TBMM 2 26 2003-10-06T09:45:00Z 2003-10-06T09:45:00Z 44 25348 144488 TBMM 1204 288 177441 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 19       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

99 uncu Birleşim

26 . 6 . 2003 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Isparta İli ile bazı ilçe ve köylerinde meydana gelen sel felaketinin neden olduğu hasara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in, Nusret Mayın Gemisinin müze haline getirilmesi için yapılan çalışmalar ile Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Güldal Akşit'in cevabı

3.- Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Munzur Vadisi üzerinde yapılması planlanan Konaktepe I ve II hidroelektrik santrallarının doğa, kültür ve ekolojik dengeye yapabileceği olumsuz etkilere, elektrik üretimi için bölgede oluşturulabilecek alternatif çarelere ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütünün Kuruluşuyla İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/363) geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/321)

2.- Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün'ün, KİT Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/75)

3.- Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/322)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan ve 33 milletvekilinin, Mersin İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/114)

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 25 milletvekilinin, Tekel'in özelleştirilmesinin sigara sektöründe ortaya çıkaracağı sorunların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/115)

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)

3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/605) (S. Sayısı : 179)

4.- Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu (1/549) (S. Sayısı : 182)

5.- Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Sigortasının Ticarî Olarak Temin Edilemeyen Kısmının Devlet Garantisi ile Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/585)  (S. Sayısı :153)

6.- Eski Yugoslavya'da İşlenen Bazı Suçların Kovuşturulması Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri ve Adalet Komisyonları raporları (1/396) (S. Sayısı : 122)

7.- 11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporu (1/607) (S. Sayısı : 184)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve  Dışişleri Komisyonları raporları (1/448) (S. Sayısı : 103)

V.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Hacıbektaş Müzesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/522)

2.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in, teşvikler konusunda hazırlanan kanun taslağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/529)

3.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,

Demirbank'ın TMSF'na devrine ve ekonomik krizdeki para politikasına,

BDDK'nın bazı bankalarla ilgili kararlarına,

İş Doğan Holding'in bankalara olan kredi borçlarına,

İş Bankası ve Doğan Holding'in bankalardan kullandığı kredilere,

TMSF'na devredilen Etibank AŞ'ye ve Sabah Grubuna,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/573, 574, 575, 578, 579)

4.- Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu'nun, bir şahsın Emlak Bankasındaki miras hesabına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/598)

5.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ-Hayrabolu'daki tarihi köprüye ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/639)

6.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, bir kan bağışı kampanyasının sonuçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/643)

7.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki kültür merkezi projelerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/684)

8.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, belediyelerdeki imarla ilgili teknik personele ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/697)

9.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, muhtarlar ve köy ihtiyar heyeti üyelerinin özlük haklarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/699)

10.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, akaryakıt fiyatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/708)

11.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, Kürkçüler Köyündeki doğalgaz tesislerine araç giriş-çıkışlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/713)

12.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Eti Alüminyum Tesislerinin Özelleştirme İdaresine devredilip devredilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/715)

13.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, bir gazetede çıkan atamalarla ilgili habere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/728)

14.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Cihanbeyli-Yeniceoba'daki bazı besicilerin alacaklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/753)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, İller Bankasının kuruluşunun 58 inci yıldönümüne,

Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan, Uyuşturucuyla Mücadele Günü münasebetiyle uyuşturucu tehlikesine ve alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Posof-Türközü gümrük kapısının sınır ticaretine kapatılmasının bölge ekonomisinde yaratacağı olumsuz etkilere ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım cevap verdi.

Avrupa-Akdeniz Forumu çerçevesinde oluşturulan çalışma grubu toplantılarına, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) 91 inci Genel Kuruluna katılmak üzere İsviçre'ye yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi,

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Temmuz 2003 tarihinde tatile girmemesine ve çalışmalara devam edilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

Gündemin, "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Ticaret Gemilerinde Çalışan Kaptanlar ve Gemi Zabitlerinin Meslekî Yeterliliklerinin Asgarî İcaplarına İlişkin 53 Sayılı (1/496) (S. Sayısı: 163),

2  nci sırasında bulunan, Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin 92 Sayılı (1/499) (S. Sayısı: 166),

3 üncü sırasında bulunan, Gemiadamlarının Sağlık Muayenesine İlişkin 73 Sayılı (1/500) (S. Sayısı : 167),

Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının, görüşmelerini müteakiben yapılan açıkoylamalardan sonra, kabul edilip kanunlaştıkları,

4 üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine bir süre devam olunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146) 55 inci maddesine kadar kabul edildiği, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, istemi üzerine 55 ve 56 ncı maddelerinin bir defaya mahsus olmak üzere Komisyona geri verildiği,

Açıklandı.

5 inci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı: 152) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddelerine geçilmesi sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

26 Haziran 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.56'da son verildi.                                                            Yılmaz Ateş

                                                       

Başkanvekili

 

 

 

 

Mehmet Danış

 

Suat Kılıç

 

Çanakkale

 

Samsun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                                 No. : 139

II. - GELEN KÂĞITLAR

26.6.2003 PERŞEMBE

Tasarı

1.- Yargıtay Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/627) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.2003)

Teklifler

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; 1479 Sayılı  BAĞ-KUR Yasasının Ek-20. Maddesinin 1. Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/151) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.6.2003)

2.- İzmir Milletvekilleri Bülent Baratalı ve Türkan Miçooğulları'nın ; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/152) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.6.2003)

3.- Artvin Milletvekili Orhan Yıldız ve Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; 09.07.1945 Tarih ve 4785 Sayılı Kanuna Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/153) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Anayasa ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.6.2003)

4.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun; Orman Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/154) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.6.2003)

5.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; Türk Ceza Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/155) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.6.2003)  

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgütün Türkiye'deki Hukuksal durumu, Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/376) (S. Sayısı : 187) (Dağıtma tarihi : 26.6.2003) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/405) (S. Sayısı : 189) (Dağıtma tarihi : 26.6.2003) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S. Sayısı : 197) (Dağıtma tarihi : 26.6.2003) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait mevduatların Vakıfbank off-shore hesabına aktarılıp aktarılmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/872) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.2003)

2.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, İstanbul-Pendik-Ballıca Köyündeki bir Hazine arazisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/873) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.2003)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan ve 33 Milletvekilinin, Mersin İlinin ekonomik ve sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/114) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.2003)

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 25 Milletvekilinin, TEKEL'in özelleştirilmesinin sigara sektöründe ortaya çıkaracağı sorunların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/115) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.2003)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

26 Haziran 2003 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Isparta'da meydana gelen sel felaketiyle ilgili söz isteyen Isparta Milletvekili Sayın Mevlüt Coşkuner'e aittir.

Buyurun Sayın Coşkuner. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Isparta İli ile bazı ilçe ve köylerinde meydana gelen sel felaketinin neden olduğu hasara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisin kürsüsünü üzücü bir olay nedeniyle kullanıyorum. Oysa, günlüm isterdi ki, Isparta'nın halısını, gülünü, elmasını anlatayım; çünkü, gülü, bugün, ülkenin en güzel gülü olmasına rağmen, gül üreticisi sıkıntı içerisindedir. Bunun ötesinde, elması da, bölgenin en iyi elması olmasına rağmen, üreticisi ne teşvik kredisi alır ne de pazar bulur. Bugün, bana, Isparta'da yaşadığımız sel felaketini anlatmak düştü; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli dostlarım, 17-20 Haziran tarihleri arasında Isparta'nın üç yerinde sel felaketi yaşadık. Bu sel felaketlerini, Konya Yolu üzerinde Gelendost'un Madenli Köyünde, yine Konya Yolu üzerinde Isparta'ya 100 kilometre uzaklıkta olan Bahtiyar Köyünde ve Isparta'nın merkezinde Gülistan Mahallesinde yaşadık.

Bunun ötesinde, aynı günlerde Gümüşgün'de ve Şarkikaraağaç'ın Aslandoğmuş Köyünde, yıldırım çarpması sonucunda 2 vatandaşımızı kaybettik. Elbette ki, Bahtiyar Köyündeki sel felaketinin boyutları farklı olduğu için, onu anlatmaya çıktım; ama, burada, sel felaketi nedeniyle Bahtiyar Köyünde kaybettiğimiz 2 vatandaşımıza ve yıldırım çarpması sonucu kaybettiğimiz 2 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, kalanlara sabır diliyorum ve köylülerimize de, gerçekten, o kötü günde gösterdikleri yardımdan dolayı teşekkür ediyorum.

Değerli dostlarım, Madenli Köyü konusunu şöyle kapatmak istiyorum: Madenli Köyündeki afette, 15-20 ev sel altında kalmıştır; ama, can kaybımız yoktur. Gördüğüm kadarıyla, her yer sivrisinekle dolmuş; oraya, sıtma ve benzeri hastalıkların gelmesi endişesini yaşamaktayız; bunu, buradan Isparta'daki yetkililere hatırlatmak isterim.

Bahtiyar Köyündeki bu elim olay, gerçekten, bize ve halkımıza üzüntülü günler yaşattı. Burada 2 vatandaşımızı kaybettik; keşke, onları kaybetmeseydik. Onları geri getirmek mümkün değil; ama, öbür taraftan ben, şunu çok rahatlıkla söylüyorum: Bahtiyar Köyünde yaşanan sel afeti dolayısıyla devleti orada gördüm. O nedenle, ben, Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mumcu'ya, Sayın Valiye, Devlet Su İşleri Müdürüne ve müdür yardımcılarına, Karayollarına, belediye başkanlarımıza ve daire amirlerimize, muhtarlarımıza, buradan, sizlerin adına da teşekkür ediyorum; gerçekten, özlediğimiz tabloyu orada gördük. Bütün kurum ve kuruluşlar, araçlar gereçler, o yarayı sarmak için herkes seferber oldu. Dilerim ki, orada kaybettiğimiz vatandaşlarımızın kalanlarının yaralarının sa-rılması ve onun da ötesinde, o köyümüzün mağduriyetinin giderilmesi için, aynı duyarlılığı gösteririz diyorum.

Değerli dostlarım, Isparta Yalvaç Bahtiyar Köyünde, 17.6.2003 günü saat 15.16 sularında "Yukarı Havza" diye adlandırılan yerde yağan mevziî sağanak şeklindeki yağmurun, Yukarı Havzanın eğiminin yüksek, toprak yapısının erozyona müsait ve bitki örtüsü bakımından zayıf olması nedeniyle, ani akışa geçmesi sonucu, taşkın meydana gelmiştir. Gelen sel ve heyelan sonucu, Ayşe İnci ile Ahmet Akkuş adlı 2 yurttaşımızı kaybetmişizdir. Konuşmamın başında da söylediğim gibi, kendilerine Allah'tan rahmet, kalanlara sabır diliyorum.

Köyümüz, yerleşim alanı olarak Cevizler ve Karanlık Dereleri yatakları arasında olup, engebeli bir arazi yapısına sahiptir; iskân alanı ise, adı geçen iki derenin arasındadır; yani, köy her zaman tehlike altındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Coşkuner, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) - Devlet Su İşleri 18. Bölge Müdürlüğünce, köyün, Sorgun ve Cevizler Dereleri taşkınlarından korunması için 1996 yılında etüt edilmiş ve hazırlanan rapor onaylanmıştır. Raporda, derelerin yukarı havzasında 40 adet ıslah sekisi, 6 adet bent ve 1,5 kilometre uzunluğunda yeni yol yapılmasına karar verilmiştir. Daha sonra, 2002 yılında 1 adet bent, 2 adet ıslah sekisi yapılmıştır; 2003 yılında ödenek yetersizliği nedeniyle ihale edilememiştir. Dere ıslahının tamamen yapılamamış olması nedeniyle, taşkınlar sırasında gelebilecek suyun enerjisi kırılamamıştır. Bunu da çok açık ve net gördük. Yukarıdan gelen taşlar ve yıllanmış ağaçlar öyle bir baskı yapmıştır ki, buradaki bendi patlatıp, 11 tane evimizin yıkılmasına, 2 vatandaşımızın ölmesine, bunun ötesinde de köyümüzde bir sürü büyükbaş hayvanın telefine neden olmuştur.

Değerli dostlarım, devleti gördüm orada dedim, mutluluğumu bildirdim. Vaktimiz dar olduğu için, ben, konunun tümünü anlatma şansını bulamayacağımdan, hepinizin bilmesi gereken Bahtiyar Köyünün isteklerini Yüce Meclise iletiyorum. Elimde de teknik rapor vardır; bu rapor Sayın Bakana ve diğer milletvekillerimize ulaşmıştır, ben de, raporu Sayın Genel Başkanıma ileteceğim.

Yalvaç İlçesi Bahtiyar Köyünün acil sorunları: Köyümüzün acilen afet bölgesi ilan edilmesi, köyümüzde hasar gören ailelere acil yardım yapılması için elimizden gelenin yapılması, köyümüzde dere kenarındaki ve sele maruz kalan evlerin başka yerlerde iskân edilmesi, köyümüz ilköğretim okulunun yerinin değiştirilerek, başka bir alana nakledilerek inşa edilmesi, köyümüzdeki trafonun yetersiz olduğundan, güçlendirilmesi, tarımsal alanda yararlanmak amacıyla yeni elektrik hattı çekilmesi, dere yataklarının yeniden ıslah edilmesi, bozulan kanalizasyon şebekesinin onarılması, olmayan mahallelere ek yapılması, bozulan içmesuyu şebekesinin onarılması, Yalvaç-Bahtiyar yolunun asfaltlanması ve sağlıkevine ebe, hemşire gönderilmesi dilekleri vardır.

Yüce Meclisimizin buna dikkatini çekmek istiyorum ve beni dinlediğiniz için, tekrar, Yüce Meclisi bu duygu ve düşüncelerle saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Coşkuner.

Biz de, sel felaketinde zarara uğrayan vatandaşlarımıza ve bütün Ispartalılara geçmiş olsun dileklerimizi ve başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Meclisimize sunduğunuz isteklere de, Meclisimiz adına hükümetin gerekli duyarlılığı göstereceğine inanıyorum.

Gündemdışı ikinci söz, Nusret Mayın Gemisi ve tarihe karşı olan sorumluluğumuz konusunda söz isteyen, Niğde Milletvekili Sayın Mahmut Uğur Çetin'e aittir.

Buyurun Sayın Çetin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in, Nusret Mayın Gemisinin müze haline getirilmesi için yapılan çalışmalar ile Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Güldal Akşit'in cevabı

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Niğde)- Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; Nusret Mayın Gemisi ve tarihe karşı sorumluluğumuz hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, aslında, gündeme getirmekle, artık, pek fazla bir şey ifade etmeyeceğini, şu an itibariyle belki çok şeyi değiştirmeyeceğini bildiğim, ancak, hiç olmazsa, burada yapacağımız kısa süreli de olsa özeleştiri ve kendi kendimizi sorgulama ve yargılamanın -belki, gelecekte, millet olarak yapılabilecek bu türlü hata, yanlış, ihmalkârlık ve vefasızlık eğilimlerini engelleme ve önüne geçilmesi açısından- önemli olduğunu konuşmamın başında belirtmek istiyorum. Daha kısa bir süre öncesine kadar Mersin Limanında paslar içerisinde terk edilmiş gerçek bir vefasızlık örneği, Türk Milletinin kurtuluşuna imzasını atan, Çanakkale'yi geçilmez yapan Nusret Mayın Gemisinden bahsetmek istiyorum.

Bir dünya devi olma yolunda andiçmiş, modern, çağdaş, laik ve güçlü Türkiye'nin temellerini Boğaz'ın derinliklerine bırakmış olduğu mayınlarla atmış, gerçekten, şu anki büyük, laik ve güçlü Türkiye'nin oluşumunda tarihî bir rol oynamış; ancak, ona karşı düşmanın bile yapamadığını vefasızlığın yaptığını belirterek sözlerime devam etmek istiyorum.

Çanakkale Boğazına ayırdığımız küçük, savaş ve yardımcı gemilerimizden biri Nusret Mayın Gemisi idi. Bu ufak tekne, savaşmak için değil engel kurmak için yapılmıştı. Denize mayın, yani torpil dökerdi. İskelelerden aldığı mayınları halı işlermiş gibi denizin belirli yerlerine dizerdi. Gemide bir avuç insan vardı. Birbirlerine bağlılıkları ve tutkunlukları o kadar candan idi ki, et ile kemik gibiydiler. Hepsi tek bir bedendi sanki. Bu bedenin başı, Yüzbaşı Hakkı idi.

Bu kahraman gemi, yaz kış demeden aylarca çalıştı, birçok mayın dizisi kurdu, kaç tanesinin de düşmanca ayıklandığını ve toplanıp götürüldüğünü gördü. Çok emekleri boşa gitmiş oldu. Yılmadı, uyguladığı her oyunu bozulmuş bir pehlivan gibi Yaradana sığınıp bir oyun daha etti; Nusret Mayın Gemisi, 8 Mart gecesiyle 9 Martın ilk saatlerinde karanlıkları deldi, denizin dalgalarını yardı, düşman mayın arama gemileri arasından görünmeden ve korkmadan sızdı. Bu, bir serüvendi. Taşıdığı 26 mayını gizlice karanlık limana yerleştirdi. Yaptığı işin düşmana ne kadar pahalıya oturacağını oranlamadan, hesaplamadan, dönüp gitti. Ertesi günler, düşman, mayın arama çabasını sürdürdü; karanlık limanı daha önceden taramış ve bulduğu mayınları ayıklamıştı; artık, buralardan korkusu yoktu; bu yüzden, karanlık limanı üstünkörü geçti. Bu 26 mayının, pusuya sinmiş birer cüce dev gibi, günlerce, yani on gün beklediğinden haberleri yoktu; ama, düşmana verdireceği kayıplarla 18 Mart Deniz Zaferinin başlıca etmeni oldu ve Nusret Mayın Gemisi, boyundan posundan çok büyük işler görmüş olacaktı. Bugün, bir mayın arama gemimiz, bu başarıyı dillerde dolaştırmak için, Yüzbaşı Hakkı'nın adını taşıyor.

Düşmanlarımızın mağlubiyetiyle neticelenen, Türkün kahramanlık ve fedakârlığını bir daha cihana ispat eden bu tarihî olaya burada değinmemiz, mayınlarımızın oynadığı büyük rol dolayısıyladır. Bu mayınlar, Nusret Mayın Gemisinin, 8 Mart 1915 sabahı puslu ve yağışlı bir havada düşman kontrolü altındaki Erenköy Koyuna döktüğü hatta aittir. Düşman donanmasına bu ağır sürprizi hazırlayan 360 tonluk küçük, mütevazı bir tekne olan Nusret'in komutanı Yüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey, yardımcısı Üsteğmen Salim Beydi. Müttefik filonun 3 zırhlı kaybetmesi ve 1 muharebe kruvazörünün ağır hasara uğraması, bu mayınların eseridir. Nihayet, Çanakkale seferinin teşvikçisi ve koruyucusu olan Churchill de şöyle diyor: "1915 yılında, bütün Avrupa'da milyonlarca insanın hayatı ortaya konmuş, büyük taarruzlar yapılmakta, 4 000 - 5 000 harp gemisi denizlerde dolaşmaktaydı; fakat, bunlardan hiçbiri, Nusret'in döktüğü mayınlar kadar, harbin devamına ve düşmanın istikbaline müessir olacak bir başarı gösterememiştir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun; konuşmanızı tamamlayın.

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Nusret Mayın Gemisi, bir destanın fitilini ateşlemiş kahramanlığın simgesidir. Peki, şimdi, bir milletin uyanışına öncülük eden, Çanakkale'yi geçilmez yapan bu gemi nerede, nasıl bir haldeydi? O, bu millet için üzerine düşeni yaptı, ya biz; maalesef, hayır. Çanakkale'yi geçilmez kılan Nusret Mayın Gemisi, yıllardır, Mersin'de, terk edilmişliği yaşıyordu. Cumhuriyetin temelleri belki onun sayesinde atıldı; ama, cumhuriyetin çocukları, bugünlerini borçlu oldukları Nusret'i sahipsiz bıraktı; unutuldu, çürümeye terk edildi. Oysa, cumhuriyetin ilk yıllarında, 1926'da, Gölcük Tersanesinde baştan aşağıya tamir edilmişti.

Kurtuluşun yadigârına ilk ayıp 1939 yılında yapıldı ve savaşçı bir kahramanın, kendisi gibi, adı da değiştirildi. Nusret, artık, bir mayın gemisi değil, dalgıç gemisiydi. Yapılan hata, ancak dört yıl sonra fark edildi. 1943 yılında, kahramanlık sembolü gemiye, eski adı Nusret verildi, itibarı iade edildi, müze haline getirildi; ama, tarihten gelen savaşçı, onbeş yıl hak ettiği yerlerde durabildi.

1958 yılı Nusret'e ihanetin başlangıcı oldu; çünkü, şanlı geçmişimizin en yakın tanığı, üç beş kuruşa bir işadamına satıldı. Daha da acısı, koskoca Nusret, artık, bir kum kosteri olmuştu; eski halinden eser kalmamıştı. Bir milletin bağımsızlığını borçlu olduğu cengaveri böyle ödüllendirilmişti. Nusret, yıllarca kum taşıdı, ta ki, motorları susup, iş göremez hale gelene kadar.

BAŞKAN - Sözlerinizi toparlar mısınız.

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

2002 yılının sonuna kadar Mersin Limanında tanınmayacak halde çürümeye terk edilmiş, dengesini kaybetmemesi için bir gemiyle sıkıştırılmış, artık, pas tutmuş, yüzeyinde geminin adı bile okunmuyordu. Koca Nusret Mayın Gemisi, adsız sansız, harap, sahipsiz kalmış, tarih yazan bir kahraman, tarih kitaplarındaki anılarda kalmıştı.

Gerçekten, sevinecek bir duyum aldım. Bunca vefasızlığa ve bunca vurdumduymazlığa rağmen, yine, Nusret'in temellerinin atılmasında rolü olan cumhuriyetin bir değerli evladı, Tarsus Belediye Başkanı, bu vurdumduymazlığa yüreğini koymuş, tarihî gemiyi satın alıp, aslına uygun bir tadilattan sonra, müze haline dönüştürmek için şu an büyük gayret içerisinde. Gayretlerinden dolayı kendisini gerçekten kutluyorum; ancak, yetkililere sesleniyorum; Mersin Müzesinde bulunan birkaç orijinal Nusret parçası ve İstanbul Deniz Müzesinde bulunan ışıldak, musrap yazıları, flama, dümen, telgraf ve pusula gibi orijinal Nusret parçalarının da monte edilip, Nusret'in tekrar, ait olduğu yere, Çanakkale'ye götürülmesi gerekir diye düşünüyorum; fakat, burada unutulmaması gereken bir noktaya da dikkatlerinizi çekiyorum: Bu vefasızlığa karşı yüreğini ortaya koyarak, tarihimize ve geçmişimize olan yükümlülüğümüzü Yüce Türk Milleti adına yerine getirmenin onur ve gururunu taşıyan Tarsusumuza ve değerli Belediye Başkanımıza şükranlarımı sunuyorum. Burada önemli olan, Tarsusumuza da kalsa, ait olduğu yere, Çanakkale'ye de götürülse, hiç olmazsa bundan sonra, hem geçmişimize hem tarihimize hem kültürümüze yapılabilecek vefasızlıklarda bir ibret vesilesi olarak Nusret'e bakar, kendimize çekidüzen veririz diyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sözlerimi tamamlamadan önce, bugünün, Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü olması vesilesiyle, bu konuya da kısaca değinmek istiyorum. Sağlıklı toplumun ilk şartı, sağlıklı nesiller yetiştirmektir. Oysa, ülkemizde uyuşturucu kullanımının artış gösterdiği ve kullanmaya başlama yaşının düştüğü, basın ve yayın organlarına yansıyan haberlerde yer almaktadır. Özellikle büyük şehirlerimizde tiner, bali ve bunun gibi maddeleri koklayan ve toplumsal bir sorun oluşturmaya başlayan sokak çocuklarıyla ilgili haberleri, içimiz burkularak seyrediyoruz. Diğer taraftan, uyuşturucu madde satıcılarının, özellikle geleceğimizin teminatı olan okul çağındaki gençlerimizi de hedef aldığı ve bu kişilerin okullarımıza kadar girdiği haberlerini, yine, irkilerek basın organlarından okuyoruz.

Bilindiği gibi, uyuşturucu kullanımı, sadece kullanan kişiyi değil, sosyal sorunlar yaratması nedeniyle toplumun tüm üyelerini etkilemekte; böylece, toplum sağlığını tehdit ederek, ciddî bir sorun ortaya çıkarmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Çetin...

İkinci 5 dakikanız da bitti; lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım. Teşekkür ediyorum.

Bu sebeple, madde kullanımı sorununun ele alınarak, takip edilmesi çok önemlidir. Bu nedenle, aileden sorumlu Devlet Bakanımızdan, başta gençlerimiz olmak üzere, toplumun tüm üyelerini uyuşturucu kullanımının zararlarından korumak için neler yapıldığını, gençlerimiz ve ailelerine yönelik ne tür çalışmalar yapıldığını, ülkemizin uyuşturucu kullanımıyla ilgili mücadeleyi esas alan bir ulusal politikasının olup olmadığını öğrenmek istiyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, gündemdışı konuşmaya yanıt veriyorsunuz efendim.

Buyurun.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Madde kullanımı ve bağımlılığı, ortaya çıkardığı sonuçlar nedeniyle, sadece kullanan kişiyi etkilemekle kalmayıp, başta yakın çevresi olmak üzere, toplumun tüm kesimlerine yansıyarak, önemli bir sağlık sorunu haline gelmektedir. Nitekim, Dünya Sağlık Örgütü, madde kullanımı ve bağımlılığının dünya çapında bir tehlike olduğunu vurgulamakta ve önlemler almaya yönelik gelişmeleri desteklemektedir.

Dünyada uyuşturucu kullanma alışkanlığında artış olması ve bunun, insanlık için büyük bir tehdit oluşturduğu gerçeğinden hareket eden Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1987 yılında aldığı bir kararla, uyuşturucusuz, temiz bir toplum hedefine ulaşma ve uluslararası alanda eylem ve işbirliğini güçlendirme konusundaki kararlılığını vurgulamak amacıyla, 26 Haziran gününü, Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü olarak belirlemiştir. Tüm ülkelerde, 26 Haziran gününde çeşitli etkinlikler yapılmaktadır.

Bu etkinlikler Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen temalar çerçevesinde yapılmakta olup, bugüne kadar belirlenen temalar şöyledir: 1998 yılının teması uyuşturucu istismarı ve gençler, 1999 yılının teması uyuşturucu karşıtı müzik, 2000 yılının teması gerçeklerle yüzleşme, inkâr, rüşvet ve şiddet, 2001 yılının teması uyuşturucuya karşı spor, 2002 yılının teması madde kullanımı ve AIDS, bu yılın teması ise uyuşturucu hakkında konuşalım olarak belirlenmiştir.

Bilindiği gibi, Anayasamızın 58 inci maddesinde devletin, gençleri alkol düşkünlüğünden ve uyuşturucu maddelerden korumak için gerekli tedbirleri alacağı ifadesi yer almaktadır. Madde kullanımı ve bağımlılığı sorunu, gerek ülkemizin jeopolitik konumu gerekse nüfusunun büyük çoğunluğunun gençlerden oluşması nedeniyle, üzerinde önemle durulması gereken konulardan birisidir. Bağımlılık yapan maddelerin satıcılarının özellikle gençlerimizi hedef aldığı, güvenlik güçleri kaynaklarından anlaşılmaktadır. Güvenlik güçlerimiz tarafından, uyuşturucu tacirleriyle mücadele çalışmalarına paralel olarak, madde kullanımının tehlikeleri konusunda kamuoyunun bilgilendirilip bilinçlendirilmesi çalışmaları; yani, koruyucu ve önleyici çalışmalar da yürütülmektedir.

Madde kullanımı ve bağımlılığı faaliyetlerini yürütmek, maddelerin kötü kullanımını önlemek, alınacak tedbirleri tespit etmek ve kurumlar arasındaki çalışmaları koordine etmek amacıyla, Millî Güvenlik Kurulunun 26 Nisan 1996 tarihli ve 393 sayılı tavsiye kararıyla, Uyuşturucu Kullanımıyla Mücadele, Takip ve Yönlendirme Üst ve Alt Kurulları oluşturulmuştur. 1997/9700 sayılı Bakanlar Kurulu kararında ise, Millî Güvenlik Kurulunun 393 sayılı tavsiye kararı kabul edilerek, kurullarda görev alacak bakanlıklar belirlenmiştir.

Anılan kararlara göre, üstkurulun başkanlığı tarafımdan, altkurulun başkanlığı ise Bakanlığıma bağlı Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, ayrıca, her iki kurulun sekreterya işlerini de yürütmektedir. Kurulların aslî görevi, madde kullanımıyla ilgili ulusal politika ve stratejileri tespit etmek, ilgili kurumlar arasında eşgüdümü sağlamak ve konuyla ilgili araştırmalar yaptırmaktır.

Uyuşturucu Kullanımıyla Mücadele, Takip ve Yönlendirme Üst ve Altkurulları, konuyla ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinden oluşmaktadır. Bakanlıkların müsteşar, kuruluşların genel müdür ve başkan düzeyinde temsil edildiği üstkurul, bugüne kadar 7 kez, kamu kurum ve kuruluşlarının daha çok uzman düzeyinde temsil edildiği altkurul ise, 65 kez toplanmıştır. Ayrıca, kurullara bilimsel açıdan destek hizmet vermek üzere, üniversitelerin ilgili bölümlerinde görev yapan, bağımlılık konusunda uzman öğretim üyeleri de, bir bilimsel danışma komitesi oluşturmuşlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde kullanımı ve bağımlılığı sorunuyla baş edebilmenin en önemli yollarından birisi, konuyla ilgili bilimsel yöntemlerle elde edilmiş kapsamlı ve güvenli verilerin olmasıdır.

Bakanlığıma bağlı Aile Araştırma Kurumu Başkanlığınca 2002 yılında yaptırılan, Türkiye'de madde kullanım profili araştırmasının verilerinden kısaca bahsetmek istiyorum. 72 il, 74 ilçe ve 54 köyde, toplam 7 680 kişiyle gerçekleştirilen çalışmanın verilerine göre, araştırmaya katılanların halihazırda yüzde 32'si sigara, yüzde 10'u alkol, yüzde 3,5'i hekim kontrolü dışında ilaç, yüzde 2'si hekimin önerdiği süre ve dozdan daha uzun süre ilaç ve yüzde 0,3'ü de madde kullanmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, alkole ilk başlama yaşı 17'dir.

Araştırmanın verilerine göre ise, her 5 kadından 1'i sigara içmektedir ve yine kadınlar arasında alkol tüketimi artma eğilimi göstermektedir. Bu sonuçlar, üreme çağındaki kadınlarda sigara içiciliğinin, hamilelik ve doğum riski açısından ciddî bir kadın sağlığı sorunu oluşturduğunu ortaya koymaktadır.

Araştırma bulgularına göre, sigara, alkol ve madde kullanmaya başlamada en önemli etken, arkadaş etkisi, merak ve özenmedir.

Değerli milletvekilleri, madde kullanımıyla mücadele edebilmek için, üretim aşamasından başlayarak, pazar aşaması ve kullanıcı bireye ulaştığı son nokta da dahil, tüm evrelerde denetleyici, caydırıcı politikalar benimsenmelidir. Bu nedenle, gerek talebin yok edilmesi gerekse hiç talebin oluşmaması için koruyucu ve önleyici çalışmalar yapılmalıdır. Önleme politikalarında ve uygulamalarda, başta gençler ve çocuklar olmak üzere, ailelerin, gençlere hizmet veren meslek elemanları ve toplumun tüm üyelerinin madde kullanımının zararları konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Madde kullanımıyla mücadelede, aileler, eğitim kurumları, medya kuruluşları, işverenler, gençlik örgütleri, güvenlik güçleri ve toplumun tüm taraflarına önemli görevler düşmektedir. Bu doğrultuda, Türk Milletinin tüm fertlerini, ailesini, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına saygılı, beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımından dengeli, sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişilik ve karaktere sahip kılmak, toplumun her ferdinin amacı olmalıdır.

Aileler, uyuşturucunun hedefi durumundaki gençlerimizle sağlıklı bir iletişim sağlamalı ve onlara karşı daha duyarlı olmalıdırlar. Basın ve yayın kuruluşlarını, konuya duyarlılık göstererek, toplumsal bir boyutu bulunan madde bağımlılığı ve kullanımıyla ilgili sorunun çözümünde anahtar rol oynamaya davet ediyorum. Gençlerin merakını uyandırabilecek özendirici yayınlar yerine caydırıcı ve bilgilendirici yayınlar yapılmalıdır. Üniversiteler, sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları ve özel sektör, mücadele faaliyetini yürüten kamu kurum ve kuruluşlarına destek vererek sorumluluğu paylaşmalıdır.

26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü nedeniyle, özellikle risk grubunda bulunan gençlerimizin geleceklerini teminat altına almak üzere, toplumun tüm kesimlerini işbirliği ve güç birliğine davet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Akşit.

Gündemdışı üçüncü söz, Tunceli Munzur Konaktepe Barajıyla ilgili söz isteyen Tunceli Milletvekili Sayın Hasan Güyüldar'a aittir.

Buyurun Sayın Güyüldar. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Munzur Vadisi üzerinde yapılması planlanan Konaktepe I ve II hidroelektrik santrallarının doğa, kültür ve ekolojik dengeye yapabileceği olumsuz etkilere, elektrik üretimi için bölgede oluşturulabilecek alternatif çarelere ilişkin gündemdışı konuşması

HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tunceli Munzur Vadisinde planlanan Konaktepe I ve II hidroelektrik santralı konusunda gündemdışı söz almış bulunmaktayım; konuşmama başlamadan evvel, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Bir ülkenin kalkınmasında en önemli etken enerjidir. Ülkemizdeki zengin su kaynaklarının enerji üretimine dönüştürülmesine her iktidarın programında yer vermesi, ulusal bir görevdir.

Tunceli'de Uzunçayır Barajı ve Ovacık Mercan Vadisindeki hidroelektrik santralı yapımı devam etmekte olup, bu baraj ve santralın yapılması Tunceli insanını sevindirmiş ve bu projelerin bir an evvel tamamlanması için de, her Tuncelili, üzerine düşen görevi seve seve yapmıştır. Ülkemizin tabiat güzelliklerine, doğal ve zengin doğa varlıklarına sıkı sıkı sahiplenilerek üretime dönük daha nice barajların yapılması, her Tuncelili yurttaşın içten dileğidir, ülkesine olan bağlılığıdır, sevgisidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tunceli'de yapılan Uzunçayır Barajı ve Mercan Hidroelektrik Santralı dışında, Munzur Vadisi üzerinde yapılması planlanan diğer baraj ve santrallar, Tunceli halkını üzüntüye sevk etmiştir; çünkü, Türkiye'nin en çok yaban hayvanının yaşadığı, Türkiye'nin ve dünyanın resmî olarak açıkladığı en zengin 1 518 bitki çeşidinin yetiştiği, dünyada sadece endemik kırmızı pullu alabalık türünün yaşadığı bu vadinin, bilimsel ve estetik açısından istisnaî bir evrensel oluşumun oluşturduğu Munzur Vadisinin tahrip olmasından, yok olmasından dolayı, Tunceli halkıyla beraber, çevreciyi, turizmciyi, bilim adamını tedirgin etmiş ve üzüntüye sevk etmiştir.

Munzur Vadisi Ulusal Parkı 1971 yılında Türkiye'nin ilk millî parkı olarak ilan edilmiştir. 42 000 hektar olan bu park, Türkiye'nin en büyük ulusal parkı olup, dünyanın da ikinci büyük vadisidir.

Munzur Vadisi Ulusal Parkı, 1972 yılında UNESCO'nun 17 nci Genel Kurulu tarafından "estetik ve bilimsel açıdan istisnai, evrensel doğa" olarak kabul edilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şu anda etüt ve sondaj çalışmaları yapılan Munzur Vadisi üzerindeki Konaktepe hidroelektrik santrallarının yapılması halinde yılda 579 000 000 kilovat/saat enerji üretecek ve bu üretilen enerji, tüm Türkiye genelinde üretilen enerjinin yüzde 1'ini bile karşılamamaktadır.

Rantabl olmayan bu projenin uygulanması halinde Türkiye'nin en büyük ve en zengin Munzur ulusal vadisi yok olacaktır.

Bugün ülkemizde yılda 20 000 000 000 kilovat/saat enerji, nakil kaybı ve kaçak olarak, kayıtdışı kullanılmaktadır. Bu kayıp, yapılması planlanan 40 adet Konaktepe Projesi yapımına bedeldir.

Sayın milletvekilleri, düşünün, bugün ülkemizde 40 adet Konaktepe barajı kayıptır. Biz, bu kaçağı bulacağımız yerde, ekonomik sıkıntı içinde olduğumuz bu dönemde 2003 yılı birim fiyatlarıyla 2 katrilyonla başlayan yeni bir santral yapma çaresizliğine düşüyoruz. Bununla da kalmıyoruz; bu bölgenin canlanmasına, kalkınmasına etken olan iç ve dış turizmi de öldürmüş oluyoruz; ama, mutlaka bu bölgede enerji üretimi gerekiyorsa, en ekonomik enerji üretimi olan rüzgâr enerjisi üreterek, bu ihtiyaç giderilebilir. Bölgenin coğrafî konumu değerlendirildiğinde, rüzgâr enerjisi üretimine son derece elverişli olup, dolayısıyla, Munzur Vadisi gibi bu ulusal servet de kurtulmuş olur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tunceli İliyle ilgili sorunları, zaman zaman, bu kürsüde, Sayın Yerlikaya ile beraber dile getirmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güyüldar, konuşmanızı toparlar mısınız.

HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Ama, maalesef, hiç dikkate alınmadığı görülmektedir.

Cumhuriyet tarihinden bu yana, Tunceli'de tam teşekkülü bir sağlık ekibinin çalıştığını ne bilen var ne de duyan vardır. Su şanda bile, devlet hastanesinde bir uzman doktor dahi bulunamamaktadır.

Tunceli'de, kırk yıl, elli yıl evvel ne sorunlar yaşandıysa, bugün de, aynı sorunlar katlanarak devam etmektedir. Elli yıl evvel, yol sorunu, su sorunu, eğitim sorunu vardı, bugün de devam etmektedir. Elli yıl evvel insanlar daha huzurluydu, daha sorunsuzdu; hiç olmazsa, taştan, çamurdan bir damları vardı; o da, yıllar evvel yıkılmış, yakılmış, kurda çıyana terk edilmiş öyle bekliyor.

Şu anda bir çaba içinde olan Sayın Valimize ödeneklerle destek verilmeden, bu köye dönüşlere ve diğer sorunlara nasıl çözüm bulunur, bilinmez.

Üretimi olmayan, köye dönüşü olmayan, tarlası sürülmeyen, hayvancılığı tükenen, nüfusun yüzde 55'i göçe uğrayan, millî gelir pastasından binde 1 gibi çok düşük ve komik bir pay alıp, herkesin işsiz olduğu Tunceli'de, ilginçtir ki, fert başına düşen millî gelir, bugün, gelişmiş birçok ilimizden daha yüksek olarak gösterilmiş olup, 1 584 dolar olarak hesaplanmıştır. Böyle olunca, Kırşehir, Giresun, Amasya, Uşak, Malatya, Sıvas, Tokat, Ordu, Afyon, Erzurum ve daha birçok ilimize tanınacak vergi, sigorta ve diğer muafiyetlerden, Tunceli İlimiz yararlanamayacaktır.

BAŞKAN - Sayın Güyüldar, toparlar mısınız.

HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; milyarlarca yıl süren jeomorfolojik oluşumlar sonucunda oluşan Munzur Vadisindeki olağanüstü doğal ve kültürel ekolojik dengeyi bozmayalım, öldürmeyelim. Masmavi, süt beyaz temiz Munzur'un akışını değiştirmeyelim, dozerlerle ezmeyelim, dinamitlerle yok etmeyelim.

Bir toplum ki, Munzur ile kişilik bulmuştur. Bunu, festivallerle, Türkiye ve dünyanın her yerinden gelen insanlarla her yıl kutlayan ve ruhlarının derinliklerinde filizlenen bu fide kurutulmamalı, kanatılmamalıdır.

Yaz ve kış, uluslararası turizmin odak noktası olacağına inandığımız Munzur Vadisini, Türkiye'nin en büyük ulusal parkı olmakla övünç duyduğumuz bu hazinemizi köreltmeyelim. Millî Parklar ve Av Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğünce, 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu esasları gereğince, Munzur Vadisinde yapılması planlanan Konaktepe Projesinin yapımına izin verilmemiştir; ancak, buna rağmen, etüt ve proje çalışmaları devam etmektedir. İnanıyorum ki, ilgililerin, bu projeyi tekrar inceleyip, ülkemize olan katkısını, artılarını ve eksilerini hesaplayarak, buna göre karar vereceklerdir ve Munzur Vadisi Ulusal Parkını, insanlarımızın akciğerine şifa olan bu oksijeni esirgemeyecekleri dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güyüldar.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütünün Kuruluşuyla İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/363) geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/321)

                                                                        25.6.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 10/1/2003 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-535/256 sayılı yazımız.

İlgide kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan "Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütünün Kuruluşuyla İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı"nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre, geri gönderilmesini arz ederim.

                                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                                                         Başbakan

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarı hükümete geri verilmiştir.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

2.- Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün'ün, KİT Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/75)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Üyesi bulunduğum KİT Komisyonundan istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.

     Nihat Ergün

            Kocaeli

                 KİT Komisyonu Üyesi

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri vardır; birincisini okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan ve 33 milletvekilinin, Mersin İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/114)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Mersin, coğrafî konumu itibariyle, ülkemizin Akdeniz kıyı bandında yer almakla beraber, aynı zamanda, bir Ortadoğu ve dünya kenti olma özelliği de taşımaktadır.

Mersin ekonomisi, son yıllarda, ticaret, sanayi, tarım ve turizm gibi pek çok alanda önemli adımlar atmaktadır. Bu bağlamda, turunçgil yetiştiriciliği, turfanda sebze meyve üretimi ve bağcılıkla tarımsal bir yapı görünümü verse de petrol, cam, çimento, krom, soda, gübre, selüloz kâğıt, dokuma, gıda, makine imalat sanayii ile de bir sanayi kentidir. Doğu Akdeniz'in en büyük ithalat-ihracat limanına sahip olması ve serbest bölgenin de bulunması nedeniyle, Mersin, tarım ve sanayi ürünleri ihracatında da önemli bir yere sahiptir. Bunların yanında, 2002-2003 itibariyle, Mersin Üniversitesi, 18 000 öğrenciyle, gerek yarattığı ekonomik talep gerekse sosyal ve kültürel katkıları bakımından İlimiz için önemli bir değerdir.

Bütün bu olumlu unsurların yanında, ilin ciddî ekonomik, sosyal sorunları da bulunmaktadır. Bu sorunların aşılmasında devletin katkısına hiçbir dönemde olmadığı kadar ihtiyaç duyulmaktadır.

Mersin'in nüfusu, son yirmi yıl içinde, kontrolsüz bir artış göstermiş ve kent nüfusu ikiye katlanmıştır. Göçle gelen ve hızla artan nüfus, üretim sürecine katılamamıştır. İlin özellikle Körfez krizi döneminde ticarî ilişki kurduğu Arap ülkelerine ihracatın azalması, yaşanan ekonomik krizler üretim daralmasına neden olmuştur. İşsizlik, kentin en önemli problemi haline dönüşmüştür. Yaşanan göç konusunda, bugüne kadar hükümetlerin bir devlet politikası oluşturamaması, bu sorunun ağırlığını her geçen gün biraz daha artırmaktadır.

Kente göç eden yurttaşlarımız, tarım, hayvancılık ve işportacılık gibi faaliyetlere yönelmiştir. Kent yönetimleri ise, bir kent merkezinde olmaması gereken bu faaliyetleri engellemeye çalışmaktadır. Bu durum, ileride onarılması güç sosyal yaralar açacak ve sosyal patlamalara gebe bir dokunun oluşmasını hızlandıracaktır. Çözüm yönünde adımlar atılmaması, Mersin'in devasa bir köy görünümü almasına yol açmaktadır. Göçün uyumlu bir şekilde içselleştirilebilmesi için üretim yapılması ve bu yurttaşlarımızın sürece dahil edilmesi şarttır.

Bu amaçla, Mersin'de, başta organize sanayi bölgeleri olmak üzere, yatırım bölgeleri, en az on yıllık geçici bir süre için kalkınmada öncelikli yöre statüsüne alınmalı veya kalkınmada öncelikli yörelere uygulanan kimi teşvikler, Mersin'de de uygulamaya konulmalıdır.

Mersin Limanında ücretlerin yüksek oluşu ve altyapının eski olması, gemileri başka ülke limanlarına yönlendirmektedir. Limanda verilen hizmetlerin günün koşullarına göre geliştirilmesi ve hizmet standartlarının yükseltilmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Mersin Serbest Bölgesi, Türkiye'de kurulan ilk serbest bölgedir; fakat, halihazırda tüm kullanım alanı dolmuş olduğundan, yeni yatırımcılara yer temini bakımından, serbest bölge sınırlarındaki bazı kamu arazilerinin bölgeye tahsis edilmesi yerinde bir uygulama olacaktır.

İlde, üniversite-sanayi işbirliğini geliştirecek bir teknoloji araştırma merkezi kurulması zorunluluk halini almıştır.

Ayrıca, Mersin'in, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin dışa açılan kapısı olduğu gerçeği ve bir turizm merkezi olma potansiyeli de gözönüne alındığında, kentin ulaşım problemlerini giderici önlemler alınmalıdır. Bu amaçla, Adana Havaalanının uzun vadede bölgenin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde genişlemeye elverişli olmaması sebebiyle, Mersin'e, bölge için bir zorunluluk olan kargo taşımacılığının da yapılabileceği uluslararası bir havalimanı inşa edilmesi, Mersin'in, ekonomik, sosyal, kültürel ve turizm alanındaki gelişmesi için önemli bir basamak olacaktır.

Mersin'in ekonomik, sosyal, kültürel, göç ve şehircilikle ilgili sorunlarının, özellikle kamu yatırımları ve özel sektörün teşvik edilmesi, ilan edilen turizm bölgelerinde gerekli çalışmaların ihmal edilmesinin ortaya çıkardığı problemlerin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ederiz. 24.06.2003

1- Hüseyin Özcan

(Mersin)

2- Mustafa Özyürek

(Mersin)

3- Ersoy Bulut

(Mersin)

4- Nurettin Sözen

(Sıvas)

5- Muhsin Koçyiğit

(Diyarbakır)

6- Hasan Aydın

(İstanbul)

7- Orhan Eraslan

(Niğde)

8- Mehmet Küçükaşık

(Bursa)

9- K. Kemal Anadol

(İzmir)

10- Harun Akın

(Zonguldak)

11- Halil Akyüz

(İstanbul)

12- Muharrem Doğan

(Mardin)

13- Naci Aslan

(Ağrı)

14- Ali Arslan

(Muğla)

15- Ferit Mevlüt Aslanoğlu

(Malatya)

16- Cemal Kaya

(Ağrı)

17- Ahmet Küçük

(Çanakkale)

18- Sıdıka Sarıbekir

(İstanbul)

19- Bihlun Tamaylıgil

(İstanbul)

20- Ali Oksal

(Mersin)

21- Uğur Aksöz

(Adana)

22- Mehmet Nezir Nasıroğlu

(Batman)

23- Mahmut Duyan

(Mardin)

24- M. Cevdet Selvi

(Eskişehir)

25- Mehmet Vedat Yücesan

(Eskişehir)

26- Salih Gün

(Kocaeli)

27- Mehmet Boztaş

(Aydın)

28- Ufuk Özkan

(Manisa)

29- Ali Kemal Kumkumoğlu

(İstanbul)

30- Mehmet Yıldırım

(Kastamonu)

31- Atila Emek

(Antalya)

32- Hasan Fehmi Güneş

(İstanbul)

33- Hüseyin Ekmekçioğlu

(Antalya)

34- Kemal Sağ

(Adana)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme sırası geldiğinde yapılacaktır.

İkinci Meclis araştırması önergesini okutuyorum:

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 25 milletvekilinin, Tekel'in özelleştirilmesinin sigara sektöründe ortaya çıkaracağı sorunların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/115)

                                                                        24.6.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından, 4046 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde, Türk sigara sektörünün öncü kuruluşlarından Tekelin bağlı ortaklığı Sigara Sanayi İşletmeleri ve Ticaret AŞ'ne ait yüzde 100 oranındaki kamu hisseleri, blok satış yöntemiyle özelleştirilmek üzere ihale edilecektir. Bu ihaleyle ilgili satış ilanı gazetelerde yayımlanmaktadır.

Türkiye'de, Tekele ait, Adana, Malatya, Tokat, Bitlis, Samsun ve İstanbul sigara fabrikalarında sigara üretimi yapılmaktadır. İzmir fabrikasında üretim durdurulmuş, Akhisar fabrikası ise tamamlanamamıştır. Bu fabrikalarımızda, Tekel 2000, Tekel 2001, Maltepe (kısa-uzun), Samsun (kısa-uzun), Ballıca, Best ve Birinci markalı sigaralar üretilmektedir.

Ayrıca, sigara üreten tüm fabrikalarımızda Türk tütünü işlenmekte, Türkiye'deki tütün üreticilerinin malını teslim ettiği tek alıcısı yine bu fabrikalarımızdır.

Tekel Sigara İşletmelerinin satılması sonucunda, sigara sanayimizin, özellikle çokuluslu sigara üreticileri tarafından satın alınması halinde, dönem içerisinde mevcut fabrikalarımızın kapatılarak, yurt içerisinde üretim yapılmadan, Türkiye'de tüketilecek sigaranın ithalat yoluyla karşılanacağı, sigara üretimi yapılamayacak olan ülkemizde tütün üretim sahalarının ortadan kalkacağı gerçeğiyle karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, yabancı sigara üreticileri, Türk tütünü üreticileri yerine kendi ülke tütünlerini kullanmak tercihini yapacaklardır.

Özetle, Sigara Sanayi İşletmelerinin, Türk sigara sanayii ve Türkiye'deki tütün üreticilerinin sonu olacaktır. Tekel, ülke menfaatlarını koruyan ve kollayan millî bir kurumdur. Sigara sektörünün yabancı sigara üreticilerinin birine satılması halinde ülkemizin millî menfaatları yok edilecek ve sektörde tütün üreticisi ve sigara sanayii tek alıcının hegemonyası altına girecektir.

Yukarıda sunduğum sakıncalar nedeniyle Tekelin özelleştirilmesinin yeniden gözden geçirilmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1- Ferit Mevlüt Aslanoğlu

(Malatya)

2- Mehmet Tomanbay

(Ankara)

3- Kemal Sağ

(Adana)

4- Hasan Aydın

(İstanbul)

5- Feramüz Şahin

(Tokat)

6- Kemal Demirel

(Bursa)

7- Muharrem Kılıç

(Malatya)

8- Feridun Fikret Baloğlu

(Antalya)

9- Mehmet Şerif Ertuğrul

(Muş)

10- Haluk Koç

(Samsun)

11- Sedat Uzunbay

(İzmir)

12- Erol Tınastepe

(Erzincan)

13- Sıdıka Sarıbekir

(İstanbul)

14- Bihlun Tamaylıgil

(İstanbul)

15- Mehmet S. Kesimoğlu

(Kırklareli)

16- Ufuk Özkan

(Manisa)

17- Ali Oksal

(Mersin)

18- Enis Tütüncü

(Tekirdağ)

19- Ali Kemal Deveciler

(Balıkesir)

20- Hasan Fehmi Güneş

(İstanbul)

21- Enver Öktem

(İzmir)

22- Muharrem Eskiyapan

(Kayseri)

23- Muhsin Koçyiğit

(Diyarbakır)

24- Şevket Arz

(Trabzon)

25- Mehmet Küçükaşık

(Bursa)

26- Mehmet Vedat Yücesan

(Eskişehir)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/322)

                                                                        28.6.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 24.6.2003 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

    Yılmaz Ateş

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

       Başkanı V.

         "Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak, hastalığı nedeniyle 20.6.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı, hastalığı nedeniyle 23.5.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Artvin Milletvekili Orhan Yıldız, hastalığı nedeniyle 17.6.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü, hastalığı nedeniyle 17.6.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Edirne Milletvekili Ali Ayağ, hastalığı nedeniyle 22.5.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, hastalığı nedeniyle 11.6.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Kütahya Milletvekili Soner Aksoy, hastalığı nedeniyle 26.5.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Yozgat Milletvekili Emin Koç, hastalığı nedeniyle 21.5.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 21 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemimizin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, tasarının müzakeresini erteliyoruz.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, tasarının müzakeresi ertelenmiştir.

Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

3. - Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı : 179) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 179 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim.

                                   

(1) 179 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi kurulmasına ilişkin bir ek madde eklenmesi hakkında kanun tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşlerimizi bildireceğiz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Sayın Bakana baktım; Sayın Bakan yok; çünkü, değerli milletvekilleri ve hükümet bilmeyebilir, bir sürpriz olarak gelebilir; fakat, Sayın Bakan Çelik'e sürpriz olmayacak bir şey söyleyeceğim.

Biz, şimdi, bu yasa tasarısını görüşerek, burada, şu an, bir hilei şeriye yapıyoruz. Şimdi, bunu nereden çıkardım; onu size açıklayayım.

22 Aralık 1999'da, Mecliste, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı tartışılırken 1 inci madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz alan Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik aynen şunları söylemiş, tutanaklardan okuyorum: "Bildiğiniz gibi, Anayasanın 130 uncu maddesi, Türkiye'de özel üniversitelerin kurulmasına engel teşkil etmektedir. 130 uncu madde engelinden dolayı özel üniversite kuramayanlar 'vakıf üniversiteleri' adı altında üniversiteler kurma teşebbüsünde bulunuyorlar.

Değerli milletvekilleri, biz, Anayasadaki bu engelden dolayı, bir hilei şeriyeyle, özel üniversite gibi çalışan vakıf üniversiteleri kuruyoruz." O zaman Doğru Yol Partisi milletvekili olan Sayın Çelik, vakıf üniversitelerini bu şekilde değerlendiriyor; şimdi Millî Eğitim Bakanı olarak, karşımıza, bir hilei şeriyeyi kendileri getiriyorlar.

Değerli arkadaşlarım, belki de "dün dündür, bugün bugündür" anlayışının ortaya çıktığı bir partiden geliyor Sayın Bakan; ama, bu anlayışı terk etmek gereğini sizlere tekrar hatırlatmak isterim. Gelecek seçimlere belki yeni bir parti kurulacak, belki Sayın Bakan o partiden "biz yeniyiz" diye girecek; ama...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Partimiz her zaman vardır.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bakanın olmadığı yerde konuşmayın!

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Evet, doğru; Bakanın olmadığı yerde fazla üstelemeyeyim; ama..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, müdahale etmeyin.

Buyurun Sayın Çoşkunoğlu.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - ...bunlar önemlidir; bunlar, sadece Bakanı değil, Meclisin de itibarını ilgilendiren konulardır.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Siz konuyla ilgili konuşun!

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Konuyla ilgili konuşuyorum.

Bakın, Doğru Yol Partisi Grubu adına o zaman konuşmuş olan Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik'in konuşmasını devam ediyorum: "Aslında, halk arasında, vakıf üniversiteleri, özel üniversite olarak nitelendirilmektedir. Eğer, gerçekten, bizim, bu ülkede, özel üniversiteye ihtiyacımız varsa, özel üniversite kurmamız gerekiyorsa, Anayasada gerekli değişikliği yaparak, bunların adını özel üniversite koyarız." O zaman, buyurun, koyun!

Sayın Çelik, yine, bir diğer önemli noktaya değiniyor -muhalefette kolay oluyor galiba bunları yapmak; biz, daha sorumlu muhalefet yapıyoruz- ve diyor ki: "Buna, özellikle dikkatinizi çekmek isterim. Mutlak surette, üniversitelerimizde, vakıf üniversitelerimizde gerekli kalite, kontrol mekanizmalarını kurmamız, mutlaka, standartlara riayet etmemiz lazım değerli milletvekilleri." Şimdi, bunlar kurulmuş mu, yoksa...

HACI BİNER (Van) - Yanlış nerede burada?!.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Hayır, doğru; doğru da, bu doğrular neden yapılmıyor; onun için söylüyorum.

BAŞKAN -Sayın Coşkunoğlu, bir saniye...

İktidar Partisine mensup sayın milletvekilleri, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına da sayın sözcü kalkıp konuşacak. Cevap verilmesi gereken bir konu varsa...

HACI BİNER (Van) - Ama, Sayın Başkan...

BAŞKAN - Lütfen susar mısınız...

HACI BİNER (Van) - Yanlış ifade ediyor.

BAŞKAN - Lütfen susar mısınız...

...hükümet temsilcisi de burada, sözcü de burada; onlar yanıt vereceklerdir. Lütfen, şu görüşmelerimizi sağlıklı bir şekilde yürütelim.

Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Söz uçar; ama, yazı kalır. Bunlar tekrar ortaya konulunca rahatsız olmanızı anlıyorum; ama, en azından, bundan sonra rahatsız olmayacak şekilde bir çalışma sistemi götürebilirsiniz umuduyla bunları söylüyorum.

Değerli milletvekilleri, ben, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğini (TOBB'u) bu girişiminden dolayı kutlarım; Türkiye'de bilgi arz edecek, yükseköğrenime katkıda bulunacak bu girişiminden dolayı kutlarım; fakat, bu vesileyle, vakıf üniversitelerinin kaygı verici durumunu da dile getirmek isterim.

Son altı yedi yıldır, vakıf üniversitelerindeki öğrenci sayısı 44 000 - 45 000'dir, değişmemiştir, artmamıştır, kontenjanları boştur. Bu, neden biliyor musunuz; bu, işte, sözü edilen -muhalefet milletvekili olarak biraz önce okuduğum gibi- bazı önlemlerin alınması talebi yapıldığı halde, bu talebin yerine getirilmemiş olmasındandır. Vakıf üniversitelerini rastgele aile ve kişilerin kurması doğru değildir. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği gibi ciddî kurumların kurduğu vakıf üniversiteleri, bu kalite sorununu yaratmayacak ciddî kurumsal yapıyı da ortaya koyabilirler; fakat, birçok vakıf üniversitesi -hepsini kastetmiyorum tabiî- 1999 yılında, milletvekiliyken eleştiriler yürüten şimdiki Sayın Bakanın söylediği durumdan daha vahim durumdadır; hükümeti, bu konuda, ciddiyete ve politika geliştirmeye davet ediyorum.

Bakın, tartıştığımız yasa tasarısının gerekçesinde ne deniyor; gerekçenin, birinci sayfasının üçüncü paragrafı: "21 inci Yüzyılın bilgiyi üreten ve etkin kullanan saygın ülkeleri arasında yer alabilmemiz özellikle yükseköğretimde nicelik ve nitelik açısından sağlayacağımız başarıyla mümkün olabilecektir."

Bu, gerekçeye konuyor. Peki, olgu nedir; ortadaki nedir? Ortadakinden biraz söz edeyim, gerekçeye bunları yazmak kolay. Sekizinci Beş Yıllık Plana göre, 2005 yılında 8 000 öğretim üyesi açığı olması bekleniyor. Öğretim üyesi açığı, TOBB'un kurduğu üniversite gibi ciddî vakıf üniversitelerini de yakından ilgilendiren bir sorundur ve 2005 yılında 8 000 öğretim üyesi açığı bekleniyor. Bu açık şimdiden nasıl giderilebilir; şimdiden araştırma görevlilerinin üniversite kadrolarına alınmasını ve bu araştırma görevlilerinin, doktora alarak yarınların öğretim üyesi olmalarını sağlamakla giderilebilir büyük ölçüde.

Peki, durum nedir; geçen sene 4 200 araştırma görevlisi alınmıştır bütün üniversitelere, bu sene toplam 3 600 kadro açılmıştır -ki, bunun içinde, idarî ve diğer personel de vardır- sadece 2 000 araştırma görevlisi alınacaktır; geçen senenin yarısı. Böyle giderse, beş yıl sonra 16 000 öğretim üyesi açığı olacaktır; dolayısıyla, yeni kurulan üniversiteler ne kadar ciddî bir kurumsal yapı içerisinde kurulursa kurulsun, ne kadar iyi niyetlerle kurulursa kurulsun, ciddî bir eğitim politikası olmadan, bu üniversitelerimizin de başarılı olması çok fazla mümkün olmayacaktır.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin de öğretim üyesi ihtiyacı olacaktır. Öte yandan, tabiî, bizim komisyona, her zamanki gayri ciddî havayla, 1 600 kişilik din görevlisi kadrosuyla ilgili tasarı geldi; orada, bu, 15 000'e çıkarıldı. Ülkemizin, din görevlisine de ihtiyacı vardır -15 dakika içerisinde, 1 600'den, 15 000'e çıkarıldı- ama, öğretim üyesine de ihtiyacı vardır.

Bu arada, öğrencilerimizin durumuna bakalım: Bu sene, 1 100 000 öğrenci açıkta kaldı; örgün yükseköğretime açık yükseköğretime toplam 403 000 kişi alındı. Bu, iki yıl sonra 2 100 000'e yükselecek. Şimdi din görevlisi kadrosu çıkardıktan sonra, bu gençlere, iki yıl sonra ne diyeceksiniz?! Bu gençlerin, Başbakanın çocukları gibi yurtdışına gitmek için burs olanakları da yok; bu gençler, Türkiye'de okumak durumundalar.

İşte bunlar, üniversitelerin durumuyla ilgili, öğrencilerle, öğretim elemanlarıyla ilgili rakamlar. Araştırma için verilen paralar da yüzde 30, yüzde 40 mertebesinde kısılmıştır -ki, bu nominal miktardır- reel olarak, enflasyonu da katarsanız üniversiteye verilen araştırma parası yüzde 70 mertebesinde kısıtlanmıştır.

İşte bu noktada, benim, Sayın Bakana ve hükümete iki somut önerim var; birincisi, yükseköğrenim sorunuyla ilgili. Eğer, acil eylem planına bakarsanız, sadece ve sadece bir yerde üniversite lafı geçiyor, o da, YÖK Yasasını değiştirmekle ilgili; işte, kadro atamak; rektör, dekan... Bunlarla, üniversitenin sorunları çözülmez. Üniversiteden gelmiş bir milletvekili olarak, bunlarla uğraşmak yerine, konunun özüne inilmesini dilerim. Öğretim elemanı yetiştirme ve araştırma konularında, hükümetin daha ciddî ve daha anlamlı politikalar geliştirmesini öneririm.

İkinci önerim, yine bu yasa tasarıyla çok yakından ilgili ve yine, Bakanın sözleriyle... Şimdiki Sayın Bakanımız üç dört yıl önce muhalefet milletvekili olarak "eğer, devlet sektörü, bu manada ciddî paralar aktaramıyorsa, sermaye sahiplerimizin bu paraları aktarması halinde kendilerine her türlü kolaylık sağlanmalıdır" diyor. Şimdi, bu noktada özel bir örnek vermek istiyorum: Biliyorsunuz, Türkiye'nin birçok yerinde, birçok üniversite, altyapısını tamamlamış, bütün kriterleri tamamlamış, yasa teklifleri verilmiş durumda bekliyor. Ben, en aşina olduğum, kendi seçim bölgemdeki Uşak üniversitesinden söz edeyim. Uşak üniversitesi bütün kriterleri tamamlamıştır. Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana, TOBB üniversitesini elbette destekliyoruz; ama, yeni üniversite açılmayacak dediğiniz halde, neden TOBB üniversitesine, isabetli bir kararla destek oluyorsunuz da, örneğin, Uşak üniversitesine olmuyorsunuz diye sorduğum zaman, cevap alamadım. Uşak sanayicisi de, aynen kendilerinin burada söylediği gibi -bu sabah telefonla konuştum; şu anda da, 17.30'da, toplantı halindeler- gerekli maddî yardımı yapmaya hazırdır. Eminim, birçok ilimizde de böyle bir durum vardır. Neden bu üniversiteler bekletiliyor o zaman? Bu soruyu, tekrar dile getirmek isterim.

Şimdi, son olarak, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, bu kutlanılacak girişimi üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Bu kutlanılacak girişim, biraz önce de izah ettiğim gibi, ancak hükümetin doğru politikaları sayesinde anlam kazanacaktır. Nedir bu doğru politikalar; üniversitede öğretim üyesi yetiştirilme ortamını sınırlamayan, bu ortamı geliştiren politikalardır; üniversitelerdeki araştırma fonlarının sınırlanmaması, dolayısıyla, doktora yapan öğrencilerin çoğalmasıdır; bunlardır yarın öbür gün TOBB üniversitesinin başarılı olmasını sağlayacak politikalar; bunlar çok önemlidir. Diğer politikalarda gerekenler yapılmazsa, sadece ciddî bir kurumumuzun üniversite açmasıyla, sadece böyle bir girişimle, fazla bir başarı beklemeyecek kadar akademik deneyimim var. Dolayısıyla, sanayicilerimizin göstermiş olduğu bu basiretli davranışa, hükümetin de politikalarıyla destek olmasını dilerim.

Son olarak, TOBB üniversitesinin önemi üzerinde de iki noktayı belirtmek isterim. TOBB üniversitesinin önemi, umarım, sadece, gençlerimize kaliteli bir üniversite eğitimi olanağı hazırlamak, bunu sunmak değildir; sadece bilgi arzı da değildir; aynı zamanda, TOBB bünyesindeki sanayicilerimizin, bu bilgiyi ve bu bilgilerle donanmış, kaliteli, yetişmiş, yükseköğrenim görmüş kişileri, bilgiyi talep eden bir anlayış içerisinde, dünyada rekabet gücü kazanma yolunda bir adımı olarak da görüyorum. Sadece öğrenci yetiştiren yer olarak değil, sadece bilgi arz eden yer olarak değil; aynı zamanda, sanayicilerimizin o bilgiyi talep ederek rekabet gücünü artıracağı bir ortamın oluşacağından umutlu olduğum için, bu üniversitenin kuruluşunu, önemli bir katkı olarak görüyorum.

Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, ciddî bir kurumumuzun bu ciddî girişimini destekliyoruz; bu yasa tasarısına olumlu oy vereceğiz ve buradan, hükümetin de gereken görevi, vazifeyi artık üzerine yüklenmesini diler, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Sayın milletvekilleri, oturma düzenimiz Divana dönmeniz şeklindedir.

Lütfen, bu oturma düzenine göre milletvekillerinin oturmalarını rica ediyorum.

İSMET ATALAY (İstanbul) - Sohbet ediyorlar Sayın Başkan.

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Ömer İnan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER İNAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olmak üzere Grubumuzun görüşlerini aktarmaya çalışacağım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malumlarınız, Türkiye'de, bugün, yükseköğretimde yaklaşık 1 000 000 öğrenci okumaktadır. Yine, biliyorsunuz, son üniversite imtihanında imtihana giren öğrenci sayısı 1 500 000 civarında. Dolayısıyla, yükseköğretimde kapasite noksanlığı var, hepimiz bunu biliyoruz. Bütçede, yükseköğretime yeterli ölçüde kaynak ayrılamıyor, bu da hepimizin bildiği bir gerçek. Dolayısıyla, yükseköğretimdeki bu eksikliği gidermek üzere, okumak isteyen öğrencilerimize bu imkânı sağlamak üzere, devletin yetersiz olduğu bu durumda yeni yükseköğretim kurumlarının TOBB gibi ciddî müesseseler tarafından kurulmasında, elbette büyük faydalar var.

Eğitim-öğretim çok ciddî bir iştir, herkesin bu konuda müttefik olduğunu da biliyoruz. Bu ciddî işte, eğitim-öğretimde, özellikle üniversitede son on yıl içerisinde, biliyorsunuz, sayı Türkiye'de ikiye katlandı. Buna rağmen, hâlâ kapasite noksanlığı var; ama, kalitede, maalesef, geriye gidiş var; üniversitelerimizin kalitesinde ilerleme değil, aksine, gerileme var, kalitenin de iyileştirilmesi gerekir. Sayı olarak, nicel artış, elbette önemli; ama, nitel artış da, nitelikli bir gelişme de üniversiteler için şart.

Siyasî mülahazalarla üniversite kurulması hep acı vermiştir. Mahalle mektebi açar gibi, birçok ilçede, biliyorsunuz, yüksekokullar açıldı ve buralara getirilen öğretim görevlileri de, yine biliyorsunuz, liselerdeki resim öğretmeni ve sair öğretmenler öğretim görevlisi yapılmak suretiyle, hiçbir önhazırlık yapılmadan tayin edildi; bu, kalitenin düşmesine sebep oldu. Bu, önemli bir ölçüde, önümüzdeki günlerde devam edecek gibi gözüküyor; ama, önleyebiliriz de. TOBB gibi sivil toplum kuruluşlarını, ciddî sivil toplum kuruluşlarını bu yönde teşvik etmemiz lazım.

TOBB'un bu girişimini kutluyoruz, geç kalmış da olsa güzel bir girişim. Bu tasarıyla, üç yeni fakülte, iki enstitü açılıyor; açıkta kalan 1 500 000 öğrencimizin bir kısmı buraya girecek; ama, giremeyecek daha birçok öğrenci var, onlar için de benzeri girişimlerde bulunmak lazım.

Yine, geçenlerde, bir ilimize üniversite kurulması teklif edildi. Başka illerimiz de sıraya girecek, biliyorum; ama, üniversite kurmak kolay bir iş değil arkadaşlar; bir kere, altyapının hazır olması lazım. Kervan yolda düzülür misali üniversite açılmaması lazım. Altyapıyı tam anlamıyla gerçekleştirdikten sonra üniversite açmaya teşebbüs edelim; aksi halde, yetişen öğrenciler, hangi okuldan, hangi bölümden mezun olursa olsun, gerine gerine "ben mühendisim" diyemiyor, gerine gerine "ben iktisatçıyım" diyemiyor; öğrencilerimize bunu dedirtmemiz lazım.

Bir üniversite kuruluyor; orada, hem tıp hem mühendislik, fen bilimleri hem de sosyal bilimlerle ilgili fakülteler açılıyor; o kadar yanlış bir şey ki bu. Tıp fakültesinin olduğu bir yerde, mühendislik fakülteleri, fen bilimleriyle ilgili fakülteler gelişemez. Fen bilimlerinin olduğu bir üniversitede de, sosyal bilimlerle ilgili fakülteler gelişemez; çünkü, kaynakların önemli bir kısmını, tıp ve fen bilimleriyle ilgili fakülteler götürür. Tıp eğitimi, biliyorsunuz, kolay bir eğitim değildir; fen bilimleri de öyle; bir fizik laboratuvarı, bir kimya laboratuvarı çok pahalıdır. Eğer, bir üniversitede, bu üç farklı bilimi de aynı anda kurmak istersek sırasıyla yapmamız lazım; önce tıbbı açacağız; bu geliştikten, oturduktan sonra fen bilimlerini; bu da oturduktan sonra sosyal bilimleri açacağız; ama, zenginseniz, kaynağınız varsa üçünü de açabilirsiniz.

TOBB, bu kanun tasarısıyla, iktisadî ve idarî bilimler fakültesinin, mühendislik fakültesinin ve fen-edebiyat fakültesinin kurulmasını istiyor; yani, mühendislik ve sosyal bilimler yine bir arada; ama, TOBB'un imkânı buna müsait olduğu için, bence uygun, mahzuru yok. Bu, bir başlangıç olsun, diğer ciddî sivil toplum kuruluşlarımızı da bu yönde hareket etmeye teşvik etmemiz lazım. 

Üniversitelere gerçek özerkliğini vermemiz lazım. İstediğimiz kadar üniversiteler "özerk" diyelim; ama, maalesef, değil. Üniversitelerimiz katma bütçeli de değil. Düşünebiliyor musunuz katma bütçeli olabileceğini; bütçesinin binde 999'unu devlet veriyor ve buna "katma bütçeli kurum" diyoruz; olamaz böyle şey; bu, bal gibi de genel bütçeye tabi bir kuruluştur.

Üniversitelerin gerçekten özerkliğe kavuşmasını istiyorsak, malî özerkliğe de "evet" dememiz gerekir. İnşallah, bu dönemde, üniversitelerimize malî özerkliği de veririz. Üniversitelerde idarecilik yapanlar bilirler, malî özerkliği olmayan üniversiteler rahat hareket edemezler. Kadronuz müsaittir, araştırma görevlisi, asistan alacaksınız -hiçbir mahzuru yok- Maliyeden izin almak kaydıyla araştırma görevlisini  alabiliyorsunuz; ama, o araştırma görevlisini oturtmak için bir sandalye, bir masa istediğiniz zaman "demirbaş bloke" deniliyor. Belli bir aya kadar; hangi ay bilirsiniz; aralık ayına kadar "demirbaş bloke" denilir, alamazsınız. Mart ayında göreve başlattığınız bir araştırma görevlisine, aralık ayına kadar, oturtacak sandalye, masa bulamazsınız. Bir makas alacaksınız "demirbaş bloke" denilir. Dolayısıyla, burada, üniversiteler rahat hareket edemiyor. Üniversitelere, bu yönde, rahat hareket edebilecekleri imkânı sağlamamız gerekiyor.

Türkiye'de bir öğrencinin 2003 yılı mart ayı itibariyle devlete ortalama maliyeti 3 500 000 000 liradır. Bu, bazı üniversitelerde 1 500 000 000 lira, bazı üniversitelerde 10 000 000 000 liraya kadar çıkıyor; bu, yapılan bilimin niteliğine göre de değişiyor. Meslek yüksekokullarında 1 000 000 000-1 500 000 000 lira gibi; ama, tıp fakültelerinde 10 000 000 000 lira mertebesinde.

Şimdi, öyle bir sistem geliştirmeliyiz ki, öğrencilere yüksek miktarlarda burs verebilelim. Şunu demek istiyorum: Devlet, üniversitelere verdiği bütçeyi öğrencilere burs olarak versin, kredi olarak versin; öğrenciler de, bu parayı, götürsünler, üniversitelerine kendileri versinler; yani, devlet, öğrenciyle muhatap olsun, üniversiteyle muhatap olmasın. Üniversiteleri öğrenciler denetlesin "hoca, sen asistan alıp duruyorsun; dur bakalım, benim bir bilgisayara ihtiyacım var" diyebilsin veya "kimya laboratuvarımı geliştir" diyebilsin. Bu gerçekleştiği zaman, hem öğrenci için hem idareci için hem de devlet için kârlı bir şey olacaktır. Öğrenci, dört senelik mektebi yedi seneye çıkarmayacak artık "hocam, üç senede bitirmenin yolu yok mu" diyecektir, o yönde zorlayacaktır. Üniversiteler, usulsüzlük yapmak zorunda kalmayacaklar, parayı yerli yerinde harcayacaklar; asistan gerekiyorsa asistan alacaklar, bilgisayar gerekiyorsa bilgisayar alacaklar, kimya laboratuvarına asit gerekiyorsa asit alacaklar; devlet de verdiği paranın bir kısmını geri alabilecek. Diyeceksiniz ki öğrenciye: "Devlet olarak bu verdiğim parayı mezun olduktan iki sene sonra ödemeye başlayacaksın, eğer işe giremezsen ödeme." Devlet verdiği paranın büyük bir kısmını alır; almasa da... Zaten alamıyordu ki... Yüzde 50'sini almasın, devlet, yine kârlı burada; dolayısıyla, böyle bir sistemi geliştirmemizde fayda var arkadaşlar.

Vakıf üniversitelerinin mahzurlarını hepimiz biliriz; ama, deminki konuşmacı arkadaşımızın temas ettiği husus, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik'in bahsettiği husustan farklı. O zaman, 1999'da, biliyorsunuz, bir Alman vakfı Türkiye'de üniversite kurmak istemişti, konu onunla ilgiliydi ve kurulacak üniversitenin de YÖK'e bağlı olmasını istemiyorlardı. Onun için, demişti ki Hüseyin Bey "bu vakıf üniversitelerinin de denetlenmeye ihtiyacı var." Bütün üniversitelerin, herkesin, her şeyin denetlenmeye ihtiyacı var. Konu farklıydı, onu burada düzeltmek istiyorum. Yani, bir Alman vakfı Türkiye'de üniversite kurmak istiyor ve bunun YÖK'e tabi olmasını istemiyor... Hüseyin Bey buna karşı çıkmıştı, herhalde siz de karşı çıkarsınız.

Değerli arkadaşlar, AK Parti Grubu olarak bu tasarıya olumlu oy vereceğimizi beyan ediyoruz ve memleket için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İnan.

Sayın milletvekilleri, şahsı adına, Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Özyurt konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özyurt. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa)- Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının tümü ve bununla ilişkili olarak da yükseköğretim konusunda kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygılarımla selamlarım.

Bilebildiğim kadarıyla, 57 devlet üniversitesinin dışında, şu anda, 23 tane de vakıf üniversitemiz var ve bir yenisinin eklenmesini sevinçle karşıladığımı hemen belirtmek istiyorum. Gerek şahsım gerekse Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım adına söylüyorum bunu. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından, kamu tüzelkişiliğine sahip, Ankara'da, ekonomi ve teknoloji üniversitesi kurulması düşüncesi, gerçekten çok güzel bir düşüncedir. Bu girişimde bulunanları, gerek fikir gerekse girişim yönünden gerçekten kutluyorum; son derece iyi bir iş yapmışlar diyebilirim, tebrik ederim kendilerini.

Kuşkusuz, bu, bizim üniversite yaşamımız içinde belki bir damla olacaktır, çok küçük bir damla; ama, olsun, yine de o damlayla birçok şeyi kazanmış olacağız. Ama, bu arada, hemen benden önceki konuşmacı arkadaşımın bir konuyu saptırdığını vurgulamak istiyorum. Anayasamızın 130 inci maddesi, Türkiye'de üniversite kurulmasını, vakıf üniversitesi kurulmasını yasaya bağlamıştır. Yoksa, öyle, Alman vakfı gelecek, burada canımın istediği gibi bir üniversite kuracağım diye bir şey yoktur. Bu, tamamen saptırılmış bir konudur. Böyle şey olmaz. Bizim yasalarımıza göre bir üniversite kurmak istiyorsa, kurardı. Millî Eğitim Bakanımız da, eğer o zaman böyle bir konuşma yapmışsa, bu da yanlıştır; onu söyleyeyim.

Bu arada, bu üniversite konusu ele alınınca, bir iki konuya değinmek istiyorum arkadaşlar. Geçtiğimiz hafta içinde yurdumuzda büyük bir sınav yaşandı. Belki, içinizde çocukları olan var veya torunları olan var, bu işe kıyısından köşesinden katılmışlardır. 1 500 000 öğrenci üniversiteye girebilmek için bir savaş verdi ve bu savaşın sonunda üniversiteye girme hakkı kazanan öğrencilerin sayısı, yalnızca 500 000 arkadaşlar, 500 000 kişi girecek ve bunların da 300 000'i, benim bilebildiğim kadarıyla, açıköğretime girecek. Yani, açıköğretime giren 300 000'i de şöyle bir kenara koyun, geri kalan 200 000-250 000'in bir kısmı önlisans dediğimiz iki yıllık programa girecek, diğer 100 000-150 000 kadarı da gerçek anlamda -üniversite öğretim üyesi olarak söylüyorum- lisans düzeyinde dediğimiz, yani, dört yıllık eğitim veren bir üniversiteye girmeye hak kazanacak.

Düşünebiliyor musunuz, 1 500 000 öğrencimiz sınava giriyor ve bunun ancak yüzde 10'u; yani, 10 tanesinden 1 tanesi üniversiteye girebilecek. Bununla nereye varırsınız arkadaşlar?! Üstelik, biz, bu çocukları, bu 1 500 000 çocuğumuzu üniversiteye gireceksiniz diye yetiştiriyoruz ve yalan söylüyoruz; onu da söyleyeyim, bu yalan. 1 500 000 çocuğumuzun üniversiteye girme şansı yok; ama, bunlara, sanki üniversiteye gireceklermiş gibi, koşun, aman çalışın diyoruz ve daha işin başında, bunlardan 855 000'inin dışarıda kalacağını biliyoruz. Önümüzdeki günlerde listeler açıklandığında göreceksiniz, 855 000 öğrenci dışarıda kalacaktır.

Bu, beni üzüyor bir üniversite öğretim üyesi olarak, sizleri de bir milletvekili olarak, bir parlamenter olarak üzmeli. Bu çocuklarımızı niye aldatıyoruz, neden bunlara gerçeği söylemiyoruz?! Kardeşim, siz, üniversiteye giremeyeceksiniz, bu yalan, bu düzmece, sizi aldatıyoruz, uyutuyoruz demiyoruz; aman koşun, üniversiteye gireceksiniz diyoruz... Böyle şey olmaz arkadaşlar?! Buna, iktidar partisi olarak, şu grupta oturan milletvekili arkadaşlarım otursunlar, düşünsünler, taşınsınlar ve bir hal çaresi bulsunlar. Yalnız 1 vakıf üniversitesi veya 2 vakıf üniversitesinin açılmasıyla bunu çözemezsiniz arkadaşlar. Bu, hepimizin sırtında bir kamburdur, buna hal çaresi bulmak zorundayız.

Yok mu diyeceksiniz bunun hal çaresi; var tabiî. Her şeyin bir kolay çözümü vardır. Burada da yapılacak olan şey belli arkadaşlar; bu çocuklarımızı, daha, lise 2 nci sınıftan itibaren ayırmak zorundasınız. Sizler meslek eğitimi yapacaksınız, sizler akademik düzeyde eğitim göreceksiniz diye çocukları ayırmak zorundayız. Diyeceksiniz ki, onları zaten hemen baştan itibaren bir kenara atmış olacaksınız; ama, bu, dünyanın her yerinde böyledir arkadaşlar. Meslek eğitimi almak isteyen çocuklar, lise 2 nci sınıftan itibaren, hem kendi yeteneklerine ve bilgi düzeylerine göre hem de hocalarının yönlendirmesiyle meslekî eğitime yönelecek ve bir kısmı da akademik düzeyde eğitim alacaktır. Bunları da, akademik düzeyde eğitim alacaksınız diye ayırırsınız. Aksi halde, yani, bu yaptığımız sistem olursa, ben size söyleyeyim, iki veya üç yıl içerisinde bu işin içinden kesinlikle çıkamayız.

Yine bir rakam vereyim müsaadenizle: Bu sene liseden mezun olan 520 000 öğrencimiz var; geri kalanlar, hep, daha önceki yıllardan birike birike gelmiştir ve bunlardan, dediğim gibi, sınava girenlerin üçte 1'ini, daha sınavın başında, üniversitenin kapısından içeri almıyorsunuz. Bir sınav yapıyorsunuz, sizler hadi dışarı diyorsunuz, atıyorsunuz bu çocukları. Buna bir çözüm yolu bulmak zorundayız arkadaşlar. Eğri oturup doğru konuşalım; ama, bunu, mutlaka çözmek zorundayız.

Meslekî eğitime hazırlık lise sonda mı olur, lise 2'de mi olur veya lise 1'den itibaren mi olur; bunu tartışmak zorundayız. Zaten şu anda önlisans dediğimiz; yani, iki yıllık programa katılan aşağı yukarı 160 000 öğrencimiz var. Bu sene üniversiteye girecek olan çocuklarımızın 160 000'i önlisans programına girecektir; yani, meslek okuluna gideceklerdir. Zaten bu çocuklarımız bu işi başından beri biliyorlar. Buradan, bu, bize bir yol göstermeli ve demeliyiz ki, bu çocukların yaptığı doğrudur; biz, bu önlisans programlarını genişletelim, hızlandıralım ve böylece, bu üniversitelerimizin önünde yığılan öğrenci sayısını, yani, akademik düzeyde eğitim yapacak olan öğrenci sayısını azaltmak zorundayız ve azaltalım arkadaşlar.

Bu arada, bu üniversite konusu gelmişken, bir iki şeye daha değinmek istiyorum arkadaşlar. Parlamentomuz oluştuğundan beri "YÖK Yasasını değiştireceğiz, YÖK Yasası değişecek" diye birkaç defa konuşuldu. Ben, geçenlerde -Sayın Millî Eğitim Bakanı burada olsaydı, kendisine soracaktım- Komisyonda, Yükseköğretim Yasası hakkında ne yapıyorsunuz, ne ediyorsunuz diye sorduğumda "çok ciddî bir şekilde çalışıyoruz" dedi. Dedim ki, ben Millî Eğitim Komisyonu üyesiyim, 37 yıllık da üniversite mensubuyum, ben, yasanın bir tek kelimesini bilmiyorum; şöyle, ortaya koyun, konuşalım, tartışalım; yangından mal kaçırır gibi, bunu kaçırmaya gerek yok. Eğer, korkulmuyorsa, çekinilmiyorsa, ortaya koyarız, konuşuruz, tartışırız; basın tartışır, biz tartışırız; böyle, yangından mal kaçırır gibi yasa kaçırılmaz arkadaşlar. Bizden niye kaçırılıyor?.. Yani, gerek İktidar Partisi milletvekillerinden gerek muhalefet partisi milletvekillerinden, Türkiye'nin yükseköğrenimini ilgilendiren yasa niye kaçırılır; ben bunu anlamıyorum.

Gazetelerde "yeni" diye bir haber okuyoruz; edebiyat liseleri açılacak... Böyle şey olmaz arkadaşlar! Edebiyat liseleri açılacak diye bir şey olur mu!

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Niye olmasın?!

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Olmaz efendim böyle şey!

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Niye olmasın?!

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Normal eğitimde bir lise eğitimi verebiliyorsanız, zaten edebiyat eğitimi verirsiniz.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Farklı eğitim verilirse ne zararı olabilir?

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim, o zaman, işte, bu işin içinden, biraz evvel olduğu gibi, hiç çıkamazsınız, tıkanır kalırsınız.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Bu işlerin de üstesinden geleceğiz inşallah.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Evet, işte, 855 000 öğrenci kapınızda, karşınızda duruyor.

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyelim.

Buyurun Sayın Özyurt.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Arkadaşlar, dediğim gibi, yani, bazı şeyler, öyle "hallederiz, biz yaparız" demekle olmaz. Halep oradaysa, arşın burada, buyurun, yapacaksanız, yapın, görelim. Geleli yedi ay oldu, yaptığınızdan beri, iki defa yasa tasarısı dediniz, köşe bucak kaçırıyorsunuz; kaçırmayın, gelin, konuşalım.

Bir de yeni bir şey var arkadaşlar -yine, Millî Eğitim Bakanı olsaydı keşke, soracaktım bunu kendisine- dünyanın hiçbir yerinde, meslek eğitimi alacak olan öğrencilere "çocuklar, siz meslek eğitimi alacaksınız, tamam; ama, size, el altından, üniversiteye girecekmiş gibi, ekstra puan vereceğim, ben sizi idare edeceğim" denilmez. Böyle şey olmaz arkadaşlar! Meslek eğitimi verdiğiniz çocuklara, ben size ekstra puan vereceğim, üniversiteye girişiniz de daha kolay olacak diyemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayın.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Ekstra puanlar...

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Ekstra puan verilmez arkadaşlar.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Ekstra puanlar da kısılmamalı.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Kısılmaz tabiî.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Kısılıyor...

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Ama, bakın...

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - 30 puan geriden başlıyor birkısım öğrenciler.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Sayın arkadaşım, izin verirseniz söyleyeyim. Siz, çocuğa, daha işin başında, sen meslek eğitimi alacaksın diyorsunuz. Evet, ben, liseden itibaren meslek eğitimi alacağım diyor çocuk; ama, ondan sonra, lise son sınıfa geldiğinde, sana akademik kariyer yaptıracağım, akademik unvan alacaksın diyorsunuz. Bu olmaz; yanlış yapıyorsunuz.

Bir insan, başından, yolunu, yöntemini seçer, der ki, ben, şu olmak istiyorum. Bu insanlar yolunu, yöntemini seçmiş, ben, meslek sahibi olmak istiyorum diyor. Siz diyorsunuz ki, sen öyle gözük; ama, ben, idare ederim seni, sınava geldiğin zaman ben sana ekstra puan vereceğim. Bunu yapmakla hata ediyorsunuz, işin içinden çıkılmaz bir şey yapıyorsunuz.

RESUL TOSUN (Tokat) - Bunun maddeyle ne alakası var; asıl saptırmayı sen yapıyorsun!

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim, bakın...

BAŞKAN - Sayın Özyurt, siz buyurun.

Konuşmanızı tamamlar mısınız.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Tabiî efendim.

Saptırdığım falan yok. Bakın, kürsü burası, yüreğiniz varsa, cesaretiniz varsa, kalkar, gelir, konuşursunuz; öyle, oturduğunuz yerden konuşmakla olmaz.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sadece sizin mi yüreğiniz var, sadece sizin mi cesaretiniz var?!

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Evet efendim, babayiğit olan gelir.

BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bizim de var, bizim de var, merak etme!

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - İşte, Parlamento kürsüsü burası efendim, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; gelir, konuşursunuz.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Böyle konuşulur mu?!

BAŞKAN - Sayın Özyurt... Sayın Özyurt...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Size yakışıyor mu bu tür konuşmalar?!

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Size de oradan konuşmak yakışıyor mu efendim?!

BAŞKAN - Sayın Öztopçu... Sayın Öztopçu... Lütfen...

Sayın Özyurt, siz buyurun.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim, inşallah, arkadaşlarımız sakin bir günlerinde olduklarında daha rahat konuşuruz da, bu eğitimi nasıl çözeceğimizi hallederiz.

Yine de hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bütün milletvekillerinin hepsi yürekli, hepsi cesaretli, sadece siz değilsiniz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyurt.

Şahsı adına ikinci konuşma, Erzurum Milletvekili Sayın Muzaffer Gülyurt'un.

Buyurun Sayın Gülyurt. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUZAFFER GÜLYURT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

179 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Anayasamızın 130 uncu maddesinin birinci fıkrasında üniversitelerimizin kanunla kurulabileceği belirtilmiştir. Ayrıca, özel üniversitelere yasak getirilerek, kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla vakıf üniversitelerinin de kurulabileceği karar altına alınmış bulunmaktadır. Bu nedenle, bugün görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısıyla, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin vakıf olarak kuracağı bu üniversitenin ülkemize çok faydalı olacağını ve hayırlı hizmetler yapacağını ümit ederek, kendilerini tebrik ediyorum.

Şu anda, ülkemizde, 23 tanesi vakıf üniversitesi, 53 tanesi de devlet üniversitesi olmak üzere 76 üniversitemiz bulunmaktadır. Bu üniversitelerde eğitim-öğretim kalitesi, biraz önce Grubumuz adına konuşan, açıklama yapan arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, ne yazık ki, gittikçe düşmektedir. Bu kaliteyi artırmanın yolu, bu üniversitelerle beraber vakıf üniversitelerinin sayısının artırılması ve buradaki eğitim-öğretim kalitesini artıracak olan öğretim üyesinin de kalitesinin artırılmasıdır.

Üniversitelerimizdeki kaynak tamamen devlet tarafından karşılanmaktadır. Ancak, bu kaynaklar, özellikle taşra üniversitelerinde, personel gideri, yakıt gideri ve bina gideri gibi giderlere ayrılmakta, eğitim-öğretimin yanında, araştırmaya yönelik olarak ayrılan pay ise çok düşük oranda tutulmaktadır. Halbuki, bugün, üniversitelerdeki birinci maksat, sadece eğitim-öğretim değil, aynı zamanda, bilimsel araştırma yapmak, sanayiyle işbirliği yaparak ülkemizin gelişimine katkıda bulunmak ve bilimsel olarak ülkemize yön vermektir. Ne yazık ki, üniversitelerimiz bunu yapmakta yeterli değildir. Benim tabirim yanlış anlaşılmasın; ama, bir yüksek lise pozisyonunda, sadece liselerde verilen eğitime benzer bir eğitim sürdürülmektedir. Onun için, araştırma projelerinin desteklenmesi gerekir. Bu açıdan baktığınız zaman, bütçesini tamamen kendisinin karşılayacağı vakıf üniversitelerinin desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu üniversitelerin, sadece ülkemizin büyük illerinde değil, taşrada da kurulmasının ve taşradaki illerimize de yayılmasının gerekliliğini burada ifade etmek istiyorum.

Zaman zaman, çeşitli illerimizde üniversite açılması konusunda kanun teklifleri veriliyor. Aslında, elbette ki, gönlümüz, bütün illerimizde bir üniversite olmasını arzu eder, olmalıdır da; ancak, bir üniversitenin -biraz önceki konuşmacılar da ifade ettiler- kurulması, onun devam ettirilmesi, geliştirilmesi oldukça zor bir olaydır. Ben de, üniversiteden gelen bir öğretim elemanı olarak şunu ifade etmek istiyorum ki, politik amaçlarla, popülist düşüncelerle üniversiteler açılmamalı. Üniversite, eğitim-öğretim kurumlarıyla, laboratuvarıyla, klinikleriyle, hatta, sosyal tesisleri, kütüphanesi, spor alanlarıyla âdeta bir bütündür, bir külliyedir. O nedenle, sadece bir bina bularak, onun içerisine de öğrencileri alarak üniversite yapamazsınız.

Bugün üniversitelere -yine, biraz önce konuşan arkadaşlarımız ifade ettiler- hoca olarak kabul edilen ve öğretim görevlisi kadrosuna atananlar, çoğunlukla, kariyer sahibi olmayan, liselerdeki öğretmenlerdir. Bu da eğitimin kalitesini düşürmektedir. Onun için, öğretim üyesi yetiştirilmesine son derece önem verilmesi gerekir.

Öğretim üyesi, yüksek lisans programları ve arkasından da doçentlik ve profesörlük aşamalarından sonra ortaya çıkar. İşte bu amaçla baktığımız zaman, araştırma görevlisi alımında ve bunların yetiştirilmesinde üniversitelerimize büyük görevler düşer. Biraz önce, değerli konuşmacı arkadaşlarımız, 8 000 öğretim üyesi açığını ifade ettiler. Doğrudur; ama, biz şunu da biliyoruz: Yurtdışına doktora yapmak üzere gönderilen ve geleceğin öğretim üyesi olarak ülkemizde hizmet verecek olan birçok insanın, ne yazık ki, bazı bahanelerle, doktoraları yarıda bıraktırılmış ve bunlar yurt dışından geri çağrılmışlardır. Çok başarılı eğitim-öğretim görmelerine rağmen, oradaki hocalarından çok olumlu raporlar getirmiş olmalarına rağmen, çeşitli bahanelerle, YÖK bunlara engel olmuş ve bu insanları yurt dışından yurt içine çağırarak, gelişmelerine ve öğretim üyesi olmalarına engel olmuşlardır. Biz, bu zihniyetle öğretim üyesi sayısını nasıl artıracağız?.. 8 000 öğretim üyesi açığımızı, bu zihniyetle, nasıl kapatacağız?.. Onun için, Yükseköğretim Yasasının yeniden ele alınarak, yeniden yapılandırılması gerektiği kanaatimi ben de burada vurgulamak istiyorum. Aslında, Millî Eğitim Bakanımızı, bu konudaki yaptığı çalışmalarından dolayı kutluyorum. Yakında, ümit ediyorum ki, Meclisimize ve komisyonlarımıza gelecek -biraz önceki konuşmacı arkadaşımızın ifade ettiği gibi- o zaman, kanun üzerinde hepimiz görüşlerimizi daha çok beyan etme şansını bulmuş olacağız.

Bugün, üniversitelerimizde yapılan araştırmalar, doktora tezleri, doçentlik tezleri veya yayınlarımız, ne yazık ki, sadece, kâğıt üzerinde kalmakta ve üniversitelerimizin raflarını doldurmaktadır. Halbuki, bu çalışmaların sanayi işbirliği içerisinde olması gerekir. Üniversite-sanayi işbirliği geliştirme merkezlerinin birçok üniversitede olduğunu biliyorum; ama, tamamında yoktur; bunun kurulması lazım ve yapılan bilimsel araştırmaların, projelerin sanayi tarafından desteklenmesi ve ona göre uygulanması gerekir. Aksi takdirde, sadece, bilimsel bir çalışma yapılmış olur ve bunun neticesi olarak da, bizim sanayimize veya ülkemizdeki diğer ticarî alanlarımıza yansımamış olur.

Bunun dışında, bir şeyi daha vurgulamak istiyorum. Meslek eğitimi alan, meslek liselerinde okuyan çocuklarımızın üniversiteye kabulü konusunda biraz önce değerli hocamın ifade ettiği konulara katılmıyorum. Ben, bu konuda söylediklerinden dolayı üzüntü duyuyorum. Meslek lisesi mezunu olan çocuklar da bizim çocuklarımız; ama, üniversiteye girişte, eşit şartlarda kendileri üniversiteye alınmıyorlar. Onların puanları hesaplanırken katsayıları düşük olarak hesaplanıyor. Dolayısıyla, bu çocuklar, normal liseden mezun olan çocuklarla aynı şekilde, aynı haklara sahip olarak üniversiteye giremiyorlar. Onun için, meslek lisesi mensuplarının da meslek sahibi olması, aynı zamanda kariyer sahibi olmaları elbette ki gerekir. Biz, meslek lisesi deyince, sadece imam-hatipleri anlamayalım. İmam-hatipler meslek liselerinin sadece yüzde 15'ini teşkil ediyor. Sadece buna dikkati çekerek bunu vurgulamaya çalışmamız yanlış olur; ama, bugün, mühendislerin de yetiştiği meslek liseleri var, bugün sağlık elemanlarının da yetiştiği meslek liseleri var. Bu insanlar üniversitede okumasınlar mı, bu insanlar üniversitede kariyer yapmasınlar mı?! Onun için, bu insanların mutlaka önlerinin açılması gerekir ve eşit şartlarda bunların da üniversiteye girmelerinin sağlanması gerekir diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, üniversite eğitiminde, öğretim üyesinin kalitesinin de... Son cümle olarak bunu ifade etmek istiyorum. Buraya gelmeden önce, bir üniversite mensubu olarak, üniversite öğretim üyesi olarak benim gördüğüm şey şuydu: Ne yazık ki, devlet üniversitelerimizde öğretim üyelerimiz bir emekli hayatı yaşamaktadır. Bu insanların çoğunun araştırma-geliştirmeyi merak etmeyip, tamamen maaşını alıp, üniversitede haftada 1 saat, belki bazılarının ayda 1 saat derse girerek sürelerini geçirdiğini biliyoruz. Bunun için yapılacak şey, üniversite yasasında bir değişiklik yapılarak, gelişime, projeye yönelik çalışmaları olmayan öğretim üyelerinin üniversite içerisinde daha fazla korunmaması gerekir. Yurt dışında bunun örnekleri var. Biz Amerika'yı yeniden keşfedecek değiliz. Yurt dışında, proje üretmeyen, proje getirmeyen bir öğretim üyesinin görevine son verilir. Bizde öyle değil. Üniversiteye bir sefer bir insan girdi mi, 67 yaşının son dakikasına kadar üniversiteden kimse onu atamaz. Ben bunu söylerken, öğretim üyeleri üniversiteden ayrılsın, atılsın demiyorum; ama, bunların, çağımızın gereklerine uygun olarak bilimsel çalışma yapmaları, kendilerinden sonra gelecek insanların önünü açmaları, onları yetiştirmeleri gerektiği kanaatindeyim. Ne yazık ki, üzülerek ifade edeyim, birçok üniversitemizde öğretim üyelerinin durumu budur. Bir de, öğretim üyelerinin dağılımına baktığımız zaman, batı üniversitelerimizde veya büyük illerimizde bir ana bilim dalında yüzlerce öğretim üyesi varken, taşra üniversitelerinde öğretim üyesi bulamıyorsunuz. Öyle öğretim üyeleri var ki, kendi çalıştığı kurumda ana bilim dalındaki asistanını tanımıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MUZAFFER GÜLYURT (Devamla)- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Birçok öğretim üyesi fakülteye dahi adım atmıyor. Biz bunları biliyoruz, bunlar bir gerçektir; ama, bunların çözülmesi lazım. Öğretim üyelerimizin gerçekten aktif hale getirilmesi gerekir. Ben, yükseköğretim yasasında yapılacak olan yeniden yapılandırma kapsamı içerisinde, bunun da gözönüne alınmasının gerektiği kanaatindeyim.

Şahsım adına söz almış bulunduğum bu yasa tasarısıyla ilgili olarak, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin ekonomi ve teknoloji üniversitesi kurmasından dolayı, kendilerini kutladığımı ve şahsım adına destekleyeceğimi ifade ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülyurt.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNA BİR EK MADDE

EKLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 28.3.1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi

EK MADDE 55. - Ankara'da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından 2547 sayılı Kanunun vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.

Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;

a) Fen-Edebiyat Fakültesi,

b) İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi,

c) Mühendislik Fakültesi,

d) Sosyal Bilimler Enstitüsü,

e) Fen Bilimleri Enstitüsünden

oluşur."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Vedat Yücesan; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa eklenen 1 inci maddesiyle, Türkiye'nin 3 000 000 üyeli en büyük meslek örgütü olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin öncülüğünde yeni bir üniversite kurulmaktadır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ülkemizin en büyük sivil ekonomik örgütü olmasının yanında, yarı kamu örgütü olma özelliğini de taşımaktadır. Bu bağlamda, kamu kurumu niteliğine sahip olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, yeni bir üniversitenin kuruluşuna öncülük ederek, toplumsal sorumluluğuna uygun bir davranış sergilemektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de yükseköğrenimde okullaşma oranı gelişmiş ülkelerin çok altındadır. Yükseköğretimdeki okullaşma oranı Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 75, Japonya ve AB ülkelerinde ortalama yüzde 30 iken, bu oran ülkemizde yüzde 20 civarında seyretmektedir. Ülkelerin nüfusları baz alındığı takdirde, söz konusu oranlar ülkemizin eksikliklerini ve yetersizliklerini ciddî bir biçimde ortaya koyacaktır.

Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, yükseköğretim çağındaki nüfusumuz 2005 yılında 5 000 000'u aşacaktır. Bu tespit, yükseköğretim kurumlarının sayılarını artırıcı çalışmalara ivedilikle başlamamız gerektiğinin çarpıcı bir göstergesidir. Zira, her yıl üniversite sınavına giren milyonlarca gencimizin büyük çoğunluğu, kapasite yetersizliğinden dolayı bir yükseköğrenim programına yerleştirilememektedir.

Üniversiteye girme başarısını gösteren gençlerimiz ise, eğitimin niteliği ve kantitatif yeterliliğiyle ilgili sorularla karşı karşıya kalmaktadır. Bu çerçevede, okulların sayı olarak yetersizliği, sınıfların kalabalıklığı, öğretim üyesi dağılımının bozukluğu, araç ve gereç eksikliği, kantitatif yetersizlik konusunda da en çok temas edilen noktalardır. Nitelik konusunda ise en çok karşılaşılan sıkıntılar, eğitimin ezbere dayandığı, programların öğrenciyi hayata, işe ve mesleğe hazırlamadığı noktasında yoğunlaşmaktadır. Sonuç olarak da milyonlarca genç, istihdam piyasasına mağdur ve dezavantajlı olarak katılmak mecburiyetinde kalmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilgi çağı olarak tanımlanan 21 inci Yüzyıl, geniş bir uzmanlık gerektiren, bireyin öncelik ve özelliğini dikkate alan bir yapı ortaya çıkarmıştır. Bu yapı, hem kendi toplumunu tanıyan, sosyalleşmiş hem de bütün dünyayı tanıyıp, onlarla entegre olmuş bireyler yetiştirmeyi gerektirmektedir. Dolayısıyla, bireyin, zihnî, fizikî ve ruhî gelişimini tamamlayacağı, hayata, mesleğe yatkın bir eğitim ortamına ihtiyaç duyulmaktadır. Bunları yerine getirmek için, önce eğitimde değişime karar vermeli, zihnimizi buna hazırlamalıyız.

Değişim sürecinin ilk aşamasında yanıtlamamız gereken soru, devletin eğitim sistemindeki rolüdür. Kanaatimce, devlet, eğitimin yönetimindeki kuralları koyan, denetleyen, standartları belirleyen, millî kaygılarımızı kollayan, ekonomik olarak daha az gelişmiş bölgeleri, düşük ekonomik güçteki bireyleri doğrudan finanse eden bir yapıda olmalıdır. Vatandaşlarımız, devlet okullarında, eğitimlerini ücretsiz olarak almalıdır. Özel sektörün ve gönüllü kuruluşların eğitime yapacakları katkı sayesinde, devletin, ekonomik gücü düşük olan bölge ve kişilere yönelmesine imkân sağlanmalıdır. Bu yaklaşım, Anayasanın, eğitimin bir vatandaşlık hakkı olduğu hükmünün de gereğidir.

Değerli milletvekilleri, eğitimi, sadece kamu kaynaklarına hapsolmaktan kurtarmak zorundayız. Eğitim kaynakları, kamu, özel sektör, gönüllü kuruluşlar ve yerel örgütlerden sağlanmalı ve çeşitlendirilmelidir.

Batılı ülkeler, kaynaklarını çeşitlendirdikleri için, gayri safî millî hâsıla içinde eğitime yeterli bir pay ayırabilmektedirler. Özel öğretim kurumları, bütün dünyada, daha nitelikli eğitimle, teknolojinin gelişimiyle özdeşleşmiş bulunmaktadır.

Yapılması gereken, özel eğitim ve öğretim kurumları ile devlet okullarının yaratacakları sinerjinin, toplumsal yaşamımıza sağlayacağı kazanımları artırmaktır.

Bu yaklaşım, çağdaş, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyetini muasır medeniyetler seviyesine yükseltmemizin, olmazsa olmaz koşuludur. Bu ülküyü gerçekleştirme sürecinde, geleceğimizin mimarı yükseköğretim kurumlarının üstleneceği rol de çok çok önemlidir.

Üniversiteler, nitelikli insangücü yetiştirmenin yanı sıra, araştırma, geliştirme faaliyetlerini yapan ve yöneten, bilgiyi üreten ve teknolojiye dönüştüren kurumlardır. Bugün, teknolojik ilerleme sağlayarak "Türk teknolojisi" kavramını geliştirebilmemiz, ancak, çok gelişmiş üniversitelerimizin varlığıyla mümkündür. Unutmayalım ki, gelişen Türk ekonomisinin, yetişmiş yükseköğrenimli insangücüne olan ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. İhracatçının sorunlarını bilen ekonomist, sanayicinin açılım ihtiyaçlarını yaşayan işletmeci, makineyi çalıştıran değil, yapan mühendisler yetiştirmedikçe, sürekli bir kalkınma elde etmemiz mümkün olmayacaktır. Bu bağlamda, Batı ölçülerinde, hatta daha yüksek standartta üniversitelerin vücut bulmasını teşvik etmeliyiz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği öncülüğünde kurulmakta olan TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi de, bu amaca ulaşmaya yönelik atılan önemli adımlardan biridir.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin kuracağı üniversitenin, ekonomimize ve teknolojiye, üniversite-sanayi işbirliğine getireceği farklı açılımlar büyük önem taşımaktadır. Üniversitenin, istihdam piyasasının esas ihtiyacı olan uygulamalı eğitime yöneleceği, üniversiteyi kuran sanayicinin, tacirin, hizmet sektörünün, fabrikasının ve işyerinin uygulama alanları olarak kullanılacağı anlaşılmaktadır. Bu özellik, yükseköğretimimize önemli bir katkı ve hatta yükseköğretimimizde bir yenilik demektir.

Üniversitelerimizin en üst organı olan mütevelli heyetinin oluşumu da, bu üniversitenin farklı olacağının bir diğer işaretidir. Sanayici, ticaret adamı, ihracatçı, bürokrat ve bilim adamlarından oluşan heyet, bu konuda bir ilktir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin, ekonomi, işletme ve mühendislik ağırlıklı yapısı, üniversitenin üreticinin, ticaret erbabının ihtiyacına yöneldiğini; ismindeki "teknoloji" kelimesiyse, üniversitenin teknoloji üretme iddiasını ortaya koymaktadır. Bu itibarla, üniversitenin vizyonunu, bir yenilik ve ilerleme unsuru olarak mütalaa ediyoruz.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin, ülkemizin ve diğer ülkelerin akademik dünyasının saygın ve tanınır kurumları arasında yer almasını temenni ediyorum.

Bu dilek ve düşüncelerimle, ülkemizin kalkınmasında ve yükseköğretim sistemindeki yetersizliklerin çözümüne önemli katkılar sağlayacak olan yeni üniversitenin kuruluşunda, Odalar ve Borsalar Birliği Sayın Başkanı başta olmak üzere, TOBB Yönetim Kurulu Üyelerine ve emeği geçenlere şükranlarımı sunuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yücesan.

Şahsı adına, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SONER AKSOY (Kütahya) - Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; 179 sıra sayılı yasa tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Her zaman içimde dert olmuştur; üniversitelerin giriş imtihanlarının yapıldığı dönemlerde, imtihan sonucunda üniversiteye giremeyen öğrencilerin sorunları içimde üzüntü olarak kalmış; kalkınamamış bir ülke olarak, üniversiteye girmek isteyen öğrencilerin yığılması ile kendi içerimizdeki ekonomik başarısızlık arasında hep bir bağlantı kurmuşumdur. Dünya devletlerine ve gelişmiş ülkelere baktığımızda, onların okullaşma oranlarına, üniversiteye verdiklere değere, üniversite okuma kolaylıklarına, hatta üniversitelerin kuruluş kolaylıklarına baktığımız zaman, hep, içerisinde bulunduğumuz bu ekonomik darboğazla bir ilişki kurmuşum, düşüncelerimi de bu istikamette geliştirmişim ve ilk fırsatta da, burada, sizlere aktarmak, sizlerle paylaşmak istedim.

Muhterem milletvekilleri, bu vesileyle şahsî fikirlerimi arz ediyorum. Bu düşüncelerim, tamamen içerisinde yaşadığımız koşullardan kaynaklanmaktadır. Bizim, her sene, 1 000 000'dan fazla -ki, seneye, öbür sene 2 000 000 olacağını söyledi biraz önceki arkadaşımız; çok doğrudur- üniversiteye giremeyen öğrencimiz niçin olsun, neden olsun? Biz, bunlara neden çözüm bulamıyoruz, neden bu sorunlara cevap verici bir netice alamıyoruz?

Bir yandan, ekonomik gelişme ve kalkınma yönünden, bilim ve teknoloji üretme yönünden sorunlarımız var diyoruz, bir yandan da okumak isteyen, bilim, teknoloji üretmek isteyen, meslek sahibi olmak isteyen kişileri engelliyoruz. Bunları neden engelliyoruz; çünkü, bu noktada da, biz, henüz zihniyetimizi değiştiren bir yaklaşım içerisinde değiliz. Yine, burada, devletçi bir yaklaşım içerisindeyiz, geri bir zihniyetin içerisindeyiz, indî fikrim olarak.

Anayasada bulunan mevcut hüküm gereğince, ancak devlet üniversite kurabiliyor veya vakıflar üniversite kurabiliyor; ama, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, artık, şahıs firmalarının da veya anonim şirketlerin de üniversite kurmaları istikametinde öneriler var; çünkü, dünyada bu istikamette gelişmeler var; yani, alternatifleri artırmanız gerekir. İlle, devlet üniversitesi olacaksa olsun, vakıf üniversiteleri olsun; ama, şahıs veyahut da şirket üniversiteleri de olsun. Bunların, ülkemizde çok büyük yararları olacaktır. En büyük yararı, bilimde rekabet olacaktır.

Şimdi, Türkiye'de, bilimde rekabet var mı arkadaşlar? Bilimde rekabetin olmadığı bir yerde ve soğuk taş duvarların arkasında üretilmiş paper'lardaki bilimsel hakikatlerin hayata ulaşmadığı bir ortamda, kalkınma olabilir mi? Biz, nasıl kalkınacağız? Üniversitelerimizi hayattan kopuk, problemlerimize çözüm getirmeyen, doktora çalışmalarını bile, hayattan, sanayiden örnekler almayan çalışmalar içerisinde yaptığımız takdirde, üniversitelerimizi ayağa kaldırmamız ve gelişmemiz mümkün müdür?! Gelişmek, ancak insanla olur. İnsanın yetişeceği veya yetiştiği en önemli merkezler, üniversitelerdir.

İlim-sanayi-pazar zincirinin kurulması, teknolojinin üretilmesi, ancak ve ancak, bu üniversitelerin oluşmasıyla mümkündür. Bugün, üniversiteler, devlet üniversiteleri bunu sağlamış mıdır; hayır, sağlamamıştır. Devlet üniversiteleri, bilim-sanayi-pazar zincirini oluşturamamıştır, oluşturamaz da; bu kafayla, bu mantıkla, bu üniversiteler bunu asla oluşturamaz. İşte, bir adım niteliğinde vakıf üniversiteleri vardır; ama, vakıf üniversiteleri de, YÖK'ün baskı ve dayatması altında, bir devlet üniversitesi gibi çalışmaktadır ve onlardan da, çok büyük bir randıman elde edemiyoruz. Bırakalım, Anayasanın o maddesini değiştirelim ve diyelim ki, arkadaşlar, isteyen üniversite kursun; ama, gelsin, YÖK'ten, belli şartları sağlayıcı nitelikte, accreditive edilmiş bir yerden izin alsın ve müfredatını, çalışma şekillerini... Bulunduğu muhitin problemlerini mi çözecek, eğitime ağırlık veren bir üniversite mi kuracak, sadece research yapan bir üniversite mi kuracak; bütün bu alternatifleri kendisi geliştirsin, üniversitesini buna göre kursun.

Bakın, okullaşma oranında, Türkiye, dünyadaki devletler içerisinde, âdeta en geride kalmıştır, okullaşma oranımız yüzde 20 mertebesindedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

SONER AKSOY (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Demek istiyorum ki, üniversite kuruluşlarıyla alakalı işlemleri kolaylaştıralım ve serbest piyasa şartlarına uygun olarak, gelişmiş ülkelerdeki imkânları sağlayalım.

Bugün, Japonya'da 500 üniversite var, 120 000 000 nüfus var. Nüfus itibariyle düşünecek olsak, Türkiye'de 250 üniversite olması lazım; yani, Türkiye'de üniversite sayısı çok azdır. Bir arkadaşımız "herkes üniversite kuramaz veya kurmamalıdır" dedi. Hayır, böyle bir şey yok. Üniversite sayısı fazla olmalıdır, üniversite kurulmalıdır; bu öğrenciler, bu üniversitelerde okumalıdır. Ee çıkınca iş bulamıyor... İş bulur efendim. Üniversite mezunu, hiçbir iş bulamasa, simit dahi satıyor olsa, ona bir vasıf getirir, toplumun vasfı gelişir. Onun için, üniversiteler, adet, miktar olarak, nüfusumuz itibariyle son derece azdır. Mutlaka bunları teşvik etmemiz ve geliştirmemiz, bu kuruluşları da tebrik etmemiz gerekiyor.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksoy.

Şahısları adına, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir vakıf üniversitesi daha kuruluyor.  23 vakıf üniversitemiz var,  53 de devlet... Anayasamızın   130 uncu maddesinde  -arkadaşlarım da söylediler- kazanç amacı gütmemek kaydıyla, vakıflar aracılığıyla üniversite kurulabileceği belirtiliyor.

Değerli arkadaşlar, insafla düşünelim, bu 23 üniversitede, gerçekten, bir kazanç amacı güdülüyor mu, güdülmüyor mu? Ben, şöyle bir ücretlerine bakıyorum -bir gazete kesiğini size gösteriyorum- Oxford Üniversitesinin bedeline erişmiş, üniversitedeki okuma bedeli. Birkaç tane örnek vermek istiyorum: Bilgi Üniversitesinde 14 000 000 0000, Koç Üniversitesi Mühendislik Fakültesi 17 500 000 000, Sabancı Üniversitesinde tüm lisans programları 15 000 000 000; böyle gidiyor. Yani, kimileri dolarla; işte, 10 000 - 15 000 dolar arasında değişiyor.

Şimdi, vakıf üniversiteleri öğretim üyesi yetiştirmiyorlar; biz, devlet üniversitelerinde öğretim üyelerine yeterli ücret vermediğimiz için de, transfer oluyor öğretim üyeleri, vakıf üniversitelerine gidiyor. Bir de, üstelik, demin bir yarıştan söz etti arkadaşım; çok doğru. Yani, bir yandan vakıf üniversiteleri olsun, biz de devlet üniversitelerini destekleyelim, yarışsınlar ve nitelik yükselsin; ama, biz, kendi üniversitelerimizi, kamunun üniversitelerini desteklemiyoruz, köstekliyoruz. Bütçeden ayırdığımız pay giderek düşüyor, son on yılın en düşük payını hem Millî Eğitimde hem de üniversiteler bütçesinde yapmışız; ama, vakıf üniversitelerinin bütçelerinin -o bütçelerin nasıl yapıldığını da bilmiyoruz- yüzde 45'i devlet tarafından ödeniyor. Şimdi, oradaki öğrenci sayısı, tabiî, düşük. Bir de devlet destek veriyor. O iyi olanaklarla, varlıklı kesimin çocukları okuyor.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, koşulları yerine getirmek kaydıyla, kendi yağıyla kavrulmak kaydıyla, kazanç amacı gütmemek kaydıyla üniversite açan kuruluşlara, kapital sahiplerine bizim bir sözümüz olmaz; ama, biz, önce devlet üniversitelerindeki niteliği yükseltmek zorundayız; fakat, gidiş o gidiş ki, yükseköğretimde okullaşma oranı -açıköğretim de dahil- yüzde 23; son derece düşük, Avrupa Birliği ülkelerine göre ve çağdaş ülkelere göre.

Şimdi, devlet üniversitelerinde okumak da, maalesef, son zamanlarda paralı olmuştur. Biliyorsunuz, harçlara 1983 yılında adım atıldı. Çok küçük bir miktar bu, şu kadar denildi. Şimdi, bakıyorsunuz, yavaş yavaş, bırakın, köylünün, işçinin okutmasını, bir memurun çocuğunun bile bir konservatuvarda okuması çok zordur; ikinci üniversitede okuması çok zordur.

Bakın, geçen gün, YÖK, hükümete bir öneri sundu. "Üniversite harçları yüzde 20 ile 35 arasında artırılsın" deniliyor. Hükümet de memura "yüzde sıfır zam" diyor. Memur, çocuğunu şimdi okutacak; bakalım nasıl okutacak?! En düşük harç 42 000 000 lira ve en yüksek 372 000 000 lira; ama, ikinci öğretimde -bu da devletin bir üniversitesi- 492 000 000 ile 3 804 000 000 lira arasında değişiyor. Yanlış duymadınız; devlet üniversitesindeki harç 3 804 000 000 lira.

Arkadaşlar, nerede ders araç ve gereçlerinin alımı; nerede barınma, nerede beslenme?! Peki, hani, biz, Anayasanın 42 nci maddesine göre, çocuklarımızı yetenekleri doğrultusunda geliştirecektik?! 2 nci maddesinde belirtilen bir sosyal devlet anlayışı vardı!.. Üniversiteler, giderek, ancak varlıklı kesimlerin çocuklarını okutabildikleri kurumlar haline gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Gazalcı.

Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Oysa, Türkiye'nin bilim adamlarının, sanatçılarının hangi kesimden çıkacağı belli değildir; yani, desek ki -bu, tarihte hep böyle söylenmiştir- canım, herkesi okutmaya da gerek yok; alırsınız bir avuç insanı, en yüksek eğitimi yaptırırsınız. O nitelikler, ancak büyük niceliklerden doğuyor. Halk çocuklarını alacaksınız, onların içerisinde siyasetçi olacak, sanatçı olacak.

Bir de üniversitelerde, gerçekten, bir özerk durum var mı, ona bakmak gerekir. Yani, hâlâ, maalesef, 12 Eylülün, gençliği bir potansiyel suçlu gibi gören disiplin yönetmeliğiyle çocuklarımız eğitilmektedir. Orada demokrasi yaşamazsa, yaşayamazsa, bir adım ötesinde yaşama atılacak ya da devlet yönetimine gelecek insanların demokrasiyi nasıl uygulayacağını bir düşünelim.

Geçen gün bir vesileyle bu yönetmelikleri inceledim. Şarkı söylemek suç, değerli arkadaşlar, bırakın siyaset yapmayı, şunları bunları; kaldı ki, üniversite öğrencilerine siyaset yapmak serbesttir. Biz, 12 Eylülden sonra onu bir ara aldık, yeniden verdik öğretim üyelerine ve öğrencilere; ama, bu hakkın verildiğinden kimse haberli değildir.

Değerli arkadaşlar, özgür insan yetiştirmeliyiz, çoğulcu insan yetiştirmeliyiz, demokrat insan yetiştirmeliyiz; onun bir adım ötesi, hemen, yaşamdır. Dolayısıyla, üniversitedeki çocuğun, artık, alışkanlıklar kazanacağı bir yer yoktur, orada en iyisi yapılmalıdır; araştırmanın en iyisi, tartışmanın en iyisi, siyasetin en iyisi, kümeleşmenin en iyisi orada olmalıdır; tabiî, demokratik olarak, özgürlük içinde. O yüzden üniversitelerimizin sorunu, böyle "hayırlı olsun, uğurlu olsun, bir tane daha açılıyor, işte, kapıdaki çocuklar biraz azalacak" anlayışıyla çözülemez. O kapıdaki çocukların, 1 500 000 çocuğun yığılma nedenlerinden birisi de, ortaöğretim, hatta ilköğretimdir. Bakın, ortaöğretimde lise çeşidi 78. Biz, 16 ncı Millî Eğitim Şûrası yaptık; ben orada üyeydim. Bu lise çeşitliliği indirilsin, çok programlı liselere geçilsin, teknik meslek liseleri ağırlıklı olsun diye, 1999 yılında, şûra karar aldı. Yıl 2003; kararlar uygulanmayı bekliyor. Eğer, gerçekten, biz, meslek ve teknik liseleri, yaşamda iş yapacak bir biçimde düzenleyebilirsek, o çocuk, üniversiteye gitme gereği duymaz; gitse bile, kendisi açıktan bitirir.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, toparlar mısınız.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Peki Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, bugün, üniversitenin, gerçekten ele alınması gerekiyor; yalnız yönetim bakımından değil -AKP'li arkadaşlar, biraz YÖK'e olan karşıtlığı da düşünerek, işin yalnız o boyutuna bakıyorlar- bir bütün halinde bakmak gerekir. 1997'de başlanan sekiz yıllık kesintisiz eğitimden sonra, ortaöğretimde de yükseköğretimde de köklü değişiklikler yapamadık, kaynak aktaramadık, iyi öğretim üyelerini üniversitelerimizde tutamadık, yetenekli çocuklarımızı üniversiteye sokamadık. Bütün bu boyutlarıyla da düşünmemiz gerektiğini söylüyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Sayın milletvekilleri, 1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine, Ankaramıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

4.- Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/549) (S. Sayısı : 182) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 182 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Emin Tutan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 182 sıra sayılı Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini ifade etmek için huzurunuza gelmiş bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gümrükler, gelişmiş dünya ülkelerinde uluslararası ticareti düzenleyen, bütün ticarî faaliyetler çerçevesinde değerlendirilen ve ticareti engelleyici olmaktan çok kolaylaştırıcı bir işleve sahiptir. Sınır ticareti ise, sınıra komşu iki ülke, şehir ya da yerleşim yerlerinin ekonomik kalkınmalarına yardımcı olan özel bir dışticaret şeklidir.

Avrupa Birliğine girme yolunda olan Türkiye'nin, özellikle 1 Ocak 1996 tarihli Gümrük Birliği Anlaşmasından bugüne kadar gümrüklerle ilgili yapmış olduğu düzenlemeler, elbette ki önemlidir; fakat, Türkiye'nin, gelişen ve liberalleşen dünya ticareti ortamında gelişmelere uyum sağlayabilecek, uluslararası ticaret standartlarına sahip düzenlemeler ve mevzuatlara gereksinimi vardır. Son yıllarda sınır ticareti marifetiyle yapılan ithalat ve ihracattaki yanlış uygulamalar ve yanlış politikalar sebebiyle bölge halkı yoksullaşmış ve geçimlerini sağladıkları işleri ellerinden alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin, bulunduğu coğrafî konum, ticaret deneyimi ve girişimci ruhu avantajıyla bölgesel ticaretin lideri, kalesi olması gerekirken, ne yazık ki, gelişen süreçlere hazırlıklı olmaması, ülkemize zaman kaybettirmiştir.

Türkiye'nin, komşusu olan Ortadoğu ülkelerine ihracattaki payı yüzde 10 civarındadır ve bu, çok düşük bir düzeydir. Yeniden inşa sürecinde olan ve yatırımlar açısından da oldukça bakir olan bu ülkelerle olan ticaretin neden bu kadar düşük olduğu ciddî bir şekilde araştırılmalıdır. Bölge ülkelerine nazaran ekonomik girişimcilik düzeyi, uzmanlaşma ve pazarlama gibi konularda çok daha gelişmiş olan ülkemizin, komşularıyla olan ticaretinin bu kadar düşük olması son derece üzücüdür.

Güçlü bir bölgesel ticaret alanı içinde, komşularımızla işbirliğini geliştirebildiğimiz ölçüde, Türkiye'nin etrafında barış kuşağı oluşturmak mümkündür. Bölgemizde istikrarsızlık kaynağı gibi görülen sorunların, gerilimlerin, gelişen ekonomik işbirliklerine bağlı olarak, yerini, karşılıklı anlayış ve uzlaşmaya bırakacağını söyleyebiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya ticaretinde gözlemlenen serbestleşme eğilimi, ülkelerin korumacılık modelinden yavaş yavaş vazgeçmelerine neden olmaktadır. Kotaların kalktığı, vergi oranlarının düştüğü, eski modellerin terk edilmeye başladığı çağımızda, serbest ticaret politikalarının en önemli göstergelerinden biri olarak, ülkelerin gümrük mevzuatlarındaki liberalleşmeyi ve gümrük uygulamalarındaki basitleştirmeleri gösterebiliriz.

Dünya ticaretindeki liberalleşme eksenindeki değişim, gümrük uygulamalarının ülkeler nezdinde, artık, sadece, vergisel boyutta algılanmaması gerektiğini de gündeme getirmiştir.

Ülkemizin az gelişmiş bölgeleri olan Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde bölge halkının gelir ve refah seviyelerinin artırılması, ürün çeşitliliği ve istihdam yaratmak suretiyle, ekonomik ve altyapı farklılıklarının giderilmesi, sınır bölgesine canlılık ve kalkınma getirilmesi, bölge halkının ihtiyaçlarının düşük maliyetle karşılanması amacıyla, mevcut sınır ticareti düzenlemelerine bir alternatif olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki sınır illerinde sınır ticaret merkezleri kurulmasına ilişkin olarak karar hazırlanmış ve Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

                              

(1) 182 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu kararla, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki ekonomik ve ticarî faaliyetlere ivme kazandırılması ve böylece, bölgedeki esnaf ve tacirler için komşu ülkelere sınır hattında tesis edilecek ticaret merkezleri vasıtasıyla ticaret yapmak suretiyle ihracatın artırılması ve vergi kolaylıkları sağlanarak il ihtiyaçları dahiline ithalat yapılması imkânı getirilmektedir. Bu merkezler, bölge halkının tek umut kaynağı haline gelmiştir.

Bu tasarıyla, Türkiye ile komşu ülkeler arasında coğrafî durum ve bölge ihtiyaçları gözönünde bulundurularak yapılacak sınır ticaretinin kapsamını belirlemeye, sınır ticareti yapılacak sınır ticaret merkezlerinin kurulmasına ve buralardan yapılacak ihracat ve ithalatın usul ve esaslarını belirlemeye veya sınır ticareti yoluyla serbest dolaşıma girecek eşyadan alınacak vergileri göstermek üzere ilgili kanunlarda belirtilen azamî hadleri geçmemek şartıyla, tek ve maktu bir tarife uygulamaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır. Ayrıca, sınır ticaret merkezlerinin, gümrük işlemlerinin yürütülmesinde Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesi dışında addedilmesi ve sınır ticaretine ilişkin gümrük işlemlerinin Gümrük Müsteşarlığınca belirlenmesi amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada benzer örneklerine sıkça rastlanan sınır ticaret merkezleri projesinin, biri genel ekonomi politikamıza, diğeri ise dışticaret politikamıza yönelik iki tane ana hedefi vardır. Genel ekonomik politika açısından asıl amaç, yukarıda da ifade edildiği üzere, Türkiye'nin nispeten az gelişmiş bölgeleri olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, bölge halkının gelir ve refah seviyesinin artırılması, ekonomik canlılık ve kalkınma getirilmesi, ayrıca, daha önceki yıllarda, muhtelif Bakanlar Kurulu kararlarıyla yürütülen sınır ticareti uygulamasının, daha sistematik hale getirilmesidir.

Dışticaretimize yönelik olarak ise, ihraç ürünlerimiz için dikkate değer pazarlar olan komşu ülkelerin ihracatımız içindeki payının artırılması, bu sayede komşularımızla sınır ticaretini geliştirerek, üzerinde yaşadığımız coğrafyada bölge insanının refah düzeyini artırmak ve karşılıklı olarak ekonomik hareketlilik kazandırmaktır.

Sonuç olarak, söz konusu kararla yukarıdaki hedeflere ulaşabilmek için, gümrük mevzuatlarında gerekli düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu doğrultuda, sınır ticareti yoluyla ithal edilecek eşyadan alınacak vergiler açısından 4458 sayılı Gümrük Kanununun 172 nci maddesinde tek ve maktu bir tarife uygulanması ve bu merkezlere ihracat için konulan eşyaya katma değer vergisi muafiyeti getirmek amacıyla sınır ticaret merkezlerinin Türkiye gümrük bölgesi dışında addedilmesi yönünde bir değişikliğe gidilmek suretiyle, bu kanun tasarısı hazırlanmıştır.

AK Parti Grubu olarak, bu yasa tasarısına destek vereceğimizi belirtiyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tutan.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

GÜMRÜK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 27.10.1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 172 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 172. - Türkiye ile komşu ülkeler arasında coğrafî durum ve bölge ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yapılacak sınır ticaretinin kapsamını belirlemeye, sınır ticareti yapılacak sınır ticaret merkezlerinin kurulmasına ve buralardan yapılacak ihracat ve ithalatın usul ve esaslarını belirlemeye veya sınır ticareti yoluyla serbest dolaşıma girecek eşyadan alınacak vergileri göstermek üzere ilgili kanunlarda belirtilen azami hadleri geçmemek şartıyla tek ve maktu bir tarife uygulamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Sınır ticaret merkezleri, gümrük işlemlerinin yürütülmesinde Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesi dışında addedilir.

Sınır ticaretine ilişkin gümrük işlemleri Müsteşarlıkça belirlenir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür konuşması yapmak üzere, buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu 3 maddelik, Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasamız, hakikaten, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, iktidar ve muhalefetin örnek bir çalışmasıyla çıkmış bulunuyor. Bu açıdan, bu güzide çatı altında, bundan sonraki çalışmalarımızı da aynı birlik ve beraberlik içerisinde yapacağımızı ümit ederek, emeği geçen herkese teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Sigortasının Ticarî Olarak Temin Edilemeyen Kısmının Devlet Garantisi ile Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

5. - Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Sigortasının Ticarî Olarak Temin Edilemeyen Kısmının Devlet Garantisi ile Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/585)  (S. Sayısı :153)  (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 153 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Sayın Beşir Hamidi; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan 153 sıra sayılı Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Sigortasının Ticarî Olarak Temin Edilemeyen Kısmının Devlet Garantisi ile Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olarak AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, havacılık sektörü, bugün, dünyanın en önemli sektörlerinden biri haline gelmiştir. Gerek yarattıkları katmadeğer gerekse kullanılan ileri teknoloji, havacılık sektörünü ülkelerin önemli sektörlerinden biri haline getirmiştir. Dünyada söz sahibi olmak isteyen her ülke, havacılık sektörüne önem vermek zorundadır. Sivil havacılık faaliyetlerinin de bu çerçevede korunması ve geliştirilmesi gerekmektedir.

Yüce Meclisin değerli üyeleri, 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika'da meydana gelen terör eylemlerinden sonra, sivil havacılık faaliyetlerinin bütün dünyada krize girdiği hepimizin bilgisi dahilindedir. 11 Eylülden sonra, dünyanın en prestijli havayolu şirketlerinin peş peşe yaşadığı güven bunalımı sonucu, yolcu kapasitelerinde büyük düşüşler olmuş ve bu kriz sırasında bazı şirketler de batmıştır.

11 Eylülden sonra, havacılık sektöründeki risk ihtimalinin artması sonucunda, dünya genelinde faaliyet gösteren havacılık sigorta şirketleri ise poliçe koşullarını ağırlaştırmışlardır. Yine, aynı sigorta şirketleri, 11 Eylül 2001 tarihinde, savaş, terör eylemleri, uçak kaçırma ve benzeri olaylar neticesinde yolcu ve üçüncü şahısların uğrayacağı zararları teminat altına alan sigortayı 50 000 000 dolarla sınırlayacaklarını açıklamışlardır. Daha açık ifadeyle, uçakların terör eylemleri veya diğer nedenler sonucunda başkalarına verdikleri zarar ne kadar büyük olursa olsun, sigorta şirketleri, en fazla 50 000 000 dolar tazminat ödeyebileceklerini bildirmişlerdir. Sigorta şirketlerinin bu tavrına karşı, sivil havacılık otoriteleri ve dünya hava limanları, sigorta şirketlerinin üstlenmediği bu riskin hükümetler tarafından üstlenilmesini, aksi takdirde, uçuşların durdurulması kararını vermişlerdir.

Filosunda yaklaşık 70 uçak bulunan millî havayolu şirketimiz ve diğer özel havayolları şirketlerimiz, bu karar sonucunda uçaklarını işletmeme tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Kuşkusuz, uçakları uçmayan havayolu şirketlerinin de çok kısa sürede müşterilerini kaybedip, iflas edeceği aşikârdır. Bu acil durum karşısında, sigorta şirketlerinin üstlenmediği toplam sigorta teminatlarının 50 000 000 doları aşan miktarına bir aylık süreyle geçici olarak devlet garantisi verilmiştir.

İşte, bu garanti, yani, 24 Eylül 2001 tarihinde bir ay geçici süreyle verilen garanti, 30 Ocak 2003 tarihine kadar 11 defa uzatılmıştır. Halen de uzatmalar konusundaki belirsizlik devam etmektedir; çünkü, uluslararası sigorta piyasalarında 11 Eylül eylemlerinden sonra oluşan koşullar büyük ölçüde devam etmektedir.

                             

(1) 153 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Hükümetimizin huzurunuza getirdiği bu kanun tasarısı, sivil havacılık şirketlerimiz için elzem olan devlet garantisinin kapsamına, işleyişine ve dayanağına ilişkin tereddütlerin ve belirsizliklerin giderilmesi için hazırlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, uluslararası piyasaların koşullarını biz belirlemiyoruz. Sigortacılık, riskin teminat altına alınması işidir. Terör tehdidinin halen devam etmesi, savaş ve uçak kaçırma gibi olayların getirdiği riskler, sigorta şirketlerinin olumsuz tutumlarının devam etmesine neden olmaktadır.

Halen, ülkemizde mevcut sivil yolcu uçaklarının, 70 kadarı Türk Hava Yollarında olmak üzere, toplamı, yaklaşık 140 adettir. Özel havayolu şirketleri de, ülkemize 70 uçakla hizmet vermektedir. Özellikle turizm açısından, bu şirketlerin faal olmaları mecburîdir. 2002 yılında, sivil havacılık şirketlerimiz aracılığıyla Türkiye'ye 8 000 000 civarında turist gelmiştir; sadece Antalya'ya, charter seferleriyle 2 000 000 insan taşınmıştır. Bu şirketlerimizin uçaklarını uçurmama gibi bir durumla karşı karşıya kalmaları, turizm sektörümüzün de çok büyük bir darbe yemesi anlamına gelmektedir.

11 Eylül terör olaylarından sonra, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bütün ülkeler, sivil havayolu şirketlerine milyonlarca dolara varan yardımlarda bulunmuşlardır. Amerika Birleşik Devletleri, 11 Eylül sonrasında, kendi havayolu şirketlerine 24 000 000 dolarlık yardım paketi sunmuş; Almanya ise, 3 000 000 000 euro sermayeyle kendi sigorta şirketini kurmuştur.

Değerli arkadaşlarım, 1925 yılında Türk Tayyare Cemiyetinin kurulmasıyla başlayan, 1933 yılında 5 uçaklık Türk Hava Postalarıyla devam eden ve son yirmi yılda atılım içerisine giren sivil havacılığımızı özenle koruyup geliştirmek zorundayız; onlara destek vermeli ve yardımcı olmalıyız. Çok şükür, 11 Eylülden sonra havacılık sektörünün tüm dünyada yaşadığı güven bunalımını, başta millî havayolu şirketimiz Türk Hava Yolları olmak üzere, biz, en az zararla atlattık. Bu büyük krizden, özbünyemizi daha da güçlendirerek çıktık. Dışa açılan ve dünyayla bütünleşen bir Türkiye için, sivil havacılık sektörümüze bundan sonra da daha çok ihtiyacımız olacağı açıktır. Bu nedenle, 24 Eylül 2001 tarihinden itibaren aylık periyotlarla uzattığımız devlet garantisinin esaslarının ve usullerinin bir kanunla belirlenmesi zarureti hâsıl olmuştur. Böylece, ileride meydana gelecek bazı anlaşmazlıkların da şimdiden tedbirini almış olacağız.

Bu tasarının kanunlaşmasıyla, bugüne kadar, hükümet tarafından verilen garantiye de yasal altyapı oluşmuş olacaktır.

Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Sigortasının Ticarî Olarak Temin Edilemeyen Kısmının Devlet Garantisi ile Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısına, bu gerekçelerimizin ışığında olumlu oy vereceğiniz inancıyla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamidi.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

SİVİL HAVA ARAÇLARI ÜÇÜNCÜ ŞAHIS MALÎ MESULİYET SİGORTASININ TİCARÎ OLARAK TEMİN EDİLEMEYEN KISMININ DEVLET GARANTİSİ İLE

KARŞILANMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, Türk Sivil Hava Aracı Siciline kayıtlı hava araçlarının terör eylemlerine, savaş haline ve bunlara bağlı risklere maruz kalmaları durumunda üçüncü şahısların uğrayacağı zararları teminat altına alan sigortanın, uluslararası sivil havacılık ve havalimanı otoritelerince yeterli görülen asgari sınırının, uluslararası sigorta piyasalarından ticari olarak temin edilemeyen kısmının 31.12.2005 tarihine kadar vuku bulacak olaylar için 6 ncı madde hükmü saklı kalmak üzere Devlet garantisi verilmesi suretiyle karşılanmasını sağlamaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2.- Bu Kanun, 1 inci maddede belirtilen Devlet garantisinin geçerli olduğu durumlara, Devlet garantisi verilen şahıslara, Devlet garantisine ilişkin üst sınıra, süreye, istisnalara, bedele ve bu bedelin yatırılacağı hesaba ilişkin usul ve esasları kapsar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3.- Bu Kanunda geçen;

a) Bakan: Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanı,

b) Müsteşarlık: Hazine Müsteşarlığını,

c) Terör eylemleri, savaş hali ve bunlara bağlı riskler: Uluslararası sigorta ve reasürans piyasalarında verilen savaş teminatı kapsamında, sigorta edilen riskleri,

d) Üçüncü şahıs: Hava aracının dışında bulunan şahısları,

e) Sivil hava araçları üçüncü şahıs malî mesuliyet sigortası: Sivil hava aracının veya sivil hava aracından düşen parçaların, üçüncü şahısların ölümüne, yaralanmasına ve mal veya eşyalarının zarar görmesine sebebiyet vermesi hallerini teminat altına alan sigortayı,

f) Yer hizmet kuruluşları: 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu hükümlerine uygun olarak havaalanlarında yer hizmeti vermek üzere çalışma ruhsatı alan özel hukuk tüzelkişiliği statüsündeki kuruluşları,

g) İkram kuruluşları: 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu hükümlerine uygun olarak havaalanlarında ikram hizmeti vermek üzere çalışma ruhsatı alan özel hukuk tüzelkişiliği statüsündeki kuruluşları,

h) Terminal işleticileri: Havaalanlarındaki yolcu terminallerini işletmekten sorumlu kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişileri,

ı) Yerleşik servis sağlayıcıları: Havaalanlarında havayolu taşıyıcılarına hizmet sunan kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişileri,

j) Ücretli yolcu: Uluslararası anlaşmalara istinaden geçerli bir bileti olan ve havayolu taşıyıcısının ücret tarifesinde yer alan ücreti ödeyen yolcuyu,

k) Ücretsiz yolcu: Uluslararası anlaşmalara istinaden geçerli bir bileti olan ve havayolu taşıyıcısının ücret tarifesinde yer alan ücretten muaf olan yolcuyu,

l) Sub-charter: Uluslararası anlaşmalara istinaden uçak, mürettebat, bakım ve sigorta kapsamında kısa süreli olarak kiralanan uçakları,

m) Wet-lease: Kiraya verenin işletme ruhsatı kapsamında işletilen hava aracının kira anlaşmasını,

n) Her bir olayda kullanılabilir senelik toplam limit: Devlet garantisinin verilmeye başlandığı tarihten itibaren bir yıl içinde meydana gelecek olaylar sonucu uğranılan toplam zarar için verilen Devlet garantisinin her bir olay ve her bir yıl itibarıyla üst sınırını,

o) Hesap: Hazine Müsteşarlığı adına, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde oluşturulan Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Devlet Garantisi Hesabını,

İfade eder.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Devlet garantisinin kapsamı

MADDE 4.- 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu kapsamında işletme ruhsatına sahip ticari hava taşıma işletmeleri adına işletilen ve bunların işlettiği hava araçlarının iç ve dış hat seferlerini kapsayan tüm uçuşlarının veya geçici süre ile yurt dışında sub-charter ve wet-lease olarak uçuşuna müsaade edilen Türk Sivil Hava Aracı Siciline kayıtlı hava araçlarının Ulaştırma Bakanlığından onay alınmış olan bölgelerdeki tüm uçuşlarının ya da Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilindeki havaalanlarında, yer hizmet kuruluşları, ikram kuruluşları ve terminal işleticileri gibi yerleşik servis sağlayıcılarının faaliyetleri de dahil olmak üzere havaalanı hizmetlerinin kullanılması suretiyle gerçekleştirilen; terör eylemleri ile söz konusu hava araçlarının ve yer hizmet kuruluşlarının maruz kalacağı savaş hali ve bunlara bağlı riskler dolayısıyla üçüncü şahısların uğrayacağı zararlar Devlet garantisi kapsamındadır.

Devlet garantisi kapsamında olup da terör eylemlerine, savaş haline ve bunlara bağlı risklere maruz kalan hava aracının gövde hasarı, yolcu ve personelinin maruz kalacağı zararlar, üçüncü şahısların uğradığı kâr kaybı ve kira kaybı zararları ile diğer dolaylı zararlar ve Ulaştırma Bakanlığından yalnızca ön izin almış olan ticari hava taşıma işletmelerine ait hava araçlarının üçüncü şahıslara verdiği zararlar Devlet garantisi kapsamı dışındadır. Ancak, yurt dışından tescile esas işlemlerin yapılması için geçici tescil veya uçuşa elverişlilik belgeleri ile yurda getirilen bir hava aracının sebep olabileceği zararlar, bahse konu seferi kapsamak ve bir defaya mahsus olmak üzere Devlet garantisi kapsamındadır.

BAŞKAN -Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Devlet garantisinin üst sınırı

MADDE 5.- Devlet garantisinin her bir Türk ticarî hava taşıma işletmesi ve Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilindeki havaalanlarında yerleşik her bir servis sağlayıcısı için ayrı ayrı olmak üzere, her bir olayda kullanılabilir senelik toplam limit esasına göre belirlenen üst sınırı 1.5 milyar ABD Dolarıdır. Bu sınırın, Devlet garantisinin verilmeye başlandığı tarih itibarıyla bir yıl içinde herhangi bir zamanda aşılması halinde, aşan kısım için Devlet garantisi verilmez.

Devlet garantisinin üst sınırını aşmamak kaydıyla, Türk ticarî hava taşıma işletmelerinin ve Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilindeki havaalanlarında yerleşik servis sağlayıcılarının her biri için verilen Devlet garantisi, Ulaştırma Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle Bakan tarafından belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Peki, karar yetersayısını arayacağım.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.52


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.08

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

                               

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. - Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Sigortasının Ticarî Olarak Temin Edilemeyen Kısmının Devlet Garantisi ile Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/585) (S. Sayısı:153) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Görüşmekte olduğumuz 153 sıra sayılı tasarının 5 inci maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı; şimdi, yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

5 inci maddeyi kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Devlet garantisinin durdurulması

MADDE 6.- Devlet garantisinin, terör eylemlerini, savaş halini ve bunlara bağlı diğer riskleri teminat altına alan sigortanın ticari olarak temin edilebilir hale gelmesi durumunda veya gerekli görülen diğer hallerde durdurulmasına ve durdurma sonrası tekrar başlatılmasına veya Devlet garantisi verilmesinden tümüyle vazgeçilmesine Bakanlar Kurulu yetkilidir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Devlet garantisi bedeli

MADDE 7.- Türk Sivil Hava Aracı Siciline kayıtlı hava araçlarıyla ücretli ve ücretsiz olarak seyahat eden yolcuların ve havaalanlarında yerleşik servis sağlayıcılarının ödeyeceği Devlet garantisi bedeli, Ulaştırma Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle Bakan tarafından belirlenir veya değiştirilebilir. Devlet garantisi bedeli, katma değer vergisi hariç olmak üzere her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

6 ncı madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından Devlet garantisinin durdurulmasına veya Devlet garantisi verilmesinden tümüyle vazgeçilmesine karar verilmesi halinde Devlet garantisi bedeli alınmaz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Hesap

MADDE 8.- Türk Sivil Hava Aracı Siciline kayıtlı hava araçlarının terör eylemlerine, savaş haline ve bunlara bağlı risklere maruz kalmaları durumunda üçüncü şahısların uğrayacağı zararların teminat altına alınması amacıyla, Müsteşarlık adına, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Devlet Garantisi Hesabı oluşturulmuştur. Devlet garantisi bedeli, ait olduğu ay sonundan itibaren yirmibeş gün içinde bu Hesaba yatırılır. Söz konusu bedelin süresi içinde yatırılmaması halinde Devlet garantisi durdurulur ve Hesaba yatırılmayan Devlet garantisi bedeli, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Hesabın ita amiri Bakan'dır.

Hesaptan, risk transferi ve gerekli görülen hizmetlerin alımı için ödeme yapılabilir.

Rizikonun gerçekleşmesi halinde ihtiyaç duyulacak nakit, öncelikle söz konusu Hesapta bulunan tutardan, yeterli olmaması halinde genel bütçeden karşılanır.

Devlet garantisi bedelinin tahsil edilmesi, süresi içinde ve gerçeğe uygun olarak Hesaba yatırılıp yatırılmadığının tespit edilmesi, Hesaptan yapılan ödemeler ve Hesapla ilgili iş ve işlemlere ilişkin denetim Ulaştırma Bakanlığı ve Müsteşarlık tarafından müştereken yapılır.

Hesap, Bakanlar Kurulunca Devlet garantisi verilmesinden tümüyle vazgeçilmesine karar verilmesi halinde, Bakanlar Kurulu kararı ile tasfiye edilir ve Hesapta kalan tutar genel bütçeye gelir kaydedilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 9.- 8 inci madde uyarınca oluşturulan Hesabın idaresi, Devlet garantisi bedelinin tahsil edilmesi, toplanan kaynakların nemalandırılması, bu Kanun kapsamındaki ödemelerin yapılması, risk transferi için yapılabilecek ödemeler ve gerekli görülen hizmetlerin ve hizmet bedelinin belirlenmesi, rizikonun gerçekleşmesi halinde uğranılan zararın beyan ve tespiti ve Hesabın tasfiye sürecine girmesi halinde, tasfiyeye ilişkin usul ve esaslar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde Ulaştırma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Müsteşarlık tarafından müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 10.- Bu Kanunun 8 inci maddesi yayımı tarihinden üç ay sonra, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 11.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekaleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekaleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, açıkoylamanın sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 213

Kabul                     : 213

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum. (1)

Sayın milletvekilleri, Eski Yugoslavya'da İşlenen Bazı Suçların Kovuşturulması Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri ve Adalet Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

6.- Eski Yugoslavya'da İşlenen Bazı Suçların Kovuşturulması Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/396) (S. Sayısı : 122) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu, 122 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

                                    

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 122 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Afyon Milletvekili Sayın İbrahim Aşkar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HAKKI AŞKAR (Afyon) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Eski Yugoslavya'da İşlenen Bazı Suçların Kovuşturulması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olarak, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve televizyonları karşısında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, ilk olarak, 17.7.1995'te Başbakan Tansu Çiller tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur. Aynı tasarı, 3.6.1996'da Başbakan Mesut Yılmaz ve 25.10.1999'da da Başbakan Bülent Ecevit imzalarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur. Tasarı, ilk hazırlandığı 1995'ten günümüze kadar sekiz yıl geçmesine rağmen, bir türlü kanunlaşamamıştır.

Değerli üyeler, hepimizin çok iyi bildiği üzere, olayların, şartların ve toplumsal olguların kanunların yapımı üzerindeki etkileri büyüktür. Tasarı 1995 yılında hazırlanırken mevcut şartlar ile bugünkü şartlar arasında büyük farklar oluşmuştur; en azından, o günün olayları ile bugünün olaylarının niteliği ve seyirleri değişmiştir. Bugün, Hırvatistan, Makedonya, Slovenya ve Bosna-Hersek üniter devletlerinin yanı sıra, Sırbistan ve Karadağ Federal Cumhuriyeti olmak üzere, toplam 4 üniter devlet ve 1 federal cumhuriyet vücut bulmuştur.

Devletlerin daha kuruluşlarından önce, hem kendi içlerinde hem de birbirleri arasında, hepimizin de içini karartan, ağır ve acı olaylar yaşanmıştır. Uluslararası toplumun bir dizi askerî müdahalelerle tesis ettiği güvenlik ortamıyla birlikte, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bölgede hukuku temin edici bir dizi önlemler getirmiştir. Bunlardan en önemlisi, hiç kuşkusuz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı 827 sayılı Karardır. Bu kararla, eski Yugoslavya ülkesinde 1.1.1991 tarihinden itibaren işlenen uluslararası insancıl hukukun ağır ihlallerinden sorumlu suç faillerinin yargılanması için uluslararası mahkeme kurulmuş ve 16.11.1993 tarihinde görevine başlamıştır. Mahkeme kararları üye devletleri bağlayıcı nitelikte olup, bu kararların, Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 27 nci maddesi gereğince, bütün üye devletlerce uygulanması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böylece, Birleşmiş Milletler üyesi devletler, 1.1.1991 tarihinden itibaren, 1907 Lahey, 1949 Cenevre İnsancıl Hukuk Sözleşmesi hükümlerine ve 1948 Soykırım Sözleşmesi hükümlerine göre, insanlığa karşı suç oluşturduğu kabul edilen ve çatışmalar sırasında sivillere karşı girişilen öldürme, köleleştirme, işkence, ırza geçme ve benzeri suçları kapsayan hükümlere aykırı olarak işlenen suçlar konusunda yetkili kılınmıştır.

Ancak, mevzuatımız, bu faaliyetlerin Türkiye'de gerçekleşmesine müsait değildir. Bu tasarı, belirtilen faaliyetlerin Türkiye'de gerçekleştirilmesine imkân vermek ve anılan uluslararası mahkeme ile ulusal yargı sistemimiz arasında gerekli işbirliğini ve koordinasyonu gerçekleştirmek gayesiyle hazırlanmıştır.

Uluslararası mahkemenin yetki alanına giren suçlar konusunda, bu suçlara ilişkin üçüncü kişilerin elindeki bilgi, belge, doküman ve delillerin de uluslararası mahkemelere sunulmasına serbestlik getirilmiştir.

Eski Yugoslavya topraklarına, uluslararası hukuka uygun olarak yeni devletlerin kurulması sürecinde karışmama; sorunlara, devletlerin ülke bütünlüğüne ve egemenliklerine saygı, birbirlerinin içişlerine karışmama ve kuvvete başvurmama ilkeleri çerçevesinde çözüm yolları aranması, Sırbistan yönetimince izlenen aşırı milliyetçi ve yayılmacı politikaya imkân vermemiş ve Bosna-Hersek'in bağımsızlık ve ülke bütünlüğüne yönelik saldırılar yoğun etnik temizlik ve insan hakları ihlalleri de engellenmiştir.

Görüldüğü üzere, uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler Konseyi kanalıyla Sırbistan ve Karadağ'ı kanunî müeyyideleri aracılığıyla hukuk şemsiyesi altına almıştır. Biz de, gündemimizdeki tasarının kanunlaşmasıyla, hukuk kurumumuzu bölgeye açmış olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisimizin 22 nci Yasama Döneminde, bu tasarıyı oybirliğiyle kanunlaştırma şansı bulunacaktır. Kanunlaşarak mevzuatımıza girecek tasarı, hem bölgedeki mağdurlara, Yüce Meclisimizin psikososyolojik desteği olacak, hukuk kurumumuz barışın teminine katkıda bulunacak ve hem de mevzuatımızın Avrupa Birliği mevzuatına uyum sürecinde, dolaylı da olsa, ileri atılmış bir adım olacaktır.

Arz etmeye çalıştığım üzere, tasarının kanunlaşması elzemdir. Yüce Meclisimizin bu hususta üzerine düşeni yapacağına olan inancımız tamdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Aşkar.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ESKİ YUGOSLAVYA'DA İŞLENEN BAZI SUÇLARIN KOVUŞTURULMASI

HAKKINDA KANUN TASARISI

Amaç

MADDE 1. - Bu Kanunun amacı, eski Yugoslavya Ülkesinde 1.1.1991 tarihinden bu yana işlenen ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 827 (1993) sayılı Kararına ekli Statüde belirtilen suçları kovuşturmak için kurulan Uluslararası Mahkemenin yetkisine giren konularda Türk adlî makamlarının yetkilerini ve Uluslararası Mahkeme ile işbirliğini düzenlemektir.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 2. - Bu Kanunda geçen;

a) 827 (1993) sayılı Karar : Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı 25.5.1993 tarihli ve 827 (1993) sayılı Kararı,

b) Uluslararası Mahkeme : Eski Yugoslavya Ülkesinde 1.1.1991 tarihinden itibaren uluslararası insancıl hukukun ağır ihlallerinden sorumlu suç faillerini yargılamak için 827 (1993) sayılı Karar ile kurulan Uluslararası Mahkemeyi,

c) Statü : Uluslararası Mahkemenin çalışması ile ilgili temel usul ve esasları düzenleyen ve 827 (1993) sayılı Kararın ekini oluşturan Statü'yü,

ifade eder.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Karşılıklı yetki

MADDE 3. - Uluslararası Mahkemenin yargı yetkisine giren ve Statü'de belirtilen bir suçu işleyen kimse, Türkiye'de bulunduğu takdirde, Türk Ceza Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca Türk mahkemelerinde yargılanır. Bu konuda Ankara mahkemeleri yetkilidir. Ancak, Uluslararası Mahkemenin yetki yönünden ulusal yargıya önceliği vardır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Ceza kovuşturmalarının nakli

MADDE 4. - Türkiye'de hakkında ceza kovuşturması başlamış bir kimseyle ilgili olarak, kovuşturmanın herhangi bir aşamasında Uluslararası Mahkeme, yargılama önceliğine dayanarak, kovuşturmanın nakli isteminde bulunduğu takdirde, bu talep Adalet Bakanlığı'nca istenen kişinin bulunduğu yerdeki Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Cumhuriyet savcısı önce bu kişinin kimliğini saptar, hakkındaki isnadın Uluslararası Mahkemenin yetkisine dair olan suçlardan olup olmadığını tespit eder, sanığın sorgusunu yaparak, incelemelerinin sonucuna göre sanığı tutuklanması için Sulh Ceza Mahkemesine başvurur. Sulh Ceza Mahkemesince bu konuda gerekli karar verilir.

Dava görülmekte iken böyle bir istem Adalet Bakanlığı tarafından iletildiğinde, mahkemece durma kararı verildikten sonra sanığın Uluslararası Mahkemeye sevkine karar verilir. Kararın infazı konusundaki işlemler Adalet Bakanlığınca yerine getirilir.

Nakil kararının verilebilmesi için fiilin Uluslararası Mahkemenin yer ve zaman bakımından yetkisi içinde olması şarttır. Bu kişi aleyhinde Türkiye'de, herhangi bir suçtan dolayı kovuşturma yapılmakta olması, birinci ve ikinci fıkra hükümlerinin uygulanmasını engellemez. Bu takdirde, Türkiye'de yargılanacak suçlar yönünden kovuşturmanın yeniden başlamasına kadar zamanaşımı işlemez.

Kovuşturmanın nakli konusunda verilen karar, Adalet Bakanlığı aracılığı ile Uluslararası Mahkemeye bildirilir ve ilgili evrak da aynı yoldan gönderilir.

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Yeniden yargılama yasağı

MADDE 5. - Uluslararası Mahkemede yargılanarak kesin hükümle mahkum olan veya beraat edenler hakkında aynı suçtan dolayı Türkiye'de kovuşturma yapılamaz.

Türkiye'de yargılanarak, işledikleri iddia edilen filler hakkında Türk Ceza mevzuatının öngördüğü hükümlere göre kesin hükümle mahkum edilen veya beraat eden yabancıları Uluslararası Mahkemenin yeniden yargılayabilmesi için Türk yargı mercileri tarafından gerekli karar verilir.

BAŞKAN -Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

İşbirliği ve adlî yardım talepleri

MADDE6. - Bu Kanun kapsamına giren suçlara ilişkin olarak Uluslararası Mahkemenin Statüsü uyarınca yapılacak işbirliği ve adlî yardım talepleri, bu Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri uyarınca yetkili adlî makamlar tarafından incelenir ve gerekli karar alınır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Tutuklama

MADDE7. - Bu Kanun uyarınca verilen tutuklama kararları hakkında, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 112 nci maddesi uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Taleplerin iletilmesi ve haberleşme

MADDE8. - Bu Kanun hükümleri dairesinde Uluslararası Mahkeme tarafından yapılacak işbirliği ve adlî yardım talepleri ile tutuklama ve nakil talepleri, Adalet Bakanlığı tarafından yetkili adlî mercie iletilir. Adlî makamların karar ve işlemleri de aynı şekilde Adalet Bakanlığınca Uluslararası Mahkemeye bildirilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Bilgi, belge ve delillerin devri

MADDE 9. - Bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarınca elde edilen bilgi, belge ve deliller Adalet Bakanlığı aracılığı ile Uluslararası Mahkemeye gönderilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Nakil giderleri

MADDE10. - Uluslararası Mahkeme önüne çıkarılacak sanık, tanık, bilirkişi ve suçtan zarar gören şahısların yol ve ikamet giderleri, Statü uyarınca Uluslararası Mahkeme tarafından karşılanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Uluslararası Mahkeme kararının infazı

MADDE 11. - Uluslararası Mahkeme tarafından verilen hükmün Türkiye'de infazının istenmesi halinde, Adalet Bakanlığının talebi üzerine Ankara Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir. Hükmün infazı hürriyeti bağlayıcı cezanın yerine getirilmesini içerdiği takdirde, Statü gereğince yazılı bildirimin yapılmış olması şarttır.

İnfaz kararının verilebilmesi için Uluslararası Mahkeme kararının kesinleşmiş olması gerekir. Sanık hakkında aynı suçtan dolayı Türk Mahkemesince verilip kesinleşmiş ve infaz edilmiş bir kararın bulunması halinde, bu ceza Uluslararası Mahkemece verilen cezadan mahsup edilir.  

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Kanun yolları

MADDE 12. - Bu Kanun hükümleri gereğince tutuklama ve nakil ile ilgili kararlar aleyhine acele itiraz yoluna gidilebilir. Ağır Ceza Mahkemesince 11 inci maddeye göre verilecek karara karşı temyiz yolu açıktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum :

Dokunulmazlık ve ayrıcalıklar

MADDE 13. - Uluslararası Mahkeme, hâkimler, savcı ve savcılık personeli, yazı işleri müdürü ve kalem personeli Türkiye'de Uluslararası Mahkeme Statüsünün 30 uncu maddesi hükümleri uyarınca dokunulmazlık, ayrıcalık ve kolaylıklardan yararlanırlar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 14. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve Uluslararası Mahkemenin eski Yugoslavya ülkesinde işlenen suçlarla ilgili yargılama faaliyetlerinin sona ermesi ile yürürlükten kalkar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 15. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, 11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

7.- 11 No.’lu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/607) (S. Sayısı : 184) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 184 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ söz istemiştir.

Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

                              

(1) 184 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanarak 1983 yılında imzaya açılan İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolün Onaylanmasına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, söz konusu Ek 6 Nolu Protokolün getirdiği hukukî düzenleme, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 3 Ağustos 2002 günü kabul edilen ve Resmî Gazetenin 9 Ağustos 2002 günlü nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren 4771 sayılı Kanunla, esasen, mevzuatımızın bir parçası haline getirilmiştir. Bu şekilde, artık, mevzuatımızda, 6 ncı Protokolün Meclisimiz tarafından onaylanmasını engelleyen bir uyumsuzluk, bir engel kalmamıştır.

Böyle olunca, bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ortaya konulan iradenin gereğinin, uluslararası platformda da yerine getirilmesinin doğal bir nitelik kazandığını takdir edersiniz.

Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan Ek 6 Nolu Protokolün Onaylanmasına İlişkin Kanun Tasarısına olumlu oy vereceğini belirtir, bu vesileyle hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

11 NOLU PROTOKOL İLE DEĞİŞİK İNSAN HAKLARINI VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİ KORUMA AVRUPA SÖZLEŞMESİNE ÖLÜM CEZASININ KALDIRILMASINA DAİR EK 6 NOLU PROTOKOLUN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA

KANUN TASARISI

MADDE 1. - Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanarak 1983 yılında imzaya açılan ve Ülkemiz adına 15 Ocak 2003 tarihinde Strasburg'da imzalanan "11 No'lu Protokol ile Değişik, İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesi'ne Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 No'lu Protokol"un onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekaleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekaleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, sisteme giremeyip, pusulayla oyunu kullanan milletvekillerinin salonu terk etmemelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, açıkoylamanın sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 198

Kabul                     : 197

Çekimser                :    1

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.  (1)

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve  Dışişleri Komisyonları Raporları (1/448) (S. Sayısı  : 103)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 103 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

                                    

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK ALANINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 26 Eylül 2000 tarihinde Zagreb'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekaleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi Bakana vekaleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.

Pusulayla oyunu kullanan sayın milletvekillerinin Genel Kurulu terk etmemelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, açıkoylamanın sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 177

Kabul                             : 177

Toplantı yetersayısı bulunamadığından, çalışmalarımıza 10 dakika ara veriyorum. (1)

 

Kapanma Saati : 18.54

                                 

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.10

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve  Dışişleri Komisyonları Raporları (1/448) (S. Sayısı : 103) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Görüştüğümüz 103 sıra sayılı kanun tasarısının yapılan açıkoylamasında toplantı yetersayısı bulanamamıştı.

Şimdi, tasarıyı yeniden elektronik oylama cihazıyla oylarınıza sunacağım.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin, oy pusulalarını, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa göndermelerini rica  ediyorum.

Ayrıca, pusula göndererek oyunu kullanan sayın milletvekillerinin de salonu terk etmemelerini diliyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Oylama işlemi bitmiştir.

Sayın milletvekilleri, yapılan açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 177

Kabul                     : 177 (1)

Böylece, sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 1 Temmuz 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum; iyi tatiller, iyi hafta sonları diliyorum.

Kapanma Saati : 19.16

                                 

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.