BIM 2 26 2003-08-14T11:12:00Z 2003-08-14T11:12:00Z 82 50039 285223 TBMM 2376 570 350273 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 23

 

107 nci Birleşim

16 . 7 . 2003 Çarşamba

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, sözleşmedışı ve kota fazlası tütün ile doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Antalya Milletvekili Osman Akman'ın, orman yangınlarının ülkemize verdiği zararlar ile bu uğurda hayatlarını kaybeden orman çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

3.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun, Uşak'ın il oluşunun     50 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Liman İşlerinde Sağlık ve Güvenliğe İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/508) (S. Sayısı: 173)

2.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222)

5.- Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/394) (S. Sayısı: 59)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Nazım Hikmet'in şiirlerinin ilköğretim kitaplarından çıkarıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/706)

2.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, hazine kütüklerine kayıtlı dış borçlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/709)

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Kilis-Elbeyli'de bir öğretmenin bir toplantıdaki sorusu nedeniyle gözaltına alınması olayına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/727)

4.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Yalova-Çiftlikköy'deki holdinge ait sosyal tesislere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/805)

5.- Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi'nin TÜGSAŞ ve İGDAŞ'ın özelleştirilme kararına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/809)

6.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un, muharip gazilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/839)

7.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Muğla İlindeki çeşitli arazilere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/850)

8.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Halkbank Konya Bölge Müdürlüğü'nün kapatılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/868)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Karabük Milletvekili Hasan Bilir, Karabük İli ve Kardemir AŞ'nin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşma yaptı.

Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, hükümet tarafından çeşitli bölgelerde uygulanmak istenilen farklı elektrik ücret tarifelerine,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, son zamanlarda Millî Eğitim Bakanlığı tarafından gündeme getirilen ve uygulamaya konulan ilköğretim ders kitaplarının bedava dağıtılması ve ders kitaplarıyla ilgili diğer konulara,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik cevap verdi.

Tarım ve Köyişleri Eski bakanlarından Mustafa Taşar ve Hüsnü Yusuf Gökalp ile Devlet Eski Bakanı Mustafa Yılmaz haklarında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan inceleme raporlarının, Başbakanlığın 1.7.2003 tarihli yazısına ekli olarak Anayasanın 100 üncü maddesine göre Başkanlığa intikal ettirildiğine; Meclis soruşturması önergelerinin, sadece milletvekilleri tarafından en az 55 imzayla verilebildiğine, böyle bir önerge olmadan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının söz konusu dosyayla ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi resen yürütmesi mümkün bulunmadığından, daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda, konunun, Genel Kurula sunulması ve anılan dosyaların milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılmasının Başkanlıkça uygun mütalaa edildiğine; konuya ilişkin Başbakanlık tezkeresinin okutulup, Genel Kurulun bilgisine sunulduktan sonra, Başkanlıkta bulunan dosyaların sayın milletvekillerinin tetkik ve değerlendirilmesine açılacağına ilişkin Başkanlıça duyuruda bulunuldu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Malezya ve Pakistan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Genel Kurulun 15.7.2003 Salı günkü (bugün) Birleşiminde sözlü soruların ve denetim konularının görüşülmemesine, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 42 nci sırasında yer alan 202 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 12 nci sırasında yer alan 59 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 125 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına, 3 üncü sırasında yer alan 157 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 9 uncu sırasına, 4 üncü sırasında yer alan 159 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 5 inci sırasında yer alan 160 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 11 inci sırasına, 6 ncı sırasında yer alan 162 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 12 nci sırasına, 7 nci sırasında yer alan 85 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 13 üncü sırasına, 8 inci sırasında yer alan 169 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 14 üncü sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 185 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 15 inci sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 186 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 16 ncı sırasına; daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 220 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, bu bölümün 4 üncü sırasına, 221 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden, bu bölümün 5 inci sırasına, 222 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden, bu bölümün 6 ncı sırasına alınmasına, 16.7.2003 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine; çalışma sürelerinin 15.7.2003 Salı, 16.7.2003 Çarşamba ve 17.7.2003 Perşembe günkü birleşimlerinde 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında olmasına ilişkin AK Parti Grup önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,

Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/125) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin ise, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

6 ncı sırasına alınan, Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (1/294) (S. Sayısı: 222),

7 nci sırasına alınan, Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısının (1/394) (S. Sayısı: 59),

8 inci sırasına alınan, Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/407) (S. Sayısı: 125),

18 inci sırasına alınan, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan ve 22 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesinin (2/23) (S. Sayısı: 129),

19 uncu sırasına alınan, At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/356) (S. Sayısı: 138)

20 nci sırasına alınan, Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 53 Milletvekilinin; 3 Mart'ın Her Yıl "Laiklik ve Öğretim Birliği Bayramı" Olarak Kutlanması Hakkında Kanun Teklifinin ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesinin (2/93) (S.Sayısı: 139),

21 inci sırasına alınan, Bayburt Milletvekili Ülkü Güney'in; Bayburt İlinde Konursu, Gökçedere ve Masat Adıyla Üç Yeni İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesinin (2/17) (S. Sayısı: 140),

22 nci sırasına alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekilleri Salih Kapusuz ve Haluk İpek, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ile Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifinin (2/140) (S. Sayısı: 161),

Görüşmeleri, komisyon ve hükümet yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;

Ertelendi.

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı: 152) 24 üncü maddesine kadar kabul edildi; İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, istemi üzerine, kanun tasarısının tümünün bir defaya mahsus olmak üzere Komisyona geri verildiği açıklandı.

3 üncü sırasına alınan, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/623) (S. Sayısı: 202),

4 üncü sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun (1/633) (S. Sayısı: 220),

5 inci sırasına alınan, Yargıtay Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/627) (S. Sayısı: 221),

Yapılan görüşmelerden sonra,

9 uncu sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının (1/414) (S. Sayısı: 157),

10 uncu sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Slovenya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün (1/468) (S. Sayısı: 159),

11 inci sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Sudan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının (1/518) (S. Sayısı: 160),

12 nci sırasına alınan, Karayolu Taşımacılığında Çalışma Saatleri ve Dinlenme Sürelerine İlişin 153 Sayılı Sözleşmenin (1/427) (S. Sayısı: 162),

13 üncü sırasına alınan, Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin (1/409) (S.Sayısı: 85),

14 üncü sırasına alınan, İş Kazalarının Önlenmesine (Gemiadamları) İlişkin 134 Sayılı Sözleşmenin (1/502) (S. Sayısı: 169),

15 inci sırasına alınan, Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesini Değiştiren Protokolün (1/487) (S. Sayısı: 185),

16 ncı sırasına alınan, M483-I.C.M. Mermisinin Avrupa'da Ortak İmali İçin Endüstriyel Organizasyonun Lider Firması ile Sözleşme Yapılması İsteği ile İlgili Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Temsilen Millî Savunma Bakanı ve Hollanda Krallığı Hükümetini Temsilen Millî Savunma Bakanı Arasında 2 Eylül 1991 Tarihinde İmzalanmış Olan Mutabakat Muhtırasının Bir Numaralı Değişiklik Ekinin (1/588) (S. Sayısı: 186),

17 nci sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün (1/391) (S. Sayısı: 156),

23 üncü sırasına alınan, Gemiadamlarının Ulusal Kimlik Kartlarına İlişkin 108 Sayılı Sözleşmenin (1/503) (S. Sayısı: 170),

24 üncü sırasına alınan, Gemiadamlarının Yıllık Ücretli İznine İlişkin 146 Sayılı Sözleşmenin (1/507) (S. Sayısı: 172),

25 inci sırasına alınan, Gemiadamlarının Ülkelerine Geri Gönderilmesine İlişkin 166 Sayılı Sözleşmenin (1/509) (S. Sayısı: 174),

26 ncı sırasına alınan, Gemiadamlarının Hastalanması, Yaralanması ya da Ölümü Halinde Armatörün Sorumluluğuna İlişkin 55 Sayılı Sözleşmenin (1/497) (S. Sayısı: 164),

27 nci sırasına alınan, Gemilerde Mürettebat İçin İaşe ve Yemek Hizmetlerine İlişkin 68 Sayılı Sözleşmenin (1/498) (S. Sayısı: 165),

28 inci sırasına alınan, Gemi Aşçılarının Meslekî Ehliyet Diplomalarına İlişkin 69 Sayılı Sözleşmenin (1/501) (S.Sayısı: 168),

29 uncu sırasına alınan, Gemiadamlarının Sağlığının Korunması ve Tıbbî Bakımına İlişkin 164 Sayılı Sözleşmenin (1/506) (S.Sayısı: 171),

Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra,

Kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

30 uncu sırasına alınan, Liman İşlerinde Sağlık ve Güvenliğe İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının(1/508) (S. Sayısı: 173) görüşmelerini müteakiben tümünün elektronik cihazla oylanması sırasında sistemde meydana gelen arıza sonucu, grupların da muvafakatıyla,

16 Temmuz 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.43'te son verildi.

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Enver Yılmaz

 

Yaşar Tüzün

 

Ordu

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


                                                No. :  153

II. - GELEN KÂĞITLAR

16.7.2003 ÇARŞAMBA

 

Raporlar

 

1.- İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/550) (S. Sayısı: 225) (Dağıtma tarihi: 16.7.2003) (GÜNDEME)

2.- 15.5.2002 Tarihli ve 4756 Sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/643) (S. Sayısı: 226) (Dağıtma tarihi: 16.7.2003) (GÜNDEME)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

16 Temmuz 2003 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107 nci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

İlk söz, sözleşmedışı ve kota fazlası tütünler ile doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin söz isteyen, Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, sözleşmedışı ve kota fazlası tütün ile doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin gündemdışı konuşması

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetimizi saygıyla selamlıyorum.

Sevgili milletvekili arkadaşlarım, yine, başımızı ağrıtan, canımızı sıkan bir konuyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum. Gönül arzu ederdi ki, bununla ilgili söz almayalım, bunları hiç konuşmayalım, bu konuları aşmış olalım; ama, yine, bunları konuşacağız.

Değerli arkadaşlarım, Türk tütüncüsünün hali perişan. Bu perişan yapı, her geçen gün, alabildiğine ve acımasız bir şekilde devam ediyor. Ülkemizdeki tütün üreticimiz, maalesef, sahipsiz kalmış, kota fazlası tütünler ve sözleşmedışı tütünler ellerinde kalmış; bununla ilgili, iktidarın söylemlerin ve gazete demeçlerine rağmen, buna, hâlâ, bir çözüm bulunabilmiş, çare bulunabilmiş değildir. Bu sahipsizlik, mutlaka kalkmalıdır. Bugünkü iktidar, geçmiş hükümetleri suçlayarak, kendisini, tütün konusunda aklayamaz. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının sekiz aylık döneminde, çiftçilerimiz, maalesef, yüzde 15 oranında daha da fakirleşmiş, daha da eziyet çeker bir duruma gelmiştir.

Tarım, toplumumuzun tamamını ilgilendirir. Öyle ki, bugün gelen faksla, İzmir Ticaret Odasının, Ege Bölgesi Sanayi Odasının, Ticaret Borsasının, Deniz Ticaret Odası Şubesinin, Ege İhracatçıları Birliğinin, doğrudan gelir desteğiyle ilgili ödeme talebi bizlerin eline ulaşıyor ise, doğrudan gelir desteğinin içerisinde bulunduğu durumu, odalarımızın, sanayicilerimizin bile anladığı görülür; bu, tarım ayağa kalkar ise ülkenin de ayağa kalkacağının bir gerçeğidir.

Sayın Bakan burada değil gördüğüm kadarıyla; ama, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı personeli, Tarım ve Köyişleri Bakanı, taraf olmak mecburiyetindedir; üretimden yana, emekten yana, alınterinden yana taraf olma mecburiyeti vardır. Tek başınıza iktidarsınız; tek başına iktidar olanın, tarımla ilgili problemleri, sıkıntıları çözme mecburiyeti vardır. Ülkemizin bütün problemlerini çözmek için yeterli sayınız vardır ve tek başınıza iktidarsınız; tutan yok, çözmek mecburiyetindesiniz.

Doğrudan gelir desteğiyle ilgili borçlusunuz değerli arkadaşlarım. Doğrudan gelir desteğinde, insanlarımız alacaklı; lütfen, borcunuzu ödeyiniz. Söylediğiniz sözlerin arkasında yer alın. "En kısa zaman" diye bir tabir var. Bakanımızın, geçenlerde, yine doğrudan gelir desteğiyle ve tarımdaki problemlerle ilgili konuşmama vermiş olduğu bir yazılı cevap var. Bu yazılı cevapta, sevgili arkadaşlarım, bahane sunmaya, bahane ileri sürmeye hakkınız yok. "Doğrudan gelir desteği ödemelerinin tamamının mayıs ayında yapılamamasının başlıca nedeni, mazot desteğinin öne alınmış olmasıdır." Böyle bir cevabı kabul etmek ve böyle bir cevabın arkasına sığınmak mümkün değildir.

Yine, Bakanımızın vermiş olduğu cevapta şöyle bir tabir var: "En kısa zaman..." En kısa zaman nedir arkadaşlar? En kısa zaman, seneye göre mi kısa zaman, haftaya göre mi? Bir gün müdür kısa zaman, bir sene midir? Devlet bürokrasisi içinde, devlet söylemi içinde "en kısa zaman" diye bir söylem, son derece hatalı bir söylemdir. Sürenin konulması ve bu sürenin arkasında yer alınması lazım.

Doğrudan gelir desteğiyle ilgili olarak, hâlâ 2002 yılının doğrudan gelir desteği ödemelerini konuşuyoruz. Halbuki, şu anda, 2003 yılının yedinci ayındayız. 2003 yılının doğrudan gelir desteği ne zaman ödenecek; bu insanlar bunu bekliyor. İnsanlarımız, ürünlerini ekti; bugün ürünlerini toplamak üzereler, ürünlerini satmak üzereler. Bunlarla ilgili son derece ciddî ve gerçekçi çalışmaları önümüze koymak mecburiyetindesiniz.

Hükümet olarak, kaynak bulmakta probleminiz yok; son derece becerikli bir şekilde, orman alanları satılıyor, vergi barışı ilan ediliyor, ekvergiler çıkıyor, İslamî bonolar çıkıyor, okulların satılması kamuoyunun gündemine taşınıyor. Akşam yatılıyor, sabah satacak bir şey bulunuyor. Bu kadar bol kaynak varken, kaynak yokluğundan bahsederek tarımla ilgili insanlarımıza kaynak bulamamanın mazereti arkasına saklanamazsınız.

Sizlerin bu aralar unuttuğu; ama, benim elimin altında an bir şeyi takip ediyorum. Değerli arkadaşlarım, seçim bildirgeniz önümde duruyor; bakıyorum, takip ediyorum. Acil Eylem Planınız elimde duruyor, Hükümet Programınız elimde duruyor; bunlara bakıyorum, bunları takip ediyorum; ama, gördüğüm kadarıyla, siz, bunları unutmuşsunuz. Bunları unutmayın, elinizin altına koyun ve takip edin; söylediğiniz sözün arkasında yer alın; temiz, dürüst, ahlaklı siyasetçinin örneğini gösterin. (CHP sıralarından alkışlar) Zorla, adınızı "AK Parti" diye dikte ettirmeye çalışmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özkan, konuşmanızı toparlar mısınız.

Buyurun.

UFUK ÖZKAN (Devamla) -Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Çalışmalarınızla, üretime vereceğiniz destekle, ülkemize sunacağınız alternatiflerle ve icraatlarınızla adaletli olun, o zaman "ak" olmayı hak edin.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Gündemdışı ikinci söz, orman yangınları konusunda söz isteyen Antalya Milletvekili Osman Akman'a aittir.

Buyurun Sayın Akman. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Antalya Milletvekili Osman Akman'ın, orman yangınlarının ülkemize verdiği zararlar ile bu uğurda hayatlarını kaybeden orman çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

OSMAN AKMAN (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; orman yangınları konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.

Orman varlığımız, çevre ve insanlarımız için vazgeçilmez unsurlardandır; ülkemizin akciğeridir, su kaynaklarımızın filtresidir, barındırdığı tüm canlılarla, halkımızın dinlenme ihtiyacı dahil olmak üzere, turizme katkılar ve her türlü maddî manevî fonksiyonlar sağlamaktadır.

Ülkemizin orman varlığı 20 200 000 hektarken, son yıllardaki ağaçlandırma çalışmaları sonucu 20 700 000 hektara çıkmıştır; bunun ülke yüzölçümüne oranı yüzde 29,9'dur. Ne var ki, ülkemiz, Akdeniz iklim kuşağında yer alması nedeniyle, özellikle içinde bulunduğumuz yaz mevsimi başta olmak üzere sürekli olarak orman yangınlarına maruz kalmaktadır. Bu kuşakta yer alan ormanlarımızın yüzde 58'ine tekabül eden 12 000 000 hektarlık kısmı -birinci ve ikinci derecede olmak üzere- yangına çok hassas durumdadır. Bu nedenle, orman yangınları ülkemiz için son derece önemlidir.

Orman yangınları iklime bağlı olarak değişmekle birlikte, 2000 yılında 14 412 hektar, 2003 yılında, 15 Temmuz itibariyle 1 689 hektar alan zarar görmüştür, yanmıştır.

Yangınlar nedeniyle, başta orman ağaçları, orman altında yetişen her türlü faydalı bitkiler ile ormanda barınan, ormana ve çevreye sayısız yararları olan hayvanlar yok olmaktadır. Görüldüğü gibi, kayıp sadece maddî değil, aynı zamanda, bütün dünyayı etkileyen ekolojik dengenin bozulmasıdır. Çevre ve Orman Bakanlığının, bu yangınlara karşı tedbirler aldığını, makine, ekipman ve personel gücü olarak, karadan ve havadan, kesintisiz en kısa zaman içerisinde müdahale etmekte olduğunu memnuniyetle görmekteyiz. Ayrıca, bir Millî Savunma Komisyonu üyesi olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, bu konudaki duyarlılıkları ve orman yangınlarında önleyici ve söndürücü çalışmalarından dolayı kutluyorum; ancak, her türlü tedbire rağmen, kasıt unsuru, ihmal ve dikkatsizlik sonucu, bazen de kazaen enerji ve nakil hatlarında meydana gelen kopmalar vesaire gibi sebeplerle yangınlar çıkmaktadır.

Havadaki neme, rüzgârın şiddetine ve yerine bağlı olarak yangının şekli ve büyüklüğü değişmektedir. Ben, yüzde 55'i orman olan bir ilin, Antalya'nın milletvekiliyim. Bu oran, Türkiye genelinin yaklaşık 2 katıdır; ayrıca, bu bölge, yangına en hassas bölgelerden birisidir.

Zamanla, görmekteyim ki, orman köylülerinin, ormana sevgisi ve yangına karşı hassasiyetleri artmıştır. Bunda, orman teşkilatı mensuplarının orman köylüsüyle yakın irtibatı ve onların dertlerini beraber çözme gayreti içerisinde, köylülerin de orman varlığının kıymetini iyi anlamış olmalarının ve bu konuda yapılan yasal düzenlemelerin payı olduğu görülmektedir; ancak, yapılanlar yeterli değildir. Yangın mevsimi, bazen, havanın kurak geçmesi de dikkate alınarak uzatılmalıdır. Av mevsimi de, yangınların en çok çıktığı ağustos ayında açılmaktadır; bu tarih de, daha ileriye alınmalıdır. Orman köylüleri, bu konuda, gerek Çevre ve Orman Bakanlığının düzenleyeceği etkinliklerle gerekse medyanın vereceği destekle daha da bilinçlendirilmelidir; halk buna hazırdır.

Seçim bölgemizde, insanlar, bize, orman yangınlarıyla ilgili alınabilecek tedbirler konusunda önerilerde bulunmaktadır. Örneğin, Çevre ve Orman Bakanlığının uygulamakta olduğu, ağaçların alt dallarının budanması uygulamasını halkımız da bize önermektedir. Bu kadar hassasiyeti olan orman köylülerinin orman gelirlerinden aldığı payın artırılması gerekir. Bu gibi iyileştirmeler, orman köylüsünün, ormanı sahiplenme ve onu koruma duygusunu daha da artıracaktır.

Orman personelinin, yangınları önlemede çok duyarlı olduğunu, cansiparane çalıştığını, hatta, bazen yangını önleme çalışmalarında canlarını feda ettiklerini görmekteyiz. Bu arada, 1997 yılında, ilimde, Düzlerçamı Orman yangınında şehit verdiğimiz Orman Yüksek Mühendisi Osman Çolpak'ı ve yangın işçisi Ahmet Özcan'ı rahmetle anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akman, konuşmanızı toparlar mısınız.

Buyurun.

OSMAN AKMAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Canlarını feda edercesine içtenlikle çalışan personelin özlük haklarının iyileştirilmesinin, onların çalışma isteğini daha da artıracağına inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, son günlerde, özellikle, yine, Akdeniz kuşağında yer alan Bodrum'da orman yangını çıkmıştır; hamd olsun, kısa sürede söndürülmüştür. Kamuoyu, yangınların çıktığı yerin tanınmışlığından daha fazla etkilenmektedir. Meşhur olan yerlerde orman yangınlarının sıkça çıkması, her zaman olduğu gibi, kasıt unsurunu daha fazla akla getirmektedir.

Yangınların önlenmesinde, halkımıza, Çevre ve Orman Bakanlığına görev düştüğü kadar; halkı bilinçlendirme açısından, iktidarıyla muhalefetiyle, bütün milletvekillerine de görev düşmektedir.

Başkana şükranlarımı, sizlere saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akman.

Konuşmaya, hükümet adına, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

Konuşma süreniz 20 dakikadır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz ormanlarının çok önemli bir kısmının, yüzde 58'inin yangına hassas bölgelerde olması, Adana'dan başlayıp, Antalya, Muğla, Aydın, İzmir, Çanakkale ve İstanbul'a kadar uzanan bu Akdeniz havzası içerisinde, yazın sıcaklığın 40 derecenin üzerine çıkması, hava rutubetinin, neminin de yüzde 10'lara kadar düşmüş olması, maalesef, orman yangınlarını fevkalade tehlikeli bir noktaya taşımaktadır.

Orman varlığımızın yeterli olmadığını; Türkiye'yi -tek başına- destekleyebilecek, besleyebilecek oranda olmadığını; Türkiye'nin dünyada orman zengini ülkeler arasında yer almadığını biliyoruz. Biz, bugüne kadar, Orman Genel Müdürlüğü ve Orman Bakanlığı marifetiyle, Türkiye'nin orman alanlarının genişletilmesi, Avrupa ve dünyada, orman varlığı açısından kendi kendine yeten bir ülke haline gelmesi için ciddî çalışmalar yaptık ve önemli adımlar attık.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta, değerli milletvekili arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, Muğla'da, Bodrum'da 2 yangın, daha sonra da Marmaris'te 1 yangın meydana geldi. Fevkalade enteresan bulduğumuz bu yangınların çıkış şekli, zamanı, takvimi, bizi, konuyla alakalı olarak daha titiz, daha şüpheci davranmaya sevk etmektedir; çünkü, Bodrum'da bundan bir hafta önce çıkan yangın devam ederken, birkaç saat sonra, bir başka noktada bir başka yangın çıkıyor. Dün, Bodrum'da Konakönü mevkiinde başlayan yangın devam ederken, 1,5 saat sonra, bir başka noktada bir başka yangın daha çıktı. Bu tür yangınların, Türkiye'nin turizm potansiyeli açısından fevkalade kritik olan, marka olan bölgelerinde çıkmış olmasının altını, bilhassa, çizmekte fayda görüyoruz; çünkü, bunların, sıradan insanların kusurlarından kaynaklanabileceğini kabul etmek mümkün değildir. Zaten, konuyla alakalı gerek Bakanlığımızın ilgili birimleri ve gerekse valilik tarafından, faillerin tespiti ve yangınların sebepleri hakkında bölgede çok ciddî bir çalışma sürdürülmektedir.

Bakın, biz, Orman Genel Müdürlüğü ve Çevre ve Orman Bakanlığı olarak orman yangınlarının önlenmesiyle alakalı temel stratejiyi iki ayak üzerine oturttuk: Bu iki ayaktan biri, orman yangınının çıkmasına engel olmak, onu önlemek. Bunun için eğitim, bunun için propaganda, bunun için denetim, bunun için bölgede jandarmanın ve bizim ilgili birimlerimizin devriye gezmeleri noktasında üst düzeyde bir duyarlılık ve tedbir, sonuna kadar alınmıştır. Elbette ki, her hal ve şart altında, hangi tedbiri alırsanız alın orman yangınlarının çıkmasına mani olamıyorsunuz. Stratejimizin ikinci ayağı da çıkan yangına çok kısa süre içerisinde müdahale etmek ve bunu en az kayıpla telafi etmek, yangını söndürmektir.

Bu son çıkan yangınlara teşkilatımızın 15-20 dakikalık bir süre içerisinde müdahale ettiklerinin, bölgedeki hava unsurlarımızla, kara unsurlarımızla, asker, sivil, köylü ve yangın söndürme işçilerimizle gerekli çalışmaların yapıldığının altını çizmekte fayda görüyorum.

Biliyoruz ki, orman yangınlarının yüzde 95'i insan unsurundan kaynaklanmaktadır; dolayısıyla, insanların bu konuda bilinçlenmesinin esas olduğunu, temel olduğunu, ancak bilinçlenmiş insanların; yani, ormana, çevreye ve yeşile karşı sevgiyle dolu insanların ormanı koruyabileceğini biliyoruz.

Bölgedeki orman yangınlarına müdahale etmeyle alakalı bizim donanımımız noktasında da sizleri kısaca aydınlatmak istiyorum: Bizim, şu anda, 150 tane ağır iş makinemiz, 750 civarında arazözümüz, Bakanlığımızın malı olan 6 tane helikopter, 2,5 ton kadar su atan 10 tane helikopterimiz, Türk Hava Kurumundan kiralamış olduğumuz 15 adet yangın söndürme uçağı -bunlar, 1,5 ton civarında su atmaktadır- Türk Hava Kuvvetlerinden 3 tane C-130 uçağı -ki, bunlar 10 ton kadar su atmaktadır- ve geçtiğimiz hafta içerisinde Jandarma Genel Komutanıyla yapmış olduğumuz mutabakat neticesinde -helikopterle alakalı bir protokol de yaptık- jandarmanın elindeki helikopterlerden, yangın söndürme aparatı takarak kullanabilecek olduğumuz 5 tane helikopter olmak üzere, elimizde, yangınlarla mücadelede kullanabilecek olduğumuz toplam 39 tane uçak ve helikopterimiz var. Bunların, elbette ki, gerekli operasyonları yapma noktasında, gerekli müdahaleleri yapma noktasında üzerlerine düşeni bihakkın yerine getirdiklerini, fevkalade faydalı çalışmalar yaptıklarını, operasyonlar yaptıklarını da, onlara bir teşekkür sadedinde söylenmesi gereken söz olarak burada dikkatlerinize arz ediyorum.

Tabiî, Türkiye, orman yangınları açısından, Akdeniz çanağındaki Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya ve Yunanistan'la mukayese edildiği zaman, acaba ne durumdadır; bunu da, kamuoyunun, değerli milletvekili arkadaşlarımızın bilmesinde fayda vardır; çünkü, eyvah, ormanlarımız yanıyor, yandı, kül oldu, bitti!.. Elbette ki, orman yangınlarından, Türkiye'deki, zerre kadar vicdanı ve insafı olan her Türk insanının yüreği fevkalade rahatsız olur, ıstırap duyar. Ancak, hesabı da doğru ortaya koymak lazım. Türkiye, saymış olduğum Akdeniz havzasındaki bu ülkelerle mukayese edildiği zaman nerededir? Son on yılın ortalamaları alındığı zaman, Türkiye'nin son on yıl ortalamalarında orman yangınlarında kaybetmiş olduğu alan 14 000 hektardır. Türkiye, son on yılda ortalama 14 000 hektar orman alanı kaybetmişken, bu rakam, Fransa'da 19 000 hektardır, Yunanistan'da 55 000 hektardır, İtalya'da 98 000 hektardır, İspanya'da 148 000 hektardır. Yine, orman varlığına oranladığımız zaman; yani, birim ormanda onlar ne kaybediyorlar biz ne kaybediyoruz -çünkü, yüzölçümümüzün genelde daha fazla olması münasebetiyle, biz, daha fazla ormana sahibiz- diye baktığımız zaman -hava imkânı, hava operasyonları ve termal kameralar açısından Fransa ve İtalya ile Türkiye'yi mukayese etmek mümkün değildir ama- biz, birim ormanda 0,068 kaybetmişken, bu, Fransa'da 0,111'dir, Yunanistan'da 0,845'tir, İtalya'da 0,908'dir. Bu ifadelerden şunu anlıyoruz ki, Türkiye, Yunanistan'dan 10 kat daha iyidir, İtalya'dan 15 kat daha iyidir. Rakamlar, bugün, herkesin, internetten bakabilecek olduğu, görebilecek olduğu bilgilerdir.

Yine, orman yangınlarıyla mücadele için nisan ayında başlatmış olduğumuz en üst düzeydeki alarmı, bizim bütün birimlerimizin bu konudaki hassasiyetlerini, titizliklerini, işte, bu neticeyi ortaya koyma noktasında, fevkalade önemli addediyoruz; yani, biz, Fransa ve İtalya'ya göre sınırlı imkânlara sahip olmamıza rağmen, orman yangınlarıyla mücadelede onlardan çok daha iyi neticeler almaktayız.

Yine, Türkiye'de ormanlar azalıyor mu artıyor mu?.. Eyvah, ormanlar elden çıktı!.. Bakın, FAO'nun resmî rakamlarını veriyorum: Son otuz yıl içerisinde, Türkiye'deki orman varlığı 550 000 hektar artmıştır. Bu, hem bizim kayıtlarımız hem de FAO'nun kayıtları tarafından ortaya konulan bir gerçektir. Yani, Türkiye, orman yangınlarında kaybettiğinin, zaten Anayasamızın 169 uncu maddesinin ve 6831 sayılı Orman Kanununun bize vermiş olduğu görev doğrultusunda, yılı içerisinde çalışması yapılıyor, ağaçlandırılması yapılıyor.

Bir de şunu ifade etmekte fayda görüyorum: Son günlerin en moda sözlerinden birisi, işte, hükümet, 2/B ile alakalı Anayasa paketini gündeme getirdiği için, doğal SİT'lerle alakalı konuyu kamuoyunda tartışmaya açtığı için, ormanlar elden çıkıyor, ormanlar yağmalanıyor, işte buralar yakılacak, ondan sonra da buralar birisine bağ olacak, birisine şehir olacak, birisine villa olacak, birisine tarla olacak... Böyle bir şey yok.

Bakın, sayın milletvekili arkadaşlarımıza, Anayasamızın 169 ve 170 inci maddelerini bir kez daha okumalarını naçizane tavsiye ediyorum; çünkü, Anayasamızın 169 uncu maddesinin birinci paragrafında, yanan ormanların acilen, öncelikli olarak ağaçlandırılır, 6831 sayılı Orman Kanununun, yine söz konusu olan maddeleri de, yakılan orman alanları yılı içerisinde ağaçlandırılır, hiçbir şekilde -bakın, altını çizerek ifade ediyorum- özel mülkiyete, özel tasarrufa konu edilemez diyor. Anayasanın 170 inci maddesinde yapmak istediğimiz değişiklik de, 31.12.1981 tarihinden önce fen ve bilim bakımından orman vasfını yitirmiş arazilerin 2/B olabileceğini ifade ediyor. Halbuki, buradaki gerçek, bugün, Türkiye'nin neresinde, kim tarafından, nasıl yapılırsa, nasıl edilirse, nasıl yakılırsa yakılsın, o araziler üzerinde, hiç kimsenin bir tasarruf yetkisi ve hakkı yoktur.

Bir şey daha ifade edeyim. Türkiye'deki yanan bütün orman alanlarını nokta nokta gezdim. Merak eden milletvekilleri veyahut da merak eden kim olursa olsun, onlarla birlikte o alanlar üzerinde helikopterle tekrar uçmaya, bölge üzerinde keşif yapmaya ben hazırım. Buradan kamuoyuna da ilan ediyorum, sizlere de ifade ediyorum. Bakın, bugüne kadar, yanmış ve açıkta bırakılmış, Türkiye'de bir tane orman alanı bana kimse gösteremez. Bir tane!.. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bunu, orman yangınları konusunda son derece hassas olan Türk kamuoyuna, değerli milletvekili arkadaşlarıma da buradan önemli bir taahhüt olarak ifade ediyorum. Kesinlikle, bu arazilerin alınması satılması, buraların 2/B'ye konu edilmesi, buraların SİT'e vesaire, benzer şekilde herhangi bir şekilde imara açılması, Anayasanın şu andaki mevcut haliyle bile mümkün bile değildir. Zaten, bizim değiştirmeyi ve bizim burada sizin huzurunuza getirmeyi istediğimiz paketteki ifadelerde bu tür bir kaygı ve endişe duymaya mahal olmadığını, zannediyorum, değerli milletvekili arkadaşlarımızın bilmesinde fayda vardır.

Yine, değerli milletvekili arkadaşlarım, ülkenin neresinde, günün hangi saatinde yangın çıkmış, müdahalesi nedir, bunların tamamının saatlik olarak, dakika olarak raporları bizde muntazaman çıkarılır. Çıkan bu raporlar, her gün saat 11.00'de Türkiye'deki ajanslara ve bütün gazetelere faksla geçer. Bu, sadece bugün olan bir olay değildir. Bu, bizim Çevre ve Orman Bakanlığının teamüllerinden, geleneklerinden birisidir. Yani, kamuoyunu bu konuda bilgilendirmek, bu konudaki duyarlılığı onlarla birlikte paylaştığımızı ifade etmek açısından, bu tür çalışmalarımız sürmektedir.

Değerli arkadaşlar, yine bir hususu daha sizlere arz etmek istiyorum. Yanan orman alanlarıyla alakalı, Bakanlık olarak biz, yılı içerisinde çalışmayı yapacağız. Bakın, bu sene, Ağaçlandırma Genel Müdürlüğümüz marifetiyle, 105 000 hektarlık alana, takribi olarak 150 000 000 tane ağaç dikiyoruz, fidan dikiyoruz, sadece Bakanlık olarak; ama, sivil toplumla birlikte, bu rakamın, bu sene yaklaşık olarak 220 000 000'u bulacağını ifade ediyorum sizlere.

Bakın, bu, çok önemli bir adımdır. Biz, atmış olduğumuz bu adımla, FAO'nun rakamlarıyla da, bizim resmî rakamlarımızla da ifade edilen 550 000 hektar olarak artmış olan ormanlık alanlarımızın daha da büyümesi için, Türkiye'nin yeşillenmesi için, Türkiye'deki büyük kentlerin etrafında yeşil kuşakların oluşması için, insanımızın daha çağdaş, daha medenî kentlerde yaşaması için, mutlaka ve mutlaka, çevre kültürünün, çevre sevgisinin, orman sevgisinin herkes tarafından içselleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

İşte, bizim en temel ve en aslî görevimiz budur ve bunun gereğini yerine getiriyoruz; ama, bir kez daha ifade ediyorum -çünkü, esefle izliyoruz ki, maalesef, kamuoyu yanlış ve kasıtlı enforme ediliyor- bu yanan orman alanları üzerinde hiçbir suretle özel mülkiyet söz konusu olmayacaktır; buraların üzerinde kesinlikle 2/B, 2/A gibi herhangi bir maddenin uygulaması söz konusu değildir. Bunun altını çizerek, Türk kamuoyunun...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Beş sene sonra tamamdır Sayın Bakan... Şimdi kaçak yapıyı yaparlar, beş sene sonra da Anayasa değişir; tamam!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Tabiî, Sayın Grup Başkanvekili, eğer, lütfederseniz, Bakanlığımızın bu konuda yapmış olduğu çalışmaları, size yakından takdim ederiz. Bir tek karış... Bakın, ben, burada söylediğim sözün ne manaya geldiğini bilerek ifade ediyorum, iddialı bir şekilde ifade ediyorum. Sayın Grup Başkanvekilim, bana, bugüne kadar yakılmış ve birilerinin tasarrufunda olan iki tane orman alanı göstersin, ben bu kürsüye geleceğim yetmiş milyondan özür dileyeceğim, kendilerinden de özür dileyeceğim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - 2/B nasıl oluştu o zaman?!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, çok önemli bir şey söylüyorum: Sayın Özyürek, yarın öbür gün araştırmasını yapsın, buradan, çıksın, yakılmış, yıkılmış...

ATİLA EMEK (Antalya) - 2/B'ler böyle oluştu...

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bakın, çok önemli bir şey söylüyorum. Bana, yanmış orman alanları üzerinde özel mülkiyetin olduğu iki tane yer göstersin.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - 2/B'ler böyle oluştu Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Arkadaşlar, 31.12.1981 tarihinin milat olduğunun altını çiziyorum. 23 sene önce...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yeni milatlar olacak Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Elmalarla armutları birbirine karıştırmamak lazım arkadaşlar.

Hepinize teşekkür ediyorum; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Pepe.

Gündemdışı üçüncü söz, Uşak'ın il oluşunun 50 nci yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

3.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun, Uşak'ın il oluşunun 50 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım; Uşak'ın il oluşunun 50 nci yıldönümü nedeniyle gündemdışı söz aldım. Biliyorsunuz, 1980'den önce sık sık il olunmuyordu. Ender bir olaydır, 1953'ün 9 Temmuzunda Uşak il olmuştur.

Bu konuşmama başlamadan önce, gündemdışı ilk konuşmayı yapmış olan Manisa Milletvekili Değerli Ufuk Özkan'ın değindiği tütünün, Uşak için de çok önemli olduğunu belirtirim ve kendi konuşmamla bir köprü kurmak amacıyla, o konuşmayı gördükten sonra, sizlerle bir şiir paylaşmak isterim:

"Sevdalı bülbüllerden, narin kelebeklerden,

Şu yemyeşil kırlara saçılmış çiçeklerden;

Güzel papatyalardan, sümbüllerden bihaber

Sararmış yaprakların üstüne eğilmişler,

Gayretle işliyorlar yanarak için için

Kıymetli bir zehirden ekmek çıkarmak için..."

Uşak'ın Bozkurt Mahallesinde 1904 yılında doğmuş olan Ömer Bedrettin Uşaklı'nın "Tütün İşçileri" şiiri...

Değerli arkadaşlarım, Uşak'ın il oluşunun 50 nci yıldönümü nedeniyle, size Uşak'ın sorunlarından söz etsem, hatta bu sorunların çözümleriyle ilgili konuşsam, çok muhtemelen ve de çok haklı olarak "sanki bizim ilimiz daha iyi durumda mı" diye dinlersiniz. Bunda haklısınız da. Fakat, Uşak'ın il oluşunun 50 nci yıldönümü nedeniyle, size, Uşak'ın üvey evlat muamelesi gördüğünü anlatırsam, Uşak'ın geçmişte çok yoğun bir haksızlığa uğramış olduğunu anlatırsam, belki, içinizde biraz isyan duyguları uyandırırım, belki, biraz adalet ve hak duygularına hitap edebilirim.

Çok yoğun istatistikler vermeye zamanım yok; birkaç tanesini vereceğim.

Herhangi bir iktidarı hedef almamak için, 1990-2001 dönemini aldım. Oniki yıl içerisinde, toplam kamu yatırımlarında Uşak, 81 il içerisinde 74 üncü sıradadır. Uşak'ın altında, Uşak'tan daha az kamu yatırımı almış 7 il vardır. Bu 7 ilin 6'sı da yeni il olmuştur. Dolayısıyla, yeterli yatırım almaya zamanı kalmamıştır.

Diğer bir istatistik, çok acı bir istatistik: Uşak, yeterli içmesuyu olan kırsal nüfus oranına göre 72 nci sıradadır. Sadece yüzde 69,2'sinin yeterli içmesuyu vardır.

2001 yılı eylül ayında Başbakanlık tarafından yapılmış bir kriz araştırmasında, bir hasar raporunda, Uşak, çok ilginç bir şekilde, maalesef olumsuz bir şekilde göze batmaktadır. En çok şirket hangi ilde kapandı: Bakın, kişi başına değil, mutlak rakam olarak; 1 inci sırada İstanbul, 2 nci sırada Antalya, 3 üncü sırada Ankara, 4 üncü sırada, büyük sanayi kentlerimiz değil, Uşak.

Üretim kısmaya giden şirket sayısında 1 inci sırada Bursa, 2 nci sırada Uşak.

En çok işçinin işini kaybettiği iller sıralamasında -Eylül 2001 itibariyle bütün bu rakamlar- 1 inci sırada İstanbul, 2 nci sırada Bursa, 3 üncü sırada Uşak.

Devam edebilirim... Hasar raporu çok vahimdir Uşak için. Peki, Uşak bunu hak ediyor mu?

Değerli arkadaşlarım, şimdi bir iki de farklı rakam vermek isterim: Elektrik tüketiminin dağılımında, kişi başına elektrik tüketiminde Uşak Türkiye'de 17 nci sırada geliyor, önde geliyor.

Diğer bir ilginç araştırmaya göre de banka mevduatlarında çok önde geliyor. Kişi başına düşen gelirde 40 ıncı sırada. Yani, devlet tarafından çok yoğun bir şekilde ihmal edilmiş olmasına karşın, Uşak, kendi kaynaklarıyla başarılı atılımlar yapabilmiştir, ekonomisinde başarılı ilerlemeler yapabilmiştir; fakat, bu yeterli olmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Coşkunoğlu, konuşmanızı toparlar mısınız...

Buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ekonomik durumu hak etmediği gibi, Uşak'ın bazı bilinmeyen yönlerini de çok kısa ve özet olarak söylemek istiyorum.

"Karun kadar zengin" lafını duymuşsunuzdur. Karun hazineleri Uşak'tadır. Bu bir rastlantı değildir. Banaz İlçesinin Ahat Köyü sınırları içerisinde Romalılardan kalma çok önemli bir kentin olduğunu da belki bilmiyorsunuz. Karahallı İlçesinde, şimdiki Banaz Çayı üzerinde Cılandıras Köprüsü; Lidyalılar zamanından kalan Kral Yolu üzerinde.

Dumlupınar'ı biliyorsunuzdur; ama, Eşme'nin Takmak Köyünde, Mustafa Kemal'in Büyük Taarruzla ilgili çok önemli bir toplantı yaptığını bilmiyorsunuzdur; bir anıt ister orası.

Bunlar rastlantı değildir. Lidyalılardan, Romalılardan Kurtuluş Savaşına kadar gelen tarih içerisinde Uşak'ın, konumu, coğrafyası ve doğasıyla çok önemli bir yeri vardır; ama, bilinmeyeni çoktur.

Amerika Birleşik Devletlerindeki Büyük Kanyonu duymuşsunuzdur; ama, Ulubey Kanyon Vadisinin, dünyanın en büyük ve muhteşem kanyonlarından biri olduğunu belki bilmiyordunuz; hatta, şimdi, o muhteşem kanyonun içinden akan Banaz Çayının simsiyah olduğunu ve zehir yüklü olduğunu da belki bilmiyorsunuzdur.

Uşak halısını bilmemenize imkân yok; ama, belki, bilmediğiniz bir gerçek var: Şimdi, Sultanahmet'e gider de bir Uşak halısı almak isterseniz, onun Çin'den geldiğini görürsünüz. Ünlü Eşme kilimini bilmemenize imkân yok; ama, o Eşme kiliminin, o zengin sanatın da ölmekte olduğunu belki bilmiyorsunuzdur. Sorun, Uşak'ta veya Uşaklılarda değil.

Geçmişten çok kısa bir iki istatistik daha vereyim: 1913 yılında yapılan sanayi sayımı sonuçlarına göre, yün ipliği üreten ve dokumacılık yapan 13 kuruluştan 3'ü Uşak'tadır o zaman. 1926 yılında Türkiye'nin ilk şeker fabrikası Uşak'ta açılmıştır. Uşak, bugünkü durumunu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ülkemizin her köşesinde sorunlar var; fakat, burada ifade etmek istediğim, çok büyük bir haksızlık ve adaletsizlik yapılmıştır. Ne coğrafyasıyla ne konumu ve doğasıyla ne de insanıyla, Uşak İlimiz bunu hak etmektedir. Önümüzdeki yıl Uşak'la ilgili bazı girişimlerimiz olduğunda, Yüce Meclisimizin ve hükümetin bunu unutmamasını diliyor; sizin, bu konulardaki desteğinizi bekliyorum.

Beni dinlediğiniz için teşekkür eder; hepinize sevgiler, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Gündemin "Oylaması Yapılacak İşler" kısmında yer alan Liman İşlerinde Sağlık ve Güvenliğe İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylamasına başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Liman İşlerinde Sağlık ve Güvenliğe İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/508) (S. Sayısı: 173) (1)

BAŞKAN -Daha önce yaptığımız oylamada, açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul edilmişti.

Oylama için 5 dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Liman İşlerinde Sağlık ve Güvenliğe İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 289

Kabul                              : 289

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (2)

Alınan karar gereğince sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

2.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların müzakeresini erteliyoruz.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 222 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; politikacılar olarak, hep bürokrasiden yakınırız, "bürokrasi fazla" diye söyleriz; zaman zaman, yeri gelir bürokratları eleştiririz. Bugün, gündemimizde olan tasarı, Türkiye Cumhuriyetinde ilk kez kabul edeceğimiz, oldukça garip bir tasarı. Garip olması şöyle değerli arkadaşlar: Bir kuruluş kuruyorsunuz, bu kuruluş bakanlığın bağlı kuruluşu; ama...

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda büyük bir uğultu var; sayın hatibin konuşmasını dinleyemiyoruz. Genel Kurulun sağ ve sol tarafında, sayın milletvekillerimizin hasbıhal etmesi için, kulisler bulunmaktadır; sayın milletvekilleri, sohbetlerini buralarda yaparlarsa seviniriz.

Teşekkür ediyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Gerçekten de bu kuruluş, bizim idarî yapılanmamız içinde, çok enteresan olan bir kuruluş; gelen tasarı böyle. Tasarıya göre, Sosyal Güvenlik Kurumu kuruluyor. Bu Sosyal Güvenlik Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı; ama, yine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olan SSK, Bağ-Kur ve Türkiye İş Kurumu, bu kurumun ilgili kurumu oluyor.

Arkadaşlar, yönetimde, ya Bakanlığa bağlısınız ya ilgili kuruluşsunuz veya -şimdi, yeni çıktı- ilişkili kuruluşsunuz; ama, bağlı kuruma bağlı ilgili kuruluş da ilk sefer geliyor. Bu, ne yapar; uzun yıllar o Bakanlıkta çalışan birisi olarak söylüyorum; bu, bürokrasiyi artırır; bürokraside, gereksiz kavgalara yol açar. Bakın, Maliye Bakanlığında bu işi kim yapıyor -Maliye Bakanlığının da bağlı ve ilgili kuruluşları var- Maliye Bakanlığının içinde, Bağlı ve İlgili Kuruluşlar Daire Başkanlığı var. Diğer bakanlıklarda da var. Şimdi, biz, bunu yapmıyoruz, yeni bir kadroyla, yeni bir ekiple, bağlı bir kuruluş halinde, Sosyal Güvenlik Kurumunu kuruyoruz. Birinci handikabı bu ve bunun, mutlaka düzeltilmesi gerektiği kanısındayım.

İkinci nokta, gazetelerden okuduğumuz kadarıyla, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne dönüşecek ve altkomisyonda da, SSK'nın, başkanlık değil genel müdürlük olması yönünde bir çalışma var. Önümüze gelen tasarıda, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı deniliyor. Peki, daha sonra genel müdürlük olarak gelirse, bu ne olacak, başkanlık olarak mı kalacak?

Bir başka nokta, Sosyal Güvenlik Kurumunun görevleriyle ilgili. Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulundan ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından oluşuyor. Bu da çok garip bir ifade. Kurum kuruyorsunuz, kurumun altında Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı var.

Şimdi, Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu... Hep, kurullardan, kurumlardan yakınırız, bürokrasiden yakınırız. Bakınız şimdi, Sosyal Güvenlik Yüksek Kurulu ne yapacak? Önce, kimlerden oluşuyor; Sosyal Güvenlik Yüksek Kurulu, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve devlet bakanlıkları... Tabiî, görevlendirecekler ilgili bakanlar, en az genel müdür düzeyinde birisini görevlendirmeleri lazım. Sonra ne olacak; Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Türkiye İş Kurumu, Emekli Sandığı, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu, ziraat odaları, işçi ve işveren kuruluşları ve kamu sendikalarının başkanları da bu kurulda, üstkurulda görev alacak. Bunlar neye karar verecekler; bunlar, sosyal güvenlik politikalarını belirleyecekler.

Değerli arkadaşlarım, yılda iki kez toplanması öngörülen böyle bir kurulun, Türkiye'de sosyal güvenlik politikalarını belirleme şansı var mı?! Bütün müsteşarların nasıl çalıştığını, geceyarılarına kadar çaba harcadıklarını, gelen yoğun bürokratik çember içerisinde kendilerine dahi zaman ayıramadıklarını düşünün; böyle bir ortamda, biz, müsteşarların, genel müdürlerin bir araya toplanıp, sosyal güvenlik politikasını belirleyeceklerini düşünüyoruz. Bunun mümkün olmadığını belirtmek isterim.

Bir başka şey, Sosyal Güvenlik Kurumunu oluşturuyoruz; gayet güzel. Sosyal Güvenlik Kurumu ne olacak; Sosyal Güvenlik Kurumu da, sosyal güvenlik kuruluşları arasında görüş birliği sağlayacak, norm ve standart sağlayacak, ortak veri tabanı oluşturacak; güzel. Tabiî, aklımıza hemen şu geliyor: O zaman, bütün sosyal güvenlik kuruluşları buraya bağlı; ama, bakıyorsunuz, Emekli Sandığı burada yok. Peki, Emekli Sandığı yoksa, siz neyin veri tabanını oluşturacaksınız?! Hani, sosyal güvenlik kuruluşları tek çatı altında toplanacaktı?! Bu da yok. Bu tasarı, geçen yasama döneminde hazırlanmış, sonra alelacele kanun hükmünde kararname olarak çıkarılmış, bu kanun hükmünde kararname Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilince, şimdi tekrar, üzerinde hiçbir ciddî değişiklik yapılmadan aynen Parlamentonun gündemine getirilmiş durumda.

Ben size söyleyeyim, bu tasarı çıkarsa ne olacak: Bu tasarı çıkarsa, SSK başkanları, Bağ-Kur genel müdürleri, Türkiye İş Kurumu genel müdürleri, öncelikle Türkiye Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı ile kavga edecekler. Kim Sayın Bakana bilgileri sunacak; genel müdür mü bilgileri sunacak, yoksa bu kurumun başkanı mı sunacak? Geçmişte de buna benzer kavgalar oldu ve geçmişte de, boşu boşuna bürokratik sürtüşmeler oldu. Oysa, bunların kalkmasını ve bu kurumların, gerektiğinde, doğrudan sayın bakanlarla muhatap olmalarının daha uygun olacağını, kişisel olarak, düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu tasarıyı tabiî eleştiriyoruz; ama, hakkını da vermemiz gerekiyor. Bu tasarının en güzel düzenlemesi, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Daire Başkanlığını, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü düzeyine çıkarmış olmasıdır. Türkiye, artık, çağdaş bir ülkedir, sosyal bir hukuk devletidir, işçi sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak zorundadır, işçinin çalıştığı koşulları iyi değerlendirmek zorundadır, bunu denetlemek zorundadır, bu görevini yerine getirmek zorundadır. Geçmişte, bir daire başkanlığı olarak örgütlenen bu birim, maalesef, görev yapamıyordu. Dileriz, bu, genel müdürlük olduktan sonra daha iyi görev yapabilsin; ancak, hemen belirtelim, Bakanlığın denetim elemanlarının raporlarının yaptırımları çok zayıf. Yaptırımlar zayıf olduğu için, maalesef, bu denetim elemanlarının işlevleri bizim arzu ettiğimiz ölçüde yerine getirilemiyor. Eğer, işverenin, iş güvenliği konusunda kusuru varsa, işyerinin güvenliği konusunda kusuru varsa, düzenlenen raporlar, maalesef, etkili olamamaktadır.

Değerli arkadaşlar, elbette ki, sosyal güvenlik çok önemli bir politika. Sosyal güvenliği korumak, sosyal güvenliği geliştirmek, sosyal güvenlik kurumlarını saygın konuma getirmek hepimizin görevi; en başta da Parlamentonun görevi; çünkü, bizim Anayasamızda şöyle bir cümle var: "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.

Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar."

Değerli arkadaşlarım, bakın, Anayasamıza böyle bir hüküm koyuyoruz ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisine uygun davrandığımızı söylüyoruz -çünkü, Anayasanın bu maddesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde yer alan düzenlemelerden birisidir- ama, bakın, 2003 yılı Bütçe Kanununa nasıl bir madde koyuyoruz; izin verirseniz -Bağ-Kurla ilgili bir düzenleme- o maddeyi okuyayım:

"Madde 51

n) Kuruma tescil yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreyle prim ödememiş olan sigortalıların Kurumca yapılacak borç bildirimlerine rağmen ödemede bulunmamaları halinde sigortalılıkları; ...... 2003 yılı sonuna kadar Kurumca resen sona erdirilir."

Anayasamızda ne deniyor: "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir." Siz, bir yasa yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: 2003'ün sonuna kadar prim borcunu ödemezsen, ben, seni Bağ-Kurdan atacağım arkadaş. Peki, ne olacak; bu adamı ölüme mi terk edeceğiz; sosyal hukuk devletinde bu insanlar perişan mı olacak?

Biz, bu Parlamentoda hayalî ihracatçıları affettik, sahte fatura düzenleyenleri affettik, Bağ-Kurlunun borcunu, hiç değilse kısmen hafifletelim diye verilen yasa taslakları var, bunları düşünmedik; ama, şimdi, kalkıp, böyle bir düzenleme yapıyoruz. Eğer, esnafı korumak istiyorsak -esnaf naylon fatura düzenlemez- esnafın prim borçlarını hafifletmek istiyorsak, onunla ilgili düzenleme yapalım; ama, esnafı, Bağ-Kurun kapsamı dışına çıkarmak, hiçbir yasal ve insanî gerekçeye dayandırılamaz.

Bütçe kanununun bu maddesi dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Sanıyorum, önümüzdeki günlerde, bununla ilgili bir karar çıkar ve umarız, 2003 yılı sonunda, Bağ-Kurluların tasfiyesi, başlamadan sona erdirilmiş olur.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, her şeye karşın çıkarsa, bürokraside kavgalara neden olacağını ve o kavgalardan en çok rahatsızlık duyacak kişinin de Sayın Bakan olacağını burada belirtmek isterim.

Elbette ki, bu tasarı geri çekilebilir. Daha düzenli, daha uyumlu, kavgaya yol açmayacak, araştırmaya, veriye dayalı, ortak tabanı oluşturacak bir düzenleme yapılarak -en azından, Emekli Sandığının da bu sistemin içerisine katılmasını öngören bir düzenleme yapılarak- buraya getirilmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler; buyurun.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız bünyesinde bulunan -halen yürürlükte olan- Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü kaldırılıyor, onun yerine, daha çağdaş ve daha fonksiyonel bir kuruluş olan Sosyal Güvenlik Kurumu oluşturuluyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza bağlı, prim esasına dayalı sosyal güvenlik kuruluşları olan Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve işsizlik sigortasını uygulayan Türkiye İş Kurumunu tek çatı altında toplamayı amaçlayan bu tasarı, bu üç kuruluş arasında norm ve standart birliğini sağlamak, koordinasyonu temin etmek, bu kurumların tek tek veya birlikte veri tabanını oluşturmak, aktuaryel dengeyi ve malî durumlarını izlemek amacını taşımaktadır.

Ülkemizdeki çalışma hayatı, sosyal güvenlik ve sosyal güvenliğin malî durumlarının genel ekonomiye etkisini değerlendirecek bir kuruma ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla, Çalışma Bakanlığımıza bağlı Sosyal Güvenlik Kurumu kurulmuş, SSK, Bağ-Kur ve İŞKUR, bu kurumun ilgili kuruluşu haline getirilmiştir. Halen mevcut olan Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü iptal edilmiş, buradaki 1 genel müdür, 2 genel müdür yardımcısı ve 5 daire başkanı kadroları kaldırılarak, bunların yerine, 1 kurum başkanı, 2 başkan yardımcısı ve Finansman ve Aktüerya Daire Başkanlığı, Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri Daire Başkanlığı, Koordinasyon Daire Başkanlığı, bir de Personel, Halkla İlişkiler ve İdarî İşler Daire Başkanlığı olmak üzere, 4 daire başkanlığı oluşturulmuştur. Ayrıca, sosyal güvenlik uzmanlarından oluşan kadrolar tahsis edilmiş; dar, ancak, uzman bir kadro oluşturulmaya çalışılmıştır.

Kurum bünyesinde, Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu kurulmuştur. Bu kurulda, Çalışma Bakanlığı uzmanları, Maliye Bakanlığı, Sağlık ve İçişleri Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve sosyal güvenlik kuruluşlarının üst düzey yöneticileri bir araya gelecek, ülke düzeyinde sosyal güvenlik politikalarının belirlenmesi ve genel sorunların tartışılıp çözülmesi için karar alınması konusunda görev yapacaklardır.

Ayrıca, bu tasarıyla, yıllardan beri ihmale edilen iş sağlığı ve güvenliği konusunda da ciddî bir adım atılmış, İşçi Sağlığı Daire Başkanlığı kaldırılmış, onun yerine, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Yeni kurulan bu genel müdürlükle tüm iş sağlığı ve güvenliği faaliyetleri tek elden yürütülecek ve etkin bir işleve sahip olacaktır. Yine, bu tasarıyla, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı ile Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri günün gelişen şartlarına göre yeniden düzenlenmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla getirilen düzenlemeler, daha önceki hükümet döneminde kanun hükmünde kararnameyle yapılmaya çalışılmış; ancak, Anayasa Mahkemesinin yetki yasasını iptal etmesiyle yasal dayanaktan yoksun bırakılmıştı. Yeni hükümetimiz döneminde 11.12.2002 tarihinde yenilenmiş ve tali komisyonumuz olan Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonumuzda 19.12.2002 tarihinde ele alınmış, üzerinde gerekli çalışmalar yapılarak Plan ve Bütçe Komisyonumuza havale edilmiştir. Hem bizim komisyonumuz olan Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu hem de Plan ve Bütçe Komisyonumuzda tasarı üzerinde titizlikle çalışılmış ve son derece faydalı, büyük bir eksikliği giderecek, çağdaş ve aktif bir kurum oluşturulmuştur.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sosyal güvenlik açığımız giderek büyümektedir. Üstelik, bu büyüme o kadar hızlı ve büyük çapta ki, sadece bütçeyi altüst etmekle kalmamakta, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik yapıyı da sarsacak boyutlarda seyretmektedir. Değerli arkadaşlar, bakınız, 2002 yılında sosyal güvenlik açığımız 10 katrilyonu bulmuştur. Bütçedeki en büyük kara delik olarak Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kurdaki bu açık, 2003 yılında 14,9 katrilyon olacak boyutlara varmıştır; yani, bu yılki 14,9 katrilyon açık, yine, bu yılki bütçede yatırıma ayrılan payın tam 3 katından daha fazladır. Bu durum bile işin vahametinin hangi boyutlarda olduğunu açıkça göstermektedir. Sosyal güvenlikteki açıklar için, zaman geçirilmeden, acil tedbirlerin alınması gerekmektedir; bu tedbirlerin alınması da, şarttır.

Bütün bu nedenlerle, sosyal güvenlik kuruluşları arasında koordinasyonun sağlanması, norm ve standart birliğinin giderilmesi, aktuaryel dengenin oluşturulması, bilgilerin tek elde toplanarak ortak bir veri tabanının sağlanması için, bu kurum, büyük bir eksikliği gidermiş olacaktır.

Ben, bu tasarının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza, çalışma hayatımıza ve ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Tasarının tümü hakkında, şahsı adına söz isteyen, Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Özyurt; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 222 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile bu tasarının getireceği kuruma bağlı olacak olan Türkiye İş Kurumu, SSK ve Bağ-Kur konularında kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, hepinizi en derin saygılarımla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ülkemizde işlev gören, zorunlu ve primli sisteme dayalı sosyal güvenlik kuruluşlarının, yani, SSK, Bağ-Kur, İşsizlik Sigortasını bir araya toplayacak olan bu sosyal güvenlik kurumu, kuşkusuz güzel bir kuruluş. Biraz evvel Sayın Kılıçdaroğlu'nun da vurguladığı gibi, güzel bir kuruluş; iyi şekilde organize edilirse, gerçekten iyi bir kuruluş; ama -başlangıçta da söylendi- bunun içinde Emekli Sandığının olmaması, zaten başlangıçta bir eksik olduğunu hemen ortaya koyuyor.

Kuşkusuz, iyi şekilde organize edilseydi -yapacağı şeyler- bütün sosyal güvenlik kuruluşlarını bir çatı altında toplayacak, eşgüdümü sağlayacak ve bu kuruma duyulan gereksinimi de ortadan kaldıracaktı; diyecektik ki, evet, güzel bir kurum, her şeyiyle dört dörtlük; ama, dediğim gibi, baştan zaten bir eksiğiyle işe girmiş oluyoruz.

Ancak, sosyal güvenlik kuruluşunu kurmakla, az önce saydığım, bütün bu Bağ-Kur, SSK konuları tümüyle hallolmuş mudur; kötü işleyişleri tamamen ortadan kalkmış mıdır; değil. Biraz ben bu konulara değinmek istiyorum.

Geçtiğimiz günlerde, biliyorsunuz, Sosyal Sigortalara bağlı hastaların Sağlık Bakanlığı hastanelerinde de tedavi edilebileceği gündeme geldi ve o günden itibaren, korkunç bir şekilde, devlet hastanelerine bir akın oldu. Bu da, SSK hastanelerinin iyi çalışmadığını, bu kurumun iyi işlev görmediğini ortaya koymaktadır. O günkü korkunç hücum, bugün de kaça katlandı, nasıl yürüyor, onu bilmiyorum; ama, şunu iyi biliyorum ki, SSK'da çalışan hekim arkadaşlarım bundan çok büyük üzüntü duymuşlardır. Acaba, SSK'da çalışan hekim arkadaşlarım yetersiz miydi, yeteneksiz hekimler miydi de hastalarımızın çoğu devlet hastanelerine gitti; hayır, değil; ama, SSK'daki yığılma ortadan kaldırılmadığı için, arkadaşlarım çok ilkel şartlarda çalıştığı için, bir hekime günde 120-150 hasta düştüğü için, vatandaş en kolay yolu seçmiştir. Tabiî, bundan da, SSK'da çalışan hekim arkadaşlarım çok büyük üzüntü duymuşlardır. Bunu, bilmiyorum, Sayın Bakan biliyorlar mı?

Yine, bu kuruma bağlı olarak, diğer bir konuya değinmek istiyorum. Hem SSK'ya bağlı hem de Bağ-Kurda ödenmiş primleri olup, sonunda malulen emekli olmuş olan insanlar, uzun zamandan beri emekli olamamaktadırlar. Mart ayından beri yaptığım iki girişimde -isterlerse Sayın Bakan, bu isimleri de verebilirim- biri Bağ-Kur ve biri SSK'dan olmak üzere, malulen emekli olmak isteyen iki kişi için bu kuruluşların genel müdürlüklerine başvurdum; ama, sekreter düzeyinden öteye, bir parlamenter olarak, geçemedim. Her seferinde verilen cevap şudur: "Malulen emeklilik dosyaları açılmamaktadır efendim" diyorlar ve telefonu yüzümüze kapatıyorlar. Bu da, Sayın Bakanın bilgisine sunulur efendim.

Bir başka konuya gelmek istiyorum arkadaşlar. Bağ-Kur, SSK, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu ile diğer kamu çalışanlarına verdikleri reçetelerin karşılıklarını, eczaneler, geri alamamaktadır. Yasal olarak onsekiz günde ödenmesi gerekirken, aylardır parasını alamayan eczaneler vardır ve bu eczaneler, artık kapanma noktasına gelmişlerdir. Dediğim gibi, onsekiz günde ödenmesi gereken paraları, aylarca alamamaktadırlar. Bu da, Sosyal Güvenlik Bakanlığının dikkatine sunulur.

Yine bu bağlamda, KDV oranlarının sağlıkta çok yüksek olduğunu daha önceki bir konuşmamda da vurgulamıştım. Yalnız çocuk mamaları dışında, ilaçtaki KDV oranı yüzde 18'dir arkadaşlar. Bu, mutlaka düşürülmelidir. Sosyal devlette, bu, mutlaka aşağı çekilmelidir arkadaşlarım.

Ülkemizin dört bir yanında 24 saat kesintisiz hizmet veren yaklaşık olarak 22 000 tane eczane bulunmaktadır ve bu eczanelerde çalışan 150 000 dolayında görevli vardır, eczacı ve yardımcıları. Eğer, bu şekilde davranılacak olursa, bu eczanelerin hak ettikleri paralar yerine verilmeyecek olursa, bu eczanelerin birçoğu kapanacak ve eczanelerde çalışanların da büyük bir kısmı işsiz kalacaktır. Yine bunu da, Sayın Sosyal Güvenlik Bakanının dikkatine sunmak istiyorum.

Daha gerçekçi ve daha yapıcı yasalarda, ülkemiz insanına yaraşır sosyal güvenlik şemsiyesinin açıldığı günleri hep birlikte görmek dileklerimle, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyurt.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin; buyurun.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına, söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanun tasarısına baktığımız zaman, tasarının, ilkönce, 16 Mayıs 2000 tarihinde zamanın Başbakanı Sayın Ecevit tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildiğini görüyoruz. Şimdi de, tasarı, 22 nci Yasama Döneminde güncelleştirilerek Meclisin önüne getirilmiş bulunuyor; yani, AKP olarak, yine, kucağınızda bulduğunuzu söyleyeceğiniz bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız; ama, üzülerek ifade edeyim, konuşmacı arkadaşlarım da belirttiler, bu yasa tasarısının hangi mantıkla hazırlandığını çok anlayabilmiş değilim.

Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminde bir tıkanma olduğu, burada bir sorunun varlığı, herkes tarafından bilinen bir gerçek. Eğer, ortada bir sorun varsa, bu sorunun ne olduğu iyi tanımlanmalı ve bu soruna çözüm bulacak önermeler de ona göre kurgulanmalı.

Sosyal güvenlik alanında getirilen düzenlemelerin, her şeyden önce, sosyal tarafların beklentilerine uygun, bireylerin çıkarlarını gözeten ve onların sosyal güvenlik haklarına sahip çıkar biçimde kendi kişisel yararlarını sistem içinde gördükleri, bir başka deyişle, gönül rızalarına uygun ya da en azından reddedemeyecekleri düzenlemeler olması gerekir. Sosyal güvenlik gibi bir konuya getirilen acele yaklaşımlarla soruna çözüm bulabilmenin olanağı yoktur. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Sayın Güler, bunun, çok çağdaş bir düzenleme olduğunu her ne kadar belirtmiş olsa da, SSK eski Genel Müdürü, şimdi milletvekili olan arkadaşım Sayın Kılıçdaroğlu'nun da biraz evvel belirttiği gibi, böyle bir kurumun kuruluş mantığını anlayabilmiş değilim. Her şeyden önce, Türkiye'de devletin yapısının hantal olduğunu, bürokrasinin fazla olduğunu ve pek çok kurum arasında yetki ve kavram kargaşası olduğunu söylüyoruz.

Bu, Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Tasarısına baktığımız zaman, ülkemizde var olan sosyal güvenlik kurumları içerisinde norm ve standart birliği sağlamak, finansman ve aktuaryel hesaplarını kontrol etmek, denetlemekle, vesaire, gerekçelendirilmiş; ama, norm ve standart birliği sağlayabilmek için, her şeyden önce, sosyal güvenlik kurumlarından Emekli Sandığının bunun içinde ele alınması, birlikte değerlendirilmesi gerekir. Elbette, Çalışma Bakanlığımız, bağlısı olarak, SSK, Bağ-Kur ve İşsizlik Sigortası Fonunu yürütmekle görevli olduğu için, İş Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Yine, Sayın Güler'in belirttiği, hepimizin de bildiği gibi, şu anda, bu Bağ-Kur ve SSK'nın temel kanunları yok. İŞKUR'u geçtiğimiz haftalarda yasalaştırdık, Meclisimizde yürürlüğe girdi. Orada yapmış olduğumuz düzenlemeyi de çok iyi anımsıyorum; İŞKUR'u da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı bir kurum olarak bu Meclisten geçirdik.

Değerli arkadaşlarım, şimdi biz, bir taraftan bürokrasiyi azaltacağız diyoruz; ama, Bakanlığa bağlı, yeniden, koskoca bir kurum ihdas ediyoruz ve Bakanlığın altında da ilgili kuruluşlar... O ilgili kuruluş dediğimiz kurumların -mevcut uygulamadan önceki; yani, şu anda temel yasaları olmadığı için- eski yasal düzenlemelerine baktığımızda, hepsi özerk kurumlar idi; SSK ve Bağ-Kur. Genel müdürleri, yönetim kurulları, genel kurulları var. İdarî ve malî açıdan özerk kurumları, bu Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının ilgili kurumu haline getiriyoruz ve bu kuruluş da doğrudan bakanlığa bağlı. Zaten, bu kurumların çöküntü içine girmesinin asıl nedeninin, çok fazla siyasal müdahaleler olduğu, herkes tarafından bilinen bir gerçek iken, şimdi, doğrudan doğruya bakanlığa bağlı olan bir kuruluşun ilgili kurumu haline getirilmeleri, bu kuruluşları, daha işlevsiz hale getirecek.

Şimdi, bu Sosyal Güvenlik Kurumunun teşkilat şemasına baktığımız zaman, tam bir hantal yapı. Gerçekten, Sayın Bakan bu konuda ne kadar araştırma yaptı, nasıl oldu bilemiyorum; ama, şemasını iyi incelediğinizde göreceksiniz ki, müsteşar, müsteşar yardımcısı, altında genel müdürler, altında bir sürü müşavirlik, sonra daire başkanlıkları, sonra şube müdürlükleri, diğer alt birimde memurlar ve taşra teşkilatı; koskoca bir hantal yapı.

Eğer, bizim, yeniden birilerine bir kadro açmak, bir yerlerde görev vermek gibi bir düşüncemiz yok ise, gelin, bunu sağlıklı bir şekilde ele alalım. Eğer, yapılması gereken işlem çok acil ise, SSK ve Bağ-Kurun da, -İŞKUR'da olduğu gibi- yasal düzenlemelerini yapıp, onların var olan sorunlarına kısa süreli çözüm bulduktan sonra, yapılması gereken, Emekli Sandığını da içerecek bir şekilde, sigorta dallarına göre, yani, Türkiye'nin de imza koyduğu ILO sözleşmesine uygun tarzda, yönetim kurulu ve başkanın altında, sigorta dallarına göre yeni bir sosyal güvenlik şemsiyesini oluşturup, bütün kurumları tek çatı altında birleştirmektir.

Bakınız, çelişkilerle dolu dedim. Burada, yasa tasarısına baktığımız zaman görüyoruz ki "Finansman ve Aktüerya Daire Başkanlığı" diye bir başkanlık oluşturuluyor; ama, arka taraftaki cetvellerde belirtilen kadrolara baktığımız zaman, bir tek aktüer kadrosu ihdas edilmemiş. Ne var; sosyal güvenlik uzmanı.

Değerli arkadaşlarım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi bir bakanlık, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü ya da Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ya da bu fonların finansman işleriyle uğraşan herkes bilir ki, sosyal güvenlik uzmanlığı ile aktüer uzmanlık çok farklı kavramlardır ve farklı görevlerdir. 1980'den sonra, Sosyal Sigortalar Kurumunun, Aktüerya Daire Başkanlığı kaldırıldıktan sonra, hesapları allak bullak oldu; nerelere, nasıl kullanıldığı belli olmaz bir konuma geldi.

Şimdi, şunu kabul ediyoruz: Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'de, sosyal güvenlik sistemi, sosyal devlet uygulamalarının terk edilmesiyle birlikte, iyice çöktü. Gerçekten, pek çok az gelişmiş ülkede olduğu gibi, ülkemizde de, sosyal güvenlik hizmetlerinin, devlet tarafından, yurttaşlarına, Anayasanın 60 ıncı maddesinde belirtildiği şekilde götürülmesi yerine, birtakım hizmetlerin özelleştirilmesi, bazı hizmetlerin piyasalaştırılması, piyasadan satın alınması yöntemleriyle, Sosyal Sigortalar Kurumu, giderek, yurttaşlarına, sosyal güvenlik şemsiyesini taşıyamaz konuma geldi.

Tabiî, ülkemizde, sigorta hizmetlerine baktığımız zaman, bir yanda sosyal sigorta -ki, zorunlu prim ödeme esasına bağlı- diğer yanda sosyal yardım ve sosyal hizmet anlayışları çerçevesinde sürdürülüyor. Bunlar, sadece, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığıyla değil; bunun yanında, sosyal hizmet alanında, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu gibi, karşılıksız, sürekli hizmet veren kuruluşlar olduğu gibi, belirli sürelerde yardım yapan kurumlar da mevcut. Eğer, sosyal güvenlik şemsiyesini bir bütün olarak ele almak gerekiyor ise, bütün düzenlemeleri, yani, sadece, SSK, Bağ-Kur, İŞKUR ve Emekli Sandığı değil, mesela, belediyelerimizde, yerel yönetimlerde de zaman zaman rastladığımız, örneğin, İstanbul Belediyesindeki Darülaceze gibi kuruluşların da düzenlemelerini bir bütün halinde ele alarak, ülkemizin bu acil sorununa parmak basmak ve çözüm bulmak gerekir.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, hem Plan ve Bütçe Komisyonunun raporunu hem Bakanlığın hazırladığı metni hem de karşı oy yazılarını tek tek inceledim. Gerçekten, Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı, yasalaştığı takdirde, bu alanda hizmet üretmeyecek, sorun üretecektir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, konuşmanızı toparlar mısınız.

Buyurun.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

...ilgili kuruluşlarla yetki kargaşası başlayacaktır; kimlerin, nasıl, hangi hizmetleri yapacağı iyice birbirine girecektir. Özerk kuruluşların, ilgili bakanlığa doğrudan bağlı bir kuruluşun alt biriminde görev yapması, hukuksal yapımıza da, dokusuna da uygun değildir. O nedenle, burada, bir inatlaşmanın, bu yasa doğrudur demenin hiçbir mantığı yok. Kaldı ki -konuşmamın başında da söyledim- bu tasarı, AKP Hükümetince ya da Grubunca hazırlanmış bir tasarı değil. Vaktinde, sosyal tarafların görüş ve düşünceleri tam olarak alınmadan, iyice olgunlaştırılmadan, tartışılmadan hazırlanmış bir tasarı olduğu için, bunun geri çekilerek, Sosyal Sigortalar Kurumunun ve Bağ-Kurun kanunlarının görüşülmesinin daha yararlı olacağını düşünüyor, hepinizi bir kez daha selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Tasarının tümü üzerinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sözlerimin başında, saygıyla selamlıyorum.

Huzurunuza getirmiş olduğumuz tasarı, iki bölümden oluşuyor. Birincisi, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının kurulmasıyla, diğeri de, Bakanlık merkez teşkilatındaki yeni yapılandırmayla ilgili bölümleri içermektedir.

Hepinizin bildiği gibi, Anayasamız, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu ifade etmektedir ve sosyal devlet olmanın gereği de, ülkede yaşayan vatandaşlara olabildiğince kaliteli bir sosyal güvenlik hizmeti sunmaktır.

Hepinizin bildiği gibi, ülkemizde sosyal güvenlik kuruluşları olarak hizmet eden kuruluşlarımız, başta Sosyal Sigortalar Kurumu olmak üzere Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve son olarak, işsizlik sigortası uygulamasıyla birlikte, Türkiye İş Kurumu, bu sosyal güvenlik kuruluşlarımız arasına katılmış bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde SSK kapsamında 33 500 000 ve Bağ-Kur kapsamında 15 500 000 vatandaşımız bulunmakta ve Emekli Sandığında ise 10 700 000 vatandaşımız Emekli Sandığı hizmetlerinden yararlanmaktadır; yani, nüfusumuzun toplam yüzde 86'sı sosyal güvenlik kapsamı içerisinde bulunmaktadır. Sizin de mutlaka dikkatinizi çekmiştir; sosyal güvenlik kuruluşlarımızın gerek bağlı olduğu kuruluşlar gerekse bu kapsamda bulunan vatandaşlarımıza uyguladıkları sigorta kollarındaki farklılıklar dolayısıyla, sosyal güvenlik kuruluşlarımız çok dağınık bir yapı arz etmektedir. Sosyal güvenlik kuruluşlarımızın bu şekilde dağınık bir görünüm arz etmesi, vatandaşa sigorta ve sağlık hizmeti sunumunda büyük sorunları beraberinde getirmektedir. Bu sebeple, hükümetimiz, açıklamış olduğu Acil Eylem Planında, bütünleştirilmiş bir sosyal güvenlik sistemini gerçekleştirmeyi kendisine hedef olarak seçmiştir. Şu anda tartıştığımız, huzurunuzda bulunan tasarı da bunun ilk adımlarından biridir. Şu anda, Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan Bağ-Kur Yasası, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı Yasası da bu hedefi gerçekleştirecek önemli adımlardan biridir.

Değerli arkadaşlarım, bu kurum ne yapacaktır, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ne yapacaktır; arz ettiğim gibi, çok dağınık yapıda bulunan sosyal güvenlik kuruluşları arasında koordinasyonu sağlayacaktır, bunlar arasında norm ve standart birliğini sağlamayı kendine hedef tutacaktır. Öyle ki, bugün, sosyal güvenlik kuruluşlarımızın hangi esaslarla yürüdüğü, hangilerinin hangi sigorta kollarından vatandaşları istifade ettirdiği... Bu sunulan hizmetler arasında o kadar farklılıklar var ki, bu da, bütünleştirilmiş bir sosyal güvenlik sisteminden bizi çok uzaklara götürmektedir. Dolayısıyla, bu kurum, arz ettiğim, sosyal güvenlik kuruluşları arasındaki koordinasyonu, norm ve standart birliğini, bunların aktuaryel yapısını, finans yapısını, istatistik verilerini toplayarak, yönetime, bu sosyal güvenlik kuruluşlarımızın resminin tamamını çekme imkânı verecektir. Sadece resim çekmekle kalmayacak, bu sosyal güvenlik kuruluşlarımız arasındaki aksamaları ve eksikleri de gidermek için bütünsel bir plan yapma imkânını da verecektir. Yani, bu tasarı için "acele edildi" filan deniliyor; aslında, Türkiye, bu konuda geç bile kalmıştır. Bu ihtiyacı bizden önceki hükümetler de hissetmiştir ve bir kanun hükmündeki kararnameyle, bu sosyal güvenlik kurumu başkanlığı kurulması ihdas edilmiştir. O da, bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için, bu kanun hükmündeki kararnamede öngörülen teşkilat, bugüne kadar yasasız gelmiştir. Bunun daha evveliyatı vardır. Bu fonksiyonları görmek üzere, Çalışma Bakanlığı bünyesinde Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü vardı. Bu kanun hükmündeki kararnameyle, Çalışma Bakanlığındaki Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü iptal edilmiş, yerine, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ihdas edilmiştir. Demek istediğim şudur: Bu yeni kuruluşla birlikte burada ilave bir kadro, bir şişkinlik, bürokraside bir artış söz konusu değildir. Netice itibariyle, bu kuruluş, 1 başkan, 2 başkan yardımcısı ve 4 daireden müteşekkildir ki, eski genel müdürlük yapısıyla birlikte bunları da değerlendirdiğimiz zaman, bürokrasi konusunda bir artırım olmadığını da görmekteyiz.

Evet, sosyal güvenlik konusunda, ülke olarak, Meclis olarak çok dikkatli olmamız gerektiğini ve mutlaka, geleceğe dönük sağlıklı projeksiyonlar yapmak zorunda olduğumuzu, rakamlar bize göstermektedir.

Bir arkadaşım da söyledi; 2002 yılında bu sosyal güvenlik kuruluşlarımıza -Emekli Sandığı da dahil- Hazineden yapılan transfer 10 katrilyon liradır. Bu rakam, 2003 yılı bütçesinde 14,5 katrilyon liradır. Yatırımlara 7 katrilyon lira ayırabildiğimiz bir bütçe içerisinde 14,5 katrilyon liralık bir açık, gerçekten, büyük bir rakamdır.

Burada bir parantez açarak şunu ifade etmek istiyorum: Yani "sosyal güvenlik kuruluşlarının açıkları, açıkları" diye devamlı bahsediliyor. Burada, bu 14,5 katrilyon liralık Hazine transferinin de tartışılması gerektiği fikrindeyim. Sosyal devlet olmanın gereği olarak sosyal güvenlik kuruluşlarının yapmış olduğu bu hizmete, devletin de bir şekilde katkı vermesi gerekiyor. Bu sistemi, sadece işçi ve işverenlerden aldığımız primlerle döndürmek, salt o dar çerçevede bu kurumların aktuaryel dengesini kurmak, geçmişte mümkün olmadı. Son on yıldır da -1990'dan itibaren- bu kuruluşlarımızın, maalesef, aktuaryel dengesi bozulmuş durumda. Dolayısıyla, bu "sosyal güvenlik açığı" diye tabir ettiğimiz açığın da, sağlıklı bir zeminde tartışılmasının faydalı olacağı kanaatindeyim; çünkü, çoğu ülkelerde devlet, işçi ve işveren yanında, sosyal güvenlik sistemine katkı sağlamaktadır; devlet, belli oranlarda, üçlü bir yapı olarak, bu sistemin işleyişine katkı vermektedir. Denilebilir ki, biz de, Hazine transferleri yoluyla bu sisteme bir şekilde katkı veriyoruz, katkı vermeye de devam ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye genç nüfusa sahip olmasına rağmen -ki, genç nüfusa sahip ülkelerde sosyal güvenlik sistemlerinin fazla sıkıntısı olmaz- sosyal güvenlik sistemimizde sıkıntılarımız var; biraz evvel açıklarını, aktuaryel dengesini arz ettim. Bu kurumlarımızı, mutlaka, uzun vadede, sağlam, ayakları üzerinde durabilecek bir yapıya kavuşturmamız gerektiği inancındayım. İşte, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, bu sözünü ettiğim sosyal güvenlik kuruluşlarımızı, kurumsal manada, sağlıklı bir yapıya kavuşturacaktır.

Arkadaşlarım, haklı olarak "Emekli Sandığı nerede, sosyal yardım ve hizmet kurumları nerede" diye sordular. Elbette, bunlar da, bizim Acil Eylem Planında açıklamış olduğumuz bütünleştirilmiş sosyal güvenlik sistemi içerisinde yerlerini alacaklardır; ama, ilk etapta, bunun temeli olarak, şu anda huzurunuza getirmiş olduğumuz yasa tasarısıyla, Bakanlığıma bağlı sosyal güvenlik kuruluşları arasındaki koordinasyonu sağlamaya, bilahara da, Emekli Sandığının ve diğer sosyal yardım ve hizmet kurumlarının bu bütünleştirilmiş sosyal güvenlik sistemi içerisinde yer bulmasını sağlamaya çalışacağız.

Tasarımızın ikinci bölümü, Bakanlık merkez biriminde yeni yapılanmayla ilgilidir. Bunlardan en önemlisi, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünü yeniden yapılandırıyoruz. Çalışma hayatımızda, işçilerimizi, çalışanlarımızı meslek kazaları ve meslek hastalıklarına karşı korumak büyük önem arz etmektedir. Bu ihtiyacı karşılamak için, bu genel müdürlüğümüzü yeniden yapılandırıyoruz.

Bilgi İşlem Daire Başkanlığı, teknolojiye uygun olarak yeniden ihdas edilmektedir. Merkez teşkilatımızda, bunun gibi, çağın gereklerine uygun, güncel ihtiyaçlarımıza cevap verecek yeni düzenlemeler yapılmaktadır.

Tasarımız, kısaca arz etmiş olduğum bu iki ana bölümden oluşmaktadır; ama, bu, bizim sosyal güvenlikte yapacağımız ilk ve son tasarı veyahut da hamle değildir. Bu, ilk basamağı olacaktır. İfade ettiğim gibi, Bağ-Kur Yasası, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı Yasası da bunun ileri adımları olacak. İleriki aşamada da, Emekli Sandığı ve sosyal yardım ve hizmet kurumlarını da bu sisteme entegre etmek suretiyle, sizlerin onayıyla, sizlerin izniyle, Türkiye'de, sosyal politika alanında önemli bir reformu gerçekleştirmiş olacağız.

Değerli arkadaşlarım, izninizle, çok saygıdeğer konuşmacıların temas ettiği birkaç noktaya da cevap vermek istiyorum. Bunlardan birisi, 1 Temmuz itibariyle başlatmış olduğumuz Sağlık Bakanlığı ile Sosyal Sigortalar Kurumu arasında başlatılan Kamu Sağlık Tesislerinin Ortak Kullanılma Projesidir. Burada, tabiî, hiç kimse, mutlaka yanlış anlamayacaktır; yani, Sigortada hizmet yapan sağlık personelimizin, hekimlerimizin yetersiz olması gibi bir iddiayı ileri sürmek ve kabul etmek mümkün değildir. Gerçekten, insanüstü bir gayretle hizmet veren ve kaliteli hizmet veren çok değerli hekimlere ve sağlık personeline sahibiz; ama, şansızlığımız, fizikî imkânsızlıktır.

Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu olarak, 35 000 000 nüfusa 140 hastane ve 10 000 hekimle hizmet etmeye çalışıyoruz. Bu, mucize gibi bir şey. Onun için, bu büyük projeyi dönüştürünceye kadar, kısa vadede, Sağlık Bakanlığı ile iki kurumun hem personelini hem de fizikî imkânlarını birleştirmek için bir proje başlattık. Şu an itibariyle, daha önce Sosyal Sigortalar Kurumu sağlık tesislerine uğrayan hastalarımızdan yüzde 20 nispetinde bir oran, devlet hastanelerimize veyahut da ilk basamak tesislerine gidiyorlar. Bunun, bizim SSK hekimlerinin üzüleceği bir nokta olmaması lazım; çünkü, dediğiniz gibi, günde 1 doktorumuzun 40-50 hasta muayene etmesi en idealidir; ama, onlar, 100'ün üzerinde hastaya bakmak gibi bir mecburiyetle karşı karşıya kaldıkları için, bunda büyük bir zorluk çekiyorlardı. Bu, biraz da onların daha verimli çalışmalarına imkân verecek bir uygulama. Bunu, ilk etapta, 6 vilayetimizde başlattık. İnşallah, uygulamanın olumlu sonuçlarını gördükçe, bunu diğer vilayetlerimize de yaygınlaştıracağız. Burada önemli olan hastanın statüsü değil, yani, SSK'lı olması, Emekli Sandığına bağlı olması, Bağ-Kurlu olması, yeşil kartlı olması önemli değil; önemli olan, devlet olarak bizim, bu insanlara en iyi şekilde, sağlıklı ve kaliteli bir sağlık hizmeti sunmayı hedeflememizdir. Görebildiğim kadarıyla, uygulamamız, şu anda, ufak tefek eksikliklerine rağmen büyük bir başarıyla yürütülmektedir. Aksayan noktaları da en kısa zamanda gidermek için her iki Bakanlığın çalışanları, bürokratları büyük bir gayret içerisindedir. Biz de, Bakan olarak, bu uygulamayı günü gününe takip ediyoruz. İnşallah, daha verimli şekilde, vatandaşlarımızın hizmetine bu sağlık hizmetlerini sunma konusundaki gayretimizi devam ettireceğiz.

Değerli arkadaşlarım, özetle, tasarı hakkında size arz etmek istediklerim bunlar. Konuşan arkadaşlarımıza, değerli katkılarını veren arkadaşlarımıza, bütün gruplarımıza çok teşekkür ediyorum.

Tasarımızın Türk sosyal güvenlik sistemine hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU TEŞKİLÂTI KANUNU TASARISI

BİRİNCİ KISIM

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Tanımlar ve Kuruluş

Amaç

MADDE 1. - Bu Kanunun amacı; Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü ve Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü arasında koordinasyonu ve sosyal güvenlik alanındaki uygulamalarında norm ve standart birliğini sağlamak, aktüeryal hesaplarını incelemek, malî hareketlerini ve çalışmalarının kuruluş amaçlarına uygunluğunu izlemek ve ortak veri tabanı oluşturulması için gerekli çalışmaları yapmak üzere idarî ve malî bakımdan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı, genel bütçeye dahil Sosyal Güvenlik Kurumunun kurulmasına, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatı Kanunu Tasarısının 1 inci maddesine ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 1 inci maddesine göre, Sosyal Güvenlik Kurumunun kurulmasının iki temel amacı var. Birincisi, sosyal güvenlik politikalarının belirlenmesi; ikincisi de, çeşitli sosyal güvenlik kurumları arasındaki norm ve standart birliğinin sağlanması. Bu iki temel amacı gerçekleştirmek üzere kurumun kurulması öngörülüyor; yani, 3 tane sosyal güvenlik kurumumuz var -Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK ve işsizlik sigortasını yöneten İş Kurumunu da ilave edersek, bu dört kurum arasındaki uygulama birliğini sağlayacak. Nedir?.. Örneğin, maaşlar arasındaki çok büyük uçurumu ve dengesizliği -eşitleyecek demiyorum; ama- dengeleyecek veya sağlık hizmetlerinin sunumundaki farklılıkları daha uyumlu bir hale getirecek. Olabilir, bu niyetlerle yola çıkan bir örgüt kurmak gerekiyorsa, tabiî ki bunu kurmak mümkündür; ancak, 1 inci maddeyle öngörülmüş olan yapılanma şekli, bizim idare sistemimize uygun değildir. Kurum, genel bütçeye dahil olarak kurulmaktadır; yani, bir bakanlıktan farkı yoktur; ama, buna rağmen, bir tüzelkişiliğe sahip kılınmıştır. Bu, bizim idarî sistemimize uygun değildir. Bakanlıkların veya genel bütçeye dahil kurumların tüzelkişiliği yoktur; bütün bunların hepsini, devlet tüzelkişiliği zaten kapsar. Bu yönüyle bir yanlış düzenleme yapılmaktadır. Bu yanlışlık, gerçekten, bizim idare sistemimize uygun düşmemektedir.

Yanlış bir düzenleme, yani, tasarlanış şekli, daha doğrusu, bir tüzelkişiliğe sahip olarak kuruluyor olması doğru değil; ama, varsın kurulsun diyelim. Peki, sosyal güvenlik politikalarını hakikaten uyumlaştırabilir miyiz; hakikaten, buralarda, kurumlar arasındaki farklılıkları giderecek bir duruma gelebilir miyiz? Bunun için, öncelikle, sosyal güvenlikte neredeyiz, buna bakmak gerekir. Sosyal güvenlikte ne kadar prim tahsil ediyoruz ve ne kadar harcamamız var; sosyal güvenlikte durum nedir dediğimiz zaman, öncelikle buna bakmak gerekir. Prim tahsilatımızda durum şudur: Tüm sosyal güvenlik kurumlarının tahsil etmiş olduğu sosyal güvenlik primlerinin -Emekli Sandığı keseneği olsun, işveren primi olsun, işçi primi olsun- hepsinin toplamı, gelişmiş ülkeler ortalamasının yarısı civarındadır. Örnek verecek olursak; 30 ülkenin üyesi olduğu OECD dediğimiz örgütte, toplanan primlerin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 9,5'tir, Türkiye'de bu yüzde 5,6'dır ve Avrupa Birliği ortalaması 11,4'tir. Yarı yarıya bir düşüş vardır ve Türkiye'deki bu 5,6'lık oran, yükseltilmiş orandır; yani, 2000 yılının öncesinde çok daha düşüktür bu oranlar.

Peki, gelişmiş ülkelerin topladığı primlerin yarısına yakın prim topluyoruz. Hangi oranlarla prim topluyoruz diye baktığımızda, Türkiye'deki sosyal güvenlik prim oranlarının son derece yüksek olduğunu görüyoruz. Prim tahsilatında yarısı düzeyindeyiz; ama, oranları kıyasladığımızda, gelişmiş ülkeler düzeyinde, onlara yakın, birçoğundan çok daha yüksek bir orana sahip olduğumuzu görüyoruz. Örnek vereceğim: İşçi ve işveren sosyal güvenlik primlerinin toplam işçi maliyetindeki oranı, Türkiye'de yüzde 30'dur. Bu, biraz önce sözünü ettiğim OECD dediğimiz örgüte üye ülkeler ortalaması olarak yüzde 23,6'dır. Avrupa Birliği oranı bile Türkiye'den düşüktür, yüzde 28,6'dır. G-7 ülkelerinde ise bu oran yüzde 22,8'dir. G-7 ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler dışındaki ortalamayı alırsak, bu oran yüzde 19,7'dir. Türkiye, oran yüksekliği olarak, bu G-7 ve Avrupa Birliği dışındaki üye ülkelerden yüzde 50 oranında daha yüksek bir prim oranına sahiptir.

Türkiye'de yapılan, çok yüksek prim oranlarıyla sosyal güvenlik sistemini ayakta tutmaya çalışmak olmuştur. Çok yüksek oranlarla, işveren yatırımdan engellenmektedir. Türkiye, hak ettiği yatırımı yapabilmek için, Türkiye'nin gelişmiş ülkelerle olan farkını kapatabilmesi için çok daha fazla yatırım yapması lazım; ama, Türkiye'deki hem işçi üzerindeki hem işveren üzerindeki tüm sosyal güvenlik prim oranlarının yüksekliği nedeniyle bu yatırımlar yapılamamaktadır.

Reform adına neler yapılmıştır? Türkiye, sosyal güvenlikteki bu açmazını, tabiî ki, bu yıl fark etmiş değildir, daha erken fark etmiştir; ancak, reform adına yapılan düzenlemeler, prim matrahı ile ücretin vergi matrahının birbirinden ayrılması olmuştur. Yani, siz ne ücret öderseniz ödeyin gerçekte, prim, belli bir matrahtan hesaplanmaktadır, asgarî ücretin birkaç katına ulaşabilen matrahlar sözkonusu olabilmektedir. Bu, sosyal güvenlik sisteminin ihtiyaç duyduğu prim hâsılatının çok dar bir tabandan, çok dar bir kesimden alınması sonucunu yaratmaktadır; bu doğru değildir.

Burada, vergi barışı yasalaştı, başka birçok yasalar kabul edildi; hepsinde söylediğimiz, Türkiye'nin genel sorunu olan vergiyi tabana yayma sorununun halledilmesi gerektiğiydi. Vergi, prim; bunlar aynı şeyler. Eğer, çok geniş tabandan daha düşük oranlarla almıyorsanız, vergide veya sosyal güvenlik priminde adaletten uzaklaşıyoruz demektir. Türkiye'nin önündeki mesele budur. Türkiye, istediği kadar birçok kurum kursun; sosyal güvenlik kurumu kursun, Sosyal Sigortalar Kurumunu isterse genel müdürlük olarak teşkilatlandırsın isterse başkanlık olarak teşkilatlandırsın, hangi yapıyı yaparsa yapsın, karşılaşacağı tablo, sonuçta geleceği tablo budur. Prim oranlarını nasıl daha düşürerek, daha yüksek oranda hâsılat sağlayabiliriz ve prim oranlarının yüksekliğinin ekonomi üzerindeki yükünü nasıl kaldırabiliriz, nasıl hafifletebiliriz; temel mesele budur.

2003 bütçesine bakıyoruz, sosyal güvenlik sistemi açık veriyor. Sosyal güvenlik sistemlerinin açık vermesi yanlış bir şey değildir esasında. Kamu sosyal güvenlik sistemlerini, devletler, tabiî ki, destekleyecektir; sadece prim gelirleriyle ayakta duran bir sosyal güvenlik sistemini düşünmek mümkün değildir. Eğer, sosyal devlet ilkesini benimsemişseniz, bu sisteme de bir miktar devletin destek vermesi gerekir, desteksiz bir sosyal güvenlik sistemi olmaz; ancak, Türkiye bu desteklerde nerededir; rakamlara bakacak olursak durum şudur: 2002 yılında, bütçeden 11,2 katrilyon liralık bir transfer yapılmıştır; bu üç sosyal güvenlik kurumuna bütçeden yapılan yardım 11,2 katrilyon liradır. 2003 yılına geldiğimizde, bütçe ödeneğinin 14,9 katrilyon lira olduğunu görüyoruz.

İlk beş aylık uygulama sonuçlarına baktığımızda, planlanmış olan bu ödeneğin yüzde 47'sinin harcandığını görüyoruz, 7 katrilyon lira harcanmıştır. Bu eğilim devam ettiği müddetçe, yıl sonu gerçekleşmesinin hedeflenen 14,9 katrilyon liranın oldukça üzerinde olacağı anlaşılıyor; sosyal güvenlik sistemine en az 1-1,5 katrilyon liralık bir yük daha gelecektir. Gelebilir, yani, sosyal güvenlik sisteminde doğru şeyler yapıyorsanız, tabiî ki, bu yükü de karşılamanız gerekir; ancak, tabiî ki, yükü sağlıklı kaynaklardan karşılamanız gerekir.

Hükümet, bu konuda, çözüm olarak herhangi bir şey yapmış değildir; çözüm olarak, karşımızda, yine, bir önlemler paketi vardır. Sosyal güvenlik sisteminde yapılan uygulamaların, hükümet politikalarının sonucunda, biz, yeniden bir önlemler paketiyle karşı karşıyayız.

Yılın başında SSK ve Bağ-Kur emeklileri için verilmiş olan 75 000 000 ve 100 000 000 liralık farklar -ki, çok düşük- emekli maaşlarının yükseltilmesi için doğru bir uygulama olmuştur; ancak, daha sonra, hükümet, bu uygulamadan bir şekilde vazgeçmiştir, emeklilere vermesi gereken enflasyon farkını vermeyip, onu ona saymaya çalışmıştır. Bu, kesinlikle yanlış bir uygulama olmuştur.

Yine ne yapılmıştır; Türkiye'de prim oranları yüksek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, sizin, şahsınız adına da söz talebiniz var; sürenize 5 dakika ilave ediyorum.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu sene enflasyon hedefi yüzde 20; ancak, hükümetin sosyal güvenlik prim oranlarında öngörmüş olduğu artış yüzde 39,5, yüzde 40'tır. Enflasyon hedefinin 1 katı üzerinde bir oran artışı planlıyorsunuz. Niçin; sosyal güvenlik sistemini ayakta tutmak için.

Sayın milletvekilleri, bu, son derece yanlış bir uygulama olmuştur; daha temel tedbirler, daha köklü tedbirler alınarak çözülmesi yerine, eski yanlışlığın devam ettirilmesi öngörülmüştür. Neydi yanlışlık; yüksek oranlarla eldeki kişilere yüklenip, onlardan bu hâsılatı elde etmek. Bu yanlış, bu ekonomiyi öldürmektedir, bu ekonomi üzerinde bir yük teşkil etmektedir. Prim oranlarının mutlaka ve mutlaka inmesi gerekir.

Türkiye'de işsizlik nedir diye baktığımızda, sizlere birkaç rakam vermek istiyorum: 2001 yılı sonundaki işsizlik oranı, açık işsiz oranı yüzde 6,6'dır. Bu rakamların doğruluğu, yanlışlığı ayrıca tartışılabilir; ama, devletin resmî rakamlarıdır, ben de onları kullanıyorum. 2002 yılında yüzde 7,8 büyümeye rağmen, işsizlik oranı, 2002 yılı sonunda, yüzde 6,6'dan yüzde 10,6'ya çıkıyor. 2003'e bakıyoruz. 2003'ün ilk çeyreğinde yine büyüme var; ama, işsizlik yine artıyor; işsizlik oranı yüzde 12,3'e çıkmış. Ekonomide belki bazı göstergeler iyi, enflasyon, büyüme, ihracat iyi; ancak, bu üç göstergenin iyi olması, her şeyin iyi olduğu anlamına gelmiyor. Üç göstergeyi destekleyecek diğer unsurları iyi yönetemezseniz, Türkiye yeniden sorunlarla karşı karşıya kalır. İyi olmayan göstergeler nelerdir; işsizlik son derece kötü... Peki, Türkiye'de, bir Türkiye İş Kurumu var, İşsizlik Sigortası Fonu var; bu fonu bu Türkiye İş Kurumu yönetiyor. Bu fonun, işsizlik halinde, işsizlere gerekli ödemeleri yapması gerekir. Fonun kurulma amacı buydu. Fonun varlığına bakıyoruz; 30 Haziran 2003 tarihi itibariyle fonda 6,8 katrilyon lira para birikmiş. Çok büyük bir varlık. Ne kadarlık ödeme yapılmış başlangıçtan bugüne; sadece 126 trilyon lira. Bu harcamayı düştükten sonra, İşsizlik Fonunda, şu anda 6,6 katrilyon lira bir paranın olduğunu görüyoruz. İşsizlik rakamlarını verdim; devletin rakamları. İşsizlik artıyor; Türkiye, tarihinin en büyük krizini yaşadı ve işsizlik artıyor. Şimdi, İşsizlik Fonunu, hükümet, şu anda kullanmayacak da ne zaman kullanacak acaba?! Bu yasaları çıkarmak kolay; Sosyal Güvenlik Kurumunun teşkilatı kurulabilir, Sosyal Sigortalar Kurumunun yasası gelebilir, Bağ-Kurun yasası gelebilir; ama, hükümet, İşsizlik Fonundaki 6,6 katrilyon lirayı, belli bir plan dahilinde, belli bir projeksiyon dahilinde işsizlere dağıtmak üzere, işsizlerin acılarını dindirmek, işsizlerin yaralarını sarmak üzere, kısmen dahi olsa, kullanmayı düşünmüyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üç göstergenin iyi olduğunu söylemiştim; ama, ekonomide bu göstergeleri destekleyecek diğer unsurları dikkate almazsak, Türkiye yeniden sorunlarla karşı karşıya kalır dedim. Hatırlayacaksınız, 2000 yılında da enflasyon oranlarında anlamlı bir iniş vardı. Yine, 2000 yılında ihracat iyiydi ve 2000 yılında büyüme çok iyiydi. Hükümet, bu üç göstergeden son derece memnundu. Sonunda yaşadıklarımızı hepimizi biliyoruz. Şu anda, Türkiye, bu üç göstergenin iyi olmasına rağmen, ekonomide, hâlâ, birçok açmazla karşı karşıyadır. İşsizlik artıyor, reel faizler hâlâ yüksektir. Reel faizler neden yüksektir; reel faizler güven ortamıyla yakından ilgilidir. Hem IMF programını uygulayacağım diyeceksiniz hem bunu ayak sürüyerek uygulayacaksınız hem önlemleri almayacağım, yeni vergi getirmeyeceğim diyeceksiniz; ama, sıkıştığınız, geldiğiniz noktada da, ben bu vergi önlemlerini alacağım diyeceksiniz. Bunlar, ekonomiye, topluma, herkese zarar getirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, konuşmanızı toparlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Toparlıyorum.

Tutarlı politikalar uygulanmazsa, sadece sosyal güvenlikte değil, hemen her politika alanında sorunlardan kurtulamayız.

Sabrınızı taşırdım. Çok teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 2. - Bu Kanunda geçen;

Bakanlık    : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını,

Bakan        : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını,

Kurum      : Sosyal Güvenlik Kurumunu,

Başkanlık  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığını,

Kurul        : Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulunu,

Başkan      : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanını,

İfade eder.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Sosyal Güvenlik Kurumu, görevleri ve ilgili kuruluşları

MADDE 3. - Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu ile Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından oluşur.

Sosyal Güvenlik Kurumu; sosyal güvenlik politikalarının belirlenmesi ve bunların gerçekleştirilmesi için gerekli tedbirleri almak, sosyal güvenlikle ilgili hak ve menfaatlerin korunması ve geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapmak, yabancı ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmeleri için gerekli çalışma ve hazırlıkları yürütmek ve sonuçlandırmak, ilgili kuruluşları arasında koordinasyonu ve bu kuruluşların sosyal güvenlik alanındaki uygulamalarında norm ve standart birliğini sağlamak, aktüeryal hesaplarını incelemek, malî hareketlerini ve çalışmalarının kuruluş amaçlarına uygunluğunu izlemek ve ortak veri tabanı oluşturulması için gerekli çalışmaları yapmakla görevlidir.

Kurumun ilgili kuruluşları şunlardır:

a) Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı.

b) Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü.

c) Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü.

Kurum, gerektiğinde Bakanlık veya ilgili kuruluşlarının ana hizmet birimleri, yardımcı hizmet birimleri ve danışma birimlerinden yararlanır.

Başkanlığın teşkilat şeması Ek-1 sayılı cetvelde gösterilmiştir

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; buyurun. Sayın Kepenek, şahsınız adına da söz talebinde bulunduğunuz için, konuşma süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve varsa, izleyenlerimiz; görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleriyle İlgili Yasa Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik, birey ve aileyi, işsizlik, emeklilik, yaşlılık, hastalık ve ölüm durumunda ekonomik açıdan gelir kayıplarına karşı korumayı amaçlar ve bu görev, esas olarak, devletin görevidir. Sosyal güvenlik, toplumsal barışı ve dayanışmayı, sosyal eşitliği ve gönenci sağlayacak politikaların bütünlüğüdür.

Sayın Başkan, sözlerime başlarken bir noktaya dikkatinizi çekeyim. Tasarının genel gerekçesinde 1961 Anayasası ile 1982 Anayasası karşılaştırılmakta; ancak, bu karşılaştırmada yanlışlar yapılmaktadır. "Anayasanın 'Sosyal ve Siyasal Haklar' başlığını taşıyan" denilmektedir 61 Anayasası için. Bu terim yanlıştır. 61 Anayasasında "Sosyal ve İktisadî Haklar ve Ödevler" başlığı altında Üçüncü Bölüm vardır. Siyasî haklar da bundan sonra düzenlenmiştir. Bu tür yanlışlar Yüce Meclise yakışmıyor ve yapılmamalıdır.

Daha da önemli bir şey daha var: 61 Anayasası ile 82 Anayasası arasında, hele hele, sosyal hak ve ödevler bakımından bir benzerlik aramak, bir koşutluk görmek, bir paralellik kurmak, çok büyük bir siyasî cinayettir. Daha doğrusu, 82 Anayasasıyla sosyal ve ekonomik haklar konusunda işlenen bir cinayete ortak olmaktır. Yüce Meclisin böyle bir ortaklığa gereksinimi, ihtiyacı yoktur.

Nitekim, eğer 1961 ile 1982 Anayasalarının "sosyal ve ekonomik haklar" bölümleri sağlıklı bir biçimde karşılaştırılırsa, çok şeyin içinin boşaltıldığı -1982 Anayasasında- sendikal hakların biçildiği, iktisadî, sosyal ve kültürel kalkınmayla ilgili 41 inci maddenin tümüyle ortadan kaldırıldığı, çalışma hak ve ödevi, ücrette adalet, sendika kurma hakkı, kapsamı ve benzeri konularda 1982 Anayasasının, çok çok gerilere düştüğü bilinen bir gerçektir.

Bu noktayı vurguladıktan sonra, Türkiye'nin sosyal güvenlik sisteminin, öncelikle kapsamının çok dar olduğunu belirtmek isterim.

Elimde, Devlet İstatistik Enstitüsünün 2003 yılına ilişkin, yani bu yılın başında çıkarılan, üç ayına ilişkin istihdam ve işsizlik verileri var. Buna göre, Türkiye'nin 20 244 000 olan toplam çalışanlarının yalnızca yüzde 26,6'sı SSK'lıdır, yalnızca 11,4'ü Emekli Sandığına kayıtlıdır, yalnızca 12,1'i Bağ-Kurludur. Bu durum, çalışanların yalnızca yüzde 50,1'inin sigortalı, yani, sosyal güvenlik kapsamında olduğunu gösterir. Geriye kalan yüzde 49,9'unun, yani, 10 093 000 çalışanın sosyal güvenlik kuruluşlarıyla, kapsamıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu, kayıtdışı ekonominin doğrudan sonucudur ve bir toplumsal yaradır.

Devam edeyim; sosyal güvenlikten yoksun bu 10 093 000 kişinin yüzde 65,5'i, kırsal kesimdedir, sosyal güvenliğin hiç gitmediği yerdedir. Geriye kalan yüzde 34,5'i, yani, 3 484 000'i de kentlerde yaşamaktadır.

Bunun gibi, Türkiye'de kadınların çalışma yaşamındaki yerinin çok sınırlı olması ve bu çalışanların da yüzde 56'sının ücretsiz aile işçisi olması, sosyal güvenlik açısından çok daha büyük bir yarayı oluşturmaktadır.

İki nokta daha var; Cumhuriyet Halk Partisi Bilim, Kültür ve Yönetim Platformunun Ankara'da yaptığı bir araştırma şunu gösteriyor değerli arkadaşlar: Çalışanların yüzde 17'si asgarî ücretin altında bir ücretle çalışıyor. Yine, haftalık çalışma süresi çok uzundur. 51 saatten 94 saate çıkmaktadır. 7 gün 12 saat, 6 gün 14 saat... Şimdi, böyle şey olmaz. Bu yanlışların düzeltilmesi gerekir. Bu, 1800'lü yılların başında İngiltere'de Dickens'in romanlarına konu olan yoksulluk durumudur. Gelişmiş bir Türkiye'ye, AB yolundaki bir Türkiye'ye yakışan bir durum hiç değildir. Ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısı, bu sosyal güvenlikten yoksun ortamda bir tampon görevi görüyor. Devletin yerine, toplumsal dayanışma, aile ilişkileri, dostluk, arkadaşlık, kardeşlik, memleketten gelen yiyecek, toplumsal güvenlik işlevi görüyor. Bu durum, düzeltilmelidir. Toplumun, toplumsal dayanışmayla kendi içinde yarattığı güvenlik sisteminin yerini, devletin eliyle doğru düzgün işleyen bir sistem almalıdır.

Devam edelim: SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur gibi sosyal güvenlik kurumlarının hizmetlerinin niteliği çok farklıdır, boyutları çok farklıdır. Burada bir uyum sağlanamamıştır. Eşitsizlikleri gidermeye yöneliktir sosyal güvenlik. Sosyal güvenlik, eşitsizlikleri gidermeye yöneliktir; ama, sosyal güvenlik kurumlarının kendisi, tamamı, üçü de ayrı ayrı eşitsizlik kaynağıdır. Önce bunu bir düzeltmemiz gerekir ve bu düzeltilmedikçe de çok fazla bir şey yapılamaz.

Sosyal güvenlik sistemimizde, biliyorsunuz, devletin sadece yardımcı olma görevi vardır. Havuza parayı ödeyenler, çalışanlarla işverenlerdir. Üçüncü ayak eksiktir; devlet eksiktir. Dolayısıyla, devletin, sosyal güvenliğe doğrudan doğruya katkı yapmasında kesin bir zorunluluk vardır. Bunun gibi, kamu çalışanlarının, sosyal güvenlik haklarını tam olarak alabilmeleri için, bunların sendika hakkının bir an önce, toplu iş sözleşmesi ve grevi de içerecek biçimde genişletilmesinde yarar vardır.

Türkiye'de, 2003'ün başında, bu yılın başında 732 000 çocuk işçi vardır. Türkiye bu yanlıştan, bu ayıptan bir an evvel kurtulmalıdır.

Yine, bunun gibi, Türkiye'de kamu kesiminde çalışanlar arasında -bunlar ister işçi olsun ister memur olsun- çok büyük maaş farkları vardır, ücret farkları vardır; kurumlararası büyük farklar vardır, kurum içinde büyük farklar vardır. Bunlar düzeltilmelidir. Bunu düzeltmenin yolu, yüksek maaşları yok etmek, azaltmak değildir; tersine, reel ücreti ve maaşı artırmaktır.

Türkiye sisteminin çok olumsuz bir tarafı, sigorta primlerinin düzenli ödenmemesidir ve bu ödenmemenin, bu prim toplamamanın maliyeti, faiziyle katrilyonlarca lirayla bütçeye, hepimize yansımaktadır. O nedenle, devleti devlet olmaktan çıkaran, hak ve adalet duygularını çok zedeleyen, işvereni kendi içinde eşitsiz kılan, doğru iş yapanla yapmayanı ayırmayan bu prim toplama yanlışlığı ya da bozukluğu kesinlikle düzeltilmelidir. Bu yapılmadan hiçbir şeyin düzelmeyeceği çok açıktır. İşverenin ödeme yetersizliğine girmesi, iflas etmesi durumunda da işçinin sosyal hakları mutlaka korunmalı ve kollanmalıdır.

Değerli arkadaşlar, biraz da bu işin uluslararası düzeyinden söz edelim; çünkü, konumuz ona da ilişkindir.

Türkiye, şimdiye kadar çıkarılan 181 ILO sözleşmesinin yalnızca 39'unu imzalamıştır. Bu büyük bir eksikliktir. Burada bir şeyin daha altını çizerek söyleyelim: Bildiğiniz gibi, ILO, Birinci Dünya Savaşından sonra 1919'da işçi, işveren ve devlet üçlüsünün ortak kuruluşudur. Uluslararası Çalışma Örgütü bir işçi kuruluşu değildir. Bu üçlü sacayağının, işçi, işveren ve devlet sacayağının üzerinde anlaştığı, kadınları, çocukları koruma ve kollamaya yönelik, sendikal haklara yönelik, işçinin iş güvenliğine yönelik anlaşma ve sözleşmelerin tamamının Türkiye tarafından bir an evvel onaylanması, işin başlangıcıdır, temelidir. Bu olmadan, sosyal güvenlik alanında, çalışanların hakları alanında adım atma şansımız yoktur. Bu temeli mutlaka kurmak zorundayız. Bunun gibi, Avrupa Birliğine uyum politikaları bağlamında da Türkiye, çoğu kez Avrupa Birliğinin sosyal güvenlik anlaşmalarını imzaladığı halde, bunların uygulanmasını tam olarak gerçekleştirememektedir. O nedenle, denetim sürecinin etkinleştirilmesinde yarar var.

Değerli arkadaşlar, bir noktanın önemle altını çizmem gerekiyor. Türkiye'de bu konuda yorum yapanlar, genellikle ekonomi, siyaset konusunda yorum yapanlar ve genellikle derinlemesine araştırma yapmayanlar şu sonuca varıyorlar, diyorlar ki; Türkiye'de sermaye birikimi yetersizdir, sermaye birikimi yetersiz olan yerde, sosyal güvenlik de bu kadar olur. Bu görüş doğru değildir, çağımızın gerçekleriyle doğrulanmamaktadır. Bildiğiniz gibi, kapitalist sermaye birikimine Almanya geç başladı; İngiltere'den, Fransa'dan sonra gelen ikinci kuşaktır. Almanya sanayileşmesini, Bismarck'ın 1800'lü yıllarda uygulamaya koyduğu sosyal güvenlik sistemiyle, çok güçlü, çok sağlam götürdü ve sonrasında da, bildiğiniz gibi, İngiltere'yi geçti. Bunu, şunun için söylüyorum: Önce sermaye birikimi, önce kapitalistleşme -karaparasıyla akparasıyla, yeraltısıyla yerüstüsüyle, kayıtdışısıyla kayıtiçisiyle- sonra da sosyal güvenlik mantığı doğru değildir. Sosyal güvenlik ile sermaye birikimi, günümüzde, sağlıklı, düzgün, demokratik ve uygun koşullarda gerçekleştirilebilir, çağımızın gerçeği budur; bunu yadsımamak durumundayız.

Günümüzde ekonomik, siyasal ve toplumsal gelişmenin temeli, sağlıklı işleyen, hakça, eşitlikçi bir toplumsal güvenliği uygulamaya koymaktır. Biz, CHP olarak, böyle bir uygulamanın her zaman izleyicisi olacağız. Bölgesel gelişmişlik farklarını gidermek, zengin-yoksul arasındaki uçurumu kapatmak, gelir ve gelişmişlik uçurumunu azaltmak için çok yönlü ve sağlam bir sosyal güvenlik sistemine ihtiyacımız vardır. Biz -tekrar edeyim- bu doğrultudaki çabaları izleyeceğiz, destekleyeceğiz.

Beni sabırla dinlediniz; hepinize saygılar, sevgiler sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Madde üzerinde başka söz talebi?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum :

Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu ve görevleri

MADDE 4. - Kurul, Bakanın veya Müsteşarın başkanlığında, İçişleri, Maliye, Sağlık bakanları ile Hazine ve Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarlıklarının bağlı bulunduğu Devlet bakanları tarafından görevlendirilecek en az genel müdür seviyesinde birer temsilci, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanı, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürü ve T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürü ile Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, işçi, işveren ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından seçilecek birer temsilciden oluşur.

Kurul, sosyal güvenlik politikalarını belirler ve bunların gerçekleştirilmesi için alınması gerekli tedbirleri kararlaştırır.

Kurul, her yıl Ocak ve Temmuz aylarında Bakanlıkça tespit edilen gün ve gündeme göre toplanır.

Kurulun sekretarya işleri, Kurum tarafından yerine getirilir. Kurulun çalışma usul ve esasları çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebinde bulunan Samsun Milletvekili Haluk Koç; buyurun.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, Cumhuriyet Halk Partisi adına ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan yasa tasarısının 4 üncü maddesinde, Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu ve görevleri tanımlanmıştır. Bu kurulun içeriğine baktığımızda, Bakanın veya Müsteşarın başkanlığında yılda iki kez toplanması öngörülen bir kurul; sosyal güvenlik politikalarının belirlenmesi, bunların gerçekleştirilmesi için alınması gereken önlemlerin tartışıldığı bir kurul olarak tanımlanmakta.

Şimdi, madde okunurken belki dikkatinizden kaçmıştır; burada, Sayın Bakanın veya Müsteşarın başkanlığında toplanırken, İçişleri, Maliye, Sağlık Bakanları ile Hazine ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlıklarının bağlı bulunduğu devlet bakanları tarafından görevlendirilecek en az genel müdür seviyesinde birer temsilci ve ondan sonra da çeşitli sosyal güvenlik kurumları sayılıyor; Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, işçi, işveren ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından seçilecek birer temsilciden bahsediyor. Şimdi burada bir eksiklik olduğu düşüncesindeyiz. Bunu, demin, komisyon sıralarında Sayın Bakana da ifade ettim; çünkü, kendisi de, yasanın genel sunusu sırasında söz aldığında, Sosyal Sigortalar Kurumunun, çok geniş bir kitleye sağlık hizmeti verdiğini ve geniş bir kitleye de sosyal güvenlik hizmeti verdiğini ve şaşılacak kadar dar bir sağlık kadrosu kapasitesiyle bu hizmeti verme savaşında olduklarını ifade ettiler; tümüne katılıyorum; çünkü, ben de, ikibuçuk yıl, Sosyal Sigortalar Kurumunda içhastalıkları uzmanı olarak Malatya'da görev yapan bir kişiyim; yani, süreci de biliyorum, konumu da biliyorum, çalışma koşullarını da biliyorum, insanların çektiği sıkıntıyı da biliyorum, yani, bizzat içinde yaşayarak gelen bir kişiyim.

Şimdi, yine sosyal güvenlik bakımından bakıyoruz; yine, emeklilerimizin geniş bir kesiminin hizmet aldığı bir kurum şemsiyesi de var. Bu boyutla değerlendirdiğimizde, bu kadar çok sivil toplum örgütü, dernek, sendika burada sıralanmışken, Türk Tabipler Birliğinin, Türk Eczacılar Birliğinin birer temsilcisinin bu kurul içerisinde görevlendirilmemiş olması, bence yadırgatıcı bir eksiklik olarak duruyor. Bunu, Sayın Bakana arz ettim, biraz sonra da bir ek önergeyle huzurunuza gelecek, sanıyorum bu eksikliği burada kapatmak mümkün olacak; çünkü, gerçekten, özveriyle savaşan bir sağlık ordusu var bu konuda.

Yine, Türk Eczacılar Birliği, son derece önemli bir meslek odası, meslek birliği; çünkü, son uygulamaya baktığımızda, Sosyal Sigortalar Kurumuna mensup hastaların, pilot bölgelerde, devlet hastanelerindeki hizmetlerden faydalanması süreci başlatıldığında, bu insanlarımızın muayene olduktan sonra ilaçlarını alma konusunda çok büyük sıkıntılar yaşadığını hem kendi bölgelerimizde pratik olarak görüyoruz hem de bu konu basına çok geniş miktarda yansıdı ve sonradan bir uygulamaya geçilerek, anlaşmalı eczanelerden de ilaçlarını alabilecekleri söylendi. Yani, bilfiil bu olayın içinde olan bir meslek kuruluşu olarak gözüküyor; onun için, ben, bir kere daha, sizin duyarlılığınıza seslenmek istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Türk Tabipler Birliği ve Türk Eczacılar Birliğinin de, bu kurulda 1'er temsilciyle temsil edilmelerinin gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, yine, sosyal güvenlikle ilgili... Bakın, sosyal güvenlik kapsamına dahil sigorta kolları arasında sağlık sigortası da yer alıyor. Sosyal Güvenlik Kurumunca verilen sağlık hizmetlerine dair politikaların belirlenmesinde, bu tür kuruluşların katkısının olacağı çok açık.

Yine, emekli sendikaları var, Türkiye işçi emeklileri dernekleri var, cemiyetleri var; bu derneklerden de 1'er temsilcinin kurulda bulunması, bence, katılımcı demokrasinin de güzel bir örneğini oluşturacaktır. Bu da, o önergede, ek olarak yer almaktadır.

Değerli arkadaşlarım, anlayamadığım bir konu var; onu da paylaşmak istiyorum; belki, ufak bir siyasî hiciv noktası da çıkıyor yine. Ben, İçişleri Bakanlığının buradaki görev kapsamını pek anlayamadım. "Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu" acaba, buradaki "güvenlik" kelimesini, başındaki "sosyal" kelimesini görmeden mi değerlendiriyoruz, "güvenlik" kelimesini görünce, hemen İçişleri Bakanlığını da olaya dahil ediyoruz; bunu anlayamadım. Belki, komisyon sıralarından bu konuda bir açıklama gelir; bu merakımız da tenzil edilmiş olur.

Bu konuda gelecek olan önergelere destek vermenizi umuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

4 üncü madde üzerinde, 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesine "Türkiye Ziraat Odaları Birliği," ibaresinden sonra gelmek üzere "en çok üyeye sahip işçi emeklileri derneği, Diş Hekimleri Birliğinden bir temsilci" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Eyüp Fatsa

M. Necati Çetinkaya

 

Ankara

Ordu

Elazığ

 

T. Ziyaeddin Akbulut

 

Yahya Baş

 

Tekirdağ

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Son ve maddeye en aykırı önergeyi okutuyor ve işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Birinci Kısımdaki "Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri" başlıklı Birinci Bölümün "Sosyal Güvenlik Danışma Kurulu ve Görevleri" başlıklı 4 üncü maddesinin birinci bendindeki "...Müsteşarın başkanlığında,"n sonra gelen "İçişleri" ifadesinin metinden çıkarılarak, "işveren ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından" ifadesinden sonra gelmek üzere "Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacılar Birliği ve emekliler sendikalarından birer temsilci" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Yakup Kepenek

İzzet Çetin

Enis Tütüncü

 

Ankara

Kocaeli

Tekirdağ

 

İsmet Atalay

 

Ali Topuz

 

İstanbul

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz da Sayın Başkan; "emekliler sendikası" olarak değil de, belki uygulamada bir şey, "Türkiye işçi emeklileri dernekleri" diye, belki o şekilde anlamak yahut da düzeltmek mümkün olabilirse...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Doğru "dernek" olarak...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - "Emekliler sendikası" diye herhalde önergede sayın milletvekilim...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Dernek... Dernek...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Dernek...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Dernek mi; peki...

BAŞKAN - Önerge sahipleri?..

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Bakan, birisi dernek, biri cemiyet.

SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - 10 tane işçi emekli derneği varsa 10 temsilcisi mi olacak?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - "En çok üyeye sahip" dersek... Sınırlama yapalım.

BAŞKAN - Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.31

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.55

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - 107 nci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

222 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 4 üncü maddesi üzerinde verilen önergeler teknik bakımdan eksik olduğu için, önerge sahiplerince düzeltilmesi için ara vermiştik.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, 2 önergemizi de geri çekiyoruz; yeni bir önerge veriyoruz.

BAŞKAN - Teknik eksiklikleri giderilen ve birleştirilen önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesindeki "Türkiye Ziraat Odaları Birliği" ibaresinden sonra gelmek üzere "Diş Hekimleri Birliği, Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği, en çok üyeye sahip olan iki işçi emeklileri derneğinden" ibarelerinin, ayrıca "işveren ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından" ibaresinden sonra gelmek üzere "Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacılar Birliği ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Oğuz Oyan

Agâh Kafkas

 

Ankara

İzmir

Çorum

 

Abdullah Erdem Cantimur

 

Enis Tütüncü

 

Kütahya

 

Tekirdağ

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulunun oluşumunda demokratik bir yapı sağlanması için sivil toplum örgütlerinin geniş katılımı amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve görevleri

MADDE 5. - Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı bir Başkan, iki Başkan yardımcısı ve dört daire başkanlığından oluşur.

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı; ilgili kuruluşları arasında koordinasyonu ve bu kuruluşların sosyal güvenlik alanındaki uygulamalarında norm ve standart birliğini sağlamak, aktüeryal hesaplarını incelemek, malî işlemlerini ve tablolarını izlemek ve dört ayda bir kamuoyuna açıklamak, ortak veri tabanı oluşturulması için gerekli çalışmaları yapmak, yabancı ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmeleri için gerekli çalışma ve hazırlıkları yürütmek ve sonuçlandırmak ve 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklarla ilgili işlemleri yapmakla görevlidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu madde, bu yasa tasarısının özünü oluşturan bir maddedir ya da özünü oluşturan maddelerden biridir.

5 inci maddenin içeriğine baktığımızda, madde "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı; ilgili kuruluşları arasında koordinasyonu ve bu kuruluşların sosyal güvenlik alanındaki uygulamalarında norm ve standart birliğini sağlamak, aktüeryal hesaplarını incelemek, malî işlemlerini ve tablolarını izlemek ve dört ayda bir kamuoyuna açıklamak..." şeklinde devam ediyor; zaman açısından hepsine değinmek istemiyorum. İfade etmeye çalıştığım gibi, bu madde, yasa tasarısının özünü, esasını oluşturan maddelerden biri.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuyla ilgili görüşlerime geçmeden önce, buradaki "dört ayda bir kamuoyuna açıklamak" ibaresinin "üç ayda bir" şeklinde değiştirilmesinin son derece önemli olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bu konuda bir önergemiz vardır. Öyle sanıyorum, Prof. Dr. Sayın Yakup Kepenek, bu konuda, önerge üzerinde söz alacaklardır.

Ben, bu maddeyle ilgili, izin verirseniz, sosyal güvenlik alanındaki uygulamalarda norm ve standart birliğini sağlama konusundan hareketle, Türkiye'de, sosyal güvenlik sisteminde  anasorunun ne olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum ve zamanın elverdiği ölçüde de bu konuda neler yapılması gerektiğini somut bir şekilde dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik alanındaki sorunların temel nedeni, sosyal güvenlik alanında ulusal sosyal güvenlik sisteminin ve bunun temel taşlarının oluşturulmamış olması yatmaktadır. Sistemsizlik, sistemsizlik, sistemsizlik... Gerçekten, bugün, hiç kimse, hiçbir platformda, Türkiye'de ulusal sosyal güvenlik sistemi vardır iddiasında bulunamaz; bulunması kesinlikle mümkün değil.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Olacak.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Olması için elimizden gelen çabayı, tabiî ki, hep birlikte gösteriyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak da zaten, bu konuda, elimizden gelen desteği, Adalet ve Kalkınma Partisine vereceğimizi her zaman ifade ediyoruz.

Türkiye'de ulusal bir sosyal güvenlik sistemi olmadığı içindir ki, mevcut sosyal sigorta programlarında; yani, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığında, Bağ-Kurda ve Sosyal Sigortalar Kurumunda, her bir sigorta dalı için; yani, uzun vadeli sigorta dalları  (yaşlılık, maluliyet, ölüm) ve kısa vadeli sigorta dallarında (iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık) her bir sigorta kurumunda ayrı normlar, ayrı haklar söz konusu. Örneğin, yaşlılık aylığına hak kazanmada farklılıklar var, ödenen emekli aylıklarında farklılıklar var, sağlık sigortası uygulamalarında farklılıklar var; her alanda farklılıklar var. İşte, bu durum, değişik sigorta kurumlarına bağlı üyeler arasında bir hak yarışmasına yol açıyor. Daha da ötede, bazen aynı sigorta programı içerisinde yer alan üyeler arasında dahi, bir hak yarışmasına başlandığı ya da hak yarışması yapıldığına sık sık tanık oluyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dikkatinizi çekiyorum, sosyal sigorta programlarından hemen başka bir alana, sosyal yardım ve sosyal hizmet alanına zorunlu olarak atlama gereğini hissediyorum; ulusal sosyal güvenlik sistemi olmadığı içindir ki, özürlüler ile bakıma ve korunmaya muhtaç durumdaki her yaştan yurttaşlarımızın sosyal güvenliklerini sağlayacak ve aynı zamanda sosyal sigorta programlarının yetersizliklerini giderecek bir sosyal yardım ve sosyal hizmet anaprogramı da, Türkiye'de, ne yazık ki, şimdiye kadar yürürlüğe sokulamamış durumda.

Çalışma gücünden kısmen veya tamamen yoksun bulunan her yaştaki engelliler ile bakıma ve korunmaya muhtaç durumdaki çocuk, yaşlı, yoksul, kimsesiz milyonlarca yurttaşımıza götürülen hizmetler de son derece yetersiz kalıyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; peki ne yapacağız, ne yapılması gerekiyor, bu yasa tasarısı sevk edilmeden önce ne yapılması gerekiyor, onu vurgulamaya çalışıyorum ve bu tasarının -Sayın Bakanımız bizi bağışlasınlar- zamanlama açısından doğru getirilmemiş bir yasa tasarısı olduğunu ifade ediyorum.

Ne yapılması gerekiyor? İlk olarak, işçi, işveren ve devlet üçlüsünün uzlaşmasıyla, her bir sigorta dalı için, ulusal sosyal sigorta normları ile hakları saptanmalıdır; ilk adım bu olacak.

İkinci olarak, söz konusu ulusal sosyal sigorta normları ve haklarını esas alan sosyal güvenlik temel yasası çıkarılacak; bu yasa, ulusal sosyal güvenlik sisteminin omurgasını oluşturacak bir yasa şeklinde düşünülecek. Ulusal sosyal güvenlik sisteminin omurgası temel yasayla konulduktan sonra, artık, normal yasa değişikliği gibi birtakım düzenlemelerle bu yasanın değiştirilmesini engelleyecek kurallara kavuşturulmalıdır; örneğin, Anayasa değişiklikleri hangi kurallara tabi ise, bu sosyal güvenlik temel yasasının değiştirilmesi de, aynen Anayasa değişikliklerindeki kurallara benzer şekilde kurallara kavuşturulmalıdır; yoksa, sivil toplum kuruluşlarının ya da çıkar gruplarının, aklına esen birtakım kesimlerin baskısıyla, milletvekillerini iknasıyla, popülist birtakım uygulamalarla, sosyal güvenlik ulusal normları, yine hallaç pamuğu gibi atılır. O nedenle, sosyal güvenlik temel yasası çıkarıldıktan sonra, Anayasanın değiştirilmesindeki kurallara bağlanmalıdır.

Üçüncü olarak, mevcut Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ - Kur uygulamaları, bu omurga çerçevesinde birleştirilmeli ve tek çatı halinde bir ulusal sigorta kurumu kurulmalıdır. Bu kurum, idarî ve malî yönden özerk olmalı, hak sahiplerinin yönetime katılması ilkesini önplanda tutmalıdır; kurumda, sigorta fonlarının kullanımı ve değerlendirilmesinde, verimlilik ve etkinlik ilkeleri temel alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; aslında, bu yasa tasarısının hazırlanmasında düşünülmesi gereken konu, bu üçüncü aşamadır. Bilmem anlatabiliyor muyum Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.

Yine, sistemsizlikten sisteme doğru gitmek için, sistemi yakalayabilmek için yapılması gereken başka konular da var. Tarım ve orman işçilerinin sosyal güvenlik kapsamına alınmasına hız kazandırmak amacıyla, tarım ve orman yasası, iş yasası süratle çıkarılmalıdır.

Bir başka önlem, tarımda kendi hesabına çalışanlar ile bunların yardımcı aile işçilerinin sosyal güvenlik kapsamına alınmasında, kooperatifler başta olmak üzere -dikkatinizi çekiyorum, kooperatifler başta olmak üzere- diğer üretici örgütlerinden etkin bir şekilde yararlanılması koşulları oluşturulmalıdır. Aksi halde, tarım kesiminin -ki, bugün, istihdam açısından bakarsak, çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 40'ını oluşturan tarım kesiminde çalışanların- sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınması, ulusal sosyal güvenlik sistemi açısından kapsanması başka bahara kalır.

Yine, başka bir önlem olarak, ulusal sosyal sigorta kurumunca getirilen normlar ve hakların üzerinde sosyal güvenlik hakkı elde etmek isteyen vatandaşlarımız bulunabilir, gelir düzeyi yüksek vatandaşlarımız bulunabilir. Ulusal sosyal sigorta kurumu, ulusal ölçekte, asgarî taban hakları verecektir; eğer bunun üzerinde hak elde etmek isteyen, daha yüksek standartta bir sosyal güvenlik hakkı elde etmek isteyen vatandaşlarımız varsa, prim ödeme gücünde vatandaşlarımız varsa, bu vatandaşlara, ulusal sosyal sigortadan doğan haklarına ek olarak, özel sigorta uygulamalarından yararlanma hak ve olanakları yeniden düzenlenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu yasa tasarısı maddesiyle ilgili -ki, konunun özü, esasıyla ilgilidir bu yasa tasarısı maddesi- şu anda söyleyeceklerim bu kadardır, zaman sıkıştırıyor. Önümüzdeki maddeler üzerinde eğer söz alma fırsatını yakalarsam, bu konudaki düşüncelerimizi sizlerle tekrar paylaşma gayreti içinde olacağım.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi en iyi dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

5 inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "dört ayda bir" teriminin "üç ayda bir" olarak değiştirilmesini istiyoruz.

Saygılarımızla.

 

Yakup Kepenek

Hüseyin Ekmekcioğlu

Hasan Fehmi Güneş

 

Ankara

Antalya

İstanbul

 

Osman Özcan

Abdulkadir Ateş

Osman Coşkunoğlu

 

Antalya

Gaziantep

Uşak

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, biz de katılmıyoruz. Şu sebeple katılamıyoruz: Sosyal güvenlik kurumu başkanlığına diğer kurumlardan bilgi akışı üç aylık periyotlarda yetişmeyecek. O bakımdan, sağlıklı bir bilgilendirme olmaz gerekçesiyle katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kepenek, önergeniz hakkında konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce, bu sabah, bilgi edinme hakkı konusunda bir yasa tasarısını Avrupa Birliği Uyum Komisyonu olarak görüştük ve kabul ettik. Toplumun bilgi edinme hakkı en doğal, en önemli ve çağdaş haklarından biridir; bu birincisi.

Buraya nokta koyduktan sonra ikinci bir şey söyleyeyim. Türkiye'de sevinerek şunu izliyoruz, gözlüyoruz: Yakın yıllarda, ulusal gelir, istihdam, işgücü piyasası ve benzeri alanlarda -ki, bu alanlarda veri toplamak, istatistik elde etmek, sayılar derlemek çok zordur; bu işin uzmanları çok iyi bilir bunu- Türkiye, üç ayda bir, millî gelir, üretim ve bunun sektörel dağılımını, gelişimini, cari fiyatlarla ve sabit fiyatlarla yayımlayabiliyor. Yine, üç ayda bir, istihdam durumunu -biraz evvel  sayılarını verdim; bunlarla gurur duymamız lazım- yayımlayabiliyor. Bunlar çok olumlu işlerdir, olumlu gelişmelerdir.

Arkadaşlarımla birlikte, biz, gerekçede, sosyal sigorta istatistikleri diğer istatistiklerle uyumlu olsun diye bu öneriyi yaptık. Hangi uyum; üç aylıklar itibariyle, eğer, biz, sosyal güvenlik istatistiklerinin sayılarını derleyebilirsek, öbür verilerle; yani, istihdam, millî gelir ve diğer ekonomik ve sosyal verilerle uyumu sağlamış oluruz diye düşünüyoruz ve bu uyumun sağlanması, gerçekten önemli. Türkiye, yıllar yılı, hep sosyal ayağını ihmal eden, sosyal işlere zaman ayırmayan, sosyal konularda veri toplamayan ve topladığı verilere de inanmayan bir özellikte işleri götürdü.

Bakın, önümüzdeki yıl Avrupa Birliğiyle müzakereler süreci başlayacak. Bilgi edinme, en önemli konu. Ben, Sayın Komisyondan ve Bakandan rica ediyorum; bu konudaki genel değerlendirmeyi, kurumu biraz daha etkin çalıştırarak, birimleri biraz daha hızlı çalıştırarak, biraz daha verimli çalıştırarak, biraz daha saydam, açık, güncel noktaya getirerek bu sorunu çözme olanağı vardır. Dört aydan iki aya insin demiyoruz; öbür istatistiklerle uyumlu olsun diye, onlar gibi, üç ay olsun diyoruz; önerimiz bundan ibarettir.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - a) Finansman ve Aktüerya Daire Başkanlığı

Finansman ve Aktüerya Daire Başkanlığı; ilgili kuruluşların istatistiki veri ve bilgilerini değerlendirmek ve düzenli olarak dört ayda bir kamuoyuna açıklanmak üzere hazırlık yapmak, mali işlemlerini ve tablolarını izlemek, aktüeryal hesaplarını incelemek, gerekli raporları Bakana sunmak üzere hazırlamak, ilgili kuruluşlar arasında ortak veri tabanı oluşturulmasına ilişkin gerekli çalışmaları ve Başkanlıkça verilecek diğer görevleri yapmakla görevlidir.

b) Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri Daire Başkanlığı

Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri Daire Başkanlığı; sosyal güvenlikle ilgili hak ve menfaatlerin korunması ve geliştirilmesi için çalışmalar yapmak, yabancı ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmeleri için gerekli hazırlık ve çalışmaları yürütmek, sosyal güvenlik politikasının gerçekleştirilmesi için gerekli tedbirleri almak ve Başkanlıkça verilecek diğer görevleri yapmakla görevlidir.

c) Koordinasyon Daire Başkanlığı

Koordinasyon Daire Başkanlığı; ilgili kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlayacak tedbirleri araştırmak, ortak hedef ve amaçlara yönelik projeleri belirleyerek bunlar arasında uyum ve birlikteliği sağlayacak tedbirleri almak, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklarla ilgili olarak Bakanlığa verilen görevleri yapmak, sigorta uygulamalarında norm ve standart birliğini sağlayacak çalışmaları ve Başkanlıkça verilecek diğer görevleri yapmakla görevlidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Şahsınız adına da söz talebinde bulunduğunuz için, konuşma süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; biraz önce, Sayın Bakanım konuşmasında, sosyal devlet ve sosyal devletin önemi konusunda defalarca vurgulama yaptı; aynen katılıyorum; ama, sosyal devlet, vatandaşını seven, vatandaşını üzmeyen, vatandaşına en iyi hizmeti veren bir  kavramdır. Tabiî, en iyisini verir, en iyi hizmeti sunar ve bu, hem devletin temel görevidir hem de vatandaşın en tabiî hakkıdır.

Tabiî, siz, insanları yeşilkartlı, mavi kartlı, Bağ-Kurlu, sigortalı, Emekli Sandığına tabi diye ayıracaksınız, insanlar hastane kapılarından içeri giremeyecek, Bağ-Kurlular, yeşilkartlılar itilecek, bu paralar ödenmiyor diye Bağ-Kurluyu muayene etmiyoruz diyecekler; bu nasıl sosyal devlet?!. Yılda 15 katrilyon, sosyal sigortaların ve Emekli Sandığının açıklarını kapatmak üzere bütçeden kaynak aktaracaksınız; ama, vatandaşa hizmet veremeyeceksiniz. O zaman, sosyal devlet, sosyal devlet görevini acaba yerine getiriyor mu?!. Bir kere, burada, vatandaşların itilmelerine, vatandaşların hastane kapılarında bekletilmelerine ve evlerine gönderilmelerine hepimiz şahidiz.

Sayın Bakanım, tabiî, yürekten katılıyorum "sosyal devlet" kavramınıza; ama, bütçeden sosyal güvenlik kurumlarına ayırdığımız 15 katrilyon gibi bir kaynak olmasına rağmen, maalesef, hâlâ daha sosyal devlet görevimizi yerine getiremediğimize yürekten inanıyorum.

Bir muhtara 100 000 000 lira maaş vereceksin, 150 000 000 lira Bağ-Kur primi tahsil edeceksin. Bir kere, artık, sosyal devlette, insanlar, sosyal devletin verdiği hizmete göre "ben, bu sosyal güvenlik kurumuna üye olmalıyım; ben bu sosyal güvenlik kurumunun imkânlarından yararlanmalıyım" diye kendileri gitmeli; ama, biz, insanları zorla getiriyoruz, hiçbir şey veremiyoruz. Artık, bunları, hepimiz kabul edelim.

Siz, maaş kuyruklarında insanları öldüreceksiniz; siz, hastane kapılarında sabahın 5'inde kuyruğa sokacaksınız ve tedavisini bir hafta yaptıramayacak, oradan oraya itilecek; ondan sonra, biz, hâlâ bu ülkede vefakâr emeklilerimizi, bu ülkeye büyük hizmet veren emeklilerimizi çok seviyoruz diyeceğiz; bu nasıl sevgidir?!. Bu gerçekleri de, ayrıca, görmemiz gerekir.

Tabiî, emekliye vefa olacak, vefakâr emeklileri çok seveceğiz, sosyal devlet adına, vatandaş için 15 katrilyon lira kaynak aktarılacak ve verdiğin hizmetten de hiç kimse mutlu olmayacak; bunun adı nedir?!

Tabiî, sosyal devlet olmanın getirdiği sorumlulukla, mutlaka, gerekirse, 15 katrilyon lira değil Sayın Bakanım, bu ülke, sosyal devlet görevini yerine getirmek için 30 katrilyon versin; ama, devlet, sosyal devlet görevini vatandaşına tam yapsın; biz, buna asla karşı değiliz.

Sosyal güvenlik kurumları kendi kaynaklarını yeterince verimli kullanıyor mu, bu kaynakların çok gereksiz bir şekilde israf edildiğini biliyor muyuz? Kimse kimseyi kandırmasın; bu ülkede kayıtdışı ekonomi kayıt içine alınmadığı sürece, mevcut kayıtlı ekonomi, bu ülkenin insanlarına sosyal devlet görevini yerine getiremez; çünkü, siz, yaklaşık 260 milyar dolarlık bir ekonomiye sahip olacaksınız, bunun sadece 160 milyar dolarlık kısmı kayıt içinde olacak, 100 milyar dolarlık kısmı ülkeye hiçbir kaynak üretmeyecek; ama, ülkenin 70 000 000 insanına sosyal devlet görevi yapacaksınız... Onun için, her zaman, Sosyal Sigortalar, Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kurumlarımızın açıkları artarak devam edecektir, eğer, biz, bu ülkede bunun önlemini alamazsak.

Sosyal güvenlik kurumlarının aktuarya açıklarının geçmişten beri neden oluştuğunu iyi irdelemezsek ve bunları açıkça ortaya koymazsak, bugün 15 katrilyon olan açık, yarın 25 katrilyon, öbür gün 50 katrilyona ulaşır.

Yıllardır sosyal güvenlik kurumlarının kaynakları nerelere yönlendirilmiştir, bu kaynaklar yeterince değerlendirilmiş midir; hayır. Sosyal güvenlik kurumlarının iş hanları, hamamlar, dükkânlar almak gibi aslî bir görevi yoktur. Sosyal güvenlik kurumları imarethane değildir. Sosyal güvenlik kurumları, hiç kimseye ucuz gayrimenkul kiraya verecek kurumlar değildir, imarethane değildir. Ekonomik olarak istikrarsız dönemlerde yapılan bu tür yatırımlar heba olmuş gitmiştir. Dünün cazibe merkezlerinde aldığınız gayrimenkuller, bugün beş para etmemektedir ve o gün, çok büyük paralar ödenerek alınmıştır.

Sosyal güvenlik kurumları kaynakları için, bu maddede Finansman ve Aktuarya Daire Başkanlığı kurulmasını öneriyoruz; ama, maddenin içeriğine baktığımız zaman, sosyal güvenlik kurumlarının kaynaklarını yönetecek, onlara yön verecek, kaynakları en verimli şekilde kullanacak bir ibare göremiyorum. Aslında, bu maddenin "sadece rapor eder" veya "incelemek, gerekli raporları Bakana sunmak..." Aslında, bu, sosyal güvenlik kurumlarının tüm kaynaklarını en iyi biçimde yönetecek, bunları bir finansman mühendisi gibi idare edecek ve bu kaynakları en verimli şekilde değerlendirecek bir şekilde organize edilmelidir; bu dairenin gerçek amacı bu olmalıdır.

Eğer, sosyal güvenlik kurumları, bugüne kadar elde ettiği kaynaklarını, sadece, devletin ihtiyacına; yani, hazine bonosuna yatırsaydı, -bir inceletin Sayın Bakanım- sosyal güvenlik kurumlarının, bugün, tek kuruş aktuarya açığı olmazdı. Yineliyorum; sosyal güvenlik kurumlarının tüm kaynakları devletin finansman ihtiyacında kullandırılsaydı ve devlet, herkese verdiği faizi, sadece, sosyal güvenlik kurumlarımıza verseydi, sosyal güvenlik kurumlarımızın bir kuruş aktuarya açığı olmazdı Sayın Bakanım.

Sonuçta, sosyal güvenlik kurumlarının kaynakları son derece hor kullanılmıştır. Yeterli gelir getirecek şekilde, yeterince değerlendirilmemiştir ve bugünkü aktuarya açıklarının temel nedeni de budur çok değerli milletvekilleri.

Diğer taraftan, tabiî, yine sosyal güvenlik kurumlarının kaynaklarının aşırı israf edilip edilmediğini de iyi irdelemek lazım. Bu kaynaklar, acaba, yine, sosyal devlet olmanın gerektirdiği şekilde, vatandaşın ihtiyacına, yeterince verimli bir şekilde kullandırılmış mıdır, yoksa israf mı edilmiştir? Eğer, geçmişten ders almazsak... Bunu da iyi irdelememiz lazım ve Sayın Bakanım göreceksiniz ki, sosyal güvenlik kurumlarının kaynakları, gerek gelir getirici yönde gerekse diğer yönde israf edilmiştir. Bugün, aktuarya açıklarının temel nedeni budur.

Sayın Bakanım, tabiî, bu maddede bahsedilen Finansman ve Aktuarya Daire Başkanı bir finans mühendisi olmalı. Dünyanın her tarafına baktığımızda, o ülkenin önemli ihtiyaçlarında, sosyal güvenlik kurumlarının kaynakları kullanılmaktadır. Almanya'ya, Belçika'ya veya diğer ülkelere baktığımızda, sosyal güvenlik kurumlarının kaynakları, o ülkenin ekonomisine yön vermektedir. Sosyal güvenlik kurumlarının kaynakları, o ülkenin, özellikle yatırım kredileri açısından, özellikle uzun vadeli finansman sağlanmasında çok önemli kaynaklarıdır.

Eğer, biz, bu ülkede istikrarı yakalayacaksak, eğer, bu ülkede sanayiciye, eğer ihracata büyük kaynak aktaracaksak, bunun en önemli kaynağı, uzun vadeli sosyal güvenlik kurumları kaynakları olmalıdır. Onun için, bu maddenin daha açık, daha amacına uygun bir şekilde değerlendirilmesinin yararlı olacağı görüşündeyim.

Tabiî, diğer bir olgu ise, sosyal güvenlik kurumları devlet gibidir, devlet sözü gibidir; sosyal güvenlik kurumları hastaneleri kandırmaz, sosyal güvenlik kurumları eczaneleri kandırmaz. Bugün, utanıyorum, hastalar bazı eczanelere gidiyor, eczane ilaç vermiyor, neden; gününde ödenmiyor.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Düzelttik, düzelttik...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hayır, devlet hiç kimseyi kandırmaz. Eğer, devlet, o eczaneyle bir anlaşma yapıyorsa, bir aysa bir ay, iki aysa iki ay... 10 kere, 20 kere ilgili sigorta müdürlüklerine giden eczacı arkadaşlarımız var. Hiç kimseyi kandırmanın bir anlamı yoktur; ödenecekse, gününde ödenmelidir. Özellikle, yeşil kartlıların, hastanelere ve özellikle üniversite hastanelerine - sosyal sigortalar kurumlarımız ödemiyor- üç yıllık borçları var. Bu hastaneler neyle dönecek; bu hastaneler, sen bunları ödemezsen neyle dönecektir?! Tabiî, bunların hepsi birer yara.

Onun için, bu maddede, özellikle -tabiî, içeriğinde olabilir- sosyal güvenlik kurumlarının, finansman mühendisi gibi, parayı değerlendireceği bir şekilde bir görev üstlenmesi gerekir ve tüm sosyal güvenlik şemsiyesinin bir finansman daire başkanlığı; ama, bu şekilde bir finansman daire başkanlığı olmalıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Yardımcı hizmet birimi

MADDE 7. - Personel ve İdari İşler Daire Başkanlığı

Personel ve İdari İşler Daire Başkanlığı; Kurumun personel ve eğitim işlerini yürütmek, Kurumun insan gücü planlaması ve personel politikasıyla ilgili çalışmalar yapmak, personelin atama, eğitim, özlük, emeklilik ve benzeri işlemlerini yürütmek, ilgili kuruluşların personel sistemlerinin geliştirilmesine, norm ve standart birliğinin sağlanmasına yönelik çalışmaları yapmak, ilgili kuruluşların kapsamında olanlara hizmet sunumunun daha etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilmesi için araştırmalar yaparak sonuçlarını değerlendirip tekliflerde bulunmak, Kurulun sekretaryasını yürütmek ve Başkan tarafından verilen diğer görevleri yapmakla görevlidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Personel ve Atama

Personel ve atama

MADDE 8. - Kurum personeli hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.

İş ve hizmetin gerektirdiği hallerde ilgili kuruluşların personeli Kurumda görevlendirilebilir.

Başkan, Başkan yardımcıları müşterek kararname ile daire başkanları ile diğer personel ise Başkan tarafından atanır. Başkan, Başkan Yardımcısı ve daire başkanı olarak atanacaklarda en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş olma şartı aranır.

Kurum, sosyal güvenlik uzmanı çalıştırabilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen şartlara sahip, Kurumun ihtiyaç duyduğu alanlarda en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş ve sınavın açıldığı tarihte otuzbeş yaşından gün almamış olanlar arasında yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda başarılı bulunanlar sosyal güvenlik uzman yardımcılığı kadrolarına atanırlar.

Uzman yardımcılarında aranacak nitelikler, seçilme usul ve esasları ve diğer hususlar yönetmelikle belirlenir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, ufak bir düzeltme yapabilir miyiz efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, üçüncü paragrafta "daire başkanları ile diğer" ibaresindeki "ile" kelimesini "ve" olarak değiştirirsek, cümle düşüklüğünü düzeltmiş oluruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve aynı zamanda, şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 8 inci madde hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Sözlerime başlamadan önce, müsaade ederseniz, yaşanmış bir olayı sizlere aktarmak istiyorum. Konuşma sürem 15 dakika, Allah'a şükür, eskiden 5 dakika idi, canımız çıkıyordu. Nasıl olsa zamanım var.

Bankerlerin paraları götürdüğü bir dönemde, Trabzon'a gitmiştim. Lobide oturuyorum, bir beyefendi de karşıda oturuyor, merhum Özal da televizyonda konuşuyor. Bu oturan zat, kendi kendine gülümsüyor. Konuşma bittikten sonra, yanıma geldi "beyefendi, yanlış anlama, ben deli değilim; ama, halime gülüyorum. Emekli albayım, parayı aldım, götürdüm, bankere yatırdım; para gitti. Şimdi, acaba, Özal bu parayı geri getirir mi diye, ona oy vereceğim, onu düşünüyorum" dedi. Şimdi, ben de, bir komisyon başkanı arkadaşım burada konuşurken, kendi kendime güldüm; ama, niye güldüm, biliyor musunuz değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz bu yasa tasarısı, Sosyal Sigortalar Kurumu yasa tasarısı ANAP hükümeti döneminde çıktı. Geldik, Saadet Partisine rica ettik; Anayasa Mahkemesine götürdü, iptal ettirdi. Şimdi, bu yasa tasarısını siz savunuyorsunuz da, ona güldüm, ona gülüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Uyuşmadı...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız, ben her şeyi inkâr ederim, geçmişimi inkâr etmem. Yapmayın, gözünüzü seveyim; yani, kadayıfın kızarmışını ben mi yiyordum; siz yiyordunuz, niye inkâr ediyorsunuz, ne var bunda, ayıp bir şey mi var?!

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Size yakışmadı.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Durun da lafıma devam edeyim, rica ediyorum.

Şimdi, ne idi gerekçenin biri de biliyor musunuz; efendim, bu yasa tasarısıyla işe çok sayıda adam alacaklar, yakınlarını işe dolduracaklar diye, saygıdeğer Saadet Partisi yetkilileriyle bunu tartışıyorduk. (AK Parti sıralarından "Doğru" sesleri)

"Doğru" diyen arkadaşım, doğru söylüyor.

Şimdi de, birileri diyor ki -özü bu- "AK Parti, burada, yakınlarını bu yasa tasarısıyla işe doldurur." Arkadaşım da diyor ki "doğru söylüyorlar."

Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi, elbette, diyeceksiniz ki, Anadolu'dan kalma bir laf var "bal tutan parmak yalanır" ama, kusura bakmayın, sizde parmak o kadar çok ki, korkarım, bu memur atamasında, işçi atamasında "sen fazla bal götürdün, bana az kaldı" diye kendi aranızda bir sorun çıkar diye düşünüyorum; ama, işi oraya götürmeden, müsaade ederseniz birkaç öneride bulunacağım.

Bakınız, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi işsizliktir. Avrupa Birliğine girmek için sabahlara kadar uyum yasaları üzerinde çalışıyoruz. Hiçbir yasa çıkarmayınız -ben, yıllardır onların toplantılarının içerisindeyim- iki sorunu çözün, bir, işsizliği, iki, fert başına düşen millî geliri artırın, Avrupa'nın kapıları sonuna kadar açılır. Açık olmasa ne yazar, ben o seviyeye geldikten sonra. Aksi takdirde, şu yasayı çıkardım, bu yasayı çıkardım... Gideriz, güzel sohbetler işitiriz, tekrar geliriz; vatandaşa, aynen gümrük birliğinde olduğu gibi "Avrupa Birliğine gireceğiz, size iş bulacağız" deriz. Bekle ki, yaz gelsin!

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu yasa tasarısında bir genel müdürlük feshediliyor, yeni birimler kuruluyor. Burada çalışan personel vardır; ama, özelleştirmeden mütevellit, çok sayıda işçiyi kapı dışına koyduk, çok sayıda memur arkadaşlarımızı da kamu kurum ve kuruluşlarına aktardık. Fazlalık olduğunu sizler söylüyorsunuz; bu fazlalıklar, bu müesseselere aktarılabilir. Lütfen, Sayın Bakanım, Sayın Komisyon, bu söylediklerimi dikkate alsınlar.

İkinci bir konu, 57 nci hükümet döneminde imtihan açıldı. Biliyorsunuz, imtihanı kazananlar, ellerinde kâğıtlarla hepimizin kapısını çaldı, annesi çaldı, babası çaldı, gençler çaldı. Bakınız, o dönem açılan imtihana 485 377 kişi katılmış, 180 282 gencimiz imtihanı kazanmış. Bunlardan, tahmin ediyorum, çok atansa, 2 000 kişi atanmıştır. 180 000 kişi, elinde "imtihanı kazandı" belgesiyle dolaşıyor; sizleri de ziyaret ediyor bu insanlar.

Peki, maddede "özel yarışma sınavı" deniliyor. Yani, bunun özeli nedir; sınav, sınavdır da, özeli nasıl olacaktır acaba Sayın Bakanım?! Belki de teknik bir ifadedir, ben anlamamış olabilirim; ama, özel yarışma sınavı!.. Birçoğumuz devlet memurluğu yaptık, bizimkiler özel değil miydi, nasıldı?! Yani "özel" kelimesi o kadar geniş anlamlı ki; aslında, tartışmaya da müsait bir ifade; ama, ben, yine de öyle düşünmüyorum.

57 nci hükümet döneminde açılan imtihanı kazanan ve ellerinde "imtihanı kazandı" belgesi olan arkadaşlarımızın -180 000 kişinin- içerisinde avukat var, iktisatçı var, üst düzeyde, iki lisan bilen arkadaşlarımız var. Benim söylememe gerek yok; bunlar, sizleri daha çok ziyaret ediyorlar. Eğer, odasında oturan arkadaşım varsa, ertesi gün, mutlaka odasında oturmamıştır; yok, odasında oturmuyorsa, zaten bunları görmez. Bu, başlı başına bir sorun. Acaba, imtihanı kazanan bu arkadaşlarımızın durumu ne olacaktır? Bu arkadaşlarımız, bu müesseselerde boşalan kadrolara atanabilecekler midir -tabiî ki, evsafı uyanlar- atanmayacaklar mıdır? Bu arkadaşlarımızın durumu ne olacaktır? Bu, hepimizin ortak sorunu saygıdeğer milletvekilleri.

Eğer, hükümetiniz, evsafı uyan bu arkadaşlarımızı gerçekten, boşalan yerlere, ihtiyaç duyulan yerlere atayacaksa, bunun açıklanmasında büyük fayda vardır. Aksi takdirde, hepimizin kafasında dolaşan konu şudur; hiç inkâr etmeye gerek yok... Bunlar ihtiyaç da karşılamaz; alınsa alınsa, 300-400 kişi işe alınacak. Bu, hangi yarayı saracaktır değerli arkadaşlarım; hiçbir yarayı sarmaz. İşin tersi, bir çivi çakılmıyor, hiçbir şey yok. Bekliyoruz, ne olacak; Avrupa Birliğine katılacağız, sorunlarımız çözülecek...

Saygıdeğer milletvekilleri, gelin, vatandaşlarımıza günah etmeyelim, yazık etmeyelim... Türkiye'nin durumu, 1919'lardan daha kötü değil. Eğer, biz, kaptırdıklarımızın bir bölümünü geri alabilsek... Otursak, elimizi alnımıza dayasak; başımızda genel müfettiş gibi dolaşan şu IMF'den nasıl kurtuluruz, Avrupalının karşısına nasıl dimdik çıkarız, askerlerimizin kafasına çuval takan lanet insanların karşısında nasıl yiğitçe dururuz, bunları düşünelim. Neyimiz eksik; aklımız mı eksik?!

Hepimizin dolaplarında üç takım elbise var. Babalarımız yırtık pantolon giyiyorlardı, ülkeyi bu hale getirdiler. Bir takım elbiseyle iki sene dolaşırız. Yapamaz mıyız bunları! Niye yapmıyoruz! Bunları ortaya koyun sayın milletvekilleri. Akşama kadar, odanıza gelip, ağlayan o genç insanlar ciğerinizi sızlatmıyor mu?! Kafanızı yastığa koyup da nasıl uyuyorsunuz?!

Türk-İş'in önüne gidin de, görün oradaki insanların halini. Bunlar bizim vatandaşlarımız, bunlar bizim insanlarımız değerli arkadaşlarım. Ne yapacağız şimdi bunlara?

Hepsi diyor ki: "Efendim, AK Parti, işte, bu Genel Müdürlük kanalıyla buraya 300 kişi, 400 kişi alır." Bu, sorunu çözer mi?! Üretim durmuş, üretim yok, bir çivi çakılmıyor; üstelik, oralarda çalışanlar varsa, çalışamaz hale getirmişiz ve o insanlara da ücret ödüyoruz.

SONER AKSOY (Kütahya) - Üretim başladı.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Gamın yok kasavetin yok; ne söyleyeyim sana?! Eğer, vatandaşın bu kadar derdini içine sindiremiyorsan, o koltukta oturmaman lazım senin! Vatandaşın derdini bu kadar içine sindiremiyorsan...

Hasta geliyor, ilaç parası bulamıyor; memleketine gidecek, otobüs parası bulamıyor; işi yok, işi... İşi olmayan bir adamın geliri olmaz. Geliri olmayan bir insan da gelir, senin önünde diz çöker, ağlar. Eğer, onun ağlamasından zevk alan bir milletvekili varsa -ben de dahil olmak üzere- lanet olsun öyle bir insana! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

SONER AKSOY (Kütahya) - Lanet olsun!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Saygıdeğer arkadaşlarım, bir şey söylüyorum, siz başka bir şey anlıyorsunuz. Diyorum ki, geliniz, bu sıkıntıları nasıl aşacağız, ne yapmamız gerekir... Bırakalım Ahmet'in, Mehmet'in sorununu, elberliğiyle bunları aşalım diyorum, işsizimize iş bulalım diyorum, yoksulumuzun sırtını okşayalım diyorum; sen oradan başka şey konuşuyorsun, öbürü oradan başka şey konuşuyor. Devam edin...

Bakınız, bir şey söyleyeyim size; bunu iyi dinleyin: Bu hal devam ederse, gün gelecek, şu taktığımız rozetler var ya, şu rozetleri çıkardıktan sonra, ancak o zaman milletin içerisine gireceksiniz; çünkü, giden hükümet döneminde, Meclis döneminde sayın milletvekilleri bunu yaşadılar, biz de bunun canlı şahidi olduk. Vatandaşımızın karşısına dimdik çıkalım diyorsam, dimdik çıkmanın yollarını nasıl buluruz, oturup onu konuşalım, onu çözelim diyorsam, buna çok iyi kulak verip düşünmeniz lazım. Bu, yalnız bizim değil, hepimizin ortak sorunudur saygıdeğer milletvekilleri. Bunda yadırganacak ne var?!

Ne yapmamız gerekir; iş yok güç yok, akşama kadar insan seli... Götürdün, bir yemek yedirdin, cebine bir de otobüs parası koydun, yolcu ettin; ondan sonra geleni ne yapacaksın?! Gelene gücümüz yetiyor mu?!

Konuşmuyorsunuz... Hepinizin içinde dünya kadar dert var. Aldığınızın yarısından fazlası o yollara gidiyor. Çifte geliri olan varsa, halinden memnun, sırf milletvekili aylığı alan varsa, kıvrım kıvrım kıvranıyor, derdini anlatamıyor. Yalan diyebilir misiniz buna; var bunlar.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Çözüm, çözüm?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Çözüm mü; ver o 365'in 70'ini bana, bak çözümü nasıl üretiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) 365'le çözüm bulamıyorsan, vatandaş seslenir sana oradan Saygıdeğer İstanbullu: "Ne yapıyorsun, 365'i sana niye verdim?!" Sen 365'le çözüm bulamıyorsan, Cumhuriyet Halk Partisinden çözüm bekliyorsan başımız üstüne, hazırız! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ne yapacaksan, onu söyle!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Saygıdeğer arkadaşlarım, herhalde bana laf atmak hoşunuza gidiyor.

MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Sen Başkandın, daha evvelki hükümetle beraberdin, ne yaptın?..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Hemşerim, sana kıyamam, canını yerim, sen otur, sen benim hemşerimsin. Olur mu, bu iki hemşeri birbiriyle niye uğraşıyor demezler mi?!

Bakınız, benim bir genel kurulumda, bizim iki Erzurumlu birbirine dalaştı, Erzurumlular onların ikisini de Erzurum'un içine sokmadılar, arkadaşların bir bölümü bilir. Onun için, gözünü seveyim, sen ne kadar da Erzurum'dan gitsen, yine de benim hemşerimsin, sana kıyamam, dur.

Değerli arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri; bu söylediklerimin hiçbirisinde eksiklik olduğunu zannetmiyorum, üslup tarzında belki biraz kulaklarınızı rahatsız eden cümleler olabilir; ama, bakınız, hükümetsiniz; hükümeti eleştirmek o kadar kolay ki... (AK Parti sıralarından "sen şimdi ne yapıyorsun" sesleri)

Ben yol gösteriyorum kardeşim, herhalde, eline sağlık, otur oturduğun yerde, millet acından ölsün diyecek halim yok ya, işsizlerin sayısı artsın diyecek halim yok ya, ne demem lazım, ne dememi istiyorsunuz! Öyle mi diyeyim... Canın sağ olsun, bir daha, Sayın Başkan, yarım saatlik zaman versin, öyle konuşayım, hoşunuza gidecekse.

Olmaz bunlar saygıdeğer milletvekilleri. Bakınız, bir laf vardır; ben, beni eleştirenleri çok dinledim, şahit oldum, içimden şunu söyledim: "Keşke zaman olsa da bu da gelse benim yerime otursa, kalkmak kaydı şartıyla, bir baksam ne yapıyor?" Size de bir şey söyledim burada ve dedim ki "bak, bal tutan parmak yalanır; ama, bal az, sonunda kavga edeceksiniz birbirinizle." Bunları da söyledim; çünkü, önce vuran götürüyor.

HASAN ANĞI (Konya)- Yapma!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Bilmiyor muyum sizin şikâyetlerinizi. Şurada, bakanlara işini gördürenlerin sayısını saysam 60 milletvekiline çıkmaz. Hepiniz bizim gibi muhalefettesiniz; ama, adınız iktidar!.. Yani, bunun ötesi var mı?! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, işin özü, eğer sorunları çözmek istiyorsak, halkın içerisine güle güle gitmek istiyorsak, halkımızı mutlu etmek istiyorsak -çünkü, bu kürsüden yemin ettik halkın mutluluğu için çalışacağımıza- bırakalım bu kısa devridaimlik konuları da, nasıl ülkemizin dört bir köşesinde dumanları tüttürürüz, nasıl işsizlerimize iş buluruz, nasıl emeklilerimizin yüzünü güldürürüz, nasıl bugün meydanlarda bağıran memurlarımızın yüzünü güldürürüz, nasıl öğretmenlerimizin yanına gittiğimiz zaman, çocuğumuzun elinden tutup gittiğimiz zaman onları güleryüzlü görürüz; bunların yolunu oturalım, araştıralım, çözelim; yoksa, bu yasayla alacağınız birkaç memur sizi mutlu etmez, işe girenleri hiç mutlu etmez, sorunları daha artırır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Meral, konuşmanızı toparlar mısınız;buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, umuyorum ki, diliyorum ki, ülkemiz, sorunları aza inmiş bir ülke, sıkıntıları aza inmiş bir ülke, bu Mecliste oturan saygıdeğer milletvekillerinin yüzü gülmüş bir ülke olsun; bunu temenni ediyorum ve bu temennimin hayata geçmesini diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

Madde üzerinde başka söz ...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Sayın Başkan...

BAŞKAN- Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Meral, konuşmasında, kadrolara ilişkin hususlara da işaret etti; o konuya açıklık getirmek istiyorum.

Burada yeni bir kadro artışı yok; sadece, 10 uzman yardımcısı alınma imkânı söz konusu. O da, malum, merkezî sınavla yapılacak bir sınav sonucunda alınacak. Yani, öyle, yeni iş yaratmak, eşe dosta koltuk bulmak gibi ifadeleri kabul etmek mümkün değil. 10 kişilik bir uzman kadrosu ki, o da kuruma gerekli ve onun da alınma şartları belli, herkesin bilgisi, tecrübesi, yeteneğine göre yapılacak bir sınav sonucu neticelenecektir. Onu arz etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli ve Geçici Hükümler

MADDE 9. - Kurumca bu Kanuna göre yapılacak işlemler internet de dahil her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamı ve benzeri araçlar  üzerinden yapılabilir ve arşivlenebilir. Elektronik ortamda bilgi ve belge istenebilir veya bilgi ve belge verilebilir.

Elektronik ortamda bilgi ve belge alınıp verilmesi ve arşivleme konularına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi olan, Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu?.. Yok.

Başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun

Hükmünde Kararname ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilât ve

Görevleri Hakkında 184 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin

Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü

Hakkında Kanun ile İlgili Değişiklikler

MADDE 10. - 9.1.1985 tarihli ve 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında 184 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun adı "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi olan, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun.

Aynı zamanda şahsî söz talebiniz de var; konuşma süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 10 uncu madde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun bir maddesidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun neleri içermelidir; bu yasada, sosyal güvenlik sistemiyle ilgili hangi konular yer almalıdır; konuşmamı bu çerçevede sürdürmeye çalışacağım.

Bu yasada da açıkça görüldüğü gibi, bundan önceki konuşmamda da dile getirmeye çalıştığım gibi, sosyal güvenlik alanında, ulusal sosyal güvenlik sistemi henüz Türkiye'de kurulmamıştır. Gelmiş geçmiş tüm cumhuriyet hükümetlerinin burada kusuru var. Tabiî ki, en az kusur Adalet ve Kalkınma Partisinde. Öyle sanıyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisi, bu gelmiş geçmiş hükümetlerin kusurunu en kısa sürede ortadan kaldırıcı bir çaba ve etkinlik içerisinde olacaktır. Konuşmam, daha çok, öneriler çerçevesinde olacak. Konuşmamın bu açıdan değerlendirilmesini özellikle rica ediyorum.

Bilindiği gibi, sosyal güvenlik uygulamaları iki alanda yürütülmeye çalışılıyor. Birincisi, sosyal sigorta programları ki, sosyal sigorta programları, genelde, çalışan nüfusun sosyal güvenliğiyle ilgili programlardır. Dört uygulaması var; Sosyal Sigortalar Kurumu, daha doğrusu SSK uygulaması, Bağ-Kur uygulaması, Emekli Sandığı uygulaması ve bir de, 506 sayılı Yasanın geçici 20 nci maddesi çerçevesinde uygulanmakta olan, banka reasürans şirketlerinde, bankalarda ve sigorta şirketlerinde çalışanların sosyal güvenliğiyle ilgili.

Tabiî, bu yasalar çerçevesinde, Bağ-Kur Yasası kapsamında, tarımda kendi hesabına çalışanların sosyal güvenliği çözülmeye çalışılmaktadır. 506 sayılı SSK Yasası çerçevesinde ise, tarımda tarım işçisi olarak çalışanların sosyal güvenliği çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktadır.

Şimdi, primli sistemdir bu az önce dediğim; çalışanların Sosyal Sigorta Kurumlarıyla ilgili alan, primli sistem. Öte yandan, primsiz sistem var. Primsiz sistem, çalışma gücünden yoksun, özürlü, her yaştan, çocuk-yaşlı her yaştan yurttaşımızın sosyal güvenliğinin sağlanması gereken alandır, sosyal yardım ve sosyal hizmetler alanı.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi, rica ediyorum; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun... Yani, sosyal güvenlik alanının ikinci temel taşı, ikinci ayağı neden hiç düşünülmüyor; böyle bir şey olur mu?! İşte, sistemsizliğin bizi nerelere götürdüğünü anlatmaya çalıştım bundan önceki konuşmada. Sistemi düşünemezseniz, sistemsizliğe prim veren uygulamalara yönelirseniz, makro ölçüde ulusal sosyal güvenlik sisteminin nasıl olması gerektiği konusunu düşünemezseniz, böyle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda, sosyal güvenlik uygulamalarının ikinci alanı olan sosyal hizmet ve sosyal yardım alanını es geçersiniz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu konudaki önerilerimizi size sunmaya çalışacağım; ancak, bu önerilere geçmeden önce, çok kısa olarak, çalışanların sosyal güvenliğiyle ilgili, yani, istihdamda bulunanların sosyal güvenliğiyle ilgili kapsam hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum; çünkü, bu konuda, hem Devlet Planlama Teşkilatının yayınları hem Devlet İstatistik Enstitüsünün yayınları hem akademik çevrelerde, üniversitelerdeki konferanslarda, konuşmalarda söylenenler, aslında, olayı çalışanların bağımlılığı çerçevesinde de alarak, olduğunun çok ötesinde göstermeye çalışmaktadır. Yani, yanıltıcı bir analiz yapılmaktadır, yanıltıcı bir tablo gözler önüne serilmeye çalışılmaktadır, sosyal güvenlik şemsiyesinin çalışanlar açısından anlamı bakımından.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; gerçek şudur: 2002 yılı başlangıcı itibariyle istihdamda olanların ancak yüzde 56,9'u, yani yüzde 57'si sosyal sigorta kapsamında. Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur'un sağladığı sosyal sigorta uygulamalarının kapsamı, toplam çalışan nüfus, istihdamdaki nüfus dikkate alındığında, yaklaşık yüzde 57; yani, çalışan nüfusun yüzde 43'ü sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında. Konuya, esas bu açıdan bakmak lazım. Devlet Planlama Teşkilatının ve diğer kurumların yayınlarında "çalışan 1 kişiye şu kadar bağımlı nüfus vardır" hesabından hareket edilmektedir ve neredeyse, Türkiye'deki toplam nüfusun tamamına yakını sosyal güvenlik şemsiyesinin altındaymış gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Gerçek şudur: Çalışmakta olan nüfusun, istihdamdaki nüfusun yüzde 43'ü herhangi bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında değildir.

Şimdi, biraz daha ayrıntıya girmeyi yararlı görüyorum. Sosyal sigorta programlarındaki uygulamaların etkinlik durumuna sanayi, tarım ve hizmetler olarak bakarsak, yani, sektörel ayrımda bakarsak, o zaman, kapsamdaki yetersizliğin çok ötesinde bir adaletsiz durumun, bir çarpık durumun ortada olduğunu teşhis ediyoruz.

Bu ayrıma göre, en büyük adaletsizlik tarım sektöründeki durumdan kaynaklanmaktadır. Tarım sektörüne, çiftçilerimize baktığımızda, tarımda çalışanların yalnızca yüzde 14,3'ü sosyal güvenlik şemsiyesi altında. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dikkatinizi çekiyorum, tarımda çalışanların ancak ve ancak yüzde 14,3'ü sosyal güvenlik şemsiyesi altında. Sayısal olarak 1 031 000 kişi. 2002 yılı başlangıcında, bunlardan 142 000 kişi Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamı içerisinde, 889 000 kişi ise Bağ-Kur sigortalısı olarak gözüküyor.

Diğer sektörlere bakıyoruz, tarımdaki kadar olmasa da, buralarda da sosyal sigorta kapsamı açısından çok ciddî yetersizlikler olduğu ortaya çıkıyor. Sanayi sektörüne baktığımızda, yani, enerji, imalat, madencilik ile hizmetler; yani, inşaat, ticaret, ulaştırma ve genel hizmetler sektörlerine baktığımızda, çalışmakta olan nüfustan yaklaşık 3 000 000'unun sigortasız olarak çalıştığı acı gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Sanayi ve hizmetler sektöründe çalışıyor olmasına rağmen sigorta kapsamı dışında kalan söz konusu nüfusun önemli bir bölümü Sosyal Sigortalar Kurumunun kaçak çalışanlarıdır; yani, kaçak işçilerdir. Kaçak işçi sorunu, hepimizin bildiği gibi, kayıtdışı ekonomiden kaynaklanıyor ve bu kayıtdışı ekonomideki etkinliklerin genişlemesine paralel olarak da kayıtdışı istihdam artıyor. Ne yazık ki, burada zabıtlara bir daha geçirmek mecburiyetindeyiz, kaçak işçi sorunu, Türkiye'deki emek piyasasındaki emek sömürüsünün giderek yaygınlaşan tipik bir örneğini oluşturuyor ve Türkiye'nin ayıbını oluşturuyor. Avrupa Birliğine mensup ülkelerin hiçbirinde, bu kadar geniş bir kayıtdışı ekonomi yoktur, bu kadar geniş bir kayıtdışı istihdam yoktur ve bu kadar da acımasız bir emek sömürüsü yoktur.

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulun çalışma süresinin Sayın Hatibin konuşmasının bitimine kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; çalışıyor olup da -tarım dışı için söylüyorum- Sosyal Sigorta kapsamı dışında kalanlardan geri kalanlar, Bağ-Kurun kaçak çalışanlarını oluşturuyor, Bağ-Kurun kaçak çalışanlarından meydana geliyor. Bunlar, ya kendi iradeleriyle kapsam dışında kalıyor ve geleneksel anlayışla sosyal güvencelerini sağlamayı tercih ediyorlar ya da bunların gelir düzeyleri prim ödemelerine olanak vermiyor; yani, prim ödeme gücünden yoksun bir Bağ-Kurlu kesimiyle ya da küçük esnaf ve sanatkâr kesimiyle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Böylece, çalışanlara yasal açıdan tanınmış olan sosyal güvenlik hakkının -burada tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum; yasal olarak çalışanlara tanınmış olan sosyal güvenlik hakkının- Türkiye'de, son derece yetersiz bir şekilde kullanıldığı ortaya çıkıyor. Az önce ifade ettim, bir daha söyleyeyim; çalışan nüfusun yüzde 43'ü, istihdamda olan nüfusun yüzde 43'ü herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmaktan yoksun.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, ne kadar büyük bir sorunla, ne kadar büyük bir sorumlulukla karşı karşıya olduğunu bir daha dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Bu yasa tasarısında eksik olan konu, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerdir. Ne yapılması lazım: Bundan önceki konuşmamda -5 inci madde üzerindeki konuşmamda- ulusal sosyal güvenlik sisteminin sosyal sigorta programları bölümüne dönük neler yapılması gerektiğini, dilim döndüğünce, zamanın elverdiği ölçüde sizlerle paylaşmaya çalıştım. Şimdi, sosyal güvenlik sisteminin ikinci temel taşı olan, ikinci ayağı olan, sosyal yardım ve sosyal hizmet alanında, sosyal güvenlik şemsiyesinin kurulması açısından acaba ne yapmak lazım?

Çalışma gücünden yoksun bulunanların, özürlülerin, bakıma ve korunmaya muhtaç olanların sosyal güvenlikleri için bir kamu desteği ve sosyal refah hizmetleri anaplanı hazırlanmalıdır. Türkiye çapında önce plan hazırlanmalıdır ve bölgesel öncelikler... Bazı bölgelerde, bu sosyal yardım ve sosyal hizmete daha fazla ihtiyaç duyuluyor. Bu programlarda, özürlüleri topluma kazandırmak, bunları tüketici durumundan kurtarıp, üretim sürecine katmak temel amaç olmalıdır. O zaman, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ve değerli milletvekillerimiz, hepimize son derece önemli bir sorumluluk, bir görev düşüyor; ne olur, sosyal yardım ve sosyal hizmet alanını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çatısı altına getirelim; yani, Başbakanlıkta olmaz. Çocuk Esirgeme Kurumu, bir ara -o, doğru bir karardı- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlandı, yeni bir anlayış egemen oluyor, tekrar Başbakanlığa bağlandı. Kamuoyunda Fak-Fuk Fon diye bilinen uygulama, bence çağdaş sosyal güvenlik anlayışına tamamen ters bir anlayış; ama, iyi, kötü yürütülüyor, bunun da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlanması lazım; yani, tek ilke, daha doğrusu tek çatı ilkesi, sosyal sigorta programlarında önemli olduğu gibi, sosyal yardım ve sosyal hizmet programlarında da olması lazım. Kısaca, kamu desteği ve sosyal refah hizmetleri anaplanı hazırlanmalı, atacağımız ilk adım bu olmalı. Özürlülere yönelik eğitim hizmetleri, bu anaplan çerçevesinde, okul öncesinden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Tütüncü, konuşmanızı toparlayabilir misiniz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- 5 dakikam daha var. 5 dakikayı da kullandım mı Sayın Başkan?

BAŞKAN- Kullandınız Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- 5 dakikayı da kullandım; yani, 15 dakika oldu.

BAŞKAN- Evet Sayın Tütüncü.

Buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Özürlülere yönelik eğitim hizmetleri okul öncesinden başlatılmalıdır. Özürlülere sahip çıkılmasında, bu plan çerçevesinde, anaplan çerçevesinde sorumluluğun merkezî hükümette olması koşuluyla, uygulamada yerel yönetimlere ağırlık veren ve fakat, merkezî hükümet, yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlar arasında etkin bir işbirliğini esas alan bir kurumsallaşmanın yolu aranmalıdır.

Özürlülük durumlarına engel olmak için, akraba evliliklerinin sakıncaları konusunda toplumu mutlaka ve mutlaka aydınlatmalıyız.

Rehabilitasyon merkezlerinin özürlülüğün tipine göre ihtisaslaşmasına özen gösterilmelidir. Söz konusu merkezlerin kapasitesi gereksinmeyi karşılayacak düzeyin çok altındadır. Burada, özellikle özel sektör kuruluşlarının da belirli ölçüde ilgi alanı olabilir. Yerel yönetimlerle birlikte bu özel kesimin de önünün burada açılmasında yarar olacağına inanıyoruz.

Toparlıyorum Sayın Başkan.

Son olarak, özürlülerin dışında, özel ilgiye, korunmaya ve bakıma muhtaç durumdaki yurttaşlarımızın tümüne bakım ve huzurevi sağlayacak bir anlayışın Türkiye'de egemen hale getirilmesi gerekiyor.

Ayrıntılara girmek istemiyorum; ama, yani, burada gerçekten Türkiye'nin kanayan bir yarası var. Çekirdek aile tipine dönüşüyor ailelerimiz. Geleneksel aile, yerini modern aile tipine bırakıyor. Yani, geleneksel dayanışma, değer yargılarımız yavaş yavaş gidiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- Bunun için, özel ilgiye, korunmaya ve bakıma muhtaç durumdaki yurttaşlarımıza, özellikle yaşlılarımıza bakım ve huzurevi sağlayacak çözümleri getirmemiz lazım.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- Sayın Başkan, çok özür diliyorum ve son olarak bir başka şey; yurt dışındaki işçilerimiz ile göçmen vatandaşlarımızın kazanılmış olan haklarının, mutlaka ve mutlaka, titizlikle korunmasının kaçınılmaz olduğuna inanıyorum.

Teşekkür ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime saat 20.00'ye kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - 107 nci Birleşimin Üçüncü  Oturumunu açıyorum.

222 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 11 inci maddesini okutuyorum:

MADDE 11. - 3146 sayılı Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 1. - Bu Kanunun amacı, çalışma hayatını, işçi-işveren ilişkilerini, iş sağlığı ve güvenliğini düzenlemek, denetlemek ve sosyal güvenlik imkânını sağlamak, bu imkânı yaygınlaştırmak ve geliştirmek, yurtdışında çalışan işçilerimizin çalışma hayatından doğan hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kurulmasını sağlamak, teşkilât ve görevlerine ilişkin esasları düzenlemektir."

HASAN AYDIN (İstanbul) - Çoğunluk yok Sayın Başkan, saymıyor musunuz!

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

HASAN AYDIN (İstanbul) - 10 kişiyle Meclis açılır mı? 30 tane adam var burada yahu... Lütfen yani...

BAŞKAN - Sayın Aydın siz de zamanında gelip başta söyleseydiniz, yoklama yapardık.

HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, ama, görüyorsunuz kendiniz...

CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri... (Gürültüler)

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,  Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevlerine İlişkin Kanun Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, burada, esasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 3146 sayılı Kuruluş Kanununa ilişkin değişikliği içeren bir düzenleme üzerine söz aldım. Gerçekten, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı, hem çalışma yaşamını ilgilendiren düzenlemelerde hem de sosyal güvenlik kurumlarının, özellikle Sosyal Sigortalar Kurumunun şimdiye kadarki uygulamalarındaki birtakım kavramların, kelimelerin bu düzenlemede, yeni tasarıda değiştirildiğini görüyoruz.

Gerçekten, nerede, hangi konuda olursa olsun, çalışma yaşamına ilişkin kelimelerin çok anlaşılır olmadığına ya da zaman zaman konuşmacıların bazı kelimeleri, bazı deyimleri farklı kullandığına tanık oluyoruz. Örneğin, "iş güvencesi", "işçi sağlığı", "iş sağlığı" ya da "iş güvenliği" gibi kavramlar, zaman zaman iç içe geçiyor. 3146 sayılı Kanundan farklı olarak, "işçi sağlığı ve iş güvenliği" kavramı, uzun yıllardan bu yana hem çalışanlar hem uygulamacılar hem işverenler tarafından bilinen, alışılmış kavramlar olunmasına rağmen, yeni düzenlemede "iş sağlığı ve güvenliği" kavramı kullanılageliyor. Bu, bir bakıma, son yıllarda, doktrinde, üniversite çevrelerinde "iş sağlığı", "çalışanların sağlığı ve güvenliği" olarak algılanagelmiş olsa da, gerek yasalarımızda gerek İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünde, tüzüklerde, yönetmeliklerde bu kavram oturmuş bir kavramken birdenbire "iş sağlığı" kavramı olarak karşımıza çıkıyor. Burada hem 11 inci maddede, hem 12 nci maddede, hem 15 inci maddede ve hem de 17 nci maddede, yani, 3146 sayılı Kanunda değişiklik öngören düzenlemelerde, iş sağlığı ve iş güvenliğinden söz ediliyor. Bu, tabiî, ister istemez, başka çağrışımları beraberinde getiriyor. Acaba, AKP, işçiyi kavram olarak da gündeminden mi çıkardı? Emeği, emekçiyi gündeminden çıkardığını 4857 sayılı Yasanın uygulaması sırasında sıkça vurgulamıştım ve görmüştük orada. Şimdi de, burada "işçi sağlığı" yerine "iş sağlığı" kavramı getirilmek isteniyor. Belki, birkaç yıl sonra, uygulamada, doktrinde, üniversite çevrelerinde iyice tartışıldıktan sonra "işçi sağlığı" yerine "iş sağlığı" oturabilir; ama, böylesi bir dönemde, emeğin dışlandığı, emekçinin ortaçağın çalışma koşullarına yeniden taşındığı, sosyal güvenlik kurumlarının iyice çökertildiği böylesi bir metinle sosyal güvenlik kurumu teşkilat kanunu oluşturulacak ve bu kurumun kurulması bir fırsat bilinerek, 3146 sayılı Yasada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının teşkilat ve görevlerini düzenleyen kanunda da "işçi" kavramı tasfiye edilerek, giderek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının adı da, bundan evvelki bir konuşmamda söylediğim gibi "çatışma ve sosyal gerginlik bakanlığı" olarak mı değiştirilecek diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu düzenleme, bir bakıma, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının çalışma mevzuatına yeni getirdiği bu düzenlemelerle, iyice kavram kargaşası yaratacak. Ben, o nedenle, konu açıklığa kavuşsun diye, iş nedir, iş sağlığı nedir, iş güvencesi nedir, iş güvenliği nedir, bu kavramların, biraz evvel, Ana Britannica'dan tanımlarını aldım geldim. "İş güvenliği" farklı bir kavram, "iş güvencesi" farklı bir kavram. İş güvencesi, çalışma hakkının korunmasını ve işçinin işinin devamlılığının sağlanması için gerekli önlemlerin alınmasını ihtiva eden bir tanım. İş güvenliği ise, işçileri kaza, hastalık ve diğer sosyal risklere karşı koruma. Yani, biz "iş sağlığı ve güvenliği" derken, belki de, AKP'nin Sayın Genel Başkanının, Başbakanın tanımına da uygun, işyerinin güvenliği, işin güvenliğini öne çıkararak, işçiyi yok sayan bir anlayışı Türkiye'ye yerleştirmek istiyoruz; hem sosyal güvenlik alanına hem çalışma alanına yerleştirmek istiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, yapmayın! Böylesi bir düzenleme, zaten, öyle inanıyorum ki... Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının kuruluş ve görevleri hakkındaki bu düzenleme, belki, oylarınızla, biraz sonra yasa metni haline gelecek, yasalaşacak; ama, bu düzenlemeyle sosyal güvenlik kurumlarımız herhangi bir şey kazanmayacak, sadece bürokrasi artacak. Yeni bir müsteşar, beş tane müsteşar yardımcısı, altında daire başkanları, genel müdürler; yani, lüzumsuz bir bürokrasiyi sosyal güvenlik alanına yeniden kazandırmış olacaksınız. Buna ihtiyaç olmadığı gibi, burada, biraz evvel söylediğim, bu 11 inci maddede, 12 nci maddede, 15 inci maddede ve 17 nci maddedeki "iş sağlığı ve güvenliği" kavramlarının "işçi sağlığı ve iş güvenliği" olarak kalmasına, eski haliyle kalmasına ve tasarıdaki bu cümlelerin de "işçi sağlığı ve iş güvenliği" olarak düzeltilmesine ihtiyaç var. Bakınız, işyerlerine gittiğiniz zaman, büyük fabrikalarda, büyük işletmelerde, iş güvenliğine ilişkin önlemleri görürsünüz; iş, önce güvenlik der. İşçi sağlığıyla ilgili olarak "İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği" kurumu vardı; şimdi o kurum, "İş Sağlığı ve İş Güvenliği" oluyor. Ayrıca, bir de, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezi, kısa adı, İSGÜM var.

Değerli arkadaşlarım, yani, biz, burada işçi sağlığı ve iş güvenliğini düzenlemek derken, işyerlerindeki sağlık koşullarını mı, çalışma için elverişli ortamı mı hazırlayacağız, yoksa, çalışan işçiyi, çalışan insanı birtakım risklere karşı koruyacak önlemleri mi alacağız? Alınması gereken önlem, işçinin sağlığını koruyucu önlemdir. Hiçbir önlem, hiçbir değer, işçinin sağlığı kadar, insanın sağlığı kadar önemli olamaz.

Yani, biraz evvel Sayın Bakanımıza da söyledim. Üniversite çevrelerinde, akademik çevrelerde tartışılıyor, hatta, bu konuda Hacettepe Üniversitesi, geçtiğimiz yıllarda kapsamlı çalışmalar yaparak "iş sağlığı mevzuatı, iş sağlığında risk grupları" gibi, çalışanların sağlığını komple "iş sağlığı" kavramında algılamak ve onu yerleştirmek gibi birtakım seminerler düzenledi; ama, henüz oturmuş değil.

Yani, bu düzenlemeye, böyle bir kuruma Türkiye'nin ihtiyacı yok. Öyle inanıyorum ki, pek çok AKP milletvekili arkadaşım da, bu kurumun bir ihtiyaç olmadığını biliyor. Bu kurum -Sayın Bakan hiç kusura bakmasın- bu dönemden önce, mensubu olduğu bir partinin Sayın Çalışma Bakanı tarafından hazırlanmış ve o dönemde gündeme getirilmiş; bugün de Sayın Çalışma Bakanı tarafından benimsenerek ya da onun devamı olarak kabullenip gündeme getirilmiş bir düzenleme. Böyle bir düzenlemeye hiç ihtiyaç yok.

Yapılması gereken, Sosyal Sigortalar Kurumunun, Bağ-Kur'un, İŞKUR'un işler hale getirilmesi, sorunlarının azaltılması, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınarak Sosyal Sigortalar Kurumunun gelirlerinin artırılması -sosyal sigorta primlerinin işverenlerimiz açısından bir yük olduğu, vergilerin ayrı bir yük olduğu bilinen gerçek- vergi ve sigorta primlerinin işverenlerimizin ödeyeceği nispetlere çekilerek, hepsinin af bekleme yerine, bir yurttaş olarak, vergi mükellefiyeti olarak, bir nevi vergi olan sigorta primlerini ödeyebilecekleri ortamı hazırlayarak, ülkemizde, sosyal güvenlik kurumlarını sosyal devlet anlayışına uygun bir işleyiş mekanizmasına kavuşturmak olmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çetin, konuşmanızı toparlar mısınız.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, demin de söyledim, 11, 12, 15 ve 17 nci maddelerdeki "iş sağlığı ve güvenliği" kavramı yeni bir kargaşaya yol açacak, bu yasanın anlaşılmaz hale gelmesine de neden olacaktır. Zaten, yasanın bir hayrının olmadığını, sosyal sigorta hizmetlerinde tam bir kargaşa ortamına girileceğini uygulamada da birlikte göreceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; şimdi, sayın konuşmacı, acaba, bu yeni getirilen kavramlarla işçi tanımını tasfiye mi ediyorsunuz gibi bir ithamda bulundu. Zinhar, aklımızdan böyle bir şeyin geçmesi mümkün değil. Burada "iş sağlığı ve güvenliği" kavramı, daha geniş bir ifadeyi yerine getirmek için kullanılıyor. Başta işçilerimiz olmak üzere, işyerinde çırak, stajyer, işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, işveren ve üçüncü şahısları da kapsayacak şekilde geniş bir kavram ifade edilmiş. Malum, işyerinde, sadece işçimizin şahsına yönelik tehditlerden ziyade, bu işletme bütününde çalışan diğer unsurlar da var. Dolayısıyla, kavram bunları ifade etmek için kullanılmıştır ve teşkilat yasamızın, Bakanlığın önemli görevleri arasında sayılmıştır. Dolayısıyla, öyle, işçi kavramını tasfiye etmek gibi hiç akla fikre gelmeyecek fikirlerle de hiç bağdaştırmak mümkün değildir.

Bunu arz etmek istedim. Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12. - 3146 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (e), (g) ve (n) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"e) Çalışanların meslekî eğitimlerini sağlayıcı tedbirler almak,"

"g) İş sağlığı ve güvenliğini sağlayacak tedbirleri almak,"

"n) Bağlı kuruluşlar ile bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının amaçları ve özel kanunları gereğince idare edilmesini sağlamak ve denetlemek,"

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Hasan Aydın; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Aynı zamanda şahsınız adına da söz istemiş bulunduğunuzdan, konuşma süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına düşüncelerimi sizlere ifade etmek istiyorum.

Sevgili arkadaşlarım, çıkan bütün yasalardaki kelimelere baktığınızda, sadece kelimeler ve cümleler düzeyinde değerlendirdiğinizde bir eleştiri yapmak, bir olumsuzluk görmek mümkün olmayabiliyor. Yine, bu yasa tasarısının 12 nci maddesini incelediğimizde, iş güvenliğinden, eğitimden, iş sağlığından söz edilmektedir. Buna benzer birçok yasa çıkardık. Hepimizin bildiği gibi, 657 sayılı Yasaya tabi devlet memurları da, bu yasadan çok daha, kanun önünde, icra önünde, hükümet önünde, idare önünde, güya güvenceye alınmış olan çalışanlarımızdır. Gelin görün ki, bu yasalar ortaya çıkarılırken, bu yasalar yapılırken -bu yasalar, esas itibariyle iktidar tarafından yaşama geçirilmektedir - iktidar, biraz hukuk, biraz yasa, biraz yasanın bize uydurulması, biraz yasanın bize göre yorumlanması gibi bir davranış gösterdiğinde, ortaya çok komik manzaralar da çıkmaktadır. Geçtiğimiz dönemde -bu yasayla doğrudan ilintili olduğunu düşündüğüm için- Türkiye'de, devlet mekanizmalarında, millî eğitimde, sağlıkta Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin uygulamalarını değerlendirdiğimizde, hemen bu tasarıyı da okuduğumuzda, çok komik, hatta, gülünç manzaralarla karşılaşmaktayız. Öylesine bir davranış gördük ki geride bırakmış olduğumuz şu dokuz aylık dönemde, sanki, bir başka ülkenin güçleri bu ülkeyi yönetmeye başlamış ve bütün mekanizmalarda, insanlar, âdeta, sıyrılıp, sökülüp atılmaktadır. Yıllarca bu ülkede yöneticilik yapmış, yıllarca bu ülkenin devletine, kurumlarına hizmet etmiş olan insanlar, inandırıcı olmayan, üretilen gerekçenin sahiplerini bile inandırmayan nedenlerle, âdeta, bir yerlerden başka bir yerlere sürdürülmektedir, sürgün hayatı yaşamaktadırlar.

Bakınız, benim seçim bölgem İstanbul'un Anadolu yakası. İstanbul'un Anadolu yakasında, bu hükümet tarafından, öylesine uygulamalar yapıldı ki, şimdi, bunları ifade ettiğim zaman, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımızın birçoğu da bana hak verecektir. Bu süre içerisinde, benim seçim bölgemde, Kartal'ın, Maltepe'nin, Pendik'in, Kadıköy'ün, daha sayamayacağım bütün millî eğitim müdürleri görevden alındı. Bu millî eğitim müdürlerinin görevden alınmasının topluma açıklanabilecek, muhataplarına açıklanabilecek, Parlamentoda üyelere açıklanabilecek hiçbir gerekçesi yok.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İş Kanununda hiçbir yeri yok, değil mi Sayın Aydın?

HASAN AYDIN (Devamla) - Hiçbir gerekçesi yok. Sadece, bir gerekçe ifade edebilirim.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İş Kanununda hiçbir yeri yok, değil mi?!

HASAN AYDIN (Devamla) - Bu millî eğitim camiasında görev yapan insanların laikliği...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bırak allahaşkına!..

HASAN AYDIN (Devamla) - Millî eğitim camiasında görev yapan insanların Atatürkçülüğü...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Hep aynı şeyi söylüyorsun!..

HASAN AYDIN (Devamla) - Özellikle, bu görevden alınmış olan insanların...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Çarpıtmayın...

HASAN AYDIN (Devamla) - Kesinlikle tartışma konusu değil... (AK Parti sıralarından gürültüler) Bunlar Atatürkçü insanlar...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Hepimiz Atatürkçüyüz; ne alakası var?!

BAŞKAN - Sayın Aydın...

HASAN AYDIN (Devamla) - Bunlar, topluma hizmet etmiş olan insanlar...

BAŞKAN - Sayın Aydın...

HASAN AYDIN (Devamla) - Bunlar...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bırak allahaşkına!..

HASAN AYDIN (Devamla) -  Beyefendi, izin verir misiniz...

HALUK KOÇ (Samsun) - Muzaffer Bey, komisyon değil burası... Lütfen... 5 dakika söz alır, konuşursunuz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, benim konuşmama müsaade eder misiniz?

BAŞKAN - Sayın Aydın, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, maddeyle ilgili konuşuyorum. Sayın Başkanım, yasalar uygulanmak içindir, yasalar yaşamı düzenlemek içindir. Ben bir yaşamdan, yasayla doğrudan ilintisinin olduğu bir yaşamdan, bir örnekten bahsediyorum. İzin verirseniz konuşmama devam etmek istiyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Maddeyle ilgili olursa çok iyi olacak.

HASAN AYDIN (Devamla) - Yakından çok ilgisi var Sayın Başkan.

Yani, yasalar kâğıtlarda dursun, yasalar raflarda dursun, insanlar zaman zaman alıp onu okusunlar diye değil; yasalar toplum düzenini, yasalar insan hakkını korumak için yapılır. Burada söz konusu ettiğimiz insan hakkıdır. Ayrıca bir şey ifade etmek isterim; gerçekten merak ediyorsanız, ben, söylemiş olduğum gerekçelerle de sizi ikna etmek isterim.

Bu görevden alınan millî eğitim müdürlerinin hemen tamamı laikliğe, demokratik cumhuriyete, demokrasinin temel kurallarına bağlı unsurlardır. (AK Parti sıralarından "gelenleri söyle" sesleri)

Gelenleri söyleyeceğim.

Değerli arkadaşlarım, bu süre içerisinde Kartal'da görevden alınan millî eğitim müdürünün yerine, şube müdürlüğünde dört tane kadro varken altı tane ve bu şube müdürlerinden bir tanesi -lütfen kızmayın, düşüncelerimi söylememe izin verin, tahammül gösterin- daha önce irticai faaliyetlerden görevinden alınmış...

BAŞKAN - Sayın Aydın, bir saniye...

HASAN AYDIN (Devamla) - Görevinden alınmış ve bu vatandaş...

BAŞKAN - Sayın Aydın, bir saniye...

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın, İçtüzüğün 66 ncı maddesini okuyorum:

"Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir.

İki defa yapılan davete rağmen, konuya gelmeyen milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan menedilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif olunabilir."

Sayın Aydın, konuya gelir misiniz.

Buyurun.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Konuya gel, konuya. Sadede gel, sadede...

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkanım, düşüncelerimi söyleyemeyecek miyim?

Sayın Başkanım, bakınız, ben, burada bir yasa çıkarılırken, o yasanın uygulama alanında, hükümet tarafından, iktidar tarafından nasıl uygulanması gerektiğini, yasaların sadece kâğıt üzerinde olması gereken metinler değil, aynı zamanda insanlar için geçerli metinler olduğunu, bugüne kadar bu yasaların, buna benzer yasaların doğru uygulanmadığını, istismar edildiğini, kötüye kullanıldığını ve bu kötüye kullanmayı örneklerle arkadaşlarıma anlatıp, bu yasanın yaşama geçirilirken düzgün ve iyi geçirilmesi gerektiğinden bahsediyorum. Burada yasaya aykırı, konuyla ilgisiz olan bir şey yok. Eğer izin verirseniz konuşmama devam etmek istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Arkadaşım dedi ki... Bu kürsüde, ben, buradaki arkadaşlarım gibi düşünmüyorum diye, arkadaşlarımın bir miktar bana kızabileceklerini varsayarak, Sayın Başkanımın, kürsü özgürlüğümü elindeki İçtüzük maddesine göre kısıtlayacağına inanmıyorum. Bu nedenle, ben konuşmaya devam etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Aydın, sizin hürriyetinizi kısıtlayan yok...

Buyurun.

HASAN AYDIN (Devamla) - Arkadaşlarım "onun yerine kim geldi" diye sordular; söylüyorum arkadaşlar: Bu kürsüde konuşurken, 65 000 000'un önünde, kesinlikle, mesnetsiz, dayanaksız bir konuşma elbette yapmam. Dolayısıyla da söylediklerim doğrudur ve yarın yanlış olduğu zaman da, arkadaşlarımız buraya çıkıp, bunun doğru olmadığını söyleyebilirler.

Kim geldi o arkadaşlarımın yerine; irticai faaliyetlerden ötürü Millî Eğitim Bakanlığı tarafından görevden alınmış ve mahkemeye müracaat ettikten sonra, mahkeme bunun müracaatını reddetmiş, bir bakıma teyit etmiş olan bir kadroyu oraya getirirseniz...

AHMET IŞIK (Konya) - Mahkeme kararı var mı?

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkanım, benim konuşmama müdahale etme hakkınız var; ama, benim konuşma özgürlüğümü sağlamanızı da istirham ediyorum. Arkadaşlarım beni konuşturmuyorlar.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibin konuşmasını dinler miyiz.

Buyurun Sayın Aydın.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Mevzuyla ilgili konuş.

HASAN AYDIN (Devamla) - Mevzuyla ilgili konuşuyorum.

Bakınız, ne zaman "Atatürk" diyorsam, tepki gösteriyorsunuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hasan Bey, artık bu kadar da değil canım!

HASAN AYDIN (Devamla) -  Bu kadar efendim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Böyle konuşursanız yanlış yaparsınız.

HASAN AYDIN (Devamla) - Siz de gelir burada konuşursunuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Arkadaşlarımızın müdahale etmesine karşı çıkıyorum, konuşun; ama, lütfen, istirham ediyorum, yapmayın...

HASAN AYDIN (Devamla) - Bakınız, Grup Başkanvekilisiniz, gelip burada konuşursunuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Konuşurum tabiî canım!..

HASAN AYDIN (Devamla) - Orada konuşmayın Sayın Başkan...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sizin konuştuğunuz şey yakışıksız. Arkadaşlarımızın tepki göstermesi sizin tavrınızadır, Atatürk'e karşı olamaz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Ben gerçeği söylüyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Etmeyin kardeşim!..

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Grup Başkanvekili, gerçeği söylüyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu kadar da olmaz ki! Etmeyin kardeşim!

HASAN AYDIN (Devamla) - İzin verirseniz, konuşmak istiyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Zaten konuşuyorsunuz...

AHMET YENİ (Samsun) - Hasan Bey, tahrik ediyorsunuz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Efendim, tahrik etmiyorum, gerçekleri söylüyorum...

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Konuya gel, konuya gel...

HASAN AYDIN (Devamla) - Gerçekleri söylüyorum.

Bu yasa maddelerine göre...

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Mahkeme kararından bahset.

HASAN AYDIN (Devamla) - Mahkeme kararından bahsediyorum.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Ben üniversiteden atılmış bir adamım; ama, mahkeme kararı yok...

HASAN AYDIN (Devamla) - Gel buraya bari!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - İrticai faaliyetten ben de atıldım üniversiteden; ama, hiçbir mahkeme kararı yok.

HASAN AYDIN (Devamla) - Ben mahkeme kararından söz ediyorum beyefendi.

Oradan kalkıp buraya geleceğinize, gelip burada konuşursunuz.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Konuya gel, konuya...

HASAN AYDIN (Devamla) - Ne diyorsun kardeşim sen ya?!

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Konuya gel!

HASAN AYDIN (Devamla) - Üzerime mi geliyorsun? Orada Başkan var; sen mi yönetiyorsun Genel Kurulu?! (AK Parti sıralarından gürültüler)

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sen de efendi gibi anlat, dinleyelim!

HASAN AYDIN (Devamla) - Ben konuşmak istiyorum. Ben, burada şunu söylemek istiyorum... (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Aydın ve sayın milletvekilleri...

HASAN AYDIN (Devamla) - Anlatmak istediğim şudur; tabiî, konuşabilirsem Sayın Başkan...

BAŞKAN - Toplantıya ara vereceğimi bildiririm.

AHMET YENİ (Samsun) - Hasan Bey, çok tahrik ettiniz, hiç size yakışmadı.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aydın.

HASAN AYDIN (Devamla) - Doğruları söylüyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Hep tahrik ediyorsunuz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Doğruları söylüyorum; neden tahrik oluyorsunuz? Doğruları söylüyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ZEKİ KARABAYIR (Kars) - İstismar ediyorsun her şeyi.

HASAN AYDIN (Devamla) - Siz istismar ediyorsunuz.

ZEKİ KARABAYIR (Kars) - Atatürk'ü de istismar ediyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) - Çok ayıp ediyorsunuz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Rica ediyorum, siz ediyorsunuz beyefendi.

ZEKİ KARABAYIR (Kars) - Konuyu bilmediğin oradan belli.

HASAN AYDIN (Devamla) - Ben şunu anlatmaya çalışıyorum, anlatmak istediğim şudur...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Siz böyle konuşmuyordunuz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Ben böyle konuşuyorum. Gerçekleri söylediğim zaman neden tepki gösteriyorsunuz Sayın Başkan?! Rica ediyorum... (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayın, toplantıya ara vermek zorunda kalacağım. Lütfen...

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, söz hakkımı kullanabilecek miyim?

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Üslubunuz böyle değildi.

HASAN AYDIN (Devamla) - Ayıp ediyorsunuz, yakışmıyor size; ayıp ediyorsunuz, konuşamıyorum burada. Ben, burada, kürsüde konuşurken, size uygun konuşmak zorunda mıyım, sizin beğeneceğiniz şekilde konuşmak zorunda mıyım?!

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Edebinle konuş.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Toplantıya ara vermek zorunda kalacağım; karşılıklı konuşmayın...

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, ben konuşmak istiyorum. Burada bir milletvekili olarak düşüncelerimi özgürce ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Hatibin sözünü kesmeyelim.

HASAN AYDIN (Devamla) - Ben, burada konuşurken, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımın memnuniyeti esasına göre konuşmayacağım. Böyle bir hakkınız yok sizin... (AK Parti sıralarından gürültüler) İzin verirseniz, düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Ben burada...

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Maddeyle ilgili konuş.

MEHMET ALP (Burdur) - Madde 12'yi konuş.

HASAN AYDIN (Devamla) - Madde 12'yi konuşuyorum beyefendi, madde 12'yi konuşuyorum.

Sayın Başkan, rica ediyorum, susturun, ben konuşmama ondan sonra devam edeyim efendim.

BAŞKAN - Toplantıya 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.27


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.39

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - 107 nci Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

222 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 12 nci maddesi üzerinde, CHP Grubu ve şahsı adına söz alan İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın, size, konuşma sürenizin kalan kısmını tamamlamanız için söz vereceğim; ancak, yeni bir sataşmaya meydan vermeden, madde üzerinde konuşmanızı rica ediyorum.

Buyurun Sayın Aydın.

CHP GRUBU ADINA HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Ben, burada konuşurken, niyetim, ne arkadaşlarımı tahrik etmekti ne de arkadaşlarımın moralini bozmaktı; samimiyetle ve içtenlikle düşüncelerimi ve duygularımı ifade etmekti. Burada ifade etmiş olduğum olaylar, benim kendiliğinden yarattığım ve yorumladığım şeyler de değil; ama, bu yasaların doğru uygulanması gerektiğine samimiyetle inanıyorum. Eğer bu yasalar doğru uygulanmazsa, belki bugün farkına varamayacağız ama, yarın Türkiye'de çok önemli sorunlarla karşı karşıya kalacağız; çünkü, daha bugünden görüyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekili olan arkadaşlar bile, bugün, yeni atanan birçok insana ulaşamamaktadır.

Bu düşüncelerimizi bu Parlamentonun kürsüsünde söyleyemezsek, bu Parlamentonun kürsüsünde arkadaşlarımızdan biraz farklı düşüncelerimizi ifade edemezsek, biraz farklı düşüncelerimizi ifade ettiğimizde büyük tepkiler alacaksak, o zaman, bir milletvekili başka nerede konuşacak? Arkadaşlar beni hoşgörüyle biraz dinlerlerse, konuşmamı bitirmek istiyorum.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Konuyla alakalı konuş.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın milletvekilim, konuyla alakalı olduğuna inandığım için, samimiyetle, konuyla alakalı olduğu için... Zaten, Türkiye'de, yasalar güncelleştirilemediği, toplum yaşamında nasıl işleyeceği düşünülemediği ve bu hesaplanamadığı için bu kadar sık yasa çıkarmaktayız.

Bu yasa çıkarken, toplum yaşamında bu yasanın ruhuna bir katkıda bulunmak için, topluma faydalı olabilmesini sağlayabilmek için bunları ifade ettim ve konuşmamın kalan bölümünü, yine yasayla ilgili olduğunu düşündüğüm için, örneklerle sürdürmek istiyorum.

Birçok kadroya kişiler atanıyor. Bakınız, burada, tasarruftan da söz edilmektedir. Eğer, bir yerde -örneklerini verdim- Pendik'te üç şube müdürü varsa, siz bunun yerine beş kişi atıyorsanız; kadrosu üç, ama, siz beş kişi atıyorsanız, Kartal'da dört yerine altı kişi atıyorsanız ve oradaki bir millî eğitim müdürünü alıyorsanız... Bakınız, siz tepki gösterdiniz, ben söyleyemedim, hiçbirinizin vicdanına uyacağını da sanmıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın, konuşmanızı toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

HASAN AYDIN (Devamla) - Efendim, biraz süre verir misiniz; ben, zaten süremin yarısında konuşamadım; yani, o hakkımı bana geri vermenizi istirham ediyorum.

26 Martta, yine bu yasayla ilgili, Sayın Millî Eğitim Bakanımızla bu kürsüde bir tartışma yaptık. Dedik ki "Kartal Millî Eğitim Müdürünü görevden alacaksınız." O da "soruşturma var; soruşturma olduğu için, biz, bu arkadaşımızı, soruşturmanın selameti açısından Adalar'a verdik" dedi; fakat, ben şimdi bugün bu kürsüden şunu söylüyorsam, nasıl değerlendireceksiniz? Sayın Bakan, bu kürsüde 26'sında konuşuyor, soruşturma yok; sonradan bakıyorum ki, soruşturma 27'sinde açılıyor. Bakınız, bu kürsüde konuşuyorum, belgeli; yani, herhangi bir soruşturma yok, görevden alınıyor.

Değerli arkadaşlarım, peki, sonra ne oldu biliyor musunuz; bu arkadaşım bir veda konuşması yayımladığı için, bu veda konuşması, muhtemelen, biraz önce benim söylediğim gibi Sayın Bakanımızın düşüncelerine tam denk düşmediği için, bu arkadaşım, birkaç ay sonra, yani, geçtiğimiz günlerde, Diyarbakır'ın Ergani İlçesine sürgün edildi.

Sayın Bakana buradan sesleniyorum, sayın hükümete buradan sesleniyorum: Samimiyetle söylüyorum "bu arkadaşlarımızın, gelenlerin hepsi Atatürkçü değil" gibi bir laf da etmiyorum; ama, gelenlerden birkısım arkadaşımızın, özellikle Atatürk'le, laik cumhuriyetle sorunlarının olduğunu burada ifade etmenin kime ne zararı var?! Giden arkadaşlarımızın Atatürkçülüğü ve laikliği konusunda bir tartışmamız yok; ama, bir millî eğitim müdürünü -ahlak konusunda bir problemi yoksa, topluma zarar konusunda bir problemi yoksa- bir ilçeden alıp, Adalar'a veriyorsunuz. Aradan bir müddet geçtikten sonra, o adamı Adalar'dan alıp Ergani'ye gönderirseniz -onun yerinde siz olsanız, çoluğunuz çocuğunuz, etrafınız- nasıl değerlendirirsiniz? Bu olay karşısında, bu olayı bilen, o ilçede oturan, o ilçeden seçilmiş bir milletvekili, çıkıp, bu kürsüden, bakana teşekkür mü edecek; tabiî ki tepki gösterecek. (AK Parti sıralarından "Ergani bu yurdun bir yeri değil mi?" sesleri)

Efendim, Ergani orası, Patnos da Türkiye'nin bir yeri; ama, orada bir ihtiyaç var değil.

Bakınız, Kadıköy'e bir millî eğitim müdürü atanıyor. Millî eğitim müdürünün, hâlâ, Kadıköy'e atanma yeterliliği yok, süresi dolmamış; yani, Kadıköy'e atanması için bir ehliyeti yok. Şunu söylersem niye kızacaksınız: Bu millî eğitim müdürü Adalar'dan geliyor ve bu millî eğitim müdürü, sekiz yıllık zorunlu eğitime direnen bir millî eğitim müdürü, bu belgeli... (AK Parti sıralarından "Geliyor, geliyor" sesleri) Neden geliyor; hangi nedenle geliyor?

Arkadaşlar, sizleri daha fazla üzmek ve kırmak istemiyorum; ama, söylemek istediğim şu: Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, laiklik konusunda, demokrasi konusunda çok hassasız. Bu hassasiyetimizi burada ifade etmek zorundayız.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Biz sizden daha hassasız!

HASAN AYDIN (Devamla) - Eğer, farklı yorumlar ortaya çıkacaksa; birileri, bir biçimiyle, bir şekliyle, laik ve demokratik cumhuriyetin temeline, dışarıdan, yurt içerisinden yurt dışından, Parlamentonun içerisinden ya da Parlamentonun dışından bir bomba koyabileceğini varsayarsa; o bombayı, kim, laik cumhuriyetin temeline koyarsa, o bomba onun elinde patlar. Anlatmak istediğim budur.

RESUL TOSUN (Tokat) - Parlamentonun içerisine bomba koymak ne demek?

HASAN AYDIN (Devamla) - Genel bir yorum yapıyorum.

Tekrar söylüyorum; biz, bu konuda hassasız. Bu yasanın da, bu şekilde uygulanması gerektiğini düşünüyorum.

BAŞKAN - Sayın Aydın...

HASAN AYDIN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

RESUL TOSUN (Tokat) - Parlamentonun içerisine nasıl bomba konulacakmış?!

HASAN AYDIN (Devamla) - Parlamento demedim... Parlamentonun içerisinden dışından, yurt dışından yurt içerisinden kim varsa, olabilirse... Tekrar söylüyorum; bu noktada arkadaşlarımı hassasiyete davet ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Aydın...

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, son cümle olarak şunu söylüyorum: Değerli arkadaşlarım, bunlar benim samimî düşüncelerim ve ifadelerim. Lütfen, bu akşam, bu dediklerimi, arkadaşlarım bir daha değerlendirsin. Belki, bazı arkadaşlarımız, yarın, bu düşüncelerimin, bu fikirlerimin, bir önyargıyla, bir peşin hükümle değil, bir sağlıklı gidişe salık vermek, yardımcı olmak amacıyla ifade edildiğini göreceklerdir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, AK Parti Grubu adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, 222 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıdır ve şu anda 11 inci maddesini görüşüyoruz.

OĞUZ OYAN (İzmir) - 12 nci madde...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet...

Değerli bir milletvekili arkadaşımız, ilgili maddeyle alakalı olmayan bir konuşma yaptılar. Ben, sadece bir hususu hatırlatacağım, huzurlarınızı fazla da işgal edecek değilim.

Biz, sosyal güvenlik kurumuyla alakalı bir düzenleme yapıyoruz. Bu Parlamentoda bulunan bütün milletvekili arkadaşlarım biliyorlar ki, SSK'nın, Bağ-Kurun, Bakanlığın, İŞKUR'un âdeta kimliği mesabesindeki teşkilat yasaları yok; kanunsuz kurumlar bunlar. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, bu Parlamentonun da gece gündüz çalışarak gayret ettiği, bunlara bir kimlik kazandıran kanunların düzenlemesiyle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Meclisimizin tatilde olması gerekli olduğu bir dönemde dahi bu çalışma mecburiyeti, elbette, böyle bir temel ihtiyaçtan doğmaktadır.

Bu kanunun tartışılacak çok yönü olabilir; saygı duyarız, tenkitlere de açığız. Arkadaşlarımızın, bize göre mutabakat sağlayacağımız faydalı önerileri oldu, biz bunu da kabul ettik. Mutabakat sağladıklarımızı da, beraber, önergelerle hayata geçirdik; ama, takdir edersiniz ki, biz, bir siyasî iktidar olarak, sorumluluğunu üstlenmiş olduğumuz bir yasa çalışması yapıyoruz. Bununla ilgili konularda yapılacak her türlü tenkit bu kürsüye uygun düşebilir; ama, biz, Çalışma Bakanlığının millî eğitim şubesiyle ilgili bir çalışma yapmıyoruz herhalde; millî eğitim atamalarıyla ilgili de bir çalışma yapmıyoruz.

Değerli arkadaşlar, her milletvekilinin bildiği gibi -tekrarında fayda var- bu Mecliste bulunan herkes yasama ve denetim göreviyle sorumludur. Arkadaşımızın denetimle ilgili bir problemi varsa, gensoru olarak, soru olarak, soruşturma olarak gündeme getirirler. (AK Parti sıralarından alkışlar) Biz bunu saygıyla karşılarız; ama, siz, böyle bir hakkı kullanmayıp da, bu kürsüde, konuşma hakkını, başka mecralara çekebilecek, bazılarına fırsat vermek için, âdeta, yanlış anlaşılacak bir tahrike doğru taşırsanız, buna tepki göstermeyi, benim, AK Parti Grubu adına ve milletvekili haysiyeti adına yapmam lazım, buna karşı tavır koymam lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Siz, burada çıkarak derseniz ki "ben Atatürk'ten bahsedince karşı çıkıyorsunuz, laiklikten bahsedince karşı çıkıyorsunuz..." Değerli arkadaşlar, AK Parti Grubuna böyle bir ithamı hiç kimse yapamaz. Hasan Bey, siz de yapamazsınız.(AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN AYDIN (İstanbul) - Yaparım!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yapamazsınız!

HASAN AYDIN (İstanbul) - Yaparım efendim!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Açık ve net bir kez daha söylüyorum; bizim, bugün, iktidar partisi olarak, cumhuriyet devletinin temsilcileri olarak, cumhuriyet hükümeti olarak görev yapan bir iktidar mensubu milletvekilleri olarak, bu konuda, en az Cumhuriyet Halk Partililer kadar hassas olduğumuzu herkes bilmeli; ama, sizin siyasî tercihinize, sizin siyasî düşüncenize teslim olmak gibi bir yaklaşımı da bizden kimse isteyemez. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, benim sizlere arzım sadece şundan ibarettir: Değerli arkadaşlarımızın her türlü katkılarına sonuna kadar açığız. Bizim sizlerden istediğimiz şey, yanlış anlaşılmalara mahal vermemek olmalıdır.

Hepinize saygı sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - 12 nci maddeyi oya sunmadan önce bir yoklama talebi vardır.

Şimdi, önergede isimleri olan milletvekillerinin Genel Kurulda hazır bulunup bulunmadıklarını arayacağım:

Sayın Haluk Koç?.. Burada.

Sayın Oğuz Oyan?.. Burada.

Sayın Ekmekcioğlu?.. Burada.

Sayın Gülçiçek?.. Burada.

Sayın Bulut?.. Burada.

Sayın Toprak?.. Burada.

Sayın Özcan?.. Burada.

Sayın Baloğlu?.. Burada.

Sayın Öğüt?.. Burada.

Sayın Sarıbekir?.. Burada.

Sayın Yergök?.. Burada.

Sayın İnce?.. Burada.

Sayın Deveciler?.. Burada.

Sayın Emek?.. Burada.

Sayın Özkan?.. Burada.

Sayın Meral?.. Burada.

Sayın Demirel?.. Burada.

Sayın Ercenk?.. Burada.

Sayın Topuz?.. Burada.

Sayın Kamacı?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (Devam)

BAŞKAN - 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13. - 3146 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 3. - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı teşkilâtı, merkez, taşra ve yurt dışı teşkilâtı ile bağlı kuruluşlar ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarından meydana gelir."

BAŞKAN - 13 üncü madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14. - 3146 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bakan, emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olup, Bakanlık merkez, taşra ve yurt dışı teşkilâtı ile bağlı kuruluşlarının ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle görevli ve yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

14 üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci Kısımdaki 14 üncü maddenin ikinci bendinden "...bağlı kuruluşlarının" ifadesinden sonra gelen "ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının" ifadesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Bayram Meral

Enis Tütüncü

 

Samsun

Ankara

Tekirdağ

 

Oğuz Oyan

 

Ali Topuz

 

İzmir

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Koç, önergeniz hakkında konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okuyalım?

HALUK KOÇ (Samsun) - Enis Bey konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının -ki, bu ilgili kuruluşlar, hepimizin bildiği gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve İŞKUR'dur- faaliyetlerini, hesaplarını ve işlemlerini denetleme görevi ve yetkisi bakanlığa verilmektedir.

Şimdi, sakın yanlış anlaşılmasın; biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, denetime sonuna kadar taraftarız; ancak, burada, bizi tereddüte sevk eden, tereddütten de öte endişeye sevk eden bir husus var; bu hususa değinmek istiyorum.

Söz konusu kuruluşların, yani, Sosyal Sigortalar Kurumunun, Bağ-Kurun ve İŞKUR'un kuruluş yasalarına baktığımızda, kuruluş yasalarında, bu kuruluşlar, çok açık ve seçik bir şekilde, idarî ve malî açıdan özerk, tüzelkişiliğe sahip kuruluşlar olarak ifade edilmektedir.

Öte yandan, şunu biliyoruz: İŞKUR Yasasını, sanırım, geçen ay burada kabul ettik. İŞKUR, esasen, Sayıştay denetimine tabidir. Öte yandan, Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kur, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabidir. Ayrıca, gerekli görülürse, SSK ve Bağ-Kur, Sayıştay denetimine de tabi tutulabilir. Şimdi, bu denetimlerin üzerine bir de bakanlık denetimi getirilmek isteniyor ve bu durum, bizi, ilgili kuruluşların idarî ve malî özerkliğinin kâğıt üzerinde kalacağı gibi bir durumun ortaya çıkacağı endişesine götürüyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu maddede ısrar etmeyelim. Sosyal sigorta kurumlarının çok sayıda sorunu var. Sosyal sigorta kurumlarının çok sayıdaki sorunlarından bir tanesi de, hükümetlerin, sürekli olarak, sosyal sigorta kurumlarının işleyişlerine müdahale etmeleridir. Buna artık son verelim. Bu nedenle, önergemizin, değerli milletvekilleri tarafından benimsenmesi ve desteklenmesi dileğimizi, tekrar, ifade etmek istiyorum.

Eğer, bu maddede ısrar edilecek olunursa, o zaman, lütfen, en kısa zamanda şunu da yapınız: SSK, Bağ-Kur ve İŞKUR teşkilat yasalarında yer alan idarî ve malî özerkliği kaldırınız, iş olsun bitsin.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize teşekkür ediyor, sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15. - 3146 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin (c) bendinde ve aynı Kanuna ekli "Ek-1 Sayılı Cetvel"in "Ana Hizmet Birimleri" bölümünün (3) numaralı sırasında yer alan "Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü" ibaresi "Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü", aynı maddenin (d) bendinde ve aynı Kanuna ekli "Ek-1 Sayılı Cetvel"in "Ana Hizmet Birimleri" bölümünün (4) numaralı sırasında yer alan "İşçi Sağlığı Daire Başkanlığı" ibaresi "İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü" olarak değiştirilmiş ve aynı cetvelin "Yardımcı Birimler" bölümüne "Bilgi İşlem Daire Başkanlığı" eklenmiştir.

Bakanlık teşkilat şeması Ek-2 sayılı cetvelde gösterilmiştir.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - 15 inci maddenin son satırındaki Bilgi İşlem Daire Başkanlığı, Yardımcı Birimlerin 5 incisidir. Dolayısıyla, ekli cetvelde onun başına bir 5 rakamının eklenmesi gerekiyor.

Onu arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi düzeltilen şekli ve ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16. - 3146 sayılı Kanunun 11 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Madde 11.- Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:

a) Yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının; yurt dışındaki çalışma hayatı ve sosyal güvenlik mevzuatından doğan hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek, çalıştıkları ülkelerde ve yurda dönüşlerinde karşılaştıkları meselelerin çözülmesinde yurt içinde ve dışındaki kuruluşlarla gerekli koordinasyonu sağlamak.

b) Yurt dışı istihdamını takip etmek, yurt dışında Türk işgücünün istihdamı yönünde araştırma ve çalışmalar yapmak, yaptırmak ve istisna akdi ile işgücü anlaşmalarını hazırlamak, bu anlaşmaların yurt dışındaki uygulamasını takip ederek bu konuda politikalar geliştirmek.

c) Bakanlık yurt dışı kadrolarını düzenlemek, yönetmek ve denetlemek, yurt dışı birimleri vasıtasıyla sosyal güvenlik sözleşmelerinin uygulanmasını takip etmek, uygulamada koordinasyonu sağlamak.

d) Çalışma ve sosyal güvenlik alanlarında faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlarla yazışmaları yapmak ve bu kuruluşlara üye olmaktan doğan işleri yürütmek.

e) Karma ekonomik komisyonlar için Bakanlık görüşlerini belirlemek.

f) Sosyal politika alanında yabancı literatürü ve mevzuatı izlemek ve raporlar hazırlayarak kullanıma sunmak.

g) Kişi ve hak sahiplerinin yabancı ülke mevzuatından doğan sosyal güvenlik haklarının korunması amacıyla, bağlı kuruluş ve bağlı kuruluşların ilgili kuruluşlarınca yapılacak yazışmaların, Bakanlık yurtdışı teşkilatı aracılığı ile yerine getirileceği ülkeleri tespit etmek.

h) Bakanlık, bağlı kuruluş ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarınca yapılacak işlemleri koordine etmek, bunların diğer ülkeler ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla ilişkilerinde koordinasyonu sağlamak, protokol işlerini yürütmek.

i) Yabancı ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmeleri ve bunların tadili çalışmalarında koordinasyonu sağlamak.

j) Bakanlıkça verilecek benzeri görevleri yapmak.

Yabancı ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmeleri ve bunların tadili çalışmalarında sağlanacak koordinasyonun usul ve esasları bir yönetmelik ile belirlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Aynı zamanda şahsınız adına da söz istediğiniz için, konuşma süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 14 üncü maddeyle ilgili görüşlerimizi bildirmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Meral, 16 ncı madde...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - 14 mü dedim?! Kusura bakmayın; burada da 16...

Saygıdeğer arkadaşlarım, görevim gereği, birçok kez, yurt dışında çalışan işçi kardeşlerimizle toplantı yaptım. Ayrıca, yine, Türk-İş ile Avrupa Sendikalar Birliğinin bir anlaşması vardır; bir sene Türkiye'de, diğer sene Almanya'da toplantı yapılır ve orada çalışan işçilerin sorunları tartışılır; çözebildiklerimizi çözeriz, çözemediklerimizi hükümetlerimize intikal ettiririz ve çözüm ararız. Biliyorsunuz, Solingen'deki bir vatandaşımızın evini ateşe verip, çocuklarını yakmışlardı; onun mahkemesine iki defa katıldım; sorunları yakından takip ettim.

Bizim yaptığımız tespitlere göre, bugün, Almanya'da 2 110 000 kişi, Hollanda'da 300 000 kişi, Fransa'da 301 000 kişi, Avusturya'da 138 000 kişi, Belçika'da 70 700 kişi, Danimarka'da 37 000 kişi, İngiltere'de 72 500 kişi, Norveç'te 10 000 kişi, İsveç'te 36 000 kişi, İsviçre'de 80 000 kişi, Avustralya'da 51 000 kişi olmak üzere, toplam 3 571 771 vatandaşımız yurt dışında çalışmaktadır. Bunların çok ciddî sorunları vardır. Ben, elbette ki, hükümetlerin, Bakanlığımızın, bu arkadaşlarımızın sorunlarıyla yakından ilgilendiğini biliyorum; ama, takdir buyurursunuz, milletvekili olmanıza rağmen, kendi bölgenizden Ankara'ya geldiğiniz halde, bazı sorunlar, bazı sıkıntılar yaşadığınızı biliyoruz. Düşününüz ki, bir vatandaşımız, Anadolu'dan yurtdışına gidiyor, orada üretken oluyor. Aslında, beni üzen konuların birisi de, çiftini, karasabanını bırakıp Anadolu'dan yurtdışına giden, orada üretken olan bu insanlarımızın, Türkiye'ye dönüp geldikleri zaman iş bulamamasıdır; ama, yine, memnuniyet vericidir ki, 60 000'e yakın vatandaşımız iş sahibi olmuştur. Bu insanlarımız, gerek Türk vatandaşı olsun gerekse yabancı ülke vatandaşı olsun, 270 000'in üzerinde işçiyi kendi işyerlerinde çalıştırmaktadır.

Burada, tabiî ki, yurt dışında çalışmalar yapan çok saygıdeğer milletvekillerimiz var; ama, benim yaptığım tespitlere göre, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın, gençlerin askerlik sorunu var, çifte vatandaşlık sorunu devam etmektedir, suç işleyen gençler hemen yurtdışına çıkarılmaktadır; böylece, ailelerin parçalanması söz konusudur. Seçimlerde oy kullanma sıkıntıları, sorunları vardır ve çözülmemiştir. Yabancı düşmanlığı devam etmektedir; birçok vatandaşımız, böyle düşünceye sahip olan insanların tepkisine, saldırısına muhatap olmaktadır. Ayrıca, yine, hükümetlerimizin de çok uğraşmasına rağmen, bölünmüş aileler, bir türlü yurt dışında bütünlüğünü sağlayamamıştır. Sosyal güvenlik hakları iki ülke arasında farklılık arz ettiğinden, buradaki vatandaşlarımızın birçoğunun hakları kaybolmaktadır. Ayrıca, artan işsizlik karşısında en fazla Türk işçileri işsiz bırakılmaktadır, iş verilmemektedir veya ağır işler Türk işçilerine verilmektedir.

Burada, yine, çalışan işçilerimizi sıkıntıya sokan konulardan birisi de kazançlarını kendi ülkelerine aktardıkları zaman karşılaştıkları sıkıntılar, sorunlardır.

Yine, sorun ve sıkıntılarından biri de, gerek izinli gerek bayram tatilleri gerekse kesin dönüşlerde ülkelerine gelirlerken gümrüklerde karşılaştıkları çok ciddî sorunlardır.

Yine, yurt dışında çalışan arkadaşlarımız ve vatandaşlarımızı mağdur eden olaylardan birisi de, gözü açık bazı insanların "yatırım yapıyorum" gerekçesiyle bunların birikimlerini ellerinden alıp, getirip burada çarçur etmesi veya "batırdım" diyerek bu insanları kandırmasıdır.

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanım; elbette ki, bundan daha fazlasını sizler bilmektesiniz. Daha fazla sorunlar, sıkıntılar var; hakikaten, yurt dışına gittiğimizde, oradaki vatandaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları sıkıntıları dinledikçe, sorunlarının ne boyutta olduğunu anlıyoruz. Sayın Bakanımızla Cenevre'ye gittikten sonra, dönüşte, bazı yörelere uğradık. Sayın Bakanımız, orada, vatandaşlarımızla toplantı yaptı. Vatandaşlarımızın dertlerini birlikte dinledik, sorunlarının, sıkıntılarının ne boyutta olduğunu hep birlikte gördük.

Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda, başta Almanya olmak üzere, işsizliğin artmasından sonra, Almanya'da, Çalışma Bakanımızla birlikte yaptığımız bir toplantıda, Alman Sendikalar Konfederasyonu Başkanıyla görüştük ve Başkan "bizde de işsizlik arttı, bazı vatandaşlarınızı ülkenize iade edeceğiz" gibi ifadeler kullandı. Bu, birçok ülkede boy göstermektedir. Ben, orada tavır koyarak "eğer bu insanlarımızı ülkemize gönderirseniz, sosyal sigortalar kurumu birikimlerinin, vatandaşlarımızın bankalardaki paralarının üzerine gideriz ve bunların hepsinin ülkemize aktarılmasını talep ederiz" dedim ve toplantıya yarım saat ara verildikten sonra, Sayın Konfederasyon Başkanı geldi "Sayın Çalışma Bakanımızla görüştük, şimdilik böyle bir düşüncemiz yok; eğer, önümüzdeki günlerde böyle bir sorunla karşı karşıya kalırsak, hükümetinizle görüşülecek ve soruna mutlaka bir çözüm bulunacaktır" dedi.

Bunu, şunun için söylüyorum sayın milletvekilleri: Bu sorunlar azalmadı, arttı; çünkü, işsizlik, yalnız bizim ülkemizde değil, Avrupa ülkelerinde de artmaktadır, sıkıntılar orada da artmaktadır. Elbette ki, sorunlar, sıkıntılar, işsizlik arttıkça, kendi vatandaşlarına daha rahat iş imkânı sağlıyorlar, bizim vatandaşlarımıza daha zor işler gösteriyorlar veya işsizlik ödeneğini belli bir süreden sonra kesip, oradaki vatandaşlarımızı mağdur ediyorlar.

Ben, bu genel müdürlüğün kurulmasından ve aktif çalışmasından son derece mutlu olacağımı ifade etmek istiyorum. İnanıyorum ki, Bakanlığımız, bu genel müdürlük sayesinde, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın sorunlarına daha fazlasıyla eğilecektir, vatandaşlarımızın sorunları daha çabuk çözülecektir. Artık, geçmişte olduğu gibi, yurt dışında çalışan vatandaşlarımıza, döviz gönderen insanlar gözüyle bakılmayacaktır. Onların, biraz önce saydığım, belki de daha fazlası Bakanlığımızca bilinen sorunlarının, sıkıntılarının çözülmesi için Bakanlığımız elinden geleni yapacaktır; buna yürekten inanıyorum. Bu vesileyle, Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

Madde üzerinde, şahsı adına, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü söz istemiştir.

Buyurun Sayın Tütüncü.

Süreniz 5 dakikadır.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu maddenin bir bendi üzerine dikkatlerinizi çekmek ve bu bentte bir değişiklik yapılmasını sağlamak amacıyla söz almış bulunuyorum; umarım ki, bu kez, bu değişikliğin yapılmasında sizleri ikna edebilirim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu maddenin (h) bendi aynen şöyle: "Bakanlık, bağlı kuruluş ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarınca yapılacak işlemleri koordine etmek, bunların diğer ülkeler ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla ilişkilerinde koordinasyonu sağlamak, protokol işlerini yürütmek."

Buradaki "protokol işlerini yürütmek" ibaresinin metinden çıkarılmasının yararlı olacağına inanıyoruz. Neden; çünkü, bu "protokol" kelimesi, bildiğimiz protokol değil, başka bir protokol. Bu protokol, uluslararası sözleşmelerin hazırlanmasıyla, uygulanmasıyla ilgili birtakım işlemleri içeriyor. Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinin hazırlanması, uygulanması gibi işler, ilgili sosyal güvenlik kurumlarının sorumluluğu altındadır, ilgili bakanlığın değil. Bu nedenle, örneğin Sosyal Sigortalar Kurumu ya da Bağ-Kur ya da daha sonra İŞKUR ile ilgili sosyal güvenlik sözleşmelerinin hazırlanması -ki, protokol işleri o çerçevede düşünülmesi gerekiyor- uygulanması işlerinin Bakanlıkta olmaması lazım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu nedenle, bu ibarenin buradan çıkarılmasının yararlı olacağına inanıyoruz. Bu çerçevede bir de önerge hazırladık; umarız, bu önergemizi dikkate alırsınız.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize teşekkür ederim; sevgiyle, saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

16 ncı madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci Kısımdaki 16 ncı maddenin (h) bendinden "...ve kuruluşlarla ilişkilerinde koordinasyonu sağlamak" ifadesinden sonra gelen "protokol işlerini yürütmek" ifadesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Enis Tütüncü

R. Kerim Özkan

Atila Emek

 

Tekirdağ

Burdur

Antalya

 

Tuncay Ercenk

 

Kemal Demirel

 

Antalya

 

Bursa

 

BAŞKAN - Önergeye Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahiplerinden söz isteyen?.. Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bağlı kuruluşun ilgili kuruluşu olarak ifade edilen SSK, İŞKUR ve Bağ-Kur teşkilat yasalarında yurtdışı hizmet birimleri vardır ve uzun ve kısa vade sigorta kollarında diğer ülkelerle protokol yapmak bu kurumların kendi Yönetim Kurullarının ve Genel Kurullarının tasarrufunda olması gerekir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 17. - 3146 sayılı Kanunun 12 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü

Madde 12. - İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:

a) İş sağlığı ve güvenliği konularında, mevzuatın uygulanmasını sağlamak ve mevzuat çalışması yapmak.

b) Ulusal politikalar belirlemek, bu politikalar çerçevesinde programlar hazırlamak.

c) Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamak.

d) Etkin denetim sağlamak amacıyla gerekli önerilerde bulunmak, sonuçlarını izlemek.

e) Standart çalışmaları yapmak, normlar hazırlamak ve geliştirmek, ölçüm, değerlendirme, teknik kontrol, eğitim, danışmanlık, uzmanlık ve benzeri çalışmaları yapmak ve bunları yapan kişi ve kuruluşları inceleyerek değerlendirmek ve yetki vermek.

f) Kişisel koruyucuların ve makine koruyucularının imalatını yapacak kişi ve kuruluşlara yetki vermek, ithal edilecek kişisel koruyucuların ve makine koruyucularının standartlara uygunluğunu ve bu hususlarda usul ve esasları belirlemek.

g) İş sağlığı ve güvenliği ile iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi konularında inceleme ve araştırma çalışmalarını planlamak, programlamak ve uygulanmasını sağlamak.

h) Faaliyet konuları ile ilgili yayın ve dokümantasyon çalışmaları yapmak ve istatistikleri düzenlemek.

i) Meslekî eğitim görenler, rehabilite edilenler, özel risk grupları ve kamu hizmetlerinde çalışanlar da dahil olmak üzere tüm çalışanların iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı korunmaları amacıyla gerekli çalışmaları yaparak tedbirlerin alınmasını sağlamak.

j) İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi ve İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Bölge laboratuvarlarının çalışmalarını düzenlemek, yönetmek ve denetlemek.

k) Bakanlıkça verilecek benzeri görevleri yapmak.

İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi ve İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Bölge laboratuvarlarının çalışma usul ve esasları ile personelin görev, yetki ve sorumlulukları yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

17 nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci Kısımdaki 17 nci maddeyle değiştirilen 3146 sayılı Yasanın 12 nci maddesinin (i) bendine "kamu hizmetlerinde" ifadesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ifadenin metne eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Bayram Ali Meral

Enis Tütüncü

 

Samsun

Ankara

Tekirdağ

 

İzzet Çetin

 

Oğuz Oyan

 

Kocaeli

 

İzmir

 

"657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi"

BAŞKAN - Son ve maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci Kısımdaki 17 nci madde ile değiştirilen 3146 sayılı Yasanın 12 nci maddesinin başlığının ve (a), (g), (j) bentleri ve son paragraftaki "İş sağlığı ve güvenliği" ifadelerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İzzet Çetin

Enis Tütüncü

Haluk Koç

 

Kocaeli

Tekirdağ

Samsun

 

Oğuz Oyan

 

Bayram Meral

 

İzmir

 

Ankara

 

"İşçi Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü"

(a) "İşçi sağlığı ve güvenliği"

(g) "İşçi sağlığı ve güvenliği"

(j) "İşçi Sağlığı ve Güvenliği Merkezi ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Bölge Laboratuvarları"

(son paragraf) "İşçi Sağlığı ve Güvenliği Merkezi ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Bölge Laboratuvarları."

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Sayın Çetin, konuşacak mısınız?

HALUK KOÇ (Samsun)- Gerekçe okunsun.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Çalışma koşulları nedeniyle sağlığı bozulan, yaptıkları iş nedeniyle meslek hastalıklarına yakalanan işçiler ve çalışanlardır. Muğlak bir ifade yerine "İşçi sağlığı ve güvenliği" ifadesi Bakanlığın işlevi açısından daha yerini bulacaktır.

BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci Kısımdaki 17 nci madde ile değiştirilen 3146 sayılı Yasanın 12 nci maddesinin (i) bendine "kamu hizmetlerinde" ifadesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ifadenin metne eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                               Haluk Koç

                                (Samsun) ve arkadaşları

"657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi."

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Sayın Başkanım, fikri benimsemekle birlikte, düzenleme yerinin 657 sayılı Yasa olması gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü, bu yaptığımız düzenlemeler, hizmet akdiyle çalışanlarımız için olduğu için, bu düzenleme yerinin burası olmadığı kanaatindeyiz; bu nedenle katılmıyoruz.

BAŞKAN- Sayın Koç, konuşacak mısınız?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Çalışma koşulları nedeniyle sağlığı bozulan ya da meslek hastalığı türünden hastalıklara yakalanan memur statüsünde çalışanlar için bugüne kadar meslek hastalığı tanımı yapılmamış, çalışma koşulları için de bir standart oluşturulmamıştır. (Bilgisayar merkezleri, arşivler ve temizlik hizmetleri vb.) Bu alandaki boşluğun giderilmesi için önerilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 18. - 3146 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Bakanlık teşkilâtı ile bağlı kuruluşların ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının her türlü faaliyet ve işlemleriyle ilgili olarak teftiş, inceleme ve soruşturma işlerini yürütmek,"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 19. - 3146 sayılı Kanunun 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 15. - İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, Bakan adına aşağıdaki görevleri yapar:

a) Çalışma hayatı ile ilgili mevzuat çerçevesinde programlı veya program dışı teftiş, inceleme, soruşturma yapmak, gerekli önlemleri almak veya aldırmak.

b) Uluslararası sözleşmeler çerçevesinde iş yerlerinde uygulamaları incelemek ve izlemek.

c) Çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını izlemek.

d) Çalışma hayatı ile ilgili mevzuat çalışmaları yapmak, gerektiğinde, teftiş ve denetimler sonucunda, mevzuatın aksayan yönleri, uygulanabilirliği, sektörel bazda ilgili kurum ve kuruluşlarca alınması gereken önlemleri belirleyen Genel Değerlendirme Raporu hazırlamak.

e) Denetim sonuçlarına ilişkin istatistikleri tutmak, değerlendirmek ve yorumlamak.

f) Özel kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.

g) Müfettişlerin iş teftişi ile ilgili faaliyet ve işlemleriyle ilgili teftiş, inceleme ve soruşturmaları yürütmek.

h) Bakanlık makamı tarafından verilen benzeri işleri yapmak.

İş Teftiş Kurulu ve müfettişlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usulleri tüzük ile düzenlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Bayram Meral söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)

Aynı zamanda, şahsınız adına da söz istemiş olduğunuzdan, konuşma süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İş Teftiş Kurulu Başkanlığıyla ilgili 19 uncu madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bir eski müfettiş büyüğümüz, karşıdan, acaba, ne konuşacak diye gözüme bakıyor; ama, ben, özellikle şunu söylemek istiyorum: Ben, müfettiş arkadaşların ismini "ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranamayan insanlar" diye koymuştum; çünkü, hakikaten, müfettişler, ne işçiye yaranabilir ne de işverenlere yaranabilir.

Müfettişlerin çok ciddî sorunları, sıkıntıları vardır. Bir müfettiş düşünün; görev almıştır, çok sapa bir yere, ulaşımı çok zor olan bir yere teftişe gitmiştir. Öyle olacaktır; ne yapması lazım; işverenle birlikte yemek yemesi lazım. İşçiler, hemen oradan bakıp "sattı bizi" derler. Tersini yapsa, görevini hakkaniyet ölçüleri içerisinde yapsa, ondan sonra, işveren "altına arabayı verdim, yemeği de yedi; gitti, hakkımda rapor tuttu" der. İşte, müfettişlerin, hakikaten, işi bu kadar zordur.

Ayrıca, hiç bilemezsin, madenlerde bunu çok yaşadık; hatta, bir maden ocağındaki patlamada 18 işçinin öldüğü bir yerde müfettiş arkadaşları üzdüğümü de biliyorum; çünkü, bir müfettiş arkadaşım, o işyerine "çalışır" diye rapor vermişti. Tabiî, Allah, kimsenin başına vermesin, kimseye göstermesin, 18 insanı kaybetmiştik, onu seyrettikten sonra, biz de, biraz fazlasıyla arkadaşları incittik; ama, ondan sonra, arkadaşlarla konuştuğumda, kendilerinin de, bizim de ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koyduk.

Sayın arkadaşlarım, Sayın Bakanım; ben, en fazla iş kazası olan inşaat işkolunda çalıştım. Burada, müfettiş arkadaşlarımızın, yaptıkları işlerden sonuç alınabilmesi için, tuttukları raporların yaşama geçmesi gerekiyor. Şunu çok samimî ifade etmek istiyorum, hiç alınmaya gerek yok: İş Güvencesi Yasa Tasarısındaki, AK Partili arkadaşlarımızın işverenlerin yanındaki tutumundan, İş Yasasında uğranılan büyük kayıplardan sonra, acaba, iş müfettişleri, bu hükümet döneminde sağlıklı bir iş yapar mı, yapmaz mı diye ciddî endişelerim var. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. İş güvencesi büyük tahribata uğradıktan sonra, İş Yasasında birçok kayıp söz konusu olduktan sonra, kaçak işçi, yani, kayıtdışı işçi çalıştırma daha da arttı ve artacaktır. Burada, çok söyledik, devletin büyük kayıpları söz konusu olacaktır ve çalışan insanların büyük kayıpları söz konusu olacaktır; ama, bunu, bilerek, görerek yaptık ne yazık ki.

Şimdi, burada, hiç uzağa gitmeye gerek yok. Hepimiz bilmekteyiz ki, şu anda, asgarî ücretin altında işçi çalıştıran taşeronlar var. Neden iş bu noktaya geliyor; çünkü, örgütsüz toplumlarda bunun ötesi olamaz saygıdeğer milletvekilleri; örgütsüz toplumlarda budur. Eğer, biz, iş güvencesini sekteye uğratmasaydık -orada, geçmişte tanınan haklar- şu anda buradaki AK Partili birçok milletvekilinin oylarıyla kabul edilen bu yasa eğer tahribata uğramasaydı; burada, örgütlenme çok kolay olacaktı; burada, devletin büyük kazancı olacaktı; burada, çalışan işçinin büyük kazancı olacaktı; ama, bugün devletin de kaybı var. Nereden, devletin, kaybı var; değerli arkadaşlarım, bugün, 1 ay çalıştırılıyor, 10 gün ücret tahakkuk ettiriliyor, bordro tahakkuk ettiriliyor. Ne oluyor; 10 günlük, devlete, prim yatırıyor; 10 günlük, devlete, vergi yatırıyor; bunun 20 günü gitti. Bunu, şu anda sizler de biliyorsunuz, bizler de biliyoruz. Hiç uzağa gitmeye gerek yok, şu devlet dairelerinde, Başbakanlık da dahil olmak üzere... Sizin eseriniz değil değerli arkadaşlarım; bunu, dün de konuşuyorduk, sizden önce de vardı bunlar; ama, biz, bekliyorduk ki, bu yanlışlıkları ortadan kaldırırsınız; ama, siz de uyum sağladınız! Yani, benim hiç aklımın ucundan geçmezdi sizin IMF'ye boyun eğeceğiniz; IMF'nin ortaya koyduğu icraatlara "evet" diyeceğinizi hiç düşünmezdim. Çünkü, böyle konuşmuyordunuz, meydanlarda böyle konuşmuyordunuz. Biz, geçmişte diyorduk ki "ANAP gider, dertler biter" siz de diyordunuz ki "IMF gider, dertler biter." Geldiniz, IMF'yle öyle uyum sağladınız ki, sanki kırk yıllık arkadaş oldunuz; Allah muhabbetinizi artırsın!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, lütfen maddeye gelsin, IMF'yi karıştırmasın canım!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, madde bunun içinde.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bırakın canım yahu!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Senin kafan hep esnaf kafasına alışmış; bunları almıyorsa ben ne yapayım, gözünü seveyim! Yani, ne yapayım; senin kafan bu işi, sorunları almıyorsa, bir şey yapamam ki?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Anlıyorum!.. Anlıyorum!..

BAŞKAN - Sayın Meral, Genel Kurula hitap eder misiniz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ben senin yerinde olsam, hiçbir şey yapmam, dinlerim veya dinlemem.

Değerli arkadaşlarım, kaçak işçi çalıştıran yok mu; iftira mı ediyorum birilerine?! Vergi kaçıran yok mu; iftira mı ediyorum birilerine?! İşçinin kıdem tazminatını vermek istemeyenler, hileli iflas edenler yok mu; iftira mı ediyorum birilerine?! Siz bunları sanki bilmiyor musunuz! Meydanlarda bunları benden daha iyi anlatıyordunuz millete; şimdi nazar mı değdi size, ne oldu, neden konuşmuyorsunuz? Benden daha iyi izah ediyordunuz. Öyle güzel izah ettiniz ki, iktidar oldunuz; yani, bir marifetiniz var.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen niye iktidar olamadın?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - O marifeti niye göstermiyorsunuz değerli arkadaşlarım? Onu gösterin. "İşsize iş, aşsıza aş", vurgunculara, talancılara hesap soracağız" diye güzel güzel izah eden siz değil miydiniz; ne oldu size, nazar mı değdi?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Söylüyoruz...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, burada bir yasa tasarısını konuşuyoruz. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Tasarıya gelmiyorsunuz ki...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bırakmıyorsunuz ki...

Burada, müfettiş arkadaşlarımızın durumunu tartışıyoruz. Şimdi, bu ortamda işverenlere büyük prim verdiniz, onlar da size destek verdi. Ben müfettiş olsam veya siz müfettiş olsanız, o büyük işverenlerin işyerlerine hanginiz gideceksiniz ve onların hakkında tutanak tutacaksınız?! Sen hariç... Var mı o babayiğit?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Var, var...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Muhterem arkadaşlarım, burada konuştuğumuz bir insan var. Kim; devletin müfettişi. Bu adamın rahat icraat ifa etmesi için ne yapmak lazım; bunu tartışıyoruz. Bu gidebilecek mi şimdi? Size elini uzatan, size gönül veren, size destek veren bir işverenin işyerine gidecek, orada tutanak tutacak, ondan sonra da, biraz önce arkadaşımın dediği gibi, kendisini Van'da bulacak. Vallahi, tövbe; o müfettişin aklı varsa, tutanak tutmaz ve tutmuyor da. Tutanak tutuyor da ne oluyor değerli arkadaşlarım; tutuyor da hiçbir şey olmuyor. Kusura bakmasın Sayın Bakanım, o tutanaklar ya Bakanın ya Müsteşarın ya da Teftiş Kurulu Başkanının odasında bekliyor; bunu siz de konuşuyorsunuz. Şimdi, bunu yaşama geçirmek için ne yapmamız lazım değerli arkadaşlarım; o müfettiş arkadaşlarımızın serbest çalışmasını, özgürce çalışmasını ve tuttuğu doğru tutanakların icraatını yapmasını, faaliyete geçirmesini sağlamak lazım.

Şimdi, tutanak tuttun, her şey tamam; getirdin, rafta bekledi; kötü olduğun yanına kaldı. Bu müfettiş arkadaşlarımıza, geçmişte, biz de, bazı sözler söyledik; sonunda üzüldük. Bakıyorum, ben de, müfettiş olsam, hakikaten, bunun ötesinde bir şey yapamam. Onun için, benim Sayın Bakanımdan ricam şu: Acaba, şu ana kadar, müfettişlerin tuttuğu kaç tutanak raflarda bekliyor, müfettişlerin tuttuğu raporlardan ceza almış kaç işveren var ve bu tutanakları tutup da güçlü işverenlere toslayan müfettişler yerinde mi duruyor, bir başka yere mi gitmiş? Bunları hep birlikte yaşadık.

Değerli arkadaşlarım, sizin, tabiî, bu işin içinde olanınız var, olmayanınız var. Bizim işimiz buydu; bir eksiklik gördüğümüz zaman, bir yanlışlık gördüğümüz zaman, bunu Bakanlığımıza bildirirdik, Bakanlığımız da oraya müfettiş gönderirdi. Müfettiş tutanağı tutardı, ilgili makama verirdi; Yemen'e giden geri gelirdi, müfettişin verdiği rapor Bakanlık katından geri gelmezdi. O müfettiş, nasıl iş yapsın; gittiği yerde, bir daha, nasıl, tutanak tutsun da, kendisini, bir işverene karşı zor durumda bıraksın?!

Umuyorum ki, bütün bu olumsuzluklar geride kalır. Sayın Bakanım, bu konuda size büyük görevler düşmektedir. Yeni bir Müsteşar getirdiniz; o da tanıdığımız bir Valimizdir ve -geçmişteki Müsteşarımız yanlış yaptı demek istemiyorum- valiliğin farklı bir özelliği vardır, işin hemen sonuçlanmasını ister. Umuyorum ki, Sayın Valimiz, yani Müsteşarımız, o alışkanlığı, Müsteşarlıkta da devam ettirir ve vatandaşımız olan o garip insanları sömüren, onun sigorta primini yatırmayan, devletten vergi kaçıran, iş kazası geçirdiği zaman, gücünü kullanarak, o, kaza geçirmiş, sakat kalmış insanın hakkında yanlış rapor tutturan -bunların, burada canlı şahidiyiz, şahit olarak konuşuyoruz, kimseye iftira etmiyoruz- insanların üzerine gidilir ve o vatandaşlarımızın da elinden tutulur, bu tasarı maddesi de yaşama geçer, burada saygıdeğer milletvekillerimizin bu saatlerde harcadığı mesaileri de boşa gitmez; hem çalıştıran kendisine çekidüzen verir hem çalışan hakkını korur ve biz de vatandaşlarımıza sağlıklı bir yasa yapmanın, bunun sonucunu almanın mutluluğunu taşırız. Burada görev başta bizlere, ondan sonra Sayın Bakanımıza düşmektedir.

Bu olumsuzlukların bir daha tekerrür etmemesi dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Meral

Madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 19 uncu maddesi üzerinde söz aldım, sözü çok fazla uzatacak değilim. Az önce, bu kürsüden konuşan değerli milletvekilimiz Bayram Meral'in sözleri üzerine ben söz talebinde bulundum.

Ben, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında, yıllarca iş güvenliği müfettişi olarak görev yapmış olan bir arkadaşınızım. Burada, müfettişlerimizin görev yapamayacağı şeklindeki ya da böyle, siyasî mülahazalarla görevlerini yerine getiremeyeceği şeklindeki görüşler doğru değildir. Her dönemde iş müfettişleri görevlerini yapmışlardır. İçlerinde çok iyi tanıdığım, güvenilir arkadaşlarımız vardır ve her zaman olduğu gibi, bu dönemde de görevlerini rahatlıkla yerine getireceklerdir.

Geçtiğimiz günlerde, bu Mecliste çıkarmış olduğumuz İş Yasasında bu konu görüşülürken hepiniz hatırlayacaksınız- iş müfettişlerinin görevlerinin engellenmesi halinde verilecek ceza Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların önergesinde takriben 1,5 milyar lira idi; ama, bizim verdiğimiz önergeyle, iş müfettişlerinin görevlerinin engellenmesi halinde bu cezanın 5 milyar lira olmasını önerdik ve bu çıktı. Bizim bu konularda Cumhuriyet Halk Partisinden daha hassas davrandığımızı ifade etmek istiyorum. Müfettiş arkadaşlarımız görevlerini yapacaklardır, kimse bundan şüphe etmesin. Biz arkadaşlarımızın hepsine güveniyoruz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Kacır.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- Sayın Başkan "arkadaşlara güvenmiyoruz" demedik. Siyasî baskılar sonrası arkadaşlarımız iş yapamıyor. Tam tersine, onları koruduk burada Sayın Başkanım.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

ÜNAL KACIR (İstanbul)- Siz 1,5 milyar dediniz, biz 5 milyara çıkardık.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- 10 milyardan 5 milyara düşürdün, Allah'tan kork!

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 20. - 3146 sayılı Kanunun 20 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 20- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının merkez kuruluşundaki yardımcı birimleri şunlardır:

a) Personel Dairesi Başkanlığı.

b) İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığı.

c) Bilgi İşlem Daire Başkanlığı.

d) Savunma Sekreterliği.

e) Özel Kalem Müdürlüğü."

BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 21. - 3146 sayılı Kanunun 22 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

"Bilgi İşlem Daire Başkanlığı

MADDE 22/A. - Bilgi İşlem Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatının tüm hizmet ve işlemlerinin, hızlı, etkin ve verimli bir biçimde yürütülmesini sağlayacak otomasyon çalışmaları yapmak ve koordinasyonu sağlamak.

b) Bilgi işlem çalışmaları için gerekli iş akış ve organizasyonunu düzenlemek, standart ve yöntemleri belirlemek, gerekli analiz ve tasarım çalışmalarını yapmak.

c) Uygulama programları geliştirerek test etmek, işletime almak ve ihtiyaçlar doğrultusunda güncelleştirilmesini sağlamak, bilgisayar donanım, yazılım ve iletişim alt yapısının sürekli çalışabilirliğini sağlamak.

d) Performans artırıcı faaliyetlerde bulunmak.

e) Bilgilerin ihtiyaç duyulacak kişi ve birimlere iletilmesini sağlamak, bu amaçla gerekli çalışma ve işlemleri yapmak.

f) Bakanlığın ihtiyaç duyduğu istatistiki verilerin yorumlanması ve yayına hazırlanması için gerekli çalışmaları yapmak.

g) Bağlı ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının bilgi işlem sistemleriyle gerekli koordinasyonu sağlamak.

h) Bakanlığın merkez ve taşra kuruluşlarının haberleşme ve her çeşit elektronik sistemlerinin temin, tesis, bakım ve onarımlarının esaslarını belirlemek amacıyla projeler hazırlamak veya hazırlatmak, gerekli görülen hallerde bakım onarım işlerini yapmak veya yaptırtmak.

i) Bakanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 22. - 3146 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna bir fıkra eklenmiştir.

"Çalışma Meclisi;

Bakanın veya Bakanlık Müsteşarının başkanlığında, İş Teftiş Kurulu Başkanı, Çalışma Genel Müdürü, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanı, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürü, bakanlıklardan ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından iştirak edecek birer temsilciden,

Üniversitelerin iş hukuku, sosyal ekonomi,çalışma ekonomisi, sosyal siyaset, iş fizyolojisi, iş sağlığı ve güvenliği ve gündemindeki konularla ilgili dallardan Yükseköğretim Kurulunca seçilecek beş öğretim üyesinden,

İşveren sendikaları konfederasyonlarından üç, işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından birer, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonundan üç, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden üç temsilci ile gündemindeki konularla ilgili olarak çağırılan kamu ve özel kurum ve kuruluşları ile meslek odaları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden,

Meydana gelir.

Çalışma Meclisi yılda en az bir defa toplanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral söz istemiştir.

Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar [!])

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 22 nci maddeyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir konuyu, müsaade ederseniz, arz etmek istiyorum: Biraz önce sayın konuşmacı, benim söylemek istediğimi çok iyi bilmesine rağmen, biraz Karadeniz havası estirdi; canı sağ olsun. Biz, her zaman müfettiş arkadaşlarımızın daha rahat çalışabilmeleri için, özgürce çalışabilmeleri için, baskılardan uzak kalmaları için üzerimize düşeni yaptık ve yapıyoruz. Otuz yıllık hizmet sürem içerisinde hep onların yanında oldum; yeri geldi, eleştirdiğim de oldu. Biz diyoruz ki, AK Parti İktidarı müfettişlere baskı yapmasın, işlerini rahat görsünler; özü budur; bu birincisi.

İkincisi: Bu 22 nci maddeyle ilgili bir talebimiz oldu; hem Komisyon hem Bakanımız hem de Grup Başkanvekiliniz anlayışınız gösterdi; biraz sonra okunacaktır; çok teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar[!])

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

22 nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının Çalışma Meclisi başlıklı 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci satırında yer alan "işveren sendikaları konfederasyonlarından üç, işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından birer" ibaresinin "işveren sendikaları konfederasyonlarından üç, en fazla üyeye sahip işçi sendikaları konfederasyonundan iki, diğer işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyolarından birer" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Oğuz Oyan

Eyüp Fatsa

 

Ankara

İzmir

Ordu

 

Tevfik Ziyaeddin Akbulut

 

Mehmet Fehmi Uyanık

 

Tekirdağ

 

Diyarbakır

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 222 sıra sayılı yasa tasarısının 22 nci maddesinin birinci fıkrasının son paragrafında yer alan "işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından birer" ibaresinin, "işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından, temsil oranlarına göre en çok iki en az bir" biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bayram Ali Meral

M. Cevdet Selvi

İzzet Çetin

 

Ankara

Eskişehir

Kocaeli

 

Güldal Okuducu

 

Yakup Kepenek

 

İstanbul

 

Ankara

 

BAŞKAN - Son ve maddeye en aykırı önergeyi okutuyorum...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, özür dilerim. Önergeyi geri çekiyoruz. Daha önceki, Grup Başkanvekillerinin ortaklaşa verdiği önergeyi destekliyoruz.

Arz ederim.

BAŞKAN - Divana iletilmedi henüz.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Arz ettim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum Sayın Meral.

Son ve en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci Kısımdaki 22 nci maddeyle değiştirilen 3146 sayılı Yasanın Çalışma Meclisi başlıklı 12 nci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendine "TOBB'dan üç" ifadesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ifadenin metne eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Enis Tütüncü

İzzet Çetin

Haluk Koç

 

Tekirdağ

Kocaeli

Samsun

 

Oğuz Oyan

 

Bayram Ali Meral

 

İzmir

 

Ankara

 

"Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğinden birer"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESİGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Gerekçeyi okutalım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Çalışma Meclisinin hem bileşenleri bakımından hem de temsil edilen toplumsal kesimler bakımından demokratik ve işler bir meclis olarak düşünülmelidir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının Çalışma Meclisi başlıklı 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci satırında yer alan "işveren sendikaları konfederasyonlarından üç, işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından birer" ibaresinin "işveren sendikaları konfederasyonlarından üç, en fazla üyeye sahip işçi sendikaları konfederasyonundan iki, diğer işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından birer" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                         Salih Kapusuz

                                (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

En fazla üyeye sahip işçi konfederasyonunun bir fazla üyeyle temsilinin sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 23. - 3146 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Yurt dışı sürekli göreve, yurt dışı işçi hizmetleri uzmanları, yurt dışında görevlendirmeye ilişkin mevzuat gereğince yapılan sınav-larda başarılı olup, yurt dışında en az üç yıl sürekli kadrolarda görev yaptıktan sonra Bakanlık ya da bağlı kuruluşlarla bağlı kuruluşun ilgili kuruluşları kadrolarında çalışanlar ile Bakanlık merkez teşkilâtında genel müdür ya da daha üst görevlerde bulunanlar bu görevlerde en az iki tam yıl çalışmış olmak kaydıyla çıkarılacak yönetmelik ile belirlenen esaslar dahilinde ataşe yardımcısı, ataşe, müşavir yardımcı-sı veya müşavir unvanlarıyla atanabilirler. Yurtdışı görev süresi dört yıldır. Yurt dışı kadrolarına atanacakların, atanma tarihinde yönetme-likte belirtilen yabancı dillerin birinden en az (C) düzeyinde geçerli Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı puanına sahip olması zorunludur. Ancak, Türk dilinin kabul gördüğü ülkelere sürekli göreve atanma durumunda dil sınavı şartı aranmaz. Yurt dışı atamalarına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 24. - 3146 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 30. - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşları şunlardır:

1. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı,

2. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi

3. Ereğli Kömür-Havzası Amele Birliği Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı,

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 25. - 3146 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bakanlık bağlı kuruluşları ile bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının kanunlarındaki atamaya ilişkin hükümler saklıdır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 26. - 3146 sayılı Kanuna 36 ncı maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde başlığıyla birlikte eklenmiştir.

"Bazı görevlere atamalarda aranacak şartlar

MADDE 36/A. - Bakanlık merkez teşkilatında, çalışma uzmanı ve yurt dışı işçi hizmetleri uzmanı, merkez ve taşra teşkilatında iş sağlığı ve güvenliği uzmanı çalıştırılabilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartlara sahip, Bakanlığın ihtiyaç duyduğu alanlarda en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş ve sınavın açıldığı tarihte otuzbeş yaşından gün almamış olanlar arasında yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda başarılı bulunanlar çalışma uzman yardımcısı, yurt dışı işçi hizmetleri uzman yardımcısı ve iş sağlığı ve güvenliği uzman yardımcısı kadrolarına atanırlar.

Uzman yardımcılarında aranacak nitelikler, seçilme usul ve esasları ile diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 27. - 3146 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna bir fıkra eklenmiştir.

"Bakanlık, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezinin verimliliğini sağlamak üzere, Maliye Bakanlığının görüşünü alarak hazırlanacak bir yönetmelikle döner sermaye işletmeleri kurabilir. Döner sermaye kuruluşlarının her birinin kuruluş sermayesi üçyüz milyon Türk Lirasıdır."

"Döner sermaye işlemleri, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununa, ve iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hayati tehlike arz eden konularda 832 sayılı Sayıştay Kanununun vize ve tescil hükümlerine tabi değildir."

"İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesinin faaliyet alanına giren mal ve hizmetler ile ticari malların satışından elde edilecek brüt kârın, kurumlar vergisi ayrıldıktan sonra kalan kısmının en çok %50 si fiilen çalışan ve işletme kârının artışına katkıda bulunan personele; hazırlanacak yönetmelikte belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde dağıtılır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

27 nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci Kısmına 27 nci maddeye aşağıdaki ifadenin metne eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Enis Tütüncü

İzzet Çetin

Haluk Koç

 

Tekirdağ

Kocaeli

Samsun

 

Oğuz Oyan

 

Bayram Ali Meral

 

İzmir

 

Ankara

 

"Personele yapılacak eködeme;

4857 sayılı İş Kanununun 101 inci maddesindeki cezalar hariç, bu kanun uyarınca tahakkuk ve tahsil olunan idarî para cezaları, 854 sayılı Deniz İş Kanununun ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla, Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun uyarınca tahsil olunan idarî para cezaları ve benzeri türü kurum gelirlerinden Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezinde görev yapan kadrolu ve sözleşmeli personele en yüksek devlet memuru aylığının (ekgösterge dahil) brüt tutarının yüzde 200'ünü geçmemek üzere eködeme ve her yıl kurumun memur statüsündeki kadrolu personeline asgarî ücretten az olmamak kaydıyla kendi aylıkları (gösterge ve ekgösterge dahil) tutarında iki ikramiye verilir.

Yapılacak eködemeden Damga Vergisi hariç başka vergi, resim ve harç kesintisi yapılmaz. Eködeme tutarları dağıtım usul ve esasları Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN -İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 27 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Agâh Kafkas

M. Ergün Dağcıoğlu

 

Ordu

Çorum

Tokat

 

Mehmet Fehmi Uyanık

 

Halil Özyolcu

 

Diyarbakır

 

Ağrı

 

"İş sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi dönersermaye gelirlerinin brüt tutarının % 30'u Bakanlığa açılacak bir hesaba yatırılır. Bu hesaptan, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Araştırma Merkezinde görev yapan kadrolu personele eködeme yapılır.

Eködemenin miktarı, en yüksek devlet memuru aylığının (ekgösterge dahil) % 150'sini geçemez. Eködeme, görev yapılan birim ve iş hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü gibi kriterler esas alınarak belirlenir."

BAŞKAN - Son ve maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 27 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna "Dönersermaye işletmeleri kamu tüzelkişiliğini haizdir" ibaresinin eklenmesini, maddede geçen % 50 oranının % 30 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Eyüp Fatsa

Mahfuz Güler

 

Ankara

Ordu

Bingöl

 

Agâh Kafkas

 

M. Necati Çetinkaya

 

Çorum

 

Elazığ

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu dönersermaye işletmelerinin mal ve hizmet üretimini artırmak, verimli faaliyet göstermelerini sağlamak üzere, işletmelerle ortaklık kurabilmeleri gereklidir. Dönersermaye işletmelerinin ortaklıklar kurabilmesi için kamu tüzelkişiliğini haiz olmaları gereklidir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 27 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                             Eyüp Fatsa

                                (Ordu) ve arkadaşları

"İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi döner sermaye gelirlerinin brüt tutarının % 30'u Bakanlıkça açılacak bir hesaba yatırılır. Bu hesaptan, Bakanlık Merkez ve taşra teşkilatı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Araştırma Merkezinde görev yapan kadrolu personele ek ödeme yapılır.

Eködemenin miktarı, en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 150'sini geçemez. Ek ödeme, görev yapılan birim ve iş hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü gibi kriterler esas alınarak belirlenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, olumlu görüşümüzle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Personelin performans ve verimliliğinin artırılması, nitelikli personel istihdamının sağlanması ve muhafazası için verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Üçüncü önergeyi işleme koymayacağız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Neden koymuyorsunuz efendim?

BAŞKAN - İkinci önerge kabul edildiği için, üçüncü önergeyi işleme koymuyorum.

27 nci maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, maddedeki "bir fıkra eklenmiştir" ibaresini, kabul edilen önergeler doğrultusunda "iki fıkra eklenmiştir" olarak düzeltiyor ve yine kabul edilen önergeler doğrultusunda 27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 28. - 3146 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1. - A) İş ve hizmetin gerektirdiği hallerde bağlı kuruluşların ve bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının personeli Bakanlıkta görevlendirilebilir.

B) Bakanlıkça bu Kanuna göre yapılacak işlemler, internet de dahil her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamı ve benzeri araçlar üzerinden yapılabilir ve arşivlenebilir. Elektronik ortamda bilgi ve belge istenebilir veya bilgi ve belge verilebilir.

Elektronik ortamda bilgi ve belge alınıp verilmesi ve arşivleme konularına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Ancak, 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İkinci Kısımdaki 28 inci madde ile 3146 sayılı Kanuna eklenen ek madde 1'in (A) bendinde "...hallerde bağlı kuruluşların" ifadesinden sonra gelen aşağıdaki ifadenin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Oğuz Oyan

İzzet Çetin

Enis Tütüncü

 

İzmir

Kocaeli

Tekirdağ

 

Bayram Meral

 

Ali Topuz

 

Ankara

 

İstanbul

 

"...A) ...bağlı kuruluşların ilgili kuruluşlarının"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, önergeniz hakkında konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Gerekçeyi okutun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurum çalışanları ile bağlı ve ilgili kurumlardan görevlendirilen personel arasındaki çalışma koşulları ve ücret farklılıkları nedeniyle çalışma barışını olumsuz etkilediğinden, ilgili kuruluşlardan Bakanlıkta personel görevlendirilmesi yoluna gidilmemelidir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 29. - 3146 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 9. - A) Yurt dışında sürekli görevlendirmeye ilişkin mevzuat gereğince yapılan sınavlarda başarılı olanlardan, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce yurt dışında en az üç yıl sürekli kadrolarda görev yapan ve halen Bakanlık ya da bağlı kuruluşlarla bağlı kuruluşun ilgili kuruluşları kadrolarında çalışan personel ile bu sınavlarda başarılı olmuş ve halen yurt dışında görev yapan personel, son iki yıl içinde olumlu sicil almış olmak koşuluyla yurt dışı işçi hizmetleri uzmanlığına hak kazanırlar.

B) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler ile Sosyal Güvenlik Kurumunda ihdas edilen daire başkanlıklarının çalışma usul ve esaslarına ilişkin yönetmelikler, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Bakanlıkça çıkarılır.

Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar mevcut tüzük ve yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

C) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezi Döner Sermaye İşletmesinin hukukî varlığı en geç iki yıl içinde İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesinin kurulmasıyla sona erer, aynî ve nakdî mal varlığı "İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesi"ne intikal eder.

D) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kadro ve görev unvanları değişmeyenler, yeni kadrolarına atanmış sayılırlar.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında, Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürü,Genel Müdür Yardımcısı (Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü), Daire Başkanı (Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü) kadro unvanlı görevlerde bulunanların görevleri, bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bunlar en geç bir yıl içerisinde durumlarına uygun boş kadrolara atanırlar. Atama işlemi yapılıncaya kadar Kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilirler. Bunlar, yeni bir kadroya atanıncaya kadar, eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde, aradaki fark giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tâbi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.

E) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Bakanlık merkez ve taşra birimlerinde en az beş yıl fiili hizmeti bulunan ve eğitim durumları ile diğer koşulları uygun personel, Bakanlıkça açılacak ilk çalışma uzman yardımcılığı, yurt dışı işçi hizmetleri uzman yardımcılığı ve iş sağlığı ve güvenliği uzman yardımcılığı yarışma sınavlarına, sınavın açıldığı tarihte kırk yaşını doldurmamış olmaları kaydıyla girebilirler. Açılacak ilk yarışma sınavlarına başvurmayanlar veya başvurdukları halde her ne sebeple olursa olsun girmeyenler bu haklarını kaybeder."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Yakın ve Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezi

Teşkilat Kanunu ile İlgili Değişiklikler

MADDE 30. - 27.2.1960 tarihli ve 7460 sayılı Yakın ve Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezi Teşkilat Kanununun adı "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi Teşkilat Kanunu" ve bu Kanunda geçen "İcra Vekilleri Heyeti" ibaresi "Bakanlar Kurulu", "Çalışma Vekaleti" ibaresi "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı", "Çalışma Vekili" ibaresi "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı", "Yakın ve Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezi" ibaresi "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi", "Eğitim Merkezi" ibaresi "Eğitim ve Araştırma Merkezi", "Öğretmenler Kurulu" ibaresi "Danışma Kurulu", "Eğitim Merkezi Müdürü" ibaresi "Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkanı" ve "Eğitim Merkezi Müdür Muavini" ibaresi "Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Tokat Milletvekili Resul Tosun söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Tosun.

RESUL TOSUN (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Yakın ve Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezi Teşkilatı, 1955 yılında, ILO'nun desteğiyle İstanbul'da kurulmuş, 1960'ta yönetim Türk hükümetine devredilmiş, 1972 yılına kadar İstanbul Üniversitesinde eğitim faaliyetlerini sürdürmüş, 1972 yılında, ILO desteğini çektikten sonra, bu teşkilat Ankara'ya intikal ettirilmiş, 1985 yılında bir reorganizasyona gidilmiş ve bu tarihte, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlanmış, o tarihten bugüne kadar da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgi alanına giren tüm konularda eğitim faaliyeti vermiş, dolayısıyla "Yakın ve Orta Doğu" ismiyle ilgisi kalmadığı için de, bugün, isminin değiştirilmesini ihtiva eden bir maddeyi tartışıyoruz.

Benim bu maddede söz almamın asıl sebebi ise "Yakın ve Orta Doğu" isminin geçmesine binaen, müsaadenizle, 16 ncı maddede görevleri sayılan Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğüne gönderme yaparak birkaç söz söylemek istiyorum.

Ülkemizdeki işsizliğin, insanlarımızı, maalesef, yurtdışında çalışmaya ittiğini hepimiz biliyoruz ve yurtdışındaki işçiler anıldığı zaman da, genellikle -yoğun nüfus burada bulunduğu için- Avrupa'daki işçilerimiz aklımıza gelmektedir. Avrupa'daki işçilerimizin sosyal hakları üzerinde hükümetlerimiz, elçiliklerimiz, aslında, bugüne kadar, gerekli çalışmaları fazlasıyla yapmışlar ve yapmaktadırlar. Yapmamış olsalar dahi, Avrupa şartlarında işçilerimizin sosyal haklarının, Türkiye'deki işçilerimizden daha iyi olduğu da bilinen bir gerçektir. Hatta, Avrupa'daki işsiz Türk vatandaşlarımızın dahi, Türkiye'de çalışan işçi vatandaşlarımızdan daha iyi şartlarda yaşadıklarını yine çok iyi biliyoruz. Hatta, bazı ülkelerde, işsiz vatandaşlarımızın aldıkları işsizlik ücretinin, Türkiye'de çalışan genel müdürlerin ücretlerinden, maaşlarından dahi yüksek olduğunu biliyoruz.

Bununla birlikte, kaçak çalışan işçilerle ilgili sorunlar var; fakat, asıl sorunumuz, Yakın ve Ortadoğu'daki işçilerimizin sorunudur. Bugün, Rusya'da, Türk cumhuriyetlerinde ve Arap ülkelerinde, bir şekilde oraya gitmiş ve çalışmakta olan Türk işçilerinin hemen hemen hiçbirisinin, maalesef, herhangi bir sosyal hakkı ve güvenliği yoktur. Yine maalesef, hükümetlerimiz, bugüne kadar, Yakın ve Ortadoğu'daki işçilerimizin haklarını teminde gerekli çalışmayı göstermiş değillerdir. Oralara giden işçilerimizin, vize alımından tutun, ikametlerini, oradaki çalışma şartlarını, hatta kendi ülkemize giriş çıkışlarında dahi karşılaştıkları zorlukları hatırlayacak olursak, aslında, bu, Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılan görev alanlarının altını çizmek gerekiyor. Hele, yurtdışında, özellikle Ortadoğu ve Yakındoğu'da çalışan işçilerimiz, çoğu yerde kefalet sistemiyle çalıştıklarından, kölelikten daha beter bir muameleye maruz kaldıkları ve bu insanlarımızın da maalesef, devletimizin sosyal güvenlik, sosyal devlet anlayışından yola çıkarak, güvenlik şemsiyesinden yoksun olduklarının altını çizmek ve tutanaklara geçirmek için bu konuşma hakkını aldım.

İnsanımız, onca ezayı ve cefayı, vize alırken, gümrüklerden geçerken, o bölgelerde kefillerinin emri altında, âdeta köle gibi çalışırken "viran olası hanede evladü ıyal var" mantığından hareketle, onurlarını ayak altına alma pahasına, bu sıkıntılara göğüs germektedirler.

Ben, 16 ncı maddede görevlerini saydığımız Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, Yakın ve Ortadoğu'daki işçilerimizin sorunlarıyla da yakından ilgilenecek görevleri ihtiva ettiğinin altını çiziyor ve bu bölgedeki işçilerimizin sorunlarının tutanaklara geçmesi amacıyla bu konuşmayı yaptığımı belirtiyor; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tosun.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 31. - 7460 sayılı Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 1. - Bu Kanunun amacı; çalışma hayatı ve sosyal güvenlik konularında, ulusal ve uluslararası düzeyde eğitim, araştırma, inceleme, yayın, dokümantasyon ve danışmanlık faaliyetlerinde bulunmak amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezinin kurulmasına, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 32. - 7460 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Bakanlık, bağlı kuruluşlar ile bağlı kuruluşun ilgili kuruluşlarının personeli ile özel veya kamu sektöründe faaliyet gösteren işyerlerindeki işçi, işveren veya yönetici personelin eğitimlerini sağlamak amacıyla; çalışma hayatı, sosyal güvenlik, işçi işveren ilişkileri, iş sağlığı ve güvenliği, işyeri hekimliği, toplam kalite yönetimi, iş teftişi, istihdam, verimlilik, iş piyasası etütleri, ergonomi, çevre, ilk yardım, iş istatistikleri ve benzeri konularda eğitim programları hazırlamak, seminerler düzenlemek ve bu konular ile ilgili araştırmalar yapmak,"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 33. - 7460 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 8. - Danışma Kurulu, Bakanın görevlendireceği Müsteşar Yardımcısının başkanlığında, Başkan, Çalışma Genel Müdürlüğü, Dış İlişkiler ve Yurt dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünden en az genel müdür yardımcısı düzeyinde birer temsilci, İş Teftiş Kurulu Başkanının görevlendireceği bir baş iş müfettişi, Bakanlık Personel Dairesi Başkanı, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Koordinasyon Daire Başkanı, Sosyal Sigortalar Kurumu Sigorta İşleri Genel Müdür Yardımcısı, Sosyal Sigortalar Kurumu Sağlık İşleri Genel Müdür Yardımcısı, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdür Yardımcısı, Türkiye İş Kurumu Genel Müdür Yardımcısı ile üniversitelerin iş hukuku, sosyal politika, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili dallarında çalışanlar arasından Yükseköğretim Kurulunca görevlendirilecek iki öğretim üyesinden oluşur.

Danışma Kurulunun çalışma usul ve esasları Eğitim ve Araştırma Merkezinin teklifi ve Bakanlığın onayı ile çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 34. - 7460 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 9. - Danışma Kurulunun görevleri şunlardır:

a) Eğitim ve Araştırma Merkezi ile ilgili yönetmelikler hakkında görüş bildirmek,

b) Eğitim ve Araştırma Merkezinin eğitim, araştırma, danışmanlık, yayın ve diğer faaliyetlerini yönlendirmek,

c) Eğitim ve Araştırma Merkezinin yıllık faaliyetlerini değerlendirmek,

d) Eğitim ve Araştırma Merkezinin çalışmalarının etkinliğini artırıcı önerilerde bulunmak."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 35. - 7460 sayılı Kanunun 12 nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Eğitim ve Araştırma Merkezinde çalışma ve sosyal güvenlik eğitim uzmanı çalıştırılabilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen şartlara sahip, merkezin ihtiyaç duyduğu alanlarda en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş ve sınavın açıldığı tarihte otuzbeş yaşından gün almamış olanlar arasında yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda başarılı bulunanlar çalışma ve sosyal güvenlik eğitim uzman yardımcılığı kadrolarına atanırlar.

Çalışma ve sosyal güvenlik eğitim uzman yardımcılarında aranacak nitelikler, seçilme usul ve esasları ve diğer hususlar yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 36. - 7460 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 3. - A) Yakın ve Orta Doğu Çalışma ve Eğitim Merkezi Müdürü ile Yakın ve Orta Doğu Çalışma ve Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı kadro unvanlı görevlerde bulunanların görevleri, bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bunlar en geç bir yıl içerisinde durumlarına uygun boş kadrolara atanırlar. Atama işlemi yapılıncaya kadar kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilirler. Bunlar, yeni bir kadroya atanıncaya kadar, eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde, aradaki fark giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tâbi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.

B) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Yakın ve Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezinde en az beş yıl fiili hizmeti bulunan ve eğitim durumları ile diğer koşulları uygun personel, Eğitim ve Araştırma Merkezince açılacak ilk Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim Uzman Yardımcılığı yarışma sınavlarına, sınavın açıldığı tarihte kırkr yaşını doldurmamış olmaları kaydıyla girebilirler. Açılacak ilk yarışma sınavlarına başvurmayanlar veya başvurdukları halde her ne sebeple olursa olsun girmeyenler bu haklarını kaybederler.

C) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kadro ve görev unvanları değişmeyenler, yeni kadrolarına atanmış sayılırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

Bazı Kanunlar ile Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yapılan Değişiklikler

BİRİNCİ BÖLÜM

Devlet Memurları Kanununda Yapılan Değişiklikler

MADDE 37. - 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;

a) 36 ncı maddesinin "Ortak Hükümler" bölümünün A/11 numaralı bendine "Özürlüler Uzman Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Uzman Yardımcıları, Çalışma Uzman Yardımcıları, Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Uzman Yardımcıları, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman Yardımcıları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim Uzman Yardımcıları", "Özürlüler Uzmanlığına" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Uzmanlığına, Çalışma Uzmanlığına, Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Uzmanlığına, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim Uzmanlığına",

b) "Zam ve tazminatlar" başlıklı 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar" bölümünün "A- Özel Hizmet Tazminatı" bendinin;

1- (h) alt bendine "Devlet Bütçe Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Uzmanları, Çalışma Uzmanları, Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Uzmanları, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları,"

2- (i) alt bendine "Özürlüler Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim Uzmanları",

c) (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin (1/b) bendine "Avrupa Birliği Genel Sekreteri" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı", (1/d) bendine "Avrupa Birliği Genel Sekreter Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı", (1/h) bendine, "Maliye Bakanlığı Devlet Bütçe Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere, "Sosyal Güvenlik Uzmanları, Çalışma Uzmanları, Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Uzmanları, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim Uzmanları",

d) (II) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin (2) numaralı bendine "Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Daire Başkanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Kurumu Daire Başkanları (Ana ve Yardımcı Hizmet Birimi)", "Üniversite Genel Sekreteri" ibaresinden sonra gelmek üzere, "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkanı",

e) (IV) Sayılı Makam Tazminatı cetvelinin 2 nci sırasına "Avrupa Birliği Genel Sekreteri" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı", (5/c) bendine "Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Daire Başkanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik Kurumu Daire Başkanları (Ana ve Yardımcı Hizmet Birimi)", (5/d) bendine "Kurum Başkanlığı" ibaresinden sonra gelmek üzere "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi",

İbareleri eklenmiş ve II Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin (5) numaralı bendinde yer alan, "Yakın ve Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezi Müdürü" ibaresi "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.24

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.37

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - 107 nci Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum.

222 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/294) (S. Sayısı: 222) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 37 nci maddesini okumuştuk.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

37 nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 37 nci maddesinin (e) bendinin birinci satırında yer alan "2 nci sırasına" ibaresinin "3 üncü sırasına", "Avrupa Birliği Genel Sekreteri" ibaresinin, "Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Eyüp Fatsa

Mahfuz Güler

 

Ankara

Ordu

Bingöl

 

Agâh Kafkas

 

M. Necati Çetinkaya

 

Çorum

 

Elazığ

 

BAŞKAN - İkinci ve en aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 37 nci maddesinin (c) bendinin ilk satırında yer alan "(1/b)" ibaresinin "(1/c)" olarak, "Avrupa Birliği Genel Sekreteri" ibaresinin "Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Eyüp Fatsa

Mahfuz Güler

 

Ankara

Ordu

Bingöl

 

Agâh Kafkas

 

M. Necati Çetinkaya

 

Çorum

 

Elazığ

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, olumlu görüşümüzle, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ekgöstergesi 7600 olarak öngörülen Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanının ekgöstergesinin, hiyerarşi bakımından bakanlık müsteşarı ekgöstergesinin altında olması gerektiğinden değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 37 nci maddesinin (e) bendinin birinci satırında yer alan "2 nci sırasına" ibaresinin "3 üncü sırasına", "Avrupa Birliği Genel Sekreteri" ibaresinin, "Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                         Salih Kapusuz

                                (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun görüşle, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bakanlık Müsteşarı ile Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı arasında özlük haklarının tespiti bakımından ve hiyerarşik yönden dengenin sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde

Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları

Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve

Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin

Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile İlgili Değişiklikler

MADDE 38. - 27.9.1984 tarihli ve 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 16 ncı maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.

"l) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşları görev, yetki ve sorumlulukları dikkate alınarak başkanlık şeklinde teşkilatlandırılabilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 39. - 3046 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Yükseköğretim Kurulu ve bu Kurula bağlı olanlar ile Sosyal Güvenlik Kurumunun ilgili kuruluşları hariç ilgili kuruluşların genel müdürlük şeklinde teşkilatlandırılmaları esastır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

40 ıncı maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Genel Kadro ve Usulü Hakkında

Kanun Hükmünde Kararname ile İlgili Değişiklikler

MADDE 40. - a) Bu Kanuna ekli (1) sayılı listelerde gösterilen kadrolar ihdas edilerek, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I)sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmiş ve ekli (2) sayılı listelerde yer alan kadrolar iptal edilerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerinden çıkarılmıştır.

b) Ekli (3) sayılı listede gösterilen kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvele Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı bölümü olarak eklenmiştir.

c) 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde geçen "Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürü" ibaresi "Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürü" olarak, "Yakın ve Orta Doğu Çalışma Eğitim Merkezi" ibaresi, "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi" olarak değiştirilmiş ve ekli (4) sayılı listede gösterilen kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli III sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi bölümüne eklenmiş, ekli (5) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

41 inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

Çeşitli ve Son Hükümler

MADDE 41. - a) 9.1.1985 tarihli ve 3146 sayılı Kanunun; 8 inci maddesinin (b) bendi, 10 uncu maddesi, 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrası ile anılan Kanuna ekli "1 Sayılı Cetvel" de Bakanlığın ana hizmet birimleri arasında yer alan "Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü" ibaresi,

b) 27.2.1960 tarihli ve 7460 sayılı Yakın ve Orta-Doğu Çalışma Eğitim Merkezi Teşkilat Kanununun 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesinin (c) ve (d) bentleri, 11 inci maddesinin ikinci fıkrası ile bu Kanunda geçen "öğretmen" ve "öğretmen yardımcıları" ibareleri,

Yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

41 inci madde üzerinde, 3 adet önerge vardır; önergeleri, geliş sırasına göre okutacağım.

Sayın milletvekilleri, ilk iki önerge aynı mahiyettedir; bu nedenle, ayrı ayrı okutacağım; birlikte işleme alıp, iki önerge sahibine de söz vereceğim ve birlikte oylayacağım.

Şimdi, birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 41 inci maddesine aşağıdaki ifadenin ikinci fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

N. Gaye Erbatur

Bayram Meral

Enis Tütüncü

 

Adana

Ankara

Tekirdağ

 

Ali Kemal Deveciler

 

Ramazan Kerim Özkan

 

Balıkesir

 

Burdur

 

d) 2451 sayılı Kanunun 2 sayılı cetvelindeki "Bakanlık müfettişleri (Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları ve Bankalar Yeminli Murakıpları dahil)" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 41 inci maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nükhet Hotar Göksel

Turhan Çömez

Resul Tosun

 

 

İzmir

Balıkesir

Tokat

 

 

Zülfü Demirbağ

 

Maliki Ejder Arvas

 

 

Elazığ

 

Van

 

 

d) 2451 sayılı Kanunun 2 sayılı cetvelinde yer alan "Bakanlık müfettişleri (Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları ve Bankalar Yeminli Murakıpları dahil)" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutacağım, en aykırı önerge olduğundan okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesine aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Agâh Kafkas

Abdullah Erdem Cantimur

 

Ankara

Çorum

Kütahya

 

Soner Aksoy

 

İdris Naim Şahin

 

Kütahya

 

İstanbul

 

c) 25.6.2003 tarih, 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Kurum, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşu olup," ibaresi, "Kurum, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşu olan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının ilgili kuruluşu olup," şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, görüşmekte olduğumuz maddenin başında "dördüncü kısım" diye ifade ediliyor, "beşinci kısım" olacak, evvela onu belirteyim.

Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bakanlığın bağlı kuruluşu olarak yapılandırılan Sosyal Güvenlik Kurumunun ilgili kuruluşları arasına Türkiye İş Kurumunun da dahil edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu nedenle, ayrı ayrı okutup, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 41 inci maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                Nükhet Hotar Göksel

                                (İzmir) ve arkadaşları

d) 2451 sayılı Kanunun 2 sayılı cetvelinde yer alan "Bakanlık Müfettişleri (Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları ve Bankalar Yeminli Murakıpları dahil)" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Diğerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 41 inci maddesine aşağıdaki ifadenin ikinci fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                     N. Gaye Erbatur

                                (Adana) ve arkadaşları

d) 2451 sayılı Kanunun 2 sayılı cetvelindeki "Bakanlık müfettişleri (Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları ve Bankalar Yeminli Murakıpları dahil" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge sahipleri konuşacaklar mı, gerekçeyi mi okutayım?

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Daha önceki iş kanunları gibi 4857 sayılı İş Kanununa göre, iş müfettişleri çalışma hayatının devlet adına denetim ve teftişiyle görevlidir. 5690 sayılı Kanun ile onanan 1950 tarihli "Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki 81 Sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi" ne göre, iş müfettişlerinin merkezî bir makama bağlı olması ve her türlü dış etkilerden uzak tutulmalarını sağlayacak bir statüye kavuşturulmaları asıldır.

Ayrıca, 2451 sayılı Bakanlık ve Bağlı Kurularda Atama Usulü Hakkında Kanuna göre, iş müfettişleri, bakanlık müfettişleri olmaları nedeniyle, müşterek kararnameyle atanmaları gerekirken, bu konuda duraksama giderilememiş; yürürlükten kaldırılan 4841 sayılı Çalışma Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 18 inci maddesiyle verilen kararnameyle atanma hakları ortadan kaldırılarak hukuksal karmaşaya yol açılmıştır. Esasen, iş müfettişleri, bakanlık müfettişleri statüsünde olup tüm özlük hakları da aynıdır.

Önergeyle, iş müfettişlerinin atanma usullerinin 81 sayılı ILO Sözleşmesiyle paralelliği sağlanmış ve var olan hukuksal karmaşaya son verilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - A) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Bakanlık Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğünde mevcut ilgili dosyalar, bilgisayar kayıtları ve diğer dokümanlar Kuruma devredilmiş sayılır.

B) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Bakanlık veya ilgili kuruluşlarda en az beş yıl fiili hizmeti bulunan ve eğitim durumları ile diğer koşulları uygun personel, sınavın açıldığı tarihte 40 yaşını doldurmamış olmaları kaydıyla, Kurumca açılacak ilk sosyal güvenlik uzman yardımcılığı yarışma sınavına girebilir. Açılacak ilk yarışma sınavına başvurmayanlar veya başvurdukları halde her ne sebeple olursa olsun girmeyenler bu haklarını kaybederler.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Geçici 1 inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutacağım; ancak, iki önerge aynı mahiyettedir, bu nedenle ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım, iki önerge sahibine de söz vereceğim ve birlikte oylayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının geçici 1 inci maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

N. Gaye Erbatur

Bayram Meral

Enis Tütüncü

 

Adana

Ankara

Tekirdağ

 

Ramazan Kerim Özkan

 

Ali Kemal Devciler

 

Burdur

 

Balıkesir

 

c) Bu kanun yayımı tarihinden itibaren önce atanmış bulunan Baş İş Müfettişleri ve İş Müfettişleri bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kararname ile atanmış sayılırlar.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının Geçici 1 inci maddesine aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nükhet Hotar Göksel

Turhan Çömez

Zülfü Demirbağ

 

İzmir

Balıkesir

Elazığ

 

Resul Tosun

Ali Ögüten

Maliki Ejder Arvas

 

Tokat

Karabük

Van

 

 

Halil İbrahim Yılmaz

 

 

 

Kütahya

 

 

"c) Bu kanunun yayımı tarihinden önce atanmış bulunan Baş İş Müfettişleri ve İş Müfettişleri bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte müşterek kararname ile atanmış sayılırlar."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

41 inci maddede yapılan değişikle paralellik sağlamak üzere değişiklik teklif edilmiştir.

BAŞKAN - Aynı mahiyette olan önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

42 nci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 42.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

43 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 43.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay; buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle bu madde üzerinde söz aldım; çünkü, bu kanunla ilgili bazı endişelerim var. Bu endişelerimi, hem Sayın Bakanımıza, hükümetimize iletmek istiyorum hem de Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.

Bu kanun bürokrasiyi artırır diye bir endişem var; çünkü, sosyal güvenlik kuruluşları içerisinde Bağ-Kur ve SSK, Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlanıyor. Bir müracaat olduğu zaman, örneğin, Bağ-Kurda bir problem var diyelim, ilkönce Bağ-Kur şefi, şeften sonra şube müdürü, şube müdüründen sonra daire başkanı, daire başkanından sonra genel müdür yardımcısı, genel müdür yardımcısından sonra genel müdür, genel müdürden sonra yönetim kurulu -o Bağ-Kurun veyahut da SSK'nın- ondan sonra Sosyal Güvenlik Kurumunun daire başkanı, daire başkanından sonra başkan yardımcısı, başkan yardımcısından sonra Kurum, Kurumdan sonra Sayın Bakan... Yani, bu kadar uzun bir bürokrasi içerisinden nasıl çıkarız, problem nasıl çözülür; doğrusu, merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar [!])

Tabiî, sizin alkışınızla şeyim yok.

HALUK KOÇ (Samsun) - Doğru söylüyorsun.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Bizim esas görevimiz şu: Bürokrasiyi azaltmak. Biz, şimdi, Parti Programımızda "kamu reformu" diyoruz, kamu reformunda da "ara kademeleri kaldırıyoruz, müsteşar, daire başkanı, şube müdürü" diyoruz; arkasından bir tasarı getiriyoruz, o tasarıyla birlikte -yani, bu, bir endişemdir, bu endişemi belirtiyorum- yeni yeni kurumlar kuruyoruz. Acaba, bu kurumun, sosyal güvenlik kurumlarına bağlı olan işçiye, memura, çalışana ne faydası var, ne faydası olacak? Bürokrasiyi artırmayacak diye endişem var. Dolayısıyla, yürütmeye arz ediyorum ki, bu endişem giderilsin.

HALUK KOÇ (Samsun) - Nasıl giderilecek?

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Bir diğer endişem de şu: Bu tasarı, buram buram devletçilik kokuyor. Halbuki, bu tasarıyı, burada, ben, baştan sona dinledim, baştan sona da, parti disiplini içerisinde, olumlu oy kullandım; çünkü, hükümet, bizim hükümetimiz; ama, bazı doğruları da ifade etmek zorundayım. Bu tasarıya baştan sona kadar olumlu oy kullandım; şimdi, parti disiplini gereği, yürütme maddesinde de olumlu oy kullanacağım.

Mesela, bu tasarının bir maddesinde "300 milyar sermayeli iki tane döner sermaye kurulur; döner sermayeler de Muhasebei Umumiye Kanununa tabi değildir, bir de Sayıştay vizesine tabi değildir" deniliyor.

Şimdi, bizim, yolsuzlukları önleyebilmemiz için, Sayıştay denetiminden uzak, ondan sonra Muhasebei Umumiye Kanunundan uzak işler yapmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bundan da endişeleniyorum. Şunun için endişeleniyorum: Çünkü, döner sermaye demek, vatandaşa kanunsuz vergi koyma demektir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İnce işler...

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Evet.

Sayıştay vizesinden ve Muhasebei Umumiye Kanunundan uzak kalmak demek de, Maliye Bakanlığından harcamaları uzak tutmak demektir. Dolayısıyla, buradan da endişeleniyorum; çünkü, bütün bu harcamaların tek merkezden, Sayıştaydan ve Maliye Bakanlığından denetlenmesi lazım ki, herkes ayrıca bir döner sermaye kurmasın. Kamu vakıflarından epeyce çekiyoruz. Bütün kamu vakıfları kanunsuz vergi koyuyorlar. Kamu hizmetleri, maalesef, kamu vakıfları aracılığıyla birer kanunsuz vergi durumuna düşürülmüş durumda; bu paraları topluyorlar. Şimdi, bu döner sermayeler yüzünden, maalesef, hastanelerde zaman zaman hastaların rehin kaldığı da oluyor. Onun için, bu konuda da endişem var; yani, Sayıştay vizesinden uzak, Muhasebei Umumiye Kanunundan uzak kanun teklifleri, kanun tasarıları önümüze gelmemelidir diye düşünüyorum. Bundan da endişem var.

Bir diğer üçüncü endişem de şu: Sosyal güvenlik kuruluşları idarî ve malî özerkliğe kavuşturulmalıdır. Sosyal güvenlik kuruluşları idarî ve malî özerkliğe kavuşturulmadıkları sürece Hazineden katrilyonlarca para aktarılması devam edecektir ve Türkiye'de, önümüzdeki yıllarda sosyal güvenlik kuruluşları işlemez hale gelecektir. Dolayısıyla, sosyal güvenlik kuruluşları şu anda idarî ve malî özerkliğe kavuşturulmalıdır. Bu tasarıyı incelediğimiz zaman, bu tasarıda sosyal güvenlik kuruluşlarına idarî ve malî özerklik sağlanmadan öte, daha devletçi bir tutum takınıldığını görüyoruz; dolayısıyla, bu konuda da endişem var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yarbay.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Son endişem de şudur: Katılımcılık mutlaka artırılmalıdır. Özellikle, bu katılımcılığın artırılması da, bu kurumlardan yararlanan kişilerin sayılarıyla doğru orantılı olmalıdır. Bunun yanında, bu tür kanunlara çok fazla da ayrıcalık getiren maddeler eklenmemelidir; çünkü, bu kanunu okuduğumuz zaman biz, baştan sona bazı haklar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında çalışan memurlara bazı haklar getirildiğini görüyoruz. Bu haklar, Devlet Personel Kanununda getirilmelidir ve bir yekparelik içerisinde olmalıdır; yoksa, her kuruluş, her bakanlık, kendi kuruluş kanununda, kendi mevzuatında düzenlemeler yaparken aralara bazı maddeler sıkıştırıp, kendi bakanlıklarıyla ilgili avantajlar getirebilirler. Bu da, kamu personeli arasındaki ayırımcılığın, imtiyazın artmasına sebep olur diye düşünüyorum.

Bunların giderilmesi konusunda hükümetimizin gereğini yapacağına inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Yarbay.

Şahsı adına söz talebinde bulunan Sayın Haluk Koç; buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının son maddesinde Sayın Ersönmez Yarbay'ın konuşmasını ilgiyle izledim. Kendisine özellikle teşekkür ediyorum; çünkü, parti disiplinine bu kadar bağlı bir milletvekilinin bile bu kadar çok endişe taşıdığı bir yasa tasarısının biraz sonra tümünü oylayacağız.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu kadar çok endişeyi o kadar anlaşılabilir bir şekilde ard arda sıraladı ki, Sayın Yarbay'a bundan sonra, bu yasanın oylanması sırasında ret oyu vermek düşüyor. Çünkü, parti disiplinine bağlı kalabilirsiniz, partinin bir görüşü vardır, karar alınır partinin yetkili kurulları arasında ve biz buna karışmayız. Bu, bizim için de geçerli, sizin için de geçerli; ama, milletin vekiliyiz. Kendi özgür irademizle, burada, kendi düşüncelerimizle, doğru olduğunu gördüğümüz şekilde, yasama faaliyetine katkıda bulunma görevimiz var. Sayın Ersönmez Yarbay, bunu da, mutlaka yerine getirecektir bu ifadelerinden sonra.

Sonra, bakın, parti disiplininden uzaklaşınca doğruları görmeye başlıyoruz -öyle de gözüküyor- doğruları ifade etmeye başlıyoruz. Demek ki, şu disiplinden biraz çıksak, şu zırhtan biraz kurtulsak, deminden beri söylediğimiz doğruları paylaşan arkadaş sayısı artmaya başlayacak.

RESUL TOSUN (Tokat) - Siz de çıkarsanız?..

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Önce kendinize bakın.

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yine, milletvekilinin son sözü var; o konuda, görüş alıp, sizler de çıkabilirsiniz.

Şimdi, zaman zaman bu disiplinin dışına çıkmak son derece olumlu gelişmelere de yol açıyor. Bunu, 1 Mart tezkeresinde de gördük. 1 Mart tezkeresinde de bu şekilde bir disiplin dışına çıkış, bence, Türkiye'nin uzun vadeli önünü açma sonucunu ortaya koydu. Sayın Ersönmez Yarbay, bu tavrını, umarım, grup içerisinde sessiz olan, ama, aynı düşünceyi paylaşan birçok arkadaşının da hislerine tercüman olarak söylemiştir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarıya ekli liste ve cetvellerle birlikte tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu teşekkür konuşması yapacaklardır.

Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce oylarınızla kabul etmiş olduğunuz tasarıyla birlikte, sosyal güvenlik sistemimizde önemli bir adım atmış olduk. Bu vesileyle, yasalaşma sürecinde emeği geçen Çalışma Komisyonu üyelerimize, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize, grup başkanvekillerimize ve teker teker siz saygıdeğer milletvekillerine teşekkür ediyorum.

Bu tasarının -diğer çıkan hükümleriyle birlikte- Bakanlığımıza yüklediği görev ve sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirmek için büyük bir gayret içerisinde olacağımızı ifade etmek istiyorum. Hiçbir arkadaşımız endişe etmesin, bürokrasiyi artırma konusunda veyahut da mevcut sistemi tıkama konusunda bir endişeye kapılmasınlar; ben ve bürokrat arkadaşlarım, yasanın daha pratik hale gelmesi için elimizden geleni yapacağız.

Zaten, değerli milletvekili arkadaşımın saydığı o silsile şu andaki mevcut sistemde var; ona ilaveten gelen yeni bir şey yok; ama, bizim derdimiz o değil. Bizim derdimiz, sosyal güvenlik sistemimizi sürdürülebilir bir hale getirmek ve sosyal güvenlik sistemimizin geleceğini sağlam temeller üzerine oturtmaktır. Oylarınızla kabul ettiğiniz bu yasa, bunun ilk adımı olmuştur. Bir süre sonra gelecek olan Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Bağ-Kur yasa tasarıları da bu zincirin önemli halkaları olacaktır.

Bu vesileyle, lehte aleyhte görüş bildiren, konuşarak değerli katkılar veren siz değerli arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor, yasamızın halkımıza hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 23.06

 

 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.14

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - 107 nci Birleşimin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/394) (S. Sayısı: 59) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 59 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Fehmi Uyanık; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET FEHMİ UYANIK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konu fevkalade cazip olmasına rağmen, gecenin bu geç saatinde daha fazla zamanınızı almak istemiyorum. Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış buluyorum.

Tabiî, devlet büyüklerimiz söz konusu olunca, elbette, ilkönce Aziz Atatürkümüz hatıra gelir. Huzurlarınızda, Aziz Atatürkümüz'ün aziz hatırası önünde hürmetle eğiliyorum. (Alkışlar) Tabiî, yalnız laf edebiyatı yaparak Atatürkçü olmak elbette mümkün değil. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ben, muhalefet partisinin çok değerli milletvekillerine de teşekkür ediyorum; lütfettiler, bu saate kadar beklediler. Onlara özellikle saygılarımı arz ediyorum.

Tabiî, Aziz Atatürk deyince, birçok vecizesi var, saymakla bitmeyecek kadar vecizesi var; fakat, müsaadenizle, şu anda hatırıma gelen bir iki vecizesi üzerinde durmayı uygun buluyorum. Aziz Atatürk, muasır medeniyetler seviyesini bize işaret etmiş, hedef olarak göstermiştir.

Değerli arkadaşlarım, benim üslubum gerginlik yaratmak değildir, ben daima gerginlikten kaçan bir insanım. Yalnız, Aziz Atatürk'ün bize gösterdiği hedef, muasır devletler seviyesi. Bize gösterdiği bu hedefi, biz hem "Atatürkçüyüz" diyeceğiz hem de "Atatürk'ün izindeyiz" diyeceğiz...

Tabiî, ben bu konuşmalarımdan, çok değerli Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımı tenzih ediyorum. Benim hitabım başkalarınadır. Çünkü, elimde bir kitap var, kitapçık daha doğrusu. Benim maksadım, bu kitapçığı izah etmeye çalışmak.

Aziz Atatürk bize diyor ki: "Muasır medeniyetler seviyesine getireceksiniz Türkiye'yi." Benim elimdeki kitapçık "Avrupa Birliği üyeliği, Atatürkçülüğün sonudur" diyor. Değerli arkadaşlar, hem biz Atatürkçü olacağız hem Aziz Atatürk bize bir hedef göstermiş olacak, Batı medeniyetini, daha doğrusu, muasır medeniyet seviyesini gösterecek ve 200 yıldan beri, Gülhane Hattı Hümayunundan beri, Mustafa Reşit Paşanın kaleme aldığı Tanzimat Fermanından beri biz Batıya dönük olacağız; ama, tutup kitap neşredeceğiz, kitapçık neşredeceğiz ve "Avrupa Birliği üyeliği, Atatürkçülüğün sonudur" diyeceğiz! Doğrusu, fevkalade üzücü olmakla beraber, fevkalade vahim bir zihniyet.

Bu kitapçığı neşreden, maalesef, üzüntüyle ifade ediyorum, Ankara Ticaret Odamız, hükmî şahsiyeti olan bir kuruluşumuz. Yani, bir şahıs tek başına bu kitabı kompoze etmemiş, kaleme almamıştır.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Baba, maddeye gel, maddeye!..

MEHMET FEHMİ UYANIK (Devamla) - Maddeye geleceğim; müsaade ederseniz, Aziz Atatürk'ün hatırasına bir iki şey söylemek istiyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, birkaç gün evvel televizyonda izledim -herhalde sizler de izlemişsinizdir- İngiltere Kraliçesinin doğum yıldönümüne, Türkiye'den, yalnız ve yalnız, Ankaramızın Sanayi Odası Başkanı davet edilmiştir.

Şimdi, elbette ki, demokrasiden yana tavır koyan Türkiyemizde güdümlü demokrasinin karşısında tavır takınan bir insanın, İngiltere Kraliçesinin doğum yıldönümü münasebetiyle davet edilmesi kadar tabiî bir şey olamaz. Bu, bizim için bir gurur kaynağı; ama, gönül isterdi ki, Ticaret Odamız da, böyle, güdümlü demokrasiden yana tavır koymaktan ziyade, Avrupa Birliğinden yana bir tavır koysun ve biz de, Türkiye olarak, 70 000 000, Avrupa Birliğine dahil edilmek suretiyle, Avrupa'nın hukuk normlarına, Avrupa'nın ekonomik normlarına, Avrupa'nın sosyal yaşantısına adım atabilelim. Bu yolda çaba sarf etmesi gerekirken, kitapçığın başlığı, adı "Avrupa Birliği Üyeliği Atatürkçülüğün Sonudur." Avrupa Birliğine girmek, nasıl olur da Atatürkçülüğün sonu olur! Atatürk ki, söylediği şey şu: "Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir." (AK Parti sıralarından gülüşmeler, alkışlar)

Arkadaşlar, teşekkür ederim, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, müsaade ederseniz, Aziz Atatürkümüzün hatırasına saygımdan dolayı, onun bir vecizesini daha söylemek istiyorum. Aziz Atatürk demiştir ki: "Hâkimiyet, bilakaydüşart milletindir." (AK Parti sıralarından alkışlar) Muhalefetimizle, iktidarımızla hepimiz Aziz Atatürkümüzün yolundayız; bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Atatürk, büyük adamdır; yani, Atatürk'e büyük adam değildir demek mümkün değildir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Aziz Atatürk, bir askerî dehadır, dâhi bir devlet adamıdır ve her şeyden evvel, Türkiye Cumhuriyetinin banisidir, kurucusudur. Huzurunda tekrar saygıyla eğiliyorum.

Şimdi, bizim, bu vecizeyi "hâkimiyet, bilakaydüşart milletindir" diye yazmamız gerekirken... Bilmiyorum, herhalde, bu sıraları yapan geçmiş Meclis Başkanımız Doktor Mustafa Kalemli'nin eseridir. Aziz Atatürk'ün orijinal vecizelerini bozmaya, ilaveler yapmaya veya vecize içinde bulunan kelimeleri değiştirmeye hiç kimsenin hiçbir yetkisi, hiçbir hakkı yoktur. Efendim, bu öztürkçe meselesi değildir. Aziz Atatürk'ün orijinali neyse, biz ona riayet edeceğiz; biz Atatürk'ü kendimize uydurmayacağız, biz Atatürk'e uyacağız. (Alkışlar)

Değerli milletvekilleri, yine, devletimizin büyüklerinden olan, tarihî bir şahsiyetimiz merhum İsmet Paşadan bir anekdot nakletmek istiyorum, bizim devletimizin büyüklerinden biri olması hasebiyle. İsmet Paşanın şöyle bir iki cümlesi hatırımda şu anda: "Bu memlekette namuslu insanlar, namussuzlar kadar cesaret sahibi olmadığı sürece (Bravo sesleri, alkışlar) bu memleketin tek adım ileri gitmesi mümkün değildir." 70 000 000'un günahı, vebali, eğer namuslu olduğu halde namussuzlar kadar cesaret gösteremiyorsa, o namuslularımızın boynunadır.

İsmet Paşamızın hatırasına binaen bu hususu da böylece ifade ettikten sonra, müsaade ederseniz, esas konumuz -ismi de çok uzun olduğu için hatırımda tutamadım, tasarının başlığından okuyorum- Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı... Esas bu olduğu için, kanun kapsamı dışında kalan birçok devlet adamımız ve bu meyanda, metinde adı geçen rahmetli Adnan Menderes, rahmetli Fatin Rüştü Zorlu ve rahmetli Hasan Polatkan...(AK Parti sıralarından alkışlar)

Ben, şahsen, barajın ne olduğunu rahmetli Menderes iktidara geldikten sonra gördüm; barajın ne olduğunu o zamana kadar bilmiyordum. Ben, yalnız patika yolu biliyordum; büyük çaplı, standarda uygun yolu tanımıyordum, bilmiyordum; rahmetli Menderes zamanında ben standarda uygun bu yolları gördüm. Ben, rahmetli Menderes zamanında elektriği gördüm; yüksek gerilimi taşıyan devasa elektrik direklerini -bugün belki pek göze çarpmıyor; ama, 1950'lerde bizim için çok büyük şeylerdi bunlar- ben rahmetli Menderes zamanında gördüm, şahit oldum. Ben limanın ne olduğunu bilmiyordum; liman yapımını ilk defa rahmetli Menderes zamanında gördüm, öğrendim. Elbette ki daha evvel de insan hakları vardı; ama, demokratik anlamda, tamamıyla demokratik anlamda insan haklarını ben, rahmetli Menderes zamanında yaşadım. Kendi nefsim itibariyle söylüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Rahmetli Menderes "yeter söz milletindir" demiştir ve iktidara gelmiştir 14 Mayıs 1950'de. Rahmetli Menderes, altyapımızda, sosyal altyapımızda ve sanayimizde bir çığır açarken, dışpolitikamızın da eksiklerini görmüş ve ona göre tertibat almıştır. Ne enteresandır ki -ben kendi kendime düşünüyorum- yeryüzünde 200'e yakın devlet vardır, ülke vardır -coğrafik durumu gözümün önünden geçiriyorum, hayal ediyorum- hiçbir ülke, yeryüzündeki hiçbir ülke, 360 derece, komşularıyla gergin yaşamamaktadır. Bu, çok yanlış bir dışpolitikaydı, Türkiye'nin hayrına bir politika değildi. İnsanın ömrü kısadır, 60-70; hele Türkiyemizde... Bu 60-70 yılı geçirirken, benim stres içerisinde bu ömrümü geçirmemem, en azından, vatandaşlık hakkımdır. 360 dereceden bütün komşularla gergin yaşamak fevkalade vahim bir durumdur. Ne yapmıştır rahmetli Menderes? Rahmetli Menderes şunu yapmıştır: Doğuda Bağdat Paktını kurmuştur. Bağdat Paktı kapsamında, Irak, İran, Pakistan ve Türkiye vardı. Rahmetli Menderes, doğuda bu Bağdat Paktını kurarken, doğudaki sınırlarımızı tahkim etmiş, en azından, bir saldırmazlık paktı haline getirmiştir; bu paktı kurmuştur.

Rahmetli Menderes, yalnız doğu komşularımızla pakt kurmakla kalmamış, aynı zamanda batıdaki komşularımızla da aynı şeyi yapmıştır; Balkan Paktını kurmuştur. Balkan Paktı, hatırladığım kadarıyla, Yunanistan, Yugoslavya -eğer, hatırlamıyorsam, affınıza sığınıyorum- ve Türkiye'yi kapsıyordu.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Balkan Paktı 1937 yılında...

MEHMET FEHMİ UYANIK (Devamla) - Evet efendim, doğru söylüyorsunuz; teşekkür ediyorum.

Ve Balkan Paktını kurmakla da batı sınırlarımızı tahkim etmiş, batıdaki komşularımızla iyi geçinme politikasını getirmiştir gündeme.

Yani, şunu söylemek istiyorum: Rahmetli Menderes'i, ben, burada hürmetle, saygıyla anarken, sebepsiz olarak sırf fantezik bir iki cümle kullanayım diye söylemiyorum. Rahmetli Menderes, hem Türkiye'deki altyapıyı tamamlamış hem demokratik bir platformun yaratılmasına yardımcı olmuş, bu rüzgârın esmesine yardımcı olmuş hem de o güne kadar yanlış olan, hatalı olan, komşularıyla çepeçevre üçyüzaltmış derece gergin bir hayat yaşayan Türkiyemizi de dışpolitika bakımından rahata kavuşturmuştur. Demin bahsettiğim Bağdat Paktının, adı bilahara, CENTO olmuş ve şimdi de galiba gayrifaaldir. Gönül isterdi ki, bu kadar faydalı olan bir pakt uzun ömürlü olsaydı ve bugün de tatbikatta olsaydı; ki, Ortadoğu ülkelerinde, en azından, bu huzursuzluğu rahatlıkla absörbe edecek bir pakt  idi; gönül onu arzu ediyor, keşke, bugüne kadar devam etseydi. Aynı şekilde, batıdaki devletlerle Balkan Paktının da bugüne kadar devam etmesini istiyordum ben, arzu ediyordum. Bu, bir istek meselesi; bu, bir zaruret meselesi.

Bu devlet büyüklerimiz hakkında birkaç cümleyi söyledikten sonra, Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısının kapsamına, rahmetli Menderes, rahmetli Fatin Rüştü Zorlu ve rahmetli, çok değerli Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın da alınması için, ben, rahmetli Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'dan bahsetme ihtiyacını duydum. Temennim odur ki, siz de lütfederseniz, diğer devlet mezarlıkları gibi, devlet mezarlığı dışında olan bu mezarların da devlet yardımından istifade edebilmesi için, bakımının yapılabilmesi için bu kanun kapsamına alınmasını Yüce Meclisin huzuruna  arz ediyor ve vaktin hayli ilerlemiş olmasını göz önünde bulundurarak sözlerime burada son verirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uyanık.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kırklareli Milletvekili Siyam Kesimoğlu

Buyurun Sayın Kesimoğlu.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısına ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Benden önce söz alan değerli konuşmacıya, bize yaşattığı tarih turu için teşekkür ediyorum. Ben, sözlerimde, tasarının içeriği hakkındaki görüşleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu vesileyle de, şahsım ve Grubum adına Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 6 Kasım 1981 tarihli ve 2549 sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunla Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanları, devlet başkanları ve cumhuriyetin kuruluşuna hayat veren Ulu Önder Atatürk'ün en yakın silah arkadaşları olan Kurtuluş Savaşımızın kahramanları, yapım, bakım ve onarımı devlet tarafından karşılanan Ankara'daki Devlet Mezarlığına gömülmüşlerdir.

Bilindiği gibi, Devlet Mezarlığı, Atatürk Orman Çiftliği sahası içerisinde, Millî Savunma Bakanlığınca tesis edilmiştir. Millî Savunma Bakanlığı, mezarlığın yönetiminden ve buradaki idarî hizmetlerin yerine getirilmesinden sorumludur.

Ayrıca, söz konusu kanunla, Devlet Mezarlığının yapım, bakım ve geliştirilmesi için yapılacak harcamaların Millî Savunma Bakanlığı bütçesinde yer alması öngörülmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30 Ağustos 1988 tarihinde devlet töreniyle ziyarete açılan Devlet Mezarlığı, Ankara'ya hâkim bir tepe üzerinde yer almaktadır. Alanı, yaklaşık olarak, 536 000 metrekaredir.

Mezarlık kısmının yapısal bütünlüğü içerisinde, simge olarak adlandırılan bir anıt, anıtın altında anısal duvar ve çevresinde cumhurbaşkanları için 60 adet mezar ile İstiklal Harbi komutanlarının 61 adet mezarı yer almaktadır.

Simge, sekiz planlı olup, anıt arayışına cevap verebilecek şekilde düşünülmüştür; ayrıca, Devlet Mezarlığında yatanları bir çatı altında toplayan otağ çadırı formundan yola çıkılarak yapılmıştır. Simgenin altında yer alan anısal duvar ise, mezarlıkta yatanların adlarından oluşmuş ve bitmemiş bir duvar görüntüsündedir. Bundan sonra da, her Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı için yeni bir taş konularak örülmesine devam edilecektir; bu da, cumhuriyetimizin sürekliliğinin ve gelişimin bir ifadesidir.

Ayrıca, mezarlığın içerisinde bir müze bulunmakta ve bu müzede, cumhurbaşkanları ile İstiklal Harbi komutanlarının eşya, resim ve belgeleri sergilenmektedir. Müzenin ana giriş bölümünden bakıldığında doğu cephesine yerleştirilen pencereden Anıtkabir'in görülmesi sağlanmış; böylece, Ulu Önder Atatürk ile yakın silah arkadaşları olan İstiklal Savaşı komutanları ve cumhuriyetin sürekliliğini simgeleyen cumhurbaşkanlarımız arasında manevî bir bağ kurulmuştur.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şu anda Devlet Mezarlığında, 4 üncü Cumhurbaşkanımız Cemal Gürsel, 5 inci Cumhurbaşkanımız Cevdet Sunay ve 6 ncı Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk olmak üzere, 3 eski Cumhurbaşkanımız ve ayrıca, aralarında Mareşal Fevzi Çakmak, Orgeneral Fahrettin Altay, Korgeneral Kâzım Karabekir, Tümgeneral Refet Bele, Kurmay Albay Mehmet Nuri Conker'in de bulunduğu toplam 61 İstiklal Savaşı komutanının mezarı bulunmaktadır.

Diğer taraftan, kanuna göre, Ulu Önder Atatürk'ün ve ayrıca en yakın silah ve mesai arkadaşı İsmet İnönü'nün ebedî istirahatgâhları, Anıtkabir'de muhafaza edilecektir; Anıtkabir alanına başka hiç kimse defnedilemeyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ancak, daha sonra, 22 Ağustos 1986 tarihinde vefat eden 3 üncü Cumhurbaşkanımız ve Ulu Önder Atatürk'ün millî mücadele arkadaşı Celal Bayar'ın, Bakanlar Kurulunun 24 Ağustos 1986 tarihli ve 10926 sayılı Kararıyla, Bursa İli Gemlik İlçesi Umurbey Kasabasında gömülmesine karar verilmiştir. 17 Nisan 1993 tarihinde vefat eden 8 inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da, Bakanlar Kurulunun aynı gün ve 4298 sayılı Kararıyla, İstanbul'da gömülmesine karar verilmiştir. Yine, aynı şekilde, 3374 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin 11 Nisan 1987 tarihli ve 3623 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca, eski Başbakanlardan Adnan Menderes, Dışişleri eski Bakanlarından Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye eski Bakanlarından Hasan Polatkan'ın İmralı'da bulunan mezarlarının, Bakanlar Kurulunun 25 Mayıs 1990 tarihli ve 486 sayılı Kararıyla, İstanbul İlimizin Eyüp İlçesine nakledilmelerine karar verilmiştir; yani, anılan isimler, Bakanlar Kurulu kararıyla Devlet Mezarlığı dışına gömülmüşlerdir. Ancak, değerli milletvekili arkadaşlarım, Devlet Mezarlığı dışında bulunan bu mezarların yapım, bakım, onarım, koruma ve yönetimleri için gerekli yasal düzenlemeler, bugüne kadar yapılamamıştır. Ulusumuza ve ülkemize hizmet vermiş olan ve Bakanlar Kurulunca alınan kararlarla, Devlet Mezarlığı dışına defnedilen merhum zevatın mezarlarının düzenlenmesi ve benzeri çalışmalara ilişkin mevcut boşluk, inanıyorum ki, bu kanun tasarısıyla doldurulacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı, mezarlarıının Bakanlar Kurulunca Devlet Mezarlığı dışında olması kararlaştırılan adı geçen zevatın mezarlarının yapım, bakım, onarım, koruma ve yönetimiyle ilgili çeşitli hükümler getirmektedir. Ayrıca, bundan böyle -Sayın Cumhurbaşkanımıza sağlıklı ve uzun bir yaşam dileğimi saklı tutuyorum- ebediyete intikal edecek olan cumhurbaşkanlarımızı da kapsayacak ve süreklilik arz edecek şekilde düzenlenmiştir. Tasarıya göre, mezarları Devlet Mezarlığı dışında bulunması kararlaştırılan adı geçen zevatın mezarları ve eklentilerinin tüm kamulaştırma, projelendirme ve yapım işleri Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yerine getirilecektir. Tüm bu işlerin giderleri için İçişleri Bakanlığı bütçesinde yer alan ödeneği, bu Bakanlığın talebi üzerine, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesine aktarabilmesi için Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir. Bu aşamadan sonra, yani kanun kapsamına giren mezar ve ekleriyle ilgili tüm kamulaştırma, projelendirme ve yapım işlerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yerine getirilmesinden sonra, mezarların bulunduğu yerin il özel idaresine ya da bağlı olduğu belediyeye bir protokolle devredilmesi de hükme bağlanmaktadır. Devirden sonra ise, bu mezarlar ve eklerinin bakımı, onarımı, korunması, yönetimi ve benzeri işlerinin il özel idareleri ya da belediyelerce yürütülmesi öngörülmektedir. Bu giderler için de İçişleri Bakanlığı bütçesinde yer alan ödeneğin, bulundukları yerin il özel idaresi veya belediyesinin talebi üzerine, söz konusu yerel yönetim biriminin bütçesine aktarılarak kullanılması hükme bağlanmaktadır.

Ayrıca tasarı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile mezarın bulunduğu yerdeki özel idarelere ve belediyelere bu mezar ve ekleriyle ilgili tüm kamulaştırma, projelendirme ve yapım işleri için ilgili köyler ve bu amaçla kurulan dernek ve vakıflarla işbirliği yapabilmesi imkânını da getirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bunların dışında, tasarıyla, kanunun uygulanmasına ilişkin konuların, kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içerisinde İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskân Bakanlıklarınca ortaklaşa hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenmesi de hüküm altına alınmaktadır. Bu bağlamda, tasarıyla, ülkemize hizmet vermiş olan merhum zevatın mezarlarına ilişkin yasal düzenleme getirilerek bu alandaki boşluk doldurulmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Devlet Mezarlığı hakkında kanun kapsamına giren mezarların yapım, bakım, onarım, koruma ve yönetimleri için kanunen sağlanan kaynak ve imkânları ile bunlara ilişkin hizmetlere esas olacak düzenlemeler, artık, Devlet Mezarlığı dışında bulunacak bu mezarlara da sağlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; söz konusu tasarıyla bir kez daha ülke gündemimize gelen, tasarıda adı geçen ve ebediyete intikal etmiş tüm merhumlarımıza Tanrı'dan bir kez daha rahmet, geride bıraktıklarına sağlıklı bir yaşam diliyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu kanun tasarısını olumlu bulduğumuzu ve tasarıya "evet" oyu vereceğimizi belirtiyor, Yüce Heyetinizi bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kesimoğlu.

Sayın Kesimoğlu, konuşmasında, Mareşal Fevzi Çakmak'ın naaşının Devlet Mezarlığında bulunduğundan bahsetmiştir. Uyarılarla, Mareşal Fevzi Çakmak'ın mezarının Eyüp Sultan Kabristanında bulunduğu belirtilmiştir. Bunun kayıtlarda düzeltilmesi bakımından açıklama yapma zarureti hâsıl olmuştur. Gereği Genel Kurulun takdirlerine...

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin... (AK Parti sıralarından "Bitirelim" sesleri)

HALUK KOÇ (Samsun) - Devam edelim, bitsin.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi okutuyorum:

DEVLET MEZARLIĞI DIŞINDA DEFNEDİLEN BAZI DEVLET BÜYÜKLERİNİN MEZARLARI HAKKINDA KANUN TASARISI

Amaç ve kapsam

MADDE 1. - Bu Kanunun amacı; Bakanlar Kurulunca mezarının Devlet Mezarlığı dışında bulunması kararlaştırılan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları ile eski Başbakanlardan Adnan Menderes, eski Bakanlardan Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın mezarları ve eklerinin yapımı, bakımı, onarımı, korunması, yönetimi ve bu yerler için kamulaştırma yapılması ile ilgili hususları düzenlemektir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutacağım; ancak, 2 önerge de aynı mahiyette olduğundan, birlikte işleme alacağım ve 2 önerge sahibine de söz vereceğim.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 59 sıra sayısında kayıtlı kanun tasarısının 1 inci maddesinde yazılı "... cumhurbaşkanları ile" ibaresinden sonra gelmek üzere, "Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Ata Sökmen ve" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.                    16.7.2003

                                                   Ertuğrul Yalçınbayır

                                                     Bursa

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 59 sırasında kayıtlı kanun tasarısının 1 inci maddesinde yazılı "Türkiye cumhurbaşkanları ile" ibaresinden sonra gelmek üzere "Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Ata Sökmen ve" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.                    16.7.2003

 

Fuat Çay

Gökhan Durgun

Züheyir Amber

 

Hatay

Hatay

Hatay

 

İnal Batu

Mehmet Kartal

Mehmet Nezir Nasıroğlu

 

Hatay

Van

Batman

 

Sabahattin Cevheri

Mehmet Vedat Melik

Dursun Akdemir

 

Şanlıurfa

Şanlıurfa

Iğdır

 

Mahmut Duyan

Emin Koç

Abdulkadir Ateş

 

Mardin

Yozgat

Gaziantep

 

İsmail Soylu

Onur Öymen

N. Gaye Erbatur

 

Hatay

İstanbul

Adana

 

Esat Canan

Uğur Aksöz

Mehmet Ali Arıkan

 

Hakkâri

Adana

Eskişehir

 

Halil Ünlütepe

Ramazan Kerim Özkan

Abdulaziz Yazar

 

Afyon

Burdur

Hatay

 

 

Haluk Koç

 

 

 

Samsun

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın önerge sahipleri, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Kısa bir açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Amber.

ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önümüzdeki hafta 23 Temmuz; 23 Temmuz Hatay için çok önemli bir gün. Neden önemli bir gün; çünkü, 23 Temmuz, Hatay'ın kurtuluş günüdür; yani, 23 Temmuz 1938 tarihinde "kırk asırlık vatan yurdu düşman elinde esir kalamaz, duramaz" diyerek, Aziz Atatürk, bunu 1938 yılında hasta yatağında ifade etmişlerdir. Aziz Atatürk, hasta haliyle -demin onu ifade ettim- o Kuvayi Milliye ruhu içerisinde "tekrar ayağa kalkarım, savaşırım ve Hatay'ı kurtarırım" diyerek, gerçekten ayağa kalkmış, bu sözleri ifade etmiş ve Hatay'ın Türkiye'ye ilhakı için gereken ne varsa, her şeyi, o günlerde yerine getirmiştir.

İşte, Aziz Atatürk'ün bu çalışmaları doğrultusunda, bütün gücüyle Hatay'ın kurtuluş mücadelesini veren -ben, bunları, Hatay Milletvekili olarak, Hatay halkı adına söylüyorum- sevdiğimiz, saydığımız, gönül verdiğimiz büyüğümüz Sayın Tayfur Ata Sökmen'dir.

Tayfur Ata Sökmen, o dönemlerde, Hatay'da kurtuluş ordusunu, kendince güçlü, Türkiye için mütevazı, fakat, Büyük Kahraman Atatürk'e bağımlı bir orduyu kurmuş ve daha sonra, bu orduyu Kuvayi Milliyeye ilave ederek, savaşını, bu şekilde, Hatay'ın kurtuluşu doğrultusunda devam ettirmiştir; ne zamana kadar; 23 Temmuz 1938 tarihine kadar. O tarihlerden önce de yine, Sayın Sökmen,  Hatay'ın murahhas üyesi olarak, Türkiye'nin Lozan çalışma grubuyla beraber Lozan'da başarılı çalışmalar yapmış ve o çalışmalardan sonra da, kurulan Hatay Devletinin Cumhurbaşkanı olarak görev almıştır. Sayın Sökmen, Hatay'ın ilhakından, Hatay'ın Türkiye'ye katılımından sonra, bizim Parlamentomuzda milletvekilliği, daha sonra Senato üyeliği yapmış ve 3 Mart 1980 tarihinde vefat etmiştir. Sayın Sökmen, vefatından sonra, Zincirlikuyu Mezarlığına gömülmüş ve o günden bu güne kadar, yine, öldüğü tarihin yıldönümünlerinde, ailesi tarafından, dostları tarafından anılır ve gündeme gelir.

İşte, biz de şimdi, getirilen bu tasarı doğrultusunda, mezarının korunması, devlet tarafından kendisinin anılması için, şu anda getirilen yasa tasarısının içerisindeki bu maddenin Sayın Sökmen için de uygulanması hususunu, ben, Hatay milletvekili olarak, ayrıca Cumhuriyet Halk Partisinin bir üyesi olarak ve Partim adına konuyu buraya getirmiş bulunuyorum.

Hepinizin bu konuya duyarlı olmasını da sizden özellikle rica ediyorum. Bunu söylerken, hepinize saygılarımı sunuyorum ve hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Amber.

Sayın Ertuğrul Yalçınbayır, buyurun.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13.1.1994 tarihinden beri bu konu Türkiye'nin gündeminde. Bakanlar Kurulu çalışmasını yaptı, kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etti; 19 uncu Dönem, 20 nci Dönem, 21 inci Dönem ve 22 nci Dönem. Bugün, böylesine bir süreçten geçen bir tasarıyı kanunlaştırma durumundayız. Ben, uyum sağlandığı takdirde, birçok yasal düzenlemeye, Türk insanının hakkı olarak, Türkiye'nin dünyada yarışan bir ülke olarak, bu Meclisin damgasını vuracağına inanıyorum, bu uyumun en üst seviyede sağlanmasını da diliyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen dönemde bizim teklifimiz vardı; ancak, kadük kalmıştı. Tayfur Ata Sökmen'in kim olduğunu -tabiî ki kamuoyuna ve hafızalarımızı da tazelemek suretiyle- kısaca anlatmak istiyorum.

Tayfur Ata Sökmen, 1892 yılında, Kırıkhan'ın Alaybey Köyünde doğdu. Büyük dedesi Mursal Koca, dedesi Mursalzade Ahmet Paşadır. Babası Rumeli Beylerbeyi, Halep ve Gaziantep mutasarrıflığında bulunmuş Mustafa Şevki Paşa ve annesi Şayan Hanımdır.

Tayfur Ata Sökmen, Atatürk'le tanıştıktan sonra, Kurtuluş Savaşında aktif görevlerde bulunmuştur. Kurduğu millî kuvvetlerle Kuvayi Milliyeye katılmış, millî mücadele sırasında komutanlıklara yükselmiş ve Hatay davası mücadelesinde reis sıfatıyla, üstün ve unutulmaz hizmetlerde bulunmuştur.

Kendisine "Sökmen" soyadı, Atatürk tarafından bizzat armağan edilmiştir.

Lozan'da, Hatay murahhas azası olarak, Türkiye'nin politikasının gerçekleştirilmesinde önemli rol oynamıştır.

Antalya bağımsız milletvekilliğine seçilen Tayfur Ata Sökmen, Hatay Cumhurbaşkanı olarak, Hatay davası mücadelesini sürdüren en önemli isimlerdendir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ittifakla aldığı Hatay'ın Türkiye'ye iltihak kararından sonra, Hatay Milletvekili olarak görevine bir süre devam eden Ata Sökmen, daha sonra Cumhuriyet Senatosu Cumhurbaşkanlığı kontenjan senatörü olmuştur.

3 Mart 1980 tarihinde hayata gözlerini yuman Hatay Millî Kahramanı Tayfur Ata Sökmen, İstanbul'da, Zincirlikuyu Mezarlığındaki istirahatgâhında yatmaktadır.

Tayfur Ata Sökmen'in mezarının bakım , onarım ve korunması hususunun da -kendilerine karşı duyduğumuz sevginin, saygının, ülkenin bölünmez bütünlüğüyle ilgili simge olmasının ve vefa duygularının gereği olarak- bu kanun kapsamı içerisinde yer almasında yarar umuyoruz.

Şüphesiz ki, bu kanun kapsamında Sayın Bayar da var. Sayın Bayar, Bursa'nın Gemlik İlçesinde, Umurbey'de medfun. O mezarın bakım ve onarımını bugüne kadar üstlenen Bayar Vakfına da, Umurbeylilere de ayrıca teşekkür ediyoruz ve ülkemizin bölünmez bütünlüğüne büyük katkıları bulunan bu kişileri, bir kez daha, huzurlarınızda tazimle anıyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yalçınbayır.

Aynı mahiyette olan önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulun çalışma süresinin bu tasarının bitimine kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Görevli kuruluşlar ve izin

MADDE 2. - Bu Kanunun kapsamına giren mezar ve ekleri ile ilgili tüm kamulaştırma, projelendirme ve yapım işleri Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yerine getirildikten sonra, bu mezarlar, bulunduğu yer il özel idaresine ya da belediyesine bir protokolle devredilir. Bu mezar ve eklerinin bakım, onarım, koruma, yönetim ve benzeri işleri, işin bulunduğu yer il özel idareleri ya da belediyelerince yürütülür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Malî hükümler

MADDE 3. - Bu Kanunun kapsamına giren mezar ve eklerinin tüm kamulaştırma, devir, temlik, projelendirme ve yapım giderleri için İçişleri Bakanlığı bütçesinde yer alan ödeneği bu Bakanlığın talebi üzerine Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesine ödenek aktarmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Mezar ve eklerinin bakım, onarım, koruma, yönetim ve benzeri giderleri için İçişleri Bakanlığı bütçesinde yer alan ödenek, bulundukları yer il özel idareleri ya da belediyelerinin talebi üzerine bu bütçelere aktırılarak kullanılabilir.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Birinci paragrafın son cümlesinde "ödenek" sözcüğünün metinden çıkarılması gerekiyor; çünkü, iki kez "ödenek" ifadesine yer verilmiş. Yasa tekniği açısından buna gerek görüyoruz.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Düzeltilmiş şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İşbirliği

MADDE 4.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile il özel idareleri ve belediyeler, bu Kanun kapsamına giren mezar ve eklerinin 2 nci maddede öngörülen işleri için, ilgili köyler ve bu amaçla kurulan dernek ve vakıflarla işbirliği yapabilirler.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 5. - Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin hususlar, Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içerisinde İçişleri, Maliye ile Bayındırlık ve İskân bakanlıklarınca müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE  6. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 7. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu teşekkür konuşması yapacaktır.

Buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısının Yüce Heyetinizce kabul edilmesi nedeniyle söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Aziz milletimiz, kendilerine hizmet edenleri her zaman şükranla anmayı kendisine bir vazife saymıştır. Bu necip milletin temsil edildiği en yüce makam olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, kabul ettiği bu kanunla, milletinin duygularını yansıtmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanunla bu alandaki yasal ve idarî boşluk doldurulmuş ve böylece, hep birlikte, bu millete hizmet etmiş şahsiyetlere olan saygımızı ifade etme imkânı da bulmuş olduk. Değerli katkılarınızdan dolayı şükranlarımı arz ediyorum.

Bu vesileyle, adı geçen değerli devlet adamlarını bir kere daha rahmetle anıyor; Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Temmuz 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, Birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.04