BIM 2 5 2003-07-17T13:05:00Z 2003-07-17T13:05:00Z 47 29700 169293 TBMM 1410 338 207903 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 18       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

94 üncü Birleşim

17 . 6 . 2003 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                     Sayfa       I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop İlinde infial yaratan fişleme olayına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

2.- Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, Atatürk'ün medeniyet, kültür, tarih ve ahlak anlayışına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, tarımda doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/109)

2.- Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 22 milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda ve Mavi Akım Projesi ile ilgili çeşitli iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110)

3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ve 45 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111)

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, (6/443) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/70)

2.- Devlet Bakanı Güldal Akşit'in Bükreş'te düzenlenen Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadelenin Kurum ve Yöntemleri konulu WIN BALKANS Eğitim ve Know-How Enstitüsü toplantısına katılmak üzere Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/314)

3.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yapmış olduğu resmî ziyarete, ekli listede isimleri yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/315)

V.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine  ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- SEÇİM

A) Komİsyonlara Üye Seçİmİ

1.- (10/8, 48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

VII.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Öngörüşmeler

1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 44 milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70)

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporu (1/525) (S. Sayısı : 70)

2.- İl İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporu (1/555) (S.Sayısı: 123)

3.- Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre, Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/452) (S. Sayısı : 89)

4.- Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/464) (S. Sayısı : 95)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Birleşik Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/431) (S. Sayısı : 96)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/479) (S. Sayısı : 101)

IX.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, kanunî borçlanmadan yararlanan milletvekili sayısına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/424)

2.- İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol'un, özürlü personel sayısına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/504)

3.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, doğalgaz alım anlaşmalarına ve tüketimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/513)

4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, öğretmenevleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/517)

5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, devlet okullarındaki öğrencilerden bir kısmının özel okullarda okutulması çalışmalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/518)

6.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, zorunlu tasarruf kesintilerinin anapara ödemelerine ve nema miktarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/520)

7.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, usta öğreticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/531)

8.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Özel Tüketim Vergisi hasılatından harp malulleri ile şehit, dul ve yetimlerine ayrılan paya ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/532)

9.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, 4.4.2003 tarihli 62 nci Birleşimde yapılan Anayasa değişikliği oylaması hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/533)

10.- Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'ün, 4207 sayılı Kanun uyarınca uygulanan para cezalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/534)

11.- Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir'in, THY'nin yurtdışında görevlendirdiği personele ve uçuşların fiyat tarifelerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/540)

12.- Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir'in, Çankırı'daki kayatuzu rezervlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/543)

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan'ın, THY'nin Kahramanmaraş seferlerinin başlatılıp başlatılmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/544)

14.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu'nun, Gaziantep'teki belediyelere yapılan nakdî yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/546)

15.- Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/549)

16.- Mardin Milletvekili Mehmet Beşir Hamidi'nin, Mardin İlindeki eğitimle ilgili bazı ihtiyaçlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/554)

17.- Mardin Milletvekili Mehmet Beşir Hamidi'nin, Mardin'deki yüksek elektrik faturalarına ve Ceylanpınar sulama kanalları ile Ilısu Barajı projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/556)

18.-Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Karaman'da bir şahsın kaçırılması olayına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/559)

19.- Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın, vatandaşlığa geçmek isteyen Batı Trakyalı soydaşlarımıza ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/560)

20.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Erzurum-Ilıca'daki petrol dolum tesisinin ne zaman faaliyete geçirileceğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/563)

21.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Tekelin sigara pazarındaki payının azalmasının nedenine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/570)

22.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Özelleştirme Yüksek Kurulunun POAŞ'la ilgili bir kararına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/585)

23.- Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun,

Bursa-Orhaneli köylerine yönelik bazı çalışmalara,

Bursa-Büyükorhan köylerine yönelik bazı çalışmalara,

Bursa-Keles köylerine yönelik bazı çalışmalara,

Bursa-Harmancık köylerine yönelik bazı çalışmalara

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/586,587,588,589)

24.- Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün, bağlı kuruluşlarca son beş yılda gerçekleştirilen ihalelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/606)

25.- Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, İstanbul'daki bir çocukevinin kullandığı isme ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/618)

26.- Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün, Karayolları Genel Müdürlüğünün son beş yılda gerçekleştirdiği ihalelere,

- Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, TCDD Genel Müdürlüğünde çalışan bir şahsın Kırşehir Bayındırlık İl Müdürlüğüne tayin istemine,

- İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol'un, 17 Ağustos Depreminde yaptığı binaları yıkılan müteahhitlerin yeniden kamu ihalesi alıp almadıklarına,

- Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, Bursa İlindeki yol yapım çalışmalarına,

- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, Elmalı-Finike karayolunun Yakaçiftlik Köyü içinden geçen kısmına,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/608,609,614,624,626)

27.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, Kırklareli-Vize-Çakıllı Beldesinin elektrik şebekesinin yenileme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/632)

28.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumuna katılanlara ve Türk Gecesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/636)

29.- Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, Azerbaycan'da saldırıya uğrayan iki Türk üniversite öğrencisine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/637)

30.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, İş-Doğan’ın, POAŞ'la birleşmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/649)

31.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, Antalya'nın Kemer İlçesinin devlet hastanesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı ve Sağlık Bakanı Vekili Zeki Ergezen'in cevabı (7/655)

32.- Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, tütün kotalarında ve fiyatlarında bölgelerarası farklılıklar olup olmadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/659)

33.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, TRT Kurumunun personeline, gelir ve giderleri ile denetimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/681)

34.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, elektrik kesintilerinin duyurulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/683)

35.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, fıstık çamı üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/686)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Mardin Milletvekili Mahmut Duyan, Mardin İlinin sosyal ve iktisadî sorunları ile alınması gereken tedbirlere,

Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Irak'taki güncel sağlık sorunlarıyla ilgili izlenimlerine,

Van Milletvekili Hacı Biner, TBMM Başkanı Bülent Arınç Başkanlığındaki Parlamento heyetiyle Japonya'ya yaptıkları resmî ziyaretle ilgili bilgi ve görüşlerine,

 İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 24 milletvekilinin, Marmara depremi sonrasında yapılan yardımlar ve kamu ihaleleriyle ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/108) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın (6/307),

Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un (6/518),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıkları Başkanlıkça açıklandı; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda (1/527) (S. Sayısı : 144),

2 nci sırasında bulunan, Uzman Jandarma Kanununda (1/395, 1/446) (S. Sayısı : 75),

3 üncü sırasında bulunan, Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununda (1/575) (S. Sayısı : 130),

4 üncü sırasında bulunan, Askerî Hâkimler Kanununda (1/579) (S. Sayısı : 131),

5 inci sırasında bulunan, Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde (1/580) (S. Sayısı : 132),

Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarılarının, görüşmelerini müteakiben yapılan oylamalardan sonra, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

 6 ncı sırasında bulunan,  Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/324) (S. Sayısı : 54),

7 nci sırasında bulunan, Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında (1/394) (S. Sayısı : 59)

8 inci sırasında bulunan, Kara Avcılığı (1/286) (S. Sayısı : 60),

9 uncu sırasında bulunan, Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/525) (S. Sayısı : 70),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

17 Haziran 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 16.57de son verildi.

 

 

İsmail Alptekin

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Ahmet Küçük

 

Enver Yılmaz

 

Çanakkale

 

Ordu

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


                                                  No. : 131

II. - GELEN KÂĞITLAR

13 .6. 2003 CUMA

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı deniz motorlarının taşıt vergisi miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/494)

2.- Antalya Milletvekili Atila Emek'in, özel elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik borcu olanlara yaptığı uygulamalara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/502)

3.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Vergi Barışı Kanunundan yararlanan mükelleflere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/510)

Yazılı Soru Önergesi

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, sağlık personeline ve bazı sağlık hizmetlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/742) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2003)

 

 

 

                                               No. :  132

16 .6. 2003 PAZARTESİ

Raporlar

1.- Karayolu Taşımacılığında Çalışma Saatleri ve Dinlenme Sürelerine İlişkin 153 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/427) (S. Sayısı : 162) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)

2.- Ticaret Gemilerinde Çalışan Kaptanlar ve Gemi Zabitlerinin Mesleki Yeterliliklerinin Asgari İcaplarına İlişkin 53 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/496) (S. Sayısı : 163) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)

3.- Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin 92 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler  ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/499) (S. Sayısı : 166) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)

4.- Gemiadamlarının Sağlık Muayenesine İlişkin 73 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/500) (S. Sayısı : 167) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)

5.- İş Kazalarının Önlenmesine (Gemiadamları) İlişkin 134 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/502) (S. Sayısı : 169) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)

6.- Gemiadamlarının Ulusal Kimlik Kartlarına İlişkin 108 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/503) (S. Sayısı : 170) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)

7.- Gemiadamlarının Yıllık Ücretli İznine İlişkin 146 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/507) (S. Sayısı : 172) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)

8.- Gemiadamlarının Ülkelerine Geri Gönderilmesine İlişkin 166 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/509) (S. Sayısı : 174) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)

9.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 15 Milletvekilinin; Devlet Memurları Kanunu ile T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/144) (S. Sayısı : 177) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)

10.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı : 179) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)

 

 

 

                       No. :                          133

17 . 3 . 2003 SALI

Tasarı

1.- Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/611) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.2003)

Raporlar

1.- Gemiadamlarının Hastalanması, Yaralanması ya da Ölümü Halinde Armatörün Sorumluluğuna İlişkin 55 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/497) (S. Sayısı: 164) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)

2.- Gemilerde Mürettebat İçin İaşe ve Yemek Hizmetlerine İlişkin 68 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/498) (S. Sayısı: 165) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)

3.- Gemi Aşçılarının Mesleki Ehliyet Diplomalarına İlişkin 69 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/501) (S. Sayısı: 168) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)

4.- Gemiadamlarının Sağlığının Korunması ve Tıbbi Bakımına İlişkin 164 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/506) (S. Sayısı: 171) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)

5.- Liman İşlerinde Sağlık ve Güvenliğe İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/508) (S. Sayısı: 173) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)

6.- Mürettebatın Gemide Barınmasına İlişkin (İlave Hükümler) 133 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/512) (S. Sayısı: 175) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)

7.- Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/114) (S. Sayısı: 176) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)

8.- Doğal Gaz Piyasası Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/599) (S. Sayısı: 178) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)       

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, sağlık harcamalarına ve KDV tahsilatına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/572) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

2.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, Anadolu Liseleri ve Fen Liseleri Sınavı soru kitapçığındaki bir soruya ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/573) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

3.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Ulukışla arası Ray-bus seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/574) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

4.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Emen Ovası ıslah çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/575) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

5.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki Üçkapılı-Çamardı yolunun asfalt sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/576) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

6.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Diyarbakır'da görevli bazı öğretmenler hakkındaki soruşturma iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/577) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

7.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Ünlendi Barajı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/578) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

8.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Başbakan'ın bir konuşmasındaki protestocunun sorgulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/579) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

9.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, kurum değiştiren personele ve müftü atamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/580) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

10.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, Diyanet İşleri Başkanlığından başka kurumlara geçiş yapan personele ve RTÜK'e başka kurumlardan geçen personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/581) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

11.-İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, sağlık meslek liselerine İlahiyat Fakültesi mezunu idareci atandığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/582) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

12.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Nevşehir karayolunun bölünmüş yol programına alınıp alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/583) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

13.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzesi binasının Ege Üniversitesine devredileceği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/584) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

14.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, yönetici atamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/585) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, Ankara'nın Polatlı İlçesinin bazı köylerinde haşhaş ekimine izin verilmemesinin nedenlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/743) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya'daki Eti Elektro Metalurji A.Ş. lokalinde yemek sisteminde yapılan değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/744) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

3.- İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, Başbakanın İstanbul-Üsküdar'daki evinin imar durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/745) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

4.- İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, İstanbul-Üsküdar'daki evinin imar durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/746) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

5.- Ankara Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bir TEDAŞ görevlisinin öldürülmesi olayıyla ilgili davanın duruşmasına kurum adına kimlerin katıldığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/747) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

6.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Kuzey Irak'taki Türkmenlerin desteklenmesi için ne gibi tedbirler alındığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/748) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

7.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana-Pozantı-Gülek Kalesindeki Köşkün tapu kayıtlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/749) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

8.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, dövizdeki kur sistemine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/750) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

9.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Bingöl depreminde yıkılan okulun kontrol mühendislerine uygulanacak müeyyidelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/751) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

10.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Atatürk Orman Çiftliği arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/752) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

11.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Konya-Cihanbeyli-Yeniceoba'daki bazı besicilerin alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/753) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

12.- Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, Çevre Koruma Vakfı işçilerinden bazılarının işten çıkarılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/754) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

13.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, öğretmenlerin ek ders ücretlerinin ödenme zamanına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/755) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

14.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, İstanbul-Yalova deniz seferlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/756) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

15.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, kadınlara yönelik tecavüz suçunun önlenmesi amacıyla planlanan tedbirlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/757) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

16.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.Kesimoğlu'nun, stenografların çalışma şartları ve özlük haklarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/758) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

17.- İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, Bingöl'de deprem nedeniyle alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/759) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

18.- İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, Bingöl depremzedelerine yapılacak yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/760) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

19.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Altınkaya Barajı suları altında kalan bir köprüye ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/761) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

20.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, tütün fazlasına ve alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/762) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

21.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, ruhsatsız ve kaçak yapıların yıkımında belediyeler ve jandarma arasındaki görev ve yetki dağılımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/763) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

22.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Aksaray-Sultanhanı'ndaki doğalgaz stoklama depolarının yapımında fay hattının dikkate alınıp alınmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/764) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

23.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Konya Ovası Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/765) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

24.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, sit alanlarına ve buralardaki yapılaşma şartlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/766) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

25.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, belde belediyelerinin borçlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/767) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

26.- Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, Çorum Devlet Hastanesi çalışanlarına döner sermaye ücretlerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/768) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

27.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın, İzmir Resim ve Heykel Müzesinin kongre merkezine dönüştürüleceği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/769) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

28.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, su ürünleri üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/770) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

29.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, balıkçı barınaklarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/771) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

30.- Adana Milletvekili N.Gaye Erbatur'un, Devlet Senfoni Orkestralarının ödenek sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/772) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

31.- Adana Milletvekili N.Gaye Erbatur'un, kadınlara yönelik tecavüz suçunun önlenmesi amacıyla planlanan tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/773) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

32.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, gazi ve malûl aylıklarına ve sağlık giderlerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/774) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

33.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan yüksek öğrenim öğrencilerine verilen burslara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/775) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

34.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Halk Bankası ile Ziraat Bankasının birleştirileceği haberlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/776) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

35.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, İller Bankası Muğla ve Denizli Başmühendisliklerinin kapatılması kararına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/777) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

36.- İzmir Milletvekili Türkan Miçooğulları'nın, Urla ve Seferihisar'daki deprem sonrası çalışmalara ve yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/778) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

37.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Telekomünikasyon Kurumunun bölge müdürlüklerinin sayısının artırılması kararına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/779) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

38.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, DÖSİM işyerlerindeki atamalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/780) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

39.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hayvan barınaklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/781) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

40.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Cezayir depreminde zarar gören internet iletişimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/782) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

41.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, Çanakkale Meyvecilik Üretme İstasyonunun özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/783) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

42.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, Ankara'daki kaldırım ve asfalt çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/784) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

43.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, İzmir Torbalı Anadolu Lisesinde yaşanan bir olaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/785) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

44.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, özel, Özel Eğitim Kurumlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/786) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 Milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/109) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

2.- Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 22 Milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda ve Mavi Akım Projesi ile ilgili çeşitli iddiaların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ve 45 Milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi

1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, Ankara-Eryaman'da aksadığı iddia edilen belediye hizmetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/486)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

17 Haziran 2003 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşimini açıyorum.

III. -YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Sinop İlinde infial yaratan fişleme olayıyla ilgili söz isteyen, Sinop Milletvekili Engin Altay'a aittir.

Buyurun Sayın Altay.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop İlinde infial yaratan fişleme olayına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

ÊENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, değerli mesai arkadaşlarım; gönlüm isterdi ki, bu kürsüde, güzel Sinopumuzla ilgili, Sinopumuzun güzelliklerinden ya da bir başka boyuttaki sorunlarından söz etseydik; ancak, maalesef, 12 Haziran 2003 tarihinde, bir gazetemizde "Sinop'ta herkes terörist" diye bir haber yayımlandı. Akabinde, aynı gazetemizin haberine konu olan kaynak, bana da intikal etti; Parlamentoda bir basın toplantısı yaptım; ben de şöyle demişim: "Fişleme, Hitler Almanyasına yakışır."

Değerli mesai arkadaşlarım, 12 Haziran 2003 tarihli gazete haberine konu olay, Sinop Emniyet Müdürlüğünde -tutanaklara geçsin diye söyleyeyim- Mümin Zengin, Fazlı Ayan ve Abdullah Erahıskalı isimli üç polis memurunun, 1 Mayıs şölenlerinde, memur izleme tutanağı ve tutanağa ek olarak düzenledikleri bir raporla ilgilidir. Bu raporda, Sinop Eğitim Fakültesinde, Fen Edebiyat Fakültesinde, Su Ürünleri Fakültesinde okuyan bir grup öğrencimiz, KADEK'li, DHKP'li, TKPML'li gibi, yasadışı örgüt mensubu olarak zaptedilmiştir. Yine, benim de yakinen tanıdığım birçok öğretmen ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan kamu görevlileri de, aynı şekilde, yasadışı terör örgütleriyle ilişkilendirilmişlerdir. Şimdi, ben, yüzlerce telefon aldım; ama, bir telefon çok ilginçti; bir veli diyor ki: "Sayın Vekilim, çocuğumun öğretmeni teröristmiş; ben ne yapayım."

Şimdi, değerli arkadaşlar, demokrasinin olmazsa olmaz şartlarından biri, devletin yurttaşa, yurttaşın da devlete güven duymasıdır, birbirlerine sevgiyle bakmalarıdır. Türkiye'de, insan hayatı, iki polisin tutanağıyla köreltilmemelidir. Ben, kendimden bilirim; bir başçavuşun iki satırlık yazısı yüzünden, tutanağı yüzünden, devlet memurluğuna dörtbuçuk yıl sonra, mahkeme kararıyla başladım. Türkiye'de -her ne kadar, halen Anayasası yürürlükte de olsa, çok şükür süratle değiştiriyoruz- 12 Eylülün bu acı izlerinin bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.

Sinop halkı, polisiyle, jandarmasıyla barışıktır. Bu barışıklığı, üç beş kendini bilmez, ne olduğu belirsiz polis memurunun iki satırlık tutanağı bozmamalıdır. Devletimiz ve hükümetimiz, bu konuda gerekli önlemi almalıdır. Görevi ne olursa olsun, hiç kimse, kaynağını Anayasadan almadığı bir yetkiyi kullanmamalıdır. Sinop Valimizin son derece olumlu yaklaşımını izledim, kendisiyle de görüştüm. Anlayabildiğim ve yorumlayabildiğim kadarıyla, bu konuda Sayın Vali de bir parça by-pass edilmiş, valiliğin bilgisi dışında kamu kurum ve kuruluşlarına bu raporlar gönderilmiştir; ancak, Sinop, emniyet diliyle sıfır ceraimli bir ildir. Yine, emniyet müdürümüzün dediği gibi, bırakın terör olaylarını, dörtbuçuk aydır, Sinop'ta küçücük bir hırsızlık olayı bile yaşanmamıştır. Sinoplunun vatanseverliği de tartışılamaz. Sinop'ta terörist barınamaz. Sinop'ta, Sinopluya ya da Sinop'ta yaşayan insanımıza terörist diyenler, bana göre gerçekten teröristtir, görevi ne olursa olsun. Sadece güneydoğuda yaşanan olaylarda, küçücük Sinop 56 şehit vermiştir. Sinop'ta, KADEK adlı yasadışı örgütün barınması mümkün değildir; bırakın Sinop polisini, onu, Sinop halkı Sinop'ta barındırmaz. Sinop'un vatanseverliğinden hiçbir boyutta kuşku duyulamaz. Kurtuluş Savaşında verilen şehidin yüzde 5'i küçük Sinop İlindendir; 36 000 şehidin 1 800'ü Sinop İlinde yaşayan insanlardandır.

Gönlüm isterdi ki, güzel Sinop'un güzelliklerini, bu kürsüde, bu gündemdışı konuşmada anlatabilseydim. Böyle üzücü, üzüntü verici ve bir o kadar da düşündürücü bir konu yüzünden gündemdışı söz almaktan ben de memnun değilim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Altay, konuşmanızı toparlar mısınız.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.

Ancak, televizyonları başında bizi izleyen tüm Türkiye'yi, bu vesileyle, Sinop'un doğal güzelliklerini ve Sinop'un eşsiz güzel insanlarını görmeye, Sinop'u incelemeye, Sinop'u gezmeye davet ediyorum. Hükümetin, polislerle ilgili bu konuda gerekeni yapacağına olan tam inancımla ve böylesi olayların sadece Sinop'ta değil, Türkiye'nin hiçbir noktasında bir daha yaşanmamasını da temenni ederek; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altay.

Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin cevap verecektir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum; başarılı geçecek bir mesai haftası diliyorum.

Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay Bey, basına da yansıyan, 2 Mayıs 2003 tarihinde Sinop İlinde infial yaratan fişleme olayı konulu gündemdışı bir konuşma yaptılar, hep birlikte kendilerini dinledik. Bu gündemdışı konuşmayla ilgili sizleri bilgilendirmek istiyorum. Sayın İçişleri Bakanımız, bir inceleme gezisi sebebiyle Van'da bulunuyorlar; o bakımdan, bu gündemdışı konuşmaya cevap vermek benim uhdeme düştü. İçişleri Bakanlığından aldığım bilgiler ışığında bu konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum.

1 Mayısta Türkiye'nin değişik vilayetlerinde olduğu gibi Sinop'ta da 1 Mayısla ilgili birtakım etkinlikler yapılmış. Bu etkinliklerden sonra, bazı kamu görevlileri hakkında, oradaki etkinliklere katıldığı veya katıldıkları iddiasıyla soruşturma açıldığı ve bu etkinliklere veya mitinge katılan bazı vatandaşların da -biraz önce, Sayın Altay'ın da ifade ettiği gibi- tutulan tutanağın ekinde isimlerinin zikredildiği ve "sakıncalılar" anlamına gelebilecek olan bir isim listesinin tanzim edildiği bilgileri İçişleri Bakanlığına ulaşır ulaşmaz hemen iki şey yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi, mitinge katıldığı iddiasıyla bazı kamu görevlileri hakkında başlatılan idarî soruşturma İçişleri Bakanlığının yazılı emriyle derhal durdurulmuştur. İkincisi, basında yer alan iddiaların araştırılması ve müsebbipleri hakkında gerekli yasal işlemlerin başlatılması için de, Sayın İçişleri Bakanımızın talimatıyla müfettiş görevlendirilmiş, bu talimat verilmiş, şu anda bu noktada müfettişlerce de bir inceleme yapılmaktadır; rapor henüz -aldığım en son bilgiye göre- İçişleri Bakanlığına ulaşmamıştır.

Kuşkusuz, temel hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmek, insanların en temel hak ve özgürlüklerinden olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmalarının bir eksiklik, bir suçlama nedeni olmaması konusunda titiz davranmak, hükümet olarak bizim aslî görevlerimizdendir. Nitekim, burada sizlerin de tasvibine mazhar olan hükümet programımızdan birkaç cümle hatırlatmak istiyorum: "Bize göre, sınırlandırılmayan, keyfîliğe ve hukuksuzluğa olanak sağlayan, bireysel ve kolektif hak ve özgürlükleri hiçe sayan anlayışlar, sivil ve demokratik siyasetin en büyük düşmanlarıdır." Yine, hükümet programından okuyorum: "Bize göre, hukuk devletinin gereği, siyasal iktidarı ve tüm kurumları yasal çerçeveyle sınırlamaktır."

Yine hükümet programımızdan, izin verirseniz, bir cümle daha bilgilerinize arz etmek istiyorum: "Bize göre, demokratik bir toplumda sivil toplum örgütleri büyük önem taşırlar. Sivil ve özgürlükçü bir ortamın oluşabilmesi ve bireyin devlet karşısında korunabilmesi buna bağlıdır."

59 uncu cumhuriyet hükümeti, temel hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesinde üzerine düşeni yapmanın gayreti ve çabası içerisindedir. Pek yakın bir zamanda yine huzurlarınıza gelecektir, Avrupa Birliğiyle ilgili uyum paketi üzerinde çalışmalar devam etmektedir.

Yine, Ulusal Programı daha da genişletme noktasında çalışmalar bütün hızıyla devam etmektedir. Biz, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanında Türkiye'nin, mutlaka çağdaş uygarlığı yakalaması ve hatta onun önüne geçmesi konusunda azimli ve kararlıyız. İnanıyorum ki, burada bulunan iki parti grubu da, bu konuda, en az hükümetimiz kadar hassas ve titizdir.

Sadece yasal düzenlemeleri yapmanın kâfi gelmediğine de inanıyoruz. Birtakım yasal düzenlemeler yaparsınız; ama, uygulamaya yansımadıktan sonra bunun hiçbir ehemmiyeti yoktur.

Birtakım münferit olaylar olacaktır; ama, hükümet olarak, eğer bu münferit olaylar kişi hak ve özgürlüklerini zedeleyici mahiyetteyse, biraz önce ifade ettiğim gibi, üzerine hassasiyetle gidilir.

Sinop Milletvekilimiz Sayın Engin Altay Bey, Sinop ile ilgili böylesine münferit bir olayı gündeme getirdiler. Kuşkusuz ki, bir milletvekili olarak ve Sinop Milletvekili olarak görevlerini yapmışlardır. Hükümet ve Bakanlık olarak bu konuda yapılmış olanları arz ettim; ancak, Sayın Engin konuşması esnasında, emniyet mensuplarımızın rahatsız olabileceği bazı ifadeler kullanmışlardır. Bu olay henüz soruşturma aşamasındadır. Suçlu olduğu henüz tespit edilmemiş -kendisi, isimlerini biraz önce burada okudu- üç polis memuru zabıt tutmuşlar; demin ifade ettiğim gibi, bu tutanağın ekine birtakım isimleri sıralamışlar.

Bunun, bir fişleme olarak kamuoyuna ve basına yansıdığını biliyoruz. Bu konuyla ilgili soruşturma sonuçlandığında, kuşkusuz ki, yasal sınırları içerisinde gereği yerine getirilecektir; ama "ne idiğü belirsiz polisler" ifadesi, sanıyorum ki, emniyet camiamızı fevkalade rahatsız edebilir. Ben, bunun bir sürçülisan olduğunu düşünüyorum. Ben, Sayın Altay'ın kendisini tanırım; bir Anadolu çocuğudur, emniyet teşkilatı hakkında böyle bir ifade kullanmak istemez; ama, sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum ki, vatandaşlarımızın bu ülkede huzur içerisinde yaşayabilmeleri, kaynağı Anayasada yazılı olan temel hak ve özgürlüklerini en iyi şekilde kullanmaları hususunda, hem emniyet teşkilatımız hem idarî birimlerde görev yapan tüm kamu görevlileri ve tabiî, bunun da üstünde hükümetimiz, fevkalade hassastır, titizdir. Eğer, uygulamada birtakım rahatsızlıklar, yanlış tatbikatlar olursa, milletvekili arkadaşlarımızın hükümetimizi uyarmasından sadece memnuniyet duyarız. Eğer, bizim bilgimiz dışında bir olay olmuşsa, milletvekillerimiz bizi bilgilendirirlerse, derhal harekete geçeriz. Bu konuda da, milletvekilimizin uyarısından önce, İçişleri Bakanlığı, üzerine düşeni yapmıştır, bundan sonra da yapmaya devam edecektir.

Sayın Engin Altay Beye, gündemdışı konuşması sebebiyle yeniden teşekkür ediyorum; bize, bu açıklamayı yapma imkânı verdiler.

Hepinize, yeniden, sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, Atatürk'ün medeniyet, kültür, tarih ve ahlak anlayışıyla ilgili söz isteyen, Konya Milletvekili Ahmet Işık'a aittir.

Buyurun Sayın Işık.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

2.- Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, Atatürk'ün medeniyet, kültür, tarih ve ahlak anlayışına ilişkin gündemdışı konuşması

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16 Haziran 1926 tarihinde Büyük Önder Atatürk'e karşı İzmir'de bir suikast düzenlenmiş ve fiziksel bedeni yok edilmeye çalışılmıştır. Tarihî Önder Atatürk'ün düşüncelerinin ve fikirlerinin, dünden bugüne olduğu gibi, bugünden de ebediyete kadar yaşayacağını teyit etmek, dikkat çekmek ve vurgu yapmak amaçlı, Mustafa Kemal Atatürk'ün medeniyet, kültür, tarih ve ahlak anlayışına yönelik gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşadığı dönem ve konjonktürde beyan, fikir ve eylemleriyle, yalnızca onlarca yıl sonraki günümüze değil, yüzyıllar sonraki zamana ışık tutan "Atatürk" ismini bu kürsüden zikretmenin mutluluğunu yaşıyor ve onurunu hissediyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Milletine bırakmış olduğu en büyük eseri, çağdaş ve modern Türkiye Cumhuriyetini muhkem temeller üzerine kurmuş olmasıdır. Çok yönlü kişiliği, üstün zekâsı, olaylar karşısındaki soğukkanlılığını asla kaybetmeden devlet millet heyecanını en üst düzeyde tutarak hızlı ve sağlıklı karar alma özelliği, O'nu Atatürk yapan en önemli vasıflardır.

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin temelini kültür olarak görmektedir. Ulu Önder Atatürk, beyanında, medeniyet yolunda başarıyı yenileşmeye bağlamakta ve devamla "sosyal hayatta, ekonomik hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak için tek gelişme ve ilerleme yolu budur" demektedir. Büyük Önder, ifadesinde "içinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde layık olduğumuz yeri alacağız, onu koruyacağız ve sürdüreceğiz; refah, mutluluk ve insanlık bundadır. Millet açıkça bilmelidir, medeniyet, öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona ilgisiz kalanları yakar ve yok eder. Biz, Batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz, onda iyi olarak gördüklerimizi kendi bünyemize uygun bulduğumuz için dünya medeniyeti seviyesi içinde benimsiyoruz" demektedir. Devamla "bugünkü Türkiye Cumhuriyeti çocukları kültürseverdirler; yani, hem kendileri kültür sahibidirler hem de bu özelliği çevrelerine ve bütün Türk Milletine yaymakta olduğuna inanmışlardır. Millî kültürün her alanda açılarak yükselmesini Türkiye Cumhuriyetinin temel direği olarak sağlayacağız" demektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk, beyanında "Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, bütün Türk çocukları kendileri için lazım olan atılım kaynağını tarihte bulabileceklerdir. Büyük devletler kuran atalarımız büyük ve kapsamlı medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve dünyaya bildirmek bizler için bir borçtur. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Halkı medenîdir; tarih de medenîdir, hakikat de medenîdir. Türkiye Cumhuriyeti halkı, fikriyle, zihniyetiyle, medenî olduğunu ispat etmek ve göstermek mecburiyetindedir. Medenîyim diyen Türkiye Cumhuriyeti Halkı, aile hayatıyla, yaşayış şekliyle, medenî olduğunu göstermek zorundadır. Sonuç olarak; medenîyim diyen Türkiye'nin hakikaten medenî olan halkı, baştan aşağıya dış görünüşüyle bile medenî ve olgun insanlar olduğunu fiilen göstermeye mecburdur" demektedir.

Atatürk, diğer bir ifadesinde "millî ahlakımız medenî esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli ve kuvvetlendirilmelidir. Bir işin ahlakî bir değerinin olması, ayrı ayrı insanlardan, daha yüce bir kaynaktan meydana gelmiş olmasıdır. O kaynak, toplumdur, millettir. Millî ahlak, milletin sosyal düzeni ve huzuru, şimdi ve gelecekteki refahı, saadeti, selameti ve güvenliği, medeniyet, ilerleme, yükselmesi için, insanlardan her hususta ilgi, gayret, nefsin feragatını ve gerektiği zaman seve seve canını vermesini isteyen ahlaktır. Mükemmel bir millete millî ahlakın gerekleri, o milletin fertleri tarafından, âdeta düşünmeksizin, vicdanî, hissî bir sebeple yapılır. En büyük millî his, millî heyecan budur" demektedir. Devamla "medeniyet yolunda yürümek ve başarılı olmak hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde duraksayanlar veya bu yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak cahilliği ve tedbirsizliğinde bulunanlar, medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya mahkûmdurlar" demektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen Ulu Önder Atatürk ve düşünceleri, her dönem ve durumda zengin bir yoruma, derin bir algılamaya yönelik ince hassasiyete, nesillere kalıcı aktarılmaya yönelik yüksek ideallere gereksinim göstermektedir.

Büyük lider ve büyük insanı rahmetle anarken, 28 Haziran 2003 Cumartesi günü Konya'nın Karapınar İlçesinde yapılacak olan çölleşmeyle mücadele etkinliklerine sizleri davet eder, tüm Meclisi saygıyla tekrar selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Gündemdışı üçüncü söz, doğrudan gelir desteği ödemeleriyle ilgili söz isteyen Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, tarımda doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni bir çalışma haftasındayız; bu haftanın da ülkemize iyilikler getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Tarım Bakanımız şu anda burada değil; ama, seçimlerden önce siyasî propaganda malzemesi olan, seçimlerden sonra da sıkça üzerinde durduğumuz bir konu hakkında, maalesef, üzülerek tekrar söz almış bulunuyorum.

Doğrudan gelir desteği ve doğrudan gelir desteğine bağlı tarımdaki bazı yanlışlıkları tekrar sizlerin dikkatine, kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum.

Problemimiz, sadece doğrudan gelir desteği değil, ama, doğrudan gelir desteğiyle birlikte, insanlarımızı düşürdüğümüz durumu da bir tespit etmemizde fayda var.

Çiftçi borçlarının son derece ciddî problem yarattığını, çiftçi borçlarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin katkılarıyla getirilmiş olan kanun teklifinin siz değerli milletvekilleri tarafından da maalesef reddedildiğini biliyoruz.

Çiftçi borçlarının faiz affı son derece önemlidir. Çiftçi borçlarının faiz affı mutlaka gündeme gelmeli, gündemde de gerekli hassasiyeti bulmalıdır. Anaparanın taksitlendirilmesini, çiftçi Bağ-Kur borçlarının durumunu, son uygulamanız olan mazot desteğindeki durumu bölgelerinizde bir araştırmanızda fayda görüyorum.

Doğrudan gelir desteğinin yüzde 100'ünü alan yerlerde de, acaba, mazot desteğinin yüzde 100'ü verilmiş midir; bunu da öğrenmek istiyorum. Bu konudaki uygulama şu: Maalesef, mazot desteğinin şu anda sadece yüzde 50'si veriliyor. 10 000 000 liranın altında mazot desteği alan insanlara bu para zaten verilemiyor. İnsanlarımız, tarlada, tarlalarında boğuşurken, 20 000 000-25 000 000 lira mazot desteği için, 30 000 000 lira mazot desteği için bile tarlalarını bırakıp, banka sıralarına girebiliyorlarsa, çiftçimizin içerisinde bulunduğu durumu herhalde düşünebileceksiniz.

Tütün, çok ciddî problem. Geçmiş dönemin hataları bu dönemde de maalesef devam ediyor. Tütündeki kota fazlası ve sözleşmesi olmayan tütünlerimizin durumu içler acısı ve üreticimizin durumu da içler acısı. Sadece Akhisar'da kota fazlası ve sözleşmesi olmayan tütünün 12 000 balya olduğunu düşünürsek, bunlarla ilgili çok ciddî araştırmalar ve çalışmalar yapmamızın gerektiğine herhalde hak vereceksiniz.

Geçenlerde, Manisa yöresinde bir afet oldu; 20 000 hektar alandaki ürünün yüzde 60 ilâ 80'i telef oldu. Bunun tekrar geriye dönüşü son derece zor; çünkü, çok büyük kısmı bağ.

Değerli arkadaşlarım, tarım sigortası, ürün sigortası konularında Tarım Bakanlığının mutlaka ciddî çalışmalar yapması lazım ve topu başka bakanlığa atmaya hakkı yoktur. Bu topu tutacak; bu tarım sigortasının, ürün sigortasının -üreticimizin lehine ve destekleme olarak da vermek kaydıyla- anlatılmasında ve çözülmesinde fayda var.

Hayvancılığımız gözardı edilmiştir. Tarımdaki sanayileşmemize mutlaka destek verilmelidir. Tarımdaki sanayileşmeye destek verilirse, dışa bağımlı tarım ürünlerine, sanayi ürünlerine bağlı problemlerimizi ortadan kaldırırız.

Tohum, gübre ve ziraî ilaç üretimi yatırımlarına mutlaka destek olunmalıdır. Bu desteği önemsiyoruz. Tarım sektörümüzü ayağa kaldırmak istiyorsak, tohum, gübre ve ziraî ilaç sektörünü mutlaka desteklememiz lazım.

Sevgili arkadaşlarım, son iki üç yıldır, bölgemizde, bütün Ege Bölgesinde, Tarım Bakanlığının bünyesinde mutlaka araştırılması gereken bir zeytin hastalığı var. Çok ciddî miktarda zeytin ağaçları kurumakta. Bunun sebebi, maalesef, belli değil. Bunun sebebini üreticilerimiz öğrenmek istiyor, bunun çözümünü, mutlaka, üreticilerimiz öğrenmek istiyor. Her yıl, bahçelerinde, dünya kadar zeytin ağacı, maalesef, kesilmekte ve yerine yeni ürünleri dikmeye ve onlarla uğraşmaya çalışmaktadırlar.

Sebze ve meyve konusunda Ortadoğu'nun, dünyanın deposu olabilecek, dünyayı doyurabilecek bir ülkenin, sebze ve meyvenin ihracatında ve içpazarda tüketimi ve satılması konusunda ciddî hatalarının ve problemlerinin olduğunu biliyorum. Bakanlığımızın, bu konuyla ilgili, mutlaka, doğru araştırmaları ve çalışmaları yapması lazım.

Söz aldığım konu, doğrudan gelir desteği. Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın, mayıs ayı sonunda, doğrudan gelir desteğinin tamamının ödeneceğine dair şu kürsüde sözü var; tutanakları açın, lütfen, bir bakın, Sayın Bakanımız da açsın, bir baksın. Değerli arkadaşlarım, haziran ayının sonuna gelmek üzereyiz, ortalarındayız. Şu anda, doğrudan gelir desteğinin 42 ilde tamamı ödenmiştir, 10 ilde yüzde 50'si, 24 ilde de yüzde 40'ı ödenmiştir. Sevgili arkadaşlarım, adaletli olalım, hakkı, hukuku bilelim. Yüzde 100'ünü alan yer ile yüzde 40'ını alan yer arasındaki kriter nedir? Bunun kıstasını kim ayarlamıştır? Neye göre tespit edilmiştir? Bu yüzde 40'ın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özkan, konuşmanızı toparlar mısınız.

Buyurun.

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Toparlayacağım Başkanım; affınıza sığınıyorum.

Bunun kriteri mutlaka önemlidir; çünkü, her bölgede insanlarımız borçlu; Hakkâri'den Edirne'ye kadar, Sinop'tan Antalya'ya kadar yurdun dörtbir tarafındaki çiftçilerimiz, gerçekten, çok mağdur durumda. Bu insanlara destek olmamız lazım. Haziran sonunda biteceğine dair Sayın Bakanın yine bir sözü var, bu sözün de takipçisi olacağımızı söylemek istiyorum.

İnanın, mazot desteği ve doğrudan gelir desteği bir yardımlaşma fonuna döndü. Bunun, bir an önce işlerliğinin olması lazım. Sayın Bakanımız burada yok; ama, tutanaklarımızdan alırlar. Sayın Bakanımıza hitaben şunları söylemek istiyorum: Taraf olun Sayın Bakanım, taraf olun; emekten yana, üretimden yana, tarımdan yana taraf olun. Bu ülkenin yüzde 40'ı tarımla geçiniyor, geri kalan yüzde 40'ı da tarıma bağlı küçük ve orta boy işletmelerle... Siz, tarıma sahip çıkmak mecburiyetindesiniz. Siz tarıma sahip çıkarsanız, bizler de sizlere sahip çıkarız.

Değerli arkadaşlarım, tarımla uğraşan insanların çok ciddî talepleri yok; bu insanlar borçlarını ödemek istiyor, alınterinin karşılığını almak istiyor; bu insanlar çocuklarını yarına güvenle hazırlamak istiyor. İstedikleri çok bir şey değil. Biz bunu sağlayamazsak, şu oturduğumuz koltuklar hepimize haram olsun.

Sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Değerli Arkadaşlarım; ikinci kez huzurunuzdayım.

Bugün gündemdışı konuşmalara konu olarak getirilen hususlar benim bakanlığımı ilgilendirmiyor; ancak, arkadaşlarımız Ankara dışında oldukları için, sizleri en azından bilgilendirmek amacıyla huzurunuza çıkma ihtiyacını hissettim.

Manisa Milletvekili Değerli Arkadaşımız Ufuk Özkan Bey, tarım kesiminin sorunlarıyla ilgili gündemdışı konuşma yaptılar. Şu tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Tarım Bakanımız eğer burada olsaydı, zannediyorum, çok daha tafsilatlı bilgi arz ederlerdi. Hükümetimiz güvenoyu alalı -58 ve 59 uncu hükümetleri birlikte değerlendiriyorum- henüz yedi ay kadar bir zaman oldu. Tespitim şudur: Tarım kesimine, tarımda yaşayan insanlarımıza kaynak aktarma ve onların yaşamlarını kolaylaştırma bakımından hükümetimiz kadar duyarlı bir hükümet olmamıştır. İşte, doğrudan tarım desteği; bütçe imkânları içerisinde ödemenin gayreti ve çabası içerisindeyiz. Sayın Özkan "bu kıstasları kim koymuştur, nasıl koymuştur" dediler. Kıstaslar, illerimizin kalkınmışlık veya kişi başına düşen millî gelir oranları gözönünde bulundurularak Hazinece konulmuştur. Bu konuda da, en azından, gelişmişlik düzeyi düşük olan illerimizle ilgili farklı bir uygulama yapalım anlayışı, bu çalışmaları yaparken bizim hükümetimize hâkim olmuş bir düşüncedir.

Ayrıca, çiftçilerimizin, Ziraat Bankasına, tarım kredi kooperatiflerine, geçtiğimiz dönemden kalma ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle ödeyemedikleri borçları var. Hükümetimiz, onları rahatlatalım diye, bu borçlarla ilgili yeniden yapılanma çalışmaları içerisindedir. İşte mazot desteği; tarım kesiminde çalışanlara yüzde 35 oranında daha ucuz mazot verelim diye. Bunu, sadece bizim hükümetimiz gündeme getirdi ve uygulamaya koydu. Kuşkusuz, her yeni uygulama birtakım aksaklıklara neden olabilir; ama, böyle bir uygulamayı onları düşünerek gündeme getirmiş olmak, bunun kararını almış olmak ve uygulamaya başlamak dahi başlı başına takdir edilecek ve tebrik edilecek bir husus olmalıdır. Tabiî ki, aksayan yönleri olacaktır. Bunlar, bizim, tarım kesiminde çalışan, yaşayan insanlarımıza göstermiş olduğumuz bir iyi niyetin tezahürüdür. Elektrik borçları vardı, bu elektrik borçlarını da bizim hükümetimiz yeniden yapılandırdı; ödeyemiyorlardı, faizleriyle önemli bir noktaya gelmişti. Bu konuda da, işte, onlara bir rahatlık sağlayabilmek için, ekonominin sıkışık bir noktasında, yine de tarım kesimine yardımcı olabilmek için, hükümetimiz, elinden gelen gayreti göstermektedir, bundan sonra da gösterecektir.

Tabiî, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının tarım kesimiyle ilgili bundan başka iyileştirme projeleri konusunda, zannediyorum, Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Güçlü, bir münasebetle, buraya geldiğinde, sizi daha teferruatlı bir şekilde aydınlatacaktır.

Ben, Sayın Ufuk Özkan'ın gündemdışı konuşmasıyla ilgili konulara, tarım kesimine hükümet olarak nasıl baktığımızı, her fırsatı onların lehine nasıl değerlendirme gayreti ve çabası içerisinde olduğumuzu belirtmek için huzurunuza çıktım ve bu bilgileri sizlerle paylaşma veya en azından hatırlatma imkânı buldum.

Sayın Başkana teşekkür ediyorum, sizlere de saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

3 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/109)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin kendi enerji kaynakları yeterince değerlendirilmeden, enerji ihtiyacının önemli kısmının doğalgazdan karşılanmaya başlanmış, doğalgaz ihtiyacı ise yurt dışındaki değişik ülkelerden karşılanma yoluna gidilmiştir.  Yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye, yaptığı enerji anlaşmalarına, 20 yıl içinde tam 233,6 milyar dolar ödeyecek. Bu miktar, aynı zamanda, dünya doğalgaz tüketiminin yüzde 1'ini teşkil etmektedir.

Ülke nüfusunun önemli bir kısmını bünyesinde bulunduran İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyük şehirlerimiz ve doğalgazla çalışan elektrik santrallarının 2002 yılı toplam doğalgaz tüketimi 17 milyar metreküptür; ancak, yapılan anlaşmalara göre, yıllık tüketimimiz 67,8 milyar metreküp olarak belirlenmiş. Mevcut altyapı ve yapılacak altyapıyı hesaba kattığımızda dahi, ihtiyacımızın üzerinde doğalgaz alım anlaşmaları yaptığımız ortadadır. Ayrıca, bu durumda, söz konusu anlaşmalara göre hareket edildiğinde, diğer enerji kaynaklarını bir yana bırakmak zorunda kalacağız.

Yapılan anlaşmaların süresinin uzunluğu gözönünde bulundurulduğunda, sonuçta, sanayiiyle, ısınmasıyla, enerji üreten santrallar dahil, tamamen, ülkemiz dışa bağımlı hale getirilmiş olmaktadır.

Ülkemiz doğal enerji kaynakları yeterince değerlendirilmeden, kendi kaynaklarımız gözardı edilerek, ülkemiz önümüzdeki dönemlerde tamamen doğalgaza bağımlı hale gelecektir. Ülke, doğudan batıya doğalgaz boru hatlarıyla döşenmekte ve doğalgaz dışındaki alternatif enerji kaynakları kullanılamaz hale getirilmektedir.

Ülkemizin doğalgazla ilgili politikasının yeniden gözden geçirilmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1-Ferit Mevlüt Aslanoğlu

(Malatya)

2-Şevket Gürsoy

(Adıyaman)

3-Yücel Artantaş

(Iğdır)

4-İsmet Atalay

(İstanbul)

5-Erol Tınastepe

(Erzincan)

6-Osman Özcan

(Antalya)

7-Atilla Kart

(Konya)

8-İsmail Değerli

(Ankara)

9-Mustafa Gazalcı

(Denizli)

10-Zeynep Damla Gürel

(İstanbul)

11-Canan Arıtman

(İzmir)

12-Ahmet Ersin

(İzmir)

13-Mesut Değer

(Diyarbakır)

14-Mehmet Vedat Yücesan

(Eskişehir)

15-Orhan Ziya Diren

(Tokat)

16-Muharrem Doğan

(Mardin)

17-Mehmet Işık

(Giresun)

18-İsmail Özay

(Çanakkale)

19-Berhan Şimşek

(İstanbul)

20-Vahit Çekmez

(Mersin)

21-Mehmet Semerci

(Aydın)

22-Bihlun Tamaylıgil

(İstanbul)

23-Halil Ünlütepe

(Afyon)

24-Salih Gün

(Kocaeli)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2.- Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 22 milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda ve Mavi Akım Projesi ile ilgili çeşitli iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de uzun süredir uygulanmakta olan enerji politikaları, bir yandan enerji fiyatlarının fahiş bir düzeye çıkmasına, bir yandan da yaygın usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarıyla, siyasete ve siyasetçiye olan güvenin derinden sarsılmasına neden olmuştur. Bu politikanın temel yanlışlarından biri de, hidrolik ve linyit gibi kendi zengin kaynaklarımızı değerlendirmeden, tamamı ithal doğalgaza dayalı enerji politikalarının sürdürülür olmasıdır. Özellikle, elektrik üretiminde halen yüzde 44 olan doğalgazın payının, yıl sonunda yüzde 50'lere ulaşacak olması, bu çarpık ve kamu yararını hiçe sayan politikanın, çok çarpıcı bir göstergesidir. Bu oran, tükettiği gazın yüzde 85'ini kendi üreten Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 20, Avrupa Birliğinde yüzde 32'dir. Doğalgaz santrallarına, alınan krediden, imzalanan "al ya da öde" koşullu anlaşmalara ve üretilen elektriğin kamu tarafından alımına kadar Hazine garantisi sağlayan bu sorumsuz politika, enerji alanında yaşanan kaosun ve pahalılığın başlıca nedenidir.

Türkiye, 2002 yılında ithal ettiği 17 600 000 000 metreküplük doğalgazın 11 600 000 000 milyar metreküpünü Rusya Federasyonundan almıştır. Bunun 5 000 000 000 metreküpü doğrudan Gasprom-Gazexport şirketinden alınırken, kalanı Turusgaz adlı şirket üzerinden alınmaktadır. Turusgazda, Gaspromun yüzde 45, BOTAŞ'ın yüzde 35, GAMA'nın yüzde 15.6 hissesi vardır. Geri kalan yüzde 4,4 ise hamiline yazılı hissedir. Hisselerin kime ait olduğu ise, bilinmemektedir.

Tükettiğimiz gazın tamamının ithal ediliyor olması yetmezmiş gibi, ithalatın yüzde 67'sinin tek ülkeden -Rusya- yapılması stratejik bir zaaf yaratmaktadır. Doğalgazın fiyatı fahiştir ve halkın alım gücünü, sanayicimizin rekabet gücünü ortadan kaldırmaktadır. Dahası, Rusya'da aynı sahadan üretilen ve aynı boru hattından taşınan gaz, iki farklı şirket üzerinden, farklı fiyatlarla satın alınmaktadır. Bu sorumsuz uygulamalar, kamuoyunda kuşku yaratan ve pahalı enerji fiyatlarının temel nedenleri olarak algılanmaktadır.

Ayrıca, yoğun usulsüzlük ve yolsuzluk savlarıyla anılan Mavi Akım Projesi de, tüm uyarılara karşın, dönemin iktidarlarınca yaşama geçirilmiştir. Bu projeyle, zaten gaz ithalat fazlası olan ülkemizde, ithalat yükümlülüğümüz ve tek ülkeye bağımlılığımız tehlikeli boyutta artmıştır. Karadeniz'in 2 150 metre derinliği ve diğer olumsuz doğa koşulları, proje maliyetini ve gaz fiyatını daha da yükseltecektir. Dönemin hükümetinin, hattın Türkiye'deki bölümünü ihalesiz döşetmesi ve usulsüz avans verdiği savları, eleştirileri ve yolsuzluk iddialarını artırmaktadır.

Enerji Bakanlığı, Mavi Akımla gelecek gazın alımını 6 ay süreyle ertelemiştir. Ancak, sürenin bitiminde alımın tekrar başlayacak olması, söz konusu olumsuzlukları ve yolsuzluk iddialarını ortadan kaldırmamaktadır.

Bu hususlara ek olarak, Turusgaz üzerinden alınan gazın fiyatına 18 Şubat 1998'de bir müdahale yapıldığı ve gaz fiyatına esas olan formülde, değişkenlerle oynanarak, Türkiye aleyhine, 1 000 metreküpte 25 dolarlık fark yaratıldığı öne sürülmektedir. Bu fiyatın, Mavi Akım anlaşmasına da esas oluşturduğu ve formül değişikliğinin, anlaşmanın 25 yıllık süresi boyunca, ülkemize 8-10 milyar dolar civarında zarar oluşturacağı da iddialar arasındadır.

Sonuç olarak; Türkiye, tamamını ithal ettiği doğalgaza ve tek bir ülkeye sakıncalı oranlarda bağımlı hale getirilmiştir. Gaz alım fiyatlarının fahiş olduğu iddia edilmektedir. Rus gazının, farklı şirketler üzerinden farklı fiyatlarla satın alındığı anlaşılmaktadır. Turusgazdan alınan gazın fiyat formülüyle oynanarak, ülkemizin zarara sokulduğu iddia edilmektedir. Mavi Akım hattının Türkiye bölümü ihalesiz inşa edildiğinden, fahiş bedelle yapılmıştır. Turusgazdaki yüzde 4,4'lük "hamiline" yazılı hissenin sahipleri ve bunun ülkemize maliyeti açıklanmamıştır.

Tüm bu hususların ortaya çıkarılabilmesi için, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.    4 Haziran 2003

1- Eşref Erdem

(Ankara)

2- Haluk Koç

(Samsun)

3- N. Gaye Erbatur

(Adana)

4- Bihlun Tamaylıgil

(İstanbul)

5- Mehmet Tomanbay

(Ankara)

6- Canan Arıtman

(İzmir)

7- Kemal Demirel

(Bursa)

8- Enver Öktem

(İzmir)

9- Erol Tınastepe

(Erzincan)

10- Mehmet Vedat Melik

(Şanlıurfa)

11- Mehmet Küçükaşık

(Bursa)

12- Gökhan Durgun

(Hatay)

13- Mahmut Duyan

(Mardin)

14- İsmail Değerli

(Ankara)

15- Hasan Aydın

(İstanbul)

16- Mehmet Ali Özpolat

(İstanbul)

17- Muharrem Eskiyapan

(Kayseri)

18- Güldal Okuducu

(İstanbul)

19- Halil Ünlütepe

(Afyon)

20- Atilla Başoğlu

(Adana)

21- İlyas Sezai Önder

(Samsun)

22- Atilla Kart

(Konya)

23- Ali Cumhur Yaka

(Muğla)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Kâtip Üyenin önergeyi oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ve 45 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bir kısmı madde bağımlısı "sokak çocuğu" olarak adlandırılan binlerce çocuğumuz, görünürde büyükşehirlerin, gerçekte ise ülkemizin kanayan ve gittikçe de büyüyen bir yarasıdır.

Kimi zaman trafik ışıklarında, kimi zaman da ara sokaklarda, caddelerde, otobüs duraklarında karşılaştığımız, sokakta türlü tehlikelere maruz kalan, madde kullandıkları zaman da kendileri tehlike haline gelen, sayıları, ancak tahminen bilinen birçok çocuğumuz sokaklarda bulunmaktadır.

Bu çocuklarımız, genellikle bir olaya karıştıkları zaman gündeme gelmekte, kısa süre sonra gündemden düşmekte ve yeni bir olaya karışana kadar da kendileriyle yeterince ilgilenilmemektedir.

Vicdanî boyutunun yanında, Anayasayla belirlenmiş bir görev olan bu çocukların korunması ve topluma kazandırılması hususunda ilgili kurum ve kuruluşların yetersiz kaldığı görülmektedir.

Göç ve işsizlik başta olmak üzere, ekonomik ve sosyal sorunlarla bağlantılı olması ve birçok devlet kurumunun sorumluluk alanına girmesi sebebiyle, sorunun çözümü çokboyutlu bir çalışma gerektirmektedir.

Bu sebeple, çocuklarımızın sokak ortamından kurtarılabilmesi ve sorunun köklü bir çözüme kavuşturulabilmesi için, iktidar ve muhalefetin güç birliğiyle, hepimizin ortak problemi olan bu önemli konuda alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1.- Dursun Akdemir

(Iğdır)

2.- Faruk Çelik

(Bursa)

3.- Mustafa Özyürek

(Mersin)

4.- Haluk İpek

(Ankara)

5.- Ünal Kacır

(İstanbul)

6.- Oğuz Oyan

(İzmir)

7.- Haluk Koç

(Samsun)

8.- Sabahattin Cevheri

(Şanlıurfa)

9.- Mustafa Ataş

(İstanbul)

10.- Mehmet Asım Kulak

(Bartın)

11.- Nevzat Yalçıntaş

(İstanbul)

12.- Mehmet Sekmen

(İstanbul)

13.- Nusret Bayraktar

(İstanbul)

14.- Mehmet Özyol

(Adıyaman)

15.- Afif Demirkıran

(Batman)

16.- Mehmet Altan Karapaşaoğlu

(Bursa)

17.- Gülseren Topuz

(İstanbul)

18.- Eyüp Ayar

(Kocaeli)

19.- Hasan Ali Çelik

(Sakarya)

20.- Mehmet Boztaş

(Aydın)

21.- Mehmet Beyazıt Denizolgun

(İstanbul)

22.- Orhan Erdem

(Konya)

23.- Abdulkadir Ateş

(Gaziantep)

24.- Hasan Fehmi Güneş

(İstanbul)

25.- Muharrem Toprak

(İzmir)

26.- Algan Hacaloğlu

(İstanbul)

27.- Ali Cumhur Yaka

(Muğla)

28.- Ali Arslan

(Muğla)

29.- Mehmet Parlakyiğit

(Kahramanmaraş)

30.- İlyas Sezai Önder

(Samsun)

31- Mehmet Siyam Kesimoğlu

(Kırklareli)

32 - Gürsoy Erol

(İstanbul)

33 - Mustafa Gazalcı

(Denizli)

34 - Orhan Ziya Diren

(Tokat)

35 - İnal Batu

(Hatay)

36 - Fetani Battal

(Bayburt)

37 - Mahmut Duyan

(Mardin)

38 - Mehmet Tatar

(Şırnak)

39 - Halil Ünlütepe

(Afyon)

40 - Oya Araslı

(Ankara)

41 - Mahmut Koçak

(Afyon)

42 - Mehmet Kartal

(Van)

43 - Sedat Pekel

(Balıkesir)

44 - İnci Özdemir

(İstanbul)

45 - Esat Canan

(Hakkâri)

46 - Kemal Sağ

(Adana)

BAŞKAN -Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, (6/443) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/70)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular kısmının 209 uncu sırasında yer alan (6/443) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                 Ahmet Küçük

                                        Çanakkale

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

2.- Devlet Bakanı Güldal Akşit'in, Bükreş'te düzenlenen Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadelenin Kurum ve Yöntemleri konulu WIN BALKANS Eğitim ve Know-How Enstitüsü toplantısına katılmak üzere Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/314)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Güldal Akşit'in, 26-27 Mayıs 2003 tarihlerinde Bükreş'te düzenlenen "Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadelenin Kurum ve Yöntemleri" konulu WIN BALKANS Eğitim ve Know-How Enstitüsü Toplantısına katılmak üzere, Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun da katılması uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yapmış olduğu resmî ziyarete, ekli listede isimleri yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/315)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 9 Mayıs 2003 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

Liste:

Ömer Çelik

(Adana)

Mehmet Dülger

(Antalya)

Egemen Bağış

(İstanbul)

Hüseyin Besli

(İstanbul)

Cengiz Kaptanoğlu

(İstanbul)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

V.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine  ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 38  Tarihi : 17.6.2003

Danışma Kurulunun 17.6.2003 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

 

Bülent Arınç

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

Haluk İpek

 

Mustafa Özyürek

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

C.H.P. Grubu Başkanvekili

Öneri:

Genel Kurulun 17.6.2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde; sözlü soruların görüşülmemesi, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 50 nci sırasında yer alan  10/70 esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin yapılması ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü sırasında yer alan 70 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 1 inci sırasına, 12 nci sırasında yer alan 123 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci sırasına, 6 ncı sırasında yer alan 89 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 7 nci sırasında yer alan 95 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 8 inci sırasında yer alan 96 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 101 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 1 inci sırasında yer alan 54 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 24 üncü sırasında yer alan 152 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 17 nci sırasında yer alan 137 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına alınması ve çalışma sürelerinin bu birleşimde, gündemin 7 nci sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına, 18.6.2003 Çarşamba günkü birleşimde 152 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına, 19.6.2003 Perşembe günkü birleşimde ise 137 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar olması ve saat 24.00'e kadar görüşmelerin tamamlanamaması halinde, saat 24.00'ten sonra da çalışmalara devam edilerek bu işlerin görüşmelerinin bitimine kadar çalışma sürelerinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

BAŞKAN - Öneri hakkında söz isteyen?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VI.- SEÇİM

A) Komİsyonlara Üye Seçİmİ

1.- (10/8, 48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

BAŞKAN - Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 15.4.2003 tarihli 66 ncı Birleşiminde kurulan (10/8,48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım:

Yurt Dışında Yaşayan Vatandaşlarımızın Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (10/8,48)

(12)

Adı Soyadı          Seçim Çevresi

AK Parti (8)

 

 

 

Ahmet Yaşar

Aksaray

 

Mehmet Zekai Özcan

Ankara

 

Mustafa Said Yazıcıoğlu

Ankara

 

Faruk Anbarcıoğlu

Bursa

 

Mustafa Baş

İstanbul

 

Gülseren Topuz

İstanbul

 

Avni Doğan

Kahramanmaraş

 

Muharrem Candan

Konya

CHP(4)

 

 

 

Ali Rıza Gülçiçek

İstanbul

 

Memduh Hacıoğlu

İstanbul

 

Onur Öymen

İstanbul

 

Muharrem Kılıç

Malatya

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 17.6.2003 Salı günü (bugün) saat 17.30'da ana bina PTT karşısı Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı yer ve saati, ayrıca ilan tahtasına asılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Şimdi, bu kısmın 50 nci sırasında yer alan, Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 44 milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.

VII.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 44 Milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70)

Hükümet?..Yerinde.

Meclis araştırması önergesi, Genel Kurulun 30.4.2003 tarihli 73 üncü Birleşiminde okunduğundan, tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine  söz verilecektir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

AK Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Haluk İpek; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Mehmet Ziya Yergök ve önerge sahibi olarak Ankara Milletvekili Yakup Kepenek.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili  Sayın Mehmet Ziya Yergök'ün.

Buyurun Sayın Yergök.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek ve 44 milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı konusunda, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi  Grubunun görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı, Anayasamızın 83 üncü maddesinde "Yasama dokunulmazlığı" başlığı altında düzenlenmiştir. Milletvekili dokunulmazlığının sınırlanması ve makul sınırlara çekilmesi konusu, son yıllarda toplumsal bir talep haline gelmiştir. Bunda, milletvekillerinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili taleplerin Meclisce yıllarca karara bağlanmamış olması, kamuoyunu sarsan ve ülke ekonomisini çökerten büyük yolsuzluk olaylarının siyasî iradeden güç aldığı inancı, dokunulmazlığın, adaletin işleyişini engelleyen, yargının önünü tıkayan bir ayrıcalığa dönüştüğü düşüncesinin toplumda yerleşmiş olması etkili olmuştur. Bu durumda, diğer ülkelerdeki sınırlamalar da gözönüne alınarak, milletvekillerinin yasama çalışmalarına engel olmayacak biçimde dokunulmazlığın sınırlandırılması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Bugün, yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması noktasında toplumsal bir mutabakat olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim, Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği gibi sivil toplum kuruluşlarınca da konuyla ilgili öneriler geliştirilmiş ve ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci ve 21 inci Dönemlerinde aynı doğrultuda kanun teklifleri hazırlanmıştır; ancak, geçtiğimiz yasama dönemlerinde, milletvekillerinin, dokunulmazlığın sınırlandırılmasıyla ilgili düzenlemelere destek vermedikleri görülmektedir. Nitekim, 20 nci Dönemin ikinci yasama yılında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının yasama dokunulmazlığını düzenleyen 83 üncü maddesinin değiştirilmesine dair, Meclis Başkanının ve Parlamentodaki siyasî parti genel başkanları ile 292 milletvekilinin imzasını taşıyan ve yasama sorumsuzluğunun kapsamını genişletirken, Anayasanın 76 ncı maddesinde öngörülen milletvekili seçilmeye engel suçları dokunulmazlık kapsamı dışına çıkararak yasama dokunulmazlığı kapsamını nispeten daraltan kanun teklifi, 22.3.1999 tarihinde yapılan gizli oylamada yeterli oyu alamayarak reddedilmiştir.

Yine, 21 inci Dönemin üçüncü yasama yılında, Başbakan ve koalisyonu oluşturan siyasî parti genel başkanları ile 288 milletvekili tarafından verilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi de, yine aynı şekilde, 3.10.2001 tarihli birleşimde Anayasada belirlenen çoğunlukta oy alamadığı için yasalaşmamıştır; ancak, yasama dokunulmazlığının sınırlandırılmasına karşı bu direniş, Meclisin ve milletvekillerinin saygınlığına ağır bir darbe indirmiştir. Nitekim, bu durum, 3 Kasım seçim sonuçlarına da yansımış olup, 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimden önce, topluma yasama dokunulmazlığının sınırlanması taahhüdünde bulunan iki parti, Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi, Meclise girebilmiştir.

Yüce Meclisin ve milletvekillerinin saygınlığının korunması, temiz toplum özlemine dayalı değerlere uyulması ve yolsuzlukla mücadelede kararlılık ortaya konulması, yargının önünün açılarak bu mücadeleye güç verilmesi için, yasama dokunulmazlığının mutlaka sınırlandırılması gerekmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde, yeni yasama dönemi başlar başlamaz bu konunun ele alınması ve ilk anayasa değişikliğinin yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması konusunda yapılması, kuşkusuz, daha şık ve doğru bir adım olacaktı; ne yazık ki, bu adım atılamamıştır. Cumhuriyet Halk Partisinin, tutarlı bir politika ortaya koyarak, dokunulmazlığın sınırlandırılması konusunu seçimden sonra da aynı kararlılıkla gündemde tutmasına ve talep etmesine karşın, Adalet ve Kalkınma Partisinin "dokunulmazlık konusu ilk bir yıl gündemimizde yoktur" gibi açıklamalarla duraksama geçirmesi ve yeteri kadar istekli görünmemesi, konunun bugüne kadar ele alınmasına imkân vermemiştir. Ancak, bir süredir yoğun bir gündemle görev yapmakta olan Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunun çalışmalarının ulaştığı aşama, yolsuzlukların, bürokrasiyle işbirliğine girilmeden, siyasî iradeden destek alınmadan yapılamayacağı gerçeğini bir kez daha bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiş ve milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılması konusu, yeniden gündeme gelmiştir. Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Başkanının dün kamuoyuna yansıyan açıklamaları da, bu durumu teyit etmektedir. Bugüne kadar konuyu ağırdan alan ve sürekli erteleyen Adalet ve Kalkınma Partisini de, gelinen noktada, olumlu bir tutum içinde görmekten memnun olduğumuzu ifade etmek isterim.

Yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı iki ayrı kavram olmasına karşın, bizim Anayasamızda, aynı madde metninde düzenlenmiştir. "Kürsü dokunulmazlığı" olarak da nitelendirebileceğimiz yasama sorumsuzluğu, milletvekillerinin, yasama çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden ötürü sorumlu tutulmamasıdır. Görevin gereği olan ve milletvekilinin, her türlü korku ve baskıdan uzak olarak, siyasal görüş ve düşüncelerini yasama çalışmasına taşımasını amaçlayan bu kural, Anayasamızın 83 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer almaktadır. Yasama sorumsuzluğu, ifade özgürlüğüne ilişkin olduğu için, özgürlükler hukukunun temel konusunu oluşturmaktadır. İfade özgürlüğü, genel olarak, kullanım alanı geniş, sınırlanması ise, ancak, istisnaî olarak mümkün olan bir insan hakkıdır. Bu özgürlüğün, milletvekillerince serbestçe kullanılabilmesi, demokratik rejimin ve temsilî demokrasinin gereğidir.

Asıl tartışma konusu, yasama dokunulmazlığıyla ilgilidir. Yasama dokunulmazlığı, seçimden önce veya seçimden sonra bir suç işleyen milletvekili hakkında kovuşturma yapılamamasıdır. Meclisin izni olmadıkça, tutma, tutuklama, sorgulama ve yargılama yasağını kapsayan bu dokunulmazlığın, siyasal görevin gerekliliğini aşarak, bir kişisel ayrıcalığa dönüştüğü ileri sürülmekte ve haklı olarak eleştirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, yasama dokunulmazlığı, suç ve cezalara ilişkin olup, daha çok, ceza hukuku alanına giren bir konudur. Bu nedenle, yasama sorumsuzluğunun tersine, dokunulmazlık alanı istisnaîdir. Burada, esas olan, milletvekilinin fizikî özgürlüğünü güvence altına almak ve onu, yasama çalışmalarına katılmaktan alıkoyacak tehditlere karşı koruma altına almaktır. Bu nedenle, yasama dokunulmazlığını düzenlerken, gözaltına alınma ve tutuklama ile sorgulanma ve yargılanma birbirinden ayrı tutulmalıdır. Bir suç işlenmesi durumunda, yargı süreci mutlaka işlemelidir; ancak, ağır cezayı gerektiren suçüstü durumu dışında kesinlikle tutulma ve tutuklanma olmamalıdır. Özetle, gerekli düzenleme yapılarak, milletvekillerinin fizikî özgürlüklerinden alıkonulması engellenerek, yasama dokunulmazlığını daha çok fizikî özgürlükle sınırlı tutan Avrupa ülkeleriyle paralellik sağlanmalıdır. Mevcut düzenlemede olduğu gibi, bu amacı aşan yasama dokunulmazlıklarının tamamı yersiz, dokunulmazlık gerekçesine ve adalete aykırıdır. Aksi halde, yasama ve yürütmeye görev gereği tanınan özgürlüklerin bir başka anayasal işlevin; yani, yargının yürümesini engellemesi, üç erk arasındaki işbölümüne dayalı dengeyi de sarsmaktadır.

Bugün, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, İrlanda, Kanada ve Avustralya'da yasama dokunulmazlığı cezaî alanda geçerli değildir, sadece hukukî alanda geçerlidir. Parlamento üyeleri diğer vatandaşlar gibi suçlarından dolayı tutuklanabilir ve yargılanabilir. Ayrıca Hollanda ve Yeni Zelanda'da yasama dokunulmazlığı bulunmamaktadır.

Hindistan, Mısır, Meksika ve Bulgaristan Anayasalarında yasama dokunulmazlığı, tarihî gerekçeye uygun bir şekilde, mecliste ileri sürülen düşünceler ile kullanılan oyların suç sayılamayacağıyla sınırlıdır.

Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Yunanistan'da yasama dokunulmazlığı cezaî alanda da geçerlidir. Bu ülkelerde yasama dokunulmazlığı parlamento tarafından kaldırılabilir niteliktedir. Yine bu ülkelerin çoğunda, parlamento üyesi hakkında soruşturma açılabilir, dava açılabilir ve parlamento üyesi tanık olarak dinlenebilir.

Yasama dokunulmazlığı bu ülkelerde parlamento üyesine, gözaltına alınmama ve tutuklanmama gibi güvenceler sağlar. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bir kısmında, ki burada Fransa ve İtalya'yı sayabiliriz, 1990'lardan itibaren yasama dokunulmazlığının kapsamı, üyeler hakkında adlî kovuşturma yapılabilmesi için, parlamentonun öniznini bir şart olmaktan çıkaracak biçimde daraltılmıştır.

Yine Avusturya Anayasasına göre, üyelerin siyasî faaliyetleriyle açıkça ilişkili olmayan suçlar dokunulmazlık kapsamında değildir, Parlamento, dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili izin talebini sekiz hafta içinde karara bağlamazsa, gerekli iznin verildiği varsayılmaktadır. Yunan Anayasasına göre de, bir üyenin dokunulmazlığının kaldırılmasının, savcı tarafından Parlamento Başkanından istenmesinden sonra, üç ay içinde bu konuda bir karar verilmemişse, yasama dokunulmazlığının kalktığı varsayılır. İsveç'te, Parlamento üyesinin suçunu itiraf etmesi durumunda veya suç için öngörülen ceza asgarî iki yıl ise, gözaltına alma ve tutuklama işlemi uygulanır. Finlandiya Anayasasına göre, Parlamento üyesinin altı aydan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçu işlediğine ilişkin esaslı sebepler varsa, yasama dokunulmazlığından yararlanamaz. Fransa'da, 1995 Anayasa değişikliğinden sonra, parlamento üyeleri hakkında soruşturma açılabilecek, evinde arama yapılabilecek, parlamento üyesi yargılanabilecek; ancak, parlamento üyesi hakkında tutuklama ve hürriyetten mahrum edici veya hürriyeti sınırlayıcı diğer bütün tedbirler, Parlamentonun izni olmadıkça uygulanmayacaktır.

Anayasamızın 83 üncü maddesindeki düzenlemeyle, sorgulama ve yargılama yasağını da kapsayan dokunulmazlığın, temiz siyaset özlemiyle çeliştiği ortadadır.

 Günümüzde, toplumların, siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik bunalımlara düşmesinde yolsuzlukların büyük payı bulunmaktadır. Ülkemizde, bürokrasiyle işbirliği yapmadan ve siyasetten himaye görmeden yolsuzluk yapılamayacağı gerçeği artık ortaya çıkmıştır. Yolsuzlukların örgütlü ve yaygın hale gelmesiyle, siyasetin de işin içine alınması kaçınılmaz olmaktadır. Yolsuzluk ekonomisinin büyüdüğü bir ortamda, birilerinin, yargı önüne çıkmaktan muaf tutulması, ister istemez, toplumda tepki çekmektedir.

Değerli milletvekilleri, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele isteyen ve bunun için bizlere oy veren milyonlar adına, artık, harekete geçme zamanı gelmiştir. Yüce Meclisin siz değerli üyeleri, Anayasanın 83 üncü ve 100 üncü maddelerinin derhal değiştirilmesine öncülük ederek, milletvekili dokunulmazlığının adi suçlara kalkan olmasını önlemelidir; dokunulmazlığı, düşünce ve ifade özgürlüğüyle sınırlandırmalıdır; görevlerinde suç işleyen bakanların yargı önünde hesap verebilmelerinin önünü açmalıdır.

Adalet ve Kalkınma Partili ve Cumhuriyet Halk Partili tüm milletvekilleri, halkımıza, dokunulmazlıkların sınırlandırılması sözünü vererek Yüce Meclise seçildik ve yemin ederek göreve başladık. Sözümüzün ve yeminimizin gereğini mutlaka yerine getirmek durumundayız.

Yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması, hukuk devletine ve siyaset kurumuna olan güveni artıracaktır. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisinin ısrarla savunduğu yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması konusu, 22 nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinin artık ertelenemez görevidir. Bu görevin, tüm milletvekili arkadaşlarımızca, artık duraksamadan yerine getirileceğine olan inancımı ifade ediyor ve görüşmekte olduğumuz yasama dokunulmazlığı konusunda Meclis araştırması açılmasıyla ilgili önergeyi desteklediğimizi belirtiyor ve bu Meclis araştırmasının kısa sürede sonuçlandırılmasını diliyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yergök.

AK Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Haluk İpek; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 44 milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı konusunda, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerinde, AK Parti Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi, Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, son yıllarda sıkça gündeme gelen yasama dokunulmazlığı, yasama sorumsuzluğu konusunda herkes kendi görüşlerini, bulunduğu konuma göre, sübjektif değerlendirmelerle kamuoyuna sunmuştur. Kamuoyu, bu nedenle, ağır ve eksik propaganda altında kalmıştır. Bu müesseseler hakkında kamuoyunu aydınlatıcı bilgiler sunulamamıştır. Bu bağlamda, yasama dokunulmazlığının ve yasama sorumsuzluğunun tarihî seyrine, çağdaş ülkelerdeki düzenleme biçimlerine göz atarak, müessesenin, hukuk sistemimiz ve parlamenter demokrasimize göre mukayeseli bir karşılaştırmasını yapmak istiyorum.

Nedir bu yasama dokunulmazlığı ve yasama sorumsuzluğu; nerede ve hangi ülkelerde çıkmıştır?

Yasama sorumsuzluğu, eski Roma'da görülmekle beraber, bugünkü anlamda parlamenter demokrasinin daha yoğun uygulandığı İngiltere'de ilk olarak ortaya çıkmış. Tabiî, milletvekilleri, parlamenterler, bir kısım düşünceleri, kralı da eleştirecek tarzda açıkladıktan sonra, kralın işine gelmeyen bu ifadelerden ötürü tutuklanmışlar, hapse atılmışlar ve bir kısmı da idam cezasına çarptırılmış. Bakmışlar ki, bu böyle olmuyor; milletvekilleri, düşüncelerini açıkladıktan sonra kralın, kendilerine karşı, birçok tazyikiyle karşılaşıyorlar, bununla ilgili belli bir mücadele sürmüş. Bu mücadeleden sonra, krala bunu kabul ettirmişler; yani, milletvekili, bulunduğu bu kürsüden  görüş ve düşüncelerini açıkladıktan sonra bunlardan sorumlu olmasın demişler. Kral, bir müddet ifade hürriyetini kabul etmemiş, sadece evet ve hayır yönünde, olabileceği kadar kabul etmiş; ancak, yine, birkısım mücadelelerden sonra krala bunu kabul ettirmişler. Arkasından, kral, istihbarat teşkilatını da kullanarak, kendi aleyhinde söz söyleyecek olan milletvekillerini önceden tespit edip, bu sefer, o kişinin bu kürsüye gelmesini engellemek için, konuşmadan önce tutuklanmasına karar vermiş; yani, bu kürsüye yanaştırmamış. İlkinde yasama sorumsuzluğu; yani, görüş ve düşüncelerini hiçbir korkuya kapılmadan sorumsuzca bu kürsüden ifade etme hakkı kullanılmışken; ikincisinde ise, dokunulmazlık; yani, bu kürsüye, dışarıdan özgürce gelebilme hakkı tanınmadığı takdirde, yasama sorumsuzluğunun hiçbir işe yaramayacağı anlaşılmış ve dokunulmazlık müessesesi de bundan sonra getirilmiş. İşte, bir milletvekiline, ifade hürriyeti çerçevesinde birkısım haklar tanıyabilirsiniz; ama, ona, dışarıdan Meclise girip bu kürsüye ulaşmasıyla ilgili birkısım engeller getirirseniz, o takdirde yasama sorumsuzluğunu da işlemez bir hale getirebilirsiniz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çağdaş ülkelerdeki duruma ve ülkemizdeki mevcut uygulamalara geçmeden önce, bu müesseselerin kısa bir tarifini yapmak istiyorum.

Yasama sorumsuzluğu, Anayasamızın 83 üncü maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Genel olarak yasama sorumsuzluğu, milletvekillerinin, parlamenter fonksiyonlardaki gibi, Mecliste kullandığı oy, söylediği söz, ileri sürdüğü düşüncelerden dolayı, suç niteliği taşısa bile, parlamento dışındaki herhangi bir organ tarafından sorumlu tutulamamasıdır; milletvekiline tanınan bu güvenceyle yasama görevini ifa eden milletvekilinin, söylediği sözlerden dolayı hiçbir takibata uğramamasıdır.

Yasama dokunulmazlığı ise, Anayasanın yine 83 üncü maddesinde düzenlenmiş ve genel olarak, milletvekilinin, yasama görevini yerine getirmesiyle ilgili olmayan bazı suçlardan dolayı, milletvekilliği veya sadece toplantı süresince Meclis izni olmaksızın -yani, Meclis, buradaki soruşturmaların başlamasıyla ilgili izin verebilir- kovuşturulamaması demektir.

Yasama dokunulmazlığı ve yasama sorumsuzluğu arasındaki önemli farkları da şöyle sıralamak mümkündür: Yasama sorumsuzluğu, yasama çalışmalarıyla ilgili eylemlere ilişkin olduğu halde, yasama dokunulmazlığı, yasama çalışmaları dışındaki eylemlerinden dolayı da milletvekilini korur.

Yasama sorumsuzluğu, cezaî, malî bütün kovuşturmaları önler; dokunulmazlık ise, yalnızca cezaî kovuşturmaları önler.

Yasama sorumsuzluğu süresizdir; yani, milletvekilliği sona erdikten sonra da, milletvekili, bu kürsülerden söylemiş olduğu söz ve davranışlardan ötürü sorumlu tutulamamaktadır. Oysa, yasama dokunulmazlığı geçicidir; yani, milletvekilliği sona erdiği tarihten sonra milletvekiline isnat edilen fiil ve eylemlerden dolayı takibatı devam edebilir.

Yasama sorumsuzluğu hiçbir zaman kaldırılamazken, yasama dokunulmazlığı, Meclisin vermiş olduğu bir kararla kaldırılabilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasama sorumsuzluğunun amacı, milletvekilinin, oy kullanırken, görüşünü açıklarken, teklifte bulunurken, yani millî iradeyi yansıtırken, tamamen özgür olmasıdır, sorumlu tutulma endişesinden uzak olmasıdır. Yasama dokunulmazlığının amacı ise, Meclisin bağımsızlığını temin etmek için, parlamento üyelerine tam bir bağımsızlık sağlamaktır. Parlamento üyesinin bağımsızlığının tam olması için, onun parlamentoda bulunmasına engel olunmaması gerekir. Parlamento üyesinin yasama görevini ifasında, yasama sorumsuzluğuna sahip olması, tek başına yeterli değildir. Parlamento üyesinin -her zaman suç isnadıyla karşı karşıya kaldığı bir ortamda- özellikle, asılsız suç isnatlarıyla tutuklanma ve adlî kovuşturmalarla karşı karşıya kalması, Parlamentoda hazır bulunmasını önleyebilecektir. İşte, parlamento üyesini, adlî kovuşturmaların baskısından uzak tutmak için, bu dokunulmazlık kurumu, yasama dokunulmazlığı gereklidir.

Başta hukukçular olmak üzere hepimizin iyi bildiği gibi, ceza soruşturmalarının başlangıcı için belli şartların varlığı yeterli olmaktadır. Örneğin, milletvekillerinden herhangi biri hakkında, kendisinin suç işlediği yolunda, yazılı veya görsel herhangi bir medya organında çıkan haber üzerine, savcılık, derhal harekete geçmek zorunda kalacak ve polis marifetiyle milletvekilini alıp, ifadesine başvuracaktır. Burada, milletvekilini alıp ifadeye götüren polisin dokunulmazlığı vardır, memurun yargılanmasıyla ilgili hükümlere göre. Böyle bir durumda dokunulmazlığın kaldırılması halinde,  sabah erkenden kalkan milletvekili, gazete büfesine koşarak, acaba hangi gazetede benimle ilgili bir suç isnadı var korkusuyla yaşayacaktır. Böyle bir baskıyla yaşayan milletvekilinin ve parlamentonun, yapmış olduğu çalışmalarda tam bağımsızlıkla hareket etmesi mümkün değildir; bunu, tüm milletvekillerimizin vicdan muhasebesine sunuyorum.

Ayrı bir örnek daha vermek istiyorum: Kritik bir anayasa oylamasına gelmek için İstanbul'dan hareket eden 8-10 milletvekili, yolda aşırı hız yaptığı iddiasıyla veya herhangi bir iddiayla, trafik polisleri tarafından sulh ceza mahkemesine çıkarılabilir. Kendilerinin orada 3-4 saat alıkonulmaları halinde anayasa oylamasının neticesinin değişebileceğini de varsayarsak, bu dokunulmazlığın ne kadar önemli olduğunu hepimiz, kendi vicdanımızda çok daha iyi değerlendiririz.

Yasama dokunulmazlığı, yalnızca bizde olan, yani, bize ait olan bir müessese olmayıp, çağdaş demokrasilerde ve gelişmiş ülkelerin anayasalarında da yer almıştır. Biraz önce CHP'li milletvekili arkadaşımızın da burada ifade ettiği gibi, Batı demokrasilerinin önemli birkısmında, hem yasama sorumsuzluğu hem yasama dokunulmazlığı vardır. Hatta -zannediyorum Danimarka'da- milletvekillerine yalnızca hukukî sorumsuzluğu değil, hem hukukî hem cezaî sorumsuzluğu sağlayan ülkeler de vardır.

Ben, bunlarla ilgili, kısa kısa bilgiler vereceğim. İlk örnek Almanya'dan : Almanya Anayasasının 46 ncı maddesinde "Bundestag üyesi, hiçbir zaman, Bundestagta veya bir Bundestag komisyonunda yaptığı konuşmadan veya kullandığı oydan dolayı adlî takibata veya disiplin kovuşturmasına maruz bırakılamaz. Bu kural, şeref ve haysiyete tecavüzde işlemez. Bir Bundestag üyesi, suçüstü durumunda veya suçun işlenmesini takip eden gün içinde yakalanmadıkça, cezayı gerektiren bir suçtan dolayı Bundestagın izni olmaksızın -yani, Meclisin izni olmaksızın- tutuklanamaz ve hesap vermeye çağrılamaz" denilmektedir.

Fransa Anayasası, madde 26: "Hiçbir parlamento üyesi, görevinin ifası sırasında açıkladığı görüşlerden ve kullandığı oylardan dolayı kovuşturulamaz, aranamaz, alıkonulamaz ve yargılanamaz. Parlamento oturum halindeyken, parlamento üyeleri, üyesi oldukları meclislerin izni olmadan, cezayı gerektiren bir fiil veya ikinci dereceden bir suçtan dolayı kovuşturmaya tabi tutulamaz." Yine, Meclisin iznini gerektirir bizde olduğu gibi.

Norveç Anayasası madde 66: "Temsilciler, kamusal bir suç işlerken yakalanmaları durumu hariç, Stortinge gidip gelmeleri ve Stortinge katılımları sırasında dokunulmazlığa sahiptirler, tutuklanamazlar." Yine, Meclisin izni gerekir.

Avusturya Anayasası, madde 57: "Ulusal Meclis üyeleri görevlerini yerine getirirken kullandıkları oylardan dolayı sorumlu tutulamazlar ve görev süreleri boyunca yaptıkları yazılı ve sözlü açıklamalardan dolayı yalnızca Ulusal Meclise karşı sorumlu olurlar. Ulusal Meclis üyeleri cezayı gerektiren bir suç işlemeleri halinde, suçüstü halinde yakalanmaları hariç olmak üzere -aynen bizde olduğu gibi- ancak, Ulusal Meclisin izniyle tutuklanabilirler." Yine, Meclisin dokunulmazlığını kaldırması gerekiyor bizde olduğu gibi. "Ulusal Meclis üyeleri, resmî faaliyetleriyle bağlantılı olmayan ve cezayı gerektiren bir fiilden dolayı, yalnızca Ulusal Meclisin onayıyla resmî bir kovuşturmaya tabi tutulabilirler."

Finlandiya'da, bir temsilci, temsilci olma konumundan kaynaklanan görevlerini yerini getirmekten alıkonamaz; yani, sorumsuzluğu... Bir temsilci, Parlamentoda dile getirdiği görüşlerden ya da görüşülen bir konuda ortaya koyduğu tutumdan dolayı yargılanamaz, hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu, ancak, Parlamentoda verilen oyların altıda 5'i    -yani, yarıdan bir fazla kuralından daha katı bir kural konulmuş- tarafından desteklenen bir karar alınmasıyla mümkün olabilir.

Çek Cumhuriyeti Anayasası, madde 27: "Milletvekili veya senatör, Millet Meclisi veya Senatoda veya bunların organlarında kullandığı oylar sebebiyle kovuşturulamaz. Bir milletvekili veya senatör hakkında, Millet Meclisi veya Senatoda yaptıkları konuşmalardan dolayı herhangi bir cezaî kovuşturma başlatılamaz. Kanunda başka türlü bir düzenleme olmadıkça, hafif bir suç işleyen bir milletvekili veya senatör, yalnızca üyesi bulunduğu meclisin disiplin makamına karşı sorumlu olur."

Danimarka Anayasası, madde 57: "Hiçbir Folketing üyesi, suçüstü durumu hariç olmak üzere, Folketingin izni olmadan hiçbir biçimde kovuşturulamaz veya hapsedilemez. Hiçbir Folketing üyesi, Folketingin izni olmadıkça, Folketingde açıkladığı görüşlerinden dolayı sorumlu tutulamaz."

Görüldüğü üzere yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı, sanıldığının aksine, sadece bize has, özel bir uygulama olmayıp, parlamentoları olan tüm demokratik ülkelerde meclisin ve üyelerin özgürce çalışmasını sağlayan kurallardır. Dokunulmazlığı biz icat etmedik; bu kuralları, parlamenter sistemin olmazsa olmazı için Batı'dan aldık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihî gelişimini, tanımlarını ve çağdaş demokratik ülkelerdeki uygulamalarını anlattığım bu müesseseleri ve özellikle yasama dokunulmazlığını, mukayeseli bir şekilde, Türk hukuk sistemi açısından değerlendirmek istiyorum.

Özellikle şunu herkes bilmeli ki, bizim hukukumuzda işlenen suçların hepsi doğrudan soruşturma kapsamında değildir. Başka ve açık bir ifadeyle, yalnız milletvekillerinin dokunulmazlık zırhı olduğu, diğer kamu görevlilerinin yargılanmalarının önünde herhangi bir engel, izin müessesesi olmadığı doğru değildir. Sürekli olarak milletvekili dokunulmazlığı gündeme getirildiği için, bu konuda kamuoyu yanlış bilgilendirilmiştir. Anayasamıza göre, devletimiz, yasama, yürütme, yargı erki olarak, kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiştir. Yasamayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve üyeleri; yürütmeyi, cumhurbaşkanı ve hükümet; yargıyı ise, yüksek mahkemeler ve ilk derece mahkemeleri hâkim ve savcıları teşkil etmektedir.

Yargıyı temsil eden ve yargıyı ifa eden yüksek mahkeme üyeleri, hâkimler ve cumhuriyet savcıları doğrudan soruşturma ilkesine tabi değildirler; genelden farklı olarak ve yargı bağımsızlığı ilkesinin uygulanmasına yönelik koruma amaçlı özel soruşturma sistemleri vardır. Hiçbir Yargıtay üyesini hiç kimse direkt olarak sorgulayamaz; bu, esasen, o yargı mensubunun şahsını korumak için değildir, yargı müessesesini korumak içindir. Vatandaşın tabi olduğu soruşturma sistemine tabi değildirler. Bu bağlamda, hukukumuzda bu tür düzenlemeler istisnaî değil, kural halindedir. Örneğin; mevzuatımızı gözden geçirdiğimizde, yargılamayı geciktiren, engel teşkil eden bazı koruma ya da bu şekilde sonuç doğuran düzenlemelerin olduğu görülecektir. Kamuoyunda bu tür engeller yeterince bilinmemektedir. Hukukumuzda yer alan bu tür engellerin  bazıları şunlardır:

1136 sayılı Avukatlık Kanununda, görevleriyle ilgili işledikleri suçların takibi, Adalet Bakanlığının iznine tabidir.

2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda, hâkim ve cumhuriyet savcılarının işledikleri suçlar için, getirilen bir izin sistemi, öngörülen farklı bir yargı mercii vardır.

1512 sayılı Noterlik Kanunundaki düzenlemeler, yine, aynı şekildedir.

4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanmasına İlişkin Kanunda izin sistemi vardır. Hiçbir memuru yargılayamazsınız, dokunulmazlığı vardır.

Bankacılık mevzuatındaki düzenlemelere dikkat ederseniz, veznede herhangi bir yolsuzluk yapmış olan banka memurunu, bankanın en üst düzeyindeki yöneticisi izin vermezse, yargılayamazsınız.

MİT görevlileri hakkındaki soruşturmalar için Başbakandan izin alınması gerekmektedir.

Yüksek yargı üyelerinin yargılanma sistemleri çok farklıdır ve dokunulmazlığı vardır.

Askerî yargıdaki düzenlemeler de aynı şekildedir.

Diplomatların dokunulmazlıkları vardır ve yargılanma süreçleri farklıdır.

Doktorların meslekî suçlarıyla ilgili düzenlemeler, yine aynı şekildedir.

Denizcilik mevzuatındaki düzenlemeler bu şekildedir.

İl İdaresi Kanunundaki düzenlemeler, vali ve kaymakamların yargılanmaları, yine, dokunulmazlıklar kapsamındadır.

Yabancı askerlerle ilgili düzenlemeler.

Siyasî suç kavramının sonuçları ve uluslararası anlaşmalar sonucu doğan sınırlamalar.

Yüce Divanla ilgili düzenlemeler.

Yine, bunların hepsinde, dokunulmazlık müesseseleri vardır.

Bu düzenlemeleri genişletmek mümkündür. Hukukumuz, bu tür koruma ve sınırlamalar üzerine sistemleşmiştir. Yani, dokunulmazlık için, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisini göstermeyi ve arkasından, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki o milletvekilini değil de, aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi kurumunu koruma maksadıyla getirilmiş düzenlemeleri "bu dokunulmazlığı kaldırırsak, yolsuzlukların önüne geçeriz" diye Türkiye Büyük Millet Meclisinin hedef gösterilmesini, hukuk sistemimiz açısından hiç doğru bulmuyorum.

Arkadaşlar, bizim hukukumuzda doğrudan soruşturma, kural değil, istisna olmuştur. İzin sistemi, âdeta kural haline getirilmiştir. Bu sistemde milletvekili dokunulmazlığının somut olarak kaldırılmasını savunmak, hukuk tekniği açısından eksik ve yanlış olacaktır. Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması savunulurken, bu konu, neredeyse bütün kamu görevlilerinin ayrı ayrı sahip oldukları, bu, bir nevi "idare izin verirse dokunulur" dokunulmazlığıyla birlikte değerlendirilmelidir.

Bir önceki dönemde, Sayın Kemal Derviş tarafından, kamu bankaları ortak yönetiminin yönetim kurulu üyeleri için getirilmek istenilen bu nevi düzenlemelerin gerekçelerini savunanları ve gerekçelerini hatırlayınız. Bütün kamu görevlileri için kabul edilen bu izin sistemi varken, milletvekilliği dokunulmazlığını kaldırmak doğru olmayacaktır.

Burada, bu görevleri yapanlara verilen dokunulmazlıklar, onların şahsıyla ilgili olmayıp, temsil ettikleri kurumların tam ve bağımsız çalışmasını temin etmek içindir. Cumhurbaşkanının sahip olduğu sorumsuzluk ve dokunulmazlık, cumhurbaşkanının şahsı için değildir; onun temsil ettiği makamın tam ve özgür çalışmasını temin etmek içindir. Sistemin sağlıklı çalışması için konulmuş olan kurumların sahip olduğu haklardan, Parlamentoyu hedef alarak, milletvekillerinin çalışmasını özgürce yapması için konulmuş olan dokunulmazlık müessesesinden yararlanmasını engellemeye kalkmak, esasen, milletvekilinin değil, milletin sınırlandırılmasını amaçlamaktadır.

Yürütme ve yargı organlarını temsil eden kişilerin özel soruşturma sistemlerindeki gerekçeleri, milletvekilleri için de savunmak gerekir. Millî iradenin temsilinde ve ifasında sağlanmış olan bu tür düzenlemelere, millî iradenin temsili açısından bakılmalıdır. Nasıl ki, Anayasamızda düzenlenen hâkim teminatı, hâkim bağımsızlığı, bağımsız yargı için getirilmiş ise, yasama dokunulmazlığı ve yasama sorumsuzluğu da millî iradenin temsili açısından öngörülmüş bir düzenlemedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İpek, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

HALUK İPEK (Devamla) - Bu müesseselerin hiç işlemediği doğru değildir. Burada, bu dokunulmazlıkla ilgili, bunun istismarıyla ilgili birçok konuyu tartışabiliriz.

Milletvekilinin, milletvekilliği adaylığı resmen ilan edildiği tarihten önceki suçlar için yasama dokunulmazlığı kaldırılabilir; ancak, milletvekilinin, adaylık ilanından önceki bir suçtan dolayı aldığı mahkûmiyetin infazı, milletvekilliği sonrasına ertelenebilir. Bu süre içinde tutuklanamaz ve alıkonulamaz ilkesi geçerliliğini korumalıdır.

Milletvekili, kendi rızasına bağlı olarak yargılanma hakkını kullanabilmelidir. Bu konuda süre sınırlaması olmamalıdır. Yani, milletvekilliği sırasında ya da öncesinde işlediği iddia ve isnat edilen bir suç için bu hak geçerli olmalıdır; çünkü, yargılanma hakkı, temel hak ve hürriyetlerdendir. Bu, aynı zamanda, İsviçre'de de aynı şekilde uygulanmaktadır; yani, milletvekili, eğer isterse, kendisi yargılanmayı talep edebilmektedir. İşte, AK Partinin beyanlarına uygun, gerçekçi ve pratik bir öneri olarak sunuyorum.

Yasama sorumsuzluğuyla sınırlama düşüncesi, Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesinde yer almıştır. Yasama sorumsuzluğu, daha önce de belirttiğim gibi, milletvekillerinin, Parlamentoda sarf ettikleri söz ve düşüncelerden sorumlu olmamasıdır. Esasen, bu durum, temel hak ve hürriyetlerden olan "ifade özgürlüğü" anlamına gelmektedir; yani, yasama sorumsuzluğu. Biz, temel hak ve hürriyetlerden olan ifade özgürlüğünden sadece milletvekillerimizin değil, 312'de yapmış olduğumuz temel değişiklikler ve bundan sonra yapacağımız değişikliklerle, tüm vatandaşlarımızın yararlanmasından yanayız.

Dokunulmazlık müessesesini yıpratmak, ortadan kaldırmaya çalışmak, esasen, milletin problemlerinin çözüm yeri olan parlamentoyu ve parlamenter sistemi yıpratmak demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK İPEK (Devamla) - Müsaade ederseniz, iki cümlem kaldı Sayın Başkan...

Dokunulmazlıkla, konuyu ilim ve akıl süzgecinden geçirmeden, pervasızca ve sloganlarla oynamak, parlamenter sistemi bir anda yok edecek tehlikeli bir oyundur; sistemi, bir anda, parlamentoya dayalı devlet yapısından, hâkimler devleti haline getirebilir. Demokratik ülkelerde, yapılan seçimlerle, halka, hâkimler değil, milletvekilleri hesap verir.

Dokunulmazlık müessesesiyle oynamaktaki amaç, AK Partinin 365 kişilik Meclis gücünü zayıflatıp ülke problemlerini çözmekten alıkoymaksa, hiç kimse kusura bakmasın, biz, bu tuzağa düşmeyiz; çünkü, problemleri yıllarca çözümlenmeyen bu fakir halkın gündeminde  dokunulmazlıkların kaldırılması değil, geçim derdinin bir an önce çözümlenmesi vardır.

AK Parti olarak, Meclis araştırmasıyla, konunun slogan düzeyinde değil, ilim ve akıl merkezinde tartışılmasından yanayız. Bu nedenle, Meclis araştırması önergesine "evet" oyu vereceğimizi belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İpek.

Önerge sahipleri adına, Ankara Milletvekili Yakup Kepenek söz istemişlerdir.

Sayın Kepenek, konuşma süreniz 10 dakikadır; ancak, Sayın Yergök'ün kullanmadığı 5 dakikalık süreyi de size veriyorum; böylece, konuşma süreniz 15 dakika olmuştur.

Buyurun Sayın Kepenek. (CHP sıralarından alkışlar)

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizi, Meclisi izleyen değerli yurttaşlarımız; bu dokunulmazlık sorunu hakkında önerge sahibi ya da önerge sahiplerinden biri olarak söz aldım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Önce, bu çok önemli konuda her iki grup adına konuşan arkadaşlarımın soruna olumlu baktıklarını görmekten duyduğum mutluluğu belirtmek isterim. Konu, gerçekten çok önemli. Burada, önergeyle istenen, milletvekili dokunulmazlığına dokunmak değil, milletvekili dokunulmazlığının hak ve özgürlüğünün, milletvekili özgürlüğünün, kürsü özgürlüğünün, söylem özgürlüğünün, yazma, anlatma özgürlüğünün sonuna kadar korunması. Buna karşılık, milletvekili, bakan ve seçimle gelen diğer arkadaşlarımızın, yapacakları veya yapabilecekleri yanlışlar karşısında her an topluma hesap verir durumda bulunmaları, bu özelliği taşımaları. Elbette, milletvekili, siyaset yaparken dokunulmaz olmalıdır; ama, bizim getirmek istediğimiz ya da bu araştırma önergesi sonunda ortaya çıkacak olan durum, onun ötesinde, yapılacak yanlışların düzeltilmesidir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakana bu soruyu sorduğumda, bu konunun, Anayasanın bütünlüğü içinde gelecekte ele alınacağını yazılı olarak bildirdi. Şimdi, bunun üzerine, gecikmenin nedenleri soruldu ve bu arada başka bir şey çıktı ortaya; Türkiye'de yönetimin çalışmasının önündeki en büyük engellerden birinin, bürokratik oligarşi olduğundan söz etti Sayın Başbakan. Doğrudur, Türkiye'de öyle bir yapılanma olduğu konusundaki görüşe katılıyorum; Türkiye'de, siyasetçiyi, kimi üst düzey bürokrasiyi ve iş dünyasını, sermaye dünyasını içeren bir yapılanma olduğu doğrudur; bunun düzeltilmesi gerekir, araştırma önergesinin amacı budur. Türkiye'yi, rüşvet ve yolsuzluklardan arındırmak, bu gölgeden Türkiye'yi kurtarmaktır amaç.

Bakın, dünya liginde, dünya yolsuzluk ve rüşvet sıralamasında Türkiye, 102 ülke arasında 64 üncü sıradadır. Bu kirlilik sürecinde Türkiye hızla aşağılara doğru düşmektedir; 1995'te 27 nci sıradaydı, günümüzde 64 üncü sıraya düştü. Bakın, Brezilya, Peru, Gana, Hırvatistan, Kolombiya, Meksika, Etiyopya, Tayland, benzeri ülkeler, Türkiye'den çok daha temizdir. Biz, bu kiri taşıyamayız; bu sözü vererek geldik buraya, bunun önüne geçmeliyiz. Ha, bu üçlünün, yani, üst düzey bürokrasi, kimi siyasetçi ve kimi iş dünyası üçlüsünün, oligarşisinin, yani birkaç grubun yönetiminin kırılma noktası burasıdır; başlama noktası siyasettir, kirliliğin başlama noktası da burasıdır; buradan başlamak zorundayız. Bunu ötelemek, bunu, yargıcın da hâkimin de başkalarının da koruması var mantığıyla ötelemek yanlıştır, çözüme buradan başlanabilir, başlamalıyız; önergenin temel amacı budur.

Günlerdir, cinayet filmi izler gibi, araştırma komisyonunun belgelerini izliyorsunuz kamuoyunda. Eski bakanların, başbakanların, yardımcılarının ve bu işe karışan işadamlarının, bürokratların ifadeleri alınıyor. Değerli arkadaşlar, şimdiye kadar bunca yolsuzluk komisyonu kuruldu, bunca soruşturma açıldı... Bir trafik kazası sonucu ortaya çıkan Susurluk olayı vardı. Düşünebiliyor musunuz, buzulun dokuzda 1'i bile değil, görünen kısmı bile değil. Ne oldu bunlar? Kamuoyu, bu konuda hep sorguladı, bizi seçerken de sorguladı "yapanın yanına kalmasın" dedi; biz ne yaptık yedi aydır?! Dolayısıyla, bu meselenin üstüne gitmek ve temize çıkarmak zorundayız.

Türkiye, 1980 sonrasında piyasa ekonomisine geçti, açılmacı oldu. "Piyasa koşulları yürürlükte olacak, rant ekonomisi olmayacak; doğruluk, dürüstlük, erdem, ahlak egemen olacak" denildi; tam tersine oldu. Sayıları, demin, uluslararası karşılaştırmalarla verdim. Türkiye'de -üzülerek belirteyim, bunu söylemek zorundayım- maalesef "benim memurum işini bilir" mantığı egemen oldu. Bundan daha ahlakdışı bir çağrı olabilir mi?!

Şimdi, siz, hepimiz, kamuoyu, bu yüce toplum, siyasete atıldıktan sonra zenginleşenleri izlemiyor muyuz ve bir şeyi daha izlemiyor muyuz, siyasetçiye yakın olduğu için zenginleşenleri izlemiyor muyuz, bilmiyor muyuz bunu?!

Bu işi neşterlemenin yolu, bu işi temizlemenin yeri, başlangıç noktası, birinci adımı burasıdır, bu iş buradan başlayacak. Ertelemenin, ötelemenin hiç yeri de yok, anlamı da yok. Şimdi, bu nedenle olacak, Türkiye yatırım alamıyor, Türkiye rant ekonomisine gömülmüş bulunuyor ve bir başka şey daha oluyor değerli arkadaşlar; Türkiye -yine, üzülerek belirteyim- yabancıların gözünde de, rüşvetin bir türlü ortadan kalkmadığı bir ülke görünümü veriyor.

Bugün, saat 11.00 dolaylarında, Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu İstanbul'da toplanmıştı. Sayın Dışişleri Bakanımız dün geldiler; çok verimli, çok iyi bir toplantı oldu. Yalnız, şunu üzülerek belirteyim: Avrupa Parlamentosu üyelerinin çok büyük bir bölümü de, Türkiye'de rüşvetin ve yolsuzluğun siyasî bağlarının tam kesilmediğini, bunun çok ciddî bir sorun olarak devam ettiğini görüyorlar; böyle görüyorlar. Şimdi, bu görüntüyü ortadan kaldırmak bizim sorumluluğumuzda, bizim görevimiz.

Bir adım daha; teknoloji gelişti, banka hesapları üzerinde bilgisayarda oynayabiliyorsunuz, para çekebiliyorsunuz. Uluslararası para trafiği çok hızlandı. Bunun büyük bir bölümünün Türkiye üzerinden gittiğine dair rivayetler var ve bu para, daha çok, Birleşik Amerika tarafına gidiyor, Kanada tarafına gidiyor. Eskiden İsviçre'ye giderdi; yeri değişti. Şimdi, yabancılar, bunun hesabını Türkiye'den sorabiliyor; uluslararası anlaşmalar var. Türkiye şunu yapabilmeli: Vurguna, yolsuzluğa, hırsızlığa, rüşvete karışan siyasetçiyi, bürokratı ve başkalarını izleyebilmeli; nasıl ki, yabancılar, diyelim, Türkiye'den, Irak'ın veya başka afyon satıcılarının parası geçtiğinde bunun hesabını sormaya kalkıyorlarsa, Türkiye de, bunun hesabını uluslararası düzeyde sorabilmeli.

Değerli arkadaşlar, bir şey daha vurgulayayım: Ekonomi konusuna yeniden dönelim. Rüşvetin masraf gösterildiği, yolsuzluğun kolgezdiği, kısa yoldan zenginleşmenin egemen olduğu ortamlar, esas olarak, sermaye birikiminin tökezlediği, enflasyonun büyüdüğü ve karşılıksız kazancın da egemen olduğu ortamlardır. Bunlardan dönüş yapmak kolay değildir. Bunları bıçakla keser gibi kesip atmak kolay değildir, bunu biliyorum; ama, bir şeyi daha biliyorum; kime dokunursa dokunsun, nereye kadar gidecekse gitsin, bu yara, bu kir, bu yanlış mutlaka neşterlenmelidir, mutlaka kesilip atılmalıdır. Bu uru, bu kangreni, bu yanlışı bu toplumun sırtına yüklemeye, bu toplumun bu yükü çekmesine daha fazla göz yumamayız, yummamalıyız. Rüşvet, ekonomide bunu yapıyor. Bir adım daha, başka bir şey daha yapıyor, rüşvet ve yolsuzluk, hizmeti, parası olanlara götürüyor. Paranız varsa işiniz görülüyor, paranız varsa köşeyi dönüyorsunuz, paranız varsa daha çok birikim yapıyorsunuz. O zaman ne oluyor; o zaman, yoksul yurttaş kamu hizmetinden yararlanamıyor. Ben, bunu çok önemsiyorum, hepinizin bunu önemsemesini diliyorum; çünkü, kamu hizmetinden yararlanmak en temel insan haklarından biridir.

Burada, çok yanlış bir kanaatle, yıllardır "devlet küçültülsün, devlet küçültülürse yolsuzluk ve rüşvet olmaz" mantığı var; bu, hiç doğru değil. Nereye kadar küçülteceksiniz, neyi küçülteceksiniz; ihale yapmayacak mısınız, devletin alım satımları olmayacak mı, devletin binalarını, kişilerin her şeyini yok mu edeceksiniz; bu mümkün değil, o yanlışı yapmamak lazım, o mantık yanlış "devleti küçültürsek rüşvet ve yolsuzluk azalır" mantığı külliyen yanlış. Yapılması gereken diğeri, yapılması gereken rüşvet ve yolsuzluğun kaynaklarını kurutmak ve ona buradan başlamak.

Değerli arkadaşlar, bir adım daha, hep söyleniyor, SİT alanlarından, ormandan, özelleştirmeden söz ediyoruz, hep ediyoruz; ama, biz, şunu hep birlikte yaşıyoruz: Son olaylar, enerji konusundaki gelişmeler, şirketlerarası kavgalar ve benzerleri şunu çok net, çok açık gösteriyor ki, Türkiye'de piyasa ekonomisinin açık, saydam, topluma karşı sorumlu ve düzgün işleyişini sağlayabilmiş değiliz. Türkiye, 1980'lerden bu yana ha bire özelleştiriliyor; ama, rüşvet ve yolsuzluk sıralamasında da durumu daha kötüye gidiyor. Yani, şunu demek istiyorum: Devleti küçültmek, rantın ortadan kalkmasına, dürüst, açık ve topluma hizmet eden bir yapının oluşmasına, doğruluğun, dürüstlüğün, ahlakın egemen olmasına yardımcı olmadı; tam tersi sonuç verdi.

Tekrar edeyim; burada atılacak olan bir adımdır. Bu adımı atarken bir iki şeye dikkat etmenizi özellikle istiyorum. Baştan söyledik, önerge sahibiyim, arkadaşlarımla birlikte. Şimdi, bu önergeye sığınarak, dokunulmazlık konusunu çok ötelere, iki aylık komisyon,  iki aylık bir komisyon daha gibi, komisyonun kurulmasına iki ay, bilmem nereye beş ay gibi, yer yok gibi gerekçelere sığınıp, çalışamaz, işlemez bir yapıya büründürmememiz gerekiyor. Hepimizin, tatile gitmeden önce, seçmenlerin karşısına çıkmadan önce bu meseleyi halledip... Çünkü, bu mesele çok önemlidir, toplumun beklediği bir şeydir. Siyasetçinin dokunulmazlığını sınırlandırıp, siyaset yapması alanında sınırlandırıp, siyaseti aklamak göreviyle geldik; bunu tamamladıktan sonra halkın huzuruna gidersek, çok daha doğru yaparız, çok daha yerinde bir davranış gösteririz diye düşünüyorum. Burada şunu ısrarla söylüyorum: Bu meseleyi, bu anayasa değişikliğini hızla ve Meclis tatile girmeden yapmak durumundayız.

Değerli arkadaşlar, rüşvetin ve yolsuzluğun uğursuz gölgesi bu toplumu çok kemirdi, yıllardır kemirdi. Bu toplumun üzerine karanlığın kiri düştü, rüşvetin gölgesi düştü. Biz, bu kiri, bu uğursuz gidişi tersine çevirmek zorundayız. Bu toplumda doğruluğu, dürüstlüğü, erdemi, kısaca ahlakı yeniden değerli duruma getirmek zorundayız. Bu konuda atacağımız her adımın, yarınki nesillere, yarınki kuşaklara, gençlerimize ve çocuklarımıza bırakacağımız en doğru, en dürüst, en sağlıklı miras olacağını düşünüyorum.

Bir şeyi daha özetleyerek söylemek istiyorum; yıllardır çektiğimiz kara lekeyi, bu rüşvet ve yolsuzluk lekesini siyasetten başlayarak temizlediğimiz sürece, bu büyük toplumu, bu büyük ülkeyi uluslararası düzeyde hak ettiği noktaya çıkarabiliriz. Ancak böyle yaparsak başarabileceğimizi düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Sayın Başkan, bir an önce bu meselenin çözümleneceği umuduyla, tüm arkadaşlarıma, bu doğrultuda katkı yapanlara ve yapacaklara şimdiden teşekkür ediyorum. İlgiyle dinlediğiniz için hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum; sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, Hükümet adına söz talebinde bulunmadınız; ancak...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, 60 ıncı maddeye göre, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Yerinizden kısa bir açıklama yapabilirsiniz.

Buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türk siyasî hayatında uzun süredir tartışılan ve tartışılmaya hâlâ devam eden yasama dokunulmazlığıyla ilgili konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından oluşturulacak bir araştırma komisyonunca incelenmesini Hükümet olarak biz de önemsiyoruz.

Bu komisyonun, dokunulmazlığın tarihî seyri, demokratik ülkelerdeki tatbikatı ve tamamen mi kaldırılması uygundur, sınırlandırılması mı uygundur gibi bu konuları ilmî bir gözlükle incelemesinde, doğrusu yarar görüyoruz.

Bu komisyonun, kurulacaksa -ki, kurulacağı inancındayım, çünkü, Meclisimizin iki grubu bu konuda hemfikir- şu konuyu da araştırmasında yarar görüyorum: Dokunulmazlık sürekli gündemde kaldıkça, bu Parlamento -arkadaşlarımızın da pek isabetle ifade ettikleri gibi- yıpranıyor ve milletvekilliği müessesesi de bundan yara alıyor. Sanki, bu Parlamentoda görev yapan milletvekilleri çok çok suç işleyen insanlar; ancak, dokunulmazlık zırhı olduğu için, bu suçlardan dolayı yargıya gidip yargılanmıyorlar ve böylece, bir imtiyaza sahiplermiş gibi bir intiba var. Araştırma komisyonu, eğer, şu konunun da üstüne gidip, raporuna bunu derç ederse, çok hayırlı bir iş yapmış olur diye düşünüyorum.

Bakınız, şu anda 22 nci Dönemdeyiz. 21 inci Dönemde bu Parlamentoda bulunan 500 civarındaki milletvekili şu anda burada değildir. Eğer, bu 500 milletvekili çok çok suç işleyen insanlarsa, şimdi, bunların yarısının cezaevinde olması gerekirdi, haklarında dava açılmış olması gerekirdi. Geçtiğimiz dönemde bu Parlamentoda milletvekili olup da, şimdi dokunulmazlık zırhı üstlerinden kalktığına göre, bunların kaçı şu anda yargılanıyor, kaçı hakkında dava var; bu komisyonun, en azından, Parlamentonun itibarı açısından, bu hususu da bu rapora derç etmesinde yarar olduğunu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

 Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, 3 ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporu (1/525) (S. Sayısı : 70) (1)

BAŞKAN - Komisyon?... Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 70 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkaya; buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grubu adına, Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisimizin siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının halkımıza neler getirdiğini belirtmeden önce ve bunları daha iyi anlayabilmemiz için, sizlere, sigortacılık ve Türkiye'deki sigorta sektörü hakkında bazı bilgiler de sunmak istiyorum. Böylece, tasarının, halkımıza neler getirdiğini daha iyi anlayacağınızı da, anlayacağımızı da umuyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, sigortacılık, çok önemli bir sektör ve işkolu olmasına rağmen, hak ettiği yeri, maalesef, alamamıştır. Bugün, gelişmiş ve çağdaş ülkeler incelendiğinde, sigortasız bir hayatı düşünmek, hemen hemen imkânsızdır veya başka bir deyişle, sigorta, ekonominin de bir emniyet supabıdır. Sigortasız bir hayatta, risklerle, her gün karşı karşıya olan insanlar ve işletmeler, sigorta sayesinde, oluşacak her türlü riskten dolayı ekonomik sonuçlarını karşılayacak bir sistem içinde olmanın getirdiği avantajı kullanır ve böylece, istikrarlı bir hayat ve ekonomik faaliyet sürdürebilirler.

                                     

(1) 70 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Ayrıca, sigorta fonlarının bir özelliği de vardır, bunlar antienflasyonist fonlardır; yani, uzun vadelidir, herhangi bir maliyeti de yoktur; maliyet, sadece işletme giderlerinden ibarettir. Bugün, banka fonlarının, işletme giderleri dışında, bir faiz maliyeti vardır; sigorta fonlarının böyle bir maliyeti de yoktur. Dolayısıyla, ülkemiz gibi enflasyonu yenmeyi amaç edinmiş bir ülkede sigorta fonları daha da büyük önem taşımaktadır. Böyle fonları geliştirmekle, bir anlamda, enflasyona karşı gerekli yatırımı sağlayacağımız fonları da oluşturmuş olacağız.

Ayrıca, etrafımıza baktığımız zaman, sigortacılık açısından bu bölgedeki en gelişmiş ülke de Türkiye'dir; gerek bilgi birikimi bakımından gerekse insangücü ve işletmelerimizin geçmişi bakımından değerlendirildiğinde, Türkiye, böyle bir konuma sahiptir.

Sigortayla ilgilenen herkes bilir ki, sigortanın merkezi Londra'dır; ancak, İstanbul, çevremizde, Ortaasya'nın, Ortadoğu'nun Balkanların ve Kafkasların merkezi olmaya aday bir konumdadır. Yapılacak olan sadece bir düzenlemedir, başka hiçbir şeye, yeni bir yatırıma, paraya bile ihtiyaç yoktur; verilecek teşvikle, büyük fonların, kaynağın sağlanması mümkündür.

Londra'nın böyle bir merkez olmasının İngiltere'ye sağladığı avantajın, sadece 2002 yılında 20 milyar sterlin olduğunu söylersem, bu, Türkiye'nin, niye, bazen varlık içinde bazen yokluk içinde kaldığını da anlamamız bakımından önemlidir.

Değerli milletvekilleri, bugün ülkemizde 58 tane sigorta şirketi vardır. Bunların 55 tanesi doğrudan sigorta satıyor, diğer 3 tanesi ise, diğer şirketlerin sattığı teminatlara karşı -reasürans diye tabir edilen- tekrar sigorta teminatı vermektedirler. Türkiye'de faaliyet gösteren 58 sigorta şirketinin sadece 2 tanesi kamuya aittir; yani, bir anlamda, sigorta sektörü özelleşmiştir. Bu şirketlerin 2002 yılı sonu itibariyle Türkiye'de sağladıkları prim hacmi yaklaşık 3,5 katrilyon liradır; yani, 2 500 000 000 dolarlık bir fon sağlanmaktadır. Peki, sağlanan bu fon, acaba, Türkiye'nin büyüklüğüyle oranlandığı zaman yeterli midir; hayır. Türkiye'de, bugün, mevcut fon, sağlanan bu 3,5 katrilyon liralık prim, mevcut potansiyelin sadece yüzde 15'ine denktir. Bugün, en fazla araçlar... Hasar oranını düşündüğümüz zaman, kaza oranını düşündüğümüz zaman, mevcut araçların bile, ancak yüzde 25'i sigortalıdır. Evlerimizin sadece yüzde 5'inin sigortalı olduğunu söylersek, Türkiye'deki fonun ne kadar büyük olduğunu da hepimiz takdir edebiliriz.

Bizden küçük ülkeler bile, Yunanistan bile bizden daha büyük bir kapasiteye sahiptir. Hatta, o kadar ki, 70 000 000'luk nüfusumuza, ekonomik kalkınma seviyemize baktığımız zaman, bir Belçika bizden daha fazla kapasiteye sahip; bir Konya büyüklüğünde olmamasına rağmen. Birçok Avrupa ülkesi bizden daha büyük bir potansiyel ortaya çıkarabilmektedir. İran bile bizim önümüzdedir. Dolayısıyla, Türkiye'nin sigortacılıkta ne kadar geri kaldığını da, bu sebeple bir kere daha hatırlatmış oluyorum.

Değerli milletvekilleri, bütün bunları söylerken, sigorta sektörünün kanunu olmadığını da söylemeliyim. Sigorta sektörüyle ilgili, kanun hükmünde kararnameyle bir düzenleme yapılmış; ancak, bu kanun hükmünde kararnameyle ilgili, süresinde yeni bir kanun çıkarılamadığı için, şu anda, sigorta sektörü, herhangi bir kanunu olmadan, geçmiş kanunlara atıfta bulunularak yürütülmektedir. Yıllardır, bu tablo böyle devam ediyor. Hükümetimiz bu konuda bir çalışma yapıyor ve Avrupa normlarında, Avrupa normlarına uygun bir sigorta kanununu, inşallah, bizim iktidarımız döneminde çıkaracağız. Ayrıca, tarım sigortasıyla ilgili bir düzenleme de yapılıyor; bunu da, inşallah, en kısa zamanda çıkaracağız.

Ayrıca, önemli noktalardan biri de -ki, Meclisimizin bilgisine arz etmek istiyorum- sorumluluk sigortalarıyla ilgili bir çerçeve kanunun çıkarılması gerekiyor. Türkiye'deki adliyelerin yükünün en önemli sebebi, sorumluluk hukukunun tanzim edilmemiş olmasıdır. Bugün, deprem olduğunda müteahhitleri suçluyoruz. Peki, meslekî sorumluluk sigortası var mı? Bu müteahhidin, bu işi yapmak için bir sigortası var mı? Bir avukat sizi savunuyor; avukatın meslekî sorumluluk sigortası var mı? Yanlış savundu; ne olacak?.. Mühendisin?.. Bu, her işkolu için geçerlidir. Avrupa'da, bir işe başlayabilmek için, meslekî sorumluluk sigortasının olması gerekir; bu olmadan, o kişi işe başlayamaz.

Aynı şekilde, bütün kanunlarımız taranarak, bir çerçeve sorumluluk sigortasının mutlaka çıkarılması gerekiyor; bunun, çıkarılıp, zorunlu hale getirilmesi gerekiyor. Bu olduğu zaman, göreceksiniz ki, hukukî olaylarda, birçok mesele, kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Belki, adaletin yükü de, bugünküne göre yüzde 50 azalacaktır.

Tabiî, sigorta sektörünün çok sorunları var. Eksperlerle ilgili bir düzenlemeye ihtiyaç var. Türkiye'de, bununla ilgili bir odanın kurulması gerekiyor; ama, esas konumuz bu olmadığı için, ben, sadece bu başlıklarla değinmek istiyorum.

DASK, depremle ilgili, her gün reklamlarını duyuyoruz; bu, gerçek bir sigorta değil. Dolayısıyla, sigorta prensiplerine uygun bir deprem sigortası çıkarılması gerekiyor.

Bireysel emeklilik başlayacak; ancak, bu geçmişte çıkarılan kanun, maalesef, gerçek bir bireysel emeklilik sigortasına uygun değil, yürürlüğe girecek; dolayısıyla, bunun da yeniden ele alınıp, düzenlenmesi gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sigorta sektörü için yapmış olduğum bu kısa açıklamaların konunun önemini belki size daha iyi anlatmak bakımından bir anlamı olabilir; ancak, bu kanun ne getiriyor, bu tasarıyla halkımıza ne getiriyoruz, ne vermek istiyoruz?

2918 sayılı Trafik Kanununun 108 inci maddesi, 1996 yılında değiştirildi. Bu değişiklikle, trafiğe çıkan araçların, üçüncü şahıslara vereceği herhangi bir zararda, aracın tespit edilememesi veyahut da araç sahibinin sigortasız olması veyahut da sigorta şirketinin, iflas etmesi halinde, bu zararı ödeyememesi durumları dikkate alınarak, bir anlamda, sosyal ve toplumsal fayda ilkesi dikkate alınarak, bir fon oluşturuldu. Bu fon, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde bulunuyor. Bu fon için, trafik sigortasının yüzde 2'sini sigorta yaptıranlar, yüzde 1'ini ise, sigorta şirketleri ödüyor. Şu anda, bu fonda, 94 trilyon lira bir para var. Bu fon, sürekli, muntazam şekilde belli ödemeler de yapıyor. Ancak, sigorta şirketlerinin iflası... Şu anda 3 tane şirket iflas masasında bulunuyor. Bu 3 şirketin iflasının neticelenmesi yıllar alabilir. Bu durumda, zarar görenlerin de zararının karşılanması yıllar süren bir zaman dilimini kapsayacaktı.

İşte bu tasarıyla, yaptığımız düzenlemeyle, iflas haline gelen, çalışma ruhsatı iptal edilen sigorta şirketlerinden sigorta yaptırmış olanlar tazminatlarını bu fondan alabilecekler.

Şu anda 3 şirketin kapanması ve ruhsatını kaybetmesi sebebiyle, halkımızın, mağdur insanların sayısı çok fazla ve bunların ilk hamlede aşağı yukarı 50 trilyonun üzerinde bir zararının karşılanması söz konusu.

Bu yapılan değişiklikle, bu insanlara rahat bir nefes aldırmış olacağız ve böylece, bu insanlar bu tasarı kanunlaştığında, sigorta fonundan, Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliğine müracaat ederek tazminatlarını hemen alma imkânına kavuşacaklar. Böylece, AK Parti İktidarında, her anlamda mağduriyeti önlemek yönünde attığımız adımlara bir yenisini daha eklemiş oluyoruz ve bu tasarının kanunlaşmasıyla birlikte inşallah birçok insan huzura kavuşacaktır. Zaten AK Parti İktidarı, huzura kavuşturmak için değil midir. AK Parti İktidarıyla, inşallah, halkımız daha çok mutluluğa, daha çok huzura da kavuşacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Büyükkaya.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU İLE SİGORTA MURAKABE KANUNUNDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 108 inci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendine "Zorunlu malî sorumluluk sigortasını yapan sigortacının" ibaresinden sonra gelmek üzere "malî bünye zafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 21.12.1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına "Teminat, sigortalıların alacaklarına karşılık teşkil eder ve sigorta şirketlerinin" ibaresinden sonra gelmek üzere "malî bünye zafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi hali ile" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime 15 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.14

 

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.29

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İl İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - İl İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporu (1/555) (S.Sayısı : 123) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu, 123 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, AK Parti Grubu adına Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz, 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 123 sıra sayılı İl İdaresi Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili olarak AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Partim ve şahsım adına hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi Türkiye, merkezî idare kuruluşu bakımından, coğrafî durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere, iller de ilçelere ve beldelere ayrılmıştır. Her ilde genel idarenin başı ve mercii valilerdir. Birer ihtisas grubu olan askerî birlikleri ve yargıçları hariç tutarsak, bakanlıkların kuruluş kanunlarına göre illerde açmış oldukları bütün birimler, valinin emri altında çalışırlar.

Vali, ilde devletin ve hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın mümessili, bunların idarî ve siyasî yürütme vasıtasıdır.

Değerli arkadaşlar, illerde valilerin görevlerine baktığımızda, gerçekten, çok önemli, çok hayatî, çok stratejik görevleri olduğunu görürüz. Örneğin, valiler, her ilin genel idaresinden, her bakana karşı ayrı ayrı sorumludur. Bakanlıklar ve tüzelkişiliği haiz genel müdürlükler, il genel idare teşkilatına ait bütün işleri doğrudan doğruya valiliklere yazarlar.

Vali, kanun, tüzük, yönetmelik ve hükümet kararlarının neşir ve ilanını ve uygulanmasını sağlamak ve bakanlıkların talimat ve emirlerini yürütmekle görevlidir.

Yine, vali, adlî ve askerî teşkilat dışında kalan bütün devlet daire, müessese ve işletmelerini, özel işyerlerini, özel idare, belediye, köy idareleri ile bunlara bağlı tekmil müesseseleri denetleme ve teftiş etme yetkisine sahiptir. İlin her yönden genel idare ve genel gidişini düzenlemek ve denetlemek de, yine, valilerin sorumluluğundadır. Ayrıca, devlet gelirlerinin tahakkuk ve tahsilini ve ödeme işlerinin muntazam bir şekilde yapılmasını ve gelir kaynaklarının gelişmesini sağlamak için tedbirler alır ve uygular; lüzumunda, bu maksatla, ilgili bakanlıklara ve genel müdürlüklere tekliflerde bulunur.

                                          

(1) 123 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Ayrıca, valiler, il, ilçe, bucak merkezlerinde ve çevrelerinde, kiralı ya da kirasız binalarda vazife gören bütün devlet dairelerini, mahallî hizmet şartlarına ve Hazine menfaatına en uygun şekilde, bir veya birkaç binada toplamak üzere gereken tedbirleri aldırır ve uygulanmasını denetler.

Ayrıca, vali, memleketin sınır ve kıyı emniyetini ve sınır ve kıyı emniyetiyle ilgili bütün işleri, yürürlükte bulunan hükümlere göre sağlar ve yürütür. İl sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi, yine, valinin görev ve yetkilerindendir.

Değerli arkadaşlar, özetlemeye çalıştığım valilerin bu yetkilerinin yanında, özellikle, görüşmekte olduğumuz kanunla ilgili olarak, valiler, ilde çıkabilecek veya çıkan olayların emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri, aldıkları tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetleri ile bu iş için tahsis edilen diğer kuvvetlerden yararlanmak amacıyla İçişleri Bakanlığından ve gerekirse Jandarma Genel Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının sınır birlikleri dahil olmak üzere, en yakın kara, deniz ve hava birlik komutanlığından, mümkün olan en hızlı vasıtalarla müracaat ederek yardım isterler.

Değerli arkadaşlar, kısaca -hiç istemeyiz tabiî, ama- herhangi bir ilde, herhangi bir ilçede, devletin birliğine, bütünlüğüne ya da mevcut nizama aykırı bir ayaklanma, bir davranış meydana geldiğinde, onu önlemek ve gerekirse onu durdurmak da valilerin önemli görevleri arasındadır.

İşte, değerli arkadaşlar, şu anda görüşülmekte olan 123 sıra sayılı yasa tasarısıyla, illerde bu ildeki görevlendirilen, devletin ve hükümetin temsilcisi olan sayın valilerin bu görev ve yetkilerine, bir yenisi daha eklenmektedir. Önceki  kanunda, şu andaki mevcut kanunda, şöyle deniyor: "Olayların niteliğine göre istenen askerî kuvvetin çapı ve görevde kalış süresi, vali ile koordine edilerek askerî birliğin komutanı tarafından belirlenir."

İşte, bunu değiştiriyor. Şu andaki hükümetimizin tasarısında şöyle deniyor: "Olayların niteliğine göre istenen askerî kuvvetin çapı, vali ile koordine edilerek askerî birliğin komutanı tarafından, görevde kalış süresi, askerî birliğin komutanı ile koordine edilerek vali tarafından belirlenir. Yani, herhangi bir olay vuku bulup da askerî birlik oraya geldiğinde, şu ana kadar, orada ne kadar askerî birliğin bulunacağı ya da orada ne kadar kalacağı hususunda yetkili, o birliğin komutanıydı. Şimdi ise, bunu ikiye ayırıyor kanun tasarısı; oraya gelecek askerî birliğin çapı, yine, ilin valisiyle koordine edilerek komutan tarafından belirlenir; ama, orada ne kadar kalacağı hususu, kalış süresi, yine, askerî birliğin komutanıyla istişareli bir şekilde, ilin valisi tarafından belirlenir.

Bu, esasen, askerî idareden sürekli sivilleşmeye doğru adım adım giden ülkemizde önemli bir husustur; bunun altını özellikle çiziyorum. Burada, birbirine zıt iki kuvvet anlamında değil; ama, çağdaş dünyada, yetkilerin, sivillerde, onun da ötesinde, seçilmişlerde olması anlamıyla, yaklaşımıyla konuya baktığımızda, bunun çok önemli bir husus olduğunu görüyoruz. Orada bir birliğin ne kadar kalması gerektiği hususuna, sadece bir ihtisas grubu olan askerî birliğin komutanı karar vermekte zorluk çekebilir; ama, vali, bir bütün halinde, ile, ilin durumuna, ülkenin durumuna bakan bir yönetici olduğu için, daha isabetli karar vereceği düşüncesindeyiz. Bundan dolayı, hükümetimizin bu adımını grup olarak destekliyoruz, önemsiyoruz; kanunlaşmasını Yüce Meclisten bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle bir iki hususu da arz etmek istiyorum: Biraz önce kısaca arz etmeye çalıştığım görevleriyle, valiler, illerde birer stratejik yönetici ya da diğer bir ismiyle, tepe yöneticisidirler. Bilindiği gibi, tepe yöneticileri, yönettikleri kurum ya da kuruluşa, bir bütün halinde, panorama halinde bakarlar ve o kuruluşun ya da o kurumun -ki, vali için düşündüğümüzde, o, ildir- içindeki ya da dışındaki tehditleri ya da şansları bir bütün halinde görmek ve kararlarını uzun vadeli ve geniş kapsamlı olarak almak durumundadırlar. Bu çerçevede, valiler, illerimizde birer lider olarak bulunmalı; orada, işlerin iyi gitmesi için değil, iyi işlerin yapılması için öncülük yapmalıdırlar. Ayrıca, her valimiz, o ilin genel durumunu, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini, insan kaynaklarını gözönüne alarak, yine, halkıyla, kanaat önderleriyle istişare halinde birer kent vizyonu belirleyip, o kent vizyonunu o ilin halkıyla birlikte gerçekleştirmeye çalışmak durumundadır. Bugün, çağdaş dünyada, her ilin, kendine mahsus belirlemiş olduğu bir kent vizyonu vardır ve o vizyona ulaşmak için, ilin bütün insan ve madde kaynaklarını harekete geçirirler.

İnşallah, biz, AK Parti Hükümeti olarak, önümüzdeki günlerde ya da haftalarda, İl İdaresi Kanununda, merkezî yönetimde yapacağımız geniş değişikliklerle, merkezî yönetim ve yerel yönetim reformlarıyla, değerli valilerimizin ve yöneticilerimizin çok daha etkili olmaları için gereken şartları hazırlayacağız ve bu manada, inşallah, onlar da, illerimizin birer lokomotifi olarak, onların kalkınması yönünde her türlü çalışmayı yapacaklardır.

Ben, bu vesileyle, kendi ilim olan Erzurum'da yaşanmış bir olayı anlatarak sözlerimi tamamlamak istiyorum. Erzurum, Doğu Anadolumuzun merkezî bir şehridir ve çok stratejik ve çok önemli bir yere sahiptir -bunu, hepimiz biliyoruz- ama, ağaçlandırma ve yeşillik yönünden pek çok eksikliği vardır. Bunun, gerek geleneksel anlayış gerekse çevre şartlarından böyle olduğu bilinmektedir; ama, bu yıl şehrimize görevli olarak gelen Değerli Valimizin çok güzel bir çalışması oldu, Erzurum'da bir ağaçlandırma seferberliği başlattı. Bütün kurum ve kuruluşlara, köylere, beldelere, belediyeliklere varıncaya kadar, askerî birlikler de dahil, yaygın bir halde, Erzurum'da bir seferberlik başlatmış olması, bizim, bu söylemeye çalıştığımız işi değerli valilerimizin ne kadar güzel bir şekilde yapacağının bir göstergesidir. Erzurum'da, geçtiğimiz mayıs ve nisan aylarında, ağaç dikme seferberliğine, herkes, elinden geldiği kadar katılmış ve bugüne kadar görülmemiş bir oranda, güzel bir çalışma yapılmıştır. Ben, bundan dolayı, hem Sayın Erzurum Valimizi hem de bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da güzel çalışmalar yapacak olan bütün valilerimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor ve işlerinde başarılar diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyılmaz.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kırklareli Milletvekili  Mehmet Siyam Kesimoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET SİYAM KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İl İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına ilişkin olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hepinizi, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu kanun tasarısıyla 10 Haziran 1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununda 29.8.1996 tarihli ve 4178 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin, Anayasa Mahkemesinin 6 Ocak 1999 tarihindeki kararıyla iptal edilen ibarelerinin ortaya çıkardığı boşluğun giderilmesi hedeflenmiştir.

5442 sayılı İl İdaresi Kanununa göre, vali, il sınırları içerisinde bulunan genel ve özel kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenliğini korumak için gereken tüm tedbirleri alır. Bu maksatla, devletin genel ve özel kolluk kuvvetlerini istihdam eder. Bu teşkilat amir ve memurları, vali tarafından verilen emirleri derhal yerine getirmekle yükümlüdürler. Vali, memleketin sınır ve kıyı emniyeti ile sınır ve kıyı emniyetine ilişkin bütün işleri, yürürlükte bulunan hükümlere göre sağlar ve yürütür. İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi, valinin diğer görev ve yetkileri arasında sayılmaktadır. İl valisi, bunları sağlamak için gereken tüm tedbir ve kararları alır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, diğer taraftan 29.8.1996 tarihinde yapılan değişiklikle, valiler, ilde çıkabilecek veya ortaya çıkan olayların emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri, aldıkları tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetleri ile bu iş için tahsis edilen diğer kuvvetlerden yararlanmak amacıyla İçişleri Bakanlığından ve gerekirse, Jandarma Genel Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının sınır birlikleri dahil olmak üzere, en yakın kara, deniz ve hava birlik komutanlığından, mümkün olan en hızlı vasıtalarla müracaat ederek, yardım isterler. Bu durumlarda, ihtiyaç duyulan kuvvetlerin İçişleri Bakanlığından veya askerî birliklerden veya her ikisinden birlikte talep edilmesi hususu, yardım talebinde bulunan vali tarafından takdir edilir. Valinin yaptığı yardım istemi, geciktirilmeksizin yerine getirilir. Acil durumlarda bu istek, sonradan yazılı şekle dönüştürülmek şartıyla, sözlü olarak da yapılabilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; vali tarafından askerî birliklerden yardım istenmesi halinde, muhtemel olaylar için istenilen askerî kuvvet, valinin görüşü alınarak, olaylara hızla el koymaya uygun yerde, cereyan eden olaylar için ise olay yerinde hazır bulundurulur. Olayların niteliğine göre, istenilen askerî kuvvetin çapı ve görevde kalış süresi, valiyle koordine edilerek, askerî birliğin komutanı tarafından belirlenir. Askerî kuvvetin müstakilen görevlendirilmesi durumunda, verilen görev, askerî kuvvet tarafından, kendi komutanının sorumluluğu altında ve onun emir ve talimatlarına göre, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda belirtilen yetkiler ile kolluk kuvvetlerinin genel güvenliği sağlamada sahip olduğu yetkiler kullanılarak yerine getirilir.

İl İdaresi Kanununda 29.8.1996 tarihinde yapılan değişiklikle, kolluk güçleriyle bastırılamayan asayişe müessir olayların vukuunda, vali tarafından en yakın askerî birlikten yardım talep edilmesi halinde, yardıma gelecek askerî birliğin çapının ve görevde kalış süresinin birlik komutanı tarafından belirlenmesi düzenlenmiştir; ancak, Anayasa Mahkemesi, 6 Ocak 1999 tarihli kararıyla, 5442 sayılı Kanunun 11 inci madde, (d) fıkrası, ikinci paragrafının ikinci cümlesinde yer alan "ve görevde kalış süresi" ibarelerini iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi "Kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması, hukuk devletinin önde gelen görevlerindendir. İlde kamu düzeni ve kamu güvenliğini sağlama görevi valiye aittir. Bu nedenle, vali tarafından askerî birliklerden yardım istenmesi durumunda, yardıma gelen askerî birliğin görevde kalış süresinin, ilin genel idaresinden ve asayişinden sorumlu olan vali tarafından belirlenmesi zorunludur" gerekçesiyle, İl İdaresi Kanununun ilgili maddesinde yer alan "ve görevde kalış süresi" ibaresini iptal etmiştir.

Bu iptal kararı doğrultusunda oluşan boşluğu doldurmak amacıyla hazırlanan bu tasarıyla, yardıma gelecek kuvvetin çapının ilgili vali ile koordine edilerek, ilgili komutan; birliğin görevde kalış süresinin ise, komutan ile koordine edilerek, il valisi tarafından belirlenmesi kuralı getirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ilin genel idaresinden ve asayişinden sorumlu olan, ildeki en büyük mülkî idare amiri olan vali, kamuya ilişkin kararları almaya yetkili kişidir. Yerelde, devletin birliğini temsil etmektedir. Kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması, hukuk devletinin önde gelen görevlerindendir. Vali, bu görevlerini yaparken, hukuk devletine yaslanır. Bu çerçevede, kolluk güçleriyle bastırılamayan asayişe müessir olayların vukuunda vali tarafından en yakın askerî birlikten yardım talep edilmesi halinde, yardıma gelecek askerî birliğin çapının birlik komutanı tarafından belirlenmesi, bu konunun teknik ve askerî bir konu olması bakımından, yerindedir. Aynı şekilde, birliğin görevde kalış süresinin de, birlik komutanı ile koordine edilerek il valisi tarafından belirlenmesi de yerinde bir karardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; asayişe müessir olay denilince, on yıl önce yaşadığımız ve hâlâ hafızalarımızdan silinmeyen Sivas katliamını anmadan geçemeyeceğim. Nedenleri, niçinleri, nasılları, elbette ki, bu tasarının konusu değil; ancak, bu ülkenin aydınlık yüzleri, sanatçılarımız, aydınlarımız, yazarlarımız, kuşatıldıkları Madımak Otelinde yakıldılar. Sivas katliamının onuncu yılında, yaşamını kaybeden aydınlarımızın ailelerine, tüm sevenlerine ve ulusumuza tekrar başsağlığı dilemek istiyorum. Bu vesileyle de, katliamı ve faillerini bir kez daha lanetliyorum; benzerlerini bir daha yaşamamamızı diliyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu üzücü örnek olayı bir kez daha anımsayarak, bu tasarının desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.

Buna bağlı olarak da, kolluk güçleriyle bastırılamayan asayişe müessir olaylarda yetkinin sivil ve askerî makamlar arasında paylaşılması, yetki ve eşit derecede sorumluluk ilkesi doğrultusunda sorumluluğun da eşit derecede paylaşılması gerekmektedir. Olaylar sırasında herhangi bir ikiliğin ortaya çıkmasını önlemek ve demokratik rejimin gereklerini yerine getirmek için birliğin görevde kalış süresinin vali tarafından belirlenmesi zorunludur. Bunun aksine bir hüküm, olağanüstü hale ilişkin kararın sivil yönetim tarafından değil, fiilî olarak, askerî yönetim tarafından belirlenmesinin önünü açmaktadır.

Tasarıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesine uygun olarak, mevzuatta oluşan boşluğun ve uygulamadaki tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır. Diğer taraftan, tasarı, kolluk hizmetleri teknik faaliyet olduğundan ve bu konuda daha donanımlı olan mülkî idare amirlerinin etkinliğinin artırılması bakımından da yerindedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu kapsamda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu kanun tasarısını olumlu bulduğumuzu ve "evet" oyu vereceğimizi bildiriyor; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, şahsım ve grubum adına, bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kesimoğlu.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

İL İDARESİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 10.6.1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11 inci maddesinin (D) fıkrasının ikinci bendindeki (2) numaralı cümle aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"2) Olayların niteliğine göre istenen askerî kuvvetin çapı, vali ile koordine edilerek askerî birliğin komutanı tarafından, görevde kalış süresi, askerî birliğin komutanı ile koordine edilerek vali tarafından belirlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın Bakan, teşekkür konuşması yapmak üzere; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önemli bir yasamız olan İl İdaresi Kanununun Anayasa Mahkememiz tarafından iptal edilen bir maddesiyle ilgili getirmiş olduğumuz bir düzenlemeyi, burada, hep birlikte kabul ettiniz ve böylece, bu yasanın, önemli olaylarda, valinin, kaymakamın, kendine bağlı güçlerle bastıramayacağı olaylar karşısında askerî birliklerden yardım talebi konusundaki bu hükmü, Anayasa Mahkememizin iptal gerekçesi doğrultusunda düzenlenmiş oldu.

Ben, bu bakımdan, bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre, Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

3. - Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün  Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre, Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/452) (S. Sayısı : 89) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 89 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Bolu Milletvekili Mehmet Güner; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET GÜNER (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 89 sıra sayılı, Komisyonumuzda görüşülerek Genel Kurula inen, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısının bugün Meclisimizden geçerek kanunlaşması konusunda hükümetimiz ile muhalefet partisi mutabakata varmışlardır. Komisyon görüşmelerinde, gerekçe, genetik yapısı değiştirilmiş canlıların insan sağlığına etkileri de dikkate alınarak, biyolojik çeşitlilik üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkilerin önlenmesi olarak gündeme getirilmiştir. Bu konuda, Birleşmiş Milletler Çevre Programı öncülüğünde, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolü hazırlanmış, 24 Mayıs 2000 tarihinde, Colombia'nın Kartagena Şehrinde imzaya açılmıştır.

Bu protokol, genetik yapısı değiştirilmiş her bir organizmanın, doğaya bırakılması gerçekleşmeden önce, risk değerlendirmesine alınmasını öngörmektedir. Yine, bu protokol hükümleri, genetik yapısı değiştirilmiş canlıların kontrolsüz sınıraşan hareketlerinin önlenmesi amacıyla, bu canlıların ihracatından önce, ülkelere ön bildirim yapılmasını ve bilgi alışveriş mekanizmasıyla, ülkeler arasında işbirliği sağlanmasını hükme bağlamaktadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepimizin bildiği gibi, son yıllarda, artan nüfusla birlikte, dünyada insanların ihtiyaçları da artış göstermektedir. Bu ihtiyaç artışı nedeniyle, özellikle gıda sektöründe, buna bağlı olarak, daha çok tarımsal alanda ve hayvancılık alanında verimliliği artırabilmek için birtakım biyolojik çalışmalar yapılmaktadır. Son yıllarda, özellikle genetik alanında yapılan çalışmalarla, organizmaların genetik yapısı değiştirilerek, yani, canlıların genlerinde değişiklikler yapılarak, yeni türler veya aynı türlerin daha sağlıklı ve daha verimli hale gelmesi sağlanmaktadır. Tabiî ki, bu yapılan çalışmaların faydalı yönlerinin yanı sıra, doğadaki biyolojik çeşitlilik açısından ve insan sağlığı açısından yarattığı olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için birçok uluslararası anlaşmalar yapılmıştır.

                            

(1) 89 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlar, burada görüştüğümüz Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün genel hükümlerini ve maddelerini açıklamaya gerek görmüyorum. 89 sıra sayısıyla dağıtılan kanun tasarısı metninde bunları görmek mümkün.

Buradaki temel amaç, 1992 yılında Rio'da başlatılan çevre ve kalkınma hakkındaki Rio Deklarasyonunun 15 inci ilkesinde yer alan öntedbirci yaklaşıma uygun olarak, insan sağlığı üzerindeki riskler gözönünde bulundurularak ve özellikle sınırötesi hareketler üzerinde odaklanarak biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanım üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilecek ve modern teknolojiyi kullanarak elde edilmiş olan, genleri değiştirilmiş canlı organizmaların güvenli nakli, muamelesi ve kullanımı alanında yeterli bir koruma düzeninin sağlanmasına katkıda bulunmak.

Bu protokol hükümleri, öntedbirlilik prensibine dayanmakta, riskleri önceden belirlemeye ve önlem almaya yönelik bir sistem içermektedir. Hükümler, genleri değiştirilmiş organizmaların doğaya veya insan sağlığına olabilecek olumsuz etkileri konusunda bilimsel verilerin yetersiz olması veya belirsizlik içermesi durumunda, veriler tamamlanıncaya kadar ve belirsizlik giderilinceye kadar, söz konusu genleri değiştirilmiş organizmaların doğayla etkileşime girmesine izin verilmemesinden yanadır.

Doğayla etkileşim protokolünün kapsamını ve uygulama şeklini belirlemek de temel kriterdir. Tüm genleri değiştirilmiş organizmalar, yaşamsal aktivitelerinden dolayı, doğanın biyotik ve abiyotik bileşenleriyle etkileşime girebilir. Bu nedenle, protokol, doğal üreme, çoğalma engellerini aşarak elde edilmiş tüm canlıları, yani, genleri değiştirilmiş tüm organizmaları kapsamaktadır; yani, protokolün öngördüğü risk değerlendirme, risk yönetimi, bilgi alışverişi, kaza ve acil durum tedbirleri, kaçak, sınırı aşan hareketlere karşı önlemler, sosyoekonomik yapının karar sürecinde dikkate alınması ve halkın bilgilendirilmesi, genleri değiştirilmiş tüm organizmalar için geçerlidir. Genel tedbirler, ulusal seviyede yapılacak düzenlemelere dayanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, biyoteknoloji, özel bir kullanıma yönelik olarak ürün veya işlemleri dönüştürmek veya meydana getirmek için, biyolojik sistem ve canlı organizmaları veya türevlerini kullanarak teknolojik uygulama olarak tanımlanmaktadır. Biyoteknoloji, geleneksel ve modern olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Geleneksel biyoteknoloji, şarap ya da peynir yapımındaki maya kullanımı, bazı deterjanlarda enzim kullanımı, bazı antibiyotiklerin üretimi gibi, canlı organizmaların yapılarının değiştirilmeden işleme tabi tutulduğu teknolojilerdir.

Modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen organizmalara "genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar" adı verilmektedir. Modern biyoteknoloji, en geniş kullanım alanını tarım ve hayvancılıkta bulmuştur. Elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş ürünler, klasik ıslah yöntemleriyle çözülemeyen ekonomik öneme sahip bazı problemlerin çözümünde önemli katkılar sağlamaktadır. Yüksek miktarda ve kaliteli ürün almak amacıyla geleneksel kültür türlerinin veya bunların yabanî akrabalarının genetik yapılarında değişiklik yapılmaktadır. Bu amaçla, hastalık, pestisit, iklim ve diğer çevresel baskılara karşı dirençli, meyve olgunlaşma süresi amaca göre değiştirilmiş veya besin maddesi yoğunlaştırılmış türler elde edilmektedir.

Balıklar ve hayvanlarda yapılan çalışmalar neticesinde ekonomik olarak üretime sokulan tek canlı balıklar olmuştur. Değişik balık türlerine, çeşitli hastalıklara karşı dayanıklılık genleri aktarılmıştır. Modern biyoteknolojinin dünya ülkelerindeki hızlı yayılımı, beraberinde, artan tüketici ilgisini getirmiştir. Modern biyoteknoloji kullanılarak geliştirilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların ve ürünlerin tıp, eczacılık ve tarım sektöründeki kullanımı ile ilaç tedavi yöntemi, gıda, gıda katkı maddesi ve hayvan yemi olarak tüketime sunulması, öncelikle tüketici sağlığı, ardından tüketicinin bilgilenme ve seçme hakkı, ucuz ve kaliteli ürüne erişim hakkı ve son olarak sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı bağlamında tüketici ilgisini oluşturmaktadır.

Halihazırda en çok üretimi yapılan genetik yapısı değiştirilmiş bitkiler de şunlardır: Mısır, sap ve koçan kurduna dayanıklı, yabancı ot ilacına dayanıklı; soya fasulyesi, yabancı ot ilacına dayanıklı; patates, virüse ve patates böceğine dayanıklı; pamuk, yeşil kurda ve yabancı ot ilacına dayanıklı; domates, daha uzun raf ömrü, artırılmış aroma.

İlaç sektöründe de genetik yapısı değiştirilmiş ürünlerden yararlanılmakta; biyoteknoloji yoluyla elde edilen farmasotik ürünler, teşhis, tedavi, koruma ve bozuk olan bir fonksiyonun düzeltilmesi amacıyla kullanılmaktadır. Bu ürünlerin geliştirilmesiyle, bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde başarı oranı artmıştır; yani, aşılar bulunmuştur; yaşamsal öneme sahip ilaçların -insülinler ve bunun benzeri ilaçlar- daha güvenli, saf ve fazla miktarda üretimi sağlanmıştır. Biyoteknolojik kaynağa ulaşmanın zor ve maliyetli olması nedeniyle, bu ürünlerde daha geniş kullanım sağlanmıştır.

Son yıllarda, gerek ulusal gerek uluslararası platformlarda biyogüvenlik konusu sık sık tartışma konusu olmuştur. 1992 yılında yapılan Rio Konferansında imzaya açılan ve ülkemiz bakımından, 1996 yılında yürürlüğe giren Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesini tamamlayıcı nitelikte olmak üzere, biyolojik çeşitlilik ve onun bileşenleri üzerinde olumsuz etkisi olabilecek genleri değiştirilmiş organizmaların güvenli transferinin ele alınacağı ve kullanım alanlarında yöntemlerin belirleneceği bir protokol hazırlanması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Biyogüvenlik protokol metni, 1994 yılından itibaren hazırlanmaya başlanmış ve 24 Mayıs 2000 tarihinde Kartagena'da imzaya açılmıştır. Protokolde, risk yönetimi, bilgi alışverişi, kapasite artırımı, kasıtsız sınırı aşan hareket ve acil durum tedbirleri, yasadışı paketleme ve bu ürünleri taşıma ve işaretleme standartları, halkın bilgilendirilmesi ve katılımı, taraf olmayan ülkelerle ve diğer uluslararası anlaşmalarla ilişkiler, sosyoekonomik değerlendirme konuları ele alınmaktadır.

Değerli arkadaşlar, modern biyoteknolojinin en yaygın kullanıldığı sektörün tarım olması, konuya sosyal ve ekonomik yönden de önem kazandırmaktadır. Zira, genleri değiştirilmiş organizmalar, özellikle genetik kaynakların çeşitliliği üzerinde olumsuz etkilere sebep olabileceklerdir. Ülkemizin, tarım ve gıda için önem taşıyan pek çok bitki türünün genetik kaynak merkezi olduğu dikkate alınarak, genleri değiştirilmiş organizmaların ülkemize girişinin ve ülke dahilinde üretiminin kontrol altında gerçekleştirilmesi önem taşımaktadır. Zira, ülkemiz, biyolojik çeşitlilik konusunda da oldukça zengindir.

Türkiye, kalkınma sürecinde sanayileşmeye öncelik verilmesi, aşırı nüfus artışı ve şehirleşme gibi etmenler sonucu doğa üzerindeki insan baskısının artmasına rağmen, doğal yapısını koruyabilmiş nadir ülkelerden birisidir. Birçok ülkede özel önlemlerle yapay olarak varlığını sürdürebilen birçok canlı türü, bugün, Anadolu'da yaban yaşamını tüm güzelliği ve doğallığıyla sürdürebilmektedir.

Ülkemizde, bu bitki çeşidinin yanı sıra, çeşit açısından çok sayıda yaban hayvanı da bulunmaktadır. Bir de, ülkemiz, göç yollarının üzerinde olması nedeniyle de kuş türleri açısından zengindir. Bu zenginliklerin korunabilmesi için, bu tür uluslararası anlaşmalara Türkiye de katılmak zorundadır.

Avrupa Birliğinin, genleri değiştirilmiş organizmaların çevreye salımı ve pazara sürülmesi konusunda bir yönetmeliği bulunmaktadır. Ülkemizde tarımsal üretimin, doğal canlı kaynakların ve kırsal kesimde sosyoekonomik yapının modern biyoteknolojiden olumsuz yönde etkilenmemesi için biyogüvenlik tedbirlerinin alınması, Avrupa Birliğiyle mevzuat uyumu için de gerekmektedir.

Biyogüvenlik Protokolüne taraf olunması, ülkemize, biyogüvenlik tedbirlerinin uygulanmasında uluslararası mekanizma ve kolaylıklardan yararlanabilmesi imkânı da sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz sonra değerli oylarınıza sunulacak bu kanun tasarısının ülkemiz için hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur; buyurun. (Alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NEVİN GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

1992 yılında Brezilya'da yapılan Çevre ve Kalkınma Konferansından sonra kabul edilen Rio Deklarasyonunun 15 inci maddesindeki öntedbirlere göre hazırlanan ve 24 Mayıs 2000 tarihinde Kolombiya'nın Kartagena Şehrinde imzaya açılan bu protokolün Türkiye tarafından onaylanmasıyla, genetik yapısı değiştirilmiş canlıların, insan sağlığı da dikkate alınarak, biyolojik çeşitlilik üzerine yapabileceği olumsuz etkilerin önlenmesi ve kontrol altına alınması sağlanacaktır. Protokol, bu doğrultuda her genetik yapısı değiştirilmiş organizmanın doğaya bırakılması gerçekleşmeden önce risk değerlendirmesine alınmasını öngörmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada her geçen gün gelişen bilimin ışığında bazı terimler günlük kullanımımızda yer almaktadır. Bu tasarıda bahsi geçen "biyolojik çeşitlilik", "biyoteknoloji" ve "biyogüvenlik" bunlardan bazılarıdır.

Biyolojik çeşitlilik ya da biyolojik zenginlik, canlıların farklılığını ve değişkenliğini, içinde bulundukları karmaşık ekolojik yapılarla, birbirleriyle ve çevreleriyle karşılıklı etkileşimlerini ifade etmektedir.

Biyoteknoloji ise, özel kullanıma yönelik olarak ürün veya işlemleri dönüştürmek veya meydana getirmek için biyolojik sistem ve canlı organizmaları veya türlerini kullanan teknolojik uygulamalar olarak tanımlanmaktadır.

Modern biyoteknolojide, DNA ve nükleik asidin hücrelere ya da organallere doğrudan enjekte edilmesi ya da hücrelerin füzyona uğratılması yapılmaktadır. Modern biyoteknoloji, en çok tarım ve hayvancılıkta kullanılmaktadır. Genetik yapısı değiştirilmiş ürünler, klasik ıslah yöntemleriyle çözülmeyen, ekonomik öneme sahip bazı problemlerin çözümünde önemli katkılar sağlamaktadır. Çok miktarda ve kaliteli ürün almak için, geleneksel kültür türlerinin veya bunların yabanî akrabalarının genetik yapılarında değişiklik yapılmaktadır. Bu amaçla, hastalıklara, zehirlere, çeşitli iklim koşullarına ve diğer çevresel baskılara karşı dirençli, meyve olgunlaşma süreci amaca göre değiştirilmiş veya besin maddesi yoğunlaştırılmış yeni türler elde edilmektedir. Balıklar ve hayvanlarda yapılan çalışmalar neticesinde değişik balık türlerine, çeşitli hastalıklara karşı dayanıklılık genleri aktarılmıştır. Böylece, değiştirilmiş canlı organizma elde edilmiştir.

Son yıllarda, gerek ulusal gerek uluslararası platformlarda biyogüvenlik konusu sık sık tartışma konusu olmuştur. Ülkemizde tarımsal üretimin, doğal canlı kaynakların ve kırsal kesimde sosyoekonomik yapının, modern biyoteknolojiden olumsuz yönde etkilenmemesi için, biyogüvenlik tedbirlerinin alınması gerekir. Ayrıca, Avrupa Birliğiyle uyum için de bu protokolün imzalanması önemlidir.

Hükümetin, bu protokol yükümlülüklerini yerine getirmek için, gerekli yasal, idarî ve diğer önlemleri alacağını düşünerek, tasarıyı destekliyor; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK SÖZLEŞMESİNİN BİYOGÜVENLİK KARTAGENA

PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 24 Mayıs 2000 tarihinde Nairobi'de imzalanan "Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolü" nün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                          194

Kabul              :                          194

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)

Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

4.-Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/464) (S. Sayısı: 95) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 95 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Haşim Oral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

                                 

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 95 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygı ve sevgiyle selamlarım.

Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından desteklenmektedir. 1991'de hazırlanan ve Afrika ülkeleri arasında zararlı atıkların uluslararası taşınmasına ve bu atıkların ticaretine ilişkin kısıtlamalar getiren ve Basel Anlaşmasının içeriğine benzer olmakla birlikte, radyoaktif atıkları da kapsayan, ancak, bütün Afrika ülkeleri tarafından imzalanmayan belge, 28 Aralık 1993 tarih ve 3957 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan bu sözleşme, 7 Mart 1994 tarih ve 94/5415 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak 15 Mayıs 1994 tarih ve 21935 sayılı Resmî Gazetede de yayımlanmıştır. 22 Mart 1989 tarihinde imzaya açılan bu sözleşmeye taraf olan devletler, tehlikeli atıkların, diğer atıkların ve bunların sınırlarötesi taşınımının insan sağlığı ve çevre üzerinde yol açtığı tehlikelerin bilincinde, alınacak tedbirlerin neler olması gerektiğini ayrıca belirtmişlerdir. Sözleşmede, tehlikeli atıklarla diğer atıkların giderek artması ve bunların insan sağlığı üzerindeki zararlı etkileri ve giderme yolları üzerinde ısrarla durulmaktadır. Taraf olan devletler, bu atıkların çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirgemekten sorumludurlar. Biraz önce de belirttiğim gibi, ülkemiz, Mart 1989'da imzaya açılan Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine 1994 yılında taraf olmuştur. Bu sözleşmenin anahatları şöyle sıralanabilir:

Tehlikeli atıkların miktarlarının en aza indirilmesi; tehlikeli atıkların kaçınılmaz olarak ortaya çıkması halinde, çevreyle uyumlu bir şekilde yönetilmesi ve bertaraf edilmesi; atıkların, üretildiği ülkede bertaraf edilememesi durumunda, ihraç edilmesi; ancak, ithalatçı ülke tarafından insan sağlığı ve çevre açısından en uygun metotlarla çok sıkı şekilde kontrol edilmesi.

Tehlikeli atıkların sınırötesi taşınımının ve bertaraf edilmesinin bildirim sistemiyle de kontrol edilmesi, yine, bu sözleşmenin içeriğinde vardır.

Sözleşme sekreteryası tarafından, özellikle gelişme yolundaki ülkelere, kendi atıklarını çevreye zarar vermeden etkili bir şekilde yönetebilmesi için yardım edilmesi ve uluslararası işbirliğine zemin sağlaması da vardır.

Dünyada yılda 12 000 000 000 ton atık üretiliyor ve bu atıkların bir bölümü sağlığa çok ama çok zararlı. Örneğin, Fransa'da yılda 102 000 000 ton sanayi atığı üretiliyor, bunun 7 000 000 tonu zehirli atıklar. Ayrıca, Fransa'daki nükleer santrallar yılda 16 500 metreküp nükleer atık çıkarıyor; bunun bir kısmı da, radyoaktivite oranı çok yüksek olan atıklar. Bugün, Fransa'da 1 600 metreküp yüksek radyoaktiviteli atık bulunuyor.

1993 yılında, Londra Sözleşmesiyle, nükleer atıkların denizlere boşaltılması yasaklanmıştır; ancak, o tarihe kadar, nükleer enerji kullanan devletler, atıklarının büyük bölümünü Atlantik ve Pasifi Okyanuslarına ve Barents Denizine boşaltıyorlar veya bu tip zehirli atıkların üçüncü dünya ülkelerine ihraç edilmesini sağlıyorlardı.

Tehlikeli atık ticareti, genellikle, gelişmiş ülkelerden, teknik ve idarî altyapısı tamamlanmamış gelişmekte olan ülkelere yapılmaktadır. Bu temel gerçeği gözönünde bulunduran Basel Sözleşmesine taraf devletler, sözleşmede, günün değişen koşullarına uyum sağlamak için değişiklikler yapma gereğini de beraberinde duymuşlardır. Nitekim, 22 Eylül 1995 tarihinde, Basel Sözleşmesine taraf ülkeler üçüncü konferansı sırasında sözleşmeye getirilen değişikliklerle, tehlikeli atıkların, OECD ülkelerinden ve Avrupa Birliği ülkelerinden diğer ülkelere, geri kazanımları ve nihaî olarak bertaraf edilmeleri amacıyla taşınmalarının yasaklanmasına dair hükümler getirilmiş, bu amaçla oluşturulan yeni atık listeleri de sözleşmeye konulmuştur.

Ülkemizde, yeterli bertaraf etme ve geri kazanım tesisi olmaması, gümrüklerde teknik olarak tehlikeli atık ayırımını etkin yapabilecek donanımın bulunmaması ve ulusal mevzuatın bütün tehlikeli atıkların ithalini yasaklaması sebebiyle atık ithali yapılmamaktadır.

Yukarıda bahsedilen söz konusu değişikliklerle, yeterli sayı ve büyüklükte atık işleme tesisine sahip olmayan ülkemize benzer durumdaki ülkelere, yasadışı atık giriş ve çıkışının engellenmesi de amaçlanmaktadır.

Bu atıkların ülkemize girişini engellemek, denizlerimizin ömrü ve temizliği açısından büyük önem arz etmektedir.

İşte bu düşüncelerle, biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına olumlu oy vereceğiz.

Bu vesileyle, Yüce Meclisi ve Yüce Türk Ulusunu saygı ve sevgiyle selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun.

Süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 95 sıra sayılı Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünyanın hayat kaynağı olan ekolojik dengenin ve ekosistemin korunması, son zamanlarda uluslararası düzeyde ciddî çalışmalara ve anlaşmalara konu olmuştur. Sanayileşme, endüstri devrimi ve teknolojik gelişmelere paralel olarak, insanoğlunun, doğaya ve ekolojik dengeye müdahalesi, insanlık için tehlikeli boyutlara ulaşınca, gelişmiş ülkelerde başlayan ve daha sonra bütün dünyaya yayılan, doğayı, çevreyi ve ekolojik sistemi koruma faaliyet ve çalışmaları hız kazandı. Stockholm Konferansından 1993 Viyana Dünya Konferansına, birçok uluslararası anlaşmada, temiz bir çevrenin insan haklarından biri olduğu teyit edilmiş, ulusal ve uluslararası hukuk belgelerinde yer almıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; küreselleşen dünyada ulus devletin sınırlarını ve gücünü aşan, uluslararası literatürde "yeni sorunlar" diye tanımlanan hava kirliliği, küresel ısınma, uyuşturucu, terörizm, insan hakları, ozon tabakasının delinmesi gibi sorunlardan biri olan ekosistem dengesini koruma ve tehlikeli atıkların bertaraf edilmesi sorunları, insanın siyasetin merkezine oturtulduğu günümüzde, daha da büyük bir önem arz etmekte ve "teknoloji çağı" , "uzay çağı" , "enformasyon çağı" gibi tanımlamalar yanında "insanlık çağı" olarak adlandırılan ve içerisinde yaşadığımız bugünlerde, insanı önceleyen bu tür konulara, uluslararası acendalar, önem sıralamasında öncelik vermektedirler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu bağlamda, Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, ülkemizin, uluslararası toplumun hassasiyetlerinden olan bu konuya ve dolaylı olarak insan sağlığına ve bir insan hakkı olarak temiz bir çevreye ve ekosistemin korunmasına verdiği önemi açıkça ve net olarak göstermektedir. Uluslararası sistemin ve toplumun bir parçası olarak, ülkemizin, bu toplumun, bu konuda atacağı olumlu bir adım, gerek insanımız gerek dünyamız ve gerekse bütün bir evren için hayırlı bir girişim ve gelecek nesillere yapacağı büyük bir hizmettir.

Türkiye, Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine 1994 yılında taraf olmuştur. 1989 yılında imzaya açılan Basel Sözleşmesi, tehlikeli atıkların çevreyle uyumlu sistemini, bu atıkların miktarının, üretildikleri kaynaktayken azaltılmasını, sınırötesi taşınmalarının minimum düzeye indirilmesini, denizlere ve okyanuslara boşaltılmalarının engellenmesini hedeflemektedir. 22 Eylül 1995 tarihinde yapılan Taraflar Konferansı Üçüncü Toplantısında sözleşmeye getirilen değişikliklerle, tehlikeli atıkların, OECD ve Avrupa Birliği ülkelerinden diğer ülkelere geri kazanımları ve nihaî olarak bertaraf edilmeleri amacıyla taşınmalarının yasaklanmasına dair hükümler getirilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tehlikeli atık ticareti, genellikle, gelişmiş ülkelerden, teknik ve idarî yapısı tam olarak tamamlanmamış gelişmekte olan ülkelere yapılmaktadır. Bu temel gerçeği gözönünde bulunduran Basel Sözleşmesine taraf ülkeler, sözleşmede, günün değişen koşullarına uyum sağlamak için değişiklikler yapma gereğini duymuşlardır. Söz konusu değişikliklerle, yeterli sayı ve büyüklükte atık işleme tesisine sahip olmayan ülkemize ve benzer durumdaki ülkelere yasadışı atık giriş ve çıkışının engellenmesi amaçlanmaktadır. Sözleşmeye taraf ülkelerde atıkların üretiminin azaltılması, üretildikleri ülkelerde bertaraflarının sağlanması, üretimlerinin kaçınılmaz olması durumunda, yönetimlerinin çevreyle uyumunun sağlanması temel alınarak, atıkların taşınması, ithalatı ve ihracatı, yasal olmayan trafiğe ilişkin önlemler, gelişmekte olan ülkelere yardım, sorumluluk ve tazminat gibi konularda tedbirler getirmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uluslararası atık taşımacılığını büyük ölçüde azaltan bu değişikliklerle, Basel Sözleşmesinin yanında diğer uluslararası çevre sözleşmelerinin, küresel düzeyde uygulanmasına katkı sağlaması, ülkemizde ve taraf ülkelerde tehlikeli atık trafiği ve bertarafıyla ilgili karşılaştığımız sorunlara çözüm getirmesi nedeniyle onaylanması son derece önem arz etmektedir.

Özetle, ülkemize ve dünyamızın ekosistemine sağlayacağı faydalardan birkaçını dile getirdiğim bu kanun tasarısının onaylanması, ülkemize kazandıracağı ulusal ve insanî yararlarla birlikte, uluslararası literatürde yeni sorunlardan biri olan bu konuya gösterilecek hassasiyet, aynı zamanda, ülkemizin imajına da önemli bir katkı sağlayacaktır.

Sayın Başkan, sayın  milletvekilleri; dünyamızın hayat kaynağı olarak ekolojik dengenin korunması çalışmalarına destek vermek, çağdaşlığın bir gereği olduğu gibi, aynı zamanda insanî ve ahlakî bir görevdir.

Bu düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kansu.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TEHLİKELİ ATIKLARIN SINIRÖTESİ TAŞINIMININ VE BERTARAF EDİLMESİNİN

KONTROLÜNE İLİŞKİN BASEL SÖZLEŞMESİNE GETİRİLEN DEĞİŞİKLİĞİN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

Madde 1.- 22 Eylül 1995 tarihinde Cenevre'de kabul edilen "Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişiklik" in onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü  maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı

:

185

Kabul

:

185

Böylece, tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Birleşik Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

5. - Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Birleşik Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/431) (S. Sayısı : 96) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 96 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

                             

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 96 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ SAĞLIK BAKANLIĞI İLE BİRLEŞİK MEKSİKA

DEVLETLERİ SAĞLIK BAKANLIĞI ARASINDA SAĞLIK ALANINDA İŞBİRLİĞİ

ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

TASARISI

MADDE 1. - 9 Haziran 2000 tarihinde Meksiko'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Birleşik Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. -  Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Birleşik Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                           187

Kabul              :                          187

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

                                      

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/479) (S. Sayısı. 101) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 101 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı hakkında, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, son yıllarda doğu sınırlarımızda artan yasadışı göç hareketlerine karşı, Avrupa Birliği Ulusal Programımız da dikkate alınarak, 2001 yılı başından itibaren, yasadışı göçmenlerin, ülkelerine veya geldikleri ülkelere geri gönderilmesi için anlaşmalar yapma girişimlerimiz başlamıştır. Bu çerçevede, Suriye Devletiyle taslak anlaşma metnimiz bu ülke makamlarınca olumlu görülmüş ve 19-23 Temmuz 2001 tarihleri arasında iki ülke heyetleri arasında yapılan müzakere sonucu, taslak, nihaî hale getirilmiştir.

Söz konusu anlaşma, 10 Eylül 2001 tarihinde, Şam'da, İçişleri eski Bakanı ile Suriye İçişleri Bakanı arasında imzalanmıştı. Anlaşma, taraf devletlerin topraklarında izinsiz bulunan iki ülke vatandaşlarını, zaman kısıtlaması olmaksızın, taraf devletlerin ülkelerinden çıkarmayı, diğer ülkeye yasadışı olarak giren üçüncü ülke vatandaşlarını ise altı ay içerisinde iadesini öngörmektedir. Anlaşmayla, taraflar, bir başka ülkeye geri göndermek istedikleri üçüncü ülke vatandaşlarına, yasadışı göçmenlerin, kendi topraklarından transit geçişlerine olanak tanıma yükümlülüğünü de üstlenmiştir.

Bu anlaşma, ülkemizin imzaladığı ilk geri kabul anlaşması olup, ülkemize yönelik olarak Suriye Devletinden kaynaklanan yasadışı göçlere karşı mücadelemizde önemli bir hukuksal araçtır. Anlaşma, Suriye tarafınca, 15 Kasım 2001 tarihinde onaylanmıştır.

Yasadışı göç konusunda Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi ve 2000 İlerleme Raporunun en önemli taleplerinden birini, kaynak ve hedef ülkelerle geri kabul anlaşması aktedilmesi oluşturmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ve Suriye arasında 15 Kasım 2001 tarihinde imzalanan geri kabul anlaşması çerçevesinde Suriye makamlarına teslim edilen ve teslim alınan yabancıların sayısı şöyledir: 2002 yılı içerisinde Suriye makamlarından teslim alınan yabancı sayısı 6'dır, aynı yıl içerisinde teslim edilen yabancı sayısı, 39'u Suriye'ye olmak üzere, toplam 321 kişidir. Bunların 242'si Hatay İlimizde, 79'u ise diğer illerimizde yakalanan Suriye uyruklu kişilerdir. 2003 yılı içerisinde teslim alınan yabancı sayısı 1, teslim edilenlerin sayısı, 2'si Suriye uyruklu olmak üzere, toplam 12 kişidir. Bunların 10'u Hatay İlimizde, diğer 2'si de diğer illerimizde teslim edilmişlerdir.

Sözlerime son verirken, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak, bu tasarıya kabul oyu vereceğimizi ifade ediyor, yapacağınız katkılardan dolayı şimdiden hepinize teşekkür ediyor; Yüce Meclisi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN -Sayın Eraslan, teşekkür ediyorum.

                         

(1) 101 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Halil Akyüz; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun tasarısıyla ilgili bilgi sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu olanaktan yararlanarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Dışişleri Komisyonu ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, ülkemiz, coğrafî konumu itibariyle göç olgusu içerisinde bir transit ülke konumundadır. Son yıllarda Türkiye'ye ve Türkiye üzerinden Batı Avrupa'ya yönelik yasadışı göç hareketlerinde gözle görülür artışlar meydana gelmiştir. Sovyet blokunun dağılmasından sonra, diğer Batı ülkelerinin yanı sıra, Türkiyede, Romanya, Rusya, Moldavya, Ukrayna ve Belarus vatandaşlarının yasadışı göçlerine hedef haline gelmiştir.

2000 yılında, Batı Avrupa'ya geçmeye çalışan, çoğunluğu yukarıda anılan ülkelerin vatandaşlarından oluşan, 94 500 yabancı, yasadışı konumda bulunmaları nedeniyle, ülkemizde yakalanmışlardır. Bunun dışında, 31 400 yabancı, çeşitli suçlara karıştıkları gerekçesiyle, ülkemizden sınırdışı edilmişlerdir. 24 500 kişi ise, durumlarında ve belgelerinde görülen eksiklikler nedeniyle, sınırlarımızdan geri çevrilmişlerdir.

2001 yılında ise, yakalanan yasadışı göçmen sayısı 92 500 olmuştur. 1 Kasım 2002 itibariyle de bu sayı 74 000'e kadar düşmüştür. Bu rakamlar, yasadışı olarak, gerek sahte belge ya da vizelerle sınır kapılarımızdan girebilenleri gerekse Türkiye'ye yasal olarak giriş yaptıktan sonra vize veya ikâmet izni süresi bitenleri içermektedir.

Yasadışı göçün günümüzdeki en önemli özelliği, örgütlü şebekelerle düzenlenmesidir. Bu nedenle, günümüzde "göçmen kaçakçılığı" olarak tanımlanan bir suç ortaya çıkmıştır.

Yasadışı göçle mücadelenin en önemli unsurlarından birisi de şebekelerle mücadeledir. Bu çerçevede, 2000 yılında, ülkemizde, 149'u yabancı 850 yasadışı göç organizatörü; 2001 yılında ise, 134'ü yabancı, 1 155 yasadışı göç organizatörü yakalanmıştır. 1998-2002 yılları arasında toplam 3 315 organizatör yakalanmıştır.

Yasadışı göç, bölgelerarasındaki yüksek gelir düzeyi uçurumlarının, siyasî istikrarsızlıkların ve insan hak ve özgürlükleri ihlallerinin sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Ulaşım ve iletişim imkânlarındaki artışın göçleri artırdığı genel olarak paylaşılan bir gözlemdir. Yasadışı göç, teknik ya da hukuksal önlemlerin derecesi ne olursa olsun, belli düzeylerde devam etmesi engellenemez bir olgudur. Devletlerin çabaları, yasadışı göçün, kamu düzenini bozmasına izin vermeyecek şekilde kontrol edilmesini amaçlamaktadır. Bu noktadan hareketle, tüm dünyayı tehdit eden örgütlü suçlarla mücadeleyi ve uluslararası işbirliğini öngören uluslararası bir sözleşme yapılması, 21-23 Kasım 1994 tarihlerinde Napoli'de düzenlenen Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Dünya Bakanlar Konferansında kararlaştırılarak, sözleşme metninin, Birleşmiş Milletler Binyıl Yıl Oturumunun düzenlendiği 2000 yılı sonuna kadar hazırlanması öngörülmüştür. Uluslararası sözleşmeyi hazırlamakla görevlendirilen komite 1998 yılında faaliyetlerine başlamış ve iki yılı aşkın sürede tamamlanan çalışmalar sonucunda, komitenin, 2000 yılında yapılan toplantısında sözleşme metni üzerinde mutabakata varılmıştır. Ülkemiz, başından beri, hazırlık toplantısına ve çalışmalarına aktif biçimde katılmıştır.

Sözleşme ve buna ek protokoller, başta, Adalet, İçişleri ve Maliye Bakanlıklarımız olmak üzere, ilgili tüm kurum ve kuruluşlarımızca Dışişleri Bakanlığının koordinatörlüğünde incelenmiş ve değerlendirilmiştir.

Bu değerlendirmeler ve çalışmalar sonucunda, Sınıraşan Örgütlü Suçlarla Mücadele Sözleşmesi ve buna ek protokoller, uluslararası planda örgütlü suça karşı mücadele alanında, taraf devletlerle karşılıklı yardımlaşma ve işbirliği olanakları sağlayacaktır. Bu nedenle, bu sözleşmenin ve eklerinin ülkemizce imzalanmasında yarar bulunduğu kanaatine varılmıştır.

Birleşmiş Milletler çerçevesinde müzakere edilerek sonuçlandırılan Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, 12-13 Aralık 2000 tarihlerinde İtalya'nın Palermo Kentinde düzenlenen bir konferansla Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin imzasına açılmış ve 136 ülke meyanında ülkemiz tarafından da imzalanmıştır.

Bütün dünyada, işgücü piyasasına uygun, planlı, yasal göçün sosyal ve ekonomik yararlar sağlayabileceği kabul edilirken, yasadışı göç, toplumsal düzeni bozan, ekonomik dengeleri olumsuz etkileyen, denetlenmesi zorunlu bir güvenlik sorunu olarak görülmektedir. Yasadışı göç, günümüzde, hukuka ve kamu düzenine karşı bir tehdit, insan hakları ihlaline yönelik bir risk haline gelmiştir.

Yasadışı göçün denetlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla, yasadışı göçmenlerin vatandaşı oldukları, mukimi bulundukları veya geldikleri ülkelere, insanî, düzenli, güvenli, ancak etkin ve hızlı bir şekilde geri gönderilmesinin önemi, 1990'lı yıllardan itibaren ilgili uluslararası kuruluşlarda ittifakla kabul edilmiştir. Bu amaçla, Avrupa Birliği ülkeleri arasında uzun zamandır uygulanmakta olan bir hukuksal araç olarak geri kabul anlaşmaları, Avrupa ülkelerince yaygın bir şekilde aktedilmeye başlanmıştır. Avrupa Birliği Komisyonunun ülkemiz için hazırladığı 2000 İlerleme Raporunda da, ülkemizin geri kabul anlaşmaları aktetmesi gereği bulunduğu belirtilmiş, Avrupa Birliği Ulusal Programımızda ise, ülkemizin, öncelikle, doğu sınırımız ve onun ötesindeki ülkelerle ve nihayet batı sınırımızdaki komşu ülkelerle geri kabul anlaşmaları yapacağı kaydedilmiştir.

Esasen, emniyet makamlarımızca yapılan operasyonlar sonucu yakalanan yasadışı göçmenlerin, yedirilip içirilmelerinin ve barındırılmalarının sağlanmasında ciddî fizikî ve malî sıkıntılarla karşılaşılmaktadır. Bu nedenle, yakalanan yasadışı göçmenlerin, uluslararası hukuka uygun biçimde insan haklarına saygı gösterilerek, hızlı ve güvenli şekilde ülke dışına çıkarılmaları önem taşımaktadır. Bu itibarla, ülkemizce geri kabul anlaşmaları aktedilmesi, yalnız Avrupa Birliği müktesebatına uyum bakımından değil, ulusal güvenlik bakımından da zaruret arz etmektedir.

Bu çerçevede, Yunanistan ile ayrı bir süreç içinde 2000 yılında başlatılan geri kabul protokolü müzakerelerinin yanı sıra, 2001 yılından itibaren İran, Pakistan, Bangladeş, Sri Lanka, Hindistan, Çin, Bulgaristan, Romanya ve Suriye'ye geri kabul anlaşması önerilmiştir. Anlaşma, esas olarak, konumları yasal olmayan diğer taraf ülke vatandaşlarının doğrudan, üçüncü ülke vatandaşlarının ise vatandaşı bulundukları veya geldikleri ülkeye geri gönderilmelerini hüküm altına almaktadır. Vatandaşlar için geri göndermede süre kısıtlaması bulunmazken, üçüncü ülke vatandaşlarının geri gönderilmesine 6 aylık genel, 3 aylık özel zamanaşımı süresi uygulanmaktadır. Anlaşma, ayrıca bir tarafın talep etmesi halinde, bir üçüncü ülke vatandaşının, anavatanına iade edilirken, karşı tarafın topraklarından transit geçmesine olanak sağlanmasını da düzenlemektedir.

Anlaşmanın diğer maddelerinde vatandaşlığın ispatı ve karinesine ilişkin koşullar üçüncü ülke vatandaşlarının bir taraf ülkeye girişinin ispatlanması ve varsayılması, geri gönderme masrafları, geri kabulde uygulanacak usuller ve formlar ile uygulama mekanizması yer almaktadır.

Değerli milletvekilleri, yasadışı göç akımları genellikle doğudan batıya yönelik olduğundan, bu anlaşmanın hükümleri, Suriye'den ülkemize yasadışı olarak gelen Suriye vatandaşlarının vatanlarına geri gönderilmesine, ayrıca Suriye'den ülkemize yasadışı olarak giriş yapan çeşitli üçüncü devlet vatandaşlarının Suriye'ye ve Suriye üzerinden kendi ülkelerine, hızlı, güvenli, insanî ve etkin biçimde iade edilmesine olanak verecektir.

Bu nedenle anlaşmaya olumlu oy vereceğimizi bildirir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akyüz, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SURİYE ARAP CUMHURİYETİ

HÜKÜMETİ ARASINDA YASADIŞI GÖÇMENLERİN GERİ KABULÜNE DAİR

ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA İLİŞKİN

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 10 Eylül 2001 tarihinde Şam'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                           257

Kabul              :                          257

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)

Sayın milletvekilleri, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 18 Haziran 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.14

 

                              

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.