BIM 2 2 2003-07-23T10:54:00Z 2003-07-23T10:54:00Z 98 59433 338770 TBMM 2823 677 416033 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 19

 

97 nci Birleşim

24 . 6 . 2003 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Mersin İlinin tarım potansiyeline ve bu potansiyelde muz tarımının yeri ve önemine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım'ın, Sakarya İlinin düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kuramcısı ve kurucusu, eğitimbilimci İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 43 üncü yılına ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Macaristan Parlamento Başkanı Katalin Szili'nin resmî davetine icabetle bu ülkeye yapacağı ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/318)

2.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in (6/524) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/72)

3.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un (6/244) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/73)

4.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, 6.1.1982 Tarih ve 2577 Sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 53 üncü Maddesinin 1 ve 3 üncü Fıkralarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/120) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/74)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ve 42 milletvekilinin, bürokratik engellerin azaltılarak hizmetlerde etkinlik ve verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/112)

2.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/113)

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, bir gazetede yer alan AKP Genel Başkanının Saddam Hüseyin ile ilgili bir ifadesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/228)

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, MGK ve TBMM Genel Kurul kapalı oturumundaki görüşmeler hakkında AKP Genel Başkanına bilgi verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/229)

3.- Tunceli Milletvekili V. Sinan Yerlikaya'nın, Diyanet İşleri Başkanlığında Alevîlere yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/230) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

4.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, ibadethanelerle ilgili bir kararnamede cemevlerine yer verilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/231)

5.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, görevine son verilen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları üyelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/234) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

6.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Hollanda'dan gönderilen Patriot rampalarına ilişkin Başbakandan soru önergesi (6/235)

7.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun, Kırklareli'ndeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından soru önergesi (6/236) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

8.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Erganililerin Ziraat Bankası Maden Şubesindeki hesaplarının Halk Bankası Ergani Şubesine aktarılıp aktarılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/237) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

9.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, bitkisel yağ üretimine ve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/238) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

10.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, gübre ve mazot fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/240) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

11.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, pancar üretim kotasının düşürülmesi nedeniyle zarar gören üreticilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/245) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, bazı hâkim, savcı ve mülkiye başmüfettişlerinin görev değişikliklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/425)

2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, mali milat uygulamasının sonuçlarına ilişkin Devlet Bakanı Ali Babacan'dan sorusu ve Devlet Bakanı, Devlet Bakan Vekili Beşir Atalay'ın cevabı (7/524)

3.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, özelleştirilen Ayancık ORÜS fabrika işçilerinin istihdamına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/528)

4.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Rusya ile imzalanan doğalgaz anlaşmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/541)

5.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, 4.4.2003 tarihli 62 nci Birleşimde yapılan Anayasa değişikliği oylaması hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/596)

6.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, 4.4.2003 tarihli 62 nci Birleşimde yapılan Anayasa Değişikliği oylamasına ilişkin sorusu ve  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/597)

7.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Türk Telekom ile GSM şirketleri arasındaki görüşme ücretlerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/599)

8.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, Sağlık Eğitim Enstitüleri mezunlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/605)

9.- Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün, DHMİ ve DLH Genel Müdürlükleri tarafından son beş yılda gerçekleştirilen ihalelere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/607)

10.- Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Bingöl-Genç-Gerçekli Köyündeki terör mağduru bir şahsa yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/611)

11.- Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara Şeker Fabrikasında olup Bakanlıkta görevlendirilen personele ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/619)

12.- İzmir Milletvekili Hakkı Akalın'ın, Eşrefpaşa Hastanesi ile SSK ve BAĞ-KUR arasında anlaşma yapılamamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/627)

13.- Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, köy korucularına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/630)

14.- Tekirdağ Milletvekilii Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ İlinde Özelleştirme Sosyal Destek Projesinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/633)

15.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, 3.2.2002 tarihinde Afyon'da meydana gelen deprem sonrası yeniden yapılandırma çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/634)

16.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, İş-Doğan'ın POAŞ'la birleşmesinde SPK'nın uygulamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/648)

17.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, Antalya İlinin yeni bir SSK Hastanesi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/654)

18.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, İller Bankası kesintisi nedeniyle Antalya'daki bazı belediyelerin işçi ücretlerini ödeyememelerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/656)

19.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un, 57. Hükümet döneminde ekonomik kriz başlangıcında Merkez Bankasından döviz alanlara ilişkin Devlet Bakanı Ali Babacan'dan sorusu ve Devlet Bakanı, Devlet Bakan Vekili Beşir Atalay'ın cevabı (7/662)

20.- Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, vergi borçları konusunda yeni bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı ve Maliye Bakanı Vekili Erkan Mumcu'nun cevabı (7/663)

21.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Yüksek Değerlendirme Kurulunun terfilerle ilgili toplantılarına yönelik basında çıkan bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/673)

 

22.- Yalova Milletvekili Şükrü Önder'in,

- Yalova-Çınarcık-Çalıca'da yaptırılan kalıcı konutların eksiklerinin ne zaman tamamlanacağına,

Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey'in,

- Ankara-Kars Devlet yolunun bölünmüş yol projesindeki yerine,

Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun,

- Antalya-Kemer karayolunun Beldibi-Göynük arası bölünmüş yol çalışmalarına,

- Antalya Liman kavşağını Kepez'e bağlayacak çevre yolu çalışmalarına,

İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün,

- İzmir-Kadifekale'de heyelan tehlikesine maruz yerlere yönelik çalışmalara,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/669, 670, 675, 677, 680)

23.- İzmir Milletvekili Türkan Miçooğulları'nın, SSK ve BAĞ-KUR'un borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/693)

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137)

 

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 15 Milletvekilinin; Devlet Memurları Kanunu ile T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/144) (S. Sayısı: 177)

3.-Ticaret Gemilerinde Çalışan Kaptanlar ve Gemi Zabitlerinin Meslekî Yeterliliklerinin Asgarî İcaplarına İlişkin 53 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/496) (S. Sayısı: 163)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'ın, bir gazetenin Mardin İlinde yaşandığını iddia ettiği asılsız recm olayıyla ilgili haberlerin halk üzerinde yarattığı olumsuzluğa ilişkin gündemdışı konuşmasına, Adalet Bakanı Cemil Çiçek cevap verdi.

Amasya Milletvekili Hamza Albayrak, Atatürk'ün Amasya'ya gelişinin ve "Kutsal İttifak" olarak da bilinen Amasya Tamiminin 84 üncü yıldönümüne,

Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel, hükümetin, kamu çalışanların maaşlarına yapmak istediği zam oranlarının az oluşunun getireceği sorunlara ve alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın (6/248) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

Avrupa-Akdeniz Forumu çerçevesinde oluşturulan çalışma grubu toplantılarına, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen iki milletvekilinden oluşan bir Parlamento heyetinin katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresinin,

Genel Kurulun 19.6.2003 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan 180 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 inci sırasına, bu kısmın 16 ncı sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 1 inci sırasında yer alan 152 sıra sayılı kanun tasarısının ise 4 üncü sırasına alınmasına ve gündemin 3 üncü sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına, görüşmelerin saat 24.00'e kadar tamamlanamaması halinde saat 24.00'ten sonra da çalışmalara devam edilmesine ilişkin AK Parti Grubunun önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,

Kabul edildiği açıklandı.

Gündemin, "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasına alınan, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/610) (S. Sayısı : 180) yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

2 nci sırasına alınan, Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının (1/297) (S. Sayısı : 137) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; 1 inci maddesinin oylanmasından önce istem üzerine, elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

24 Haziran 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.56'da son verildi.

 

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Enver Yılmaz

 

Türkân Miçooğulları

 

 

Ordu

 

İzmir

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

          No. :  135

II. - GELEN KÂĞITLAR

20 . 6 . 2003 CUMA

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Türkiye Çevre Düzeni Planına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/587) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice İlçesindeki öğrencilerin yemek ödeneğinin kesildiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/588) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Anadolu Medeniyetleri Müzesindeki bir heykelin Burdur'da sergilenip sergilenmeyeceğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/589) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

4.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Anamur Belediyesinin çöp döküm alanına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/590) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

5.- Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Tunceli'deki kişi başına gayri safi millî hasıla miktarının nasıl belirlendiğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/591) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

6.- Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın, Ankara-Evren-Eti Holding İlköğretim Okulu binasının fizikî şartlarının yetersizliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/592) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in, "Yoksul Çocuk Yardımı Projesine" ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/803) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)

2.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, belli bir marka yolcu otobüslerinde teknik kusurlar olduğu iddialarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/804) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Yalova-Çiftlikköyü'ndeki Eti Holding sosyal tesislerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/805) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)

4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Vakıflar Bankası müfettiş yardımcılığı sözlü sınavıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/806) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)

5.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin, BAĞ-KUR çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/807) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)

6.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bir eski milletvekilinin bir televizyon programındaki bazı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/808) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)

7.- Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi'nin, TÜGSAŞ ve İGSAŞ'ın özelleştirilme kararına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/809) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

8.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, Tekirdağ-Çorlu Adliyesinin fizikî ve personel yetersizliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/810) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

9.- Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, bir işkence iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/811) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

10.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Hasankeyf ve Munzur Vadisini etkileyecek barajların yapımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/812) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

11.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, mobil santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/813) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

12.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun verdiği lisanslara ve personelinin ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/814) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

13.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, enerji sözleşmelerine ve atamalara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/815) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

14.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Hükümetin nükleer santral yapımına yaklaşımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/816) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

15.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük'ün Yenice İlçesinde yapılan afet konutlarının teslim şartına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/817) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

16.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice Devlet Hastanesinin uzman doktor ve tıbbî cihaz ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/818) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

17.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice-Kırıklar Mahallesindeki okul arsasına talep edilen bedele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/819) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

18.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, İstanbul Galleria Alışveriş Merkezi Genel Müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/820) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

19.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, ticari taksilere model ve standart belirlenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/821) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

20.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Akşehir Gölü kıyısındaki taşınmazlarla ilgili soruna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/822) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

21.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Ereğli'nin bazı köylerindeki içme suyu şebekesi çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/823) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

22.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, bir Danıştay kararının uygulanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/824) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

23.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, iki bakan hakkında basında çıkan bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/825) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

 

     No. : 136

23 . 6. 2003 PAZARTESİ

Tasarılar

1.- İmar Kanunu ile İmar ve Gecekondu  Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/624) (İçişleri ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.6.2003)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/625) (Anayasa ve  Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

3.- Bazı Kanunlarda ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/626) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

Teklif

1.- Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Seçim Harcamalarında Şeffaflığın Sağlanması Amacıyla 26.4.1961 Tarih, 298 Sayılı Kanuna Bazı Hükümlerin Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/150) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.6.2003)

Raporlar

1.- Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/549) (S. Sayısı: 182) (Dağıtma tarihi: 23.6.2003) (GÜNDEME)

2.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 183) (Dağıtma tarihi: 23.6.2003) (GÜNDEME)

3.- 11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/607) (S. Sayısı: 184) (Dağıtma tarihi: 23.6.2003) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/593) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, 2000-2002 yılları arasında araç dağıtımı yapılıp yapılmadığına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/594) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

3.- Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, Marmara, Düzce ve Pülümür depremlerinde yıkılan kamu binalarının sorumluları hakkında yapılan işlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/595) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

4.- İzmir Milletvekili İsmail Katmerci'nin, Altay takımının Süper Ligden düşmesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/596) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

5.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, LPG'li araçların taşıt vergisine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/597) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, Sağlık Eğitim Enstitüleri yöneticilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/826) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

2.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, BDDK yönetimine geçen bir bankayla ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/827) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

3.- Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın, Bursa Büyükşehir Belediyesinin yaptırdığı jeotermal sondaj çalışmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/828) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

4.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Erzurum'daki şekerpancarı üretimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/829) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

5.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, bir bankanın diğer bir banka ve bir şirketler grubuyla kredi ilişkisine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/830) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

6.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, trafik denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/831) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

7.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un, Samsun İlinin kültürel ve turistik tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/832) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

8.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Turusgaz ile BOTAŞ arasındaki Doğalgaz Alım Anlaşmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/833) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

9.- İzmir Milletvekili Serpil Yıldız'ın, futboldaki şike ve teşvik primi iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/834) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

10.- Mardin Milletvekili Mehmet Beşir Hamidi'nin, Nusaybin ve Şenyurt sınır kapılarındaki geçişlerle ilgili çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/835) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

11.- Mardin Milletvekili Mehmet Beşir Hamidi'nin, Mardin ve ilçelerindeki halıcılık atölyelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/836) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

12.- Sivas Milletvekili Ömer Kulaksız'ın, Türkiye Süper Liginin 20 takıma çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/837) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

13.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, yargılanan Kızılay yöneticilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/838) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

14.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un, muharip gazilerin sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/839) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

15.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un, Samsun Gemi İnşa Sanayi Bölgesi Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/840) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

16.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un, Samsun'da Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerle çiftçilerin kredi borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/841) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

     No. : 137

24 . 6. 2003 SALI

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Bursa-Osmangazi Belediyesi mücavir alanından çıkarılan köylerin SİT alanı içinde olup olmadığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/598) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

2.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Bursa-Osmangazi Belediyesi mücavir alanından çıkarılan köylerdeki kaçak yapılara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/599) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

3.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, hemofili hastalarının tedavisinde kullanılan bir kan ürününün ithal edilip edilmediğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/600) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, internet kullanımını desteklemek amacıyla yapılması planlanan çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/842) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.6.2003)

2.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, bir gazetede yer alan beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/843) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.6.2003)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, İstanbul-Halkalı Gümrüğündeki iş yoğunluğunun giderilmesi için alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/844) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

4.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, Tekirdağ-Çorlu yolunda onarım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/845) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

5.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığının birleştirilmesi sonrasındaki personel istihdamına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/846) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

6.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın, pirinç ithalatının sınırlandırılıp sınırlandırılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/847) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, bankacılık sektöründeki yolsuzluklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/848) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

8.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, bir gazetede çıkan Sanayi ve Ticaret Bakanıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/849) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

9.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Muğla İlindeki çeşitli arazilere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/850) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

10.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, akaryakıt dağıtım payına yapılan zamma ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/851) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

11.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, bazı köylerin Osmangazi Belediyesi mücavir alanından çıkarılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/852) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.6.2003)

12.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, Ziraat ve Halk bankalarının yöneticilerinin maaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/853) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ve 42 Milletvekilinin, bürokratik engellerin azaltılarak hizmetlerde etkinlik ve verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/112) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

2.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 Milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

24 Haziran 2003 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Mersin İlinin potansiyeli ve muz tarımıyla ilgili söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın Ersoy Bulut'a aittir.

Buyurun Sayın Bulut. (CHP sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut’un, Mersin İlinin tarım potansiyeline ve bu potansiyelde muz tarımının yeri ve önemine ilişkin gündemdışı konuşması

ERSOY BULUT (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin'in tarım potansiyeline ve bu potansiyelde muz tarımının yeri ve önemine dikkatinizi çekmek üzere, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti, saygıyla selamlıyorum.

Mersin'in yüzölçümü 1 585 300 hektardır. Bunun 406 000 hektarı, tarım yapılabilen arazidir. Nüfusun yüzde 40'ı köylerde yaşamakta ve yaklaşık 100 000 aile geçimini tarımdan sağlamaktadır. Türkiye narenciye üretiminin yüzde 35'ini, sebze üretiminin yüzde 5,26'sını, meyve üretiminin yüzde 6,55'ini ve tahıl üretiminin yüzde 1,87'sini üretmektedir. Bu özelliğiyle Mersin, dünyada her türlü sebze ve meyvenin yetiştirilebildiği ender yerlerden birisidir.

Mikroklima özelliğinden dolayı Çikitadan daha kaliteli muzuyla, dünyanın en kaliteli çileğiyle, sofralıkta üstüne bulunmayan kayısısıyla, Türkiye üretiminin yarısına yakınını ürettiği narenciyesiyle, elmasıyla, şeftalisiyle, tarsusbeyazı üzümüyle ve her türlü son turfanda sebzesiyle, Türkiye'nin beslenme ve gıda ambarıdır.

Tarımın yanında, ticaret, turizm, sanayi, ulaşım, serbest bölge, ihracat ve ithalat, liman imkânlarıyla Ortadoğu'nun en önemli ticaret merkezi olabilecek bir konumda olmasına rağmen, hiçbir dönemde devletin sıcak ilgisini görmemiştir; kalkınmada öncelikli bölge statüsüne dahil edilmemiştir. Bugüne değin, ne bir meyvesuyu ve konserve fabrikası ne de şarap fabrikası gibi istihdam sağlayabilecek gıda sanayi tesisleri kurmak ya da bunu kredilerle teşvik etmek, kimsenin aklına gelmemiştir.

Diğer taraftan, güney ve güneydoğudaki onlarca ili Ege Bölgesine bağlayan tek devlet yolunun Silifke-Gazipaşa arasındaki 240 kilometrelik bölümü, çok dardır, virajlıdır ve risklerle doludur. Bu yoldan bir giden, bir daha gitmekten korkmaktadır. 21 inci Yüzyılın yüzkarası olan böyle bir yolun bugüne kadar neden yaptırılmadığını anlamak mümkün değildir.

Hangi konuya bakarsanız bakın, Mersin'in hep sahipsiz olduğunu görürsünüz. Son olarak, bir kez daha, Mersin'e haksızlık yapılma alışkanlığına tanık olmaktayız. 2002 yılında, diğer illerin çoğuna doğrudan gelir desteği tam olarak dağıtıldığı halde, Mersin çiftçisine bunun ancak yüzde 40'ı verilmiştir. Çiftçimiz, zaten, iyice tükenmiş durumdadır; her yıl, gübreye, ilaca, mazota, sera naylonuna ve sera demirine yapılan zamlara karşılık, ürünlerini bir önceki yılın fiyatına bile satamaz olmuşlardır.

2001 yılı sonbaharında vuku bulan ve 12 700 hektar alanda, 100 köyde, 7 600 çiftçi ailesinde felakete yol açan sel afetinde bile, her zaman olduğu gibi, çiftçimiz devleti yine yanında bulamamıştır.

Mersin İlinde yetişen her ürünün ayrı bir önemi, ayrı bir güzelliği, ayrı bir kalitesi vardır. Bu kısa süre içerisinde hepsinden bahsetmek imkânsız olduğundan, bugün, sizlere, Çikitayı bile sollayan Anamur muzundan bahsetmek istiyorum. İleriki tarihlerde, festivalini kutladığımız Mut'un kayısısından, Silifke'nin çileğinden, Mersin ve Erdemli ile çevresinin narenciyesinden, Aydıncık'ın seracılığından, Gülnar'ın elma ve üzümünden, Çamlıyayla'nın yayla turizminden ve Tarsus'un tarsusbeyazı üzümünden bahsedeceğim.

Ülkemizde, muz tarımı, Anamur'un yanı sıra, Alanya, Gazipaşa ve Bozyazı İlçelerinde yapılmaktadır. Anamur, ülkemizin muz ihtiyacının yarısını karşılayabilecek potansiyele sahiptir. Ülkemizde, 1994 yılında  12 000 dekarda 30 000 ton üretim yapılırken, bugün, bu rakam 25 000 dekar alanda 100 000 tona ulaşmıştır.

Besin değerinin çok yüksek olmasının yanında muz, dünyada, çocuk maması üretiminde, kozmetik sanayiinde, atıkları ise kendir, gemi halatında, oto döşemesi yapımında, kâğıt, hayvan yemi ve gübre olarak kullanılmaktadır.

Ülkemizin muz ihtiyacı, yaklaşık 250 000 tondur. Bilindiği gibi, yurtiçi üretimimiz bunu karşılayamadığından, 150 000 ton civarındaki açık, ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Ülkemiz muz üretiminin yaklaşık yüzde 50'si Anamur'da yapılmaktadır. Üretim, 2002 yılında 45 000 ton olarak gerçekleşmiştir. Şimdi hedef, üretimi, bu ilçede 100 000 tona çıkarmaktır. Aslında, üretim sahasının genişletilmesiyle, ithalatın pekâlâ devlete yük olmadan önlenmesi mümkündür. IMF ve Dünya Bankasından binbir güçlükle aldığımız borç dövizden, sırf 2000 yılında ithalat için verilen para 110 000 000 dolardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız Sayın Bulut.

Buyurun.

ERSOY BULUT (Devamla) - Bu dövizin bir yıllığını, çiftçiye -hem de geri ödemek üzere- ucuz faizli kredi olarak vermiş olsak, bununla 20 000 dekar sera tesisi kurmak mümkün olacaktır. Bu sayede, hem ithalata gerek kalmayacak hem de her yıl dışarıya gidecek dövizimiz devletin kasasında kalacaktır.

İşte, size bir kalemde 110 000 000 dolarlık kaynak. Bizi, CHP'yi dinlerseniz, size daha ne kaynaklar buluruz. 3 Kasımdan beri, size, gelin, bizi dinleyin diyoruz; memleket hayrına, çiftçi hayrına, esnaf hayrına, memur, dul, yetim hayrına, dargelirli ve işsiz hayrına ne varsa, tam destek vereceğiz diyoruz. Böyle iyi niyetli bir muhalefet hiçbir iktidara nasip olmaz. Kıymetimizi biliniz. Biz, Meclisi açan, cumhuriyeti kuran partiyiz. Buranın azalan itibarını kazandırmak ve halkın kaybolan güvenini tekrar sağlamak için geldik. Bu, bizim öncelikli görevimizdir. Kaynak bulmak, kaynak yaratmak, ormanı rantiyecilere peşkeş çekmekle olmaz; kadrolaşmak için emekliliği 61 yaşa indirmekle olmaz; "Başbakanlıkta kadro şişkinliğinden koridorlarda bile yürünemez olmuş" deyip, arkasından, 62 yeni eleman almakla da olmaz; memur kıyımıyla olmaz, işten çıkarmakla olmaz; hele hele, dokunulmazlığın kalkmasından korkmakla hiç olmaz.

Bugün, Anamur, örtüaltı muz yetiştiriciliğinde dev adım atmış. İthal edilen Çikita ve Dole gibi markalarla rekabet edebilecek kalitede muz yetiştirmeye başlamış ve bunu başarmıştır. Hatta öyle ki, yetersiz şartlara ve ilgisizliğe rağmen, doku kültürüyle standarda uygun, verimi yüksek muz cinsleri üretmeye ve bunların adaptasyonuna bile başlamıştır.

Diğer taraftan, devletten tek kuruş destek almadan sarartma ve ambalajlama tesisleri kurulmuştur. Şayet, devlet biraz destekte bulunsa, muzun raf ömrünün uzatılması ve muz atıklarından yukarıda belirtilen ürünlerin sağlanması zor olmayacaktır.

BAŞKAN - Sayın Bulut, tamamlar mısınız sözlerinizi.

ERSOY BULUT (Devamla) - Tamamlıyorum.

Çiftçiler olarak, hep, seçim meydanlarındaki vaatlere inandık. Nihayet köylü milletin efendisi olacak dedik, meğer aldanmışız. Şunu biliniz ki, çiftçi olarak her şeyin farkındayız.

20 000 000 Türk çiftçisi, çiftçilik yapan bir ziraat yüksek mühendisi, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak sizlere sesleniyorum: Sizi, ancak, milletin efendisi biz yaparız. Bizde yalan yok; ne söz vermişsek onu uygularız.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.

Gündemdışı ikinci söz, Sakarya İlinin kurtarılış yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım'a aittir.

Buyurun Sayın Yıldırım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2. - Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım’ın, Sakarya İlinin düşman işgalinden kurtarılışının    82 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sakarya'nın düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümü nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sakarya'nın ve tüm yurdumuzun düşman işgalinden kurtarılmasına vesile olan, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaşayan gazilerimize sıhhat ve afiyetler diliyor; kurtarılış yıldönümü münasebetiyle, Sakaryalı hemşerilerime ve tüm halkımıza saygılarımı sunuyorum.

Adapazarı, Sakarya Nehrinin iki kolu arasında meydana gelen ada üzerinde kurulmuştur. 1581 yılında, Akyazı Ada Kadılığına yazılan ve bu yöreden "nahiye" diye bahseden bir ferman, bugünkü şehrin mazisini eskiye dayalı aydınlatan ilk ışıklardan biridir. Şehrin bugünkü adını, Ada Köyünde kurulan pazara, köylüler, getirdikleri malzemeleri satmak için geldiklerinde, bu gidiş ve gelişlerde söylemiş; halk, bu yere "Adapazarı" ismini vermiştir. 1837'de, II. Mahmut zamanında, Adapazarı kaza olmuş; 22 Haziran 1954'te de, il yapılarak "Sakarya" adını almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birinci Dünya Harbinin ardından yurdun parçalanmak istenmesi üzerine, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları halkıyla bütünleşerek ulusal kurtuluş hareketini başlatmış; Sakarya zaferi, tarihte eşine az rastlanacak bir azimle kazanılmış; her yönüyle bir kahramanlık destanı olarak, Kurtuluş Savaşının başlangıcında ulusumuza güç ve moral vermiştir.

26 Mart 1921'de işgal edilen Sakarya, 21 Haziran 1921'de düşman işgalinden kurtarılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk'ün bu zaferin ardından söylediği "Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun Sakarya'da kazandığı meydan savaşı, pek büyük ve halkımız için önemli bir meydan savaşıdır. Ordumuz, harp tarihinde örnek alınacak bir zafer kazanmıştır" sözleri, Sakarya zaferinin önemini en iyi biçimde vurgulamaktadır.

Sakarya zaferi, Ulusal Kurtuluş Savaşımızda, askerî ve siyasî alanda da yeni bir dönüm noktası olmuş, Türk Milletinin gücünü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararlılığını tüm dünyaya duyurmuştur. 22 gün 22 gece aralıksız süren Sakarya Meydan Muharebesi, sonunda ulaşılan zaferle, sarsılmaz bir inanca sahip Mehmetçiklerimizin ve Türk Milletinin asla esir edilemeyeceğini göstermiştir. Bu savaşta, Çanakkale Savaşında ve diğer istiklal mücadelemizde şahadet şerbetini içen şehitlerimize, o günün anısına ithaf olmak üzere, Mehmet Âkif ne güzel söylemiş:

"Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer."

Millî Şairimiz Necip Fazıl Kısakürek, Sakarya'yı ve Sakarya'nın kurtarılışını destanlaştırarak, kendisinin "Sakarya Türküsü" diye atfettiği şiirinden bazı bölümlerini, bu vesileyle aktarmak istiyorum.

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

 

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;

Benimse alınyazım, yokuşlarda susamak.

 

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;

Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.

 

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük kâinat;

Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat.

 

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,

Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

 

Çatlıyor, tırmanıyor yokuşu sökmek için,

Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin!

 

Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,

Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.

 

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük!

Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük.

 

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!

Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya.

 

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal,

Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var ne de mal.

 

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;

Ve ayrılık, anadan, babadan, vatandan, arkadaştan.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

RECEP YILDIRIM (Devamla) - Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

 

Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun,

Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun.

 

Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;

Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız.

 

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader,

Aldırma, böyle gelmiş bu dünya, böyle gider.

 

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;

Sen kıvrıl, ben gideyim, son peygamber kılavuz.

 

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya! (Alkışlar)

Evet, Sakarya, savaş sonrasında maddî ve manevî hamleleriyle ayağa kalkmıştı; fakat, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde yeniden yere düştü, yıkıldı, çok acılar çekti. Depremin üzerinden dört yıl geçmesine rağmen noksanlıklar var. Fabrikalar ayağa kalkmayı bekliyor; organize sanayi bölgeleri teşvik ve destek bekliyor; sağlık kurumlarımız ve tarım sektörü, afet nedeniyle yapılan desteklemede öncülük tanınmasını bekliyor. Ekonomi alanında yapılacak bu hamlelerle, yeniden, Sakarya ayağa kalkacaktır.

Deprem sonrası yeniden yapılanmada emeği geçen tüm bakanlarımıza, bürokratlarımıza ve hükümetimize teşekkür ediyor, kalan kısımlar için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerinden destek bekliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sakarya zaferinin ardından 82 yıl geçti. Dünyada çok şeyler değişti ve değişmekte. Sıcak savaşların yerini ekonomi savaşı, bilgi ve teknoloji yarışı aldı.

Sakarya zaferi ve istiklal mücadelemizde savaştığımız devletlerle, şimdi, NATO'da, Avrupa Birliğinde ve diğer topluluklarda yeni bir dünya düzeni için birlikte hareket eder noktaya geldik. Bu yarışta, iktidar ile muhalefet, aynı zamanda Meclis dışındaki tüm siyasî partilerimiz ve halkımızla bir bütünlük içinde birlik ve beraberliğimizi ortaya koyarsak, dünya ülkeleri arasında onurlu yerimizi rahatlıkla alırız. Ülke menfaatlarını parti menfaatlarının üstünde görürsek, bunda başarılı oluruz, ülkemizde sorun olmaz. Zaten, bu konularda sorun da yoktur.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, sözlerinizi toparlar mısınız.

RECEP YILDIRIM (Devamla)- Problemleri aşmada iktidar ve muhalefetiyle bu konularda iyi örnekler verdiğimiz takdirde, sorunsuz bir ülke olacağımıza inanıyorum.

Bu kurtarılış günü münasebetiyle, Sakarya Meydan Muharebesinde şehit düşen ecdadımıza, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarına bir kez daha rahmet dilerken, Sakaryalı hemşerilerimize ve tüm halkımıza ve siz değerli milletvekillerine saygılar sunuyorum, hürmetlerimi sunuyorum. Sağ olun, var olun. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Gündemdışı üçüncü söz, İsmail Hakkı Tonguç'un 43 üncü ölüm yıldönümü nedeniyle söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı'ya aittir.

Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı’nın, köy enstitülerinin kuramcısı ve kurucusu, eğitimbilimci İsmail Hakkı Tonguç’un ölümünün 43 üncü yılına ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA GAZALCI (Denizli)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; köy enstitülerinin kuramcısı ve kurucusu, büyük eğitimbilimci İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 43 üncü yılında onu saygıyla anıyorum.

Resim-iş öğretmenliği, Ders Araçları ve Gereçleri Müze Müdürlüğü, Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü, 11 yılı aşkın İlköğretim Genel Müdürlüğü yapan Tonguç, eğitim yoluyla, olumlu izleri bugün de süren, Türk Ulusuna sayısız hizmetlerde bulunmuştur.

O, kendinden önce iş eğitimiyle ilgili görüş bildirmiş Türk ve dünya eğitimcilerinin görüşlerinden de yararlanarak, ülke gerçeklerine ve evrensel gerçeklere uygun kendi eğitim anlayışını oluşturmuştur. Köy enstitüleri uygulamasıyla, dünya eğitim tarihinde ve İsviçre Pedagoji Ansiklopedisinde yer almıştır.

Atatürk'ün isteğiyle Millî Eğitim Bakanı olan Saffet Arıkan, Tonguç'u 1935 yılında İlköğretim Genel Müdürlüğüne getirdiğinde, yönetimin önemli atılımlarına karşın, nüfusun yüzde 80'ini oluşturan köylere bir hizmet götürülememişti. O zaman, zorunlu ilköğretim çağındaki çocukların, kentlerde yüzde 75'i 5 sınıflı okullara giderken, köylerde, ancak yüzde 20'si 3 sınıflı okula gidebiliyordu ve 40 000 köyün 32 000'inin nüfusu 400'ün altındaydı. Özetle, 35 000 köyde 10 000 000 yurttaşımız eğitim yoksunu olduğu kadar, ekonomik, toplumsal ve kültürel bir yoksunluk ve gerilik içindeydi.

Tonguç ve arkadaşları, önce 3 sınıflı köyler için eğitmen yetiştirdiler. Daha sonra 5 sınıflı köy okulları için köy öğretmen okulu açtılar. Denemeler başarılı olunca, toplumu içinden canlandıracak köy enstitülerini kurdular.

İkinci Dünya Savaşının acımasız koşullarında, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün ve Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'in tam desteğini alarak, yurdun 21 yöresinde iş ve demokratik eğitimin en güzel örneğini veren köy enstitülerini kurdular. Bu uygulama, yalnızca alışılmış bir eğitim hareketi, köye okul ve öğretmen götürme değil, aynı zamanda, köye yararlı meslek sahibi insanların öncülüğünde toplumsal bir gelişme projesiydi.

Tonguç'un "Canlandırılacak Köy" adlı yapıtında dediği gibi, Kurtuluş Savaşında kanlarını dökenlere, devrimlere emek verenlere, Sakarya Savaşında ölenlere hakları ödenecekti. Ezilme ve sömürülme son bulacak, devrim yeni insan tipini yaratacaktı.

Gerçekten de, enstitülerde, az zamanda, imece usulüyle çok büyük işler başarıldı. Öğretmenler, usta eğiticiler, öğrenciler, el ele vererek "iş içinde, iş aracılığıyla, iş için" demokratik bir eğitim uyguladılar.

Devlete çok yük olmadan, kısa sürede, enstitülerde 700 yeni yapı, köylerde 3 000 köy okulu yaptılar. Binlerce dönüm arazide ağaç diktiler, sebze ve meyve ürettiler. Elektrik ve su getirdiler. Klasikleri okudular, eleştirdiler, hep birlikte eğlendiler. Yaratıcı işin eğitiminden geçtiler.

Tonguç'a göre "uygulanmayan bilgi, boş ve gereksiz bilgidir. Bilmek, yapmak demektir. Uygarlık tarihi, aynı zamanda, işin tarihidir. Beynin ele emrettiği ekonomik değeri olan gerçek bir iş..." Bu yolla, özlenen fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür, yani, tepeden tırnağa özgür kuşaklar yetiştiriliyordu.

Böyle giderse, Tonguç'un deyişiyle köylü bilinçlenecek, kimse onu kendi hesabına acımasızca sömüremeyecekti. Ne yazık ki, böyle gitmedi. İkinci Dünya Savaşı sonunda koşullar değişti, siyasal dengeler değişti. Köylünün, toplumun bilinçlenmesinden korkanlar, cadıkazanlarını kaynattılar. Eğitim yoluyla insanı yücelten başta Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, İlköğretim Genel Müdürü Tonguç ve arkadaşları görevden uzaklaştırıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Tonguç'u Genel Müdürlükten uzaklaştırdılar.

Önce, Yüksek Köy Enstitüsünü kapattılar; sonra, köy enstitülerinin ilkelerini yozlaştırdılar, kız ve erkeği ayırdılar. Özgür okuma, eleştiri, üretim kaldırıldı; sonra da, enstitüler temelli kapatıldı. Yeniden, ezberci, eleyici, birliği ve niteliği bozuk, paralı eğitime dönüldü.

Tonguç'a, genel müdürlükten alındıktan sonra, olmadık acılar çektirildi. Bakanlık emrine alındı, aylığı bile tam ödenmedi. Aslında, bu, Tonguç'un hançerlenmesi değil, geleceğin aydınlık Türkiyesinin hançerlenmesiydi; ama, onun getirdiği üretici eğitim sisteminden yetişen öğretmenler ve başka alanlarda yetişenler, ortaya koydukları hizmetlerle ve yapıtlarla en güzel yanıtı karşı devrimcilere verdiler.

Köy enstitüleri ilkeleri bugün de güncelliğini korumaktadır. Üniversiteler, demokratik kitle örgütleri, uzmanlar, Tonguç'un ortaya koyduğu yaratıcı eğitimi bugün anlamaya çalışıyorlar, günümüze uyarlamaya çalışıyorlar.

Dönem değişti, onlar, artık, o zamanda kaldı diyenler, unutuyorlar. İlkeler, bugün, her zamankinden daha çağdaş, daha güncel. Üstelik, bugün, hâlâ, köylerimizde 24 000 000 insan yaşıyor. Köylerden kente göçenler de, kent kıyılarında, eğitilmeyi ve üretimi bekliyorlar. Kent merkezlerinde, mezun olan öğrencilerimiz de, ellerinde diploma, işsiz, bekliyor. Dün, köy enstitülerinde eğitilen yoksul çocukların birçoğu, bugün, ilköğretimden sonra, elenmektedir, eğitim dışına atılmaktadır. Millî Eğitim Bakanı, büyük bir buluş gibi -Sayın Bakan da burada, izliyor- 10 000 yoksul çocuğu özel okullara yerleştirmeyi ve onlara nitelikli eğitim vermeyi varsayıyor. Zengin çocukların yanında, 1 800 000 çocuğumuz ilköğretimden çıkacak, bunun 10 000'ini alacaksın, yerleştireceksin, devletin parasıyla.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, toparlar mısınız.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Değerli arkadaşlar, çağdaşlığı günümüzde de geçerli olan Tonguç'un ortaya koyduğu eğitim ilkelerinden, bugün de yararlanmalı ve Büyük Millet Meclisi olarak bir adım atmalıyız. Aynen, İsviçre'de büyük eğitimci Pestalozzi için yapıldığı gibi "İsmail Hakkı Tonguç ve Köy Enstitüleri Araştırma Kurumu" oluşturmalıyız. Bu araştırma kurumunun ortaya koyduğu ilkeleri, okullarımıza, hiç olmazsa, yatılı ilköğretim okullarına, bölge okullarına, meslek okullarına uygulamalıyız.

Sayın Başkan, sözlerime "Tonguç Baba" adlı şiiri yazan köy enstitülü Ozan Mehmet Başaran'ın  birkaç dizesiyle son vermek istiyorum:

"Unutulmuş, unutulmuş, unutulmuş köylerdik;

Sonra sen geldin, nisanlar geldi,

Yenilendi gücümüz bembeyaz,

Bize çalışmaya başladı tarlalar,

Komadı karanlığın ağaları,

Halk uyansın, ülke çiçeğe dursun;

Komadı aydınlıktan korkanlar.

Terledin, dayattın bizim için,

Adın bir destan şafağı işte,

Halk babası, köyler babası,

Ha desen horana kalkar milyonlar,

Sen Anadolusun, halksın, köylersin."

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Divan Üyemizin sunuşları oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, Macaristan Parlamento Başkanı Katalin Szili’nin resmî davetine icabetle bu ülkeye yapacağı ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/318)

     23.6.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Macaristan Parlamento Başkanı Katalin Szili'nin davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Macaristan'a resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun 10.6.2003 tarihindeki 91 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

Adı Soyadı                 :                                Seçim İli:

Berhan Şimşek                                İstanbul

Hasan Kara                                Kilis

Mehmet Özlek                                Şanlıurfa

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır.

Birinci önergeyi okutuyorum:

2. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir’in (6/524) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/72)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 269 uncu sırasında yer alan (6/524) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

    Nuri Çilingir

            Manisa

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

3. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut’un (6/244) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/73)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çiftçi borçlarının affedilmesine ilişkin olarak vermiş olduğum ve gündemin "Sözlü Sorular" bölümünde 15 inci (6/244) sırasında yer alan soru önergesini geri çekiyorum.

Gereğini arz ederim. 24.6.2003

     Ersoy Bulut

             Mersin

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması önergeleri vardır.

Birinci önergeyi okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ve 42 milletvekilinin, bürokratik engellerin azaltılarak hizmetlerde etkinlik ve verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/112)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin problemlerinin çözümünde arzu edilen kalkınma hamlesinin gerçekleştirilememesinde, siyaset kadar bürokrasinin de önemli sorumluluğu bulunmaktadır. Ülkemizin kalkınmasında, değişim ve gelişime bürokrasinin uyum göstermesi gerekmektedir. Her türlü değişime direnen, yeniliğe kapalı, heyecansız bürokrasi anlayışı, ülkemizin zaman zaman kriz ortamlarına sürüklenmesinde de etkili olmuştur. Bugüne kadar ülkemizin problemlerine yönelik çözümlerin üretilmemesindeki bürokrasinin etkisini araştırmak, bugünden sonra hükümetimizin ülkemizin adaletli kalkınma hamlelerini gerçekleştirmesinde bürokrasinin üzerine düşenleri, en kısa zamanda, en verimli şekilde yapabilmesi için, ekte sunulan gerekçeler ışığında, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz ederiz.      11 Haziran 2003

  1- Mustafa Ilıcalı      (Erzurum)

  2- Musa Sıvacıoğlu              (Kastamonu)

  3- İbrahim Köşdere              (Çanakkale)

  4- Nevzat Doğan    (Kocaeli)

  5- Ahmet Uzer              (Gaziantep)

  6- Mustafa Demir    (Samsun)

  7- Mustafa Ataş       (İstanbul)

  8- Yahya Akman   (Şanlıurfa)

  9- Mehmet Ali Bulut              (Kahramanmaraş)

10- Mehmet Atilla Maraş              (Şanlıurfa)

11- Mehmet Sait Armağan              (Isparta)

12- Recep Özel       (Isparta)

13- Temel Yılmaz              (Gümüşhane)

14- Mustafa Dündar  (Bursa)

15- Ayhan Zeynep Tekin              (Adana)

16- Nurettin Aktaş              (Gaziantep)

17- Eyüp Ayar      (Kocaeli)

18- Ali İhsan Merdanoğlu              (Diyarbakır)

19- Serpil Yıldız     (İzmir)

20- İnci Özdemir              (İstanbul)

21- Yekta Haydaroğlu              (Van)

22- Nihat Ergün     (Kocaeli)

23- Metin Yılmaz   (Bolu)

24- Hasan Anğı       (Konya)

25- İbrahim Özdoğan              (Erzurum)

26- Zülfü Demirbağ              (Elazığ)

27- Halil İbrahim Yılmaz              (Kütahya)

28- Ali Rıza Alaboyun              (Aksaray)

29- Muzaffer Gülyurt (Erzurum)

30- Mustafa Nuri Akbulut              (Erzurum)

31- Hamit Taşçı      (Ordu)

32- Recep Yıldırım (Sakarya)

33- Hasan Ali Çelik      (Sakarya)

34- Ünal Kacır              (İstanbul)

35- Nusret Bayraktar              (İstanbul)

36- Mustafa Said Yazıcıoğlu              (Ankara)

37- Cemal Uysal     (Ordu)

38- Harun Tüfekçi  (Konya)

39- Nihat Eri              (Mardin)

40- Mehmet Beyazıt Denizolgun              (İstanbul)

41- İlhan Albayrak              (İstanbul)

42- Afif Demirkıran              (Batman)

43- Gürsoy Erol        (İstanbul)

Gerekçe :

Bilindiği üzere, çok zor bir dönemde, çok zor olan ülke idaresini üstlenerek, yılların birikimiyle âdeta kronikleşmiş olan ülkemiz ve halkımızın sorunlarını çözmeye talip olup, Yüce Türk Milleti de, tevazu göstererek, bu kutsal ve de ağır sorumluluğu partimizin omuzlarına yükleyerek, tek başına iktidar yapmıştır.

Halkımızın ağırlıklı olan kişisel, toplumsal ve bölgesel sorunlarının çözümü, elbette ki, bağlı olan kurum ve kuruluşların her kademedeki bürokratlarıyla elbirliği ve dayanışma içerisinde çok çalışmakla mümkündür. Bu bürokratlar, ağırlıklı olarak aşağıdan yukarıya doğru sıraladığımızda daire başkanı, genel müdür yardımcısı, genel müdür, müsteşar yardımcısı ve müsteşardan müteşekkildir.

Söz konusu bürokratlar çalışkanlıkları, bilgi ve tecrübeleri yanı sıra hiç şüphesiz, halkın sorunlarına karşı duyarlı ve çözümlerine yönelik çare üretme gayret ve çabaları ile orantılı olan bir uyum içerisinde çalışma ekibi ile faydalı olmaları mümkündür.

Geçen 6 aylık iktidar döneminde hiç şüphesiz siyasî ayırım yapmaksızın çalışmaya gayret ettiğimiz birkısım bürokratların tam aksine, âdeta hükümetimizin bu seçim başarısını engellemek için, başarısız kılmak için, siyasî bir hırs içerisinde yavaşlatılmış bir tempo ile çözüm üretmekten çok sorun üretme anlayışı ile hareket etmeleri, son derece bariz bir şekilde görülmektedir.

Oysa, seçim mitinglerinde, mahalle mahalle, ev ev, kişi kişi dolaşarak halkımıza söz vererek oy istedik. Biz, hizmet etmeye, çözüm üretmeye, sorun çözmeye söz verdik. Halkımız da bize inanarak tek başına ezici bir çoğunlukla iktidar etmiştir.

Birkısım bürokratlarımız, telefonlarımıza dahi çıkmıyor, halkımızı muhatap almıyor. Bürokratları aramalarımızda, sekreteryalarından alınan cevaplar, toplantıda, seminerde, çok yoğun, bakanın yanında vesaire klasik cevaplar alındığı gibi, geri dönme, arama zahmetinde dahi bulunmuyorlar. Memuriyet terbiyesi ve adabına uymayan bu çalışma anlayışının nasıl kırılması  gerektiğini, bu zihniyete son vermek adına ne çözümler üretilmesi gerektiği, hangi konularda, yönetmeliklerde, hangi değişiklikler yapılması gerektiğine yönelik yasal düzenlemelere gidilmesinin zorunluluğu artık kaçınılmazdır.

Bürokratların olumsuz tutum ve davranışlarından birinci derecede etkilenen saygıdeğer halkımızın daha etkin ve verimli hizmet alabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırması açılmasıyla mümkün olabileceğinden; gereği hususunu takdirlerinize saygılarımızla arz ederiz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Futbol günümüzün en büyük kitlesel eğlence kaynağı ve bir büyük endüstridir. Ancak, son günlerde basın ve medyada yoğun bir şekilde yer alan futboldaki şike iddialarıyla bu güzel endüstri dalına darbe vurulmaktadır. Şike iddialarının merkezinde İzmir'in Türk spor hayatına birçok sporcu kazandırmış, en köklü ve en eski kulüplerinden biri olan Altay Spor Kulübünün şaibeli biçimde ligden düşürülmesi bulunmaktadır.

Bildiğiniz gibi, şike, bazen rakip takım oyuncularının âdeta yedeklerden oluşan bir kadroyla sahaya çıkmasıyla, bazen direkt kalecilerin davranış biçimleriyle, bazen hakem oyunlarıyla, bazen de karşı tarafın teşvik primi vermesi suretiyle gerçekleştirilmektedir. Son olayda da görüldüğü gibi, yukarıda saydığımız şike türlerinin kurumsallaştığı ve futbol endüstrisinde haksız rekabetin oluştuğu açık olarak görülmektedir.

Şike iddiaları, daha önceki senelerde de, içimizde halen milletvekili olan bazı arkadaşlarımızın da imzasını taşıyan bir Meclis araştırması önergesiyle gündeme gelmiş; ancak, kadük kaldığı için sonuçlandırılamamıştır. Ancak, yolsuzluk gerçeğinin toplumsal adaleti gölgelediği bir dönemde, Altay Spor Kulübü tüzelkişiliğinin düştüğü haksız durumu göz önüne alarak, büyük kitleleri seferber eden futbol endüstrisindeki çirkin iddiaların araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması büyük önem arz etmektedir.

Bunun için, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 6.6.2003

1- Hakkı Ülkü                                (İzmir)

2- Ahmet Ersin                                (İzmir)

3- Yılmaz Kaya                                (İzmir)

4- K. Kemal Anadol                                (İzmir)

5- Vezir Akdemir                                (İzmir

6- Abdurrezzak Erten                                (İzmir)

7- Hasan Aydın                                (İstanbul)

8- Atila Emek                                (Antalya)

9- Özlem Çerçioğlu                                (Aydın)

10- Muharrem İnce                                (Yalova)

11- Ali Arslan                                (Muğla)

12- Atilla Kart                                (Konya)

13- Necdet Budak                                (Edirne)

14- Mustafa Sayar                                (Amasya)

15- Halil Ünlütepe                                (Afyon)

16- Mehmet Nuri Saygun                                (Tekirdağ)

17- Ahmet Yılmazkaya                                (Gaziantep)

18- Ali Cumhur Yaka                                (Muğla)

19- Gürol Ergin                                (Muğla)

20- Fahrettin Üstün                                (Muğla)

21- Nezir Büyükcengiz                                (Konya)

22- Hasan Güyüldar                                (Tunceli)

23- Ufuk Özkan                                (Manisa)

24- Erdoğan Kaplan                                (Tekirdağ)

25- Yüksel Çorbacıoğlu             (Artvin)

26- M. Nezir Nasıroğlu                (Batman)

27- İsmet Atalay                     (İstanbul)

Gerekçe:

2002-2003 sezonu Türkiye 1. Süper Liginin son haftalarında oynanan müsabakalar Türk spor kamuoyunda, ilgili kulüp ve kurumlarda, alınan sonuçlar ve oynanan futbol itibariyle şüphe uyandırmıştır. Nitekim, son haftalarda oynanan müsabaka neticeleri, özellikle, küme düşmesi muhtemel takımların aldıkları ilginç sonuçlar ve bunun yanında, oynanan futbol, şüpheleri haklı çıkarmış bulunmaktadır.

Şöyle ki: 25.5.2003 tarihinde oynanan Elazığspor-İstanbulspor maçında İstanbulspor oyuncularının hiç mücadele etmedikleri ve rakip kaleye gitmekteki isteksizlikleri kamuoyunun dikkatini çekmiştir.

31.5.2003 tarihinde oynanan Diyarbakırspor-Elazığspor müsabakası, şike iddialarının ayyuka çıktığı bir müsabaka olmuştur. Maçın devre arasında Diyarbakırspor oyuncularının Diyarbakırsporlu yöneticiler tarafından silahla tehdit edildiği duyumları alınmıştır. Diyarbakırspor takımının ataklarını kendi seyircileri tarafından oyuncularının yuhalanması ve aleyhe yapılan tezahürat, futbolculara yapılan baskıyla birlikte değerlendirildiğinde, maçın hangi koşul ve etkiler altında, sonucu âdeta önceden kararlaştırılan şekilde sonuçlandırıldığı açıktır. Elazığsporun attığı ilk gol, golden önce golü atan oyuncunun tek başına ve âdeta hiçbir savunma ve engellemeyle karşılaşmaksızın boş sahada top sürerek kaleciyle karşı karşıya kalıp golü atması, pozisyonda yapılan müdahalelerin, kalecinin topu içeriye âdeta kabul etmesinin Futbol Disiplin Talimatının 37 nci maddesinde tarif edilen hileli ve danışıklı futbol müsabakası olduğu hususunu teyit etmektedir. Elazığspor Kulüp Başkanının maç sonrası yaptığı açıklamayı kısaca özetlemek gerekirse, son haftalarda özellikle düşme hattında bulunan takımların, gerek kendi aralarında gerekse diğer takımlarla yaptığı maçlar ve alınan sonuçlar, düşen takımların belirlenmesi açısından Altay Spor Kulübünün ne derece mağdur edildiğini haklı çıkarmaktadır.

Özellikle son hafta oynanan Diyarbakırspor-Elazığspor maçı ve İstanbulspor-Altay maçlarının, şike ve teşvik primi iddialarıyla gölgelendiği açıktır. İstanbulspor oyuncularından bazılarının, Selçuk, Musa ve Mehmet Yozgatlı'nın kasede alınan ve gazetelere yansıyan teşvik primi ikrarları titizlikle araştırılmalıdır.

Futbolun güzelliğine gölge düşüren şike vb. iddiaların araştırılıp açıklığa kavuşturulması, sadece iddiaları öne sürülen ya da suçlamalara maruz kalanlar için değil, temiz toplum için gereklidir.

Bu konuda TBMM'nin üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğine inanarak, Meclis araştırması önergesini Genel Kurulun takdirlerine arz ederiz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerine alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

V. - ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 24.6.2003 Salı günü (bugün) yapılan toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Grubumuzun ekteki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

  Sadullah Ergin

AK Parti Grubu Başkanvekili

Öneri:

Genel Kurulun 24.6.2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde, sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının görüşülmemesi, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 33 üncü sırasında yer alan 177 sıra sayılı kanun teklifinin, bu kısmın 2 nci sırasına, 26 ncı sırasında yer alan 163 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 27 nci sırasında yer alan 166 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 28 inci sırasında yer alan 167 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 2 nci sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 3 üncü sırasında yer alan 152 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 179 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 17 nci sırasında yer alan 153 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 122 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 7 nci sırasında yer alan 103 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 8 inci sırasında yer alan 104 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 11 inci sırasında yer alan 55'e 1 inci ek sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 18 inci sırasında yer alan 158 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 19 uncu sırasında yer alan 155 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına, 20 nci sırasında yer alan 156 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 21 inci sırasında yer alan 157 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 22 nci sırasında yer alan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına, 23 üncü sırasında yer alan 160 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci sırasına, 25 inci sırasında yer alan 162 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci sırasına, daha önce, gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan 182 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden 9 uncu sırasına; 184 sıra sayılı kanun tasarısının ise 12 nci sırasına alınması ve çalışma sürelerinin, bu birleşimde gündemin 6 ncı sırasına kadar olan işlerin, 25.6.2003 Çarşamba günkü birleşimde sözlü sorular görüşülmeyerek 152 sıra sayılı kanun tasarısının, 26.6.2003 Perşembe günkü birleşimde ise 162 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılması, bu işlerin görüşmelerinin saat 24.00'e kadar tamamlanamaması halinde saat 24.00'ten sonra da çalışmalara devam edilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Öneri üzerinde söz talebi?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Önerinin aleyhinde...

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde, Sayın Haluk Koç.

Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün de, Adalet ve Kalkınma Partisinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma düzeneğinin tekrar değiştirilmesine ilişkin grup önerisinin aleyhinde söz aldım.

Bunu daha önce de konuştuk değerli arkadaşlarım. Bakın, salı günü -hep ifade ettik- Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli görevlerinden bir tanesi olan denetim görevine ayrılmış bir gündü. Bu da daha önceki Danışma Kurulu önerisiyle kabul edilmişti.

Şimdi, yasama dönemi ilerledikçe "efendim, bekleyen kanun sayısı çoğaldı", "efendim, vatandaş, millet bizden hizmet bekliyor", "bir an önce bu kanunları çıkarmak zorundayız" gibi ifadelerin arkasına sığınarak, Meclisin denetim görevini yapmasına mâni oluyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bunu daha önce de söyledik; bunu, daha önceki buna benzer grup önerilerinin aleyhinde söz aldığımız zaman da dile getirdik, hatta bir tanesinde, çok iyi hatırlıyorum, Bayburt bağımsız  Milletvekili Sayın Ülkü Güney de bunun yanlış bir yol olduğunu, bunun alışkanlık haline getirilmemesi gerektiği konusunda uyarılarını Yüce Meclise ifade etmişti.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Grup Başkanvekili arkadaşım, Danışma Kurulu toplantısı bitiminde, Sayın Sadullah Ergin -kendisine de hayırlı olmasını diliyorum yeni görevinin- televizyon kameralarına şöyle bir açıklamada bulundu: "Vatandaşımız hizmet bekliyor, bizden beklediği yasaları çıkarmak zorundayız." Evet, doğrudur.

Şimdi ben size sormak istiyorum değerli arkadaşlarım: Halkın yararına, söz verdiğiniz anlamda, sosyal boyutta hangi yasa teklifini getirdiniz de, burada Cumhuriyet Halk Partisinin tepkisiyle, engellemesiyle karşılaştınız? Bazı konularda Cumhuriyet Halk Partisinin tepkisiyle, engellemesiyle karşılaştınız, doğrudur. Orman köylüsünü kandırarak, metrekaresini 5 dolardan arazisini tekrar kendisine satmak gibi bir niyetle Anayasa değişikliği teklifi getirdiğiniz zaman Cumhuriyet Halk Partisini karşınızda buldunuz, doğrudur. Ekvergilerle milletin üzerine binmek istediğinizde Cumhuriyet Halk Partisinin haklı tepkisiyle karşılaştınız bu da doğrudur. Bakın, bilerek ve isteyerek sahte fatura, naylon fatura düzenlenmesinin burada af kapsamı içine alınmasını istediğinizde Cumhuriyet Halk Partisinin tepkisiyle karşılaştınız, bu da doğrudur. Aslında o yasanın adını da değiştirmek lazım. Vergi barışı değil o; vergi barışı olur mu. Barış, farklı bir kavramdır, farklı ifadeler çerçevesinde kullanılması lazım. Olsa olsa, bunun adı, "vergi pişmanlık yasası" olmalıydı. Biz o zaman size tepki gösterdik, doğrudur.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ilke olarak, halkın yararına gelecek her türlü yasanın yanında yer aldığımızı ve desteğimizi ifade ediyoruz.

Şimdi, bakın, size, temel çelişkinizi bir kere daha hatırlatacağım. Bir kere daha, sizi, yaptığınız temel bir yanlışla yüz yüze karşı karşıya getirmeye gayret edeceğim. Geçen haftaya dönelim isterseniz.

Değerli Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna mensup değerli milletvekili arkadaşlarım, geçen haftayı kısaca bir anımsayın. Ne oldu geçen hafta; yine böyle bir Danışma Kurulu kararı, yine belirli yasalar alt alta eklendi, Avrupa Birliği uyum yasaları -ki, bizim Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal bunu çok güzel ifade etti; ben burada da bir kere daha, patenti kendisinde kalmak üzere Meclis kürsüsünden ifade etmek istiyorum. Avrupa Birliği yasaları dememek lazım bunlara, demokratikleşme yasaları, halkımızın ve demokrasimizin gereği olan, ihtiyacı olan yasalar demek lazım- bunların ardından perşembe günü İŞKUR Yasa Tasarısı görüşülecekti; ne zamana kadar, tasarının görüşülmesi tamamlanana kadar. Peki, bu demokratikleşme paketi yasaları görüşüldü ve çıktı, Cumhuriyet Halk Partisinin olumlu katkıları oldu, Türkiye'nin sıkıntıyla baktığı birkaç konu düzeltildi, ortak bir çabayla, Türkiye'nin ihtiyacı olan önemli adımlar atıldı. Peki, ondan sonra, Danışma Kurulunda alınan karar gereği, İŞKUR Yasa Tasarısı bitene kadar görüşülecekti; kaçıncı maddesinde kaldık? Cumhuriyet Halk Partisi mi engelledi sizi?! Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili olarak, ben, toplantı yetersayısı, karar yetersayısı istemek durumunda kaldığım için mi engelledik sizi?!

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Evet...

HALUK KOÇ (Devamla) - "Evet" diyor arkadaş...

Bu evet, aslında, koskocaman bir özürdür; kimden özürdür, kendinizden özür dilemek zorundasınız. Neden; kararı siz aldınız, görüşmeler bitene kadar toplantıyı uzatma kararını siz aldınız; tıpkı bugünkü gibi... Niye uymadınız, niye toplantı ve karar yetersayısını Mecliste bulundurmadınız? Değerli arkadaşlarım, bakın, bunları size hatırlatmak durumunda kalıyoruz ikide bir. Evet, bu sizin iç sorununuz; ama, defaten milletin beklediği yasalar geçen hafta yok muydu değerli arkadaşlar?! Acaba, geçen hafta görüşülecek yasalar -görüşülürken- milletin yararına değil miydi, bu hafta mı yararına oldu?! Ne olur, söylediklerinizle uyumlu olmaya gayret edin.

Bir başka acı sahne daha, bakın, bunu da size hatırlatmak istiyorum. Biz karar yetersayısı isteminde bulunduğumuz zaman, elektronik oylamaya -daha sonrasında toplantı yetersayısında da aynısı oldu- giremeyen bazı arkadaşlarımız her zaman pusulayla oy kullanıyorlar. Toplantıyı yöneten Sayın Başkanvekili -ki, tutumu için huzurlarınızda kendisine teşekkür ediyorum- Sayın Sadık Yakut, pusulayla oy kullanan arkadaşlarımızın salonda bulunup bulunmadığını, yüksek sesle okuyarak, tespit yönüne gitti; çok acı bir sahneyle karşılaştık. Değerli arkadaşlarım, siz, milletin yararına iş yapmak istiyorsunuz; ama, önce kendi onurunuzu korumak zorundasınız. 6 milletvekili arkadaşımız, pusulayla oy kullandığı halde, ismi okundu, salonda yoktu; bunu nasıl açıklayacaksınız değerli arkadaşlarım?!. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Dışarı çıkmış olamazlar mı?

HALUK KOÇ (Devamla) - Oy kullanan kişi, burada bulunur; bunun özrü yok. Bunu ben Meclis kürsüsünden söylemek durumunda kaldığım için üzülüyorum. Benzer durumla karşılaşmamanız için, size bir kere daha dost uyarı görevini yapmak  istiyorum.

MEHMET FEHMİ UYANIK (Diyarbakır) - Zahmete girme.

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bunlar tutanaklarda var, isimler de var; bunlar için herhalde Grubunuz gerekli önlemleri alır.

Şimdi, bugüne gelelim; bugün yine aynı teklifle karşı karşıyayız. Yine, toplantı bitimine kadar, umarım, saat 20.30'da 21.00'de, bu ısrarınızda, bu iradenizi sergilemede burada yeterli sayıyı bulundurarak destek olursunuz kendi kendinize.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Lehinde mi ?

SADULLAH  ERGİN (Hatay) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SADULLAH ERGİN (Hatay)-  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Meclis Danışma Kurulumuzda yapmış olduğumuz görüşmelerde, Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Grup Başkanvekili ile beraber, Meclisin çalışma saatleri ve gündemiyle ilgili uzlaşı sağlanamadı. Onun üzerine, Grup adına bir çalışma önerisi verdik. Öneri aleyhine söz alan değerli sözcü, Meclisin çalışmasından ve şu ana kadar göstermiş olduğu  performansından -üzülerek belirteyim- sanki, rahatsızlık duyarcasına  ifadelerde bulundu.

Şimdi, bizim getirmiş olduğumuz öneri ile yapılacak olan çalışmalar nelerdir, önce bunlara bir bakalım. Sayın sözcü, Cumhuriyet Halk Partisinin, milletin lehine olan yasa metinlerine sürekli destek verdiğini ve bunlara engel olmadığını da ifade ettiler. 

Şimdi, Salı günü, yani bugün için, sözlü sorulara 1 saat zaman ayrılmasını talep etmişiz. Arkasından, uzun süredir ihtiyacı duyulan ve teşkilat yasası bulunmayan İŞKUR ile ilgili teşkilat yasası var, onun çıkarılması talep edilmiş ve devlet memurlarının özel sağlık kurumlarından istifade edebilmesini sağlayacak 6 maddelik bir yasa teklifimiz var. Bunun dışında, 3 tane uluslararası sözleşmenin onaylanmasına dair kanun tasarısı var. Uluslararası sözleşmelerin onaylanmasına dair kanun tasarılarında, umumiyetle ihtilaf çıkmamakta ve seri şekilde geçmektedir. Yani, yoğun gündem olarak belirttikleri, bugün çıkarılması düşünülen ve teklife eklenen sadece 2 tane yasa var.

Çarşamba gününün gündemine baktığınız zaman, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Yasa Tasarısı var. İkincisi de, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda değişiklik yapmak amacıyla getirilen 29 maddelik bir tasarı var; 2 tane yasa tasarısı... Dolayısıyla, hukuk sistemimizin büyük ihtiyaç duyduğu ve komisyonlarda da büyük ölçüde üzerinde uzlaşı sağlanarak geçmiş olan bu maddelerin geçirilmesi, sanki yoğun bir çalışma temposu olarak konulmuş durumda.

Bugün 2 tane yasamız var, yarın -çarşamba günü- 2 tane yasa önermişiz çalışmalar içerisine. Perşembe günü ise, 1 maddelik, 3 maddelik, işte 6 maddelik, toplam 30 maddelik 4 yasa teklifimiz var, onun dışında da, 11 tane uluslararası sözleşmenin onaylanmasına dair talebimiz var.

Şimdi, kabul ediyorum, yaz sıcakları bastırdı, Meclisteki arkadaşlarımız yorgunluklarını beyan edebilirler; ancak, değerli arkadaşlar, malumunuz, şu anda ülkemizin içerisinde bulunduğu durum, vatandaşların bizden beklentileri ve hakikaten milletimizin, 65 000 000'un gözü şu Mecliste. Biz, şayet, şu çatı altında, milletin hasretle, ısrarla beklediği teklifleri ve yasaları bir an önce hayata geçiremezsek, onların beklentilerini karşılayamazsak, yarın tatilde bu millete gidip ne diyeceğiz?! Dolayısıyla, tatil yapmak milletvekillerinin de hakkıdır. Bu noktada, Cumhuriyet Halk Partili değerli milletvekillerimizin de, Meclisin normal zamanında tatile girmesi yönünde talepleri de var.

AHMET ERSİN (İzmir) - Bütün yaz çalışalım.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, gündemimizde bulunan tasarı ve tekliflerin bir an önce sağlıklı şekilde görüşülerek Meclisten geçmesi, yasalaşması halinde inşallah sizin de arzu ettiğiniz o tatil olayı gerçekleşir; ama, bizim için önemli olan...

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Kendinize bakın; bizim için bir şey yok.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bizim için önemli olan, şu anda gündemimizde olan...

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Meclisi çalıştırmıyorsunuz; kendinize bakın.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - ... ihtiyacını duyduğumuz yasaları bir an önce Meclis gündeminden çıkarmak, Genel Kuruldan geçirmek ve bu milleti sıkıntıdan kurtaracak icraatları yapabilmek.

Değerli arkadaşlar, bakınız...

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - 150 kişi vardı geçen akşam; neredeydiniz?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Meclis Genel Kurulumuza 347 tane kanun tasarısı gelmiş bugüne kadar ve bunun 130 tanesi yasalaşmış, 217 tanesi sırada bekliyor. Yine kanun teklifi olarak bekleyen 150 adet kanun teklifimiz var. Bu arada, tabiî, denetim çalışmaları var; bu arada, sözlü sorular var, araştırma önergeleri var. Dolayısıyla, milletimize hizmet etme noktasında, yargı sisteminin beklediği, yürütme, icra organlarının beklediği ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerimizi yerine getirme noktasında vecibemiz olan kanunları çıkarmamız gerekiyor. Bu noktada, umuyorum ki, Anamuhalefet Partisi de anlayış gösterecektir. Milletimizin hizmet bekleyişine engel olmak yerine, kendisinin de bu hizmet yarışında gayret sarf etmesini diliyorum ve bugün getirdiğimiz önerimize destek taleplerimi de iletiyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sadullah Ergin.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Aleyhinde, buyurun Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilinin, Meclisin çalışmasından, Meclisten çok sayıda kanun çıkarılmasından Cumhuriyet Halk Partisinin rahatsızlık duyduğu şeklindeki ifadelerini kesinlikle kabul etmiyorum. Biz, Meclisin çalışmasından, Mecliste -biraz önce Grup Başkanvekilimiz Haluk Koç'un da belirttiği gibi- halkımızın lehine olacak kanun tasarılarının kabul edilmesinden, sadece ve sadece mutluluk duyarız; ama, bizim itiraz ettiğimiz noktalar bellidir, burada hep ifade ettik. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, sadece kanun yapan bir kurum değil, aynı zamanda, denetim görevi olan bir kurum olduğunu biliyoruz, kabul ediyoruz. O nedenle de, özellikle sözlü soru önergelerinin, kanun tasarıları görüşülecek bahanesiyle gündeme alınmamasına kesinlikle itiraz ediyoruz. Biz, gene, buraya inmiş bulunan komisyon raporlarının 48 saat geçmeden görüşülmesine de kesinlikle itiraz ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, bu Meclisi çalıştırmak, çoğunluğu burada bulundurmak, İktidar Partisinin görevidir. Bizim söylediğimiz ve Grup Başkanvekilimizin de ifade ettiği, o gün, İŞKUR yasasını çıkarmak üzere karar aldınız, görüşmelerin sonuna kadar çalışma kararı aldınız; fakat, sonra, burada çoğunluğu bulunduramadınız. Çoğunluğu bulunduramayacaksanız, aldığınız kararın arkasında duramayacaksanız, o zaman, niçin karar alıyorsunuz, niçin burada insanları meşgul edip, tutuyorsunuz?! İktidar olmak ciddî bir iştir. Burada, çoğunluğunuza dayalı olarak, sonuna kadar çalışacağız, sabaha kadar çalışacağız diyorsunuz; peki, çalışalım; neredesiniz; yoksunuz! Hem burada, çoğunluğu bulunduramayıp hem de "muhalefet partisi, bizim çok kanun çıkarmamızdan rahatsız; muhalefet partisi, kanunların çıkarılmasında bize yardımcı olsun" demek doğru değildir. Sizin göreviniz, aldığınız kararın arkasında durmaktır; sizin göreviniz, burada çoğunluğu bulundurmaktır. Yaz tatili geldi, kış tatili geldi; bunlar bahane değil değerli arkadaşlar. Çalışmaksa, biz, yazın da çalışmaya hazırız. Böyle, sanki, muhalefet partisi yazın çalışmaktan kaçıyormuş gibi izlenim uyandıracak ifadelere başvurmayınız. Biz, muhalefet partisi olarak, tatilde de çalışmaya hazırız; ama, neyi görüşeceğimizi bilmek istiyoruz. Uzun zamandır, grup başkanvekillerine, Meclisi, tatilde de çalıştırmak ciddî bir iştir, önemli bir iştir; acaba, halkın lehine neyi görüşmek istiyorsunuz, şunları bir görelim, öğrenelim dedik, şu ana kadar göremedik, öğrenemedik.

Şimdi, yıllardır birikmiş bazı uluslararası anlaşmaları filan elbette görüşelim, görüşüyoruz; ama, üç yıldır, dört yıldır görüşülmemiş uluslararası anlaşmaları görüşmek için, bir Meclis, tatilden vazgeçmez. Kendimizi halka kötü anlatmayalım, yanlış anlatmayalım. Tatili, gidip Bodrum'da, Marmaris'te tatil yapacağız gibi anlamayın. Tatil demek, halk ile milletvekilinin daha çok buluşması, görüşmesi; milletvekillerinin, halkın sorunlarına bire bir eğilmesi demektir.

Şimdi, bu Meclisi, halka kötüleme alışkanlığı, ne yazık ki, içimizdeki bazı arkadaşların alışkanlığı haline gelmiştir. "Canım, Meclis tatil yapmayıversin" diyorlar. Sanki, Meclis üyeleri, gidiyor, Cannes'da, Bodrum'da, Marmaris'te tatil yapıyor! Birbirimizi kötülemeyelim, birbirimize haksızlık yapmayalım değerli arkadaşlar.

Sayın Başbakan, ücretlerine zam isteyen işçilere "milletvekilleri bile ücretlerine zam istemiyor, siz niye istiyorsunuz" diyor ve ertesi gün, gazetelerde durmadan yorumlar yapılıyor; efendim, işçi ücretinin 43 katı para alan milletvekili elbette zam istemez...

Değerli arkadaşlarım, biz, gerçekten, "milletvekili maaşına zam" lafını bir kere bile burada telaffuz etmedik, böyle bir talebimiz de yok; ama, milletvekilinin maaşını, milletvekilinin lojmanını, milletvekilinin haklarını durmadan halkın gözünde büyük bir imtiyazmış gibi gösterirsek, halkın bu Meclise olan güveni sarsılır. Bu Meclisin, milletvekilinin itibarını korumak, başta Başbakan olmak üzere, herkesin görevidir. Olur olmaz şekilde, her konuda milletvekiliyle işçiyi, memuru kıyaslamak suretiyle bir husumet yaratmak, olsa olsa demokrasiye inançsızlığın bir sonucudur. Demokrasiye inanan insanlar, bu Meclisin haklarına sahip çıkarlar; demokrasiye inanan insanlar, milletvekillerinin haklarını korurlar. Böylesine anlamsız yarışlar, böylesine anlamsız mukayeselerle bir yere varmak mümkün değildir. Başbakan, kendisinden zam isteyen işçiye, ücret zammı yapacaksa "yapacağım" desin, yapmayacaksa "yapmayacağım" desin; yoksa, milletvekili maaşını bahane etmek suretiyle, orada, zam isteyen insanlara, ötede, işsiz gezen insanlara karşı milletvekillerini hedef göstermek, demokrasiye yapılacak en büyük kötülüktür. Sayın Başbakanı bu yanlıştan dönmeye davet ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, biz, tatilde de çalışmaya hazırız; ama, neyi görüşeceğimizi, neyi konuşacağımızı bilmek istiyoruz; bir. İkincisi, tatilde, sizin kararınızı ciddîye alıp, hepimiz burada hazır bulunurken, sizin, çoğunluğu sağlayıp sağlayamayacağınızı da görmek ve inanmak istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir diğer nokta, Avrupa Birliğine uyum dediniz, altıncısı dediniz; altıncısını çıkardık. Şimdi, yedincisinden bahsediyorsunuz; sonra, anayasa değişikliklerini de içeren bir sekizincisinden bahsediyordunuz; şimdi, sekizden vazgeçtik diyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğine uyum açısından anayasa değişikliğine ihtiyaç var mı yok mu; şunu bir anlasak.

Biz, tek parti iktidarı geldi, artık kararlılık hâkim olur, birbiriyle çelişen, birbirine uymayan demeçler son bulur diye bekliyorduk; sanki, bakan sayısı kadar parti varmış gibi, her gün bir beyanat!..

Değerli arkadaşlarım, bir bakanımız -Allah selamet versin- kalkıyor, büyük bir müjde verir gibi "eylül ayında kriz geliyor" diyor; net söylüyor. İki bakanımız da kalkıyor, diyor ki: "Böyle bir şey yok, kriz filan yok; işler yolunda."

Değerli arkadaşlarım, üçlü beşli koalisyonlarda bile bu kadar çelişki olmuyor. Gerçi, o bakanımız mazurdur; çünkü, Amerika Birleşik Devletleri tarafından devrileceği kesinleşmiş olan Saddam'a bile, 300 işadamını peşine takmak suretiyle, ziyarete gitmişti ve oralardan dönüşte de, 600 000 000-700 000 000 dolarlık anlaşmalar imzaladıklarını söylemişlerdi; herhalde, o anlaşmaların tarafları ortada yok.

Değerli arkadaşlarım, ciddî olmak lazım, bu Meclisi zamanında çalıştırmak lazım, kararların arkasında durmak lazım. Biz, muhalefet olarak, gece derseniz gece, gündüz derseniz gündüz, yaz derseniz yaz, tatil derseniz tatilde buradayız, çalışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, buyurun; toparlayın.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Yalnız, şunu da açıkça ifade ediyorum, gereğini ona göre yapınız; sürekli, karar yetersayısının aranılmasını isteyeceğiz ve çoğunluğun olmadığını gördüğümüz anda da yoklama isteyeceğiz. Ayrıca da, pusulayla oy veren insanların burada olup olmadığının da kontrolünü isteyeceğiz; çünkü, burada bulunmadan, burada bulunmayan insanlar adına oy veriliyor olmasını, demokrasinin bir ayıbı olarak kabul ediyoruz, bu Meclise yakıştıramıyoruz. Umarım ve dilerim, bu yola bir kez daha gidilmez; gidildiği takdirde de, o yola başvuran insanları halka ve kamuoyuna teşhir edeceğimizi şimdiden ifade ediyoruz. Ciddî olalım, ciddî çalışalım, verdiğimiz kararların arkasında duralım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüzün 37 nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; önce okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım.

Önergeyi okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

4. - Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, 6.1.1982 Tarih ve 2577 Sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 53 üncü Maddesinin 1 ve 3 üncü Fıkralarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/120) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/74)

     17.6.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu: İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, sunmuş olduğum kanun teklifinin Genel Kurul gündemine alınması talebinden ibarettir.

2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 53 üncü Maddesinin 1 ve 3 üncü Fıkralarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim, 21.4.2003 tarihinde 2/120 esas numara ile Adalet Komisyonuna intikal etmiş; ancak, Komisyonda 45 gün içinde sonuçlandırılmamıştır.

Bu durum karşısında, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, kanun teklifimin doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını talep etmek zorunluluğu doğmuştur.

Gereğini saygılarımla arz ve talep ederim.

       Atilla Kart

             Konya

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Kart, söz talebiniz var mı?

ATİLLA KART (Konya) - Evet, söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kanunlaşan bir konu gündeme alınmaz.

ATİLLA KART (Konya) - Kanunlaşan bir konunun gündeme alınmasını talep etmeyeceğim değerli arkadaşlarım; gerekçesini açıklayacağım biraz sonra.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İdarî Yargılama Usulü Yasasının 53 üncü maddesinde değişiklik yapılarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, hak ihlalini tespit eden kararlarının, yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilmesi yolunda hazırlamış olduğum kanun teklifinin 45 günlük süre içinde görüşülmemesi üzerine, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme alınması yolunda talepte bulunduğum işbu yasa teklifi, geçen hafta içinde, Altıncı Uyum Paketinde 6 ncı madde olarak kabul edildi. Esasen, hukuk ve ceza usulünde bu yolda düzenleme yapılıp, İdarî Yargılama Usulü Yasasında benzer düzenlemenin yapılmamasının tutarlı bir açıklaması olamazdı. Bu durum, daha evvelki uyum paketlerinin görüşülmesi esnasında da Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından dile getirilmiş, ancak, sonuç alınamamıştı.  Gelinen süreçte, Genel Kurul gündemine alınmasını talep ettiğim yasa teklifinin konusu kalmamıştır. Bu durumu Sayın Başkanlığın ve Genel Kurulun bilgi ve takdirlerine sunuyorum. Yasa teklifimin Altıncı Uyum Paketi içinde yasalaşmış olmasından dolayı da Genel Kurula şükranlarımı sunuyorum.

Gelinen aşamada, İçtüzüğün 75 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince, oylama yapılmadan işlem yapılmasını, keza, Başkanlık Divanından talep ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu vesileyle, bir hususu daha Genel Kurulun takdir ve değerlendirmesine sunmak istiyorum. Avrupa Birliğine girmek yolundaki toplumsal talebin yerine getirilmesi yolunda yapılan çalışmalara destek verilmesi gerektiği kuşkusuzdur; ancak, bu toplumsal talep yerine getirilirken, toplumun sosyal ve öncelikli konularının ihmal ve gözardı edilmemesi gerektiği de açıktır.

Bu kapsamda, Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu çalışmalarında doğmuş olan tıkanıklıkların aşılması ve kamuoyundaki beklentilerin hayal kırıklığına dönüşmemesi için, Anayasada, bankacılık mevzuatında ve Meclis İçtüzüğünde yapılması gereken yasal düzenlemeleri önemle hatırlatıyorum.

BAŞKAN - Sayın Kart, bir saniye...

Belirttiğiniz gibi, bu önergenizle ilgili konu zaten kanunlaştı. Bir teşekkür anlamında, Genel Kurula da siz sundunuz. Lütfen, sözlerinizi toparlarsanız...

ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkanım, çok kısa, iki üç cümleyle toparlıyorum.

Ticarî sır, dokunulmazlıkların sınırlandırılması ve bağlı olarak bankacılık mevzuatında gerekli yasal düzenlemeler yapılmadığı ve bu konuda, kişi, grup ve zaman ayırımı yapılmadan uygulamaya geçilmediği takdirde, yapılan çalışmaların hiçbir anlamı olmayacaktır. Haksız mal iktisap edinen kişi ve grupların mal iadesini sağlayacak şekilde yasal düzenlemeler yapılmadığı takdirde, yapılan bu çalışmaların hiçbir anlamı olmayacaktır.

Genel Kurulun, açıkladığım bu konulardaki düzenlemeleri, bir an evvel, hayata geçirmesini beyan ve talep ediyorum.

Bu düşünce ve dileklerle, Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kart.

Sayın milletvekilleri, belirtildiği gibi, konu kanunlaştığından önerge için yapılacak bir işlem de yok.

Şimdi, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

"Sözlü Sorular" kısmında, Sayın Bakanlarımız, eğer 1'den fazla soru önergesi yanıtlayacaklarsa, onları yazıp,  Başkanlığımıza iletmelerini rica ediyorum. Böylece, belirlenen süre içerisinde daha çok sözlü soru önergesini görüşme olanağı bulmuş olacağız.

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, bir gazetede yer alan AKP Genel Başkanının Saddam Hüseyin ile ilgili bir ifadesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/228)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Saygun burada mı?.. Yok.

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, MGK ve TBMM Genel Kurul kapalı oturumundaki görüşmeler hakkında AKP Genel Başkanına bilgi verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/229)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.

Sayın İnce?.. Yok.

3.- Tunceli Milletvekili V.Sinan Yerlikaya'nın, Diyanet İşleri Başkanlığında Alevîlere yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından  sözlü soru önergesi (6/230) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                24.2.2003

                Sinan Yerlikaya

            Tunceli

10 Ocak 2003 tarihinde, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi tarafından, Alevîlerin sorunlarını ele almak üzere düzenlenen toplantıya Sayın Bakan da katılmıştır.

Soru 1: Bu toplantıya, Anadolu Alevî-Bektaşi öğretisini temsil eden kaç kuruluş davet edilmiştir.

Soru 2: Bütçesi bugün 10 bakanlık bütçesine denk olan Diyanet İşleri Başkanlığı, Alevîlerin sorunlarıyla ilgili neler yapmıştır?

Soru 3: Diyanet Vakfı bugüne kadar kimlere ne kadar burs vermiştir? Bunların içinde Alevî öğrencileri var mıdır?

Soru 4: İslam esasına göre kurulan Diyanet İşleri Başkanlığında Alevîleri temsil eden birim var mıdır? Yoksa, düşünüyor musunuz?

Soru 5: Alevî öğretisinin din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitaplarında yer alması için bir çalışmanız var mıdır?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Biraz önce, Sayın Yerlikaya tarafından tevcih edilen sorunun muhatabı Devlet Bakanımız Sayın Aydın buradaydı; ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda, kendi bakanlığını ilgilendiren bir yasa tasarısıyla ilgili acilen komisyona çıktı. O bakımdan, Sayın Yerlikaya'nın sorularına ben cevap vermeye çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, 3 Mart 1924 tarihinde, 429 sayılı Kanunla, Başvekâlet bütçesine dahil ve Başvekâlete bağlı Diyanet İşleri Reisliği kurulmuştur. Ülkemizin özel konumu, tarihî geleneği ve sosyal şartları, Diyanet İşleri Başkanlığının devlet bünyesinde ve genel idare içerisinde yer almasını zorunlu kılmış, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bu yapı muhafaza edilmiştir.

Anayasal bir kuruluş olan ve Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten beri bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalıp, milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek faaliyetlerini sürdüren Diyanet İşleri Başkanlığı, halkımızı din konusunda aydınlatma, millî birlik ve beraberliğin tesisinde büyük rol oynamıştır.

Başkanlık, 633 sayılı Kuruluş Kanunuyla, İslam Dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, toplumu din konusunda aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek olarak belirlenen hizmetlerini en iyi bir şekilde yapmayı hedeflemiş ve bu hedefe ulaşmak için, siyasî düşünce, felsefî inanç, mezhep ve yorum ayırımı yapmamış; hiçbir mezhebin, kültürün, yorum ve inancın mensubuna üstünlük tanımamış ve herkese eşit davranmış; bunu, hukukî, tarihî ve millî bir görev saymıştır.

Sorulan sorulara, kısaca, cevaplar arz etmek istiyorum.

Birinci sorunun cevabı şu şekilde: Söz konusu toplantıyı, Devlet Bakanlığı veya bu Bakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı düzenlememiş; kaç kuruluşun davet edildiği, kuşkusuz ki, bu nedenle, bilinememektedir. Diyanetten sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Aydın, soru önergesinde zikredilen toplantıya, adı geçen merkezin bilim kurulu üyesi olması sıfatıyla çok kısa bir süre katılmış ve sonra, o toplantıdan ayrılmıştır. O toplantı, adı geçen merkezin, yıllık, rutin toplantılarından biridir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Yerlikaya'nın tevcih ettiği ikinci sorunun cevabı da şu şekildedir: 88 522 adet kadrosu bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin yüzde 98,9'u personel giderlerine harcanmaktadır. Ülkemizde bulunan bütün Müslümanlara din hizmeti sunulmaktadır.

Yine, Sayın Yerlikaya'nın önergesindeki üçüncü sorunun cevabını şu şekilde takdim ediyorum: Türkiye Diyanet Vakfı, bugüne kadar, orta ve yükseköğrenim öğrencileri dahil, toplam 54 095 öğrenciye burs tahsis etmiştir. Burslar tahsis edilirken ilgili mevzuata göre hareket edilmiş; Alevî öğrenci-Alevî olmayan öğrenci şeklinde herhangi bir ayırım yapılmamıştır. Bu konuda hiçbir kimseye, hiçbir zaman, hiçbir soru sorulmamıştır; aslında, böyle bir soru sorulması da mümkün değildir.

Diyanet İşleri Başkanlığında Alevîleri temsil eden bir birim bulunmamaktadır; çünkü,  biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı anayasal bir kuruluştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Anayasanın 136 ncı maddesinde "genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir" denilmektedir. Özel kanun olan, 22.6.1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde ise: "İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur" hükmü yer almıştır.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten itibaren, Diyanet İşleri Başkanlığı, aynı yasal çerçevede hizmet üretmektedir ve üretmeye de devam edecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Buyurun Sayın Yerlikaya.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; amacı, barışçı, dayanışmacı ve eşitlikçi bir toplum oluşturulması olan bir soru önergesiyle karşınızdayım; bu nedenle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, Sayın Bakana, verdiği cevaplardan ötürü teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, yıllardır, Türkiye'de izlenen tutucu politikalar yüzünden, kültürel, etnik ve kimlik sorunları bir türlü çözülemedi ve bu sorunlar, bugün, eskiden olduğu gibi, ortada duruyor. Bu nedenler yüzünden, ne demokrasimiz ne iç barışımız ne de hoşgörümüz kökleşemedi, zenginleşemedi.

Yıllardır demokratik, laik, Atatürk'ün ilkelerine, sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlılığıyla tanınan, onlardan taviz vermeyen Alevî yurttaşlarımızın sorunlarının çözülmesi konusunda da, bugüne kadar bir adım atılmadı. Bu kesim gözönüne alınmadı.

Değerli arkadaşlar, devletin dini olmaz, devletin ırkı olmaz. Demokratik devlet, tüm inançlara, tüm etnik kökenlere eşit mesafede durmakla yükümlüdür. Farklı inançlara saygı ve anlayışın gereği de budur. Bu anlayışla, yine, Diyanet İşleri Başkanlığı, farklı inançlara yansız yaklaşmalı, katılmak isteyen her inanca açık olmalı, tüm inançlara, Sünnî veya Alevî, tüm mezheplere eşit mesafede durmalı, eşit oranda destek sağlamalıdır.

Oysa ki, baktığımızda, hükümetin, Alevî inanç gruplarına tahsis ettiği hiçbir ödenek yoktur. Alevîlerin sorunlarını incelemek, çareler bulmak için bir araştırmaları yoktur. Din dersi kitaplarında, Alevîlikle ilgili gerçek bilgilere yer verilmemektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu ayırımcılıkların artık geride bırakılması lazımdır. "Bütünleşme ve hoşgörü" hepimiz için anahtar sözcük olmalıdır. Artık, mezhepler arasında bir tercih yapılmamalıdır, yaptırılmamalıdır. Artık, her mezhebe, her inanca saygı göstermek, hoşgörülü olmak devletin temel bir görevi olmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bu sorunu, yani, Alevî-Sünnî sorununu çözmek, gerçek kardeşliği temin etmek hepimizin görevidir. Hele, devleti idare eden hükümetin baş görevidir; temelde dinî kaynaklı olması nedeniyle, Diyanet İşleri Başkanlığının da temel görevleri arasındadır.

Sistem içinde hakkı olan yeri alamayan Alevîlerin sorunlarının çözümü konusunda, artık, birtakım adımlar atılmalı ve bu sorun, çözümsüzlükten kurtarılmalıdır. Artık, bu inkârcı tutum ve davranıştan bir an önce vazgeçilmelidir. Bu nedenle, Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilatında Alevîlere ait bir yer verilmeli, bir birim oluşturulmalı ve bu birimin başına ehliyetli bir Alevî düşünür getirilmeli, altyapısı buna uygun olarak dizayn edilmelidir. Böylece, Alevî yurttaşlarımızın sorunlarını dinlemek, tespit etmek ve çözmek için gereken çalışmalara başlanılmalıdır.

Yine, Diyanet Vakfı da, tek taraflı davranmaktan vazgeçmelidir; Alevî yurttaşlarımıza hizmet götürmeli, Alevî gençlere burs vermeli, Alevîliğin gerçek anlamda tanıtılması, bilinmesi için kitaplar çıkarılmalıdır. Ayrıca, cemevlerinin yapım ve donatımı konusunda gerekli ödenekler sağlanmalıdır. Alevî-Sünnî kardeşliğine zarar veren iftiraları ve yanlış anlayışları yok eden neşriyatlar yapılmalıdır; bu konularda camilerde gerekli hutbeler okutulmalıdır.

BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Yerlikaya.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Değerli arkadaşlarım, Diyanet İşlerinin yeni Başkanına, ben, buradan, başarılar diliyorum. Geçen gün, gazetelerde bir demecini okudum, umutlandım. Bu, aynı zamanda, bir özeleştiri gibi görünen bir mesajdı; ne diyordu; "artık, herkese eşit mesafede olacağız." Demek ki, bugüne kadar, eşit mesafede olamamış; ama, bundan sonra eşit mesafede olacağı mesajını verdi; bu konuda da kendisine teşekkür ediyorum. Bu mesajın takipçisi olacağız.

Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.

4.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, ibadethanelerle ilgili bir kararnamede cemevlerine yer verilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/231)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?... Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

5.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, görevine son verilen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları üyelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/234) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükümetinin Kültür Bakanlığının ilk yaptığı işlerden birisi, görevlerini başarıyla sürdüren Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyelerini, süreleri dolduğu gerekçesiyle görevden almak oldu; "süreleri doldu" ya da "bulundukları yerlere kent merkezlerinden gelemiyorlar, oralardan kişiler atayacağız" dediler ve bu kurul üyelerinin görevlerine son verdiler.

Aslında, kurulun eski üyeleri çok deneyimli, kendi alanlarında başarılı kişilerdi; birkaçını saymak istiyorum: Doç. Dr. Sinan Güler, Mimar Sinan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi; Trabzon ve çevresinde, o çevrenin korunması için çok büyük etkinliklerde bulunmuştur. Prof. Dr. Mete Tapan, Bursa Kurulu Başkanı idi. Türkiye Büyük Millet Meclisi ekbinalarını da yapan Sayın Behruz Çinici. Aslı Özdoğan, İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu, Sayın Oktay Ekinci, Nurcan Uydaş, Gülsün Tanyeli gibi, değerli, kendi alanlarında başarılı, birçoğu uluslararası ödüller almış kişilerdi. Ancak, bunların yerine atananlar, gerçekten, böyle bir nöbet değişiminden çok... Bu kurul üyelerinin birçoğu, Türkiye'deki SİT alanlarının altında imzası olan üyeler; yani "bu bölge SİT alanı olsun" diyen kişiler.

Ben, soru önergemde, o zaman, acaba, buralarda bir şey mi yapılacak ki, siz, bu kişileri alıyorsunuz görevden demiştim. Sonra, baktık ki, tasarılar ardı ardına geldi, bizim soru önergelerimizin haklılığı çıktı ortaya. İşte, orman alanları; yani, orman niteliğini yitirmiş alanlarla ilgili yasa, maden yasası ve en önemlisi de SİT alanlarındaki yapılaşma; önce yüzde 6 dendi, sonra, bu yüzde 3 olarak değişebilir gibi bir izlenim verildi.

Değerli arkadaşlar, bir kere, SİT alanlarındaki yapılaşma çok sakıncalı bir durum. Görevden alınan arkadaşların bir kısmının görev süresi dolmamıştı. Örneğin, Muğla'da bulunan Sayın Oktay Ekinci'nin görev süresi dolmamıştı, hatta Sayın Bakanın kendisiyle çalışma isteğinde bulunduğunu basından öğrendik; ama, o sırada görevden alındığı da sonradan ortaya çıktı. Sayın Ekinci'nin yerine de, Konya Selçuk Üniversitesinden Yardımcı Doçent İbrahim Bakır atanıyor. Kim bu Bakır diye bakıyoruz; o Bakır, Bodrum planını yapan kişi; yani, kendi planını, atandığı kurulda kendisi onaylayacak. Şimdi, hem görev süresi dolmayan bir arkadaşı alıyorsunuz hem de... Konu yargıya geçtiği için, ben, daha fazla bu konuda bir şey söylemek istemiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kişiler, gerçekten -Sayın Bakan da o zaman açıkladı- önemli bir para almıyorlardı; yani, böyle çok gülünç, oturum başına 22 000 000 lira gibi -basına da yansıdığı için söylüyorum- bir para; ama, kültürümüzün, tarihimizin bekçiliğini yapıyorlardı. Sonra onlar uzaklaştırıldı, ardından tasarılar geldi; yani, sanki onlar ayakbağı gibi düşünüldü ya da onlara bir teşekkür edileceği yerde, çalışmaları için kutlanacağı yerde çok onur kırıcı bir biçimde görevden uzaklaştırıldı.

Değerli arkadaşlar, kültür ve doğa varlıklarımız bizim en büyük zenginliğimizdir, geleceğimizdir; o, yalnız bizim değil, insanlığın da ortak bir değeridir. Kültür Bakanlığının en birinci görevi, o değerleri korumaktır; ama, maalesef, Kültür Bakanlığı, o değerleri koruyan kişileri görevlerinden alıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türkiye, bir hukuk devletidir değerli arkadaşlar; üstelik, bu konuda, uluslararası korumayla ilgili, devlet olarak imzaladığımız sözleşmeler var. Uluslararası sözleşmeler, bizim içhukukumuzu da bağlar; yani, biz bu SİT alanlarını korumalıyız, geleceğimizi korumalıyız.

Kaynak yaratmak, her şeyi satarız anlamında bir kaynak yaratmak, belki, AKP'nin içine düşmekte olduğu büyük bir yanılgıdır. Yani, tamam, sıkışmış olabilirsiniz, varlıklı kesimlerin üzerine gidemiyor olabilirsiniz. Onların, bırakın borçlarını almayı, onları affediyorsunuz: Öyleyse, ben bu parayı nereden bulayım; SİT alanlarını yapılaştırmaya, orman kimliğini kaybetmiş yerleri satmaya ya da madenlerle ilgili...

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Saptırma!..

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Saptırmıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kişiler, Türkiye'deki yağmanın önünde bir engel gibi düşünülmüştür; çünkü, alanlarında çok başarılıdırlar ve bu kişiler böyle görevlerinden alınmıştır. Ben, o soruyu sorduğum zaman günceldi, onun için bu soruyu sordum.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Süresi dolmuş zaten...

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Tabiî, aradan geçen zaman ve olayların dili, bu soruları yanıtladı; yani, maden yasası yanıtladı, SİT alanlarındaki yapılaşma niyetleri yanıtladı; çünkü, sorumuzda, o, madde olarak vardı. "Acaba, siz, bunları, bunun için mi görevden alacaksınız" diye sormuştuk ve gerçekten de bir iyi niyet olmadığı, önceden tasarlandığı belli oldu. "Siz, bizim suyumuzu bulandırıyorsunuz. Evet, başarılı olabilirsiniz; ama, biz, bu alanları kaynak olarak kullanacağız" anlayışı çıkıyordu ortaya.

Ben, teşekkür ediyorum. Sorum, üç birleşim içerisinde yanıtlanmamıştı, bu fırsatı da bulmuş oldum; sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Sayın milletvekilleri, bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istemiştim.

BAŞKAN - Konuşmacıyı dikkatle izleyemedim; tutanakları getirteceğim, eğer sataşma varsa, size söz vereceğim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre yerinden açıklama yapabilir. 

BAŞKAN - Efendim, usul tartışması açmıyorum; o konu kapanmıştır.

6.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Hollanda'dan gönderilen Patriot rampalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/235)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

7.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun, Kırklareli'ndeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/236) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması.

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

MEHMET SİYAM KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, söz almak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kesimoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SİYAM KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ilimizin toplam nüfusunun yüzde 18'ini oluşturan orman köylüsünün sorunlarına ilişkin vermiş olduğum soru önergesi hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, devlet ormanı sayılan arazilerde orman ürünü hasat çalışmalarının yanı sıra, her türlü turizm etkinliği ile madencilik, avcılık, millî atıcılık ve hayvancılık çalışmalarının ormanların çevrelerindeki köylerde yaşayanlara yaptırılması, 6831 sayılı Yasayla da güvenceye alınmış bir haktır. Orman köylüleri, bu amaçla Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliğinde (Or-Koop) örgütlenmişlerdir; ancak, ilimizde orman turizmi, arıcılık, avcılık, ekonomik orman ağaç dikimleri teşvik edilmemiş, ORKÖY etkin halden çıkarılmıştır. Orman ağaçlandırmalarında orman köylülerinden yararlanma terk edilmiştir. Orman köylüsü, orman ürünlerinden ve nimetlerinden yeterince faydalanamamaktadır. Ayrıca, Anayasa değişikliği; yani, orman vasfını yitirmiş arazilerin orman arazisi dışına çıkarılmasıyla ilgili, Anayasanın 169 uncu maddesinde yapılacak değişiklik gerçekleştiğinde bu ilişki tümüyle ortadan kaldırılacak, orman köylülerinin, çevrelerindeki ormanlarda iş bulabilmeleri bile tümüyle rastlantılara kalacaktır.

Ülkemizin tümünde olduğu gibi ilimizde de en düşük gelire sahip kısmı, orman köylüleri oluşturmaktadır. Orman köylerinden şehirlere mevsimlik ve devamlı göçün, özellikle genç nüfusa sahip göçün büyük oranlarda devam etmekte olması ilimizin önemli sosyal sorunlarından birini oluşturmaktadır. Ekonomik nedenlerle orman köylerimizden büyük kentlere yoğun bir göç yaşanmaktadır. Bu değişiklikler gerçekleştiğinde göç daha da yoğunlaşacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anayasamızın 169 uncu maddesindeki değişiklikle, bugüne kadar Or-Koop aracılığıyla ormandan işletme hakkına sahip olan orman köylüsünün hakları kısıtlanmak istenmektedir. Değişiklikle eklenen "işlettirilir" ibaresiyle, dışarıdan gelecek bol paralı kişilere bu toprakları ele geçirme olanağı sağlanmaktadır. "İşlettirilir" deyimini getiren düzenleme, devlet ormanlarının devlet ve orman köylüsü tarafından kullanılması imkânlarını kısıtlayan bir düzenlemedir. Bu değişiklik orman alanlarının özelleştirilmesine yol açacaktır. Bu durum, daha önce orman içindeki her türlü çalışmayı Or-Koop aracılığıyla yapma tekeline sahip olan orman köylüsünün bu gelir kaynağını özel girişimciye devretmesine yol açacaktır. AKP İktidarının getirmek istediği değişiklikler, orman köylüsüne hiçbir şey vermediği gibi, elindekini de alarak sefalete sürüklenmesine neden olacaktır; orman köylüsü ormanından koparılıp, bir kenara atılacaktır.

Anayasamızın 170 inci maddesindeki "Orman köylüsünün korunması" başlığının "Orman sınırlarının dışına çıkarılacak yerlerin değerlendirilmesi ve orman köylüsünün desteklenmesi" olarak değiştirilmesi de, gerçek amacı açıklıkla ortaya çıkarmaktadır. Getirilen değişiklikle, orman köylerinin sınırları içinde kalan; yani, halen orman köylüleri tarafından kullanılmakta olan yerlerin dahi satılması öngörülmektedir ve üstelik bu satışlar, gerektiğinde orman köylüsü olmayanlara da yapılabilecektir.

Kısacası, değerli arkadaşlarım, orman köylüsü onlarca yıldır üzerinde yaşamaya çalıştıkları, yerleşmiş oldukları, tarım ve hayvancılık yaptıkları yerlerinden de edilebilecektir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 2/B alanlarının satışından elde edilecek geliri orman köylüsüne aktarmak için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Orman köylerinin sınırları içinde kalan yerler, zilyetlik durumuna göre, bedelsiz olarak orman köylülerine verilmelidir. Yüzlerce yıldır ormanla iç içe yaşayan, ormanı koruyan köylülerin hakları verilmek isteniyorsa, bu, bir tüccar siyaset anlayışıyla yapılmamalıdır. AKP İktidarı, yapmak istediği değişiklikle, orman köylüsünü değil, âdeta, yağmacıları, rantçıları düşündüğünü göstermektedir. İktidar, bir başka açıdan bakıldığında, getirdiği değişiklikle, satış ve öncelikten söz etmektedir. Böylelikle, orman köylüsünün, olmayan parasına -yıllık geliri 300-400 dolar olan Vize'nin Kışlacık köylüsünde, Kofçaz'ın Malkoçlar köylüsünde, Demirköy'ün orman köylüsünde para nerede olsun ki değerli arkadaşlarım- ve toprağına...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN-Tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET SİYAM KESİMOĞLU (Devamla)- ...göz diktiğini ortaya koymakta, topraklarını devletinden satın alamayan köylülerin bu toprağını başkalarına satma hakkı getirmektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, toplumun en yoksul kesimini oluşturan orman köylüsüne topraklarının bedelsiz verilmesine karşı çıkan, orman köylüsünün arazisine göz koyan iktidar, orman köylüsünün dostu olmadığını göstermiştir. Orman köylüsünün, olmayan parasına göz konulacağına, onun hakkı olan arazisi bedelsiz olarak kendisine verilmelidir. Hak sahibi olduğu araziyi metrekaresi 500 000 liradan bile satın alamayan orman köylüsü metrekaresine 5 doları -ki, bu orman köylüsü, doları telaffuz dahi edememektedir- hiç ödeyemeyecektir. Ödeyemeyeceği için de, öncelikli satın alma hakkından yararlanamayacaktır ya da bu hakkı hukukdışı yollarla başkalarına devredebilecek; bu ise, yoğun hukuksal anlaşmazlıklara ve çatışmalara yol açacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülke sorunlarından ayrılmayan ve yaşamsal boyuttaki bu sorunlarla iç içe yaşayan Kırklareli İlimizin orman köylülerinin bu yanlışlardan derhal dönülmesini istediğini ve İktidar Partisinden bunu dört gözle beklediğini ifade ederek sözlerimi tamamlıyor, Yüce Heyetinizi bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kesimoğlu.

8. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Erganililerin Ziraat Bankası Maden Şubesindeki hesaplarının Halk Bankası Ergani Şubesine aktarılıp aktarılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından  sözlü soru önergesi (6/237) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (6/237) esas numaralı sözlü soru önergem üç birleşimde de cevaplandırılmadığı için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır'ın, tarımsal faaliyetle uğraşan, nüfus ve çiftçi sayısı bakımından iki büyük ilçesi Bismil ve Ergani'deki Ziraat Bankaları kapatılarak, Bismil'deki Ziraat Bankasının Diyarbakır Merkez Ziraat Bankasına, Ergani'deki Ziraat Bankasının ise Maden Ziraat Bankasına bağlanmasının, Sayın Bakan, IMF program ve talimatları gereği yapıldığını, bu şubelerin yeniden açılmalarının mümkün olmadığını ifade etmiştir.

Bu şube kapama işlemlerini, akıl, bilgi, mantık ve öngörü kavramlarıyla açıklamak mümkün değildir. Diyarbakır'ın tahıl deposu olan ve tarımsal faaliyetle uğraşan bu iki ilçesindeki Ziraat Bankalarının kapatılmasını IMF programıyla açıklamak, sorunu sadece geçiştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. IMF, verimsiz ve rantabl olmayan şubelerin kapatılmasını isteyebilir; ancak, Ergani ve Bismil gibi geniş bir tarımsal alana hitap eden şubelerin kapatılmasının istenmesi mümkün değildir; kapatılma işlemi, olsa olsa, banka şubelerini tanımayan, bankanın şubesel faaliyet ve işlemlerinden haberi olmayan işgüzar yönetici ve amirlerin masa başında verdikleri yanlış, tutarsız ve öngörüsüz kararlar sonucu olmuştur. Örnek vermek gerekirse, Ergani ve Maden İlçelerini karşılaştıracak olursak, Ergani'de ekilebilir arazi miktarı 665 000 dekar, Maden'de ise 19 000 dekardır. Ergani'nin nüfusu 87 000, Maden'in ise 21 000'dir. Doğrudan gelir desteği alan Ergani'deki hak sahibi 15 000, Maden'de ise 1 800 kişidir. Yukarıdaki bankacılık verileri de göstermektedir ki, Ergani, her bakımdan, Maden'i 5'e, hatta, bazı kıstaslarda 10'a, 15'e katlamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ergani halkı ve Ergani çiftçisi, bu haksız ve öngörüsüz uygulamayı, onur ve gurur kırıcı bularak, içine sindirememektedir. Erganililer, kırgın ve kızgın bir şekilde, hükümetten, yanlış kararın düzeltilmesini beklemektedirler; çünkü, en küçük bir bankacılık işlemi için dahi, insanların, ulaşım araçlarıyla 20 kilometrelik mesafeyi gitmek suretiyle, Maden Ziraat Bankasında işlemlerini yaptırdıktan sonra, tekrar geri dönmeleri, hem zaman kaybına ve hem de ek malî külfete neden olmaktadır; bunu, çağdaş bankacılık ve sosyal devlet anlayışıyla bağdaştırmak mümkün değildir. Sorumsuz ve öngörüsüz yöneticilerin neden olduğu böyle haksız ve çağdışı uygulamaların düzeltilmemesi, doğal olarak, halkta, devlete ve hükümete karşı olan güven duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Evet, Erganililer çok şey istemiyor, sadece, cumhuriyetin ilk yıllarından beri sahip oldukları ve onunla özdeşleştikleri Ziraat Bankasının yeniden açılmasını istiyor; hükümet, böylesine haklı ve masum isteği dahi yerine getiremezse, neyi çözecek diye sizlere sormak istiyorum. Kaldı ki, 3 Kasım seçimleri öncesi, bugün Parlamentoda bulunan iki partinin milletvekilleri olarak bizler, sorunun çözüleceğine dair, halka söz vermiş bulunuyoruz. Halk, bizden, verilen bu sözlerin yerine getirilmesini bekliyor; yani, Ziraat Bankasının yeniden açılmasını istiyor.

Şunu da belirtmek isterim ki, Ergani'nin merkez nüfusu 75 000'e yaklaşmış olup, il olması için iki parti tarafından da kanun teklifi verilmiş bulunmaktadır. Ekonomik, sosyal, kültürel, coğrafî ve ulaşım bakımından il olmayı çoktan hak etmiş olan ikinci ilçemiz Ergani'deki Ziraat Bankasının şubesinin yeniden açılıp açılmamasını tartışmak bile trajikomik bir olay olsa gerek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; acil ve güncel olması bakımından bir konuya daha değinmek istiyorum; süne ve kımılla mücadele... Başta, Ergani, Bismil, Çermik ve Silvan olmak üzere, Diyarbakır çiftçisi perişan, feryat ediyor. Çaresiz bir şekilde, göznuru, alınteri, geçim kaynağı ve geleceği olan buğday hasadının yok olup gitmesini, yaşlı gözlerle, acı yüreklerle izlerken, âdeta, kahroluyor. Bizlerden, hükümetten, sorunun bir an önce çözülmesini dört gözle bekliyor. Evet, Diyarbakır çiftçisinden, süneyle mücadelenin yetersizliği hususunda, bölge milletvekilleri olarak, her gün yüzlerce telefon alıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Koçyiğit, toparlar mısınız...

Buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Durumu yetkililere iletmemize karşın, süneyle mücadele konusunda, bugüne adar, kapsamlı, etkili ve yeterli oranda mücadele edilememiştir.

Süne, karabulutlar halinde buğday tarlalarına saldırarak, kısa sürede hasadı yok etmektedir. Yetkililer, ilaç ve mazot olmadığı gerekçesiyle mücadele edemediklerini ifade ediyorlar. Zaman geçiyor; hasada günler, saatler kala sorun çözülmezse, çiftçinin bir yıllık emeği ve çocuklarının nafakası, kendilerinin geleceği yok olup gidecek; geriye, sadece sünezede çiftçiler kalacaktır.

Hükümeti uyarıyoruz; tez elden önlem alınmalı, süne illeti yok edilerek, çiftçilerin feryadı dindirilmelidir.15-20 milyar Türk Liralık ilaç ve mazot parası olmadığı gerekçesiyle çitçinin yüzlerce trilyonluk buğday hasadının yok olup gitmesine göz yumulmamalıdır.

Diyarbakır Milletvekili olarak, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızı göreve çağırıyorum. Sayın Bakanımızdan acil isteğimiz, olaya derhal el koyarak, zamana karşı yarışı da dikkate almak suretiyle, Diyarbakır, Ergani, Çermik ve Bismil'de kapsamlı, etkili ve yeterli bir süne mücadelesini başlatarak, çiftçilerimizin alınteri, göznuru emeklerinin karşılığı olan buğday hasadının haşarattan kurtarılmasıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Heyetinizi selamlar, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, 9, 11 ve 16 ncı sıralarda yer alan soru önergelerini toplu olarak yanıtlama isteğini bildirdiler.

9.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, bitkisel yağ üretimine ve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/238) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

10.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, gübre ve mazot fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/240) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

11.-  Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, pancar üretim kotasının düşürülmesi nedeniyle zarar gören üreticilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/245) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

BAŞKAN - Şimdi, bu üç soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunu bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.                 25.2.2003

   Enis Tütüncü

          Tekirdağ

Tarımsal üretim açısından büyük bir potansiyele sahip olan ülkemizin döviz ödediği önemli kalemlerden biri olan bitkisel ham yağ ve çeşitli yağlı tohumlarla ilgili olarak,

1- Ülkemizde son beş yıllık dönemde bitkisel yağ üretimi kaç tondur? Bu üretimle her yıl için yurtiçi ihtiyacın ne kadarı karşılanabilmektedir?

2- Ülkemizde son beş yıllık dönemde yapılan yağlı tohumlar net ithalat miktarları nedir?

3- Son beş yıllık dönemde bitkisel net yağ ithalatı ile yağlı net tohumlar ithalatına ödenen döviz miktarı (ABD Doları) ne olmuştur?

4- Bitkisel yağ açığının kapatılması için verimi ve üretimini artıracak, başta kaliteli tohumluk olmak üzere, mevcut politikalarda ne tür yenilikler düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - Diğer soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Prof. Dr. Sami Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 25.02.2003                                                               

              Yavuz Altınorak

         Kırklareli

58 inci hükümetin Başbakanı Sayın Abdullah Gül'ün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu hükümet programında, tarımsal girdilerin (gübre, akaryakıt) fiyatlarının artırılmayacağı ve çiftçilerin üretim maliyetlerinin önemli ölçüde düşürüleceği ifade edilmiştir.

Sorular:

1- Hükümetin güvenoyu aldığı 22.11.2002 tarihinden bugüne kadar geçen süre içerisinde gübre fiyatlarına yapılan zammın yüzde 8,5

2- Mazot fiyatına yapılan zammın yüzde 11 olduğu doğru mudur?

Yukarıda belirtilen konularla ilgili olarak almayı düşündüğünüz tedbirler nelerdir?

BAŞKAN - Diğer soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Prof. Dr. Sami Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 26.02.2003                                                               

              Yavuz Altınorak

         Kırklareli

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, 2003 yılında Türkiye Şeker Fabrikaları (TŞFAŞ) pancar üretim kotasını 13 500 000 tondan 10 300 000 tona düşürdüğü bilinmektedir.

Bu nedenle de, 3 200 000 ton pancar üretimindeki azalma pancar ekiminde yaklaşık 500 000 dekar arazinin azalmasına ve 60 000 pancar üreticisinin mağdur olmasına neden olacaktır.

Sorular:

1- 500 000 dekar pancar ekim alanında çiftçilik yapan 60 000 pancar üreticisinin arazilerinde pancar ekememekten doğan dekar başına 100 000 000 TL'ye varan kayıpları konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz?

2- 500 000 dekar pancar arazisinde çiftçilik yapan 60 000 pancar üreticisinin mağdur olmaması için bu arazilerde hangi ürün üretim planlamaları yapıldı ve ayrıca, söz konusu üreticilerin mağdur edilmemesi için herhangi bir destekleme düşünüyor musunuz?

Yukarıda belirtilen konularla ilgili olarak almayı düşündüğünüz tedbirler nelerdir?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü ve Kırklareli Milletvekili Sayın Yavuz Altınorak arkadaşlarımın Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Sami Güçlü'ye tevcih ettikleri soruları cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım.

Önce, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü'nün bitkisel yağ üretimine ve ithalatına ilişkin olarak vermiş olduğu sözlü soru önergesinin cevabını arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, tarımsal üretim potansiyeli açısından, yağlı tohumlu bitkiler de dahil olmak üzere, çok çeşitli tarım ürünleri yetiştirecek bir konumdadır; ancak, uzun yıllardır uygulanan yanlış destekleme ve üretim politikaları, ülkemizde, bazı ürünlerde arz fazlası yaratırken, bazı ürünlerde ise yurtiçi talebi karşılayamaz hale getirmiştir.

Ülkemizde üretilen toplam bitkisel yağ miktarı, yıllar itibariyle, 1997 yılında 560 000 ton iken, 1998 yılında 832 000 tona, 2000 yılında 850 000 tona çıkmış, 2002 yılında ise yaklaşık 700 000 ton olmuştur. Buna karşılık, ülkemiz bitkisel yağ tüketimi ortalama 1 100 000 ton civarındadır.  Bu üretim-tüketim dengesi içinde ülkemizin bitkisel yağ açığı ortalama 500 000 ton dolaylarındadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde son beş yıllık dönemde yapılan yağlı tohumlar ve yağ ithalatımız ile ithalata ödenen döviz miktarlarını arz etmek istiyorum.

1997 yılında, yağ ithalatı 1 112 000 ton, yağlı tohumlar ithalatı 591 000 ton olup, toplam ödenen döviz miktarı ise, 650 000 Amerikan Dolarıdır.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Bin mi, milyon mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 1998 yılında, yağ ithalatı 1 102 000 ton, yağlı tohumlar ithalatı 705 000 ton olup, toplam ödenen döviz miktarı ise, 688 000 Amerikan dolarıdır.

1999 yılında, yağ ithalatı 978 000 ton, yağlı tohumlar ithalatı 503 000 ton olup, toplam ödenen döviz miktarı ise, 536 000 Amerikan Doları olarak geçmektedir.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Milyon dolar olması lazım Sayın Bakan...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 2000, 2001 ve 2002 yıllarına ait veriler aşağı yukarı birbirine paralellik arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki yağ açığının kapatılması açısından, yağlı tohum ve bitkilerden ayçiçeği, soya fasulyesi ve kanola ile zeytinyağında prim sistemi uygulaması yapılmaktadır. Bu kapsamda, 1998 yılı ürünü pamuk ve zeytinyağına yaklaşık 111 trilyon Türk Lirası prim ödemesi yapılmıştır.

Bu politika, 1999 yılı ürünü pamuk, yağlık ayçiçeği ve soya fasulyesi, 2000 ve 2001 yılı ürünleri pamuk, yağlık ayçiçeği, soya fasulyesi, kolza ve zeytinyağı için uygulanmış; sırasıyla, yaklaşık 180, 335, 180 trilyon Türk Lirası ödeme yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılı ürünü pamuk, yağlık ayçiçeği, soya fasulyesi, kolza ve zeytinyağı için de 2003 yılı bütçesinden prim ödemesi yapılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı yayımlanmış olup, ürün bazında prim miktarlarının saptanmasına yönelik çalışmalar tamamlanmıştır.

Prim ödemesine ait 2003/11 sayılı tebliğ, 30 Nisan 2003 tarih ve 25094 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu tebliğe göre, yağlık ayçiçeğine 85 000 TL/kilogram, soya fasulyesine 100 000 TL/kilogram, kanolaya 90 000 TL/kilogram olarak ödenecektir. Ayrıca, sertifikalı tohumluk kullanmak suretiyle soya fasulyesi üretimi yapan ve bu durumu belgelendiren üreticilere verilecek prim miktarı yüzde 10 fazla ödeme yapılmak suretiyle karşılanacaktır.

Değerli arkadaşlarım, diğer taraftan, üretim fazlası olan ürünlerin yerine, yağ açığının kapatılması açısından, yağlı tohumlu bitkilerin üretilmesi planlanmıştır. Bu kapsamda, ilk etapta, fındık ve tütün ele alınarak, üretimin yurtiçi ve yurtdışı tüketim miktarında kalması sağlanarak, üretimden çekilecek alanlarda öncelikle Türkiye'nin ihtiyacı olan ürünlerin yetiştirilmesini öngören alternatif ürün projesi hazırlanmıştır. Bu çerçevede, alternatif ürün olarak, mısır yetiştiren üreticilere dekar başına 132 000 000 Türk Lirası, ayçiçeği yetiştiren üreticilere dekar başına 126 000 000 Türk Lirası, soya yetiştiren üreticilere dekar başına 116 000 000 Türk Lirası ve çokyıllık yem bitkisi yetiştiren üreticilere dekar başına 95 000 000 Türk Lirası ödenecektir. Telafi edici ödeme kapsamında tahsisi sağlanan kaynak 55 trilyon Türk Lirası civarındadır.

Sayın Tütüncü'nün sözlü soru önergesinin cevabını bu şekilde arz ediyorum.

Şimdi, Kırklareli Milletvekili Sayın Yavuz Altınorak'ın, yine Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Güçlü'ye tevcih ettiği, gübre ve mazot fiyatlarına yapılan zamlarla ilgili sormuş olduğu sözlü soru önergesini cevaplandırmaya çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bitkisel üretimde kullanılan girdilerin üretim maliyeti üzerindeki etkisi ürünler bazında değişiklik göstermektedir. Örneğin, gübre girdisinin buğday maliyeti üzerine etkisi yaklaşık yüzde 14'ken, mısırda etkisi yüzde 7, tütünde yüzde 1, şekerpancarında yüzde 6, pamukta yüzde 4, patateste yüzde 10'dur.

Tohum girdisinin buğday maliyeti üzerindeki etkisi yüzde 12 iken, mısırda etkisi yüzde 8, şekerpancarında yüzde 1, ayçiçeğinde yüzde 5, pamukta yüzde 1 ve fasulyede yüzde 15'tir.

Ziraî mücadele ilaçlarının maliyetteki etkisi ise, buğdayda yüzde 2, tütünde yüzde 1, ayçiçeğinde yüzde 1 ve pamukta ise yüzde 8,5'tir.

Bitkisel üretimin en önemli girdilerinden olan ve maliyetler üzerinde önemli bir etkisi olan mazotunsa, ürünler bazında maliyete etkisi -yaklaşık olarak- buğdayda yüzde 25, mısırda yüzde 20, şekerpancarında yüzde 28, pamukta yine yüzde 28, patateste yüzde 29, soyada ise yüzde 16'dır.

Değerli milletvekilleri, aynı değerlendirmeyi hayvansal üretimde kullanılan girdiler için yapacak olursak, hayvansal üretim maliyetinde yemin etkisi yüzde 70'ler civarındadır. Tavukçulukta ise, yemin maliyet üzerindeki etkisi yüzde 80'lere çıkmaktadır. Su ürünleri üretimindeki girdilerin maliyetinde ise, yemin maliyet üzerindeki etkisi yüzde 50'lerin oldukça üzerindedir.

Değerli milletvekilleri, bu nedenle, hedefimiz, bitkisel ve hayvansal üretimde kullanılan girdilerin üreticiye daha ucuz fiyatla sunulması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, üretici gelirlerinin artırılması ve böylece, tüketici alım gücünün de artırılmasıdır.

Bu anaçerçeve içerisinde, mazot, gübre, yem gibi önemli girdilerin üreticilerimize daha ucuz ulaştırılabilmesi için, değişik alternatifler üzerinde yapılan çalışmalar ve girişimler, Tarım Bakanlığımız tarafından, ilgili kurumlarla işbirliği halinde sürdürülmektedir; ancak, kimyevî gübre sistemi 1986 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla libere edilmiş olup, kimyevî gübre fiyatları serbest piyasa koşullarına göre oluşmakta ve devletin, fiyatlara herhangi bir müdahale etkisi bulunmamaktadır.

Kimyevî gübre sektörümüz yüzde 90'lara varan oranda dışa bağımlı bir sektör olup, dış piyasalarda meydana gelen gelişmeler ile döviz kurunda olan artışlara paralel olarak kimyevî gübre fiyatlarında değişmeler yaşanmaktadır.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ancak, çiftçilerimizin kaliteli ve zamanında gübre temin etmesi amacıyla yapılabilecek diğer düzenlemelere ilave olarak, kimyevî gübre sektöründe gerekli düzenlemeler ve denetimler sürekli olarak yapılmaktadır. Ayrıca, piyasayı düzenlemek açısından ithalat ve ihracatla ilgili ortaya çıkan sorunları giderici tedbirler zamanında alınarak, aşırı fiyat artışlarının önüne geçilmeye çalışılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mazot girdisi, tarımdaki teknoloji kullanımını sağlayan veya etkileyen en önemli araçtır. Mazot olmadan hiçbir girdi kullanılamıyor. Toprak işlemeden tutun, gübreleme, tohum atma, ilaçlama, hasat ve taşıma gibi tüm tarımsal faaliyetler, mazot girdisiyle doğrudan ilişkilidir. Bunun içindir ki, Avrupa Birliği ülkeleri, çiftçinin kullandığı mazotu çeşitli şekillerde desteklemektedirler. Ülkelerin bazıları federal bütçelerinden, bazıları eyalet bütçelerinden ayırdıkları paralarla mazot girdisini yaklaşık yüzde 50 oranında desteklemektedirler. Amerika Birleşik Devletlerinde ise mazot fiyatları, Türkiye'deki fiyatların yaklaşık üçte 1'i düzeyinde olduğu için, ayrıca desteğe gerek görülmemektedir. Avrupa Birliği ve dolayısıyla ortak tarım politikasına uyum gösterirken, Avrupalı çiftçinin eline geçen fiyatlar ile girdiler için ödediği fiyatları da dikkate almamız gerektiğini belirtmek istiyorum. Aksi takdirde, ülkemizde tarımsal üretimin devamını zorlaştırmış olduğumuz gibi, üretim maliyeti artacağından, uluslararası pazarlarda rekabet edebilme şansını da çiftçimizin elinden almış oluruz.

Sonuç olarak, tarımın Avrupa Birliğine uyumunun ve tarım reformunun tartışıldığı bu ortamda, ürün fiyatları kadar girdi fiyatlarının da uyumu dikkate alınmalı ve çiftçimizin kullandığı mazotun, gelişmiş ülkelerle fiyat uyumunun sağlanarak üreticilerimize ulaştırılması gereklidir diye düşünüyoruz. Buna bağlı olarak Tarım Bakanlığı, diğer bakanlıklarla da koordinasyon içinde, mazotta uygulanacak böyle bir desteğin kullanılma sistemleri üzerinde de alternatifli olarak çalışmalar sürdürmektedir. Tarımsal faaliyette kullanılan mazot için çiftçilere destekleme ödemesi yapılmasına ilişkin 2003 yılında 25096 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış olan bir düzenleme mevcuttur. Bu desteklemeye ait uygulama tebliği ise 29.5.2003 tarih ve 25122 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten itibaren dekar başına 3 900 000 Türk Lirası olmak üzere azamî 500 dönüme ödeme öngörülmüş ve sadece birinci taksit icmalleri gönderilmiş ve ödemeleri yapılmıştır. İkinci taksit ödemeleri 2003 yılı doğrudan gelir desteği kayıtlarına göre sonbahar döneminde yapılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın gübre ve mazot fiyatlarına yapılan zamlarla ilgili olarak yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesinin cevabını takdim ettim.

Şimdi son olarak...

Sayın Başkan, ne kadar vaktim var?

BAŞKAN - 1 dakika 18 saniye.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 1 dakika 18 saniyede verilecek bir cevap değil efendim, 4 sayfa...

O zaman, izin verirseniz süratle cevabı takdim etmeye çalışayım.

BAŞKAN - Buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Altınorak, pancar üretim kotasının düşürülmesi nedeniyle zarar gören üreticilerle ilgili olarak bir soru yöneltmişti. Şimdi, bu sorunun cevabını takdim ediyorum:

Şekerpancarı, kıyı şeritler ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi hariç 4 000 000-5 000 000 hektar alanda, münavebe disipliniyle sözleşmeli olarak üretilmektedir.

1926 yılında üretime geçen şeker fabrikalarıyla ivme kazanan şekerpancarı üretimi, 1994 yılında 13 000 000 ton iken, verimde sağlanan artışların yanı sıra, uygulanan fiyat politikalarıyla, 2 000 yılında 19 000 000 ton dolaylarına ulaşmıştır.

2001 yılından itibaren değişen münavebe sistemi ve üretim kotasıyla, şekerpancarı ve şeker üretiminde düşüşler beklenmektedir. Halen teşekküllerinin elinde, 33 500 tonu zorunlu olarak bulundurulması gereken güvenlik payı olmak üzere, yaklaşık 1 300 000 ton şeker stoğu bulunduğu, 2003-2004 kampanyasının başlayacağı eylül ayına kadar ülke talebine yetecek düzeyde şeker arzının sağlanacağı ve kampanyaya stokla girileceğinin hesaplandığı; öte yandan, Şeker Kurulu tarafından, teşekküllerinin, 2003-2004 pazarlama yılı şeker A ve B kotalarının yurtiçi talep verilerine göre belirlendiği; ancak, mevcut stoklar ve normal satış seyirleri dikkate alınarak tahsis edilen kotanın bir kısmının 2003-2004 kampanyasına devredecek stokların değerlendirilmesi suretiyle kullanılmasının planlandığı; teşekküllerinin satış projeksiyonlarına göre 2003-2004 pazarlama yılında 1 300 000 ton şekerin üretilmesi durumunda istenmeyen yeni stokların oluşmayacağının hesaplandığı; bu nedenle 2003 ürün yılında 1 300 000 ton şeker üretilmesinin gerçekleştirilmesini teminen, geçmiş yıllar verim ve fire ortalamaları dikkate alındığında 10 300 000 ton pancar üretiminin yeterli olacağının düşünüldüğü; teşekküllerinin zamanında ve yerinde uygulandığı agronomik tedbirler sonucunda üreticilerin son yıllarda birim alandan elde ettikleri ürün ve buna bağlı olarak gelir miktarının giderek yükseldiği; ayrıca, 2002 yılında yeniden başlatılan yüzde 16 polar şekerin üzerindeki polarizasyon düzeylerine prim verilmesi uygulamasına devam edildiği, bunun da üreticilere, tabanfiyata ek olarak yüzde 7-8 oranında ekdestek sağlamakta olduğu, bunlara ilaveten teşekküllerinin, pancar fiyatlarının belirlenmesi konusunda gösterdiği hassasiyeti sürdürerek üreticinin emeğinin karşılığını verme konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağının bildirilmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin; toparlar mısınız...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, şekerpancarı bir münavebe, yani dönüşüm bitkisidir biraz önce belirttiğim gibi. Halen pancar üretimi dörtlü münavebeye göre yapılmaktadır; yani, aynı tarlaya, pancar ekildikten sonar izleyen üç yıl farklı ürünler ekilmektedir. Şekerpancarı büyüme döneminde topraktan büyük miktarda makro ve mikro elementleri aldığından, münavebe uygulanmaması durumunda, hatta üçlü münavebe uygulanmasında dahi verimli ve kaliteli pancar üretilmesi mümkün olamamaktadır. Dolayısıyla, pancar üreticisinin, tarlasına pancar ekmediği yıllarda, geleneksel olarak yetiştirdiği ürünleri ekme şansı bulunmaktadır. Bu ürünler bölgelere göre farklılık göstermekle birlikte, genellikle Orta Anadolu'da tahıl, patates, Trakya bölgesinde ayçiçeği gibi ürünler münavebe bitkisi olarak seçilmektedir. Bu nedenle, üreticinin, tarlasını pancar yerine münavebe ürünleriyle değerlendirmesi mümkün olabilecektir.

Kotayla azalan pancar ekim alanlarında, bitkisel yağ açığının kapatılması amacıyla yağlı tohumlu bitkilerin üretimi, üreticilerin kendi tercihleri doğrultusunda yapılabildiği gibi, Bakanlığımız, yani, Tarım Bakanlığı il ve ilçe müdürlükleri eğitim ve yayım çalışmalarında, özellikle üretim açığımızın olduğu ve yurt dışından ithal ettiğimiz alternatif ürünlerin üretimi teşvik edilmektedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; ayrıca, kotayla azalan pancar ekim alanlarına ekilebilecek söz konusu ürünlerden kütlü pamuk, soya fasulyesi, yağlık ayçiçeği ve kanola ürünleri halen uygulanmakta olan prim desteklerinden yararlanmakta, böylece üretim daralmasının kaçınılmaz olduğu bu ürünlerde, üreticilerimizin potansiyel gelir kaybına uğramaları önlenmiş olmaktadır.

Bilindiği gibi, şekerpancarı ve şeker üretimi, uzun yıllar itibariyle ülke ihtiyacının üzerinde bir üretim miktarına ulaşmış ve bunun sonucunda da ülkede zaman zaman şeker stoklarıyla karşılaşılır hale gelinmiştir.

Şekerpancarı üretiminden çekilen üreticilere, yeni yetiştirilecek ürün ile pancar arasındaki gelir farkını karşılayacak telafi edici ödemenin yapılması gerekli olmaktadır. Bu uygulamadan faydalanmak isteyen üreticilerin, şekerpancarı üreticisi ve 2003 yılında çiftçi kayıt sistemine dahil olması şarttır. Konuyla ilgili uygulama esasları 14 Mayıs 2003 tarih ve 25108 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2003/14 sayılı tebliğle açıklanmıştır.

Bu çerçevede, alternatif ürün olarak mısır yetiştiren üreticilere, biraz önceki soruya verdiğim cevapta arz ettiğim gibi, dekar başına 132 000 000 Türk Lirası, ayçiçeği yetiştiren üreticilere dekar başına 126 000 000 Türk Lirası, soya yetiştiren üreticilere dekar başına 116 000 000 Türk Lirası ve çokyıllık yem bitkisi yetiştiren üreticilere dekar başına 94 000 000 Türk Lirası ödenecektir.

Yine, biraz önce ifade etmiştim; telafi edici ödeme kapsamında tahsis edilen kaynağın 55 trilyon Türk Lirası olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, böylece, Sayın Tütüncü'nün tek ve Sayın Altınorak'ın iki sözlü sorusuna cevap vermeye çalıştım.

Beni sabırla dinlediniz; hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Tütüncü, yerinizden açıklama yapmak istiyor musunuz?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana açıklaması için teşekkürlerimi sunuyorum. Gerçekten, son derece kapsamlı, anlaşılabilir bir sunuş yaptılar.

Sayın Bakanımızın benim soru önergeme vermiş olduğu yanıttan da açıkça bir gerçek ortaya çıktı; o gerçek, acı gerçek, tarımın ve özellikle de bitkisel yağ üretiminin, gerçekten, geçen hükümetler döneminde olağanüstü bir şekilde ihmal edilmiş olmasıdır.

Sayın Bakanımızın vermiş olduğu rakamlardan da anlıyoruz; Türkiye, her yıl 650 000 000, 680 000 000, 700 000 000 dolar dolayında bir kaynağı bitkisel yağ ihtiyacı için dışarıya aktarmaktadır. Sayın Bakanımız bin dolar olarak bu rakamları telaffuz etti; ama, milyon dolardır bunlar.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Evet, doğru.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)- Sayın Başkan,. değerli arkadaşlarım; yani, düşünebiliyor musunuz; Türkiye'nin, bitkisel yağ açığının önlenmesi açısından muhteşem bir potansiyeli var; ama, güzel Türkiyemiz her yıl 650 000 000, 700 000 000, 750 000 000 dolarlık bitkisel yağ ithalatı yapmak mecburiyetinde. Yani, bunu anlamak ve kabul etmek mümkün değil.

Bu, tabiî, yılların yanlış politikaları; ama, bu politikaların nasıl ve ne şekilde değiştirilebileceğine dönük açıklamaları, bu sözlü soru önergesine verilen yanıtın ötesinde beklediğimizi söylemek isteriz. Tabiî ki, burada bu yanıt verilemez; ancak, Sayın Başkan, izin verirseniz, dört konuda hükümetin dikkatini çekmek istiyorum. Sayın Bakanımızın, Kırklareli Milletvekili Sayın Yavuz Altınorak'ın sormuş olduğu soruya vermiş olduğu yanıttan da açıkça ortaya çıktığı gibi, gerçekten, Türkiyemizde, tarımsal üretime, tarım sektörüne yeni bir anlayışla yaklaşılması ihtiyacı vardır. Yeni bir politika, yeni bir anlayış... Yıllardır götürülen yanlış politikalar, gerçekten, Türk tarımının belini bükmüştür, tarımsal üretimi dumura uğratmıştır; çiftçi, çiftçilik yaptığından, anasından doğduğuna pişman bir hale gelmiştir.

Bu nedenle, biz, hükümetin, dört konu üzerine dikkatlerini çekmek istiyoruz. Birinci olarak, yeni tarımsal politika yaklaşımında, yeni bir kooperatifçilik anlayışının kabul edilmesi gerekiyor. Türkiye'deki mevcut kooperatifçilik anlayışı, hizmet kooperatifçiliği modeline dayanan mevcut kooperatifçilik anlayışı, artık miadını doldurmuştur. Üretimden tüketime kadar yeni üretici kooperatifçiliği modelinin Türkiye'de yerleştirilmesi gerekiyor.

İkinci olarak, Türkiye'nin, tarımsal üretim planlamasına, bu demokratik kooperatifçilik anlayışıyla birlikte götürülmesi gerekiyor. Bakınız, bugün, Amerika Birleşik Devletlerinde, İngiltere'de, Fransa'da, yani, dünyanın gelişmiş kapitalist ülkelerinde tarımsal ürün planlaması var Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım. Oralarda, çalışan nüfusun yüzde 1,5'i, yüzde 2,5'i, yüzde 3'ü tarımda bulunuyor; ama, tarımsal üretim planlaması yapılıyor, çok etkin tarımsal üretim planlaması yapılıyor; ama, bizde, çalışan nüfusun yüzde 40'ına yakını tarımda; ama, tarımsal üretim planlamasını, ne yazık ki, aklımıza getirmemişiz. İkinci olarak, tarımsal üretim geliyor...

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlar mısınız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Hemen toparlıyorum.

Üçüncü olarak da, tarımsal topraklarda bir toplulaştırma ihtiyacı var. Mutlaka ve mutlaka sulama şebekelerinin geliştirilmesi ve rehabilitasyonu başta olmak üzere, tarımsal altyapının ayağa kaldırılması gerekiyor.

Hükümetin dikkatini çekmek istediğimiz son konu olarak da, yeni tarımsal politikada, en modern tarımsal üretim tekniklerinin Türk çiftçisinin ayağına götürülmesi gerekiyor. Biliyorsunuz, dünya, yeni teknolojik devrim sürecine girdi. Geleceğin endüstrilerinden bir tanesi de, biyoteknolojidir. Bir an önce, biyoteknolojinin olanaklarını Türk çiftçisine vermemiz, bu olanakları Türk çiftçisinden esirgemememiz gerekiyor.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 9, 11 ve 16 ncı sırasındaki soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Sözlü sorular kısmına ayırdığımız süre burada tamamlanmıştır.

Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik'in, Sayın Gazalcı'nın konuşması üzerine, sataşma nedeniyle bir söz talebi oldu.

Sayın Bakan, tutanağı getirttim; ancak, Sayın Gazalcı'nın herhangi bir sataşmaya yol açacak bir cevabı yok.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ben de sataşmayacağım, bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz de takdir edersiniz ki, böyle bir uygulamamız yok, bir sataşma da yok; o nedenle...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Milletvekilleri gibi, yerinden kısa bir açıklama yapabilir.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Yerimden kısa bir açıklama yapacağım; yani, ben milletvekili değil miyim?!

BAŞKAN - Ben, o usulü kullanmıyorum; yani, bir sataşma olduğu zaman olur, hay hay; ama, onun ötesinde yok. Şimdi yeni bir usul başlatmayalım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Başlatmayacağım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, tasarının 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler bir önceki birleşimde tamamlanmıştı.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Şimdi, 1 inci maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, yoklama talebi var; bu önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

137 sıra sayılı yasa tasarının 1 inci maddesinin oylamasına geçilirken, İçtüzüğün 57 nci maddesinde tanımlanan yoklamanın yapılmasını arz ve talep ederiz.

BAŞKAN - Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin burada olup olmadıklarını arayacağım:

Oğuz Oyan?.. Burada.

Mustafa Özyürek?.. Burada.

Enis Tütüncü?.. Burada.

Sami Tandoğdu?.. Burada

Haluk Koç?.. Burada.

Vedat Yücesan?.. Burada.

Sıdıka Sarıbekir?.. Burada.

Ufuk Özkan?.. Burada.

Nail Kamacı?.. Yok.

Hasan Aydın?.. Burada.

Kemal Demirel?.. Burada.

İzzet Çetin?.. Burada.

Mevlüt Aslanoğlu?.. Burada.

Enver Öktem?.. Burada.

Feridun Fikret Baloğlu?.. Burada.

Atilla Kart?.. Burada.

Güldal Okuducu?.. Burada.

Şükrü Elekdağ?.. Yok.

Bihlun Tamaylıgil?.. Burada.

Ali Oksal?.. Burada.

Ali Arslan?.. Burada.

Muharrem Eskiyapan?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, şimdi, yoklamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. (AK Parti sıralarından "5 dakika" sesleri) Peki, 5 dakika süre vereceğim.

Kim iktidar, kim muhalefet anlayamadım ben de!..

Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, yoklama pusulalarını, yoklama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Pusula gönderen sayın milletvekillerinin Genel Kurulu terk etmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 2.- Bu Kanunda geçen;

Bakanlık         : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını,

Bakan             : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını,

Kurum            : Türkiye İş Kurumunu,

Genel Müdür  : Türkiye İş Kurumu Genel Müdürünü,

Genel Kurul    : Türkiye İş Kurumu Genel Kurulunu,

Yönetim Kurulu                    : Türkiye İş Kurumu Yönetim Kurulunu,

Genel Müdürlük               : Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünü,

Fon                 : İşsizlik Sigortası Fonunu,

İfade eder.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

2 nci madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan; buyurun.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

İşsizlik, bugün, gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere, hemen her ülkenin karşı karşıya bulunduğu önemli bir sorundur. Ülkemizde de işsizlik sorunu, ekonomik krizlerin de etkisiyle yoğunlukla yaşanmaktadır.

Devlet İstatistik Enstitüsü hane halkı işgücü anketi sonuçlarına göre, açık işsiz sayısı 2 844 000'e ulaşmıştır; işsizlik oranı da yüzde 12,3'e yükselmiştir; atıl işgücü oranı yüzde 17,3'tür. Devlet İstatistik Enstitüsü 2000 yılı verilerine göre, işsizlik oranı, ilimiz Gümüşhane'de de yüzde 9,4'tür. Ayrıca, tarımdışı sektörlerde de işsizlik oranı giderek artmış ve yüzde 17,1'e ulaşmıştır.

Nüfus artış hızının getirdiği artan genç işsizliği, düşük istihdam oranı, kayıtdışılık, ülkemiz işsizlik sorununun yapısal özelliklerinin başlıcalarıdır. İşsizliği azaltmanın ve istihdamı artırmanın en etkili yolu, şüphesiz, ekonomik büyümedir; ancak, tek başına ekonomik büyüme, mevcut işsizlere ve iş piyasasına yeni girecek gençlere iyi işlerin temini için yeterli değildir. Ekonomik büyümenin yanı sıra, işgücü piyasasına yönelik kurumsal reformların yapılması da sorunun çözümünde önemli bir rol oynamaktadır. İstihdamın ekonomi politikalarının merkezine konulması, reel sektör yatırımları ve üretime dönük politikaların geliştirilmesi, esnaf, sanatkâr ve KOBİ'lerin desteklenmesi, işgücünün niteliklerinin artırılmasına yönelik meslekî ve teknik eğitimin yaygınlaştırılması ve işgücü piyasasının ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi, işgücü piyasası reformlarının yapılması, bu politikaların bazılarıdır. İşte, Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı, hükümetin, programında vaat ettiği kurumsal reformlardan bir tanesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli sorunu işsizlik olmasına rağmen, bu sorunun çözümüyle birinci derecede görevli olan ve bu amaçla kurulmuş bulunan İş ve İşçi Bulma Kurumu aynı öneme sahip olamamıştır. Kurum, 1946 yılında kurulduktan sonra, kendisine verilen görevleri bir süre etkin olarak yerine getirmiş, ancak, 1960'lı yıllardan itibaren yurt dışına işçi gönderilmesi faaliyetleri üzerine yoğunlaşmıştır. 1974 yılından sonra yurtdışı işçi talebinin azalmasıyla birlikte, Kurum, gerileme dönemine girmiştir. Bugün gelinen noktada, Kurum, işsize iş bulma ve işverene işçi bulma fonksiyonunu etkin olarak yerine getirememektedir. İş arayan işsizlerimiz, Kurumu bir çare olarak görmemekte ve kurumdan iş talebinde bulunmamaktadır; keza, işçi arayan özel sektörümüz de taleplerini kuruma bildirmemektedir.

Kurumun bugün etkin hizmet verememesinin en önemli nedeni, kuşkusuz, hukukî altyapısının çağın gerisinde olmasıdır. Kurumun kuruluş kanunu 1946 yılında çıkarılmış ve o günün ihtiyaç ve şartlarına göre düzenlenmiştir. O tarihten bu yana geçen elliyedi yıllık sürede dünyada ekonomik, sosyal alanda ve istihdam alanında çok önemli değişmeler ve gelişmeler meydana gelmiştir. Buna paralel olarak da, istihdam kurumlarına, işe yerleştirme görevlerinin yanı sıra, işgücü piyasası ihtiyaçlarını karşılamak, aktif istihdam politikaları uygulamak ve etkin hizmet vererek işgücü piyasasının işleyişini etkinleştirmek görevleri de verilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Varan, toparlar mısınız...

Buyurun.

SABRİ VARAN (Devamla) - Bildiğiniz üzere, 57 nci hükümet döneminde, İş ve İşçi Bulma Kurumu kaldırılarak, yerine Türkiye İş Kurumunun kurulması yönünde yetki kanununa dayanılarak 617 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmıştır; ancak, yetki kanununun Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle, buna istinaden yürürlüğe konulmuş bulunan 617 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de iptal edilmiş, bu konuda yasal düzenleme yapılması için, mahkeme dokuz ay süre vermiştir. Bu süre, 8 Ağustos 2001 tarihinde dolmuş ve yasa çıkarılamaması nedeniyle, İŞKUR, bu tarihten itibaren yaklaşık iki yıldır yasal statüden yoksun yönetilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kurumun büyük ölçüde modernize edilmeye ve çağdaş, etkin bir istihdam kurumuna dönüştürülmesine ihtiyaç vardır. Ayrıca, kurumun Batı'daki iş kurumlarına benzer hale getirilmesi, hem üyesi olma yolunda başvurumuzun kabul edildiği Avrupa Birliğine uyum hem de ülkemizde ciddî boyutlarda seyreden yapısal işsizlik sorunuyla mücadele açısından büyük önem taşımaktadır.

Konuşmamın diğer bölümünü 3 üncü maddede tamamlayacağımı bildirir, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Varan.

Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün huzurunuza, yine, çok önemli bir yasa tasarısıyla gelmiş bulunuyoruz. Yıllardır Türkiye'de istihdam kurumu olarak hizmet eden Türkiye İş ve İşçi Bulma Kurumu yerine ikame olmak üzere düşünülen ve dünyadaki çağdaş gelişmelere uygun enstrümanlarla donatılan yeni bir kurumsal yapının tasarısını Yüce Mecliste birlikte görüşüyoruz. Bundan evvel, izninizle, değerli milletvekilimin de bahsettiği işsizlik konusuna satırbaşlarıyla temas etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, toplum olarak, şu anda, en önemli sorunlarımızın başında, maalesef, ülkemizde yaşanan işsizlik sorunu gelmektedir. Son istatistiklere göre, atıl işgücünü de hesaba kattığımızda, yüzde 17,1 civarında bir oranla karşı karşıya bulunmaktayız. Özellikle tarımdışı sektörlerde işsizlik oranının daha yoğun olduğunu görüyoruz. Her yıl, işgücü piyasamıza 700 000 genç girmektedir; okulunu bitirmiş, askerliğini bitirmiş, iş aramak için işgücü piyasasına 700 000 gencimiz girmektedir. Daha önceki birikimleri de hesaba katarsak, Türk ekonomisinin, her yıl, 1 000 000 kişiye, yeni istihdam yaratma, yeni iş bulma gibi bir zaruretle karşı karşıya kaldığını görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu sayı, büyük bir sayıdır. Bunun çaresi, elbette, hepinizin bildiği gibi, sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi sağlamaktır. Türk ekonomisi, her yıl, en az yüzde 6 seviyesinde büyümek kaydıyla, ancak 2010 yılında işsizlik oranımızın yüzde 10'ların altına düşeceğini göstermektedir. Mutlaka, bu büyük orandaki işsizlik oranını düşürmek için, ülke olarak, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme trendini yakalamak zorundayız. Onun için de, hükümetimiz, bu sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlamak için, malî disipline önem veren, makro ekonomik dengeleri bozmadan sürdürülebilir bir ekonomik politikayı gerçekleştirmenin çarelerini arıyor ve bunun çözümlerini üretmek için büyük bir gayret içerisinde. Tabiî, bunun karşılığında, toplum olarak, bir fedakârlık içerisinde bulunduğumuzu, bir özveri içerisinde bulunduğumuzu da görüyoruz; ama, bütün bu yaptığımız fedakârlıkların, bu yapmış olduğumuz özverilerin, mutlaka, toplumumuzun refahı için, gençlerimizin iş bulma imkânlarına fırsat yaratmak için bir gayret olduğunu hepimiz biliyoruz.

Dünya ekonomilerindeki durgunluğa rağmen, yaşamış olduğumuz ekonomik krizlere rağmen, işsizliği azaltma konusunda, elbette, hükümet ve Parlamento olarak yapabileceklerimiz var. Hükümetimiz, bu anlayış içerisindedir ve özellikle yapısal reformlar konusunda da, siz değerli milletvekillerimizin desteğine ihtiyaç vardır. Bu amaçla çeşitli kez huzurunuza geldik. Bunların tamamına Parlamento olarak destek oldunuz. Burada, şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Örneğin, Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun çıkarılmasında, doğrudan yabancı sermaye girişiyle ilgili tasarının yasalaşmasında, yine, yeni İş Yasamızın çalışma mevzuatımıza kazandırılması konusunda, Yüce Meclisimizin çok özverili çalışmaları olmuştur.

Biz, aslında, Türkiye'de istihdamı artırmak ve işsizliği önlemek konusunda bu saydığım ve bundan sonra sayacağım yasa tasarılarını bir paket olarak düşünüyoruz. Yeni iş yasası tasarısı dışında, meslek standartları kurumunun kurulması ve kanunu, yine, Yüce Parlamentoya gelecek yasalar arasındadır. Bunun dışında, ilave istihdamı teşvik edecek yasa tasarısı, Yüce Meclisin huzuruna gelecektir.

Bugün, huzurunuzda görüşmelerine başladığımız İŞKUR Yasası da, bu kapsamda değerlendireceğimiz bir yasadır. Sözlerimin başında da ifade ettiğim gibi, İş Kurumu, geçmişteki İş ve İşçi Bulma Kurumunun klasik fonksiyonlarını devam ettirecektir; yani, iş ve işe aracılık etme konusunda bir kamu istihdam kurumu olarak görevine devam edecektir.

Hemen yeri gelmişken ifade edeyim, devletin yahut da kamu istihdam kurumunun bu tekeli yanında, özel istihdam bürolarına da iş ve işçi aracılık hizmetleri konusunda imkân sağlıyoruz. Özel istihdam büroları konusunda, arkadaşlarımızın çok değerli tenkitleri oldu; ama, bugün, dünyadaki uygulamaya baktığımız zaman, özel istihdam kurumlarının da, artık, istihdam alanında önemli fonksiyonlar ifa ettiğini görmekteyiz. Bu, kamu istihdam kurumuyla bir rekabet, bir kalite yarışını getirecektir. Ayrıca, bu özel istihdam bürolarının kurulması konusunda, elbette, bazı disiplinler söz konusudur. Bunlara izin verilmesi, denetlenmesi, tasarıda görüleceği üzere, belli standartlara bağlanmıştır. Yine, bu özel istihdam büroları, hiçbir zaman, iş talebinde bulunan, iş isteğinde bulunan vatandaşlarımızdan herhangi bir ücret talep etmeyeceklerdir; ancak, işe yerleştirdiği zaman, özel istihdam büroları, işverenden bir ücret talep etme hakkına sahip olacaklardır.

Değerli arkadaşlarım, bunun dışında, Türkiye İş Kurumu, işgücü ve istihdam piyasasının izlenmesi ve işgücü bilgi sisteminin oluşturulması, işgücü eğitimi, meslek eğitimi ve iş başında eğitim suretiyle nitelikli işgücünün oluşturulması, meslek ve kariyer danışmanlığı gibi aktif politikalar uygulayacaktır. Bunun yanında, bildiğiniz gibi, işsizlik sigortası uygulamalarını devam ettirecektir. Ayrıca, iş kaybı ve tazminatı gibi pasif işgücü programlarını da uygulayabilecek bir yapıya, bu yasal düzenlemeler neticesinde, kavuşturulacaktır.

İŞKUR'un yapısını özellikle sivil toplum örgütlerine açıyoruz. Genel Kurula, Yönetim Kuruluna ve illerde öngördüğümüz İl İstihdam Kurullarına sosyal tarafları, ilgili tarafları olabildiğince katarak, aynı zamanda, katılımcı demokrasi anlayışımızı istihdam politikalarında da sürdürmeyi amaçlıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, bu İŞKUR'un kurulmasıyla ilgili kanun hükmünde kararname, daha önceki hükümet zamanında çıkarılmış ve Anayasa Mahkemesinin yetki kanununu iptal etmesi nedeniyle, İŞKUR, o günden bu tarafa, yasal dayanaktan yoksun kalmıştır. Yasal dayanaktan yoksun kalmasının birtakım mahzurları, mutlaka, Yüce Parlamento tarafından takdir edilecektir, takdir edilmektedir. Bu sebeple, biz, değerli milletvekillerimizin, bu tasarıya, Türkiye'de istihdamı artırmak, işsizliği önlemek için oluşturulmuş bir kurumun, yasasının olmamasından dolayı çıkmış olan ve çıkması muhtemel olan sorunları gidermek için bir enstrüman olarak bakmalarını diliyoruz, temenni ediyoruz ve bakanlık olarak, hükümet olarak da, İŞKUR Yasasından büyük misyonlar bekliyoruz; özellikle işsizliğin azaltılması konusunda ve işgücümüzün nitelikli hale getirilmesi konusunda büyük misyonları olduğunu ifade etmek istiyorum. Ayrıca, 2003 yılında ulusal istihdam planımızı, programımızı açıklayacak olmamız da, bu şekilde bir kurumsal yapıya bir an önce kavuşmamızı gerektirmektedir. En önemlisi de, işsizlik konusundaki mücadelemize yapısal bir platform hazırlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, belki, tekrar tekrar işsizlik konusuna vurgu yapıyorum, bunu her platformda yapıyorum ve yapmaya da devam edeceğim. İşsizlik, sadece, belli bir gelirden yoksunluk değil; aynı zamanda, beraberinde yoksulluğu getiren, aileiçi çözülmeleri getiren, hulasa, toplumda sosyal bir problem açacak en önemli sorunumuzdur. Onun için, hükümet olarak ve Parlamento olarak bu önemli konuya, bugüne kadar gösterdiğimiz duyarlılığı daha da artırmak zorundayız.

Her gün, üç dört tane işvereni gezip, iş umuduyla dolaşan ve eve döndüğü zaman umutları tükenen bu gençlerimizi, kendi kaderleriyle, kendi aileleriyle yalnız bırakamayız. Onların sorunlarını hükümet olarak ve Parlamento olarak paylaşmak zorundayız, paylaşacağız. İnşallah, bu çıkaracağımız yasalar, Türkiye'de işsizliğin önlenmesi konusunda bize önemli bir güç verecektir.

Bu duygular içerisinde, yasamızın, çalışma hayatımıza hayırlı olmasını diliyor, Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teknik bir arıza nedeniyle, Birleşime 10 dakika ara veriyorum. Arıza giderildikten sonra çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Teşekkür ederim.

Kapanma Saati : 17.56


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.15

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

137 sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı : 137) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 3 üncü maddesini okutuyorum:

Kurumun görevleri

MADDE 3.- Kurumun görevleri şunlardır:

a) Ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına ve istihdamın korunmasına, geliştirilmesine ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak, işsizlik sigortası işlemlerini yürütmek.

b) İşgücü piyasası verilerini, yerel ve ulusal bazda derlemek, analiz etmek, yorumlamak ve yayınlamak, İşgücü Piyasası Bilgi Danışma Kurulunu oluşturmak ve Kurul çalışmalarını koordine etmek, işgücü arz ve talebinin belirlenmesine yönelik işgücü ihtiyaç analizlerini yapmak, yaptırmak.

c) İş ve meslek analizleri yapmak, yaptırmak, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri vermek, verdirmek, işgücünün istihdam edilebilirliğini artırmaya yönelik işgücü yetiştirme, meslekî eğitim ve işgücü uyum programları geliştirmek ve uygulamak, istihdamdaki işgücüne eğitim seminerleri düzenlemek.

d) İşçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak, işgücünün yurt içinde ve yurt dışında uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun işgücü bulunmasına ve yurtdışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek, istihdamında güçlük çekilen işgücü ile işyerlerinin yasal olarak çalıştırmak zorunda oldukları işgücünün istihdamlarına katkıda bulunmak, tarım aracıları ile özel istihdam bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri yerine getirmek.

e) Gerektiğinde Kurum faaliyet alanı ile ilgili ihalelere katılmak suretiyle, yurt içinde veya uluslararası düzeyde kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık hizmeti vermek.

f) Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşların işgücü, istihdam ve çalışma hayatına ilişkin olarak aldıkları kararları izlemek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin taraf olduğu Kurumun görev alanına giren ikili ve çok taraflı anlaşma, sözleşme ve tavsiye kararlarını uygulamak.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, Anayasamız, devletimizi, sosyal hukuk devleti olarak tanımlıyor; yani, Anayasamıza göre, devletimizin en temel özelliklerinden bir tanesi, sosyal devlet olma özelliğini taşıyor olması. Nedir sosyal devlet olmaktan amaç; devletin, yurttaşı kendi haline bırakan, kimin gücü varsa o yaşasın, kim zayıfsa, kim güçsüzse o ezilsin, yok olsuna çağdaş bir devletin müsaade edemeyeceğini, dolayısıyla, devletin bu anlamda müdahil olması gerektiğini ve bir taraf olarak, sosyal devlet olma özelliğinden kaynaklanan nedenlerle, toplumun sıkıntılı, yoksul, çaresiz kesimlerinin sıkıntılarına, dertlerine, sorunlarına çare bulabilecek, çare arayabilecek bir devlet olma kimliğini, vasfını kabullenmesi.

Şimdi, Sayın Bakan, diğer konuşmacı arkadaşlarımız, herkes, her konuşmacı arkadaşımız ve hepimiz, sokakta yaşayan her yurttaş, Türkiye'nin en temel probleminin işsizlik olduğunu söylüyoruz. 10 000 000'dan fazla işsiz yurttaşımız var. Üstelik, halihazırda, nüfusunun büyük bir çoğunluğu veya önemli bir kısmı kırsal alanda yaşayan bir ülke konumundayız. Nüfusumuzun yüzde 40'ı, yani, 30 000 000'u aşkın yurttaşımız, hâlâ, kırsal bölgelerde ve tarımsal faaliyet alanlarının ağırlıkta olduğu bölgelerde yaşıyor; ama, bizim, gelişmek, ilerlemek, sanayileşmek, çağdaş bir devlet olmak gibi iddialarımız da var. Peki, bu iddialar, aynı zamanda, bugünden neyi tanımlıyor; bu 30 000 000 yurttaşımızın çok önemli bir kısmı, yakın gelecekte, tarımsal faaliyet alanlarından -bugüne kadar olduğu gibi- çekilecekler, diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi çekilecekler; tarımsal faaliyet alanlarında, yüzde 3'lerle, yüzde 4'lerle ifade edilebilecek sayıda yurttaşımız kalacak ve yüzde 40 diye tarımsal alanda bulunduğunu söylediğimiz yurttaşlarımızın yüzde 35'inden fazlası, yani 30 000 000 yurttaşımız, önümüzdeki yakın bir gelecekte -Türkiye o iddia ettiği hedeflere yaklaşabildiği ölçüler içerisinde- büyük kentlere doğru göç edecektir. Yani, bugün 10 000 000 olduğunu söylediğimiz işsizlerimize veya iş arayanlarımıza -Türkiye'nin, iddia ettiği hedeflere ulaşabildiği ölçüler içerisinde- 25 000 000 yurttaşımız daha katılacak.

Bakın, biz, şimdi, bir gecekondu meselesi konuşuyoruz. Devlet, Anayasasında "sosyal devlet" yazıyor olmasına rağmen, bu gelişmeleri, insanlığın bu gelişme seyrini biliyor olmasına rağmen, bile bile, hiçbir önlem almadığı için, bu göçü karşılayabilecek sosyal konut politikası gibi bir politikayı, arsa politikası gibi bir politikayı hiç geliştirme ihtiyacı ve sorumluluğu hissetmediği için, bütün büyük kentlerimizin etrafını, insanlarımızın binbir sıkıntıyla, binbir çileyle, başını sokabilmek adına, yapmak zorunda kaldığı gecekondularla doldurduk ve şimdi, buna nasıl çözüm bulacağız diye hepimiz bir arayış içerisindeyiz; Türkiye'nin en temel problemlerinden birisi olarak karşımızda duruyor.

Şimdi, bir gerçek var. Nedir bu; 10 000 000 işsizimiz var, 25 000 000 insanımız daha kırdan kente gelecek, bunlara da iş bulacağız. Nasıl bir hazırlık içerisindeyiz; şimdi, konuştuğumuz tasarıyla, Türkiye'de "İş ve İşçi Bulma Kurumu" diye, başlangıçta çok temel fonksiyonlar üzerine inşa ettiğimiz bir kurumun yerine "İŞKUR" diye bir kurum oluşturmaya çalışıyoruz. Peki, bu kurum, söylediğimiz bu 35 000 000 insana iş bulma gibi -yakın gelecekte 35 000 000 olacağını bildiğimiz insanımıza- bir iddia taşıyor mu?Sayın Bakan, taşıdığını söylüyor; iktidar partisine mensup arkadaşlarımız, çok iyi şeyler olduğunu söylediler. Okuyalım şimdi görevlerinden:

"a) Ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına ve istihdamın korunmasına, geliştirilmesine ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak...

b) İşgücü piyasası verilerini yerel ve ulusal bazda derlemek, analiz etmek, yorumlamak...

c) İş ve meslek analizleri yapmak, yaptırtmak, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri vermek...

d) İşçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak...

e) Gerektiğinde kurum faaliyet alanıyla ilgili ihalelere katılmak...

f) Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşların işgücü, istihdam ve çalışma hayatına ilişkin olarak aldıkları kararları izlemek..."

Hani işsizler? Kim bulacak bu kadar insana iş? Hani sosyal devlet? Bu işi bu kanunla kime ihale ediyoruz; özel istihdam bürolarına.

Değerli arkadaşlarım, biz, bu devletin temel kavramlarını savunmak, korumak ve bu temel kavramlar çerçevesinde bu ülke insanlarının bize verdiği yetkilerden yola çıkarak, devleti bu anlamda insanların daha mutlu yaşayabileceği çağdaş, gelişmiş bir devlet haline dönüştürmek, Türkiye'yi mutlu insanların yaşadığı bir Türkiye yapmak, buna katkı sunmak üzere görevlendirilmiş insanlarız. Şimdi, devleti, devletin ve insanımızın en temel problemi noktasında konunun dışına çekmek, konuyu başkalarına havale etmek gibi bir hakkımız olabilir mi?

Bakın, Sayın Bakan "mevcut olayı, dünyadaki çağdaş gelişmelere uygun argümanları da içerisinde taşıyan bir kurumun, İŞKUR'un kanununu konuşuyoruz" dedi. Çağdaş devletlerde, evet, özel istihdam büroları, vesaireler oluşmuş; ama, neyin üzerine oluşmuş? Almanya'daki -hepimizin, yıllarca, yakınlarını, eşlerini, dostlarını gurbete gönderdiği memleket- "Arbeitsamt"ı hepiniz duymuşsunuzdur; 80 000 çalışanı var oranın. Devletin, bu alanda, bu noktada, bu konuda yapabileceği her türlü sorumluluğunu yerine getirdikten sonra, çok özel alanlarda, çok spesifik konularda hizmet verebilmesi adına özel teşebbüse de bu alanlar açılmış.

Şimdi, biz, daha kanunu olmayan, kanunu olmadan kurulmuş bir kurumun kanununu çıkarmaya çalışırken, bu konudaki en temel görevi, hiçbir gerekçe göstermeden, arkasında hiçbir dayanağı olmadan, başkalarına havale ediyoruz. Sayın Bakan, o zaman, sizin Çalışma Bakanlığınız ne iş yapacak?! Sayın İŞKUR Genel Müdürü, eğer, bu ülkedeki işsizlere, 10 000 000 yurttaşımızın bu sıkıntısına çözüm olacak daha gelişmiş birtakım argümanlar oluşturmazsanız, siz, sadece, işsizlik sigortasının fonunu yöneten, o fona başkanlık yapan bir kurum olarak mı çalışacaksınız?!

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, özel istihdam büroları zamanla bir ihtiyaç da olabilir. Bugün, bu koşullarda, 10 000 000 işsizimizin olduğu bir süreçte ve bu tür büroların ticarî kurumlar olmaları nedeniyle birbirleriyle yapacakları rekabette, ucuz işgücünü, daha itirazsız çalışan işçiyi, daha az taleple çalışan işçiyi, daha az hakla çalışan işçiyi ben bulurumun dışında hiçbir rekabet şansı olmayacak bu kurumları bugün oluşturmamız halinde, bu kurumlar, toplumumuz tarafından, çalışanlar tarafından, insanlarımız tarafından...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun; toparlar mısınız Sayın Kumkumoğlu.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

...haklarında çok kötü intibalar olan, çalışanları ezen, çalışanların hakkını, onların mağduriyetlerinden ve mecburiyetlerinden faydalanarak gasp eden kurumlar olarak, ta baştan yıpranacaklardır. Bu kurumlar, gerçekten ihtiyaç duyulmaları halinde, gerekli kurumlar olarak topluma yeniden sunulup, bunlardan gerekli hizmetin alınması talep edildiği günlerde, bugünlerden hakkında oluşmuş çok kötü, çok çirkin, çok olumsuz kanaatler nedeniyle, gerçekten hizmet yapabilecekleri dönemde de -bugünden oluşturuyor olmamız nedeniyle- bu hizmeti yapabilme fırsatını ve şansını kaybetmiş olacaklar. Bu kurumların bu hizmeti yapabilme şansını, bugün bu uygulamaya geçerek, bu kurumların elinden almış olacağız.

Devlet, sosyal devlet olmanın sorumluluğunu bilmelidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Anayasasında, kendisini tanımlarken "sosyal devlet" diye tanımlayan bir devletin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmanın sorumluluğunu duyarak, 10 000 000 işsiz yurttaşımıza ve gelecekte büyük kentlere göç edecek onmilyonlarca yurttaşımıza da iş bulabilmenin, gerçek, uygulanabilir ve kendi sorumluluğuyla örtüşen çözümlerini bulmalıdır. Sorunu başkalarına havale ederek çözüm bulmamız hiçbir şekilde mümkün değildir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kumkumoğlu.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun.(AK Parti sıralarından alkışlar)

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili şahsî görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum.

İş Kanunundan sonra, işin düzenlenmesiyle ilgili, istihdam politikalarıyla ilgili temel konuları kavrayan İŞKUR Kanunu Tasarısı görüşülmektedir. İşsizlik, daha doğrusu istihdam, genel anlamda bütün üretim faktörlerinin iktisadî faaliyetlere katılma seviyesi ve durumunu ifade eder, ekonomik manada, makroekonomik manada da bu anlama gelir; yalnız, dar anlamda, münhasıran ve doğruca emek faktörünün iktisadî faaliyetlere katılma seviyesini ve durumunu ifade eder; çünkü, iktisadî anlamda emek faktörünün tam istihdamı sağlandıktan sonra veya sağlandığı durumda diğer üretim faktörlerinin de istihdamının sağlanmış olduğu kabul ve farz edilir.

Çok değerli milletvekilleri, gerçekten de, Türkiye'de, emek arzı emek talebinden çok fazladır. Bu, aynı zamanda sermaye talebidir; yani, emek arzı aynı zamanda sermaye talebidir ve işsizlik de sermaye arzı açığını gösterir; çünkü, istihdamı sağlayacak olan sermayedir. O bakımdan, İş Kanunundan sonra ve İş Kanununda sağlanmış olan elastikiyetten sonra önümüzde bulunan İŞKUR kanununun daha geniş manada ve çok daha katılımcı bir şekilde hazırlanmış olması istihdam bakımından fevkalade önemlidir. Tabiî, bu, çok derin ve geniş bir konudur ve istihdam, ta marjinalist ekonomistlerden Keynes devrimine ve bugünkü paracı ekonomistlere kadar makroekonominin çok önemli bir konusudur.

Ben şunu ifade edeceğim bu kısa konuşmamda: Tabiî, İşçi Bulma Kurumu, aynı zamanda, işsizlik sigortasını organize etmek suretiyle, bu mevzuatla bir sosyal güvenlik kurumu hüviyetine bürünmüştür. Gerçekten de işsizlik sigortası çok önemlidir; elimize gelen dokümanlardan anlaşılacağı üzere 4 milyar dolara yakın sosyal güvenlik fonu işsizlik sigortasında birikmiştir; çok önemli bir fondur ve işsizlik sigortasının çok daha aktif bir şekilde çalışacağını göstermektedir.

Çok değerli milletvekilleri, gerçekten de bu kurum, katılımla -kamunun katılımı, işverenlerin katılımı, işçilerin katılımı- ve buna dair müesseselerin tanzimi bakımından fevkalade önemlidir. Türkiye'de, emek arzı emek talebinden çok fazladır. 15-65 yaşındaki istihdama elverişli insanların Türkiye'deki oranının çok yüksek olması hatta 0-14 yaş grubundaki potansiyel emeğin de çok yüksek bir seviyede olması, Türkiye'nin bundan sonraki sorununun önemli ölçüde istihdam sorunu olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan da, bu kanun oldukça geniş manada hazırlanmıştır ve özel istihdam büroları da fevkalade önemlidir. Burada bazı itirazlar olmuş, burada gördüğüm bazı şeyler de kölelikle karıştırılmış; kölelikle bunun hiçbir ilgisi yoktur. Kölelik, esasında, eski hukukta bir hukukî statüdür; şimdi öyle bir şey yoktur.

Ben inanıyorum ki, bu kanunla, özel istihdam bürolarıyla, İŞKUR'un kendi yeni düzeniyle, istihdam konusunda, istihdam piyasaları konusunda çok daha iyi gelişmeler olacaktır.

Ben, bunun, Türkiye için hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Uysal.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 4 adet önerge vardır; önergeleri, önce, geliş sıralarına göre, sonra da, aykırılık derecelerine göre okutup, işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Haluk İpek Murat Yıldırım      Mehmet Ceylan

             Ankara                     Çorum                  Karabük

             Nusret Bayraktar      Yahya Baş

           İstanbul                   İstanbul

" d) İşçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak, işgücünün yurtiçinde ve yurtdışında uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun işgücü bulunmasına ve yurtdışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek, istihdamında güçlük çekilen işgücü ile işyerlerinin yasal olarak çalıştırmak zorunda oldukları işgücünün istihdamlarına katkıda bulunmak, özel istihdam bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri yerine getirmek, işverenlerin yurtdışında kendi iş ve faaliyetlerinde çalıştıracağı işçileri temin etmesi ile tarım işlerinde ücretli iş ve işçi bulma aracılığına izin verilmesi ve kaldırılmasına ilişkin işlemleri yapmak,"

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun birinci bölümündeki "Kurumun Görevleri" başlıklı 3 üncü maddesinin (d) bendindeki "tarım aracılarından" sonra gelen aşağıdaki ifadenin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Oğuz Oyan Cevdet Selvi          Enis Tütüncü

           İzmir               Eskişehir                Tekirdağ

Ali Kemal Deveciler   Enver Öktem     Bayram Meral

        Balıkesir                  İzmir                 Ankara

"ile özel istihdam büroları"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun birinci bölümündeki "Kurumun Görevleri" başlıklı 3 üncü maddesine (g) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler

               İzmir                 Eskişehir                  Balıkesir

Enis Tütüncü Enver Öktem         Bayram Meral

          Tekirdağ                      İzmir                    Ankara

"g) 27.2.2003 tarihli ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunla verilen görevleri yerine getirmek."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu "Kurumun görevleri"ni sıralayan 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini istiyoruz.

Saygılarımızla.

            Yakup Kepenek      Oğuz Oyan     İzzet Çetin

            Ankara                     İzmir                   Kocaeli

Enis Tütüncü Sami Tandoğdu           Enver Öktem

          Tekirdağ                     Ordu                     İzmir

"3/h) Çocuk işçiliğinin önlenmesi, kayıtdışı çalışmanın engellenmesi ve kadınların işgücüne katılmasının sağlanması konularında programlar hazırlamak.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları

"d) İşçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak, işgücünün yurtiçinde ve yurtdışında uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun işgücü bulunmasına ve yurtdışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek, istihdamında güçlük çekilen işgücü ile işyerlerinin yasal olarak çalıştırmak zorunda oldukları işgücünün istihdamlarına katkıda bulunmak, özel istihdam bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri yerine getirmek, işverenlerin yurt dışında kendi iş ve faaliyetlerinde çalıştıracağı işçileri temin etmesi ile tarım işlerinde ücretli iş ve işçi bulma aracılığına izin verilmesi ve kaldırılmasına ilişkin işlemleri yapmak,"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçe mi okunsun; yoksa, söz mü istiyorsunuz?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yurtdışına işçi götürme konusunda yaşanan suiistimaller gün geçtikçe artmaktadır. Bu suiistimaller karşısında, kötü niyetli kişilerce vatandaşlarımızın dolandırılma ve aldatılmalarının önlenebilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, halihazırda uygulandığı gibi tarım işlerinde aracılık hizmetlerinin tarım aracılarınca da yapılabilmesinin sağlanması amacıyla madde değişikliği gerekli görülmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci önergeyi, az önce kabul edilen önerge nedeniyle işlemden kaldırıyoruz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Hangisini işlemden kaldırıyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Oğuz Oyan, Sayın Cevdet Selvi ve arkadaşlarının verdiği ikinci önergeyi işlemden kaldırıyoruz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Neden? Gerekçesi ne? Bunlar ayrı şeyler, farklı şeyler.

BAŞKAN - (d) bendinin tamamı değiştirilip kabul edildi; o nedenle, artık, bunu işleme koyamıyoruz.

Şimdi, üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun birinci bölümündeki "Kurumun Görevleri" başlıklı 3 üncü maddesine (g) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Oğuz Oyan

(Ankara) ve arkadaşları

"g) 27. 2.2003 tarihli ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunla verilen görevleri yerine getirmek."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, söz mü talep ediyorsunuz?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa tasarısının 3 üncü maddesine bir (g) bendi, yeni bir bent eklenmesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum.

İzin verirseniz, bu önergemizin ne anlama geldiğini size sunmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu önergeyle, biz, yabancı işçi çalıştırılması izninin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından, İŞKUR'a verilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz.

Konunun daha iyi anlaşılması için Yüce Heyete biraz bilgi sunmak istiyorum. Bilindiği gibi, Türkiye'de yabancılara çalışma izni verilmesi görevi, 4817 sayılı Yasayla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına verildi; henüz uygulamaya geçilmedi, sanırım, iki ay sonra uygulamaya geçilecek. Oysa, gelişmiş Batı ülkelerine bakıyoruz, örneğin Almanya'da, örneğin İngiltere'de, işgücü piyasasının özellikleri ve bu işgücünün ülkeden karşılanmaması durumu gözönüne alınarak, bu yabancı işgücü çalıştırılması izni, istihdam kurumlarınca verilmektedir. Bu nedenle, Türkiye'de de, yabancı işçi çalıştırılması izninin -henüz uygulamaya geçilmemiş haliyle- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından alınarak İŞKUR'a verilmesinin son derece önemli olacağına inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu yasa tasarısıyla, İş ve İşçi Bulma Kurumu yeniden yapılandırılıyor, 1936 yılında Türkiye'de sisteme girmiş olan bir kurum yeniden yapılandırılıyor; böylece, çağdaş bir istihdam kurumu haline dönüştürülüyor; ama, bir bakıyorsunuz, bu güzel çabanın yanında, yabancı işçi çalıştırma izni bu kurumdan esirgeniyor. Bunu anlamak ve kabul etmek kesinlikle mümkün değildir.

Hepimizin bildiği gibi, ülkemizde işgücü piyasasının en önemli sorunlarından bir tanesi, yabancı kaçak işçi çalıştırılması sorunudur. Yapılan tahminlere göre, şu anda, Türkiye'de 1 000 000'un üzerinde yabancı kaçak işçi çalıştırılmaktadır.

Yurt dışındaki örneklerine baktığımızda ya da o örneklerden öğrendiğimize göre, bu belgenin verilmesi için, kurum -bunu eğer İş Kurumuna verecek isek- ilgili yerlere soracak, araştırmasını yapacak ve bu çerçevede, Türkiye çapındaki geniş teşkilat ağı nedeniyle bu işin kolaylıkla üstesinden gelebilecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ülke çapında sadece 23 ilde teşkilatı var, Türkiye İş Kurumunun ise tüm illerde teşkilatı var.

Örneğin, Fransa'ya bakıyoruz; Fransa'da, işveren kuruma talepte bulunuyor ve işverenin bu işçi talebi dört hafta içerisinde karşılanamazsa, bu münhal yer için yabancı işçi çalıştırma izni veriliyor; ama, bu dört hafta içerisinde, gerçekten, işverenin talep ettiği bu işçi acaba bulunabilir mi diye birçok yere soruluyor, araştırmalar yapılıyor, bulunamazsa, yabancı işçi çalıştırma izni veriliyor. Aynı şekilde, Almanya'da da durum böyle. Almanya'da da sistem; yani...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, sözlerinizi toparlar mısınız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.

Almanya'da da yabancı işçi çalıştırılması izni istihdam kurumuna aittir ve uygulama son derece katı ve sınırlı tutulmaktadır.

Burada, âlem gider Mersin'e, biz gitmeyelim tersine. Biraz sonra, özel istihdam bürolarıyla ilgili düşüncelerimizi ifade ederken dile getireceğiz; Adalet ve Kalkınma Partisi, bazı konularda Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamaları alıyor, bazı konularda almıyor; alınması gereken konularda örnek almıyor, alınmaması gereken konularda alıyor. Bu nedenle, Adalet ve Kalkınma Partili sayın milletvekillerinin önergemize destek vermesini rica ediyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bu izni vermesi doğru değil. Mademki, İş ve İşçi Bulma Kurumunu yeniden yapılandırıyoruz, gerçek bir istihdam kurumu haline, çağdaş bir istihdam kurumu haline getiriyoruz, o halde, çağdaş istihdam kurumlarındaki yetkiyi ve sorumlulukları da, Almanya'daki gibi, Fransa'daki gibi, bu kuruma tanıyalım diyoruz, verelim diyoruz.

Hepinizi en iyi dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının "Kurumun görevleri"ni sıralayan 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini istiyoruz.

Saygılarımızla.

              Yakup Kepenek

(Ankara) ve arkadaşları

"3/h) Çocuk işçiliğinin önlenmesi, kayıtdışı çalışmanın engellenmesi ve kadınların işgücüne katılmasının sağlanması konularında programlar hazırlamak."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın önerge sahipleri, söz talebiniz mi var, gerekçeyi mi okutayım?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ülkemizin işgücü piyasasının sağlıksız olduğu tasarının gerekçesinde de özenle vurgulanıyor.  İşgücü piyasasının bozukluklarının giderilmesi, özellikle, çocuk işçiliği, kayıtdışı çalışma ve kadınların işgücüne katılması konularında somut adımlar atılmasına bağlıdır.

Bu yasayla, yeni bir başlangıç yapılmak istenmektedir. İŞKUR'un başarılı olması, burada sıralanan konularda çözüm üretilmesine bağlıdır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen birinci önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Kurumun Organları

Organlar

MADDE 4. - Kurum aşağıdaki organlardan oluşur:

a) Genel Kurul.

b) Yönetim Kurulu.

c) Genel Müdürlük.

d) İl İstihdam Kurulları.

Kurum teşkilatı ekli (1) sayılı listede gösterilmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Enis Tütüncü.

Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanımızca olağanüstü öneme sahip bir maddeyi görüşüyoruz. Bu yasa tasarısının, yani, bildiğimiz klasik İş ve İşçi Bulma Kurumunun çağdaş Avrupa örneğinde bir istihdam kurumuna dönüştürülmesiyle ilgili bu yasa tasarının en önemli maddesini görüşüyoruz.

Bu maddenin olağanüstü öneme sahip olması nerelerden kaynaklanıyor; çok sayıda neden var; ancak, burada bir iki tanesine değinebileceğimi sanıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu madde, birinci olarak, İŞKUR'un kurumsal yapısını, kimliğini, kişiliğini, organlarını, yapacağı işi, yani, kıymeti harbiyesini ortaya koyuyor. Buna göre, bakanlık, dört organdan oluşuyor; genel kurul, yönetim kurulu, genel müdürlük, il istihdam kurumları ve maddenin sonunda -dikkatinizi çekiyorum- "Kurum teşkilatı ekli 1 sayılı listede gösterilmiştir" açıklamasıyla ya da ibaresiyle, ihdas edilen kadrolar bu maddede düzenleniyor. Ekli 1 sayılı listeye baktığımızda, 681'i merkezde, 2 399'u taşrada olmak üzere, bu yasa tasarısıyla, 3 080 adet kadronun ihdas edildiğini görüyoruz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bunun yeterli olmadığını görüyoruz, yeterli olmadığına inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yani, Avrupa ölçeğinde, Avrupa örneğinde bir çağdaş istihdam kurumu oluşturacağız. Sayın Kumkumoğlu konuşurken "Almanya'da 80 000 kişi" dedi; ama, hayır, 90 000-95 000 kişi çalışıyor Alman istihdam kurumunda -dikkatinizi çekerim; yani, iş yapacaksak, doğru yapalım- ve Alman istihdam kurumunda çalışan 90 000-95 000 kişinin çok büyük bir oranı taşra teşkilatlarında çalışıyor. Yüzde 10 ilâ yüzde 15'i merkezde, geri kalanı, yüzde 85'i, yüzde 90'ı taşrada. Şimdi, bizim 3 080 kişilik bir kadromuz var ve yüzde 22'si merkezde, yüzde 78'i taşrada. Yani, eğer Almanya'yı örnek alacaksak, bence, bu yasa tasarısının en önemli maddesinin son derece eksik, son derece yetersiz kaldığı ortaya çıkıyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; çok sayıda neden var dedim. İkinci nedene değineyim. Bu madde, ikinci olarak, insanın değerini ve onun yaratıcılık melekesini doğrudan ilgilendiriyor. Bunu şunun için söylüyorum: Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tüm ekonomik, tüm siyasal ve tüm toplumsal hedeflerimizin temelinde, merkezinde insan var. İnsan, insan, insan!.. Bizim var da, dünya sosyalist hareketinin, sosyalist enternasyonalinin temelinde de insan var. Biliyorsunuz, dünyada sosyalist ya da sosyaldemokrat hareket, sınıf eksenli bir hareket olarak doğdu; ancak, zaman sürecinde evrim geçirdi, insan merkezli bir siyaset anlayışına dönüştü. Neden; çünkü, evrende en yüce varlık, yaratılmış en yüce varlık insan. İnsanı diğer varlıklardan, yaratılmışlardan ayıran nedir; insanın, yaratıcılık melekesine sahip olmasıdır. İnsan, yaratıcılık melekesini kullanarak kendi sınırlarını aşıyor ve yaratıcılık melekesini kullanarak insan, tamamen insansal bir sanat eseri ya da yapıt ortaya koyuyor ve bu yaratıcılık edimini kullanırken bu süreç içerisinde insan kendi sınırlarını aşıyor, evrenin sınırlarını aşmaya çalışıyor ve kimi zaman evrenin sınırlarını aşıyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; işte, insanın yaratıcılık melekesini en etkin kullandığı alan neresidir diye baktığımızda, bu alanın, iş yaşamı, üretim süreci, çalışma yaşamı olduğunu görüyoruz. İnsan çalışma yaşamında yer alamadığı zaman zarfında, insan çalışma melekesini kullanamadığı zaman zarfında, önce psikolojik olarak ezilir, sonra dağılır gider. Bize göre, bir insana yapılabilecek en büyük işkence, onu işsiz bırakmaktır. İşte bu nedenle, bu madde böylesine yaşamsal önemlidir; ama, geliniz görünüz ki, böylesine yaşamsal önemli bir madde son derece zayıf düzenlenmiştir.

Tabiî ki, yasa tasarısının görüşülmesi sınırları çerçevesinde bunu düzeltmek mümkün değil; ama, hükümeti uyarıyorum; mademki çağdaş bir istihdam kurumu yaratılacak, bir an önce, Avrupa'daki örnekler gibi, güçlü, taşra ve merkez teşkilatı dengeli bir çağdaş istihdam kurumuyla karşımıza geliniz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu madde dördüncü olarak, çağdaş sosyal devlet anlayışının geçirdiği evrim açısından yaşamsal önemlidir. Ne demek istiyorum biliyor musunuz; özellikle, İkinci Dünya Savaşından sonra, hepimizin bildiği gibi, sosyal refah devleti anlayışı gündeme geldi ve insanlık, İkinci Dünya Savaşıyla birlikte, ikinci kuşak insan haklarını talep etme ve yaşama sürecine girdi. İkinci kuşak insan hakları nedir: Ekonomik ve sosyal haklar. Bununla, sosyal refah devleti, çağdaş devlet, sosyal devlet anlayışı ortaya çıktı ve oturmaya başladı. Sosyal devletin olmazsa olmaz üç koşulu, üç yükümlülüğü var. Bu yükümlülükler, sosyal devletin asgarî koruma yükümlülükleri oluyor. Birincisi, tüm çalışanlara insan onur ve saygınlığına yaraşır bir ücret ve gelir sağlanması. İkinci sorumluluk, hem çalışan nüfus grupları açısından hem bölgeler açısından gelir dağılımındaki çarpıklıkların, adaletsizliklerin ortadan kaldırılması. Üçüncü yükümlülük alanı ise, yaşlılık, malûliyet, ölüm, iş kazası, meslek hastalığı, analık, sağlık, hatta işsizlik gibi ekonomik ve toplumsal risklere karşı, tüm çalışanları, beşikten mezara kadar, sosyal güvenlik şemsiyesi altına, koruma altına almak.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; özellikle, 1980'li yıllardan itibaren, çağdaş sosyal devlet anlayışının bu olmazsa olmaz üç yükümlülük alanının sıkıntılarla karşılaşmakta olduğuna tanık olduk. Özellikle, batı ülkelerinde 1980'li yıllardan itibaren -hepimiz anımsayacağız- enflasyonun ve işsizliğin artmaya başladığını gördük. Çeşitli nedenleri var bunun. En önemli neden, dünya yeni bir teknolojik devrime girmişti. Üretim ilişkileri, toplumsal altyapı değişiyordu. Emek kavramının içeriği değişiyordu. Bir geçiş dönemindeydi dünya. İşte bu nedenle, çağdaş sosyal devlet anlayışının bu olmazsa olmaz yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde ciddî zorluklarla karşılaşıldı. Bunun üzerinde tartışıldı. Sosyal devlet anlayışının, Batı Avrupa'da, gelişmiş ülkelerde temel taşlarının erozyona uğramaya başladığı anda dediler ki, biz, sosyal devlet anlayışını, acaba, yaşama yeniden nasıl geçirebiliriz, bu erozyona uğramış olan temel taşlarını nasıl onarabiliriz. Bu asgarî üç yükümlülük alanının iki yeni öğeyle, iki yeni unsurla desteklenmesi zarureti ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlar mısınız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.

Bunlardan bir tanesi, enflasyonla mücadele hedefi, diğeri ise tam istihdam hedefi.

Az önce söylediğim, İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya atılan, çağdaş sosyal devletin olmazsa olmaz üç yükümlülük alanının yerine getirilmesi için iki tane yeni öğe, 1980'li yıllardan itibaren çağdaş sosyal devlet anlayışına katıldı; bir tanesi enflasyonla mücadele, öbürü tam istihdam hedefi.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabiî ki, tam istihdam hedefini İŞKUR yasasıyla sağlamamız mümkün değil. Ülkenin tam istihdam hedefine ulaşabilmesi için çok ciddî bir sanayileşme ve kalkınma hamlesine ihtiyaç var. Bizim, her zaman dile getirdiğimiz gibi, yeni siyaset anlayışını, yeni planlama anlayışını, strateji ve politika planlama anlayışını Türkiye'de uygulamamız lazım; ama, bu gerçek saklı kalma koşuluyla, tam istihdam hedefinin, yani çağdaş sosyal devletin bir bakıma sigortası olan tam istihdam hedefine ulaşabilmek için istihdam kurumunu, Almanya'daki istihdam kurumu gibi yapmak lazım, Fransa'daki istihdam kurumu gibi yapmak lazım. Yani, istihdam kurumunu kuruyoruz, tekel konumundan çıkarıyoruz, İş ve İşçi Bulma Kurumunu yeniden yapılandırarak, çok cılız, çok dar bir kadroyla, bir yapılanmayla ve araya da özel istihdam bürolarını katıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlıyor musunuz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.

Bu, gerçek sosyal devlet anlayışı değildir; bu, özürlü sosyal devlet anlayışıdır; bu, mahcup sosyal devlet anlayışıdır. Öyle sanıyorum ki, en kısa zamanda, hükümet, bize, bu konuda, bizi ve işsizleri, tüm halkımızı doyuracak bir yeni tasarıyla gelir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi, en iyi dileklerle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde başka söz talebi bulunmamaktadır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını talep ediyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ekli 1 sayılı listeyle beraber maddeyi oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısını da arayacağım: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir. Karar yetersayısı vardır.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Genel Kurul ve görevleri

MADDE 5. - Genel Kurul, Bakanın veya görevlendireceği kişinin başkanlığında;

a) Adalet, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskan, Sağlık, Ulaştırma, Tarım ve Köyişleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Çevre ve Orman bakanlıkları ile Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Hazine, Dış Ticaret, Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarlıkları, Devlet Personel, Özelleştirme İdaresi, Devlet İstatistik Enstitüsü, GAP Bölge Kalkınma İdaresi, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi, Özürlüler İdaresi başkanlıkları, Milli Prodüktivite Merkezi, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Kurumdan iştirak edecek Genel Müdür düzeyinde birer,

b)Üye sayıları itibariyle en fazla üyeye sahip ilk üç sıradaki işçi konfederasyonlarınca üye sayıları oranları dikkate alınarak belirlenecek on yedi, üye sayısı itibariyle en fazla üyeye sahip işveren konfederasyonunca belirlenecek on, Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliğinden beş, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonundan üç, Türkiye Sakatlar Konfederasyonundan her özür grubunu temsilen birer olmak üzere toplam dört, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinden iki, Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek dört öğretim üyesi, Kurumda temsil yetkisine sahip kamu görevlileri sendikasınca belirlenecek bir,

Temsilciden oluşur.

Genel Kurul temsilcileri iki yıl süre ile görev yaparlar. Herhangi bir nedenle bu görevleri sona erenlerin yerlerine kalan süreyi tamamlamak üzere Genel Kurula temsilci veren birimlerce yeni temsilci görevlendirilir. Genel Kurul iki yılda bir Kasım ayı içinde Bakanın çağrısı üzerine olağan toplantısını yapar. Bakan, gerekli görmesi halinde Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırabilir.

Genel Kurulun görevleri şunlardır:

a) Devletin ekonomik ve sosyal politikalarına uyumlu ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına yardımcı olmak, uygulanan politikalardaki dönem içindeki gelişmeleri değerlendirmek.

b) İstihdamın korunmasına, geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak ve önerilerde bulunmak.

c) Kurumun dönem faaliyet raporunu görüşmek, Kurumun hizmetlerini iyileştirici önerilerde bulunmak.

Genel Kurul görüşmelerinin sonuçları raporla tespit edilir, bu rapor Bakanlığa en geç iki ay içinde verilir.

Genel Kurul kararları Kurum ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların politika oluşturma ve uygulamalarında öncelikle dikkate alınır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Enver Öktem; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz İŞKUR Yasa Tasarısının 5 inci maddesi olan, genel kurulun görevleriyle ilgili, Partimizin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Konuyla ilgili görüşlerimizi açıklamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarısı, esas olarak iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Türkiye İş Kurumu; ikinci bölüm, Özel İstihdam Büroları. Tasarıyı dikkatlice incelediğimizde, aslında, asıl olanın ikinci bölüm olduğu; birinci bölümün, ikinci bölümde yer alan özel istihdam bürolarının, çalışma yaşamımızda tam olarak yer etmesi için bir geçiş aşaması olarak düşünüldüğü anlaşılmaktadır.

Zira, kurum, sanki, bir şirket gibi düzenlenmiş; yasaya göre, devasa miktarda kaynağa sahip olan, işsizlik fonunun tasarrufunda geniş yetkilerle donatılmış 6 kişilik yönetim kurulu; denetlemeden alım satımlara, personel atamalarından hizmet satın alımına, fon kaynaklarının değerlendirilmesine kadar çok ciddî yetkilerle donatılmıştır.

Çeşitli kamu görevlilerinden, toplum kesimlerinden oluşturulmuş genel kurulun ise, tavsiye niteliğinde aldığı kararlar dışında yasaya göre hiçbir belirleyiciliği söz konusu değildir. Yönetim kurulunda yer alan genel  müdürün başında olduğu genel müdürlük ise, yönetim kurulunun aldığı kararları yürütür; yönetim şemasındaki dördüncü bölüm ise, il istihdam kurullarıdır.

Değerli arkadaşlar, yasa tasarısında birbirini tamamlayan öyle hükümler var ki, İŞKUR, sanki, bir kamu kuruluşu değil de, sektör haline getirilmiş işgücü piyasasının dev bir şirketi konumuna getirilmiştir.

Belirttiğimiz gibi, kararlarda belirleyici olması gereken genel kurulun, hiçbir belirleyiciliği olmadığı gibi, yönetim kurulu, bir kamu kuruluşu için olmayacak yetkilerle donatılmıştır. 6 kişilik yönetim kurulu, her türlü denetimden uzak personel atamaları yapabilmekte, eğitim hizmetleri ve diğer hizmet alımlarına karar verebilmektedir. Aslî görevi olan meslekî eğitimleri bile özel eğitim şirketlerine devredebilmektedir.

Yine, yönetim kurulunun, personel alımı, atanması, faaliyet raporlarının denetlenmesi gibi görevleri de vardır. Yönetim kurulu, hem belirleyici hem yürütücü hem de denetleyici konumuna getirilmiştir. Üstelik, tasarıyla, fon yönetimi kurulu da kaldırılmıştır ve görevleri yönetim kuruluna devredilmiştir. Bu devirle, acaba, İşsizlik Sigortası Fonunun da, diğer fonlara benzetilerek çarçur edilmesi hedeflenmekte midir diye düşünmekten kendimizi alıkoyamıyoruz.

Öte yandan, yönetim kuruluna, 100 milyarın üzerindeki harcamalarda da tam yetki verilerek, âdeta, dikensiz bir gül bahçesi yaratılmak istenmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu örgüt şeması, kamu kuruluşundan öte, özel şirket şemasına benzemektedir. Sanki, özelleştirmeye hazır bir altyapı hazırlanmaya çalışılmaktadır. Bu şema çerçevesinde, yönetim kurulunu, özel şirket yönetim kurulu; genel müdürü, özel şirket yönetim kurulu başkanı; yönetimde herhangi bir belirleyiciliği olmayan genel kurulu, şirket hissedarları; il istihdam kurullarını da, bu büyük şirketin acenteleri olacak şekilde telakki etmek mümkündür. Devlete ait ne varsa, sorgusuz sualsiz özelleştirme hevesinde olan bir iktidarın, böyle bir geçiş aşamasını düşünerek böyle bir tasarıyı gündeme getirmeyeceğini hiç kimse iddia edemez. Kaldı ki, kanunun getirdiği düzenlemelere bakınca, daha sonra özelleştirilmesi de kolay olacak devasa bir yapı, kârlı bir işletme olanağı ortaya çıkarılmaktadır. Bu kuruma hangi sinsi çevrelerin talip olacağını da şimdiden öngörmek zor olmasa gerekir.

Değerli milletvekilleri, tekrar ediyorum, bu yasa tasarısı, içinde bazı entrikaları barındıran şaibeli bir yasa konumundadır. Asıl amaç, işgücü piyasasının da devlet denetiminden tamamen çıkarılması, böylece, daha önce kabul edilen kölelik yasasının da kolay bir şekilde yürütülmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Daha önce çıkarılan kölelik yasasıyla, çalışma hayatının, adaletçi ve eşitlikçi bir şekilde devlet tarafından düzenlenmesi yükümlülüğü, âdeta, piyasaya, yani egemenlere devredildi; çalışanların, çalışma ortamında taraf olma durumu da, bir nevî ortadan kaldırıldı ve işçi, egemenlerin tek taraflı kararlarına göre pozisyon değiştirmek zorunda olan bir meta haline getirildi.

Daha önce, AKP'liler olarak çıkardığınız kölelik yasasını durdurmak için, emekçi halkımız ve onun temsilcisi olan Cumhuriyet Halk Partisi olarak direndik; ancak, sizin, emek ve işçi karşıtı duruşunuza "dur" diyemedik; ancak, o mücadelemizde, sizin gerçek yüzünüzün, ezilen halk kesimlerinden yana olmadığını, tüm ulusumuza gösterme fırsatı yakaladık. Şimdi çıkarmaya çalıştığınız bu yasayı da, olumsuzluklarıyla birlikte çıkaracağınızı biliyoruz; ama, CHP olarak, karşı duruşumuzla, halkımıza gerçek yüzünüzü bir kez daha göstermeyi başarabileceğimize inanıyorum; çünkü, kabul edilen İş Yasasına kölelik yasası dedirten argümanların en önemlilerinden biri olan özel istihdam büroları düzenlemesine bu yasa tasarısında yer verilmiş olması, bu yasa tasarısının bazı maddelerinin de kölelik yasası olarak değerlendirilmesini haklı kılmaktadır. Anlaşılan o ki, hükümet, çalışma hayatıyla ilgili bir dizi kölelik paketi hazırlamış. Belli ki, bu yasa tasarısı kabul edildikten sonra, sosyal güvenliğin düzenlenmesi, sendikalar yasası, toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt yasasıyla karşımıza geleceksiniz. Böylece, bir bütün olarak çalışma hayatını güzel bir şekilde paketleyip, ambalajlayıp, süsleyip, siparişte bulunan uluslararası sermaye ve yerli acentelerine gönderme fırsatını yakalamış olacaksınız. Bu hizmeti karşılığında alacağınız bir "yaşa, varol" teşekkürü, hükümetinizin, anladığım kadarıyla, kısa gün kârı olacaktır.

Değerli milletvekilleri, işsizlik ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yoksulluk, şu anda, ülkemizin en müzmin sorunlarından birisidir. Bu yasa tasarısının nasıl bu hale getirildiğini, hangi siyasî zihniyetlerin, hangi güç odaklarının bağımlı ekonomik politikalarının rant elde etme manevralarının bir sonucu olduğunu, son üç dört yıl içerisindeki kriz ortamında çok net olarak gördük. Çalışma azminde olan işçimizin nasıl işinden olduğunu, kaynak yaratmak için çırpınan ulusal yatırımcımızın nasıl iflas ettiğini, esnafımızın nasıl kepenk kapatmak noktasına getirildiğini, köylümüzün nasıl uluslararası tekellerin insafına terk edildiğini, toprağını ekemez, ürününü satamaz duruma getirildiğini biliyoruz. Bütün bu gelişmeler sonucunda kimlerin kasasının tıka basa doldurulduğunu da, hep birlikte biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu adaletsiz sürecin en somut görünümü kronik işsizlik olmuştur. İşsizliğe çözüm bulmak, hükümetin, anayasal sorumluluğu içinde aslî görevi olması gerekirken, şimdiye kadarki hükümetler, uyguladıkları politikalarla, âdeta, işsizliği beslemiş durumdadırlar. Peki, binbir umutla iktidara getirilen AKP Hükümeti ne yapmıştır, ne yapmaktadır?!

Değerli milletvekilleri, şimdiye kadarki icraatlarına baktığımız zaman, şunu artık çok açık olarak söyleyebiliriz ki, AKP Hükümeti, hükümet değildir, hükümetmiş gibi davranmaya çalışmaktadır. İktidara geldiğinden bu yana hiçbir yaratıcılığı, hiçbir özgün çözüm paketi ortaya koyamamıştır. Kendisini, elinde bulduğu ve önüne konulan tasarıları yasalaştırmakla mükellef hisseden, halkın yararına bir şey yapmaktan ödü kopan, ürkek bir insanı andıran profil çizmeye devam etmektedir.

Kimin, kimlerin sesine kulak verdiği artık anlaşılmıştır. Hükümet, bazen IMF'nin, bazen Dünya Bankasının, bazen Amerika Birleşik Devletlerinin, bazen Avrupa Birliğinin, bazen de yerli acentelerinin akarsuyuna kendisini kaptırmış bulunmaktadır; ama, bilmekteyiz ki, hükümet, halkın ve emekçilerin durgun suyunda kendisini ak ve pak etmekten hiç hoşnutluk duymayacaktır. Çünkü, halkın gözünde hükümet, Osmanlı dönemindeki vergi tahsildarları gibi algılanmaya başlanmıştır. Halk, bu hükümetin yaptığı her çalışmaya, getirdiği her yasaya, yaptığı bütün icraatlara ürküntüyle bakar hale gelmiştir. Yedi aylık iktidar dönemi bu ürküntüyü besleyen faaliyetlerle doludur.

Değerli milletvekilleri, hükümet, kaynak yaratmak konusunda, çözüm bulmak konusunda da o kadar âcizlik içerisinde ki, mevcut sorunları çözeceğine, bu sorunlardan medet ummaya çalışıyor. Yeni yatırımlar yapacağına, bakir ulusal kaynaklarımızı verimli bir iş imkânına dönüştüreceğine, var olan verimli kaynaklarımızı haraç mezat satma arayışı içerisine girmiştir. En güzel işletmelerimizi özelleştirmeye çalışıyor, bununla da yetinmeyip, kendi aslî görevini, yani, kamu hizmetlerini de özelleştirmeye çalışmaktadır. Elektriği, suyu, havayı, ulaşımı, toprağı bile satmak için uğraş vermeye başladılar. Daha da kötüsü, çözmesi gereken müzmin sorunları bile satılığa çıkarır hale geldiler. Şimdi görüşmekte olduğuz İŞKUR yasası da böyle bir mantıkla oluşturulmuştur.

Değerli milletvekilleri, tasarıyı incelediğinizde, çok açık olarak görebilirsiniz; hükümet, bu yasayla, bir sorundan devasa bir kurum çıkarma başarısını göstermiştir. Evet, AKP Hükümeti, işsizlik sorununu çözemeyeceğini anlayınca, bu sorunu, bu yasayla birlikte, âdeta kurumsallaştırmaya çalışmıştır. Bütçesiyle, yönetim yapısıyla, personeliyle, kaynaklarıyla, yetkileriyle, Türkiye'nin işsizlik sorunu, dev gibi bir kurumsal yapı doğurmuştur. Bu, AKP Hükümetinin müthiş yaratıcılığına en güzel örnektir. Üstelik, bu kurum, işsizlik sorununu çözmek için de uğraşmayacaktır. Bu sorunu çözme işi de özelleştirilmiştir; bu anayasal görev, özel istihdam bürolarına devredilmiştir.

Tasarının asıl amacı özel istihdam bürolarını yasallaştırmaktır. İlk kısımdaki düzenlemeler, bu sisteme geçiş aracı olarak düzenlenmiştir. Özel istihdam büroları, işgücü piyasasını köle pazarına dönüştürecek düzenlemeler getirmektedir ve bu bürolar, işsizlik sorununu tam bir ticaret konusu haline getirmiştir

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öktem, toparlar mısınız.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Tasarının 19 uncu maddesine göre "Özel istihdam büroları iş arayanlardan her ne ad altında olursa olsun menfaat temin edemez ve ücret alamazlar." Yine aynı maddeye göre, yönetmelikle belirlenecek meslekler ve üst düzey yöneticiler için ücret alınabilir. Bu "meslekler" terimi, ucu bucağı olmayan bir esneklik taşımaktadır. Tasarıda, her türlü suiistimale açık bir kapı bırakılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, şüphem odur ki, bu tasarı, özelleştirme hazırlığıdır. Çaresizlik içindeki AKP Hükümeti, işsizliği bile özelleştirmeye çalışmaktadır. Hükümet, çalışma hayatıyla çok tehlikeli bir şekilde oynamakta, tehlikeli bir yöne doğru gitmektedir. AKP'liler bilmelidirler ki, karşılarına aldıkları değerler, tahrip ettikleri ilişkiler insanî değerlerdir, insanî ilişkilerdir. İnsanlar, sizden, iş olanakları yaratmanızı istiyor, köle pazarları değil! Bıçağın kemiğe dayandığı gün, siz AKP'liler, o gün korkunuz!

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öktem.

Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Öktem'in şüphelerini gidermek için hemen cevap verme ihtiyacını duydum. Konuşmasında, yanlış anlamadıysam, Türkiye İş Kurumunu özelleştirdiğimizi, bunu tamamen özel sektöre devrettiğimizi söyledi ve yakında ihale tarihini açıklamadığı kaldı! Hiç endişe etmesin, Türkiye İş Kurumunu özelleştirmek gibi, ne bir fikrimiz, düşüncemiz var ne de geçmişte öyle bir düşünce hâkim olmuştur; kamu istihdam kurumu olarak çalışmaya devam edecektir. Bunun yanında, iş ve işe aracılık konularında, özel istihdam bürolarıyla da imkân tanınmıştır. Mesele bundan ibarettir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 5 inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 20.30'da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.21

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.30

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

137 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137)  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 6 ncı maddesini okutuyorum:

Yönetim Kurulunun teşkili, görev ve yetkileri

MADDE 6.-Yönetim Kurulu, Kurumun en yüksek yönetim, karar, yetki ve sorumluluğa sahip organıdır. Genel Müdürün başkanlığında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın önerisi üzerine müşterek kararla atanan birer temsilci ile en çok üyeye sahip işçi konfederasyonu, işveren konfederasyonu ve Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunca belirlenen birer üyeden olmak üzere altı üyeden oluşur.  Yönetim Kurulu üyelerinin görev süresi üç yıldır.

Yönetim Kurulu üyelerinin, Devlet memurluğuna atanabilme şartlarını taşımaları ve siyasi parti organlarında görevli bulunmamaları, ayrıca atama ile gelecek üyelerin finans konusunda yeterli deneyime sahip olmaları, hukuk, iktisat, maliye, finans, işletme, kamu yönetimi, sosyal politika veya iş hukuku dallarında en az lisans düzeyinde öğrenim yapmış olmaları zorunludur.

Yönetim Kurulu, başkanın daveti üzerine en az haftada bir defa  üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır. Kararlar çoğunlukla alınır. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Genel Müdürün bulunmadığı hallerde Bakanlık temsilcisi Kurula başkanlık eder. Mazeretsiz olarak toplantıya katılmayan üyelerin ücretlerinden, yönetim kurulu yönetmeliğine göre kesinti yapılır. Yönetim Kurulunun çalışma, alt kademelere devredebileceği yetkiler ile diğer hususların usul ve esasları Yönetim Kurulunun teklifi ve Bakanın onayı ile çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Toplantılara iştirak eden Yönetim Kurulu Başkanı ve müşterek kararname ile atanan üyelerine 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri yönetim kurulu başkan ve üyelerine ödenen miktarlarda ilave aylık ücret verilir. Diğer yönetim kurulu üyelerine ise kadrosunun karşılığı olan aylık ve diğer mali haklar ödenir. Yolluklarında ise 10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uygulanır.

Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:

a) Genel Müdürlükçe hazırlanan Kurumun bütçe teklifi ile bütçenin bölümleri arasında ödenek aktarılması ve ek ödenek alınması önerilerini değerlendirerek Bakanlığa sunmak, bütçe bölümlerinin maddeleri arasında ödenek aktarmalarını yapmak, bilançoyu ve faaliyet raporunu inceleyip onaylamak.

b) Kurumca hazırlanan kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük ve yönetmelik taslaklarını inceleyerek Bakanlığa sunmak.

c) Kurumun faaliyet alanına ilişkin dönem faaliyet raporlarını Genel Kurulun bilgisine sunmak.

d) İl istihdam kurullarının raporlarını inceleyip değerlendirmek ve Genel Müdürlüğe önerilerde bulunmak.

e) Özel istihdam bürolarının faaliyetlerine izin vermek, faaliyetlerinin izlenmesine ilişkin raporları değerlendirmek, iznin yenilenmesi ile verilen izinlerin iptali konularında karar vermek,

f) Kurumun yurtiçinde ve uluslararası düzeyde kurum ve kuruluşlara vereceği eğitim ve danışmanlık hizmetleri bedelleri ile işverenlere verilen Kurum hizmetlerinin hangilerinden ne kadar masraf karşılığı alınacağına karar vermek.

g) Kurumun merkez ve taşra teşkilatı birimlerinin kurulması ve gerekli görülen değişikliklerin yapılması hususlarında ilgili makamlara önerilerde bulunmak; Genel Müdürün önerisi üzerine, özel kanunlarda yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla Kurumun 1-4 dereceli kadrolarına atamalar yapmak ve Kurum adına imza yetkisi verilecek personeli belirlemek.

h) Kurum personelinin eğitimi amacıyla düzenlenen yıllık eğitim programlarını onaylamak.

i) Kurum adına her türlü hizmet satın alınması, taşınır ve taşınmaz mal edinilmesi, bunların idaresi, inşaat yaptırılması, satılması, takası ve trampası veya Kuruma ait binaların hizmet binası, eğitim tesisi, kreş ve benzeri hizmetlere tahsisi hakkındaki önerileri inceleyip karara bağlamak.

j) Kurum taşınmaz mallarının, bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşlara rayiç veya emsal değer üzerinden kiraya verilmesi, bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşlar arasında karşılıklı olarak taşınmazlara ihtiyaç duyulması halinde, rayiç bedellerin eşit olması veya aradaki bedel farkının % 10'u geçmemesi durumunda, bedelsiz olarak karşılıklı kullanım hakkı verilmesi ile ilgili önerileri inceleyip karara bağlamak.

k) Her yıl Maliye Bakanlığınca belirlenen yeniden değerleme oranında miktarı artırılmak üzere bedeli yüz milyar liradan fazla olan sözleşmeler ve yapılacak işler hakkında karar vermek.

l) Kovuşturulmasında Kurum için yarar görülmeyen dava ve icra kovuşturmalarının açılmaması, henüz dava ve icra kovuşturması haline gelmemiş olan uyuşmazlıkların uzlaşma yoluyla çözümlenmesi ve bunlara ait paraların terkini önerilerini, Kurum için yarar görülmeyen hallerde dava ve icra kovuşturmalarından vazgeçilmesi, kanun yollarına başvurulmaması, bunlara ait para ve malların terkini, Kurum leh ve aleyhine açılmış dava ve icra kovuşturmalarının uzlaşma yoluyla çözümü hakkındaki önerileri karara bağlamak.

m) Fon kaynaklarını piyasa şartlarında değerlendirmek.

n) Fon gelir ve giderlerinin üçer aylık dönemler itibariyle denetlettirilmesini ve denetim raporlarının kamuoyuna açıklanmasını sağlamak.

o) Fona ilişkin aktüeryal projeksiyonları yaptırmak,

p) Günlük fon hareketlerinin izlenmesini, kayıtlarının tutulmasını ve genel kabul görmüş muhasebe standartlarına uygun olarak muhasebeleştirilmesini sağlamak.

r) Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyelerinin başkaca önerilerini inceleyip karara bağlamak ve bu Kanunla verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hasan Aydın?.. Yok.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, Sayın Hasan Aydın, Sayın Genel Başkanımızın vermiş olduğu bir yemeğe katılmak mecburiyetinde kaldı; bu nedenle katılamıyor. Konuşmasını yapamadığı için son derece üzgün, hepinizden özür diliyor.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 137 sıra sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasındaki "diğer yönetim kurulu üyelerine ise kadrosunun karşılığı aylık ve diğer malî haklar ödenir" cümlesinin "diğer yönetim kurulu üyelerine de 22.01.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre kamu iktisadî teşebbüsleri yönetim kurulu başkan ve üyelerine ödenen miktarlarda ilave aylık ücret verilir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Lokman Ayva

           İstanbul

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Ayva, bu önergesini daha önce verdiği için, tek imzayla da yürürlüğe koyuyoruz.

Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Ayva?.. Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1- TÜPRAŞ, Telekom gibi büyük şirketlerin yönetim kurulu üyeleri de dahil, önergeyle teklif ettiğimiz ücreti alırken, hem işlev hem ekonomik büyüklük hem yönetilen eleman sayısı bakımlarından çok daha küçük olan İŞKUR Yönetim Kuruluna onların yaklaşık 4 katı ücret ödenmesi, ne adaletle ne ücret dengesi ne de ülkemiz şartlarının elverişliliğiyle açıklanamaz.

2- Bu kadar yüksek ücret SSK, Bağ-Kur Yönetim Kurulu üyelerinin ücretleriyle mukayese edilmekte, İŞKUR'un da bir sosyal güvenlik kuruluşu olduğu iması verilmekte ve buna istinaden aynı ücretler olması gerekliliği iddia edilmektedir. İŞKUR bir sosyal güvenlik kuruluşu değildir ve işlevleri de tamamen farklıdır.

3- İşsizlik Fonunun İŞKUR bünyesinde bahisle sosyal güvenlik kuruluşu olduğu ima edilmektedir. İŞKUR Yönetim Kurulu ile İşsizlik Fonu Yönetim Kurulu üyelerinin birbiriyle ilgisi yoktur; ikisini farklı yönetim kurulları yönetmektedir.

4- Yönetim kurulu üyelerinin çalıştıkları saatler de alacakları ücretle dengeli değildir. Mesela, İŞKUR Yönetim Kurulu toplantı saatleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin toplantı saatlerinden çok daha az olmasına rağmen daha fazla ücret almaktadırlar. Yetki ve sorumlulukları mukayese bile kabul etmez.

5- Yönetim kurulu üyeleri başka kurumlar adına katıldıkları için zaten ücret almaktadırlar; bu, ikinci bir ücrettir.

6- Yönetim Kuruluna temsilci veren Türk-İş dahil hiçbir kurum bu kadar yüksek ücreti talep etmemektedir.

Sadece, bir işverenler konfederasyonu olan TİSK talep etmektedir. Dolayısıyla, bu açıklanamayan düzenlemeyi bir kişi için yapmakta olacağız.

7- Ülkemizdeki asgarî ücreti, memurların durumu, dahası İŞKUR'un elemanlarının aldığı ücreti ve çalışma saatleri ile bu durumu karşılaştırırsak, asıl desteğe kimin ihtiyacı olduğu açıkça fark edilecek, ciddî bir çarpıklığın gün gibi ortada olduğu görülecektir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul)- Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) - Sayın Başkan, bilmem öyle bir usul var mı; ama, bir engel yoksa, Sayın Bakandan önergeye karşı çıkma nedeniyle ilgili bir açıklama rica edebilir miyiz? Ben şahsen ihtiyaç duyduğum için arz ediyorum.

BAŞKAN - İhtiyaç duyuyorsunuz. Sayın Bakanın takdirinde; ihtiyaç duyarsa, tabiî, katılmama nedenini açıklayabilir.

Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bu önergeye katılmayışımızın en önemli nedenlerinden birisi, fon yönetim kuruluyla İŞKUR Yönetim Kurulu birleştirilmiş durumda. Eskiden iki ayrı yönetim kurulumuz varken, bu yasa değişikliğiyle bir yönetim kuruluna indi; sayı olarak azaltmış bulunmaktayız. Dolayısıyla, yönetim kurulları, hem fon yönetimi hem de kurumun yönetim kurulu gibi ikili bir görevi yapmakla mükellef duruma geldiler. Sayın milletvekilim, zannedersem, bu değişiklikten önce bunu hazırladığı için, iki yönetim kurulunun ayrı ayrı olduğunu hesaba katarak ve bir yönetim kurulunda sarf edilecek mesainin az olduğu gerekçesinden hareket etmiş; ama, dediğim gibi, iki yönetim kurulu da birleştirilmiş ve yönetim kurullarının yoğun bir mesaisi söz konusu.

İkincisi de tabiî, şu anda işsizlik sigortasında yaklaşık 6,5 katrilyon liralık bir varlık var. Bu varlığı yönetmek ve bu varlığı yönetecek yönetim kurulu üyelerinin de belli malî haklara sahip olması esprisinden hareketle bu önergeye katılamadığımızı ifade ettim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Teşekkür ederim.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 6 ncı madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Genel Müdürlük

MADDE 7. - Genel Müdürlük, merkez ve taşra teşkilatından oluşur.

Genel Müdür, Genel Kurulun önerilerini dikkate alarak Yönetim Kurulu kararları ile Kurum mevzuatı doğrultusunda bütün işleri yürütür. Kurumun faaliyet alanına giren konularda diğer kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu sağlar, idari ve adli merciler ile üçüncü şahıslara karşı Kurumu temsil eder. Temsil yetkisini gerektiğinde genel hükümlere göre devredebilir. Kurum avukatının bulunmadığı yerlerde ve zamanlarda bunlara ait görevlerin yerine getirilmesinde Genel Müdür, icra ve yargı mercileri nezdindeki temsil yetkisini uygun göreceği  Kurum personeline devredebilir.

Genel Müdür,  Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, I. Hukuk Müşaviri ve Daire Başkanı kadrolarına atanacakların, en az dört yıllık eğitim veren fakülte veya yüksek okul mezunu olmaları gerekir. Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı ve I. Hukuk Müşaviri kadrolarına müşterek kararname ile diğer 1-4 dereceli kadrolara Genel Müdürün teklifi üzerine Yönetim Kurulu  kararı ile bunlar dışında kalan Kurum kadrolarına ise Genel Müdür onayı ile atama yapılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Merkez teşkilatı

MADDE 8. - Kurumun merkez teşkilatı, ana hizmet birimleri ile danışma ve denetim birimleri ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 8 inci madde üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

8 inci madde "Kurumun merkez teşkilatı, ana hizmet birimleri ile danışma ve denetim birimleri ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşur" şeklinde bir düzenleme getirmektedir. 8 inci madde, aslında, bir çerçeve madde, daha sonraki maddeleri düzenleyen bir çerçeve madde.

İzin verirseniz, bu maddeyle ilgili, bu çerçeve maddeyle ilgili olarak, ben, işsizlik sigortasıyla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini dile getirmek istiyorum.

İşsizlik Sigortası Dairesi Başkanlığı 9 uncu maddenin (d) bendinde düzenlenmiş; ama, merkez teşkilatının ana hizmet birimi. İşsizlik sigortası uygulamasının, Türkiye'de, ne yazık ki, beklenenin ya da olması gerekenin ötesinde, etkin olmayan bir uygulama şeklinde yürüdüğüne tanık oluyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte, hepimizin bildiği gibi, 1 Haziran 2000 tarihinden itibaren işsizlik sigortası primi kesilmeye başlandı. İşsizlik sigortası primi, sigortalının prime esas aylık brüt kazancı üzerinden hesaplanan yüzde 3 işveren katkısı, yüzde 2 sigortalı katkısı ve yüzde 2 de devlet katkısı olmak üzere, toplam yüzde 7 oranında kesilmekteydi; yani, 4447 sayılı Yasanın getirdiği düzenleme buydu.

İşsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşullarının sınırlı olması ve ödenek miktarlarının düşük ve sürelerinin de az olması nedeniyle, fonda önemli miktarda para birikmekte olduğunu görüyoruz. Biraz sonra, fonda biriken para miktarını size söyleyeceğim; ancak, fonda fazla para birikince, siyasal iktidarlar, ne yazık ki, acaba bu fonu, işsizlikle mücadelede nasıl daha etkin bir şekilde kullanabiliriz düşüncesini önplana getirmemişler; bunun yerine, 2002 yılı Bütçe Kanunuyla tarafların ödediği prim miktarlarını 1'er puan düşürmüşlerdir. 2002 yılı Bütçe Kanununda bu yapılmıştır ve 2003 yılı Bütçe Kanununda da Adalet ve Kalkınma Partisi, bir önceki hükümetin bu uygulamasını sürdürmüştür. 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Kuruluşlar Bütçe Kanununun 51 inci maddesine göre, 2003 yılında da orijinal yasa metninin öngördüğünün yüzde 3 altında bir toplam prim ödemesi kabul edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; işsizlik sigortasının yürürlüğe girdiği Haziran 2000'den, 31 Mayıs 2003 tarihine kadar fonun toplam gelirleri, 2 katrilyon 153 trilyon Türk Lirası işçi ve işveren primi -gecikme zamları dahil- 788 trilyon 163 milyar Türk Lirası devlet katkısı, 1 trilyon 685 milyar Türk Lirası idarî para cezası ve 3 katrilyon 523 trilyon Türk Lirası da faiz geliri olmak üzere, 31 Mayıs 2003 tarihi itibariyle, toplam, yaklaşık 6,5 katrilyon Türk Lirasına çıkmıştır.

Fonun uygulamaya girmesinden itibaren geçen zaman süresince, yani, otuzbeş aylık bir zaman sürecinde, fonun toplam giderleriyse yaklaşık 116 trilyon lira olmuştur. Giderler düşüldükten sonra fonun toplam varlığı 6 katrilyon 350 trilyon Türk Lirası oluyor.

Eğer, oranlar 1'er puan düşürülmemiş olsaydı, yani, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Yasası çıkarılırken düşünülmüş olan o işlevleri, tam olarak, belki bir oranda, nasıl yerine getirilebilir diye düşünülmüş olsaydı, fonun varlığı, bugün 10 katrilyon Türk Lirasını aşmış olacaktı.

Şimdi, bu para, 6 katrilyon 350 trilyonluk para nasıl kullanılıyor; İşsizlik Sigortası Fon portföyü, 31 Mayıs 2003 tarihi itibariyle şöyle kullanılıyor: Yüzde 17,2'si mevduat şeklinde tutuluyor, yüzde 3,33'ü repoda kullanılıyor, yüzde 48,39'u bonoya yatırılmış, yüzde 19,73'üyle tahvil alınmış ve yüzde 11,34'ü de dövize endeksli tahvile yatırılmış. Yani, işsizlik sigortasından toplanan primlerle Hazinenin açıkları finanse ediliyor.

4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu, hepimizin bildiği gibi, toplanan primlerin hangi alanlarda ve nasıl kullanılacağını düzenlemiştir. Bu primler, yasaya göre, belirli süre prim ödeyip işsiz kalanlara yasada belirtilen süreler kadar işsizlik ödeneği ödenmesinde kullanılacaktır, işsizin sağlık primlerinin ödenmesinde kullanılacaktır, danışmanlık ve işe yerleştirme hizmetlerinden işsizin yararlandırılmasında kullanılacaktır ve işsiz kalmış kişiye, eğer ihtiyaç duyarsa, talep ederse, ihtiyaç hissedilirse, meslek geliştirme, meslek değiştirme, yeniden eğitim hizmetlerinin verilmesinde kullanılacaktır; bu işlerin kotarılmasında da İŞKUR görevlendirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir işsizin işsizlik ödeneğinden yararlanabilmesi için temel bir koşul var; bu koşul, hizmet aktinin sona ermesinden önceki 120 işgünü sürekli çalışmış olma ve kendi istek ve kusuru olmaksızın işini kaybetmiş olma koşuludur. Eğer bu koşul yoksa, işsizlik sigortasından yararlanmak kesinlikle mümkün değildir. Bu temel koşul saklı kalmak kaydıyla, 600 gün çalışmış sigortalılar 180 gün, 900 gün çalışmış sigortalılar 240 gün, 1 080 gün çalışmış sigortalılar 300 gün süreyle işsizlik ödeneğinden yararlanabilmektedir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yine hepimizin bildiği gibi, yeni İş Yasasıyla esnek çalışma olanağı getirilmiştir. Buna göre, 120 gün sürekli çalışma temel koşulu da zor yerine getirilebilecek demektir.

Öte yandan, değinmek istediğim bir başka konu şudur: 4447 sayılı Yasa çıkarılırken, âdeta, işsiz kalana işsizlik ödeneğinin ödenmemesi için ne gerekiyorsa yapılması anlayışı önplana çıkmış. Tabiî ki, bunda Adalet ve Kalkınma Partisinin kusuru yok; bu, geçmiş hükümetlerin bir kusuru; ama, Adalet ve Kalkınma Partisine düşen önemli bir görev var, ona değinmek için bu konuşmayı yapıyorum ya da bu noktaların altını çizme ihtiyacı duyuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlar mısınız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; öyle engeller var ki, tüm engelleri aşıp işsizlik sigortasına hak kazandıysanız sevinmeniz gerekir. Yeni kısıtlama ve engeller de sizi bekliyor. Örneğin, işsizlik ödeneğinden yararlanabilmek için sigortalının herhangi bir kasıt ve kusuru olmaksızın işini kaybetmiş olması gerekiyor. 1475 sayılı İş Yasasının 13 üncü maddesine göre işten çıkarılan, 17 nci maddesinin birinci ve ikinci bentlerine göre işten çıkarılan kişiler ile süresi belirli işlerde çalışanların bu süre sonunda işsiz kalmaları ve özelleştirme nedeniyle işsiz kalmış olmaları gerekiyor. Ancak, kendi isteğiyle işten ayrılanlar veya 1475 sayılı İş Yasasının 17 nci maddesinin ikinci bendi uyarınca işten çıkarılanlar bu haktan yararlanamıyorlar; askere gidenler bu haktan yararlanamıyorlar.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bunun daha da ayrıntılarına girmek istemiyorum; ama, işsizlik sigortası uygulaması, gerçekten, bu anlayışla götürülmesi, işsizliğin önlenmesi açısından toplum yararına götürülmesi mümkün olmayan, yararlı olmayan bir uygulamadır. Bu uygulamanın bir an önce Türkiye'nin koşullarına, dünyadaki gelişmelere ve dünyadaki uygulamalara paralel olarak değiştirilmesi gerekmektedir. İşsizlik sigortasıyla ilgili, Avrupa ülkelerindeki uygulamalara bakıyoruz; birçok ülkede işsizlik sigortası ödenekleri işsiz kalan kişinin işe yerleştirilmesine kadar devam ediyor, o zamana kadar devam ediyor. Bu süre içerisinde işsiz kalan kişiye asgarî yaşamını sağlayacak, insan onur ve saygınlığına yaraşacak bir yaşam düzeyini yakalayacak düzeyde bir işsizlik ödeneği veriliyor ve ayrıca başka destekler de var. Bu ücret, ülkeden ülkeye değişiyor. Buna örnek vererek konuşmamı toparlamak istiyorum. Son derece önemli gördüğümüz bir konu ve Adalet ve Kalkınma Partisine bu konuda elimizden gelen desteği, elimizden gelen yardımı, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yapmak istiyoruz; onun için bu konunun üzerinde böyle durduk. Örneğin, Belçika'da, brüt ücretin yüzde 60'ı; Danimarka'da, brüt ücretin yüzde 90'ı; Almanya'da, brüt ücretin yüzde 63'ü; İspanya'da, brüt ücretin yüzde 80'i, Hollanda'da, brüt ücretin yüzde 70'i veriliyor; bizde ise, son derece yetersiz bir ücret veriliyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; peki -az önce dediğim gibi- 6,5 katrilyon para toplanmış; bu para, Hazinenin açıklarını kapatmak için mi toplanmış?! Hem işsizliğin ortaya çıkardığı yıkıntıyı, sıkıntıyı, vurgunu ortadan kaldıramıyoruz hem de -inşallah şimdiden sonra yaparız- işsizlik sigortasının zorunlu kılmış olduğu, gerekli kılmış olduğu işe yerleştirme, mesleğe yöneltme, yani, yaygın eğitim olanaklarını programlayamıyoruz ve o konuda da gereken ödenekleri ayıramıyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sonuç olarak, işsizlik ödeneğinden yararlanma koşulları gözden geçirilerek, 4447 sayılı Yasada acilen değişiklikler yapılması gerekmektedir. İşsizlik ödeneği miktarları, işsizin eş ve çocuk durumu da gözönünde bulundurulmak suretiyle zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak düzeye çıkarılmalıdır. Yasada belirlenen yüzde 7'lik kesinti oranlarına yeniden dönülmelidir ve işsiz kalanların istihdam edilebilirliğini artırıcı programlar uygulanarak, bunlar yeniden istihdama kazandırılmalıdır.

Parayı ayıracağız -para var, fon var- bunu, işsizlikle mücadelede kullanacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu maddenin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 8 inci madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum: 

Ana hizmet birimleri 

MADDE 9.- a) İşgücü Piyasası  Bilgi Hizmetleri Dairesi Başkanlığı

İşgücü Piyasası  Bilgi Hizmetleri Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

İşgücü piyasası verilerini yerel ve ulusal bazda derlemek, analiz etmek, yorumlamak ve yayınlamak, işgücü piyasası bilgi sistemini oluşturmak, İşgücü Piyasası Bilgi Danışma Kurulu çalışmalarını koordine etmek, Kurum hizmetlerinin bilişim teknolojileri desteğinde verilmesini sağlamak, Kurumun bilgisayar donanım, yazılım ve iletişim altyapısının sürekli çalışabilirliğini sağlamak ve geliştirmek, Kurumun araştırma ve planlama çalışmaları ile basın ve halkla ilişkilerini yürütmek.

b) İşgücü Uyum Dairesi Başkanlığı

İşgücü Uyum Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

İş ve meslek analizleri yapmak, yaptırmak,  meslekleri tanımlamak ve sınıflandırarak yayınlamak, meslek ya da alan seçme aşamasında olan öğrencilere mesleki rehberlik hizmetleri sunmak, yetişkinlere iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri vermek, verdirmek, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği  yaparak, yaşam boyu eğitim anlayışı içerisinde meslek edindirme, meslek geliştirme  ve meslek değiştirme kursları düzenlemek, istihdamında güçlük çekilen grupların istihdamını kolaylaştırıcı mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri vermek, verdirmek, işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde ve yerlerde toplum yararına çalışma programları düzenlemek, istihdamdaki işgücüne eğitim seminerleri vermek ve aktif işgücü piyasası politikaları çerçevesinde benzeri işgücü uyum programlarını uygulamak.

c) İstihdam Dairesi Başkanlığı

İstihdam Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

Ulusal istihdam politikalarının oluşturulmasına yardımcı olmak amacıyla çalışmalar yapmak, işçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanması yolunda gerekli çalışmaları yapmak, istihdamında güçlük çekilen uzun süreli işsizler, kadınlar, gençler, özürlüler, eski hükümlüler ve benzeri grupların  istihdamlarına yardımcı olmak, işgücünün yurt içinde ve yurt dışında uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için elverişli işçiler bulunmasına ve yurt dışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek, tarım aracıları ile özel istihdam bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri yerine getirmek.

d) İşsizlik Sigortası Dairesi Başkanlığı

İşsizlik Sigortası Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu hükümleri çerçevesinde, işsizlik sigortası işlemlerini yapmak, İşsizlik Sigortası Fonunun, Yönetim Kurulu kararları çerçevesinde değerlendirilmesine ilişkin işlemleri yapmak,  4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümlerine göre iş kaybı tazminatına ilişkin işlemleri yapmak.

e) Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı

Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

Kurumun görev alanına giren konularda, Avrupa Birliği ve uluslararası  kuruluşlarla gerekli çalışmaları yürütmek, bu kuruluşlarla işbirliği içinde gerçekleştirilecek projeleri hazırlamak,  çalışma hayatı, istihdam, işsizlik, aktif ve pasif işgücü programları, işgücünün yapısı ile mesleki niteliğinin geliştirilmesi gibi Kurumu ilgilendiren konularda dış ülkelerdeki gelişmeleri takip etmek, yabancı ülkelerle yapılan ikili işgücü anlaşmaları ve sosyal güvenlik sözleşmeleri ile uluslararası protokol ve sözleşmelerin hazırlanması veya tadili konusunda ilgili birimlere destek vermek.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Sayın Yakup Kepenek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu geç saatinde, Türkiye İş Kurumu Yasa Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde Grubum adına ve kendi adıma söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 9 uncu madde, İŞKUR'un özünü, çekirdeğini oluşturuyor. Madde, merkezin anahizmet birimleri bağlamında bu işlevleri düzenliyor; işin esası budur, işin özü budur. İŞKUR'un başarısı, bu işlevleri ne kadar, ne ölçüde yerine getireceğine bağlıdır ve önemli bir nokta daha var. İŞKUR'a çok büyük bir görev düşüyor; çünkü, hemen her gelişmiş ülkede, işgücü piyasasının düzenlenmesi esas olarak kamusaldır. Özel bürolar, özel yerler bu işin türevleridir. Bu, bir kamu görevidir. Neden kamu görevidir; çünkü, tam istihdama ulaşılması, iş arayan herkese iş verilmesi, gelişmiş her toplumun birinci görevidir ve çünkü, iş, insan onuruyla yaşamanın ilk koşuludur ve her insanın vazgeçilmez en temel hakkıdır. Dolayısıyla, rengi ne olursa olsun, eğilimi ne olursa olsun, seçimle gelen her hükümetin birinci görevi işsizliğe çözüm bulmaktır. Yasanın bu maddesi o nedenle çok önemlidir.

Şimdi, tasarı gerekçesinde şöyle bir varsayım yapılıyor ve deniliyor ki "ülkemizde sermaye piyasası, bankalar, işletmeler gelişti; ama, işgücü piyasası gelişemedi."

Değerli arkadaşlar, böyle eğrilik olmaz. Türkiye'de, eğer, işgücü piyasası gelişememişse, bunun uzantısı, sermaye birikiminin gelişememesidir; yani, bunlar birbirine bağlıdır. Burada bir nedensellik ilişkisi kurmanın yeri yoktur ve işgücü piyasasının gelişememesinin ananedeni, ülkeyi yöneten hükümetlerin, İş ve İşçi Bulma Kurumunun kuruluşundan, 1946'dan bu yana, bu konuya, gerek kurumun niteliği gerek kurumun parasal kaynakları ve işgücü, çalışanları bakımından gerekli, yeterli önemi vermemeleridir. Türkiye'de, hükümetler, İş ve İşçi Bulma Kurumunu ihmal etmişlerdir ve o piyasa gelişmediği zaman, ekonomik gelişme de olmuyor, başka yaralar ortaya çıkıyor.

Gerçekten, Türkiye iş piyasası, yapısal olarak bozuktur. Türkiye'de yıllardır 20 000 000 dolayında çalışan var; ama, işsiz ordusu her yıl biraz daha artıyor, büyüyor, krizlerle büyüyor ve resmî olarak 2 500 000 milyon işsiz var. Buna hiçbirimiz inanmıyoruz, bu işle uğraşanlar da inanmıyor, bu sayıları çıkaranlar da; ama, hakkını yemeyelim, İstatistik Enstitüsü son yıllarda bu konuda başarılı çalışmalar yapıyor.

İşsiz sayısının düşük çıkmasının önemli nedeni işgücüne katılma durumudur. Çok çelişkili bir durum var Türkiye'de. Türkiye'de, kırsal kesimde işgücüne katılanların oranı kentlere göre daha fazladır. Neden; önce, Türkiye'nin ekonomik yapısı lise ve dengi okul mezunu ya da yüksekokul mezunlarına, yani, eğitilmiş insanlara ihtiyaç duymuyor. Düşünebiliyor musunuz ki, bu ekonomide lise ve yüksekokul mezunu olanlar arasındaki işsizlik oranı yüzde 30-35'tir ve bu, Türkiye ortalamasının, yani, yüzde 10-15'lerin 2,5-3 katıdır; yani, ekonomik yapı eğitilmiş olana ihtiyaç duymuyor.

Şimdi, bu, bir bozukluktur ve bu bozukluk, yapısal bozukluk, elbette bu yasayla hemen düzeltilecek bir şey değildir; ama, Türkiye'nin ekonomik politikasının bir parçası olarak şu gerçeği gözden uzak tutmamamız gerekir: Artık, günümüzde, hem içeride hem uluslararası düzeyde mal ve hizmet alanında rekabet edebilmenin koşulu, şartı, gereği nitelikli üretimdir ve nitelikli üretim, verimlilik artırmak ve yeni açılımlar yapmak da, yalnız, eğitimli insanla olur, eğitimle olur, bunu hiç gözden uzak tutmamak gerekir.

Bir başka önemli nokta daha var; eğitilmiş işsizler belli yerlerde çok yoğundur. Yine, Devlet İstatistik Enstitüsü, son yıllarda -sevinerek söyleyeyim- bölgesel ve büyük iller düzleminde işsizlik verileri çıkarmaya başladı. Örneğin, Adana'da, eğitilmiş gençlerin işsizlik oranı yüzde 48,8'dir, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 35'tir. Arkadaşlar, Adana'da, biz, şunu diyoruz: Liseyi ve yüksekokulu bitirerek, geçerli ücretten iş isteyen kayıtlı her 2 kişiden 1'ini bir tarafa itiyoruz. Bu, dehşet verici; bu, ürkütücü bir tablodur. Bunları niye söylüyorum?..

Kadınların durumu da aynıdır. Türkiye'de, kadınların işgücüne katılma oranı olağanüstü düşüktür. Kentlerde yüzde 15 dolayındadır ki, sosyal bakımdan, ekonomik bakımdan, toplumun geleceği bakımından, bu, çok önemli bir noktadır.

Bir şey daha var; kadın işgücü, büyük oranda -üzülerek yine belirteyim- ücretsiz aile işçisidir. Değerli arkadaşlar, bugün, Türkiye'de, görünen, 20 000 000 çalışan var, yani, 70 000 000'un 20 000 000'u çalışır görünüyor. Değerli arkadaşlar, bakın, bunların; yani, bu 20 000 000'un 4 000 000'dan fazlası ücretsiz aile işçisidir. Bu ne demektir, biliyor musunuz; her 5 kişiden 1'i; yani, 20 000 000'dan 4 000 000 kişi ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Bu, yarı köleliktir; bu, insanın bağımlı olması demektir; bu, insan onuruna yakışan, yaraşan demokratik bir süreci engellemek demektir.

Türkiye'de bir başka büyük yaramız var; çocuk işçiliği. Büyükler işsiz; ama, biz, 1 000 000 okul çağı çocuğumuzu, yani, 6-14 yaş arası çocuğumuzu çalıştırıyoruz, 1 000 000 çocuğumuz çalıştırılıyor. Bu yara düzeltilmelidir. Bu yara ve öbür yaralar, İŞKUR'un görevini, merkez yönetiminin görevini tam olarak yapmasıyla düzeltilebilir. Yani, üç alanda; kadınların ve eğitilmişlerin çalıştırılması, çocukların çalıştırılmaması konusunda, İŞKUR'a çok büyük görevler düşüyor.

Bu piyasanın önemli bir eğriliği daha var, bir yanlışı daha var. Sayın Kapusuz, o büyük yanlış, kayıtdışılıktır. Kayıtdışılık, bu toplumun, bu ekonominin büyük yarasıdır. Bu yarayı, elbirliğiyle düzeltmemiz gerekmektedir. Şimdi, tekrar edeyim, bunları düzeltmenin yolu... 3 üncü maddeye ilişkin olarak bu konuda bir önerge verdik, üzülerek belirteyim, reddedildi.

Bu maddede yer alan, ulusal istihdam politikaları oluşturulması kısmına çok önem veriyoruz. CHP olarak seçim bildirgemizde bu konu ayrıca vurgulanıyordu. Değerli milletvekilleri, şunu belirteyim: Biz, bu toplumsal yaralarla; yani, kadınlarını çalıştırmayan, çocuklarını çalıştıran, kayıtdışı işsizlik oranı yüzde 53'lerde olan, gençlerini, eğitilmiş gençlerini çalıştırmayan bir yapıyla ne Avrupa Birliğine üye olabiliriz -bırakalım işin o tarafını, kendi kendimizi kandırmayalım- ne bu toplumu çağdaş uygarlık düzeyine, refah içinde yaşayan, barış içinde bir ortama götürebiliriz; çünkü, bu, büyük bir yaradır ve bu yaranın düzeltilmesi gerekir.

9 uncu maddenin (b) bendinde belirtilen toplumsal iş programlarına özel önem veriyoruz. Neden veriyoruz; şunun için: Bu toplum, 1980'e kadar devletçi gitti. Bu toplum, 1980'den sonra çok özelleşti, çok özelleştirildik, bencilleştik, toplumu düşünmez olduk, toplum yararı diye kavramları unuttuk. Bu bencilliğin çok aşırı boyutlarda olduğunu hep birlikte görüyoruz, yaşıyoruz. Toplum yararının unutulmasının getirdiği çok önemli bir şey var. Bakın, ülkemizde, toplum için çalışmak, neredeyse, aptallık düzeyine geldi. Bu, ahlak değerlerini yıktı, doğruluğu yıktı, ahlakı yıktı, erdemi yıktı, dürüstlüğü yıktı. Bu, sonuçta, toplumsal dayanışmayı ortadan kaldırdı.

Marmara depremiyle, biz, dayanışmayı anladık; Avrupalıların da katkısıyla, dayanışma duygusu yeniden geldi.

Ülkemizde, bu güzelim coğrafyada bakın neler yaptık: Doğayı kötüye kullanıyoruz, ormanları yakıyoruz, ormanları satıyoruz, SİT alanlarını, kültür değerlerini yok etmeye uğraşıyoruz... Bunları, ancak, toplum yararına çalışma programları yaparak düzeltebiliriz. Bu yolla şunu da yapabiliriz değerli arkadaşlar: Önce...

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Ormanlar satılmıyor.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Peki... Ormanı satmayacağız, yeni ormanlar yapacağız...

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Ormanların satılmadığını siz de biliyorsunuz.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Tamam.

Bu programlarla daha çok orman kazanmak durumundayız. Bu yolla, Türkiye'nin sivil toplum kuruluşlarını güçlendirebiliriz, toplum için çalışan kuruluşları güçlendirebiliriz, onları, devletin eline bakmayan; ama, toplum için iş yapan güçlü kurumlar haline getirebiliriz.

Bunu yaparken bir noktayı bir uyarı olarak vurgulamak istiyorum. Gerek başka ülkelerdeki başarılı deneyimler gerekse uygulamanın zorunlu kıldığı bir durum şudur: Toplumsal çalışma programlarında, çalışma ile eğitim birlikte olmalıdır; yani, genç, işsiz, günün yarısında toplum için çalışırken, günün yarısında da kendisini, istihdam edilebilir, iş görebilir, çalışabilir duruma getirecek bir eğitimi kesinlikle almalıdır. Ancak böyle yaptığımız zaman, düzenli işleyen, sağlıklı bir işgücü piyasasına kavuşabiliriz; ancak böyle yaptığımız zaman, her gün kapımızda biriken ve iş isteyen, iş dilenen binlerce insanımıza bir çıkış yolu gösterebiliriz; ancak böyle yaparsak, görevimizi tam olarak yapmış oluruz. Bu nedenle, şunu vurgulamama izin veriniz: Değerli arkadaşlar, tam istihdam; yani, geçerli ücretten çalışmak isteyen bütün insanlarımıza iş vermek hepimizin vazgeçemeyeceği bir temel ilke olmalıdır, bir vazgeçilmezliktir bu. Bunun toplumsal, ekonomik, üretime yönelik yararlarını burada sayıp, dökmeyeceğim; ama, tam istihdamın, bir toplumsal zorunluluk, mecburiyet, gereklilik olduğunu vurgulamak, benim de görevimdir.

İŞKUR'un güçlendirilmesinin, bu işleri yapmasının izleyicisi değil, bunun yapılmasında çaba harcayan, katkı koyan bir parti olarak CHP, her türlü yardımı, desteği -teknik, siyasal veya ekonomik- elinden geleni yapacaktır.

Ben, İŞKUR'un bu yöndeki başarısının bu toplumun başarısı olacağına inanıyorum, Yüce Meclisin başarısı olacağına inanıyorum.

Bu başarı dileklerimle, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. (AK Parti sıralarından "Oylamaya geçildi" sesleri)

BAŞKAN - Teşekkür ederim... Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Danışma ve denetim birimleri

MADDE 10.- a) Teftiş Kurulu Başkanlığı

Teftiş Kurulu Başkanlığının görevleri şunlardır:

Kurum birimlerinin her türlü iş ve işlemleri ile ilgili olarak teftiş, inceleme, soruşturma işlerini yürütmek, kamu ve özel işyerlerinde Kurum çalışmaları ile ilgili inceleme yapmak, kayıt, evrak ve işlemleri teftiş etmek, Kurumun hizmet ve faaliyetlerinin iyileştirilmesine yönelik önerilerde bulunmak.

b) Hukuk Müşavirliği

Hukuk Müşavirliğinin görevleri şunlardır:

Genel Müdürlük birimleri ve taşra teşkilatınca sorulan hukuki konular ile Kurum görüşü istenen veya Kurumca hazırlanan kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları hakkında görüş bildirmek, Kurum leh ve aleyhindeki dava ve icra takiplerini merkezden veya mahallinden takip etmek, adli merciler  ile resmi daireler ve kuruluşlar nezdinde Kurumu temsil etmek, ihtilafları önleyici ve Kurumun menfaatlerini koruyucu tedbirleri zamanında almak.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

OYA ARASLI (Ankara) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki.

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısını arayacağız.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. (AK Parti sıralarından "var, var" sesleri)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Elektronik cihazla yapın Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 21.25

 

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 21.40

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137)  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Görüşmekte olduğumuz 137 sıra sayılı tasarının, 10 uncu maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, 10 uncu maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Yardımcı hizmet birimleri

MADDE 11. - a) Personel ve Eğitim Dairesi Başkanlığı

Personel ve Eğitim Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

Kurumun personel politikasıyla ilgili çalışmalarını yapmak, personelin atama, özlük, emeklilik ve benzeri işlerini yürütmek, personel eğitimlerini  planlamak ve uygulamak, Kurumun organizasyon ve  toplam kalite yönetimi çalışmalarını yürütmek.

b) İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığı

İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

Kurumun hizmet ve faaliyetlerinin yerine getirilmesini sağlayacak bütçeyi hazırlayarak yetkili organlara sunmak ve uygulanmasını takip etmek, Genel Müdürlük hesaplarının kayıtlarını tutmak, takip etmek ve değerlendirmek, Kurumun borç ve alacaklarını takip etmek, sonuçlandırmak, taşra birimlerinin muhasebe uygulamalarını izlemek ve yönlendirmek, yıl sonunda  bilançoyu  çıkarmak ve yetkili organlara sunmak,  merkez ve taşra teşkilâtı için gerekli olan taşınır ve taşınmaz mal ve malzemenin temini, bakımı, onarımı ile vergi, sigorta, kiralama, satın alma, kamulaştırma işlemlerini  yapmak, yaptırmak, kreş ve eğitim tesisinin işletilmesi, Kurumun her türlü evrak, arşiv, basım ve haberleşme işlemleri ile sağlık ve sosyal hizmetlerini yürütmek.

c) Savunma Uzmanlığı

Savunma Uzmanlığının görevleri şunlardır:

Kurumun seferberlik ve savaş hazırlıkları ile topyekûn savunma sivil hizmetlerine yönelik planlama faaliyetlerini ilgili mevzuat esaslarına göre yapmak ve uygulanmasını sağlamak, kontrol ve koordine etmek.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Taşra teşkilâtı

MADDE 12. - Kurumun taşra teşkilâtı, il düzeyinde kurulacak il müdürlüklerinden ve merkez nüfusu 100.000 ve yukarı olan veya Sosyal Sigortalar Kurumuna tâbi çalışan sayısı 10.000'in üzerinde bulunan ilçelerden gerekli görülenlerde kurulacak şube müdürlüklerinden oluşur.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Enis Tütüncü söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Tütüncü.

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri; 12 nci madde taşra teşkilatıyla ilgilidir ve az önce okunduğu gibi, kurumun taşra teşkilatı, il düzeyinde kurulacak il müdürlüklerinden ve merkez nüfusu 100 000 ve yukarı olan veya Sosyal Sigortalar Kurumuna tâbi çalışan sayısı 10 000'in üzerinde bulunan ilçelerden gerekli görülenlerde kurulacak şube müdürlüklerinden oluşacak.

Şimdi, bu konuda merkez ve taşra arasındaki kadro dengesinin, daha doğrusu, yasa tasarısıyla getirilen kadro dengesizliğinin üzerine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan önceki bir maddede de konuşurken dile getirdiğim gibi, bu yasa tasarısıyla, toplam 3 080 kişilik kadro ihdas edilmektedir; merkezde 681 kişi, taşrada 2 399 kişi çalışacak. Yanlış anımsamıyorsam, şu anda İş ve İşçi Bulma Kurumunda çalışanların sayısı 1 500 civarında. Yani, bu yasa tasarısıyla, ek 1 500 kişilik yeni kadro ihdas ediliyor. Bunu, güçlü bir istihdam kurumunun oluşturulması açısından son derece yetersiz bulduğumuzun bir daha altını çizmek istiyorum.

Avrupa Birliği ülkelerine bakıyoruz, Avrupa Birliği ülkelerinde, özellikle halkla ilişkilerin yoğun olduğu hizmet birimleri, personel ve donanım açısından son derece güçlü bir duruma getirilmiş. Türkiye'de, özellikle, sanayiin gelişmiş olduğu bölgelerde buna daha fazla ihtiyaç var; örneğin, Tekirdağ'da, İstanbul'da, Adapazarı'nda, İzmit'te, Bursa'da, İzmir'de, Denizli'de, güneydoğuda Gaziantep'te. Sanayiin gelişmiş olduğu yörelerde, illerde halkla ilişkilerin yoğun olduğu hizmet birimleri, mutlaka ve mutlaka, personel ve donanım açısından güçlendirilmeli.

Şu anda, dikkatlerinizi çekmek istediğim bir başka konu var: Taşra teşkilatı, genelde yürekler acısı bir manzarada. Kamu hizmet binası niteliği taşımayan mekânlarda veya şehir merkezlerinden çok uzak yerlerde İş ve İşçi Bulma Kurumuna ya da sorumluluğuna hiç yakışmayan binalarda hizmet sunulmaya çalışılıyor. Konunun daha iyi anlaşılması için, daha doğrusu, ne kadar büyük bir görevle kamu istihdam kurumunu, Türkiye İş Kurumunu sorumlu kıldığımızı daha iyi anlatabilmek için, konunun bu açıdan daha iyi anlaşılabilmesi için, Sayın Bakanın konuşmasında değindiği üç noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Sayın Bakanımız, işsizlik oranını, kentlerdeki ya da tarım dışındaki işsizlik oranını yüzde 17,1 olarak açıkladılar; her yıl 700 000 gencin işgücü piyasasına katıldığını ifade ettiler ve bu çerçevede, her yıl 1 000 000 kişiye iş yaratılması gerektiğini vurguladılar.

Şimdi, hemen bu arada bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Evet, Devlet İstatistik Enstitüsü, Sayın Kepenek'in de ifade ettiği gibi, son yıllarda, özellikle işsizlik ya da işgücü piyasasıyla ilgili, anlamlı, olumlu çalışmalar yapıyor, gelişmelere imza atıyor; ancak, şunu bilmenizi istiyorum: Toplam istihdamın yüzde 40'ına yakınının hâlâ tarımda bulunduğu bir ekonomide ve tarımdışı istihdamın da çok büyük oranda kayıt dışında olduğu, informal sektör dediğimiz, sigortasız çalışanların, kaçak çalışanların böylesine yaygın olduğu bir ekonomide, yani, Batı ekonomilerindeki kıstaslarla, ölçütlerle işsizlik tahmini, araştırması yapmak doğru bir şey değil. Ben burada aynı zamanda, belki, Devlet İstatistik Enstitüsü yetkililerine de seslenmiş oluyorum; olmaz böyle bir şey, yüzde 17,1.

Şimdi, Sayın Maliye Bakanının, Plan ve Bütçe Komisyonundaki, zabıtlarda olan, bir açıklamasını anımsıyorum, Sayın Maliye Bakanına göre işsiz sayısı 10 000 000 -Sayın Başbakanın bir açıklamasını anımsıyorum- Sayın Başbakana göre işsiz sayısı 15 000 000.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; işte, İş ve İşçi Bulma Kurumunu yeniden yapılandırarak, bunu çağdaş bir istihdam kurumuna dönüştürmemiz bu açıdan da çok önemli. Gerçek işsiz miktarını dahi biz bilemiyoruz. Bundan sonra, gerçekten, İş ve İşçi Bulma Kurumu istediğimiz şekilde bir çağdaş istihdam kurumuna dönüşürse, işsizlerin miktarının da ne olduğunu yakalayabiliriz, öğrenebiliriz ve buna göre friksiyonel (arızî) işsizlikle mücadelede gerçekten sağlıklı politikalar oluşturabiliriz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sonuç şu oluyor: Sayın Bakanın ifadesinden sonra şuraya bakmamız lazım; yani, her yıl 700 000 genç işgücü piyasasına giriyorsa, her yıl 1 000 000 kişiye iş yaratmamız gerekiyorsa ve bu işi yaratamıyor isek, işsizlik de istatistiklere göre artmıyorsa, o zaman, Türkiye'de ekonomik bağımlılık oranları artıyor. Dikkatinizi çekmek istediğim konu bu. Yani, hane halkı reisinin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sayısı artıyor. Yani, bir hanede pişirilen bir somun ekmek ya da bir tas çorba, diyelim ki, beş yıl önce 5 kişi arasında pay ediliyorsa, şimdi, 7 kişi, 8 kişi arasında pay ediliyor. Yani, Türkiye'deki fakirliğin, fukaralığın, yoksulluğun temel nedeni bu. Ben, Sayın Bakanın bu güzel konuşmasından, açıklamasından bunu çıkarıyorum. Evet, her yıl 700 000 genç, işgücü piyasasına giriyor, her yıl 1 000 000 kişiye iş yaratmamız gerekiyor; yaratamıyoruz. O zaman ne oluyor -işsizlik istatistikleri de göstermiyor- o zaman, babaya ya da hane reisine ekonomik açıdan bağlı olanların sayısı artıyor. Zaten, enflasyon, reel hane halkı gelirlerini kemiriyor, eritiyor. Türkiye bir taraftan bu acıyı çekerken, yaşarken, diğer taraftan da ekonomik bağımlılık oranları yükseliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü toparlar mısınız.

Buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmamın, bundan önceki konuşmamın bir bölümünde, bir insana yapılabilecek en büyük işkencenin, zulmün, onu işsiz bırakmak olduğunu ifade etmiştim. Şimdi, Türkiye'de, ne yazık ki, işsizlik, başka bir şekilde de kullanılmaya başlandı. Bizatihi kendisi zulüm, gerçekten büyük bir işkence, işsize işsiz kalmak; ama, şimdi, son zamanda şuna tanık oluyoruz, deniliyor ki: "Sakın fazla zam isteme; sakın ama sakın sendikalı çalışma; sigorta isteme; bak, bu kadar işsiz var."

Yani, işsizlik, hakkını, hukukunu isteyen, insan onur ve saygınlığına yaraşır bir yaşam düzeyi, ücret düzeyi talep eden insanlara bir kırbaç gibi sunulmaya başlandı, işkence olmanın ötesinde.

HALİL AYDOĞAN (Afyon)- Kim yapıyor bunu?

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- Sıfır zam kim öneriyorsa, o yapıyor. Kim yapıyor bunu..

Bak, sıfır zam öneriyoruz, sıfır zamma sesini çıkarma.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ülkeyi bu duruma kim düşürdüyse o yapıyor bunu.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kim düşürdüyse ülkeyi bu duruma, ona söyleyeceksin bunları.

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Sen ne yapmaya geldin!..

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Ben, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında konuşuyorum; ben, hiçbir şekilde spekülasyon yapmıyorum; burada suçlama da yapmıyorum. Ben, burada, bir gerçeğe dikkatlerinizi çekmek istiyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak size bu konuda bu sorunun çözülmesi için elimizden gelen bütün desteğin verileceğini ifade etmek istiyorum.

Ne demek yani; 3 080 kişiyle; ki, 1 500 kişi çalışıyor, 1 500 kişilik daha kadro veriyorsunuz, 3 000 kişiyle İŞKUR'u yeniden yapılandıracaksınız; olur mu böyle şey?! Bugün, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir yasa tasarısı kabul edildi.

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlar mısınız...

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.

1 600 kişilik imam-hatip kadrosu için hükümet bir yasa tasarısı sevk etti -Plan Bütçe Komisyonunda ben bulunamadım, burada görevim vardı- 15 000 kişi olarak çıkmış; olur mu?! Ha, tabiî ki olur; ama, Diyanet İşleri Reisliğine 16 000 kişilik kadro veriyorsanız,  bu İŞKUR'a, istihdam kurumuna da daha fazla verin. Onu söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım, anlaşıldı mı!

Bu çerçevede, ciddî olalım.Cumhuriyet Halk Partisi yeni bir siyaset anlayışını ülke gündemine getirdi; bunun kıymetini bilelim. Biz, olumlu, yapıcı bir muhalefet anlayışını sergilemeye çalışıyoruz. Sıkıntı varsa, bu sıkıntı nasıl çözülebilir; bu çerçevede düşüncelerimizi ifade etmeye çalışıyoruz; ama, Cumhuriyet Halk Partisinin bu olumlu, yapıcı muhalefet anlayışını arkadaşlarımız yadırgıyorlar ise, biz, o zaman, demek ki, birtakım şeyleri anlatmakta güçlük çekiyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu maddenin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

İl İstihdam Kurulları ve görevleri

MADDE 13. - İl istihdam kurulları, illerde valinin başkanlığında, belediye başkanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü bulunan yerlerde bölge müdürü, il milli eğitim müdürü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu iI müdürü, Gençlik ve Spor il müdürü, Sanayi ve Ticaret il müdürü, Kurum il müdürü ve ilçe şube müdürleri, il ticaret ve/veya Sanayi Odası başkanları, il Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği başkanı, il Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi başkanı, il Organize Sanayi Bölgeleri müdürleri, ilde bulunan fakülte veya yüksek okullardan belirlenecek en fazla üç öğretim üyesi,  Türkiye Sakatlar Konfederasyonu tarafından belirlenecek bir temsilci, valinin ilin istihdam yapısını dikkate alarak davet edeceği eğitim kurumları, sivil toplum örgütleri ile diğer kurum ve kuruluş temsilcileri ve o ilde en çok üyeye sahip işçi ve işveren konfederasyonlarının birer temsilcisinden oluşur. İl istihdam kurulları her yıl Eylül ayı içinde olağan toplantısını yapar. Kurul, başkanın çağrısı üzerine her zaman olağanüstü toplantı yapabilir. Kurulun sekretarya görevi Kurum il müdürlüklerince yerine getirilir.

İl istihdam kurullarının görevleri şunlardır:

a) İl düzeyinde istihdamı koruyucu, geliştirici ve işsizliği önleyici tedbirleri saptamak.

b) İl istihdam politikasının oluşturulmasına yardımcı olmak, işgücü yetiştirme etkinliklerini yönlendirmek üzere yerel düzeyde geçerli olacak ilke ve politikaları belirlemek.

c) Kurum İl Müdürlüğü tarafından hazırlanan yıllık işgücü eğitim planlarını inceleyerek varsa gerekli değişiklikleri yapmak.

d) Eğitim planı uygulaması ile ilgili olarak yöredeki işgücü yetiştirme ve istihdam etkinliklerini izleyip değerlendirmek.

İl müdürlükleri, il istihdam kurulu çalışmalarını rapor halinde Genel Müdürlüğe bildirirler.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Türkiye Sakatlar Konfederasyonu tarafından belirlenecek bir temsilci" ibaresinden sonra gelmek üzere "İl, Mahalle ve Köy Muhtarlarından birer temsilci" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Hüsnü Ordu Fahri Keskin            Resul Tosun

          Kütahya                 Eskişehir                      Tokat

             Nusret Bayraktar    İbrahim Çakmak

           İstanbul                      Tokat

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, uygun görmekle beraber, yeter sayımız olmadığı için, katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

RESUL TOSUN (Tokat) - Evet efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yerel düzeyde halkın seçimle işbaşına getirdiği temsilcilerinin, İl İstihdam Kurullarının ilke ve politikalarına katkılarının sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümetin katıldığı, Komisyonun yeterli sayısı olmamasından ötürü takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Sorumluluk ve Yetki Devri

Sorumluluk ve yetki devri

MADDE 14. - Kurumun merkez ve taşra teşkilatının her kademedeki yöneticileri, yükümlü bulundukları görevleri mevzuata uygun olarak yürütmekten bir üst kademeye karşı sorumludurlar. Genel Müdür ve her kademedeki Kurum yöneticileri, sınırlarını açıkça belirtmek şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilirler. Ancak, yetki devri yetkiyi devredenin sorumluluğunu kaldırmaz.

Yönetim Kurulu Başkan ve üyeleri ile Kurum personeli, sorumlulukları bakımından 765 sayılı Türk Ceza Kanununun tatbikinde Devlet memuru sayılırlar. Bu kişiler hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz.

Kurum iş ve işçi arayanların isteklerini karşılayamamaktan ve hizmet akdi yapılmasına aracılık ettiği hallerde, tarafların ileri sürecekleri zarar ve ziyandan sorumlu değildir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim

Madde üzerinde söz talebi?..Yok

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Personel Statüsü ve Kurum Gelirleri

Personel statüsü

MADDE 15. - Kurum personeli hakkında bu Kanun ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.

Kurum, her türlü dava ve  icra takipleri için genel hükümlere göre vekâlet akdi ile lüzum görülecek sayıda avukat çalıştırabilir. Hukuk müşavirlerine, kadrolu avukatlara ve hukuk servislerinde fiilen görev yapan personele 2.2.1929 tarihli ve 1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat ve Saireye Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

Kurum, görevlerini etkin olarak yerine getirmek amacıyla  İstihdam ve Meslek Uzmanı çalıştırabilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen şartlara sahip, sınav tarihi itibarıyla otuz yaşını doldurmamış ve Siyasal Bilgiler, Hukuk, İktisat, İşletme,  İktisadî ve İdarî Bilimler, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Eğitim, İletişim fakülteleri ile  bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurt içi veya yurt dışında en az dört yıllık  lisans eğitimi veren fakülte veya yüksek okulların Kurumun ihtiyaç duyduğu alanlardaki bölümlerinden  mezun olanlar arasında yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda başarılı bulunanlar, İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcısı kadrolarına atanırlar. İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcılığına atananlar, bu görevde en az üç yıl fiilen çalışmak, olumsuz sicil almamak kaydıyla açılacak yeterlilik sınavında başarılı olmaları halinde İstihdam ve Meslek Uzmanı kadrosuna atanırlar. Yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti olmaksızın sınava girmeyenler, üst üste iki defa yapılacak sınavda başarılı olamayanlar veya olumsuz sicil alanlar bu unvanlarını kaybederler ve durumlarına uygun başka kadrolara nakledilirler.

Fazla çalışma gerektiren her türlü Kurum işleri için çalışma saatleri dışında görevlendirilecek Kurum personeline (l, 2 ve 3 üncü derece yönetici kadrolarında bulunanlar dahil) fazla çalışma yaptırılabilir. Fazla çalışma ücreti ve fazla çalışmanın yaptırılması ile ilgili diğer hususlar, Yönetim Kurulunun kararı ve Bakanlığın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca tespit edilir.

Kurumda fiilen çalışan personele, her yıl asgari ücretten az olmamak kaydıyla kendi aylıkları tutarında (ek gösterge dahil) iki ikramiye verilir. İkramiyenin tarihlerini belirlemeye Yönetim Kurulu yetkilidir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır.

Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun dördüncü bölümündeki personel statüsü başlıklı 15 inci maddesinin ikramiyelerle ilgili bendinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler

             İzmir                 Eskişehir                  Balıkesir

Enis Tütüncü Bayram Meral           Enver Öktem

          Tekirdağ                   Ankara                    İzmir

"Kurumda fiilen çalışan personele, her yıl asgari ücretten az olmamak üzere (gösterge, ek gösterge, özel hizmet tazminatı, taban aylığı ve kıdem aylığı dahil) kendi aylıkları tutarında iki ikramiye verilir. İkramiyelerin ödeme tarihlerini belirlemeye Yönetim Kurulu yetkilidir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 15 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Haluk İpek Murat Yıldırım      Mehmet Ceylan

           Ankara                   Çorum                 Karabük

             Nusret Bayraktar      Yahya Baş                         

           İstanbul                   İstanbul

"4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesinin son fıkrası uyarınca Kuruma aktarılan idarî para cezaları hariç olmak üzere Kurum gelirlerinden, Kurumda fiilen çalışan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında görevlendirilenler dahil kadrolu personele görev unvanı, çalışma verimi ve hizmetlerin rasyonelliğini sağlayacak ilkeler göz önünde bulundurularak Yönetim Kurulunca uygun görülen ve Bakanlıkça onaylanan oran ve miktarda ek ödeme verilir. Ek ödemelerin aylık tutarı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda tanımlanan en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının yüzde 150'sini geçemez. Ek ödemelerde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır ve Damga Vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulamaz. Ek ödemeye ilişkin usul ve esaslar çıkarılacak bir yönetmelikle tespit edilir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağımız önerge, en aykırı önergedir; okuduktan sonra işleme alacağız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun dördüncü bölümündeki "personel statüsü" başlıklı 15 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler

              İzmir                 Eskişehir                  Balıkesir

Enis Tütüncü Bayram Meral           Enver Öktem

          Tekirdağ                    Ankara                      İzmir

 "Bu Kanunun 16 ncı maddesinde belirtilen Kurum gelirlerinden Kurumda fiilen çalışan personele çalışma verimi ve hizmetlerin rasyonelliğini sağlayacak ilkeler göz önünde bulundurularak ödeme usul ve esasları Yönetim Kurulunca belirlenecek miktarlarda ek ödeme verilir. Ek ödemelerin aylık tutarı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda tanımlanan en yüksek devlet memurları aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının yüzde 200'ünü geçemez. Ek ödemelerde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır ve Damga Vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulamaz. Ek ödemeye ilişkin usul ve esaslar çıkarılacak bir yönetmelikle tespit edilir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Söz mü istiyorsunuz, gerekçeyi mi okutalım efendim?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergemizle, kurum faaliyet gelirlerinden çalışanlarımıza bir tazminat ödenmesi amaçlanmaktadır.

Şu anda, üzülerek belirtmeliyiz ki, çalışanların -yani, İş ve İşçi Bulma Kurumunda çalışanların- ortalama maaşları 450 000 000 - 500 000 000 Türk Lirası civarındadır.

Bizim önergemiz, aslında, ödeme usul ve esaslarını yönetim kurulunun belirlemesine bırakmaktadır. Biz, getirdiğimiz ya da olurlarınıza sunduğumuz bu önergeyle tazminatın üst sınırını belirliyoruz; yani "brüt tutarın yüzde 200'ünü geçemez" derken, üst sınırını belirliyoruz. Yüzde 150 de olabilir ki, benzer bir önerge "yüzde 150'sini geçemez" şeklinde, Adalet ve Kalkınma Partili sayın milletvekilleri tarafından verilmiştir. Biz, yüzde 200'ünü geçemez demişiz; ama, yüzde  150'sini de geçemeyebilir, yüzde 100'ünü de geçemeyebilir. Yani, biz, bu tazminatın ödeme usul ve esaslarını yönetim kurulunun belirlemesine bırakıyoruz.

Bu düzenlemeyle, İŞKUR çalışanları, Sosyal Sigortalar Kurumunda ve Emekli Sandığında çalışanların yıllar önce elde etmiş oldukları hakları elde etmiş olacaklardır; yani, kurumlar arasındaki mevcut dengesizliği, adaletsizliği de bu önergemizle gidermiş olacağız.

Gerekçeyi okumaya gerek dahi duymuyorum; ama, şu kadarını söyleyeyim: Gerçekten, kurum personeline maaşları dışında eködeme yapılması, çalışanların motivasyonu açısından önemli olmasının ötesinde, çok ötesinde, günümüzün ekonomik koşulları içerisinde, son derece zor geçim şartlarında çalışan kurum personelini rahatlatacaktır ve -az önce söylediğimi bir daha yinelemek istiyorum- İŞKUR çalışanları, Sosyal Sigortalar Kurumunda çalışanların ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığında çalışanların, yıllar öncesinde edinmiş olduğu, elde etmiş olduğu haklara, bu önergemizle kavuşturulmuş olacaklardır.

Ummak istiyorum, bu önergemize, Adalet ve Kalkınma Partili sayın milletvekillerimiz ilgi gösterirler.

Bu duygu ve düşüncelerle saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 15 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Haluk İpek

                        (Ankara) ve arkadaşları

"4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesinin son fıkrası uyarınca Kuruma aktarılan idarî para cezaları hariç olmak üzere Kurum gelirlerinden, Kurumda fiilen çalışan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında görevlendirilenler dahil kadrolu personele görev unvanı, çalışma verimi ve hizmetlerin rasyonelliğini sağlayacak ilkeler göz önünde bulundurularak Yönetim Kurulunca uygun görülen ve Bakanlıkça onaylanan oran ve miktarda ek ödeme verilir. Ek ödemelerin aylık tutarı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda tanımlanan en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının yüzde 150'sini geçemez. Ek ödemelerde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır ve Damga Vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulamaz. Ek ödemeye ilişkin usul ve esaslar çıkarılacak bir yönetmelikle tespit edilir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe: Maddede, Kurum personeline benzer kamu kuruluşlarındaki gibi ek ödeme verilmesi esası getirilerek, Kurumla aynı statüdeki kuruluşların bazılarının personeli hakkında kendilerine özgü mevzuat düzenlemeleriyle tanınan malî hakkın Kurum personeli için de sağlanması gerekli görülmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun dördüncü bölümündeki "Personel statüsü" başlıklı 15 inci maddesinin ikramiyelerle ilgili bendinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Oğuz Oyan

                        (İzmir) ve arkadaşları

"Kurumda fiilen çalışan personele, her yıl asgarî ücretten az olmamak üzere (gösterge, ek gösterge, özel hizmet tazminatı, taban aylığı ve kıdem aylığı dahil) kendi aylıkları tutarında iki ikramiye verilir. İkramiyelerin ödeme tarihlerini belirlemeye Yönetim Kurulu yetkilidir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; büyük bir olasılıkla reddedilecek bir önerge üzerinde kısa bir açıklama yapma ihtiyacını hissediyorum.

Şu anda, zaten, kurumda iki adet ikramiye ödemesi var: Eğer yanılıyorsam, Sayın Bakan beni lütfen uyarsınlar. Şu anda, kurumda iki adet ikramiye ödemesi yapılıyor; ancak, bu ödemeler, asgarî ücret düzeyinde. Asgarî ücret düzeyinde bir ikramiyeyi ikramiye olarak kabul etmek, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, anlamakta güçlük çektiğimiz bir olaydır. Yani, mevcut uygulama, efendim, işte, ikramiye var ya; asgarî ücret, işte, ne olacak filan şeklinde olmaması gerekiyor. İkramiye verilecekse, ikramiye, çalışanın net maaşı üzerinden verilmelidir. Bu, şu açıdan önemli: Bakınız, istihdam kurumu -İş ve İşçi Bulma Kurumu demiyorum- gerçekten, nitelikli personele her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacak. Ben çok iyi biliyorum ki, şu anda İş ve İşçi Bulma Kurumunda bir personel kanaması var, nitelikli personel kanaması var. Nitelikli personel, İş ve İşçi Bulma Kurumunda çalışmıyor; başka bir yerde daha güzel ücretle, daha iyi koşullarda bir iş bulduğunda ayrılıyor. Şimdi, biz, İş ve İşçi Bulma Kurumunu yeniden yapılandırarak çağdaş bir istihdam kurumu haline getiriyorsak, en azından, bu nitelikli personel kanamasını durdurmamız lazım. Bu nedenle, halen asgarî ücret düzeyinde verilmekte olan bu iki ikramiyenin, net ücret düzeyine çıkarılmasının yararlı olacağına inanıyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize başarılar diliyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

Kurum gelirleri

MADDE 16.- Kurumun gelirleri şunlardır:

a) Her yıl Bakanlık bütçesine Kurum için konulan ödenek.

b) Kurumca verilecek eğitim ve danışmanlık hizmetleri bedeli ile işverenlerden ve tarım aracıları ile özel istihdam bürolarından alınan masraf karşılıkları.

c) 1475 sayılı İş Kanununun 98 inci maddesinin (C) fıkrası uyarınca Kuruma aktarılan idari para cezaları.

d) Bu Kanun gereğince özel istihdam bürolarından alınan idari para cezaları.

e) Kurumun taşınır ve taşınmaz mallarından elde edilen gelirler.

f) Gerçek veya tüzel kişiler tarafından yapılan bağış, vasiyetler ve Kurumca hazırlanan standart form ve benzerlerinin satışından elde edilecek gelirler ile diğer gelirler.

Kuruma ait gayrimenkullerin kira bedelleri her yıl Devlet İstatistik Enstitüsünce açıklanan Tüketici Fiyat Endeksindeki artış oranından az olmamak üzere rayiç veya emsal değerle belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanun Tasarısının 16 ncı maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Haluk İpek Murat Yıldırım      Mehmet Ceylan

             Ankara                     Çorum                  Karabük

             Nusret Bayraktar      Yahya Baş

           İstanbul                   İstanbul

"c) 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesinin son fıkrası uyarınca Kuruma aktarılan idarî para cezaları,"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Bu, teknik bir düzenleme; katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

12.06.2003 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanununda özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğu 30 uncu maddede yer aldığından, yeni yasa ile uyum sağlamak amacıyla maddede söz konusu değişikliğin yapılması gerekli görülmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 16 ncı madde kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Özel İstihdam Büroları, Çeşitli Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Özel İstihdam Büroları

Özel istihdam bürolarının kurulması, seçme, izin verme, yenileme ve denetim

MADDE 17. - İş arayanların elverişli oldukları işlere yerleştirilmeleri ve çeşitli işler için uygun işçiler bulunmasına aracılık etme görevi, Kurum ve bu amaçla gerçek veya tüzel kişiler tarafından kurulan özel istihdam bürolarınca yapılır. Özel istihdam büroları, Kurumca iş piyasasının ihtiyaçları dikkate alınarak belirlenecek sayıda ve aranan koşullar çerçevesinde seçilmek ve izin verilmek kaydıyla, kamu kurum ve kuruluşları dışında iş ve işçi bulma faaliyetlerinde bulunabilirler. Yurt dışı hizmet akitlerinin Kuruma onaylatılması zorunludur.

Kurumca yapılacak duyuru üzerine, özel istihdam bürosu açmak için başvuracak gerçek kişiler ile tüzel kişileri idare, temsil ve ilzama yetkili kişilerin;

a) Türk vatandaşı ve en az lisans düzeyinde öğrenim görmüş olmaları, müflis veya konkordato ilan etmiş olmamaları,

b) Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya altı aydan fazla hapis cezası almış veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, kara para aklama veya Devlet sırlarını açığa vurma, vergi kaçakçılığı suçlarından dolayı hükümlü bulunmamaları,

Gerekmektedir.

Ayrıca, özel istihdam bürolarının, iş ve işçi bulma faaliyetlerini gerçekleştirebilecek ölçüde yönetim, nitelikli uzman personel, teknik donanım ve uygun bir işyerine sahip olmaları, iş ve işçi bulma aracılığı izni için on milyar lira tutarında kat'î ve süresiz banka teminat mektubu ile istenilen diğer bilgi ve belgeleri Kuruma vermeleri, masraf karşılığı ödemeleri gerekir.

      Başvurular, yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar doğrultusunda Kurumca değerlendirilir. Değerlendirme sonucunda uygun bulunanlar ilan edilir ve başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.

Kurumca verilen izinler üç yıl süreyle geçerlidir. İzin süresi, iznin sona erme tarihinden itibaren en az bir ay önce yazılı talepte bulunulması, iznin verilmesinde aranan şartların mevcut olması, ilave kat'î ve süresiz teminat mektubu verilmesi ve yenileme masraf karşılığı ödenmesi kaydıyla, Kurumca üçer yıllık sürelerle yenilenebilir. İş ve işçi bulma aracılığı izni için talep edilen teminat miktarı, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükmü uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında her yıl artırılarak uygulanır. Faaliyette bulunan özel istihdam büroları, izin almak için vermiş oldukları teminat mektubunu her yıl yeniden tespit edilen miktara tamamlamak zorundadırlar. Kuruma verilen teminat mektupları, izin ve yenileme talebinin reddi halinde kararın tebliğ tarihinden itibaren, yenileme talebinde bulunulmaması halinde izin süresinin bitimini müteakip bir ay içinde iade edilir. İznin iptali halinde, iptal kararının kesinleşmesini müteakip teminat Kuruma gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen teminat ilgilinin hiçbir borcuna mahsup edilemez.

Kurum, iş ve işçi bulma faaliyeti için izin verilmesi ve izin yenilenmesi işlemleri ile ilgili olarak özel istihdam bürolarından masraf karşılığı alır.

Özel istihdam bürolarının bu Kanunun uygulanması ile ilgili faaliyetlerini denetleme yetkisi Kurum müfettişlerine aittir. Özel istihdam büroları, müfettişlerin istedikleri her türlü bilgiyi vermek ve bu bilgilerin doğruluğunu ispata yarayan defter, kayıt ve belgeleri ibraz etmek zorundadırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin.

Buyurun Sayın Çetin.

CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İŞKUR Yasa Tasarısının özel istihdam bürolarıyla ilgili 17 nci maddesi hakkında, Partim adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, pek çok arkadaşım bu İŞKUR Yasa Tasarısı üzerinde görüşlerini açıkladı. Ben, konuşmama başlarken, öncelikle, Anayasanın 49 uncu maddesini sizlere anımsatmak istiyorum.

"A.Çalışma hakkı ve ödevi.

Madde 49.- Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.

Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır."

Yine, aynı şekilde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi "Herkesin çalışma ve özgürce işini seçme, eşit ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır" derken, Avrupa Sosyal Şartı "Herkesin, özgürce edinebildiği bir işle yaşamını sağlama fırsatı olacaktır" diyor. Yani, her iki uluslararası sözleşme ve Anayasamızın ortak temel noktası, işsizliğe karşı çalışanların korunması gerektiği ve bunun da bir kamusal görev olduğu vurgusunu yapmasıdır.

Değerli arkadaşlarım, kim tarafından yerine getirilirse getirilsin, iş ve işçi bulma işi bir kamu görevidir; bunun aksi düşünülemez. Uygulamada, iş ve işçi bulmada yaşanılan sorunların çözümünü, bu yasa tasarısında olduğu gibi, İŞKUR gibi bir kuruma ya da devletin herhangi bir kurumuna bırakarak sorumluluktan kaçamayız, sorumluluğu başkalarına devrederek başarısızlığımızı gizleyemeyiz, işsizimizi kandıramayız, ülkemizdeki istihdam sorunlarına, üretim sorunlarına, yatırımsızlığa çözüm bulamayız.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, eğer, uygulamada iş ve işçi bulma sorunlarının çözümünü İŞKUR yapamıyor, kamu, yerine getiremiyor, bunu özel kesime de açalım, başka isteyenler de İşçi Bulma Kurumunun görev ve sorumluluklarını yerine getirebilsin diye yasal düzenleme yapmaya kalkarsak, önümüzdeki günlerde, önümüzdeki yıllarda, insanlarımızın nerelere kadar istismar edilebileceğini üzülerek izlemek durumunda kalırız.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz -tasarının tümü üzerinde görüşmeler sırasında da değinmiştim- ILO, 1919 yılında 2 numaralı sözleşmeyle iş bulma işini özel ve kamu kuruluşlarına devrederken, aradan ondört yıl geçtikten sonra, 1933 yılında, 34 sayılı sözleşmesiyle özel istihdam bürolarını kapatıyor. Ne zaman kapatıyor; 1933 yılında, dünya ekonomik bunalımının en yoğun olduğu, o dönemde, işsizliğin kol gezdiği Avrupa'da ve dünyanın pek çok yerinde, o ekonomik bunalım sırasında, işçilerin yeniden 1800'lü yılların çalışma koşullarına terk edilmiş olduğunu gördükten sonra, özel istihdam bürolarını yasaklıyor.

Daha sonra -tarihçe vermek istemiyorum, ama- 1948'de 88 sayılı ILO sözleşmesi kabul ediliyor; 1949'da, 34 sayılı özel istihdam bürolarını ortadan kaldıran ILO sözleşmesi, 96 sayılı sözleşmeyle o günün koşullarına uyarlanıyor; ama, 1951 yılında, ülkemiz bu sözleşmeyi imzalarken, iş bulma işinin bir kamu görevi olduğunun vurgusunu yapıyor. Daha sonra, 1997 yılına kadar Türkiye'de herhangi bir tartışma yapılmadan, iş ve işçi bulma işinin bir kamu görevi olması nedeniyle, özel iş bulma bürolarının kurulması, onların iş bulma ya da işe yerleştirme hizmetlerini görmesi yasaklanıyor.

Geçtiğimiz haftalarda kabul ettiğimiz İş Yasasında, iş bulma işinin kamuya ait olmasını, bazı maddeleri yeni yasaya taşımayarak, ortadan kaldırdık. Tabiî, 1997 yılında ILO, 181 sayılı sözleşmeyi imzaladı. Türkiye olarak, daha o sözleşmenin altına imza koymuş değiliz. Bakınız, o sözleşmede bile bazı özel konulara dikkat çekiliyor ve biz, 181 sayılı sözleşmeyi imzalamadan, işte, İş Yasasının esnek üretim ilişkilerine ilişkin hükümlerinde olduğu gibi, burada da "Avrupa ülkelerinde bu var, diğer ülkelerde bu uygulanıyor" diyerek, sanki, Türkiye'nin işsizlik sorunu, istihdam sorunu, üretim sorunu, yatırım sorunu Avrupa ülkeleriyle özdeşmiş gibi, olduğu gibi oradan buraya taşıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, Türkiye'de, belki işsizlerimizin en asgarî düzeye indiği, üretimimizin canlandığı, fabrikalarımızın yeniden üretime geçtiği, borcu borçla kapatma, her gün biraz daha yüksek faizlerle piyasadan ve dışarıdan, uluslararası tefeci kuruluşlardan borç alarak devlet çarkını döndürme yerine, üretimle, tasarrufla eğer kendi çarkımızı döndürmeye başlarsak, bir gün, belki özel istihdam bürolarını tartışma noktasına gelebiliriz; ama, içinde bulunduğumuz kriz ortamında, içinde bulunduğumuz işsizlik ortamında, insanlarımızın kapı kapı dolaşıp, milletvekillerinin kapılarında "iş" diye yalvardığı "iş" diye ağladığı bir dönemde, eğer özel istihdam bürolarını burada yasalaştırırsanız, yarın, burada "evet" oyu veren her milletvekili, işçi simsarı olarak, işçi komisyoncusu olarak, işçilerin sırtından para kazanan müflis tüccar olarak değerlendirilecek ve bu Yüce Meclis zan altında kalacaktır. Geliniz, işçilerimizi, insanlarımızı istismar edecek, onları koyun gibi, mal gibi, oradan oraya koşturacak olan bu özel istihdam bürolarına...

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Maddeye bak!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Ben bakıyorum, okuyorum...

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Vatandaşa bilerek hakaret etme...

İZZET ÇETİN (Devamla) - Sana hakaret de etmiyorum, vatandaşıma hiç hakaret etmiyorum. Vatandaş demagojisi yapma bana! Yaptığın, vatandaşın istismarıdır, insanın istismarıdır... (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

Siz, buyurun.

İZZET ÇETİN (Devamla) - ... emeğin istismarıdır...

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Milletvekilliğini rencide etme!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Çıkar buraya, konuşursun...

RECEP KORAL (İstanbul) - Vatandaşa "mal" diyor!..

İZZET ÇETİN (Devamla) - Hayır... "Gibi" kelimesini görmüyorsun... Ben, Türkçe konuşuyorum, Arapça konuşmuyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

RECEP KORAL (İstanbul) - "Gibi" de olsa, benzetme!.. Olur mu öyle şey!..

İZZET ÇETİN (Devamla) - Çıkar buraya, konuşursun...

BAŞKAN - Sayın Çetin, siz buyurun.

Sayın milletvekilleri, lütfen, konuşmacıya müdahale etmeyin.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakarsınız...

RECEP KORAL (İstanbul) - "Mal gibi" diyor. "Mal gibi" ne demek!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Her gün kapılarınıza gelenleri özel istihdam bürolarına göndereceksiniz, onun altını çiziyorum ve işçi simsarı olarak, komisyon alan milletvekili konumuna düşeceksiniz. Geçtiğimiz dönemlerde, ihaleleri takip ediyordu milletvekilleri, Yüce Meclis zan altında kalmıştı; şimdi, insanları özel istihdam bürolarına yönlendirecek ve o şekilde yeniden suçlanacak, onun altını çiziyorum, o vurguyu yapıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 181 sayılı ILO Sözleşmesi ülkemizde kabul edilmiş olsa bile, Türkiye'nin bunu onaylamadan özel istihdam bürolarını yaşama geçirmesi de çelişkilerle dolu. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, özel istihdam büroları ve çeşitli hükümleri içeren ikinci kısmın bu yasa tasarısından çıkarılmasına ilişkin önerge verdik; kabul edersiniz etmezsiniz, o, sizin takdiriniz; ama, biz, burada, bunun daha yerinde olmadığını görüyoruz. Kaldı ki, baktığımız zaman, maddenin bütününü incelediğiniz zaman da, hem özel istihdam bürolarını İŞKUR'un rakibi olarak, onunla rekabet eder, onun tamamlayıcısı olarak görüyorsunuz hem de İŞKUR'un elemanlarının özel istihdam bürolarını denetleyeceğine ilişkin hüküm ihdas ediyorsunuz. Bu, doğrudan doğruya ILO'nun 181 sayılı Sözleşmesinin 14 üncü maddesine aykırı olduğu gibi, bu düzenlemelerin de ne kadar eklektik, ne kadar kopuk, ne kadar dışarıdan ithal edildiğinin somut göstergesi. Şimdi, üçer yıllık dönemler itibariyle sözleşmeyi yenileyeceksiniz yenilemeyeceksiniz, ben, ayrıntısına girmek istemiyorum; ama, özel istihdam bürolarının ülkemizde işlev görmeye başlamasıyla birlikte, sizin, AKP olarak, ne kadar zor durumda kalacağınızı size bir kez daha hatırlatmayı görev sayıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kuruluşlara izin verildiği takdirde pek çok olumsuzluğu bir arada yaşayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Örneğin, bu sorun genel istihdam sorunlarından ayrı düşünülemez. Bunun, ucuz işgücü, sendikasızlaştırma, bu özel istihdam bürolarıyla iş bulanların gittiği bürolarda nasıl sosyal güvenlik haklarına kavuşacağı, ücret alınmayacak deseniz bile yasa tasarısında, yarın uygulamada ne tür simsarların doğacağı... İş Yasasının 19 uncu maddesinde -yanılmıyorsam- eski takım sözleşmesi vardı, orada pamuk toplayıcılarının ya da fındık toplayıcılarının başındakiler gibi, özel emlak bürolarında, o büroların sahipleri gibi insanlarımızın nasıl istismar edileceğini göreceğiz. Çocuk işçilerin korunmasına ilişkin grev hakkının, toplusözleşme hakkının, örgütlenme hakkının kullanılmasına ilişkin hiçbir somut düzenleme yapmadan özel istihdam bürolarını kurarsanız, iş barışının da altına dinamit koymuş olursunuz; yarınlarda göreceğiz. Bir yandan, 1475 sayılı İş Yasası tadil edildi ve onun 90 ıncı maddesine paralel olarak, bu yasa tasarısıyla, bir nevi işçi tacirliği, insan tacirliği yapılacak, Ortaçağın çalışma ilişkilerine yeniden dönüşü yasa olarak getiriyorsunuz. Esasında, üstlenmenize gerek yok.

BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlar mısınız.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Toparlıyorum; son cümlem.

Esasında, özel istihdam bürolarını da, İŞKUR yasasını da üstlenmenize gerek yok. Bu yasa, IMF tarafından, Dünya Bankası tarafından ülkemize dayatılmış, ilk uygulamaları da 1993'ten bugüne kadar gelmiş bir yasa. Bu yasayı, esasında, çok rahat reddedebilirdiniz, çok rahat "daha o aşamaya gelmedik" diyebilirdiniz. Acelemiz yoktu, aceleniz yoktu; ama, sizce, Dünya Bankası ve IMF direktifleri, ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan yurttaşlarımızın özlemlerinden, taleplerinden önde geliyor. Size hayırlı olsun diyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Şahsı adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Tevfik Ziyaeddin Akbulut; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istihdam sorununun çözümünde reform niteliğinde bir kanun maddesiyle karşı karşıyayız. Özel istihdam büroları, iş hayatımıza, istihdam sorununun çözümünde çok önemli bir yenilik getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde işsizlik oranı yüzde 17'lere ulaşmışken, bunu illa kamu çözsün, kamu kuruluşu niteliğinde kurumlar çözsün diyerek bir saplantıya bağlı kalmak, bu sorunun çözümüne yardımcı olma anlayışından uzaktır. Önemli olan, ülkemizdeki işsizliğin çözümüne katkıda bulunmaktır, bu devasa sorunun çözümü için çözüm üretmektir, yardımcı olmaktır. Bu konuda, kuşkusuz, devlet, üzerine düşen görevi, bir yere kadar yerine getirebiliyor; ama, sorun o kadar devasa ki, özel sektörün, her alanda olduğu gibi, bu alanda da devreye girmesi artık kaçınılmaz olmuştur; çünkü, dünya ülkelerinde, Avrupa ülkelerinde, bu büroların benzerlerini çok fazla görüyoruz ve çok yararlı hizmetler veriyorlar. Kaldı ki, bu, kesinlikle, işçiyi sömürmek veya iş arayanı sıkıntıya sokmak değil; iş arayana hiçbir yükümlülük getirmeyen -ücretini tamamen işverenden alacak; bu, daha sonraki maddelerde görüşülecek- iş arayanın, hiçbir yükümlülük altına girmeden, kolaylıkla iş bulabileceği ve ona her türlü kolaylığın gösterilebileceği bir yol olmaktadır. Bu nedenle, hükümetin getirdiği bu kanun tasarısında yer alan özel istihdam büroları olayına, şahsen, reform niteliğinde bir yenilik olarak bakıyorum. Gerçekten, çok yerinde, çağdaş bir değişimi getiriyor. Dolayısıyla, bu çağdaş yaklaşımla, hükümetimiz, AK Parti, Türkiye'deki işsizliğin çözümü konusunda çok önemli bir atılım, bir yenilik getirmiş oluyor.

Kuşkusuz, bu büroların denetimini devlet yapacaktır; dolayısıyla, devletin gözetiminin dışında herhangi bir iş söz konusu değildir. Böyle büroların, bu tür istihdam bürolarının devreye girmesi, sorunun çözümü konusunda çok büyük yararlar getirecektir. Dolayısıyla, ben diyorum ki; işsizimize kim iş bulursa bulsun, Allah ondan razı olsun. İlle devlet bulsun, bu konuda kamu tekelciliğinden vazgeçmeyelim anlayışı, bana göre bir saplantıdır. Bu saplantıyı aşmak lazım, yeniliklere, reformlara açık olmak lazım, taraftar olmak lazım; sorunlarımızı, sıkıntılarımızı ancak bu şekilde çözebiliriz. Bu konuda işçimizin istismarı söz konusu olamaz, bu konuda işçimizin sırtından para kazanmak söz konusu olamaz; bu, tamamen, devletin bir hakem görevi ifa ederek işsizimize özel sektörün katkısıyla iş bulmayı amaçlayan bir yeniliktir. Bu yeniliği getirdiğinden dolayı hükümetimizi ve Bakanlığımızı kutluyorum. Bu tasarının ve özellikle özel istihdam bürolarının iş hayatımıza hayırlar getirmesini diliyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; önemli bir madde olması hasebiyle Yüce Genel Kurulu bilgilendirmek istiyorum kısaca; gerçi, sayın milletvekillerimiz bu maddenin içeriğini detaylı bir şekilde ifade ettiler.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; her şeyden önce, Türkiye İş Kurumunun iş ve işe aracılık hizmetleri elinden alınmıyor; Türkiye İş Kurumu, iş ve işçi bulma konusundaki görevine diğer fonksiyonlarıyla beraber devam edecek.

İkinci husus: Yurtdışı iş ve işçi bulma faaliyetlerine ilişkin sözleşmeler mutlaka İŞKUR'a onaylattırılacaktır; en önemlisi, kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik iş ve işçi bulma faaliyetlerinde özel bürolar rol alamayacak, yine bu görev kamu istihdam kurumu olan Türkiye İş Kurumunun olacak. Bunun dışında, özel istihdam bürolarına izin, İŞKUR'un çizdiği çerçeve içerisinde verilecek; özel istihdam bürolarının, hiçbir şekilde sigortasız, sendikasız çalıştırma konusunda bir sözleşme yapma gibi kayıtdışılığa yönelecek herhangi bir faaliyette bulunmaları kesinlikle yasaklanıyor; her zaman denetlenmeleri mümkün, lisanslarının her an iptal edilmeleri mümkün.

Bunları arz etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

İznin yenilenmemesi, iptali ve kararlara karşı itiraz

MADDE 18. - Bu Kanunun 17 nci maddesi uyarınca verilen iznin yenilenmesi için öngörülen şartların yerine getirilmemiş olması halinde yenileme talebi reddedilir.

Özel istihdam bürolarına verilen izinler; iznin verildiği ya da yenilendiği tarihten itibaren onsekiz ay içerisinde hiçbir işe yerleştirme işlemi gerçekleştirilmemiş, izin verilmesi veya yenilenmesi için aranan şartların taşınmadığı veya kaybedildiği tespit edilmiş, bu Kanunun 19 uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkralarındaki yükümlülüklere Kurum tarafından yazılı olarak ikaz edilmelerine rağmen uyulmamış veya aynı maddenin üçüncü fıkrasının (a), (b) ve (c)  bentlerinde belirtildiği şekilde bir anlaşma yapılmış olması ve 20 nci maddenin (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan fiillerin üçüncü kez tekrarlanması halinde iptal edilir.

Özel istihdam büroları,  yenilememe ve iptal kararlarına karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma itiraz edebilirler. İtirazların otuz gün içinde sonuçlandırılması zorunludur. İtiraz yoluna başvurulmuş olması ilgililerin yargı yoluna gitme haklarını ortadan kaldırmaz.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Muharrem Eskiyapan.

Buyurun Sayın Eskiyapan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabiî, böyle bir konuda bir işveren konuşunca, bazı arkadaşlarım "yaşa, var ol" dediler; ama, şunu söyleyeyim: Ben, bundan evvel konuşan milletvekili arkadaşımla aynı fikirde değilim.

Ben, 17 nci maddede konuşacaktım; ama, şimdi, eğer müsaade ederseniz, 17 ile 18'in bağlantısını yapalım ve de özel istihdam büroları ihdas etmenin yanlış olacağı kanaatindeyim. Gelin, Sayın Bakanımın da söylediği gibi, bazı kamu kuruluşları için bunu kullanın; ama, özel sektör için, 1946 yılından itibaren kurulmuş olan ve üzerinden 57 sene geçmiş olan bir kanunu bıraktık, şimdi, daha mütekâmil bir şekle gelsin diye İş Kurumu Yasa Tasarısını görüşüyoruz.

Diğer maddelerin hiçbirisine değinmiyorum, oradan gelmiştir buradan gelmiştir, ülkemize hayırlı uğurlu olsun; öyle anlaşılıyor ki, biraz sonra kabul edeceğiz; ama, sayın milletvekili arkadaşlarım, iş hayatından gelen bir arkadaşınız olarak söylüyorum, İş ve İşçi Bulma Kurumundan biz hiçbir şekilde memnun kalmadık. Neden; gönderdikleri işçilerin hiçbirisi kâğıtta yazılana uymuyordu. Siz de ifade ediyorsunuz ki, istenilen olmadı; yani, bu müddet zarfında bu olmadı, bu yeni tasarı hazırlandı. Diğer maddelerin hiçbirisine itirazım yok benim, arkadaşlarımız teknik konuda görüşlerini sundular; ama, şu özel büroları lütfen bu kanundan çıkarın. İnanın bunlar o derece dejenere olacak ki, yarın bir gün bunlardan iş hayatı çok rahatsız olacak; simsarlığa dönecek.

Eğer, mutlaka özel sektör böyle bir iş yapsın diyorsanız, Türk Ticaret Kanununda maddeler var, gider... Siz burada 10 milyar teminat alıyorsunuz, çeşitli maddeler koyuyorsunuz, artı, bir de, işveren sanki işçi bulamıyormuş gibi... 2 800 000 kişi boş geziyor diyoruz, yüzde 17 oranında işsiz var diyoruz, bizim işverenler de hiç işçi bulamıyorlar, özel, kendilerinin insan kaynakları yok, personel müdürleri yok, gazeteye ilan verince işçi hiç gelmiyor, bekliyorlar, ilan vermişler, hiç işçi yok! (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bu özel bürolara müracaat edecek ve onun bedelini de işveren ödeyecek! Yetti yahu!.. İşverenin ödediği para yeter!.. Sosyal Sigortalar primi dersiniz, işverene yüklersiniz... Buradan insan alacak, çalıştıracak... Olmayan işe hangi işçiyi yerleştireceksiniz?! (CHP sıralarından alkışlar) Yani, ilk defa, yatırımı yapalım Sayın Bakanım. Burada, 10 milyar lira teminat mektubu verecek, bunun bir masrafı var, artı, bazı belgeler satacak, o masraflar var, bu işçiden bir şey alınmayacakmış, ama, işveren ödeyecekmiş! Yahu, işveren niye ödesin kardeşim bunu?! Siz, işçi yerleştiriyorsunuz... Arkadaşım yatırım yapmış, iş kurmuş, sizden de işçi istiyor; bunun parasını da sen ödeyeceksin diyorsunuz; yetti, işverenin ödeyeceği bir şey kalmadı zaten; bir de, işverene burada para yüklemeyin.

İkincisi, üst düzey yetkililer olacakmış, üst düzey yetkilileri de pazarlığa tabiymiş, öyle deniliyor; burada pazarlık edecekler. Sayın Bakanım, bu özel bürolar Türkiye'nin başına dert olacaktır. Bir işveren olarak söylüyorum, mümkünse, tasarıdan burayı çıkarın; biz, daha o hale gelmedik. O hale geldiğimiz zaman koyalım bunları; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi, istediği zaman bu kanunun diğer bir maddesine ilave yapar. Bu hale gelmedik.

Bakın, neler olacak, söyleyeyim size: Personel müdürleriyle anlaşacaklar bu bürolar "sana 10 kişi  getiriyorum, bana ne veriyorsun" diyecekler; çünkü, bunlar ticarî şirket gibi çalışacaklar. (CHP sıralarından alkışlar) Üst düzey yetkililer getirilecek -çok kıymetli bir arkadaş, ücreti yüksek- bunlar -transfer başlayacak oradan oraya- "gel, sana filanca yerden iş buldum, buraya geçerken bana ne veriyorsun" diyecek. Demek ki, bu ihtimaller var ki, kanuna yazmışsınız; bakın, ne demişsiniz: "Özel istihdam büroları iş arayanlardan her ne ad altında olursa olsun, menfaat temin edemez." Demek ki eder!.. (CHP sıralarından alkışlar) "Ücret alamazlar." Demek ki alırlar!.. "İşe yerleştirme faaliyeti karşılığı ücret sadece işverenden alınır" deniliyor. İşverenin kabahati, işyeri açmış, fabrika kurmuş, işçi alıyor, üst düzey yetkili alıyor; yahu ne kabahati var adamın?! Bunlarla iş temin edemeyiz. Biz, yatırımları artırmalıyız. İşyeri yoksa, ne işçisi alacağız oraya biz?! Bir de, bununla, işvereni para ödemeye mecbur ediyorsunuz. Sayın Bakanım, benim söyleyeceklerim şu: Bu bürolar, özel iş bulma büroları, yarın bir gün, Türkiye'nin başına dert olacaktır.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Artist bürosu olacak, artist bürosu!

MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - Olabilir; ama, ben onu söylemek istemedim. Bakın, söyleyeyim: İstanbul'da öyle bürolar var. Şimdi, bununla yasallaşacak onlar. Moldavya'dan gelmiş 500 000 kişi çalışıyor, 500 000. Onun büroları var orada. Giderseniz, bir maaş verirsiniz, 200 dolara bir hizmetçi alırsınız, bir aylığını da onlar alırlar. Şimdi, bunlar, bununla yasallaşacak. Hayırlı uğurlu olsun; ama, bunu çok rica ediyorum, işveren bir arkadaşınız olarak rica ediyorum, bu özel bürolar yarın bir gün Türkiye'nin başına dert olacaktır. Lütfen... Yani, çıkacak bu Türkiye İş Kurumu Yasası hayırlı uğurlu olsun; tabiî ki, ihtiyaçtan doğruyor, ama, şu maddeyi buradan çekelim; istirham ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eskiyapan.

Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; maddeye, herhalde, biraz daha açıklık getirmemiz gerekiyor. Şimdi, işverenimiz veyahut da işletmelerimiz, herhangi bir işgücü talebi olduğu zaman, ne İŞKUR'dan ne de özel istihdam bürosundan işçi temin etmek mecburiyetinde değil. Muharrem Bey, isterse, fabrikasına, işletmesine, gözünün kestiği, anlaştığı bir elemanı alabilir; bu konuda bir mecburiyet yok.

İkincisi -demin de ifade ettim- Türkiye İş Kurumu, bu konuda yine devrede olacak; yani, parasal açıdan da, zaten, rekabeti orada görüyoruz. İş Kurumu, şu anda 5 000 000 lira mı ne, öyle bir şey alıyor bulduğu iş konusunda; hiç para sayılacak bir şey değil, bedava bir şekilde... Onun için, bu mahzurlarını giderecek uygulama var.

Ayrıca, şu anda, insan kaynakları şirketi adı altında, bilmem ne adı altında fiilen bir uygulama var; yani, bizim yapmak istediğimiz, bu fiilî uygulamayı disiplin altına almaktır.

Tekrar arz ederim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahsı adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bizim bu yasa tasarısında kabul etmekte en fazla zorlandığımız konu, özel istihdam bürolarıdır. Yani, özel istihdam bürolarının İş ve İşçi Bulma Kurumunun yeniden yapılandırılmasıyla bir arada düşünülmesi, özel istihdam kurumlarının önünün peşinen açılması, öncelikle, İş ve İşçi Bulma Kurumunun çağdaş bir istihdam kurumuna dönüştürülmesinden beklenen yararın zımnen elde edilemeyeceği izlenimini veriyor bize.

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Rekabet...

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın Milletvekili "rekabet" diyor. Rekabet açısından bakarsak, Türkiye'nin, bu konuda, yani, emek piyasasında, işgücü piyasasında, işsizlik konusunda, işsizlere iş verilmesi konusunda bir rekabete hazır olduğu kanısında değilim. Bu uygulanmanın bu konuda büyük ölçüde bir istismara neden olacağına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Aslında, bu konudaki yanlış, geçen ay çıkarılan İş Yasasının     90 ıncı maddesinin değiştirilmesinde yapıldı. O zamanki zabıtlara baktım, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, o zaman da, ellerinden geldiğince, gerçeği, doğruyu, Türkiye açısından güzeli Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna anlatmaya çalışmışlar; ancak, başarılı olunamamış, İş Yasasında yapılan değişiklikle özel istihdam bürolarının önü açılmış.

Burada benden önce konuşan Kayseri Milletvekili Sayın Eskiyapan, gerçekten, son derece başarılı bir işveren, sosyaldemokrat nitelikli bir işveren. Kendisi, yaşamın zorluklarında imbikten süzülerek gelmiş. Bu konudaki görüşlerini tekrar dikkate almanızı rica ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; benim burada tespit edebildiğim kadarıyla, bakınız, Türkiye'de ne olacak: Özel istihdam büroları, genelde, kâr motifinden hareket edeceklerdir; öyle değil mi? Kâr motifinden hareket edecekler... Neden 10 milyarlık teminat mektubu verecek, neden işyeri tutacak, neden eleman çalıştıracak; para kazanmak için.

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Fiilen var.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - "Fiilen var" deniliyor. Fiilen var; ama, fiilen var olanı doğru kabul edip, Türkiye'nin bu koşullarında, bunların bu şekilde önünün açılmasını anlamakta güçlük çektiğimizi ifade etmek istiyorum.

Kâr motifinden hareket edeceklerdir ve bu nedenle, kâr motifinden hareket eden bu özel istihdam büroları, ağırlıklı olarak, istihdam edilme olanağı yüksek olan işgücü arzına yöneleceklerdir. Özel istihdam büroları, istihdamın bir bölümüne yöneleceklerdir, istihdam edilmede, iş bulmada zorluk çeken, sıkıntı çeken milyonlarca vatandaşımıza, zaten, ilgi göstermeyeceklerdir.

Özel istihdam büroları, daha büyük piyasa payı elde etmek amacıyla hareket edeceklerdir; böylece, işgücü piyasasında bir rekabet ortamının yaratılmasına neden olacaklardır. Bu durum, birtakım arkadaşlarımıza göre, iyi olacak; ama, aslında, pek de o kadar iyi olmayacak; çünkü, bu durum, işverenin, işçi çıkarma veya işçi değiştirme eğilimini artırabilir; çünkü, çıkarılan işçinin yerine, daha eğitimlisinin, daha genç olanın rahatlıkla bulunması olanakları artmaktadır.

Öte yandan, bu durum, meslekî eğitim konusunda işletmelerin üstlenmesi gereken sorumluluğu da ortadan kaldırmaktadır; eğitimin maliyeti işletmeden topluma kaymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Özel istihdam büroları, işgücü piyasasındaki işgücü seyyaliyetini artıracaktır. İşgücü piyasasındaki işgücü seyyaliyetinin artması ya da emek piyasalarının aşırı mobil hale gelmesi, özel istihdam bürolarının potansiyel sermayelerinin artması anlamına gelecektir. Öyle değil mi; sermayeler artıyor, sermayeler artacak. Oysa, işgücü piyasasındaki aşırı mobilite, çok sayıda sosyal ve ekonomik sorunu da beraberinde getirecektir.

Son olarak, Sayın Başkan, özel istihdam bürolarının serbestçe faaliyette bulunduğu ülkelerde ortaya çıkan çok ciddî bir sıkıntıya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Özel istihdam bürolarının serbestçe faaliyette bulunduğu ülkelerde, hükümetlerin bu bürolara güvenmeleri ve iyi niyetlerine dayanabilmeleri ve onlardan yararlanabilmeleri açısından, özel istihdam bürolarının sicil kütüklerinin, ne yazık ki, bozuk olduğu ortaya çıkmıştır; Almanya'da, Fransa'da, hatta İngiltere'de hükümetlerin bütün çabalarına rağmen bu bozuk siciller bir türlü düzeltilememektedir. Türkiye'de de bu siciller çok daha fazla bozulacaktır. Bu nedenle, bu özel istihdam bürolarının böylesine serbest, böylesine yaygın bir şekilde faaliyette bulunmalarının yanlış olduğuna inanıyorum. Önümüzdeki madde üzerinde yine kişisel görüşlerimi söyleyeceğim; o zaman, Fransa'daki, İngiltere'deki uygulamaları ne şekilde yapıyorlar, onları sizin dikkatlerinize sunmaya çalışacağım.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Sayın milletvekilleri, maddeyle ilgili bir önerge geldi; ancak, bize gelen önerge "Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının ikinci kısım özel istihdam bürolarıyla ilgili birinci bölümünün tasarıdan tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz" şeklinde; ama, bunu işleme koyamıyoruz; çünkü, bölüm üzerinde önerge verilemiyor; ancak, madde üzerinde verilen önergeleri işleme koyuyoruz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. 

III. - YOKLAMA

BAŞKAN- Bir yoklama talebi vardır; okutup, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin burada olup olmadıklarını tespit edeceğiz.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 137 sıra sayılı yasa tasarısının 18 inci maddesi görüşülürken oylamaya geçildiğinde yoklama yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Haluk Koç?.. Burada.

İzzet Çetin?.. Burada.

Fuat Çay?.. Burada.

Muharrem Kılıç?.. Burada.

Mehmet Işık?.. Burada.

Ersoy Bulut?.. Burada.

Hüseyin Özcan?.. Burada.

Muharrem Eskiyapan?.. Burada.

Ali Topuz?.. Burada.

Ali Arslan?.. Burada.

Şevket Arz?.. Burada.

Atilla Kart?.. Burada.

Tuncay Ercenk?.. Burada.

Hüseyin Ekmekçioğlu?.. Burada.

Osman Özcan?.. Burada.

Mevlüt Aslanoğlu?.. Burada.

Mehmet Yıldırım?.. Burada.

Onur Öymen?.. Burada.

Nail Kamacı?.. Burada.

Enis Tütüncü?.. Burada.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, yoklamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.

Sayın milletvekilleri, sisteme giremeyip pusula gönderen sayın milletvekillerinin salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137)  (Devam)

BAŞKAN - 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 18 inci madde kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Özel istihdam bürolarının bilgi toplamaları, kullanmaları, Kuruma bilgi verme yükümlülükleri

MADDE 19.- Özel istihdam büroları, iş arayanlara ve açık işlere ilişkin bilgileri sadece iş ve işçi bulma faaliyeti için gerekli olması halinde toplayabilir, işleme tâbi tutabilir veya bunlardan yararlanabilir.

Özel istihdam büroları iş arayanlardan her ne ad altında olursa olsun menfaat temin edemez ve ücret alamazlar. İşe yerleştirme faaliyeti karşılığı ücret sadece işverenden alınır. Ancak, yönetmelikle belirlenecek meslekler ve üst düzey yöneticiler için işe yerleştirilenlerden ücret alınmasına izin verilebilir.

İş ve işçi bulma faaliyetleri ile ilgili olarak;

a) Özel istihdam bürolarının yönetmelikte öngörülenler dışında iş arayanlarla ücret konusunda anlaşma yapmaları, onlardan ücret almaları veya herhangi bir şekilde menfaat temin etmeleri halinde özel istihdam büroları ile işverenler arasında yapılmış bulunan anlaşmalar,

b) İşgücünün sigortasız çalışması veya sendikaya üye olmaması ya da asgari ücretin altında ücret ödenmesi koşullarını taşıyan anlaşmalar,

c) Bir işverenin veya bir iş arayanın, işe yerleştirme faaliyeti için diğer özel istihdam bürolarından veya Kurumdan hizmet almalarını engelleyen anlaşmalar,

Geçersizdir.

Özel istihdam büroları işgücü piyasasının izlenmesi için gerekli olan iş arayanlar, açık işler ve işe yerleştirmelerle ilgili istatistikleri düzenli olarak Kuruma bildirmek, uygulamanın takibi için gerekli olan diğer bilgi ve belgeleri de talebi üzerine Kuruma vermek zorundadırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Cevdet Selvi?.. Yok.

Şahsı adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; özel istihdam bürolarıyla ilgili, kimi Avrupa ülkelerindeki uygulamayı, durumu size sunmak istiyorum: Özel istihdam bürolarının faaliyete geçirilmesi sürecine baktığımızda, öyle çok eskiden başlamış bir süreçle karşılaşmıyoruz; 1990'lı yılların ortalarında başlamış. Finlandiya, örneğin, 1994 yılında özel istihdam bürolarıyla ilgili sınırlamayı kaldırmış ve geçici iş bürolarını liberalleştirmiş. Geçici iş bürolarını; dikkatinizi çekiyorum. Şu anda, bu ülkede, özel istihdam büroları, işgücü hizmeti sağlıyor ve iş arayanlardan ücret almamak koşuluyla serbestçe faaliyette bulunuyor. Finlandiya 1994 yılında başlamış. İngiltere 1994 yılında başlamış ve İngiltere'de özel istihdam büroları, lisans ihtiyacı duymadan faaliyet gösteriyorlar; eğlence işkolu hariç -dikkatinizi çekerim, eğlence işkolu hariç- bu büroların, iş arayanlardan ücret almaları yasaklanmıştır. İspanya 1994 tarihinde uygulamaya geçmiş ve 1995'te yapılan düzenlemeyle yasa genişletilmiş. Avusturya 1994 yılında uygulamaya başlamış; çok ciddî bir denetim var Avusturya'da ve bürolar, kamu istihdam kurumundan, mutlaka ve mutlaka, lisans almak mecburiyetindeler ve bu lisansın yenilenmesinde de çok ciddî birtakım sınırlamalar getirilmiş, müeyyidelere bağlanmış. Almanya 1994 yılında başlamış, özel istihdam bürolarına bütün işgücü kategorilerinde olanak sağlanmış. Fransa'da özel istihdam büroları -dikkatinizi çekerim, Fransa örneği son derece önemli- sadece geçici işçiler, sanatçılar ve yöneticiler için söz konusu. Biz, şimdi, Fransa'nın da ötesine geçmiş olduk; yani, Fransa sınırlıyor; Fransa, özel istihdam bürolarını sadece geçici işçiler, sanatçılar ve yöneticiler için söz konusu ediyor; bizde bu sınırlama söz konusu değil.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Avrupa'nın uygulaması bu. Avrupa'da, yine, bir madde üzerinde yapmış olduğum konuşmada da ifade etmeye çalıştığım gibi, tarımsal istihdam oranı son derece düşük; yani, istihdamın kompozisyonuna baktığımızda, toplam istihdam içinde tarımın payı yüzde 1,5, yüzde 2, yüzde 2,5, yüzde 3. Oysa, bizde, toplam istihdam içinde tarımsal istihdamın payı yüzde 40'a yakın bir oranı tutuyor; yani, istihdamın yapısı, istihdamın kompozisyonu çok farklı. Türkiye'de, işgücü piyasasında en önemli konu, yakın gelecekte, tarımdan tarım dışına zorunlu olarak meydana gelen ve gelecek olan işgücü, niteliksiz işgücü transferine tarım dışında iş bulabilmektir. Yani, özel istihdam bürolarından bunu beklemek mümkün mü?! Özel istihdam bürolarına böyle güvenerek, Türkiye'de işsizlik sorununu çözmek mümkün mü?! Yani, kamudaki tekeli kaldırıyorsunuz, kaldırıyoruz; ama, onun yerine özel istihdam bürolarını koyuyoruz; ama, Türkiye'de çok farklı bir istihdam dokusu var, istihdam kompozisyonu var. Yani, Avrupa'da var; 1994 yılında başlamış Avrupa'da da zaten. Avrupa'da var, bizde de olsun... Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Avrupa başka... Her zamankinden daha fazla kamu istihdam kurumunun kamusal bir nitelikte olması lazım, her zamankinden daha fazla bu işin kamunun görevi olması lazım. İşsizlik sorunu çok büyük, kayıtdışı ekonomi çok büyük ve Türkiye'de, yaşam boyu eğitim, işgücü piyasasında yaşam boyu eğitim ihtiyacı var. Daha dün Avrupa geçmiş, Fransa'da sınırlı uygulanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlar mısınız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.

Bu şekilde, gözü kapalı bir şekilde, sınırsız bir şekilde özel istihdam bürolarından medet ummayı sosyal devlet anlayışıyla bağdaştıramıyorum.

Teşekkür ederim; saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

19 uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum

İdarî para cezaları

MADDE 20. - Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle;

a) Yurt dışı iş ve işçi bulma faaliyetlerine ilişkin hizmet akitlerini Kuruma  onaylatmayan özel istihdam bürolarına her bir hizmet akdi için ikiyüzelli milyon lira,

b) Kurum tarafından istenilen bilgi ve belgelerle işgücü piyasasının izlenmesi için gerekli olan istatistiksel bilgileri talebin tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde Kuruma vermeyen özel istihdam bürolarına beşyüz milyon lira,

c) Kurum müfettişlerince istenilen bilgi, belge, kayıt ve defterleri onbeş gün içerisinde ibraz etmeyen özel istihdam bürolarına bir milyar lira, İdari para cezası verilir,

İdari para cezaları, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükmü uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında her yıl artırılarak uygulanır.

İdarî para cezaları tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler idari yargı yoluna başvurabilirler. Yargı yoluna  başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Muharrem Eskiyapan.

Sayın Eskiyapan?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Konuşmayacak.

BAŞKAN -Peki.

Madde üzerinde başka söz talebi?..Yok.

Bir önerge var, okutuyorum:

Türkiye  Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 20 nci  maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Haluk İpek Murat Yıldırım     Mehmet Ceylan.

             Ankara                     Çorum                  Karabük

             Nusret Bayraktar      Yahya Baş

           İstanbul                   İstanbul

d) Bu Kanunun 3 üncü maddesinin (d) bendine aykırı davranan gerçek ve tüzelkişiler hakkında eylem başka bir suçu oluştursa dahi birmilyar lira, ayrıca Kuruma onaylatılmayan her bir yurtdışı hizmet akdi için de ikiyüzellimilyon lira,"

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tasarısının 3/d maddesinde kurum görevleri olarak belirtilen hususlara aykırı davranan gerçek ve tüzelkişilere caydırıcı cezaların uygulanabilmesini teminen düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Bilgi verme ve gizlilik

MADDE 21. - Kurum tarafından kamu ve özel kesim işyerlerinden iş ve işgücü konularında bilgi istenildiğinde, belirtilen süre içinde bilgi verilmesi zorunludur. İşverenlerden toplanan bilgiler, Kurum hizmetlerinden başka amaçla kullanılamaz. Bu maddeye aykırı davrananlar hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Bir önerge var; daha önce verildiği için, tek imzalı; işleme koyuyoruz.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki fıkraların, Genel Kurulda görüşülecek olan 137 sıra sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun özürlü ve eski hükümlülere ilişkin para cezalarının kuruma aktarılması ve kullanımı ile ilgili 21 inci maddeye eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                 Lokman Ayva

                                           İstanbul

İşin gerektirdiği özel niteliklerin dışında, özürlü ve eski hükümlülerin başvuru koşullarını kısıtlayıcı nitelikler ileri sürülemez ve işin özelliği gerektirmediği sürece eski hükümlüler arasında suç çeşitlerine göre, özürlüler arasında da özür gruplarına göre bir ayırım yapılamaz. Özürlülük oranına da bir üst sınır getirilemez. Özürlü ve eski hükümlü çalıştırmadıkları veya İş Kanununda belirtildiği oranda çalıştırmadıkları, kesinleşmiş yargı kararıyla belirlenen işveren ve işveren vekilleri, yönetim kurulu kararıyla kamuoyuna açıklanır.

Özürlü ve eski hükümlüler, kurumca belirlenen açık kontenjanlarda kamu kurum ve kuruluşlarında işçi olarak istihdam edilecek özürlüler hakkında uygulanacak sınav yönetmeliğiyle, kamu kurum ve kuruluşlarında işçi olarak istihdam edilecek eski hükümlülere uygulanacak sınav yönetmeliği çerçevesinde istihdam edilirler.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Lokman Ayva?.. Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevcut uygulamayla, özürlülere yüzde 60, yüzde 65 gibi üst sınırlar konulabilmektedir. Bunun sonucu olarak da, işverenin istediği niteliklere daha uygun kişiler, özür oranı daha yüksek olduğu için başvuru yapamayabilmektedir. Ayrıca, bazı kurum ve kuruluşlar, kanunla zorunlu kılınan oranda da özürlü ve eski hükümlü çalıştırmamaktadır. Bu kurumların, kesinleşmiş yargı kararı ve yönetim kurulunun oluruyla kamuoyuna açıklanması halinde, söz konusu kurum ve kuruluşlar, ilgili sivil toplum örgütleri ve kurumlar tarafından, özürlülerin nasıl ve hangi alanlarda çalıştırılabileceği hakkında bilgilendirilebilir. Kurumlarının personel politikalarını bu bilgilendirme ışığında geliştireceklerinden, cezaî yaptırımlara muhatap kalmayacaklardır. Bir başka deyişle, yönetim kurulu, tamamıyla kendi denetiminde olacak bu yetkiyi adı geçen kurumları afişe etmek amacıyla değil, tersine onları bilinçlendirmek amacıyla kullanacaktır. Bunun yanında, böyle bir yetkiye sahip olmak yönetim kurulunun çalışma olanaklarını genişletecektir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Yok. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 21 inci madde kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

Kurum işlemlerinin bilgi işlem ortamında yapılması ve arşivlenmesi

MADDE 22. - Kurumca bu Kanuna göre yapılacak işlemler internet de dahil her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamı ve benzeri araçlar üzerinden yapılabilir ve arşivlenebilir. Elektronik ortamda bilgi ve belge istenebilir veya bilgi ve belge verilebilir.

Kurum, faaliyetleri ile ilgili belgelerin asıllarını veya mümkün olmadığı hallerde sıhhatlerinden şüpheyi davet etmeyecek kopyalarını ve yazıların makine ile alınmış suretlerini saklamak zorundadır. Bu belgelerin mikrofilm, mikrofiş şeklinde veya elektronik, manyetik veya benzeri ortamlarda saklanmaları mümkündür.

Elektronik veya bilgi işlem ortamında yapılanlar dahil her türlü işlemlerin ve arşivlenen bilgilerin tespit ve tevsikinde Kurumun kayıtları esas alınır. Bu bilgi ve belgeler adli ve idari merciler nezdinde geçerlidir, itiraz edilmesi halinde ispat mükellefiyeti itiraz edene aittir.

Elektronik ortamda bilgi ve belge alınıp verilmesi ve arşivleme konularına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum; buyurun.

Muafiyetler

MADDE 23. - a) Kuruma ait taşınır ve taşınmaz mallar ile bunların alım ve satım işlemleri ve bunlardan elde edilen hak ve gelirler,

b) Kurum tarafından açılan ve Kurumun taraf olduğu davalar ve icra kovuşturmaları ile ilanlar,

c)  Satışı yapılan veya satın alınan gayrimenkullerle ilgili tapu işlemleri,

d) Kurumca yapılan bütün işlemler ve bu işlemler için ilgililere verilmesi veya bunlardan alınması gereken yazı ve belgeler ve bunların suretleri,

İlgili kanunlarda Kurumun adı veya kuruluş kanununda yazılı olmasa dahi her türlü vergi, resim ve harç ile belediyelerde yürütülecek her türlü hizmet karşılığından alınan ücretler ve Kurumun doğrudan doğruya hizmetlerinden yararlanmadığı fon ve kuruluşlara katkı paylarından muaftır. Diğer kanunlarda yer alan bütün muafiyet ve istisnalar saklıdır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum; buyurun.

ÜÇÜNCÜ KISIM

Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde

Değişiklik Yapan Hükümler

MADDE 24. - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;

a) 36 ncı maddesinin "Ortak Hükümler" bölümünün A/11 numaralı bendine "İçişleri Bakanlığı Planlama Uzman Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcıları ", "İçişleri Bakanlığı Planlama Uzmanlığına " ibaresinden sonra gelmek üzere "İstihdam ve Meslek Uzmanlığına",

b) (I) sayılı Cetvelinin (I/h) bendine, "Patent Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "İstihdam ve Meslek Uzmanları",

c) "Zam ve Tazminatlar" başlıklı 152 nci  maddesinin; "II Tazminatlar" bölümünün "A- Özel Hizmet Tazminatı" bendinin (i) alt bendine "Özürlüler Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "İstihdam ve Meslek Uzmanları",

İbareleri eklenmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 25.- Ekli (2) sayılı listede gösterilen kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Eki (III) sayılı cetvele Türkiye İş Kurumu bölümü olarak eklenmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının Üçüncü Kısım 25 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve ek III sayılı cetvelin kadro cetvellerine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Ekli 3 sayılı listede gösterilen kadrolar şahsa bağlı hale getirilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (IV) sayılı cetvelin Türkiye İş Kurumu bölümüne eklenmiştir.

Sadullah Ergin Telat Karapınar          Mustafa Ataş

             Hatay                    Ankara                   İstanbul

Mustafa Ilıcalı Mustafa Nuri Akbulut

          Erzurum                  Erzurum

KURUMU    : Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü

TEŞKİLATI  : Merkez

CETVEL      : III

(IV) SAYILI CETVEL

ŞAHSA BAĞLI KADROLAR

SINIFI                           UNVANI                                                         DERECE                           ADET

GİH                           Genel Müdür          1                            1

GİH                           Genel Müdür Yardımcısı          1 2

GİH                           Teftiş Kurulu Başkanı                           1                            1

GİH            I. Hukuk Müşaviri 1                            1

GİH                           İşgücü Piyasası Bil. Hiz. D.B.            1                            1

GİH                           İşgücü Uyum D.B.  1                            1

GİH                           İstihdam D.B.         1                            1

GİH                           İşsizlik Sig.D.B.      1                            1

GİH                           Dış İliş.D.B.           1                            1

GİH                           Personel ve Eğt.D.B. 1                            1

GİH                           İdarî ve Malî İşl.D.B.                           1                            1

                                                           

                                            TOPLAM :        12

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİH YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye İş Kurumunun yeniden yapılanması nedeniyle, yeni birimlerin kurulması, bazı birimlerin kaldırılması, kurum hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesi ve şahsa bağlı hale gelen kadroların ihdasını sağlayacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, 25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 25 inci madde kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 26. -1475 sayılı İş Kanununun değişik 85 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ancak, tarım işlerinde ücretli iş ve işçi bulma aracılığı ile özel istihdam bürolarının faaliyetlerine Kurumca izin verilebilir. İzin verilen özel istihdam büroları yönetmelikle belirlenecek meslekler ile üst düzey yöneticiler dışında iş arayanlardan her ne ad altında olursa olsun menfaat temin edemez ve ücret alamazlar."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Bir önerge vardır, okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Haluk İpek Murat Yıldırım      Mehmet Ceylan

             Ankara                     Çorum                  Karabük

             Nusret Bayraktar      Yahya Baş

           İstanbul                   İstanbul

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 12.06.2003 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Kanununun 90 ıncı maddesi ile özel istihdam bürolarının kurulmasına olanak tanındığından 26 ncı maddenin tasarıdan çıkarılması gerekli görülmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Böylece, 26 ncı madde tasarıdan çıkarılmıştır.

Şimdi, 26 ncı madde olarak 27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE  26. - 4447 sayılı Kanunun 46 ncı  maddesinin, dördüncü fıkrasının ikinci cümlesindeki "Fon Yönetim Kurulu" ibaresi "Yönetim Kurulu" olarak değiştirilmiş "hastalık ve analık sigortası primlerinin Sosyal Sigortalar Kurumuna" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya  ilgili sandıklara" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 27. - 4447 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin beşinci fıkrasının birinci cümlesindeki "Sosyal Sigortalar Kurumuna" ibaresinden sonra gelmek üzere " veya  ilgili sandıklara" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim .

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

28 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 28. - 4447 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin, birinci fıkrasına aşağıdaki (g) bendi eklenmiş ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"g) Yukarıdaki bentlerde belirtilen iş kanunları kapsamına girmeyen sigortalılardan hizmet akitleri, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu kapsamında yapılmış olan toplu iş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmesi bulunmayan hallerde Borçlar Kanunu hükümleri doğrultusunda (a), (b), (c), (d) ve (e) bentlerindeki hükümlere paralel olarak sona ermiş olmak."

"Ancak, işsizlik ödeneğine hak kazanabilmek için hizmet akdinin başvuru sırasında grev, lokavt veya kanundan doğan ödevler nedeniyle askıya alınmamış olması gerekmektedir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...  Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 29. - 4447 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İşsizlik ödeneği aldığı sürede gelir getirici bir işte çalıştığı veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı aldığı tespit edilen,"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 30. - 4447 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu Kanunun gerektirdiği görev ve hizmetler için mali kaynak sağlamak, piyasa şartlarında kaynakları değerlendirmek, Kanunun öngördüğü ödemelerde bulunmak üzere "İşsizlik Sigortası Fonu" kurulmuştur. Fon, Kurum Yönetim Kurulunun kararları çerçevesinde işletilir ve yönetilir.

Fon kaynaklarının değerlendirilmesine ilişkin usul ve esaslar; Bakanlık, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, T.C. Merkez Bankası ve Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığının müştereken hazırlayacakları ve Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Fon, Sayıştayın vize ve tesciline tâbi değildir. Sayıştay tarafından denetlenir.

Fonun;

A) Gelirleri;

a) İşsizlik sigortası primlerinden,

b) Bu primlerin değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratlardan,

c) Fonun açık vermesi durumunda Devletçe sağlanacak  katkılardan,

d) Bu Kanun gereğince sigortalı ve işverenlerden alınacak ceza, gecikme zammı ve faizlerden,

e) Diğer gelir ve kazançlar ile bağışlardan,

B) Giderleri;

a)       Sigortalı işsizlere verilen ödeneklerden,

b) Hastalık ve analık sigortası primlerinden,

c) Meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi giderlerinden,

d) İşsizlik sigortası hizmetlerinin yerine getirilebilmesi  için Yönetim Kurulunun onayı üzerine Kurum tarafından yapılan giderler ile hizmet binası kiralanması, hizmet satın alınması, bilgisayar, bilgisayar yazılım ve donanımı alım giderlerinden,

Oluşur.

Bu fon bütçe kapsamı dışında olup, gelirlerinden hiç bir şekilde kesinti yapılamaz ve Genel Bütçeye gelir kaydedilemez. Fonun gelir ve giderleri üçer aylık dönemler halinde 1.6.1989 tarihli ve 3568 sayılı Kanuna göre ruhsat almış, denetim yetkisine sahip meslek mensubu yeminli mali müşavirlere denetlettirilerek denetim raporlarının sonuçları ilan edilir.

Fon; 26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununa tâbi değildir. Fon gelirleri ile bu gelirlerle alınan mallar Kuruma aittir. Kurumun malları 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu bakımından Devlet malı hükmünde olup, alacakları da Devlet alacağı derecesinde ayrıcalıklıdır. Fon, damga vergisi hariç her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 31. - 4447 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin  ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İdari para cezaları tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler idari yargı yoluna başvurabilirler. Yargı yoluna başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz."

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan; ancak, tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İçtüzüğümüzün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup, Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla; yani, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Üçüncü Kısmındaki "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapan Hükümler" başlıklı bölümüne 32 nci madde olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler

              İzmir                 Eskişehir                  Balıkesir

Enis Tütüncü Bayram Meral           Enver Öktem

          Tekirdağ                    Ankara                      İzmir

Madde 32. -27.2.2003 tarihli ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunda yer alan "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı" ibaresi "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü" olarak değiştirilmiş ve aynı kanunun 24 üncü maddesiyle ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ilişkin bölümüne eklendiği bildirilen kadrolar iptal edilmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon, salt çoğunlukla katılabiliyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz hazır olmadığı için katılamıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılamamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum. Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 32 nci maddeyi okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 32. - Bu Kanun ile ilgili olarak;

a) Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve il istihdam kurullarının toplanma, çalışma usul ve esasları,

b) Kurumun merkez ve taşra teşkilatına ait birimlerin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esaslar,

c) İşgücü yetiştirme ve uyum hizmetlerine  ilişkin usul ve esaslar,

d) Kurum işlemlerinin bilgi işlem ve internet ortamında yapılması ve arşivlenmesine ilişkin usul ve esaslar,

e) Müfettiş yardımcılarının işe alınmaları, yetiştirilmeleri, müfettişliğe atanmaları ile Teftiş Kurulunun çalışmasına ilişkin usul ve esaslar,

f) Hukuk Müşavirliğinin çalışmasına ilişkin usul ve esaslar,

g) İstihdam  ve Meslek uzmanları ile yardımcılarının mesleğe alınması için yapılacak yarışma ve yeterlik sınavları ile çalışma usul ve esasları,

h) İşgücü Piyasası Bilgi Danışma Kurulu çalışma usul ve esasları,

i) Özel istihdam bürolarının seçimi, izin verilmesi ile büroların çalışma ve denetim usul ve esasları,

j) Masraf karşılıklarına ilişkin usul ve esaslar,

k) Kamu kurum ve kuruluşlarında işçi olarak istihdam edilecek özürlüler ve eski hükümlülere uygulanacak sınavlara ilişkin usul ve esaslar,

Yönetmeliklerle belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun efendim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 32 nci  maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Haluk İpek Murat Yıldırım      Mehmet Ceylan

             Ankara                     Çorum                  Karabük

             Nusret Bayraktar      Yahya Baş

                         İstanbul      İstanbul

"l) Bütçe ve muhasebe işlemleri ile idarî işlere ilişkin usul ve esaslar,"

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurumun bütçe, muhasebe, ayniyat ve idarî işlemlerinin yürütülmesine ilişkin usul ve esasların belirleneceği yönetmeliğin yasal dayanağının oluşturulması gerekli görülmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 32 nci madde kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

Geçici ve Son Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Geçici Hükümler

GEÇİCİ MADDE 1- a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki ilk Genel Kurul 2003 yılının Kasım ayı içinde yapılır.

b) Kurum Yönetim Kurulu ve Fon Yönetim Kurulu üyelerinin görevleri,  bu Kanunun yayımı tarihi itibariyle sona erer. Bu Kanunun 6 ncı maddesinde belirtilen Yönetim Kurulu en geç üç ay içerisinde teşekkül eder. Bu süre içinde  mevcut Kurum Yönetim Kurulu ile Fon Yönetim Kurulu görevlerine devam ederler.

c) Bu Kanun ile yapılan yeni düzenleme sebebiyle Kurum memurlarından (atamayla gelen yönetim kurulu üyeleri ile iptal edilen şahsa bağlı kadroda olanlar hariç) aylık aldıkları kadro ve görev unvanları değişmeyenler yeni kadrolarına atanmış sayılırlar.

Kadro ve görev unvanları değişenler veya kaldırılanlar Kurumun merkez veya taşra teşkilatında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yeni bir kadroya atanırlar. Atama işlemi yapılıncaya kadar Kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilirler. Bunlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer mali haklarını  almaya devam ederler. Söz konusu personelin atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer mali hakları  toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer mali hakları toplamı net tutarından az olması halinde aradaki fark, giderilinceye kadar atandıkları kadroda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tâbi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.

d) Bu Kanunun öngördüğü düzenlemeler Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren  bir yıl içinde yapılır. Bu düzenlemeler yapılıncaya kadar, Türkiye İş Kurumuna ait hizmetler; Kanunun yayımı tarihinden önce bu görevleri yürüten merkez ve taşra teşkilatı tarafından yürütülmeye devam olunur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 5 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım. 

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin (c) bendinin ilk fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 "c) Bu kanun ile yapılan yeni düzenleme sebebiyle kurum memurlarından genel müdür, genel müdür yardımcısı, 1. hukuk müşaviri, teftiş kurulu başkanı ve daire başkanı olarak görev yapanlar durumlarına uygun yeni kadrolara atanıncaya kadar şahsa bağlı kadroya atanmış sayılırlar. Diğer kurum memurlarından (atamayla gelen yönetim kurulu üyeleri ile iptal edilen şahsa bağlı kadroda olanlar hariç) aylık aldıkları kadro ve görev unvanları değişmeyenler yeni kadrolarına atanmış sayılırlar."

Sadullah Ergin Telat Karapınar          Mustafa Ateş

             Hatay                    Ankara                    İstanbul

Mustafa Ilıcalı Mustafa Nuri Akbulut

          Erzurum                  Erzurum                               

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım Birinci Bölümündeki geçici 1 inci maddesine (e) bendi olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler

              İzmir                  Eskişehir                   Balıkesir

Enis Tütüncü Bayram Meral            Enver Öktem

          Tekirdağ                     Ankara                       İzmir

"617 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yasanın yürürlüğe gireceği tarihe kadar yapılan iş ve işlemler geçerlidir."

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım Birinci Bölümündeki Geçici Hükümler bölümünün geçici 1 inci maddesine (e) bendi olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Oğuz Oyan Ali Kemal Deveciler     Cevdet Selvi

              İzmir                   Balıkesir                  Eskişehir

Enis Tütüncü Bayram Meral            Enver Öktem

          Tekirdağ                     Ankara                       İzmir

"e) Kurumda halen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesi çerçevesinde, sözleşmeli olarak çalışan personelden, anılan kanunda belirtilen genel ve özel şartları taşıyanlar, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde memurluğa geçmek için yazılı olarak başvurmaları halinde, öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak kaydıyla boş memur kadrolarına intibak ettirilerek atanırlar. Bu şekilde memur kadrolarına intibak ettirilenlerin sözleşmeli personel pozisyonları iptal edilir."

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım Birinci Bölümündeki Geçici Hükümler bölümünün geçici 1 inci maddesine (f) bendi olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler

              İzmir                  Eskişehir                   Balıkesir

Enis Tütüncü Bayram Meral            Enver Öktem

          Tekirdağ                     Ankara                       İzmir

"f) Kanunun yayımlandığı tarihte en az dört yıllık yükseköğrenim görmüş kurum personeli için, bir defaya mahsus olmak üzere Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezine veya Millî Eğitim Bakanlığına yaptırılacak yazılı sınavda ve genel müdürlükçe oluşturulan komisyon tarafından yapılacak sözlü sınavda başarılı olanlar durumlarına uygun istihdam ve meslek uzmanlığı kadrolarına atanırlar. Ancak, bu şekilde atanacaklardan yazılı sınav tarihi itibariyle kurumda en az üç yıllık hizmet süresini tamamlamamış olanlar, istihdam ve meslek uzman yardımcılığına atanırlar. İstihdam ve meslek uzmanlığına atanmış olanlar için, bu sınav yeterlilik sınavı yerine geçer."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, bu son önerge, en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının İkinci Kısım özel istihdam bürolarıyla ilgili geçici madde 1'in  tasarıdan tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Oğuz Oyan Cevdet Selvi          Enis Tütüncü

              İzmir                 Eskişehir                  Tekirdağ

Bayram Meral Ali Kemal Deveciler      Enver Öktem

             Ankara                  Balıkesir                      İzmir

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Söz mü istersiniz, gerekçeyi mi okutayım?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Özel bürolar nerede serbestçe faaliyette bulunmuşlarsa, hiçbir hükümetin makul bir şekilde onların iyi niyetine dayanmasına veya yararlarına güvenmesine olanak vermeyen çok kötü bir sicil oluşturmuşlardır. Hiçbir modern demokratik toplum en savunmasız üyelerini; yani, iş arayanları, insanların acısını kullanıp kâr elde etmek isteyen kişilerin insafına terk edemez. Bu en az imtiyazlı kimselere yardım görevi, bir kamu hizmeti olarak ücretsiz, taraf tutmaksızın ve herkese açık bir biçimde yerine getirilmelidir. Bu nedenle işe yerleştirme hizmetleri bir kamu görevi olarak kamu istihdam kurumu olan Türkiye İş Kurumunca yerine getirilmelidir. Anayasamızda da belirtilen sosyal devlet olmanın gereği de bunu zorunlu kılmaktadır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım Birinci Bölümündeki Geçici Hükümler bölümünün geçici 1 inci maddesine (f) bendi olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Oğuz Oyan

                        (İzmir) ve arkadaşları

"f) Kanunun yayımlandığı tarihte en az dört yıllık yükseköğrenim görmüş kurum personeli için, bir defaya mahsus olmak üzere, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezine veya Millî Eğitim Bakanlığına yaptırılacak yazılı sınavda ve genel müdürlükçe oluşturulan komisyon tarafından yapılacak sözlü sınavda başarılı olanlar durumlarına uygun istihdam ve meslek uzmanlığı kadrolarına atanırlar. Ancak, bu şekilde atanacaklardan yazılı sınav tarihi itibariyle kurumda en az üç yıllık hizmet süresini tamamlamamış olanlar İstihdam ve meslek uzman yardımcılığına atanırlar. istihdam ve meslek uzmanlığına atanmış olanlar için, bu sınav yeterlilik sınavı yerine geçer."

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okuyalım?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Konuşacağım efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu ilerlemiş saatinde sabırlarınıza sığınarak, bu konudaki görüşlerimizi ifade etmek istiyorum.

Türkiyemizde, kamu hukukuna göre istihdam edilenler için neredeyse oturmuş, neredeyse teamül haline gelmiş bir uygulama var. Bu uygulama, kurumda çalışarak belli bir bilgi ve birikim düzeyini elde etmiş olup da, sınavda aranan koşullara sahip personelin değerlendirilmesi uygulamasıdır. İşte, bu önergemiz, neredeyse teamül haline gelmiş, oturmuş bu uygulamayla ilgilidir.

Bu önergeden yararlanacak olan kurum personeli, kurumda çalışan dört yıllık fakülte mezunu olan personeldir. Bu personelin önemli bölümü, Dünya Bankasının finanse ettiği, düzenlediği bir proje çerçevesinde, Ankara Üniversitesinde 8 aylık, uzun dönemli uzmanlık eğitimine de katılmışlardır. Ayrıca, kurumda, Almanya'da iş ve meslek danışmanlığı eğitimine katılmış olan bir grup personel de bulunmaktadır. Bunlar, yaklaşık on yıldır unvansız olarak görevlerini sürdürmektedirler. Aslında, bize göre, söz konusu bu nitelikli personele madalya vermek lazım; unvansız bir şekilde, on yıldır görevlerini sürdürüyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergeyle, söz konusu personele, esasen hak etmiş oldukları bir fırsatı tanımış oluyoruz. Nasıl tanıyoruz; bunlara sınava girme hakkı vermekle tanıyoruz. Bu hakkı, bu personelden esirgemeyelim diye düşünüyoruz ve durumu olurlarınıza sunuyoruz.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım Birinci Bölümündeki Geçici Hükümler bölümünün geçici 1 inci maddesine (e) bendi olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Oğuz Oyan

                        (İzmir) ve arkadaşları

"e) Kurumda halen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesi çerçevesinde, sözleşmeli olarak çalışan personelden, anılan kanunda belirtilen genel ve özel şartları taşıyanlar, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde memurluğa geçmek için yazılı olarak başvurmaları halinde, öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak kaydıyla boş memur kadrolarına intibak ettirilerek atanırlar. Bu şekilde memur kadrolarına intibak ettirilenlerin sözleşmeli personel pozisyonları iptal edilir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önerge sahipleri?..

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Halen kurumda çalışan sözleşmeli personele kadroya geçme imkânı sağlanmış olacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım Birinci Bölümündeki geçici 1 inci maddesine (e) bendi olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Oğuz Oyan

                        (İzmir) ve arkadaşları

"617 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yasanın yürürlüğe gireceği tarihe kadar yapılan iş ve işlemler geçerlidir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkürler.

Önerge sahipleri?..

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlarımın şahsıma karşı göstermiş oldukları teveccühe teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, 617 sayılı Türkiye İş Kurumunun Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesince iptal edilmişti. 617 sayılı Kararname iptal edilmeden önce, kurumda görevde yükselme yönetmeliği uyarınca bir sınav yapılmıştı. Sınav sonuçları da açıklanmıştı; kim kazandı, kim kazanmadı belli olmuştu ve bu sınavı kazananlar, yönetmelik uyarınca, kamu hukuku hükümleri çerçevesince bir üst görevde çalışma hakkını elde etmişlerdi. Ne var ki, kararnamenin iptaliyle birlikte söz konusu personelin atamaları yapılamamıştır. İki yıldan bu yana, ilgili personel, bileklerinin gücüyle elde ettikleri bu hakkı kullanmayı beklemektedirler. Bunları, bu önergemizin kabulüyle daha fazla mağdur etmeyeceğimize inanıyorum ve sınava girip bileklerinin hakkıyla sınavı kazanmış bu personeli daha fazla mağdur etmeye hiçbirimizin hakkı olmadığına inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin (c) bendinin ilk fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

c) Bu kanun ile yapılan yeni düzenleme sebebiyle Kurum memurlarından genel müdür, genel müdür yardımcısı, I. hukuk müşaviri, teftiş kurulu başkanı ve daire başkanı olarak görev yapanlar durumlarına uygun yeni kadrolara atanıncaya kadar şahsa bağlı kadroya atanmış sayılırlar. Diğer kurum memurlarından (atamayla gelen yönetim kurulu üyeleri ile iptal edilen şahsa bağlı kadroda olanlar hariç) aylık aldıkları kadro ve görev unvanları değişmeyenler yeni kadrolarına atanmış sayılırlar.

                                 Sadullah Ergin

                        (Hatay) ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MİLLî EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önerge sahipleri?..

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye İş Kurumunun yeniden yapılanması nedeniyle, yeni birimlerin kurulması, bazı birimlerin kaldırılması, kurum hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesi ve şahsa bağlı hale gelen kadroların ihdasını sağlayacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim... Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Geçici 1 inci madde kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Son Hükümler

Yürürlükten kaldırılan mevzuat

MADDE 33. - 21.1.1946 tarihli ve 4837 sayılı İş ve İşçi Bulma Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 34.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş 1 önerge var; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Salih Kapusuz Sabri Varan       Telat Karapınar

             Ankara             Gümüşhane                    Ankara

Recep Koral    Nusret Bayraktar

           İstanbul                   İstanbul

Yürürlük

Madde 34.- Bu Kanunun;

a) 1 inci maddesinin son fıkrasının Kurum...26.5.1927 tarih ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu...na tabidir" hükmü 1.1.2005 tarihinde,

b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe : Kurum muhasebe işlemlerini tek düzen muhasebe sistemine bağlı olarak, 2002 yılı başından itibaren bilgisayar ortamında yürütmektedir. Muhasebe işlemlerinin 1050 sayılı Kanun çerçevesinde yürütülmesine ilişkin uygulamanın sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için merkez ve taşra birimlerimizin kullandığı yazılım programlarının Muhasebei Umumiye Kanunu hesap planı ve uygulama esasları muvacehesinde yeniden yapılandırılması gerekecektir. Bu çerçevede yapılacak çalışmaların ve mevzuata ilişkin düzenlemelerin gerektireceği zaman dikkate alındığında, söz konusu hükmün 1.1.2005 tarihinden geçerli olarak yürürlüğe girmesi gerekli bulunmaktadır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 34 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 35.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 35 inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, açıkoylamanın sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                          223

Kabul              :                          190

Ret                  :                       33(1)

Sayın milletvekilleri, böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Bakan bir konuşma yapacaklar.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; çalışma hayatımıza ve Türk ekonomisine çok büyük katkılarına inandığımız önemli bir yasayı oylarınızla hayata geçirmiş bulunuyoruz. Bu yasanın, bu aşamaya gelinceye kadar bütün süreçlerinde emek veren -Çalışma Komisyonundan Genel Kurula kadar- çalışan değerli arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Siyasî parti gruplarımıza değerli katkıları için çok teşekkür ediyorum. Bakanlığımızın çalışanlarına çok teşekkür ediyorum. Başkanlık Divanına çok teşekkür ediyorum.

Bu yasa, Türkiye'de, istihdamın artırılması ve işsizliğin önlenmesine önemli katkılar sağlayacaktır. Burada dile getirilen hususları da, Bakanlık olarak hassasiyetle takip edeceğiz. Özellikle özel istihdam bürolarının uygulamadaki yansımalarını yakından takip edeceğiz. Bir aksaklık olursa, Bakanlık olarak, müdahil olacağımızı ve gerektiğinde de yasal değişiklikleri yapacağımızı buradan ifade etmek istiyorum.

Bakanlık olarak, gerek İş Yasasında gerekse bu yasada sizleri çok yorduğumun farkındayım. İnşallah, bundan sonraki yasalarımızı daha rahat bir ortam içerisinde görüşürüz.

Hepinize çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 00.10


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 00.20

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, 2 nci sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 15 Milletvekilinin, Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

 

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 15 Milletvekilinin; Devlet Memurları Kanunu ile T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu (2/144) (S. Sayısı: 177) (1))

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 177 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Neşşar; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Biraz kısa olursa makbul olur.

CHP GRUBU ADINA MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Belki Sayın Kapusuz'u hayal kırıklığına uğratacağım; ama, süremi olduğunca kullanmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan teklifle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere huzurlarınızdayım.

Değerli milletvekilleri, AKP İktidarı, başından beri, tarafımızdan, yakından izlenmektedir. Sağlık Bakanlığının uygulamalarını da bu cümleden değerlendiriyoruz. Bugün, devlet memurlarının özel sağlık kuruluşlarından yararlanabilmesine olanak sağlayan bir yasa teklifini görüşüyoruz. Bu konuşmamda, AKP'nin bu uygulaması etrafındaki gerçekleri kamuoyuna duyurmaya çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi sağlık programlarında, bütün yurttaşlarımızın en nitelikli sağlık hizmetlerinden, yurdun tümünde, sürekli ve eşit erişilebilirlik koşullarında yararlanması hedeflenmiştir. Bu yaklaşımımız, kuşkusuz, tüm yurttaşların, bugün, sadece ayrıcalıklı belirli bir kesimin yararlanabildiği özel sağlık hizmetlerinden de yararlanabilmesini kapsamaktadır. Bu açıdan, yurttaşlarımızın özel sağlık hizmetlerinden yararlanmasına, tabiî ki, katılıyoruz. Ancak, Sağlık Bakanlığının 58 inci hükümetin kuruluşundan başlayarak ortaya koyduğu yaklaşımlar yakından irdelendiğinde, sistemi tümüyle kavrayan bir ön hazırlık yapılmadan ortaya konulan bu yaklaşımın, popülist ve yeni sorunlar yaratması kaçınılmaz bir çözüm önerisi olduğu anlaşılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, 1990'dan başlayarak, sağlık reformunu sürekli gündeme getirmekte, bu amaçla değişik projeler uygulamakta ve Dünya Bankası kredilerini kullanmaktadır. Ancak, toplamı 250 000 000 Amerikan Dolarını bulan bu kredilerin tümünün bugüne kadar tüketilmesine karşın, hiçbir reform ya da iyileştirme gerçekleştirilememiştir. Kullanılan kredilerin kimlerin ceplerine gittiği ve uygulanan projelerin de neden başarıya ulaşamadığı tartışma konusudur. Bu konuşmamızdaki hedefimiz, bu konuyu bu açıdan irdelemek değildir. Ancak, sağlık reformları gündeme geldiğinde, sistemi bir bütün olarak ele alan ve her yönüyle değerlendiren bir program dışında, sonuç alınmasının olanağı yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küreselleşen dünyada, egemen devletlerin, Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşları aracılığıyla borçlandırdığı ülkelere uygulattırdığı programlar ortadadır. Türkiye gibi zengin kaynaklara sahip bir ülkenin ödeme güçlüğü içerisine girecek biçimde borçlanmış olması, esasen, kötü yönetim ve akılcı olmayan ekonomi politikalarının sonucudur. Yukarıda değindiğimiz Dünya Bankası kredilerinin de, aynı biçimde, kötü yönetimler tarafından çarçur edildiği ortadadır. Süreç her nasıl gelişmiş olursa olsun, iyi hesaplanmadan yapılan uygulamalar, borç stokunun artmasına neden olmakta ve arkasından gelen yapısal uyum ve istikrar programlarıyla, fatura, her seferinde yurttaşa çıkmaktadır.

Bilim ve teknolojideki gelişmeler yanında, insan ömrünün uzaması, hastalık dokusundaki değişiklikler, toplumun algı ve beklentilerinin yükselmesi, kalite ve verimlilik gibi kavramlar, sağlıkta, maliyetleri katlayarak artırmaktadır. Bu doğrultuda, ülkemizin sağlık harcamaları, son altı yılda 120 kat artmıştır. Rakamsal olarak, 1998 yılında 1,9 katrilyon Türk Lirasına ulaşan sağlık harcamaları, bu yıl 10 katrilyon lirayı geçecektir. Bu harcamalar içerisinde ilaç -2001 yılı üretici fiyatlarıyla- 2 500 000 000 dolarla ilk sırayı almaktadır.

Bu cazip pazarın, küreselleşmenin aktörleri tarafından yadsınmayacağı ortadadır. Nitekim, küresel ekonomiye yön veren büyük sermaye, sahip oldukları ilaç şirketleri, medikal şirketler ve özel sigorta kuruluşlarının lobicilik faaliyetleri yanında, ellerinde bulundurdukları medyayı da kullanarak sisteme yön vermeyi amaçlamakta ve ekonomik kriz, yolsuzluk ve uyum programları şemsiyesi altında, büyük oranda başarılı da olmaktadır. Bu aktörlerin, siyasetle olan bağları ve dayattıkları düzenlerde siyasîleri de kullandıkları bilinmektedir.

Sağlık Bakanının iyi planlamadan ve sadece henüz iflas etmemiş Emekli Sandığı Kurumu kaynaklarını kullandırmak amacıyla başlattığı bu uygulama, sözde reform adı altında topluma sunulan yeni bir sömürü düzeninden başka bir şey değildir.

Değerli milletvekilleri, küreselleşmeyi yadsımak ya da belirli ideolojik söylemlerin arkasında kaybolmak, kimseye yarar sağlamamaktadır; ancak, bu gerçek, siyasî iktidarların ilke ve yaklaşımları doğrultusunda, küreselleşmenin koşullarını manipüle ederek, ülke gerçeklerine uygun programlar oluşturmalarına engel teşkil etmez. Esas devrimcilik, kibirle atılmış hamasi nutuklarla değil, buradaki niyet, bilgi, yetenek ve uygulamalarla kendisini gösterir.

Küresel ekonominin enstrümanları ve yöntemleri de milliyetçi, halkçı ve sosyal devlet anlayışlarıyla çelişmeden uygulanabilir. Siyasî partiler ve iktidarların buradaki yaklaşımları, kimden ve neden yana olduklarını açıkça ortaya koymaktadır.

Cumhuriyet Halk Partisinin ilke ve öncelikleri belirlidir. Biz, sağlıkta önceliği kırsal kesime ve birinci basamak sağlık hizmetlerine veririz. Biz, "Köylü, milletin efendisidir" geleneğinden geliyoruz. Örneğin, önceliğin kırsal kesime verilmesinin nedeni de, iktidarın bu uygulamayla yaptığı gibi popülizm değil, tersine, yurttaşlarımızın yüzde 40'ına varan bu nüfusun, sağlık hizmetlerinden en az ve kimi yerlerde hiç yararlanamıyor olması gerçeğidir.

AKP'nin uygulamalarında öncelik tercihini kullandığı bu yasaya muhatap özel sağlık kuruluşlarının hemen tamamı, üç, beş büyük ilimizde, yarıya yakını ise, sadece İstanbul'da bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla, Sağlık Bakanı "nüfusun yüzde 60'ı büyük kentlerde yaşıyor" diyerek savunmaya çalıştığı uygulamasıyla, öncelik tercihini kentsel kesimden yana kullanmış; yani, Tarım Bakanının "Köylünün gözünü toprak doyursun" yaklaşımına, köylülerimizin sağlık hizmetlerini düzenleyecek yaklaşımları geriye bırakarak, açıkça katkı koymuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hekimlik mesleği uygulamalarında da öncelikler vardır. Sağlık Bakanının çok iyi bildiğini umduğum bu konu, aynı anda iki hastayla karşılaşan hekimin tercih kullanmasıyla ilgilidir. Bu durumda hekim, belirli kriterler kullanarak ayırdığı hastaları arasından, öncelikli tıbbî yardımla kurtarılabilme olanağı olanına ilk olarak müdahale eder. Burada geriye bırakılan hasta da, ya hafif bir hasta ya da umutsuz; yani, kurtarılamayacak hasta niteliğinde olandır. Ülkemizdeki özel hastanelerin bulunduğu kentlerimizde bu yatırımı işletecek ekonomik gücün de var olması, özel sektörün mantığı gereğidir. Yani, bu yörelerimizdeki yurttaşlarımız sıkıştıkları zaman, en kötüsüyle, borç harç da olsa, kamu ya da özel sağlık hizmetine ulaşabilmektedirler. Oysa, Bakan ve AKP hükümetinin hizmette geriye bıraktığı kırsal kesimde, hâlâ, genç anneler doğum yaparken, bebekler ise ishalden ya da beslenme bozukluğundan ölmektedirler. Sağlık Bakanının hangi anlayış ve vicdanla bu çaresiz insanlarımıza umutsuz hasta muamelesi yaparak sorunlarının çözümünü geriye bıraktığını anlamak mümkün değildir. Kaldı ki, Anadolu gerçeği, parti sözcülerimiz tarafından her bahaneyle Sağlık Bakanına hatırlatılmıştır. Bakan gene de Anadolu'yu reddetmeye devam etmektedir.

Özel sektörün, sosyal devlet anlayışı içerisinde sağlık sistemine entegre edilmesi yaklaşımlarının esas mantığında ise, Bakanın bu yasa teklifiyle ortaya attığı ve büyük kentlerde mevcut sağlık kuruluşlarına hasta sevk etme modelinin tam tersine, yurdun her yanına yeni özel kurumların açılmasını sağlayacak, her yöredeki yurttaşın da aynı anda eşdeğer bir hizmete kavuşturulmasına yönelik yaklaşımların yer alması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki yasa teklifi, tedavi edici sağlık hizmetlerinin her basamağını karşılamasına karşılık, koruyucu hizmetlere hiç değinmemektedir. Yani, Bakan önceliği gene ucuz ve kolay olan birinci basamak hizmetleri yerine IMF doğrultusundaki pahalı tedavi edici hizmetlere vermiştir. Hükümet, diğer bütün uygulamalarında olduğu gibi, bataklığı kurutmak bir yana, onu özenle korumakta, oluşan sivrisinekleri de pahalı ithal ilaçlarla öldürdüğünü iddia etmeye çalışmaktadır. Bu uygulama, AKP'nin mevcut düzeniN, sistem partisi olma özelliğinin en iyi bir göstergesidir.

Bu yaklaşımla, sağlıkta iyileştirici bir düzenlemenin yapılması olanağı yoktur. Sağlık sisteminin finansmanıyla ilgili tüm bilimsel çalışmalarda, akılcı bir birinci basamak süzgecinden geçmemiş sağlık hizmetinin, diğer basamaklardaki geri ödemelerini sağlamak olanaklı değildir. Bu, bilimsel araştırmalarla hep kanıtlanmıştır; kütüphanelerde bulabilirsiniz.

AKP, ısrarla ve inatla birinci basamağı atlayarak ikinci basamakta çözüm aramaktadır. Birinci basamak işlemediği için hastanelerde oluşan kuyrukların eritilmesi amacıyla oluşturulan vardiya sistemi, nasıl yukarıda bahsedilen bataklık yaklaşımının tipik bir örneği ise, birinci basamak etkin biçimde çözülmeden özel hastanelere hasta sevki de aynı mantaliteyi yansıtmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel sektöre hasta sevkinde olmazsa olmaz diğer bir koşul da, sigorta sisteminin düzeltilmesi ve uygulanabilir bir fiyatlandırma çizelgesinin oluşturulmuş olmasıdır. Bütçe uygulama talimatnameSİ çerçevesinde ödenecek bedellerle, hiçbir özel kuruluş hiçbir hastaya hizmet vermeyecektir.

Dolayısıyla, sigorta sistemi düzeltilmeden yapılacak her türlü uygulama, yurttaşların, aldıkları sağlık hizmetleri karşılığında cepten büyük miktarda para ödeyeceklerini çağrıştırmaktadır.

Tüm yapısal uyum yaklaşımlarında ve istikrar programlarında katkı payı kavramı vardır. Katkı payı, sağlık hizmeti alan yurttaşların, sigortanın ödediği paraya ek olarak küçük bir parayı ceplerinden ödemeleri anlamını taşır; ancak, sigorta sistemi düzeltilmeden yapılacak uygulamalarda, hasta ve sigorta tarafından ödenen para oranları tersine dönmektedir. Yani, sigorta, yapılan hizmetler için küçük bir ödeme yaparken, yurttaşlarımız büyük miktarda parayı ceplerinden ödeyeceklerdir. Yurttaşların buradaki avantajları ise, kullanacakları ilaçlar ve yapılacak laboratuvar, röntgen ve diğer tetkiklerden yararlanmakla sınırlı kalacaktır. İktidarın ortaya koyduğu sömürü düzeninin esas mekanizması burada devreye girecek ve ilaç firmaları ile medikal firmalar, akıl almaz miktarda paralar kazanacaklardır. Bu bakımdan, ilgili yasa önerisi, sosyal devlet ilkesine ters düşerken, sadece büyük sermayenin çıkarlarına hizmet edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu uygulamanın önemli bir eksiği de, sadece devlet memurları ve emeklilerini kapsıyor olmasıdır. Yurttaşlarımızın değişik sigorta şemsiyeleri altında kategorize edilmiş olmalarının bilinen sakıncaları vardır. Bu uygulama, Emekli Sandığı kapsamında sağlık hizmeti alan yurttaşlara yeni olanaklar getirirken, SSK ve Bağ-Kur sigortalılarının sorunlarına seyirci kalmakta ve bu sistemler arasındaki uçurumu daha da belirginleştirmektedir. Bu yasa önerisi, bir yandan Bağ-Kur ve SSK'yı kaynak yetersizliği nedeniyle kapsam dışında bırakırken, diğer yandan Emekli Sandığını da emsalleri doğrultusunda bir iflasa sürükleme potansiyelini taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanının bıçak parası konusundaki duyarlılığı ortadadır. Hatta, Bakan, bu duyarlılığını "doktorların elleri, hastaların ceplerinde" diyerek tüm doktorları töhmet altına alacak kadar ileri götürmüştür. Ancak, aynı Sağlık Bakanı, bu uygulamasıyla, kamu hastanelerinde çalışan hekimlerin, hastaları devlet hastanelerinden özel hastanelere götürerek, ücret karşılığı ameliyat yapmalarının önünü açmaktadır. Bu uygulama, halen birçok taşra hastanesinde hastalara çok uzun bekleme süreleri sonucu randevu verme yöntemiyle, etik dışı bir biçimde zaten vardır. Taşrada çalışanlarınız varsa, özel hastanelerde yapılan ameliyatların çok büyük kısmının, devlet hastanelerinde çalışan hekimler tarafından yapıldığını biliyorlardır. Sağlık Bakanı, güya, reddettiği bu etik dışı yaklaşımı, bu yasa önerisiyle, aksine destekliyor olduğuna göre ya bu gerçeği bilmemekte ya da bıçak parası yaklaşımında samimî olmadığını ortaya koymaktadır. Bu uygulamayla, devlet hastanelerinde yapılmakta olan ameliyatların tümü özel hastanelere aktarılacak, devlet hastanelerinin içi boşaltılacak ve bu ameliyatların önemli bölümü de kamuda çalışan hekimler tarafından gerçekleştirilecektir. Bunu engellemenin bir yolu vardır; olmazsa olmaz koşulu ise kamuda ve özel sektörde tam gün çalışma uygulamasının yaşama geçirilmesidir. Buradaki önerimiz, hastaların özel kuruluşlardan yararlandırılması uygulamalarına başlamadan önce, derhal, tam gün çalışma esaslarının belirlenmesi ve uygulama alanına konulmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu hastanelerinde olduğu kadar çoğu özel hastanenin de hizmet kalitesi ve standartları tartışmalıdır. Hepimizin dağarcıklarında, kimi kamu hastaneleri ve özel hastanelerle ilgili televizyon programları görüntüleri vardır. İstanbul'da mevcut yüzlerce özel sağlık kuruluşunun önemli bir kısmının hasta kabul etmeleri bir yana ruhsatlarının geçerliliği bile tartışmalıdır. O halde, hastalarımızın büyük ümitlerle gidecekleri özel sağlık kuruluşlarının tanım ve standartlarının öncelikle yeniden gözden geçirilmesi ve gerekli düzeltmelerin yapılması gerekmektedir. Bunun yanında, bugün ne oranda denetlendikleri de belirlenemeyen, bilinmeyen bu kuruluşların, denetleme esaslarının da gözden geçirilerek yeniden belirlenmesi gerekmektedir.

Bu yapılanmada, aşırı derecede politize olmuş Sağlık Bakanlığının, denetimde, sivil toplum örgütlerini de sisteme katarak, objektif bir yapıya doğru katkı yapması da gerekmektedir. Aksi koşulda, özel sağlık kurumu etiketi yapıştırılmış ve politik olarak ruhsat verilmiş çok sayıda sağlık kurumuna hasta ve para akışı ortaya çıkacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık ciddi bir iştir. Sağlık sisteminde başarılı bir iyileştirmenin, yukarıda anlattığımız olumsuzluklar da gözönüne alındığında kolay olmadığı da ortadadır. Köklü bir reform, sistemi, sağlık mevzuatı ile teşkilat yapısından sağlık işletmeciliğine, savurganlığın ve yolsuzluğun engellenmesinden fiyat etkinlik prensibi doğrultusunda denk bütçe hesaplamalarına, sigorta sistemlerinin düzeltilmesinden sağlık işletmelerinin tek çatı altında toplanmasına, e-sağlıktan AB müktesebatına kadar birçok boyutuyla kavrayan akılcı ve çağdaş yaklaşımlar gerektirmektedir. Burada kullanılacak enstrümanlar ve yöntemler de, aslında sınırlı ve belirlidir. Bu nedenle, iktidar ve muhalefet partisinin bazı yaklaşımları, seçimlerden önce birbirine benzer olarak tanımlanmıştır kamuoyunda; ama, gördüğünüz gibi, uygulama ve tercihler, buradaki asıl belirleyici ve ayrıştırıcı etkeni oluşturmaktadır.

Sayın milletvekilleri, AKP'nin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, göreve geldiği andan itibaren, tıpkı partisinin diğer alanlardaki uygulamalarında olduğu gibi, sistemi bir o ucundan bir bu ucundan çekiştirerek, sözde, reform yaptığını iddia etmektedir. Bu yaklaşımlarla bir yere varılamayacağı da ortadadır. Popülist söylemlerle yurttaşların ilgi ve desteğini alacak bazı uygulamalar, AKP'ye beklediği oy desteğini sağlayamayacağı gibi, sağlık sorunlarını iyice içinden çıkılmaz bir noktaya da taşıyacaktır. Bu nedenle, hastaları özel sektöre sevk etmeden önce, sistemi bir bütün olarak ele alan ve çözen büyük bir yeniden yapılandırmaya gerek vardır. Böyle bir yaklaşım yurttaşı daha memnun edecek, sağlık sistemini kaynak tüketen ve borç üreten yapıdan, çağdaş bir düzeye taşıyacaktır.

Değerli arkadaşlar, yurttaşların özel hastanelerimizden yararlanması konusunda yürekten arzuluyuz; ama, gönül istiyor ki, bu yasayı bu haliyle uygulamaya koymadan önce, keşke, geri çekseniz, hep beraber yeniden irdelesek; yukarıda sözünü ettiğimiz aksaklıkları da gidererek, bir bütün halinde Meclisin önüne getirsek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Neşşar, sözlerinizi toparlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Neşşar.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Bir öneri sunmadınız!..

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Hepsini söyledim dikkat ederseniz.

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Ünaldı.

Buyurun Sayın Ünaldı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Sayın Başkan, değerli üyeler; bugün görüşmekte olduğumuz 177 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde, AK Parti Grubunun ve şahsımın görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce,  Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Adı geçen teklif, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek huzurunuza getirilmiş olup, devlet memurları ile bakmakla yükümlü oldukları yakınlarının muayene ve tedavi hizmetlerinin özel kurum ve kuruluşlarda yapılabilmesi imkânını sağlamaktadır.

Bu kesimin muayene ve tedavileri, resmî sağlık kurumlarında yapılmakta olup, bu kurumların sayıca yetersizliği ve hantal işleyişleriyle, yığılmalara ve kuyruklara sebep olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir.

Bu teklifin getirdiği uygulama değişikliğinin, sağlık hizmetlerinde bir gelişme olarak değerlendirilmesi gerekiyor; öyle de değerlendiriyoruz. "Sağlık alanındaki beklentileri, bu teklifle mi cevaplandıracaksınız" diye bir soru sorulabilir; elbette, değil. Sağlık konusu, Türkiye'nin önündeki en önemli problemlerden birisidir. Halkımız, değil çağın imkânlarına sahip olmak, en alt düzeyde bir sağlık hizmetinden bile mahrum hale getirilmiştir.

Bu gerilik, multifaktöryel bir olaydır. Başta, bütün vatandaşları kapsayan, sağlık sigortası kurulmamıştır; hekimlerin ve diğer sağlık mensuplarının özlük hakları yetersizdir. Kaynak yetersizdir. İsraflar, vurgun ve soygunlarla beraber, bu yetersizlik, daha da çok artar hale gelmiştir.

Koordinasyon bozuklukları vardır; dengesiz dağılım faktörleri, başlıcalarından birisidir ve çok başlı yönetim, sistemi daha da olumsuz hale getirmektedir. Bu yetersizlikte milletin bir sorumluluğu yoktur. Bu geriliği aşabilmek için, AK Parti, programına önemli hedefler koymuştur. Devralınan ekonomik tablonun bütün imkânsızlıklarına rağmen, bu hedefleri gerçekleştirmek azminde ve gayretindeyiz.

Programdaki hedefleri gözden geçirecek olursak: Partimiz, sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesini, sosyal devlet anlayışının vazgeçilmez unsurları arasında görür. Sosyal güvenlik şemsiyesi, tüm halkı kapsayacak şekilde düzenlenecektir. Devlet, herkesin temel sağlık hizmetlerini, gerekirse özel sektörle işbirliği yaparak yerine getirmek zorundadır. Etkin ve kaliteli bir sağlık sistemi, nitelikli bir toplum için vazgeçilmezdir. Koruyucu ve tedavi edici hizmetler başta olmak üzere, sağlık hizmetleri alanı, gönüllü kuruluşlara ve özel sektöre açıktır. Aile hekimliği sistemi uygulamaya konulacaktır. Sağlık sektörü, Sağlık Bakanlığı tarafından tek merkezden koordine edilecektir. Sağlık Bakanlığınca yeni sağlık sisteminin uygulamaya konulmasıyla, tüm yerel yönetimler de buna entegre olacak ve süratle kendi ihtiyaçlarını belirleyerek, planlamalar yapacaklardır. Sağlıkta eğitim kalitesinin artırılması için gerekli tedbirler alınacak ve eğitimin planlanması dünya standartlarına göre yapılacaktır. Sağlık çalışanlarının hakları yeniden düzenlenecek, uluslararası standartlara uygun hale getirilecek ve bu sektördeki ücret politikası yeniden ele alınacaktır. Sağlık hizmetlerinde rekabetin kuralları belirlenecek ve bunlarla ilgili yasal düzenlemeler yapılacaktır. Tıbbî alandaki bilimsel araştırmalar için özel destek fonları oluşturulacaktır. Tabip odaları ve diş hekimliği odaları güçlendirilecek, sağlık alanında hizmet verecek yeni sivil örgütlerini kurulması desteklenecektir. İlaç ve tıbbî ekipman sanayii desteklenecek, sağlık yatırımlarına yapılan teşvikler yeniden düzenlenecektir. Tüm vatandaşlarımızı kapsayacak etkin bir genel sağlık sigortası sistemine geçilecektir. Bunlar, programdaki hedeflerimiz.

Hükümetimiz, köklü değişiklikler yaparak, herkesin ulaşıp yararlanabileceği, nitelikli, etkin çalışan bir sağlık sistemini oluşturmakta kararlıdır. Nitekim, hükümet programına da bu hedefler konulmuştur. Programda, vazgeçilemez olan bu hizmetin devlet tarafından üstlenilmesi zarureti vurgulanmaktadır; nitelikli sağlık hizmetleri için gereklilik vurgulanmaktadır. Devlet hastanesi, sigorta hastanesi, kurum hastanesi ayırımı kaldırılarak, hastaneler, idarî ve malî yönden özerkliğe kavuşturulacaktır. Sağlık sektörüne rekabet getirilecektir. Sağlık hizmetinin sunumu ile finansmanı birbirinden ayrılacaktır. Nüfusun tamamını kapsayacak şekilde bir genel sağlık sigortası sistemi kurulacak, prim ödeme gücü bulunmayanların primleri devlet tarafından ödenecektir. Aile hekimliği uygulamasına geçilecek, sağlam bir hasta sevk zinciri sistemi kurulacaktır. Sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde bilişim teknolojisinden azamî ölçüde yararlanılacak, sağlık bilgi sistemi kurulacaktır. Hasta hakları yönetmeliği dünya standartlarına göre yeniden düzenlenecek, hasta haklarının korunması konusunda hukukî eksiklikler giderilecektir.

Bu ifadeler gösteriyor ki, hükümet, sağlık durumunu doğru tespit etmiş, yapabileceği işlerde de planlamalar yapmıştır. Ancak, hükümet programında yazılanlar, elbette bu seneye mahsus iddialar değildir. Hükümet, icrada bulunduğu sürece bunu hedeflemiş bulunmaktadır.

Bir dar ekonominin içerisindeyiz. Hizmetlerin yürütülmesini de bu dar ekonomiyle, dar bütçeyle götürmek elbette sıkıntı halindedir: bunda, ne Bakanımızın ne hükümetimizin sorumluluğu vardır. Bütün bu büyük hedeflere doğru ilk adımlar atılmaktadır; birisi de, görüşmekte olduğumuz teklifte getirilen uygulamalar olacaktır.

Bu kadar müspet sözlerin arkasından bir uyarıda bulunmayı da görev telakki ediyorum. Bir soygun ve vurgun çeteleşmesi sürecini kapatmaya çalışıyoruz. Getirilen bu uygulama, istismar edilip, yozlaştırılmaya müsait bir zemin oluşturacaktır. Emeklerin zayi olmaması, hedeflere istikrarla yürüyebilmek için, istismar ve yozlaştırma kapılarını kapatacak her türlü tedbiri almak büyük bir zarurettir diye burada vurgulamak istiyorum.

Sözlerimi, Plan ve Bütçe Komisyonunun raporunda da yer alan ifadelerle bitirmek istiyorum. Sağlık konusunda kapsamlı reform çalışmalarının devam ettiği, bu kapsamda genel sağlık sigortasıyla, sosyal güvenlik kuruluşlarının sağlık hizmetlerinin birleştirilmesi gibi düzenlemelerin yapılmasının hedeflendiği, söz konusu teklifle getirilen düzenlemenin, yapılması öngörülen reformların bir parçası olduğu, sevk sistemiyle ilgili düzenleme yapılarak, özel sağlık kuruluşlarının birinci basamak sağlık sistemine dahil edildiği, hastaların birinci basamak sağlık kuruluşlarından yararlanması sağlanarak, hem hastanelerdeki yığılmanın önleneceği, hem de tedavi maliyetlerinin azaltılmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır ve bu yaklaşım, olumlu bir yaklaşımdır. Bizim kanaatimiz de olumludur.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi tamamlarken, heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünaldı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan değerli Denizli Milletvekili Uğur Neşşar Bey, Sayın Sağlık Bakanımızın sağlıkta yaptığı icraatlarla ilgili olarak "Sayın Bakan, bir o ucundan bir bu ucundan tutarak, sistemi, bir o yana bir bu yana çekiştirip duruyor. Böyle yenilik, böyle reform olmaz" dedi. Tabiî kendi yorumudur, buna saygı duyuyorum; ama, hemen şunu ifade edeyim: Hükümetimiz işbaşına geldiği günden itibaren, özellikle sağlık konularıyla ilgili olarak çok hayırlı adımlar atılmıştır. Hepinizin bildiği gibi, devlet hastaneleri ile SSK hastanelerinin, birlikte, bütün vatandaşlarımıza hizmet vermesi ve pilot bölge olarak üç büyük ilimizin seçilmesi son derece önemli bir adımdı, verimlilik, etkinlik ve tutumluluk prensiplerine uygun bir hareketti. Bu, hayata geçirilmiştir.

Devlet memurlarının özel hastanelerde tedavi olma imkânı sağlanmıştır. Bugün de, bununla ilgili olarak bir yasa teklifi görüşüyoruz.

Aile hekimliğiyle ilgili çalışmalar son süratle devam ediyor ve hayata geçirilecektir.

Genel sağlık sigortası sistemine geçilecektir.

Öte taraftan, yıllardan beridir, bir türlü sağlık personeli gönderilemeyen, özellikle çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde olan 26 ilin sağlık personelinin temin edilmesi için sözleşmeli sağlık personeli yasası komisyondan geçirilmiş, Genel Kurula gönderilmiştir.

Gecenin bu vaktinde daha fazla uzatmak istemiyorum. Sağlık Bakanımız, ekibiyle birlikte, cansiparane bir şekilde, gerçekten, vatandaşımızın yıllardan beri birikmiş kronik problemlerini çözmek için gayret gösteriyor. Bu yapılan güzel şeyleri alkışlamamız gerekiyor. Elbette, eksik gördüğümüz, aksak gördüğümüz, kendimizce yeterli bulmadığımız taraflar olabilir; ancak, yapılan bütün bu güzel şeyleri görmezlikten gelmek doğru değildir diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahsı adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Umarım, bir başka konuda da, Sayın Sağlık Bakanı, Sayın Millî Eğitim Bakanının konuları hakkında bu kadar deneyimli, birikimli yorumlar yapma fırsatı elde eder; bir dahaki sefere onu da dinlemiş oluruz.

Değerli arkadaşlarım, konuya, önemli bir açılımla yaklaşmak istiyorum. Sağlık politikalarının belirlenmesi ve uygulamaya sokulması temel bir tercih meselesidir. Başta, bunu ifade etmek istiyorum. Nedir bu temel tercih; bir sosyal devlet gözlüğüyle mi bakıyorsunuz olaya, yoksa bir liberal ekonominin "gücün kadar sağlık" felsefesini hayata geçirecek bir hizmet alımı çerçevesinde mi bakıyorsunuz. Bakın, bu, iki uç noktadan bakmaya bağlı.

Demin değerli arkadaşım AKP'nin sağlık programını iki kere okudu; herhalde gecenin geç saati olduğu için, daha iyi anlayabilmemiz için iki kere ifade etmek zorunda kaldı. Halbuki, ben, AKP'nin sağlık programını çok yakından biliyorum. Konu, demin söylediğim ikinci temel tercihte düğümleniyor. Yani, yazım olarak sosyal devlet havası, sosyal devlet politikası veriyor; fakat, yedi aylık uygulamada, Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi "güzel şeyler yapılıyor" dediği nokta, sağlık hizmetlerini, tamamen ekonominin kendi akışı içerisine bırakıp, bir pazar, bir meta şeklinde topluma sunma gayreti içerisinde oluyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, birinci kademenin tanımını yapmakta fayda var. Demin, değerli konuşmacı arkadaşım, bu tanımı yapmakta herhalde biraz güçlük çekti. Birinci kademe sağlık hizmeti ne demektir; birinci kademe sağlık hizmeti, kişinin bulunduğu yerde, köyünde, evinde, işyerinde, okulunda veya çevresinde belli bir nüfusun, oluşturulan sağlık ocağında temel sağlık hizmetlerinin ilk basamağını ve koruyucu sağlık hizmetlerini almasıdır. Bakın, koruyucu sağlık hizmetlerini hiç ifade etmiyoruz. Hepimizin aklında şu var: Sayın Bakanım, sağlık hizmeti dediğimiz zaman, ille hastalanacağız, o hastalığın karşılığı olarak bir hizmet alacağız. Bir Japon atasözü: Hekimin akıllısı hastayla uğraşmaz; hekimin akıllısı sağlıklıyla uğraşır, onu hasta etmemeye çalışacak yöntemler üzerinde çalışır. Yani, koruyucu hekimlik uygulaması; sağlık hizmetlerinde birinci kademenin anlamı budur değerli arkadaşlarım. Bunu açıklığa kavuşturmamız lazım. İçinizde hekim olanlar var. Soyut kavramlarla ya da uzmanı olmadığınız konularda, lütfen, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisine ders verir gibi konuşmayınız.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Uzmanlıkla alakası yok.

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım...

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Bağırmana gerek yok.

HALUK KOÇ (Devamla) - Bu saatte, bunu  bu dozda ifade etmeme müsaade edin.

Standartların tespiti... "Her mahallede, her sokakta  -gerekçesinde bu şekilde yazıyor- tam donanımlı sağlık hizmet üniteleri var" deniliyor. Şimdi, mahallelerdeki polikliniklerden bahsediyorsak, tansiyon ölçülen, enjeksiyon yapılan ya da ufak tefek girişimlerde bulunulan yerleri kast ediyorsak, çok yanılıyoruz. Bunların standardını belirlemek; bunlardan bahsedilen, devlet görevlilerinin ve yakınlarının hizmet almasını sağlayacak bir uygulama -yine, sayın konuşmacı arkadaşım, grup adına konuşan Konya Milletvekili arkadaşım, bir noktaya değindiler- soygun ve yozlaşmaya açık bir sistem riski ortaya koyuyor. Bu standartları nasıl oluşturacaksınız? Bu standartları kim denetleyecek? Bakın, bunları, burada kayıtlara geçiriyoruz. Bunları, ne olur, siz de düşünün. Olumlu olana -gündüz konuşmamda da ifade etmiştim- sonuna kadar varız; ama, burada, bir yanlış içerisindesiniz. Temel doğru, demin de söylediğim gibi, koruyucu hekimliğin önplanda olduğu birinci kademe sağlık hizmetleri.

Bakın, Türkiye'de 6 000 tane sağlık ocağı, 12 000 tane sağlık evi var, belki büyük kentlerde daha artırmamız lazım ve sağlık ocağındaki aile hekimliği sistemi dediğiniz olayda, birinci kademede koruyucu hizmetleri veren, o yönde uzmanlaşmış, o yönde genel pratisyenlik üzerine eğitim almış arkadaşları, o kademede istihdam edebilirsiniz. Burada, temel uzmanlık dallarında, iç hastalıkları, çocuk hastalıkları, kadın hastalıkları dallarında uzmanlarla kent hizmetlerini organize etmek gerekir ve hastanelerin polikliniklerindeki birikimi ancak bu şekilde önleyebilirsiniz.

Değerli arkadaşlarım, özel sağlık hizmetleri bu ülkede olacaktır; ama, diğer alanlardaki gibi, konuşmamın en başında söylediğim gibi, sağlık hizmetlerini tamamen rant ekonomisine, piyasa ekonomisine bırakmamak gibi bir sorumluluğunuz var; çünkü, halka böyle söz verdiniz, programınızda bu yazılı.

Yine, arkadaşım, ilk cümlede "sosyal devlet anlayışıyla yaklaşıyoruz" dedi; programınızda da bu şekilde yazıyor. Siz, şimdi, bunu terk ediyorsunuz ve sağlık hizmetlerini piyasaya bırakıyorsunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Lütfen, dinleyin; ben söylüyorum.

Şimdi, bakın, neden kamusal alan hizmeti olarak sağlık hizmetleri önemini korumaktadır; birkaç örnek vereceğim.

Değerli arkadaşlarım, bir defa sağlık hizmetleri rastlantısaldır. Ben size bir örnek vereyim: Yarın, Doktor Sami Ulus Çocuk Hastanesine 20 tane kolera olgusu gelecek desem, bu bir öngörüdür, varsayımdır; ama, Doktor Sami Ulus Çocuk Hastanesi başhekimi ve yönetimi, yarın 20 tane kolera olgusu gelecekmiş gibi, o hastanenin altyapısında hazırlık yapmak zorundadır, her zaman bunu bulundurmak zorundadır. Özel bir sağlık kuruluşu, kâra dayalı bir kuruluştur; doğaldır, yapısında bu vardır, ticarettir; yani, böyle bir hazırlık içerisinde bulunmaz. Ne gelirse ona göre bir yapı yapar; ama, kamu hizmeti, bütün ihtimalleri düşünüp, ona göre bir hazırlık yapmak zorundadır.

İkincisi; sağlık hizmetleri hiçbir zaman ertelenemez. Şöyle bir örnek vereceğim size: Lösemili çocukları tedavi ediyoruz -kan kanserli çocuklar- ödeneğimiz bitti. Canım, bunların tedavisi dursun, üç ay sonra, ödenek geldiğinde devam ederiz diyebilir miyiz sağlık hizmetlerinde, mümkün mü; mümkün değil.

Bir başkası; sağlık hizmetlerinin gereklilik boyutunu sağlık personeli tayin eder. Yani, ben by - pass ameliyatı olacağım; fakat, çok pahalı. Doktora gidip, doktor bey ya da doktor hanım, ben ameliyat olacağım; ama, bu ekonomik olarak çok pahalı, siz en iyisi benim apandisitimi alın, bu by - pass'ı sonra olurum deme hakkımız yok. Neyse boyut, onun gereği yapılacak. Yani, sağlık hizmetlerinin diğer hizmetlerden farkını sizlere anlatmaya çalışıyorum, paylaşmaya çalışıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine bir başkası; sağlık hizmetinin karşılığını bir ekonomik parametre olarak tarif edemeyiz, böyle bir kalıba sığdıramayız. Bakın, bebek ölüm hızı, binde 40'larda Türkiye'de. Bunu, önlem aldık, binde 20'ye düşürdük. Bunun ekonomik karşılığı şudur diyemeyiz; çünkü, sonuçta bir insan hayatıdır.

Özet olarak, özel sağlık hizmetleri kâr sağlamaya dönük yatırım alanıdır. Sağlık hizmetleri, temel olarak, kamusal alanda ağırlığını sürdürmek zorundadır. Bunu, ben, sizin seçim programınızı ve programınızdaki sağlık hizmetlerine bakışınızdaki ilk cümleyi hatırlatarak, sizlere bir kere daha ifade etmek istiyorum. Bu olayda, birtakım suiistimaller konusunda, sayın arkadaşımın söylediklerine ben de katılıyorum, bir kere daha düşünmenizi öneriyorum.

Genel sağlık sigortasına geçilir, ülkenin her bir yanında, batısında doğusunda, kuzeyinde güneyinde, Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de olan, gelişmiş şehirlerimizde olan sağlık hizmetleri tüm boyutuyla o bölgelerde de yerleştirilir... Ben Şırnak'ta olacağım ya da Artvin'de olacağım ya da Trabzon'un Tonyasında olacağım, gece, mide kanaması geçireceğim. Başvurduğum sağlık ünitesinde benim endoskopim hemen yapılıp, kanamanın nereden kaynaklandığı bulunabilmeli; genel sağlık sigortasına dahilsem ve orada prim ödüyorsam, eşit hizmeti almak zorundayım.

Şunu söylemek istiyorum: Genel sağlık sigortasının bir ülkede geçerli olabilmesi için finansman modeli olarak, iki parametrenin o ülkede gerçekleştirilmiş olması gerekiyor. Bunlardan birincisi, uçurum niteliğindeki, uçurum şeklindeki gelir dağılımı farklılıklarının giderilmiş olması lazım. İkincisi, ülke coğrafyasında sağlık hizmetlerinin dağılımındaki eşitsizliğin giderilmiş olması lazım. Yoksa, ben, herkesten prim alacağım, genel sağlık sigortasına dahil edeceğim, ondan sonra, yine, ülkenin gelişmiş bölgelerinde sağlık hizmeti ihtiyacı olanlara daha yüksek imkânlarla, teknolojiyle sağlık hizmeti sunacağım... Temel bir çelişkidir Türkiye için. Bunu, zaten, sağlık ekonomistleri de her zaman dile getiriyorlar.

Değerli arkadaşlarım, özel ve kamusal sağlık hizmetleri rekabet içinde olmamalıdır, dayanışmalıdır; ama, birinci kademeyi, devlet olarak, biz, layıkıyla yerine getirdikten sonra özelden de eşit koşullarda hizmet alabiliriz. Hiçbir devlet memurunun, emeklinin, dulun, yetimin de özelden hizmet alırken cebinden ek para çıkmasına bu şekilde aracılık yapmamış oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Devamla) - Onun için, çok iyi düşünülmesi lazım. Zamanlaması bakımından -zaten, gerekçesinde orada şüpheler belirtilmiş, bazı arkadaşlarımız tarafından- erken bir tasarı. Popülist bir yaklaşım tanımlamamıza darılmayınız; gerçekten o şekilde. Doldurulmuş ve işletilmiş, yürüyen bir birinci kademe hizmeti, sistemi olması lazım. Ondan sonra, özelden de eşit koşullarda hizmet alabiliriz.

Gecenin bu saatinde sabrınıza sığınarak teşekkür ediyorum; sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Sayın Başkan, bir cümleyle bir düzeltme yapabilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Bir ifade kullanıldı, iki defa okuduğum hakkında. Tabiî, bu saatte bazı anlaşmazlıklar olabilir. Ben, önce parti programını okudum, sonra hükümet programını, onun aksedişini okudum. Mutabakat olduğunu ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sağlık Bakanımıza bir sataşma olduğu için ben söz aldım ve bazı açıklamalar yapma gereği duydum. Değerli Başkan Sayın Haluk Koç da, konuşmasında, ihtisasım olmayan bir konuda Meclise ders verir gibi konuştuğumu ima etti.

BAŞKAN - Sizi ima etmemiştir Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - O kadarcığını anlıyorum, bu saatte de olsa anlıyorum. Ben, burada hükümeti temsilen bulunuyorum ve hükümetimizin sağlık konularında yaptığı hizmetleri burada ifade etmek durumundayım. Benim kimseye ders vermek falan gibi bir niyetim de yok. Ben, hangi tür bakterilere, virüslere karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini falan anlatmadım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Ben anlattınız demedim Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan Grup Başkanvekili olarak her konuda kalkıp konuşuyor. Biz, bunu da saygıyla karşılıyoruz. Mesela, bugün, grup önerisi üzerinde, yasama teknikleriyle ilgili, hukukla ilgili birçok şey söyledi. Sen hukukçu değilsin, bu konuda konuşma falan demedik; Grup Başkanvekilidir, Grubunun görüşlerini ifade etmek zorundadır.

Benim yaptığım açıklamaların bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Sağlık Bakanı gelse de bari, virüsler hakkında konuşsa, daha aydınlansak Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Bakan yurt dışında efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim.

1 inci maddeyi okutuyorum:

DEVLET MEMURLARI KANUNU İLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR  KANUN  TEKLİFİ

MADDE 1. - 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 209 uncu maddesinin birinci ve dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Devlet memurları ile herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanmayan eşlerinin veya bakmakla yükümlü bulundukları ana baba ve ikiden fazla dahi olsa aile yardımı ödeneğine müstehak çocuklarının hastalanmaları halinde, evlerinde veya resmî veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında ayakta veya yatarak tedavileri kurumlarınca sağlanır. Ancak, tedavi ve yol masraflarının ödenebilmesi için, tedaviye tabip raporu ile lüzum gösterilmesi şarttır."

"Ayakta veya meskende tedavi halinde kullanılacak ilaç bedellerinin % 20'si memur tarafından ödenir. Ancak, sağlık kurulu raporu ile belirlenen ve tüberküloz, kanser, kronik böbrek, akıl hastalıkları, organ nakli ve benzeri uzun süreli tedaviye ihtiyaç gösteren hastalıkların ayakta veya meskende tedavileri sırasında kullanılmasına lüzum gösterilen ilaçlardan, hayati önemi haiz oldukları Sağlık Bakanlığınca tespit edilecek olanların bedellerinin tamamı kurumlarınca ödenir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Grupları adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Uğur Neşşar; buyurun.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin gelirken sesini yükselten arkadaşımın da birazcık daha sabır göstermesini dileyerek başlayacağım sözlerime.

Aslında, buraya çok sık çıkmıyorum biliyorsunuz ve çıkarken de, iyi bildiğim bir konuda, üzerinde çalıştığım bir konuda birtakım bilgileri en sakin ve en iyi üslupla sunmaya çalışarak huzurlarınıza geldim. Yalnız, biraz önce hükümet adına konuşan Sayın Bakanın sözlerimle ilgili yaklaşımlarından sonra, bir cevap da benim vermem gerektiğini düşünüyorum.

Gerçekten, ben, yapılan uygulamaların, bütün bir... Hani "önermeniz var mı" diye demin söz eden Grup Başkanvekili arkadaşımın da, eğer zabıtlardan okuyup çıkarma imkânı olursa, aslında, her paragrafta bir önermenin olduğunu göreceğini tahmin ediyorum.

Aslında, sigorta sistemlerini birleştirmeden, hastaneleri bir çatı altında toplamadan ve sistemdeki kaçakları ortadan kaldırmadan yaptığınız herhangi bir yaklaşımla sonuca ulaşmanız mümkün değil. Bunu ısrarla dile getirdim. İyi niyetimin göstergesi olarak da, daha ilk atandığı günden beri Sağlık Bakanı arkadaşımla ilişki içerisindeyiz. Hatta, bu aile hekimliği konusunun tanımı üzerinde de, kendisiyle, bir zaman görüşme imkânımız oldu. Şu anda, sadece o konuyu örnekleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum, gecenin bu saatinde çok fazla sabrınızı taşırmak istemiyorum. Hazırlanan üç aylık kurslarla, pratisyen hekimlerin aile hekimi olarak yetiştirilmesi yönünde bir çalışma var. Bakanlıkta, biliyorum bunu; Sayın Bakan da, tahmin ediyorum ki, biliyordur.

Şimdi, efendim, aile hekimliği bir uzmanlık alanıdır, belirli bir süresi vardır. Eğer, siz, bir insanın üç ayda çocuk doktoru olarak, pediatrist olarak yetiştirilmesine razıysanız, o zaman, bir pratisyenin de üç aylık kurslarla aile hekimi olarak yetiştirilmesine anlayışla yaklaşabilirsiniz. Dolayısıyla, bu örnekten de giderek, sadece şunu belirtmek istiyorum: Sağlık sistemini -tekrar ediyorum, belki "orasından burasından" tabirim biraz itici, rahatsız edici olmuştur, onu düzelteyim- parça parça ve dikkat ederseniz, hep de özel sektöre birtakım kaynak aktarmaları ya da birtakım kişilerin sözleşmeli olarak göreve getirilmesi şeklinde, arkasında birtakım başka niyetlerin de olabileceği yaklaşımlarla değil de, bütünüyle ela alarak, tümüyle ele alarak ve öncelikle de ana başlıklarını çözerek... Çözmediğiniz sürece, yeni bir borç yükünün, yeni bir açmazın, yeni bir sarmalın oluşmasından başka hiçbir şeye katkınız olmaz ve sağlık sistemini de, insanlarımızın yararlanacağı bir düzeye getiremezsiniz.

Çok iyi biliyorsunuz ki, devletin henüz ilaç bedellerini ödeyemediği bir koşulda, çok kısa zaman sonra, bu özel hastanelerin önünde de vatandaşların biriktiğini, özel hastanelerin de hizmet bedelleri ödenmediği için hastaları almakta isteksiz olduklarıyla ilgili tablolarla karşılaşacağız.

Sabrınız için teşekkür ederim; iyi geceler dilerim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Neşşar.

Sayın milletvekilleri, bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Tabiî, görüşmelerimizin bu saate uzamış olmasının arkadaşlarımızı tedirgin etmemesi lazım. Gönül huzuru içerisinde görüşlerini bütün arkadaşlarımızın özgürce dile getirmesinden bir rahatsızlık olamaz; çünkü, bütün Türkiye'yi ilgilendiren bir kanun düzenlemesi yapıyoruz. O nedenle, bütün arkadaşlarımızın, sayın milletvekillerinin, açıklığa kavuşması gereken noktada gerekli katkıyı yapmaları konusunda gönül rahatlığı içinde olmalarını diliyorum.

1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim.

1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 14 üncü maddesinin (b) ve (d) bentlerinde yer alan "% 15" ibareleri, "% 16" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE  3. - 5434  sayılı Kanunun  Ek 72 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 72. - Personel mevzuatına göre aylıksız izinli sayılanlardan aylıksız izinli olarak geçen sürelere ilişkin kesenek ve karşılıklarını istekleri halinde her ay veya 102 nci maddede yazılı süreler içinde başvurmaları ve başvuru tarihindeki katsayılar ve emekli keseneğine esas aylığın hesabına ait diğer unsurlar ile kesenek ve karşılık oranları esası alınmak suretiyle hesaplanacak kesenek ve karşılıklarını aynı süreler içinde defaten ödemeleri halinde aylıksız geçen izin süreleri emeklilik yönünden eski derecelerinde değerlendirilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 5434 sayılı Kanunun Geçici 139 uncu maddesinin birinci, altıncı ve yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Aşağıda sayılanlar, Kanunla düzenlenecek genel sağlık sigortası kapsamına alınacakları tarihe kadar, hastalanmaları halinde resmî veya özel sağlık kurum veya kuruluşlarında yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslara göre muayene ve tedavi ettirilirler."

"Muayene, tetkik, tahlil ve tedavilerin usul, şekil ve şartları ile fiyatları, bu hususlarda ilgili kurum ve kuruluşlara ve Sandığın ödeme ve tahsilat işlemini yapacak bankalara verilecek görevler ve bunlarla ilgili esaslar Sandıkça hazırlanıp Maliye Bakanlığınca onaylanacak yönetmelikle tespit olunur."

"Bu yönetmelik Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde hazırlanır."

"Bu madde gereğince yapılacak ödemeler temlik edilemez."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 5. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 6. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Ticaret Gemilerinde Çalışan Kaptanlar ve Gemi Zabitlerinin Meslekî Yeterliliklerinin Asgarî İcaplarına İlişkin 53 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.

3.-Ticaret Gemilerinde Çalışan Kaptanlar ve Gemi Zabitlerinin Meslekî Yeterliliklerinin Asgarî İcaplarına İlişkin 53 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı İle Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/496)
(S. Sayısı:163)

BAŞKAN - Dışişleri Komisyonu?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Sayın milletvekilleri,

Komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından -diğer iki tasarı da Dışişleri Komisyonumuzu ilgilendirdiğinden- görüşmeler ertelenmiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 25 Haziran 2003 Çarşamba günü, yani bugün saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

İyi geceler diliyorum.

Kapanma Saati : 01.21