DÖNEM
: 22 YASAMA
YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 19
97 nci Birleşim
24 . 6 . 2003 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
Mersin İlinin tarım potansiyeline ve bu potansiyelde muz tarımının yeri ve
önemine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Sakarya Milletvekili Recep
Yıldırım'ın, Sakarya İlinin düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kuramcısı ve kurucusu, eğitimbilimci İsmail
Hakkı Tonguç'un ölümünün 43 üncü yılına ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın,
Macaristan Parlamento Başkanı Katalin Szili'nin resmî davetine icabetle bu
ülkeye yapacağı ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/318)
2.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in
(6/524) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/72)
3.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un
(6/244) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/73)
4.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
6.1.1982 Tarih ve 2577 Sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 53 üncü
Maddesinin 1 ve 3 üncü Fıkralarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/120) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/74)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı
ve 42 milletvekilinin, bürokratik engellerin azaltılarak hizmetlerde etkinlik
ve verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/112)
2.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26
milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/113)
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun'un, bir gazetede yer alan AKP Genel Başkanının Saddam Hüseyin ile ilgili
bir ifadesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/228)
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin,
MGK ve TBMM Genel Kurul kapalı oturumundaki görüşmeler hakkında AKP Genel
Başkanına bilgi verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/229)
3.- Tunceli Milletvekili V. Sinan
Yerlikaya'nın, Diyanet İşleri Başkanlığında Alevîlere yönelik çalışmalara
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/230) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
4.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, ibadethanelerle ilgili bir kararnamede cemevlerine yer
verilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/231)
5.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, görevine son verilen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulları üyelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/234) ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
6.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün,
Hollanda'dan gönderilen Patriot rampalarına ilişkin Başbakandan soru önergesi
(6/235)
7.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam
Kesimoğlu'nun, Kırklareli'ndeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman
Bakanından soru önergesi (6/236) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması
8.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, Erganililerin Ziraat Bankası Maden Şubesindeki hesaplarının Halk
Bankası Ergani Şubesine aktarılıp aktarılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/237) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
9.- Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü'nün, bitkisel yağ üretimine ve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/238) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in cevabı
10.- Kırklareli Milletvekili Yavuz
Altınorak'ın, gübre ve mazot fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/240) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
11.- Kırklareli Milletvekili Yavuz
Altınorak'ın, pancar üretim kotasının düşürülmesi nedeniyle zarar gören
üreticilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/245)
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun'un, bazı hâkim, savcı ve mülkiye başmüfettişlerinin görev
değişikliklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı (7/425)
2.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, mali milat uygulamasının sonuçlarına ilişkin Devlet Bakanı
Ali Babacan'dan sorusu ve Devlet Bakanı, Devlet Bakan Vekili Beşir Atalay'ın
cevabı (7/524)
3.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
özelleştirilen Ayancık ORÜS fabrika işçilerinin istihdamına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
(7/528)
4.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, Rusya ile imzalanan doğalgaz anlaşmasına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/541)
5.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, 4.4.2003 tarihli 62 nci Birleşimde yapılan Anayasa değişikliği
oylaması hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/596)
6.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, 4.4.2003 tarihli 62 nci Birleşimde yapılan Anayasa Değişikliği
oylamasına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/597)
7.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Türk Telekom ile GSM şirketleri arasındaki görüşme ücretlerine ilişkin sorusu
ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/599)
8.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın,
Sağlık Eğitim Enstitüleri mezunlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/605)
9.- Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün,
DHMİ ve DLH Genel Müdürlükleri tarafından son beş yılda gerçekleştirilen
ihalelere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/607)
10.- Kırşehir Milletvekili Mikail
Arslan'ın, Bingöl-Genç-Gerçekli Köyündeki terör mağduru bir şahsa yardım
yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun
cevabı (7/611)
11.- Ankara Milletvekili Ersönmez
Yarbay'ın, kadrosu Ankara Şeker Fabrikasında olup Bakanlıkta görevlendirilen
personele ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
(7/619)
12.- İzmir Milletvekili Hakkı Akalın'ın,
Eşrefpaşa Hastanesi ile SSK ve BAĞ-KUR arasında anlaşma yapılamamasına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
(7/627)
13.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
Değer'in, köy korucularına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu'nun cevabı (7/630)
14.- Tekirdağ Milletvekilii Enis
Tütüncü'nün, Tekirdağ İlinde Özelleştirme Sosyal Destek Projesinin uygulanıp
uygulanmayacağına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı (7/633)
15.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin,
3.2.2002 tarihinde Afyon'da meydana gelen deprem sonrası yeniden yapılandırma
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in
cevabı (7/634)
16.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
İş-Doğan'ın POAŞ'la birleşmesinde SPK'nın uygulamalarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/648)
17.- Antalya Milletvekili Tuncay
Ercenk'in, Antalya İlinin yeni bir SSK Hastanesi ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/654)
18.- Antalya Milletvekili Tuncay
Ercenk'in, İller Bankası kesintisi nedeniyle Antalya'daki bazı belediyelerin
işçi ücretlerini ödeyememelerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Zeki Ergezen'in cevabı (7/656)
19.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un,
57. Hükümet döneminde ekonomik kriz başlangıcında Merkez Bankasından döviz
alanlara ilişkin Devlet Bakanı Ali Babacan'dan sorusu ve Devlet Bakanı, Devlet
Bakan Vekili Beşir Atalay'ın cevabı (7/662)
20.- Kırşehir Milletvekili Mikail
Arslan'ın, vergi borçları konusunda yeni bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı ve Maliye Bakanı
Vekili Erkan Mumcu'nun cevabı (7/663)
21.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
Yüksek Değerlendirme Kurulunun terfilerle ilgili toplantılarına yönelik basında
çıkan bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun
cevabı (7/673)
22.- Yalova Milletvekili Şükrü Önder'in,
- Yalova-Çınarcık-Çalıca'da yaptırılan kalıcı
konutların eksiklerinin ne zaman tamamlanacağına,
Kars Milletvekili Yusuf Selahattin
Beyribey'in,
- Ankara-Kars Devlet yolunun bölünmüş yol
projesindeki yerine,
Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun,
- Antalya-Kemer karayolunun Beldibi-Göynük
arası bölünmüş yol çalışmalarına,
- Antalya Liman kavşağını Kepez'e
bağlayacak çevre yolu çalışmalarına,
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün,
- İzmir-Kadifekale'de heyelan tehlikesine
maruz yerlere yönelik çalışmalara,
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/669, 670, 675, 677, 680)
23.- İzmir Milletvekili Türkan
Miçooğulları'nın, SSK ve BAĞ-KUR'un borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/693)
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları
(1/297) (S. Sayısı: 137)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 15 Milletvekilinin; Devlet
Memurları Kanunu ile T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/144) (S. Sayısı: 177)
3.-Ticaret Gemilerinde Çalışan Kaptanlar
ve Gemi Zabitlerinin Meslekî Yeterliliklerinin Asgarî İcaplarına İlişkin 53
Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/496) (S. Sayısı: 163)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
beş oturum yaptı.
Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'ın, bir
gazetenin Mardin İlinde yaşandığını iddia ettiği asılsız recm olayıyla ilgili
haberlerin halk üzerinde yarattığı olumsuzluğa ilişkin gündemdışı konuşmasına,
Adalet Bakanı Cemil Çiçek cevap verdi.
Amasya Milletvekili Hamza Albayrak,
Atatürk'ün Amasya'ya gelişinin ve "Kutsal İttifak" olarak da bilinen
Amasya Tamiminin 84 üncü yıldönümüne,
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel,
hükümetin, kamu çalışanların maaşlarına yapmak istediği zam oranlarının az
oluşunun getireceği sorunlara ve alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın
(6/248) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sorunun geri verildiği bildirildi.
Avrupa-Akdeniz Forumu çerçevesinde
oluşturulan çalışma grubu toplantılarına, Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen iki milletvekilinden oluşan bir Parlamento heyetinin katılmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresinin,
Genel Kurulun 19.6.2003 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
dağıtılan 180 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 1 inci sırasına, bu kısmın 16 ncı sırasında yer alan 146 sıra sayılı
kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 1 inci sırasında yer alan 152 sıra sayılı
kanun tasarısının ise 4 üncü sırasına alınmasına ve gündemin 3 üncü sırasına
kadar olan işlerin görüşmelerinin bitimine kadar çalışma süresinin
uzatılmasına, görüşmelerin saat 24.00'e kadar tamamlanamaması halinde saat
24.00'ten sonra da çalışmalara devam edilmesine ilişkin AK Parti Grubunun
önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,
Kabul edildiği açıklandı.
Gündemin, "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasına alınan, Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/610) (S. Sayısı : 180)
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.
2 nci sırasına alınan, Türkiye İş Kurumu
Kanunu Tasarısının (1/297) (S. Sayısı : 137) tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandı; 1 inci maddesinin oylanmasından önce istem üzerine, elektronik
cihazla yapılan yoklamalar sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısı
bulunmadığı anlaşıldığından,
24 Haziran 2003 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 21.56'da son verildi.
|
|
Sadık Yakut |
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Enver Yılmaz |
|
Türkân Miçooğulları |
|
|
Ordu |
|
İzmir |
|
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
No. :
135
II. - GELEN
KÂĞITLAR
20 . 6 .
2003 CUMA
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
Türkiye Çevre Düzeni Planına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/587) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Karabük-Yenice İlçesindeki öğrencilerin yemek ödeneğinin kesildiği
iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/588)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan'ın, Anadolu Medeniyetleri Müzesindeki bir heykelin Burdur'da sergilenip
sergilenmeyeceğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/589) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
4.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
Anamur Belediyesinin çöp döküm alanına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/590) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
5.- Tunceli Milletvekili Hasan
Güyüldar'ın, Tunceli'deki kişi başına gayri safi millî hasıla miktarının nasıl
belirlendiğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/591) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.6.2003)
6.- Ankara Milletvekili Mehmet
Tomanbay'ın, Ankara-Evren-Eti Holding İlköğretim Okulu binasının fizikî
şartlarının yetersizliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/592) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya
Diren'in, "Yoksul Çocuk Yardımı Projesine" ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/803) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.6.2003)
2.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin,
belli bir marka yolcu otobüslerinde teknik kusurlar olduğu iddialarına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/804) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.6.2003)
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin,
Yalova-Çiftlikköyü'ndeki Eti Holding sosyal tesislerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/805) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)
4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Vakıflar Bankası müfettiş yardımcılığı sözlü sınavıyla ilgili bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin)
yazılı soru önergesi (7/806) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)
5.- Erzincan Milletvekili Erol
Tınastepe'nin, BAĞ-KUR çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/807) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.6.2003)
6.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
bir eski milletvekilinin bir televizyon programındaki bazı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/808) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2003)
7.- Eskişehir Milletvekili Cevdet
Selvi'nin, TÜGSAŞ ve İGSAŞ'ın özelleştirilme kararına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/809) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
8.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun'un, Tekirdağ-Çorlu Adliyesinin fizikî ve personel yetersizliğine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/810) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.6.2003)
9.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
Değer'in, bir işkence iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/811) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
10.- Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, Hasankeyf ve Munzur Vadisini etkileyecek barajların yapımına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/812)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
11.- Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, mobil santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/813) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
12.- Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun verdiği lisanslara ve
personelinin ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/814)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
13.- Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, enerji sözleşmelerine ve atamalara ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/815) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.6.2003)
14.- Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, Hükümetin nükleer santral yapımına yaklaşımına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/816) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.6.2003)
15.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Karabük'ün Yenice İlçesinde yapılan afet konutlarının teslim
şartına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/817)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
16.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Karabük-Yenice Devlet Hastanesinin uzman doktor ve tıbbî cihaz
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/818) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.6.2003)
17.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Karabük-Yenice-Kırıklar Mahallesindeki okul arsasına talep edilen
bedele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/819) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.6.2003)
18.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci'nin, İstanbul Galleria Alışveriş Merkezi Genel Müdürü hakkındaki bazı
iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/820) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.6.2003)
19.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un,
ticari taksilere model ve standart belirlenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/821) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
20.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
Akşehir Gölü kıyısındaki taşınmazlarla ilgili soruna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/822) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.6.2003)
21.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
Ereğli'nin bazı köylerindeki içme suyu şebekesi çalışmalarına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/823) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.6.2003)
22.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, bir Danıştay kararının uygulanmasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/824) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
23.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
iki bakan hakkında basında çıkan bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/825) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
No. : 136
23 . 6.
2003 PAZARTESİ
Tasarılar
1.- İmar Kanunu ile İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı
İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/624) (İçişleri ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.6.2003)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/625) (Anayasa ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.6.2003)
3.- Bazı Kanunlarda ve Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/626) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.6.2003)
Teklif
1.- Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal
Ağar'ın; Seçim Harcamalarında Şeffaflığın Sağlanması Amacıyla 26.4.1961 Tarih,
298 Sayılı Kanuna Bazı Hükümlerin Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/150)
(Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.6.2003)
Raporlar
1.- Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/549)
(S. Sayısı: 182) (Dağıtma tarihi: 23.6.2003) (GÜNDEME)
2.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/608) (S. Sayısı: 183) (Dağıtma tarihi: 23.6.2003) (GÜNDEME)
3.- 11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan
Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının
Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/607) (S. Sayısı: 184)
(Dağıtma tarihi: 23.6.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/593) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, 2000-2002 yılları arasında araç dağıtımı yapılıp yapılmadığına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/594) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18.6.2003)
3.- Bursa Milletvekili Faruk
Anbarcıoğlu'nun, Marmara, Düzce ve Pülümür depremlerinde yıkılan kamu
binalarının sorumluları hakkında yapılan işlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/595) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
4.- İzmir Milletvekili İsmail
Katmerci'nin, Altay takımının Süper Ligden düşmesiyle ilgili bazı iddialara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru
önergesi (6/596) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
5.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın,
LPG'li araçların taşıt vergisine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/597) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın,
Sağlık Eğitim Enstitüleri yöneticilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/826) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
2.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
BDDK yönetimine geçen bir bankayla ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/827)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
3.- Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın,
Bursa Büyükşehir Belediyesinin yaptırdığı jeotermal sondaj çalışmasına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/828) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.6.2003)
4.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı'nın, Erzurum'daki şekerpancarı üretimine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/829) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
5.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
bir bankanın diğer bir banka ve bir şirketler grubuyla kredi ilişkisine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru
önergesi (7/830) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
6.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı'nın, trafik denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/831) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
7.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un,
Samsun İlinin kültürel ve turistik tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/832) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
8.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Turusgaz ile BOTAŞ arasındaki Doğalgaz Alım Anlaşmasına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/833) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.6.2003)
9.- İzmir Milletvekili Serpil Yıldız'ın,
futboldaki şike ve teşvik primi iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/834) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.6.2003)
10.- Mardin Milletvekili Mehmet Beşir
Hamidi'nin, Nusaybin ve Şenyurt sınır kapılarındaki geçişlerle ilgili
çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi
(7/835) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
11.- Mardin Milletvekili Mehmet Beşir
Hamidi'nin, Mardin ve ilçelerindeki halıcılık atölyelerine ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/836) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.6.2003)
12.- Sivas Milletvekili Ömer Kulaksız'ın,
Türkiye Süper Liginin 20 takıma çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi
(7/837) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
13.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın,
yargılanan Kızılay yöneticilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/838) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.6.2003)
14.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un,
muharip gazilerin sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/839) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
15.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un,
Samsun Gemi İnşa Sanayi Bölgesi Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/840) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
16.- Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un,
Samsun'da Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerle çiftçilerin kredi borçlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/841)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
No. : 137
24 . 6.
2003 SALI
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık'ın, Bursa-Osmangazi Belediyesi mücavir alanından çıkarılan köylerin
SİT alanı içinde olup olmadığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru
önergesi (6/598) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)
2.- Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık'ın, Bursa-Osmangazi Belediyesi mücavir alanından çıkarılan köylerdeki
kaçak yapılara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/599) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)
3.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, hemofili hastalarının tedavisinde kullanılan bir kan ürününün
ithal edilip edilmediğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/600)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
internet kullanımını desteklemek amacıyla yapılması planlanan çalışmalara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/842) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.6.2003)
2.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, bir
gazetede yer alan beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/843)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.6.2003)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun'un, İstanbul-Halkalı Gümrüğündeki iş yoğunluğunun giderilmesi için
alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru
önergesi (7/844) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun'un, Tekirdağ-Çorlu yolunda onarım yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/845) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.6.2003)
5.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun'un, Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığının birleştirilmesi
sonrasındaki personel istihdamına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/846) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)
6.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın,
pirinç ithalatının sınırlandırılıp sınırlandırılmayacağına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/847) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.6.2003)
7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
bankacılık sektöründeki yolsuzluklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/848) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)
8.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, bir
gazetede çıkan Sanayi ve Ticaret Bakanıyla ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/849) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)
9.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
Muğla İlindeki çeşitli arazilere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/850) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)
10.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
akaryakıt dağıtım payına yapılan zamma ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/851) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)
11.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in,
bazı köylerin Osmangazi Belediyesi mücavir alanından çıkarılmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/852) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.6.2003)
12.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun'un, Ziraat ve Halk bankalarının yöneticilerinin maaşlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/853) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2003)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı
ve 42 Milletvekilinin, bürokratik engellerin azaltılarak hizmetlerde etkinlik
ve verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/112) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18.6.2003)
2.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26
Milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2003)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
24 Haziran
2003 Salı
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Mersin İlinin
potansiyeli ve muz tarımıyla ilgili söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın
Ersoy Bulut'a aittir.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Mersin
Milletvekili Ersoy Bulut’un, Mersin İlinin tarım potansiyeline ve bu
potansiyelde muz tarımının yeri ve önemine ilişkin gündemdışı konuşması
ERSOY BULUT (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mersin'in tarım potansiyeline ve bu potansiyelde muz
tarımının yeri ve önemine dikkatinizi çekmek üzere, şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyeti, saygıyla selamlıyorum.
Mersin'in yüzölçümü 1 585 300 hektardır.
Bunun 406 000 hektarı, tarım yapılabilen arazidir. Nüfusun yüzde 40'ı köylerde
yaşamakta ve yaklaşık 100 000 aile geçimini tarımdan sağlamaktadır. Türkiye
narenciye üretiminin yüzde 35'ini, sebze üretiminin yüzde 5,26'sını, meyve
üretiminin yüzde 6,55'ini ve tahıl üretiminin yüzde 1,87'sini üretmektedir. Bu
özelliğiyle Mersin, dünyada her türlü sebze ve meyvenin yetiştirilebildiği
ender yerlerden birisidir.
Mikroklima özelliğinden dolayı Çikitadan
daha kaliteli muzuyla, dünyanın en kaliteli çileğiyle, sofralıkta üstüne
bulunmayan kayısısıyla, Türkiye üretiminin yarısına yakınını ürettiği
narenciyesiyle, elmasıyla, şeftalisiyle, tarsusbeyazı üzümüyle ve her türlü son
turfanda sebzesiyle, Türkiye'nin beslenme ve gıda ambarıdır.
Tarımın yanında, ticaret, turizm, sanayi,
ulaşım, serbest bölge, ihracat ve ithalat, liman imkânlarıyla Ortadoğu'nun en
önemli ticaret merkezi olabilecek bir konumda olmasına rağmen, hiçbir dönemde
devletin sıcak ilgisini görmemiştir; kalkınmada öncelikli bölge statüsüne dahil
edilmemiştir. Bugüne değin, ne bir meyvesuyu ve konserve fabrikası ne de şarap
fabrikası gibi istihdam sağlayabilecek gıda sanayi tesisleri kurmak ya da bunu
kredilerle teşvik etmek, kimsenin aklına gelmemiştir.
Diğer taraftan, güney ve güneydoğudaki
onlarca ili Ege Bölgesine bağlayan tek devlet yolunun Silifke-Gazipaşa
arasındaki 240 kilometrelik bölümü, çok dardır, virajlıdır ve risklerle
doludur. Bu yoldan bir giden, bir daha gitmekten korkmaktadır. 21 inci Yüzyılın
yüzkarası olan böyle bir yolun bugüne kadar neden yaptırılmadığını anlamak
mümkün değildir.
Hangi konuya bakarsanız bakın, Mersin'in
hep sahipsiz olduğunu görürsünüz. Son olarak, bir kez daha, Mersin'e haksızlık
yapılma alışkanlığına tanık olmaktayız. 2002 yılında, diğer illerin çoğuna
doğrudan gelir desteği tam olarak dağıtıldığı halde, Mersin çiftçisine bunun
ancak yüzde 40'ı verilmiştir. Çiftçimiz, zaten, iyice tükenmiş durumdadır; her
yıl, gübreye, ilaca, mazota, sera naylonuna ve sera demirine yapılan zamlara
karşılık, ürünlerini bir önceki yılın fiyatına bile satamaz olmuşlardır.
2001 yılı sonbaharında vuku bulan ve 12
700 hektar alanda, 100 köyde, 7 600 çiftçi ailesinde felakete yol açan sel
afetinde bile, her zaman olduğu gibi, çiftçimiz devleti yine yanında
bulamamıştır.
Mersin İlinde yetişen her ürünün ayrı bir
önemi, ayrı bir güzelliği, ayrı bir kalitesi vardır. Bu kısa süre içerisinde
hepsinden bahsetmek imkânsız olduğundan, bugün, sizlere, Çikitayı bile sollayan
Anamur muzundan bahsetmek istiyorum. İleriki tarihlerde, festivalini
kutladığımız Mut'un kayısısından, Silifke'nin çileğinden, Mersin ve Erdemli ile
çevresinin narenciyesinden, Aydıncık'ın seracılığından, Gülnar'ın elma ve
üzümünden, Çamlıyayla'nın yayla turizminden ve Tarsus'un tarsusbeyazı üzümünden
bahsedeceğim.
Ülkemizde, muz tarımı, Anamur'un yanı
sıra, Alanya, Gazipaşa ve Bozyazı İlçelerinde yapılmaktadır. Anamur, ülkemizin
muz ihtiyacının yarısını karşılayabilecek potansiyele sahiptir. Ülkemizde, 1994
yılında 12 000 dekarda 30 000 ton üretim
yapılırken, bugün, bu rakam 25 000 dekar alanda 100 000 tona ulaşmıştır.
Besin değerinin çok yüksek olmasının
yanında muz, dünyada, çocuk maması üretiminde, kozmetik sanayiinde, atıkları
ise kendir, gemi halatında, oto döşemesi yapımında, kâğıt, hayvan yemi ve gübre
olarak kullanılmaktadır.
Ülkemizin muz ihtiyacı, yaklaşık 250 000
tondur. Bilindiği gibi, yurtiçi üretimimiz bunu karşılayamadığından, 150 000
ton civarındaki açık, ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Ülkemiz muz üretiminin
yaklaşık yüzde 50'si Anamur'da yapılmaktadır. Üretim, 2002 yılında 45 000 ton
olarak gerçekleşmiştir. Şimdi hedef, üretimi, bu ilçede 100 000 tona
çıkarmaktır. Aslında, üretim sahasının genişletilmesiyle, ithalatın pekâlâ
devlete yük olmadan önlenmesi mümkündür. IMF ve Dünya Bankasından binbir
güçlükle aldığımız borç dövizden, sırf 2000 yılında ithalat için verilen para
110 000 000 dolardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız
Sayın Bulut.
Buyurun.
ERSOY BULUT (Devamla) - Bu dövizin bir
yıllığını, çiftçiye -hem de geri ödemek üzere- ucuz faizli kredi olarak vermiş
olsak, bununla 20 000 dekar sera tesisi kurmak mümkün olacaktır. Bu sayede, hem
ithalata gerek kalmayacak hem de her yıl dışarıya gidecek dövizimiz devletin
kasasında kalacaktır.
İşte, size bir kalemde 110 000 000
dolarlık kaynak. Bizi, CHP'yi dinlerseniz, size daha ne kaynaklar buluruz. 3
Kasımdan beri, size, gelin, bizi dinleyin diyoruz; memleket hayrına, çiftçi
hayrına, esnaf hayrına, memur, dul, yetim hayrına, dargelirli ve işsiz hayrına
ne varsa, tam destek vereceğiz diyoruz. Böyle iyi niyetli bir muhalefet hiçbir
iktidara nasip olmaz. Kıymetimizi biliniz. Biz, Meclisi açan, cumhuriyeti kuran
partiyiz. Buranın azalan itibarını kazandırmak ve halkın kaybolan güvenini
tekrar sağlamak için geldik. Bu, bizim öncelikli görevimizdir. Kaynak bulmak,
kaynak yaratmak, ormanı rantiyecilere peşkeş çekmekle olmaz; kadrolaşmak için
emekliliği 61 yaşa indirmekle olmaz; "Başbakanlıkta kadro şişkinliğinden
koridorlarda bile yürünemez olmuş" deyip, arkasından, 62 yeni eleman
almakla da olmaz; memur kıyımıyla olmaz, işten çıkarmakla olmaz; hele hele,
dokunulmazlığın kalkmasından korkmakla hiç olmaz.
Bugün, Anamur, örtüaltı muz
yetiştiriciliğinde dev adım atmış. İthal edilen Çikita ve Dole gibi markalarla
rekabet edebilecek kalitede muz yetiştirmeye başlamış ve bunu başarmıştır.
Hatta öyle ki, yetersiz şartlara ve ilgisizliğe rağmen, doku kültürüyle
standarda uygun, verimi yüksek muz cinsleri üretmeye ve bunların adaptasyonuna
bile başlamıştır.
Diğer taraftan, devletten tek kuruş destek
almadan sarartma ve ambalajlama tesisleri kurulmuştur. Şayet, devlet biraz
destekte bulunsa, muzun raf ömrünün uzatılması ve muz atıklarından yukarıda
belirtilen ürünlerin sağlanması zor olmayacaktır.
BAŞKAN - Sayın Bulut, tamamlar mısınız
sözlerinizi.
ERSOY BULUT (Devamla) - Tamamlıyorum.
Çiftçiler olarak, hep, seçim
meydanlarındaki vaatlere inandık. Nihayet köylü milletin efendisi olacak dedik,
meğer aldanmışız. Şunu biliniz ki, çiftçi olarak her şeyin farkındayız.
20 000 000 Türk çiftçisi, çiftçilik yapan
bir ziraat yüksek mühendisi, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak
sizlere sesleniyorum: Sizi, ancak, milletin efendisi biz yaparız. Bizde yalan
yok; ne söz vermişsek onu uygularız.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Gündemdışı ikinci söz, Sakarya İlinin
kurtarılış yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Sakarya Milletvekili Sayın Recep
Yıldırım'a aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2. -
Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım’ın, Sakarya İlinin düşman işgalinden
kurtarılışının 82 nci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sakarya'nın düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci
yıldönümü nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sakarya'nın ve tüm yurdumuzun düşman
işgalinden kurtarılmasına vesile olan, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaşayan
gazilerimize sıhhat ve afiyetler diliyor; kurtarılış yıldönümü münasebetiyle,
Sakaryalı hemşerilerime ve tüm halkımıza saygılarımı sunuyorum.
Adapazarı, Sakarya Nehrinin iki kolu
arasında meydana gelen ada üzerinde kurulmuştur. 1581 yılında, Akyazı Ada
Kadılığına yazılan ve bu yöreden "nahiye" diye bahseden bir ferman,
bugünkü şehrin mazisini eskiye dayalı aydınlatan ilk ışıklardan biridir. Şehrin
bugünkü adını, Ada Köyünde kurulan pazara, köylüler, getirdikleri malzemeleri
satmak için geldiklerinde, bu gidiş ve gelişlerde söylemiş; halk, bu yere
"Adapazarı" ismini vermiştir. 1837'de, II. Mahmut zamanında,
Adapazarı kaza olmuş; 22 Haziran 1954'te de, il yapılarak "Sakarya"
adını almıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Birinci Dünya Harbinin ardından yurdun parçalanmak istenmesi üzerine, Mustafa
Kemal Atatürk ve silah arkadaşları halkıyla bütünleşerek ulusal kurtuluş
hareketini başlatmış; Sakarya zaferi, tarihte eşine az rastlanacak bir azimle
kazanılmış; her yönüyle bir kahramanlık destanı olarak, Kurtuluş Savaşının
başlangıcında ulusumuza güç ve moral vermiştir.
26 Mart 1921'de işgal edilen Sakarya, 21
Haziran 1921'de düşman işgalinden kurtarılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk'ün bu
zaferin ardından söylediği "Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun
Sakarya'da kazandığı meydan savaşı, pek büyük ve halkımız için önemli bir
meydan savaşıdır. Ordumuz, harp tarihinde örnek alınacak bir zafer
kazanmıştır" sözleri, Sakarya zaferinin önemini en iyi biçimde
vurgulamaktadır.
Sakarya zaferi, Ulusal Kurtuluş
Savaşımızda, askerî ve siyasî alanda da yeni bir dönüm noktası olmuş, Türk
Milletinin gücünü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararlılığını tüm dünyaya
duyurmuştur. 22 gün 22 gece aralıksız süren Sakarya Meydan Muharebesi, sonunda
ulaşılan zaferle, sarsılmaz bir inanca sahip Mehmetçiklerimizin ve Türk
Milletinin asla esir edilemeyeceğini göstermiştir. Bu savaşta, Çanakkale
Savaşında ve diğer istiklal mücadelemizde şahadet şerbetini içen şehitlerimize,
o günün anısına ithaf olmak üzere, Mehmet Âkif ne güzel söylemiş:
"Vurulup tertemiz alnından uzanmış
yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler
batıyor!
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı
değer."
Millî Şairimiz Necip Fazıl Kısakürek,
Sakarya'yı ve Sakarya'nın kurtarılışını destanlaştırarak, kendisinin
"Sakarya Türküsü" diye atfettiği şiirinden bazı bölümlerini, bu
vesileyle aktarmak istiyorum.
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar
ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alınyazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve
fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden
kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat.
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten
gövdesine;
Çatlıyor, tırmanıyor yokuşu sökmek için,
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz
perçin!
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm
burulur,
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu
yük!
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük.
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya.
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal,
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var ne de
mal.
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş
aştan;
Ve ayrılık, anadan, babadan, vatandan,
arkadaştan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
RECEP YILDIRIM (Devamla) - Vicdan azabına
eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun.
Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış
hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız.
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader,
Aldırma, böyle gelmiş bu dünya, böyle
gider.
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, son peygamber
kılavuz.
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!
(Alkışlar)
Evet, Sakarya, savaş sonrasında maddî ve
manevî hamleleriyle ayağa kalkmıştı; fakat, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999
depremlerinde yeniden yere düştü, yıkıldı, çok acılar çekti. Depremin üzerinden
dört yıl geçmesine rağmen noksanlıklar var. Fabrikalar ayağa kalkmayı bekliyor;
organize sanayi bölgeleri teşvik ve destek bekliyor; sağlık kurumlarımız ve
tarım sektörü, afet nedeniyle yapılan desteklemede öncülük tanınmasını
bekliyor. Ekonomi alanında yapılacak bu hamlelerle, yeniden, Sakarya ayağa
kalkacaktır.
Deprem sonrası yeniden yapılanmada emeği
geçen tüm bakanlarımıza, bürokratlarımıza ve hükümetimize teşekkür ediyor,
kalan kısımlar için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerinden destek
bekliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sakarya zaferinin ardından 82 yıl geçti. Dünyada çok şeyler değişti ve
değişmekte. Sıcak savaşların yerini ekonomi savaşı, bilgi ve teknoloji yarışı
aldı.
Sakarya zaferi ve istiklal mücadelemizde
savaştığımız devletlerle, şimdi, NATO'da, Avrupa Birliğinde ve diğer
topluluklarda yeni bir dünya düzeni için birlikte hareket eder noktaya geldik.
Bu yarışta, iktidar ile muhalefet, aynı zamanda Meclis dışındaki tüm siyasî
partilerimiz ve halkımızla bir bütünlük içinde birlik ve beraberliğimizi ortaya
koyarsak, dünya ülkeleri arasında onurlu yerimizi rahatlıkla alırız. Ülke
menfaatlarını parti menfaatlarının üstünde görürsek, bunda başarılı oluruz,
ülkemizde sorun olmaz. Zaten, bu konularda sorun da yoktur.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, sözlerinizi
toparlar mısınız.
RECEP YILDIRIM (Devamla)- Problemleri
aşmada iktidar ve muhalefetiyle bu konularda iyi örnekler verdiğimiz takdirde,
sorunsuz bir ülke olacağımıza inanıyorum.
Bu kurtarılış günü münasebetiyle, Sakarya
Meydan Muharebesinde şehit düşen ecdadımıza, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere silah arkadaşlarına bir kez daha rahmet dilerken, Sakaryalı
hemşerilerimize ve tüm halkımıza ve siz değerli milletvekillerine saygılar
sunuyorum, hürmetlerimi sunuyorum. Sağ olun, var olun. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Gündemdışı üçüncü söz, İsmail Hakkı
Tonguç'un 43 üncü ölüm yıldönümü nedeniyle söz isteyen Denizli Milletvekili
Sayın Mustafa Gazalcı'ya aittir.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
3. -
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı’nın, köy enstitülerinin kuramcısı ve
kurucusu, eğitimbilimci İsmail Hakkı Tonguç’un ölümünün 43 üncü yılına ilişkin
gündemdışı konuşması
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; köy enstitülerinin kuramcısı ve kurucusu, büyük
eğitimbilimci İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 43 üncü yılında onu saygıyla
anıyorum.
Resim-iş öğretmenliği, Ders Araçları ve
Gereçleri Müze Müdürlüğü, Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü, 11 yılı aşkın
İlköğretim Genel Müdürlüğü yapan Tonguç, eğitim yoluyla, olumlu izleri bugün de
süren, Türk Ulusuna sayısız hizmetlerde bulunmuştur.
O, kendinden önce iş eğitimiyle ilgili
görüş bildirmiş Türk ve dünya eğitimcilerinin görüşlerinden de yararlanarak,
ülke gerçeklerine ve evrensel gerçeklere uygun kendi eğitim anlayışını
oluşturmuştur. Köy enstitüleri uygulamasıyla, dünya eğitim tarihinde ve İsviçre
Pedagoji Ansiklopedisinde yer almıştır.
Atatürk'ün isteğiyle Millî Eğitim Bakanı
olan Saffet Arıkan, Tonguç'u 1935 yılında İlköğretim Genel Müdürlüğüne
getirdiğinde, yönetimin önemli atılımlarına karşın, nüfusun yüzde 80'ini
oluşturan köylere bir hizmet götürülememişti. O zaman, zorunlu ilköğretim
çağındaki çocukların, kentlerde yüzde 75'i 5 sınıflı okullara giderken,
köylerde, ancak yüzde 20'si 3 sınıflı okula gidebiliyordu ve 40 000 köyün 32
000'inin nüfusu 400'ün altındaydı. Özetle, 35 000 köyde 10 000 000 yurttaşımız
eğitim yoksunu olduğu kadar, ekonomik, toplumsal ve kültürel bir yoksunluk ve
gerilik içindeydi.
Tonguç ve arkadaşları, önce 3 sınıflı
köyler için eğitmen yetiştirdiler. Daha sonra 5 sınıflı köy okulları için köy
öğretmen okulu açtılar. Denemeler başarılı olunca, toplumu içinden
canlandıracak köy enstitülerini kurdular.
İkinci Dünya Savaşının acımasız
koşullarında, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün ve Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli
Yücel'in tam desteğini alarak, yurdun 21 yöresinde iş ve demokratik eğitimin en
güzel örneğini veren köy enstitülerini kurdular. Bu uygulama, yalnızca
alışılmış bir eğitim hareketi, köye okul ve öğretmen götürme değil, aynı
zamanda, köye yararlı meslek sahibi insanların öncülüğünde toplumsal bir
gelişme projesiydi.
Tonguç'un "Canlandırılacak Köy"
adlı yapıtında dediği gibi, Kurtuluş Savaşında kanlarını dökenlere, devrimlere
emek verenlere, Sakarya Savaşında ölenlere hakları ödenecekti. Ezilme ve
sömürülme son bulacak, devrim yeni insan tipini yaratacaktı.
Gerçekten de, enstitülerde, az zamanda,
imece usulüyle çok büyük işler başarıldı. Öğretmenler, usta eğiticiler,
öğrenciler, el ele vererek "iş içinde, iş aracılığıyla, iş için"
demokratik bir eğitim uyguladılar.
Devlete çok yük olmadan, kısa sürede,
enstitülerde 700 yeni yapı, köylerde 3 000 köy okulu yaptılar. Binlerce dönüm
arazide ağaç diktiler, sebze ve meyve ürettiler. Elektrik ve su getirdiler.
Klasikleri okudular, eleştirdiler, hep birlikte eğlendiler. Yaratıcı işin
eğitiminden geçtiler.
Tonguç'a göre "uygulanmayan bilgi,
boş ve gereksiz bilgidir. Bilmek, yapmak demektir. Uygarlık tarihi, aynı
zamanda, işin tarihidir. Beynin ele emrettiği ekonomik değeri olan gerçek bir
iş..." Bu yolla, özlenen fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür, yani, tepeden
tırnağa özgür kuşaklar yetiştiriliyordu.
Böyle giderse, Tonguç'un deyişiyle köylü
bilinçlenecek, kimse onu kendi hesabına acımasızca sömüremeyecekti. Ne yazık
ki, böyle gitmedi. İkinci Dünya Savaşı sonunda koşullar değişti, siyasal
dengeler değişti. Köylünün, toplumun bilinçlenmesinden korkanlar,
cadıkazanlarını kaynattılar. Eğitim yoluyla insanı yücelten başta Millî Eğitim
Bakanı Hasan Âli Yücel, İlköğretim Genel Müdürü Tonguç ve arkadaşları görevden
uzaklaştırıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Tonguç'u Genel
Müdürlükten uzaklaştırdılar.
Önce, Yüksek Köy Enstitüsünü kapattılar;
sonra, köy enstitülerinin ilkelerini yozlaştırdılar, kız ve erkeği ayırdılar.
Özgür okuma, eleştiri, üretim kaldırıldı; sonra da, enstitüler temelli
kapatıldı. Yeniden, ezberci, eleyici, birliği ve niteliği bozuk, paralı eğitime
dönüldü.
Tonguç'a, genel müdürlükten alındıktan sonra,
olmadık acılar çektirildi. Bakanlık emrine alındı, aylığı bile tam ödenmedi.
Aslında, bu, Tonguç'un hançerlenmesi değil, geleceğin aydınlık Türkiyesinin
hançerlenmesiydi; ama, onun getirdiği üretici eğitim sisteminden yetişen
öğretmenler ve başka alanlarda yetişenler, ortaya koydukları hizmetlerle ve
yapıtlarla en güzel yanıtı karşı devrimcilere verdiler.
Köy enstitüleri ilkeleri bugün de
güncelliğini korumaktadır. Üniversiteler, demokratik kitle örgütleri, uzmanlar,
Tonguç'un ortaya koyduğu yaratıcı eğitimi bugün anlamaya çalışıyorlar, günümüze
uyarlamaya çalışıyorlar.
Dönem değişti, onlar, artık, o zamanda
kaldı diyenler, unutuyorlar. İlkeler, bugün, her zamankinden daha çağdaş, daha
güncel. Üstelik, bugün, hâlâ, köylerimizde 24 000 000 insan yaşıyor. Köylerden
kente göçenler de, kent kıyılarında, eğitilmeyi ve üretimi bekliyorlar. Kent
merkezlerinde, mezun olan öğrencilerimiz de, ellerinde diploma, işsiz,
bekliyor. Dün, köy enstitülerinde eğitilen yoksul çocukların birçoğu, bugün,
ilköğretimden sonra, elenmektedir, eğitim dışına atılmaktadır. Millî Eğitim
Bakanı, büyük bir buluş gibi -Sayın Bakan da burada, izliyor- 10 000 yoksul
çocuğu özel okullara yerleştirmeyi ve onlara nitelikli eğitim vermeyi
varsayıyor. Zengin çocukların yanında, 1 800 000 çocuğumuz ilköğretimden
çıkacak, bunun 10 000'ini alacaksın, yerleştireceksin, devletin parasıyla.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, toparlar mısınız.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bitiriyorum
efendim.
Değerli arkadaşlar, çağdaşlığı günümüzde
de geçerli olan Tonguç'un ortaya koyduğu eğitim ilkelerinden, bugün de
yararlanmalı ve Büyük Millet Meclisi olarak bir adım atmalıyız. Aynen,
İsviçre'de büyük eğitimci Pestalozzi için yapıldığı gibi "İsmail Hakkı
Tonguç ve Köy Enstitüleri Araştırma Kurumu" oluşturmalıyız. Bu araştırma
kurumunun ortaya koyduğu ilkeleri, okullarımıza, hiç olmazsa, yatılı ilköğretim
okullarına, bölge okullarına, meslek okullarına uygulamalıyız.
Sayın Başkan, sözlerime "Tonguç
Baba" adlı şiiri yazan köy enstitülü Ozan Mehmet Başaran'ın birkaç dizesiyle son vermek istiyorum:
"Unutulmuş, unutulmuş, unutulmuş
köylerdik;
Sonra sen geldin, nisanlar geldi,
Yenilendi gücümüz bembeyaz,
Bize çalışmaya başladı tarlalar,
Komadı karanlığın ağaları,
Halk uyansın, ülke çiçeğe dursun;
Komadı aydınlıktan korkanlar.
Terledin, dayattın bizim için,
Adın bir destan şafağı işte,
Halk babası, köyler babası,
Ha desen horana kalkar milyonlar,
Sen Anadolusun, halksın, köylersin."
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel
Kurula diğer sunuşları vardır.
Divan Üyemizin sunuşları oturarak okuması
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - TBMM
Başkanı Bülent Arınç’ın, Macaristan Parlamento Başkanı Katalin Szili’nin resmî
davetine icabetle bu ülkeye yapacağı ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/318)
23.6.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın, Macaristan Parlamento Başkanı Katalin Szili'nin davetine
icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Macaristan'a resmî ziyarette
bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun 10.6.2003
tarihindeki 91 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak
üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı : Seçim İli:
Berhan Şimşek İstanbul
Hasan Kara Kilis
Mehmet Özlek Şanlıurfa
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır.
Birinci önergeyi okutuyorum:
2. - Manisa
Milletvekili Nuri Çilingir’in (6/524) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/72)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 269 uncu sırasında yer alan (6/524) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Nuri Çilingir
Manisa
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
3. - Mersin
Milletvekili Ersoy Bulut’un (6/244) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/73)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çiftçi borçlarının affedilmesine ilişkin
olarak vermiş olduğum ve gündemin "Sözlü Sorular" bölümünde 15 inci
(6/244) sırasında yer alan soru önergesini geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim. 24.6.2003
Ersoy Bulut
Mersin
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis araştırması önergeleri vardır.
Birinci önergeyi okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. -
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ve 42 milletvekilinin, bürokratik
engellerin azaltılarak hizmetlerde etkinlik ve verimliliğin sağlanması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/112)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin problemlerinin çözümünde arzu
edilen kalkınma hamlesinin gerçekleştirilememesinde, siyaset kadar bürokrasinin
de önemli sorumluluğu bulunmaktadır. Ülkemizin kalkınmasında, değişim ve
gelişime bürokrasinin uyum göstermesi gerekmektedir. Her türlü değişime
direnen, yeniliğe kapalı, heyecansız bürokrasi anlayışı, ülkemizin zaman zaman
kriz ortamlarına sürüklenmesinde de etkili olmuştur. Bugüne kadar ülkemizin
problemlerine yönelik çözümlerin üretilmemesindeki bürokrasinin etkisini
araştırmak, bugünden sonra hükümetimizin ülkemizin adaletli kalkınma
hamlelerini gerçekleştirmesinde bürokrasinin üzerine düşenleri, en kısa
zamanda, en verimli şekilde yapabilmesi için, ekte sunulan gerekçeler ışığında,
Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygıyla arz ederiz. 11
Haziran 2003
1- Mustafa
Ilıcalı (Erzurum)
2- Musa
Sıvacıoğlu (Kastamonu)
3- İbrahim
Köşdere (Çanakkale)
4- Nevzat
Doğan (Kocaeli)
5- Ahmet
Uzer (Gaziantep)
6- Mustafa
Demir (Samsun)
7- Mustafa
Ataş (İstanbul)
8- Yahya
Akman (Şanlıurfa)
9- Mehmet
Ali Bulut (Kahramanmaraş)
10- Mehmet Atilla Maraş (Şanlıurfa)
11- Mehmet Sait Armağan (Isparta)
12- Recep Özel (Isparta)
13- Temel Yılmaz (Gümüşhane)
14- Mustafa Dündar (Bursa)
15- Ayhan Zeynep Tekin (Adana)
16- Nurettin Aktaş (Gaziantep)
17- Eyüp Ayar (Kocaeli)
18- Ali İhsan Merdanoğlu (Diyarbakır)
19- Serpil Yıldız (İzmir)
20- İnci Özdemir (İstanbul)
21- Yekta Haydaroğlu (Van)
22- Nihat Ergün (Kocaeli)
23- Metin Yılmaz (Bolu)
24- Hasan Anğı (Konya)
25- İbrahim Özdoğan (Erzurum)
26- Zülfü Demirbağ (Elazığ)
27- Halil İbrahim Yılmaz (Kütahya)
28- Ali Rıza Alaboyun (Aksaray)
29- Muzaffer Gülyurt (Erzurum)
30- Mustafa Nuri Akbulut (Erzurum)
31- Hamit Taşçı (Ordu)
32- Recep Yıldırım (Sakarya)
33- Hasan Ali Çelik (Sakarya)
34- Ünal Kacır (İstanbul)
35- Nusret Bayraktar (İstanbul)
36- Mustafa Said Yazıcıoğlu (Ankara)
37- Cemal Uysal (Ordu)
38- Harun Tüfekçi (Konya)
39- Nihat Eri (Mardin)
40- Mehmet Beyazıt Denizolgun (İstanbul)
41- İlhan Albayrak (İstanbul)
42- Afif Demirkıran (Batman)
43- Gürsoy Erol (İstanbul)
Gerekçe :
Bilindiği üzere, çok zor bir dönemde, çok
zor olan ülke idaresini üstlenerek, yılların birikimiyle âdeta kronikleşmiş
olan ülkemiz ve halkımızın sorunlarını çözmeye talip olup, Yüce Türk Milleti
de, tevazu göstererek, bu kutsal ve de ağır sorumluluğu partimizin omuzlarına
yükleyerek, tek başına iktidar yapmıştır.
Halkımızın ağırlıklı olan kişisel,
toplumsal ve bölgesel sorunlarının çözümü, elbette ki, bağlı olan kurum ve
kuruluşların her kademedeki bürokratlarıyla elbirliği ve dayanışma içerisinde
çok çalışmakla mümkündür. Bu bürokratlar, ağırlıklı olarak aşağıdan yukarıya
doğru sıraladığımızda daire başkanı, genel müdür yardımcısı, genel müdür,
müsteşar yardımcısı ve müsteşardan müteşekkildir.
Söz konusu bürokratlar çalışkanlıkları,
bilgi ve tecrübeleri yanı sıra hiç şüphesiz, halkın sorunlarına karşı duyarlı
ve çözümlerine yönelik çare üretme gayret ve çabaları ile orantılı olan bir
uyum içerisinde çalışma ekibi ile faydalı olmaları mümkündür.
Geçen 6 aylık iktidar döneminde hiç
şüphesiz siyasî ayırım yapmaksızın çalışmaya gayret ettiğimiz birkısım
bürokratların tam aksine, âdeta hükümetimizin bu seçim başarısını engellemek
için, başarısız kılmak için, siyasî bir hırs içerisinde yavaşlatılmış bir tempo
ile çözüm üretmekten çok sorun üretme anlayışı ile hareket etmeleri, son derece
bariz bir şekilde görülmektedir.
Oysa, seçim mitinglerinde, mahalle
mahalle, ev ev, kişi kişi dolaşarak halkımıza söz vererek oy istedik. Biz,
hizmet etmeye, çözüm üretmeye, sorun çözmeye söz verdik. Halkımız da bize
inanarak tek başına ezici bir çoğunlukla iktidar etmiştir.
Birkısım bürokratlarımız, telefonlarımıza
dahi çıkmıyor, halkımızı muhatap almıyor. Bürokratları aramalarımızda,
sekreteryalarından alınan cevaplar, toplantıda, seminerde, çok yoğun, bakanın
yanında vesaire klasik cevaplar alındığı gibi, geri dönme, arama zahmetinde
dahi bulunmuyorlar. Memuriyet terbiyesi ve adabına uymayan bu çalışma
anlayışının nasıl kırılması
gerektiğini, bu zihniyete son vermek adına ne çözümler üretilmesi
gerektiği, hangi konularda, yönetmeliklerde, hangi değişiklikler yapılması
gerektiğine yönelik yasal düzenlemelere gidilmesinin zorunluluğu artık
kaçınılmazdır.
Bürokratların olumsuz tutum ve
davranışlarından birinci derecede etkilenen saygıdeğer halkımızın daha etkin ve
verimli hizmet alabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırması
açılmasıyla mümkün olabileceğinden; gereği hususunu takdirlerinize
saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
İkinci önergeyi okutuyorum:
2. - İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Futbol günümüzün en büyük kitlesel eğlence
kaynağı ve bir büyük endüstridir. Ancak, son günlerde basın ve medyada yoğun
bir şekilde yer alan futboldaki şike iddialarıyla bu güzel endüstri dalına
darbe vurulmaktadır. Şike iddialarının merkezinde İzmir'in Türk spor hayatına
birçok sporcu kazandırmış, en köklü ve en eski kulüplerinden biri olan Altay
Spor Kulübünün şaibeli biçimde ligden düşürülmesi bulunmaktadır.
Bildiğiniz gibi, şike, bazen rakip takım
oyuncularının âdeta yedeklerden oluşan bir kadroyla sahaya çıkmasıyla, bazen
direkt kalecilerin davranış biçimleriyle, bazen hakem oyunlarıyla, bazen de
karşı tarafın teşvik primi vermesi suretiyle gerçekleştirilmektedir. Son olayda
da görüldüğü gibi, yukarıda saydığımız şike türlerinin kurumsallaştığı ve
futbol endüstrisinde haksız rekabetin oluştuğu açık olarak görülmektedir.
Şike iddiaları, daha önceki senelerde de,
içimizde halen milletvekili olan bazı arkadaşlarımızın da imzasını taşıyan bir
Meclis araştırması önergesiyle gündeme gelmiş; ancak, kadük kaldığı için
sonuçlandırılamamıştır. Ancak, yolsuzluk gerçeğinin toplumsal adaleti
gölgelediği bir dönemde, Altay Spor Kulübü tüzelkişiliğinin düştüğü haksız
durumu göz önüne alarak, büyük kitleleri seferber eden futbol endüstrisindeki
çirkin iddiaların araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması büyük önem arz
etmektedir.
Bunun için, Anayasanın 98 inci ve
İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 6.6.2003
1- Hakkı Ülkü (İzmir)
2- Ahmet Ersin (İzmir)
3- Yılmaz Kaya (İzmir)
4- K. Kemal Anadol (İzmir)
5- Vezir Akdemir (İzmir
6- Abdurrezzak Erten (İzmir)
7- Hasan Aydın (İstanbul)
8- Atila Emek (Antalya)
9- Özlem Çerçioğlu (Aydın)
10- Muharrem İnce (Yalova)
11- Ali Arslan (Muğla)
12- Atilla Kart (Konya)
13- Necdet Budak (Edirne)
14- Mustafa Sayar (Amasya)
15- Halil Ünlütepe (Afyon)
16- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
17- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
18- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
19- Gürol Ergin (Muğla)
20- Fahrettin Üstün (Muğla)
21- Nezir Büyükcengiz (Konya)
22- Hasan Güyüldar (Tunceli)
23- Ufuk Özkan (Manisa)
24- Erdoğan Kaplan (Tekirdağ)
25- Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
26- M. Nezir Nasıroğlu (Batman)
27- İsmet Atalay (İstanbul)
Gerekçe:
2002-2003 sezonu Türkiye 1. Süper Liginin
son haftalarında oynanan müsabakalar Türk spor kamuoyunda, ilgili kulüp ve
kurumlarda, alınan sonuçlar ve oynanan futbol itibariyle şüphe uyandırmıştır.
Nitekim, son haftalarda oynanan müsabaka neticeleri, özellikle, küme düşmesi
muhtemel takımların aldıkları ilginç sonuçlar ve bunun yanında, oynanan futbol,
şüpheleri haklı çıkarmış bulunmaktadır.
Şöyle ki: 25.5.2003 tarihinde oynanan
Elazığspor-İstanbulspor maçında İstanbulspor oyuncularının hiç mücadele
etmedikleri ve rakip kaleye gitmekteki isteksizlikleri kamuoyunun dikkatini
çekmiştir.
31.5.2003 tarihinde oynanan
Diyarbakırspor-Elazığspor müsabakası, şike iddialarının ayyuka çıktığı bir
müsabaka olmuştur. Maçın devre arasında Diyarbakırspor oyuncularının
Diyarbakırsporlu yöneticiler tarafından silahla tehdit edildiği duyumları
alınmıştır. Diyarbakırspor takımının ataklarını kendi seyircileri tarafından
oyuncularının yuhalanması ve aleyhe yapılan tezahürat, futbolculara yapılan
baskıyla birlikte değerlendirildiğinde, maçın hangi koşul ve etkiler altında,
sonucu âdeta önceden kararlaştırılan şekilde sonuçlandırıldığı açıktır.
Elazığsporun attığı ilk gol, golden önce golü atan oyuncunun tek başına ve
âdeta hiçbir savunma ve engellemeyle karşılaşmaksızın boş sahada top sürerek
kaleciyle karşı karşıya kalıp golü atması, pozisyonda yapılan müdahalelerin,
kalecinin topu içeriye âdeta kabul etmesinin Futbol Disiplin Talimatının 37 nci
maddesinde tarif edilen hileli ve danışıklı futbol müsabakası olduğu hususunu
teyit etmektedir. Elazığspor Kulüp Başkanının maç sonrası yaptığı açıklamayı
kısaca özetlemek gerekirse, son haftalarda özellikle düşme hattında bulunan
takımların, gerek kendi aralarında gerekse diğer takımlarla yaptığı maçlar ve
alınan sonuçlar, düşen takımların belirlenmesi açısından Altay Spor Kulübünün
ne derece mağdur edildiğini haklı çıkarmaktadır.
Özellikle son hafta oynanan
Diyarbakırspor-Elazığspor maçı ve İstanbulspor-Altay maçlarının, şike ve teşvik
primi iddialarıyla gölgelendiği açıktır. İstanbulspor oyuncularından
bazılarının, Selçuk, Musa ve Mehmet Yozgatlı'nın kasede alınan ve gazetelere
yansıyan teşvik primi ikrarları titizlikle araştırılmalıdır.
Futbolun güzelliğine gölge düşüren şike
vb. iddiaların araştırılıp açıklığa kavuşturulması, sadece iddiaları öne
sürülen ya da suçlamalara maruz kalanlar için değil, temiz toplum için
gereklidir.
Bu konuda TBMM'nin üzerine düşen
sorumluluğu yerine getireceğine inanarak, Meclis araştırması önergesini Genel
Kurulun takdirlerine arz ederiz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerine alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım:
V. -
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - Genel
Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 24.6.2003 Salı günü
(bugün) yapılan toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Grubumuzun ekteki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Sadullah Ergin
AK Parti Grubu Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun 24.6.2003 Salı günkü (bugün)
birleşiminde, sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının görüşülmemesi,
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 33 üncü sırasında yer alan 177 sıra sayılı kanun teklifinin, bu kısmın
2 nci sırasına, 26 ncı sırasında yer alan 163 sıra sayılı kanun tasarısının 3
üncü sırasına, 27 nci sırasında yer alan 166 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü sırasına, 28 inci sırasında yer alan 167 sıra sayılı kanun tasarısının 5
inci sırasına, 2 nci sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı
sırasına, 3 üncü sırasında yer alan 152 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci
sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 179 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci
sırasına, 17 nci sırasında yer alan 153 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu
sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 122 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci
sırasına, 7 nci sırasında yer alan 103 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü
sırasına, 8 inci sırasında yer alan 104 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü
sırasına, 11 inci sırasında yer alan 55'e 1 inci ek sıra sayılı kanun
tasarısının 15 inci sırasına, 18 inci sırasında yer alan 158 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ncı sırasına, 19 uncu sırasında yer alan 155 sıra sayılı kanun
tasarısının 17 nci sırasına, 20 nci sırasında yer alan 156 sıra sayılı kanun
tasarısının 18 inci sırasına, 21 inci sırasında yer alan 157 sıra sayılı kanun
tasarısının 19 uncu sırasına, 22 nci sırasında yer alan 159 sıra sayılı kanun
tasarısının 20 nci sırasına, 23 üncü sırasında yer alan 160 sıra sayılı kanun
tasarısının 21 inci sırasına, 25 inci sırasında yer alan 162 sıra sayılı kanun
tasarısının 22 nci sırasına, daha önce, gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
dağıtılan 182 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden 9 uncu sırasına;
184 sıra sayılı kanun tasarısının ise 12 nci sırasına alınması ve çalışma
sürelerinin, bu birleşimde gündemin 6 ncı sırasına kadar olan işlerin,
25.6.2003 Çarşamba günkü birleşimde sözlü sorular görüşülmeyerek 152 sıra
sayılı kanun tasarısının, 26.6.2003 Perşembe günkü birleşimde ise 162 sıra
sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılması, bu işlerin
görüşmelerinin saat 24.00'e kadar tamamlanamaması halinde saat 24.00'ten sonra
da çalışmalara devam edilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Öneri üzerinde söz talebi?..
HALUK KOÇ (Samsun) - Önerinin aleyhinde...
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde, Sayın Haluk
Koç.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün de, Adalet ve Kalkınma Partisinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma düzeneğinin tekrar değiştirilmesine
ilişkin grup önerisinin aleyhinde söz aldım.
Bunu daha önce de konuştuk değerli
arkadaşlarım. Bakın, salı günü -hep ifade ettik- Türkiye Büyük Millet
Meclisinin en önemli görevlerinden bir tanesi olan denetim görevine ayrılmış
bir gündü. Bu da daha önceki Danışma Kurulu önerisiyle kabul edilmişti.
Şimdi, yasama dönemi ilerledikçe
"efendim, bekleyen kanun sayısı çoğaldı", "efendim, vatandaş,
millet bizden hizmet bekliyor", "bir an önce bu kanunları çıkarmak
zorundayız" gibi ifadelerin arkasına sığınarak, Meclisin denetim görevini yapmasına
mâni oluyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bunu daha önce de
söyledik; bunu, daha önceki buna benzer grup önerilerinin aleyhinde söz
aldığımız zaman da dile getirdik, hatta bir tanesinde, çok iyi hatırlıyorum,
Bayburt bağımsız Milletvekili Sayın
Ülkü Güney de bunun yanlış bir yol olduğunu, bunun alışkanlık haline
getirilmemesi gerektiği konusunda uyarılarını Yüce Meclise ifade etmişti.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Grup
Başkanvekili arkadaşım, Danışma Kurulu toplantısı bitiminde, Sayın Sadullah
Ergin -kendisine de hayırlı olmasını diliyorum yeni görevinin- televizyon
kameralarına şöyle bir açıklamada bulundu: "Vatandaşımız hizmet bekliyor,
bizden beklediği yasaları çıkarmak zorundayız." Evet, doğrudur.
Şimdi ben size sormak istiyorum değerli
arkadaşlarım: Halkın yararına, söz verdiğiniz anlamda, sosyal boyutta hangi
yasa teklifini getirdiniz de, burada Cumhuriyet Halk Partisinin tepkisiyle,
engellemesiyle karşılaştınız? Bazı konularda Cumhuriyet Halk Partisinin
tepkisiyle, engellemesiyle karşılaştınız, doğrudur. Orman köylüsünü kandırarak,
metrekaresini 5 dolardan arazisini tekrar kendisine satmak gibi bir niyetle
Anayasa değişikliği teklifi getirdiğiniz zaman Cumhuriyet Halk Partisini
karşınızda buldunuz, doğrudur. Ekvergilerle milletin üzerine binmek
istediğinizde Cumhuriyet Halk Partisinin haklı tepkisiyle karşılaştınız bu da
doğrudur. Bakın, bilerek ve isteyerek sahte fatura, naylon fatura
düzenlenmesinin burada af kapsamı içine alınmasını istediğinizde Cumhuriyet
Halk Partisinin tepkisiyle karşılaştınız, bu da doğrudur. Aslında o yasanın
adını da değiştirmek lazım. Vergi barışı değil o; vergi barışı olur mu. Barış,
farklı bir kavramdır, farklı ifadeler çerçevesinde kullanılması lazım. Olsa
olsa, bunun adı, "vergi pişmanlık yasası" olmalıydı. Biz o zaman size
tepki gösterdik, doğrudur.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, ilke olarak,
halkın yararına gelecek her türlü yasanın yanında yer aldığımızı ve desteğimizi
ifade ediyoruz.
Şimdi, bakın, size, temel çelişkinizi bir
kere daha hatırlatacağım. Bir kere daha, sizi, yaptığınız temel bir yanlışla
yüz yüze karşı karşıya getirmeye gayret edeceğim. Geçen haftaya dönelim
isterseniz.
Değerli Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
mensup değerli milletvekili arkadaşlarım, geçen haftayı kısaca bir anımsayın.
Ne oldu geçen hafta; yine böyle bir Danışma Kurulu kararı, yine belirli yasalar
alt alta eklendi, Avrupa Birliği uyum yasaları -ki, bizim Sayın Genel
Başkanımız Deniz Baykal bunu çok güzel ifade etti; ben burada da bir kere daha,
patenti kendisinde kalmak üzere Meclis kürsüsünden ifade etmek istiyorum.
Avrupa Birliği yasaları dememek lazım bunlara, demokratikleşme yasaları,
halkımızın ve demokrasimizin gereği olan, ihtiyacı olan yasalar demek lazım-
bunların ardından perşembe günü İŞKUR Yasa Tasarısı görüşülecekti; ne zamana
kadar, tasarının görüşülmesi tamamlanana kadar. Peki, bu demokratikleşme paketi
yasaları görüşüldü ve çıktı, Cumhuriyet Halk Partisinin olumlu katkıları oldu,
Türkiye'nin sıkıntıyla baktığı birkaç konu düzeltildi, ortak bir çabayla,
Türkiye'nin ihtiyacı olan önemli adımlar atıldı. Peki, ondan sonra, Danışma
Kurulunda alınan karar gereği, İŞKUR Yasa Tasarısı bitene kadar görüşülecekti;
kaçıncı maddesinde kaldık? Cumhuriyet Halk Partisi mi engelledi sizi?!
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili olarak, ben, toplantı yetersayısı,
karar yetersayısı istemek durumunda kaldığım için mi engelledik sizi?!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Evet...
HALUK KOÇ (Devamla) - "Evet"
diyor arkadaş...
Bu evet, aslında, koskocaman bir özürdür; kimden
özürdür, kendinizden özür dilemek zorundasınız. Neden; kararı siz aldınız,
görüşmeler bitene kadar toplantıyı uzatma kararını siz aldınız; tıpkı bugünkü
gibi... Niye uymadınız, niye toplantı ve karar yetersayısını Mecliste
bulundurmadınız? Değerli arkadaşlarım, bakın, bunları size hatırlatmak
durumunda kalıyoruz ikide bir. Evet, bu sizin iç sorununuz; ama, defaten
milletin beklediği yasalar geçen hafta yok muydu değerli arkadaşlar?! Acaba,
geçen hafta görüşülecek yasalar -görüşülürken- milletin yararına değil miydi,
bu hafta mı yararına oldu?! Ne olur, söylediklerinizle uyumlu olmaya gayret
edin.
Bir başka acı sahne daha, bakın, bunu da
size hatırlatmak istiyorum. Biz karar yetersayısı isteminde bulunduğumuz zaman,
elektronik oylamaya -daha sonrasında toplantı yetersayısında da aynısı oldu-
giremeyen bazı arkadaşlarımız her zaman pusulayla oy kullanıyorlar. Toplantıyı
yöneten Sayın Başkanvekili -ki, tutumu için huzurlarınızda kendisine teşekkür
ediyorum- Sayın Sadık Yakut, pusulayla oy kullanan arkadaşlarımızın salonda
bulunup bulunmadığını, yüksek sesle okuyarak, tespit yönüne gitti; çok acı bir
sahneyle karşılaştık. Değerli arkadaşlarım, siz, milletin yararına iş yapmak
istiyorsunuz; ama, önce kendi onurunuzu korumak zorundasınız. 6 milletvekili
arkadaşımız, pusulayla oy kullandığı halde, ismi okundu, salonda yoktu; bunu
nasıl açıklayacaksınız değerli arkadaşlarım?!. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Dışarı çıkmış
olamazlar mı?
HALUK KOÇ (Devamla) - Oy kullanan kişi,
burada bulunur; bunun özrü yok. Bunu ben Meclis kürsüsünden söylemek durumunda
kaldığım için üzülüyorum. Benzer durumla karşılaşmamanız için, size bir kere
daha dost uyarı görevini yapmak
istiyorum.
MEHMET FEHMİ UYANIK (Diyarbakır) - Zahmete
girme.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bunlar tutanaklarda var, isimler de var; bunlar için herhalde
Grubunuz gerekli önlemleri alır.
Şimdi, bugüne gelelim; bugün yine aynı
teklifle karşı karşıyayız. Yine, toplantı bitimine kadar, umarım, saat 20.30'da
21.00'de, bu ısrarınızda, bu iradenizi sergilemede burada yeterli sayıyı
bulundurarak destek olursunuz kendi kendinize.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN - Lehinde mi ?
SADULLAH
ERGİN (Hatay) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
Meclis Danışma Kurulumuzda yapmış olduğumuz görüşmelerde, Cumhuriyet Halk
Partisi Sayın Grup Başkanvekili ile beraber, Meclisin çalışma saatleri ve
gündemiyle ilgili uzlaşı sağlanamadı. Onun üzerine, Grup adına bir çalışma
önerisi verdik. Öneri aleyhine söz alan değerli sözcü, Meclisin çalışmasından
ve şu ana kadar göstermiş olduğu
performansından -üzülerek belirteyim- sanki, rahatsızlık duyarcasına ifadelerde bulundu.
Şimdi, bizim getirmiş olduğumuz öneri ile
yapılacak olan çalışmalar nelerdir, önce bunlara bir bakalım. Sayın sözcü,
Cumhuriyet Halk Partisinin, milletin lehine olan yasa metinlerine sürekli
destek verdiğini ve bunlara engel olmadığını da ifade ettiler.
Şimdi, Salı günü, yani bugün için, sözlü
sorulara 1 saat zaman ayrılmasını talep etmişiz. Arkasından, uzun süredir
ihtiyacı duyulan ve teşkilat yasası bulunmayan İŞKUR ile ilgili teşkilat yasası
var, onun çıkarılması talep edilmiş ve devlet memurlarının özel sağlık
kurumlarından istifade edebilmesini sağlayacak 6 maddelik bir yasa teklifimiz
var. Bunun dışında, 3 tane uluslararası sözleşmenin onaylanmasına dair kanun
tasarısı var. Uluslararası sözleşmelerin onaylanmasına dair kanun
tasarılarında, umumiyetle ihtilaf çıkmamakta ve seri şekilde geçmektedir. Yani,
yoğun gündem olarak belirttikleri, bugün çıkarılması düşünülen ve teklife
eklenen sadece 2 tane yasa var.
Çarşamba gününün gündemine baktığınız
zaman, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Yasa Tasarısı var. İkincisi de, Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda değişiklik yapmak amacıyla getirilen 29 maddelik bir
tasarı var; 2 tane yasa tasarısı... Dolayısıyla, hukuk sistemimizin büyük
ihtiyaç duyduğu ve komisyonlarda da büyük ölçüde üzerinde uzlaşı sağlanarak
geçmiş olan bu maddelerin geçirilmesi, sanki yoğun bir çalışma temposu olarak
konulmuş durumda.
Bugün 2 tane yasamız var, yarın -çarşamba
günü- 2 tane yasa önermişiz çalışmalar içerisine. Perşembe günü ise, 1
maddelik, 3 maddelik, işte 6 maddelik, toplam 30 maddelik 4 yasa teklifimiz
var, onun dışında da, 11 tane uluslararası sözleşmenin onaylanmasına dair
talebimiz var.
Şimdi, kabul ediyorum, yaz sıcakları
bastırdı, Meclisteki arkadaşlarımız yorgunluklarını beyan edebilirler; ancak,
değerli arkadaşlar, malumunuz, şu anda ülkemizin içerisinde bulunduğu durum,
vatandaşların bizden beklentileri ve hakikaten milletimizin, 65 000 000'un gözü
şu Mecliste. Biz, şayet, şu çatı altında, milletin hasretle, ısrarla beklediği
teklifleri ve yasaları bir an önce hayata geçiremezsek, onların beklentilerini
karşılayamazsak, yarın tatilde bu millete gidip ne diyeceğiz?! Dolayısıyla,
tatil yapmak milletvekillerinin de hakkıdır. Bu noktada, Cumhuriyet Halk
Partili değerli milletvekillerimizin de, Meclisin normal zamanında tatile
girmesi yönünde talepleri de var.
AHMET ERSİN (İzmir) - Bütün yaz çalışalım.
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, gündemimizde bulunan tasarı ve tekliflerin bir an önce sağlıklı
şekilde görüşülerek Meclisten geçmesi, yasalaşması halinde inşallah sizin de
arzu ettiğiniz o tatil olayı gerçekleşir; ama, bizim için önemli olan...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Kendinize
bakın; bizim için bir şey yok.
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bizim için
önemli olan, şu anda gündemimizde olan...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Meclisi
çalıştırmıyorsunuz; kendinize bakın.
SADULLAH ERGİN (Devamla) - ... ihtiyacını
duyduğumuz yasaları bir an önce Meclis gündeminden çıkarmak, Genel Kuruldan
geçirmek ve bu milleti sıkıntıdan kurtaracak icraatları yapabilmek.
Değerli arkadaşlar, bakınız...
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - 150 kişi vardı
geçen akşam; neredeydiniz?!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Meclis Genel
Kurulumuza 347 tane kanun tasarısı gelmiş bugüne kadar ve bunun 130 tanesi
yasalaşmış, 217 tanesi sırada bekliyor. Yine kanun teklifi olarak bekleyen 150
adet kanun teklifimiz var. Bu arada, tabiî, denetim çalışmaları var; bu arada,
sözlü sorular var, araştırma önergeleri var. Dolayısıyla, milletimize hizmet
etme noktasında, yargı sisteminin beklediği, yürütme, icra organlarının
beklediği ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerimizi yerine
getirme noktasında vecibemiz olan kanunları çıkarmamız gerekiyor. Bu noktada,
umuyorum ki, Anamuhalefet Partisi de anlayış gösterecektir. Milletimizin hizmet
bekleyişine engel olmak yerine, kendisinin de bu hizmet yarışında gayret sarf
etmesini diliyorum ve bugün getirdiğimiz önerimize destek taleplerimi de
iletiyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sadullah
Ergin.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN - Aleyhinde, buyurun Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilinin, Meclisin çalışmasından, Meclisten çok sayıda kanun
çıkarılmasından Cumhuriyet Halk Partisinin rahatsızlık duyduğu şeklindeki
ifadelerini kesinlikle kabul etmiyorum. Biz, Meclisin çalışmasından, Mecliste
-biraz önce Grup Başkanvekilimiz Haluk Koç'un da belirttiği gibi- halkımızın
lehine olacak kanun tasarılarının kabul edilmesinden, sadece ve sadece mutluluk
duyarız; ama, bizim itiraz ettiğimiz noktalar bellidir, burada hep ifade ettik.
Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, sadece kanun yapan bir kurum değil, aynı
zamanda, denetim görevi olan bir kurum olduğunu biliyoruz, kabul ediyoruz. O
nedenle de, özellikle sözlü soru önergelerinin, kanun tasarıları görüşülecek
bahanesiyle gündeme alınmamasına kesinlikle itiraz ediyoruz. Biz, gene, buraya
inmiş bulunan komisyon raporlarının 48 saat geçmeden görüşülmesine de
kesinlikle itiraz ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, bu Meclisi
çalıştırmak, çoğunluğu burada bulundurmak, İktidar Partisinin görevidir. Bizim
söylediğimiz ve Grup Başkanvekilimizin de ifade ettiği, o gün, İŞKUR yasasını
çıkarmak üzere karar aldınız, görüşmelerin sonuna kadar çalışma kararı aldınız;
fakat, sonra, burada çoğunluğu bulunduramadınız. Çoğunluğu
bulunduramayacaksanız, aldığınız kararın arkasında duramayacaksanız, o zaman,
niçin karar alıyorsunuz, niçin burada insanları meşgul edip, tutuyorsunuz?!
İktidar olmak ciddî bir iştir. Burada, çoğunluğunuza dayalı olarak, sonuna
kadar çalışacağız, sabaha kadar çalışacağız diyorsunuz; peki, çalışalım;
neredesiniz; yoksunuz! Hem burada, çoğunluğu bulunduramayıp hem de
"muhalefet partisi, bizim çok kanun çıkarmamızdan rahatsız; muhalefet
partisi, kanunların çıkarılmasında bize yardımcı olsun" demek doğru
değildir. Sizin göreviniz, aldığınız kararın arkasında durmaktır; sizin
göreviniz, burada çoğunluğu bulundurmaktır. Yaz tatili geldi, kış tatili geldi;
bunlar bahane değil değerli arkadaşlar. Çalışmaksa, biz, yazın da çalışmaya
hazırız. Böyle, sanki, muhalefet partisi yazın çalışmaktan kaçıyormuş gibi
izlenim uyandıracak ifadelere başvurmayınız. Biz, muhalefet partisi olarak,
tatilde de çalışmaya hazırız; ama, neyi görüşeceğimizi bilmek istiyoruz. Uzun
zamandır, grup başkanvekillerine, Meclisi, tatilde de çalıştırmak ciddî bir
iştir, önemli bir iştir; acaba, halkın lehine neyi görüşmek istiyorsunuz,
şunları bir görelim, öğrenelim dedik, şu ana kadar göremedik, öğrenemedik.
Şimdi, yıllardır birikmiş bazı
uluslararası anlaşmaları filan elbette görüşelim, görüşüyoruz; ama, üç yıldır,
dört yıldır görüşülmemiş uluslararası anlaşmaları görüşmek için, bir Meclis,
tatilden vazgeçmez. Kendimizi halka kötü anlatmayalım, yanlış anlatmayalım.
Tatili, gidip Bodrum'da, Marmaris'te tatil yapacağız gibi anlamayın. Tatil
demek, halk ile milletvekilinin daha çok buluşması, görüşmesi;
milletvekillerinin, halkın sorunlarına bire bir eğilmesi demektir.
Şimdi, bu Meclisi, halka kötüleme alışkanlığı,
ne yazık ki, içimizdeki bazı arkadaşların alışkanlığı haline gelmiştir.
"Canım, Meclis tatil yapmayıversin" diyorlar. Sanki, Meclis üyeleri,
gidiyor, Cannes'da, Bodrum'da, Marmaris'te tatil yapıyor! Birbirimizi
kötülemeyelim, birbirimize haksızlık yapmayalım değerli arkadaşlar.
Sayın Başbakan, ücretlerine zam isteyen
işçilere "milletvekilleri bile ücretlerine zam istemiyor, siz niye
istiyorsunuz" diyor ve ertesi gün, gazetelerde durmadan yorumlar
yapılıyor; efendim, işçi ücretinin 43 katı para alan milletvekili elbette zam
istemez...
Değerli arkadaşlarım, biz, gerçekten,
"milletvekili maaşına zam" lafını bir kere bile burada telaffuz
etmedik, böyle bir talebimiz de yok; ama, milletvekilinin maaşını,
milletvekilinin lojmanını, milletvekilinin haklarını durmadan halkın gözünde
büyük bir imtiyazmış gibi gösterirsek, halkın bu Meclise olan güveni sarsılır.
Bu Meclisin, milletvekilinin itibarını korumak, başta Başbakan olmak üzere,
herkesin görevidir. Olur olmaz şekilde, her konuda milletvekiliyle işçiyi,
memuru kıyaslamak suretiyle bir husumet yaratmak, olsa olsa demokrasiye
inançsızlığın bir sonucudur. Demokrasiye inanan insanlar, bu Meclisin haklarına
sahip çıkarlar; demokrasiye inanan insanlar, milletvekillerinin haklarını
korurlar. Böylesine anlamsız yarışlar, böylesine anlamsız mukayeselerle bir
yere varmak mümkün değildir. Başbakan, kendisinden zam isteyen işçiye, ücret
zammı yapacaksa "yapacağım" desin, yapmayacaksa
"yapmayacağım" desin; yoksa, milletvekili maaşını bahane etmek
suretiyle, orada, zam isteyen insanlara, ötede, işsiz gezen insanlara karşı
milletvekillerini hedef göstermek, demokrasiye yapılacak en büyük kötülüktür.
Sayın Başbakanı bu yanlıştan dönmeye davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, biz, tatilde de
çalışmaya hazırız; ama, neyi görüşeceğimizi, neyi konuşacağımızı bilmek
istiyoruz; bir. İkincisi, tatilde, sizin kararınızı ciddîye alıp, hepimiz
burada hazır bulunurken, sizin, çoğunluğu sağlayıp sağlayamayacağınızı da
görmek ve inanmak istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bir diğer nokta,
Avrupa Birliğine uyum dediniz, altıncısı dediniz; altıncısını çıkardık. Şimdi,
yedincisinden bahsediyorsunuz; sonra, anayasa değişikliklerini de içeren bir
sekizincisinden bahsediyordunuz; şimdi, sekizden vazgeçtik diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğine
uyum açısından anayasa değişikliğine ihtiyaç var mı yok mu; şunu bir anlasak.
Biz, tek parti iktidarı geldi, artık
kararlılık hâkim olur, birbiriyle çelişen, birbirine uymayan demeçler son bulur
diye bekliyorduk; sanki, bakan sayısı kadar parti varmış gibi, her gün bir
beyanat!..
Değerli arkadaşlarım, bir bakanımız -Allah
selamet versin- kalkıyor, büyük bir müjde verir gibi "eylül ayında kriz
geliyor" diyor; net söylüyor. İki bakanımız da kalkıyor, diyor ki:
"Böyle bir şey yok, kriz filan yok; işler yolunda."
Değerli arkadaşlarım, üçlü beşli
koalisyonlarda bile bu kadar çelişki olmuyor. Gerçi, o bakanımız mazurdur;
çünkü, Amerika Birleşik Devletleri tarafından devrileceği kesinleşmiş olan
Saddam'a bile, 300 işadamını peşine takmak suretiyle, ziyarete gitmişti ve
oralardan dönüşte de, 600 000 000-700 000 000 dolarlık anlaşmalar
imzaladıklarını söylemişlerdi; herhalde, o anlaşmaların tarafları ortada yok.
Değerli arkadaşlarım, ciddî olmak lazım,
bu Meclisi zamanında çalıştırmak lazım, kararların arkasında durmak lazım. Biz,
muhalefet olarak, gece derseniz gece, gündüz derseniz gündüz, yaz derseniz yaz,
tatil derseniz tatilde buradayız, çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, buyurun; toparlayın.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Yalnız, şunu
da açıkça ifade ediyorum, gereğini ona göre yapınız; sürekli, karar
yetersayısının aranılmasını isteyeceğiz ve çoğunluğun olmadığını gördüğümüz
anda da yoklama isteyeceğiz. Ayrıca da, pusulayla oy veren insanların burada
olup olmadığının da kontrolünü isteyeceğiz; çünkü, burada bulunmadan, burada
bulunmayan insanlar adına oy veriliyor olmasını, demokrasinin bir ayıbı olarak
kabul ediyoruz, bu Meclise yakıştıramıyoruz. Umarım ve dilerim, bu yola bir kez
daha gidilmez; gidildiği takdirde de, o yola başvuran insanları halka ve
kamuoyuna teşhir edeceğimizi şimdiden ifade ediyoruz. Ciddî olalım, ciddî
çalışalım, verdiğimiz kararların arkasında duralım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüzün 37
nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; önce
okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım.
Önergeyi okutuyorum:
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4. - Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, 6.1.1982 Tarih ve 2577 Sayılı İdarî Yargılama
Usulü Kanununun 53 üncü Maddesinin 1 ve 3 üncü Fıkralarında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/120) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/74)
17.6.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Konu: İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince,
sunmuş olduğum kanun teklifinin Genel Kurul gündemine alınması talebinden
ibarettir.
2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü
Kanununun 53 üncü Maddesinin 1 ve 3 üncü Fıkralarında Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifim, 21.4.2003 tarihinde 2/120 esas numara ile Adalet
Komisyonuna intikal etmiş; ancak, Komisyonda 45 gün içinde
sonuçlandırılmamıştır.
Bu durum karşısında, İçtüzüğün 37 nci
maddesi gereğince, kanun teklifimin doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını
talep etmek zorunluluğu doğmuştur.
Gereğini saygılarımla arz ve talep ederim.
Atilla Kart
Konya
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kart, söz talebiniz var mı?
ATİLLA KART (Konya) - Evet, söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kanunlaşan bir
konu gündeme alınmaz.
ATİLLA KART (Konya) - Kanunlaşan bir
konunun gündeme alınmasını talep etmeyeceğim değerli arkadaşlarım; gerekçesini
açıklayacağım biraz sonra.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İdarî
Yargılama Usulü Yasasının 53 üncü maddesinde değişiklik yapılarak, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin, hak ihlalini tespit eden kararlarının, yargılamanın
yenilenmesi sebebi olarak kabul edilmesi yolunda hazırlamış olduğum kanun
teklifinin 45 günlük süre içinde görüşülmemesi üzerine, İçtüzüğün 37 nci
maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme alınması yolunda
talepte bulunduğum işbu yasa teklifi, geçen hafta içinde, Altıncı Uyum
Paketinde 6 ncı madde olarak kabul edildi. Esasen, hukuk ve ceza usulünde bu
yolda düzenleme yapılıp, İdarî Yargılama Usulü Yasasında benzer düzenlemenin
yapılmamasının tutarlı bir açıklaması olamazdı. Bu durum, daha evvelki uyum
paketlerinin görüşülmesi esnasında da Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından
dile getirilmiş, ancak, sonuç alınamamıştı.
Gelinen süreçte, Genel Kurul gündemine alınmasını talep ettiğim yasa
teklifinin konusu kalmamıştır. Bu durumu Sayın Başkanlığın ve Genel Kurulun
bilgi ve takdirlerine sunuyorum. Yasa teklifimin Altıncı Uyum Paketi içinde
yasalaşmış olmasından dolayı da Genel Kurula şükranlarımı sunuyorum.
Gelinen aşamada, İçtüzüğün 75 inci
maddesinin birinci fıkrası gereğince, oylama yapılmadan işlem yapılmasını,
keza, Başkanlık Divanından talep ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
vesileyle, bir hususu daha Genel Kurulun takdir ve değerlendirmesine sunmak
istiyorum. Avrupa Birliğine girmek yolundaki toplumsal talebin yerine
getirilmesi yolunda yapılan çalışmalara destek verilmesi gerektiği kuşkusuzdur;
ancak, bu toplumsal talep yerine getirilirken, toplumun sosyal ve öncelikli
konularının ihmal ve gözardı edilmemesi gerektiği de açıktır.
Bu kapsamda, Yolsuzlukları Araştırma
Komisyonu çalışmalarında doğmuş olan tıkanıklıkların aşılması ve kamuoyundaki
beklentilerin hayal kırıklığına dönüşmemesi için, Anayasada, bankacılık
mevzuatında ve Meclis İçtüzüğünde yapılması gereken yasal düzenlemeleri önemle
hatırlatıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kart, bir saniye...
Belirttiğiniz gibi, bu önergenizle ilgili
konu zaten kanunlaştı. Bir teşekkür anlamında, Genel Kurula da siz sundunuz.
Lütfen, sözlerinizi toparlarsanız...
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkanım,
çok kısa, iki üç cümleyle toparlıyorum.
Ticarî sır, dokunulmazlıkların
sınırlandırılması ve bağlı olarak bankacılık mevzuatında gerekli yasal
düzenlemeler yapılmadığı ve bu konuda, kişi, grup ve zaman ayırımı yapılmadan
uygulamaya geçilmediği takdirde, yapılan çalışmaların hiçbir anlamı
olmayacaktır. Haksız mal iktisap edinen kişi ve grupların mal iadesini
sağlayacak şekilde yasal düzenlemeler yapılmadığı takdirde, yapılan bu
çalışmaların hiçbir anlamı olmayacaktır.
Genel Kurulun, açıkladığım bu konulardaki
düzenlemeleri, bir an evvel, hayata geçirmesini beyan ve talep ediyorum.
Bu düşünce ve dileklerle, Genel Kurulu bir
defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kart.
Sayın milletvekilleri, belirtildiği gibi,
konu kanunlaştığından önerge için yapılacak bir işlem de yok.
Şimdi, gündemin "Sözlü Sorular"
kısmına geçiyoruz.
"Sözlü Sorular" kısmında, Sayın
Bakanlarımız, eğer 1'den fazla soru önergesi yanıtlayacaklarsa, onları
yazıp, Başkanlığımıza iletmelerini rica
ediyorum. Böylece, belirlenen süre içerisinde daha çok sözlü soru önergesini
görüşme olanağı bulmuş olacağız.
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1. -
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, bir gazetede yer alan AKP Genel
Başkanının Saddam Hüseyin ile ilgili bir ifadesine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/228)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Saygun burada mı?.. Yok.
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin, MGK ve TBMM Genel Kurul kapalı oturumundaki
görüşmeler hakkında AKP Genel Başkanına bilgi verilip verilmediğine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/229)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.
Sayın İnce?.. Yok.
3.- Tunceli
Milletvekili V.Sinan Yerlikaya'nın, Diyanet İşleri Başkanlığında Alevîlere
yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/230) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in cevabı
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. 24.2.2003
Sinan Yerlikaya
Tunceli
10 Ocak 2003 tarihinde, Gazi Üniversitesi
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi tarafından, Alevîlerin
sorunlarını ele almak üzere düzenlenen toplantıya Sayın Bakan da katılmıştır.
Soru 1: Bu toplantıya, Anadolu Alevî-Bektaşi
öğretisini temsil eden kaç kuruluş davet edilmiştir.
Soru 2: Bütçesi bugün 10 bakanlık
bütçesine denk olan Diyanet İşleri Başkanlığı, Alevîlerin sorunlarıyla ilgili
neler yapmıştır?
Soru 3: Diyanet Vakfı bugüne kadar kimlere
ne kadar burs vermiştir? Bunların içinde Alevî öğrencileri var mıdır?
Soru 4: İslam esasına göre kurulan Diyanet
İşleri Başkanlığında Alevîleri temsil eden birim var mıdır? Yoksa, düşünüyor
musunuz?
Soru 5: Alevî öğretisinin din kültürü ve
ahlak bilgisi ders kitaplarında yer alması için bir çalışmanız var mıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Biraz önce, Sayın Yerlikaya tarafından
tevcih edilen sorunun muhatabı Devlet Bakanımız Sayın Aydın buradaydı; ancak,
Plan ve Bütçe Komisyonunda, kendi bakanlığını ilgilendiren bir yasa tasarısıyla
ilgili acilen komisyona çıktı. O bakımdan, Sayın Yerlikaya'nın sorularına ben
cevap vermeye çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, 3
Mart 1924 tarihinde, 429 sayılı Kanunla, Başvekâlet bütçesine dahil ve
Başvekâlete bağlı Diyanet İşleri Reisliği kurulmuştur. Ülkemizin özel konumu,
tarihî geleneği ve sosyal şartları, Diyanet İşleri Başkanlığının devlet
bünyesinde ve genel idare içerisinde yer almasını zorunlu kılmış, cumhuriyetin
ilk yıllarından itibaren bu yapı muhafaza edilmiştir.
Anayasal bir kuruluş olan ve Türkiye
Cumhuriyeti kurulduğu tarihten beri bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında
kalıp, milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek faaliyetlerini sürdüren
Diyanet İşleri Başkanlığı, halkımızı din konusunda aydınlatma, millî birlik ve
beraberliğin tesisinde büyük rol oynamıştır.
Başkanlık, 633 sayılı Kuruluş Kanunuyla,
İslam Dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek,
toplumu din konusunda aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek olarak
belirlenen hizmetlerini en iyi bir şekilde yapmayı hedeflemiş ve bu hedefe
ulaşmak için, siyasî düşünce, felsefî inanç, mezhep ve yorum ayırımı yapmamış;
hiçbir mezhebin, kültürün, yorum ve inancın mensubuna üstünlük tanımamış ve
herkese eşit davranmış; bunu, hukukî, tarihî ve millî bir görev saymıştır.
Sorulan sorulara, kısaca, cevaplar arz
etmek istiyorum.
Birinci sorunun cevabı şu şekilde: Söz
konusu toplantıyı, Devlet Bakanlığı veya bu Bakanlığa bağlı Diyanet İşleri
Başkanlığı düzenlememiş; kaç kuruluşun davet edildiği, kuşkusuz ki, bu nedenle,
bilinememektedir. Diyanetten sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Aydın, soru
önergesinde zikredilen toplantıya, adı geçen merkezin bilim kurulu üyesi olması
sıfatıyla çok kısa bir süre katılmış ve sonra, o toplantıdan ayrılmıştır. O
toplantı, adı geçen merkezin, yıllık, rutin toplantılarından biridir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın
Yerlikaya'nın tevcih ettiği ikinci sorunun cevabı da şu şekildedir: 88 522 adet
kadrosu bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin yüzde 98,9'u personel
giderlerine harcanmaktadır. Ülkemizde bulunan bütün Müslümanlara din hizmeti
sunulmaktadır.
Yine, Sayın Yerlikaya'nın önergesindeki
üçüncü sorunun cevabını şu şekilde takdim ediyorum: Türkiye Diyanet Vakfı,
bugüne kadar, orta ve yükseköğrenim öğrencileri dahil, toplam 54 095 öğrenciye
burs tahsis etmiştir. Burslar tahsis edilirken ilgili mevzuata göre hareket
edilmiş; Alevî öğrenci-Alevî olmayan öğrenci şeklinde herhangi bir ayırım
yapılmamıştır. Bu konuda hiçbir kimseye, hiçbir zaman, hiçbir soru sorulmamıştır;
aslında, böyle bir soru sorulması da mümkün değildir.
Diyanet İşleri Başkanlığında Alevîleri
temsil eden bir birim bulunmamaktadır; çünkü,
biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı anayasal
bir kuruluştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Anayasanın 136 ncı maddesinde "genel idare
içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün
siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine
getirir" denilmektedir. Özel kanun olan, 22.6.1965 tarihli ve 633 sayılı
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1 inci
maddesinde ise: "İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile
ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini
yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur"
hükmü yer almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten
itibaren, Diyanet İşleri Başkanlığı, aynı yasal çerçevede hizmet üretmektedir
ve üretmeye de devam edecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Buyurun Sayın Yerlikaya.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; amacı, barışçı, dayanışmacı ve eşitlikçi bir
toplum oluşturulması olan bir soru önergesiyle karşınızdayım; bu nedenle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, Sayın Bakana, verdiği cevaplardan
ötürü teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, yıllardır,
Türkiye'de izlenen tutucu politikalar yüzünden, kültürel, etnik ve kimlik
sorunları bir türlü çözülemedi ve bu sorunlar, bugün, eskiden olduğu gibi,
ortada duruyor. Bu nedenler yüzünden, ne demokrasimiz ne iç barışımız ne de
hoşgörümüz kökleşemedi, zenginleşemedi.
Yıllardır demokratik, laik, Atatürk'ün
ilkelerine, sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlılığıyla tanınan, onlardan
taviz vermeyen Alevî yurttaşlarımızın sorunlarının çözülmesi konusunda da,
bugüne kadar bir adım atılmadı. Bu kesim gözönüne alınmadı.
Değerli arkadaşlar, devletin dini olmaz,
devletin ırkı olmaz. Demokratik devlet, tüm inançlara, tüm etnik kökenlere eşit
mesafede durmakla yükümlüdür. Farklı inançlara saygı ve anlayışın gereği de
budur. Bu anlayışla, yine, Diyanet İşleri Başkanlığı, farklı inançlara yansız
yaklaşmalı, katılmak isteyen her inanca açık olmalı, tüm inançlara, Sünnî veya
Alevî, tüm mezheplere eşit mesafede durmalı, eşit oranda destek sağlamalıdır.
Oysa ki, baktığımızda, hükümetin, Alevî
inanç gruplarına tahsis ettiği hiçbir ödenek yoktur. Alevîlerin sorunlarını
incelemek, çareler bulmak için bir araştırmaları yoktur. Din dersi
kitaplarında, Alevîlikle ilgili gerçek bilgilere yer verilmemektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu ayırımcılıkların
artık geride bırakılması lazımdır. "Bütünleşme ve hoşgörü" hepimiz
için anahtar sözcük olmalıdır. Artık, mezhepler arasında bir tercih
yapılmamalıdır, yaptırılmamalıdır. Artık, her mezhebe, her inanca saygı
göstermek, hoşgörülü olmak devletin temel bir görevi olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bu sorunu,
yani, Alevî-Sünnî sorununu çözmek, gerçek kardeşliği temin etmek hepimizin
görevidir. Hele, devleti idare eden hükümetin baş görevidir; temelde dinî
kaynaklı olması nedeniyle, Diyanet İşleri Başkanlığının da temel görevleri
arasındadır.
Sistem içinde hakkı olan yeri alamayan
Alevîlerin sorunlarının çözümü konusunda, artık, birtakım adımlar atılmalı ve
bu sorun, çözümsüzlükten kurtarılmalıdır. Artık, bu inkârcı tutum ve
davranıştan bir an önce vazgeçilmelidir. Bu nedenle, Diyanet İşleri Başkanlığı
Teşkilatında Alevîlere ait bir yer verilmeli, bir birim oluşturulmalı ve bu
birimin başına ehliyetli bir Alevî düşünür getirilmeli, altyapısı buna uygun
olarak dizayn edilmelidir. Böylece, Alevî yurttaşlarımızın sorunlarını
dinlemek, tespit etmek ve çözmek için gereken çalışmalara başlanılmalıdır.
Yine, Diyanet Vakfı da, tek taraflı
davranmaktan vazgeçmelidir; Alevî yurttaşlarımıza hizmet götürmeli, Alevî
gençlere burs vermeli, Alevîliğin gerçek anlamda tanıtılması, bilinmesi için
kitaplar çıkarılmalıdır. Ayrıca, cemevlerinin yapım ve donatımı konusunda
gerekli ödenekler sağlanmalıdır. Alevî-Sünnî kardeşliğine zarar veren
iftiraları ve yanlış anlayışları yok eden neşriyatlar yapılmalıdır; bu
konularda camilerde gerekli hutbeler okutulmalıdır.
BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Yerlikaya.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Değerli
arkadaşlarım, Diyanet İşlerinin yeni Başkanına, ben, buradan, başarılar
diliyorum. Geçen gün, gazetelerde bir demecini okudum, umutlandım. Bu, aynı
zamanda, bir özeleştiri gibi görünen bir mesajdı; ne diyordu; "artık,
herkese eşit mesafede olacağız." Demek ki, bugüne kadar, eşit mesafede
olamamış; ama, bundan sonra eşit mesafede olacağı mesajını verdi; bu konuda da
kendisine teşekkür ediyorum. Bu mesajın takipçisi olacağız.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.
4.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, ibadethanelerle ilgili bir
kararnamede cemevlerine yer verilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/231)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?... Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca,
yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.
5.- Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, görevine son verilen Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulları üyelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru
önergesi (6/234) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKP Hükümetinin Kültür Bakanlığının ilk yaptığı
işlerden birisi, görevlerini başarıyla sürdüren Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu üyelerini, süreleri dolduğu gerekçesiyle görevden almak oldu;
"süreleri doldu" ya da "bulundukları yerlere kent merkezlerinden
gelemiyorlar, oralardan kişiler atayacağız" dediler ve bu kurul üyelerinin
görevlerine son verdiler.
Aslında, kurulun eski üyeleri çok
deneyimli, kendi alanlarında başarılı kişilerdi; birkaçını saymak istiyorum:
Doç. Dr. Sinan Güler, Mimar Sinan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim
Üyesi; Trabzon ve çevresinde, o çevrenin korunması için çok büyük etkinliklerde
bulunmuştur. Prof. Dr. Mete Tapan, Bursa Kurulu Başkanı idi. Türkiye Büyük
Millet Meclisi ekbinalarını da yapan Sayın Behruz Çinici. Aslı Özdoğan,
İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu, Sayın
Oktay Ekinci, Nurcan Uydaş, Gülsün Tanyeli gibi, değerli, kendi alanlarında
başarılı, birçoğu uluslararası ödüller almış kişilerdi. Ancak, bunların yerine
atananlar, gerçekten, böyle bir nöbet değişiminden çok... Bu kurul üyelerinin
birçoğu, Türkiye'deki SİT alanlarının altında imzası olan üyeler; yani "bu
bölge SİT alanı olsun" diyen kişiler.
Ben, soru önergemde, o zaman, acaba,
buralarda bir şey mi yapılacak ki, siz, bu kişileri alıyorsunuz görevden
demiştim. Sonra, baktık ki, tasarılar ardı ardına geldi, bizim soru
önergelerimizin haklılığı çıktı ortaya. İşte, orman alanları; yani, orman
niteliğini yitirmiş alanlarla ilgili yasa, maden yasası ve en önemlisi de SİT
alanlarındaki yapılaşma; önce yüzde 6 dendi, sonra, bu yüzde 3 olarak
değişebilir gibi bir izlenim verildi.
Değerli arkadaşlar, bir kere, SİT
alanlarındaki yapılaşma çok sakıncalı bir durum. Görevden alınan arkadaşların
bir kısmının görev süresi dolmamıştı. Örneğin, Muğla'da bulunan Sayın Oktay
Ekinci'nin görev süresi dolmamıştı, hatta Sayın Bakanın kendisiyle çalışma
isteğinde bulunduğunu basından öğrendik; ama, o sırada görevden alındığı da
sonradan ortaya çıktı. Sayın Ekinci'nin yerine de, Konya Selçuk
Üniversitesinden Yardımcı Doçent İbrahim Bakır atanıyor. Kim bu Bakır diye
bakıyoruz; o Bakır, Bodrum planını yapan kişi; yani, kendi planını, atandığı
kurulda kendisi onaylayacak. Şimdi, hem görev süresi dolmayan bir arkadaşı
alıyorsunuz hem de... Konu yargıya geçtiği için, ben, daha fazla bu konuda bir
şey söylemek istemiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kişiler, gerçekten
-Sayın Bakan da o zaman açıkladı- önemli bir para almıyorlardı; yani, böyle çok
gülünç, oturum başına 22 000 000 lira gibi -basına da yansıdığı için
söylüyorum- bir para; ama, kültürümüzün, tarihimizin bekçiliğini yapıyorlardı.
Sonra onlar uzaklaştırıldı, ardından tasarılar geldi; yani, sanki onlar
ayakbağı gibi düşünüldü ya da onlara bir teşekkür edileceği yerde, çalışmaları
için kutlanacağı yerde çok onur kırıcı bir biçimde görevden uzaklaştırıldı.
Değerli arkadaşlar, kültür ve doğa
varlıklarımız bizim en büyük zenginliğimizdir, geleceğimizdir; o, yalnız bizim
değil, insanlığın da ortak bir değeridir. Kültür Bakanlığının en birinci
görevi, o değerleri korumaktır; ama, maalesef, Kültür Bakanlığı, o değerleri
koruyan kişileri görevlerinden alıyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Türkiye, bir hukuk devletidir değerli
arkadaşlar; üstelik, bu konuda, uluslararası korumayla ilgili, devlet olarak
imzaladığımız sözleşmeler var. Uluslararası sözleşmeler, bizim içhukukumuzu da
bağlar; yani, biz bu SİT alanlarını korumalıyız, geleceğimizi korumalıyız.
Kaynak yaratmak, her şeyi satarız
anlamında bir kaynak yaratmak, belki, AKP'nin içine düşmekte olduğu büyük bir
yanılgıdır. Yani, tamam, sıkışmış olabilirsiniz, varlıklı kesimlerin üzerine
gidemiyor olabilirsiniz. Onların, bırakın borçlarını almayı, onları
affediyorsunuz: Öyleyse, ben bu parayı nereden bulayım; SİT alanlarını
yapılaştırmaya, orman kimliğini kaybetmiş yerleri satmaya ya da madenlerle
ilgili...
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Saptırma!..
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Saptırmıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kişiler,
Türkiye'deki yağmanın önünde bir engel gibi düşünülmüştür; çünkü, alanlarında
çok başarılıdırlar ve bu kişiler böyle görevlerinden alınmıştır. Ben, o soruyu
sorduğum zaman günceldi, onun için bu soruyu sordum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Süresi dolmuş
zaten...
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Tabiî, aradan
geçen zaman ve olayların dili, bu soruları yanıtladı; yani, maden yasası
yanıtladı, SİT alanlarındaki yapılaşma niyetleri yanıtladı; çünkü, sorumuzda,
o, madde olarak vardı. "Acaba, siz, bunları, bunun için mi görevden
alacaksınız" diye sormuştuk ve gerçekten de bir iyi niyet olmadığı,
önceden tasarlandığı belli oldu. "Siz, bizim suyumuzu bulandırıyorsunuz.
Evet, başarılı olabilirsiniz; ama, biz, bu alanları kaynak olarak kullanacağız"
anlayışı çıkıyordu ortaya.
Ben, teşekkür ediyorum. Sorum, üç birleşim
içerisinde yanıtlanmamıştı, bu fırsatı da bulmuş oldum; sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri, bu önerge, üç
birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son
fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istemiştim.
BAŞKAN - Konuşmacıyı dikkatle izleyemedim;
tutanakları getirteceğim, eğer sataşma varsa, size söz vereceğim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre yerinden
açıklama yapabilir.
BAŞKAN - Efendim, usul tartışması
açmıyorum; o konu kapanmıştır.
6.- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Hollanda'dan gönderilen Patriot rampalarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/235)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.
7.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun, Kırklareli'ndeki orman
köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/236)
ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması.
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.
MEHMET SİYAM KESİMOĞLU (Kırklareli) -
Sayın Başkan, söz almak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kesimoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET SİYAM KESİMOĞLU (Kırklareli) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ilimizin toplam nüfusunun yüzde 18'ini
oluşturan orman köylüsünün sorunlarına ilişkin vermiş olduğum soru önergesi
hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce
Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, devlet ormanı sayılan
arazilerde orman ürünü hasat çalışmalarının yanı sıra, her türlü turizm
etkinliği ile madencilik, avcılık, millî atıcılık ve hayvancılık çalışmalarının
ormanların çevrelerindeki köylerde yaşayanlara yaptırılması, 6831 sayılı
Yasayla da güvenceye alınmış bir haktır. Orman köylüleri, bu amaçla Türkiye
Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliğinde (Or-Koop) örgütlenmişlerdir; ancak,
ilimizde orman turizmi, arıcılık, avcılık, ekonomik orman ağaç dikimleri teşvik
edilmemiş, ORKÖY etkin halden çıkarılmıştır. Orman ağaçlandırmalarında orman
köylülerinden yararlanma terk edilmiştir. Orman köylüsü, orman ürünlerinden ve
nimetlerinden yeterince faydalanamamaktadır. Ayrıca, Anayasa değişikliği; yani,
orman vasfını yitirmiş arazilerin orman arazisi dışına çıkarılmasıyla ilgili,
Anayasanın 169 uncu maddesinde yapılacak değişiklik gerçekleştiğinde bu ilişki
tümüyle ortadan kaldırılacak, orman köylülerinin, çevrelerindeki ormanlarda iş
bulabilmeleri bile tümüyle rastlantılara kalacaktır.
Ülkemizin tümünde olduğu gibi ilimizde de
en düşük gelire sahip kısmı, orman köylüleri oluşturmaktadır. Orman köylerinden
şehirlere mevsimlik ve devamlı göçün, özellikle genç nüfusa sahip göçün büyük
oranlarda devam etmekte olması ilimizin önemli sosyal sorunlarından birini
oluşturmaktadır. Ekonomik nedenlerle orman köylerimizden büyük kentlere yoğun
bir göç yaşanmaktadır. Bu değişiklikler gerçekleştiğinde göç daha da
yoğunlaşacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Anayasamızın 169 uncu maddesindeki değişiklikle, bugüne kadar
Or-Koop aracılığıyla ormandan işletme hakkına sahip olan orman köylüsünün
hakları kısıtlanmak istenmektedir. Değişiklikle eklenen
"işlettirilir" ibaresiyle, dışarıdan gelecek bol paralı kişilere bu
toprakları ele geçirme olanağı sağlanmaktadır. "İşlettirilir"
deyimini getiren düzenleme, devlet ormanlarının devlet ve orman köylüsü
tarafından kullanılması imkânlarını kısıtlayan bir düzenlemedir. Bu değişiklik
orman alanlarının özelleştirilmesine yol açacaktır. Bu durum, daha önce orman
içindeki her türlü çalışmayı Or-Koop aracılığıyla yapma tekeline sahip olan
orman köylüsünün bu gelir kaynağını özel girişimciye devretmesine yol
açacaktır. AKP İktidarının getirmek istediği değişiklikler, orman köylüsüne
hiçbir şey vermediği gibi, elindekini de alarak sefalete sürüklenmesine neden
olacaktır; orman köylüsü ormanından koparılıp, bir kenara atılacaktır.
Anayasamızın 170 inci maddesindeki
"Orman köylüsünün korunması" başlığının "Orman sınırlarının
dışına çıkarılacak yerlerin değerlendirilmesi ve orman köylüsünün
desteklenmesi" olarak değiştirilmesi de, gerçek amacı açıklıkla ortaya
çıkarmaktadır. Getirilen değişiklikle, orman köylerinin sınırları içinde kalan;
yani, halen orman köylüleri tarafından kullanılmakta olan yerlerin dahi
satılması öngörülmektedir ve üstelik bu satışlar, gerektiğinde orman köylüsü
olmayanlara da yapılabilecektir.
Kısacası, değerli arkadaşlarım, orman
köylüsü onlarca yıldır üzerinde yaşamaya çalıştıkları, yerleşmiş oldukları,
tarım ve hayvancılık yaptıkları yerlerinden de edilebilecektir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 2/B
alanlarının satışından elde edilecek geliri orman köylüsüne aktarmak için
gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Orman köylerinin sınırları içinde kalan
yerler, zilyetlik durumuna göre, bedelsiz olarak orman köylülerine
verilmelidir. Yüzlerce yıldır ormanla iç içe yaşayan, ormanı koruyan köylülerin
hakları verilmek isteniyorsa, bu, bir tüccar siyaset anlayışıyla
yapılmamalıdır. AKP İktidarı, yapmak istediği değişiklikle, orman köylüsünü
değil, âdeta, yağmacıları, rantçıları düşündüğünü göstermektedir. İktidar, bir
başka açıdan bakıldığında, getirdiği değişiklikle, satış ve öncelikten söz
etmektedir. Böylelikle, orman köylüsünün, olmayan parasına -yıllık geliri
300-400 dolar olan Vize'nin Kışlacık köylüsünde, Kofçaz'ın Malkoçlar
köylüsünde, Demirköy'ün orman köylüsünde para nerede olsun ki değerli
arkadaşlarım- ve toprağına...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN-Tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET SİYAM KESİMOĞLU (Devamla)- ...göz
diktiğini ortaya koymakta, topraklarını devletinden satın alamayan köylülerin
bu toprağını başkalarına satma hakkı getirmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
toplumun en yoksul kesimini oluşturan orman köylüsüne topraklarının bedelsiz
verilmesine karşı çıkan, orman köylüsünün arazisine göz koyan iktidar, orman
köylüsünün dostu olmadığını göstermiştir. Orman köylüsünün, olmayan parasına
göz konulacağına, onun hakkı olan arazisi bedelsiz olarak kendisine
verilmelidir. Hak sahibi olduğu araziyi metrekaresi 500 000 liradan bile satın
alamayan orman köylüsü metrekaresine 5 doları -ki, bu orman köylüsü, doları
telaffuz dahi edememektedir- hiç ödeyemeyecektir. Ödeyemeyeceği için de,
öncelikli satın alma hakkından yararlanamayacaktır ya da bu hakkı hukukdışı
yollarla başkalarına devredebilecek; bu ise, yoğun hukuksal anlaşmazlıklara ve
çatışmalara yol açacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ülke sorunlarından ayrılmayan ve yaşamsal boyuttaki bu sorunlarla
iç içe yaşayan Kırklareli İlimizin orman köylülerinin bu yanlışlardan derhal dönülmesini
istediğini ve İktidar Partisinden bunu dört gözle beklediğini ifade ederek
sözlerimi tamamlıyor, Yüce Heyetinizi bir kez daha sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kesimoğlu.
8. -
Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Erganililerin Ziraat Bankası Maden
Şubesindeki hesaplarının Halk Bankası Ergani Şubesine aktarılıp aktarılmayacağına
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/237) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
(6/237) esas numaralı sözlü soru önergem üç birleşimde de cevaplandırılmadığı
için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Diyarbakır'ın, tarımsal faaliyetle uğraşan, nüfus ve çiftçi sayısı bakımından
iki büyük ilçesi Bismil ve Ergani'deki Ziraat Bankaları kapatılarak,
Bismil'deki Ziraat Bankasının Diyarbakır Merkez Ziraat Bankasına, Ergani'deki
Ziraat Bankasının ise Maden Ziraat Bankasına bağlanmasının, Sayın Bakan, IMF
program ve talimatları gereği yapıldığını, bu şubelerin yeniden açılmalarının
mümkün olmadığını ifade etmiştir.
Bu şube kapama işlemlerini, akıl, bilgi,
mantık ve öngörü kavramlarıyla açıklamak mümkün değildir. Diyarbakır'ın tahıl
deposu olan ve tarımsal faaliyetle uğraşan bu iki ilçesindeki Ziraat
Bankalarının kapatılmasını IMF programıyla açıklamak, sorunu sadece
geçiştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. IMF, verimsiz ve rantabl olmayan
şubelerin kapatılmasını isteyebilir; ancak, Ergani ve Bismil gibi geniş bir
tarımsal alana hitap eden şubelerin kapatılmasının istenmesi mümkün değildir;
kapatılma işlemi, olsa olsa, banka şubelerini tanımayan, bankanın şubesel
faaliyet ve işlemlerinden haberi olmayan işgüzar yönetici ve amirlerin masa
başında verdikleri yanlış, tutarsız ve öngörüsüz kararlar sonucu olmuştur.
Örnek vermek gerekirse, Ergani ve Maden İlçelerini karşılaştıracak olursak,
Ergani'de ekilebilir arazi miktarı 665 000 dekar, Maden'de ise 19 000 dekardır.
Ergani'nin nüfusu 87 000, Maden'in ise 21 000'dir. Doğrudan gelir desteği alan
Ergani'deki hak sahibi 15 000, Maden'de ise 1 800 kişidir. Yukarıdaki
bankacılık verileri de göstermektedir ki, Ergani, her bakımdan, Maden'i 5'e,
hatta, bazı kıstaslarda 10'a, 15'e katlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ergani halkı ve Ergani çiftçisi, bu haksız ve öngörüsüz uygulamayı, onur ve
gurur kırıcı bularak, içine sindirememektedir. Erganililer, kırgın ve kızgın
bir şekilde, hükümetten, yanlış kararın düzeltilmesini beklemektedirler; çünkü,
en küçük bir bankacılık işlemi için dahi, insanların, ulaşım araçlarıyla 20
kilometrelik mesafeyi gitmek suretiyle, Maden Ziraat Bankasında işlemlerini
yaptırdıktan sonra, tekrar geri dönmeleri, hem zaman kaybına ve hem de ek malî
külfete neden olmaktadır; bunu, çağdaş bankacılık ve sosyal devlet anlayışıyla
bağdaştırmak mümkün değildir. Sorumsuz ve öngörüsüz yöneticilerin neden olduğu
böyle haksız ve çağdışı uygulamaların düzeltilmemesi, doğal olarak, halkta,
devlete ve hükümete karşı olan güven duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır.
Evet, Erganililer çok şey istemiyor, sadece, cumhuriyetin ilk yıllarından beri
sahip oldukları ve onunla özdeşleştikleri Ziraat Bankasının yeniden açılmasını
istiyor; hükümet, böylesine haklı ve masum isteği dahi yerine getiremezse, neyi
çözecek diye sizlere sormak istiyorum. Kaldı ki, 3 Kasım seçimleri öncesi,
bugün Parlamentoda bulunan iki partinin milletvekilleri olarak bizler, sorunun
çözüleceğine dair, halka söz vermiş bulunuyoruz. Halk, bizden, verilen bu sözlerin
yerine getirilmesini bekliyor; yani, Ziraat Bankasının yeniden açılmasını
istiyor.
Şunu da belirtmek isterim ki, Ergani'nin
merkez nüfusu 75 000'e yaklaşmış olup, il olması için iki parti tarafından da
kanun teklifi verilmiş bulunmaktadır. Ekonomik, sosyal, kültürel, coğrafî ve
ulaşım bakımından il olmayı çoktan hak etmiş olan ikinci ilçemiz Ergani'deki
Ziraat Bankasının şubesinin yeniden açılıp açılmamasını tartışmak bile
trajikomik bir olay olsa gerek.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
acil ve güncel olması bakımından bir konuya daha değinmek istiyorum; süne ve
kımılla mücadele... Başta, Ergani, Bismil, Çermik ve Silvan olmak üzere,
Diyarbakır çiftçisi perişan, feryat ediyor. Çaresiz bir şekilde, göznuru,
alınteri, geçim kaynağı ve geleceği olan buğday hasadının yok olup gitmesini,
yaşlı gözlerle, acı yüreklerle izlerken, âdeta, kahroluyor. Bizlerden,
hükümetten, sorunun bir an önce çözülmesini dört gözle bekliyor. Evet,
Diyarbakır çiftçisinden, süneyle mücadelenin yetersizliği hususunda, bölge
milletvekilleri olarak, her gün yüzlerce telefon alıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Koçyiğit,
toparlar mısınız...
Buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Durumu
yetkililere iletmemize karşın, süneyle mücadele konusunda, bugüne adar,
kapsamlı, etkili ve yeterli oranda mücadele edilememiştir.
Süne, karabulutlar halinde buğday
tarlalarına saldırarak, kısa sürede hasadı yok etmektedir. Yetkililer, ilaç ve
mazot olmadığı gerekçesiyle mücadele edemediklerini ifade ediyorlar. Zaman
geçiyor; hasada günler, saatler kala sorun çözülmezse, çiftçinin bir yıllık
emeği ve çocuklarının nafakası, kendilerinin geleceği yok olup gidecek; geriye,
sadece sünezede çiftçiler kalacaktır.
Hükümeti uyarıyoruz; tez elden önlem
alınmalı, süne illeti yok edilerek, çiftçilerin feryadı dindirilmelidir.15-20
milyar Türk Liralık ilaç ve mazot parası olmadığı gerekçesiyle çitçinin
yüzlerce trilyonluk buğday hasadının yok olup gitmesine göz yumulmamalıdır.
Diyarbakır Milletvekili olarak, Sayın
Tarım ve Köyişleri Bakanımızı göreve çağırıyorum. Sayın Bakanımızdan acil
isteğimiz, olaya derhal el koyarak, zamana karşı yarışı da dikkate almak
suretiyle, Diyarbakır, Ergani, Çermik ve Bismil'de kapsamlı, etkili ve yeterli
bir süne mücadelesini başlatarak, çiftçilerimizin alınteri, göznuru emeklerinin
karşılığı olan buğday hasadının haşarattan kurtarılmasıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Heyetinizi
selamlar, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, 9, 11
ve 16 ncı sıralarda yer alan soru önergelerini toplu olarak yanıtlama isteğini
bildirdiler.
9.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, bitkisel yağ üretimine ve ithalatına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/238) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
10.-
Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, gübre ve mazot fiyatlarına yapılan
zamlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/240) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
11.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın,
pancar üretim kotasının düşürülmesi nedeniyle zarar gören üreticilere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/245) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
BAŞKAN - Şimdi, bu üç soru önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Sami Güçlü tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunu
bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla. 25.2.2003
Enis Tütüncü
Tekirdağ
Tarımsal üretim açısından büyük bir
potansiyele sahip olan ülkemizin döviz ödediği önemli kalemlerden biri olan
bitkisel ham yağ ve çeşitli yağlı tohumlarla ilgili olarak,
1- Ülkemizde son beş yıllık dönemde
bitkisel yağ üretimi kaç tondur? Bu üretimle her yıl için yurtiçi ihtiyacın ne
kadarı karşılanabilmektedir?
2- Ülkemizde son beş yıllık dönemde
yapılan yağlı tohumlar net ithalat miktarları nedir?
3- Son beş yıllık dönemde bitkisel net yağ
ithalatı ile yağlı net tohumlar ithalatına ödenen döviz miktarı (ABD Doları) ne
olmuştur?
4- Bitkisel yağ açığının kapatılması için
verimi ve üretimini artıracak, başta kaliteli tohumluk olmak üzere, mevcut
politikalarda ne tür yenilikler düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - Diğer soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Prof. Dr. Sami Güçlü tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 25.02.2003
Yavuz Altınorak
Kırklareli
58 inci hükümetin Başbakanı Sayın Abdullah
Gül'ün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu hükümet programında, tarımsal
girdilerin (gübre, akaryakıt) fiyatlarının artırılmayacağı ve çiftçilerin
üretim maliyetlerinin önemli ölçüde düşürüleceği ifade edilmiştir.
Sorular:
1- Hükümetin güvenoyu aldığı 22.11.2002
tarihinden bugüne kadar geçen süre içerisinde gübre fiyatlarına yapılan zammın
yüzde 8,5
2- Mazot fiyatına yapılan zammın yüzde 11
olduğu doğru mudur?
Yukarıda belirtilen konularla ilgili
olarak almayı düşündüğünüz tedbirler nelerdir?
BAŞKAN - Diğer soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Prof. Dr. Sami Güçlü tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 26.02.2003
Yavuz Altınorak
Kırklareli
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, 2003
yılında Türkiye Şeker Fabrikaları (TŞFAŞ) pancar üretim kotasını 13 500 000
tondan 10 300 000 tona düşürdüğü bilinmektedir.
Bu nedenle de, 3 200 000 ton pancar
üretimindeki azalma pancar ekiminde yaklaşık 500 000 dekar arazinin azalmasına
ve 60 000 pancar üreticisinin mağdur olmasına neden olacaktır.
Sorular:
1- 500 000 dekar pancar ekim alanında
çiftçilik yapan 60 000 pancar üreticisinin arazilerinde pancar ekememekten
doğan dekar başına 100 000 000 TL'ye varan kayıpları konusunda ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
2- 500 000 dekar pancar arazisinde
çiftçilik yapan 60 000 pancar üreticisinin mağdur olmaması için bu arazilerde
hangi ürün üretim planlamaları yapıldı ve ayrıca, söz konusu üreticilerin
mağdur edilmemesi için herhangi bir destekleme düşünüyor musunuz?
Yukarıda belirtilen konularla ilgili
olarak almayı düşündüğünüz tedbirler nelerdir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü ve Kırklareli Milletvekili Sayın Yavuz
Altınorak arkadaşlarımın Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Sami Güçlü'ye
tevcih ettikleri soruları cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım.
Önce, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis
Tütüncü'nün bitkisel yağ üretimine ve ithalatına ilişkin olarak vermiş olduğu
sözlü soru önergesinin cevabını arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, tarımsal
üretim potansiyeli açısından, yağlı tohumlu bitkiler de dahil olmak üzere, çok
çeşitli tarım ürünleri yetiştirecek bir konumdadır; ancak, uzun yıllardır
uygulanan yanlış destekleme ve üretim politikaları, ülkemizde, bazı ürünlerde
arz fazlası yaratırken, bazı ürünlerde ise yurtiçi talebi karşılayamaz hale
getirmiştir.
Ülkemizde üretilen toplam bitkisel yağ
miktarı, yıllar itibariyle, 1997 yılında 560 000 ton iken, 1998 yılında 832 000
tona, 2000 yılında 850 000 tona çıkmış, 2002 yılında ise yaklaşık 700 000 ton
olmuştur. Buna karşılık, ülkemiz bitkisel yağ tüketimi ortalama 1 100 000 ton
civarındadır. Bu üretim-tüketim dengesi
içinde ülkemizin bitkisel yağ açığı ortalama 500 000 ton dolaylarındadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde son beş
yıllık dönemde yapılan yağlı tohumlar ve yağ ithalatımız ile ithalata ödenen
döviz miktarlarını arz etmek istiyorum.
1997 yılında, yağ ithalatı 1 112 000 ton,
yağlı tohumlar ithalatı 591 000 ton olup, toplam ödenen döviz miktarı ise, 650
000 Amerikan Dolarıdır.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Bin mi, milyon
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 1998 yılında, yağ ithalatı 1 102 000 ton, yağlı
tohumlar ithalatı 705 000 ton olup, toplam ödenen döviz miktarı ise, 688 000
Amerikan dolarıdır.
1999 yılında, yağ ithalatı 978 000 ton,
yağlı tohumlar ithalatı 503 000 ton olup, toplam ödenen döviz miktarı ise, 536
000 Amerikan Doları olarak geçmektedir.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Milyon dolar
olması lazım Sayın Bakan...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 2000, 2001 ve 2002 yıllarına ait veriler aşağı
yukarı birbirine paralellik arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki yağ
açığının kapatılması açısından, yağlı tohum ve bitkilerden ayçiçeği, soya
fasulyesi ve kanola ile zeytinyağında prim sistemi uygulaması yapılmaktadır. Bu
kapsamda, 1998 yılı ürünü pamuk ve zeytinyağına yaklaşık 111 trilyon Türk
Lirası prim ödemesi yapılmıştır.
Bu politika, 1999 yılı ürünü pamuk, yağlık
ayçiçeği ve soya fasulyesi, 2000 ve 2001 yılı ürünleri pamuk, yağlık ayçiçeği,
soya fasulyesi, kolza ve zeytinyağı için uygulanmış; sırasıyla, yaklaşık 180,
335, 180 trilyon Türk Lirası ödeme yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılı ürünü
pamuk, yağlık ayçiçeği, soya fasulyesi, kolza ve zeytinyağı için de 2003 yılı
bütçesinden prim ödemesi yapılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı yayımlanmış
olup, ürün bazında prim miktarlarının saptanmasına yönelik çalışmalar
tamamlanmıştır.
Prim ödemesine ait 2003/11 sayılı tebliğ,
30 Nisan 2003 tarih ve 25094 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Bu tebliğe göre, yağlık ayçiçeğine 85 000 TL/kilogram, soya
fasulyesine 100 000 TL/kilogram, kanolaya 90 000 TL/kilogram olarak
ödenecektir. Ayrıca, sertifikalı tohumluk kullanmak suretiyle soya fasulyesi
üretimi yapan ve bu durumu belgelendiren üreticilere verilecek prim miktarı
yüzde 10 fazla ödeme yapılmak suretiyle karşılanacaktır.
Değerli arkadaşlarım, diğer taraftan,
üretim fazlası olan ürünlerin yerine, yağ açığının kapatılması açısından, yağlı
tohumlu bitkilerin üretilmesi planlanmıştır. Bu kapsamda, ilk etapta, fındık ve
tütün ele alınarak, üretimin yurtiçi ve yurtdışı tüketim miktarında kalması
sağlanarak, üretimden çekilecek alanlarda öncelikle Türkiye'nin ihtiyacı olan
ürünlerin yetiştirilmesini öngören alternatif ürün projesi hazırlanmıştır. Bu
çerçevede, alternatif ürün olarak, mısır yetiştiren üreticilere dekar başına
132 000 000 Türk Lirası, ayçiçeği yetiştiren üreticilere dekar başına 126 000
000 Türk Lirası, soya yetiştiren üreticilere dekar başına 116 000 000 Türk
Lirası ve çokyıllık yem bitkisi yetiştiren üreticilere dekar başına 95 000 000
Türk Lirası ödenecektir. Telafi edici ödeme kapsamında tahsisi sağlanan kaynak
55 trilyon Türk Lirası civarındadır.
Sayın Tütüncü'nün sözlü soru önergesinin
cevabını bu şekilde arz ediyorum.
Şimdi, Kırklareli Milletvekili Sayın Yavuz
Altınorak'ın, yine Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Güçlü'ye tevcih ettiği,
gübre ve mazot fiyatlarına yapılan zamlarla ilgili sormuş olduğu sözlü soru
önergesini cevaplandırmaya çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bitkisel üretimde kullanılan girdilerin üretim maliyeti üzerindeki etkisi
ürünler bazında değişiklik göstermektedir. Örneğin, gübre girdisinin buğday
maliyeti üzerine etkisi yaklaşık yüzde 14'ken, mısırda etkisi yüzde 7, tütünde
yüzde 1, şekerpancarında yüzde 6, pamukta yüzde 4, patateste yüzde 10'dur.
Tohum girdisinin buğday maliyeti
üzerindeki etkisi yüzde 12 iken, mısırda etkisi yüzde 8, şekerpancarında yüzde
1, ayçiçeğinde yüzde 5, pamukta yüzde 1 ve fasulyede yüzde 15'tir.
Ziraî mücadele ilaçlarının maliyetteki
etkisi ise, buğdayda yüzde 2, tütünde yüzde 1, ayçiçeğinde yüzde 1 ve pamukta
ise yüzde 8,5'tir.
Bitkisel üretimin en önemli girdilerinden
olan ve maliyetler üzerinde önemli bir etkisi olan mazotunsa, ürünler bazında
maliyete etkisi -yaklaşık olarak- buğdayda yüzde 25, mısırda yüzde 20,
şekerpancarında yüzde 28, pamukta yine yüzde 28, patateste yüzde 29, soyada ise
yüzde 16'dır.
Değerli milletvekilleri, aynı
değerlendirmeyi hayvansal üretimde kullanılan girdiler için yapacak olursak,
hayvansal üretim maliyetinde yemin etkisi yüzde 70'ler civarındadır.
Tavukçulukta ise, yemin maliyet üzerindeki etkisi yüzde 80'lere çıkmaktadır. Su
ürünleri üretimindeki girdilerin maliyetinde ise, yemin maliyet üzerindeki
etkisi yüzde 50'lerin oldukça üzerindedir.
Değerli milletvekilleri, bu nedenle,
hedefimiz, bitkisel ve hayvansal üretimde kullanılan girdilerin üreticiye daha
ucuz fiyatla sunulması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, üretici gelirlerinin
artırılması ve böylece, tüketici alım gücünün de artırılmasıdır.
Bu anaçerçeve içerisinde, mazot, gübre,
yem gibi önemli girdilerin üreticilerimize daha ucuz ulaştırılabilmesi için,
değişik alternatifler üzerinde yapılan çalışmalar ve girişimler, Tarım
Bakanlığımız tarafından, ilgili kurumlarla işbirliği halinde sürdürülmektedir;
ancak, kimyevî gübre sistemi 1986 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla libere
edilmiş olup, kimyevî gübre fiyatları serbest piyasa koşullarına göre oluşmakta
ve devletin, fiyatlara herhangi bir müdahale etkisi bulunmamaktadır.
Kimyevî gübre sektörümüz yüzde 90'lara
varan oranda dışa bağımlı bir sektör olup, dış piyasalarda meydana gelen
gelişmeler ile döviz kurunda olan artışlara paralel olarak kimyevî gübre
fiyatlarında değişmeler yaşanmaktadır.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
ancak, çiftçilerimizin kaliteli ve zamanında gübre temin etmesi amacıyla
yapılabilecek diğer düzenlemelere ilave olarak, kimyevî gübre sektöründe
gerekli düzenlemeler ve denetimler sürekli olarak yapılmaktadır. Ayrıca,
piyasayı düzenlemek açısından ithalat ve ihracatla ilgili ortaya çıkan
sorunları giderici tedbirler zamanında alınarak, aşırı fiyat artışlarının önüne
geçilmeye çalışılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mazot girdisi, tarımdaki teknoloji kullanımını sağlayan veya etkileyen en
önemli araçtır. Mazot olmadan hiçbir girdi kullanılamıyor. Toprak işlemeden
tutun, gübreleme, tohum atma, ilaçlama, hasat ve taşıma gibi tüm tarımsal
faaliyetler, mazot girdisiyle doğrudan ilişkilidir. Bunun içindir ki, Avrupa
Birliği ülkeleri, çiftçinin kullandığı mazotu çeşitli şekillerde
desteklemektedirler. Ülkelerin bazıları federal bütçelerinden, bazıları eyalet
bütçelerinden ayırdıkları paralarla mazot girdisini yaklaşık yüzde 50 oranında
desteklemektedirler. Amerika Birleşik Devletlerinde ise mazot fiyatları,
Türkiye'deki fiyatların yaklaşık üçte 1'i düzeyinde olduğu için, ayrıca desteğe
gerek görülmemektedir. Avrupa Birliği ve dolayısıyla ortak tarım politikasına
uyum gösterirken, Avrupalı çiftçinin eline geçen fiyatlar ile girdiler için
ödediği fiyatları da dikkate almamız gerektiğini belirtmek istiyorum. Aksi
takdirde, ülkemizde tarımsal üretimin devamını zorlaştırmış olduğumuz gibi,
üretim maliyeti artacağından, uluslararası pazarlarda rekabet edebilme şansını
da çiftçimizin elinden almış oluruz.
Sonuç olarak, tarımın Avrupa Birliğine
uyumunun ve tarım reformunun tartışıldığı bu ortamda, ürün fiyatları kadar
girdi fiyatlarının da uyumu dikkate alınmalı ve çiftçimizin kullandığı mazotun,
gelişmiş ülkelerle fiyat uyumunun sağlanarak üreticilerimize ulaştırılması
gereklidir diye düşünüyoruz. Buna bağlı olarak Tarım Bakanlığı, diğer
bakanlıklarla da koordinasyon içinde, mazotta uygulanacak böyle bir desteğin
kullanılma sistemleri üzerinde de alternatifli olarak çalışmalar
sürdürmektedir. Tarımsal faaliyette kullanılan mazot için çiftçilere destekleme
ödemesi yapılmasına ilişkin 2003 yılında 25096 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanmış olan bir düzenleme mevcuttur. Bu desteklemeye ait uygulama tebliği
ise 29.5.2003 tarih ve 25122 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Bu tarihten itibaren dekar başına 3 900 000 Türk Lirası olmak üzere
azamî 500 dönüme ödeme öngörülmüş ve sadece birinci taksit icmalleri gönderilmiş
ve ödemeleri yapılmıştır. İkinci taksit ödemeleri 2003 yılı doğrudan gelir
desteği kayıtlarına göre sonbahar döneminde yapılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın gübre ve mazot fiyatlarına yapılan
zamlarla ilgili olarak yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesinin cevabını takdim
ettim.
Şimdi son olarak...
Sayın Başkan, ne kadar vaktim var?
BAŞKAN - 1 dakika 18 saniye.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 1 dakika 18 saniyede
verilecek bir cevap değil efendim, 4 sayfa...
O zaman, izin verirseniz süratle cevabı
takdim etmeye çalışayım.
BAŞKAN - Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Altınorak, pancar üretim kotasının düşürülmesi nedeniyle zarar gören
üreticilerle ilgili olarak bir soru yöneltmişti. Şimdi, bu sorunun cevabını
takdim ediyorum:
Şekerpancarı, kıyı şeritler ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi hariç 4 000 000-5 000 000 hektar alanda, münavebe disipliniyle
sözleşmeli olarak üretilmektedir.
1926 yılında üretime geçen şeker
fabrikalarıyla ivme kazanan şekerpancarı üretimi, 1994 yılında 13 000 000 ton
iken, verimde sağlanan artışların yanı sıra, uygulanan fiyat politikalarıyla, 2
000 yılında 19 000 000 ton dolaylarına ulaşmıştır.
2001 yılından itibaren değişen münavebe
sistemi ve üretim kotasıyla, şekerpancarı ve şeker üretiminde düşüşler
beklenmektedir. Halen teşekküllerinin elinde, 33 500 tonu zorunlu olarak
bulundurulması gereken güvenlik payı olmak üzere, yaklaşık 1 300 000 ton şeker
stoğu bulunduğu, 2003-2004 kampanyasının başlayacağı eylül ayına kadar ülke
talebine yetecek düzeyde şeker arzının sağlanacağı ve kampanyaya stokla
girileceğinin hesaplandığı; öte yandan, Şeker Kurulu tarafından,
teşekküllerinin, 2003-2004 pazarlama yılı şeker A ve B kotalarının yurtiçi
talep verilerine göre belirlendiği; ancak, mevcut stoklar ve normal satış
seyirleri dikkate alınarak tahsis edilen kotanın bir kısmının 2003-2004
kampanyasına devredecek stokların değerlendirilmesi suretiyle kullanılmasının
planlandığı; teşekküllerinin satış projeksiyonlarına göre 2003-2004 pazarlama
yılında 1 300 000 ton şekerin üretilmesi durumunda istenmeyen yeni stokların
oluşmayacağının hesaplandığı; bu nedenle 2003 ürün yılında 1 300 000 ton şeker
üretilmesinin gerçekleştirilmesini teminen, geçmiş yıllar verim ve fire
ortalamaları dikkate alındığında 10 300 000 ton pancar üretiminin yeterli
olacağının düşünüldüğü; teşekküllerinin zamanında ve yerinde uygulandığı
agronomik tedbirler sonucunda üreticilerin son yıllarda birim alandan elde
ettikleri ürün ve buna bağlı olarak gelir miktarının giderek yükseldiği;
ayrıca, 2002 yılında yeniden başlatılan yüzde 16 polar şekerin üzerindeki
polarizasyon düzeylerine prim verilmesi uygulamasına devam edildiği, bunun da
üreticilere, tabanfiyata ek olarak yüzde 7-8 oranında ekdestek sağlamakta
olduğu, bunlara ilaveten teşekküllerinin, pancar fiyatlarının belirlenmesi
konusunda gösterdiği hassasiyeti sürdürerek üreticinin emeğinin karşılığını
verme konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağının bildirilmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin; toparlar
mısınız...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, şekerpancarı bir
münavebe, yani dönüşüm bitkisidir biraz önce belirttiğim gibi. Halen pancar
üretimi dörtlü münavebeye göre yapılmaktadır; yani, aynı tarlaya, pancar
ekildikten sonar izleyen üç yıl farklı ürünler ekilmektedir. Şekerpancarı
büyüme döneminde topraktan büyük miktarda makro ve mikro elementleri
aldığından, münavebe uygulanmaması durumunda, hatta üçlü münavebe
uygulanmasında dahi verimli ve kaliteli pancar üretilmesi mümkün olamamaktadır.
Dolayısıyla, pancar üreticisinin, tarlasına pancar ekmediği yıllarda,
geleneksel olarak yetiştirdiği ürünleri ekme şansı bulunmaktadır. Bu ürünler
bölgelere göre farklılık göstermekle birlikte, genellikle Orta Anadolu'da
tahıl, patates, Trakya bölgesinde ayçiçeği gibi ürünler münavebe bitkisi olarak
seçilmektedir. Bu nedenle, üreticinin, tarlasını pancar yerine münavebe
ürünleriyle değerlendirmesi mümkün olabilecektir.
Kotayla azalan pancar ekim alanlarında,
bitkisel yağ açığının kapatılması amacıyla yağlı tohumlu bitkilerin üretimi,
üreticilerin kendi tercihleri doğrultusunda yapılabildiği gibi, Bakanlığımız,
yani, Tarım Bakanlığı il ve ilçe müdürlükleri eğitim ve yayım çalışmalarında,
özellikle üretim açığımızın olduğu ve yurt dışından ithal ettiğimiz alternatif
ürünlerin üretimi teşvik edilmektedir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; ayrıca, kotayla azalan pancar ekim alanlarına ekilebilecek söz
konusu ürünlerden kütlü pamuk, soya fasulyesi, yağlık ayçiçeği ve kanola
ürünleri halen uygulanmakta olan prim desteklerinden yararlanmakta, böylece
üretim daralmasının kaçınılmaz olduğu bu ürünlerde, üreticilerimizin potansiyel
gelir kaybına uğramaları önlenmiş olmaktadır.
Bilindiği gibi, şekerpancarı ve şeker
üretimi, uzun yıllar itibariyle ülke ihtiyacının üzerinde bir üretim miktarına
ulaşmış ve bunun sonucunda da ülkede zaman zaman şeker stoklarıyla karşılaşılır
hale gelinmiştir.
Şekerpancarı üretiminden çekilen
üreticilere, yeni yetiştirilecek ürün ile pancar arasındaki gelir farkını
karşılayacak telafi edici ödemenin yapılması gerekli olmaktadır. Bu uygulamadan
faydalanmak isteyen üreticilerin, şekerpancarı üreticisi ve 2003 yılında çiftçi
kayıt sistemine dahil olması şarttır. Konuyla ilgili uygulama esasları 14 Mayıs
2003 tarih ve 25108 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2003/14 sayılı tebliğle
açıklanmıştır.
Bu çerçevede, alternatif ürün olarak mısır
yetiştiren üreticilere, biraz önceki soruya verdiğim cevapta arz ettiğim gibi,
dekar başına 132 000 000 Türk Lirası, ayçiçeği yetiştiren üreticilere dekar
başına 126 000 000 Türk Lirası, soya yetiştiren üreticilere dekar başına 116
000 000 Türk Lirası ve çokyıllık yem bitkisi yetiştiren üreticilere dekar
başına 94 000 000 Türk Lirası ödenecektir.
Yine, biraz önce ifade etmiştim; telafi
edici ödeme kapsamında tahsis edilen kaynağın 55 trilyon Türk Lirası olduğunu
da ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, böylece, Sayın
Tütüncü'nün tek ve Sayın Altınorak'ın iki sözlü sorusuna cevap vermeye
çalıştım.
Beni sabırla dinlediniz; hepinize teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Tütüncü, yerinizden açıklama yapmak
istiyor musunuz?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakana açıklaması için
teşekkürlerimi sunuyorum. Gerçekten, son derece kapsamlı, anlaşılabilir bir
sunuş yaptılar.
Sayın Bakanımızın benim soru önergeme
vermiş olduğu yanıttan da açıkça bir gerçek ortaya çıktı; o gerçek, acı gerçek,
tarımın ve özellikle de bitkisel yağ üretiminin, gerçekten, geçen hükümetler
döneminde olağanüstü bir şekilde ihmal edilmiş olmasıdır.
Sayın Bakanımızın vermiş olduğu rakamlardan
da anlıyoruz; Türkiye, her yıl 650 000 000, 680 000 000, 700 000 000 dolar
dolayında bir kaynağı bitkisel yağ ihtiyacı için dışarıya aktarmaktadır. Sayın
Bakanımız bin dolar olarak bu rakamları telaffuz etti; ama, milyon dolardır
bunlar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Evet, doğru.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)- Sayın Başkan,.
değerli arkadaşlarım; yani, düşünebiliyor musunuz; Türkiye'nin, bitkisel yağ
açığının önlenmesi açısından muhteşem bir potansiyeli var; ama, güzel
Türkiyemiz her yıl 650 000 000, 700 000 000, 750 000 000 dolarlık bitkisel yağ
ithalatı yapmak mecburiyetinde. Yani, bunu anlamak ve kabul etmek mümkün değil.
Bu, tabiî, yılların yanlış politikaları;
ama, bu politikaların nasıl ve ne şekilde değiştirilebileceğine dönük
açıklamaları, bu sözlü soru önergesine verilen yanıtın ötesinde beklediğimizi
söylemek isteriz. Tabiî ki, burada bu yanıt verilemez; ancak, Sayın Başkan,
izin verirseniz, dört konuda hükümetin dikkatini çekmek istiyorum. Sayın
Bakanımızın, Kırklareli Milletvekili Sayın Yavuz Altınorak'ın sormuş olduğu
soruya vermiş olduğu yanıttan da açıkça ortaya çıktığı gibi, gerçekten,
Türkiyemizde, tarımsal üretime, tarım sektörüne yeni bir anlayışla yaklaşılması
ihtiyacı vardır. Yeni bir politika, yeni bir anlayış... Yıllardır götürülen
yanlış politikalar, gerçekten, Türk tarımının belini bükmüştür, tarımsal
üretimi dumura uğratmıştır; çiftçi, çiftçilik yaptığından, anasından doğduğuna
pişman bir hale gelmiştir.
Bu nedenle, biz, hükümetin, dört konu üzerine
dikkatlerini çekmek istiyoruz. Birinci olarak, yeni tarımsal politika
yaklaşımında, yeni bir kooperatifçilik anlayışının kabul edilmesi gerekiyor.
Türkiye'deki mevcut kooperatifçilik anlayışı, hizmet kooperatifçiliği modeline
dayanan mevcut kooperatifçilik anlayışı, artık miadını doldurmuştur. Üretimden
tüketime kadar yeni üretici kooperatifçiliği modelinin Türkiye'de
yerleştirilmesi gerekiyor.
İkinci olarak, Türkiye'nin, tarımsal
üretim planlamasına, bu demokratik kooperatifçilik anlayışıyla birlikte
götürülmesi gerekiyor. Bakınız, bugün, Amerika Birleşik Devletlerinde,
İngiltere'de, Fransa'da, yani, dünyanın gelişmiş kapitalist ülkelerinde
tarımsal ürün planlaması var Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım. Oralarda,
çalışan nüfusun yüzde 1,5'i, yüzde 2,5'i, yüzde 3'ü tarımda bulunuyor; ama,
tarımsal üretim planlaması yapılıyor, çok etkin tarımsal üretim planlaması
yapılıyor; ama, bizde, çalışan nüfusun yüzde 40'ına yakını tarımda; ama,
tarımsal üretim planlamasını, ne yazık ki, aklımıza getirmemişiz. İkinci
olarak, tarımsal üretim geliyor...
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlar mısınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Hemen
toparlıyorum.
Üçüncü olarak da, tarımsal topraklarda bir
toplulaştırma ihtiyacı var. Mutlaka ve mutlaka sulama şebekelerinin
geliştirilmesi ve rehabilitasyonu başta olmak üzere, tarımsal altyapının ayağa
kaldırılması gerekiyor.
Hükümetin dikkatini çekmek istediğimiz son
konu olarak da, yeni tarımsal politikada, en modern tarımsal üretim
tekniklerinin Türk çiftçisinin ayağına götürülmesi gerekiyor. Biliyorsunuz,
dünya, yeni teknolojik devrim sürecine girdi. Geleceğin endüstrilerinden bir
tanesi de, biyoteknolojidir. Bir an önce, biyoteknolojinin olanaklarını Türk
çiftçisine vermemiz, bu olanakları Türk çiftçisinden esirgemememiz gerekiyor.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Sözlü Sorular" kısmının 9, 11 ve 16 ncı sırasındaki soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Sözlü sorular kısmına ayırdığımız süre
burada tamamlanmıştır.
Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik'in, Sayın Gazalcı'nın konuşması üzerine, sataşma nedeniyle bir söz talebi
oldu.
Sayın Bakan, tutanağı getirttim; ancak,
Sayın Gazalcı'nın herhangi bir sataşmaya yol açacak bir cevabı yok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Ben de sataşmayacağım, bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz de takdir
edersiniz ki, böyle bir uygulamamız yok, bir sataşma da yok; o nedenle...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Milletvekilleri gibi, yerinden kısa bir açıklama
yapabilir.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Yerimden kısa bir açıklama yapacağım; yani, ben milletvekili değil miyim?!
BAŞKAN - Ben, o usulü kullanmıyorum; yani,
bir sataşma olduğu zaman olur, hay hay; ama, onun ötesinde yok. Şimdi yeni bir
usul başlatmayalım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Başlatmayacağım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Alınan karar gereğince, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. -
Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, tasarının 1 inci
maddesi üzerindeki görüşmeler bir önceki birleşimde tamamlanmıştı.
III. - Y O
K L A M A
BAŞKAN - Şimdi, 1 inci maddeyi oylarınıza
sunacağım; ancak, yoklama talebi var; bu önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
137 sıra sayılı yasa tasarının 1 inci
maddesinin oylamasına geçilirken, İçtüzüğün 57 nci maddesinde tanımlanan
yoklamanın yapılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN - Yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerinin burada olup olmadıklarını arayacağım:
Oğuz Oyan?.. Burada.
Mustafa Özyürek?.. Burada.
Enis Tütüncü?.. Burada.
Sami Tandoğdu?.. Burada
Haluk Koç?.. Burada.
Vedat Yücesan?.. Burada.
Sıdıka Sarıbekir?.. Burada.
Ufuk Özkan?.. Burada.
Nail Kamacı?.. Yok.
Hasan Aydın?.. Burada.
Kemal Demirel?.. Burada.
İzzet Çetin?.. Burada.
Mevlüt Aslanoğlu?.. Burada.
Enver Öktem?.. Burada.
Feridun Fikret Baloğlu?.. Burada.
Atilla Kart?.. Burada.
Güldal Okuducu?.. Burada.
Şükrü Elekdağ?.. Yok.
Bihlun Tamaylıgil?.. Burada.
Ali Oksal?.. Burada.
Ali Arslan?.. Burada.
Muharrem Eskiyapan?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, şimdi, yoklamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. (AK
Parti sıralarından "5 dakika" sesleri) Peki, 5 dakika süre vereceğim.
Kim iktidar, kim muhalefet anlayamadım ben
de!..
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, yoklama pusulalarını, yoklama için öngörülen 5 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Pusula gönderen sayın milletvekillerinin
Genel Kurulu terk etmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 1 inci madde
kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 2.- Bu Kanunda geçen;
Bakanlık : Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını,
Bakan : Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanını,
Kurum : Türkiye
İş Kurumunu,
Genel Müdür : Türkiye
İş Kurumu Genel Müdürünü,
Genel Kurul : Türkiye
İş Kurumu Genel Kurulunu,
Yönetim Kurulu : Türkiye İş Kurumu Yönetim Kurulunu,
Genel Müdürlük : Türkiye
İş Kurumu Genel Müdürlüğünü,
Fon : İşsizlik Sigortası Fonunu,
İfade eder.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
2 nci madde üzerinde gruplar adına söz
talebi?.. Yok.
Şahsı adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın
Sabri Varan; buyurun.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısıyla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım.
İşsizlik, bugün, gelişmiş ülkeler de dahil
olmak üzere, hemen her ülkenin karşı karşıya bulunduğu önemli bir sorundur.
Ülkemizde de işsizlik sorunu, ekonomik krizlerin de etkisiyle yoğunlukla
yaşanmaktadır.
Devlet İstatistik Enstitüsü hane halkı
işgücü anketi sonuçlarına göre, açık işsiz sayısı 2 844 000'e ulaşmıştır;
işsizlik oranı da yüzde 12,3'e yükselmiştir; atıl işgücü oranı yüzde 17,3'tür.
Devlet İstatistik Enstitüsü 2000 yılı verilerine göre, işsizlik oranı, ilimiz
Gümüşhane'de de yüzde 9,4'tür. Ayrıca, tarımdışı sektörlerde de işsizlik oranı
giderek artmış ve yüzde 17,1'e ulaşmıştır.
Nüfus artış hızının getirdiği artan genç
işsizliği, düşük istihdam oranı, kayıtdışılık, ülkemiz işsizlik sorununun
yapısal özelliklerinin başlıcalarıdır. İşsizliği azaltmanın ve istihdamı
artırmanın en etkili yolu, şüphesiz, ekonomik büyümedir; ancak, tek başına
ekonomik büyüme, mevcut işsizlere ve iş piyasasına yeni girecek gençlere iyi
işlerin temini için yeterli değildir. Ekonomik büyümenin yanı sıra, işgücü
piyasasına yönelik kurumsal reformların yapılması da sorunun çözümünde önemli
bir rol oynamaktadır. İstihdamın ekonomi politikalarının merkezine konulması,
reel sektör yatırımları ve üretime dönük politikaların geliştirilmesi, esnaf,
sanatkâr ve KOBİ'lerin desteklenmesi, işgücünün niteliklerinin artırılmasına
yönelik meslekî ve teknik eğitimin yaygınlaştırılması ve işgücü piyasasının
ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi, işgücü piyasası reformlarının yapılması,
bu politikaların bazılarıdır. İşte, Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı,
hükümetin, programında vaat ettiği kurumsal reformlardan bir tanesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin en önemli sorunu işsizlik olmasına rağmen, bu sorunun çözümüyle
birinci derecede görevli olan ve bu amaçla kurulmuş bulunan İş ve İşçi Bulma
Kurumu aynı öneme sahip olamamıştır. Kurum, 1946 yılında kurulduktan sonra,
kendisine verilen görevleri bir süre etkin olarak yerine getirmiş, ancak,
1960'lı yıllardan itibaren yurt dışına işçi gönderilmesi faaliyetleri üzerine
yoğunlaşmıştır. 1974 yılından sonra yurtdışı işçi talebinin azalmasıyla
birlikte, Kurum, gerileme dönemine girmiştir. Bugün gelinen noktada, Kurum,
işsize iş bulma ve işverene işçi bulma fonksiyonunu etkin olarak yerine
getirememektedir. İş arayan işsizlerimiz, Kurumu bir çare olarak görmemekte ve
kurumdan iş talebinde bulunmamaktadır; keza, işçi arayan özel sektörümüz de
taleplerini kuruma bildirmemektedir.
Kurumun bugün etkin hizmet verememesinin
en önemli nedeni, kuşkusuz, hukukî altyapısının çağın gerisinde olmasıdır.
Kurumun kuruluş kanunu 1946 yılında çıkarılmış ve o günün ihtiyaç ve şartlarına
göre düzenlenmiştir. O tarihten bu yana geçen elliyedi yıllık sürede dünyada
ekonomik, sosyal alanda ve istihdam alanında çok önemli değişmeler ve
gelişmeler meydana gelmiştir. Buna paralel olarak da, istihdam kurumlarına, işe
yerleştirme görevlerinin yanı sıra, işgücü piyasası ihtiyaçlarını karşılamak,
aktif istihdam politikaları uygulamak ve etkin hizmet vererek işgücü
piyasasının işleyişini etkinleştirmek görevleri de verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Varan, toparlar mısınız...
Buyurun.
SABRİ VARAN (Devamla) - Bildiğiniz üzere,
57 nci hükümet döneminde, İş ve İşçi Bulma Kurumu kaldırılarak, yerine Türkiye
İş Kurumunun kurulması yönünde yetki kanununa dayanılarak 617 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname çıkarılmıştır; ancak, yetki kanununun Anayasa Mahkemesince
iptal edilmesi nedeniyle, buna istinaden yürürlüğe konulmuş bulunan 617 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname de iptal edilmiş, bu konuda yasal düzenleme yapılması
için, mahkeme dokuz ay süre vermiştir. Bu süre, 8 Ağustos 2001 tarihinde dolmuş
ve yasa çıkarılamaması nedeniyle, İŞKUR, bu tarihten itibaren yaklaşık iki
yıldır yasal statüden yoksun yönetilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kurumun büyük ölçüde modernize edilmeye ve çağdaş, etkin bir istihdam kurumuna
dönüştürülmesine ihtiyaç vardır. Ayrıca, kurumun Batı'daki iş kurumlarına
benzer hale getirilmesi, hem üyesi olma yolunda başvurumuzun kabul edildiği
Avrupa Birliğine uyum hem de ülkemizde ciddî boyutlarda seyreden yapısal
işsizlik sorunuyla mücadele açısından büyük önem taşımaktadır.
Konuşmamın diğer bölümünü 3 üncü maddede
tamamlayacağımı bildirir, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Varan.
Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün huzurunuza, yine, çok önemli bir
yasa tasarısıyla gelmiş bulunuyoruz. Yıllardır Türkiye'de istihdam kurumu
olarak hizmet eden Türkiye İş ve İşçi Bulma Kurumu yerine ikame olmak üzere
düşünülen ve dünyadaki çağdaş gelişmelere uygun enstrümanlarla donatılan yeni
bir kurumsal yapının tasarısını Yüce Mecliste birlikte görüşüyoruz. Bundan
evvel, izninizle, değerli milletvekilimin de bahsettiği işsizlik konusuna
satırbaşlarıyla temas etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, toplum olarak, şu
anda, en önemli sorunlarımızın başında, maalesef, ülkemizde yaşanan işsizlik
sorunu gelmektedir. Son istatistiklere göre, atıl işgücünü de hesaba
kattığımızda, yüzde 17,1 civarında bir oranla karşı karşıya bulunmaktayız.
Özellikle tarımdışı sektörlerde işsizlik oranının daha yoğun olduğunu
görüyoruz. Her yıl, işgücü piyasamıza 700 000 genç girmektedir; okulunu
bitirmiş, askerliğini bitirmiş, iş aramak için işgücü piyasasına 700 000
gencimiz girmektedir. Daha önceki birikimleri de hesaba katarsak, Türk
ekonomisinin, her yıl, 1 000 000 kişiye, yeni istihdam yaratma, yeni iş bulma
gibi bir zaruretle karşı karşıya kaldığını görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu sayı, büyük bir
sayıdır. Bunun çaresi, elbette, hepinizin bildiği gibi, sürdürülebilir bir
ekonomik büyümeyi sağlamaktır. Türk ekonomisi, her yıl, en az yüzde 6
seviyesinde büyümek kaydıyla, ancak 2010 yılında işsizlik oranımızın yüzde
10'ların altına düşeceğini göstermektedir. Mutlaka, bu büyük orandaki işsizlik
oranını düşürmek için, ülke olarak, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme trendini
yakalamak zorundayız. Onun için de, hükümetimiz, bu sürdürülebilir ekonomik
büyümeyi sağlamak için, malî disipline önem veren, makro ekonomik dengeleri
bozmadan sürdürülebilir bir ekonomik politikayı gerçekleştirmenin çarelerini
arıyor ve bunun çözümlerini üretmek için büyük bir gayret içerisinde. Tabiî,
bunun karşılığında, toplum olarak, bir fedakârlık içerisinde bulunduğumuzu, bir
özveri içerisinde bulunduğumuzu da görüyoruz; ama, bütün bu yaptığımız
fedakârlıkların, bu yapmış olduğumuz özverilerin, mutlaka, toplumumuzun refahı
için, gençlerimizin iş bulma imkânlarına fırsat yaratmak için bir gayret
olduğunu hepimiz biliyoruz.
Dünya ekonomilerindeki durgunluğa rağmen,
yaşamış olduğumuz ekonomik krizlere rağmen, işsizliği azaltma konusunda,
elbette, hükümet ve Parlamento olarak yapabileceklerimiz var. Hükümetimiz, bu
anlayış içerisindedir ve özellikle yapısal reformlar konusunda da, siz değerli
milletvekillerimizin desteğine ihtiyaç vardır. Bu amaçla çeşitli kez huzurunuza
geldik. Bunların tamamına Parlamento olarak destek oldunuz. Burada,
şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Örneğin, Yabancıların Çalışma İzinleri
Hakkında Kanunun çıkarılmasında, doğrudan yabancı sermaye girişiyle ilgili
tasarının yasalaşmasında, yine, yeni İş Yasamızın çalışma mevzuatımıza
kazandırılması konusunda, Yüce Meclisimizin çok özverili çalışmaları olmuştur.
Biz, aslında, Türkiye'de istihdamı
artırmak ve işsizliği önlemek konusunda bu saydığım ve bundan sonra sayacağım
yasa tasarılarını bir paket olarak düşünüyoruz. Yeni iş yasası tasarısı
dışında, meslek standartları kurumunun kurulması ve kanunu, yine, Yüce
Parlamentoya gelecek yasalar arasındadır. Bunun dışında, ilave istihdamı teşvik
edecek yasa tasarısı, Yüce Meclisin huzuruna gelecektir.
Bugün, huzurunuzda görüşmelerine
başladığımız İŞKUR Yasası da, bu kapsamda değerlendireceğimiz bir yasadır.
Sözlerimin başında da ifade ettiğim gibi, İş Kurumu, geçmişteki İş ve İşçi
Bulma Kurumunun klasik fonksiyonlarını devam ettirecektir; yani, iş ve işe
aracılık etme konusunda bir kamu istihdam kurumu olarak görevine devam
edecektir.
Hemen yeri gelmişken ifade edeyim,
devletin yahut da kamu istihdam kurumunun bu tekeli yanında, özel istihdam
bürolarına da iş ve işçi aracılık hizmetleri konusunda imkân sağlıyoruz. Özel
istihdam büroları konusunda, arkadaşlarımızın çok değerli tenkitleri oldu; ama,
bugün, dünyadaki uygulamaya baktığımız zaman, özel istihdam kurumlarının da,
artık, istihdam alanında önemli fonksiyonlar ifa ettiğini görmekteyiz. Bu, kamu
istihdam kurumuyla bir rekabet, bir kalite yarışını getirecektir. Ayrıca, bu
özel istihdam bürolarının kurulması konusunda, elbette, bazı disiplinler söz
konusudur. Bunlara izin verilmesi, denetlenmesi, tasarıda görüleceği üzere,
belli standartlara bağlanmıştır. Yine, bu özel istihdam büroları, hiçbir zaman,
iş talebinde bulunan, iş isteğinde bulunan vatandaşlarımızdan herhangi bir
ücret talep etmeyeceklerdir; ancak, işe yerleştirdiği zaman, özel istihdam
büroları, işverenden bir ücret talep etme hakkına sahip olacaklardır.
Değerli arkadaşlarım, bunun dışında,
Türkiye İş Kurumu, işgücü ve istihdam piyasasının izlenmesi ve işgücü bilgi
sisteminin oluşturulması, işgücü eğitimi, meslek eğitimi ve iş başında eğitim
suretiyle nitelikli işgücünün oluşturulması, meslek ve kariyer danışmanlığı
gibi aktif politikalar uygulayacaktır. Bunun yanında, bildiğiniz gibi, işsizlik
sigortası uygulamalarını devam ettirecektir. Ayrıca, iş kaybı ve tazminatı gibi
pasif işgücü programlarını da uygulayabilecek bir yapıya, bu yasal düzenlemeler
neticesinde, kavuşturulacaktır.
İŞKUR'un yapısını özellikle sivil toplum
örgütlerine açıyoruz. Genel Kurula, Yönetim Kuruluna ve illerde öngördüğümüz İl
İstihdam Kurullarına sosyal tarafları, ilgili tarafları olabildiğince katarak,
aynı zamanda, katılımcı demokrasi anlayışımızı istihdam politikalarında da
sürdürmeyi amaçlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, bu
İŞKUR'un kurulmasıyla ilgili kanun hükmünde kararname, daha önceki hükümet
zamanında çıkarılmış ve Anayasa Mahkemesinin yetki kanununu iptal etmesi
nedeniyle, İŞKUR, o günden bu tarafa, yasal dayanaktan yoksun kalmıştır. Yasal
dayanaktan yoksun kalmasının birtakım mahzurları, mutlaka, Yüce Parlamento
tarafından takdir edilecektir, takdir edilmektedir. Bu sebeple, biz, değerli
milletvekillerimizin, bu tasarıya, Türkiye'de istihdamı artırmak, işsizliği
önlemek için oluşturulmuş bir kurumun, yasasının olmamasından dolayı çıkmış
olan ve çıkması muhtemel olan sorunları gidermek için bir enstrüman olarak
bakmalarını diliyoruz, temenni ediyoruz ve bakanlık olarak, hükümet olarak da,
İŞKUR Yasasından büyük misyonlar bekliyoruz; özellikle işsizliğin azaltılması
konusunda ve işgücümüzün nitelikli hale getirilmesi konusunda büyük misyonları
olduğunu ifade etmek istiyorum. Ayrıca, 2003 yılında ulusal istihdam planımızı,
programımızı açıklayacak olmamız da, bu şekilde bir kurumsal yapıya bir an önce
kavuşmamızı gerektirmektedir. En önemlisi de, işsizlik konusundaki mücadelemize
yapısal bir platform hazırlayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, belki, tekrar tekrar
işsizlik konusuna vurgu yapıyorum, bunu her platformda yapıyorum ve yapmaya da
devam edeceğim. İşsizlik, sadece, belli bir gelirden yoksunluk değil; aynı
zamanda, beraberinde yoksulluğu getiren, aileiçi çözülmeleri getiren, hulasa,
toplumda sosyal bir problem açacak en önemli sorunumuzdur. Onun için, hükümet
olarak ve Parlamento olarak bu önemli konuya, bugüne kadar gösterdiğimiz
duyarlılığı daha da artırmak zorundayız.
Her gün, üç dört tane işvereni gezip, iş
umuduyla dolaşan ve eve döndüğü zaman umutları tükenen bu gençlerimizi, kendi
kaderleriyle, kendi aileleriyle yalnız bırakamayız. Onların sorunlarını hükümet
olarak ve Parlamento olarak paylaşmak zorundayız, paylaşacağız. İnşallah, bu
çıkaracağımız yasalar, Türkiye'de işsizliğin önlenmesi konusunda bize önemli
bir güç verecektir.
Bu duygular içerisinde, yasamızın, çalışma
hayatımıza hayırlı olmasını diliyor, Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
2 nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teknik bir arıza
nedeniyle, Birleşime 10 dakika ara veriyorum. Arıza giderildikten sonra
çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.
Kapanma
Saati : 17.56
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 18.15
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
137 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1. -
Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı : 137) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 3 üncü maddesini okutuyorum:
Kurumun görevleri
MADDE 3.- Kurumun görevleri şunlardır:
a) Ulusal istihdam politikasının
oluşturulmasına ve istihdamın korunmasına, geliştirilmesine ve işsizliğin
önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak, işsizlik sigortası işlemlerini
yürütmek.
b) İşgücü piyasası verilerini, yerel ve
ulusal bazda derlemek, analiz etmek, yorumlamak ve yayınlamak, İşgücü Piyasası
Bilgi Danışma Kurulunu oluşturmak ve Kurul çalışmalarını koordine etmek, işgücü
arz ve talebinin belirlenmesine yönelik işgücü ihtiyaç analizlerini yapmak,
yaptırmak.
c) İş ve meslek analizleri yapmak,
yaptırmak, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri vermek, verdirmek, işgücünün
istihdam edilebilirliğini artırmaya yönelik işgücü yetiştirme, meslekî eğitim
ve işgücü uyum programları geliştirmek ve uygulamak, istihdamdaki işgücüne
eğitim seminerleri düzenlemek.
d) İşçi isteme ve iş aramanın düzene
bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak, işgücünün yurt içinde ve yurt dışında
uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun işgücü
bulunmasına ve yurtdışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek, istihdamında
güçlük çekilen işgücü ile işyerlerinin yasal olarak çalıştırmak zorunda
oldukları işgücünün istihdamlarına katkıda bulunmak, tarım aracıları ile özel
istihdam bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri yerine getirmek.
e) Gerektiğinde Kurum faaliyet alanı ile
ilgili ihalelere katılmak suretiyle, yurt içinde veya uluslararası düzeyde
kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık hizmeti vermek.
f) Avrupa Birliği ve uluslararası
kuruluşların işgücü, istihdam ve çalışma hayatına ilişkin olarak aldıkları kararları
izlemek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin taraf olduğu Kurumun görev alanına
giren ikili ve çok taraflı anlaşma, sözleşme ve tavsiye kararlarını uygulamak.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, Anayasamız,
devletimizi, sosyal hukuk devleti olarak tanımlıyor; yani, Anayasamıza göre,
devletimizin en temel özelliklerinden bir tanesi, sosyal devlet olma özelliğini
taşıyor olması. Nedir sosyal devlet olmaktan amaç; devletin, yurttaşı kendi
haline bırakan, kimin gücü varsa o yaşasın, kim zayıfsa, kim güçsüzse o
ezilsin, yok olsuna çağdaş bir devletin müsaade edemeyeceğini, dolayısıyla,
devletin bu anlamda müdahil olması gerektiğini ve bir taraf olarak, sosyal
devlet olma özelliğinden kaynaklanan nedenlerle, toplumun sıkıntılı, yoksul,
çaresiz kesimlerinin sıkıntılarına, dertlerine, sorunlarına çare bulabilecek,
çare arayabilecek bir devlet olma kimliğini, vasfını kabullenmesi.
Şimdi, Sayın Bakan, diğer konuşmacı
arkadaşlarımız, herkes, her konuşmacı arkadaşımız ve hepimiz, sokakta yaşayan
her yurttaş, Türkiye'nin en temel probleminin işsizlik olduğunu söylüyoruz. 10
000 000'dan fazla işsiz yurttaşımız var. Üstelik, halihazırda, nüfusunun büyük
bir çoğunluğu veya önemli bir kısmı kırsal alanda yaşayan bir ülke
konumundayız. Nüfusumuzun yüzde 40'ı, yani, 30 000 000'u aşkın yurttaşımız,
hâlâ, kırsal bölgelerde ve tarımsal faaliyet alanlarının ağırlıkta olduğu
bölgelerde yaşıyor; ama, bizim, gelişmek, ilerlemek, sanayileşmek, çağdaş bir
devlet olmak gibi iddialarımız da var. Peki, bu iddialar, aynı zamanda,
bugünden neyi tanımlıyor; bu 30 000 000 yurttaşımızın çok önemli bir kısmı,
yakın gelecekte, tarımsal faaliyet alanlarından -bugüne kadar olduğu gibi-
çekilecekler, diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi çekilecekler; tarımsal
faaliyet alanlarında, yüzde 3'lerle, yüzde 4'lerle ifade edilebilecek sayıda yurttaşımız
kalacak ve yüzde 40 diye tarımsal alanda bulunduğunu söylediğimiz
yurttaşlarımızın yüzde 35'inden fazlası, yani 30 000 000 yurttaşımız,
önümüzdeki yakın bir gelecekte -Türkiye o iddia ettiği hedeflere yaklaşabildiği
ölçüler içerisinde- büyük kentlere doğru göç edecektir. Yani, bugün 10 000 000
olduğunu söylediğimiz işsizlerimize veya iş arayanlarımıza -Türkiye'nin, iddia
ettiği hedeflere ulaşabildiği ölçüler içerisinde- 25 000 000 yurttaşımız daha
katılacak.
Bakın, biz, şimdi, bir gecekondu meselesi
konuşuyoruz. Devlet, Anayasasında "sosyal devlet" yazıyor olmasına
rağmen, bu gelişmeleri, insanlığın bu gelişme seyrini biliyor olmasına rağmen,
bile bile, hiçbir önlem almadığı için, bu göçü karşılayabilecek sosyal konut
politikası gibi bir politikayı, arsa politikası gibi bir politikayı hiç
geliştirme ihtiyacı ve sorumluluğu hissetmediği için, bütün büyük kentlerimizin
etrafını, insanlarımızın binbir sıkıntıyla, binbir çileyle, başını sokabilmek
adına, yapmak zorunda kaldığı gecekondularla doldurduk ve şimdi, buna nasıl
çözüm bulacağız diye hepimiz bir arayış içerisindeyiz; Türkiye'nin en temel
problemlerinden birisi olarak karşımızda duruyor.
Şimdi, bir gerçek var. Nedir bu; 10 000
000 işsizimiz var, 25 000 000 insanımız daha kırdan kente gelecek, bunlara da
iş bulacağız. Nasıl bir hazırlık içerisindeyiz; şimdi, konuştuğumuz tasarıyla,
Türkiye'de "İş ve İşçi Bulma Kurumu" diye, başlangıçta çok temel
fonksiyonlar üzerine inşa ettiğimiz bir kurumun yerine "İŞKUR" diye
bir kurum oluşturmaya çalışıyoruz. Peki, bu kurum, söylediğimiz bu 35 000 000
insana iş bulma gibi -yakın gelecekte 35 000 000 olacağını bildiğimiz insanımıza-
bir iddia taşıyor mu?Sayın Bakan, taşıdığını söylüyor; iktidar partisine mensup
arkadaşlarımız, çok iyi şeyler olduğunu söylediler. Okuyalım şimdi
görevlerinden:
"a) Ulusal istihdam politikasının
oluşturulmasına ve istihdamın korunmasına, geliştirilmesine ve işsizliğin
önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak...
b) İşgücü piyasası verilerini yerel ve
ulusal bazda derlemek, analiz etmek, yorumlamak...
c) İş ve meslek analizleri yapmak,
yaptırtmak, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri vermek...
d) İşçi isteme ve iş aramanın düzene
bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak...
e) Gerektiğinde kurum faaliyet alanıyla
ilgili ihalelere katılmak...
f) Avrupa Birliği ve uluslararası
kuruluşların işgücü, istihdam ve çalışma hayatına ilişkin olarak aldıkları
kararları izlemek..."
Hani işsizler? Kim bulacak bu kadar insana
iş? Hani sosyal devlet? Bu işi bu kanunla kime ihale ediyoruz; özel istihdam
bürolarına.
Değerli arkadaşlarım, biz, bu devletin
temel kavramlarını savunmak, korumak ve bu temel kavramlar çerçevesinde bu ülke
insanlarının bize verdiği yetkilerden yola çıkarak, devleti bu anlamda
insanların daha mutlu yaşayabileceği çağdaş, gelişmiş bir devlet haline
dönüştürmek, Türkiye'yi mutlu insanların yaşadığı bir Türkiye yapmak, buna
katkı sunmak üzere görevlendirilmiş insanlarız. Şimdi, devleti, devletin ve
insanımızın en temel problemi noktasında konunun dışına çekmek, konuyu
başkalarına havale etmek gibi bir hakkımız olabilir mi?
Bakın, Sayın Bakan "mevcut olayı,
dünyadaki çağdaş gelişmelere uygun argümanları da içerisinde taşıyan bir
kurumun, İŞKUR'un kanununu konuşuyoruz" dedi. Çağdaş devletlerde, evet,
özel istihdam büroları, vesaireler oluşmuş; ama, neyin üzerine oluşmuş?
Almanya'daki -hepimizin, yıllarca, yakınlarını, eşlerini, dostlarını gurbete
gönderdiği memleket- "Arbeitsamt"ı hepiniz duymuşsunuzdur; 80 000
çalışanı var oranın. Devletin, bu alanda, bu noktada, bu konuda yapabileceği her
türlü sorumluluğunu yerine getirdikten sonra, çok özel alanlarda, çok spesifik
konularda hizmet verebilmesi adına özel teşebbüse de bu alanlar açılmış.
Şimdi, biz, daha kanunu olmayan, kanunu
olmadan kurulmuş bir kurumun kanununu çıkarmaya çalışırken, bu konudaki en
temel görevi, hiçbir gerekçe göstermeden, arkasında hiçbir dayanağı olmadan,
başkalarına havale ediyoruz. Sayın Bakan, o zaman, sizin Çalışma Bakanlığınız
ne iş yapacak?! Sayın İŞKUR Genel Müdürü, eğer, bu ülkedeki işsizlere, 10 000
000 yurttaşımızın bu sıkıntısına çözüm olacak daha gelişmiş birtakım argümanlar
oluşturmazsanız, siz, sadece, işsizlik sigortasının fonunu yöneten, o fona
başkanlık yapan bir kurum olarak mı çalışacaksınız?!
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, özel
istihdam büroları zamanla bir ihtiyaç da olabilir. Bugün, bu koşullarda, 10 000
000 işsizimizin olduğu bir süreçte ve bu tür büroların ticarî kurumlar olmaları
nedeniyle birbirleriyle yapacakları rekabette, ucuz işgücünü, daha itirazsız
çalışan işçiyi, daha az taleple çalışan işçiyi, daha az hakla çalışan işçiyi
ben bulurumun dışında hiçbir rekabet şansı olmayacak bu kurumları bugün
oluşturmamız halinde, bu kurumlar, toplumumuz tarafından, çalışanlar
tarafından, insanlarımız tarafından...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun; toparlar mısınız Sayın
Kumkumoğlu.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Sayın
Başkan, toparlıyorum.
...haklarında çok kötü intibalar olan,
çalışanları ezen, çalışanların hakkını, onların mağduriyetlerinden ve
mecburiyetlerinden faydalanarak gasp eden kurumlar olarak, ta baştan
yıpranacaklardır. Bu kurumlar, gerçekten ihtiyaç duyulmaları halinde, gerekli
kurumlar olarak topluma yeniden sunulup, bunlardan gerekli hizmetin alınması
talep edildiği günlerde, bugünlerden hakkında oluşmuş çok kötü, çok çirkin, çok
olumsuz kanaatler nedeniyle, gerçekten hizmet yapabilecekleri dönemde de
-bugünden oluşturuyor olmamız nedeniyle- bu hizmeti yapabilme fırsatını ve
şansını kaybetmiş olacaklar. Bu kurumların bu hizmeti yapabilme şansını, bugün
bu uygulamaya geçerek, bu kurumların elinden almış olacağız.
Devlet, sosyal devlet olmanın
sorumluluğunu bilmelidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Anayasasında,
kendisini tanımlarken "sosyal devlet" diye tanımlayan bir devletin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmanın sorumluluğunu duyarak, 10 000 000
işsiz yurttaşımıza ve gelecekte büyük kentlere göç edecek onmilyonlarca
yurttaşımıza da iş bulabilmenin, gerçek, uygulanabilir ve kendi sorumluluğuyla
örtüşen çözümlerini bulmalıdır. Sorunu başkalarına havale ederek çözüm bulmamız
hiçbir şekilde mümkün değildir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kumkumoğlu.
Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal
Uysal; buyurun.(AK Parti sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili şahsî
görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
İş Kanunundan sonra, işin düzenlenmesiyle
ilgili, istihdam politikalarıyla ilgili temel konuları kavrayan İŞKUR Kanunu
Tasarısı görüşülmektedir. İşsizlik, daha doğrusu istihdam, genel anlamda bütün
üretim faktörlerinin iktisadî faaliyetlere katılma seviyesi ve durumunu ifade
eder, ekonomik manada, makroekonomik manada da bu anlama gelir; yalnız, dar
anlamda, münhasıran ve doğruca emek faktörünün iktisadî faaliyetlere katılma
seviyesini ve durumunu ifade eder; çünkü, iktisadî anlamda emek faktörünün tam
istihdamı sağlandıktan sonra veya sağlandığı durumda diğer üretim faktörlerinin
de istihdamının sağlanmış olduğu kabul ve farz edilir.
Çok değerli milletvekilleri, gerçekten de,
Türkiye'de, emek arzı emek talebinden çok fazladır. Bu, aynı zamanda sermaye
talebidir; yani, emek arzı aynı zamanda sermaye talebidir ve işsizlik de
sermaye arzı açığını gösterir; çünkü, istihdamı sağlayacak olan sermayedir. O
bakımdan, İş Kanunundan sonra ve İş Kanununda sağlanmış olan elastikiyetten
sonra önümüzde bulunan İŞKUR kanununun daha geniş manada ve çok daha katılımcı
bir şekilde hazırlanmış olması istihdam bakımından fevkalade önemlidir. Tabiî,
bu, çok derin ve geniş bir konudur ve istihdam, ta marjinalist ekonomistlerden
Keynes devrimine ve bugünkü paracı ekonomistlere kadar makroekonominin çok
önemli bir konusudur.
Ben şunu ifade edeceğim bu kısa
konuşmamda: Tabiî, İşçi Bulma Kurumu, aynı zamanda, işsizlik sigortasını
organize etmek suretiyle, bu mevzuatla bir sosyal güvenlik kurumu hüviyetine
bürünmüştür. Gerçekten de işsizlik sigortası çok önemlidir; elimize gelen
dokümanlardan anlaşılacağı üzere 4 milyar dolara yakın sosyal güvenlik fonu
işsizlik sigortasında birikmiştir; çok önemli bir fondur ve işsizlik
sigortasının çok daha aktif bir şekilde çalışacağını göstermektedir.
Çok değerli milletvekilleri, gerçekten de
bu kurum, katılımla -kamunun katılımı, işverenlerin katılımı, işçilerin
katılımı- ve buna dair müesseselerin tanzimi bakımından fevkalade önemlidir.
Türkiye'de, emek arzı emek talebinden çok fazladır. 15-65 yaşındaki istihdama
elverişli insanların Türkiye'deki oranının çok yüksek olması hatta 0-14 yaş
grubundaki potansiyel emeğin de çok yüksek bir seviyede olması, Türkiye'nin
bundan sonraki sorununun önemli ölçüde istihdam sorunu olduğunu göstermektedir.
Bu bakımdan da, bu kanun oldukça geniş manada hazırlanmıştır ve özel istihdam
büroları da fevkalade önemlidir. Burada bazı itirazlar olmuş, burada gördüğüm
bazı şeyler de kölelikle karıştırılmış; kölelikle bunun hiçbir ilgisi yoktur.
Kölelik, esasında, eski hukukta bir hukukî statüdür; şimdi öyle bir şey yoktur.
Ben inanıyorum ki, bu kanunla, özel
istihdam bürolarıyla, İŞKUR'un kendi yeni düzeniyle, istihdam konusunda,
istihdam piyasaları konusunda çok daha iyi gelişmeler olacaktır.
Ben, bunun, Türkiye için hayırlı olmasını
temenni ediyor, hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Uysal.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 4 adet önerge vardır;
önergeleri, önce, geliş sıralarına göre, sonra da, aykırılık derecelerine göre
okutup, işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının 3 üncü maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz
ve teklif ederiz.
Haluk İpek Murat Yıldırım Mehmet Ceylan
Ankara Çorum Karabük
Nusret Bayraktar Yahya
Baş
İstanbul İstanbul
" d) İşçi isteme ve iş aramanın
düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak, işgücünün yurtiçinde ve
yurtdışında uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için
uygun işgücü bulunmasına ve yurtdışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık
etmek, istihdamında güçlük çekilen işgücü ile işyerlerinin yasal olarak
çalıştırmak zorunda oldukları işgücünün istihdamlarına katkıda bulunmak, özel
istihdam bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri yerine getirmek,
işverenlerin yurtdışında kendi iş ve faaliyetlerinde çalıştıracağı işçileri
temin etmesi ile tarım işlerinde ücretli iş ve işçi bulma aracılığına izin
verilmesi ve kaldırılmasına ilişkin işlemleri yapmak,"
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun birinci bölümündeki "Kurumun
Görevleri" başlıklı 3 üncü maddesinin (d) bendindeki "tarım
aracılarından" sonra gelen aşağıdaki ifadenin metinden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan Cevdet Selvi Enis Tütüncü
İzmir Eskişehir Tekirdağ
Ali Kemal Deveciler Enver
Öktem Bayram Meral
Balıkesir İzmir Ankara
"ile özel istihdam büroları"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun birinci bölümündeki "Kurumun
Görevleri" başlıklı 3 üncü maddesine (g) bendinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler
İzmir Eskişehir Balıkesir
Enis Tütüncü Enver Öktem Bayram Meral
Tekirdağ İzmir Ankara
"g) 27.2.2003 tarihli ve 4817 sayılı
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunla verilen görevleri yerine
getirmek."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu
"Kurumun görevleri"ni sıralayan 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini istiyoruz.
Saygılarımızla.
Yakup Kepenek Oğuz
Oyan İzzet Çetin
Ankara İzmir Kocaeli
Enis Tütüncü Sami Tandoğdu Enver Öktem
Tekirdağ Ordu İzmir
"3/h) Çocuk işçiliğinin önlenmesi,
kayıtdışı çalışmanın engellenmesi ve kadınların işgücüne katılmasının
sağlanması konularında programlar hazırlamak.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, en aykırı
önergeyi okutup, işleme koyacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının 3 üncü maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz
ve teklif ederiz.
Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları
"d) İşçi isteme ve iş aramanın düzene
bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak, işgücünün yurtiçinde ve yurtdışında
uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun işgücü
bulunmasına ve yurtdışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek,
istihdamında güçlük çekilen işgücü ile işyerlerinin yasal olarak çalıştırmak
zorunda oldukları işgücünün istihdamlarına katkıda bulunmak, özel istihdam
bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri yerine getirmek, işverenlerin yurt
dışında kendi iş ve faaliyetlerinde çalıştıracağı işçileri temin etmesi ile
tarım işlerinde ücretli iş ve işçi bulma aracılığına izin verilmesi ve
kaldırılmasına ilişkin işlemleri yapmak,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçe mi okunsun; yoksa, söz mü
istiyorsunuz?
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yurtdışına işçi götürme konusunda yaşanan
suiistimaller gün geçtikçe artmaktadır. Bu suiistimaller karşısında, kötü
niyetli kişilerce vatandaşlarımızın dolandırılma ve aldatılmalarının
önlenebilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, halihazırda uygulandığı gibi tarım
işlerinde aracılık hizmetlerinin tarım aracılarınca da yapılabilmesinin
sağlanması amacıyla madde değişikliği gerekli görülmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci önergeyi, az
önce kabul edilen önerge nedeniyle işlemden kaldırıyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Hangisini
işlemden kaldırıyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Oğuz Oyan, Sayın Cevdet
Selvi ve arkadaşlarının verdiği ikinci önergeyi işlemden kaldırıyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Neden? Gerekçesi
ne? Bunlar ayrı şeyler, farklı şeyler.
BAŞKAN - (d) bendinin tamamı değiştirilip
kabul edildi; o nedenle, artık, bunu işleme koyamıyoruz.
Şimdi, üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun birinci bölümündeki "Kurumun
Görevleri" başlıklı 3 üncü maddesine (g) bendinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(Ankara) ve arkadaşları
"g) 27. 2.2003 tarihli ve 4817 sayılı
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunla verilen görevleri yerine
getirmek."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, söz mü talep
ediyorsunuz?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
yasa tasarısının 3 üncü maddesine bir (g) bendi, yeni bir bent eklenmesiyle
ilgili önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum.
İzin verirseniz, bu önergemizin ne anlama
geldiğini size sunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu
önergeyle, biz, yabancı işçi çalıştırılması izninin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından, İŞKUR'a verilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz.
Konunun daha iyi anlaşılması için Yüce
Heyete biraz bilgi sunmak istiyorum. Bilindiği gibi, Türkiye'de yabancılara
çalışma izni verilmesi görevi, 4817 sayılı Yasayla Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına verildi; henüz uygulamaya geçilmedi, sanırım, iki ay sonra
uygulamaya geçilecek. Oysa, gelişmiş Batı ülkelerine bakıyoruz, örneğin
Almanya'da, örneğin İngiltere'de, işgücü piyasasının özellikleri ve bu
işgücünün ülkeden karşılanmaması durumu gözönüne alınarak, bu yabancı işgücü
çalıştırılması izni, istihdam kurumlarınca verilmektedir. Bu nedenle,
Türkiye'de de, yabancı işçi çalıştırılması izninin -henüz uygulamaya geçilmemiş
haliyle- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından alınarak İŞKUR'a verilmesinin
son derece önemli olacağına inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu
yasa tasarısıyla, İş ve İşçi Bulma Kurumu yeniden yapılandırılıyor, 1936
yılında Türkiye'de sisteme girmiş olan bir kurum yeniden yapılandırılıyor;
böylece, çağdaş bir istihdam kurumu haline dönüştürülüyor; ama, bir
bakıyorsunuz, bu güzel çabanın yanında, yabancı işçi çalıştırma izni bu
kurumdan esirgeniyor. Bunu anlamak ve kabul etmek kesinlikle mümkün değildir.
Hepimizin bildiği gibi, ülkemizde işgücü
piyasasının en önemli sorunlarından bir tanesi, yabancı kaçak işçi
çalıştırılması sorunudur. Yapılan tahminlere göre, şu anda, Türkiye'de 1 000
000'un üzerinde yabancı kaçak işçi çalıştırılmaktadır.
Yurt dışındaki örneklerine baktığımızda ya
da o örneklerden öğrendiğimize göre, bu belgenin verilmesi için, kurum -bunu
eğer İş Kurumuna verecek isek- ilgili yerlere soracak, araştırmasını yapacak ve
bu çerçevede, Türkiye çapındaki geniş teşkilat ağı nedeniyle bu işin kolaylıkla
üstesinden gelebilecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ülke çapında
sadece 23 ilde teşkilatı var, Türkiye İş Kurumunun ise tüm illerde teşkilatı
var.
Örneğin, Fransa'ya bakıyoruz; Fransa'da,
işveren kuruma talepte bulunuyor ve işverenin bu işçi talebi dört hafta
içerisinde karşılanamazsa, bu münhal yer için yabancı işçi çalıştırma izni
veriliyor; ama, bu dört hafta içerisinde, gerçekten, işverenin talep ettiği bu
işçi acaba bulunabilir mi diye birçok yere soruluyor, araştırmalar yapılıyor,
bulunamazsa, yabancı işçi çalıştırma izni veriliyor. Aynı şekilde, Almanya'da
da durum böyle. Almanya'da da sistem; yani...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, sözlerinizi
toparlar mısınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.
Almanya'da da yabancı işçi çalıştırılması
izni istihdam kurumuna aittir ve uygulama son derece katı ve sınırlı
tutulmaktadır.
Burada, âlem gider Mersin'e, biz
gitmeyelim tersine. Biraz sonra, özel istihdam bürolarıyla ilgili
düşüncelerimizi ifade ederken dile getireceğiz; Adalet ve Kalkınma Partisi,
bazı konularda Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamaları alıyor, bazı konularda
almıyor; alınması gereken konularda örnek almıyor, alınmaması gereken konularda
alıyor. Bu nedenle, Adalet ve Kalkınma Partili sayın milletvekillerinin
önergemize destek vermesini rica ediyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının bu izni vermesi doğru değil. Mademki, İş ve İşçi Bulma Kurumunu
yeniden yapılandırıyoruz, gerçek bir istihdam kurumu haline, çağdaş bir
istihdam kurumu haline getiriyoruz, o halde, çağdaş istihdam kurumlarındaki yetkiyi
ve sorumlulukları da, Almanya'daki gibi, Fransa'daki gibi, bu kuruma tanıyalım
diyoruz, verelim diyoruz.
Hepinizi en iyi dileklerimle, sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının "Kurumun görevleri"ni sıralayan 3 üncü maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini istiyoruz.
Saygılarımızla.
Yakup Kepenek
(Ankara) ve arkadaşları
"3/h) Çocuk işçiliğinin önlenmesi,
kayıtdışı çalışmanın engellenmesi ve kadınların işgücüne katılmasının
sağlanması konularında programlar hazırlamak."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın önerge sahipleri, söz talebiniz mi
var, gerekçeyi mi okutayım?
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemizin işgücü piyasasının sağlıksız
olduğu tasarının gerekçesinde de özenle vurgulanıyor. İşgücü piyasasının bozukluklarının giderilmesi, özellikle, çocuk
işçiliği, kayıtdışı çalışma ve kadınların işgücüne katılması konularında somut
adımlar atılmasına bağlıdır.
Bu yasayla, yeni bir başlangıç yapılmak
istenmektedir. İŞKUR'un başarılı olması, burada sıralanan konularda çözüm
üretilmesine bağlıdır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen
birinci önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 3 üncü madde kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Kurumun Organları
Organlar
MADDE 4. - Kurum aşağıdaki organlardan
oluşur:
a) Genel Kurul.
b) Yönetim Kurulu.
c) Genel Müdürlük.
d) İl İstihdam Kurulları.
Kurum teşkilatı ekli (1) sayılı listede
gösterilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın
Enis Tütüncü.
Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanımızca olağanüstü öneme sahip bir
maddeyi görüşüyoruz. Bu yasa tasarısının, yani, bildiğimiz klasik İş ve İşçi
Bulma Kurumunun çağdaş Avrupa örneğinde bir istihdam kurumuna dönüştürülmesiyle
ilgili bu yasa tasarının en önemli maddesini görüşüyoruz.
Bu maddenin olağanüstü öneme sahip olması
nerelerden kaynaklanıyor; çok sayıda neden var; ancak, burada bir iki tanesine
değinebileceğimi sanıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu
madde, birinci olarak, İŞKUR'un kurumsal yapısını, kimliğini, kişiliğini,
organlarını, yapacağı işi, yani, kıymeti harbiyesini ortaya koyuyor. Buna göre,
bakanlık, dört organdan oluşuyor; genel kurul, yönetim kurulu, genel müdürlük,
il istihdam kurumları ve maddenin sonunda -dikkatinizi çekiyorum- "Kurum
teşkilatı ekli 1 sayılı listede gösterilmiştir" açıklamasıyla ya da
ibaresiyle, ihdas edilen kadrolar bu maddede düzenleniyor. Ekli 1 sayılı
listeye baktığımızda, 681'i merkezde, 2 399'u taşrada olmak üzere, bu yasa
tasarısıyla, 3 080 adet kadronun ihdas edildiğini görüyoruz. Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, bunun yeterli olmadığını görüyoruz, yeterli olmadığına
inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yani,
Avrupa ölçeğinde, Avrupa örneğinde bir çağdaş istihdam kurumu oluşturacağız.
Sayın Kumkumoğlu konuşurken "Almanya'da 80 000 kişi" dedi; ama,
hayır, 90 000-95 000 kişi çalışıyor Alman istihdam kurumunda -dikkatinizi
çekerim; yani, iş yapacaksak, doğru yapalım- ve Alman istihdam kurumunda
çalışan 90 000-95 000 kişinin çok büyük bir oranı taşra teşkilatlarında
çalışıyor. Yüzde 10 ilâ yüzde 15'i merkezde, geri kalanı, yüzde 85'i, yüzde
90'ı taşrada. Şimdi, bizim 3 080 kişilik bir kadromuz var ve yüzde 22'si
merkezde, yüzde 78'i taşrada. Yani, eğer Almanya'yı örnek alacaksak, bence, bu
yasa tasarısının en önemli maddesinin son derece eksik, son derece yetersiz
kaldığı ortaya çıkıyor.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; çok
sayıda neden var dedim. İkinci nedene değineyim. Bu madde, ikinci olarak,
insanın değerini ve onun yaratıcılık melekesini doğrudan ilgilendiriyor. Bunu
şunun için söylüyorum: Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tüm ekonomik, tüm
siyasal ve tüm toplumsal hedeflerimizin temelinde, merkezinde insan var. İnsan,
insan, insan!.. Bizim var da, dünya sosyalist hareketinin, sosyalist
enternasyonalinin temelinde de insan var. Biliyorsunuz, dünyada sosyalist ya da
sosyaldemokrat hareket, sınıf eksenli bir hareket olarak doğdu; ancak, zaman
sürecinde evrim geçirdi, insan merkezli bir siyaset anlayışına dönüştü. Neden;
çünkü, evrende en yüce varlık, yaratılmış en yüce varlık insan. İnsanı diğer
varlıklardan, yaratılmışlardan ayıran nedir; insanın, yaratıcılık melekesine
sahip olmasıdır. İnsan, yaratıcılık melekesini kullanarak kendi sınırlarını
aşıyor ve yaratıcılık melekesini kullanarak insan, tamamen insansal bir sanat
eseri ya da yapıt ortaya koyuyor ve bu yaratıcılık edimini kullanırken bu süreç
içerisinde insan kendi sınırlarını aşıyor, evrenin sınırlarını aşmaya çalışıyor
ve kimi zaman evrenin sınırlarını aşıyor.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; işte,
insanın yaratıcılık melekesini en etkin kullandığı alan neresidir diye
baktığımızda, bu alanın, iş yaşamı, üretim süreci, çalışma yaşamı olduğunu
görüyoruz. İnsan çalışma yaşamında yer alamadığı zaman zarfında, insan çalışma
melekesini kullanamadığı zaman zarfında, önce psikolojik olarak ezilir, sonra
dağılır gider. Bize göre, bir insana yapılabilecek en büyük işkence, onu işsiz
bırakmaktır. İşte bu nedenle, bu madde böylesine yaşamsal önemlidir; ama,
geliniz görünüz ki, böylesine yaşamsal önemli bir madde son derece zayıf
düzenlenmiştir.
Tabiî ki, yasa tasarısının görüşülmesi
sınırları çerçevesinde bunu düzeltmek mümkün değil; ama, hükümeti uyarıyorum;
mademki çağdaş bir istihdam kurumu yaratılacak, bir an önce, Avrupa'daki
örnekler gibi, güçlü, taşra ve merkez teşkilatı dengeli bir çağdaş istihdam
kurumuyla karşımıza geliniz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu madde
dördüncü olarak, çağdaş sosyal devlet anlayışının geçirdiği evrim açısından
yaşamsal önemlidir. Ne demek istiyorum biliyor musunuz; özellikle, İkinci Dünya
Savaşından sonra, hepimizin bildiği gibi, sosyal refah devleti anlayışı gündeme
geldi ve insanlık, İkinci Dünya Savaşıyla birlikte, ikinci kuşak insan
haklarını talep etme ve yaşama sürecine girdi. İkinci kuşak insan hakları
nedir: Ekonomik ve sosyal haklar. Bununla, sosyal refah devleti, çağdaş devlet,
sosyal devlet anlayışı ortaya çıktı ve oturmaya başladı. Sosyal devletin
olmazsa olmaz üç koşulu, üç yükümlülüğü var. Bu yükümlülükler, sosyal devletin
asgarî koruma yükümlülükleri oluyor. Birincisi, tüm çalışanlara insan onur ve
saygınlığına yaraşır bir ücret ve gelir sağlanması. İkinci sorumluluk, hem
çalışan nüfus grupları açısından hem bölgeler açısından gelir dağılımındaki
çarpıklıkların, adaletsizliklerin ortadan kaldırılması. Üçüncü yükümlülük alanı
ise, yaşlılık, malûliyet, ölüm, iş kazası, meslek hastalığı, analık, sağlık,
hatta işsizlik gibi ekonomik ve toplumsal risklere karşı, tüm çalışanları,
beşikten mezara kadar, sosyal güvenlik şemsiyesi altına, koruma altına almak.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
özellikle, 1980'li yıllardan itibaren, çağdaş sosyal devlet anlayışının bu
olmazsa olmaz üç yükümlülük alanının sıkıntılarla karşılaşmakta olduğuna tanık
olduk. Özellikle, batı ülkelerinde 1980'li yıllardan itibaren -hepimiz
anımsayacağız- enflasyonun ve işsizliğin artmaya başladığını gördük. Çeşitli
nedenleri var bunun. En önemli neden, dünya yeni bir teknolojik devrime
girmişti. Üretim ilişkileri, toplumsal altyapı değişiyordu. Emek kavramının
içeriği değişiyordu. Bir geçiş dönemindeydi dünya. İşte bu nedenle, çağdaş
sosyal devlet anlayışının bu olmazsa olmaz yükümlülüklerinin yerine
getirilmesinde ciddî zorluklarla karşılaşıldı. Bunun üzerinde tartışıldı.
Sosyal devlet anlayışının, Batı Avrupa'da, gelişmiş ülkelerde temel taşlarının
erozyona uğramaya başladığı anda dediler ki, biz, sosyal devlet anlayışını,
acaba, yaşama yeniden nasıl geçirebiliriz, bu erozyona uğramış olan temel
taşlarını nasıl onarabiliriz. Bu asgarî üç yükümlülük alanının iki yeni öğeyle,
iki yeni unsurla desteklenmesi zarureti ortaya çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlar mısınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.
Bunlardan bir tanesi, enflasyonla mücadele
hedefi, diğeri ise tam istihdam hedefi.
Az önce söylediğim, İkinci Dünya
Savaşından sonra ortaya atılan, çağdaş sosyal devletin olmazsa olmaz üç
yükümlülük alanının yerine getirilmesi için iki tane yeni öğe, 1980'li
yıllardan itibaren çağdaş sosyal devlet anlayışına katıldı; bir tanesi
enflasyonla mücadele, öbürü tam istihdam hedefi.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabiî
ki, tam istihdam hedefini İŞKUR yasasıyla sağlamamız mümkün değil. Ülkenin tam
istihdam hedefine ulaşabilmesi için çok ciddî bir sanayileşme ve kalkınma
hamlesine ihtiyaç var. Bizim, her zaman dile getirdiğimiz gibi, yeni siyaset
anlayışını, yeni planlama anlayışını, strateji ve politika planlama anlayışını
Türkiye'de uygulamamız lazım; ama, bu gerçek saklı kalma koşuluyla, tam
istihdam hedefinin, yani çağdaş sosyal devletin bir bakıma sigortası olan tam
istihdam hedefine ulaşabilmek için istihdam kurumunu, Almanya'daki istihdam
kurumu gibi yapmak lazım, Fransa'daki istihdam kurumu gibi yapmak lazım. Yani,
istihdam kurumunu kuruyoruz, tekel konumundan çıkarıyoruz, İş ve İşçi Bulma
Kurumunu yeniden yapılandırarak, çok cılız, çok dar bir kadroyla, bir
yapılanmayla ve araya da özel istihdam bürolarını katıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlıyor
musunuz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.
Bu, gerçek sosyal devlet anlayışı
değildir; bu, özürlü sosyal devlet anlayışıdır; bu, mahcup sosyal devlet
anlayışıdır. Öyle sanıyorum ki, en kısa zamanda, hükümet, bize, bu konuda, bizi
ve işsizleri, tüm halkımızı doyuracak bir yeni tasarıyla gelir.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi, en iyi
dileklerle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde
başka söz talebi bulunmamaktadır.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ekli 1
sayılı listeyle beraber maddeyi oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısını da
arayacağım: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Kabul edilmiştir. Karar yetersayısı vardır.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Genel Kurul ve görevleri
MADDE 5. - Genel Kurul, Bakanın veya
görevlendireceği kişinin başkanlığında;
a) Adalet, Milli Savunma, İçişleri,
Dışişleri, Maliye, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskan, Sağlık, Ulaştırma, Tarım
ve Köyişleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii
Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Çevre ve Orman bakanlıkları ile Avrupa Birliği
Genel Sekreterliği, Hazine, Dış Ticaret, Devlet Planlama Teşkilatı
müsteşarlıkları, Devlet Personel, Özelleştirme İdaresi, Devlet İstatistik
Enstitüsü, GAP Bölge Kalkınma İdaresi, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve
Destekleme İdaresi, Özürlüler İdaresi başkanlıkları, Milli Prodüktivite
Merkezi, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Fonu, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Kurumdan iştirak edecek Genel Müdür
düzeyinde birer,
b)Üye sayıları itibariyle en fazla üyeye
sahip ilk üç sıradaki işçi konfederasyonlarınca üye sayıları oranları dikkate
alınarak belirlenecek on yedi, üye sayısı itibariyle en fazla üyeye sahip
işveren konfederasyonunca belirlenecek on, Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz
Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliğinden beş, Türkiye Esnaf ve
Sanatkarları Konfederasyonundan üç, Türkiye Sakatlar Konfederasyonundan her
özür grubunu temsilen birer olmak üzere toplam dört, Türkiye Ziraat Odaları
Birliğinden iki, Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek dört öğretim üyesi,
Kurumda temsil yetkisine sahip kamu görevlileri sendikasınca belirlenecek bir,
Temsilciden oluşur.
Genel Kurul temsilcileri iki yıl süre ile
görev yaparlar. Herhangi bir nedenle bu görevleri sona erenlerin yerlerine
kalan süreyi tamamlamak üzere Genel Kurula temsilci veren birimlerce yeni
temsilci görevlendirilir. Genel Kurul iki yılda bir Kasım ayı içinde Bakanın
çağrısı üzerine olağan toplantısını yapar. Bakan, gerekli görmesi halinde Genel
Kurulu olağanüstü toplantıya çağırabilir.
Genel Kurulun görevleri şunlardır:
a) Devletin ekonomik ve sosyal
politikalarına uyumlu ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına yardımcı
olmak, uygulanan politikalardaki dönem içindeki gelişmeleri değerlendirmek.
b) İstihdamın korunmasına,
geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine
yardımcı olmak ve önerilerde bulunmak.
c) Kurumun dönem faaliyet raporunu
görüşmek, Kurumun hizmetlerini iyileştirici önerilerde bulunmak.
Genel Kurul görüşmelerinin sonuçları
raporla tespit edilir, bu rapor Bakanlığa en geç iki ay içinde verilir.
Genel Kurul kararları Kurum ve diğer
ilgili kurum ve kuruluşların politika oluşturma ve uygulamalarında öncelikle
dikkate alınır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Enver Öktem; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz İŞKUR Yasa
Tasarısının 5 inci maddesi olan, genel kurulun görevleriyle ilgili, Partimizin
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Konuyla ilgili görüşlerimizi
açıklamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarısı,
esas olarak iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Türkiye İş Kurumu;
ikinci bölüm, Özel İstihdam Büroları. Tasarıyı dikkatlice incelediğimizde,
aslında, asıl olanın ikinci bölüm olduğu; birinci bölümün, ikinci bölümde yer
alan özel istihdam bürolarının, çalışma yaşamımızda tam olarak yer etmesi için
bir geçiş aşaması olarak düşünüldüğü anlaşılmaktadır.
Zira, kurum, sanki, bir şirket gibi
düzenlenmiş; yasaya göre, devasa miktarda kaynağa sahip olan, işsizlik fonunun
tasarrufunda geniş yetkilerle donatılmış 6 kişilik yönetim kurulu; denetlemeden
alım satımlara, personel atamalarından hizmet satın alımına, fon kaynaklarının
değerlendirilmesine kadar çok ciddî yetkilerle donatılmıştır.
Çeşitli kamu görevlilerinden, toplum
kesimlerinden oluşturulmuş genel kurulun ise, tavsiye niteliğinde aldığı
kararlar dışında yasaya göre hiçbir belirleyiciliği söz konusu değildir.
Yönetim kurulunda yer alan genel
müdürün başında olduğu genel müdürlük ise, yönetim kurulunun aldığı
kararları yürütür; yönetim şemasındaki dördüncü bölüm ise, il istihdam
kurullarıdır.
Değerli arkadaşlar, yasa tasarısında
birbirini tamamlayan öyle hükümler var ki, İŞKUR, sanki, bir kamu kuruluşu
değil de, sektör haline getirilmiş işgücü piyasasının dev bir şirketi konumuna
getirilmiştir.
Belirttiğimiz gibi, kararlarda belirleyici
olması gereken genel kurulun, hiçbir belirleyiciliği olmadığı gibi, yönetim
kurulu, bir kamu kuruluşu için olmayacak yetkilerle donatılmıştır. 6 kişilik
yönetim kurulu, her türlü denetimden uzak personel atamaları yapabilmekte,
eğitim hizmetleri ve diğer hizmet alımlarına karar verebilmektedir. Aslî görevi
olan meslekî eğitimleri bile özel eğitim şirketlerine devredebilmektedir.
Yine, yönetim kurulunun, personel alımı,
atanması, faaliyet raporlarının denetlenmesi gibi görevleri de vardır. Yönetim
kurulu, hem belirleyici hem yürütücü hem de denetleyici konumuna getirilmiştir.
Üstelik, tasarıyla, fon yönetimi kurulu da kaldırılmıştır ve görevleri yönetim
kuruluna devredilmiştir. Bu devirle, acaba, İşsizlik Sigortası Fonunun da,
diğer fonlara benzetilerek çarçur edilmesi hedeflenmekte midir diye düşünmekten
kendimizi alıkoyamıyoruz.
Öte yandan, yönetim kuruluna, 100 milyarın
üzerindeki harcamalarda da tam yetki verilerek, âdeta, dikensiz bir gül bahçesi
yaratılmak istenmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu örgüt şeması, kamu
kuruluşundan öte, özel şirket şemasına benzemektedir. Sanki, özelleştirmeye
hazır bir altyapı hazırlanmaya çalışılmaktadır. Bu şema çerçevesinde, yönetim
kurulunu, özel şirket yönetim kurulu; genel müdürü, özel şirket yönetim kurulu
başkanı; yönetimde herhangi bir belirleyiciliği olmayan genel kurulu, şirket
hissedarları; il istihdam kurullarını da, bu büyük şirketin acenteleri olacak
şekilde telakki etmek mümkündür. Devlete ait ne varsa, sorgusuz sualsiz
özelleştirme hevesinde olan bir iktidarın, böyle bir geçiş aşamasını düşünerek
böyle bir tasarıyı gündeme getirmeyeceğini hiç kimse iddia edemez. Kaldı ki,
kanunun getirdiği düzenlemelere bakınca, daha sonra özelleştirilmesi de kolay
olacak devasa bir yapı, kârlı bir işletme olanağı ortaya çıkarılmaktadır. Bu
kuruma hangi sinsi çevrelerin talip olacağını da şimdiden öngörmek zor olmasa
gerekir.
Değerli milletvekilleri, tekrar ediyorum,
bu yasa tasarısı, içinde bazı entrikaları barındıran şaibeli bir yasa
konumundadır. Asıl amaç, işgücü piyasasının da devlet denetiminden tamamen
çıkarılması, böylece, daha önce kabul edilen kölelik yasasının da kolay bir
şekilde yürütülmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Daha önce çıkarılan kölelik yasasıyla,
çalışma hayatının, adaletçi ve eşitlikçi bir şekilde devlet tarafından
düzenlenmesi yükümlülüğü, âdeta, piyasaya, yani egemenlere devredildi;
çalışanların, çalışma ortamında taraf olma durumu da, bir nevî ortadan
kaldırıldı ve işçi, egemenlerin tek taraflı kararlarına göre pozisyon
değiştirmek zorunda olan bir meta haline getirildi.
Daha önce, AKP'liler olarak çıkardığınız
kölelik yasasını durdurmak için, emekçi halkımız ve onun temsilcisi olan
Cumhuriyet Halk Partisi olarak direndik; ancak, sizin, emek ve işçi karşıtı
duruşunuza "dur" diyemedik; ancak, o mücadelemizde, sizin gerçek
yüzünüzün, ezilen halk kesimlerinden yana olmadığını, tüm ulusumuza gösterme
fırsatı yakaladık. Şimdi çıkarmaya çalıştığınız bu yasayı da, olumsuzluklarıyla
birlikte çıkaracağınızı biliyoruz; ama, CHP olarak, karşı duruşumuzla,
halkımıza gerçek yüzünüzü bir kez daha göstermeyi başarabileceğimize
inanıyorum; çünkü, kabul edilen İş Yasasına kölelik yasası dedirten
argümanların en önemlilerinden biri olan özel istihdam büroları düzenlemesine
bu yasa tasarısında yer verilmiş olması, bu yasa tasarısının bazı maddelerinin
de kölelik yasası olarak değerlendirilmesini haklı kılmaktadır. Anlaşılan o ki,
hükümet, çalışma hayatıyla ilgili bir dizi kölelik paketi hazırlamış. Belli ki,
bu yasa tasarısı kabul edildikten sonra, sosyal güvenliğin düzenlenmesi,
sendikalar yasası, toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt yasasıyla karşımıza
geleceksiniz. Böylece, bir bütün olarak çalışma hayatını güzel bir şekilde
paketleyip, ambalajlayıp, süsleyip, siparişte bulunan uluslararası sermaye ve
yerli acentelerine gönderme fırsatını yakalamış olacaksınız. Bu hizmeti
karşılığında alacağınız bir "yaşa, varol" teşekkürü, hükümetinizin,
anladığım kadarıyla, kısa gün kârı olacaktır.
Değerli milletvekilleri, işsizlik ve buna
bağlı olarak ortaya çıkan yoksulluk, şu anda, ülkemizin en müzmin sorunlarından
birisidir. Bu yasa tasarısının nasıl bu hale getirildiğini, hangi siyasî
zihniyetlerin, hangi güç odaklarının bağımlı ekonomik politikalarının rant elde
etme manevralarının bir sonucu olduğunu, son üç dört yıl içerisindeki kriz
ortamında çok net olarak gördük. Çalışma azminde olan işçimizin nasıl işinden
olduğunu, kaynak yaratmak için çırpınan ulusal yatırımcımızın nasıl iflas
ettiğini, esnafımızın nasıl kepenk kapatmak noktasına getirildiğini, köylümüzün
nasıl uluslararası tekellerin insafına terk edildiğini, toprağını ekemez,
ürününü satamaz duruma getirildiğini biliyoruz. Bütün bu gelişmeler sonucunda
kimlerin kasasının tıka basa doldurulduğunu da, hep birlikte biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu adaletsiz sürecin
en somut görünümü kronik işsizlik olmuştur. İşsizliğe çözüm bulmak, hükümetin,
anayasal sorumluluğu içinde aslî görevi olması gerekirken, şimdiye kadarki
hükümetler, uyguladıkları politikalarla, âdeta, işsizliği beslemiş
durumdadırlar. Peki, binbir umutla iktidara getirilen AKP Hükümeti ne
yapmıştır, ne yapmaktadır?!
Değerli milletvekilleri, şimdiye kadarki
icraatlarına baktığımız zaman, şunu artık çok açık olarak söyleyebiliriz ki,
AKP Hükümeti, hükümet değildir, hükümetmiş gibi davranmaya çalışmaktadır.
İktidara geldiğinden bu yana hiçbir yaratıcılığı, hiçbir özgün çözüm paketi
ortaya koyamamıştır. Kendisini, elinde bulduğu ve önüne konulan tasarıları
yasalaştırmakla mükellef hisseden, halkın yararına bir şey yapmaktan ödü kopan,
ürkek bir insanı andıran profil çizmeye devam etmektedir.
Kimin, kimlerin sesine kulak verdiği artık
anlaşılmıştır. Hükümet, bazen IMF'nin, bazen Dünya Bankasının, bazen Amerika
Birleşik Devletlerinin, bazen Avrupa Birliğinin, bazen de yerli acentelerinin
akarsuyuna kendisini kaptırmış bulunmaktadır; ama, bilmekteyiz ki, hükümet,
halkın ve emekçilerin durgun suyunda kendisini ak ve pak etmekten hiç hoşnutluk
duymayacaktır. Çünkü, halkın gözünde hükümet, Osmanlı dönemindeki vergi
tahsildarları gibi algılanmaya başlanmıştır. Halk, bu hükümetin yaptığı her
çalışmaya, getirdiği her yasaya, yaptığı bütün icraatlara ürküntüyle bakar hale
gelmiştir. Yedi aylık iktidar dönemi bu ürküntüyü besleyen faaliyetlerle
doludur.
Değerli milletvekilleri, hükümet, kaynak
yaratmak konusunda, çözüm bulmak konusunda da o kadar âcizlik içerisinde ki,
mevcut sorunları çözeceğine, bu sorunlardan medet ummaya çalışıyor. Yeni
yatırımlar yapacağına, bakir ulusal kaynaklarımızı verimli bir iş imkânına
dönüştüreceğine, var olan verimli kaynaklarımızı haraç mezat satma arayışı
içerisine girmiştir. En güzel işletmelerimizi özelleştirmeye çalışıyor, bununla
da yetinmeyip, kendi aslî görevini, yani, kamu hizmetlerini de özelleştirmeye
çalışmaktadır. Elektriği, suyu, havayı, ulaşımı, toprağı bile satmak için uğraş
vermeye başladılar. Daha da kötüsü, çözmesi gereken müzmin sorunları bile
satılığa çıkarır hale geldiler. Şimdi görüşmekte olduğuz İŞKUR yasası da böyle
bir mantıkla oluşturulmuştur.
Değerli milletvekilleri, tasarıyı
incelediğinizde, çok açık olarak görebilirsiniz; hükümet, bu yasayla, bir
sorundan devasa bir kurum çıkarma başarısını göstermiştir. Evet, AKP Hükümeti,
işsizlik sorununu çözemeyeceğini anlayınca, bu sorunu, bu yasayla birlikte, âdeta
kurumsallaştırmaya çalışmıştır. Bütçesiyle, yönetim yapısıyla, personeliyle,
kaynaklarıyla, yetkileriyle, Türkiye'nin işsizlik sorunu, dev gibi bir kurumsal
yapı doğurmuştur. Bu, AKP Hükümetinin müthiş yaratıcılığına en güzel örnektir.
Üstelik, bu kurum, işsizlik sorununu çözmek için de uğraşmayacaktır. Bu sorunu
çözme işi de özelleştirilmiştir; bu anayasal görev, özel istihdam bürolarına
devredilmiştir.
Tasarının asıl amacı özel istihdam
bürolarını yasallaştırmaktır. İlk kısımdaki düzenlemeler, bu sisteme geçiş
aracı olarak düzenlenmiştir. Özel istihdam büroları, işgücü piyasasını köle
pazarına dönüştürecek düzenlemeler getirmektedir ve bu bürolar, işsizlik
sorununu tam bir ticaret konusu haline getirmiştir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öktem, toparlar mısınız.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Tasarının 19 uncu
maddesine göre "Özel istihdam büroları iş arayanlardan her ne ad altında
olursa olsun menfaat temin edemez ve ücret alamazlar." Yine aynı maddeye
göre, yönetmelikle belirlenecek meslekler ve üst düzey yöneticiler için ücret
alınabilir. Bu "meslekler" terimi, ucu bucağı olmayan bir esneklik
taşımaktadır. Tasarıda, her türlü suiistimale açık bir kapı bırakılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, şüphem odur ki, bu
tasarı, özelleştirme hazırlığıdır. Çaresizlik içindeki AKP Hükümeti, işsizliği
bile özelleştirmeye çalışmaktadır. Hükümet, çalışma hayatıyla çok tehlikeli bir
şekilde oynamakta, tehlikeli bir yöne doğru gitmektedir. AKP'liler
bilmelidirler ki, karşılarına aldıkları değerler, tahrip ettikleri ilişkiler
insanî değerlerdir, insanî ilişkilerdir. İnsanlar, sizden, iş olanakları
yaratmanızı istiyor, köle pazarları değil! Bıçağın kemiğe dayandığı gün, siz
AKP'liler, o gün korkunuz!
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öktem.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Sayın Öktem'in şüphelerini gidermek için hemen cevap verme ihtiyacını duydum.
Konuşmasında, yanlış anlamadıysam, Türkiye İş Kurumunu özelleştirdiğimizi, bunu
tamamen özel sektöre devrettiğimizi söyledi ve yakında ihale tarihini
açıklamadığı kaldı! Hiç endişe etmesin, Türkiye İş Kurumunu özelleştirmek gibi,
ne bir fikrimiz, düşüncemiz var ne de geçmişte öyle bir düşünce hâkim olmuştur;
kamu istihdam kurumu olarak çalışmaya devam edecektir. Bunun yanında, iş ve işe
aracılık konularında, özel istihdam bürolarıyla da imkân tanınmıştır. Mesele
bundan ibarettir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 5 inci madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, saat 20.30'da
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.21
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 20.30
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
137 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 6 ncı maddesini okutuyorum:
Yönetim Kurulunun teşkili, görev ve
yetkileri
MADDE 6.-Yönetim Kurulu, Kurumun en yüksek
yönetim, karar, yetki ve sorumluluğa sahip organıdır. Genel Müdürün
başkanlığında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının ve Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakanın önerisi üzerine müşterek kararla atanan birer temsilci ile
en çok üyeye sahip işçi konfederasyonu, işveren konfederasyonu ve Esnaf ve
Sanatkârlar Konfederasyonunca belirlenen birer üyeden olmak üzere altı üyeden
oluşur. Yönetim Kurulu üyelerinin görev
süresi üç yıldır.
Yönetim Kurulu üyelerinin, Devlet
memurluğuna atanabilme şartlarını taşımaları ve siyasi parti organlarında
görevli bulunmamaları, ayrıca atama ile gelecek üyelerin finans konusunda
yeterli deneyime sahip olmaları, hukuk, iktisat, maliye, finans, işletme, kamu
yönetimi, sosyal politika veya iş hukuku dallarında en az lisans düzeyinde
öğrenim yapmış olmaları zorunludur.
Yönetim Kurulu, başkanın daveti üzerine en
az haftada bir defa üye tam sayısının
salt çoğunluğu ile toplanır. Kararlar çoğunlukla alınır. Oyların eşitliği
halinde başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Genel Müdürün
bulunmadığı hallerde Bakanlık temsilcisi Kurula başkanlık eder. Mazeretsiz
olarak toplantıya katılmayan üyelerin ücretlerinden, yönetim kurulu
yönetmeliğine göre kesinti yapılır. Yönetim Kurulunun çalışma, alt kademelere
devredebileceği yetkiler ile diğer hususların usul ve esasları Yönetim
Kurulunun teklifi ve Bakanın onayı ile çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Toplantılara iştirak eden Yönetim Kurulu Başkanı ve müşterek kararname ile
atanan üyelerine 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 34
üncü maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri yönetim kurulu başkan ve
üyelerine ödenen miktarlarda ilave aylık ücret verilir. Diğer yönetim kurulu
üyelerine ise kadrosunun karşılığı olan aylık ve diğer mali haklar ödenir.
Yolluklarında ise 10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri
uygulanır.
Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri
şunlardır:
a) Genel Müdürlükçe hazırlanan Kurumun
bütçe teklifi ile bütçenin bölümleri arasında ödenek aktarılması ve ek ödenek
alınması önerilerini değerlendirerek Bakanlığa sunmak, bütçe bölümlerinin
maddeleri arasında ödenek aktarmalarını yapmak, bilançoyu ve faaliyet raporunu
inceleyip onaylamak.
b) Kurumca hazırlanan kanun, kanun
hükmünde kararname, tüzük ve yönetmelik taslaklarını inceleyerek Bakanlığa
sunmak.
c) Kurumun faaliyet alanına ilişkin dönem
faaliyet raporlarını Genel Kurulun bilgisine sunmak.
d) İl istihdam kurullarının raporlarını
inceleyip değerlendirmek ve Genel Müdürlüğe önerilerde bulunmak.
e) Özel istihdam bürolarının
faaliyetlerine izin vermek, faaliyetlerinin izlenmesine ilişkin raporları
değerlendirmek, iznin yenilenmesi ile verilen izinlerin iptali konularında
karar vermek,
f) Kurumun yurtiçinde ve uluslararası
düzeyde kurum ve kuruluşlara vereceği eğitim ve danışmanlık hizmetleri
bedelleri ile işverenlere verilen Kurum hizmetlerinin hangilerinden ne kadar
masraf karşılığı alınacağına karar vermek.
g) Kurumun merkez ve taşra teşkilatı
birimlerinin kurulması ve gerekli görülen değişikliklerin yapılması
hususlarında ilgili makamlara önerilerde bulunmak; Genel Müdürün önerisi
üzerine, özel kanunlarda yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla Kurumun 1-4
dereceli kadrolarına atamalar yapmak ve Kurum adına imza yetkisi verilecek
personeli belirlemek.
h) Kurum personelinin eğitimi amacıyla
düzenlenen yıllık eğitim programlarını onaylamak.
i) Kurum adına her türlü hizmet satın
alınması, taşınır ve taşınmaz mal edinilmesi, bunların idaresi, inşaat
yaptırılması, satılması, takası ve trampası veya Kuruma ait binaların hizmet
binası, eğitim tesisi, kreş ve benzeri hizmetlere tahsisi hakkındaki önerileri
inceleyip karara bağlamak.
j) Kurum taşınmaz mallarının, bakanlıklar
ile bağlı ve ilgili kuruluşlara rayiç veya emsal değer üzerinden kiraya
verilmesi, bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşlar arasında karşılıklı
olarak taşınmazlara ihtiyaç duyulması halinde, rayiç bedellerin eşit olması
veya aradaki bedel farkının % 10'u geçmemesi durumunda, bedelsiz olarak
karşılıklı kullanım hakkı verilmesi ile ilgili önerileri inceleyip karara
bağlamak.
k) Her yıl Maliye Bakanlığınca belirlenen
yeniden değerleme oranında miktarı artırılmak üzere bedeli yüz milyar liradan
fazla olan sözleşmeler ve yapılacak işler hakkında karar vermek.
l) Kovuşturulmasında Kurum için yarar
görülmeyen dava ve icra kovuşturmalarının açılmaması, henüz dava ve icra
kovuşturması haline gelmemiş olan uyuşmazlıkların uzlaşma yoluyla çözümlenmesi
ve bunlara ait paraların terkini önerilerini, Kurum için yarar görülmeyen
hallerde dava ve icra kovuşturmalarından vazgeçilmesi, kanun yollarına
başvurulmaması, bunlara ait para ve malların terkini, Kurum leh ve aleyhine
açılmış dava ve icra kovuşturmalarının uzlaşma yoluyla çözümü hakkındaki
önerileri karara bağlamak.
m) Fon kaynaklarını piyasa şartlarında
değerlendirmek.
n) Fon gelir ve giderlerinin üçer aylık
dönemler itibariyle denetlettirilmesini ve denetim raporlarının kamuoyuna
açıklanmasını sağlamak.
o) Fona ilişkin aktüeryal projeksiyonları
yaptırmak,
p) Günlük fon hareketlerinin izlenmesini,
kayıtlarının tutulmasını ve genel kabul görmüş muhasebe standartlarına uygun
olarak muhasebeleştirilmesini sağlamak.
r) Genel Müdür ve Yönetim Kurulu
üyelerinin başkaca önerilerini inceleyip karara bağlamak ve bu Kanunla verilen
benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Hasan Aydın?.. Yok.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan,
Sayın Hasan Aydın, Sayın Genel Başkanımızın vermiş olduğu bir yemeğe katılmak
mecburiyetinde kaldı; bu nedenle katılamıyor. Konuşmasını yapamadığı için son
derece üzgün, hepinizden özür diliyor.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 137 sıra sayılı Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasındaki "diğer
yönetim kurulu üyelerine ise kadrosunun karşılığı aylık ve diğer malî haklar
ödenir" cümlesinin "diğer yönetim kurulu üyelerine de 22.01.1990
tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre kamu
iktisadî teşebbüsleri yönetim kurulu başkan ve üyelerine ödenen miktarlarda
ilave aylık ücret verilir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Lokman Ayva
İstanbul
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ayva, bu önergesini daha önce
verdiği için, tek imzayla da yürürlüğe koyuyoruz.
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Ayva?.. Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1- TÜPRAŞ, Telekom gibi büyük şirketlerin
yönetim kurulu üyeleri de dahil, önergeyle teklif ettiğimiz ücreti alırken, hem
işlev hem ekonomik büyüklük hem yönetilen eleman sayısı bakımlarından çok daha
küçük olan İŞKUR Yönetim Kuruluna onların yaklaşık 4 katı ücret ödenmesi, ne
adaletle ne ücret dengesi ne de ülkemiz şartlarının elverişliliğiyle
açıklanamaz.
2- Bu kadar yüksek ücret SSK, Bağ-Kur
Yönetim Kurulu üyelerinin ücretleriyle mukayese edilmekte, İŞKUR'un da bir
sosyal güvenlik kuruluşu olduğu iması verilmekte ve buna istinaden aynı
ücretler olması gerekliliği iddia edilmektedir. İŞKUR bir sosyal güvenlik
kuruluşu değildir ve işlevleri de tamamen farklıdır.
3- İşsizlik Fonunun İŞKUR bünyesinde
bahisle sosyal güvenlik kuruluşu olduğu ima edilmektedir. İŞKUR Yönetim Kurulu
ile İşsizlik Fonu Yönetim Kurulu üyelerinin birbiriyle ilgisi yoktur; ikisini
farklı yönetim kurulları yönetmektedir.
4- Yönetim kurulu üyelerinin çalıştıkları
saatler de alacakları ücretle dengeli değildir. Mesela, İŞKUR Yönetim Kurulu
toplantı saatleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin toplantı
saatlerinden çok daha az olmasına rağmen daha fazla ücret almaktadırlar. Yetki
ve sorumlulukları mukayese bile kabul etmez.
5- Yönetim kurulu üyeleri başka kurumlar
adına katıldıkları için zaten ücret almaktadırlar; bu, ikinci bir ücrettir.
6- Yönetim Kuruluna temsilci veren Türk-İş
dahil hiçbir kurum bu kadar yüksek ücreti talep etmemektedir.
Sadece, bir işverenler konfederasyonu olan
TİSK talep etmektedir. Dolayısıyla, bu açıklanamayan düzenlemeyi bir kişi için
yapmakta olacağız.
7- Ülkemizdeki asgarî ücreti, memurların
durumu, dahası İŞKUR'un elemanlarının aldığı ücreti ve çalışma saatleri ile bu
durumu karşılaştırırsak, asıl desteğe kimin ihtiyacı olduğu açıkça fark
edilecek, ciddî bir çarpıklığın gün gibi ortada olduğu görülecektir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul)- Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) - Sayın
Başkan, bilmem öyle bir usul var mı; ama, bir engel yoksa, Sayın Bakandan
önergeye karşı çıkma nedeniyle ilgili bir açıklama rica edebilir miyiz? Ben
şahsen ihtiyaç duyduğum için arz ediyorum.
BAŞKAN - İhtiyaç duyuyorsunuz. Sayın
Bakanın takdirinde; ihtiyaç duyarsa, tabiî, katılmama nedenini açıklayabilir.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bu önergeye
katılmayışımızın en önemli nedenlerinden birisi, fon yönetim kuruluyla İŞKUR
Yönetim Kurulu birleştirilmiş durumda. Eskiden iki ayrı yönetim kurulumuz
varken, bu yasa değişikliğiyle bir yönetim kuruluna indi; sayı olarak azaltmış
bulunmaktayız. Dolayısıyla, yönetim kurulları, hem fon yönetimi hem de kurumun
yönetim kurulu gibi ikili bir görevi yapmakla mükellef duruma geldiler. Sayın
milletvekilim, zannedersem, bu değişiklikten önce bunu hazırladığı için, iki
yönetim kurulunun ayrı ayrı olduğunu hesaba katarak ve bir yönetim kurulunda
sarf edilecek mesainin az olduğu gerekçesinden hareket etmiş; ama, dediğim
gibi, iki yönetim kurulu da birleştirilmiş ve yönetim kurullarının yoğun bir
mesaisi söz konusu.
İkincisi de tabiî, şu anda işsizlik
sigortasında yaklaşık 6,5 katrilyon liralık bir varlık var. Bu varlığı yönetmek
ve bu varlığı yönetecek yönetim kurulu üyelerinin de belli malî haklara sahip
olması esprisinden hareketle bu önergeye katılamadığımızı ifade ettim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Teşekkür ederim.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 6 ncı madde
kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Genel Müdürlük
MADDE 7. - Genel Müdürlük, merkez ve taşra
teşkilatından oluşur.
Genel Müdür, Genel Kurulun önerilerini
dikkate alarak Yönetim Kurulu kararları ile Kurum mevzuatı doğrultusunda bütün
işleri yürütür. Kurumun faaliyet alanına giren konularda diğer kuruluşlarla
işbirliği ve koordinasyonu sağlar, idari ve adli merciler ile üçüncü şahıslara
karşı Kurumu temsil eder. Temsil yetkisini gerektiğinde genel hükümlere göre
devredebilir. Kurum avukatının bulunmadığı yerlerde ve zamanlarda bunlara ait
görevlerin yerine getirilmesinde Genel Müdür, icra ve yargı mercileri
nezdindeki temsil yetkisini uygun göreceği
Kurum personeline devredebilir.
Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, I. Hukuk Müşaviri
ve Daire Başkanı kadrolarına atanacakların, en az dört yıllık eğitim veren
fakülte veya yüksek okul mezunu olmaları gerekir. Genel Müdür, Genel Müdür
Yardımcısı ve I. Hukuk Müşaviri kadrolarına müşterek kararname ile diğer 1-4
dereceli kadrolara Genel Müdürün teklifi üzerine Yönetim Kurulu kararı ile bunlar dışında kalan Kurum
kadrolarına ise Genel Müdür onayı ile atama yapılır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Merkez teşkilatı
MADDE 8. - Kurumun merkez teşkilatı, ana
hizmet birimleri ile danışma ve denetim birimleri ve yardımcı hizmet
birimlerinden oluşur.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 8 inci madde
üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
8 inci madde "Kurumun merkez
teşkilatı, ana hizmet birimleri ile danışma ve denetim birimleri ve yardımcı
hizmet birimlerinden oluşur" şeklinde bir düzenleme getirmektedir. 8 inci
madde, aslında, bir çerçeve madde, daha sonraki maddeleri düzenleyen bir
çerçeve madde.
İzin verirseniz, bu maddeyle ilgili, bu
çerçeve maddeyle ilgili olarak, ben, işsizlik sigortasıyla ilgili, Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini dile getirmek istiyorum.
İşsizlik Sigortası Dairesi Başkanlığı 9
uncu maddenin (d) bendinde düzenlenmiş; ama, merkez teşkilatının ana hizmet
birimi. İşsizlik sigortası uygulamasının, Türkiye'de, ne yazık ki, beklenenin
ya da olması gerekenin ötesinde, etkin olmayan bir uygulama şeklinde yürüdüğüne
tanık oluyoruz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte, hepimizin
bildiği gibi, 1 Haziran 2000 tarihinden itibaren işsizlik sigortası primi
kesilmeye başlandı. İşsizlik sigortası primi, sigortalının prime esas aylık
brüt kazancı üzerinden hesaplanan yüzde 3 işveren katkısı, yüzde 2 sigortalı
katkısı ve yüzde 2 de devlet katkısı olmak üzere, toplam yüzde 7 oranında
kesilmekteydi; yani, 4447 sayılı Yasanın getirdiği düzenleme buydu.
İşsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma
koşullarının sınırlı olması ve ödenek miktarlarının düşük ve sürelerinin de az
olması nedeniyle, fonda önemli miktarda para birikmekte olduğunu görüyoruz.
Biraz sonra, fonda biriken para miktarını size söyleyeceğim; ancak, fonda fazla
para birikince, siyasal iktidarlar, ne yazık ki, acaba bu fonu, işsizlikle
mücadelede nasıl daha etkin bir şekilde kullanabiliriz düşüncesini önplana
getirmemişler; bunun yerine, 2002 yılı Bütçe Kanunuyla tarafların ödediği prim
miktarlarını 1'er puan düşürmüşlerdir. 2002 yılı Bütçe Kanununda bu yapılmıştır
ve 2003 yılı Bütçe Kanununda da Adalet ve Kalkınma Partisi, bir önceki
hükümetin bu uygulamasını sürdürmüştür. 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
Kuruluşlar Bütçe Kanununun 51 inci maddesine göre, 2003 yılında da orijinal
yasa metninin öngördüğünün yüzde 3 altında bir toplam prim ödemesi kabul
edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
işsizlik sigortasının yürürlüğe girdiği Haziran 2000'den, 31 Mayıs 2003
tarihine kadar fonun toplam gelirleri, 2 katrilyon 153 trilyon Türk Lirası işçi
ve işveren primi -gecikme zamları dahil- 788 trilyon 163 milyar Türk Lirası
devlet katkısı, 1 trilyon 685 milyar Türk Lirası idarî para cezası ve 3
katrilyon 523 trilyon Türk Lirası da faiz geliri olmak üzere, 31 Mayıs 2003
tarihi itibariyle, toplam, yaklaşık 6,5 katrilyon Türk Lirasına çıkmıştır.
Fonun uygulamaya girmesinden itibaren
geçen zaman süresince, yani, otuzbeş aylık bir zaman sürecinde, fonun toplam
giderleriyse yaklaşık 116 trilyon lira olmuştur. Giderler düşüldükten sonra
fonun toplam varlığı 6 katrilyon 350 trilyon Türk Lirası oluyor.
Eğer, oranlar 1'er puan düşürülmemiş
olsaydı, yani, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Yasası çıkarılırken düşünülmüş
olan o işlevleri, tam olarak, belki bir oranda, nasıl yerine getirilebilir diye
düşünülmüş olsaydı, fonun varlığı, bugün 10 katrilyon Türk Lirasını aşmış
olacaktı.
Şimdi, bu para, 6 katrilyon 350 trilyonluk
para nasıl kullanılıyor; İşsizlik Sigortası Fon portföyü, 31 Mayıs 2003 tarihi
itibariyle şöyle kullanılıyor: Yüzde 17,2'si mevduat şeklinde tutuluyor, yüzde
3,33'ü repoda kullanılıyor, yüzde 48,39'u bonoya yatırılmış, yüzde 19,73'üyle
tahvil alınmış ve yüzde 11,34'ü de dövize endeksli tahvile yatırılmış. Yani,
işsizlik sigortasından toplanan primlerle Hazinenin açıkları finanse ediliyor.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu,
hepimizin bildiği gibi, toplanan primlerin hangi alanlarda ve nasıl
kullanılacağını düzenlemiştir. Bu primler, yasaya göre, belirli süre prim
ödeyip işsiz kalanlara yasada belirtilen süreler kadar işsizlik ödeneği
ödenmesinde kullanılacaktır, işsizin sağlık primlerinin ödenmesinde
kullanılacaktır, danışmanlık ve işe yerleştirme hizmetlerinden işsizin
yararlandırılmasında kullanılacaktır ve işsiz kalmış kişiye, eğer ihtiyaç
duyarsa, talep ederse, ihtiyaç hissedilirse, meslek geliştirme, meslek
değiştirme, yeniden eğitim hizmetlerinin verilmesinde kullanılacaktır; bu
işlerin kotarılmasında da İŞKUR görevlendirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir
işsizin işsizlik ödeneğinden yararlanabilmesi için temel bir koşul var; bu
koşul, hizmet aktinin sona ermesinden önceki 120 işgünü sürekli çalışmış olma
ve kendi istek ve kusuru olmaksızın işini kaybetmiş olma koşuludur. Eğer bu
koşul yoksa, işsizlik sigortasından yararlanmak kesinlikle mümkün değildir. Bu
temel koşul saklı kalmak kaydıyla, 600 gün çalışmış sigortalılar 180 gün, 900
gün çalışmış sigortalılar 240 gün, 1 080 gün çalışmış sigortalılar 300 gün
süreyle işsizlik ödeneğinden yararlanabilmektedir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yine
hepimizin bildiği gibi, yeni İş Yasasıyla esnek çalışma olanağı getirilmiştir.
Buna göre, 120 gün sürekli çalışma temel koşulu da zor yerine getirilebilecek
demektir.
Öte yandan, değinmek istediğim bir başka
konu şudur: 4447 sayılı Yasa çıkarılırken, âdeta, işsiz kalana işsizlik
ödeneğinin ödenmemesi için ne gerekiyorsa yapılması anlayışı önplana çıkmış.
Tabiî ki, bunda Adalet ve Kalkınma Partisinin kusuru yok; bu, geçmiş
hükümetlerin bir kusuru; ama, Adalet ve Kalkınma Partisine düşen önemli bir
görev var, ona değinmek için bu konuşmayı yapıyorum ya da bu noktaların altını
çizme ihtiyacı duyuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlar mısınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; öyle
engeller var ki, tüm engelleri aşıp işsizlik sigortasına hak kazandıysanız
sevinmeniz gerekir. Yeni kısıtlama ve engeller de sizi bekliyor. Örneğin,
işsizlik ödeneğinden yararlanabilmek için sigortalının herhangi bir kasıt ve
kusuru olmaksızın işini kaybetmiş olması gerekiyor. 1475 sayılı İş Yasasının 13
üncü maddesine göre işten çıkarılan, 17 nci maddesinin birinci ve ikinci
bentlerine göre işten çıkarılan kişiler ile süresi belirli işlerde çalışanların
bu süre sonunda işsiz kalmaları ve özelleştirme nedeniyle işsiz kalmış olmaları
gerekiyor. Ancak, kendi isteğiyle işten ayrılanlar veya 1475 sayılı İş
Yasasının 17 nci maddesinin ikinci bendi uyarınca işten çıkarılanlar bu haktan
yararlanamıyorlar; askere gidenler bu haktan yararlanamıyorlar.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bunun
daha da ayrıntılarına girmek istemiyorum; ama, işsizlik sigortası uygulaması,
gerçekten, bu anlayışla götürülmesi, işsizliğin önlenmesi açısından toplum
yararına götürülmesi mümkün olmayan, yararlı olmayan bir uygulamadır. Bu
uygulamanın bir an önce Türkiye'nin koşullarına, dünyadaki gelişmelere ve
dünyadaki uygulamalara paralel olarak değiştirilmesi gerekmektedir. İşsizlik
sigortasıyla ilgili, Avrupa ülkelerindeki uygulamalara bakıyoruz; birçok ülkede
işsizlik sigortası ödenekleri işsiz kalan kişinin işe yerleştirilmesine kadar
devam ediyor, o zamana kadar devam ediyor. Bu süre içerisinde işsiz kalan
kişiye asgarî yaşamını sağlayacak, insan onur ve saygınlığına yaraşacak bir
yaşam düzeyini yakalayacak düzeyde bir işsizlik ödeneği veriliyor ve ayrıca
başka destekler de var. Bu ücret, ülkeden ülkeye değişiyor. Buna örnek vererek
konuşmamı toparlamak istiyorum. Son derece önemli gördüğümüz bir konu ve Adalet
ve Kalkınma Partisine bu konuda elimizden gelen desteği, elimizden gelen
yardımı, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yapmak istiyoruz; onun için bu konunun
üzerinde böyle durduk. Örneğin, Belçika'da, brüt ücretin yüzde 60'ı;
Danimarka'da, brüt ücretin yüzde 90'ı; Almanya'da, brüt ücretin yüzde 63'ü;
İspanya'da, brüt ücretin yüzde 80'i, Hollanda'da, brüt ücretin yüzde 70'i
veriliyor; bizde ise, son derece yetersiz bir ücret veriliyor.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; peki
-az önce dediğim gibi- 6,5 katrilyon para toplanmış; bu para, Hazinenin
açıklarını kapatmak için mi toplanmış?! Hem işsizliğin ortaya çıkardığı
yıkıntıyı, sıkıntıyı, vurgunu ortadan kaldıramıyoruz hem de -inşallah şimdiden
sonra yaparız- işsizlik sigortasının zorunlu kılmış olduğu, gerekli kılmış
olduğu işe yerleştirme, mesleğe yöneltme, yani, yaygın eğitim olanaklarını
programlayamıyoruz ve o konuda da gereken ödenekleri ayıramıyoruz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sonuç
olarak, işsizlik ödeneğinden yararlanma koşulları gözden geçirilerek, 4447
sayılı Yasada acilen değişiklikler yapılması gerekmektedir. İşsizlik ödeneği
miktarları, işsizin eş ve çocuk durumu da gözönünde bulundurulmak suretiyle
zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak düzeye çıkarılmalıdır. Yasada belirlenen
yüzde 7'lik kesinti oranlarına yeniden dönülmelidir ve işsiz kalanların
istihdam edilebilirliğini artırıcı programlar uygulanarak, bunlar yeniden
istihdama kazandırılmalıdır.
Parayı ayıracağız -para var, fon var-
bunu, işsizlikle mücadelede kullanacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle, bu maddenin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 8 inci madde
kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Ana hizmet birimleri
MADDE 9.- a) İşgücü Piyasası Bilgi Hizmetleri Dairesi Başkanlığı
İşgücü Piyasası Bilgi Hizmetleri Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
İşgücü piyasası verilerini yerel ve ulusal
bazda derlemek, analiz etmek, yorumlamak ve yayınlamak, işgücü piyasası bilgi
sistemini oluşturmak, İşgücü Piyasası Bilgi Danışma Kurulu çalışmalarını
koordine etmek, Kurum hizmetlerinin bilişim teknolojileri desteğinde verilmesini
sağlamak, Kurumun bilgisayar donanım, yazılım ve iletişim altyapısının sürekli
çalışabilirliğini sağlamak ve geliştirmek, Kurumun araştırma ve planlama
çalışmaları ile basın ve halkla ilişkilerini yürütmek.
b) İşgücü Uyum Dairesi Başkanlığı
İşgücü Uyum Dairesi Başkanlığının
görevleri şunlardır:
İş ve meslek analizleri yapmak,
yaptırmak, meslekleri tanımlamak ve
sınıflandırarak yayınlamak, meslek ya da alan seçme aşamasında olan öğrencilere
mesleki rehberlik hizmetleri sunmak, yetişkinlere iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri
vermek, verdirmek, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak, yaşam boyu eğitim anlayışı
içerisinde meslek edindirme, meslek geliştirme
ve meslek değiştirme kursları düzenlemek, istihdamında güçlük çekilen
grupların istihdamını kolaylaştırıcı mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyon
hizmetleri vermek, verdirmek, işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde ve yerlerde
toplum yararına çalışma programları düzenlemek, istihdamdaki işgücüne eğitim
seminerleri vermek ve aktif işgücü piyasası politikaları çerçevesinde benzeri
işgücü uyum programlarını uygulamak.
c) İstihdam Dairesi Başkanlığı
İstihdam Dairesi Başkanlığının görevleri
şunlardır:
Ulusal istihdam politikalarının
oluşturulmasına yardımcı olmak amacıyla çalışmalar yapmak, işçi isteme ve iş
aramanın düzene bağlanması yolunda gerekli çalışmaları yapmak, istihdamında
güçlük çekilen uzun süreli işsizler, kadınlar, gençler, özürlüler, eski
hükümlüler ve benzeri grupların
istihdamlarına yardımcı olmak, işgücünün yurt içinde ve yurt dışında
uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için elverişli
işçiler bulunmasına ve yurt dışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek,
tarım aracıları ile özel istihdam bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri
yerine getirmek.
d) İşsizlik Sigortası Dairesi Başkanlığı
İşsizlik Sigortası Dairesi Başkanlığının
görevleri şunlardır:
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu
hükümleri çerçevesinde, işsizlik sigortası işlemlerini yapmak, İşsizlik
Sigortası Fonunun, Yönetim Kurulu kararları çerçevesinde değerlendirilmesine
ilişkin işlemleri yapmak, 4046 sayılı
Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümlerine göre iş kaybı
tazminatına ilişkin işlemleri yapmak.
e) Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı
Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığının
görevleri şunlardır:
Kurumun görev alanına giren konularda,
Avrupa Birliği ve uluslararası
kuruluşlarla gerekli çalışmaları yürütmek, bu kuruluşlarla işbirliği
içinde gerçekleştirilecek projeleri hazırlamak, çalışma hayatı, istihdam, işsizlik, aktif ve pasif işgücü
programları, işgücünün yapısı ile mesleki niteliğinin geliştirilmesi gibi
Kurumu ilgilendiren konularda dış ülkelerdeki gelişmeleri takip etmek, yabancı
ülkelerle yapılan ikili işgücü anlaşmaları ve sosyal güvenlik sözleşmeleri ile
uluslararası protokol ve sözleşmelerin hazırlanması veya tadili konusunda
ilgili birimlere destek vermek.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına, Sayın Yakup Kepenek; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; gecenin bu geç saatinde, Türkiye İş Kurumu Yasa Tasarısının 9
uncu maddesi üzerinde Grubum adına ve kendi adıma söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 9 uncu madde, İŞKUR'un
özünü, çekirdeğini oluşturuyor. Madde, merkezin anahizmet birimleri bağlamında
bu işlevleri düzenliyor; işin esası budur, işin özü budur. İŞKUR'un başarısı,
bu işlevleri ne kadar, ne ölçüde yerine getireceğine bağlıdır ve önemli bir
nokta daha var. İŞKUR'a çok büyük bir görev düşüyor; çünkü, hemen her gelişmiş
ülkede, işgücü piyasasının düzenlenmesi esas olarak kamusaldır. Özel bürolar,
özel yerler bu işin türevleridir. Bu, bir kamu görevidir. Neden kamu görevidir;
çünkü, tam istihdama ulaşılması, iş arayan herkese iş verilmesi, gelişmiş her
toplumun birinci görevidir ve çünkü, iş, insan onuruyla yaşamanın ilk koşuludur
ve her insanın vazgeçilmez en temel hakkıdır. Dolayısıyla, rengi ne olursa
olsun, eğilimi ne olursa olsun, seçimle gelen her hükümetin birinci görevi
işsizliğe çözüm bulmaktır. Yasanın bu maddesi o nedenle çok önemlidir.
Şimdi, tasarı gerekçesinde şöyle bir
varsayım yapılıyor ve deniliyor ki "ülkemizde sermaye piyasası, bankalar,
işletmeler gelişti; ama, işgücü piyasası gelişemedi."
Değerli arkadaşlar, böyle eğrilik olmaz.
Türkiye'de, eğer, işgücü piyasası gelişememişse, bunun uzantısı, sermaye
birikiminin gelişememesidir; yani, bunlar birbirine bağlıdır. Burada bir
nedensellik ilişkisi kurmanın yeri yoktur ve işgücü piyasasının gelişememesinin
ananedeni, ülkeyi yöneten hükümetlerin, İş ve İşçi Bulma Kurumunun
kuruluşundan, 1946'dan bu yana, bu konuya, gerek kurumun niteliği gerek kurumun
parasal kaynakları ve işgücü, çalışanları bakımından gerekli, yeterli önemi
vermemeleridir. Türkiye'de, hükümetler, İş ve İşçi Bulma Kurumunu ihmal
etmişlerdir ve o piyasa gelişmediği zaman, ekonomik gelişme de olmuyor, başka
yaralar ortaya çıkıyor.
Gerçekten, Türkiye iş piyasası, yapısal
olarak bozuktur. Türkiye'de yıllardır 20 000 000 dolayında çalışan var; ama,
işsiz ordusu her yıl biraz daha artıyor, büyüyor, krizlerle büyüyor ve resmî
olarak 2 500 000 milyon işsiz var. Buna hiçbirimiz inanmıyoruz, bu işle
uğraşanlar da inanmıyor, bu sayıları çıkaranlar da; ama, hakkını yemeyelim,
İstatistik Enstitüsü son yıllarda bu konuda başarılı çalışmalar yapıyor.
İşsiz sayısının düşük çıkmasının önemli
nedeni işgücüne katılma durumudur. Çok çelişkili bir durum var Türkiye'de.
Türkiye'de, kırsal kesimde işgücüne katılanların oranı kentlere göre daha
fazladır. Neden; önce, Türkiye'nin ekonomik yapısı lise ve dengi okul mezunu ya
da yüksekokul mezunlarına, yani, eğitilmiş insanlara ihtiyaç duymuyor.
Düşünebiliyor musunuz ki, bu ekonomide lise ve yüksekokul mezunu olanlar
arasındaki işsizlik oranı yüzde 30-35'tir ve bu, Türkiye ortalamasının, yani,
yüzde 10-15'lerin 2,5-3 katıdır; yani, ekonomik yapı eğitilmiş olana ihtiyaç
duymuyor.
Şimdi, bu, bir bozukluktur ve bu bozukluk,
yapısal bozukluk, elbette bu yasayla hemen düzeltilecek bir şey değildir; ama,
Türkiye'nin ekonomik politikasının bir parçası olarak şu gerçeği gözden uzak
tutmamamız gerekir: Artık, günümüzde, hem içeride hem uluslararası düzeyde mal
ve hizmet alanında rekabet edebilmenin koşulu, şartı, gereği nitelikli
üretimdir ve nitelikli üretim, verimlilik artırmak ve yeni açılımlar yapmak da,
yalnız, eğitimli insanla olur, eğitimle olur, bunu hiç gözden uzak tutmamak
gerekir.
Bir başka önemli nokta daha var; eğitilmiş
işsizler belli yerlerde çok yoğundur. Yine, Devlet İstatistik Enstitüsü, son
yıllarda -sevinerek söyleyeyim- bölgesel ve büyük iller düzleminde işsizlik
verileri çıkarmaya başladı. Örneğin, Adana'da, eğitilmiş gençlerin işsizlik
oranı yüzde 48,8'dir, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 35'tir. Arkadaşlar, Adana'da,
biz, şunu diyoruz: Liseyi ve yüksekokulu bitirerek, geçerli ücretten iş isteyen
kayıtlı her 2 kişiden 1'ini bir tarafa itiyoruz. Bu, dehşet verici; bu,
ürkütücü bir tablodur. Bunları niye söylüyorum?..
Kadınların durumu da aynıdır. Türkiye'de,
kadınların işgücüne katılma oranı olağanüstü düşüktür. Kentlerde yüzde 15
dolayındadır ki, sosyal bakımdan, ekonomik bakımdan, toplumun geleceği
bakımından, bu, çok önemli bir noktadır.
Bir şey daha var; kadın işgücü, büyük
oranda -üzülerek yine belirteyim- ücretsiz aile işçisidir. Değerli arkadaşlar,
bugün, Türkiye'de, görünen, 20 000 000 çalışan var, yani, 70 000 000'un 20 000
000'u çalışır görünüyor. Değerli arkadaşlar, bakın, bunların; yani, bu 20 000
000'un 4 000 000'dan fazlası ücretsiz aile işçisidir. Bu ne demektir, biliyor
musunuz; her 5 kişiden 1'i; yani, 20 000 000'dan 4 000 000 kişi ücretsiz aile
işçisi olarak çalışıyor. Bu, yarı köleliktir; bu, insanın bağımlı olması
demektir; bu, insan onuruna yakışan, yaraşan demokratik bir süreci engellemek
demektir.
Türkiye'de bir başka büyük yaramız var;
çocuk işçiliği. Büyükler işsiz; ama, biz, 1 000 000 okul çağı çocuğumuzu, yani,
6-14 yaş arası çocuğumuzu çalıştırıyoruz, 1 000 000 çocuğumuz çalıştırılıyor.
Bu yara düzeltilmelidir. Bu yara ve öbür yaralar, İŞKUR'un görevini, merkez
yönetiminin görevini tam olarak yapmasıyla düzeltilebilir. Yani, üç alanda;
kadınların ve eğitilmişlerin çalıştırılması, çocukların çalıştırılmaması
konusunda, İŞKUR'a çok büyük görevler düşüyor.
Bu piyasanın önemli bir eğriliği daha var,
bir yanlışı daha var. Sayın Kapusuz, o büyük yanlış, kayıtdışılıktır.
Kayıtdışılık, bu toplumun, bu ekonominin büyük yarasıdır. Bu yarayı,
elbirliğiyle düzeltmemiz gerekmektedir. Şimdi, tekrar edeyim, bunları
düzeltmenin yolu... 3 üncü maddeye ilişkin olarak bu konuda bir önerge verdik,
üzülerek belirteyim, reddedildi.
Bu maddede yer alan, ulusal istihdam
politikaları oluşturulması kısmına çok önem veriyoruz. CHP olarak seçim
bildirgemizde bu konu ayrıca vurgulanıyordu. Değerli milletvekilleri, şunu
belirteyim: Biz, bu toplumsal yaralarla; yani, kadınlarını çalıştırmayan,
çocuklarını çalıştıran, kayıtdışı işsizlik oranı yüzde 53'lerde olan,
gençlerini, eğitilmiş gençlerini çalıştırmayan bir yapıyla ne Avrupa Birliğine
üye olabiliriz -bırakalım işin o tarafını, kendi kendimizi kandırmayalım- ne bu
toplumu çağdaş uygarlık düzeyine, refah içinde yaşayan, barış içinde bir ortama
götürebiliriz; çünkü, bu, büyük bir yaradır ve bu yaranın düzeltilmesi gerekir.
9 uncu maddenin (b) bendinde belirtilen
toplumsal iş programlarına özel önem veriyoruz. Neden veriyoruz; şunun için: Bu
toplum, 1980'e kadar devletçi gitti. Bu toplum, 1980'den sonra çok özelleşti,
çok özelleştirildik, bencilleştik, toplumu düşünmez olduk, toplum yararı diye
kavramları unuttuk. Bu bencilliğin çok aşırı boyutlarda olduğunu hep birlikte
görüyoruz, yaşıyoruz. Toplum yararının unutulmasının getirdiği çok önemli bir
şey var. Bakın, ülkemizde, toplum için çalışmak, neredeyse, aptallık düzeyine
geldi. Bu, ahlak değerlerini yıktı, doğruluğu yıktı, ahlakı yıktı, erdemi
yıktı, dürüstlüğü yıktı. Bu, sonuçta, toplumsal dayanışmayı ortadan kaldırdı.
Marmara depremiyle, biz, dayanışmayı
anladık; Avrupalıların da katkısıyla, dayanışma duygusu yeniden geldi.
Ülkemizde, bu güzelim coğrafyada bakın
neler yaptık: Doğayı kötüye kullanıyoruz, ormanları yakıyoruz, ormanları
satıyoruz, SİT alanlarını, kültür değerlerini yok etmeye uğraşıyoruz...
Bunları, ancak, toplum yararına çalışma programları yaparak düzeltebiliriz. Bu
yolla şunu da yapabiliriz değerli arkadaşlar: Önce...
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Ormanlar
satılmıyor.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Peki... Ormanı
satmayacağız, yeni ormanlar yapacağız...
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Ormanların
satılmadığını siz de biliyorsunuz.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Tamam.
Bu programlarla daha çok orman kazanmak
durumundayız. Bu yolla, Türkiye'nin sivil toplum kuruluşlarını
güçlendirebiliriz, toplum için çalışan kuruluşları güçlendirebiliriz, onları,
devletin eline bakmayan; ama, toplum için iş yapan güçlü kurumlar haline
getirebiliriz.
Bunu yaparken bir noktayı bir uyarı olarak
vurgulamak istiyorum. Gerek başka ülkelerdeki başarılı deneyimler gerekse
uygulamanın zorunlu kıldığı bir durum şudur: Toplumsal çalışma programlarında,
çalışma ile eğitim birlikte olmalıdır; yani, genç, işsiz, günün yarısında
toplum için çalışırken, günün yarısında da kendisini, istihdam edilebilir, iş
görebilir, çalışabilir duruma getirecek bir eğitimi kesinlikle almalıdır. Ancak
böyle yaptığımız zaman, düzenli işleyen, sağlıklı bir işgücü piyasasına
kavuşabiliriz; ancak böyle yaptığımız zaman, her gün kapımızda biriken ve iş
isteyen, iş dilenen binlerce insanımıza bir çıkış yolu gösterebiliriz; ancak
böyle yaparsak, görevimizi tam olarak yapmış oluruz. Bu nedenle, şunu
vurgulamama izin veriniz: Değerli arkadaşlar, tam istihdam; yani, geçerli
ücretten çalışmak isteyen bütün insanlarımıza iş vermek hepimizin
vazgeçemeyeceği bir temel ilke olmalıdır, bir vazgeçilmezliktir bu. Bunun toplumsal,
ekonomik, üretime yönelik yararlarını burada sayıp, dökmeyeceğim; ama, tam
istihdamın, bir toplumsal zorunluluk, mecburiyet, gereklilik olduğunu
vurgulamak, benim de görevimdir.
İŞKUR'un güçlendirilmesinin, bu işleri
yapmasının izleyicisi değil, bunun yapılmasında çaba harcayan, katkı koyan bir
parti olarak CHP, her türlü yardımı, desteği -teknik, siyasal veya ekonomik-
elinden geleni yapacaktır.
Ben, İŞKUR'un bu yöndeki başarısının bu
toplumun başarısı olacağına inanıyorum, Yüce Meclisin başarısı olacağına
inanıyorum.
Bu başarı dileklerimle, hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. (AK Parti sıralarından "Oylamaya
geçildi" sesleri)
BAŞKAN - Teşekkür ederim... Kabul
etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Danışma ve denetim birimleri
MADDE 10.- a) Teftiş Kurulu Başkanlığı
Teftiş Kurulu Başkanlığının görevleri
şunlardır:
Kurum birimlerinin her türlü iş ve
işlemleri ile ilgili olarak teftiş, inceleme, soruşturma işlerini yürütmek,
kamu ve özel işyerlerinde Kurum çalışmaları ile ilgili inceleme yapmak, kayıt,
evrak ve işlemleri teftiş etmek, Kurumun hizmet ve faaliyetlerinin
iyileştirilmesine yönelik önerilerde bulunmak.
b) Hukuk Müşavirliği
Hukuk Müşavirliğinin görevleri şunlardır:
Genel Müdürlük birimleri ve taşra
teşkilatınca sorulan hukuki konular ile Kurum görüşü istenen veya Kurumca
hazırlanan kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları hakkında görüş bildirmek,
Kurum leh ve aleyhindeki dava ve icra takiplerini merkezden veya mahallinden
takip etmek, adli merciler ile resmi
daireler ve kuruluşlar nezdinde Kurumu temsil etmek, ihtilafları önleyici ve
Kurumun menfaatlerini koruyucu tedbirleri zamanında almak.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
OYA ARASLI (Ankara) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Peki.
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısını
arayacağız.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. (AK
Parti sıralarından "var, var" sesleri)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Elektronik cihazla yapın Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 21.25
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 21.40
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
VII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Görüşmekte olduğumuz 137 sıra sayılı
tasarının, 10 uncu maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 10 uncu maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Yardımcı hizmet birimleri
MADDE 11. - a) Personel ve Eğitim Dairesi
Başkanlığı
Personel ve Eğitim Dairesi Başkanlığının
görevleri şunlardır:
Kurumun personel politikasıyla ilgili
çalışmalarını yapmak, personelin atama, özlük, emeklilik ve benzeri işlerini
yürütmek, personel eğitimlerini
planlamak ve uygulamak, Kurumun organizasyon ve toplam kalite yönetimi çalışmalarını yürütmek.
b) İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığı
İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığının
görevleri şunlardır:
Kurumun hizmet ve faaliyetlerinin yerine
getirilmesini sağlayacak bütçeyi hazırlayarak yetkili organlara sunmak ve
uygulanmasını takip etmek, Genel Müdürlük hesaplarının kayıtlarını tutmak,
takip etmek ve değerlendirmek, Kurumun borç ve alacaklarını takip etmek,
sonuçlandırmak, taşra birimlerinin muhasebe uygulamalarını izlemek ve
yönlendirmek, yıl sonunda
bilançoyu çıkarmak ve yetkili
organlara sunmak, merkez ve taşra
teşkilâtı için gerekli olan taşınır ve taşınmaz mal ve malzemenin temini,
bakımı, onarımı ile vergi, sigorta, kiralama, satın alma, kamulaştırma
işlemlerini yapmak, yaptırmak, kreş ve
eğitim tesisinin işletilmesi, Kurumun her türlü evrak, arşiv, basım ve
haberleşme işlemleri ile sağlık ve sosyal hizmetlerini yürütmek.
c) Savunma Uzmanlığı
Savunma Uzmanlığının görevleri şunlardır:
Kurumun seferberlik ve savaş hazırlıkları
ile topyekûn savunma sivil hizmetlerine yönelik planlama faaliyetlerini ilgili
mevzuat esaslarına göre yapmak ve uygulanmasını sağlamak, kontrol ve koordine
etmek.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
Taşra teşkilâtı
MADDE 12. - Kurumun taşra teşkilâtı, il
düzeyinde kurulacak il müdürlüklerinden ve merkez nüfusu 100.000 ve yukarı olan
veya Sosyal Sigortalar Kurumuna tâbi çalışan sayısı 10.000'in üzerinde bulunan
ilçelerden gerekli görülenlerde kurulacak şube müdürlüklerinden oluşur.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Enis Tütüncü söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Tütüncü.
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, saygıdeğer
milletvekilleri; 12 nci madde taşra teşkilatıyla ilgilidir ve az önce okunduğu
gibi, kurumun taşra teşkilatı, il düzeyinde kurulacak il müdürlüklerinden ve
merkez nüfusu 100 000 ve yukarı olan veya Sosyal Sigortalar Kurumuna tâbi
çalışan sayısı 10 000'in üzerinde bulunan ilçelerden gerekli görülenlerde
kurulacak şube müdürlüklerinden oluşacak.
Şimdi, bu konuda merkez ve taşra
arasındaki kadro dengesinin, daha doğrusu, yasa tasarısıyla getirilen kadro
dengesizliğinin üzerine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bundan önceki bir maddede de konuşurken dile getirdiğim gibi, bu yasa
tasarısıyla, toplam 3 080 kişilik kadro ihdas edilmektedir; merkezde 681 kişi,
taşrada 2 399 kişi çalışacak. Yanlış anımsamıyorsam, şu anda İş ve İşçi Bulma
Kurumunda çalışanların sayısı 1 500 civarında. Yani, bu yasa tasarısıyla, ek 1
500 kişilik yeni kadro ihdas ediliyor. Bunu, güçlü bir istihdam kurumunun
oluşturulması açısından son derece yetersiz bulduğumuzun bir daha altını çizmek
istiyorum.
Avrupa Birliği ülkelerine bakıyoruz,
Avrupa Birliği ülkelerinde, özellikle halkla ilişkilerin yoğun olduğu hizmet
birimleri, personel ve donanım açısından son derece güçlü bir duruma
getirilmiş. Türkiye'de, özellikle, sanayiin gelişmiş olduğu bölgelerde buna
daha fazla ihtiyaç var; örneğin, Tekirdağ'da, İstanbul'da, Adapazarı'nda,
İzmit'te, Bursa'da, İzmir'de, Denizli'de, güneydoğuda Gaziantep'te. Sanayiin
gelişmiş olduğu yörelerde, illerde halkla ilişkilerin yoğun olduğu hizmet
birimleri, mutlaka ve mutlaka, personel ve donanım açısından güçlendirilmeli.
Şu anda, dikkatlerinizi çekmek istediğim
bir başka konu var: Taşra teşkilatı, genelde yürekler acısı bir manzarada. Kamu
hizmet binası niteliği taşımayan mekânlarda veya şehir merkezlerinden çok uzak
yerlerde İş ve İşçi Bulma Kurumuna ya da sorumluluğuna hiç yakışmayan binalarda
hizmet sunulmaya çalışılıyor. Konunun daha iyi anlaşılması için, daha doğrusu,
ne kadar büyük bir görevle kamu istihdam kurumunu, Türkiye İş Kurumunu sorumlu
kıldığımızı daha iyi anlatabilmek için, konunun bu açıdan daha iyi
anlaşılabilmesi için, Sayın Bakanın konuşmasında değindiği üç noktaya
dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Sayın Bakanımız, işsizlik oranını, kentlerdeki
ya da tarım dışındaki işsizlik oranını yüzde 17,1 olarak açıkladılar; her yıl
700 000 gencin işgücü piyasasına katıldığını ifade ettiler ve bu çerçevede, her
yıl 1 000 000 kişiye iş yaratılması gerektiğini vurguladılar.
Şimdi, hemen bu arada bir konuya
dikkatinizi çekmek istiyorum. Evet, Devlet İstatistik Enstitüsü, Sayın
Kepenek'in de ifade ettiği gibi, son yıllarda, özellikle işsizlik ya da işgücü
piyasasıyla ilgili, anlamlı, olumlu çalışmalar yapıyor, gelişmelere imza
atıyor; ancak, şunu bilmenizi istiyorum: Toplam istihdamın yüzde 40'ına
yakınının hâlâ tarımda bulunduğu bir ekonomide ve tarımdışı istihdamın da çok
büyük oranda kayıt dışında olduğu, informal sektör dediğimiz, sigortasız
çalışanların, kaçak çalışanların böylesine yaygın olduğu bir ekonomide, yani,
Batı ekonomilerindeki kıstaslarla, ölçütlerle işsizlik tahmini, araştırması
yapmak doğru bir şey değil. Ben burada aynı zamanda, belki, Devlet İstatistik
Enstitüsü yetkililerine de seslenmiş oluyorum; olmaz böyle bir şey, yüzde 17,1.
Şimdi, Sayın Maliye Bakanının, Plan ve
Bütçe Komisyonundaki, zabıtlarda olan, bir açıklamasını anımsıyorum, Sayın
Maliye Bakanına göre işsiz sayısı 10 000 000 -Sayın Başbakanın bir açıklamasını
anımsıyorum- Sayın Başbakana göre işsiz sayısı 15 000 000.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; işte,
İş ve İşçi Bulma Kurumunu yeniden yapılandırarak, bunu çağdaş bir istihdam
kurumuna dönüştürmemiz bu açıdan da çok önemli. Gerçek işsiz miktarını dahi biz
bilemiyoruz. Bundan sonra, gerçekten, İş ve İşçi Bulma Kurumu istediğimiz şekilde
bir çağdaş istihdam kurumuna dönüşürse, işsizlerin miktarının da ne olduğunu
yakalayabiliriz, öğrenebiliriz ve buna göre friksiyonel (arızî) işsizlikle
mücadelede gerçekten sağlıklı politikalar oluşturabiliriz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sonuç
şu oluyor: Sayın Bakanın ifadesinden sonra şuraya bakmamız lazım; yani, her yıl
700 000 genç işgücü piyasasına giriyorsa, her yıl 1 000 000 kişiye iş
yaratmamız gerekiyorsa ve bu işi yaratamıyor isek, işsizlik de istatistiklere
göre artmıyorsa, o zaman, Türkiye'de ekonomik bağımlılık oranları artıyor.
Dikkatinizi çekmek istediğim konu bu. Yani, hane halkı reisinin bakmakla
yükümlü olduğu kişilerin sayısı artıyor. Yani, bir hanede pişirilen bir somun
ekmek ya da bir tas çorba, diyelim ki, beş yıl önce 5 kişi arasında pay
ediliyorsa, şimdi, 7 kişi, 8 kişi arasında pay ediliyor. Yani, Türkiye'deki
fakirliğin, fukaralığın, yoksulluğun temel nedeni bu. Ben, Sayın Bakanın bu güzel
konuşmasından, açıklamasından bunu çıkarıyorum. Evet, her yıl 700 000 genç,
işgücü piyasasına giriyor, her yıl 1 000 000 kişiye iş yaratmamız gerekiyor;
yaratamıyoruz. O zaman ne oluyor -işsizlik istatistikleri de göstermiyor- o
zaman, babaya ya da hane reisine ekonomik açıdan bağlı olanların sayısı
artıyor. Zaten, enflasyon, reel hane halkı gelirlerini kemiriyor, eritiyor.
Türkiye bir taraftan bu acıyı çekerken, yaşarken, diğer taraftan da ekonomik
bağımlılık oranları yükseliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü toparlar mısınız.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
konuşmamın, bundan önceki konuşmamın bir bölümünde, bir insana yapılabilecek en
büyük işkencenin, zulmün, onu işsiz bırakmak olduğunu ifade etmiştim. Şimdi,
Türkiye'de, ne yazık ki, işsizlik, başka bir şekilde de kullanılmaya başlandı.
Bizatihi kendisi zulüm, gerçekten büyük bir işkence, işsize işsiz kalmak; ama,
şimdi, son zamanda şuna tanık oluyoruz, deniliyor ki: "Sakın fazla zam
isteme; sakın ama sakın sendikalı çalışma; sigorta isteme; bak, bu kadar işsiz
var."
Yani, işsizlik, hakkını, hukukunu isteyen,
insan onur ve saygınlığına yaraşır bir yaşam düzeyi, ücret düzeyi talep eden
insanlara bir kırbaç gibi sunulmaya başlandı, işkence olmanın ötesinde.
HALİL AYDOĞAN (Afyon)- Kim yapıyor bunu?
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- Sıfır zam kim
öneriyorsa, o yapıyor. Kim yapıyor bunu..
Bak, sıfır zam öneriyoruz, sıfır zamma
sesini çıkarma.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ülkeyi bu duruma
kim düşürdüyse o yapıyor bunu.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Şimdi, Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kim düşürdüyse
ülkeyi bu duruma, ona söyleyeceksin bunları.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Sen ne yapmaya
geldin!..
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Ben, burada,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında konuşuyorum; ben, hiçbir şekilde
spekülasyon yapmıyorum; burada suçlama da yapmıyorum. Ben, burada, bir gerçeğe
dikkatlerinizi çekmek istiyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak size bu
konuda bu sorunun çözülmesi için elimizden gelen bütün desteğin verileceğini
ifade etmek istiyorum.
Ne demek yani; 3 080 kişiyle; ki, 1 500
kişi çalışıyor, 1 500 kişilik daha kadro veriyorsunuz, 3 000 kişiyle İŞKUR'u
yeniden yapılandıracaksınız; olur mu böyle şey?! Bugün, Plan ve Bütçe
Komisyonunda bir yasa tasarısı kabul edildi.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, toparlar
mısınız...
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.
1 600 kişilik imam-hatip kadrosu için
hükümet bir yasa tasarısı sevk etti -Plan Bütçe Komisyonunda ben bulunamadım,
burada görevim vardı- 15 000 kişi olarak çıkmış; olur mu?! Ha, tabiî ki olur;
ama, Diyanet İşleri Reisliğine 16 000 kişilik kadro veriyorsanız, bu İŞKUR'a, istihdam kurumuna da daha fazla
verin. Onu söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım, anlaşıldı mı!
Bu çerçevede, ciddî olalım.Cumhuriyet Halk
Partisi yeni bir siyaset anlayışını ülke gündemine getirdi; bunun kıymetini
bilelim. Biz, olumlu, yapıcı bir muhalefet anlayışını sergilemeye çalışıyoruz.
Sıkıntı varsa, bu sıkıntı nasıl çözülebilir; bu çerçevede düşüncelerimizi ifade
etmeye çalışıyoruz; ama, Cumhuriyet Halk Partisinin bu olumlu, yapıcı muhalefet
anlayışını arkadaşlarımız yadırgıyorlar ise, biz, o zaman, demek ki, birtakım
şeyleri anlatmakta güçlük çekiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, bu maddenin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
İl İstihdam Kurulları ve görevleri
MADDE 13. - İl istihdam kurulları, illerde
valinin başkanlığında, belediye başkanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Bölge Müdürlüğü bulunan yerlerde bölge müdürü, il milli eğitim müdürü, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu iI müdürü, Gençlik ve Spor il müdürü, Sanayi
ve Ticaret il müdürü, Kurum il müdürü ve ilçe şube müdürleri, il ticaret
ve/veya Sanayi Odası başkanları, il Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği
başkanı, il Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
başkanı, il Organize Sanayi Bölgeleri müdürleri, ilde bulunan fakülte veya
yüksek okullardan belirlenecek en fazla üç öğretim üyesi, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu tarafından
belirlenecek bir temsilci, valinin ilin istihdam yapısını dikkate alarak davet
edeceği eğitim kurumları, sivil toplum örgütleri ile diğer kurum ve kuruluş
temsilcileri ve o ilde en çok üyeye sahip işçi ve işveren konfederasyonlarının
birer temsilcisinden oluşur. İl istihdam kurulları her yıl Eylül ayı içinde
olağan toplantısını yapar. Kurul, başkanın çağrısı üzerine her zaman olağanüstü
toplantı yapabilir. Kurulun sekretarya görevi Kurum il müdürlüklerince yerine
getirilir.
İl istihdam kurullarının görevleri
şunlardır:
a) İl düzeyinde istihdamı koruyucu,
geliştirici ve işsizliği önleyici tedbirleri saptamak.
b) İl istihdam politikasının
oluşturulmasına yardımcı olmak, işgücü yetiştirme etkinliklerini yönlendirmek
üzere yerel düzeyde geçerli olacak ilke ve politikaları belirlemek.
c) Kurum İl Müdürlüğü tarafından
hazırlanan yıllık işgücü eğitim planlarını inceleyerek varsa gerekli
değişiklikleri yapmak.
d) Eğitim planı uygulaması ile ilgili
olarak yöredeki işgücü yetiştirme ve istihdam etkinliklerini izleyip
değerlendirmek.
İl müdürlükleri, il istihdam kurulu
çalışmalarını rapor halinde Genel Müdürlüğe bildirirler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Bir önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Türkiye
Sakatlar Konfederasyonu tarafından belirlenecek bir temsilci" ibaresinden
sonra gelmek üzere "İl, Mahalle ve Köy Muhtarlarından birer temsilci"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hüsnü Ordu Fahri Keskin Resul Tosun
Kütahya Eskişehir Tokat
Nusret Bayraktar İbrahim
Çakmak
İstanbul Tokat
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan, uygun görmekle beraber, yeter sayımız olmadığı için,
katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?
RESUL TOSUN (Tokat) - Evet efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yerel düzeyde halkın seçimle işbaşına
getirdiği temsilcilerinin, İl İstihdam Kurullarının ilke ve politikalarına
katkılarının sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümetin katıldığı, Komisyonun yeterli
sayısı olmamasından ötürü takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge
kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sorumluluk ve Yetki Devri
Sorumluluk ve yetki devri
MADDE 14. - Kurumun merkez ve taşra
teşkilatının her kademedeki yöneticileri, yükümlü bulundukları görevleri
mevzuata uygun olarak yürütmekten bir üst kademeye karşı sorumludurlar. Genel
Müdür ve her kademedeki Kurum yöneticileri, sınırlarını açıkça belirtmek
şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilirler. Ancak, yetki
devri yetkiyi devredenin sorumluluğunu kaldırmaz.
Yönetim Kurulu Başkan ve üyeleri ile Kurum
personeli, sorumlulukları bakımından 765 sayılı Türk Ceza Kanununun tatbikinde
Devlet memuru sayılırlar. Bu kişiler hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer
Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz.
Kurum iş ve işçi arayanların isteklerini
karşılayamamaktan ve hizmet akdi yapılmasına aracılık ettiği hallerde,
tarafların ileri sürecekleri zarar ve ziyandan sorumlu değildir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Madde üzerinde söz talebi?..Yok
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Personel Statüsü ve Kurum Gelirleri
Personel statüsü
MADDE 15. - Kurum personeli hakkında bu
Kanun ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan
hükümleri uygulanır.
Kurum, her türlü dava ve icra takipleri için genel hükümlere göre
vekâlet akdi ile lüzum görülecek sayıda avukat çalıştırabilir. Hukuk
müşavirlerine, kadrolu avukatlara ve hukuk servislerinde fiilen görev yapan personele
2.2.1929 tarihli ve 1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat ve Saireye
Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
Kurum, görevlerini etkin olarak yerine
getirmek amacıyla İstihdam ve Meslek
Uzmanı çalıştırabilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde
belirtilen şartlara sahip, sınav tarihi itibarıyla otuz yaşını doldurmamış ve Siyasal
Bilgiler, Hukuk, İktisat, İşletme,
İktisadî ve İdarî Bilimler, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri,
Eğitim, İletişim fakülteleri ile
bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurt içi veya yurt
dışında en az dört yıllık lisans
eğitimi veren fakülte veya yüksek okulların Kurumun ihtiyaç duyduğu alanlardaki
bölümlerinden mezun olanlar arasında
yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda başarılı bulunanlar, İstihdam ve Meslek
Uzman Yardımcısı kadrolarına atanırlar. İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcılığına
atananlar, bu görevde en az üç yıl fiilen çalışmak, olumsuz sicil almamak
kaydıyla açılacak yeterlilik sınavında başarılı olmaları halinde İstihdam ve
Meslek Uzmanı kadrosuna atanırlar. Yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak
kazandığı halde geçerli mazereti olmaksızın sınava girmeyenler, üst üste iki
defa yapılacak sınavda başarılı olamayanlar veya olumsuz sicil alanlar bu
unvanlarını kaybederler ve durumlarına uygun başka kadrolara nakledilirler.
Fazla çalışma gerektiren her türlü Kurum
işleri için çalışma saatleri dışında görevlendirilecek Kurum personeline (l, 2
ve 3 üncü derece yönetici kadrolarında bulunanlar dahil) fazla çalışma
yaptırılabilir. Fazla çalışma ücreti ve fazla çalışmanın yaptırılması ile
ilgili diğer hususlar, Yönetim Kurulunun kararı ve Bakanlığın önerisi üzerine
Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
Kurumda fiilen çalışan personele, her yıl
asgari ücretten az olmamak kaydıyla kendi aylıkları tutarında (ek gösterge
dahil) iki ikramiye verilir. İkramiyenin tarihlerini belirlemeye Yönetim Kurulu
yetkilidir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş sırasına göre
okutup, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun dördüncü bölümündeki personel statüsü
başlıklı 15 inci maddesinin ikramiyelerle ilgili bendinin aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler
İzmir Eskişehir Balıkesir
Enis Tütüncü Bayram Meral Enver Öktem
Tekirdağ Ankara İzmir
"Kurumda fiilen çalışan personele,
her yıl asgari ücretten az olmamak üzere (gösterge, ek gösterge, özel hizmet
tazminatı, taban aylığı ve kıdem aylığı dahil) kendi aylıkları tutarında iki
ikramiye verilir. İkramiyelerin ödeme tarihlerini belirlemeye Yönetim Kurulu
yetkilidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının 15 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Haluk İpek Murat Yıldırım Mehmet Ceylan
Ankara Çorum Karabük
Nusret Bayraktar Yahya
Baş
İstanbul İstanbul
"4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu
maddesinin son fıkrası uyarınca Kuruma aktarılan idarî para cezaları hariç
olmak üzere Kurum gelirlerinden, Kurumda fiilen çalışan, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığında görevlendirilenler dahil kadrolu personele görev unvanı,
çalışma verimi ve hizmetlerin rasyonelliğini sağlayacak ilkeler göz önünde
bulundurularak Yönetim Kurulunca uygun görülen ve Bakanlıkça onaylanan oran ve
miktarda ek ödeme verilir. Ek ödemelerin aylık tutarı 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda tanımlanan en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge
dahil) brüt tutarının yüzde 150'sini geçemez. Ek ödemelerde 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır ve Damga Vergisi
hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulamaz. Ek ödemeye ilişkin usul
ve esaslar çıkarılacak bir yönetmelikle tespit edilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
şimdi okutacağımız önerge, en aykırı önergedir; okuduktan sonra işleme
alacağız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun dördüncü bölümündeki
"personel statüsü" başlıklı 15 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler
İzmir Eskişehir Balıkesir
Enis Tütüncü Bayram Meral Enver Öktem
Tekirdağ Ankara İzmir
"Bu Kanunun 16 ncı maddesinde belirtilen
Kurum gelirlerinden Kurumda fiilen çalışan personele çalışma verimi ve
hizmetlerin rasyonelliğini sağlayacak ilkeler göz önünde bulundurularak ödeme
usul ve esasları Yönetim Kurulunca belirlenecek miktarlarda ek ödeme verilir.
Ek ödemelerin aylık tutarı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda tanımlanan en
yüksek devlet memurları aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının yüzde
200'ünü geçemez. Ek ödemelerde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara
ilişkin hükümleri uygulanır ve Damga Vergisi hariç herhangi bir vergi ve
kesintiye tâbi tutulamaz. Ek ödemeye ilişkin usul ve esaslar çıkarılacak bir
yönetmelikle tespit edilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor
mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Söz mü
istiyorsunuz, gerekçeyi mi okutalım efendim?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergemizle, kurum faaliyet
gelirlerinden çalışanlarımıza bir tazminat ödenmesi amaçlanmaktadır.
Şu anda, üzülerek
belirtmeliyiz ki, çalışanların -yani, İş ve İşçi Bulma Kurumunda çalışanların-
ortalama maaşları 450 000 000 - 500 000 000 Türk Lirası civarındadır.
Bizim önergemiz, aslında,
ödeme usul ve esaslarını yönetim kurulunun belirlemesine bırakmaktadır. Biz,
getirdiğimiz ya da olurlarınıza sunduğumuz bu önergeyle tazminatın üst sınırını
belirliyoruz; yani "brüt tutarın yüzde 200'ünü geçemez" derken, üst
sınırını belirliyoruz. Yüzde 150 de olabilir ki, benzer bir önerge "yüzde
150'sini geçemez" şeklinde, Adalet ve Kalkınma Partili sayın
milletvekilleri tarafından verilmiştir. Biz, yüzde 200'ünü geçemez demişiz;
ama, yüzde 150'sini de geçemeyebilir,
yüzde 100'ünü de geçemeyebilir. Yani, biz, bu tazminatın ödeme usul ve
esaslarını yönetim kurulunun belirlemesine bırakıyoruz.
Bu düzenlemeyle, İŞKUR
çalışanları, Sosyal Sigortalar Kurumunda ve Emekli Sandığında çalışanların
yıllar önce elde etmiş oldukları hakları elde etmiş olacaklardır; yani,
kurumlar arasındaki mevcut dengesizliği, adaletsizliği de bu önergemizle
gidermiş olacağız.
Gerekçeyi okumaya gerek
dahi duymuyorum; ama, şu kadarını söyleyeyim: Gerçekten, kurum personeline
maaşları dışında eködeme yapılması, çalışanların motivasyonu açısından önemli
olmasının ötesinde, çok ötesinde, günümüzün ekonomik koşulları içerisinde, son
derece zor geçim şartlarında çalışan kurum personelini rahatlatacaktır ve -az
önce söylediğimi bir daha yinelemek istiyorum- İŞKUR çalışanları, Sosyal
Sigortalar Kurumunda çalışanların ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığında
çalışanların, yıllar öncesinde edinmiş olduğu, elde etmiş olduğu haklara, bu
önergemizle kavuşturulmuş olacaklardır.
Ummak istiyorum, bu
önergemize, Adalet ve Kalkınma Partili sayın milletvekillerimiz ilgi
gösterirler.
Bu duygu ve düşüncelerle
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Komisyon ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısının 15 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Haluk
İpek
(Ankara)
ve arkadaşları
"4857 sayılı İş
Kanununun 30 uncu maddesinin son fıkrası uyarınca Kuruma aktarılan idarî para
cezaları hariç olmak üzere Kurum gelirlerinden, Kurumda fiilen çalışan, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında görevlendirilenler dahil kadrolu personele
görev unvanı, çalışma verimi ve hizmetlerin rasyonelliğini sağlayacak ilkeler
göz önünde bulundurularak Yönetim Kurulunca uygun görülen ve Bakanlıkça
onaylanan oran ve miktarda ek ödeme verilir. Ek ödemelerin aylık tutarı 657
sayılı Devlet Memurları Kanununda tanımlanan en yüksek devlet memuru aylığının
(ek gösterge dahil) brüt tutarının yüzde 150'sini geçemez. Ek ödemelerde 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır ve Damga
Vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulamaz. Ek ödemeye ilişkin
usul ve esaslar çıkarılacak bir yönetmelikle tespit edilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun
katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Maddede, Kurum
personeline benzer kamu kuruluşlarındaki gibi ek ödeme verilmesi esası
getirilerek, Kurumla aynı statüdeki kuruluşların bazılarının personeli hakkında
kendilerine özgü mevzuat düzenlemeleriyle tanınan malî hakkın Kurum personeli
için de sağlanması gerekli görülmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun dördüncü bölümündeki
"Personel statüsü" başlıklı 15 inci maddesinin ikramiyelerle ilgili
bendinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz
Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"Kurumda fiilen
çalışan personele, her yıl asgarî ücretten az olmamak üzere (gösterge, ek
gösterge, özel hizmet tazminatı, taban aylığı ve kıdem aylığı dahil) kendi
aylıkları tutarında iki ikramiye verilir. İkramiyelerin ödeme tarihlerini
belirlemeye Yönetim Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; büyük bir olasılıkla reddedilecek bir
önerge üzerinde kısa bir açıklama yapma ihtiyacını hissediyorum.
Şu anda, zaten, kurumda
iki adet ikramiye ödemesi var: Eğer yanılıyorsam, Sayın Bakan beni lütfen
uyarsınlar. Şu anda, kurumda iki adet ikramiye ödemesi yapılıyor; ancak, bu
ödemeler, asgarî ücret düzeyinde. Asgarî ücret düzeyinde bir ikramiyeyi
ikramiye olarak kabul etmek, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, anlamakta
güçlük çektiğimiz bir olaydır. Yani, mevcut uygulama, efendim, işte, ikramiye
var ya; asgarî ücret, işte, ne olacak filan şeklinde olmaması gerekiyor.
İkramiye verilecekse, ikramiye, çalışanın net maaşı üzerinden verilmelidir. Bu,
şu açıdan önemli: Bakınız, istihdam kurumu -İş ve İşçi Bulma Kurumu demiyorum-
gerçekten, nitelikli personele her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacak. Ben
çok iyi biliyorum ki, şu anda İş ve İşçi Bulma Kurumunda bir personel kanaması
var, nitelikli personel kanaması var. Nitelikli personel, İş ve İşçi Bulma
Kurumunda çalışmıyor; başka bir yerde daha güzel ücretle, daha iyi koşullarda
bir iş bulduğunda ayrılıyor. Şimdi, biz, İş ve İşçi Bulma Kurumunu yeniden
yapılandırarak çağdaş bir istihdam kurumu haline getiriyorsak, en azından, bu
nitelikli personel kanamasını durdurmamız lazım. Bu nedenle, halen asgarî ücret
düzeyinde verilmekte olan bu iki ikramiyenin, net ücret düzeyine çıkarılmasının
yararlı olacağına inanıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize başarılar diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
Kurum gelirleri
MADDE 16.- Kurumun
gelirleri şunlardır:
a) Her yıl Bakanlık
bütçesine Kurum için konulan ödenek.
b) Kurumca verilecek eğitim ve danışmanlık hizmetleri bedeli ile
işverenlerden ve tarım aracıları ile özel istihdam bürolarından alınan masraf
karşılıkları.
c) 1475 sayılı İş
Kanununun 98 inci maddesinin (C) fıkrası uyarınca Kuruma aktarılan idari para
cezaları.
d) Bu Kanun gereğince özel
istihdam bürolarından alınan idari para cezaları.
e) Kurumun taşınır ve
taşınmaz mallarından elde edilen gelirler.
f) Gerçek veya tüzel
kişiler tarafından yapılan bağış, vasiyetler ve Kurumca hazırlanan standart
form ve benzerlerinin satışından elde edilecek gelirler ile diğer gelirler.
Kuruma ait
gayrimenkullerin kira bedelleri her yıl Devlet İstatistik Enstitüsünce
açıklanan Tüketici Fiyat Endeksindeki artış oranından az olmamak üzere rayiç
veya emsal değerle belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kanun Tasarısının 16 ncı maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek Murat Yıldırım Mehmet Ceylan
Ankara Çorum Karabük
Nusret Bayraktar Yahya
Baş
İstanbul İstanbul
"c) 4857 sayılı İş
Kanununun 30 uncu maddesinin son fıkrası uyarınca Kuruma aktarılan idarî para
cezaları,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Bu, teknik bir düzenleme;
katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
12.06.2003 tarihinde
yayımlanarak yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanununda özürlü, eski hükümlü ve
terör mağduru çalıştırma zorunluluğu 30 uncu maddede yer aldığından, yeni yasa
ile uyum sağlamak amacıyla maddede söz konusu değişikliğin yapılması gerekli
görülmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun katılamadığı,
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 16 ncı madde kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Özel İstihdam Büroları,
Çeşitli Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Özel İstihdam Büroları
Özel istihdam bürolarının
kurulması, seçme, izin verme, yenileme ve denetim
MADDE 17. - İş
arayanların elverişli oldukları işlere yerleştirilmeleri ve çeşitli işler için
uygun işçiler bulunmasına aracılık etme görevi, Kurum ve bu amaçla gerçek veya
tüzel kişiler tarafından kurulan özel istihdam bürolarınca yapılır. Özel
istihdam büroları, Kurumca iş piyasasının ihtiyaçları dikkate alınarak
belirlenecek sayıda ve aranan koşullar çerçevesinde seçilmek ve izin verilmek
kaydıyla, kamu kurum ve kuruluşları dışında iş ve işçi bulma faaliyetlerinde
bulunabilirler. Yurt dışı hizmet akitlerinin Kuruma onaylatılması zorunludur.
Kurumca yapılacak duyuru
üzerine, özel istihdam bürosu açmak için başvuracak gerçek kişiler ile tüzel
kişileri idare, temsil ve ilzama yetkili kişilerin;
a) Türk vatandaşı ve en az lisans düzeyinde öğrenim görmüş olmaları,
müflis veya konkordato ilan etmiş olmamaları,
b) Taksirli suçlar ve
aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır
hapis veya altı aydan fazla hapis cezası almış veyahut affa uğramış olsalar
bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikâp,
rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı
iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçtan veya istimal ve
istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat
karıştırma, kara para aklama veya Devlet sırlarını açığa vurma, vergi
kaçakçılığı suçlarından dolayı hükümlü bulunmamaları,
Gerekmektedir.
Ayrıca, özel istihdam
bürolarının, iş ve işçi bulma faaliyetlerini gerçekleştirebilecek ölçüde
yönetim, nitelikli uzman personel, teknik donanım ve uygun bir işyerine sahip
olmaları, iş ve işçi bulma aracılığı izni için on milyar lira tutarında kat'î
ve süresiz banka teminat mektubu ile istenilen diğer bilgi ve belgeleri Kuruma
vermeleri, masraf karşılığı ödemeleri gerekir.
Başvurular, yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar
doğrultusunda Kurumca değerlendirilir. Değerlendirme sonucunda uygun bulunanlar
ilan edilir ve başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.
Kurumca verilen izinler
üç yıl süreyle geçerlidir. İzin süresi, iznin sona erme tarihinden itibaren en
az bir ay önce yazılı talepte bulunulması, iznin verilmesinde aranan şartların
mevcut olması, ilave kat'î ve süresiz teminat mektubu verilmesi ve yenileme
masraf karşılığı ödenmesi kaydıyla, Kurumca üçer yıllık sürelerle
yenilenebilir. İş ve işçi bulma aracılığı izni için talep edilen teminat
miktarı, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli
ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükmü uyarınca
tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında her yıl artırılarak uygulanır.
Faaliyette bulunan özel istihdam büroları, izin almak için vermiş oldukları
teminat mektubunu her yıl yeniden tespit edilen miktara tamamlamak
zorundadırlar. Kuruma verilen teminat mektupları, izin ve yenileme talebinin
reddi halinde kararın tebliğ tarihinden itibaren, yenileme talebinde
bulunulmaması halinde izin süresinin bitimini müteakip bir ay içinde iade
edilir. İznin iptali halinde, iptal kararının kesinleşmesini müteakip teminat
Kuruma gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen teminat ilgilinin hiçbir borcuna
mahsup edilemez.
Kurum, iş ve işçi bulma
faaliyeti için izin verilmesi ve izin yenilenmesi işlemleri ile ilgili olarak
özel istihdam bürolarından masraf karşılığı alır.
Özel istihdam bürolarının
bu Kanunun uygulanması ile ilgili faaliyetlerini denetleme yetkisi Kurum
müfettişlerine aittir. Özel istihdam büroları, müfettişlerin istedikleri her
türlü bilgiyi vermek ve bu bilgilerin doğruluğunu ispata yarayan defter, kayıt
ve belgeleri ibraz etmek zorundadırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin.
Buyurun Sayın Çetin.
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
İŞKUR Yasa Tasarısının özel istihdam bürolarıyla ilgili 17 nci maddesi
hakkında, Partim adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, pek
çok arkadaşım bu İŞKUR Yasa Tasarısı üzerinde görüşlerini açıkladı. Ben,
konuşmama başlarken, öncelikle, Anayasanın 49 uncu maddesini sizlere anımsatmak
istiyorum.
"A.Çalışma hakkı ve
ödevi.
Madde 49.- Çalışma,
herkesin hakkı ve ödevidir.
Devlet, çalışanların
hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve
işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli
ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli
tedbirleri alır."
Yine, aynı şekilde, İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi "Herkesin çalışma ve özgürce işini seçme,
eşit ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı
vardır" derken, Avrupa Sosyal Şartı "Herkesin, özgürce edinebildiği
bir işle yaşamını sağlama fırsatı olacaktır" diyor. Yani, her iki
uluslararası sözleşme ve Anayasamızın ortak temel noktası, işsizliğe karşı
çalışanların korunması gerektiği ve bunun da bir kamusal görev olduğu vurgusunu
yapmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, kim
tarafından yerine getirilirse getirilsin, iş ve işçi bulma işi bir kamu
görevidir; bunun aksi düşünülemez. Uygulamada, iş ve işçi bulmada yaşanılan
sorunların çözümünü, bu yasa tasarısında olduğu gibi, İŞKUR gibi bir kuruma ya
da devletin herhangi bir kurumuna bırakarak sorumluluktan kaçamayız,
sorumluluğu başkalarına devrederek başarısızlığımızı gizleyemeyiz, işsizimizi
kandıramayız, ülkemizdeki istihdam sorunlarına, üretim sorunlarına, yatırımsızlığa
çözüm bulamayız.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, eğer, uygulamada iş ve işçi bulma sorunlarının çözümünü İŞKUR
yapamıyor, kamu, yerine getiremiyor, bunu özel kesime de açalım, başka
isteyenler de İşçi Bulma Kurumunun görev ve sorumluluklarını yerine getirebilsin
diye yasal düzenleme yapmaya kalkarsak, önümüzdeki günlerde, önümüzdeki
yıllarda, insanlarımızın nerelere kadar istismar edilebileceğini üzülerek
izlemek durumunda kalırız.
Değerli arkadaşlarım,
biliyorsunuz -tasarının tümü üzerinde görüşmeler sırasında da değinmiştim- ILO,
1919 yılında 2 numaralı sözleşmeyle iş bulma işini özel ve kamu kuruluşlarına
devrederken, aradan ondört yıl geçtikten sonra, 1933 yılında, 34 sayılı
sözleşmesiyle özel istihdam bürolarını kapatıyor. Ne zaman kapatıyor; 1933
yılında, dünya ekonomik bunalımının en yoğun olduğu, o dönemde, işsizliğin kol
gezdiği Avrupa'da ve dünyanın pek çok yerinde, o ekonomik bunalım sırasında,
işçilerin yeniden 1800'lü yılların çalışma koşullarına terk edilmiş olduğunu
gördükten sonra, özel istihdam bürolarını yasaklıyor.
Daha sonra -tarihçe
vermek istemiyorum, ama- 1948'de 88 sayılı ILO sözleşmesi kabul ediliyor;
1949'da, 34 sayılı özel istihdam bürolarını ortadan kaldıran ILO sözleşmesi, 96
sayılı sözleşmeyle o günün koşullarına uyarlanıyor; ama, 1951 yılında, ülkemiz
bu sözleşmeyi imzalarken, iş bulma işinin bir kamu görevi olduğunun vurgusunu
yapıyor. Daha sonra, 1997 yılına kadar Türkiye'de herhangi bir tartışma
yapılmadan, iş ve işçi bulma işinin bir kamu görevi olması nedeniyle, özel iş
bulma bürolarının kurulması, onların iş bulma ya da işe yerleştirme
hizmetlerini görmesi yasaklanıyor.
Geçtiğimiz haftalarda
kabul ettiğimiz İş Yasasında, iş bulma işinin kamuya ait olmasını, bazı
maddeleri yeni yasaya taşımayarak, ortadan kaldırdık. Tabiî, 1997 yılında ILO,
181 sayılı sözleşmeyi imzaladı. Türkiye olarak, daha o sözleşmenin altına imza
koymuş değiliz. Bakınız, o sözleşmede bile bazı özel konulara dikkat çekiliyor
ve biz, 181 sayılı sözleşmeyi imzalamadan, işte, İş Yasasının esnek üretim
ilişkilerine ilişkin hükümlerinde olduğu gibi, burada da "Avrupa ülkelerinde
bu var, diğer ülkelerde bu uygulanıyor" diyerek, sanki, Türkiye'nin
işsizlik sorunu, istihdam sorunu, üretim sorunu, yatırım sorunu Avrupa
ülkeleriyle özdeşmiş gibi, olduğu gibi oradan buraya taşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, Türkiye'de, belki işsizlerimizin en asgarî düzeye indiği,
üretimimizin canlandığı, fabrikalarımızın yeniden üretime geçtiği, borcu borçla
kapatma, her gün biraz daha yüksek faizlerle piyasadan ve dışarıdan, uluslararası
tefeci kuruluşlardan borç alarak devlet çarkını döndürme yerine, üretimle,
tasarrufla eğer kendi çarkımızı döndürmeye başlarsak, bir gün, belki özel
istihdam bürolarını tartışma noktasına gelebiliriz; ama, içinde bulunduğumuz
kriz ortamında, içinde bulunduğumuz işsizlik ortamında, insanlarımızın kapı
kapı dolaşıp, milletvekillerinin kapılarında "iş" diye yalvardığı
"iş" diye ağladığı bir dönemde, eğer özel istihdam bürolarını burada
yasalaştırırsanız, yarın, burada "evet" oyu veren her milletvekili,
işçi simsarı olarak, işçi komisyoncusu olarak, işçilerin sırtından para kazanan
müflis tüccar olarak değerlendirilecek ve bu Yüce Meclis zan altında
kalacaktır. Geliniz, işçilerimizi, insanlarımızı istismar edecek, onları koyun
gibi, mal gibi, oradan oraya koşturacak olan bu özel istihdam bürolarına...
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Maddeye bak!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Ben bakıyorum, okuyorum...
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Vatandaşa bilerek hakaret etme...
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Sana hakaret de etmiyorum, vatandaşıma hiç hakaret etmiyorum. Vatandaş
demagojisi yapma bana! Yaptığın, vatandaşın istismarıdır, insanın
istismarıdır... (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen,
karşılıklı konuşmayalım.
Siz, buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
... emeğin istismarıdır...
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Milletvekilliğini rencide etme!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Çıkar buraya, konuşursun...
RECEP KORAL (İstanbul) -
Vatandaşa "mal" diyor!..
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Hayır... "Gibi" kelimesini görmüyorsun... Ben, Türkçe konuşuyorum,
Arapça konuşmuyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
RECEP KORAL (İstanbul) -
"Gibi" de olsa, benzetme!.. Olur mu öyle şey!..
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Çıkar buraya, konuşursun...
BAŞKAN - Sayın Çetin, siz
buyurun.
Sayın milletvekilleri,
lütfen, konuşmacıya müdahale etmeyin.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakarsınız...
RECEP KORAL (İstanbul) -
"Mal gibi" diyor. "Mal gibi" ne demek!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Her gün kapılarınıza gelenleri özel istihdam bürolarına göndereceksiniz, onun
altını çiziyorum ve işçi simsarı olarak, komisyon alan milletvekili konumuna
düşeceksiniz. Geçtiğimiz dönemlerde, ihaleleri takip ediyordu milletvekilleri,
Yüce Meclis zan altında kalmıştı; şimdi, insanları özel istihdam bürolarına
yönlendirecek ve o şekilde yeniden suçlanacak, onun altını çiziyorum, o vurguyu
yapıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 181
sayılı ILO Sözleşmesi ülkemizde kabul edilmiş olsa bile, Türkiye'nin bunu
onaylamadan özel istihdam bürolarını yaşama geçirmesi de çelişkilerle dolu.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, özel istihdam büroları ve çeşitli
hükümleri içeren ikinci kısmın bu yasa tasarısından çıkarılmasına ilişkin
önerge verdik; kabul edersiniz etmezsiniz, o, sizin takdiriniz; ama, biz,
burada, bunun daha yerinde olmadığını görüyoruz. Kaldı ki, baktığımız zaman,
maddenin bütününü incelediğiniz zaman da, hem özel istihdam bürolarını İŞKUR'un
rakibi olarak, onunla rekabet eder, onun tamamlayıcısı olarak görüyorsunuz hem
de İŞKUR'un elemanlarının özel istihdam bürolarını denetleyeceğine ilişkin
hüküm ihdas ediyorsunuz. Bu, doğrudan doğruya ILO'nun 181 sayılı Sözleşmesinin
14 üncü maddesine aykırı olduğu gibi, bu düzenlemelerin de ne kadar eklektik,
ne kadar kopuk, ne kadar dışarıdan ithal edildiğinin somut göstergesi. Şimdi,
üçer yıllık dönemler itibariyle sözleşmeyi yenileyeceksiniz yenilemeyeceksiniz,
ben, ayrıntısına girmek istemiyorum; ama, özel istihdam bürolarının ülkemizde
işlev görmeye başlamasıyla birlikte, sizin, AKP olarak, ne kadar zor durumda
kalacağınızı size bir kez daha hatırlatmayı görev sayıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
kuruluşlara izin verildiği takdirde pek çok olumsuzluğu bir arada yaşayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Örneğin, bu sorun genel istihdam sorunlarından ayrı düşünülemez. Bunun, ucuz
işgücü, sendikasızlaştırma, bu özel istihdam bürolarıyla iş bulanların gittiği
bürolarda nasıl sosyal güvenlik haklarına kavuşacağı, ücret alınmayacak deseniz
bile yasa tasarısında, yarın uygulamada ne tür simsarların doğacağı... İş
Yasasının 19 uncu maddesinde -yanılmıyorsam- eski takım sözleşmesi vardı, orada
pamuk toplayıcılarının ya da fındık toplayıcılarının başındakiler gibi, özel
emlak bürolarında, o büroların sahipleri gibi insanlarımızın nasıl istismar
edileceğini göreceğiz. Çocuk işçilerin korunmasına ilişkin grev hakkının,
toplusözleşme hakkının, örgütlenme hakkının kullanılmasına ilişkin hiçbir somut
düzenleme yapmadan özel istihdam bürolarını kurarsanız, iş barışının da altına
dinamit koymuş olursunuz; yarınlarda göreceğiz. Bir yandan, 1475 sayılı İş
Yasası tadil edildi ve onun 90 ıncı maddesine paralel olarak, bu yasa
tasarısıyla, bir nevi işçi tacirliği, insan tacirliği yapılacak, Ortaçağın
çalışma ilişkilerine yeniden dönüşü yasa olarak getiriyorsunuz. Esasında,
üstlenmenize gerek yok.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
toparlar mısınız.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Toparlıyorum; son cümlem.
Esasında, özel istihdam
bürolarını da, İŞKUR yasasını da üstlenmenize gerek yok. Bu yasa, IMF
tarafından, Dünya Bankası tarafından ülkemize dayatılmış, ilk uygulamaları da
1993'ten bugüne kadar gelmiş bir yasa. Bu yasayı, esasında, çok rahat
reddedebilirdiniz, çok rahat "daha o aşamaya gelmedik"
diyebilirdiniz. Acelemiz yoktu, aceleniz yoktu; ama, sizce, Dünya Bankası ve
IMF direktifleri, ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan yurttaşlarımızın
özlemlerinden, taleplerinden önde geliyor. Size hayırlı olsun diyor, saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Şahsı adına, Tekirdağ
Milletvekili Sayın Tevfik Ziyaeddin Akbulut; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istihdam sorununun
çözümünde reform niteliğinde bir kanun maddesiyle karşı karşıyayız. Özel
istihdam büroları, iş hayatımıza, istihdam sorununun çözümünde çok önemli bir
yenilik getirmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde işsizlik oranı yüzde 17'lere ulaşmışken, bunu illa kamu çözsün, kamu
kuruluşu niteliğinde kurumlar çözsün diyerek bir saplantıya bağlı kalmak, bu
sorunun çözümüne yardımcı olma anlayışından uzaktır. Önemli olan, ülkemizdeki
işsizliğin çözümüne katkıda bulunmaktır, bu devasa sorunun çözümü için çözüm
üretmektir, yardımcı olmaktır. Bu konuda, kuşkusuz, devlet, üzerine düşen
görevi, bir yere kadar yerine getirebiliyor; ama, sorun o kadar devasa ki, özel
sektörün, her alanda olduğu gibi, bu alanda da devreye girmesi artık kaçınılmaz
olmuştur; çünkü, dünya ülkelerinde, Avrupa ülkelerinde, bu büroların
benzerlerini çok fazla görüyoruz ve çok yararlı hizmetler veriyorlar. Kaldı ki,
bu, kesinlikle, işçiyi sömürmek veya iş arayanı sıkıntıya sokmak değil; iş
arayana hiçbir yükümlülük getirmeyen -ücretini tamamen işverenden alacak; bu,
daha sonraki maddelerde görüşülecek- iş arayanın, hiçbir yükümlülük altına
girmeden, kolaylıkla iş bulabileceği ve ona her türlü kolaylığın
gösterilebileceği bir yol olmaktadır. Bu nedenle, hükümetin getirdiği bu kanun
tasarısında yer alan özel istihdam büroları olayına, şahsen, reform niteliğinde
bir yenilik olarak bakıyorum. Gerçekten, çok yerinde, çağdaş bir değişimi
getiriyor. Dolayısıyla, bu çağdaş yaklaşımla, hükümetimiz, AK Parti,
Türkiye'deki işsizliğin çözümü konusunda çok önemli bir atılım, bir yenilik
getirmiş oluyor.
Kuşkusuz, bu büroların
denetimini devlet yapacaktır; dolayısıyla, devletin gözetiminin dışında
herhangi bir iş söz konusu değildir. Böyle büroların, bu tür istihdam
bürolarının devreye girmesi, sorunun çözümü konusunda çok büyük yararlar getirecektir.
Dolayısıyla, ben diyorum ki; işsizimize kim iş bulursa bulsun, Allah ondan razı
olsun. İlle devlet bulsun, bu konuda kamu tekelciliğinden vazgeçmeyelim
anlayışı, bana göre bir saplantıdır. Bu saplantıyı aşmak lazım, yeniliklere,
reformlara açık olmak lazım, taraftar olmak lazım; sorunlarımızı,
sıkıntılarımızı ancak bu şekilde çözebiliriz. Bu konuda işçimizin istismarı söz
konusu olamaz, bu konuda işçimizin sırtından para kazanmak söz konusu olamaz;
bu, tamamen, devletin bir hakem görevi ifa ederek işsizimize özel sektörün
katkısıyla iş bulmayı amaçlayan bir yeniliktir. Bu yeniliği getirdiğinden
dolayı hükümetimizi ve Bakanlığımızı kutluyorum. Bu tasarının ve özellikle özel
istihdam bürolarının iş hayatımıza hayırlar getirmesini diliyor, hepinize
sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akbulut.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; önemli bir madde olması hasebiyle Yüce Genel Kurulu
bilgilendirmek istiyorum kısaca; gerçi, sayın milletvekillerimiz bu maddenin
içeriğini detaylı bir şekilde ifade ettiler.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; her şeyden önce, Türkiye İş Kurumunun iş ve işe aracılık hizmetleri
elinden alınmıyor; Türkiye İş Kurumu, iş ve işçi bulma konusundaki görevine
diğer fonksiyonlarıyla beraber devam edecek.
İkinci husus: Yurtdışı iş
ve işçi bulma faaliyetlerine ilişkin sözleşmeler mutlaka İŞKUR'a
onaylattırılacaktır; en önemlisi, kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik iş ve
işçi bulma faaliyetlerinde özel bürolar rol alamayacak, yine bu görev kamu
istihdam kurumu olan Türkiye İş Kurumunun olacak. Bunun dışında, özel istihdam
bürolarına izin, İŞKUR'un çizdiği çerçeve içerisinde verilecek; özel istihdam
bürolarının, hiçbir şekilde sigortasız, sendikasız çalıştırma konusunda bir
sözleşme yapma gibi kayıtdışılığa yönelecek herhangi bir faaliyette bulunmaları
kesinlikle yasaklanıyor; her zaman denetlenmeleri mümkün, lisanslarının her an
iptal edilmeleri mümkün.
Bunları arz etmek
istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Madde üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
İznin yenilenmemesi,
iptali ve kararlara karşı itiraz
MADDE 18. - Bu Kanunun 17
nci maddesi uyarınca verilen iznin yenilenmesi için öngörülen şartların yerine
getirilmemiş olması halinde yenileme talebi reddedilir.
Özel istihdam bürolarına
verilen izinler; iznin verildiği ya da yenilendiği tarihten itibaren onsekiz ay
içerisinde hiçbir işe yerleştirme işlemi gerçekleştirilmemiş, izin verilmesi
veya yenilenmesi için aranan şartların taşınmadığı veya kaybedildiği tespit
edilmiş, bu Kanunun 19 uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkralarındaki
yükümlülüklere Kurum tarafından yazılı olarak ikaz edilmelerine rağmen
uyulmamış veya aynı maddenin üçüncü fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtildiği şekilde bir anlaşma
yapılmış olması ve 20 nci maddenin (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan
fiillerin üçüncü kez tekrarlanması halinde iptal edilir.
Özel istihdam
büroları, yenilememe ve iptal
kararlarına karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma
itiraz edebilirler. İtirazların otuz gün içinde sonuçlandırılması zorunludur.
İtiraz yoluna başvurulmuş olması ilgililerin yargı yoluna gitme haklarını
ortadan kaldırmaz.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Muharrem
Eskiyapan.
Buyurun Sayın Eskiyapan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
ESKİYAPAN (Kayseri)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabiî,
böyle bir konuda bir işveren konuşunca, bazı arkadaşlarım "yaşa, var
ol" dediler; ama, şunu söyleyeyim: Ben, bundan evvel konuşan milletvekili
arkadaşımla aynı fikirde değilim.
Ben, 17 nci maddede
konuşacaktım; ama, şimdi, eğer müsaade ederseniz, 17 ile 18'in bağlantısını
yapalım ve de özel istihdam büroları ihdas etmenin yanlış olacağı
kanaatindeyim. Gelin, Sayın Bakanımın da söylediği gibi, bazı kamu kuruluşları
için bunu kullanın; ama, özel sektör için, 1946 yılından itibaren kurulmuş olan
ve üzerinden 57 sene geçmiş olan bir kanunu bıraktık, şimdi, daha mütekâmil bir
şekle gelsin diye İş Kurumu Yasa Tasarısını görüşüyoruz.
Diğer maddelerin
hiçbirisine değinmiyorum, oradan gelmiştir buradan gelmiştir, ülkemize hayırlı
uğurlu olsun; öyle anlaşılıyor ki, biraz sonra kabul edeceğiz; ama, sayın
milletvekili arkadaşlarım, iş hayatından gelen bir arkadaşınız olarak
söylüyorum, İş ve İşçi Bulma Kurumundan biz hiçbir şekilde memnun kalmadık.
Neden; gönderdikleri işçilerin hiçbirisi kâğıtta yazılana uymuyordu. Siz de
ifade ediyorsunuz ki, istenilen olmadı; yani, bu müddet zarfında bu olmadı, bu
yeni tasarı hazırlandı. Diğer maddelerin hiçbirisine itirazım yok benim,
arkadaşlarımız teknik konuda görüşlerini sundular; ama, şu özel büroları lütfen
bu kanundan çıkarın. İnanın bunlar o derece dejenere olacak ki, yarın bir gün
bunlardan iş hayatı çok rahatsız olacak; simsarlığa dönecek.
Eğer, mutlaka özel sektör
böyle bir iş yapsın diyorsanız, Türk Ticaret Kanununda maddeler var, gider...
Siz burada 10 milyar teminat alıyorsunuz, çeşitli maddeler koyuyorsunuz, artı,
bir de, işveren sanki işçi bulamıyormuş gibi... 2 800 000 kişi boş geziyor
diyoruz, yüzde 17 oranında işsiz var diyoruz, bizim işverenler de hiç işçi
bulamıyorlar, özel, kendilerinin insan kaynakları yok, personel müdürleri yok,
gazeteye ilan verince işçi hiç gelmiyor, bekliyorlar, ilan vermişler, hiç işçi
yok! (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bu özel bürolara müracaat edecek
ve onun bedelini de işveren ödeyecek! Yetti yahu!.. İşverenin ödediği para
yeter!.. Sosyal Sigortalar primi dersiniz, işverene yüklersiniz... Buradan
insan alacak, çalıştıracak... Olmayan işe hangi işçiyi yerleştireceksiniz?!
(CHP sıralarından alkışlar) Yani, ilk defa, yatırımı yapalım Sayın Bakanım.
Burada, 10 milyar lira teminat mektubu verecek, bunun bir masrafı var, artı, bazı
belgeler satacak, o masraflar var, bu işçiden bir şey alınmayacakmış, ama,
işveren ödeyecekmiş! Yahu, işveren niye ödesin kardeşim bunu?! Siz, işçi
yerleştiriyorsunuz... Arkadaşım yatırım yapmış, iş kurmuş, sizden de işçi
istiyor; bunun parasını da sen ödeyeceksin diyorsunuz; yetti, işverenin
ödeyeceği bir şey kalmadı zaten; bir de, işverene burada para yüklemeyin.
İkincisi, üst düzey
yetkililer olacakmış, üst düzey yetkilileri de pazarlığa tabiymiş, öyle
deniliyor; burada pazarlık edecekler. Sayın Bakanım, bu özel bürolar
Türkiye'nin başına dert olacaktır. Bir işveren olarak söylüyorum, mümkünse, tasarıdan
burayı çıkarın; biz, daha o hale gelmedik. O hale geldiğimiz zaman koyalım
bunları; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi, istediği zaman bu kanunun diğer
bir maddesine ilave yapar. Bu hale gelmedik.
Bakın, neler olacak,
söyleyeyim size: Personel müdürleriyle anlaşacaklar bu bürolar "sana 10
kişi getiriyorum, bana ne
veriyorsun" diyecekler; çünkü, bunlar ticarî şirket gibi çalışacaklar.
(CHP sıralarından alkışlar) Üst düzey yetkililer getirilecek -çok kıymetli bir
arkadaş, ücreti yüksek- bunlar -transfer başlayacak oradan oraya- "gel,
sana filanca yerden iş buldum, buraya geçerken bana ne veriyorsun"
diyecek. Demek ki, bu ihtimaller var ki, kanuna yazmışsınız; bakın, ne
demişsiniz: "Özel istihdam büroları iş arayanlardan her ne ad altında
olursa olsun, menfaat temin edemez." Demek ki eder!.. (CHP sıralarından
alkışlar) "Ücret alamazlar." Demek ki alırlar!.. "İşe
yerleştirme faaliyeti karşılığı ücret sadece işverenden alınır" deniliyor.
İşverenin kabahati, işyeri açmış, fabrika kurmuş, işçi alıyor, üst düzey
yetkili alıyor; yahu ne kabahati var adamın?! Bunlarla iş temin edemeyiz. Biz,
yatırımları artırmalıyız. İşyeri yoksa, ne işçisi alacağız oraya biz?! Bir de,
bununla, işvereni para ödemeye mecbur ediyorsunuz. Sayın Bakanım, benim
söyleyeceklerim şu: Bu bürolar, özel iş bulma büroları, yarın bir gün,
Türkiye'nin başına dert olacaktır.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Artist bürosu olacak, artist bürosu!
MUHARREM ESKİYAPAN
(Devamla) - Olabilir; ama, ben onu söylemek istemedim. Bakın, söyleyeyim:
İstanbul'da öyle bürolar var. Şimdi, bununla yasallaşacak onlar. Moldavya'dan
gelmiş 500 000 kişi çalışıyor, 500 000. Onun büroları var orada. Giderseniz,
bir maaş verirsiniz, 200 dolara bir hizmetçi alırsınız, bir aylığını da onlar
alırlar. Şimdi, bunlar, bununla yasallaşacak. Hayırlı uğurlu olsun; ama, bunu
çok rica ediyorum, işveren bir arkadaşınız olarak rica ediyorum, bu özel
bürolar yarın bir gün Türkiye'nin başına dert olacaktır. Lütfen... Yani,
çıkacak bu Türkiye İş Kurumu Yasası hayırlı uğurlu olsun; tabiî ki, ihtiyaçtan
doğruyor, ama, şu maddeyi buradan çekelim; istirham ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eskiyapan.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; maddeye, herhalde, biraz daha açıklık getirmemiz gerekiyor. Şimdi,
işverenimiz veyahut da işletmelerimiz, herhangi bir işgücü talebi olduğu zaman,
ne İŞKUR'dan ne de özel istihdam bürosundan işçi temin etmek mecburiyetinde
değil. Muharrem Bey, isterse, fabrikasına, işletmesine, gözünün kestiği,
anlaştığı bir elemanı alabilir; bu konuda bir mecburiyet yok.
İkincisi -demin de ifade
ettim- Türkiye İş Kurumu, bu konuda yine devrede olacak; yani, parasal açıdan
da, zaten, rekabeti orada görüyoruz. İş Kurumu, şu anda 5 000 000 lira mı ne,
öyle bir şey alıyor bulduğu iş konusunda; hiç para sayılacak bir şey değil,
bedava bir şekilde... Onun için, bu mahzurlarını giderecek uygulama var.
Ayrıca, şu anda, insan
kaynakları şirketi adı altında, bilmem ne adı altında fiilen bir uygulama var;
yani, bizim yapmak istediğimiz, bu fiilî uygulamayı disiplin altına almaktır.
Tekrar arz ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şahsı adına, Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
bizim bu yasa tasarısında kabul etmekte en fazla zorlandığımız konu, özel
istihdam bürolarıdır. Yani, özel istihdam bürolarının İş ve İşçi Bulma
Kurumunun yeniden yapılandırılmasıyla bir arada düşünülmesi, özel istihdam
kurumlarının önünün peşinen açılması, öncelikle, İş ve İşçi Bulma Kurumunun
çağdaş bir istihdam kurumuna dönüştürülmesinden beklenen yararın zımnen elde
edilemeyeceği izlenimini veriyor bize.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Rekabet...
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Sayın Milletvekili "rekabet" diyor. Rekabet açısından bakarsak,
Türkiye'nin, bu konuda, yani, emek piyasasında, işgücü piyasasında, işsizlik
konusunda, işsizlere iş verilmesi konusunda bir rekabete hazır olduğu kanısında
değilim. Bu uygulanmanın bu konuda büyük ölçüde bir istismara neden olacağına
dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Aslında, bu konudaki yanlış, geçen ay
çıkarılan İş Yasasının 90 ıncı
maddesinin değiştirilmesinde yapıldı. O zamanki zabıtlara baktım, Cumhuriyet
Halk Partisi sözcüleri, o zaman da, ellerinden geldiğince, gerçeği, doğruyu,
Türkiye açısından güzeli Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna anlatmaya
çalışmışlar; ancak, başarılı olunamamış, İş Yasasında yapılan değişiklikle özel
istihdam bürolarının önü açılmış.
Burada benden önce
konuşan Kayseri Milletvekili Sayın Eskiyapan, gerçekten, son derece başarılı
bir işveren, sosyaldemokrat nitelikli bir işveren. Kendisi, yaşamın
zorluklarında imbikten süzülerek gelmiş. Bu konudaki görüşlerini tekrar dikkate
almanızı rica ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; benim burada tespit edebildiğim kadarıyla, bakınız, Türkiye'de ne
olacak: Özel istihdam büroları, genelde, kâr motifinden hareket edeceklerdir;
öyle değil mi? Kâr motifinden hareket edecekler... Neden 10 milyarlık teminat
mektubu verecek, neden işyeri tutacak, neden eleman çalıştıracak; para kazanmak
için.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Fiilen var.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
"Fiilen var" deniliyor. Fiilen var; ama, fiilen var olanı doğru kabul
edip, Türkiye'nin bu koşullarında, bunların bu şekilde önünün açılmasını
anlamakta güçlük çektiğimizi ifade etmek istiyorum.
Kâr motifinden hareket
edeceklerdir ve bu nedenle, kâr motifinden hareket eden bu özel istihdam
büroları, ağırlıklı olarak, istihdam edilme olanağı yüksek olan işgücü arzına
yöneleceklerdir. Özel istihdam büroları, istihdamın bir bölümüne
yöneleceklerdir, istihdam edilmede, iş bulmada zorluk çeken, sıkıntı çeken
milyonlarca vatandaşımıza, zaten, ilgi göstermeyeceklerdir.
Özel istihdam büroları,
daha büyük piyasa payı elde etmek amacıyla hareket edeceklerdir; böylece,
işgücü piyasasında bir rekabet ortamının yaratılmasına neden olacaklardır. Bu
durum, birtakım arkadaşlarımıza göre, iyi olacak; ama, aslında, pek de o kadar
iyi olmayacak; çünkü, bu durum, işverenin, işçi çıkarma veya işçi değiştirme
eğilimini artırabilir; çünkü, çıkarılan işçinin yerine, daha eğitimlisinin,
daha genç olanın rahatlıkla bulunması olanakları artmaktadır.
Öte yandan, bu durum,
meslekî eğitim konusunda işletmelerin üstlenmesi gereken sorumluluğu da ortadan
kaldırmaktadır; eğitimin maliyeti işletmeden topluma kaymaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Özel istihdam büroları, işgücü piyasasındaki işgücü seyyaliyetini artıracaktır.
İşgücü piyasasındaki işgücü seyyaliyetinin artması ya da emek piyasalarının
aşırı mobil hale gelmesi, özel istihdam bürolarının potansiyel sermayelerinin
artması anlamına gelecektir. Öyle değil mi; sermayeler artıyor, sermayeler
artacak. Oysa, işgücü piyasasındaki aşırı mobilite, çok sayıda sosyal ve
ekonomik sorunu da beraberinde getirecektir.
Son olarak, Sayın Başkan,
özel istihdam bürolarının serbestçe faaliyette bulunduğu ülkelerde ortaya çıkan
çok ciddî bir sıkıntıya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Özel istihdam
bürolarının serbestçe faaliyette bulunduğu ülkelerde, hükümetlerin bu bürolara
güvenmeleri ve iyi niyetlerine dayanabilmeleri ve onlardan yararlanabilmeleri
açısından, özel istihdam bürolarının sicil kütüklerinin, ne yazık ki, bozuk
olduğu ortaya çıkmıştır; Almanya'da, Fransa'da, hatta İngiltere'de hükümetlerin
bütün çabalarına rağmen bu bozuk siciller bir türlü düzeltilememektedir.
Türkiye'de de bu siciller çok daha fazla bozulacaktır. Bu nedenle, bu özel
istihdam bürolarının böylesine serbest, böylesine yaygın bir şekilde faaliyette
bulunmalarının yanlış olduğuna inanıyorum. Önümüzdeki madde üzerinde yine
kişisel görüşlerimi söyleyeceğim; o zaman, Fransa'daki, İngiltere'deki
uygulamaları ne şekilde yapıyorlar, onları sizin dikkatlerinize sunmaya
çalışacağım.
Teşekkür ederim, saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri,
maddeyle ilgili bir önerge geldi; ancak, bize gelen önerge "Görüşülmekte
olan Türkiye İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının ikinci
kısım özel istihdam bürolarıyla ilgili birinci bölümünün tasarıdan tamamen
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz" şeklinde; ama, bunu işleme
koyamıyoruz; çünkü, bölüm üzerinde önerge verilemiyor; ancak, madde üzerinde
verilen önergeleri işleme koyuyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN- Bir yoklama
talebi vardır; okutup, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin
burada olup olmadıklarını tespit edeceğiz.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 137
sıra sayılı yasa tasarısının 18 inci maddesi görüşülürken oylamaya geçildiğinde
yoklama yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç?.. Burada.
İzzet Çetin?.. Burada.
Fuat Çay?.. Burada.
Muharrem Kılıç?.. Burada.
Mehmet Işık?.. Burada.
Ersoy Bulut?.. Burada.
Hüseyin Özcan?.. Burada.
Muharrem Eskiyapan?..
Burada.
Ali Topuz?.. Burada.
Ali Arslan?.. Burada.
Şevket Arz?.. Burada.
Atilla Kart?.. Burada.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
Hüseyin Ekmekçioğlu?..
Burada.
Osman Özcan?.. Burada.
Mevlüt Aslanoğlu?..
Burada.
Mehmet Yıldırım?..
Burada.
Onur Öymen?.. Burada.
Nail Kamacı?.. Burada.
Enis Tütüncü?.. Burada.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
yoklamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.
Yoklama için 3 dakika
süre veriyorum.
Sayın milletvekilleri,
sisteme giremeyip pusula gönderen sayın milletvekillerinin salondan
ayrılmamalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
VII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/297) (S. Sayısı: 137) (Devam)
BAŞKAN - 18 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Teşekkür ederim. 18 inci madde kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
Özel istihdam bürolarının
bilgi toplamaları, kullanmaları, Kuruma bilgi verme yükümlülükleri
MADDE 19.- Özel istihdam
büroları, iş arayanlara ve açık işlere ilişkin bilgileri sadece iş ve işçi
bulma faaliyeti için gerekli olması halinde toplayabilir, işleme tâbi tutabilir
veya bunlardan yararlanabilir.
Özel istihdam büroları iş
arayanlardan her ne ad altında olursa olsun menfaat temin edemez ve ücret
alamazlar. İşe yerleştirme faaliyeti karşılığı ücret sadece işverenden alınır.
Ancak, yönetmelikle belirlenecek meslekler ve üst düzey yöneticiler için işe
yerleştirilenlerden ücret alınmasına izin verilebilir.
İş ve işçi bulma
faaliyetleri ile ilgili olarak;
a) Özel istihdam bürolarının yönetmelikte öngörülenler dışında iş
arayanlarla ücret konusunda anlaşma yapmaları, onlardan ücret almaları veya
herhangi bir şekilde menfaat temin etmeleri halinde özel istihdam büroları ile
işverenler arasında yapılmış bulunan anlaşmalar,
b) İşgücünün sigortasız çalışması veya sendikaya üye olmaması ya da
asgari ücretin altında ücret ödenmesi koşullarını taşıyan anlaşmalar,
c) Bir işverenin veya bir
iş arayanın, işe yerleştirme faaliyeti için diğer özel istihdam bürolarından
veya Kurumdan hizmet almalarını engelleyen anlaşmalar,
Geçersizdir.
Özel istihdam büroları
işgücü piyasasının izlenmesi için gerekli olan iş arayanlar, açık işler ve işe
yerleştirmelerle ilgili istatistikleri düzenli olarak Kuruma bildirmek,
uygulamanın takibi için gerekli olan diğer bilgi ve belgeleri de talebi üzerine
Kuruma vermek zorundadırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Cevdet
Selvi?.. Yok.
Şahsı adına, Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; özel istihdam bürolarıyla
ilgili, kimi Avrupa ülkelerindeki uygulamayı, durumu size sunmak istiyorum:
Özel istihdam bürolarının faaliyete geçirilmesi sürecine baktığımızda, öyle çok
eskiden başlamış bir süreçle karşılaşmıyoruz; 1990'lı yılların ortalarında
başlamış. Finlandiya, örneğin, 1994 yılında özel istihdam bürolarıyla ilgili
sınırlamayı kaldırmış ve geçici iş bürolarını liberalleştirmiş. Geçici iş
bürolarını; dikkatinizi çekiyorum. Şu anda, bu ülkede, özel istihdam büroları,
işgücü hizmeti sağlıyor ve iş arayanlardan ücret almamak koşuluyla serbestçe
faaliyette bulunuyor. Finlandiya 1994 yılında başlamış. İngiltere 1994 yılında
başlamış ve İngiltere'de özel istihdam büroları, lisans ihtiyacı duymadan
faaliyet gösteriyorlar; eğlence işkolu hariç -dikkatinizi çekerim, eğlence
işkolu hariç- bu büroların, iş arayanlardan ücret almaları yasaklanmıştır.
İspanya 1994 tarihinde uygulamaya geçmiş ve 1995'te yapılan düzenlemeyle yasa
genişletilmiş. Avusturya 1994 yılında uygulamaya başlamış; çok ciddî bir
denetim var Avusturya'da ve bürolar, kamu istihdam kurumundan, mutlaka ve
mutlaka, lisans almak mecburiyetindeler ve bu lisansın yenilenmesinde de çok
ciddî birtakım sınırlamalar getirilmiş, müeyyidelere bağlanmış. Almanya 1994
yılında başlamış, özel istihdam bürolarına bütün işgücü kategorilerinde olanak
sağlanmış. Fransa'da özel istihdam büroları -dikkatinizi çekerim, Fransa örneği
son derece önemli- sadece geçici işçiler, sanatçılar ve yöneticiler için söz
konusu. Biz, şimdi, Fransa'nın da ötesine geçmiş olduk; yani, Fransa sınırlıyor;
Fransa, özel istihdam bürolarını sadece geçici işçiler, sanatçılar ve
yöneticiler için söz konusu ediyor; bizde bu sınırlama söz konusu değil.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Avrupa'nın uygulaması bu. Avrupa'da, yine, bir madde üzerinde
yapmış olduğum konuşmada da ifade etmeye çalıştığım gibi, tarımsal istihdam
oranı son derece düşük; yani, istihdamın kompozisyonuna baktığımızda, toplam
istihdam içinde tarımın payı yüzde 1,5, yüzde 2, yüzde 2,5, yüzde 3. Oysa,
bizde, toplam istihdam içinde tarımsal istihdamın payı yüzde 40'a yakın bir
oranı tutuyor; yani, istihdamın yapısı, istihdamın kompozisyonu çok farklı.
Türkiye'de, işgücü piyasasında en önemli konu, yakın gelecekte, tarımdan tarım
dışına zorunlu olarak meydana gelen ve gelecek olan işgücü, niteliksiz işgücü
transferine tarım dışında iş bulabilmektir. Yani, özel istihdam bürolarından bunu
beklemek mümkün mü?! Özel istihdam bürolarına böyle güvenerek, Türkiye'de
işsizlik sorununu çözmek mümkün mü?! Yani, kamudaki tekeli kaldırıyorsunuz,
kaldırıyoruz; ama, onun yerine özel istihdam bürolarını koyuyoruz; ama,
Türkiye'de çok farklı bir istihdam dokusu var, istihdam kompozisyonu var. Yani,
Avrupa'da var; 1994 yılında başlamış Avrupa'da da zaten. Avrupa'da var, bizde
de olsun... Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Avrupa başka... Her zamankinden
daha fazla kamu istihdam kurumunun kamusal bir nitelikte olması lazım, her
zamankinden daha fazla bu işin kamunun görevi olması lazım. İşsizlik sorunu çok
büyük, kayıtdışı ekonomi çok büyük ve Türkiye'de, yaşam boyu eğitim, işgücü
piyasasında yaşam boyu eğitim ihtiyacı var. Daha dün Avrupa geçmiş, Fransa'da
sınırlı uygulanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
toparlar mısınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Toparlıyorum.
Bu şekilde, gözü kapalı
bir şekilde, sınırsız bir şekilde özel istihdam bürolarından medet ummayı
sosyal devlet anlayışıyla bağdaştıramıyorum.
Teşekkür ederim; saygılar
sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
19 uncu madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...Teşekkür ederim. Madde
kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum
İdarî para cezaları
MADDE 20. - Kurumca
dayanağı belirtilmek suretiyle;
a) Yurt dışı iş ve işçi
bulma faaliyetlerine ilişkin hizmet akitlerini Kuruma onaylatmayan özel istihdam bürolarına her bir hizmet akdi için
ikiyüzelli milyon lira,
b) Kurum tarafından
istenilen bilgi ve belgelerle işgücü piyasasının izlenmesi için gerekli olan
istatistiksel bilgileri talebin tebliği tarihinden itibaren onbeş gün
içerisinde Kuruma vermeyen özel istihdam bürolarına beşyüz milyon lira,
c) Kurum müfettişlerince
istenilen bilgi, belge, kayıt ve defterleri onbeş gün içerisinde ibraz etmeyen
özel istihdam bürolarına bir milyar lira, İdari para cezası verilir,
İdari para cezaları, her
takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükmü uyarınca tespit ve ilan edilen
yeniden değerleme oranında her yıl artırılarak uygulanır.
İdarî para cezaları
tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde
Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler
idari yargı yoluna başvurabilirler. Yargı yoluna başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Muharrem Eskiyapan.
Sayın Eskiyapan?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)-
Konuşmayacak.
BAŞKAN -Peki.
Madde üzerinde başka söz
talebi?..Yok.
Bir önerge var,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısının 20 nci
maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek Murat Yıldırım Mehmet Ceylan.
Ankara Çorum Karabük
Nusret Bayraktar Yahya
Baş
İstanbul İstanbul
d) Bu Kanunun 3 üncü
maddesinin (d) bendine aykırı davranan gerçek ve tüzelkişiler hakkında eylem
başka bir suçu oluştursa dahi birmilyar lira, ayrıca Kuruma onaylatılmayan her
bir yurtdışı hizmet akdi için de ikiyüzellimilyon lira,"
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısının 3/d
maddesinde kurum görevleri olarak belirtilen hususlara aykırı davranan gerçek
ve tüzelkişilere caydırıcı cezaların uygulanabilmesini teminen düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Bilgi verme ve gizlilik
MADDE 21. - Kurum
tarafından kamu ve özel kesim işyerlerinden iş ve işgücü konularında bilgi
istenildiğinde, belirtilen süre içinde bilgi verilmesi zorunludur.
İşverenlerden toplanan bilgiler, Kurum hizmetlerinden başka amaçla kullanılamaz.
Bu maddeye aykırı davrananlar hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili
hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Bir önerge var; daha önce
verildiği için, tek imzalı; işleme koyuyoruz.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki fıkraların,
Genel Kurulda görüşülecek olan 137 sıra sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun
özürlü ve eski hükümlülere ilişkin para cezalarının kuruma aktarılması ve
kullanımı ile ilgili 21 inci maddeye eklenmesini arz ve teklif ederim.
Lokman
Ayva
İstanbul
İşin gerektirdiği özel
niteliklerin dışında, özürlü ve eski hükümlülerin başvuru koşullarını kısıtlayıcı
nitelikler ileri sürülemez ve işin özelliği gerektirmediği sürece eski
hükümlüler arasında suç çeşitlerine göre, özürlüler arasında da özür gruplarına
göre bir ayırım yapılamaz. Özürlülük oranına da bir üst sınır getirilemez.
Özürlü ve eski hükümlü çalıştırmadıkları veya İş Kanununda belirtildiği oranda
çalıştırmadıkları, kesinleşmiş yargı kararıyla belirlenen işveren ve işveren
vekilleri, yönetim kurulu kararıyla kamuoyuna açıklanır.
Özürlü ve eski
hükümlüler, kurumca belirlenen açık kontenjanlarda kamu kurum ve kuruluşlarında
işçi olarak istihdam edilecek özürlüler hakkında uygulanacak sınav
yönetmeliğiyle, kamu kurum ve kuruluşlarında işçi olarak istihdam edilecek eski
hükümlülere uygulanacak sınav yönetmeliği çerçevesinde istihdam edilirler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Lokman
Ayva?.. Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut uygulamayla,
özürlülere yüzde 60, yüzde 65 gibi üst sınırlar konulabilmektedir. Bunun sonucu
olarak da, işverenin istediği niteliklere daha uygun kişiler, özür oranı daha
yüksek olduğu için başvuru yapamayabilmektedir. Ayrıca, bazı kurum ve
kuruluşlar, kanunla zorunlu kılınan oranda da özürlü ve eski hükümlü
çalıştırmamaktadır. Bu kurumların, kesinleşmiş yargı kararı ve yönetim
kurulunun oluruyla kamuoyuna açıklanması halinde, söz konusu kurum ve
kuruluşlar, ilgili sivil toplum örgütleri ve kurumlar tarafından, özürlülerin
nasıl ve hangi alanlarda çalıştırılabileceği hakkında bilgilendirilebilir.
Kurumlarının personel politikalarını bu bilgilendirme ışığında
geliştireceklerinden, cezaî yaptırımlara muhatap kalmayacaklardır. Bir başka
deyişle, yönetim kurulu, tamamıyla kendi denetiminde olacak bu yetkiyi adı
geçen kurumları afişe etmek amacıyla değil, tersine onları bilinçlendirmek
amacıyla kullanacaktır. Bunun yanında, böyle bir yetkiye sahip olmak yönetim
kurulunun çalışma olanaklarını genişletecektir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Yok. Kabul
etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
21 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Teşekkür ederim. 21 inci madde kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
Kurum işlemlerinin bilgi
işlem ortamında yapılması ve arşivlenmesi
MADDE 22. - Kurumca bu
Kanuna göre yapılacak işlemler internet de dahil her türlü elektronik bilgi
iletişim araç ve ortamı ve benzeri araçlar üzerinden yapılabilir ve
arşivlenebilir. Elektronik ortamda bilgi ve belge istenebilir veya bilgi ve
belge verilebilir.
Kurum, faaliyetleri ile
ilgili belgelerin asıllarını veya mümkün olmadığı hallerde sıhhatlerinden
şüpheyi davet etmeyecek kopyalarını ve yazıların makine ile alınmış suretlerini
saklamak zorundadır. Bu belgelerin mikrofilm, mikrofiş şeklinde veya
elektronik, manyetik veya benzeri ortamlarda saklanmaları mümkündür.
Elektronik veya bilgi
işlem ortamında yapılanlar dahil her türlü işlemlerin ve arşivlenen bilgilerin
tespit ve tevsikinde Kurumun kayıtları esas alınır. Bu bilgi ve belgeler adli
ve idari merciler nezdinde geçerlidir, itiraz edilmesi halinde ispat
mükellefiyeti itiraz edene aittir.
Elektronik ortamda bilgi
ve belge alınıp verilmesi ve arşivleme konularına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum; buyurun.
Muafiyetler
MADDE 23. - a) Kuruma ait
taşınır ve taşınmaz mallar ile bunların alım ve satım işlemleri ve bunlardan
elde edilen hak ve gelirler,
b) Kurum tarafından
açılan ve Kurumun taraf olduğu davalar ve icra kovuşturmaları ile ilanlar,
c) Satışı yapılan veya satın alınan
gayrimenkullerle ilgili tapu işlemleri,
d) Kurumca yapılan bütün
işlemler ve bu işlemler için ilgililere verilmesi veya bunlardan alınması
gereken yazı ve belgeler ve bunların suretleri,
İlgili kanunlarda Kurumun
adı veya kuruluş kanununda yazılı olmasa dahi her türlü vergi, resim ve harç
ile belediyelerde yürütülecek her türlü hizmet karşılığından alınan ücretler ve
Kurumun doğrudan doğruya hizmetlerinden yararlanmadığı fon ve kuruluşlara katkı
paylarından muaftır. Diğer kanunlarda yer alan bütün muafiyet ve istisnalar
saklıdır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum; buyurun.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapan Hükümler
MADDE 24. - 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun;
a) 36 ncı maddesinin
"Ortak Hükümler" bölümünün A/11 numaralı bendine "İçişleri
Bakanlığı Planlama Uzman Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere
"İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcıları ", "İçişleri Bakanlığı
Planlama Uzmanlığına " ibaresinden sonra gelmek üzere "İstihdam ve
Meslek Uzmanlığına",
b) (I) sayılı Cetvelinin
(I/h) bendine, "Patent Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere
"İstihdam ve Meslek Uzmanları",
c) "Zam ve
Tazminatlar" başlıklı 152 nci
maddesinin; "II Tazminatlar" bölümünün "A- Özel Hizmet
Tazminatı" bendinin (i) alt bendine "Özürlüler Uzmanları"
ibaresinden sonra gelmek üzere "İstihdam ve Meslek Uzmanları",
İbareleri eklenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 25.- Ekli (2)
sayılı listede gösterilen kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname Eki (III) sayılı cetvele Türkiye İş Kurumu bölümü olarak eklenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Bir önerge vardır;
okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısının Üçüncü Kısım 25 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini ve ek III sayılı cetvelin kadro cetvellerine eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Ekli 3 sayılı
listede gösterilen kadrolar şahsa bağlı hale getirilerek 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (IV) sayılı cetvelin Türkiye İş Kurumu bölümüne
eklenmiştir.
Sadullah Ergin Telat Karapınar Mustafa Ataş
Hatay Ankara İstanbul
Mustafa Ilıcalı Mustafa Nuri
Akbulut
Erzurum Erzurum
KURUMU : Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü
TEŞKİLATI : Merkez
CETVEL : III
(IV) SAYILI CETVEL
ŞAHSA BAĞLI KADROLAR
SINIFI UNVANI DERECE ADET
GİH Genel Müdür 1 1
GİH Genel Müdür
Yardımcısı 1 2
GİH Teftiş Kurulu Başkanı 1 1
GİH I. Hukuk Müşaviri 1 1
GİH İşgücü Piyasası Bil.
Hiz. D.B. 1 1
GİH İşgücü Uyum D.B. 1 1
GİH İstihdam D.B. 1 1
GİH İşsizlik Sig.D.B. 1 1
GİH Dış İliş.D.B. 1 1
GİH Personel ve Eğt.D.B. 1 1
GİH İdarî ve Malî
İşl.D.B. 1 1
TOPLAM : 12
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİH YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye İş Kurumunun
yeniden yapılanması nedeniyle, yeni birimlerin kurulması, bazı birimlerin
kaldırılması, kurum hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesi ve şahsa bağlı
hale gelen kadroların ihdasını sağlayacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda, 25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 25 inci madde kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 26. -1475 sayılı İş
Kanununun değişik 85 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Ancak, tarım
işlerinde ücretli iş ve işçi bulma aracılığı ile özel istihdam bürolarının
faaliyetlerine Kurumca izin verilebilir. İzin verilen özel istihdam büroları
yönetmelikle belirlenecek meslekler ile üst düzey yöneticiler dışında iş
arayanlardan her ne ad altında olursa olsun menfaat temin edemez ve ücret
alamazlar."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Bir önerge vardır, okutup
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Haluk İpek Murat Yıldırım Mehmet Ceylan
Ankara Çorum Karabük
Nusret Bayraktar Yahya
Baş
İstanbul İstanbul
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: 12.06.2003
tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Kanununun 90 ıncı maddesi
ile özel istihdam bürolarının kurulmasına olanak tanındığından 26 ncı maddenin
tasarıdan çıkarılması gerekli görülmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Böylece, 26 ncı madde
tasarıdan çıkarılmıştır.
Şimdi, 26 ncı madde
olarak 27 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 26. - 4447 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin, dördüncü fıkrasının ikinci
cümlesindeki "Fon Yönetim Kurulu" ibaresi "Yönetim Kurulu"
olarak değiştirilmiş "hastalık ve analık sigortası primlerinin Sosyal
Sigortalar Kurumuna" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya ilgili sandıklara" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 27. - 4447 sayılı
Kanunun 50 nci maddesinin beşinci fıkrasının birinci cümlesindeki "Sosyal
Sigortalar Kurumuna" ibaresinden sonra gelmek üzere " veya ilgili sandıklara" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
28 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 28. - 4447 sayılı
Kanunun 51 inci maddesinin, birinci fıkrasına aşağıdaki (g) bendi eklenmiş ve
ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"g) Yukarıdaki
bentlerde belirtilen iş kanunları kapsamına girmeyen sigortalılardan hizmet
akitleri, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi
Grev ve Lokavt Kanunu kapsamında yapılmış olan toplu iş sözleşmeleri veya toplu
iş sözleşmesi bulunmayan hallerde Borçlar Kanunu hükümleri doğrultusunda (a),
(b), (c), (d) ve (e) bentlerindeki hükümlere paralel olarak sona ermiş
olmak."
"Ancak, işsizlik
ödeneğine hak kazanabilmek için hizmet akdinin başvuru sırasında grev, lokavt
veya kanundan doğan ödevler nedeniyle askıya alınmamış olması
gerekmektedir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 29. - 4447 sayılı
Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"İşsizlik ödeneği
aldığı sürede gelir getirici bir işte çalıştığı veya herhangi bir sosyal
güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı aldığı tespit edilen,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 30. - 4447 sayılı
Kanunun 53 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanunun gerektirdiği
görev ve hizmetler için mali kaynak sağlamak, piyasa şartlarında kaynakları
değerlendirmek, Kanunun öngördüğü ödemelerde bulunmak üzere "İşsizlik
Sigortası Fonu" kurulmuştur. Fon, Kurum Yönetim Kurulunun kararları
çerçevesinde işletilir ve yönetilir.
Fon kaynaklarının
değerlendirilmesine ilişkin usul ve esaslar; Bakanlık, Maliye Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığı, T.C. Merkez Bankası ve Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığının
müştereken hazırlayacakları ve Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Fon, Sayıştayın vize ve tesciline tâbi değildir. Sayıştay tarafından
denetlenir.
Fonun;
A) Gelirleri;
a) İşsizlik sigortası
primlerinden,
b) Bu primlerin
değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratlardan,
c) Fonun açık vermesi
durumunda Devletçe sağlanacak
katkılardan,
d) Bu Kanun gereğince
sigortalı ve işverenlerden alınacak ceza, gecikme zammı ve faizlerden,
e) Diğer gelir ve
kazançlar ile bağışlardan,
B) Giderleri;
a) Sigortalı işsizlere verilen ödeneklerden,
b) Hastalık ve analık
sigortası primlerinden,
c) Meslek geliştirme,
edindirme ve yetiştirme eğitimi giderlerinden,
d) İşsizlik sigortası
hizmetlerinin yerine getirilebilmesi
için Yönetim Kurulunun onayı üzerine Kurum tarafından yapılan giderler
ile hizmet binası kiralanması, hizmet satın alınması, bilgisayar, bilgisayar
yazılım ve donanımı alım giderlerinden,
Oluşur.
Bu fon bütçe kapsamı dışında olup, gelirlerinden hiç bir şekilde
kesinti yapılamaz ve Genel Bütçeye gelir kaydedilemez. Fonun gelir ve giderleri
üçer aylık dönemler halinde 1.6.1989 tarihli ve 3568 sayılı Kanuna göre ruhsat
almış, denetim yetkisine sahip meslek mensubu yeminli mali müşavirlere
denetlettirilerek denetim raporlarının sonuçları ilan edilir.
Fon; 26.5.1927 tarihli ve
1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununa tâbi değildir. Fon gelirleri ile bu
gelirlerle alınan mallar Kuruma aittir. Kurumun malları 9.6.1932 tarihli ve
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza
Kanunu bakımından Devlet malı hükmünde olup, alacakları da Devlet alacağı
derecesinde ayrıcalıklıdır. Fon, damga vergisi hariç her türlü vergi, resim ve
harçtan muaftır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 31. - 4447 sayılı
Kanunun 54 üncü maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İdari para cezaları
tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde
Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca
itirazı reddedilenler idari yargı yoluna başvurabilirler. Yargı yoluna
başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım.
Malumları olduğu üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde
bulunmayan; ancak, tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İçtüzüğümüzün 87 nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup, Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla; yani, 21 üyesiyle katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması halinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Üçüncü Kısmındaki
"Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapan
Hükümler" başlıklı bölümüne 32 nci madde olarak aşağıdaki metnin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler
İzmir Eskişehir Balıkesir
Enis Tütüncü Bayram Meral Enver Öktem
Tekirdağ Ankara İzmir
Madde 32. -27.2.2003
tarihli ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunda yer alan
"Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı" ibaresi "Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü" olarak
değiştirilmiş ve aynı kanunun 24 üncü maddesiyle ihdas edilerek 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına ilişkin bölümüne eklendiği bildirilen kadrolar iptal edilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon, salt çoğunlukla
katılabiliyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz hazır
olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılamamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum. Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 32
nci maddeyi okutuyorum:
Yönetmelik
MADDE 32. - Bu Kanun ile
ilgili olarak;
a) Genel Kurul, Yönetim
Kurulu ve il istihdam kurullarının toplanma, çalışma usul ve esasları,
b) Kurumun merkez ve
taşra teşkilatına ait birimlerin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul
ve esaslar,
c) İşgücü yetiştirme ve
uyum hizmetlerine ilişkin usul ve
esaslar,
d) Kurum işlemlerinin
bilgi işlem ve internet ortamında yapılması ve arşivlenmesine ilişkin usul ve
esaslar,
e) Müfettiş
yardımcılarının işe alınmaları, yetiştirilmeleri, müfettişliğe atanmaları ile
Teftiş Kurulunun çalışmasına ilişkin usul ve esaslar,
f) Hukuk Müşavirliğinin
çalışmasına ilişkin usul ve esaslar,
g) İstihdam ve Meslek uzmanları ile yardımcılarının
mesleğe alınması için yapılacak yarışma ve yeterlik sınavları ile çalışma usul
ve esasları,
h) İşgücü Piyasası Bilgi Danışma Kurulu çalışma usul ve esasları,
i) Özel istihdam
bürolarının seçimi, izin verilmesi ile büroların çalışma ve denetim usul ve
esasları,
j) Masraf karşılıklarına
ilişkin usul ve esaslar,
k) Kamu kurum ve
kuruluşlarında işçi olarak istihdam edilecek özürlüler ve eski hükümlülere
uygulanacak sınavlara ilişkin usul ve esaslar,
Yönetmeliklerle
belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü;
buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ederim.
Bir önerge vardır;
okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısının 32 nci
maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek Murat Yıldırım Mehmet Ceylan
Ankara Çorum Karabük
Nusret Bayraktar Yahya
Baş
İstanbul İstanbul
"l) Bütçe ve
muhasebe işlemleri ile idarî işlere ilişkin usul ve esaslar,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumun bütçe, muhasebe,
ayniyat ve idarî işlemlerinin yürütülmesine ilişkin usul ve esasların
belirleneceği yönetmeliğin yasal dayanağının oluşturulması gerekli
görülmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 32 nci madde kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Geçici ve Son Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Geçici Hükümler
GEÇİCİ MADDE 1- a) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki ilk Genel Kurul 2003 yılının Kasım
ayı içinde yapılır.
b) Kurum Yönetim Kurulu
ve Fon Yönetim Kurulu üyelerinin görevleri,
bu Kanunun yayımı tarihi itibariyle sona erer. Bu Kanunun 6 ncı
maddesinde belirtilen Yönetim Kurulu en geç üç ay içerisinde teşekkül eder. Bu
süre içinde mevcut Kurum Yönetim Kurulu
ile Fon Yönetim Kurulu görevlerine devam ederler.
c) Bu Kanun ile yapılan
yeni düzenleme sebebiyle Kurum memurlarından (atamayla gelen yönetim kurulu
üyeleri ile iptal edilen şahsa bağlı kadroda olanlar hariç) aylık aldıkları
kadro ve görev unvanları değişmeyenler yeni kadrolarına atanmış sayılırlar.
Kadro ve görev unvanları
değişenler veya kaldırılanlar Kurumun merkez veya taşra teşkilatında, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yeni bir kadroya
atanırlar. Atama işlemi yapılıncaya kadar Kurumca ihtiyaç duyulan işlerde
görevlendirilebilirler. Bunlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar eski
kadrolarına ait aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer
mali haklarını almaya devam ederler.
Söz konusu personelin atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü
zam ve tazminatları ile diğer mali hakları
toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta
oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer mali
hakları toplamı net tutarından az olması halinde aradaki fark, giderilinceye
kadar atandıkları kadroda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tâbi
tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.
d) Bu Kanunun öngördüğü
düzenlemeler Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılır. Bu düzenlemeler
yapılıncaya kadar, Türkiye İş Kurumuna ait hizmetler; Kanunun yayımı tarihinden
önce bu görevleri yürüten merkez ve taşra teşkilatı tarafından yürütülmeye
devam olunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 5 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin (c) bendinin ilk
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"c) Bu kanun ile yapılan yeni düzenleme
sebebiyle kurum memurlarından genel müdür, genel müdür yardımcısı, 1. hukuk
müşaviri, teftiş kurulu başkanı ve daire başkanı olarak görev yapanlar
durumlarına uygun yeni kadrolara atanıncaya kadar şahsa bağlı kadroya atanmış
sayılırlar. Diğer kurum memurlarından (atamayla gelen yönetim kurulu üyeleri
ile iptal edilen şahsa bağlı kadroda olanlar hariç) aylık aldıkları kadro ve
görev unvanları değişmeyenler yeni kadrolarına atanmış sayılırlar."
Sadullah Ergin Telat Karapınar Mustafa Ateş
Hatay Ankara
İstanbul
Mustafa Ilıcalı Mustafa Nuri
Akbulut
Erzurum Erzurum
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım
Birinci Bölümündeki geçici 1 inci maddesine (e) bendi olarak aşağıdaki metnin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler
İzmir Eskişehir
Balıkesir
Enis Tütüncü Bayram Meral Enver Öktem
Tekirdağ Ankara
İzmir
"617 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle yasanın yürürlüğe gireceği tarihe kadar yapılan iş ve
işlemler geçerlidir."
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım
Birinci Bölümündeki Geçici Hükümler bölümünün geçici 1 inci maddesine (e) bendi
olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan Ali Kemal Deveciler Cevdet Selvi
İzmir Balıkesir
Eskişehir
Enis Tütüncü Bayram Meral Enver Öktem
Tekirdağ Ankara
İzmir
"e) Kurumda halen
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesi çerçevesinde, sözleşmeli
olarak çalışan personelden, anılan kanunda belirtilen genel ve özel şartları
taşıyanlar, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde
memurluğa geçmek için yazılı olarak başvurmaları halinde, öğrenim durumlarına
göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak kaydıyla boş memur kadrolarına intibak
ettirilerek atanırlar. Bu şekilde memur kadrolarına intibak ettirilenlerin
sözleşmeli personel pozisyonları iptal edilir."
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım
Birinci Bölümündeki Geçici Hükümler bölümünün geçici 1 inci maddesine (f) bendi
olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan Cevdet Selvi Ali Kemal Deveciler
İzmir Eskişehir
Balıkesir
Enis Tütüncü Bayram Meral Enver Öktem
Tekirdağ Ankara
İzmir
"f) Kanunun
yayımlandığı tarihte en az dört yıllık yükseköğrenim görmüş kurum personeli
için, bir defaya mahsus olmak üzere Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezine veya
Millî Eğitim Bakanlığına yaptırılacak yazılı sınavda ve genel müdürlükçe
oluşturulan komisyon tarafından yapılacak sözlü sınavda başarılı olanlar
durumlarına uygun istihdam ve meslek uzmanlığı kadrolarına atanırlar. Ancak, bu
şekilde atanacaklardan yazılı sınav tarihi itibariyle kurumda en az üç yıllık
hizmet süresini tamamlamamış olanlar, istihdam ve meslek uzman yardımcılığına
atanırlar. İstihdam ve meslek uzmanlığına atanmış olanlar için, bu sınav
yeterlilik sınavı yerine geçer."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bu
son önerge, en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının İkinci Kısım özel
istihdam bürolarıyla ilgili geçici madde 1'in
tasarıdan tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan Cevdet Selvi Enis Tütüncü
İzmir Eskişehir Tekirdağ
Bayram Meral Ali Kemal
Deveciler Enver Öktem
Ankara Balıkesir İzmir
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz mü istersiniz,
gerekçeyi mi okutayım?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Özel bürolar nerede
serbestçe faaliyette bulunmuşlarsa, hiçbir hükümetin makul bir şekilde onların
iyi niyetine dayanmasına veya yararlarına güvenmesine olanak vermeyen çok kötü
bir sicil oluşturmuşlardır. Hiçbir modern demokratik toplum en savunmasız
üyelerini; yani, iş arayanları, insanların acısını kullanıp kâr elde etmek
isteyen kişilerin insafına terk edemez. Bu en az imtiyazlı kimselere yardım
görevi, bir kamu hizmeti olarak ücretsiz, taraf tutmaksızın ve herkese açık bir
biçimde yerine getirilmelidir. Bu nedenle işe yerleştirme hizmetleri bir kamu
görevi olarak kamu istihdam kurumu olan Türkiye İş Kurumunca yerine getirilmelidir.
Anayasamızda da belirtilen sosyal devlet olmanın gereği de bunu zorunlu
kılmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım
Birinci Bölümündeki Geçici Hükümler bölümünün geçici 1 inci maddesine (f) bendi
olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz
Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"f) Kanunun
yayımlandığı tarihte en az dört yıllık yükseköğrenim görmüş kurum personeli
için, bir defaya mahsus olmak üzere, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezine
veya Millî Eğitim Bakanlığına yaptırılacak yazılı sınavda ve genel müdürlükçe
oluşturulan komisyon tarafından yapılacak sözlü sınavda başarılı olanlar
durumlarına uygun istihdam ve meslek uzmanlığı kadrolarına atanırlar. Ancak, bu
şekilde atanacaklardan yazılı sınav tarihi itibariyle kurumda en az üç yıllık
hizmet süresini tamamlamamış olanlar İstihdam ve meslek uzman yardımcılığına
atanırlar. istihdam ve meslek uzmanlığına atanmış olanlar için, bu sınav
yeterlilik sınavı yerine geçer."
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Konuşacak
mısınız, gerekçeyi mi okuyalım?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Konuşacağım efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin bu ilerlemiş saatinde sabırlarınıza sığınarak, bu
konudaki görüşlerimizi ifade etmek istiyorum.
Türkiyemizde, kamu
hukukuna göre istihdam edilenler için neredeyse oturmuş, neredeyse teamül
haline gelmiş bir uygulama var. Bu uygulama, kurumda çalışarak belli bir bilgi
ve birikim düzeyini elde etmiş olup da, sınavda aranan koşullara sahip personelin
değerlendirilmesi uygulamasıdır. İşte, bu önergemiz, neredeyse teamül haline
gelmiş, oturmuş bu uygulamayla ilgilidir.
Bu önergeden yararlanacak
olan kurum personeli, kurumda çalışan dört yıllık fakülte mezunu olan
personeldir. Bu personelin önemli bölümü, Dünya Bankasının finanse ettiği,
düzenlediği bir proje çerçevesinde, Ankara Üniversitesinde 8 aylık, uzun
dönemli uzmanlık eğitimine de katılmışlardır. Ayrıca, kurumda, Almanya'da iş ve
meslek danışmanlığı eğitimine katılmış olan bir grup personel de bulunmaktadır.
Bunlar, yaklaşık on yıldır unvansız olarak görevlerini sürdürmektedirler.
Aslında, bize göre, söz konusu bu nitelikli personele madalya vermek lazım;
unvansız bir şekilde, on yıldır görevlerini sürdürüyorlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu önergeyle, söz konusu personele, esasen hak etmiş oldukları
bir fırsatı tanımış oluyoruz. Nasıl tanıyoruz; bunlara sınava girme hakkı
vermekle tanıyoruz. Bu hakkı, bu personelden esirgemeyelim diye düşünüyoruz ve
durumu olurlarınıza sunuyoruz.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Hükümetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım
Birinci Bölümündeki Geçici Hükümler bölümünün geçici 1 inci maddesine (e) bendi
olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz
Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"e) Kurumda halen
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesi çerçevesinde, sözleşmeli
olarak çalışan personelden, anılan kanunda belirtilen genel ve özel şartları
taşıyanlar, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde
memurluğa geçmek için yazılı olarak başvurmaları halinde, öğrenim durumlarına
göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak kaydıyla boş memur kadrolarına intibak
ettirilerek atanırlar. Bu şekilde memur kadrolarına intibak ettirilenlerin
sözleşmeli personel pozisyonları iptal edilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri?..
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Halen kurumda çalışan
sözleşmeli personele kadroya geçme imkânı sağlanmış olacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Dördüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının Dördüncü Kısım
Birinci Bölümündeki geçici 1 inci maddesine (e) bendi olarak aşağıdaki metnin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz
Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"617 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle yasanın yürürlüğe gireceği tarihe kadar yapılan iş ve
işlemler geçerlidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Önerge sahipleri?..
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Konuşmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlarımın şahsıma karşı
göstermiş oldukları teveccühe teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği gibi, 617 sayılı Türkiye İş Kurumunun Kurulması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesince iptal edilmişti. 617 sayılı Kararname
iptal edilmeden önce, kurumda görevde yükselme yönetmeliği uyarınca bir sınav
yapılmıştı. Sınav sonuçları da açıklanmıştı; kim kazandı, kim kazanmadı belli olmuştu
ve bu sınavı kazananlar, yönetmelik uyarınca, kamu hukuku hükümleri
çerçevesince bir üst görevde çalışma hakkını elde etmişlerdi. Ne var ki,
kararnamenin iptaliyle birlikte söz konusu personelin atamaları yapılamamıştır.
İki yıldan bu yana, ilgili personel, bileklerinin gücüyle elde ettikleri bu
hakkı kullanmayı beklemektedirler. Bunları, bu önergemizin kabulüyle daha fazla
mağdur etmeyeceğimize inanıyorum ve sınava girip bileklerinin hakkıyla sınavı
kazanmış bu personeli daha fazla mağdur etmeye hiçbirimizin hakkı olmadığına
inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin (c) bendinin ilk
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
c) Bu kanun ile yapılan
yeni düzenleme sebebiyle Kurum memurlarından genel müdür, genel müdür
yardımcısı, I. hukuk müşaviri, teftiş kurulu başkanı ve daire başkanı olarak
görev yapanlar durumlarına uygun yeni kadrolara atanıncaya kadar şahsa bağlı
kadroya atanmış sayılırlar. Diğer kurum memurlarından (atamayla gelen yönetim
kurulu üyeleri ile iptal edilen şahsa bağlı kadroda olanlar hariç) aylık
aldıkları kadro ve görev unvanları değişmeyenler yeni kadrolarına atanmış
sayılırlar.
Sadullah
Ergin
(Hatay)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MİLLî EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerge sahipleri?..
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye İş Kurumunun
yeniden yapılanması nedeniyle, yeni birimlerin kurulması, bazı birimlerin
kaldırılması, kurum hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesi ve şahsa bağlı
hale gelen kadroların ihdasını sağlayacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda, geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim... Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Geçici 1 inci madde
kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Son Hükümler
Yürürlükten kaldırılan
mevzuat
MADDE 33. - 21.1.1946
tarihli ve 4837 sayılı İş ve İşçi Bulma Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 34.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş 1
önerge var; okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
İş Kurumu Kanunu Tasarısının 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz Sabri Varan Telat Karapınar
Ankara Gümüşhane Ankara
Recep Koral Nusret Bayraktar
İstanbul İstanbul
Yürürlük
Madde 34.- Bu Kanunun;
a) 1 inci maddesinin son
fıkrasının Kurum...26.5.1927 tarih ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu...na
tabidir" hükmü 1.1.2005 tarihinde,
b) Diğer maddeleri yayımı
tarihinde,
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe : Kurum muhasebe
işlemlerini tek düzen muhasebe sistemine bağlı olarak, 2002 yılı başından
itibaren bilgisayar ortamında yürütmektedir. Muhasebe işlemlerinin 1050 sayılı
Kanun çerçevesinde yürütülmesine ilişkin uygulamanın sağlıklı bir şekilde
yapılabilmesi için merkez ve taşra birimlerimizin kullandığı yazılım
programlarının Muhasebei Umumiye Kanunu hesap planı ve uygulama esasları
muvacehesinde yeniden yapılandırılması gerekecektir. Bu çerçevede yapılacak çalışmaların
ve mevzuata ilişkin düzenlemelerin gerektireceği zaman dikkate alındığında, söz
konusu hükmün 1.1.2005 tarihinden geçerli olarak yürürlüğe girmesi gerekli
bulunmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 34 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 35.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 35 inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, açıkoylamanın sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 223
Kabul : 190
Ret : 33(1)
Sayın milletvekilleri,
böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakan bir konuşma
yapacaklar.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; çalışma hayatımıza ve Türk ekonomisine çok büyük
katkılarına inandığımız önemli bir yasayı oylarınızla hayata geçirmiş
bulunuyoruz. Bu yasanın, bu aşamaya gelinceye kadar bütün süreçlerinde emek
veren -Çalışma Komisyonundan Genel Kurula kadar- çalışan değerli arkadaşlarıma
çok teşekkür ediyorum. Siyasî parti gruplarımıza değerli katkıları için çok
teşekkür ediyorum. Bakanlığımızın çalışanlarına çok teşekkür ediyorum.
Başkanlık Divanına çok teşekkür ediyorum.
Bu yasa, Türkiye'de,
istihdamın artırılması ve işsizliğin önlenmesine önemli katkılar sağlayacaktır.
Burada dile getirilen hususları da, Bakanlık olarak hassasiyetle takip
edeceğiz. Özellikle özel istihdam bürolarının uygulamadaki yansımalarını
yakından takip edeceğiz. Bir aksaklık olursa, Bakanlık olarak, müdahil
olacağımızı ve gerektiğinde de yasal değişiklikleri yapacağımızı buradan ifade
etmek istiyorum.
Bakanlık olarak, gerek İş
Yasasında gerekse bu yasada sizleri çok yorduğumun farkındayım. İnşallah,
bundan sonraki yasalarımızı daha rahat bir ortam içerisinde görüşürüz.
Hepinize çok teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 00.10
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 00.20
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza devam
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, 2
nci sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ve 15 Milletvekilinin, Devlet Memurları Kanunu ile
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ve 15 Milletvekilinin; Devlet Memurları Kanunu ile T.C.
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu raporu (2/144) (S. Sayısı: 177) (1))
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 177 sıra
sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Neşşar;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Biraz kısa olursa makbul olur.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Belki Sayın Kapusuz'u hayal kırıklığına uğratacağım;
ama, süremi olduğunca kullanmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan teklifle
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere
huzurlarınızdayım.
Değerli milletvekilleri,
AKP İktidarı, başından beri, tarafımızdan, yakından izlenmektedir. Sağlık
Bakanlığının uygulamalarını da bu cümleden değerlendiriyoruz. Bugün, devlet
memurlarının özel sağlık kuruluşlarından yararlanabilmesine olanak sağlayan bir
yasa teklifini görüşüyoruz. Bu konuşmamda, AKP'nin bu uygulaması etrafındaki
gerçekleri kamuoyuna duyurmaya çalışacağım.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi sağlık programlarında, bütün yurttaşlarımızın en
nitelikli sağlık hizmetlerinden, yurdun tümünde, sürekli ve eşit
erişilebilirlik koşullarında yararlanması hedeflenmiştir. Bu yaklaşımımız,
kuşkusuz, tüm yurttaşların, bugün, sadece ayrıcalıklı belirli bir kesimin
yararlanabildiği özel sağlık hizmetlerinden de yararlanabilmesini
kapsamaktadır. Bu açıdan, yurttaşlarımızın özel sağlık hizmetlerinden yararlanmasına,
tabiî ki, katılıyoruz. Ancak, Sağlık Bakanlığının 58 inci hükümetin
kuruluşundan başlayarak ortaya koyduğu yaklaşımlar yakından irdelendiğinde,
sistemi tümüyle kavrayan bir ön hazırlık yapılmadan ortaya konulan bu
yaklaşımın, popülist ve yeni sorunlar yaratması kaçınılmaz bir çözüm önerisi
olduğu anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, 1990'dan başlayarak, sağlık reformunu sürekli gündeme getirmekte, bu
amaçla değişik projeler uygulamakta ve Dünya Bankası kredilerini
kullanmaktadır. Ancak, toplamı 250 000 000 Amerikan Dolarını bulan bu
kredilerin tümünün bugüne kadar tüketilmesine karşın, hiçbir reform ya da
iyileştirme gerçekleştirilememiştir. Kullanılan kredilerin kimlerin ceplerine
gittiği ve uygulanan projelerin de neden başarıya ulaşamadığı tartışma
konusudur. Bu konuşmamızdaki hedefimiz, bu konuyu bu açıdan irdelemek değildir.
Ancak, sağlık reformları gündeme geldiğinde, sistemi bir bütün olarak ele alan
ve her yönüyle değerlendiren bir program dışında, sonuç alınmasının olanağı
yoktur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; küreselleşen dünyada, egemen devletlerin, Dünya Bankası ve IMF
gibi kuruluşları aracılığıyla borçlandırdığı ülkelere uygulattırdığı programlar
ortadadır. Türkiye gibi zengin kaynaklara sahip bir ülkenin ödeme güçlüğü
içerisine girecek biçimde borçlanmış olması, esasen, kötü yönetim ve akılcı
olmayan ekonomi politikalarının sonucudur. Yukarıda değindiğimiz Dünya Bankası
kredilerinin de, aynı biçimde, kötü yönetimler tarafından çarçur edildiği
ortadadır. Süreç her nasıl gelişmiş olursa olsun, iyi hesaplanmadan yapılan
uygulamalar, borç stokunun artmasına neden olmakta ve arkasından gelen yapısal
uyum ve istikrar programlarıyla, fatura, her seferinde yurttaşa çıkmaktadır.
Bilim ve teknolojideki
gelişmeler yanında, insan ömrünün uzaması, hastalık dokusundaki değişiklikler,
toplumun algı ve beklentilerinin yükselmesi, kalite ve verimlilik gibi
kavramlar, sağlıkta, maliyetleri katlayarak artırmaktadır. Bu doğrultuda,
ülkemizin sağlık harcamaları, son altı yılda 120 kat artmıştır. Rakamsal
olarak, 1998 yılında 1,9 katrilyon Türk Lirasına ulaşan sağlık harcamaları, bu
yıl 10 katrilyon lirayı geçecektir. Bu harcamalar içerisinde ilaç -2001 yılı
üretici fiyatlarıyla- 2 500 000 000 dolarla ilk sırayı almaktadır.
Bu cazip pazarın,
küreselleşmenin aktörleri tarafından yadsınmayacağı ortadadır. Nitekim, küresel
ekonomiye yön veren büyük sermaye, sahip oldukları ilaç şirketleri, medikal şirketler
ve özel sigorta kuruluşlarının lobicilik faaliyetleri yanında, ellerinde
bulundurdukları medyayı da kullanarak sisteme yön vermeyi amaçlamakta ve
ekonomik kriz, yolsuzluk ve uyum programları şemsiyesi altında, büyük oranda
başarılı da olmaktadır. Bu aktörlerin, siyasetle olan bağları ve dayattıkları
düzenlerde siyasîleri de kullandıkları bilinmektedir.
Sağlık Bakanının iyi
planlamadan ve sadece henüz iflas etmemiş Emekli Sandığı Kurumu kaynaklarını
kullandırmak amacıyla başlattığı bu uygulama, sözde reform adı altında topluma
sunulan yeni bir sömürü düzeninden başka bir şey değildir.
Değerli milletvekilleri,
küreselleşmeyi yadsımak ya da belirli ideolojik söylemlerin arkasında
kaybolmak, kimseye yarar sağlamamaktadır; ancak, bu gerçek, siyasî iktidarların
ilke ve yaklaşımları doğrultusunda, küreselleşmenin koşullarını manipüle
ederek, ülke gerçeklerine uygun programlar oluşturmalarına engel teşkil etmez.
Esas devrimcilik, kibirle atılmış hamasi nutuklarla değil, buradaki niyet,
bilgi, yetenek ve uygulamalarla kendisini gösterir.
Küresel ekonominin
enstrümanları ve yöntemleri de milliyetçi, halkçı ve sosyal devlet
anlayışlarıyla çelişmeden uygulanabilir. Siyasî partiler ve iktidarların
buradaki yaklaşımları, kimden ve neden yana olduklarını açıkça ortaya koymaktadır.
Cumhuriyet Halk
Partisinin ilke ve öncelikleri belirlidir. Biz, sağlıkta önceliği kırsal kesime
ve birinci basamak sağlık hizmetlerine veririz. Biz, "Köylü, milletin
efendisidir" geleneğinden geliyoruz. Örneğin, önceliğin kırsal kesime
verilmesinin nedeni de, iktidarın bu uygulamayla yaptığı gibi popülizm değil,
tersine, yurttaşlarımızın yüzde 40'ına varan bu nüfusun, sağlık hizmetlerinden
en az ve kimi yerlerde hiç yararlanamıyor olması gerçeğidir.
AKP'nin uygulamalarında
öncelik tercihini kullandığı bu yasaya muhatap özel sağlık kuruluşlarının hemen
tamamı, üç, beş büyük ilimizde, yarıya yakını ise, sadece İstanbul'da
bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla, Sağlık Bakanı "nüfusun yüzde 60'ı
büyük kentlerde yaşıyor" diyerek savunmaya çalıştığı uygulamasıyla,
öncelik tercihini kentsel kesimden yana kullanmış; yani, Tarım Bakanının
"Köylünün gözünü toprak doyursun" yaklaşımına, köylülerimizin sağlık
hizmetlerini düzenleyecek yaklaşımları geriye bırakarak, açıkça katkı
koymuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hekimlik mesleği uygulamalarında da öncelikler vardır. Sağlık
Bakanının çok iyi bildiğini umduğum bu konu, aynı anda iki hastayla karşılaşan
hekimin tercih kullanmasıyla ilgilidir. Bu durumda hekim, belirli kriterler
kullanarak ayırdığı hastaları arasından, öncelikli tıbbî yardımla
kurtarılabilme olanağı olanına ilk olarak müdahale eder. Burada geriye
bırakılan hasta da, ya hafif bir hasta ya da umutsuz; yani, kurtarılamayacak
hasta niteliğinde olandır. Ülkemizdeki özel hastanelerin bulunduğu
kentlerimizde bu yatırımı işletecek ekonomik gücün de var olması, özel sektörün
mantığı gereğidir. Yani, bu yörelerimizdeki yurttaşlarımız sıkıştıkları zaman,
en kötüsüyle, borç harç da olsa, kamu ya da özel sağlık hizmetine
ulaşabilmektedirler. Oysa, Bakan ve AKP hükümetinin hizmette geriye bıraktığı
kırsal kesimde, hâlâ, genç anneler doğum yaparken, bebekler ise ishalden ya da
beslenme bozukluğundan ölmektedirler. Sağlık Bakanının hangi anlayış ve
vicdanla bu çaresiz insanlarımıza umutsuz hasta muamelesi yaparak sorunlarının
çözümünü geriye bıraktığını anlamak mümkün değildir. Kaldı ki, Anadolu gerçeği,
parti sözcülerimiz tarafından her bahaneyle Sağlık Bakanına hatırlatılmıştır.
Bakan gene de Anadolu'yu reddetmeye devam etmektedir.
Özel sektörün, sosyal
devlet anlayışı içerisinde sağlık sistemine entegre edilmesi yaklaşımlarının
esas mantığında ise, Bakanın bu yasa teklifiyle ortaya attığı ve büyük
kentlerde mevcut sağlık kuruluşlarına hasta sevk etme modelinin tam tersine,
yurdun her yanına yeni özel kurumların açılmasını sağlayacak, her yöredeki
yurttaşın da aynı anda eşdeğer bir hizmete kavuşturulmasına yönelik
yaklaşımların yer alması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önümüzdeki yasa teklifi, tedavi edici sağlık hizmetlerinin her
basamağını karşılamasına karşılık, koruyucu hizmetlere hiç değinmemektedir.
Yani, Bakan önceliği gene ucuz ve kolay olan birinci basamak hizmetleri yerine
IMF doğrultusundaki pahalı tedavi edici hizmetlere vermiştir. Hükümet, diğer
bütün uygulamalarında olduğu gibi, bataklığı kurutmak bir yana, onu özenle
korumakta, oluşan sivrisinekleri de pahalı ithal ilaçlarla öldürdüğünü iddia
etmeye çalışmaktadır. Bu uygulama, AKP'nin mevcut düzeniN, sistem partisi olma
özelliğinin en iyi bir göstergesidir.
Bu yaklaşımla, sağlıkta
iyileştirici bir düzenlemenin yapılması olanağı yoktur. Sağlık sisteminin
finansmanıyla ilgili tüm bilimsel çalışmalarda, akılcı bir birinci basamak
süzgecinden geçmemiş sağlık hizmetinin, diğer basamaklardaki geri ödemelerini
sağlamak olanaklı değildir. Bu, bilimsel araştırmalarla hep kanıtlanmıştır;
kütüphanelerde bulabilirsiniz.
AKP, ısrarla ve inatla
birinci basamağı atlayarak ikinci basamakta çözüm aramaktadır. Birinci basamak
işlemediği için hastanelerde oluşan kuyrukların eritilmesi amacıyla oluşturulan
vardiya sistemi, nasıl yukarıda bahsedilen bataklık yaklaşımının tipik bir
örneği ise, birinci basamak etkin biçimde çözülmeden özel hastanelere hasta
sevki de aynı mantaliteyi yansıtmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özel sektöre hasta sevkinde olmazsa olmaz diğer bir koşul da,
sigorta sisteminin düzeltilmesi ve uygulanabilir bir fiyatlandırma çizelgesinin
oluşturulmuş olmasıdır. Bütçe uygulama talimatnameSİ çerçevesinde ödenecek
bedellerle, hiçbir özel kuruluş hiçbir hastaya hizmet vermeyecektir.
Dolayısıyla, sigorta
sistemi düzeltilmeden yapılacak her türlü uygulama, yurttaşların, aldıkları
sağlık hizmetleri karşılığında cepten büyük miktarda para ödeyeceklerini
çağrıştırmaktadır.
Tüm yapısal uyum
yaklaşımlarında ve istikrar programlarında katkı payı kavramı vardır. Katkı
payı, sağlık hizmeti alan yurttaşların, sigortanın ödediği paraya ek olarak
küçük bir parayı ceplerinden ödemeleri anlamını taşır; ancak, sigorta sistemi
düzeltilmeden yapılacak uygulamalarda, hasta ve sigorta tarafından ödenen para
oranları tersine dönmektedir. Yani, sigorta, yapılan hizmetler için küçük bir
ödeme yaparken, yurttaşlarımız büyük miktarda parayı ceplerinden
ödeyeceklerdir. Yurttaşların buradaki avantajları ise, kullanacakları ilaçlar
ve yapılacak laboratuvar, röntgen ve diğer tetkiklerden yararlanmakla sınırlı
kalacaktır. İktidarın ortaya koyduğu sömürü düzeninin esas mekanizması burada
devreye girecek ve ilaç firmaları ile medikal firmalar, akıl almaz miktarda
paralar kazanacaklardır. Bu bakımdan, ilgili yasa önerisi, sosyal devlet
ilkesine ters düşerken, sadece büyük sermayenin çıkarlarına hizmet edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu uygulamanın önemli bir eksiği de, sadece devlet memurları
ve emeklilerini kapsıyor olmasıdır. Yurttaşlarımızın değişik sigorta
şemsiyeleri altında kategorize edilmiş olmalarının bilinen sakıncaları vardır.
Bu uygulama, Emekli Sandığı kapsamında sağlık hizmeti alan yurttaşlara yeni
olanaklar getirirken, SSK ve Bağ-Kur sigortalılarının sorunlarına seyirci
kalmakta ve bu sistemler arasındaki uçurumu daha da belirginleştirmektedir. Bu
yasa önerisi, bir yandan Bağ-Kur ve SSK'yı kaynak yetersizliği nedeniyle kapsam
dışında bırakırken, diğer yandan Emekli Sandığını da emsalleri doğrultusunda
bir iflasa sürükleme potansiyelini taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Sağlık Bakanının bıçak parası konusundaki duyarlılığı ortadadır. Hatta, Bakan,
bu duyarlılığını "doktorların elleri, hastaların ceplerinde" diyerek
tüm doktorları töhmet altına alacak kadar ileri götürmüştür. Ancak, aynı Sağlık
Bakanı, bu uygulamasıyla, kamu hastanelerinde çalışan hekimlerin, hastaları
devlet hastanelerinden özel hastanelere götürerek, ücret karşılığı ameliyat
yapmalarının önünü açmaktadır. Bu uygulama, halen birçok taşra hastanesinde
hastalara çok uzun bekleme süreleri sonucu randevu verme yöntemiyle, etik dışı
bir biçimde zaten vardır. Taşrada çalışanlarınız varsa, özel hastanelerde
yapılan ameliyatların çok büyük kısmının, devlet hastanelerinde çalışan hekimler
tarafından yapıldığını biliyorlardır. Sağlık Bakanı, güya, reddettiği bu etik
dışı yaklaşımı, bu yasa önerisiyle, aksine destekliyor olduğuna göre ya bu
gerçeği bilmemekte ya da bıçak parası yaklaşımında samimî olmadığını ortaya
koymaktadır. Bu uygulamayla, devlet hastanelerinde yapılmakta olan
ameliyatların tümü özel hastanelere aktarılacak, devlet hastanelerinin içi
boşaltılacak ve bu ameliyatların önemli bölümü de kamuda çalışan hekimler
tarafından gerçekleştirilecektir. Bunu engellemenin bir yolu vardır; olmazsa
olmaz koşulu ise kamuda ve özel sektörde tam gün çalışma uygulamasının yaşama
geçirilmesidir. Buradaki önerimiz, hastaların özel kuruluşlardan
yararlandırılması uygulamalarına başlamadan önce, derhal, tam gün çalışma
esaslarının belirlenmesi ve uygulama alanına konulmasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu hastanelerinde olduğu kadar çoğu özel hastanenin de
hizmet kalitesi ve standartları tartışmalıdır. Hepimizin dağarcıklarında, kimi
kamu hastaneleri ve özel hastanelerle ilgili televizyon programları görüntüleri
vardır. İstanbul'da mevcut yüzlerce özel sağlık kuruluşunun önemli bir kısmının
hasta kabul etmeleri bir yana ruhsatlarının geçerliliği bile tartışmalıdır. O
halde, hastalarımızın büyük ümitlerle gidecekleri özel sağlık kuruluşlarının
tanım ve standartlarının öncelikle yeniden gözden geçirilmesi ve gerekli
düzeltmelerin yapılması gerekmektedir. Bunun yanında, bugün ne oranda
denetlendikleri de belirlenemeyen, bilinmeyen bu kuruluşların, denetleme
esaslarının da gözden geçirilerek yeniden belirlenmesi gerekmektedir.
Bu yapılanmada, aşırı
derecede politize olmuş Sağlık Bakanlığının, denetimde, sivil toplum
örgütlerini de sisteme katarak, objektif bir yapıya doğru katkı yapması da
gerekmektedir. Aksi koşulda, özel sağlık kurumu etiketi yapıştırılmış ve
politik olarak ruhsat verilmiş çok sayıda sağlık kurumuna hasta ve para akışı
ortaya çıkacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık ciddi bir iştir. Sağlık sisteminde başarılı bir
iyileştirmenin, yukarıda anlattığımız olumsuzluklar da gözönüne alındığında
kolay olmadığı da ortadadır. Köklü bir reform, sistemi, sağlık mevzuatı ile
teşkilat yapısından sağlık işletmeciliğine, savurganlığın ve yolsuzluğun
engellenmesinden fiyat etkinlik prensibi doğrultusunda denk bütçe
hesaplamalarına, sigorta sistemlerinin düzeltilmesinden sağlık işletmelerinin
tek çatı altında toplanmasına, e-sağlıktan AB müktesebatına kadar birçok
boyutuyla kavrayan akılcı ve çağdaş yaklaşımlar gerektirmektedir. Burada
kullanılacak enstrümanlar ve yöntemler de, aslında sınırlı ve belirlidir. Bu
nedenle, iktidar ve muhalefet partisinin bazı yaklaşımları, seçimlerden önce
birbirine benzer olarak tanımlanmıştır kamuoyunda; ama, gördüğünüz gibi,
uygulama ve tercihler, buradaki asıl belirleyici ve ayrıştırıcı etkeni oluşturmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
AKP'nin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, göreve geldiği andan itibaren, tıpkı
partisinin diğer alanlardaki uygulamalarında olduğu gibi, sistemi bir o ucundan
bir bu ucundan çekiştirerek, sözde, reform yaptığını iddia etmektedir. Bu
yaklaşımlarla bir yere varılamayacağı da ortadadır. Popülist söylemlerle
yurttaşların ilgi ve desteğini alacak bazı uygulamalar, AKP'ye beklediği oy
desteğini sağlayamayacağı gibi, sağlık sorunlarını iyice içinden çıkılmaz bir
noktaya da taşıyacaktır. Bu nedenle, hastaları özel sektöre sevk etmeden önce,
sistemi bir bütün olarak ele alan ve çözen büyük bir yeniden yapılandırmaya
gerek vardır. Böyle bir yaklaşım yurttaşı daha memnun edecek, sağlık sistemini
kaynak tüketen ve borç üreten yapıdan, çağdaş bir düzeye taşıyacaktır.
Değerli arkadaşlar,
yurttaşların özel hastanelerimizden yararlanması konusunda yürekten arzuluyuz;
ama, gönül istiyor ki, bu yasayı bu haliyle uygulamaya koymadan önce, keşke,
geri çekseniz, hep beraber yeniden irdelesek; yukarıda sözünü ettiğimiz
aksaklıkları da gidererek, bir bütün halinde Meclisin önüne getirsek...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Neşşar,
sözlerinizi toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Neşşar.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) -
Bir öneri sunmadınız!..
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Hepsini söyledim dikkat ederseniz.
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Ünaldı.
Buyurun Sayın Ünaldı. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Sayın Başkan, değerli üyeler; bugün görüşmekte
olduğumuz 177 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde, AK Parti Grubunun ve şahsımın
görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adı geçen teklif, Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülerek huzurunuza getirilmiş olup, devlet memurları ile
bakmakla yükümlü oldukları yakınlarının muayene ve tedavi hizmetlerinin özel
kurum ve kuruluşlarda yapılabilmesi imkânını sağlamaktadır.
Bu kesimin muayene ve
tedavileri, resmî sağlık kurumlarında yapılmakta olup, bu kurumların sayıca
yetersizliği ve hantal işleyişleriyle, yığılmalara ve kuyruklara sebep olduğu
hepimiz tarafından bilinmektedir.
Bu teklifin getirdiği
uygulama değişikliğinin, sağlık hizmetlerinde bir gelişme olarak
değerlendirilmesi gerekiyor; öyle de değerlendiriyoruz. "Sağlık alanındaki
beklentileri, bu teklifle mi cevaplandıracaksınız" diye bir soru sorulabilir;
elbette, değil. Sağlık konusu, Türkiye'nin önündeki en önemli problemlerden
birisidir. Halkımız, değil çağın imkânlarına sahip olmak, en alt düzeyde bir
sağlık hizmetinden bile mahrum hale getirilmiştir.
Bu gerilik, multifaktöryel
bir olaydır. Başta, bütün vatandaşları kapsayan, sağlık sigortası
kurulmamıştır; hekimlerin ve diğer sağlık mensuplarının özlük hakları
yetersizdir. Kaynak yetersizdir. İsraflar, vurgun ve soygunlarla beraber, bu
yetersizlik, daha da çok artar hale gelmiştir.
Koordinasyon bozuklukları
vardır; dengesiz dağılım faktörleri, başlıcalarından birisidir ve çok başlı
yönetim, sistemi daha da olumsuz hale getirmektedir. Bu yetersizlikte milletin
bir sorumluluğu yoktur. Bu geriliği aşabilmek için, AK Parti, programına önemli
hedefler koymuştur. Devralınan ekonomik tablonun bütün imkânsızlıklarına
rağmen, bu hedefleri gerçekleştirmek azminde ve gayretindeyiz.
Programdaki hedefleri
gözden geçirecek olursak: Partimiz, sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesini,
sosyal devlet anlayışının vazgeçilmez unsurları arasında görür. Sosyal güvenlik
şemsiyesi, tüm halkı kapsayacak şekilde düzenlenecektir. Devlet, herkesin temel
sağlık hizmetlerini, gerekirse özel sektörle işbirliği yaparak yerine getirmek
zorundadır. Etkin ve kaliteli bir sağlık sistemi, nitelikli bir toplum için
vazgeçilmezdir. Koruyucu ve tedavi edici hizmetler başta olmak üzere, sağlık
hizmetleri alanı, gönüllü kuruluşlara ve özel sektöre açıktır. Aile hekimliği
sistemi uygulamaya konulacaktır. Sağlık sektörü, Sağlık Bakanlığı tarafından
tek merkezden koordine edilecektir. Sağlık Bakanlığınca yeni sağlık sisteminin
uygulamaya konulmasıyla, tüm yerel yönetimler de buna entegre olacak ve süratle
kendi ihtiyaçlarını belirleyerek, planlamalar yapacaklardır. Sağlıkta eğitim
kalitesinin artırılması için gerekli tedbirler alınacak ve eğitimin planlanması
dünya standartlarına göre yapılacaktır. Sağlık çalışanlarının hakları yeniden
düzenlenecek, uluslararası standartlara uygun hale getirilecek ve bu sektördeki
ücret politikası yeniden ele alınacaktır. Sağlık hizmetlerinde rekabetin
kuralları belirlenecek ve bunlarla ilgili yasal düzenlemeler yapılacaktır.
Tıbbî alandaki bilimsel araştırmalar için özel destek fonları oluşturulacaktır.
Tabip odaları ve diş hekimliği odaları güçlendirilecek, sağlık alanında hizmet
verecek yeni sivil örgütlerini kurulması desteklenecektir. İlaç ve tıbbî
ekipman sanayii desteklenecek, sağlık yatırımlarına yapılan teşvikler yeniden
düzenlenecektir. Tüm vatandaşlarımızı kapsayacak etkin bir genel sağlık
sigortası sistemine geçilecektir. Bunlar, programdaki hedeflerimiz.
Hükümetimiz, köklü
değişiklikler yaparak, herkesin ulaşıp yararlanabileceği, nitelikli, etkin
çalışan bir sağlık sistemini oluşturmakta kararlıdır. Nitekim, hükümet programına
da bu hedefler konulmuştur. Programda, vazgeçilemez olan bu hizmetin devlet
tarafından üstlenilmesi zarureti vurgulanmaktadır; nitelikli sağlık hizmetleri
için gereklilik vurgulanmaktadır. Devlet hastanesi, sigorta hastanesi, kurum
hastanesi ayırımı kaldırılarak, hastaneler, idarî ve malî yönden özerkliğe
kavuşturulacaktır. Sağlık sektörüne rekabet getirilecektir. Sağlık hizmetinin
sunumu ile finansmanı birbirinden ayrılacaktır. Nüfusun tamamını kapsayacak
şekilde bir genel sağlık sigortası sistemi kurulacak, prim ödeme gücü
bulunmayanların primleri devlet tarafından ödenecektir. Aile hekimliği
uygulamasına geçilecek, sağlam bir hasta sevk zinciri sistemi kurulacaktır.
Sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde bilişim teknolojisinden azamî ölçüde yararlanılacak,
sağlık bilgi sistemi kurulacaktır. Hasta hakları yönetmeliği dünya
standartlarına göre yeniden düzenlenecek, hasta haklarının korunması konusunda
hukukî eksiklikler giderilecektir.
Bu ifadeler gösteriyor
ki, hükümet, sağlık durumunu doğru tespit etmiş, yapabileceği işlerde de
planlamalar yapmıştır. Ancak, hükümet programında yazılanlar, elbette bu seneye
mahsus iddialar değildir. Hükümet, icrada bulunduğu sürece bunu hedeflemiş
bulunmaktadır.
Bir dar ekonominin
içerisindeyiz. Hizmetlerin yürütülmesini de bu dar ekonomiyle, dar bütçeyle
götürmek elbette sıkıntı halindedir: bunda, ne Bakanımızın ne hükümetimizin
sorumluluğu vardır. Bütün bu büyük hedeflere doğru ilk adımlar atılmaktadır;
birisi de, görüşmekte olduğumuz teklifte getirilen uygulamalar olacaktır.
Bu kadar müspet sözlerin
arkasından bir uyarıda bulunmayı da görev telakki ediyorum. Bir soygun ve
vurgun çeteleşmesi sürecini kapatmaya çalışıyoruz. Getirilen bu uygulama,
istismar edilip, yozlaştırılmaya müsait bir zemin oluşturacaktır. Emeklerin
zayi olmaması, hedeflere istikrarla yürüyebilmek için, istismar ve yozlaştırma
kapılarını kapatacak her türlü tedbiri almak büyük bir zarurettir diye burada
vurgulamak istiyorum.
Sözlerimi, Plan ve Bütçe
Komisyonunun raporunda da yer alan ifadelerle bitirmek istiyorum. Sağlık
konusunda kapsamlı reform çalışmalarının devam ettiği, bu kapsamda genel sağlık
sigortasıyla, sosyal güvenlik kuruluşlarının sağlık hizmetlerinin
birleştirilmesi gibi düzenlemelerin yapılmasının hedeflendiği, söz konusu
teklifle getirilen düzenlemenin, yapılması öngörülen reformların bir parçası
olduğu, sevk sistemiyle ilgili düzenleme yapılarak, özel sağlık kuruluşlarının
birinci basamak sağlık sistemine dahil edildiği, hastaların birinci basamak
sağlık kuruluşlarından yararlanması sağlanarak, hem hastanelerdeki yığılmanın
önleneceği, hem de tedavi maliyetlerinin azaltılmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır
ve bu yaklaşım, olumlu bir yaklaşımdır. Bizim kanaatimiz de olumludur.
Bu duygu ve düşüncelerle
sözlerimi tamamlarken, heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünaldı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan değerli Denizli Milletvekili Uğur
Neşşar Bey, Sayın Sağlık Bakanımızın sağlıkta yaptığı icraatlarla ilgili olarak
"Sayın Bakan, bir o ucundan bir bu ucundan tutarak, sistemi, bir o yana
bir bu yana çekiştirip duruyor. Böyle yenilik, böyle reform olmaz" dedi.
Tabiî kendi yorumudur, buna saygı duyuyorum; ama, hemen şunu ifade edeyim:
Hükümetimiz işbaşına geldiği günden itibaren, özellikle sağlık konularıyla
ilgili olarak çok hayırlı adımlar atılmıştır. Hepinizin bildiği gibi, devlet
hastaneleri ile SSK hastanelerinin, birlikte, bütün vatandaşlarımıza hizmet
vermesi ve pilot bölge olarak üç büyük ilimizin seçilmesi son derece önemli bir
adımdı, verimlilik, etkinlik ve tutumluluk prensiplerine uygun bir hareketti.
Bu, hayata geçirilmiştir.
Devlet memurlarının özel
hastanelerde tedavi olma imkânı sağlanmıştır. Bugün de, bununla ilgili olarak
bir yasa teklifi görüşüyoruz.
Aile hekimliğiyle ilgili
çalışmalar son süratle devam ediyor ve hayata geçirilecektir.
Genel sağlık sigortası
sistemine geçilecektir.
Öte taraftan, yıllardan
beridir, bir türlü sağlık personeli gönderilemeyen, özellikle çoğunluğu Doğu ve
Güneydoğu Bölgelerinde olan 26 ilin sağlık personelinin temin edilmesi için
sözleşmeli sağlık personeli yasası komisyondan geçirilmiş, Genel Kurula
gönderilmiştir.
Gecenin bu vaktinde daha
fazla uzatmak istemiyorum. Sağlık Bakanımız, ekibiyle birlikte, cansiparane bir
şekilde, gerçekten, vatandaşımızın yıllardan beri birikmiş kronik problemlerini
çözmek için gayret gösteriyor. Bu yapılan güzel şeyleri alkışlamamız gerekiyor.
Elbette, eksik gördüğümüz, aksak gördüğümüz, kendimizce yeterli bulmadığımız
taraflar olabilir; ancak, yapılan bütün bu güzel şeyleri görmezlikten gelmek
doğru değildir diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şahsı adına, Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Umarım, bir başka konuda
da, Sayın Sağlık Bakanı, Sayın Millî Eğitim Bakanının konuları hakkında bu
kadar deneyimli, birikimli yorumlar yapma fırsatı elde eder; bir dahaki sefere
onu da dinlemiş oluruz.
Değerli arkadaşlarım,
konuya, önemli bir açılımla yaklaşmak istiyorum. Sağlık politikalarının
belirlenmesi ve uygulamaya sokulması temel bir tercih meselesidir. Başta, bunu
ifade etmek istiyorum. Nedir bu temel tercih; bir sosyal devlet gözlüğüyle mi
bakıyorsunuz olaya, yoksa bir liberal ekonominin "gücün kadar sağlık"
felsefesini hayata geçirecek bir hizmet alımı çerçevesinde mi bakıyorsunuz.
Bakın, bu, iki uç noktadan bakmaya bağlı.
Demin değerli arkadaşım
AKP'nin sağlık programını iki kere okudu; herhalde gecenin geç saati olduğu
için, daha iyi anlayabilmemiz için iki kere ifade etmek zorunda kaldı. Halbuki,
ben, AKP'nin sağlık programını çok yakından biliyorum. Konu, demin söylediğim
ikinci temel tercihte düğümleniyor. Yani, yazım olarak sosyal devlet havası,
sosyal devlet politikası veriyor; fakat, yedi aylık uygulamada, Sayın
Bakanımızın da ifade ettiği gibi "güzel şeyler yapılıyor" dediği
nokta, sağlık hizmetlerini, tamamen ekonominin kendi akışı içerisine bırakıp,
bir pazar, bir meta şeklinde topluma sunma gayreti içerisinde oluyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, birinci kademenin tanımını yapmakta fayda var. Demin, değerli konuşmacı
arkadaşım, bu tanımı yapmakta herhalde biraz güçlük çekti. Birinci kademe
sağlık hizmeti ne demektir; birinci kademe sağlık hizmeti, kişinin bulunduğu
yerde, köyünde, evinde, işyerinde, okulunda veya çevresinde belli bir nüfusun,
oluşturulan sağlık ocağında temel sağlık hizmetlerinin ilk basamağını ve
koruyucu sağlık hizmetlerini almasıdır. Bakın, koruyucu sağlık hizmetlerini hiç
ifade etmiyoruz. Hepimizin aklında şu var: Sayın Bakanım, sağlık hizmeti
dediğimiz zaman, ille hastalanacağız, o hastalığın karşılığı olarak bir hizmet
alacağız. Bir Japon atasözü: Hekimin akıllısı hastayla uğraşmaz; hekimin
akıllısı sağlıklıyla uğraşır, onu hasta etmemeye çalışacak yöntemler üzerinde
çalışır. Yani, koruyucu hekimlik uygulaması; sağlık hizmetlerinde birinci
kademenin anlamı budur değerli arkadaşlarım. Bunu açıklığa kavuşturmamız lazım.
İçinizde hekim olanlar var. Soyut kavramlarla ya da uzmanı olmadığınız
konularda, lütfen, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisine ders verir gibi
konuşmayınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Uzmanlıkla alakası yok.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım...
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Bağırmana gerek yok.
HALUK KOÇ (Devamla) - Bu
saatte, bunu bu dozda ifade etmeme
müsaade edin.
Standartların tespiti...
"Her mahallede, her sokakta
-gerekçesinde bu şekilde yazıyor- tam donanımlı sağlık hizmet üniteleri
var" deniliyor. Şimdi, mahallelerdeki polikliniklerden bahsediyorsak,
tansiyon ölçülen, enjeksiyon yapılan ya da ufak tefek girişimlerde bulunulan
yerleri kast ediyorsak, çok yanılıyoruz. Bunların standardını belirlemek;
bunlardan bahsedilen, devlet görevlilerinin ve yakınlarının hizmet almasını
sağlayacak bir uygulama -yine, sayın konuşmacı arkadaşım, grup adına konuşan
Konya Milletvekili arkadaşım, bir noktaya değindiler- soygun ve yozlaşmaya açık
bir sistem riski ortaya koyuyor. Bu standartları nasıl oluşturacaksınız? Bu
standartları kim denetleyecek? Bakın, bunları, burada kayıtlara geçiriyoruz.
Bunları, ne olur, siz de düşünün. Olumlu olana -gündüz konuşmamda da ifade
etmiştim- sonuna kadar varız; ama, burada, bir yanlış içerisindesiniz. Temel
doğru, demin de söylediğim gibi, koruyucu hekimliğin önplanda olduğu birinci
kademe sağlık hizmetleri.
Bakın, Türkiye'de 6 000
tane sağlık ocağı, 12 000 tane sağlık evi var, belki büyük kentlerde daha
artırmamız lazım ve sağlık ocağındaki aile hekimliği sistemi dediğiniz olayda,
birinci kademede koruyucu hizmetleri veren, o yönde uzmanlaşmış, o yönde genel
pratisyenlik üzerine eğitim almış arkadaşları, o kademede istihdam
edebilirsiniz. Burada, temel uzmanlık dallarında, iç hastalıkları, çocuk
hastalıkları, kadın hastalıkları dallarında uzmanlarla kent hizmetlerini
organize etmek gerekir ve hastanelerin polikliniklerindeki birikimi ancak bu
şekilde önleyebilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım,
özel sağlık hizmetleri bu ülkede olacaktır; ama, diğer alanlardaki gibi,
konuşmamın en başında söylediğim gibi, sağlık hizmetlerini tamamen rant
ekonomisine, piyasa ekonomisine bırakmamak gibi bir sorumluluğunuz var; çünkü,
halka böyle söz verdiniz, programınızda bu yazılı.
Yine, arkadaşım, ilk
cümlede "sosyal devlet anlayışıyla yaklaşıyoruz" dedi; programınızda
da bu şekilde yazıyor. Siz, şimdi, bunu terk ediyorsunuz ve sağlık hizmetlerini
piyasaya bırakıyorsunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Lütfen, dinleyin; ben
söylüyorum.
Şimdi, bakın, neden
kamusal alan hizmeti olarak sağlık hizmetleri önemini korumaktadır; birkaç
örnek vereceğim.
Değerli arkadaşlarım, bir
defa sağlık hizmetleri rastlantısaldır. Ben size bir örnek vereyim: Yarın,
Doktor Sami Ulus Çocuk Hastanesine 20 tane kolera olgusu gelecek desem, bu bir
öngörüdür, varsayımdır; ama, Doktor Sami Ulus Çocuk Hastanesi başhekimi ve
yönetimi, yarın 20 tane kolera olgusu gelecekmiş gibi, o hastanenin
altyapısında hazırlık yapmak zorundadır, her zaman bunu bulundurmak zorundadır.
Özel bir sağlık kuruluşu, kâra dayalı bir kuruluştur; doğaldır, yapısında bu
vardır, ticarettir; yani, böyle bir hazırlık içerisinde bulunmaz. Ne gelirse
ona göre bir yapı yapar; ama, kamu hizmeti, bütün ihtimalleri düşünüp, ona göre
bir hazırlık yapmak zorundadır.
İkincisi; sağlık
hizmetleri hiçbir zaman ertelenemez. Şöyle bir örnek vereceğim size: Lösemili
çocukları tedavi ediyoruz -kan kanserli çocuklar- ödeneğimiz bitti. Canım,
bunların tedavisi dursun, üç ay sonra, ödenek geldiğinde devam ederiz diyebilir
miyiz sağlık hizmetlerinde, mümkün mü; mümkün değil.
Bir başkası; sağlık
hizmetlerinin gereklilik boyutunu sağlık personeli tayin eder. Yani, ben by -
pass ameliyatı olacağım; fakat, çok pahalı. Doktora gidip, doktor bey ya da
doktor hanım, ben ameliyat olacağım; ama, bu ekonomik olarak çok pahalı, siz en
iyisi benim apandisitimi alın, bu by - pass'ı sonra olurum deme hakkımız yok.
Neyse boyut, onun gereği yapılacak. Yani, sağlık hizmetlerinin diğer
hizmetlerden farkını sizlere anlatmaya çalışıyorum, paylaşmaya çalışıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yine bir başkası; sağlık hizmetinin karşılığını bir ekonomik parametre olarak
tarif edemeyiz, böyle bir kalıba sığdıramayız. Bakın, bebek ölüm hızı, binde
40'larda Türkiye'de. Bunu, önlem aldık, binde 20'ye düşürdük. Bunun ekonomik
karşılığı şudur diyemeyiz; çünkü, sonuçta bir insan hayatıdır.
Özet olarak, özel sağlık
hizmetleri kâr sağlamaya dönük yatırım alanıdır. Sağlık hizmetleri, temel
olarak, kamusal alanda ağırlığını sürdürmek zorundadır. Bunu, ben, sizin seçim
programınızı ve programınızdaki sağlık hizmetlerine bakışınızdaki ilk cümleyi
hatırlatarak, sizlere bir kere daha ifade etmek istiyorum. Bu olayda, birtakım
suiistimaller konusunda, sayın arkadaşımın söylediklerine ben de katılıyorum,
bir kere daha düşünmenizi öneriyorum.
Genel sağlık sigortasına
geçilir, ülkenin her bir yanında, batısında doğusunda, kuzeyinde güneyinde,
Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de olan, gelişmiş şehirlerimizde olan sağlık
hizmetleri tüm boyutuyla o bölgelerde de yerleştirilir... Ben Şırnak'ta
olacağım ya da Artvin'de olacağım ya da Trabzon'un Tonyasında olacağım, gece,
mide kanaması geçireceğim. Başvurduğum sağlık ünitesinde benim endoskopim hemen
yapılıp, kanamanın nereden kaynaklandığı bulunabilmeli; genel sağlık
sigortasına dahilsem ve orada prim ödüyorsam, eşit hizmeti almak zorundayım.
Şunu söylemek istiyorum:
Genel sağlık sigortasının bir ülkede geçerli olabilmesi için finansman modeli
olarak, iki parametrenin o ülkede gerçekleştirilmiş olması gerekiyor. Bunlardan
birincisi, uçurum niteliğindeki, uçurum şeklindeki gelir dağılımı
farklılıklarının giderilmiş olması lazım. İkincisi, ülke coğrafyasında sağlık
hizmetlerinin dağılımındaki eşitsizliğin giderilmiş olması lazım. Yoksa, ben,
herkesten prim alacağım, genel sağlık sigortasına dahil edeceğim, ondan sonra,
yine, ülkenin gelişmiş bölgelerinde sağlık hizmeti ihtiyacı olanlara daha
yüksek imkânlarla, teknolojiyle sağlık hizmeti sunacağım... Temel bir
çelişkidir Türkiye için. Bunu, zaten, sağlık ekonomistleri de her zaman dile
getiriyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
özel ve kamusal sağlık hizmetleri rekabet içinde olmamalıdır, dayanışmalıdır;
ama, birinci kademeyi, devlet olarak, biz, layıkıyla yerine getirdikten sonra
özelden de eşit koşullarda hizmet alabiliriz. Hiçbir devlet memurunun,
emeklinin, dulun, yetimin de özelden hizmet alırken cebinden ek para çıkmasına
bu şekilde aracılık yapmamış oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Onun için, çok iyi düşünülmesi lazım. Zamanlaması bakımından -zaten,
gerekçesinde orada şüpheler belirtilmiş, bazı arkadaşlarımız tarafından- erken
bir tasarı. Popülist bir yaklaşım tanımlamamıza darılmayınız; gerçekten o
şekilde. Doldurulmuş ve işletilmiş, yürüyen bir birinci kademe hizmeti, sistemi
olması lazım. Ondan sonra, özelden de eşit koşullarda hizmet alabiliriz.
Gecenin bu saatinde
sabrınıza sığınarak teşekkür ediyorum; sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) -
Sayın Başkan, bir cümleyle bir düzeltme yapabilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) -
Bir ifade kullanıldı, iki defa okuduğum hakkında. Tabiî, bu saatte bazı
anlaşmazlıklar olabilir. Ben, önce parti programını okudum, sonra hükümet
programını, onun aksedişini okudum. Mutabakat olduğunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sağlık
Bakanımıza bir sataşma olduğu için ben söz aldım ve bazı açıklamalar yapma
gereği duydum. Değerli Başkan Sayın Haluk Koç da, konuşmasında, ihtisasım
olmayan bir konuda Meclise ders verir gibi konuştuğumu ima etti.
BAŞKAN - Sizi ima
etmemiştir Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - O kadarcığını anlıyorum, bu saatte de olsa anlıyorum.
Ben, burada hükümeti temsilen bulunuyorum ve hükümetimizin sağlık konularında
yaptığı hizmetleri burada ifade etmek durumundayım. Benim kimseye ders vermek
falan gibi bir niyetim de yok. Ben, hangi tür bakterilere, virüslere karşı
nasıl mücadele edilmesi gerektiğini falan anlatmadım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Ben
anlattınız demedim Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan Grup Başkanvekili olarak her konuda kalkıp
konuşuyor. Biz, bunu da saygıyla karşılıyoruz. Mesela, bugün, grup önerisi
üzerinde, yasama teknikleriyle ilgili, hukukla ilgili birçok şey söyledi. Sen
hukukçu değilsin, bu konuda konuşma falan demedik; Grup Başkanvekilidir,
Grubunun görüşlerini ifade etmek zorundadır.
Benim yaptığım
açıklamaların bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Sağlık Bakanı gelse de bari, virüsler hakkında konuşsa, daha
aydınlansak Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Bakan yurt dışında efendim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Teşekkür ederim.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
DEVLET MEMURLARI KANUNU İLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ
SANDIĞI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1. - 14.7.1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 209 uncu maddesinin birinci ve
dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Devlet memurları
ile herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanmayan eşlerinin veya
bakmakla yükümlü bulundukları ana baba ve ikiden fazla dahi olsa aile yardımı
ödeneğine müstehak çocuklarının hastalanmaları halinde, evlerinde veya resmî
veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında ayakta veya yatarak tedavileri
kurumlarınca sağlanır. Ancak, tedavi ve yol masraflarının ödenebilmesi için,
tedaviye tabip raporu ile lüzum gösterilmesi şarttır."
"Ayakta veya
meskende tedavi halinde kullanılacak ilaç bedellerinin % 20'si memur tarafından
ödenir. Ancak, sağlık kurulu raporu ile belirlenen ve tüberküloz, kanser,
kronik böbrek, akıl hastalıkları, organ nakli ve benzeri uzun süreli tedaviye
ihtiyaç gösteren hastalıkların ayakta veya meskende tedavileri sırasında
kullanılmasına lüzum gösterilen ilaçlardan, hayati önemi haiz oldukları Sağlık
Bakanlığınca tespit edilecek olanların bedellerinin tamamı kurumlarınca
ödenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Grupları adına söz
isteyen?.. Yok.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Mehmet Uğur Neşşar; buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin gelirken sesini
yükselten arkadaşımın da birazcık daha sabır göstermesini dileyerek
başlayacağım sözlerime.
Aslında, buraya çok sık
çıkmıyorum biliyorsunuz ve çıkarken de, iyi bildiğim bir konuda, üzerinde
çalıştığım bir konuda birtakım bilgileri en sakin ve en iyi üslupla sunmaya
çalışarak huzurlarınıza geldim. Yalnız, biraz önce hükümet adına konuşan Sayın
Bakanın sözlerimle ilgili yaklaşımlarından sonra, bir cevap da benim vermem
gerektiğini düşünüyorum.
Gerçekten, ben, yapılan
uygulamaların, bütün bir... Hani "önermeniz var mı" diye demin söz
eden Grup Başkanvekili arkadaşımın da, eğer zabıtlardan okuyup çıkarma imkânı
olursa, aslında, her paragrafta bir önermenin olduğunu göreceğini tahmin
ediyorum.
Aslında, sigorta
sistemlerini birleştirmeden, hastaneleri bir çatı altında toplamadan ve
sistemdeki kaçakları ortadan kaldırmadan yaptığınız herhangi bir yaklaşımla
sonuca ulaşmanız mümkün değil. Bunu ısrarla dile getirdim. İyi niyetimin
göstergesi olarak da, daha ilk atandığı günden beri Sağlık Bakanı arkadaşımla
ilişki içerisindeyiz. Hatta, bu aile hekimliği konusunun tanımı üzerinde de,
kendisiyle, bir zaman görüşme imkânımız oldu. Şu anda, sadece o konuyu
örnekleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum, gecenin bu saatinde çok fazla
sabrınızı taşırmak istemiyorum. Hazırlanan üç aylık kurslarla, pratisyen
hekimlerin aile hekimi olarak yetiştirilmesi yönünde bir çalışma var.
Bakanlıkta, biliyorum bunu; Sayın Bakan da, tahmin ediyorum ki, biliyordur.
Şimdi, efendim, aile
hekimliği bir uzmanlık alanıdır, belirli bir süresi vardır. Eğer, siz, bir
insanın üç ayda çocuk doktoru olarak, pediatrist olarak yetiştirilmesine
razıysanız, o zaman, bir pratisyenin de üç aylık kurslarla aile hekimi olarak
yetiştirilmesine anlayışla yaklaşabilirsiniz. Dolayısıyla, bu örnekten de
giderek, sadece şunu belirtmek istiyorum: Sağlık sistemini -tekrar ediyorum,
belki "orasından burasından" tabirim biraz itici, rahatsız edici
olmuştur, onu düzelteyim- parça parça ve dikkat ederseniz, hep de özel sektöre
birtakım kaynak aktarmaları ya da birtakım kişilerin sözleşmeli olarak göreve
getirilmesi şeklinde, arkasında birtakım başka niyetlerin de olabileceği
yaklaşımlarla değil de, bütünüyle ela alarak, tümüyle ele alarak ve öncelikle
de ana başlıklarını çözerek... Çözmediğiniz sürece, yeni bir borç yükünün, yeni
bir açmazın, yeni bir sarmalın oluşmasından başka hiçbir şeye katkınız olmaz ve
sağlık sistemini de, insanlarımızın yararlanacağı bir düzeye getiremezsiniz.
Çok iyi biliyorsunuz ki,
devletin henüz ilaç bedellerini ödeyemediği bir koşulda, çok kısa zaman sonra,
bu özel hastanelerin önünde de vatandaşların biriktiğini, özel hastanelerin de
hizmet bedelleri ödenmediği için hastaları almakta isteksiz olduklarıyla ilgili
tablolarla karşılaşacağız.
Sabrınız için teşekkür
ederim; iyi geceler dilerim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Neşşar.
Sayın milletvekilleri,
bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Tabiî, görüşmelerimizin bu saate uzamış
olmasının arkadaşlarımızı tedirgin etmemesi lazım. Gönül huzuru içerisinde
görüşlerini bütün arkadaşlarımızın özgürce dile getirmesinden bir rahatsızlık
olamaz; çünkü, bütün Türkiye'yi ilgilendiren bir kanun düzenlemesi yapıyoruz. O
nedenle, bütün arkadaşlarımızın, sayın milletvekillerinin, açıklığa kavuşması
gereken noktada gerekli katkıyı yapmaları konusunda gönül rahatlığı içinde
olmalarını diliyorum.
1 inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim.
1 inci madde kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 8.6.1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 14 üncü
maddesinin (b) ve (d) bentlerinde yer alan "% 15" ibareleri, "%
16" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - 5434
sayılı Kanunun Ek 72 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ek Madde 72. -
Personel mevzuatına göre aylıksız izinli sayılanlardan aylıksız izinli olarak
geçen sürelere ilişkin kesenek ve karşılıklarını istekleri halinde her ay veya
102 nci maddede yazılı süreler içinde başvurmaları ve başvuru tarihindeki
katsayılar ve emekli keseneğine esas aylığın hesabına ait diğer unsurlar ile
kesenek ve karşılık oranları esası alınmak suretiyle hesaplanacak kesenek ve
karşılıklarını aynı süreler içinde defaten ödemeleri halinde aylıksız geçen
izin süreleri emeklilik yönünden eski derecelerinde değerlendirilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - 5434 sayılı
Kanunun Geçici 139 uncu maddesinin birinci, altıncı ve yedinci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Aşağıda sayılanlar,
Kanunla düzenlenecek genel sağlık sigortası kapsamına alınacakları tarihe
kadar, hastalanmaları halinde resmî veya özel sağlık kurum veya kuruluşlarında
yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslara göre muayene ve tedavi
ettirilirler."
"Muayene, tetkik,
tahlil ve tedavilerin usul, şekil ve şartları ile fiyatları, bu hususlarda
ilgili kurum ve kuruluşlara ve Sandığın ödeme ve tahsilat işlemini yapacak
bankalara verilecek görevler ve bunlarla ilgili esaslar Sandıkça hazırlanıp
Maliye Bakanlığınca onaylanacak yönetmelikle tespit olunur."
"Bu yönetmelik
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde hazırlanır."
"Bu madde gereğince
yapılacak ödemeler temlik edilemez."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 5. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 6. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Teşekkür ederim. Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olmasını
diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Ticaret Gemilerinde Çalışan Kaptanlar ve Gemi Zabitlerinin Meslekî
Yeterliliklerinin Asgarî İcaplarına İlişkin 53 Sayılı Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
3.-Ticaret Gemilerinde Çalışan Kaptanlar ve Gemi
Zabitlerinin Meslekî Yeterliliklerinin Asgarî İcaplarına İlişkin 53 Sayılı Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı İle Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/496)
(S. Sayısı:163)
BAŞKAN - Dışişleri
Komisyonu?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından -diğer iki tasarı da Dışişleri Komisyonumuzu
ilgilendirdiğinden- görüşmeler ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 25 Haziran 2003 Çarşamba
günü, yani bugün saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati : 01.21