BIM 2 2 2003-08-12T13:56:00Z 2003-08-12T13:56:00Z 88 56149 320054 TBMM 2667 640 393048 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 24

 

110 uncu Birleşim

23 . 7 . 2003 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, Erzurum Kongresinin 84 üncü Yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan'ın, Hatay İli’nin Anavatana katılışının 64 üncü Yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, yerel yönetimlerin malî sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'nun cevabı

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3. - Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı ile İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/640) (S.Sayısı: 235)

4. - Ticarî İşletme Rehni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı: 234)

5. - Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına 4 üncü Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/539) (S. Sayısı: 215)

6. - Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı ile Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/298) (S.Sayısı: 213)

7. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu  (1/584) (S. Sayısı : 200 ve 200'e 1 inci Ek)

 

V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Grubuna sataşmada bulunması nedeniyle konuşması

2. - Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin Grubuna sataşmada bulunması nedeniyle konuşması

3. - Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, şahsına sataşmada bulunması nedeniyle konuşması

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, pişmanlık kanunlarından yararlananlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/628)

2. - Ankara Milletvekili İsmet Çanakcı'nın, bir gazetede çıkan Sivas olayı sanıklarıyla ilgili habere ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/631)

3. - Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur'un, Adana'nın, Seyhan İlçesindeki Adlî Tıp Kurumunun yerinin değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/722)

4. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Çorlu Adliyesinin fizikî ve malî yetersizliğine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/730)

5. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, gazi ve malûl aylıklarına ve sağlık giderlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı (7/774)

6. - Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in, Yoksula Çocuk Yardımı projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/803)

7. - Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, sokak köpeklerine ve hayvan barınaklarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/885)

8. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Antalya çevreyolu çalışmalarına,

- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, Aydın'da çevreyolu yapılıp yapılmayacağına,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/894, 896)

9. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, hâkim ve savcıların birinci sınıfa ayrılmalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/902)

10. - Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, İskenderun-Arsuz karayolu projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/908)

11. - Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, Hatay'daki İnternet altyapısına ve kablolu yayın hizmetine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/910)

 


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, BDDK tarafından el konulan İmar Bankasında hesabı olan yurttaşlarımızın sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener,

Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Mersin Limanının yapısal sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,

Cevap verdi.

Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum Kongresinin 84 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 21 milletvekilinin, Millî Piyango İdaresinin özelleştirilmesi konusunda (10/120),

Ankara Milletvekili İsmail Değerli ve 25 milletvekilinin, LPG ve akaryakıt istasyonlarının yer seçiminden kaynaklanan sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/121),

Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun (6/625),

Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan'ın (6/509),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.

Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun Saraybosna'da düzenlenen Ayvaz Dede Şenliklerine katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere Bosna-Hersek'e bir heyetle yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz'ün de iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile,

Genel Kurulun 22.7.2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde, sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının görüşülmemesine; aynı birleşimde, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 42 nci sırasında yer alan 226 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 43 üncü sırasında yer alan 234 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 35 inci sırasında yer alan 215 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 213 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 22 nci sırasında yer alan 200 sıra sayılı kanunun 9 uncu sırasına, 41 inci sırasında yer alan 224 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 235 sıra sayılı kanun tasarısının ise 48 saat geçmeden 5 inci sırasına, 4, 5, 6, 7, 8 ve 10 uncu sıralarında yer alan kanun tasarı ve tekliflerinin ise 39, 40, 41, 42, 43 ve 44 üncü sıralarına alınmasına ve çalışma sürelerinin, bu birleşimde 15.00-24.00 saatleri arasında, 23.7.2003 Çarşamba günkü birleşimde ise sözlü sorular görüşülmeksizin 15.00-19.00 ve saat 20.00'den 200 sıra sayılı kanunun birinci görüşmelerinin tamamlanmasına kadar olmasına ilişkin AK Parti Grubunun önerisi,

Kabul edildi.

Anayasa Komisyonu Başkanlığının, (1/584) Esas Numaralı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun (S. Sayısı: 200), 2 ve 3 üncü maddelerinin Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi okundu; söz konusu maddelerin, bir defaya mahsus olmak üzere Anayasa Komisyonuna geri verildiği bildirildi.

İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması ve Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/113) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa "Geçici Ek Madde" Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/139), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği,

Açıklandı.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan  (6/247),

2 nci        "     "                  (6/252),

Esas numaralı sorular üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrildi; soruların sahipleri de görüşlerini açıkladılar;

3 üncü sırasında bulunan (6/253) esas numaralı soruya, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,

4 üncü sırasında bulunan (6/257),

8 inci       "     "                  (6/264),

9 uncu     "     "                  (6/265),

12 nci      "     "                  (6/272),

13 üncü   "     "                  (6/273),

21 inci     "     "                  (6/283),

27 nci      "     "                  (6/289),

Esas numaralı sorulara, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi; (6/264), (6/265), (6/272), (6/273) ve (6/289) esas numaralı soruların sahipleri de karşı görüşlerini açıkladı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/407) (S. Sayısı: 125),

4 üncü sırasına alınan, 15.5.2002 Tarihli ve 4756 Sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında (1/643) (S. Sayısı: 226),

Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Konya Milletvekili Atilla Kart, Anayasa Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu'nun, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle bir açıklamada bulundu

5 inci sırasına alınan, Topluma Kazandırma Yasa Tasarısının (1/640) (S. Sayısı: 235) tümü üzerinde bir süre görüşülerek 2 nci maddesine kadar kabul edildi.

23 Temmuz 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 00.02'de son verildi.

Yılmaz Ateş

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Suat Kılıç

Mehmet Daniş

 

Samsun

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

No. :                           158

II. - GELEN KÂĞITLAR

23 . 7 . 2003  ÇARŞAMBA

Raporlar

1. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/584) (S. Sayısı: 200'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)

2. - Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi : İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/469) (S. Sayısı: 238) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)

3. - Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Doğal Afetlere Karşı Türk-Yunan Ortak Görev Gücü Kurulmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/484) (S. Sayısı: 239) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)

4. - Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/493) (S. Sayısı: 240) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)

5. - İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/596) (S. Sayısı: 241) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)

6. - İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S. Sayısı: 242) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)

7. - Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nden Yunanistan Cumhuriyeti'ne Doğal Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/601) (S. Sayısı: 243) (Dağıtma tarihi: 23.7.2003) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi inşaatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/684) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

2. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Gazi Üniversitesi Kastamonu Fen-Edebiyat Fakültesi binasının ödenek ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/685) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

3. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, İnebolu Limanının ne zaman bitirileceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/686) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

4. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Tekel Şanlıurfa Suma Fabrikasının kapatılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/687) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

5. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, üniversitelerin öğretim kadrolarına atama yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/688) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

6. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Denizcilik Müsteşarlığında bazı çalışanların işine son verildiği iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/689) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, çiftçi borçlarına yeni bir ödeme kolaylığı getirilip getirilmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/991) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

2. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan Valisi hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/992) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

3. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, BP ile TPAO arasında Karadeniz'de sondaj kuyusu açılmasına yönelik anlaşmaya ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/993) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

4. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan toplumsal kaynakların etkin kullanımına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/994) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

5. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan adli sistemin modernizasyonuna yönelik çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/995) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

6. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan "koruyucu hukuk" uygulamalarına yönelik çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/996) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

7. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan adaletin tam ve zamanında tesisine yönelik çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/997) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

8. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan ceza ve tutukevlerinin sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/998) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

9. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan aile merkezli politikalara yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal Akşit) yazılı soru önergesi (7/999) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

10. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan kadınların sorunlarına yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal Akşit) yazılı soru önergesi (7/1000) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

11. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan reel sektörün sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1001) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

12. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan finans sektörü vizyonuna yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1002) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

13. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan döviz kurlarına yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1003) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

14. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan finans sektörünün uluslararası standartlara yükseltilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1004) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

15. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan finansal ürün veya hizmetler ile fon mekanizmasına yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1005) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

16. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan finans sektörünün derinleşmesine yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1006) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

17. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan AR-GE faaliyetlerinin etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1007) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

18. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan KOBİ'lerin güçlendirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1008) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

19. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan katılımcı demokrasinin tesisine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1009) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

20. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan sivil toplumun güçlendirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1010) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

21. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan ekonominin dinamiklerinin harekete geçirilmesi ve kurumların güçlendirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1011) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

22. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan bazı hizmetlerin ekonomiye katkısının artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1012) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

23. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yoksullar, işsizler ve bakıma muhtaç kimselere yardıma yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1013) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

24. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yeni bir Anayasa hazırlanmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1014) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

25. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan Siyasi Partiler Kanunu ve seçim kanunlarının değiştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1015) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

26. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan merkezi yönetimdeki yeniden yapılandırma çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1016) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

27. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan kamuda verimliliğin artırılmasına ve şeffaflığın sağlanmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1017) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

28. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan kamuda bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1018) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

29. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yolsuzluğun önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1019) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

30. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan özerk kurumların denetimlerine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1020) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

31. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan esnaf ve sanatkârların desteklenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1021) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

32. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yerel düzeydeki demokratikleşmeye yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1022) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

33. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yerel yönetim reformuna yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1023) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

34. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan eğitim ve istihdam planlamalarına yönelik çalışmalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1024) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

35. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1025) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

36. - İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, Ege Bölgesinde doğrudan gelir desteği ve destekleme primi ödemelerinin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1026) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

37. - Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in, belediyelere yapılan Hazine yardımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1027) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

38. - Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in, festivallere yapılan maddi desteğe ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1028) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

39. - Aydın Milletvekili Mehmet Semerci'nin, eczanelerin sosyal güvenlik kurumlarından olan alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1029) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

40. - Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, bazı yasama faaliyetlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/1030) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

41. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, İzmir'in Beydağ İlçesinde kestane ağaçlarında görülen hastalığa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1031) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

42. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, POAŞ'ın özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1032) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

43. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Hükümetin PKK-KADEK'le herhangi bir temas kurup kurmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1033) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

44. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, TMSF'nin takibindeki bir icra dosyasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1034) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

45. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Emlakbank ihalelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1035) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

46. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, BDDK üyeleri hakkında Pamukbank'la ilgili soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1036) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

47. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, ABD ile akaryakıt vergilendirmesinde yeni bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1037) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2003)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

23 Temmuz 2003 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun),  Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Erzurum Kongresinin 84 üncü yıldönümü nedeniyle söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek'e aittir.

Buyurun Sayın Şimşek. (CHP sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, Erzurum Kongresinin 84 üncü Yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Erzurum Kongresinin   84 üncü yıldönümü nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde yürütülen Ulusal Kurtuluş Savaşımız, Birinci Dünya Savaşının ardından yapılan haksız işgal girişimlerine karşı, canla, başla bir bütün olarak verilen onurlu bir mücadeledir.

Kurtuluş Savaşı, ulusal birlik ve dayanışmanın en üst düzeye çıktığı büyük bir kahramanlık destanıdır. Yurdumuzun toprak bütünlüğünün sağlanması amacıyla başlatılan kurtuluş mücadelesi, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkmasıyla fiilen başlamış, Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sıvas Kongreleriyle hız kazanmıştır.

Erzurum Kongresinde Kurtuluş Savaşının ilke ve esasları saptanmış, yurdumuzun tümünü ilgilendiren tarihsel kararlar, kurtuluş mücadelesi ve laik, demokratik cumhuriyetin temel ilkeleri için dayanak olmuştur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Erzurum Kongresinde, Türk Ulusunun geleceğine elkoyacağı, özgür iradesiyle kendi geleceğini saptama hakkına sahip olduğu ve hiçbir şekilde başka ulusların boyunduruğu altına girmeyeceği, bağımsızlığından ve toprak bütünlüğünden asla ödün vermeyeceği tüm dünyaya ilan edilmiştir. Türk Ulusunun bu kararlılık ve iradesi, bağımsızlığımızı yeniden kazandıran Kurtuluş Savaşını başarıya ulaştırmış, bu mücadele sonrasında 1 200 000 000 nüfuslu İslam dünyasının tek ulusal egemenliğe dayalı çağdaş, laik, demokratik ülkesi olan Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Mustafa Kemal, Erzurum Kongresini, kongreden sonra şöyle değerlendirmiştir: "Kongre, özellikle, tüm dünyaya ulusumuzun varlığını ve birliğini gösterdi. Tarih, bu kongremizi çok az görülebilen büyük bir eser olarak yazacaktır."

Erzurum Kongresinde alınan kararlara uygun olarak başarıyla sonuçlandırılan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinden sonra imzalanan Lozan Antlaşmasının 80 inci yıldönümünü yarın kutlayacağız. Lozan Antlaşması, Türk Ulusunun kesin zaferinin, varlığının, ulusal kimliğinin ve Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerinin uluslararası düzeyde kabulü olmuştur. Birinci Dünya Savaşından sonra, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının reddettikleri, İstanbul Hükümeti tarafından imzalanan Sevr Antlaşmasıdır. Bu savaş sonrası geçerliliğini koruyan tek antlaşma, hâlâ, Lozan Antlaşmasıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kongre salonunda o koltuklarda oturan Erzurum Kongresinin üyeleri, doğu cephesinde, Çanakkale'de, Dumlupınar'da, Conkbayırı'nda Türk Milletinin geleceğini bedenleriyle koruyan, yurdunu savunmak için yaşamını feda eden askerlerimizin sorumluluklarını almışlardır.

Kongre üyeleri, bugün yaşamış olsalardı, Süleymaniye baskınını seyretmek yerine, başlarına çuval geçirilerek gözaltına alınan askerlerimiz için de yine aynı sorumlulukla hareket ederek gerekli girişimlerde bulunurlardı.

Erzurum Kongresi üyeleri, koşulların ne olduğuna bakmaksızın, işgalci güçlere karşı yurdu savunma ve işgalden kurtarma kararlılığını göstermişler ve laik, demokratik cumhuriyetin kurulmasına öncülük yapmışlardır.

Kararlı, gerçekçi, ciddî adımlar atarak ülke sorunlarına çözüm üretemeyenler, Erzurum'da kongre salonunda tarihî kararları alan insanların oturduğu koltuklarda oturarak ülke sorunlarına, Erzurum'un sorunlarına çözüm bulacaklarını iddia ediyorlar. Kongre salonu ve koltuklar tarihî öneme sahiptir; ama, esas olan, o koltuklarda oturanların itidali ve aldığı kararlardır.

Kongre üyeleri, diplomatik ilişkilerde, Mudanya'da, Lozan'da, Montrö'de, kutsal saydığımız değerleri parasal ölçütlerle, parasal koşullarla pazarlık konusu yapmamışlardır. O koltukta oturanlar, sadece şiir okumamıştır; bu topraklara ve mazlum milletlere, silinmeyecek, unutturulamayacak bağımsızlık şiirleri yazdırmışlar, onlar için bağımsızlık meşalesi olmuşlardır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; o koltuklarda oturanlar, çok zor koşullarda kendi hayatlarını feda etme pahasına hiçbir lüks, makam, mevki hırsı olmadan, yakınlarına, yandaşlarına, kendilerine çıkar sağlamadan, sadece ve sadece ulusun bağımsızlığını ve yurdun işgalden kurtulması için mücadele etmişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şimşek, buyurun; konuşmanızı tamamlar mısınız.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Teşekkür ederim.

Yani, servet adamlığı değil, devlet adamlığı yapmışlardır. Bu önemli mücadeleye kimseyi dışlamadan, ulusal bütünlüğü zedelemeden yurdun tüm birikimlerinden yararlanarak başarıya ulaşılmıştır.

Şimdi, ülkemizin içerisinde bulunduğu zor koşulların üstesinden geleceklerini; işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik, yolsuzluk gibi sorunları çözeceklerini iddia edenler, bu sorunları, sadece kendilerine yakın olan ve sadece kendileri gibi düşünen kadrolarla çözme yoluna gitmekte ve sadece onlara yaşama, kazanma hakkı vermekteler.

Herkes bilmeli ki, laik cumhuriyeti küçülterek, demokrasiyi büyütemeyiz, yüceltemeyiz. Bu ülkeyi, 1923 aydınlama devriminin kazanımlarını bedel ödeyerek buraya kadar taşıyanlar, bugün, Atatürk'ü istismar etmekle suçlanıyor. Atatürk'ün devrim ve düşüncelerini, yani, laik, demokratik cumhuriyeti amaç değil, araç olarak görenlerin bunu söylemeye hakları yoktur.

İstismardan bahsedersek, istismar edenin kim olduğunu, bugün buradan Erzurum Kongre Salonuna baktığımızda görürüz. Mustafa  Kemal Atatürk'ün kurduğu, direnişin ve devrimin örgütü Cumhuriyet Halk Partisi dün, bugün ve yarın Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının devrim ve ilkelerinin koruyucusu, taşıyıcısı, uygulayıcısı olmuştur, sonsuza denk de olacaktır.

Erzurum Kongresinden bugüne kadar, bu topraklar ve bağımsızlık için mücadele veren, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bir Bayburtlu olarak, kongreye katılan dedem Tevfik Çoruh olmak üzere, hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.

Sayın milletvekilleri, konuşmacının sözlerini bölmemek için uyarmıyorum arkadaşlarımızı; salonda müthiş bir uğultu var, konuşmacıyı izleyemiyoruz. Sizden dileğim, cep telefonlarınızı susturmanız ve bir de kendi aranızdaki sohbetin durdurulması.

Gündemdışı ikinci söz, Hatay'ın anavatana katılışının 64 üncü yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Hatay Milletvekili Sayın  Mehmet Eraslan'a aittir.

Buyurun Sayın Eraslan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2. - Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan'ın, Hatay İlinin Anavatana katılışının 64 üncü Yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay İlimizin anavatana katılışının 64 ncü yıldönümü münasebetiyle söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarihteki 17 nci Türk devleti olan Hatay, 20  yıl süren, benzeri olmayan bir mücadelenin ürünüdür. 20 Ekim 1920'de Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara İtilâfnamesiyle ve Lozan Antlaşması hükümlerine göre, Hatay topraklarının Türkiye sınırları dışında kalmasına karşın, kahraman Hataylılar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hassas ilgisine ve Gazi Mustafa Kemal Paşanın "kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz" sözüne yürekten inanarak, anavatana kavuşmak için mücadelelerini sürdürmüşlerdir.

2 Eylül 1938 tarihinde toplanan Hatay Millet Meclisi, daha önce Atatürk tarafından aday gösterilen Tayfur Sökmen'i Hatay Devleti Cumhurbaşkanı seçti, Dr. Abdurrahman Melek Başbakanlığa atanırken, Abdülgani Türkmen de Meclis Başkanı olmuştu. 5 bakandan oluşan Hatay Devleti Hükümeti, 6 Eylül 1938'deki oturumunda güvenoyu alarak göreve başladı.

23 Haziran 1939'da, Türkiye Cumhuriyeti ile -sembolik de olsa- Milletler Cemiyeti yasasına göre mandaterlik sıfatı devam etmekte olan Fransa arasında, Fransa'nın bölge üzerindeki yetkilerinin Türkiye'ye devrini sağlayan, Türkiye ile Suriye arasında toprak meselesinin kesinlikle çözümüne ilişkin anlaşma imzalandı. Hiçbir gizli maddesi olmayan ve geleceğe yönelik hiçbir hüküm içermeyen bu anlaşmaya göre, Fransa, işgalde ele geçirdiği ve Milletler Cemiyeti kararıyla mandater tayin edildiği bölge üzerinde kendisine tanınmış olan tüm hak ve yetkileri, hukukî yoldan kayıtsız ve şartsız olarak Türkiye Cumhuriyetine devretti. Bundan sonra, Hatay Devletinin Türkiye'ye katılmasının önünde hiçbir engel kalmamıştı.

2 Eylül 1938'de kurulan Hatay Devletinin Millet Meclisi, bir anı olarak düzenlenen bu tarihî mekânda anavatana katılma kararı aldı ve 23 Temmuz 1939 sabahı, Hatay'da kalan son Fransız kıtası da Hatay'dan ayrıldı. Türk ve Fransız birliklerinin katıldığı törenle, Fransız Bayrağı indirilip, yerine, İstiklal Marşı eşliğinde, Türk Bayrağı çekildi. Bu tarihî an, töreni izleyen binlerce Hataylı tarafından coşkuyla kutlandı. Kırk asırlık Türk yurdunun anavatana katılması, kurtuluş mücadelesinin başlangıcından yirmibir yıl sonra, Hatay topraklarının Misakımillî sınırları içerisine alınmasıyla tamamlanmış oldu.

Gökyüzünün mavisi ile yeryüzünün yeşilinin birbiriyle kaynaştığı bir yeryüzü cennetidir Hatay. Dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olan Hatay, bütün dinleri, kültürleri bir arada barındıran bir yerleşim birimidir. Birçok çağa, savaşa, olaya karşı dimdik ayakta kalarak direnen Hatay, bu kültür mozaiği içerisinde bugüne kadar gelerek, kendini bütün dünyaya kanıtlamıştır. Eski çağlarda "dünyanın ikinci büyük şehri" unvanına sahip olan Hatay, çağdaş bir şehir konumundadır. Müslümanların, Hıristiyanların, Yahudilerin ve başka dinlere, mezheplere mensup insanların bir arada yaşayarak, hiçbir provokasyona yenik düşmeden bugünlere kadar, barış, kardeşlik ve huzur içinde gelmiş olması, dünyaya verilecek en güzel örneklerden biri olsa gerek. Çağlar içinde korunan bu çizgiyle, Hatay, tarihteki yerini almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, Hatay İlimizin görünen güzel yüzü bu. Yöremizde, her şey, böyle güllük gülistanlık değil. Yıllarca süregelen hükümetlerin yanlış politikalarından, ne yazık ki, Hatay da nasibini almıştır. Hükümetlerin yanlış politikalarından nasibini alan Hatay, şu an sıkıntılı günler yaşamaktadır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Eraslan; konuşmanızı tamamlar mısınız.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Bu kısa zaman dilimi içerisinde bu sorunların tamamına değinmek tabiî ki mümkün değil; ama, birkaç önemli noktayı vurgulamak istiyorum.

Hatay İlimizin Amik Ovası göl şeklinde bir ova iken, kurutma çalışmaları sonucunda, 1970'li yıllarda tarıma elverişli hale getirilmiştir. Tarıma elverişli hale gelen bu araziler, yöre halkına 10'ar dönüm halinde kiralanmıştır. Yaklaşık otuz yıldan beri, yöre halkı, devletin kira yoluyla tahsis etmiş olduğu bu arazilerde konaklamış ve bu arazileri verimli hale getirmek suretiyle geçimlerini temin etmişlerdir. Ne yazık ki, geçen hükümet döneminde alınan bir kararla, bu araziler yöre halkının elinden alınarak, dışarıdan gelen birtakım göçmen vatandaşlarımıza dağıtılmıştır. Yıllarca dişiyle tırnağıyla bakıp, kanıyla suladığı bu toprağı kaybetmek, yöredeki 6 500 aileyi; yani, takriben 40 000 insanı çok derinden etkilenmiştir. Çözüm olarak, Amik Ovasında bulunan TİGEM'e ait arazilerin veya sınır bölgesindeki mayınlı arazilerin mayından arındırılarak -ki, bu mayınlı arazi yaklaşık 30 000 dönüme tekabül ediyor- bu arazilerin mağdur edilen yöre halkına dağıtılarak mağduriyetlerinin giderilmesi mümkün olur diye düşünüyorum.

Yöremizi ilgilendiren diğer bir önemli konu da, son birkaç yıldır, Suriye'de bulunan El Zeytun Barajının kapaklarının açılması sonucu, binlerce hektar arazimiz sular altında kalarak, çiftçimize, ne yazık ki trilyonlarca liralık zarar vermiştir ve vermeye devam ediyor. Özellikle son iki yıldır meydana gelen bu çiftçi zararlarının tazmini hususunda uluslararası hukuk işletilerek, gerekli görüşmelerin yapılıp, bu hasarın tazminine gidilmelidir diye düşünüyorum.

Pek çok nedenle beraber, bugüne kadar Hatay'da verilen yüksek vergi tutarlarından dolayı kentimizin gelişmiş yöre sayılmasıyla, Hatay'ın, sanayi yatırımına devletçe sağlanan desteklerden yoksun kalması, ilimizin yeterince ilerleme kaydetmemesinin en büyük nedenlerindendir.

BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Eraslan.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Kentimizde, fizibilite çalışmalarıyla tespit edilen doğru alanda yapılacak yatırımlara teşvikler verilmeli, verilenler daha da iyileştirilmelidir. Ayrıca, sanayi yatırımları için arazi tahsisi yapılmalıdır.

Son olarak, ilimizde önem arz eden bir diğer konu, sınır ticaretidir. Bu konuda gerekli çalışmalar bir an önce tamamlanıp, sınır ticaretinin bir an önce yapılması sağlanmalıdır. Bu da, bölge halkımız için çok önem arz etmektedir.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle ve hürmetle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, yerel yönetimlerin malî sorunlarıyla ilgili olarak söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel'e aittir.

Buyurun Sayın Pekel. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, yerel yönetimlerin malî sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu yönetimi içerisinde önemli bir ağırlığa sahip yerel yönetimlerin, özellikle belediyelerin malî sorunlarıyla ilgili söz almış bulunuyorum; konuşmama başlarken, hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, bütün dünyada,  demokratik gelişmelere paralel olarak, yerel yönetimlere verilen önem de artmaktadır. Bu nedenle, yerel yönetimlerin fonksiyonları, hem nitelik hem de nicelik olarak genişlemiştir.

Yerel yönetimlerimize, bu fonksiyonları yerine getirebilmeleri için, malî kaynakların yeterince sağlandığını söylemek mümkün değildir. Anayasamızda, belediyelere, görevleriyle orantılı olarak, gelir kaynaklarının, merkezî idare tarafından sağlanacağı hükme bağlanmışken, yürürlükteki kanunlar, hızla gelişen yerel yönetimlerimizin malî kaynak sorunlarına çözüm getirememekte, hatta zaman içerisinde, yerel yönetimlerin elini kolunu bağlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, 1981 yılında kabul edilen ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ile 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu, bu konudaki en son, genel anlamlı yasal düzenlemelerdir.

Zaman içerisinde çözüm yerine çözümsüzlük yaratan uygulamalara ve 1992'de 3278 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen belediye maktu ve nispî vergi ve harçlarına dikkati çekmek istiyorum.

Mevcut Belediye Gelirleri Kanunu, çok dağınık ve uygulama güçlükleri oluşturan hükümler içermektedir. Ekonomik, teknik ve sosyal gelişmeler paralelinde oluşan çağdaş belediye gelirleri potansiyelini kavrayamayan yasa, belediyelere vergi, harç ve katılım payı ihdas etme konusunda inisiyatif tanımamaktadır. Kanunun maktu ve nispî tarifelerle toplanmasını öngördüğü gelirlere ait tarifeler enflasyon nedeniyle aşılmış, 1992'de, Bakanlar Kurulunun 3278 sayılı kararıyla yeni tarifeler belirlenmiştir; ancak, bu da yeterli olmamış, zaman içerisinde, tarifelerle belirlenen gelirlerin tahsil edilebilmesi için yapılacak olan giderler, tahsil edilecek gelirleri aşmıştır.

Enflasyon karşısında hızla eriyen ve komik olarak nitelendirebileceğimiz bu tarifelere örnek vermek gerekirse; motorlu taşıt araçlarının içine ve dışına konulan ilan ve reklamların beher metrekaresi, yıllık olarak en çok 100 000 liradır. Biletle girilmesi zorunlu olmayan eğlence yerlerinden günlük 10 000 lira ile 200 000 lira arasında vergi tahsil edilebilmektedir.

Tarifelerle ilgili örnekleri çoğaltmak mümkün; ancak, kısıtlı zaman nedeniyle özetlemek gerekirse, belediyelerce toplanan bu tür vergi ve harçlar 6 lira ile 1 200 000 lira arasında değişmektedir. Dikkat çektiğim belediye maktu ve nispî vergi ve harçlarının acilen değerlendirilmesi ve bu oranların güncelleştirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Hükümet ise, işbaşına gelir gelmez, acil eylem planı içinde, bazı yerel nitelikli vergi oranlarının sınırlı limitler içinde kalmak kaydıyla belirleme yetkisinin belediyelere verileceğini vaat etmiş; fakat, bu konuda henüz bir düzenleme yapılmamıştır. Hükümetin ivedi olarak bu sorunu belediyeler lehine çözeceğini ümit ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, 58 inci hükümet, acil eylem planında, yerel yönetimlerin yetkilerine paralel olarak malî yapılarının güçlendirilmesi için genel bütçe gelirlerinden aldığı payı yeniden belirleyeceği, hatta, bu payın artırılacağı vaadinde bulunmuş; ancak, bu vaadiyle çelişkiye düşen uygulamalar gerçekleştirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

SEDAT PEKEL (Devamla) - Hükümet, 2380 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde yer alan "genel bütçeli vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden belediyelere yüzde 6, il özel idarelerine yüzde 1,2 nispetinde pay verilir" hükmünü 2003 yılı bütçe kararnamesiyle değiştirerek, şubat ayı gelirlerinin dağıtımından başlamak üzere, bu payı yüzde 6'dan yüzde 5'e düşürmüştür; ancak, partim Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesinde 2003 Bütçe Yasasının bazı hükümlerinin iptali için açtığı dava sonucunda yürütme durdurulmuştur. Görüldüğü gibi, Anayasamıza da aykırı olan bu durum karşısında, hükümetin acil eylem planıyla verdiği sözleri yerine getirmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, belediyelerin şubat ayından bu yana uğradıkları gelir kayıpları da derhal kapatılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Anayasamız tarafından görev ve yetki verilmesine karşın, gerekli ve yeterli gelir kaynağı sağlayamayan yerel yönetimlerin hizmetlerini gereği gibi yerine getirmesi imkânsızlaşmıştır. Bu nedenle, kısa zamanda yasal düzenlemelerin güncelleştirilmesi gerekmektedir.

"Gelişmiş ülkelerde nasıl bir yönetim modeli, nasıl bir yerel yönetim varsa, Türkiye'de de aynısı olmalıdır" diyen 59 uncu Hükümetin Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan'ın, hem ülkemize hem de halkımıza rahat bir nefes aldıracak ve birçok sorunu ortadan kaldıracak mahallî idareler reformunu, bir an önce, Genel Kurula getirmesi yararlı olacaktır. Aksi takdirde, halkımız, yerel yönetim reformundan söz etmelerine, bunu programlarına koymalarına karşın, AKP'nin iktidara geldiğinde buna hiç yanaşmadığını ve Ankara'nın bütün avantajlarını kendi siyasî amaçları doğrultusunda kullanmaya devam ettiğini, kandırıldığını düşünecektir.

Öncelikli olarak yapılması gereken, merkez yetki ve kaynakların önemli bir kısmının belediyelere devredilmesidir.

BAŞKAN - Sayın Pekel, toparlar mısınız.

SEDAT PEKEL (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Bu şekilde, halkımız, merkeze her işin gelme işkencesinden de kurtarılmış olacaktır. Unutulmamalı ki, yerel dinamiklerini harekete geçirebilen bir toplum, dünyayla sorumsuz ve eşit  bir uyum sağlayabilecektir; bu da, yerel yönetimler yasa tasarısının yasalaşmasıyla başarılacaktır.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pekel.

Gümdemdışı konuşmaya, hükümet adına, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel'in, yerel yönetimlerin malî sorunları üzerine yaptığı gündemdışı konuşma nedeniyle söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, belediyelerin malî kaynaklarını sağladıkları yasal yapıdan söz etmek istiyorum; çünkü, sorunun da, çözümün de burada gizli olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, yasalar da tıpkı canlı organizmalar gibi, hayatiyetlerini belirli bir zaman dilimiyle sınırlı olarak sürdürebilirler. Tabiatıyla, zaman aralığının uzunluğu ya da kısalığı, dünyada meydana gelen değişmelerle, sosyal hayatın aldığı yeni formla yakından ilintilidir. Takdir edersiniz ki, artık, yüzyıllarca hükmünü devam ettirecek yasalar çıkarmak mümkün değildir. Son yirmi yılda, insanoğlu, sadece teknolojide değil, siyasette de olağanüstü değişimleri yaşamak durumunda kaldı. Bu dönemde, elli yıl süren iki kutuplu dünya düzeni yıkıldı, yerine globalleşme olarak tanımlanan yeni bir yapı cari oldu. Küresel dünyanın, ekonomik önermelerinin yanı sıra, yönetim şekline ilişkin de söyleyecek sözleri olduğunu, artık bilmeyen kimse kalmadı.

Şimdi, kendi kendimize şu soruyu açıkça sormanın zamanı gelmiştir: Acaba, Türkiye, küresel dünyadaki değişime uygun adımları zamanında atabilmiş midir? Bu soruya, kolaylıkla "evet" demek mümkün değildir. Kesinlikle, enkaz edebiyatı için bu sözleri söylemiş değilim; ama, gerçeğin de açıkça tespit edilmesinde yarar görüyorum. 1930 tarihli Belediye Kanunu, 1981 tarihli Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ve yine 1981 tarihli Belediye Gelirleri Kanunuyla çağın yönetim anlayışını yakalamak, çağdaş kentlerde yaşamak, halkı mutlu kılmak mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte hükümetimizin, Türkiye'yi 2000'li yıllara hazır hale getirmek için ortaya koyduğu vizyon, çağdaş yönetim değerleriyle teçhiz edilmiş bir Türkiye vizyonudur. Acil Eylem Planımız, bu vizyonun uygulama anahtarıdır. Acil Eylem Planında, yerel yönetimler reformunu da kapsayan geniş çaplı bir kamu yönetimi reformu çalışması yapılması hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede, çalışmalara aralıksız devam edilmektedir. Bu tempoya göre, umuyorum, 22 nci Dönem Parlamento, otuz yıllık değişim ihtiyacını gerçekleştirme şerefine nail olacaktır.

Esasen, yapmaya çalıştığımız reform, Anayasamızın "mahallî idarelere görevleriyle orantılı gelir kaynakları sağlanır" hükmüyle, Avrupa yerel özerklik şartının, mahallî yönetimler için olmazsa olmaz şartlarını hayata geçirmekten başka bir şey değildir.

Şahsen, benim, mahallî idarelerin malî sorunlarına ilişkin iki ana tespitim bulunmaktadır. Bunlar: Bir, bu idarelere görevleriyle orantılı malî kaynaklar sağlanması; iki, geçmiş dönemden itibaren birikmiş borçlarının halledilmesi. İşte, bu iki konuya çözüm bulunması halinde, özellikle belediyelerimiz nefes alma imkânı bulabileceklerdir. Nitekim, bizim reform paketimizin bütüncül yaklaşımı içinde, bu iki konuya ilişkin çözüm olabilecek düzenlemeler bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir süredir, gelişmişlik ölçüsü olarak, toplam kamu harcamaları içinde mahallî yönetimlerin payı da alınmaya başlanmıştır. Elimizdeki rakamlar, ülkemiz açısından pek iç açıcı değildir. Toplam kamu harcamaları içerisinde mahallî idarelere tahsis edilen kaynak, ülkemizde yüzde 12, yüzde 15 civarındadır; gelişmiş Batı toplumlarında ise bu oran yüzde 50, yüzde 60 seviyelerine kadar çıkabilmektedir.

Bizim reform çalışmaları sırasındaki ana hedeflerimizden biri, yerel yönetimlerin yetki açısından da güçlendirilmesidir. Onlara daha fazla görev verilecek ve dolayısıyla, daha fazla kaynak ayrılacaktır. Daha fazla kaynak demek, merkezin paylarından daha fazla pay ve mahallî nitelikteki bazı vergilerin yerel yönetimlerce toplanması demektir. Gelirlerin değişen ekonomik dengelerden az etkilenmesi için sağlam parametrelere bağlanması da düşünülmektedir. Bu açıdan, yeniden değerleme katsayısı kullanılacak, böylece, belediyelerin vergi toplamak için yaptığı harcamaların gelirlerini aşması engellenecektir.

Öte yandan, yukarıda da işaret ettiğim gibi, yerel yönetimlerin önemli malî sorunlarından biri de, 8,5 katrilyon civarındaki birikmiş belediye borçlarıdır. Borçların önemli bir kısmı kamu kurum ve kuruluşlarına olan vergi borçları, SSK ve Emekli Sandığı prim borçları ile dış kaynaklı borçlardan oluşmaktadır. Belediyelerin borç sorununun çözümü için mahsup sistemi getirilmekte, kamu kurum ve kuruluşlarındaki belediye alacaklarından bu borçların mahsup edilmesi planlanmaktadır.

Ülkemiz nüfusunun azımsanmayacak bir kısmının yaşadığı köylerimizin ihtiyaçları il özel idareleri vasıtasıyla karşılanmaya çalışılmakta ve yetersiz kaynak tahsisi sebebiyle ciddî sorunlar yaşamaktadır köylerimiz. İşte, köylerimizin sorunlarının çözümü için il ve ilçelerde, köylere hizmet götürme birlikleri kurulması ve bu birliklere, genel bütçe vergi gelirlerinden pay verilmesinin yararlı olacağı değerlendirilmekte ve bu konu da çalışmalarımızda ele alınmaktadır.

Bu amaçla, yapmakta olduğumuz, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasıyla, mahallî idarelerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili reform çalışmalarımız devam etmektedir ve öyle umut ediyorum ki, önümüzdeki dönem, inşallah, bu Parlamentoya getirilir ve sizlerin oyuyla, bu önemli iki reform yasası da gerçekleşmiş olur.

Ben, bu düşüncelerle Yüce Heyetinizi yeniden saygıyla selamlıyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların görüşmelerini erteliyoruz.

Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı ile İçişleri ve Adalet Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3. - Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı ile İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/640) (S. Sayısı : 235) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 1 inci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, 2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam ve tanım

MADDE 2. - Bu Kanun;

a) Terör örgütü mensubu olup silâhlı mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya vasıtalı teslim olanlar yahut kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılanlar ile yakalanmak suretiyle ele geçirilenlerden, terör örgütü tarafından işlenen suçlara;

1. İştirak etmeyenler,

2. İştirak edenler,

b) Terör örgütü mensuplarına, hal ve sıfatlarını bilerek barınacak yer gösteren veya erzak veya silah ya da cephane tedarik eden yahut başka yollardan yardım edenler,

Hakkında uygulanır.

Bu Kanunda geçen terör örgütü terimi; siyasî ve ideolojik amaçla suç işlemek üzere kurulmuş 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile ceza hükümlerini içeren özel kanunlarda geçen teşekkül, cemiyet, silâhlı cemiyet, çete, silâhlı çete veya gizli ittifakı kapsar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Rıza Gülçiçek söz istemiştir.

Buyurun Sayın Gülçiçek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar yaptığım gündemdışı konuşmalar, hep yapıcı olmuştur ve olmasına da devam edeceğim. Yaptığım konuşmalar, Sayın Meclis Başkanımızın ve İktidar Partisi milletvekili olan arkadaşlarımızın da övgülerini almış bulunmakta ve bundan mutluluk duyuyorum.

Değerli milletvekilleri, yakın tarihte yaşanan ve halen belleklerimizden silinmeyen, Malatya, Maraş, Çorum, Birinci Sıvas, Gazi Mahallesi ve İkinci Sıvas olayları unutulmuş değildir. Bu yaşanan olaylar, sıradan olaylar olarak değerlendirilemez; kendini bilmez üç beş kişinin çıkardığı söylenemez. Malatya'da, binlerce insan "din elden gidiyor" diyerek, Alevî yurttaşlarımızın işyerlerine ve oturdukları mahallelere saldırarak tahrip etmiştir. Maraş'ta, "din elden gidiyor" diye, yine, Alevî yurttaşlarımızın oturduğu mahallelere saldırılmış, yüzlerce insanımız katledilmiştir; hamile kadınların karınlarındaki çocuklar şişlenerek öldürülmüştür; çocukların boğazları kesilmiştir. Yine, Çorum ve Birinci Sıvas olaylarında benzerleri yaşanmıştır.

                                

(1) 235 S. Sayılı Basmayazı 22.7.2003 tarihli 109 uncu Birleşim Tutanağına eklidir.

2 Temmuz Sıvas olaylarında yaşanan vahşet halen gözlerimizin önündedir. Bu katliamı, bütün dünya ibretle izlemiştir. Madımak Otelinin önünde üç beş kişi yoktu; Sıvas'a organize ve planlı bir şekilde önceden gelen onbinlerce kişi, Madımak Otelinin önünde "cumhuriyet burada kuruldu ve burada yıkılacaktır" diyerek, oteli ateşe vermişlerdir. 37 aydınımız, sanatçımız yakılarak öldürülmüştür.

Şunu belirtmek istiyorum: Sıvas'a ve Sıvaslılara haksızlık yapmak istemiyorum; çünkü, bunların çoğunluğu Sıvaslı değildi. Sıvas'ta, Alevîler ve Sünnîler, bin yıldır dostça yaşadılar ve yaşamaya devam edecekler. Ayrıca, Sıvas, cumhuriyetin temellerinin atıldığı bir kenttir. Yine, Gazi Mahallesinde yaşanan olaylar önceden bilinmesine rağmen, önlem alınmamıştır; olaylar sonrasında 25 insanımız öldürülmüştür.

Biraz önce belirttiğim gibi, bu olaylar, sıradan olaylar olarak değerlendirilemez. Yaşanan bu olaylar, önceden planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Bu olayların arkasında, bin yıldır, bu ülkede birlikte, dostça yaşayan insanları Alevî-Sünnî çatışmasına sürüklemek isteyen, içbarışımızı istemeyen, laik, demokratik cumhuriyetimizi yıkmak isteyen karanlık güçler ve şeriat özlemcileri vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşanan bütün bu üzücü olaylardan sonra, sevindirici olan, halkımızın ve toplumumuzun, hiçbir dönemde, bu karanlık güçlerin ve şeriat özlemcilerinin tahriklerine ve oyunlarına gelmemesidir ve hiçbir zaman da bu oyunlara gelmeyecektir.

Sayın İçişleri Bakanımız, 2 Temmuzda yaptığım konuşmaya atfen, bu olaylardan ders çıkarmamız gerektiğini söylemiştir; ancak, tanık oluyorum ki, bu konuşmalarımızın hiçbir anlamı yoktur sevgili arkadaşlarım.

Sonuç olarak, hepimiz ders çıkarmak zorundayız. Sıvas'ı eski Sıvas yapabilmek için, herkese görev düşmektedir. Başka Maraş, Çorum ve Gazi olayları yaşamamak ve içbarışımızı korumak için, birbirimize tahammül etmek, saygı göstermek zorundayız.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğine adım attığımız ve adım adım ilerlediğimiz bir dönemde, çıkarılan yasalarla iyi bir süreç yakaladığımızı mutlulukla izliyorum. Bakınız, Avrupalıyla aramızdaki bir farkı dikkatinize sunmak istiyorum:

1993'ün 25 Mayısında, Solingen'deki olayın organize olmamasına karşın, üç beş gencin yaptığı bir eylemde yakılan evde ölen insanlara Alman Hükümeti sahip çıkmıştır; yakılan bu evi, ibret müzesi olarak düzenlemiş ve topluma kazandırmıştır. Bizzat Almanya Cumhurbaşkanı olaya sahip çıkmış ve ülkemize gelerek ailelere başsağlığı dilemiştir. Türkiye'de ise olaya kimse sahip çıkmamıştır. Madımak Oteli, bir ibret müzesi olarak açılması gerekirken, devletin katkılarıyla alt katı onarılarak lokanta yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, gözünü kırpmadan insan öldüren kişileri sokağa salarak, insanlık âlemini insanlığından utandıran suçları gerçekleştirenleri affetmek hiç kimseye bir yarar getirmez.

Yasalar, bireylerin toplum içinde kendilerini daha güvenli hissetmelerini, daha mutlu olmalarını sağlamak için çıkarılır. Bu yasa, bu haliyle çıkarsa Türkiye kaybeder, insanların adalet duygusu zedelenir, iç barışımız bozulur.

Mevcut yasa tasarısı, geçmişteki pişmanlık yasalarında daha farklı bir yasa tasarısı değil. Bu durumun yeni gerilimlere yol açacağı, toplumsal barışı bozacağı unutulmamalıdır.

AK Partili arkadaşlarımız, ısrarla değiştiklerini, yeni bir sayfa açtıklarını söylüyorlar. Bu yasayı çıkarmakla yeni bir karanlık sayfa açtığınıza tanık oluyoruz.

Bu yasayı çıkarmakla laik cumhuriyetin temeline dinamit koyan iç barışımızı bozan, karanlık güçlerin ve şeriat özlemcilerinin ekmeğine yağ sürüyorsunuz, fırsat veriyorsunuz ve olanak sağlıyorsunuz, yeni Sıvaslara, Maraşlara davetiye çıkarıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, önümüzde bir şans var, hem iç barışımızı korumak hem de Avrupa Birliğine girmeye çalıştığımız bir dönemde bu şansımızı iyi kullanalım ve tekrar başa dönmeyelim. Yaşanan olayların tekrar yaşanmayacağına, siz dahil, hiç kimse garanti veremez.

Sorumluğumuzun gereği olarak tüm milletvekillerini sağduyuya davet ediyor, toplumsal barışın bozulmasının önüne geçilmesini temenni ediyor ve hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülçiçek.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 235 sıra sayılı Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 2 nci maddesi hakkında, AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, AK Parti Grubu ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ilk defa, 5.6.1985 tarihinde 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun çıkarılmış; müteakiben ise, 25.3.1988 tarihinde 3419 sayılı Yasa çıkarılmış, yasanın 1 inci maddesi dışındaki maddeler süresiz olarak yürürlüğe konulmuş, 24.2.2000 tarih ve 4537 sayılı Yasanın yürürlük süresi de, 29.8.2000 tarihinde sona ermiştir.

Değerli milletvekilleri, 29.8.2000 tarihinden sonra yeni düzenlemeye gidilmemiş olması, 26.8.1999 tarih ve 4450 sayılı Yasa kapsamının oldukça daraltılmış olması nedeniyle de, amaçlanan sonuca ulaşılamamıştır. Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, önceki eksiklikler telafi edilmeye çalışılmış, kapsam, olabildiğince geniş tutulmuştur.

Değerli milletvekilleri, tasarının 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında terör örgütünün tanımı yapılmıştır. İşbu terör örgütünün tanımına Yüce Meclisin dikkatini olabildiğince çekerek, uygulamadaki kararlara katkı sağlamayı hedeflemekteyiz. Tasarının 2 nci maddesinin ikinci fıkrası "bu Kanunda geçen terör örgütü terimi; siyasî ve ideolojik amaçla suç işlemek üzere kurulmuş 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile ceza hükümlerini içeren özel kanunlarda geçen teşekkül, cemiyet, silahlı cemiyet, çete, silahlı çete veya gizli ittifakı kapsar" demektedir.

Değerli milletvekilleri, yukarıda fıkra, lafzî ve ruhî yorumla, oldukça geniş yorumlanmalıdır. Bu yasa tasarısının kanunlaşmasıyla, terör örgütleri çökertilecek, "terör örgütü" teriminin oldukça geniş ve objektif yorumlanmasıyla da, birçok insan, topluma yeniden kazandırılacaktır. Tasarı, objektif ve geneldir; dar yorumlardan kesinlikle uzak, olabildiğince kapsayıcı, özel bir olayı istisna tutmadan sosyal yaklaşım yönü büyük ve tedavi edicidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzluk ve suç işleme eğilimini engelleyici düzenlemeler yapmak, bölgesel ekonomik güç ve bölgesel finans merkezi olma imkânı sağlayacak ortamı hazırlamak; insanlarımızın barış ve refah içerisinde özgürce yaşadığı, çağdaş dünyayla bütünleşmiş, farklılıkların çatışma unsuru olarak değil, zenginlik kaynağı olarak görüldüğü; itibarlı, demokratik dinamik bir millet iradesinin hayata geçirileceği; şiddet, baskı ve suçtan arınmış, özgürlüklerin nimetlerinden yararlanan ve korkunun olmadığı bir barış toplumu haline gelmenin vurgusu, hükümet tarafından yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan işbu yasa tasarısının, uygulamada oldukça geniş yorumlanıp, azamî fayda sağlanması temennisiyle, Yüce Meclisi, tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Topluma Kazandırma Yasası Tasarısını olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum. Gerçekten, bu yasa tasarısıyla, toplumsal barış konusunda önemli bir adım atılmış olacak ve Türkiye, yıllardır çekmiş olduğu bir çile dönemini kapayıp, bir barış dönemini başlatacaktır diye temenni ediyorum. Ancak, şunu da vurgulamak istiyorum: Biz Meclis olarak, terör konusunu çok iyi tartışabildiğimizi zannetmiyorum. Terör konusunu çok derinlemesine tartışmamız ve bu konuda gereken tedbirleri almamız gerekir.

Bir defa, her şeyden önce terör şartlarını ortadan kaldırmamız gerekiyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün olabildiğince genişletilmesi ve hayatiyete geçirilmesi gerekiyor. Türkiye'deki terör suçlarını incelediğimiz zaman, terör suçlularının birçoğunun, düşünce ve ifade özgürlüğünden dolayı içeride olduklarını görebiliriz.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak, bazı arkadaşlarımızla birlikte iki ay önce Mardin Cezaevine gittik, cezaevinde kadınlar koğuşunu ziyaret ettik. Orada terör suçundan yatan 14 kadın mahkûm vardı. Bu 14 kadın mahkûmun 11'i okuma-yazma bilmiyor, 2'si ilkokul mezunu, 1'i de ortaokul mezunu. Onlara "sizin burada bulunmanızda devletin de ihmali var, keşke, siz okur-yazar olsaydınız, belki bu hapishanede olmazdınız" dedim. En cahil olan, okuma-yazma bilmeyen biri "bizim okuma-yazma bilenlerimiz de var, eğer, biz, okuyup-yazmış olsaydık yine burada olurduk" dedi; bu söz çok önemli.

Dolayısıyla, ülkedeki terör şartlarının ortadan kaldırılması, terörü doğuran şartların ortadan kaldırılması için de, devletin, hükümetin, gerçekten, ciddî adımlar atması gerekiyor; yani, olayın, sadece okuma-yazma olayı olmadığı ve terörü besleyen birçok kaynağın bulunduğuna burada özellikle işaret etmek istiyorum; ama, 30 yaşından küçük okuma-yazma bilmeyen bu insanlar, belki bu tasarı kanunlaştığı takdirde tekrar topluma kazandırılabilir.

Yine, o cezaevinde görmüş olduğumuz bir olay daha var. O cezaevinde koğuşlar 15-16 kişilikti; bu koğuş sistemi içerisinde, maalesef, mahkûmlar konuşmuyor; her koğuşun bir reisi var ve reisin konuşmasını bekliyorlar "bizim sözcümüz o" diyorlar. Dolayısıyla, orada, örgüt yapısının olduğu gibi devam ettiğini de görüyoruz. Bu, Topluma Kazandırma Yasası tasarısının yasalaşmasıyla birlikte, hapishane şartlarının da, mutlaka, yeni baştan gözden geçirilmesi ve topluma kazandırıcı yönde ıslah edilmesi gerekiyor. Eğer hapishane şartları düzeltilmezse, hapishaneler, bu mahkûmları, bu suçluları daha keskinleşmiş, daha kavgacı halde topluma döndürecektir. Hele, bu insanlar çıktıkları zaman, Türkiye'nin şartlarında, iş bulamadıkları takdirde toplumun başına daha büyük gailelere sebep olacaklardır. O sebeple, Türkiye'de mutlaka hapishane şartlarının düzeltilmesi ve hapishaneye düşen mahkûmların, suçluların ıslah edilmiş şekilde topluma geri döndürülmeleri gerekiyor. Aksi takdirde, hapishaneler birer eğitim yuvası olarak devam edecek ve her hapishaneye giren, buradan biraz daha keskinleşmiş, biraz daha topluma yabancılaşmış olarak çıkacaktır.

Yine, terör suçlarında üzerinde durmamız gereken bir konu var, o da doktor raporlarıdır. "İşkence gördüm" iddiaları üzerine, doktor raporları üzerinde, tabiî, yine, hassasiyetle durulması gerektiğini düşünüyorum. Bir işkence iddiası üzerine bir tek doktorun raporu yetmez, mutlaka Türk Tabipler Birliği, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de bulunduğu bir heyet tarafından -hem sanık gözaltına alınırken bir heyet raporu hem de sanık dışarıya çıkarılırken- verilecek bir heyet raporu olması gerekir; çünkü, tek taraflı rapor... Maalesef, bu olayların içerisine düşenler görüyorlar ki, çoğu zaman mahkûm görülmeden bu raporlar tanzim edilebiliyor, düzenlenebiliyor. Dolayısıyla, ben, bu olayı da terörün sebeplerinden bir tanesi olarak görüyorum. Onun için, doktor raporları konusunda yine bu yasayla birlikte birçok yeni yasanın getirilmesi ve düzenlemenin yapılması gerekiyor.

Bir diğer konu da itirafçılar konusu. Bu tasarı da, itirafçılığı özendiriyor ve itiraf yapanların cezalarının bir miktar indirilmesini öngörüyor. Yine, buradaki rapordan öğrendiğimize göre, 1988 yılından bu tarafa bu itirafçılıktan yararlanan sadece 832 kişi olmuş. Tabiî, bu rakam çok az. Belki, bazı terör olaylarının çözümlenmesinde, bazı olayların aydınlatılmasında bu 832 kişinin bir katkısı olmuş olabilir; ama, 30 000 kişinin öldüğü bir ülkede sadece 832 kişinin daha önce çıkarılmış yasalardan faydalanmış olması, bundan sonra bu yasadan faydalanacak olanların sayısının hem az olmasını sağlar hem de bu yasa terör örgütlerini Türkiye'de bitirmez. Bu yasanın bir eksikliği var; o eksiklik de şudur: Üst düzey yöneticilerini kapsam dışı bırakıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun Sayın Yarbay.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)- Üst düzey yöneticiler, bir terör örgütünün üst düzey yöneticileri kapsamdışı kaldığı zaman, o terör örgütü yaşamaya devam eder. Bu yasa, terör örgütlerini tırpanlayabilir, onların güçlerini azaltabilir; ama, üst düzey yöneticiler kapsamdışı kaldığı takdirde, terör örgütleri yaşamaya devam edeceklerdir. Çünkü, terör örgütünün önderleri olan o insanlar, bu örgütlerin yaşaması için ellerinden gelen gayreti göstereceklerdir.

Bu yasanın bir başlangıç olması dileğiyle hayırlı olmasını temenni ediyorum ve terör ortamını kaldırıcı yasaların, düzenlemelerin bundan sonra Meclise daha çok, sık getirileceğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Yarbay.

Şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Cavit Torun; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CAVİT TORUN (Diyarbakır)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 235 sıra sayılı Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Yıl 1980, Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı Askerî Mahkemesinin kapısı önündeyiz. Yanımızda askerî hâkimlikten emekli avukat arkadaşlar da var. Mahkeme salonunun bulunduğu yere gitmemiz için 100 metrelik bir mesafeyi yürümemiz gerekiyor. Bekleme salonunun kapısından içeri başını uzatan asker "avukatlar" diye bağırıyor. Komutu alır almaz kapı önüne yığılıyoruz. Sellemehüsselam yürüyeceğimizi zanneder iken, yeniden bir "avukatlar" komutuyla duruyoruz. Asker "ikişerli sıra olun" diyor, bir boy hizasına geçmediğimiz kalıyor. Sağdan soldan bir asker bize refakat ediyor. Öylece duruşma salonuna alınıyoruz. Çıkış kapısına kadar bir başımıza dönecek olsak bile, yine asker refakatinde bulunmamız bize ihtar ediliyor.

Sanıklar duruşma salonuna getiriliyorlar. Hepsi siyah elbiseli, 20'şer kişilik gruplar halindeler. Tümünün eli arkadan kelepçeli ve en önündekinin kollarının içinden geçirilen zincir tüm sanıkların kollarını kat ederek en arkadaki sanığın belinde kilitleniyor. Değil sağa sola bakmak, baş kaldırmak bile yok. Aynı şey, sanıklara bakmak yönünden bizim için de geçerli. Zincirler çözülüyor, duruşma başlayacak. Etraf ölüm sessizliğinde. Birdenbire salona bomba düşüyor. Kahrolsun zulüm, kahrolsun işkence...

PKK merkez komite üyelerinin de içerisinde bulunduğu 576 kişilik ilk grup yargılamasını, Askerî Hâkim Emrullah Kaya yapıyor. Salonda merkez komite üyelerinden Mehmet Hayri Durmuş ve Mazlum Doğan da var. Siyasî savunma yapıyorlar. Kürtlerden, tarihlerinden, konuşma haklarından, eğitim isteklerinden, cumhuriyeti birlikte kurmalarından, ona rağmen ikinci sınıf insan muamelesi görmelerinden, tutuklu oldukları halde -onlar esir diyorlar- maruz kaldıkları işkenceden, cezaevinden getirilip götürülürken bile yedikleri dayaktan söz ediyorlar. Gözümüzün önünde yine saldırıya maruz kalıyorlar.

Zaten, birkaç celse sonra ölümler sebebiyle sanık sayısında azalmalar meydana geliyor.

O günün sanıklarının eylemleri devlete yönelik değildi. İzledikleri strateji, önce diğer Kürt örgütlerini enterne etmekti. Zaten, bir iki yıl içerisindeki çatışmalar sonrasında Rizgari, Ala Rizgari, Kawa, Denge Kawa, Tekoşin, DDKD, DHKD gibi örgütler birer birer ortadan kalktılar.

Bu örgütler, başlangıçta PKK'yı, Kürt hareketini sabote etmek amacıyla kurulmuş derin bir kuruluş olarak değerlendirmişlerdi. Abdullah Öcalan'ın eşi Kesire'nin bir MİT ajanının kızı olması bu iddianın delili olarak gösteriliyor, hatta, Kesire'nin doğum yapmak için Bekaa'dan alınarak Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesine getirilmesi iddialara değişik bir anlam katıyordu.

1983 yılına gelindiğinde, Kürt Kürdü iyice kırmıştı, PKK'nın silahlı gücündeki yükselişin önü iyice açılmıştı.

Eruh Jandarma Karakolunun baskınını, diğer baskınlar izledi.

Ordu, örgütle savaşıyor; ancak, gece baskınları biçimindeki saldırıların önü alınamıyordu.

Uçaklardan ayetler ve hadisler atılıyor; halkın, devletin yanında yer alması isteniyordu.

Cami önlerinde sakallı kişiler tarafından bantlar çalınmaya başlandı.

Ortaya yeni bir örgüt çıkmıştı.

"Marksist-Leninist felsefenin sahibi PKK, Kürt halkını dinsizleştirip, vatansız bırakma mücadelesi veriyor" diyen Hizbullah örgütü, savaş kararı alıyordu. Kızıltepe, Nusaybin, Derik, Mardin, Diyarbakır, Çınar, Silvan, Batman, Kurtalan çevresinde PKK'lı bilinen veya ona destek verdiği ifade edilen insanlar vurulmaya başlandı. Bu eylemlerin failleri bir türlü yakalanamadı.

Şehirdeki mücadelenin bir başka Kürt örgütüne havale edilmesi, kırsaldaki mücadelenin başarısını getirdi. Kırsalda ilerleme kaydedilirken, gerinin sağlam tutulması lazımdı.

Hizbullah, İlim ve Menzil gruplarına bölündü. İlim grubu "bizimle niye PKK'ya karşı savaşmadınız" diye, Menzil'i vurmaya başladı; onlar da diğerlerini...

Bütün bunları anlatmamın sebebi, Prof. Dr. Mahir Kaynak'ın dediği gibi "devlet, olan bitenden en geç bir sene sonra haberdar olur, sonra olayların önüne geçer ve işi tamamıyla kontrolünde tutar" biçiminde formüle edilen görüşün yabana atılmamasıdır.

Güneydoğu insanı üzerinde, uluslararası kuruluşların öncülüğünde bir oyun oynandı. 31 500 insanımızı kaybettik. Bunlardan 6 500'ünün 4 000'i, halktan, PKK'ya destek olmayan kişiler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Torun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

CAVİT TORUN (Devamla) - ...geriye kalan 25 000 kişi ise, örgüt mensupları ve yanlılarıdır.

Her eve ateş düşmüştür.

Yıldız Namdar hemşirenin başına gelenleri unutmak mümkün değildir; ama, nice Yıldızlar, hâlâ, sessiz ve soluksuz ağlamaya devam ediyor.

Bütün bunlar olup biterken, kendimize, bu olup bitenlerde bir kusurumuz var mı diye hiç sorduk mu?

O gün anadilde okuma, eğitim, yayın hakkı gibi taleplerle ortaya çıkanlar çeşitli cezalara çarptırıldılar. Biz, bu yaptıklarınızın affedilir yanı yok diye saldırdık. İş, giderek çığırından çıktı ve şiddete dönüştü. 31 500 insanımız hayatını kaybetti; ama, şimdi, o günlerin masum taleplerine hak veriyormuşuz gibi çalışmalar içerisindeyiz. Uyum paketlerini kastediyorum. Teferruatını anlatmama gerek yok.

Peki, o gün bu istekler yerine gelmiş olsaydı, bugün, 31 500 insanımızın kaybını ve harcanan 100 milyar dolarları ifade eder miydik? Bence, bu olaylarda devlet de kusurunu anlamış ve büyüklüğünü göstererek, bir daha bugünlerin yaşanmaması için, söz konusu kanunu getirmiştir.

Bizde "kan kanla yıkanmaz" diye bir deyim vardır. Yörede aileler arasındaki husumetleri çözmeye gittiğimizde hep bunu söyler ve "öldürmenin sonu yok" diye de tembihatta bulunuruz.

Bakınız, son günlerde, Batman ve Tunceli'deki olayları örgüt üstlenmemiştir. İnsan hakları savunucusu Şanar Yurdatapan "olayları iyice irdeleyin" diye sesini yükseltiyor. Tekere taş koyanlar, işe çomak sokmak isteyenler yine işbaşında.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın önemli getirileri yanında, en büyük açmazı, Türk Ceza Kanununun 170 inci maddesinde düzenlenen, faal nedametin barikatlarla engellenmiş olmasıdır. Hiçbir şey bilmeyen veya verdiği bilgiler örgütlerin çökertilmesi bakımından yeni bir süreç içermeyen kişilerin durumu ne olacak? Hem, zaten, devlet, bu örgütler bakımından neyi bilmiyor ki, biz bu yönde bir zorunluluk getiriyoruz. Yasa, bu yönüyle işlevsiz kalabilir.

Sayın Bakanlık esnek davranıp "verilen bilgiler yeterlidir, kanun uygulanmalıdır" dese bile, mahkemeler bu görüşlere itibar etmeyebilirler. Buna, çok dikkat etmemiz gerekiyor.

Allah bu millete bir daha o günleri yaşatmasın diyor, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Torun.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Üyemizin, sunuşlarını yerinden oturarak yapması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Kanundan yararlanamayacaklar

MADDE 3. - Bu Kanun hükümleri;

a)  Her ne ad altında olursa olsun en üst seviyedeki yönetim biriminde yer almış olup, tamamı üzerinde etkili olacak şekilde terör örgütünü sevk ve idare edenler,

b) Bu Kanun kapsamında kalmakla birlikte, hükmü kesinleşmeden önce hâkim huzurunda daha önceki beyanlarını reddeden veya bu Kanun hükümlerinden yararlanmak istemediğini beyan eden failler,

c) Haklarında bu Kanun ile 5.6.1985 tarihli ve 3216 sayılı, 25.3.1988 tarihli ve 3419 sayılı, 21.3.1990 tarihli ve 3618 sayılı, 26.11.1992 tarihli ve 3853 sayılı, 28.2.1995 tarihli ve 4085 sayılı, 26.8.1999 tarihli ve 4450 sayılı, 24.2.2000 tarihli ve 4537 sayılı Kanun hükümleri uygulanmış bulunanlardan anılan kanunların kapsamına giren suçları yeniden işleyenler,

Hakkında uygulanmaz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Siyam Kesimoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak için, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 3 üncü maddeyle tasarı kapsamının içine girmeyecek örgüt üyelerinin niteliği dile getirilmektedir. Bu noktada, terör örgütünü sevk ve idare eden en üst seviyedeki kişilerin aftan yararlanamayacağı belirtilmiştir. Üst seviyedeki yöneticiler yararlanamamakla beraber, terör eylemini gerçekleştirmiş olanlar tasarının diğer maddelerinde affedilmektedir.

Terör örgütlerinin üst düzey yöneticilerinin tasarının kapsamına alınmaması, göstermelik bir tutumdur; tasarının bu genişlikte tutulmasını gizleyecek bir perde olarak hazırlanmıştır. Bu tasarı, sadece Kuzey Irak'taki teröristlerle ilgili değildir değerli milletvekili arkadaşlarım. Tasarıyla, aynı zamanda, Sıvas ve Sincan olayları ile Hizbullah davasından yargılananlar da bu kapsama dahil edilmektedir.

Bildiğiniz gibi, Sıvas katliamının faillerinin yargılanmaları 7 yıl 10 ay sürdü. Yargıtay 9 uncu Hukuk Dairesi, üçüncü temyiz incelemesi sonucunda, DGM'nin verdiği 33 idam kararından 31'ini onadı. Çeşitli hapis cezalarına çarptırılan 15 sanıktan 14'ü hakkındaki hüküm onaylandı. Bu yasa tasarısı, Sıvas katliamının sanıklarıyla, cezaevindeki mahkûmlarla ilgilidir. Bu yasa tasarısı, aynı zamanda, Hizbullahçı sanıklarla da ilgilidir. Bu tasarı yasalaştığı zaman, Sıvas katliamının sanıkları da, Hizbullah sanıkları da yarar göreceklerdir.

"Eve dönüş yasası" olarak da nitelendirilen Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı, geçmişte de çıkarılan pişmanlık yasalarından farklı değildir değerli arkadaşlarım. "Topluma kazandırma" adı, pişmanlık yasasının özünü örtmemektedir. Öncekilerden farklı olarak, adına "pişmanlık yasası" değil de "topluma kazandırma yasası" denilmiş olması, yalnızca biçimsel bir farklılık yaratmaktadır. Bu haliyle, tasarı, toplumun ihtiyaçlarından kaynaklanan ve toplumu kucaklayıcı bir tasarıdan çok, eskisi gibi, itirafçılık ile ayırımcılığı öne çıkaran bir tasarı olarak göze çarpmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tam terör bitti, askerlik kısaldı diye sevinirken, bölgenin yeniden karışması kaygı vericidir. Aslında, herkes, silahların sustuğunu; ama, teslim edilmediğini bilmektedir. Tersine, bölge, Öcalan'ın yakalanmasından sonra doğan sessizlikte, hükümetin atacağı adımları beklemeye koyulmuş, bölgede terör ortamını besleyen ekonomik ve siyasal koşulların üzerine gidileceği, toplumsal ve kültürel haklar konusunda demokratik adımlar atılacağı ümit edilmiştir; ancak, bu yasa tasarısıyla ümitler boşa çıkmaktadır. Hükümet, AB'ye uyum yasaları çerçevesinde kerhen birkaç yasal düzenleme dışında bölgeyle hiç ilgilenilmemiş, bölgenin sorunlarına uzak kalmıştır. İtirafçılığı özendiren eski pişmanlık yasasını allayıp pullayıp yeniden getirerek, adeta işi çözeceğini zannetmektedir.

Oysa, toplumsal barış için önemli bir fırsatın yakalandığı bu dönemde acilen yapılacak şey, 15 yıllık dehşet döneminin yaralarını şefkatle sarmak olmalıdır. Bölgeyi yeniden kazanmaya dönük yatırım hamleleri, koruculuğun tasfiyesi, boşaltılan köylerin yeniden imara açılması gibi adımlar atılmalıydı; ama, şu ana kadar bunların hiçbiri yapılmadı.

Adana'nın, Mersin'in, Diyarbakır'ın varoşlarında işsiz, aşsız, okulsuz, sıkışıp kalmış ve diğer birçok ile dağılmış, köylerinden, yurtlarından edilmiş milyonlarca insanın evine dönmesi için gerekenler yapılmalıdır. Terörle mücadele gerekçesiyle, köylerinden boşaltılan insanların köylerine, evlerine dönüşleri sağlanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eskisinden çok az farklarla, yine, polisiye yöntemlerle ve Doğu'da, dünyanın her yerinde olduğu gibi, onur kırıcı sayılan itirafçılık koşuluyla, çözüm yolu olarak, bu tasarı ortaya konuldu.

Önce Tunceli Valisinin konvoyuna saldırıldı, sonra Süleymaniye'de 11 askerimizin başına çuval geçirildi, 60 saat eziyet edildi. Ardından, gizli mutabakatın sonuçları bir bir uygulamaya konuldu. PKK-KADEK saldırılarının yeniden başladığına dair sinyaller var. Nedeni de, teslim olmayı aklından geçiren militanlara gözdağı vermek. Örgütün bu sefer arkasında büyük güçler var ki, bu da Süleymaniye olayıyla ayan beyan ortaya çıktı.

Sonuçta, teröristin eve dönüşü yerine, kapalı kapılar ardında yapılan gizli mutabakatların sonucu kıvılcımlanan, 30 000 insanımızı verdiğimiz terör geri döndürülmek mi isteniyor?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı, insan onurunu zedeleyen, insanları kişiliksizliğe sürükleyen, teröristleri affeden, orta vadede terörist faaliyetleri artıracak olan, caydırıcılıktan uzak ve azı koruyalım derken çoğunluğu feda eden bir tasarıdır. Adının "Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı" olması, onun amacını ve sonucunu ortadan kaldırmaz, af niteliğini yok sayamaz. Eğer, terörün hiç uyanmamak üzere bitirilmesi düşünülüyorsa, çözüm, yarayı kaşıyacak uygulamalarda değil, yarayı saracak cesur adımlardadır. Bu denli terörün Avrupa Birliğinde neden olmadığı sorusu, bu anlamda, bize iyi bir örnek olabilir; çünkü, AB, bugüne kadar silaha ve savaşa yatıracağı parayı, emekçileri, işsizleri, muhtaçları gözeten sosyal politikalara yatırmıştır. Komşularıyla ilişkilerini düşmanlık üzerine değil, dostluk ve ticaret üzerinden kurmaktadır.

İşte, biz de terörün bitmesini istiyorsak, önce, eve dönecek kişinin evini, işini, aşını sağlayacak politikalara, sosyal politikalara önem vermeliyiz. İnsanları kişiliksizliğe sürükleyecek bu tasarının yerine, öncelikli hedefimiz bu olmalıdır. Demokratikleşme ve AB süreci, hem yasal düzenleme ve hem de pratik uygulama açısından ilerletilmeli; ama, bir taraftan da, kalıcı bir iç barış sağlamanın somut düzenlemeleri gün geçirilmeksizin yaşama geçirilmelidir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu tasarı, gerekçesinde gösterilen toplumun huzuru ve millî dayanışma anlayışını temel alarak, terör örgütü mensuplarını topluma yeniden kazandırmayı, toplumsal huzur ve dayanışmayı güçlendirmeyi sağlayacak bir tasarı değildir.

Tüm bu nedenlerden dolayı, bu maddeyi, dolayısıyla tasarıyı olumlu bulmadığımızı ifade ederek sözlerimi tamamlıyorum. Yüce Meclisi, şahsım ve Grubum adına, bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kesimoğlu.

Şahısları adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; tabiî, topluma kazandırma yasası... Eğer, insana aş, ekmek vermezseniz, bu insanları ekonomik özgürlüğe kavuşturamazsanız, hiç kimseyi topluma kazandıramazsınız. Meseleye bu açıdan, çok önemle bakmak zorundayız.

İlkönce, bölgenin mevcut ekonomik koşullarını ve ekonomik özelliğini bir göz önüne alalım. Acaba, bu bölgede yaşayan insanlar, bugün için aş, ekmek bulabiliyorlar mı?! Bu bölgede yaşayan insanlar, bugün için iş bulabiliyorlar mı?! Bu bölgede yaşayan insanlar, bugün için acaba, huzurlu mu, mutlu mu?! Siz, mutsuz insanlar topluluğuna aş veremiyorsunuz, iş veremiyorsunuz, birçok mutsuz insan daha yaratacaksınız. Eğer olaya ekonomik olarak bakmazsak, eğer bu insanlara aş, ekmek, iş veremezsek, yarın, kapımızda daha büyük tehlike olacaktır. Onun için, eğer, öncelikle bölgenin ekonomik yapısını kalkındıracak, bölgeye ekonomik dinamizm verecek gerekli yatırımlar yapılmazsa, yarın, başımız, dünden daha çok ağrıyacaktır.

Tabiî, bugüne kadar ülkemizin millî birliğini, millî beraberliğini korumak amacıyla çok para harcadık. Bu paraların 150-200 milyar dolar olduğu ifade ediliyor. Tabiî, burada başka bir strateji izlenseydi, bu paraların bir kısmıyla bölgedeki insanlara -üretim yapan, üretime yönelik- aş verilseydi, ekmek verilseydi, iş verilseydi, acaba, bu olay bugünlere böyle gelir miydi?! Dönüp ders alalım. Biz ders de almıyoruz. Sadece, bu tasarıyı bu yönüyle ele alıyoruz. Tabiî, ülkenin millî birlik ve beraberliğini kurtarmak için; ama, yarın önümüze acaba daha büyük sorunlar doğmayacak mı?! Onun için, olaya ekonomik olarak bakmanın kaçınılmaz olduğunu bir kez daha size ifade ediyorum.

Tabiî, bir de işin diğer halkası var. Bu terör nedeniyle, gerek teröristler tarafından gerek kolluk kuvvetleri tarafından evlerinden, yurtlarından, yerlerinden edilen, toplumun dışına itilen, bugün Ankara'da, İstanbul'da, Mersin'de, İzmir'de ekmek bulamayan, aş bulamayan bu bölgelerden giden bir sürü insan var. Acaba, bunları topluma kazandırmayı düşünmüyor muyuz? Bu insanlar, ülkenin millî birlik ve beraberliğine karşı hiçbir şey yapmamış; ama, mevcut yerlerinden edilmişler, aşları kesilmiş, ekmekleri kesilmiş, topraklarından, evlerinden gitmişler. Acaba, bu insanlar da terör mağduru değil mi? Böyle bir topluma kazandırma yasasıyla, gelin, en azından, bu insanları da yaşama kazandıralım. Bugün ülkenin birçok yerinde -bırakın doğudakileri- Diyarbakır varoşlarında dahi, İstanbul, Ankara, İzmir'de dahi toplumun dışına itilmiş bir sürü insan var. Gelin, bunları da topluma kazandıralım.

Tabiî -işin bir başka boyutu- bu ülkede 35 000-40 000 insanımız öldü. Bunlar bizim insanımızdı. Acaba bunlar geri mi gelecek? Biz her olayda suçluyu affedersek, her olayda yapanın yanına kâr bırakırsak, acaba, bu ülkede masumane yaşayan insanlar ne düşünürler?! O bir yaşındaki bebekleri acaba geri mi getireceğiz?! Onu da dikkatlerinize sunuyorum.

Bu yasa toplumsal barışı sağlayacak mı? Suç işleyenlerin yaptıkları yanlarına hep kâr kalacak ve toplumsal barış sağlanacak diyeceğiz! Ben buna katılmıyorum.

Bu yasa tek başına hiçbir sorunu çözmez; ekonomik olarak desteklenmez ise, ülkemizin başına yeni sorunlar, yeni belalar açılır. Bu yasayla, bugün Kuzey Irak'ta yaşayan ve ülkemize giremeyen bazı insanları, başlarından atmak için, acaba bize mi gönderiyorlar; "alın bunları, siz tekrar doyurun" mu diyorlar?! Onun için, bu yasa, tek başına bu ülkenin hiçbir sorununu çözmez, toplumsal barışı sağlayamaz. Gelin, bu ülkede, gerek bu insanlarımız gerek o bölgede yaşayan insanlarımız adına, ekonomik yeni kalkınma modeli uygulayalım. Bunu uygulamazsak, ülkenin başı beladan kurtulmaz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Uygulama şartları ve esasları

MADDE 4. - Terör örgütü mensubu olup da;

a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra silâhlı mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya vasıtalı teslim olan yahut kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılanlardan bu Kanundan yararlanmak istediğini beyan eden ve terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmeyenlere ceza verilmez. Bu bent kapsamında kalan şahıslar hakkında tutuklama kararı verilemez.

b) Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak eden, ancak bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra silâhlı mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya vasıtalı teslim olanlar yahut kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılanlardan bu Kanundan yararlanmak istediğini beyan ederek terör örgütü içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu şekilde terör örgütünün yapısı, faaliyetleri, işlenen suçlar ve diğer failler hakkında bilgi verenlere, vermiş oldukları bu bilgilerin doğruluğunun tespit edilmesi durumunda, işlemiş oldukları suçun vasıf ve mahiyetine göre, idam cezasından dönüştürülmüş müebbet ağır hapis cezası yerine dokuz yıl, müebbet ağır hapis cezası yerine altı yıl ağır hapis cezası verilir ve diğer cezalar yedide bire  indirilerek hükmolunur.

c) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yakalanmak suretiyle ele geçirilip, bu Kanundan yararlanmak istediğini beyan ederek, terör örgütü içindeki konum ve faaliyetiyle uyumlu şekilde bilgi vermek suretiyle; terör örgütünün dağılmasına veya meydana çıkarılmasına yardım edenlerden veya verecekleri bilgi ve belgelerle veya bizzat gösterecekleri çaba ile terör örgütünün amaçladığı suçun işlenmesine engel olanlardan, bu bilgileri;

1. Hüküm kesinleşmeden önce verenler hakkında işlemiş oldukları suçun vasıf ve mahiyetine göre, idam cezasından dönüştürülmüş müebbet ağır hapis cezası yerine onbeş yıl, müebbet ağır hapis cezası yerine on yıl ağır hapis cezası verilir ve diğer cezalar dörtte bire indirilerek hükmolunur.

2. Hüküm kesinleştikten sonra verenler hakkında işlemiş oldukları suçun vasıf ve mahiyetine göre, idam cezasından dönüştürülmüş müebbet ağır hapis cezası yerine yirmi yıl, müebbet ağır hapis cezası yerine onbeş yıl ağır hapis cezası verilir ve diğer cezalar üçte bire  indirilerek hükmolunur.

Bu madde hükümleri, terör örgütü mensubu olmayıp da; terör örgütü mensuplarına silah veya cephane tedarik edenler hakkında da uygulanır. Ancak, maddenin birinci fıkrası kapsamına giren terör örgütü mensuplarına sadece barınacak yer gösteren veya erzak tedarik eden yahut başka yollardan yardım edenlere ceza verilmez.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Vedat Melik.

Buyurun Sayın Melik. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Topluma Kazandırma Yasa Tasarısının "Uygulama şartları ve esasları" başlıklı 4 üncü maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere, Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ana görevi, hepimizin bildiği gibi, insanlarımızın daha rahat, daha huzurlu, mutlu ve çağdaş yaşamalarını sağlayacak her türlü düzenlemeleri yapacak yasaları çıkarmak ve uygulamak üzere hükümete sunmaktır. Değişen ülke veya dünya koşullarına göre, bazen bu yasalar elbette ki değiştirilebilir, yürürlükten de kaldırılabilir; ancak, bu tür değişimler, bazen toplumun tüm kesimlerinde kabul de görmeyebilir ve aslında, bunların da kendilerine göre çok haklı sebepleri olabilir.

Değerli arkadaşlar, ister dış güçlerin bölgemizdeki çıkar çatışmalarının sonucu olarak ülkemizde yarattıkları karışıklıklar diyelim, ister ülke içindeki demokratik açılımların çağa uygun bir şekilde zamanında yapılamaması diyelim, yine, ülkemizde çok uzun yıllardır devam edegelen gelir dağılımındaki adaletsizliğin ve eğitimsizliğin sonucu olarak veya bazı kesimlerin kültürel hak ve özgürlüklerini silah zoruyla elde etme bahanesiyle ve hatta daha ileri boyutlara taşıma amacıyla çıkan olaylar sonucunda, kısacası, nedeni ne olursa olsun, ülkemiz, son 20 yıl içinde onbinlerce evladını yitirmiştir. Başlangıçta basit bir asayiş olayı olarak algılanan; fakat, daha sonra ülkenin bölünmesi yönünde seyreden ve yine, ülkemizi bazı komşularıyla savaş durumuna dahi getiren çok şiddetli bir terör ortamı yaşamıştır. Bu arada, kalkınmaya, insanların refahına harcanabilecek milyarlarca dolar, ülkenin birlik, beraberlik ve huzurunu sağlamak amacıyla sarf edilmiştir; ancak, bu olaylar, başta güvenlik güçleri olmak üzere, devletin topyekûn mücadelesi sonucunda kontrol altına alınmış, bu mücadeleye giren gruplar da, bu yöntemle amaçlarına ulaşamayacaklarını anladıkları için ya silah bırakmışlar ya da yurt dışına çıkmışlardır. Bu yüzden, yaklaşık 4 yıldır, ülkemizde, nispî olarak bir huzur ve güven ortamı oluşmuştur. Daha doğrusu, herkes, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde devletin temel kurallarına bağlı olarak yaşamaktan başka çareleri olmadığı noktasına gelmiştir; ama, maalesef, yukarıda da değindiğim gibi, bu olaylar, hepimize çok pahalıya mal olmuş, bölgedeki uluslararası çıkar çatışmaları ve sınırlarımızda devam eden savaş karşısında ülkeyi büyük sıkıntılara sokmuş, güçlü bir Türkiye'nin muhatap olamayacağı onur kırıcı olaylar ve şantajlarla karşı karşıya bırakmıştır.

İşte, bugün burada görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı da, aslında, ülkemizde toplumsal huzur ve dayanışmanın güçlendirilerek devamını sağlamak için, her ne sebepten olursa olsun, bu örgütlere karışmış, katılmış Türk vatandaşı örgüt militanlarını topluma yeniden kazandırmak amacıyla hazırlanmak istenmiş bir kanun tasarısıdır.

Bölgelerarası kalkınma eşitsizliğinin giderilebilmesi, tüm ülke insanlarının yaşam seviyelerinin çağdaş ülkeler seviyesine getirilebilmesi ve yine, çağın gerektirdiği demokratik, inanç ve kültürel hakların açılımının yapılabilmesi, daha doğrusu, bütün bu hakların demokratik ortamlarda tartışılabilmesi için, öncelikle çatışma ortamının ortadan kaldırılmasını düşünen geçmiş hükümetler de, değişik terör örgütlerinin silahlarını bırakmaları ve bu örgütlerdeki insanların ülke sistemine katılmaları amacıyla, şimdiye kadar, çeşitli başlıklar altında değişik af yasaları ve pişmanlık yasaları çıkarmışlardır. Ancak, bu yasalar, çok iyi incelenmeden, tartışılmadan ve değişik kesimlerin görüşleri alınmadan çıkarıldıkları için amacına ulaşamamış; sorunlara köklü bir çözüm getiremediği için, sorun, var olmaya devam etmiş ve bazı dış güçler tarafından, yine pazarlık edilir duruma getirilmeye çalışılmıştır.

Bu tasarıya bakıldığında da, tasarının kamuoyunda yeterince tartışılamadığı ve konuya taraf farklı kesimlerin yaklaşımlarının tam olarak netleştirilemediği görülmektedir. Bu açıdan, uygulanabilirliği konusunda yeterli ve kapsayıcı tespitler yapılamayan bu düzenlemenin, ilk izlenimleri itibariyle, mevcut haliyle toplumda beklenen heyecanı oluşturamadığı, ileriye dönük etkili sonuçlar doğurabileceğine ilişkin hareketliliği meydana getiremediği gözlenmektedir. En azından, maksatlı çevrelerce "pişmanlık yasa tasarısı" olarak lanse edilen kanun tasarısının, hedef kitleler üzerinde, hiç olmazsa, psikolojik olarak daha yapıcı ve etkili olabilmesi için isminin değiştirilmesi gerekirdi.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin de, AK Partinin de, toplumun her kesiminde huzur ve barışın sağlanması için her türlü düzenlemeleri yapmak niyetinde olduklarından, herhalde, hiç kimsenin şüphesi yoktur; ancak, bu düzenlemeleri yaparken, yapılabilecek yanlışlar veya ihmaller, insanları amaçlarına ulaştıramayacağı gibi, aksine, uzaklaştıracak ve belki de iyi niyetine gölge düşürecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisini böyle bir duruma düşürmemek, bir an önce normal yaşama dönmek için bir el uzatılmasını bekleyen, çok değişik sebeplerden dolayı yasadışı olmuş insanlarımızı, çocuklarımızı, tekrar aile yaşamına döndürebilmek için, ancak, bu arada, ülkede, toplumun her kesiminde büyük tahribata yol açmış böyle bir olayı bitirmeye yönelik yeni bir yasa çıkarırken, çok titiz davranmamız gerekecektir. Dolayısıyla, son yirmi yıldır devam eden olaylar, toplumumuzun çok değişik kesimlerini, çok değişik şekilde etkilemiştir. Onun için, böyle bir yasa tasarısı hazırlanmadan önce, toplumun tüm kesimlerinin, silahlı kuvvetlerin, emniyet güçlerinin, hangi görüşte olursa olsun tüm siyasî partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, şehit analarının, iş dünyasının ve hatta bu örgüte katılmış insanların ailelerinin düşünceleri alınmalı, kamuoyuna, bu konunun ülkemiz için önemi iyice anlatılmalı, kamuoyunun onayını aldıktan sonra, belki de, daha geniş kapsamlı bir yasa çıkarılmalı ve bu olaylar, ülkemizin ve toplumumuzun menfaatları için, bütün acılarıyla birlikte, bağırlara bastırılabilmelidir. Çıkaracağımız yasa, sadece biz istiyoruz diye, sadece Türkiye insanının barış ve huzurunu sağlamak üzere, değişik etnik kökenden, değişik dinî inançtan olup da, birlikte, bin yıldır nasıl kardeşçe yaşıyorsak, bundan böyle de aynı şekilde yaşamak amacıyla çıkarılmalıdır; yoksa, dost mu düşman mı olduğu belli olmayan, ama, sadece ve sadece kendi çıkarlarını düşünen ve bu çıkar uğruna onbinlerce insanı katledebilen, kendi suçuna iştirak etmeyen ülkeleri de tehdit eden birtakım ülkelerin empozeleriyle çıkarılmamalıdır.

Değerli arkadaşlar, böyle bir yasa ülkemiz için gereklidir ve önemlidir diye bu yasayı tartışıyoruz değil mi? Bundan önceki yasalar sorunlarımızı çözemedi diye, onlara benzer bir yasa çıkarmaya çalışıyoruz. O halde, niçin, bu kadar önemli bir yasayı, sıradan bir yasaymış gibi gündeme getiriyorsunuz?! Acaba, Mecliste bulunan kaç değerli milletvekili arkadaşımız bu yasayı tam olarak inceleyebildi?!

Yasanın yürürlüğe girmesi halinde, uygulamada görev alacak tüm kamu kurum ve kuruluşları ile bu kuruluşların uygulama esaslarında etkili olan yönetim kademelerinin görüşleri alınarak, düzenlemenin buna göre şekillendirilmiş olması gerekir; ancak, yasayı hazırlayanların, böyle bir çalışma içinde olmadıkları görülmektedir. Aslında, bu yasa tasarısının nasıl uygulanabileceği hakkındaki yönetmeliklerin de beraberinde hazırlanması, çocukluğundan beri bu örgütlerin içinde yaşamaya alışmış ve Türkiye'nin sisteminden habersiz olarak yetişen bu insanlarımızın nasıl ve hangi kurumlarca topluma kazandırılacağının, bu kurumların görev ve yetkilerinin belirlenmesi gerekir ki, böyle bir düzenleme hedefine ulaşabilsin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Melik, sözlerinizi tamamlar mısınız.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, söz konusu yasanın 4 üncü maddesi, kanunun uygulama şartları ve esaslarıyla ilgili olup, bu yasadan yararlanmak isteyenlerin yargılama ve ceza konularıyla ilgili; ancak, yasanın tamamının, sorunun esası dikkate alınmadan ve tüm kamuoyunun ve bu yasanın gerçek uygulayıcılarının görüşleri alınmadan hazırlanması, sanki, çok büyük bir sıkıntıyı bir an önce başından defetme veya her sorunu çözüyormuş mesajı vermek amacıyla çıkarılmış havası vermesi, 4 üncü maddeyi de önemsiz kılmaktadır. Bu yüzden, ülkemizin çıkarları ve konuya bakışımızın ciddiyeti açısından, 4 üncü maddeyle birlikte, tasarının tümünün geri çekilmesi ve tüm ülke kamuoyunun görüşü alındıktan, uygulamadaki detaylar dahi hazırlandıktan sonra gündeme getirilmesi gerekir.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın İdris Naim Şahin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; görüşülmekte olan 235 sıra sayılı Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dünkü çalışmamızın geç saatlerinden itibaren, bugün görüşmeye devam ettiğimiz Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının geneli üzerinde ve maddeleri üzerinde, gerek AK Partili milletvekili arkadaşlarımız gerekse Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız değerli fikirlerini bu kürsüden irad ettiler.

Şu anda 4 üncü maddeyle ilgili görüşlerimizi açıklamak durumundayız; ancak, takdir edilir ki, 4 üncü madde de, bu tasarının önemli bir maddesi ve bu tasarının genel konseptini, genel yaklaşımını ifade eden bir ana maddedir. Dolayısıyla, tasarının tümünün içerdiği ana yaklaşım, 4 üncü maddede de kendisini göstermektedir.

Bu tasarının, dolayısıyla 4 üncü maddesinin de hazırlanmasında, devletin ilgili kurumlarının görüşlerinin yeterince alınmadığı, yeterince hazırlık yapılmadığı, buna rağmen, bu yasa tasarısının Meclisin gündemine getirildiğine ilişkin görüş bildiren değerli Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşıma ifade etmek isterim ki -Sayın Bakan da mutlaka ifade edecektir- bu konuda gerekli ön çalışmalar, devletin ilgili bütün kurumlarının katılımıyla yapılmıştır. İçişleri Bakanlığımız, Emniyet Genel Müdürlüğü, Millî İstihbarat Teşkilatı, Silahlı Kuvvetler, devlet güvenlik mahkemesi savcılıkları -yani adlî makamlar- ve ilgili diğer kurumların uzun süreli çalışmaları sonucunda, bir yerde devletin ana politikalarından birisi olarak bu yasa tasarısı hazırlanmış ve Yüce Meclisin takdirine sunulmuştur. Nitekim, yasa tasarısının genel gerekçesinde bu husus da açıkça zikredilmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu konudaki uygulama, yani, terörle mücadele metotlarından birisi olarak bu tür yasaların çıkarılması uygulaması, bilindiği üzere, yeni değildir; ancak, 2000 yılının ağustos ayından itibaren bu konuda ortaya çıkan boşluk, daha önce benzeri yasalardan elde edilen yararın ve suçların aydınlatılması ve suçluların yakalanması konusundaki çalışmaların devamında bir kesintiye sebebiyet vermiştir. Bu çerçevede de bu yasanın, maksadıyla, içeriğiyle, ismiyle, yeniden düzenlenerek hayata geçirilmesi ihtiyacı, öncelikle, devletin ilgili kurumlarının görüş birliğine dayalı olarak ortaya çıkmış ve netice itibariyle, Meclisimizin her iki komisyonunda da -Adalet ve İçişleri Komisyonlarında- uzman arkadaşlarımızın, yine, konuyla ilgili uzmanları da çağırarak yaptıkları uzun değerlendirmeler sonucunda buraya gelmiştir.

4 üncü madde, bildiğimiz üzere, yasadan yararlanacak olanları düzenleyen maddedir. Bu maddenin üç ana bölümü söz konusudur. Bu maddeye göre, yasadan yararlanacak olanlardan terör örgütü içerisinde bulunup da herhangi bir suç işlemeyenler, birinci grubu teşkil etmektedir. Bunların herhangi bir cezaya maruz bırakılmaması, bu tasarıyla hedeflenmiş bulunulmaktadır.

İkinci grupta ise, terör olayına karışmış, ancak, direnmeden, silahlı mukavemet göstermeksizin, kendiliğinden teslim olanlar, belli bir ceza indirimiyle karşı karşıya bırakılmakta; fakat, karşılığında, onlardan, terör örgütlerine yönelik, terör eylemlerine yönelik, devlete ciddî bilgileri vermiş olma şartı aranılmaktadır.

Bir üçüncü grup ise, suç işleyip de devlet tarafından yakalananların, ele geçirilenlerin karşılaşabileceği ceza indirim düzenlemesini içermektedir. Burada, bilgi vermenin yanında, bu bilginin karşılığında, ciddî bir şekilde yeni bir terör örgütünün ortaya çıkarılması, ya var olan ya da yeniden keşfedilen bu terör örgütünün dağıtılması yahut da devletin ve toplumun ciddî derecede asayişini, düzenini bozmaya, huzur ve sükûnu bozmaya, can ve mal kaybını hedef almaya yönelik bir eylemin ciddî olarak önlenmiş olması gibi çok önemli şartları içeren, karşılıklı devlet ve fert ilişkisini düzenleyen bir madde olarak karşımızda bulunmaktadır.

Maddeyi incelediğimizde, kendiliğinden, sıradan, rasgele bir ceza indirimi ya da cezasızlık hali söz konusu değildir; terör örgütünün içerisine, kendi iradesi dışında, istemeden katılıp, nedamet duyan ve devlete teslim olan suç işlememiş insanları, suç işlemiş olmakla birlikte, yine pişmanlık duyarak, devletine doğru bilgileri vermeyi ve bunun karşılığında da, devletiyle beraber teröre yönelik ciddî katkıları sağlamayı gerçekleştirmiş bulunanların durumunu düzenleyen bir maddedir.

Değerli arkadaşlar, terör olaylarının önemli bir kısmı, bugün için, ne yazık ki, faili meçhul özelliğini korumaktadır, koruyabilmektedir. Bunların mutlaka aydınlatılması gerekir. Bu aydınlatma yollarından birisi de, bu tür yasalarla, terör örgütlerinin içerisinden, olayları aydınlatacak ya da aydınlatılmış olayların firarda bulunan faillerinin, sanıklarının yerlerini bildirmede, onları bulmada devlete yardımcı olacak insanların örgütün içerisinden alınmasıdır. Bu şekilde, örgütün, âdeta, bir hukukî silahla vurularak, hukukî silahla içten çökertilerek, faili meçhul ve faili firar hadiselerin aydınlatılması gerekmektedir.

Burada, terör mağdurlarının sıkıntılarına veya terör mağdurlarının haksız bir duruma getirildiğine yönelik ifadelerde bulunuldu. Değerli arkadaşlar, terör mağdurları, bu ülkenin mağdurlarıdır. Terör mağdurlarının mağduriyetini hissetmeyen, onu kabul etmeyen veya onu önemsemeyen hiç kimse, ne bu Meclisin çatısı altında ne de bu ülkede    -sağduyulu bir vatandaş olarak- bulunmaktadır, bulunamaz da. Ancak, şuna çok dikkat etmemiz gerekir: Terör mağduru bir tarafta; ama, o mağduru mağdur eden örgütün gerçekleştirdiği olaylar, perdesi kapalı bir şekilde diğer tarafta. Olayların sanıkları yine belli; ama, firarda, hangi inde olduğu, hangi meret yerde olduğu bilinmiyor, bilinemiyor, bir şekilde bilinemiyor. "Bilin, bulun" demek kolay; ama, bu yollardan birisini de, terörle mücadele eden makamlar bir çözüm yolu olarak önümüze getirmişlerse, biz, terör mağdurlarının gözyaşlarını dile getirerek, o faili meçhullerin faillerini bulmanın yollarından birisi olan bu yasaya karşı duramayız. Bu yasa "af" kelimesiyle, tüm cezaları ortadan kaldıran bir yasa gibi takdim edilmeye çalışılıyor.

Sayın Orhan Eraslan Beyin dünkü açıklamalarına teşekkür ederim. Hukuk tekniği başka bir şeydir, onu kabul ediyoruz, ben de hukuk fakültesi mezunuyum; ancak, af dediniz mi, kamuoyundaki algılaması, cezanın tümden kaldırılması şeklinde bir anlam taşımaktadır. Sade vatandaş, aftan, cezanın ortadan kaldırılmasını anlamaktadır. Halbuki, 4 üncü maddeyi incelediğimizde ve irdelediğimizde, durumun böyle olmadığını açıkkalplilikle görmek ve bunu da ifade etmek durumundayız. Söz konusu olan, cezaların tümden kaldırılması değildir; cezalarda bir miktar iyileştirme yapılarak, meçhul olayların aydınlatılması ve böylelikle, terör mağdurlarının da vicdanlarının rahatlatılması ve onların tatmin edilmesine yönelik bir çalışmadır, bir düzenlemedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun; sözlerinizi tamamlar mısınız.

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Olaya bu şekilde bakma mecburiyetimiz vardır. 4 üncü madde, bir af maddesi değil, cezalarda kısmî bir indirim maddesidir ve karşılığında da mutlaka bilgi vardır, belge vardır, devlete samimiyet vardır, nedamet vardır. Bütün bunlara da devlet kaygısız kalamaz, ilgisiz kalamaz; devlet, hisleriyle hareket edemez; devlet sakin olmak, devlet akıllı düşünmek, devlet her türlü vatandaşına, terör örgütüne katılana da, terörün mağduru olana da müşterek çözüm bulmak durumundadır. İşte, bu madde ve bu yasa, müşterek çözümü hedefleyen ve müşterek çözümü bulmaya yönelik bir yasadır. Bunun karşılığında, buradaki cüzî indirimlerin karşılığında, faili meçhul ve faili firardaki olay ve kişilerin aydınlatılması, bulunması, bilinmesine yönelik ciddî adımlar atılacaktır, geçmişte de atılmıştır. 2000 ile 2003 arasındaki inkıta döneminde bunun olumsuz sonuçlarını tespit eden, bizzat görüşlerinin alınmadığı burada ifade edilen devletin yetkili, ilgili yargı ve kolluk kuvvetlerinin tamamıdır, üst kurumları ve kurullarıdır; bunu açıklıkla ifade etmek istiyorum.

Bir başka husus da, etkin yargı yolu bulunmadığı gerekçesiyle faili meçhul olaylardan ve faili firardaki hadiselerden dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürülen sayısız olay var ve ülkemizi, devletimizi bu yönde, belki de, yargı mantığı ve yargı ilkesi açısından haklı olarak mahkûmiyete uğratan başvurular var. İnanıyoruz ki, faili meçhullerin ve faili firarların aydınlatılması suretiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde de devletimizin ve dolayısıyla ulusumuzun yargı noktasında, suçları ve suçluları belirleme noktasında karşılaştığı itham, bu şekilde ve bu şekliyle, bu uygulama sonucunda azalacaktır; tamamen, inşallah, sona erecektir.

Olayları değerlendirirken artısıyla eksisiyle değerlendirmek durumundayız. Şüphesiz, gönül arzu eder ki, terör de olmasın; olmamalıydı, olmasın, inşallah da olmayacak ve böyle bir yasa da gelmesin. Bunlar kolay şeyler değildir. Belki, bu yasanın altında imzası bulunan teklif sahiplerinin, oy verecek olanların da terörden bir şekilde mutlaka mağduriyetleri vardır. Hiçbir mağduriyetimiz olmasa bile bu ülkenin insanıyız, bu ülkenin vatandaşıyız.

BAŞKAN - Sayın Şahin, toparlar mısınız...

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Sonuç itibariyle, böyle bir yasanın çok güzel bir yasa olduğunu kimsenin söylemesi mümkün değil; ama, ortada bir sorun vardır. O soruna seyirci kalmak, çözüm getirmemek, o sorunun bir parçası olmaktır. Sorunla yaşamak, sorunun parçasıdır. İnsana yakışan, yöneticiye yakışan, Parlamentoya yakışan, hükümete yakışan ve gerekli olan, soruna doğru çözümler bulmaktır. Eğer, doğru çözümler bulunamazsa, bu da, geleceğe sorun taşımak demektir. Bu, bilinen doğru çözümlerden bir tanesidir ve terörün tek çözümü de bu değildir. Terör konusunda, terörün kaynakları konusunda devletimizin ve hükümetlerimizin iyi niyetli adımları, dün olduğu gibi bugün de artarak devam etmektedir. Bu çözümlerden birisi olarak, topluma kazandırma yasasının -adı üzerinde, kazandırma yasası; bu, kaybettirme falan değil- sanki, kaybettirme yasası gibi buradan takdim edilmeye çalışılması, yanlıştır.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Af!.. Af!.. Adı üzerinde, aftır!

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Kazandırmaya destek olalım. Toplum kazansın, devlet kazansın, ülke kazansın ve insanlık kazansın. Mağdur da, vicdanen rahat olsun; terör sanığının pişmanı da, bundan, insanlık sıfatı gereği, yararlanabilsin.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 235 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Faruk Çelik

Sadullah Ergin

 

Ankara

Bursa

Hatay

 

Fatih Arıkan

Hakkı Köylü

Faruk Koca

 

Kahramanmaraş

Kastamonu

Ankara

b) Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak eden, ancak bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra silâhlı mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya vasıtalı teslim olanlar yahut kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılanlardan bu Kanundan yararlanmak istediğini beyan ederek terör örgütü içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu şekilde terör örgütünün yapısı, faaliyetleri, işlenen suçlar ve diğer failler hakkında bilgi verenlere, vermiş oldukları bu bilgilerin doğruluğunun tespit edilmesi durumunda, işlemiş oldukları suçun vasıf ve mahiyetine göre, idam cezasından dönüştürülmüş müebbet ağır hapis cezası yerine on yıl, müebbet ağır hapis cezası yerine sekiz yıl ağır hapis cezası verilir ve diğer cezalar beşte bire indirilerek hükmolunur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, çoğunluğumuz olmadığı için, katılamıyoruz; Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor.

Efendim, gerekçeyi mi okutayım, yoksa, söz talebiniz mi olacak?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Cezalar arasında orantı sağlamak ve tam bir affa dönüştürmemek için ceza miktarlarında artırım yapılmıştır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda 4 üncü maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, bu maddenin oylamasının açıkoylama suretiyle yapılması konusunda bir talep vardır. O talebi okutup, sayın milletvekillerinin burada olup olmadığına bakacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 235 sıra sayılı tasarının 4 üncü ve geçici 1 inci maddesi af niteliğinde olduğundan, nitelikli çoğunluk bulunup bulunmadığını tespit amacıyla, İçtüzük gereğince açıkoylama yapılmasını takdirlerinize sunarız.

Osman Kaptan?.. Burada.

Mustafa Özyürek?.. Burada.

Haluk Koç?.. Burada.

Osman Coşkunoğlu?.. Burada.

Ramazan Kerim Özkan?.. Burada.

Osman Özcan?.. Burada.

Cemal Kaya?..

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu tekabbül ediyor.

Hüseyin Bayındır?.. Burada.

Bayram Meral?..

HASAN AYDIN (İstanbul) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Aydın tekabbül ediyor.

Ali Rıza Gülçiçek?.. Burada.

Mehmet Kartal?.. Burada.

Hüseyin Özcan?.. Burada.

Zekeriya Akıncı?..

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım tekabbül ediyor.

Fehmi Güneş?.. Burada.

Selami Yiğit?.. Burada.

Güldal Okuducu?.. Burada.

Atila Emek?.. Burada.

Birgen Keleş?.. Burada.

Muharrem İnce?.. Burada.

Ziya Yergök?.. Burada.

Halil Ünlütepe?.. Burada.

Harun Akın?.. Burada.

Tuncay Ercenk?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin pusula göndermeleri halinde, oylamanın sonucu açıklanana kadar Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Oylama işlemi bitmiştir.

Sayın milletvekilleri, vekâleten oy kullanan sayın bakanların isimlerini okuyorum:

Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit'e vekâleten, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu; Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a vekâleten, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin; Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü'ye vekâleten, Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan; Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan'a vekâleten, Millî Savunma Bakanı Sayın Mehmet Vecdi Gönül; Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a vekâleten, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik; Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'ye vekâleten, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın; Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun'a vekâleten, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu; Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen'e vekâleten, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım; Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdullah Gül'e vekâleten, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek; Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen'e vekâleten, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener oy kullanmışlardır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, pusula gönderen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyacağım; burada olmayanların oyları geçersiz sayılacaktır.

Sayın Binali Yıldırım?.. Burada.

Sayın Cemil Çiçek?.. Burada.

Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada.

Sayın Ergün Dağcıoğlu?.. Burada.

Sayın İdris Naim Şahin?.. Burada.

Sayın Mustafa Zeydan?.. Burada.

Sayın Abdulkadir Aksu?.. Burada.

Sayın Lokman Ayva?.. Burada.

Sayın Atilla Koç?.. Burada.

Sayın Türkan Miçooğulları?.. Burada.

Sayın Fahrettin Poyraz?.. Burada.

Osmaniye Milletvekili Sayın Mehmet Sarı?.. Burada.

Sayın Ziyattin Yağcı?.. Burada.

Sayın İsmail Değerli?.. Burada.

Sayın Ufuk Özkan?.. Burada.

Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu?.. Burada.

Sayın Erdoğan Yetenç?.. Burada.

Sayın Şerif Ertuğrul?.. Burada.

Sayın Remziye Öztoprak?.. Burada.

Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu?.. Burada.

Sayın Sarı arkadaşımız bir daha ayağa kalkar mı?

Az önce ayağa kalkan siz miydiniz?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, 2 tane Mehmet Sarı var.

BAŞKAN - Peki; teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Topluma Kazandırma Yasası Tasarısının 4 üncü maddesinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                     :                          392

Kabul             :                           313

Ret                 :                             77

Çekimser        :                        2 (1)

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Sayın Grup Başkanvekillerini de görüşmeye davet ediyorum.

Kapanma Saati : 17.13

                                 

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.47

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

235 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı ile İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/640) (S. Sayısı: 235) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Sayın milletvekilleri, 4 üncü madde üzerinde yapılan oylama sonucunu az önce açıklamıştık. Bu maddenin bir af niteliği taşıyıp taşımadığı konusunda değişik görüşler var kamuoyunda. Belki, bizim, Başkanlığın bir eksikliği olabilir; 10 Nisan 2003 karar tarihli ve 776 karar nolu, 12 Nisan 2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan, İçtüzüğümüzün 92 nci maddesinin ikinci paragrafında aynen şöyle denilmektedir: "Genel veya özel af ilanını içeren tasarı veya tekliflerin Genel Kurulda kabulü Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararıyla mümkündür. Gerekli çoğunluk, söz konusu tasarı veya tekliflerin afla ilgili maddelerinde ve tümünün oylamasında ayrı ayrı aranır. Tasarı veya teklif hakkında verilen genel veya özel af ilanını içeren değişiklik önergesinin kabulü halinde, kabul için gerekli beşte üç çoğunluğun tespiti için bu önergenin oylanması açık oylama suretiyle tekrarlanır."

Bunun, nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi konusunda İktidar Partimiz de gayret göstermiştir; ancak, o sayı bulanamamıştır; muhalefet de o iddiadadır. Benim, şahsen -uzmanların görüşlerini de bakarak- vicdanî kanaatim de, bunun bir af olduğudur. O nedenle, nitelikli sayı olan 330 sayısı bulunamadığı için 4 üncü madde reddedilmiştir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu elimdeki 235 sıra sayılı kanun tasarısının ismini bir kez daha okumak istiyorum. "Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı ile İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları..."

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Tasarının içeriğine bak, içeriğine...

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyelim.

Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkanım, şahsî görüş olarak ifade ettiğiniz af yaklaşımına katılmadığımızı ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, siz bu sonucu ilan ettiniz. Şayet, bu konu hakkında usul tartışması açsaydınız, usul tartışması sonrası Genel Kurul buna karar verebilirdi.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

Sayın Kapusuz, o konuda en ufak bir tereddütüm olsaydı, usul tartışması açardım; ama, İçtüzüğümüzün ilgili maddesi çok açık, o nedenle bu sonucu ilan ettim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, açıklık getirmek açısından şunu söyleyeyim: 4 üncü maddede, çok açık bir şekilde -çeşitli şeyleri saydıktan sonra- "...örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmeyenlere ceza verilmez" denilmektedir. Yani, kesinleşen hükümlerde de indirim yapılacak. Bu, açık şekilde  bir aftır, kararınız doğrudur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, kabul edilmediğini açıkladığınız tasarının 4 üncü maddesi, takdir buyurursunuz ki, bu tasarının temel maddesidir. Bu haliyle, tasarının diğer maddelerinin görüşülmesi, bir anlamda, anlamsız hale geliyor. Biz, Komisyon olarak, bu durumu yeniden tezekkür etme ihtiyacını hissediyoruz. O nedenle, tasarının kalan maddelerini Komisyon olarak geri çekiyoruz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Peki Sayın Başkan.

İçtüzüğün 88 inci maddesi gereğince, bir defaya mahsus olmak üzere, tasarının geri kalan maddelerini Komisyona iade ediyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Ticarî İşletme Rehni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

4. - Ticarî İşletme Rehni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı:234) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporu, 234 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Fatma Şahin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ticarî İşletme Rehni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de, gümrük birliğine girmiş olduğu ve Avrupa Birliğine geçiş süreci yaşamış olduğu bu dönemde, 3 Kasım öncesi yaşamış olduğu ağır ekonomik krizlerin neticesinde, birçok işyerimiz kapatılmış ve yaklaşık 1 500 000 insanımız işsiz kalmıştır. Yaşanan bu ekonomik krizin neticesi olarak en büyük bedeli, küçük ve orta ölçekli işletmeler dediğimiz KOBİ'lerimiz ödemiştir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin Türkiye ekonomisindeki yerine bakacak olursak, Türkiye ekonomisinde kurulu işletmede yüzde 98, çalışanların sayısında yüzde 68, yatırımlarda yüzde 26, katmadeğerde yüzde 38 ve ihracatta yüzde 10 gibi bir yer tutmaktadır. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonominin kalbi olduğunu bilen AK Parti hükümeti, ekonomik kalkınmayı birinci hedef olarak almış ve bu nedenle de küçük ve orta ölçekli işletmelerin sorunlarına çözüm bulmak ve desteklemek amacıyla bu tasarıyı getirmiştir.

                                   

(1) 234 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bu tasarının küçük ve orta ölçekli işletmelere neler getirdiğine, neler götürdüğüne bir göz atmak gerekiyor. KOBİ'ler dediğimiz küçük ve orta ölçekli işletmelerin en büyük sıkıntıları nedir diye dönüp baktığımızda, finansman problemlerinin olduğu ve banka kredisi almak istedikleri zaman, çok az bir özsermayeyle hareket ettiklerinden, karşılığında gösterecek gayrimenkulleri de olmadığından banka kredilerinde teminat sıkıntıları yaşandığı gözlenmiştir.

KOBİ'lere serbestlik getirmek ve işverenlerimizin rahat hareket alanı bulması açısından bu tasarı getirilmiştir. Banka kredi teminatlarına başvurulduğunda, daha önceki düzenlemeye göre, bir makine veya teçhizat aldığınız zaman bunun karşılığında bütün işletmenizi rehin olarak göstermek durumundaydınız. Getirilen bu tasarıyla -şu anda almış olduğunuz makinenin bedeli neyse- işletmenizdeki herhangi bir makineyi rehin olarak gösterebiliyorsunuz veya yeni aldığınız makineyi de rehnedebiliyorsunuz. Böyle bir elastikiyet, böyle bir serbestlik getirilmesini, KOBİ'lerimizin önünü açma adına, çok önemsediğimizi bildiriyoruz. Ayrıca, Halk Bankası ve diğer bankaların kredi verme durumunda, rizikolarını minimize etme adına, bu tasarıyla, alınan malların sigortalattırılma zorunluluğu getirilmiştir. Böylece, kredi veren bankalarımızın da zor durumda kalması önlenmiştir. Çok önemsediğim için burada tekrar söylemek istiyorum: Bu tasarının 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasının, CHP'li sayın milletvekili arkadaşlarımızla komisyonda yaptığımız istişare sonunda, kaldırılmasının uygun olduğuna karar verilmiştir.

Dördüncü fıkrayı size açıklayacak olursam; işletmede rehnedilen malın üzerinde, üçüncü bir kişi tarafından bakıldığı zaman görülecek, madenî bir levha üzerinde asılı olarak "rehinlidir" yazısının olması gerekiyor. Arkadaşlarımızla yaptığımız istişare sonucunda -işletmeden gelen bir arkadaşınız olarak- çalışan işçinin motivasyonunu kırması açısından, işletmeyi dolaşan müşterilerin orada "rehinlidir" levhasını gördüğü zaman, o işletmenin itibarını ve imajını zedeleyeceğini düşündüğümüzden, CHP'li milletvekili arkadaşlarımızla beraber bu fıkranın maddeden çıkarılmasına oybirliğiyle karar verdik. 

Bu kanun tasarısının dışında, Sanayi Bakanlığımız, KOBİ'lerle ilgili yapılan çalışmalarda başka ne yapabiliriz diye bakmış ve KOSGEB bünyesinde yeniden bir yapılanma meydana gelmiş; Sanayi Bakanımızın üzerinde titizlikle durmuş olduğu, 8 adet destekleme, 22 ana başlıkta 38 adete çıkarılmış ve bunun sonucunda 130 trilyon lira, KOSGEB'e, fon ayrılmıştır.

59 uncu AK Parti hükümeti, kendine birinci hedef olarak ekonomik kalkınmayı almıştır ve Türkiye'nin en büyük sorunu olan işsizliği, özel sektörün önündeki engelleri tek tek kaldırarak çözebileceği düşüncesiyle, bu tür yasaları çıkarmaya devam edecektir.

Bundan dolayı Sayın Bakanımızı huzurlarınızda kutluyorum. Bu tasarının hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TİCARÎ İŞLETME REHNİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 21.7.1971 tarihli ve 1447 sayılı Ticarî İşletme Rehni Kanununun 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ikiyüz elli" ibaresi "ikimilyar" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 1447 sayılı Kanunun numarasız olan ek maddesi "Ek Madde 1" olarak numaralandırılmış ve aynı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

"EK MADDE 2. - Sanayi işletmelerinde   3 üncü maddenin (b) ve (c) bentlerinde yer alan unsurlardan bir veya daha fazlası rehnin konusu yapılabilir, ticarî işletme rehnine konu kredilerle satın alınan makine, ekipman, araç, alet ve cihazlar rehnedilebilir. Rehinli mallar alacaklının belirleyeceği muhtemel rizikolara karşı sigorta ettirilir. Sigorta masraflarının hangi tarafa ait olacağı rehin sözleşmesinde belirtilir.

Sanayi işletmelerinde rehne konu olan varlıkların bir listesi işletmenin yasal defterlerinden işletme veya yevmiye defterinin son sayfasına noter tarafından onaylanarak eklenir. Bu listelerde, rehinli malların özellikleri açıkça belirtilir. Bu işlem rehnin devamı süresince her yıl yenilenir.

Ticarî işletme rehnine ilişkin hükümler bu maddeye göre sanayi işletmelerinde yapılan rehinlerde de uygulanır."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiştir; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına 4 üncü Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

5. - Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına 4 üncü Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/539) (S. Sayısı: 215) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 215 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

                                   

(1) 215 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın Süleyman Gündüz; buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yok efendim.

BAŞKAN - Başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

GÜNEYDOĞU AVRUPA ÇOKULUSLU BARIŞ GÜCÜ ANLAŞMASINA

4 ÜNCÜ EK PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 11 Aralık 2002 tarihinde Roma'da imzalanan "Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına 4 üncü Ek Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına 4 üncü Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                           307

Kabul              :                          299

Ret                  :                              7

Çekimser        :                              1

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum. (1)

Sayın milletvekilleri, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı ile Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

6. - Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı ile Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/298) (S. Sayısı: 213) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 213 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüş ve düşüncelerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının genel gerekçesinde de belirtildiği üzere adalet hizmetlerinde görev alan yargıç ve savcılar ile yardımcı adalet personelinin meslek öncesi ve meslek içi eğitim hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesi ve uyuşmazlıkları çözecek olan yargıçların en iyi şekilde yetiştirilmeleri asıl amaç olup, bu amacın gerçekleşmesi için, öncelikle adlî ve idarî yargı yargıç ve savcılarının çok iyi yetişmeleri gerekmektedir.

Dünyada her alanda çok hızlı bir değişim ve gelişim yaşanmakta, her beş yılda dünyada var olan tüm bilginin ikiye katlandığı ifade edilmektedir. Böyle bir ortamda, hukukî sorunlar ve uyuşmazlıklar da nitelik ve nicelik yönünden değişim göstermekte, daha karmaşık bir hal almakta, bu sorunlara ve uyuşmazlıklara çözüm üretmek, yeni bilgiler edinme ihtiyacını ortaya koymaktadır.

Günümüzde lisans düzeyinde eğitim veren hukuk fakültelerinde, genelde uygulamadan kopuk, teorik ve akademik eğitim verilmektedir. Hukuk fakültelerinden mezun olanlar, meslek alanlarına göre yaptıkları staj eğitimleriyle, seçtikleri meslek dalında yetiştirilmektedir. Özellikle, ülkemizde son yıllarda ve gelişigüzel şekilde çok sayıda hukuk fakültesi açılmış olması ve hukuk eğitiminin kalitesinin giderek düşmesi, yargı sistemimizi de olumsuz etkilemiştir. Bu durum karşısında, hukuk ve adalet alanında görev üstlenenlere, hukuk fakültelerinde verilen teorik ve akademik eğitim ve öğretimin yanında, meslek öncesi ve meslek içi eğitimde uzmanlık programları, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler düzenlemek yoluyla yeni bilgilerin kazandırılmasının, bu meslek mensuplarını daha verimli ve üretken kılacağı kuşkusuzdur. Bu ihtiyacı karşılamak üzere yeni bir eğitim kurumunun kurulması zorunluluğu ortaya çıkmış ve diğer gelişmiş ülkelerdeki örnekler de dikkate alınarak, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı hazırlanmıştır.

                                   

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 213 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Adaletin daha hızlı, etkin ve doğru şekilde gerçekleşmesi için hem uzmanlık mahkemelerine hem de bu mahkemelerde görev yapacak yetişmiş uzman hukukçulara ihtiyaç bulunmaktadır. Kuruluş amacı doğrultusunda çalışacak bir adalet akademisinin, özellikle yargıç ve savcıların ve yardımcı adalet personelinin uzmanlık alanlarında yetişmelerine katkı sağlayacağı kuşkusuzdur. Ancak, kabul etmek gerekir ki, Türkiye adalet akademisinin başarılı olabilmesi için, bilimsel, yönetsel ve malî yönden özerk olması gerekmektedir. Türkiye Adalet Akademisi Yasa Tasarısının 9 uncu maddesinde sözü edilen akademi başkanı ve başkan yardımcılarının Bakanlar Kurulu tarafından atanması, bilimsel, yönetsel ve malî özerklikle bağdaşmaz. Bu düzenleme, akademiyi yürütmenin vesayeti altına sokar. Doğru olan, başkan ve başkan yardımcılarının, akademi genel kurulunca atanmasıdır.

Ayrıca, yine hükümet tasarısının 11 inci maddesinde yer alan akademi genel sekreterinin başkanın teklifi üzerine Bakan tarafından atanması şeklindeki düzenleme de, sözünü ettiğimiz özerklik anlayışıyla bağdaşmaz. Her ne kadar Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakan tarafından değil başkan tarafından atanması şeklinde değiştirilmişse de, doğru olan, akademi genel sekreterinin akademi yönetim kurulu tarafından atanmasıdır.

Diğer taraftan, tasarıda, avukat stajının, baroların bağımsızlığı, stajın kesintisiz yapılması ve barolarda staj eğitim kurumunun oluşturulması nedeniyle, akademide staj yapılması hususunun baroların veya Barolar Birliğinin isteğine bağlı konulması da isabetli olmuştur.

Diğer taraftan, hükümet tasarısının 12 nci maddesinde, genel kurulun yapısıyla ilgili yer alan düzenleme, Adalet Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonunda kısmen değiştirilmiş, iyileştirilmiş olup, böylece, "Adalet Akademisinin" "Adalet Bakanlığı Akademisi" olması ve buna dönüşmesi önlenmeye çalışılmıştır.

Sayın milletvekilleri, sonuç olarak, Türkiye adalet akademisinin kurulmasının, akademinin kuruluş gerekçesine uygun olarak hizmet vermesinin, Türk yargısına olumlu anlamda yapıcı katkıda bulunacağına inanmaktayız.

Bunun için de bir kez daha vurgulamak gerekir ki, bu kurumun, adalet akademisinin başarı şansı, vesayet altında tutulmamasına, özerk bir kuruluş olmasına bağlıdır. Bu noktada gereken özenin ve duyarlılığın gösterileceği umudunu taşıyor, tasarıyı genel anlamda olumlu bulduğumuzu ve desteklediğimizi belirtiyor, Yüce Kurulu saygıyla selamlıyorum.(Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yergök.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ KANUNU TASARISI

BİRİNCİ KISIM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, Türkiye Adalet Akademisinin kuruluş ve görevleriyle ilgili esasları düzenlemektir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2.- Bu Kanun, Türkiye Adalet Akademisinin kuruluşunu, görevlerini, organlarını ve bunların işleyişini, görevlendirilenleri, Akademi hizmetlerinden yararlananları ve diğer personeli kapsar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3.-  Bu Kanunda geçen:

a) Akademi: Türkiye Adalet Akademisini,

b) Bakanlık: Adalet Bakanlığını,

c) Bakan: Adalet Bakanını,

d) Başkanlık: Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığını,

e) Başkan: Türkiye Adalet Akademisi Başkanını,

f) Genel Sekreter: Türkiye Adalet Akademisi Genel Sekreterini,

g) Genel Kurul: Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunu,

h) Yönetim Kurulu: Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulunu,

ı) Denetim Kurulu: Türkiye Adalet Akademisi Denetim Kurulunu,

i) Eğitim Merkezi: Türkiye Adalet Akademisi Eğitim Merkezini

İfade eder.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Kuruluş ve Görev

Kuruluş

MADDE 4.-  Bu Kanunda yazılı görevleri yerine getirmek amacıyla tüzel kişiliğe sahip, bilimsel, idarî ve malî özerkliği olan Türkiye Adalet Akademisi kurulmuştur.

Akademinin ilgili olduğu Bakanlık Adalet Bakanlığıdır.

Akademi, bu Kanunda belirtilmeyen hâllerde özel hukuk hükümlerine tâbidir.

Akademinin merkezi Ankara'dadır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Görev

MADDE 5.- Akademinin görevleri şunlardır:

1. Eğitim:

a) Adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcıları ve noterler ile adalet hizmetlerine yardımcı personelin ve talep halinde avukatların, meslek öncesi ve meslek içi eğitimi ve gelişmesi için kurslar açmak; belli alanlarda uzmanlık programları, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler düzenlemek; sertifika ile değerlendirilecek eğitim ve öğretim   programlarını uygulamak; hukuk ve adalet alanında ilgili kurum, kuruluş ve kurulların hazırlayacakları eğitim plânlarının ve araştırma projelerinin yapılmasına ve yürütülmesine yardımcı olmak.

b) Hukuk ve adalet alanını ilgilendiren eğitim ve öğretim çalışmaları hakkında ilgili kurum, kuruluş ve kurullara görüş bildirmek.

2. Danışma ve yardım:

Ulusal ve uluslararası hukuk ile adlî ve meslekî konular hakkında danışmanlık hizmeti vermek ve görüş bildirmek.

3. İnceleme, araştırma ve yayın:

a) Toplum ihtiyaçlarına uygun olarak mevzuatın geliştirilmesi ve bu yönde çalışmaların yürütülmesi bakımından araştırmalar yapmak, araştırmalara dayanan önerilerde bulunmak, yayınlar yapmak, gerekirse taslaklar hazırlamak.

b) Hukuk ve adalet alanını ilgilendiren konularda inceleme ve araştırmalar yapmak, yaptırmak; bu konularda seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler düzenlemek; yayınlar yapmak ve bu gibi çalışmaları desteklemek.

c) Uluslararası kurum ve kuruluşların hukuk ve adalet alanındaki gelişmelerle ilgili yayınlarını takip etmek, gerekli görülenleri tercüme ettirerek yayımlamak; Türk hukuk ve adalet alanında faydalı olan yabancı eserler için hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Noterler Birliği ve diğer ilgili kurum, kuruluş ve kurullarla işbirliği yaparak çeviri plânı hazırlamak ve bu plânın gerçekleştirilmesine yönelik tedbirleri almak.

4. Dokümantasyon:

Türkiye ve diğer devletlerdeki hukuk ve adalet alanını ilgilendiren belgelerin, mevzuatın, mahkeme kararlarının ve yayınların  ilgililerin faydalanmasına sunulmasını sağlamak üzere bir bilgi ve belge merkezi, bilgi bankası ve  kütüphane kurmak; Türk hukuk ve adalet bibliyografyalarını hazırlamak, hazırlatmak ve bunları yayımlamak.

5. Meslek öncesi eğitim ve staj:

a) Adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarının meslek öncesi eğitimlerinin hazırlık ve son dönemlerini bu Kanun ve yönetmelik hükümlerine göre yürütmek.

b) Askerî yargı hâkim ve savcıları ile noterlerin ve talep halinde avukatların stajlarında meslek öncesi eğitim programları düzenlemek.

6. Diğer görevler:

Kanunlarla  verilen diğer görevleri yerine getirmek.

Diğer kurum, kuruluş ve kurullara  kanunlarla verilen görev ve yetkiler  saklıdır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

İşbirliği

MADDE 6.- Akademi, görevlerini yerine getirebilmek için Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, Uyuşmazlık Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yüksek Seçim Kurulu, hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Noterler Birliği ve görevin gerektirdiği diğer kurum, kuruluş ve kurullarla işbirliği yapar; bunlarla ortak çalışma, araştırma, eğitim programları uygulayabilir; danışma kurulları ve komisyonlar oluşturabilir.

Yurt içindeki uzmanlardan faydalanabilir; ilgili uluslararası kurumlarla meslekî ve bilimsel ilişkiler kurabilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Akademi Teşkilâtı

BİRİNCİ BÖLÜM

Organlar

Organlar

MADDE 7. - Akademinin organları şunlardır:

a) Başkanlık.

b) Genel Kurul.

c) Yönetim Kurulu.

d) Denetim Kurulu.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Başkanlık

Başkanlık

MADDE 8. - Başkanlık, Başkan ile iki başkan yardımcısı ve Genel Sekreterden oluşur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Başkan ve başkan yardımcıları

MADDE 9. - Başkan ve başkan yardımcıları, Yönetim Kurulunca ve en az beş üyenin olumlu oyu ile Yargıtay ve Danıştay üyeleri, birinci sınıf adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları ile bu sınıftan sayılanlar, hukuk profesörleri, en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar veya en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş birinci sınıf noterlerden kendilerinin muvafakatları alınarak ve her biri için gösterilen üçer aday arasından Bakanlar Kurulunca dört yıl süre ile seçilip görevlendirilir veya atanırlar. Süresi biten Başkan ve başkan yardımcıları, iki dönem daha aynı usulle yeniden seçilip görevlendirilebilir veya atanabilirler.

Başkanın özürlü veya izinli olması ya da geçici olarak görevinden ayrılması durumunda, Başkana ait görev ve yetkiler, Yönetim Kurulunca görevlendirilen Başkan yardımcısı tarafından yerine getirilir.

Süresinden önce boşalan başkan ve başkan yardımcılıklarına dört yıl için birinci fıkrada yazılı usullere göre yeniden görevlendirme veya atama yapılır.

Başkan ve başkan yardımcılıklarına kamu kurum, kuruluş veya kurul mensupları arasından seçilenler, istekleri doğrultusunda bu görevlere atanır veya görevlendirilirler. Görevlendirilenler, Akademideki görevleri süresince aylıklı izinli sayılırlar; bunların kamu kurum, kuruluş ve kurullarındaki kadroları ile ilgileri kesilmez. Başkan ve başkan yardımcılıklarına kamu kurum, kuruluş veya kurul mensupları arasından seçilip atananlardan Akademideki görevleri sona erenler, görevlerinin sona erdiği tarihten itibaren otuz gün içinde kendi kurum, kuruluş veya kurullarına başvurduklarında, eski görevlerine veya kazanılmış hak aylık derecelerindeki başka bir göreve atanırlar. Avukatlık ve noterlikten Başkan ve başkan yardımcılığına atananlar, görevleri süresince aslî görevlerini icra edemezler. 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Başkanın Görevleri

MADDE 10.- a) Başkan, Teşkilâtın en üst ve ita amiri olup, Akademiyi temsil eder.

Başkan, Akademinin çalışma programını, çalışma raporunu hazırlayıp, Yönetim Kuruluna sunar; bu programın gerçekleştirilmesi için gereken işlemlerin yapılmasını sağlar; Yönetim Kurulu kararlarını uygular; Akademinin öğretim ve araştırma kadrosu için Yönetim Kuruluna tekliflerde bulunur.

Başkan, Akademinin yönetiminden, eğitim ve araştırma faaliyetlerinin çalışma programına uygun olarak yürütülmesinden, Akademide görev alan yönetim, öğretim ve araştırma personelinin görevlerini gereği gibi yerine getirmesinden ve denetiminden sorumludur.

b) Başkan yardımcıları, kanunlarla veya Başkan tarafından verilen görevleri yaparlar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin kenar başlığının "Başkan ve başkan yardımcılarının görevleri" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Faruk Çelik Şaban Dişli            İsmail Soylu

               Bursa                   Sakarya                      Hatay

            İbrahim Çakmak     Mehmet Ergün Dağcıoğlu            Hamit Taşçı

               Tokat                      Tokat                        Ordu

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet ?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Gerekçeyi okutuyorum:

 "Gerekçe:

Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinde, akademi başkanının yanında, başkan yardımcılarının da görevleri hükme bağlandığından, kenar başlığın madde içeriğine uygun hale getirilmesi amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum :

Genel Sekreter

MADDE 11.-  Genel Sekreter, dört yıllık yükseköğretim mezunlarından, 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbi görevlerde oniki yıl hizmeti bulunan ve aynı Kanunun 48 inci maddesinde aranan şartlara sahip olanlar arasından Başkan tarafından atanır. Genel Sekreter hakkında Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.

Genel Sekreter, Akademinin tahakkuk memurluğunu yapar; gerekli hesapların ve demirbaş kayıtlarının tutulmasını sağlar; Başkanın verdiği diğer görevleri yerine getirir. Genel Sekreter, idarî işlerin teşkilâtlandırılmasından, kayıt ve dosyaların tutulmasından, idarî personelin çalışmasından sorumludur.

Genel Sekreterin görevleri ve çalışma usul ve esasları  yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sıvas Milletvekili Sayın Ömer Kulaksız; buyurun Sayın Kulaksız.

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER KULAKSIZ (Sıvas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 213 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun tasarısı, Türkiye adalet akademilerini düzenlemekte ve bu tasarının kanunlaşmasıyla, Türk hukuk sisteminde bir reform daha gerçekleşmiş olup, gecikmiş bir ihtiyacı da karşılamış olacaktır.

Adalet akademilerinin kurulması, bir devrim niteliğini taşımaktadır. Akademi, hâkim ve savcıları, değişen dünya ve olaylara göre eğitecek, Türk hukuk sisteminin önünü açacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının kanunlaşmasıyla, hukuk sistemimize önemli katkılar sağlanacaktır. Mevzuatın toparlanmasını temin etmek, en büyük toplumsal özlemlerimizden biri olan yargı reformunu, kendi doğal mecrasında günlük siyaset ve siyasî menfaatların üzerinde gerçekleştirme yolunda çok önemli katkıları olacaktır. Bu manada, adalet ile siyasetin ayrılması ve yargıda ulusal iradenin gerçekleşmesi temin edilmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun getirdiği en önemli yenilik, akademiye 4 üncü maddeyle getirilen, tüzelkişiliğe sahip, bilimsel, idarî ve malî özerkliktir.

Tasarının, yalnızca "Başkan ve başkan yardımcıları" başlığını taşıyan 9 uncu maddesine bakılarak, bu tasarıyla oluşturulmaya çalışılan adalet akademisinin yapısının özerk olmadığı sonucuna ulaşılabilir; ancak, sadece 9 uncu maddeye bakarak bir sonuca ulaşmak ve kurulacak akademinin özerk olmadığı düşüncesine varmak mümkün değildir. Tasarıyı bir bütün olarak ele almak, tasarının maddelerinin birbiriyle olan bağlantılarını kurmak, yani, tasarıyı bir bütün olarak değerlendirmek ve irdelemek gerekir. Bu bağlamda, tasarının "Genel Kurul" başlığını taşıyan 12 nci maddesi, "Genel Kurulun görevleri" başlığını taşıyan 14 üncü maddesi, "Yönetim Kurulu" başlığını taşıyan 15 inci maddesi ve "Yönetim Kurulunun görevleri" başlığını taşıyan 17 nci maddesinin birbirleriyle olan bağlantılarını dikkate alıp inceleyerek, akademinin yapısının özerk olduğu sonucuna rahatlıkla ulaşabiliriz. Şöyle ki: Tasarının "Genel Kurul" başlığını taşıyan 12 nci maddesine baktığımızda, Genel Kurulu oluşturan 31 üyeden sadece Adalet Bakanının siyasî olduğu görülmektedir; 7 üye, hâkim statüsünde olan bürokratlardan oluşmaktadır; geriye kalan 23 üye ise, bağımsız yargı organlarının kendi üyelerinden seçmiş oldukları üyelerden oluşmaktadır. Görüldüğü gibi, Genel Kurul, yapısı itibariyle, bağımsız yargı organlarının ve bağımsız kuruluşların kendi içlerinden seçmiş oldukları üyelerden oluşmaktadır.

"Genel Kurulun görevleri" başlığını taşıyan 14 üncü maddenin (a) fıkrasında ise, Yönetim Kurulunun asıl ve yedek üyelerinin Genel Kurul tarafından seçileceği belirtilmektedir.

Yine, tasarının "Yönetim Kurulu" başlığını taşıyan 15 inci maddesi incelendiğinde, Yönetim Kurulunun 1'i Başkan olmak üzere, 7 asıl ve 3 yedek üyeden müteşekkil olduğu görülmektedir. Aynı maddenin (b) fıkrasına bakıldığında, 5 asıl ve 3 yedek üyenin, tamamıyla bağımsız kişilerden oluşan Genel Kurulun kendi üyeleri arasından seçileceği hususu düzenlenmektedir.

"Yönetim Kurulunun görevleri" başlığını taşıyan 17 nci maddede, başkan ve başkan yardımcıları adaylarını belirleme yetkisinin Yönetim Kurulunda olduğu görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açıklamaya çalıştığım gibi, Adalet Akademisini oluşturan yapıya baktığınızda, bağımsız bir Genel Kurul, bu Genel Kurulun ağırlıklı olarak oluşturduğu yine bağımsız bir Yönetim Kurulu ve bu Yönetim Kurulunun bağımsız olan kendi üyeleri arasından belirlemiş olduğu başkan ve başkan yardımcısı adayları bulunmaktadır. 9 uncu maddeyle Bakanlar Kuruluna verilen yetki, bağımsız Genel Kurul tarafından seçilen ve bağımsız kişilerden olan Yönetim Kurulunun kendi üyeleri arasında belirledikleri 3 başkan adayından birisini başkan olarak tespit etmekten ibarettir; yani, Bakanlar Kurulunun yetkisi, sadece tespitle sınırlıdır. Bu durum, akademinin özerk yapısına hiçbir şekilde etki edemez.

Genel Sekreter ise, 11 nci maddede düzenlendiği haliyle, dört yıllık yükseköğretim mezunlarından, devlet memuriyetinde oniki yıllık meslekî tecrübeye ve devlet memuru olmak için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda aranan şartlara sahip olanlar arasından, Akademi Başkanının teklifi üzerine, Bakan tarafından atanacaktır. Aranan nitelikler dikkate alındığında, Akademinin özerk yapısı zedelenmemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk hukuk sistemindeki tıkanıklıkların aşılmasını, çağdaş hukuk adamları yetişmesini, hukuk formasyonunun gelişerek ilerlemesini sağlayacak, kanun devletinden hukuk devletine geçişte sağlam bir köprü oluşturacak, tamamıyla özerk ve bağımsız Adalet Akademisini Türk hukukuna armağan edecek bu kanunun aziz milletimize hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kulaksız.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Kurullar

Genel Kurul

MADDE 12.- Genel Kurul, Bakan, Bakanlık Müsteşarı, Ceza İşleri Genel Müdürü, Hukuk İşleri Genel Müdürü, Kanunlar Genel Müdürü, Avrupa Birliği Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü, Eğitim Dairesi Başkanı ile dört yıl için seçilen aşağıdaki üyelerden oluşur:

a) Yargıtay Büyük Genel Kurulunun ikisi hukuk daireleri, ikisi ceza daireleri üyeleri arasından seçeceği dört üye,

b) Danıştay Genel Kurulunun üyeleri arasından seçeceği üç üye.

c) Askerî Yargıtay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından seçeceği bir üye.

d) Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Genel Kurulunun hâkim sınıfından olan kendi üyeleri arasından seçeceği bir üye.

e) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kendi üyeleri arasından seçeceği bir üye.

f) Yükseköğretim Kurulunun Türkiye'deki hukuk öğretim üyeleri arasından seçeceği beş üye.

g) Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunun en az onbeş yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar arasından seçeceği üç üye.

h) Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulunun birinci sınıf noterler arasından seçeceği bir üye.

ı) 22 ve 23 üncü maddeler ile 24 üncü maddenin ikinci fıkrası kapsamında olanların  kendi aralarından seçeceği dört üye.

Başkan ve Akademinin önceki başkanları, Genel Kurulun tabiî üyeleridir.

Kurum, kuruluş ve kurullarında görevleri sona ermiş üyeler, yerlerine yeni üye seçilinceye kadar görevlerine devam ederler.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır.

Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Mustafa Nuri Akbulut

Sabri Varan

 

Ankara

Erzurum

Gümüşhane

 

Ünal Kacır

 

Fahri Keskin

 

İstanbul

 

Eskişehir

"Yüksek Öğretim Kurulunun Türkiye'deki hukuk fakültelerinin öğretim üyeleri arasından seçeceği 2 üye,"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesinin (g) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Sabri Varan

Mustafa Nuri Akbulut

 

Ankara

Gümüşhane

Erzurum

 

Selami Uzun

 

Ünal Kacır

 

Sıvas

 

İstanbul

"Türkiye Barolar Birliğinin yönetim kurulunun en az 15 yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar arasından seçeceği bir üye,"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi mi okutayım?

HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, gerekçeyi okutun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Genel Kurulun üye sayısının daha az olmasının uygun olduğu düşünüldüğünden."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon ve Hükümetin takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Haluk İpek

                                          (Ankara)

                                  ve arkadaşları

"Yüksek Öğretim Kurulunun Türkiye'deki hukuk fakültelerinin öğretim üyeleri arasından seçeceği 2 üye,"

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Gerekçeyi mi okutayım?

HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, gerekçeyi okutun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Genel Kurulun üye sayısının daha az olmasının uygun olacağı düşünüldüğünden."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun ve Hükümetin takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen iki önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Genel Kurulun toplantı usul ve esasları

MADDE 13.- Genel Kurul, her yıl Nisan ayı içinde toplanır. Yönetim Kurulu veya Başkan gereken hallerde Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırabilir. Genel Kurulun en az onbeş üyesinin görüşülecek konuyu da belirten yazılı istemi üzerine Başkan, Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırır.

Genel Kurul, o toplantı için üyeleri arasından seçilen başkanın başkanlığında toplanır.

Genel Kurul, üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır; çoğunluk sağlanamazsa ikinci toplantı katılan üyelerle yapılır. Kararlar, toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu ile alınır.

Genel Kurulun toplantı, çalışma usul  ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Genel Kurulun görevleri

MADDE 14.- Genel Kurulun görevleri şunlardır:

a) Yönetim Kuruluna katılacak asıl ve yedek üyeleri seçmek.

b) Yönetim Kurulu tarafından sunulan yıllık çalışma raporu ile Denetim Kurulu raporunu inceleyerek karara bağlamak.

c) Yönetim Kurulu tarafından sunulan kısa ve uzun vadeli eğitim ve öğretim plânı ile yıllık çalışma programını görüşerek karara bağlamak.

d) Yönetim Kurulu tarafından teklif edilen yıllık bütçeyi ve personel ihtiyaçlarını inceleyerek karara bağlamak.

e) Başkan ile Yönetim ve Denetim  kurullarının ibrası hakkında karar vermek.

f) Akademide verilen hizmetler karşılığında alınacak ücretler için Yönetim Kurulunca hazırlanan tarifeyi onaylamak.

g)  Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

Yönetim Kurulu

MADDE 15.- Yönetim Kurulu, Başkan ile altısı asıl ve üçü yedek olmak üzere aşağıdaki üyelerden oluşur:

a) Bakanlık Personel Genel Müdürü.

b) Genel Kurulun kendi üyeleri veya 9 uncu maddenin birinci fıkrasında yazılı niteliklere sahip diğer kimseler arasından seçeceği beş asıl ve üç yedek üye.

Seçimle gelen üyelerin görev süresi dört yıldır. Ancak Yönetim Kurulunun seçimle gelen asıl üyelerinden önce ikisi, sonra üçü sırayla her iki yılda bir yenilenir.

Görev süresi sona eren üyeler yeniden seçilebilirler.

Seçimle gelen üyelerin herhangi bir sebeple üyelikten ayrılması hâlinde yedek üyeler göreve çağrılır. Yedek üye, yerini aldığı üyenin süresini tamamlar. Bakanlık Personel Genel Müdürü bulunmadığı zaman kendisine vekâlet eden yardımcısı, Yönetim Kuruluna katılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

Yönetim Kurulunun toplantı usul ve esasları

MADDE 16.- Başkan, Yönetim Kurulunun başkanıdır. Yönetim Kurulu, en az beş üye ile toplanır ve toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile karar verir.

Yönetim Kurulunun toplantı, çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

Yönetim Kurulunun görevleri

MADDE 17.-  Yönetim Kurulunun görevleri şunlardır:

a) Başkan ve başkan yardımcıları adaylarını belirlemek.

b) Başkanlık tarafından hazırlanmış olan yıllık çalışma raporu ve programı ile yıllık bütçeyi ve personel ihtiyaçlarını inceleyip Genel Kurula sunmak.

c) Başkanlık tarafından hazırlanmış olan yönetmelik ve benzeri düzenlemeleri incelemek ve kabul etmek.

d) Kısa ve uzun vadeli eğitim ve öğretim plânları hazırlamak, eğitim ve öğretim hizmetlerine ilişkin kararları almak.

e) Akademinin görev alanına giren konularda taşınır ve taşınmaz mal satın almak, yaptırmak, satmak, kiralamak, rehin ve ipotek tesis etmek üzere gerekli işlemleri yerine getirmek,

f) Akademice verilen hizmetler karşılığında alınacak ücretleri gösteren tarifeyi hazırlayıp Genel Kurulun onayına sunmak.

g) Kanunlarla başka bir organ gösterilmeksizin Akademiye verilen yönetim görevlerini yerine getirmek.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Denetim Kurulu

MADDE 18.- Denetim Kurulu, Genel Kurulun kendi üyeleri arasından seçtiği üç üyeden oluşur. Üyelerin görev süreleri iki yıldır. Gerektiği hâllerde Denetim Kurulu, kamu kurum ve kuruluşlarının denetim elemanlarından yardım isteyebilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Denetim Kurulunun görevleri

MADDE 19.- Denetim Kurulu, Akademinin idarî ve malî denetiminden sorumludur.

Denetim Kurulu, yıl içinde gerekli gördüğü hallerde her zaman denetleme yapabilir. Her yılın sonunda yıllık denetim raporu düzenleyerek, birer örneğini Şubat ayının sonuna kadar Genel Kurula ve Bakanlığa sunar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

Akademi Görevlileri

BİRİNCİ BÖLÜM

Personel

İdarî personel

MADDE 20. - Akademinin idarî personeli, naklen veya memuriyet sınavını kazananlar arasından Genel Sekreterin teklifi üzerine Başkan tarafından atanır. Bunlar hakkında Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

Uygulanacak esaslar

MADDE 21.- İdarî personelin görevleri ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Öğretim Elemanları, Görevlendirilenler ve Diğer Çalışanlar

Öğretim elemanları

MADDE 22.- a) Akademide yükseköğretim kurumlarıyla işbirliği yapılarak, 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesi hükümlerine göre geçici olarak öğretim elemanı görevlendirilebilir. Bunlar hakkında bu Kanun ile  Yükseköğretim Kanunu hükümleri uygulanır.

Akademide, 2547 sayılı Kanununun 34 üncü ve 11.10.1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 16 ncı maddeleri hükümlerine göre sözleşmeli olarak yabancı uyruklu öğretim elemanları  çalıştırılabilir.

b) Akademide, (a) bendinde belirtilenler dışında, Başkanın talebi üzerine yetkili kurul ve organlarınca uygun görülen yeteri kadar Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyesi, meslekte fiilen on yılını tamamlamış; adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcıları, avukatlar, noterler ile alanında uzman kişiler ders vermekle  görevlendirilebilirler. Bunlara 38 inci madde hükümlerine göre ders ücreti ödenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

Görevlendirilenler

MADDE 23.- Kamu kurum, kuruluş ve kurullarında çalışanlar, ilgili kurum, kuruluş ve kurulun uygun görmesi ve ilgilinin kabul etmesi şartı ile Yönetim Kurulu tarafından, yapılacak çalışmanın kapsamı ve süresi de dikkate alınarak en çok bir yıl süreyle görevlendirilebilirler. Süresi sona erenler, aynı usule göre yeniden görevlendirilebilir.

Uygun görme kararı; Yargıtay üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, Danıştay üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulu, Askerî Yargıtay üyeleri hakkında Askerî Yargıtay Başkanlar Kurulu, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri hakkında Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulu, hâkimler ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet Bakanlığında çalışan hâkimler hakkında Bakan, askerî hâkim ve savcılar hakkında Millî Savunma Bakanlığı, noterler hakkında Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulu tarafından verilir.

Yukarıdaki hükümlere göre Akademide görevlendirilenler, kurumlarınca görev süresince aylıklı izinli  sayılırlar. Bunların aylık, ek gösterge, tazminat ve diğer malî ve sosyal hak ve yardımları kendi kurum, kuruluş ve kurullarınca ödenir ve her türlü özlük hakları devam eder. Akademide çalıştıkları süreler terfi ve emekliliklerinde hesaba katılır, terfileri başkaca bir işleme gerek duyulmadan süresinde yapılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

Diğer çalışanlar

MADDE 24.- Akademide, yabancı uyruklular dahil sözleşmeli olarak araştırmacı ve danışman çalıştırılabilir.

Emekli olan yüksek mahkeme üyeleri, üniversite öğretim üyeleri ve alanında uzman diğer kişiler Akademide sözleşmeli olarak çalıştırılabilirler. Bu şekilde çalıştırılacakların emekli aylıkları ve diğer ödemeleri kesilmez.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

Çalışma usul ve esasları

MADDE 25.- 22 ve 23  üncü madde hükümlerine göre görev alan veya çalışanların, çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ KISIM

Eğitim ve Öğretim

Eğitim ve öğretim planı

MADDE 26.- Akademi; adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcıların, avukat ve noterler ile adalet hizmetlerine yardımcı personelin, meslek öncesinde ve meslek içinde yetişmeleri için Bakanlık, Millî Savunma Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Noterler Birliği ile işbirliği yaparak, kalkınma planlarında belirtilen genel esaslara uygun olarak, kısa ve uzun vadeli eğitim ve öğretim plânları hazırlar.

Bu planın hazırlanmasında Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve hukuk fakültelerinin görüşü alınır.

Eğitim ve öğretim plânlarında, üniversitelerde veya yabancı ülkelerde hukuk alanında yüksek lisans ve doktora öğrenimi yapmak için izin verilecek hâkim ve savcıların sayısı da belirlenir.

Akademi, bu plânların uygulanması için eğitim ve öğretim ile ilgili her çeşit tedbiri almak ve ilgili kurum, kuruluş ve kurullarla işbirliği yapmakla görevlidir.

Bu plânların uygulanması için gerekli harcamalar, ilgili kurum, kuruluş ve kurulların bütçesine konulan  ödeneklerle karşılanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

Eğitim Merkezi

MADDE 27.-  Adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcıları, avukat ve noterler ile adalet hizmetlerine yardımcı personelin meslek öncesi ve meslek içi eğitimi ve gelişmesi için faaliyette bulunmak üzere Ankara'da Akademi bünyesinde Eğitim Merkezi kurulur.

Eğitim Merkezi Müdürlüğü, Müdür ile iki müdür yardımcısı ve bir bürodan oluşur.

Eğitim Merkezi Müdürlüğüne birinci sınıfa ayrılmış adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları  arasından;  müdür yardımcılıklarına en az ikinci dereceye yükselmiş olmak şartıyla adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları arasından muvafakatları alınarak Başkanın teklifi üzerine Bakan tarafından dört yıl için atama yapılır. Süresini dolduranlar yeniden atanabilirler.

Büronun oluşumu, çalışma usul ve esasları ile görevleri yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

Adlî ve idarî yargı hâkim ve savcı adaylarının meslek öncesi eğitimleri

MADDE 28.- Adlî ve idarî yargıda hâkim ve savcı adaylığına atananların meslek öncesi eğitim süresi iki yıldır. Bu süre, hazırlık eğitimi, staj dönemi ve son eğitim dönemi olmak üzere üç dönemi kapsar. Bu dönemlerin süreleri, hazırlık eğitimi ve son eğitim döneminde adaylara öğretilecek konular, stajın yaptırılacağı yerler ve bunların süreleri ile  Yargıtay ve Danıştayda yapılma şekli ve eğitimden sayılmayan sürelerin ne suretle tamamlatılacağına dair hususlar yönetmelikle düzenlenir.

Hazırlık eğitimi ve son eğitim, Eğitim Merkezinde yapılır.

Stajın Yargıtay ve Danıştayda yapılma şekli ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar, Yargıtay, Danıştay ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşleri alınmak suretiyle çıkarılacak yönetmelikle; il valiliklerinde yapılma şekli ile hangi illerde yapılacağı ise Adalet, İçişleri ve Maliye bakanlıklarınca birlikte hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.

Eğitimde bir yılını tamamlamış olan adaylara yirmi gün yıllık izin verilir.

İki yıllık eğitim süresinde yirmi günlük yıllık izin ile her yıl için onbeş güne kadar hastalık sebebiyle izinli geçirilen süreler eğitimden sayılır.

Eğitime başladıktan sonra muvazzaf askerlik hizmetini yapmak üzere ayrılanlar, geri kalan sürelerini terhislerini izleyen bir ay içinde başvurmak kaydıyla tamamlarlar.

Eğitim sonunda adaylar, eğitim süresi içinde kendilerine öğretilen konularla ilgili olarak yazılı sınava alınırlar.

Eğitim sonunda yazılı sınavda başarı gösterenlerin mesleğe kabulleri ile atanmaları 24.2.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu hükümlerine göre yapılır. Eğitim sonunda yazılı sınavda başarı gösteremeyenlere iki ay içinde bir sınav hakkı daha tanınır; bu sınavda da başarılı olamayanlar, talepleri hâlinde Bakanlıkça merkez veya taşra teşkilâtında genel idare hizmetleri sınıfında bir kadroya atanabilir, aksi hâlde bunların adaylığına Bakanlıkça son verilir.

Yazılı sınava ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.

Adlî ve idarî yargı hâkim ve savcı adayları, meslek öncesi eğitim süresi kadar mecburî hizmetle yükümlüdürler. Bu konuda Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.

Adaylık ve staj dönemi konularında bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde Hâkimler ve Savcılar Kanunu hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

Nihat Ergün

Eyüp Ayar

 

Bursa

Kocaeli

Kocaeli

 

Orhan Taş

 

Ömer Kulaksız

 

Sıvas

 

Sıvas

"Adlî ve idarî yargıda hâkim ve savcı adaylığına atananların meslek öncesi eğitim süresi iki yıldır. Bu süre, hazırlık eğitimi, staj dönemi ve son eğitim dönemi olmak üzere üç dönemi kapsar. Staj döneminin son altı ayında adaylar, yabancı dil eğitimi için yurt dışına gönderilebilirler. Bu dönemlerin süreleri, hazırlık eğitimi ve son eğitim döneminde adaylara öğretilecek konular, stajın yaptırılacağı yerler ve bunların süreleri, yabancı dil eğitimi için yurt dışına gönderilme usul ve esasları ile Yargıtay ve Danıştayda yapılma şekli ve eğitimden sayılmayan sürelerin ne suretle tamamlatılacağına dair hususlar yönetmelikle düzenlenir."

"Stajın Yargıtay ve Danıştayda yapılma şekli ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar, Yargıtay, Danıştay ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşleri alınmak suretiyle çıkarılacak yönetmelikle;  il valiliklerinde yapılma şekli ile hangi illerde yapılacağı Adalet, İçişleri ve Maliye Bakanlıklarınca birlikte hazırlanacak yönetmelikle; yabancı dil eğitimi için yurt dışına gönderilme usul ve esasları ise Devlet Personel Başkanlığının görüşü alınmak suretiyle Adalet ve Maliye Bakanlıklarınca birlikte hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVELİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Adlî ve idarî yargıda hâkim ve savcı adaylığına atananların, meslek öncesi eğitimlerinde yabancı dil eğitimi için yurt dışına gönderilebilmelerini sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.01

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.03

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

213 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. -  Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı ile Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/298) (S. Sayısı: 213) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.04

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.18

BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

213 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. -  Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı ile Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/298) (S. Sayısı: 213) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 29 uncu maddesini okutuyorum:

Askerî yargı hâkim ve savcıları ile avukat ve noterlerin meslek öncesi eğitimleri

MADDE 29.- Askerî yargı hâkim ve savcıları ile avukat ve noterlerin stajları, tâbi oldukları özel kanun hükümlerine göre yapılır. Millî Savunma Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği, barolar veya Türkiye Noterler Birliğinin talebi hâlinde, Akademide bunlar için belli dönemlere ait olmak ve süresi üç ayı geçmemek üzere meslek öncesi eğitim programı düzenlenebilir. Bu süre staj süresine dahildir.

Askerî yargı hâkim ve savcıları ile avukat ve noterlerin meslek öncesi eğitimlerine ilişkin esas ve usuller, Millî Savunma Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Noterler Birliğinin görüşleri alınarak Akademi tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

Staj mahkemeleri

MADDE 30.- Adlî ve idarî yargıda hâkimlik ve savcılık ile avukatlık stajının hangi mahkemelerde yapılacağı ve esasları ile baroların görevleri, Yargıtay, Danıştay, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Türkiye Barolar Birliği ve Akademinin görüşü alındıktan sonra Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Staj yaptırmakla görevli mahkemeler ile bu mahkemelerin staj işlerini gereği gibi yürütebilmeleri için, bir yargı çevresinde aynı işle görevli mahkemeler arasında işlerin dağıtımı, iş durumu göz önünde tutularak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

Meslek içi eğitim ve uzmanlık

MADDE 31.- Akademi, adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcılarının, avukatların ve noterlerin meslek içi eğitimi ile belli alanlarda uzmanlık kazanmaları için uzmanlık eğitim ve öğretimi yapar, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler düzenler.

Bu konuda çıkarılacak yönetmeliğe göre uzmanlık programına kaydolma hakkını kazanan adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcılarına, kamu kurum, kuruluş veya kurullarında çalışan hukuk müşaviri veya avukatlara ve noterlere öğrenim süresince izin verilir.

Kendi hükümetleri tarafından Akademinin uzmanlık programı veya diğer eğitim çalışmaları için adaylığı teklif edilecek yabancılar, yönetmelikle belirlenecek esaslar çerçevesinde öğrenci olarak kabul edilebilirler.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

Diğer çalışmalar ve izin

MADDE 32. - Akademinin açacağı kurs veya seminer, sertifika ve uzmanlık programlarına başvuracak adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcılarına, kamu kurum, kuruluş veya kurullarında çalışan avukat veya hukuk müşavirlerine ve noterlere bu programlara devam edebilmeleri için verilecek iznin şartları ve süresi, 26 ncı maddeye göre hazırlanacak eğitim ve öğretim plânları ve Akademinin bu programlara kabul şartları göz önüne alınarak ilgili kurum, kuruluş veya kurullar tarafından belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

Personel için meslekî kurslar

MADDE 33. - Akademi, icra müdürleri, yazı işleri müdürleri, zabıt kâtipleri ve noter kâtipleri ile adalet hizmetlerine yardımcı diğer görevliler için hizmet öncesi ve hizmet içi çeşitli meslekî kurslar açar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

Malî, sosyal ve diğer özlük hakları

MADDE 34. - Akademinin uzmanlık eğitimine ve mesleki kurslarına bu Kanun hükümlerine ve ilgili yönetmeliklere göre katılan görevlilere aylık, ek gösterge, tazminat ve diğer malî ve sosyal hak ve yardımları kendi kurum, kuruluş ve kurullarınca ödenir ve bunların her türlü özlük hakları devam eder. Akademide geçirdikleri süreler terfi ve emekliliklerinde hesaba katılır, terfileri başkaca bir işleme gerek duyulmadan süresinde yapılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

ALTINCI KISIM

Malî Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Akademinin Gelirleri

Gelir kaynakları

MADDE 35.- Akademinin gelir kaynakları şunlardır:

a) Her yıl Bakanlık bütçesine konulacak ödenek.

b) Akademiye yapılacak her türlü yardım, bağış ve vasiyetler.

c) Akademi tarafından yapılacak araştırma, eğitim, öğretim, danışma ve diğer hizmetlerden alınacak ücretler.

d) Yayın gelirleri.

e) Akademiye ait taşınır veya taşınmaz malların gelirleri.

f) Yukarıda sayılan gelirlerin nemalandırılması suretiyle elde edilecek gelirler.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

Malî kolaylıklar

MADDE  36.- Akademiye yapılacak aynî, nakdî ve sair yardım, bağış ve vasiyetler, her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. Yardım, bağış ve vasiyetlerin kullanılmasında, yardım, bağış ve vasiyeti yapanların istedikleri ve Yönetim Kurulunca da kabul edilen kayıt ve şartlara uyulur. Gelir veya kurumlar vergisine tâbi mükellefler tarafından Akademiye makbuz karşılığında yapılacak nakdî bağışlar, yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerden ve kurum kazancından indirilir.

Akademinin tesis, bina ve arazileri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

Akademi faaliyetlerinden elde edilecek kazançlar, kurumlar vergisine tâbi değildir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Malî ve Sosyal Haklar

Ücret ve diğer malî haklar

MADDE 37.- Akademi Başkanı ve başkan yardımcılığına atananlar, birinci sınıf hâkim ve savcı için ilgili mevzuatında öngörülen tüm malî, sosyal ve emeklilik haklarından aynen yararlanırlar.

Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerinden uhdesinde kamu görevi bulunanlara ayda ikiden fazla olmamak üzere her toplantı günü için (2500), uhdesinde herhangi bir kamu görevi bulunmayanlara ise (3500) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunan miktar üzerinden toplantı ücreti ödenir.

Akademi Başkan ve başkan yardımcılarına ve 22 nci maddenin (a) bendine göre görevlendirilenlere (5000), 23 üncü maddeye göre görevlendirilenlere (4000), Eğitim Merkezi Müdürüne (3000), Eğitim Merkezi müdür yardımcılarına (2500), Genel Sekretere (2250), diğer idarî personele (1750) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunan miktar üzerinden aylık ek ödeme yapılır. Ek ödeme, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz. Ek ödemenin ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

Ders ücreti

MADDE 38.- Akademide ders vermekle görevlendirilen öğretim elemanlarından;

a) Üniversite öğretim elemanlarına Yükseköğretim Personel Kanununa göre,

b) Üniversite dışından görevlendirilenlere, birinci derecede olanlar için profesörlere, ikinci derecede olanlar için doçentlere, üç veya daha aşağı derecede olanlar ile kamu görevlisi olmayanlar için okutmanlara ödenen kadar,

Ders ücreti ödenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

Denetim Kurulu üyelerine ödenecek ücret

MADDE 39.-  Denetim Kurulu üyelerine denetim için yapacakları çalışma süresince yılda onbeş günü geçmemek üzere uhdesinde kamu görevi bulunanlara (500), uhdesinde herhangi bir kamu görevi bulunmayanlara (700) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpılması sonucu bulunacak miktarda günlük ücret ödenir. Yapılacak ödeme, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

40 ıncı maddeyi okutuyorum:

Yatılı tesisler

MADDE 40.- Akademi hizmetlerinden faydalanacaklar için Akademi tarafından yatılı tesisler kurulur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

41 inci maddeyi okutuyorum:

Hizmet ücreti

MADDE 41. - Meslek öncesi eğitim programları hariç olmak üzere, Akademi hizmetleri ücretlidir. Bu ücretler, kamuda çalışanlar için çalıştığı kurum, kuruluş veya kurullar tarafından, diğerleri için bizzat kendileri tarafından ödenir.

Akademi hizmetlerinden yararlanma ve ücretlere ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte gösterilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

42 nci maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ KISIM

Ceza, Disiplin ve Çeşitli Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Ceza ve Disiplin Soruşturması

ve Kovuşturması

Ceza soruşturması ve kovuşturması

MADDE 42. - 43 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca görev sebebiyle işlenen suçlar dolayısıyla soruşturma izni yetkisi, Başkan ve başkan yardımcıları hakkında Bakan, Akademinin diğer personeli hakkında Başkan, yokluklarında ise vekilleri tarafından kullanılır.

Bu suçlar dolayısıyla 4483 sayılı Kanun uyarınca gerekli ön inceleme, Başkan ve başkan yardımcıları hakkında Genel Kurul üyeleri arasından Bakan tarafından, diğer personel hakkında Başkan tarafından görevlendirilen kişi veya kişilerce yapılır.

Ön incelemeyle görevlendirilen kişi veya kişiler, 4483 sayılı Kanunun  6 ncı maddesinde belirtilen yetkileri kullanmak suretiyle bir rapor hazırlayarak birinci fıkrada belirtilen soruşturma iznini vermeye yetkili merciye sunarlar. Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izninin verilmesine veya verilmemesine karar verir.

İzin verilmesine veya verilmemesine ilişkin karara karşı Başkan ve başkan yardımcıları için Danıştay ilgili dairesine, diğer personel için Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir.

Başkan ve başkan yardımcıları hakkındaki hazırlık soruşturması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Başsavcıvekili; diğer personel hakkındaki hazırlık soruşturması, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılır.

Başkan ve başkan yardımcıları hakkındaki dava, Yargıtayın ilgili ceza dairesinde; diğer personel hakkındaki dava, genel hükümlere göre yetkili ve görevli mahkemede görülür.

Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde 4483 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

43 üncü maddeyi okutuyorum:

Başkan, başkan yardımcıları, Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları, öğretim elemanları ve görevlendirilenlerin durumu

MADDE 43. - Başkan, başkan yardımcıları, Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları ile 22 ve 23 üncü madde hükümlerine göre Akademide görev yapanlardan aslî görevleriyle ilişkileri kesilmeyenlerin tâbi oldukları özel kanun hükümleri saklıdır; bunların disiplin veya ceza soruşturmasını gerektiren fiilleri ilgili kurum, kuruluş veya kurula bildirilir. Bu durumda Yönetim Kurulu, gerekli görürse 22, 23 ve 24 üncü madde hükümlerine göre görev yapanlar hakkında geçici olarak çalıştırma veya görevlendirme kararını kaldırabilir ya da sözleşmeye son verebilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

44 üncü maddeyi okutuyorum:

Disiplin

MADDE 44.- Akademide çalışanlardan 43 üncü maddede belirtilenler dışında kalanların disiplin işleri hakkında genel hükümler uygulanır.

Akademi hizmetlerinden faydalananların her türlü disiplin işleri, Akademi tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Bunların tâbi oldukları özel kanun hükümleri saklıdır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

45 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Akademi malları

MADDE 45.-  Akademinin para, evrak ve her çeşit malları Devlet malı sayılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

46 ncı maddeyi okutuyorum:

Kadrolar

MADDE 46.- Ekli (1) ve (2) sayılı listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı (I) sayılı cetvelin ilgili bölümüne eklenmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi ekli cetvetleriyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

47 nci maddeyi okutuyorum:

Uygulanmayacak hükümler

MADDE 47.- 26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile 21.2.1967 tarihli ve 832 sayılı Sayıştay Kanununun vize ve tescil hükümleri Akademi hakkında uygulanmaz.

Hesap ve sarf işlerinin yapılış usulü ve basılı evrakın şekil ve çeşitleri yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

48 inci maddeyi okutuyorum:

Kaldırılan hükümler

MADDE 48.- 6.6.1985 tarihli ve 3221 sayılı Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Akademi organlarının oluşturulmasına kadar geçecek süre içindeki tüm destek hizmetleri Bakanlık tarafından yürütülür.

9 uncu maddede öngörülen usulle Başkan ve başkan yardımcıları görevlendirilinceye veya atanıncaya kadar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde, Bakan tarafından, birinci sınıf adlî veya idarî yargı hâkim ve savcıları arasından geçici olarak Başkan ve başkan yardımcıları atanır. Bunlar, Başkan ve başkan yardımcıları için bu Kanunda öngörülen bütün hak ve yetkilere sahiptir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2.- 12 nci maddede yazılı kurum, kuruluş ve kurullar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde Akademi Genel Kurul üyelerini seçerek Bakanlığa bildirirler. Bu sürenin bitiminden itibaren iki ay içinde, Bakanın daveti üzerine 12 nci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendinde belirtilenlerin dışındakilerin katılımıyla Genel Kurulun ilk toplantısı yapılır.

Genel Kurulun ilk toplantısında, Yönetim Kurulunun beş asıl ve üç yedek üyesi seçilir; ayrıca, bu Kanunda öngörülen yönetmeliklerin yürürlüğe gireceği tarihe kadar yapılacak işlerle ilgili uygulama ilkeleri belirlenir.

12 nci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendine göre Akademinin öğretim elemanları, görevlendirilenler ve diğer çalışanlar tarafından seçilecek Genel Kurul üyeleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde seçilir ve bundan sonraki Genel Kurul toplantılarına katılırlar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3.- Genel Kurulun ilk toplantısının yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde Yönetim Kurulunun ilk toplantısı yapılır. Bu toplantıda, 9 uncu maddede öngörülen Başkan ve başkan yardımcıları için önerilecek üçer adayın seçimi yapılır; seçimin yapıldığı tarihten itibaren iki ay içinde adaylar arasından Başkan ve başkan yardımcılarının atanmaları veya görevlendirilmeleri işlemi gerçekleştirilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler. Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 4 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4.- Yönetim Kurulunun seçimle gelen ilk asıl üyelerinden ikinci yılın sonunda ad çekme yoluyla belirlenen ikisinin, dördüncü yılın sonunda ise geri kalan üçünün görevleri sona erer. Genel Kurulda boşalan üyelikler için seçim yapılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler. Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 5.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde, 3221 sayılı Kanunla kurulan Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi, Akademi bünyesinde ve 27 nci maddede düzenlenen Eğitim Merkezine dönüşür.

Bu Kanuna göre atamalar yapılıncaya kadar 3221 sayılı Kanuna göre atanmış bulunan Eğitim Merkezi Başkanı ve başkan yardımcıları, başkaca bir işleme gerek kalmadan geçici olarak Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları olarak görevlerine devam ederler; devir tarihinden itibaren bir ay içinde hizmet gerekleri de göz önünde tutularak yeniden bu görevlere veya durumlarına uygun başka görevlere atanırlar.

3221 sayılı Kanunla kurulan Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezine tahsis edilen kadrolar Bakanlıkça ilgili birimlere mevzuatı uyarınca tahsis edilir. Bu Kanunun 20 nci maddesi uyarınca atamalar yapılıncaya kadar, 3221 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesine göre Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezinde görevli  personelin görevleri devam eder.

BAŞKAN - Teşekkür ederim. Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler. Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 6 ncı maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 6.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce adlî veya idarî yargıda hâkim ve savcı adaylığına atananların meslek öncesi eğitimleri, 3221 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen sürelere uyulmak suretiyle yaptırılır. Bunlardan hazırlık eğitimi veya son eğitimlerini yapmamış olanların söz konusu eğitimleri ile eğitim sonu yazılı sınavları, Akademi bünyesindeki Eğitim Merkezi tarafından yapılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının geçici 6 ncı maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

Niyazi Pakyürek

Abdullah Erdem Cantimur

 

Bursa

Bursa

Kütahya

 

Faruk Anbarcıoğlu

 

Halil Özyolcu

 

Bursa

 

Ağrı

"28 inci maddenin birinci fıkrasında yer alan, yabancı dil eğitimi için yurt dışına gönderilmeye ilişkin hüküm, aynı maddenin üçüncü fıkrasında yazılı yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra hâkim ve savcı adaylığına atananlar hakkında uygulanır."

BAŞKAN- Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Hükümet?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçe mi okunsun?

FARUK ÇELİK (Bursa)- Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tasarısının 28 inci maddesinde yapılan değişiklik neticesinde uygulamada herhangi bir tereddüdün yaşanmaması için konuya açıklık getirmek amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 7.- 26 ncı maddede öngörülen kısa ve uzun vadeli eğitim ve öğretim plânlarının birincisi, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde hazırlanır.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 8 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 8.- Akademinin bina, yatılı tesis, araç ve sair ihtiyaçları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde yapım, satın alma veya kiralama yoluyla sağlanır. Bu amaçla Bakanlık bütçesinden Akademi bütçesine yeteri kadar ödenek aktarılır.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanun Tasarısının geçici 8 inci maddesine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

Mustafa Nuri Akbulut

Cevdet Erdöl

 

Bursa

Erzurum

Trabzon

 

Osman Kılıç

Soner Aksoy

Hikmet Özdemir

 

Sıvas

Kütahya

Çankırı

"Ayrıca 6.8.1997 tarihli ve 4301 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanunla kurulan İşyurtları Kurumunun bütçesinden de harcama yapılabilir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Gerekçeyi okutuyorum:

Türkiye Adalet Akademisinin kuruluşunda ihtiyaç duyulacak maddî kaynağın  karşılanabilmesi için Adalet Bakanlığına bağlı İşyurtları Kurumunun bütçesinden de faydalanılabilmesi amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda geçici 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 9 uncu maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 9.- Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde çıkarılır. Yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar Genel Kurulun ilk toplantısında belirlenen uygulama ilkeleri çerçevesinde Yönetim Kurulu kararları uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

49 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 49.- Bu Kanun yayımını izleyen tarihten üç ay sonra yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

50 nci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 50.- Bu Kanun  hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüzün 86 ncı maddesine göre, oylamadan önce "son söz milletvekilinin" ilkesine dayanarak, Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök'ün söz talebini karşılıyoruz.

Buyurun Sayın Yergök. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının tümü hakkında Grubumuz adına görüşlerimi açıkladığımda, bu tasarının, gerek Adalet Komisyonunda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun ve titiz çalışmalar sonucunda olgunlaştırıldığını ve hükümet tasarısının, bazı değişikliklerle daha da iyileştirildiğini ifade etmiştim.

Yine, bu konuşmamda, açıkça, Adalet Akademisinin kuruluş amacına uygun biçimde hizmet vermesi için, gerçekten, yargı sistemimizin iyileştirilmesine, hâkim, savcı ve yargı personelinin iyi şekilde yetiştirilmesine katkıda bulunabilmesi için, yönetsel açıdan, malî açıdan, idarî açıdan özerk bir kuruluş şeklinde olması gerektiğini ifade etmiştim; zaten, hükümet tasarısından ayrıldığımız noktalar da bu yönde iyileştirmeler yapmak amacını taşıyordu. Gerçekten, biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak -bunun en yakın tanığı da Sayın Adalet Bakanıdır- Adalet Komisyonuna gelen tasarılar üzerinde, önyargısız, muhalefet etme amacıyla, anlayışla değil, nasıl daha mükemmel, nasıl daha doğru, nasıl daha yararlı bir yasa tasarısı ortaya koyabiliriz diye çaba gösteriyoruz ve bu anlayışla, yapıcı bir anlayışla destek veriyoruz.

Ancak, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı üzerinde verilen önergeler doğrultusunda yapılan değişikliklerle, bizim, Adalet Komisyonunda da sağladığımız, Plan ve Bütçe Komisyonunda sağlanan iyileştirme yönündeki düzenlemelerden uzaklaşılmış ve neredeyse, bazı maddeler açısından, hükümet tasarısının ilk haline dönüştürülmüştür. Açıkça itiraf etmek istiyorum ki, ben bundan çok büyük üzüntü duydum. Bu, bizim komisyondaki yapıcı muhalefet anlayışımızı, yapıcı katkıda bulunma şevkimizi kırmıştır. Bir örnekle ifade etmek istiyorum: Hükümet tasarısında, genel kurulun yapısıyla ilgili, Adalet Bakanlığında ne kadar genel müdür varsa genel kurul içinde yer alıyordu; burada, Adalet Komisyonunun AKP'li, CHP'li üyeleriyle, Başkanıyla, Bakanıyla biz bunları tartışarak, bunun gerçek anlamda bir adalet akademisi olmasını, aksi halde, bunun Adalet Bakanlığı akademisi olacağını ifade etmiştik ve oybirliğiyle bir iyileştirme, düzenleme yapmıştık; ama, ne yazık ki, burada verilen önergelerle bunun dışına çıkılmıştır, bu mutabakat ihlal edilmiştir, bozulmuştur.

Bu yasaya olumlu destek vereceğimizi ifade ettim, yine, olumlu oy vereceğiz, katkıda bulunacağız; ama, bu hususa, Sayın Genel Kurulun dikkatini çekiyorum ve üzüntülerimi ifade ediyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yergök.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısının açıkoylama sonucunu ilan ediyorum:

Kullanılan oy sayısı                     :                           359

Kabul             :                          351

Ret                 :                              3

Çekimser        :                              5

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum. (1)

Sayın Bakan Genel Kurula bir teşekkür konuşması yapacaklar.

Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel çok değerli oylarınızla kabul etmiş olduğunuz bu tasarı, inanıyorum ki, Türk yargı sistemine çok önemli katkılar sağlayacaktır.

Tasarının genel gerekçesinde de ifade edildiği gibi, dünyada ve ülkemizde çok önemli ve çok yönlü değişimler yaşanmaktadır. Şüphesiz, bu değişimlerin tabiî sonucu olarak da, hukukî sorunlar, hem bir taraftan artmakta hem de nitelik itibariyle büyük değişiklikler arz etmektedir. Bu ihtilafları çözecek olan yargı sisteminin, gelişen ve değişen bu şartlara göre bilgilenmesi, bilgilerini tazelemesi, dünyada ve ülkemizde olup bitenler hakkında bilimsel açıdan bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Türkiye'nin en temel problemi -hepimiz biliyoruz ki- büyük ölçüde, eğitim yetmezliğinden kaynaklanıyor. Eğitim yetmezliği ve yetersizliğinin en büyük sıkıntısını da, biz, yargı hizmetlerinde ve adalet hizmetlerinde görüyoruz. Açılan hukuk fakültelerinin sayısının artmış olması, bir bakıma sevindirici gibi gözükmüş olsa bile, büyük ölçüde, hukuk eğitiminde çok ciddî ölçüde kalite düşüklüğüne sebebiyet verdiği için, bu okullardan, bu fakültelerden yetişen öğrenciler, meslek hayatına intikal ettiklerinde, yetersiz bilgi sebebiyle, büyük ölçüde, kararlarında isabetsizlikler kaydetmekte, bunun sonucu olarak da hak kayıplarına sebebiyet vermektedir.

İnanıyorum ki, bu değerli katkılarınızla çıkarmış olduğunuz Adalet Akademisi Kanunu, eğitim sistemimizdeki bu eksikliği, bu noksanlığı ve adalet hizmetlerindeki ihtiyacı karşılayacak ve gerçekten Türkiye'nin hukuk devleti olma noktasındaki önemli bir açığı da kapatmış olacaktır.

Tasarının yasalaşması sebebiyle, bugüne kadar desteklerini esirgemeyen iktidar ve muhalefet gruplarına ve bağımsız milletvekili arkadaşlarımıza ve teker teker hepinize çok teşekkür ediyor, yasalaşan bu tasarının adalet camiamıza hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ve Anayasa Komisyonu raporunun birinci görüşmesine başlıyoruz.

7. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/584) (S. Sayısı : 200 ve 200'e 1 inci Ek) (2)

                                   

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 200 ve 200’e 1 inci Ek S. Sayılı Basmayazılar tutanağa eklidir.

BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 200 ve 200'e 1 inci ek sıra sayılarıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Kanunun tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir Milletvekili Sayın Orhan Sür; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜR (Balıkesir)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4841 sayılı Kanun üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün burada, ilk görüşmesini 1 Nisan 2003 tarihinde yaptığımız, ikinci görüşmelerini 4 Nisanda tamamladığımız anayasa değişikliği teklifi üzerinde düşüncelerimizi ifade ediyoruz.

Bildiğiniz gibi, bu değişiklikler, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından, bir daha görüşülmek üzere Yüce Meclisimize iade edilmiştir. Dün yapılan Anayasa Komisyonu toplantısında, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, Anayasamızın 169 uncu maddesinde yapılmak istenilen değişiklik önergesini geriye çekmiş, 170 inci maddede yapılması düşünülen teklifte ise bazı değişiklikler yaparak Yüce Meclisin huzuruna getirmiştir.

Değerli arkadaşlarım, anayasa değişiklikleri, hem Mecliste hem de halkımızda geniş çaplı uzlaşmalarla yapılmalıdır. Gerek teklifin hazırlanmasında gerekse komisyonda yapılan çalışmalarda ve görüşmelerde, ülkemizde büyük halk kesimlerini temsil eden demokratik kitle örgütlerinin, odaların, Mecliste temsil edilsin veya edilmesin siyasî partilerin geniş bir konsensüsünü aramamız, en doğal olanıdır. Toplumumuzun hem bu konudaki görüşü alınmalı hem de toplumumuz bu değişikliğin tüm detaylarıyla doğru bilgilendirilmelidir.

Siyasî iktidar, Parlamento çoğunluğuna dayanarak "ben yaptım oldu" mantığıyla yasal çoğunluğu bulsa bile, böyle bir değişikliği gerçekleştirmemelidir. Eğer bir siyasal iktidar, gerçekten, çağdaş demokrasiyi içine sindirmişse ve bu değişikliklerin toplumun yararına olduğunu düşünüyorsa, denemesi gereken yol budur.

Değerli arkadaşlarım, peki, bu değişiklik önergelerinde uygulanan yol bu mu olmuştur; elbette ki, hayır. Sayın Başbakanımız ve Bakanımızın çeşitli konuşmalarında, görüşlerinin alındığını ifade ettikleri bu toplum kesimleri, bunun doğru olmadığını, çeşitli defalar Türk halkına açıklamışlardır.

Siyasal iktidar, öncelikle, daha önce başka yasa tekliflerinde olduğu gibi, birbiriyle ilişkisi olmayan iki konuyu bir bütün haline getirip, Yüce Meclisin önüne getirmektedir. Konunun birisi, milletvekili seçilme yaşının 25'e indirilmesi; diğeri ise, Anayasamızın ormanlar ve orman köylülerimizin korunmasını düzenleyen iki maddesiydi. Geçen görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma yapan arkadaşlarımız, bunların bir arada getirilmesinin, iktidarın bir kurnazlığından öte bir anlam taşımadığını net bir şekilde açıkladılar.

Gerçekten, bu iki konunun birbiriyle hiç ilişkisinin olmadığını hepimiz biliyoruz; ama, tasarının sonuna eklediğiniz bir maddeyle, eğer, Sayın Cumhurbaşkanı halkoylamasına giderse, bu iki konunun birlikte oylanmasını istiyorsunuz. Kendinize göre kurnazlık yapıyorsunuz; gençler üzerine oyun oynuyorsunuz. Size göre, seçilme yaşının 25'e indirilmesini isteyen gençlerimiz, ormanlarımızın geleceğini düşünmeden, sizin istediğiniz doğrultuda oy kullanacaklardır; ama, yanılıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, geleceğimizi emanet ettiği Türk gençliği, bu tuzağa kesinlikle düşmez ve zaten, buna da gerek kalmayacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız, değişiklik, bugünkü haliyle yeterli oyu alırsa, gençliğimizi ilgilendiren değişikliği imzalayıp, ormanlarımızı ilgilendireni ise halkoyuna sunabilecektir.

Aslında, sizin demokrasi anlayışınızda bir çarpıklık var. Halkımızın, önüne gelen bir değişiklikte sunulan iki değişiklik konusunun birisine "evet", diğerine "hayır" deme hakkını elinden almaya çalışıyorsunuz. Bu, demokratik bir davranış değildir; bu, baskıcı bir yaklaşımdır ve çağdaş demokrasilerde buna kesinlikle yer yoktur.

25 yaş konusunun, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından uzun yıllardır savunulan bir konu olduğunu ve bu konuda, geçen dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından getirilen bir teklifin, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından reddedildiğini hepimiz biliyoruz. Ülke nüfusunun büyük bir kısmının 30 yaşın altında olduğunu düşünürsek ve bu kesimin, gerek eğitim seviyesi gerekse iletişim araçlarını kullanmada çok ileri bir noktada olduğunu gözönüne alırsak bu konunun tartışmasız bir şekilde kabul edilmesi gerektiğini ifade edebiliriz.

Ormanlarımızı ilgilendiren değişikliğe geldiğimizde ise, çok net bir şekilde söylenebilir ki, bu konu halkımızın büyük bir bölümü tarafından onaylanmamaktadır. Siyasî iktidar da, bunu fark ettiği için, önce, Sayın Cumhurbaşkanının yasayı geri göndermesinden hemen sonra kamuoyunu bu konuda yanına çekebilmek için büyük çaplı bir çalışma yapmıştır. Sayın Bakanımız, tüm ulusal kanallarda, uzun süreli katıldığı programlarda, kendi bakış açısından değişikliği anlatmaya çalışmış ve destek aramış; kitaplar bastırıp dağıtmış, televizyon filmleri yaptırıp bunların yayınlanmasını sağlamış ve inanıyorum ki, yapabileceği her türlü çalışmayı yapmıştır.

Aslî görevi ormanlarımızı korumak ve geliştirmek olan bir bakanın, orman alanlarının dışına çıkarılan bu alanları tekrar kazanmak yerine elden çıkarmaya yönelik bu çalışmalarını anlamak mümkün değildir.

Aslında, verimi düşük orman alanlarımızın -ki, ülkemizde orman diye kabul ettiğimiz alanların çok büyük bir bölümünde verim gerçekten düşüktür- veriminin artırılması gerekiyor. Sayın Bakanımızın çalışmalarını buralara yönlendirmesi gerekirken, maalesef, geçtiğimiz dönemdeki çalışmaları, büyük bir bölümü, bu alanların satışına yöneltilmiştir.

Elbette, Sayın Başbakan da kendisine bu konuda gereken desteği sınırsız bir şekilde vermiştir. Ulusa sesleniş konuşmasında uzunca bir süreyi bu konuya ayırmış, hazırlatılan filmlerin de katkısıyla halkımızın desteğini almaya çalışmıştır.

Sayın Başbakanımızın bu konuşmada kullandığı "size bu konuda yalan söylüyorlar; ben, size, doğruları anlatayım" diyerek bildiğimiz savları ard arda sıralaması, bence talihsizlik olmuştur. Bir başbakanın, kendisi gibi düşünmeyenlerin neler söylediğini topluma açıklamadan yalancı olduklarını açıklaması çok üzücüdür. Kendisi gibi düşünmeyip, Mecliste, gelen tasarıya oy vermeyen bizleriz. Hangi konuda yalan söylemişiz, bunların açıklanması gerekir. Ormanlarımızın güvenceye alınması için, orman kadastrosunun bitirilmesini istemek mi yalan?! Getirilen değişikliklerin, ülkemizin en yoksul kesimini oluşturan orman köylüsünü açlığa mahkûm edeceğini söylemek mi yalan?! Orman köylüsünün cebinde dolarların olmadığını söylemek, bu insanlarımızın karınlarını zor doyurduklarını söylemek mi yalan?! Bu değişiklikle, ormanlarımızın korumasız kalacağını söylemek, orman yağmacılığının cesaretlendirileceğinin söylenmesi mi yalan?! Nedir yalan olan?! Bu konuda, sanırım, muhalefete büyük bir haksızlık edilmiştir.

RECEP GARİP (Adana) - Söylediklerine sen de inanmıyorsun...

ORHAN SÜR (Devamla) - Ama, görünen odur ki, bu tür kamuoyu çalışmaları, iktidar tarafından beklenilen sonucu vermemiştir.

Ulusal basın, biraz önce ifade ettiğim gibi, Sayın Bakanımıza kapılarını sonuna kadar açmış olmasına, düşüncelerini defalarca halkımıza aktarmasına yardımcı olmasına rağmen, ne yazık ki, Meclisteki muhalefeti gerçekleştiren Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda ne düşündüğünü, halkımıza neler anlatmak istediğini yansıtmamıza izin vermemiştir. Tek yanlı bir çalışma sonucunda bile, Türk toplumunun çok büyük bir kesimi, çıkarılmak istenen bu orman yasasına, Anayasamızda yapılmak istenen bu değişikliğe, hâlâ, karşıdır.

Değerli arkadaşlarım, sonuçta, nisan başında görüşülen ve Cumhurbaşkanımızın imzasına gönderilen bu yasa, Cumhurbaşkanımız tarafından bir daha görüşülmek üzere Yüce Meclisimize geri gönderilmiştir.

Arkadaşlarım, ilk görüşmelerde, belki, Adalet ve Kalkınma Partisinden bu kürsüye çıkıp, düşüncelerini anlatan ve bu yasayı savunan arkadaşlarımızı iyiniyetli bir şekilde düşünebilir, değerlendirebilirdik; ama, o günden bugüne geçen gelişmeler bize şunu gösterdi ki, burada iyiniyet yok; burada iyiniyetin olmadığını, bu yağmalamanın içinde kimlerin olduğunu, ulusumuzun teker teker görmesiyle başladık. Bu yağmalamanın içinden, her zaman birçok yerde olduğu gibi, yine, Sayın Maliye Bakanımız çıktı. 50 000 metrekarenin üzerinde bir orman alanını satın aldığını açık açık, çekinmeden söyleme noktasına geldi. Bugün, yine gazetelerde görüyoruz; Başbakanımız, yine, bir orman arazisine yaptığı bir yapı nedeniyle yargılanıyor, ceza alıyor.

Değerli arkadaşlarım, bunlara baktığımızda, bu kürsüde nisan ayında yapılan görüşmelerde ifade ettiğimiz gibi, bu tasarının getiriliş amacının, hep o öne sürülen Türk köylüsü olmadığı, o mağdur, o en yoksul kesimimizin olmadığını çok açık ve net bir şekilde görüyoruz.

Zaten, Orman Bakanımız da hazırlattığı o güzel televizyon filmlerinde, Türk köylüsünden hiç bahsetmiyor; İstanbul'u gösteriyor, Bursa'yı gösteriyor, deniz kenarlarını gösteriyor; ama, bu kürsüye gelindiğinde, Türk köylüsünden bahsediliyor. Bu da, bu yasanın hangi amaçlarla, hangi düşüncelerle hazırlanıp, bizim önümüze getirildiğinin bir göstergesi.

Dün akşam, Anayasa Komisyonunda bu değişiklikler görüşülürken, Anayasa Komisyonu Başkanımız, özellikle, 169 uncu maddeyi geri çekip, 170 inci maddede bir değişiklik önergesi verdikten sonra, Cumhuriyet Halk Partisinden, bu 170 inci maddeye destek talebinde bulundu ve açık açık dedi ki: "Sizin istediklerinizi, Anayasanın düzenlemesi içinde gerçekleştiremeyiz. Siz bize güvenin; biz, sizin bu istediklerinizi, sizin bu söylediklerinizi, bu anayasa değişikliği doğrultusunda çıkarılacak olan yasalarda gözönüne alacağız, sizin istediğiniz gibi o yasaları çıkaracağız."

Değerli arkadaşlarım, 8 ayda ne yaptınız ki?! Türk Milleti size güvenmiyor, biz size niye güvenelim?! Niye güvenelim?.. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ayıp, ayıp!..

ORHAN SÜR (Devamla) - Bakın, siz, hoşunuza gitmediği zaman bu şekilde davranıyorsunuz. Şimdi, siz, söylediğiniz sözcükleri çok çabuk unutan bir siyasî partiyi temsil ediyorsunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Anketlere bakın...

ORHAN SÜR (Devamla) - Bakın, ben size...

BAŞKAN - Sayın Sür, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, az sonra da, grubunuzun sayın sözcüsü çıkacak, o da kendi görüşlerini savunacak. Lütfen konuşmacıya müdahale etmeyelim.

Buyurun Sayın Sür.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ben, sizi, kahvehaneleri gezmeye davet ediyorum.

ORHAN SÜR (Devamla) - Ben, size, nisan ayında bu konu konuşulurken, bu kürsüden bahsettiğim bir konuya dönmek istiyorum. O zaman, bu kürsüden, peşkeş çekmelerden bahsederken, size, Balıkesir SEKA İşletmesini örnek vermiştim.

Şimdi size bir şey okumak istiyorum; bir yazının bir bölümünde aynen şöyle yazıyor: "Her şeye rağmen, SEKA Balıkesir İşletmesi, ekonomik ömrünü tamamlamış bir işletme değildir. İyi yönetilirse, gerekli tevsii yatırımları yapılırsa, uzun yıllar üretim yapmaya devam edebilecektir. Ülke ekonomisine olan katkısı da, bugünkü şartlarda yılda 50 000 000 dolardır."

6 tane de soru sorulmuş bunun akabinde. 4 üncü soru: "SEKA bünyesinde bulunan üç gazete kâğıdı işletmesinden birisi olan Balıkesir İşletmesi, Türkiye'de tekel durumunda ve stratejik bir işletme konumunda değil midir?"

5 inci soru: "Eğer, Balıkesir SEKA İşletmesi, tekel konumunda ve stratejik bir önemi varsa, özelleştirme kapsamına alınması doğru mudur?"

Bunu kim soruyor; bunu, 11 Nisan 2002 tarihinde, şu andaki KİT Komisyonu Başkanımız, Balıkesir Milletvekili Sayın Özgün soruyor o günkü iktidara. O günkü iktidara soruyor, diyor ki: "Bu işletme, yılda 50 000 000 dolar Türk ekonomisine katkıda bulunuyor." Bugün ise, o işletmeyi, birilerine peşkeş çektiniz. Bakın, Balıkesir'dekinden daha küçük bir fabrika olan Giresun SEKA fabrikasını 4 800 000 dolara verdiniz, onun 2 misli kapasitesi olan bir fabrikayı ise 1 100 000 dolara!..

Değerli arkadaşlarım, burada, ormanlarda da yine aynı oyunu oynuyorsunuz ve size güvenmemizi istiyorsunuz. Size neden güvenelim?!.

BURHAN KILIÇ (Antalya) - Güvenme!

ORHAN SÜR (Devamla) - Size neden güvenelim; bugüne kadar yaptıklarınız ne ki, bundan sonra size güvenilecek?! (AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, ne yapmalıyız: Öncelikle, ormanlarımızın bir daha yağmalanmasının önüne kesin bir şekilde geçecek yasal düzenlemeleri gündeme getirmek zorunluluğumuz var. Eğer, biz, ormanlarımızı, bugün olduğu gibi, hâlâ yağmalamaya açık bırakırsak, bundan sonra, bu Meclisin gündemine böyle çok yasalar gelir ve çok daha büyük orman alanları devre dışında kalır. Öncelikle, kesin bir şekilde, bundan sonra ormanların yağmalanmasının önüne geçmeliyiz.

Kırsalda ve kentte gerçekten bir sorun var; köylümüzün kullandığı 2/B alanları var, kentte 2/B alanları üzerinde yapılarımız var; bunların sorunlarını çözmeliyiz; ama, sizin getirdiğiniz bu mantıkla bu sorunları çözmemiz mümkün değil. Zaten, o yerleri, köylüye dolarla satamayacağınızı elbette biliyorsunuz. O yasa çalışmalarından sonra gidip orman köylerini gezdiyseniz, hiç kimsenin "biz, dolar karşılığı bu arazileri alırız" diye sizin karşınıza çıktığına inanmıyorum; ben de gezdim, benim seçim bölgemde de çok sayıda 2/B alanı var. Sizin esas amacınız, orman köylüsünü düşünmek değil; esas amaç, İstanbul gibi, İzmir gibi büyük kentlerin varoşlarındaki o 2/B alanları, yapılaşması tamamlanmamış olan 2/B alanları. Yapılaşma olan bölgeleri de düşünmüyorsunuz; oradaki insanlarımıza, sadece "size tapu vereceğiz" diyorsunuz; ama, esas hedef, hâlâ boş olan 2/B alanlarının üzerinde oynanan oyundur. İşte, Sayın Maliye Bakanımızın elinde bulunan alan da, böyle bir alandır. İşte buralardan büyük rant aktarımı gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz ve bizler de, sizlere, böyle olmaz bu diyoruz. Gelin, köylümüzü düşünelim. Değişiklik yapılması düşünülen Anayasanın bu maddesinin başlığı "Orman köylüsünün korunması." Bu maddede, bu şekildeki  değişikliklerle, siz, orman köylüsünü koruyabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?! Eski şekliyle, sadece orman köylüsünün alabileceği o orman arazilerini bile alamayan orman köylüsü, bundan sonra, bu arazileri herkesin alabilme noktasına taşıdığınızda, o arazileri alabilme gücüne sahip mi?! Bunun olmadığını elbette biliyorsunuz; ama, sonuçta, hedef, İstanbul'un varoşları, İstanbul'un varoşlarındaki o büyük rant. Değerli arkadaşlarım, o nedenle, bu konuda samimî olduğunuza, gerçekten inanmıyoruz.

Ayrıca, teknik olarak da -geçtiğimiz konuşmada, ben, size, mümkün olduğunca açıklamaya çalıştım- bugüne kadar kadastrosu tamamlanan 2/B alanları, maalesef, çok az. Sanki -öyle rakamlar veriliyor ki- bugün, bu yasa buradan çıksa, bu yasa kesinleşse, hemen satışlar yapılabilecek ve devletin kasasına milyonlarca dolar gelecek; bu mümkün değil. Bu mümkün değil değerli arkadaşlarım; bugüne kadar kadastrosunu yaptığımız 2/B alanlarının sadece yüzde 25'inin tescilini yaptırabilmişiz ve daha 2/B alanı olup da kadastrosu yapılmayan 50 000 000 dönüm ormanımız var, arazimiz var.

Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, burada hedef, öyle gösterildiği gibi fazla büyük de değil. Buradaki hedef, şu anda, büyük rantların döndüğü, büyük mücadelelerin verildiği, özellikle İstanbul çevresindeki orman alanları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ORHAN SÜR (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Teklifin çeşitli konularında, çeşitli noktalarında, benden sonra söz alan Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım, sizlere, görüşlerini ifade edecekler. Özellikle 170 inci maddede, bazı sözcükler dışarı çıkarılmış, değişiklikle, sadece "idaresi" diye bir ibare konulmuş. Bunun hangi anlama geldiğini düşündüğümüzde, inanın, bizler de şaşırdık; ama, öyle geniş kapsamı var ki bu maddenin, diğer çıkardığınız ve sanki, Sayın Cumhurbaşkanının bize uyarısı doğrultusunda düzenlediğiniz maddede, çok daha ileri bir noktaya taşıdınız ve bu konuda, sanırım, değerli arkadaşlarım sizlere gereken bilgileri verecek.

Değerli arkadaşlarım, şu konuda, Türk Halkını ve Yüce Meclisimizi uyarmak istiyorum: Biraz önce ifade ettiğim gibi, gerçekten ciddî bir çalışma yapıp, yeni bir orman yasası ve orman kadastrosunu tamamlamazsak, bundan sonra da, çok uzun dönemlerde, yeni yeni 2/B alanlarıyla karşılaşacağız, yeni yeni 2/B alanları karşısına gelecek bu Büyük Millet Meclisinin; yine büyük orman yangınları çıkacak, özellikle Bodrum'da, Antalya'da; yine ormanlar tahrip olacak ve yine, bu ormanlarımız, birilerinin elinde, peşkeş çekilmiş şekilde kalacak.

O nedenle, bizim aslî görevimiz, orman yağmasını engellemek, rantçıları devre dışı bırakmak ve yoksul orman köylüsünü ayağa kaldırmak için çalışma yapmaktır.

Eğer, bu şekliyle Anayasayı değiştirir ve değişen Anayasaya göre de yasalar çıkarıp, örneğin, Sultanbeyli'de, Çavuşbaşı'nda, üzerine konut yapan vatandaşlarımıza, sadece tapularını verirseniz, sorunları çözmüş olmazsınız. Planlamayı yapmadığınız takdirde, buralarda yaşanabilir çevreler oluşturmadığınız takdirde, Türk insanına bir iyilik yapmış olmazsınız; sadece, ellerinden paralarını almış ve sadece, bu paraları bir yerlere kullanmış olursunuz.

Hem zaten siz demiyor musunuz, hortumları kestik, çok paramız var?.. O zaman, çok paranız varsa, ormanlarla niye uğraşıyorsunuz?! Değerli arkadaşlarım, ormanlarla niye uğraşıyorsunuz?! Sayın Başbakan diyor ki işçilerimize, memurlarımıza; eğer ormanları satsaydık, size, ormanlardan gelen parayla para verebilirdik. Peki soruyorum, bu sene ormanları satıp para vereceksiniz, seneye neleri satacaksınız, seneye Topkapı Sarayını mı satacaksınız?! (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle güvenli değilsiniz  değerli arkadaşlarım. O nedenle Türk toplumuna güven vermiyorsunuz. O nedenle Cumhuriyet Halk Partisine güven vermiyorsunuz. O nedenle, bu yasa tasarısı, bizim için pek kabul edilebilecek bir yasa tasarısı görünmüyor.

BAŞKAN - Sayın Sür, sözlerinizi tamamlar mısınız.

ORHAN SÜR (Devamla) - Bu duygularla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Burhan Kuzu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Anayasanın iki maddesi üzerinde bir değişiklik gerçekleştiriliyor. Bunlardan birisi, seçme yaşının 25'e indirilmesi; ikincisi de, ormanla alakalı değişikliktir.

Değerli arkadaşlar, orman konusu, Türkiye'nin gündemine yeni girmiş bir konu değil. 1961 Anayasasına baktığımız zaman, ilk şeklinde, ormanların korunmasının oldukça kuvvetli olarak ifade edildiğini görüyoruz. Ne var ki, zamanla, doğan ihtiyaçlardan; yani, orman köylüsünün korunması ve özellikle de orman vasfını kaybeden yerlerin ne anlama geldiği ve bunun değerlendirilmesi meselesi gündeme gelmiş. Bu çerçevede de Anayasa değiştirilmiş; bunun altını çiziyorum.

Yapılan 1970 değişikliğiyle, bugün 1982 Anayasasında yer alan hükmün benzeri oraya konulmuş. Yani, orman vasfını kaybeden yerlerin durumuyla alakalı konunun devamı, neler yapılacağı kanuna bırakılmış. Bu çerçevede baktığımız zaman, orman köylüsünü koruma, kollama ve fen bakımından orman vasfını kaybeden yerlerin ne olacağı meselesi, ilk kez 1973 yılında bir kanunla düzenlenmiş. Şimdi, bizim, 2/B dediğimiz, o zaman yasanın bir yerinde 2 nci madde şeklinde geçiyor ve ilk uygulama 1974'te başlamış. Daha sonra, 1982 Anayasası yapıldığında, bugün bizim tarihini değiştirmediğimiz -yani, hep 'sık sık aynı yola gidilebilir' şeklindeki eleştirilere belki cevap olabilir- bir tarih var "1981 öncesi orman vasfını kaybeden yerler" deniliyor. Bu tarihe hiçbir şekilde dokunulmamıştır. Bu açıdan, son günlerde ortaya çıkan orman yangınlarını bu bağlamda algılamak, tabiî ki, doğru değildir.

Tabiî, ormanla alakalı yasa çıkarılmış; ama, uygulaması kolay olmamış, birçok açıdan kolay olmamış. Kadastro sorunu, o yıllarda gündemde olmuş ve bu bakımdan sorun çıkmış. "Zilyetlik" denilmiş, bunun ne anlama geldiği sorun çıkarmış; Anayasa Mahkemesinin bu konuda kararları var. 1982 Anayasasında "tahsis" kelimesi kullanılmış, bunun ne anlama geldiği, Anayasa Mahkemesinin kararlarına da yansımış. Anayasa Mahkemesinin, 2000'de, 2001'de verdiği kararlarında şu söyleniyor: "Tahsis kelimesi satış ihtiva etmez." Bu açıdan, fen bakımından orman vasfını kaybeden yerlerin satışı yasayla mümkün gözükmüyor. Bunun da altını çiziyorum. Bunu niçin söylüyorum; esasen, bugünkü anayasa değişikliğinin temelinde bu fikir yatıyor; yani, Anayasadaki "tahsis" kelimesinin satış ihtiva etmediği şeklindeki Anayasa Mahkemesi kararı, elbette ki, bağlayıcı olduğu için, hükümet, bu çerçevede hareket ederek, yasa değişikliğiyle bu işin olamayacağı sonucuna varınca, anayasa değişikliği gündeme gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, tarihî olarak verdiğim bu bilgileri bir kenara bırakıyoruz.

Acaba, sivil toplum örgütleri, ormanla alakalı alanlarla ilgili ne düşünüyorlar diye baktığımızda, Orman Bakanlığının bu konuda yapmış olduğu toplantılardan bir küçük not elimizde. Burada, özet olarak şunu görüyorum: Çevreyle, ormanla, ağaçla ilgilenen önemli sivil toplum örgütleri "ormanların işletilmesi konusunda özel sektöre imkân verilmesin" diyorlar ve "işlettirir" şeklindeki ifadelerin yanlış yorumlanacağı şeklinde bir düşünceleri var; ama, özellikle şu an gündemimizde olan, paketin şu andaki son durumunda, 2/B konusunda -yani, fen bakımından orman vasfını kaybeden, artık geri dönüşü mümkün olmayan alanların ne olacağı konusunda- daha ılımlı yaklaşarak, bu konuda bir anayasa değişikliği olabileceği -elimdeki nota baktığım zaman- satışa imkân verilmesinin doğru olacağı, daha doğrusu çok da sakıncalı olmayacağı şeklinde bir görüş belirtilmiş; yani, sivil toplum örgütlerinin bu kaygılarını düşündüğümüz zaman -listesi de burada, elimde- bunlara baktığımız zaman, demek ki, elimizdeki paket, buna da belli ölçüde cevap verecek şekilde hazırlanmış.

Şimdi, elimizdeki pakete baktığımızda, demin söylediğim gibi, seçilme yaşı 30'dan 25'e indiriliyor. Her iki partinin, gerek iktidar gerek muhalefet partisinin programına baktığımızda, bu konuda sorun yok ve her iki parti de aynı şeyi düşündüğüne göre, zaman bakımından, buna değinmenin doğru olmayacağını düşünüyorum.

Her iki parti olarak anlaşamadığımız konuya gelince, ormanla alakalı iki madde; bunlardan birisi 169 uncu madde, birisi 170 inci madde. Şimdi, malumunuz, 169 uncu ve 170 inci maddeler, bundan önceki pakette vardı. Çok kısa olarak kenar başlıklarını söylersek, birisi ormanların korunması, birisi orman köylüsünün korunması. Bu, birkaç ay önce, yine Yüce Meclisimizden geçti; ama, anayasa değişikliğinde aranılan oy sayısı bulunamayınca, Sayın Cumhurbaşkanımız, bir kez daha incelenmek üzere iade etti.

Şimdi, elimdeki bu metin, Cumhurbaşkanımızın iade gerekçesi. İade gerekçesine baktığımızda, Sayın Cumhurbaşkanı, ormanla alakalı bu paketin, özellikle 169 uncu maddesinde yer alan "işlettirilir" ifadesinin, uygulamada orman yağmalamasına sebep olacağını belirtiyor; ayrıca, ormanların oluşmasının elli-yüz yıllık bir zaman alacağını, dolayısıyla, bu konuda daha hassas olunması gerektiğine işaret ediyor ve neticede de, bu ifadenin Anayasaya girmemesinin daha uygun olacağı sonucuna varıyor.

İkinci kısma gelince; yani, Sayın Cumhurbaşkanımızın, 170 inci madde çerçevesindeki itirazına baktığımız zaman, burada da "madde metninde yer alan -satış dışında- devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı aynî hakların tesisi; bunlar, sonuç itibariyle, bedelsiz olarak elden çıkarmayla eşanlamlıdır" diyor Sayın Cumhurbaşkanımız. Belki tam öyle değil; ama, kısmen doğru olduğunu söyleyebiliriz; çünkü, kiralama "bedelsiz" anlamına gelmez; ama, yine, ana hatlarıyla, bu itirazın da yerinde olduğu düşünülebilir.

170 inci maddeyle alakalı olarak şu sonuca varıyor Sayın Cumhurbaşkanımız: "Belirtilen alanların, satış dışında, devir ve terk gibi yollarla elden çıkarılabilmesi, incelenen yasanın kabul ediliş gerekçesiyle ve devlete gelir sağlama amacıyla da bağdaşmamaktadır." Şimdi, bu son cümleyi okuduğumuz zaman, 170 inci maddeyle alakalı itirazda, iade gerekçesinde, pakette, demin saydığım konulara yer verilmezse -yani, terk, devir, tahsis, kiraya verme gibi hususlar "bedelsiz" anlamında yorumlandığı için- satış konusunda, Anayasaya bu yönde bir düzenlemenin konulabileceği şeklinde bir yorum yapıyor ve elimdeki metinden de bunu çıkarmak mümkün.

Bunları niçin söyledim: Biliyorsunuz, biz, bundan 15-20 gün önceki toplantımızda, komisyon olarak, Sayın Cumhurbaşkanının bu iade gerekçelerini dikkate almaya çalıştık. O gün, komisyonda, muhalefet partimizin üyesi milletvekili arkadaşlarımızla da bunları görüştük. Şunu söyledim orada -Çevre ve Orman Bakanımız da burada- "Sayın Bakanın açıklamalarından şunu anlıyorum: 169 uncu madde konusunda, yani 'işlettirilir' noktasında ısrarlı değiliz, bunu kaldırabiliriz; 170 inci maddeye de bir çekidüzen verilebilir. Bu çerçevede, elbirliğiyle, hepimiz birlikte bu yasayı çıkarabiliriz şeklinde bir kanaat edindim." Kendileri de "Sayın Başkan, doğru yorumladınız, görüşümü doğru özetlediniz" diye cevap verdi. Tabiî, burada, hedefimiz, amacımız, muhalefet partimizin de desteğini almaktı elbette ki. Benim uzlaşmacı kimliğim, bir anlamda belki buna zorluyor. Genellikle muhalefet partimizin görüşünü alma şeklindeki eğilimim bazen yanlış da yorumlanıyor, az önceki hatibin söylediği gibi. Birazdan ona da değinmek istiyorum, hangi amaçla onu söylediğime.

Netice itibariyle, şunu gördük: Hem kamuoyuna anlatmada kolaylık olsun hem muhalefet partimizin desteğini alalım diye -bunu samimî olarak söylüyorum- paketin iki maddesini, dün tekrar komisyona çektik. Bunlardan birisi 2 nci madde, birisi 3 üncü madde; yani, 169 ve 170 inci maddeler. "İşlettirilir" ifadesinin yer aldığı 169 uncu maddeyi önerge vererek paketten çıkardık. Böylece, iade gerekçesine aynen uyulmuş oldu. Öbüründe de, yine, Sayın Cumhurbaşkanının değindiği "devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi gibi sınırlı aynî hakların kullanılması" kısmını çıkarmış olduk. Dolayısıyla, kalan kısım, hem iade gerekçesine uymakta hem de muhalefet partimizin -zabıtlarda bunlar vardır, yanlış yorumlamıyorsam; belki tamamen karşılamıyordur ama- bundan önceki paket geçerken vermiş olduğu önergelere de uymakta önemli ölçüde.

Sonunda şunu söyledim; dedim ki değerli üyelere: "Gelin, bunu oybirliğiyle çıkaralım. Her iki partimizin de programında bunlar var. Yanımda, muhalefet partimizin programının bir kısmı da mevcut. 2/B ile alakalı ifade orada da çok açık olarak yer almakta. Bu bakımdan, mademki her iki parti de bu konuda anlaşmıştır -daha doğrusu, program bazında; onu söylemek istiyorum- gelin, bunu beraber, birlikte çıkaralım." Bu şekilde, gerçekten, bir anlamda ısrarlı bir söyleyişim de oldu doğrusu; ama, tabiî ki, bizim bu sözlerimiz, konuşmacımızın görüşünü yanlış yorumlamadıysam, demin biraz farklı olarak burada anlatıldı; güven noktasına getirilip düğümlendi.

Ben, güven noktasından söylemedim onu; iktidara güvenip güvenmemek, tabiî ki, muhalefet partimizin takdir hakkı içerisinde; ama, o, artık, halka vereceği hesapla alakalı bir konudur. Ben, o konuya değinmek için burada bulunmuyorum; o, bir ayrı sayfa. Şu anlamda bunu söyledim: Konuşmalar sırasında, yine, elimizde muhalefet partimizin muhalefet şerhi var; buraya baktığımız zaman şu söyleniyor: "Sayın Başkan, sayın komisyon üyeleri; siz, değiştirmek suretiyle, 170 inci maddeyi biraz daha ılımlı hale getirdiniz; yani, bizim, belki, çok karşı olduğumuz bir metin haline gelmemiş olabilir; yalnız, burada yasaya atıf yapıyorsunuz; dolayısıyla, o yasa nasıl çıkacak, onu biz bilemeyiz." Ben de şunu söyledim; dedim ki, doğrudur bu; muhalefet olarak bu konuda kaygınız olabilir. Bu konuda benim söyleyecek bir şeyim yok; ancak, şunu bilin ki, anayasalar birtakım teknik metinlerdir, çerçeve çizerler. Her şeyi Anayasaya yazamazsınız. Mesela, biz ne dedik vurgulayıcı bir biçimde; orman köylüsü korunacak, erozyon önlenecek, bu satış bedeliyle ağaçlandırma hızlandırılacak. Şunu yazamayız: "Buradan elde ettiğimiz gelirle şu bölgeye şu kadar ağaç dikeceğiz, şu bölgenin erozyonu önlenecek ve orman köylüsüne şu kadar pay ayrılacak." Bunlar buraya yazılmaz, kimse kusura bakmasın. Teknik anlamda bunlar mümkün değildir. Dolayısıyla, bunu ancak yasaya yazabiliriz şeklinde söyledim.

O açıdan, buradaki konu, güven noktasından değil. Tamamıyla, ben, gerçek anlamda, samimî olarak, muhalefet partimizin değerli üyelerini samimî bir şekilde yanıma almak istedim. Hakikaten, her iki parti madem 2/B konusunda hemfikir, yasa noktasında, görüşmeyle bu çözülebilir. Benim gördüğüm 2/B bu. Yani, 2/B, 2/C; belki, orman bakımından çok fazla teknik olarak bilmem, ama, elimdeki verilere göre 2/B'nin bu olması lazım. Ne demektir bu; yani, getirilen paket, Anayasanın ruhuna, sözüne, her şeyine uymaktadır; bunun altını özellikle çiziyorum.

Değerli arkadaşlar, bu çerçevede baktığımızda, sonuç itibariyle, elimizdeki metnin, orman köylüsünü koruma ve kollama bakımından yeterli olduğunu -yine, metne baktığım zaman- söyleyebiliriz. Bunlar istismar edilemez mi, edilebilir; yani, A ve B şahsını dikkate alarak itirazları da doğru bulmuyorum. Yanlış yapılmış da olabilir. Takdir edersiniz ki, elimde illere göre bunun dağılımı var; hangi ilde ne kadar 2/B alanı var; 480 000 hektarlık bir yeri oluşturuyor bu. 480 000 hektar büyük bir alandır ve 1981 öncesini kapsayan bir konumdadır. Tabiî, kadastro tamamen yapılmamıştır; bu da, doğrudur; ama, önemli bir kesimi tamamlanmıştır.

Son bir konu da şu: Yine, demin konuşmacımız burada değindi. Yasa metninde geçen "idaresi" şeklindeki ifadenin ne anlama geldiği üzerinde duralım. "İdaresi" şeklinde burada geçen ifade satış dışında kullanılmış bir ifadedir. Belki, hemen satılamadığı durumlarda... Biliyorsunuz, şu anda, buralar işgal altında; ne doğru dürüst kira ödeniyor ne ecri misil veriliyor; hatta, belki birçok yerin ruhsatı yok. O açıdan, belki "idaresi" ibaresi özellikle burada işe yarayacak, kanuna bunun teferruatını koyma fırsatı bulacağız. Belki, bir süre ecri misil almak durumunda kalınabilecek; belki, bir süre -dediğim gibi- değerlendirilmesi başka şekilde yapılabilecek. Bu "idaresi" ibaresi yönetim anlamında kullanılmıştır, başka bir anlamda kullanılmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu açıklamaların sonunda geldiğimiz nokta, şu paketin son şekline baktığımızda, gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın iade gerekçesi gerek muhalefet partimizin daha önceki önergeleri doğrultusunda yazılmış bir metin olduğudur. Mutlaka, kaygılarına katılmak mümkün; olabilir; yani, söylediğim gibi, iktidar-muhalefet denilen bir gerçek de var; ama, bunu, mutlak surette, oturup görüşmek suretiyle, biz, pakete alabiliriz. Netice itibariyle, buradan bir daha sesleniyorum muhalefet partimizin değerli yetkililerine: Gelin, şu paketi, elbirliğiyle, oybirliğiyle çıkaralım. 2/B, her ikimizin de programında mevcuttur. Bu işin sevabı, vebali, günahı neyse, her şeyiyle beraber ortak olalım diyorum.

Herkesi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kuzu.

Şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; görüşülmekte olan kanunun tümü üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, belki farkındayız, belki değiliz; bu yüce çatı altında yasama faaliyetinde bulunurken, aynı zamanda, tarihin oluşumuna da katkıda bulunuyoruz. Unutmayalım ki, bugünkü Meclis tutanakları, yarın tarihin sayfaları olacaktır. O nedenle, bu kürsüden size seslenirken, tarihin ve torunlarımızın günün birinde bizden hesap soracağının bilinciyle konuşuyorum.

Çoğunuza gelmiştir sanırım, bana da geldi "Türkiye Ormancılık Tarihi" isimli bir kitap yayımlandı. Orada ilginç bir husus tespit ettim; ismini hatırlamıyorum, dünya çapında ünlü bir Fransız ormancı "Türkiye ormancılık tarihi incelendiğinde, aslında büyük bir orman tahribatının tarihini okumuş, incelemiş oluyoruz" diyor. İşte, bugün görüştüğümüz konu, asırlardır Türkiye ormanlarının vahşice uğradığı bu katliama, bu tahribata bir yenisinin ilavesinden başka bir şey değildir.

Değerli arkadaşlarım, konuyu çok somut biçimde arz etmek istiyorum. Ayrıca, bugün yaşadığımız olaylar, görüştüğümüz konular ve politikacıların tutumları, aynı zamanda, siyasal bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu bize gösteriyor. Tarih koyduk, orman tahribatını önlemek için; 1981'i milat olarak kabul ettik.

Bakınız, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Başkanı Ferruh Atbaşoğlu, 19 Temmuz Cumartesi günü Milliyet Gazetesine verdiği demeçte diyor ki: "Bu alan 1981'den sonra kesildi, yakıldı ifadesini hiçbir bilirkişi kullanmaz. İki gün önce yakılan orman için bugün dava açılır; ancak, yarın 2/B bilirkişisi der ki 'burası 1981 öncesi niteliğini kaybetti.' Böyle olursa da sonuç facia olacak." Kim söylüyor bunu; Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Başkanı söylüyor; yani, bu konuda yıllardır kafa yoran, dirsek çürüten, ilim ve irfanını ortaya koyan Yüksek Mahkemenin bir daire başkanı söylüyor.

Değerli arkadaşlarım, 17 Nisan 2003 tarihinde İzmir-Bornova'da bir facia yaşandı. Yakaköy'de Hüseyin Mert adlı yoksul bir vatandaş yaşıyor -İzmir-Bornova-Yakaköy'de- babasından kalma 5 dönüm arazi üzerinde, Yakaköy'de geçimini sürdürüyor; bir trafik kazası sonucu ayağı kesilmiş; yirmi senedir, oraya 200 adet kiraz ağacı, 40 adet zeytin ağacı dikmiş ve ihraç edilebilecek nitelikteki değerli kirazları satarak, zeytin ve ürünlerini satarak, bir yıllık yaşamını sürdürüyor Hüseyin Mert. 17 Nisan günü Bornova Orman İşletmesinin ekipleri gelirler, vahşice, araziye, 5 dönümlük tarlaya girerler; yalvarır, gözyaşları döker Hüseyin Mert "taahhütte bulanayım, bu ağaçları kesmeyin, yalvarıyorum" der. Biliyorsunuz, zeytinle ilgili eski bir yasamız var; zeytin ağacının kesilmesi yasak. Zeytinleri keserler, 200 kiraz ağacını keserler. Gözyaşları içinde Yakaköy Muhtarı ve köy sakinleri olayı izlerler, ağaçların kesimine engel olamazlar; ama, yanında, kim bilir hangi parayla inşa edilmiş, hangi servetin ürünü olan, orman içindeki villalara dokunmazlar, bakmazlar bile; onlar hâlâ orada duruyor!

Şimdi, eğri oturup doğru konuşalım. Bu Anayasa maddesi istediğiniz gibi geçerse, o Yakaköy'de Hüseyin Mert'e ait 5 dönümlük arsayı kim alacak; söyleyeyim: Kemal Unakıtan alacak, Ali İbiş alacak, Tayyar Altıkulaç alacak! (CHP sıralarından alkışlar)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Atma... Atma...

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Atmıyorum.

Geçen konuşmamda açıklamaya davet ettim Sayın Bakanı ve sayın milletvekillerini.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kemal Unakıtan burada yok.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Zabıtlar ortada... Zabıtlar burada.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Gerçekten ayıp bir şey. Hani Kemal Unakıtan?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Açıklamaya davet ettim, hiçbiri gelip bu kürsüden konuşmadı. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, arkadaşlar, bir AKP'li milletvekili soruyor; "hani Kemal Unakıtan" diye. Ben size soruyorum: Kendisiyle ilgili hangi oturumda Kemal Unakıtan cesaret edip de makamına oturabiliyor, koltuğuna oturabiliyor?! (CHP sıralarından alkışlar)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Burada olmayan birisi aleyhinde nasıl konuşuyor?! Burada olmayan insanların aleyhinde nasıl konuşuyor?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sakin ol... Sakin ol...

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Şov yapıyorsun!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, konuşmacıya müdahale etmeyin.

Buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - "Sakin ol" diyorsunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sakin ol, bir şey yok.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, duyarlılığıma sakince yanıt vermeye çalışın, duyarlılığıma hak verin.

Ben Barış Derneği davası sanığıyım, sizin Bakanınız naylon fatura davası sanığı, hayalî ihracat davası sanığı! (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Şov yapma... Şov yapma...

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bakanınız çıkar, cevap verir. Vekâletsiz iş görmeyin!

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Şov yapma...

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şov mu yapıyorum?!

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri; size bir dost tavsiyesi: Bir tercihle karşı karşıyasınız; ya sırtınıza yük olan bu Maliye Bakanını sırtınızdan atar kurtulursunuz veya her oturumda onun ağırlığı altında ezilirsiniz, bizden bu lafları işitirsiniz! (CHP sıralarından alkışlar)

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Başımızın üstünde yeri var Bakanımızın.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Başınızın üstünde yeri varsa, hayırlı uğurlu olsun. O zaman, biz de, Bakanınızı burada anlatacağız.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Kanuna gel, kanuna...

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bizi izleyen vatandaşlara, Bakanınızın gerçek yüzünü teşhir edeceğiz; bizim görevimiz bu.

NTV'de, 1 Temmuz 2003 tarihinde, saat 23.00'te "24 Saat" adlı haber programı yayınlandı. Elimde -geçen oturumda da gösterdim- bu konuşmaların çözümü var.

Şimdi, iyi dinleyin; hiç kavga etmeden, gürültü, patırtı çıkarmadan, kızmadan beni dinleyin.

NTV sunucusu soruyor: "Bu 50 000 metrekareyi kimden satın aldınız?" Ben de soruyorum.

"Kemal Unakıtan - Daha önce zilyetliği bulunan şahıslardan.

NTV sunucusu - Dolayısıyla, siz, tapusuz bir arazinin sahibisiniz.

Kemal Unakıtan - Evet, tapusuz bir arazinin sahibiyim."

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bir o mu var dünyada; Türkiye'de tek o mu var; Sen, Türkiye'de yaşamıyor musun?

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakan burada, soruyorum -burada hukukçular var, bizi televizyon ekranlarında izleyen hukukçular var- orman arazisinin zilyetliği mümkün mü? Ormanda zilyetlik olmaz, işgalci olur; hukuken söylüyorum, hukukî deyimle söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Soruyor NTV sunucusu : "Bu orman arazileri, halihazırda kâğıt üzerinde, devlete ait araziler değil mi?

Kemal Unakıtan - Hayır, değil. Zilyetliği olan, belli kimselere zilyetlik verilmiş ve muhtar kâğıdıyla satılmış olan araziler. Herkesin orada yeri var. Kaldı ki, benim arazimin olduğu yerden, kadastro geçti. Kadastro benim üzerime..."

Şimdi, Sayın Bakan, madem kadastro geçti, hani tapunuz; tapunuz nerede?! (AK Parti sıralarından gürültüler) Zilyetlik diyorsunuz... İhtimaller açık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, bu konuşmada nezaket var mı?

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Size nasıl hitap edeyim!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

Sayın Anadol, siz buyurun.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Peki, Bakanınızın tapusu nerede?

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Bu konuşmanın nezaketi var mı allahaşkına?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, nezaketin arkasına sığınıp, gerçeklerden kaçmayınız.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Meclisin bir adabı yok mu?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Soruyorum ben; bu kürsü, milletin kürsüsü...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Bakan, hepimizin bakanı; Türkiye Cumhuriyetinin Bakanı...

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bakın, bana ne kadar laf atarsanız atın, ben cevap veririm, hiç rahatsız olmam. İnsicamı da bozulmaz konuşmamın. Sadece, siz, bağırıp çağırmakla kalırsınız.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - İnsicamı var mı bu konuşmanın?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Hiç uğraşmayın... (AK Parti sıralarından gürültüler) Hiç uğraşmayın, uğraşmayın...

Şimdi, Bakana soruyorum: Madem kadastro geçti ve zilyet olduğunu söylüyorsunuz, tapunuz nerede Sayın Bakan?

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, şu üslubun adabı var mı?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Tapunuz nerede?! (AK Parti sıralarından gürültüler)

Şimdi, iki ihtimal var...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen oturur musunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Sayın Bakan da burada...

Siz buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Başkan, bu arkadaşımız...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Nezaketi var mı; Meclisin adabına uyuyor mu?!

BAŞKAN - Sayın milletvekili, lütfen oturur musunuz.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Tamam, oturuyorum; ama, şu üslubun nezaketi var mı?!

BAŞKAN - Sayın Anadol, buyurun.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bu kesintiler süremden sayılmıyor değil mi Sayın Başkan.

BAŞKAN - Siz buyurun Sayın Anadol.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Konuş, ama, şu üslup nezaket üslubu değil. Meclisin de bir adabı var.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Kadastro tespiti yapılmıştır; tespit, Sayın Bakanın lehine olmuştur. Orman idaresi dava açmıştır ve tapu alamamıştır. Yani, 52 dönümlük arazinin devlete ait olduğu, hazineye ait olduğu tespit edilmiştir veya kadastro geçmiştir, hazineye ait olduğu kadastro tarafından belirlenmiştir, mahkemeye gidememiştir; bu, ihtimallerden bir tanesi.

Köy senediyle, muhtar senediyle zilyetlik, orman arazisinde olmaz; bir daha tekrarlıyorum; bilmiyorsanız öğrenin.

AHMET YENİ (Samsun) - Yapmayın...

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Hukuk açık, maddeler açık, Orman Kanunu açık. Bizim aramızda da çok değerli ormancılar var; değil mi Sayın Işık?!

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Size öğretecek kadar biliyoruz.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Öyle mi!

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Evet.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Söylediklerime ne diyorsunuz o zaman?!

BAŞKAN - Sayın Anadol, siz buyurun.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Söylediklerime ne diyorsunuz?!

Arkadaşlar, geçen oturumda da söyledim. Bu Meclis, gazi bir meclistir. Bu Meclis, Kemal Unakıtanların sorunlarını çözen Meclis değildir. Biz, bu sorunları çözmek için maaş almıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Çıkıp, bunları açıklayacaksınız.

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Daha ne kadar süre veriyorsunuz Sayın Başkan?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Önce, Bakanınız için yasayı değiştirdiniz, vergi yasasını değiştirdiniz; onu, hayalî ihracat sanığı olmaktan kurtardınız. Dokunulmazlığı, vaat etmenize rağmen, ondan kaldırmıyorsunuz.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Helal olsun!

BAŞKAN - Sayın Anadol, toparlar mısınız sözlerinizi.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Toparlıyorum.

AHMET KOCA (Afyon) - Sayın Başkan, süre bitti.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - "Süre bitti" diyorlar Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Anadol, siz buyurun, sözlerinizi tamamlayın.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Yani, gol yemekten korkan, mağlup olan bir takımın seyircisi gibisiniz "süre bitti" diyorsunuz, süreye sığınıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Maç yapmıyoruz burada; Meclis idare ediyoruz.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Yüce Meclisin değerli üyeleri, bunları, tarihe tescil için, tarih düşürmek için söyledim, bu Yüce Meclisin kürsüsünden. Bu Anayasa ne için değiştiriliyor; Türk köylüsü diyorsunuz, gerçekte, kimin çıkarına bu Anayasa değişiyor; herkes, dost düşman bilsin diye huzurunuza çıktım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Anadol.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Kürsüden iftira serbest mi Sayın Başkan?!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Gelecek dönemi garantiledi Sayın Anadol!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Hükümet adına, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, tartışmaların olduğu bir oturum yapıyoruz. Elbette ki, iktidar ve muhalefet, görüşlerini, düşüncelerini ortaya koyacak. Muhalefet, muhalefetliğini yapacak; ama, muhalefet, elbette ki, doğrulara da, doğru demesini bilmeyi gerektirir.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Muhalefeti sizlerden mi öğreneceğiz!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 169 uncu ve 170 inci maddeleriyle ilgili değişiklik teklifi, daha önce 366 oy alarak Genel Kurulumuzdan geçmiş ve Sayın Cumhurbaşkanına gitmişti; Sayın Cumhurbaşkanımızın bu maddelerle alakalı iade gerekçelerini nazarı itibara alarak, komisyon bu konularda bir çalışma yaptı. Biz de, komisyonun bu çalışmalarına katkıda bulunduk. Daha önce getirmiş olduğumuz teklifle, 169 uncu maddede "devlet ormanları devletçe işletilir ve işlettirilir" şeklinde bir düzenleme yapılmıştı; 170 inci maddede ise, satış imkânı yoktu.

Yasal olarak, Anayasa değişikliği yapılmadan, Türkiye'deki 5-6 milyar metrekareyi bulan, 2/B diye, kısaca, adlandırılan bu arazilerin bugünkü hali pür melali ortadadır. Bu fotoğrafı, Türk Milletinin gözünden saklamaya hiç kimsenin gücü yetmez; çünkü, İstanbul'un sadece Sultanbeylisine, Çavuşbaşına, Yalovasına, Bursasına, Balıkesirine, İzmirine, Muğlasına, Antalyasına, oradan Adanasına, Ankarasına, Sakaryasına, Kocaeline, Türkiye'nin en gelişmiş 18 iline gidip baktığınız zaman 4,5 milyar metrekarelik 2/B arazisi olduğunu görürsünüz. Bunların üzerinde şehirler var, bunların üzerinde beldeler var, bunların üzerinde mahalleler var, bunların üzerinde resmî konutlar var. Devlet, bunların altyapısını getirmiş, doğalgazını getirmiş, suyunu getirmiş, elektriğini getirmiş, üzerinden otoyol geçirmiş, altyapısını en mükemmel şekilde yapmış; yani, fiilî bir durum var; bu fiilî durumu yasalaştırmak, devletin üzerine düşen bir vecibedir.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Başbakanın villası var mı?!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, parlamentoların çözüm yeri olması lazım, çözüm üretmeleri lazım. Ben, buraya çıkan muhalefet partisi sözcüsü arkadaşlarımdan şunu beklerdim, Anayasa Komisyonunda da şunu beklerdim... "İstemezük" bundan başka bir şey söylediniz mi; hayır. Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi seçim beyannamesinde 2/B'leri çözeceğini söylüyor muydu; söylüyordu. Orman köylüsünün sorunlarını çözeceğini söylüyor muydu; söylüyordu. Anayasa Komisyonunda bir tek teklifiniz oldu mu, bir tek önergeniz oldu mu? Burada milletin karşısına çıkıp da "ey orman köylüsü, ey 2/B mağdurları, ben, sizin derdinizi çözmek için komisyonda şunu getirdim, Parlamentoda bunu getirdim; ama, bunların hepsini ellerinin tersiyle ittiler, reddettiler, karşı çıktılar" diyebiliyor musunuz; diyemiyorsunuz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ama, sizin, sadece ve sadece yaptığınız bir şey var; yaptığınız şey de klasik ve Türkiye'nin kurtulmak istediği bir muhalefet tarzı. Bu muhalefet tarzı Cumhuriyet Halk Partisine kazandırıyorsa, bu muhalefeti sürdürmeye devam edin. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ama, yapılan kamuoyu araştırmaları, vatandaşın nabzı size nasıl baktığını, size ne kadar güvendiğini, bize de ne kadar da güvendiğini ortaya koymaktadır.

Biz, milletimizin aklıselimine güveniyoruz; biz, milletimizin sağduyusuna güveniyoruz. Onun için de, millete verdiğimiz sözlerin arkasında durmaya çalışıyoruz, bunun gereğini gece gündüz yapmaya çalışıyoruz, bunun gereğini sonuna kadar, bu koltuklarda oturduğumuz müddetçe de yapacağız. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Arkasında durduğunuz millet aç ve yoksul!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin ormancılık tarihine kısa olarak bir bakmak istiyorum. Türkiye ormancılık tarihine baktığımız zaman... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - ...Anadolu'nun yoğun göçler yaşadığını, büyük medeniyetlere mekân olduğunu, Anadolu'nun yaşamış olduğu savaşlarda, yaşamış olduğu istilalarda ormanlarının yakıldığı, yağmalandığı doğrudur; ama, bakın, bir şeyin altını kalın çizgilerle çizmekte fayda görüyorum: Türkiye'de, 1945 yılında, bu Parlamentoda, bu çatının altında, bir gecede bütün ormanlar devletleştirildi. Peki, devletleştirildi de ne oldu; bakın, ne olduğunu söyleyeceğim: Vatandaş "sen, devlet olarak bana güvenmiyorsan, benim ormanlarıma el koyuyorsan, ben de ormanları yakarım" dedi. 1945 ve 1946 yıllarında, Türkiye'de en büyük orman yangınları yaşanmıştır; 1945 yılında 350 000 hektar orman yakılmış.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Vatan haini!..

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Ormanları sen yakıyorsun!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Arkadaşlar, bu benim söylediklerim, benim kuruntularım değil. Bu benim söylediklerim, Türkiye'nin resmî rakamları, istatistikleridir; bunları kabul etmek mecburiyetindeyiz; Türkiye'nin fotoğrafı bu.

Peki, biz ne diyoruz: Diyoruz ki, ormanları korumak ve geliştirmek köylüye rağmen mümkün değildir, millete rağmen mümkün değildir. Köylünün ve milletin paylaşmadığı, sahiplenmediği hiçbir politikayı sürdürmek de mümkün değildir.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Yanan ormanların hesabını ver önce!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Onun için, biz "170 inci maddede yapmak istediğimiz değişiklikle, 5-6 milyar metrekarelik 2/B arazisinin satışından elde edilecek olan 20-25 milyar dolar" diyoruz. "Bu kadar olmaz" diyorlar. Ne kadar olurmuş "15 milyar dolar olurmuş" o kadar da olmaz "10 milyar dolar olurmuş."

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Bedava ver bedava!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Onlar Maliye Bakanına; köylüye yok!..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye için 1 milyar doların bile ne kadar önemli olduğunu, bu çatının altında bulunan bütün milletvekillerinin fevkalade takdir edeceğini, bunun gereğini de, gerektiği gibi yapacaklarını biliyorum; ancak, bakın...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Asker gönderiyorsun ya, Amerika'dan alırsın!..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye'deki 20 700 000 hektarlık orman arazisinin, bugüne kadar ancak üçte 2'sinin kadastro çalışması yapıldı. Niye; çünkü, mevcut orman kadastro komisyonlarının yapmış olduğu çalışmaların hızı, kapasitesi, bu çalışmaları bugüne kadar bitirmeye, maalesef, yetmemiştir. Halbuki, 1937 yılında çıkan Orman Kadastrosu Kanununda, beş yıl içerisinde kadastronun bitirileceğinden bahsediliyordu, bugüne kadar bitirilemedi.

Şimdi, biz bu 2/B satışlarından elde edecek olduğumuz gelirin önemli bir kısmıyla ne yapacağız; Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü personelinden yararlanarak, onların imkânlarıyla, uydu imkânlarını da kullanarak önümüzdeki birkaç sene içerisinde bunu çözeceğiz, çözmemiz lazım. Devlet, malının envanterini bilmiyor, ormanının sınırını bilmiyor; temel sorun burada. Bunun için, bu değişikliğin yapılması şarttır.

Yine, sivil toplum kuruluşlarıyla, Parlamento içi ve Parlamento dışındaki siyasî partilerle bir mutabakat, bir uzlaşma aramadığımız yönündeki ifadeler, gerçeğin kendisi değildir. Biz, bu konuda, hem Cumhuriyet Halk Partisinin değerli yöneticileriyle, Grup yöneticileriyle hem de Parlamento dışındaki partilerin temsilcileriyle, Parlamento içerisindeki bağımsız milletvekilleriyle ve bütün partilere mensup milletvekili arkadaşlarımızla, genel başkanlarıyla gerekli diyalogları, çalışmaları yaptık.

Tabiî, bu fasıldan, orman köylüsünün hayat standardının hangi noktada olduğunu, aslında, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarım da, AK Partili milletvekili arkadaşlarım da biliyorlar.  Orman köylüleri, Türkiye'nin en yoksul insanlarıdır. Millî gelirden günde bir dolar bile alamayan köylerimiz, köylülerimiz var. Bakın, bu köylülerimizin, elbette ki, millî gelirden daha fazla pay almalarını sağlamak, onların ormanlar üzerindeki menfi baskılarını ortadan kaldırmak için, onlara yeniden iş alanları, gelir kapısı açma imkânını ortaya koymamız lazım. Bunun için 2/B'yi satıp, buradan orman köylüsüne yüzde 20 pay ayıracağız ki, ormanlardaki ağaçlandırmaya erozyonla mücadeleye kaynak ayıracağız ki, Türkiye'nin, cumhuriyet dönemindeki en büyük hamlelerini gerçekleştirmiş olalım.

Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız, peki, bir de, şu gerçeği görmüyorlar mı; Antalya'nın Kepezinde, Altalya'nın Manavgatında, Antalya'nın Alanyasında, Muğlasında, Adnan Menderes Havaalanının hemen yanı başında, Antalya Havaalanının hemen yanındaki seraların olduğu bölgede, İzmir'de, Bursa'da, Türkiye'nin dört bir tarafında, içerisinde milyonlarca insanın yaşamış olduğu, bizim tespitlerimize göre -çok enteresandır- 400 000'den fazla bina var... 400 000'den fazla bina var. Bunu daireye bölerseniz, rakam, milyondur. Şimdi, buradaki fiilî duruma göre, esasen, bugüne kadar ecri misil ödemeyen, vergi vermeyen, herhangi bir şekilde devlete katkıda bulunmayan bu insanlar bugüne kadar ödüllendirilmişlerdir. Şimdi, biz, sosyal devletin gereğini yapıyoruz.

Sosyal devletin şunu yapması lazım: Siz, buraları 100 000'lerce konutla işgal ettiniz... Ama, bunları biz işgal ettirmedik ha!.. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Buraları biz işgal ettirmedik. Bunda, Türkiye'nin son kırk yılının, elli yılının bütün siyasî kadrolarının vebali vardır.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Başbakanın Sultanbeyli'de çiftliği var mı? Bundan dolayı 10 ay ceza aldı mı? Açıkla, açıkla!..

BAŞKAN - Sayın Öktem, lütfen...

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bunda, AK Partinin zerre kadar vebali yoktur, mesuliyeti yoktur. Biz, kırk yılın, elli yılın kangrenleşmiş sorununu çözmek için buradayız.

"Efendim, eğer referandum olursa halkımıza gideceğiz, ormanları korumamız lazım diyeceğiz" diyor arkadaşlarımız. Biz de gidersek ne diyeceğiz biliyor musunuz?..

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Maliye Bakanını kurtaracağız deyin.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, şunu söyleyeceğiz: Ey... (CHP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, bakın, ben bir şey söyleyeyim -CHP'li arkadaşlarıma söylüyorum- eğer, burada çok masum olduğunuzu düşünüyorsanız, yanılırsınız bu konuda; tamam mı! (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için, bu konuda kendinize fazla güvenmeyin; tamam mı! Kendinize fazla güvenmeyin.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Ne biliyorsan söyle!

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Ne demek istiyorsun?!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Şimdi, biz, millete gittiğimiz zaman şunu söyleyeceğiz, şunu soracağız milletimize...

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Ne demek istiyorsun, onu söyle lütfen!.. Onu söyle!..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Ey yetmiş milyon, ey benim aziz milletim.

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Onu söyle!.. Onu söyle!..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ne biliyorsanız söyleyin Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Biz, borç mu alalım, seni borcun altında ezmeye devam mı edelim, sen, yokluğa, sen, haksızlığa evet mi deyeceksin; yoksa, sen, evet, bugüne kadar kullananlardan al ve orman köylüsüne ver... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen susar mısınız...

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Oradan al, sosyal devletin gereği olarak bugüne kadar hakkını alamayanlara ver. Bugüne kadar hakkını alamayanlara, biz, alıp vermeyi sosyal devletin gereği olarak, AK Partinin politikalarının gereği olarak, adaletin gereği olarak görüyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan, ithamınızı bir netleştirin de, tavrınızı bir netleştirin de burada bir usul tartışması yapalım.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - 31.12.1981...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bu Gruba karşı "masum değilsiniz" diyerek suçluyorsunuz; ne demek istiyorsunuz, açık söyleyin!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Ne demek istiyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen... İsterseniz size de söz veririm Sayın Bakandan sonra, o zaman sorarsınız.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bir Bakan burada bir Grubu itham edemez!..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - O, 31.12.1981 tarihi bir milat...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Delilleri söyleyin, bırakın miladı filan!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bu milada nasıl uyacaksınız. Bilirkişi...

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakan, Samanlı Dağlarını bir anlatın!

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - İki sene sonra bir daha af getireceksiniz!..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bu 31.12.1981'den sonrakileri de 1981'den önceki gibi gösterebilir mi; gösteremez. Niye gösteremez; çünkü, orman kadastro komisyonları bu çalışmalarını yaparken çekilmiş hava fotoğraflarına, memleket haritalarına bağlı kalarak bu çalışmalarını yaparlar; yoksa, köye gittiği zaman, ihtiyar heyetine, muhtara, azalara sorarak bu çalışmaları yapmazlar. Bakın, bunun altını çiziyorum.

ATİLA EMEK (Antalya)- Samanlı Dağlarının da altını çizelim Sayın Bakan!..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)- Efendim, yine, muhalefetin çokça kullandığı bir şey: "Ormanlar yanıyor; bunu AK Parti yakıyor, bunu bu hükümet yakıyor, bunu bu Bakan yakıyor..." Yahu, arkadaşlar, bunu söyleyen milletvekilinin birazcık izanı, birazcık vicdanı, birazcık sağduyusu olsa, bunu söylemesi mümkün müdür?!.. Mümkün mü; mümkün değil! (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, muhalefet yapacak ya; söyleyecek bir şeyi yok.

HASAN ÖREN (Manisa)- Daha ne olması lazım, daha ne yapması lazım?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla)- Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinden Grup Başkanvekili arkadaşımız geçen gün ben buradan konuşurken dedi ki "yakılan yerler bu 2/B'lere dönüştürülür; bir müddet sonra onlar da gider" ve ben buradan dedim ki "bakın, bugüne kadar, Türkiye'de yanmış ve yakılmış 2 tane yer gösterin bana ağaçlandırma çalışması yapılmamış, buradan, çıkacağım 70 000 000'dan özür dileyeceğim" ama, çıkıp, 2 tane yeri söyleyemediler; çünkü yok! (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şu gerçeği de ifade etmek istiyorum bu vesileyle: Türkiye, orman yangınlarıyla... Bunlar çünkü, son günlerin en moda manşetlerini ve siyasî kulislerinin malzemelerini oluşturuyor maalesef. Bugün gazetenin birinde, izan ve haysiyet fukarası bir gazetenin birinde, efendim, İzmit'teki Yuvacık Barajının karşısında yakılan orman benim akrabalarımın oturmuş olduğu köymüş, onlar da göl manzaralı arsa sahibi olacaklarmış diye bir haber! Her gün...  Bir tane akrabam yok; ama, dilin kemiği de yok. Ama, yalan haber yazana da bir ceza yok; ama, yalan politika yapana da, aslında, millet cevabını veriyor.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Millet şimdi size cevap hazırlıyor!..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, 3 Kasım seçimleri haksız siyaset yapanların hangi neticelerle karşı karşıya kalacağının neticesini, fotoğrafını ortaya koyuyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EŞREF ERDEM (Ankara) - Çok fazla güvenme!..

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Yerel seçimlerde görüşeceğiz!..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Yine, orman yangınlarıyla alakalı birkaç şey söylemek istiyorum.

ATİLA EMEK (Antalya) - Samanlı Dağlarından bahsetmediniz Sayın Bakan!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye, orman yangınlarıyla mücadelede Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya ve Yunanistan'la mukayese edildiği zaman, tablo şudur, tablodaki rakamları size arz etmek istiyorum: Yunanistan'ın son on yıldaki orman yangınlarıyla kaybetmiş olduğu alan 55 000 hektardır. Türkiye'nin son on yılda kaybetmiş olduğu alan 14 000 hektardır, İtalya'nın 98 000 hektardır, Fransa'nın 19 000, İspanya'nın ise 140 000 hektardır. Yani, Türkiye, orman yangınlarıyla mücadelede gerçekten iyi bir noktadadır. Son dört yılın rakamlarına baktığımız zaman, 2000 yılında, -23 Temmuza kadar yanan ormanlar olarak ifade ediyorum, bugünkü tarih itibariyle- Türkiye'de kaybedilen alan 14 000 hektardır, 2001 yılında 3 400 hektardır, 2002 yılında 1 360 hektardır, bu yıl 1 900 hektardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlar mısınız...

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bu ve biraz önce vermiş olduğumuz rakamlar, Türkiye'de, orman yangınlarıyla mücadelede, Bakanlık olarak, bütün kurum ve kuruluşlar olarak son derece hassas davrandığımızın ve gereğini yerine getirdiğimizin burada üzerinde durmak istiyorum, altını çizmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasada yapacak olduğumuz, yapmak istediğimiz bu değişiklikle, yılların kangrenleşmiş bir sorununu, hep birlikte, uzlaşma içerisinde, barış içerisinde çözmemiz gerekir. Millet, bizden, iktidar ve muhalefet olarak, çözüm istiyor, dertlerine çare istiyor. Biz, bazı şeyleri kanunlarla yapabiliyoruz; sayımız yetiyor; ama, bazı değişiklikler, bazı reformlar, ülkenin beklemiş olduğu köklü çözümler için de anayasa değişiklikleri yapmamız lazım; buna tek başımıza gücümüz yetmiyor; burada, siz değerli milletvekili arkadaşlarımızın katkılarını bekliyoruz. Aslında, bu, AK Partinin; bu, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ve bu, Çevre ve Orman Bakanı olarak Osman Pepe'nin sorunu değildir; bu, Türkiye'nin bir sorunudur. Buna herkesin böyle bakması lazım; aksi halde, doğru söylemiş olmayız. Türkiye fotoğrafına bakıp, bu acı gerçekleri, kangrenleşmiş sorunları çözme noktasında, biz, çözüm üretmekten yanayız; çünkü, Türkiye'nin çözüme ihtiyacı var; çünkü, Türkiye'nin kaynağa ihtiyacı var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, inanıyorum ve temenni ediyorum ki, milletvekili arkadaşlarımızın sağduyularıyla, buradan, 367'den daha fazla rey alarak, bu anayasa paketi, inşallah, bugün çıkmış olacaktır. Şimdiden, vereceğiniz destek için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pepe.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan Grubumuza çok ağır bir şekilde hakaret etmiştir. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye... Bir grup başkanvekilinin bir talebi var, dinlemek durumundayız; lütfen!

Buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Buna cevap vermek istiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Özyürek, bir saniye... Daha önce, Sayın Unakıtan'ın böyle bir talebi oldu; o nedenle, öncelikle, Sayın Unakıtan'ın talebini yerine getireceğim.

Sayın milletvekilleri, akşamın bu saatinde çok ciddî bir konuyu görüşüyoruz. Birey olarak hepiniz, hepimiz millî iradenin temsilcileriyiz. Sesimi yükselterek burada sükûneti sağlamamaya özellikle özen gösteriyorum. Yani, bir anlamda, makamımız ne olursa olsun, millî iradenin azarlanabilecek konuma düşmesi konumuna, özellikle düşmemeye gayret ediyorum; ama, lütfen, sizler de, millî iradenin temsilcileri olan milletvekillerinin azarlanmaması konumuna düşmemesine özen gösterin. (AK Parti sıralarından "Oraya konuş" sesleri.)

Sayın milletvekilleri, lütfen susar mısınız! (AK Parti sıralarından gürültüler)

Lütfen susar mısınız! (AK Parti sıralarından "CHP sıralarına konuş" sesleri)

Sayın milletvekilleri, ben, Genel kurula konuşuyorum. (AK Parti sıralarından "CHP sıralarına konuş" sesleri, gürültüler) Ben Genel Kurula konuşuyorum; lütfen... (AK Parti sıralarından "O tarafa konuş" sesleri, gürültüler)

Görüşmelerimizin bundan sonrası için bu kurala özen gösterelim, yeni bir sataşmaya da meydan vermeyelim.

Sayın Unakıtan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Grubuna sataşmada bulunması nedeniyle konuşması

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün, Sayın Başbakanımızla beraber Erzurum'daydık, oradan geliyoruz. (CHP sıralarından "Hoş geldin" sesleri) Erzurum, sel oldu aktı Başbakanımıza. (CHP sıralarından "Konuya gel konuya" sesleri) Şimdi geliyorum, bekle. (AK Parti sıralarından alkışlar) O kalabalık arasında iyi giyimli birisi yanıma yaklaştı ve "Sayın Bakanım, buraya sırf sizi görmek için geldim" dedi.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Rüyanda mı, rüyanda mı?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - "Sizden Allah razı olsun, bu millete hizmet ettiğiniz için. 65 yaşındaki babam, 17 000 000'luk mazot faturasından dolayı içeri atılmıştı, içeride yatıyordu, sizin çıkardığınız vergi barışıyla dışarı çıktı; Allah razı olsun sizden" dedi. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) "O kanuna karşı çıkanları da bu millet biliyor, iki elim de onların yakasındadır" dedi. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Milletin eli de sizin yakanıza yapışacak Sayın Bakan!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Boyuna karşı çıkın, bu milletin problemlerini çözmeye boyuna karşı çıkın, millet size söyleyeceklerini söyleyecek. (CHP sıralarından gürültüler; AK Parti sıralarından "Niye onlara müdahale etmiyorsun Sayın Başkan" sesleri)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Burada, bu Meclis çatısı altında... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Unakıtan, siz buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - ...ağır sözler söylendi deniliyor. Biz, kimseyi itham etmiyoruz, ağır sözler söylemiyoruz; ama, bu Meclisin çatısı altında bize küfür ediliyor; bunu da, bu muhalefet partisinin, maalesef, saygı duyduğum lideri yapıyor. (CHP sıralarından gürültüler)

Evet, grup toplantısındaki konuşmalarını kendim aldım, gerekli yerlere de... Çünkü, biz küfredemeyiz; biz, kimseye kötü söz söyleyemeyiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Biz, doğruları konuşuruz; işimiz gücümüz bu millete hizmettir, bu milletin dertlerini çözmektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Muhtar senedini bir görelim!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu millete iyi günler göstermek için gerekeni yapmaktır; bizim derdimiz budur.

HASAN ÖREN (Manisa) - 52 dönüme gel!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, çok üzülüyorum. Niye üzülüyorum: Sayın Bakanımız burada izah ediyor "Türkiye'nin bir derdi var" diyor. Türk Milletinin, milyonlarca insanın bir derdi var; 2/B meselesi.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Esas dert sizin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu 2/B meselesi, daha önce de, bundan önceki Parlamentolarda da hep konuşuldu, kararlar alındı, Cumhurbaşkanlığından tekrar döndü; ama, burada bir gerçek var; bu milletin bir sıkıntısı var, bir derdi var.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 50 dönümü kurtarma sıkıntısı var...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - 5 milyar metrekare tutan yere, o 5 milyar metrekareye sahip olan binlerce, milyonlarca insan var. Kala kala, gele gele, benim 50 dönüme takıldınız kaldınız yahu!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Çok mütevazısınız!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet, çok mütevazıyım.

50 dönüm arazim var; tapusu da yok... Zilyetlik de var... Parasını verdim, aldım; kimseden de orayı gasp etmedim; parasını verdim, aldım; açık açık da söylüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar [!])

HASAN ÖREN (Manisa) - Alkışlayın, alkışlayın...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Dürüst adam, inkâr etmiyor!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Oradan da kadastro geçti. Sayın Anadol bunu öğrensin ki, kadastro geçtiği halde arazisinin tapusu olmayan birçok arkadaş, birsürü insan var, birçok vatandaş var; bunu da kendisi iyice bilsin. Zilyetlikle nasıl mülkiyet olduğunu da kitapları açın, okuyun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bir mesele daha var; burada evi olan, burada arazisi olan kimseye bir şey demiyorum; ama, kendi sıralarınızın yanında oturanlara bir bakın bakalım, onların ne kadar var acaba; hadi, onlara bir baksanıza. Sonra, ben isim de veririm. Kendi aranızda ne kadar var, bir bakın ona. (CHP sıralarından "İsim ver" sesleri)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Ne biliyorsan söyle!.. Ne biliyorsan söyle!.. Ayıp, ayıp!

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Bir Maliye Bakanı böyle mi olur?! Ayıp yahu!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Var, var... Yakında duyarsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  - Sayın Unakıtan konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Arkadaşlar, şimdi meseleye gelelim, meseleye; lütfen...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ayıp yahu!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakalım, hakaret etmeleri bırakalım, küfür etmeleri bırakalım. Gayemiz bu millete hizmet olsun; bu çatının altında, bu millete hizmet için güzel şeyler konuşalım, bilimsel şeyler, teknik konuları konuşalım, bu millete hizmet edelim. Bu millet kendisine hizmet edenleri bilir, hizmet etmeyenleri de bilir.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Daldan dala konmayın; söyleyin!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla)- Onun için millete hizmet edenlere, ne mutlu sizlere diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Unakıtan.

Buyurun Sayın Özyürek.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Hangi gerekçeyle söz veriyorsunuz Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyürek

2. - Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin Grubuna sataşmada bulunması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Orman Bakanının Grubumuza dönük suçlamaları nedeniyle söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakanlık, ciddî bir iştir. Biz, bakanları sözüne güvenilen insanlar olarak görürüz ve bir bakan buraya çıkıp konuştuğu zaman "siz ne komisyonda ne de Genel Kurulda hiçbir öneri getirmediniz, hiçbir çözüm getirmediniz" dediği zaman dönüp şöyle bir düşündük, şöyle bir baktık; acaba, biz hafızamızı mı kaybettik, yoksa Sayın Bakan, bir bakana yakışmayacak şekilde, sadece muhalefet partisini suçlayabilmek için olayları çarpıtıyor mu?

Değerli arkadaşlarım, bütün bu Meclis tutanakları herkesin emrindedir; komisyon görüşmelerindeki tutanaklar, önergeler, herkesin emrindedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, anayasa değişikliği burada ilk görüşülürken, çok net, çok somut önerilerde bulunduk ve ne yazık ki, sizlerin oylarıyla bunlar reddedildi.

Şimdi, bunlardan bir tanesini hemen söyleyeyim. Sayın Kuzu biraz önce buraya geldi, dedi ki: "169 uncu maddede değişiklik yapılmasına, 'işlettirilir' ifadesinin bulunmasına muhalefet de itiraz ediyordu, Cumhurbaşkanı da karşı çıkıyordu; onun için, yeni getirdiğimiz öneride 169'u tasarıdan çıkardık." Daha, sizin Anayasa Komisyonu Başkanınız, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisiyle önemli bir adım attığını söyledi; başka şahide lüzum var mı değerli arkadaşlarım?! (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, burada, pek çok önerge verdik. Dedik ki: "Orman köylüsü, yıllardır o topraklarda yaşıyor, ekiyor, dikiyor. Bu toprakları, o fakir köylüye, zaten geçim sıkıntısı çeken, akşam evine ekmek bile götüremeyen o insana satamazsın, bu araziyi satamazsın. Geliniz, bunu, ücretsiz, bedelsiz ona vereceğinize dair önergemizi kabul edin." Ne yaptınız; reddettiniz değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

İşte, önergeler burada. Merak eden, gider, tutanaklardan alır. Onun için, bir bakan böyle heyecana kapılıp, bir muhalefet partisine gerçekdışı suçlamalar yapamaz. Yaparsa, o bakanın inandırıcılığı kaybolur değerli arkadaşlarım.

Şimdi, Sayın Bakan dedi ki: "Siz de masum değilsiniz." Değerli arkadaşlarım, biz, her konuyu delilleriyle söylüyoruz. Sayın Bakanla ilgili iddia, 52 dönümlük 2/B alanındaki arsası. Sayın Bakan da burada kabul etti. Siz, doğru buluyorsunuz, biz yanlış buluyoruz; ama, biz, iftira atmıyoruz. Sayın Pepe, burada bir grubu suçlamıştır, "siz de masum değilsiniz" demiştir. Kim suçluysa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - ...bu suçlamanızı açık bir şekilde söylemezseniz ve bunu ispat etmezseniz, siz, müfterisiniz Sayın Bakan! Sizi müfteri olarak ilan ediyorum! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Günü geldiği zaman göreceksiniz!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi, burada bulunan...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Açıklarsa ne olacak, ne yapacaksınız?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Açıklarsa, biz cevabını veririz. Kimse o arkadaşımız, derhal dokunulmazlığının kaldırılmasını biz taahhüt ederiz, yargıya gidip, aklanmasını sağlarız. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Siz de taahhüt ediyor musunuz, dosyası olan arkadaşlarınızı, Başbakanınız dahil, yargıya gönderebiliyor musunuz?! (CHP sıralarından alkışlar)

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Yuvacık Barajına bak, Yuvacık Barajına!..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sizden beklediğimiz, kaç tane dosya varsa -83 tane dosya var deniliyor- geliniz, hepsinin dokunulmazlığını kaldıralım; gitsinler, yargıda hesap versinler.

"Yuvacık Barajı" diyen arkadaşlarıma söylüyorum: Yuvacık Barajıyla ilgili, biz, dokunulmazlığın kaldırılması talebini tekrarlıyoruz; Sayın Sefa Sirmen de dokunulmazlığının kaldırılmasına dair talepte bulunmuştur. Sizde dosyası olan arkadaşlarımız ve AKP Grubu taahhüt etsin, yarın hepsinin dokunulmazlığını kaldıralım ve doğru yargıya gitsin, hesap versin. Onun için, Sayın Bakanın böyle genel nitelikli suçlamalarla bizi yıldırması mümkün değildir. Pırıl pırıl insanların partisidir Cumhuriyet Halk Partisi... (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Cumhuriyeti kurmuş olan partidir ve... (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Genel Kurul Salonuna gelmesi nedeniyle AK Parti sıralarından ayakta alkışlar)

Ben de arkadaşlar beni alkışlıyor zannettim de (gülüşmeler) nihayet beni dinleye dinleye AKP Grubunun da dürüstlüğe prim vereceğini zannetmiştim, ama, yanılmışım.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Her zaman veririz...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye ne zaman düzlüğe çıkar biliyor musunuz: Türkiye, dürüstlükten, namustan yana tavır koyduğu zaman...

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Yani AK Parti...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Birinin dosyası buraya geldiğinde, ertesi gün yargıya gidip aklanma fırsatı tanıdığınız zaman düzlüğe çıkar Onun için, biz, kimin dosyası varsa -Genel Başkanımız dahil, ben dahil, bütün arkadaşlarım dahil- getirin dosyaları, ertesi gün firesiz oy vermeyi biz taahhüt ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Siz de, kimin dosyası varsa, buraya gelince ertesi gün kaldırıp mahkemeye gitmeyi taahhüt ediyorsanız, o zaman suçlamaya hakkınız vardır.

BAŞKAN - Sayın Özyürek, toparlar mısınız!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Bunları yapmayıp, böyle genel suçlamalarla, kim yapıyorsa, kim iftira atıyorsa, biz onu, Sayın Bakana söylediğim gibi, müfteri olarak ilan ediyoruz. Herkes iddiasını ispatla mükelleftir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan diyor ki, yahu, öyle bir zaman da seçiyor ki, kamuoyunun, bütün halkımızın, insanımızın, yanan ormanlarla beraber içi yanıyor, Sayın Bakan diyor ki: "Bizim zamanımızda yanan orman filan yok, nerede orman yangını çıkmışsa ben ertesi gün oraları ağaçlandırıyorum." İnsaf Sayın Bakan. Gazete de mi okumuyorsunuz, televizyon da mı seyretmiyorsunuz. Arada bir, sadece gazetecilere promosyon yapmak için, helikopterle İstanbul semalarında tur atıncaya kadar, şu yanan ormanların üzerinde de bir tur atın da biraz çare bulun. Şu ülke sizin zamanınızdaki kadar hiçbir dönemde orman yangınına tanık olmamıştır. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Özyürek... Sayın Özyürek...

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Hani doğruları söyleyecektin?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Doğruları söylüyorum.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Bunlar doğrular değil ki.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, 10 dakika oldu.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, burada belli resimler var. Samanlı Dağlarında kimler o güzelim ormanları kesiyor, kimler villa yapıyor? Bunları da Sayın Bakan araştırsın da, lütfen, sizleri aydınlatsın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER  (Devam)

7. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu  (1/584) (S. Sayısı : 200 ve 200'e 1 inci Ek) (Devam)

BAŞKAN - Şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsım adına söz aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidarının, gerek Parlamento içi gerekse Parlamento dışı bunca muhalefete rağmen, Anayasanın 169 uncu ve 170 inci maddelerinde yapmak istediği değişikliklerin gerçek amacı artık ortaya çıkmıştır; neleri, neden ve nasıl yapacağı artık anlaşılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefetine rağmen Meclisten geçen, hazine arazileri üzerindeki kaçak yapıların affı ve hazine arazileri üzerinde hiçbir sınırlama getirilmeden satışı öngörülen yasayla... Yine, Yüce Meclisin gündemine getirilen; fakat, kamuoyundaki tepkiler karşısında tekrar getirilmek üzere geri çekilen, birinci derecede doğal ve tarihsel SİT alanlarının yapılaşmaya açılması istemleriyle... Görüşmekte olduğumuz, orman arazilerinin, orman vasfını kaybettiği gerekçesiyle, satış işleminin önündeki anayasal engelin, anayasal değişiklikle aşılması talebiyle... Bugünlerde, Genel Kurulda görüşülecek olan Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıyla, kızılağaç ormanlarının orman vasfından çıkarılması talebiyle...

Çok sayıdaki politikacı ve büyük işadamının yanı sıra, Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, orman sınırları dışına çıkarılmış, orman arazisi üzerinde kaçak ve ruhsatsız villasının bulunduğu, kendisinin bu konuda, kaçak ve ruhsatsız binada oturduğuna dair yazılı basında çıkan beyanları olduğu, hepimiz tarafından bilinmektedir.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Nerede?!

RESUL TOSUN (Tokat) - Daha orada mısın!..

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan'ın, İstanbul Beykoz Çavuşbaşı beldesinde, 52 000 metrekare orman arazisini zilyetlik belgesiyle satın aldığını, biraz önce, burada kendisi ifade etmiştir. Oysa, orman arazilerinin zilyetlik yoluyla elde edilmesinin mümkün olmadığını herkes bilmekte. Böylesi bir araziyi satanın da, alanın da anayasal suç işlediğini bilmiyor muyuz?!

Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler'in, bakanlığından önce, yani, milletvekilliğinden önce, kızılağacı hammadde olarak kullanan ve şu sıralar hammadde sıkıntısı çeken bir şirketin bünyesinde yönetici olduğunu basından öğrenmiş durumdayız. Yapılmak istenen işlemlere ilişkin kaygılar daha da pekiştirmektedir.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının bu yaklaşımları bizleri hiç şaşırtmıyor. Bizler, AKP'nin ormanlarımıza yönelik bakışını, anlayışını, zihniyetini İstanbul Belediyesinden de biliyoruz. Sizlere, İstanbul- Beykoz-Çavuşbaşı Beldesindeki ormanların nasıl yok edildiğini belgelerle sunacağım.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Maddeye gel, maddeye gel.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın da, Çavuşbaşı Beldesinde, biraz önce kendi söylemleriyle, "kadastro görmüştür" dediği arazisinin, kadastro görüp görmediğini de biraz sonra anlatacağım.

İstanbul-Beykoz-Çavuşbaşı Beldesinin tamamı, 1995 yılında doğal SİT ilan edilmiştir. Yine, Çavuşbaşı Belediyesi, 1996 yılında kurulmuştur. Çavuşbaşı Belde Belediyesi, 3030 sayılı Kanun kapsamı dışında bir belediyedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Harita Müdürlüğü kanalıyla, görev alanı içerisinde olmayan, Çavuşbaşı Belediyesi sınırları içerisindeki orman vasfını kaybetmiş 2/B arazilerinin kadastrosu için hiçbir yasal yetkisi olmadan -bu yetki yasa gereği Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne aittir, bunu hepimiz biliyoruz- 1997 yılında ihale ederek çalışmalar yapmıştır. Sayın Kemal Unakıtan'ın kadastro çalışması olarak bahsettiği çalışmalar bunlardır. Yapılan bu çalışmalar, yetkisizlikten dolayı, tescil edilmemiştir, onun için de tapusu yoktur. Bu çalışmalarla birlikte orman arazilerine yönelik işgaller ve kaçak yapılaşma artmış, İstanbul Belediyesinin parası da boşa gitmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İSKİ Genel Müdürlüğü, 22 Temmuz 1998 tarih ve 2932-11365 sayıyla, Harita Müdürlüğüne, çalışmaların durdurulmasına yönelik yazı yazmasına rağmen, Harita Müdürlüğü bu çalışmalarını ısrarla devam ettirmiştir.

12 Eylül 1998 tarihli Hürriyet Gazetesi, Büyükşehir Harita Müdürlüğünce yasaya aykırılıgı her yönüyle ortaya çıkan faaliyetlerin bulunduğu alanda orman yangınının çıktığı ve 55 dönüm orman arazisinin yandığı haberine yer vermiştir.

7 Ekim 1998 tarihli, 116-353 sayılı yazısıyla, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Harita Müdürlüğü eliyle sürdürülen faaliyetlerin durdurulması ve ihalenin iptalini istiyor; bu istemlerin hiçbiri yerine getirilmiyor.

Daha da vahim olanı var arkadaşlar. İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Abdülkadir Eryılmaz'ın, 20 Kasım 2001 tarihli, 7500-39-01/61471 sayılı, belediye başkanlıklarına, İstanbul Valiliğine, il, ilçe jandarma komutanlıklarına gönderdiği yazıda özetle "konunun hayatî önemi haiz olması bakımından Elmalı Barajını besleyen dere yataklarının hafriyatla doldurulmasının engellenmesi, Çavuşbaşı ormanlarının yok olmasının ve kamu mallarının yağmalanmasının önlenmesi için buradaki kaçak yapılaşmanın ilgili kuruluşlarca tespit ettirilmesinin ve kaçak yapılaşmanın yıktırılmasının valilik makamının emirlerine maruz olduğunu, kuvvet talebi halinde, öncelikle kuvvet tahsisinin komutanlığımızca yapılacağını rica ederim" denilmesine rağmen, ne yazık ki, Çavuşbaşı Beldesi ve benzeri yerlerdeki orman arazilerinin yağmalanmasının önüne geçilememiştir.

Sayın Kemal Unakıtan'a tekrar hatırlatıyorum: Almış olduğu arazinin kadastrosu yapılmamıştır; tapu kadastro müdürlüğünce yapılmamış, belediyece yapılmıştır; dolayısıyla, tapu sicil müdürlüğünce de tescil edilmemiştir. Böylesi bir arazi satın almıştır; aksini ispat edebilir.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yanlış bilgi sahibisiniz.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Belediyece yapılan anlaşma neticesinde, kadastro müdürlüğü yapmadığı için...

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Böyle bir anlaşma yok; siz, getirin böyle bir anlaşma varsa; getirin böyle bir anlaşmayı görelim.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yanlış beyanda bulunuyorsunuz!

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ormanlarımızı işgal edenlerin, anayasal suç işleyenlerin işgal ettikleri orman arazilerini satarak ormanları korumak mümkün değildir.

Ormanlarımızı korumak için öncelikle yapmamız gerekenleri de söylemek istiyorum.

1937 yılında başlayan, beş yılda bitirilmesi öngörülen, henüz bitirilmeyen orman kadastro çalışmalarının bir an önce bitirilerek, tescil edilmesi sağlanmalıdır. Çevre ve Orman Bakanının, orman kadastro çalışmalarına yönelik bakışı ve yaklaşımı, bu çalışmaların önünde engeldir.

Hiçbir ülkede, orman kadastrosu, mülkiyet kadastrosu, mera kadastrosu gibi ayırım söz konusu olmadığı gibi, tüm ülkelerde kadastro faaliyetleri tek bir elden yürütülmektedir; dolayısıyla, bizim ülkemizde de kadastro faaliyetlerinin tek bir elden yapılması gereklidir.

Anayasamızın 169 uncu maddesinin dördüncü fıkrası ile 170 inci maddesinin tümü, "orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, ..... 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi....." gibi yaklaşımlar, orman affı beklentisini akla getirdiği için, Anayasamızdan çıkarılmalıdır.

6831 sayılı Yasanın değişik 2/B maddesi iptal edilmeli ve 2/B felaketine son verilmelidir.

Şu ana kadar orman vasfını kaybetmiş diyerek orman dışına çıkarılan boş araziler, tekrar orman sınırları içine alınarak ağaçlandırılmalıdır.

Son günlerde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Son günlerde ülkemizde artan orman yangınlarının sorumlusu, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe'nin kamuoyuna açıkladığı gibi, aklî dengesi bozuk, ruhsal özürlü vatandaşlarımız değildir; çözümü de, bu vatandaşlarımızı orman içerisine sokmamak hiç değildir. Ayrıca, Sayın Bakan, bu durumdaki vatandaşlarımızdan özür dilemelidir. Orman yangınlarının sorumlusu, orman affı için yasal değişiklik peşinde olan AKP iktidarıdır. Bu yaklaşımlar, orman affı beklentilerini her zaman gündemde tutmuştur; AKP iktidarı, bir an önce, bu anlayışından da vazgeçmelidir.

Benden önceki, gerek Orman Bakanımızın gerek Maliye Bakanımızın konuşmalarına da tek tek cevap vermek istiyorum; ama, sürem yetersiz; fakat, bir şeyi hatırlatmak istiyorum: 31.12.1981 tarihinden sonra yapılaşma olan, tam 22 yıldan bu yana yapılaşması devam eden, Sultanbeyli gibi, Çavuşbaşı gibi, ülkemizin buna benzer birçok yerlerindeki yapıların durumu ne olacaktır? Sayın Bakana soruyorum: Tam 22 yıldan beri, bu yapılaşmalar, bu kaçak yapılaşmalar devam etmektedir...

EYÜP AYAR (Kocaeli) - Sözen'e sor...

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sayın Orman Bakanı, buraya çıkmalı, demeli ki, bu tarihten sonra, bu yapıları, anayasal görevi olarak, bakanlık görevi olarak yıkacağını ya ifade etsin veya da affedecekse, bunların söylemini, buralarda koysun. Bu sorunlara çözüm getirmek zorundayız.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yıkılmasını mı istiyorsun...

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Yine, Bakan diyor ki...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yıkılmasını mı istiyorsun; onu söyle...

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Biraz önce "yanan ve ağaçlandırmayan yer örneği gösterin" dedi Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Karademir, toparlar mısınız lütfen.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Örnek veriyorum: Milas Gülpınar Köyündeki yangın yeni ağaçlandırılmamıştır.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Peki, ne zaman yandı?!.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Bodrum Torba'daki yangın yerleri yeniden ağaçlandırılmamıştır.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ne zaman yandı, onu söyler misiniz?.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yangınların nerelerde çıktığını biraz daha gözden geçirirsek, dikkatli davranırsak, gerçekten, önemini yakalamış oluruz. Dikkat ederseniz, orman köylüsünün yaşadığı yerlerde ormanlar yanmıyor. Nerede yanıyor; ülkenin en önemli yerlerinde, Türkiye'nin doğal zenginliklerinin en önde olan kentlerimizde, kıyılarımızda yanıyor. Bunlar tesadüfî mi?! Bu gerçekleri bilerek sorunlara yaklaşırsak, inanıyorum ki, bu ülkenin sorunlarına ortakça cevap vermiş oluruz.

Sabırlarınızdan dolayı, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karademir.

Sayın milletvekilleri, anayasa değişikliğine dair kanun teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesi hususunda gizli oylama yapacağız.

Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını Genel Kurula arz etmeden önce, Genel Kurulda bulunan Divanımızın kâtip üyelerinin oy kullanma yerlerinde görev almalarını rica ediyorum.

Sayın bakanlarımızın da, hangi bakan adına vekâleten oy kullanacaklarını bildiren vekâletlerini Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, sizden ricam -bu son madde de değil, son madde de olsa- ismini okumadığımız hiçbir milletvekilinin yerinden gelip oy verme düzenini bozmamasını özellikle rica ediyorum; çünkü, o şekilde oy kullandırtmayacağız.

Sayın milletvekilleri, gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükümet sıralarında yer alan kâtip üyelerden, Komisyon sırasındaki kâtip üye, Adana'dan başlayarak İzmir'e kadar; Hükümet sırasındaki kâtip üye ise, İzmir ile Zonguldak dahil, adı okunan milletvekiline, biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere, üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir. Milletvekilleri, belirlenmiş bulunan yerden başka yerde oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.

Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.

Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahara, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün sağına ve soluna konulan oy kutusuna atacaktır.

Genel Kurul görevlilerinin, şu oy kutularını kâtip üyelerimizin önüne koymalarını rica ediyorum.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, yeni bir icat yapıyorsunuz; kutular kürsüye konulmaz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.

Şimdi, kanun maddelerine geçilmesinin gizli oylamasına Adana İlinden...

KÂTİP ÜYE TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Sayın Başkan, ismi okunmadan oy kullanmak isteyen üyeler var; oylarını kullanabilirler mi?

BAŞKAN - Hayır efendim, ismi okunmayana oy kullandırılmayacaktır.

Sayın milletvekilleri, ismi okunmayana oy kullandırılmayacaktır.

Şimdi, oylamaya Adana İlinden başlıyoruz.

(Oyların toplanılmasına başlandı)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, oy kullanma engelleniyor o tarafta.

(Bir grup milletvekili kürsü önünde toplandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen oturur musunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna oy kullanmak yasaklanmış mıdır?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İlk defa böyle bir uygulama oluyor. Yanlış bir uygulama yapıyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz; o, Sayın Başkanın takdirindedir. Bundan, hiç kimsenin rahatsızlık duymaması lazım. Divan Üyesi iki arkadaşımız burada görev yapıyor.

Lütfen, herkes otursun yerine.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, böyle bir uygulama, şimdiye kadar hiç olmamıştır.

BAŞKAN - Vardır, vardır... Niye rahatsız oluyorsunuz; onu anlamadım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Rahatsızlık değil efendim, yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, müsaade edin, o benim takdirimdedir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Takdirinizde; ama, yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Lütfen, yerinize oturur musunuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bunu ifade etmek lazım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim, ifade ettiniz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bu yapılan şeylerin yeri yoktur. Bu uygulama teamül haline gelmiştir. Bunu yapamazsınız...

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz, grup başkanvekilisiniz...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, ben de, buradaki uygulamayı bilen birisi olarak konuşuyorum; şu yaptığınız, milletvekillerine ve bu müesseseye saygısızlık. Yapmayın bunu!..

BAŞKAN - Müsaade eder misiniz...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır efendim, bu yakışmıyor. Bu Meclise güveneceksiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Güveniyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Milletvekillerine güveneceksiniz.

BAŞKAN - Güveniyorum... Lütfen oturur musunuz...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Böyle şey olmaz canım!..

(AK Parti sıralarından "bakanlar burada bekleyecek mi?" sesi)

BAŞKAN - Anayasamız, İçtüzüğümüz böyle diyor; benim yapacak bir şeyim yok.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır efendim, böyle bir şey yok.

BAŞKAN - Sayın Başkanlar, sizden rica ediyorum... Lütfen, oturur musunuz...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bu konuyla ilgili olarak bundan sonra böyle uygulayamazsınız. Bu maddeyi böyle yapmış olmanız bile yanlıştır. Bu milletvekilleri, yıllardan beri, burada, herkesin gözü önünde oy kullanıyor; ama, siz nereden icat ettiniz bunu; ben hiç görmedim böyle?!

BAŞKAN - Burada kullanılmasının ne sakıncası var; onu söyler misiniz...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne yararı var?

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, lütfen oturur musunuz...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Hayır... Lütfen oturur musunuz... Lütfen oturur musunuz... Lütfen oturur musunuz yerinize.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, burada kullanılmasının ne sakıncası var?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, bu konuda ısrar etmeyin.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sizin mantığınızla burada kullanılmasının ne sakıncası var?

BAŞKAN - Burada olmasının ne sakıncası var? Ben böyle takdir ettim.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Siz, orada kullanılmasında bir sakınca gördünüz ki bunları buraya aldınız.

BAŞKAN - Sayın Baş, lütfen... Tartışmayalım.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Ama, yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Rica ediyorum sizden...

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Lütfen...

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Siz, demin konuşurken de oradaki hiçbir insanı ikaz etmediniz. On defa ikaz etmeniz lazımdı.

BAŞKAN - Olur mu?! Üstelik, isim vererek yaptım.

Sayın milletvekilleri, lütfen, yerinize geçer misiniz...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Arkadaşlar, ikazımızı yaptık; yerlerimize oturalım.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, ben bunu protesto ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun, devam eder misiniz...

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

Binali Yıldırım...

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, İlyas Sezai Önder'e oy kullandırmadı oradaki Kâtip Üye.

BAŞKAN - Nasıl yani?..

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, İlyas Sezai Önder, oy kullanmak için geldi; oradaki Kâtip Üye oy kullandırmadı, belge vermedi ona.

BAŞKAN - Bir saniye...

Sayın milletvekilleri, özellikle oyunu kullanmak isteyen sayın milletvekillerine Divan Üyelerinin müdahale etmemesi gerekir.

AHMET YENİ (Samsun) - Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'e oy kullandırmadılar orada.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

Polat Türkmen...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Divanımızın önünü boşaltmanızı rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Gürsoy Erol Bey zarfını gönderdiler; onun oyunu kullanıyorum ben.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, vekâlet oyu kullanan Sayın Bakanları da bilgilerinize sunuyorum: Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik'in yerine, Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül'ün yerine, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü'nün yerine, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım Bayındırlık Bakanı Sayın Zeki Ergezen'in yerine oy kullanmışlardır. Genel Kurulumuzun bilgisine sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Sayın milletvekilleri, oylama işlemi bitmiştir.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yerlerinize oturursanız, sonucu açıklayacağım.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun maddelerine geçilmesi için yapılan gizli oylamanın sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                          369

Kabul              :                          363

Ret                  :                              2

Çekimser        :                              3

Boş                 :                              1

Böylece, Anayasa ve İçtüzüğün aradığı yeterli çoğunluğu alarak, maddelerine geçilmesi hususu kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN

MADDE 1. - 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anasasının 76 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki "Otuz" ibaresi "Yirmibeş" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Güldal Okuducu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Hem oy vermiyorsunuz hem konuşuyorsunuz!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan sükûneti bir sağlayın.

BAŞKAN - Sayın Okuducu, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, lütfen, yerlerinize oturur musunuz.

Buyurun Sayın Okuducu.

CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Ne konuşacak, konuşmaya hakkı var mı?!

SALİH GÜN (Kocaeli) - Demokrasiye bir engel var mı; kullanır, kullanmaz; sana ne!

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Oy kullanmıyorsunuz, konuşuyorsunuz; bu nasıl oluyor?!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Herkes yerine otursun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Konuşmayı hak edin efendim!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri... Oturur musunuz lütfen.

Sayın Okuducu, buyurun.

CHP GRUBU ADINA GÜLDAL OKUDUCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gençlerin milletvekili seçilme yaşını 25'e indirmeyi öngören öneri üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimiz, ülkemizin sıcak bir gündemle karşı karşıya olduğunun bilincindeyiz. İç ve dışsorunlar Türkiye'yi geriyor ve Parlamentomuz ardı ardına yasal düzenlemeler yapmaya çalışıyor. Bu düzenlemelerin bir kısmı bugüne ilişkin sorunlarla ilintili, çoğu ise geleceğimizi yeniden yapmakla ilgili; bugün görüştüğümüz Topluma Kazandırma Yasası Tasarısı gibi ve şu anda görüştüğümüz Anayasa maddelerinin değiştirilmesi gibi.

Bugün, burada, ormanlarımızı rant alanına dönüştürecek bir düzenlemeyi gençlerin seçilme yaşının 25'e indirilmesini sağlayacak düzenlemeyle birlikte görüşmeye çalışıyoruz. Biz, bu çabanın ne anlama geldiğini ilk gün söyledik, bugün söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz.

Üzerinde düzenleme yapmaya çalıştığımız iki temel konu da ülkenin geleceğiyle ilintilidir. Ormanlarımız geleceğimizdir, gençliğimiz geleceğimizdir ve gelecek, bir bütündür. Bizim yapmaya çalıştığımız şey ise, açıkça, gelecekle oynama çalışmaktır.

Türkiye, genç bir nüfusa sahip ve bu nüfusun büyük bir bölümü, eğitim olanaklarından, iş olanaklarından, insanca yaşama koşullarından uzak. Ülkemizde, her yıl, 12 000 000 kişi eğitim havuzuna giriyor ve bunlardan sadece 500 000'i liseyi, 250 000'i üniversiteyi bitirebiliyor. Eğitimli gençlerin işsizlik oranı yüzde 25. Bu kesit, eğitim şansını yakalayanlarla ilgili. Bir de eğitim şansı olmayan milyonlar var. Onlar, ya işsiz ya da ağır çalışma koşulları altında, yetersiz ücretlerle ayakta kalmaya çalışıyor. Sorun ve sıkıntı diz boyu. Diğer toplum kesimleri gibi, gençlik kesiminin de temel özelliği, direnmeyi bilmesi, hayata sarılması, umudu koruyabilmesi, yaşadığı yoksunluklara ve yoksulluklara rağmen ayakta kalabilmesidir. 21 inci Yüzyılda, bilgi çağında yeni dünyalar kurma potansiyeline ve dinamizmine sahip olan gençliğimiz, kendini yönetenlerin ufuksuzluğunda karamsarlığı yaşamakta ve tek şey istemekte; istediği tek şey, onurlu bir yaşam. Bu isteğini, sessiz, derinden ve güçlü bir şekilde, toplumun diğer kesimleri gibi, dile getirmekte. Bu istek, hatırlayalım ki, 3 Kasıma damgasını vurmuştur ve Türkiye'nin denenmiş bütün siyasetçileri siyaset sahnesinden uzaklaştırılmıştır.

Değerli milletvekilleri, belki de, dönüp yeniden bakmamız ve yeniden okumamız gereken kitap bu. Bu kitabı iyi okursak, halkımızı tanıma şansını da elde ederiz. O gün bu toplum, gençliğiyle birlikte çok temel iki şeye "hayır" dedi. "Hayır" dediği ilk temel şey, yolsuzluklardı; ikincisi ise, yolsuzlukların yol açtığı yoksulluktu; ama, dokuz ay sonra bugüne baktığımızda, yoksulluğun da, yolsuzluğun da diz boyu olduğunu görmekteyiz ve bugün biz, ormanlarımıza dönük, geleceğimize dönük bir hayali gerçekleştirmeye çalışmaktayız. Bu hayalimizi gerçekleştirebilmek için de, gençlerimizin 25 yaşında seçilebilmesi ambalajını birlikte ortaya koymaktayız.

Bilinmelidir ki, zorlamayla, dayatmayla yapılan yasalar, yapılmak istenen yasalar halkın kendi malı olmayacaktır değerli arkadaşlarım. O nedenle, biz, bu zorlama ve bu dayatma yerine, gençliğin hakkı olan 25 yaşında seçilmeyle ilgili düzenlemeyi çok başka bir biçimde Parlamentomuzun gündemine getirmeliydik. Biz biliyoruz ki, genç seçmen oranı yüzde 42'ler civarında. Önemli bir kitle; iktidar yapabilecek ve iktidar devirebilecek bir potansiyel güç. Öyleyse bu gücün görülmesi gerekir, öyleyse bir yığın olumsuzluğun arasında bu kitleye, bu güce mesajların verilmesi gerekir. Onun için bunu yapıyoruz; düzenlemeye çalıştığımız ormanlarla ilgili yasanın yarın öbür gün kitleler nezdinde geri çevrilmesine engel olmak için gençlerin hakkıyla yeniden oynuyoruz burada.

Burada sorgulanması gereken şudur: Temel amaç, siyasal katılımın yollarını açmak mı ve açılan bu yolla ormanların üzerinden geçmek mi? Sanıyorum, vicdanımıza sorduğumuzda oradan yükselen ses, bizim temel amacımızın ormanlara yol açmak olduğunu söylüyor.

Aslında, değerli arkadaşlar, belki bu kadar yorulmaya da gerek yok; çünkü, bizim hükümetimiz aslında gençlere çok yoğun mesaj veriyor. Hatırlayınız, bir süre önce Yoksulluk Konferansı yaşanmıştı ve o konferansta bir genç, söz almak ve konuşmak istemişti ve ülkenin Başbakanı, o genci, harçlara karşı eyleme katıldığı için "sicili lekeli" ilan etmişti ve o genç, o gün tuvalete kapatılarak temizlenmeye çalışılmıştı.

Hatırlanmalı ki, harçlara hayır diyen ve harç yükünü taşıyamayan binlerce aile var bu ülkede. O gün tuvalete kapatılan ve sicili lekeli diye ilan edilen, işte, o binlerce gencin, yüzbinlerce gencin tümüydü ve bilesiniz ki, o gün o olayla somutlanan, iktidarın, konuşmak, tartışmak, sorgulamak, anlamak ve geleceğine sahip çıkmak isteyen gençlere dönük somut bir bakış açısıydı.

Değerli milletvekilleri, gençlere sahip çıkmak, onların sorunlarını çözmek, onlara saygı göstermek, gelişmelerine ve yaratıcılıklarına sahip çıkmakla başlar, engel olmakla değil; genç sanatçı Fazıl Say'ın, bu ülkenin en değerli şairlerinden biri olan Metin Altıok için yazdığı ağıdın dünya prömiyerinde gösterilmesine engel olmakla değil; sonra da, Metin Altıok'u yakanlara af yolunu, kurtulma yolunu açmaksa hiç değil sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul) - Konuyla ne alakası var?!

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlarım, gençler 25 yaşında seçilmek istiyor. Onlar, siyasal katılımla, ülke siyasetinin erdemle buluşmasına, ahlakla yönetilmesine destek vermek istiyor, omuz vermek istiyor. Onları kıskaca almak ise, onların seçtiği Parlamentonun hakkı ve yetkisi olmamak gerek. Yani, siz, gençlere dönüp "ya seçilme hakkı ya da geleceğiniz" ya milletvekili olma hakkı ya da vatan deme şansına ve hakkına sahip olmadığınızı bilmelisiniz ve ülkenin geleceğini, ülkenin ulusal zenginliklerini peşkeş çekme noktasında, bilelim ki, gençlik, belki de Parlamentodan daha duyarlı değerli arkadaşlarım.

Zaten, gençlerin bir kısmının anasının, babasının gözünü toprakla doyuruyorsunuz; bir kısmının anasını, babasını sıfır zamla buluşturup ya da iş olanaklarını geliştirmeyip açlığa ve yoksulluğa mahkûm ediyorsunuz. Bunlar yetmiyor, dönüp ülkenin gençliğine, eğitimi özelleştireceğinizi, okulları satacağınızı söylüyorsunuz ve bu toplumun ezilen ve yoksul kesimlerinin tek temel dayanağı olan sosyal devlet kavramına ta yüreğinden darbe vuruyorsunuz ve burada konuşurken de, orman yağmasına yol açacak bir yasal düzenlemeyi "sosyal devletin gereğini yerine getirmektir" diye topluma anlatabiliyorsunuz. Kendimize karşı açık olmak gerektiğini düşünüyorum değerli arkadaşlarım. Önem verdiğimiz ve geleceğimiz dediğimiz gençlerin tek aydınlanma ve tek gelişme alanı olan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir saniye, Sayın Okuducu.

Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - ...üniversitelere dönük olarak da, rejim çatışmasını ülkenin gündemine oturtan bir tavırla, yeni düzenlemeler getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, evet, ülkenin nüfusunun yarısı genç ve sorunları çözüm bekliyor. Ben, buradan pratik olduğu için birkaç çözüm önerisinde bulunmak istiyorum: Mesela diyorum, her gence bir eş dost bursu bulabilirsiniz, böylece onu yurt dışında da okutabilirsiniz, böylece eğitim sorununa kökten bir çözüm getirebilirsiniz, ya da, girişimci bir ülkedir Türkiye, girişimci potansiyeli yüksektir, her girişimci gence bir bakan baba temin edebilir, onların da 1,5 trilyonluk sermaye sahibi olmasını sağlayabilirsiniz veya bu olmazsa, bu yetişmiyorsa, başka girişimci gençlere birer bayilik temin edebilir, o bayiin sattığı ürünlerden başka ürünlerin Mecliste bile satılmasına engel olabilir, böylece, müteşebbislik ruhunu ayağa kaldırabilir ve Türk ekonomisinin derinden yaşadığı iş ve istihdam sorununu bir çırpıda çözebilirsiniz!..

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bravo!.. Bravo!..

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ya da şöyle bakmak gerekir: Gençlerin ülkesini iyi anlamalarını sağlamak gerekir ve kendilerini yönetenlere haksızlık yapmamaları noktasında da onlara hatırlatıcı olmak gerekir. Yani, şimdi gençler böylesine derin sorunlarla karamsar bir yaşam içinde sürdürüyorlarsa günlerini, onlar, aslında, hem dün hem de bugün kendilerini yönetenlerde aramamalıdırlar bu suçu diye düşünüyorum. Onlar dönmelidirler ve babalarına bakmalıdırlar. Bence bu ülkede sorun içindeki her gencin sorumlusu, onun babasıdır. Eğer babası ona 1,5 trilyonluk sermaye sağlayamıyorsa, eğer babası ona yurt dışında eğitim alması için eş dost kanalıyla  bir burs temin edemiyorsa, eğer babası ormanları çevirerek servet edinip, o serveti kendi oğluna, kızına miras bırakamıyorsa, bunun suçlusunu yönetimlerde aramanın vicdanla, erdemle bağdaşır yanı olabilir mi?! Bunun suçlusu, düpedüz, babalardır, o beceriksiz babalar!..

BAŞKAN - Sayın Okuducu, tamamlar mısınız sözlerinizi.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

HASAN ANĞI (Konya) - Oy kullanın.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, hiçbir toplum; ama, hiçbir toplum, kendisine ait olanın elinden alınmasına kolay katlanamaz, hele de Türkiye coğrafyası gibi, hele de Türkiye gibi, kamu mülkiyeti egemenliği kültürünün var olduğu....

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Oy kullanamıyorsun... Özgür Türkiye'nin yolu ancak oy kullanmaktan geçer.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - ... hüküm sürdüğü bir coğrafyada kamu yönetimi... (AK Parti sıralarından "oyunu kullan" sesleri)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, müdahale etmeyin... Lütfen müdahale etmeyin...

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Milletvekili iradesine ipotek konulmuştur.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Cevap vereceğim, ona da geleceğim.

BAŞKAN - Siz buyurun Sayın Okuducu...

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, siz bir şeye dikkat etmelisiniz: Siz öyle bir coğrafyada yaşıyorsunuz ki, bu coğrafyada, binlerce yıldır kamu mülkiyeti anlayışı egemendir.

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Kendi milletvekiline güvenemeyen genel başkan var.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Bu coğrafyada yaşayan insanlar binlerce yıldır kamu mülkünü kendilerinden, ailelerinden ve çocuklarından daha kutsal saymışlardır ve siz o kutsallığın üzerinde, kamu mülkünü korumakla yükümlü olan egemenliğin temsilcileri olarak kamu mülkünü yağmaya açma hakkını kendinizde bulamazsınız. (AK Parti sıralarından (sıra kapaklarına vurmalar; alkışlar [!])

BAŞKAN - Sayın Okuducu, lütfen, sözlerinizi toparlarmısınız.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan, arkadaşlar konuşmama izin vermiyor ki... (AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli milletvekilleri, bir seçim sonucuyla iktidar olmuş olabilirsiniz, iktidarın güç ve olanaklarıyla birçok şeyi yapabilirsiniz, istediğinizi zengin edebilirsiniz, istediğinizi yoksul bırakabilirsiniz ve hemen bu orman yasasının öncesinde var olan 26 orman bölge müdürünüzün 22'sini görevden alabilirsiniz gelecekteki uygulamalarınız açısından, beğendiğinize ün ve servet kazandırabilirsiniz, istemediğinize ölümü aratabilirsiniz, devletin, insanı özenilen, beğenilen, öykünülen biri yapabileceği kadar tersini de yapabileceği bütün aygıtları elinizdedir. (AK Parti sıralarından "Oy kullan" sesleri; alkışlar [!])

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen gel de, yapma!..

BAŞKAN - Sayın Okuducu, son cümlenizi alayım.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Bitireceğim. (AK Parti sıralarından sıra kapaklarına vurmalar; alkışlar [!])

Değerli milletvekilleri, alkışlarınıza teşekkür ediyorum ve diyorum ki, beyin çitilemekten çıkar sağlamaya kadar her tür toplumsal birikimi kullanabilirsiniz, yüzde 35'lik iktidarla, mutlak iktidar olduğunuzu düşünebilirsiniz... (AK Parti sıralarından, sıra kapaklarına vurmalar; alkışlar [!])

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Okuducu.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Başkan, bir cümlem var; rica ediyorum...

AHMET YENİ (Samsun) - Oyunu kullan oyunu!..

BAŞKAN - Sayın Okuducu, bitirir misiniz! (AK Parti sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar; alkışlar [!])

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye...

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Bir cümlem var.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakın, karşınızda bir hanımefendi konuşuyor; lütfen, son cümlesini... (AK Parti sıralarından gürültüler, alkışlar [!])

Arkadaşlar, sonuç alınmaz bunlarla.

Son cümlenizi alayım Sayın Okuducu.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkanım.

Yaptığınız yasalarla, hakkı, adaleti, insafı ortadan kaldırabilirsiniz;ama, Namık Kemal'in deyimiyle idraki asla!..

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Oy kullan!..

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - "Evet" de, "hayır" de!..

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Okuducu. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Semerci, oturur musunuz lütfen yerinize.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Reha Denemeç; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA REHA DENEMEÇ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 76 ncı maddesinin değiştirilmesi konusunda, yani, 25 yaş hakkında, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Şu an, siyasî içerikli bir konuşma yapmak için değil, toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren bir talebi bir şekilde dile getirmek üzere, sade bir şekilde dile getirmek üzere huzurlarınızdayım. Bu nedenle, konuşmam oldukça kısa sürecek; yaklaşık 3 dakika. Şimdi söyleyeceklerimin bir kısmı, daha önce birçok arkadaşımızca dile getirilmiş bulunmasına rağmen, tekrarında fayda mülahaza ediyorum.

Değerli arkadaşlar, 15-30 yaş grubu, bilimsel olarak "genç nüfus" olarak adlandırılmaktadır ve Türkiyemizin yaklaşık yüzde 42'si bu kategoriye girmektedir. Türkiye'de ortalama yaş 24, Avrupa'da ise yaklaşık 40'lar civarındadır. Bu yaşlı nüfusa rağmen, Avrupa'daki birçok ülkede ve Amerika Birleşik Devletlerinde seçilme yaşı 25 ve altında bulunmaktadır. Biz, seçme yaşını 21'den 18'e indirmemize rağmen, seçilme yaşını, bu topraklarda yüzyirmiyedi yıldır 30 yaşta tutmaktayız. Bu durumu devam ettirmek tutucu bir davranış olarak görülmektedir. Şu an Meclisimizde, birçok konuda ortak hareket edebilen, ülke menfaatını milletvekili bağımsız iradesiyle siyasetin önüne koyabilen ve bu yaptıkları ileride daha iyi anlaşılabilecek birçok arkadaşımız bulunmaktadır.

Şimdi bakıyorum, hem Adalet ve Kalkınma Partisinin hem de Cumhuriyet Halk Partisinin programında bu konu hakkında halkımıza taahhütler yapılmış bulunmaktadır. Her iki partimizin gençlik kolları, değişik platformlarda, 25 yaş hakkında ortak görüşlerini beyan etmişlerdir. Buna rağmen, konu, siyasetin kısır çekişmeleri içinde problem çözücü bir yaklaşım yerine, sorunu daha karmaşık bir hale getiren bir yarışa dönüşmektedir. Artık, ülkemizi, geçmişten gelen kavgacı siyaset anlayışından uzaklaştırıp, uzlaşmacı bir anlayışa getirmenin zamanı çoktan gelmiştir. Bu çerçevede, tüm arkadaşlarımızın omuzlarında büyük bir yük vardır.

Bu arada, konuyu 24 Aralık 2002 tarihinde Meclisimizin gündemine taşıyan Cumhuriyet Halk Partili Sayın Gürel ve 4 arkadaşına da teşekkür etmek istiyorum. Gerçi, o günlerin önceliği olan Avrupa Birliğine uyum Yysaları nedeniyle, konu, Meclis gündemine alınamamıştı ama, 1 Nisan 2003 tarihi itibariyle, konu gündemimizdedir.

Burada yapmamız gereken, bu toplumsal talebi, daha da geciktirmeden, parti programlarımızda yer aldığı ve birçok ortamda ifade ettiğimiz şekilde hayata geçirmektir. Konunun bir kez daha reddiyle belirsiz bir tarihe ertelenmesi, geçmişin uzlaşmadan uzak anlayışının tekrarı olacak, bizlerden çözüm bekleyen başta gençlerimiz olmak üzere tüm toplumumuzu "hâlâ değişen bir şey yok"karamsarlığına itecektir.

Bu duygularla, hepinizi tekrar saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Denemeç.

Şahısları adına, Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıç.

Buyurun Sayın Kılıç. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SUAT KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun, Anayasanın 76 ncı maddesindeki milletvekili seçilme yaşının "otuz" olduğu ibaresinin "yirmibeş" ile yer değiştirmesine ilişkin 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, Türk gençliği adına en içten saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Çok değerli milletvekilleri, bugün, aslında, Türkiye'de 30 yaşın altında bulunan, yani 30 yaşın altında olmak dolayısıyla seçilme hakkına sahip olmayan ve sayıları tamı tamına 40 500 000, yani, yaklaşık 41 000 000 olan genç nüfus potansiyelimizin sorunları, beklentileri, siyasî sistemle ilişkileri konusunda hem bildiklerimi paylaşmak hem de güveninizi ve desteğinizi talep etmek yönünde bir konuşmayla sizleri selamlamak isterdim; ancak, geride kalan dakikalar içinde yapılan konuşmalar, ne yazık ki, ne Türk gençliğinin ne Türkiye'de temsil hakkından yoksun bırakılan 40 000 000 genç insanımızın sorunlarına uzaktan yakından temas etmekten ve üzülerek söylüyorum, ne yazık ki, ciddî bir içerikten yoksun olarak gerçekleşti.

Çok değerli arkadaşlar, Türkiye'de 25 yaşındaki genç insanlarımıza seçilme hakkını niçin talep ediyoruz, öncelikle ve sadece bir cümleyle bunun üzerinde bir vurgu yapmak istiyorum.

Çok değerli arkadaşlar, Türkiye'de daralan siyaset alanını genişletmek zorundayız. Türkiye'de bir çağdaş toplum projesini tepeden inmeci bir mantıkla yukarıdan indirmek ve yerleştirmek gibi bir lükse sahip değiliz; ama, Türkiye'de bir özgür toplum projesini, Türkiye Büyük Millet Meclisinin geniş ve engin iradesiyle hayata geçirebiliriz ve nihayetinde, bu özgür toplum yaşama iradesini, çağdaş toplum tercihinden yana mutlak surette kullanabilir. İşte, bizim, seçilme yaşını 30'dan 25'e indirmeyi talep ederken temel amacımız, bu nokta üzerinde odaklanıyor; yani, biz istiyoruz ki, çağdaş toplumu tesis edecek özgür toplumu Türkiye'de hayata geçirirken, genç insanlarımızın, 25-30 yaş aralığındaki milyonlarca iyi yetişmiş, iyi tahsil görmüş, Türkiye'nin gerçekleriyle pişmiş, haşır neşir olmuş genç insanlarımızın enerjisini, birikimlerini, geleceğe ilişkin perspektiflerini özgür toplum projesinin altyapı malzemesi olarak, dayanağı olarak, iksiri olarak siyaset kurumuna kazandırabilelim.

Değerli milletvekilleri, üzülerek görüyoruz ki, ikinci defa olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş olan bu anayasa değişikliği hakkında, anayasa değişikliği paketinin bu maddesi hakkında, Anamuhalefet Partisi, sözcüleri aracılığıyla Meclis kürsüsünde bu maddeye  kayıtsız  şartsız  destek  vereceklerini ifade etmelerine rağmen -evet, Anayasa oylamaları gizli yapılıyor; evet, kimin hangi istikamette oy kullandığını bilmiyoruz; ama, Meclis aritmetiği ve kabul oyları açıkça ortadadır- ne yazık ki, oylamalarda, kürsüde ifade ettiği beyanın arkasında duramamıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, yani, Anamuhalefet Partisi, Türk gençliğine verdiği sözü ve bu kürsüden sarf ettiği beyanları, ne yazık ki, oylama sırasında tahakkuk ettirememiştir.

Ben, bu anlamda, Muhalefet Partimizin çok değerli milletvekillerine söyleyecek hiçbir söz bulamıyorum. Size hiçbir şey söyleyemiyorum, sizi eleştirmiyorum; çünkü, az önce, bu Mecliste, bizim özgür toplum projesini seslendirdiğimiz, bizim, 25 yaşında gençleri Parlamentoya taşıma iradesini seslendirdiğimiz bu Mecliste, çok değil daha yarım saat önce, alenen, çok açık bir anayasa ihlali yapıldı.

Değerli arkadaşlar, Anayasa Madde 175...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Aa!..

SUAT KILIÇ (Devamla) - Ben, hukukçuyum...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Ormanlardan ayırın gençleri!

SUAT KILIÇ (Devamla) - Ah, vah yok Sayın Bodur; ben, hukukçuyum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Anayasa madde 175; okuyorum: "Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler Genel Kurulda iki defa görüşülür. Değiştirme teklifinin kabulü Meclisin üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun..." İşte, dün, burada, beşte üç...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ne var bunda yani?!.

SUAT KILIÇ (Devamla) - Ne olduğunu söylüyorum Sayın Eraslan. 

"Beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür" ve az önce, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin, bir anayasa değişikliği oylamasında, oy kullanma iradeleri, ne yazık ki, elinden alınmıştır. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Güldal Okuducu az önce dedi ki: "Gençler kıskaca alınıyor; 25 yaşında milletvekili olmak mı, orman arazilerini kaptırmak mı?.." Sayın Okuducu, buradaysanız, size üzülerek söylemek isterim; kıskaç altına alınan Türk gençliği değil, kıskaç altına alınan, ne yazık ki, sizin siyasî iradenizdir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Çok değerli milletvekilleri, Balıkesir Milletvekiliniz Sayın Orhan Sür -beni hayal kırıklığına uğratan bir ifadeyle; oysa ki, çoğu Meclis konuşmasını saygıyla dinlemişimdir- diyor ki: "Bu iki kanunu birlikte getirmek iktidar partisinin kurnazlığıdır."

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Aynen...

SUAT KILIÇ (Devamla) - Hayır Sayın Sür, yanılıyorsunuz. Bu iki kanunun birlikte gelmesinin tek nedeni, Adalet ve Kalkınma Partisinin Samsun Milletvekili ve aynı zamanda Türkiye'nin en genç milletvekili olan Suat Kılıç'ın, hükümet programımızda, parti programımızda ve seçim beyannamemizde yer alan bir taahhütten hareketle, ilk gelecek anayasa değişikliği paketinde, 25 yaşında seçilme hakkının yer almasına ilişkin ısrarıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Dokunulmazlıklar nerede?..

SUAT KILIÇ (Devamla) - Evet... Evet... Yanıldınız...

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Senin hocan kim?!.

SUAT KILIÇ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bir sözcünüz, diyor ki: "Gençler üzerinde oyun oynuyorsunuz." Hayır, biz, gençler üzerinde oyun oynamıyoruz...

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Dokunulmazlıkları getirin...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Lütfen...

SUAT KILIÇ (Devamla) -... biz, gençleri siyaset oyununa dahil etmek, biz, gençleri siyaset kurumuna kazandırmak istiyoruz. Gençler üzerinde oyun oynayan sizsiniz. Kürsüde 25 yaşa "evet" oylamaya gelince Meclis kulisine çıkış! Değerli milletvekilleri, bu iki tavır arasında çok ciddî bir çelişki olduğunu takdirlerinize sunmak isterim.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Dokunulmazlıkla birlikte getirseydiniz, dokunulmazlıkla.

SUAT KILIÇ (Devamla) - Sayın Milletvekili, oturduğunuz yerden bana laf atacağınıza, şu belgeyi okumanızı dilerim. Seçim öncesinde siz bu belgeyi okudunuz mu?..

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Sen oku.

SUAT KILIÇ (Devamla) - Bakın, bu belgenin üzerinde ne yazıyor: "Cumhuriyet Halk Partisi Seçim Bildirgesi-2002" Yani, 3 Kasım seçimlerinde Türk Milletiyle yaptığınız kontrat burada. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Dokunulmazlıkla beraber getirseydiniz ya!

SUAT KILIÇ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bu bildirgeyi okumadığınız için, yerinizden boşa konuşuyorsunuz ve zaten şu ana kadar iki düzgün cümle söyleyemediğiniz için, Maliye Bakanının cebini karıştırmakla meşgulsünüz. Bakın, Seçim Bildirgenizin 55 inci sayfası... Elinizde varsa açın okuyun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen oku, sen.

SUAT KILIÇ (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili adayları...

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Ağzı olan konuşuyor!

SUAT KILIÇ (Devamla) - Sayın Milletvekili, oturun yerinize, ben cevabınızı veriyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili adayları, Samsun'un Çarşamba İlçesinde, Parti Bildirgesinin 55 inci sayfasındaki şu cümleyi okuyarak halkımızla kontrat yapıp, oy talep ettiler; bakın, ne diyorsunuz: "Orman köylüsüne sahip çıkacağız, orman alanı dışına çıkarılan arazilerin ekonomik açıdan verimli olarak değerlendirilmesi için 2/B uygulamasını başlatacağız." İşte Cumhuriyet Halk Partisi!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, sözlerinizi toparlar mısınız.

SUAT KILIÇ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Yine, Seçim Beyannamenizin 76 ncı maddesi... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, anlayamıyorum; Hangi konuşmacı çıkarsa diğeri müdahale ediyor!..

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, bugün kürsüde görev alan Divan Üyesinin böyle konuşmaması lazım; yakışmıyor.

BAŞKAN - Lütfen oturur musunuz... Sataşma olursa söz vereceğim.

Buyurun Sayın Kılıç.

SUAT KILIÇ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Seçim Bildirgesinin 76 ncı maddesini okuyorum: "Gençleri yönetime katacağız; gençlerin, üniversite yönetiminde ve siyasal yaşamda etkinliğini artıracağız, milletvekili seçilme yaşını 25'e indireceğiz." Muhalefet milletvekilleri galiba şunu zannediyor: Türk Halkı, size, iktidarı değil, muhalefet gibi yüce bir başka görevi verdiği için, bu Seçim Bildirgenizin kadük olduğunu, yürürlükten kalktığını düşünüyorsunuz! Hayır; yanılıyorsunuz, yanılıyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, İktidar Partisi, bugüne kadar, bu seçim bildirgenizde taahhüt ettiğiniz pek çok konuda, önünüze pek çok anayasa değişikliği ve yasa tasarısı getirdi; ama, siz, tümü için, bir gün iktidara gelirsek, bunları hayata biz geçirelim yaklaşımı içerisinde oldunuz; fakat, bir gerçeği bilmenizi isterim; Türk Halkının, sizin iktidarınızı beklemeye, ne sabrı ne de tahammülü vardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlarken, Türk gençliği adına 25 yaşa destek vermenizi, sizlerden özenle ve özellikle rica ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Gençler iş bekliyor, önce iş verin.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Şahısı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Zeynep Damla Gürel; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEYNEP DAMLA GÜREL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasamızın 76 ncı maddesindeki milletvekili seçilme yaşının 30'dan 25'e indirilmesi için yapılmak istenen anayasa değişikliğiyle ilgili, şahsım adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlarım.

76 ncı maddeyle ilgili ilk tur görüşmeler yapılırken, milletvekili seçilme yaşının 25'e indirilmesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, gençlere olan inancını, gençlere olan güvenini gösterecek olan son derece önemli bir mesaj olacağını ifade etmiştim. Gerçekten de,bu adım, gençlerimiz tarafından son derece yerinde bulunan ve sahiplenilen bir adım oldu.

Anayasa değişikliğinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesinin ardından, gittiğim tüm üniversitelerdeki öğrenci arkadaşlarım, seçim bölgemdeki genç arkadaşlarım ve partimin gençlik kolları üyesi arkadaşlarım, bu adımın atılmasından duydukları memnuniyeti defalarca ifade ettiler; ancak, hemen ardından da eklediler: Gençlikle ilgili bu değişiklik, orman arazilerinin satılmasıyla birlikte gündeme getirildiği için, bu adım, gerçekten gençlerin önünü açmak için mi atıldı, yoksa, arkasında başka amaçlar mı var? Bizim kafamız karışıyor; yoksa, yine, birileri, siyasî emellerine, gençliğii kullanarak, gençlerin üzerinden mi ulaşmaya çalışıyor? (CHP sıralarından alkışlar)

Tamam, Anayasa değişiklikleri, paket halinde gerçekleştiriliyor; ancak, maddeler üzerinde gerekli oy çoğunluğu sağlanamazsa ve madde referanduma giderse, gençlerin milletvekili seçilme yaşı ile orman arazilerinin satılması maddelerinin birlikte referanduma sunulacağına dair ibareyi gördüğümüzde, bu değişikliğin samimiyeti nerede kalıyor?!

Değerli arkadaşlarım, gençlerimizin aklına bu tür soruları getirmeye hiç birimizin hakkı yoktur.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz öyle düşünüyorsunuz; onlar, öyle düşünmezler.

ZEYNEP DAMLA GÜREL (Devamla) - Artık, gençlerimiz, işsizliğin yüzde 12'lere vardığı, eğitimli işsizler ordusunun yüzde 30'lara ulaştığı Türkiye'de, sorunlarına çözüm bekliyorlar, yeni istihdam politikaları bekliyorlar, acil eylem planı kadar acil istihdam planları bekliyorlar; emekleriyle, çabalarıyla, yaşamlarını idame ettirebilecekleri bir Türkiye bekliyorlar ve inanın, söylemeyecektim; ama, söylemeden geçemeyeceğim: Bir taraftan, Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, 17 000 000 liralık fatura yüzünden hapis yatan vatandaşlarımız varken, diğer taraftan, kaçak arazilerde yaşayanların, buna bir açıklama getiremeyenlerin bakan olamadıkları bir Türkiye bekliyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Şahsen ben de, Sayın Bakan cevap hakkı istediğinde ümit etmiştim ki "bu araziyi aldığımda siyaset yapmıyordum, ticaretle uğraşıyordum; ancak, şimdi siyasetteyim, Bakanım, üstelik de 2/B yasası gündemde. Öyleyse, bir söylentiye maruz kalmamalıyım ve arazimi hazineye bağışlıyorum" desin. Kendisine yakışan da bu olurdu. (CHP sıralarından alkışlar)

İşte gençler, böyle bir Türkiye bekliyorlar. Gençleri için çalışan, onların gelecekleri için çalışan, önlerindeki engelleri kaldırmak için mücadele veren bir parlamento görmek istiyorlar; ama, karşılarında buldukları anlayış diyor ki: "Ya orman arazilerinin satışına izin verir siyasî hakkınızı alırsınız ya da izin vermezsiniz seçilme hakkınızı elde etmek için 30 yaşına kadar beklersiniz." Hatta, son dakikada, dün, tasarının bazı maddeleri komisyona çekiliyor, yeniden şekillendiriliyor; ama, nedense, bu anlayış, aynen, tasarıdaki yerini koruyor! Değerli arkadaşlarım, kusura bakmayın ama, Türk gençliği bu filmi yıllardır defalarca gördü. Artık, gençler, böyle şartlar şurtlar istemiyorlar. Siz, gençlerimizin geleceğini şekillendirmek arzunuzu şartlara bağlarsanız, gün gelir, gençler de sizin önünüze, onlara ihtiyaç duyduğunuzda şartlar koyarlar. Bizim, gelecek nesillere karşı en önemli sorumluluğumuz, onlara pırıl pırıl bir gelecek, aydınlık yarınlar bırakmaktır. Bunun içinse, önce, son yirmibeş yıldır önlerine konulan birçok engelden onları kurtarmamız gerekmektedir. Burada her iki tarafa da düşen çok önemli bir görev vardır. Bir taraftan, biz siyasetçiler, gençlerin karşılarındaki engelleri, teker teker,d onlarla beraber tespit edeceğiz ve onların hayatını daha kolay yaşanır hale getireceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gürel, buyurun; konuşmanızı tamamlar mısınız.

ZEYNEP DAMLA GÜREL (Devamla) - Diğer taraftan da, gençlerimiz, bir araya gelecekler, örgütlenecekler, iletişim ve hoşgörüyle aralarındaki işbirliğini artıracaklar ve Türkiye için üretecekler; ürettikleri tüm projelerde kendi geleceklerini hazırlayacaklar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bahsettiğim bu süreçte ilk adımı bizim atmamız son derece mühimdir. Zira, okul, aile ve devletten oluşan demir üçgen, gençlerin üzerinde son derece etkili bir baskı mekanizması oluşturmuş durumdadır. Sistem, âdeta, gençlerimizin dinamikliğini engelleyen, onları üretimden, gelişimden ve yönetimden uzak tutmak için her yolu tıkar, her fırsatı kapar hale gelmiştir. Bunun sonucunda gençlerimiz özgüvenlerini kaybetmiş, geleceklerine olan inançlarını yitirmiş ve çözümü başka yerlerde arar konuma gelmiş vaziyettedir.

Geçtiğimiz aylarda Türkiye genelinde gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, gençlerin yüzde 95'i, kendinden başka kimseye güvenmediğini ifade etmiştir. Üzülerek ve üzerine basarak ifade ediyorum ki, bu oran çok yüksek bir orandır. İşte, bu tabloyu gözönüne aldığımızda yapmamız gerekenler son derece açık ve basittir. Gençlerin örnek aldıkları insanlar, onların temsilcileri olarak da en başta bizlerin, gençlerimize karşı samimî, içi dışı bir davranmamız gerekmektedir. Ciddî bir gelecek bunalımı ve güven problemi yaşamakta olan gençlerimize, ancak bu şekilde yarınlarını kurmak üzere ihtiyaçları olan motivasyonu, azmi, hırsı ve özgüveni sağlayabiliriz. Ancak, birbirimize ve onlara karşı dürüst olursak, etik kurallar çerçevesinde davranırsak, popülizm yapmak yerine somut adımlar atarsak, inandırıcılığımızı yeniden kazanabiliriz. Ancak ve ancak, onlara, biz size güveniyoruz, biz sizin arkanızdayız ve siz çağdaş medeniyet yolculuğunda bayrağı çok daha yukarılara taşıyacaksınız; biz de size bu yolda her türlü desteği vereceğiz dersek, demekten de öte, bunu icraatlarımızla gençlerimize gösterirsek, o zaman, Türkiye'nin yarınları için çalışmış siyasetçiler olarak ülkeye hizmet etmiş olabiliriz.

O yüzden, gençlerin siyasal haklarını verirken samimî olmamız, her türlü şart ve şıktan bağımsız, sadece onlar için bir değişiklik yaptığımızı ortaya koymamız gerekmektedir. Bunun iki yöntemi vardır; ya 76 ncı maddedeki bu anayasa değişikliği teklifi tek başına değerlendirilir ya da ille de, biz, anayasa değişikliklerini paket halinde yapıyoruz ve gençlerimize öncelik vererek, bir an önce, onların bu sorunlarına yönelik çalışmalarımızı gerçekleştirmek istiyoruz diyorsanız -Sayın Suat Kılıç'ın da ifade ettiği gibi- referanduma gitme durumunda, bu iki değişikliğin ayrı ayrı oylanacağı maddesi pakete eklenir ve paket, o şekilde değerlendirmeye alınır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gürel, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ZEYNEP DAMLA GÜREL (Devamla) - Tamamlıyorum.

Aksi takdirde, bu tür siyasî manevraların yapacağı tek şey, gençlerin, 22 nci Dönem Parlamentosuna da güvenlerini kaybetmelerine yol açar. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk gençlerinin güvenini iyice kaybetmesine yol açacak girişimlerden kaçınmalı ve her aldığı kararda, gençlerine, bu zorlu mücadelelerinde destek olmalıdır.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gürel.

Sayın milletvekilleri, 1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, maddenin gizli oylamasına geçeceğiz. Ondan önce, Genel Kurul salonunda bulunan kâtip üyelerimizin yerlerini almalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, sadece ismi okunan sayın milletvekillerinin oy kullanmak üzere yerlerinden kalkmalarını rica ediyorum; ayrıca, bazı bakanlarımızın da geldiğini görüyorum; hangi bakanımız vekâleten oy kullanacaksa, vekâlet belgesini de Divana ulaştırmasını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, oylamayı Adana İlimizden başlatıyorum.

(Oylar toplanıldı)

BAŞKAN - Şimdi, vekâleten oy kullanan Sayın Bakanları Genel Kurula arz ediyorum: Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay, Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül'ün yerine; Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen'in yerine; Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun, Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen'in yerine; Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu'nun yerine; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yerine; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül'ün yerine vekâleten oy kullanmışlardır.

Sayın milletvekilleri, oylama işlemi bitmiştir.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin gizli oylamasının sonuçlarını arz ediyorum.

Kullanılan Oy Sayısı                     :                           364

Kabul              :                          361

Ret                  :                              2

Çekimser        :                              1

Anayasanın 175 ve İçtüzüğün 94 üncü maddelerine göre yeterli oy alınmıştır.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 170 inci maddesi başlığı ile beraber aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

B. Orman köylüsünün korunması, desteklenmesi ve orman sınırı dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi.

Madde 170. - Devlet, ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımından; ormanların gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirleri alır.

Bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.

31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve orman sınırları dışına çıkartılmış yerlerin; idaresi, satışı, satış esas ve usulleri, satış gelirlerinden orman köylülerinin kalkındırılmalarının desteklenmesi ile ağaçlandırma ve erozyon kontrolü amacıyla ayrılacak payın belirlenmesi kanunla düzenlenir. Bu yerlerden orman köyleri sınırları içinde kalanların satışında, kullanıcısı orman köylüsüne öncelik tanınır.

Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır.

Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurul gündemine getirilen kanunun çerçeve 2 nci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, orman varlığı ve mevzuatında temel amaç orman alanlarının genişletilmesiyle birlikte, orman köylüsünün korunması ve insanca yaşamasını sağlayacak temel şartları yaratmaktır.

Esasen, 169 uncu madde başlığının "ormanların korunması ve geliştirilmesi" ve 170 inci madde başlığının da "orman köylüsünün korunması" olduğu nazara alındığında, bu temel amaç açık bir şekilde görülmektedir.

Sayın milletvekilleri, getirilen teklifin sağlıklı olarak değerlendirilebilmesi ve toplumun geleceği yönünden, çağdaş uygulamalarda ormancılık alanında benimsenen ve ormanların hukuksal düzenini oluşturan "sürekli olma" veya "süreklilik ve bunun yanında "devlet elinde bulunması" ve "devletçe işletilmesi" yolundaki ilkelerin üzerinde durulmasında ve irdelenmesinde yarar görüyorum. Hemen ifade edelim ki, bu ilkeler, hem orman niteliğine ve hem de orman hukukuna uygun olan temel ilkelerdir.

Değerli arkadaşlarım, ormanlarda sürekliliğin sağlanabilmesi, ancak, orman varlığının korunması, genişletilmesi ve geliştirilmesiyle mümkündür. Elbette, insanların ve çevrenin yararı gözetilerek, ormanlardan belli şekil ve şartlar ölçüsünde yararlanılmalı; ancak, bu yararlanma, hiçbir zaman, orman varlığına zarar verecek boyutlara ulaşmamalıdır. Ormanların korunabilmesi ve sürekliliğinin sağlanabilmesi için, yapılmak istenilen düzenlemelerin "devlet elinde bulunması" ve "devletçe işletilmesi" ilkelerine de uygun olması gerekir. Devletin ormanlar üzerinde sahip olduğu yetki, ülke üzerindeki egemenlik hakkının doğal sonucu olan "gözetim ve denetim" yetkisinden kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda, bu yetkiye dayanarak, ormanların ulusal çıkarlara en uygun biçimde kullanılması ve işletilmesi için gerekli tedbirleri almak devletin görevidir. Bu sebeple, ormanların, gerçek ya da devlet dışında tüzelkişiler tarafından işletilmesi durumunda, güvence altına alınması ve korunması güçleşecektir.

Değerli arkadaşlarım, ormancılığın korunması ve geliştirilmesine ilişkin esaslar, Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçesinde son derece tutarlı, gerekçeli ve ayrıntılı olarak açıklanmış olduğundan, tekrara girmemek amacıyla bu hususlara daha fazla değinmiyorum.

Sayın milletvekilleri, teklifle ilgili olarak yasama sürecinden geçen yoğun ve gergin bir safahattan sonra 169 uncu maddenin geri çekilmesini elbette memnuniyetle karşılıyoruz. 169 uncu madde değişikliğinin gündeme getirilmesindeki yanlışlıklar, tasarının başlangıcından itibaren Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından kararlılıkla dile getirilmiş, en nihayet, teklif sahipleri de görünürde bunun gereğini yapmışlardır. Tekrar ifade ediyorum: Bunun gereği görünürde ve şeklen yapılmıştır. Bu süreç her şeye rağmen olumlu bir gelişmedir; ancak, maalesef, teklif sahiplerinin ve siyasî iktidarın bu süreçte de tutarlı olmadığını üzülerek görüyoruz.

170 inci maddeyle ilgili bir önceki metne ve mevcut tasarı metnine baktığımızda şunu görüyoruz: Bilindiği üzere, 169 uncu maddede "işlettirilir" ibaresi eklenmek istenilmiş idi. 170 inci maddenin bir önceki teklif metninde ise "devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, aynî hak tesisi ve satışı" düzenlemesi mevcut idi. Şimdi ise "idaresi ve satış esas ve usulleri" ibaresi getirilmiştir. Yeni metinde "idaresi, satış esas ve usulleri" ibaresi eklenerek ve bu şekilde yeni bir teklif olarak getirilmek suretiyle hem "işlettirilir" düzenlemesiyle ulaşılmak istenilen amaç korunmuş hem de bu eklemeler yapılmak suretiyle, devri, tahsisi ve işlettirmeyi de kapsayacak şekilde düzenleme yapılmış olmaktadır. Başka bir anlatımla, görünürde, Sayın Cumhurbaşkanının yerinde olan iade gerekçelerinin gereğinin yerine getirildiği izlenimi verilmeye çalışılmış; ama, öbür taraftan da, teklifin ilk düzenleniş amacından hiçbir şekilde uzaklaşılmayacağı da bir anlamda ifade edilmiştir.

Aslında, bu düzenleme yapılırken ve ilk metinde ısrar edilmez iken güdülen bir diğer amaç da şudur: Teklif sahipleri, kendilerince, Anayasanın 175 üçüncü fıkrasındaki riski bertaraf etmek ve yeni bir yasa teklifi sürecini başlatmak istemişlerdir. İlk teklifte şeklen ısrar edilmiş olsaydı, 367'yi bulmak zorunluluğu olacaktı; 367 bulunmadığı takdirde ise, teklifin düşmüş sayılması gerekecekti.

İşte, bir taraftan uzlaşma görüntüsü içerisine girilmiş, diğer taraftan da, bu görünür değişiklikle yeni bir teklif süreci başlatılmak istenilmiştir. Bu süreci önemle vurguluyor ve Genel Kurulun takdir ve değerlendirmesine sunuyorum. Getirilen düzenlemeyle, bir taraftan da, Anayasa değişikliğiyle ulaşılamayacak sonuçlara yasal düzenlemelerle ulaşılmak istenilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, teklifin ilk metni için ileri sürdüğümüz yanlışlıklar ve toplumsal tehlikelerin tümü, maalesef, bu teklifte de varlığını sürdürmektedir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ormanların işletilmesinin ve korunmasının, kamu yönetimiyle birlikte orman köylüsü tarafından bizzat veya kooperatifleşme yoluyla yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu sağlandığı ve ormanla ilgisi olmayan üçüncü kişilerin müdahalesi önlendiği takdirde, amaca uygun düzenleme yapılmış olacaktır. Bu yoldaki düşüncelerimiz seçim bildirgemizde de tutarlı olarak ifade edilmiştir. Ağaçlamadan erozyon mücadelesine kadar tüm işçiliğin ve işletmeciliğin kamu yönetimi ve orman köylüsü tarafından birlikte yapılması gerekir. Böylece, ormanlar ve orman köylüsü, hem korunmuş hem de desteklenmiş olacaktır.

Bu genel değerlendirmelerden sonra, Türkiye gerçeğini somut olarak irdelemek istiyorum. Bütün bu değerlendirmeler yapılırken, değişik statü ve nitelikteki arazilerin kadastrol olarak tespit edilmesi, bağlı olarak imar mevzuatı düzenlemelerinin yapılması zorunludur. Bu teknik düzenlemeler yapılmadan yapılacak anayasal ve yasal düzenlemelerin verimli olması mümkün değildir.

Kamu yararının korunması ve adaletin sağlanması bakımından biraz sonra açıklayacağım tasnif ve çalışmaların öncelikle ve mutlaka yerine getirilmesi gerekir. Buna göre, birinci ve öncelikli statü, gerçek anlamda, Orman Yasasının 2/B maddesi kapsamında kalan ve orman köylüsünün kullanımında olan statüdür. Genellikle, 300-400 metrekarelik veya 1 dekarın, 1 dönümün altında olan bir alanı kullanan orman köylüsü, bu alan içinde bir taraftan zor şartlarda hayatını sürdürmeye çalışırken, diğer taraftan da, ormanın muhafazasını sağlamaktadır. Bu insanlar, her halükârda korunması ve desteklenmesi gereken insanlardır. Toplumsal barış ve sosyal devlet anlayışı, bu uygulamayı gerektirmektedir. Bu şartları bünyesinde barındıran orman köylüsüne, fiilî zilyet olmak kaydıyla, gerekli yasal düzenleme hemen yapılmalıdır. Bu konunun düzenlenmesi, öteden beri Cumhuriyet Halk Partisinin de seçim bildirgesi aşamasından da önce taahhüt ettiği bir konudur. Bu konu, amaca uygun olarak düzenlendiği takdirde, biz, her türlü desteği her aşamada, her zaman vermeye hazırız.

İkinci önemli öncelikli statü şu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, lütfen, sayın bakanların Genel Kurul çalışmalarını izlemelerine fırsat tanıyalım. Sayın milletvekillerinin yorulduklarını da görüyorum; ama, oturma düzenimiz, sayın üyelerin, yüzlerini Divana dönmeleri şeklindedir; arkadaşlarımızın, buna da uymalarını rica ediyorum.

Buyurun Sayın Kart, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, burada, Sayın Bakanın ve Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsünün yanlış bir beyanını tekrar düzeltmek istiyorum. Biz, 2/B köylüsünün, yani, orman köylüsünün hak ve hukukunun korunması yolunda her türlü öneriyi, her türlü önergeyi, bu yasalaşma sürecinden itibaren her aşamada dile getirdik. Bunu Grup Başkanvekilimiz çok somut olarak açıkladı. Ben sadece bu konuda Anayasa Komisyonunda tarafımızdan sunulan 3 önergeyi, yine, huzurunuzda ifade etmek, bunu tekrar göstermek istiyorum. Bu sebeple, Sayın Bakanın, bu yasalaşma süreciyle ilgili olmak üzere ifade ediyorum, maalesef, üzülerek ifade ediyorum; kamuoyunu yanlış bilgilendirme yolundaki değerlendirme ve gayretleri, gelinen bu aşamada da sürmektedir. Bunu üzülerek bir defa daha ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, üzerinde durmamız gereken ikinci statü şu: Kentleşme boyutlarına ulaşan yerleşim ve yapılaşma alanlarıyla ilgili olan statüdür. Uygulamada çok iyi bilindiği için söylüyorum: Sultanbeyli ve benzeri alanlarda karşılaştığımız bu soruna da mutlaka bir çözüm getirilmesi gerekmektedir. Burada da elbette 31.12.1981 tarihi mutlaka korunarak değerlendirme yapılmalı ve artık, orman vasfını kazanması veya geriye dönüşü fiilen mümkün olmayan bu alanlara mutlaka yasal bir düzenleme getirilmesi gerekiyor.

Sosyal zaruret ve ihtiyaçların yarattığı ve kamu otoritesinin de seyirci kaldığı bu yapılaşmaya mutlaka bir yasal çözüm getirilmesi gerekiyor. Bu yasal çözüm getirilirken, ilgili kişilerden, fiilî zilyet durumunda olan kişilerden mutlaka rayiç bedel alınması gerekiyor. Bir ada veya pafta içinde hep birlikte görünen ve 5 - 10 000 kişiler seviyesine ulaşan mülkiyet ilişkisi, öncelikle teknik ve yasal olarak çözümlenip, en azından, iştirak halindeki mülkiyet ilişkisi, müşterek mülkiyet ilişkisi esaslarına dönüşecek şekilde bir altyapı çalışması yapmak gerekiyor.

BAŞKAN - Sayın Kart, toparlar mısınız.

ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkanım, konuşmanın bütünlüğü açısından hoşgörünüzü istirham edeceğim. Toparlamaya çalışıyorum efendim.

Değerli arkadaşlarım, bu şekilde, yani bu ikinci statüdeki taşınmazlardan sağlanacak gelirin ise, münhasıran 169 ve 170 inci maddelerdeki amaca uygun olarak orman köylüsünün kalkınması ve orman alanlarının genişletilmesi amacıyla kullanılması gerekiyor.

Ve en nihayet değerli arkadaşlarım, bizim şiddetle karşı çıktığımız üçüncü statüdeki taşınmazları açıklamak istiyorum. Bu statüdeki taşınmazlar, organize suç ilişkileri, hukuka aykırı ilişkiler ve kamu görevinin kötüye kullanılması ve nüfuz suiistimali yoluyla ormanların talan edilmesi ve yağmalanması suretiyle oluşan yapılaşmalar ve kazanımlardır. Bu tür yapılaşmalara ve kazanımlara hiçbir şekilde hoşgörü gösterilmesi beklenemez. Kamu otoritesine ve topluma karşı suç ilişkileri içinde haksız kazanç sağlayan bu türlü yapılaşmalara karşı kamu otoritesinin kullanılması ve kamu yararının korunması gerekir. Öyle ki, bu türlü yapılaşmalarda müdahale ve işgal edilen alanların dört bir tarafı veya üç tarafı ormanla çevrili olabilmektedir. Getirilen teklif, işte bu üçüncü statüdeki kişi ve gruplara çok ciddî anlamda haksız kazançlar sağlamaktadır. Bu tasnif ve gruplandırma olayı, inanıyorum ki, yapılacak teknik çalışmalarla daha da farklı boyutlara ulaşabilir.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, sürenin ne kadar geçtiğinin farkında mısınız?

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yukarıda ana başlık ve unsurlarıyla tanımladığımız bu tasnife ilişkin yasal ve teknik altyapı çalışmaları -Sayın Bakanın ifadesiyle- envanter çalışmaları tamamlanmadan yapılacak anayasa değişikliğinin amaca uygun sonuç vermesi mümkün değildir. Çünkü, bu şekilde bir çalışma yapıldığı takdirde, biraz evvel açıkladığım üç statü içindeki taşınmazların hepsinin birlikte değerlendirilmesi durumu doğacaktır.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, süre bu kadar da uzatılmaz, bu kadar da olmaz!

ATİLLA KART (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Kapusuz, toparlıyorum efendim.

Bu sebeple, bu çalışmalar yapılırken ilgili grup ve çıkarlarıyla sınırlı olmayacak şekilde demokratik katılımcılığın mutlaka sağlanması gerekiyor, bu katılıma mutlaka ses verilmesi gerekiyor. Son üç dört aydan bu yana bu demokratik örgütlerin, bu meslek gruplarının sunmuş oldukları öneriler doğrultusunda satıştan mutlaka vazgeçilerek, kısmen bedelsiz -orman köylüsünü kastediyorum- ve kısmen de kentleşen alanları, yani Sultanbeyli ve benzeri alanları kastediyorum, bunlar yönünden ecri misil hukukunun esas alınması gerekiyor. Bunlar niçin gerekiyor... (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Kart, bitirir misiniz lütfen.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, 16 dakika oldu...

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, bitirir misiniz...

ATİLLA KART (Devamla) - Toparlıyorum.

Burada, bakıyoruz, toplumun bu genel muhalefetine rağmen, bu derneklerin genel muhalefetine rağmen, böyle bir teklifte ısrar olunmasına anlam veremiyoruz. Gelinen süreç... (AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, bütün bu hususlara riayet edilmeden, günü kurtarmak ve toplumun belirli bir kesimine haksız kazanç sağlamak uğruna düzenleme yapılmasında ısrarlı olunduğu takdirde, orman köylüsünün, işçisinin ve kooperatiflerin ormanla ilişiği kesilmiş olacak. Ekonomik gücü olan...

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, son cümlenizi...

ATİLLA KART (Devamla) - Toparlıyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Toparlama değil, son cümlenizi... Lütfen...

ATİLLA KART(Devamla) - Cümleyi tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Kart, müsaade eder misiniz...

Bakın, 10 dakikalık konuşmaya 6 dakika da ilave verdim; son cümlenizi alayım lütfen.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu kadar da olmaz yani!..

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, gelin, gelecek nesillerimize ve çocuklarımıza haksızlık yapmayalım. (AK Parti sıralarından alkışlar!)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - 17 dakika oldu Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye...

ATİLLA KART (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle, nihaî bir değerlendirme yapmanızı talep ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kart.

Şahsı adına, Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır; buyurun.

Sayın Çakır, siz, kısa konuşacaksınız...

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 170 inci maddeyle ilgili, şahsım adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Konuyla ilgili söylenmesi gerekenlerin belki hepsi söylendi; söylenmişleri değil de, bence, söylenmemiş olanları sizlerle paylaşmaya gayret edeceğim.

Değerli arkadaşlarım, maddeye baktığımızda "devlet eliyle, anılan yerlerin ihya edilerek halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir "deniliyor. Yani, anayasa değişikliğinden sonra bu tür yerlerin düzenlenmesi, 276 oyu bulan bir hükümet tarafından istenildiği an yapılabilir kuralları değiştirebilir; böyle bir noktaya geliniyor.

Şimdi, hepiniz siyasetle uğraşıyorsunuz. Metropollerdeki oluşan gecekondulaşmayı, varoşları biliyorsunuz. Yerel seçimlerden önce vatandaşa "kime oy vereceksin" diye sorduğumuzda "ben, (A) şahsına oy vereceğim." Neden?.. "Benim gecekondumun tapusunu verecekmiş" veya "ben, (B) şahsına oy vereceğim." Neden?.. "Benim kaçak yapım var, ona af çıkaracakmış..." Yani, insanların siyasal tercihleri, o günkü sıkıntılarının çözümüne yönelik bir biçimde tezahür ediyor.

Şimdi, bu iş, hükümetlerin 276 oyla kanunla düzenlenmesi noktasında olursa, benim endişem odur ki, bu ülkede siyasî ahlak erozyonu yaşanır. Yarın seçim günü geldiğinde, bazı partiler ve liderler "düşün peşime, ben bu arazide böyle yapacağım; düşün peşime, ben bu arazide şöyle yapacağım"diyerek seçmenin oyunu alma gayreti içerisinde olurlar.

Bu, bir siyasî bataklık yaratma gayretidir. Daha sonra, bu yaratılmış olan bataklıkta üreyen sivrisineklerin peşine düşüp "ben yolsuzluk yapanlardan hesap soracağım" gayreti, inandırıcı bir gayret olmaktan çıkar.

Değerli arkadaşlarım, maddenin bir başka bölümünde de, yapılan bu işlemlerden elde edilecek paranın kullanımıyla ilgili, yine "kanunla düzenlenir" diyor. Yani, 276 oyu bulan hükümet -bu hükümet veya bundan sonraki başka hükümetler, on sene sonraki hükümetler, yirmi sene sonraki hükümetler- bu konuda yeniden bir düzenleme yapma ihtiyacı içerisinde olabilir ve bu konuda elde ettiği geliri, yine, dilediği gibi kanun çıkararak, kendi inisiyatifinde kullanma şansını bulabilir.

Şimdi, biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu, elde edilecek gelirin, bu tür arazilerin yeniden ormana kazandırılmasına yönelik veya erozyona yönelik veya orman köylüsünün menfaatlarına yönelik kullanılabileceğinden endişelerimiz var. Neden endişelerimiz var; çünkü, hükümetin, bugüne kadar köylüyle ve köylülükle ilgili yaptığı icraatlar, bize, bu konuda yapacaklarıyla ilgili ipucu vermeye yetiyor. Maalesef, hükümet, köylüye ve köylülüğe bakış açısı olarak "gözünüzü toprak doyursun" noktasındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Çakır, son cümlenizi alayım; buyurun.

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bu noktada, böyle bir gelirin 276 oyla kullanılma inisiyatifinin verilmesi, bizce hakkaniyetli değildir, adaletli değildir.

Diğer taraftan, Sayın Başbakan "eğer, anayasa değişseydi, böyle bir gelirim olsaydı, sizlere maaş farkı verirdim" diyerek işçilere hitap ediyor. Yani, bu ne demektir; 2004 yılındaki sözleşmelerde Dolmabahçe Sarayını satacağız, 2005 yılındaki sözleşmelerde belki Edirne Selimiye Camiini... (AK Parti sıralarından gürültüler)

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Nereden çıkarıyorsun bunları?!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Bu hale siz getirdiniz!

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Sayın milletvekilleri, biz, sözümüzü söyleyeceğiz, hep beraber kararımızı vereceğiz.

Anayasa değişikliği, sadece, ben yeterli oyu alıyorum demekle yapılırsa; eğer, bir toplumsal uzlaşma, bir toplumsal konsensüs aranmazsa, muhalefetin önerileri dikkate alınmazsa, sivil toplumun önerileri dikkate alınmazsa, yapılan anayasa değişikliği, maalesef, toplumda huzursuzluk yaratır ve yarın, 500 000 hektar olan bu arazi, Türkiye'de ekolojik dengelerin değişmesine, Türkiye'de coğrafî dengelerin değişmesine sebep olur; ama, maalesef, bugün, burada yaptığımız yasa gibi geri dönüş fırsatını da bulamayız.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Korkmayın!

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bu anayasa değişikliğiyle, ben, bugünden eminim ki, bugün eve dönüşü konuştuk; eğer, bu anayasa değişikliği geçerse, orman köylülerini metropollerin varoşlarına, metropollerin en pis işlerine sürgüne sebep olacağız.

BAŞKAN - Sayın Çakır...

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle, Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çakır.

Şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Sefer Üstün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ve Anayasa Komisyonu raporunun çerçeve 2 nci maddesiyle Anayasanın 170 inci maddesinde yapılacak değişiklik hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere, şu anda üzerinde görüştüğümüz anayasa değişiklikleriyle ilgili olarak, Anayasamızın 76, 169 ve 170 inci maddelerinde değişiklik içeren 4.4.2003 tarih ve 4841 sayılı Kanun ve Anayasa Komisyonu raporu, değişiklik için gereken yeterli oyu almış ve Sayın Cumhurbaşkanına sunulmuştu. Sayın Cumhurbaşkanımız, birkısım gerekçeler ileri sürerek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunu, bir daha görüşülmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisine iade etmiştir. Anayasa Komisyonu, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçelerini tek tek incelemiş ve kaygıları giderecek birtakım değişiklikler yaparak, anayasa değişikliği teklifine son şeklini vermiştir. Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçeleri de göz önüne alınarak, tekliften 169 uncu madde çıkarılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ormanların devlet eliyle üçüncü kişilere işletme imkânı tanıyan bu madde, Cumhurbaşkanının da uyarıları doğrultusunda, metinden çıkarılmıştır. Yine, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve orman sınırları dışına çıkartılmış yerlerin devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi ve üzerinde sınırlı aynî hak tesisi ile satışına imkân tanıyan Anayasanın 170 inci maddesinde yapılan düzenlemede, Sayın Cumhurbaşkanınca ileri sürülen iade gerekçelerindeki eleştiriler, bu tür yerlerin "devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi ve üzerinde sınırlı aynî hak tesisi" hükmünü içeren bölümlerinde yoğunlaşmıştır.

Bu itibarla, Anayasa Komisyonunda yapılan değişiklikle "31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve orman sınırları dışına çıkartılmış yerlerin idaresi, satışı, satış esas ve usulleri, satış gelirlerinden orman köylülerinin kalkındırılmalarının desteklenmesi ile ağaçlandırma ve erozyon kontrolü amacıyla ayrılacak payın belirlenmesi kanunla düzenlenir. Bu yerlerin orman köyleri sınırları içinde kalanların satışında, kullanıcısı orman köylüsüne öncelik tanınır" hükmü getirilmiştir. Böylece, metinden "bu yerlerin devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı aynî hak tesisi" hükmü çıkarılmıştır. Bu durumda, orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerler için, halen mevcut metinde yer alan tahsis ve şimdiki değişiklikle getirilmek istenen satışın dışında herhangi bir yetki söz konusu olmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; orman vasfını yitirmiş bu yerlerin, öncelikle orman köylüsüne satılması zaruret haline gelmiş midir? Bu değişikliği yapmak, toplumsal bir ihtiyaç mıdır? Ülkemizde böyle bir sorun var mıdır? Varsa, bu sorun karşısında değişik kesimlerin tavrı ve düşüncesi ne olmuştur? Meseleyi politik arenaya çekmeden çözüme kavuşturmak için bu sorulara cevap aramak zorundayız.

Kamuoyuna 2/B olarak yansıyan 31.12.1981 tarihinden önce, bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve orman sınırlarının dışına çıkarılmış yerlerin durumu, yurdumuzun neresine gitsek önümüze bir sorun olarak çıkmaktadır. Bu sorunu, bizden önce, değişik yıllarda hizmet etmiş cumhuriyet hükümetleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri de görmüş ve sorunun çözümü noktasında birtakım yasal düzenlemeler yaparak, bu sorunu çözmek istemişlerdir. Bu çabalar çerçevesinde, 1989 tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 45 inci maddesinde yapılan değişiklikle, 1993 tarihinde Orman Köylülerinin Kalkındırılmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanununda yapılan değişiklikle, yine hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesiyle ilgili kanunda yapılan düzenlemeyle, soruna kanun bazında çözüm aramışlardır; ancak, bu kanunî düzenlemelerin hepsi Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Gerekçe olarak da, şu anda üzerinde görüştüğümüz Anayasanın 170 inci maddesi gösterilmiştir. Anayasanın bu maddeleri, mevcut haliyle, tahsisten başka bir çözüm önermediğinden, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere, sorunu çözmek için çaba sarf eden tüm kesimlerin elini kolunu bağlamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Üstün, buyurun; konuşmanızı tamamlar mısınız

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Dolayısıyla, sorunun çözümü gelip anayasa değişikliğine dayanmaktadır.

Şayet anayasa değişikliğini gerçekleştiremezsek, toplumda bir sorun olarak devam eden ve sorun olduğu da, seçimlerden önce, gerek AK Parti gerekse Cumhuriyet Halk Partisi tarafından da kabul edilen ve sorunun çözümü yönünde programlarına hükümler koyan her iki partinin de bu sorunu çözmesi imkânsız olacaktır. Dolayısıyla, anayasa değişikliği yapmak artık zaruret haline gelmiştir.

Yapılmak istenen değişiklikle, 31.12.1981 tarihinden önce, bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve orman sınırlarının dışına çıkarılmış yerlerin satışına imkân tanınmaktadır.

Bu düzenlemenin içerisinden, maalesef, sadece tek bir "satış" kelimesi cımbızla çekilerek, sanki ormanların birilerine satılmak istendiği gibi bir hava, kamuoyunda oluşturulmaktadır. Oysa, Anayasa hükmü çok açıktır. 31.12.1981 tarihinden önce, bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve orman sınırlarının dışına çıkarılmış yerler için satış söz konusu olabilecektir. Bu yerler, şu anda, gerek hukuken ve gerekse fiilî olarak orman değildir.

BAŞKAN - Sayın Üstün, toparlar mısınız lütfen.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi üyelerine gösterdiğiniz toleransı bana da göstermenizi rica ediyorum.

BAŞKAN - Siz, buyurun konuşmanızı yapın da, ben onu gösteriyorum, siz buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Konuşsun Başkanım, sabaha kadar konuşsun.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bu yerler orman sınırlarının dışına çıkarılmış olduğundan, Orman Bakanlığının herhangi bir tasarrufu da mümkün olmamaktadır. Ortada hukukî bir boşluk mevcuttur.

Yine, sanki bu düzenleme ileriye dönük uygulanacakmış gibi sunulmaktadır. Oysa, 31.12.1981 tarihine kadar tespiti yapılmış arazilerin satışı söz konusu olmaktadır. Bu tespitler 1981 yılına kadar yapılmış ve orman vasfını kaybetmiş araziler, zamanında orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Bu arazilerin üzerinde, herkes tarafından bilindiği gibi, tarıma müsait alanlarda fındık bahçesi, zeytinlikler bulunmakta ve bazı yerlerde açık tarım yapılmaktadır. Bu arazilerin bir kısmını orman köylüleri kullanmaktadır; ancak, orman köylüsüyle alakası bulunmayan, ekonomik rantı yüksek olan Muğla, Antalya, İzmir ve İstanbul gibi illerde yer alan ve orman vasfını kaybetmiş araziler de mevcuttur. Orman vasfını kaybetmiş bu arazilerin üzerinde, halihazırda, turistik tesisler, kooperatifler, oteller ve sanayi tesisleri inşa edilmiş; ayrıca, belde ve ilçeler oluşturulmuştur. Sultanbeyli İlçesi, buna en güzel örnektir. Seçim bölgem olan Sakarya'da da, 30 000 hektar 2/B arazisi mevcuttur.

Bu alanlar, Türkiye'deki genel yapıyı yansıtmaktadır. Örneğin, Akyazı, Karasu, Kocaali ve Hendek İlçelerindeki 2/B arazilerin çoğunluğu fındık bahçeleriyle kaplıdır. Kaynarca İlçesinin sahil köylerinde ise, tatil köyleri kurulmuştur.

Üzerinde fındık bahçesi tesis edilen, birçok ilçe halkının geçim kaynağı olan bu yerleri, tekrar ormanlaştırmamız mümkün değildir. Yine, üzerine tatil siteleri kurulan Karadeniz sahilleri ile tamamen 2/B arazisi üzerine kurulan Ortaköy Beldesini ormanlaştırmamız mümkün değildir. Bu sorun, İstanbul'da, Muğla'da, Antalya'da, İzmir'de, çok daha çarpıcı şekilde karşımıza çıkmaktadır.

Öyleyse, gelin, bu sorunu birlikte çözelim.

BAŞKAN - Sayın Üstün, son cümlenizi alayım lütfen.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Daha süresi var Sayın Başkanım, konuşsun...

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Sayın Başkanım, biraz daha toleransınızı rica ediyorum.

BAŞKAN - 5 dakikalık konuşma hakkınız var; bakın, 4 dakika ilave oldu, lütfen...

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bazı kesimlerin, orman köylüsünün mağdur edileceği yolundaki endişelerine karşı da "orman köyleri sınırları içerisinde kalan yerlerin satışında, kullanıcısı orman köylüsüne öncelik tanınır" hükmü getirilmiştir.

Yine, buradan elde edilecek gelirden, orman köylüsünün kalkındırılmasının desteklenmesi ile ağaçlandırma ve erozyon kontrolü amacıyla belirli bir payın ayrılacağı hükmü getirilmiştir. Böylelikle, orman köylüsü korunduğu gibi, yeni ormanların oluşturulması için de ekonomik kaynak elde edilmiş olacaktır.

Tabiî ki, bütün bu faydaların yanı sıra, özellikle ekonomik rantı yüksek yerlerin satışından elde edilecek gelirle, ülke insanımız için yeni kaynaklar oluşturulmuş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2/B sahaları üzerinde faaliyet gösteren çiftçilerimizin tapuları olmadığından, çiftçilere yapılacak desteklemelerin hiçbirinden yararlanamamaktadırlar. Bu düzenleme sonucunda, çiftçilerimiz kullandıkları tapulu sahibi olacağından çiftçilere sağlanan tüm desteklerden faydalanma imkânına kavuşacaklardır.

Ayrıca, bu araziler hukukî bir statüye kavuşacağından, bu zamana kadar var olan veraset ve intikal gibi sorunlar da hukuk çerçevesinde çözüme kavuşacaktır. 3 Kasım seçimlerinden önce, halkın bu sorununu çözecekleri konusunda AK Parti ve CHP, vatandaşa söz vermiştir, programlarına bu yönde hükümler koymuşlardır. Şimdi, her iki parti ağırlıklı şekilde Meclistedir. Verilen sözler gereğince tüm milletvekillerinin bu değişikliğe "evet" oyu vereceği ümidindeydim; ancak, oylamalar başladıktan sonra, maalesef, bu ümidimi yitirdim. Ben, şu anda, Cumhuriyet Halk Partisinin sayın yöneticilerinden "evet" oyu vermelerini değil de, lütfen, milletvekillerinin oy kullanma haklarını teslim etmelerini rica ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Üstün, bakın, 6 dakika oldu.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üstün.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Üstünüze vazife olmayan konularda konuşmayın. Cumhuriyet Halk Partisine laf atamazsınız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, 2 nci maddenin gizli oylamasını başlatacağız. Az önce tekrarladığım kurallar geçerli. Zamanınızı fazla almamak için tekrar etmiyorum.

Genel Kurul salonunda olan Divan Kâtibi arkadaşlarımızın yerlerini almalarını rica ediyorum.

Oylamayı Adana İlinden başlatıyorum.

(Oylar toplanıldı)

Binali Yıldırım...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Gürsoy Erol Beyin zarfını oy kutusuna atıyoruz.

2 nci maddenin oylamasında Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek yerine; Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu yerine; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler yerine; Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay, Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül yerine; Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen yerine; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül yerine; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan yerine; Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun yerine; Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen yerine vekâleten oy kullanmışlardır, Sayın Genel Kurula sunulur.

Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.

Oy kullanma işlemi bitmiştir.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin gizli oylamasının sonuçlarını arz ediyorum.

Kullanılan oy sayısı                      :                           362

Kabul              :                          361

Çekimser        :                              1

Sayın milletvekilleri, böylece, Anayasanın 175 ve İçtüzüğün 94 üncü maddelerine göre, 2 nci madde yeterli çoğunluğu almıştır.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 02.02

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 02.10

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 200 ve 200'e 1 inci ek sıra sayılı Kanunun müzakeresine devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/584) (S. Sayısı: 200 ve 200'e 1 inci Ek) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halkoylamasına sunulması halinde tümüyle oylanır.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök.

Buyurun Sayın Yergök. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; görüşmekte olduğumuz Kanunun 3 üncü maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gecenin ilerleyen saatini de dikkate alarak, görüş ve düşüncelerimizi çok kısa şekilde özetlemek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Kanunun 3 üncü maddesinde "Bu Kanun halkoylamasına sunulması halinde tümüyle oylanır" denilmektedir. Bu düzenleme kesinlikle doğru bir düzenleme değildir, bu düzenleme demokratik değildir; bu düzenleme etik değildir; bu düzenleme hukukî değildir. Doğru değildir; çünkü, birbiriyle ilgili olmayan iki konu bir arada düzenlenmiştir. Birincisi, 25 yaşındaki gençlerimize, geleceğin güvencesi olan gençlerimize, genç insanlarımıza milletvekili seçilme olanağını sağlayan düzenleme; diğeri ise, Anayasanın ormanlarla ilgili 170 inci maddesini değiştiren düzenleme. Tamamıyla birbiriyle ilgisiz, birbiriyle hiç alakası olmayan böyle bir düzenlemenin birlikte oylanması, birlikte halkoyuna sunulması, haklı ve hukukî bir yaklaşım değildir.

Bu iki farklı konunun birlikte oylanması demokratik de değildir. Demokratik tavır, demokratik anlayış, yurttaşlarımızın halkoylamasına sunulan bu iki farklı konuda, gerektiğinde, iradelerini farklı biçimde, özgürce ve serbestçe ortaya koymalarına imkân vermektir, fırsat vermektir. Yurttaşlarımızın istemlerine aykırı olarak, farklı konuları düzenleyen yasanın tümüne "ret" veya tümüne "kabul" şeklinde oy kullanmaya zorlamanın, demokrasi inancıyla bağdaşır bir yanı yoktur. Bu, seçmenin özgür iradesine ve oyuna ipotek koyma anlayışını ifade eder. İktidar partisinin -bakan olsun, yöneticisi olsun, sade milletvekilleri olsun- tüm mensupları, her aşamada, demokrasi sözcüğünü ağızlarından düşürmüyor; ama, böyle bir dayatmanın demokratik bir yaklaşım olduğunu söylemek mümkün değildir.

Bu iki farklı konunun birlikte oylanması etik de değildir. Gençlerimize, kanun teklifindeki haliyle "senin 25 yaşında milletvekili seçilmene imkân getiriyoruz; ancak, bunun yasalaşması için, ormanlarımızın yok olmasına, tahrip olmasına yol açacak bir düzenlemeye de oy ver" diyerek, gençlerden ağır bir diyet istiyorsunuz; âdeta, dayatma yapıyorsunuz. Bir hakkı teslim etmenin böyle bir diyet talebiyle karşılanmaması gerekir. Bu düzenlemeyi bu nedenle de etik bulmuyoruz.

Lütfen, gençlerimizin temiz ve saf duygularıyla oynamayın. Gençlerimizi bu oyunlara alet etmeyin. Gençlerimize, lütfen, daha saygılı olun. Gençlerimiz, sizin bakanlarınızın 2/B kapsamındaki arazilerini kurtarmak için değil, Türkiye'nin geleceğini kurmak için görev bekliyor. Bundan sekiz ay önce, milletvekili seçilme yeterliğini düzenleyen Anayasanın 76 ncı maddesiyle ilgili değişiklik önergesinin bu Yüce Mecliste, Genel Kurulda görüşülmesi sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, 25 yaşın milletvekili seçilme yaşı olarak kabul edilmesi için önerge vermişti, tam yeri ve sırasıydı; ancak, o önergemizi reddettiniz. Anlaşılıyor ki, o önergemiz, 25 yaş konusunu ormanla ilgili anayasa değişikliğinde kullanmak için reddedilmiş. Bu durum, bugün, açık ve seçik biçimde ortaya çıkmaktadır.

Getirilen düzenleme, kesinlikle, orman köylüsünün yararına bir düzenleme de değildir; bu bir aldatmacadır. Getirilen bu düzenleme, kısa sürede, ormanların tahribine, ormanların yok olmasına yol açacaktır. İyi düşünelim, ülkeyi ormansızlaştırmayalım. Hep birlikte, gelecek kuşaklara, yaşanabilir bir çevre, yaşanabilir bir toprak ve yaşanabilir bir ülke bırakmak zorundayız. Bu, hepimiz için bir şeref borcudur.

Bu düzenlemeden orman köylüsünün de hiçbir yararı olmayacaktır. Düzenlemede, sadece gençler değil, orman köylüsü de kullanılmakta ve yanıltılmaktadır.

Tüccar siyaset anlayışıyla orman konusuna yaklaşırsanız "ver kurtul, sat kurtul" anlayışıyla orman konusunu ele alırsanız, yanlış yaparsınız.

Değerli milletvekilleri, orman, sadece ağaç ve çeşitli türdeki bitkilerden ibaret değildir. Orman, canlı varlıkların oluşturduğu bir bütündür. Orman, tüm insanların, doğumdan ölüme, yani, beşikten mezara kadar ihtiyacı olan yaşamsal öneme sahip canlı bir organizmadır. Orman bitkidir, orman çiçektir, orman topraktır, orman vatandır.

Bugün yeryüzünde ormanlar süratle tahrip olmakta, ülkemiz de bu vahim tahribattan payını almaktadır; ancak, anayasa değişikliğiyle getirilen düzenleme, bu tahribatı daha vahim boyutlara ulaştıracak, orman tahribatını tetikleyecek, daha da derinleştirecektir.

O nedenle, bu düzenlemenin kabul edilmemesi yönünde oy kullanılmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yergök.

Şahsı adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; gecenin bu saatinde, artık, seyirciye de konuşulmaz, tutanağa konuşacağız; birtakım gerçekleri açıklamamız gerekiyor, tutanağa konuşacağız.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, getirilen anayasa değişikliği hangi sorunu çözüyor, sorun çözme anlayışıyla mı anayasa değişikliği yapılıyor, buna bir bakalım. Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlar hep diyorlar ki: "Orman köylüsü, orman köylüsü, onu koruyacağız..." Bu, gerçek değil. Anayasamızın 169 uncu maddesinde, orman alanından çıkmış tarım alanlarının köylüye tahsisinde bir engel yok. Anayasanın mevcut halinde, hiç değişiklik yapmadan, özellikle tarım alanlarıyla ilgili bir engel yok. Dolayısıyla, köylüye getirilen bir şey yok; ama, burada, kimi arkadaşlarımız, gerçekten, kendi boyutunu da aşar biçimde Cumhuriyet Halk Partisine haksız bühtanlarda, ithamlarda bulundular.

Bir genç arkadaşım dedi ki: Bu gençlikle ilgili konu, yaşın düşürülmesi konusu ve orman tercihi benim isteğim üzerine geliyor; en önceki anayasa oylamasında, gelsin diye ben istedim, Suat Kılıç istedi diye geliyor."

Şimdi, bizim bu yaptığımız, ilk anayasa değişikliği değil. Bundan sekiz ay kadar önce, Sayın Tayyip Erdoğan'la ilgili anayasa değişikliğinde, biz, gençlikle ilgili maddeyi önermiştik ve bu, Sayın Suat Kılıç'ın da içerisinde bulunduğu, sizin Grubunuzun oylarıyla reddedildi. (CHP sıralarından "büyüdü, büyüdü, büyüdü" sesleri) Sizin arkadaşlarınız, değişiklik isteğimizi komisyonda kabul etmediler.

Şimdi, bu kadar genç yaşta insanın hafızasının bu kadar zayıflamış olması, çok sağlıklı bir işaret değil değerli arkadaşlarım. Eğer, hafıza zayıflamadıysa, o daha vahim bir şey; kötü niyet aranır orada.

Değerli arkadaşlarım, aynı doğrultuda, Sayın Orman Bakanı, CHP'nin hiçbir önerge getirmediğini söyledi. Her madde için verdiğimiz önergeler elimde, her madde için... Genel Kurulda sizlerin oyuyla reddedildi. En son, Sayın Cumhurbaşkanınca yasa iade edilince, 2 nci maddenin geri çekilmesine dair önergemizi dikkate almak durumunda kaldınız.

Değerli arkadaşlarım...

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Mantıklı olun. Önerge değil, çözüm...

AHMET YENİ (Samsun) - Çözüm?.. Çözüm?..

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Çözüm de var; ister misin okuyayım; ister misin okuyayım? Çözümü var.

Şimdi, bu meseleyi, sorunu çözme noktasıyla ele alır, irdelersek, çözeriz, uzlaşma noktası buluruz; ama, bunu satalım, kurtulalım, kaynak elde edelim mantığıyla gelirse, bunu çözemeyiz. Yaraya doktor dokunursa, iyileşir; yaraya bilmeyen dokunursa, kötüleşir. Bu, buna benzer. "Kaynak için" derseniz, olmaz. Burası, milletin sorunlarını çözme yeridir, şahısların sorunlarını, Sayın Kemal Unakıtan'ın sorunlarını çözme yeri değil. Zilyetliği bilmiyor. Zilyetlik, elemenlik demektir; ama, her elemenlik hukuka dayanmaz. Hukuka aykırı zilyetlik de olabilir, gasp ederek de zilyetlik olabilir, işgal ederek de zilyetlik olabilir; ama, hukukta himaye görmez. Bunu sağlamak için, gecenin bu saatinde, anayasa değişikliğiyle uğraşıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, hukukun himaye gösterdiği zilyetliğin içerisinde orman alanları yok, mera alanları yok. Bunu, bir bakanın bilmesi gerekir. "Ben zilyetliyim, zilyetlikle aldım" ne demek?! Ormanı kes, arazi olsun; var mı böyle bir şey?! Mera alanlarının yok. Onun için, bu sorunları çözme anlayışıyla hareket edersek, çözüm bulunur. Vardır çözümü, vardır. Üstelik, ben, çözülmesinden yanayım.

Bakın, kendi kafanızdan bir hesap yapıyorsunuz; işte, 5 milyar metrekare, bunu 5 dolardan satarsak 25 milyar dolar diyorsunuz. Bu, evdeki hesap. Bu doğru değil; çarşıya, pazara uymaz.

ÜNAL KACIR (İstanbul)- Çarşıda ne eder?!

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Çarşıda ne edeceğini söyleyeyim.

Değerli arkadaşlarım, bu arazilerin önemli bir bölümü köylünün elinde, orman köylüsünün elinde. (AK Parti sıralarından (Gürültüler)

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Konuşma; oy kullan, oy...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

Buyurun Sayın Eraslan.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Bunu, bırakın 5 dolara, 5 sente bile satamazsınız. Dolayısıyla, bunun büyük bir kesimi yok olmuş oluyor. Bu anlamda bir şey söz konusu değil.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sence ne eder mesela; orman ne eder?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlelerinizi alayım Sayın Eraslan.

Buyurun.

ORHAN ERASLAN (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, orman köylüsü, ülkemizin en yoksul kesimi. Buna arsa satma hevesinde olmayacaksınız. Babasından, ceddinden gelen bir yer orman kadastrosuna girdiği için elinden alınmış oluyor orman içi köyde. Burada sosyal devlete düşen görev, ona tarım alanını verebilmektir.

İkincisi; maki tefrik komisyonlarınca verilen yerler var, sahiplik belgesi olan yerler var, 1952 yılından... Devlete güven ilkesi gereği onu da bedelsiz vermek zorundasınız. Geriye ne kalıyor; geriye, kala kala, kıyı ormanları ile İstanbul'un Sultanbeyli, Çavuşbaşı vesaire yerleri kalıyor.

Değerli arkadaşlarım, burada da şehir ıslah planlarını yapmadan, orman kadastrosunu yapmadan, kadastral çalışmaları yapmadan, sosyal donatıları ayırmadan, parselasyon çalışmasını yapmadan böyle bir şeye Anayasa değişikliğiyle başlamak, ormanı yeniden tehlikeye atma anlamına gelir. Sorunu çözme noktasında değilsiniz. Bunun için, Cumhuriyet Halk Partisini haksız yere suçluyorsunuz. Getirdiğimiz önerileri, muhalefet partisi getirdi diye bakmayıp dikkatle inceleseniz, çok ciddî çözümler var. Önyargınızı yenerseniz bunu görürsünüz.

AHMET YENİ (Samsun)- "Hayır" bile diyemiyorsunuz. "Hayır" bile dedirtmediler size.

ORHAN ERASLAN (Devamla)- Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın milletvekilleri, Komisyon Başkanı Sayın Burhan Kuzu'ya söz veriyorum.

AHMET YENİ (Samsun)- "Hayır" bile diyemiyorsunuz. 

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kuzu.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kısa açıklama...

AHMET YENİ (Samsun) - Hayır bile diyemiyorsunuz siz...

İLYAS SEZAİ ÖNDER (Samsun) - Size ne bizim oyumuzdan!

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkanım, anlaşılan, herhalde bizi dinleyen yok.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyon Başkanımız bir açıklama yapacaklar; lütfen, dinler miyiz.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Komisyon Başkanı konuşuyor. (AK Parti sıralarından gülüşmeler, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu 25 yaş konusunda küçük bir açıklama yapmak istiyorum. Muhalefet partimizin belirttiği gibi, gerçekten, daha önceki Anayasa paketinde -yani, bu Anayasa paketi dediğim, bundan önceki ilk Anayasa değişikliği paketini kastediyorum- böyle bir teklif geldi. Yalnız, zamanlamasına bakmamız lazım. Anayasa tekniği bakımından yanlış bir zamanda geldi. Cumhurbaşkanımıza gönderdik paketi; iade ettikten sonra, o, ikinci aşamada geldi. Bunun hedefi, belki, bir anlamda... Muhalefet partimizi kötü niyetli anlamda düşünmüyorum; ama, insanın aklına, bazen, şeytan böyle şeyler getiriyor. Acaba Cumhurbaşkanına iade imkânı verilmek bakımından mı yapıldı diyoruz (CHP sıralarından gürültüler)

Müsaade buyurun efendim; bu kadar sataşmama müsaade buyurun! Bir dakika... Şimdi, ben, Komisyon Başkanı olarak açıklama yapıyorum. (Gülüşmeler, AK Parti sıralarından alkışlar

Şimdi, niyetiniz bu gibi düşündük ve biz onu kabul etmedik. O gün yanlışı biz yaptık, bugün siz yanlış yapmayın. Buyurun, geldi önünüze... (CHP sıralarından "ayıralım" sesleri)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ayıralım, ayıralım hemen...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ayıralım, çıkaralım...

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Neyini ayıracaksınız efendim; Sayın Cumhurbaşkanı ayırıyor zaten onu. Yapmayın bunu!.. Niyetiniz 25 yaşa "evet" ise, buyurun, paket önünüzde.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kuzu.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, Sayın Kapusuz orada mı konuşmak istiyor?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, listede, sayımda hata var. Arkadaşlarımızın düzeltme imkânı varsa düzeltelim.

BAŞKAN - Sayın Başkan, ben, kimseye, Sayın Divan üyelerinin yaptığı bir işlemi kontrol etme görevi vermedim. Lütfen, herkes yerine otursun! Varsa bir itirazınız söylersiniz, inceleriz; ama, yani, ortada görevi olmayan bir arkadaş...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, oyların sonuçlarında teknik bir hata yapılmış, sayım yanlış yapılmış. Dolayısıyla, bunun düzeltilmesi için yapılacak bir şey varsa, bunu sizden talep ediyoruz. Oy kullanan bir milletvekilinin oyunun oraya girmiş olması lazım.

Arz eder, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim de... Yalnız, görev vermediğimiz hiçbir milletvekilinin, Sayın Divan üyelerinin kontrol etme yetkisi yoktur. Öyle bir endişeniz varsa, Divanımıza başvurursunuz, gereğini yaparız.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, onu söylüyorum ben de. Onu söylüyorum... Bu tespiti yaptım; yoksa, size kalsa bulamayacaktık.

BAŞKAN - Sayın Başkanım, karşılıklı tartışmaya girmek istemiyorum. 4 Divan Üyemiz zarflar ile defterleri kontrol ettiler; tutanaklar tutuldu, imzalandı. Nasıl olur yani?!. çıkan zarflar ile defterlerde kullanılan oy belli; ama, lütfen, rica ediyorum, sayın milletvekilleri, kendilerine bir görev verilmeden ortaya çıkıp... Ortada kritik bir durum olsa, hay hay, yapayım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır Sayın Başkan, burada kritik olmasından önemli olan, bir şeyin doğru yapılmasıdır. Bunun düzeltilmesini talep ediyoruz. Bundan ibarettir.

BAŞKAN - Sayın Başkan, siz, deneyimli bir başkansınız. Sayın milletvekiline bu görevi kim verdi de, gelip divan üyelerimizin yaptığı bir işlemi kontrol etmeye kalkıyor?! Olur mu böyle bir uygulama?! Rica ederim yani...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Kapusuz, vermiştir...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, 1 oyla anayasa değişikliğinin kaderi değişmiştir. Dolayısıyla, siz, bu 1 oyu önemsemek durumundasınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kim düzeltecekse, düzeltsin. Dönüp aynı şeyler üzerinde....

Sayın Suat Kılıç'ın bir talebi var.

Sayın Kılıç, burada mı?.. Buyurun.

V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3. - Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, şahsına sataşmada bulunması nedeniyle konuşması

SUAT KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; şahsıma yönelik bir sataşma nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 69 uncu maddesine göre söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Benden önce söz alan Cumhuriyet Halk Partisinin çok değerli milletvekili, şahsıma yönelik sözlerinde, eleştirilerinde genç yaşıma rağmen hafıza kaybıyla malûl olduğum gibi talihsiz bir ifade beyanında bulunmuştur. Burada ifade edilmesi gereken gerçek şudur: Aslında, Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Sayın Burhan Kuzu gereken açıklamayı, gereken aleniyet içerisinde yapmıştır. Daha önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda gerçekleştirilmiş olan bir anayasa değişikliği paketi, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yeniden görüşülmek üzere Genel Kurula iade edildikten sonra Anayasa Komisyonunda ikinci kez ele alınırken, bir muhalefet milletvekili 25 yaşında seçilmeye ilişkin -evet, doğrudur- bir önergesini komisyonda gündeme getirmiştir; ancak, hukukçular, anayasa hukukçuları, yalnız hukukçular değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma sistematiğini bilen herkes çok iyi farkındadır ki, anayasa değişikliklerinin ikinci kez görüşülmesi sırasında bir noktalı virgül dahi ekleseniz, Cumhurbaşkanına bir kez daha geri gönderme gerekçesini vermiş olursunuz.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Bugün niye değişti?

SUAT KILIÇ (Devamla) - Dolayısıyla, bir kez daha bir anayasa değişikliği paketinin geri gönderilmesine mahal vermemek maksadıyla...

ORHAN ERASLAN (Niğde) -  Bugün değişti, bugün niye değişti?

SUAT KILIÇ (Devamla) - Sayın milletvekili, bilmiyorsanız, size hukuku anlatıyorum, lütfen, dinleyin...

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Kılıç...

SUAT KILIÇ (Devamla) - Bir kez daha geri göndermeye mahal vermemek maksadıyla, o gün için, o önergenin işleme konulmasına sıcak bakılmamıştır. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi, programında ve seçim beyannamesinde vaat ettiği doğrultuda...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bugün niye değişti?.. Madde çıktı kardeşim!

SUAT KILIÇ (Devamla) - Sayın Bodur, hukuku anlatıyorum; hukuku anlatıyorum Sayın Bodur, ciddî bir beyanda bulunuyorum...

Bugün için bu değişiklik gündeme gelmiştir, bugün için fırsat önlerindedir. Eğer yirmibeş yaşında milletvekili seçilmeye sıcak bakıyorsanız bugün burada bu değişikliklerin lehinde oy kullanma imkânınızı hayata geçirirsiniz.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Bugün niye değişti? Bugün değişti, madde çıktı kardeşim, madde çıkarıldı kardeşim. Cumhurbaşkanının gönderdiği niye değişti. Sorun hocaya bakayım.

SUAT KILIÇ (Devamla) - Ortada bir hafıza kaybı olduğu açıktır; ancak, bu hafıza kaybının bana değil, kime ait olduğu da son derece açıktır.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Öğren gel, öğren gel, hadi!

SUAT KILIÇ (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Öğren de gel, öğren de gel... Şimdi niye değişti o zaman?  Öğren de gel.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/584) (S. Sayısı: 200 ve 200'e 1 inci Ek) (Devam)

BAŞKAN - Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

3 üncü maddenin gizli oylamasına  geçiyoruz.

Salonda bulunan sayın divan üyelerinin yerlerine geçmelerini rica ediyorum.

(Oylar toplanıldı)

BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.

Sayın milletvekilleri, oylama işlemi bitmiştir.

Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddenin oylamasında, Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek yerine, Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu yerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler yerine, Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül yerine, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen yerine, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül yerine, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan yerine, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun yerine, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen yerine vekâleten oy kullanmışlardır; bilgilerinize sunarım.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                           362

Kabul              :                           361

Çekimser        :                               1

Sayın milletvekilleri, böylece, 3 üncü madde de yeterli oyu almıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun birinci görüşmeleri tamamlanmıştır. İkinci görüşmeye en az 48 saat geçtikten sonra başlanabilecektir.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Temmuz 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum; hepinize iyi geceler diliyorum.

Kapanma Saati : 02.58