T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
101 inci Birleşim
2 . 7 . 2003 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın,
Düzce'de meydana gelen deprem sonrasında bölgedeki ekonomik ve sosyal sorunlar
ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, Sivas olaylarının 10 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
3.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un, 1
Temmuz Kabotaj Bayramına ilişkin gündemdışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım'ın cevabı
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü'nün, olası Irak Savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/239) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, hâkim ve savcıların birinci sınıfa ayrılmalarına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/241) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması
3.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
elektrik enerjisi piyasasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/242) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
4.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
görevden alınan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyelerine ilişkin
Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/243) ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması
5.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
ABD Başkanı ile yaptığı görüşme hakkında basında çıkan haberlere ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/247)
6.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
çiftçilerin elektrik borçlarına ve sulama kooperatiflerinin kullandığı
elektriğin fiyatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/251) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in
cevabı
7.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Diyanet İşleri Başkan
Yardımcısının bir gazeteye verdiği demece ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/252)
8.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
olası Irak savaşında yaşanabilecek saldırılardan korunmak için ne gibi önlemler
alındığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/253)
9.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
Konut Edindirme Yardımı hesaplarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/255) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
10.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut
Yıldız'ın, Ceylanpınar'da yaşayan göçebe vatandaşların sorunlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/257)
11.- Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, muhtemel Irak harekatında Türkiye'nin uğrayacağı zararlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/259) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener'in cevabı
12.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
4325 sayılı Kanunun tekrar uygulanıp uygulanmayacağına ve Niğde'nin kapsama
alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/262) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
13.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/271) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
14.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Edirne İlinin Lalapaşa ve Süloğlu ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler
kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/294)
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
BDDK'nın faaliyetlerine ve TMSF'na devredilen bankalarla ilgili tahsilata
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener'in cevabı (7/567)
2.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Emlakbank'ın usulsüz ihaleler ve müteahhitlere tanınan imtiyazlarla zarara
uğratıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/568)
3.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
bazı bankaların kredi uygulamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/580)
4.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın,
geçici işçilerin göreve başlatılma zamanına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/642)
5.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun,
Adana'nın Kürkçüler Köyündeki hemzemin geçite ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/712)
6.- Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın,
esnaf ve sanatkâra yönelik kredi teşvik sistemine ilişkin sorusu ve Sanayî ve
Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/717)
7.- Muğla Milletvekili A.Cumhur Yaka'nın,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan yüksek öğrenim öğrencilerine verilen
burslara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
(7/775)
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3.- Çeşitli Kanunlarda ve Maliye
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri; Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Tarım, Orman ve Köyişleri; Çevre; Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/602) (S. Sayısı: 198)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah Gül, Ulusal Program konusunda gündemdışı açıklamada bulundu; CHP
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve AK Parti Sivas Milletvekili
Selami Uzun Grupları adına, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir de grubu
bulunmayan siyasî partiler adına aynı konuda görüşlerini belirttiler.
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağ, Sivas Milletvekili Selami Uzun'un, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı
bir görüşü kandisine atfetmesi nedeniyle bir açıklama yaptı.
4903 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanunun bazı maddelerinin bir daha görüşülmek üzere geri
gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun
(6/499),
Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un
(6/519),
Esas numaralı sözlü sorularını geri
aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 39
milletvekilinin, ülkemizdeki demir cevheri kaynaklarının değerlendirilmesi ve
demirin inşaat sektöründe kullanımı ile ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/116) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulun 1.7.2003 Salı günkü (bugün)
birleşiminde, sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesine,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 13 üncü sırasında yer alan 60 sıra sayılı kanun tasarısının
bu kısmın 3 üncü sırasına, daha önce Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
dağıtılmış bulunan 198 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden 4 üncü
sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 183 sıra sayılı kanun tasarısının ise 5
inci sırasına alınmasına ve çalışma sürelerinin bu birleşim ile 2.7.2003
Çarşamba günkü birleşimde 15.00-21.00 saatleri arasında, 3.7.2003 Perşembe
günkü birleşimde ise 14.00-21.00 saatleri arasında olmasına ilişkin Danışma
Kurulu önerisi,
Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, 24.2.1983
Tarih ve 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifinin (2/121), İçtüzüğün 37 nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi,
Kabul edildi.
Gündemin "Oylaması Yapılacak
İşler" kısmında bulunan, 26.6.2003 tarihli 99 uncu Birleşimde görüşmeleri
tamamlanıp tümünün elektronik cihazla yapılan açıkoylamasında Genel Kurulda
toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından bu birleşimde tekrar oya
sunulan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının (1/448) (S. Sayısı: 103), elektronik
cihazla yapılan açıkoylamasından sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
Gündemin, "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakameleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
4 üncü sırasına alınan, Çeşitli Kanunlarda
ve Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/602)
(S.Sayısı:198),
5 inci sırasına alınan, Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
(1/608) (S. Sayısı: 183),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından,
Ertelendi.
3 üncü sırasına alınan, Kara Avcılığı
Kanunu Tasarısının (1/286) (S. Sayısı: 60 ), yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.
2 Temmuz 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 20.06'da son verildi.
İsmail
Alptekin
Başkanvekili
Mevlüt Akgün Türkân Miçooğulları
Karaman İzmir
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ahmet Küçük
Çanakkale
Kâtip Üye
No. : 143
II. - GELEN KÂĞITLAR
2 . 7 . 2003 ÇARŞAMBA
1.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 19.6.2003 tarihli ve 4903 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89
uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi (1/633) (Anayasa ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.6.2003)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/584) (S. Sayısı: 200) (Dağıtma tarihi: 2.7.2003)
(GÜNDEME)
2.- 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Diyanet İşleri
Başkanlığına Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622) (S. Sayısı: 201) (Dağıtma tarihi: 2.7.2003)
(GÜNDEME)
3.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (1/623) (S. Sayısı:
202) (Dağıtma tarihi: 2.7.2003) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/365)
(S. Sayısı: 204) (Dağıtma tarihi: 2.7.2003) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür
ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/367) (S. Sayısı: 205) (Dağıtma tarihi: 2.7.2003)
(GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat
Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/551) (S. Sayısı: 207) (Dağıtma tarihi: 2.7.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman İlindeki belediyelere gönderilen ödenek miktarına ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/623) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.7.2003)
2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/624) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.7.2003)
3.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/625) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.7.2003)
4.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
özelleştirilen KİT'lere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/626)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.7.2003)
Yazılı Soru
Önergesi
1.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlu'nun, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığındaki atamalara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/900) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.7.2003)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
2 Temmuz
2003 Çarşamba
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır;
çalışmalarımıza başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Düzce'de meydana gelen
depremler ve sonrasında yaşananlar ve yapılan çalışmalarla ilgili söz isteyen,
Düzce Milletvekili Sayın Fahri Çakır'a aittir.
Buyurun Sayın Çakır (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Düzce
Milletvekili Fahri Çakır'ın, Düzce'de meydana gelen deprem sonrasında bölgedeki
ekonomik ve sosyal sorunlar ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 81 inci il Düzce'nin deprem afetleri sonrası içine düştüğü
durumla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Düzce, 17 Ağustos
1999'da 7,4 şiddetinde Marmara depremi ve bundan 87 gün sonra 12 Kasım 1999'da
7,2 şiddetinde Düzce depremiyle asrın felaketini iki kez üst üste yaşamış tek
yerleşim yeridir.
İki metropol kent arasında, Ankara ve
İstanbul'un orta noktasında bulunan Düzce, ne garip bir rastlantıdır ki, 12
Kasım günü deprem felaketine maruz kalırken, aynı gün vilayet olma heyecanını
beraber yaşamıştır.
Değerli arkadaşlar, Düzce, bağlı olduğu
ilden ayrılırken de, oldukça ilginç bir paylaşım yaşamıştır. 7 ilçe, 3 belde,
304 köy ve 322 500 nüfusa sahip iken, aynı büyüklükte ve hatta, toplam nüfusu
ayrıldığı ilden 15 000 fazla iken, 1999'da, söz konusu il özel idaresine, 18
trilyon liranın 15 trilyon lirası kalırken, Düzce'ye 2,5 trilyon lira
verilebilmiştir.
Emniyet personeli açısından -polisiye
olaylar Düzce'de 4-5 kat fazla olmasına rağmen- ayrıldığı ilde 670 personel
kalırken, Düzce'ye 152 personel verilebilmiştir. Alet edevat ve araçların
taksimatı da şöyle yapılabilmiştir: İyi durumda bulunan 104 araç ayrıldığı ilde
kalırken, 47 eski araç Düzce'ye bırakılmıştır.
Değerli arkadaşlar, işin ilginç yanı,
Düzce'nin Akçakoca İlçesinde, vaktiyle, önceki il özel idaresine ait olan Çınar
Otel -ne hikmetse- o ilde kalmış, önceki ile ait özel idare tarafından Akçakoca
Belediyesine kiralanmış ve kirası ödenemediği için, halen Akçakoca Belediyesi
icralık duruma düşürülmüştür. Bu durumun düzeltilmesi için yaptığımız tüm
girişimler, maalesef, sonuç vermemiştir.
Değerli milletvekilleri, Düzceli deprem
şokunu yaşarken, kardeş paylaşımı mı yapılmış, üvey evlat muamelesi mi, yoksa,
evlatlıktan ret mi edilmiş; Yüce Heyetinizin takdirlerine sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Düzce, deprem sonrası
yatay olarak dağılmış, şehir merkezi nüfusu 76 000'den 56 000'e düşerken,
ilçelere ciddî anlamda göç olmuş, fizikî yapısı tamamen bozulmuş, yüzde 92'si
yıkılmış ya da oturulamayacak hale gelmiştir. Depremde, 6 444 bina, 16 666
konut, 3 837 işyeri yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Yaklaşık 22 000 esnafın
5 000'i deprem felaketi ve ardından gelen ekonomik kriz nedeniyle esnaflıktan
tamamen kopmuş ve ödeyemediği kredi borçlarıyla boğuşur hale gelmiştir. Halen
Düzce'de 1 000'in üzerinde aile prefabrikelerde yaşam mücadelesi vermektedir.
İl Emniyet Müdürlüğü hariç, kamu kurum ve kuruluşlarının tamamına yakını
-Valilik dahil- okullarımızda, prefabrike binalarda ve konteynırlarda hizmet
vermeye çalışmaktadır. Düzce üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesinden
ayrılarak, hazır olan fakülte ve yüksekokullarıyla birlikte kurulacağı günü
beklemektedir. Düzceli, kalıcı konut bağlantı yollarının bir an evvel
yapılmasını özlemektedir. Düzce, yeni organize sanayi bölgesi ve uygun
coğrafyasıyla, bilim adamlarının ifade ettiği gibi, deprem riskini atlatmış bir
durumda olup, yatırımcısına kucak açmıştır. İstanbul içmesuyu koruma havzasında
bulunan Düzce'nin bu durumunun da bir kere daha gözden geçirilmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakanımızın ifade ettiği şekilde, yıllık ortalama millî geliri 1 500 doların
altında olan illere getirilecek olan muafiyetler ve ekstra teşvikler
dolayısıyladır ki, geliri 1 142 dolar olan Düzce, ilk defa fakirliğine şükreder
hale gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, Düzce halkı bu makûs
talihini gerilerde bırakarak istikbale yeni umutlarla bakmaya başlamaktadır.
Hiç statik olmamış, devamlı dinamik insan unsuru ve rengarenk etnik kökenleri
bir arada barındıran, sosyal yapısıyla bir kültür mozaiği fotoğrafı veren
Düzce, tüm yerel dillerin konuşulduğu bir yöredir. Konuralp Beldesi tarihî bir
değerdir, ovası tarıma elverişli olup, yüksek rakımlı yerleri verimli fındık
alanlarıdır. "Karadeniz'in Bodrum'u" diye adlandırılan Akçakocasıyla
deniz turizmine; yaylaları, gölleri ve şelaleleriyle dağ turizmine; Türkiye
rafting şampiyonasının yapıldığı akarsularıyla doğa sporları ve turizmine uygun
coğrafî yapısıyla Düzce, bir başka değer arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
FAHRİ ÇAKIR (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım, hemen bitiriyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sizlerle paylaşmak istediğim bu sorunlar yumağı ve değerler manzumesi, hiç
şüphesiz, bir Türkiye gerçeğidir. İnşallah, 22 nci Dönem Parlamentosu ve 59
uncu AK Parti Hükümetiyle Düzcemizi kalkınmış iller arasına ve ülkemizi muasır
medeniyetlerin ötesine birlikte taşırız diyor ve Yüce Heyetinize saygılarımı
arz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Bakanlar Kurulunun bulunduğu bölümdeki
arkadaşlarımdan görüşmelerin başka bir zamana aktarılmasını rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
İkinci gündemdışı söz, Sivas olaylarını
anma günü nedeniyle söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Rıza
Gülçiçek'e aittir.
Buyurun Sayın Gülçiçek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Sivas olaylarının 10 uncu
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun
cevabı
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Sivas olaylarının 10 uncu yıldönümüyle ilgili
olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, bana konuşma olanağı sağlayan
Sayın Başkanımıza şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2
Temmuz, zihinlerimizde kalıcı, gönüllerimizde ise yas tutacağımız bir gündür. 2
Temmuz 1993 tarihinde; yani, daha bundan 10 yıl kadar yakın bir geçmiş zamanda,
demokrasinin hüküm sürdüğü ve halkının devletine güvenmesi gerektiği kendi
topraklarında, göz göre göre bir vahşete tanık olduk. Ne yazık ki, bu geri
düşünceyi 37 canla, bu ülkenin 37 ayrı evladıyla ödemek zorunda kaldık; oysa,
onlar, Sivas'a barış ve kardeşlik içinde bağlamalarını çalmaya ve semahlarını
dönmeye gitmişlerdi.
En küçüğü 12, en yaşlısı 66 yaşındaydı,
büyük çoğunluğu 12-30 yaş arası gençlerimizdi.
Bir düşünün lütfen; 12 yaşındaki çocuğun
ne gibi bir günahı olabilirdi ki?! Neşe içinde, 15 yaşındaki bir arkadaşıyla
semah dönmüştü. Türkiye Cumhuriyetinin gurur duyacağı genç düşünen
beyinlerinden biriydi. Sonra, kendini birden alevlerin içerisinde buldu; oysa
ki, geleneklerine uymuş, güzel bir gün geçirmeye gelmişti. Pir Sultan Abdal'ı,
insanlığa düşünceleriyle, cesaretiyle yol açmaya çalışmış bir halk ozanını
anmak, onu yaşatmak adına gelinmiş; güzel düşünceye, ileri adımlara, bilgi
paylaşımlarına, haince ve dünyanın çağdaş hiçbir ülkesinde olmayacak bir
şekilde, devletin gözleri önünde bir katliamla son verilmiştir. Sivas'ta
yaşanan bu olay, düşünceye karşı cevap vermek yerine, düşünceyi katlederek
susturacağını sanan çağdışı bir anlayışın, bir zihniyetin ürünüdür.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
2 Temmuz Sivas olayları, üzerinden geçen yıllara rağmen, Alevîlerin nazarında
küllenmemekte, tam tersine, Sivas yangını, Alevîlerin ve demokrat düşünceye
sahip tüm insanlarımızın kanayan yarası olmaya devam etmektedir. Tarih, bu
olayı defterine öyle derin bir acıyla, ıstırapla yazdı ki, bir Kerbelâ olayı
gibi uzun yıllar hatırlanacaktır. Şehitlerin uğradıkları zulmü hatırlatacak;
onları katledenlerin vicdansızlığını, insafsızlığını, yanlışlığını, dindarlık
kisvesi altında İslam Dinine sürdükleri lekeyi hatırlatacaktır. Tarih, bu ve
benzeri acı olayları, ileriki nesillere, ders alsınlar ve ibret olsun diye yazacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarih, Sivas Kentini, bize, umut, kurtuluş, ihanet ve karanlık duruşlarıyla
hatırlatıyor; Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsında laik, demokratik cumhuriyetin
temelinin burada atılması, Pir Sultan Abdal'ın direnişçi yolu ve Hınzır
Paşa'nın ihanetçi çizgisine, ne yazık ki, bir de 2 Temmuz 1993'te yaşanan
vahşet eklenmiştir. Pir Sultan Abdal'ın toplumsal ve inançsal duruşuna uygun,
sosyal bir organizasyon olarak yapılan şenliklere katılanlar, hazırlanan
tuzaktan habersiz, karanlık güçlerin
tuzağına düşmüşlerdir ve provokasyonlar neticesinde, tüm dünyanın gözü
önünde, 37 canımız şehit edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Sivas katliamının
failleri, bu katliamı din adına yaptıklarını söylemişlerdir. Size soruyorum:
Hangi din insanları öldürmeyi emreder? Sivas'ta din adına katliam yapanlar,
insanların farklı düşünüş ve inanışlara sahip olduğu gerçeğini
kabullenememişlerdir.
Gerçekten, kendini dindar hisseden
insanların, farklılıklara saygı göstermek, uyum içinde, insanın insanca
özelliklerini kazanabileceği şekilde yaşamamız gerektiği düşüncesinde olduğunu
düşünüyorum.
Devletin, güvenlik güçleri ve ilgili
kurumlarının, tüm sağduyulu vatandaşlarımızın, bu tür eylemler yapan, insanın
yaşama hakkına saygı göstermesini bilmeyen bu tür insanlara karşı, caydırıcı
şekilde tepki göstermesi gerekir. İşte, bugün, böyle bir tepkiyi göstermenin
yıldönümüdür.
2 Temmuz Sivas olaylarında can verip,
gelecek nesillere tarihî bir mesaj iletme görev ve onurunu üstlenmiş olan
sevgili şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyoruz. Biz, onları unutmadık,
unutmayacağız ve unutturmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Sivas şehitleri, aydın insanlardı, çoğunun
eli kalem tutardı, beyinlerindeki güzellikleri başkalarıyla paylaşmak isterlerdi.
İşte, bunlardan birisi, 1941 doğumlu Metin Altıok, kendi dizeleriyle şöyle
demişti:
"Gördüm, yaşarken vadesiz ölümümü,
Ördüm de ilmek ilmek,
Sırtıma giyemedim ömrümü..."
Bağnazlıkla savaş, yürek ister. Her doğan
insanın görevi, insaniyeti öğrenmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın efendim.
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (Devamla) - Marifet,
başkasını zâhir ateşinde değil; yiğitsen, kendini bâtın ateşinde yakmaktır.
Sivas olaylarında, üniversiteye gitmek
için hazırlanan; ancak, ecelle Madımak Otelinde tanışan 1975 doğumlu Belkıs
Çakır'ın dediği gibi;
"Kırklar ile yedik içtik,
Kaynayıp sohbete coştuk,
Yetmiş yıl fırında piştik,
Daha çiğsin, yan dediler..."
2 Temmuz günü 37 can Hakk'a yürürken, çiğ
değildi; çiğ ve ham olanlar, onların bağrındaki mana ateşini göremeyen,
Allah'ın verdiği canı almaya cüret edenlerdi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sonuç olarak, hepimiz, buradan ders çıkarmak zorundayız. Sivas'ı eski Sivas
yapabilmek için herkese görev düşmektedir. Başka Maraş, Çorum ve Gazi olayları
yaşamamak, içbarışımızı korumak için, birbirimize tahammül etmek, saygı
göstermek zorundayız.
Alevîler, her zaman, ülkesinin bütünlüğünü
korumuş, içbarışımızın ve laik demokratik cumhuriyetimizin, demokrasimizin,
ulusal bütünlüğümüzün temel güvencesi olmuş ve olmaya devam edeceklerdir.
Bin yıldır bu coğrafyada,
Alevîsiyle-Sünnîsiyle, Kürdüyle Türküyle birlikte barış içerisinde yaşadık ve
yaşamaya devam edeceğiz. Dönem dönem, birtakım karanlık güçler tarafından
tahrikler, provokasyonlar oldu, hiçbirimizin istemediği tatsız olaylar yaşandı;
ancak, hiçbir güç, birlikteliğimizi bozamadı. Toplumumuz, tarihin hiçbir
döneminde bu tür olaylara ve provokasyonlara gelmedi ve asla da gelmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, bakın, bir
ozanımız, birlik ve kardeşlik için ne söylüyor:
"Fabrikalar kurar idim her yerde
İkiliği kovar idim bu serde
Ayrı gözle bakmaz idim bir ferde
Cihana bir gözle bakar giderdim
İbreti der, varlığımız bitmezdi
İnsanoğlu yanlış yola gitmezdi
Ayrı gayrı devlet icap etmezdi
Dünyaya bir bayrak diker giderdim."
Ozanımız bu dizeleriyle tüm insanlığı ne
güzel kucaklıyor.
Değerli milletvekilleri, herkesin
inancına, kimliğine, etnik kökenine saygılı ve 72 millete aynı nazarda bakan
Alevî toplumu için en yüce değer, insandır; ancak, aynı duyarlılık ve hoşgörü
Alevîlerin de hakkıdır.
Son günlerde, Alevîlerin ibadetini icra
ettiği cemevleriyle ilgili, devletin görevlileri tarafından birtakım tatsız
sözler söyleniyor; bundan, büyük üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamındaki
Altıncı Uyum Paketi görüşmelerinde kabul edilen, İmar Kanununda
"ibadethane yeri" olarak değiştirilen düzeltme büyük bir aşamadır.
Umut ederim ki, cemevleri de bu kapsamda görülür.
Artık, Alevîleri inkâr politikasından
vazgeçilmelidir. Halen yurt dışında yaşamakta olan Sivas olaylarının
sanıklarının en kısa zaman içerisinde, Türkiye'ye getirilmesi gerekmektedir.
Sayın Başbakanımızın grup konuşmalarında
söylediği "gelin canlar bir olalım, iri olalım, diri olalım" sözünü,
bu çerçevede algılamak istiyorum.
Sözlerimi Pir Sultan Abdal'ın şu
dizeleriyle bitirmek istiyorum:
"Kadılar, müftüler fetva yazarsa
İşte kement işte boynum asarsa
İşte hançer işte kellem keserse,
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan."
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Gülçiçek.
Hükümet adına, Sayın İçişleri Bakanımız
söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Ali Rıza
Gülçiçek'in, Sivas olaylarının yıldönümü münasebetiyle yaptığı gündemdışı
konuşma üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bilindiği üzere, ülkemiz, 1970'li yıllarda
başlayan terör eylemleriyle karşı karşıya kalmış; bu süreç, ülkemizi milenyuma
kadar rahatsız etmeye devam etmiştir. Otuz yıllık zaman dilimi, ülkemizin insan
kaynağını ciddî manada etkilemiş, gencecik pek çok vatandaşımız terörün mağduru
olma durumunda kalmıştır; ama, kör terörün en fazla hüzün verdiği olaylardan
biri Sivas'ta yaşadığımız ve hepimizi kedere sevk eden hadise olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle şu tespiti yapmama izin veriniz: Terör, kimden gelirse gelsin ve kime
yönelirse yönelsin, bir arada yaşamaya kararlı bütün vatandaşlarımızca
kınanması gereken bir olgudur. Ayrıca, terör, sosyal barışa, toplumsal huzura
ve ekonomik gelişmeye karşı girişilen eylemlerin de ortak adıdır. Bu bakımdan,
birlikte ürettiğimiz kararlılıkla, terör batağını kurutabileceğimizi
düşünüyorum; çünkü, teröristle münferiden yapılan mücadele, hiçbir zaman
toplumsal birliktelikle elde edilecek sonuç kadar etkin olmayacaktır. Bugün Yüce
Meclisimizin çatısı altında bu kararlılığı görmenin mutluluğunu da yaşıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
malumunuz, Sivas'ta 2 Temmuzda meydana gelen olaylar, 37 vatandaşımızın
hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Amaç, birlikteliği baltalamak, ayrılığı
kamçılamaktı. Akla gelmeyecek provokasyonlar tertip edildi; yüzyıllar boyu bir
arada yaşamış kardeşleri birbirine düşürmek adına ne yapılması lazım geliyorsa
o yapıldı; insanlar, kardeşler karşı karşıya getirilmeye çalışıldı; komşular,
bir daha hiç bir araya gelmemek üzere ayrılmak istendi; ama, provokatörler
amaçlarının tamamına ulaşamadılar. Sivaslılar, Samsunlular, Urfalılar, velhasıl
bütün Türkiye ayağa kalktı, hep bir ağızdan "biz kardeşiz" diye
haykırdı. Bu bakımdan, 2 Temmuz, yalnızca üzücü olayların yaşandığı bir gün
olarak değil; aynı zamanda, birlik ve kardeşliğin yeniden tesis edildiği tarih
olarak hatırlanacak bir gündür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biliyorsunuz, hükümetimiz, ülkenin gündemine, insan hak ve özgürlüklerini
yeniden tanımlayan ve evrensel normları bizim insanımıza da sağlayan çeşitli
yasal düzenlemeleri ardı sıra Yüce Meclise getirmekte ve bu düzenlemeler,
sizlerin de yüksek tasvibiyle yasalaşmaktadır. Herkesin, özgürce, düşündüğünü
ifade edebileceği, başkalarına rahatsızlık vermediği ölçüde inancını
yaşayabileceği, bir araya gelerek sorunlarına çözümler üretebileceği örgütlü ve
demokrat bir toplum için altyapı oluşturma gayretimiz devam ediyor. Umarım ki,
bu çabalar kısa bir süre sonra meyvesini vermeye başlayacaktır, Türkiye, bir
özgürlükler ülkesi olarak anılacaktır.
Bu yasal değişimlerin yanı sıra, Sayın Ali
Rıza Gülçiçek'in de konuşmasında belirttiği gibi, toplum olarak, Sivas'ta 10
yıl önce meydana gelen bu olaylardan ders çıkarmamız gerekiyor, bir arada
yaşamanın ortak paydasını, 7'den 70'e, insanlarımızla paylaşmamız lazım
geliyor. Aslında, ortak payda, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin şerefli bir
üyesi, bir vatandaşı olmaktır. Bu Al Bayrağın altında, birbirini anlayan,
hoşgören ve sayan vatandaşlarımız bizim geleceğimizdir. Aradığımız iksir,
esasen, yetiştirdiğimiz değerlerin sözlerinde gizlidir. Atalarımız, Hacı Bektaş
Veli, Yunus Emre ve Mevlana, bizlere, yaşamlarıyla ve sözleriyle ne güzel
örnekler bırakmışlardır. Gelin, bu güzel insanların barış ve sevgi seslenişine
kulak verelim, ayrılığı gayrılığı bırakalım; bir olalım, iri olalım, diri
olalım.
Bu düşüncelerle, Yüce Heyeti yeniden
saygıyla selamlıyor, hayatını kaybetmiş vatandaşlarıma rahmet diliyorum.
Saygılarımla efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - İçişleri Bakanımız Sayın
Abdülkadir Aksu'ya teşekkür ediyoruz.
Gündemdışı üçüncü söz, Kabotaj Bayramı
nedeniyle söz isteyen, Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt'a aittir.
Buyurun Sayın Kurt. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.- Samsun
Milletvekili Mehmet Kurt'un, 1 Temmuz Kabotaj Bayramına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı
MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1 Temmuz Kabotaj Bayramı nedeniyle gündemdışı söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ülkemizin bir yandan devlet kurum ve
kuruluşlarıyla çağdaş yapıya kavuşturulması yolunda adımlar hızla ve
kararlılıkla atılırken, diğer yandan, başka ülkelerce kullanılan imkân ve
zenginliklerimizin vatandaşlarımızın mutluluğu için kullanılması cihetinde
önemli adımlar atılmıştır.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, 1 Temmuz
1926 tarihinde yürürlüğe giren Kabotaj Yasası, bu kapsamda çıkarılan önemli
yasalardan biridir. Ekonomik alandaki bağımsızlığımızı sağlamlaştıran Kabotaj
Yasası, ülkemizin çağdaş medeniyetler düzeyine ulaşması amacıyla başlatılan
kalkınma seferberliğine ivme kazandırmış olup, Türkiye limanlarında her türlü
yük ve yolcu taşıma hakkını Türk Bayraklı gemilere ve Türk vatandaşlarına
tanıyarak, denizlerimizdeki egemenlik hakkımızı geri almış, ülkemizin gelişme
sürecinde önemli bir kazanım olmuştur. Denizcilik sektörüne canlılık ve
dinamizm getiren, ulusal filonun kapasitesinin artırılmasını sağlayan ve zengin
deniz kaynaklarımızın değerlendirilmesinin yolunu açan Kabotaj Yasası,
ekonomimizin ve ticaretimizin gelişmesine azamî katkıda bulunmuştur. Türk
denizcilik sektörünün ekonominin dışa açılımında ve uluslararası ticaret
sistemiyle entegre olmasında inkâr edilemez rolü vardır.
Bugün, ülkemiz, denizcilik potansiyeli
açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmasına rağmen, denizlerimizin
sunduğu olanaklardan yeteri kadar yararlandığımız iddia edilemez. Üç tarafı
denizlerle çevrili ülkemizin, dünya deniz taşımacılığındaki payının çok düşük
oranlarda kalması son derece üzüntü vericidir. Halbuki, ülkemiz, Asya ve Avrupa
Kıtalarını birleştiren ve uluslararası deniz ulaşım yolları üzerinde bulunması
itibariyle, ekonomik ve jeostratejik yönden tüm dünyanın ilgisini çeken zengin
ve köklü bir coğrafyada yer almaktadır.
Ülkemizin bu konumundan, sahip olduğu
avantajlardan ve zengin potansiyelinden en iyi bir biçimde yararlanılarak,
sektörün gereksinimlerinin karşılanması ve dünya deniz taşımacılığındaki
payının artırılması, ekonomimizin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
Dolayısıyla, denizcilik sektörünün korunup geliştirilmesi, sektöre destek
olunması, deniz ticaret filomuzun rekabet gücünün artırılması ve gerekli
tedbirlerin alınması öncelikli amacımız olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilindiği üzere, Karadeniz Bölgesinde, kıyılarının coğrafî özelliği itibariyle,
tersane ve liman yapımına uygun alanlar oldukça kısıtlıdır. Bu açıdan
bakıldığında, Samsun İli sahil yapısı, tersane yapımına, coğrafik özellikleri
ve geri alandaki potansiyeli itibariyle en uygun konumda olup, sanayileşme ve
organize sanayi bölgeleri bakımından da önemli bir potansiyele sahiptir.
Ulaşım açısından ise, demiryolu, karayolu
ve uluslararası çapta hava imkânları bakımından yeterlidir. Diğer taraftan,
büyük bir limana ve birçok gemi yanaşma tesisine sahip olması yanında, sahil
illerimize ve sahildar ülkelere olan gemi trafiğinin etki alanı içerisinde
kalmaktadır.
Buna ilaveten, Karadeniz'e sahildar olan
ülkelerin belirtilen amaca yönelik ihtiyaçlarının Boğazlardan geçiş yapmadan
karşılanmasına imkân sağladığından, bu ülkeler ile dünya denizcilik filosuna
hizmet verebilecek durumu haizdir.
Yerli ve yabancı bayraklı her türlü
ticaret gemilerinin, karada, denizde, can ve mal emniyetine yönelik ulusal ve
uluslararası mevzuat çerçevesinde periyodik olarak yapılması zorunlu muayene,
bakım ve onarımlarının yapılabileceği bir yerin Karadeniz kıyılarımızda
bulunmaması ülkemiz açısından büyük bir eksikliktir.
Ülkenin en fazla göç veren Karadeniz
Bölgesinde, diğer sanayi sektörlerinin gelişmesine imkân sağlayacak gemi inşa
sanayi bölgesi kurulmasıyla önemli bir istihdam ve katmadeğer meydana
gelecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonu açıyorum; tamamlayın
efendim.
MEHMET KURT (Devamla) - Belirtilen ve
sayılabilecek daha birçok avantajlar dikkate alınarak, Samsun gemi inşa sanayi
bölgesi kurulması çalışmalarının aksatılmadan neticelendirilmesi, büyük bir
önem arz etmektedir.
Özellikle, Karadeniz Bölgesindeki,
plansız, dağınık, çevre ve teknik standartlardan yoksun durumdaki küçük
işletmelerin, Tarım Bakanlığı faaliyetleri arasında yer alan ve bölgede yoğun
olarak bulunan balıkçı teknelerinin, uluslararası normlara uygun imalat, bakım
ve onarımlarının yapılabileceği imkân ve kabiliyetlere kavuşturulması,
geliştirilmesi ve modernizasyonu da bu kapsamda mümkün olabilecektir.
Özellikle Karadeniz Bölgesinde, mevcut
gemi ve yat trafiği ile denizde can ve mal güvenliğinin sağlanması ve
ihtiyaçlarının karşılanması şiddetle önem arz etmektedir.
Ayrıca, sulh zamanında özel sektörün,
olağanüstü dönemlerde de Deniz Kuvvetleri Komutanlığının Karadeniz Bölgesindeki
ihtiyaçlarını karşılayacak bir inşa, bakım ve onarım tersanesi mevcut değildir.
17 Ağustos depreminden sonra ortaya çıkan tersane ihtiyacının karşılanması da,
ayrıca, önem arz etmekte olup, kurulacak tersane bölgesiyle bu açık kapatılmaya
çalışılacaktır. Bununla beraber, bölgede seyreden yabancı bayraklı gemilerin
bakım-onarım ihtiyaçlarının da karşılanabileceği, dolayısıyla, bölgede mevcut yoğun
talebin diğer ülkelere kayması da engellenmiş olacaktır.
Söz konusu alanda kurulacak olan
tersaneyle, bölgeye kaydadeğer bir iş imkânı sağlanabilecektir. Bilindiği
üzere, tersanede çalışan 1 işçi, dışarıda dolaylı olarak 6 kişiye istihdam
yaratma özelliğine sahiptir. Ayrıca, tersane bölgesinin ülke ekonomisine
sağlayacağı döviz, ikame kabiliyeti, net döviz girdisi, vergi, sigorta ve bunun
gibi gelirleri -milyon ABD Doları olarak- azımsanamayacak boyutlardadır.
Karadeniz Bölgesinde Zonguldak, Sinop,
Trabzon, Rize, Hopa gibi kamu ve özel sektörün işletimindeki ulusal
limanlarımızın yanı sıra, Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler itibariyle, Soçi,
Novorosisk, Poti, Yalta, Odesa, Köstence ve Varna gibi limanlar ile bu
limanlara yoğun bir gemi trafiği mevcuttur. Söz konusu gemi trafiğinin
oluşturduğu bakım-onarım talebi ülkemiz tarafından büyük ölçüde
karşılanabilecektir; denizde can ve mal güvenliğinin sağlanması, taleplerin
diğer ülkelere kaymasını engelleyerek ekonomik kayıplara sebep verilmesi
önlenecektir. Bahse konu tersane alanı, bölgede yaşanan iklim özelliklerine
uygun bir yapı arz etmekte olup, yılın tamamında tersane faaliyetleri
sürdürülebilecektir.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
Samsun İline bağlı bir tersane gemi inşa sanayii kurulması cihetinde
yapacağımız çalışmalar noktasında vereceğiniz katkılardan dolayı, şimdiden,
teşekkür ediyor, vatandaşlarımızın Kabotaj ve Denizcilik Bayramını kutluyor,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.
Sayın Hükümetin bir söz talebi var mı
efendim?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İstanbul) - Evet.
BAŞKAN - Hükümet adına, Ulaştırma
Bakanımız söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, dün itibariyle, 1 Temmuz
Denizcilik ve Kabotaj Bayramını, İstanbul'da yaptığımız bir açılışla ve
muhtelif etkinliklerle kutladık.
1 Temmuz 1926'da kabotaj hakkının Türk
Bayraklı gemilere verilmesiyle başlayan ve geçen yetmişyedi yıl içerisinde, ne
yazık ki, tamamen bitme noktasına gelen sahillerimiz arasındaki yolcu ve yük
taşımacılığı, ilk kez bu yıl, Kabotaj Bayramına rastlayan günde çok önemli
kararların alınmasının da vesilesi olmuştur.
Her şeyden önce, Çanakkale ve İstanbul
Boğazlarının seyir güvenliğini sağlayacak gemi trafik sistemi, birçok yabancı
kuruluşun, uluslararası denizcilik teşkilâtının eski ve yeni başkanlarının,
komşu ülkelerin üst düzey denizcilik idaresi başkanlıklarının da iştirakiyle ve
Sayın Başbakanımızın katılımıyla hizmete girmiş; böylelikle, son yıllarda artma
temayülü içerisinde bulunan Boğazlarımızdan geçen hampetrol trafiğinin İstanbul
için oluşturması muhtemel potansiyel tehlikeye karşı seyir ve çevre güvenliği
bakımından her türlü tedbiri alacak ve seyir halinde bulunan gemileri adım
adım, saniye saniye takip edecek, yakın seyir, çarpma riski, karaya oturma
riski gibi önemli kritik durumlarda gerekli ikazları verecek ve onların seyir
emniyetini sağlayacak çok önemli bir projeyle birlikte, artık, bu yönde,
uluslararası alanda Türkiye'nin deniz ticareti ve seyir güvenliği konusunda
muhatap olduğu tenkitler sona ermiş olacaktır.
Bütün bunların da ötesinde, yine, bu yıl
Kabotaj Bayramında, denizciliğimize, halkımıza çok önemli kararların müjdesini
dün yapılan toplantıda verdik. Bunlardan en önemlisi, 77 nci yılına ulaşmış
kabotaj hakkının olduğu bu yılda, sahillerimiz arasında yük taşımacılığımız
yüzde 2'ye, yolcu taşımacılığımız binde 3'e gerilemiştir. Çok önemli olan deniz
taşımacılığımızdaki bu olumsuzluk, dün aldığımız kararla, çok büyük bir gelişme
kaydetmiş olacaktır. Buna göre, 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren, kabotaj
seferinde çalışan bütün balıkçı, yük gemisi, yolcu gemisi, ticarî yatlar olmak
üzere bütün gemilere ucuz akaryakıt verme imkânı getirilmiştir. Bu,
akaryakıttan alınan Özel Tüketim Vergisinin, yani ÖTV'nin kaldırılması
demektir. Böylelikle, bu tür gemilerde kullanılan akaryakıt bedelleri, ortalama
yüzde 60 oranında daha aşağıya inmiş olacak ve bugün, çok yoğun bir şekilde
kullanılan karayollarımız ve karayollarımızdaki trafik denize kaymış olacak ve
bunun sonucu olarak da binlerce insanımızı kaybetmeyeceğiz.
Bütün bunlardan başka, üçüncü ve çok önemli
bir hizmeti de, yine, dün, kamuoyuna açıkladık. Liman ücretlerimiz, ne yazık
ki, Akdeniz çanağında yer alan 23 ülke arasında en yüksek seviyededir. Bu da
denizciliğimizi, deniz ticaretimizi olumsuz yönde etkilemekte, ülkemizin
limanlarını ziyaret eden gemilerin sayısında önemli düşüşlere neden olmaktadır.
Bu, ticaretimizi olumsuz etkilemekte, gerek ithalat gerekse ihracat amaçlı
taşımalarda mütemadiyen azalma görülmektedir. Bu olumsuzlukları da ortadan
kaldırmak için, yine, Bakanlığımız, aldığı bir kararla, bütün limanlarımızda
liman ücretlerini yüzde 50'ye varan seviyede azaltmaya karar vermiştir.
Bilhassa, turizm mevsiminde olduğumuz bugünlerde, ülke limanlarımızı ziyaret
etmesi muhtemel büyük turistik gemiler, kruvaziyer tipi gemiler, bundan böyle daha
sık gelmeye başlayacak ve bu şekilde, çok önemli turizm geliri sağlanmış
olacaktır. Örneğin, 50 000 grostonluk bir kruvaziyer yolcu gemisi, bu tarifeden
önce, İstanbul limanına geldiğinde, 700 yolcusuyla birlikte, liman ücreti
olarak 42 500 dolar para öderken, aldığımız bu yeni kararla birlikte 22 400
dolar ödeyecektir. Burada amaçlanan, yüksek liman ücretlerini düşürerek gemi
trafiğini caydırıcı olmaktan çıkarıp, daha çok gemi gelmesini sağlamaktır.
böylece, gemiyle gelen ve oldukça zengin sayılabilecek kategorideki insanların
kaldıkları süre içerisinde bulundukları yörelerde alışveriş yapmaları ve diğer
birtakım artı değerler de bırakmaları mümkün olacaktır.
Gördüğünüz gibi, yıllardan beri kutlanan
Kabotaj ve Denizcilik Haftası, bu yıl gerçek anlamda kutlanma şansını bulmuş ve
Türk denizciliğinde reform niteliğinde çok önemli kararlar alınmıştır. Bir süre
önceki Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinde de ifade ettiğim gibi,
denizciliğimizin her türlü konusu, Bakanlığımız kontrolü altında ve Yüce
Parlamentonun katkılarıyla daha iyiye, daha ileri günlere gitmeye devam
edecektir.
Yıllardan beri denizci ülke olamadık, 8
000 küsur kilometre sahil şeridine rağmen deniz ticaretinden gerekli payı
alamadık. Artık, bu yıldan itibaren bunu tersine dönüştürüyoruz; denizcilikle
ilgili, ticaret odamız, sivil toplum kuruluşlarımız ve sektör temsilcileriyle
el ele, denizciliğimizin sorunlarını, günü gününe, gecikmeden çözecek
tedbirleri süratle yürürlüğe koyuyoruz. Bunu yapmakla, denizci millet, denizci ülke olma yolunda çok önemli bir adımı atmış
oluyoruz.
Tekrar, bu haftanın, dünden itibaren 77
nci yılını kutladığımız Kabotaj ve Denizcilik Bayramının, ülkemize, Türk
denizciliğimize hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, olası Irak Savaşının turizm sektörüne
etkilerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/239) ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan,
söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun, yerinizden kısaca
açıklayın.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Açıkça anlaşıldığı gibi, bu soruya
zamanında yanıt verilememiştir. Bu soru, olası Irak harekâtı ya da savaşında,
Türkiye'de turizm gelirlerinin ne şekilde etkileneceğine dönük bir soruydu. Çok
şükür ki, ülkemiz o harekâta katılmadı. Tabiî ki, bunun, o harekâtın, turizm
sektörüne olumsuz etkileri oldu, iptaller oldu. Şimdi, bunu, Türk turizm
sektörü telafi etmeye çalışıyor.
Sayın Başkan, burada, şunun için söz
aldım: Yani, zamanında verilen soru önergelerine belirli bir zaman kesitinde
yanıt verilmesinin son derece önemli olduğunun altını çizmek istiyorum. Öyle
sanıyorum ki, Kabine üyesi sayın bakanlar, bundan sonraki soru önergelerinin
yanıtlanmasında, buna özen göstereceklerdir ve böylece, sormuş olduğumuz soru
önergeleri havada kalmamış olacaktır, anlamını, zamanını yitirmemiş olacaktır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
2.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, hâkim ve savcıların birinci sınıfa
ayrılmalarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/241) ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Baloğlu, söz isteğiniz var mı?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Evet
efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın
Başkan, sayın üyeler; Meclisin önemli görevlerinden birisi denetlemedir; ama,
bir süreden beri, bunun aksadığını görüyoruz. Zaten, bunun için belirli
süreleri kullanabiliyoruz. Geçen gün, bir arkadaşım, Avrupa parlamentolarında
yaptığı bir incelemenin sonuçlarını bana anlattı; onu duyunca iyice üzüldüm.
Haftada bütün bir günü bu işleme ayırıyorlar; o gün, hükümet üyelerinin büyükçe
bir bölümü parlamentoda bulunuyor ve böylece, parlamentonun çok önemli
görevlerinden birisi olan denetleme görevi, daha sağlıklı yerine getiriliyor.
Bizde haftada bir saat... Sayın bakanlardan istirham ediyoruz, hiç olmazsa o
bir saati -önceden Meclisin çalışma takvimi belli olduğuna göre- bize
ayırsınlar efendim.
Benim konum, 1 inci derecedeki hâkimlerin,
yargıçların birinci sınıfa ayrılmalarıyla ilgili.
Şimdi, Türkiye'de bunca sorunun olduğu bir
dönemde, hâkimlerle ilgili bir konunun gündeme getirilmesinin
garipsenmeyeceğini umut ediyorum. Çünkü bir ülkede herkes haksızlıktan
yakınabilir; ama, yargıçlar bile haksızlığa uğradıklarını, adaletsiz bir
ortamda görev yaptıklarını düşünüyorlarsa, durum çok vahim demektir. Bunu
soruma ek olarak Sayın Bakanın dikkatlerine sunuyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.
3.- Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek'in, elektrik enerjisi piyasasına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/242) ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri ve izleyenler; enerji, bildiğiniz gibi yaşamımızın
ayrılmaz bir parçasıdır. Topluma, kesintisiz, ucuz, temiz ve güvenilir enerji
sağlamak hükümetlerin, devletin vazgeçilmez bir görevidir.
Ben, bu soruyu Şubat ayında vermiştim;
ancak, güncel gelişmeler, her gün, enerji konusunun ne kadar dağınık, karmaşık
ve iç içe girmiş çıkar ilişkilerinin bütünü olduğunu kanıtlamaktadır.
Biraz önce ajans haberlerinde Rus Gasprom
Başkan Yardımcısı Yuri Komanov "doğalgaz anlaşmamız, tahkime gitmeden
aramızda halledilir" diyor ve şunu ekliyor: "Yaz sıcağında enerji pek
ciddiye alınmaz, kışın, soğuk olunca insanlar enerjiyi düşünmeye başlar."
Bu, Türkiye kamu yönetimine yönelik tam bir eleştiridir, kara mizahtır,
gülmecedir.
Türkiye, Rusya'dan, aynı kanaldan, iki
değişik fiyattan doğalgaz almaktadır. Bugünlerde bu tartışılıyor. İran'dan
alınan doğalgaz, koşulları ve niteliğiyle gündeme getirilmiyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, enerji
yolları üzerindedir, olağanüstü enerji kaynaklarına sahiptir; ama, ne yazık ki,
kendi hidrolik enerji kaynaklarının yalnızca yüzde 35'ini, linyit kaynaklarının
da yine o oranda bir bölümünü kullanabilmektedir.
Devlet, ülke içinde, sözümona özel
üreticilerden, dışarıdan da, doğalgaz sağlayanlardan, Hazine garantisiyle ve
yüksek fiyatla elektrik satın alıyor ve Türkiye, bu nedenle doğalgaz alıyor ve
Türkiye, bu nedenle, Avrupa'nın elektriği en pahalı üreten ülkelerinden biri
durumundadır. Böyle olunca da, hem mal ve hizmet üreticilerinin maliyeti
yükseliyor hem de esasen, geliri az olan, yoksul olan insanlarımız elektrik
kullanamaz hale geliyor, enerji kullanamaz hale geliyor, çağdaş enerjiyi
kullanamaz hale geliyor.
Çok önemli bir sorun da, kaçak elektrik
kullanımıdır, enerji kullanımıdır. Sanki, yalnızca güneydoğu illerinde
varmışcasına, kamuoyuna yanlış bir kanı sunularak, enerji kaçağı gözardı
edilmeye çalışılıyor ve dürüst tüketiciye, kaçak kullananın maliyeti de
yükleniyor. Bakanlığın ya da ilgililerin, bu yanlıştan hızla kurtulacağımız
yönündeki sözleri henüz uygulama alanı bulmuş değildir. Kaçak kaçaktır, kaçağın
faturasını dürüst tüketiciden almaya, kaçağın bedelini dürüst kullanıcıya
ödetmeye hiç kimsenin hakkı olmamak gerekir. Bu, batı illeri için de
geçerlidir, güneydoğu ve doğu illeri için de geçerlidir.
Bir başka önemli nokta var; Sayın Bakan
"enerji yolsuzluklarının boyutunu, büyüklüğünü açıklayamam; açıklarsam
halkın morali bozulur" diyor. Yıllarca enerjiyi çok pahalıya alanların
morali mi kaldı ki bozulacak?! Eğer, güvenlikle ilgili, askeriyeyle ilgili
sırlar varsa o bir yana; ama, Sayın Bakanın, her konuda olduğu gibi, bu konuda
da, seçimle işbaşına gelmiş bir bakan olarak, kamuoyuna ve Yüce Meclise
gerçekleri; yani, bu konudaki yolsuzlukların boyutlarını, kaçakların
boyutlarını -bu konuda ne varsa- açıklamasında kesin bir zorunluluk vardır,
gereklilik vardır. Bundan kaçınmamız doğru değildir, olamaz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin enerji
pazarı hızla büyüyor. Bu, yabancıların iştahını kabartıyor; bu, kaçak yollarla,
çaktırmadan, ucuz yoldan kâr etmek isteyen kesimlerin iştahını artırıyor;
olabilir. Ha, o zaman, devlete çok büyük bir görev düşüyor; bu görev de şudur:
Enerji alanını, başından başlayarak, yani üretim aşamasından başlayarak,
üretim, iletim, dağıtım ve satış aşamalarını planlı bir çerçeveye oturtmak
zorundayız; hükümetin böyle bir zorunluluğu vardır. Bu dörtlü arasında kopma
olduğu zaman, plansızlık olduğu zaman, ülke -hep birlikte, ekonomisiyle,
toplumuyla- büyük zararlarla karşı karşıya kalıyor, temiz ve ucuz enerji elde
edilemiyor. Bu nedenle, diyoruz ki: Enerji alanında, kesinlikle bir ulusal
kalkınma planına ya da enerji planlamasına gereksinim vardır; bir. İkincisi,
enerji alanındaki yolsuzluğun, kirin, kötülüklerin ve yolsuzlukların
temizlenmesinde yarar var.
Bu soruları sormuştum; dilerim, yanıtını
düzgün şekilde ve yazılı olarak alırım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
4.- Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek'in, görevden alınan Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu üyelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/243)
ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğümüzün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Kepenek, söz isteğiniz var mı?
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Evet Sayın
Başkan... Üçüncü sorumda söz almayacağım.
BAŞKAN - Kısa olursa, memnun olurum.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Deminkinden kısa
olacak Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Yeniden saygılar
sunuyorum.
Ben, Feridun Baloğlu arkadaşımın, denetim
görevimiz ve soru önergelerine yanıt konusundaki görüşlerine -daha evvel,
zaten, gündemdışı söz almış ve söylemiştim- aynen katılıyorum.
Üzülerek belirteyim ki, koruma
kurullarıyla ilgili şubat ayının ortalarında verdiğim bir önergenin yanıtı
bugün tartışılıyor. Gerçi, bu konu güncelliğini hiç kaybetmiyor. Biraz sonra
konuşacağımız SİT alanlarını gündeme getiren tasarı da bu konuyla doğrudan
doğruya ilgili.
Değerli arkadaşlar, koruma kurulları
sorunu çok önemlidir. Koruma kurulları sorunu, ülkemizin doğal, tarihsel,
kültürel, arkeolojik kaynaklarını gelecek nesillere taşımamızın en önemli
aracıdır. Koruma kurulları, bildiğiniz gibi, uzmanlardan oluşur, sanat tarihi,
arkeoloji, müzecilik, mimarlık, şehir plancılığı alanlarındaki yetkin
kişilerden oluşur, bunların tarafsızlığı önemlidir.
Şimdi, koruma kurullarıyla ilgili
uygulamada, üzülerek belirteyim, hükümetimiz, görevden alınanların yerine,
açıkça, koruma kavramına karşı çıkanları atamaktadır. Bu yanlıştır. Bundan
kaçınmak gerekir. Doğru değildir; çünkü, koruma kavramına karşı olanları,
kıyıyı, ormanı, çevreyi korumak istemeyenleri göreve getirdiğiniz zaman,
ülkenin geleceğini tehlikeye atarsınız, kimi değerleri kötüye kullanmış
olursunuz.
Yine, birçok yerde, son aylarda -yine
üzülerek belirteyim- arkeolojik kazılar durdurulmuştur. Ha, bu ne demektir;
toprağın altında olana bitene bakmayın, biz, buraları iskâna açarız, konut
yaparız, işyeri yaparız... Şimdi, bu da doğru değildir. Bu bir uyarıdır -elimde
bunun çok belgesi var, örneğin Foça ve benzeri yerlerde- arkeolojik kazıları
durdurmak doğru bir uygulama değildir. Bu, kalıntının, kültürel değerin,
geçmişin ortaya çıkmasını engellemek olur.
Yine, birçok yerde, şu yapılmaktadır:
Uygulamanın boyutları ve işleyişiyle ilgili, bakanlık, temsilcileri
aracılığıyla doğrudan müdahalelerde bulunmakta, karışmakta ve yön vermektedir.
Aslında koruma kurulları, tamamen hükümetin elindedir. Dolayısıyla, yeniden
yönlendirme yapmak, direktif vermek ve onların işlerini siyasî müdahalelerle,
karışmalarla yönlendirmek, doğru bir tutum değildir.
Sayın Başkan, son bir nokta daha var. Bu
koruma kurullarıyla ilgili sorunlar, konular, meseleler, bugün, yine, biraz
sonra yapacağımız gibi "çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair
kanun" başlığıyla, değişik kanunlara serpiştirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu, çeşitli kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun mantığı, aslında, hukukî karmaşa yaratmanın,
yasal karışıklık yaratmanın bir başka adıdır. Ortalık karmakarışık olmaktadır.
Oysa, yapılması gereken, 2863 sayılı Yasayla, yalnız onunla oynamak ya da
onunla ilgili gerekli değişiklikleri yapmak ve yarınki nesillere çok daha
düzgün, çok daha sağlıklı, çok daha korunaklı ve korumalı anlayışla, ülkenin
doğal, kültürel ve tarihsel değerlerini miras bırakmaktır. Ben, bu nedenle, bu
soru önergesini vermiştim.
Üzülerek belirteyim, güncelliğini koruyor.
Dilerim, bu konuda çok daha duyarlı oluruz.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
5.- Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD Başkanı ile yaptığı görüşme hakkında basında
çıkan haberlere ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/247)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
6.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak'ın, çiftçilerin elektrik borçlarına ve sulama
kooperatiflerinin kullandığı elektriğin fiyatına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/251) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Sayın Dr. Hilmi Güler tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Necdet Budak
Edirne
Edirne çiftçisi, ekonomik krizler ve her
geçen gün artan maliyetlerden dolayı zor günler geçirmektedir. Bilhassa, sulu
tarım yapan çiftçimiz elektrik maliyetleri ve borçları yüzünden çok zor
durumdadır. Üreticinin maliyetlerini düşürmek ve kazançlarını yükseltmek için
kurmuş oldukları sulama kooperatifleri kapanma noktasına gelmiştir.
Bu nedenle;
1- Sulu tarım yapan çiftçimizi bir nebze
rahatlatacak olan elektrik borçlarının faizlerinin silinerek, anaparalarının
taksitlendirilmesini düşünüyor musunuz?
2- Tarımsal amaçlı kooperatiflerin
kullandığı elektrik fiyatının düşürülmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı?
BAŞKAN - Soru, Başbakan Yardımcımız Sayın
Mehmet Ali Şahin tarafından cevaplandırılacaktır.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Edirne
Milletvekili Sayın Necdet Budak Bey çiftçilerin ve sulama kooperatiflerinin
elektrik borçlarıyla ilgili bir soru yönelttiler.
Sizler de yakinen takip ediyorsunuz,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığımız, çiftçilerimizin elektrik borçlarıyla
ilgili bir yeni yapılanmaya gitmiş ve bunun da uygulaması başlamıştır.
Hatırlayacaksınız, uygulama şu şekildeydi: Borçlarını peşin ödeyene yüzde 50
indirim; bunun dışında, 12 taksitle ödeme imkânı getiren bir düzenleme yapılmış
ve bu uygulamaya konulmuştur. Zannediyorum, bu soru çok daha önceden
yöneltildiği için ve bu sorunun sorulmasından sonra bu uygulama yapıldığı için,
tabiî ki, Sözlü Sorular bölümünde bu soru kalmıştı. Değerli milletvekili
arkadaşımızın, bu uygulamayı biliyor olması lazım.
Ancak, biraz önce sözlü soru soran
milletvekili arkadaşlarımız, denetim konusunda hükümetimize bir eleştiri
getirdiler. Eğer bir bakan arkadaşımız Ankara dışındaysa veya yurt dışındaysa,
kuşkusuz ki, burada bulunamıyor ve eğer bakanlığıyla ilgili bir soru sırası
gelmişse, tabiî, bunu cevaplandırması da mümkün olmuyor.
Şimdi, Enerji Bakanlığıyla ilgili soru konusunda
da -Sayın Bakanımız burada değildi- ben, telefonla kendisinden aldığım bilgiyi
sizlere aktardım; ancak, şunu ifade etmek istiyorum: 1 000'e yakın sözlü ve
yazılı soru yöneltilmiş hükümetimize ve onun Bakanlarına yönelik olarak.
Sanıyorum 936'dır; ama, ben 1 000'e yakın diyorum.
Yazılı soruların yüzde 82'si
cevaplandırılmıştır; cevaplandırılmayan yüzde 18. Biliyorsunuz, bir onbeş
günlük inceleme, araştırma süresi vardır. Önce Başbakanlığa geliyor.
Başbakanlık, ilgili bakanlığa gönderiyor. Eğer, bu sorunun yazılı olarak
cevaplandırılmasıyla ilgili diğer kuruluşlardan ve kurumlardan bilgi
gerekiyorsa bunun yazışmaları oluyor. Tabiî ki, bu, bir zamanı gerektiriyor. Bu
yüzde 18'lik bölüm, henüz bu süre kullanıldığı için cevaplandırılamamıştır. O
bakımdan, özellikle sözlü sorularla ilgili bakan arkadaşlarımız sözlü sorulara
zamanında cevap vermektedirler. Bu oranın yüzde 82 olduğunu ifade ediyorum.
Sözlü sorularla ilgili cevap oranı yüzde
50'nin altındadır: Bunun da sebebi, haftada iki gün, şimdi uygulandığı gibi,
sorular soruluyor ve cevaplar veriliyor. Şöyle, gündemimize baktığımızda,
oldukça fazla sayıda arkadaşımız tarafından sözlü soru sorulduğunu görüyoruz.
Bunun en son rakamını sizlere bulmaya çalışıyorum. Şu anda, gündemde,
cevaplandırılması gereken 335 soru var. Benim söylediğim rakamın içine bunlar
da dahildir. Demek ki, yüzde 50, yüzde 42 civarında sözlü soru bakanlarımız
tarafından cevaplandırılmıştır. Ortalamayı yaptığımızda yüzde 60 civarında
sözlü ve yazılı sorunun hükümetimiz ve ilgili bakanlar tarafından
cevaplandırıldığını görüyoruz. O bakımdan, sözlü ve yazılı sorularla ilgili
denetim konusunda hükümetimize getirilmiş olan eleştiriyi tam haklı olarak
göremediğimi ifade ediyor ve bu istatistikî bilgileri de huzurlarınızda
ıttılalarınıza arz etmiş oluyorum.
Hepinize saygılar sunarım efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın Budak, söz isteğiniz var mı efendim?
NECDET BUDAK (Edirne) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Bakana,
verdiği cevap için teşekkür ediyorum.
Şimdi, benim sorum, çiftçilerin elektrik
borçlarına ve sulama kooperatiflerinin kullandığı elektrik fiyatına ilişkindi.
Soru daha önce sorulduğundan, Bakandan aldığımız cevaba göre, borçlarını peşin
ödeyenlere yüzde 50 indirim, ayrıca 12 taksit imkânı getiren bir uygulama
başlatıldığı için, şu anda bu sorunun çok fazla bir önemi yokmuş gibi
gözüküyor; ben, buna katılmıyorum.
Geçtiğimiz hafta bölgedeydim. Özellikle,
Trakya bölgesinde üretilen pirinçlerin geçen yılki fiyatı ile bu yılki fiyatı
aynı, yaklaşık 600 000 lira civarında. Pirinç üreticilerinin, ürettikleri için,
sanayi elektriğine göre, daha ucuz fiyat ödemeleri gerekiyor; çünkü, bütün
dünyada bu böyle. Yani, yapılan ekonometrik analizlerde, üretim anlamında,
üreten insanlara yapılan desteğin, hem kendilerine hem de ülkeye çok daha büyük
katkısı var.
Ben, bu cevabı yeterli bulmuyorum ve şunu
bekliyorum: Özellikle, tarımda kullanılacak elektrik fiyatlarının, çiftçilere
uygun bir fiyat düzeyinde olması gerektiğini düşünüyorum. Şu anda, çiftçiler,
halihazırda, yine bu uygulamadan da şikâyetçiler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.
Evet, soru cevaplandırılmıştır.
7.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısının bir gazeteye verdiği
demece ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/252)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
8.- Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek'in, olası Irak savaşında yaşanabilecek saldırılardan
korunmak için ne gibi önlemler alındığına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/253)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
9.- Manisa
Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Konut Edindirme Yardımı hesaplarına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/255) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın
cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Önce soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, aracılığınızla,
Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak yanıtlandırılmasını
arz ederim.
Ufuk Özkan
Manisa
11.11.1986 tarih ve 3320 sayılı KEY
Kanunu, 26.11.1999 tarih ve 588 sayılı kararname ile yürürlükten
kaldırılmıştır.
1- Bugüne dek toplanan para miktarı nedir?
Nasıl değerlendirilmiştir?
2- Hak sahibi kaç kişidir?
3- KEY hesaplarındaki paranın hazineye
devri söz konusu mudur?
4- Hesapların hazineye devredilmesi
durumunda yıllardır bu hesaplara para yatıranlar aldatılmış olmayacak mıdır?
BAŞKAN - Sayın Maliye Bakanımız soruyu
cevaplandıracaktır.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce hepinizi saygıyla selamlıyorum;
müsaadenizle, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan tarafından, konut edindirme
yardımı hesaplarına ilişkin olarak sorulan soruları cevaplandırıyorum.
Konut edindirme yardımı hesabı anapara
tahsilatlarının toplam tutarı, yaklaşık 20 trilyon liradır. 588 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle tasfiyesine karar verildiği 29.12.1999 tarihi itibariyle
konut edindirme yardımı hesabının bakiyesi 395 trilyon liradır.
3320 sayılı Kanunun 10 uncu maddesiyle,
konut edindirme yardımı hesabında toplanan paralar, Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca, devlet tahvili, hazine bonosu veya gelir ortaklığı senedine
yatırmak suretiyle nemalandırılmıştır.
Ayrıca, 27.8.1990 tarih ve 90/T-65 sayılı
Yüksek Planlama Kurulu kararı ile 2985 ve 3320 sayılı Kanunlar ve 412 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından, konut yapımı için arsa temini,
arsaların planlama, projelendirme işlemleri ile konut altyapı ve sosyal tesis
inşaatlarına finansman sağlamak amacıyla, konut edindirme yardımı hesaplarından
500 000 000 ECU karşılığı 1 790 915 000 000 TL borçlanılmıştır.
5.3.1996 tarih ve 96/T-27 sayılı YPK
kararıyla, bu borç, Türk Lirasına dönüştürülmüş olup, 31.12.1995 tarihi
itibariyle 13,6 trilyon TL olarak hesaplanmıştır.
29.12.1999 tarih ve 588 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle, konut edindirme yardımı hesaplarının tasfiyesine karar
verildiğinden, bu kararname hükümleri çerçevesinde, Toplu Konut İdaresinin
konut edindirme yardımı hesaplarına 29.12.1999 tarihi itibariyle 61 106 849 315 069 TL
borcu karşılığı gayrimenkul, Emlak Bankası AŞ tarafından Emlak Konut AŞ'ye
sermaye olarak konulmuş ve bu tutar karşılığında, Toplu Konut İdaresi
tarafından, Emlak Bankası AŞ'ye tahvil verilmiştir.
Yine, 90/T-65 sayılı Yüksek Planlama
Kurulu kararıyla, Kamu Ortaklığı Fonunda konut edindirme yardımı hesabından ABD
Doları cinsinden borçlanılmış ve bu borç da, 96/T-27 sayılı YPK Kararıyla Türk
Lirasına dönüştürülmüş olup, 29.12.1999 tarihi itibariyle Kamu Ortaklığı
Fonunun borcu 83 980 125 000 000 Türk Lirasına ulaşmıştır. Bu borç tutarı kadar
gayrimenkul de, yine, Emlak Bankası tarafından Emlak Konut AŞ'ye aynî sermaye
olarak konularak karşılığında, Hazine Müsteşarlığınca, Emlak Bankası AŞ'ye,
TOKİ'yle aynı şartlarla tahvil verilmesi suretiyle ödenmiştir.
Yine, konut edindirme yardımı hesabından
TEAŞ tarafından yapılan borçlanmalar da nakit olarak ödenmek suretiyle bu borç
kapatılmıştır.
Tasfiyeye karar verildiği 29.12.1999
tarihi itibariyle konut edindirme yardımı hesabının herhangi bir alacağı
kalmamıştır.
Cevap 2: 3320 sayılı Kanun gereğince hak
sahiplerine ilişkin bilgilerin parayı yatıran kurum ve kuruluşlar tarafından
tutulması öngörülmüştür. 588 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle konut edindirme
yardımı hesaplarının tasfiyesine karar verildiği için, 2000/575 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararıyla hak sahiplerinin belirlenmesi görevi Türkiye Emlak Bankasına
verilmiş olup, şu anda tasfiye halinde Türkiye Emlak Bankası AŞ tarafından hak
sahiplerinin tespiti çalışmaları sürdürülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika efendim... Mikrofonu
açıyorum; lütfen, toparlayınız.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
29.12.1999 tarih ve 23921 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 588 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle Emlak Bankasında toplanmış olan konut edindirme yardımına
ait paraların nemalandırılmış tutarına karşılık gelen miktarda gayrimenkulün,
banka tarafından, bankanın iştiraki olan Emlak Konut AŞ'ye devredilerek bu
hesapların tasfiye edilmesi hükme bağlanmıştır. Emlak Konut AŞ'nin
dönüştürüleceği Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ'nin konut edindirme
yardımı hesabındaki tutara karşılık gelen hisseleri, Konut Edindirme Yardımı
hak sahiplerine başvuruları üzerine payları oranında hisse senedi olarak
verilecektir.
Halen yürürlükte bulunan mevzuat
çerçevesinde tasfiye çalışmaları yürütülmektedir.
Hesapların hazineye devredilmesine yönelik
bir çalışma bulunmamaktadır. Ayrıca, konu hakkında Başbakanlık Toplu Konut
İdaresi Başkanlığıyla yapılan yazışma sonucu alınan cevabî yazının bir örneği
de ilişikte sunulmuştur.
Arz ederim.
Teşekkür ederim efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Özkan, kısa ve öz olmak üzere;
buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Bakana,
verdiği bilgiler için teşekkür ederim; fakat, sorduğum sorunun yanıtını tam
alabilmiş değilim. Asıl hadise şu: Bu hesaba para yatıran insanların mağdur
edildiği söz konusudur. Bu mağduriyetin giderilmesini, bu çalışmanın
yapılmasını istiyorum; fakat, almış olduğum cevapta, yine, bu hak sahiplerine
hisse senedi olarak geriye döneceği söylenmiştir. Bu hisse senetlerinin
değerlenmesi ve buraya para yatıran insanların mağduriyetinin kalkması ya da
giderilmesi pek söz konusu değildir hisse senediyle. İnsanlar, buraya yatırdığı
paranın karşılığını almak istiyorlar ve bununla ilgili net tarih ve yanıt
bekliyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Soru cevaplandırılmıştır.
10.-
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın, Ceylanpınar'da yaşayan göçebe vatandaşların
sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/257)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız
Sayın Abdüllatif Şener, İçtüzük gereğince, Başkanlığımıza yazılı müracaatta
bulunmak suretiyle, gündemin 11, 14, 20 ve 40 ıncı sıralarında yer alan
soruları birlikte cevaplandıracağını ifade etmişlerdir.
Buna göre, soruları sırayla okuttuktan
sonra, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Sayın Abdüllatif Şener'e, soruları
ayrı ayrı cevaplandırmak üzere söz vereceğim.
11.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, muhtemel Irak harekâtında Türkiye'nin
uğrayacağı zararlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/259) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
12.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, 4325 sayılı Kanunun tekrar uygulanıp
uygulanmayacağına ve Niğde'nin kapsama alınıp alınmayacağına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/262) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener'in cevabı
13.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören'in, tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/271) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener'in cevabı
14.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne İlinin Lalapaşa ve Süloğlu ilçelerinin
kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/294) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener'in cevabı
BAŞKAN - Şimdi, soruları
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların
Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
1- Türkiye
Cumhuriyetinin, olası bir, Irak'la savaşa girmesi hususunda üçüncü ülkelerle
milyarlarca dolarlardan bahsedilen hibe ve kredi pazarlıkları yapılmaktadır.
İlgili toplantılarda ülkemizin uğrayacağı zararlar gündeme getirilmektedir.
a) Pazarlık masasına
getirilen zararlar içerisinde nelere yer verilmektedir?
b) İlgili zararların ne
kadarı kamu ne kadarı özel sektörle ilgilidir?
c) Talep edilen
miktarların tahsisi sonrasında gerekli miktarı savaştan gerçek zararı görecek
olan girişimcilerimize aktarmak için ne gibi bir mekanizma uygulayacaksınız?
Paranın tamamen devlet bütçesi açıklarını kapatmak amaçlı katkı payı olması mı
düşünülmektedir, yoksa, zararların telafisi amacıyla samimî bir yol takip
edecek misiniz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan Eraslan
Niğde
Orta Anadolu'da büyük
metropoller arasında sıkışmış bulunan Niğde'de tarım ve sanayi bitme noktasına
gelmiştir.
Niğde'ye hayat vermesi
düşünülen otoyol projesi durdurulmuştur.
Yine, Niğde için hayatî
önem taşıyan Niğde Üniversitesi bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bırakılarak
gelişmesini tamamlayamamaktadır.
İlde faaliyet gösteren
sanayi kuruluşları, son yıllardaki krizlerden büyük ölçüde etkilenmiş, pek çok
fabrika ve işyeri kapanmıştır.
İstihdamın yeniden
yaratılabilmesi, kapalı fabrika ve işyerlerinin tekrar açılması Niğde için
hayatî bir önemi haizdir.
Sorular:
1- 4325 sayılı Yasanın
tekrar uygulamaya konulması için bir çalışma yapılmakta mıdır?
2- Yasa tekrar uygulamaya
konulacak ise, kapsamına alınması düşünülen iller hangileridir?
3- Daha önceki uygulamaya
göre yasa kapsamına alınan illerden hiçbir fazlalığı olmayan Niğde'nin yasa
kapsamına alınması düşünülmekte midir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Hasan Ören
Manisa
3 Mart 2003 tarihinde
Başbakan tarafından açıklanan tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlere ilişkin
olarak;
1- Yatırım ödeneklerinin
bir kısmı harcamaya dönüştürülmeyerek 450 trilyon tasarruf hedeflenmiştir.
Yarım kalan yatırımların durumu ne olacaktır?
2- Yatırım indirimleri
dahil vergi istisnalarının gözden geçirilerek 200 trilyon tasarruf
hedeflenmiştir. Yatırımların teşviki için nasıl bir uygulama yapılacaktır?
3- Kredi ve Yurtlar
Kurumu yatırımlarından tasarruf edilmesi sonucu açıkta kalan öğrencilerin
barınma sorunu nasıl çözülecektir?
4- Mahallî idarelerden
naklen atamanın önlenmesi ve öğretim görevlilerinin, uzman ve okutmanların
atamalarında sınava tâbi tutulmalarının
tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlere yararı nedir? Ne kadar gelir elde
edilecektir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Necdet Budak
Edirne
İlimizin sosyoekonomik
açıdan en zayıf konumdaki iki ilçesi olan Lalapaşa ve Süloğlu İlçeleri yıllar
itibariyle her geçen gün daha da yoksullaşmaktadır. 2001 yılında yapılan
araştırma, halkın yüzde 69,8'inin çiftçilikle uğraştığını ve son yıllarda
beslenen hayvan sayısında ciddî düşüşler olduğunu göstermiştir. Bölgede
istihdam kapasitesi olan hiçbir sanayi kuruluşu mevcut değildir. İki ilçe
halkının gayri safî yurtiçi hâsıladan aldığı pay 1 500 doların çok altında
olup, sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi yüzde 0,5 oranından daha düşüktür.
1- Bu itibarla,
bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesi, kalkınmanın sağlanması ve istihdam
olanaklarının artırılması amacıyla, Lalapaşa ve Süloğlu İlçelerimizi kalkınmada
öncelikli yöreler kapsamına almayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Efendim,
okuttuğum 4 soru, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Sayın Abdüllatif Şener
tarafından cevaplandırılacaktır.
Buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
4 soru olduğu için,
kendilerine 20 dakika süre veriyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
cevaplandırmak istediğim 4 sorudan birincisi, Adana Milletvekili Sayın Atilla
Başoğlu tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen sorudur. Bu soru, Irak Savaşı
öncesinde, savaşın maliyetlerinin ne olabileceği ekseni etrafında sorulmuş bir
sorudur; ama, takdir edersiniz ki, o günden bugüne çok şey değişmiştir. Savaş
atmosferi geride kalmıştır, o olaylar yaşanmıştır.
Türkiye'nin savaş
konusunda izlemiş olduğu politik tavır ve daha sonrası yaşanan hadiseler, savaş
öncesi sorulan bu sorunun, bugün, daha farklı bir boyutta değerlendirilmesini
gerekli kılmaktadır; ancak, bildiğiniz gibi, savaşların ekonomiler üzerinde
etkileri vardır ve savaş atmosferiyle, bazı sektörlerde daralmalar, bazı
sektörlerde ise genişlemeler meydana gelebilir. Özellikle geçmiş yıllara ait,
hatta, 18, 19 ve 20 nci Yüzyıllarda meydana gelen savaşlara ait bazı
iktisatçıların yaptığı tahliller, değerlendirmeler vardır ve her zaman savaş
ortamının ekonomiler üzerinde yıkıcı etkileri olduğu gibi bir kanaatin
ötesinde, zaman zaman bazı sektörlerde gelişmelerin ve açılımların ortaya
çıktığı da yapılan tahliller sonucunda ortaya çıkmıştır. Özellikle, 1990-1991
Körfez krizinin ardından Irak'ta meydana gelen ve gelmekte olan hadiselerin
Türkiye'ye etkisi Türk kamuoyunda yoğun bir şekilde değerlendirilmiştir,
tartışma konusu olmuştur.
Ben, bu soru vesilesiyle
1990-1991 kriziyle ilgili, bağlantılı maliyet hesapları ve son Irak savaşı
öncesinde Türkiye'de yapılan değerlendirmeler üzerinde de kısaca bilgi vermek
istiyorum.
Bilindiği üzere,
1990-1991 Körfez krizinin Türkiye ekonomisi üzerinde ciddî boyutta olumsuz
etkileri olmuştur. Bu etkiler, özellikle ulaştırma, ihracat, turizm ve bölgeye
yakın illerdeki ticaret kayıpları gibi alanlarda yoğunlaşmıştır. Körfez
savaşının yaşandığı 1991 yılında, ulaştırma sektöründe, yaklaşık 600 000 000
dolar civarında kayıp olduğu ve bunun yaklaşık 250 000 000 dolarlık kısmının
boru hattı taşımacılığında ortaya çıkan zarardan kaynaklandığı hesaplanmıştır.
Aynı dönemde ihracatta ortaya çıkan kaybın yaklaşık 1 000 000 000 dolar, turizm
gelirlerindeki kaybın yaklaşık 950 000 000 dolar, bölge illerinde ticarî
kapasitenin azalması dolayısıyla oluşan zararın ise yaklaşık 1 200 000 000 milyar dolar civarında olduğu tahmin
edilmektedir. Diğer faaliyetlerde ortaya çıkan kayıplarla beraber toplam
kaybın, 1991 yılına ait olmak üzere, 4 400 000 000 milyar dolar civarında olduğu o dönemde tahmin edilmiştir; ancak,
bu savaşın etkileri daha sonraki yıllara da sirayet ettiği için, toplam
maliyetinin ve Türk ekonomisine olumsuz etkisinin çok daha yüksek olduğuyla
ilgili değerlendirmeler yapılmıştır.
Bugün itibariyle Amerika
Birleşik Devletleri ile Irak arasında cereyan eden savaşın da ekonomimizin
üzerinde bazı etkileri olabileceği doğaldır. 1990-1991 Körfez krizi, böyle bir
harekâtın Türkiye ekonomisine etkilerinin neler olabileceği hususunda somut
ipuçları vermektedir. Bu çerçevede, çeşitli varsayımlar altında farklı
senaryolar için tahmin ve analizler sürekli olarak yapılmaktadır. Söz konusu
savaşın Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinin boyutu ve maliyeti, harekâtın
süresi ve şiddetine bağlı olarak ve izlenecek politikalara bağlı olarak
değişebilecektir.
Bununla beraber, Irak'a
yapılan ihracatın ve petrol boru hattından yapılan petrol taşımacılığının
durması, turizm gelirlerinin azalması ve petrol fiyatlarının yükselmesine bağlı
olarak enerji ithalatı maliyetlerinin artması, faiz oranlarının yükselmesi,
Hazinenin yurtdışı piyasalarda tahvil satışında daha yüksek risk primi ödemek
durumunda kalması gibi etkenler, o dönem için yapılan değerlendirmeler
arasındadır.
Kamu kesiminde ise, vergi
gelirlerinin düşmesi, faiz oranlarının artması, mültecilere yardım amacıyla
yapılacak yardımlar ve enerji KİT'leri ve sosyal güvenlik kuruluşlarında
oluşabilecek açıklar dolayısıyla ilave yükler oluşabileceği, savaş öncesinde
değerlendirilmiştir.
Ayrıca "petrol
fiyatları ve kur artışının hızlanması, yürütülmekte olan enflasyonla mücadele
programını hangi ölçüde etkiler" sorusu temel sorular arasında yer
almıştır.
Harekâtın etkilerinin
ılımlı veya ciddî boyutlara ulaşması durumuna göre, kamu maliyesi ve ekonomi
üzerinde de farklı etkileri olabileceği değerlendirilmiştir.
Türkiye ekonomisinde
oluşabilecek bu zararlardan kamu, özel sektör ve toplum etkilenebileceği için,
özellikle, millî gelir artışının oluşabilecek zararlar dolayısıyla program hedeflerinin
altında kalmaması, toplum refahını olumsuz yönde etkilememesi düşüncesi
içerisinde, savaş öncesinde tüm bu ayrıntılar dikkate alınmış, hükümetimiz
tarafından yoğun çalışmalar yapılmıştır. Teknokratlarla beraber ekonomiden
sorumlu ilgili kamu kuruluşları tarafından hazırlanan raporlar hükümetimiz
tarafından değerlendirilmiştir ve savaş ortamında piyasaların kontrol dışında
alabora olmasını önleyecek, kontrol dışında hareketlenmesini önleyecek
mekanizmalar ve tedbirler geliştirilmiştir ve neticesinde, Irak savaşı
sonrasında Türk ekonomisi mümkün olan asgarî düzeyde etkilenmiştir diyebiliriz.
Cevaplandırmak istediğim
ikinci soru, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'a ait sorudur. Bu soruda
da, 4325 sayılı Yasanın tekrar uygulamaya konulup konulmayacağı, yasa
kapsamının nasıl düzenleneceği ve bu bağlamda da, Niğde İlinin bu yasanın
kapsamı içerisinde yer alıp almayacağı sorulmaktadır.
Bildiğiniz gibi, 4325
sayılı Yasa, 1998 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş,
yasalaşmış ve buna bağlı olarak, başta doğu ve güneydoğu illeri olmak üzere,
bölgesel bir teşvik sistemi içeren bir yasadır. Bu yasa kapsamında bulunan
illerde yeni yapılacak yatırımlar vergi açısından özendirilmiştir, SSK primleri
açısından özendirilmiştir ve buna bağlı başka bazı teşvik imkânları
sağlanmıştır.
Ancak, bu 4325 sayılı
Yasa, bildiğiniz gibi, 1.1.2003 tarihi itibariyle süresi dolmuş bir yasadır ve
bu yılbaşı itibariyle süresi dolduğu için de, başta bu yasanın uygulandığı
iller olmak üzere, diğer tüm illerimizden, yine, buna benzer bölgesel teşviki
içeren bir yasal düzenlemenin yapılıp yapılmayacağı ve bununla ilgili kapsamın
nasıl belirleneceğine ilişkin yoğun sorular gelmektedir.
Önce şunu ifade etmek
isterim: Acil Eylem Planı ve Hükümetimizin programı çerçevesinde bölgesel
teşviklerle ilgili yeni bir düzenleme, yeni bir teşvik sistemi getirileceği
ifade edilmiştir. Bu yeni teşvik sistemi bağlamında da, ilgili kuruluşlar,
başta Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilâtı ve Hazine Müsteşarlığı olmak
üzere, yoğun çalışmalar sürdürülmektedir. Bu konuda taslak metinler
oluşturulmuştur; ancak, henüz, Bakanlar Kurulumuzdan geçmiş ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulmuş bir metin mevcut değildir; ama, ekonominin,
bölgelerin, illerin ihtiyaçları dikkate alınmak suretiyle ve diğer taraftan,
uluslararası rekabet gücü açısından firmaların hangi boyutlar itibariyle
özendirilmeleri, teşvik edilmeleri gerektiği dikkate alınmak suretiyle,
ihtiyaca uygun bir düzenleme yapılacaktır.
Üçüncü soru önergesi,
Manisa Milletvekili Hasan Ören'in yönelttiği soru önergesidir. Burada da 4 soru
var. Birinci sorusuna istinaden, özellikle tasarruf ve gelir artırıcı
tedbirlere ilişkin olarak şu açıklamaları yapmak istiyorum: Sayın Başbakan
tarafından açıklanan tasarruf ve gelir artırıcı tedbirler kapsamında yatırım
ödeneklerinden yapılması öngörülen tasarruflar, esas itibariyle, kuruluşlara
tahsis edilen ödeneklerin yıl içinde çeşitli sebeplerle kullanılmaması
dolayısıyla yapılacak tasarruflardan oluşmaktadır. Geçmiş yılların tecrübeleri
göstermektedir ki, kuruluşlar, ihale işlemlerinin tamamlanmaması, planlanan
kredilerin bulunamaması, iş yapılmış olmasına rağmen ödemelerin aynı yıl
içerisinde yapılmaması veya uygulanan bazı tasarruf tedbirleri gibi sebeplerle
ödeneklerin bir kısmını kullanmamaktadırlar. Kuruluşların, yıl sonu revize
ödeneklerinin yaklaşık yüzde 85 kadarını kullanabildikleri müşahede
edilmektedir.
Hükümetimizin izlediği
yatırım politikası, aynı anda çok sayıda projeyi yürütmeye çalışarak projeleri
sürüncemede bırakmak yerine, mevcut ödenekleri tamamlanma aşamasına gelmiş
öncelikli projelere tahsis ederek, bu projelerin bitirilmelerini temin ederek
bir an önce ekonomiye kazandırmak; böylece, sonraki dönemlerde öncelikli diğer
projelere de yeterli ödenek tahsis imkânı yaratmaktır. Bu kapsamda, önceliğini
ve yapılabilirliğini kaybetmiş, önemli bir fizikî gerçekleşmesi olmayan bazı
projeler de, daha sonra yapılabilirlikleri tekrar değerlendirilmek üzere
yatırım programından çıkarılmaktadır. Bu şekilde, 2002 yılı yatırım programından
toplam tutarı program yılı fiyatlarıyla yaklaşık 5 katrilyon lira olan 600 adet
yatırım projesi çıkarılarak, yatırım programının etkinliğinin artırılması
amaçlanmıştır. Böylece, belli safhaya getirilmiş diğer projelere daha sonraki
dönemlerde yeterli ödenek tahsis imkânı ortaya çıkarılmıştır.
Sayın milletvekilimizin
ikinci sorusuna cevap veriyorum. 2003 yılı bütçesinde öngörülen gelir artırıcı
tedbirlerden biri, yatırım indirimleri dahil, vergi istisnalarının gözden
geçirilerek, bu yolla, 200 trilyon lira tasarruf sağlanmasıdır.
Acil Eylem Planı
kapsamında yatırımların teşvik edilmesi amacıyla yapılması düşünülen
faaliyetler aşağıda belirtilmiştir.
Teşvik, muafiyet ve
istisnalarının gözden geçirilip yeniden düzenlenmesi amacıyla, bir özel ihtisas
komisyonu kurulacaktır.
Teşvik belgesine bağlı
olarak uygulanmakta olan vergiye ilişkin teşvikler, otomatik olarak tüm
yatırımlara uygulanır hale getirilecektir.
Bürokratik işlemler
azaltılacak; yerel ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerine açık, pratik bir
teşvik sistemi oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapılacaktır.
Bölgelerarası
dengesizliklerin giderilmesine yönelik olarak, bölgesel ayırımlar yeniden
belirlenecektir.
Bunların yanı sıra,
bedelsiz arsa tahsisi yapılacak ve yatırım ve işletme kredilerinin miktarı
artırılacaktır.
Üçüncü soruyla ilgili
olarak şunları söyleyeceğim: Kredi ve Yurtlar Kurumu, 2002 tarihi itibariyle
Türkiye genelinde 75 il, 58 ilçede bulunan 42 kız, 26 erkek, 122 karma olmak
üzere, toplam 190 yurtta, 102 646 kız, 80 259 erkek olmak üzere, toplam 182 905
öğrenciye barınma hizmeti vermiştir. 37 334 öğrenci ise, 10 il, 20 ilçede
bulunan üniversiteler tarafından işletilen 51 yurtta barınmaktadır. Kurum ve
üniversiteler tarafından işletilen yurtların Türkiye genelinde toplam yatak
kapasitesi 220 239'dur.
2001-2002 öğretim
döneminde 205 091 öğrenci kurum yurtlarında barınabilmek için müracaat etmiş,
bu öğrencilerden Aralık 2000 tarihî itibariyle yüzde 38'inin talepleri
karşılanmış ve müracaat eden her öğrencinin talebinin karşılanabilmesi için,
kiralama ve satın alma çalışmaları ile inşaatı devam eden binaların bitirilmesi
işlemleri de sürdürülmektedir.
2003 yılı Bütçe
Kanunuyla, Kredi ve Yurtlar Kurumu yatırımları için 50 trilyon TL ayrılmıştır.
Bu miktarla 8 adet yurt inşaatının 2003 yılında bitirilmesi planlanmaktadır.
Yatırım programında 2003'te bitirilecek projelerin ödenekleri tam olarak
konulmuş, kalan ödenek ise, Kredi ve Yurtlar Kurumunun teklifine göre, kalan 20
adet projeye dağıtılmıştır. Bütçe imkânları çerçevesinde, kalan projelerin
bitirilmesi için ödenek tahsisi 2004 yılı yatırım programıyla da yapılacaktır.
Dördüncü soruya cevap
veriyorum. 2003 yılında konsolide bütçeye tâbi kuruluşlara yapılacak olan
açıktan atamalar 35 000 kişi olarak sınırlandırılmıştır. Bütçede öngörülen bu
kadro sınırlamasıyla, 50 trilyon TL tasarruf öngörülmüştür. Yapılacak atamalar
öğretmen, sağlık mensupları, polis ve yargı mensupları gibi spesifik hizmet
alanlarına kısıtlı sayılarda yapılacağından, mahallî idarelerden naklen
atamaların yapılmasıyla ilgili bir öngörüde bulunulmamıştır. Nitekim, bu
konuyla ilgili, yani, 35 000 kişiyle sınırlandırılan kadro uygulamasına, sıkı
bir şekilde, 2003 yılı bütçe döneminde uyulmaktadır ve kamudaki personel
şişkinliğinin önüne geçilmesi için, bu ve benzeri tedbirler ciddiyetle
uygulanmaktadır.
Cevaplandırmak istediğim
son soru, Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak'a ait sorudur. Bu soruda, iki
ilçenin, yani, Lalapaşa ve Süloğlu İlçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler
kapsamına alınıp alınmayacağı veya bu konuda bir düşüncenin bulunup bulunmadığı
sorulmaktadır.
Bildiğiniz gibi,
kalkınmada öncelikli yöreler, ilçe bazında değil -ada konumunda olan Bozcaada
ve Gökçeada İlçeleri hariç- Bakanlar Kurulu kararıyla, program kararnamesi
ekinde, il bazında tespit edilerek ilan edilmektedir; ancak, söz konusu listede
yıl içerisinde yapılabilecek değişiklikler, Yüksek Planlama Kurulu kararıyla
mümkün olmaktadır. 2003 yılı dahil, kalkınmada öncelikli yöreler il bazında
belirlenmiştir; ama, gerek kamuda gerekse değişik çevrelerde kalkınmış görünen
veya göreli olarak konumunun daha iyi olduğu belirlenen bazı illerin, hem kişi
başına millî gelir itibariyle hem de sosyoekonomik kalkınmışlık düzeyi
itibariyle geri kalmış yörelerdeki illerin çok gerisinde olduğu da tespit
edilmiştir. Buna yönelik olarak, gündemde devamlı canlı duran bu konunun
hükümetimiz tarafından değerlendirildiğini belirtmek istiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Başbakan
Yardımcımıza teşekkür ediyoruz.
Şimdi, sorular sırayla
cevaplandırılmış olup, ilk soru itibariyle, Sayın Başoğlu, bir isteğiniz var
mı? Yok.
Sayın Eraslan?.. Yok.
Sayın Ören, buyurun.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkan, tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlerle vergi oranları yükseltilirken,
Acil Eylem Planındaki taahhütlerin neden dikkate alınmadığını sormuştum. Acil
Eylem Planında, vergi oranlarının düşürülmesiyle, SSK primlerinin
düşürülmesiyle ilgili bilgiler var; fakat, hükümetimiz icraata başladığında
vergi oranları yükseltildi; hele, SSK primleri nedeniyle, artık, bir işyerinde
SSK'lının çalıştırılması mümkün olmayan bir hale getirildi. Yani, bir işçi için
200 000 000 liranın üzerinde SSK primi ödeyeceksiniz... Sanayide, vergi
oranlarının yüksekliğinden dolayı sigortalı insan çalıştırılması mümkün olmayan
bir hale gelinmiştir; ama, Acil Eylem Planında da bunun tam tersi söylenmiştir.
Acaba, bununla ilgili düzeltme ne zaman olacak? SSK primlerini aşağıya doğru
çekmeyi ne zaman yapacağız?
Kredi ve Yurtlar Kurumu
ve bu burslarla ilgili, geçmiş dönemlerde burs alan arkadaşlarımızın yüzde 90'a
yakınının Başbakanlık bursları kesilmiştir. Şimdi, bu konuda, ciddî, büyük
boyutta sıkıntı vardır; yani, her 10 burs alandan 3'ü bu bursu almaktadır. Bu
da, gerçekten ciddî bir sıkıntı olarak öğrencilerimizin önünde durmaktadır.
Bağ-Kur primleriyle
ilgili olarak da, Bağ-Kur primlerini ödemeyenlerin sistemden çıkarılmasıyla
ilgili sorumun cevabını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz efendim.
Sayın Budak, buyurun
efendim.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Lalapaşa ve Süloğlu İlçelerimizin kalkınmada öncelikli yöre kapsamına
alınmasıyla ilgili soru sormuştum. Sayın Bakanımız, Türkiye'de, il bazında
kalkınmada öncelikli yöre kapsamına alınabileceğini, ilçe bazında ise, geleceğe
dönük olarak değerlendirme aşamasında olduklarını söylediler.
Maliye Bakanımız Sayın
Kemal Unakıtan da Süloğlulu. Edirne'de, Süloğlululara ve Edirnelilere her
konuda yardımcı olacağına bizzat kendisi söz verdi. Ben, buradan, Sayın Maliye
Bakanımız da buradayken, Sayın Bakanımızın cevabına da teşekkür ederek şunu
söylemek istiyorum: Lalapaşa ve Süloğlu İlçelerimizde tarım ve hayvancılık var.
Biz, bu soru önergelerini verirken, bazen -gerçekten anlamsız belki ama- cevap
alamıyoruz, bir yere varamıyoruz. Soru sormamaya da başladık; ama, kamuoyu da
bizden bunları istiyor. Örneğin, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası ile Trakya
Üniversitesinin yapmış olduğu çalışmanın sonucunda ben bu soruyu sordum ve
bugüne kadar bekledim.
Sayın Bakanım,
Lalapaşa'da 1 273 kişi var, 41 kişi tarım ve hayvancılık dışında iş yapıyor,
Süloğlu'nda 4 639 kişiden sadece 75'i tarım ve hayvancılık dışında iş yapıyor
ve bu ilçelerin kişi başına geliri 1 500 dolar. Bu, Türkiye ortalamasından
düşük, Avrupa'yla ise mukayese etmiyoruz. Süloğlu ilçe merkezinde yaşayan 6 215
kişinin 2 721'i ilkokul mezunu -Sayın Bakanım oradan çok dikkatle dinliyor-
yükseköğretimi bitiren kişi sayısı sadece 347. Bunlar, Yunanistan ve
Bulgaristan'a sınır Edirne ilçeleri. Lalapaşa İlçesinde ise, 2 139 kişiden
945'i ilkokul mezunu, yükseköğrenimi bitiren kişi sayısı 88. Ben şunu
kesinlikle araştırdım ki, DPT, uzmanlar ve yetkililerle konuştuğumuzda,
kalkınmada öncelikli bölge kapsamına il bazında alınabileceğini, ilçe bazında
böyle bir uygulamanın şu anda mümkün olmadığını görüyoruz. Fakat, ben bu
soruyu, sadece Edirne için de sormuyorum, tüm Türkiye için soruyorum.
Türkiye'de öyle ilçeler var ki, gerçekten inanılmaz koşullarda ve gelir düzeyi
düşük. Sayın Bakanım da Edirne'ye geldiğinde kendi köyüne, Süloğlu Köyüne de gitti,
Edirnelilere de söz verdi. Edirne'nin de durumunu biliyorsunuz; gerçekten,
tarım, hayvancılık ve sanayide, hemen hemen ciddî bir yatırım yok. Ben, diyorum
ki, bütün bu sözleri yerine getirmek size nail olsun, bu değişikliğin şerefi
size ait olsun Sayın Bakanım, sözünüzü tutun.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Maliye Bakanımız bir açıklama yapacaklar.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Önce,
hemşerim Necdet Beye, hakikaten, Süloğlu'nun, Lalapaşa'nın, Edirne'nin
meselelerini, problemlerini Meclise taşımasından dolayı çok teşekkür ediyorum.
Tabiî, burada, Türkiye'nin meselelerini konuşuyoruz; fakat, her bölge bizim
bölgemiz; ama, doğduğumuz, büyüdüğümüz yerlerle de yakinen ilgilenmek bizim
görevimiz; orada doğduk, orada büyüdük, oranın suyunu içtik. Sayın Hocamızın da
dediği gibi, oraları yakın zamanda -23 Nisanda- ziyaret etmiştim.
Türkiye'nin öyle problemi var; çok
haklısınız. Problem nedir; efendim, şu ilimiz gelişmiş il kategorisine giriyor
veyahut da 1 500 doların üstünde gelir elde ediyor. Mesela, diyelim ki, Elazığ;
Elazığ. Keban Barajından dolayı, orası söylediğimiz miktarların üzerinde; ama,
tek tek baktığınızda, öyle yerler var ki veyahut da -bunları daha başka yerlere
de getirebiliriz- öyle ilçeleri var ki, burası Hakkâri mi dersiniz, Kars mı
dersiniz, Van mı dersiniz; yani, ne derseniz diyebilirsiniz. Takdir edersiniz
ki, hükümetimiz bunların hepsini biliyor ve bunları nazarı itibara alacağız.
Bazıları da kendi yerimiz, kendi köyümüz, kendi kasabamız. Bunları nazarı
itibara alacağız; ama, bir günde bunların hemen hepsini nazarı itibara alarak,
o şekilde bir çalışmaya şu anda gidemiyoruz. Bundan sonraki hedefimiz, bunu
ilçeler bazına da taşıyabilmek. Bunun için de çalışmalar yapıyoruz,
Bakanlığımızda çalışmalar yapıyoruz; hatta, Başbakanımıza da bu konuda bilgi
arz ettik. Belli bir vadede bunları yapmak içinde bizim çalışmalarımız
içerisindedir.
Oradaki organize sanayi bölgesini de
biliyorum; gittim, gezdim de. Diğer yerleri de biliyoruz. Sayın Hocamıza, bu
ilgisinden dolayı da çok teşekkür ediyorum; hakikaten, bir Edirneli olarak da
kendisine teşekkür ediyorum. Bu, bizim çalışmalarımız içerisindedir. Belli bir
vade içerisinde bu gibi ilçelerimize cevap verecek çalışmalar yapılıyor.
İnşallah, onu kısa zamanda yaparız, kısa zamanda ülke olarak da iyi neticelere
varırız, bu müjdeli haberleri de herkese veririz.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
TUNCAY ERCENK (Antalya)- Tapuyu aldınız mı
tapuyu?! İstanbul'daki tapuyu aldınız mı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)-
Duyamadım.
BAŞKAN- Sorular cevaplandırılmıştır.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)- Kısa bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN- Süremiz doldu; ama, buyurun.
Yerinizden mi açıklayacaksınız?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)- Evet.
BAŞKAN- Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)- Biraz önce soru önergelerine istinaden konuşan Manisa
Milletvekili Sayın Hasan Ören ve Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak'a
teşekkür ediyorum.
Yalnız, yapılan bu ikinci konuşmalarda,
soru önergelerinde yer almayan yeni unsurlara yer verilmiştir. Bunlar yeni
sorular niteliğindedir ve büyük bir kısmı da benim ilgi alanım dışındadır;
ayrıca, araştırılması gereken noktalar var. Ancak, Sayın Hasan Ören'in
açıklamaları üzerine şunu belirtmek isterim: Vergi ve SSK primlerinin
indirilmesi, hükümetimizin temel hedefleri arasındadır; çünkü, bir işletmede
istihdam maliyetleri düşürülmeden istihdam kapasitesinin artırılması ve
sanayiin uluslararası rekabet gücünün sağlanması mümkün değildir. Bu bakımdan,
sayın milletvekilimizin belirttiği gibi, Acil Eylem Planında bu konulara yer
verilmiştir; ancak, yapılacak düzenlemelerin zamanlaması da son derece
önemlidir. Kamu finansman dengelerinin bozuk olduğu, kamunun finansman
dengelerinde sorunların yaşandığı, yıllardır gelen birikimlerle ortaya çıkan
sıkıntıların önce ortadan kaldırılmasıyla ilgili çalışmaların yapıldığı bir
düzlemde ve bir dönemde, beklenen indirimlerin, tamamıyla, pratik olarak
gerçekleştirilmesi mümkün değildir; ama, bununla birlikte, hükümetimiz
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen ve burada yasalaşan bazı
kanunlarda, bazı vergi oranlarımızda indirimler zaten yapılmıştır.
Diğer taraftan, Başbakanlık bursu, sorulan
soru önergesinde yoktu; ama, sayın milletvekili, yeni bir unsur ilave ederek, bu
bursları daha önceden alanların şu anda da alıp almadıklarını sorgulayan bir
yaklaşımla, yeni bir soru niteliğinde açıklama yaptılar.
Ben, bu konuda bir sorun olduğunu
duymadım, bilmiyorum; zannetmiyorum öyle bir sorunun olabileceğini; ama,
kendileri bir açıklama yapmak isterlerse, ilgili Bakanımız da yanımdadır.
Sayın Başkanın takdirlerine sunuyorum.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) -
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Efendim, soru-cevap süremiz,
aşağı yukarı 15 dakika aşmıştır; ama, değerli milletvekili arkadaşlarımız,
burada, denetimin ehemmiyeti üzerinde durdular. Hepimiz elbette buna
katılıyoruz. Sayın Bakanımız da, bir açıklama yapma talebinde bulunduğuna göre,
ben, bu süre aşımına rağmen, Sayın Bakanımıza, açıklama yapmak üzere, bir süre,
bir konuşma yapma hakkı veriyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilimiz, tabiî, bugünkü
sözlü sorular içinde yoktu; ama, kendileri söz aldıklarında, Başbakanlık
burslarıyla ilgili bir ifadede bulundular. Ben, sadece, o konuda bir yanlış
anlamayı düzeltmek için söz almış bulunuyorum.
Bildiğiniz gibi, Başbakanlık bursları diye
anılan burslar, bir süredir, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan
verilmektedir. Bu, karşılıksız bir burstur; mümkün olabildiğince, fakir ailenin
çalışkan çocuğuna okuma desteği olarak verilmesi hedeflenmiştir ve o ilkelerde
büyük bir titizlik gösterilmektedir. Geçen yıllarda burs almaya hak kazanan ve
2002-2003 öğretim yılında da sınıfını geçmiş, yani, başarılı olmuş ve burs alma
hakkı devam eden öğrenci sayısı 167 000 civarındadır. Şu anda yanımda o
bilgiler yok; ama, bilgime dayanarak yaklaşık olarak söylüyorum. Geçen yıllarda
burs almış, bu öğretim yılında da sınıfını geçmiş ve bunu belgeleyerek burs
almaya devam eden öğrenci sayısı 167 000 civarındadır. Bunlara ayda 65 000 000
Türk Lirası karşılıksız burs verilmektedir ve geçen yıllarda burs almaya hak
kazanmış ve başarılı olduğu halde bursu kesilen hiçbir öğrenci yoktur. Böyle
bir ifadede bulunulduğu için, onu, özellikle, tashih etmek istiyorum. Bu sene
ise, 2002-2003 ders yılında burs almak için başvurmuş ve durumu
değerlendirilmiş yeni öğrenci sayısı, yani, burs verilmek üzere listeye girmiş,
kendi ifadelerini, bilgilerini de doğrulamış, belgelemiş öğrenci sayısı
yaklaşık 60 000 civarındadır.
Bildiğiniz gibi, bu burslara başvuran
şehit aile çocuğu veya özürlü ise hiçbir şart aranmamaktadır ve mutlaka kendisine
burs verilmektedir. Bu özelliği taşıyan ve şu anda burs alan öğrenci sayısı da
yaklaşık 1 000'dir.
Bu seneki burs almaya hak kazanan öğrenci
sayısıyla birlikte yaklaşık 230 000 civarında maddî durumu iyi olmayan
yükseköğrenim öğrencisine, fakir aile çocuğu ve çalışkan öğrenciye şu anda burs
verilmeye devam edilmektedir.
Ben bu bilgiyi arz etmiş oldum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakanımıza teşekkür
ediyoruz.
Sorular cevaplandırılmıştır; sorulara ayrılan
süremiz de dolmuştur.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının
geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, tasarının
müzakeresini erteliyoruz.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Çeşitli Kanunlarda ve Maliye Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
Tarım, Orman ve Köyişleri; Çevre; Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
3.- Çeşitli
Kanunlarda ve Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri;
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Tarım, Orman ve Köyişleri; Çevre; Plan
ve Bütçe Komisyonları raporları (1/602) (S. Sayısı: 198) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu 198 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda daha çok
"SİT yasası" veya "hazine arazilerinin satışına ilişkin
yasa" olarak isimlendirilen ve şu anda görüştüğümüz bu tasarı 40 maddeden
oluşmaktadır ve çok sayıda kanunda değişiklik yapılmaktadır bu tasarıyla. SİT
alanlarının imara açılmasından meraların sınırlandırılmasına ve gerektiğinde
satışına, kamu hizmetine tahsisli gayrimenkullerin satışından gecekondu affına
kadar birçok düzenlemeyi kapsamaktadır.
Tasarının komisyon görüşmeleri sırasında
Cumhuriyet Halk Partisinin de destek verdiği, katkıda bulunduğu birtakım
düzenlemeler oldu. Tarım arazilerinin satışı veya sanayi yatırımları için
sanayicilere arsa tahsisi veya satışı gibi konularda birtakım düzenlemelerde
de, iyileştirici yönde olmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisinin olumlu katkıları
olmuştur. Ancak, tasarının bütününe baktığımızda, bu tip düzenlemelerin çok
detayda kaldığı, çok ikinci planda kaldığı ve düzenleniş şekli itibariyle de,
bu düzenlemelerin çok fazla işlerliğinin olamayacağı görülmektedir. Tasarıya
hâkim olan unsurlar, daha çok, SİT alanlarının imara açılması, gecekondu affı
ve hazine arazilerinin satışına ilişkin şartlarda değişiklikler yapılmasıdır.
Hükümetin bu konularda, yani hazine
arazilerinin satışı konusunda bir yasal düzenleme yapma ihtiyacını
yadırgamıyoruz. Özellikle, 1990'lı yıllardan sonra görev alan hükümetlerin
birçoğu, kaynak arayışları içerisinde bu alana yönelmişlerdir ve bütçe
açıklarının borçla finansmanı yerine, bu varlıkların nakde dönüştürülerek
kapatılması, 1990'lı yıllardaki hükümetlerin birçoğunun umudu olmuş, ancak, bu
umut hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Ekonomide sağlam ve düzenli gelir kaynaklarına
dayalı olmayan bir kamu finansman modeli kuramayan hükümetlerin, hazine
arazileri alanındaki kaynak arayışlarıyla ülkenin borç yükünü azaltmaları
mümkün değildir. Borç yükünü azaltmakta çare olarak arazi satışlarını gören
hükümetlerin başarılı olma şansları yoktur. Ekonomide güven veren politikalar
uygulayamamanın maliyetini, bir başka alanda, hazine arazileri alanında telafi
etmek mümkün değildir.
Ekonomide durum nedir? Hükümet, bütçeyi
yaptıktan sonra, sürekli birtakım ilave kaynak arayışlarına girmiş, sürpriz
kaynaklar, 2/B alanları gibi kaynakları telaffuz ettikten sonra önümüze bu
tasarı gelmiştir ve temel amaç, bir miktar daha gelir elde etmektir.
Ekonomide her şey yolunda mı gidiyor diye
baktığımızda, her şeyin yolunda gittiğini söylemek mümkün değildir. Büyüme
rakamlarına bakarak veyahut kontrol altına alınmış enflasyon rakamlarına
bakarak her şeyin yolunda gittiğini söylersek, çok yanıltıcı sonuçlara ulaşmış
oluruz. 2000 yılında da ekonomide büyüme vardı ve 2000 yılında da enflasyonda
son derece olumlu gelişmeler vardı; ama, 2000 yılının sonunda, kasımında ve
takiben 2001 Şubatında neler olduğunu hepimiz biliyoruz.
Faizler şu anda halen çok yüksektir. Daha
dün, hazine ihalesinde faiz yüzde 51 olarak gerçekleşti. Geçen hafta ikincil piyasada
faizler yüzde 48'lere düşmüştü; faizler tekrar yükselmiştir. Reel faizler, hâlâ
son derece yüksektir.
Bir süre önce, Merkez Bankasının faizleri
indirmesi için kamuoyunda Sayın Başbakanın
oluşturmaya çalıştığı bir anlayış vardı; Merkez Bankası faizleri
indirirse, dolar kuru yerine gelecek, içborç faizleri düşecek ve ekonomide her
şey yoluna girecekti; 4 Haziranda Merkez Bankasının gecelik faizleri 3 puan
indi, ama, dolar hâlâ düşüyor.
Şüphesiz, yüksek faiz güzel bir şey değil;
inmesini istemek de yanlış değil; inmesi de gerekir; ama, eğer, ekonomide
tutarlı bir politikalar demeti içerisinde, bütünü içerisinde anlamlı bir yere
oturtulamıyorsa faiz indirimi, tek başına faizi indirmek hiçbir işe
yaramayacaktır.
İşsizlik 2003 yılında artmıştır. 2002
sonunda yüzde 10,6 olan oran, 2003 yılının ilk üç ayında yüzde 20'ye yakın
artmıştır; yüzde 12,3'e çıkmıştır.
Hükümet henüz tarım politikasında ne
yapacağına karar verememiştir. Buğdayda ve çayda yüzde 40 oranında fiyatta artış yapan hükümet, fındıkta ve diğer tarım
ürünlerinde bu artışı vermemenin çözümlerini, çarelerini aramaktadır.
Sosyal güvenlikte durum iyi değildir. 14,9
katrilyon liralık, bütçede, sosyal güvenlik sistemine bir yardım öngörülmüştür;
daha ilk beş ayda bunun 7 katrilyon lirası harcanmıştır. Yıl sonunda, muhtemelen, sosyal güvenlik açığı
1-1,5 katrilyon lira daha artacaktır.
Benzeri birçok alanda, birçok harcamada bu
örnekleri sıralayabiliriz. Bütçe açığı büyümektedir ve büyüyen açığın telafisi
için de, hükümet, ilave gelir kaynakları arayışıyla bu alana yönelmiştir.
Öncelikle, hazine arazilerinin satışında
çok yapılan bir yanlış var. Konuyu doğru bilgilerle değerlendirmek gerekir.
"Türkiye'nin yüzölçümünün yarısından fazlası Hazineye aittir, devlete
aittir, dolayısıyla, devlet bu varlığını küçültmeli" şeklinde bir yaklaşım
vardır. Rakamlar şudur değerli milletvekilleri: 780 000 kilometrekarenin 66 000
kilometrekaresi Hazinenin özel mülkiyetindedir, yani, Türkiye yüzölçümünün
yüzde 8,4'üdür. Türkiye'nin kadastro hedefi 417 000 kilometrekaredir, 66 000
kilometrekareyi, Türkiye'nin kadastro görmüş ve görecek olan arazisi toplamına
oranlarsak, yüzde 15,8'i buluruz. Kalan bölüm, 417 000 kilometrekareyle 780 000
kilometrekare arasındaki bölüm, bugün veya yakın gelecekte bir değer ifade
etmeyen veya etmeyecek olan arazilerdir, bunlara satılabilir gözüyle bakmak
mümkün değil; Türkiye'nin dağlarını, kayalıklarını, taşlıklarını bu gözle
değerlendirmek zaten mümkün değildir. Peki, 66 000 kilometrekarenin durumu
nedir; bunun yarısından fazlası kamu hizmetine tahsislidir, kalan yarısının çok
önemli bir bölümü tarım arazisidir, çiftçiler tarafından kullanılmaktadır.
Havaalanları, meralar, yaylaklar, kışlaklar, bütün bunları dikkate aldığımızda,
geriye çok fazla bir alan kalmayacaktır, bir miktar 2/B alanı kalır. 2/B
alanları bu tasarıda yer almadığı için değerlendirmiyorum; ama, tasarının
yapmış olduğu bölük pörçük düzenlemelerle, o, kamuoyuna sunulan o iddialı gelir
hedeflerine ulaşmak da mümkün değildir. Nitekim, tasarının getirisi konusunda hükümet
bir tahmin yapamamaktadır. Yani, bu tasarıdan ne kadar gelir elde edilir, ne
kadar gelir bekliyorsunuz sorusuna, hükümet, anlamlı bir cevap verememektedir.
Bu tip düzenlemeleri yaparken, elimizde
var olan birtakım varlıklarımızı, doğal güzelliklerimizi de, maalesef, yok
edecek düzenlemeleri bu tasarıya hükümet yerleştirmiş bulunuyor. Bunlardan
birincisi ve kamuoyunda çok tartışılanı, SİT alanlarına ilişkin
düzenlemelerdir. Hepinizin bildiği gibi, SİT kavramı, doğal SİT kavramı, bizim
hukukumuza, 1983 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunuyla
girmiştir. Neden girmiştir; doğal SİT alanı dediğimiz yerler, doğal güzelliği
itibariyle bütün toplumun malı olan yerlerdir; bunlar, şüphesiz, özel
mülkiyete, kişilerin mülkiyetine konudur, sahipleri vardır; ama, sahip olduğu
doğal güzellik nedeniyle de, bütün Türk toplumunun, hatta bütün insanlığın
malıdır ve korunması gereken yerlerdendir. O nedenle, SİT kavramı, bizim
hukukumuza girmiştir. Aradan yirmi yıl geçmiştir, 1983 yılından 2003 yılına kadar
aradan yirmi yıl geçmiştir ve şimdi, bu düzenlemeyle şu denilmek istenmektedir:
Bizim, bu doğal güzellik kavramına ihtiyacımız yoktur. Neden; SİT alanında
taşınmazları olan vatandaşlarımızın mağduriyeti var, bunu gidermek istiyoruz.
Hükümetin yaklaşımı budur. Bu yaklaşım açısından değerlendirdiğimizde de, bu
tasarının, doğru bir çözüm getirmediğini söylüyorum. Türkiye'de, sadece doğal
SİT alanı yok; Türkiye'de, arkeolojik SİT alanı var, kentsel SİT alanı var,
korunması gerekli kültür varlıkları var, tescilli varlıklarımız var; bunların
hepsi bir bütün, çok geniş bir yelpaze. Hükümet, bunlar içerisinden sadece
birinci derece doğal SİT alanını alıp, bunu yapılaşmaya açmaktadır ve ne için;
mağduriyeti gidermek uğruna.
Türkiye'de, 5 278 tane arkeolojik SİT alanı
var, doğal SİT alanı sayısıysa 831; 831 doğal SİT alanının sadece 472 tanesi
birinci derece doğal SİT alanı. 5 278 arkeolojik SİT alanında yapılaşma yasağı
vardır; doğrudur, arkeolojik SİT alanı olduğu için, tabiî ki yapılaşma yasağı
olacaktır; ama, 472 adet birinci derece doğal SİT alanında, yani arkeolojik SİT
alanı toplamının yüzde 10'undan bile daha az olan bir alanda, bu tasarıyla,
yüzde 3 oranında yapılaşma izni verilirken, bu iddiayla, yüzde 3 oranıyla, bu
kişilerin, bu SİT alanlarındaki taşınmazların sahiplerinin mağduriyetini
gidereyim derken 5 278 arkeolojik SİT alanının sahibinin mağduriyetini
görmezlikten gelmektedir. Eğer çözüm herkesin mağduriyetini gidermekse,
herkesin mağduriyetini giderecek çözümleri düşünmek gerekir. Çözümün burada samimî
olduğunu düşünmüyorum.
Komisyonda yapılan görüşmeler sırasında,
hükümet tasarısında yüzde 6 olan yapılaşma izni yüzde 3'e indirilmiş ve
Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere konu olan yerler, yapılaşma
izni dışına çıkarılmıştır; ama, koruma kurulları için getirilen emredici
düzenlemeyle de, koruma kurulları yüzde 3 oranında imar izni verme
zorunluluğuyla karşı karşıya kalmışlardır ve ayrıca 10 dönümden daha küçük
ölçekte arazisi olan vatandaşlarımızın bu arazilerinde de yapılaşma yasağı devam
etmektedir.
Şimdi ben soruyorum, arkeolojik SİT'te
mağduriyet devam ediyor; eğer tasarı mağduriyeti giderme anlayışıyla bir çözüm
getirmişse, arkeolojik SİT'te mağduriyet devam ediyor, 10 dönümün altında
araziye sahip olan vatandaşlarımızın mağduriyeti devam ediyor; bunlar için bir
çözüm yoktur. 10 dönümün üzerinde tarım arazileri var.
Sayın milletvekilleri, 10 dönümün
üzerindeki tarım arazilerinin birçoğunda, bunların yapılaşma izni hiçbir anlam
ifade etmeyecektir; bu da mağduriyeti giderecek bir yöntem, oran değildir.
Hangi oranı telaffuz ederseniz edin, isterseniz yüzde 3 yerine yüzde 6 deyin,
yüzde 10 deyin, yüzde 2 deyin; oran yazarak, oranı kanuna koyarak mağduriyeti
gidermek mümkün değildir. İlgili kanun, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu
çözümü belirtmiştir; birinci derece doğal SİT'ler bu ülkenin varlığıdır,
korunması gerekir; ama, kişilerin mağduriyetinin de giderilmesi gerekir. Bu
kişilerin, koruma kurullarının yavaş çalışıyor olması nedeniyle, mülkiyet
haklarının ilgili yasayla sınırlanmış olması nedeniyle mağduriyetlerinin devam
etmesini sağlamak veya mağduriyetlerini görmezden gelmek de doğru bir yaklaşım
değildir. Çözüm, bütçeye yeterli ödeneği koyup, iki ya da üç yıllık bir süre
içerisinde, bu vatandaşların bu taşınmazlarının bedellerini kendilerine
ödemektir. Sertifika uygulaması vardır bu alanda. Sertifika uygulaması, yine,
süratle, bir yıl içerisinde sonuçlandırılabilir; hükümet bu konuda gerekli
önlemleri alır, hiçbir yasa gerekmiyor. Bir yıl içerisinde sertifika uygulamasıyla,
tüm SİT alanları sertifikaya bağlanır ve bunlar, hazine ihalelerinde para
yerine kullanılabilir.
Yine, kentsel SİT'te varlıkları olan
vatandaşlarımızın mağduriyeti devam ediyor. Bunlara, düşük faizli kredileri,
banka sisteminden açabiliriz. Bunun, batı ülkelerinde çok güzel örnekleri
vardır, aynı örnekleri Türkiye'de uygulayabiliriz.
Yine, tarım arazileri... Arkeolojik SİT'te
tarım arazisi olan vatandaşlarımızın, arazileri kullanamamaktan kaynaklanan
sıkıntıları var. Bu sıkıntılar da, bu tasarıyla çözülmemektedir.
SİT'lerdeki mağduriyeti giderme adına
tasarıyla getirilen çözüm, ne mağduriyeti giderecektir ne de toplum için çok
anlamlı bir çözümdür. Tam tersine, bu doğal güzellikler, Türkiye'nin elinden
çıkacaktır.
Tasarının bir diğer önemli maddesi,
gecekondu affı maddesidir. Türkiye'de, bugüne kadar, tam 14 tane imar ve
gecekondu affı yapılmıştır. Bu tasarı yasalaştığında, 15 incisi olacaktır. Her
affın gerisinde, mevcut sorunları çözmek, mevcut gecekondu birikimini mülkiyet
ve imar sorunlarıyla birlikte çözmek ve bundan sonra da, bu şekilde gecekondu
yapılmasını önlemek vardır; ancak, bugüne kadarki uygulamada, hiçbir gecekondu
affı, kendisinden beklenen sonucu getirmemiş, aksine, her yeni af, yeni bir
gecekondu dalgasını, her yeni gecekondu dalgası da, çözüm adına sunulan imar
aflarıyla, gecekondu aflarıyla, sağlıksız, çirkin kentler, çirkin yerleşme
merkezleri yaratmıştır.
İmar afları, gecekondu arazilerinin
satışı, sürekli yeni af taleplerine yol açmıştır. Şu anda, büyük kentlerimizde,
hazine arazilerinde yoğun bir yapılaşma ve işgal vardır. İstanbul Beykoz'da
Çavuşbaşı Köyünden, Pendik'te Kurnaköy'e kadar, Ferhatpaşa'ya kadar, Alemdağ'a
kadar birçok yerde çok yoğun yapılaşma ve işgal başlamıştır. Çözüm adına bu
tasarıyla getirilen düzenlemeler, ne mevcut gecekonduların sorununu
çözebilecektir ne de yeni işgalleri önleyebilecektir; çünkü, gecekondu
sorununun nereden doğduğunu, nasıl doğduğunu ve onun çözümlerinin neler
olduğunu tespit etmiyor bu tasarı; buna yönelik bir çözüm yok. Bu tasarı, sadece,
mevcut durumu alıp, birtakım düzenlemelerle bu mülkiyet sorununu nasıl
hallederiz, nasıl çözümleriz şeklinde bir yaklaşım gösteriyor.
Gecekondu sorununun temelinde kente göç
vardır; Türkiye sanayileştikçe, Türkiye geliştikçe, kente göç devam edecektir.
Türkiye'nin halen nüfusunun yüzde 35'i
tarımdadır; bu tarımdaki nüfus azalacaktır zaman içerisinde. Tarımdaki nüfus
azaldıkça, kente göç artacaktır; göç, konut talebi demektir; konut talebi, arsa
demektir. İmarlı arsayı üretemiyorsanız, imar mevzuatına aykırı bir şekilde bu
konutlar olacaktır; yani, gecekondu olacaktır. Bir yerlere gecekondu
yapılabildiğine göre, hazinenin elinde arsaya dönüşebilecek bir arazi varlığı,
arazi stoku var; belediyede imar yetkisi var; ama, imar otoritesi ile mülkiyet sahibi
hazineyi biz buluşturamamışız. Bu iki otoriteyi, iki maliki yasalarla
birleştiremediğimiz, buluşturamadığımız sürece, gecekondu daima var olacaktır.
Tasarıda, gecekondunun finansman sorununa
da girmiyoruz; arsayı ürettiniz diyelim, bir de finansman meselesi vardır; bunu
hep konuştuk. Konut Müsteşarlığı yeniden yapılanmalı; Amerika'daki, Avrupa'daki
örnekleri gibi olmalı. Konut Müsteşarlığının elinde 600 trilyon lira var, 600
trilyon lirayı -kooperatiflere münferit kredi açmak yerine- konut finansmanında;
konutların, sermaye piyasasında finansmanını sağlayacak şekilde el
değiştirmesine imkân verecek şekilde kullanmak gerekir. Bunları düzenlemeden,
mevcut tasarının bu şekliyle, çok doğru bir düzenleme yapılmış olmuyor.
Yapılması gereken, bu gecekondu affına ilişkin maddenin biraz daha
iyileştirilmesidir. Madde, işgalli hazine arazilerinin doğrudan belediyelere
devrini öngörüyor -tabiî ki, devredilmelidir- ancak, belediye, bu yerleri, plan
yapmadan vatandaşlara, işgalcilere satacaktır. Bu, doğru bir yaklaşım değildir;
yani, mülkiyet sorununu çözüyoruz, imar sorununu çözmeyi bir ikinci aşamaya
bırakıyoruz. Yapılması gereken, gecekonduda oturan insanımızın "yarın ne
olacak" endişesini ortadan kaldırmaktır; hem mülkiyet problemini çözelim
hem imar problemini çözelim ve bu çözümlerle birlikte, bu yerleşim
merkezlerini, bölgelerini de, kentin modern yerleşme bölgeleri, semtleri haline
getirelim ve gecekondu yapımını önleyelim; yoksa, tasarıdaki gibi "bu
kanunun yayımı tarihinden sonra yapılan gecekonduların mülkiyeti Hazineye
geçer" türü yaklaşımlarla gecekondu sorununu çözmek, önlemek mümkün
değildir. Tasarının genel yaklaşımı budur.
Tasarının meralarla ilgili düzenlemesi
vardır. Mera, Türkiye'nin çok önemli bir konusudur. Hepinizin bildiği gibi,
1998 yılında çıkan bir Mera Yasası vardır. Türkiye'nin uzun yıllar özlemle
beklediği bu kanun, 1998 yılında çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonu açıyorum; lütfen,
tamamlayın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Eğer, hazineye ait bir yer mera olarak
ilan edilecekse, mera komisyonu toplanır, karar verir, bu yeri mera olarak ilan
eder. Mera komisyonunda, Maliye Bakanlığının yerel teşkilâtının da temsilcileri
vardır, 7 kişilik komisyonda 2 temsilcisi vardır. Hiçbir kurumun çoğunluğu
yoktur.
Şimdi, hükümet, bu tasarıyla diyor ki: Her
yer mera oluyor, bu şekilde, bu kadar meraya ihtiyacımız yok; bir de Maliye
Bakanlığının uygun görüşünü arayalım ki, her yer mera olmasın; gerekirse,
Maliye Bakanlığı uygun görüş vermesin ve mera olacak yerleri satalım, gelir
elde edelim. Bu yaklaşımı son derece yanlış buluyorum.
Türkiye'de hayvancılığın ne durumda
olduğunu söylememe gerek yok. Bu konu, siz sayın milletvekillerinin
takdirindedir. Hayvancılığın her zamankinden çok daha önemle teşvik edilmesi
gereken bir dönemde, meraya ihtiyacımız yok, meraları satalım anlayışını, son
derece sakıncalı ve yanlış buluyorum.
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Açıkalın; buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA
AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığınca hazırlanan, gerek tali komisyonlarda gerekse Plan ve Bütçe
Komisyonunda üzerinde önemli ölçüde çalışmalar gerçekleştirmek suretiyle
huzurunuza getirilmiş bulunan, Çeşitli Kanunlarda ve Maliye Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Grubumun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan bu tasarı, hazine taşınmazlarının ekonomiye kazandırılması,
hazineye ait taşınmazların satışının hızlandırılması, kolaylaştırılması, keza
bu taşınmazların yönetim ve değerlendirilmesinde karşılaşılan aksaklıkların
giderilmesi, bürokratik formalitelerin azaltılması, aynı zamanda yabancı
sermaye yatırımlarının teşvik edilmesi, hükümetimizce izlenmekte olan mahallî
idareleri güçlendirme, kuvvetlendirme, yetkinin mahallî idarelere devri
konusundaki politikalara uygun olarak yapılmış bazı düzenlemeler, aynı zamanda
mahallî idarelere kaynak aktarımı ve devlet ile vatandaş arasındaki arazi
mülkiyetine ilişkin ihtilafların çözüme kavuşturulması amacıyla hazırlanmış
bulunmaktadır.
Tabiî ki, hazine arazilerinin satışından
bir kaynak elde edilecektir; ama, tasarının amaçlarından bir tanesi budur, tek
amacı bu değildir. Esasen, hazine ve maliye, kaynak ihtiyacını, belirli ölçüde,
daha önce çıkarılmış bulunan, bu Meclisten geçmiş bulunan Vergi Barışı
Kanunuyla belli ölçüde temin etmiş bulunmaktadır.
Tasarı, gerçekten de, çok çeşitli
kanunlarda değişiklik içermektedir. Belirtildiği üzere, birinci derecede SİT
alanlarıyla ilgili düzenlemeler bulunmaktadır; vakıfların mülkiyetinde veya
idaresi altında bulunan gayrimenkullerin kiralanmasında, satışında düzenlemeler
getirilmektedir; keza, tarım arazilerinin satışı konusunda düzenlemeler
getirilmektedir; yabancıların ülkemizde mülk edinmesiyle ilgili hükümler
bulunmaktadır; su ürünlerinin ve yeraltı su kaynaklarının kiralanmasıyla ilgili
düzenlemeler vardır; keza, kalkınmada öncelikli yörelere ilişkin olarak, hazine
arazisi tahsisine ilişkin düzenlemeler vardır ve nihayet, turizm ve tersane
alanları tahsisi konusundaki ihtilafların çözümüne ilişkin hükümler
bulunmaktadır.
Şimdi, tasarıyla getirilen düzenlemelerin
ana hatlarına kısaca değinmek istiyorum. Bilindiği üzere, hazine arazilerinin
satışıyla ilgili olarak, 2001 yılı temmuz ayında çıkarılmış bulunan 4706 sayılı
Kanunla öngörülmüş bulunan Taşınmaz Mallar Satış Komisyonu, Değer Tespit Komisyonu
ve İhale Komisyonu, üye sayılarının çokluğu ve yetkilerin bu komisyonlar
arasında dağılmış bulunması sebebiyle, gayrimenkul satışında beklenen faydayı
ve neticeyi vermemiş; bunun yerine, bu komisyonların kaldırılması suretiyle, bu
tasarıyla, hazine arazilerinin satışında 2886 sayılı İhale Kanununa atıf
yapılmıştır. Bu şekilde, hazine arazilerinin satışının süratlendirilmesi,
bürokrasinin azaltılması hedeflenmiştir.
Hazine arazilerinin satışında iki değer
esas alınmıştır; bunlardan birisi rayiç bedeldir -rayiç bedelle satılacak
gayrimenkullerin kimlere satılacağını biraz sonra ifade edeceğim- ikincisi de,
Emlak Vergisine esas değerdir. Birinci olarak, çeşitli amaçlarla üzerinde
sınırlı aynî hak tesis edilmiş bulunan hazine arazileri hak sahiplerine veya hisseli
hazine arazileri hissedarlarına; keza, hazineye ait taşınmazlar, kuruluş
amaçlarında kullanılmak üzere, ticarî faaliyete konu edilmemek üzere, kanunla
kurulmuş bulunan kurum ve kuruluşlara, kamu kurumu niteliğindeki meslek
odalarına; aynı şekilde, tapu kayıtlarında, tapu fazlalıklarının hazineye ait
olduğuna ilişkin şerh bulunan taşınmazlar da, tapu malikine veya mirasçılarına
ve son olarak da, serbest bölge olarak belirlenmiş hazine arazilerinin, keza,
bu amaçla kullanılmak üzere, yani, serbest bölge inşaı amacıyla kullanılmak
üzere gerçek veya tüzelkişilere, özel hukuk tüzelkişilerine rayiç bedel
üzerinden satışı öngörülmüştür.
Bunun dışında, aşağıda sayacağım hazine
arazilerinin de, emlak beyan değeri üzerinden veya harca esas değer üzerinden
kurum ve kuruluşlara satışı öngörülmüştür. Bunlardan birincisi -Türkiye'de,
gerçekten, hayvancılık önemli ölçüde gerileme kaydetmiştir- hayvancılığın
geliştirilmesi amacıyla, organize hayvancılık yapacaklara, keza, bu amaçla
faaliyet gösterecek kamu kurum ve kuruluşlarına; küçük ve orta ölçekli
işletmelerin teşviki amacıyla, küçük sanayi sitesi yapılmak üzere, bu amaçla
kurulmuş bulunan kooperatiflere, kamu kurum ve kuruluşlarına; ticaret
borsalarının teşviki amacıyla ticaret borsalarına; aynı şekilde, yine, serbest
bölge olarak kullanılmak üzere, bu amacı yerine getirmek üzere tahsis edilecek
kamu kurum ve kuruluşlarına veya meslek kuruluşlarına; keza, teknoloji
geliştirme bölgelerinde yönetici şirketlere; aynı şekilde, yatırımları teşvik
etmek amacıyla, 25 000 000 ABD Doları karşılığı Türk Lirası kadar yatırım
yapacak ve 100 kişiye istihdam sağlayacak sınaî yatırımlara; keza, toplukonut
üretimini geliştirmek üzere, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına; aynı şekilde,
organize sanayi bölgelerinde müteşebbis heyet başkanlıklarına, hazine
arazileri, harca esas değer üzerinden satışı yapılabilecektir.
Bu tasarının, 4706 sayılı Kanunun 5 inci
maddesini değiştiren hükmüyle de, iki yıla kadar olan taksitli satışlar aynen
korunmuş; ancak, taksit süre sayısını belirlemeye, bütçe kanunu yerine Maliye
Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Keza, köylerde yapılan tarım arazisi
satışlarında, taksitle ödeme halinde, bundan böyle faiz uygulanmayacaktır;
yani, köylerdeki tarım arazilerinin taksitli satışlarında faiz kaldırılmış
bulunmaktadır.
Aynı şekilde, belediye ve mücavir alan
sınırları içindeki hazineye ait arsa ve arazilerin yanında, üzerinde bina
bulunan taşınmazların da satış gelirlerinden, belediyelere, arazinin veya
gayrimenkulun sınırları içinde bulunduğu belediye ve büyükşehir belediyelerine
pay verilmiş, bu paylar artırılmış; aynı şekilde, Gecekondu Fonuna da yüzde 10
mertebesinde bir pay aktarılması öngörülmüştür. Keza, bu taşınmazın belediye
mücavir alan sınırları dışında bulunması halinde de köy tüzelkişilerine ve il
özel idaresine pay verilmektedir.
Belediye ve mücavir alan sınırları içinde
bulunan ve üzerinde yapılaşma olan alanların belediyeye bedelsiz devri
öngörülmüş, bunların, planlanarak veya planı daha sonra yapılmak üzere ve
bedeli üç yıl içerisinde taksitle ödenmek üzere rayiç bedelle satılması
konusunda hüküm getirilmiştir. Bu üç yıl içerisinde hazinece satış
gerçekleşmediği takdirde, belediyeler tarafından, arazi tekrar hazineye geri
dönecektir. Bununla öngörülen, yapılmak istenilen, mülkiyet sorununun çözülmesi
suretiyle kentlerdeki yapılaşmaların rehabilite edilmesi ve tabiî, birinci
derecede mülkiyet probleminin halledilmiş olmasıdır.
Sayın milletvekilleri, şimdi, izninizle,
üzerinde en çok tartışılan, spekülasyon yapılan konuya değinmek istiyorum; bu
da, bilindiği üzere, SİT alanlarıyla ilgili olarak bu tasarıyla getirilmiş
bulunan hükümlerdir.
Şunu başta ifade etmek isterim ki, tabiî
ki, bu tasarıyla öngörülen hükümler, SİT alanlarının yapılaşmaya, inşaata
açılması değildir. Tabiî, bilindiği üzere, SİT alanları, tarihî SİT alanları,
arkeolojik SİT alanları, kentsel SİT alanları, doğal SİT alanları ve diğer SİT
alanları olmak üzere 5 alanda ilan edilebilmektedir. SİT alanları, bilindiği
üzere, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından ilan edilmektedir.
Doğal SİT alanları, Koruma Kurulu
tarafından, ya tamamen inşaata yasaktır, inşaat yapılamayacak alanlardır veya
inşaat iznine tâbi alanlardır; birinci derecedeki doğal SİT alanları üzerinde
konuştuğumuz takdirde.
Şimdi, tasarıyla getirilen hüküm, sadece
inşaat kesin olarak yasaklanmış bulunan doğal SİT alanlarındaki inşaat yasağını
aynen korumakta; sadece inşaat izni bulunan birinci derecedeki doğal SİT
alanlarına ilişkin hükümler getirmektedir. Esasen, burada, inşaat izinlerini
kısıtlamaktadır. Nasıl kısıtlamaktadır; işte, parsel büyüklüğünü 10 000
metrekare olarak tespit etmiştir; keza, inşaat sahasını yüzde 3 olarak
belirlemiştir. Esasen, bu hüküm getirilmediği takdirde, birinci derecedeki
doğal SİT alanında, Koruma Kurulu kararıyla, onun öngördüğü miktarda, bu
sınırlamaya da, yani, bu tasarının getirdiği sınırlamaya da bağlı kalmaksızın
inşaat yapmak mümkündür. Dolayısıyla, bu tasarı, esasen, koruma kurullarının bu
sınırsız olan yetkilerine, bir anlamda, sınır ve tahdit getirmektedir.
Bilindiği üzere, bu birinci derecedeki
doğal SİT alanlarında, daha önce çıkarılmış bulunan kanun hükümlerine uygun
olarak SİT alanı dışındaki hazine arazileriyle, sertifika vermek suretiyle,
takas imkânı getirilmiş bulunmaktadır.
Maliye Bakanlığı, bugüne kadar 2 500 adet
sertifika vermiştir. Bunların parasal değeri aşağı yukarı 150 trilyon
mertebesindedir. Bundan böyle, ne kadar daha sertifika vereceği ve bunların
maliyeye, hazineye ne ölçüde bir yük getireceği kesin olarak tespit
edilememektedir. Esasen, getirilmiş bulunan hüküm, birinci derecede, bu
sertifika yükünden ve baskısından maliye hazinesini kurtarmaktır; amaçlarından
bir tanesi de budur.
Bilindiği üzere, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulunun, SİT alanı ilan ettikten sonra, yine bu kanun
uyarınca, ilgili bulunulan kanun uyarınca, bir yıl içerisinde koruma planlarını
yapması gerekmektedir; ancak, bugüne kadar olan tatbikat şunu göstermiştir ki,
hiçbir şekilde veya önemli ölçüde bu koruma planları yapılamamıştır. Tabiî ki,
koruma planlarının yapılamıyor olması, bu alanlarda bulunan, yani SİT
alanlarında bulunan ve koruma alanı olarak ilan edilen bölgelerdeki mülkiyet
sahiplerinin mağduriyetine yol açmıştır. Bu mağduriyet herkes için gideriliyor
mu; tabiî ki giderilmiyor; yani, burada öngörülen, sadece birinci derecedeki
doğal SİT alanlarıyla alakalı olarak tanzim edilmiş bir düzenlemedir.
Esasen, arkeolojik alanlar, fizikî olarak
inşaat yapmaya uygun olmadığı için, orada da inşaat izni verilmediği,
dolayısıyla, onların mağduriyetlerinin giderilmediği tarzındaki bir tez doğru
olmamak icap eder; çünkü, arkeolojik SİT alanlarında fizikî olarak yapılaşma
mümkün değildir. Esasen, SİT alanlarının, koruma bölgelerinin insanla korunması
icap eder. Koruma insan içindir, insanladır ve insanla olmak zorundadır; aksi
takdirde, insansız bir korumayı düşünmek mümkün değildir.
Keza, bu tasarıyla, özel kanunlardaki
hükümler saklı tutulmuştur; yani, inşaatı sınırlayan unsurlar mevcuttur. Nedir
onlar; Millî Parklar Kanunu, Boğaziçi Kanunu -İstanbul'da özellikle uygulanan-
Orman Kanunu, keza, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu, Kıyı Kanunu
gibi özel kanunlardaki hükümler muhafaza edilmiştir. Keza, devletin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerdeki hükümler aynen korunmuştur. Dolayısıyla,
SİT alanlarıyla ilgili olarak bu ifade ettiğim görüşler çerçevesinde, SİT
alanlarının inşaata açılıyor olmasını iddia etmenin, kanaatimce, doğru olmaması
icap eder.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri;
bunun dışında, tasarıyla getirilen başka bir düzenleme, bütçe kanunlarında yer
alan hazine arazilerinin veya hazine mülkünün kiralaması, satışı, irtifak hakkı
tesislerindeki geçici teminat miktarları yüzde 30'a yükselmiştir. Bununla,
ihale almak niyetinde olmayan kötü niyetli iştirakçilerin ihaleye girişleri
engellenmek veya tecziye edilmek istenmiştir.
Tasarının getirdiği diğer önemli bir
hüküm, toplukonut projeleri ve kooperatiflerin desteklenmesi amacıyla, hazine
arazi ve arsalarının, toplukonut kooperatiflerine, bu kooperatiflerin kendi
aralarında teşkil ettikleri birliklere ve üst birliklere, kendi aralarındaki
rekabet şartları içerisinde, rayiç bedelle satışını öngörmektedir.
Daha önce de ifade ettiğim üzere, tasarı,
Vakıflar Kanununa önemli ölçüde düzenleme getirmiştir. Bilindiği üzere, sadece
hazine arazileri değil, ülkemizde büyük ölçüde Vakıfların mülkiyetinde veya
idaresinde bulunan araziler de, önemli ölçüde, özel, gerçek ve tüzelkişiler
tarafından kötü kullanıma, işgale maruz kalmıştır.
Diğer taraftan, Vakıflar İdaresinin
bütçesi, bu idarenin mülkiyetinde veya kullanımında bulunan abide eserlerin
bakımına, onarımına kâfi gelmemektedir. İşte, bu maksatla tasarıya getirilmiş
bulunan bir hükümle, müstakbel kira gelirleri karşılığında, mevcut veya yeniden
ihalesine iştirak edecek kiracıların, uzun vadeli, yirmidokuz yıla kadar vadeli
kiralamalarına imkân vermek suretiyle, vakıflara ait bu tarihî eserlerin inşa,
bakım ve onarımlarının gerçekleştirilmesini amaçlamaktadır. Vakıflara ait bu
araziler, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olabilir, mazbut vakıflara veya mülhak
vakıflara ait olabilir.
Aynı şekilde, vakıflarla ilgili olarak
yapılmış bulunan diğer önemli bir düzenleme, üzerinde toplu yapılaşma bulunan
vakıflara ait mülklerin hazine arazileriyle trampa edilmesidir. Trampa
karşılığında, esasen, bu vakıf arazilerinin, üzerindeki işgalcilere satış
imkânı ve kabiliyeti kazandırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla
getirilen diğer önemli bir husus, 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda yapılan değişikliklerdir. Bilindiği üzere, bu, 1993
yılında sona ermiştir. Bunun süresi 2002 yılının sonuna kadar uzatılmaktadır.
Bu kanunla getirilmiş bulunan 40 ve 100 dönümlük tahditler kaldırılmaktadır;
aynı şekilde, on yıllık kullanım süresi beş yıla indirilmektedir; yeni bir iki
yıllık başvuru süresi öngörülmüştür. Keza, bu tür arazilerin taksitli
satışlarında da faiz alınmaması benimsenmiştir.
Diğer bir düzenlemeyle, kısa adıyla, Tarım
Reformu Kanununa tâbi olan bölgede, özellikle Şanlıurfa bölgesindeki hazine
arazilerinin, kamu ihtiyaçlarında, yatırımların teşvikinde kullanılması imkânı
benimsenmiş bulunmaktadır.
Tasarıyla getirilmiş bulunan önemli bir
hüküm, yabancılara gayrimenkul satışıdır. Daha önce, Yüce Meclisten, doğrudan
yabancı sermaye yatırımları konusunda geçmiş bulunan hükümden ayrı olarak,
burada, yabancı ülke mevzuatına göre kurulmuş bulunan tüzelkişilere, Türkiye'de
mülk edinme imkânı getirilmiş bulunmaktadır. Aynı şekilde, yenilik olmak üzere,
köylerde mülkiyet edinme imkânı getirilmiş bulunmaktadır. Keza, aynî hak tesisi
imkânı getirilmiş bulunmaktadır. Buradaki birinci sınırlama, mütekabiliyet
esası olması benimsenmiştir; yani, bize aynı hakkı tanıyan ülkeye, ülke
vatandaşlarına bu haklar tanınmıştır, tanınacaktır.
Yabancıların mülk edinmesinde diğer bir
sınırlama, kamu yararı veya ülke güvenliği icap ettirdiği takdirde, Bakanlar
Kuruluna, bu yabancılara satış konusunda sınırlama getirme yetkisi vermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın efendim.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) -
Uygulama bakımından önemli bir husus sayılabilir; trafik para cezalarının
gelişen şartlar ve ağırlaşan cezalar karşısında kredi kartıyla ödenmesi imkânı
getirilmiş bulunmaktadır.
Son olarak üzerinde duracağım husus;
tersane ve turizm yatırımlarıyla alakalı konudur. Bilindiği üzere, 1969 yılında
çıkarılmış bulunan bir Bakanlar Kurulu kararıyla, Tuzla, gemi inşa bölgesi
olarak gemi inşa sanayiine tahsis edilmiş bulunmaktadır; ancak, o günden bu
güne kadar, bu gemi inşa sanayicilerinin devletle büyük ölçüde ihtilafları
bulunmaktadır. Şimdi, getirilen bu hükümle, hazinenin özel mülkiyetinde veya
kamunun hüküm ve tasarrufu altında bulunan, gemi inşa sanayii için tesis
edilmiş bulunan veya üzerinde irtifak hakkı tesis edilmiş bulunan gayrimenkullerden
Emlak Vergisi değerinin, bir defaya mahsus olmak üzere, yüzde 1'i ödendiği
takdirde ve ilgili idarenin ibraz edeceği sözleşme imzalandığı takdirde, bu
kişilerle olan ihtilaflar sona erdirilmekte, kamunun açmış bulunduğu davalar
geri çekilmekte veya yeni bir dava açılmamaktadır. Aynı uygulama, turizm
yatırımcıları için de getirilmiş bulunmaktadır. Turizm bölgelerinde, ilgili
kanun gereğince, turizm alanı olarak ilan edilmiş ve turizm tesisi olarak
gerçekleşmiş bulunan yatırımlarda, izinsiz olarak, sözleşmeye aykırı olarak
yapılmış bulunan yapılara ilişkin sorun, aynı şekilde, proje bedelinin yüzde
3'ü kamuya ödendiği takdirde, nihayete erdirilmekte; bu şekliyle, turizm
yatırımcılarının kamuyla olan ihtilaflarına da son verilmiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sonuç olarak, bu tasarıyla, hazine taşınmazlarının kullanımından doğan devlet
ile vatandaş arasındaki uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması, yatırım
ortamının iyileştirilmesi, yabancı yatırımların teşvik edilmesi, yerel yönetimlerin
malî yapılarının kuvvetlendirilmesi ve yerel yönetimlere yetki devredilmesi,
kişilerin mülkiyet haklarını kullanmalarına ilişkin mağduriyetlerin giderilmesi
ve nihayet, hazineye kaynak sağlanması amaçlanmış bulunmaktadır.
Tasarının hayırlı olmasını diliyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Açıkalın.
Saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.48
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati : 18.07
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt
AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
198 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Çeşitli
Kanunlarda ve Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri;
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Tarım, Orman ve Köyişleri; Çevre; Plan
ve Bütçe Komisyonları raporları (1/602) (S. Sayısı: 198) (Devam)
0BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının tümü üzerinde, şahısları adına
söz istekleri vardır; şimdi bu istekleri yerine getireceğim.
Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına,
İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının tümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, benden önce,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Akif Hamzaçebi, benim de
yüzde yüz katıldığım benzer düşünce ve görüşlerimi Grubumuz adına
ayrıntılarıyla dile getirdiği için, tekrardan kaçınmak istiyorum.
Ben de, özellikle doğal SİT alanlarını
imara açan 5 inci madde üzerinde ayrıntılı bilgi sunmak ve görüşlerimi Yüce
Meclise arz etmek istiyordum; ama, önemli bir siyasal ve etik durum ortaya
çıktı. O nedenle, ben, bu ayrıntılardan önce, Yüce Meclisin prestijiyle,
saygınlığıyla, itibarıyla ilgili bir durumu dile getirmeyi zorunlu görüyorum.
Arkadaşlar, bu tasarıyı görüşüyoruz,
komisyonlarda görüştük -ben, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim- altkomisyonlarda
görüşüldü, hâlâ görüşülüyor; ama, bu arada ne oluyor; bakın, size bir gazete
haberi okuyorum: "AKP Hükümeti, SİT alanlarının yüzde 6 oranında
yapılaşmaya açılmasına ilişkin tasarı hazırladı. Tasarı, Meclis komisyonlarında
görüşülürken, kamuoyundan gelen tepki üzerine yapılaşma oranı yüzde 3'e
düşürüldü. Ancak, bu oran bile yağmacıların iştahını kabarttı. Tasarı daha
yasalaşmadan SİT alanlarının fiyatları yüzde 100 arttı. Star muhabirleri,
İzmir'den Antalya'ya kadar sahil şeridini dolaştı, emlakçilerle konuştu, SİT
alanlarındaki fiyat artışlarını tek tek tespit etti. İşte yeni fiyatlar:
Fethiye: Akdeniz Emlakin sahibi Ramazan
Malyerli anlattı: Eşen Belediyesinde SİT alanları dönümü 2-2,5 milyar liraya
zor satılıyordu, şimdi dönümü 8-10 milyar lira. Ölüdeniz'deki SİT alanları
dönümü 15-20 milyardan alıcı buluyordu. Tasarının Meclise sunulmasının ardından
60-70 milyar liraya yükseldi. Kabak, Katrancı, Bardakçı Koylarında arazilerin
dönümü ise 80-100 milyar lira oldu."
Tabiî, ben, bu haberleri en güvendiğim
arkadaşım, Fethiyeli, Muğla Milletvekili Cumhur Yaka'ya "asparagas haber
mi, şişirme var mı" diye sordum "az bile" dedi.
Aynı şekilde, uzatmayayım, Kuşadası'nda,
Bodrum'da, Çeşme'de, Antalya'da bu gelişme devam ediyor; yani, biz, yasama
görevimizi yerine getirirken, bir yerde arsa spekülasyonu yapanların,
spekülatörlerinin ekmeğine yağ sürüyoruz, gayrimeşru kazançlara kapı açıyoruz.
Bu, bizim görevimiz değil, tam tersine bizim saygınlığımızı azaltan bir durum.
Sadece doğal SİT alanının imara açılması meselesi değil, orman vasfını,
niteliğini kaybetmiş arazilerin şahıslara satışıyla ilgili anayasa değişikliği
üzerinde de mesai sarf etti bu Meclis; çok vakit kaybettik. Sonra, gazetede bir
haber çıktı "Maliye Bakanının orman vurgunu: Beykoz Çavuşköy'de, 283 ada,
6 parsel ve 284 ada, 1 parselde yer alan arazilerin kuzeyi yol, güneyi
orman..." diye devam ediyor. Sonra, bu haber devam ediyor ve burada bir
suçlama daha var.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya)- Star Gazetesi!...
K. KEMAL ANADOL (Devamla)- Açıklamaya
davet ediyorum ben değerli milletvekili arkadaşlarımı. Gazetenin beyanını
naklediyorum, haberi naklediyorum: "AKP İstanbul Milletvekili Tayyar
Altıkulaç'ın, Çavuşbaşı'nda 2/B arazisi üzerindeki tripleksi; şimdiki değeri
200 000 dolar" deniliyor. "AKP İstanbul Milletvekili Ali İbiş'in,
Çavuşbaşı'nda 2/B arazisi üzerindeki villası; şimdiki değeri 500 000
dolar." Benim iddiam değil, ben, gazete haberini okuyorum.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)- Hangi
gazete?..
K. KEMAL ANADOL (Devamla)- Sonra,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal, bu iddiaları
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda dile getirdi ve Sayın Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın, daha önce, Bakanlığından önce, 2/B kapsamına giren yerde 10
dönümden fazla arazi satın aldığını ve bu arazilerin değerinin, anayasa
değişikliğinden sonra, anormal artacağını beyan etti. Bunları bir iddia olarak,
yine, basına dayanarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda beyan etti.
Şimdi,
çok önemli bir olay gerçekleşti
dün akşam, bizzat izlediğim televizyon programında. 1 Temmuz 2003 günü saat
23.00'te, NTV'de 24 Saat Programı yayınlandı; Mirgün Cabas ve Banu Güven bu
programı yönettiler, onların programı, ikisinin programı ve bu programa Sayın
Maliye Bakanı telefonla katıldı. Elimdeki dosya, bu programın transkripse
edilmiş, çözülmüş, deşifre edilmiş şekli, biçimidir. Aynen, sorular ve yanıtlar
elimdeki dosyada var.
Program uzun, bazı yerlerini atlıyorum.
NTV'de, gazeteci soruyor: "Sözünü ettiğiniz orman vasfını yitirmiş arazi.
Sizinki 50 000 metrekare, tamamı 6 000 000 000 metrekare... Yasayla bunlarla
ilgili de bir düzenleme yapılması öngörülüyor, Orman Bakanlığının yasasıyla.
Peki, sizin bu düzenlemeyle kazanacağınız hak ya da benzer durumda olanların
kazanacağı hak nedir?
NTV... - Bu 50 000 metrekareyi kimden
satın almıştınız?
Kemal Unakıtan - Daha önce zilyetliği
bulunan şahıslardan.
NTV - Dolayısıyla, siz, tapusuz bir
arazinin sahibisiniz...
Kemal Unakıtan - Evet, tapusuz bir
arazinin sahibiyim.
NTV - Bunun yasadışı olmadığını söylüyorsunuz;
ama...
Kemal Unakıtan - Tapusuz yer sahibi olmak
yasadışı mı?
NTV - Sayın Bakan, daha önce de bu konuda
yaptığımız bağlantılarda, bu yasayla beraber 'işgalci' terimi de kullanılmıştı.
İşgalcilerden, en azından, bu arazilerin bedelini almak mümkün olacak denmişti.
Şimdi, sizin için de aynı durum söz konusu olmuyor mu?
Ve bu arazi üzerinde, 50 000 metrekare
üzerinde hiçbir yapının da bulunmadığını söylüyorsunuz. Nerelerde arazileriniz?
Kemal Unakıtan - Çavuşbaşı'nda.
Yalnız, ben, size bir şey söylemek
istiyorum: Birincisi, bu SİT alanları yanlış söyleniyor. Doğal SİT'ler
burada... Benim bu arazimin ne doğal SİT'le ne başka bir SİT'le alakası yok.
NTV - Söylenen de şu zaten; deniliyor ki,
bu tür düzenlemelerle fırsatçılar ödüllendiriliyor. Bir yeri işgal edip yirmi
otuz sene direnenler kazançlı çıkmış oluyor. Bir taraftan bununla açıklanıyor;
yani, böyle itiraz ediliyor. Bir taraftan dediniz ki, arazimin tapusu yok; ama,
yasadışı bir durum da yok. Bu orman arazileri, halihazırda, kâğıt üzerinde
devlete ait araziler değil mi?
Kemal Unakıtan - Hayır, değil. Zilyetliği
olan, belli kimselere zilyetlik verilmiş ve muhtar kâğıdıyla satışı olan
araziler. Herkesin orada yerleri var."
Arkadaşlar, uzatmıyorum; bütün Türkiye bu
ekrandan bu konuşmalara tanık oldu. İçinizde çok hukukçu var, hukukçu olmaya da
lüzum yok, belli; orman arazilerinde zilyetlik söz konusu olmaz. Gerek
Anayasaya gerek Medenî Kanuna gerekse ilgili yasalara, mevzuata göre orman
arazilerinde, gidip Uludağ'da 2 dönüm yer çevirip, kırk sene sonra ben buranın
zilyediyim diyemezsiniz. Böyle bir mevzuat yok; bu, suçtur.
Kaldı ki, hiçbir değeri olmayan, orman
arazisi olan bir yeri, ileride legalleştirmek, meşrulaştırmak, oraya tapu
çıkarmak amacı olmayan kişi, para verir de onu satın alır mı?!
Bugün, Maliye Bakanlığı koltuğunda oturan
bir sayın milletvekili, bir Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi, zilyetle,
muhtar senediyle arazi satın alır mı arkadaşlar?! Olur mu böyle şey?! (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Uyanıksa alır!
Geleceği görmüş!..
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Burada, bir
vergi barışı söz konusu oldu, günlerce uğraştık, Meclis meşgul edildi; altından
çıka çıka, Sayın Kemal Unakıtan hakkındaki davalar -iki dava- af kapsamına
girdi, vergi barışının kapsamına girdi; dağ fare doğurdu, yani, Kemal Unakıtan
kurtulmuş oldu.
Şimdi, 2/B...
MEHMET SARI (Osmaniye) - Başka kimsenin
arazisi yok mu?!
MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Hiç mi işe
yaramadı?!.
MEHMET SARI (Osmaniye) - Başka kimlerin
arazisi var? Başkasının arazisi yok mu?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yalansa,
doğrusunu söylesin.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Efendim, başka
birisinin arazisinin olması başka; ama, şu bakanlık koltuğunda oturan, o
şerefli koltukta oturan, devlet koltuğunda oturan birisine bazısı diyemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anadol, son cümlelerinizi
alacağım.
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Son
cümlelerimi söyleyeyim Sayın Başkan.
Ben diyorum ki, bu Meclis, gazi meclistir,
antiemperyalist kavga veren bir meclistir. Bu Meclisin saygınlığına gölge
düşüremezsiniz; burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir, Kemal Unakıtan'ın
kişisel sorunlarını çözümleme meclisi değildir bu yüce makam. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kemal Bey,
istismara yönelik konuşmamanız lazım; burası bir hukuk devletidir.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Kemal
Unakıtan'ın yapacağı tek şey vardır; o koltuğu boşaltmak. Eğer Adalet ve
Kalkınma Partisinin saygınlığını düşünüyorsa, sizi kurtarmak istiyorsa, istifa
etmelidir. Bakanı istifaya davet ediyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.
İkinci söz isteği, Malatya Milletvekili
Sayın Münir Erkal'a aittir; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün önünüze gelen yasa tasarısı, tümü
üzerinde incelendiği takdirde, aslında, herkesin samimiyetle, içtenlikle destek
vermesi gereken bir tasarıdır.
Değerli arkadaşlar, burada yapılan
konuşmaları ben dikkatle izledim; Sayın Hamzaçebi'nin konuşmasını izledim,
diğer arkadaşların konuşmalarını izledim. Burada, çeşitli kanunlardaki sisteme
baktığınız zaman, maddelerin muhtevasına baktığınız zaman, hepsinde, aslında,
Türkiye'nin aşamadığı bürokratik hantal devlet yapısını, çok da esnek, hızlı,
etkin bir yapıya kavuşturma anlayışı yatmaktadır. Bir kere, organize sanayi
bölgelerini, küçük sanayi bölgelerini, besicilik bölgelerini, endüstriyel
gelişme bölgelerini, toplukonutu teşvik edecek, bunu hızlandıracak, kamunun
elindeki işgal edilen ve yağmalanan araziyi imarlı bir hale getirecek bir
devrin, böyle, farklı bir yorumla, bambaşka amaçlara çekilerek
değerlendirilmesini anlamak mümkün değil.
Yerel yönetim uygulamalarında -belediye
başkanlığı yapan arkadaşlar bunu çok iyi bilirler- hazineye ait mallar
yağmalanmıştır, işgal edilmiştir, gecekondu bölgesi haline getirilmiştir. Biz
belediye olarak talep ederiz; verin buraları, biz, değişim ve dönüşüm projeleri
yapalım; sosyal ve teknik altyapısını, şehirleşme ilkelerine uygun hale
getirelim deriz; ama, bunu, hazineden almak, genelde mümkün olmaz ve çok
zordur, bürokratik engeller vardır bu işte. Ben, bir alan aldım; ne zor
şartlarla aldığımı çok iyi biliyorum.
Burada, bakıyorsunuz maddeye; belediyelere
ait olan bu arazileri, belediyelere bedelsiz devretme hakkı var. Şimdi, bu
yerel yönetimleri güçlendiren, belediyelerin gücünü artıran, belediyelerin
çarpık kentleşme dokusundaki yanlışlıklarını düzeltecek bir düzenlemeyi ortaya
koyan bir yaklaşımın, yanlış olarak veya eksik olarak nasıl burada ifade
edildiğini anlamam, gerçekten, mümkün değil. (CHP sıralarından alkışlar [!])
Teknik bir insan olarak bunu söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu, kamu elindeki
hazineye ait arazilerin, çeşitli şekillerde kamuya, ikinci şahıslara,
belediyelere, toplukonuta devredilmesi konusu , aslında herkesin talep etmesi
gereken bir konudur.
Şimdi, burada, Sayın Hamzaçebi'nin bir
değerlendirmesi var; gecekondu affı olarak yorumluyor ve şu andaki diğer
birtakım SİT'lere de, aynı şekilde, 5 inci maddede gereken ilginin
gösterilmediğini vurguluyor.
Bir kere, bunun gecekondu affıyla ne
alakası var; ne alakası var gecekondu affıyla; bunu vurgulamak istiyorum. Siz,
bu alanları, kamu arazilerini ortaya koyuyorsunuz. Bu alanlarda, geçen süreç
içerisinde, Türkiye'de genelde belki yüzde 30'lar, İstanbul'da, Ankara'da yüzde
50'ler, 70'ler civarında bir kaçak yapı var. Ben, şunu, değerli
arkadaşlarımızdan, vekillerimizden talep ediyorum: Bu belirsiz yapıyı devam
ettirmenin, süregelen bu yanlış durumu devam ettirmenin nasıl bir mantığı
olabilir; bunu teşvikten başka hangi mantığı olabilir?! Biz, 2/B'leri
getirdiğimiz zaman, orman vasfını kaybetmiş arazileri bu kuralsızlıktan, bu
belirsizlikten, imar fonksiyonu verilmemiş bu değişimden kurtaralım, adını
koyalım, ondan sonra da, bunu düzeltmek için gerekli yetkileri devlete ve
kamuya verelim diye teklif ettiğimiz zaman, bunun nasıl bir mahzuru olabilir?!
Herhangi bir kamu alanında, kentsel alanda, kadastrodışı alanda belirsizlik
varsa, herhangi bir şekilde bir fonksiyon verilmemişse, en çok işgale, yağmaya,
istismara açık alanlar bu alanlardır.
Ormandaki, hazinedeki, kamudaki geçmişten
gelen yağmayı tasvip etmiyorum; bunun sorumlusu da biz değiliz; ama, elimizde,
ortada belli bir done varken, bu yanlışlar varken, eğer, AK Parti, hükümet
olarak, bu yanlışı çözme noktasında birden fazla farklı kanunu bir araya
getirerek birtakım çözümleri ortaya koyuyorsa, bundan rahatsız olmanın ne
anlamı var; bunu da anlamıyorum! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yerel yönetimlere verilen devirlerde -bunu
samimiyetle söylüyorum; burada, madde metnini okuduğunuzda da göreceksiniz-
bunları bedelsiz veriyor; arkasından da, imar planları ve imar uygulaması
yapılır deniliyor.
Türkiye'de gecekondu sorununu çözmek için,
evet, baştan belki birtakım uygulamaları yapmak lazım, konut açığını gidermek
lazım, senede 400 000 konut yapmak lazım; ama, bu alanlar da bir gerçekse,
hastalıklı bir doku olarak, doğru olmayan bir doku olarak kentsel dokunun
önündeyse, bunu çözmenin yolu, yerel yönetimlere güç vererek, yetki vererek,
burada kentsel değişim ve dönüşüm projelerinin hazırlanmasına katkıda
bulunarak, sağlıklı bir kent dokusunu Türkiye'nin önüne koymanın yolunu açmak
lazım. Başka nasıl yapacağız bu işi? Yani, sadece, yapamazsın, giremezsin,
uygulayamazsın diyerek, yasakçı zihniyetle Türkiye'de yapılan uygulamaların
Türkiye'ye hiçbir hayır getirmediği ortadadır.
Bakın, dünyada, Rio Zirvesinden sonra
ortaya konulan bir kavram var, çok kullanılan bir kavram var; bu kavram
"sürdürülebilir" kavramıdır. Siz, herhangi bir alanı -bu, SİT alanı
olabilir, kentsel SİT olabilir, tarihî, kültürel SİT olabilir, arkeolojik SİT
olabilir veya başka bir doğal değerimiz olabilir- sadece koruma amaçlı yasak
koyarak koruyamazsınız, Türkiye'yi koruyamadığınız gibi. Türkiye'de hangi
tarihî ve kültürel SİT korunmuştur yasakçı kafayla! Biz, burada yaptığımız
uygulamalarda bir otofinansman yöntemini getirerek... Yani, birinci derece
doğal SİT'e siz yüzde 3 yapılaşma hakkı veriyorsunuz. Eğer 2 kat verirseniz, bu
toplam alan içerisindeki rakam yüzde 1,5'e düşer; yüksek bir oran değildir.
Demin, Sayın Açıkalın'ın söylediği bir söz vardı: "Bu alanlar insanla
korunur." Yani, sistemin içerisinde otofinansman yöntemler uygulayarak,
sistemin kendi kendini finanse edeceği bir finans yöntemini, tekniğini
oluşturamazsanız, sistemi koruyamazsınız.
Ben, Hamzaçebi'nin çözüm önerilerine
dikkat ettim, burada notlarımı aldım; tek çözüm olarak kamudan kaynak
aktarımını ortaya koyuyor: Kamuda kaynak olsun, paraları bir tarafa -Hazineye-
koyun buraları satın alın, istimlak edin vesaire... Türkiye'nin böyle bir
gücünün olmadığını siz de biliyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Siz, iyi
dinlememişsiniz beni.
AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Türkiye'de,
bırakın bu alanları, devlet, farkındaysanız, eğitim ve sağlık tesislerinde bile
alan tespitini verip, ondan sonra yapayım diye bir finans tekniğini ortaya
koyuyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) -
Rakamlarla konuşun, rakamlarla...
AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Yani,
Türkiye'de, bilhassa yeni çıkan kanunlarda, özellikle vergi, resim, harç
vesaire gibi klasik teknikler yerine, değişik finans yöntemlerini; vatandaşı da
sistemin içine katan, otofinansman tekniklerini uygulayan başka bir yaklaşımı;
vakıf sistemini uygulayan, hibeyi uygulayan, vatandaşın sahiplenmesini mümkün
kılan bir finans tekniğini sistemin içine enjekte ederseniz bu işi
çözebilirsiniz; yoksa, kapısına koca bir "yasaktır, giremezsin,
kullanamazsın, uygulayamazsın" yazısı koyarsanız, bir noktadan sonra,
vatandaşın talepleri karşısında duramazsınız ve maalesef, korumak istediğiniz
alan, yağmalanan, işgal edilen ve bambaşka bir yapıya dönüştürülen bir alan
haline gelir. Türkiye'de, doğal çevredeki, kentsel çevredeki, tarihî, kültürel
çevredeki, görsel çevredeki ve diğer çevrelerdeki korkunç tahribat ve yıkım,
benim dediğim bu iddianın tespit edilmiş en güzel delilidir.
Değerli arkadaşlar, biraz önce konuşan
arkadaşımız, bazı kanunların genelinden çıkıp özel birtakım uygulamaları
gündeme getirerek şahıslara dönük politika da üretiyor. Bir kere, her şeyden
önce, çıkacak kanunun tümüyle ilgili olarak, bu kanunun Türkiye'ye getireceği
katkıyı ortaya koymamız lazım. Tasarının maddelerine baktığınız zaman, her
alanda, il özel idarelerine, yerel yönetimlere yetki veren, yatırımları teşvik
eden, yatırım yapmak isteyenlere kamu kaynaklarının aktarılmasına imkân veren
bir mantık sergilenmektedir; yani, idareimaslahatçı, korumacı yaklaşım yerine,
kamu kaynaklarının hızlı bir şekilde millete aktarılmasını -bu tasarının
tümündeki temel gerekçe bu- temin eden bir yapı ortaya konulmaktadır. Bu
aktarımda, bu tespitte hatalar olabilir, şu şekilde yapılırsa daha iyi olabilir
diye teknik bir tartışma yapılabilir; ama, çıkacak kanunun tümünde, kesinlikle,
dediğimiz, bürokratik, hantal devlet yapısının bu sistematiğini ortadan
kaldıran, statükoyu korumayan, bu kaynakları, daha hızlı bir şekilde, esnek bir
şekilde, fleksibl bir şekilde vatandaşa, toplukonuta, organize sanayi
bölgelerine, küçük sanayi bölgelerine aktarmayı teşvik eden, bunu mümkün kılan
bir yapı sergilenmektedir. Özü itibariyle, çıkacak kanunun temel gerekçesi
budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi tamamlayın.
AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Ben, şunu
söyleyerek sözümü tamamlamak istiyorum: Sadece yasakçı zihniyet yerine, demin
söylediğim "sürdürülebilirlik" kavramının gerektirdiği, sistemi
koruma, koruduktan sonra geliştirme, geliştirdikten sonra, bunu, gelecek
nesillerin yaşam potansiyelini tehlikeye atmadan onlara bırakacak şekilde çözüm
üretme alternatifleriyle dolu bir yaklaşımın, Türkiye'de, her alanda, gerek
tarihî ve kültürel SİT'lerde ve diğer doğal kaynaklarımızda ve gerekse kamu
arazilerinin kullanımında doğru bir yaklaşım olacağını vurgulamak istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erkal.
Komisyonun ve Hükümetin bir söz isteği var
mı? Yok.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
Efendim, 1 inci maddeye geçmeden önce,
Plan ve Bütçe Komisyonu, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, bir önerge
vermiştir, bir talebi vardır; okutuyorum, ona göre işlem yapacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Çeşitli
Kanunlarda ve Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5, 30, geçici 3, 39
ve 40 ıncı maddelerinin, İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca, Komisyonumuza geri
verilmesi hususunun gereğini arz ederim.
Sait Açba
Afyon
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğümüzün 88 inci maddesi gereğince, tasarının 5, 30, geçici 3, 39 ve 40
ıncı maddeleri, önergelerle birlikte komisyona geri verilmiştir.
Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:
ÇEŞİTLİ KANUNLARDA
VE MALİYE BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT
VE
GÖREVLERİ
HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - 29.6.2001 tarihli ve 4706
sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Amaç
Madde 1. - Bu Kanunun amacı; Hazineye ait
taşınmazların daha kısa sürede ekonomiye kazandırılmasıdır. Bu Kanunda geçen
Bakanlık deyimi Maliye Bakanlığını ifade eder."
BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesine
ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere
söz almış bulunuyorum.
Madde, hazineye ait taşınmaz malların
ekonomiye kazandırılması amacıyla bu kanunun düzenlendiğini ifade etmektedir.
Bu kanundan kasıt, daha önce 2002 yılında çıkarılmış olan 4706 sayılı Kanundur.
Hükümet, duyduğu ihtiyaca paralel olarak bu maddede de çeşitli değişiklikler
yapmaktadır. Madde, esasen, tasarının tümüne ilişkin bir anlayışı da
yansıtmaktadır.
Biraz önce burada tasarının geneli
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan kişisel olarak söz alan bir
arkadaşımız birtakım eleştirilerde bulunurken, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
veya benim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapmış olduğum konuşmamda hiçbir
şekilde ifade etmediğim görüşleri bize atfederek yorumlarda bulundu, yasakçı zihniyetten,
sürdürülebilir kalkınma gibi kavramlardan hareket ederek eleştirilerde bulundu.
Taşınmazlarda amaç, ekonomiye
kazandırılması derken, gecekondu affı da taşınmazların ekonomiye
kazandırılmasıdır. Düzenleme, esas itibariyle bir aftır. Af demekten neden
çekiniliyor, bilemiyorum. Yani, var olan gecekonduların mülkiyet sorunlarını
çözmek kötü bir şey değildir, imar sorunlarını çözmek de kötü bir şey değildir.
Yaklaşımımız, burada, tasarının 5 inci maddesinde öngörülen düzenleme, çözüm
için getirilen düzenleme yetersizdir. İlgili arkadaşımız maddeyi iyice
okusaydı, görecekti orada. Maddede deniliyor ki, belediyeye bedelsiz devredilen
taşınmazlar, imar planı yapılmaksızın devredilebilecek işgal eden kişilere.
Yani, belediye imar planı yapmayacak, kadastral parsel üzerinden devredecek,
daha sonra imar planı yapılacak. Yapılacak imar planında, işgalci kişinin
gecekondusu, yeşil alanda, yolda veya kamu hizmeti alanında kalıyorsa
"kusura bakma, burayı yıkıyoruz" diyecek. Bu kadar dolambaçlı bir yola
gerek var mı?! Sadece diyoruz ki, önce imar planı yapalım; imar planı
yapıldıktan sonra, kişiye, planlı olan arsayı verelim. Söylediğimiz budur.
Önemli olan, bir sorunu çözerken, o
sorunun olduğu yerde bir daha öyle bir sorunun doğmasına meydan vermemek ve
gecekondu insanının mülkiyet sorununu, imar sorununu, bu tip endişelerini
ortadan kaldırırken, bu yerleri de kentimize, toplumumuza kazandırmaktır ve bir
daha gecekondu yapımını önlemektir. Söylediğimiz budur. Söylemediğimiz şeyleri
bize atfederek yorumlarda bulunmayı, doğrusu, çok uygun bulmuyorum.
SİT alanları... SİT alanlarında, ben
rakamlarla konuştum; rakamları daha da devam ettirebilirim. Şu anda, Hazinenin
sertifika nedeniyle karşı karşıya olduğu maliyet 150 trilyon liradır. Bu
bilgiyi, komisyonda, Maliye Bakanlığı yetkilisi arkadaşlar vermiştir; ama, bu
rakam daha da yükselecektir. Kaça kadar yükselir, o rakamı Maliye Bakanlığı
bize verebilmiş değildir. Şu anda karşılaşılan maliyet, eğer, bir
kamulaştırmaya giderse, 150 trilyon. Yükselir, daha yükselir; tabiî ki, 150
trilyonda kalmaz.
Şimdi ben soruyorum: 5 278 adet arkeolojik
SİT alanında mağduriyet var mı; var. Yapılaşma yasağı var mı; var. Tasarı bir
çözüm getiriyor mu; hayır. Efendim, biz, sadece birinci derece doğal SİT
alanındaki mağduriyeti gidermek için buraları inşaata açıyoruz. Adalet anlayışı
bu mudur?! Adalet anlayışı, eğer, mağduriyeti gidermek adına bir düzenleme
yapıyorsanız, bütün mağdur olan kesimlerin, kişilerin mağduriyetini
gidermektir. 5 278 arkeolojik SİT alanını bir kenara bırakıyorsunuz, 472 tane
birinci derece doğal SİT alanına yüzde 3 oranında inşaat izni veriyorsunuz.
Bakın, hükümetin içine de sinmemiş olacak ki, tasarının bu maddesini komisyona
geri çekiyor. Tabiî, hükümet, burada ne tip bir düzenleme öngörecek, düşünecek,
onu bilemiyoruz; ama, mevcut düzenlemenin yanlış olduğu, haksızlıkları,
adaletsizlikleri, mağduriyeti gidermekte yetersiz olacağı son derece açıktır.
Kamulaştırma çok yüksek boyutlara ulaşmaz.
birinci derece doğal SİT alanını hesaplarsanız, sertifikaların inşaat yasağı
olan tüm SİT alanlarına, arkeolojik SİT alanlarına da ait olduğunu
düşünürseniz, içerisinde birinci derece doğal SİT alanının kamulaştırılması
gereken kısmının tutarının çok fazla olmadığını göreceksiniz.
Peki, birinci derece doğal SİT alanını yüzde
3 oranında inşaata açarak bu kişilerin mağduriyetini önlediğinizi
söylüyorsunuz. Tasarı, 10 dönümün altında arsası olana bu izni vermiyor. Yani,
dargelirli insan, fakir köylü, çoğunlukla 10 dönümün altında araziye sahiptir
ve bu insanların mağduriyeti devam etsin... Yaklaşım bu mudur?! Şimdi, ben
soruyorum: Eşitlik nerede, adalet nerede?!
Tasarı -madem SİT maddesini konuştuk-
baştan sona yanlışlıklarla doludur, baştan sona adaletsizliklerle doludur. Bu
şekliyle, ne SİT alanlarındaki mağduriyeti giderebilir ne de bir başka çözüm
getirebilir. Tam tersine, bu güzellikler de elimizden çıkar, hiçbir şeye
yaramaz. Endişemiz budur; bunu ifade etmeye çalıştım.
Sürdürülebilir kalkınma kavramından söz
etti arkadaşımız. Çok doğru; sürdürülebilir kalkınma, artık, toplumların
ihtiyaç duyduğu bir kavramdır. Türkiye'nin de gündemine girmiştir; Türkiye,
uluslararası toplantılarına, konferanslarına katılmıştır, uluslararası
sözleşmelere taraf olmuştur, imza atmıştır. Sürdürülebilir kalkınmanın tanımı
şudur: Kalkınma süreci işlerken, kalkınma planlaması yapılırken çevreye ilişkin
değerlerin de bu sürece dahil edilmesi, bu süreçte bu değerlerin de dikkate
alınması. Yani, doğal çevreyi bir kalkınma planının unsuru olarak, kalkınma
programının unsuru olarak dikkate alacaksınız, doğal çevreyi, doğal
güzellikleri koruyacaksınız, yeteri kadar doğal çevreyi muhafaza edeceksiniz,
geliştireceksiniz. Eğer sürdürülebilir kalkınma kavramını gerçekten savunuyor
isek, doğal SİT alanlarında yasayla imar düzenlemesi yapmak kadar yanlış bir
şeyi savunmak olamaz, sürdürülebilir kalkınmayla bu çelişir. Ya sürdürülebilir
kalkınmayı savunmayacaksınız ya da -savunuyorsanız- yüzde 3 oranındaki inşaat
iznini tasarıya dahil etmeyeceksiniz.
Bunları ifade etmek üzere söz aldım.
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlere ifade etme imkânını buldum.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Sayın
Başkan, Sayın Hamzaçebi'nin, gecekondu affıyla ilgili konuyu yanlış anlattığıma
dair bir sözü oldu; onu cevaplandırmak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Diyalog meclisi
değil burası, monolog meclisi kardeşim!
BAŞKAN - Bakalım zabıtlara,
değerlendireceğim Sayın Erkal.
AK Parti Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Recep Koral; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP KORAL
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 1 inci maddesi üzerinde AK Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, madde üzerinde ve maddeye
bağlı diğer maddelerle ilgili de görüşlerimi arz edeceğim.
Burada, genellikle, hukukçular ve
maliyeciler konuşuyorlar. Bu konunun teknik yönü boş kalıyor. Ben bunun Bayındırlık
Komisyonundaki görüşmelerine katılmıştım. Aynı zamanda Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüşmeleri izledim. Teknik
yönünde boşluk olduğu kanaatindeyim; çünkü, burada bir imar affından
bahsedildi. Tabiî "imar affı" dediğiniz zaman hem halkımızın hem de
burada bulunan sayın milletvekillerimizin, bir önceki, 2981 sayılı, 2805
sayılı, 3366 sayılı kanunlarla çıkarılan imar affı akıllarına geliyor. Halbuki
bu tasarıda asla böyle bir şey yok. Hazine arsası üzerinde yapılaşmalardan
bahsediliyor ve hazine arsası üzerine yapılmış olan bu yapıların belediyeler
eliyle mülkiyetlerine kavuşması söz konusu; yani "gecekondu" diye
tabir ettiğimiz yapıların mülkiyetlerine kavuşması söz konusu. Bu doğru, bunu
getiriyor; ama, bunu getirirken, imar aflarıyla gelen bir imar ıslah planı yok.
Ne var?.. Mevcut imar mevzuatına uygun düzenlenmiş imar planları var. Bu imar
planları, zaten, her yerde bütün insanlara aynı hakları veriyor. Yani, mevcut
teknik düzenlemeler imar planlarına göre yapılır ve bu imar planlarına göre bu
binalar mülkiyet kazandıktan sonra imar hakkı kullanılabilir. Yani, mevcut
imarda bir af yok, bir değişiklik yok. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bu
yanlış söyleniyor. Bu söylemlerin düzeltilmesi lazım; çünkü, halkımızda da
kamuoyunda da bir imar affı beklentisi var. Bunu dinleyenler de sanki bir imar
affı çıkıyormuş zannına kapılacaklardır. Burada, sadece mevcut yapılardan
Hazine arsası üzerine yapılanların mülkiyetiyle alakalı bir düzenleme geliyor
ki, bu da doğrudur; çünkü, işgal ettiği araziyi bedel ödemeden kullanmasının
doğru olmadığı kanaatindeyiz.
Tabiî, diğer bakımdan, bu, SİT alanlarıyla
alakalı, gerek basında gerekse kamuoyunda çok yanlış değerlendirmeler var.
Tabiî, arkadaşlarımız, burada, mümkün olduğunca, muhalefete mensup olanlar da
bunun doğrusunu ifade etmeye çalışıyorlar; ama, görüyoruz ki, burada yine bir
çelişki var.
Biraz evvel 2/B arazileriyle alakalı
değerlendirme yapıldı. Tasarıyla hiç uzaktan yakından alakası yok. 2/B ile
alakalı anayasa değişikliği Meclisimize geldi, biliyorsunuz başına gelenleri;
şimdi yeniden Meclisin gündemine gelmesini bekliyoruz; ama, bununla uzaktan
yakından alakası yok. Bu, tamamen, SİT alanlarıyla alakalı bir koruma ve
kullanma dengesini getiren bir maddeydi, onu içeriyordu; onu da komisyon geri
çekti. Onun üzerinde de arkadaşlarımız görüşlerini belirtiyorlar ve hatta, bir
adım daha ileri giden oldu; 2/B arazisini değerlendirmeyi ve bu yasaya dahil
etmeyi bırakınız, bir de 2/B'nin orman arazisi olduğunu ifade etti. Halbuki,
hepimiz biliyoruz ki, 2/B arazileri, orman vasfını kaybetmiş, orman dışına
çıkarılmış ve tekrar, orman olarak ağaçlandırılması mümkün olmayan arazilerdir.
Yani, bunlara orman arazisi deyip de, orman arazileriyle ilgili olarak, orman
arazilerinde zilyetlik olmaz sözünü söylemek... Elbette, orman arazisinde
olmaz; ama, 2/B orman arazisi değil ki! Bunu çok iyi ayırt etmemiz lazım ve
konuşmalarımızı bu gerçekler üzerine bina etmemiz lazım.
Tabiî, SİT'lerle alakalı da... Kamuoyunda
SİT dediğimiz zaman, eyvah, nedir; Ölüdeniz'in üzerine inşaat yapılacak! Tabiî,
bunun böyle olmadığını her ortamda söylüyoruz. Yani, millî parklarımız,
arkeolojik SİT'ler, tarihî SİT'ler, kentsel SİT'ler, ormanlarımız, kıyılarımız,
Boğaziçi Kanunu buna dahil değil, bunu gayet iyi biliyoruz; ama, bunu
bildiğimiz halde, yanlış anlamalara sebebiyet verecek söylemleri burada, Meclis
kürsüsünden, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden ülke insanımıza
söylemeye devam ediyoruz. Lütfen, bu konularda biraz daha hassas olmaya devam
edelim.
Tabiî, bazı arkadaşlarımız, yani, belki,
kendilerince haklı olarak diyorlar ki, efendim, doğal SİT'te... Biliyorsunuz,
şu anda, doğal SİT uygulamalarında takas usulü var. Hazine, burada bulunan
şahıs mülkiyetindeki arazilere bir değer biçiyor, bu değer üzerinden bir belge
veriyor ve bu belgeyi, hazine arsalarının ihalelerinde, arsa mülkiyetine sahip
olan malikler para yerine kullanabiliyor. Yani, hazine arsalarında, kendi
arsalarının değeri kadar bunu kullanabilme imkânları var; bir nevi takas ve
para yerine geçen bir belge. Bu belge uygulaması devam ediyor. Şu ana kadar,
Hazine, önemli bir talep olmamasına rağmen, 150 trilyonluk böyle bir belge
düzenlemiş; bunun sınırı yok. Efendim, bunları, haksızlık yapmayalım, bu arazi,
doğal SİT arazisi yüzde 10'dur, geri kalan yüzde 90, yani, arkeolojik SİT'lere,
tarihî SİT'lere de kullanalım, onları da mağdur etmeyelim... Böyle bir imkân
yok ki!.. Niye; çünkü, doğal SİT'lerle ilgili olarak kanundan gelen yapılaşma
hakkı var. Şu anda, doğal SİT'le alakalı olarak, ikinci ve üçüncü derecede
kalan doğal SİT'ler zaten yapılaşmaya açık. Bunun dışında, birinci derecede
olan doğal SİT'lerle alakalı böyle bir tasarı gelmişti; bu madde önümüzdeki
günlerde yine gelir diye umuyorum şahsen. Çünkü, neden; koruma-kullanma
dengesi... Yani, koruma kurulları arzu ederse yüzde 3, yüzde 5, yüzde 10,
bazılarına verebilir. Biz, burada getireceğimiz yüzdeyle, koruma kurullarına
bir üst sınır getiriyoruz. Yani, bu tasarı çıksaydı, koruma kurullarından,
korumu imar planı olmadan, uygulama planı olmadan herhangi bir şekilde imar
izni almak, inşaat yapmak mümkün olmayacaktı ki. Burada getirilmek istenen,
koruma kurullarına bir üst sınır çizmektir. Bundan daha ileri gidemezsin...
Metrekareyle ilgili olarak da hükümetin
getirdiği tasarıda bir sınır yoktu. Biz, Bayındırlık Komisyonunda "10 000
metreden küçük olmasın" dedik. Bu, tartışılabilir; 2 500 olur, 5 000 olur, 10 000 olur; ama, 10
000 şunun için geldi: Yüzde 3'lük bir imar gelecekse, 10 000 metre arsası olan
iki kat yapsa, 300 metrekare bir
inşaat; yani 150 artı 150, toplam 300 metrekare yapabilir. Yani, 1 000 metreniz
olursa, o zaman 30 metrekare inşaat yapacaksınız. Yani, o, bir mantıkla ortaya
kondu. Bu mantık tartışılabilir, bu metreler değişebilir, değişmez şeyler
değil; ama, bunu ne kadar aşağı indirirseniz, oran aynı olduktan sonra,
inşaatla alakalı herhangi bir küçülme söz konusu olmayacaktır, oranla
alakalıdır. Komisyonda yüzde 6'yı biz yüzde 3 olarak teklif etmiştik,
üstkomisyondan da öyle geçti. Dolayısıyla, geldiği zaman Parlamento buna karar verecektir Onun için,
değerli arkadaşlar, bu 10 dönüm şartı, tamamen Meclisin takdirindedir,
değişebilir.
Ayrıca, bir konu daha var. Burada, imar
planı yapılmaksızın hazine arsalarının belediyeye devrinde "imar planının
yapılması ve imar uygulamasının yapılması esastır" deniyor. Bunun üzerinde
çok iyi durmak lazım; ama, istisna getiriliyor. Çünkü, bir kadastral parsel
vardır ve bu kadastral parselin üzerinden, imar uygulaması yapılmadan bir yol
geçirilmesi söz konusudur, ilgili kamu kurumu tarafından. Tabiî, böyle bir durum
söz konusu olabilir veya imar uygulaması tamamlanmadan evvel bu parselin satışı
söz konusu olabilir. İşte, böyle bir durumda, sadece şartlardan bir tanesi terk
ediliyor orada, dikkatli okursanız -burada hep dikkatli okuyun diye ifade
ediliyor, ben de dikkatli okursanız diyorum- imar planı veya imar
uygulamasından birisi. Yani, imar planı olacak, uygulamadan sarfınazar
edebilirsiniz, istisnaî bir haldir bu. Bunlardan sadece biri geçiyor. İmar
planı olmadan böyle bir satışın söz konusu olmayacağını bu tasarı içerisinde
görmek mümkün.
Yani, bütünüyle değerlendirdiğimiz zaman,
özel ormanlarda, tarım alanlarında imar hakkı olan bir ülkede, şahsıyla alakalı
mülkiyeti olmuş insanların, bu haklarını, koruma -kullanmayla fevkalade yerine
getirebileceklerine inanıyoruz; aksi halde, sahip çıkmak da mümkün olmuyor,
devlet, kendi arsalarına, arazilerine bugüne kadar sahip çıkmamış.
Mülkiyet hakkıyla ilgili, arkadaşlarımın,
bilhassa Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımın, en az AK Partili arkadaşlarım
kadar hassas olduğunu biliyorum, inanıyorum. Dolayısıyla, mülkiyet hakkının
değerlendirilmesinde ayırımcılık yapılmadan, her kim olursa olsun ayırımcılık
yapılmadan değerlendirme yapılması gerektiğine inanıyorum.
Gerçekten, maddeleri itibariyle çok geniş;
ama, ben, bu, 1 inci madde kapsamı içerisinde- özellikle "Hazineye ait
taşınmazların ekonomiye kazandırılması esastır" diyor maddede- toparlama
yapmaya ve teknik konularda bilgi arz etmeye çalıştım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koral.
Madde üzerinde, şahısları adına söz isteği
var.
Ağrı Milletvekili Sayın Melik Özmen,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) - Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının
ülkemize hayırlar getirmesini baştan temenni ediyorum.
Söz istemekteki amacım şuydu: Bizler,
yalan söylemeden, sözlerimizi tutmak suretiyle, haksız kazanç elde etmeden,
kendimiz için ne düşünüyorsak başkaları için de aynı şeyleri düşünerek yaşamayı
hedefleyen insanlarız; hem Cumhuriyet Halk Partililer hem AK Partililer ve hem
de bu ülke üzerinde yaşayan bütün insanlar. Amaç, bu çatının altında, işte bu
bahsettiğim dört ana ilkeyi bir arada yaşatabileceğimiz bir sistematik yapıyı
da kurabilmek.
4 Kasımdan bu yana, bu çatı altında,
hükümetlerimiz kuruldu, komisyonlarımız teşkil oldu ve her iki partinin
desteğiyle, sivil toplum örgütlerinin ve Meclis dışındaki diğer siyasî
partilerin görüşlerinden yararlanarak ve devletin çeşitli kurumlarının
görüşlerini de almak suretiyle, bu memleketin önündeki, bu insanların önündeki
bazı engelleri kaldırmak üzere yoğun çaba sarf ediyoruz. Yaptığımız her şey
mükemmel doğrudur; hayır... Yaptığımız her şey tamamen yanlıştır; hayır...
Hepimiz insanız, insan olarak eksikliklerimiz vardır, fazlalıklarımız vardır;
bazımızın bazımıza üstünlükleri vardır; ama, burada, bu kanun tasarısıyla
varılmak istenilen birincil amaç, insanların hukuk düzeni içerisinde yalan
söylemeden yaşayabilmelerini temin etmeye dönük bir yapıya kavuşmak. İkincil
amaç, memleketin içerisinde bulunmuş olduğu ekonomiyle ilgili birtakım
kaynakları harekete geçirip -ekonomiyle ilgili kaynak derken, çeşitli
arazilerini, hazine arazilerini, altyapısını, yani tüm kaynaklarını kastediyorum- daha motive edilmiş, daha
teşvik edilmiş bir yapıya kavuşmak.
Şimdi, bakın, kanun tasarısının 1 inci
maddesinde ne deniliyor: "Bu Kanunun amacı; Hazineye ait taşınmazların
daha kısa sürede ekonomiye kazandırılmasıdır. Bu Kanunda geçen Bakanlık deyimi
Maliye Bakanlığını ifade eder." Şimdi, bundan güzel bir amaç olur mu?!
Bakın, bu amaç neticesinde neler oluyor:
1. Çeşitli uyuşmazlıklar ortadan kalkıyor,
toplumsal barış elde ediliyor.
2. Satışlar cazip hale getiriliyor.
3. Belediyelere satış gelirinden pay
veriliyor.
4. Organize sanayi, küçük sanayi siteleri,
hayvancılık, endüstri ve teknoloji için çeşitli hazine arazilerinin harekete
geçirilmesi sağlanmış oluyor.
5. Özel sektör yerli ve yabancı sermaye
yatırımlarının ülkemize gelişinin hızlandırılması sağlanıyor.
6. Toplukonut yoluyla vatandaşların
toplukonut edinmesiyle ilgili engeller ortadan kaldırılıyor.
7. Köy ve beldelerdeki tarım arazilerinin
kullanıcılarına satışı kolaylaştırılıyor.
8. Taksitli satışlarda faiz uygulanmıyor.
9. SİT alanlarındaki taşınmaz mal
sahiplerinin bugüne kadar uğramış oldukları mağduriyetlerle ilgili bir nebze
giderme sağlanıyor.
10. Tarım reformu alanında, tarımla ilgili
yapılmış olan tarım arazilerinin dördüncü sınıftan yukarı olanları kullanıma açılıyor.
11. Mal edinimiyle ilgili karşılıklılık
ilkesi içerisinde ülkemizden dışarı gidenlerin veya bizim ülkemize gelip mal
edinmek isteyenlerin önündeki engeller kalkıyor.
12. Taş, çakıl, kum gibi ocakların işletilmesinde
yerel idarelerin güçlendirilmesi amaçlanıyor.
13. Su ürünü, su kaynaklarıyla ilgili
alanların belediyeler ve il özel idarelerine devri konusunda hızlanma
yapılıyor. Yani, daha devam edebiliriz.
Bu, önemli bir şey. Yani, sonuçta, eksik
olabilir, hatalı olabilir, yanlış olabilir. Muhalefet de, tabiî ki, bu
eksiklikleri, bu yanlışlıkları giderme konusunda iktidar partisine yardımcı
olacaktır; ki, ben buna da kesinlikle inanıyorum, ben de Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesiyim, Plan ve Bütçe Komisyonundaki değerli arkadaşlarımızın bu
kanun üzerinde çok emekleri var. Bunlar birlikte, fikirler bir araya gelerek,
çatışarak ya da çatışması sonucunda hakikatler ortaya çıkar. Ama, size
özellikle bir şey göstermek istiyorum, buraya onun için geldim, hep rakamlarla
konuşalım, rakamlarla konuşalım diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika efendim, açıyorum
mikrofonunuzu; toparlayınız lütfen.
MEHMET MELİK ÖZMEN (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bakın, 5 278 arkeolojik SİT 831 doğal SİT
(bunun 472'si birinci derece), 188 kentsel, 125 tarihî, 390 karışık, toplam 6
812 SİT alanı var. Bu 6 812 SİT alanının -size net bir şey söyleyeyim- ancak
yüzde 7'siyle ilgili, bunun da yüzde 50'si, yani, yüzde 3,5; yüzde 2'ler civarındaki
kısmıyla ilgili, özel mülkiyeti olanlarla ilgili bir işlem var.
Bakın, ben, size bir şey getirdim. Bu, 100
parsellik bir arsa, parselasyon yaptım, size net gösteriyorum, yüzde 3 şu,
görebiliyor musunuz, ne kadarlık alanı kaplıyor!.. (CHP sıralarından
"göremiyoruz" sesleri)
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Öyle başlar!..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Biraz daha
büyük bir tablo yapacaktınız, göremiyoruz...
MEHMET MELİK ÖZMEN (Devamla) - Şimdi
bakın, burada şunu söylemeye çalışıyorum: Burayı, birilerinin koruması lazım,
bütün dünyanın, bütün insanların, bu bölgeleri... Bizim bu bölgelerimiz,
dünyanın en güzel bölgeleri. Burayı, bir Eskimo çocuğunun da görmesi lazım,
burayı bir Aborjin çocuğunun da görmesi lazım, burayı bir Güney Afrikalı
çocuğun da görmesi lazım. Bu çocuklar geldikleri zaman, eğer, orada, en azından
o çocukların oturacakları yerleri bile yapmaya izin vermezsek, olmaz. Ben,
bunun altını çizmek için bu sözleri söylüyorum.
İnşallah, bu tasarı memleketimize hayırlı
olur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özmen.
Şahsı adına ikinci söz, Trabzon
Milletvekili Sayın Asım Aykan'ın.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; yasa tasarısının 1 inci maddesi görüşülürken, bir iki
önemli konuyu bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Bir ülkenin görüntüsünü birinci derecede
etkileyen, kentlerdir, yani şehirlerdir, medeniyetin göstergesi de şehirlerdir.
Siz, yurtdışına, bir ülkeye gittiğiniz zaman, oranın idarî sistemine
bakmazsınız, bakacağınız ilk şey şudur: Havaalanındaki tertip, düzen nedir,
sizi nasıl karşılıyorlar, hangi düzenle şehre çıkıyorsunuz, şehre çıkarken
hangi yoldan gidiyorsunuz, parkıyla, bahçesiyle, düzeniyle, tertibiyle,
boyasıyla, nasıl bir kente gidiyorsunuz... Eğer, orada olumsuzluk varsa, o ülke
hakkında bir kanaatiniz olur; burası medenî bir ülkedir veya değildir diye. Bir
de, kurallara uyuyor mu, uymuyor mu diye bakarsınız; bu, belirleyicidir. Yani, medeniyet,
imar ve kuralla yakından irtibatlıdır.
Şimdi, bunu niye söylüyorum; bizim
kentlerimizin etrafında ya vatandaşın arazisi vardır veya hazine arazisi
vardır; fakat, biz, bu bölgeleri planlamadığımız için, kentlerimizin etrafı şu
anda elden gidiyor. Bir planlı bölge, hemen, planlı bölgenin yanında ya
planlanmamış, üzerinde gecekonduların bulunduğu hazine arazisi var veya şahıs arazisi var; vatandaş bildiği
gibi bina yapıyor. 250 metrekareyi geçmeden 2 katlı bina yapması gerekirken, 10
katlı bina yapıyor. Bizim mevzuatımıza göre, belediye sınırlarının dışında olan
alanlar için, vilayetin 250 metrekare ve 2 katı geçen yerleri yıkması
gerekiyor; ama, bana, Türkiye'de, bir tane yıkılan yer gösterin, neresi var;
yoktur. O zaman ne oluyor; hemen belediye sınırlarının bittiği yerde, mücavir
saha imkânı da olmadığı için, karışık, ne olduğu belli olmayan, boyasız,
dökülmüş, arada 5 metre yol mesafeli ucube alanlar ortaya çıkıyor veya hazine
arazisi ise gecekondu işgalleri ortaya çıkıyor ve kentlerimiz rezil oluyor.
Sonra diyoruz ki: Biz, Avrupa Birliğine gireceğiz... Bu kentlerle beraber
Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi mümkün değil.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Girmek için satmak lazım!
ASIM AYKAN (Devamla) - Hayır, planlamak
lazım, akıllı davranmak lazım.
Şimdi, mücavir saha olmayan yerlerde
belediyeler plan yapamazlar; ya belediye sınırları içinde olacak veya mücavir
saha olacak. Şimdi, mücavir saha olması için ne yapıyoruz biliyor musunuz; önce
köyden karar çıkıyor, daha sonra belediye meclisinden geçiyor, sonra vilayete
yazıyoruz, daha sonra Bayındırlık Bakanlığına geliyor, Bakanlık müsaade ederse
orası planlanabiliyor. Böyle bir mantık olabilir mi arkadaşlar, böyle bir
anlayış olabilir mi! Bakanlık istemezse, orası köy gibi kalacak, vatandaş bildiği
gibi inşaat yapacak. Dolayısıyla, meseleye, bu tasarının mantığıyla bakarsak,
hazine arazilerindeki bu işgaller planlama kültürüne kavuştuğu için fevkalade
önemlidir. Hemen, buna ilaveyle, özel şahısların olduğu yerdeki arazilerde de
kısa zaman içerisinde, vakit geçirmeden, mücavir sahaların belediyeye katılması
konusunda köy kararı, belediye meclisi kararı ve vilayet kararını yeterli
görmemiz ve merkezî idarenin, Bayındırlık Bakanlığının müsaadesine ihtiyaç
duymamamız gerekiyor.
Bu vesileyle, SİT alanları konusunda da
bir hususu ifade etmek istiyorum.
Arkadaşlar, Türkiye'de -belki tasarının
ruhuyla birinci derecede ilgili değil; ama, bu vesileyle, bu konuyu bütün
Meclisimizle paylaşmak istiyorum- birçok alan lüzumsuz yere SİT alanı
yapılmıştır, gereksiz yere SİT alanı yapılmıştır.
Çok net bir tablo sunayım size: Ben
Trabzon Belediye Başkanıyken, şehrimizin hemen girişinde, yaklaşık 50 000 000
dolarlık yabancı sermayeli bir yatırımı planladık. Belediye Meclisinde kararı
çıkardık. Korumu kurulu, anıtlar kurulu toplantı yaparak "bu bölge, Yunan
yazarı Ksenophon'un Anabasis adlı eserinin konusu olan, ricat eden onbinlerin
denizden karaya çıktığı yerdir" diye karar aldı. Böyle bir şey duydunuz
mu?! Tam Temel fıkrası!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın efendim.
Buyurun.
ASIM AYKAN (Devamla) - Sonra, burası, hem
doğal SİT alanı ilan edildi hem de tarihî SİT
alanı ilan edildi. Tarihçi profesör arkadaşlarımızın itirazı üzerine,
tarih kararını kaldırdılar. Daha sonra, biz itiraz ettik, ilgili arkadaşlarımız
itiraz ettiler; yargı, kararı bozdu. Kendi kararlarını ikame etmek için,
yandaki bölgeyi SİT alanı ilan ettiler, anılan bölgeyi de etkileşim alanına
dönüştürdüler; yani, bir şekilde, biz, size bu binayı burada yaptırmayacağız
mantığını götürdüler.
Bu tasarı vesilesiyle, koruma kurullarının
da bundan sonra, kararlarını verirken objektif karar vermeleri istikametindeki
düzenlemeleri getirmemiz gerekir; yoksa, bu mantık, hem ülkeye yatırımları
engelliyor hem de birçok insanı mağdur ediyor.
Bu vesileyle düşüncelerimi paylaştım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aykan.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, maddenin
oylamasına geçerken yoklama istemi gelmiştir.
Şimdi, yoklama isteyen 20 sayın
milletvekilinin salonda bulunup bulunmadığını tespit edeceğim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
zannedersem oradan baktığınızda toplantı yetersayısını siz de göreceksiniz. Şu
Heyet toplantı yetersayısını göstermektedir. İradeniz size aittir, saygı
duyarım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, 57 nci
madde çok açık.
BAŞKAN - Sayın Haluk Koç?.. Burada.
Sayın Mehmet Parlakyiğit?.. Burada.
Sayın Ahmet Yılmazkaya?.. Burada.
Sayın Feridun Fikret Baloğlu?.. Burada.
Sayın Sıdıka Sarıbekir?.. Burada.
Sayın Bihlun Tamaylıgil?.. Burada.
Sayın Türkân Miçooğulları?.. Burada.
Sayın Ramazan Kerim Özkan?.. Burada.
Sayın Erdal Karademir?.. Burada.
Sayın Mehmet Mesut Özakcan?.. Burada.
Sayın Hakkı Ülkü?.. Burada.
Sayın Nuri Çilingir?.. Burada.
Sayın K. Kemal Anadol?.. Burada.
Sayın Hüseyin Özcan?.. Burada.
Sayın Gürol Ergin?.. Burada.
Sayın Tuncay Ercenk?.. Burada.
Sayın Osman Kaptan?.. Burada.
Sayın Mehmet Nuri Saygun?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tekabbül
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Halil Ünlütepe?.. Burada.
Sayın Nail Kamacı?.. Burada.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayı eksikse,
önergeyi işleme koyamazsınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yeterli sayıda arkadaşımız
buradadır; yoklama yapacağız.
Şimdi, yoklama için 5 dakika süre
vereceğim. Cihaza giremeyen sayın milletvekilleri, görevlilerden yardım
isteyebilirler.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; müzakerelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Çeşitli
Kanunlarda ve Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri;
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Tarım, Orman ve Köyişleri; Çevre; Plan
ve Bütçe Komisyonları raporları (1/602) (S. Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 4706 sayılı Kanunun 2 nci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bakanlar Kurulu kararı ile tahsisin
kaldırılması ve satış
Madde 2. - Hazineye ait taşınmazlardan,
tahsisli olanların ekonomiye kazandırılması
amacıyla tahsislerinin kaldırılmasına, Bakanlığın teklifi üzerine,
Bakanlar Kurulunca da karar verilebilir . Bu taşınmazların satışı öncelikle
yapılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
2 nci madde üzerinde verilmiş 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının
çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Mustafa Özyürek |
Enis Tütüncü |
|
Trabzon |
Mersin |
Tekirdağ |
|
Mehmet Kartal |
Feramus Şahin |
Ali Cumhur Yaka |
|
Van |
Tokat |
Muğla |
"Madde 2.- 4706 sayılı Kanunun 2 nci
maddesi yürürlükten kaldırılmıştır."
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Komisyonun ve hükümetin
katılmadığı önergenin gerekçesini mi okutayım, konuşacak mısınız?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 2 nci maddesi, 4706 sayılı Kanunun
ilgili maddesini değiştirmektedir.
4706 sayılı Kanun, 2001 yılının hükümeti
tarafından, yine, hazine arazilerinin satışının hızlandırılması amacıyla
çıkarılmış olan bir kanundu. Yine, şimdiki hükümetimiz de, hazine arazilerinin
satışının hızlandırılması amacıyla, o zamanki hükümetin çıkarmış olduğu bu
Yasanın çeşitli maddelerinde ve bu kapsamda 2 nci maddesinde değişiklik
önermektedir.
Tasarının geneli üzerine yaptığım
konuşmamda da belirttim; hükümetler, her kaynak arayışında, her ihtiyaçta bu
alana yöneliyorlar; ama, genellikle, umduklarını bu alanda bulamıyorlar.
Maalesef, bu alana yönelen hükümetlerin, kamu finansmanında yaşadığı
problemleri, bu alandan sağlayacakları kaynaklarla aşmaları mümkün olmuyor.
Bu madde neyi öngörüyor kamu hizmetine
tahsisli gayrimenkullerden, satılacak olanların gerektiğinde tahsislerinin
kaldırılmasına Bakanlar Kurulu karar verebiliyor. Normal olarak, kamu hizmetine
tahsisli bir hazine taşınmazına, o taşınmazda yürütülen kamu hizmetine ilgili
kurumlar ihtiyaç duymuyorsa, tahsisin kaldırılması için Bakanlar Kurulu
kararına gerek yoktur. Düşünelim ki, bir yerde bir okul binası var veya karakol
binası var. İçişleri Bakanlığı veya Millî Eğitim Bakanlığı bu karakol binasına
veya okul binasına ihtiyaç duymuyorsa Maliye Bakanlığının bir yazısıyla bu
tahsis kaldırılır ve Maliye Bakanlığı, istediği gibi, bu taşınmazı satışa
sunabilir. Bu, gayet serbest bir olaydır; mevcut hukukumuzda, mevzuatımızda
buna olanak veren hükümler vardır. Bu madde neyi getiriyor; ilgili kurum,
tahsisin kaldırılmasına muvafakat etmiyor, yani, Millî Eğitim Bakanlığı -biraz
önceki örnekte- o okulun tahsisinin kaldırılmasına muvafakat etmiyor; bu
tahsisin kaldırılmasına Bakanlar Kurulu eğer karar verirse -o kurumun
muvafakati, o kurumun amirinin muvafakat edip etmemesi önemli değil- tahsis
kaldırılır ve satılır.
Belki, denilebilir ki, efendim, ilgili
kurumların nasıl olsa bir bakanı vardır; eğer, tahsisin kaldırılmasını arzu
etmiyorsa Bakanlar Kurulunda da bu kararı imzalamaz ve o tahsis işlemi devam
eder. Belki, bakanlıklarda, bu ihtimal olabilir, aklımıza gelen bu ihtimal
olabilir, böyle çözümler bulunabilir; ama, varsayalım ki, bir üniversitenin bir
taşınmazını, bu şekilde, üniversite "ihtiyacım var" dediği halde
Bakanlar Kuruluna tahsisinin kaldırılması gelirse, üniversitenin ihtiyacını
Bakanlar Kurulunda hangi bakan savunacaktır, sizlerin takdirine bırakıyorum. Bu
anlayışla bir yere varmamız mümkün değil; yani, kamu hizmetine tahsis edilmiş
bir taşınmaz varsa "kamu hizmetine gerek yoktur bu taşınmazda"
kararını Bakanlar Kurulunun vermesine gerek yoktur. Bu, her ne pahasına olursa
olsun, kamu hizmeti yürütülen taşınmazları biz satalım anlayışıdır. Bu
anlayışla bir yere varmamız mümkün değildir. Buralardan anlamlı bir gelir elde
etmek de mümkün değildir. Satılacak olan birkaç tane değerli gayrimenkulden
elde edilecek gelir uğruna, o binalarda, o taşınmazlarda yürütülen kamu
hizmetleri önemli ölçüde aksayacaktır. Onun da ötesinde, kamu hizmeti, sanki bu
ekonomide yürütülen bir hizmet değildir, bu ekonominin dışındadır, verimsizdir
gibi bir anlayışı yansıtmaktadır bu madde; bu, çok daha tehlikeli ve
sakıncalıdır, çok daha yaralayıcıdır.
Bunu, sizlerin bilgisine sunmak üzere söz
aldım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Evet, biz de teşekkür ediyoruz
Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı, gerekçesini biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, beni, biraz kişisel
durumlarınız ilgilendirdiği için, dikkatle dinlemenizi istirham ediyorum.
Yoklama için verdiğim süre içerisinde,
henüz süre tamamlanmadan, eğer yoklamayı kesip de "çoğunluğumuz
vardır" diye görüşmelere devam ediyorsak, bu durumda, bütün 550
milletvekilimizin de var olduğu kabul edilmektedir. O bakımdan, bu şekilde
yoklama yarıda kesilerek işleme ve görüşmelere devam ettiğimiz durumlarda,
arkadaşlarımızın herhangi bir pusula göndermelerine ihtiyaç yoktur.
Gönderdiğiniz pusulayı da Başkanlık Divanı işleme almamaktadır. Bu bakımdan
bunu sizlere arz etmiş oluyorum.
Şimdi, 3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 4706 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının sonunda yer alan "Bu Kanun hükümlerine göre
belirlenecek rayiç bedel üzerinden doğrudan satılabilir." cümlesi
"Rayiç bedel üzerinden doğrudan satılabilir." şeklinde ve aynı
fıkranın (b), (c) ve (f) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, bu fıkraya aşağıdaki (g) ve (h) bentleri ile
ikinci fıkranın sonuna "(e) ve (f) bentlerine göre satılan yerlerin satış
amacı dışında kullanılamayacağı hususunda tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh
konulur." cümlesi ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"b) Üzerinde çeşitli amaçlarla
kişiler lehine sınırlı ayni hak tesis edilmiş ise, zemini ile üzerindeki bina
ve tesislerin Hazineye geçmesi gereken kısmı, talep edilmesi halinde hak
lehdarlarına,
c) Hisse oranı yüzde kırkı, hisse miktarı
uygulama imar planı sınırları içinde dörtyüz, dışında ise dörtbin metrekareyi
aşmamak kaydıyla talepte bulunan hissedarlarına,"
"f) Kuruluş amaçlarında kullanılmak
ve ticari faaliyete konu edilmemek üzere; kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlar
ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına,"
"g) Tapu kayıtlarında tapu
fazlalıklarının Hazineye ait olduğuna ilişkin şerh bulunan taşınmazlardaki
fazlalıklar, tapu malikine veya mirasçılarına,"
"h) Serbest bölge olarak kullanılmak
üzere, bu amaçla tahsis edilmiş taşınmazlar da dahil, gerçek veya özel hukuk
tüzel kişilerine,"
"Hazineye ait taşınmazlar, plan
kararlarına uyulmak kaydıyla; organize hayvancılık yapacaklar ile kamu kurum ve kuruluşlarına, küçük sanayi sitesi
yapılmak üzere bu amaçla kurulmuş kooperatifler ile kamu kurum ve
kuruluşlarına, borsa yapılmak üzere ticaret borsalarına, serbest bölge olarak
kullanılmak üzere, bu amaçla tahsis edilmiş taşınmazlar da dahil, kamu kurum ve
kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, teknoloji
geliştirme bölgelerinde yönetici şirkete, üzerinde en az yirmibeşmilyon ABD
Doları karşılığı Türk Lirası tutarında ve en az yüz kişi istihdam sağlayacak
sınai yatırım yapacaklara, toplu konut üretmek amacıyla Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına, 492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesinde yer alan harca
esas değer üzerinden doğrudan satılabilir. Bu yerlerin amacı dışında
kullanılamayacağına dair tapu kütüğüne şerh konulur."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 19.30'da toplanmak
üzere, oturumu kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 19.20
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 19.34
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - 101 inci Birleşimin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
198 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Çeşitli
Kanunlarda ve Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri;
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Tarım, Orman ve Köyişleri; Çevre; Plan
ve Bütçe Komisyonları raporları (1/602) (S. Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Tasarının 4 üncü maddesini okutuyorum:
MADDE 4. - 4706 sayılı Kanunun 5 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 5. - Hazineye ait taşınmazların
satış bedeli taksitle de ödenebilir. Taksitle ödeme halinde, satış bedelinin en
az dörtte biri peşin, kalanı en fazla iki yılda ve taksitlerle kanunî faizi ile
birlikte ödenir.
Taksitli satışlarda taksit tutarını ve
kanunî faizlerini karşılayacak miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu
verilmesi veya satışı yapılan taşınmazın üzerinde 4721 sayılı Türk Medenî
Kanunu hükümleri uyarınca Hazine lehine kanunî ipotek tesis edilmesi halinde,
taşınmaz alıcısı adına devredilir.
Taksitlendirme dışında bırakılacak bedel
ile taksit süresi ve sayısını köy sınırları veya belediye ve mücavir alan
sınırları itibarıyla belirlemeye Bakanlık yetkilidir.
16.2.1995 tarihli ve 4070 sayılı Kanuna
göre yapılan satışlarda bedelin taksitle ödenmesi halinde, taksitle ödenecek
kısma faiz uygulanmaz.
Belediye ve mücavir alan sınırları
içindeki Hazineye ait taşınmazların satış bedellerinin tahsil edilen kısmından
öncelikle yerinde muhafaza edilemeyen yapıların tasfiyesinde kullanılmak
şartıyla % 10'u, ilgili belediyelerin
20.7.1966 tarihli ve 775 sayılı Kanun hükümlerine göre oluşturulan fon hesabına
aktarılır. Kalan kısmından ise ilgili belediyeye % 30, varsa büyükşehir
belediyesine % 10 oranında pay verilir.
Belediye mücavir alan sınırları dışındaki köylerde bulunan Hazine
taşınmazlarının satış bedellerinin tahsil edilen kısmından, %25 oranında;
dörtte biri ilgili köy tüzel kişiliğine
ödenmek ve kalanı diğer köylere götürülecek
hizmetlerde kullanılmak üzere, il özel idarelerine pay verilir. Bu
paylar tahsilini takip eden ayın yirmisine kadar ilgili idarelerin hesaplarına aktarılır. Belediyelere veya köy
tüzel kişiliklerine yapılan satış ve devirlerden elde edilen gelirler ile özel ödenek kaydedilen satış
gelirlerinden pay verilmez.
Belediye ve mücavir alan sınırları içinde
olup Bakanlıkça tespit edilecek alanlarda bulunan, Hazineye ait taşınmazlardan,
31.12.2000 tarihinden önce üzerinde yapılanma olanlar; öncelikle yapı sahipleri
ile bunların kanunî veya akdi haleflerine satılmak ya da genel hükümlere göre değerlendirilmek
üzere ilgili belediyelere bedelsiz olarak devredilir. Bu şekilde devredilen
taşınmazlar, haczedilemez ve üzerinde üçüncü kişiler lehine herhangi bir
sınırlı aynî hak tesis edilemez. Bu
taşınmazlar belediyelerce öncelikle talepleri üzerine yapı sahipleri ile
bunların kanunî veya akdi haleflerine, rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır.
Bu suretle yapılacak satışlarda satış bedeli, en az dörtte biri peşin ödenmek
üzere üç yıla kadar taksitlendirilebilir. Taksit tutarlarına kanunî faiz oranının
yarısı uygulanır. Taksitle satışa esas bedel ile taksit süresi ve sayısını
belirlemeye belediyeler yetkilidir.
Bu taşınmazların öncelikle imar planları
ve imar uygulaması yapılır. Belediyelerce imar planı ve/veya imar uygulaması
yapılmadan kadastral parsel üzerinden yapılan satışlarda, düzenleme ortaklık
paylarına ilave olarak, satışı yapılan arazinin düzenlemeden önceki
yüzölçümünün % 20'sinin, satış bedelinden aynı oranda düşülmek kaydıyla eğitim
ve sağlık tesisleri ile diğer resmî tesis alanları için ayrılabileceğine ve bu
amaçla ayrılan alanların bedelsiz ve müstakil parsel şeklinde Hazine adına
resen tescil edileceğine dair tapu kütüğüne şerh konulur.
Yapılacak yazılı tebligat tarihinden
itibaren altı ay içinde satın alınma talebinde bulunulmayan veya üzerinde
yapılanma olmayan ve bu madde kapsamında devredilen taşınmazlar genel hükümlere
göre belediyece satılabilir. Devir tarihinden itibaren üç yıl içinde belediyece
satılamayan taşınmazlar, belediyelerin muvafakatine ve hükme gerek olmaksızın
Hazine adına resen tescil edilir.
Belediyece satılan taşınmazların satış
bedelleri, alıcıları tarafından Bakanlıkça belirlenecek saymanlık hesabına
yatırılır. Bu bedeller hiçbir şekilde haczedilemez. Tahsil edilen bedellerden
beşinci fıkraya göre pay ayrılır.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
sonra Hazineye ait taşınmazlar üzerinde yapılan her türlü yapı ve tesisler,
başka bir işleme gerek kalmaksızın Hazineye intikal eder. Yapı ve tesisleri
yapanlar herhangi bir hak ve tazminat talep edemezler."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda, imar affı, birinci derece
SİT alanlarının yapılaştırılması adıyla bilinen kanun tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Grubum adına, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz tasarının 4 üncü
maddesiyle, 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve
Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci
maddesi değiştirilmektedir. Bu değişiklikte "belediye ve mücavir alan
sınırları içinde olup Bakanlıkça tespit edilecek alanlarda bulunan, Hazineye
ait taşınmazlardan, 31.12.2000 tarihinden önce üzerinde yapılanma olanlar,
öncelikle yapı sahipleri ile bunların kanunî veya akdî haleflerine satılmak ya
da genel hükümlere göre değerlendirilmek üzere ilgili belediyelere bedelsiz
olarak devredilir... Bu taşınmazların öncelikle imar planları ve imar
uygulaması yapılır" denilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu değişiklikle
ne amaçlanıyor; kamu toprakları üzerinde yasalara ve imar düzenlemelerine
aykırı olarak yapılmış kaçak yapıların yasallaştırılması, yani, bir anlamda,
imar affı... Yine, bu değişiklikle, yasaları ihlal etmek suretiyle kamu
mallarını işgal eden, yapı yapan, spekülatif amaçla pazarlayan, kanun tanımaz,
fırsatçı ve uyanıkların affedilmesi amaçlanıyor.
Yine, bu maddede "Belediyelerce imar
planı ve/veya imar uygulaması yapılmadan kadastral parsel üzerinden yapılan
satışlarda, düzenleme ortaklık paylarına ilave olarak, satışı yapılan arazinin
düzenlemeden önceki yüzölçümünün yüzde 20'sinin, satış bedelinden aynı oranda
düşülmek kaydıyla eğitim ve sağlık tesisleri ile diğer resmî tesis alanları
için ayrılabileceğine ve bu amaçla ayrılan alanların bedelsiz ve müstakil
parsel şeklinde Hazine adına resen tescil edileceğine dair tapu kütüğüne şerh
konulur" deniliyor. Değerli arkadaşlarım, böylesi bir uygulama, bir
değişiklik, imar hukukuna ve taşınmazlar hukukuna aykırıdır.
Yine, bu değişiklikle, imar planı
bulunmayan bir yer, imar garantisi varmış gibi düzenlenerek imar mevzuatı, imar
hukuku, imar normları hiçe sayılarak yaşama geçirilmek isteniyor. Düşününüz,
bir yeri imar varmış gibi satmak için, o yerin belli normlara ihtiyacı var,
jeolojik etütlere ihtiyaç var. Siz, bir yeri henüz imara açılıp açılmayacağını
bilmeden satarsanız, gerçekten, yarın, orada... Jeolojik etüt açısından -hele
Türkiye gibi deprem bölgesi olan ülkemizde- hiçbir araştırma yapmadan, böylesi
bir yeri, böylesi bir garantiyle satmak ne kadar ahlakîdir, ne kadar
dürüstçedir.
Yine, bu maddeyle, yüzde 20'sinin bedeli
alınmadan, hazine taşınmazının tapusu, kişilere veya tüzelkişilere devredilmek
isteniyor.
Değerli arkadaşlarım, düşününüz, devlete
ait bir taşınmazı satacaksınız, diyeceksiniz ki "biz, burayı ileride imara
açacağız; dolayısıyla, kamu hizmet alanları için yüzde 20'sini sizden alacağız.
Siz, bu parayı, bugünden vermeyin." Yani, bu kadar, bugünden imar planı
garantisi veren bir rantçı anlayış olmaz! Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
bu tür yaklaşımlara karşıyız.
Yine, bu maddeyle, kadastral parsel
üzerinden yapılan satışlarda, bu parselleri -ki, burası çok önemli- kimlere
satacaksınız; hısım, akraba, eş dost gibi unsurlara sattığınızı bir an farz
edelim. Sonra, burayı imara açacaksınız ve imar rantlarını, eşe dosta
aktaracaksınız. Böyle bir yaklaşım olabilir mi?!.
Değerli arkadaşlar, Anayasanın 56 ncı ve
57 nci maddeleri çevrenin korunması ve geliştirilmesini devlete bir görev
olarak vermiş, konut ihtiyacının, kentlerin özelliklerini ve çevre koşullarını
gösteren bir planlamayla karşılanmasını öngörmüştür. Oysa, bu tasarı, çevreyi
korumaya değil, çevreyi tahrip eden yağmanın yasallaştırılmasına yöneliktir. Bu
tasarı, planlamayı değil, plansız yapılaşmayı teşvik etmektedir. Kamu
topraklarını işgal edenlerin ödüllendirildiği, yasalara saygılı yurttaşların
bir anlamda cezalandırıldığı böyle bir uygulama, Anayasanın temel kavramlarına
da aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarı,
göreve gelmeden önce verdiği sözleri yerine getirmelidir. AKP, parti
programında, seçim bildirilerinde ve hükümet programlarında, katılımcılık ve
yönetişim gibi çağdaş yönetim ilkelerinden söz ederek, yapacağı işlerde,
çıkaracağı yasalarda toplumun görüş ve katkılarını alacağını söylemiştir.
Özellikle sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşlarının görüşlerine önem
vereceğini söyleyen bu iktidar, bırakın sivil toplum örgütlerinin görüşlerini
almayı, Parlamentodaki Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini bile dikkate
almamayı bir marifet saymaktadır. Bugün, kapalı kapılar ardında, hiç kimseden
görüş almadan yasalar hazırlanmakta ve Meclisimizin önüne getirilmektedir. Yüce
Meclis, bir anlamda, noter gibi kullanılmaktadır. AKP İktidarını, verdiği
sözlere sahip çıkmaya, toplumla ve ilgili kesimlerle, özellikle de Cumhuriyet
Halk Partisiyle sağlıklı bir diyalog ortamı oluşturmaya, getireceği yasaları
böyle bir ortam içinde hazırlamaya davet ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarı,
müflis bir mirasyedi gibi, kamuya ait değerleri satarak günlük sıkıntıları
aşamaz. Ekonomik krizin aşılması ve bütçeye kaynak yaratılması gerekçesiyle,
bir dizi yasa değişikliğiyle, orman arazilerimizin, kıyılarımızın özel
mülkiyete açılmasına çalışılmakta, kamu elindeki arazilerin özel kişilere,
hatta yabancılara satılması amaçlanmaktadır. Bu girişimler, özelleştirme
politikalarının, kamu toprakları üzerinde, devlet sorumluluğundan uzak, kamu yararına
aykırı, kişisel çıkarları gözeten bir anlayışın ifadesidir. Kamu elindeki
araziler, kentlerin daha sağlıklı gelişmesini sağlamak ve kurallara uygun
yapılaşmaya olanak verecek yeni yerleşim bölgelerinin oluşturulması için önemli
bir kaynaktır. Bu kaynağın, yasadışılığı ve plansız kentleşmeyi teşvik eden
uygulamalarla harcanması, telafisi olanaksız sonuçlar doğuracaktır. AKP
İktidarı, kendisine teslim edilmiş emanete, devlet olmanın sorumluluğu içinde,
sahip çıkmalıdır.
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarının
bu tasarılarla getirdiği uygulamaların, yeni imar aflarıyla devam edeceği
görülmektedir. Sayın AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Başbakan sıfatıyla,
kaçak ve ruhsatsız bir binada oturmayı bir marifetmiş gibi basına ve kamuoyuna
açıklamıştır. Böyle bir politikayla, artık Türkiye'de, sağlıksız bir
kentleşmede imar yasa ve düzenlemelerinin uygulanabilir hali kalmamıştır.
Yasadışı kaçak yapılaşmanın, kamu topraklarının işgalinin teşvik edildiği bir
ortamda, vatandaşların, imar ve inşaat konularında yasal düzenlemelere uymasını
bekleyebilir misiniz?
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
deprem tehdidi altında olan ve neredeyse üçte 2'si kaçak yapılardan oluşan
kentlerimizin, mutlaka, acil, hayatî iyileştirmelere, yeni düzenlemelere
ihtiyacı vardır; ancak, AKP İktidarının getirdiği tasarı, bu konuda izleyeceği
anlaşılan politika, söz konusu ihtiyacı karşılamaktan uzaktır.
Tasarı ve diğer girişimler, kentlerimizi
daha da içinden çıkılmaz sorunlarla dolu bir duruma getirecektir. AKP İktidarını,
ivedilikle, kentlerimizi deprem karşısında dayanıklı kılacak, sağlıklı koşullar
altında geliştirecek, bilim ve tekniğin kurallarına uygun, kamu yararını
gözetir tedbirleri almaya çağırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlayın efendim.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Aksi takdirde,
ülkemizde oluşacak yeni bir depremle, kaybedeceğimiz veya sakat kalacak
yurttaşlarımızın sorumluluğu ve vebali AKP İktidarına ait olacaktır.
Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karademir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, AK
Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ekrem Erdem konuşacak.
BAŞKAN - AK Parti Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Ekrem Erdem; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EKREM ERDEM
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Çeşitli
Kanunlarda ve Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken, şahsım ve Grubum adına, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yıllardır halkımızın ihtiyaçları ve yaşadığı
sorunlar gözardı edilerek uygulanan çeşitli politikalar ve ortaya konan
icraatlar, ülkemizi ve insanımızı içinden çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya
getirmiştir. 3 Kasım seçimlerinden sonra iktidara gelen Adalet ve Kalkınma
Partisi hükümetleri, ekonomik ve sosyal sıkıntılara çözüm getiren yasaları art
arda Meclise getirmiş ve getirmeye devam etmektedir. Yoğun bir tempoyla çalışan
Yüce Meclisimiz de, bunlardan bazılarını yasalaştırmıştır. Vergi Barışı Yasası
da bunlardan sadece bir tanesidir.
Bu yasayla, özellikle 2000, 2001
yıllarında yaşanan krizler nedeniyle ödeme güçlüğüne düşen vergi
mükelleflerinin vergi borçlarına kolaylık getirilmiş, mükellefler ile vergi
idareleri arasındaki davalar sulh yoluyla çözülmüş, haciz kıskacındaki sayısız
işyeri rahatlamış, kapanmak üzere olan işyerleri de kapanmamış; vergi
daireleri, mahkemeler ve icra daireleri önemli bir yükten kurtulurken, ödeme
güçlüğü içerisinde olan Hazinemiz de 6,6 katrilyonluk bir kaynağa kavuşmuştur.
Yine, bu arada, çalışanlarımızı yakından
ilgilendiren, yıllardır hiçbir hükümetin çözmeye cesaret edemediği, kamuoyunun
gündeminden inmeyen bir sorun da nema sorunuydu. Takribî 13 katrilyonluk bir
parasal boyutu olan zorunlu tasarrufların anaparası geçtiğimiz nisan ayında
ödenmeye başlanmış; nemaları ise, iki yıl içerisinde ödenecek şekilde
programlanmıştır. Yine, başka bir önemli sorun olan kredi kartı mağdurlarının
mağduriyeti çıkarılan Tüketiciyi Koruma Kanunuyla giderilmiş, temerrüt faizleri
yeniden yapılandırılmış ve böylece, yüzbinlerce vatandaşımız ödemeleri mümkün
olmayan faiz yükünden kurtarılmıştır. Bu arada, elektrik faturalarını
ödeyemeyen vatandaşlarımız da unutulmamış, borçları aşırı faiz yükünden
kurtarılarak yeni bir ödeme planıyla ödemeleri kolaylaştırılmıştır. Tarımsal
kredi borçlarının yapılandırılmasıyla da, tarımsal kredilerden kaynaklanan
borçların zamana yayılarak ödenmesinin sağlanması, tarımla uğraşan
vatandaşlarımızı da önemli bir borç yükünden kurtarmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün de, vatandaşlarımızın tamamını ilgilendiren, 1940'lardan bugüne
gündemimizden hiç düşmeyen bir soruna köklü çözüm getiren önemli bir yasa
tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarı, toplumumuzun hemen her kesimini ilgilendiren
önemli sorunları ortadan kaldıracak olan bir yasa tasarısıdır. Bugüne kadar
birçok yasa tasarısı görüşülerek yasalaştı. İnancım odur ki, bu tasarı da, Yüce
Meclisin siz değerli üyelerinin oylarıyla yasalaşacak, böylece elli altmış
yıllık mülkiyet sorunu çözülecek, Hazinemiz, belediyelerimiz ve il özel idarelerimiz
önemli boyutta kaynağa kavuşacak, atıl kaynaklar hizmete dönüştürülecek,
işgalci konumundaki geniş bir kesim, üzerinde oturduğu arsanın, ekip biçtiği
arazinin sahibi olacaktır.
Görüşmekte olduğumuz tasarının 4 üncü
maddesi, 21.6.2001 tarihinde çıkarılan Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında 4706 sayılı Yasanın taksitle ödeme, satış bedelinden pay verilmesi,
belediyelere devir işlemlerini düzenleyen 5 inci maddesinde yapılan köklü
değişiklikleri içermektedir. Yeni düzenleme, 4706'da olduğu gibi, Hazineye ait
taşınmazların satış bedellerinin en az dörtte 1'i peşin olmak kaydıyla, en
fazla iki yılda, taksitlerle ve kanunî faiziyle birlikte ödenebileceği hükmünü
içermektedir; bir farkla, eski metinde, satış bedeli ihalenin yapıldığı yılki
tutarın üzerinde ise taksitle
ödenirken, yeni düzenlemede böyle bir şart yoktur. Yine, taksit tutarını ve
kanunî faizlerini karşılayacak miktarda banka teminat mektubu verilmesi veya
satışı yapılan taşınmazın üzerine ipotek konulması halinde, taşınmazın alıcı
adına devredilebileceğini içermektedir.
Belediye ve mücavir alan sınırları dışında
6831 sayılı Orman Kanununun değişik 2 nci maddesi (B) bendi gereğince Hazine
adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerdeki taşınmaz malların orman
köylüsüne satışıyla ilgili düzenlemeler, Anayasa Mahkemesinin 23.1.2002 tarihli
kararıyla iptal edilmesi nedeniyle, metinden çıkarılmıştır.
Yeni maddede, Hazineye ait tarım
arazilerinin köylüye satışı getirilmektedir. 16.2.1995 tarihli ve 4070 sayılı
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun çerçevesinde, köylüye
yapılan tarım arazileri satışlarında, bedelin taksitle ödenmesi halinde
taksitle ödenecek kısma faiz uygulanmaması hükmü getirilerek, arazileri satın
alacak köylüler korunmaktadır.
Belediye ve mücavir alan sınırları
içindeki Hazineye ait taşınmazların satış bedellerinin tahsil edilen kısmından,
4706 sayılı Yasada, ilgili belediyeye yüzde 10, varsa büyükşehir belediyesine
yüzde 5 oranında pay verilirken, yeni düzenlemeyle, yüzde 10 fona, kalan kısmın
yüzde 30'u ilgili belediyeye, varsa yüzde 10 büyükşehir belediyesine pay olarak
verilmektedir.
Belediye mücavir alan sınırları dışındaki
köylerde bulunan Hazine taşınmazlarının satış bedellerinin tahsil edilen
kısmından yüzde 25 köy tüzelkişiliğine ödenmek ve kalanı da diğer köylere
götürülecek hizmetlerde kullanılmak üzere, il özel idarelerine verilmektedir.
Ayrıca, 4706 sayılı Yasa
"Belediyelere ödenecek payın yıllık tutarı, genel bütçe vergi
gelirlerinden aktarılan payın yıllık toplam tutarını geçemez" diye
sınırlarken, yeni düzenleme bu sınırlamayı da belediyenin lehine
kaldırmaktadır. Bu da, Adalet ve Kalkınma Partisinin yerel yönetimlere bakışını
ortaya koyması bakımından önemlidir. Bu yasayla, yerel yönetimlere çok önemli
bir kaynak aktarılmakta ve atıl kaynaklar harekete geçirilerek hizmete
dönüşmesi sağlanmaktadır. Geçmiş iktidarların tersine, bu, AK Parti
İktidarının, hemen her fırsatta, yerel yönetimleri kuvvetlendirme, onlara imkânlar
sağlama çabası içerisinde olduğunun bir ifadesidir. Bu, bir bakışı ortaya
koyuyor; bulduğu kaynağı merkezde toplamıyor, hizmete en kolay dönüşecek yerel
yönetimlere aktarıyor. Önemli olan, hizmeti kimin yaptığı değil, hizmetin
yapılması, halkımızın mutluluğudur.
4706 sayılı Kanunda olduğu gibi, yeni
düzenleme de, 31.12.2000 tarihinden önce üzerinde yapılanma olan işgalli
taşınmazları kapsamakta. 4706 sayılı Yasada "492 sayılı Harçlar Kanununun
63 üncü maddesinde yer alan harca esas metrekare birim değeri üzerinden
belediyelere devredilir" denilirken, yeni düzenlemede ise "bedelsiz
olarak devredilir" denilmektedir.
4706'da "devredilebilir"
denilirken, bir keyfîlik var; devredilebilir de, devredilemez de; işine gelen
belediyede sınırları içerisinde olanlar devredilebilirken, işine gelmeyen bir
başka belediyede ise devredilmeyebilir. 4706'daki 5 inci madde partizanlığa ve
keyfîliğe açık iken, yeni düzenlemede ise kesin bir ifade ile
"devredilir" denilerek, keyfîliğe ve partizanlığa açık kapı bırakılmamaktadır.
Bu da, yeni düzenlemedeki önemli bir farkı, önemli bir duruşu ifade eder.
Her iki düzenlemede de, hazineye ait
taşınmazlar, öncelikle yapı sahipleriyle bunların kanunî veya aktî haleflerine
satılmak kaydıyla belediyelere devredilirken, yeni düzenleme, rayiç bedel
üzerinden yapılan satışlarda, satış bedelinin en az dörtte 1'inin peşin
ödenmesi şartıyla üç yıla kadar taksitle ödeme imkânı getiriyor. Ayrıca, bu
düzenlemeyle, taksit tutarlarına kanunî faiz oranlarının yarısının uygulanması
şartı da getirilmekte; bu da, vatandaş lehine önemli bir kolaylık olacaktır.
4706 sayılı Yasa da, yeni tasarı da,
satılan taşınmazların öncelikle imar planlarının yapılmasını amirdir.
4706'da, onaylı imar planında kamu
hizmetlerine ayrılan yerler resen Hazine adına tescil edilirken, görüşmekte
olduğumuz tasarının 4 üncü maddesi ise, satışı yapılan arazinin düzenlemeden
önceki yüzölçümünün yüzde 20'sinin satış bedelinden aynı oranda düşülerek
Hazine adına resen tescil edileceğine dair tapu kütüğüne şerh konulma mecburiyetini
getiriyor.
Bu düzenleme, özellikle çarpık
yapılaşmalardan şehirlerimizin kurtarılmasına imkân vermekte, bu yasayla
birlikte yeni baştan imara kavuşacak şehirlerimiz yeni bir dönüşüm ve değişim
imkânına da kavuşmuş olmaktadır.
Bu yasanın, her gün depremin konuşulduğu,
deprem üzerine felaket senaryolarının yazıldığı İstanbul için de, diğer
şehirler için de bir fırsat olacağına inanıyorum.
4706 sayılı Yasanın 5 inci maddesinde
bulunmayan bazı yenilikler de, görüşülmekte olan yasa tasarısının 4 üncü maddesinde
yer almaktadır.
Bunlardan bir tanesi, yapılacak yazılı
tebligat tarihinden itibaren altı ay içerisinde satın alınma talebinde
bulunulmayan taşınmazların, genel hükümlere göre, belediyelerce satılması
imkânının tanınmasıdır.
Bir diğer yenilik de, yine "devir
tarihinden itibaren üç yıl içerisinde belediyelerce satılamayan taşınmazlar,
belediyelerin muvafakatine ve hükme gerek olmaksızın Hazine adına resen tescil
edilir" hükmüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdem, mikrofonunuzu
açıyorum; lütfen, tamamlayın.
EKREM ERDEM (Devamla) - Bu iki yeni
hükümle, yasa koyucu, arsaların satışında, hem belediyelerin hem de
vatandaşların ellerini çabuk tutmalarını ve tanınan süre içerisinde satışların
gerçekleşmesini istemektedir; satışları bir takvime bağlamakta, satış
sürelerini keyfîliğe bırakmamaktadır.
Bu maddeyle getirilen bir başka yenilik de
"bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Hazineye ait taşınmazlar
üzerinde yapılan her türlü yapı ve tesisler, başka bir işleme gerek kalmaksızın
Hazineye intikal eder. Yapı ve tesisleri yapanlar herhangi bir hak ve tazminat
talep edemezler" hükmüdür. Bundan böyle, hazineye ait arazilerin işgaline
imkân tanınmayacak ve araziler üzerindeki binaların değeri ne olursa olsun, herhangi
bir hak talebinde bulunmanın yolu da kapatılacaktır.
Görüşülmekte olan bu maddenin, bu yasa
tasarısının, memleketimiz ve milletimiz için hayırlı neticelere vesile olmasını
diler, tasarının hazırlanıp Meclise sunulmasında emeği geçen herkesi tebrik eder,
saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Madde üzerinde, şahısları adına söz isteği
vardır.
Trabzon Milletvekili Sayın Hamzaçebi...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) -
Konuşmaktan vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşmalar tamamlandığına göre,
madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 4 üncü
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 4706 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin
beşinci ve altıncı fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve yedinci
fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 2.7.2003
|
Mustafa Özyürek |
Mehmet Kartal |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
|
Mersin |
Van |
Trabzon |
|
Enis Tütüncü |
Ali Cumhur Yaka |
Feramus Şahin |
|
Tekirdağ |
Muğla |
Tokat |
"Belediye ve mücavir alan sınırları
içindeki Hazineye ait taşınmazların satış bedellerinin tahsil edilen kısmının %
10'u yerinde muhafaza edilmeyen yapıların tasfiyesinde, % 50'si yapıların
depreme karşı güçlendirilmesinde kullanılmak şartıyla büyükşehirlerde
büyükşehir belediyesinin, diğerlerinde ise ilgili belediyelerin 20.07.1966
tarihli ve 775 sayılı Kanun hükümlerine göre oluşturulan fon hesabına
aktarılır. Kalan kısmından ise ilgili belediyeye yüzde 25, varsa büyükşehir
belediyesine yüzde 15 oranında pay verilir. Belediye mücavir alan sınırları
dışındaki köylerde bulunan Hazine taşınmazlarının satış bedellerinin tahsil
edilen kısmından ilgili köy tüzel kişiliğine yüzde 15 oranında pay verilir. Bu paylar
tahsilini takip eden ayın yirmisine kadar ilgili idarelerin hesaplarına
aktarılır. Belediyelere veya köy tüzel kişiliklerine yapılan satış ve devir
gelirleri ile özel ödenek kaydedilen satış gelirlerinden pay verilmez.
Belediye ve mücavir alan sınırları içinde
olup, Bakanlıkça tespit edilecek alanlarda bulunan; 31/12/2000 tarihinden önce
üzerinde toplu yapılanma olan Hazineye ait taşınmazlar, öncelikle yapı
sahipleri ile bunların kanunî veya akdî haleflerine satılmak ya da genel
hükümlere göre değerlendirilmek üzere ilgili belediyelere bedelsiz olarak
devredilir. Bu şekilde devredilen taşınmazlar, haczedilemez ve üzerinde üçüncü
kişiler lehine herhangi bir sınırlı aynî hak tesis edilemez. Bu taşınmazlar
belediyelerce öncelikle imar planları ve uygulaması yapılarak talepleri üzerine
yapı sahipleri ile bunların kanunî veya akdî haleflerine, rayiç bedel üzerinden
doğrudan satılır. Bu suretle yapılacak satışlarda satış bedeli, en az dörtte
biri peşin ödenmek üzere üç yıla kadar taksitlendirilebilir. Taksit tutarlarına
kanunî faiz oranının yarısı uygulanır. Taksitle satışa esas bedel ile taksit
süresi ve sayısını belirlemeye belediyeler yetkilidir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?..
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi.
Süreniz 5 dakikadır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 4 üncü maddesine ilişkin olarak vermiş
olduğumuz önerge, gecekondu affı düzenlemesinin daha iyi olmasını, daha iyi
işlemesini sağlamaya yöneliktir.
Gecekondu, ülkemizin bir gerçeği;
milyonlarca insanımız gecekonduda yaşıyor. Bunların çok büyük bir bölümü de,
ruhsatsız, kaçak yapılardır. Bunların, gerçekten, hem mülkiyet sorununu hem de
imar sorununu çözüp, gecekondu insanımızı, artık, endişeden kurtarmamız
gerekir. Bunu yaparken, bir yandan da, Avrupa Birliğine aday Türkiye'nin
kentlerinin bu yerleşim bölgelerinin, o kentlerin modern semtleri haline
gelmesini sağlayacak düzenlemeleri de yapmamız gerekir. Türkiye, gecekonduya,
artık, veda etmelidir; ama, Türkiye, daha uzun bir süre kente göç alacaktır.
Tarım sektörünün payı çok yüksek. Nüfusun ve işgücünün yüzde 35'i tarım
sektöründe. Millî gelirin yüzde 13'ünü tarım sektörü üretiyor. Bu yapısıyla,
Türkiye geliştikçe, tarım sektörü kente göç verecektir; çiftçi, köylü
vatandaşımız, gencimiz kente gelecek ve konut talep edecektir. Bunu önleyecek
tedbirleri, sağlıklı kentleşmeyi yaratacak çözümleri bulmamız gerekir.
Önerge neyi sağlıyor; önerge şunu
sağlıyor: Birincisi, üzerinde toplu yapılanma olan hazine arazilerini
belediyelere bedelsiz devredelim. Yani, üzerinde bir iki tane yapı var, bu da
İstanbul'un çok değerli bir yerinde, kentin merkezinde, varsayalım ki o 5
yıldızlı otellerin arkasında bir arsa, üzerinde de iki tane gecekondu var. Bunu
belediyeye devretmek, gecekondu sorununu çözmek demek değildir. Bu, maddenin
iyi düzenlenmemesinden kaynaklanan ve ileride, Maliye Bakanlığının, idarenin
karşısına çıkacak olan bir sorundur. Bu, anlamsızdır. Toplu yapılanma olan
yerleri devretmek gerekir. Bedelsiz devredelim, son derece doğrudur; ama,
bedelsiz devrettikten sonra ne yapalım; belediyeler, oturup hemen gecekondu
alanlarının imar planlarını yapsın, imar planlarını ve uygulamalarını yaptıktan
sonra oluşan parselleri vatandaşlarımıza taksitle satsın; önergenin getirdiği
budur. Öncelikle, belediye, bedelsiz aldıktan sonra imar planını yapsın, ondan
sonra gecekondu sahibine satsın.
Üçüncü olarak da şunu öneriyoruz: Türkiye,
1999 Ağustosunda ve Kasımında bir deprem yaşadı, çok ağır sonuçları oldu, hem
toplumda çok büyük üzüntüleri oldu hem ekonomiye büyük maliyetleri oldu ve
Türkiye'de deprem tehdidi henüz geçmiş değildir. Umarız olmaz, umarız bir zarar
vermeden geçer. Bütün bunlar dileğimiz; ama, bu dilek ayrı bir şey, bizim,
önlemlerimizi almamız ayrı bir şey. Önergede şunu diyoruz: Bu gecekondu
alanlarının satışından elde edilen gelirin yüzde 50'sini, bu yapıların depreme
karşı güçlendirilmesinde kullanalım. Şahsen, hükümetin buna neden katılmadığını
anlamış değilim. Satılan arazilerin satışından elde edilen gelirin bir
bölümünü, bu yapıların depreme karşı güçlendirilmesinde kullanalım. Bundan daha
doğal bir şey olamaz; bu, zaten, devletin görevidir. Bu yapıların bir şekilde
oluşmasına devlet müsaade etmişse, bu yapılar varsa ve bu maddeyle bu yapıların
bütün sorunlarını çözerek bu yapıları sisteme dahil etmek istiyorsak, bu
yapıların da depreme karşı güçlendirilmesi gerekir; bu yapılarda oturan
insanlarımızın bu güvenliğe, bu desteğe ihtiyacı vardır; önerge bunu
sağlamaktadır.
Bunları ifade etmek istedim. Sizlerin
takdirine sunuyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı, gerekçesini biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, 4 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci madde Komisyon tarafından geri
çekilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 4706 sayılı Kanunun 7 nci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrasında
yer alan "5 inci maddenin dördüncü fıkrasında" ibaresi "5 inci
maddenin altıncı fıkrasında" şeklinde değiştirilmiş ve maddenin sonuna
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Hazineye ait taşınmazların
değerlendirilmesi ile ilgili işlemlerde Bakanlık tarafından istenilen bilgi ve
belgeler, kamu kurum ve kuruluşlarınca öncelikle gönderilir ve görüş yazıları
en geç iki ay içinde cevaplandırılır. Bu süre içinde cevap verilmediği takdirde
olumlu görüş verilmiş sayılır. İfraz, tevhit, tescil ve tespit işlemleri imar
mevzuatındaki kısıtlamalara tâbi olmaksızın ve herhangi bir ücret, bedel ve
gider karşılığı talep edilmeksizin ilgili kuruluşlarca talebi izleyen iki ay
içinde yerine getirilir."
"İhale komisyonları, gerektiğinde
basın ve yayın organlarının satış işlemlerini izlemesi de dahil olmak üzere,
ihalenin rekabet ve açıklık ilkelerine uygun şekilde yapılmasını sağlayan her
türlü tedbiri alır. Onaylanan ihale kararları, kamuoyunu bilgilendirmek
amacıyla internet aracılığı ile ayrıca yayınlanır.
Hazineye ait taşınmazların satışında,
kiraya verilmesinde veya sınırlı aynî hak tesisinde; 4.1.2002 tarihli ve 4734
sayılı Kanuna tâbi olmaksızın, 28.7.1981 tarihli ve 2499 sayılı Kanuna tâbi
ekspertiz şirketlerine değer tespit ettirilebilir. Ayrıca, ilan, reklam veya
pazarlama gibi konularda hizmet satın alınabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle ilgili görüşlerime geçmeden
önce, izin verirseniz, tasarının tümüyle ilgili bir iki tespitimi sizlerle
paylaşmak istiyorum:
Öncelikle şunu söyleyeyim; SİT alanlarının
imara açılmasıyla ilgili maddenin, yani, 5 inci maddenin geri çekilmiş
olmasını, bu konuyla ilgili yapılmakta olan yanlıştan geri dönüleceğinin bir
işareti olarak anlamak istiyoruz. Umut etmek istiyoruz ki, anlayabildiğimiz kadarıyla
Sayın Başbakan bu konuda bazı rezervler ileri sürmüştür ve SİT alanlarının
imara açılmasıyla ilgili olası tahribatı, olası yanlışlıkları önleyecek bir
karara varılacaktır; böyle ummak istiyoruz.
Bu kanun tasarısında getirilen bir
düzenlemeyle, hazineye ait taşınmaz malları işgal etmiş olanlara -ikinci
tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum- bu taşınmaz mallar satılmak
istenmektedir. Yasalara ve mevzuata karşı gelerek -bir yönüyle- toplumun ortak
malı olan, hazineye ait taşınmazları işgal edenlere, yasaların öngördüğü
yaptırımlar uygulanması gerekirken, bu husus es geçilmektedir; yani, suç
işleyenler affedilmektedir, daha da ötede, sanki ödüllendirilmektedir. Bu
durumda, yasalara uyan, kamunun malına göz dikmeyen toplum kesimlerine
haksızlık yapılmış olunmuyor mu?!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yasanın ilgili maddesiyle ilgili böylesine bir acı, böylesine bir çarpık gerçek
sırıtıyor. Eğer, bir ülkede yasalara uymayanlar ödüllendiriliyor ise, bu
ülkenin bütününde yasaların adaletle uygulanması gerektiği anlayışını nasıl
savunabiliriz, bu anlayışı nasıl yaşama geçirebiliriz?! Bir tarafta uyulmayan
bir kural varsa ve bu kurala uyulmaması nedeniyle kimileri ödüllendiriliyor
ise, diğer tarafta kurallara uyulmasını beklemek ne kadar doğru olur, ne kadar
doğru olur?! Bu yasa tasarısının böylesine çarpık bir anlayışa sahip
bulunduğunu, bir yönüyle sahip bulunduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarıyla, 20 adet yasada değişiklik yapılıyor ve 20 adet yasada değişiklik
yapılırken, 17 ayrı konuda da yeni düzenlemelere gidiliyor. Bu düzenlemelerin
dört konuya, dört amaca dönük olduğu ifade edilmekte. Birincisi, yatırım
ortamının iyileştirilmesi; ikincisi, yabancı yatırımların teşvik edilmesi;
üçüncüsü, yerel yönetimlerin malî yapılarının güçlendirilmesi; dördüncüsü,
kişilerin mülkiyet haklarının kullanılmasına ilişkin mağduriyetlerin
giderilmesi. Yani, böylesine tılsımlı bir yasa tasarısını görüşüyoruz.
Şimdi bu maddeyle, yani 6 ncı maddeyle,
hazineye ait taşınmazların değerlendirilmesinde, satılmasında, bakanlık bazı
konularda bilgi isteyecek, görüş isteyecek, belge isteyecek. Eğer gecikir ise,
iki aylık süre var; bakanlığa bilgi geldi geldi; gelmedi, otomatik, olumlu
görüş verilmiş oluyor. Yani, bu maddeyle, hazine taşınmazlarının satışı
hızlandırılıyor, hızlandırılıyor, hızlandırılıyor... Bu ne acelecilik! Yani,
anlamak ve kabul etmek mümkün değil.
Bakınız, burada bir konuya dikkatinizi
çekmek istiyorum. Çok önemli. Kamu açıklarını kapatmak için Anavatan
İktidarının uygulamaya koyduğu dillere destan bir anlayışı vardı. Neydi o
anlayış; vergi alma, borç al. Vergi alma, borç al!.. AKP, bu anlayışa sahip
çıkıyor.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Özkaynakların
değerlendirilmesi...
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Özkaynakların
değerlendirilmesi açısından... Yani, bu, akıllara durgunluk veren bir düşünce.
Bu uygulamaya geçildiği zaman, ben, 18
inci Dönem Tekirdağ Milletvekili olarak Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiydim. Öyle
bir sunuldu ki, şimdi Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşımızın yerinden de
ifade ettiği gibi, işte efendim, özkaynaklar kullanılıyor... İçborçla kamu
açıklarını finanse etmek, sanki bir buluş ve sihirli bir değnek gibi lanse
edilmişti.
O zaman, biz, dilimiz döndüğünce, bunun
yanlış olduğunu, Türkiye'yi çok sıkıntılı bir noktaya götürebileceğini
anlatmaya çalıştık. Zaman geldi ve şu anda bu durumla karşılaştık. Keşke
yanılmış olsaydık, keşke haksız çıkmış olsaydık; ama, ne yazık ki, Türkiye'deki
kamu maliyesinin şu andaki yürekler acısı durumunu, işte bu anlayışa bağlamak
lazım.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Aynı şey değil.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Şimdi,
Anavatanın, kamu açıklarını kapatmak için zamanında bu dillere destan
anlayışının, yani "vergi alma, borç al" anlayışının, AKP İktidarı
tarafından tekrar sahiplenildiği anlaşılıyor.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Karıştırıyorsunuz...
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sahipleniyor;
sahiplenmekten de öte, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, bunu, geliştiriyor
ve bu anlayıştan, başka, daha geniş, daha gelişmiş bir anlayışa geçiliyor.
Şöyle: "Vergi alma, borç al; ayrıca, elde avuçta ne kadar mal mülk
kalmışsa, onları da sat." Bu anlayışa geliniyor.
Tebrik ederim; yani, Anavatan anlayışına
öyle bir sahip çıkıyorsunuz -ki, o anlayış, hangi noktaya getirmişti
Türkiye'yi- geliştiriyorsunuz ki, o anlayışın da ötesine geçiyorsunuz,
geliştiriyorsunuz ve elde avuçta ne varsa satıyorsunuz! Ne diyelim; Yüce Tanrı
sonumuzu hayırlı eylesin!..
Borçlanma düzeyine bakıyoruz... Buna neden
değiniyorum Sayın Başkan, değerli milletvekilleri... Bakınız, borçlanma
düzeyine bakıyoruz; AKP İktidarı zamanındaki borçlanma düzeyi, kasım-mayıs
ayları arasındaki borçlanma düzeyi, yedi aylık dönemdeki borçlanma düzeyine
bakıyoruz: İç ve dışborç stokundaki artış 26 milyar dolar olmuş. Bu, cumhuriyet
tarihinin en yüksek borç stoku artışıdır. Bu rekordan dolayı da, Adalet ve
Kalkınma Partisini içtenlikle kutluyoruz (!) Sakın ola ki...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Ödediklerini de
söyle...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne kadar ödenmiş?
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Onu söyleyeceğim...
Sakın ola ki "bunlar geçmişten gelen
borçlardır, ne kadar ödedik" demeyin. Evet, ödüyorsunuz; ama, benim burada
vurgulamak istediğim şudur: Bu 26 milyar doların içeriğine baktığımızda, Adalet
ve Kalkınma Partisinin, Türkiye'nin borçlarını artırdığı ortaya çıkıyor. Adalet
ve Kalkınma Partisi İktidarı, Türkiye'yi ekborç yüküne sokuyor. Vurgulamak
istediğim konu budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerim;
yineliyorum: Tam anlamıyla Anavatan İktidarının anlayışına sahip çıkıyorsunuz,
bunu geliştiriyorsunuz ve bu anlayışı, elde kalan mal-mülkle de güçlendirmeye
çalışıyorsunuz; hayırlı olsun, başarılar dileriz, devam edin...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Bu
söylediklerinize kendiniz inanıyor musunuz?
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; çok güzel oluyor... Yani, ne kadar güzel laflar
atıyorsunuz, devam edin. "Ah, ah, ah, güleriz bu ağlanacak halimize"
diyeceğiniz günler yakındır...
AHMET YENİ (Samsun) - Hiç hayal kurmayın.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Davul patlayacak
hiç merak etmeyin; şimdi çalıyorsunuz...
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu
maddeyle, hazineye ait taşınmazların ifraz, tevhit, tescil ve tespit işlemleri,
imar mevzuatındaki kısıtlamalara bakılmaksızın, yapılmak istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonu açtım, lütfen,
toparlayın Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
Bu madde, Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırı geliyor. Özel hukuk hükümlerine tabi kişilerin mülkiyetindeki
taşınmazlar için bir düzenleme getiriyor musunuz; getirmiyorsunuz. Neden
adaletsizlik yapılıyor? Anayasanın eşitlik ilkesine neden uyulmuyor?
Onlar bir tarafa bırakılıyor, sadece
hazineye ait taşınmazlar için ayrıcalık tanınıyor. Konuya bu açıdan bakılırsa,
kanunların genelliği ilkesine aykırı bir durum ortaya çıkıyor. Ayrıca, böyle
bir uygulamanın imar düzenini bozucu bir etki yaratacağını da dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu
konuyla ilgili bir önergemiz var. Önergemizi okuduktan sonra ve gerekçesini de
dinledikten sonra, sanırım, ne anlatmak istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Teşekkür ediyorum; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Efendim, Hükümetin söz isteği var; Maliye
Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan söz istemiştir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, burada hazine
arazileriyle ilgili, milletimizin şimdiye kadar büyük sıkıntılar çektiği
problemlerini çözmek için getirdiğimiz yasa tasarısını görüşüyoruz. Ancak,
kıymetli muhalefet partisi sözcülerinin zaman zaman bunun dışına çıkarak
hükümetimizi genel ekonomik politikalarımız yönünden haksız yere
eleştirdiklerini görünce ve bilhassa Sayın Tütüncü'nün yapmış olduğu
değerlendirmelerden dolayı sizlere bazı bilgiler vermek için huzurlarınıza
gelmiş bulunuyorum.
Bir defa, Plan ve Bütçe Komisyonunda da
uzun uzun anlattığımız gibi, bu bahsettiğimiz, şu arada görüşmelerini
yaptığımız kanun tasarısı, hazine taşınmazlarının kullanımından kaynaklanan,
devletle vatandaş arasındaki uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması amacıyla
getirilmiştir.
Bildiğiniz gibi AK Parti Hükümeti,
milletini düşünen, halkını düşünen, halkının problemlerini çözmek için gece
gündüz çalışan ve bu arada da sizlerin yoğun çalışmalarıyla durmadan kanun
değişiklikleri getirip halkımızın yüzünü güldürmek için çalışan bir
hükümetimiz. Şimdi bu çalışmaların semeresini de çok şükür görüyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Enis Tütüncü borçların arttığından
bahsetti; fakat, ne hikmetse, milletin yüzü güldükçe, Sayın Halk Partililer,
bundan hiç bahsetmiyorlar. Eskiden bu kürsülerde "nerede ucuz mazot, hani
verecektiniz köylüye" diyorlardı; o olunca, onlar kalktı... (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Onun hesabı
verildi.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Cevaplayacağız Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Hani kalkınma, hani ihracat, hani ekonomik indikatörleri bize söylüyorlardı.
Şimdi artık rakamlar konuşuyor; biz değil rakamlar konuşuyor. İhracat ne kadar
oldu, hiç bahsediyor mu burada Halk Partililer, sayın muhalefet partisi?!
İhracat, görülmemiş düzeye yükseldi, öyle mi?.. (AK Parti sıralarından
"Öyle" sesleri, alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İthalat ne
kadar?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, kalkınma... Biz geldiğimizde... Biliyorsunuz, halkımız, cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş küçülme yaşadı; 3
500 dolarlardan 2 160 dolarlara indi ve iki lokması olanın bir lokması gitti,
bir lokması olan da aç kaldı.
Şimdi, büyüme ne kadar oldu? (AK Parti
sıralarından "7,8" sesleri)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Peki, hangi hükümet zamanında oldu o? (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Dahiler
sayesinde!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Evet, şimdi, bazı konularla ilgili bilgi vermek mecburiyetinde kalıyorum;
çünkü, olmayan şeyleri varmış gibi göstermek suretiyle, halkımızın yanlış
bilgilendirilmesini, maalesef, yine, bizim önlememiz, yine, bizim doğruyu
getirmemiz lazım, doğruyu söylememiz lazım; mecbur kalıyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi, şimdi, AK
Partinin bu başarıları karşısında, kala kala, benim 50 dönüm araziye kaldı (AK
Parti sıralarından alkışlar) söyleyecek bir şeyleri kalmadı; çünkü, sizlerin
sayesinde, milletin sayesinde, her gün, çok şükür, bu milletin yüzünü
güldürecek işler yapıyoruz, geceli gündüzlü de çalışıyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İşte, Avrupa Birliğine girmek için nasıl
çalışılırmış, AK Parti Hükümeti gösteriyor; öyle mi; evet.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - O zaman,
Cumhuriyet Halk Partisinden destek filan istemeyin arkadaşlar! Buyurun
çalışın!.. Buyurun, çalışın bundan sonra; tamam!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Yatırım ortamının iyileştirilmesini kim gösteriyor; AK Parti Hükümeti
gösteriyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, millet ne yaptığını çok iyi
biliyor; millet sağduyulu; kendisinin problemlerini çözecek yalnız AK Parti
dedi ve iktidara getirdi ve biz de millete gösteriyoruz çok şükür!..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -
Gösteriyorsunuz!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, Halk Partisi... Bakın, dost, bazen acı söyler; ama, şimdi, anketlere bir
bakın ya!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan,
oralara girme!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Peki...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Konu üzerinde
ne söyleyeceksen söyle!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Peki...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Burada ciddî
bir iş yapıyoruz, bir kanun görüşüyoruz!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Peki...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Burada polemik yapılacaksa, sabaha kadar
yaparız...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Hayır, hayır...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sabaha kadar
ben de burada polemik yapacağım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bakın, Sayın Tütüncü ekonomiden bahsetti; neredeyse ekonominin kötü olduğundan
bahsedilecek; bu kadar iyi durumda...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - İyi de, onu
söyle, dinleyelim...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
...ekonomik indikatörlerin bu kadar iyi olduğu bir zamanda....
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Tamam; söyle...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla)
-...ekonomiye böyle söylenirse, biz de böyle cevap veririz. (AK Parti
sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar)
Dolayısıyla, çok şükür, doğru yoldayız,
doğru yolda olduğumuzu da görüyoruz, halkın desteğini de görüyoruz; onun için,
yaptıklarımız doğrudur; hepinizi de tebrik ediyorum, arkadaşlara da teşekkür
ediyorum. Sağ olun, var olun.
Saygılar sunuyorum. (AKP Parti sıralarından
"Bravo"sesleri, alkışlar; CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar [!] )
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Sayın Başkan,
Cumhuriyet Halk Partisine dönük çok ağır eleştirilerde bulunulmuştur; buna
cevap vermek zorundayım.
BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Hayır, Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Efendim, onu takdir ederim.
Şimdi, söylendiği noktasındaki söze bakarız. Biz konumuza devam edelim; lütfen,
Mustafa Bey...
6 ncı madde üzerinde bir önerge var,
önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 6 ncı
maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 4706 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Mehmet Kartal |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
|
Mersin |
Van |
Trabzon |
|
Enis Tütüncü |
Ali Cumhur Yaka |
Feramus Şahin |
|
Tekirdağ |
Muğla |
Tokat |
"Hazineye ait taşınmazların
değerlendirilmesi ile ilgili işlemlerde Bakanlık tarafından istenilen bilgi ve
belgeler, kamu kurum ve kuruluşlarınca
öncelikle gönderilir ve görüş yazıları en geç iki ay içinde cevaplandırılır.
İfraz, tevhit, tescil ve tespit işlemleri herhangi bir ücret, bedel ve gider
karşılığı talep edilmeksizin ilgili kuruluşlarca talebi izleyen iki ay içinde
yerine getirilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon katılmıyor.
Önerge sahipleri konuşacak mı, gerekçesini
mi okuyalım?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okuyalım.
Gerekçe:
Hazineye ait taşınmazların ifraz, tevhit,
tescil ve tespit işlemlerinin imar mevzuatındaki kısıtlamalara tabi olmaksızın
yapılacak olması Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Özel hukuk kişilerinin
mülkiyetindeki taşınmazları bir yana bırakarak sadece hazineye ait taşınmazlar
için ayrıcalık yapılması kanunların genelliği ilkesine aykırıdır. Ayrıca böyle
bir uygulama imar düzenini bozucu etki yaratacaktır. Bunun yanında ilgili
kurumlarca iki ay içinde cevap verilmezse olumlu görüş verilmiş sayılır cümlesi
de madde metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - 4706 sayılı Kanuna 7 nci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 7/A maddesi eklenmiştir.
"MADDE 7/A. - Hazinenin özel
mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin
kiralanması, satışı, sınırlı ayni hak tesisi veya ön izin verilmesi
ihalelerinde tahmini bedelin % 3'ünden az olmamak üzere % 30'una kadar geçici
teminat alınabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşacağım.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Sayın Mustafa Özyürek; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi, doğrusu, burada İktidar Partisinin
tutumunu ve sayın bakanlarımızın davranışlarını anlamakta büyük güçlük
çekiyorum. İktidar Partisi, Meclisin önüne getirdiği bir kanunu, kısa sürede,
uygun şartlarla buradan geçirmek ister; muhalefet partisi de bunu engellemeye
çalışır, mümkün olduğu kadar eleştirmeye çalışır; ama bir süredir, ne yazık ki,
bu Parlamentoda roller değişmiş bulunuyor. Muhalefet partisi daha sorumlu;
İktidar Partisi, muhalefet partisini tahrik edebilmek için elinden geleni yapan
pozisyonda.
Değerli arkadaşlarım böyle iktidar
olunmaz, sorunlar böyle çözülmez.
Şimdi, Sayın Bakan diyor ki:
"Başarıları kıskanıyorsunuz." Keşke kıskanılacak bir başarınız olsa!
(AK Parti sıralarından alkışlar[!]) Keşke bir başarınız olsa!
Değerli arkadaşlarım, bazı şeyleri
kavrayın. Tesadüfen...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Maddeyle ilgili
konuşun.
AHMET YAŞAR (Aksaray) - Size serbest, bize
yasak!..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - O, halkın
takdirî; o, halkın takdiri. (AK Parti sıralarından "O, sizin uzmanlık
alanınız" sesleri)
Bu parti cumhuriyeti kurmuş olan partidir.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Halk kurdu, halk...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Bu parti,
Türkiye'yi düşman işgalinden kurtarmış olan partidir. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Türk Milleti
kurtardı.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Onun için,
milletin bize oy verip vermediği, ne kadarını verirse başımın üstündedir; bugün
çok verir yarın az verir. Yüzde 35 oy aldık diye öğünüp duruyorsunuz; biz de
geçmişte yüzde 42 oy almıştık; ama ne yazık ki, o günkü seçim sistemiyle tek
başımıza iktidar bile olamamıştık. Siz, yüzde 35 ile burada üçte 2'yi işgal
ediyorsunuz değerli arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - İşgal değil, halk
seçti.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Maddeyle ilgili
konuş...
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan
"işgal" diyor!.. Biz milleti temsil ediyoruz. (Gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sıralarda
oturuyorsunuz, sıralarda oturuyorsunuz; ama, kabul edin ki, bir kısmını... (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, sizin
milletvekillerinizin bir kısmı ANAP yerinde oturuyor, bir kısmı Doğru Yol, bir
kısmı da HADEP'in oylarıyla...
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Sizinkiler?!.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Bizden de
var...
Bu, seçim sisteminin cilvesidir; bunu
söylüyorum; niye alınıyorsunuz?! (AK Parti sıralarından gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Maddeyle ilgili
konuş.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi, bakınız
değerli arkadaşlarım; böyle, gecenin bir yarısında, laf atarak filan bir yere
varamazsınız.
AHMET YENİ (Samsun) - Maddeye gel Mustafa
Bey...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Dün, burada,
hepinizin gözü önünde cereyan etti; ortada çoğunluk yok...
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan
"işgal" meselesini geri alması lazım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Söylerim,
söylerim... İzah ettim size, izah ettim; sen otur bir kere; dinle...
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan,
ikaz etmeniz lazım...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Bir kere,
dinlemeyi öğrenin değerli arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sen konuşmayı
öğren!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Gelirsin
burada, bana öğretirsin; o kolay; gelir öğreniriz!
BAŞKAN - Sayın Özyürek, siz Genel Kurula
hitap edin lütfen.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, sistemi anlattım...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Madde... Madde...
AHMET YENİ (Samsun) - Size hiç yakışmadı o
söz; düzeltin onu.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Bakınız,
Diyarbakır'da ne kadar oy aldınız? (AK Parti sıralarından gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Maddeyle ilgili
konuş...
AHMET YENİ (Samsun) - Onu boşver...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Kaç
milletvekili?...(AK Parti sıralarından gürültüler)
İşte, dediğim şudur: Bu, seçim sisteminin
doğal sonucu, yasadışı değil...
BURHAN KIILÇ (Antalya) - İşgal demeyin...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Peki, işgal
değil "işgal" kelimesini geri alıyorum; tamam, işgal değil... (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, siz, madde üzerine
döner misiniz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - İzin verir
misiniz Sayın Başkanım?..
Şimdi, Sayın Bakanım kalkmış, burada diyor
ki "mazotta indirim yaptık."
Değerli arkadaşlarım, eğer, petrol
fiyatlarındaki indirimi tüketiciye yansıtsaydınız, dolar kurundaki indirimi
tüketiciye yansıtsaydınız -maliyeci
arkadaşlarım burada; hesap etsinler- herkes, mazotu, yüzde 29 daha ucuza
alacaktı. (CHP sıralarından alkışlar) Nakliyeci de ucuza alacaktı, çiftçi de
ucuza alacaktı, şimdi sorunlarını çözmeye çalıştığınız gemiciler de ucuza
alacaktı.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Maddeyle ilgili
konuş.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Siz, bunu tercih
etmediniz, ÖTV'yi artırdınız, artırdınız, üreticinin sırtına yükü bindirdiniz,
nakliyecinin sırtına yükü bindirdiniz, denizcinin sırtına yükü bindirdiniz;
sadece çiftçiye, üç aydan üç aya, beş aydan beş aya, para oldukça, para
veriyorsunuz. Bunu, böyle, çok sevinilecek önemli bir olay diye anlatamazsınız.
Elbette, keşke, Türkiye, yüzde 10
kalkınsa, yüzde 20 kalkınsa; biz, bundan sadece mutluluk duyarız; ama, bizim
hiç böyle kıskançlığımız filan yoktur.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Maddeyle ilgili
konuş.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, "sürdürülebilir kalkınma" diye bir kavram vardır. Bir
ay yüzde 7 oldu, ertesi ay yüzde 5 oldu, bir sene önce eksi oldu... Bu, bir
ülkenin sağlıksız ekonomi politika uyguladığının göstergesidir. İnşallah, her
ay yüzde 7,5'lik kalkınmayı sağlarsınız, biz de sizi o zaman kutlarız. Böyle,
tesadüfen bazı rakamlar yakaladık diye, hemen kalkıp, bunu, Cumhuriyet Halk
Partisini eleştirmek için, bizi yıpratmak için kullanırsanız, büyük haksızlık
yapmış olursunuz.
Değerli arkadaşlarım, kimsenin malında
mülkünde gözüm yok. Meslektaşım Sayın Bakanın, 50 dönüm, 2/B alanında arazisi
varmış; helal olsun, güle güle otursun; ama, değerli arkadaşlarım, bizim
dediğimiz şudur: Politika sahnesine çıkan insanlar, kurallara sonuna kadar
uymak zorundadır. Şimdi, elimizi vicdanımıza koyalım; bize düşen nedir; hukukî
tapusu olan bir araziyi biz alıp satabiliriz; ruhsatı olan bir binada
oturabiliriz; ruhsatı olan bir binayı alıp satabiliriz. Politikacılara düşen
budur.
Değerli arkadaşlarım, Anadolu'dan gelen
gariban, gecekondu yaptı, hazine arazisini işgal etti diye, bizim de zilyetlik
senediyle, muhtar belgeleriyle bir arazi alıp satmamız etik değil, ahlakî
değil, politik açıdan doğru değil. Bunları söylemek istiyorum. Bunlar övünülecek
şeyler de değil. O nedenle, hepimiz, yaptığımız olaylara dikkat etmek
zorundayız ve buradan çıkacak bir yasa, eğer, bir bakanın, bir milletvekilinin
durumunu düzeltiyorsa, ona ek bir imkân sağlıyorsa, bunu mutlaka çözmemiz
lazım. Kendi kendimizin durumunu iyileştiren, kendimizin servetine servet katan
durumda olmamamız lazım.
Değerli arkadaşlarım, biliyorum, bunları
dinlemekten hoşlanmıyorsunuz; ama, halk, bizden, örnek olmamızı bekliyor.
Öyle bir anlayış yaygınlaştı ki, orası
orman vasfını kaybetti!.. Değerli arkadaşlarım, buralar orman vasfını nasıl
kaybetti; ya yakıldı ya kesildi. Ne yapalım; yakıldı, kesildi; buraya bir af
çıkaralım, legalize edelim... Millet, duyar duymaz hemen başladı; yeni alanlar
yakılıyor, kesiliyor; buraya da bir süre sonra af çıkaralım... Peki, o zaman,
bu kurallar kimin için; bu kurallara kim uyacak?! Vergisini ödemeyeni, vergi
kaçıranı, naylon fatura düzenleyeni affedelim gitsin! Peki, Vergi Kanununu niye
çıkardık?! Adam öldüreni, kaçakçılık yapanı affedelim; adam çıkıyor, iki gün
sonra, yine, birisini öldürüyor. Böyle bir mantık olur mu değerli
arkadaşlarım?! Kurallar, uyulmak içindir, herkes kurallara uymalıdır. Uzun
zamandır, burada, yaptığımız, ne kadar yolsuzluk varsa, kanun çıkarıp onları
legalize ediyoruz. Bu, hepimizi üzüyor, bu yola başvurmayalım. İşte, yine
getireceksiniz; burada da birtakım aflar, şeyler...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, tamamlar mısınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, gelmek istediğim nokta şudur: Burada, biz, ne yaptıysak, AK Parti
olarak yaptık, biz şudur, biz şudur; muhalefet!..
Şimdi, burada, sizi kaderinizle baş başa
bırakırız. Bu Meclisin önemli bir parçası muhalefettir. Böyle, muhalefeti yok
sayan, muhalefeti küçümseyen, muhalefeti aşağılayan davranışlarınız devam
ettiği sürece, burada, kaderinizle baş başa kalırsınız.
Bu anayasa değişikliklerinde, hiçbir
konuda, Sayın Bakanın bu konuşmasından sonra ve sizin bu tavrınızdan sonra,
Cumhuriyet Halk Partisinden hiçbir destek beklemeyin değerli arkadaşlarım.
Yolunuz açık olsun, güle güle. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN - AK Parti Grubu adına, Ankara
Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH KAPUSUZ
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin bu saatinde, bu kadar
duygusallığı -herhalde, hakkı olması lazım gelen arkadaşlarım olarak- belki,
yorucu bir atmosfer sonrası normal görmek lazım; ama, yaptığımız görev, bir
kamu görevidir. Burada, iktidarıyla muhalefetiyle, topyekûn, milletimizin
hayrına olduğuna inandığımız tasarıları, yasama çalışmalarını ve denetim
görevini birlikte yapmaktayız. Dolayısıyla, elbette, değerli muhalefetimiz,
iktidarı birçok noktada tenkit edecektir, tenkit etme hakkıdır. Bir anlamda, bu
tenkiti, biz, denetim de kabul edebiliriz. Dolayısıyla, biz, bunlardan istifade
eder, üzerimize düşen dersleri alır ve gereğini de yapmaya çalışırız; ama,
burada, bir şeyin, hiçbir zaman dengesini ve endazesini bozmadan götürmek
mecburiyetindeyiz. Yani, ben, tecrübeli, değerli büyüğümüzün, Grup
Başkanvekilimizin "iktidar, kaderiyle baş başa kalır; muhalefet, kaderiyle
baş başa kalır" gibi bir sözünü, bu atmosfer içerisinde söylenmiş bir sözü
olarak kabul ediyorum. Elbette, yine burada olacaklar, olmaya mecburlar; çünkü,
millet bu görevi verdi; yine denetleyecekler, yine tenkit edecekler, yine
bizimle ilgili yapılması gerekli olan tenkitleri yapacaklar; bunlara da
saygılıyız.
Elbette, bir sayın bakanın da, bu kadar
konuşmadan sonra, kamuoyu önüne çıkıp, biraz şahsını ilgilendiren, biraz da
dozajı artmış şekliyle değerlendirme yapıp hükümeti tenkit eden
arkadaşlarımıza, birkaç cümle sözünü çok görmemek lazım. Nasıl ki, biz, sizin
bu tenkitlerinizi size ait bir hak görüyorsak; Hükümetimizin ve Sayın
Bakanımızın, hem şahsı hem partisi hem de hükümetiyle ilgili olarak bir şeyler
söylemesini de, onun için bir hak olarak görmekte fayda var.
Değerli arkadaşlar, aziz milletimiz bizi
dinliyor ve ben de samimî kanaat olarak şunu ifade etmek isterim ki, iktidar ve
muhalefet, uyum içerisinde çalışıyoruz; yani, yapılan tenkitlerin de çok
abartılmamasından yanayım. İster iktidar ister muhalefet ister CHP'li ister AK
Partili olalım, biraz daha anlayışlı, sabırlı, belki ölçülü olmak gibi bir
zaruretle karşı karşıya kalabiliriz; ama, hepimizin, her bir milletvekilinin ve
siyasî partimizin aslî amacı, milletimizin hayrına adım atmak, onun için bir
şeyler yapmaktır. Şu anda görüşülen tasarının, elbette, tenkit edilen yönü
vardır, olabilir, her şeyi dört dörtlük yapmak gibi bir imkâna da sahip
olmayabiliriz; ama, niyetimiz halistir ve bu yapılan düzenlemeyle, Hükümetimiz,
birçok kesimin -gecekondularda yaşayan fakir fukaranın, turizmcimizden gemi
sanayiindeki bütün çalışanlarımıza varıncaya kadar ciddî problemleri var-
problemlerine çözüm getirmek istiyor.
Kanaatim odur ki, belki, muhalefetteki
milletvekili arkadaşlarımıza birebir sual olarak sorsak, anket yapsak, bu tasarının
yüzde 80, yüzde 90 oranında, her bir maddesiyle ilgili müspet şeyler de
söyleyebilir; ama, yüzde 20, yüzde 30 oranında da "şöyle olsa daha iyi
olabilir" gibi önerileri de gelebilir. Onun için, ben, yapılanların,
Parlamento adına doğru olduğuna inanıyorum. İktidar ve muhalefet, bu
çalışmalarında doğru yolda yürümektedir. Bunu, çok fazla, birbirimizi
incitecek, aramızdaki mesafeyi açacak gibi bir noktaya taşınacak bir olay
olarak görmek mümkün değil.
Sayın Bakanımızın da, Değerli Grup
Başkanvekilimizin de, bir müddet sonra, bu tutanakları alsak, onlarınkini biz,
bizim yaptığımız konuşmaları arkadaşlarımız okusalar, makul bir ortamda
diyecekler ki, gerçekten, burada, kırmaya, kırılmaya, incinmeye değer hiçbir
söz yok; bu da böyledir.
Dolayısıyla, ben, sözlerimi tamamlarken
sadece şunu söyleyerek ayrılmak istiyorum: Evet; yapılan çalışmalar verimli
geçmektedir. Biz, muhalefetten istifade ediyoruz; iktidar olarak da,
milletimizin hayrına müspet çalışmalar yapmak; milletimizin problemlerini
çözmek için, gece demeden, gündüz demeden, tatil demeden, her zaman hayırlı
adımlar atmak için çabalıyoruz.
Yaptığımız şeyler doğrudur; Türkiye'nin
önü açıktır, geleceğimiz de aydınlıktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 3 Temmuz 2003
Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.54