DÖNEM
: 22 CİLT : 17 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
91 inci Birleşim
10 . 6 . 2003 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Ağrı Milletvekili Cemal Kaya'nın,
Türkiye'de kaçak elektrik kul-lanımının ülke ekonomisini uğrattığı zarara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Adana Milletvekili Recep Garip'in,
Nâzım Hikmet, Cahit Zarifoğlu ve Cemil Meriç'in ölüm yıldönümlerine ilişkin
gündemdışı konuşması
3.- Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan'ın,
Hakkâri İlinde meydana gelen sel felaketinin yol açmış olduğu tahribata ve
alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
B)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve
27 milletvekilinin, İzmir Aliağa Nemrut Körfezi Liman Projesi konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/105)
2.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar
ve 34 milletvekilinin, eczacıların sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/106)
3.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu
ve 22 milletvekilinin, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan
Avrasya ülkeleriyle ilişkiler konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/107)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Geçici Başkanlığının Başkan, seçimlerini
yaptıklarına ilişkin tezkeresi (3/300)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığının, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye,
seçimlerini yaptıklarına ilişkin tezkeresi (3/301)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın, Macaristan Parlamentosu Başkanı Katalin Szili'nin
resmî davetine, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/302)
4.- AB genişleme sürecinin tanıtılması
amacıyla, İngiltere Parlamentosunda düzenlenecek olan "Daha Geniş, Daha
Derin ve Daha Güçlü Bir Avrupa'nın Geleceği" konulu konferans ve Avam
Kamarasında "Anglo-Turkish Society" Derneğinin 50 nci kuruluş
yıldönümü vesilesiyle "Türkiye" konulu panele, Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsilen Düzce Milletvekili Yaşar Yakış'ın katılmasının uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/303)
5.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün,
Altı İlçe ve Bir İl Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/117) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/65)
6.- Bitlis Milletvekili Edip Safder
Gaydalı'nın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/114) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/66)
V.-
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.- İstanbul Milletvekili Cengiz
Kaptanoğlu ve 83 milletvekilinin, denizcilik sektörünün yeterince
gelişmemesinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/23)
2.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci ve 33 milletvekilinin, denizcilik sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/26)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu Arasında Merkez Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri
Komisyonları raporları (1/436) (S. Sayısı : 87)
2.- Uydular Aracılığı ile Haberleşme
Uluslararası Teşkilâtı (INTELSAT) Anlaşmasının ve İşletme Anlaşmasında Yapılan
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları raporları
(1/462) (S. Sayısı : 114)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Bosna-Hersek Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/517) (S.
Sayısı : 147)
4.- Ozon Tabakasını İncelten Maddelere
Dair Montreal Protokolü Değişikliğinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/449) (S. Sayısı
: 88)
5.- Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/456) (S. Sayısı : 90)
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya
Diren'in, BAĞ-KUR ve SSK primlerinde yapılan artışlara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/492)
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
bir gazetede yer alan atamalarla ilgili habere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/506)
3.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun,
muhtarların çalışma mekânlarına ve konumlarına yönelik değişiklikler yapılıp yapılmayacağına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/519)
4.- Samsun Milletvekili Mehmet
Kurt'un, geçici işçilerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/536)
5.- İstanbul Milletvekili Gürsoy
Erol'un, ithal kömürle çalışacak termik santrallerin kurulacağı yönünde basında
çıkan bir habere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi Güler'in cevabı (7/538)
6.- Çankırı Milletvekili Hikmet
Özdemir'in, Diyanet İşleri Başkanlığının THY ile yaptığı hac organizasyonuna ve
yapılan görevlendirmelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın
cevabı (7/539)
7.- İstanbul Milletvekili Gürsoy
Erol'un, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan İstanbul İlinde
dağıtılan yardımların miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın
cevabı (7/547)
8.- Mardin Milletvekili Mehmet Beşir
Hamidi'nin, Mardin İlindeki kültürel ve tarihi varlıkların korunmasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/555)
9.- İstanbul Milletvekili Emin
Şirin'in, sağlık vergisi tahsilatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı (7/572)
10.- Bursa Milletvekili Faruk
Anbarcıoğlu'nun,
Bursa-Orhaneli köylerine Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan yardımlara,
Bursa-Keles köylerine Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan yardımlara,
Bursa-Harmancık köylerine Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan yardımlara ilişkin soruları
ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/590,591,592,593)
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te
açılarak dört oturum yaptı.
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk
Bayrak, ülkemizdeki korsan yayıncılık faaliyetlerinin olumsuz etkileri ve
alınması gereken tedbirlere,
Gümüşhane Milletvekili Temel Yılmaz,
gelişmekte olan organik tarımın dünya ve Türkiye için önemine,
Hatay Milletvekili Züheyir Amber,
Sigarasız Bir Dünya Gününe,
İlişkin gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 22
milletvekilinin, kamuda geçici işçi statüsünde çalışanların durumu konusunda
(10/102),
Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan
Yerlikaya ve 25 milletvekilinin, Munzur Vadisi Projesi konusunda (10/103),
Manisa Milletvekili Nuri Çilingir ve
21 milletvekilinin, Gediz Nehrindeki kirliliğin ve tarımsal üretime etkilerinin
araştırılarak, havzadaki tarımın geliştirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/104),
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
(10/4) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu;
daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105
inci maddesine göre, Komisyona 1 aylık kesin süre verildiği bildirildi.
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
üyeliklerine, gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler;
Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yapmak üzere toplanacağı gün,
saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Doğrudan
Yabancı Yatırımlar (1/327) (S.Sayısı : 142),
2 nci sırasında bulunan, T.C. Ziraat
Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan
ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin
(1/604, 2/3, 2/80, 2/190, 2/111) (S. Sayısı : 151),
Kanun Tasarılarının, görüşmelerini
müteakiben yapılan oylamalardan sonra, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.
3 üncü sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu
Arasında Merkez Anlaşmasının (1/436) (S. Sayısı : 87),
4 üncü sırasında bulunan, Uydular
Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı (INTELSAT) Anlaşmasının ve
İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin (1/462) (S. Sayısı : 114),
5 inci sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin (1/517) (S.
Sayısı : 147),
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, ertelendi.
10 Haziran 2003 Salı günü saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşime 01.42'de son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Mevlüt Akgün |
|
Yaşar Tüzün |
|
Karaman
|
|
Bilecik |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
|
|
No.
: 126
II. - GELEN KÂĞITLAR
6 . 6 . 2003
CUMA
Tasarı
1.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/608) (Millî Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
Teklif
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 15
Milletvekilinin; Devlet Memurları Kanunu ile T.C. Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/144) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
6.6.2003)
Tezkere
1.- Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmen'in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/299) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
Raporlar
1.- Sivil Hava
Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Sigortasının Ticari Olarak Temin
Edilemeyen Kısmının Devlet Garantisi ile Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı
İle Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/585) (S. Sayısı:153) (Dağıtma tarihi : 6.4.2003) (GÜNDEME)
2.- Türk Ticaret
Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/586) (S.
Sayısı:154) (Dağıtma tarihi : 6.4.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Diyarbakır
Milletvekili Muhsin Koçiğit'in, Diyarbakır-Çüngüş-Yeniköy'e ziraat teknisyeni
atanıp atanmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/536) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
2.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, tohum üretimi ve ıslahına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/537) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.6.2003)
3.- İzmir
Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, AK Parti Antalya İl Başkanının bazı kişilerin
atamasını talep ettiği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/538) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
4.- İzmir
Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, AK Parti Bayramiç İlçe Başkanlığının iş başvurusu
anonsu yaptırdığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/539)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
5.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan'ın, sağlık meslek lisesi mezunlarının istihdam sorununa
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/540) (Başkanlığa geliş tarihi
: 4.6.2003)
6.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde ve Nevşehir TEDAŞ müdürlüklerinin borç
taksitlendirmedeki farklı uygulamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/541) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
7.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde, Nevşehir ve Aksaray illerindeki
çiftçilerin elektrik borçlarının taksitlendirilmesi için çalışma yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/542) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
8.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, esnafın Halk Bankasından kullandığı kredinin
faiz oranlarının düşürülüp düşürülmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından (Ali
Babacan) sözlü soru önergesi (6/543) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
9.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, hizmet sınıflarına göre memur emeklilerinin
özlük haklarındaki farklılığa ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/544) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
10.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, memurların ilaç katkı payında indirim yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/545)
(Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
11.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde'de atıl haldeki ELSAN A.Ş.'ne ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/546) (Başkanlığa geliş
tarihi : 5.6.2003)
12.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabasındaki yol ve
sulama suyu kanal çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/547) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
13.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki özelleştirilen Nimsa A.Ş.'ye
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/548) (Başkanlığa geliş tarihi
: 5.6.2003)
14.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, yetiştirme yurtlarında barınan çocuklardan
ilköğretimi bitiremeyenlerin istihdam sorununa ilişkin Devlet Bakanından
(Güldal Akşit) sözlü soru önergesi (6/549) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
15.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Devlet Hastanesinin iç onarım ve bahçe
düzenleme ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/550)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
16.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabasına çok programlı
lise yapılıp yapılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/551) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
17.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabası gölet projesine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/552)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
18.- İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, KPSS sınavına öğretmenlik dışındaki meslek
gruplarının alınmamasının sebeplerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/553) (Başkanlığa geliş
tarihi : 5.6.2003)
19.- İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, Cezayir'deki deprem nedeniyle internet
hizmetlerinin aksamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/554) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
20.- Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Nazım Hikmet'in bir şiirinin ders kitabından
çıkarıldığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/555) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
21.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, Eurovision Şarkı Yarışmasının gelecek yıl
Selçuk-Efes'te yapılması için çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/556) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
22.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Misli Ovası sulama kuyularının ruhsat
işlemine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/557) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
23.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, bilgisayar mühendislerinin öğretmenlikte
değerlendirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/558)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
24.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, SSK hastanelerindeki sözleşmeli personele
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/559)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
25.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, isteğe bağlı sigortalıların prim artışlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/560)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
26.- Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, prim borcu olan BAĞ-KUR'luların sağlık yardımından
yararlanamamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/561) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
27.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, isteğe bağlı BAĞ-KUR sigortalılarının sağlık
yardımı alamamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/562) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
28.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Devlete ait şeker fabrikalarında, memurlara
yemek verilmemesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/563) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
29.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Organize Sanayi Bölgesi Arıtma Tesisi
Projesinin kredi ihtiyacına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/564) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Muharrem Toprak'ın, çevreye ve sağlığa zarar vermeyen poşet
üretimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/703) (Başkanlığa geliş
tarihi : 4.6.2003)
2.- İzmir
Milletvekili Muharrem Toprak'ın, önemli bitki alanlarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/704) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
3.- Antalya
Milletvekili Nail Kamacı'nın, orman yangınlarına karşı alınan önlemlere ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/705) (Başkanlığa geliş tarihi
: 4.6.2003)
4.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, Nazım Hikmet'in şiirlerinin ilköğretim
kitaplarından çıkarıldığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/706) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
5.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, hâkim ve savcıların yer değiştirmelerine
ve bir atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/707) (Başkanlığa
geliş tarihi : 4.6.2003)
6.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, akaryakıt fiyatlarına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/708) (Başkanlığa geliş
tarihi : 4.6.2003)
7.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hazine kütüklerine kayıtlı dış borçlara
ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/709)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
8.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Bakanlar Kurulu üyelerinin imzalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/710) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
9.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Antalya Millî Eğitim Müdürlüğündeki bir olaya
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/711) (Başkanlığa geliş
tarihi : 4.6.2003)
10.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana'nın Kürkçüler Köyü'ndeki hemzemin geçite
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/712)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
11.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana'nın Kürkçüler Köyü'ndeki doğalgaz
tesislerine araç giriş-çıkışlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/713) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
12.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana-Pozantı-Belemedik Köyü Muhtarı
hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/714)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2003)
13.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Eti Alüminyum Tesislerinin Özelleştirme
İdaresine devredilip devredilmeyeceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/715) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
14.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Irak krizi sırasındaki buğday ithaline ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/716) (Başkanlığa geliş
tarihi : 4.6.2003)
15.- Mersin
Milletvekili Ali Oksal'ın, esnaf ve sanatkara yönelik kredi teşvik sistemine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/717) (Başkanlığa
geliş tarihi : 4.6.2003)
16.- Kırıkkale
Milletvekili Halil Tiryaki'nin, TÜPRAŞ'ın, özelleştirilmesinin sonuçlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/718) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.6.2003)
17.- Çanakkale
Milletvekili İsmail Özay'ın, Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartının
çekincelerinin kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/719) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
18.- Çanakkale
Milletvekili İsmail Özay'ın, Bingöl Depremi sonrası kriz yönetimine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/720) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.6.2003)
19.- Adana
Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, Adana-Yüreğir'deki Sarıçam deresinin ıslahına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/721) (Başkanlığa
geliş tarihi : 4.6.2003)
20.- Adana
Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, Adana'nın Seyhan İlçesindeki Adli Tıp
Kurumunun yerinin değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/722) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
21.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, Aydın-Didim İlçesi antik Milet kenti içinde
yer alan İlyas Bey Camiinin restorasyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/723) (Başkanlığa
geliş tarihi : 4.6.2003)
22.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören'in, Turgutlu ve Saruhanlı'daki tarım alanlarının afet
kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/724) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2003)
23.- Eskişehir
Milletvekili Cevdet Selvi'nin, zorunlu tasarruf anaparalarının ödenmesinde
yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/725) (Başkanlığa
geliş tarihi : 4.6.2003)
24.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, Kırklareli İlindeki süne mücadelesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/726) (Başkanlığa
geliş tarihi : 5.6.2003)
25.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin, Kilis-Elbeyli'de bir öğretmenin bir
toplantıdaki sorusu nedeniyle gözaltına alınması olayına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/727) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
26.- Konya
Milletvekili Atilla Kart'ın, bir gazetede çıkan atamalarla ilgili habere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/728) (Başkanlığa geliş tarihi :
5.6.2003)
27.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, çiftçiler için kullandığı bir ifadeye ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/729) (Başkanlığa geliş
tarihi : 5.6.2003)
28.- Tekirdağ
Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Çorlu Adliyesinin fiziki ve malî
yetersizliklerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/730)
(Başkanlığa geliş tarihi : 5.6.2003)
No. : 127
9.6.2003 PAZARTESİ
Raporlar
1.- Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı:152)
(Dağıtma tarihi : 9.6.2003)
(GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Çek Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve
Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/443) (S. Sayısı : 158) (Dağıtma tarihi :
9.6.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Kemal Sağ'ın, doğalgaza yapılan zamma ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/565) (Başkanlığa geliş tarihi :
6.6.2003)
2.- Adana
Milletvekili Kemal Sağ'ın, orman yangınlarını söndürmede kullanılacak uçak ve
helikopterlerin kiralama ihalelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/566) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.6.2003)
3.- Trabzon
Milletvekili Asım Aykan'ın, bazı emekli bakan ve üst düzey bürokratlara araç ve
personel tahsisine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/567)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili
Nail Kamacı'nın, nakliyecilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/731) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.6.2003)
2.- Antalya
Milletvekili Nail Kamacı'nın, Antalya Defterdarlığınca avukat, doktor ve diş
hekimlerinin matrah artırımına zorlandığı iddiasına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/732) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.6.2003)
3.- Konya
Milletvekili Atilla Kart'ın, Konya-Cihanbeyli-Yeniceoba havzasındaki sulama
yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/733) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.6.2003)
4.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin, Bakanlık binasında asbest maddesinin kullanılıp
kullanılmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/734)
(Başkanlığa geliş tarihi : 6.6.2003)
No. : 128
10.6.2003 SALI
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir ve
Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/349) (S.Sayısı : 155) (Dağıtma
tarihi: 10.6.2003) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/391) (S. Sayısı : 156) (Dağıtma tarihi : 10.6.2003) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/414) (S. Sayısı : 157) (Dağıtma tarihi:
10.6.2003) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Slovenya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/468) (S.
Sayısı : 159) (Dağıtma tarihi : 10.6.2003) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Sudan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/518) (S. Sayısı : 160) (Dağıtma tarihi : 10.6.2003) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü ve 27 Milletvekilinin, İzmir Aliağa Nemrut Körfezi
Liman Projesi konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/105)
(Başkanlığa geliş tarihi : 23.5.2003)
2.- Hatay
Milletvekili Abdülaziz Yazar ve 34 Milletvekilinin, eczacıların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/106) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.6.2003)
3.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu ve 22 Milletvekilinin, Sovyetler Birliğinin
dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Avrasya Ülkeleriyle ilişkiler konusunda
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/107) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.6.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
10 Haziran 2003 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 91 inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
sayın milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, geçen hafta, Sivas-Erzincan karayolu üzerinde bir otobüsümüzün
geçirdiği trafik kazası sonucu, birçok vatandaşımız hayatını kaybetmiş, birçoğu
da yaralanmıştır. Vefat edenlere Cenabı Allah'tan rahmet, yaralılara acil
şifalar, yakınlarına da başsağlığı ve sabır diliyorum. Ülkemizin en önemli
gündem maddelerinden biri olan ve ocakları söndüren bu trafik canavarına sadece
hükümetlerin değil, bütün toplumun hassasiyet göstermesini ve bu tip vahim olayların
bir daha olmamasını diliyorum.
Şimdi, gündeme
geçmeden önce, üç değerli milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.
İlk söz, Türkiye'de
kaçak elektrik ve çözüm önerileriyle ilgili olarak, Ağrı Milletvekilimiz Sayın
Cemal Kaya'ya aittir.
Buyurun Sayın Kaya.
(Alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Ağrı Milletvekili Cemal Kaya'nın, Türkiye'de kaçak elektrik kullanımının ülke
ekonomisini uğrattığı zarara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
CEMAL KAYA (Ağrı) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört gün önce Erzincan yakınlarında
meydana gelen kaza sonucunda 28 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir; bu
vesileyle, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralananlara
acil şifa ve yakınlarına sabır diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son günlerde yolsuzlukları araştırma komisyonunda da, basında
da sık sık gündeme gelen enerji yolsuzluklarının başka bir yönüyle ilgili
olarak Yüce Meclisi aydınlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
kaçak elektrik Türkiye'de bir sorun. 2001-2002 yılları arasında TEAŞ'tan
TEDAŞ'ın almış olduğu elektrik miktarı 127 milyar kilovat/saat, geriye dönüşü
100 milyar kilovat/saat, aradaki kısım
-küsuratları var- 27 milyar kilovat/saat. Aslında, bunlar, kâğıt
üzerindeki rakamlardır; bunlar da doğru değildir. Ben, size, basit, bir
nedenini de açıklayayım. Bilirsiniz, sokaklarda, mahalle aralarında
"bedelsiz elektrik" dediğimiz elektrikler de vardır. Bunlar, aslında,
yüzde 2'ye, yüzde 3'e, yüzde 1,5'e tekabül etmesi gerekirken, bazı işletmeler,
müesseseler, sırf kaçak elektrik oranını düşürmek için, bunu da çok yüksek
gösteriyorlar. Bu oran yüzde 22; yani, 30 milyar kilovat/saat civarında. Bir
malı alıyorsunuz, karşıya satıyorsunuz, yüzde 22 eksiğiyle alıyorsunuz. Dolar
karşılığı 1,5 milyar dolar, Türk Lirası karşılığı 2,5 katrilyon.
Şimdi, ülkemizin bu kadar
krizde olduğu bir dönemde, IMF'den 500 000 000 doları, zor bela, uzmanlarla üç
ay, dört ay görüşmeler yaparak almaya çalıştığımız bir ülkede, kayıp-kaçak
oranı bu kadar: 2,5 katrilyon; 1,5 milyar dolar...
Bu kayıp-kaçağın iki
temel nedeni var: Bunun belirli bir miktarı -yüzde 7'si- teknik kaçaktır; yani,
siz, yatırım yapmadığınız zaman, siz kablolarınızı, trafolarınızı yeraltına
alamadığınız zaman, değiştiremediğiniz zaman, bu teknik kaçaklar artar. Geri
kalanı da, hepinizin bildiği gibi, sosyal patlama sonucunda, insanların
kullandığı ve parasını ödemediği elektrik. İnanın, İstanbul'da, güneydoğunun
bazı bölgelerinde, Doğu Anadolu'da ve metropollerde, ev hanımları dahi, bizim
bildiğimiz bu mekanik saatleri geriye almayı öğrenmiştir.
Elektrik, ekmek
gibidir; siz, elektriği bir topluma sağlamadığınız zaman, o insanlar
çocuklarını okula gönderemezler. Peki, basit, pratik bir tüccar siyasetiyle...
Biliyorsunuz, bu "tüccar siyaset" yeni bir terim, ben ona başka bir
şey daha ekleyeyim "pratik tüccar siyaset." Bakın, size bir şey
söyleyeyim: Sadece, bu kayıp-kaçağın yüzde 2'sini indirdiğimiz zaman, yoksulluk
sınırında olan nüfusun yüzde 15'i, 10 000 000 insan; ortalama olarak bir aileyi
5 kişi düşündüğünüz zaman, 2 000 000 aile. 100 kilovat/saati bedava verdiğiniz
zaman 2 500 000 000 kilovat/saat eder; bu da, kaçağın yüzde 2'sine tekabül
ediyor. Başka bir deyişle, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Erzincan,
Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Şırnak, Tunceli ve Van İllerimizde
yılda toplam kullanılan elektrik 1 250 000 000 kilovat/saattir; 200 kilovat
saat kullansa, yılda toplam 2 500 000 000 kilovat/saat eder.
Bu kaçağı, acilen
-pratik tüccar siyasetiyle- indirmemiz lazım. Özelleştirebilirsiniz, hatta
kiraya da verebilirsiniz; ama, unutmayın ki, müflis bir tüccarın malını çok
ucuza alırsınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CEMAL KAYA (Devamla)
- Sayın Başkan, bu, biraz önemli bir konu...
BAŞKAN - Tamamlayın
lütfen.
Buyurun.
CEMAL KAYA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bunun iki yolu var: Birincisi, yatırımları acilen
gerçekleştirmemiz lazım. Çok merak ettiğim bir şey var. Diyorlar ki:
"Yatırım yapamıyoruz." Niye? "IMF karşı çıkıyor." Acaba,
IMF'ye, bizim, yılda 1 500 000 000-2 000 000 000 doları kaybettiğimizi kimse
söylüyor mu? Söylenmiş olabilir, kabul etmiyor mu; ama, birisi çıkmalı, o, IMF
uzmanına şunu demeli: "Hadi kardeşim, sen de böyle batak oynuyorsun,
batakçı bir pokerciye benziyorsun, bu hesabı bana ver de, ben halkıma bir
şeyler sunayım."
Cumhurbaşkanlığı
Köşkünün önündeki Birlik Mahallesinde hatlar daha havadan gidiyor. Türkiye,
dünya standartlarının kırk yıl gerisindeki elektrik hatlarıyla işliyor.
İstanbul Boğaziçi'nde, daha, Fransızlar döneminden kalmış olan elektrik hatları
ve kabloları var.
Bu ülkeye yazık. Bu
ülke hepimizin. Biz, bu ülkeyi bir şekilde bir yerlere getirmek zorundayız.
Size, başka bir deyiş
daha, çok ilginç bir şey daha söyleyeyim...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum.
CEMAL KAYA (Devamla)
- Sayın Başkan, bir saniye... Hemen toparlayıp bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Son cümle
için, buyurun.
CEMAL KAYA (Devamla)
- Son cümle efendim.
Fi tarihinde, birisi
kalkmış demiş ki: TEDAŞ'ın kârından -o zamanki TEK- TRT'ye verilen yüzde 2'nin
yüzde 1'ini alırsanız, 15 000 000 kişiye bedava elektrik satmış olursunuz, hiç
para almazsınız." Türkiye'nin durumu bu şekilde.
Bu Meclisin, buna,
acilen çözüm bulması gerektiğine inanıyorum; Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaya.
Gündemdışı ikinci
söz, Nâzım Hikmet, Cahit Zarifoğlu ve Cemil Meriç'in ölüm yıldönümleri
nedeniyle söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Recep Garip'e aittir.
Buyurun Sayın Garip.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.-
Adana Milletvekili Recep Garip'in, Nâzım Hikmet, Cahit Zarifoğlu ve Cemil
Meriç'in ölüm yıldönümlerine ilişkin gündemdışı konuşması
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haziran ayının, üç değerli sanat
adamımızın vefat yıldönümleri olması nedeniyle, şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uygarlık tarihi,
kültür sanat adamlarıyla doludur. Toplumu onlar şekillendirmişler, toplumun
önündeki engelleri onlar kaldırmışlardır. Evrensel insan haklarını en çok
savunanlar, ömürler tüketenler, içeriye girip çıkanlar, zulme uğrayanlar,
sürgüne gönderilenler yine onlardır.
Edebiyat, fikir ve
sanat öncüleri, bu toplumun bağrında yetişmiş en güzel çınarlardır. Bu ulu
çınarların gölgesinde bulunan her şeyden toplum faydalanır.
Siyasî tarihin
yazılmasında, yine, uygarlık onarıcıları görev başındadır; onlarla zaman kayda
düşülür. Yetişmekte olan kuşaklar, onların kollarından, yapraklarından,
dallarından, gövdelerinden, meyvelerinden, velhasıl, akan ırmaktan
içebildikleri oranda faydalanırlar ve yetişmekte olan nesli aydınlatmaya,
ilerletmeye devam ederler.
Şair "haziranda
ölmek zor" diyor. Böyle dese de, izleri tarihin sayfalarında bulunan,
hâlâ, yüce dağlardan süzülen bir çeşme berraklığıyla, sularından içilen Cahit
Zarifoğlu, Cemil Meriç, Nâzım Hikmet, haziranda aramızdan ayrılmışlardır.
Onlar, bırakıp gitseler de, bu toplum, bitmeyen şarkıyı söylemeye devam
etmektedir. Tarih dokusu, yerli olma bilinci, yurtseverlik aşkı, bu toplumun
mayasında bulunan ve yüzyıllar öncesinden aldığı katışıksız inanç, iman, bağlılık,
savunma, kardeşlik iksirleriyle türkülerimiz söylenmeye devam etmektedir.
Nâzım Hikmet şöyle
seslenir:
"Ben bir insan
Ben bir Türk şairi
Nâzım Hikmet
Ben tepeden tırnağa
insan
Tepeden tırnağa
kavga, hasret ve ümitten ibaret..."
İçinde büyüyen insan
sevgisi, Anadolu tutkusu, aşk gibi, sevda gibi tütsülenmiştir yüreğinde.
"Kapansın el
kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın
insana kulluğunu,
Bu davet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi
tek ve hür
Ve bir orman gibi
kardeşçesine
Bu hasret
bizim..."
Nâzım'ı sistemle
kavgalı kılan gerçek neydi? Antidemokratik yaklaşımlara karşı tavır adamı
yapan, net ve anlaşılır bir mücadele ortaya koymasına sebep neydi? Az önce
okuduğum şiirin son mısraları, gayet açık bir şekilde bunu ortaya koyar:
Özgürlük ve kardeşlik. İnsan sevgisi, adalet ve eşitliktir. Toplum olarak,
bugün, bunun sancısını hep birlikte aşmak için gayret ediyoruz.
Siyaset adına
söylemiyorum; ama, bugün, Meclisimizin, demokratikleşme sürecinde, Avrupa
Birliğine uyum yasalarıyla birlikte, ülkemizde yeni bir dönemin başlayacağını
ve başladığını hep birlikte görüyoruz ve göreceğiz.
Yine, Nâzım şöyle
der:
"Güzel günler
göreceğiz çocuklar/
güneşli günler
göreceğiz..."
Kültür dünyamızın
bilgelerinden biridir Cemil Meriç. Doğudan, Batıdan, Ortadoğu'dan bahseder. Bu
ülkenin vazgeçilmez derinliğini en ince, en hassas tespitlerle yakalar,
aydınları dik duruşa çağırır. Batı kültürü ile kendi kültürümüzün ortak
yönlerine imler düşer. Mağaradakilerden inciler toplayarak, Himalayalara, Hint
Yarımadasına çıkar, oradan da kır çiçekleri gönderir bu ülkeye. Bu ülkenin
doğulu olduğunun altını çizer, utanmamayı salık verir ısrarla: "Doğulu
olduğundan utanan tek kavim biziz" diye bizleri uyarır.
"Kimi başında
taçla doğar, kimi elinde kılıçla
Ben kalemle doğmuşum,
insanlarsa kıyıcıydılar,
Kitaplara
kaçtım!" diye ekler.
Tanzimattan bu yana
Türk aydınının alınyazısı iki kelimede düğümleniyordu; aldatmak ve aldanmak.
Zavallı Türk aydını... Batılı dostları alınmasın diye hazinelerini gizlemeye
çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Düşmanların putlarını takdis eder,
hayranlıklarını benimser. Dev, papağanlaşır bu defa. Bunu da kendi
kültürümüzün, tarihimizin bütün değerleriyle bir hazine olduğunu,
komplekslerden kurtularak, aydınlığa, kendimize güvenerek ulaşabileceğimizi
söyler.
"Hiçbir düşünce
bir ülkeden ötekine olduğu gibi aktarılamaz" diye uyarır; sonra
"insan düşünce için değil, düşünce insan içindir" diye ilave eder.
"Dilini unutan
bir nesil yabancı dili nasıl sevsin ki" diyerek Türkçemizi doğru
kullanmayı önerir. Kendini bilmenin dille ilgili olduğunu haykırır. Dünü
bugüne, bugünü yarına taşıyan tek aracımız dilimizdir, Türkçemizdir. Türkçe
düşünmek yerli olmaktır; bu böyle bilinmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun;
sözlerinizi tamamlayınız.
RECEP GARİP (Devamla)
- "Meçhul Dost" şiirinde Cemil Meriç şöyle seslenir:
"Bunları senin
için yazıyorum meçhul dost
Bu bir davet, sevgi
daveti
İsterdim ki
kelimeler, çiçek çiçek eşiğine yağsın
İsterdim ki kelimeler
yıldız yıldız aydınlatsın odanı
Sönen gözlerimin
bütün aydınlığı kıvılcımlaşsın onlarda
Kelimeler buseleşsin
ve güvercinler gibi
Kuğular gibi,
kırlangıçlar gibi uçsun sana."
Kalem sahiplerine bir
uyarıda bulunarak "telaş etmemek, öfkelenmemek, kin kışkırtıcısı olmamak,
halkı okumaya, düşünmeye, sevmeye alıştırmak birinci görevidir aydının"
diye ilave eder
Son nefesinde Cemil
Meriç "Muhammed! Sevgilim" diyerek gözlerini kapatır
Cahit Zarifoğlu,
özgürlüğün, özgünlüğün, çocuk saflığının, insan olmanın adıdır. Yapmacıksız,
yalın; ama, lirik söylemlere sahiptir. Tekdüze gidemezsiniz onunla. O sizi
labirentlere indirir, çıkarır, dağlara taşır. Kasabalarda, köylerde, kırlarda,
savaşta sizinledir Rahmetli Cahit
Zarifoğlu; doğuştan şairdir şair-i maderzat" diye ünlenmiştir.
Birdenbire kavranmak,
bulunmak, bilinmek istemez şair. Kimi zaman aşikârdır, kimi zamansa serüvenler
üretir, gizlenir; onu, okuyucu arayıp bulmak zorundadır. Duyarlıdır; yaşadığı
çağın anaforlarından meyveler toplar, onları çocuklara dağıtır. Şiirin önemli
uç beylerinden olan Cahit Zarifoğlu,
imgeyi en görkemli taraflarıyla kullanır.
Hayatın anlamını, yaşamanın kıymetli olduğunu onun bizatihi yaşantısında
görüyorsunuz ve Cahit Zarifoğlu gençliğin gözbebeği gibi bugün aramızda
dolaşmaya devam ediyor.
"Çağın Küçük
Bulanığı"adlı şiirinde hummalı bir hastalığa dönüşen yalnızlığı, şöyle
haykırır:
"Ah şu yalnızlık
Kemik gibi
Ne yanıma dönsem
batar.
Haber verdiler
Arka karanlıkta
Bir kadın var yüzü
göğsüne akmış"
"Efendim"
Şiirinde ise:
"Boynuma bir ip
at
Kölen diye yollarda
gezdir beni"
"Sultan"
isimli şiirinde ise:
"Seçkin bir
kimse değilim
İsmimin baş harfleri
acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak
yanayım
Kolaysa
esirgeme.."diye ekler.
Üç Bilgeyi haziranda
kaybetmiş olmak haziranı kışkırtıyor olmalı. Sıcacık bakışlarıyla, eserleriyle,
ünlemeleriyle, haykırışlarıyla, kavgalarıyla,. şiirleriyle, aramızda yaşamaya
devam ediyorlar.
Üç Şah Adam, üç
Bilge, üç Şair, Cahit Zarifoğlu'nu, Cemil Meriç'i ve Nâzım Hikmet'i yeni
anlayışlar, yeni kardeşlikler, yeni doğumlar, yeni başlangıçlar ve yeni
okumalar için, hepinizi ve ülkemizi saygıyla selamlıyorum.
Saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Garip.
Gündemdışı üçüncü söz
isteği, Hakkâri'de yaşanan sel felaketlerinin yol açmış olduğu tahribatlarla
ilgili olmak üzere, Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Mustafa Zeydan'a aittir.
Buyurun Sayın Zeydan.
3.-
Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan'ın, Hakkâri İlinde meydana gelen sel
felaketinin yol açmış olduğu tahribata ve alınması gereken önlemlere ilişkin
gündemdışı konuşması
MUSTAFA ZEYDAN
(Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Hakkâri İlimizde meydana gelen
sel nedeniyle söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
30 Mayıs 2003'te
meydana gelen selde, Hakkâri İlimizin Üzümcü, Olgunlar, Kırıkdağ ve Çanaklı
Köyleri büyük hasara uğramış, 50'ye yakın ev yıkılmış, 2 vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum,
ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Olay anında,
Hakkâri'de, mahallinde, Hükümet gerekli tedbirleri almış, derhal mahalline
gidilmiştir; ancak, ölen geri gelmez, yıkılan da şu anda yıkılmış durumdadır.
Hükümetimiz, Ankara'dan müdahale etmiştir; başta Bayındırlık Bakanımız olmak
üzere, hükümetimize teşekkür ediyoruz. Tabiî ki, böyle hallerde, Türkiye'nin
neresinde olursa olsun, hükümetimiz, devletimiz, gerçekten, imkânları dahilinde
koşmakta, vatandaşımızın yaralarını sarmaktadır. Bundan dolayı, biz, her zaman,
hükümetimize müteşekkiriz; ancak, şu anda, 60 civarında ev yıkılmış,
vatandaşımız açıkta kalmıştır. Hakkâri İlimizde mevsim çok dar; 11 inci ayın
sonunda, artık, herhangi bir çalışma sistemi olmuyor. Bu nedenle, yıkılmış olan
evlerin, mutlaka, iki üç ay içerisinde ikmal edilip, yapılıp, vatandaşlarımıza
teslim edilmesi lazım. Bu konuda, Hakkâri Valiliğimizin yaptığı tespit
neticesinde, sayın hükümetimizden istenilen miktardaki para henüz gitmemiş; sanıyorum
ki, hükümetimiz, bu konuda gerekli tedbirleri alıyor. Sayın Bayındırlık
Bakanımız da, bize verdiği bilgide, çok yakında paranın gönderileceğini
söylüyor. Temenni ederim ki, Sayın Bakanımız, Hakkâri gibi, hem mevsim
itibariyle hem iklim itibariyle çok dar bir zamanı olan bölgede gerekli
tedbirleri zamanında alacaktır.
Muhterem arkadaşlar,
gerçekten, hükümetimizin sıkıntılı olduğu bir dönemde, böyle afetlerin meydana
gelmesi hepimizi üzmektedir; ancak, hükümet, devlet, vatandaşı için vardır,
vatandaş da devleti için bulunmaktadır.
O bakımdan, bizim,
Hakkârililer olarak, hükümetimizden isteğimiz, bir an evvel, bu
vatandaşlarımızın evlerinin yapılarak kendilerine teslim edilmesidir. Sayın
Valimizin bize verdiği ifadeye göre, henüz, mahalline para gitmemiştir; elinde bazı
imkânları vardır; ama, diğer, köylerine dönüş yapan vatandaşlarımızın parası
olması nedeniyle, oraya sarf edemiyor. Bu nedenle, sayın hükümetimizin,
mahalline bir an evvel, vilayetin istediği meblağı göndermesini, bilhassa,
istirham ediyorum.
Bu konuda,
hükümetimizin göstermiş olduğu ilgiden dolayı da, Hakkâri halkı adına, teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Zeydan.
Sayın
milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Başkanlığın Genel
Kurula diğer sunuşları vardır.
Sayın
milletvekilleri, takdim edeceğimiz sunuşlar, metin itibariyle biraz uzun
olduğundan, okuyacak olan Kâtip Üyemizin, bu metinleri, bu sunuşları, oturduğu
yerden okumasına izin vermeniz hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 adet Meclis
araştırması önergesi vardır; bunları ayrı ayrı okutacağım ve bilgilerinize
sunacağım:
B)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 27 milletvekilinin, İzmir Aliağa Nemrut
Körfezi Liman Projesi konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/105)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ege Bölgesinde
denizcilik hizmetlerini ve ihracatı artıracak alternatif çözümler ve yatırımlar
gerekmektedir. Aliağa Nemrut Körfezi, mevcut iskeleleri ve coğrafî
olanaklarıyla, bölgenin liman gereksinimini karşılayabilecek bir seçenek
durumundadır. Bu nedenle Aliağa Nemrut iskelelerinin yeni bir liman kimliğine
sokulması ve liman bölgesinin sorunlarının giderilmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz. 13.5.2003
1- Hakkı Ülkü |
(İzmir) |
2- Harun Akın |
(Zonguldak) |
3- Mustafa Gazalcı |
(Denizli) |
4- Nurettin Sözen |
(Sıvas) |
5- Kâzım Türkmen |
(Ordu) |
6- Kemal Sağ |
(Adana) |
7- Sıdıka Sarıbekir |
(İstanbul) |
8- İdris Sami Tandoğdu |
(Ordu) |
9- Ali Rıza Bodur |
(İzmir) |
10- Ahmet Güryüz Ketenci |
(İstanbul) |
11- Bülent Hasan Tanla |
(İstanbul) |
12- Ömer Zülfü Livaneli |
(İstanbul) |
13- Bihlun Tamaylıgil |
(İstanbul) |
14- Ahmet Sırrı Özbek |
(İstanbul) |
15- Salih Gün |
(Kocaeli) |
16- Ali Cumhur Yaka |
(Muğla) |
17- Nuri Çilingir |
(Manisa) |
18- Hasan Ören |
(Manisa) |
19- Tacidar Seyhan |
(Adana) |
20- Atilla Başoğlu |
(Adana) |
21- Mustafa Erdoğan Yetenç |
(Manisa) |
22- Mehmet Semerci |
(Aydın) |
23- Özlem Çerçioğlu |
(Aydın) |
24- Şevket Gürsoy |
(Adıyaman) |
25- Muharrem Doğan |
(Mardin) |
26- Mehmet Kartal |
(Van) |
27- Mahmut Duyan |
(Mardin) |
28- Hasan Güyüldar |
(Tunceli) |
Gerekçe:
Türkiye ekonomisinin
canlanması ve dışborç stokunun eritilmesi için daha sağlıklı malî ve yatırım
politikalarının oluşturulması gerekmektedir. Bu politikaların oluşturulmasında
özellikle ihracata önem verilmelidir. İhracatın artırılması için bürokratik
sistemin hızlandırılması ve ulaştırma imkânlarının ve hizmetlerinin dünya
standartlarına çıkarılması zorunludur. Dünyadaki ulaştırma politikaları dikkate
alındığında, dünya yük taşımacılığının büyük bir bölümünün ucuz ve güvenilir
olması açısından deniz taşımacılığı ile yapıldığı görülmektedir. Ancak,
ülkemiz, özellikle de Ege Bölgesi, coğrafî konumunun elverişliliğine rağmen
denizcilik hizmetlerinden ve dolayısıyla ihracattan istenilen düzeyde pay
alamamaktadır.
Ülkemizin önde gelen
ihracat-ithalat kapılarından bir tanesi olan Ege Bölgesi, ülke toplam
ihracatının yüzde 20'sini tek başına üstlenmektedir. Bölgenin yaklaşık 30
milyon ton/yıl yük kapasitesi ihtiyacına, yalnızca 8 200 000 ton/yıl kapasiteli
İzmir Alsancak Limanıyla cevap verilmektedir. Ayrıca, İzmir Alsancak Limanının
liman sahasının genişlemeye açık olmaması ve yaklaşım kanallarının büyük
tonajlı gemilere uygun bulunmaması nedeniyle liman kapasitesinin artırılmasının
mümkün olmadığı kaydedilmektedir.
Alsancak Limanının
gerek fizikî, gerek teknik yetersizlikleri nedeniyle, Ege Bölgesini liman
konusunda yaşadığı sıkıntılardan kurtarabilecek ve gelecekte bölgeyi deniz
taşımacılığı açısından bir merkez haline getirecek alternatif liman projelerinin
bir an önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu alternatif liman gereksinimi
doğrultusunda Aliağa Nemrut Körfezi Liman Projesi, sahip olduğu nitelikleri
itibariyle gerçekleşebilir bir çözüm önerisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çandarlı Körfezinde konumlanan Aliağa Nemrut mevkii, mevcut durumu itibariyle,
2'si kamu ve 5'i özel sektör tarafından kullanılan 7 iskeleyle çağdaş bir
limanda bulunması gereken demiryolu, karayolu, stoklama alanı ve uygun
derinlikteki yaklaşım alanı gibi temel öğeleri bünyesinde barındırmaktadır.
Nemrut iskeleler
bölgesine Çanakkale-İzmir Karayolundan 45 kilometrelik bir yolla
ulaşılmaktadır. Ayrıca, Aliağa-İzmir arasında faaliyet gösteren çift hatlı
demiryolunun Nemrut Limanına kadar uzatılma çalışmaları hızla devam etmektedir.
Bugünkü haliyle 5
özel firma iskelesinin toplam 1 664 metre olan uzunluğuyla günde 27 000 ton
kapasiteye ulaşmakta ve sonuç olarak elleçleme miktarı yılda 25 000 000 tona
ulaşmaktadır. Önizin verilen 3 firma iskelelerinin de faaliyete geçmesiyle
kapasitenin ikiye katlanacağı şüphesizdir.
Nemrut Körfezinin
deniz ve deniz kıyısı koşulları, fizikî şartları ve iskeleleri bu bölgeyi
Alsancak Limanına alternatif olarak düşünmemizi kolaylaştırmaktadır. Ancak
Körfezin kıyı şeridi ve bu kıyıya paralel uzanan liman gerisi hizmet alanları
kısmında çözülmesi gereken sorunlar bulunmaktadır.
Aliağa Nemrut
Körfezinde şu an faaliyette buluna iskeleler, liman master planı ve buna uygun
imar çözümlemeleri yapılmadan oluştuğu ve her kuruluş kendi çözümlerini
ürettiği için liman bölgesi karmaşık ve disiplinsiz bir görünüm sergilemektedir.
Resmî bir otoritenin düzenlemesi söz konusu olmaksızın zaman içerisinde
kendiliğinden oluşan fiilî limanın işletilmesi, idaresi ve organizasyonu
konusunda ciddî bir teşebbüs gerçekleştirilmemiş ve liman bölgesi resmî bir statüye
kavuşturulmamıştır. Resmî bir otoritenin ve organizasyonun olmaması gümrük,
pasaport, sağlık, konaklama gibi hizmetlerin gerek resmî gerek sivil kuruluşlar
tarafından düzenli biçimde yerine getirilmesini engellemektedir.
Bölge, özel bir liman
durumundadır. Bölgenin hukukî ve idarî sorunlarının giderilmesi halinde Aliağa
Nemrut Limanı, sadece İzmir Alsancak Limanının bir alternatifi değil, ulusal ve
küresel ölçekte artan yük ihtiyacına cevap verecek bir liman olabilir.
Kanaatimizce liman
bölgesinde tespit edilen eksikliklerin ve yapılması gereken işlerin, burada
faaliyet gösteren ve gösterecek olan firmalarca gerçekleştirilmesi, devletin de
firmalara katkıda bulunması gerekmektedir. İşte, bu organizasyonu sağlayacak
irade ve kararlılığın öncelikle tesisi en kısa zamanda devlet tarafından
sağlanmalıdır.
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, ikinci
önergeyi okutuyorum:
2.-
Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar ve 34 milletvekilinin, eczacıların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/106)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Eczacılık mesleğinin
geliştirilmesi, hizmet kalitesinin ve kapsamının artırılması ile eczacıların
sorunlarının tespit ve çözüm yollarının bulunması amacıyla Anayasanın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
28 Mayıs 2003
1- Abdulaziz Yazar |
(Hatay) |
2- Muhsin Koçyiğit |
(Diyarbakır) |
3- Uğur Aksöz |
(Adana) |
4- Mehmet Işık |
(Giresun) |
5- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
(Ankara) |
6- Hüseyin Bayındır |
(Kırşehir) |
7- Ali Kemal Deveciler |
(Balıkesir) |
8- Enis Tütüncü |
(Tekirdağ) |
9- Osman Kaptan |
(Antalya) |
10- Fuat Çay |
(Hatay) |
11- Gökhan Durgun |
(Hatay) |
12- Hüseyin Güler |
(Mersin) |
13- Ali Rıza Gülçiçek |
(İstanbul) |
14- Engin Altay |
(Sinop) |
15- V. Haşim Oral |
(Denizli) |
16- Ersoy Bulut |
(Mersin) |
17- Halil Ünlütepe |
(Afyon) |
18- Yakup Kepenek |
(Ankara) |
19- Mevlüt Coşkuner |
(Isparta) |
20- Tuncay Ercenk |
(Antalya) |
21- Mehmet Mesut Özakcan |
(Aydın) |
22- Atilla Kart |
(Konya) |
23- Mehmet Ziya Yergök |
(Adana) |
24- Necati Uzdil |
(Osmaniye) |
25- Enver Öktem |
(İzmir) |
26- Şevket Gürsoy |
(Adıyaman) |
27- Mesut Değer |
(Diyarbakır) |
28- Kemal Sağ |
(Adana) |
29- Kemal Demirel |
(Bursa) |
30- Züheyir Amber |
(Hatay) |
31- Mehmet Parlakyiğit |
(Kahramanmaraş) |
32- Feridun Ayvazoğlu |
(Çorum) |
33- Berhan Şimşek |
(İstanbul) |
34- Mehmet Kartal |
(Van) |
35- Ahmet Güryüz Ketenci |
(İstanbul) |
Gerekçe:
Eczacılık
hizmetlerini düzenleyen 1953 tarihli 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler
Hakkında Kanun, eczacıyı, ilacı hazırlayan ve sunan kişi olarak
tanımlamaktadır.
Günümüzde ilaç
üretiminin tümüyle sanayie kayması, eczacılığın fonksiyonlarını ve toplum
sağlığındaki rolünü önemli ölçüde değiştirmiştir.
Söz konusu kanun,
günün koşullarına yanıt verememektedir. Türkiye'de, 2002 yılı verilerine göre,
22 000'in üzerinde eczane hizmet vermektedir. Türkiye'de, yaklaşık 35 000 000
kişiye SSK eczacıları hizmet verdiğinden, 1 700 kişiye 1 halk eczacısı
düşmektedir. Bu sayı, çoğu AB ülkesinden düşüktür.
Eczanelerin yurt
genelinde düzensiz dağılımı, halka verilen hizmeti aksatmaktadır. Eczanelerin
planlı bir dağılıma ihtiyacı vardır. Her yıl 1 000 civarında eczacı
yetiştirilmektedir. Gereksinim duyulandan çok eczacı yetiştirilmesi kaynak
israfına neden olmaktadır.
Ülkemizde eczacılık
hizmetlerinin, yasadışı olarak, eczacısız yürütülmesi, muvazaalı eczane
açılması giderek yaygınlaşmaktadır. İlaç fiyatlarının giderek yükselmesi, halk
sağlığını ve sosyal adaleti tehdit etmektedir. İlaç fiyatlarının denetimi ve
vergilendirme politikalarının sosyal devlet ilkeleri gereklerine göre yeniden
belirlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Kamu kurum ve
kuruluşlarının ödeme sürelerini geciktirmesi, eczacıları ekonomik güçlüklerle
karşı karşıya bırakmakta, yeterince ilaç verilmemesi de halkın sağlığını riske
atmaktadır. Eczacılar ile vatandaşı karşı karşıya getiren uygulamaların
değiştirilmesi şarttır. Eczacılık mesleğinin gelişimi, günün ihtiyaçlarına
cevap vermesi ve hizmette kalitenin artması için eczacılıkta uzmanlık tüzüğü
çıkarılmalıdır.
Bu nedenlerle,
eczacılık mesleğinin geliştirilmesi, hizmet kalitesinin ve kapsamının
artırılması ile eczacıların sorularını tespit ve çözüm yollarının bulunması
amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
3.-
Adana Milletvekili Atilla Başoğlu ve 22 milletvekilinin, Sovyetler Birliğinin
dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Avrasya ülkeleriyle ilişkiler konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/107)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sovyetler Birliğinin
1991 yılında dağılması sonrasında bağımsızlığını kazanan Avrasya ülkeleriyle
yürütülen ilişkilerde, başta Türkmenistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan
ve Kazakistan olmak üzere;
1- Günümüze kadar
yürütülen politikaların, sosyoekonomik faaliyetlerin etkinliğinin, yapılmış
olan hataların ve eksikliklerin;
2- Türk işadamlarının
bölge ülkelerinde gerçekleştirdiği projelerin durumlarının;
3- Türkiye
Cumhuriyetinin ve vatandaşlarımızın bölge ülkelerinde imaj ve itibar durumunun;
4- Bölge ülkeleriyle
ilişkilerde geçmişte yapılmış olan hataların telafisi ve ilişkilerin
geliştirilmesi hususunda çare ve tekliflerin;
Tespit edilmesi
amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması yapılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1- Atilla Başoğlu |
|
(Adana) |
2- Nuri Çilingir |
|
(Manisa) |
3- İnal Batu |
|
(Hatay) |
4- Mehmet Kartal |
|
(Van) |
5- Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
(Malatya) |
|
6- Orhan Eraslan |
|
(Niğde) |
7- İlyas Sezai Önder |
(Samsun) |
|
8- İsmet Atalay |
|
(İstanbul) |
9- Ensar Öğüt |
|
(Ardahan) |
10- Haluk Koç |
|
(Samsun) |
11- Mevlüt Coşkuner |
(Isparta) |
|
12- Hüseyin Ekmekçioğlu |
(Antalya) |
|
13- Mehmet Parlakyiğit |
(Kahramanmaraş) |
|
14- Osman Özcan |
(Antalya) |
|
15- Ramazan Kerim Özkan |
(Burdur) |
|
16- Yakup Kepenek |
(Ankara) |
|
17- Nevzat Yalçıntaş |
(İstanbul) |
|
18- Ersin Arıoğlu |
(İstanbul) |
|
19- Osman Kaptan |
(Antalya) |
|
20- Ahmet Uzer |
(Gaziantep) |
|
21- Mehmet Sarı |
(Gaziantep) |
|
22- Emin Şirin |
(İstanbul) |
|
23- Ahmet Rıza Acar |
(Aydın) |
|
Gerekçe:
Avrasya Bölgesi,
buraya hâkimiyetin dünya hâkimiyetinin önkoşulu olduğu iddialarını teyit eder
vaziyette, Anglo-Sakson, Germen ve Rus menfaatlarının kesiştiği alan olarak,
uluslararası siyasetin merkezi haline gelmiştir.
Atamızın müteaddit
defalarda büyük bir öngörüyle dile getirdiği, Sovyetler Birliğinin dost ve
komşumuz olduğu; ancak, buradaki devletlerin bir gün bağımsızlığına
kavuşacakları hususundaki ifadelerinin siyasallaşarak, ya ülke gündemi dışına
itilmesi yahut Turancı nutukların malzemesi haline gelmesi, ülkemizi, bölgeye
yönelik güçlü bir hazırlık döneminden yoksun bırakmıştır. 1991 yılında
Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanmış olan devletlerin yüzlerini
Batıya çevirmiş olmaları, birçoğuyla müştereklerimizin mevcudiyeti,
post-komünist dönemde Türkiye'ye dünya siyasetinin aktif bir oyuncusu olma
şansını vermiş olmasına rağmen, politikalardaki süreksizlik ve stratejisizlik, ülkemizin
başlangıçta sahip olduğu lider ağabey imajını koruması imkânını vermemiştir.
Ne yazık ki, bu
stratejisizlikler, bizi sadece hükümetler seviyesinde yıpratmakla kalmamış,
bölgeye işadamı kisvesinde gidenlerden bazılarının, kendilerine tanınmış olan
avantajları suiistimal ettikleri iddiaları sıklıkla işitilir hale gelmiştir.
İşbu suiistimaller, yurtdışına çıkan her vatandaşımızın Türk imajının oluşumuna
bir katkı sağladığı gerçeğini değerlendirme kapsamına almamış olan
hükümetlerin, ülkemizin itibarı ve imajını oluşturacak işadamlarının, önlerinde
saygı ve itimatla açılmış olan kapılardan, yeterince güçlü olmayan denetim
mekanizmaları vasıtasıyla geçmelerine müsaade ettikleri düşüncelerine yol
açmaktadır.
Ülkemizin, bu
bölgede, bir on yıl önceki güç ve itibarından, bugün, ne yazık ki söz
edemiyoruz. Ancak, bu bölgede bugün zayıflamış olmamız, gelecekte
ilişkilerimizin sadece gerileyeceği anlamına gelmemektedir. Ülkemizin, bölge
ülkeleriyle ilişkilerinin geçmişini ciddî anlamda sorgulaması, yapılan
hataların, eksikliklerin tespit edilmesi ve bunların telafisi için tedbirler
alınması halinde, söz konusu ilişkilerin süratle daha iyi bir zemine
oturacağına şüphe yoktur.
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimine ilişkin 2 adet tezkeresi vardır.
İlk tezkereyi
okutuyorum:
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Başkan seçimini yaptıklarına ilişkin tezkeresi (3/300)
5.6.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Avrupa Birliği Uyum Komisyonu; Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçimini yapmak üzere 5.6.2003 Perşembe günün saat 16.30'da toplanmış ve
kullanılan 12 adet oyu alan Düzce Milletvekili Yaşar Yakış Başkan seçilmiştir.
Bilgilerinize arz
ederim.
Saygılarımla.
Yakup Kepenek
Ankara
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
Geçici Başkanı
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
İkinci tezkereyi
okutuyorum:
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığının,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye, seçimlerini yaptıklarına ilişkin tezkeresi
(3/301)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Avrupa Birliği Uyum Komisyonu; Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimini
yapmak üzere 10.6.2003 Salı günün saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan 15 adet
oy pusulasının tasnifi sonucunda aşağıda adı, soyadı ve seçim çevresi
belirtilen üyeler hizalarında gösterilen oyları alarak Başkanvekili, Sözcü ve
Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz
ederim.
Saygılarımla.
Yaşar Yakış
Düzce
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
Başkanı
Adı ve Soyadı Seçim
Bölgesi Aldığı oy
Başkanvekili: |
Nükhet
Hotar (İzmir) |
15 oy |
|
Başkanvekili: |
Onur
Öymen (İstanbul) |
15 oy |
|
Sözcü: |
İbrahim
Reyhan Özal (İstanbul) |
15 oy |
|
Kâtip: |
Yakup Kepenek
(Ankara) |
13 oy |
|
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
Tezkereyi okutuyorum:
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Macaristan Parlamentosu
Başkanı Katalin Szili'nin resmî davetine, beraberinde bir Parlamento heyetiyle
icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/302)
9.6.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Macaristan Parlamentosu Başkanı Katalin
Szılı'nin davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir parlamento heyeti olduğu
halde, Macaristan'a resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
4.- AB
genişleme sürecinin tanıtılması amacıyla, İngiltere Parlamentosunda
düzenlenecek olan "Daha Geniş, Daha Derin ve Daha Güçlü Bir Avrupa'nın
Geleceği" konulu konferans ve Avam Kamarasında "Anglo-Turkish
Society" Derneğinin 50 nci kuruluş yıldönümü vesilesiyle
"Türkiye" konulu panele, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen
Düzce Milletvekili Yaşar Yakış'ın katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/303)
9.6.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
AB genişleme
sürecinin tanıtılması amacıyla, İngiltere Parlamentosunda 14 Haziran 2003
tarihinde "Daha Geniş, Daha Derin ve Daha Güçlü Bir Avrupa'nın
Geleceği" konulu konferans ve 16 Haziran 2003 tarihinde Avam Kamarasında
"Anglo-Turkish Society" Derneğinin 50 nci kuruluş yıldönümü
vesilesiyle "Türkiye" konulu panele katılım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesi uyarınca Genel Kurulun 3 Haziran 2003 tarih ve 88 inci Birleşiminde
kabul edilmiştir.
Anılan Kanunun 2 nci
maddesi uyarınca, siyasî parti grubunca bildirilen isim Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Yaşar Yakış (Düzce)
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza
sunacağım:
V.-
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun
10.6.2003 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Faruk Çelik Haluk
Koç
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun
10.6.2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde; sözlü soruların görüşülmemesi,
gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 9 uncu sırasında yer alan (10/23) esas numaralı
Meclis araştırması önergesi ile 11 inci sırasında yer alan (10/26) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek
yapılması ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 10 uncu sırasında yer alan 88 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 12 nci sırasında yer alan 90 sıra sayılı
kanun tasarısının 5 inci sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 91 sıra sayılı
kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 14 üncü sırasında yer alan 92 sıra sayılı
kanun tasarısın 7 nci sırasına, 15 inci sırasında yer alan 94 sıra sayılı kanun
tasarısının 8 inci sırasına, 43 üncü sırasında yer alan 154 sıra sayılı kanun
tasarısının 9 uncu sırasına, 41 inci sırasında yer alan 149 sıra sayılı kanun
tasarısının 10 uncu sırasına, 18 inci sırasında yer alan 97 sıra sayılı kanun
tasarısının 11 inci sırasına, 19 uncu sırasında yer alan 98 sıra sayılı kanun
tasarısının 12 nci sırasına, 20 nci sırasında yer alan 99 sıra sayılı kanun
tasarısının 13 üncü sırasına, 21 inci sırasında yer alan 100 sıra sayılı kanun
tasarısının 14 üncü sırasına, 23 üncü sırasında yer alan 102 sıra sayılı kanun
tasarısının 15 inci sırasına, 39 uncu sırasında yer alan 144 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ncı sırasına, 8 inci sırasında yer alan 75 sıra sayılı kanun
tasarısının 17 nci sırasına, 31 inci sırasında yer alan 130 sıra sayılı kanun
tasarısının 18 inci sırasına, 32 nci sırasında yer alan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 19 uncu sırasına, 33 üncü sırasında yer alan 132 sıra sayılı kanun
tasarısının 20 nci sırasına alınması ve bu birleşimde çalışma süresinin
15.00-21.00 saatleri arasında, 11.6.2003 Çarşamba günkü birleşimde 15.00-23.00
saatleri arasında olması, 12.6.2003 tarihli Perşembe günkü birleşimde ise 132
sıra sayılı Disiplin Mahkemelerinin Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç
ve Cezaları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
BAŞKAN - Efendim, söz
isteği?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
İlk önergeyi
okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
5.-
Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün, Altı İlçe ve Bir İl Kurulmasına İlişkin
Kanun Teklifinin (2/117) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/65)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
9.4.2003 tarihinde
TBMM Başkanlığına sunmuş olduğum Altı İlçe ve Bir İl Kurulmasına İlişkin Kanun
Teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre işleme alınması hususunu arz ederim.
28.5.2003
Saygılarımla.
Salih Gün
Kocaeli
BAŞKAN - Efendim,
bununla ilgili, önerge sahibi olarak, Kocaeli Milletvekili Sayın Salih Gün söz
istemiştir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
SALİH GÜN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, Yüce Parlamentonun değerli milletvekilleri; 9 Nisan 2003
tarihinde bir kanun teklifi vermiştim. Bugüne kadar bu kanun teklifim, ilgili
komisyonlarda görüşülemedi. İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasını istemek ve gerekçelerimi burada ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
67 ilimiz, çeşitli
gerekçelerle, zaman içerisinde, 14 ilçemizin il olmasıyla 81'e yükselmiştir.
Bugün Gebze'yi bilmeyen, bir akrabasının, bir komşusunun ekmek, iş için
Gebze'de dostu, yakını olmayan var mı acaba bu Parlamento çatışı altında?!
İşte, Anadolu'ya,
yurdun her köşesindeki insanımıza kucağını açmış bu tarihî ilçeyi 5 dakikada
sizlere anlatmam mümkün değil. Gebze'yle ilgili bilgileri, en az benim kadar
sizler de biliyorsunuz; sizlere birkaç başlıkla anlatmaya çalışacağım:
Muhterem
arkadaşlarım, Gebze, Türkiye'nin en büyük ilçesidir. Nüfusu -lütfen, bunu
dikkatle dinlemenizi istirham ediyorum- 421 932; merkez ilçesi, 259 167'dir.
İli olan Kocaeli'nin merkez nüfusu 207 000'dir. Devlet İstatistik Enstitüsünün
hesaplarına göre 2010 yılında Gebze nüfusu 910 000 olacaktır. 2020 yılında da 1
800 000 olacağı yetkililerce değerlendirilmiştir.
İlçemizde eğitim
gören öğrenci sayısı 100 000'in üzerindedir. Öğrenci sayısı bile, 30-40 ilden
fazladır.
Sanayi deyince, ilk
akla Gebze gelmektedir. 2002 yılında 1 katrilyonun üzerinde vergi vererek,
Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı bütçesine katkıda bulunmuştur.
Gebze'de, 50 000 000
metrekarelik alanda 13 tane sanayi bölgesi vardır. Bunların birkısmı hayata
geçmiş, birkısmı da tamamlanmak üzeredir.
Ülkemizin can damarı,
ulaşım ağı D-100 karayolu, İstanbul-Ankara Otobanı, Marmara deniz ulaşımı,
demiryolları ağı, yaklaşık 10-15 kilometre ilerisindeki Sabiha Gökçen
Havalimanı ile işlev sıralamasında 16 ncı sıradaki ticaret odasının birçok ilin
önünde olması ilçenin il olması gerektiğini ispatlamaktadır.
Gebze, cidden il
olmayı hak etmiştir. 422 000 nüfusu, ilçe kadrosuyla görev yapmaya çalışan kamu
görevlileri; onda 1'i kadar nüfusu olan illerde 1 vali, 5-6 vali muavini
varken, ilçede bir tek kaymakam, gece 12'ye kadar evrakları imzalamakla meşgul.
500 000 nüfuslu yerdeki işlemin büyüklüğünü de, hepiniz, benden daha iyi
bilirsiniz.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, benim sizden ricam, bu teklife evet demeniz. Evet dediğiniz
zaman, bu, burada kanunlaşmayacak. Bu, gündeme gelecek, gündemde yerini alacak;
ama, ne zaman, nasıl gelir, onu hep beraber göreceğiz.
Bunu, Gebze'deki
hemşerilerinizden, ülke bütçesine katrilyon katkıda bulunan bu ilçeden,
İstanbul'a gidip gelirken sanayiine bakıp, ülkeye katkılarından dolayı
göğsünüzü kabartan Gebze'den esirgemeyeceğinizi umuyorum. Hiç olmazsa, gündeme
getirmek için bir adım atmanızı rica ediyorum.
Oylarınızın müspet
olacağına inanıyor, Gebzeli hemşerilerim ve şahsım adına bir kere daha saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gün.
Şahsı adına, Kocaeli
Milletvekili Sayın Eyüp Ayar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
EYÜP AYAR (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gebze'nin il olmasıyla ilgili verilen
kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması konusunda, şahsım adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Gebze sınırları
içerisinde, Tavşancıl'da oturan Salih Gün arkadaşım, Gebze hakkında bilgiler
verdi. Ben, mükerrer olmasın diye, onun söylediklerinin dışında sizlere biraz
bilgi vermeye çalışayım.
Değerli
milletvekilleri, İstanbul'a giderken, İzmit'i geçtikten sonra, İzmit ile
İstanbul arasında, sanayiin çok yoğun olduğu bir yer görürsünüz. Gebze'den
geçerken, burasını sorduğumuz zaman işte "biz, Gebze'yi biliyoruz"
diyen arkadaşlarımız var; ama, bakın, Gebze'yi bir de ben size anlatayım.
Gebze, gerçekten, çok dar alan içerisinde, ki, Türkiye'nin kilometrekareye
nüfus yoğunluğu 88, Gebze'nin 722; Türkiye'nin nüfus artışı yüzde 1,88,
Gebze'nin yüzde 4,95. Gebze'de, yılda 10 000 çocuk doğuyor ve Gebze bir sanayi
şehri. Bu şekilde giderse, 2020 yılında, 15 yıl sonra, Gebze'nin nüfusu 2 000
000'a ulaşacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Gebze'de, 13 tane organize sanayi bölgesi var, organize olmayan 400'ün
üzerinde fabrika var ve Gebze, Türkiye'yi, genel bütçeye yapmış olduğu
katmadeğerle beraber, besleyen bir ilçedir. Gebze'de, 8 000 dönüm arazi üzerine
kurulmuş TÜBİTAK var. Gebze'de, bir üniversite var; Gebze Yüksek Teknoloji
Enstitüsü; 5 000 dönüm arazi üzerine kurulmuş. Gebze'de, KOSGEB var, TÜSİDE
var, tohum sertifikasyonu var. Gebze'de, teknoloji parkları var. Bunun yanında
da, bugün Gebze il olursa, il defterdarlığı olacak şekilde daha önce yapılmış
vergi dairesi var, adliye sarayı var, il emniyet sarayı olacak büyüklükte
emniyet binası var, il millî eğitim müdürlüğü olacak şekilde büyük bir millî
eğitim müdürlük binası var, seneye bitecek olan 500 yataklı devlet hastanesi
var. Gebze'nin limanları var, gümrüğü var. Hâsılı, buradan şunu söylemek
istiyorum: Gebze vilayet olursa, bize sadece bir vali ve bir de tabela lazım;
yani, Gebze'nin altyapısı tamam.
Gebze'nin il olma öyküsünü
size kısaca anlatayım. 1991 yılında genel seçimler var; Doğru Yol Partisi Genel
Başkanı Sayın Süleyman Demirel Gebze'ye geldi -ben de, o zaman Doğru Yol
Partisi ilçe başkanıyım- Gebze meydanında, seçimlerden sonra, on gün içerisinde
Gebze'yi il yapacağını söyledi. Seçimlerden sonra -CHP o zaman SHP idi- SHP-DYP
Koalisyon Hükümeti kuruldu; liderler değişti. Bilhassa, CHP'de, o zaman, Sayın
İnönü'nün yerine Hikmet Çetin geldi, gitti, Murat Karayalçın geldi ve en
nihayet, Deniz Baykal geldi ve ondan sonra da, bir erken seçim yine gündeme
geldi. Tabiî, Gebze il yapılmadı. 1995 seçimleri için Ankara'ya geldiğimizde, o
zaman, bana, İçişleri Bakanı Sayın Nahit Menteşe "bak, biz 10 ilçeyi il
yapacaktık, bunların arasında Gebze de vardı; ama, Sayın Deniz Baykal, il
olmaya ve Türkiye'deki bu üç büyük şehrin dışındaki seçim bölgelerinde de karşı
çıktı, onun için yapamadık" dedi. Yine, il olmadı. (CHP sıralarından
"Yapma ya!" sesleri, gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Yapmayın...
İSMET ATALAY
(İstanbul) - Doğruyu söyle!
EYÜP AYAR (Devamla) -
Söylediği o...
VAHDET SİNAN
YERLİKAYA (Tunceli) - Kanun teklifini biz verdik...
EYÜP AYAR (Devamla) -
Demek ki, o zaman da bir baraj sorunu vardı herhalde CHP'nin...
ATİLA EMEK (Antalya)
- Ayıp!..
İSMET ATALAY
(İstanbul) - Hikâye anlatma.
EYÜP AYAR (Devamla) -
Sağdır, hayattadır, sorabilirsiniz. Beni iyice tanırsanız, ben yalan konuşmam
kesinlikle; tanıyanlar bilir bunu. (CHP sıralarından gürültüler)
Yıl 1999...
VAHDET SİNAN
YERLİKAYA (Tunceli) - Ayıp ya!..
ATİLA EMEK (Antalya)
- Kendi liderine hesap sor git de!
NAİL KAMACI (Antalya)
- Ayıptır ya!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen... (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Burada, kürsüde, dedikodular anlatılmaz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
Sayın hatip, siz,
Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
EYÜP AYAR (Devamla) -
Sayın arkadaşlar, bir durumun tespitini yapıyoruz. Gebze'nin il olma
mücadelesini anlatmaya çalışıyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Git Demirel'e sor, Nahit Menteşe'ye sor, yalan söyleyen
liderlere sor.
EYÜP AYAR (Devamla) -
Bakın, Sayın Demirel değil, bütün liderler Gebze'ye geldi ve "Gebze il
olacak" diye söz verdiler; ama, bakın, bugün, Gebze, hâlâ il
yapılmamıştır. (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Şimdi yapacak mısınız?1
EYÜP AYAR (Devamla) -
1999 yılında, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt şahittir -o da sizin aranızda- o
zaman, Gebze İlçe Başkanıydı. İlçe başkanları olarak onunla hep beraber
Gebze'nin il olması umuduyla geldik, grubu olan bütün parti liderlerini
dolaştık; ama, Gebze, yine, il olmadı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Liderlere sor, yalan söyleyen liderlere sor!..
BAŞKAN -
Mikrofonunuzu açıyorum. Lütfen, sözlerinizi tamamlayın.
EYÜP AYAR (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakın, Gebze niye il olmalı: Gebze'de bugün, 100 000'in
üzerinde öğrenci var, 120'nin üzerinde okul var; ama, Gebze'de 1 200 derslik
açığı var, 700 öğretmen açığı var. Gebze'de 350 000 SSK'lı var, SSK'dan hizmet
alıyor, günde 8 000 kişi hastaneye gidiyor, bunlardan 1 500'ü ancak muayene
olabiliyor. Bakın, Gebze bir sanayi şehri. Gebze'deki sanayiciler birçok işleri
için İzmit'e gidiyor, muhtasarını Gebze'ye veriyor, merkezi İstanbul'da, Katma
Değer Vergisini ve birçok vergisini oraya ödüyor. Gebze il olduğu zaman, sanayi
de, böylece, bir arada bütünleşmiş olacaktır. Aynı zamanda, Gebze'ye,
gerçekten, fakir fukara, iş bulmak umuduyla garip insanlar gelmektedir. Biz, il
olmayı, Gebze'ye hizmet için, Gebze'ye daha rahat hizmet getirebilmek için
istiyoruz. İl gündeme geldiği zaman Türkiye'nin ayağa kalktığını da biliyoruz.
100'ün üzerinde ilçe il olmak istiyor. Türkiye'nin ekonomik durumunu da
biliyoruz; ama, eğer, bu işlerin kriterleri olacaksa; yani, il olmayla ilgili
nüfus, güvenlik, altyapı gibi kriterler baz alınacaksa, bugün, ben iddia
ediyorum ki, Gebze'yi atlayarak Türkiye'de hiçbir ilçeyi il yapamayız.
BAŞKAN - Sayın Ayar,
lütfen toparlayın.
EYÜP AYAR (Devamla) -
Onun için, ben de Gebze'nin il olması için hepinizden destek istiyorum ve
şimdiden hepinize teşekkür ederek saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Ayar.
DURSUN AKDEMİR
(Iğdır) - Sayın Başkan, söz istiyorum
BAŞKAN - Hangi yönden
söz istiyorsunuz?
DURSUN AKDEMİR
(Iğdır) - Bir partinin genel başkanlığını yapmış birisinin adı geçti, ben de o
partinin temsilcisiyim...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilimiz, bir durum tespiti var ortada. O bakımdan, bir sataşma da yok,
herhangi bir şey de yok...
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Sayın Başkan, söz istiyorum
BAŞKAN - Lütfen
Mustafa Bey...
Yani, iki partinin
temsilcileri burada konuştular...
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Ama, çok net bir saptırma var.
DURSUN AKDEMİR
(Iğdır) - Benim konuşmalarım parti lehinde, olumlu yönde olacaktır.
BAŞKAN - Efendim,
şimdi bunu uzatırsak sonunu getiremeyiz...
DURSUN AKDEMİR
(Iğdır) - Grubu olmayan bir partinin milletvekili olarak hiçbir zaman söz hakkı
alamıyoruz...
BAŞKAN - Efendim, bu
noktada, sizlere, daha fazla müsamaha ve imkân tanımak istiyorum.
Buyurun Sayın
Akdemir; ama, çok kısa bir açıklama...
DURSUN AKDEMİR
(Iğdır) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli Başkan ve
Parlamentonun değerli milletvekilleri, sevgili arkadaşlarım; burada, güzel bir
konu gündeme getirildi. Gebze'yi ben de biliyorum; Türkiye'nin her konuda en
büyük ilçelerinden birisi, sanayiiyle olsun, altyapısıyla olsun, hizmetleriyle
olsun, kültür merkezi olarak olsun, gerçekten il olmaya layık bir ilçe.
Türkiye'nin teknoloji enstitüsü Gebze'de; bu teknoloji enstitüsünün Gebze'de
olması bile, Gebze'nin il olması için tek başına gerekçe sayılabilir.
Geçmişte,
Cumhurbaşkanlığı ve Doğru Yol Partisine Genel Başkanlık yapmış Sayın Süleyman
Demirel'in isminin geçmesi dolayısıyla, Doğru Yol Partisi Milletvekili olarak
söz alma ihtiyacı hissettim.
Benim teklifim
-geçmişte teklif edilmiş, gerçekleştirilememiş; ama, bugün takipçisi
olacağımıza söz veriyorum- eğer gündeme getirilirse, biz de Parti olarak
Gebze'nin il olması konusunda destek vereceğiz. (Alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ben de
teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın
Başkanım siz ne buyurdunuz?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Aynı bağlamda ben de söz istiyorum.
BAŞKAN - Efendim?..
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının adı zikredilerek bir olay
çarpıtıldı; o noktada bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Başkanım; ama, ben, sizden sadece o konuda kısa bir açıklama yapmanızı
rica ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Tabiî, tabiî.
BAŞKAN - Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir ilçenin il olması gibi
hassas, o bölgede yaşayan herkesin talep ettiği bir konuda "biz burayı il
yapacaktık; ama, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı bunu engelledi"
demek, gerçekten, büyük haksızlık ve büyük insafsızlıktır.
Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Başkanı, Gebze'nin il olmasını niçin engellemiş olsun; bunun
bir mantığı var mı?! Ama, gücü yetmeyenler, bunu gerçekleştiremeyenler, onu
bunu bahane ederek dedikodu yapmışlar; bir arkadaşım da, bu dedikoduyu, burada
kürsüye taşıyor. Bu, doğru bir yaklaşım değil arkadaşım. Ben de, kuliste
birisiyle dedikodu yapıp, ertesi gün "Gebze il olacaktı; ama, bunu AKP
Hükümeti engelledi" desem; bu, kuyruklu yalan olur. Onun için,
milletvekilleri burada konuşurlarken, hele hele isim zikrederek suçlamada
bulunurlarken, çok dikkat etmeleri gerekir.
Başbakanlıkta
başdanışmanlık yaptım. Olayı öylesine yakın biliyorum ki, hangi ilçe il olacak,
hangi köy ilçe olacak bunları takip eden insanlardan biri de benim. Yüzlerce
ilçe il olmak istiyor, hükümet ve bürokrasi bunun altında eziliyor.
365 milletvekiliniz
var "bunu Deniz Baykal engelledi, öbürü önledi" diye burada dert
yanmak yerine, getirirsiniz kanun teklifini, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili olarak açıkça taahhüt ediyorum, buna biz de destek oluruz, oy da veririz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Hangi ilçeyi il
yapmak istiyorsanız, Cumhuriyet Halk Partisinden açık destek; getirin, oy
vereceğiz; ama, 365 milletvekiliyle iktidar olup, hâlâ suçlayacak birilerini
aramak doğru bir yaklaşım değildir. İktidar mevkii şikâyet yeri değildir,
icraat yeridir; ne yapmak istiyorsanız getirin -başta Gebze olmak üzere- hangi
ilçeyi il yapmak istiyorsanız, biz, oy vereceğimizi, şimdiden, açıkça taahhüt
ediyoruz. O dönemlerde onun başdanışmanlığını yapmış biri olarak, Deniz
Baykal'ın böyle bir şey yapmadığını, böyle bir şey söylemediğini açıkça ifade
ediyorum. Bu yalanı, bu dedikoduyu buraya taşıyan arkadaşımı da kınıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkanım, bu konuyla ilgili olarak bir iki kelime de ben söylemek
istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çelik,
bu işin sonu gelmez; ama, size de söz veriyorum. Ümit ederim ki, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyiz.
Buyurun.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hepinize saygılar sunuyorum.
Gebze İlçemizin il
olmasıyla ilgili konuşan değerli arkadaşlarımızın görüşlerini burada dinledik.
Arkadaşlarımız, geçmişe dönük bir değerlendirmeyi sataşma olarak
değerlendirdiler. Tabiî ki, bugünün Parlamentosunu oluşturan değerli
milletvekili arkadaşlarımızın, o tarihlerde yaşanan olayları çok teferruatlı
bir şekilde bilmeleri ve olup bitenlerle ilgili sağlıklı bir değerlendirme
yapmaları şu anda mümkün değildir. O yönüyle de, konunun, ne muhalefeti ne iktidarı
çok ilgilendirdiği kanaatinde de değilim; ama, bugün bu konuya nasıl baktığımız
çok daha önemlidir.
Doğrusu, seçimlerden
önce, bizim, Gebzelilere selam vermek için veya bu konuda gündeme gelen
ilkelerle ilgili, il olmalarıyla ilgili veya ilçe olmalarıyla ilgili seçmene
selam verme gibi bir duruşumuz, bir davranışımız, bir ifademiz olmadı, bugün de
olmayacağını ifade ediyorum. Kaldı ki, halka, biz, 3 Kasım seçimlerinden önce
şunu söyledik: "Milleti gerçekten sıkıntıya sokan, toplumu rahatsız eden
siyaset etme anlayışından artık vazgeçmeliyiz" dedik. Vazgeçtiğimizi ifade
ederek de bu oyları aldık geldik ve bu Parlamentoyu oluşturduk.
Meydanlarda ve Gebze
meydanında, Genel Başkanımız, Gebze'yi il yapmayacağımızı ifade etti. Ne zaman;
seçimlerden önce. Bugün de Parlamentodayız, objektif kriterler ortaya
konulmadığı sürece, Türkiye'de, politik amaçlı, beldelerin ilçe, ilçelerin il
yapılması anlayışına seçimlerden önce karşıydık, bugün de karşı olduğumuzu
ifade ediyoruz. Ama, bununla ilgili objektif kriterler tabiî ki konulacak. Bir
politika malzemesi değil, ama, Türkiye için ihtiyaç ise, ilçeler il yapılır
zamanı gelince, vakti gelince; kaldı ki, Gebze, bu objektif kriterlere en çok
uygun olan, yani, altyapısı il olmaya çok müsait olan ilçelerimizin başındadır.
Ama, bununla ilgili değerlendirmenin önümüzdeki yıllarda olmasının çok daha
doğru olacağını ifade ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür
ederim Sayın Çelik.
BAŞKAN- Görüşmeler
tamamlanmıştır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
İSMET ATALAY
(İstanbul)- Kimin engel olduğu belli oluyor!.. Kim engel oluyor?!.
BAŞKAN- Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
İSMET ATALAY
(İstanbul)- Kimin engel olduğu belli oldu!..
BAŞKAN- İkinci
önergeyi okutuyorum:
6.-
Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı
Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/114) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/66)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarafımca
hazırlanarak, 9.4.2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulan (2/114) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifim havale edildiği Plan Bütçe Komisyonu Başkanlığında görüşülmemiştir.
Teklifimin, İçtüzüğün
37 nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınmasını takdirlerinize arz ederim.
Edip Safder Gaydalı
Bitlis
BAŞKAN - Efendim,
önerge sahibi Bitlis Milletvekilimiz Sayın Gaydalı söz istemiştir.
Buyurun Sayın
Gaydalı.
Süreniz 5 dakikadır.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Bitlis) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; tarafımca hazırlanarak,
9.4.2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğum, Bitlis
İline "Şark Üniversitesi" isminde bir üniversite kurulması hakkında
kanun teklifim, 45 günlük süre geçmesine rağmen, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmemiştir. Bu sebeple, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereği, doğrudan gündeme
alınması talebiyle huzurlarınızda söz almış bulunuyorum; Yüce Heyete saygılar
sunuyorum.
Sanırım, her
milletvekili arkadaşım, Parlamentoda temsil ettiği ilinin bir üniversitesi
olmasını talep eder; hele, söz konusu il, kalkınmışlıkta geri kalmış bir il
ise, bu il için üniversitenin anlamı, kalkınmış illere göre daha da ehemmiyetlidir.
Üniversite, bir il
için, bir umut, bir kurtuluş yolu gibidir; fakat, diğer yandan, üniversitenin
-adı üzerinde- evrensel olma zorunluluğu da mevcuttur. Bu sebeple, ülkemizin
şartları dahilinde, üniversitenin evrensel olma şartı ile yerel taleplerin
optimum bir noktada birleştirilmesi gerekmektedir.
Ben, Bitlis İlinden
seçilen bir milletvekili olarak, bu ilde bir üniversite kurulmasını talep
etmekteyim. Benim bu talebimin temelinde, Bitlisli olmanın duygusallığı,
saikleri değil, bölgenin nesnel şartları vardır. Bu şartları, coğrafî-beşerî
şartlar ve tarihsel şartlar olarak, iki başlık altında toplamak mümkündür.
Bitlis İli, Doğu
Anadolu Bölgesinde, Van Gölünün batısında, 1 400 metre yükseklikte bir yayla
üzerinde kurulmuştur. 2000 yılı genel nüfus sayımına göre, nüfusu 388 678 olup,
bu nüfusun 220 000 civarı şehirde, 168 000 civarı ise köylerde yaşamaktadır.
2000-2001 eğitim yılı
verilerine göre, ilde, yaklaşık 63 000 civarında ilköğretim ve ortaöğretim
düzeyinde öğrenci bulunmaktadır. Ayrıca, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine bağlı
olarak, ilde, halen, 6 adet yüksekokulda,
2 100 civarında öğrenci, eğitimine devam etmektedir. Bu rakamlardan
anlaşılacağı üzere, il, öğrenci nüfusu bakımından bir üniversiteyi beslemeye
yeter durumdadır. Ayrıca, Bitlis-Tatvan arasında 1 700 dönümlük arsa, Bitlis
Belediyesi tarafından, imar planında, üniversite yeri olarak da ayrılmıştır.
Bitlis, kökleri çok
eskilere uzanan bir yerleşim merkezidir; kökü, 4 000 yıl gerilere gitmektedir.
Tarihte, Bitlis, Urartu, Pers, Makedonya, Roma ve Bizans dönemlerinde varlığını
sürdürmüştür. Bunca süre yaşayan bir ilin bilim alanında başgösterememiş olması
mümkün değildir.
20 nci Yüzyıl başlarına
kadar, Bitlis'te, 32 lise, 1 askerî rüştiye, 6 adet medrese vardı. Bu
medreselerde, fennî ve dinî konularda son derece kaliteli eğitim verilmekteydi;
yani, ilin tarihî mirası, bilimi bağrına basmaya müsait bir yapıdadır.
İlin bu yapısı, Ulu
Önder Atatürk'ün de dikkatini çekmiştir. 13 Kasım 1916 yılında Bitlis'e gelen
Atatürk, Rahva Ovasında Yarbay Ali Çetinkaya komutasındaki tabura tatbikat
yaptırdıktan sonra şöyle konuşmuştur: "Burada bir şark üniversitesi
kurulmalıdır." Büyük Atatürk bu sözü söyledikten sonra Kurtuluş Savaşını
kazanmış, cumhuriyetin kurulmasına önderlik etmiş, 1937 yılında, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin açılışında Bitlis İlini yine hatırlamıştır. Atatürk, Meclise
hitaben şu şekilde konuşmuştur: "Bunun için memleketi şimdilik üç büyük
kültür bölgesi halinde mütalaa ederek, garp bölgesi için İstanbul
Üniversitesinde başlanmış olan ıslahat programını daha radikal bir tarzda
tatbik ederek, cumhuriyete cidden modern bir üniversite kazandırmak, merkezî
bölgesi için Ankara Üniversitesini az zamanda kurmak lazımdır ve doğu bölgesi
için, Van Gölü sahillerinin en güzel bir yerinde, her şubeden ilkokullarıyla ve
nihayet üniversiteyle modern kültür şehri yaratmak yolunda, şimdiden faaliyete
geçirilmelidir. Bu hayırlı teşebbüsün doğu vilayetlerimiz gençliğine
bahşedeceği feyz cumhuriyet hükümeti için ne mutlu eser olacaktır. Yani, Bitlis
İline "Şark Üniversitesi" adıyla bir üniversite kurulması, Büyük
Önder Atatürk'ün bizlere vasiyetidir.
Ben, burada,
eğitimin, hele üniversite eğitiminin faziletleri üzerine konuşmaya gerek
görmüyorum; çünkü, bütün değerli milletvekili arkadaşlarım eğitimin öneminin
bilincinde olan insanlardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
efendim, lütfen, tamamlayın.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ortaya konulan eser
kimin yaptığından daha önemlidir. Geçmiş yasama dönemlerinde Bitlis İline bir
üniversite kazandırmak, maalesef, mümkün olamamıştır. İnşallah, bu şeref 22 nci
Dönem Parlamentosuna ait olacaktır.
Başında haberdar
olmadım; fakat, sonradan sevinerek öğrendim, 42 milletvekili arkadaşımızın
Bitlis'te üniversite kurulması için hazırladıkları kanun teklifi var. 42 samimî
imza çok önemli bir sayıdır. Bu sebeple, umutlarım daha da artmıştır.
Bitlis İline bu
hizmeti yapacağınıza olan inancımla, Yüce Kurula, kendim ve Bitlis halkı adına
şükranlarımı ve saygılarımı arz ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gaydalı.
Bu konuda, şahsı
adına, Bitlis Milletvekilimiz Sayın Vahit Kiler; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
VAHİT KİLER (Bitlis)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Bitlis'e bir "Şark
Üniversitesi" kurulması hakkında, Bitlis gençleri adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Tabiî, biz, bundan
yaklaşık üç ay önce bir kanun teklifi hazırlamıştık. Bu kanun teklifimiz,
aynen, değerli milletvekilimizin kanun teklifi gibi Meclise geldi. Biz, o
zaman, kıymetli Millî Eğitim Bakanımızla görüştük ve yükseköğretim kurumlarında
yapılacak değişiklikle beraber, diğer illere istenilen üniversiteler gibi,
Bitlis'in de üniversitesini de o dönemde tartışacak ve Genel Kurula
getirecektik.
Tabiî, biz, Bitlis'e
üniversite kurulmasını istiyoruz. Biz, bunu bugün istemiyoruz; değerli
milletvekilimizin de bahsettiği gibi, biz, Bitlis'e bir "Şark
Üniversitesi" kurulmasını, 1916'dan bu yana; yani, Ulu Önderimiz
Atatürk'ün Bitlis'e geldiği ve Rahva Ovasında "bu Van Gölü kıyısına, Rahva
Ovasına bir üniversite kurulmalıdır" dediği günden bu yana istiyoruz.
Tabiî, kurulabilmiş
midir; hayır; ne yazık ki, bugüne kadar, bunu başaramadık. Biz ümit ediyoruz ki, bu -inşallah- 22 nci
Dönem milletvekillerimize; yani, bizim bu dönem Parlamentomuza nasip olacak;
çünkü, Bitlisimizin şu anda başka bir geçim kaynağı yok. Biz, üniversiteyi,
sadece, gençlerimizin eğitim yapması olarak veya Bitlis'teki gençlerin eğitim
yapması olarak görmüyoruz. Bitlis'in şu anda sanayii yok; sanayi sıfır. Sadece,
Tekelin tütün sigara fabrikası var ve özelleştiriliyor; sonrası ne olacak belli
değil. Bizim Bitlisimizde, şu anda, tarım hemen hemen yok olmak üzere,
hayvancılık bitmiş. Yani, nereden bakarsanız bakın, üniversite Bitlis'e
gerekli. Bu üniversitenin isminin de -inşallah- Ulu Önder'in bahsettiği gibi
"Şark Üniversitesi" olması lazım; çünkü, beşbin yıllık bir tarihe,
medeniyete sahip diyoruz, geçmişine
baktığınız zaman, birçok ilimadamı yetiştirmiş; ama, geçmişinde ilmin dağa taşa
yazıldığı, ilmin dağa taşa işlendiği o tarihî şehir, bugün, ne yazık ki, can
çekişir durumda.
Değerli arkadaşlarım,
biz, Bitlis'e üniversite kurulmasıyla ilgili kanun teklifini savunuyoruz ve
bunun Meclis gündeminde yerini alması için, değerli milletvekilimize, Grup
olarak -inşallah- destek olacağız. Bunun kimin tarafından Meclise getirildiği
değil, Bitlis'e gerekliliği önemli. Ben inanıyorum ki, bu teklif gündemde
yerini alacak ve Bitlis'in bütün
gençleri, buradan çıkacak habere göre sevinecekler; çünkü, binlerce genç,
bugüne kadar, o hayalle yaşamış.
Bitlis'e baktığınız
zaman, çok fakir bir bölge arkadaşlar. İnsanlar, senenin hemen hemen altı ayını
kar altında geçiriyorlar. Sadece bu sene için tek bir şey söylemek istiyorum;
11 metre 50 santim kar yağdı ve yeni yeni, kar kalkmak üzere. Karın bıraktığı
etki, halen daha giderilmemiş ve biz, her gittiğimizde yolların durumunu
görüyoruz. Sadece, Bitlis'e üniversite, insanlarımızın, çocuklarımızın eğitimi
için değil; inşallah, Bitlis'e dışarıdan gelecek öğrencilerin eğitimiyle de
ilgili olacak ve oraya gelecek katkı Bitlis'i ayakta tutacak ve sadece tarım ve
hayvancılığa bağlı kalmadan, inşallah, geçmişindeki kültürüne tekrar geri
dönüp, bir ilim, bilim ve medeniyet şehri olmasına vesile olacaktır ve bu gurur
da bizlere yetecektir.
Değerli arkadaşlar,
Bitlis'in mevcut eğitim altyapısı, gerek bina adedi ve gerekse yurt kapasitesi
olarak birçok ile nazaran büyük imkânlar içeriyor. Şu anda, kullanılan meslek
yüksekokulu binalarına ek olarak, sadece, il millî eğitim müdürünün METEM
Projesi kapsamında kullanıma açacağı binalar ve Bitlis'te doğup başka illere
göçen Bitlisli işadamlarımızın yeni bina yaptırma taahhütleriyle, bir sorunu
daha, doğmadan ortadan kaldıracaktır ve 1 200 öğrenciye hizmet verebilecek
duruma gelebilecektir.
Biz, yurdun farklı
yerlerindeki değerli hocalarımızla...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen
tamamlayınız.
VAHİT KİLER (Devamla)
- ... biz, Bitlis'ten göç edip Bitlis dışında yaşayan, Türkiye'nin genelindeki,
Bitlisli işadamlarımız, Bitlisli öğretim üyelerimiz, Bitlisli
akademisyenlerimizle görüştük ve her türlü desteği bize verecekler. İnşallah,
onların da desteğiyle, biz, bu hayalimizi, 1916'dan bu yana devam eden bu
hayali gerçekleştirmek istiyoruz. Bu hayalimiz gerçekleştiği zaman, inşallah,
oradaki yavrularımızın da yüzü gülecek ve şu anda diğer illerde var olan diğer
üniversiteler gibi, Bitlis'teki üniversitemiz de, inşallah, hizmet edecektir.
Ben, sözlerimi çok
fazla uzatmak istemiyorum, bu vesileyle, bütün arkadaşlarıma saygılar
sunuyorum; bu eser hepimizin olacaktır diyorum ve tekrar teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kiler.
Görüşmeler
tamamlanmıştır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler"
kısmına geçiyoruz.
Alınan karar
gereğince, bu kısmın 9 uncu sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Cengiz
Kaptanoğlu ve 83 milletvekilinin, denizcilik sektörünün yeterince gelişmemesinin
nedenlerinin ve 11 inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci ve 33 milletvekilinin, denizcilik sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak öngörüşmelerine başlıyoruz.
VI.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.-
İstanbul Milletvekili Cengiz Kaptanoğlu ve 83 milletvekilinin, denizcilik
sektörünün yeterince gelişmemesinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/23)
2.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci ve 33 milletvekilinin, denizcilik
sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/26)
BAŞKAN - Hükümet?..
Hazır.
Meclis araştırması
önergeleri, Genel Kurulun 22 Ocak 2003 tarihli 25 inci ve 28 Ocak 2003 tarihli
27 nci birleşimlerinde okunduğundan, tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre,
Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî
parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahiplerine veya onların
göstereceği bir diğer imza sahibine söz vereceğim.
Konuşma süreleri,
hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için ise 10 dakikadır.
Şimdi, söz isteyen
sayın milletvekillerimizin isimlerini arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Güryüz Ketenci; önerge sahibi
olarak, Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce.
Hükümetin söz isteği
var; buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul
Milletvekilimiz Cengiz Kaptanoğlu ile 83 milletvekili arkadaşının ve yine,
İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci ile 33 arkadaşının, denizcilik
sektörünün yeterince gelişmemesinin nedenlerinin araştırılarak, alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, İçtüzüğün 105 inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılması talepleriyle ilgili olarak
konuşmak üzere, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Talep sahiplerine,
Türk denizciliğinin tarihsel gelişimi ve sorunlarıyla ilgili ve de yaptığımız
çözüm çalışmaları hakkında sizlere ve kamuoyuna bilgi verme imkânı sağladıkları
için teşekkür ediyorum. Çünkü, denizciliğimizin gelişmesi, mevcut sorunların
aşılmasında hükümetimizin ve Yüce Parlamentonun güçlü desteğini arkamızda
görmemiz bir zorunluluktur.
Başta şunu ifade
etmek gerekir ki; ömrünün uzun bölümünü sektörün çeşitli alanlarında geçirmiş,
konunun ihtisas eğitimini almış ve iş hayatında masanın her iki tarafında da
bulunmuş bir arkadaşınız olarak sektörü ve sorunlarını her boyutta görebildiğim
kanaatindeyim. Bu kanaatimin sektör tarafından da paylaşıldığını görmekteyim.
Zira, her temasımızda, sektörün, yılların ihmaliyle birikmiş sorunlarını,
şahsımda hükümetin çözeceğine, çözüldüğüne, çözülmeye başladığına dair
işaretler müşahede etmekteyim. Bu durum, bana ve Denizcilik Müsteşarlığı
mensuplarına çok ağır bir sorumluluk yüklediği gibi önemli bir itici güç
olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, çok öncelere gitmeden, cumhuriyetin kuruluşundan sonraki
dönemde, devletin denizciliğe bakışı ve denizcilik teşkilatının kamu yönetim
yapısında geçirdiği süreci kısaca özetlemek istiyorum.
Cumhuriyetin
kuruluşuyla birlikte 14 Ocak 1925 tarihinde Bahriye Vekaleti kurulmuştur;
ancak, Bahriye Vekaleti üç yıllık bir dönemden sonra kapatılarak Millî Savunma
Bakanlığına bağlı bir müsteşarlık haline getirilmiştir; daha sonra denizcilikle
ilgili idare Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde 1945 yılında Liman ve Deniz İşleri
Daire Başkanlığı, 1987 yılında da Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğüne
dönüştürülmüş ve bu yapı 1993 yılına kadar böyle devam etmiştir. Teşkilat, 491
sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameyle 1993 yılında Başbakanlık Denizcilik
Müsteşarlığı olarak çalışmalarına başlamıştır; ancak, kanun hükmünde
kararnameyle kurulan Müsteşarlık,
aradan yıllar geçmesine rağmen kanunla kuruluşu gerçekleşmemiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 16.9.1993 tarihinde 491 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin dayandığı 3911 sayılı Yetki Yasası iptal edilmiş ve yeni mevzuat
hazırlanması için bir yıl süre verilmiştir.
Bu mevzuatla ilgili kuruluş yasa tasarısı çalışmaları Müsteşarlığımızca
tamamlanmış olup hazırlanan tasarı Bakanlar Kuruluna sevk edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri; şimdi, size, denizcilik sektörümüzün ulaştırma sektörü
içerisindeki yeri ve bu sektöre yapılan yatırımlar hakkında bazı bilgiler
sunmak istiyorum. Bu bilgiler, bize, önceki dönem iktidarlarının konuya
yaklaşımları hakkında da önemli bir ipucu verecektir
Cumhuriyetin ilanıyla
birlikte, Yüce Önder Atatürk'ün, özellikle ulaşıma yönelik büyük altyapı
yatırımlarında öncelik tanıdığı deniz ve demiryolları, 1950 yılından itibaren
uygulanan yanlış ulaşım politikaları neticesinde karayollarına öncelik
verilmesi ve karayollarının teşvik edilmesi sonucunda büyük oranda ihmal
edilmiştir. Bunun sonucu olarak, bugün yük taşımacılığında, karayoluyla yapılan
taşımacılık yüzde 93 gibi yüksek bir pay alırken, demiryolu yüzde 4, denizyolu
taşımacılığı ise sadece yüzde 1,9 oranında kalmıştır. Yolcu taşımacılığında ise
durum daha vahimdir. Zira, denizyolunun payı sadece binde 3'tür.
Başta çok yüksek
yakıt maliyeti ve liman hizmetleri gibi önemli maliyet girdilerinde yıllar
boyunca yaşanan olumsuz gelişmelerle, 4 500 deniz mili sahil şeridine sahip
ülkemiz limanları arasında deniz taşımacılığı sürekli kan kaybetmiş ve
bahsedilen vahim sonuç meydana gelmiştir. Benzer şekilde kabotaj hatlarımızda
yük taşımacılığı da olumsuz etkilenmiş ve 2002 yılı itibariyle toplam yıllık
taşıma miktarı, 10 000 000 tonu ham akaryakıt olmak üzere, sadece 26 000 000 ton
değerinde kalmıştır.
Diğer yandan, ulaşım
sektöründeki altyapı yatırımları için bütçeden ayrılan kaynaklara baktığımızda,
yıllar itibariyle, karayolu, diğer ulaşım modları içerisinde kıyaslanamayacak
ölçüde fazla pay almıştır. Örneğin, son üç yıl içerisinde karayoluna bütçeden
ayrılan yatırım payı 2,2 katrilyon iken, deniz sektörüne ayrılan pay sadece 200
trilyon olarak gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında da bu durum çok farklı
değildir. Örneğin, 2002 Malî Yılı Bütçe Kanununa göre, ulaşım sektöründeki
yatırım payları şu şekilde gerçekleşmiştir: Karayolları yüzde 52,8; havayolları
yüzde 22,5; boru hatları yüzde 17,9; demiryolları yüzde 4; denizyolları yüzde
2,8.
Denizcilik
sektörümüzün yıllara göre gerileyerek bu noktaya gelmesi, elbette bir rastlantı
sonucu değildir; yukarıda ifade ettiğim bu yanlış ulaşım politikası tercihinin
doğal bir sonucudur. Kökleri, 1954 yılında temin edilen Marshall Yardım Planı
çerçevesinde Amerikalı uzmanlara hazırlatılan ulaştırma master planına
dayanmaktadır. Bu planda, Türkiye'nin ulaşım politikalarında karayolu ulaşımına
öncelik tanınması gerektiği ifade edilmiştir. Gelinen bu nokta da, bu yönde
izlenen politikaların bir sonucudur.
Burada hemen
belirtmek gerekir ki, biz, ulaştırma modlarını (kara, deniz, hava) birbirinin
karşıtı veya alternatifi değil, birbirlerinin tamamlayıcısı ve dengeleyicisi
olarak görüyoruz. Ülke şartlarına göre en uygun kombinasyonun yapılmasının
zorunlu olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda, 8 Haziran günü temelini attığımız
Ankara- İstanbul arası hızlı tren projesi ve hükümet programımızda yer alan ve
de yapımına başlanan 15 000 kilometrelik bölünmüş yollar projesi, ulaşım modları
arasındaki denge ve bütünlüğe en güzel örneği teşkil etmektedir.
Aynı şekilde,
ülkemizin sahip olduğu denizcilik potansiyelini, yukarıda açıklanan değerler
ışığında ve Avrupa Birliğine girmemiz durumunda yaşanacak rekabet ortamı
gözönünde bulundurularak planlanması ve bu amaca yönelik olarak, filomuzun, daha ileri teknoloji ürünü yeni
ve hızlı gemilerle güçlendirilmesi, denizden yük ve yolcu taşımacılığında
maliyetlerin düşürülmesi, böylelikle, gerekli rekabet şartlarını oluşturacak,
denizden yük ve yolcu taşımacılığı daha cazip hale gelecektir.
Bu amaca yönelik
olmak üzere, hükümet programı ve kamuoyuna ilan edilen eylem planında yer alan
ulaşım hedefleri doğrultusunda, Bakanlığımız, ulaştırma modları arasında,
öncelikli alan olarak denizyolu ve demiryolu taşımacılığının geliştirilmesini
hedef olarak belirlemiş ve bu yönde çalışmalara süratle başlamıştır.
Bu cümleden olmak
üzere, ulaşım alan planı stratejisi çalışmaları başlatılmış; üniversitelerden,
ilgili kamu kuruluşlarından ve özel sektördeki uzmanlardan oluşan çalışma grubu
oluşturulmuştur. Bu çalışma grubu, ilk araraporunu, ağustos ayı içerisinde
yayımlamış olacaktır.
Kamuoyunda yanlış
bilinen bir konuyu da, burada, sizlere arz etmek istiyorum: Bilinenin aksine,
deniz taşımacılığı, diğer ulaştırma modları içerisinde, en güvenli, en ucuz
taşıma şeklidir. Denizyolunun bu tartışılmaz yönünü, sizlere, küçük bir örnekle
aktarmak istiyorum. Bu örnek, bize, nasıl bir imkâna sırt çevirdiğimizi çarpıcı
bir şekilde gösterecek ve eminim ki, bu duruma çok şaşıracaksınız. Örneğin, 100
000 tonluk bir yük, denizyoluyla taşındığında, 1adet gemiyle ve ton başına 6
lira birim maliyetle taşınırken; demiryoluyla taşındığında, 500 ton kapasiteli
vagonları olan 200 vagonlu bir trenle, ton başına 30 lira bir maliyetle;
karayoluyla taşındığında, 10 ton kapasiteli 10 000 adet kamyon ve 1 000 Türk
Lirası birim maliyetle; havayoluyla taşındığında, 4 400 lira birim maliyetle
ancak taşınabilmektedir.
Sadece karayoluyla
denizyolunu başka bir örnekle karşılaştırmak mümkündür. 20 000 ton yükü 20
tonluk TIR'lara yüklediğinizde 1 000 adet TIR'a ihtiyaç gösterir ve bu 1 000
adet TIR'ı arka arkaya karayoluna dizdiğinizde 15-20 kilometrelik bir konvoy
oluşturacaktır. Halbuki, 1 000 TIR'ı 4 tane ro-ro gemisine yükleyip,
insanlarımızı kazalardan ve karayollarını yıpranmadan koruyabiliriz.
Görüldüğü gibi, deniz
taşımacılığı, maliyet ve güvenlik bakımından, diğer ulaştırma modlarıyla
karşılaştırmaya bile gerek göstermemektedir.
Karayolu
taşımacılığının ülkemize maliyetinin büyüklüğü ise, 2001 yılında hazırlanan
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Ulaştırma Özel İhtisas Komisyonu raporunda
şöyle yer almıştır: Ülkemizin toplam enerji sarfiyatının yüzde 25'inin ulaşım
için harcandığı belirtilmekte, yıllık petrol ithalatımızın tutarı yaklaşık 4
500 000 000 dolar olduğuna göre, yaklaşık 1 000 000 000 dolarlık yakıt karayolu
ulaşımından harcanmaktadır.
Raporla ilgili
olumsuzluklar oldukça uzun bir şekilde devam ediyor; zaman darlığından,
izninizle, burayı atlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, deniz ticaret filomuzun yapısı, niteliği ve dünya deniz
ticaretindeki yerimiz hakkında bazı bilgiler arz etmek istiyorum:
2001 yılı itibariyle,
dünyada, 800 000 000 dwt deniz ticaret filo kapasitesiyle yaklaşık 5 500 000
000 ton yük taşınmış ve bu alanda 300 000 000 000 dolar navlun geliri elde
edilmiştir.
Türkiye'de
ise, 9 300 000 ton dwt'luk filo kapasitemizle, deniz taşımacılığından, sadece 3
000 000 000
dolar navlun elde edilmiş ve 170 000 000 ton yük elleşlenebilmiştir.
Deniz ticaret
filomuzu, 2001 yılı itibariyle, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Norveç'le
kıyasladığımızda; Yunanistan 151 000 000 dwt'luk filosuyla 60 000 000 000 dolar
elde ederken, Norveç 68 000 000 dwt filosuyla 71 000 000 000 dolar elde etmiş,
Türkiye ise -az önce ifade ettiğim gibi- 9 000 000 dwt filosuyla sadece 3 000
000 000 dolarda kalmıştır.
Türkiye'nin toplam
deniz taşımacılığının yüzde 69'u yabancı bayraklı gemiler, yüzde 31'i ise Türk
bayraklı gemilerle yapılmaktadır. Bunun neticesi olarak elde edilen toplam 6
500 000 000 dolar gelirin 3 000 000 000 dolarını navlun olarak yabancılara geri
ödemekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, sizlere, denizcilik sektörünün diğer önemli bir alanı
olan gemi inşa sanayiinden bahsetmek istiyorum.
Gemi inşa sanayii,
yan sanayii sürükleyen, teknoloji transferini zorunlu kılan, istihdam
potansiyeli sağlayan, millî deniz ticaret filosunu besleyen, ülkelerin savunma
ihtiyacına katkıda bulunan bir sanayi koludur.
Bu sanayiin en büyük
özelliği, demir-çelik, makine imalatı, boya, elektrik ve elektronik gibi birçok
sanayi kollarını sürüklemesi ve bu sanayi kollarının da o ülkede kurulmasına
öncü olmasıdır. Gemi inşa sektöründe 1 kişiye istihdam, yan sanayi sektöründe 7
kişiye istihdam olanağı sağlamaktadır. Bu endüstri, yan sanayide de tetikleyici
konumdadır.
2002 yılında, dünyada
48 000 000 dwt'luk gemi inşa edilmiştir. Aynı yıl, ülkemizdeki üretim, sadece
135 000 dwt olup, bu, dünya üretiminin binde 3'ü mertebesindedir. Bu sektörde,
Japonya, Güney Kore ve şimdilerde Çin, dünya gemi inşa ihtiyacının üçte 2'sini
karşılamaktadır.
Şu an gemi inşa
sanayimizde, yaklaşık 5 000 çalışan bulunmakta, ekonomiye sağlanan katmadeğer
ise sadece 50 000 000 dolar civarında olmaktadır.
Dünya gemi inşaında
binde 3 paya sahip olmamız, tek parçada, azamî 30 000 dwt'luk gemi inşa
etmemiz, bu sanayide daha çok yol almamız gerektiğini ortaya koymaktadır.
Gemi inşa sanayiinin
sorunları ve bu konu hakkında yaptığımız çalışmalar ve çözüm önerileri hakkında
şu bilgileri sunmak istiyorum:
Bugün, Akdeniz
havzasında, yaklaşık 750 000 yat dolaşırken, mevcut yat liman kapasitesi sadece
250 000'dir. Ülkemizde ise, mevcut kapasite 8 100, üstyapısı tamamlanıp devreye
girecek olan 1 400, inşaatı devam eden toplam 21 marinada 5 850, genel toplam
da 15 350 civarındadır.
Akdeniz çanağında
dolanan 750 000 yatlık mevcut potansiyelin, sadece yüzde 2'si ülkemizde konuk
edilebilmektedir. Yatçılık sektörümüzün ülkeye kazandırdığı gelir, yaklaşık
olarak, 1 000 000 000 dolar civarındadır.
Diğer taraftan,
turizm sektörünün ülkeye kazandırdığı gelirlerin içinde deniz turizminin payı
yüzde 20 olup, 2 000 000 000 dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği üzere, denizcilik faaliyetleri, günümüzde millî
olmaktan çıkmış, karmaşık uluslararası ilişkilere ve anlaşmalara konu olmuştur.
Bu anlamda, 1948 yılında Londra'da kurulan, 1958 yılında fiilen çalışmaya
başlayan ve aynı yıl, Türkiye'nin üye olduğu Birleşmiş Milletler Uluslararası
Denizcilik Teşkilatının (IMO) dünya denizciliğinin ilke ve esaslarını büyük
ölçüde belirlediğini vurgulamamız gerekir. Dolayısıyla, denizcilikle ilgili
birtakım kararlar alırken ve uygularken, mutlak surette, IMO'nun ilke ve
kararlarını gözönünde bulundurmalıyız.
Aynı şekilde, Avrupa
Birliğinin denizcilikle ilgili önemli karar ve ilkeleri olduğunu, konu
hakkında, bizden, önemli talepleri bulunduğunu da gözden kaçırmamamız gerekir.
Bugün, Türkiye,
Uluslararası Denizcilik Örgütü Konsey üyesidir. IMO'nun deniz güvenliğinin
sağlanmasına, deniz çevresinin korunmasına yönelik önemli sözleşme ve
protokollerine taraftır. Bu çerçevede, Türk bayrağı taşıyan ve uluslararası
sularda sefer yapan gemilerin, bahse konu sözleşmelere uygunluklarını
sağlamakla yükümlü olduğumuz gibi, ayrıca, Akdeniz Liman Devleti Kontrolü
Memorandumu, Karadeniz Liman Devleti Kontrolü Memorandumu gibi bölgesel
sözleşmelere imza koyularak, ülkeye gelen yabancı bayraklı gemilerin belirli
bir kapasitede denetlenmesi de taahhüt edilmiştir. Ülkemizin, bayrak, kıyı ve
liman devleti olarak denizciliğimiz için hayatî öneme sahip ve vazgeçilmez
yükümlülükleri mevcuttur.
Sayın
milletvekilleri, buraya kadar, Türk denizciliğinin içerisinde bulunduğu durumu,
dünya pazarındaki yerimizi ve kısmen de sorunları sizlere özet olarak aktarmaya
çalıştım. Konuşmamın bu bölümünde, sektörün önemli sorunları, somut çözüm
yolları ve yaptığımız çalışmalardan sizlere bilgi arz etmek istiyorum.
Büyük sorunların
kalifiye elemanlarla çözüleceği bilincinde olarak, göreve geldikten sonra, ilk
işimiz, Denizcilik Müsteşarlığı kadrosunun güçlendirilmesi olmuştur.
Daha önce iyi
bilmemize karşın, Deniz Ticaret Odası, sektörün diğer temsilcileri ve
üniversite mensuplarıyla yaptığımız görüşmeler sonucu, öncelikli sorunları
yeniden gözden geçirdik.
16 Nisan 2003
tarihinde, Bakanlarımız Sayın Ali Babacan, Sayın Kemal Unakıtan, Sayın Ali
Coşkun, Sayın Güldal Akşit ve zatımın katıldığı, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği Başkanı, Deniz Ticaret Odası Başkanı, GİSBİR Başkanı ve Denizcilik Müsteşarlığı
ile Turizm, Maliye, Sanayi ve Ticaret Bakanlıklarının üst düzey bürokratlarının
da iştirak ettiği "Ekonomik ve Sosyal Konsey" toplantısı
gerçekleştirilerek, sorunları birinci elden sayın bakanlara aktardık, çözüm
önerilerini görüştük. Toplantıdaki ana tespitlerimiz ve bundan sonra yaptığımız
çalışmalar şunlardır:
1- Kabotaj hattında
çalışan gemiler ve ticarî yatların yakıt maliyetinin yüksekliği.
Bilindiği üzere,
kabotaj hattında çalışan gemilerimiz ve ticarî yatlarımız, yurt dışından gelen
veya yurt dışına giden gemilere göre çok pahalı yakıt kullanmaktadırlar. Bu nedenle,
birim maliyetler içerisinde yakıt girdisi yüzde 70'leri bulmakta, rekabet şansı
kaybolmakta ve deniz taşımacılığımız olumsuz yönde etkilenmektedir.
Bu sorunu çözmek için
yapılması gereken, yakıt fiyatını yükselten ÖTV ve KDV'nin indirilmesi veya
tamamen kaldırılmasıdır. Bu vergilerin kaldırılmasının yıllık maliyetinin,
sektörde yaklaşık 100 000 000 dolar olacağı hesap edilmektedir; ancak, yaşanan
trafik kazaları ve kayıplar, millî gelir kayıpları gözönünde bulundurulduğunda,
sadece bir vatandaşımızın hayatının bedeli dahi 100 000 000 dolarla ölçülemez.
Kaldı ki, yakıt ucuzluğu, sahillerimizde, ulaşımda, denizyolunu cazip hale
getirecektir.
Sayın Başbakanımızın
müspet bakışlarından aldığımız destekle, sektörün, yıllardır devam eden,
transit (vergi indirimi uygulanan) yakıt talebinin karşılanması için yaptığımız
çalışmalar tamamlanmış olup, Bakanlar Kurulu kararının istihsali için, konu,
Maliye Bakanlığına intikal ettirilmiştir. Bakanlar Kurulu kararının bu ay
içerisinde ikmal edileceği ve 1 Temmuzda kutlayacağımız kabotaj bayramında,
denizcilerimize, bu müjdeyi vereceğimiz inancındayız. Bu uygulama,
denizciliğimiz için, çok önemli bir başlangıç olacaktır.
2- Yüksek olan liman
ücretlerinin indirilmesi.
Bilindiği üzere,
liman ücretleri, başta kılavuzluk, römorkörlük ücretleri olmak üzere, fener
rüsumları, sağlık rüsumları, ayakbastı ücretleri, atık kabulü ücretleri,
ihrakiye ücretleri gibi kalemlerden oluşmaktadır. Bu ücretlerin çok yüksek
olduğu ve sektörü rahatsız ettiği öteden beri bilinmektedir. Göreve geldikten
sonra, çözmek üzere masaya yatırdığımız öncelikli sorunlardan birisi de budur.
Limanlarımızda alınan
gemi sağlık ve fener ücretleri, günümüzde geçerliliğini yitirmiştir ve dünyada
çok sayıda limanda, artık, bu ücretler alınmamakta veya sembolik seviyede
alınmaktadır.
Diğer taraftan,
kılavuzluk ve römorkörlük hizmetlerinden alınan ücretler ise, dünya
standartlarının çok çok üzerindedir. Bu durum, deniz taşımacılığı ve turizmini
olumsuz etkilemekte, özellikle kruvaziyer turizminde en büyük sorun olarak
karşımıza çıkmakta ve limanlarımızın tercih edilmemesine sebep olmaktadır.
Akdeniz sahilinde yer
alan 23 ülke arasında, en yüksek liman ücreti Türkiye'dedir. Bu da, deniz
ticaret ve turizmimizin, dolayısıyla dışticaretimizin yeterince gelişmemesi
yönünde önemli bir engeli teşkil etmektedir. Bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak
için gerekli çalışmalar tamamlanmış olup, bölge ülkeleriyle rekabet edecek
liman tarifelerine geçilmesi konusunda karar noktasına gelinmiştir.
Denizcilerimize, kutlayacağımız kabotaj bayramında vereceğimiz ikinci müjdemiz
de budur.
BAŞKAN - Sayın
Bakanım, toparlayabilir misiniz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Biraz izin verirseniz Sayın Başkanım, önemli
konular...
BAŞKAN - Anlıyorum
da, ikinci eksüremizi verdik... Mümkün olduğu kadar toparlayın efendim.
Buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - 3- Gemi inşa sanayiinde mülkiyet ve kredi teminatı
sorunu, açılması planlanan tersane yerleri.
Yukarıda arz ettiğim
üzere, gelişmiş Uzakdoğu ülkelerine baktığımızda, Japonya, Kore, Çin gibi
ülkelerin gelişimine baktığımızda, bu ülkelerin gelişiminde lokomotif sektörün
gemi inşa sektörü olduğu görülmektedir.
Günümüzde tersane
işletmecileri, sipariş ve gemi inşa safhasında kredi bulmakta zorlandıkları
halde, bu kredileri kullanabilmek için gerekli teminatı vermekte büyük
sıkıntılar yaşamaktadır; çünkü, tersanelerin bulunduğu araziler, kıyı sahil
çizgisi içinde olduğundan, kendi mülkiyetlerinde olmayıp, aynı zamanda, sahip
oldukları teçhizat, araç gereç, teminat olarak gösterilememektedir. Bu yüzden,
Anayasanın 43 üncü maddesindeki "Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır.
Deniz, göl ve akarsu
kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden
yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir" hükmü gereğince,
kıyılarımız, özel mülkiyete konu olmamaktadır. Bu maddenin değiştirilmesi hususunda
gerekli çalışmalar yapılmış olup, bu konu da, yeterli milletvekili imza
desteğiyle, Sayın Meclis Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.
Bugün itibariyle
tersanelerimiz, kamu, askerî ve özel tersaneler olmak üzere, Tuzla bölgesinde
27 adet, Karadenizde 6 adet, İzmit'te 2 adet, Çanakkale'de 2 adettir.
Bunun yanı sıra,
tersaneciliğimizin geliştirilmesi için tespit ettiğimiz ve projesini
hazırladığımız yeni gemi ve yat inşa alanları planlanması, mevcut tersane
alanları şu şekildedir:
Trabzon Çamburnu
tersane bölgesi projesi: Kapasitesinin 1 000 dwt'dan 15 000 dwt'a çıkarılması
yönünde fizibilite çalışmaları tamamlanmıştır.
Samsun gemi inşa
bölgesi projesi: 250 000 dwt'luk olarak planlanmaktadır. Arazinin Denizcilik
Müsteşarlığına tahsisi işlemleri devam etmektedir.
Karadeniz Ereğli
tersaneler bölgesi projesi: Kapasitesinin 10 000 dwt'dan 50-60 000 dwt'a
çıkarılması amacıyla halen 60 dönümlük bir alanda çalışan ve zor koşullarda
yurtdışına gemi inşa eden tersaneler için 1 200 dönümlük bir alanın imar planları
yapılmış ve 25 Mayısta Sayın Başbakanımızın da katıldığı bir törenle temeli
atılmıştır; inşaatı hızla devam etmektedir.
İzmir Aliağa-Hacıahmetağa
koyu tersane projesi: 200 000 dwt'luk gemiler yapacak şekilde
projelendirilmiştir.
Mersin Taşucu-SEKA
tersane alanı: Kapasitesi 10 000 dwt olarak planlanmış ve çalışmaları devam
etmektedir.
Adana BOTAŞ-İncirli
mevkii tersane alanı: 100 000 dwt olarak planlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, amatör denizciliğin ve turizm sektörümüzün geliştirilmesi
doğrultusunda yeni yat inşa ve çekek alanlarının tespiti çalışmaları
gerçekleştirilmiştir; bunların en önemlileri şunlardır:
Muğla Milas-Ören yat
inşa, bakım-onarım ve çekek alanı projesi; Muğla Fethiye-Karaot mevkii yat
inşa, bakım-onarım, çekek ve fuar alanı projesi; İzmir Dikili yat inşa,
bakım-onarım ve çekek alanı projesi; İzmir Çiğli yat inşa, bakım-onarım ve çekek
alanı projesi; Yalova yat inşa alanı projesi. Tuzla'daki yat imalatçılarının
geliştirilebilmesi için Yalova'da yeni bir alan hazırlanmaktadır.
Bunların yanında,
tersaneciliğin, özendirilip geliştirilmesi için uzun vadeli kontrat tesisi
yapılması gerektiğini biliyoruz. Konuyla ilgili olarak TÜPRAŞ, PETKİM, Erdemir,
İsdemir, TÜGSAŞ ve Toprak Mahsulleri Ofisiyle görüşmelerimiz devam etmektedir.
Sektörün finans
sorununun halledilmesi için denizcilikte ihtisaslaşmış bir bankanın kurulmasına
ihtiyaç vardır. Eğer bu mümkün olmazsa, Eximbankın bu yönde desteğini almak
üzere, inşa sırasında 250-300 000 000 dolar mertebesinde köprü kredisi
kullanılması için çalışmalarımız devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, diğer yandan, deniz ticaret filosunun yenilenmesi ve yaş
ortalaması 22'yi bulan filonun gençleştirilmesi için ve uluslararası rekabet
gücünün artırılması için gerekli çalışmaları yapmaktayız.
Ayrıca, Akdeniz ve
Karadeniz'de önemi olan, aynı zamanda deniz ticaret filomuzun okulu ve kaynağı
durumundaki Türk koster filosu, uluslararası standartların dışında kalmakta,
yaşlanmakta ve yok olmaktadır. Yapılan bir araştırmaya göre, acilen
desteklenmezse ve yatırım yapılmazsa, bugün, gemi sayısı 308 olan koster
filosunun, özellikle güvenli yönetim kodu (ISM) nedeniyle ikinci safhasının
devreye girişi olan Temmuz 2002'den itibaren hızla devre dışı kalmaya başlayacağı
ve filodaki gemi sayısının bir yıl içerisinde sadece 55'e düşeceği tahmin
edilmektedir.
1 Temmuz 2003
tarihinde, Kabotaj Bayramı münasebetiyle, yakıtta vergi indirimi uygulamasının
başlaması, aldığımız ve alacağımız diğer tedbirlerle, deniz taşımacılığımız
daha da cazip hale gelecek ve filonun gençleştirilme imkânı sağlanacaktır.
Diğer bir konu,
mevzuat ve yetki kargaşasıdır. Denizcilik sektörüyle ilgili mevzuatın büyük bir
bölümü çok eski olup, güncelliğini ve uygulanabilirliğini yitirmiştir. Bu
kapsamda, başta IMO, OECD, Avrupa Birliği olmak üzere, uluslararası
kuruluşların kriter ve kurallarına uygun mevzuatın hazırlanıp uygulanması
gerekmektedir. Özellikle, kıyı tesisleri yatırımlarında bu karmaşadan dolayı
büyük gecikmeler yaşanmakta ve yatırımcılar için caydırıcı bir etken oluşturmaktadır.
Sahil Güvenlik
Teşkilatı, bilindiği gibi, İçişleri Bakanlığına bağlıdır. Bu teşkilatın da
rahat bir koordine ve görev paylaşımı için denizcilikte ileri gitmiş ülkelerde
(örneğin, Amerika, Kanada, Yunanistan) olduğu gibi denizcilik idaresinin bağlı
olduğu bakanlığa bağlanması yerinde olacaktır. Böylece, sivil ve askerî
otoritenin güçlü işbirliğiyle daha etkin bir liman kontrolü sağlanacaktır. Bu
konu, özellikle deniz ticaretinde terör saldırılarına karşı gelişen emniyet
konseptine uygun olacak, böylece, uluslararası organlara da paralellik
sağlanmış olacaktır.
Bakanlığımda, hukukçu
ve denizcilerden oluşan çalışma grupları mevzuat üzerinde çalışmasını
sürdürmektedir. Mevzuat kirliliğini, AB müktesebatını gözönüne alarak, taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve uluslararası kurallar çerçevesinde
önleyeceğiz. Denizciliğimizin gelişmesi için, bu bir zorunluluktur.
Seyir ve çevre
güvenliği sorunları: Kuzey (Orta Asya ve Kafkas) petrollerinin, alternatif
taşıma yolları geliştirilmeksizin, sadece kâr amacıyla Türk Boğazları üzerinden
taşınması eğilimi günden güne artmaktadır. Nitekim, 1996 yılında 60 000 000 ton
olan tehlikeli madde taşımacılığı, 2002 yılında yaklaşık 130 000 000 tona
ulaşmıştır. Boğazlardan senede geçen yaklaşık 50 000 gemiye ilaveten, İstanbul
Boğazı ve Marmara'da şehiriçi yolcu taşımacılığı için günde yaklaşık 2 500
sefer yapan irili ufaklı deniz araçları da gözönüne alındığında, Boğazlarımızda
ve bilhassa İstanbul Boğazında yaşanan zorluklar ve karşı karşıya bulunulan
riskler aşikârdır.
Bilindiği üzere, Türk
boğazlar bölgesi, fiziksel, oşinografik ve hidrografik yönden büyük zorluklar
taşıyan, dünyada eşi az bulunan zor bir suyoludur. Bu şartların değiştirilmesi
mümkün olmadığına göre, Türkiye, bu suyolunda sorumluluklarının da gereği olan
güvenlik tedbirlerini en üst seviyede gerçekleştirmek zorundadır. Dünyada
birçok dar suyolu ve limanlarda 1950'lerde kullanılmaya başlanan ve 1970'lerde
yaygınlaşan gemi trafik hizmetlerine, Türk boğazlarında da şiddetle ihtiyaç
olduğu ortadadır. Bunun için, bölgede seyir can ve mal güvenliğini, çevre
güvenliğini artırmak üzere, gemi trafik sistemi projesi bitirilme aşamasında
olup, 1 Temmuz 2003 tarihinde, de, bu hizmete sokulacaktır.
İki hafta önce
İsveç'te ve bir ay önce Brüksel'de Rusya Ulaştırma Bakanıyla yaptığım görüşmede
bu konu gündeme gelmiş ve bu konuda, Uluslararası Denizcilik Teşkilatına bizi
şikâyette bulunacaklarını ifade etmişlerdir. Yapılan bu şikâyet konusu, IMO
Emniyet Komitesinde, uzmanlarımızın katıldığı bir toplantıda görüşülmüş ve
aldığımız tedbirler yerinde bulunarak, Rusya'nın bu şikâyetinin dikkate
alınmamasına karar verilmiştir.
Ayrıca, ülkemiz arama
kurtarma bölgesinde vuku bulabilecek olan deniz kazalarından hızlı bir şekilde
haberdar olmak ve etkin olarak müdahale edebilmek amacıyla, bu zamana kadar
çalışması yapılmamış olan ve günümüzde 35'in üzerinde ülke ve organizasyonun
yönetimine ve işleyişine katkıda bulunduğu uluslararası müşterek uydu yardımlı
arama kurtarma sistemi olan COSPAS, SARSAT sistemine dahil olunması için,
gerekli çalışmaları başlatmış bulunuyoruz.
Deniz kirliliği:
Esasen, deniz kirliliğinin yüzde 95'ini karasal atıklar oluşturmaktadır. Bununla
beraber, denizlerin gemiler tarafından kirletilmesini önlemek için çok ciddî
çalışmalar yapılmakta ve uluslararası kurallar öngörülmektedir. Oysa, karasal
kökenli kirletici deşarjları önlemek için, uluslararası yaygın kurallar henüz
mevcut değildir. Karasal kirleticiler için mücadele, ülkemizde tam anlamıyla
bir yetki ve mevzuat karmaşasıyla karşı karşıyadır. Tüm kıyı tesislerimizde
yeterli sayı ve kalitede atık alım tesisi, ne yazık ki, kurulamamıştır. Gerek
devlet gerekse özel liman işletici kuruluşları için, IMO kuralları gereğince,
bu tesislerin kurulması bir zorunluluktur. Bu konudaki çalışmalarımız
sürmektedir.
Deniz sektörümüzün
insan kaynakları: Türk deniz ticaret filosunun "zabitan" diye tarif
ettiğimiz yetişmiş eleman ihtiyacı gözönünde bulundurularak, sektörümüzün
sıkıntı yaşamaması için gerekli önlemleri aldık. İkili anlaşmalar çerçevesinde,
denizcilik eğitimi ve sınav sistemleri, bizim seviyemize uygun olan komşu
ülkelerle "gemiadamlarının ehliyetlerinin karşılıklı tanınması"
uygulaması yapılmaktadır. Belirli prensipler dahilinde kontrollü olarak bu
politikamızı, genç insanımızın da iş olanaklarına set çekmeden; ancak, sektörü
de mağdur etmeden dengeli bir şekilde yürütmekteyiz.
Bunun yanında, bazı
uluslararası denizcilik kurumlarının 2000 yılı itibariyle yaptıkları araştırma
ve sonuç raporuna göre, dünya deniz ticaret filosu için gereken zabitan sayısı
420 000 olarak belirlenmekte ve 2000 yılı başlarında zabitan arzının, talebin
yaklaşık 16 000 kadar altında kaldığı ifade edilmektedir. Özellikle iyi
yetişmiş zabite ihtiyaç çok fazladır. Bunun için ise, gemi zabitlerinin eğitim
standartlarını belirleyen, ülkemizin de taraf olduğu uluslararası STCW
sözleşmesine göre, eğitim kurumlarının pahalı birtakım eğitim-öğretim
ekipmanlarına sahip olması gerekmektedir. AB'ye uyum çerçevesinde
hazırladığımız Ulusal Programa gemi adamı arz etme hedefini koyarak, bu
çerçevede eğitim kurumlarına teknik yardım yapılması için proje üretilmesi ve
AB fonlarından kaynak aktarılması gerçekleştirilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; buraya kadar, sizlere, Türk denizciliğinin içinde bulunduğu
şartları, tarihsel süreci ve denizciliğin ülkemiz için keşfedilmeyi bekleyen
nasıl bir kaynak olduğunu, eğer gereken tedbirler alınırsa, ülkemizin
geleceğinde ne kadar önemli bir yer tutacağını ve görev aldığımız şu yedi aylık
kısa dönemde bile neler yaptığımızı ve yapmak üzere olduğumuzu özetlemeye
çalıştım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Tekrar vurgulamak istiyorum ki, eğer, Türkiye,
gelişmiş ülkeler seviyesine yükselmek, sağlam ve güçlü bir ekonomik yapıya
kavuşmak istiyor ise, devlet olarak, hükümet olarak, denizciliğe olan
bakışımızı, politikamızı, baştan, gözden geçirip, gerekli tedbirleri almak
zorundayız.
Deniz âşığı bir Bakan
olarak, bütün kadromla, mesai kavramı tanımadan çalışmalara devam ediyoruz.
Bizim, hükümetimizden ve Yüce Meclisten beklentimiz, çalışmalarımızda bize
destek vermesidir. Yakında, Denizcilik Müsteşarlığımızın teşkilat yasa
tasarısını önce Bakanlar Kuruluna, daha sonra Yüce Meclisin önüne getireceğiz;
bundan dolayı, yoğun iş yükü altındaki Meclisimizde ayrıca Meclis araştırması
yapılarak zaman kaybedilmesinin uygun olmadığını düşünüyoruz.
Yukarıda arz ettiğim
gibi, Bakanlığım döneminde, denizyolu diğer ulaştırma modları arasında hak
ettiği yeri alacaktır; çünkü, ülkemizin buna şiddetle ihtiyacı vardır. Bu
konuda, başa güreşen bir ülke olacağız. Yıllarca Yunanistan'la mukayese
yapılmış; bu tip mukayeselerin, bugün bir anlamı olmadığını hep birlikte
görmekteyiz. Daha yüz yıl önce denizcilikte dünya birincisi olan bir ülkenin,
neden bu noktalara düştüğünün çok iyi değerlendirilmesi gerekir.
Bildiğiniz gibi,
denizciler ufka bakarlar. Yaptıklarımız, sadece ufkun başlangıcı olarak kabul
edilmelidir. Barbaros Hayrettin Paşanın "denizlere hâkim olan, dünyaya
hâkim olur" sözü, çalışmalarımızın temel dinamiğini oluşturmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, 81 ilimizden 28 tanesi denize kıyısı olan illerimizdir. Bu
illerimizde nüfusumuzun yaklaşık üçte 2'si yaşamaktadır. Bu illerimizin
milletvekili sayısı, Parlamentomuzdaki milletvekili sayısının yarısı kadardır.
Denizcilikte yapacağımız atılım, öncelikli olarak, bu bölgelerde yaşayan
halkımızın hayat standardına yansıyacaktır. Bu anlamda, Yüce Meclisten olduğu
gibi, sahil kentlerimizin milletvekillerinden de özel ilgi ve destek bekliyoruz.
Bundan böyle, yapacağımız çalışmalar hakkında daha detaylı bilgi akışı temin
etmeye çalışacağız.
Meclis araştırması
açılmasına bu aşamada ihtiyaç olmadığını yüce takdirlerinize arz ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Ulaştırma
Bakanımız Sayın Binali Yıldırım açıklamalarda bulundular, teşekkür ediyoruz.
Şimdi, gruplar adına
yapılacak konuşmalara geçiyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Güryüz Ketenci; buyurun.
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA AHMET
GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki
denizcilik sektörünün sorunlarını tespit etmek, çözüm önerilerini ortaya
koymak, sektörün daha iyi bir konuma getirmek için alınması gerekli önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması komisyonunun kurulmasına ilişkin
önerge üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi ve televizyonları
başında bulunan aziz yurttaşlarımızı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
1 Kasım
1937'deTürkiye Büyük Millet Meclisinin 5 inci Dönem 3 üncü toplantı yılının
açılış konuşmasında, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, ulusuna "en güzel
coğrafî vaziyette ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye, endüstrisi, ticareti
ve sporuyla en ileri denizci millet yetiştirme kabiliyetindedir. Bu
kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz. Denizciliği, Türkün büyük millî ülküsü
olarak düşünmeli ve onu, az zamanda başarmalıyız" diye seslenirken,
Türkiye'nin bir denizci millet yetiştirme kabiliyetine sahip olduğunu, bu
kabiliyetin değerlendirilmesi için mevcut olanakların harekete geçirilmesinin,
bu alanda katkı sağlayacak her türlü ekonomik, idarî, malî, çevresel ve
güvenlik boyutlu inisiyatiflerin kullanıma sunulmasının esas hedef olduğunu
belirtmiştir.
Bugün geldiğimiz
noktada, Ulu Önderin bizlere gösterdiği hedefe ulaşamadığımızı, üzülerek
huzurlarınızda söylemek zorundayım. Atatürk tarafından gösterilen o hedeften
altmışaltı yıl geçmiş olmasına rağmen, bırakın en ileri denizci millet
yetiştirmeyi, 8 333 kilometre sahil şeridi bulunan ülkemizin bu eşsiz
konumundan, ne yazık ki, yeterince faydalanamıyoruz; sırtını denize çeviren bir
toplumdan, yüzünü denize çeviren bir topluma bir türlü dönüşemiyoruz;
Barborosların, Piri Reislerin kemiklerini sızlatıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, dünyada hızla gelişen teknolojilere paralel olarak,
günümüzde, deniz ve denizcilik, yük ve yolcu taşımacılığı başta olmak üzere,
gemi inşa, bakım, onarım, gemi söküm sanayii, liman hizmetleri, deniz turizmi,
denizaltı canlı ve cansız kaynakların üretimi gibi başlı başına bir endüstri
alanı olduğu kadar, aynı zamanda bir ticaret ve hizmet dalıdır. Bakınız, dünya
yük ve yolcu taşımacılığının yaklaşık yüzde 80'i, ülkemizin ithalat ve ihracat
taşımalarının yaklaşık yüzde 90'lık bölümü, denizyoluyla yapılmaktadır.
Dünyada, 6 000 000 ton yük, yaklaşık 800 000 000 dwt kapasitedeki dünya deniz
ticaret filosuyla taşınmakta olup, bu pastanın büyüklüğü, ülkemizin millî
gelirinin neredeyse 2 katı olan 300 000 000 000 dolar civarındadır. Ülkemizin
filosu, 8 000 000 dwt ile dünya deniz ticaret filosunun ancak yüzde 1'ini
oluştururken, 300 000 000 000 dolarlık bu pastadan, ancak 3 000 000 000
dolarla, yüzde 1'lik bir pay alabilmektedir.
Denizcilik sektörüne
önem veren pek çok ülke, bu pastadan çok daha büyük dilimler koparmaktadır. Bu
konuda bir mukayese yapabilmek için, dünya deniz ticaretinde söz sahibi olan
komşumuz Yunanistan'a bakmamız yeterli olacaktır kanısındayım. 150 000 000
dwt'luk Yunan deniz ticaret filosu, dünya deniz ticaret filosunun yüzde 18'ini
oluşturmaktadır. Yunanistan'ın Avrupa Birliği içerisinde payı ise, yüzde
38'dir. Dinamik olmayan nüfusu, gelişmemiş sanayii, kısıtlı doğal kaynaklarıyla
Yunanistan, denizciliğe verdiği önem sayesinde, denizcilik sektöründen yıllık
en az 60 000 000 000 dolar gelir elde edebilmektedir. 758 000 nüfuslu Güney
Kıbrıs ise, 35 000 000 dwt'luk bir filoyla yaklaşık 14 000 000 000 dolarlık gelir
elde etmektedir. Bu da, bize, Güney Kıbrıs'ın bugünkü zenginliğinin nereden
geldiği konusunda yeterli bir fikir verebilmektedir. 9 000 000'luk Yunanistan
ile 68 000 000'luk ülkemizi kıyasladığımızda, Yunanistan'ın deniz ticaret
filosu, filomuzun 19 kat büyüklüğünde olup, gelir olarak da, bizden 20 kat daha
fazla gelir elde etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; Osmanlıdan devraldığımız 82 948 grostonluk filomuzla, cumhuriyetin ilk
yıllarında hem deniz ticaret filomuz silkinme göstermiş hem de Lozan'da kabotaj
hakkı alınarak, Türk vatandaşlarının bu alanda söz sahibi olması sağlanmıştır.
1980 yılında 1 900
000 dwt olan filomuz, 2581 sayılı Yasanın getirdiği olanaklarla yükselme
trendine girmiş, 1998 yılında 10 500 000 dwt'a ulaşmıştır.
Sektörün yeterince
desteklenmemesinden, dünyada ve ülkemizde yaşanan krizler ve filomuzun
yaşlanmasından dolayı, millî filomuz 8 000 000 dwt'a gerilemiştir. Bu gemilerin
1 500 000-2 000 000 dwt'unun, muhtelif limanlarda, banka hacizleri nedeniyle
seferdışı olmasını da dikkate aldığımızda, bugün, hizmet edebilecek 6 500 000,
bilemedin 7 000 000 dwt'luk gemimiz kalmıştır. Gerekli tedbirler alınmaması
nedeniyle, dünya sıralamasında, 17 nci sıradan 20 nci sıraya gerilemiş
durumdayız.
Filomuzun yaklaşık
yüzde 58'i 20 yaşından büyük, yüzde 25'i 10 ile 20 yaş arasında olup yaş
ortalaması 22'dir. Son yıllarda, dünya çapında önplana çıkan güvenlik ve çevre
mülahazaları, deniz ticaret filomuzun gençleştirilmesi gereğini ortaya
çıkarmıştır. Günümüzde, dünya ülkeleri, güvenlik ve çevre bilinciyle hareket
ederek yaşlı ve standartdışı gemileri limanlarına kabul etmemektedir. Bu durum,
filomuzun kan kaybetmesine neden olmakta, rekabet gücümüzü azaltmaktadır. Yaş
ortalaması 22 olan millî filomuzun süratle yenilenmesi gerekmektedir. Türk
deniz ticaret filosunun sayı ve tonaj itibariyle kan kaybetmesinin önüne
geçilmesi, filomuzun gençleştirilmesi, rekabet gücünün artırılması için çok
ciddî tedbirlerin alınması zorunlu hale gelmiştir. 1974'te Kıbrıs Barış
Harekâtında petrol taşıyacak gemi bulamadığımız günleri unutmamalıyız. Filonun
askerî, politik ve stratejik önemini ulusal güvenliğimiz açısından gözardı
etmemeliyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin ithalat ve ihracat yüklerinin denizyoluyla
taşımacılığında Türk gemilerinin aldığı pay yüzde 30 civarında olup, 3 000 000
000 dolar gelir elde edilirken, bu yüklerin yüzde 70'i yabancı bayraklı
gemilerle taşınmakta olup, 2 500 000 000-3 000 000 000 dolarlık navlun bedeli
yabancılara ödenmektedir. Gerekli tedbirler alınarak yüzde 30 seviyesindeki bu
payı en az 2-3 katına çıkaracak önlemler alınmalı, yabancı gemilere ödenen
navlunun ülkede kalması sağlanmalıdır.
Deniz ticaret
filomuzun dünya deniz ticaret pastasından daha fazla pay alabilmesi için orta
ve uzun vadeli, dünya denizcilik piyasalarında uygulanan oranda reeskont
kredisi temin yoluna gidilmeli, sektörün kredi borçlarının vadeleri gözden
geçirilmelidir. Başta TÜPRAŞ, BOTAŞ, ERDEMİR, İSDEMİR gibi kamu kurumları,
petrol, likit amonyak gazı, demir-çelik vesaire kamu yüklerinin taşınmasında
Türk bayraklı gemileri tercih ederek uzun vadeli taşıma sözleşmeleri yapılırsa,
yabancı gemilere gidecek olan milyonlarca dolarlık navlun kendi filomuza
gelecek, navlun Türkiye'de kalacaktır. Bu da, sektöre ciddî bir sermaye birikimi
sağlarken, yeni gemilerin filomuza katılmasına olanak tanıyacaktır. Bunun en
güzel örneğini Kore ve Japonya'da görmekteyiz. Bu ülkeler, taşımalarının
tamamını kendi bayrağındaki gemilere vermekte, yirmi yıllık taşıma sözleşmeleri
yapmaktadırlar. Bu uygulamalar ve alınacak diğer önlemlerle, filomuzun çok kısa
zamanda gençleşeceğine, 20 000 000 dwt'lara ulaştırılacağına ve navlun
gelirlerimizin kısa bir süre içinde 10 000 000 000 dolara çıkacağına
inanıyorum.
Sayın Başkan ve
değerli arkadaşlar; sınır ticareti yoluyla ithal edilen akaryakıt, ülke içinde
karayolu taşımacılığında kullanılarak haksız rekabete yol açmaktadır. Bu durum,
denizyoluna oranla 1'e 7 daha pahalı olan karayolu taşımacılığını teşvik
etmektedir. Karayolunda kullanılan bu ucuz yakıt, ülkeyi en az 2 000 000 000
dolar gelir kaybına uğratmaktadır. Devlet, karayoluna öz evlat, denizyoluna
üvey evlat gibi davranmaktan vazgeçmelidir.
Kabotaj
taşımacılığının canlandırılması için akaryakıt tüketim vergisinin alınmaması
yahut en alt seviyelere indirilmesi hususunda Bakanlar Kurulu ve Maliye
Bakanlığı gerekli çalışmaları yapmalıdır. 1 Temmuz itibariyle akaryakıt tüketim
vergisinin alınmayacağının Başbakan tarafından açıklanmış olması, bu konudaki
umutlarımızı artırmıştır. Yunanistan gemileri bize oranla 3 kat daha ucuz
akaryakıt kullanmaktadır. Denizci ülkelerle rekabet edebilmemiz ve denizyolu
taşımacılığını teşvik edebilmemiz için, denizcilerimize de aynı koşulların
sağlanması kaçınılmazdır.
Cumhuriyetle birlikte
ülkemizde demiryolları ve denizyollarına öncelik tanınmış olmasına rağmen,
1950'den sonra değişen ulaştırma politikaları neticesinde karayolu taşımacılığı
teşvik edilmiştir. Bugün, ülkemizde karayolu taşımacılığının toplam taşımacılık
içindeki payı yüzde 93,2 gibi çok yüksek oranlara çıkmıştır. Oysaki, her konuda
uyum sağlamaya çalıştığımız Avrupa Birliğinde karayolu taşımacılığı yüzde
43'tür. Ülkemizde denizyolu taşımacılığı yüzde 1,9, Avrupa Birliği içinde ise
bu oran yüzde 50 civarındadır. Üç tarafı denizle çevrili ülkemizde yük ve yolcu
taşımacılığında sıfır maliyetli denizyolu bu kadar az payı alırken ve ağır
kamyonlara dayalı karayolu taşımacılık sistemine ağırlık verilmesi, hem mal hem
can hem de kaynaklarımızın israfına neden olmaktadır.
Karayolu yapımı
pahalı olduğu gibi, bakım ve onarım giderleri de çok yüksektir. Bunun nedeni
ise, karayolu yük taşımacılığında yük tonajlarına uyulmadığı, gerekli
denetimler yapılmadığı için karayolları çabuk deforme olmakta; devlet, yirmi
yılda yenilenmesi gereken yolu, ikibuçuk yılda yenilemek zorunda kalmaktadır.
Bu durum, bakım ve onarım masraflarını sekiz kat artırmakta, devletin
kaynakları heba edilmekte ve birilerine peşkeş çekilmektedir.
1950 yıllarından
bugüne değin izlenen yanlış ulaştırma politikalarına, 58 inci hükümet de , 15
000 kilometrelik yeni duble yol yapımını ve İstanbul'a üçüncü bir köprünün
yapımını gündemde tutmasıyla, evvelce yapılan yanlışlığa devam etme kararında
olduğu izlenimini vermektedir. Hükümet, üç tarafı denizle çevrili ülkemizin
jeopolitik durumu ve denizciliğin stratejik özelliğini de unutmadan,
topluulaşım ve taşımacılığı önde tutan, deniz ve demiryolu ağırlıklı uzun
vadeli planlamaları içeren ulaşım politikalarını acilen uygulamaya koymalı, çok
sayıda yurttaşımızın yaşamını yitirmesine ve yaralanmasına neden olan trafik
canavarını denizde boğmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbul milletvekili olarak, hele üçüncü Boğaz köprüsünün
gündemde olduğu bir dönemde, İstanbul İlindeki ulaşıma değinmeden
geçemeyeceğim. İstanbul'un kentiçi ulaşımının yüzde 90'nı karayolu, yüzde 6'sı
demiryolu, yüzde 4'ü ise denizyoluyla yapılmaktadır. Denizyolu ulaşımındaki
payın yüzde 8'i deniz otobüslerinin yüzde 80'i de şehir hatlarına ait
gemilerindir. 14 yıldır bir tek yolcu gemisi ne inşa edildi ne de alınıp, şehir
hatlarına katıldı. Türkiye Denizcilik İşletmeleriyle ilgili bir karar
verilerek, kentiçi toplu yolcu taşımacılığındaki önemi ve vazgeçilmezliği
gözönünde bulundurularak, bu alana kaynak aktarılmalı, acilen yeni gemi inşa
yapımına başlanılmalı, uygun kapasite ve hıza sahip yeni şehir hattı gemileri,
ve araba vapurları devreye sokulmalı ya da kentiçi ulaşımında,
toplutaşımacılığın, kooperatifler aracılığıyla özel sektöre devri
düşünülmelidir.
Bugünlerde gündeme
gelen üçüncü Boğaz köprüsünün maliyeti yaklaşık 800 000 000 dolar olarak
öngörülmektedir. Kentiçi yolcu taşımacılığında kullanılacak gemilerin maliyeti
ise büyüklüğüne göre 3 000 000-5 000 000 dolar, yeni araba vapuru 6 000 000
dolar civarındadır. Yapılması planlanan üçüncü köprü bedeliyle yüzlerce gemi
inşa ederek, köprülerle özel otomobillerin Boğazın iki yakası arasında
taşınmasından çok, toplutaşımacılığı öne çıkarmalıyız. Şehiriçi
toplutaşımacılığının denize kaydırılması gerekirken, kentiçi ulaşımdaki payı
yüzde 11 olan Boğaz köprülerinin, hükümetçe, tekrar gündeme getirilmesi
düşündürücüdür. Bizim bu hususta tercihimiz Boğaz köprüsü değil, demiryolu
bağlantılı tüp geçit veya deniz taşımacılığından yanadır; doğrusu da budur.
Aksine, üçüncü Boğaz köprüsü, Boğazdaki yeşil alanların yağmalanmasına ve imar
aflarının yeniden gündeme gelmesine neden olacaktır. Bu bağlamda, gerek Fatih
Sultan Mehmet gerekse Boğaziçi Köprülerinde raylı sistem bağlantısının
döşenmesi yeni bir düşünce olarak gündeme alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz, bulunduğu konum, sağladığı coğrafî avantajla dünya
ulaştırma hatlarının odak noktasındadır. Asya ve Ortadoğu ülkelerinin birçoğu
dünya ticaretine açılmak için, Karadeniz ve boğazlarımızı kullanmak zorundadır.
Ege ve Akdeniz'e olan kıyılarımız, dünya ticaretinde söz sahibi olmamızı
sağlayacak büyük bir fırsattır. Ne yazık ki, bu fırsatları değerlendiremiyoruz.
Bugün, Türkiye'den daha az avantajlı konumda olan Malta, Yunanistan ve İtalya,
transit taşımacılıkta denizyoluyla taşınan 10 milyonlarca ton yükün dünya
çapında lojistik üssü ve aktarma limanı konumundadır. Coğrafî avantajımıza
rağmen ülkemizde ise transit taşımacılık yok denecek kadar azdır.
Ülkemizin liman
elleçleme; yani, başka bir anlatımla yükleme-boşaltma kapasitesi 310 000 000
ton/yıl olup, bunun ancak yüzde 50'si kullanılmaktadır. Yeni liman yapımı
yerine, mevcut liman kapasitelerini reorganizasyona tabi tutup,
işlevselliklerini artırıp, çağdaş işletmecilik anlayışıyla transit
taşımacılığımızı geliştirmemiz gerekmektedir.
Limanlardan alınan
nispî kira bedelleri, kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinden alınan yüzde 6,5
Hazine payı gibi kesintilerin, fener ve sağlık rüsumları gibi bedellerin makul
seviyelere indirilip, Türk limanlarının pahalı liman konumundan ucuz liman
konumuna dönüştürülmesi, deniz taşımacılığını cazip hale getirecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; denizcilik sektörünün en önemli alt sektörlerinden biri olan
gemi inşa, gemi söküm sanayiine ve tersanelerimize de kısaca değinmek
istiyorum.
Gemi inşa sanayiine
de bugüne kadar gerekli önem verilmediği, sorunlarına karşı duyarlılık
gösterilmediği için, 550 000 dwt/yıl mevcut kurulu kapasiteyle 7 500 000
dwt/yıllık bakım-onarım kapasitesinin, ancak, dönem dönem, bazen yüzde 20, bazen
yüzde 40 oranını kullanabilmekte, yüzde 60, yüzde 80'lik kapasitesi atıl
durumda bulunmaktadır; oysa, güvenlik ve çevre mülahazaları nedeniyle, yaklaşık
800 000 000 dwt'luk dünya deniz ticaret filosu süratle yenilenmekte olup, dünyadaki
inşa tersaneleri 2006 yılına kadar dolmuş bulunmaktadır.
Ayrıca, yenilenmesi
gereken koster filomuz varken, tersanelerimizin çok düşük kapasiteyle çalışması
üzücü ve düşündürücüdür.
Dünya gemi inşa
piyasasında Japonya ve Güney Kore'nin payı yüzde 70'in üzerindedir. Avrupa
Birliği ülkeleri ise yüzde 20 civarında bir paya sahip iken, Türkiye'nin payı
yüzde 3 civarındadır. Uluslararası kurallar gereği 15 yaş üstü gemilerin
seferden men edileceği, limanlara alınmayacağı gerekçeleriyle, dünyada yeni
gemi inşa taleplerinin patlama noktasına geldiği 2001-2002 yılında, Türk
tersaneleri, 840 000 000 doları bulan 60 adet geminin ön sözleşmesi yapılmasına
rağmen, teminat sorununun çözülememesi nedeniyle kesin sözleşme sürecine bir
türlü girememiştir. Eğer, yeniden bir düzenleme yapılamazsa, sorunun, bu yıl ve
önümüzdeki yıllarda da yaşanması kaçınılmazdır.
Gemi inşa sanayiinin,
devletçe belirlenmiş, uzun vadeli, bağımsız bir gelişim ve destek politikası
ciddî anlamda maalesef olamamıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun;
lütfen tamamlayın efendim.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ
(Devamla) - Sektörün işletme sermayesi ve finansal sıkıntısının had safhada
olduğu bugünlerde, gemi inşa sanayiinin geliştirilmesi için, finansmanla ilgili
köprü kredi, orta ve uzun vadeli kredi sorununun yanı sıra, kredilerin
temininde yaşanan tersanelerin irtifak hakkı ipoteği, teminat sorunu çözülmeli
ve bürokratik engeller süratle kaldırılmalıdır.
Koster filosunun
tersanelerimizde yenilenmesi için teşvik imkânlarının araştırılması önem arz
etmektedir. Tersanelerimize onarım maksadıyla gelen yabancı bayraklı gemilere
gümrüksüz yakıt verme sorunu da çözüme kavuşturulmalıdır.
Tersanelerimizin
potansiyelinin tamamı kullanıldığında, yurtiçi ve yurtdışı gemi inşa, bakım ve
onarım karşılığı 1 milyar dolarlık gelir elde edliebilir, 65 000 kişiye
istihdam sağlanabilir.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye, çelik üretiminde kullandığı hurdanın yaklaşık yüzde
70'ini ithal etmektedir. İhtiyacın 7 000 000-8 000 000 ton olduğu gözönünde
bulundurulursa, ülkemiz, yılda 1 milyar dolar dövizi, demir hurdası için, yurt
dışına ödemek zorunda kalmaktadır.
İzmir Aliağa'da 800
000 ton/yıllık kapasiteye sahip gemi söküm bölgesi yüzde 25 kapasiteyle
çalışmaktadır. Uluslararası standart ve kurallar nedeniyle pek çok sayıda deniz
aracı kullanımdan men edilip hurdaya çıkarılacağına göre, bu sektöre gerekli
destekler sağlandığı takdirde, gemi söküm sanayii tam kapasiteyle çalışacak,
istihdam yaratacak ve 1 milyar dolar döviz ülkemizde kalacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemize gelen turistlerin geliş nedeninin yüzde 90'ı deniz
varlığımızdır. Ülkeye gelen turisti, gezinti teknelerine, yatlara, marinalara,
dalışa, su sporlarına çekecek kruvaziyer turizmini destekleyecek tedbirleri
ortaya koyabilirsek, gerekli altyapı ve idarî düzenlemeleri yapabilirsek,
turizm gelirlerimizin 3-4 misline çıkabileceğini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ
(Devamla) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım tam 20 dakika konuştu, ben, 3 dakika
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ
(Devamla) - Akdeniz'deki 700 000 yatın sadece 10 000'ini ağırlamamız, bu
pastadan ne kadar az pay aldığımızın göstergesidir. Bu kadar olumsuzluğun
arasında, sevinerek söyleyebilirim ki, yat inşa, bakım ve onarımında dünya standartları
yakalanarak, özellikle, mega yat imalatında dünya dördüncüsü olmamız, bu konuda
ne kadar ehil ve başarılı olduğumuzun en büyük göstergesidir.
Değerli
milletvekilleri, deniz kaynaklarımızdan olan kıyı, kültür ve açık deniz
balıkçılığını ele alıp, özellikle balıkçılarımızın sınırötesi açık deniz
balıkçılığına yönelmesi için gerekli teşvikler ortaya konup, bu bağlamda
gereken anlaşmalar yapılmalıdır. Balıkçılık sektöründeki gelişim, istihdam ve
ihracat olanağı yaratacaktır.
Bizlere bu kadar
geniş imkân sunan denizlerimizi kirletmememiz, öldürmememiz, sahip çıkmamız
gerektiğini bir kez daha huzurlarınızda vurgulamak istiyorum. Kirlilik
konusunda hiç de duyarlı bir toplum değiliz. Denizlerimizi kirletmek için,
âdeta, birbirimizle yarışıyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Ketenci, buyurun.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ
(Devamla) - Efendim, tamamlıyorum.
Diğer bir önemli
husus ise, son yıllarda, İstanbul Boğazında artan trafiğin yanı sıra,
Boğazlarımızdan petrol, yanıcı gaz, çeşitli kimyasal ürünler ve nükleer
atıklardan oluşan yük taşıyan gemilerin geçişlerinde büyük artışların ortaya
çıkması, olası bir kazada İstanbul için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
Dünya harikası
boğazlarımızın ve İstanbulumuzun tarihî, kültürel ve doğal güzelliklerinin
korunması, boğazlardan güvenli geçişin sağlanması ve kazaların önlenmesi için,
gerekli önlemlerin belirlenmesi, kurulacak araştırma komisyonunun görevleri
arasında olmalıdır.
Sektördeki
sorunlardan biri de, gemiadamları ile deniz işletmecilerinin nicelik ve
niteliğindeki darboğazlardır. Bu darboğazların aşılması için gemiadamı
eğitimine ayrı bir önem verilerek, uluslararası standartlara uyum sağlamalıyız.
Geçmiş yıllarda
özelleştirme kapsamına alınıp, özelleştirilen denizcilik kuruluşlarının ve
limanların verimliliklerinin ne ölçüde arttığının ve devlete olan
yükümlülüklerini ne ölçüde yerine getirdiklerinin ortaya konulması, kamuoyuna
açıklanması, dürüst siyaset ve şeffaf devlet ilkesi gereğidir. Aksine bir
tavır, devlet kaynaklarının peşkeş çekileceği izlenimini verecek, yeni
yapılacak özelleştirmelere müspet ve menfi olarak etki edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; huzurlarınızda denizcilik sektörüne ilişkin sorunların
tamamını 10 veya 20 dakikada anlatmak ve aktarmak mümkün değildir. Ancak,
denizciliğimize ilişkin bu sorunların çözümünde ilerleme sağlanabilmesi için
öncelikle atılması gereken önemli bir adım da, sektörde yıllardan beri
oluşturulamayan bir devlet politikasının oluşturulması ve yıllardan beri kurulmaya
çalışılan denizcilik bakanlığının kurulması olduğunu düşünüyorum.
Önceki hükümet
dönemlerinde denizcilik bakanlığının kurulmasını savunanların bugün sessiz
kalmalarını anlamakta güçlük çekiyorum. Bir dönem bakanlıktan söz edilip, daha
sonra vazgeçilip başka arayışlara girilmesi, bu konuda bir devlet politikasının
olmadığının en belirgin göstergesidir. Artık, denizcilik sektöründe, her
iktidarın, her bakanın kendine göre keyfî politika uygulama dönemi
kapanmalıdır.
Bu arada,
Yunanistan'da Denizcilik Bakanlığının olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.
Denizciliğe ilişkin
mevzuatın çokluğunu, yetki ve sorumluluk karmaşasını Sayın Bakan da anlattı.
Bunları ortadan kaldıracak, sektöre ilişkin makro politikaları belirleyecek ve
bunları hayata geçirecek, her türlü siyasî mülahazalardan uzak, sektörün tümünü
kapsayan tüm yetki ve sorumlulukların tek elde toplandığı, içi boş olmayan bir
bakanlık kurulmalıdır.
Ayrıca, Adalet
Bakanlığı bünyesinde deniz ihtisas mahkemelerinin kurulması da mutlaka
sağlanmalıdır. Eğer bakanlık kurulmayacaksa, Denizcilik Müsteşarlığının kuruluş
yasasındaki görev ve yetkiler değiştirilip, bu çerçevede içi doldurularak bir
ihtisas müsteşarlığına dönüştürülmesi gerektiğini, denizciliğimizin
gelişmesinde, sorunlarının çözümünde önemli sayıyorum.
Bu arada,
Müsteşarlıkta çalışanların kazanılmış özlük ve ekonomik haklarından geriye
gidilmemesine önemle dikkat edilmelidir. Denizcilik Müsteşarlığında yapılacak
düzenlemeler bahane edilerek, geçmiş dönemde yapılan yanlışlar gibi, kadrolaşma
amacıyla hukuk tanımaz tavırlara girilmemeli "o bizden, bu bizden
değil" ayırımcılığı yapılmamalıdır. Ne yazık ki, bugün bile yargı
kararlarının uygulanmadığını, siyasî atamaların ve görevden almaların devam
ettiğini endişeyle izliyoruz. Bu konudaki hukukdışı uygulamaları yakından
izleyeceğimi, gerekirse, her salı günü, soru önergeleri ve gündemdışı
konuşmalarla konuyu bu kutsal kürsüye taşıyacağımı Sayın Bakan bilmelidir. Her
gün, hukuk devletinden, Avrupa standartlarına uyumdan söz edenlerin, hukuku önce
kendi içlerine sindirmelerinin zorunlu olduğunu, bir gün bu hukukun kendilerine
de gerekli olabileceğini hatırlatmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin aradığı kaynak denizcilik sektöründedir.
Denizcilik sektörümüz, döviz girdisi sağlayan, dış ödemeler dengesine katkıda
bulunan, önemli bir sektördür. Konuşmamda izah etmeye çalıştığım gibi, deniz
ticaret sektörüne verilecek önem ve destek, Türkiye'ye turizm gelirlerinden çok
daha fazla gelir getirecek, yakın gelecekte 25 milyar dolar, orta vadede 45-50
milyar dolar kaynak sağlayabilecek, ciddî istihdam yaratabilecek bir sektördür.
Türkiye'nin
geleceğinin artık denizlerde olduğunun görülmesi gerekir. Bu duruma
kayıtsız kalan hükümetler, sağır ve kör
hükümetlerdir. Bu nedenle, sektörle ilgili bir araştırma komisyonu kurularak,
denizcilik sektörünün içinde yer alan birçok alanla ilgili (deniz taşımacılığı,
gemi inşa sanayii, gemi söküm sanayii, liman işletmeciliği, denizlerde can, mal
ve çevre güvenliğine ilişkin hususlar, deniz balıkçılığı, deniz ve yat turizmi,
gemi acenteciliği, denizcilik eğitimi gibi konularda) çözüm önerilerini ortaya
koyup, kalıcı ve sürekli bir devlet politikası oluşturmanın ve denizci bir
toplum yaratarak, Atatürk'ün 66 yıl önce çizdiği hedefe ulaşmanın zamanının
geldiğini düşünüyorum.
Her yıl kutladığımız,
1 Temmuzda da kutlayacağımız Denizcilik ve Kabotaj Bayramının, denizciliğimizin
gelişmesinde bütün tedbirlerin alındığı, gerçek bir bayram olarak kutlanmasını
ve ülke kalkınmasında yeniden bir milat olmasını temenni ediyorum.
Gösterdiğiniz sabır
nedeniyle teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ketenci.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. AK Parti Grubu adına, 21 Ocak 2003 tarihinde
verdiğimiz, denizcilik sektörü hususundaki Meclis araştırması önergemiz
üzerindeki görüşlerimi sizlere arz edeceğim; ama, ben hem mutluyum hem üzgünüm.
Mutluyum; Cenabı Allah'a binlerce şükürler olsun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
denizciliği fevkalade konuşuyor, onun için, hazırladığım bu konuşmayı da hiç
açmayacağım ve Sayın Bakanıma da çok geniş izahatından dolayı da teşekkür
ediyorum, Ahmet Ağabeyimize de teşekkür ediyorum ve ne şanstır, Türkiye'de,
Türkiye Büyük Millet Meclisi 22 nci Dönemi yaşıyor ve bu 22 nci Dönemde
Partimizin Genel Başkanı -bizim hem Genel Başkanımız hem de Başbakanımız-
denize gönüllüler ve dolayısıyla, görüyorum ki, onun bütün parlamenterleri de
-burada bulunanlar- denizi ilgiyle dinliyor; ama, öyle zannediyorum, biraz
sonra, kulisteki arkadaşlarım da çok dikkatle dinleyecekler ve dolayısıyla,
burada da bize katılım sağlayacaklar.
Mutluyum dedim, bu
güzel konuşmaları, inanın, 21 inci Dönem Meclisinde, 20 nci Dönem Meclisinde
yahut da gelin 1'den 21'e kadarki Meclislerde, şu anda, benden evvel
konuşanların dakikası kadar denizciliği konuşmamışlardır. Demek ki, biz denizci
oluyoruz.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ
(İstanbul) - O yola girdik.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Biz, hep denizciyiz zaten.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - O yola girdik, hep beraber; inşallah, devam edeceğiz, Meclisin
sesini de halkımız duyacak. Özlediğimiz nedir; bizim, deniz ticaret odamızda,
en son yaptığımız bir beyin fırtınasından çıkan slogan var: "Denizci
millet, denizci ülke." Mutluluğum bundan geliyor. Üzüntüm, Sevgili Sayın
Bakanıma, bu araştırma önergesinin özelliğini, içeriğini, meselenin anasını,
herhalde ben anlatamadım.
Eğer, bunu iyi
anlatabilmiş olsaydım, Sayın Bakanım araştırma açılmasını benden önce isterdi;
çünkü, denizciliği benden fazla okumuş ve hakikaten, denizciliği önplanda
yapmış arkadaşımızdır.
Şimdi, bakın,
milletvekili olarak benim canım sıkılıyor ve sizlerin de sıkıldığınızı
biliyorum. Sağ olun, bizim Genel Başkanımız çok yoğun çalışıyor diyorsunuz
-muhakkak, diğer Genel Başkanımız da öyle diyordur- ama, biz, şu
milletvekillerimiz, birey olarak, bizim becerilerimizi ve ihtisas konularımızı,
bu ayrı günlerimizde, eğer bizim hükümetimize intikal ettirir, yardımcı olursak
ve bu konuları daha detaylı, yerinde görerek önlerine getirirsek, hani, Sayın
Başbakanımın dediği gibi, bürokratımız takoz koymaz, o bürokratımızla da
diyalog kurulur ve yatırımlar ve yapılacak olanlar çok daha çabuk olur.
Bakın, Sayın Bakanım
söyledi; biz o işe talibiz ve Sayın Bakanım, zannediyorum ki, benim konuşmamdan
sonra, bu araştırma önergesi kabul edilsin diyecek.
Şimdi, Sayın Bakanım
konuşmasının sonunda diyor ki: "Bizim, hükümetimizden ve Yüce Meclisten
beklentimiz, çalışmalarımızda bize destek verilmesidir." Bizim araştırma
önergemizin bundan başka da gayesi yoktur.
Ne yapacağız biz?..
Ben söyleyeyim; ben, bugüne kadar, çok arkadaşıma, vilayetleri açısından konuyu
çok dile getirdim; Sevgili Bakanımın kendisine -bana da çok yol veriyor; onu da
açık açık söyleyeyim- ve kendi bürokratlarına, Türkiye denizcilikte unutulmuş
veya ben çok acele etmişim, belki, ben bu gündemin içindeyim; mesela, bir
kruvaziyer limanın yapılması gereğini, hazır olan limanı getirdiğim zaman,
Bodrum'da Bodrum Belediye Başkanına müracaat ettiğim zaman "evet Başkanım,
hemen bu hizmeti yapalım." Ne oldu; Sevgili Başbakanımla çok uzun
senelerdir -yedi senedir- güya bürokratik engellerin aşılamadığı; ama, Sevgili
Bakanım ve Bayındırlık Bakanımızla çok kısa zamanda -üç ayda- hallederek,
Ereğli'de temelini attığımız tersane gibi... Biliyorsunuz, Beşiktaşlıyım, 100
üncü yılı kutluyoruz; o gün Galatasaray maçımız vardı; o kadar kısa zaman
olmasına rağmen, ben, Ereğli'deki o tersane temeli atıldıktan sonra, Akçakoca
yoluyla Karasu'ya gittim ve Sakarya milletvekillerinin hepsine söyledim. Sayın
Bakanımla da oluşturduğumuz, gemi inşa sanayiiyle ilgili Genel Müdürümüzle
oluşturduğumuz fikri, onlara empoze ediyoruz. Yazık, günahtır, ülkede
denizciliğe. Hele, bizim hükümetimiz bundan istisna; ama, öbürleri de istisna;
taş üstüne taş koyanın biz elini öperiz; ama, bu önergede, envanter yapalım
dedim.
Bakın, barınakların
çoğu Karadeniz'dedir. Ben, bir Karadeniz çocuğuyum; ama, barınakların bu kadar
yanlış yapıldığını cesaretle söylüyorum ve o kardeşlerime, bütün milletvekili
arkadaşlarıma da bunları söylüyorum. Dolayısıyla, benim sunduğum önerge ve
dolayısıyla, Ahmet Güryüz Ketenci'nin sunduğu önerge, ne bundan evvelki
bakanları veya hükümetleri ne de şimdiki bizlerin Türkiye'de yaptıklarının
soruşturması şeklinde ilgilendirmiyor; ama, Türkiye'nin bir şeye ihtiyacı var.
Türkiye'de denizcilik sektörünün bir anayasasına ihtiyaç var. Biz dedik ki,
Türkiye'de denizcilik sektörünün potansiyeli, envanteri nedir, neler
yapabiliriz; bunları bir tespit edelim, hatta, bunları bir kitapçık haline
getirelim, bu Meclisin kürsüsünden konuşalım, gerekirse bu kitapları
kütüphanemize de koyalım; bizler gelip geçiciyiz; ama, bizden sonra gelenlere
de bir ışık tutsun o kitap ve onlara kolaylık sağlasın. Amacımız sırf buydu.
İkincisi, ülkenin
denizci bir ülke olmasını istememizin bir sebebi var. Bizlerin aradığı neydi;
kaynaktır; ama, Türkiye'nin sürdürülebilir kaynağa ihtiyacı vardır. Görünmeyen
muamelelerin içindeki en büyük pay denizciliğindir. Bugün 9 milyar dolar
getiremeyiz. Ben filomu ezbere biliyorum, ben bu işle yaşıyorum. Filomuz,
bugün, belki Sevgili Bakanımızın notlarında veya sicil bürolarında 9 000 000
ton gözükebilir; maalesef yok. Bugün 6 500 000-7 000 000 tondur; ama, bugün,
denizcilik sektörü, bütün böyle olmasına rağmen, kamunun ve özel sektörün
gelirleriyle 7 milyar dolar civarlarında getirir. Hükümetimiz bu önlemleri
alıyor, onu söylüyorum ve ben size bir kitapçık dağıttım, o kitapçığı hiçbir
zaman tek başıma ürettiğimi de iddia etmedim. Çünkü, ben Deniz Ticaret
Odasından buraya geldim, oranın onüç sene Başkanlığını yaptım, yirmiiki sene
yönetim kurulunda bulundum. Onlarla beraber hazırladığımız o kitapçığa en büyük
duyarlılığı Sayın Bakanım göstermiştir ve dolayısıyla bugün -işte, 1 Temmuzları
bekleyeceğiz- merhale merhale, inanın, hep birlikte denizcilik sektörünü
istediğimiz yere ve o kitapçıkta, hiçbir -onu da bahsettim o gün, hatta
Abdulkadir Ateş Bey güldü- finansman istemeden... Çünkü, artık, Türkiye'de
denizciliğin önü açılmıştır. Bakın, bugün bile denizcilik sektörü, dünyanın her
yerinde 1 500 000 dwt'a kadar petrol gemileri, kimyevî madde gemileri ve diğer
gemileri yaptırmakta; ama, Türkiye'den bir kuruş finansman almamaktadır. O
kitapçığı zannediyorum atmadınız. Deniz ticaret mecmualarımız size devamlı
geliyor. O kitapçığımızın zaten ilk 3 tanesinin müjdesini Sevgili Bakanım
verdi. Eğer, beraber, müsteşarlık kanununu ve diğerlerini de çıkardığımız
zaman, samimî söylüyorum, iki sene içinde, bugün ne; 2003, 2005 bu tarih, 15
milyar dolar denizden gelir. İnanın, turizmcilere... Turizm, hiç benim konum
değil; ama, söyleyeyim, turizme Türkiye'de yapılan destek 2 000 000 000 dolar
civarındadır; ama, Türk denizciliğine, bugüne kadar, Türkiye'de, maalesef, 100
000 000 dolar kadar teşvik verilmemiştir; ama, böyle olmasına rağmen,
Türkiye'ye bugün 7 000 000 000 dolar getiriyorsa, turizm 12 000 000 000 dolar
getiriyorsa, denizcilik sektörüne, iyi niyetle, buğz yapmadan baktığımız zaman,
15 000 000 000 dolar iki sene içinde getirecektir; ama, ne olacaktır; 15 000
000 000 dolardan sonra üstüne getirecektir.
Ufak bir örnek;
mesela, denizle ilgili, her hükümet bir şey yapmak istemiştir; ama yeterli
olmadığına ve ilgisiz kalındığına bir örnek vereyim; bugün kabotajda... Kabotaj
nedir; kendi karasularımızdır, kendi millî sularımızdır; yani, İstanbul'dan
Trabzon'a giden vasıta, İstanbul'dan İzmir'e giden vasıta... Maalesef, bir tane
yolcu gemimiz yoktur ve denizdeki yük taşımacılığı da yüzde 1'e inmiştir, yok
şeklindedir. Dolayısıyla, bizim kabotajımıza alınan tedbirler bizi ihya
edecektir. Yunanistan, deniz ticaret filosundan 100 000 000 000 dolar kazanır;
yani, kimin fazla kepçesi var, onun karşılığında para kazanır. Bugün,
bizim 6 000 000-7 000 000 ton varsa;
bu, dünya deniz ticaret filosunun yüzde 1'iyse, biz, oradan, ancak 3 000 000
000 dolar para kazanırız; ama, gelin, taşıtamadığımız yüklere... Gemilerimiz
kendi yüklerimizin yüzde 30'unu taşırken, maalesef, yapılan
yanlışlıklarla, bugün, bu
oran yüzde 18'e
inmiştir. Yani, 4 500 000 nüfuslu bir Norveç 18 000 000 000 dolar
kazanabiliyorsa, bir Yunanistan dünya ticaret payının üçte 1'ini alabiliyorsa,
herhalde, Türkiye'ye, hani bir taraftan 3 000 000 000 dolar alıyorsun, bir
taraftan 3 000 000 000 dolar veriyorsun; bu, yakışmaz.
Deniz turizmi çok
önemlidir; deniz turizmimizde, ufacık bir hareketle, ufacık bir ilgiyle alınan
bu tedbirler, ikiye katlar. Bakın, deniz turizmi dediğim... Ülkemize gelen
turistin yüzde 80'i de denize gelir. Bizim coğrafî durumumuzu, bizim
kıyılarımızı bir gözönüne getirin...
Gemi inşaat sanayii
deyip geçmeyin; bugün, İngiltere'ye, Almanya'ya gemi ihraç ediyoruz. Bugün, bu,
Türkiye'nin en sevindirici durumudur. Yüzde 60 kapasiteyle çalışıyoruz, 200 000
000 dolar eder, bunun yüzde 60'ını ihraç ediyoruz; yani, dışarıdaki adam 10 000
000 dolarını yolluyor, burada istihdam yaratıyor, gemi yapılıyor. Böyle bir
tablo çizersek, inanıyorum ki, Türkiye'de denizcilik sektörüne, tekstil sektörü
gibi, tekstil ihracatı gibi gereken önemi verirsek, bizim bu ihracatımızın
yekûnu 100 milyar dolarları bulur; bulmaması mümkün değil. Biz, yat inşaat
sanayiinde, mega yatta dünya dördüncüsüyüz; ama, gelin -Bakanım söyledi,
inşallah halledeceğiz- bugün, Sabah Gazetesinin yazdığı Hollanda'ya yolladığımız
o 600 tane mobilya gibi tekneler, nasıl bir yerde yapılıyor, görseniz,
şaşarsınız -bütün milletvekili arkadaşlarımla gidip, dolaşıyorum; Mehmet
Denizolgun'u götürdüm, Mustafa Açıkalın'ı götürdüm, gösterdim- ama, insanlar
yer istiyor, yer; para da istemiyor. Hollanda'dan, zaten, siparişinin bir kısmı
peşin geliyor.
Onun için, benim,
tekrar istirhamım -fazla vaktinizi almayayım- bence, gelin, Bakanım; yani,
erdemdir... Bizim Sevgili Bakanımız, esasında, denizcilikte, tabiî, işin
lokomotifidir; ama, biliyorsunuz, bizim bir de diğer sorunlarımız var. Ahmet
Güryüz Ketenci'nin demin dediğine tamamen katılıyorum. Bakın, esasında, Turizm
Bakanı da bizim bakanımız, Tarım Bakanı da bizim bakanımız, teşvik uygulamalara
baktığı için, gemi inşa ve yat turizmini yakından ilgilendirdiği için, Hazineden
sorumlu Devlet Bakanı da bizim bakanımız, gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı
da bizim bakanımız, Kürşad Tüzmen, iki
türlü bakanımız, hem yüklerle ilgilenir hem de gümrükle ilgilenir, İçişleri
Bakanı da bizim bakanımızdır ve dolayısıyla, bakın, denizcilik, böyle bir
karmaşa içinde. Tabiî, Sevgili Bakanım, inşallah onu yaparız. İnşallah, hep birlikte, yani, bizim, İktidar
Grubu olduğumuz, hükümetin bizde olduğu, bakanlıkların da bizde olduğu bir
dönemde, gelin -ben, denizcilik bakanlığı diye ısrar etmeyeceğim; olsaydı,
tabiî sevinirdim; ama- en azından Müsteşarlığımızda, yani, bizim Denizcilik
Müsteşarlığı içinde, bu bütün birimleri üzerine alan ve tek otoriteyle, bu size
anlattığım çok detaylı konuları bir araya getirelim ve başarılı olalım.
Beni dinlediğiniz
için çok teşekkür ediyorum. İnşallah, denizcilik sektörü, Türkiye'nin en büyük
ihracat, döviz kazandırıcı potansiyelinde sürdürülebilir kaynağı olacağı
düşüncesiyle, yine, Sevgili Bakanıma bir hatırlatma daha yapıyorum: Müsaade
etsin, biz, bu önergeyi kabul edelim; çünkü -ben onu da demedim- ben, bütün
valiliklere yazıları yazdım, belediyelere yazıları yazdım, hepsinden
neticelerini aldık; hemen hemen çalışmaları biliyoruz, Denizcilik Müsteşarıyla
her gün beraberiz; yani, hiç masraf yapmayacağız, onu da söyleyeyim, tasarruf
ilkelerine de uyacağız, masraf yapmayacağız; ama gelin, biz, hep birlikte
Türkiye'nin geleceğinin denizcilik anayasasını hazırlayalım. O duygularla, ben,
yine önergemizin kabul edilmesi şeklinde oy kullanmanızı rica ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptanoğlu.
Şimdi, önerge
sahipleri adına, Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın İnce, süreniz
10 dakika.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle var olan bir çelişkinin altını çizmek istiyorum. Alt sıralardaki bir
önergeyi öne çekmenin ancak bir tane mantığı olabilir. Demek ki, İktidar
Partisi Grubumuz bu önergeyi önemli görmüş, kayda değer bulmuş, acil bulmuş;
ancak bu gerekçeyle bir önerge alt sıralardan öne geçirilebilir. Demek ki, siz
bunu önemli bulmuşsunuz, kayda değer bulmuşsunuz; bunu reddettiğiniz takdirde
çelişmiş olursunuz; o zaman neden alt sıralardan öne çektiniz?
Tarımla ilgili böyle
yaptınız. Tarımla ilgili önergeyi reddettiniz. O zaman akla şu soru gelir:
Tarımın hangi sorununu çözdünüz? 25 000 000 insanın hangi sorununa derman
oldunuz?
HALUK İPEK (Ankara) -
İnsaf!..
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Tarımla ilgili önergeyi, gübreyi, mazotu, örgütlenmeyi, buna benzer
sorunları çözdünüz de mi reddettiniz?! Daha geçen hafta, yine, esnaflarla
ilgili önergeyi reddettiniz.
Bakınız, eğer bir
önergeyi öne alıyorsanız, onu desteklemeniz gerekir, onun arkasında durmanız
gerekir. Aksi takdirde antidemokratik bir davranış sergilemiş olursunuz.
Çok değerli
milletvekilleri, mademki denizcilikten söz ediyoruz, ben, sizlere,
denizcilikten bir örnek vermek istiyorum: Pusulanın olmadığı zamanlarda,
gemiciler, büyük denizlerde yol alırken, yönlerini kaybettiklerinde, kuşları kullanırlardı.
Kuşları salarlardı ve kuşlar, kendi biyolojik mıknatıslarının dünyanın manyetik
alanında sapması sonucu yörüngeyi bulurlar, karaya ulaşırlardı ve kaptanlar da,
karaya ulaşmak için kuşları takip ederlerdi. Sanki, siz de, biraz, pusulayı
kaybetmiş gibisiniz!
AHMET YENİ (Samsun) -
Konuya gel, pusulaları karıştırma sen!..
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Konuya geliyorum.
Eğer yönünüzü bulmak
istiyorsanız, şöyle, sahilleri bir gezin, halkı bir dinleyin, bu önergeye
destek vermeniz gerektiğini, sanırım, sizler de çok iyi anlayacaksınız.
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; ülkemizde yaşanan ekonomik krizlerin aşılmasında
lokomotif görevi yapacak bir sektör olarak gördüğüm denizcilik sektörünün
sorunlarına dikkat çekmek, kamuoyunun gündemine taşımak ve sorunların çözümüne
yönelik, sektörle ilgili bir devlet politikası oluşturulması amacıyla, bir
Meclis araştırması komisyonunun kurulmasına ilişkin, imza sahipleri adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Deniz ticareti, her
ülkenin sahip olabileceği bir imkân değildir. Bu imkâna sahip olan ülke sayısı
sınırlıdır. Türkiye, dünyada her ülkenin sahip olamayacağı, üç tarafı denizle
çevrili, İstanbul ve Çanakkale gibi su geçiş yollarına sahip, kıtalararası bir
köprü konumunda olan ender ülkelerden biridir. Asya ve Ortadoğu ülkelerinin
birçoğu, dünya ticaretine açılmak için, Karadeniz'i ve Boğazlarımızı kullanmak
zorundadır. Ege Denizi ve Akdeniz'de bulunan kıyılarımız, dünya deniz
ticaretinde söz sahibi olmamızı sağlayabilecek büyük bir fırsattır; fakat, biz
bu önemli fırsatı gerektiği gibi değerlendirip, ulusal ekonomimize kazandırma
yolunda kalıcı politikalar oluşturamadığımız, bu potansiyeli değerlendiremediğimiz
gibi, denizlerimize önem vermediğimiz de, sektörümüzün bugün içinde bulunduğu
tabloyla açıkça görülmektedir.
Ülkemizde yaşanan
ekonomik krizden çıkılması, büyüme ve istihdamın sağlanması, ülkeye döviz
kazandırılması için, denizcilik sektörünün sorunlarına eğilerek, sektörle
ilgili sürekli ve kalıcı devlet politikası oluşturulması bir zorunluluk arz
etmektedir.
Sektörün ihtiyaç
duyduğu düzenlemeler ve destekler sağlanarak, yıllık 300 000 000 000 doları
bulan dünya deniz ticaretindeki pastadan bugün almış olduğumuz yüzde 1'lik
payı, on yıl içinde yüzde 10 oranına çıkarma hedeflenmeli ve gerekli tedbirler
şimdiden alınmalıdır.
Dünya deniz ticaret
filosunun, neredeyse yüzde 20'si Yunanistan'a ait olup, Yunanistan, sadece
taşımacılıktan, yılda 60 000 000 000 dolar, diğer sektör alanlarıyla birlikte
100 000 000 000 dolarlık gelir elde etmektedir. Buna karşılık, 1996 yılında 11
000 000 dwt'a ulaşan filomuz, bugün yüzde 1 oranıyla 8 000 000 dwt'un altına
düşmüş olup, yaklaşık 3 000 000 000
dolarlık bir gelir elde edilmektedir.
Ülkemizin ithal ve
ihraç yüklerinin yüzde 31'lik bölümü millî filomuzla taşınırken, geri kalan
yüzde 69'luk bölümü yabancı bayraklı filolarla taşınmakta olup, 3 000 000 000
dolarlık navlun taşıma ücreti ülke dışına gitmektedir. Biz ise, bu parayı, dış
kaynaklı kredilerden, yüksek maliyetli olarak tedarik ediyoruz.
Millî filomuzun yaş
ortalaması 22 olup, uluslararası kurallar nedeniyle, rekabet etme şansı hızla
yok olmakta ve filomuz erimektedir. Uygun finansman sağlanarak, filomuzun
derhal yenilenmesi ve gençleştirilmesi gerekmektedir.
Kabotaj
taşımacılığının canlandırılması için, öncelikle akaryakıtın ucuzlatılması
lazımdır. Devlet kuruluşlarıyla uzun vadeli taşıma sözleşmeleri yapılması,
filomuzun yenilenmesinin yanı sıra, ekonomik, politik, askerî ve stratejik
açıdan önem taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; cumhuriyetle birlikte demir ve denizyollarına öncelik
tanınmışken, 1950'li yıllarda ulaştırma politikaları değiştirilerek, karayolu
taşımacılığı, pahalı olmasına rağmen teşvik edilmiştir. Diğer ulaşım yollarına
göre çok daha ucuz olan denizyolu taşımacılığı ihmal edilmiş ve bu nedenle,
ekonomimizin zarara uğradığını söylememiz mümkün olmuştur.
Türkiye'nin liman
elleşleme kapasitesi 310 000 000 ton/yıl olup, bu kapasitenin ancak yüzde 50'si
kullanılmaktadır. Türkiye'nin kaynak arayışında olduğu bu dönemde, yeni liman
yapımı değil, mevcut liman kapasiteleri elden geçirilerek daha verimli ve
kullanılabilir duruma getirilmeli; ayrıca, limanlarımızı cazip kılacak iyi
hizmet ve uygun fiyat tarifeleri düzenlenerek, limanlarımız, pahalı liman
statüsünden çıkarılarak, cazip hale getirilmelidir.
Dünya deniz
ticaretinde söz sahibi ülkelerdeki uygulamalar da dikkate alınarak ulaştırma
maliyetleri düşürülerek, diğer ülkelerle rekabet edebilme koşullarının
oluşturulması gerekmektedir. Bu önlemler alındığı takdirde, deniz taşımacılığımız
gelişecek, deniz turizmi ve kruvaziyer turizm gelirlerimiz artacak, transit
taşımacılığımız aşama kaydedecektir.
Ülkemiz, deniz
turizmi ve deniz kaynaklarından yeterince faydalanamamaktadır. Bu alanda
yapılacak altyapı destek ve düzenlemeleriyle, liman ücretlerinin düşürülmesi,
marina yatırımlarının tamamlanması, yeni marinaların yapılması, yat turizmi ve
su sporlarının desteklenmesi, sörf ve dalış alanlarının hizmete sokulması,
ülkemize ciddî anlamda döviz girdisi ve gelir sağlayacaktır.
Denizciliğin ülkelere
servet ve uluslararası hizmet olduğu ve diğer taşımacılık sektörlerine göre,
daha ucuz olması gerçeği, denizciliği ve özellikle deniz taşımacılığını
vazgeçilmez bir sektör yapmaktadır.
Deniz ticaret
filomuzun dünya ticaret pastasından daha fazla pay alabilmesi, dışarıya kaynak
transferini minimuma indirebilmesi, millî filomuzun gençleştirilip,
büyütülebilmesi, yeni istihdam alanları yaratılabilmesi, denizcilik sektörünün
geliştirilmesinin bir devlet politikası haline getirilmesi için gerekli
tedbirlerin alınması ve yeni politikaların üretilmesi gerekiyor.
Bir konu hakkında
politika üretebilmek, o konu hakkında hedef belirlemekten geçmektedir. Eğer
hedefler doğru belirlenirse, oluşturulan politikalar o düzeyde gerçekçi, etkin
ve başarılı olur. Bu amaçla, ekonomimizin lokomotif sektörlerinden biri olan
denizcilik sektöründe, cumhuriyetimizin kuruluşunun 100 üncü yılında, en
azından 12 yaş ortalaması, 30 000 000 dwt'u aşan bir Türk ticaret filosu ve
sektörde 30 milyar dolar civarında bir gelir hedeflenmelidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
tamamlayın efendim.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; denizciliğimizin önünün
açılması bakımından, denizcilikte yaşanan ve denizciliğin en büyük
problemlerinden biri olan görev ve yetki karmaşasının önüne geçilmesi ve
faaliyetlerinin verimli ve etkin bir şekilde sürdürülebilmesini sağlayacak bir
yapılanma için, bir an önce karar verilerek, ya denizcilik bakanlığının
kurulması veya müsteşarlığın gerekli görev, yetki ve sorumlulukla donatılmasını
çok gerekli görüyoruz.
Ayrıca, gemi inşa ve
yan sanayiinin canlandırılması, gemi yapım ve ihracatında, finansmanla ilgili
köprü kredi, orta ve uzun vadeli krediler, off-set uygulamalarının sağlanması,
teminat ve ipotek problemlerinin çözümü, gerekirse tersanelerin kullanıcılara
satılmasının çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Yine, denizcilikte
yatırım ve teşvik tedbirlerinin geliştirilmesi, kamu kurumlarıyla...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son
sözlerinizi alalım Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Bu araştırma komisyonunun kurulmasının, hem sektör açısından hem de
ülke ekonomisi açısından gerekli olduğuna inanıyor, sizlerin de aynı duyguları
paylaştığını düşünüyor; dünya denizlerinde ve limanlarında Türk Bayrağının daha
fazla dalgalanacağı, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün özlemlerinin
gerçekleşeceği günlere yelken açma dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın İnce.
Erzurum Milletvekili
Sayın Mustafa Ilıcalı, buyurun efendim.
Süreniz 10 dakikadır.
MUSTAFA ILICALI
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. Bir Erzurum Milletvekili olarak bu konuyla alakamın ne olduğunu
merak edenler için, ulaştırma dalında çalışan bir öğretim üyesi olduğumu,
milletvekili olmadan önce de ulaştırma konularında çok sayıda projede
çalıştığımı hatırlatmak istiyorum. Türk denizciliğinin sorunları ve geleceğiyle
ilgili alınması gereken tedbirlerle alakalı Meclis araştırması önergesi üzerinde,
önerge sahipleri adına söz aldım.
Burada, önce, bir
durum tespiti yapmak durumundayız. Tabiî, burada ulaşıma sadece denizcilik
olarak bakmamamız gerekir. Ulaşım sistemlerini, bir bütün olarak düşünmek
durumundayız; hiçbiri, birbirinin rakibi değildir, biri diğerinin tamamlayıcısıdır.
Üzülerek görüyoruz
ki, bugüne kadar, ülkemizde, bir ulaşım politikası oluşturulamadığı ve ulaşım
sorunlarını ortadan kaldıracak
-bugünkü durumlara getirip, önergelerle işi çözmek için değerli
milletvekillerinin gayretine gerek kalmaksızın- kalıcı, uygulanabilir planlar
yapılamadığı için, ülkemizdeki ulaşım sorunları, maalesef artarak devam
etmiştir; ama, şunu, büyük bir sevinçle belirtmek durumundayım ki, bundan önce,
yani, milletvekili olmadan önce yaptığımız bütün toplantılarda yasamaya,
yürütmeye çok iş düştüğü halde, bu koordinasyonları bile sağlayamamışken,
bugün, ulaştırma dalında çalışan bir kişi olarak, burada sadece ben değil
-Sayın Başbakanımız bir denizci oğlu, Sayın Ulaştırma Bakanımız bir denizci,
yine bu konuyla ilgili değerli milletvekillerimiz Cengiz Bey, Ahmet Bey- daha
birçok milletvekilimiz var.
Değerli
milletvekilleri, konuya bilimsel bakmak durumundayız; yani, sadece bir sektörü
alıp, tek başına canlandırmak mümkün değildir veyahut da, bir sektörün lehine
konuşurken, öbürü aleyhinde de konuşmamamız lazım. Benden önceki konuşmacının,
15 000 kilometrelik yolu eleştirmemesi gerekir; çünkü, bunların hepsi bir
bütündür. Ülkemizdeki hangi sisteme bakarsak bakalım, karayolu sistemi de,
gelişmiş ülkelere göre, gerek yol ağı uzunluğu açısından gerek geometrik fizikî
standartlar açısından kötüdür. Üzülerek söylüyorum, bunların her birinde çok
sayıda karanokta vardır. Yine üzülerek belirteyim; işte, birkaç gün önce,
Erzurum-Erzincan uluslararası devlet yolu üzerinde bir trafik kazası olmuş, 27
kişi hayatını kaybetmiştir. Her sene, binlerce kişi, trafik kazalarında
hayatını kaybetmektedir.
Peki, biz bunları
nasıl çözeceğiz; bunları çözebilmemiz için, bizim bir ulaşım anaplanı
hazırlamamız lazım. Bu yeter mi, değerli milletvekilleri; yetmez. Bunun,
uygulanabilir olması lazım.
Peki, bu çerçevede
baktığımız zaman, acaba, Ulaştırma Bakanlığımız bu konuyla ilgili ne tip
çalışma yapıyor; acaba, böyle bir önerge, bu çalışmalara ne kadar katkıda
bulunabilir; bu çalışmaların içerisinde de bulunduğum için, size, tarafsız bir
şekilde, bunun bir fotoğrafını çıkarmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 58 inci Hükümet Programımızda olsun, 59 uncu Hükümet
Programımızda olsun, ulaşım anaplanının hazırlanmasından bahsedilmiş,
demiryollarının yeniden yapılanmasından bahsedilmiş; gerek Sayın Başbakanımız
gerek Bakanlarımız, çeşitli toplantılarda, bu konulara önem vermişler ve bunun
üzerinde durmuşlardır. Burada bulunan birçok milletvekilinin hatırlayacağı
gibi, 1983 yılında Türkiye'de çok kapsamlı bir ulaşım anaplanı hazırlanmış. Bu
anaplanın esas amacı, çok özet olarak, karayolundaki payı, deniz ve
demiryolundaki paya eşit hale getirmek. Maalesef, plan hedefine ulaşmadan,
sistem, karayolu üzerinde gelişmiş; gerek yolcuda gerek yükte, karayolundaki
taşımanın payı yüzde 90'ların üzerine çıkmış.
Şimdi, burada, 58
inci hükümetimiz göreve başladığında, Sayın Ulaştırma Bakanımız Binali
Yıldırım, daha birinci haftasında, hemen, bu ulaşım anaplanıyla ilgili nasıl
bir çalışma yapılacağını kararlaştırdı, bizim de bulunduğumuz bir toplantı
düzenledi ve size, şunu çok açık, net, samimî olarak belirtmek isterim ki, bu
konuyla ilgili olarak, Türkiye'de ne kadar uzman varsa herkesi davet etti,
görüşlerini aldı, bir gününü ayırdı; sonuçta, ulaştırma anaplanı stratejisi çalışmasının
yapılmasına karar verdi ve Sayın Bakanımızın talimatıyla, bu çalışma, bizim
koordinatörlüğümüzde, çok sayıda bilim adamı, ulaştırma dalında çok sayıda
yüksek bürokratın katıldığı bir ekiple devam ediyor.
Burada, size, hemen
bundan önce hazırlanmış, mayısla ilgili, bir rapor getirdim. Bu rapordan, size
-fazla zamanınızı almadan- denizcilikle ilgili ve planın genel gerekçesi,
amacıyla ilgili bilgiler vereceğim; ondan sonra, böyle bir araştırma önergesine
ihtiyaç olup olmadığına sizler karar vereceksiniz.
Şimdi, bunun
gerekçesi, 2001-2005 yıllarını kapsayan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında,
ülke ekonomisi ve sosyal yaşamın beklentilerine uygun ulaştırma altyapısı
oluşturmak üzere, taşıma türleri arasında dengeyi sağlayacak bir ulaştırma
anaplanı hazırlanacağı ve plan döneminde ulaştırma anaplanının öncelikle
hazırlanması amacıyla, Ulaştırma Bakanlığının koordinasyonunda, ilgili
kuruluşların etkin katılımını sağlamak üzere gerekli düzenlemelerin yapılacağı
hükmü yer almış. 58 inci Hükümet Programında da bu konu yer almış ve bu
stratejiyi belirlemek için Sayın Bakanımızın talimatıyla başlanan çalışmada
ulaştırma anaplanına bir altlık oluşturmak, bu bağlamda, taşıma türleri
arasındaki dengesizliği düzeltmeye yönelik önlemlerin gecikmeksizin uygulamaya
konulmasına olanak sağlamak, planlanmış ve gündeme getirilmiş yatırımların
değerlendirilerek uygunluklarını ve önceliklerini saptamak üzere
gerçekleştirilmesi düşünülmüş.
Amaç ve kapsamı da
şöyle, özetleyebilirsem... Zamanın bana verdiği imkân ölçüsünde birçok şeyi
özetlemeye çalışacağım. Ulaştırma anaplan strateji çalışmasının amacı,
günümüzde büyük ölçüde kabul gören, dinamik, esnek ve değişken koşullara göre
sürekli biçimde gerekli düzeltmeleri yapmaya olanak verecek bir planlama
sürecinin altyapısını oluşturmaktır. Ulaştırma sistemimizin yönetimindeki yetki
dağılımına göre, ilgili kuruluşların hem planlama hem de uygulama aşamasında
koordinasyon içerisinde bulunmaları zorunludur. Bu durum göz önüne alınarak,
belirli aşamalarda karşılıklı görüş alışverişine yönelik toplantılar
düzenlenecek, koordinasyon içinde, yönetimi güçleştiren örgütsel yapılanma
durumları ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Şimdi, burada
uygulanacak metodolojiye gelince. Daha önce belirttiğim gibi, özetliyorum.
Metodoloji, çalışmanın amaç ve kapsamına göre esas olarak,
1- Ulaştırma
sisteminin bir bütün olarak gelişiminin ana göstergelere göre irdelenmesi
suretiyle taşıma türleri arasındaki dengesizliğin kaynağı olan temel sorunların
ve bunların çözümüne yönelik amaç, politika, strateji ve ilkelerin saptanması.
2- Ulaştırma türleri
bazında mevcut verilerin ayrıntılı analiz ve değerlendirmeleri ve buna göre
taşıma türleri arasında sağlanacak türel ayırımının gerçekleştirilmesi için
etkili olabilecek parametrelerin belirlenmesi.
3- Taşıma türleri ve
ilgili tüm öğelerin ilişkileri ve etkileşimlerinin gözönünde bulundurularak her
taşıma türü için yapılaşmış analiz sonuçlarının ulaştırma sistemi içerisinde
bütünleştirilmesi.
4- Taşıma türleri
arasındaki dengenin sağlanmasına yönelik öneriler geliştirilmesi.
Şimdi, daha fazla
uzatmadan, acaba, bu çalışmada, biz, denizcilikle ilgili nelere önem vereceğiz,
neleri inceleyeceğiz; bunların ana başlıklarını sizlere arz ediyorum.
Denizyolu ve iç
suyollarıyla ilgili yapılması gereken çalışmaların alt başlıkları:
- Fizikî altyapıyla
ilgili öneriler,
- Liman, alt ve
üstyapıları,
- Tersaneler,
- Deniz ticaret
filosunun AB'yle uyumlu yapıya kavuşturulmasının incelenmesi,
- Yatırım yapılacak
limanlarla ilgili önerilerin geliştirilmesi,
- Gemi tip ve
hatlarının incelenmesi,
- Kabotaj hatları
için uygun gemi tipi; tonaj hadleri belirlenerek denizyolu ulaşım potansiyeli;
yurtdışı hatları için uygun gemi tip, tonaj hadleri, filo için de uygun
olanları yatırım yapılacak gemi tip ve tonajlarının belirlenmesi,
- Kent içi
taşımacılıkla ilgili önerilerde bulunulması,
- Limanlarla ilgili
öneriler yapılması,
- Ana ve besleyici
limanların belirlenmesi,
- Özel amaçlı kamu,
yerel yönetim ve özel limanlarla ilgili önerilerin geliştirilmesi,
- Özelleştirme
uygulamaları,
- Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Demiryolları Limanları,
- Denizcilik
İşletmeleri limanları,
- Kabotaj hatları,
- Yurtdışı hatları,
- Eğitim,
- Gemide çalışanlar,
- Tersanede
çalışanlar,
- Limanda çalışanlar,
- Denizcilik
İşletmelerinde çalışanlar,
- Diğer ulaşım
türleriyle entegrasyon,
- Karayolu,
demiryolu, boru hatları,
- Kombine
taşımacılık,
- Veri toplama,
- Hukukî mevzuatın
incelenmesi,
- Avrupa Birliğinin
denizcilik politikalarına uyum, taraf olunan uluslararası anlaşmalar ve
sözleşmelerle ilgili uyum (limanlarla ilgili tüzük, yönetmelik ve talimatlar),
- Kısa, orta ve uzun
vadeli önerilerin yapılması,
- Ulaşım anaplanına
temel oluşturacak etkin ve dengeli bir ulaşım için, kısa, orta, uzun sürede
yapılması gereken işler konusunda öneriler geliştirilecek.
Başkanım, sürem
bitiyor; birkaç dakika daha...
BAŞKAN - Devam edin
siz, devam edin.
MUSTAFA ILICALI
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce anabaşlıklarını arz ettiğim gibi, yapılacak
çalışmada konu ayrıntılı bir şekilde incelenecek...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ILICALI
(Devam) - Ama, sakın, yanlış anlaşılmasını istemem; burada önerge sahibi adına
konuşuyorum. Buradaki esas şey nedir; denizciliğin istenen paya yükseltilmesi,
denizcilik sektöründeki problemlerin çözülmesi, istenen hedeflere ulaşılması.
Bunun için ne yapacağız; bu önergeyle mi bu sonuca gideceğiz, yoksa bu
çalışmayı siz değerli milletvekillerimizin de yakından takip etmesini mi
sağlayacağız? Bir şekilde, bunun bir sonucunu bulacağız; ama, şuna kesinlikle inanıyorum
ki, hükümetimiz, Ulaştırma Bakanlığımız, bugüne kadar yapılmamış olanları
yapacak; denizcilik sektörü gerekli payı alacaktır.
Sayın Bakanımın
burada çok teferruatlı bilgi verdiği taşımacılıktaki paylarını ortaya
koyduğumuzda, işte bir geminin 1 ton başına maliyeti 1 birimse, bunun
demiryolunda 6 birim olduğu, karayolunda 166 birim olduğunu hatırlatırsam, ayrıca
da İstanbul'un ulaşımıyla da yakından ilgilenmiş, daha önce çalışmış bir kişi
olarak, İstanbul'daki şehir içinde de deniz payının eksik olmasındaki birçok
şeye Sayın Bakanımızın burada Kabotaj Bayramından önce yapmış olduğu önerileri
de gözönüne aldığımızda, özellikle şunun altını çizmek isterim: Bu, pahalı
yakıt maliyetiyle ilgili -bizlerin de o zamanki hükümetle çok yakın teması
olmasına rağmen- işi çözememiştik; ama, şimdi, çok sevinerek söylüyorum -ki, sizler de mutlaka
sevinmişsinizdir- Bakanımızın belirttiği gibi, 1 Temmuza kadar, bu yüzde
70'lik, maliyet içerisinde payı olan ÖTV ve KDV indiriminin bile tercihlerde
önemli olacağını göreceksiniz; yani, hükümetimizin alacağı birtakım önlemlerle
sektör canlanacak. Kısa, orta, uzun vadede yapılacak çalışmalar için... İşte,
kısa vadede yapılacaklara çok güzel bir örnek, bu yakıt indirimi veyahut da
yasal düzenlemeler. Birtakım yetki karmaşası var; birçok bakanlığı ilgilendiriyor;
bunların tek çatı altında toplanması gibi. Bunlarla beraber, tercihler de
önemli rol oynayacak.
Değerli
milletvekilleri, ulaşım tercihlerindeki en önemli parametrelerden bir tanesi
ücrettir, diğer bir tanesi zamandır. Bu yakıtla ilgili -ki, Sayın Bakanımız,
çok sayıda örnek verdi- indirimin sağlanması bile, deniz ulaşımına olan talepleri
önemli ölçüde artıracaktır.
Daha fazla sabrınızı
zorlamadan, sonuç olarak diyoruz ki, ulaşımın bir bütün içerisinde, gerek
demiryolunun gerek denizyolunun arzu edilen seviyeye, gelişmiş ülkelerin aldığı
seviyeye ulaştırılması için Meclisimize önemli bir görev düşmektedir. Bugün,
İstanbul'dan gelirken, havaalanında rastladığım eski dönem
milletvekillerimizden Sayın Ahmet Tan'la tanıştığımızda, 21 inci Dönemde trafik
güvenliğiyle ilgili hazırladığı araştırma raporu hakkındaki görüşlerimizi sordu.
Ben, hem iktidar adına hem muhalefet adına, ona, biz, bu konularla son derece
yakından ilgiliyiz dedim ve yaptığımız çalışmalarla ilgili -burada birkısmını
ifade ettiğim- bazı bilgiler verdim; o da son derece memnun ve mutlu oldu.
İşte, diyorum ki, bu
konular son derece önemli; ülkemizin gelişmesinde, ekonomisinde de çok önemli
katkı sağlayacak. Gelin, iktidarıyla muhalefetiyle hep beraber, bu konulara
gerekli önemi verelim, yasal düzenlemeleri en kısa zamanda geçirip, ülkemizin
layık olduğu çağdaş ulaşım ağına ulaşmasını sağlayalım.
Hepinize teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ilıcalı.
Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki öngörüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım:
Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Meclis araştırması açılması
kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime 15 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.28
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 18.48
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Sayın
milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu Arasında Merkez
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarı ile Çevre ve
Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadeniz'in
Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre ve Dışişleri Komisyonları
raporları (1/436) (S. Sayısı : 87) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 87
sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Halil Akyüz; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20
dakika.
CHP GRUBU ADINA HALİL
AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu Arasında Merkez
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında
bilgi sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu olanaktan yararlanarak, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu, Dışişleri Komisyonu ve şahsım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İnsanoğlu, yaptığı
her şeyi beyniyle yapmaktadır. Aslında, yaptığı ve yıktığı her şeyi, aklıyla ya
da akılsızlığıyla yaptığını söylemek daha doğru olacaktır. Bir yanda çevremizi
düşüncesizce kirletenler, diğer yanda kirlenen çevreyi korumak için
uğraşanların varlığı, bunun en güzel örneğini oluşturmaktadır.
Milyonlarca insanın
çeşitli yollarla ürettiği atıklar nehirlerimize akıyor; koyu yeşil akan
nehirlerimiz ise, geçtikleri yerlerle birlikte, ulaştıkları denizlerimizi de
kirletiyorlar. Maalesef, sorumsuzca başvurulan yöntemlerle, canlı türlerini,
suyun berraklığını ve havanın solunabilirliğini her geçen gün yitirmekteyiz. Bu
yüzden, kirlenen ve dengesi bozulan denizlerimizi bir an önce temizleyip,
ekolojik dengelerine kavuşturmalıyız.
(1) 87 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bizim de en çok
kirlettiğimiz denizlerimizden biri olan Karadeniz, Türkiye'yi çevreleyen dört
ayrı su kütlesi arasında kimyasal yapısı, fiziksel özellikleri ve biyolojik
içeriği açısından en ilginç olanıdır. Kendisine bağlantılı olan diğer deniz
bölümleriyle 461 587 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Ülkemizi
çevreleyen denizler içerisinde ortalama derinliği açısından en derin su
havzasıdır. En derin yeri, Sinop'un açıklarında, 2 234 metreyi bulmaktadır.
Karadeniz, yapısal
olarak iki tabaka halinde bulunur. Bu tabakalaşma, yoğunluk ve sıcaklık farkından
ileri gelir. Üst tabaka oksijen açısından zengin iken, alt tabaka tamamen
anoksittir. Karadeniz'de, 200 metreden sonraki derinliklerde, hidrojensülfür
gazının varlığı nedeniyle, canlıların yaşamalarına olanak yoktur. Genel bir
yaklaşımla, derinlik itibariyle, Karadeniz'in 1/10'unda yaşam vardır, kalan
9/10'luk kısmında ise yaşam yoktur denilebilir. Hidrojensülfürlü bu derinliklerde,
sadece sülfo bakteriler mevcuttur. Bu 200 metre derinliğe kadar olan bölgenin
de ilk 100 metrelik bölümü, canlılar için yaşanılabilir en olumlu ortamı
oluşturmaktadır; yani, Karadeniz'in verimliliğinin temelini sığ sular oluşturmaktadır.
Birçok ülkenin
atıklarıyla kirlenen Karadeniz, dünyanın en fazla hasara uğratılmış
denizlerinden biridir. Karadeniz'in kıyısında 6 ülke olmasına karşın, nehirler
-Tuna, Don, Dinyeper gibi- ve diğer su yollarıyla gelen 21 ülkenin kentsel ve
sanayi atıkları buraya akmaktadır. Örneğin, Tuna Nehri, Romanya'dan Karadeniz'e
ulaştığında, yılda yaklaşık 60 ton cıva, 1 000 ton krom, 4 500 ton kurşun ve 50
000 ton petrol boşaltmaktadır. Dünyanın kullanımında olan yerleşim yerlerinden
denize dökülen çöpler ve kıyısı olan ülkelerin yeterli denetimde bulunmaması
sonucunda, birçok radyoaktif, kimyasal ve zehirli atıkların dökülmesiyle,
Karadeniz kirletilmektedir. Karadeniz, bu şekilde bir deşarj ortamı olarak
kullanılmaya devam edilirse, kirlenmenin ilk etkileri, öncelikle yüzey
sularında, yani, oksijence zengin sularda görülecektir. Giderek kimyasal
dengenin bozulmasıyla, anaerobik sularda bulunan hidrojensülfürün gaz fazına
geçme olasılığı artacak ve atmosfere karışan hidrojensülfür, çok önemli bir
çevre kirliliği yaratacaktır. Kısacası, günümüzde, Karadeniz'in su ürünlerinde
düşüşle gösterdiği kirlenme, özümseme kapasitesinin aşılması durumunda,
içindeki kimyasal ürünleri çevreye salarak kirliliği küresel bir boyuta
ulaştıracaktır.
Karadeniz'in
kirlenmesi, hem ülke ticarî balık avcılığını etkilemekte hem de akıntı yoluyla
iç denizimiz olan Marmara Denizinin kirlenmesine yol açmaktadır. Karadeniz'deki
bilinçsiz, kontrolsüz avlanma ve artan deniz kirliliğinin bir sonucu olarak,
geçmişte bu denizimizde var olan 23 ticarî balık türünden günümüze sadece 5 tür
kalmıştır. Ayrıca, aşırı avlanmadan dolayı, 1980'li yıllarda 800 000 ton olan
balık potansiyeli, bugün 100 000 tona kadar düşmüş bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere, bu
kirlenme, öncelikle, Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin ortak bir sorunudur. Bu
nedenle, Karadeniz çevresini korumak üzere, Karadeniz'e kıyısı olan 6 ülke
(Türkiye, Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu ve Ukrayna) 1992
yılında Bükreş Anlaşmasına imza atmışlardır. Sözleşme, 15 Ocak 1994 itibariyle
yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Bu sözleşme,
Karadeniz havzasının çeşitli kaynaklardan gelen kirlenmeye karşı korunması için
temel hususları düzenleyen 30 maddeden oluşmaktadır. Kirliliğin denetim altına
alınması için gereken ayrıntılı hükümlere, sözleşmeye ek 3 protokolde yer
verilmiştir. Bu protokoller şunlardır:
1- Karadeniz Deniz
Çevresinin Kara Kökenli Kaynaklardan Kirlenmeye Karşı Korunmasına İlişkin
Protokol.
2- Karadeniz Deniz
Çevresinin Petrol ve Öteki Maddelerle Kirlenmesine Karşı Mücadelede Acil
Durumlarda İşbirliği Yapılmasına İlişkin Protokol.
3- Karadeniz Deniz
Çevresinin Boşaltmalar Nedeniyle Kirlenmesinin Önlenmesine İlişkin Protokol.
Bükreş Sözleşmesiyle
aynı zaman ve yerde imzaya açılan bu üç protokol sözleşmenin ayrılmaz birer
parçasını meydana getirmektedir. Sözleşmenin temel amaçları: Karadeniz
ekonomisinin geri kazanımını sağlamak ve doğal kaynaklarını iyileştirmek;
Karadeniz'in deniz çevresinin kirlenmesini önlemek, azaltmak ve kontrol etmek,
doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını ve kıyı alanlarında çevre dostu
insan faaliyetlerinin teşvik edilmesini sağlayan yasal araçların geliştirilmesini
sağlamak; biyolojik çeşitliliğin korunması ve ekosistem fonksiyonlarının
sürdürülmesi ve yenilenmesini sağlamak; Karadeniz su kalitesini, deniz ve kıyı
ekosistemini iyileştirmek; bölgede sürdürülebilir kalkınma sağlamak ve
Karadeniz deniz çevresini ve canlı kaynaklarını Karadeniz ülkeleri tarafından
ortak bir çabayla korumaktır. Fakat, her ne kadar Karadeniz'e kıyısı olan
ülkeler kendi ulusal önlemlerini alsalar da, Karadeniz'e akarsu bağlantısı olan
ve ayrıca su yollarıyla ulaşım, ticaret yapan bütün ülkelerin kirliliğin
önlenmesine yönelik iştirakleri sağlanamazsa, bu kirliliğin önlenmesi mümkün
olmayacaktır. Sözleşmeye taraf ülkelerin çevre bakanları, Nisan 1993'te,
Odesa'da doğal kaynakların rasyonel yönetimi ve iyileştirilmesi için kısa, orta
ve uzun vadeli çevresel hedefleri içeren bir deklarasyon imzalamışlardır. Bu
sözleşme ve deklarasyon çerçevesinde, küresel çevre imkânı, Karadeniz'in
çevresel yönetimi ve korunması programı başlatılmıştır. Bu program çerçevesinde
organizasyon kurumsal yapının geliştirilmesi, kirlilik izleme, acil müdahale,
biyoçeşitlilik ve kıyı yönetimi gibi alanlarda birçok ulusal ve uluslararası
çalışma gerçekleştirmiştir. Bu çalışmaların neticesinde, 30-31 Ekim 1996
tarihlerinde, İstanbul'da düzenlenen bakanlar konferansında, Karadeniz'in
Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı kabul edilmiştir. Bu
plan, kirliliği azaltmaya, canlı kaynakların yönetimini iyileştirmeye ve insanî
gelişmeyi, çevreye zarar vermeyecek şekilde teşvik etmeye yönelik tedbirleri
ortaya koyan 59 adet taahhüt içermektedir; ayrıca, çevresel iyileştirme
projelerinin finansmanına yönelik adımlar atılmaktadır.
Bükreş Sözleşmesi ve
eki protokolleri ile stratejik eylem planı hükümleri çerçevesindeki çalışmalar,
Karadeniz kıyı devletlerinin ulusal düzeydeki uygulamaları ve bölgesel
düzeydeki ortak eylemleri, bölgesel ve uluslararası birçok kuruluşla işbirliği
halinde devam etmektedir.
Bükreş Sözleşmesinin
teknik yükümlülüklerinin yerine getirilebilmesi için, Karadeniz çevre programı
kapsamında, stratejik eylem planının hükümleri çerçevesinde kurulan faaliyet
merkezleri ve bunlara bağlı danışma grupları, âkit taraf ülkelerinde
yürütülmektedir. Karadeniz Komisyonuna bağlı mevcut 6 faaliyet merkezi
bulunmaktadır; her bir faaliyet merkezi, bir âkit ülke tarafından yürütülmektedir.
Bu kapsamda, kara kökenli kirleticilerin kontrolü faaliyet merkezinin
çalışmaları Türkiye, denizciliğin çevresel güvenlik yönleri faaliyet merkezinin
çalışmaları Bulgaristan, kirliliğin izlenmesi ve değerlendirilmesi faaliyet
merkezinin çalışmaları Ukrayna, entegre kıyı alanları yönetim faaliyet merkezinin
çalışmaları Rusya, biyolojik çeşitliliğin korunması faaliyet merkezinin
çalışmaları Gürcistan, balıkçılık diğer deniz canlıları faaliyet merkezinin
çalışmaları Romanya tarafından koordine edilmektedir. Söz konusu faaliyet merkezleri
tarafından koordine edilen danışma gruplarının amacı ise, Komisyona, Karadeniz
Stratejik Eylem Planının ve Bükreş Sözleşmesinin uygulanması açısından büyük
önem taşıyan bilgileri sağlamak ve tavsiyelerde bulunmaktır. Sözleşme ve
protokollerin amaçlarına ulaşabilmesi için, sözleşmenin 17 nci maddesi
uyarınca, gerekli çalışmaların yürütülmesinde koordinasyonu sağlaması için
Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu oluşturulmuştur. Her âkit
taraf, komisyonda bir temsilciyle temsil edilmekte olup, komisyon başkanlığı,
taraf ülkelerce, bir yıl süreyle dönüşümlü olarak üstlenilmektedir.
İstanbul'da, yerleşik komisyona,sekreteryanın kurulması için, Karadeniz
Komisyonu ve ev sahibi ülke olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında Merkez
Anlaşması, 28 Nisan 2000 tarihinde imzalanmıştır. Türkiye, sekreteryanın ilk üç
yıllık işletme masraflarının yüzde 40'ını karşılamayı üstlenmiş olup, geriye
kalan yüzde 60'lık bölüm ise, diğer akit taraflarca karşılanacaktır.
Sayın milletvekilleri,
bu anlaşmaya göre, hükümet, komisyona, kira bedelsiz ve süresiz olarak uygun
bir kançılarya temin edecektir. Gerekli durumlarda komisyonun ilave kançılarya
edinmesini ve kiralamasını kolaylaştırmayı üstlenecektir. Komisyon kançılaryası
dokunulmazlığa sahip olacaktır.
Bu anlaşma, saklayıcı
devletin, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden anlaşmanın ulusal mevzuata uygun
olarak onaylanmış bulunduğu hususunda yazılı bilgi aldığı günün ertesi günü
yürürlüğe girecek ve yönetim merkezinin yeri İstanbul'da olduğu sürece
yürürlükte kalacaktır.
Komisyonun yönetim
merkezinin Türkiye Cumhuriyeti ülkesi dışına taşınması halinde, bu anlaşma,
komisyon mal varlığının taşınması ve elden çıkarılması için gerekli olan makul
bir sürenin sonunda âkit tarafların kararıyla sona erdirilecektir.
Merkez Anlaşmasının
onaylanmasıyla, sekreteryanın İstanbul'da faaliyete başlaması, Türkiye'nin
uluslararası etkinliğine katkı teşkil edecek, Karadeniz'in kirliliğe karşı
korunması için uluslararası fonlardan istifade edebilmesini sağlayacaktır.
Karadeniz'de en uzun kıyılara sahip ülkemiz için, bu denizin kirlenmesinin
önlenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Karadeniz'in Kirliliğe
Karşı Korunması Komisyonu Arasında Merkez Anlaşmasının onaylanmasına olumlu oy
kullanacağımızı bildirir, Büyük Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akyüz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Müfit Yetkin; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ABDURRAHMAN MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması
Komisyonu Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı hakkında, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Karadeniz
ekosisteminin geri kazanımını sağlamak ve doğal kaynaklarını iyileştirmek;
Karadeniz'in deniz çevresinin kirlenmesini önlemek, azaltmak ve kontrol etmek;
doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını ve kıyı alanlarında çevre dostu
insan faaliyetlerinin teşvik edilmesini sağlayan yasal araçların
geliştirilmesini sağlamak; bölgesel ve ulusal düzeylerde sektörlerarası
etkileşimi başlatmak, biyolojik çeşitliliğin korunması ve ekosistem
fonksiyonlarının sürdürülebilmesi ve yenilenmesini sağlamak; aşırı avlanma,
kirlenme ve doğal olmayan türlerin yerleşimi gibi tehditlerin devam etmesini ve
deniz yaşamına ve yaşam kaynaklarına zarar vermesini önlemek amacıyla, çevrenin
korunması ve iyileştirilmesi alanında Karadeniz havzasında sürdürülebilir
kalkınma için işbirliği yapmak ve Karadeniz kaynaklarının yoğun kullanımından
dolayı su kalitesinin bozulmasına, biyolojik çeşitliliğin azalmasına engel
olmak; Karadeniz su kalitesini, deniz ve kıyı ekosistemini iyileştirmek,
bölgede sürdürülebilir kalkınma sağlamak ve Karadeniz deniz çevresini ve canlı
kaynaklarını Karadeniz ülkeleri tarafından ortak bir çabayla korumak amacıyla,
Karadeniz'e kıyısı olan Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu,
Ukrayna ve Türkiye'nin çabalarıyla, Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması
Sözleşmesi, yani, Bükreş Sözleşmesi ve eki protokollerden Karadeniz Deniz
Çevresinin Kara Kökenli Kaynaklardan Kirlenmeye Karşı Korunmasına Dair
Protokol, Karadeniz Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle
Kirlenmesine Karşı Acil Durumlarda Yapılacak İşbirliğine Dair Protokol,
Karadeniz Deniz Çevresinin Boşaltmalar Nedeniyle Kirlenmesine Karşı Protokol,
21 Nisan 1992 tarihinde Bükreş'te, Karadeniz'e kıyısı bulunan Bulgaristan,
Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye ve Ukrayna tarafından
imzalanarak, 15 Ocak 1994 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
Sözleşmeye taraf
ülkelerin çevre bakanları veya çevreden sorumlu bakanları, Nisan 1993'te,
Odessa'da, doğal kaynakların rasyonel yönetimi ve iyileştirilmesi için kısa,
orta ve uzun vadeli çevresel hedefleri içeren bir deklarasyon imzalamışlardır.
Bu sözleşme ve deklarasyon çerçevesinde, GEF diye anılan, Küresel Çevre İmkânı
Kaynaklı Karadeniz'in Çevresel Yönetimi ve Korunması Programı başlatılmış ve bu
program çerçevesinde, organizasyon, kurumsal yapının geliştirilmesi, kirlilik
izleme, acil müdahale, biyo çeşitlilik ve kıyı yönetimi gibi alanlarda birçok
ulusal ve uluslararası çalışma gerçekleştirilmiştir.
Bu çalışmaların
neticesinde, 30-31 Ekim 1996 tarihlerinde İstanbul'da düzenlenen Bakanlar
Konferansında, Karadeniz'in Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem
Planı kabul edilmiştir.
Diğer taraftan,
Bükreş sözleşmesine âkit 6 Karadeniz ülkesi, Karadeniz çevresinin
rehabilitasyonu, korunması ve Karadeniz bölgesinde sürdürülebilir bir kalkınma
sağlanması amacıyla bölgesel strateji belirleyen Karadeniz'in Korunması ve
Rehabilitasyonuna İlişkin Stratejik Eylem Planını 31 Ekim 1996 tarihinde
İstanbul'da kabul ederek, Bükreş Sözleşmesi ve eki protokollerinde de yer alan
taahhütlerini eyleme dönüştüreceklerini bir kez daha teyit etmişlerdir. Bu
plan, kirliliği azaltmaya, canlı kaynakların yönetimini iyileştirmeye ve insanî
gelişmeyi çevreye zarar vermeyecek şekilde teşvik etmeye yönelik tedbirleri
ortaya koyan 59 adet taahhüt içermektedir ve çevresel iyileştirme projelerinin
finansmanına yönelik adımlar atılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Bükreş Sözleşmesi ve eki protokolleri ile Stratejik Eylem
Planı hükümleri çerçevesinde, Karadeniz Bölgesinde doğal kaynakların yoğun
kullanımından dolayı su kalitesinin bozulmasına ve biyolojik çeşitlilik ile peyzaj
değerlerinin azalmasına ve tahrip edilmesine engel olmak; Karadeniz su
kalitesini, deniz ve kıyı ekosistemini iyileştirmek ve bölgede sürdürülebilir
bir kalkınma sağlamak amacıyla çalışmalar, Karadeniz kıyı devletlerinin ulusal düzeydeki
uygulamaları ve bölgesel düzeydeki ortak eylemleri ile Küresel Çevre İmkânı,
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Birleşmiş Milletler Çevre Programı,
Dünya Bankası, Avrupa Komisyonu ve Uluslararası Denizcilik Örgütü gibi bölgesel
ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği halinde devam etmektedir.
Diğer taraftan,
Karadeniz ekosisteminin korunması çalışmalarını uygulanabilir bir sistem
çerçevesinde geliştirmek ve gerekli çalışmaları Bükreş Sözleşmesi uyarınca
yapmak amacıyla, Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu Daimî
Sekreteryası, âkit tarafların icra organı niteliğinde her bir Karadeniz'e
kıyıdaş ülkeden bir temsilcinin yer aldığı Karadeniz'in Kirliliğe Karşı
Korunması Komisyonuna destek sağlamak üzere kurulmuş olup, Karadeniz ülkeleri
arasındaki koordinasyon Daimî Sekreterya tarafından yürütülmektedir. Türkiye,
Karadeniz Komisyonuna ve Daimi Sekreteryaya evsahipliği yapmaktadır.
Bükreş Sözleşmesinin
teknik yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için, Karadeniz Çevre Programı
kapsamında Stratejik Eylem Planı hükümleri çerçevesinde kurulan faaliyet
merkezleri ve bunlara bağlı danışmn grupları âkit taraf ülkelerinde
yürütülmektedir.
Karadeniz Komisyonuna
bağlı olarak, mevcut 6 faaliyet merkezi bulunmaktadır. Her bir faaliyet
merkezi, bir âkit ülke tarafından yürütülmektedir. Bu kapsamda, kara kökenli
kirleticilerin kontrolü faaliyet merkezinin çalışmaları ülkemiz tarafından,
denizciliğin çevresel güvenlik yönleri faaliyet merkezinin çalışmaları
Bulgaristan tarafından, kirliliğin izlenmesi ve değerlendirilmesi faaliyet
merkezinin çalışmaları Ukrayna tarafından, entegre kıyı alanları yönetimi
faaliyet merkezinin çalışmaları Rusya tarafından, biyolojik çeşitliliğin
korunması faaliyet merkezinin çalışmaları Gürcistan tarafından, balıkçılık ve
diğer deniz canlıları faaliyet merkezinin çalışmaları Romanya tarafından
koordine edilmektedir.
Söz konusu faaliyet
merkezleri tarafından koordine edilen danışma grupları, âkit tarafların
temsilcilerinden oluşmaktadır. Bahsettiğim danışma grupları dışında, sekreterya
bünyesinde yer alan ve veritabanı oluşturulması amacıyla bilgi ve veri değişimi
danışma grubu ve su çerçeve direktifi danışma grubu, aktif bir şekilde
çalışmalarını sürdürmektedir.
Bükreş Sözleşmesi
uyarınca her ülkenin üst düzey bir yöneticisi (müsteşar veya müsteşar yardımcısı)
Karadeniz Sekreteryası tarafından gerçekleştirilen ve yılda en az bir defa
yapılan komisyonerler toplantısında ülkesini temsil etmektedir. Komisyonerler
toplantısında, danışma gruplarının yıl içinde yaptıkları çalışmalar, sözleşme
ve protokollerde yapılması düşünülen değişiklikler ve Karadeniz Sekreteryasının
yıllık bütçesi görüşülmektedir. Bugüne kadar, Karadeniz Sekreteryasının yıllık
bütçesinin yüzde 40'ı ülkemiz tarafından, geri kalan kısmı ise, sözleşmeye
taraf olan diğer ülkeler tarafından ödenmektedir.
Türkiye, ayrıca,
Karadeniz deniz çevresinin ve doğal kaynaklarının korunması çabalarında, Bükreş
Sözleşmesinin hazırlanması çalışmalarına başlandığı yıllardan bu yana, öncü
devlet kimliğini daima korumuştur.
Değerli
milletvekilleri, bu kapsamda, stratejik eylem planının revize edilmiş zaman
dilimini uygulaması hususundaki ülke çabalarını yoğunlaştırmak, Karadeniz'in
Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu ile Daimî Sekreteryası ve yapısındaki diğer
birimlerin işleyişini desteklemek ve komisyonun kapasitesini ve etkinliğini
artırmasına destek vermek, Nisan 1992'de gerçekleştirilen Bükreş Konferansının
kararlarınca oluşturulan komisyonun faaliyet merkezlerini ulusal düzeyde
desteklemek, Karadeniz'in iyileştirilmesi için Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Küresel Çevre İmkânı Projesinin uygulanmasına aktif olarak katılmak,
Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu çerçevesinde veri toplama ve
veri yönetimi sürecini geliştirmek ve kıyı ülkelerinin ilgili otoriteleri ve
kurumları ile komisyon arasında düzenli bilgi ve veri akışı oluşturmak ve
acilen bölgesel çevre izleme aktivitelerini başlatmak; çevre yönetimi, ekonomik
çevre araçlarının tanıtılması ve yoğun kullanımı, kaynağı belli olmayan
kirlilik kontrolü ve çevre yönetiminde sektörel entegrasyon gibi öncelikli
önemi olan alanlarda ulusal ve bölgesel düzeydeki çalışmaları güçlendirmek; Tuna
Nehrinin korunması, Uluslararası Komisyon ile Karadeniz'in Kirliliğe Karşı
Korunması Komisyonu arasında imzalanan mutabakat muhtırasının faaliyet alanını
genişletmek, ileriye yönelik geliştirmek ve uygulamak; bölgedeki öncelikli çevre
projelerinin uygulanmasını hızlandırmak ve bölge düzeyinde koordinasyon için
önemli bir araç olan, yeni kurulan DABLAS Gücünü desteklemek; Karadeniz'in
Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi ve diğer mevcut bölgesel araçların amaçlarını
paylaşarak, tüm ülkelerle ve organizasyonlarla işbirliği yapmak ve Karadeniz'in
çevre durumunu geliştirmek ve çabaları tamamlamak, hem Karadeniz Bölgesinin
çevresinin iyileştirilmesi, 1960'lı yıllardaki su kalitesine ulaşılması ve hem
de, Türkiye'nin öncü kimliğini devam ettirebilmesi ve bölgesel düzeyde
taahhütlerini yerine getirebilmesi açısından çok önemli ve çok büyük önem arz
etmektedir.
Bu anlaşmanın
onaylanması için AK Parti olarak kabul oyu vereceğiz.
Bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yetkin.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KARADENİZİN KİRLİLİĞE
KARŞI
KORUNMASI KOMİSYONU ARASINDA MERKEZ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 28 Nisan
2000 tarihinde İstanbul'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Karadenizin Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu Arasında Merkez
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteği?.. Yok.
3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadeniz'in Kirliliğe Karşı
Korunması Komisyonu Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 189
Kabul : 189
Böylece, kanun
tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (1)
Sayın
milletvekilleri, Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilatı Anlaşmasının
ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri
Komisyonları raporlarının görüşülmesine başlıyoruz.
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
2. - Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası
Teşkilâtı (INTELSAT) Anlaşmasının ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları raporları (1/462) (S. Sayısı :
114) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu, 114
sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Halil Akyüz; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HALİL
AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile
Haberleşme Uluslararası Teşkilatı (INTELSAT) Anlaşması ve İşletme Anlaşmasında
yapılan değişiklikler hakkında bilgi sunmak üzere, söz almış bulunuyorum; bu
olanaktan yararlanarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Dışişleri Komisyonu ve
şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onayına sunulan INTELSAT Anlaşması ve İşletme Anlaşmasında yapılan
değişiklikler, teşkilatın 2001 yılında özelleştirilmesi sonucu, daha önce
tamamen hükümetlerarası bir statüde bulunan INTELSAT'ın, yeniden yapılanması ve
bu maksatla hazırlanan yeni anlaşmanın üye ülkelerin onaylarına sunulmasıyla
ilgilidir.
Dünya
telekomünikasyon alanında gözlenen teknolojik ilerlemenin yanı sıra, özellikle,
gelişmiş ülkelerde liberalizasyona, serbest piyasa ekonomisi ve rekabete dayalı
hizmet anlayışının gereği olarak ortaya çıkan yeni mevzuat arayışları tüm
dünyada telekomünikasyon alanında yeni değişiklikleri beraberinde getirmiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; INTELSAT 1964 yılında kurulmuştur; bir yıl sonra, 1965 yılında
INTELSAT'ın ilk uydusu hizmet vermeye başlamış ve böylece, kıtalararası kamu
haberleşmesinde uydulardan yararlanılmaya başlanılmıştır. 1960'lı yıllarda
hemen hemen her ülkede telekomünikasyon hizmetleri devlet tekeli altındaydı ve
hizmetin özel sektör aracılığıyla verilmesi diye bir düşünce henüz
olgunlaşmamıştı. Bu düşünce, daha ziyade 1990'lı yıllardan sonra oluşmuş ve
devlet kuruluşlarının yanı sıra özel şirketlere, kısıtlı da olsa,
telekomünikasyon servisleri verme yetkisi tanınarak, bir ülkede birden fazla
sayıda özel telekomünikasyon kuruluşları hizmet vermeye başlamıştır. Buradaki
temel ilke, adil rekabete dayalı bir mevzuat çerçevesinde daha kaliteli
servisin daha ucuz olarak kullanıcılara sağlanması olup, bu uygulama, öncelikle
gelişmiş ülkelerde süratle yaygınlaşmıştır; ancak, yeni mevzuat değişiklikleri,
INTELSAT'ın hükümetlerarası bir statüde bulunması dolayısıyla sahip olduğu
Gelir Vergisi, Emlak Vergisi, diplomatik ayrıcalık ve bağışıklıklar yüzünden
bir avantaj yaratıyor olsa da, ticarî faaliyetlerde pazar şartlarına uyum ve
çabuk karar alma hususlarında dezavantajlı bir durum ortaya çıkarmaktaydı; özel
kuruluşlar, INTELSAT'ın sahip olduğu avantajların haksızlık ve adil rekabete
aykırı olduğunu belirterek tepki göstermişler ve INTELSAT'ın diğer şirketlerle
aynı mevzuat içerisinde faaliyet göstermesini talep etmişlerdir.
Hükümetlerarası statünün INTELSAT'a sağladığı avantajların yanı sıra, bu
statünün ticarî faaliyetlerde serbest
piyasa konularına uyum sağlama ve stratejik kararların kısa sürede ve
(1) 114 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
zamanında alınmasında
olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Ticarî firmalar, gerekli kararları vakit
geçirmeden uygulamaya sokarken; INTELSAT, yönetim yapısı yüzünden, çeşitli
zorluklarla karşılaşmıştır. INTELSAT'ın, bu statüyle, geleceğinin tehlikeye
gireceği anlaşıldığından, özelleşme ve yeniden yapılanma süreci başlatılmış ve
hükümetlerarası bir teşkilatın özelleşmesi, daha önce örneği bulunmayan bir
uygulama olduğundan, son beş-altı yıldır bu konuda yoğun çalışmalar yapılmış;
özelleşme hususunda mutabakata varılırken, bunun nasıl olacağı hakkında bir
karara varılması kolay olmamıştır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulan değişiklik uyarınca,
INTELSAT'ın, hükümetlerarası statüsü devam ettirilmekle beraber, ticarî
faaliyetlerde teşkilatın en yüksek karar organı olmak durumundan çıkarılmış
olduğu ve ticarî faaliyetlerin, kurulacak bir şirket aracılığıyla devam
ettirilmesi kabul edilmiştir. Özelleşmenin yürürlüğe girdiği 18 Temmuz 2001
tarihi itibariyle ticarî faaliyetine başlayan INTELSAT Limitet Şirketine,
INTELSAT'ın tüm varlığı, hak ve sorumlulukları devredilmiş ve INLTELSAT İşletme
Anlaşmasına taraf olan kuruluşlar bu şirketin ilk hissedarları olmuşlardır.
Şirket, ticarî faaliyetlerini kendi yönetim kurulu kararlarıyla yönlendirirken,
INTELSAT ile üye ülkeler arasında daha önceden imzalanan uzun dönemli
anlaşmalara da uymak zorunluluğu bulunmaktadır. Şirketin, bu anlaşmalara itibar
etmesi ve belirlenen temel prensiplere uymasının denetimi ve sağlanması
hükümetlerarası organın yetkisi ve görevleri arasındadır.
İsmi "Uydular
Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilatı" olarak aynen kalmakla
birlikte, teşkilatın yeni logosu ITSO olarak kabul edilmiştir. Teşkilatın ana
amacının INTELSAT Limitet Şirketiyle yapılan kamu hizmetleri anlaşmasıyla,
şirketin, ticarî temele dayalı olarak, uluslararası kamu hizmetlerini, tüm
dünyayı kapsayan küresel bir uydu sisteminin devam ettirilmesi, uydu
sisteminden başka haberleşme imkânı olmayan müşterilere hizmet sağlanması ve şirketin,
uydu sisteminden ayrıcalık yapılmaksızın, hizmet vermesinin temin edilmesine
yönelik temel prensiplerin uygulanmasını temin etmek olduğu anlaşılmaktadır.
Ülkemiz, Avrupa'nın
en geniş topraklara sahip ülkelerinden biridir. Coğrafî koşullarının, iklim ve
arazi yapısının çok değişik olması nedeniyle, tüm yurt sathına haberleşme
hizmetlerinin götürülmesinde çeşitli zorluklarla karşılaşıldığı hepimizin
bildiği bir gerçektir. Ülkemizin konumu, ulusal güvenliği ve diğer tüm
sektörler için haberleşmenin önemi ele alındığında, telekomünikasyon alanında,
mevcut ve gelecekteki teknolojik olanaklardan yararlanılarak kaliteli ve
güvenli bir haberleşme sistemini yaratmak zorundayız. Bu, aynı zamanda,
ülkemizin, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarındaki başarıları için de
zorunluluk arz etmektedir.
Bunun bilincinde
olarak, Türkiye, 1968 yılında INTELSAT'a, 1977 yılında Uydular Aracılığı ile
Haberleşme Avrupa Teşkilatına, 1978 yılında Uydular Aracılığı ile Deniz
Haberleşmesi Uluslararası Teşkilatına üye olmak için başvurmuştur. Ülkemiz,
sadece üye olmakla kalmamış, 1979 yılında INTELSAT, 1985 yılında EUTELSAT ve
1989 yılında da INMARSAT uydu sistemlerinde çalışan yer istasyonlarını hizmete
vererek, gerek ülkemizden uzakta bulunan ülkelerle yapılacak kıtalararası kamu
haberleşmesi ve gerekse denizlerdeki taşıtlarla kara arasında otomatik
haberleşmenin sağlanması yolunda hizmet sağlayan dünyanın sayılı aktif ülkeleri
arasında yer almıştır.
INTELSAT Anlaşması ve
İşletme Anlaşmasının 1973 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanmasını müteakiben, ülkemiz, INTELSAT'ın tam üyeliğine kavuşmuştur.
INTELSAT uydu sisteminde çalışmamız, halen Türk Telekom aracılığıyla devam
etmektedir. 2003 Nisan ayı itibariyle, Bahreyn, Kanada, Çin Halk Cumhuriyeti,
Şili, Japonya, Kuveyt, Libya, Nijerya, Umman, Pakistan, Suudi Arabistan, Güney
Afrika, Tayvan, Birleşik Arap Emirlikleri, Amerika Birleşik Devletleri ve
İngiltere'yle 1 071 uydu bağlantısı INTELSAT uydu sistemi aracılığıyla sağlanmaktadır.
Atlantik ve Hint Okyanusu uydularıyla çalışan 2 adet yer istasyonumuz
vasıtasıyla, gerek görüldüğünde, Amerika, Afrika ve Asya Kıtasındaki ülkelerle
haberleşme imkânı her zaman mevcuttur.
Getirilen
değişiklikleri gözden geçirdiğimizde, özetle, şu hususları görüyoruz:
Özelleştirilen ve ticarî faaliyetleri "INTELSAT Limitet Şirketi"
adıyla kurulan bir şirket aracılığıyla yapılan INTELSAT'ın adı, artık, ITSO
olmuştur. Amacı, daha önce ifade ettiğim gibi, değişiklik teklifinin 3 üncü maddesinde
belirtilen temel prensiplere şirketin uymasını sağlamaktır. Hükümet
temsilcilerinden oluşan Taraflar Kurulu, aksine bir karar vermediği sürece,
anlaşmanın süresi oniki yıldır. Hükümetlerarası statüde bulunduğu sırada aktif
olan Yöneticiler Kurulu, Planlama Danışma Komitesi, Teknik Danışma Komitesi,
İmzacılar Toplantısı gibi organlar tamamen ortadan kaldırılmış, hükümet
temsilcilerinden oluşan Taraflar Kurulu muhafaza edilirken, bir genel müdür
yönetiminde, yönetim organı oluşturulmuş ve İşletme Anlaşması olarak anılan
anlaşma, 18 Temmuz 2001 tarihi itibariyle sona erdirilmiştir. Daha önce
INTELSAT'ın en yüksek karar organı olan Taraflar Kurulunun yetki ve
sorumlulukları, değişiklik teklifinin 3 üncü maddesinde belirtilen temel
prensiplerle kısıtlanmıştır.
Hükümetlerarası
statüdeki INTELSAT'a, en az binde 5 yatırım hissesiyle üye olmak gerekiyordu.
Bu nedenle, üye olmak isteyen her ülke, bu hissenin karşılığı olan miktar ile
INTELSAT'ın her türlü yatırım ve harcamalarına, kendisi veya yetki verdiği bir
telekomünikasyon kuruluşu vasıtasıyla, hissesi oranında katkıda bulunmak zorundaydı;
ancak, üyelik ile yatırım hissesi arasındaki bağlantı, İşletme Anlaşmasının
sona erdirilmesi sonucu tamamen ortadan kaldırılmış, bu bağlantıya ilişkin tüm
referanslar, yeni değişiklikle, INTELSAT Anlaşmasından çıkarılmıştır.
Değişiklik teklifinin 7 nci maddesinde ITSO harcamaları için INTELSAT'a ayrı
bir fon tahsis edilecek ve oniki yılın sonunda ITSO'nun devamına karar
verilirse, INTELSAT Limitet Şirketiyle yapılan ITSO Kamu Hizmetleri Anlaşması
uyarınca şirket tarafından karşılanacaktır. Bu itibarla, ülkemizin ITSO'ya üye
olmasıyla ilgili olarak ortaya çıkacak herhangi bir ekmasraf ve harcama da
bulunmamaktadır.
Halen INTELSAT uydu
sistemi işletmeciliğinde aktif bir ülke durumunda olmamız ve 148 ülkenin üyesi
olduğu INTELSAT gibi uluslararası bir teşkilata üye olmamızın ülkemizin
menfaatları açısından yararlı olacağına biz de inanıyoruz. Uluslararası
forumlarda ülkemizin layık olduğu bir şekilde temsil edilmesi ve uydular
aracılığıyla yapılacak tüm hizmetlerin yakından ve dikkatle takip edilmesinin
gerekliliğinin bilincindeyiz.
Bütün bu hususların
bilincinde olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulan ve yeni
adıyla Uydular Aracılığıyla Haberleşme Uluslararası Teşkilatının (ITSO)
kurulması amacına yönelik değişiklik teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edilmesini desteklediğimizi bildirir, hepinizi saygıyla
selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akyüz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Sayın Nihat Eri.
Buyurun Sayın Eri.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
NİHAT ERİ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uydular
Aracılığıyla Haberleşme Uluslararası Teşkilatı (INTELSAT) Anlaşmasının ve
İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kısaca INTELSAT diye
bilinen Uydular Aracılığıyla Haberleşme Uluslararası Teşkilatı, atmosferötesi
uzayın, bütün ülkelerin iyiliği ve çıkarı için kullanılması, dünya ülkelerinin,
küresel olarak, uydular aracılığıyla haberleşebilmeleri gerektiğini dikkate
alarak, küresel telekomünikasyon şebekesinin bir parçası halinde, dünyanın
bütün bölgelerine daha geniş telekomünikasyon hizmetlerini sağlamak ve dünya
barışına katkıda bulunmak, uydular aracılığıyla ticarî ve küresel bir dünya
sistemi oluşturmak amacıyla kurulan bir teşkilattır.
Bu teşkilat
kurulurken, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, dünya milletlerinin, mümkün
olduğunca, erken, küresel ve ayrıcalık yapmaksızın, uydular aracılığıyla
irtibatlandırılabilmeleri gerektiğini belirten 1721(XVI) sayılı kararında
öngörülen ilke gözönüne alınmıştır.
Teşkilatın amacı, üye
olsun olmasın, tüm dünya ülkelerine, ulusal ve uluslararası telekomünikasyon
hizmetlerini sağlamak, ülkelerin uydu haberleşme sistemlerini ve
teknolojilerini geliştirmede işbirliğini ve eşgüdümü artırmak ve özellikle
gelişmekte olan ülkelere haberleşme alanında yardımcı olmaktır.
Merkezi, Amerika
Birleşik Devletlerinin Washington DC Şehrinde olan teşkilat, 11 öncü ülkenin
katılımıyla, 1964 yılında kurulmuştur. Ülkemiz, INTELSAT Anlaşması ile İşletme
Anlaşmasını 1968 yılında imzalamış, 1973 yılında, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin anlaşmayı onaylamasıyla taraf olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti,
bu anlaşmanın imzalanmasından dört sene sonra anlaşmayı imzalamış, beş sene
sonra da onaylamıştır. Bu, aslında bir gecikmedir; ama, geçen hafta, 1936
yılında imzalanmış 2 adet anlaşmayı ve 1946 yılında imzalanmış 2 adet anlaşmayı
kabul ettiğimizi hatırlıyorum. Dolayısıyla, bu, geç de olsa, diğer anlaşmalara
kıyasla hızlı bir şekilde Meclis gündemine getirilmiş oldu.
İşletme Anlaşmasına,
Türk Telekomünikasyon AŞ, imzacı sıfatıyla katılmıştır. Türk Telekomünikasyon
AŞ, bu sıfatıyla, INTELSAT uydu sistemi işletmeciliğinde Türkiye'de tek yetkili
kuruluş olup, INTELSAT'ın tüm yatırım ve harcamalarına hissesi oranında iştirak
etmekte, gelirlerden de aynı oranda pay almaktadır.
Şubat 2001 tarihi
itibariyle Türk Telekomun INTELSAT'taki yatırım hissesi yüzde 1,5 civarındadır.
INTELSAT Teşkilatı
tarafından bağımsız bir şirket olarak kurulan ve merkezi Hollanda'da bulunan
New Skies Satellites Şirketinde Türk Telekomun 154 341 adet hissesi mevcuttur.
INTELSAT uzay kesimi,
Atlantik, Pasifik ve Hint Okyanusları üzerinde bulunan toplam 18 uydudan
meydana gelmektedir. Bu uydularla, 200'den fazla ülkede, video, telefon ve veri
hizmetleri sağlanmaktadır.
Ülkemizin, INTELSAT
uyduları üzerinden çalışan en önemli istasyonları, 1979 yılında AKA-1 adıyla
hizmete verilen, ancak 1997 yılında yeniden kurularak hizmete giren AKA-6 ile
1988 yılında hizmete verilen AKA-3 uydu yer istasyonlarıdır. AKA-6 uydu yer
istasyonu, Atlantik Okyanusu bölgesinde, INTELSAT 603 uydusu üzerinden IDR
uluslararası telefon trafiği ve ara sıra TV kullanım hizmetleri vermektedir.
AKA-3 uydu yer
istasyonu ise, Hint Okyanusu bölgesinde INTELSAT 604 uydusu üzerinden
çalışmaktadır.
Halen Atlantik ve
Hint Okyanusu uydularının kapsama alanında bulunan birçok ülkeyle doğrudan
telefon, data bağlantısıyla TV alışverişi yapılabilmektedir.
Ayrıca, INTELSAT 60
Derece Doğu Uydusundan kiralanan 4 adet geniş bant transponder, halen ülkemizin
yerel telefon haberleşmesi ile TV yayın hizmetlerinde kullanılmaktadır.
INTELSAT'ın en yüksek
karar organı olan Taraflar Kurulunun 13-17 Kasım 2000 tarihlerinde yapılan
toplantısında, INTELSAT'ın özelleşmesi maksadıyla INTELSAT Anlaşması ve İşletme
Anlaşmasında yapılan değişiklikler kabul edilmiş ve 18 Temmuz 2001'den itibaren geçici olarak yürürlüğe sokulmasına
karar verilmiştir.
Söz konusu
değişikliklerin tamamen yürürlüğe girmesi için, INTELSAT üyesi 144 ülkeden
96'sının, onay belgelerini, depozitör makam olan ABD Dışişleri Bakanlığına
tevdi etmeleri gerekmektedir.
Yapılan
değişikliklere göre, INTELSAT, iki farklı organa ve yönetime bölünmüştür.
Bunlardan birisi, International Telecominications Satellite Organization (ITSO) adıyla oniki yıllık bir
süre için faaliyet gösterecek hükümetlerarası statüdeki organ, diğeri ise,
ticarî faaliyetlerin yürütülmesi için vergi mevzuatı açısından avantajlı
görüldüğünden, Bermuda'da kurulan INTELSAT Limitet Şirketidir.
ITSO'nun asıl amacı,
Kamu Hizmetleri Anlaşması vasıtasıyla, şirketin ticarî temele dayalı olarak
uluslararası kamu hizmetlerini sağlarken, ana prensiplerin uygulanmasını temin
etmektedir.
Bu ana prensipler
şunlardır:
1.- Küresel
bağlantının ve kapsamın temin edilmesi.
2.- Başka bağlantı
imkânı olmayan müşterilere hizmet verilmesi.
3.- Şirket sistemine
ayırım yapılmaksızın giriş hakkı temin edilmesi.
INTELSAT'ın tüm
varlığı INTELSAT Limitete devredilmiş, imzacılar da şirketin ilk hissedarları
olmuştur. Bu şirket, INTELSAT'ın kuruluşunda belirlenen ana prensiplere uyacak
ve ticarî esaslar çerçevesinde, yüksek kalitede ve güvenilir uluslararası kamu
telekomünikasyon hizmetlerini görecek bir anlayışla kurulmuştur.
INTELSAT ile
hissedarlar arasındaki tüm hukukî hak ve yükümlülükler de ITSO tarafından
belirlenmektedir.
INTELSAT Anlaşması ve
İşletme Anlaşmasında yapılan ve 18 Temmuz 2001 tarihinden itibaren geçici
olarak yürürlüğe sokulan bu değişikliklerle, bu tarihten itibaren İşletme
Anlaşması sona ermiş ve INTELSAT'ın ticarî faaliyetlerini yürütecek olan
INTELSAT Limitetin kuruluşu gerçekleşmiştir.
Yeni adıyla ITSO
Teşkilat Anlaşması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
onaylanmadığından, Türkiye, bu yeni şirkette hissedar olamamıştır.
Uluslararası
anlaşmaların geçici olarak yürürlüğe sokulması, ülkemizce kabul edilmemektedir.
Bu nedenle, INTELSAT Anlaşması ve İşletme Anlaşmasında yapılan değişiklikler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanıp, anlaşmaların asıl
nüshalarını muhafaza etmekte olan ABD Dışişleri Bakanlığına teslim edilmesine
kadar geçecek süre içerisinde, ülkemiz, INTELSAT'a üye olamayacak ve
toplantılara, ancak gözlemci sıfatıyla iştirak edebilecektir.
Ülkemizin, yeni
adıyla ITSO'ya en kısa süre içerisinde üye olmasına ilişkin işlemleri
tamamlayarak üye ülke statüsüne kavuşturulması maksadıyla, INTELSAT Anlaşması
ile İşletme Anlaşmasında yapılan değişikliklerin onaylanması gerekmektedir.
Anlaşmaya, AK Parti
Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi belirtir; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eri.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
UYDULAR ARACILIĞI İLE HABERLEŞME ULUSLARARASI TEŞKİLÂTI
(INTELSAT) ANLAŞMASININ VE İŞLETME ANLAŞMASINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİĞİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 13-17
Kasım 2000 tarihlerinde Washington'da yapılan INTELSAT Taraflar Kurulu 25 inci
Toplantısında kabul edilen "Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası
Teşkilâtı (INTELSAT) Anlaşması"nın ve "İşletme Anlaşmasında Yapılan
Değişiklik"in onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilatı
(INTELSAT) Anlaşmasının ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy
sayısı : 197
Kabul : 197
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (1)
Türkiye Cumhuriyeti
ile Bosna-Hersek Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
3. - Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Arasında
Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/517) (S. Sayısı : 147) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu, 147
sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteği vardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Halil Akyüz; buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALİL
AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
ile Bosna-Hersek Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili bilgi sunmak üzere söz almış
bulunuyorum; bu olanaktan yararlanarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım
adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bosna-Hersek, 21
Kasım 1995 tarihli Dayton Anlaşmasıyla belirlenen, anayasaya dayalı parlamenter
sistemle yönetilmektedir. Bosna-Hersek'in yüzölçümü 51 197 kilometrekare,
nüfusu yaklaşık olarak 4 000 000'dur; para birimi Konvertibl Marktır.
Bosna-Hersek, kuzeyde ve batıda Hırvatistan, doğuda Yugoslavya ve güneyde
Adriyatik Deniziyle çevrilmiştir.
Boşnakların da bir
parçası olduğu Slavların Balkanlara gelişi, 7 nci Yüzyıldan itibaren
başlamıştır. 9 uncu Yüzyıldan itibaren, Roma ve Bizans'tan gelen misyonerler,
bu bölgede yaşayan insanları Hıristiyanlaştırmak için gayret sarf etmişlerdir.
1461-1483 yıllarında, bu bölge, Osmanlı İmparatorluğunun eline geçmiş ve
1580'de de Bosna-Hersek Beylerbeyliği haline getirilmiştir. 16 ncı Asırda
-yapılan tespitlere göre- bu bölgede yaşayan insanların yüzde 40'ı Müslüman
olmuştur. Bu durum, 1908 yılına kadar devam etmiştir. 1908 yılından sonra,
Avusturya-Macaristan yönetimine geçmiştir. Avusturya-Macaristan yönetimi
altındaki Bosna-Hersek'te Hırvat etkisi giderek artarken, Sırplar ile Hırvatlar
arasındaki gerilim de yükselmiştir ve Boşnaklar, daha çok Hırvatlarla işbirliği
yaparak varlıklarını sürdürmeye çalışmışlardır.
Bosna-Hersek, Birinci
Dünya Savaşından sonra kurulan Sırp-Hırvat-Sloven Krallığının bir parçası
olunca, Boşnak kimliği Sırp baskısı altında varlığını sürdürmeye çalışmış ve
ancak 1964'te, Tito döneminde, ayrı bir Boşnak kimliği ve Boşnakların kendi
geleceğini belirleme hakkı kabul edilmiştir. 1974 Anayasasında, Müslüman
Boşnaklar, Yugoslavya'nın kurucu unsurlarından biri olarak tanınmışlardır.
Slovenya ve
Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan ayrılmasının önce Almanya, ardından da Avrupa
Birliği tarafından tanınmasından sonra, Sırbistan ve 1990'ların sonuna dek ona
fiilen bağlı Karadağ'dan oluşan bir federasyon içinde kalmak istemediklerinden,
Bosna-Hersek ve Makedonya ayrılma yoluna gitmiştir. 1 Mart 1992'de yapılan
referandumu Bosnalı Sırplar boykot ettiği için, yüzde 64'lük bir katılım olmuş
ve katılanların yüzde 99'u bağımsızlık yönünde oy kullanmıştır.
3 Mart 1992'de
Bosna-Hersek bağımsızlığını ilan etmiş, Bosnalı Sırplar ise, aynı ayın sonunda,
başkent olarak kabul ettikleri Pale'de Sırp Cumhuriyetini ilan etmişlerdir. 6
Nisan 1992'de Avrupa Birliğinin, 7 Nisanda da Amerika Birleşik Devletlerinin
Bosna-Hersek'i tanımasının ardından, Bosnalı Sırplar, çoğunluğu Sırplardan
oluşan federal ordunun desteğiyle Bosna topraklarını işgal etmeye
başlamışlardır. Savaşa hazırlıklı oldukları anlaşılan Sırp tarafı, kısa sürede,
Bosna topraklarının yüzde 70'ini ele geçirmiştir.
(1) 147 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bosna-Hersek'i, Tito
döneminin Yugoslavyasındaki denge arayışından kaynaklanan yapay bir cumhuriyet
olarak gören Sırplar, Bosna-Hersek'i işgallerinden sonra Boşnakların ayrı bir
ulus olmadığı iddiasıyla birlikte etnik temizliğe girişmişler; bu arada,
Hırvatlar da, ağırlıklı olarak yaşadıkları ülkenin batı kesimini Hırvatistan'la
birleştirmek için savaşa dahil olmuşlardır. Büyük Sırbistan ile Büyük
Hırvatistan'ı oluşturma projesi sonucunda, yaklaşık üçbuçuk yıl boyunca
taraflar arasında çatışmalar devam etmiştir.
Savaş henüz
Bosna-Hersek'e sıçramadan önce Hırvatistan'daki çatışmalar sırasında kurulmuş
olan Birleşmiş Milletler Koruma Gücü bu ülkeye kaydırıldı; fakat, görevi zaten
insanî yardımın ulaştırılmasıyla sınırlı olan bu güç etkili olamadı. Bu sırada
çeşitli barış planları gündeme geldi. Bunlardan Ocak 1993'te ortaya atılan
Vance-Owen Planını Sırplar, Temmuz 1993'teki Cenevre Planını da Boşnaklar
reddetti. Mayıs 1993'teki Saraybosna, Mostar, Tuzla gibi kentlerin güvenli
bölgeler uygulaması da başarısız oldu. 1994 yazında Fransa, İngiltere, Almanya,
Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya'dan oluşan temas gurubu, Sırplara yüzde
49, Boşnak ve Hırvatlara yüzde 51 oranında toprak veren bir plan önerdi. Bu
plan, daha sonra toprak bölüşümü açısından Dayton Anlaşmasının temelini
oluşturmuştur.
Savaşın gidişini,
Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye'nin girişimiyle, Boşnaklar ile
Hırvatların Mart 1994'te bir federasyon kurmaları değiştirdi. Bu arada, Belgrat
yönetimi de, ekonomik ambargo yüzünden anlaşmaya yanaşmayan Bosnalı Sırplara
yardımı azalttı. Hem Amerika Birleşik Devletlerinin hava operasyonları
düzenlemesi hem de Richard Holbrooke'un girişimleri sonucu Sırplar gerilemeye
başladılar. Savaş sona erdiğinde, yaklaşık, 150 000'den fazla insan yaşamını
yitirmiş, 2 000 000 insan da evsiz barksız kalmıştır.
Bosna'daki çatışmadan
büyük kaygı duyan Türkiye, 1990'lı yıllar boyunca izlediği en uzun süreli ve en
aktif dışpolitika sürecini başlatarak, Bosna'daki savaşın uluslararası alana
taşınması ve daha etkili önlemler alınması için büyük çaba harcamaya başladı.
Türkiye'nin Bosna-Hersek konusundaki girişimlerini şöyle sıralayabiliriz:
Türkiye, üyesi
bulunduğu bütün uluslararası örgütleri, Bosna konusunda harekete geçirdi.
Bunlar arasında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, AGİT, Avrupa Konseyi ve
İslam Konferansı Örgütü bulunuyordu. Sorunu uluslararası plana çekme konusu,
Türkiye'nin en başarılı olduğu alandı.
Türkiye, Bosna
konusunda diplomatik ve askerî müdahaleyi uluslararası kuruluşlar çerçevesinde
yerine getirmeyi tercih ederek, tek yönlü müdahaleden kaçınırken, Birleşmiş
Milletler ve NATO çerçevesinde oluşturulan kuvvetlere katkıda bulunmuştur.
Türkiye,
Boşnak-Hırvat Federasyonunun kurulması için, Amerika Birleşik Devletleriyle
birlikte diplomatik girişimlerde bulunmuştur.
Dönemin Genelkurmay
Başkanı Doğan Güreş'in savaş sonrasında yaptığı açıklamaya göre, Türkiye, savaş
sırasında Boşnaklara silah yardımında
da bulunmuştur.
Bosna'da çatışmaların
yaşandığı süre içinde, Türkiye'de iktidarda DYP-SHP Koalisyon Hükümeti
vardı. Bosna'ya ilişkin olarak yaşanan
bu yoğun diplomasi trafiğinin ardında, dönemin Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'in
kişisel girişimleri de bulunmaktaydı. Çetin, savaş boyunca defalarca Bosna'ya
gitti; diğer ülke başkentlerini ziyaret ederek destek sağlamaya çalıştı.
İktidar yetkililerinin ve diğer birçok kuruluşun yanı sıra, muhalefet partileri
de Bosna'ya gerekli desteği vermişlerdir. Bu bağlamda, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal da savaş sırasında cepheye kadar ulaşarak
desteğini vermiş bulunmaktadır.
Türkiye, Bosna'daki
savaş sırasında etkin bir diplomatik çaba gösterirken, başta Yugoslavya olmak
üzere, Yunanistan, Rusya ve Bulgaristan, Türkiye'nin bu soruna müdahale
etmesinden rahatsızlık duydular ve soruna karışılmaması çağrısında bulundular.
Ancak, Türkiye, elindeki bütün olanakları kullanarak, Bosna-Hersek'in toprak
bütünlüğünün korunması için çabalarını sürdürdü; fakat, soğukkanlı davranarak
1990'larda çevresinde ortaya çıkan bölgesel sorun ve çatışmalara, zaman zaman
içteki, özellikle İslamcı kamuoyu baskısına karşın, tek taraflı müdahaleden
kaçında ve diğer Batılı ülkeler ve özellikle Amerika Birleşik Devletleriyle
birlikte hareket etmeyi tercih etti.
Bosna-Hersek'teki
savaşı sona erdiren ve yeni bir düzen kuran Dayton Anlaşması, büyük ölçüde,
Amerika Birleşik Devletlerinin girişimiyle 21 Kasım 1995'te Dayton'da parafe
edildi ve 15 Aralık 1995'te Paris'te imzalandı. Bu anlaşmayla, Bosna-Hersek'in
egemenliği ve toprak bütünlüğü tanınırken, ülkenin yüzde 51'i Boşnak-Hırvat
Federasyonuna, yüzde 49'u ise Bosna'daki Sırp Cumhuriyetine bırakıldı. Böylece,
dünya tarihinde ilk kez, bir cumhuriyet ile bir federasyondan oluşan bir devlet
kurulmuş oldu.
Türkiye'nin
Bosna-Hersek'le ilişkileri savaş sonrasında da yakınlığını korudu. Bosna-Hersek
yönetimi için savaş sonrasında en önemli sorun, yeni kurulan ve uluslararası
alanda şimdiye dek örneği görülmeyen bir devlet yapısının yaşatılmasıydı. Bunun
için de öncelikli sorun, bir yanda Sırplar, diğer yandaysa Boşnaklar ve
Hırvatlar arasındaki dengenin korunmasıydı. İşte, bu çerçevede Türkiye, Amerika
Birleşik Devletleriyle işbirliği içinde Bosna-Hersek'le askerî ilişkilerini
geliştirmeye başladı ve bu, Türkiye ile Bosna-Hersek arasındaki ilişkilerin en
önemli yönünü oluşturdu.
Bu ilişkilerin ilk
ayağını, Türkiye'nin, Bosna'da Dayton Anlaşmasının uygulanabilmesi için
oluşturulan Barışı Uygulama Gücüne birlik göndermesi oluşturdu. Bosna'da
güvenliğin sağlanmasına katkının yanı sıra, Türk birliği, yıkılan köprü ve
okullar gibi binaların gönüllü onarımlarını da üstlenerek Bosna Halkının büyük
sempatisini kazandı.
Türkiye ile
Bosna-Hersek arasındaki askerî ilişkilerin ikinci ayağı, Türkiye'nin bu ülkeye sağladığı
askerî eğitim programıydı. Bu program, Amerika Birleşik Devletleri tarafından
başlatılan "Eğit ve Donat" programının bir parçası olarak sürdürüldü.
Amerika Birleşik Devletleri, Bosna-Hersek'teki güç dengesini askerî yardımla
sağlarken, Türkiye de bunun eğitim kısmını üstlendi ve Mayıs 1996'dan itibaren,
Bosna-Hersek ordusundan gönderilen asker ve subaylar Türkiye'de eğitilmeye
başlandı.
Türkiye, ayrıca,
İslam Konferansı Örgütü çerçevesinde kurulan Barışı Uygulama Konseyi
Yönlendirme Kurulu üyesi olarak da görev yaptı.
Bosna-Hersek'le
kurduğu askerî ve siyasal bağlarla, Türkiye, bir yandan Balkanlarda daha etkili
olma olanağını elde ederken, öte yandan Yunanistan'a karşı bir avantaj
sağlıyordu; fakat, 1990'ların sonuna doğru, Bosna-Hersek'in, ekonomik ilişkiler
ve yeniden yapılanma alanlarında Avrupa Birliği ve Yunanistan'la ilişkilerini
geliştirmesi, Türkiye'nin bu ülke üzerindeki etkinlik ve ağırlığının azalmasına
yol açmıştır. Hatta, bu ülkenin, 2000 yılı başlarında, Kıbrıs Rum kesiminde
büyükelçilik açma kararı alması -ki, bu karar uygulanmamıştır- Türk kamuoyunda
büyük hayal kırıklığı yaratmıştır.
Bosna-Hersek,
bağımsızlığını kazandıktan sonra, serbest piyasa ekonomisine geçmeye ve bu
sistemin koşullarını oluşturmaya fırsat bulmadan ülkede savaş başlamıştır.
Savaşın sona ermesi ve politik istikrarın sağlanmasının ardından, uluslararası
yardımlar ve kredilerle ekonomisini yeniden canlandırmak üzere yapılan
çalışmalar olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır.
Yüksek Temsilciliğin
aldığı karar gereğince, Alman Markıyla 1'e 1 orana sahip olan Bosna-Hersek'in
yeni para birimi Konvertibl Mark 22
Haziran 1998 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 2002 yılından itibaren, Konvertibl
Mark euroya endekslenmiştir.
2001 yılında,
sanayide, bir önceki yıla kıyasla yüzde 12 oranında büyüme kaydedilmiştir. Son
üç yılda, imalat sektöründe payları büyüyen dört sektör, mobilya, metal
ürünleri, kimyasallar ve baskı malzemeleri 2002'de büyüme oranlarıyla en önde
gelen sektörlerdir.
Kömür,
demir cevheri, çinko, boksit, kurşun, tuz ve çinkili açısından zengin olan
ülkede, 3 800 000 000
ton kömür rezervinin yüzde 60'ını linyit rezervleri oluşturmaktadır.
Savaş sırasında büyük
ölçüde tahrip olan tarımsal üretim ve dağıtım sisteminin ıslahı için ise
uluslararası finans kuruluşlarının çalışmaları sürmektedir.
Türkiye ile
Bosna-Hersek arasındaki ekonomik ilişkiler, söz konusu askerî ve siyasal
ilişkilerin gerisinde kalmıştır. Gerçi, Türkiye, Bosna-Hersek'in savaştan sonra
yeniden yapılanmasına önem vermişti; ama, bu konuda ayırabileceği fazla kaynağı
yoktu. Türkiye, savaş sonrasında, 1996'da Bosna-Hersek'e 80 000 000 dolarlık
Eximbank kredisi açmış ve bunun 26 000 000 dolarlık bölümünü de hibe etmiştir.
İki ülke arasındaki
ticarî ilişkiler de düşük bir düzeyde seyretti ve en yüksek olarak
gerçekleştiği 1999'da toplam 50 000 000 dolarla sınırlı kaldı. Gerçi, bir
Türkiye Bosna-Hersek İş Konseyi kuruldu ve konsey üyeleri Mayıs 1996'da Bosna'yı
ziyaret ettiler; fakat, Türk işadamları burada iş yapmak için finansman
sorunuyla karşılaştılar ve Fransa, İtalya gibi Avrupa Birliği üyeleriyle
rekabet etmek zorunda kaldılar. Bunda Avrupa Birliğinin Türk müteahhitlerine ve
firmalarına bürokratik zorluklar çıkarması da rol oynamıştır. Buna rağmen,
Bosna-Hersek'te ENKA ve TEKFEN gibi büyük firmalar ve orta ölçekli firmalarımız
iş yapmaktadır.
Bosna-Hersek'te
kültürel alanda hizmet veren Türk okulları bulunmaktadır. Bu okullardaki
öğrenci sayımız, ilköğretim dahil olmak üzere 600 civarındadır. Tuzla
Üniversitesi Felsefe Fakültesinde bağımsız bir Türkoloji bölümünün kurulması
gayretleri sürdürülmektedir. Doğu Dilleri Kürsüsü bünyesinde Arap profesörlerin
ve Arapçanın ağır basması nedeniyle, ayrıca, Türkologların yeteri kadar
ilgilenmemeleri dolayısıyla, şimdilik, bağımsız bir Türkoloji kürsüsü kurulamamıştır;
ancak, bunun için gerekli çabalar sürdürülmeye devam edilecektir.
Tarihsel ve kültürel
bağlarımız yanında, savaş sırasında yıkılan tarihî Mostar Köprüsünün inşaındaki
katkılarımız da, aramızdaki duygusal bağları güçlendirmiştir.
Türkiye,
Bosna-Hersek'le ilk diplomatik ilişkiyi kuran ülkedir. Bu doğrultuda, Türkiye
Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek arasında konsolosluk sözleşmesi 29 Ocak 2002
tarihinde Saraybosna'da imzalanmıştır. Her iki ülkenin de, 24 Nisan 1963
tarihli Konsolosluk İlişkilerine Dair Viyana Sözleşmesine taraf olmasıyla
birlikte, özellikle Bosna-Hersek'in bir Balkan ülkesi olması, her alanda
gelişme istidadı gösteren ikili ilişkilere paralel olarak, konsolosluk konularının
da geniş kapsamda düzenlenmesine ve bu amaçla, iki ülke arasında bir
konsolosluk anlaşması imzalanmasına gereksinim duyulmuştur. Bu anlaşmanın
imzalanmasıyla, iki ülke arasındaki konsolosluk ilişkileri karşılıklı olarak ahdî
bir esasa bağlanmış bulunmaktadır.
Tüm bu nedenlerden
dolayı, bu konsolosluk anlaşmasının Yüce Meclisimizde onaylanmasını uygun
buluyor ve Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akyüz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İki ülke arasındaki
konsolosluk sözleşmesi, 29 Ocak 2002 tarihinde Saraybosna'da imzalanmıştır. Bu
anlaşmanın onaylanmasıyla, iki ülke arasındaki konsolosluk ilişkileri, karşılıklı
olarak ahdî bir esasa bağlanmış olacaktır.
Türkiye ile
Bosna-Hersek arasında tarihten gelen güçlü bağlar mevcuttur. Bağımsızlıkla
birlikte cereyan eden kanlı olaylar, herkesin malumudur. Hem tarihî bağlar
vesilesiyle hem de cereyan eden olaylar münasebetiyle iki ülke arasındaki
ilişkiler farklı farklı sahalarda artmış; ancak, olması gereken seviyelere
yükselememiştir. Ülkemiz, Bosna-Hersek'in başşehri Saraybosna'da büyükelçilik
düzeyinde, Mostar'da ise başkonsolosluk düzeyinde temsil edilmekteyken, Bosna-Hersek
ise, Ankara'da büyükelçilik, İstanbul'da ise başkonsolosluk düzeyinde temsil
edilmektedir. 26-28 Mayıs tarihleri arasında ülkemizi ziyaret etmiş olan
Bosna-Hersek Bakanlar Konseyi Başkanı Sayın Adnan Terziç tarafından, 28 Mayıs
tarihinde İzmir'de fahrî konsolosluk açılmıştır. Uzun zamandan beri eksikliği
hissedilen Türk Kültür ve Enformasyon Merkezi, 28 Nisan 2003 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç tarafından açılmıştır.
Bosna-Hersek'teki Osmanlı-Türk mirasına, bu merkezin sahip çıkması
beklenmektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; son dönemde Serbest Ticaret Anlaşmasının imzalanmış ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmış olması, Mostar Köprüsünün yapımıyla
ilgili ihalenin bir Türk firması tarafından kazanılmış olması, Saraybosna
Üniversitesi Felsefe Fakültesi bünyesinde faaliyet gösteren Türkoloji Bölümüne
ilave olarak, Ekim 2002'de Tuzla Üniversitesi Felsefe Fakültesi bünyesinde bir
Türkoloji Bölümü açılmıştır. Bu bölümde, TİKA'nın görevlendirdiği iki öğretim
üyesi ders vermektedir. TİKA'nın malî desteğiyle Türk okuma salonunun Tuzla'da
faaliyete geçmiş olması, Bosna-Hersek'teki en önemli kültürel faaliyetlerimiz
arasında sıralanabilir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bütün iyi niyet ve isteklere rağmen, ülkemiz ile Bosna-Hersek
arasındaki ticaret hacmi istenilen seviyelere ulaşamamıştır. Ticaret hacminin
artırılması amacıyla, 16-19 Eylül 2003 tarihleri arasında, Bosna-Hersek'in
başşehri Saraybosna'da, değişik sektörlerden 100 kadar şirketimizin
katılımıyla, bölge ülkeleri dikkate alınarak, Dış Ticaret Müsteşarlığımızın da
desteğiyle, İstanbul Ticaret Odası tarafından, Türk ihraç ürünleri fuarı
açılacaktır. Türk işletmelerinin 25 000 000 euroluk bir ciroya sahip olduğu
tahmin edilmektedir. Bosna-Hersek'te açılan Ziraat Bankası şubesi,
kârlılığıyla, önde gelen bankalar arasında yerini almıştır. Bazı Türk
firmalarımızın Saraybosna'da temsilci bulundurdukları bilinmektedir. Türkiye,
Bosna-Hersek İşadamları Birliği, Saraybosna Büyükelçiliğimiz öncülüğünde
kurulmuştur. Bosna'da faaliyet gösteren Türk firmaları ile Türkiye'yle ticarî
bağlantıları olan firmaların bir çatı altında toplanmaları yararlı bir
oluşumdur.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Saraybosna'da, Türk müteşebbislerinin kurduğu bir eğitim
kurumuna bağlı olarak faaliyet gösteren, bir erkek ve bir kız koleji ile
uluslararası ilköğretim okulu faaliyet göstermektedir. Ayrıca, aynı eğitim
kurumunun, Bihaç Şehrinde de bir karma okulu bulunmaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Mostar Köprüsünün yeniden yapımı için, 1 000 000 ABD Doları
tutarında bağış yapılarak, yapım çalışmalarının hayata geçirilmesinde ülkemiz
öncü bir rol oynamıştır. Köprünün yeniden
inşaının en önemli aşaması olan köprü kemeri inşaının da yine bir Türk
firması tarafından üstlenilmiş olması, fevkalade mutluluk verici bir durumdur.
İnşaatın yıl sonunda tamamlanması ve 2004 yılında, çevredeki düzenlemelerle
birlikte açılışının yapılması beklenmektedir.
Türkiye ile
Bosna-Hersek vatandaşları, iki ülke arasındaki anlaşmalara göre vizeden
muaftırlar. 26 ilâ 30 Haziran tarihlerinde, Kültür ve Turizm Bakanımız,
Bosna-Hersek'i ziyaret edecek ve geleneksel olarak sürdürülen Ayvatoviça Şenliklerine
katılacak ve Mostar köprü inşaatında da incelemelerde bulunacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Balkanlarda barış ve istikrar ortamının devamı için, başta Amerika
Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinin de desteğiyle çok sayıda
ülkenin iştirakiyle İstikrar Paktı kurulmuştur. Bu paktın amaçlarından biri de,
bölgenin ekonomik bakımdan kalkındırılmasıdır. Bölgedeki bazı ülkeler serbest
pazar ekonomisine geçişin sancılarını yaşamaktadır. Belli bir ekonomik
gelişmeden sonra, bu ülkelerin Avrupa Birliği üyesi olmaları beklenmektedir. Bu
sürecin başlangıcı olarak da, Bosna-Hersek, geçtiğimiz yıl Avrupa Konseyi
üyeliğine kabul edilmiştir.
Bu anlaşmanın iki
ülke ilişkilerine yararlar getireceğini ifade ediyor; bu samimî duygu ve
düşüncelerimle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür
ediyorum Sayın Kansu.
Değerli
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BOSNA-HERSEK ARASINDA
KONSOLOSLUK
SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 29 Ocak
2002 tarihinde Saraybosna'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile
Bosna-Hersek Arasında Konsolosluk Sözleşmesi"nin onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Arasında Konsolosluk
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 188
Kabul : 188
Böylece, kanun
tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (1)
Ozon Tabakasını
İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü Değişikliğinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları
raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
4.- Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal
Protokolü Değişikliğinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/449) (S. Sayısı : 88) (2)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu, 88
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili Sayın Emin
Koç?..
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Yok efendim; konuşmayacak.
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Müfit Yetkin?.. Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
OZON TABAKASINI
İNCELTEN MADDELERE DAİR MONTREAL PROTOKOLÜ DEĞİŞİKLİĞİNİN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 3 Aralık
1999 tarihinde Pekin'de kabul edilen
"Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü
Değişikliği"nin onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok.
1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok.
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(2) 88 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok.
3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü
Değişikliğinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının
açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 186
Kabul : 186
Böylece, kanun
tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (1)
Sayın
milletvekilleri, Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
5. - Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/456) (S. Sayısı : 90) (2)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu, 90
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk
Özkan; buyurun.
CHP GRUBU ADINA UFUK
ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 90 sıra sayılı Avrupa
Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım,
Komisyonum ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yüce Meclisi sevgi ve
saygıyla selamlarım.
Peyzaj kavramı,
günümüzde küresel ölçekte hava, su ve toprak gibi çevre elemanlarının
konumlandığı, mekânları da içerecek şekilde çok kapsamlı bir olgu haline
gelmiştir.
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(2) 90 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Peyzaj, kendisini
oluşturan elemanların durumuna göre, doğal ve küresel peyzaj şeklinde iki alt
gruba ayrılmaktadır. Doğal peyzaj, insan etkisiyle çok az değiştirilen ya da
hiç değiştirilemeyen ve kendi doğal süreçlerini koruyabilen alanlardadır.
Topografya, toprak özellikleri, jeolojik, jeomorfolojik yapı, su varlıkları,
doğal bitki ve hayvan varlığı ve iklimsel etkenler, doğal peyzajı oluşturan ana
bileşkenlerdir. Kültürel peyzaj ise, yeryüzünde yaşanan kültürel evrimin bir
sonucudur ve tıpkı, doğal peyzaj gibi, anlaşılması ve izlenmesi zor bir alt
sistemdir. Bu sistemi oluşturan bileşenler, tarihî arkeolojik değerler, nüfus
ve ekonomik yapı, inanç, gelenek ve görenekler ile altyapıya ilişkin özellikler
şeklinde sıralanmaktadır.
Günümüzde gerek
küresel gerek yerel ölçekte var olan peyzajların kalitesinin korunması,
geliştirilmesi ve yönetilmesi için en üstten en alt kademeye kadar ekolojik
değerlerin ve bilgilerin bütüncül bir bakış açısıyla yeniden ele alınması ve
bunların ışığında yeni yasal düzenlemelerin oluşturulması gereği doğmuştur.
Peyzajların
vazgeçilmez doğal ve kültürel değerlerine yönelik birçok tehdit bulunmaktadır.
Parantez içinde, hükümetimizin ele almaya çalıştığı SİT alanları da bu
tehlikelerden bir tanesidir. Var olan bir dizi uluslararası yasal belge, peyzajlar
hakkında doğrudan ya da dolaylı bazı düzenlemelere sahiptir; fakat, Avrupa
peyzajları ve onların korunmalarıyla ilgili olarak doğrudan ayrıntılı herhangi
bir uluslararası yasal belge yoktur. Avrupa Konseyi faaliyetleri çerçevesinde
hazırlanan Avrupa Peyzaj Sözleşmesiyle bu boşluğun doldurulması
amaçlanmaktadır.
Avrupa Peyzaj
Sözleşmesi çerçevesinde kamu peyzaj kalitesinin korunması ve artırılması için
yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde peyzajları koruyucu, yönetici,
planlayıcı politikalar ve kurallar, uygulamayla ilgili kurumlar, yerel ve
bölgesel yönetimler, peyzajın önemini ve değerini tanımaya yönlendirilmelidir.
Bu bağlamda, sözleşmenin birinci amacı, doğal kaynakların ya da kültürel
değerlerin, halkın istekleri ve yaşam kalitesini yükseltme hedefi gözönüne
alınarak, korunması ve geliştirilmesidir.
20-21 Ekim 2000
tarihleri arasında, Avrupa Konseyinin "Avrupa, bir ortak miras"
kampanyası çerçevesinde İtalya'nın Floransa kentinde düzenlenen Avrupa'da
Peyzajın Korunmasından Sorumlu Bakanlar Konferansı çerçevesinde imzaya açılmış
olan Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, 20 Ekim 2000 tarihinde, ülkemiz adına dönemin
Çevre Bakanı tarafından imzalanmıştır. Şu ana kadar sözleşmeye imza atan ülke
sayısı 26 olup, sözleşme 6 ülkede onaylanmış bulunmaktadır; 10 ülkenin
onaylaması durumunda, sözleşme, uluslararası platformda yürürlüğe girecektir.
Avrupa Peyzaj
Sözleşmesinin ülkemizde yürürlüğe girmesiyle, peyzajın bölgesel ve kentsel
planlamada yer aldığı gibi kültürel, çevresel, tarımsal, ekonomik ve sosyal
politikalarla entegrasyonu sağlanarak, korunması, yönetimi ve planlanmasını
amaçlayan peyzaj politikaları saptanacak ve yürürlüğe girecektir. Anılan
sözleşmeyle, karar verilen önlemlerin etkinliğini artırmak amacıyla,
deneyimlerin ve peyzaj projelerinin sonuçlarının paylaşımı, teknik ve bilimsel
yardımlaşma, peyzaj uzmanı teatisi ve sorunlar üzerine bilgi alışverişi
konularında diğer taraf ülkelerle işbirliği yapılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülke sınırları arasında kalan peyzaj alanları hakkında komşu
ülkelerle sözleşme ve yasalar çerçevesinde işbirliği yapılacak, gereğinde ortak
projeler yürütülecektir. Türkiye'nin anılan sözleşmeye taraf olması halinde,
ülkemizce kabul edilecek yükümlülüklerin gereği olarak, resmî kuruluşlar, yerel
yönetimler, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri tarafından yürütülen peyzaj
planlaması, korunması ve yönetimi çalışmaları teşvik edilerek ivme kazanacak,
yeni çalışmalara zemin hazırlanmış olacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, bu kanun tasarısına olumlu oy kullanacağımızı belirtir,
Yüce Meclisimizi sevgi ve saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
AVRUPA PEYZAJ SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 20 Ekim
2000 tarihinde Floransa'da imzalanan "Avrupa Peyzaj Sözleşmesi"nin
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok.
3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy
sayısı : 191
Kabul : 191
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (1)
Sayın
milletvekilleri, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 11 Haziran 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 21.00
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.