T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 23
107 nci Birleşim
16 . 7 . 2003 Çarşamba
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
sözleşmedışı ve kota fazlası tütün ile doğrudan gelir desteği ödemelerine
ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Antalya Milletvekili Osman Akman'ın,
orman yangınlarının ülkemize verdiği zararlar ile bu uğurda hayatlarını
kaybeden orman çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
3.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlu'nun, Uşak'ın il oluşunun
50 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Liman İşlerinde Sağlık ve Güvenliğe
İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/508) (S. Sayısı: 173)
2.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222)
5.- Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen
Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/394) (S. Sayısı: 59)
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci'nin, Nazım Hikmet'in şiirlerinin ilköğretim kitaplarından çıkarıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/706)
2.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun,
hazine kütüklerine kayıtlı dış borçlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali
Babacan'ın cevabı (7/709)
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin,
Kilis-Elbeyli'de bir öğretmenin bir toplantıdaki sorusu nedeniyle gözaltına
alınması olayına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
(7/727)
4.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin,
Yalova-Çiftlikköy'deki holdinge ait sosyal tesislere ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/805)
5.- Eskişehir Milletvekili Cevdet
Selvi'nin TÜGSAŞ ve İGDAŞ'ın özelleştirilme kararına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/809)
6.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un,
muharip gazilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın
cevabı (7/839)
7.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
Muğla İlindeki çeşitli arazilere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
Pepe'nin cevabı (7/850)
8.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
Halkbank Konya Bölge Müdürlüğü'nün kapatılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/868)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
dört oturum yaptı.
Karabük Milletvekili Hasan Bilir, Karabük
İli ve Kardemir AŞ'nin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşma yaptı.
Bitlis Milletvekili Edip Safder
Gaydalı'nın, hükümet tarafından çeşitli bölgelerde uygulanmak istenilen farklı
elektrik ücret tarifelerine,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, son
zamanlarda Millî Eğitim Bakanlığı tarafından gündeme getirilen ve uygulamaya
konulan ilköğretim ders kitaplarının bedava dağıtılması ve ders kitaplarıyla
ilgili diğer konulara,
İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik cevap verdi.
Tarım ve Köyişleri Eski bakanlarından
Mustafa Taşar ve Hüsnü Yusuf Gökalp ile Devlet Eski Bakanı Mustafa Yılmaz
haklarında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan
inceleme raporlarının, Başbakanlığın 1.7.2003 tarihli yazısına ekli olarak
Anayasanın 100 üncü maddesine göre Başkanlığa intikal ettirildiğine; Meclis
soruşturması önergelerinin, sadece milletvekilleri tarafından en az 55 imzayla
verilebildiğine, böyle bir önerge olmadan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının söz konusu dosyayla ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin
bir işlemi resen yürütmesi mümkün bulunmadığından, daha önce yapılan uygulamalar
doğrultusunda, konunun, Genel Kurula sunulması ve anılan dosyaların
milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılmasının Başkanlıkça uygun mütalaa
edildiğine; konuya ilişkin Başbakanlık tezkeresinin okutulup, Genel Kurulun
bilgisine sunulduktan sonra, Başkanlıkta bulunan dosyaların sayın
milletvekillerinin tetkik ve değerlendirilmesine açılacağına ilişkin Başkanlıça
duyuruda bulunuldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Malezya ve Pakistan'a yaptığı
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak
etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Genel Kurulun 15.7.2003 Salı günkü (bugün)
Birleşiminde sözlü soruların ve denetim konularının görüşülmemesine, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 42 nci sırasında yer alan 202 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın
3 üncü sırasına, 12 nci sırasında yer alan 59 sıra sayılı kanun tasarısının bu
kısmın 7 nci sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 125 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına, 3 üncü sırasında yer alan 157 sıra
sayılı kanun tasarısının bu kısmın 9 uncu sırasına, 4 üncü sırasında yer alan
159 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 5 inci sırasında
yer alan 160 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 11 inci sırasına, 6 ncı
sırasında yer alan 162 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 12 nci sırasına,
7 nci sırasında yer alan 85 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 13 üncü
sırasına, 8 inci sırasında yer alan 169 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın
14 üncü sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 185 sıra sayılı kanun tasarısının
bu kısmın 15 inci sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 186 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 16 ncı sırasına; daha önce gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 220 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat
geçmeden, bu bölümün 4 üncü sırasına, 221 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat
geçmeden, bu bölümün 5 inci sırasına, 222 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat
geçmeden, bu bölümün 6 ncı sırasına alınmasına, 16.7.2003 Çarşamba günkü
birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine; çalışma sürelerinin 15.7.2003 Salı,
16.7.2003 Çarşamba ve 17.7.2003 Perşembe günkü birleşimlerinde 15.00-19.00,
20.00-24.00 saatleri arasında olmasına ilişkin AK Parti Grup önerisinin,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,
Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/125) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesinin ise, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,
Açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
6 ncı sırasına alınan, Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (1/294) (S.
Sayısı: 222),
7 nci sırasına alınan, Devlet Mezarlığı
Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun
Tasarısının (1/394) (S. Sayısı: 59),
8 inci sırasına alınan, Su Ürünleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/407) (S. Sayısı:
125),
18 inci sırasına alınan, Mardin
Milletvekili Muharrem Doğan ve 22 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37
nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesinin (2/23) (S. Sayısı: 129),
19 uncu sırasına alınan, At Yarışları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/356) (S.
Sayısı: 138)
20 nci sırasına alınan, Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 53 Milletvekilinin; 3 Mart'ın Her Yıl
"Laiklik ve Öğretim Birliği Bayramı" Olarak Kutlanması Hakkında Kanun
Teklifinin ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesinin
(2/93) (S.Sayısı: 139),
21 inci sırasına alınan, Bayburt
Milletvekili Ülkü Güney'in; Bayburt İlinde Konursu, Gökçedere ve Masat Adıyla
Üç Yeni İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınma Önergesinin (2/17) (S. Sayısı: 140),
22 nci sırasına alınan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekilleri Salih Kapusuz ve Haluk
İpek, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ile
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifinin (2/140) (S. Sayısı: 161),
Görüşmeleri, komisyon ve hükümet
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;
Ertelendi.
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152) 24 üncü maddesine kadar kabul edildi; İçtüzüğün 88 inci
maddesine göre, istemi üzerine, kanun tasarısının tümünün bir defaya mahsus
olmak üzere Komisyona geri verildiği açıklandı.
3 üncü sırasına alınan, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/623) (S. Sayısı: 202),
4 üncü sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca
bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanunun (1/633) (S. Sayısı: 220),
5 inci sırasına alınan, Yargıtay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/627) (S. Sayısı: 221),
Yapılan görüşmelerden sonra,
9 uncu sırasına alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşmasının (1/414) (S. Sayısı: 157),
10 uncu sırasına alınan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Slovenya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün (1/468) (S. Sayısı:
159),
11 inci sırasına alınan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Sudan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının (1/518) (S. Sayısı: 160),
12 nci sırasına alınan, Karayolu
Taşımacılığında Çalışma Saatleri ve Dinlenme Sürelerine İlişin 153 Sayılı
Sözleşmenin (1/427) (S. Sayısı: 162),
13 üncü sırasına alınan, Ev Hayvanlarının
Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin (1/409) (S.Sayısı: 85),
14 üncü sırasına alınan, İş Kazalarının
Önlenmesine (Gemiadamları) İlişkin 134 Sayılı Sözleşmenin (1/502) (S. Sayısı:
169),
15 inci sırasına alınan, Avrupa Sınırötesi
Televizyon Sözleşmesini Değiştiren Protokolün (1/487) (S. Sayısı: 185),
16 ncı sırasına alınan, M483-I.C.M.
Mermisinin Avrupa'da Ortak İmali İçin Endüstriyel Organizasyonun Lider Firması
ile Sözleşme Yapılması İsteği ile İlgili Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini
Temsilen Millî Savunma Bakanı ve Hollanda Krallığı Hükümetini Temsilen Millî
Savunma Bakanı Arasında 2 Eylül 1991 Tarihinde İmzalanmış Olan Mutabakat
Muhtırasının Bir Numaralı Değişiklik Ekinin (1/588) (S. Sayısı: 186),
17 nci sırasına alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşması ve Eki Protokolün (1/391) (S. Sayısı: 156),
23 üncü sırasına alınan, Gemiadamlarının
Ulusal Kimlik Kartlarına İlişkin 108 Sayılı Sözleşmenin (1/503) (S. Sayısı:
170),
24 üncü sırasına alınan, Gemiadamlarının
Yıllık Ücretli İznine İlişkin 146 Sayılı Sözleşmenin (1/507) (S. Sayısı: 172),
25 inci sırasına alınan, Gemiadamlarının
Ülkelerine Geri Gönderilmesine İlişkin 166 Sayılı Sözleşmenin (1/509) (S.
Sayısı: 174),
26 ncı sırasına alınan, Gemiadamlarının
Hastalanması, Yaralanması ya da Ölümü Halinde Armatörün Sorumluluğuna İlişkin
55 Sayılı Sözleşmenin (1/497) (S. Sayısı: 164),
27 nci sırasına alınan, Gemilerde
Mürettebat İçin İaşe ve Yemek Hizmetlerine İlişkin 68 Sayılı Sözleşmenin
(1/498) (S. Sayısı: 165),
28 inci sırasına alınan, Gemi Aşçılarının
Meslekî Ehliyet Diplomalarına İlişkin 69 Sayılı Sözleşmenin (1/501) (S.Sayısı:
168),
29 uncu sırasına alınan, Gemiadamlarının
Sağlığının Korunması ve Tıbbî Bakımına İlişkin 164 Sayılı Sözleşmenin (1/506)
(S.Sayısı: 171),
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarılarının görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açık
oylamalardan sonra,
Kabul edildikleri ve kanunlaştıkları
açıklandı.
30 uncu sırasına alınan, Liman İşlerinde
Sağlık ve Güvenliğe İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının(1/508) (S. Sayısı: 173) görüşmelerini
müteakiben tümünün elektronik cihazla oylanması sırasında sistemde meydana
gelen arıza sonucu, grupların da muvafakatıyla,
16 Temmuz 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 22.43'te son verildi.
|
|
Sadık Yakut |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Enver Yılmaz |
|
Yaşar Tüzün |
|
Ordu |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No. :
153
II. - GELEN KÂĞITLAR
16.7.2003 ÇARŞAMBA
Raporlar
1.- İcra ve İflas
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/550) (S. Sayısı: 225) (Dağıtma tarihi: 16.7.2003) (GÜNDEME)
2.- 15.5.2002 Tarihli ve
4756 Sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/643) (S. Sayısı: 226) (Dağıtma tarihi:
16.7.2003) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
16 Temmuz 2003 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107 nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı
yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
İlk söz, sözleşmedışı ve
kota fazlası tütünler ile doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin söz
isteyen, Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'a aittir.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Ufuk Özkan'ın, sözleşmedışı ve kota fazlası tütün ile doğrudan
gelir desteği ödemelerine ilişkin gündemdışı konuşması
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetimizi saygıyla selamlıyorum.
Sevgili milletvekili
arkadaşlarım, yine, başımızı ağrıtan, canımızı sıkan bir konuyla ilgili
gündemdışı söz almış bulunuyorum. Gönül arzu ederdi ki, bununla ilgili söz
almayalım, bunları hiç konuşmayalım, bu konuları aşmış olalım; ama, yine,
bunları konuşacağız.
Değerli arkadaşlarım,
Türk tütüncüsünün hali perişan. Bu perişan yapı, her geçen gün, alabildiğine ve
acımasız bir şekilde devam ediyor. Ülkemizdeki tütün üreticimiz, maalesef,
sahipsiz kalmış, kota fazlası tütünler ve sözleşmedışı tütünler ellerinde
kalmış; bununla ilgili, iktidarın söylemlerin ve gazete demeçlerine rağmen,
buna, hâlâ, bir çözüm bulunabilmiş, çare bulunabilmiş değildir. Bu sahipsizlik,
mutlaka kalkmalıdır. Bugünkü iktidar, geçmiş hükümetleri suçlayarak, kendisini,
tütün konusunda aklayamaz. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının sekiz aylık
döneminde, çiftçilerimiz, maalesef, yüzde 15 oranında daha da fakirleşmiş, daha
da eziyet çeker bir duruma gelmiştir.
Tarım, toplumumuzun
tamamını ilgilendirir. Öyle ki, bugün gelen faksla, İzmir Ticaret Odasının, Ege
Bölgesi Sanayi Odasının, Ticaret Borsasının, Deniz Ticaret Odası Şubesinin, Ege
İhracatçıları Birliğinin, doğrudan gelir desteğiyle ilgili ödeme talebi
bizlerin eline ulaşıyor ise, doğrudan gelir desteğinin içerisinde bulunduğu
durumu, odalarımızın, sanayicilerimizin bile anladığı görülür; bu, tarım ayağa
kalkar ise ülkenin de ayağa kalkacağının bir gerçeğidir.
Sayın Bakan burada değil
gördüğüm kadarıyla; ama, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı personeli, Tarım ve
Köyişleri Bakanı, taraf olmak mecburiyetindedir; üretimden yana, emekten yana,
alınterinden yana taraf olma mecburiyeti vardır. Tek başınıza iktidarsınız; tek
başına iktidar olanın, tarımla ilgili problemleri, sıkıntıları çözme
mecburiyeti vardır. Ülkemizin bütün problemlerini çözmek için yeterli sayınız
vardır ve tek başınıza iktidarsınız; tutan yok, çözmek mecburiyetindesiniz.
Doğrudan gelir desteğiyle
ilgili borçlusunuz değerli arkadaşlarım. Doğrudan gelir desteğinde,
insanlarımız alacaklı; lütfen, borcunuzu ödeyiniz. Söylediğiniz sözlerin
arkasında yer alın. "En kısa zaman" diye bir tabir var. Bakanımızın,
geçenlerde, yine doğrudan gelir desteğiyle ve tarımdaki problemlerle ilgili
konuşmama vermiş olduğu bir yazılı cevap var. Bu yazılı cevapta, sevgili
arkadaşlarım, bahane sunmaya, bahane ileri sürmeye hakkınız yok. "Doğrudan
gelir desteği ödemelerinin tamamının mayıs ayında yapılamamasının başlıca
nedeni, mazot desteğinin öne alınmış olmasıdır." Böyle bir cevabı kabul
etmek ve böyle bir cevabın arkasına sığınmak mümkün değildir.
Yine, Bakanımızın vermiş
olduğu cevapta şöyle bir tabir var: "En kısa zaman..." En kısa zaman
nedir arkadaşlar? En kısa zaman, seneye göre mi kısa zaman, haftaya göre mi?
Bir gün müdür kısa zaman, bir sene midir? Devlet bürokrasisi içinde, devlet
söylemi içinde "en kısa zaman" diye bir söylem, son derece hatalı bir
söylemdir. Sürenin konulması ve bu sürenin arkasında yer alınması lazım.
Doğrudan gelir desteğiyle
ilgili olarak, hâlâ 2002 yılının doğrudan gelir desteği ödemelerini
konuşuyoruz. Halbuki, şu anda, 2003 yılının yedinci ayındayız. 2003 yılının
doğrudan gelir desteği ne zaman ödenecek; bu insanlar bunu bekliyor.
İnsanlarımız, ürünlerini ekti; bugün ürünlerini toplamak üzereler, ürünlerini
satmak üzereler. Bunlarla ilgili son derece ciddî ve gerçekçi çalışmaları
önümüze koymak mecburiyetindesiniz.
Hükümet olarak, kaynak
bulmakta probleminiz yok; son derece becerikli bir şekilde, orman alanları
satılıyor, vergi barışı ilan ediliyor, ekvergiler çıkıyor, İslamî bonolar
çıkıyor, okulların satılması kamuoyunun gündemine taşınıyor. Akşam yatılıyor,
sabah satacak bir şey bulunuyor. Bu kadar bol kaynak varken, kaynak yokluğundan
bahsederek tarımla ilgili insanlarımıza kaynak bulamamanın mazereti arkasına
saklanamazsınız.
Sizlerin bu aralar
unuttuğu; ama, benim elimin altında an bir şeyi takip ediyorum. Değerli
arkadaşlarım, seçim bildirgeniz önümde duruyor; bakıyorum, takip ediyorum. Acil
Eylem Planınız elimde duruyor, Hükümet Programınız elimde duruyor; bunlara
bakıyorum, bunları takip ediyorum; ama, gördüğüm kadarıyla, siz, bunları unutmuşsunuz.
Bunları unutmayın, elinizin altına koyun ve takip edin; söylediğiniz sözün
arkasında yer alın; temiz, dürüst, ahlaklı siyasetçinin örneğini gösterin. (CHP
sıralarından alkışlar) Zorla, adınızı "AK Parti" diye dikte ettirmeye
çalışmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan,
konuşmanızı toparlar mısınız.
Buyurun.
UFUK ÖZKAN (Devamla)
-Sayın Başkanım, toparlıyorum.
Çalışmalarınızla, üretime
vereceğiniz destekle, ülkemize sunacağınız alternatiflerle ve icraatlarınızla
adaletli olun, o zaman "ak" olmayı hak edin.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Gündemdışı ikinci söz,
orman yangınları konusunda söz isteyen Antalya Milletvekili Osman Akman'a
aittir.
Buyurun Sayın Akman. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
2.- Antalya
Milletvekili Osman Akman'ın, orman yangınlarının ülkemize verdiği zararlar ile
bu uğurda hayatlarını kaybeden orman çalışanlarının özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
Pepe'nin cevabı
OSMAN AKMAN (Antalya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; orman yangınları konusunda gündemdışı söz
almış bulunuyorum; hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.
Orman varlığımız, çevre
ve insanlarımız için vazgeçilmez unsurlardandır; ülkemizin akciğeridir, su
kaynaklarımızın filtresidir, barındırdığı tüm canlılarla, halkımızın dinlenme
ihtiyacı dahil olmak üzere, turizme katkılar ve her türlü maddî manevî
fonksiyonlar sağlamaktadır.
Ülkemizin orman varlığı
20 200 000 hektarken, son yıllardaki ağaçlandırma çalışmaları sonucu 20 700 000
hektara çıkmıştır; bunun ülke yüzölçümüne oranı yüzde 29,9'dur. Ne var ki,
ülkemiz, Akdeniz iklim kuşağında yer alması nedeniyle, özellikle içinde
bulunduğumuz yaz mevsimi başta olmak üzere sürekli olarak orman yangınlarına
maruz kalmaktadır. Bu kuşakta yer alan ormanlarımızın yüzde 58'ine tekabül eden
12 000 000 hektarlık kısmı -birinci ve ikinci derecede olmak üzere- yangına çok
hassas durumdadır. Bu nedenle, orman yangınları ülkemiz için son derece
önemlidir.
Orman yangınları iklime
bağlı olarak değişmekle birlikte, 2000 yılında 14 412 hektar, 2003 yılında, 15
Temmuz itibariyle 1 689 hektar alan zarar görmüştür, yanmıştır.
Yangınlar nedeniyle,
başta orman ağaçları, orman altında yetişen her türlü faydalı bitkiler ile
ormanda barınan, ormana ve çevreye sayısız yararları olan hayvanlar yok
olmaktadır. Görüldüğü gibi, kayıp sadece maddî değil, aynı zamanda, bütün
dünyayı etkileyen ekolojik dengenin bozulmasıdır. Çevre ve Orman Bakanlığının,
bu yangınlara karşı tedbirler aldığını, makine, ekipman ve personel gücü
olarak, karadan ve havadan, kesintisiz en kısa zaman içerisinde müdahale
etmekte olduğunu memnuniyetle görmekteyiz. Ayrıca, bir Millî Savunma Komisyonu
üyesi olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, bu konudaki duyarlılıkları ve orman
yangınlarında önleyici ve söndürücü çalışmalarından dolayı kutluyorum; ancak,
her türlü tedbire rağmen, kasıt unsuru, ihmal ve dikkatsizlik sonucu, bazen de
kazaen enerji ve nakil hatlarında meydana gelen kopmalar vesaire gibi
sebeplerle yangınlar çıkmaktadır.
Havadaki neme, rüzgârın
şiddetine ve yerine bağlı olarak yangının şekli ve büyüklüğü değişmektedir.
Ben, yüzde 55'i orman olan bir ilin, Antalya'nın milletvekiliyim. Bu oran,
Türkiye genelinin yaklaşık 2 katıdır; ayrıca, bu bölge, yangına en hassas
bölgelerden birisidir.
Zamanla, görmekteyim ki,
orman köylülerinin, ormana sevgisi ve yangına karşı hassasiyetleri artmıştır.
Bunda, orman teşkilatı mensuplarının orman köylüsüyle yakın irtibatı ve onların
dertlerini beraber çözme gayreti içerisinde, köylülerin de orman varlığının
kıymetini iyi anlamış olmalarının ve bu konuda yapılan yasal düzenlemelerin
payı olduğu görülmektedir; ancak, yapılanlar yeterli değildir. Yangın mevsimi,
bazen, havanın kurak geçmesi de dikkate alınarak uzatılmalıdır. Av mevsimi de,
yangınların en çok çıktığı ağustos ayında açılmaktadır; bu tarih de, daha
ileriye alınmalıdır. Orman köylüleri, bu konuda, gerek Çevre ve Orman
Bakanlığının düzenleyeceği etkinliklerle gerekse medyanın vereceği destekle
daha da bilinçlendirilmelidir; halk buna hazırdır.
Seçim bölgemizde,
insanlar, bize, orman yangınlarıyla ilgili alınabilecek tedbirler konusunda
önerilerde bulunmaktadır. Örneğin, Çevre ve Orman Bakanlığının uygulamakta
olduğu, ağaçların alt dallarının budanması uygulamasını halkımız da bize
önermektedir. Bu kadar hassasiyeti olan orman köylülerinin orman gelirlerinden
aldığı payın artırılması gerekir. Bu gibi iyileştirmeler, orman köylüsünün,
ormanı sahiplenme ve onu koruma duygusunu daha da artıracaktır.
Orman personelinin,
yangınları önlemede çok duyarlı olduğunu, cansiparane çalıştığını, hatta, bazen
yangını önleme çalışmalarında canlarını feda ettiklerini görmekteyiz. Bu arada,
1997 yılında, ilimde, Düzlerçamı Orman yangınında şehit verdiğimiz Orman Yüksek
Mühendisi Osman Çolpak'ı ve yangın işçisi Ahmet Özcan'ı rahmetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akman,
konuşmanızı toparlar mısınız.
Buyurun.
OSMAN AKMAN (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Canlarını feda edercesine
içtenlikle çalışan personelin özlük haklarının iyileştirilmesinin, onların
çalışma isteğini daha da artıracağına inanıyorum.
Değerli milletvekilleri,
son günlerde, özellikle, yine, Akdeniz kuşağında yer alan Bodrum'da orman
yangını çıkmıştır; hamd olsun, kısa sürede söndürülmüştür. Kamuoyu, yangınların
çıktığı yerin tanınmışlığından daha fazla etkilenmektedir. Meşhur olan yerlerde
orman yangınlarının sıkça çıkması, her zaman olduğu gibi, kasıt unsurunu daha
fazla akla getirmektedir.
Yangınların önlenmesinde,
halkımıza, Çevre ve Orman Bakanlığına görev düştüğü kadar; halkı bilinçlendirme
açısından, iktidarıyla muhalefetiyle, bütün milletvekillerine de görev
düşmektedir.
Başkana şükranlarımı,
sizlere saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akman.
Konuşmaya, hükümet adına,
Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan.
Konuşma süreniz 20
dakikadır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz ormanlarının çok
önemli bir kısmının, yüzde 58'inin yangına hassas bölgelerde olması, Adana'dan
başlayıp, Antalya, Muğla, Aydın, İzmir, Çanakkale ve İstanbul'a kadar uzanan bu
Akdeniz havzası içerisinde, yazın sıcaklığın 40 derecenin üzerine çıkması, hava
rutubetinin, neminin de yüzde 10'lara kadar düşmüş olması, maalesef, orman
yangınlarını fevkalade tehlikeli bir noktaya taşımaktadır.
Orman varlığımızın
yeterli olmadığını; Türkiye'yi -tek başına- destekleyebilecek, besleyebilecek
oranda olmadığını; Türkiye'nin dünyada orman zengini ülkeler arasında yer
almadığını biliyoruz. Biz, bugüne kadar, Orman Genel Müdürlüğü ve Orman
Bakanlığı marifetiyle, Türkiye'nin orman alanlarının genişletilmesi, Avrupa ve
dünyada, orman varlığı açısından kendi kendine yeten bir ülke haline gelmesi
için ciddî çalışmalar yaptık ve önemli adımlar attık.
Değerli milletvekilleri,
geçen hafta, değerli milletvekili arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, Muğla'da,
Bodrum'da 2 yangın, daha sonra da Marmaris'te 1 yangın meydana geldi. Fevkalade
enteresan bulduğumuz bu yangınların çıkış şekli, zamanı, takvimi, bizi, konuyla
alakalı olarak daha titiz, daha şüpheci davranmaya sevk etmektedir; çünkü,
Bodrum'da bundan bir hafta önce çıkan yangın devam ederken, birkaç saat sonra,
bir başka noktada bir başka yangın çıkıyor. Dün, Bodrum'da Konakönü mevkiinde
başlayan yangın devam ederken, 1,5 saat sonra, bir başka noktada bir başka
yangın daha çıktı. Bu tür yangınların, Türkiye'nin turizm potansiyeli açısından
fevkalade kritik olan, marka olan bölgelerinde çıkmış olmasının altını,
bilhassa, çizmekte fayda görüyoruz; çünkü, bunların, sıradan insanların
kusurlarından kaynaklanabileceğini kabul etmek mümkün değildir. Zaten, konuyla
alakalı gerek Bakanlığımızın ilgili birimleri ve gerekse valilik tarafından,
faillerin tespiti ve yangınların sebepleri hakkında bölgede çok ciddî bir
çalışma sürdürülmektedir.
Bakın, biz, Orman Genel
Müdürlüğü ve Çevre ve Orman Bakanlığı olarak orman yangınlarının önlenmesiyle
alakalı temel stratejiyi iki ayak üzerine oturttuk: Bu iki ayaktan biri, orman
yangınının çıkmasına engel olmak, onu önlemek. Bunun için eğitim, bunun için
propaganda, bunun için denetim, bunun için bölgede jandarmanın ve bizim ilgili
birimlerimizin devriye gezmeleri noktasında üst düzeyde bir duyarlılık ve
tedbir, sonuna kadar alınmıştır. Elbette ki, her hal ve şart altında, hangi
tedbiri alırsanız alın orman yangınlarının çıkmasına mani olamıyorsunuz.
Stratejimizin ikinci ayağı da çıkan yangına çok kısa süre içerisinde müdahale
etmek ve bunu en az kayıpla telafi etmek, yangını söndürmektir.
Bu son çıkan yangınlara
teşkilatımızın 15-20 dakikalık bir süre içerisinde müdahale ettiklerinin,
bölgedeki hava unsurlarımızla, kara unsurlarımızla, asker, sivil, köylü ve
yangın söndürme işçilerimizle gerekli çalışmaların yapıldığının altını çizmekte
fayda görüyorum.
Biliyoruz ki, orman
yangınlarının yüzde 95'i insan unsurundan kaynaklanmaktadır; dolayısıyla,
insanların bu konuda bilinçlenmesinin esas olduğunu, temel olduğunu, ancak
bilinçlenmiş insanların; yani, ormana, çevreye ve yeşile karşı sevgiyle dolu
insanların ormanı koruyabileceğini biliyoruz.
Bölgedeki orman
yangınlarına müdahale etmeyle alakalı bizim donanımımız noktasında da sizleri
kısaca aydınlatmak istiyorum: Bizim, şu anda, 150 tane ağır iş makinemiz, 750
civarında arazözümüz, Bakanlığımızın malı olan 6 tane helikopter, 2,5 ton kadar
su atan 10 tane helikopterimiz, Türk Hava Kurumundan kiralamış olduğumuz 15
adet yangın söndürme uçağı -bunlar, 1,5 ton civarında su atmaktadır- Türk Hava
Kuvvetlerinden 3 tane C-130 uçağı -ki, bunlar 10 ton kadar su atmaktadır- ve
geçtiğimiz hafta içerisinde Jandarma Genel Komutanıyla yapmış olduğumuz
mutabakat neticesinde -helikopterle alakalı bir protokol de yaptık- jandarmanın
elindeki helikopterlerden, yangın söndürme aparatı takarak kullanabilecek
olduğumuz 5 tane helikopter olmak üzere, elimizde, yangınlarla mücadelede
kullanabilecek olduğumuz toplam 39 tane uçak ve helikopterimiz var. Bunların,
elbette ki, gerekli operasyonları yapma noktasında, gerekli müdahaleleri yapma
noktasında üzerlerine düşeni bihakkın yerine getirdiklerini, fevkalade faydalı
çalışmalar yaptıklarını, operasyonlar yaptıklarını da, onlara bir teşekkür
sadedinde söylenmesi gereken söz olarak burada dikkatlerinize arz ediyorum.
Tabiî, Türkiye, orman
yangınları açısından, Akdeniz çanağındaki Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya ve
Yunanistan'la mukayese edildiği zaman, acaba ne durumdadır; bunu da,
kamuoyunun, değerli milletvekili arkadaşlarımızın bilmesinde fayda vardır;
çünkü, eyvah, ormanlarımız yanıyor, yandı, kül oldu, bitti!.. Elbette ki, orman
yangınlarından, Türkiye'deki, zerre kadar vicdanı ve insafı olan her Türk
insanının yüreği fevkalade rahatsız olur, ıstırap duyar. Ancak, hesabı da doğru
ortaya koymak lazım. Türkiye, saymış olduğum Akdeniz havzasındaki bu ülkelerle
mukayese edildiği zaman nerededir? Son on yılın ortalamaları alındığı zaman,
Türkiye'nin son on yıl ortalamalarında orman yangınlarında kaybetmiş olduğu
alan 14 000 hektardır. Türkiye, son on yılda ortalama 14 000 hektar orman alanı
kaybetmişken, bu rakam, Fransa'da 19 000 hektardır, Yunanistan'da 55 000
hektardır, İtalya'da 98 000 hektardır, İspanya'da 148 000 hektardır. Yine,
orman varlığına oranladığımız zaman; yani, birim ormanda onlar ne kaybediyorlar
biz ne kaybediyoruz -çünkü, yüzölçümümüzün genelde daha fazla olması
münasebetiyle, biz, daha fazla ormana sahibiz- diye baktığımız zaman -hava
imkânı, hava operasyonları ve termal kameralar açısından Fransa ve İtalya ile
Türkiye'yi mukayese etmek mümkün değildir ama- biz, birim ormanda 0,068
kaybetmişken, bu, Fransa'da 0,111'dir, Yunanistan'da 0,845'tir, İtalya'da 0,908'dir.
Bu ifadelerden şunu anlıyoruz ki, Türkiye, Yunanistan'dan 10 kat daha iyidir,
İtalya'dan 15 kat daha iyidir. Rakamlar, bugün, herkesin, internetten
bakabilecek olduğu, görebilecek olduğu bilgilerdir.
Yine, orman yangınlarıyla
mücadele için nisan ayında başlatmış olduğumuz en üst düzeydeki alarmı, bizim
bütün birimlerimizin bu konudaki hassasiyetlerini, titizliklerini, işte, bu
neticeyi ortaya koyma noktasında, fevkalade önemli addediyoruz; yani, biz,
Fransa ve İtalya'ya göre sınırlı imkânlara sahip olmamıza rağmen, orman
yangınlarıyla mücadelede onlardan çok daha iyi neticeler almaktayız.
Yine, Türkiye'de ormanlar
azalıyor mu artıyor mu?.. Eyvah, ormanlar elden çıktı!.. Bakın, FAO'nun resmî
rakamlarını veriyorum: Son otuz yıl içerisinde, Türkiye'deki orman varlığı 550
000 hektar artmıştır. Bu, hem bizim kayıtlarımız hem de FAO'nun kayıtları
tarafından ortaya konulan bir gerçektir. Yani, Türkiye, orman yangınlarında
kaybettiğinin, zaten Anayasamızın 169 uncu maddesinin ve 6831 sayılı Orman
Kanununun bize vermiş olduğu görev doğrultusunda, yılı içerisinde çalışması
yapılıyor, ağaçlandırılması yapılıyor.
Bir de şunu ifade etmekte
fayda görüyorum: Son günlerin en moda sözlerinden birisi, işte, hükümet, 2/B
ile alakalı Anayasa paketini gündeme getirdiği için, doğal SİT'lerle alakalı
konuyu kamuoyunda tartışmaya açtığı için, ormanlar elden çıkıyor, ormanlar
yağmalanıyor, işte buralar yakılacak, ondan sonra da buralar birisine bağ
olacak, birisine şehir olacak, birisine villa olacak, birisine tarla olacak...
Böyle bir şey yok.
Bakın, sayın milletvekili
arkadaşlarımıza, Anayasamızın 169 ve 170 inci maddelerini bir kez daha
okumalarını naçizane tavsiye ediyorum; çünkü, Anayasamızın 169 uncu maddesinin
birinci paragrafında, yanan ormanların acilen, öncelikli olarak ağaçlandırılır,
6831 sayılı Orman Kanununun, yine söz konusu olan maddeleri de, yakılan orman
alanları yılı içerisinde ağaçlandırılır, hiçbir şekilde -bakın, altını çizerek
ifade ediyorum- özel mülkiyete, özel tasarrufa konu edilemez diyor. Anayasanın
170 inci maddesinde yapmak istediğimiz değişiklik de, 31.12.1981 tarihinden
önce fen ve bilim bakımından orman vasfını yitirmiş arazilerin 2/B
olabileceğini ifade ediyor. Halbuki, buradaki gerçek, bugün, Türkiye'nin
neresinde, kim tarafından, nasıl yapılırsa, nasıl edilirse, nasıl yakılırsa
yakılsın, o araziler üzerinde, hiç kimsenin bir tasarruf yetkisi ve hakkı
yoktur.
Bir şey daha ifade
edeyim. Türkiye'deki yanan bütün orman alanlarını nokta nokta gezdim. Merak
eden milletvekilleri veyahut da merak eden kim olursa olsun, onlarla birlikte o
alanlar üzerinde helikopterle tekrar uçmaya, bölge üzerinde keşif yapmaya ben
hazırım. Buradan kamuoyuna da ilan ediyorum, sizlere de ifade ediyorum. Bakın,
bugüne kadar, yanmış ve açıkta bırakılmış, Türkiye'de bir tane orman alanı bana
kimse gösteremez. Bir tane!.. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bunu, orman
yangınları konusunda son derece hassas olan Türk kamuoyuna, değerli
milletvekili arkadaşlarıma da buradan önemli bir taahhüt olarak ifade ediyorum.
Kesinlikle, bu arazilerin alınması satılması, buraların 2/B'ye konu edilmesi,
buraların SİT'e vesaire, benzer şekilde herhangi bir şekilde imara açılması,
Anayasanın şu andaki mevcut haliyle bile mümkün bile değildir. Zaten, bizim
değiştirmeyi ve bizim burada sizin huzurunuza getirmeyi istediğimiz paketteki
ifadelerde bu tür bir kaygı ve endişe duymaya mahal olmadığını, zannediyorum,
değerli milletvekili arkadaşlarımızın bilmesinde fayda vardır.
Yine, değerli
milletvekili arkadaşlarım, ülkenin neresinde, günün hangi saatinde yangın
çıkmış, müdahalesi nedir, bunların tamamının saatlik olarak, dakika olarak
raporları bizde muntazaman çıkarılır. Çıkan bu raporlar, her gün saat 11.00'de
Türkiye'deki ajanslara ve bütün gazetelere faksla geçer. Bu, sadece bugün olan
bir olay değildir. Bu, bizim Çevre ve Orman Bakanlığının teamüllerinden,
geleneklerinden birisidir. Yani, kamuoyunu bu konuda bilgilendirmek, bu
konudaki duyarlılığı onlarla birlikte paylaştığımızı ifade etmek açısından, bu
tür çalışmalarımız sürmektedir.
Değerli arkadaşlar, yine
bir hususu daha sizlere arz etmek istiyorum. Yanan orman alanlarıyla alakalı,
Bakanlık olarak biz, yılı içerisinde çalışmayı yapacağız. Bakın, bu sene,
Ağaçlandırma Genel Müdürlüğümüz marifetiyle, 105 000 hektarlık alana, takribi
olarak 150 000 000 tane ağaç dikiyoruz, fidan dikiyoruz, sadece Bakanlık
olarak; ama, sivil toplumla birlikte, bu rakamın, bu sene yaklaşık olarak 220
000 000'u bulacağını ifade ediyorum sizlere.
Bakın, bu, çok önemli bir
adımdır. Biz, atmış olduğumuz bu adımla, FAO'nun rakamlarıyla da, bizim resmî
rakamlarımızla da ifade edilen 550 000 hektar olarak artmış olan ormanlık
alanlarımızın daha da büyümesi için, Türkiye'nin yeşillenmesi için,
Türkiye'deki büyük kentlerin etrafında yeşil kuşakların oluşması için, insanımızın
daha çağdaş, daha medenî kentlerde yaşaması için, mutlaka ve mutlaka, çevre
kültürünün, çevre sevgisinin, orman sevgisinin herkes tarafından
içselleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
İşte, bizim en temel ve
en aslî görevimiz budur ve bunun gereğini yerine getiriyoruz; ama, bir kez daha
ifade ediyorum -çünkü, esefle izliyoruz ki, maalesef, kamuoyu yanlış ve kasıtlı
enforme ediliyor- bu yanan orman alanları üzerinde hiçbir suretle özel mülkiyet
söz konusu olmayacaktır; buraların üzerinde kesinlikle 2/B, 2/A gibi herhangi
bir maddenin uygulaması söz konusu değildir. Bunun altını çizerek, Türk
kamuoyunun...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Beş sene sonra tamamdır Sayın Bakan... Şimdi kaçak yapıyı yaparlar, beş sene
sonra da Anayasa değişir; tamam!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Tabiî, Sayın Grup Başkanvekili, eğer, lütfederseniz,
Bakanlığımızın bu konuda yapmış olduğu çalışmaları, size yakından takdim
ederiz. Bir tek karış... Bakın, ben, burada söylediğim sözün ne manaya
geldiğini bilerek ifade ediyorum, iddialı bir şekilde ifade ediyorum. Sayın
Grup Başkanvekilim, bana, bugüne kadar yakılmış ve birilerinin tasarrufunda
olan iki tane orman alanı göstersin, ben bu kürsüye geleceğim yetmiş milyondan
özür dileyeceğim, kendilerinden de özür dileyeceğim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
NURETTİN SÖZEN (Sıvas) -
2/B nasıl oluştu o zaman?!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, çok önemli bir şey söylüyorum: Sayın Özyürek,
yarın öbür gün araştırmasını yapsın, buradan, çıksın, yakılmış, yıkılmış...
ATİLA EMEK (Antalya) -
2/B'ler böyle oluştu...
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, çok önemli bir şey söylüyorum. Bana, yanmış orman
alanları üzerinde özel mülkiyetin olduğu iki tane yer göstersin.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- 2/B'ler böyle oluştu Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Arkadaşlar, 31.12.1981 tarihinin milat olduğunun altını
çiziyorum. 23 sene önce...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Yeni milatlar olacak Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Elmalarla armutları birbirine karıştırmamak lazım
arkadaşlar.
Hepinize teşekkür
ediyorum; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Pepe.
Gündemdışı üçüncü söz,
Uşak'ın il oluşunun 50 nci yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Uşak Milletvekili
Osman Coşkunoğlu'na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
3.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun, Uşak'ın il oluşunun 50 nci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım; Uşak'ın il oluşunun 50 nci yıldönümü nedeniyle gündemdışı söz
aldım. Biliyorsunuz, 1980'den önce sık sık il olunmuyordu. Ender bir olaydır,
1953'ün 9 Temmuzunda Uşak il olmuştur.
Bu konuşmama başlamadan
önce, gündemdışı ilk konuşmayı yapmış olan Manisa Milletvekili Değerli Ufuk
Özkan'ın değindiği tütünün, Uşak için de çok önemli olduğunu belirtirim ve
kendi konuşmamla bir köprü kurmak amacıyla, o konuşmayı gördükten sonra,
sizlerle bir şiir paylaşmak isterim:
"Sevdalı
bülbüllerden, narin kelebeklerden,
Şu yemyeşil kırlara
saçılmış çiçeklerden;
Güzel papatyalardan,
sümbüllerden bihaber
Sararmış yaprakların
üstüne eğilmişler,
Gayretle işliyorlar
yanarak için için
Kıymetli bir zehirden
ekmek çıkarmak için..."
Uşak'ın Bozkurt
Mahallesinde 1904 yılında doğmuş olan Ömer Bedrettin Uşaklı'nın "Tütün
İşçileri" şiiri...
Değerli arkadaşlarım,
Uşak'ın il oluşunun 50 nci yıldönümü nedeniyle, size Uşak'ın sorunlarından söz
etsem, hatta bu sorunların çözümleriyle ilgili konuşsam, çok muhtemelen ve de
çok haklı olarak "sanki bizim ilimiz daha iyi durumda mı" diye
dinlersiniz. Bunda haklısınız da. Fakat, Uşak'ın il oluşunun 50 nci yıldönümü
nedeniyle, size, Uşak'ın üvey evlat muamelesi gördüğünü anlatırsam, Uşak'ın
geçmişte çok yoğun bir haksızlığa uğramış olduğunu anlatırsam, belki, içinizde
biraz isyan duyguları uyandırırım, belki, biraz adalet ve hak duygularına hitap
edebilirim.
Çok yoğun istatistikler vermeye
zamanım yok; birkaç tanesini vereceğim.
Herhangi bir iktidarı
hedef almamak için, 1990-2001 dönemini aldım. Oniki yıl içerisinde, toplam kamu
yatırımlarında Uşak, 81 il içerisinde 74 üncü sıradadır. Uşak'ın altında,
Uşak'tan daha az kamu yatırımı almış 7 il vardır. Bu 7 ilin 6'sı da yeni il
olmuştur. Dolayısıyla, yeterli yatırım almaya zamanı kalmamıştır.
Diğer bir istatistik, çok
acı bir istatistik: Uşak, yeterli içmesuyu olan kırsal nüfus oranına göre 72
nci sıradadır. Sadece yüzde 69,2'sinin yeterli içmesuyu vardır.
2001 yılı eylül ayında
Başbakanlık tarafından yapılmış bir kriz araştırmasında, bir hasar raporunda,
Uşak, çok ilginç bir şekilde, maalesef olumsuz bir şekilde göze batmaktadır. En
çok şirket hangi ilde kapandı: Bakın, kişi başına değil, mutlak rakam olarak; 1
inci sırada İstanbul, 2 nci sırada Antalya, 3 üncü sırada Ankara, 4 üncü
sırada, büyük sanayi kentlerimiz değil, Uşak.
Üretim kısmaya giden
şirket sayısında 1 inci sırada Bursa, 2 nci sırada Uşak.
En çok işçinin işini
kaybettiği iller sıralamasında -Eylül 2001 itibariyle bütün bu rakamlar- 1 inci
sırada İstanbul, 2 nci sırada Bursa, 3 üncü sırada Uşak.
Devam edebilirim... Hasar
raporu çok vahimdir Uşak için. Peki, Uşak bunu hak ediyor mu?
Değerli arkadaşlarım,
şimdi bir iki de farklı rakam vermek isterim: Elektrik tüketiminin dağılımında,
kişi başına elektrik tüketiminde Uşak Türkiye'de 17 nci sırada geliyor, önde
geliyor.
Diğer bir ilginç
araştırmaya göre de banka mevduatlarında çok önde geliyor. Kişi başına düşen
gelirde 40 ıncı sırada. Yani, devlet tarafından çok yoğun bir şekilde ihmal
edilmiş olmasına karşın, Uşak, kendi kaynaklarıyla başarılı atılımlar
yapabilmiştir, ekonomisinde başarılı ilerlemeler yapabilmiştir; fakat, bu
yeterli olmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Coşkunoğlu, konuşmanızı toparlar mısınız...
Buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ekonomik durumu hak etmediği gibi, Uşak'ın bazı bilinmeyen
yönlerini de çok kısa ve özet olarak söylemek istiyorum.
"Karun kadar
zengin" lafını duymuşsunuzdur. Karun hazineleri Uşak'tadır. Bu bir
rastlantı değildir. Banaz İlçesinin Ahat Köyü sınırları içerisinde Romalılardan
kalma çok önemli bir kentin olduğunu da belki bilmiyorsunuz. Karahallı
İlçesinde, şimdiki Banaz Çayı üzerinde Cılandıras Köprüsü; Lidyalılar
zamanından kalan Kral Yolu üzerinde.
Dumlupınar'ı
biliyorsunuzdur; ama, Eşme'nin Takmak Köyünde, Mustafa Kemal'in Büyük Taarruzla
ilgili çok önemli bir toplantı yaptığını bilmiyorsunuzdur; bir anıt ister
orası.
Bunlar rastlantı
değildir. Lidyalılardan, Romalılardan Kurtuluş Savaşına kadar gelen tarih
içerisinde Uşak'ın, konumu, coğrafyası ve doğasıyla çok önemli bir yeri vardır;
ama, bilinmeyeni çoktur.
Amerika Birleşik
Devletlerindeki Büyük Kanyonu duymuşsunuzdur; ama, Ulubey Kanyon Vadisinin,
dünyanın en büyük ve muhteşem kanyonlarından biri olduğunu belki bilmiyordunuz;
hatta, şimdi, o muhteşem kanyonun içinden akan Banaz Çayının simsiyah olduğunu
ve zehir yüklü olduğunu da belki bilmiyorsunuzdur.
Uşak halısını bilmemenize
imkân yok; ama, belki, bilmediğiniz bir gerçek var: Şimdi, Sultanahmet'e gider
de bir Uşak halısı almak isterseniz, onun Çin'den geldiğini görürsünüz. Ünlü
Eşme kilimini bilmemenize imkân yok; ama, o Eşme kiliminin, o zengin sanatın da
ölmekte olduğunu belki bilmiyorsunuzdur. Sorun, Uşak'ta veya Uşaklılarda değil.
Geçmişten çok kısa bir
iki istatistik daha vereyim: 1913 yılında yapılan sanayi sayımı sonuçlarına
göre, yün ipliği üreten ve dokumacılık yapan 13 kuruluştan 3'ü Uşak'tadır o
zaman. 1926 yılında Türkiye'nin ilk şeker fabrikası Uşak'ta açılmıştır. Uşak,
bugünkü durumunu...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ülkemizin her köşesinde sorunlar var; fakat,
burada ifade etmek istediğim, çok büyük bir haksızlık ve adaletsizlik
yapılmıştır. Ne coğrafyasıyla ne konumu ve doğasıyla ne de insanıyla, Uşak
İlimiz bunu hak etmektedir. Önümüzdeki yıl Uşak'la ilgili bazı girişimlerimiz olduğunda,
Yüce Meclisimizin ve hükümetin bunu unutmamasını diliyor; sizin, bu konulardaki
desteğinizi bekliyorum.
Beni dinlediğiniz için
teşekkür eder; hepinize sevgiler, saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Coşkunoğlu.
Gündemin "Oylaması
Yapılacak İşler" kısmında yer alan Liman İşlerinde Sağlık ve Güvenliğe
İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının açıkoylamasına başlıyoruz.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Liman
İşlerinde Sağlık ve Güvenliğe İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/508) (S. Sayısı: 173) (1)
BAŞKAN -Daha önce
yaptığımız oylamada, açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul
edilmişti.
Oylama için 5 dakika süre
veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Liman İşlerinde Sağlık ve Güvenliğe İlişkin 152 Sayılı
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının
açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
289
Kabul : 289
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (2)
Alınan karar gereğince
sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.
2.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S.
Sayısı: 152)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların müzakeresini erteliyoruz.
Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlıyoruz.
4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 222 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; politikacılar olarak, hep bürokrasiden yakınırız,
"bürokrasi fazla" diye söyleriz; zaman zaman, yeri gelir bürokratları
eleştiririz. Bugün, gündemimizde olan tasarı, Türkiye Cumhuriyetinde ilk kez
kabul edeceğimiz, oldukça garip bir tasarı. Garip olması şöyle değerli
arkadaşlar: Bir kuruluş kuruyorsunuz, bu kuruluş bakanlığın bağlı kuruluşu;
ama...
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, bir saniye...
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulda büyük bir uğultu var; sayın hatibin konuşmasını dinleyemiyoruz.
Genel Kurulun sağ ve sol tarafında, sayın milletvekillerimizin hasbıhal etmesi
için, kulisler bulunmaktadır; sayın milletvekilleri, sohbetlerini buralarda
yaparlarsa seviniriz.
Teşekkür ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Gerçekten de bu kuruluş,
bizim idarî yapılanmamız içinde, çok enteresan olan bir kuruluş; gelen tasarı
böyle. Tasarıya göre, Sosyal Güvenlik Kurumu kuruluyor. Bu Sosyal Güvenlik
Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı; ama, yine, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olan SSK, Bağ-Kur ve Türkiye İş Kurumu, bu
kurumun ilgili kurumu oluyor.
Arkadaşlar, yönetimde, ya
Bakanlığa bağlısınız ya ilgili kuruluşsunuz veya -şimdi, yeni çıktı- ilişkili kuruluşsunuz;
ama, bağlı kuruma bağlı ilgili kuruluş da ilk sefer geliyor. Bu, ne yapar; uzun
yıllar o Bakanlıkta çalışan birisi olarak söylüyorum; bu, bürokrasiyi artırır;
bürokraside, gereksiz kavgalara yol açar. Bakın, Maliye Bakanlığında bu işi kim
yapıyor -Maliye Bakanlığının da bağlı ve ilgili kuruluşları var- Maliye
Bakanlığının içinde, Bağlı ve İlgili Kuruluşlar Daire Başkanlığı var. Diğer
bakanlıklarda da var. Şimdi, biz, bunu yapmıyoruz, yeni bir kadroyla, yeni bir
ekiple, bağlı bir kuruluş halinde, Sosyal Güvenlik Kurumunu kuruyoruz. Birinci
handikabı bu ve bunun, mutlaka düzeltilmesi gerektiği kanısındayım.
İkinci nokta,
gazetelerden okuduğumuz kadarıyla, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı, Sosyal
Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne dönüşecek ve altkomisyonda da, SSK'nın,
başkanlık değil genel müdürlük olması yönünde bir çalışma var. Önümüze gelen
tasarıda, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı deniliyor. Peki, daha sonra genel
müdürlük olarak gelirse, bu ne olacak, başkanlık olarak mı kalacak?
Bir başka nokta, Sosyal
Güvenlik Kurumunun görevleriyle ilgili. Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik
Yüksek Danışma Kurulundan ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından oluşuyor. Bu
da çok garip bir ifade. Kurum kuruyorsunuz, kurumun altında Sosyal Güvenlik
Yüksek Danışma Kurulu ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı var.
Şimdi, Sosyal Güvenlik
Yüksek Danışma Kurulu... Hep, kurullardan, kurumlardan yakınırız, bürokrasiden
yakınırız. Bakınız şimdi, Sosyal Güvenlik Yüksek Kurulu ne yapacak? Önce,
kimlerden oluşuyor; Sosyal Güvenlik Yüksek Kurulu, İçişleri Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı ve devlet bakanlıkları... Tabiî, görevlendirecekler ilgili
bakanlar, en az genel müdür düzeyinde birisini görevlendirmeleri lazım. Sonra
ne olacak; Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Türkiye İş Kurumu, Emekli
Sandığı, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu, ziraat odaları, işçi ve
işveren kuruluşları ve kamu sendikalarının başkanları da bu kurulda, üstkurulda
görev alacak. Bunlar neye karar verecekler; bunlar, sosyal güvenlik
politikalarını belirleyecekler.
Değerli arkadaşlarım,
yılda iki kez toplanması öngörülen böyle bir kurulun, Türkiye'de sosyal
güvenlik politikalarını belirleme şansı var mı?! Bütün müsteşarların nasıl
çalıştığını, geceyarılarına kadar çaba harcadıklarını, gelen yoğun bürokratik
çember içerisinde kendilerine dahi zaman ayıramadıklarını düşünün; böyle bir
ortamda, biz, müsteşarların, genel müdürlerin bir araya toplanıp, sosyal güvenlik
politikasını belirleyeceklerini düşünüyoruz. Bunun mümkün olmadığını belirtmek
isterim.
Bir başka şey, Sosyal
Güvenlik Kurumunu oluşturuyoruz; gayet güzel. Sosyal Güvenlik Kurumu ne olacak;
Sosyal Güvenlik Kurumu da, sosyal güvenlik kuruluşları arasında görüş birliği
sağlayacak, norm ve standart sağlayacak, ortak veri tabanı oluşturacak; güzel.
Tabiî, aklımıza hemen şu geliyor: O zaman, bütün sosyal güvenlik kuruluşları
buraya bağlı; ama, bakıyorsunuz, Emekli Sandığı burada yok. Peki, Emekli Sandığı
yoksa, siz neyin veri tabanını oluşturacaksınız?! Hani, sosyal güvenlik
kuruluşları tek çatı altında toplanacaktı?! Bu da yok. Bu tasarı, geçen yasama
döneminde hazırlanmış, sonra alelacele kanun hükmünde kararname olarak
çıkarılmış, bu kanun hükmünde kararname Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilince, şimdi tekrar, üzerinde hiçbir ciddî değişiklik yapılmadan aynen
Parlamentonun gündemine getirilmiş durumda.
Ben size söyleyeyim, bu
tasarı çıkarsa ne olacak: Bu tasarı çıkarsa, SSK başkanları, Bağ-Kur genel
müdürleri, Türkiye İş Kurumu genel müdürleri, öncelikle Türkiye Sosyal Güvenlik
Kurumu Başkanı ile kavga edecekler. Kim Sayın Bakana bilgileri sunacak; genel
müdür mü bilgileri sunacak, yoksa bu kurumun başkanı mı sunacak? Geçmişte de
buna benzer kavgalar oldu ve geçmişte de, boşu boşuna bürokratik sürtüşmeler
oldu. Oysa, bunların kalkmasını ve bu kurumların, gerektiğinde, doğrudan sayın
bakanlarla muhatap olmalarının daha uygun olacağını, kişisel olarak,
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
bakın, bu tasarıyı tabiî eleştiriyoruz; ama, hakkını da vermemiz gerekiyor. Bu
tasarının en güzel düzenlemesi, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Daire
Başkanlığını, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü düzeyine çıkarmış
olmasıdır. Türkiye, artık, çağdaş bir ülkedir, sosyal bir hukuk devletidir,
işçi sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak zorundadır, işçinin çalıştığı
koşulları iyi değerlendirmek zorundadır, bunu denetlemek zorundadır, bu
görevini yerine getirmek zorundadır. Geçmişte, bir daire başkanlığı olarak örgütlenen
bu birim, maalesef, görev yapamıyordu. Dileriz, bu, genel müdürlük olduktan
sonra daha iyi görev yapabilsin; ancak, hemen belirtelim, Bakanlığın denetim
elemanlarının raporlarının yaptırımları çok zayıf. Yaptırımlar zayıf olduğu
için, maalesef, bu denetim elemanlarının işlevleri bizim arzu ettiğimiz ölçüde
yerine getirilemiyor. Eğer, işverenin, iş güvenliği konusunda kusuru varsa,
işyerinin güvenliği konusunda kusuru varsa, düzenlenen raporlar, maalesef,
etkili olamamaktadır.
Değerli arkadaşlar, elbette
ki, sosyal güvenlik çok önemli bir politika. Sosyal güvenliği korumak, sosyal
güvenliği geliştirmek, sosyal güvenlik kurumlarını saygın konuma getirmek
hepimizin görevi; en başta da Parlamentonun görevi; çünkü, bizim Anayasamızda
şöyle bir cümle var: "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği
sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar."
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Anayasamıza böyle bir hüküm koyuyoruz ve İnsan Hakları Evrensel
Bildirisine uygun davrandığımızı söylüyoruz -çünkü, Anayasanın bu maddesi,
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde yer alan düzenlemelerden birisidir- ama,
bakın, 2003 yılı Bütçe Kanununa nasıl bir madde koyuyoruz; izin verirseniz
-Bağ-Kurla ilgili bir düzenleme- o maddeyi okuyayım:
"Madde 51
n) Kuruma tescil
yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreyle prim ödememiş olan sigortalıların
Kurumca yapılacak borç bildirimlerine rağmen ödemede bulunmamaları halinde
sigortalılıkları; ...... 2003 yılı sonuna kadar Kurumca resen sona
erdirilir."
Anayasamızda ne deniyor:
"Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir." Siz, bir yasa
yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: 2003'ün sonuna kadar prim borcunu ödemezsen, ben,
seni Bağ-Kurdan atacağım arkadaş. Peki, ne olacak; bu adamı ölüme mi terk
edeceğiz; sosyal hukuk devletinde bu insanlar perişan mı olacak?
Biz, bu Parlamentoda
hayalî ihracatçıları affettik, sahte fatura düzenleyenleri affettik,
Bağ-Kurlunun borcunu, hiç değilse kısmen hafifletelim diye verilen yasa
taslakları var, bunları düşünmedik; ama, şimdi, kalkıp, böyle bir düzenleme
yapıyoruz. Eğer, esnafı korumak istiyorsak -esnaf naylon fatura düzenlemez-
esnafın prim borçlarını hafifletmek istiyorsak, onunla ilgili düzenleme
yapalım; ama, esnafı, Bağ-Kurun kapsamı dışına çıkarmak, hiçbir yasal ve insanî
gerekçeye dayandırılamaz.
Bütçe kanununun bu
maddesi dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
Sanıyorum, önümüzdeki günlerde, bununla ilgili bir karar çıkar ve umarız, 2003
yılı sonunda, Bağ-Kurluların tasfiyesi, başlamadan sona erdirilmiş olur.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarı, her şeye karşın çıkarsa, bürokraside kavgalara neden olacağını ve o
kavgalardan en çok rahatsızlık duyacak kişinin de Sayın Bakan olacağını burada
belirtmek isterim.
Elbette ki, bu tasarı
geri çekilebilir. Daha düzenli, daha uyumlu, kavgaya yol açmayacak,
araştırmaya, veriye dayalı, ortak tabanı oluşturacak bir düzenleme yapılarak
-en azından, Emekli Sandığının da bu sistemin içerisine katılmasını öngören bir
düzenleme yapılarak- buraya getirilmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Tasarının tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler; buyurun.
Konuşma süreniz 20
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinize saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
kanun tasarısıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız bünyesinde bulunan
-halen yürürlükte olan- Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü
kaldırılıyor, onun yerine, daha çağdaş ve daha fonksiyonel bir kuruluş olan Sosyal
Güvenlik Kurumu oluşturuluyor.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığımıza bağlı, prim esasına dayalı sosyal güvenlik kuruluşları
olan Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve işsizlik sigortasını uygulayan
Türkiye İş Kurumunu tek çatı altında toplamayı amaçlayan bu tasarı, bu üç
kuruluş arasında norm ve standart birliğini sağlamak, koordinasyonu temin
etmek, bu kurumların tek tek veya birlikte veri tabanını oluşturmak, aktuaryel
dengeyi ve malî durumlarını izlemek amacını taşımaktadır.
Ülkemizdeki çalışma
hayatı, sosyal güvenlik ve sosyal güvenliğin malî durumlarının genel ekonomiye
etkisini değerlendirecek bir kuruma ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. Bu
ihtiyacı gidermek amacıyla, Çalışma Bakanlığımıza bağlı Sosyal Güvenlik Kurumu
kurulmuş, SSK, Bağ-Kur ve İŞKUR, bu kurumun ilgili kuruluşu haline
getirilmiştir. Halen mevcut olan Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü
iptal edilmiş, buradaki 1 genel müdür, 2 genel müdür yardımcısı ve 5 daire
başkanı kadroları kaldırılarak, bunların yerine, 1 kurum başkanı, 2 başkan
yardımcısı ve Finansman ve Aktüerya Daire Başkanlığı, Sosyal Güvenlik
Sözleşmeleri Daire Başkanlığı, Koordinasyon Daire Başkanlığı, bir de Personel,
Halkla İlişkiler ve İdarî İşler Daire Başkanlığı olmak üzere, 4 daire
başkanlığı oluşturulmuştur. Ayrıca, sosyal güvenlik uzmanlarından oluşan
kadrolar tahsis edilmiş; dar, ancak, uzman bir kadro oluşturulmaya
çalışılmıştır.
Kurum bünyesinde, Sosyal
Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu kurulmuştur. Bu kurulda, Çalışma Bakanlığı
uzmanları, Maliye Bakanlığı, Sağlık ve İçişleri Bakanlığı ile Hazine
Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve sosyal güvenlik
kuruluşlarının üst düzey yöneticileri bir araya gelecek, ülke düzeyinde sosyal
güvenlik politikalarının belirlenmesi ve genel sorunların tartışılıp çözülmesi
için karar alınması konusunda görev yapacaklardır.
Ayrıca, bu tasarıyla,
yıllardan beri ihmale edilen iş sağlığı ve güvenliği konusunda da ciddî bir
adım atılmış, İşçi Sağlığı Daire Başkanlığı kaldırılmış, onun yerine, İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Yeni kurulan bu genel
müdürlükle tüm iş sağlığı ve güvenliği faaliyetleri tek elden yürütülecek ve
etkin bir işleve sahip olacaktır. Yine, bu tasarıyla, İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı ile Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri günün
gelişen şartlarına göre yeniden düzenlenmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarıyla getirilen düzenlemeler, daha önceki hükümet döneminde kanun hükmünde
kararnameyle yapılmaya çalışılmış; ancak, Anayasa Mahkemesinin yetki yasasını
iptal etmesiyle yasal dayanaktan yoksun bırakılmıştı. Yeni hükümetimiz
döneminde 11.12.2002 tarihinde yenilenmiş ve tali komisyonumuz olan Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonumuzda 19.12.2002 tarihinde ele alınmış,
üzerinde gerekli çalışmalar yapılarak Plan ve Bütçe Komisyonumuza havale
edilmiştir. Hem bizim komisyonumuz olan Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu hem de Plan ve Bütçe Komisyonumuzda tasarı üzerinde titizlikle
çalışılmış ve son derece faydalı, büyük bir eksikliği giderecek, çağdaş ve
aktif bir kurum oluşturulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; sosyal güvenlik açığımız giderek büyümektedir. Üstelik, bu büyüme o
kadar hızlı ve büyük çapta ki, sadece bütçeyi altüst etmekle kalmamakta,
ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik yapıyı da sarsacak boyutlarda
seyretmektedir. Değerli arkadaşlar, bakınız, 2002 yılında sosyal güvenlik
açığımız 10 katrilyonu bulmuştur. Bütçedeki en büyük kara delik olarak Emekli
Sandığı, SSK ve Bağ-Kurdaki bu açık, 2003 yılında 14,9 katrilyon olacak
boyutlara varmıştır; yani, bu yılki 14,9 katrilyon açık, yine, bu yılki bütçede
yatırıma ayrılan payın tam 3 katından daha fazladır. Bu durum bile işin
vahametinin hangi boyutlarda olduğunu açıkça göstermektedir. Sosyal
güvenlikteki açıklar için, zaman geçirilmeden, acil tedbirlerin alınması
gerekmektedir; bu tedbirlerin alınması da, şarttır.
Bütün bu nedenlerle,
sosyal güvenlik kuruluşları arasında koordinasyonun sağlanması, norm ve
standart birliğinin giderilmesi, aktuaryel dengenin oluşturulması, bilgilerin
tek elde toplanarak ortak bir veri tabanının sağlanması için, bu kurum, büyük
bir eksikliği gidermiş olacaktır.
Ben, bu tasarının,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza, çalışma hayatımıza ve ülkemize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güler.
Tasarının tümü hakkında,
şahsı adına söz isteyen, Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Özyurt; buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile bu tasarının getireceği kuruma bağlı olacak olan Türkiye İş
Kurumu, SSK ve Bağ-Kur konularında kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak için
söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, hepinizi en derin
saygılarımla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; ülkemizde işlev gören, zorunlu ve primli sisteme dayalı sosyal
güvenlik kuruluşlarının, yani, SSK, Bağ-Kur, İşsizlik Sigortasını bir araya
toplayacak olan bu sosyal güvenlik kurumu, kuşkusuz güzel bir kuruluş. Biraz
evvel Sayın Kılıçdaroğlu'nun da vurguladığı gibi, güzel bir kuruluş; iyi
şekilde organize edilirse, gerçekten iyi bir kuruluş; ama -başlangıçta da
söylendi- bunun içinde Emekli Sandığının olmaması, zaten başlangıçta bir eksik
olduğunu hemen ortaya koyuyor.
Kuşkusuz, iyi şekilde
organize edilseydi -yapacağı şeyler- bütün sosyal güvenlik kuruluşlarını bir
çatı altında toplayacak, eşgüdümü sağlayacak ve bu kuruma duyulan gereksinimi
de ortadan kaldıracaktı; diyecektik ki, evet, güzel bir kurum, her şeyiyle dört
dörtlük; ama, dediğim gibi, baştan zaten bir eksiğiyle işe girmiş oluyoruz.
Ancak, sosyal güvenlik
kuruluşunu kurmakla, az önce saydığım, bütün bu Bağ-Kur, SSK konuları tümüyle
hallolmuş mudur; kötü işleyişleri tamamen ortadan kalkmış mıdır; değil. Biraz
ben bu konulara değinmek istiyorum.
Geçtiğimiz günlerde,
biliyorsunuz, Sosyal Sigortalara bağlı hastaların Sağlık Bakanlığı
hastanelerinde de tedavi edilebileceği gündeme geldi ve o günden itibaren,
korkunç bir şekilde, devlet hastanelerine bir akın oldu. Bu da, SSK
hastanelerinin iyi çalışmadığını, bu kurumun iyi işlev görmediğini ortaya
koymaktadır. O günkü korkunç hücum, bugün de kaça katlandı, nasıl yürüyor, onu
bilmiyorum; ama, şunu iyi biliyorum ki, SSK'da çalışan hekim arkadaşlarım
bundan çok büyük üzüntü duymuşlardır. Acaba, SSK'da çalışan hekim arkadaşlarım yetersiz
miydi, yeteneksiz hekimler miydi de hastalarımızın çoğu devlet hastanelerine
gitti; hayır, değil; ama, SSK'daki yığılma ortadan kaldırılmadığı için,
arkadaşlarım çok ilkel şartlarda çalıştığı için, bir hekime günde 120-150 hasta
düştüğü için, vatandaş en kolay yolu seçmiştir. Tabiî, bundan da, SSK'da
çalışan hekim arkadaşlarım çok büyük üzüntü duymuşlardır. Bunu, bilmiyorum,
Sayın Bakan biliyorlar mı?
Yine, bu kuruma bağlı
olarak, diğer bir konuya değinmek istiyorum. Hem SSK'ya bağlı hem de Bağ-Kurda
ödenmiş primleri olup, sonunda malulen emekli olmuş olan insanlar, uzun
zamandan beri emekli olamamaktadırlar. Mart ayından beri yaptığım iki girişimde
-isterlerse Sayın Bakan, bu isimleri de verebilirim- biri Bağ-Kur ve biri
SSK'dan olmak üzere, malulen emekli olmak isteyen iki kişi için bu kuruluşların
genel müdürlüklerine başvurdum; ama, sekreter düzeyinden öteye, bir parlamenter
olarak, geçemedim. Her seferinde verilen cevap şudur: "Malulen emeklilik
dosyaları açılmamaktadır efendim" diyorlar ve telefonu yüzümüze
kapatıyorlar. Bu da, Sayın Bakanın bilgisine sunulur efendim.
Bir başka konuya gelmek
istiyorum arkadaşlar. Bağ-Kur, SSK, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Fonu ile diğer kamu çalışanlarına verdikleri reçetelerin karşılıklarını, eczaneler,
geri alamamaktadır. Yasal olarak onsekiz günde ödenmesi gerekirken, aylardır
parasını alamayan eczaneler vardır ve bu eczaneler, artık kapanma noktasına
gelmişlerdir. Dediğim gibi, onsekiz günde ödenmesi gereken paraları, aylarca
alamamaktadırlar. Bu da, Sosyal Güvenlik Bakanlığının dikkatine sunulur.
Yine bu bağlamda, KDV
oranlarının sağlıkta çok yüksek olduğunu daha önceki bir konuşmamda da
vurgulamıştım. Yalnız çocuk mamaları dışında, ilaçtaki KDV oranı yüzde 18'dir
arkadaşlar. Bu, mutlaka düşürülmelidir. Sosyal devlette, bu, mutlaka aşağı
çekilmelidir arkadaşlarım.
Ülkemizin dört bir
yanında 24 saat kesintisiz hizmet veren yaklaşık olarak 22 000 tane eczane
bulunmaktadır ve bu eczanelerde çalışan 150 000 dolayında görevli vardır,
eczacı ve yardımcıları. Eğer, bu şekilde davranılacak olursa, bu eczanelerin
hak ettikleri paralar yerine verilmeyecek olursa, bu eczanelerin birçoğu
kapanacak ve eczanelerde çalışanların da büyük bir kısmı işsiz kalacaktır. Yine
bunu da, Sayın Sosyal Güvenlik Bakanının dikkatine sunmak istiyorum.
Daha gerçekçi ve daha
yapıcı yasalarda, ülkemiz insanına yaraşır sosyal güvenlik şemsiyesinin
açıldığı günleri hep birlikte görmek dileklerimle, hepinize saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyurt.
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin; buyurun.
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına, söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
görüşülmekte olan kanun tasarısına baktığımız zaman, tasarının, ilkönce, 16
Mayıs 2000 tarihinde zamanın Başbakanı Sayın Ecevit tarafından Türkiye Büyük
Millet Meclisine sevk edildiğini görüyoruz. Şimdi de, tasarı, 22 nci Yasama
Döneminde güncelleştirilerek Meclisin önüne getirilmiş bulunuyor; yani, AKP
olarak, yine, kucağınızda bulduğunuzu söyleyeceğiniz bir yasa tasarısıyla karşı
karşıyayız; ama, üzülerek ifade edeyim, konuşmacı arkadaşlarım da belirttiler,
bu yasa tasarısının hangi mantıkla hazırlandığını çok anlayabilmiş değilim.
Türkiye'de sosyal
güvenlik sisteminde bir tıkanma olduğu, burada bir sorunun varlığı, herkes
tarafından bilinen bir gerçek. Eğer, ortada bir sorun varsa, bu sorunun ne
olduğu iyi tanımlanmalı ve bu soruna çözüm bulacak önermeler de ona göre
kurgulanmalı.
Sosyal güvenlik alanında
getirilen düzenlemelerin, her şeyden önce, sosyal tarafların beklentilerine uygun,
bireylerin çıkarlarını gözeten ve onların sosyal güvenlik haklarına sahip çıkar
biçimde kendi kişisel yararlarını sistem içinde gördükleri, bir başka deyişle,
gönül rızalarına uygun ya da en azından reddedemeyecekleri düzenlemeler olması
gerekir. Sosyal güvenlik gibi bir konuya getirilen acele yaklaşımlarla soruna
çözüm bulabilmenin olanağı yoktur. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Başkanı Sayın Güler, bunun, çok çağdaş bir düzenleme olduğunu her ne
kadar belirtmiş olsa da, SSK eski Genel Müdürü, şimdi milletvekili olan
arkadaşım Sayın Kılıçdaroğlu'nun da biraz evvel belirttiği gibi, böyle bir
kurumun kuruluş mantığını anlayabilmiş değilim. Her şeyden önce, Türkiye'de
devletin yapısının hantal olduğunu, bürokrasinin fazla olduğunu ve pek çok
kurum arasında yetki ve kavram kargaşası olduğunu söylüyoruz.
Bu, Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Tasarısına baktığımız
zaman, ülkemizde var olan sosyal güvenlik kurumları içerisinde norm ve standart
birliği sağlamak, finansman ve aktuaryel hesaplarını kontrol etmek,
denetlemekle, vesaire, gerekçelendirilmiş; ama, norm ve standart birliği
sağlayabilmek için, her şeyden önce, sosyal güvenlik kurumlarından Emekli
Sandığının bunun içinde ele alınması, birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Elbette, Çalışma Bakanlığımız, bağlısı olarak, SSK, Bağ-Kur ve İşsizlik
Sigortası Fonunu yürütmekle görevli olduğu için, İş Kurumu, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak faaliyetlerini sürdürüyor.
Yine, Sayın Güler'in
belirttiği, hepimizin de bildiği gibi, şu anda, bu Bağ-Kur ve SSK'nın temel
kanunları yok. İŞKUR'u geçtiğimiz haftalarda yasalaştırdık, Meclisimizde
yürürlüğe girdi. Orada yapmış olduğumuz düzenlemeyi de çok iyi anımsıyorum;
İŞKUR'u da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı bir kurum olarak bu
Meclisten geçirdik.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi biz, bir taraftan bürokrasiyi azaltacağız diyoruz; ama, Bakanlığa bağlı,
yeniden, koskoca bir kurum ihdas ediyoruz ve Bakanlığın altında da ilgili
kuruluşlar... O ilgili kuruluş dediğimiz kurumların -mevcut uygulamadan önceki;
yani, şu anda temel yasaları olmadığı için- eski yasal düzenlemelerine
baktığımızda, hepsi özerk kurumlar idi; SSK ve Bağ-Kur. Genel müdürleri,
yönetim kurulları, genel kurulları var. İdarî ve malî açıdan özerk kurumları,
bu Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının ilgili kurumu haline getiriyoruz ve bu
kuruluş da doğrudan bakanlığa bağlı. Zaten, bu kurumların çöküntü içine
girmesinin asıl nedeninin, çok fazla siyasal müdahaleler olduğu, herkes tarafından
bilinen bir gerçek iken, şimdi, doğrudan doğruya bakanlığa bağlı olan bir
kuruluşun ilgili kurumu haline getirilmeleri, bu kuruluşları, daha işlevsiz
hale getirecek.
Şimdi, bu Sosyal Güvenlik
Kurumunun teşkilat şemasına baktığımız zaman, tam bir hantal yapı. Gerçekten,
Sayın Bakan bu konuda ne kadar araştırma yaptı, nasıl oldu bilemiyorum; ama,
şemasını iyi incelediğinizde göreceksiniz ki, müsteşar, müsteşar yardımcısı,
altında genel müdürler, altında bir sürü müşavirlik, sonra daire başkanlıkları,
sonra şube müdürlükleri, diğer alt birimde memurlar ve taşra teşkilatı; koskoca
bir hantal yapı.
Eğer, bizim, yeniden
birilerine bir kadro açmak, bir yerlerde görev vermek gibi bir düşüncemiz yok
ise, gelin, bunu sağlıklı bir şekilde ele alalım. Eğer, yapılması gereken işlem
çok acil ise, SSK ve Bağ-Kurun da, -İŞKUR'da olduğu gibi- yasal düzenlemelerini
yapıp, onların var olan sorunlarına kısa süreli çözüm bulduktan sonra,
yapılması gereken, Emekli Sandığını da içerecek bir şekilde, sigorta dallarına
göre, yani, Türkiye'nin de imza koyduğu ILO sözleşmesine uygun tarzda, yönetim
kurulu ve başkanın altında, sigorta dallarına göre yeni bir sosyal güvenlik
şemsiyesini oluşturup, bütün kurumları tek çatı altında birleştirmektir.
Bakınız, çelişkilerle
dolu dedim. Burada, yasa tasarısına baktığımız zaman görüyoruz ki
"Finansman ve Aktüerya Daire Başkanlığı" diye bir başkanlık
oluşturuluyor; ama, arka taraftaki cetvellerde belirtilen kadrolara baktığımız
zaman, bir tek aktüer kadrosu ihdas edilmemiş. Ne var; sosyal güvenlik uzmanı.
Değerli arkadaşlarım,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi bir bakanlık, Sosyal Sigortalar
Kurumu Genel Müdürlüğü ya da Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ya da bu fonların
finansman işleriyle uğraşan herkes bilir ki, sosyal güvenlik uzmanlığı ile
aktüer uzmanlık çok farklı kavramlardır ve farklı görevlerdir. 1980'den sonra,
Sosyal Sigortalar Kurumunun, Aktüerya Daire Başkanlığı kaldırıldıktan sonra,
hesapları allak bullak oldu; nerelere, nasıl kullanıldığı belli olmaz bir
konuma geldi.
Şimdi, şunu kabul
ediyoruz: Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'de, sosyal güvenlik sistemi, sosyal
devlet uygulamalarının terk edilmesiyle birlikte, iyice çöktü. Gerçekten, pek
çok az gelişmiş ülkede olduğu gibi, ülkemizde de, sosyal güvenlik
hizmetlerinin, devlet tarafından, yurttaşlarına, Anayasanın 60 ıncı maddesinde
belirtildiği şekilde götürülmesi yerine, birtakım hizmetlerin özelleştirilmesi,
bazı hizmetlerin piyasalaştırılması, piyasadan satın alınması yöntemleriyle,
Sosyal Sigortalar Kurumu, giderek, yurttaşlarına, sosyal güvenlik şemsiyesini
taşıyamaz konuma geldi.
Tabiî, ülkemizde, sigorta
hizmetlerine baktığımız zaman, bir yanda sosyal sigorta -ki, zorunlu prim ödeme
esasına bağlı- diğer yanda sosyal yardım ve sosyal hizmet anlayışları
çerçevesinde sürdürülüyor. Bunlar, sadece, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığıyla
değil; bunun yanında, sosyal hizmet alanında, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu gibi, karşılıksız, sürekli hizmet veren kuruluşlar olduğu gibi,
belirli sürelerde yardım yapan kurumlar da mevcut. Eğer, sosyal güvenlik
şemsiyesini bir bütün olarak ele almak gerekiyor ise, bütün düzenlemeleri,
yani, sadece, SSK, Bağ-Kur, İŞKUR ve Emekli Sandığı değil, mesela,
belediyelerimizde, yerel yönetimlerde de zaman zaman rastladığımız, örneğin,
İstanbul Belediyesindeki Darülaceze gibi kuruluşların da düzenlemelerini bir
bütün halinde ele alarak, ülkemizin bu acil sorununa parmak basmak ve çözüm
bulmak gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, hem Plan ve Bütçe Komisyonunun raporunu hem Bakanlığın hazırladığı
metni hem de karşı oy yazılarını tek tek inceledim. Gerçekten, Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı, yasalaştığı
takdirde, bu alanda hizmet üretmeyecek, sorun üretecektir...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin,
konuşmanızı toparlar mısınız.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
...ilgili kuruluşlarla
yetki kargaşası başlayacaktır; kimlerin, nasıl, hangi hizmetleri yapacağı iyice
birbirine girecektir. Özerk kuruluşların, ilgili bakanlığa doğrudan bağlı bir
kuruluşun alt biriminde görev yapması, hukuksal yapımıza da, dokusuna da uygun
değildir. O nedenle, burada, bir inatlaşmanın, bu yasa doğrudur demenin hiçbir
mantığı yok. Kaldı ki -konuşmamın başında da söyledim- bu tasarı, AKP
Hükümetince ya da Grubunca hazırlanmış bir tasarı değil. Vaktinde, sosyal
tarafların görüş ve düşünceleri tam olarak alınmadan, iyice olgunlaştırılmadan,
tartışılmadan hazırlanmış bir tasarı olduğu için, bunun geri çekilerek, Sosyal
Sigortalar Kurumunun ve Bağ-Kurun kanunlarının görüşülmesinin daha yararlı
olacağını düşünüyor, hepinizi bir kez daha selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Tasarının tümü üzerinde,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sözlerimin başında, saygıyla selamlıyorum.
Huzurunuza getirmiş
olduğumuz tasarı, iki bölümden oluşuyor. Birincisi, Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığının kurulmasıyla, diğeri de, Bakanlık merkez teşkilatındaki yeni
yapılandırmayla ilgili bölümleri içermektedir.
Hepinizin bildiği gibi,
Anayasamız, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu ifade etmektedir ve
sosyal devlet olmanın gereği de, ülkede yaşayan vatandaşlara olabildiğince
kaliteli bir sosyal güvenlik hizmeti sunmaktır.
Hepinizin bildiği gibi,
ülkemizde sosyal güvenlik kuruluşları olarak hizmet eden kuruluşlarımız, başta
Sosyal Sigortalar Kurumu olmak üzere Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve son olarak,
işsizlik sigortası uygulamasıyla birlikte, Türkiye İş Kurumu, bu sosyal
güvenlik kuruluşlarımız arasına katılmış bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
ülkemizde SSK kapsamında 33 500 000 ve Bağ-Kur kapsamında 15 500 000
vatandaşımız bulunmakta ve Emekli Sandığında ise 10 700 000 vatandaşımız Emekli
Sandığı hizmetlerinden yararlanmaktadır; yani, nüfusumuzun toplam yüzde 86'sı
sosyal güvenlik kapsamı içerisinde bulunmaktadır. Sizin de mutlaka dikkatinizi
çekmiştir; sosyal güvenlik kuruluşlarımızın gerek bağlı olduğu kuruluşlar
gerekse bu kapsamda bulunan vatandaşlarımıza uyguladıkları sigorta kollarındaki
farklılıklar dolayısıyla, sosyal güvenlik kuruluşlarımız çok dağınık bir yapı
arz etmektedir. Sosyal güvenlik kuruluşlarımızın bu şekilde dağınık bir görünüm
arz etmesi, vatandaşa sigorta ve sağlık hizmeti sunumunda büyük sorunları
beraberinde getirmektedir. Bu sebeple, hükümetimiz, açıklamış olduğu Acil Eylem
Planında, bütünleştirilmiş bir sosyal güvenlik sistemini gerçekleştirmeyi
kendisine hedef olarak seçmiştir. Şu anda tartıştığımız, huzurunuzda bulunan
tasarı da bunun ilk adımlarından biridir. Şu anda, Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan
Bağ-Kur Yasası, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı Yasası da bu hedefi
gerçekleştirecek önemli adımlardan biridir.
Değerli arkadaşlarım, bu
kurum ne yapacaktır, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ne yapacaktır; arz
ettiğim gibi, çok dağınık yapıda bulunan sosyal güvenlik kuruluşları arasında
koordinasyonu sağlayacaktır, bunlar arasında norm ve standart birliğini
sağlamayı kendine hedef tutacaktır. Öyle ki, bugün, sosyal güvenlik
kuruluşlarımızın hangi esaslarla yürüdüğü, hangilerinin hangi sigorta kollarından
vatandaşları istifade ettirdiği... Bu sunulan hizmetler arasında o kadar
farklılıklar var ki, bu da, bütünleştirilmiş bir sosyal güvenlik sisteminden
bizi çok uzaklara götürmektedir. Dolayısıyla, bu kurum, arz ettiğim, sosyal
güvenlik kuruluşları arasındaki koordinasyonu, norm ve standart birliğini,
bunların aktuaryel yapısını, finans yapısını, istatistik verilerini toplayarak,
yönetime, bu sosyal güvenlik kuruluşlarımızın resminin tamamını çekme imkânı
verecektir. Sadece resim çekmekle kalmayacak, bu sosyal güvenlik kuruluşlarımız
arasındaki aksamaları ve eksikleri de gidermek için bütünsel bir plan yapma
imkânını da verecektir. Yani, bu tasarı için "acele edildi" filan
deniliyor; aslında, Türkiye, bu konuda geç bile kalmıştır. Bu ihtiyacı bizden önceki
hükümetler de hissetmiştir ve bir kanun hükmündeki kararnameyle, bu sosyal
güvenlik kurumu başkanlığı kurulması ihdas edilmiştir. O da, bilindiği gibi,
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için, bu kanun hükmündeki
kararnamede öngörülen teşkilat, bugüne kadar yasasız gelmiştir. Bunun daha
evveliyatı vardır. Bu fonksiyonları görmek üzere, Çalışma Bakanlığı bünyesinde
Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü vardı. Bu kanun hükmündeki
kararnameyle, Çalışma Bakanlığındaki Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel
Müdürlüğü iptal edilmiş, yerine, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ihdas
edilmiştir. Demek istediğim şudur: Bu yeni kuruluşla birlikte burada ilave bir
kadro, bir şişkinlik, bürokraside bir artış söz konusu değildir. Netice
itibariyle, bu kuruluş, 1 başkan, 2 başkan yardımcısı ve 4 daireden
müteşekkildir ki, eski genel müdürlük yapısıyla birlikte bunları da
değerlendirdiğimiz zaman, bürokrasi konusunda bir artırım olmadığını da
görmekteyiz.
Evet, sosyal güvenlik
konusunda, ülke olarak, Meclis olarak çok dikkatli olmamız gerektiğini ve
mutlaka, geleceğe dönük sağlıklı projeksiyonlar yapmak zorunda olduğumuzu,
rakamlar bize göstermektedir.
Bir arkadaşım da söyledi;
2002 yılında bu sosyal güvenlik kuruluşlarımıza -Emekli Sandığı da dahil-
Hazineden yapılan transfer 10 katrilyon liradır. Bu rakam, 2003 yılı bütçesinde
14,5 katrilyon liradır. Yatırımlara 7 katrilyon lira ayırabildiğimiz bir bütçe
içerisinde 14,5 katrilyon liralık bir açık, gerçekten, büyük bir rakamdır.
Burada bir parantez
açarak şunu ifade etmek istiyorum: Yani "sosyal güvenlik kuruluşlarının
açıkları, açıkları" diye devamlı bahsediliyor. Burada, bu 14,5 katrilyon
liralık Hazine transferinin de tartışılması gerektiği fikrindeyim. Sosyal
devlet olmanın gereği olarak sosyal güvenlik kuruluşlarının yapmış olduğu bu
hizmete, devletin de bir şekilde katkı vermesi gerekiyor. Bu sistemi, sadece
işçi ve işverenlerden aldığımız primlerle döndürmek, salt o dar çerçevede bu
kurumların aktuaryel dengesini kurmak, geçmişte mümkün olmadı. Son on yıldır da
-1990'dan itibaren- bu kuruluşlarımızın, maalesef, aktuaryel dengesi bozulmuş
durumda. Dolayısıyla, bu "sosyal güvenlik açığı" diye tabir ettiğimiz
açığın da, sağlıklı bir zeminde tartışılmasının faydalı olacağı kanaatindeyim;
çünkü, çoğu ülkelerde devlet, işçi ve işveren yanında, sosyal güvenlik
sistemine katkı sağlamaktadır; devlet, belli oranlarda, üçlü bir yapı olarak,
bu sistemin işleyişine katkı vermektedir. Denilebilir ki, biz de, Hazine
transferleri yoluyla bu sisteme bir şekilde katkı veriyoruz, katkı vermeye de
devam ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye genç nüfusa sahip olmasına rağmen -ki, genç nüfusa sahip ülkelerde
sosyal güvenlik sistemlerinin fazla sıkıntısı olmaz- sosyal güvenlik
sistemimizde sıkıntılarımız var; biraz evvel açıklarını, aktuaryel dengesini
arz ettim. Bu kurumlarımızı, mutlaka, uzun vadede, sağlam, ayakları üzerinde
durabilecek bir yapıya kavuşturmamız gerektiği inancındayım. İşte, Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığı, bu sözünü ettiğim sosyal güvenlik kuruluşlarımızı,
kurumsal manada, sağlıklı bir yapıya kavuşturacaktır.
Arkadaşlarım, haklı
olarak "Emekli Sandığı nerede, sosyal yardım ve hizmet kurumları
nerede" diye sordular. Elbette, bunlar da, bizim Acil Eylem Planında
açıklamış olduğumuz bütünleştirilmiş sosyal güvenlik sistemi içerisinde
yerlerini alacaklardır; ama, ilk etapta, bunun temeli olarak, şu anda
huzurunuza getirmiş olduğumuz yasa tasarısıyla, Bakanlığıma bağlı sosyal
güvenlik kuruluşları arasındaki koordinasyonu sağlamaya, bilahara da, Emekli
Sandığının ve diğer sosyal yardım ve hizmet kurumlarının bu bütünleştirilmiş
sosyal güvenlik sistemi içerisinde yer bulmasını sağlamaya çalışacağız.
Tasarımızın ikinci
bölümü, Bakanlık merkez biriminde yeni yapılanmayla ilgilidir. Bunlardan en
önemlisi, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünü yeniden yapılandırıyoruz.
Çalışma hayatımızda, işçilerimizi, çalışanlarımızı meslek kazaları ve meslek
hastalıklarına karşı korumak büyük önem arz etmektedir. Bu ihtiyacı karşılamak
için, bu genel müdürlüğümüzü yeniden yapılandırıyoruz.
Bilgi İşlem Daire
Başkanlığı, teknolojiye uygun olarak yeniden ihdas edilmektedir. Merkez
teşkilatımızda, bunun gibi, çağın gereklerine uygun, güncel ihtiyaçlarımıza
cevap verecek yeni düzenlemeler yapılmaktadır.
Tasarımız, kısaca arz etmiş
olduğum bu iki ana bölümden oluşmaktadır; ama, bu, bizim sosyal güvenlikte
yapacağımız ilk ve son tasarı veyahut da hamle değildir. Bu, ilk basamağı
olacaktır. İfade ettiğim gibi, Bağ-Kur Yasası, Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığı Yasası da bunun ileri adımları olacak. İleriki aşamada da, Emekli
Sandığı ve sosyal yardım ve hizmet kurumlarını da bu sisteme entegre etmek
suretiyle, sizlerin onayıyla, sizlerin izniyle, Türkiye'de, sosyal politika
alanında önemli bir reformu gerçekleştirmiş olacağız.
Değerli arkadaşlarım,
izninizle, çok saygıdeğer konuşmacıların temas ettiği birkaç noktaya da cevap
vermek istiyorum. Bunlardan birisi, 1 Temmuz itibariyle başlatmış olduğumuz
Sağlık Bakanlığı ile Sosyal Sigortalar Kurumu arasında başlatılan Kamu Sağlık Tesislerinin
Ortak Kullanılma Projesidir. Burada, tabiî, hiç kimse, mutlaka yanlış
anlamayacaktır; yani, Sigortada hizmet yapan sağlık personelimizin,
hekimlerimizin yetersiz olması gibi bir iddiayı ileri sürmek ve kabul etmek
mümkün değildir. Gerçekten, insanüstü bir gayretle hizmet veren ve kaliteli
hizmet veren çok değerli hekimlere ve sağlık personeline sahibiz; ama,
şansızlığımız, fizikî imkânsızlıktır.
Değerli arkadaşlarım,
Sosyal Sigortalar Kurumu olarak, 35 000 000 nüfusa 140 hastane ve 10 000 hekimle
hizmet etmeye çalışıyoruz. Bu, mucize gibi bir şey. Onun için, bu büyük projeyi
dönüştürünceye kadar, kısa vadede, Sağlık Bakanlığı ile iki kurumun hem
personelini hem de fizikî imkânlarını birleştirmek için bir proje başlattık. Şu
an itibariyle, daha önce Sosyal Sigortalar Kurumu sağlık tesislerine uğrayan
hastalarımızdan yüzde 20 nispetinde bir oran, devlet hastanelerimize veyahut da
ilk basamak tesislerine gidiyorlar. Bunun, bizim SSK hekimlerinin üzüleceği bir
nokta olmaması lazım; çünkü, dediğiniz gibi, günde 1 doktorumuzun 40-50 hasta
muayene etmesi en idealidir; ama, onlar, 100'ün üzerinde hastaya bakmak gibi
bir mecburiyetle karşı karşıya kaldıkları için, bunda büyük bir zorluk
çekiyorlardı. Bu, biraz da onların daha verimli çalışmalarına imkân verecek bir
uygulama. Bunu, ilk etapta, 6 vilayetimizde başlattık. İnşallah, uygulamanın
olumlu sonuçlarını gördükçe, bunu diğer vilayetlerimize de yaygınlaştıracağız.
Burada önemli olan hastanın statüsü değil, yani, SSK'lı olması, Emekli
Sandığına bağlı olması, Bağ-Kurlu olması, yeşil kartlı olması önemli değil;
önemli olan, devlet olarak bizim, bu insanlara en iyi şekilde, sağlıklı ve
kaliteli bir sağlık hizmeti sunmayı hedeflememizdir. Görebildiğim kadarıyla,
uygulamamız, şu anda, ufak tefek eksikliklerine rağmen büyük bir başarıyla
yürütülmektedir. Aksayan noktaları da en kısa zamanda gidermek için her iki
Bakanlığın çalışanları, bürokratları büyük bir gayret içerisindedir. Biz de,
Bakan olarak, bu uygulamayı günü gününe takip ediyoruz. İnşallah, daha verimli
şekilde, vatandaşlarımızın hizmetine bu sağlık hizmetlerini sunma konusundaki
gayretimizi devam ettireceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
özetle, tasarı hakkında size arz etmek istediklerim bunlar. Konuşan
arkadaşlarımıza, değerli katkılarını veren arkadaşlarımıza, bütün gruplarımıza
çok teşekkür ediyorum.
Tasarımızın Türk sosyal
güvenlik sistemine hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU TEŞKİLÂTI KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Tanımlar ve Kuruluş
Amaç
MADDE 1. - Bu Kanunun
amacı; Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü ve Türkiye İş
Kurumu Genel Müdürlüğü arasında koordinasyonu ve sosyal güvenlik alanındaki
uygulamalarında norm ve standart birliğini sağlamak, aktüeryal hesaplarını
incelemek, malî hareketlerini ve çalışmalarının kuruluş amaçlarına uygunluğunu
izlemek ve ortak veri tabanı oluşturulması için gerekli çalışmaları yapmak
üzere idarî ve malî bakımdan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı,
genel bütçeye dahil Sosyal Güvenlik Kurumunun kurulmasına, teşkilat, görev ve
yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir.
BAŞKAN- Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Trabzon Milletvekili Akif
Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatı Kanunu Tasarısının 1 inci maddesine ilişkin olarak
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 1 inci
maddesine göre, Sosyal Güvenlik Kurumunun kurulmasının iki temel amacı var.
Birincisi, sosyal güvenlik politikalarının belirlenmesi; ikincisi de, çeşitli
sosyal güvenlik kurumları arasındaki norm ve standart birliğinin sağlanması. Bu
iki temel amacı gerçekleştirmek üzere kurumun kurulması öngörülüyor; yani, 3
tane sosyal güvenlik kurumumuz var -Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK ve işsizlik
sigortasını yöneten İş Kurumunu da ilave edersek, bu dört kurum arasındaki
uygulama birliğini sağlayacak. Nedir?.. Örneğin, maaşlar arasındaki çok büyük
uçurumu ve dengesizliği -eşitleyecek demiyorum; ama- dengeleyecek veya sağlık
hizmetlerinin sunumundaki farklılıkları daha uyumlu bir hale getirecek.
Olabilir, bu niyetlerle yola çıkan bir örgüt kurmak gerekiyorsa, tabiî ki bunu
kurmak mümkündür; ancak, 1 inci maddeyle öngörülmüş olan yapılanma şekli, bizim
idare sistemimize uygun değildir. Kurum, genel bütçeye dahil olarak
kurulmaktadır; yani, bir bakanlıktan farkı yoktur; ama, buna rağmen, bir
tüzelkişiliğe sahip kılınmıştır. Bu, bizim idarî sistemimize uygun değildir.
Bakanlıkların veya genel bütçeye dahil kurumların tüzelkişiliği yoktur; bütün
bunların hepsini, devlet tüzelkişiliği zaten kapsar. Bu yönüyle bir yanlış
düzenleme yapılmaktadır. Bu yanlışlık, gerçekten, bizim idare sistemimize uygun
düşmemektedir.
Yanlış bir düzenleme,
yani, tasarlanış şekli, daha doğrusu, bir tüzelkişiliğe sahip olarak kuruluyor
olması doğru değil; ama, varsın kurulsun diyelim. Peki, sosyal güvenlik
politikalarını hakikaten uyumlaştırabilir miyiz; hakikaten, buralarda, kurumlar
arasındaki farklılıkları giderecek bir duruma gelebilir miyiz? Bunun için,
öncelikle, sosyal güvenlikte neredeyiz, buna bakmak gerekir. Sosyal güvenlikte
ne kadar prim tahsil ediyoruz ve ne kadar harcamamız var; sosyal güvenlikte
durum nedir dediğimiz zaman, öncelikle buna bakmak gerekir. Prim tahsilatımızda
durum şudur: Tüm sosyal güvenlik kurumlarının tahsil etmiş olduğu sosyal
güvenlik primlerinin -Emekli Sandığı keseneği olsun, işveren primi olsun, işçi
primi olsun- hepsinin toplamı, gelişmiş ülkeler ortalamasının yarısı
civarındadır. Örnek verecek olursak; 30 ülkenin üyesi olduğu OECD dediğimiz
örgütte, toplanan primlerin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 9,5'tir,
Türkiye'de bu yüzde 5,6'dır ve Avrupa Birliği ortalaması 11,4'tir. Yarı yarıya
bir düşüş vardır ve Türkiye'deki bu 5,6'lık oran, yükseltilmiş orandır; yani,
2000 yılının öncesinde çok daha düşüktür bu oranlar.
Peki, gelişmiş ülkelerin
topladığı primlerin yarısına yakın prim topluyoruz. Hangi oranlarla prim
topluyoruz diye baktığımızda, Türkiye'deki sosyal güvenlik prim oranlarının son
derece yüksek olduğunu görüyoruz. Prim tahsilatında yarısı düzeyindeyiz; ama,
oranları kıyasladığımızda, gelişmiş ülkeler düzeyinde, onlara yakın,
birçoğundan çok daha yüksek bir orana sahip olduğumuzu görüyoruz. Örnek
vereceğim: İşçi ve işveren sosyal güvenlik primlerinin toplam işçi
maliyetindeki oranı, Türkiye'de yüzde 30'dur. Bu, biraz önce sözünü ettiğim
OECD dediğimiz örgüte üye ülkeler ortalaması olarak yüzde 23,6'dır. Avrupa
Birliği oranı bile Türkiye'den düşüktür, yüzde 28,6'dır. G-7 ülkelerinde ise bu
oran yüzde 22,8'dir. G-7 ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler dışındaki ortalamayı
alırsak, bu oran yüzde 19,7'dir. Türkiye, oran yüksekliği olarak, bu G-7 ve
Avrupa Birliği dışındaki üye ülkelerden yüzde 50 oranında daha yüksek bir prim
oranına sahiptir.
Türkiye'de yapılan, çok
yüksek prim oranlarıyla sosyal güvenlik sistemini ayakta tutmaya çalışmak
olmuştur. Çok yüksek oranlarla, işveren yatırımdan engellenmektedir. Türkiye,
hak ettiği yatırımı yapabilmek için, Türkiye'nin gelişmiş ülkelerle olan
farkını kapatabilmesi için çok daha fazla yatırım yapması lazım; ama,
Türkiye'deki hem işçi üzerindeki hem işveren üzerindeki tüm sosyal güvenlik
prim oranlarının yüksekliği nedeniyle bu yatırımlar yapılamamaktadır.
Reform adına neler
yapılmıştır? Türkiye, sosyal güvenlikteki bu açmazını, tabiî ki, bu yıl fark
etmiş değildir, daha erken fark etmiştir; ancak, reform adına yapılan
düzenlemeler, prim matrahı ile ücretin vergi matrahının birbirinden ayrılması
olmuştur. Yani, siz ne ücret öderseniz ödeyin gerçekte, prim, belli bir
matrahtan hesaplanmaktadır, asgarî ücretin birkaç katına ulaşabilen matrahlar
sözkonusu olabilmektedir. Bu, sosyal güvenlik sisteminin ihtiyaç duyduğu prim
hâsılatının çok dar bir tabandan, çok dar bir kesimden alınması sonucunu
yaratmaktadır; bu doğru değildir.
Burada, vergi barışı
yasalaştı, başka birçok yasalar kabul edildi; hepsinde söylediğimiz,
Türkiye'nin genel sorunu olan vergiyi tabana yayma sorununun halledilmesi
gerektiğiydi. Vergi, prim; bunlar aynı şeyler. Eğer, çok geniş tabandan daha
düşük oranlarla almıyorsanız, vergide veya sosyal güvenlik priminde adaletten
uzaklaşıyoruz demektir. Türkiye'nin önündeki mesele budur. Türkiye, istediği
kadar birçok kurum kursun; sosyal güvenlik kurumu kursun, Sosyal Sigortalar
Kurumunu isterse genel müdürlük olarak teşkilatlandırsın isterse başkanlık
olarak teşkilatlandırsın, hangi yapıyı yaparsa yapsın, karşılaşacağı tablo,
sonuçta geleceği tablo budur. Prim oranlarını nasıl daha düşürerek, daha yüksek
oranda hâsılat sağlayabiliriz ve prim oranlarının yüksekliğinin ekonomi
üzerindeki yükünü nasıl kaldırabiliriz, nasıl hafifletebiliriz; temel mesele
budur.
2003 bütçesine bakıyoruz,
sosyal güvenlik sistemi açık veriyor. Sosyal güvenlik sistemlerinin açık
vermesi yanlış bir şey değildir esasında. Kamu sosyal güvenlik sistemlerini,
devletler, tabiî ki, destekleyecektir; sadece prim gelirleriyle ayakta duran
bir sosyal güvenlik sistemini düşünmek mümkün değildir. Eğer, sosyal devlet
ilkesini benimsemişseniz, bu sisteme de bir miktar devletin destek vermesi
gerekir, desteksiz bir sosyal güvenlik sistemi olmaz; ancak, Türkiye bu
desteklerde nerededir; rakamlara bakacak olursak durum şudur: 2002 yılında,
bütçeden 11,2 katrilyon liralık bir transfer yapılmıştır; bu üç sosyal güvenlik
kurumuna bütçeden yapılan yardım 11,2 katrilyon liradır. 2003 yılına
geldiğimizde, bütçe ödeneğinin 14,9 katrilyon lira olduğunu görüyoruz.
İlk beş aylık uygulama
sonuçlarına baktığımızda, planlanmış olan bu ödeneğin yüzde 47'sinin harcandığını
görüyoruz, 7 katrilyon lira harcanmıştır. Bu eğilim devam ettiği müddetçe, yıl
sonu gerçekleşmesinin hedeflenen 14,9 katrilyon liranın oldukça üzerinde
olacağı anlaşılıyor; sosyal güvenlik sistemine en az 1-1,5 katrilyon liralık
bir yük daha gelecektir. Gelebilir, yani, sosyal güvenlik sisteminde doğru
şeyler yapıyorsanız, tabiî ki, bu yükü de karşılamanız gerekir; ancak, tabiî
ki, yükü sağlıklı kaynaklardan karşılamanız gerekir.
Hükümet, bu konuda, çözüm
olarak herhangi bir şey yapmış değildir; çözüm olarak, karşımızda, yine, bir
önlemler paketi vardır. Sosyal güvenlik sisteminde yapılan uygulamaların,
hükümet politikalarının sonucunda, biz, yeniden bir önlemler paketiyle karşı
karşıyayız.
Yılın başında SSK ve
Bağ-Kur emeklileri için verilmiş olan 75 000 000 ve 100 000 000 liralık farklar
-ki, çok düşük- emekli maaşlarının yükseltilmesi için doğru bir uygulama
olmuştur; ancak, daha sonra, hükümet, bu uygulamadan bir şekilde vazgeçmiştir,
emeklilere vermesi gereken enflasyon farkını vermeyip, onu ona saymaya
çalışmıştır. Bu, kesinlikle yanlış bir uygulama olmuştur.
Yine ne yapılmıştır;
Türkiye'de prim oranları yüksek...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
sizin, şahsınız adına da söz talebiniz var; sürenize 5 dakika ilave ediyorum.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu sene enflasyon hedefi
yüzde 20; ancak, hükümetin sosyal güvenlik prim oranlarında öngörmüş olduğu
artış yüzde 39,5, yüzde 40'tır. Enflasyon hedefinin 1 katı üzerinde bir oran
artışı planlıyorsunuz. Niçin; sosyal güvenlik sistemini ayakta tutmak için.
Sayın milletvekilleri,
bu, son derece yanlış bir uygulama olmuştur; daha temel tedbirler, daha köklü
tedbirler alınarak çözülmesi yerine, eski yanlışlığın devam ettirilmesi
öngörülmüştür. Neydi yanlışlık; yüksek oranlarla eldeki kişilere yüklenip,
onlardan bu hâsılatı elde etmek. Bu yanlış, bu ekonomiyi öldürmektedir, bu
ekonomi üzerinde bir yük teşkil etmektedir. Prim oranlarının mutlaka ve mutlaka
inmesi gerekir.
Türkiye'de işsizlik nedir
diye baktığımızda, sizlere birkaç rakam vermek istiyorum: 2001 yılı sonundaki
işsizlik oranı, açık işsiz oranı yüzde 6,6'dır. Bu rakamların doğruluğu,
yanlışlığı ayrıca tartışılabilir; ama, devletin resmî rakamlarıdır, ben de
onları kullanıyorum. 2002 yılında yüzde 7,8 büyümeye rağmen, işsizlik oranı,
2002 yılı sonunda, yüzde 6,6'dan yüzde 10,6'ya çıkıyor. 2003'e bakıyoruz.
2003'ün ilk çeyreğinde yine büyüme var; ama, işsizlik yine artıyor; işsizlik
oranı yüzde 12,3'e çıkmış. Ekonomide belki bazı göstergeler iyi, enflasyon,
büyüme, ihracat iyi; ancak, bu üç göstergenin iyi olması, her şeyin iyi olduğu
anlamına gelmiyor. Üç göstergeyi destekleyecek diğer unsurları iyi
yönetemezseniz, Türkiye yeniden sorunlarla karşı karşıya kalır. İyi olmayan
göstergeler nelerdir; işsizlik son derece kötü... Peki, Türkiye'de, bir Türkiye
İş Kurumu var, İşsizlik Sigortası Fonu var; bu fonu bu Türkiye İş Kurumu
yönetiyor. Bu fonun, işsizlik halinde, işsizlere gerekli ödemeleri yapması gerekir.
Fonun kurulma amacı buydu. Fonun varlığına bakıyoruz; 30 Haziran 2003 tarihi
itibariyle fonda 6,8 katrilyon lira para birikmiş. Çok büyük bir varlık. Ne
kadarlık ödeme yapılmış başlangıçtan bugüne; sadece 126 trilyon lira. Bu
harcamayı düştükten sonra, İşsizlik Fonunda, şu anda 6,6 katrilyon lira bir
paranın olduğunu görüyoruz. İşsizlik rakamlarını verdim; devletin rakamları.
İşsizlik artıyor; Türkiye, tarihinin en büyük krizini yaşadı ve işsizlik
artıyor. Şimdi, İşsizlik Fonunu, hükümet, şu anda kullanmayacak da ne zaman
kullanacak acaba?! Bu yasaları çıkarmak kolay; Sosyal Güvenlik Kurumunun
teşkilatı kurulabilir, Sosyal Sigortalar Kurumunun yasası gelebilir, Bağ-Kurun
yasası gelebilir; ama, hükümet, İşsizlik Fonundaki 6,6 katrilyon lirayı, belli bir
plan dahilinde, belli bir projeksiyon dahilinde işsizlere dağıtmak üzere,
işsizlerin acılarını dindirmek, işsizlerin yaralarını sarmak üzere, kısmen dahi
olsa, kullanmayı düşünmüyor.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; üç göstergenin iyi olduğunu söylemiştim; ama, ekonomide bu
göstergeleri destekleyecek diğer unsurları dikkate almazsak, Türkiye yeniden
sorunlarla karşı karşıya kalır dedim. Hatırlayacaksınız, 2000 yılında da
enflasyon oranlarında anlamlı bir iniş vardı. Yine, 2000 yılında ihracat iyiydi
ve 2000 yılında büyüme çok iyiydi. Hükümet, bu üç göstergeden son derece
memnundu. Sonunda yaşadıklarımızı hepimizi biliyoruz. Şu anda, Türkiye, bu üç
göstergenin iyi olmasına rağmen, ekonomide, hâlâ, birçok açmazla karşı
karşıyadır. İşsizlik artıyor, reel faizler hâlâ yüksektir. Reel faizler neden
yüksektir; reel faizler güven ortamıyla yakından ilgilidir. Hem IMF programını
uygulayacağım diyeceksiniz hem bunu ayak sürüyerek uygulayacaksınız hem
önlemleri almayacağım, yeni vergi getirmeyeceğim diyeceksiniz; ama,
sıkıştığınız, geldiğiniz noktada da, ben bu vergi önlemlerini alacağım
diyeceksiniz. Bunlar, ekonomiye, topluma, herkese zarar getirir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
konuşmanızı toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Toparlıyorum.
Tutarlı politikalar
uygulanmazsa, sadece sosyal güvenlikte değil, hemen her politika alanında
sorunlardan kurtulamayız.
Sabrınızı taşırdım. Çok
teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 2. - Bu Kanunda
geçen;
Bakanlık : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını,
Bakan : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını,
Kurum : Sosyal Güvenlik Kurumunu,
Başkanlık : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığını,
Kurul : Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma
Kurulunu,
Başkan : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanını,
İfade eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Sosyal Güvenlik Kurumu,
görevleri ve ilgili kuruluşları
MADDE 3. - Sosyal
Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu ile Sosyal Güvenlik
Kurumu Başkanlığından oluşur.
Sosyal Güvenlik Kurumu;
sosyal güvenlik politikalarının belirlenmesi ve bunların gerçekleştirilmesi
için gerekli tedbirleri almak, sosyal güvenlikle ilgili hak ve menfaatlerin
korunması ve geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapmak, yabancı ülkelerle
yapılacak sosyal güvenlik sözleşmeleri için gerekli çalışma ve hazırlıkları
yürütmek ve sonuçlandırmak, ilgili kuruluşları arasında koordinasyonu ve bu
kuruluşların sosyal güvenlik alanındaki uygulamalarında norm ve standart
birliğini sağlamak, aktüeryal hesaplarını incelemek, malî hareketlerini ve
çalışmalarının kuruluş amaçlarına uygunluğunu izlemek ve ortak veri tabanı
oluşturulması için gerekli çalışmaları yapmakla görevlidir.
Kurumun ilgili
kuruluşları şunlardır:
a) Sosyal Sigortalar
Kurumu Başkanlığı.
b) Esnaf ve Sanatkârlar
ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü.
c) Türkiye İş Kurumu
Genel Müdürlüğü.
Kurum, gerektiğinde
Bakanlık veya ilgili kuruluşlarının ana hizmet birimleri, yardımcı hizmet
birimleri ve danışma birimlerinden yararlanır.
Başkanlığın teşkilat
şeması Ek-1 sayılı cetvelde gösterilmiştir
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek;
buyurun. Sayın Kepenek, şahsınız adına da söz talebinde bulunduğunuz için,
konuşma süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve varsa, izleyenlerimiz;
görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleriyle
İlgili Yasa Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sosyal güvenlik, birey ve aileyi, işsizlik, emeklilik, yaşlılık, hastalık ve
ölüm durumunda ekonomik açıdan gelir kayıplarına karşı korumayı amaçlar ve bu
görev, esas olarak, devletin görevidir. Sosyal güvenlik, toplumsal barışı ve
dayanışmayı, sosyal eşitliği ve gönenci sağlayacak politikaların bütünlüğüdür.
Sayın Başkan, sözlerime
başlarken bir noktaya dikkatinizi çekeyim. Tasarının genel gerekçesinde 1961
Anayasası ile 1982 Anayasası karşılaştırılmakta; ancak, bu karşılaştırmada
yanlışlar yapılmaktadır. "Anayasanın 'Sosyal ve Siyasal Haklar' başlığını
taşıyan" denilmektedir 61 Anayasası için. Bu terim yanlıştır. 61
Anayasasında "Sosyal ve İktisadî Haklar ve Ödevler" başlığı altında
Üçüncü Bölüm vardır. Siyasî haklar da bundan sonra düzenlenmiştir. Bu tür
yanlışlar Yüce Meclise yakışmıyor ve yapılmamalıdır.
Daha da önemli bir şey
daha var: 61 Anayasası ile 82 Anayasası arasında, hele hele, sosyal hak ve
ödevler bakımından bir benzerlik aramak, bir koşutluk görmek, bir paralellik
kurmak, çok büyük bir siyasî cinayettir. Daha doğrusu, 82 Anayasasıyla sosyal
ve ekonomik haklar konusunda işlenen bir cinayete ortak olmaktır. Yüce Meclisin
böyle bir ortaklığa gereksinimi, ihtiyacı yoktur.
Nitekim, eğer 1961 ile
1982 Anayasalarının "sosyal ve ekonomik haklar" bölümleri sağlıklı
bir biçimde karşılaştırılırsa, çok şeyin içinin boşaltıldığı -1982
Anayasasında- sendikal hakların biçildiği, iktisadî, sosyal ve kültürel
kalkınmayla ilgili 41 inci maddenin tümüyle ortadan kaldırıldığı, çalışma hak
ve ödevi, ücrette adalet, sendika kurma hakkı, kapsamı ve benzeri konularda
1982 Anayasasının, çok çok gerilere düştüğü bilinen bir gerçektir.
Bu noktayı vurguladıktan
sonra, Türkiye'nin sosyal güvenlik sisteminin, öncelikle kapsamının çok dar
olduğunu belirtmek isterim.
Elimde, Devlet İstatistik
Enstitüsünün 2003 yılına ilişkin, yani bu yılın başında çıkarılan, üç ayına
ilişkin istihdam ve işsizlik verileri var. Buna göre, Türkiye'nin 20 244 000
olan toplam çalışanlarının yalnızca yüzde 26,6'sı SSK'lıdır, yalnızca 11,4'ü
Emekli Sandığına kayıtlıdır, yalnızca 12,1'i Bağ-Kurludur. Bu durum,
çalışanların yalnızca yüzde 50,1'inin sigortalı, yani, sosyal güvenlik
kapsamında olduğunu gösterir. Geriye kalan yüzde 49,9'unun, yani, 10 093 000
çalışanın sosyal güvenlik kuruluşlarıyla, kapsamıyla uzaktan yakından ilgisi
yoktur. Bu, kayıtdışı ekonominin doğrudan sonucudur ve bir toplumsal yaradır.
Devam edeyim; sosyal
güvenlikten yoksun bu 10 093 000 kişinin yüzde 65,5'i, kırsal kesimdedir,
sosyal güvenliğin hiç gitmediği yerdedir. Geriye kalan yüzde 34,5'i, yani, 3
484 000'i de kentlerde yaşamaktadır.
Bunun gibi, Türkiye'de
kadınların çalışma yaşamındaki yerinin çok sınırlı olması ve bu çalışanların da
yüzde 56'sının ücretsiz aile işçisi olması, sosyal güvenlik açısından çok daha
büyük bir yarayı oluşturmaktadır.
İki nokta daha var;
Cumhuriyet Halk Partisi Bilim, Kültür ve Yönetim Platformunun Ankara'da yaptığı
bir araştırma şunu gösteriyor değerli arkadaşlar: Çalışanların yüzde 17'si
asgarî ücretin altında bir ücretle çalışıyor. Yine, haftalık çalışma süresi çok
uzundur. 51 saatten 94 saate çıkmaktadır. 7 gün 12 saat, 6 gün 14 saat...
Şimdi, böyle şey olmaz. Bu yanlışların düzeltilmesi gerekir. Bu, 1800'lü
yılların başında İngiltere'de Dickens'in romanlarına konu olan yoksulluk
durumudur. Gelişmiş bir Türkiye'ye, AB yolundaki bir Türkiye'ye yakışan bir
durum hiç değildir. Ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısı, bu sosyal güvenlikten
yoksun ortamda bir tampon görevi görüyor. Devletin yerine, toplumsal dayanışma,
aile ilişkileri, dostluk, arkadaşlık, kardeşlik, memleketten gelen yiyecek,
toplumsal güvenlik işlevi görüyor. Bu durum, düzeltilmelidir. Toplumun,
toplumsal dayanışmayla kendi içinde yarattığı güvenlik sisteminin yerini,
devletin eliyle doğru düzgün işleyen bir sistem almalıdır.
Devam edelim: SSK, Emekli
Sandığı, Bağ-Kur gibi sosyal güvenlik kurumlarının hizmetlerinin niteliği çok
farklıdır, boyutları çok farklıdır. Burada bir uyum sağlanamamıştır.
Eşitsizlikleri gidermeye yöneliktir sosyal güvenlik. Sosyal güvenlik,
eşitsizlikleri gidermeye yöneliktir; ama, sosyal güvenlik kurumlarının kendisi,
tamamı, üçü de ayrı ayrı eşitsizlik kaynağıdır. Önce bunu bir düzeltmemiz
gerekir ve bu düzeltilmedikçe de çok fazla bir şey yapılamaz.
Sosyal güvenlik
sistemimizde, biliyorsunuz, devletin sadece yardımcı olma görevi vardır. Havuza
parayı ödeyenler, çalışanlarla işverenlerdir. Üçüncü ayak eksiktir; devlet
eksiktir. Dolayısıyla, devletin, sosyal güvenliğe doğrudan doğruya katkı
yapmasında kesin bir zorunluluk vardır. Bunun gibi, kamu çalışanlarının, sosyal
güvenlik haklarını tam olarak alabilmeleri için, bunların sendika hakkının bir
an önce, toplu iş sözleşmesi ve grevi de içerecek biçimde genişletilmesinde
yarar vardır.
Türkiye'de, 2003'ün
başında, bu yılın başında 732 000 çocuk işçi vardır. Türkiye bu yanlıştan, bu
ayıptan bir an evvel kurtulmalıdır.
Yine, bunun gibi,
Türkiye'de kamu kesiminde çalışanlar arasında -bunlar ister işçi olsun ister
memur olsun- çok büyük maaş farkları vardır, ücret farkları vardır;
kurumlararası büyük farklar vardır, kurum içinde büyük farklar vardır. Bunlar
düzeltilmelidir. Bunu düzeltmenin yolu, yüksek maaşları yok etmek, azaltmak
değildir; tersine, reel ücreti ve maaşı artırmaktır.
Türkiye sisteminin çok
olumsuz bir tarafı, sigorta primlerinin düzenli ödenmemesidir ve bu
ödenmemenin, bu prim toplamamanın maliyeti, faiziyle katrilyonlarca lirayla
bütçeye, hepimize yansımaktadır. O nedenle, devleti devlet olmaktan çıkaran,
hak ve adalet duygularını çok zedeleyen, işvereni kendi içinde eşitsiz kılan,
doğru iş yapanla yapmayanı ayırmayan bu prim toplama yanlışlığı ya da bozukluğu
kesinlikle düzeltilmelidir. Bu yapılmadan hiçbir şeyin düzelmeyeceği çok
açıktır. İşverenin ödeme yetersizliğine girmesi, iflas etmesi durumunda da
işçinin sosyal hakları mutlaka korunmalı ve kollanmalıdır.
Değerli arkadaşlar, biraz
da bu işin uluslararası düzeyinden söz edelim; çünkü, konumuz ona da
ilişkindir.
Türkiye, şimdiye kadar
çıkarılan 181 ILO sözleşmesinin yalnızca 39'unu imzalamıştır. Bu büyük bir
eksikliktir. Burada bir şeyin daha altını çizerek söyleyelim: Bildiğiniz gibi,
ILO, Birinci Dünya Savaşından sonra 1919'da işçi, işveren ve devlet üçlüsünün
ortak kuruluşudur. Uluslararası Çalışma Örgütü bir işçi kuruluşu değildir. Bu
üçlü sacayağının, işçi, işveren ve devlet sacayağının üzerinde anlaştığı,
kadınları, çocukları koruma ve kollamaya yönelik, sendikal haklara yönelik,
işçinin iş güvenliğine yönelik anlaşma ve sözleşmelerin tamamının Türkiye
tarafından bir an evvel onaylanması, işin başlangıcıdır, temelidir. Bu olmadan,
sosyal güvenlik alanında, çalışanların hakları alanında adım atma şansımız
yoktur. Bu temeli mutlaka kurmak zorundayız. Bunun gibi, Avrupa Birliğine uyum
politikaları bağlamında da Türkiye, çoğu kez Avrupa Birliğinin sosyal güvenlik
anlaşmalarını imzaladığı halde, bunların uygulanmasını tam olarak
gerçekleştirememektedir. O nedenle, denetim sürecinin etkinleştirilmesinde
yarar var.
Değerli arkadaşlar, bir
noktanın önemle altını çizmem gerekiyor. Türkiye'de bu konuda yorum yapanlar,
genellikle ekonomi, siyaset konusunda yorum yapanlar ve genellikle
derinlemesine araştırma yapmayanlar şu sonuca varıyorlar, diyorlar ki;
Türkiye'de sermaye birikimi yetersizdir, sermaye birikimi yetersiz olan yerde,
sosyal güvenlik de bu kadar olur. Bu görüş doğru değildir, çağımızın
gerçekleriyle doğrulanmamaktadır. Bildiğiniz gibi, kapitalist sermaye
birikimine Almanya geç başladı; İngiltere'den, Fransa'dan sonra gelen ikinci
kuşaktır. Almanya sanayileşmesini, Bismarck'ın 1800'lü yıllarda uygulamaya
koyduğu sosyal güvenlik sistemiyle, çok güçlü, çok sağlam götürdü ve sonrasında
da, bildiğiniz gibi, İngiltere'yi geçti. Bunu, şunun için söylüyorum: Önce
sermaye birikimi, önce kapitalistleşme -karaparasıyla akparasıyla, yeraltısıyla
yerüstüsüyle, kayıtdışısıyla kayıtiçisiyle- sonra da sosyal güvenlik mantığı
doğru değildir. Sosyal güvenlik ile sermaye birikimi, günümüzde, sağlıklı,
düzgün, demokratik ve uygun koşullarda gerçekleştirilebilir, çağımızın gerçeği
budur; bunu yadsımamak durumundayız.
Günümüzde ekonomik,
siyasal ve toplumsal gelişmenin temeli, sağlıklı işleyen, hakça, eşitlikçi bir
toplumsal güvenliği uygulamaya koymaktır. Biz, CHP olarak, böyle bir
uygulamanın her zaman izleyicisi olacağız. Bölgesel gelişmişlik farklarını
gidermek, zengin-yoksul arasındaki uçurumu kapatmak, gelir ve gelişmişlik
uçurumunu azaltmak için çok yönlü ve sağlam bir sosyal güvenlik sistemine
ihtiyacımız vardır. Biz -tekrar edeyim- bu doğrultudaki çabaları izleyeceğiz,
destekleyeceğiz.
Beni sabırla dinlediniz;
hepinize saygılar, sevgiler sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kepenek.
Madde üzerinde başka söz
talebi?..Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum
:
Sosyal Güvenlik Yüksek
Danışma Kurulu ve görevleri
MADDE 4. - Kurul, Bakanın
veya Müsteşarın başkanlığında, İçişleri, Maliye, Sağlık bakanları ile Hazine ve
Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarlıklarının bağlı bulunduğu Devlet bakanları
tarafından görevlendirilecek en az genel müdür seviyesinde birer temsilci,
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanı, Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü,
Türkiye İş Kurumu Genel Müdürü ve T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürü ile Türkiye
Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, işçi,
işveren ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından seçilecek birer
temsilciden oluşur.
Kurul, sosyal güvenlik
politikalarını belirler ve bunların gerçekleştirilmesi için alınması gerekli
tedbirleri kararlaştırır.
Kurul, her yıl Ocak ve
Temmuz aylarında Bakanlıkça tespit edilen gün ve gündeme göre toplanır.
Kurulun sekretarya
işleri, Kurum tarafından yerine getirilir. Kurulun çalışma usul ve esasları
çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebinde bulunan Samsun Milletvekili
Haluk Koç; buyurun.
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, Cumhuriyet Halk
Partisi adına ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
görüşülmekte olan yasa tasarısının 4 üncü maddesinde, Sosyal Güvenlik Yüksek
Danışma Kurulu ve görevleri tanımlanmıştır. Bu kurulun içeriğine baktığımızda,
Bakanın veya Müsteşarın başkanlığında yılda iki kez toplanması öngörülen bir
kurul; sosyal güvenlik politikalarının belirlenmesi, bunların
gerçekleştirilmesi için alınması gereken önlemlerin tartışıldığı bir kurul olarak
tanımlanmakta.
Şimdi, madde okunurken
belki dikkatinizden kaçmıştır; burada, Sayın Bakanın veya Müsteşarın
başkanlığında toplanırken, İçişleri, Maliye, Sağlık Bakanları ile Hazine ve
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlıklarının bağlı bulunduğu devlet bakanları
tarafından görevlendirilecek en az genel müdür seviyesinde birer temsilci ve
ondan sonra da çeşitli sosyal güvenlik kurumları sayılıyor; Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonu, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, işçi, işveren ve
kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından seçilecek birer temsilciden
bahsediyor. Şimdi burada bir eksiklik olduğu düşüncesindeyiz. Bunu, demin,
komisyon sıralarında Sayın Bakana da ifade ettim; çünkü, kendisi de, yasanın
genel sunusu sırasında söz aldığında, Sosyal Sigortalar Kurumunun, çok geniş
bir kitleye sağlık hizmeti verdiğini ve geniş bir kitleye de sosyal güvenlik
hizmeti verdiğini ve şaşılacak kadar dar bir sağlık kadrosu kapasitesiyle bu
hizmeti verme savaşında olduklarını ifade ettiler; tümüne katılıyorum; çünkü,
ben de, ikibuçuk yıl, Sosyal Sigortalar Kurumunda içhastalıkları uzmanı olarak
Malatya'da görev yapan bir kişiyim; yani, süreci de biliyorum, konumu da
biliyorum, çalışma koşullarını da biliyorum, insanların çektiği sıkıntıyı da
biliyorum, yani, bizzat içinde yaşayarak gelen bir kişiyim.
Şimdi, yine sosyal
güvenlik bakımından bakıyoruz; yine, emeklilerimizin geniş bir kesiminin hizmet
aldığı bir kurum şemsiyesi de var. Bu boyutla değerlendirdiğimizde, bu kadar
çok sivil toplum örgütü, dernek, sendika burada sıralanmışken, Türk Tabipler
Birliğinin, Türk Eczacılar Birliğinin birer temsilcisinin bu kurul içerisinde
görevlendirilmemiş olması, bence yadırgatıcı bir eksiklik olarak duruyor. Bunu,
Sayın Bakana arz ettim, biraz sonra da bir ek önergeyle huzurunuza gelecek,
sanıyorum bu eksikliği burada kapatmak mümkün olacak; çünkü, gerçekten,
özveriyle savaşan bir sağlık ordusu var bu konuda.
Yine, Türk Eczacılar
Birliği, son derece önemli bir meslek odası, meslek birliği; çünkü, son
uygulamaya baktığımızda, Sosyal Sigortalar Kurumuna mensup hastaların, pilot
bölgelerde, devlet hastanelerindeki hizmetlerden faydalanması süreci
başlatıldığında, bu insanlarımızın muayene olduktan sonra ilaçlarını alma
konusunda çok büyük sıkıntılar yaşadığını hem kendi bölgelerimizde pratik
olarak görüyoruz hem de bu konu basına çok geniş miktarda yansıdı ve sonradan
bir uygulamaya geçilerek, anlaşmalı eczanelerden de ilaçlarını alabilecekleri
söylendi. Yani, bilfiil bu olayın içinde olan bir meslek kuruluşu olarak gözüküyor;
onun için, ben, bir kere daha, sizin duyarlılığınıza seslenmek istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Türk Tabipler Birliği ve Türk Eczacılar
Birliğinin de, bu kurulda 1'er temsilciyle temsil edilmelerinin gerekli
olduğunu düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
yine, sosyal güvenlikle ilgili... Bakın, sosyal güvenlik kapsamına dahil
sigorta kolları arasında sağlık sigortası da yer alıyor. Sosyal Güvenlik
Kurumunca verilen sağlık hizmetlerine dair politikaların belirlenmesinde, bu
tür kuruluşların katkısının olacağı çok açık.
Yine, emekli sendikaları
var, Türkiye işçi emeklileri dernekleri var, cemiyetleri var; bu derneklerden
de 1'er temsilcinin kurulda bulunması, bence, katılımcı demokrasinin de güzel
bir örneğini oluşturacaktır. Bu da, o önergede, ek olarak yer almaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
anlayamadığım bir konu var; onu da paylaşmak istiyorum; belki, ufak bir siyasî
hiciv noktası da çıkıyor yine. Ben, İçişleri Bakanlığının buradaki görev
kapsamını pek anlayamadım. "Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu"
acaba, buradaki "güvenlik" kelimesini, başındaki "sosyal"
kelimesini görmeden mi değerlendiriyoruz, "güvenlik" kelimesini
görünce, hemen İçişleri Bakanlığını da olaya dahil ediyoruz; bunu anlayamadım.
Belki, komisyon sıralarından bu konuda bir açıklama gelir; bu merakımız da
tenzil edilmiş olur.
Bu konuda gelecek olan
önergelere destek vermenizi umuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
4 üncü madde üzerinde, 2
adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre okutup, sonra
aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 4 üncü maddesine "Türkiye Ziraat Odaları Birliği,"
ibaresinden sonra gelmek üzere "en çok üyeye sahip işçi emeklileri
derneği, Diş Hekimleri Birliğinden bir temsilci" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Eyüp Fatsa |
M. Necati Çetinkaya |
|
Ankara |
Ordu |
Elazığ |
|
T. Ziyaeddin Akbulut |
|
Yahya Baş |
|
Tekirdağ |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Son ve maddeye
en aykırı önergeyi okutuyor ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Birinci
Kısımdaki "Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri"
başlıklı Birinci Bölümün "Sosyal Güvenlik Danışma Kurulu ve
Görevleri" başlıklı 4 üncü maddesinin birinci bendindeki
"...Müsteşarın başkanlığında,"n sonra gelen "İçişleri"
ifadesinin metinden çıkarılarak, "işveren ve kamu görevlileri sendikaları
konfederasyonlarından" ifadesinden sonra gelmek üzere "Türk Tabipler
Birliği, Türk Eczacılar Birliği ve emekliler sendikalarından birer
temsilci" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Yakup Kepenek |
İzzet Çetin |
Enis Tütüncü |
|
Ankara |
Kocaeli |
Tekirdağ |
|
İsmet Atalay |
|
Ali Topuz |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz da Sayın Başkan;
"emekliler sendikası" olarak değil de, belki uygulamada bir şey,
"Türkiye işçi emeklileri dernekleri" diye, belki o şekilde anlamak
yahut da düzeltmek mümkün olabilirse...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Doğru "dernek" olarak...
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - "Emekliler sendikası"
diye herhalde önergede sayın milletvekilim...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Dernek... Dernek...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Dernek...
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Dernek mi; peki...
BAŞKAN - Önerge
sahipleri?..
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Bakan, birisi dernek, biri cemiyet.
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
10 tane işçi emekli derneği varsa 10 temsilcisi mi olacak?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - "En çok üyeye sahip"
dersek... Sınırlama yapalım.
BAŞKAN - Birleşime 5
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.55
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - 107 nci
Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
222 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 4 üncü maddesi
üzerinde verilen önergeler teknik bakımdan eksik olduğu için, önerge
sahiplerince düzeltilmesi için ara vermiştik.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, 2 önergemizi de geri çekiyoruz; yeni bir önerge veriyoruz.
BAŞKAN - Teknik
eksiklikleri giderilen ve birleştirilen önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 4 üncü maddesindeki "Türkiye Ziraat Odaları Birliği"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Diş Hekimleri Birliği, Türk Mühendis ve
Mimarlar Odaları Birliği, en çok üyeye sahip olan iki işçi emeklileri
derneğinden" ibarelerinin, ayrıca "işveren ve kamu görevlileri
sendikaları konfederasyonlarından" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacılar Birliği ve Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğinden" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Oğuz Oyan |
Agâh Kafkas |
|
Ankara |
İzmir |
Çorum |
|
Abdullah Erdem Cantimur |
|
Enis Tütüncü |
|
Kütahya |
|
Tekirdağ |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Sosyal Güvenlik Yüksek
Danışma Kurulunun oluşumunda demokratik bir yapı sağlanması için sivil toplum
örgütlerinin geniş katılımı amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı ve görevleri
MADDE 5. - Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığı bir Başkan, iki Başkan yardımcısı ve dört daire
başkanlığından oluşur.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı; ilgili kuruluşları arasında koordinasyonu ve bu kuruluşların sosyal güvenlik alanındaki uygulamalarında norm ve standart birliğini sağlamak, aktüeryal hesaplarını incelemek, malî işlemlerini ve tablolarını izlemek ve dört ayda bir kamuoyuna açıklamak, ortak veri tabanı oluşturulması için gerekli çalışmaları yapmak, yabancı ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmeleri için gerekli çalışma ve hazırlıkları yürütmek ve sonuçlandırmak ve 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklarla ilgili işlemleri yapmakla görevlidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın
Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, bu madde, bu yasa tasarısının özünü oluşturan bir
maddedir ya da özünü oluşturan maddelerden biridir.
5 inci maddenin içeriğine
baktığımızda, madde "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı; ilgili kuruluşları
arasında koordinasyonu ve bu kuruluşların sosyal güvenlik alanındaki
uygulamalarında norm ve standart birliğini sağlamak, aktüeryal hesaplarını
incelemek, malî işlemlerini ve tablolarını izlemek ve dört ayda bir kamuoyuna
açıklamak..." şeklinde devam ediyor; zaman açısından hepsine değinmek
istemiyorum. İfade etmeye çalıştığım gibi, bu madde, yasa tasarısının özünü,
esasını oluşturan maddelerden biri.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; konuyla ilgili görüşlerime geçmeden önce, buradaki "dört
ayda bir kamuoyuna açıklamak" ibaresinin "üç ayda bir" şeklinde
değiştirilmesinin son derece önemli olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bu konuda bir önergemiz vardır. Öyle sanıyorum, Prof. Dr. Sayın Yakup Kepenek,
bu konuda, önerge üzerinde söz alacaklardır.
Ben, bu maddeyle ilgili,
izin verirseniz, sosyal güvenlik alanındaki uygulamalarda norm ve standart
birliğini sağlama konusundan hareketle, Türkiye'de, sosyal güvenlik
sisteminde anasorunun ne olduğunu
dikkatlerinize sunmak istiyorum ve zamanın elverdiği ölçüde de bu konuda neler
yapılması gerektiğini somut bir şekilde dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal güvenlik alanındaki sorunların temel nedeni, sosyal
güvenlik alanında ulusal sosyal güvenlik sisteminin ve bunun temel taşlarının
oluşturulmamış olması yatmaktadır. Sistemsizlik, sistemsizlik, sistemsizlik...
Gerçekten, bugün, hiç kimse, hiçbir platformda, Türkiye'de ulusal sosyal
güvenlik sistemi vardır iddiasında bulunamaz; bulunması kesinlikle mümkün
değil.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Olacak.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Olması için elimizden gelen çabayı, tabiî ki, hep birlikte gösteriyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak da zaten, bu konuda, elimizden gelen desteği,
Adalet ve Kalkınma Partisine vereceğimizi her zaman ifade ediyoruz.
Türkiye'de ulusal bir
sosyal güvenlik sistemi olmadığı içindir ki, mevcut sosyal sigorta
programlarında; yani, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığında, Bağ-Kurda ve
Sosyal Sigortalar Kurumunda, her bir sigorta dalı için; yani, uzun vadeli
sigorta dalları (yaşlılık, maluliyet,
ölüm) ve kısa vadeli sigorta dallarında (iş kazası, meslek hastalığı, hastalık,
analık) her bir sigorta kurumunda ayrı normlar, ayrı haklar söz konusu.
Örneğin, yaşlılık aylığına hak kazanmada farklılıklar var, ödenen emekli
aylıklarında farklılıklar var, sağlık sigortası uygulamalarında farklılıklar
var; her alanda farklılıklar var. İşte, bu durum, değişik sigorta kurumlarına
bağlı üyeler arasında bir hak yarışmasına yol açıyor. Daha da ötede, bazen aynı
sigorta programı içerisinde yer alan üyeler arasında dahi, bir hak yarışmasına
başlandığı ya da hak yarışması yapıldığına sık sık tanık oluyoruz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; dikkatinizi çekiyorum, sosyal sigorta programlarından hemen başka
bir alana, sosyal yardım ve sosyal hizmet alanına zorunlu olarak atlama
gereğini hissediyorum; ulusal sosyal güvenlik sistemi olmadığı içindir ki,
özürlüler ile bakıma ve korunmaya muhtaç durumdaki her yaştan yurttaşlarımızın
sosyal güvenliklerini sağlayacak ve aynı zamanda sosyal sigorta programlarının
yetersizliklerini giderecek bir sosyal yardım ve sosyal hizmet anaprogramı da,
Türkiye'de, ne yazık ki, şimdiye kadar yürürlüğe sokulamamış durumda.
Çalışma gücünden kısmen
veya tamamen yoksun bulunan her yaştaki engelliler ile bakıma ve korunmaya
muhtaç durumdaki çocuk, yaşlı, yoksul, kimsesiz milyonlarca yurttaşımıza
götürülen hizmetler de son derece yetersiz kalıyor.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; peki ne yapacağız, ne yapılması gerekiyor, bu yasa tasarısı sevk
edilmeden önce ne yapılması gerekiyor, onu vurgulamaya çalışıyorum ve bu
tasarının -Sayın Bakanımız bizi bağışlasınlar- zamanlama açısından doğru
getirilmemiş bir yasa tasarısı olduğunu ifade ediyorum.
Ne yapılması gerekiyor?
İlk olarak, işçi, işveren ve devlet üçlüsünün uzlaşmasıyla, her bir sigorta
dalı için, ulusal sosyal sigorta normları ile hakları saptanmalıdır; ilk adım
bu olacak.
İkinci olarak, söz konusu
ulusal sosyal sigorta normları ve haklarını esas alan sosyal güvenlik temel
yasası çıkarılacak; bu yasa, ulusal sosyal güvenlik sisteminin omurgasını
oluşturacak bir yasa şeklinde düşünülecek. Ulusal sosyal güvenlik sisteminin
omurgası temel yasayla konulduktan sonra, artık, normal yasa değişikliği gibi
birtakım düzenlemelerle bu yasanın değiştirilmesini engelleyecek kurallara
kavuşturulmalıdır; örneğin, Anayasa değişiklikleri hangi kurallara tabi ise, bu
sosyal güvenlik temel yasasının değiştirilmesi de, aynen Anayasa değişikliklerindeki
kurallara benzer şekilde kurallara kavuşturulmalıdır; yoksa, sivil toplum
kuruluşlarının ya da çıkar gruplarının, aklına esen birtakım kesimlerin
baskısıyla, milletvekillerini iknasıyla, popülist birtakım uygulamalarla,
sosyal güvenlik ulusal normları, yine hallaç pamuğu gibi atılır. O nedenle,
sosyal güvenlik temel yasası çıkarıldıktan sonra, Anayasanın
değiştirilmesindeki kurallara bağlanmalıdır.
Üçüncü olarak, mevcut
Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ - Kur uygulamaları, bu omurga
çerçevesinde birleştirilmeli ve tek çatı halinde bir ulusal sigorta kurumu
kurulmalıdır. Bu kurum, idarî ve malî yönden özerk olmalı, hak sahiplerinin
yönetime katılması ilkesini önplanda tutmalıdır; kurumda, sigorta fonlarının
kullanımı ve değerlendirilmesinde, verimlilik ve etkinlik ilkeleri temel
alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; aslında, bu yasa tasarısının hazırlanmasında düşünülmesi gereken
konu, bu üçüncü aşamadır. Bilmem anlatabiliyor muyum Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri.
Yine, sistemsizlikten
sisteme doğru gitmek için, sistemi yakalayabilmek için yapılması gereken başka
konular da var. Tarım ve orman işçilerinin sosyal güvenlik kapsamına alınmasına
hız kazandırmak amacıyla, tarım ve orman yasası, iş yasası süratle çıkarılmalıdır.
Bir başka önlem, tarımda
kendi hesabına çalışanlar ile bunların yardımcı aile işçilerinin sosyal
güvenlik kapsamına alınmasında, kooperatifler başta olmak üzere -dikkatinizi
çekiyorum, kooperatifler başta olmak üzere- diğer üretici örgütlerinden etkin
bir şekilde yararlanılması koşulları oluşturulmalıdır. Aksi halde, tarım
kesiminin -ki, bugün, istihdam açısından bakarsak, çalışan nüfusun yaklaşık
yüzde 40'ını oluşturan tarım kesiminde çalışanların- sosyal güvenlik şemsiyesi
altına alınması, ulusal sosyal güvenlik sistemi açısından kapsanması başka
bahara kalır.
Yine, başka bir önlem
olarak, ulusal sosyal sigorta kurumunca getirilen normlar ve hakların üzerinde
sosyal güvenlik hakkı elde etmek isteyen vatandaşlarımız bulunabilir, gelir
düzeyi yüksek vatandaşlarımız bulunabilir. Ulusal sosyal sigorta kurumu, ulusal
ölçekte, asgarî taban hakları verecektir; eğer bunun üzerinde hak elde etmek
isteyen, daha yüksek standartta bir sosyal güvenlik hakkı elde etmek isteyen
vatandaşlarımız varsa, prim ödeme gücünde vatandaşlarımız varsa, bu
vatandaşlara, ulusal sosyal sigortadan doğan haklarına ek olarak, özel sigorta
uygulamalarından yararlanma hak ve olanakları yeniden düzenlenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu yasa tasarısı maddesiyle ilgili -ki, konunun özü, esasıyla
ilgilidir bu yasa tasarısı maddesi- şu anda söyleyeceklerim bu kadardır, zaman
sıkıştırıyor. Önümüzdeki maddeler üzerinde eğer söz alma fırsatını yakalarsam,
bu konudaki düşüncelerimizi sizlerle tekrar paylaşma gayreti içinde olacağım.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi en iyi dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
5 inci madde üzerinde 1
adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa Tasarısının 5
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "dört ayda bir" teriminin
"üç ayda bir" olarak değiştirilmesini istiyoruz.
Saygılarımızla.
|
Yakup Kepenek |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Hasan Fehmi Güneş |
|
Ankara |
Antalya |
İstanbul |
|
Osman Özcan |
Abdulkadir Ateş |
Osman Coşkunoğlu |
|
Antalya |
Gaziantep |
Uşak |
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, biz de
katılmıyoruz. Şu sebeple katılamıyoruz: Sosyal güvenlik kurumu başkanlığına
diğer kurumlardan bilgi akışı üç aylık periyotlarda yetişmeyecek. O bakımdan,
sağlıklı bir bilgilendirme olmaz gerekçesiyle katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
önergeniz hakkında konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Konuşacağım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kepenek.
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce, bu sabah, bilgi edinme hakkı
konusunda bir yasa tasarısını Avrupa Birliği Uyum Komisyonu olarak görüştük ve
kabul ettik. Toplumun bilgi edinme hakkı en doğal, en önemli ve çağdaş
haklarından biridir; bu birincisi.
Buraya nokta koyduktan sonra ikinci bir şey söyleyeyim. Türkiye'de sevinerek şunu izliyoruz, gözlüyoruz: Yakın yıllarda, ulusal gelir, istihdam, işgücü piyasası ve benzeri alanlarda -ki, bu alanlarda veri toplamak, istatistik elde etmek, sayılar derlemek çok zordur; bu işin uzmanları çok iyi bilir bunu- Türkiye, üç ayda bir, millî gelir, üretim ve bunun sektörel dağılımını, gelişimini, cari fiyatlarla ve sabit fiyatlarla yayımlayabiliyor. Yine, üç ayda bir, istihdam durumunu -biraz evvel sayılarını verdim; bunlarla gurur duymamız lazım- yayımlayabiliyor. Bunlar çok olumlu işlerdir, olumlu gelişmelerdir.
Arkadaşlarımla birlikte,
biz, gerekçede, sosyal sigorta istatistikleri diğer istatistiklerle uyumlu
olsun diye bu öneriyi yaptık. Hangi uyum; üç aylıklar itibariyle, eğer, biz,
sosyal güvenlik istatistiklerinin sayılarını derleyebilirsek, öbür verilerle;
yani, istihdam, millî gelir ve diğer ekonomik ve sosyal verilerle uyumu
sağlamış oluruz diye düşünüyoruz ve bu uyumun sağlanması, gerçekten önemli.
Türkiye, yıllar yılı, hep sosyal ayağını ihmal eden, sosyal işlere zaman
ayırmayan, sosyal konularda veri toplamayan ve topladığı verilere de inanmayan
bir özellikte işleri götürdü.
Bakın, önümüzdeki yıl
Avrupa Birliğiyle müzakereler süreci başlayacak. Bilgi edinme, en önemli konu.
Ben, Sayın Komisyondan ve Bakandan rica ediyorum; bu konudaki genel
değerlendirmeyi, kurumu biraz daha etkin çalıştırarak, birimleri biraz daha
hızlı çalıştırarak, biraz daha verimli çalıştırarak, biraz daha saydam, açık,
güncel noktaya getirerek bu sorunu çözme olanağı vardır. Dört aydan iki aya
insin demiyoruz; öbür istatistiklerle uyumlu olsun diye, onlar gibi, üç ay
olsun diyoruz; önerimiz bundan ibarettir.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kepenek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - a) Finansman
ve Aktüerya Daire Başkanlığı
Finansman ve Aktüerya
Daire Başkanlığı; ilgili kuruluşların istatistiki veri ve bilgilerini
değerlendirmek ve düzenli olarak dört ayda bir kamuoyuna açıklanmak üzere
hazırlık yapmak, mali işlemlerini ve tablolarını izlemek, aktüeryal hesaplarını
incelemek, gerekli raporları Bakana sunmak üzere hazırlamak, ilgili kuruluşlar
arasında ortak veri tabanı oluşturulmasına ilişkin gerekli çalışmaları ve
Başkanlıkça verilecek diğer görevleri yapmakla görevlidir.
b) Sosyal Güvenlik
Sözleşmeleri Daire Başkanlığı
Sosyal Güvenlik
Sözleşmeleri Daire Başkanlığı; sosyal güvenlikle ilgili hak ve menfaatlerin
korunması ve geliştirilmesi için çalışmalar yapmak, yabancı ülkelerle yapılacak
sosyal güvenlik sözleşmeleri için gerekli hazırlık ve çalışmaları yürütmek,
sosyal güvenlik politikasının gerçekleştirilmesi için gerekli tedbirleri almak
ve Başkanlıkça verilecek diğer görevleri yapmakla görevlidir.
c) Koordinasyon Daire
Başkanlığı
Koordinasyon Daire
Başkanlığı; ilgili kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlayacak tedbirleri
araştırmak, ortak hedef ve amaçlara yönelik projeleri belirleyerek bunlar
arasında uyum ve birlikteliği sağlayacak tedbirleri almak, 506 sayılı Kanunun
geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklarla ilgili olarak Bakanlığa verilen
görevleri yapmak, sigorta uygulamalarında norm ve standart birliğini sağlayacak
çalışmaları ve Başkanlıkça verilecek diğer görevleri yapmakla görevlidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Şahsınız adına da söz
talebinde bulunduğunuz için, konuşma süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; biraz
önce, Sayın Bakanım konuşmasında, sosyal devlet ve sosyal devletin önemi
konusunda defalarca vurgulama yaptı; aynen katılıyorum; ama, sosyal devlet,
vatandaşını seven, vatandaşını üzmeyen, vatandaşına en iyi hizmeti veren
bir kavramdır. Tabiî, en iyisini verir,
en iyi hizmeti sunar ve bu, hem devletin temel görevidir hem de vatandaşın en
tabiî hakkıdır.
Tabiî, siz, insanları
yeşilkartlı, mavi kartlı, Bağ-Kurlu, sigortalı, Emekli Sandığına tabi diye
ayıracaksınız, insanlar hastane kapılarından içeri giremeyecek, Bağ-Kurlular,
yeşilkartlılar itilecek, bu paralar ödenmiyor diye Bağ-Kurluyu muayene etmiyoruz
diyecekler; bu nasıl sosyal devlet?!. Yılda 15 katrilyon, sosyal sigortaların
ve Emekli Sandığının açıklarını kapatmak üzere bütçeden kaynak aktaracaksınız;
ama, vatandaşa hizmet veremeyeceksiniz. O zaman, sosyal devlet, sosyal devlet
görevini acaba yerine getiriyor mu?!. Bir kere, burada, vatandaşların
itilmelerine, vatandaşların hastane kapılarında bekletilmelerine ve evlerine
gönderilmelerine hepimiz şahidiz.
Sayın Bakanım, tabiî,
yürekten katılıyorum "sosyal devlet" kavramınıza; ama, bütçeden sosyal
güvenlik kurumlarına ayırdığımız 15 katrilyon gibi bir kaynak olmasına rağmen,
maalesef, hâlâ daha sosyal devlet görevimizi yerine getiremediğimize yürekten
inanıyorum.
Bir muhtara 100 000 000
lira maaş vereceksin, 150 000 000 lira Bağ-Kur primi tahsil edeceksin. Bir
kere, artık, sosyal devlette, insanlar, sosyal devletin verdiği hizmete göre
"ben, bu sosyal güvenlik kurumuna üye olmalıyım; ben bu sosyal güvenlik
kurumunun imkânlarından yararlanmalıyım" diye kendileri gitmeli; ama, biz,
insanları zorla getiriyoruz, hiçbir şey veremiyoruz. Artık, bunları, hepimiz
kabul edelim.
Siz, maaş kuyruklarında
insanları öldüreceksiniz; siz, hastane kapılarında sabahın 5'inde kuyruğa
sokacaksınız ve tedavisini bir hafta yaptıramayacak, oradan oraya itilecek;
ondan sonra, biz, hâlâ bu ülkede vefakâr emeklilerimizi, bu ülkeye büyük hizmet
veren emeklilerimizi çok seviyoruz diyeceğiz; bu nasıl sevgidir?!. Bu
gerçekleri de, ayrıca, görmemiz gerekir.
Tabiî, emekliye vefa
olacak, vefakâr emeklileri çok seveceğiz, sosyal devlet adına, vatandaş için 15
katrilyon lira kaynak aktarılacak ve verdiğin hizmetten de hiç kimse mutlu
olmayacak; bunun adı nedir?!
Tabiî, sosyal devlet
olmanın getirdiği sorumlulukla, mutlaka, gerekirse, 15 katrilyon lira değil
Sayın Bakanım, bu ülke, sosyal devlet görevini yerine getirmek için 30
katrilyon versin; ama, devlet, sosyal devlet görevini vatandaşına tam yapsın;
biz, buna asla karşı değiliz.
Sosyal güvenlik kurumları
kendi kaynaklarını yeterince verimli kullanıyor mu, bu kaynakların çok gereksiz
bir şekilde israf edildiğini biliyor muyuz? Kimse kimseyi kandırmasın; bu
ülkede kayıtdışı ekonomi kayıt içine alınmadığı sürece, mevcut kayıtlı ekonomi,
bu ülkenin insanlarına sosyal devlet görevini yerine getiremez; çünkü, siz,
yaklaşık 260 milyar dolarlık bir ekonomiye sahip olacaksınız, bunun sadece 160
milyar dolarlık kısmı kayıt içinde olacak, 100 milyar dolarlık kısmı ülkeye
hiçbir kaynak üretmeyecek; ama, ülkenin 70 000 000 insanına sosyal devlet
görevi yapacaksınız... Onun için, her zaman, Sosyal Sigortalar, Emekli Sandığı
gibi sosyal güvenlik kurumlarımızın açıkları artarak devam edecektir, eğer,
biz, bu ülkede bunun önlemini alamazsak.
Sosyal güvenlik
kurumlarının aktuarya açıklarının geçmişten beri neden oluştuğunu iyi
irdelemezsek ve bunları açıkça ortaya koymazsak, bugün 15 katrilyon olan açık,
yarın 25 katrilyon, öbür gün 50 katrilyona ulaşır.
Yıllardır sosyal güvenlik
kurumlarının kaynakları nerelere yönlendirilmiştir, bu kaynaklar yeterince
değerlendirilmiş midir; hayır. Sosyal güvenlik kurumlarının iş hanları,
hamamlar, dükkânlar almak gibi aslî bir görevi yoktur. Sosyal güvenlik
kurumları imarethane değildir. Sosyal güvenlik kurumları, hiç kimseye ucuz
gayrimenkul kiraya verecek kurumlar değildir, imarethane değildir. Ekonomik olarak
istikrarsız dönemlerde yapılan bu tür yatırımlar heba olmuş gitmiştir. Dünün
cazibe merkezlerinde aldığınız gayrimenkuller, bugün beş para etmemektedir ve o
gün, çok büyük paralar ödenerek alınmıştır.
Sosyal güvenlik kurumları
kaynakları için, bu maddede Finansman ve Aktuarya Daire Başkanlığı kurulmasını
öneriyoruz; ama, maddenin içeriğine baktığımız zaman, sosyal güvenlik
kurumlarının kaynaklarını yönetecek, onlara yön verecek, kaynakları en verimli
şekilde kullanacak bir ibare göremiyorum. Aslında, bu maddenin "sadece
rapor eder" veya "incelemek, gerekli raporları Bakana sunmak..."
Aslında, bu, sosyal güvenlik kurumlarının tüm kaynaklarını en iyi biçimde
yönetecek, bunları bir finansman mühendisi gibi idare edecek ve bu kaynakları
en verimli şekilde değerlendirecek bir şekilde organize edilmelidir; bu
dairenin gerçek amacı bu olmalıdır.
Eğer, sosyal güvenlik
kurumları, bugüne kadar elde ettiği kaynaklarını, sadece, devletin ihtiyacına;
yani, hazine bonosuna yatırsaydı, -bir inceletin Sayın Bakanım- sosyal güvenlik
kurumlarının, bugün, tek kuruş aktuarya açığı olmazdı. Yineliyorum; sosyal
güvenlik kurumlarının tüm kaynakları devletin finansman ihtiyacında
kullandırılsaydı ve devlet, herkese verdiği faizi, sadece, sosyal güvenlik
kurumlarımıza verseydi, sosyal güvenlik kurumlarımızın bir kuruş aktuarya açığı
olmazdı Sayın Bakanım.
Sonuçta, sosyal güvenlik
kurumlarının kaynakları son derece hor kullanılmıştır. Yeterli gelir getirecek
şekilde, yeterince değerlendirilmemiştir ve bugünkü aktuarya açıklarının temel
nedeni de budur çok değerli milletvekilleri.
Diğer taraftan, tabiî,
yine sosyal güvenlik kurumlarının kaynaklarının aşırı israf edilip edilmediğini
de iyi irdelemek lazım. Bu kaynaklar, acaba, yine, sosyal devlet olmanın
gerektirdiği şekilde, vatandaşın ihtiyacına, yeterince verimli bir şekilde
kullandırılmış mıdır, yoksa israf mı edilmiştir? Eğer, geçmişten ders
almazsak... Bunu da iyi irdelememiz lazım ve Sayın Bakanım göreceksiniz ki,
sosyal güvenlik kurumlarının kaynakları, gerek gelir getirici yönde gerekse
diğer yönde israf edilmiştir. Bugün, aktuarya açıklarının temel nedeni budur.
Sayın Bakanım, tabiî, bu
maddede bahsedilen Finansman ve Aktuarya Daire Başkanı bir finans mühendisi
olmalı. Dünyanın her tarafına baktığımızda, o ülkenin önemli ihtiyaçlarında,
sosyal güvenlik kurumlarının kaynakları kullanılmaktadır. Almanya'ya,
Belçika'ya veya diğer ülkelere baktığımızda, sosyal güvenlik kurumlarının
kaynakları, o ülkenin ekonomisine yön vermektedir. Sosyal güvenlik kurumlarının
kaynakları, o ülkenin, özellikle yatırım kredileri açısından, özellikle uzun
vadeli finansman sağlanmasında çok önemli kaynaklarıdır.
Eğer, biz, bu ülkede
istikrarı yakalayacaksak, eğer, bu ülkede sanayiciye, eğer ihracata büyük
kaynak aktaracaksak, bunun en önemli kaynağı, uzun vadeli sosyal güvenlik
kurumları kaynakları olmalıdır. Onun için, bu maddenin daha açık, daha amacına
uygun bir şekilde değerlendirilmesinin yararlı olacağı görüşündeyim.
Tabiî, diğer bir olgu
ise, sosyal güvenlik kurumları devlet gibidir, devlet sözü gibidir; sosyal
güvenlik kurumları hastaneleri kandırmaz, sosyal güvenlik kurumları eczaneleri
kandırmaz. Bugün, utanıyorum, hastalar bazı eczanelere gidiyor, eczane ilaç
vermiyor, neden; gününde ödenmiyor.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Düzelttik, düzelttik...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Hayır, devlet hiç kimseyi kandırmaz. Eğer, devlet, o eczaneyle bir
anlaşma yapıyorsa, bir aysa bir ay, iki aysa iki ay... 10 kere, 20 kere ilgili
sigorta müdürlüklerine giden eczacı arkadaşlarımız var. Hiç kimseyi kandırmanın
bir anlamı yoktur; ödenecekse, gününde ödenmelidir. Özellikle, yeşil
kartlıların, hastanelere ve özellikle üniversite hastanelerine - sosyal
sigortalar kurumlarımız ödemiyor- üç yıllık borçları var. Bu hastaneler neyle
dönecek; bu hastaneler, sen bunları ödemezsen neyle dönecektir?! Tabiî,
bunların hepsi birer yara.
Onun için, bu maddede,
özellikle -tabiî, içeriğinde olabilir- sosyal güvenlik kurumlarının, finansman
mühendisi gibi, parayı değerlendireceği bir şekilde bir görev üstlenmesi gerekir
ve tüm sosyal güvenlik şemsiyesinin bir finansman daire başkanlığı; ama, bu
şekilde bir finansman daire başkanlığı olmalıdır.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Yardımcı hizmet birimi
MADDE 7. - Personel ve
İdari İşler Daire Başkanlığı
Personel ve İdari İşler Daire
Başkanlığı; Kurumun personel ve eğitim işlerini yürütmek, Kurumun insan gücü
planlaması ve personel politikasıyla ilgili çalışmalar yapmak, personelin
atama, eğitim, özlük, emeklilik ve benzeri işlemlerini yürütmek, ilgili
kuruluşların personel sistemlerinin geliştirilmesine, norm ve standart
birliğinin sağlanmasına yönelik çalışmaları yapmak, ilgili kuruluşların
kapsamında olanlara hizmet sunumunun daha etkin ve verimli bir şekilde yerine
getirilmesi için araştırmalar yaparak sonuçlarını değerlendirip tekliflerde
bulunmak, Kurulun sekretaryasını yürütmek ve Başkan tarafından verilen diğer
görevleri yapmakla görevlidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Personel ve Atama
Personel ve atama
MADDE 8. - Kurum
personeli hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.
İş ve hizmetin
gerektirdiği hallerde ilgili kuruluşların personeli Kurumda görevlendirilebilir.
Başkan, Başkan
yardımcıları müşterek kararname ile daire başkanları ile diğer personel ise
Başkan tarafından atanır. Başkan, Başkan Yardımcısı ve daire başkanı olarak
atanacaklarda en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş olma şartı aranır.
Kurum, sosyal güvenlik
uzmanı çalıştırabilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde
belirtilen şartlara sahip, Kurumun ihtiyaç duyduğu alanlarda en az dört yıllık
yüksek öğrenim görmüş ve sınavın açıldığı tarihte otuzbeş yaşından gün almamış
olanlar arasında yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda başarılı bulunanlar
sosyal güvenlik uzman yardımcılığı kadrolarına atanırlar.
Uzman yardımcılarında
aranacak nitelikler, seçilme usul ve esasları ve diğer hususlar yönetmelikle
belirlenir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, ufak bir düzeltme yapabilir
miyiz efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, üçüncü paragrafta "daire
başkanları ile diğer" ibaresindeki "ile" kelimesini
"ve" olarak değiştirirsek, cümle düşüklüğünü düzeltmiş oluruz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve aynı zamanda, şahsı adına, Ankara
Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 15
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime
başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 8 inci madde hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan
önce, müsaade ederseniz, yaşanmış bir olayı sizlere aktarmak istiyorum. Konuşma
sürem 15 dakika, Allah'a şükür, eskiden 5 dakika idi, canımız çıkıyordu. Nasıl
olsa zamanım var.
Bankerlerin paraları
götürdüğü bir dönemde, Trabzon'a gitmiştim. Lobide oturuyorum, bir beyefendi de
karşıda oturuyor, merhum Özal da televizyonda konuşuyor. Bu oturan zat, kendi
kendine gülümsüyor. Konuşma bittikten sonra, yanıma geldi "beyefendi,
yanlış anlama, ben deli değilim; ama, halime gülüyorum. Emekli albayım, parayı
aldım, götürdüm, bankere yatırdım; para gitti. Şimdi, acaba, Özal bu parayı
geri getirir mi diye, ona oy vereceğim, onu düşünüyorum" dedi. Şimdi, ben
de, bir komisyon başkanı arkadaşım burada konuşurken, kendi kendime güldüm;
ama, niye güldüm, biliyor musunuz değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz bu yasa tasarısı, Sosyal Sigortalar Kurumu yasa
tasarısı ANAP hükümeti döneminde çıktı. Geldik, Saadet Partisine rica ettik;
Anayasa Mahkemesine götürdü, iptal ettirdi. Şimdi, bu yasa tasarısını siz
savunuyorsunuz da, ona güldüm, ona gülüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Uyuşmadı...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bakınız, ben her şeyi inkâr ederim, geçmişimi inkâr etmem.
Yapmayın, gözünüzü seveyim; yani, kadayıfın kızarmışını ben mi yiyordum; siz
yiyordunuz, niye inkâr ediyorsunuz, ne var bunda, ayıp bir şey mi var?!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Size yakışmadı.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Durun da lafıma devam edeyim, rica ediyorum.
Şimdi, ne idi gerekçenin
biri de biliyor musunuz; efendim, bu yasa tasarısıyla işe çok sayıda adam
alacaklar, yakınlarını işe dolduracaklar diye, saygıdeğer Saadet Partisi
yetkilileriyle bunu tartışıyorduk. (AK Parti sıralarından "Doğru"
sesleri)
"Doğru" diyen
arkadaşım, doğru söylüyor.
Şimdi de, birileri diyor
ki -özü bu- "AK Parti, burada, yakınlarını bu yasa tasarısıyla işe
doldurur." Arkadaşım da diyor ki "doğru söylüyorlar."
Saygıdeğer
milletvekilleri, şimdi, elbette, diyeceksiniz ki, Anadolu'dan kalma bir laf var
"bal tutan parmak yalanır" ama, kusura bakmayın, sizde parmak o kadar
çok ki, korkarım, bu memur atamasında, işçi atamasında "sen fazla bal
götürdün, bana az kaldı" diye kendi aranızda bir sorun çıkar diye düşünüyorum;
ama, işi oraya götürmeden, müsaade ederseniz birkaç öneride bulunacağım.
Bakınız, Türkiye'nin en
önemli sorunlarından birisi işsizliktir. Avrupa Birliğine girmek için sabahlara
kadar uyum yasaları üzerinde çalışıyoruz. Hiçbir yasa çıkarmayınız -ben,
yıllardır onların toplantılarının içerisindeyim- iki sorunu çözün, bir,
işsizliği, iki, fert başına düşen millî geliri artırın, Avrupa'nın kapıları
sonuna kadar açılır. Açık olmasa ne yazar, ben o seviyeye geldikten sonra. Aksi
takdirde, şu yasayı çıkardım, bu yasayı çıkardım... Gideriz, güzel sohbetler
işitiriz, tekrar geliriz; vatandaşa, aynen gümrük birliğinde olduğu gibi
"Avrupa Birliğine gireceğiz, size iş bulacağız" deriz. Bekle ki, yaz
gelsin!
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu yasa tasarısında bir genel müdürlük feshediliyor, yeni birimler
kuruluyor. Burada çalışan personel vardır; ama, özelleştirmeden mütevellit, çok
sayıda işçiyi kapı dışına koyduk, çok sayıda memur arkadaşlarımızı da kamu
kurum ve kuruluşlarına aktardık. Fazlalık olduğunu sizler söylüyorsunuz; bu fazlalıklar,
bu müesseselere aktarılabilir. Lütfen, Sayın Bakanım, Sayın Komisyon, bu
söylediklerimi dikkate alsınlar.
İkinci bir konu, 57 nci
hükümet döneminde imtihan açıldı. Biliyorsunuz, imtihanı kazananlar, ellerinde
kâğıtlarla hepimizin kapısını çaldı, annesi çaldı, babası çaldı, gençler çaldı.
Bakınız, o dönem açılan imtihana 485 377 kişi katılmış, 180 282 gencimiz
imtihanı kazanmış. Bunlardan, tahmin ediyorum, çok atansa, 2 000 kişi
atanmıştır. 180 000 kişi, elinde "imtihanı kazandı" belgesiyle
dolaşıyor; sizleri de ziyaret ediyor bu insanlar.
Peki, maddede "özel
yarışma sınavı" deniliyor. Yani, bunun özeli nedir; sınav, sınavdır da,
özeli nasıl olacaktır acaba Sayın Bakanım?! Belki de teknik bir ifadedir, ben
anlamamış olabilirim; ama, özel yarışma sınavı!.. Birçoğumuz devlet memurluğu
yaptık, bizimkiler özel değil miydi, nasıldı?! Yani "özel" kelimesi o
kadar geniş anlamlı ki; aslında, tartışmaya da müsait bir ifade; ama, ben, yine
de öyle düşünmüyorum.
57 nci hükümet döneminde
açılan imtihanı kazanan ve ellerinde "imtihanı kazandı" belgesi olan
arkadaşlarımızın -180 000 kişinin- içerisinde avukat var, iktisatçı var, üst
düzeyde, iki lisan bilen arkadaşlarımız var. Benim söylememe gerek yok; bunlar,
sizleri daha çok ziyaret ediyorlar. Eğer, odasında oturan arkadaşım varsa,
ertesi gün, mutlaka odasında oturmamıştır; yok, odasında oturmuyorsa, zaten
bunları görmez. Bu, başlı başına bir sorun. Acaba, imtihanı kazanan bu
arkadaşlarımızın durumu ne olacaktır? Bu arkadaşlarımız, bu müesseselerde
boşalan kadrolara atanabilecekler midir -tabiî ki, evsafı uyanlar-
atanmayacaklar mıdır? Bu arkadaşlarımızın durumu ne olacaktır? Bu, hepimizin
ortak sorunu saygıdeğer milletvekilleri.
Eğer, hükümetiniz, evsafı
uyan bu arkadaşlarımızı gerçekten, boşalan yerlere, ihtiyaç duyulan yerlere
atayacaksa, bunun açıklanmasında büyük fayda vardır. Aksi takdirde, hepimizin
kafasında dolaşan konu şudur; hiç inkâr etmeye gerek yok... Bunlar ihtiyaç da
karşılamaz; alınsa alınsa, 300-400 kişi işe alınacak. Bu, hangi yarayı saracaktır
değerli arkadaşlarım; hiçbir yarayı sarmaz. İşin tersi, bir çivi çakılmıyor,
hiçbir şey yok. Bekliyoruz, ne olacak; Avrupa Birliğine katılacağız,
sorunlarımız çözülecek...
Saygıdeğer
milletvekilleri, gelin, vatandaşlarımıza günah etmeyelim, yazık etmeyelim...
Türkiye'nin durumu, 1919'lardan daha kötü değil. Eğer, biz, kaptırdıklarımızın
bir bölümünü geri alabilsek... Otursak, elimizi alnımıza dayasak; başımızda
genel müfettiş gibi dolaşan şu IMF'den nasıl kurtuluruz, Avrupalının karşısına
nasıl dimdik çıkarız, askerlerimizin kafasına çuval takan lanet insanların
karşısında nasıl yiğitçe dururuz, bunları düşünelim. Neyimiz eksik; aklımız mı
eksik?!
Hepimizin dolaplarında üç
takım elbise var. Babalarımız yırtık pantolon giyiyorlardı, ülkeyi bu hale getirdiler.
Bir takım elbiseyle iki sene dolaşırız. Yapamaz mıyız bunları! Niye yapmıyoruz!
Bunları ortaya koyun sayın milletvekilleri. Akşama kadar, odanıza gelip,
ağlayan o genç insanlar ciğerinizi sızlatmıyor mu?! Kafanızı yastığa koyup da
nasıl uyuyorsunuz?!
Türk-İş'in önüne gidin
de, görün oradaki insanların halini. Bunlar bizim vatandaşlarımız, bunlar bizim
insanlarımız değerli arkadaşlarım. Ne yapacağız şimdi bunlara?
Hepsi diyor ki:
"Efendim, AK Parti, işte, bu Genel Müdürlük kanalıyla buraya 300 kişi, 400
kişi alır." Bu, sorunu çözer mi?! Üretim durmuş, üretim yok, bir çivi
çakılmıyor; üstelik, oralarda çalışanlar varsa, çalışamaz hale getirmişiz ve o
insanlara da ücret ödüyoruz.
SONER AKSOY (Kütahya) -
Üretim başladı.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Gamın yok kasavetin yok; ne söyleyeyim sana?! Eğer, vatandaşın bu
kadar derdini içine sindiremiyorsan, o koltukta oturmaman lazım senin!
Vatandaşın derdini bu kadar içine sindiremiyorsan...
Hasta geliyor, ilaç
parası bulamıyor; memleketine gidecek, otobüs parası bulamıyor; işi yok, işi...
İşi olmayan bir adamın geliri olmaz. Geliri olmayan bir insan da gelir, senin
önünde diz çöker, ağlar. Eğer, onun ağlamasından zevk alan bir milletvekili
varsa -ben de dahil olmak üzere- lanet olsun öyle bir insana! (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
SONER AKSOY (Kütahya) -
Lanet olsun!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Saygıdeğer arkadaşlarım, bir şey söylüyorum, siz başka bir şey
anlıyorsunuz. Diyorum ki, geliniz, bu sıkıntıları nasıl aşacağız, ne yapmamız
gerekir... Bırakalım Ahmet'in, Mehmet'in sorununu, elberliğiyle bunları aşalım
diyorum, işsizimize iş bulalım diyorum, yoksulumuzun sırtını okşayalım diyorum;
sen oradan başka şey konuşuyorsun, öbürü oradan başka şey konuşuyor. Devam
edin...
Bakınız, bir şey
söyleyeyim size; bunu iyi dinleyin: Bu hal devam ederse, gün gelecek, şu
taktığımız rozetler var ya, şu rozetleri çıkardıktan sonra, ancak o zaman
milletin içerisine gireceksiniz; çünkü, giden hükümet döneminde, Meclis
döneminde sayın milletvekilleri bunu yaşadılar, biz de bunun canlı şahidi
olduk. Vatandaşımızın karşısına dimdik çıkalım diyorsam, dimdik çıkmanın
yollarını nasıl buluruz, oturup onu konuşalım, onu çözelim diyorsam, buna çok
iyi kulak verip düşünmeniz lazım. Bu, yalnız bizim değil, hepimizin ortak
sorunudur saygıdeğer milletvekilleri. Bunda yadırganacak ne var?!
Ne yapmamız gerekir; iş
yok güç yok, akşama kadar insan seli... Götürdün, bir yemek yedirdin, cebine
bir de otobüs parası koydun, yolcu ettin; ondan sonra geleni ne yapacaksın?!
Gelene gücümüz yetiyor mu?!
Konuşmuyorsunuz...
Hepinizin içinde dünya kadar dert var. Aldığınızın yarısından fazlası o yollara
gidiyor. Çifte geliri olan varsa, halinden memnun, sırf milletvekili aylığı
alan varsa, kıvrım kıvrım kıvranıyor, derdini anlatamıyor. Yalan diyebilir
misiniz buna; var bunlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Çözüm, çözüm?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Çözüm mü; ver o 365'in 70'ini bana, bak çözümü nasıl üretiyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) 365'le çözüm bulamıyorsan, vatandaş seslenir sana
oradan Saygıdeğer İstanbullu: "Ne yapıyorsun, 365'i sana niye
verdim?!" Sen 365'le çözüm bulamıyorsan, Cumhuriyet Halk Partisinden çözüm
bekliyorsan başımız üstüne, hazırız! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti
sıralarından gürültüler)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ne yapacaksan, onu söyle!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Saygıdeğer arkadaşlarım, herhalde bana laf atmak hoşunuza gidiyor.
MEHMET SEKMEN (İstanbul)
- Sen Başkandın, daha evvelki hükümetle beraberdin, ne yaptın?..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Hemşerim, sana kıyamam, canını yerim, sen otur, sen benim
hemşerimsin. Olur mu, bu iki hemşeri birbiriyle niye uğraşıyor demezler mi?!
Bakınız, benim bir genel
kurulumda, bizim iki Erzurumlu birbirine dalaştı, Erzurumlular onların ikisini
de Erzurum'un içine sokmadılar, arkadaşların bir bölümü bilir. Onun için,
gözünü seveyim, sen ne kadar da Erzurum'dan gitsen, yine de benim hemşerimsin,
sana kıyamam, dur.
Değerli arkadaşlarım,
saygıdeğer milletvekilleri; bu söylediklerimin hiçbirisinde eksiklik olduğunu
zannetmiyorum, üslup tarzında belki biraz kulaklarınızı rahatsız eden cümleler
olabilir; ama, bakınız, hükümetsiniz; hükümeti eleştirmek o kadar kolay ki...
(AK Parti sıralarından "sen şimdi ne yapıyorsun" sesleri)
Ben yol gösteriyorum
kardeşim, herhalde, eline sağlık, otur oturduğun yerde, millet acından ölsün
diyecek halim yok ya, işsizlerin sayısı artsın diyecek halim yok ya, ne demem
lazım, ne dememi istiyorsunuz! Öyle mi diyeyim... Canın sağ olsun, bir daha, Sayın
Başkan, yarım saatlik zaman versin, öyle konuşayım, hoşunuza gidecekse.
Olmaz bunlar saygıdeğer
milletvekilleri. Bakınız, bir laf vardır; ben, beni eleştirenleri çok dinledim,
şahit oldum, içimden şunu söyledim: "Keşke zaman olsa da bu da gelse benim
yerime otursa, kalkmak kaydı şartıyla, bir baksam ne yapıyor?" Size de bir
şey söyledim burada ve dedim ki "bak, bal tutan parmak yalanır; ama, bal
az, sonunda kavga edeceksiniz birbirinizle." Bunları da söyledim; çünkü,
önce vuran götürüyor.
HASAN ANĞI (Konya)-
Yapma!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Bilmiyor muyum sizin şikâyetlerinizi. Şurada, bakanlara işini
gördürenlerin sayısını saysam 60 milletvekiline çıkmaz. Hepiniz bizim gibi
muhalefettesiniz; ama, adınız iktidar!.. Yani, bunun ötesi var mı?! (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
işin özü, eğer sorunları çözmek istiyorsak, halkın içerisine güle güle gitmek
istiyorsak, halkımızı mutlu etmek istiyorsak -çünkü, bu kürsüden yemin ettik
halkın mutluluğu için çalışacağımıza- bırakalım bu kısa devridaimlik konuları
da, nasıl ülkemizin dört bir köşesinde dumanları tüttürürüz, nasıl
işsizlerimize iş buluruz, nasıl emeklilerimizin yüzünü güldürürüz, nasıl bugün
meydanlarda bağıran memurlarımızın yüzünü güldürürüz, nasıl öğretmenlerimizin
yanına gittiğimiz zaman, çocuğumuzun elinden tutup gittiğimiz zaman onları
güleryüzlü görürüz; bunların yolunu oturalım, araştıralım, çözelim; yoksa, bu
yasayla alacağınız birkaç memur sizi mutlu etmez, işe girenleri hiç mutlu
etmez, sorunları daha artırır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Meral,
konuşmanızı toparlar mısınız;buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
umuyorum ki, diliyorum ki, ülkemiz, sorunları aza inmiş bir ülke, sıkıntıları
aza inmiş bir ülke, bu Mecliste oturan saygıdeğer milletvekillerinin yüzü
gülmüş bir ülke olsun; bunu temenni ediyorum ve bu temennimin hayata geçmesini
diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
Madde üzerinde başka söz
...
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Sayın Başkan...
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Sayın Meral, konuşmasında, kadrolara ilişkin hususlara da işaret etti; o konuya
açıklık getirmek istiyorum.
Burada yeni bir kadro
artışı yok; sadece, 10 uzman yardımcısı alınma imkânı söz konusu. O da, malum,
merkezî sınavla yapılacak bir sınav sonucunda alınacak. Yani, öyle, yeni iş
yaratmak, eşe dosta koltuk bulmak gibi ifadeleri kabul etmek mümkün değil. 10
kişilik bir uzman kadrosu ki, o da kuruma gerekli ve onun da alınma şartları
belli, herkesin bilgisi, tecrübesi, yeteneğine göre yapılacak bir sınav sonucu
neticelenecektir. Onu arz etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli ve Geçici
Hükümler
MADDE 9. - Kurumca bu
Kanuna göre yapılacak işlemler internet de dahil her türlü elektronik bilgi
iletişim araç ve ortamı ve benzeri araçlar
üzerinden yapılabilir ve arşivlenebilir. Elektronik ortamda bilgi ve
belge istenebilir veya bilgi ve belge verilebilir.
Elektronik ortamda bilgi
ve belge alınıp verilmesi ve arşivleme konularına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi olan, Uşak Milletvekili Sayın
Osman Coşkunoğlu?.. Yok.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında 184
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin
Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanun ile İlgili
Değişiklikler
MADDE 10. - 9.1.1985
tarihli ve 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında 184 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun adı "Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi olan, Tekirdağ Milletvekili
Sayın Enis Tütüncü; buyurun.
Aynı zamanda şahsî söz
talebiniz de var; konuşma süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
10 uncu madde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun bir maddesidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun neleri içermelidir; bu yasada, sosyal
güvenlik sistemiyle ilgili hangi konular yer almalıdır; konuşmamı bu çerçevede
sürdürmeye çalışacağım.
Bu yasada da açıkça
görüldüğü gibi, bundan önceki konuşmamda da dile getirmeye çalıştığım gibi,
sosyal güvenlik alanında, ulusal sosyal güvenlik sistemi henüz Türkiye'de
kurulmamıştır. Gelmiş geçmiş tüm cumhuriyet hükümetlerinin burada kusuru var.
Tabiî ki, en az kusur Adalet ve Kalkınma Partisinde. Öyle sanıyorum ki, Adalet
ve Kalkınma Partisi, bu gelmiş geçmiş hükümetlerin kusurunu en kısa sürede
ortadan kaldırıcı bir çaba ve etkinlik içerisinde olacaktır. Konuşmam, daha
çok, öneriler çerçevesinde olacak. Konuşmamın bu açıdan değerlendirilmesini
özellikle rica ediyorum.
Bilindiği gibi, sosyal
güvenlik uygulamaları iki alanda yürütülmeye çalışılıyor. Birincisi, sosyal
sigorta programları ki, sosyal sigorta programları, genelde, çalışan nüfusun
sosyal güvenliğiyle ilgili programlardır. Dört uygulaması var; Sosyal
Sigortalar Kurumu, daha doğrusu SSK uygulaması, Bağ-Kur uygulaması, Emekli
Sandığı uygulaması ve bir de, 506 sayılı Yasanın geçici 20 nci maddesi
çerçevesinde uygulanmakta olan, banka reasürans şirketlerinde, bankalarda ve
sigorta şirketlerinde çalışanların sosyal güvenliğiyle ilgili.
Tabiî, bu yasalar
çerçevesinde, Bağ-Kur Yasası kapsamında, tarımda kendi hesabına çalışanların
sosyal güvenliği çözülmeye çalışılmaktadır. 506 sayılı SSK Yasası çerçevesinde
ise, tarımda tarım işçisi olarak çalışanların sosyal güvenliği çözüme
kavuşturulmaya çalışılmaktadır.
Şimdi, primli sistemdir
bu az önce dediğim; çalışanların Sosyal Sigorta Kurumlarıyla ilgili alan,
primli sistem. Öte yandan, primsiz sistem var. Primsiz sistem, çalışma gücünden
yoksun, özürlü, her yaştan, çocuk-yaşlı her yaştan yurttaşımızın sosyal
güvenliğinin sağlanması gereken alandır, sosyal yardım ve sosyal hizmetler
alanı.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; şimdi, rica ediyorum; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun... Yani, sosyal güvenlik alanının ikinci
temel taşı, ikinci ayağı neden hiç düşünülmüyor; böyle bir şey olur mu?! İşte,
sistemsizliğin bizi nerelere götürdüğünü anlatmaya çalıştım bundan önceki
konuşmada. Sistemi düşünemezseniz, sistemsizliğe prim veren uygulamalara
yönelirseniz, makro ölçüde ulusal sosyal güvenlik sisteminin nasıl olması
gerektiği konusunu düşünemezseniz, böyle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda, sosyal güvenlik
uygulamalarının ikinci alanı olan sosyal hizmet ve sosyal yardım alanını es
geçersiniz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu konudaki önerilerimizi size sunmaya çalışacağım; ancak, bu
önerilere geçmeden önce, çok kısa olarak, çalışanların sosyal güvenliğiyle
ilgili, yani, istihdamda bulunanların sosyal güvenliğiyle ilgili kapsam hakkında
sizleri bilgilendirmek istiyorum; çünkü, bu konuda, hem Devlet Planlama
Teşkilatının yayınları hem Devlet İstatistik Enstitüsünün yayınları hem
akademik çevrelerde, üniversitelerdeki konferanslarda, konuşmalarda
söylenenler, aslında, olayı çalışanların bağımlılığı çerçevesinde de alarak,
olduğunun çok ötesinde göstermeye çalışmaktadır. Yani, yanıltıcı bir analiz
yapılmaktadır, yanıltıcı bir tablo gözler önüne serilmeye çalışılmaktadır,
sosyal güvenlik şemsiyesinin çalışanlar açısından anlamı bakımından.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; gerçek şudur: 2002 yılı başlangıcı itibariyle istihdamda
olanların ancak yüzde 56,9'u, yani yüzde 57'si sosyal sigorta kapsamında.
Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur'un sağladığı sosyal sigorta uygulamalarının
kapsamı, toplam çalışan nüfus, istihdamdaki nüfus dikkate alındığında, yaklaşık
yüzde 57; yani, çalışan nüfusun yüzde 43'ü sosyal güvenlik şemsiyesinin
dışında. Konuya, esas bu açıdan bakmak lazım. Devlet Planlama Teşkilatının ve
diğer kurumların yayınlarında "çalışan 1 kişiye şu kadar bağımlı nüfus
vardır" hesabından hareket edilmektedir ve neredeyse, Türkiye'deki toplam
nüfusun tamamına yakını sosyal güvenlik şemsiyesinin altındaymış gibi bir durum
ortaya çıkmaktadır. Gerçek şudur: Çalışmakta olan nüfusun, istihdamdaki nüfusun
yüzde 43'ü herhangi bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında değildir.
Şimdi, biraz daha
ayrıntıya girmeyi yararlı görüyorum. Sosyal sigorta programlarındaki
uygulamaların etkinlik durumuna sanayi, tarım ve hizmetler olarak bakarsak,
yani, sektörel ayrımda bakarsak, o zaman, kapsamdaki yetersizliğin çok ötesinde
bir adaletsiz durumun, bir çarpık durumun ortada olduğunu teşhis ediyoruz.
Bu ayrıma göre, en büyük
adaletsizlik tarım sektöründeki durumdan kaynaklanmaktadır. Tarım sektörüne,
çiftçilerimize baktığımızda, tarımda çalışanların yalnızca yüzde 14,3'ü sosyal
güvenlik şemsiyesi altında. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dikkatinizi
çekiyorum, tarımda çalışanların ancak ve ancak yüzde 14,3'ü sosyal güvenlik
şemsiyesi altında. Sayısal olarak 1 031 000 kişi. 2002 yılı başlangıcında,
bunlardan 142 000 kişi Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamı içerisinde, 889 000
kişi ise Bağ-Kur sigortalısı olarak gözüküyor.
Diğer sektörlere
bakıyoruz, tarımdaki kadar olmasa da, buralarda da sosyal sigorta kapsamı
açısından çok ciddî yetersizlikler olduğu ortaya çıkıyor. Sanayi sektörüne
baktığımızda, yani, enerji, imalat, madencilik ile hizmetler; yani, inşaat,
ticaret, ulaştırma ve genel hizmetler sektörlerine baktığımızda, çalışmakta
olan nüfustan yaklaşık 3 000 000'unun sigortasız olarak çalıştığı acı
gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Sanayi ve hizmetler sektöründe çalışıyor olmasına
rağmen sigorta kapsamı dışında kalan söz konusu nüfusun önemli bir bölümü
Sosyal Sigortalar Kurumunun kaçak çalışanlarıdır; yani, kaçak işçilerdir. Kaçak
işçi sorunu, hepimizin bildiği gibi, kayıtdışı ekonomiden kaynaklanıyor ve bu
kayıtdışı ekonomideki etkinliklerin genişlemesine paralel olarak da kayıtdışı
istihdam artıyor. Ne yazık ki, burada zabıtlara bir daha geçirmek
mecburiyetindeyiz, kaçak işçi sorunu, Türkiye'deki emek piyasasındaki emek
sömürüsünün giderek yaygınlaşan tipik bir örneğini oluşturuyor ve Türkiye'nin
ayıbını oluşturuyor. Avrupa Birliğine mensup ülkelerin hiçbirinde, bu kadar
geniş bir kayıtdışı ekonomi yoktur, bu kadar geniş bir kayıtdışı istihdam
yoktur ve bu kadar da acımasız bir emek sömürüsü yoktur.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
bir saniye...
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulun çalışma süresinin Sayın Hatibin konuşmasının bitimine kadar
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Buyurun Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; çalışıyor olup da -tarım dışı için söylüyorum- Sosyal Sigorta
kapsamı dışında kalanlardan geri kalanlar, Bağ-Kurun kaçak çalışanlarını
oluşturuyor, Bağ-Kurun kaçak çalışanlarından meydana geliyor. Bunlar, ya kendi
iradeleriyle kapsam dışında kalıyor ve geleneksel anlayışla sosyal
güvencelerini sağlamayı tercih ediyorlar ya da bunların gelir düzeyleri prim
ödemelerine olanak vermiyor; yani, prim ödeme gücünden yoksun bir Bağ-Kurlu
kesimiyle ya da küçük esnaf ve sanatkâr kesimiyle karşı karşıya olduğumuzu
ifade etmek istiyorum.
Böylece, çalışanlara
yasal açıdan tanınmış olan sosyal güvenlik hakkının -burada tekrar dikkatinizi
çekmek istiyorum; yasal olarak çalışanlara tanınmış olan sosyal güvenlik
hakkının- Türkiye'de, son derece yetersiz bir şekilde kullanıldığı ortaya
çıkıyor. Az önce ifade ettim, bir daha söyleyeyim; çalışan nüfusun yüzde 43'ü,
istihdamda olan nüfusun yüzde 43'ü herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi
olmaktan yoksun.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, ne kadar büyük bir
sorunla, ne kadar büyük bir sorumlulukla karşı karşıya olduğunu bir daha
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bu yasa tasarısında eksik
olan konu, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerdir. Ne yapılması lazım: Bundan
önceki konuşmamda -5 inci madde üzerindeki konuşmamda- ulusal sosyal güvenlik
sisteminin sosyal sigorta programları bölümüne dönük neler yapılması
gerektiğini, dilim döndüğünce, zamanın elverdiği ölçüde sizlerle paylaşmaya
çalıştım. Şimdi, sosyal güvenlik sisteminin ikinci temel taşı olan, ikinci
ayağı olan, sosyal yardım ve sosyal hizmet alanında, sosyal güvenlik
şemsiyesinin kurulması açısından acaba ne yapmak lazım?
Çalışma gücünden yoksun
bulunanların, özürlülerin, bakıma ve korunmaya muhtaç olanların sosyal
güvenlikleri için bir kamu desteği ve sosyal refah hizmetleri anaplanı
hazırlanmalıdır. Türkiye çapında önce plan hazırlanmalıdır ve bölgesel
öncelikler... Bazı bölgelerde, bu sosyal yardım ve sosyal hizmete daha fazla
ihtiyaç duyuluyor. Bu programlarda, özürlüleri topluma kazandırmak, bunları
tüketici durumundan kurtarıp, üretim sürecine katmak temel amaç olmalıdır. O
zaman, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ve değerli milletvekillerimiz,
hepimize son derece önemli bir sorumluluk, bir görev düşüyor; ne olur, sosyal
yardım ve sosyal hizmet alanını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çatısı
altına getirelim; yani, Başbakanlıkta olmaz. Çocuk Esirgeme Kurumu, bir ara -o,
doğru bir karardı- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlandı, yeni bir
anlayış egemen oluyor, tekrar Başbakanlığa bağlandı. Kamuoyunda Fak-Fuk Fon
diye bilinen uygulama, bence çağdaş sosyal güvenlik anlayışına tamamen ters bir
anlayış; ama, iyi, kötü yürütülüyor, bunun da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına bağlanması lazım; yani, tek ilke, daha doğrusu tek çatı ilkesi,
sosyal sigorta programlarında önemli olduğu gibi, sosyal yardım ve sosyal
hizmet programlarında da olması lazım. Kısaca, kamu desteği ve sosyal refah
hizmetleri anaplanı hazırlanmalı, atacağımız ilk adım bu olmalı. Özürlülere
yönelik eğitim hizmetleri, bu anaplan çerçevesinde, okul öncesinden...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Tütüncü,
konuşmanızı toparlayabilir misiniz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- 5
dakikam daha var. 5 dakikayı da kullandım mı Sayın Başkan?
BAŞKAN- Kullandınız Sayın
Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- 5
dakikayı da kullandım; yani, 15 dakika oldu.
BAŞKAN- Evet Sayın
Tütüncü.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)-
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Özürlülere yönelik eğitim
hizmetleri okul öncesinden başlatılmalıdır. Özürlülere sahip çıkılmasında, bu
plan çerçevesinde, anaplan çerçevesinde sorumluluğun merkezî hükümette olması
koşuluyla, uygulamada yerel yönetimlere ağırlık veren ve fakat, merkezî
hükümet, yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlar arasında etkin bir işbirliğini
esas alan bir kurumsallaşmanın yolu aranmalıdır.
Özürlülük durumlarına
engel olmak için, akraba evliliklerinin sakıncaları konusunda toplumu mutlaka
ve mutlaka aydınlatmalıyız.
Rehabilitasyon
merkezlerinin özürlülüğün tipine göre ihtisaslaşmasına özen gösterilmelidir.
Söz konusu merkezlerin kapasitesi gereksinmeyi karşılayacak düzeyin çok
altındadır. Burada, özellikle özel sektör kuruluşlarının da belirli ölçüde ilgi
alanı olabilir. Yerel yönetimlerle birlikte bu özel kesimin de önünün burada
açılmasında yarar olacağına inanıyoruz.
Toparlıyorum Sayın
Başkan.
Son olarak, özürlülerin
dışında, özel ilgiye, korunmaya ve bakıma muhtaç durumdaki yurttaşlarımızın
tümüne bakım ve huzurevi sağlayacak bir anlayışın Türkiye'de egemen hale
getirilmesi gerekiyor.
Ayrıntılara girmek
istemiyorum; ama, yani, burada gerçekten Türkiye'nin kanayan bir yarası var.
Çekirdek aile tipine dönüşüyor ailelerimiz. Geleneksel aile, yerini modern aile
tipine bırakıyor. Yani, geleneksel dayanışma, değer yargılarımız yavaş yavaş
gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)-
Bunun için, özel ilgiye, korunmaya ve bakıma muhtaç durumdaki yurttaşlarımıza,
özellikle yaşlılarımıza bakım ve huzurevi sağlayacak çözümleri getirmemiz
lazım.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)-
Sayın Başkan, çok özür diliyorum ve son olarak bir başka şey; yurt dışındaki
işçilerimiz ile göçmen vatandaşlarımızın kazanılmış olan haklarının, mutlaka ve
mutlaka, titizlikle korunmasının kaçınılmaz olduğuna inanıyorum.
Teşekkür ediyor, hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime saat 20.00'ye
kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - 107 nci
Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
222 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 11 inci
maddesini okutuyorum:
MADDE 11. - 3146 sayılı
Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 1. - Bu
Kanunun amacı, çalışma hayatını, işçi-işveren ilişkilerini, iş sağlığı ve
güvenliğini düzenlemek, denetlemek ve sosyal güvenlik imkânını sağlamak, bu
imkânı yaygınlaştırmak ve geliştirmek, yurtdışında çalışan işçilerimizin
çalışma hayatından doğan hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kurulmasını sağlamak, teşkilât ve
görevlerine ilişkin esasları düzenlemektir."
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Çoğunluk yok Sayın Başkan, saymıyor musunuz!
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
HASAN AYDIN (İstanbul) -
10 kişiyle Meclis açılır mı? 30 tane adam var burada yahu... Lütfen yani...
BAŞKAN - Sayın Aydın siz
de zamanında gelip başta söyleseydiniz, yoklama yapardık.
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Sayın Başkan, ama, görüyorsunuz kendiniz...
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri... (Gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri, hatibi dinleyelim!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevlerine İlişkin Kanun Tasarısının 11 inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, burada, esasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 3146 sayılı
Kuruluş Kanununa ilişkin değişikliği içeren bir düzenleme üzerine söz aldım.
Gerçekten, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı, hem çalışma yaşamını
ilgilendiren düzenlemelerde hem de sosyal güvenlik kurumlarının, özellikle
Sosyal Sigortalar Kurumunun şimdiye kadarki uygulamalarındaki birtakım
kavramların, kelimelerin bu düzenlemede, yeni tasarıda değiştirildiğini
görüyoruz.
Gerçekten, nerede, hangi
konuda olursa olsun, çalışma yaşamına ilişkin kelimelerin çok anlaşılır
olmadığına ya da zaman zaman konuşmacıların bazı kelimeleri, bazı deyimleri
farklı kullandığına tanık oluyoruz. Örneğin, "iş güvencesi",
"işçi sağlığı", "iş sağlığı" ya da "iş güvenliği"
gibi kavramlar, zaman zaman iç içe geçiyor. 3146 sayılı Kanundan farklı olarak,
"işçi sağlığı ve iş güvenliği" kavramı, uzun yıllardan bu yana hem
çalışanlar hem uygulamacılar hem işverenler tarafından bilinen, alışılmış
kavramlar olunmasına rağmen, yeni düzenlemede "iş sağlığı ve
güvenliği" kavramı kullanılageliyor. Bu, bir bakıma, son yıllarda,
doktrinde, üniversite çevrelerinde "iş sağlığı", "çalışanların
sağlığı ve güvenliği" olarak algılanagelmiş olsa da, gerek yasalarımızda
gerek İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünde, tüzüklerde, yönetmeliklerde bu
kavram oturmuş bir kavramken birdenbire "iş sağlığı" kavramı olarak
karşımıza çıkıyor. Burada hem 11 inci maddede, hem 12 nci maddede, hem 15 inci
maddede ve hem de 17 nci maddede, yani, 3146 sayılı Kanunda değişiklik öngören
düzenlemelerde, iş sağlığı ve iş güvenliğinden söz ediliyor. Bu, tabiî, ister
istemez, başka çağrışımları beraberinde getiriyor. Acaba, AKP, işçiyi kavram
olarak da gündeminden mi çıkardı? Emeği, emekçiyi gündeminden çıkardığını 4857
sayılı Yasanın uygulaması sırasında sıkça vurgulamıştım ve görmüştük orada.
Şimdi de, burada "işçi sağlığı" yerine "iş sağlığı" kavramı
getirilmek isteniyor. Belki, birkaç yıl sonra, uygulamada, doktrinde,
üniversite çevrelerinde iyice tartışıldıktan sonra "işçi sağlığı"
yerine "iş sağlığı" oturabilir; ama, böylesi bir dönemde, emeğin
dışlandığı, emekçinin ortaçağın çalışma koşullarına yeniden taşındığı, sosyal
güvenlik kurumlarının iyice çökertildiği böylesi bir metinle sosyal güvenlik
kurumu teşkilat kanunu oluşturulacak ve bu kurumun kurulması bir fırsat
bilinerek, 3146 sayılı Yasada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının teşkilat
ve görevlerini düzenleyen kanunda da "işçi" kavramı tasfiye edilerek,
giderek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının adı da, bundan evvelki bir
konuşmamda söylediğim gibi "çatışma ve sosyal gerginlik bakanlığı"
olarak mı değiştirilecek diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, bu düzenleme, bir bakıma, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının çalışma
mevzuatına yeni getirdiği bu düzenlemelerle, iyice kavram kargaşası yaratacak.
Ben, o nedenle, konu açıklığa kavuşsun diye, iş nedir, iş sağlığı nedir, iş
güvencesi nedir, iş güvenliği nedir, bu kavramların, biraz evvel, Ana
Britannica'dan tanımlarını aldım geldim. "İş güvenliği" farklı bir
kavram, "iş güvencesi" farklı bir kavram. İş güvencesi, çalışma
hakkının korunmasını ve işçinin işinin devamlılığının sağlanması için gerekli
önlemlerin alınmasını ihtiva eden bir tanım. İş güvenliği ise, işçileri kaza,
hastalık ve diğer sosyal risklere karşı koruma. Yani, biz "iş sağlığı ve
güvenliği" derken, belki de, AKP'nin Sayın Genel Başkanının, Başbakanın
tanımına da uygun, işyerinin güvenliği, işin güvenliğini öne çıkararak, işçiyi
yok sayan bir anlayışı Türkiye'ye yerleştirmek istiyoruz; hem sosyal güvenlik
alanına hem çalışma alanına yerleştirmek istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
yapmayın! Böylesi bir düzenleme, zaten, öyle inanıyorum ki... Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilâtının kuruluş ve görevleri hakkındaki bu düzenleme, belki,
oylarınızla, biraz sonra yasa metni haline gelecek, yasalaşacak; ama, bu
düzenlemeyle sosyal güvenlik kurumlarımız herhangi bir şey kazanmayacak, sadece
bürokrasi artacak. Yeni bir müsteşar, beş tane müsteşar yardımcısı, altında daire
başkanları, genel müdürler; yani, lüzumsuz bir bürokrasiyi sosyal güvenlik
alanına yeniden kazandırmış olacaksınız. Buna ihtiyaç olmadığı gibi, burada,
biraz evvel söylediğim, bu 11 inci maddede, 12 nci maddede, 15 inci maddede ve
17 nci maddedeki "iş sağlığı ve güvenliği" kavramlarının "işçi
sağlığı ve iş güvenliği" olarak kalmasına, eski haliyle kalmasına ve
tasarıdaki bu cümlelerin de "işçi sağlığı ve iş güvenliği" olarak
düzeltilmesine ihtiyaç var. Bakınız, işyerlerine gittiğiniz zaman, büyük fabrikalarda,
büyük işletmelerde, iş güvenliğine ilişkin önlemleri görürsünüz; iş, önce
güvenlik der. İşçi sağlığıyla ilgili olarak "İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği" kurumu vardı; şimdi o kurum, "İş Sağlığı ve İş
Güvenliği" oluyor. Ayrıca, bir de, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezi,
kısa adı, İSGÜM var.
Değerli arkadaşlarım,
yani, biz, burada işçi sağlığı ve iş güvenliğini düzenlemek derken,
işyerlerindeki sağlık koşullarını mı, çalışma için elverişli ortamı mı
hazırlayacağız, yoksa, çalışan işçiyi, çalışan insanı birtakım risklere karşı
koruyacak önlemleri mi alacağız? Alınması gereken önlem, işçinin sağlığını
koruyucu önlemdir. Hiçbir önlem, hiçbir değer, işçinin sağlığı kadar, insanın
sağlığı kadar önemli olamaz.
Yani, biraz evvel Sayın
Bakanımıza da söyledim. Üniversite çevrelerinde, akademik çevrelerde
tartışılıyor, hatta, bu konuda Hacettepe Üniversitesi, geçtiğimiz yıllarda
kapsamlı çalışmalar yaparak "iş sağlığı mevzuatı, iş sağlığında risk
grupları" gibi, çalışanların sağlığını komple "iş sağlığı" kavramında
algılamak ve onu yerleştirmek gibi birtakım seminerler düzenledi; ama, henüz
oturmuş değil.
Yani, bu düzenlemeye,
böyle bir kuruma Türkiye'nin ihtiyacı yok. Öyle inanıyorum ki, pek çok AKP
milletvekili arkadaşım da, bu kurumun bir ihtiyaç olmadığını biliyor. Bu kurum
-Sayın Bakan hiç kusura bakmasın- bu dönemden önce, mensubu olduğu bir partinin
Sayın Çalışma Bakanı tarafından hazırlanmış ve o dönemde gündeme getirilmiş;
bugün de Sayın Çalışma Bakanı tarafından benimsenerek ya da onun devamı olarak
kabullenip gündeme getirilmiş bir düzenleme. Böyle bir düzenlemeye hiç ihtiyaç
yok.
Yapılması gereken, Sosyal
Sigortalar Kurumunun, Bağ-Kur'un, İŞKUR'un işler hale getirilmesi, sorunlarının
azaltılması, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınarak Sosyal Sigortalar
Kurumunun gelirlerinin artırılması -sosyal sigorta primlerinin işverenlerimiz
açısından bir yük olduğu, vergilerin ayrı bir yük olduğu bilinen gerçek- vergi
ve sigorta primlerinin işverenlerimizin ödeyeceği nispetlere çekilerek,
hepsinin af bekleme yerine, bir yurttaş olarak, vergi mükellefiyeti olarak, bir
nevi vergi olan sigorta primlerini ödeyebilecekleri ortamı hazırlayarak,
ülkemizde, sosyal güvenlik kurumlarını sosyal devlet anlayışına uygun bir
işleyiş mekanizmasına kavuşturmak olmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin, konuşmanızı toparlar mısınız.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, demin de söyledim, 11, 12, 15 ve 17 nci maddelerdeki "iş sağlığı
ve güvenliği" kavramı yeni bir kargaşaya yol açacak, bu yasanın anlaşılmaz
hale gelmesine de neden olacaktır. Zaten, yasanın bir hayrının olmadığını,
sosyal sigorta hizmetlerinde tam bir kargaşa ortamına girileceğini uygulamada
da birlikte göreceğiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; şimdi, sayın konuşmacı, acaba, bu yeni getirilen kavramlarla işçi
tanımını tasfiye mi ediyorsunuz gibi bir ithamda bulundu. Zinhar, aklımızdan
böyle bir şeyin geçmesi mümkün değil. Burada "iş sağlığı ve
güvenliği" kavramı, daha geniş bir ifadeyi yerine getirmek için kullanılıyor.
Başta işçilerimiz olmak üzere, işyerinde çırak, stajyer, işyeri hekimi, iş
güvenliği uzmanı, işveren ve üçüncü şahısları da kapsayacak şekilde geniş bir
kavram ifade edilmiş. Malum, işyerinde, sadece işçimizin şahsına yönelik
tehditlerden ziyade, bu işletme bütününde çalışan diğer unsurlar da var.
Dolayısıyla, kavram bunları ifade etmek için kullanılmıştır ve teşkilat
yasamızın, Bakanlığın önemli görevleri arasında sayılmıştır. Dolayısıyla, öyle,
işçi kavramını tasfiye etmek gibi hiç akla fikre gelmeyecek fikirlerle de hiç
bağdaştırmak mümkün değildir.
Bunu arz etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 12. - 3146 sayılı
Kanunun 2 nci maddesinin (e), (g) ve (n) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"e) Çalışanların
meslekî eğitimlerini sağlayıcı tedbirler almak,"
"g) İş sağlığı ve
güvenliğini sağlayacak tedbirleri almak,"
"n) Bağlı kuruluşlar
ile bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının amaçları ve özel kanunları gereğince
idare edilmesini sağlamak ve denetlemek,"
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Hasan Aydın;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Aynı zamanda şahsınız
adına da söz istemiş bulunduğunuzdan, konuşma süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HASAN
AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci maddesi
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına düşüncelerimi sizlere ifade
etmek istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
çıkan bütün yasalardaki kelimelere baktığınızda, sadece kelimeler ve cümleler
düzeyinde değerlendirdiğinizde bir eleştiri yapmak, bir olumsuzluk görmek
mümkün olmayabiliyor. Yine, bu yasa tasarısının 12 nci maddesini
incelediğimizde, iş güvenliğinden, eğitimden, iş sağlığından söz edilmektedir.
Buna benzer birçok yasa çıkardık. Hepimizin bildiği gibi, 657 sayılı Yasaya
tabi devlet memurları da, bu yasadan çok daha, kanun önünde, icra önünde,
hükümet önünde, idare önünde, güya güvenceye alınmış olan çalışanlarımızdır.
Gelin görün ki, bu yasalar ortaya çıkarılırken, bu yasalar yapılırken -bu
yasalar, esas itibariyle iktidar tarafından yaşama geçirilmektedir - iktidar,
biraz hukuk, biraz yasa, biraz yasanın bize uydurulması, biraz yasanın bize
göre yorumlanması gibi bir davranış gösterdiğinde, ortaya çok komik manzaralar
da çıkmaktadır. Geçtiğimiz dönemde -bu yasayla doğrudan ilintili olduğunu
düşündüğüm için- Türkiye'de, devlet mekanizmalarında, millî eğitimde, sağlıkta
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin uygulamalarını değerlendirdiğimizde,
hemen bu tasarıyı da okuduğumuzda, çok komik, hatta, gülünç manzaralarla
karşılaşmaktayız. Öylesine bir davranış gördük ki geride bırakmış olduğumuz şu
dokuz aylık dönemde, sanki, bir başka ülkenin güçleri bu ülkeyi yönetmeye
başlamış ve bütün mekanizmalarda, insanlar, âdeta, sıyrılıp, sökülüp
atılmaktadır. Yıllarca bu ülkede yöneticilik yapmış, yıllarca bu ülkenin
devletine, kurumlarına hizmet etmiş olan insanlar, inandırıcı olmayan, üretilen
gerekçenin sahiplerini bile inandırmayan nedenlerle, âdeta, bir yerlerden başka
bir yerlere sürdürülmektedir, sürgün hayatı yaşamaktadırlar.
Bakınız, benim seçim
bölgem İstanbul'un Anadolu yakası. İstanbul'un Anadolu yakasında, bu hükümet
tarafından, öylesine uygulamalar yapıldı ki, şimdi, bunları ifade ettiğim
zaman, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımızın birçoğu da bana hak
verecektir. Bu süre içerisinde, benim seçim bölgemde, Kartal'ın, Maltepe'nin,
Pendik'in, Kadıköy'ün, daha sayamayacağım bütün millî eğitim müdürleri görevden
alındı. Bu millî eğitim müdürlerinin görevden alınmasının topluma açıklanabilecek,
muhataplarına açıklanabilecek, Parlamentoda üyelere açıklanabilecek hiçbir
gerekçesi yok.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
İş Kanununda hiçbir yeri yok, değil mi Sayın Aydın?
HASAN AYDIN (Devamla) -
Hiçbir gerekçesi yok. Sadece, bir gerekçe ifade edebilirim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
İş Kanununda hiçbir yeri yok, değil mi?!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Bu millî eğitim camiasında görev yapan insanların laikliği...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Bırak allahaşkına!..
HASAN AYDIN (Devamla) -
Millî eğitim camiasında görev yapan insanların Atatürkçülüğü...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Hep aynı şeyi söylüyorsun!..
HASAN AYDIN (Devamla) -
Özellikle, bu görevden alınmış olan insanların...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Çarpıtmayın...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Kesinlikle tartışma konusu değil... (AK Parti sıralarından gürültüler) Bunlar
Atatürkçü insanlar...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Hepimiz Atatürkçüyüz; ne alakası var?!
BAŞKAN - Sayın Aydın...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Bunlar, topluma hizmet etmiş olan insanlar...
BAŞKAN - Sayın Aydın...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Bunlar...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Bırak allahaşkına!..
HASAN AYDIN (Devamla)
- Beyefendi, izin verir misiniz...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Muzaffer Bey, komisyon değil burası... Lütfen... 5 dakika söz alır,
konuşursunuz.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sayın Başkan, benim konuşmama müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Sayın Aydın,
maddeyle ilgili konuşur musunuz.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sayın Başkan, maddeyle ilgili konuşuyorum. Sayın Başkanım, yasalar uygulanmak
içindir, yasalar yaşamı düzenlemek içindir. Ben bir yaşamdan, yasayla doğrudan
ilintisinin olduğu bir yaşamdan, bir örnekten bahsediyorum. İzin verirseniz
konuşmama devam etmek istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Maddeyle ilgili olursa çok iyi olacak.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Yakından çok ilgisi var Sayın Başkan.
Yani, yasalar kâğıtlarda
dursun, yasalar raflarda dursun, insanlar zaman zaman alıp onu okusunlar diye
değil; yasalar toplum düzenini, yasalar insan hakkını korumak için yapılır.
Burada söz konusu ettiğimiz insan hakkıdır. Ayrıca bir şey ifade etmek isterim;
gerçekten merak ediyorsanız, ben, söylemiş olduğum gerekçelerle de sizi ikna
etmek isterim.
Bu görevden alınan millî
eğitim müdürlerinin hemen tamamı laikliğe, demokratik cumhuriyete, demokrasinin
temel kurallarına bağlı unsurlardır. (AK Parti sıralarından "gelenleri
söyle" sesleri)
Gelenleri söyleyeceğim.
Değerli arkadaşlarım, bu
süre içerisinde Kartal'da görevden alınan millî eğitim müdürünün yerine, şube
müdürlüğünde dört tane kadro varken altı tane ve bu şube müdürlerinden bir
tanesi -lütfen kızmayın, düşüncelerimi söylememe izin verin, tahammül gösterin-
daha önce irticai faaliyetlerden görevinden alınmış...
BAŞKAN - Sayın Aydın, bir
saniye...
HASAN AYDIN (Devamla) - Görevinden
alınmış ve bu vatandaş...
BAŞKAN - Sayın Aydın, bir
saniye...
(Mikrofon Başkan
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın,
İçtüzüğün 66 ncı maddesini okuyorum:
"Kürsüdeki üyenin
sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya
davet etmek için kesilebilir.
İki defa yapılan davete
rağmen, konuya gelmeyen milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında
konuşmaktan menedilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif
olunabilir."
Sayın Aydın, konuya gelir
misiniz.
Buyurun.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Konuya gel, konuya. Sadede gel, sadede...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sayın Başkanım, düşüncelerimi söyleyemeyecek miyim?
Sayın Başkanım, bakınız,
ben, burada bir yasa çıkarılırken, o yasanın uygulama alanında, hükümet
tarafından, iktidar tarafından nasıl uygulanması gerektiğini, yasaların sadece
kâğıt üzerinde olması gereken metinler değil, aynı zamanda insanlar için
geçerli metinler olduğunu, bugüne kadar bu yasaların, buna benzer yasaların
doğru uygulanmadığını, istismar edildiğini, kötüye kullanıldığını ve bu kötüye
kullanmayı örneklerle arkadaşlarıma anlatıp, bu yasanın yaşama geçirilirken
düzgün ve iyi geçirilmesi gerektiğinden bahsediyorum. Burada yasaya aykırı,
konuyla ilgisiz olan bir şey yok. Eğer izin verirseniz konuşmama devam etmek
istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Arkadaşım dedi ki... Bu
kürsüde, ben, buradaki arkadaşlarım gibi düşünmüyorum diye, arkadaşlarımın bir
miktar bana kızabileceklerini varsayarak, Sayın Başkanımın, kürsü özgürlüğümü
elindeki İçtüzük maddesine göre kısıtlayacağına inanmıyorum. Bu nedenle, ben
konuşmaya devam etmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Aydın,
sizin hürriyetinizi kısıtlayan yok...
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Arkadaşlarım "onun yerine kim geldi" diye sordular; söylüyorum
arkadaşlar: Bu kürsüde konuşurken, 65 000 000'un önünde, kesinlikle, mesnetsiz,
dayanaksız bir konuşma elbette yapmam. Dolayısıyla da söylediklerim doğrudur ve
yarın yanlış olduğu zaman da, arkadaşlarımız buraya çıkıp, bunun doğru
olmadığını söyleyebilirler.
Kim geldi o
arkadaşlarımın yerine; irticai faaliyetlerden ötürü Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından görevden alınmış ve mahkemeye müracaat ettikten sonra, mahkeme bunun
müracaatını reddetmiş, bir bakıma teyit etmiş olan bir kadroyu oraya getirirseniz...
AHMET IŞIK (Konya) -
Mahkeme kararı var mı?
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sayın Başkanım, benim konuşmama müdahale etme hakkınız var; ama, benim konuşma
özgürlüğümü sağlamanızı da istirham ediyorum. Arkadaşlarım beni
konuşturmuyorlar.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, hatibin konuşmasını dinler miyiz.
Buyurun Sayın Aydın.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Mevzuyla ilgili konuş.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Mevzuyla ilgili konuşuyorum.
Bakınız, ne zaman
"Atatürk" diyorsam, tepki gösteriyorsunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Hasan Bey, artık bu kadar da değil canım!
HASAN AYDIN (Devamla)
- Bu kadar efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Böyle konuşursanız yanlış yaparsınız.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Siz de gelir burada konuşursunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Arkadaşlarımızın müdahale etmesine karşı çıkıyorum, konuşun; ama, lütfen,
istirham ediyorum, yapmayın...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Bakınız, Grup Başkanvekilisiniz, gelip burada konuşursunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Konuşurum tabiî canım!..
HASAN AYDIN (Devamla) -
Orada konuşmayın Sayın Başkan...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sizin konuştuğunuz şey yakışıksız. Arkadaşlarımızın tepki göstermesi sizin
tavrınızadır, Atatürk'e karşı olamaz.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Ben gerçeği söylüyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Etmeyin kardeşim!..
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sayın Grup Başkanvekili, gerçeği söylüyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bu kadar da olmaz ki! Etmeyin kardeşim!
HASAN AYDIN (Devamla) -
İzin verirseniz, konuşmak istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Zaten konuşuyorsunuz...
AHMET YENİ (Samsun) -
Hasan Bey, tahrik ediyorsunuz.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Efendim, tahrik etmiyorum, gerçekleri söylüyorum...
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Konuya gel, konuya gel...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Gerçekleri söylüyorum.
Bu yasa maddelerine
göre...
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Mahkeme kararından bahset.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Mahkeme kararından bahsediyorum.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Ben üniversiteden atılmış bir adamım; ama, mahkeme kararı yok...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Gel buraya bari!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen...
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
İrticai faaliyetten ben de atıldım üniversiteden; ama, hiçbir mahkeme kararı
yok.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Ben mahkeme kararından söz ediyorum beyefendi.
Oradan kalkıp buraya
geleceğinize, gelip burada konuşursunuz.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Konuya gel, konuya...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Ne diyorsun kardeşim sen ya?!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Konuya gel!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Üzerime mi geliyorsun? Orada Başkan var; sen mi yönetiyorsun Genel Kurulu?! (AK
Parti sıralarından gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Sen de efendi gibi anlat, dinleyelim!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Ben konuşmak istiyorum. Ben, burada şunu söylemek istiyorum... (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Aydın ve
sayın milletvekilleri...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Anlatmak istediğim şudur; tabiî, konuşabilirsem Sayın Başkan...
BAŞKAN - Toplantıya ara
vereceğimi bildiririm.
AHMET YENİ (Samsun) -
Hasan Bey, çok tahrik ettiniz, hiç size yakışmadı.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aydın.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Doğruları söylüyorum.
AHMET YENİ (Samsun) - Hep
tahrik ediyorsunuz.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Doğruları söylüyorum; neden tahrik oluyorsunuz? Doğruları söylüyorum. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
İstismar ediyorsun her şeyi.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Siz istismar ediyorsunuz.
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
Atatürk'ü de istismar ediyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) - Çok
ayıp ediyorsunuz.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Rica ediyorum, siz ediyorsunuz beyefendi.
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
Konuyu bilmediğin oradan belli.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Ben şunu anlatmaya çalışıyorum, anlatmak istediğim şudur...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Siz böyle konuşmuyordunuz.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Ben böyle konuşuyorum. Gerçekleri söylediğim zaman neden tepki gösteriyorsunuz
Sayın Başkan?! Rica ediyorum... (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayın, toplantıya ara vermek zorunda
kalacağım. Lütfen...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sayın Başkan, söz hakkımı kullanabilecek miyim?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Üslubunuz böyle değildi.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Ayıp ediyorsunuz, yakışmıyor size; ayıp ediyorsunuz, konuşamıyorum burada. Ben,
burada, kürsüde konuşurken, size uygun konuşmak zorunda mıyım, sizin
beğeneceğiniz şekilde konuşmak zorunda mıyım?!
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Edebinle konuş.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen... Toplantıya ara vermek zorunda kalacağım; karşılıklı
konuşmayın...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sayın Başkan, ben konuşmak istiyorum. Burada bir milletvekili olarak
düşüncelerimi özgürce ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - Hatibin sözünü
kesmeyelim.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Ben, burada konuşurken, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımın
memnuniyeti esasına göre konuşmayacağım. Böyle bir hakkınız yok sizin... (AK
Parti sıralarından gürültüler) İzin verirseniz, düşüncelerimi ifade etmek
istiyorum. Ben burada...
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Maddeyle ilgili konuş.
MEHMET ALP (Burdur) -
Madde 12'yi konuş.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Madde 12'yi konuşuyorum beyefendi, madde 12'yi konuşuyorum.
Sayın Başkan, rica
ediyorum, susturun, ben konuşmama ondan sonra devam edeyim efendim.
BAŞKAN - Toplantıya 10
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.39
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - 107 nci
Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
222 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 12 nci maddesi
üzerinde, CHP Grubu ve şahsı adına söz alan İstanbul Milletvekili Sayın Hasan
Aydın, size, konuşma sürenizin kalan kısmını tamamlamanız için söz vereceğim;
ancak, yeni bir sataşmaya meydan vermeden, madde üzerinde konuşmanızı rica
ediyorum.
Buyurun Sayın Aydın.
CHP GRUBU ADINA HASAN
AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben, burada konuşurken,
niyetim, ne arkadaşlarımı tahrik etmekti ne de arkadaşlarımın moralini
bozmaktı; samimiyetle ve içtenlikle düşüncelerimi ve duygularımı ifade etmekti.
Burada ifade etmiş olduğum olaylar, benim kendiliğinden yarattığım ve
yorumladığım şeyler de değil; ama, bu yasaların doğru uygulanması gerektiğine
samimiyetle inanıyorum. Eğer bu yasalar doğru uygulanmazsa, belki bugün farkına
varamayacağız ama, yarın Türkiye'de çok önemli sorunlarla karşı karşıya
kalacağız; çünkü, daha bugünden görüyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin
milletvekili olan arkadaşlar bile, bugün, yeni atanan birçok insana
ulaşamamaktadır.
Bu düşüncelerimizi bu
Parlamentonun kürsüsünde söyleyemezsek, bu Parlamentonun kürsüsünde
arkadaşlarımızdan biraz farklı düşüncelerimizi ifade edemezsek, biraz farklı
düşüncelerimizi ifade ettiğimizde büyük tepkiler alacaksak, o zaman, bir
milletvekili başka nerede konuşacak? Arkadaşlar beni hoşgörüyle biraz
dinlerlerse, konuşmamı bitirmek istiyorum.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) -
Konuyla alakalı konuş.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sayın milletvekilim, konuyla alakalı olduğuna inandığım için, samimiyetle,
konuyla alakalı olduğu için... Zaten, Türkiye'de, yasalar
güncelleştirilemediği, toplum yaşamında nasıl işleyeceği düşünülemediği ve bu
hesaplanamadığı için bu kadar sık yasa çıkarmaktayız.
Bu yasa çıkarken, toplum
yaşamında bu yasanın ruhuna bir katkıda bulunmak için, topluma faydalı
olabilmesini sağlayabilmek için bunları ifade ettim ve konuşmamın kalan
bölümünü, yine yasayla ilgili olduğunu düşündüğüm için, örneklerle sürdürmek
istiyorum.
Birçok kadroya kişiler
atanıyor. Bakınız, burada, tasarruftan da söz edilmektedir. Eğer, bir yerde
-örneklerini verdim- Pendik'te üç şube müdürü varsa, siz bunun yerine beş kişi
atıyorsanız; kadrosu üç, ama, siz beş kişi atıyorsanız, Kartal'da dört yerine
altı kişi atıyorsanız ve oradaki bir millî eğitim müdürünü alıyorsanız...
Bakınız, siz tepki gösterdiniz, ben söyleyemedim, hiçbirinizin vicdanına
uyacağını da sanmıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın,
konuşmanızı toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Efendim, biraz süre verir misiniz; ben, zaten süremin yarısında konuşamadım;
yani, o hakkımı bana geri vermenizi istirham ediyorum.
26 Martta, yine bu
yasayla ilgili, Sayın Millî Eğitim Bakanımızla bu kürsüde bir tartışma yaptık.
Dedik ki "Kartal Millî Eğitim Müdürünü görevden alacaksınız." O da
"soruşturma var; soruşturma olduğu için, biz, bu arkadaşımızı,
soruşturmanın selameti açısından Adalar'a verdik" dedi; fakat, ben şimdi
bugün bu kürsüden şunu söylüyorsam, nasıl değerlendireceksiniz? Sayın Bakan, bu
kürsüde 26'sında konuşuyor, soruşturma yok; sonradan bakıyorum ki, soruşturma
27'sinde açılıyor. Bakınız, bu kürsüde konuşuyorum, belgeli; yani, herhangi bir
soruşturma yok, görevden alınıyor.
Değerli arkadaşlarım,
peki, sonra ne oldu biliyor musunuz; bu arkadaşım bir veda konuşması
yayımladığı için, bu veda konuşması, muhtemelen, biraz önce benim söylediğim
gibi Sayın Bakanımızın düşüncelerine tam denk düşmediği için, bu arkadaşım,
birkaç ay sonra, yani, geçtiğimiz günlerde, Diyarbakır'ın Ergani İlçesine
sürgün edildi.
Sayın Bakana buradan
sesleniyorum, sayın hükümete buradan sesleniyorum: Samimiyetle söylüyorum
"bu arkadaşlarımızın, gelenlerin hepsi Atatürkçü değil" gibi bir laf
da etmiyorum; ama, gelenlerden birkısım arkadaşımızın, özellikle Atatürk'le,
laik cumhuriyetle sorunlarının olduğunu burada ifade etmenin kime ne zararı
var?! Giden arkadaşlarımızın Atatürkçülüğü ve laikliği konusunda bir
tartışmamız yok; ama, bir millî eğitim müdürünü -ahlak konusunda bir problemi
yoksa, topluma zarar konusunda bir problemi yoksa- bir ilçeden alıp, Adalar'a
veriyorsunuz. Aradan bir müddet geçtikten sonra, o adamı Adalar'dan alıp
Ergani'ye gönderirseniz -onun yerinde siz olsanız, çoluğunuz çocuğunuz,
etrafınız- nasıl değerlendirirsiniz? Bu olay karşısında, bu olayı bilen, o
ilçede oturan, o ilçeden seçilmiş bir milletvekili, çıkıp, bu kürsüden, bakana
teşekkür mü edecek; tabiî ki tepki gösterecek. (AK Parti sıralarından
"Ergani bu yurdun bir yeri değil mi?" sesleri)
Efendim, Ergani orası,
Patnos da Türkiye'nin bir yeri; ama, orada bir ihtiyaç var değil.
Bakınız, Kadıköy'e bir
millî eğitim müdürü atanıyor. Millî eğitim müdürünün, hâlâ, Kadıköy'e atanma yeterliliği
yok, süresi dolmamış; yani, Kadıköy'e atanması için bir ehliyeti yok. Şunu
söylersem niye kızacaksınız: Bu millî eğitim müdürü Adalar'dan geliyor ve bu
millî eğitim müdürü, sekiz yıllık zorunlu eğitime direnen bir millî eğitim
müdürü, bu belgeli... (AK Parti sıralarından "Geliyor, geliyor"
sesleri) Neden geliyor; hangi nedenle geliyor?
Arkadaşlar, sizleri daha
fazla üzmek ve kırmak istemiyorum; ama, söylemek istediğim şu: Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, laiklik konusunda, demokrasi konusunda çok hassasız. Bu
hassasiyetimizi burada ifade etmek zorundayız.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Biz
sizden daha hassasız!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Eğer, farklı yorumlar ortaya çıkacaksa; birileri, bir biçimiyle, bir şekliyle,
laik ve demokratik cumhuriyetin temeline, dışarıdan, yurt içerisinden yurt
dışından, Parlamentonun içerisinden ya da Parlamentonun dışından bir bomba
koyabileceğini varsayarsa; o bombayı, kim, laik cumhuriyetin temeline koyarsa,
o bomba onun elinde patlar. Anlatmak istediğim budur.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Parlamentonun içerisine bomba koymak ne demek?
HASAN AYDIN (Devamla) -
Genel bir yorum yapıyorum.
Tekrar söylüyorum; biz,
bu konuda hassasız. Bu yasanın da, bu şekilde uygulanması gerektiğini
düşünüyorum.
BAŞKAN - Sayın Aydın...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Parlamentonun içerisine nasıl bomba konulacakmış?!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Parlamento demedim... Parlamentonun içerisinden dışından, yurt dışından yurt
içerisinden kim varsa, olabilirse... Tekrar söylüyorum; bu noktada
arkadaşlarımı hassasiyete davet ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Aydın...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sayın Başkan, son cümle olarak şunu söylüyorum: Değerli arkadaşlarım, bunlar
benim samimî düşüncelerim ve ifadelerim. Lütfen, bu akşam, bu dediklerimi,
arkadaşlarım bir daha değerlendirsin. Belki, bazı arkadaşlarımız, yarın, bu
düşüncelerimin, bu fikirlerimin, bir önyargıyla, bir peşin hükümle değil, bir
sağlıklı gidişe salık vermek, yardımcı olmak amacıyla ifade edildiğini
göreceklerdir.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, AK Parti Grubu adına söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısı, 222 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıdır ve şu anda 11 inci maddesini görüşüyoruz.
OĞUZ OYAN (İzmir) - 12
nci madde...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Evet...
Değerli bir milletvekili
arkadaşımız, ilgili maddeyle alakalı olmayan bir konuşma yaptılar. Ben, sadece
bir hususu hatırlatacağım, huzurlarınızı fazla da işgal edecek değilim.
Biz, sosyal güvenlik
kurumuyla alakalı bir düzenleme yapıyoruz. Bu Parlamentoda bulunan bütün
milletvekili arkadaşlarım biliyorlar ki, SSK'nın, Bağ-Kurun, Bakanlığın,
İŞKUR'un âdeta kimliği mesabesindeki teşkilat yasaları yok; kanunsuz kurumlar
bunlar. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, bu Parlamentonun da gece gündüz
çalışarak gayret ettiği, bunlara bir kimlik kazandıran kanunların
düzenlemesiyle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Meclisimizin tatilde olması
gerekli olduğu bir dönemde dahi bu çalışma mecburiyeti, elbette, böyle bir
temel ihtiyaçtan doğmaktadır.
Bu kanunun tartışılacak
çok yönü olabilir; saygı duyarız, tenkitlere de açığız. Arkadaşlarımızın, bize
göre mutabakat sağlayacağımız faydalı önerileri oldu, biz bunu da kabul ettik.
Mutabakat sağladıklarımızı da, beraber, önergelerle hayata geçirdik; ama,
takdir edersiniz ki, biz, bir siyasî iktidar olarak, sorumluluğunu üstlenmiş
olduğumuz bir yasa çalışması yapıyoruz. Bununla ilgili konularda yapılacak her
türlü tenkit bu kürsüye uygun düşebilir; ama, biz, Çalışma Bakanlığının millî
eğitim şubesiyle ilgili bir çalışma yapmıyoruz herhalde; millî eğitim
atamalarıyla ilgili de bir çalışma yapmıyoruz.
Değerli arkadaşlar, her
milletvekilinin bildiği gibi -tekrarında fayda var- bu Mecliste bulunan herkes
yasama ve denetim göreviyle sorumludur. Arkadaşımızın denetimle ilgili bir
problemi varsa, gensoru olarak, soru olarak, soruşturma olarak gündeme
getirirler. (AK Parti sıralarından alkışlar) Biz bunu saygıyla karşılarız; ama,
siz, böyle bir hakkı kullanmayıp da, bu kürsüde, konuşma hakkını, başka
mecralara çekebilecek, bazılarına fırsat vermek için, âdeta, yanlış anlaşılacak
bir tahrike doğru taşırsanız, buna tepki göstermeyi, benim, AK Parti Grubu
adına ve milletvekili haysiyeti adına yapmam lazım, buna karşı tavır koymam
lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Siz, burada çıkarak
derseniz ki "ben Atatürk'ten bahsedince karşı çıkıyorsunuz, laiklikten
bahsedince karşı çıkıyorsunuz..." Değerli arkadaşlar, AK Parti Grubuna
böyle bir ithamı hiç kimse yapamaz. Hasan Bey, siz de yapamazsınız.(AK Parti
sıralarından alkışlar)
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Yaparım!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Yapamazsınız!
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Yaparım efendim!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Açık ve net bir kez daha söylüyorum; bizim, bugün, iktidar partisi olarak,
cumhuriyet devletinin temsilcileri olarak, cumhuriyet hükümeti olarak görev
yapan bir iktidar mensubu milletvekilleri olarak, bu konuda, en az Cumhuriyet
Halk Partililer kadar hassas olduğumuzu herkes bilmeli; ama, sizin siyasî
tercihinize, sizin siyasî düşüncenize teslim olmak gibi bir yaklaşımı da bizden
kimse isteyemez. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, benim
sizlere arzım sadece şundan ibarettir: Değerli arkadaşlarımızın her türlü
katkılarına sonuna kadar açığız. Bizim sizlerden istediğimiz şey, yanlış
anlaşılmalara mahal vermemek olmalıdır.
Hepinize saygı sunuyor,
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kapusuz.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - 12 nci maddeyi
oya sunmadan önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi, önergede isimleri
olan milletvekillerinin Genel Kurulda hazır bulunup bulunmadıklarını
arayacağım:
Sayın Haluk Koç?..
Burada.
Sayın Oğuz Oyan?..
Burada.
Sayın Ekmekcioğlu?..
Burada.
Sayın Gülçiçek?.. Burada.
Sayın Bulut?.. Burada.
Sayın Toprak?.. Burada.
Sayın Özcan?.. Burada.
Sayın Baloğlu?.. Burada.
Sayın Öğüt?.. Burada.
Sayın Sarıbekir?..
Burada.
Sayın Yergök?.. Burada.
Sayın İnce?.. Burada.
Sayın Deveciler?..
Burada.
Sayın Emek?.. Burada.
Sayın Özkan?.. Burada.
Sayın Meral?.. Burada.
Sayın Demirel?.. Burada.
Sayın Ercenk?.. Burada.
Sayın Topuz?.. Burada.
Sayın Kamacı?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN - 12 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 13. - 3146 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 3. - Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı teşkilâtı, merkez, taşra ve yurt dışı teşkilâtı
ile bağlı kuruluşlar ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarından meydana
gelir."
BAŞKAN - 13 üncü madde
üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 14. - 3146 sayılı
Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bakan, emri
altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olup, Bakanlık merkez, taşra
ve yurt dışı teşkilâtı ile bağlı kuruluşlarının ve bağlı kuruluşun ilgili
kuruluşlarının faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle görevli
ve yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
14 üncü madde üzerinde 1
adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci
Kısımdaki 14 üncü maddenin ikinci bendinden "...bağlı kuruluşlarının"
ifadesinden sonra gelen "ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının"
ifadesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Bayram Meral |
Enis Tütüncü |
|
Samsun |
Ankara |
Tekirdağ |
|
Oğuz Oyan |
|
Ali Topuz |
|
İzmir |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Koç,
önergeniz hakkında konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okuyalım?
HALUK KOÇ (Samsun) - Enis
Bey konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tütüncü.
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bu maddeyle, bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının -ki, bu ilgili kuruluşlar,
hepimizin bildiği gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve İŞKUR'dur-
faaliyetlerini, hesaplarını ve işlemlerini denetleme görevi ve yetkisi
bakanlığa verilmektedir.
Şimdi, sakın yanlış
anlaşılmasın; biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, denetime sonuna kadar
taraftarız; ancak, burada, bizi tereddüte sevk eden, tereddütten de öte
endişeye sevk eden bir husus var; bu hususa değinmek istiyorum.
Söz konusu kuruluşların, yani, Sosyal Sigortalar Kurumunun, Bağ-Kurun ve İŞKUR'un kuruluş yasalarına baktığımızda, kuruluş yasalarında, bu kuruluşlar, çok açık ve seçik bir şekilde, idarî ve malî açıdan özerk, tüzelkişiliğe sahip kuruluşlar olarak ifade edilmektedir.
Öte yandan, şunu
biliyoruz: İŞKUR Yasasını, sanırım, geçen ay burada kabul ettik. İŞKUR, esasen,
Sayıştay denetimine tabidir. Öte yandan, Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kur,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabidir. Ayrıca, gerekli
görülürse, SSK ve Bağ-Kur, Sayıştay denetimine de tabi tutulabilir. Şimdi, bu
denetimlerin üzerine bir de bakanlık denetimi getirilmek isteniyor ve bu durum,
bizi, ilgili kuruluşların idarî ve malî özerkliğinin kâğıt üzerinde kalacağı
gibi bir durumun ortaya çıkacağı endişesine götürüyor.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu maddede ısrar etmeyelim. Sosyal sigorta kurumlarının çok
sayıda sorunu var. Sosyal sigorta kurumlarının çok sayıdaki sorunlarından bir
tanesi de, hükümetlerin, sürekli olarak, sosyal sigorta kurumlarının
işleyişlerine müdahale etmeleridir. Buna artık son verelim. Bu nedenle,
önergemizin, değerli milletvekilleri tarafından benimsenmesi ve desteklenmesi
dileğimizi, tekrar, ifade etmek istiyorum.
Eğer, bu maddede ısrar edilecek
olunursa, o zaman, lütfen, en kısa zamanda şunu da yapınız: SSK, Bağ-Kur ve
İŞKUR teşkilat yasalarında yer alan idarî ve malî özerkliği kaldırınız, iş
olsun bitsin.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize teşekkür ediyor, sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 15. - 3146 sayılı
Kanunun 8 inci maddesinin (c) bendinde ve aynı Kanuna ekli "Ek-1 Sayılı
Cetvel"in "Ana Hizmet Birimleri" bölümünün (3) numaralı
sırasında yer alan "Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü"
ibaresi "Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü",
aynı maddenin (d) bendinde ve aynı Kanuna ekli "Ek-1 Sayılı Cetvel"in
"Ana Hizmet Birimleri" bölümünün (4) numaralı sırasında yer alan
"İşçi Sağlığı Daire Başkanlığı" ibaresi "İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürlüğü" olarak değiştirilmiş ve aynı cetvelin "Yardımcı
Birimler" bölümüne "Bilgi İşlem Daire Başkanlığı" eklenmiştir.
Bakanlık teşkilat şeması
Ek-2 sayılı cetvelde gösterilmiştir.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - 15 inci maddenin son satırındaki Bilgi İşlem Daire
Başkanlığı, Yardımcı Birimlerin 5 incisidir. Dolayısıyla, ekli cetvelde onun
başına bir 5 rakamının eklenmesi gerekiyor.
Onu arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi düzeltilen şekli
ve ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 16. - 3146 sayılı
Kanunun 11 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Dış İlişkiler ve
Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Madde 11.- Dış İlişkiler
ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Yurt dışında çalışan
Türk vatandaşlarının; yurt dışındaki çalışma hayatı ve sosyal güvenlik
mevzuatından doğan hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek, çalıştıkları
ülkelerde ve yurda dönüşlerinde karşılaştıkları meselelerin çözülmesinde yurt
içinde ve dışındaki kuruluşlarla gerekli koordinasyonu sağlamak.
b) Yurt dışı istihdamını
takip etmek, yurt dışında Türk işgücünün istihdamı yönünde araştırma ve
çalışmalar yapmak, yaptırmak ve istisna akdi ile işgücü anlaşmalarını
hazırlamak, bu anlaşmaların yurt dışındaki uygulamasını takip ederek bu konuda
politikalar geliştirmek.
c) Bakanlık yurt dışı
kadrolarını düzenlemek, yönetmek ve denetlemek, yurt dışı birimleri vasıtasıyla
sosyal güvenlik sözleşmelerinin uygulanmasını takip etmek, uygulamada
koordinasyonu sağlamak.
d) Çalışma ve sosyal
güvenlik alanlarında faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlarla yazışmaları
yapmak ve bu kuruluşlara üye olmaktan doğan işleri yürütmek.
e) Karma ekonomik
komisyonlar için Bakanlık görüşlerini belirlemek.
f) Sosyal politika
alanında yabancı literatürü ve mevzuatı izlemek ve raporlar hazırlayarak
kullanıma sunmak.
g) Kişi ve hak
sahiplerinin yabancı ülke mevzuatından doğan sosyal güvenlik haklarının
korunması amacıyla, bağlı kuruluş ve bağlı kuruluşların ilgili kuruluşlarınca
yapılacak yazışmaların, Bakanlık yurtdışı teşkilatı aracılığı ile yerine
getirileceği ülkeleri tespit etmek.
h) Bakanlık, bağlı
kuruluş ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarınca yapılacak işlemleri koordine
etmek, bunların diğer ülkeler ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla
ilişkilerinde koordinasyonu sağlamak, protokol işlerini yürütmek.
i) Yabancı ülkelerle
yapılacak sosyal güvenlik sözleşmeleri ve bunların tadili çalışmalarında
koordinasyonu sağlamak.
j) Bakanlıkça verilecek
benzeri görevleri yapmak.
Yabancı ülkelerle
yapılacak sosyal güvenlik sözleşmeleri ve bunların tadili çalışmalarında
sağlanacak koordinasyonun usul ve esasları bir yönetmelik ile belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Aynı zamanda şahsınız
adına da söz istediğiniz için, konuşma süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 14 üncü maddeyle
ilgili görüşlerimizi bildirmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, söz
almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Meral, 16
ncı madde...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - 14 mü dedim?! Kusura bakmayın; burada da 16...
Saygıdeğer arkadaşlarım,
görevim gereği, birçok kez, yurt dışında çalışan işçi kardeşlerimizle toplantı
yaptım. Ayrıca, yine, Türk-İş ile Avrupa Sendikalar Birliğinin bir anlaşması
vardır; bir sene Türkiye'de, diğer sene Almanya'da toplantı yapılır ve orada
çalışan işçilerin sorunları tartışılır; çözebildiklerimizi çözeriz, çözemediklerimizi
hükümetlerimize intikal ettiririz ve çözüm ararız. Biliyorsunuz, Solingen'deki
bir vatandaşımızın evini ateşe verip, çocuklarını yakmışlardı; onun mahkemesine
iki defa katıldım; sorunları yakından takip ettim.
Bizim yaptığımız
tespitlere göre, bugün, Almanya'da 2 110 000 kişi, Hollanda'da 300 000 kişi,
Fransa'da 301 000 kişi, Avusturya'da 138 000 kişi, Belçika'da 70 700 kişi,
Danimarka'da 37 000 kişi, İngiltere'de 72 500 kişi, Norveç'te 10 000 kişi,
İsveç'te 36 000 kişi, İsviçre'de 80 000 kişi, Avustralya'da 51 000 kişi olmak
üzere, toplam 3 571 771 vatandaşımız yurt dışında çalışmaktadır. Bunların çok
ciddî sorunları vardır. Ben, elbette ki, hükümetlerin, Bakanlığımızın, bu
arkadaşlarımızın sorunlarıyla yakından ilgilendiğini biliyorum; ama, takdir
buyurursunuz, milletvekili olmanıza rağmen, kendi bölgenizden Ankara'ya
geldiğiniz halde, bazı sorunlar, bazı sıkıntılar yaşadığınızı biliyoruz.
Düşününüz ki, bir vatandaşımız, Anadolu'dan yurtdışına gidiyor, orada üretken
oluyor. Aslında, beni üzen konuların birisi de, çiftini, karasabanını bırakıp
Anadolu'dan yurtdışına giden, orada üretken olan bu insanlarımızın, Türkiye'ye
dönüp geldikleri zaman iş bulamamasıdır; ama, yine, memnuniyet vericidir ki, 60
000'e yakın vatandaşımız iş sahibi olmuştur. Bu insanlarımız, gerek Türk
vatandaşı olsun gerekse yabancı ülke vatandaşı olsun, 270 000'in üzerinde
işçiyi kendi işyerlerinde çalıştırmaktadır.
Burada, tabiî ki, yurt
dışında çalışmalar yapan çok saygıdeğer milletvekillerimiz var; ama, benim
yaptığım tespitlere göre, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın, gençlerin
askerlik sorunu var, çifte vatandaşlık sorunu devam etmektedir, suç işleyen
gençler hemen yurtdışına çıkarılmaktadır; böylece, ailelerin parçalanması söz
konusudur. Seçimlerde oy kullanma sıkıntıları, sorunları vardır ve
çözülmemiştir. Yabancı düşmanlığı devam etmektedir; birçok vatandaşımız, böyle
düşünceye sahip olan insanların tepkisine, saldırısına muhatap olmaktadır.
Ayrıca, yine, hükümetlerimizin de çok uğraşmasına rağmen, bölünmüş aileler, bir
türlü yurt dışında bütünlüğünü sağlayamamıştır. Sosyal güvenlik hakları iki
ülke arasında farklılık arz ettiğinden, buradaki vatandaşlarımızın birçoğunun
hakları kaybolmaktadır. Ayrıca, artan işsizlik karşısında en fazla Türk
işçileri işsiz bırakılmaktadır, iş verilmemektedir veya ağır işler Türk
işçilerine verilmektedir.
Burada, yine, çalışan
işçilerimizi sıkıntıya sokan konulardan birisi de kazançlarını kendi ülkelerine
aktardıkları zaman karşılaştıkları sıkıntılar, sorunlardır.
Yine, sorun ve
sıkıntılarından biri de, gerek izinli gerek bayram tatilleri gerekse kesin
dönüşlerde ülkelerine gelirlerken gümrüklerde karşılaştıkları çok ciddî
sorunlardır.
Yine, yurt dışında
çalışan arkadaşlarımız ve vatandaşlarımızı mağdur eden olaylardan birisi de,
gözü açık bazı insanların "yatırım yapıyorum" gerekçesiyle bunların
birikimlerini ellerinden alıp, getirip burada çarçur etmesi veya
"batırdım" diyerek bu insanları kandırmasıdır.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Bakanım; elbette ki, bundan daha fazlasını sizler bilmektesiniz. Daha
fazla sorunlar, sıkıntılar var; hakikaten, yurt dışına gittiğimizde, oradaki
vatandaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları sıkıntıları dinledikçe, sorunlarının
ne boyutta olduğunu anlıyoruz. Sayın Bakanımızla Cenevre'ye gittikten sonra,
dönüşte, bazı yörelere uğradık. Sayın Bakanımız, orada, vatandaşlarımızla
toplantı yaptı. Vatandaşlarımızın dertlerini birlikte dinledik, sorunlarının,
sıkıntılarının ne boyutta olduğunu hep birlikte gördük.
Değerli arkadaşlarım, son
zamanlarda, başta Almanya olmak üzere, işsizliğin artmasından sonra,
Almanya'da, Çalışma Bakanımızla birlikte yaptığımız bir toplantıda, Alman
Sendikalar Konfederasyonu Başkanıyla görüştük ve Başkan "bizde de işsizlik
arttı, bazı vatandaşlarınızı ülkenize iade edeceğiz" gibi ifadeler
kullandı. Bu, birçok ülkede boy göstermektedir. Ben, orada tavır koyarak
"eğer bu insanlarımızı ülkemize gönderirseniz, sosyal sigortalar kurumu
birikimlerinin, vatandaşlarımızın bankalardaki paralarının üzerine gideriz ve bunların
hepsinin ülkemize aktarılmasını talep ederiz" dedim ve toplantıya yarım
saat ara verildikten sonra, Sayın Konfederasyon Başkanı geldi "Sayın
Çalışma Bakanımızla görüştük, şimdilik böyle bir düşüncemiz yok; eğer,
önümüzdeki günlerde böyle bir sorunla karşı karşıya kalırsak, hükümetinizle
görüşülecek ve soruna mutlaka bir çözüm bulunacaktır" dedi.
Bunu, şunun için
söylüyorum sayın milletvekilleri: Bu sorunlar azalmadı, arttı; çünkü, işsizlik,
yalnız bizim ülkemizde değil, Avrupa ülkelerinde de artmaktadır, sıkıntılar
orada da artmaktadır. Elbette ki, sorunlar, sıkıntılar, işsizlik arttıkça,
kendi vatandaşlarına daha rahat iş imkânı sağlıyorlar, bizim vatandaşlarımıza
daha zor işler gösteriyorlar veya işsizlik ödeneğini belli bir süreden sonra
kesip, oradaki vatandaşlarımızı mağdur ediyorlar.
Ben, bu genel müdürlüğün
kurulmasından ve aktif çalışmasından son derece mutlu olacağımı ifade etmek
istiyorum. İnanıyorum ki, Bakanlığımız, bu genel müdürlük sayesinde, yurt
dışında çalışan vatandaşlarımızın sorunlarına daha fazlasıyla eğilecektir,
vatandaşlarımızın sorunları daha çabuk çözülecektir. Artık, geçmişte olduğu
gibi, yurt dışında çalışan vatandaşlarımıza, döviz gönderen insanlar gözüyle
bakılmayacaktır. Onların, biraz önce saydığım, belki de daha fazlası Bakanlığımızca
bilinen sorunlarının, sıkıntılarının çözülmesi için Bakanlığımız elinden geleni
yapacaktır; buna yürekten inanıyorum. Bu vesileyle, Yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Madde üzerinde, şahsı adına,
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü söz istemiştir.
Buyurun Sayın Tütüncü.
Süreniz 5 dakikadır.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
-Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bu maddenin bir bendi üzerine dikkatlerinizi çekmek ve bu bentte bir değişiklik
yapılmasını sağlamak amacıyla söz almış bulunuyorum; umarım ki, bu kez, bu
değişikliğin yapılmasında sizleri ikna edebilirim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu maddenin (h) bendi aynen şöyle: "Bakanlık, bağlı kuruluş
ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarınca yapılacak işlemleri koordine etmek,
bunların diğer ülkeler ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla ilişkilerinde
koordinasyonu sağlamak, protokol işlerini yürütmek."
Buradaki "protokol
işlerini yürütmek" ibaresinin metinden çıkarılmasının yararlı olacağına
inanıyoruz. Neden; çünkü, bu "protokol" kelimesi, bildiğimiz protokol
değil, başka bir protokol. Bu protokol, uluslararası sözleşmelerin
hazırlanmasıyla, uygulanmasıyla ilgili birtakım işlemleri içeriyor. Avrupa
Birliği ülkelerine baktığımızda, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinin
hazırlanması, uygulanması gibi işler, ilgili sosyal güvenlik kurumlarının
sorumluluğu altındadır, ilgili bakanlığın değil. Bu nedenle, örneğin Sosyal
Sigortalar Kurumu ya da Bağ-Kur ya da daha sonra İŞKUR ile ilgili sosyal
güvenlik sözleşmelerinin hazırlanması -ki, protokol işleri o çerçevede
düşünülmesi gerekiyor- uygulanması işlerinin Bakanlıkta olmaması lazım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu nedenle, bu ibarenin buradan çıkarılmasının yararlı
olacağına inanıyoruz. Bu çerçevede bir de önerge hazırladık; umarız, bu
önergemizi dikkate alırsınız.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize teşekkür ederim; sevgiyle, saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
16 ncı madde üzerinde 1
adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci
Kısımdaki 16 ncı maddenin (h) bendinden "...ve kuruluşlarla ilişkilerinde
koordinasyonu sağlamak" ifadesinden sonra gelen "protokol işlerini
yürütmek" ifadesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Enis
Tütüncü |
R.
Kerim Özkan |
Atila
Emek |
|
Tekirdağ |
Burdur |
Antalya |
|
Tuncay
Ercenk |
|
Kemal
Demirel |
|
Antalya |
|
Bursa |
BAŞKAN - Önergeye Sayın
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
sahiplerinden söz isteyen?.. Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bağlı kuruluşun ilgili
kuruluşu olarak ifade edilen SSK, İŞKUR ve Bağ-Kur teşkilat yasalarında
yurtdışı hizmet birimleri vardır ve uzun ve kısa vade sigorta kollarında diğer
ülkelerle protokol yapmak bu kurumların kendi Yönetim Kurullarının ve Genel
Kurullarının tasarrufunda olması gerekir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 17. - 3146 sayılı
Kanunun 12 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğü
Madde 12. - İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) İş sağlığı ve
güvenliği konularında, mevzuatın uygulanmasını sağlamak ve mevzuat çalışması
yapmak.
b) Ulusal politikalar
belirlemek, bu politikalar çerçevesinde programlar hazırlamak.
c) Ulusal ve uluslararası
kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamak.
d) Etkin denetim sağlamak amacıyla gerekli önerilerde bulunmak, sonuçlarını izlemek.
e) Standart çalışmaları
yapmak, normlar hazırlamak ve geliştirmek, ölçüm, değerlendirme, teknik
kontrol, eğitim, danışmanlık, uzmanlık ve benzeri çalışmaları yapmak ve bunları
yapan kişi ve kuruluşları inceleyerek değerlendirmek ve yetki vermek.
f) Kişisel koruyucuların
ve makine koruyucularının imalatını yapacak kişi ve kuruluşlara yetki vermek,
ithal edilecek kişisel koruyucuların ve makine koruyucularının standartlara
uygunluğunu ve bu hususlarda usul ve esasları belirlemek.
g) İş sağlığı ve
güvenliği ile iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi konularında
inceleme ve araştırma çalışmalarını planlamak, programlamak ve uygulanmasını
sağlamak.
h) Faaliyet konuları ile
ilgili yayın ve dokümantasyon çalışmaları yapmak ve istatistikleri düzenlemek.
i) Meslekî eğitim
görenler, rehabilite edilenler, özel risk grupları ve kamu hizmetlerinde
çalışanlar da dahil olmak üzere tüm çalışanların iş kazaları ve meslek
hastalıklarına karşı korunmaları amacıyla gerekli çalışmaları yaparak
tedbirlerin alınmasını sağlamak.
j) İş Sağlığı ve
Güvenliği Merkezi ve İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Bölge laboratuvarlarının
çalışmalarını düzenlemek, yönetmek ve denetlemek.
k) Bakanlıkça verilecek
benzeri görevleri yapmak.
İş Sağlığı ve Güvenliği
Merkezi ve İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Bölge laboratuvarlarının çalışma
usul ve esasları ile personelin görev, yetki ve sorumlulukları yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
17 nci madde üzerinde 2
adet önerge vardır; önergeleri geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci
Kısımdaki 17 nci maddeyle değiştirilen 3146 sayılı Yasanın 12 nci maddesinin
(i) bendine "kamu hizmetlerinde" ifadesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki ifadenin metne eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Bayram Ali Meral |
Enis Tütüncü |
|
Samsun |
Ankara |
Tekirdağ |
|
İzzet Çetin |
|
Oğuz Oyan |
|
Kocaeli |
|
İzmir |
"657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi"
BAŞKAN - Son ve maddeye
en aykırı önergeyi okutup işleme koyacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci
Kısımdaki 17 nci madde ile değiştirilen 3146 sayılı Yasanın 12 nci maddesinin
başlığının ve (a), (g), (j) bentleri ve son paragraftaki "İş sağlığı ve
güvenliği" ifadelerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
İzzet Çetin |
Enis Tütüncü |
Haluk Koç |
|
Kocaeli |
Tekirdağ |
Samsun |
|
Oğuz Oyan |
|
Bayram Meral |
|
İzmir |
|
Ankara |
"İşçi Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğü"
(a) "İşçi sağlığı ve
güvenliği"
(g) "İşçi sağlığı ve
güvenliği"
(j) "İşçi Sağlığı ve
Güvenliği Merkezi ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Bölge Laboratuvarları"
(son paragraf) "İşçi
Sağlığı ve Güvenliği Merkezi ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Bölge
Laboratuvarları."
BAŞKAN- Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Sayın Çetin,
konuşacak mısınız?
HALUK KOÇ (Samsun)-
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Çalışma koşulları
nedeniyle sağlığı bozulan, yaptıkları iş nedeniyle meslek hastalıklarına
yakalanan işçiler ve çalışanlardır. Muğlak bir ifade yerine "İşçi sağlığı
ve güvenliği" ifadesi Bakanlığın işlevi açısından daha yerini bulacaktır.
BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci
Kısımdaki 17 nci madde ile değiştirilen 3146 sayılı Yasanın 12 nci maddesinin
(i) bendine "kamu hizmetlerinde" ifadesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki ifadenin metne eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç
(Samsun)
ve arkadaşları
"657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi."
BAŞKAN- Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Sayın Başkanım, fikri
benimsemekle birlikte, düzenleme yerinin 657 sayılı Yasa olması gerektiği
kanaatindeyiz. Çünkü, bu yaptığımız düzenlemeler, hizmet akdiyle çalışanlarımız
için olduğu için, bu düzenleme yerinin burası olmadığı kanaatindeyiz; bu
nedenle katılmıyoruz.
BAŞKAN- Sayın Koç,
konuşacak mısınız?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Çalışma koşulları
nedeniyle sağlığı bozulan ya da meslek hastalığı türünden hastalıklara
yakalanan memur statüsünde çalışanlar için bugüne kadar meslek hastalığı tanımı
yapılmamış, çalışma koşulları için de bir standart oluşturulmamıştır.
(Bilgisayar merkezleri, arşivler ve temizlik hizmetleri vb.) Bu alandaki
boşluğun giderilmesi için önerilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 18. - 3146 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"a) Bakanlık
teşkilâtı ile bağlı kuruluşların ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının her
türlü faaliyet ve işlemleriyle ilgili olarak teftiş, inceleme ve soruşturma
işlerini yürütmek,"
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 19. - 3146 sayılı
Kanunun 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 15. - İş
Teftiş Kurulu Başkanlığı, Bakan adına aşağıdaki görevleri yapar:
a) Çalışma hayatı ile
ilgili mevzuat çerçevesinde programlı veya program dışı teftiş, inceleme,
soruşturma yapmak, gerekli önlemleri almak veya aldırmak.
b) Uluslararası
sözleşmeler çerçevesinde iş yerlerinde uygulamaları incelemek ve izlemek.
c) Çalışma hayatı ile
ilgili mevzuatın uygulanmasını izlemek.
d) Çalışma hayatı ile
ilgili mevzuat çalışmaları yapmak, gerektiğinde, teftiş ve denetimler
sonucunda, mevzuatın aksayan yönleri, uygulanabilirliği, sektörel bazda ilgili
kurum ve kuruluşlarca alınması gereken önlemleri belirleyen Genel Değerlendirme
Raporu hazırlamak.
e) Denetim sonuçlarına
ilişkin istatistikleri tutmak, değerlendirmek ve yorumlamak.
f) Özel kanunlarla
verilen diğer görevleri yapmak.
g) Müfettişlerin iş
teftişi ile ilgili faaliyet ve işlemleriyle ilgili teftiş, inceleme ve
soruşturmaları yürütmek.
h) Bakanlık makamı
tarafından verilen benzeri işleri yapmak.
İş Teftiş Kurulu ve
müfettişlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usulleri tüzük ile
düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Bayram Meral söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Meral. (CHP
sıralarından alkışlar)
Aynı zamanda, şahsınız
adına da söz istemiş olduğunuzdan, konuşma süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; İş Teftiş Kurulu Başkanlığıyla ilgili 19 uncu madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bir eski müfettiş
büyüğümüz, karşıdan, acaba, ne konuşacak diye gözüme bakıyor; ama, ben,
özellikle şunu söylemek istiyorum: Ben, müfettiş arkadaşların ismini "ne
İsa'ya ne de Musa'ya yaranamayan insanlar" diye koymuştum; çünkü,
hakikaten, müfettişler, ne işçiye yaranabilir ne de işverenlere yaranabilir.
Müfettişlerin çok ciddî
sorunları, sıkıntıları vardır. Bir müfettiş düşünün; görev almıştır, çok sapa
bir yere, ulaşımı çok zor olan bir yere teftişe gitmiştir. Öyle olacaktır; ne
yapması lazım; işverenle birlikte yemek yemesi lazım. İşçiler, hemen oradan
bakıp "sattı bizi" derler. Tersini yapsa, görevini hakkaniyet
ölçüleri içerisinde yapsa, ondan sonra, işveren "altına arabayı verdim,
yemeği de yedi; gitti, hakkımda rapor tuttu" der. İşte, müfettişlerin,
hakikaten, işi bu kadar zordur.
Ayrıca, hiç bilemezsin,
madenlerde bunu çok yaşadık; hatta, bir maden ocağındaki patlamada 18 işçinin
öldüğü bir yerde müfettiş arkadaşları üzdüğümü de biliyorum; çünkü, bir
müfettiş arkadaşım, o işyerine "çalışır" diye rapor vermişti. Tabiî,
Allah, kimsenin başına vermesin, kimseye göstermesin, 18 insanı kaybetmiştik,
onu seyrettikten sonra, biz de, biraz fazlasıyla arkadaşları incittik; ama,
ondan sonra, arkadaşlarla konuştuğumda, kendilerinin de, bizim de ne kadar
haklı olduğumuzu ortaya koyduk.
Sayın arkadaşlarım, Sayın
Bakanım; ben, en fazla iş kazası olan inşaat işkolunda çalıştım. Burada,
müfettiş arkadaşlarımızın, yaptıkları işlerden sonuç alınabilmesi için,
tuttukları raporların yaşama geçmesi gerekiyor. Şunu çok samimî ifade etmek
istiyorum, hiç alınmaya gerek yok: İş Güvencesi Yasa Tasarısındaki, AK Partili
arkadaşlarımızın işverenlerin yanındaki tutumundan, İş Yasasında uğranılan büyük
kayıplardan sonra, acaba, iş müfettişleri, bu hükümet döneminde sağlıklı bir iş
yapar mı, yapmaz mı diye ciddî endişelerim var. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. İş
güvencesi büyük tahribata uğradıktan sonra, İş Yasasında birçok kayıp söz
konusu olduktan sonra, kaçak işçi, yani, kayıtdışı işçi çalıştırma daha da
arttı ve artacaktır. Burada, çok söyledik, devletin büyük kayıpları söz konusu
olacaktır ve çalışan insanların büyük kayıpları söz konusu olacaktır; ama,
bunu, bilerek, görerek yaptık ne yazık ki.
Şimdi, burada, hiç uzağa
gitmeye gerek yok. Hepimiz bilmekteyiz ki, şu anda, asgarî ücretin altında işçi
çalıştıran taşeronlar var. Neden iş bu noktaya geliyor; çünkü, örgütsüz
toplumlarda bunun ötesi olamaz saygıdeğer milletvekilleri; örgütsüz toplumlarda
budur. Eğer, biz, iş güvencesini sekteye uğratmasaydık -orada, geçmişte tanınan
haklar- şu anda buradaki AK Partili birçok milletvekilinin oylarıyla kabul
edilen bu yasa eğer tahribata uğramasaydı; burada, örgütlenme çok kolay
olacaktı; burada, devletin büyük kazancı olacaktı; burada, çalışan işçinin
büyük kazancı olacaktı; ama, bugün devletin de kaybı var. Nereden, devletin,
kaybı var; değerli arkadaşlarım, bugün, 1 ay çalıştırılıyor, 10 gün ücret
tahakkuk ettiriliyor, bordro tahakkuk ettiriliyor. Ne oluyor; 10 günlük,
devlete, prim yatırıyor; 10 günlük, devlete, vergi yatırıyor; bunun 20 günü
gitti. Bunu, şu anda sizler de biliyorsunuz, bizler de biliyoruz. Hiç uzağa
gitmeye gerek yok, şu devlet dairelerinde, Başbakanlık da dahil olmak üzere...
Sizin eseriniz değil değerli arkadaşlarım; bunu, dün de konuşuyorduk, sizden
önce de vardı bunlar; ama, biz, bekliyorduk ki, bu yanlışlıkları ortadan
kaldırırsınız; ama, siz de uyum sağladınız! Yani, benim hiç aklımın ucundan
geçmezdi sizin IMF'ye boyun eğeceğiniz; IMF'nin ortaya koyduğu icraatlara
"evet" diyeceğinizi hiç düşünmezdim. Çünkü, böyle konuşmuyordunuz,
meydanlarda böyle konuşmuyordunuz. Biz, geçmişte diyorduk ki "ANAP gider,
dertler biter" siz de diyordunuz ki "IMF gider, dertler biter."
Geldiniz, IMF'yle öyle uyum sağladınız ki, sanki kırk yıllık arkadaş oldunuz;
Allah muhabbetinizi artırsın!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, lütfen maddeye gelsin, IMF'yi karıştırmasın canım!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, madde bunun içinde.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bırakın canım yahu!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Senin kafan hep esnaf kafasına alışmış; bunları almıyorsa ben ne
yapayım, gözünü seveyim! Yani, ne yapayım; senin kafan bu işi, sorunları
almıyorsa, bir şey yapamam ki?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Anlıyorum!.. Anlıyorum!..
BAŞKAN - Sayın Meral,
Genel Kurula hitap eder misiniz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ben senin yerinde olsam, hiçbir şey yapmam, dinlerim veya dinlemem.
Değerli arkadaşlarım,
kaçak işçi çalıştıran yok mu; iftira mı ediyorum birilerine?! Vergi kaçıran yok
mu; iftira mı ediyorum birilerine?! İşçinin kıdem tazminatını vermek
istemeyenler, hileli iflas edenler yok mu; iftira mı ediyorum birilerine?! Siz
bunları sanki bilmiyor musunuz! Meydanlarda bunları benden daha iyi anlatıyordunuz
millete; şimdi nazar mı değdi size, ne oldu, neden konuşmuyorsunuz? Benden daha
iyi izah ediyordunuz. Öyle güzel izah ettiniz ki, iktidar oldunuz; yani, bir
marifetiniz var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sen niye iktidar olamadın?!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- O marifeti niye göstermiyorsunuz değerli arkadaşlarım? Onu gösterin.
"İşsize iş, aşsıza aş", vurgunculara, talancılara hesap
soracağız" diye güzel güzel izah eden siz değil miydiniz; ne oldu size,
nazar mı değdi?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Söylüyoruz...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, burada bir yasa tasarısını konuşuyoruz. (AK
Parti sıralarından gülüşmeler)
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) - Tasarıya gelmiyorsunuz ki...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bırakmıyorsunuz ki...
Burada, müfettiş
arkadaşlarımızın durumunu tartışıyoruz. Şimdi, bu ortamda işverenlere büyük
prim verdiniz, onlar da size destek verdi. Ben müfettiş olsam veya siz müfettiş
olsanız, o büyük işverenlerin işyerlerine hanginiz gideceksiniz ve onların
hakkında tutanak tutacaksınız?! Sen hariç... Var mı o babayiğit?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Var, var...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Muhterem arkadaşlarım, burada konuştuğumuz bir insan var. Kim;
devletin müfettişi. Bu adamın rahat icraat ifa etmesi için ne yapmak lazım; bunu
tartışıyoruz. Bu gidebilecek mi şimdi? Size elini uzatan, size gönül veren,
size destek veren bir işverenin işyerine gidecek, orada tutanak tutacak, ondan
sonra da, biraz önce arkadaşımın dediği gibi, kendisini Van'da bulacak.
Vallahi, tövbe; o müfettişin aklı varsa, tutanak tutmaz ve tutmuyor da. Tutanak
tutuyor da ne oluyor değerli arkadaşlarım; tutuyor da hiçbir şey olmuyor.
Kusura bakmasın Sayın Bakanım, o tutanaklar ya Bakanın ya Müsteşarın ya da
Teftiş Kurulu Başkanının odasında bekliyor; bunu siz de konuşuyorsunuz. Şimdi,
bunu yaşama geçirmek için ne yapmamız lazım değerli arkadaşlarım; o müfettiş
arkadaşlarımızın serbest çalışmasını, özgürce çalışmasını ve tuttuğu doğru
tutanakların icraatını yapmasını, faaliyete geçirmesini sağlamak lazım.
Şimdi, tutanak tuttun,
her şey tamam; getirdin, rafta bekledi; kötü olduğun yanına kaldı. Bu müfettiş
arkadaşlarımıza, geçmişte, biz de, bazı sözler söyledik; sonunda üzüldük.
Bakıyorum, ben de, müfettiş olsam, hakikaten, bunun ötesinde bir şey yapamam.
Onun için, benim Sayın Bakanımdan ricam şu: Acaba, şu ana kadar, müfettişlerin
tuttuğu kaç tutanak raflarda bekliyor, müfettişlerin tuttuğu raporlardan ceza
almış kaç işveren var ve bu tutanakları tutup da güçlü işverenlere toslayan
müfettişler yerinde mi duruyor, bir başka yere mi gitmiş? Bunları hep birlikte
yaşadık.
Değerli arkadaşlarım,
sizin, tabiî, bu işin içinde olanınız var, olmayanınız var. Bizim işimiz buydu;
bir eksiklik gördüğümüz zaman, bir yanlışlık gördüğümüz zaman, bunu
Bakanlığımıza bildirirdik, Bakanlığımız da oraya müfettiş gönderirdi. Müfettiş
tutanağı tutardı, ilgili makama verirdi; Yemen'e giden geri gelirdi, müfettişin
verdiği rapor Bakanlık katından geri gelmezdi. O müfettiş, nasıl iş yapsın;
gittiği yerde, bir daha, nasıl, tutanak tutsun da, kendisini, bir işverene
karşı zor durumda bıraksın?!
Umuyorum ki, bütün bu
olumsuzluklar geride kalır. Sayın Bakanım, bu konuda size büyük görevler
düşmektedir. Yeni bir Müsteşar getirdiniz; o da tanıdığımız bir Valimizdir ve
-geçmişteki Müsteşarımız yanlış yaptı demek istemiyorum- valiliğin farklı bir
özelliği vardır, işin hemen sonuçlanmasını ister. Umuyorum ki, Sayın Valimiz,
yani Müsteşarımız, o alışkanlığı, Müsteşarlıkta da devam ettirir ve
vatandaşımız olan o garip insanları sömüren, onun sigorta primini yatırmayan,
devletten vergi kaçıran, iş kazası geçirdiği zaman, gücünü kullanarak, o, kaza
geçirmiş, sakat kalmış insanın hakkında yanlış rapor tutturan -bunların, burada
canlı şahidiyiz, şahit olarak konuşuyoruz, kimseye iftira etmiyoruz- insanların
üzerine gidilir ve o vatandaşlarımızın da elinden tutulur, bu tasarı maddesi de
yaşama geçer, burada saygıdeğer milletvekillerimizin bu saatlerde harcadığı
mesaileri de boşa gitmez; hem çalıştıran kendisine çekidüzen verir hem çalışan
hakkını korur ve biz de vatandaşlarımıza sağlıklı bir yasa yapmanın, bunun
sonucunu almanın mutluluğunu taşırız. Burada görev başta bizlere, ondan sonra
Sayın Bakanımıza düşmektedir.
Bu olumsuzlukların bir
daha tekerrür etmemesi dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Meral
Madde üzerinde, şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz
tasarının 19 uncu maddesi üzerinde söz aldım, sözü çok fazla uzatacak değilim.
Az önce, bu kürsüden konuşan değerli milletvekilimiz Bayram Meral'in sözleri
üzerine ben söz talebinde bulundum.
Ben, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığında, yıllarca iş güvenliği müfettişi olarak görev yapmış olan
bir arkadaşınızım. Burada, müfettişlerimizin görev yapamayacağı şeklindeki ya
da böyle, siyasî mülahazalarla görevlerini yerine getiremeyeceği şeklindeki
görüşler doğru değildir. Her dönemde iş müfettişleri görevlerini yapmışlardır.
İçlerinde çok iyi tanıdığım, güvenilir arkadaşlarımız vardır ve her zaman
olduğu gibi, bu dönemde de görevlerini rahatlıkla yerine getireceklerdir.
Geçtiğimiz günlerde, bu
Mecliste çıkarmış olduğumuz İş Yasasında bu konu görüşülürken hepiniz
hatırlayacaksınız- iş müfettişlerinin görevlerinin engellenmesi halinde
verilecek ceza Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların önergesinde takriben 1,5
milyar lira idi; ama, bizim verdiğimiz önergeyle, iş müfettişlerinin
görevlerinin engellenmesi halinde bu cezanın 5 milyar lira olmasını önerdik ve
bu çıktı. Bizim bu konularda Cumhuriyet Halk Partisinden daha hassas
davrandığımızı ifade etmek istiyorum. Müfettiş arkadaşlarımız görevlerini
yapacaklardır, kimse bundan şüphe etmesin. Biz arkadaşlarımızın hepsine
güveniyoruz.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Kacır.
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara)- Sayın Başkan "arkadaşlara güvenmiyoruz" demedik. Siyasî
baskılar sonrası arkadaşlarımız iş yapamıyor. Tam tersine, onları koruduk
burada Sayın Başkanım.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
ÜNAL KACIR (İstanbul)-
Siz 1,5 milyar dediniz, biz 5 milyara çıkardık.
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara)- 10 milyardan 5 milyara düşürdün, Allah'tan kork!
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 20. - 3146 sayılı
Kanunun 20 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 20- Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının merkez kuruluşundaki yardımcı birimleri
şunlardır:
a) Personel Dairesi
Başkanlığı.
b) İdarî ve Malî İşler
Dairesi Başkanlığı.
c) Bilgi İşlem Daire
Başkanlığı.
d) Savunma Sekreterliği.
e) Özel Kalem
Müdürlüğü."
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 21. - 3146 sayılı
Kanunun 22 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Bilgi İşlem Daire
Başkanlığı
MADDE 22/A. - Bilgi İşlem
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın merkez ve
taşra teşkilatının tüm hizmet ve işlemlerinin, hızlı, etkin ve verimli bir
biçimde yürütülmesini sağlayacak otomasyon çalışmaları yapmak ve koordinasyonu
sağlamak.
b) Bilgi işlem
çalışmaları için gerekli iş akış ve organizasyonunu düzenlemek, standart ve
yöntemleri belirlemek, gerekli analiz ve tasarım çalışmalarını yapmak.
c) Uygulama programları
geliştirerek test etmek, işletime almak ve ihtiyaçlar doğrultusunda
güncelleştirilmesini sağlamak, bilgisayar donanım, yazılım ve iletişim alt
yapısının sürekli çalışabilirliğini sağlamak.
d) Performans artırıcı
faaliyetlerde bulunmak.
e) Bilgilerin ihtiyaç
duyulacak kişi ve birimlere iletilmesini sağlamak, bu amaçla gerekli çalışma ve
işlemleri yapmak.
f) Bakanlığın ihtiyaç
duyduğu istatistiki verilerin yorumlanması ve yayına hazırlanması için gerekli
çalışmaları yapmak.
g) Bağlı ve bağlı
kuruluşun ilgili kuruluşlarının bilgi işlem sistemleriyle gerekli koordinasyonu
sağlamak.
h) Bakanlığın merkez ve
taşra kuruluşlarının haberleşme ve her çeşit elektronik sistemlerinin temin,
tesis, bakım ve onarımlarının esaslarını belirlemek amacıyla projeler
hazırlamak veya hazırlatmak, gerekli görülen hallerde bakım onarım işlerini
yapmak veya yaptırtmak.
i) Bakanlıkça verilen
benzeri görevleri yapmak."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 22. - 3146 sayılı
Kanunun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
maddenin sonuna bir fıkra eklenmiştir.
"Çalışma Meclisi;
Bakanın veya Bakanlık
Müsteşarının başkanlığında, İş Teftiş Kurulu Başkanı, Çalışma Genel Müdürü, İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı, Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanı, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürü,
bakanlıklardan ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından iştirak edecek
birer temsilciden,
Üniversitelerin iş
hukuku, sosyal ekonomi,çalışma ekonomisi, sosyal siyaset, iş fizyolojisi, iş
sağlığı ve güvenliği ve gündemindeki konularla ilgili dallardan Yükseköğretim
Kurulunca seçilecek beş öğretim üyesinden,
İşveren sendikaları
konfederasyonlarından üç, işçi ve kamu görevlileri sendikaları
konfederasyonlarından birer, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonundan
üç, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden üç temsilci ile gündemindeki
konularla ilgili olarak çağırılan kamu ve özel kurum ve kuruluşları ile meslek
odaları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden,
Meydana gelir.
Çalışma Meclisi yılda en
az bir defa toplanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral söz
istemiştir.
Buyurun Sayın Meral. (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar [!])
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 22 nci maddeyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir konuyu, müsaade ederseniz,
arz etmek istiyorum: Biraz önce sayın konuşmacı, benim söylemek istediğimi çok
iyi bilmesine rağmen, biraz Karadeniz havası estirdi; canı sağ olsun. Biz, her
zaman müfettiş arkadaşlarımızın daha rahat çalışabilmeleri için, özgürce
çalışabilmeleri için, baskılardan uzak kalmaları için üzerimize düşeni yaptık
ve yapıyoruz. Otuz yıllık hizmet sürem içerisinde hep onların yanında oldum;
yeri geldi, eleştirdiğim de oldu. Biz diyoruz ki, AK Parti İktidarı
müfettişlere baskı yapmasın, işlerini rahat görsünler; özü budur; bu birincisi.
İkincisi: Bu 22 nci
maddeyle ilgili bir talebimiz oldu; hem Komisyon hem Bakanımız hem de Grup
Başkanvekiliniz anlayışınız gösterdi; biraz sonra okunacaktır; çok teşekkür
ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar[!])
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
22 nci madde üzerinde 3
adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının Çalışma Meclisi başlıklı 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
satırında yer alan "işveren sendikaları konfederasyonlarından üç, işçi ve
kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından birer" ibaresinin
"işveren sendikaları konfederasyonlarından üç, en fazla üyeye sahip işçi
sendikaları konfederasyonundan iki, diğer işçi ve kamu görevlileri sendikaları
konfederasyolarından birer" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Oğuz
Oyan |
Eyüp
Fatsa |
|
Ankara |
İzmir |
Ordu |
|
Tevfik
Ziyaeddin Akbulut |
|
Mehmet
Fehmi Uyanık |
|
Tekirdağ |
|
Diyarbakır |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222
sıra sayılı yasa tasarısının 22 nci maddesinin birinci fıkrasının son
paragrafında yer alan "işçi ve kamu görevlileri sendikaları
konfederasyonlarından birer" ibaresinin, "işçi ve kamu görevlileri
sendikaları konfederasyonlarından, temsil oranlarına göre en çok iki en az
bir" biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bayram
Ali Meral |
M.
Cevdet Selvi |
İzzet
Çetin |
|
Ankara |
Eskişehir |
Kocaeli |
|
Güldal
Okuducu |
|
Yakup
Kepenek |
|
İstanbul |
|
Ankara |
BAŞKAN - Son ve maddeye
en aykırı önergeyi okutuyorum...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, özür dilerim. Önergeyi geri çekiyoruz. Daha önceki, Grup
Başkanvekillerinin ortaklaşa verdiği önergeyi destekliyoruz.
Arz ederim.
BAŞKAN - Divana
iletilmedi henüz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Arz ettim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Son ve en aykırı önergeyi
okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci
Kısımdaki 22 nci maddeyle değiştirilen 3146 sayılı Yasanın Çalışma Meclisi
başlıklı 12 nci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendine "TOBB'dan
üç" ifadesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ifadenin metne eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Enis
Tütüncü |
İzzet
Çetin |
Haluk
Koç |
|
Tekirdağ |
Kocaeli |
Samsun |
|
Oğuz
Oyan |
|
Bayram
Ali Meral |
|
İzmir |
|
Ankara |
"Türk Tabipler
Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Tarım Kredi
Kooperatifleri Birliğinden birer"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESİGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Gerekçeyi okutalım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Çalışma Meclisinin hem
bileşenleri bakımından hem de temsil edilen toplumsal kesimler bakımından
demokratik ve işler bir meclis olarak düşünülmelidir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının Çalışma Meclisi başlıklı 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci satırında yer alan "işveren sendikaları konfederasyonlarından üç, işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından birer" ibaresinin "işveren sendikaları konfederasyonlarından üç, en fazla üyeye sahip işçi sendikaları konfederasyonundan iki, diğer işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından birer" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz
(Ankara)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
En fazla üyeye sahip işçi
konfederasyonunun bir fazla üyeyle temsilinin sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 23. - 3146 sayılı
Kanunun 29 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Yurt dışı sürekli
göreve, yurt dışı işçi hizmetleri uzmanları, yurt dışında görevlendirmeye
ilişkin mevzuat gereğince yapılan sınav-larda başarılı olup, yurt dışında en az
üç yıl sürekli kadrolarda görev yaptıktan sonra Bakanlık ya da bağlı
kuruluşlarla bağlı kuruluşun ilgili kuruluşları kadrolarında çalışanlar ile
Bakanlık merkez teşkilâtında genel müdür ya da daha üst görevlerde bulunanlar
bu görevlerde en az iki tam yıl çalışmış olmak kaydıyla çıkarılacak yönetmelik
ile belirlenen esaslar dahilinde ataşe yardımcısı, ataşe, müşavir yardımcı-sı
veya müşavir unvanlarıyla atanabilirler. Yurtdışı görev süresi dört yıldır.
Yurt dışı kadrolarına atanacakların, atanma tarihinde yönetme-likte belirtilen
yabancı dillerin birinden en az (C) düzeyinde geçerli Kamu Personeli Yabancı
Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı puanına sahip olması zorunludur. Ancak, Türk
dilinin kabul gördüğü ülkelere sürekli göreve atanma durumunda dil sınavı şartı
aranmaz. Yurt dışı atamalarına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 24. - 3146 sayılı
Kanunun 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 30. - Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşları şunlardır:
1. Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı,
2. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi
3. Ereğli Kömür-Havzası
Amele Birliği Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı,
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 25. - 3146 sayılı
Kanunun 36 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bakanlık bağlı
kuruluşları ile bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının kanunlarındaki atamaya
ilişkin hükümler saklıdır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 26. - 3146 sayılı
Kanuna 36 ncı maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde başlığıyla birlikte
eklenmiştir.
"Bazı görevlere
atamalarda aranacak şartlar
MADDE 36/A. - Bakanlık
merkez teşkilatında, çalışma uzmanı ve yurt dışı işçi hizmetleri uzmanı, merkez
ve taşra teşkilatında iş sağlığı ve güvenliği uzmanı çalıştırılabilir. 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartlara
sahip, Bakanlığın ihtiyaç duyduğu alanlarda en az dört yıllık yüksek öğrenim
görmüş ve sınavın açıldığı tarihte otuzbeş yaşından gün almamış olanlar
arasında yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda başarılı bulunanlar çalışma
uzman yardımcısı, yurt dışı işçi hizmetleri uzman yardımcısı ve iş sağlığı ve
güvenliği uzman yardımcısı kadrolarına atanırlar.
Uzman yardımcılarında
aranacak nitelikler, seçilme usul ve esasları ile diğer hususlar yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 27. - 3146 sayılı
Kanunun 39 uncu maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve maddenin sonuna bir fıkra eklenmiştir.
"Bakanlık, İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve
Araştırma Merkezinin verimliliğini sağlamak üzere, Maliye Bakanlığının görüşünü
alarak hazırlanacak bir yönetmelikle döner sermaye işletmeleri kurabilir. Döner
sermaye kuruluşlarının her birinin kuruluş sermayesi üçyüz milyon Türk
Lirasıdır."
"Döner sermaye
işlemleri, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununa, ve iş sağlığı ve güvenliği
ile ilgili hayati tehlike arz eden konularda 832 sayılı Sayıştay Kanununun vize
ve tescil hükümlerine tabi değildir."
"İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesinin faaliyet alanına giren mal
ve hizmetler ile ticari malların satışından elde edilecek brüt kârın, kurumlar
vergisi ayrıldıktan sonra kalan kısmının en çok %50 si fiilen çalışan ve
işletme kârının artışına katkıda bulunan personele; hazırlanacak yönetmelikte
belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde dağıtılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?..Yok.
27 nci madde üzerinde 3
adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci
Kısmına 27 nci maddeye aşağıdaki ifadenin metne eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Enis Tütüncü |
İzzet Çetin |
Haluk Koç |
|
Tekirdağ |
Kocaeli |
Samsun |
|
Oğuz Oyan |
|
Bayram Ali Meral |
|
İzmir |
|
Ankara |
"Personele yapılacak
eködeme;
4857 sayılı İş Kanununun
101 inci maddesindeki cezalar hariç, bu kanun uyarınca tahakkuk ve tahsil
olunan idarî para cezaları, 854 sayılı Deniz İş Kanununun ve 5953 sayılı Basın
Mesleğinde Çalışanlarla, Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi
Hakkında Kanun uyarınca tahsil olunan idarî para cezaları ve benzeri türü kurum
gelirlerinden Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezinde görev yapan kadrolu
ve sözleşmeli personele en yüksek devlet memuru aylığının (ekgösterge dahil)
brüt tutarının yüzde 200'ünü geçmemek üzere eködeme ve her yıl kurumun memur
statüsündeki kadrolu personeline asgarî ücretten az olmamak kaydıyla kendi
aylıkları (gösterge ve ekgösterge dahil) tutarında iki ikramiye verilir.
Yapılacak eködemeden
Damga Vergisi hariç başka vergi, resim ve harç kesintisi yapılmaz. Eködeme
tutarları dağıtım usul ve esasları Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN -İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 27 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Agâh Kafkas |
M. Ergün Dağcıoğlu |
|
Ordu |
Çorum |
Tokat |
|
Mehmet Fehmi Uyanık |
|
Halil Özyolcu |
|
Diyarbakır |
|
Ağrı |
"İş sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma
Merkezi dönersermaye gelirlerinin brüt tutarının % 30'u Bakanlığa açılacak bir
hesaba yatırılır. Bu hesaptan, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı, Sosyal
Güvenlik Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Araştırma Merkezinde görev yapan
kadrolu personele eködeme yapılır.
Eködemenin miktarı, en
yüksek devlet memuru aylığının (ekgösterge dahil) % 150'sini geçemez. Eködeme,
görev yapılan birim ve iş hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü gibi
kriterler esas alınarak belirlenir."
BAŞKAN - Son ve maddeye
en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 27 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna "Dönersermaye
işletmeleri kamu tüzelkişiliğini haizdir" ibaresinin eklenmesini, maddede geçen
% 50 oranının % 30 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Eyüp Fatsa |
Mahfuz Güler |
|
Ankara |
Ordu |
Bingöl |
|
Agâh Kafkas |
|
M. Necati Çetinkaya |
|
Çorum |
|
Elazığ |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu dönersermaye
işletmelerinin mal ve hizmet üretimini artırmak, verimli faaliyet
göstermelerini sağlamak üzere, işletmelerle ortaklık kurabilmeleri gereklidir.
Dönersermaye işletmelerinin ortaklıklar kurabilmesi için kamu tüzelkişiliğini
haiz olmaları gereklidir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 27 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa
(Ordu)
ve arkadaşları
"İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma
Merkezi döner sermaye gelirlerinin brüt tutarının % 30'u Bakanlıkça açılacak
bir hesaba yatırılır. Bu hesaptan, Bakanlık Merkez ve taşra teşkilatı, Sosyal
Güvenlik Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Araştırma Merkezinde görev yapan
kadrolu personele ek ödeme yapılır.
Eködemenin miktarı, en
yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 150'sini geçemez. Ek
ödeme, görev yapılan birim ve iş hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü
gibi kriterler esas alınarak belirlenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, olumlu görüşümüzle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Personelin performans ve
verimliliğinin artırılması, nitelikli personel istihdamının sağlanması ve
muhafazası için verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Üçüncü önergeyi işleme
koymayacağız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Neden koymuyorsunuz efendim?
BAŞKAN - İkinci önerge
kabul edildiği için, üçüncü önergeyi işleme koymuyorum.
27 nci maddeyi oylarınıza
sunacağım; ancak, maddedeki "bir fıkra eklenmiştir" ibaresini, kabul
edilen önergeler doğrultusunda "iki fıkra eklenmiştir" olarak
düzeltiyor ve yine kabul edilen önergeler doğrultusunda 27 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 28. - 3146 sayılı
Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1. - A) İş
ve hizmetin gerektirdiği hallerde bağlı kuruluşların ve bağlı kuruluşun ilgili
kuruluşlarının personeli Bakanlıkta görevlendirilebilir.
B) Bakanlıkça bu Kanuna
göre yapılacak işlemler, internet de dahil her türlü elektronik bilgi iletişim
araç ve ortamı ve benzeri araçlar üzerinden yapılabilir ve arşivlenebilir.
Elektronik ortamda bilgi ve belge istenebilir veya bilgi ve belge verilebilir.
Elektronik ortamda bilgi
ve belge alınıp verilmesi ve arşivleme konularına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Ancak, 1 adet önerge
vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci
Kısımdaki 28 inci madde ile 3146 sayılı Kanuna eklenen ek madde 1'in (A)
bendinde "...hallerde bağlı kuruluşların" ifadesinden sonra gelen
aşağıdaki ifadenin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Enis Tütüncü |
|
İzmir |
Kocaeli |
Tekirdağ |
|
Bayram Meral |
|
Ali Topuz |
|
Ankara |
|
İstanbul |
"...A) ...bağlı
kuruluşların ilgili kuruluşlarının"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
önergeniz hakkında konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kurum çalışanları ile
bağlı ve ilgili kurumlardan görevlendirilen personel arasındaki çalışma
koşulları ve ücret farklılıkları nedeniyle çalışma barışını olumsuz
etkilediğinden, ilgili kuruluşlardan Bakanlıkta personel görevlendirilmesi
yoluna gidilmemelidir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 29. - 3146 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 9. -
A) Yurt dışında sürekli görevlendirmeye ilişkin mevzuat gereğince yapılan
sınavlarda başarılı olanlardan, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce yurt
dışında en az üç yıl sürekli kadrolarda görev yapan ve halen Bakanlık ya da
bağlı kuruluşlarla bağlı kuruluşun ilgili kuruluşları kadrolarında çalışan
personel ile bu sınavlarda başarılı olmuş ve halen yurt dışında görev yapan
personel, son iki yıl içinde olumlu sicil almış olmak koşuluyla yurt dışı işçi
hizmetleri uzmanlığına hak kazanırlar.
B) Bu Kanunda öngörülen
yönetmelikler ile Sosyal Güvenlik Kurumunda ihdas edilen daire başkanlıklarının
çalışma usul ve esaslarına ilişkin yönetmelikler, bu Kanunun yürürlük
tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Bakanlıkça çıkarılır.
Bu Kanunda öngörülen
yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar mevcut tüzük ve yönetmeliklerin bu
Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
C) İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Merkezi Döner Sermaye İşletmesinin hukukî varlığı en geç iki yıl
içinde İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesinin
kurulmasıyla sona erer, aynî ve nakdî mal varlığı "İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesi"ne intikal eder.
D) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte kadro ve görev unvanları değişmeyenler, yeni kadrolarına
atanmış sayılırlar.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığında, Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürü,Genel Müdür Yardımcısı
(Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü), Daire Başkanı (Sosyal Güvenlik
Kuruluşları Genel Müdürlüğü) kadro unvanlı görevlerde bulunanların görevleri,
bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bunlar en geç bir yıl içerisinde
durumlarına uygun boş kadrolara atanırlar. Atama işlemi yapılıncaya kadar
Kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilirler. Bunlar, yeni bir
kadroya atanıncaya kadar, eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü
zam ve tazminatlar ile diğer malî haklarını almaya devam ederler. Söz konusu
personelin, atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve
tazminatlar ile diğer malî hakları toplamının net tutarı, eski kadrolarına
bağlı olarak en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve
tazminatları ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde,
aradaki fark giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları sürece
herhangi bir kesintiye tâbi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.
E) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte Bakanlık merkez ve taşra birimlerinde en az beş yıl fiili
hizmeti bulunan ve eğitim durumları ile diğer koşulları uygun personel,
Bakanlıkça açılacak ilk çalışma uzman yardımcılığı, yurt dışı işçi hizmetleri
uzman yardımcılığı ve iş sağlığı ve güvenliği uzman yardımcılığı yarışma
sınavlarına, sınavın açıldığı tarihte kırk yaşını doldurmamış olmaları kaydıyla
girebilirler. Açılacak ilk yarışma sınavlarına başvurmayanlar veya
başvurdukları halde her ne sebeple olursa olsun girmeyenler bu haklarını kaybeder."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Yakın ve Orta Doğu
Çalışma Eğitim Merkezi
Teşkilat Kanunu ile
İlgili Değişiklikler
MADDE 30. - 27.2.1960
tarihli ve 7460 sayılı Yakın ve Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezi Teşkilat
Kanununun adı "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi
Teşkilat Kanunu" ve bu Kanunda geçen "İcra Vekilleri Heyeti"
ibaresi "Bakanlar Kurulu", "Çalışma Vekaleti" ibaresi
"Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı", "Çalışma Vekili"
ibaresi "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı", "Yakın ve Orta Doğu
Çalışma Eğitim Merkezi" ibaresi "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve
Araştırma Merkezi", "Eğitim Merkezi" ibaresi "Eğitim ve
Araştırma Merkezi", "Öğretmenler Kurulu" ibaresi "Danışma
Kurulu", "Eğitim Merkezi Müdürü" ibaresi "Eğitim ve
Araştırma Merkezi Başkanı" ve "Eğitim Merkezi Müdür Muavini"
ibaresi "Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Şahsı adına, Tokat
Milletvekili Resul Tosun söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Tosun.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Yakın ve Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezi Teşkilatı, 1955
yılında, ILO'nun desteğiyle İstanbul'da kurulmuş, 1960'ta yönetim Türk
hükümetine devredilmiş, 1972 yılına kadar İstanbul Üniversitesinde eğitim
faaliyetlerini sürdürmüş, 1972 yılında, ILO desteğini çektikten sonra, bu
teşkilat Ankara'ya intikal ettirilmiş, 1985 yılında bir reorganizasyona
gidilmiş ve bu tarihte, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlanmış, o
tarihten bugüne kadar da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgi alanına giren
tüm konularda eğitim faaliyeti vermiş, dolayısıyla "Yakın ve Orta
Doğu" ismiyle ilgisi kalmadığı için de, bugün, isminin değiştirilmesini
ihtiva eden bir maddeyi tartışıyoruz.
Benim bu maddede söz
almamın asıl sebebi ise "Yakın ve Orta Doğu" isminin geçmesine
binaen, müsaadenizle, 16 ncı maddede görevleri sayılan Dış İlişkiler ve
Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğüne gönderme yaparak birkaç söz söylemek
istiyorum.
Ülkemizdeki işsizliğin,
insanlarımızı, maalesef, yurtdışında çalışmaya ittiğini hepimiz biliyoruz ve
yurtdışındaki işçiler anıldığı zaman da, genellikle -yoğun nüfus burada
bulunduğu için- Avrupa'daki işçilerimiz aklımıza gelmektedir. Avrupa'daki
işçilerimizin sosyal hakları üzerinde hükümetlerimiz, elçiliklerimiz, aslında,
bugüne kadar, gerekli çalışmaları fazlasıyla yapmışlar ve yapmaktadırlar.
Yapmamış olsalar dahi, Avrupa şartlarında işçilerimizin sosyal haklarının,
Türkiye'deki işçilerimizden daha iyi olduğu da bilinen bir gerçektir. Hatta,
Avrupa'daki işsiz Türk vatandaşlarımızın dahi, Türkiye'de çalışan işçi
vatandaşlarımızdan daha iyi şartlarda yaşadıklarını yine çok iyi biliyoruz.
Hatta, bazı ülkelerde, işsiz vatandaşlarımızın aldıkları işsizlik ücretinin,
Türkiye'de çalışan genel müdürlerin ücretlerinden, maaşlarından dahi yüksek
olduğunu biliyoruz.
Bununla birlikte, kaçak
çalışan işçilerle ilgili sorunlar var; fakat, asıl sorunumuz, Yakın ve
Ortadoğu'daki işçilerimizin sorunudur. Bugün, Rusya'da, Türk cumhuriyetlerinde
ve Arap ülkelerinde, bir şekilde oraya gitmiş ve çalışmakta olan Türk
işçilerinin hemen hemen hiçbirisinin, maalesef, herhangi bir sosyal hakkı ve
güvenliği yoktur. Yine maalesef, hükümetlerimiz, bugüne kadar, Yakın ve
Ortadoğu'daki işçilerimizin haklarını teminde gerekli çalışmayı göstermiş
değillerdir. Oralara giden işçilerimizin, vize alımından tutun, ikametlerini,
oradaki çalışma şartlarını, hatta kendi ülkemize giriş çıkışlarında dahi
karşılaştıkları zorlukları hatırlayacak olursak, aslında, bu, Dış İlişkiler ve
Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılan görev
alanlarının altını çizmek gerekiyor. Hele, yurtdışında, özellikle Ortadoğu ve
Yakındoğu'da çalışan işçilerimiz, çoğu yerde kefalet sistemiyle
çalıştıklarından, kölelikten daha beter bir muameleye maruz kaldıkları ve bu
insanlarımızın da maalesef, devletimizin sosyal güvenlik, sosyal devlet
anlayışından yola çıkarak, güvenlik şemsiyesinden yoksun olduklarının altını
çizmek ve tutanaklara geçirmek için bu konuşma hakkını aldım.
İnsanımız, onca ezayı ve
cefayı, vize alırken, gümrüklerden geçerken, o bölgelerde kefillerinin emri
altında, âdeta köle gibi çalışırken "viran olası hanede evladü ıyal
var" mantığından hareketle, onurlarını ayak altına alma pahasına, bu
sıkıntılara göğüs germektedirler.
Ben, 16 ncı maddede
görevlerini saydığımız Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün, Yakın ve Ortadoğu'daki işçilerimizin sorunlarıyla da yakından
ilgilenecek görevleri ihtiva ettiğinin altını çiziyor ve bu bölgedeki
işçilerimizin sorunlarının tutanaklara geçmesi amacıyla bu konuşmayı yaptığımı
belirtiyor; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tosun.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 31. - 7460 sayılı
Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 1. - Bu
Kanunun amacı; çalışma hayatı ve sosyal güvenlik konularında, ulusal ve
uluslararası düzeyde eğitim, araştırma, inceleme, yayın, dokümantasyon ve
danışmanlık faaliyetlerinde bulunmak amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına bağlı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezinin
kurulmasına, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 32. - 7460 sayılı
Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"a) Bakanlık, bağlı
kuruluşlar ile bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının personeli ile özel veya
kamu sektöründe faaliyet gösteren işyerlerindeki işçi, işveren veya yönetici
personelin eğitimlerini sağlamak amacıyla; çalışma hayatı, sosyal güvenlik,
işçi işveren ilişkileri, iş sağlığı ve güvenliği, işyeri hekimliği, toplam
kalite yönetimi, iş teftişi, istihdam, verimlilik, iş piyasası etütleri,
ergonomi, çevre, ilk yardım, iş istatistikleri ve benzeri konularda eğitim
programları hazırlamak, seminerler düzenlemek ve bu konular ile ilgili
araştırmalar yapmak,"
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 33. - 7460 sayılı
Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 8. - Danışma
Kurulu, Bakanın görevlendireceği Müsteşar Yardımcısının başkanlığında, Başkan,
Çalışma Genel Müdürlüğü, Dış İlişkiler ve Yurt dışı İşçi Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünden en az genel müdür
yardımcısı düzeyinde birer temsilci, İş Teftiş Kurulu Başkanının
görevlendireceği bir baş iş müfettişi, Bakanlık Personel Dairesi Başkanı,
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Koordinasyon Daire Başkanı, Sosyal Sigortalar
Kurumu Sigorta İşleri Genel Müdür Yardımcısı, Sosyal Sigortalar Kurumu Sağlık
İşleri Genel Müdür Yardımcısı, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdür Yardımcısı, Türkiye İş Kurumu
Genel Müdür Yardımcısı ile üniversitelerin iş hukuku, sosyal politika, iş
sağlığı ve güvenliği ile ilgili dallarında çalışanlar arasından Yükseköğretim
Kurulunca görevlendirilecek iki öğretim üyesinden oluşur.
Danışma Kurulunun çalışma
usul ve esasları Eğitim ve Araştırma Merkezinin teklifi ve Bakanlığın onayı ile
çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 34. - 7460 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 9. - Danışma
Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Eğitim ve Araştırma
Merkezi ile ilgili yönetmelikler hakkında görüş bildirmek,
b) Eğitim ve Araştırma
Merkezinin eğitim, araştırma, danışmanlık, yayın ve diğer faaliyetlerini
yönlendirmek,
c) Eğitim ve Araştırma
Merkezinin yıllık faaliyetlerini değerlendirmek,
d) Eğitim ve Araştırma
Merkezinin çalışmalarının etkinliğini artırıcı önerilerde bulunmak."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 35. - 7460 sayılı
Kanunun 12 nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Eğitim ve Araştırma
Merkezinde çalışma ve sosyal güvenlik eğitim uzmanı çalıştırılabilir. 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen şartlara sahip,
merkezin ihtiyaç duyduğu alanlarda en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş ve
sınavın açıldığı tarihte otuzbeş yaşından gün almamış olanlar arasında
yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda başarılı bulunanlar çalışma ve sosyal
güvenlik eğitim uzman yardımcılığı kadrolarına atanırlar.
Çalışma ve sosyal
güvenlik eğitim uzman yardımcılarında aranacak nitelikler, seçilme usul ve
esasları ve diğer hususlar yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 36. - 7460 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 3. - A)
Yakın ve Orta Doğu Çalışma ve Eğitim Merkezi Müdürü ile Yakın ve Orta Doğu
Çalışma ve Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı kadro unvanlı görevlerde
bulunanların görevleri, bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bunlar en geç bir
yıl içerisinde durumlarına uygun boş kadrolara atanırlar. Atama işlemi
yapılıncaya kadar kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilirler.
Bunlar, yeni bir kadroya atanıncaya kadar, eski kadrolarına ait aylık, ek
gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî haklarını almaya devam
ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge,
her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları toplamının net tutarı, eski
kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her
türlü zam ve tazminatları ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az
olması halinde, aradaki fark giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda
kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tâbi tutulmaksızın tazminat olarak
ödenir.
B) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte Yakın ve Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezinde en az beş yıl
fiili hizmeti bulunan ve eğitim durumları ile diğer koşulları uygun personel,
Eğitim ve Araştırma Merkezince açılacak ilk Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim
Uzman Yardımcılığı yarışma sınavlarına, sınavın açıldığı tarihte kırkr yaşını
doldurmamış olmaları kaydıyla girebilirler. Açılacak ilk yarışma sınavlarına
başvurmayanlar veya başvurdukları halde her ne sebeple olursa olsun girmeyenler
bu haklarını kaybederler.
C) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte kadro ve görev unvanları değişmeyenler, yeni kadrolarına
atanmış sayılırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Bazı Kanunlar ile Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Yapılan Değişiklikler
BİRİNCİ BÖLÜM
Devlet Memurları
Kanununda Yapılan Değişiklikler
MADDE 37. - 14.7.1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;
a) 36 ncı maddesinin
"Ortak Hükümler" bölümünün A/11 numaralı bendine "Özürlüler
Uzman Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik
Uzman Yardımcıları, Çalışma Uzman Yardımcıları, Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Uzman
Yardımcıları, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman Yardımcıları, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Eğitim Uzman Yardımcıları", "Özürlüler Uzmanlığına"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Uzmanlığına, Çalışma
Uzmanlığına, Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Uzmanlığına, İş Sağlığı ve Güvenliği
Uzmanlığına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim Uzmanlığına",
b) "Zam ve
tazminatlar" başlıklı 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar"
bölümünün "A- Özel Hizmet Tazminatı" bendinin;
1- (h) alt bendine
"Devlet Bütçe Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal
Güvenlik Uzmanları, Çalışma Uzmanları, Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Uzmanları, İş
Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları,"
2- (i) alt bendine
"Özürlüler Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Eğitim Uzmanları",
c) (I) Sayılı Ek Gösterge
Cetvelinin (1/b) bendine "Avrupa Birliği Genel Sekreteri" ibaresinden
sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı", (1/d) bendine
"Avrupa Birliği Genel Sekreter Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek
üzere "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı", (1/h) bendine,
"Maliye Bakanlığı Devlet Bütçe Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek
üzere, "Sosyal Güvenlik Uzmanları, Çalışma Uzmanları, Yurt Dışı İşçi
Hizmetleri Uzmanları, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Eğitim Uzmanları",
d) (II) Sayılı Ek
Gösterge Cetvelinin (2) numaralı bendine "Avrupa Birliği Genel
Sekreterliği Daire Başkanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal
Güvenlik Kurumu Daire Başkanları (Ana ve Yardımcı Hizmet Birimi)",
"Üniversite Genel Sekreteri" ibaresinden sonra gelmek üzere,
"Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkanı",
e) (IV) Sayılı Makam
Tazminatı cetvelinin 2 nci sırasına "Avrupa Birliği Genel Sekreteri"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı",
(5/c) bendine "Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Daire Başkanları"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Kurumu Daire Başkanları
(Ana ve Yardımcı Hizmet Birimi)", (5/d) bendine "Kurum
Başkanlığı" ibaresinden sonra gelmek üzere "Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi",
İbareleri eklenmiş ve II
Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin (5) numaralı bendinde yer alan, "Yakın ve
Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezi Müdürü" ibaresi "Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Birleşime 10
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.37
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - 107 nci
Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum.
222 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 37 nci
maddesini okumuştuk.
Madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
37 nci madde üzerinde 2
adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 37 nci maddesinin (e) bendinin birinci satırında yer alan "2
nci sırasına" ibaresinin "3 üncü sırasına", "Avrupa Birliği
Genel Sekreteri" ibaresinin, "Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal
ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanı" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Eyüp
Fatsa |
Mahfuz
Güler |
|
Ankara |
Ordu |
Bingöl |
|
Agâh
Kafkas |
|
M.
Necati Çetinkaya |
|
Çorum |
|
Elazığ |
BAŞKAN - İkinci ve en
aykırı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 37 nci maddesinin (c) bendinin ilk satırında yer alan
"(1/b)" ibaresinin "(1/c)" olarak, "Avrupa Birliği
Genel Sekreteri" ibaresinin "Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Eyüp
Fatsa |
Mahfuz
Güler |
|
Ankara |
Ordu |
Bingöl |
|
Agâh
Kafkas |
|
M.
Necati Çetinkaya |
|
Çorum |
|
Elazığ |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, olumlu görüşümüzle,
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Ekgöstergesi 7600 olarak öngörülen Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanının ekgöstergesinin, hiyerarşi bakımından bakanlık müsteşarı ekgöstergesinin altında olması gerektiğinden değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 37 nci maddesinin (e) bendinin birinci satırında yer alan "2
nci sırasına" ibaresinin "3 üncü sırasına", "Avrupa Birliği
Genel Sekreteri" ibaresinin, "Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal
ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanı" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Salih
Kapusuz
(Ankara)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun görüşle,
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlık Müsteşarı ile
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı arasında özlük haklarının tespiti bakımından ve
hiyerarşik yönden dengenin sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen
önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bakanlıkların Kuruluş ve
Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 13.12.1983 Gün
ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları
Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve
Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanun ile İlgili Değişiklikler
MADDE 38. - 27.9.1984
tarihli ve 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların
Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 16
ncı maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.
"l) Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşları görev, yetki ve sorumlulukları
dikkate alınarak başkanlık şeklinde teşkilatlandırılabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 39. - 3046 sayılı
Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yükseköğretim
Kurulu ve bu Kurula bağlı olanlar ile Sosyal Güvenlik Kurumunun ilgili
kuruluşları hariç ilgili kuruluşların genel müdürlük şeklinde
teşkilatlandırılmaları esastır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Genel Kadro ve Usulü
Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname
ile İlgili Değişiklikler
MADDE 40. - a) Bu Kanuna
ekli (1) sayılı listelerde gösterilen kadrolar ihdas edilerek, 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye ekli (I)sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmiş ve ekli (2) sayılı listelerde yer alan
kadrolar iptal edilerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerinden çıkarılmıştır.
b) Ekli (3) sayılı
listede gösterilen kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ekli (I) sayılı cetvele Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı bölümü
olarak eklenmiştir.
c) 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde geçen "Yurt
Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürü" ibaresi "Dış İlişkiler ve Yurtdışı
İşçi Hizmetleri Genel Müdürü" olarak, "Yakın ve Orta Doğu Çalışma
Eğitim Merkezi" ibaresi, "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve
Araştırma Merkezi" olarak değiştirilmiş ve ekli (4) sayılı listede
gösterilen kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli
III sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi
bölümüne eklenmiş, ekli (5) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek,
190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çeşitli ve Son Hükümler
MADDE 41. - a) 9.1.1985
tarihli ve 3146 sayılı Kanunun; 8 inci maddesinin (b) bendi, 10 uncu maddesi,
40 ıncı maddesinin ikinci fıkrası ile anılan Kanuna ekli "1 Sayılı
Cetvel" de Bakanlığın ana hizmet birimleri arasında yer alan "Sosyal
Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü" ibaresi,
b) 27.2.1960 tarihli ve
7460 sayılı Yakın ve Orta-Doğu Çalışma Eğitim Merkezi Teşkilat Kanununun 4 üncü
maddesi, 6 ncı maddesinin (c) ve (d) bentleri, 11 inci maddesinin ikinci
fıkrası ile bu Kanunda geçen "öğretmen" ve "öğretmen yardımcıları"
ibareleri,
Yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
41 inci madde üzerinde, 3
adet önerge vardır; önergeleri, geliş sırasına göre okutacağım.
Sayın milletvekilleri,
ilk iki önerge aynı mahiyettedir; bu nedenle, ayrı ayrı okutacağım; birlikte
işleme alıp, iki önerge sahibine de söz vereceğim ve birlikte oylayacağım.
Şimdi, birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 41 inci maddesine aşağıdaki ifadenin ikinci fıkra olarak eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
N. Gaye Erbatur |
Bayram Meral |
Enis Tütüncü |
|
Adana |
Ankara |
Tekirdağ |
|
Ali Kemal Deveciler |
|
Ramazan Kerim Özkan |
|
Balıkesir |
|
Burdur |
d) 2451 sayılı Kanunun 2
sayılı cetvelindeki "Bakanlık müfettişleri (Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları
ve Bankalar Yeminli Murakıpları dahil)" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri" ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının
41 inci maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nükhet Hotar Göksel |
Turhan Çömez |
Resul Tosun |
|
|
İzmir |
Balıkesir |
Tokat |
|
|
Zülfü Demirbağ |
|
Maliki Ejder Arvas |
|
|
Elazığ |
|
Van |
|
d) 2451 sayılı Kanunun 2
sayılı cetvelinde yer alan "Bakanlık müfettişleri (Maliye Bakanlığı Hesap
Uzmanları ve Bankalar Yeminli Murakıpları dahil)" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri"
ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutacağım, en aykırı önerge olduğundan okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesine aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Agâh Kafkas |
Abdullah Erdem Cantimur |
|
Ankara |
Çorum |
Kütahya |
|
Soner Aksoy |
|
İdris Naim Şahin |
|
Kütahya |
|
İstanbul |
c) 25.6.2003 tarih, 4904
sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
"Kurum, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşu olup,"
ibaresi, "Kurum, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşu
olan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının ilgili kuruluşu olup," şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, görüşmekte
olduğumuz maddenin başında "dördüncü kısım" diye ifade ediliyor,
"beşinci kısım" olacak, evvela onu belirteyim.
Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlığın bağlı kuruluşu olarak yapılandırılan Sosyal Güvenlik Kurumunun ilgili kuruluşları arasına Türkiye İş Kurumunun da dahil edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu nedenle, ayrı ayrı okutup,
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 41 inci maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nükhet Hotar Göksel
(İzmir)
ve arkadaşları
d) 2451 sayılı Kanunun 2
sayılı cetvelinde yer alan "Bakanlık Müfettişleri (Maliye Bakanlığı Hesap
Uzmanları ve Bankalar Yeminli Murakıpları dahil)" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri"
ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Diğerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 41 inci maddesine aşağıdaki ifadenin ikinci fıkra olarak eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
N. Gaye Erbatur
(Adana)
ve arkadaşları
d) 2451 sayılı Kanunun 2
sayılı cetvelindeki "Bakanlık müfettişleri (Maliye Bakanlığı Hesap
Uzmanları ve Bankalar Yeminli Murakıpları dahil" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri"
ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge sahipleri
konuşacaklar mı, gerekçeyi mi okutayım?
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Daha önceki iş kanunları
gibi 4857 sayılı İş Kanununa göre, iş müfettişleri çalışma hayatının devlet
adına denetim ve teftişiyle görevlidir. 5690 sayılı Kanun ile onanan 1950
tarihli "Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki 81 Sayılı Uluslararası
Çalışma Sözleşmesi" ne göre, iş müfettişlerinin merkezî bir makama bağlı
olması ve her türlü dış etkilerden uzak tutulmalarını sağlayacak bir statüye kavuşturulmaları
asıldır.
Ayrıca, 2451 sayılı
Bakanlık ve Bağlı Kurularda Atama Usulü Hakkında Kanuna göre, iş müfettişleri,
bakanlık müfettişleri olmaları nedeniyle, müşterek kararnameyle atanmaları
gerekirken, bu konuda duraksama giderilememiş; yürürlükten kaldırılan 4841
sayılı Çalışma Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 18 inci
maddesiyle verilen kararnameyle atanma hakları ortadan kaldırılarak hukuksal
karmaşaya yol açılmıştır. Esasen, iş müfettişleri, bakanlık müfettişleri
statüsünde olup tüm özlük hakları da aynıdır.
Önergeyle, iş
müfettişlerinin atanma usullerinin 81 sayılı ILO Sözleşmesiyle paralelliği
sağlanmış ve var olan hukuksal karmaşaya son verilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - A) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Bakanlık Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel
Müdürlüğünde mevcut ilgili dosyalar, bilgisayar kayıtları ve diğer dokümanlar
Kuruma devredilmiş sayılır.
B) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte Bakanlık veya ilgili kuruluşlarda en az beş yıl fiili hizmeti
bulunan ve eğitim durumları ile diğer koşulları uygun personel, sınavın
açıldığı tarihte 40 yaşını doldurmamış olmaları kaydıyla, Kurumca açılacak ilk
sosyal güvenlik uzman yardımcılığı yarışma sınavına girebilir. Açılacak ilk
yarışma sınavına başvurmayanlar veya başvurdukları halde her ne sebeple olursa
olsun girmeyenler bu haklarını kaybederler.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Geçici 1 inci madde
üzerinde 2 adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutacağım; ancak, iki
önerge aynı mahiyettedir, bu nedenle ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım,
iki önerge sahibine de söz vereceğim ve birlikte oylayacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının geçici 1 inci maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
N.
Gaye Erbatur |
Bayram
Meral |
Enis
Tütüncü |
|
Adana |
Ankara |
Tekirdağ |
|
Ramazan
Kerim Özkan |
|
Ali
Kemal Devciler |
|
Burdur |
|
Balıkesir |
c) Bu kanun yayımı
tarihinden itibaren önce atanmış bulunan Baş İş Müfettişleri ve İş Müfettişleri
bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kararname ile atanmış sayılırlar.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının Geçici 1 inci maddesine aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Nükhet
Hotar Göksel |
Turhan
Çömez |
Zülfü
Demirbağ |
|
İzmir |
Balıkesir |
Elazığ |
|
Resul
Tosun |
Ali
Ögüten |
Maliki
Ejder Arvas |
|
Tokat |
Karabük |
Van |
|
|
Halil
İbrahim Yılmaz |
|
|
|
Kütahya |
|
"c) Bu kanunun
yayımı tarihinden önce atanmış bulunan Baş İş Müfettişleri ve İş Müfettişleri
bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte müşterek kararname ile atanmış
sayılırlar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
41 inci maddede yapılan
değişikle paralellik sağlamak üzere değişiklik teklif edilmiştir.
BAŞKAN - Aynı mahiyette
olan önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi
kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
42 nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 42.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
43 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 43.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay; buyurun.
Süreniz 5 dakikadır.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle bu madde üzerinde söz aldım;
çünkü, bu kanunla ilgili bazı endişelerim var. Bu endişelerimi, hem Sayın
Bakanımıza, hükümetimize iletmek istiyorum hem de Genel Kurulla paylaşmak
istiyorum.
Bu kanun bürokrasiyi
artırır diye bir endişem var; çünkü, sosyal güvenlik kuruluşları içerisinde
Bağ-Kur ve SSK, Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlanıyor. Bir müracaat olduğu zaman,
örneğin, Bağ-Kurda bir problem var diyelim, ilkönce Bağ-Kur şefi, şeften sonra
şube müdürü, şube müdüründen sonra daire başkanı, daire başkanından sonra genel
müdür yardımcısı, genel müdür yardımcısından sonra genel müdür, genel müdürden
sonra yönetim kurulu -o Bağ-Kurun veyahut da SSK'nın- ondan sonra Sosyal
Güvenlik Kurumunun daire başkanı, daire başkanından sonra başkan yardımcısı,
başkan yardımcısından sonra Kurum, Kurumdan sonra Sayın Bakan... Yani, bu kadar
uzun bir bürokrasi içerisinden nasıl çıkarız, problem nasıl çözülür; doğrusu,
merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar [!])
Tabiî, sizin alkışınızla
şeyim yok.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Doğru söylüyorsun.
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)
- Bizim esas görevimiz şu: Bürokrasiyi azaltmak. Biz, şimdi, Parti
Programımızda "kamu reformu" diyoruz, kamu reformunda da "ara
kademeleri kaldırıyoruz, müsteşar, daire başkanı, şube müdürü" diyoruz;
arkasından bir tasarı getiriyoruz, o tasarıyla birlikte -yani, bu, bir
endişemdir, bu endişemi belirtiyorum- yeni yeni kurumlar kuruyoruz. Acaba, bu
kurumun, sosyal güvenlik kurumlarına bağlı olan işçiye, memura, çalışana ne
faydası var, ne faydası olacak? Bürokrasiyi artırmayacak diye endişem var.
Dolayısıyla, yürütmeye arz ediyorum ki, bu endişem giderilsin.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Nasıl giderilecek?
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)
- Bir diğer endişem de şu: Bu tasarı, buram buram devletçilik kokuyor. Halbuki,
bu tasarıyı, burada, ben, baştan sona dinledim, baştan sona da, parti disiplini
içerisinde, olumlu oy kullandım; çünkü, hükümet, bizim hükümetimiz; ama, bazı
doğruları da ifade etmek zorundayım. Bu tasarıya baştan sona kadar olumlu oy
kullandım; şimdi, parti disiplini gereği, yürütme maddesinde de olumlu oy
kullanacağım.
Mesela, bu tasarının bir
maddesinde "300 milyar sermayeli iki tane döner sermaye kurulur; döner
sermayeler de Muhasebei Umumiye Kanununa tabi değildir, bir de Sayıştay
vizesine tabi değildir" deniliyor.
Şimdi, bizim,
yolsuzlukları önleyebilmemiz için, Sayıştay denetiminden uzak, ondan sonra
Muhasebei Umumiye Kanunundan uzak işler yapmamamız gerektiğini düşünüyorum.
Bundan da endişeleniyorum. Şunun için endişeleniyorum: Çünkü, döner sermaye
demek, vatandaşa kanunsuz vergi koyma demektir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
İnce işler...
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)
- Evet.
Sayıştay vizesinden ve
Muhasebei Umumiye Kanunundan uzak kalmak demek de, Maliye Bakanlığından
harcamaları uzak tutmak demektir. Dolayısıyla, buradan da endişeleniyorum;
çünkü, bütün bu harcamaların tek merkezden, Sayıştaydan ve Maliye Bakanlığından
denetlenmesi lazım ki, herkes ayrıca bir döner sermaye kurmasın. Kamu
vakıflarından epeyce çekiyoruz. Bütün kamu vakıfları kanunsuz vergi koyuyorlar.
Kamu hizmetleri, maalesef, kamu vakıfları aracılığıyla birer kanunsuz vergi
durumuna düşürülmüş durumda; bu paraları topluyorlar. Şimdi, bu döner
sermayeler yüzünden, maalesef, hastanelerde zaman zaman hastaların rehin
kaldığı da oluyor. Onun için, bu konuda da endişem var; yani, Sayıştay
vizesinden uzak, Muhasebei Umumiye Kanunundan uzak kanun teklifleri, kanun
tasarıları önümüze gelmemelidir diye düşünüyorum. Bundan da endişem var.
Bir diğer üçüncü endişem
de şu: Sosyal güvenlik kuruluşları idarî ve malî özerkliğe kavuşturulmalıdır.
Sosyal güvenlik kuruluşları idarî ve malî özerkliğe kavuşturulmadıkları sürece
Hazineden katrilyonlarca para aktarılması devam edecektir ve Türkiye'de,
önümüzdeki yıllarda sosyal güvenlik kuruluşları işlemez hale gelecektir.
Dolayısıyla, sosyal güvenlik kuruluşları şu anda idarî ve malî özerkliğe
kavuşturulmalıdır. Bu tasarıyı incelediğimiz zaman, bu tasarıda sosyal güvenlik
kuruluşlarına idarî ve malî özerklik sağlanmadan öte, daha devletçi bir tutum
takınıldığını görüyoruz; dolayısıyla, bu konuda da endişem var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yarbay.
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)
- Son endişem de şudur: Katılımcılık mutlaka artırılmalıdır. Özellikle, bu
katılımcılığın artırılması da, bu kurumlardan yararlanan kişilerin sayılarıyla
doğru orantılı olmalıdır. Bunun yanında, bu tür kanunlara çok fazla da
ayrıcalık getiren maddeler eklenmemelidir; çünkü, bu kanunu okuduğumuz zaman
biz, baştan sona bazı haklar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında çalışan
memurlara bazı haklar getirildiğini görüyoruz. Bu haklar, Devlet Personel
Kanununda getirilmelidir ve bir yekparelik içerisinde olmalıdır; yoksa, her
kuruluş, her bakanlık, kendi kuruluş kanununda, kendi mevzuatında düzenlemeler
yaparken aralara bazı maddeler sıkıştırıp, kendi bakanlıklarıyla ilgili
avantajlar getirebilirler. Bu da, kamu personeli arasındaki ayırımcılığın, imtiyazın
artmasına sebep olur diye düşünüyorum.
Bunların giderilmesi
konusunda hükümetimizin gereğini yapacağına inanıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Yarbay.
Şahsı adına söz talebinde
bulunan Sayın Haluk Koç; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve
Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının son maddesinde Sayın Ersönmez Yarbay'ın
konuşmasını ilgiyle izledim. Kendisine özellikle teşekkür ediyorum; çünkü,
parti disiplinine bu kadar bağlı bir milletvekilinin bile bu kadar çok endişe
taşıdığı bir yasa tasarısının biraz sonra tümünü oylayacağız.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu kadar çok endişeyi o kadar anlaşılabilir bir şekilde ard arda
sıraladı ki, Sayın Yarbay'a bundan sonra, bu yasanın oylanması sırasında ret
oyu vermek düşüyor. Çünkü, parti disiplinine bağlı kalabilirsiniz, partinin bir
görüşü vardır, karar alınır partinin yetkili kurulları arasında ve biz buna
karışmayız. Bu, bizim için de geçerli, sizin için de geçerli; ama, milletin
vekiliyiz. Kendi özgür irademizle, burada, kendi düşüncelerimizle, doğru
olduğunu gördüğümüz şekilde, yasama faaliyetine katkıda bulunma görevimiz var.
Sayın Ersönmez Yarbay, bunu da, mutlaka yerine getirecektir bu ifadelerinden
sonra.
Sonra, bakın, parti
disiplininden uzaklaşınca doğruları görmeye başlıyoruz -öyle de gözüküyor-
doğruları ifade etmeye başlıyoruz. Demek ki, şu disiplinden biraz çıksak, şu
zırhtan biraz kurtulsak, deminden beri söylediğimiz doğruları paylaşan arkadaş
sayısı artmaya başlayacak.
RESUL TOSUN (Tokat) - Siz
de çıkarsanız?..
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Önce kendinize bakın.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, yine, milletvekilinin son sözü var; o konuda, görüş alıp,
sizler de çıkabilirsiniz.
Şimdi, zaman zaman bu
disiplinin dışına çıkmak son derece olumlu gelişmelere de yol açıyor. Bunu, 1
Mart tezkeresinde de gördük. 1 Mart tezkeresinde de bu şekilde bir disiplin
dışına çıkış, bence, Türkiye'nin uzun vadeli önünü açma sonucunu ortaya koydu.
Sayın Ersönmez Yarbay, bu tavrını, umarım, grup içerisinde sessiz olan, ama,
aynı düşünceyi paylaşan birçok arkadaşının da hislerine tercüman olarak
söylemiştir.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarıya ekli liste ve
cetvellerle birlikte tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce oylarınızla kabul etmiş olduğunuz tasarıyla
birlikte, sosyal güvenlik sistemimizde önemli bir adım atmış olduk. Bu
vesileyle, yasalaşma sürecinde emeği geçen Çalışma Komisyonu üyelerimize, Plan
ve Bütçe Komisyonu üyelerimize, grup başkanvekillerimize ve teker teker siz
saygıdeğer milletvekillerine teşekkür ediyorum.
Bu tasarının -diğer çıkan
hükümleriyle birlikte- Bakanlığımıza yüklediği görev ve sorumlulukları en iyi
şekilde yerine getirmek için büyük bir gayret içerisinde olacağımızı ifade
etmek istiyorum. Hiçbir arkadaşımız endişe etmesin, bürokrasiyi artırma
konusunda veyahut da mevcut sistemi tıkama konusunda bir endişeye
kapılmasınlar; ben ve bürokrat arkadaşlarım, yasanın daha pratik hale gelmesi
için elimizden geleni yapacağız.
Zaten, değerli
milletvekili arkadaşımın saydığı o silsile şu andaki mevcut sistemde var; ona
ilaveten gelen yeni bir şey yok; ama, bizim derdimiz o değil. Bizim derdimiz,
sosyal güvenlik sistemimizi sürdürülebilir bir hale getirmek ve sosyal güvenlik
sistemimizin geleceğini sağlam temeller üzerine oturtmaktır. Oylarınızla kabul
ettiğiniz bu yasa, bunun ilk adımı olmuştur. Bir süre sonra gelecek olan Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Bağ-Kur yasa tasarıları da bu zincirin önemli
halkaları olacaktır.
Bu vesileyle, lehte
aleyhte görüş bildiren, konuşarak değerli katkılar veren siz değerli
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor, yasamızın halkımıza hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.06
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.14
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - 107 nci
Birleşimin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Devlet Mezarlığı Dışında
Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
5.- Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet
Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/394) (S. Sayısı: 59) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 59 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Fehmi Uyanık; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET FEHMİ UYANIK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konu fevkalade cazip
olmasına rağmen, gecenin bu geç saatinde daha fazla zamanınızı almak
istemiyorum. Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin
Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış buluyorum.
Tabiî, devlet büyüklerimiz
söz konusu olunca, elbette, ilkönce Aziz Atatürkümüz hatıra gelir.
Huzurlarınızda, Aziz Atatürkümüz'ün aziz hatırası önünde hürmetle eğiliyorum.
(Alkışlar) Tabiî, yalnız laf edebiyatı yaparak Atatürkçü olmak elbette mümkün
değil. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben, muhalefet partisinin
çok değerli milletvekillerine de teşekkür ediyorum; lütfettiler, bu saate kadar
beklediler. Onlara özellikle saygılarımı arz ediyorum.
Tabiî, Aziz Atatürk
deyince, birçok vecizesi var, saymakla bitmeyecek kadar vecizesi var; fakat,
müsaadenizle, şu anda hatırıma gelen bir iki vecizesi üzerinde durmayı uygun
buluyorum. Aziz Atatürk, muasır medeniyetler seviyesini bize işaret etmiş,
hedef olarak göstermiştir.
Değerli arkadaşlarım,
benim üslubum gerginlik yaratmak değildir, ben daima gerginlikten kaçan bir
insanım. Yalnız, Aziz Atatürk'ün bize gösterdiği hedef, muasır devletler
seviyesi. Bize gösterdiği bu hedefi, biz hem "Atatürkçüyüz" diyeceğiz
hem de "Atatürk'ün izindeyiz" diyeceğiz...
Tabiî, ben bu konuşmalarımdan,
çok değerli Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımı tenzih ediyorum. Benim
hitabım başkalarınadır. Çünkü, elimde bir kitap var, kitapçık daha doğrusu.
Benim maksadım, bu kitapçığı izah etmeye çalışmak.
Aziz Atatürk bize diyor
ki: "Muasır medeniyetler seviyesine getireceksiniz Türkiye'yi." Benim
elimdeki kitapçık "Avrupa Birliği üyeliği, Atatürkçülüğün sonudur"
diyor. Değerli arkadaşlar, hem biz Atatürkçü olacağız hem Aziz Atatürk bize bir
hedef göstermiş olacak, Batı medeniyetini, daha doğrusu, muasır medeniyet
seviyesini gösterecek ve 200 yıldan beri, Gülhane Hattı Hümayunundan beri,
Mustafa Reşit Paşanın kaleme aldığı Tanzimat Fermanından beri biz Batıya dönük
olacağız; ama, tutup kitap neşredeceğiz, kitapçık neşredeceğiz ve "Avrupa
Birliği üyeliği, Atatürkçülüğün sonudur" diyeceğiz! Doğrusu, fevkalade
üzücü olmakla beraber, fevkalade vahim bir zihniyet.
Bu kitapçığı neşreden,
maalesef, üzüntüyle ifade ediyorum, Ankara Ticaret Odamız, hükmî şahsiyeti olan
bir kuruluşumuz. Yani, bir şahıs tek başına bu kitabı kompoze etmemiş, kaleme
almamıştır.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Baba, maddeye gel, maddeye!..
MEHMET FEHMİ UYANIK
(Devamla) - Maddeye geleceğim; müsaade ederseniz, Aziz Atatürk'ün hatırasına
bir iki şey söylemek istiyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
birkaç gün evvel televizyonda izledim -herhalde sizler de izlemişsinizdir-
İngiltere Kraliçesinin doğum yıldönümüne, Türkiye'den, yalnız ve yalnız,
Ankaramızın Sanayi Odası Başkanı davet edilmiştir.
Şimdi, elbette ki,
demokrasiden yana tavır koyan Türkiyemizde güdümlü demokrasinin karşısında
tavır takınan bir insanın, İngiltere Kraliçesinin doğum yıldönümü münasebetiyle
davet edilmesi kadar tabiî bir şey olamaz. Bu, bizim için bir gurur kaynağı;
ama, gönül isterdi ki, Ticaret Odamız da, böyle, güdümlü demokrasiden yana
tavır koymaktan ziyade, Avrupa Birliğinden yana bir tavır koysun ve biz de,
Türkiye olarak, 70 000 000, Avrupa Birliğine dahil edilmek suretiyle,
Avrupa'nın hukuk normlarına, Avrupa'nın ekonomik normlarına, Avrupa'nın sosyal
yaşantısına adım atabilelim. Bu yolda çaba sarf etmesi gerekirken, kitapçığın
başlığı, adı "Avrupa Birliği Üyeliği Atatürkçülüğün Sonudur." Avrupa
Birliğine girmek, nasıl olur da Atatürkçülüğün sonu olur! Atatürk ki, söylediği
şey şu: "Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir." (AK Parti
sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
Arkadaşlar, teşekkür
ederim, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, müsaade ederseniz,
Aziz Atatürkümüzün hatırasına saygımdan dolayı, onun bir vecizesini daha
söylemek istiyorum. Aziz Atatürk demiştir ki: "Hâkimiyet, bilakaydüşart
milletindir." (AK Parti sıralarından alkışlar) Muhalefetimizle,
iktidarımızla hepimiz Aziz Atatürkümüzün yolundayız; bundan hiç kimsenin
şüphesi olmasın. Atatürk, büyük adamdır; yani, Atatürk'e büyük adam değildir
demek mümkün değildir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Aziz Atatürk, bir
askerî dehadır, dâhi bir devlet adamıdır ve her şeyden evvel, Türkiye
Cumhuriyetinin banisidir, kurucusudur. Huzurunda tekrar saygıyla eğiliyorum.
Şimdi, bizim, bu vecizeyi
"hâkimiyet, bilakaydüşart milletindir" diye yazmamız gerekirken...
Bilmiyorum, herhalde, bu sıraları yapan geçmiş Meclis Başkanımız Doktor Mustafa
Kalemli'nin eseridir. Aziz Atatürk'ün orijinal vecizelerini bozmaya, ilaveler
yapmaya veya vecize içinde bulunan kelimeleri değiştirmeye hiç kimsenin hiçbir
yetkisi, hiçbir hakkı yoktur. Efendim, bu öztürkçe meselesi değildir. Aziz
Atatürk'ün orijinali neyse, biz ona riayet edeceğiz; biz Atatürk'ü kendimize
uydurmayacağız, biz Atatürk'e uyacağız. (Alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
yine, devletimizin büyüklerinden olan, tarihî bir şahsiyetimiz merhum İsmet
Paşadan bir anekdot nakletmek istiyorum, bizim devletimizin büyüklerinden biri
olması hasebiyle. İsmet Paşanın şöyle bir iki cümlesi hatırımda şu anda:
"Bu memlekette namuslu insanlar, namussuzlar kadar cesaret sahibi olmadığı
sürece (Bravo sesleri, alkışlar) bu memleketin tek adım ileri gitmesi mümkün
değildir." 70 000 000'un günahı, vebali, eğer namuslu olduğu halde namussuzlar
kadar cesaret gösteremiyorsa, o namuslularımızın boynunadır.
İsmet Paşamızın
hatırasına binaen bu hususu da böylece ifade ettikten sonra, müsaade ederseniz,
esas konumuz -ismi de çok uzun olduğu için hatırımda tutamadım, tasarının
başlığından okuyorum- Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet
Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı... Esas bu olduğu için, kanun
kapsamı dışında kalan birçok devlet adamımız ve bu meyanda, metinde adı geçen
rahmetli Adnan Menderes, rahmetli Fatin Rüştü Zorlu ve rahmetli Hasan
Polatkan...(AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben, şahsen, barajın ne
olduğunu rahmetli Menderes iktidara geldikten sonra gördüm; barajın ne olduğunu
o zamana kadar bilmiyordum. Ben, yalnız patika yolu biliyordum; büyük çaplı,
standarda uygun yolu tanımıyordum, bilmiyordum; rahmetli Menderes zamanında ben
standarda uygun bu yolları gördüm. Ben, rahmetli Menderes zamanında elektriği
gördüm; yüksek gerilimi taşıyan devasa elektrik direklerini -bugün belki pek
göze çarpmıyor; ama, 1950'lerde bizim için çok büyük şeylerdi bunlar- ben
rahmetli Menderes zamanında gördüm, şahit oldum. Ben limanın ne olduğunu
bilmiyordum; liman yapımını ilk defa rahmetli Menderes zamanında gördüm,
öğrendim. Elbette ki daha evvel de insan hakları vardı; ama, demokratik
anlamda, tamamıyla demokratik anlamda insan haklarını ben, rahmetli Menderes
zamanında yaşadım. Kendi nefsim itibariyle söylüyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Rahmetli Menderes
"yeter söz milletindir" demiştir ve iktidara gelmiştir 14 Mayıs
1950'de. Rahmetli Menderes, altyapımızda, sosyal altyapımızda ve sanayimizde
bir çığır açarken, dışpolitikamızın da eksiklerini görmüş ve ona göre tertibat
almıştır. Ne enteresandır ki -ben kendi kendime düşünüyorum- yeryüzünde 200'e
yakın devlet vardır, ülke vardır -coğrafik durumu gözümün önünden geçiriyorum,
hayal ediyorum- hiçbir ülke, yeryüzündeki hiçbir ülke, 360 derece, komşularıyla
gergin yaşamamaktadır. Bu, çok yanlış bir dışpolitikaydı, Türkiye'nin hayrına
bir politika değildi. İnsanın ömrü kısadır, 60-70; hele Türkiyemizde... Bu
60-70 yılı geçirirken, benim stres içerisinde bu ömrümü geçirmemem, en azından,
vatandaşlık hakkımdır. 360 dereceden bütün komşularla gergin yaşamak fevkalade
vahim bir durumdur. Ne yapmıştır rahmetli Menderes? Rahmetli Menderes şunu
yapmıştır: Doğuda Bağdat Paktını kurmuştur. Bağdat Paktı kapsamında, Irak,
İran, Pakistan ve Türkiye vardı. Rahmetli Menderes, doğuda bu Bağdat Paktını
kurarken, doğudaki sınırlarımızı tahkim etmiş, en azından, bir saldırmazlık
paktı haline getirmiştir; bu paktı kurmuştur.
Rahmetli Menderes, yalnız
doğu komşularımızla pakt kurmakla kalmamış, aynı zamanda batıdaki
komşularımızla da aynı şeyi yapmıştır; Balkan Paktını kurmuştur. Balkan Paktı,
hatırladığım kadarıyla, Yunanistan, Yugoslavya -eğer, hatırlamıyorsam, affınıza
sığınıyorum- ve Türkiye'yi kapsıyordu.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Balkan Paktı 1937 yılında...
MEHMET FEHMİ UYANIK
(Devamla) - Evet efendim, doğru söylüyorsunuz; teşekkür ediyorum.
Ve Balkan Paktını
kurmakla da batı sınırlarımızı tahkim etmiş, batıdaki komşularımızla iyi
geçinme politikasını getirmiştir gündeme.
Yani, şunu söylemek
istiyorum: Rahmetli Menderes'i, ben, burada hürmetle, saygıyla anarken,
sebepsiz olarak sırf fantezik bir iki cümle kullanayım diye söylemiyorum.
Rahmetli Menderes, hem Türkiye'deki altyapıyı tamamlamış hem demokratik bir
platformun yaratılmasına yardımcı olmuş, bu rüzgârın esmesine yardımcı olmuş
hem de o güne kadar yanlış olan, hatalı olan, komşularıyla çepeçevre
üçyüzaltmış derece gergin bir hayat yaşayan Türkiyemizi de dışpolitika
bakımından rahata kavuşturmuştur. Demin bahsettiğim Bağdat Paktının, adı
bilahara, CENTO olmuş ve şimdi de galiba gayrifaaldir. Gönül isterdi ki, bu
kadar faydalı olan bir pakt uzun ömürlü olsaydı ve bugün de tatbikatta olsaydı;
ki, Ortadoğu ülkelerinde, en azından, bu huzursuzluğu rahatlıkla absörbe edecek
bir pakt idi; gönül onu arzu ediyor,
keşke, bugüne kadar devam etseydi. Aynı şekilde, batıdaki devletlerle Balkan
Paktının da bugüne kadar devam etmesini istiyordum ben, arzu ediyordum. Bu, bir
istek meselesi; bu, bir zaruret meselesi.
Bu devlet büyüklerimiz
hakkında birkaç cümleyi söyledikten sonra, Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen
Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısının kapsamına, rahmetli
Menderes, rahmetli Fatin Rüştü Zorlu ve rahmetli, çok değerli Maliye Bakanı
Hasan Polatkan'ın da alınması için, ben, rahmetli Menderes, Fatin Rüştü Zorlu
ve Hasan Polatkan'dan bahsetme ihtiyacını duydum. Temennim odur ki, siz de
lütfederseniz, diğer devlet mezarlıkları gibi, devlet mezarlığı dışında olan bu
mezarların da devlet yardımından istifade edebilmesi için, bakımının
yapılabilmesi için bu kanun kapsamına alınmasını Yüce Meclisin huzuruna arz ediyor ve vaktin hayli ilerlemiş
olmasını göz önünde bulundurarak sözlerime burada son verirken, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uyanık.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kırklareli Milletvekili Siyam
Kesimoğlu
Buyurun Sayın Kesimoğlu.
Konuşma süreniz 20
dakikadır.(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında
Kanun Tasarısına ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Benden önce söz alan değerli
konuşmacıya, bize yaşattığı tarih turu için teşekkür ediyorum. Ben, sözlerimde,
tasarının içeriği hakkındaki görüşleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu
vesileyle de, şahsım ve Grubum adına Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
6 Kasım 1981 tarihli ve 2549 sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunla Türkiye
Cumhuriyeti cumhurbaşkanları, devlet başkanları ve cumhuriyetin kuruluşuna
hayat veren Ulu Önder Atatürk'ün en yakın silah arkadaşları olan Kurtuluş
Savaşımızın kahramanları, yapım, bakım ve onarımı devlet tarafından karşılanan
Ankara'daki Devlet Mezarlığına gömülmüşlerdir.
Bilindiği gibi, Devlet
Mezarlığı, Atatürk Orman Çiftliği sahası içerisinde, Millî Savunma Bakanlığınca
tesis edilmiştir. Millî Savunma Bakanlığı, mezarlığın yönetiminden ve buradaki
idarî hizmetlerin yerine getirilmesinden sorumludur.
Ayrıca, söz konusu kanunla,
Devlet Mezarlığının yapım, bakım ve geliştirilmesi için yapılacak harcamaların
Millî Savunma Bakanlığı bütçesinde yer alması öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 30 Ağustos 1988 tarihinde devlet töreniyle ziyarete açılan
Devlet Mezarlığı, Ankara'ya hâkim bir tepe üzerinde yer almaktadır. Alanı,
yaklaşık olarak, 536 000 metrekaredir.
Mezarlık kısmının yapısal
bütünlüğü içerisinde, simge olarak adlandırılan bir anıt, anıtın altında anısal
duvar ve çevresinde cumhurbaşkanları için 60 adet mezar ile İstiklal Harbi
komutanlarının 61 adet mezarı yer almaktadır.
Simge, sekiz planlı olup,
anıt arayışına cevap verebilecek şekilde düşünülmüştür; ayrıca, Devlet
Mezarlığında yatanları bir çatı altında toplayan otağ çadırı formundan yola çıkılarak
yapılmıştır. Simgenin altında yer alan anısal duvar ise, mezarlıkta yatanların
adlarından oluşmuş ve bitmemiş bir duvar görüntüsündedir. Bundan sonra da, her
Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı için yeni bir taş konularak örülmesine devam
edilecektir; bu da, cumhuriyetimizin sürekliliğinin ve gelişimin bir
ifadesidir.
Ayrıca, mezarlığın
içerisinde bir müze bulunmakta ve bu müzede, cumhurbaşkanları ile İstiklal
Harbi komutanlarının eşya, resim ve belgeleri sergilenmektedir. Müzenin ana
giriş bölümünden bakıldığında doğu cephesine yerleştirilen pencereden
Anıtkabir'in görülmesi sağlanmış; böylece, Ulu Önder Atatürk ile yakın silah
arkadaşları olan İstiklal Savaşı komutanları ve cumhuriyetin sürekliliğini
simgeleyen cumhurbaşkanlarımız arasında manevî bir bağ kurulmuştur.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, şu anda Devlet Mezarlığında, 4 üncü Cumhurbaşkanımız Cemal
Gürsel, 5 inci Cumhurbaşkanımız Cevdet Sunay ve 6 ncı Cumhurbaşkanımız Fahri
Korutürk olmak üzere, 3 eski Cumhurbaşkanımız ve ayrıca, aralarında Mareşal
Fevzi Çakmak, Orgeneral Fahrettin Altay, Korgeneral Kâzım Karabekir, Tümgeneral
Refet Bele, Kurmay Albay Mehmet Nuri Conker'in de bulunduğu toplam 61 İstiklal
Savaşı komutanının mezarı bulunmaktadır.
Diğer taraftan, kanuna
göre, Ulu Önder Atatürk'ün ve ayrıca en yakın silah ve mesai arkadaşı İsmet
İnönü'nün ebedî istirahatgâhları, Anıtkabir'de muhafaza edilecektir; Anıtkabir
alanına başka hiç kimse defnedilemeyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ancak, daha sonra, 22 Ağustos 1986 tarihinde vefat eden 3 üncü
Cumhurbaşkanımız ve Ulu Önder Atatürk'ün millî mücadele arkadaşı Celal
Bayar'ın, Bakanlar Kurulunun 24 Ağustos 1986 tarihli ve 10926 sayılı Kararıyla,
Bursa İli Gemlik İlçesi Umurbey Kasabasında gömülmesine karar verilmiştir. 17
Nisan 1993 tarihinde vefat eden 8 inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da,
Bakanlar Kurulunun aynı gün ve 4298 sayılı Kararıyla, İstanbul'da gömülmesine
karar verilmiştir. Yine, aynı şekilde, 3374 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin 11
Nisan 1987 tarihli ve 3623 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca, eski
Başbakanlardan Adnan Menderes, Dışişleri eski Bakanlarından Fatin Rüştü Zorlu
ve Maliye eski Bakanlarından Hasan Polatkan'ın İmralı'da bulunan mezarlarının,
Bakanlar Kurulunun 25 Mayıs 1990 tarihli ve 486 sayılı Kararıyla, İstanbul
İlimizin Eyüp İlçesine nakledilmelerine karar verilmiştir; yani, anılan
isimler, Bakanlar Kurulu kararıyla Devlet Mezarlığı dışına gömülmüşlerdir.
Ancak, değerli milletvekili arkadaşlarım, Devlet Mezarlığı dışında bulunan bu mezarların
yapım, bakım, onarım, koruma ve yönetimleri için gerekli yasal düzenlemeler,
bugüne kadar yapılamamıştır. Ulusumuza ve ülkemize hizmet vermiş olan ve
Bakanlar Kurulunca alınan kararlarla, Devlet Mezarlığı dışına defnedilen merhum
zevatın mezarlarının düzenlenmesi ve benzeri çalışmalara ilişkin mevcut boşluk,
inanıyorum ki, bu kanun tasarısıyla doldurulacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarı, mezarlarıının Bakanlar Kurulunca Devlet Mezarlığı
dışında olması kararlaştırılan adı geçen zevatın mezarlarının yapım, bakım,
onarım, koruma ve yönetimiyle ilgili çeşitli hükümler getirmektedir. Ayrıca,
bundan böyle -Sayın Cumhurbaşkanımıza sağlıklı ve uzun bir yaşam dileğimi saklı
tutuyorum- ebediyete intikal edecek olan cumhurbaşkanlarımızı da kapsayacak ve
süreklilik arz edecek şekilde düzenlenmiştir. Tasarıya göre, mezarları Devlet
Mezarlığı dışında bulunması kararlaştırılan adı geçen zevatın mezarları ve
eklentilerinin tüm kamulaştırma, projelendirme ve yapım işleri Bayındırlık ve
İskân Bakanlığınca yerine getirilecektir. Tüm bu işlerin giderleri için
İçişleri Bakanlığı bütçesinde yer alan ödeneği, bu Bakanlığın talebi üzerine,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesine aktarabilmesi için Maliye Bakanlığına
yetki verilmektedir. Bu aşamadan sonra, yani kanun kapsamına giren mezar ve
ekleriyle ilgili tüm kamulaştırma, projelendirme ve yapım işlerinin Bayındırlık
ve İskân Bakanlığınca yerine getirilmesinden sonra, mezarların bulunduğu yerin
il özel idaresine ya da bağlı olduğu belediyeye bir protokolle devredilmesi de
hükme bağlanmaktadır. Devirden sonra ise, bu mezarlar ve eklerinin bakımı,
onarımı, korunması, yönetimi ve benzeri işlerinin il özel idareleri ya da
belediyelerce yürütülmesi öngörülmektedir. Bu giderler için de İçişleri
Bakanlığı bütçesinde yer alan ödeneğin, bulundukları yerin il özel idaresi veya
belediyesinin talebi üzerine, söz konusu yerel yönetim biriminin bütçesine
aktarılarak kullanılması hükme bağlanmaktadır.
Ayrıca tasarı,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile mezarın bulunduğu yerdeki özel idarelere ve
belediyelere bu mezar ve ekleriyle ilgili tüm kamulaştırma, projelendirme ve
yapım işleri için ilgili köyler ve bu amaçla kurulan dernek ve vakıflarla
işbirliği yapabilmesi imkânını da getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bunların dışında, tasarıyla, kanunun uygulanmasına
ilişkin konuların, kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içerisinde
İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskân Bakanlıklarınca
ortaklaşa hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenmesi de hüküm altına
alınmaktadır. Bu bağlamda, tasarıyla, ülkemize hizmet vermiş olan merhum
zevatın mezarlarına ilişkin yasal düzenleme getirilerek bu alandaki boşluk
doldurulmaktadır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Devlet Mezarlığı hakkında kanun kapsamına giren mezarların yapım,
bakım, onarım, koruma ve yönetimleri için kanunen sağlanan kaynak ve imkânları
ile bunlara ilişkin hizmetlere esas olacak düzenlemeler, artık, Devlet
Mezarlığı dışında bulunacak bu mezarlara da sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; söz konusu tasarıyla bir kez daha ülke gündemimize
gelen, tasarıda adı geçen ve ebediyete intikal etmiş tüm merhumlarımıza
Tanrı'dan bir kez daha rahmet, geride bıraktıklarına sağlıklı bir yaşam diliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak, bu kanun tasarısını olumlu bulduğumuzu ve tasarıya
"evet" oyu vereceğimizi belirtiyor, Yüce Heyetinizi bir kez daha
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kesimoğlu.
Sayın Kesimoğlu,
konuşmasında, Mareşal Fevzi Çakmak'ın naaşının Devlet Mezarlığında
bulunduğundan bahsetmiştir. Uyarılarla, Mareşal Fevzi Çakmak'ın mezarının Eyüp
Sultan Kabristanında bulunduğu belirtilmiştir. Bunun kayıtlarda düzeltilmesi
bakımından açıklama yapma zarureti hâsıl olmuştur. Gereği Genel Kurulun
takdirlerine...
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine
geçilmesi kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremizin... (AK Parti sıralarından "Bitirelim" sesleri)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Devam edelim, bitsin.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi
okutuyorum:
DEVLET MEZARLIĞI DIŞINDA DEFNEDİLEN BAZI DEVLET BÜYÜKLERİNİN
MEZARLARI HAKKINDA KANUN TASARISI
Amaç ve kapsam
MADDE 1. - Bu Kanunun
amacı; Bakanlar Kurulunca mezarının Devlet Mezarlığı dışında bulunması
kararlaştırılan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları ile eski Başbakanlardan
Adnan Menderes, eski Bakanlardan Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın
mezarları ve eklerinin yapımı, bakımı, onarımı, korunması, yönetimi ve bu
yerler için kamulaştırma yapılması ile ilgili hususları düzenlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
1 inci madde üzerinde 2
adet önerge vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutacağım; ancak, 2 önerge
de aynı mahiyette olduğundan, birlikte işleme alacağım ve 2 önerge sahibine de
söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin 59 sıra
sayısında kayıtlı kanun tasarısının 1 inci maddesinde yazılı "...
cumhurbaşkanları ile" ibaresinden sonra gelmek üzere, "Hatay
Cumhurbaşkanı Tayfur Ata Sökmen ve" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederim. 16.7.2003
Ertuğrul
Yalçınbayır
Bursa
İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin 59 sırasında
kayıtlı kanun tasarısının 1 inci maddesinde yazılı "Türkiye
cumhurbaşkanları ile" ibaresinden sonra gelmek üzere "Hatay
Cumhurbaşkanı Tayfur Ata Sökmen ve" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederim. 16.7.2003
|
Fuat Çay |
Gökhan
Durgun |
Züheyir
Amber |
|
Hatay |
Hatay |
Hatay |
|
İnal
Batu |
Mehmet
Kartal |
Mehmet
Nezir Nasıroğlu |
|
Hatay |
Van |
Batman |
|
Sabahattin
Cevheri |
Mehmet
Vedat Melik |
Dursun
Akdemir |
|
Şanlıurfa |
Şanlıurfa |
Iğdır |
|
Mahmut
Duyan |
Emin Koç |
Abdulkadir
Ateş |
|
Mardin |
Yozgat |
Gaziantep |
|
İsmail
Soylu |
Onur
Öymen |
N. Gaye
Erbatur |
|
Hatay |
İstanbul |
Adana |
|
Esat
Canan |
Uğur
Aksöz |
Mehmet
Ali Arıkan |
|
Hakkâri |
Adana |
Eskişehir |
|
Halil
Ünlütepe |
Ramazan
Kerim Özkan |
Abdulaziz
Yazar |
|
Afyon |
Burdur |
Hatay |
|
|
Haluk
Koç |
|
|
|
Samsun |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın önerge
sahipleri, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
ZÜHEYİR AMBER (Hatay) -
Kısa bir açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Amber.
ZÜHEYİR AMBER (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önümüzdeki hafta 23 Temmuz; 23
Temmuz Hatay için çok önemli bir gün. Neden önemli bir gün; çünkü, 23 Temmuz,
Hatay'ın kurtuluş günüdür; yani, 23 Temmuz 1938 tarihinde "kırk asırlık
vatan yurdu düşman elinde esir kalamaz, duramaz" diyerek, Aziz Atatürk,
bunu 1938 yılında hasta yatağında ifade etmişlerdir. Aziz Atatürk, hasta
haliyle -demin onu ifade ettim- o Kuvayi Milliye ruhu içerisinde "tekrar
ayağa kalkarım, savaşırım ve Hatay'ı kurtarırım" diyerek, gerçekten ayağa
kalkmış, bu sözleri ifade etmiş ve Hatay'ın Türkiye'ye ilhakı için gereken ne
varsa, her şeyi, o günlerde yerine getirmiştir.
İşte, Aziz Atatürk'ün bu çalışmaları doğrultusunda, bütün gücüyle Hatay'ın kurtuluş mücadelesini veren -ben, bunları, Hatay Milletvekili olarak, Hatay halkı adına söylüyorum- sevdiğimiz, saydığımız, gönül verdiğimiz büyüğümüz Sayın Tayfur Ata Sökmen'dir.
Tayfur Ata Sökmen, o
dönemlerde, Hatay'da kurtuluş ordusunu, kendince güçlü, Türkiye için mütevazı,
fakat, Büyük Kahraman Atatürk'e bağımlı bir orduyu kurmuş ve daha sonra, bu
orduyu Kuvayi Milliyeye ilave ederek, savaşını, bu şekilde, Hatay'ın kurtuluşu
doğrultusunda devam ettirmiştir; ne zamana kadar; 23 Temmuz 1938 tarihine
kadar. O tarihlerden önce de yine, Sayın Sökmen, Hatay'ın murahhas üyesi olarak, Türkiye'nin Lozan çalışma
grubuyla beraber Lozan'da başarılı çalışmalar yapmış ve o çalışmalardan sonra
da, kurulan Hatay Devletinin Cumhurbaşkanı olarak görev almıştır. Sayın Sökmen,
Hatay'ın ilhakından, Hatay'ın Türkiye'ye katılımından sonra, bizim
Parlamentomuzda milletvekilliği, daha sonra Senato üyeliği yapmış ve 3 Mart
1980 tarihinde vefat etmiştir. Sayın Sökmen, vefatından sonra, Zincirlikuyu
Mezarlığına gömülmüş ve o günden bu güne kadar, yine, öldüğü tarihin
yıldönümünlerinde, ailesi tarafından, dostları tarafından anılır ve gündeme
gelir.
İşte, biz de şimdi,
getirilen bu tasarı doğrultusunda, mezarının korunması, devlet tarafından
kendisinin anılması için, şu anda getirilen yasa tasarısının içerisindeki bu
maddenin Sayın Sökmen için de uygulanması hususunu, ben, Hatay milletvekili
olarak, ayrıca Cumhuriyet Halk Partisinin bir üyesi olarak ve Partim adına
konuyu buraya getirmiş bulunuyorum.
Hepinizin bu konuya
duyarlı olmasını da sizden özellikle rica ediyorum. Bunu söylerken, hepinize
saygılarımı sunuyorum ve hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Amber.
Sayın Ertuğrul
Yalçınbayır, buyurun.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13.1.1994 tarihinden beri bu
konu Türkiye'nin gündeminde. Bakanlar Kurulu çalışmasını yaptı, kanun
tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etti; 19 uncu Dönem, 20 nci
Dönem, 21 inci Dönem ve 22 nci Dönem. Bugün, böylesine bir süreçten geçen bir
tasarıyı kanunlaştırma durumundayız. Ben, uyum sağlandığı takdirde, birçok
yasal düzenlemeye, Türk insanının hakkı olarak, Türkiye'nin dünyada yarışan bir
ülke olarak, bu Meclisin damgasını vuracağına inanıyorum, bu uyumun en üst
seviyede sağlanmasını da diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
geçen dönemde bizim teklifimiz vardı; ancak, kadük kalmıştı. Tayfur Ata
Sökmen'in kim olduğunu -tabiî ki kamuoyuna ve hafızalarımızı da tazelemek
suretiyle- kısaca anlatmak istiyorum.
Tayfur Ata Sökmen, 1892
yılında, Kırıkhan'ın Alaybey Köyünde doğdu. Büyük dedesi Mursal Koca, dedesi
Mursalzade Ahmet Paşadır. Babası Rumeli Beylerbeyi, Halep ve Gaziantep
mutasarrıflığında bulunmuş Mustafa Şevki Paşa ve annesi Şayan Hanımdır.
Tayfur Ata Sökmen,
Atatürk'le tanıştıktan sonra, Kurtuluş Savaşında aktif görevlerde bulunmuştur.
Kurduğu millî kuvvetlerle Kuvayi Milliyeye katılmış, millî mücadele sırasında
komutanlıklara yükselmiş ve Hatay davası mücadelesinde reis sıfatıyla, üstün ve
unutulmaz hizmetlerde bulunmuştur.
Kendisine
"Sökmen" soyadı, Atatürk tarafından bizzat armağan edilmiştir.
Lozan'da, Hatay murahhas
azası olarak, Türkiye'nin politikasının gerçekleştirilmesinde önemli rol
oynamıştır.
Antalya bağımsız
milletvekilliğine seçilen Tayfur Ata Sökmen, Hatay Cumhurbaşkanı olarak, Hatay
davası mücadelesini sürdüren en önemli isimlerdendir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ittifakla aldığı Hatay'ın Türkiye'ye iltihak kararından sonra, Hatay
Milletvekili olarak görevine bir süre devam eden Ata Sökmen, daha sonra
Cumhuriyet Senatosu Cumhurbaşkanlığı kontenjan senatörü olmuştur.
3 Mart 1980 tarihinde
hayata gözlerini yuman Hatay Millî Kahramanı Tayfur Ata Sökmen, İstanbul'da,
Zincirlikuyu Mezarlığındaki istirahatgâhında yatmaktadır.
Tayfur Ata Sökmen'in
mezarının bakım , onarım ve korunması hususunun da -kendilerine karşı
duyduğumuz sevginin, saygının, ülkenin bölünmez bütünlüğüyle ilgili simge
olmasının ve vefa duygularının gereği olarak- bu kanun kapsamı içerisinde yer
almasında yarar umuyoruz.
Şüphesiz ki, bu kanun
kapsamında Sayın Bayar da var. Sayın Bayar, Bursa'nın Gemlik İlçesinde,
Umurbey'de medfun. O mezarın bakım ve onarımını bugüne kadar üstlenen Bayar
Vakfına da, Umurbeylilere de ayrıca teşekkür ediyoruz ve ülkemizin bölünmez
bütünlüğüne büyük katkıları bulunan bu kişileri, bir kez daha, huzurlarınızda
tazimle anıyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yalçınbayır.
Aynı mahiyette olan
önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önergeler kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen
önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulun çalışma süresinin bu tasarının bitimine kadar uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Görevli kuruluşlar ve
izin
MADDE 2. - Bu Kanunun
kapsamına giren mezar ve ekleri ile ilgili tüm kamulaştırma, projelendirme ve
yapım işleri Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yerine getirildikten sonra, bu mezarlar,
bulunduğu yer il özel idaresine ya da belediyesine bir protokolle devredilir.
Bu mezar ve eklerinin bakım, onarım, koruma, yönetim ve benzeri işleri, işin
bulunduğu yer il özel idareleri ya da belediyelerince yürütülür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Malî hükümler
MADDE 3. - Bu Kanunun
kapsamına giren mezar ve eklerinin tüm kamulaştırma, devir, temlik,
projelendirme ve yapım giderleri için İçişleri Bakanlığı bütçesinde yer alan
ödeneği bu Bakanlığın talebi üzerine Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesine
ödenek aktarmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Mezar ve eklerinin bakım,
onarım, koruma, yönetim ve benzeri giderleri için İçişleri Bakanlığı bütçesinde
yer alan ödenek, bulundukları yer il özel idareleri ya da belediyelerinin
talebi üzerine bu bütçelere aktırılarak kullanılabilir.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Başkan.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Birinci paragrafın son cümlesinde
"ödenek" sözcüğünün metinden çıkarılması gerekiyor; çünkü, iki kez
"ödenek" ifadesine yer verilmiş. Yasa tekniği açısından buna gerek
görüyoruz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Düzeltilmiş şekliyle
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
İşbirliği
MADDE 4.- Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı ile il özel idareleri ve belediyeler, bu Kanun kapsamına giren
mezar ve eklerinin 2 nci maddede öngörülen işleri için, ilgili köyler ve bu
amaçla kurulan dernek ve vakıflarla işbirliği yapabilirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Yönetmelik
MADDE 5. - Bu Kanunun
uygulanmasına ilişkin hususlar, Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay
içerisinde İçişleri, Maliye ile Bayındırlık ve İskân bakanlıklarınca müştereken
hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
İçişleri Bakanı Sayın
Abdülkadir Aksu teşekkür konuşması yapacaktır.
Buyurun Sayın Aksu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet
Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun
Tasarısının Yüce Heyetinizce kabul edilmesi nedeniyle söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Aziz milletimiz,
kendilerine hizmet edenleri her zaman şükranla anmayı kendisine bir vazife
saymıştır. Bu necip milletin temsil edildiği en yüce makam olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi, kabul ettiği bu kanunla, milletinin duygularını yansıtmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin
Mezarları Hakkında Kanunla bu alandaki yasal ve idarî boşluk doldurulmuş ve
böylece, hep birlikte, bu millete hizmet etmiş şahsiyetlere olan saygımızı
ifade etme imkânı da bulmuş olduk. Değerli katkılarınızdan dolayı şükranlarımı
arz ediyorum.
Bu vesileyle, adı geçen
değerli devlet adamlarını bir kere daha rahmetle anıyor; Yüce Heyetinize
saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Temmuz 2003 Perşembe
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, Birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.04