli arkadaşlarım,
maddenin bir başka bölümünde de, yapılan bu işlemlerden elde edilecek paranın
kullanımıyla ilgili, yine "kanunla düzenlenir" diyor. Yani, 276 oyu
bulan hükümet -bu hükümet veya bundan sonraki başka hükümetler, on sene sonraki
hükümetler, yirmi sene sonraki hükümetler- bu konuda yeniden bir düzenleme
yapma ihtiyacı içerisinde olabilir ve bu konuda elde ettiği geliri, yine,
dilediği gibi kanun çıkararak, kendi inisiyatifinde kullanma şansını bulabilir.
Şimdi, biz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, bu, elde edilecek gelirin, bu tür arazilerin yeniden
ormana kazandırılmasına yönelik veya erozyona yönelik veya orman köylüsünün
menfaatlarına yönelik kullanılabileceğinden endişelerimiz var. Neden
endişelerimiz var; çünkü, hükümetin, bugüne kadar köylüyle ve köylülükle ilgili
yaptığı icraatlar, bize, bu konuda yapacaklarıyla ilgili ipucu vermeye yetiyor.
Maalesef, hükümet, köylüye ve köylülüğe bakış açısı olarak "gözünüzü
toprak doyursun" noktasındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Çakır, son
cümlenizi alayım; buyurun.
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Bu noktada, böyle bir gelirin 276 oyla kullanılma inisiyatifinin verilmesi,
bizce hakkaniyetli değildir, adaletli değildir.
Diğer taraftan, Sayın
Başbakan "eğer, anayasa değişseydi, böyle bir gelirim olsaydı, sizlere
maaş farkı verirdim" diyerek işçilere hitap ediyor. Yani, bu ne demektir;
2004 yılındaki sözleşmelerde Dolmabahçe Sarayını satacağız, 2005 yılındaki
sözleşmelerde belki Edirne Selimiye Camiini... (AK Parti sıralarından
gürültüler)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Nereden çıkarıyorsun bunları?!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Bu
hale siz getirdiniz!
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, biz, sözümüzü söyleyeceğiz, hep beraber kararımızı
vereceğiz.
Anayasa değişikliği,
sadece, ben yeterli oyu alıyorum demekle yapılırsa; eğer, bir toplumsal
uzlaşma, bir toplumsal konsensüs aranmazsa, muhalefetin önerileri dikkate
alınmazsa, sivil toplumun önerileri dikkate alınmazsa, yapılan anayasa
değişikliği, maalesef, toplumda huzursuzluk yaratır ve yarın, 500 000 hektar
olan bu arazi, Türkiye'de ekolojik dengelerin değişmesine, Türkiye'de coğrafî
dengelerin değişmesine sebep olur; ama, maalesef, bugün, burada yaptığımız yasa
gibi geri dönüş fırsatını da bulamayız.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Korkmayın!
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Bu anayasa değişikliğiyle, ben, bugünden eminim ki, bugün eve dönüşü konuştuk;
eğer, bu anayasa değişikliği geçerse, orman köylülerini metropollerin
varoşlarına, metropollerin en pis işlerine sürgüne sebep olacağız.
BAŞKAN - Sayın Çakır...
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Bu duygu ve düşüncelerle, Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum; teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çakır.
Şahsı adına, Sakarya
Milletvekili Sayın Sefer Üstün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ve Anayasa
Komisyonu raporunun çerçeve 2 nci maddesiyle Anayasanın 170 inci maddesinde
yapılacak değişiklik hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere, şu anda üzerinde görüştüğümüz anayasa
değişiklikleriyle ilgili olarak, Anayasamızın 76, 169 ve 170 inci maddelerinde
değişiklik içeren 4.4.2003 tarih ve 4841 sayılı Kanun ve Anayasa Komisyonu
raporu, değişiklik için gereken yeterli oyu almış ve Sayın Cumhurbaşkanına
sunulmuştu. Sayın Cumhurbaşkanımız, birkısım gerekçeler ileri sürerek, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunu, bir
daha görüşülmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisine iade etmiştir. Anayasa
Komisyonu, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçelerini tek tek incelemiş
ve kaygıları giderecek birtakım değişiklikler yaparak, anayasa değişikliği
teklifine son şeklini vermiştir. Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçeleri de göz
önüne alınarak, tekliften 169 uncu madde çıkarılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ormanların devlet eliyle üçüncü kişilere işletme imkânı
tanıyan bu madde, Cumhurbaşkanının da uyarıları doğrultusunda, metinden
çıkarılmıştır. Yine, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman
niteliğini tamamen kaybetmiş ve orman sınırları dışına çıkartılmış yerlerin
devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi ve üzerinde sınırlı aynî hak tesisi ile
satışına imkân tanıyan Anayasanın 170 inci maddesinde yapılan düzenlemede,
Sayın Cumhurbaşkanınca ileri sürülen iade gerekçelerindeki eleştiriler, bu tür
yerlerin "devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi ve üzerinde sınırlı aynî
hak tesisi" hükmünü içeren bölümlerinde yoğunlaşmıştır.
Bu itibarla, Anayasa
Komisyonunda yapılan değişiklikle "31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen
bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve orman sınırları dışına
çıkartılmış yerlerin idaresi, satışı, satış esas ve usulleri, satış
gelirlerinden orman köylülerinin kalkındırılmalarının desteklenmesi ile
ağaçlandırma ve erozyon kontrolü amacıyla ayrılacak payın belirlenmesi kanunla
düzenlenir. Bu yerlerin orman köyleri sınırları içinde kalanların satışında,
kullanıcısı orman köylüsüne öncelik tanınır" hükmü getirilmiştir. Böylece,
metinden "bu yerlerin devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde
sınırlı aynî hak tesisi" hükmü çıkarılmıştır. Bu durumda, orman niteliğini
tamamen kaybetmiş yerler için, halen mevcut metinde yer alan tahsis ve şimdiki
değişiklikle getirilmek istenen satışın dışında herhangi bir yetki söz konusu
olmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; orman vasfını yitirmiş bu yerlerin, öncelikle orman köylüsüne
satılması zaruret haline gelmiş midir? Bu değişikliği yapmak, toplumsal bir
ihtiyaç mıdır? Ülkemizde böyle bir sorun var mıdır? Varsa, bu sorun karşısında
değişik kesimlerin tavrı ve düşüncesi ne olmuştur? Meseleyi politik arenaya
çekmeden çözüme kavuşturmak için bu sorulara cevap aramak zorundayız.
Kamuoyuna 2/B olarak
yansıyan 31.12.1981 tarihinden önce, bilim ve fen bakımından orman niteliğini
tamamen kaybetmiş ve orman sınırlarının dışına çıkarılmış yerlerin durumu,
yurdumuzun neresine gitsek önümüze bir sorun olarak çıkmaktadır. Bu sorunu,
bizden önce, değişik yıllarda hizmet etmiş cumhuriyet hükümetleri ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri de görmüş ve sorunun çözümü noktasında birtakım
yasal düzenlemeler yaparak, bu sorunu çözmek istemişlerdir. Bu çabalar
çerçevesinde, 1989 tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 45 inci maddesinde
yapılan değişiklikle, 1993 tarihinde Orman Köylülerinin Kalkındırılmalarının
Desteklenmesi Hakkında Kanununda yapılan değişiklikle, yine hazineye ait
taşınmaz malların değerlendirilmesiyle ilgili kanunda yapılan düzenlemeyle,
soruna kanun bazında çözüm aramışlardır; ancak, bu kanunî düzenlemelerin hepsi
Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Gerekçe olarak da, şu anda üzerinde
görüştüğümüz Anayasanın 170 inci maddesi gösterilmiştir. Anayasanın bu
maddeleri, mevcut haliyle, tahsisten başka bir çözüm önermediğinden, başta
Anayasa Mahkemesi olmak üzere, sorunu çözmek için çaba sarf eden tüm kesimlerin
elini kolunu bağlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Üstün,
buyurun; konuşmanızı tamamlar mısınız
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Dolayısıyla, sorunun çözümü gelip anayasa değişikliğine
dayanmaktadır.
Şayet anayasa
değişikliğini gerçekleştiremezsek, toplumda bir sorun olarak devam eden ve
sorun olduğu da, seçimlerden önce, gerek AK Parti gerekse Cumhuriyet Halk
Partisi tarafından da kabul edilen ve sorunun çözümü yönünde programlarına
hükümler koyan her iki partinin de bu sorunu çözmesi imkânsız olacaktır.
Dolayısıyla, anayasa değişikliği yapmak artık zaruret haline gelmiştir.
Yapılmak istenen
değişiklikle, 31.12.1981 tarihinden önce, bilim ve fen bakımından orman
niteliğini tamamen kaybetmiş ve orman sınırlarının dışına çıkarılmış yerlerin
satışına imkân tanınmaktadır.
Bu düzenlemenin
içerisinden, maalesef, sadece tek bir "satış" kelimesi cımbızla
çekilerek, sanki ormanların birilerine satılmak istendiği gibi bir hava,
kamuoyunda oluşturulmaktadır. Oysa, Anayasa hükmü çok açıktır. 31.12.1981
tarihinden önce, bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve
orman sınırlarının dışına çıkarılmış yerler için satış söz konusu
olabilecektir. Bu yerler, şu anda, gerek hukuken ve gerekse fiilî olarak orman
değildir.
BAŞKAN - Sayın Üstün,
toparlar mısınız lütfen.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi üyelerine gösterdiğiniz
toleransı bana da göstermenizi rica ediyorum.
BAŞKAN - Siz, buyurun
konuşmanızı yapın da, ben onu gösteriyorum, siz buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Konuşsun Başkanım, sabaha kadar konuşsun.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Bu yerler orman sınırlarının dışına çıkarılmış olduğundan, Orman
Bakanlığının herhangi bir tasarrufu da mümkün olmamaktadır. Ortada hukukî bir
boşluk mevcuttur.
Yine, sanki bu düzenleme
ileriye dönük uygulanacakmış gibi sunulmaktadır. Oysa, 31.12.1981 tarihine
kadar tespiti yapılmış arazilerin satışı söz konusu olmaktadır. Bu tespitler
1981 yılına kadar yapılmış ve orman vasfını kaybetmiş araziler, zamanında orman
sınırları dışına çıkarılmıştır. Bu arazilerin üzerinde, herkes tarafından
bilindiği gibi, tarıma müsait alanlarda fındık bahçesi, zeytinlikler bulunmakta
ve bazı yerlerde açık tarım yapılmaktadır. Bu arazilerin bir kısmını orman
köylüleri kullanmaktadır; ancak, orman köylüsüyle alakası bulunmayan, ekonomik
rantı yüksek olan Muğla, Antalya, İzmir ve İstanbul gibi illerde yer alan ve
orman vasfını kaybetmiş araziler de mevcuttur. Orman vasfını kaybetmiş bu
arazilerin üzerinde, halihazırda, turistik tesisler, kooperatifler, oteller ve
sanayi tesisleri inşa edilmiş; ayrıca, belde ve ilçeler oluşturulmuştur.
Sultanbeyli İlçesi, buna en güzel örnektir. Seçim bölgem olan Sakarya'da da, 30
000 hektar 2/B arazisi mevcuttur.
Bu alanlar, Türkiye'deki
genel yapıyı yansıtmaktadır. Örneğin, Akyazı, Karasu, Kocaali ve Hendek
İlçelerindeki 2/B arazilerin çoğunluğu fındık bahçeleriyle kaplıdır. Kaynarca
İlçesinin sahil köylerinde ise, tatil köyleri kurulmuştur.
Üzerinde fındık bahçesi
tesis edilen, birçok ilçe halkının geçim kaynağı olan bu yerleri, tekrar
ormanlaştırmamız mümkün değildir. Yine, üzerine tatil siteleri kurulan
Karadeniz sahilleri ile tamamen 2/B arazisi üzerine kurulan Ortaköy Beldesini
ormanlaştırmamız mümkün değildir. Bu sorun, İstanbul'da, Muğla'da, Antalya'da,
İzmir'de, çok daha çarpıcı şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Öyleyse, gelin, bu sorunu
birlikte çözelim.
BAŞKAN - Sayın Üstün, son
cümlenizi alayım lütfen.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Daha süresi var Sayın Başkanım, konuşsun...
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Sayın Başkanım, biraz daha toleransınızı rica ediyorum.
BAŞKAN - 5 dakikalık
konuşma hakkınız var; bakın, 4 dakika ilave oldu, lütfen...
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bazı kesimlerin, orman
köylüsünün mağdur edileceği yolundaki endişelerine karşı da "orman köyleri
sınırları içerisinde kalan yerlerin satışında, kullanıcısı orman köylüsüne
öncelik tanınır" hükmü getirilmiştir.
Yine, buradan elde
edilecek gelirden, orman köylüsünün kalkındırılmasının desteklenmesi ile
ağaçlandırma ve erozyon kontrolü amacıyla belirli bir payın ayrılacağı hükmü
getirilmiştir. Böylelikle, orman köylüsü korunduğu gibi, yeni ormanların
oluşturulması için de ekonomik kaynak elde edilmiş olacaktır.
Tabiî ki, bütün bu
faydaların yanı sıra, özellikle ekonomik rantı yüksek yerlerin satışından elde
edilecek gelirle, ülke insanımız için yeni kaynaklar oluşturulmuş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2/B sahaları üzerinde faaliyet gösteren çiftçilerimizin
tapuları olmadığından, çiftçilere yapılacak desteklemelerin hiçbirinden
yararlanamamaktadırlar. Bu düzenleme sonucunda, çiftçilerimiz kullandıkları
tapulu sahibi olacağından çiftçilere sağlanan tüm desteklerden faydalanma
imkânına kavuşacaklardır.
Ayrıca, bu araziler
hukukî bir statüye kavuşacağından, bu zamana kadar var olan veraset ve intikal
gibi sorunlar da hukuk çerçevesinde çözüme kavuşacaktır. 3 Kasım seçimlerinden
önce, halkın bu sorununu çözecekleri konusunda AK Parti ve CHP, vatandaşa söz
vermiştir, programlarına bu yönde hükümler koymuşlardır. Şimdi, her iki parti
ağırlıklı şekilde Meclistedir. Verilen sözler gereğince tüm milletvekillerinin
bu değişikliğe "evet" oyu vereceği ümidindeydim; ancak, oylamalar
başladıktan sonra, maalesef, bu ümidimi yitirdim. Ben, şu anda, Cumhuriyet Halk
Partisinin sayın yöneticilerinden "evet" oyu vermelerini değil de,
lütfen, milletvekillerinin oy kullanma haklarını teslim etmelerini rica ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Üstün,
bakın, 6 dakika oldu.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Üstün.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Üstünüze vazife olmayan konularda konuşmayın. Cumhuriyet Halk
Partisine laf atamazsınız.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, 2 nci maddenin
gizli oylamasını başlatacağız. Az önce tekrarladığım kurallar geçerli.
Zamanınızı fazla almamak için tekrar etmiyorum.
Genel Kurul salonunda
olan Divan Kâtibi arkadaşlarımızın yerlerini almalarını rica ediyorum.
Oylamayı Adana İlinden
başlatıyorum.
(Oylar toplanıldı)
Binali Yıldırım...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Gürsoy Erol Beyin zarfını oy kutusuna atıyoruz.
2 nci maddenin
oylamasında Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
yerine; Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu
yerine; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu, Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler yerine; Devlet Bakanı Sayın Beşir
Atalay, Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül yerine; Ulaştırma Bakanı Sayın
Binali Yıldırım, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen yerine; Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin, Millî Savunma Bakanı
Sayın Vecdi Gönül yerine; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif
Şener, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan yerine; Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Sami Güçlü, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun yerine; Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ, Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen yerine vekâleten oy
kullanmışlardır, Sayın Genel Kurula sunulur.
Oyunu kullanmayan sayın
milletvekili var mı? Yok.
Oy kullanma işlemi bitmiştir.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin gizli oylamasının sonuçlarını
arz ediyorum.
Kullanılan oy sayısı : 362
Kabul : 361
Çekimser : 1
Sayın milletvekilleri,
böylece, Anayasanın 175 ve İçtüzüğün 94 üncü maddelerine göre, 2 nci madde
yeterli çoğunluğu almıştır.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 02.02
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 02.10
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 200
ve 200'e 1 inci ek sıra sayılı Kanunun müzakeresine devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
7. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89
uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/584) (S. Sayısı: 200 ve 200'e 1 inci
Ek) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halkoylamasına sunulması halinde tümüyle
oylanır.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök.
Buyurun Sayın Yergök.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri;
görüşmekte olduğumuz Kanunun 3 üncü maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gecenin ilerleyen saatini de dikkate alarak,
görüş ve düşüncelerimizi çok kısa şekilde özetlemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Kanunun 3 üncü maddesinde "Bu Kanun halkoylamasına sunulması halinde
tümüyle oylanır" denilmektedir. Bu düzenleme kesinlikle doğru bir
düzenleme değildir, bu düzenleme demokratik değildir; bu düzenleme etik
değildir; bu düzenleme hukukî değildir. Doğru değildir; çünkü, birbiriyle
ilgili olmayan iki konu bir arada düzenlenmiştir. Birincisi, 25 yaşındaki gençlerimize,
geleceğin güvencesi olan gençlerimize, genç insanlarımıza milletvekili seçilme
olanağını sağlayan düzenleme; diğeri ise, Anayasanın ormanlarla ilgili 170 inci
maddesini değiştiren düzenleme. Tamamıyla birbiriyle ilgisiz, birbiriyle hiç
alakası olmayan böyle bir düzenlemenin birlikte oylanması, birlikte halkoyuna
sunulması, haklı ve hukukî bir yaklaşım değildir.
Bu iki farklı konunun
birlikte oylanması demokratik de değildir. Demokratik tavır, demokratik
anlayış, yurttaşlarımızın halkoylamasına sunulan bu iki farklı konuda,
gerektiğinde, iradelerini farklı biçimde, özgürce ve serbestçe ortaya
koymalarına imkân vermektir, fırsat vermektir. Yurttaşlarımızın istemlerine
aykırı olarak, farklı konuları düzenleyen yasanın tümüne "ret" veya
tümüne "kabul" şeklinde oy kullanmaya zorlamanın, demokrasi inancıyla
bağdaşır bir yanı yoktur. Bu, seçmenin özgür iradesine ve oyuna ipotek koyma
anlayışını ifade eder. İktidar partisinin -bakan olsun, yöneticisi olsun, sade
milletvekilleri olsun- tüm mensupları, her aşamada, demokrasi sözcüğünü
ağızlarından düşürmüyor; ama, böyle bir dayatmanın demokratik bir yaklaşım
olduğunu söylemek mümkün değildir.
Bu iki farklı konunun
birlikte oylanması etik de değildir. Gençlerimize, kanun teklifindeki haliyle
"senin 25 yaşında milletvekili seçilmene imkân getiriyoruz; ancak, bunun
yasalaşması için, ormanlarımızın yok olmasına, tahrip olmasına yol açacak bir
düzenlemeye de oy ver" diyerek, gençlerden ağır bir diyet istiyorsunuz;
âdeta, dayatma yapıyorsunuz. Bir hakkı teslim etmenin böyle bir diyet talebiyle
karşılanmaması gerekir. Bu düzenlemeyi bu nedenle de etik bulmuyoruz.
Lütfen, gençlerimizin
temiz ve saf duygularıyla oynamayın. Gençlerimizi bu oyunlara alet etmeyin.
Gençlerimize, lütfen, daha saygılı olun. Gençlerimiz, sizin bakanlarınızın 2/B
kapsamındaki arazilerini kurtarmak için değil, Türkiye'nin geleceğini kurmak
için görev bekliyor. Bundan sekiz ay önce, milletvekili seçilme yeterliğini
düzenleyen Anayasanın 76 ncı maddesiyle ilgili değişiklik önergesinin bu Yüce Mecliste,
Genel Kurulda görüşülmesi sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, 25 yaşın
milletvekili seçilme yaşı olarak kabul edilmesi için önerge vermişti, tam yeri
ve sırasıydı; ancak, o önergemizi reddettiniz. Anlaşılıyor ki, o önergemiz, 25
yaş konusunu ormanla ilgili anayasa değişikliğinde kullanmak için reddedilmiş.
Bu durum, bugün, açık ve seçik biçimde ortaya çıkmaktadır.
Getirilen düzenleme,
kesinlikle, orman köylüsünün yararına bir düzenleme de değildir; bu bir
aldatmacadır. Getirilen bu düzenleme, kısa sürede, ormanların tahribine,
ormanların yok olmasına yol açacaktır. İyi düşünelim, ülkeyi
ormansızlaştırmayalım. Hep birlikte, gelecek kuşaklara, yaşanabilir bir çevre,
yaşanabilir bir toprak ve yaşanabilir bir ülke bırakmak zorundayız. Bu, hepimiz
için bir şeref borcudur.
Bu düzenlemeden orman
köylüsünün de hiçbir yararı olmayacaktır. Düzenlemede, sadece gençler değil,
orman köylüsü de kullanılmakta ve yanıltılmaktadır.
Tüccar siyaset
anlayışıyla orman konusuna yaklaşırsanız "ver kurtul, sat kurtul"
anlayışıyla orman konusunu ele alırsanız, yanlış yaparsınız.
Değerli milletvekilleri,
orman, sadece ağaç ve çeşitli türdeki bitkilerden ibaret değildir. Orman, canlı
varlıkların oluşturduğu bir bütündür. Orman, tüm insanların, doğumdan ölüme,
yani, beşikten mezara kadar ihtiyacı olan yaşamsal öneme sahip canlı bir
organizmadır. Orman bitkidir, orman çiçektir, orman topraktır, orman vatandır.
Bugün yeryüzünde ormanlar
süratle tahrip olmakta, ülkemiz de bu vahim tahribattan payını almaktadır;
ancak, anayasa değişikliğiyle getirilen düzenleme, bu tahribatı daha vahim
boyutlara ulaştıracak, orman tahribatını tetikleyecek, daha da
derinleştirecektir.
O nedenle, bu
düzenlemenin kabul edilmemesi yönünde oy kullanılmasını diliyor, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yergök.
Şahsı adına, Niğde
Milletvekili Sayın Orhan Eraslan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; gecenin bu
saatinde, artık, seyirciye de konuşulmaz, tutanağa konuşacağız; birtakım
gerçekleri açıklamamız gerekiyor, tutanağa konuşacağız.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, getirilen anayasa değişikliği hangi sorunu çözüyor, sorun çözme
anlayışıyla mı anayasa değişikliği yapılıyor, buna bir bakalım. Adalet ve
Kalkınma Partili arkadaşlar hep diyorlar ki: "Orman köylüsü, orman
köylüsü, onu koruyacağız..." Bu, gerçek değil. Anayasamızın 169 uncu
maddesinde, orman alanından çıkmış tarım alanlarının köylüye tahsisinde bir
engel yok. Anayasanın mevcut halinde, hiç değişiklik yapmadan, özellikle tarım
alanlarıyla ilgili bir engel yok. Dolayısıyla, köylüye getirilen bir şey yok;
ama, burada, kimi arkadaşlarımız, gerçekten, kendi boyutunu da aşar biçimde
Cumhuriyet Halk Partisine haksız bühtanlarda, ithamlarda bulundular.
Bir genç arkadaşım dedi
ki: Bu gençlikle ilgili konu, yaşın düşürülmesi konusu ve orman tercihi benim
isteğim üzerine geliyor; en önceki anayasa oylamasında, gelsin diye ben
istedim, Suat Kılıç istedi diye geliyor."
Şimdi, bizim bu
yaptığımız, ilk anayasa değişikliği değil. Bundan sekiz ay kadar önce, Sayın
Tayyip Erdoğan'la ilgili anayasa değişikliğinde, biz, gençlikle ilgili maddeyi
önermiştik ve bu, Sayın Suat Kılıç'ın da içerisinde bulunduğu, sizin Grubunuzun
oylarıyla reddedildi. (CHP sıralarından "büyüdü, büyüdü, büyüdü"
sesleri) Sizin arkadaşlarınız, değişiklik isteğimizi komisyonda kabul
etmediler.
Şimdi, bu kadar genç
yaşta insanın hafızasının bu kadar zayıflamış olması, çok sağlıklı bir işaret
değil değerli arkadaşlarım. Eğer, hafıza zayıflamadıysa, o daha vahim bir şey;
kötü niyet aranır orada.
Değerli arkadaşlarım,
aynı doğrultuda, Sayın Orman Bakanı, CHP'nin hiçbir önerge getirmediğini
söyledi. Her madde için verdiğimiz önergeler elimde, her madde için... Genel
Kurulda sizlerin oyuyla reddedildi. En son, Sayın Cumhurbaşkanınca yasa iade
edilince, 2 nci maddenin geri çekilmesine dair önergemizi dikkate almak
durumunda kaldınız.
Değerli arkadaşlarım...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Mantıklı
olun. Önerge değil, çözüm...
AHMET YENİ (Samsun) -
Çözüm?.. Çözüm?..
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Çözüm de var; ister misin okuyayım; ister misin okuyayım? Çözümü var.
Şimdi, bu meseleyi,
sorunu çözme noktasıyla ele alır, irdelersek, çözeriz, uzlaşma noktası buluruz;
ama, bunu satalım, kurtulalım, kaynak elde edelim mantığıyla gelirse, bunu
çözemeyiz. Yaraya doktor dokunursa, iyileşir; yaraya bilmeyen dokunursa,
kötüleşir. Bu, buna benzer. "Kaynak için" derseniz, olmaz. Burası,
milletin sorunlarını çözme yeridir, şahısların sorunlarını, Sayın Kemal
Unakıtan'ın sorunlarını çözme yeri değil. Zilyetliği bilmiyor. Zilyetlik,
elemenlik demektir; ama, her elemenlik hukuka dayanmaz. Hukuka aykırı zilyetlik
de olabilir, gasp ederek de zilyetlik olabilir, işgal ederek de zilyetlik
olabilir; ama, hukukta himaye görmez. Bunu sağlamak için, gecenin bu saatinde,
anayasa değişikliğiyle uğraşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
hukukun himaye gösterdiği zilyetliğin içerisinde orman alanları yok, mera
alanları yok. Bunu, bir bakanın bilmesi gerekir. "Ben zilyetliyim,
zilyetlikle aldım" ne demek?! Ormanı kes, arazi olsun; var mı böyle bir
şey?! Mera alanlarının yok. Onun için, bu sorunları çözme anlayışıyla hareket
edersek, çözüm bulunur. Vardır çözümü, vardır. Üstelik, ben, çözülmesinden
yanayım.
Bakın, kendi kafanızdan
bir hesap yapıyorsunuz; işte, 5 milyar metrekare, bunu 5 dolardan satarsak 25
milyar dolar diyorsunuz. Bu, evdeki hesap. Bu doğru değil; çarşıya, pazara
uymaz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)-
Çarşıda ne eder?!
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Çarşıda ne edeceğini söyleyeyim.
Değerli arkadaşlarım, bu
arazilerin önemli bir bölümü köylünün elinde, orman köylüsünün elinde. (AK
Parti sıralarından (Gürültüler)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Konuşma; oy kullan, oy...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen...
Buyurun Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Bunu, bırakın 5 dolara, 5 sente bile satamazsınız. Dolayısıyla, bunun büyük bir
kesimi yok olmuş oluyor. Bu anlamda bir şey söz konusu değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sence ne eder mesela; orman ne eder?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son
cümlelerinizi alayım Sayın Eraslan.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla)-
Değerli arkadaşlarım, orman köylüsü, ülkemizin en yoksul kesimi. Buna arsa
satma hevesinde olmayacaksınız. Babasından, ceddinden gelen bir yer orman
kadastrosuna girdiği için elinden alınmış oluyor orman içi köyde. Burada sosyal
devlete düşen görev, ona tarım alanını verebilmektir.
İkincisi; maki tefrik
komisyonlarınca verilen yerler var, sahiplik belgesi olan yerler var, 1952
yılından... Devlete güven ilkesi gereği onu da bedelsiz vermek zorundasınız.
Geriye ne kalıyor; geriye, kala kala, kıyı ormanları ile İstanbul'un
Sultanbeyli, Çavuşbaşı vesaire yerleri kalıyor.
Değerli arkadaşlarım,
burada da şehir ıslah planlarını yapmadan, orman kadastrosunu yapmadan,
kadastral çalışmaları yapmadan, sosyal donatıları ayırmadan, parselasyon
çalışmasını yapmadan böyle bir şeye Anayasa değişikliğiyle başlamak, ormanı
yeniden tehlikeye atma anlamına gelir. Sorunu çözme noktasında değilsiniz.
Bunun için, Cumhuriyet Halk Partisini haksız yere suçluyorsunuz. Getirdiğimiz
önerileri, muhalefet partisi getirdi diye bakmayıp dikkatle inceleseniz, çok
ciddî çözümler var. Önyargınızı yenerseniz bunu görürsünüz.
AHMET YENİ (Samsun)-
"Hayır" bile diyemiyorsunuz. "Hayır" bile dedirtmediler
size.
ORHAN ERASLAN (Devamla)-
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri,
Komisyon Başkanı Sayın Burhan Kuzu'ya söz veriyorum.
AHMET YENİ (Samsun)-
"Hayır" bile diyemiyorsunuz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kısa açıklama...
AHMET YENİ (Samsun) -
Hayır bile diyemiyorsunuz siz...
İLYAS SEZAİ ÖNDER
(Samsun) - Size ne bizim oyumuzdan!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkanım, anlaşılan, herhalde bizi dinleyen yok.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyon Başkanımız bir açıklama yapacaklar; lütfen, dinler
miyiz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Komisyon Başkanı konuşuyor. (AK Parti sıralarından
gülüşmeler, alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu 25 yaş konusunda küçük bir açıklama yapmak istiyorum. Muhalefet
partimizin belirttiği gibi, gerçekten, daha önceki Anayasa paketinde -yani, bu
Anayasa paketi dediğim, bundan önceki ilk Anayasa değişikliği paketini
kastediyorum- böyle bir teklif geldi. Yalnız, zamanlamasına bakmamız lazım.
Anayasa tekniği bakımından yanlış bir zamanda geldi. Cumhurbaşkanımıza
gönderdik paketi; iade ettikten sonra, o, ikinci aşamada geldi. Bunun hedefi,
belki, bir anlamda... Muhalefet partimizi kötü niyetli anlamda düşünmüyorum;
ama, insanın aklına, bazen, şeytan böyle şeyler getiriyor. Acaba
Cumhurbaşkanına iade imkânı verilmek bakımından mı yapıldı diyoruz (CHP
sıralarından gürültüler)
Müsaade buyurun efendim;
bu kadar sataşmama müsaade buyurun! Bir dakika... Şimdi, ben, Komisyon Başkanı
olarak açıklama yapıyorum. (Gülüşmeler, AK Parti sıralarından alkışlar
Şimdi, niyetiniz bu gibi
düşündük ve biz onu kabul etmedik. O gün yanlışı biz yaptık, bugün siz yanlış
yapmayın. Buyurun, geldi önünüze... (CHP sıralarından "ayıralım"
sesleri)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Ayıralım, ayıralım hemen...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Ayıralım, çıkaralım...
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Neyini ayıracaksınız efendim; Sayın Cumhurbaşkanı
ayırıyor zaten onu. Yapmayın bunu!.. Niyetiniz 25 yaşa "evet" ise,
buyurun, paket önünüzde.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kuzu.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, Sayın Kapusuz orada mı konuşmak istiyor?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, listede, sayımda hata var. Arkadaşlarımızın düzeltme imkânı varsa
düzeltelim.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
ben, kimseye, Sayın Divan üyelerinin yaptığı bir işlemi kontrol etme görevi
vermedim. Lütfen, herkes yerine otursun! Varsa bir itirazınız söylersiniz,
inceleriz; ama, yani, ortada görevi olmayan bir arkadaş...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, oyların sonuçlarında teknik bir hata yapılmış, sayım yanlış
yapılmış. Dolayısıyla, bunun düzeltilmesi için yapılacak bir şey varsa, bunu
sizden talep ediyoruz. Oy kullanan bir milletvekilinin oyunun oraya girmiş
olması lazım.
Arz eder, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim de... Yalnız, görev vermediğimiz hiçbir milletvekilinin, Sayın Divan
üyelerinin kontrol etme yetkisi yoktur. Öyle bir endişeniz varsa, Divanımıza
başvurursunuz, gereğini yaparız.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, onu söylüyorum ben de. Onu söylüyorum... Bu tespiti yaptım;
yoksa, size kalsa bulamayacaktık.
BAŞKAN - Sayın Başkanım,
karşılıklı tartışmaya girmek istemiyorum. 4 Divan Üyemiz zarflar ile defterleri
kontrol ettiler; tutanaklar tutuldu, imzalandı. Nasıl olur yani?!. çıkan
zarflar ile defterlerde kullanılan oy belli; ama, lütfen, rica ediyorum, sayın
milletvekilleri, kendilerine bir görev verilmeden ortaya çıkıp... Ortada kritik
bir durum olsa, hay hay, yapayım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Hayır Sayın Başkan, burada kritik olmasından önemli olan, bir şeyin doğru
yapılmasıdır. Bunun düzeltilmesini talep ediyoruz. Bundan ibarettir.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
siz, deneyimli bir başkansınız. Sayın milletvekiline bu görevi kim verdi de,
gelip divan üyelerimizin yaptığı bir işlemi kontrol etmeye kalkıyor?! Olur mu
böyle bir uygulama?! Rica ederim yani...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Kapusuz, vermiştir...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, 1 oyla anayasa değişikliğinin kaderi değişmiştir. Dolayısıyla,
siz, bu 1 oyu önemsemek durumundasınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kim
düzeltecekse, düzeltsin. Dönüp aynı şeyler üzerinde....
Sayın Suat Kılıç'ın bir
talebi var.
Sayın Kılıç, burada mı?..
Buyurun.
V. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3. - Samsun
Milletvekili Suat Kılıç'ın, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, şahsına
sataşmada bulunması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) -
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; şahsıma yönelik bir sataşma
nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 69 uncu maddesine göre söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Benden önce söz alan
Cumhuriyet Halk Partisinin çok değerli milletvekili, şahsıma yönelik
sözlerinde, eleştirilerinde genç yaşıma rağmen hafıza kaybıyla malûl olduğum
gibi talihsiz bir ifade beyanında bulunmuştur. Burada ifade edilmesi gereken
gerçek şudur: Aslında, Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Sayın Burhan Kuzu
gereken açıklamayı, gereken aleniyet içerisinde yapmıştır. Daha önce, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda gerçekleştirilmiş olan bir anayasa
değişikliği paketi, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yeniden görüşülmek üzere
Genel Kurula iade edildikten sonra Anayasa Komisyonunda ikinci kez ele
alınırken, bir muhalefet milletvekili 25 yaşında seçilmeye ilişkin -evet,
doğrudur- bir önergesini komisyonda gündeme getirmiştir; ancak, hukukçular,
anayasa hukukçuları, yalnız hukukçular değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma sistematiğini bilen herkes çok iyi farkındadır ki, anayasa
değişikliklerinin ikinci kez görüşülmesi sırasında bir noktalı virgül dahi
ekleseniz, Cumhurbaşkanına bir kez daha geri gönderme gerekçesini vermiş
olursunuz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Bugün niye değişti?
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Dolayısıyla, bir kez daha bir anayasa değişikliği paketinin geri gönderilmesine
mahal vermemek maksadıyla...
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Bugün değişti, bugün niye değişti?
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Sayın milletvekili, bilmiyorsanız, size hukuku anlatıyorum, lütfen, dinleyin...
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Kılıç...
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Bir kez daha geri göndermeye mahal vermemek maksadıyla, o gün için, o önergenin
işleme konulmasına sıcak bakılmamıştır. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi,
programında ve seçim beyannamesinde vaat ettiği doğrultuda...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bugün niye değişti?.. Madde çıktı kardeşim!
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Sayın Bodur, hukuku anlatıyorum; hukuku anlatıyorum Sayın Bodur, ciddî bir
beyanda bulunuyorum...
Bugün için bu değişiklik
gündeme gelmiştir, bugün için fırsat önlerindedir. Eğer yirmibeş yaşında
milletvekili seçilmeye sıcak bakıyorsanız bugün burada bu değişikliklerin
lehinde oy kullanma imkânınızı hayata geçirirsiniz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Bugün niye değişti? Bugün değişti, madde çıktı kardeşim, madde çıkarıldı
kardeşim. Cumhurbaşkanının gönderdiği niye değişti. Sorun hocaya bakayım.
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Ortada bir hafıza kaybı olduğu açıktır; ancak, bu hafıza kaybının bana değil,
kime ait olduğu da son derece açıktır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Öğren gel, öğren gel, hadi!
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Öğren de gel, öğren de gel... Şimdi niye değişti o zaman? Öğren de gel.
IV. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
7. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89
uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/584) (S. Sayısı: 200 ve 200'e 1 inci
Ek) (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
3 üncü maddenin gizli
oylamasına geçiyoruz.
Salonda bulunan sayın
divan üyelerinin yerlerine geçmelerini rica ediyorum.
(Oylar toplanıldı)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.
Sayın milletvekilleri,
oylama işlemi bitmiştir.
Sayın milletvekilleri, 3
üncü maddenin oylamasında, Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan Adalet Bakanı
Sayın Cemil Çiçek yerine, Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit İçişleri Bakanı
Sayın Abdülkadir Aksu yerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler yerine, Devlet
Bakanı Sayın Beşir Atalay Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül yerine, Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen
yerine, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin Millî
Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül yerine, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Abdüllatif Şener Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan yerine, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun
yerine, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen
yerine vekâleten oy kullanmışlardır; bilgilerinize sunarım.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 362
Kabul : 361
Çekimser : 1
Sayın milletvekilleri,
böylece, 3 üncü madde de yeterli oyu almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun birinci
görüşmeleri tamamlanmıştır. İkinci görüşmeye en az 48 saat geçtikten sonra
başlanabilecektir.
Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Temmuz 2003 Perşembe günü saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum; hepinize iyi geceler
diliyorum.
Kapanma Saati : 02.58