DÖNEM
: 22 CİLT : 18 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
94 üncü Birleşim
17 . 6 . 2003 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop İlinde infial yaratan fişleme olayına ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
2.- Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın,
Atatürk'ün medeniyet, kültür, tarih ve ahlak anlayışına ilişkin gündemdışı
konuşması
3.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
tarımda doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI
Önergelerİ
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/109)
2.- Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 22
milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda ve Mavi Akım Projesi ile ilgili
çeşitli iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/110)
3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ve
45 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının çözümlenebilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/111)
C) Tezkereler ve Önergeler
1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün,
(6/443) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/70)
2.- Devlet Bakanı Güldal Akşit'in
Bükreş'te düzenlenen Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadelenin Kurum ve Yöntemleri
konulu WIN BALKANS Eğitim ve Know-How Enstitüsü toplantısına katılmak üzere
Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan
Uslu'nun da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/314)
3.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetine yapmış olduğu resmî ziyarete, ekli listede isimleri yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin
Başkanlık Tezkeresi (3/315)
V.-
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.- SEÇİM
A) Komİsyonlara Üye Seçİmİ
1.- (10/8, 48) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim
VII.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Öngörüşmeler
1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve
44 milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/70)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta
Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporu (1/525)
(S. Sayısı : 70)
2.- İl İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporu (1/555) (S.Sayısı: 123)
3.- Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin
Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre, Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/452) (S. Sayısı : 89)
4.- Tehlikeli Atıkların Sınırötesi
Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine
Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/464) (S. Sayısı : 95)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı
ile Birleşik Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/431) (S. Sayısı : 96)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ile
İçişleri ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/479) (S. Sayısı : 101)
IX.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, kanunî borçlanmadan yararlanan milletvekili sayısına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/424)
2.- İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol'un,
özürlü personel sayısına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın cevabı (7/504)
3.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun,
doğalgaz alım anlaşmalarına ve tüketimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/513)
4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
öğretmenevleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik'in cevabı (7/517)
5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
devlet okullarındaki öğrencilerden bir kısmının özel okullarda okutulması
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
(7/518)
6.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun'un, zorunlu tasarruf kesintilerinin anapara ödemelerine ve nema
miktarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı
(7/520)
7.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, usta
öğreticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
(7/531)
8.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Özel
Tüketim Vergisi hasılatından harp malulleri ile şehit, dul ve yetimlerine
ayrılan paya ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın
cevabı (7/532)
9.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
4.4.2003 tarihli 62 nci Birleşimde yapılan Anayasa değişikliği oylaması
hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/533)
10.- Diyarbakır Milletvekili Aziz
Akgül'ün, 4207 sayılı Kanun uyarınca uygulanan para cezalarına ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/534)
11.- Çankırı Milletvekili Hikmet
Özdemir'in, THY'nin yurtdışında görevlendirdiği personele ve uçuşların fiyat
tarifelerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/540)
12.- Çankırı Milletvekili Hikmet
Özdemir'in, Çankırı'daki kayatuzu rezervlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/543)
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Fatih
Arıkan'ın, THY'nin Kahramanmaraş seferlerinin başlatılıp başlatılmayacağına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/544)
14.- Gaziantep Milletvekili Mahmut
Durdu'nun, Gaziantep'teki belediyelere yapılan nakdî yardımlara ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/546)
15.- Van Milletvekili Maliki Ejder
Arvas'ın, hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/549)
16.- Mardin Milletvekili Mehmet Beşir
Hamidi'nin, Mardin İlindeki eğitimle ilgili bazı ihtiyaçlara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/554)
17.- Mardin Milletvekili Mehmet Beşir
Hamidi'nin, Mardin'deki yüksek elektrik faturalarına ve Ceylanpınar sulama
kanalları ile Ilısu Barajı projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/556)
18.-Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün,
Karaman'da bir şahsın kaçırılması olayına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/559)
19.- Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın,
vatandaşlığa geçmek isteyen Batı Trakyalı soydaşlarımıza ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/560)
20.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı'nın, Erzurum-Ilıca'daki petrol dolum tesisinin ne zaman faaliyete
geçirileceğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/563)
21.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Tekelin sigara pazarındaki payının azalmasının nedenine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/570)
22.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Özelleştirme Yüksek Kurulunun POAŞ'la ilgili bir kararına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/585)
23.- Bursa Milletvekili Faruk
Anbarcıoğlu'nun,
Bursa-Orhaneli köylerine yönelik bazı
çalışmalara,
Bursa-Büyükorhan köylerine yönelik bazı
çalışmalara,
Bursa-Keles köylerine yönelik bazı
çalışmalara,
Bursa-Harmancık köylerine yönelik bazı
çalışmalara
İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/586,587,588,589)
24.- Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün,
bağlı kuruluşlarca son beş yılda gerçekleştirilen ihalelere ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/606)
25.- Tokat Milletvekili Resul Tosun'un,
İstanbul'daki bir çocukevinin kullandığı isme ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/618)
26.- Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün,
Karayolları Genel Müdürlüğünün son beş yılda gerçekleştirdiği ihalelere,
- Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın,
TCDD Genel Müdürlüğünde çalışan bir şahsın Kırşehir Bayındırlık İl Müdürlüğüne
tayin istemine,
- İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol'un, 17
Ağustos Depreminde yaptığı binaları yıkılan müteahhitlerin yeniden kamu ihalesi
alıp almadıklarına,
- Bursa Milletvekili Faruk
Anbarcıoğlu'nun, Bursa İlindeki yol yapım çalışmalarına,
- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın,
Elmalı-Finike karayolunun Yakaçiftlik Köyü içinden geçen kısmına,
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/608,609,614,624,626)
27.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlu'nun, Kırklareli-Vize-Çakıllı Beldesinin elektrik şebekesinin yenileme
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
Güler'in cevabı (7/632)
28.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumuna katılanlara ve Türk Gecesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün
cevabı (7/636)
29.- Çorum Milletvekili Feridun
Ayvazoğlu'nun, Azerbaycan'da saldırıya uğrayan iki Türk üniversite öğrencisine
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün
cevabı (7/637)
30.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
İş-Doğan’ın, POAŞ'la birleşmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın cevabı (7/649)
31.- Antalya Milletvekili Tuncay
Ercenk'in, Antalya'nın Kemer İlçesinin devlet hastanesi ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı ve Sağlık Bakanı Vekili
Zeki Ergezen'in cevabı (7/655)
32.- Bitlis Milletvekili Edip Safder
Gaydalı'nın, tütün kotalarında ve fiyatlarında bölgelerarası farklılıklar olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/659)
33.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, TRT Kurumunun personeline, gelir ve giderleri ile denetimine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/681)
34.- Adana Milletvekili Atillâ
Başoğlu'nun, elektrik kesintilerinin duyurulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/683)
35.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, fıstık çamı üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/686)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
Mardin Milletvekili Mahmut Duyan, Mardin
İlinin sosyal ve iktisadî sorunları ile alınması gereken tedbirlere,
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Irak'taki
güncel sağlık sorunlarıyla ilgili izlenimlerine,
Van Milletvekili Hacı Biner, TBMM Başkanı
Bülent Arınç Başkanlığındaki Parlamento heyetiyle Japonya'ya yaptıkları resmî
ziyaretle ilgili bilgi ve görüşlerine,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 24
milletvekilinin, Marmara depremi sonrasında yapılan yardımlar ve kamu
ihaleleriyle ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/108) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın
(6/307),
Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un
(6/518),
Esas numaralı sözlü sorularını geri
aldıkları Başkanlıkça açıklandı; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda (1/527) (S. Sayısı : 144),
2 nci sırasında bulunan, Uzman Jandarma
Kanununda (1/395, 1/446) (S. Sayısı : 75),
3 üncü sırasında bulunan, Askerî
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununda (1/575) (S. Sayısı : 130),
4 üncü sırasında bulunan, Askerî Hâkimler
Kanununda (1/579) (S. Sayısı : 131),
5 inci sırasında bulunan, Disiplin
Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinde (1/580) (S. Sayısı : 132),
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarılarının, görüşmelerini müteakiben yapılan oylamalardan sonra, kabul
edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.
6
ncı sırasında bulunan, Sahil Güvenlik
Komutanlığı Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ile Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/324) (S. Sayısı :
54),
7 nci sırasında bulunan, Devlet Mezarlığı
Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında (1/394) (S.
Sayısı : 59)
8 inci sırasında bulunan, Kara Avcılığı
(1/286) (S. Sayısı : 60),
9 uncu sırasında bulunan, Karayolları
Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
(1/525) (S. Sayısı : 70),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
17 Haziran 2003 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 16.57de son verildi.
|
|
İsmail Alptekin |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Ahmet Küçük |
|
Enver Yılmaz |
|
Çanakkale
|
|
Ordu |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
No. : 131
II. - GELEN KÂĞITLAR
13 .6. 2003 CUMA
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, bazı deniz motorlarının taşıt vergisi miktarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/494)
2.- Antalya Milletvekili
Atila Emek'in, özel elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik borcu olanlara
yaptığı uygulamalara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/502)
3.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Vergi Barışı Kanunundan yararlanan mükelleflere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/510)
Yazılı Soru Önergesi
1.- Trabzon Milletvekili
Cevdet Erdöl'ün, sağlık personeline ve bazı sağlık hizmetlerine ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/742) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.6.2003)
No. : 132
16 .6. 2003
PAZARTESİ
Raporlar
1.- Karayolu Taşımacılığında Çalışma
Saatleri ve Dinlenme Sürelerine İlişkin 153 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/427) (S. Sayısı : 162) (Dağıtma
tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)
2.- Ticaret Gemilerinde Çalışan Kaptanlar
ve Gemi Zabitlerinin Mesleki Yeterliliklerinin Asgari İcaplarına İlişkin 53
Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/496) (S. Sayısı : 163) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)
3.- Mürettebatın Gemide Barınmasına
İlişkin 92 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/499) (S. Sayısı : 166)
(Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)
4.- Gemiadamlarının Sağlık Muayenesine
İlişkin 73 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/500) (S. Sayısı : 167) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)
5.- İş Kazalarının Önlenmesine
(Gemiadamları) İlişkin 134 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/502) (S. Sayısı : 169) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003)
(GÜNDEME)
6.- Gemiadamlarının Ulusal Kimlik
Kartlarına İlişkin 108 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/503) (S. Sayısı : 170) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003)
(GÜNDEME)
7.- Gemiadamlarının Yıllık Ücretli İznine
İlişkin 146 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/507) (S. Sayısı : 172) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)
8.- Gemiadamlarının Ülkelerine Geri
Gönderilmesine İlişkin 166 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/509) (S. Sayısı : 174) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003)
(GÜNDEME)
9.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 15 Milletvekilinin; Devlet
Memurları Kanunu ile T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/144) (S. Sayısı : 177)
(Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)
10.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S.
Sayısı : 179) (Dağıtma tarihi : 16.6.2003) (GÜNDEME)
No.
: 133
17 . 3 . 2003 SALI
Tasarı
1.-
Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli
Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/611) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.2003)
Raporlar
1.- Gemiadamlarının
Hastalanması, Yaralanması ya da Ölümü Halinde Armatörün Sorumluluğuna İlişkin
55 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/497) (S. Sayısı: 164) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)
2.- Gemilerde Mürettebat
İçin İaşe ve Yemek Hizmetlerine İlişkin 68 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/498) (S. Sayısı: 165) (Dağıtma tarihi:
17.6.2003) (GÜNDEME)
3.- Gemi Aşçılarının Mesleki
Ehliyet Diplomalarına İlişkin 69 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/501) (S. Sayısı: 168) (Dağıtma tarihi:
17.6.2003) (GÜNDEME)
4.- Gemiadamlarının
Sağlığının Korunması ve Tıbbi Bakımına İlişkin 164 Sayılı Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/506) (S. Sayısı: 171)
(Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)
5.- Liman İşlerinde
Sağlık ve Güvenliğe İlişkin 152 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/508) (S. Sayısı: 173) (Dağıtma tarihi:
17.6.2003) (GÜNDEME)
6.- Mürettebatın Gemide
Barınmasına İlişkin (İlave Hükümler) 133 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/512) (S. Sayısı: 175) (Dağıtma
tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)
7.- Bitlis Milletvekili
Edip Safder Gaydalı'nın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi
(2/114) (S. Sayısı: 176) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003) (GÜNDEME)
8.- Doğal Gaz Piyasası
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/599) (S. Sayısı: 178) (Dağıtma tarihi: 17.6.2003)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, sağlık harcamalarına ve KDV tahsilatına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/572) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
2.- İzmir Milletvekili
Yılmaz Kaya'nın, Anadolu Liseleri ve Fen Liseleri Sınavı soru kitapçığındaki
bir soruya ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/573)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
3.- Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, Niğde-Ulukışla arası Ray-bus seferlerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/574) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
4.- Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, Emen Ovası ıslah çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/575) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
5.- Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki Üçkapılı-Çamardı yolunun asfalt sorununa
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/576) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.6.2003)
6.- Ankara Milletvekili
Yakup Kepenek'in, Diyarbakır'da görevli bazı öğretmenler hakkındaki soruşturma
iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/577)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
7.- Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir'in, Ünlendi Barajı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/578) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
8.- Muğla Milletvekili
Ali Arslan'ın, Başbakan'ın bir konuşmasındaki protestocunun sorgulanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/579) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.6.2003)
9.- Yozgat Milletvekili
Emin Koç'un, kurum değiştiren personele ve müftü atamalarına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/580) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
10.- Yozgat Milletvekili
Emin Koç'un, Diyanet İşleri Başkanlığından başka kurumlara geçiş yapan
personele ve RTÜK'e başka kurumlardan geçen personele ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/581)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
11.-İstanbul Milletvekili
Güldal Okuducu'nun, sağlık meslek liselerine İlahiyat Fakültesi mezunu idareci
atandığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/582)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
12.- Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, Niğde-Nevşehir karayolunun bölünmüş yol programına alınıp
alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/583) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
13.- İzmir Milletvekili
K. Kemal Anadol'un, İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzesi binasının Ege
Üniversitesine devredileceği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/584) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
14.- Ankara Milletvekili
Yakup Kepenek'in, yönetici atamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/585) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili
Eşref Erdem'in, Ankara'nın Polatlı İlçesinin bazı köylerinde haşhaş ekimine
izin verilmemesinin nedenlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/743) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
2.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya'daki Eti Elektro Metalurji A.Ş. lokalinde
yemek sisteminde yapılan değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/744) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
3.- İzmir Milletvekili
Erdal Karademir'in, Başbakanın İstanbul-Üsküdar'daki evinin imar durumuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/745) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.6.2003)
4.- İzmir Milletvekili
Erdal Karademir'in, İstanbul-Üsküdar'daki evinin imar durumuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/746) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
5.- Ankara Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, bir TEDAŞ görevlisinin öldürülmesi olayıyla ilgili davanın
duruşmasına kurum adına kimlerin katıldığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/747) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
6.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Kuzey Irak'taki Türkmenlerin desteklenmesi için ne gibi
tedbirler alındığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/748)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
7.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Adana-Pozantı-Gülek Kalesindeki Köşkün tapu kayıtlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/749) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
8.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, dövizdeki kur sistemine ilişkin Devlet Bakanından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/750) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
9.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Bingöl depreminde yıkılan okulun kontrol mühendislerine
uygulanacak müeyyidelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/751) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
10.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Atatürk Orman Çiftliği arazilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/752) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
11.- Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, Konya-Cihanbeyli-Yeniceoba'daki bazı besicilerin alacaklarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/753) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
12.- Kırıkkale
Milletvekili Halil Tiryaki'nin, Çevre Koruma Vakfı işçilerinden bazılarının
işten çıkarılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/754) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
13.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, öğretmenlerin ek ders ücretlerinin ödenme zamanına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/755) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
14.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, İstanbul-Yalova deniz seferlerine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/756) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
15.- Adana Milletvekili
N. Gaye Erbatur'un, kadınlara yönelik tecavüz suçunun önlenmesi amacıyla
planlanan tedbirlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/757)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
16.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S.Kesimoğlu'nun, stenografların çalışma şartları ve özlük
haklarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/758) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
17.- İstanbul
Milletvekili Güldal Okuducu'nun, Bingöl'de deprem nedeniyle alınacak önlemlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/759) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
18.- İstanbul
Milletvekili Güldal Okuducu'nun, Bingöl depremzedelerine yapılacak yardımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/760) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
19.- Samsun Milletvekili
Haluk Koç'un, Altınkaya Barajı suları altında kalan bir köprüye ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/761) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.6.2003)
20.- Muğla Milletvekili
Ali Arslan'ın, tütün fazlasına ve alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/762) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
21.- Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, ruhsatsız ve kaçak yapıların yıkımında belediyeler ve jandarma
arasındaki görev ve yetki dağılımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/763) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
22.- Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, Aksaray-Sultanhanı'ndaki doğalgaz stoklama depolarının
yapımında fay hattının dikkate alınıp alınmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/764) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
23.- Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, Konya Ovası Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/765) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
24.- İzmir Milletvekili
Muharrem Toprak'ın, sit alanlarına ve buralardaki yapılaşma şartlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/766) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
25.- İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü'nün, belde belediyelerinin borçlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/767) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
26.- Çorum Milletvekili
Feridun Ayvazoğlu'nun, Çorum Devlet Hastanesi çalışanlarına döner sermaye
ücretlerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/768) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
27.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı'nın, İzmir Resim ve Heykel Müzesinin kongre merkezine
dönüştürüleceği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/769) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
28.- İzmir Milletvekili
Sedat Uzunbay'ın, su ürünleri üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/770) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
29.- İzmir Milletvekili
Sedat Uzunbay'ın, balıkçı barınaklarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/771) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
30.- Adana Milletvekili
N.Gaye Erbatur'un, Devlet Senfoni Orkestralarının ödenek sorunlarına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/772) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.6.2003)
31.- Adana Milletvekili
N.Gaye Erbatur'un, kadınlara yönelik tecavüz suçunun önlenmesi amacıyla
planlanan tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/773)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
32.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur Yaka'nın, gazi ve malûl aylıklarına ve sağlık giderlerine ilişkin
Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/774) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
33.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur Yaka'nın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan yüksek öğrenim
öğrencilerine verilen burslara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/775)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
34.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur Yaka'nın, Halk Bankası ile Ziraat Bankasının birleştirileceği
haberlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/776) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
35.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur Yaka'nın, İller Bankası Muğla ve Denizli Başmühendisliklerinin
kapatılması kararına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/777) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
36.- İzmir Milletvekili
Türkan Miçooğulları'nın, Urla ve Seferihisar'daki deprem sonrası çalışmalara ve
yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/778)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
37.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret Baloğlu'nun, Telekomünikasyon Kurumunun bölge müdürlüklerinin
sayısının artırılması kararına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/779) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
38.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret Baloğlu'nun, DÖSİM işyerlerindeki atamalara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/780) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
39.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, hayvan barınaklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/781) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
40.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Cezayir depreminde zarar gören internet iletişimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/782) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
41.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük'ün, Çanakkale Meyvecilik Üretme İstasyonunun
özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/783) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
42.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş'in, Ankara'daki kaldırım ve asfalt çalışmalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/784) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
43.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, İzmir Torbalı Anadolu Lisesinde yaşanan bir olaya ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/785) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
44.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, özel, Özel Eğitim Kurumlarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/786) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 Milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/109) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
2.- Ankara Milletvekili
Eşref Erdem ve 22 Milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda ve Mavi Akım
Projesi ile ilgili çeşitli iddiaların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/110) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2003)
3.- Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir ve 45 Milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının
çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2003)
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi
1.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş'in, Ankara-Eryaman'da aksadığı iddia edilen belediye hizmetlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/486)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
17 Haziran
2003 Salı
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94 üncü Birleşimini açıyorum.
III.
-YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapılacaktır.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yetersayımız vardır;
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Sinop İlinde infial
yaratan fişleme olayıyla ilgili söz isteyen, Sinop Milletvekili Engin Altay'a
aittir.
Buyurun Sayın Altay.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
IV. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop İlinde infial yaratan fişleme olayına
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
ÊENGİN ALTAY (Sinop) -
Sayın Başkan, değerli mesai arkadaşlarım; gönlüm isterdi ki, bu kürsüde, güzel
Sinopumuzla ilgili, Sinopumuzun güzelliklerinden ya da bir başka boyuttaki
sorunlarından söz etseydik; ancak, maalesef, 12 Haziran 2003 tarihinde, bir
gazetemizde "Sinop'ta herkes terörist" diye bir haber yayımlandı.
Akabinde, aynı gazetemizin haberine konu olan kaynak, bana da intikal etti;
Parlamentoda bir basın toplantısı yaptım; ben de şöyle demişim: "Fişleme,
Hitler Almanyasına yakışır."
Değerli mesai arkadaşlarım, 12 Haziran
2003 tarihli gazete haberine konu olay, Sinop Emniyet Müdürlüğünde -tutanaklara
geçsin diye söyleyeyim- Mümin Zengin, Fazlı Ayan ve Abdullah Erahıskalı isimli
üç polis memurunun, 1 Mayıs şölenlerinde, memur izleme tutanağı ve tutanağa ek
olarak düzenledikleri bir raporla ilgilidir. Bu raporda, Sinop Eğitim
Fakültesinde, Fen Edebiyat Fakültesinde, Su Ürünleri Fakültesinde okuyan bir
grup öğrencimiz, KADEK'li, DHKP'li, TKPML'li gibi, yasadışı örgüt mensubu
olarak zaptedilmiştir. Yine, benim de yakinen tanıdığım birçok öğretmen ve
diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan kamu görevlileri de, aynı şekilde,
yasadışı terör örgütleriyle ilişkilendirilmişlerdir. Şimdi, ben, yüzlerce
telefon aldım; ama, bir telefon çok ilginçti; bir veli diyor ki: "Sayın
Vekilim, çocuğumun öğretmeni teröristmiş; ben ne yapayım."
Şimdi, değerli arkadaşlar, demokrasinin
olmazsa olmaz şartlarından biri, devletin yurttaşa, yurttaşın da devlete güven
duymasıdır, birbirlerine sevgiyle bakmalarıdır. Türkiye'de, insan hayatı, iki
polisin tutanağıyla köreltilmemelidir. Ben, kendimden bilirim; bir başçavuşun
iki satırlık yazısı yüzünden, tutanağı yüzünden, devlet memurluğuna dörtbuçuk
yıl sonra, mahkeme kararıyla başladım. Türkiye'de -her ne kadar, halen
Anayasası yürürlükte de olsa, çok şükür süratle değiştiriyoruz- 12 Eylülün bu
acı izlerinin bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.
Sinop halkı, polisiyle, jandarmasıyla
barışıktır. Bu barışıklığı, üç beş kendini bilmez, ne olduğu belirsiz polis
memurunun iki satırlık tutanağı bozmamalıdır. Devletimiz ve hükümetimiz, bu
konuda gerekli önlemi almalıdır. Görevi ne olursa olsun, hiç kimse, kaynağını
Anayasadan almadığı bir yetkiyi kullanmamalıdır. Sinop Valimizin son derece
olumlu yaklaşımını izledim, kendisiyle de görüştüm. Anlayabildiğim ve
yorumlayabildiğim kadarıyla, bu konuda Sayın Vali de bir parça by-pass edilmiş,
valiliğin bilgisi dışında kamu kurum ve kuruluşlarına bu raporlar
gönderilmiştir; ancak, Sinop, emniyet diliyle sıfır ceraimli bir ildir. Yine,
emniyet müdürümüzün dediği gibi, bırakın terör olaylarını, dörtbuçuk aydır,
Sinop'ta küçücük bir hırsızlık olayı bile yaşanmamıştır. Sinoplunun
vatanseverliği de tartışılamaz. Sinop'ta terörist barınamaz. Sinop'ta,
Sinopluya ya da Sinop'ta yaşayan insanımıza terörist diyenler, bana göre
gerçekten teröristtir, görevi ne olursa olsun. Sadece güneydoğuda yaşanan
olaylarda, küçücük Sinop 56 şehit vermiştir. Sinop'ta, KADEK adlı yasadışı
örgütün barınması mümkün değildir; bırakın Sinop polisini, onu, Sinop halkı
Sinop'ta barındırmaz. Sinop'un vatanseverliğinden hiçbir boyutta kuşku
duyulamaz. Kurtuluş Savaşında verilen şehidin yüzde 5'i küçük Sinop İlindendir;
36 000 şehidin 1 800'ü Sinop İlinde yaşayan insanlardandır.
Gönlüm isterdi ki, güzel Sinop'un
güzelliklerini, bu kürsüde, bu gündemdışı konuşmada anlatabilseydim. Böyle
üzücü, üzüntü verici ve bir o kadar da düşündürücü bir konu yüzünden gündemdışı
söz almaktan ben de memnun değilim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altay, konuşmanızı toparlar
mısınız.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Hemen bitiriyorum
Sayın Başkan.
Ancak, televizyonları başında bizi izleyen
tüm Türkiye'yi, bu vesileyle, Sinop'un doğal güzelliklerini ve Sinop'un eşsiz
güzel insanlarını görmeye, Sinop'u incelemeye, Sinop'u gezmeye davet ediyorum.
Hükümetin, polislerle ilgili bu konuda gerekeni yapacağına olan tam inancımla
ve böylesi olayların sadece Sinop'ta değil, Türkiye'nin hiçbir noktasında bir
daha yaşanmamasını da temenni ederek; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin cevap verecektir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım;
hepinize saygılar sunuyorum; başarılı geçecek bir mesai haftası diliyorum.
Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay Bey,
basına da yansıyan, 2 Mayıs 2003 tarihinde Sinop İlinde infial yaratan fişleme
olayı konulu gündemdışı bir konuşma yaptılar, hep birlikte kendilerini
dinledik. Bu gündemdışı konuşmayla ilgili sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Sayın İçişleri Bakanımız, bir inceleme gezisi sebebiyle Van'da bulunuyorlar; o
bakımdan, bu gündemdışı konuşmaya cevap vermek benim uhdeme düştü. İçişleri
Bakanlığından aldığım bilgiler ışığında bu konuyu açıklığa kavuşturmak
istiyorum.
1 Mayısta Türkiye'nin değişik
vilayetlerinde olduğu gibi Sinop'ta da 1 Mayısla ilgili birtakım etkinlikler
yapılmış. Bu etkinliklerden sonra, bazı kamu görevlileri hakkında, oradaki
etkinliklere katıldığı veya katıldıkları iddiasıyla soruşturma açıldığı ve bu
etkinliklere veya mitinge katılan bazı vatandaşların da -biraz önce, Sayın
Altay'ın da ifade ettiği gibi- tutulan tutanağın ekinde isimlerinin
zikredildiği ve "sakıncalılar" anlamına gelebilecek olan bir isim
listesinin tanzim edildiği bilgileri İçişleri Bakanlığına ulaşır ulaşmaz hemen
iki şey yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi, mitinge katıldığı iddiasıyla bazı
kamu görevlileri hakkında başlatılan idarî soruşturma İçişleri Bakanlığının
yazılı emriyle derhal durdurulmuştur. İkincisi, basında yer alan iddiaların
araştırılması ve müsebbipleri hakkında gerekli yasal işlemlerin başlatılması
için de, Sayın İçişleri Bakanımızın talimatıyla müfettiş görevlendirilmiş, bu
talimat verilmiş, şu anda bu noktada müfettişlerce de bir inceleme
yapılmaktadır; rapor henüz -aldığım en son bilgiye göre- İçişleri Bakanlığına
ulaşmamıştır.
Kuşkusuz, temel hak ve özgürlükleri
korumak ve geliştirmek, insanların en temel hak ve özgürlüklerinden olan
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmalarının bir eksiklik, bir suçlama
nedeni olmaması konusunda titiz davranmak, hükümet olarak bizim aslî
görevlerimizdendir. Nitekim, burada sizlerin de tasvibine mazhar olan hükümet
programımızdan birkaç cümle hatırlatmak istiyorum: "Bize göre,
sınırlandırılmayan, keyfîliğe ve hukuksuzluğa olanak sağlayan, bireysel ve
kolektif hak ve özgürlükleri hiçe sayan anlayışlar, sivil ve demokratik
siyasetin en büyük düşmanlarıdır." Yine, hükümet programından okuyorum:
"Bize göre, hukuk devletinin gereği, siyasal iktidarı ve tüm kurumları
yasal çerçeveyle sınırlamaktır."
Yine hükümet programımızdan, izin
verirseniz, bir cümle daha bilgilerinize arz etmek istiyorum: "Bize göre,
demokratik bir toplumda sivil toplum örgütleri büyük önem taşırlar. Sivil ve
özgürlükçü bir ortamın oluşabilmesi ve bireyin devlet karşısında korunabilmesi
buna bağlıdır."
59 uncu cumhuriyet hükümeti, temel hak ve
özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesinde üzerine düşeni yapmanın gayreti ve
çabası içerisindedir. Pek yakın bir zamanda yine huzurlarınıza gelecektir,
Avrupa Birliğiyle ilgili uyum paketi üzerinde çalışmalar devam etmektedir.
Yine, Ulusal Programı daha da genişletme
noktasında çalışmalar bütün hızıyla devam etmektedir. Biz, demokratikleşme,
hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanında Türkiye'nin, mutlaka çağdaş
uygarlığı yakalaması ve hatta onun önüne geçmesi konusunda azimli ve
kararlıyız. İnanıyorum ki, burada bulunan iki parti grubu da, bu konuda, en az
hükümetimiz kadar hassas ve titizdir.
Sadece yasal düzenlemeleri yapmanın kâfi
gelmediğine de inanıyoruz. Birtakım yasal düzenlemeler yaparsınız; ama,
uygulamaya yansımadıktan sonra bunun hiçbir ehemmiyeti yoktur.
Birtakım münferit olaylar olacaktır; ama,
hükümet olarak, eğer bu münferit olaylar kişi hak ve özgürlüklerini zedeleyici
mahiyetteyse, biraz önce ifade ettiğim gibi, üzerine hassasiyetle gidilir.
Sinop Milletvekilimiz Sayın Engin Altay
Bey, Sinop ile ilgili böylesine münferit bir olayı gündeme getirdiler. Kuşkusuz
ki, bir milletvekili olarak ve Sinop Milletvekili olarak görevlerini
yapmışlardır. Hükümet ve Bakanlık olarak bu konuda yapılmış olanları arz ettim;
ancak, Sayın Engin konuşması esnasında, emniyet mensuplarımızın rahatsız
olabileceği bazı ifadeler kullanmışlardır. Bu olay henüz soruşturma
aşamasındadır. Suçlu olduğu henüz tespit edilmemiş -kendisi, isimlerini biraz
önce burada okudu- üç polis memuru zabıt tutmuşlar; demin ifade ettiğim gibi,
bu tutanağın ekine birtakım isimleri sıralamışlar.
Bunun, bir fişleme olarak kamuoyuna ve
basına yansıdığını biliyoruz. Bu konuyla ilgili soruşturma sonuçlandığında,
kuşkusuz ki, yasal sınırları içerisinde gereği yerine getirilecektir; ama
"ne idiğü belirsiz polisler" ifadesi, sanıyorum ki, emniyet camiamızı
fevkalade rahatsız edebilir. Ben, bunun bir sürçülisan olduğunu düşünüyorum.
Ben, Sayın Altay'ın kendisini tanırım; bir Anadolu çocuğudur, emniyet teşkilatı
hakkında böyle bir ifade kullanmak istemez; ama, sonuç olarak şunu ifade etmek
istiyorum ki, vatandaşlarımızın bu ülkede huzur içerisinde yaşayabilmeleri,
kaynağı Anayasada yazılı olan temel hak ve özgürlüklerini en iyi şekilde
kullanmaları hususunda, hem emniyet teşkilatımız hem idarî birimlerde görev
yapan tüm kamu görevlileri ve tabiî, bunun da üstünde hükümetimiz, fevkalade
hassastır, titizdir. Eğer, uygulamada birtakım rahatsızlıklar, yanlış
tatbikatlar olursa, milletvekili arkadaşlarımızın hükümetimizi uyarmasından
sadece memnuniyet duyarız. Eğer, bizim bilgimiz dışında bir olay olmuşsa,
milletvekillerimiz bizi bilgilendirirlerse, derhal harekete geçeriz. Bu konuda
da, milletvekilimizin uyarısından önce, İçişleri Bakanlığı, üzerine düşeni
yapmıştır, bundan sonra da yapmaya devam edecektir.
Sayın Engin Altay Beye, gündemdışı
konuşması sebebiyle yeniden teşekkür ediyorum; bize, bu açıklamayı yapma imkânı
verdiler.
Hepinize, yeniden, sevgilerimi,
saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz, Atatürk'ün
medeniyet, kültür, tarih ve ahlak anlayışıyla ilgili söz isteyen, Konya
Milletvekili Ahmet Işık'a aittir.
Buyurun Sayın Işık.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
2.- Konya
Milletvekili Ahmet Işık'ın, Atatürk'ün medeniyet, kültür, tarih ve ahlak
anlayışına ilişkin gündemdışı konuşması
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 16 Haziran 1926 tarihinde Büyük Önder Atatürk'e karşı İzmir'de
bir suikast düzenlenmiş ve fiziksel bedeni yok edilmeye çalışılmıştır. Tarihî
Önder Atatürk'ün düşüncelerinin ve fikirlerinin, dünden bugüne olduğu gibi,
bugünden de ebediyete kadar yaşayacağını teyit etmek, dikkat çekmek ve vurgu
yapmak amaçlı, Mustafa Kemal Atatürk'ün medeniyet, kültür, tarih ve ahlak
anlayışına yönelik gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yaşadığı dönem ve konjonktürde beyan, fikir ve eylemleriyle, yalnızca onlarca
yıl sonraki günümüze değil, yüzyıllar sonraki zamana ışık tutan
"Atatürk" ismini bu kürsüden zikretmenin mutluluğunu yaşıyor ve
onurunu hissediyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Milletine bırakmış olduğu
en büyük eseri, çağdaş ve modern Türkiye Cumhuriyetini muhkem temeller üzerine
kurmuş olmasıdır. Çok yönlü kişiliği, üstün zekâsı, olaylar karşısındaki soğukkanlılığını
asla kaybetmeden devlet millet heyecanını en üst düzeyde tutarak hızlı ve
sağlıklı karar alma özelliği, O'nu Atatürk yapan en önemli vasıflardır.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye
Cumhuriyetinin temelini kültür olarak görmektedir. Ulu Önder Atatürk,
beyanında, medeniyet yolunda başarıyı yenileşmeye bağlamakta ve devamla
"sosyal hayatta, ekonomik hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak
için tek gelişme ve ilerleme yolu budur" demektedir. Büyük Önder,
ifadesinde "içinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde layık olduğumuz yeri
alacağız, onu koruyacağız ve sürdüreceğiz; refah, mutluluk ve insanlık
bundadır. Millet açıkça bilmelidir, medeniyet, öyle kuvvetli bir ateştir ki,
ona ilgisiz kalanları yakar ve yok eder. Biz, Batı medeniyetini bir taklitçilik
yapalım diye almıyoruz, onda iyi olarak gördüklerimizi kendi bünyemize uygun
bulduğumuz için dünya medeniyeti seviyesi içinde benimsiyoruz" demektedir.
Devamla "bugünkü Türkiye Cumhuriyeti çocukları kültürseverdirler; yani,
hem kendileri kültür sahibidirler hem de bu özelliği çevrelerine ve bütün Türk
Milletine yaymakta olduğuna inanmışlardır. Millî kültürün her alanda açılarak
yükselmesini Türkiye Cumhuriyetinin temel direği olarak sağlayacağız"
demektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Atatürk, beyanında "Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları
meydana çıktıkça, bütün Türk çocukları kendileri için lazım olan atılım
kaynağını tarihte bulabileceklerdir. Büyük devletler kuran atalarımız büyük ve
kapsamlı medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve
dünyaya bildirmek bizler için bir borçtur. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk
Halkı medenîdir; tarih de medenîdir, hakikat de medenîdir. Türkiye Cumhuriyeti
halkı, fikriyle, zihniyetiyle, medenî olduğunu ispat etmek ve göstermek
mecburiyetindedir. Medenîyim diyen Türkiye Cumhuriyeti Halkı, aile hayatıyla,
yaşayış şekliyle, medenî olduğunu göstermek zorundadır. Sonuç olarak; medenîyim
diyen Türkiye'nin hakikaten medenî olan halkı, baştan aşağıya dış görünüşüyle
bile medenî ve olgun insanlar olduğunu fiilen göstermeye mecburdur"
demektedir.
Atatürk, diğer bir ifadesinde "millî
ahlakımız medenî esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli ve
kuvvetlendirilmelidir. Bir işin ahlakî bir değerinin olması, ayrı ayrı
insanlardan, daha yüce bir kaynaktan meydana gelmiş olmasıdır. O kaynak,
toplumdur, millettir. Millî ahlak, milletin sosyal düzeni ve huzuru, şimdi ve
gelecekteki refahı, saadeti, selameti ve güvenliği, medeniyet, ilerleme,
yükselmesi için, insanlardan her hususta ilgi, gayret, nefsin feragatını ve
gerektiği zaman seve seve canını vermesini isteyen ahlaktır. Mükemmel bir
millete millî ahlakın gerekleri, o milletin fertleri tarafından, âdeta
düşünmeksizin, vicdanî, hissî bir sebeple yapılır. En büyük millî his, millî
heyecan budur" demektedir. Devamla "medeniyet yolunda yürümek ve
başarılı olmak hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde duraksayanlar veya bu yol
üzerinde ileri değil, geriye bakmak cahilliği ve tedbirsizliğinde bulunanlar,
medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya mahkûmdurlar" demektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; "benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak
olacaktır; fakat, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen
Ulu Önder Atatürk ve düşünceleri, her dönem ve durumda zengin bir yoruma, derin
bir algılamaya yönelik ince hassasiyete, nesillere kalıcı aktarılmaya yönelik
yüksek ideallere gereksinim göstermektedir.
Büyük lider ve büyük insanı rahmetle
anarken, 28 Haziran 2003 Cumartesi günü Konya'nın Karapınar İlçesinde yapılacak
olan çölleşmeyle mücadele etkinliklerine sizleri davet eder, tüm Meclisi
saygıyla tekrar selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Gündemdışı üçüncü söz, doğrudan gelir
desteği ödemeleriyle ilgili söz isteyen Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'a
aittir.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Manisa
Milletvekili Ufuk Özkan'ın, tarımda doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yeni bir çalışma haftasındayız; bu haftanın da
ülkemize iyilikler getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Tarım Bakanımız şu
anda burada değil; ama, seçimlerden önce siyasî propaganda malzemesi olan,
seçimlerden sonra da sıkça üzerinde durduğumuz bir konu hakkında, maalesef,
üzülerek tekrar söz almış bulunuyorum.
Doğrudan gelir desteği ve doğrudan gelir
desteğine bağlı tarımdaki bazı yanlışlıkları tekrar sizlerin dikkatine,
kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum.
Problemimiz, sadece doğrudan gelir desteği
değil, ama, doğrudan gelir desteğiyle birlikte, insanlarımızı düşürdüğümüz
durumu da bir tespit etmemizde fayda var.
Çiftçi borçlarının son derece ciddî
problem yarattığını, çiftçi borçlarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin katkılarıyla getirilmiş olan kanun teklifinin siz değerli
milletvekilleri tarafından da maalesef reddedildiğini biliyoruz.
Çiftçi borçlarının faiz affı son derece
önemlidir. Çiftçi borçlarının faiz affı mutlaka gündeme gelmeli, gündemde de
gerekli hassasiyeti bulmalıdır. Anaparanın taksitlendirilmesini, çiftçi Bağ-Kur
borçlarının durumunu, son uygulamanız olan mazot desteğindeki durumu
bölgelerinizde bir araştırmanızda fayda görüyorum.
Doğrudan gelir desteğinin yüzde 100'ünü
alan yerlerde de, acaba, mazot desteğinin yüzde 100'ü verilmiş midir; bunu da
öğrenmek istiyorum. Bu konudaki uygulama şu: Maalesef, mazot desteğinin şu anda
sadece yüzde 50'si veriliyor. 10 000 000 liranın altında mazot desteği alan
insanlara bu para zaten verilemiyor. İnsanlarımız, tarlada, tarlalarında
boğuşurken, 20 000 000-25 000 000 lira mazot desteği için, 30 000 000 lira
mazot desteği için bile tarlalarını bırakıp, banka sıralarına girebiliyorlarsa,
çiftçimizin içerisinde bulunduğu durumu herhalde düşünebileceksiniz.
Tütün, çok ciddî problem. Geçmiş dönemin
hataları bu dönemde de maalesef devam ediyor. Tütündeki kota fazlası ve
sözleşmesi olmayan tütünlerimizin durumu içler acısı ve üreticimizin durumu da
içler acısı. Sadece Akhisar'da kota fazlası ve sözleşmesi olmayan tütünün 12
000 balya olduğunu düşünürsek, bunlarla ilgili çok ciddî araştırmalar ve
çalışmalar yapmamızın gerektiğine herhalde hak vereceksiniz.
Geçenlerde, Manisa yöresinde bir afet
oldu; 20 000 hektar alandaki ürünün yüzde 60 ilâ 80'i telef oldu. Bunun tekrar
geriye dönüşü son derece zor; çünkü, çok büyük kısmı bağ.
Değerli arkadaşlarım, tarım sigortası,
ürün sigortası konularında Tarım Bakanlığının mutlaka ciddî çalışmalar yapması
lazım ve topu başka bakanlığa atmaya hakkı yoktur. Bu topu tutacak; bu tarım
sigortasının, ürün sigortasının -üreticimizin lehine ve destekleme olarak da
vermek kaydıyla- anlatılmasında ve çözülmesinde fayda var.
Hayvancılığımız gözardı edilmiştir.
Tarımdaki sanayileşmemize mutlaka destek verilmelidir. Tarımdaki sanayileşmeye
destek verilirse, dışa bağımlı tarım ürünlerine, sanayi ürünlerine bağlı
problemlerimizi ortadan kaldırırız.
Tohum, gübre ve ziraî ilaç üretimi
yatırımlarına mutlaka destek olunmalıdır. Bu desteği önemsiyoruz. Tarım
sektörümüzü ayağa kaldırmak istiyorsak, tohum, gübre ve ziraî ilaç sektörünü
mutlaka desteklememiz lazım.
Sevgili arkadaşlarım, son iki üç yıldır,
bölgemizde, bütün Ege Bölgesinde, Tarım Bakanlığının bünyesinde mutlaka
araştırılması gereken bir zeytin hastalığı var. Çok ciddî miktarda zeytin
ağaçları kurumakta. Bunun sebebi, maalesef, belli değil. Bunun sebebini
üreticilerimiz öğrenmek istiyor, bunun çözümünü, mutlaka, üreticilerimiz
öğrenmek istiyor. Her yıl, bahçelerinde, dünya kadar zeytin ağacı, maalesef,
kesilmekte ve yerine yeni ürünleri dikmeye ve onlarla uğraşmaya
çalışmaktadırlar.
Sebze ve meyve konusunda Ortadoğu'nun,
dünyanın deposu olabilecek, dünyayı doyurabilecek bir ülkenin, sebze ve
meyvenin ihracatında ve içpazarda tüketimi ve satılması konusunda ciddî
hatalarının ve problemlerinin olduğunu biliyorum. Bakanlığımızın, bu konuyla
ilgili, mutlaka, doğru araştırmaları ve çalışmaları yapması lazım.
Söz aldığım konu, doğrudan gelir desteği.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın, mayıs ayı sonunda, doğrudan gelir
desteğinin tamamının ödeneceğine dair şu kürsüde sözü var; tutanakları açın,
lütfen, bir bakın, Sayın Bakanımız da açsın, bir baksın. Değerli arkadaşlarım,
haziran ayının sonuna gelmek üzereyiz, ortalarındayız. Şu anda, doğrudan gelir
desteğinin 42 ilde tamamı ödenmiştir, 10 ilde yüzde 50'si, 24 ilde de yüzde
40'ı ödenmiştir. Sevgili arkadaşlarım, adaletli olalım, hakkı, hukuku bilelim.
Yüzde 100'ünü alan yer ile yüzde 40'ını alan yer arasındaki kriter nedir? Bunun
kıstasını kim ayarlamıştır? Neye göre tespit edilmiştir? Bu yüzde 40'ın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan, konuşmanızı toparlar
mısınız.
Buyurun.
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Toparlayacağım
Başkanım; affınıza sığınıyorum.
Bunun kriteri mutlaka önemlidir; çünkü,
her bölgede insanlarımız borçlu; Hakkâri'den Edirne'ye kadar, Sinop'tan
Antalya'ya kadar yurdun dörtbir tarafındaki çiftçilerimiz, gerçekten, çok
mağdur durumda. Bu insanlara destek olmamız lazım. Haziran sonunda biteceğine
dair Sayın Bakanın yine bir sözü var, bu sözün de takipçisi olacağımızı
söylemek istiyorum.
İnanın, mazot desteği ve doğrudan gelir
desteği bir yardımlaşma fonuna döndü. Bunun, bir an önce işlerliğinin olması
lazım. Sayın Bakanımız burada yok; ama, tutanaklarımızdan alırlar. Sayın
Bakanımıza hitaben şunları söylemek istiyorum: Taraf olun Sayın Bakanım, taraf
olun; emekten yana, üretimden yana, tarımdan yana taraf olun. Bu ülkenin yüzde
40'ı tarımla geçiniyor, geri kalan yüzde 40'ı da tarıma bağlı küçük ve orta boy
işletmelerle... Siz, tarıma sahip çıkmak mecburiyetindesiniz. Siz tarıma sahip
çıkarsanız, bizler de sizlere sahip çıkarız.
Değerli arkadaşlarım, tarımla uğraşan
insanların çok ciddî talepleri yok; bu insanlar borçlarını ödemek istiyor,
alınterinin karşılığını almak istiyor; bu insanlar çocuklarını yarına güvenle
hazırlamak istiyor. İstedikleri çok bir şey değil. Biz bunu sağlayamazsak, şu
oturduğumuz koltuklar hepimize haram olsun.
Sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Değerli Arkadaşlarım; ikinci kez
huzurunuzdayım.
Bugün gündemdışı konuşmalara konu olarak
getirilen hususlar benim bakanlığımı ilgilendirmiyor; ancak, arkadaşlarımız
Ankara dışında oldukları için, sizleri en azından bilgilendirmek amacıyla
huzurunuza çıkma ihtiyacını hissettim.
Manisa Milletvekili Değerli Arkadaşımız
Ufuk Özkan Bey, tarım kesiminin sorunlarıyla ilgili gündemdışı konuşma
yaptılar. Şu tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Tarım Bakanımız eğer
burada olsaydı, zannediyorum, çok daha tafsilatlı bilgi arz ederlerdi.
Hükümetimiz güvenoyu alalı -58 ve 59 uncu hükümetleri birlikte
değerlendiriyorum- henüz yedi ay kadar bir zaman oldu. Tespitim şudur: Tarım
kesimine, tarımda yaşayan insanlarımıza kaynak aktarma ve onların yaşamlarını
kolaylaştırma bakımından hükümetimiz kadar duyarlı bir hükümet olmamıştır.
İşte, doğrudan tarım desteği; bütçe imkânları içerisinde ödemenin gayreti ve
çabası içerisindeyiz. Sayın Özkan "bu kıstasları kim koymuştur, nasıl
koymuştur" dediler. Kıstaslar, illerimizin kalkınmışlık veya kişi başına
düşen millî gelir oranları gözönünde bulundurularak Hazinece konulmuştur. Bu
konuda da, en azından, gelişmişlik düzeyi düşük olan illerimizle ilgili farklı
bir uygulama yapalım anlayışı, bu çalışmaları yaparken bizim hükümetimize hâkim
olmuş bir düşüncedir.
Ayrıca, çiftçilerimizin, Ziraat Bankasına,
tarım kredi kooperatiflerine, geçtiğimiz dönemden kalma ve ekonomik sıkıntılar
nedeniyle ödeyemedikleri borçları var. Hükümetimiz, onları rahatlatalım diye,
bu borçlarla ilgili yeniden yapılanma çalışmaları içerisindedir. İşte mazot
desteği; tarım kesiminde çalışanlara yüzde 35 oranında daha ucuz mazot verelim
diye. Bunu, sadece bizim hükümetimiz gündeme getirdi ve uygulamaya koydu.
Kuşkusuz, her yeni uygulama birtakım aksaklıklara neden olabilir; ama, böyle
bir uygulamayı onları düşünerek gündeme getirmiş olmak, bunun kararını almış
olmak ve uygulamaya başlamak dahi başlı başına takdir edilecek ve tebrik
edilecek bir husus olmalıdır. Tabiî ki, aksayan yönleri olacaktır. Bunlar,
bizim, tarım kesiminde çalışan, yaşayan insanlarımıza göstermiş olduğumuz bir
iyi niyetin tezahürüdür. Elektrik borçları vardı, bu elektrik borçlarını da
bizim hükümetimiz yeniden yapılandırdı; ödeyemiyorlardı, faizleriyle önemli bir
noktaya gelmişti. Bu konuda da, işte, onlara bir rahatlık sağlayabilmek için,
ekonominin sıkışık bir noktasında, yine de tarım kesimine yardımcı olabilmek
için, hükümetimiz, elinden gelen gayreti göstermektedir, bundan sonra da
gösterecektir.
Tabiî, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
tarım kesimiyle ilgili bundan başka iyileştirme projeleri konusunda,
zannediyorum, Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Güçlü, bir münasebetle, buraya
geldiğinde, sizi daha teferruatlı bir şekilde aydınlatacaktır.
Ben, Sayın Ufuk Özkan'ın gündemdışı
konuşmasıyla ilgili konulara, tarım kesimine hükümet olarak nasıl baktığımızı,
her fırsatı onların lehine nasıl değerlendirme gayreti ve çabası içerisinde
olduğumuzu belirtmek için huzurunuza çıktım ve bu bilgileri sizlerle paylaşma
veya en azından hatırlatma imkânı buldum.
Sayın Başkana teşekkür ediyorum, sizlere
de saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
3 adet Meclis araştırması önergesi vardır;
okutuyorum:
B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI
Önergelerİ
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, doğalgaz politikası
konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/109)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin kendi enerji kaynakları
yeterince değerlendirilmeden, enerji ihtiyacının önemli kısmının doğalgazdan
karşılanmaya başlanmış, doğalgaz ihtiyacı ise yurt dışındaki değişik ülkelerden
karşılanma yoluna gidilmiştir. Yapılan
bir araştırmaya göre, Türkiye, yaptığı enerji anlaşmalarına, 20 yıl içinde tam
233,6 milyar dolar ödeyecek. Bu miktar, aynı zamanda, dünya doğalgaz
tüketiminin yüzde 1'ini teşkil etmektedir.
Ülke nüfusunun önemli bir kısmını
bünyesinde bulunduran İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyük şehirlerimiz ve
doğalgazla çalışan elektrik santrallarının 2002 yılı toplam doğalgaz tüketimi
17 milyar metreküptür; ancak, yapılan anlaşmalara göre, yıllık tüketimimiz 67,8
milyar metreküp olarak belirlenmiş. Mevcut altyapı ve yapılacak altyapıyı
hesaba kattığımızda dahi, ihtiyacımızın üzerinde doğalgaz alım anlaşmaları
yaptığımız ortadadır. Ayrıca, bu durumda, söz konusu anlaşmalara göre hareket
edildiğinde, diğer enerji kaynaklarını bir yana bırakmak zorunda kalacağız.
Yapılan anlaşmaların süresinin uzunluğu
gözönünde bulundurulduğunda, sonuçta, sanayiiyle, ısınmasıyla, enerji üreten
santrallar dahil, tamamen, ülkemiz dışa bağımlı hale getirilmiş olmaktadır.
Ülkemiz doğal enerji kaynakları yeterince
değerlendirilmeden, kendi kaynaklarımız gözardı edilerek, ülkemiz önümüzdeki
dönemlerde tamamen doğalgaza bağımlı hale gelecektir. Ülke, doğudan batıya
doğalgaz boru hatlarıyla döşenmekte ve doğalgaz dışındaki alternatif enerji
kaynakları kullanılamaz hale getirilmektedir.
Ülkemizin doğalgazla ilgili politikasının
yeniden gözden geçirilmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1-Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
(Malatya) |
2-Şevket Gürsoy |
(Adıyaman) |
3-Yücel Artantaş |
(Iğdır) |
4-İsmet Atalay |
(İstanbul) |
5-Erol Tınastepe |
(Erzincan) |
6-Osman Özcan |
(Antalya) |
7-Atilla Kart |
(Konya) |
8-İsmail Değerli |
(Ankara) |
9-Mustafa Gazalcı |
(Denizli) |
10-Zeynep
Damla Gürel |
(İstanbul) |
11-Canan
Arıtman |
(İzmir) |
12-Ahmet
Ersin |
(İzmir) |
13-Mesut
Değer |
(Diyarbakır) |
14-Mehmet
Vedat Yücesan |
(Eskişehir) |
15-Orhan
Ziya Diren |
(Tokat) |
16-Muharrem Doğan |
(Mardin) |
17-Mehmet Işık |
(Giresun) |
18-İsmail Özay |
(Çanakkale) |
19-Berhan Şimşek |
(İstanbul) |
20-Vahit Çekmez |
(Mersin) |
21-Mehmet Semerci |
(Aydın) |
22-Bihlun Tamaylıgil |
(İstanbul) |
23-Halil Ünlütepe |
(Afyon) |
24-Salih Gün |
(Kocaeli) |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2.- Ankara
Milletvekili Eşref Erdem ve 22 milletvekilinin, doğalgaz politikası konusunda
ve Mavi Akım Projesi ile ilgili çeşitli iddiaların araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de uzun süredir uygulanmakta olan
enerji politikaları, bir yandan enerji fiyatlarının fahiş bir düzeye çıkmasına,
bir yandan da yaygın usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarıyla, siyasete ve
siyasetçiye olan güvenin derinden sarsılmasına neden olmuştur. Bu politikanın
temel yanlışlarından biri de, hidrolik ve linyit gibi kendi zengin
kaynaklarımızı değerlendirmeden, tamamı ithal doğalgaza dayalı enerji
politikalarının sürdürülür olmasıdır. Özellikle, elektrik üretiminde halen
yüzde 44 olan doğalgazın payının, yıl sonunda yüzde 50'lere ulaşacak olması, bu
çarpık ve kamu yararını hiçe sayan politikanın, çok çarpıcı bir göstergesidir.
Bu oran, tükettiği gazın yüzde 85'ini kendi üreten Amerika Birleşik
Devletlerinde yüzde 20, Avrupa Birliğinde yüzde 32'dir. Doğalgaz santrallarına,
alınan krediden, imzalanan "al ya da öde" koşullu anlaşmalara ve
üretilen elektriğin kamu tarafından alımına kadar Hazine garantisi sağlayan bu
sorumsuz politika, enerji alanında yaşanan kaosun ve pahalılığın başlıca
nedenidir.
Türkiye, 2002 yılında ithal ettiği 17 600
000 000 metreküplük doğalgazın 11 600 000 000 milyar metreküpünü Rusya
Federasyonundan almıştır. Bunun 5 000 000 000 metreküpü doğrudan
Gasprom-Gazexport şirketinden alınırken, kalanı Turusgaz adlı şirket üzerinden
alınmaktadır. Turusgazda, Gaspromun yüzde 45, BOTAŞ'ın yüzde 35, GAMA'nın yüzde
15.6 hissesi vardır. Geri kalan yüzde 4,4 ise hamiline yazılı hissedir.
Hisselerin kime ait olduğu ise, bilinmemektedir.
Tükettiğimiz gazın tamamının ithal
ediliyor olması yetmezmiş gibi, ithalatın yüzde 67'sinin tek ülkeden -Rusya-
yapılması stratejik bir zaaf yaratmaktadır. Doğalgazın fiyatı fahiştir ve
halkın alım gücünü, sanayicimizin rekabet gücünü ortadan kaldırmaktadır.
Dahası, Rusya'da aynı sahadan üretilen ve aynı boru hattından taşınan gaz, iki
farklı şirket üzerinden, farklı fiyatlarla satın alınmaktadır. Bu sorumsuz
uygulamalar, kamuoyunda kuşku yaratan ve pahalı enerji fiyatlarının temel
nedenleri olarak algılanmaktadır.
Ayrıca, yoğun usulsüzlük ve yolsuzluk
savlarıyla anılan Mavi Akım Projesi de, tüm uyarılara karşın, dönemin iktidarlarınca
yaşama geçirilmiştir. Bu projeyle, zaten gaz ithalat fazlası olan ülkemizde,
ithalat yükümlülüğümüz ve tek ülkeye bağımlılığımız tehlikeli boyutta
artmıştır. Karadeniz'in 2 150 metre derinliği ve diğer olumsuz doğa koşulları,
proje maliyetini ve gaz fiyatını daha da yükseltecektir. Dönemin hükümetinin,
hattın Türkiye'deki bölümünü ihalesiz döşetmesi ve usulsüz avans verdiği
savları, eleştirileri ve yolsuzluk iddialarını artırmaktadır.
Enerji Bakanlığı, Mavi Akımla gelecek
gazın alımını 6 ay süreyle ertelemiştir. Ancak, sürenin bitiminde alımın tekrar
başlayacak olması, söz konusu olumsuzlukları ve yolsuzluk iddialarını ortadan
kaldırmamaktadır.
Bu hususlara ek olarak, Turusgaz üzerinden
alınan gazın fiyatına 18 Şubat 1998'de bir müdahale yapıldığı ve gaz fiyatına
esas olan formülde, değişkenlerle oynanarak, Türkiye aleyhine, 1 000 metreküpte
25 dolarlık fark yaratıldığı öne sürülmektedir. Bu fiyatın, Mavi Akım
anlaşmasına da esas oluşturduğu ve formül değişikliğinin, anlaşmanın 25 yıllık
süresi boyunca, ülkemize 8-10 milyar dolar civarında zarar oluşturacağı da
iddialar arasındadır.
Sonuç olarak; Türkiye, tamamını ithal
ettiği doğalgaza ve tek bir ülkeye sakıncalı oranlarda bağımlı hale
getirilmiştir. Gaz alım fiyatlarının fahiş olduğu iddia edilmektedir. Rus
gazının, farklı şirketler üzerinden farklı fiyatlarla satın alındığı
anlaşılmaktadır. Turusgazdan alınan gazın fiyat formülüyle oynanarak, ülkemizin
zarara sokulduğu iddia edilmektedir. Mavi Akım hattının Türkiye bölümü ihalesiz
inşa edildiğinden, fahiş bedelle yapılmıştır. Turusgazdaki yüzde 4,4'lük
"hamiline" yazılı hissenin sahipleri ve bunun ülkemize maliyeti
açıklanmamıştır.
Tüm bu hususların ortaya çıkarılabilmesi
için, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz. 4 Haziran 2003
1- Eşref
Erdem |
(Ankara) |
2- Haluk
Koç |
(Samsun) |
3- N.
Gaye Erbatur |
(Adana) |
4-
Bihlun Tamaylıgil |
(İstanbul) |
5-
Mehmet Tomanbay |
(Ankara) |
6- Canan
Arıtman |
(İzmir) |
7- Kemal
Demirel |
(Bursa) |
8- Enver
Öktem |
(İzmir) |
9- Erol
Tınastepe |
(Erzincan) |
10-
Mehmet Vedat Melik |
(Şanlıurfa) |
11-
Mehmet Küçükaşık |
(Bursa) |
12-
Gökhan Durgun |
(Hatay) |
13-
Mahmut Duyan |
(Mardin) |
14-
İsmail Değerli |
(Ankara) |
15-
Hasan Aydın |
(İstanbul) |
16- Mehmet Ali Özpolat |
(İstanbul) |
17- Muharrem Eskiyapan |
(Kayseri) |
18- Güldal Okuducu |
(İstanbul) |
19- Halil Ünlütepe |
(Afyon) |
20- Atilla Başoğlu |
(Adana) |
21- İlyas Sezai Önder |
(Samsun) |
22- Atilla Kart |
(Konya) |
23- Ali Cumhur Yaka |
(Muğla) |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Kâtip Üyenin önergeyi oturarak okumasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
3.- Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir ve 45 milletvekilinin, sokak çocuklarının
sorunlarının çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bir kısmı madde bağımlısı "sokak
çocuğu" olarak adlandırılan binlerce çocuğumuz, görünürde büyükşehirlerin,
gerçekte ise ülkemizin kanayan ve gittikçe de büyüyen bir yarasıdır.
Kimi zaman trafik ışıklarında, kimi zaman
da ara sokaklarda, caddelerde, otobüs duraklarında karşılaştığımız, sokakta
türlü tehlikelere maruz kalan, madde kullandıkları zaman da kendileri tehlike
haline gelen, sayıları, ancak tahminen bilinen birçok çocuğumuz sokaklarda
bulunmaktadır.
Bu çocuklarımız, genellikle bir olaya
karıştıkları zaman gündeme gelmekte, kısa süre sonra gündemden düşmekte ve yeni
bir olaya karışana kadar da kendileriyle yeterince ilgilenilmemektedir.
Vicdanî boyutunun yanında, Anayasayla
belirlenmiş bir görev olan bu çocukların korunması ve topluma kazandırılması
hususunda ilgili kurum ve kuruluşların yetersiz kaldığı görülmektedir.
Göç ve işsizlik başta olmak üzere,
ekonomik ve sosyal sorunlarla bağlantılı olması ve birçok devlet kurumunun
sorumluluk alanına girmesi sebebiyle, sorunun çözümü çokboyutlu bir çalışma
gerektirmektedir.
Bu sebeple, çocuklarımızın sokak
ortamından kurtarılabilmesi ve sorunun köklü bir çözüme kavuşturulabilmesi
için, iktidar ve muhalefetin güç birliğiyle, hepimizin ortak problemi olan bu
önemli konuda alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98
inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz
ederiz.
1.- Dursun Akdemir |
(Iğdır) |
2.- Faruk Çelik |
(Bursa) |
3.- Mustafa Özyürek |
(Mersin) |
4.- Haluk İpek |
(Ankara) |
5.- Ünal Kacır |
(İstanbul) |
6.- Oğuz Oyan |
(İzmir) |
7.- Haluk Koç |
(Samsun) |
8.- Sabahattin Cevheri |
(Şanlıurfa) |
9.- Mustafa Ataş |
(İstanbul) |
10.- Mehmet Asım Kulak |
(Bartın) |
11.- Nevzat Yalçıntaş |
(İstanbul) |
12.- Mehmet Sekmen |
(İstanbul) |
13.- Nusret Bayraktar |
(İstanbul) |
14.- Mehmet Özyol |
(Adıyaman) |
15.- Afif Demirkıran |
(Batman) |
16.-
Mehmet Altan Karapaşaoğlu |
(Bursa) |
17.-
Gülseren Topuz |
(İstanbul) |
18.-
Eyüp Ayar |
(Kocaeli) |
19.-
Hasan Ali Çelik |
(Sakarya) |
20.-
Mehmet Boztaş |
(Aydın) |
21.-
Mehmet Beyazıt Denizolgun |
(İstanbul) |
22.-
Orhan Erdem |
(Konya) |
23.-
Abdulkadir Ateş |
(Gaziantep) |
24.-
Hasan Fehmi Güneş |
(İstanbul) |
25.-
Muharrem Toprak |
(İzmir) |
26.-
Algan Hacaloğlu |
(İstanbul) |
27.- Ali
Cumhur Yaka |
(Muğla) |
28.- Ali
Arslan |
(Muğla) |
29.-
Mehmet Parlakyiğit |
(Kahramanmaraş) |
30.-
İlyas Sezai Önder |
(Samsun) |
31-
Mehmet Siyam Kesimoğlu |
(Kırklareli) |
32 -
Gürsoy Erol |
(İstanbul) |
33 -
Mustafa Gazalcı |
(Denizli) |
34 -
Orhan Ziya Diren |
(Tokat) |
35 -
İnal Batu |
(Hatay) |
36 -
Fetani Battal |
(Bayburt) |
37 -
Mahmut Duyan |
(Mardin) |
38 -
Mehmet Tatar |
(Şırnak) |
39 -
Halil Ünlütepe |
(Afyon) |
40 - Oya
Araslı |
(Ankara) |
41 -
Mahmut Koçak |
(Afyon) |
42 -
Mehmet Kartal |
(Van) |
43 -
Sedat Pekel |
(Balıkesir) |
44 -
İnci Özdemir |
(İstanbul) |
45 -
Esat Canan |
(Hakkâri) |
46 -
Kemal Sağ |
(Adana) |
BAŞKAN -Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına
dair bir önerge vardır; okutuyorum:
C) Tezkereler ve Önergeler
1.-
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, (6/443) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/70)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular kısmının 209 uncu
sırasında yer alan (6/443) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Küçük
Çanakkale
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- Devlet
Bakanı Güldal Akşit'in, Bükreş'te düzenlenen Kadınlara Yönelik Şiddetle
Mücadelenin Kurum ve Yöntemleri konulu WIN BALKANS Eğitim ve Know-How Enstitüsü
toplantısına katılmak üzere Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul
Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/314)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Güldal Akşit'in, 26-27 Mayıs
2003 tarihlerinde Bükreş'te düzenlenen "Kadınlara Yönelik Şiddetle
Mücadelenin Kurum ve Yöntemleri" konulu WIN BALKANS Eğitim ve Know-How
Enstitüsü Toplantısına katılmak üzere, Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete,
İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun da katılması uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yapmış olduğu resmî ziyarete, ekli
listede isimleri yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun görülmüş
olduğuna ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/315)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 9 Mayıs 2003 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığım resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Ömer Çelik |
(Adana) |
Mehmet Dülger |
(Antalya) |
Egemen Bağış |
(İstanbul) |
Hüseyin Besli |
(İstanbul) |
Cengiz Kaptanoğlu |
(İstanbul) |
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır;
okutup oylarınıza sunacağım:
V.-
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1.- Genel
Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No. : 38 Tarihi : 17.6.2003
Danışma Kurulunun 17.6.2003 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
|
|
|
Bülent
Arınç |
|
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
Haluk
İpek |
|
Mustafa
Özyürek |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
|
C.H.P.
Grubu Başkanvekili |
Öneri:
Genel Kurulun 17.6.2003 Salı günkü (bugün)
birleşiminde; sözlü soruların görüşülmemesi, gündemin "Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 50 nci
sırasında yer alan 10/70 esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin yapılması ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü
sırasında yer alan 70 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 1 inci sırasına,
12 nci sırasında yer alan 123 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci sırasına, 6
ncı sırasında yer alan 89 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 7 nci
sırasında yer alan 95 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 8 inci
sırasında yer alan 96 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 9 uncu
sırasında yer alan 101 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 1 inci
sırasında yer alan 54 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 24 üncü
sırasında yer alan 152 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 17 nci
sırasında yer alan 137 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına alınması
ve çalışma sürelerinin bu birleşimde, gündemin 7 nci sırasına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına, 18.6.2003 Çarşamba günkü birleşimde 152
sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına, 19.6.2003 Perşembe
günkü birleşimde ise 137 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar olması ve saat 24.00'e kadar görüşmelerin tamamlanamaması
halinde, saat 24.00'ten sonra da çalışmalara devam edilerek bu işlerin
görüşmelerinin bitimine kadar çalışma sürelerinin uzatılmasının Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
BAŞKAN - Öneri hakkında söz isteyen?..
Yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Gündemin "Seçim" kısmına
geçiyoruz.
VI.- SEÇİM
A) Komİsyonlara Üye Seçİmİ
1.- (10/8,
48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim
BAŞKAN - Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 15.4.2003 tarihli 66 ncı Birleşiminde
kurulan (10/8,48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine
siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi, listeyi okutup oylarınıza
sunacağım:
Yurt Dışında Yaşayan Vatandaşlarımızın
Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (10/8,48)
(12)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
AK
Parti (8) |
|
|
|
Ahmet
Yaşar |
Aksaray |
|
Mehmet
Zekai Özcan |
Ankara |
|
Mustafa
Said Yazıcıoğlu |
Ankara |
|
Faruk
Anbarcıoğlu |
Bursa |
|
Mustafa
Baş |
İstanbul |
|
Gülseren
Topuz |
İstanbul |
|
Avni
Doğan |
Kahramanmaraş |
|
Muharrem
Candan |
Konya |
CHP(4) |
|
|
|
Ali Rıza
Gülçiçek |
İstanbul |
|
Memduh
Hacıoğlu |
İstanbul |
|
Onur
Öymen |
İstanbul |
|
Muharrem
Kılıç |
Malatya |
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş
bulunan sayın üyelerin, 17.6.2003 Salı günü (bugün) saat 17.30'da ana bina PTT
karşısı Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun
toplantı yer ve saati, ayrıca ilan tahtasına asılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Şimdi, bu kısmın 50 nci sırasında yer
alan, Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 44 milletvekilinin, yasama
dokunulmazlığı konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
öngörüşmelerine başlıyoruz.
VII.- GENSORU, GENEL
GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. - Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek ve 44 Milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı
konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70)
Hükümet?..Yerinde.
Meclis araştırması önergesi, Genel Kurulun
30.4.2003 tarihli 73 üncü Birleşiminde okunduğundan, tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve
önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza
sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için
20'şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
AK Parti Grubu adına Ankara Milletvekili
Haluk İpek; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Mehmet Ziya
Yergök ve önerge sahibi olarak Ankara Milletvekili Yakup Kepenek.
İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet
Ziya Yergök'ün.
Buyurun Sayın Yergök.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana)
- Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Ankara Milletvekili Sayın Yakup
Kepenek ve 44 milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı konusunda, Anayasanın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yasama
sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı, Anayasamızın 83 üncü maddesinde
"Yasama dokunulmazlığı" başlığı altında düzenlenmiştir. Milletvekili
dokunulmazlığının sınırlanması ve makul sınırlara çekilmesi konusu, son
yıllarda toplumsal bir talep haline gelmiştir. Bunda, milletvekillerinin yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili taleplerin Meclisce yıllarca karara
bağlanmamış olması, kamuoyunu sarsan ve ülke ekonomisini çökerten büyük
yolsuzluk olaylarının siyasî iradeden güç aldığı inancı, dokunulmazlığın,
adaletin işleyişini engelleyen, yargının önünü tıkayan bir ayrıcalığa dönüştüğü
düşüncesinin toplumda yerleşmiş olması etkili olmuştur. Bu durumda, diğer
ülkelerdeki sınırlamalar da gözönüne alınarak, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına engel olmayacak biçimde dokunulmazlığın sınırlandırılması
kaçınılmaz hale gelmiştir.
Bugün, yasama dokunulmazlığının
sınırlandırılması noktasında toplumsal bir mutabakat olduğunu söyleyebiliriz.
Nitekim, Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği gibi
sivil toplum kuruluşlarınca da konuyla ilgili öneriler geliştirilmiş ve ayrıca,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci ve 21 inci Dönemlerinde aynı doğrultuda
kanun teklifleri hazırlanmıştır; ancak, geçtiğimiz yasama dönemlerinde,
milletvekillerinin, dokunulmazlığın sınırlandırılmasıyla ilgili düzenlemelere
destek vermedikleri görülmektedir. Nitekim, 20 nci Dönemin ikinci yasama
yılında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının yasama dokunulmazlığını düzenleyen 83
üncü maddesinin değiştirilmesine dair, Meclis Başkanının ve Parlamentodaki
siyasî parti genel başkanları ile 292 milletvekilinin imzasını taşıyan ve
yasama sorumsuzluğunun kapsamını genişletirken, Anayasanın 76 ncı maddesinde
öngörülen milletvekili seçilmeye engel suçları dokunulmazlık kapsamı dışına
çıkararak yasama dokunulmazlığı kapsamını nispeten daraltan kanun teklifi,
22.3.1999 tarihinde yapılan gizli oylamada yeterli oyu alamayarak
reddedilmiştir.
Yine, 21 inci Dönemin üçüncü yasama
yılında, Başbakan ve koalisyonu oluşturan siyasî parti genel başkanları ile 288
milletvekili tarafından verilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi de, yine aynı şekilde,
3.10.2001 tarihli birleşimde Anayasada belirlenen çoğunlukta oy alamadığı için
yasalaşmamıştır; ancak, yasama dokunulmazlığının sınırlandırılmasına karşı bu
direniş, Meclisin ve milletvekillerinin saygınlığına ağır bir darbe
indirmiştir. Nitekim, bu durum, 3 Kasım seçim sonuçlarına da yansımış olup, 3
Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimden önce, topluma yasama dokunulmazlığının
sınırlanması taahhüdünde bulunan iki parti, Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet
ve Kalkınma Partisi, Meclise girebilmiştir.
Yüce Meclisin ve milletvekillerinin
saygınlığının korunması, temiz toplum özlemine dayalı değerlere uyulması ve
yolsuzlukla mücadelede kararlılık ortaya konulması, yargının önünün açılarak bu
mücadeleye güç verilmesi için, yasama dokunulmazlığının mutlaka
sınırlandırılması gerekmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, yeni
yasama dönemi başlar başlamaz bu konunun ele alınması ve ilk anayasa
değişikliğinin yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması konusunda yapılması,
kuşkusuz, daha şık ve doğru bir adım olacaktı; ne yazık ki, bu adım
atılamamıştır. Cumhuriyet Halk Partisinin, tutarlı bir politika ortaya koyarak,
dokunulmazlığın sınırlandırılması konusunu seçimden sonra da aynı kararlılıkla
gündemde tutmasına ve talep etmesine karşın, Adalet ve Kalkınma Partisinin
"dokunulmazlık konusu ilk bir yıl gündemimizde yoktur" gibi
açıklamalarla duraksama geçirmesi ve yeteri kadar istekli görünmemesi, konunun
bugüne kadar ele alınmasına imkân vermemiştir. Ancak, bir süredir yoğun bir
gündemle görev yapmakta olan Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunun
çalışmalarının ulaştığı aşama, yolsuzlukların, bürokrasiyle işbirliğine
girilmeden, siyasî iradeden destek alınmadan yapılamayacağı gerçeğini bir kez
daha bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiş ve milletvekili dokunulmazlığının
sınırlandırılması konusu, yeniden gündeme gelmiştir. Meclis Yolsuzlukları
Araştırma Komisyonu Başkanının dün kamuoyuna yansıyan açıklamaları da, bu
durumu teyit etmektedir. Bugüne kadar konuyu ağırdan alan ve sürekli erteleyen
Adalet ve Kalkınma Partisini de, gelinen noktada, olumlu bir tutum içinde
görmekten memnun olduğumuzu ifade etmek isterim.
Yasama sorumsuzluğu ve yasama
dokunulmazlığı iki ayrı kavram olmasına karşın, bizim Anayasamızda, aynı madde
metninde düzenlenmiştir. "Kürsü dokunulmazlığı" olarak da
nitelendirebileceğimiz yasama sorumsuzluğu, milletvekillerinin, yasama
çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden
ötürü sorumlu tutulmamasıdır. Görevin gereği olan ve milletvekilinin, her türlü
korku ve baskıdan uzak olarak, siyasal görüş ve düşüncelerini yasama
çalışmasına taşımasını amaçlayan bu kural, Anayasamızın 83 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer almaktadır. Yasama sorumsuzluğu, ifade özgürlüğüne ilişkin
olduğu için, özgürlükler hukukunun temel konusunu oluşturmaktadır. İfade
özgürlüğü, genel olarak, kullanım alanı geniş, sınırlanması ise, ancak,
istisnaî olarak mümkün olan bir insan hakkıdır. Bu özgürlüğün,
milletvekillerince serbestçe kullanılabilmesi, demokratik rejimin ve temsilî
demokrasinin gereğidir.
Asıl tartışma konusu, yasama
dokunulmazlığıyla ilgilidir. Yasama dokunulmazlığı, seçimden önce veya seçimden
sonra bir suç işleyen milletvekili hakkında kovuşturma yapılamamasıdır.
Meclisin izni olmadıkça, tutma, tutuklama, sorgulama ve yargılama yasağını
kapsayan bu dokunulmazlığın, siyasal görevin gerekliliğini aşarak, bir kişisel
ayrıcalığa dönüştüğü ileri sürülmekte ve haklı olarak eleştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, yasama
dokunulmazlığı, suç ve cezalara ilişkin olup, daha çok, ceza hukuku alanına
giren bir konudur. Bu nedenle, yasama sorumsuzluğunun tersine, dokunulmazlık
alanı istisnaîdir. Burada, esas olan, milletvekilinin fizikî özgürlüğünü
güvence altına almak ve onu, yasama çalışmalarına katılmaktan alıkoyacak
tehditlere karşı koruma altına almaktır. Bu nedenle, yasama dokunulmazlığını
düzenlerken, gözaltına alınma ve tutuklama ile sorgulanma ve yargılanma
birbirinden ayrı tutulmalıdır. Bir suç işlenmesi durumunda, yargı süreci
mutlaka işlemelidir; ancak, ağır cezayı gerektiren suçüstü durumu dışında
kesinlikle tutulma ve tutuklanma olmamalıdır. Özetle, gerekli düzenleme
yapılarak, milletvekillerinin fizikî özgürlüklerinden alıkonulması
engellenerek, yasama dokunulmazlığını daha çok fizikî özgürlükle sınırlı tutan
Avrupa ülkeleriyle paralellik sağlanmalıdır. Mevcut düzenlemede olduğu gibi, bu
amacı aşan yasama dokunulmazlıklarının tamamı yersiz, dokunulmazlık gerekçesine
ve adalete aykırıdır. Aksi halde, yasama ve yürütmeye görev gereği tanınan
özgürlüklerin bir başka anayasal işlevin; yani, yargının yürümesini
engellemesi, üç erk arasındaki işbölümüne dayalı dengeyi de sarsmaktadır.
Bugün, Amerika Birleşik Devletleri,
İngiltere, İrlanda, Kanada ve Avustralya'da yasama dokunulmazlığı cezaî alanda
geçerli değildir, sadece hukukî alanda geçerlidir. Parlamento üyeleri diğer
vatandaşlar gibi suçlarından dolayı tutuklanabilir ve yargılanabilir. Ayrıca
Hollanda ve Yeni Zelanda'da yasama dokunulmazlığı bulunmamaktadır.
Hindistan, Mısır, Meksika ve Bulgaristan
Anayasalarında yasama dokunulmazlığı, tarihî gerekçeye uygun bir şekilde,
mecliste ileri sürülen düşünceler ile kullanılan oyların suç sayılamayacağıyla
sınırlıdır.
Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka,
Finlandiya, Fransa, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya,
Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Yunanistan'da yasama dokunulmazlığı cezaî alanda
da geçerlidir. Bu ülkelerde yasama dokunulmazlığı parlamento tarafından
kaldırılabilir niteliktedir. Yine bu ülkelerin çoğunda, parlamento üyesi
hakkında soruşturma açılabilir, dava açılabilir ve parlamento üyesi tanık
olarak dinlenebilir.
Yasama dokunulmazlığı bu ülkelerde
parlamento üyesine, gözaltına alınmama ve tutuklanmama gibi güvenceler sağlar.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bir kısmında, ki burada Fransa ve İtalya'yı
sayabiliriz, 1990'lardan itibaren yasama dokunulmazlığının kapsamı, üyeler
hakkında adlî kovuşturma yapılabilmesi için, parlamentonun öniznini bir şart
olmaktan çıkaracak biçimde daraltılmıştır.
Yine Avusturya Anayasasına göre, üyelerin
siyasî faaliyetleriyle açıkça ilişkili olmayan suçlar dokunulmazlık kapsamında
değildir, Parlamento, dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili izin talebini
sekiz hafta içinde karara bağlamazsa, gerekli iznin verildiği varsayılmaktadır.
Yunan Anayasasına göre de, bir üyenin dokunulmazlığının kaldırılmasının, savcı
tarafından Parlamento Başkanından istenmesinden sonra, üç ay içinde bu konuda
bir karar verilmemişse, yasama dokunulmazlığının kalktığı varsayılır. İsveç'te,
Parlamento üyesinin suçunu itiraf etmesi durumunda veya suç için öngörülen ceza
asgarî iki yıl ise, gözaltına alma ve tutuklama işlemi uygulanır. Finlandiya
Anayasasına göre, Parlamento üyesinin altı aydan fazla hapis cezasını
gerektiren bir suçu işlediğine ilişkin esaslı sebepler varsa, yasama
dokunulmazlığından yararlanamaz. Fransa'da, 1995 Anayasa değişikliğinden sonra,
parlamento üyeleri hakkında soruşturma açılabilecek, evinde arama yapılabilecek,
parlamento üyesi yargılanabilecek; ancak, parlamento üyesi hakkında tutuklama
ve hürriyetten mahrum edici veya hürriyeti sınırlayıcı diğer bütün tedbirler,
Parlamentonun izni olmadıkça uygulanmayacaktır.
Anayasamızın 83 üncü maddesindeki düzenlemeyle,
sorgulama ve yargılama yasağını da kapsayan dokunulmazlığın, temiz siyaset
özlemiyle çeliştiği ortadadır.
Günümüzde, toplumların, siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik
bunalımlara düşmesinde yolsuzlukların büyük payı bulunmaktadır. Ülkemizde,
bürokrasiyle işbirliği yapmadan ve siyasetten himaye görmeden yolsuzluk
yapılamayacağı gerçeği artık ortaya çıkmıştır. Yolsuzlukların örgütlü ve yaygın
hale gelmesiyle, siyasetin de işin içine alınması kaçınılmaz olmaktadır.
Yolsuzluk ekonomisinin büyüdüğü bir ortamda, birilerinin, yargı önüne çıkmaktan
muaf tutulması, ister istemez, toplumda tepki çekmektedir.
Değerli milletvekilleri, yoksulluk ve
yolsuzlukla mücadele isteyen ve bunun için bizlere oy veren milyonlar adına,
artık, harekete geçme zamanı gelmiştir. Yüce Meclisin siz değerli üyeleri,
Anayasanın 83 üncü ve 100 üncü maddelerinin derhal değiştirilmesine öncülük
ederek, milletvekili dokunulmazlığının adi suçlara kalkan olmasını önlemelidir;
dokunulmazlığı, düşünce ve ifade özgürlüğüyle sınırlandırmalıdır; görevlerinde
suç işleyen bakanların yargı önünde hesap verebilmelerinin önünü açmalıdır.
Adalet ve Kalkınma Partili ve Cumhuriyet
Halk Partili tüm milletvekilleri, halkımıza, dokunulmazlıkların
sınırlandırılması sözünü vererek Yüce Meclise seçildik ve yemin ederek göreve
başladık. Sözümüzün ve yeminimizin gereğini mutlaka yerine getirmek
durumundayız.
Yasama dokunulmazlığının
sınırlandırılması, hukuk devletine ve siyaset kurumuna olan güveni
artıracaktır. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisinin ısrarla savunduğu yasama
dokunulmazlığının sınırlandırılması konusu, 22 nci Dönem Türkiye Büyük Millet
Meclisinin artık ertelenemez görevidir. Bu görevin, tüm milletvekili
arkadaşlarımızca, artık duraksamadan yerine getirileceğine olan inancımı ifade
ediyor ve görüşmekte olduğumuz yasama dokunulmazlığı konusunda Meclis
araştırması açılmasıyla ilgili önergeyi desteklediğimizi belirtiyor ve bu
Meclis araştırmasının kısa sürede sonuçlandırılmasını diliyor, Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yergök.
AK Parti Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Haluk İpek; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA HALUK İPEK (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 44
milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı konusunda, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi üzerinde, AK Parti Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi, Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, son yıllarda sıkça
gündeme gelen yasama dokunulmazlığı, yasama sorumsuzluğu konusunda herkes kendi
görüşlerini, bulunduğu konuma göre, sübjektif değerlendirmelerle kamuoyuna
sunmuştur. Kamuoyu, bu nedenle, ağır ve eksik propaganda altında kalmıştır. Bu
müesseseler hakkında kamuoyunu aydınlatıcı bilgiler sunulamamıştır. Bu
bağlamda, yasama dokunulmazlığının ve yasama sorumsuzluğunun tarihî seyrine,
çağdaş ülkelerdeki düzenleme biçimlerine göz atarak, müessesenin, hukuk
sistemimiz ve parlamenter demokrasimize göre mukayeseli bir karşılaştırmasını
yapmak istiyorum.
Nedir bu yasama dokunulmazlığı ve yasama
sorumsuzluğu; nerede ve hangi ülkelerde çıkmıştır?
Yasama sorumsuzluğu, eski Roma'da
görülmekle beraber, bugünkü anlamda parlamenter demokrasinin daha yoğun
uygulandığı İngiltere'de ilk olarak ortaya çıkmış. Tabiî, milletvekilleri,
parlamenterler, bir kısım düşünceleri, kralı da eleştirecek tarzda açıkladıktan
sonra, kralın işine gelmeyen bu ifadelerden ötürü tutuklanmışlar, hapse
atılmışlar ve bir kısmı da idam cezasına çarptırılmış. Bakmışlar ki, bu böyle
olmuyor; milletvekilleri, düşüncelerini açıkladıktan sonra kralın, kendilerine
karşı, birçok tazyikiyle karşılaşıyorlar, bununla ilgili belli bir mücadele
sürmüş. Bu mücadeleden sonra, krala bunu kabul ettirmişler; yani, milletvekili,
bulunduğu bu kürsüden görüş ve
düşüncelerini açıkladıktan sonra bunlardan sorumlu olmasın demişler. Kral, bir
müddet ifade hürriyetini kabul etmemiş, sadece evet ve hayır yönünde,
olabileceği kadar kabul etmiş; ancak, yine, birkısım mücadelelerden sonra krala
bunu kabul ettirmişler. Arkasından, kral, istihbarat teşkilatını da kullanarak,
kendi aleyhinde söz söyleyecek olan milletvekillerini önceden tespit edip, bu
sefer, o kişinin bu kürsüye gelmesini engellemek için, konuşmadan önce
tutuklanmasına karar vermiş; yani, bu kürsüye yanaştırmamış. İlkinde yasama
sorumsuzluğu; yani, görüş ve düşüncelerini hiçbir korkuya kapılmadan sorumsuzca
bu kürsüden ifade etme hakkı kullanılmışken; ikincisinde ise, dokunulmazlık;
yani, bu kürsüye, dışarıdan özgürce gelebilme hakkı tanınmadığı takdirde,
yasama sorumsuzluğunun hiçbir işe yaramayacağı anlaşılmış ve dokunulmazlık
müessesesi de bundan sonra getirilmiş. İşte, bir milletvekiline, ifade
hürriyeti çerçevesinde birkısım haklar tanıyabilirsiniz; ama, ona, dışarıdan
Meclise girip bu kürsüye ulaşmasıyla ilgili birkısım engeller getirirseniz, o
takdirde yasama sorumsuzluğunu da işlemez bir hale getirebilirsiniz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
çağdaş ülkelerdeki duruma ve ülkemizdeki mevcut uygulamalara geçmeden önce, bu
müesseselerin kısa bir tarifini yapmak istiyorum.
Yasama sorumsuzluğu, Anayasamızın 83 üncü
maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Genel olarak yasama sorumsuzluğu,
milletvekillerinin, parlamenter fonksiyonlardaki gibi, Mecliste kullandığı oy,
söylediği söz, ileri sürdüğü düşüncelerden dolayı, suç niteliği taşısa bile,
parlamento dışındaki herhangi bir organ tarafından sorumlu tutulamamasıdır;
milletvekiline tanınan bu güvenceyle yasama görevini ifa eden milletvekilinin,
söylediği sözlerden dolayı hiçbir takibata uğramamasıdır.
Yasama dokunulmazlığı ise, Anayasanın yine
83 üncü maddesinde düzenlenmiş ve genel olarak, milletvekilinin, yasama
görevini yerine getirmesiyle ilgili olmayan bazı suçlardan dolayı,
milletvekilliği veya sadece toplantı süresince Meclis izni olmaksızın -yani,
Meclis, buradaki soruşturmaların başlamasıyla ilgili izin verebilir- kovuşturulamaması
demektir.
Yasama dokunulmazlığı ve yasama
sorumsuzluğu arasındaki önemli farkları da şöyle sıralamak mümkündür: Yasama
sorumsuzluğu, yasama çalışmalarıyla ilgili eylemlere ilişkin olduğu halde,
yasama dokunulmazlığı, yasama çalışmaları dışındaki eylemlerinden dolayı da
milletvekilini korur.
Yasama sorumsuzluğu, cezaî, malî bütün
kovuşturmaları önler; dokunulmazlık ise, yalnızca cezaî kovuşturmaları önler.
Yasama sorumsuzluğu süresizdir; yani,
milletvekilliği sona erdikten sonra da, milletvekili, bu kürsülerden söylemiş
olduğu söz ve davranışlardan ötürü sorumlu tutulamamaktadır. Oysa, yasama
dokunulmazlığı geçicidir; yani, milletvekilliği sona erdiği tarihten sonra
milletvekiline isnat edilen fiil ve eylemlerden dolayı takibatı devam edebilir.
Yasama sorumsuzluğu hiçbir zaman
kaldırılamazken, yasama dokunulmazlığı, Meclisin vermiş olduğu bir kararla
kaldırılabilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yasama sorumsuzluğunun amacı, milletvekilinin, oy kullanırken, görüşünü açıklarken,
teklifte bulunurken, yani millî iradeyi yansıtırken, tamamen özgür olmasıdır,
sorumlu tutulma endişesinden uzak olmasıdır. Yasama dokunulmazlığının amacı
ise, Meclisin bağımsızlığını temin etmek için, parlamento üyelerine tam bir
bağımsızlık sağlamaktır. Parlamento üyesinin bağımsızlığının tam olması için,
onun parlamentoda bulunmasına engel olunmaması gerekir. Parlamento üyesinin
yasama görevini ifasında, yasama sorumsuzluğuna sahip olması, tek başına
yeterli değildir. Parlamento üyesinin -her zaman suç isnadıyla karşı karşıya
kaldığı bir ortamda- özellikle, asılsız suç isnatlarıyla tutuklanma ve adlî
kovuşturmalarla karşı karşıya kalması, Parlamentoda hazır bulunmasını
önleyebilecektir. İşte, parlamento üyesini, adlî kovuşturmaların baskısından uzak
tutmak için, bu dokunulmazlık kurumu, yasama dokunulmazlığı gereklidir.
Başta hukukçular olmak üzere hepimizin iyi
bildiği gibi, ceza soruşturmalarının başlangıcı için belli şartların varlığı
yeterli olmaktadır. Örneğin, milletvekillerinden herhangi biri hakkında,
kendisinin suç işlediği yolunda, yazılı veya görsel herhangi bir medya
organında çıkan haber üzerine, savcılık, derhal harekete geçmek zorunda kalacak
ve polis marifetiyle milletvekilini alıp, ifadesine başvuracaktır. Burada,
milletvekilini alıp ifadeye götüren polisin dokunulmazlığı vardır, memurun
yargılanmasıyla ilgili hükümlere göre. Böyle bir durumda dokunulmazlığın
kaldırılması halinde, sabah erkenden
kalkan milletvekili, gazete büfesine koşarak, acaba hangi gazetede benimle
ilgili bir suç isnadı var korkusuyla yaşayacaktır. Böyle bir baskıyla yaşayan
milletvekilinin ve parlamentonun, yapmış olduğu çalışmalarda tam bağımsızlıkla
hareket etmesi mümkün değildir; bunu, tüm milletvekillerimizin vicdan
muhasebesine sunuyorum.
Ayrı bir örnek daha vermek istiyorum:
Kritik bir anayasa oylamasına gelmek için İstanbul'dan hareket eden 8-10
milletvekili, yolda aşırı hız yaptığı iddiasıyla veya herhangi bir iddiayla,
trafik polisleri tarafından sulh ceza mahkemesine çıkarılabilir. Kendilerinin
orada 3-4 saat alıkonulmaları halinde anayasa oylamasının neticesinin
değişebileceğini de varsayarsak, bu dokunulmazlığın ne kadar önemli olduğunu
hepimiz, kendi vicdanımızda çok daha iyi değerlendiririz.
Yasama dokunulmazlığı, yalnızca bizde
olan, yani, bize ait olan bir müessese olmayıp, çağdaş demokrasilerde ve
gelişmiş ülkelerin anayasalarında da yer almıştır. Biraz önce CHP'li
milletvekili arkadaşımızın da burada ifade ettiği gibi, Batı demokrasilerinin
önemli birkısmında, hem yasama sorumsuzluğu hem yasama dokunulmazlığı vardır.
Hatta -zannediyorum Danimarka'da- milletvekillerine yalnızca hukukî
sorumsuzluğu değil, hem hukukî hem cezaî sorumsuzluğu sağlayan ülkeler de
vardır.
Ben, bunlarla ilgili, kısa kısa bilgiler
vereceğim. İlk örnek Almanya'dan : Almanya Anayasasının 46 ncı maddesinde
"Bundestag üyesi, hiçbir zaman, Bundestagta veya bir Bundestag
komisyonunda yaptığı konuşmadan veya kullandığı oydan dolayı adlî takibata veya
disiplin kovuşturmasına maruz bırakılamaz. Bu kural, şeref ve haysiyete tecavüzde
işlemez. Bir Bundestag üyesi, suçüstü durumunda veya suçun işlenmesini takip
eden gün içinde yakalanmadıkça, cezayı gerektiren bir suçtan dolayı Bundestagın
izni olmaksızın -yani, Meclisin izni olmaksızın- tutuklanamaz ve hesap vermeye
çağrılamaz" denilmektedir.
Fransa Anayasası, madde 26: "Hiçbir
parlamento üyesi, görevinin ifası sırasında açıkladığı görüşlerden ve
kullandığı oylardan dolayı kovuşturulamaz, aranamaz, alıkonulamaz ve
yargılanamaz. Parlamento oturum halindeyken, parlamento üyeleri, üyesi oldukları
meclislerin izni olmadan, cezayı gerektiren bir fiil veya ikinci dereceden bir
suçtan dolayı kovuşturmaya tabi tutulamaz." Yine, Meclisin iznini
gerektirir bizde olduğu gibi.
Norveç Anayasası madde 66:
"Temsilciler, kamusal bir suç işlerken yakalanmaları durumu hariç,
Stortinge gidip gelmeleri ve Stortinge katılımları sırasında dokunulmazlığa
sahiptirler, tutuklanamazlar." Yine, Meclisin izni gerekir.
Avusturya Anayasası, madde 57:
"Ulusal Meclis üyeleri görevlerini yerine getirirken kullandıkları
oylardan dolayı sorumlu tutulamazlar ve görev süreleri boyunca yaptıkları
yazılı ve sözlü açıklamalardan dolayı yalnızca Ulusal Meclise karşı sorumlu
olurlar. Ulusal Meclis üyeleri cezayı gerektiren bir suç işlemeleri halinde,
suçüstü halinde yakalanmaları hariç olmak üzere -aynen bizde olduğu gibi-
ancak, Ulusal Meclisin izniyle tutuklanabilirler." Yine, Meclisin
dokunulmazlığını kaldırması gerekiyor bizde olduğu gibi. "Ulusal Meclis
üyeleri, resmî faaliyetleriyle bağlantılı olmayan ve cezayı gerektiren bir
fiilden dolayı, yalnızca Ulusal Meclisin onayıyla resmî bir kovuşturmaya tabi
tutulabilirler."
Finlandiya'da, bir temsilci, temsilci olma
konumundan kaynaklanan görevlerini yerini getirmekten alıkonamaz; yani,
sorumsuzluğu... Bir temsilci, Parlamentoda dile getirdiği görüşlerden ya da
görüşülen bir konuda ortaya koyduğu tutumdan dolayı yargılanamaz, hürriyetinden
yoksun bırakılamaz. Bu, ancak, Parlamentoda verilen oyların altıda 5'i -yani, yarıdan bir fazla kuralından daha
katı bir kural konulmuş- tarafından desteklenen bir karar alınmasıyla mümkün
olabilir.
Çek Cumhuriyeti Anayasası, madde 27:
"Milletvekili veya senatör, Millet Meclisi veya Senatoda veya bunların
organlarında kullandığı oylar sebebiyle kovuşturulamaz. Bir milletvekili veya
senatör hakkında, Millet Meclisi veya Senatoda yaptıkları konuşmalardan dolayı
herhangi bir cezaî kovuşturma başlatılamaz. Kanunda başka türlü bir düzenleme
olmadıkça, hafif bir suç işleyen bir milletvekili veya senatör, yalnızca üyesi
bulunduğu meclisin disiplin makamına karşı sorumlu olur."
Danimarka Anayasası, madde 57:
"Hiçbir Folketing üyesi, suçüstü durumu hariç olmak üzere, Folketingin
izni olmadan hiçbir biçimde kovuşturulamaz veya hapsedilemez. Hiçbir Folketing
üyesi, Folketingin izni olmadıkça, Folketingde açıkladığı görüşlerinden dolayı
sorumlu tutulamaz."
Görüldüğü üzere yasama sorumsuzluğu ve
yasama dokunulmazlığı, sanıldığının aksine, sadece bize has, özel bir uygulama
olmayıp, parlamentoları olan tüm demokratik ülkelerde meclisin ve üyelerin
özgürce çalışmasını sağlayan kurallardır. Dokunulmazlığı biz icat etmedik; bu
kuralları, parlamenter sistemin olmazsa olmazı için Batı'dan aldık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarihî gelişimini, tanımlarını ve çağdaş demokratik ülkelerdeki uygulamalarını
anlattığım bu müesseseleri ve özellikle yasama dokunulmazlığını, mukayeseli bir
şekilde, Türk hukuk sistemi açısından değerlendirmek istiyorum.
Özellikle şunu herkes bilmeli ki, bizim
hukukumuzda işlenen suçların hepsi doğrudan soruşturma kapsamında değildir.
Başka ve açık bir ifadeyle, yalnız milletvekillerinin dokunulmazlık zırhı
olduğu, diğer kamu görevlilerinin yargılanmalarının önünde herhangi bir engel,
izin müessesesi olmadığı doğru değildir. Sürekli olarak milletvekili
dokunulmazlığı gündeme getirildiği için, bu konuda kamuoyu yanlış
bilgilendirilmiştir. Anayasamıza göre, devletimiz, yasama, yürütme, yargı erki
olarak, kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiştir. Yasamayı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve üyeleri; yürütmeyi, cumhurbaşkanı ve hükümet; yargıyı ise,
yüksek mahkemeler ve ilk derece mahkemeleri hâkim ve savcıları teşkil
etmektedir.
Yargıyı temsil eden ve yargıyı ifa eden
yüksek mahkeme üyeleri, hâkimler ve cumhuriyet savcıları doğrudan soruşturma
ilkesine tabi değildirler; genelden farklı olarak ve yargı bağımsızlığı
ilkesinin uygulanmasına yönelik koruma amaçlı özel soruşturma sistemleri
vardır. Hiçbir Yargıtay üyesini hiç kimse direkt olarak sorgulayamaz; bu,
esasen, o yargı mensubunun şahsını korumak için değildir, yargı müessesesini
korumak içindir. Vatandaşın tabi olduğu soruşturma sistemine tabi değildirler.
Bu bağlamda, hukukumuzda bu tür düzenlemeler istisnaî değil, kural halindedir.
Örneğin; mevzuatımızı gözden geçirdiğimizde, yargılamayı geciktiren, engel
teşkil eden bazı koruma ya da bu şekilde sonuç doğuran düzenlemelerin olduğu
görülecektir. Kamuoyunda bu tür engeller yeterince bilinmemektedir. Hukukumuzda
yer alan bu tür engellerin bazıları
şunlardır:
1136 sayılı Avukatlık Kanununda,
görevleriyle ilgili işledikleri suçların takibi, Adalet Bakanlığının iznine
tabidir.
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununda, hâkim ve cumhuriyet savcılarının işledikleri suçlar için, getirilen
bir izin sistemi, öngörülen farklı bir yargı mercii vardır.
1512 sayılı Noterlik Kanunundaki düzenlemeler,
yine, aynı şekildedir.
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanmasına İlişkin Kanunda izin sistemi vardır. Hiçbir
memuru yargılayamazsınız, dokunulmazlığı vardır.
Bankacılık mevzuatındaki düzenlemelere
dikkat ederseniz, veznede herhangi bir yolsuzluk yapmış olan banka memurunu,
bankanın en üst düzeyindeki yöneticisi izin vermezse, yargılayamazsınız.
MİT görevlileri hakkındaki soruşturmalar
için Başbakandan izin alınması gerekmektedir.
Yüksek yargı üyelerinin yargılanma
sistemleri çok farklıdır ve dokunulmazlığı vardır.
Askerî yargıdaki düzenlemeler de aynı
şekildedir.
Diplomatların dokunulmazlıkları vardır ve
yargılanma süreçleri farklıdır.
Doktorların meslekî suçlarıyla ilgili
düzenlemeler, yine aynı şekildedir.
Denizcilik mevzuatındaki düzenlemeler bu
şekildedir.
İl İdaresi Kanunundaki düzenlemeler, vali
ve kaymakamların yargılanmaları, yine, dokunulmazlıklar kapsamındadır.
Yabancı askerlerle ilgili düzenlemeler.
Siyasî suç kavramının sonuçları ve uluslararası
anlaşmalar sonucu doğan sınırlamalar.
Yüce Divanla ilgili düzenlemeler.
Yine, bunların hepsinde, dokunulmazlık
müesseseleri vardır.
Bu düzenlemeleri genişletmek mümkündür.
Hukukumuz, bu tür koruma ve sınırlamalar üzerine sistemleşmiştir. Yani, dokunulmazlık
için, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisini göstermeyi ve arkasından, Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki o milletvekilini değil de, aslında Türkiye Büyük
Millet Meclisi kurumunu koruma maksadıyla getirilmiş düzenlemeleri "bu
dokunulmazlığı kaldırırsak, yolsuzlukların önüne geçeriz" diye Türkiye
Büyük Millet Meclisinin hedef gösterilmesini, hukuk sistemimiz açısından hiç
doğru bulmuyorum.
Arkadaşlar, bizim hukukumuzda doğrudan
soruşturma, kural değil, istisna olmuştur. İzin sistemi, âdeta kural haline
getirilmiştir. Bu sistemde milletvekili dokunulmazlığının somut olarak
kaldırılmasını savunmak, hukuk tekniği açısından eksik ve yanlış olacaktır.
Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması savunulurken, bu konu, neredeyse
bütün kamu görevlilerinin ayrı ayrı sahip oldukları, bu, bir nevi "idare
izin verirse dokunulur" dokunulmazlığıyla birlikte değerlendirilmelidir.
Bir önceki dönemde, Sayın Kemal Derviş
tarafından, kamu bankaları ortak yönetiminin yönetim kurulu üyeleri için
getirilmek istenilen bu nevi düzenlemelerin gerekçelerini savunanları ve
gerekçelerini hatırlayınız. Bütün kamu görevlileri için kabul edilen bu izin
sistemi varken, milletvekilliği dokunulmazlığını kaldırmak doğru olmayacaktır.
Burada, bu görevleri yapanlara verilen
dokunulmazlıklar, onların şahsıyla ilgili olmayıp, temsil ettikleri kurumların
tam ve bağımsız çalışmasını temin etmek içindir. Cumhurbaşkanının sahip olduğu
sorumsuzluk ve dokunulmazlık, cumhurbaşkanının şahsı için değildir; onun temsil
ettiği makamın tam ve özgür çalışmasını temin etmek içindir. Sistemin sağlıklı
çalışması için konulmuş olan kurumların sahip olduğu haklardan, Parlamentoyu
hedef alarak, milletvekillerinin çalışmasını özgürce yapması için konulmuş olan
dokunulmazlık müessesesinden yararlanmasını engellemeye kalkmak, esasen,
milletvekilinin değil, milletin sınırlandırılmasını amaçlamaktadır.
Yürütme ve yargı organlarını temsil eden
kişilerin özel soruşturma sistemlerindeki gerekçeleri, milletvekilleri için de
savunmak gerekir. Millî iradenin temsilinde ve ifasında sağlanmış olan bu tür
düzenlemelere, millî iradenin temsili açısından bakılmalıdır. Nasıl ki,
Anayasamızda düzenlenen hâkim teminatı, hâkim bağımsızlığı, bağımsız yargı için
getirilmiş ise, yasama dokunulmazlığı ve yasama sorumsuzluğu da millî iradenin
temsili açısından öngörülmüş bir düzenlemedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İpek, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
HALUK İPEK (Devamla) - Bu müesseselerin
hiç işlemediği doğru değildir. Burada, bu dokunulmazlıkla ilgili, bunun
istismarıyla ilgili birçok konuyu tartışabiliriz.
Milletvekilinin, milletvekilliği adaylığı
resmen ilan edildiği tarihten önceki suçlar için yasama dokunulmazlığı
kaldırılabilir; ancak, milletvekilinin, adaylık ilanından önceki bir suçtan
dolayı aldığı mahkûmiyetin infazı, milletvekilliği sonrasına ertelenebilir. Bu
süre içinde tutuklanamaz ve alıkonulamaz ilkesi geçerliliğini korumalıdır.
Milletvekili, kendi rızasına bağlı olarak
yargılanma hakkını kullanabilmelidir. Bu konuda süre sınırlaması olmamalıdır.
Yani, milletvekilliği sırasında ya da öncesinde işlediği iddia ve isnat edilen
bir suç için bu hak geçerli olmalıdır; çünkü, yargılanma hakkı, temel hak ve
hürriyetlerdendir. Bu, aynı zamanda, İsviçre'de de aynı şekilde uygulanmaktadır;
yani, milletvekili, eğer isterse, kendisi yargılanmayı talep edebilmektedir.
İşte, AK Partinin beyanlarına uygun, gerçekçi ve pratik bir öneri olarak
sunuyorum.
Yasama sorumsuzluğuyla sınırlama
düşüncesi, Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesinde yer almıştır. Yasama
sorumsuzluğu, daha önce de belirttiğim gibi, milletvekillerinin, Parlamentoda
sarf ettikleri söz ve düşüncelerden sorumlu olmamasıdır. Esasen, bu durum,
temel hak ve hürriyetlerden olan "ifade özgürlüğü" anlamına gelmektedir;
yani, yasama sorumsuzluğu. Biz, temel hak ve hürriyetlerden olan ifade
özgürlüğünden sadece milletvekillerimizin değil, 312'de yapmış olduğumuz temel
değişiklikler ve bundan sonra yapacağımız değişikliklerle, tüm
vatandaşlarımızın yararlanmasından yanayız.
Dokunulmazlık müessesesini yıpratmak,
ortadan kaldırmaya çalışmak, esasen, milletin problemlerinin çözüm yeri olan
parlamentoyu ve parlamenter sistemi yıpratmak demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK İPEK (Devamla) - Müsaade ederseniz,
iki cümlem kaldı Sayın Başkan...
Dokunulmazlıkla, konuyu ilim ve akıl
süzgecinden geçirmeden, pervasızca ve sloganlarla oynamak, parlamenter sistemi
bir anda yok edecek tehlikeli bir oyundur; sistemi, bir anda, parlamentoya
dayalı devlet yapısından, hâkimler devleti haline getirebilir. Demokratik
ülkelerde, yapılan seçimlerle, halka, hâkimler değil, milletvekilleri hesap
verir.
Dokunulmazlık müessesesiyle oynamaktaki
amaç, AK Partinin 365 kişilik Meclis gücünü zayıflatıp ülke problemlerini çözmekten
alıkoymaksa, hiç kimse kusura bakmasın, biz, bu tuzağa düşmeyiz; çünkü,
problemleri yıllarca çözümlenmeyen bu fakir halkın gündeminde dokunulmazlıkların kaldırılması değil, geçim
derdinin bir an önce çözümlenmesi vardır.
AK Parti olarak, Meclis araştırmasıyla,
konunun slogan düzeyinde değil, ilim ve akıl merkezinde tartışılmasından
yanayız. Bu nedenle, Meclis araştırması önergesine "evet" oyu
vereceğimizi belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İpek.
Önerge sahipleri adına, Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek söz istemişlerdir.
Sayın Kepenek, konuşma süreniz 10
dakikadır; ancak, Sayın Yergök'ün kullanmadığı 5 dakikalık süreyi de size
veriyorum; böylece, konuşma süreniz 15 dakika olmuştur.
Buyurun Sayın Kepenek. (CHP sıralarından
alkışlar)
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, bizi, Meclisi izleyen değerli yurttaşlarımız; bu
dokunulmazlık sorunu hakkında önerge sahibi ya da önerge sahiplerinden biri
olarak söz aldım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Önce, bu çok önemli konuda her iki grup
adına konuşan arkadaşlarımın soruna olumlu baktıklarını görmekten duyduğum
mutluluğu belirtmek isterim. Konu, gerçekten çok önemli. Burada, önergeyle
istenen, milletvekili dokunulmazlığına dokunmak değil, milletvekili
dokunulmazlığının hak ve özgürlüğünün, milletvekili özgürlüğünün, kürsü
özgürlüğünün, söylem özgürlüğünün, yazma, anlatma özgürlüğünün sonuna kadar
korunması. Buna karşılık, milletvekili, bakan ve seçimle gelen diğer
arkadaşlarımızın, yapacakları veya yapabilecekleri yanlışlar karşısında her an
topluma hesap verir durumda bulunmaları, bu özelliği taşımaları. Elbette,
milletvekili, siyaset yaparken dokunulmaz olmalıdır; ama, bizim getirmek
istediğimiz ya da bu araştırma önergesi sonunda ortaya çıkacak olan durum, onun
ötesinde, yapılacak yanlışların düzeltilmesidir.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakana bu
soruyu sorduğumda, bu konunun, Anayasanın bütünlüğü içinde gelecekte ele
alınacağını yazılı olarak bildirdi. Şimdi, bunun üzerine, gecikmenin nedenleri
soruldu ve bu arada başka bir şey çıktı ortaya; Türkiye'de yönetimin
çalışmasının önündeki en büyük engellerden birinin, bürokratik oligarşi
olduğundan söz etti Sayın Başbakan. Doğrudur, Türkiye'de öyle bir yapılanma
olduğu konusundaki görüşe katılıyorum; Türkiye'de, siyasetçiyi, kimi üst düzey
bürokrasiyi ve iş dünyasını, sermaye dünyasını içeren bir yapılanma olduğu
doğrudur; bunun düzeltilmesi gerekir, araştırma önergesinin amacı budur.
Türkiye'yi, rüşvet ve yolsuzluklardan arındırmak, bu gölgeden Türkiye'yi
kurtarmaktır amaç.
Bakın, dünya liginde, dünya yolsuzluk ve
rüşvet sıralamasında Türkiye, 102 ülke arasında 64 üncü sıradadır. Bu kirlilik
sürecinde Türkiye hızla aşağılara doğru düşmektedir; 1995'te 27 nci sıradaydı,
günümüzde 64 üncü sıraya düştü. Bakın, Brezilya, Peru, Gana, Hırvatistan,
Kolombiya, Meksika, Etiyopya, Tayland, benzeri ülkeler, Türkiye'den çok daha
temizdir. Biz, bu kiri taşıyamayız; bu sözü vererek geldik buraya, bunun önüne
geçmeliyiz. Ha, bu üçlünün, yani, üst düzey bürokrasi, kimi siyasetçi ve kimi
iş dünyası üçlüsünün, oligarşisinin, yani birkaç grubun yönetiminin kırılma
noktası burasıdır; başlama noktası siyasettir, kirliliğin başlama noktası da
burasıdır; buradan başlamak zorundayız. Bunu ötelemek, bunu, yargıcın da
hâkimin de başkalarının da koruması var mantığıyla ötelemek yanlıştır, çözüme
buradan başlanabilir, başlamalıyız; önergenin temel amacı budur.
Günlerdir, cinayet filmi izler gibi,
araştırma komisyonunun belgelerini izliyorsunuz kamuoyunda. Eski bakanların,
başbakanların, yardımcılarının ve bu işe karışan işadamlarının, bürokratların
ifadeleri alınıyor. Değerli arkadaşlar, şimdiye kadar bunca yolsuzluk komisyonu
kuruldu, bunca soruşturma açıldı... Bir trafik kazası sonucu ortaya çıkan
Susurluk olayı vardı. Düşünebiliyor musunuz, buzulun dokuzda 1'i bile değil,
görünen kısmı bile değil. Ne oldu bunlar? Kamuoyu, bu konuda hep sorguladı,
bizi seçerken de sorguladı "yapanın yanına kalmasın" dedi; biz ne
yaptık yedi aydır?! Dolayısıyla, bu meselenin üstüne gitmek ve temize çıkarmak
zorundayız.
Türkiye, 1980 sonrasında piyasa
ekonomisine geçti, açılmacı oldu. "Piyasa koşulları yürürlükte olacak,
rant ekonomisi olmayacak; doğruluk, dürüstlük, erdem, ahlak egemen olacak"
denildi; tam tersine oldu. Sayıları, demin, uluslararası karşılaştırmalarla
verdim. Türkiye'de -üzülerek belirteyim, bunu söylemek zorundayım- maalesef
"benim memurum işini bilir" mantığı egemen oldu. Bundan daha
ahlakdışı bir çağrı olabilir mi?!
Şimdi, siz, hepimiz, kamuoyu, bu yüce
toplum, siyasete atıldıktan sonra zenginleşenleri izlemiyor muyuz ve bir şeyi
daha izlemiyor muyuz, siyasetçiye yakın olduğu için zenginleşenleri izlemiyor
muyuz, bilmiyor muyuz bunu?!
Bu işi neşterlemenin yolu, bu işi
temizlemenin yeri, başlangıç noktası, birinci adımı burasıdır, bu iş buradan
başlayacak. Ertelemenin, ötelemenin hiç yeri de yok, anlamı da yok. Şimdi, bu
nedenle olacak, Türkiye yatırım alamıyor, Türkiye rant ekonomisine gömülmüş
bulunuyor ve bir başka şey daha oluyor değerli arkadaşlar; Türkiye -yine,
üzülerek belirteyim- yabancıların gözünde de, rüşvetin bir türlü ortadan
kalkmadığı bir ülke görünümü veriyor.
Bugün, saat 11.00 dolaylarında, Avrupa
Birliği Karma Parlamento Komisyonu İstanbul'da toplanmıştı. Sayın Dışişleri
Bakanımız dün geldiler; çok verimli, çok iyi bir toplantı oldu. Yalnız, şunu
üzülerek belirteyim: Avrupa Parlamentosu üyelerinin çok büyük bir bölümü de,
Türkiye'de rüşvetin ve yolsuzluğun siyasî bağlarının tam kesilmediğini, bunun
çok ciddî bir sorun olarak devam ettiğini görüyorlar; böyle görüyorlar. Şimdi,
bu görüntüyü ortadan kaldırmak bizim sorumluluğumuzda, bizim görevimiz.
Bir adım daha; teknoloji gelişti, banka
hesapları üzerinde bilgisayarda oynayabiliyorsunuz, para çekebiliyorsunuz.
Uluslararası para trafiği çok hızlandı. Bunun büyük bir bölümünün Türkiye
üzerinden gittiğine dair rivayetler var ve bu para, daha çok, Birleşik Amerika
tarafına gidiyor, Kanada tarafına gidiyor. Eskiden İsviçre'ye giderdi; yeri
değişti. Şimdi, yabancılar, bunun hesabını Türkiye'den sorabiliyor;
uluslararası anlaşmalar var. Türkiye şunu yapabilmeli: Vurguna, yolsuzluğa,
hırsızlığa, rüşvete karışan siyasetçiyi, bürokratı ve başkalarını
izleyebilmeli; nasıl ki, yabancılar, diyelim, Türkiye'den, Irak'ın veya başka
afyon satıcılarının parası geçtiğinde bunun hesabını sormaya kalkıyorlarsa,
Türkiye de, bunun hesabını uluslararası düzeyde sorabilmeli.
Değerli arkadaşlar, bir şey daha
vurgulayayım: Ekonomi konusuna yeniden dönelim. Rüşvetin masraf gösterildiği,
yolsuzluğun kolgezdiği, kısa yoldan zenginleşmenin egemen olduğu ortamlar, esas
olarak, sermaye birikiminin tökezlediği, enflasyonun büyüdüğü ve karşılıksız
kazancın da egemen olduğu ortamlardır. Bunlardan dönüş yapmak kolay değildir.
Bunları bıçakla keser gibi kesip atmak kolay değildir, bunu biliyorum; ama, bir
şeyi daha biliyorum; kime dokunursa dokunsun, nereye kadar gidecekse gitsin, bu
yara, bu kir, bu yanlış mutlaka neşterlenmelidir, mutlaka kesilip atılmalıdır.
Bu uru, bu kangreni, bu yanlışı bu toplumun sırtına yüklemeye, bu toplumun bu
yükü çekmesine daha fazla göz yumamayız, yummamalıyız. Rüşvet, ekonomide bunu
yapıyor. Bir adım daha, başka bir şey daha yapıyor, rüşvet ve yolsuzluk,
hizmeti, parası olanlara götürüyor. Paranız varsa işiniz görülüyor, paranız varsa
köşeyi dönüyorsunuz, paranız varsa daha çok birikim yapıyorsunuz. O zaman ne
oluyor; o zaman, yoksul yurttaş kamu hizmetinden yararlanamıyor. Ben, bunu çok
önemsiyorum, hepinizin bunu önemsemesini diliyorum; çünkü, kamu hizmetinden
yararlanmak en temel insan haklarından biridir.
Burada, çok yanlış bir kanaatle, yıllardır
"devlet küçültülsün, devlet küçültülürse yolsuzluk ve rüşvet olmaz"
mantığı var; bu, hiç doğru değil. Nereye kadar küçülteceksiniz, neyi
küçülteceksiniz; ihale yapmayacak mısınız, devletin alım satımları olmayacak
mı, devletin binalarını, kişilerin her şeyini yok mu edeceksiniz; bu mümkün
değil, o yanlışı yapmamak lazım, o mantık yanlış "devleti küçültürsek
rüşvet ve yolsuzluk azalır" mantığı külliyen yanlış. Yapılması gereken
diğeri, yapılması gereken rüşvet ve yolsuzluğun kaynaklarını kurutmak ve ona
buradan başlamak.
Değerli arkadaşlar, bir adım daha, hep
söyleniyor, SİT alanlarından, ormandan, özelleştirmeden söz ediyoruz, hep
ediyoruz; ama, biz, şunu hep birlikte yaşıyoruz: Son olaylar, enerji
konusundaki gelişmeler, şirketlerarası kavgalar ve benzerleri şunu çok net, çok
açık gösteriyor ki, Türkiye'de piyasa ekonomisinin açık, saydam, topluma karşı
sorumlu ve düzgün işleyişini sağlayabilmiş değiliz. Türkiye, 1980'lerden bu yana
ha bire özelleştiriliyor; ama, rüşvet ve yolsuzluk sıralamasında da durumu daha
kötüye gidiyor. Yani, şunu demek istiyorum: Devleti küçültmek, rantın ortadan
kalkmasına, dürüst, açık ve topluma hizmet eden bir yapının oluşmasına,
doğruluğun, dürüstlüğün, ahlakın egemen olmasına yardımcı olmadı; tam tersi
sonuç verdi.
Tekrar edeyim; burada atılacak olan bir
adımdır. Bu adımı atarken bir iki şeye dikkat etmenizi özellikle istiyorum.
Baştan söyledik, önerge sahibiyim, arkadaşlarımla birlikte. Şimdi, bu önergeye
sığınarak, dokunulmazlık konusunu çok ötelere, iki aylık komisyon, iki aylık bir komisyon daha gibi, komisyonun
kurulmasına iki ay, bilmem nereye beş ay gibi, yer yok gibi gerekçelere
sığınıp, çalışamaz, işlemez bir yapıya büründürmememiz gerekiyor. Hepimizin,
tatile gitmeden önce, seçmenlerin karşısına çıkmadan önce bu meseleyi
halledip... Çünkü, bu mesele çok önemlidir, toplumun beklediği bir şeydir.
Siyasetçinin dokunulmazlığını sınırlandırıp, siyaset yapması alanında
sınırlandırıp, siyaseti aklamak göreviyle geldik; bunu tamamladıktan sonra
halkın huzuruna gidersek, çok daha doğru yaparız, çok daha yerinde bir davranış
gösteririz diye düşünüyorum. Burada şunu ısrarla söylüyorum: Bu meseleyi, bu
anayasa değişikliğini hızla ve Meclis tatile girmeden yapmak durumundayız.
Değerli arkadaşlar, rüşvetin ve
yolsuzluğun uğursuz gölgesi bu toplumu çok kemirdi, yıllardır kemirdi. Bu
toplumun üzerine karanlığın kiri düştü, rüşvetin gölgesi düştü. Biz, bu kiri,
bu uğursuz gidişi tersine çevirmek zorundayız. Bu toplumda doğruluğu,
dürüstlüğü, erdemi, kısaca ahlakı yeniden değerli duruma getirmek zorundayız.
Bu konuda atacağımız her adımın, yarınki nesillere, yarınki kuşaklara,
gençlerimize ve çocuklarımıza bırakacağımız en doğru, en dürüst, en sağlıklı
miras olacağını düşünüyorum.
Bir şeyi daha özetleyerek söylemek
istiyorum; yıllardır çektiğimiz kara lekeyi, bu rüşvet ve yolsuzluk lekesini
siyasetten başlayarak temizlediğimiz sürece, bu büyük toplumu, bu büyük ülkeyi
uluslararası düzeyde hak ettiği noktaya çıkarabiliriz. Ancak böyle yaparsak
başarabileceğimizi düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Sayın Başkan,
bir an önce bu meselenin çözümleneceği umuduyla, tüm arkadaşlarıma, bu
doğrultuda katkı yapanlara ve yapacaklara şimdiden teşekkür ediyorum. İlgiyle
dinlediğiniz için hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum; sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, yerimden kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan, Hükümet adına söz
talebinde bulunmadınız; ancak...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, 60 ıncı maddeye göre, yerimden kısa
bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Yerinizden kısa bir açıklama
yapabilirsiniz.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türk siyasî
hayatında uzun süredir tartışılan ve tartışılmaya hâlâ devam eden yasama
dokunulmazlığıyla ilgili konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
oluşturulacak bir araştırma komisyonunca incelenmesini Hükümet olarak biz de
önemsiyoruz.
Bu komisyonun, dokunulmazlığın tarihî
seyri, demokratik ülkelerdeki tatbikatı ve tamamen mi kaldırılması uygundur,
sınırlandırılması mı uygundur gibi bu konuları ilmî bir gözlükle incelemesinde,
doğrusu yarar görüyoruz.
Bu komisyonun, kurulacaksa -ki, kurulacağı
inancındayım, çünkü, Meclisimizin iki grubu bu konuda hemfikir- şu konuyu da
araştırmasında yarar görüyorum: Dokunulmazlık sürekli gündemde kaldıkça, bu
Parlamento -arkadaşlarımızın da pek isabetle ifade ettikleri gibi- yıpranıyor
ve milletvekilliği müessesesi de bundan yara alıyor. Sanki, bu Parlamentoda
görev yapan milletvekilleri çok çok suç işleyen insanlar; ancak, dokunulmazlık
zırhı olduğu için, bu suçlardan dolayı yargıya gidip yargılanmıyorlar ve
böylece, bir imtiyaza sahiplermiş gibi bir intiba var. Araştırma komisyonu,
eğer, şu konunun da üstüne gidip, raporuna bunu derç ederse, çok hayırlı bir iş
yapmış olur diye düşünüyorum.
Bakınız, şu anda 22 nci Dönemdeyiz. 21
inci Dönemde bu Parlamentoda bulunan 500 civarındaki milletvekili şu anda
burada değildir. Eğer, bu 500 milletvekili çok çok suç işleyen insanlarsa,
şimdi, bunların yarısının cezaevinde olması gerekirdi, haklarında dava açılmış
olması gerekirdi. Geçtiğimiz dönemde bu Parlamentoda milletvekili olup da,
şimdi dokunulmazlık zırhı üstlerinden kalktığına göre, bunların kaçı şu anda
yargılanıyor, kaçı hakkında dava var; bu komisyonun, en azından, Parlamentonun
itibarı açısından, bu hususu da bu rapora derç etmesinde yarar olduğunu
belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Meclis araştırması önergesi üzerindeki
öngörüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.
Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12
üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, 3 ay
olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da
çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta
Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun
müzakeresine başlıyoruz.
VIII. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Karayolları Trafik
Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu raporu (1/525) (S. Sayısı : 70) (1)
BAŞKAN - Komisyon?... Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 70 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkaya; buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grubu adına,
Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce,
Yüce Meclisimizin siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarının halkımıza neler getirdiğini belirtmeden önce ve bunları daha iyi
anlayabilmemiz için, sizlere, sigortacılık ve Türkiye'deki sigorta sektörü
hakkında bazı bilgiler de sunmak istiyorum. Böylece, tasarının, halkımıza neler
getirdiğini daha iyi anlayacağınızı da, anlayacağımızı da umuyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de,
sigortacılık, çok önemli bir sektör ve işkolu olmasına rağmen, hak ettiği yeri,
maalesef, alamamıştır. Bugün, gelişmiş ve çağdaş ülkeler incelendiğinde,
sigortasız bir hayatı düşünmek, hemen hemen imkânsızdır veya başka bir deyişle,
sigorta, ekonominin de bir emniyet supabıdır. Sigortasız bir hayatta, risklerle,
her gün karşı karşıya olan insanlar ve işletmeler, sigorta sayesinde, oluşacak
her türlü riskten dolayı ekonomik sonuçlarını karşılayacak bir sistem içinde
olmanın getirdiği avantajı kullanır ve böylece, istikrarlı bir hayat ve
ekonomik faaliyet sürdürebilirler.
(1) 70 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Ayrıca, sigorta fonlarının bir özelliği de
vardır, bunlar antienflasyonist fonlardır; yani, uzun vadelidir, herhangi bir
maliyeti de yoktur; maliyet, sadece işletme giderlerinden ibarettir. Bugün,
banka fonlarının, işletme giderleri dışında, bir faiz maliyeti vardır; sigorta
fonlarının böyle bir maliyeti de yoktur. Dolayısıyla, ülkemiz gibi enflasyonu
yenmeyi amaç edinmiş bir ülkede sigorta fonları daha da büyük önem
taşımaktadır. Böyle fonları geliştirmekle, bir anlamda, enflasyona karşı
gerekli yatırımı sağlayacağımız fonları da oluşturmuş olacağız.
Ayrıca, etrafımıza baktığımız zaman,
sigortacılık açısından bu bölgedeki en gelişmiş ülke de Türkiye'dir; gerek
bilgi birikimi bakımından gerekse insangücü ve işletmelerimizin geçmişi
bakımından değerlendirildiğinde, Türkiye, böyle bir konuma sahiptir.
Sigortayla ilgilenen herkes bilir ki,
sigortanın merkezi Londra'dır; ancak, İstanbul, çevremizde, Ortaasya'nın, Ortadoğu'nun
Balkanların ve Kafkasların merkezi olmaya aday bir konumdadır. Yapılacak olan
sadece bir düzenlemedir, başka hiçbir şeye, yeni bir yatırıma, paraya bile
ihtiyaç yoktur; verilecek teşvikle, büyük fonların, kaynağın sağlanması
mümkündür.
Londra'nın böyle bir merkez olmasının
İngiltere'ye sağladığı avantajın, sadece 2002 yılında 20 milyar sterlin
olduğunu söylersem, bu, Türkiye'nin, niye, bazen varlık içinde bazen yokluk
içinde kaldığını da anlamamız bakımından önemlidir.
Değerli milletvekilleri, bugün ülkemizde
58 tane sigorta şirketi vardır. Bunların 55 tanesi doğrudan sigorta satıyor,
diğer 3 tanesi ise, diğer şirketlerin sattığı teminatlara karşı -reasürans diye
tabir edilen- tekrar sigorta teminatı vermektedirler. Türkiye'de faaliyet gösteren
58 sigorta şirketinin sadece 2 tanesi kamuya aittir; yani, bir anlamda, sigorta
sektörü özelleşmiştir. Bu şirketlerin 2002 yılı sonu itibariyle Türkiye'de
sağladıkları prim hacmi yaklaşık 3,5 katrilyon liradır; yani, 2 500 000 000
dolarlık bir fon sağlanmaktadır. Peki, sağlanan bu fon, acaba, Türkiye'nin
büyüklüğüyle oranlandığı zaman yeterli midir; hayır. Türkiye'de, bugün, mevcut
fon, sağlanan bu 3,5 katrilyon liralık prim, mevcut potansiyelin sadece yüzde
15'ine denktir. Bugün, en fazla araçlar... Hasar oranını düşündüğümüz zaman,
kaza oranını düşündüğümüz zaman, mevcut araçların bile, ancak yüzde 25'i
sigortalıdır. Evlerimizin sadece yüzde 5'inin sigortalı olduğunu söylersek,
Türkiye'deki fonun ne kadar büyük olduğunu da hepimiz takdir edebiliriz.
Bizden küçük ülkeler bile, Yunanistan bile
bizden daha büyük bir kapasiteye sahiptir. Hatta, o kadar ki, 70 000 000'luk
nüfusumuza, ekonomik kalkınma seviyemize baktığımız zaman, bir Belçika bizden
daha fazla kapasiteye sahip; bir Konya büyüklüğünde olmamasına rağmen. Birçok
Avrupa ülkesi bizden daha büyük bir potansiyel ortaya çıkarabilmektedir. İran
bile bizim önümüzdedir. Dolayısıyla, Türkiye'nin sigortacılıkta ne kadar geri
kaldığını da, bu sebeple bir kere daha hatırlatmış oluyorum.
Değerli milletvekilleri, bütün bunları
söylerken, sigorta sektörünün kanunu olmadığını da söylemeliyim. Sigorta
sektörüyle ilgili, kanun hükmünde kararnameyle bir düzenleme yapılmış; ancak,
bu kanun hükmünde kararnameyle ilgili, süresinde yeni bir kanun çıkarılamadığı
için, şu anda, sigorta sektörü, herhangi bir kanunu olmadan, geçmiş kanunlara
atıfta bulunularak yürütülmektedir. Yıllardır, bu tablo böyle devam ediyor.
Hükümetimiz bu konuda bir çalışma yapıyor ve Avrupa normlarında, Avrupa
normlarına uygun bir sigorta kanununu, inşallah, bizim iktidarımız döneminde
çıkaracağız. Ayrıca, tarım sigortasıyla ilgili bir düzenleme de yapılıyor; bunu
da, inşallah, en kısa zamanda çıkaracağız.
Ayrıca, önemli noktalardan biri de -ki,
Meclisimizin bilgisine arz etmek istiyorum- sorumluluk sigortalarıyla ilgili
bir çerçeve kanunun çıkarılması gerekiyor. Türkiye'deki adliyelerin yükünün en
önemli sebebi, sorumluluk hukukunun tanzim edilmemiş olmasıdır. Bugün, deprem
olduğunda müteahhitleri suçluyoruz. Peki, meslekî sorumluluk sigortası var mı?
Bu müteahhidin, bu işi yapmak için bir sigortası var mı? Bir avukat sizi
savunuyor; avukatın meslekî sorumluluk sigortası var mı? Yanlış savundu; ne
olacak?.. Mühendisin?.. Bu, her işkolu için geçerlidir. Avrupa'da, bir işe
başlayabilmek için, meslekî sorumluluk sigortasının olması gerekir; bu olmadan,
o kişi işe başlayamaz.
Aynı şekilde, bütün kanunlarımız
taranarak, bir çerçeve sorumluluk sigortasının mutlaka çıkarılması gerekiyor;
bunun, çıkarılıp, zorunlu hale getirilmesi gerekiyor. Bu olduğu zaman,
göreceksiniz ki, hukukî olaylarda, birçok mesele, kendiliğinden ortadan
kalkacaktır. Belki, adaletin yükü de, bugünküne göre yüzde 50 azalacaktır.
Tabiî, sigorta sektörünün çok sorunları
var. Eksperlerle ilgili bir düzenlemeye ihtiyaç var. Türkiye'de, bununla ilgili
bir odanın kurulması gerekiyor; ama, esas konumuz bu olmadığı için, ben, sadece
bu başlıklarla değinmek istiyorum.
DASK, depremle ilgili, her gün
reklamlarını duyuyoruz; bu, gerçek bir sigorta değil. Dolayısıyla, sigorta
prensiplerine uygun bir deprem sigortası çıkarılması gerekiyor.
Bireysel emeklilik başlayacak; ancak, bu
geçmişte çıkarılan kanun, maalesef, gerçek bir bireysel emeklilik sigortasına
uygun değil, yürürlüğe girecek; dolayısıyla, bunun da yeniden ele alınıp,
düzenlenmesi gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sigorta sektörü için yapmış olduğum bu kısa açıklamaların konunun önemini belki
size daha iyi anlatmak bakımından bir anlamı olabilir; ancak, bu kanun ne
getiriyor, bu tasarıyla halkımıza ne getiriyoruz, ne vermek istiyoruz?
2918 sayılı Trafik Kanununun 108 inci
maddesi, 1996 yılında değiştirildi. Bu değişiklikle, trafiğe çıkan araçların,
üçüncü şahıslara vereceği herhangi bir zararda, aracın tespit edilememesi
veyahut da araç sahibinin sigortasız olması veyahut da sigorta şirketinin,
iflas etmesi halinde, bu zararı ödeyememesi durumları dikkate alınarak, bir
anlamda, sosyal ve toplumsal fayda ilkesi dikkate alınarak, bir fon
oluşturuldu. Bu fon, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde bulunuyor.
Bu fon için, trafik sigortasının yüzde 2'sini sigorta yaptıranlar, yüzde 1'ini
ise, sigorta şirketleri ödüyor. Şu anda, bu fonda, 94 trilyon lira bir para
var. Bu fon, sürekli, muntazam şekilde belli ödemeler de yapıyor. Ancak,
sigorta şirketlerinin iflası... Şu anda 3 tane şirket iflas masasında
bulunuyor. Bu 3 şirketin iflasının neticelenmesi yıllar alabilir. Bu durumda,
zarar görenlerin de zararının karşılanması yıllar süren bir zaman dilimini
kapsayacaktı.
İşte bu tasarıyla, yaptığımız düzenlemeyle,
iflas haline gelen, çalışma ruhsatı iptal edilen sigorta şirketlerinden sigorta
yaptırmış olanlar tazminatlarını bu fondan alabilecekler.
Şu anda 3 şirketin kapanması ve ruhsatını
kaybetmesi sebebiyle, halkımızın, mağdur insanların sayısı çok fazla ve
bunların ilk hamlede aşağı yukarı 50 trilyonun üzerinde bir zararının
karşılanması söz konusu.
Bu yapılan değişiklikle, bu insanlara
rahat bir nefes aldırmış olacağız ve böylece, bu insanlar bu tasarı
kanunlaştığında, sigorta fonundan, Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliğine
müracaat ederek tazminatlarını hemen alma imkânına kavuşacaklar. Böylece, AK
Parti İktidarında, her anlamda mağduriyeti önlemek yönünde attığımız adımlara
bir yenisini daha eklemiş oluyoruz ve bu tasarının kanunlaşmasıyla birlikte
inşallah birçok insan huzura kavuşacaktır. Zaten AK Parti İktidarı, huzura
kavuşturmak için değil midir. AK Parti İktidarıyla, inşallah, halkımız daha çok
mutluluğa, daha çok huzura da kavuşacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Büyükkaya.
Tasarının tümü üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
KARAYOLLARI
TRAFİK KANUNU İLE SİGORTA MURAKABE KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 13.10.1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununun 108 inci maddesinin ikinci fıkrasının (c)
bendine "Zorunlu malî sorumluluk sigortasını yapan sigortacının"
ibaresinden sonra gelmek üzere "malî bünye zafiyeti nedeniyle sürekli
olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da" ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 21.12.1959 tarihli ve 7397
sayılı Sigorta Murakabe Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına
"Teminat, sigortalıların alacaklarına karşılık teşkil eder ve sigorta
şirketlerinin" ibaresinden sonra gelmek üzere "malî bünye zafiyeti
nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi hali
ile" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime 15 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.14
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 17.29
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
İl İdaresi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
VIII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. - İl
İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu raporu (1/555) (S.Sayısı : 123) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon raporu, 123 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, AK
Parti Grubu adına Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz, 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER ÖZYILMAZ
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 123 sıra sayılı İl İdaresi
Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili olarak AK Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Partim ve şahsım adına
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi Türkiye, merkezî idare
kuruluşu bakımından, coğrafî durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin
gereklerine göre illere, iller de ilçelere ve beldelere ayrılmıştır. Her ilde
genel idarenin başı ve mercii valilerdir. Birer ihtisas grubu olan askerî
birlikleri ve yargıçları hariç tutarsak, bakanlıkların kuruluş kanunlarına göre
illerde açmış oldukları bütün birimler, valinin emri altında çalışırlar.
Vali, ilde devletin ve hükümetin
temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın mümessili, bunların idarî ve siyasî yürütme
vasıtasıdır.
Değerli arkadaşlar, illerde valilerin
görevlerine baktığımızda, gerçekten, çok önemli, çok hayatî, çok stratejik
görevleri olduğunu görürüz. Örneğin, valiler, her ilin genel idaresinden, her
bakana karşı ayrı ayrı sorumludur. Bakanlıklar ve tüzelkişiliği haiz genel
müdürlükler, il genel idare teşkilatına ait bütün işleri doğrudan doğruya
valiliklere yazarlar.
Vali, kanun, tüzük, yönetmelik ve hükümet
kararlarının neşir ve ilanını ve uygulanmasını sağlamak ve bakanlıkların
talimat ve emirlerini yürütmekle görevlidir.
Yine, vali, adlî ve askerî teşkilat
dışında kalan bütün devlet daire, müessese ve işletmelerini, özel işyerlerini,
özel idare, belediye, köy idareleri ile bunlara bağlı tekmil müesseseleri
denetleme ve teftiş etme yetkisine sahiptir. İlin her yönden genel idare ve
genel gidişini düzenlemek ve denetlemek de, yine, valilerin sorumluluğundadır.
Ayrıca, devlet gelirlerinin tahakkuk ve tahsilini ve ödeme işlerinin muntazam
bir şekilde yapılmasını ve gelir kaynaklarının gelişmesini sağlamak için
tedbirler alır ve uygular; lüzumunda, bu maksatla, ilgili bakanlıklara ve genel
müdürlüklere tekliflerde bulunur.
(1) 123 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ayrıca, valiler, il, ilçe, bucak
merkezlerinde ve çevrelerinde, kiralı ya da kirasız binalarda vazife gören
bütün devlet dairelerini, mahallî hizmet şartlarına ve Hazine menfaatına en
uygun şekilde, bir veya birkaç binada toplamak üzere gereken tedbirleri aldırır
ve uygulanmasını denetler.
Ayrıca, vali, memleketin sınır ve kıyı
emniyetini ve sınır ve kıyı emniyetiyle ilgili bütün işleri, yürürlükte bulunan
hükümlere göre sağlar ve yürütür. İl sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin,
kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin
sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi, yine, valinin görev ve yetkilerindendir.
Değerli arkadaşlar, özetlemeye çalıştığım
valilerin bu yetkilerinin yanında, özellikle, görüşmekte olduğumuz kanunla
ilgili olarak, valiler, ilde çıkabilecek veya çıkan olayların emrindeki
kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri, aldıkları
tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya
uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetleri ile bu iş için
tahsis edilen diğer kuvvetlerden yararlanmak amacıyla İçişleri Bakanlığından ve
gerekirse Jandarma Genel Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının
sınır birlikleri dahil olmak üzere, en yakın kara, deniz ve hava birlik
komutanlığından, mümkün olan en hızlı vasıtalarla müracaat ederek yardım
isterler.
Değerli arkadaşlar, kısaca -hiç istemeyiz
tabiî, ama- herhangi bir ilde, herhangi bir ilçede, devletin birliğine,
bütünlüğüne ya da mevcut nizama aykırı bir ayaklanma, bir davranış meydana
geldiğinde, onu önlemek ve gerekirse onu durdurmak da valilerin önemli
görevleri arasındadır.
İşte, değerli arkadaşlar, şu anda
görüşülmekte olan 123 sıra sayılı yasa tasarısıyla, illerde bu ildeki
görevlendirilen, devletin ve hükümetin temsilcisi olan sayın valilerin bu görev
ve yetkilerine, bir yenisi daha eklenmektedir. Önceki kanunda, şu andaki mevcut kanunda, şöyle deniyor: "Olayların
niteliğine göre istenen askerî kuvvetin çapı ve görevde kalış süresi, vali ile
koordine edilerek askerî birliğin komutanı tarafından belirlenir."
İşte, bunu değiştiriyor. Şu andaki
hükümetimizin tasarısında şöyle deniyor: "Olayların niteliğine göre
istenen askerî kuvvetin çapı, vali ile koordine edilerek askerî birliğin
komutanı tarafından, görevde kalış süresi, askerî birliğin komutanı ile
koordine edilerek vali tarafından belirlenir. Yani, herhangi bir olay vuku
bulup da askerî birlik oraya geldiğinde, şu ana kadar, orada ne kadar askerî
birliğin bulunacağı ya da orada ne kadar kalacağı hususunda yetkili, o birliğin
komutanıydı. Şimdi ise, bunu ikiye ayırıyor kanun tasarısı; oraya gelecek
askerî birliğin çapı, yine, ilin valisiyle koordine edilerek komutan tarafından
belirlenir; ama, orada ne kadar kalacağı hususu, kalış süresi, yine, askerî
birliğin komutanıyla istişareli bir şekilde, ilin valisi tarafından belirlenir.
Bu, esasen, askerî idareden sürekli
sivilleşmeye doğru adım adım giden ülkemizde önemli bir husustur; bunun altını
özellikle çiziyorum. Burada, birbirine zıt iki kuvvet anlamında değil; ama,
çağdaş dünyada, yetkilerin, sivillerde, onun da ötesinde, seçilmişlerde olması
anlamıyla, yaklaşımıyla konuya baktığımızda, bunun çok önemli bir husus
olduğunu görüyoruz. Orada bir birliğin ne kadar kalması gerektiği hususuna,
sadece bir ihtisas grubu olan askerî birliğin komutanı karar vermekte zorluk
çekebilir; ama, vali, bir bütün halinde, ile, ilin durumuna, ülkenin durumuna
bakan bir yönetici olduğu için, daha isabetli karar vereceği düşüncesindeyiz.
Bundan dolayı, hükümetimizin bu adımını grup olarak destekliyoruz, önemsiyoruz;
kanunlaşmasını Yüce Meclisten bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu vesileyle bir iki
hususu da arz etmek istiyorum: Biraz önce kısaca arz etmeye çalıştığım görevleriyle,
valiler, illerde birer stratejik yönetici ya da diğer bir ismiyle, tepe
yöneticisidirler. Bilindiği gibi, tepe yöneticileri, yönettikleri kurum ya da
kuruluşa, bir bütün halinde, panorama halinde bakarlar ve o kuruluşun ya da o
kurumun -ki, vali için düşündüğümüzde, o, ildir- içindeki ya da dışındaki
tehditleri ya da şansları bir bütün halinde görmek ve kararlarını uzun vadeli
ve geniş kapsamlı olarak almak durumundadırlar. Bu çerçevede, valiler,
illerimizde birer lider olarak bulunmalı; orada, işlerin iyi gitmesi için
değil, iyi işlerin yapılması için öncülük yapmalıdırlar. Ayrıca, her valimiz, o
ilin genel durumunu, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini, insan kaynaklarını
gözönüne alarak, yine, halkıyla, kanaat önderleriyle istişare halinde birer
kent vizyonu belirleyip, o kent vizyonunu o ilin halkıyla birlikte
gerçekleştirmeye çalışmak durumundadır. Bugün, çağdaş dünyada, her ilin,
kendine mahsus belirlemiş olduğu bir kent vizyonu vardır ve o vizyona ulaşmak
için, ilin bütün insan ve madde kaynaklarını harekete geçirirler.
İnşallah, biz, AK Parti Hükümeti olarak,
önümüzdeki günlerde ya da haftalarda, İl İdaresi Kanununda, merkezî yönetimde
yapacağımız geniş değişikliklerle, merkezî yönetim ve yerel yönetim
reformlarıyla, değerli valilerimizin ve yöneticilerimizin çok daha etkili
olmaları için gereken şartları hazırlayacağız ve bu manada, inşallah, onlar da,
illerimizin birer lokomotifi olarak, onların kalkınması yönünde her türlü
çalışmayı yapacaklardır.
Ben, bu vesileyle, kendi ilim olan Erzurum'da
yaşanmış bir olayı anlatarak sözlerimi tamamlamak istiyorum. Erzurum, Doğu
Anadolumuzun merkezî bir şehridir ve çok stratejik ve çok önemli bir yere
sahiptir -bunu, hepimiz biliyoruz- ama, ağaçlandırma ve yeşillik yönünden pek
çok eksikliği vardır. Bunun, gerek geleneksel anlayış gerekse çevre
şartlarından böyle olduğu bilinmektedir; ama, bu yıl şehrimize görevli olarak
gelen Değerli Valimizin çok güzel bir çalışması oldu, Erzurum'da bir
ağaçlandırma seferberliği başlattı. Bütün kurum ve kuruluşlara, köylere,
beldelere, belediyeliklere varıncaya kadar, askerî birlikler de dahil, yaygın
bir halde, Erzurum'da bir seferberlik başlatmış olması, bizim, bu söylemeye
çalıştığımız işi değerli valilerimizin ne kadar güzel bir şekilde yapacağının
bir göstergesidir. Erzurum'da, geçtiğimiz mayıs ve nisan aylarında, ağaç dikme
seferberliğine, herkes, elinden geldiği kadar katılmış ve bugüne kadar
görülmemiş bir oranda, güzel bir çalışma yapılmıştır. Ben, bundan dolayı, hem
Sayın Erzurum Valimizi hem de bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da güzel
çalışmalar yapacak olan bütün valilerimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor ve
işlerinde başarılar diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyılmaz.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET SİYAM KESİMOĞLU
(Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İl İdaresi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına ilişkin olarak,
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
hepinizi, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
kanun tasarısıyla 10 Haziran 1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununda
29.8.1996 tarihli ve 4178 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin, Anayasa
Mahkemesinin 6 Ocak 1999 tarihindeki kararıyla iptal edilen ibarelerinin ortaya
çıkardığı boşluğun giderilmesi hedeflenmiştir.
5442 sayılı İl İdaresi Kanununa göre,
vali, il sınırları içerisinde bulunan genel ve özel kolluk kuvvet ve
teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenliğini
korumak için gereken tüm tedbirleri alır. Bu maksatla, devletin genel ve özel
kolluk kuvvetlerini istihdam eder. Bu teşkilat amir ve memurları, vali
tarafından verilen emirleri derhal yerine getirmekle yükümlüdürler. Vali,
memleketin sınır ve kıyı emniyeti ile sınır ve kıyı emniyetine ilişkin bütün
işleri, yürürlükte bulunan hükümlere göre sağlar ve yürütür. İl sınırları
içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik
emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi, valinin
diğer görev ve yetkileri arasında sayılmaktadır. İl valisi, bunları sağlamak
için gereken tüm tedbir ve kararları alır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, diğer
taraftan 29.8.1996 tarihinde yapılan değişiklikle, valiler, ilde çıkabilecek
veya ortaya çıkan olayların emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün
görmedikleri veya önleyemedikleri, aldıkları tedbirlerin bu kuvvetlerle
uygulanmasını mümkün görmedikleri veya uygulayamadıkları takdirde, diğer
illerin kolluk kuvvetleri ile bu iş için tahsis edilen diğer kuvvetlerden
yararlanmak amacıyla İçişleri Bakanlığından ve gerekirse, Jandarma Genel
Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının sınır birlikleri dahil olmak
üzere, en yakın kara, deniz ve hava birlik komutanlığından, mümkün olan en
hızlı vasıtalarla müracaat ederek, yardım isterler. Bu durumlarda, ihtiyaç
duyulan kuvvetlerin İçişleri Bakanlığından veya askerî birliklerden veya her
ikisinden birlikte talep edilmesi hususu, yardım talebinde bulunan vali
tarafından takdir edilir. Valinin yaptığı yardım istemi, geciktirilmeksizin
yerine getirilir. Acil durumlarda bu istek, sonradan yazılı şekle dönüştürülmek
şartıyla, sözlü olarak da yapılabilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; vali tarafından askerî birliklerden yardım istenmesi halinde,
muhtemel olaylar için istenilen askerî kuvvet, valinin görüşü alınarak,
olaylara hızla el koymaya uygun yerde, cereyan eden olaylar için ise olay
yerinde hazır bulundurulur. Olayların niteliğine göre, istenilen askerî
kuvvetin çapı ve görevde kalış süresi, valiyle koordine edilerek, askerî
birliğin komutanı tarafından belirlenir. Askerî kuvvetin müstakilen
görevlendirilmesi durumunda, verilen görev, askerî kuvvet tarafından, kendi
komutanının sorumluluğu altında ve onun emir ve talimatlarına göre, Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda belirtilen yetkiler ile kolluk
kuvvetlerinin genel güvenliği sağlamada sahip olduğu yetkiler kullanılarak
yerine getirilir.
İl İdaresi Kanununda 29.8.1996 tarihinde
yapılan değişiklikle, kolluk güçleriyle bastırılamayan asayişe müessir
olayların vukuunda, vali tarafından en yakın askerî birlikten yardım talep
edilmesi halinde, yardıma gelecek askerî birliğin çapının ve görevde kalış
süresinin birlik komutanı tarafından belirlenmesi düzenlenmiştir; ancak,
Anayasa Mahkemesi, 6 Ocak 1999 tarihli kararıyla, 5442 sayılı Kanunun 11 inci
madde, (d) fıkrası, ikinci paragrafının ikinci cümlesinde yer alan "ve
görevde kalış süresi" ibarelerini iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi
"Kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması, hukuk devletinin önde gelen
görevlerindendir. İlde kamu düzeni ve kamu güvenliğini sağlama görevi valiye
aittir. Bu nedenle, vali tarafından askerî birliklerden yardım istenmesi
durumunda, yardıma gelen askerî birliğin görevde kalış süresinin, ilin genel
idaresinden ve asayişinden sorumlu olan vali tarafından belirlenmesi
zorunludur" gerekçesiyle, İl İdaresi Kanununun ilgili maddesinde yer alan
"ve görevde kalış süresi" ibaresini iptal etmiştir.
Bu iptal kararı doğrultusunda oluşan
boşluğu doldurmak amacıyla hazırlanan bu tasarıyla, yardıma gelecek kuvvetin
çapının ilgili vali ile koordine edilerek, ilgili komutan; birliğin görevde
kalış süresinin ise, komutan ile koordine edilerek, il valisi tarafından belirlenmesi
kuralı getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ilin genel idaresinden ve asayişinden sorumlu olan, ildeki en
büyük mülkî idare amiri olan vali, kamuya ilişkin kararları almaya yetkili
kişidir. Yerelde, devletin birliğini temsil etmektedir. Kamu düzeni ve kamu
güvenliğinin sağlanması, hukuk devletinin önde gelen görevlerindendir. Vali, bu
görevlerini yaparken, hukuk devletine yaslanır. Bu çerçevede, kolluk güçleriyle
bastırılamayan asayişe müessir olayların vukuunda vali tarafından en yakın
askerî birlikten yardım talep edilmesi halinde, yardıma gelecek askerî birliğin
çapının birlik komutanı tarafından belirlenmesi, bu konunun teknik ve askerî
bir konu olması bakımından, yerindedir. Aynı şekilde, birliğin görevde kalış
süresinin de, birlik komutanı ile koordine edilerek il valisi tarafından
belirlenmesi de yerinde bir karardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; asayişe müessir olay denilince, on yıl önce yaşadığımız ve hâlâ
hafızalarımızdan silinmeyen Sivas katliamını anmadan geçemeyeceğim. Nedenleri,
niçinleri, nasılları, elbette ki, bu tasarının konusu değil; ancak, bu ülkenin
aydınlık yüzleri, sanatçılarımız, aydınlarımız, yazarlarımız, kuşatıldıkları
Madımak Otelinde yakıldılar. Sivas katliamının onuncu yılında, yaşamını
kaybeden aydınlarımızın ailelerine, tüm sevenlerine ve ulusumuza tekrar
başsağlığı dilemek istiyorum. Bu vesileyle de, katliamı ve faillerini bir kez
daha lanetliyorum; benzerlerini bir daha yaşamamamızı diliyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
üzücü örnek olayı bir kez daha anımsayarak, bu tasarının desteklenmesi
gerektiğine inanıyorum.
Buna bağlı olarak da, kolluk güçleriyle
bastırılamayan asayişe müessir olaylarda yetkinin sivil ve askerî makamlar
arasında paylaşılması, yetki ve eşit derecede sorumluluk ilkesi doğrultusunda
sorumluluğun da eşit derecede paylaşılması gerekmektedir. Olaylar sırasında
herhangi bir ikiliğin ortaya çıkmasını önlemek ve demokratik rejimin
gereklerini yerine getirmek için birliğin görevde kalış süresinin vali
tarafından belirlenmesi zorunludur. Bunun aksine bir hüküm, olağanüstü hale
ilişkin kararın sivil yönetim tarafından değil, fiilî olarak, askerî yönetim
tarafından belirlenmesinin önünü açmaktadır.
Tasarıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal
gerekçesine uygun olarak, mevzuatta oluşan boşluğun ve uygulamadaki
tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır. Diğer taraftan, tasarı, kolluk
hizmetleri teknik faaliyet olduğundan ve bu konuda daha donanımlı olan mülkî
idare amirlerinin etkinliğinin artırılması bakımından da yerindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu kapsamda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu kanun
tasarısını olumlu bulduğumuzu ve "evet" oyu vereceğimizi bildiriyor;
bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, şahsım ve grubum adına, bir kez daha sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kesimoğlu.
Tasarının tümü üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
İL İDARESİ
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 10.6.1949 tarihli ve 5442
sayılı İl İdaresi Kanununun 11 inci maddesinin (D) fıkrasının ikinci bendindeki
(2) numaralı cümle aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"2) Olayların niteliğine göre istenen
askerî kuvvetin çapı, vali ile koordine edilerek askerî birliğin komutanı
tarafından, görevde kalış süresi, askerî birliğin komutanı ile koordine edilerek
vali tarafından belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın Bakan, teşekkür konuşması yapmak
üzere; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önemli bir yasamız olan İl İdaresi
Kanununun Anayasa Mahkememiz tarafından iptal edilen bir maddesiyle ilgili getirmiş
olduğumuz bir düzenlemeyi, burada, hep birlikte kabul ettiniz ve böylece, bu
yasanın, önemli olaylarda, valinin, kaymakamın, kendine bağlı güçlerle
bastıramayacağı olaylar karşısında askerî birliklerden yardım talebi
konusundaki bu hükmü, Anayasa Mahkememizin iptal gerekçesi doğrultusunda
düzenlenmiş oldu.
Ben, bu bakımdan, bütün milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin
Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre, Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.
3. -
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre, Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/452) (S. Sayısı : 89) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 89 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına Bolu Milletvekili Mehmet Güner; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET GÜNER (Bolu) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 89 sıra sayılı, Komisyonumuzda
görüşülerek Genel Kurula inen, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik
Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla
ilgili, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısının
bugün Meclisimizden geçerek kanunlaşması konusunda hükümetimiz ile muhalefet
partisi mutabakata varmışlardır. Komisyon görüşmelerinde, gerekçe, genetik
yapısı değiştirilmiş canlıların insan sağlığına etkileri de dikkate alınarak,
biyolojik çeşitlilik üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkilerin önlenmesi
olarak gündeme getirilmiştir. Bu konuda, Birleşmiş Milletler Çevre Programı
öncülüğünde, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena
Protokolü hazırlanmış, 24 Mayıs 2000 tarihinde, Colombia'nın Kartagena Şehrinde
imzaya açılmıştır.
Bu protokol, genetik yapısı değiştirilmiş
her bir organizmanın, doğaya bırakılması gerçekleşmeden önce, risk
değerlendirmesine alınmasını öngörmektedir. Yine, bu protokol hükümleri,
genetik yapısı değiştirilmiş canlıların kontrolsüz sınıraşan hareketlerinin
önlenmesi amacıyla, bu canlıların ihracatından önce, ülkelere ön bildirim
yapılmasını ve bilgi alışveriş mekanizmasıyla, ülkeler arasında işbirliği
sağlanmasını hükme bağlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepimizin bildiği gibi, son yıllarda, artan nüfusla birlikte, dünyada
insanların ihtiyaçları da artış göstermektedir. Bu ihtiyaç artışı nedeniyle,
özellikle gıda sektöründe, buna bağlı olarak, daha çok tarımsal alanda ve
hayvancılık alanında verimliliği artırabilmek için birtakım biyolojik
çalışmalar yapılmaktadır. Son yıllarda, özellikle genetik alanında yapılan
çalışmalarla, organizmaların genetik yapısı değiştirilerek, yani, canlıların
genlerinde değişiklikler yapılarak, yeni türler veya aynı türlerin daha
sağlıklı ve daha verimli hale gelmesi sağlanmaktadır. Tabiî ki, bu yapılan
çalışmaların faydalı yönlerinin yanı sıra, doğadaki biyolojik çeşitlilik
açısından ve insan sağlığı açısından yarattığı olumsuz etkileri ortadan
kaldırmak için birçok uluslararası anlaşmalar yapılmıştır.
(1) 89 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlar, burada görüştüğümüz
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün genel
hükümlerini ve maddelerini açıklamaya gerek görmüyorum. 89 sıra sayısıyla
dağıtılan kanun tasarısı metninde bunları görmek mümkün.
Buradaki temel amaç, 1992 yılında Rio'da
başlatılan çevre ve kalkınma hakkındaki Rio Deklarasyonunun 15 inci ilkesinde
yer alan öntedbirci yaklaşıma uygun olarak, insan sağlığı üzerindeki riskler
gözönünde bulundurularak ve özellikle sınırötesi hareketler üzerinde
odaklanarak biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanım
üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilecek ve modern teknolojiyi kullanarak
elde edilmiş olan, genleri değiştirilmiş canlı organizmaların güvenli nakli,
muamelesi ve kullanımı alanında yeterli bir koruma düzeninin sağlanmasına
katkıda bulunmak.
Bu protokol hükümleri, öntedbirlilik
prensibine dayanmakta, riskleri önceden belirlemeye ve önlem almaya yönelik bir
sistem içermektedir. Hükümler, genleri değiştirilmiş organizmaların doğaya veya
insan sağlığına olabilecek olumsuz etkileri konusunda bilimsel verilerin
yetersiz olması veya belirsizlik içermesi durumunda, veriler tamamlanıncaya
kadar ve belirsizlik giderilinceye kadar, söz konusu genleri değiştirilmiş
organizmaların doğayla etkileşime girmesine izin verilmemesinden yanadır.
Doğayla etkileşim protokolünün kapsamını
ve uygulama şeklini belirlemek de temel kriterdir. Tüm genleri değiştirilmiş
organizmalar, yaşamsal aktivitelerinden dolayı, doğanın biyotik ve abiyotik
bileşenleriyle etkileşime girebilir. Bu nedenle, protokol, doğal üreme, çoğalma
engellerini aşarak elde edilmiş tüm canlıları, yani, genleri değiştirilmiş tüm
organizmaları kapsamaktadır; yani, protokolün öngördüğü risk değerlendirme,
risk yönetimi, bilgi alışverişi, kaza ve acil durum tedbirleri, kaçak, sınırı
aşan hareketlere karşı önlemler, sosyoekonomik yapının karar sürecinde dikkate
alınması ve halkın bilgilendirilmesi, genleri değiştirilmiş tüm organizmalar
için geçerlidir. Genel tedbirler, ulusal seviyede yapılacak düzenlemelere
dayanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, biyoteknoloji, özel
bir kullanıma yönelik olarak ürün veya işlemleri dönüştürmek veya meydana
getirmek için, biyolojik sistem ve canlı organizmaları veya türevlerini
kullanarak teknolojik uygulama olarak tanımlanmaktadır. Biyoteknoloji,
geleneksel ve modern olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Geleneksel biyoteknoloji,
şarap ya da peynir yapımındaki maya kullanımı, bazı deterjanlarda enzim
kullanımı, bazı antibiyotiklerin üretimi gibi, canlı organizmaların yapılarının
değiştirilmeden işleme tabi tutulduğu teknolojilerdir.
Modern biyoteknoloji kullanılarak elde
edilen organizmalara "genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar" adı
verilmektedir. Modern biyoteknoloji, en geniş kullanım alanını tarım ve
hayvancılıkta bulmuştur. Elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş ürünler,
klasik ıslah yöntemleriyle çözülemeyen ekonomik öneme sahip bazı problemlerin
çözümünde önemli katkılar sağlamaktadır. Yüksek miktarda ve kaliteli ürün almak
amacıyla geleneksel kültür türlerinin veya bunların yabanî akrabalarının
genetik yapılarında değişiklik yapılmaktadır. Bu amaçla, hastalık, pestisit,
iklim ve diğer çevresel baskılara karşı dirençli, meyve olgunlaşma süresi amaca
göre değiştirilmiş veya besin maddesi yoğunlaştırılmış türler elde edilmektedir.
Balıklar ve hayvanlarda yapılan çalışmalar
neticesinde ekonomik olarak üretime sokulan tek canlı balıklar olmuştur.
Değişik balık türlerine, çeşitli hastalıklara karşı dayanıklılık genleri
aktarılmıştır. Modern biyoteknolojinin dünya ülkelerindeki hızlı yayılımı,
beraberinde, artan tüketici ilgisini getirmiştir. Modern biyoteknoloji
kullanılarak geliştirilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların ve
ürünlerin tıp, eczacılık ve tarım sektöründeki kullanımı ile ilaç tedavi
yöntemi, gıda, gıda katkı maddesi ve hayvan yemi olarak tüketime sunulması,
öncelikle tüketici sağlığı, ardından tüketicinin bilgilenme ve seçme hakkı,
ucuz ve kaliteli ürüne erişim hakkı ve son olarak sağlıklı bir çevrede yaşama
hakkı bağlamında tüketici ilgisini oluşturmaktadır.
Halihazırda en çok üretimi yapılan genetik
yapısı değiştirilmiş bitkiler de şunlardır: Mısır, sap ve koçan kurduna
dayanıklı, yabancı ot ilacına dayanıklı; soya fasulyesi, yabancı ot ilacına
dayanıklı; patates, virüse ve patates böceğine dayanıklı; pamuk, yeşil kurda ve
yabancı ot ilacına dayanıklı; domates, daha uzun raf ömrü, artırılmış aroma.
İlaç sektöründe de genetik yapısı
değiştirilmiş ürünlerden yararlanılmakta; biyoteknoloji yoluyla elde edilen
farmasotik ürünler, teşhis, tedavi, koruma ve bozuk olan bir fonksiyonun
düzeltilmesi amacıyla kullanılmaktadır. Bu ürünlerin geliştirilmesiyle,
bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde başarı oranı artmıştır; yani, aşılar
bulunmuştur; yaşamsal öneme sahip ilaçların -insülinler ve bunun benzeri
ilaçlar- daha güvenli, saf ve fazla miktarda üretimi sağlanmıştır.
Biyoteknolojik kaynağa ulaşmanın zor ve maliyetli olması nedeniyle, bu
ürünlerde daha geniş kullanım sağlanmıştır.
Son yıllarda, gerek ulusal gerek
uluslararası platformlarda biyogüvenlik konusu sık sık tartışma konusu
olmuştur. 1992 yılında yapılan Rio Konferansında imzaya açılan ve ülkemiz
bakımından, 1996 yılında yürürlüğe giren Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesini
tamamlayıcı nitelikte olmak üzere, biyolojik çeşitlilik ve onun bileşenleri
üzerinde olumsuz etkisi olabilecek genleri değiştirilmiş organizmaların güvenli
transferinin ele alınacağı ve kullanım alanlarında yöntemlerin belirleneceği
bir protokol hazırlanması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Biyogüvenlik protokol
metni, 1994 yılından itibaren hazırlanmaya başlanmış ve 24 Mayıs 2000 tarihinde
Kartagena'da imzaya açılmıştır. Protokolde, risk yönetimi, bilgi alışverişi,
kapasite artırımı, kasıtsız sınırı aşan hareket ve acil durum tedbirleri,
yasadışı paketleme ve bu ürünleri taşıma ve işaretleme standartları, halkın
bilgilendirilmesi ve katılımı, taraf olmayan ülkelerle ve diğer uluslararası
anlaşmalarla ilişkiler, sosyoekonomik değerlendirme konuları ele alınmaktadır.
Değerli arkadaşlar, modern
biyoteknolojinin en yaygın kullanıldığı sektörün tarım olması, konuya sosyal ve
ekonomik yönden de önem kazandırmaktadır. Zira, genleri değiştirilmiş
organizmalar, özellikle genetik kaynakların çeşitliliği üzerinde olumsuz
etkilere sebep olabileceklerdir. Ülkemizin, tarım ve gıda için önem taşıyan pek
çok bitki türünün genetik kaynak merkezi olduğu dikkate alınarak, genleri
değiştirilmiş organizmaların ülkemize girişinin ve ülke dahilinde üretiminin
kontrol altında gerçekleştirilmesi önem taşımaktadır. Zira, ülkemiz, biyolojik
çeşitlilik konusunda da oldukça zengindir.
Türkiye, kalkınma sürecinde sanayileşmeye
öncelik verilmesi, aşırı nüfus artışı ve şehirleşme gibi etmenler sonucu doğa
üzerindeki insan baskısının artmasına rağmen, doğal yapısını koruyabilmiş nadir
ülkelerden birisidir. Birçok ülkede özel önlemlerle yapay olarak varlığını
sürdürebilen birçok canlı türü, bugün, Anadolu'da yaban yaşamını tüm güzelliği
ve doğallığıyla sürdürebilmektedir.
Ülkemizde, bu bitki çeşidinin yanı sıra,
çeşit açısından çok sayıda yaban hayvanı da bulunmaktadır. Bir de, ülkemiz, göç
yollarının üzerinde olması nedeniyle de kuş türleri açısından zengindir. Bu
zenginliklerin korunabilmesi için, bu tür uluslararası anlaşmalara Türkiye de
katılmak zorundadır.
Avrupa Birliğinin, genleri değiştirilmiş
organizmaların çevreye salımı ve pazara sürülmesi konusunda bir yönetmeliği
bulunmaktadır. Ülkemizde tarımsal üretimin, doğal canlı kaynakların ve kırsal
kesimde sosyoekonomik yapının modern biyoteknolojiden olumsuz yönde
etkilenmemesi için biyogüvenlik tedbirlerinin alınması, Avrupa Birliğiyle
mevzuat uyumu için de gerekmektedir.
Biyogüvenlik Protokolüne taraf olunması,
ülkemize, biyogüvenlik tedbirlerinin uygulanmasında uluslararası mekanizma ve
kolaylıklardan yararlanabilmesi imkânı da sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz sonra değerli oylarınıza sunulacak bu kanun tasarısının ülkemiz için
hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur; buyurun.
(Alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NEVİN GAYE ERBATUR (Adana)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin
Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
1992 yılında Brezilya'da yapılan Çevre ve
Kalkınma Konferansından sonra kabul edilen Rio Deklarasyonunun 15 inci
maddesindeki öntedbirlere göre hazırlanan ve 24 Mayıs 2000 tarihinde
Kolombiya'nın Kartagena Şehrinde imzaya açılan bu protokolün Türkiye tarafından
onaylanmasıyla, genetik yapısı değiştirilmiş canlıların, insan sağlığı da
dikkate alınarak, biyolojik çeşitlilik üzerine yapabileceği olumsuz etkilerin
önlenmesi ve kontrol altına alınması sağlanacaktır. Protokol, bu doğrultuda her
genetik yapısı değiştirilmiş organizmanın doğaya bırakılması gerçekleşmeden
önce risk değerlendirmesine alınmasını öngörmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünyada her geçen gün gelişen bilimin ışığında bazı terimler günlük
kullanımımızda yer almaktadır. Bu tasarıda bahsi geçen "biyolojik
çeşitlilik", "biyoteknoloji" ve "biyogüvenlik"
bunlardan bazılarıdır.
Biyolojik çeşitlilik ya da biyolojik
zenginlik, canlıların farklılığını ve değişkenliğini, içinde bulundukları
karmaşık ekolojik yapılarla, birbirleriyle ve çevreleriyle karşılıklı
etkileşimlerini ifade etmektedir.
Biyoteknoloji ise, özel kullanıma yönelik
olarak ürün veya işlemleri dönüştürmek veya meydana getirmek için biyolojik
sistem ve canlı organizmaları veya türlerini kullanan teknolojik uygulamalar
olarak tanımlanmaktadır.
Modern biyoteknolojide, DNA ve nükleik
asidin hücrelere ya da organallere doğrudan enjekte edilmesi ya da hücrelerin
füzyona uğratılması yapılmaktadır. Modern biyoteknoloji, en çok tarım ve
hayvancılıkta kullanılmaktadır. Genetik yapısı değiştirilmiş ürünler, klasik
ıslah yöntemleriyle çözülmeyen, ekonomik öneme sahip bazı problemlerin
çözümünde önemli katkılar sağlamaktadır. Çok miktarda ve kaliteli ürün almak
için, geleneksel kültür türlerinin veya bunların yabanî akrabalarının genetik
yapılarında değişiklik yapılmaktadır. Bu amaçla, hastalıklara, zehirlere,
çeşitli iklim koşullarına ve diğer çevresel baskılara karşı dirençli, meyve
olgunlaşma süreci amaca göre değiştirilmiş veya besin maddesi yoğunlaştırılmış
yeni türler elde edilmektedir. Balıklar ve hayvanlarda yapılan çalışmalar
neticesinde değişik balık türlerine, çeşitli hastalıklara karşı dayanıklılık
genleri aktarılmıştır. Böylece, değiştirilmiş canlı organizma elde edilmiştir.
Son yıllarda, gerek ulusal gerek
uluslararası platformlarda biyogüvenlik konusu sık sık tartışma konusu
olmuştur. Ülkemizde tarımsal üretimin, doğal canlı kaynakların ve kırsal
kesimde sosyoekonomik yapının, modern biyoteknolojiden olumsuz yönde
etkilenmemesi için, biyogüvenlik tedbirlerinin alınması gerekir. Ayrıca, Avrupa
Birliğiyle uyum için de bu protokolün imzalanması önemlidir.
Hükümetin, bu protokol yükümlülüklerini
yerine getirmek için, gerekli yasal, idarî ve diğer önlemleri alacağını
düşünerek, tasarıyı destekliyor; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK SÖZLEŞMESİNİN BİYOGÜVENLİK KARTAGENA
PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 24 Mayıs 2000 tarihinde
Nairobi'de imzalanan "Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik
Kartagena Protokolü" nün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Biyolojik
Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 194
Kabul : 194
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)
Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının
ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve
Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.
4.-Tehlikeli
Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin
Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/464) (S.
Sayısı: 95) (2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 95 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Haşim Oral;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
(1) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(2) 95 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının
ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygı ve
sevgiyle selamlarım.
Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının
ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından desteklenmektedir. 1991'de hazırlanan ve Afrika
ülkeleri arasında zararlı atıkların uluslararası taşınmasına ve bu atıkların
ticaretine ilişkin kısıtlamalar getiren ve Basel Anlaşmasının içeriğine benzer
olmakla birlikte, radyoaktif atıkları da kapsayan, ancak, bütün Afrika ülkeleri
tarafından imzalanmayan belge, 28 Aralık 1993 tarih ve 3957 sayılı Kanunla
onaylanması uygun bulunan bu sözleşme, 7 Mart 1994 tarih ve 94/5415 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak 15 Mayıs 1994 tarih ve 21935 sayılı Resmî
Gazetede de yayımlanmıştır. 22 Mart 1989 tarihinde imzaya açılan bu sözleşmeye
taraf olan devletler, tehlikeli atıkların, diğer atıkların ve bunların
sınırlarötesi taşınımının insan sağlığı ve çevre üzerinde yol açtığı
tehlikelerin bilincinde, alınacak tedbirlerin neler olması gerektiğini ayrıca
belirtmişlerdir. Sözleşmede, tehlikeli atıklarla diğer atıkların giderek
artması ve bunların insan sağlığı üzerindeki zararlı etkileri ve giderme
yolları üzerinde ısrarla durulmaktadır. Taraf olan devletler, bu atıkların
çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirgemekten
sorumludurlar. Biraz önce de belirttiğim gibi, ülkemiz, Mart 1989'da imzaya
açılan Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin
Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine 1994 yılında taraf olmuştur. Bu
sözleşmenin anahatları şöyle sıralanabilir:
Tehlikeli atıkların miktarlarının en aza
indirilmesi; tehlikeli atıkların kaçınılmaz olarak ortaya çıkması halinde,
çevreyle uyumlu bir şekilde yönetilmesi ve bertaraf edilmesi; atıkların, üretildiği
ülkede bertaraf edilememesi durumunda, ihraç edilmesi; ancak, ithalatçı ülke
tarafından insan sağlığı ve çevre açısından en uygun metotlarla çok sıkı
şekilde kontrol edilmesi.
Tehlikeli atıkların sınırötesi taşınımının
ve bertaraf edilmesinin bildirim sistemiyle de kontrol edilmesi, yine, bu
sözleşmenin içeriğinde vardır.
Sözleşme sekreteryası tarafından,
özellikle gelişme yolundaki ülkelere, kendi atıklarını çevreye zarar vermeden
etkili bir şekilde yönetebilmesi için yardım edilmesi ve uluslararası
işbirliğine zemin sağlaması da vardır.
Dünyada yılda 12 000 000 000 ton atık
üretiliyor ve bu atıkların bir bölümü sağlığa çok ama çok zararlı. Örneğin,
Fransa'da yılda 102 000 000 ton sanayi atığı üretiliyor, bunun 7 000 000 tonu
zehirli atıklar. Ayrıca, Fransa'daki nükleer santrallar yılda 16 500 metreküp
nükleer atık çıkarıyor; bunun bir kısmı da, radyoaktivite oranı çok yüksek olan
atıklar. Bugün, Fransa'da 1 600 metreküp yüksek radyoaktiviteli atık bulunuyor.
1993 yılında, Londra Sözleşmesiyle, nükleer
atıkların denizlere boşaltılması yasaklanmıştır; ancak, o tarihe kadar, nükleer
enerji kullanan devletler, atıklarının büyük bölümünü Atlantik ve Pasifi
Okyanuslarına ve Barents Denizine boşaltıyorlar veya bu tip zehirli atıkların
üçüncü dünya ülkelerine ihraç edilmesini sağlıyorlardı.
Tehlikeli atık ticareti, genellikle,
gelişmiş ülkelerden, teknik ve idarî altyapısı tamamlanmamış gelişmekte olan
ülkelere yapılmaktadır. Bu temel gerçeği gözönünde bulunduran Basel
Sözleşmesine taraf devletler, sözleşmede, günün değişen koşullarına uyum
sağlamak için değişiklikler yapma gereğini de beraberinde duymuşlardır.
Nitekim, 22 Eylül 1995 tarihinde, Basel Sözleşmesine taraf ülkeler üçüncü
konferansı sırasında sözleşmeye getirilen değişikliklerle, tehlikeli atıkların,
OECD ülkelerinden ve Avrupa Birliği ülkelerinden diğer ülkelere, geri
kazanımları ve nihaî olarak bertaraf edilmeleri amacıyla taşınmalarının
yasaklanmasına dair hükümler getirilmiş, bu amaçla oluşturulan yeni atık
listeleri de sözleşmeye konulmuştur.
Ülkemizde, yeterli bertaraf etme ve geri
kazanım tesisi olmaması, gümrüklerde teknik olarak tehlikeli atık ayırımını
etkin yapabilecek donanımın bulunmaması ve ulusal mevzuatın bütün tehlikeli
atıkların ithalini yasaklaması sebebiyle atık ithali yapılmamaktadır.
Yukarıda bahsedilen söz konusu
değişikliklerle, yeterli sayı ve büyüklükte atık işleme tesisine sahip olmayan
ülkemize benzer durumdaki ülkelere, yasadışı atık giriş ve çıkışının
engellenmesi de amaçlanmaktadır.
Bu atıkların ülkemize girişini engellemek,
denizlerimizin ömrü ve temizliği açısından büyük önem arz etmektedir.
İşte bu düşüncelerle, biz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf
Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına olumlu oy vereceğiz.
Bu vesileyle, Yüce Meclisi ve Yüce Türk
Ulusunu saygı ve sevgiyle selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun.
Süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 95 sıra sayılı Tehlikeli
Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin
Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
dünyanın hayat kaynağı olan ekolojik dengenin ve ekosistemin korunması, son
zamanlarda uluslararası düzeyde ciddî çalışmalara ve anlaşmalara konu olmuştur.
Sanayileşme, endüstri devrimi ve teknolojik gelişmelere paralel olarak,
insanoğlunun, doğaya ve ekolojik dengeye müdahalesi, insanlık için tehlikeli
boyutlara ulaşınca, gelişmiş ülkelerde başlayan ve daha sonra bütün dünyaya
yayılan, doğayı, çevreyi ve ekolojik sistemi koruma faaliyet ve çalışmaları hız
kazandı. Stockholm Konferansından 1993 Viyana Dünya Konferansına, birçok
uluslararası anlaşmada, temiz bir çevrenin insan haklarından biri olduğu teyit
edilmiş, ulusal ve uluslararası hukuk belgelerinde yer almıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
küreselleşen dünyada ulus devletin sınırlarını ve gücünü aşan, uluslararası
literatürde "yeni sorunlar" diye tanımlanan hava kirliliği, küresel
ısınma, uyuşturucu, terörizm, insan hakları, ozon tabakasının delinmesi gibi
sorunlardan biri olan ekosistem dengesini koruma ve tehlikeli atıkların bertaraf
edilmesi sorunları, insanın siyasetin merkezine oturtulduğu günümüzde, daha da
büyük bir önem arz etmekte ve "teknoloji çağı" , "uzay
çağı" , "enformasyon çağı" gibi tanımlamalar yanında
"insanlık çağı" olarak adlandırılan ve içerisinde yaşadığımız bugünlerde,
insanı önceleyen bu tür konulara, uluslararası acendalar, önem sıralamasında
öncelik vermektedirler.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
bağlamda, Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin
Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, ülkemizin, uluslararası toplumun
hassasiyetlerinden olan bu konuya ve dolaylı olarak insan sağlığına ve bir
insan hakkı olarak temiz bir çevreye ve ekosistemin korunmasına verdiği önemi
açıkça ve net olarak göstermektedir. Uluslararası sistemin ve toplumun bir
parçası olarak, ülkemizin, bu toplumun, bu konuda atacağı olumlu bir adım,
gerek insanımız gerek dünyamız ve gerekse bütün bir evren için hayırlı bir
girişim ve gelecek nesillere yapacağı büyük bir hizmettir.
Türkiye, Tehlikeli Atıkların Sınırötesi
Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine 1994
yılında taraf olmuştur. 1989 yılında imzaya açılan Basel Sözleşmesi, tehlikeli
atıkların çevreyle uyumlu sistemini, bu atıkların miktarının, üretildikleri
kaynaktayken azaltılmasını, sınırötesi taşınmalarının minimum düzeye
indirilmesini, denizlere ve okyanuslara boşaltılmalarının engellenmesini
hedeflemektedir. 22 Eylül 1995 tarihinde yapılan Taraflar Konferansı Üçüncü
Toplantısında sözleşmeye getirilen değişikliklerle, tehlikeli atıkların, OECD
ve Avrupa Birliği ülkelerinden diğer ülkelere geri kazanımları ve nihaî olarak
bertaraf edilmeleri amacıyla taşınmalarının yasaklanmasına dair hükümler
getirilmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tehlikeli atık ticareti, genellikle, gelişmiş ülkelerden, teknik ve idarî
yapısı tam olarak tamamlanmamış gelişmekte olan ülkelere yapılmaktadır. Bu
temel gerçeği gözönünde bulunduran Basel Sözleşmesine taraf ülkeler,
sözleşmede, günün değişen koşullarına uyum sağlamak için değişiklikler yapma
gereğini duymuşlardır. Söz konusu değişikliklerle, yeterli sayı ve büyüklükte
atık işleme tesisine sahip olmayan ülkemize ve benzer durumdaki ülkelere
yasadışı atık giriş ve çıkışının engellenmesi amaçlanmaktadır. Sözleşmeye taraf
ülkelerde atıkların üretiminin azaltılması, üretildikleri ülkelerde
bertaraflarının sağlanması, üretimlerinin kaçınılmaz olması durumunda,
yönetimlerinin çevreyle uyumunun sağlanması temel alınarak, atıkların
taşınması, ithalatı ve ihracatı, yasal olmayan trafiğe ilişkin önlemler,
gelişmekte olan ülkelere yardım, sorumluluk ve tazminat gibi konularda
tedbirler getirmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
uluslararası atık taşımacılığını büyük ölçüde azaltan bu değişikliklerle, Basel
Sözleşmesinin yanında diğer uluslararası çevre sözleşmelerinin, küresel düzeyde
uygulanmasına katkı sağlaması, ülkemizde ve taraf ülkelerde tehlikeli atık
trafiği ve bertarafıyla ilgili karşılaştığımız sorunlara çözüm getirmesi
nedeniyle onaylanması son derece önem arz etmektedir.
Özetle, ülkemize ve dünyamızın
ekosistemine sağlayacağı faydalardan birkaçını dile getirdiğim bu kanun
tasarısının onaylanması, ülkemize kazandıracağı ulusal ve insanî yararlarla
birlikte, uluslararası literatürde yeni sorunlardan biri olan bu konuya
gösterilecek hassasiyet, aynı zamanda, ülkemizin imajına da önemli bir katkı
sağlayacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünyamızın hayat kaynağı
olarak ekolojik dengenin korunması çalışmalarına destek vermek, çağdaşlığın bir
gereği olduğu gibi, aynı zamanda insanî ve ahlakî bir görevdir.
Bu düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kansu.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TEHLİKELİ
ATIKLARIN SINIRÖTESİ TAŞINIMININ VE BERTARAF EDİLMESİNİN
KONTROLÜNE
İLİŞKİN BASEL SÖZLEŞMESİNE GETİRİLEN DEĞİŞİKLİĞİN
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Madde 1.- 22 Eylül 1995 tarihinde
Cenevre'de kabul edilen "Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve
Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine Getirilen
Değişiklik" in onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama için 3
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Tehlikeli
Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin
Basel Sözleşmesine Getirilen Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
185 |
Kabul |
: |
185 |
Böylece, tasarısı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (1)
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile
Birleşik Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
5. -
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Birleşik Meksika Devletleri Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonları raporları (1/431) (S. Sayısı : 96) (2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 96 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Tasarının tümü üzerindeki müzakereler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
(1) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(2) 96 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ SAĞLIK BAKANLIĞI İLE BİRLEŞİK MEKSİKA
DEVLETLERİ
SAĞLIK BAKANLIĞI ARASINDA SAĞLIK ALANINDA İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 9 Haziran 2000 tarihinde
Meksiko'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Birleşik
Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliği
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için
öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Birleşik Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı
Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 187
Kabul : 187
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (1)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ile İçişleri
ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.
(1) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
6. -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları
raporları (1/479) (S. Sayısı. 101) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 101 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERASLAN
(Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri
Kabulüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun
Tasarısı hakkında, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, son yıllarda doğu
sınırlarımızda artan yasadışı göç hareketlerine karşı, Avrupa Birliği Ulusal
Programımız da dikkate alınarak, 2001 yılı başından itibaren, yasadışı
göçmenlerin, ülkelerine veya geldikleri ülkelere geri gönderilmesi için
anlaşmalar yapma girişimlerimiz başlamıştır. Bu çerçevede, Suriye Devletiyle
taslak anlaşma metnimiz bu ülke makamlarınca olumlu görülmüş ve 19-23 Temmuz
2001 tarihleri arasında iki ülke heyetleri arasında yapılan müzakere sonucu,
taslak, nihaî hale getirilmiştir.
Söz konusu anlaşma, 10 Eylül 2001
tarihinde, Şam'da, İçişleri eski Bakanı ile Suriye İçişleri Bakanı arasında
imzalanmıştı. Anlaşma, taraf devletlerin topraklarında izinsiz bulunan iki ülke
vatandaşlarını, zaman kısıtlaması olmaksızın, taraf devletlerin ülkelerinden
çıkarmayı, diğer ülkeye yasadışı olarak giren üçüncü ülke vatandaşlarını ise
altı ay içerisinde iadesini öngörmektedir. Anlaşmayla, taraflar, bir başka
ülkeye geri göndermek istedikleri üçüncü ülke vatandaşlarına, yasadışı
göçmenlerin, kendi topraklarından transit geçişlerine olanak tanıma
yükümlülüğünü de üstlenmiştir.
Bu anlaşma, ülkemizin imzaladığı ilk geri
kabul anlaşması olup, ülkemize yönelik olarak Suriye Devletinden kaynaklanan
yasadışı göçlere karşı mücadelemizde önemli bir hukuksal araçtır. Anlaşma,
Suriye tarafınca, 15 Kasım 2001 tarihinde onaylanmıştır.
Yasadışı göç konusunda Avrupa Birliği
Katılım Ortaklığı Belgesi ve 2000 İlerleme Raporunun en önemli taleplerinden
birini, kaynak ve hedef ülkelerle geri kabul anlaşması aktedilmesi oluşturmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye ve Suriye arasında 15 Kasım 2001 tarihinde imzalanan geri kabul
anlaşması çerçevesinde Suriye makamlarına teslim edilen ve teslim alınan
yabancıların sayısı şöyledir: 2002 yılı içerisinde Suriye makamlarından teslim
alınan yabancı sayısı 6'dır, aynı yıl içerisinde teslim edilen yabancı sayısı,
39'u Suriye'ye olmak üzere, toplam 321 kişidir. Bunların 242'si Hatay İlimizde,
79'u ise diğer illerimizde yakalanan Suriye uyruklu kişilerdir. 2003 yılı içerisinde
teslim alınan yabancı sayısı 1, teslim edilenlerin sayısı, 2'si Suriye uyruklu
olmak üzere, toplam 12 kişidir. Bunların 10'u Hatay İlimizde, diğer 2'si de
diğer illerimizde teslim edilmişlerdir.
Sözlerime son verirken, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu olarak, bu tasarıya kabul oyu vereceğimizi ifade ediyor,
yapacağınız katkılardan dolayı şimdiden hepinize teşekkür ediyor; Yüce Meclisi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Sayın Eraslan, teşekkür ediyorum.
(1) 101 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Halil Akyüz; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun tasarısıyla ilgili
bilgi sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu olanaktan yararlanarak, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu, Dışişleri Komisyonu ve şahsım adına Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, ülkemiz, coğrafî konumu
itibariyle göç olgusu içerisinde bir transit ülke konumundadır. Son yıllarda
Türkiye'ye ve Türkiye üzerinden Batı Avrupa'ya yönelik yasadışı göç
hareketlerinde gözle görülür artışlar meydana gelmiştir. Sovyet blokunun
dağılmasından sonra, diğer Batı ülkelerinin yanı sıra, Türkiyede, Romanya, Rusya,
Moldavya, Ukrayna ve Belarus vatandaşlarının yasadışı göçlerine hedef haline
gelmiştir.
2000 yılında, Batı Avrupa'ya geçmeye
çalışan, çoğunluğu yukarıda anılan ülkelerin vatandaşlarından oluşan, 94 500
yabancı, yasadışı konumda bulunmaları nedeniyle, ülkemizde yakalanmışlardır.
Bunun dışında, 31 400 yabancı, çeşitli suçlara karıştıkları gerekçesiyle,
ülkemizden sınırdışı edilmişlerdir. 24 500 kişi ise, durumlarında ve
belgelerinde görülen eksiklikler nedeniyle, sınırlarımızdan geri
çevrilmişlerdir.
2001 yılında ise, yakalanan yasadışı
göçmen sayısı 92 500 olmuştur. 1 Kasım 2002 itibariyle de bu sayı 74 000'e
kadar düşmüştür. Bu rakamlar, yasadışı olarak, gerek sahte belge ya da
vizelerle sınır kapılarımızdan girebilenleri gerekse Türkiye'ye yasal olarak
giriş yaptıktan sonra vize veya ikâmet izni süresi bitenleri içermektedir.
Yasadışı göçün günümüzdeki en önemli
özelliği, örgütlü şebekelerle düzenlenmesidir. Bu nedenle, günümüzde
"göçmen kaçakçılığı" olarak tanımlanan bir suç ortaya çıkmıştır.
Yasadışı göçle mücadelenin en önemli
unsurlarından birisi de şebekelerle mücadeledir. Bu çerçevede, 2000 yılında,
ülkemizde, 149'u yabancı 850 yasadışı göç organizatörü; 2001 yılında ise, 134'ü
yabancı, 1 155 yasadışı göç organizatörü yakalanmıştır. 1998-2002 yılları
arasında toplam 3 315 organizatör yakalanmıştır.
Yasadışı göç, bölgelerarasındaki yüksek
gelir düzeyi uçurumlarının, siyasî istikrarsızlıkların ve insan hak ve
özgürlükleri ihlallerinin sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Ulaşım ve iletişim imkânlarındaki artışın
göçleri artırdığı genel olarak paylaşılan bir gözlemdir. Yasadışı göç, teknik
ya da hukuksal önlemlerin derecesi ne olursa olsun, belli düzeylerde devam
etmesi engellenemez bir olgudur. Devletlerin çabaları, yasadışı göçün, kamu
düzenini bozmasına izin vermeyecek şekilde kontrol edilmesini amaçlamaktadır.
Bu noktadan hareketle, tüm dünyayı tehdit eden örgütlü suçlarla mücadeleyi ve
uluslararası işbirliğini öngören uluslararası bir sözleşme yapılması, 21-23
Kasım 1994 tarihlerinde Napoli'de düzenlenen Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı
Dünya Bakanlar Konferansında kararlaştırılarak, sözleşme metninin, Birleşmiş
Milletler Binyıl Yıl Oturumunun düzenlendiği 2000 yılı sonuna kadar
hazırlanması öngörülmüştür. Uluslararası sözleşmeyi hazırlamakla görevlendirilen
komite 1998 yılında faaliyetlerine başlamış ve iki yılı aşkın sürede tamamlanan
çalışmalar sonucunda, komitenin, 2000 yılında yapılan toplantısında sözleşme
metni üzerinde mutabakata varılmıştır. Ülkemiz, başından beri, hazırlık
toplantısına ve çalışmalarına aktif biçimde katılmıştır.
Sözleşme ve buna ek protokoller, başta,
Adalet, İçişleri ve Maliye Bakanlıklarımız olmak üzere, ilgili tüm kurum ve
kuruluşlarımızca Dışişleri Bakanlığının koordinatörlüğünde incelenmiş ve
değerlendirilmiştir.
Bu değerlendirmeler ve çalışmalar
sonucunda, Sınıraşan Örgütlü Suçlarla Mücadele Sözleşmesi ve buna ek
protokoller, uluslararası planda örgütlü suça karşı mücadele alanında, taraf
devletlerle karşılıklı yardımlaşma ve işbirliği olanakları sağlayacaktır. Bu
nedenle, bu sözleşmenin ve eklerinin ülkemizce imzalanmasında yarar bulunduğu
kanaatine varılmıştır.
Birleşmiş Milletler çerçevesinde müzakere
edilerek sonuçlandırılan Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesi, 12-13 Aralık 2000 tarihlerinde İtalya'nın Palermo Kentinde
düzenlenen bir konferansla Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin imzasına açılmış
ve 136 ülke meyanında ülkemiz tarafından da imzalanmıştır.
Bütün dünyada, işgücü piyasasına uygun,
planlı, yasal göçün sosyal ve ekonomik yararlar sağlayabileceği kabul
edilirken, yasadışı göç, toplumsal düzeni bozan, ekonomik dengeleri olumsuz
etkileyen, denetlenmesi zorunlu bir güvenlik sorunu olarak görülmektedir.
Yasadışı göç, günümüzde, hukuka ve kamu düzenine karşı bir tehdit, insan hakları
ihlaline yönelik bir risk haline gelmiştir.
Yasadışı göçün denetlenmesi ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla, yasadışı göçmenlerin vatandaşı
oldukları, mukimi bulundukları veya geldikleri ülkelere, insanî, düzenli,
güvenli, ancak etkin ve hızlı bir şekilde geri gönderilmesinin önemi, 1990'lı
yıllardan itibaren ilgili uluslararası kuruluşlarda ittifakla kabul edilmiştir.
Bu amaçla, Avrupa Birliği ülkeleri arasında uzun zamandır uygulanmakta olan bir
hukuksal araç olarak geri kabul anlaşmaları, Avrupa ülkelerince yaygın bir
şekilde aktedilmeye başlanmıştır. Avrupa Birliği Komisyonunun ülkemiz için
hazırladığı 2000 İlerleme Raporunda da, ülkemizin geri kabul anlaşmaları
aktetmesi gereği bulunduğu belirtilmiş, Avrupa Birliği Ulusal Programımızda
ise, ülkemizin, öncelikle, doğu sınırımız ve onun ötesindeki ülkelerle ve
nihayet batı sınırımızdaki komşu ülkelerle geri kabul anlaşmaları yapacağı
kaydedilmiştir.
Esasen, emniyet makamlarımızca yapılan
operasyonlar sonucu yakalanan yasadışı göçmenlerin, yedirilip içirilmelerinin
ve barındırılmalarının sağlanmasında ciddî fizikî ve malî sıkıntılarla
karşılaşılmaktadır. Bu nedenle, yakalanan yasadışı göçmenlerin, uluslararası
hukuka uygun biçimde insan haklarına saygı gösterilerek, hızlı ve güvenli şekilde
ülke dışına çıkarılmaları önem taşımaktadır. Bu itibarla, ülkemizce geri kabul
anlaşmaları aktedilmesi, yalnız Avrupa Birliği müktesebatına uyum bakımından
değil, ulusal güvenlik bakımından da zaruret arz etmektedir.
Bu çerçevede, Yunanistan ile ayrı bir
süreç içinde 2000 yılında başlatılan geri kabul protokolü müzakerelerinin yanı
sıra, 2001 yılından itibaren İran, Pakistan, Bangladeş, Sri Lanka, Hindistan,
Çin, Bulgaristan, Romanya ve Suriye'ye geri kabul anlaşması önerilmiştir.
Anlaşma, esas olarak, konumları yasal olmayan diğer taraf ülke vatandaşlarının
doğrudan, üçüncü ülke vatandaşlarının ise vatandaşı bulundukları veya
geldikleri ülkeye geri gönderilmelerini hüküm altına almaktadır. Vatandaşlar
için geri göndermede süre kısıtlaması bulunmazken, üçüncü ülke vatandaşlarının
geri gönderilmesine 6 aylık genel, 3 aylık özel zamanaşımı süresi
uygulanmaktadır. Anlaşma, ayrıca bir tarafın talep etmesi halinde, bir üçüncü
ülke vatandaşının, anavatanına iade edilirken, karşı tarafın topraklarından
transit geçmesine olanak sağlanmasını da düzenlemektedir.
Anlaşmanın diğer maddelerinde
vatandaşlığın ispatı ve karinesine ilişkin koşullar üçüncü ülke vatandaşlarının
bir taraf ülkeye girişinin ispatlanması ve varsayılması, geri gönderme
masrafları, geri kabulde uygulanacak usuller ve formlar ile uygulama
mekanizması yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri, yasadışı göç
akımları genellikle doğudan batıya yönelik olduğundan, bu anlaşmanın hükümleri,
Suriye'den ülkemize yasadışı olarak gelen Suriye vatandaşlarının vatanlarına
geri gönderilmesine, ayrıca Suriye'den ülkemize yasadışı olarak giriş yapan
çeşitli üçüncü devlet vatandaşlarının Suriye'ye ve Suriye üzerinden kendi
ülkelerine, hızlı, güvenli, insanî ve etkin biçimde iade edilmesine olanak
verecektir.
Bu nedenle anlaşmaya olumlu oy
vereceğimizi bildirir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akyüz, teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE SURİYE ARAP CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA
YASADIŞI GÖÇMENLERİN GERİ KABULÜNE DAİR
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA İLİŞKİN
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 10 Eylül 2001 tarihinde Şam'da
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşma"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yasadışı
Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
İlişkin Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 257
Kabul : 257
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (1)
Sayın milletvekilleri, sözlü sorular ile
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 18 Haziran 2003 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 19.14
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.