BIM 2 1 2003-06-12T13:22:00Z 2003-06-12T13:22:00Z 43 26554 151359 TBMM 1261 302 185879 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 16       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

88 inci Birleşim

3 . 6 . 2003 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Nâzım Hikmet'in ölümünün 40 ıncı yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

2.- Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, Çınar Lisesinin, Brezilya'da yapılan dünya liselerarası basketbol turnuvasında şampiyon olmasına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Trabzon Milletvekili Aydın Dumanoğlu'nun, Kıbrıs Vakıflar İdaresinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin geleceğindeki önemine ilişkin gündemdışı konuşması

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey ve 58 milletvekilinin, kamu yatırımları konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/97)

2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 21 milletvekilinin, Adıyaman İlinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98)

3.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal ve 31 milletvekilinin, kayısı ürününün ekonomik değerinin artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/99)

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un (6/423) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/64)

2.- AB genişleme sürecinin tanıtılması amacıyla İngiltere Parlamentosunda düzenlenecek olan "Daha Geniş, Daha Derin ve Daha Güçlü Bir Avrupa'nın Geleceği" konulu konferansa ve Avam Kamarasında "Anglo-Turkish Society" Derneğinin 50 nci kuruluş yıldönümü vesilesiyle "Türkiye" konulu panele davete Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir parlamenterin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/297)

V.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve CevaplarI

1.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, esnafın kredi faizi borcunun silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması(6/183)

2.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, belediyelerdeki imarla ilgili teknik personele ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/189)

3.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Karayolları Trafik Yönetmeliğine bir ant metni eklenip eklenmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/190)

4.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, muhtarlar ile köy ihtiyar heyeti üyelerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/191)

5.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, Antalya İlinin hastane ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/196) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

6.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Adana Şakirpaşa Havalimanının ikinci pist ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/197)

7.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, taksilerin zorunlu trafik sigortası primlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/198)

8.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un, İSDEMİR'in ERDEMİR'e devrine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/202)

9.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, taksici cinayetlerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/203)

10.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, özelleştirme kapsamındaki Van Sümerbank Kundura Fabrikasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/206)

11.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, Van-Muradiye İl Özel İdaresi sosyal konutlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/207)

12.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, fotoğrafını okullara astıracağı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/208)

13.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinin kadro sorununa ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/209)

14.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun, AKP Genel Başkanının bir danışmanının BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi ile yaptığı iddia edilen görüşmeye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/210)

15.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, üst yönetim kadrolarına atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/211)

16.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, TÜFE'deki artışların SSK emeklilerinin maaşlarına yansıtılmamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/212)

17.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, bitki ıslahına yönelik yasal düzenlemeler yapılıp yapılmayacağına ve sertifikalı tohum kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/213)

18.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, sürücü adaylarının trafik sınavı yerlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/214)

19.- Hatay Milletvekili Abdülaziz Yazar'ın, İskenderun Körfezinde demirli bulunan tehlikeli madde yüklü bir yabancı gemiye ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/215)

20.- Batman Milletvekili M.Nezir Nasıroğlu'nun, Batman'daki bazı karayolu yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/216)

21.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, özelleştirilen kuruluşlardaki işçilerin kamuda işe yerleştirilmelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/217)

22.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminalinin genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/218)

23.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Ergene Nehrindeki kirlilik ve taşkından kaynaklanan sorunlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/222)

24.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya Çat Barajı ve Tüneli Projesindeki sulama kanallarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/224)

25.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya-Arguvan Yoncalı Barajı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/225)

26.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, bir gazetede yer alan AKP Genel Başkanının Saddam Hüseyin ile ilgili bir ifadesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/228)

27.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, MGK ve TBMM Genel Kurul kapalı oturumundaki görüşmeler hakkında AKP Genel Başkanına bilgi verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/229)

28.- Tunceli Milletvekili V.Sinan Yerlikaya'nın, Diyanet İşleri Başkanlığında Alevîlere yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından  sözlü soru önergesi (6/230)

29.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, ibadethanelerle ilgili bir kararnamede cemevlerine yer verilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/231)

30.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Marmaris-Datça Karayolu yapımına ayrılan ödenek miktarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/232)

31.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Fethiye-Dalaman Karayolu ve Göcek Tüneli yapımının ne zaman bitirileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/233)

32.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, görevine son verilen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları üyelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/234)

33.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Hollanda'dan gönderilen Patriot rampalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/235)

34.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun, Kırklareli'ndeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/236)

35.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Erganililerin Ziraat Bankası Maden Şubesindeki hesaplarının Halk Bankası Ergani Şubesine aktarılıp aktarılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/237)

36.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, bitkisel yağ üretimine ve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/238)

37.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, olası Irak savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/239)

38.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, gübre ve mazot fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/240)

39.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, hâkim ve savcıların birinci sınıfa ayrılmalarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/241)

40.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, elektrik enerjisi piyasasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/242)

41.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, görevden alınan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/243)

42.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, çiftçilerin kredi borçlarına af çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/244)

43.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, pancar üretim kotasının düşürülmesi nedeniyle zarar gören üreticilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/245)

44.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, pancar üretim kotasının düşürülmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/246)

45.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD Başkanı ile yaptığı görüşme hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/247)

46.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Antalya-Elmalı Çayboğazı Barajının ne zaman bitirileceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/248)

47.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, çiftçilerin elektrik borçlarına ve sulama kooperatiflerinin kullandığı elektriğin fiyatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/251)

48.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısının bir gazeteye verdiği demece ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/252)

49.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, olası Irak savaşında yaşanabilecek saldırılardan korunmak için ne gibi önlemler alındığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/253)

50.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Konut Edindirme Yardımı hesaplarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/255)

51.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın, Ceylanpınar'da yaşayan göçebe vatandaşların sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/257)

52.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa Adliye Sarayı inşaatının başlatılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/258)

53.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, muhtemel Irak harekâtında Türkiye'nin uğrayacağı zararlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/259)

54.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, muhtemel Irak savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/260)

55.- Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürlüğünün atanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/261)

56.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, 4325 sayılı Kanunun tekrar uygulanıp uygulanmayacağına ve Niğde'nin kapsama alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/262)

57.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana ve çevresindeki yeraltı kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/263)

58.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, doğal afet mağduru çiftçilere yönelik yasal düzenleme çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/264)

59.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, doğrudan gelir desteğinin sebze üreticilerine de verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/265)

60.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, sağlık sektöründe uygulanan KDV oranına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/266) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

61.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, özürlülerin sağlık kurulu raporu sorununa ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/267) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

B) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Salihli'de hukuk fakültesi açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/478)

2.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Bağ-Kur prim borçlarına ödeme kolaylığı getirilip getirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/479)

3.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, Ankara-Eryaman-Susuz'daki toplu konutların sorunlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/487)

4.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, Bingöl depreminde hasar gören kamu binalarının yapımından sorumlu kişiler hakkında tahkikat yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/499)

5.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, depremde zarar gören kamu binalarının sorumlularına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/500)

6.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün, Körfez-Gebze-İstanbul arasındaki D-100 Karayolundaki yapım çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/505)

7.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun, Hatay'ın sınır ticareti kapsamında olup olmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/625)

VII.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Öngörüşmeler

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/20)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Balıkesir Milletvekili Orhan Sür, Balıkesir İlinin sorunlarıyla tohum üretim istasyonunun kapatılmasının yaratacağı sıkıntılara ilişkin,

İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar, İstanbul'un fethinin 550 nci yıldönümü münasebetiyle,

Gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Gazipaşa'da kurulması planlanan orkinos yetiştirme çiftliklerinin bölge turizmine olumsuz etkilerine, yaş sebze ve meyve ihracatındaki sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen cevap verdi.

Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan ve 24 milletvekilinin, Türkiye Taşkömürü Kurumunun mevcut durumunun ve taşkömürü üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/96) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil'in (6/457) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Hükümet adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin (8/2) esas numaralı önergesinin  23.5.2003 tarihli 84 üncü Birleşimdeki öngörüşmelerinden sonra kabulü üzerine yapılması kararlaştırılan genel görüşme tamamlandı.

Gündemin "Oylaması Yapılacak İşler" kısmının 1 inci sırasında bulunan, 28.5.2003 tarihli 86 ncı Birleşimde görüşmeleri tamamlanıp tümü üzerinde yapılan açıkoylamasında Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığından bu birleşimde tekrar oya sunulan, Doğal Afetlerle İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/594)(S.Sayısı:143), elektronik cihazla yapılan açıkoylamasından sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 inci sırasında bulunan, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının (1/558) (S. Sayısı: 135) görüşmelerinin tamamlanmasını takiben elektronik cihazla yapılan açıkoylaması sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından,

3 Haziran 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere,  birleşime 23.45'te son verildi.

 

 

 

Yılmaz Ateş

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Yaşar Tüzün

 

Suat Kılıç

 

Bilecik

 

Samsun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


                                                                                                         No. : 121

II. - GELEN KÂĞITLAR

30 . 5 . 2003 CUMA

Sözlü  Soru  Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,  Seferihisar'daki depremzedelere yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/527) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.05.2003)

2.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, özelleştirme sonucu işten çıkarılan işçilerin durumlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/528) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.05.2003)

3.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, özelleştirme sonucu işini kaybeden işçilerin istihdamına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/529) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.05.2003)

                                                                                                         No. : 122

2 . 6 . 2003 PAZARTESİ

Raporlar

1.- Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/434) (S. Sayısı: 148) (Dağıtma tarihi: 2.6.2003) (GÜNDEME)

2.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146) (Dağıtma tarihi: 2.6.2003) (GÜNDEME)

3.- Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/587) (S. Sayısı: 149) (Dağıtma tarihi: 2.6.2003) (GÜNDEME)

4.- Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 150) (Dağıtma tarihi: 2.6.2003) (GÜNDEME)

                                                                                                         No. : 123

3 . 6 . 2003 SALI

Tasarılar

1.- Askerî Ceza Kanunu ile Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/606) (Millî Savunma ve Anayasa ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.5.2003)

2.- 11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Tam Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/607) (Adalet ve Anayasa ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2003)

Raporlar

1.-Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/517) (S. Sayısı: 147) (Dağıtma tarihi: 3.6.2003) (GÜNDEME)

2.- T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ile Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın; Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri, İzmir Milletvekilleri Yılmaz Kaya ile Erdal Karademir'in, Çiftçilerin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna Devredilen Millî Aydın Bankası T.A.Ş. - Tarişbank'a Olan Zirai Kredi Borç Faizlerinin Silinmesine ve Asıl Borcun Taksitlendirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/604, 2/3, 2/80, 2/109, 2/111) (S. Sayısı: 151) (Dağıtma tarihi: 3.6.2003) (GÜNDEME)       

Sözlü  Soru  Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/530) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.05.2003)

2.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, ulaşımla ilgili projelere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/531) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.05.2003)

3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, sayısal loto sisteminin bakım ve onarım ücretine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/532) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.05.2003)

4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, kamu kurum ve kuruluşlarına verilen Hazine Garantilerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/533) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.05.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, akaryakıt istasyonlarına, sınırdan akaryakıt ticaretine ve Petrol Piyasası Kanunu çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/688) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)

2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, ziraat mühendislerinin istihdamıyla ilgili bir projeye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/689) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)

3.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın, resmi törenlerdeki protokol düzenine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/690) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)

4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, bir idari göreve atanan şahsın soruşturma geçirip geçirmediğine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/691) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)

5.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, kura çektirilmeyen doktorların atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/692) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)

6.- İzmir Milletvekili Türkan Miçooğulları'nın, SSK ve BAĞ-KUR'un borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/693) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)

7.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, Tekirdağ'da turizmi geliştirmeye dönük bazı çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/694) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)

8.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Emniyet Teşkilatındaki bazı terfilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/695) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey  ve 58 milletvekilinin, kamu yatırımları konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/97) (Başkanlığa geliş tarihi:15.5.2003)

2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 21 milletvekilinin, Adıyaman İlinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/98) (Başkanlığa geliş tarihi:15.5.2003)

3.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal ve 31 milletvekilinin, kayısı ürününün ekonomik değerinin artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/99) (Başkanlığa geliş tarihi:15.5.2003)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

3 Haziran 2003 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88 inci Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, Nâzım Hikmet'in ölümünün 40 ıncı yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'a aittir.

Buyurun Sayın Güyüldar. (CHP sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Nâzım Hikmet'in ölümünün 40 ıncı yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

ÊHASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Nâzım'la ilgili konuşmama başlamadan evvel, 1 Haziranda Tunceli'de meydana gelen bir olayda halkımızın tahriklere kapılmayıp, sağduyulu davranmasından dolayı, Tunceli Halkına, en içten duygularımla şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum.

Suçluların kısa zamanda cezalarını bulacağını toplum olarak bekliyor ve inanıyoruz. Olayların yatışmasında özverili davranan, duyarlı davranan sivil ve askerî yetkilileri, demokratik kitle örgütlerini tebrik ediyor; huzurlarınızda hepsine teşekkür ediyorum.

Huzur ortamının sürdüğü Tunceli'de, devletimizin, başta belediyeler olmak üzere Tunceli'ye katkılarını bekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi heyetiyle beraber, yarın, Tunceli'de hemşerilerimizle beraber olacağız. Tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 15 Ocak 1902'de doğan Nâzım Hikmet, 100 üncü doğum yıldönümü nedeniyle UNESCO tarafından 2002 yılı "Nâzım Hikmet yılı" olarak kabul edilmiş olup, ülkemizde ve dünyanın bellibaşlı ülkelerinde anılmıştır.

3 Haziran 1963'te ölen Nâzım Hikmet'in ölümünün 40 ıncı yılı olması nedeniyle, ben de bu konuşmayı 5 dakikada da olsa Yüce Heyetinize sunarken, hepinize saygılar sunuyorum.

Osmanlıda mareşallik, uluslararası antlaşmalarda temsilcilik, tarihçi, dilbilimci gibi, anne ve baba tarafı soylu bir aileden gelen Nâzım, Mustafa Kemal'in asker arkadaşı Ali Fuat Cebesoy'un akrabasıdır.

Nâzım Hikmet, Türk Halkının yaşamını, toplumsal olayları, ulusal bağımsızlığı, memleket sevgisini şiirine dökmüş; şiirlerinde kullandığı Türkçe son derece arı, son derece yeni, Türkçe'yi zenginleştiren, ayrıca, toplumun ve sanatçıların beğenisini kazanan bir dil hazinesi olmuştur.

Toplumcu ve politik ağırlıklı olan şiirlerinden dolayı hakkında soruşturmalar açılmış ve ömrünün büyük kısmını cezaevlerinde geçirmiştir. Türk Ulusal Kurtuluş Savaşını, cezaevinde destanlaştırmıştır.

"Vurulmuş temiz alnından uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!" diyerek Mehmetçiği abideleştiren İstiklal Marşımızın ulusal şairi Mehmet Âkif Ersoy'dan başka, Nâzım Hikmet de, Kuvayi Milliye Destanında, emperyalizme karşı Anadolu insanının şahlanışını edebî bir eser olarak sergilemiştir. Fakir Anadolu köylü çocuğu Mehmetçiğin cephedeki kahramanlığını, cephedeki Mehmetçiğe kağnılarla taşıdığı cephaneyle Anadolu kadınının efsaneliğini, Antep, Urfa, Maraş düşmek üzereyken Antep tarlalarında Karayılanın işgalcilere karşı şahlanışını vurgulamıştır.

Ulusal Kurtuluş Savaşı tüm cephelerde sürerken, Kocatepe'de;

"Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu

ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki

şayak kalpaklı adam

nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden

güzel, rahat günlere inanıyordu"

Ve devamla;

"Sarışın bir kurda benziyordu

ve mavi gözleri çakmak çakmaktı

yürüdü uçurumun başına kadar

eğildi durdu

bıraksalar

ince uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe'den Afyon Ovasına atlayacaktı..."

dizeleriyle, 30 Ağustos Meydan Savaşının muzaffer Başkomutanı Mustafa Kemal'i anlatan, Nâzım Hikmet olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Güyüldar.

HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1950'ye kadar ömrünün büyük kısmını cezaevlerinde geçiren Şair, çıkarılan bir afla salıverilmiştir; ancak, tekrar tutuklanacağı endişesiyle, 1951 yılında yurtdışına kaçmak zorunda kalmıştır. Zamanın hükümeti tarafından -altını çiziyorum- malum fikirlerinden dolayı, Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. Türkçe'yi bu kadar güzel işleyen, memleketini, Türk insanını bu kadar seven "şiirimin kökü yurdumun topraklarıdır" diyen, şiirinde ulusallığı, bağımsızlığı bayraklaştıran bu ulusal şairin vebali, fikirlerinden dolayı vatandaşlıktan çıkaranların boynundadır ve hayatlarının en büyük günahını, hatasını işlediklerine inanıyorum.

Nâzım, dünyanın her tarafında el üstünde tutulmasına rağmen, yaşamı boyunca özgürlük ve memleket hasretiyle yanıp tutuşmuştur. Ülkesine o kadar hasret kalmıştır ki, Varna Şehrine gelip, Varna'nın yüksek tepelerinden, İstanbul Şehrinin dağlarına, tepelerine, ufuklarına hasret çekerek seyrederken;

"Karşı yaka memleket,

Sesleniyorum Varna'dan,

İşitiyor musun Memet! Memet!

Karadeniz akıyor durmadan,

Deli hasret, deli hasret,

Oğlum, sana sesleniyorum,

İşitiyor musun Memet! Memet!"

diye seslenerek, çocuğuna, ailesine, memleketine olan hasretini dile getirmiştir ve yine,

"Memleketim, memleketim, memleketim,

ne kasketim kaldı senin ora işi

ne yollarını taşımış ayakkabım,

son mintanın da paralandı sırtımda çoktan,

Sen şimdi yalnız saçımın akında,

enfarktında yüreğimin

alnımın çizgilerindesin memleketim,

memleketim,

memleketim..."

Ve yine;

"Kimi insanlar otların, kimi insan balıkların çeşidini bilir

Ben ayrılıkların

Kimi insan ezbere sayar yıldızların adını

Ben hasretlerin" diye ülkesi için böylesine hasret duyan, yanıp tutuşan bir insan, bir ozan zor bulunur yeryüzünde.

Yurt dışındayken yaşamının büyük bir kısmını Sovyetlerde geçiren Nâzım, Sovyetlerde baskıcı rejime karşı sesini yükseltip yetkilileri eleştiren ve oyunları yasaklanmasına rağmen susmayan bir aydındı.

Nâzım, ülkemizde ve dünyanın tüm ülkelerinde, mazlumların, sömürülenlerin, ezilenlerin sesi olmuştur ve;

"Ben yanmasam

Sen yanmasan

Biz yanmasak

nasıl

çıkar

karanlıklar

aydınlığa..." diye haykırmıştır.

Dünyaca 20 nci Yüzyılın en büyük şairlerinden biri olarak kabul edilen Nâzım'ın "yok edin insanın insana kulluğunu" dizelerindeki yakarışının tüm dünyada gerçekleşmesi temennisiyle ve Hiroşima'da çocukların yanık sesinden tüm dünyaya yankılanan, Şairin "bulutlar adam öldürmesin" şarkısını, Irak için, yarın bir başka mazlum ülke için savaş kararı vereceklerin dinlemesini istiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu Nâzım konuşmasını yaparken, hâlâ yasağı devam eden ve "bir çınar ağacı altında, Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni" diyen bu evrensel vatan evladına yapılan bu hatanın, bu haksızlığın düzeltilmesi ve vasiyetinin Yüce Heyetinizce değerlendirilmesi dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Elimde gördüğünüz bu çınar dalını Yüce Meclise armağan ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güyüldar.

Sayın Güyüldar'ın gündemdışı konuşmasına Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Erkan Mumcu cevap verecektir.

Sayın Mumcu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Her ne kadar Sayın Başkan cevap vereceğimi ifade etmişlerse de, cevaptan ziyade, Türkçe'nin büyük şairi Nâzım Hikmet'i anmak üzere söz istedim.

Nâzım Hikmet yılı dolayısıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığının çeşitli etkinlikleri bu yıl içinde oldu. Hem Yayınlar Şubemizin Nâzım Hikmet'in eserleriyle ilgili faaliyetleri hem Devlet Tiyatrolarının Nâzım Hikmet'in oyunlarını sahnelemesi gibi faaliyetleriyle, biz, yıl içinde Nâzım Hikmet'i anmayı sürdürüyoruz. Ölümünün 40 ıncı yıldönümünde belki söylenmesi gereken birkaç söz var. O da zannediyorum şu: Nâzım Hikmet'i nasıl anlamalıyız, nasıl ele almalıyız konusunu belki biraz açmamız gerekiyor. Şöyle bir yanlışımız olduğu kanısındayım: Genellikle, sembolleşmiş isimler ya da olaylar ya da olgular üzerinden, o isim, o olay ya da o olguyu konuşmak yerine, kendi tutumlarımızı, kendi eğilimlerimizi, kendi yönelimlerimizi konuşuyoruz. Müsaade ederseniz, başka bir örnek vererek, ne demeye çalıştığımı biraz daha açıklayayım.

İstanbul'un fethini anıyoruz; gerçekte İstanbul'un fethini mi anıyoruz, yoksa fetih meselesi üzerinden kendi görüşlerimizi mi izah ediyoruz, kendimizi mi ortaya koyuyoruz, biraz kuşkulu. Nâzım Hikmet'i konuşuyoruz ve Nâzım Hikmet'i öyle konuşuyoruz ki, aslında konuştuğumuz Nâzım Hikmet değil, Nâzım Hikmet üzerinden kendimizi konuşuyoruz. Bugün yaşayageldiğimiz sorunlar, bugün ortaya koymak istediğimiz tavır, siyasal tutum, ideolojik tutum neyse, onu, onun üstünden yapmaya, ortaya koymaya çalışıyoruz. Bunun bir haksızlık olduğu kanısındayım. Bunun, sürdüregeldiğimiz bir yanlışlık, ama, özellikle, üzerinden konuştuğumuz insanlara bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.

Nâzım Hikmet'i, mutlaka bir karşıtlık ilişkisi içinde, bir kategori içinde anlamak, ele almak diye bir mecburiyetimiz yok. Her dönem, kendi konjonktürü içinde, kendi şartları içinde, birtakım doğruları içerdiği gibi, yanlışları da beraberinde getirmiş olabilir. Her dönemin gerektirdiği siyasal tutumlar vardır; bu siyasal tutumlar, bu politikalar, o dönem içerisinde anlaşılabilir olsa bile, aradan geçen zaman o koşulları ortadan kaldırır ve kaldırdığı koşullar içinde o dönemi yeniden değerlendirme fırsatı bulabiliriz.

Nâzım Hikmet'in yaşadığı dönem içerisinde, Nâzım Hikmet'in tutumlarına, görüşlerine, eserlerine karşı siyasal bir tutum da takınılmıştır ve bence, bu tutum, döneminin koşulları içinde değerlendirilmelidir. Bugün de, Nâzım Hikmet'i, sadece Nâzım Hikmet'i değil, sık sık, varsayılan bir karşıtlık içinde ele alınan diğer düşünce adamlarını, fikir adamlarını, şair ve edebiyatçıları da, kendi dönemimizin siyasal koşullarından arındırılmış olarak görmek, algılamak ve kabul etmek durumundayız.

Şunu söylemeye çalışıyorum: Bir Nâzım Hikmet-Necip Fazıl karşıtlığının hiçbir gerçek anlamı, hiçbir gerçek karşılığı yok. Bunlar, bizim atfettiğimiz, bizim izafe ettiğimiz, bizim içinde bulunduğumuz politik koşulların, siyasal koşulların, bize bir kolaycılık olarak telkin ettiği tutumlar. Dolayısıyla, bir gerçeği kabul edelim, bir gerçeği itiraf edelim -buna, belki kimsenin ihtiyacı yok; ama, bir hakkı teslim etmek, hiç şüphesiz, erdemli bir tutumdur- o da şudur: Nâzım Hikmet, diğer pek çok Türk şairi gibi, Türkçe'ye, Türk kültürüne olağanüstü emeği geçmiş büyük bir sanatçıdır. Nâzım Hikmet, sadece modern bir şair değildir; Nâzım Hikmet, aynı zamanda halk şiirinin önemli bir temsilcisidir. Nâzım Hikmet, Türk Kurtuluş Savaşının ve Türkiye'nin, Türk Milletinin istiklal mücadelesinin destanını yazmış çok az şairden biridir.

Ne yazıktır ki, Türkiye'nin istiklal mücadelesinin destanını yazan bir diğer şairle bir karşıtlık içinde ele alınagelmiştir; o da, İstiklal Marşımızın şairi, aynı zamanda "Çanakkale Şehitleri" gibi büyük destanın sahibi, yazarı Mehmet Âkif.

Türk Kurtuluş Savaşının, Türk istiklal mücadelesinin şiiri yazılmıştır; ama, bunlardan çoğu, dönemin koşullarına uygun bir üslup içindedir, -dönemden kastettiğim, savaş sonrası dönemin koşulları- ve dönemin beklentilerine cevap vermeye dönüktür; ama, Nâzım bunu böyle yapmamıştır. Nâzım'ın yaptığı, gerçekten Türk Kurtuluş Savaşını destanlaştırmak olmuştur.

Nâzım, siyasî düşünce ve yönelimleriyle, kimilerimizin kabul edeceği, kimilerimizin kabul etmeyeceği tezler ortaya koymuştur; ancak, tezlerinin doğruluğu veya yanlışlığı, kabul edilebilirliği ya da edilemezliği tartışmaları bir tarafa, hiç kuşkusuz, büyük bir şair olarak, anadilinde, Türkçe'de yazmış büyük bir şair olarak, tüm dünya edebiyatının, edebiyat çevrelerinin kabul ettiği değerli bir edebiyat adamı olmuştur.

Bugün, Nâzım'ın kabrinin getirilmesi, vatandaşlığının iade edilmesi gibi tartışmaların, ben, Nâzım'ın hatırasına bir şey kattığı kanısında değilim. Tam tersine... Nâzım Hikmet'i olması gerektiği gibi anlamamıza, bir kültür adamı, bir düşünce adamı, bir sanat adamı olarak ondan nasıl yararlanabileceksek, öylece yararlanabilmemize hiçbir katkı sağladığı kanısında değilim.

Dolayısıyla, bu büyük şairin hatırası önünde saygıyla eğilirken, bu vesileyle bu düşüncemi de ifade etmek istiyorum ki, sembolleşmiş isimler, sembolleşmiş yazarlar, şairler, edebiyatçılar, olaylar ve olgular üzerinden onları değil, kendimizi konuşmaktan vazgeçelim. Herkes kendi tezini kendisi, kendisi olarak, kendi dili, kendi üslubu, kendi argümanlarıyla ifade edebilmelidir, edebilir, etmelidir. Herhangi bir tezi, bir argümantasyon unsuru haline getirmeye -özellikle Nâzım gibi, Necip Fazıl gibi, Mehmet Âkif gibi sembol isimleri- hakkımızın olmadığı kanısındayım. Dolayısıyla, yapmamız gereken şey, Türkçeyi sevdirmek için, Türkçeyle beraber Türk kültürünün gelişmesine katkıda bulunmak için, böyle büyük şairleri oldukları gibi görmek, oldukları gibi kabul etmek, insanımıza oldukları gibi tanıtmak, oldukları gibi kabul edilebilecek bir olgunluk ve anlayış içerisinde çocuklarımıza öğretmektir. Galiba, yapacağımız en doğru şey bu olacak.

Önümüzdeki dönem içerisinde, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl, Mehmet Âkif, Cahit Zarifoğlu, Cemil Meriç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali gibi, aklıma gelmeyen daha pek çok düşünce adamımızın, kültür adamımızın hem biyografilerini hem toplu eserlerini yayımlayacağımız bir çalışmamız olacak.

Umuyorum ki, bu çalışma, bu üretim hepimizi çok mutlu edecek; umuyorum ki, bu çalışma, Türk kültür hayatının zenginliğini yeniden keşfetmemize yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Bakana, konuya getirdiği açıklık ve katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri gündemdışı ikinci söz, Brezilya'da yapılan basketbol turnuvasında şampiyon olan Çınar Lisesiyle ilgili olarak gündemdışı söz isteyen Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'na aittir.

Sayın Anbarcıoğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2. - Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu’nun, Çınar Lisesinin, Brezilya’da yapılan dünya liselerarası basketbol turnuvasında şampiyon olmasına ilişkin gündemdışı konuşması

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bursamızın ve ayrıca ülkemizin gururu Çınar Lisesinin, Dünya Liselerarası Basketbol Şampiyonu olması nedeniyle, Bursa Milletvekili olarak, Bursa halkımız ve öğrencilerimiz adına, bu mutlu, güzel, sevinçli tabloyu paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum; bu konuşmama imkân veren Meclis Başkanvekilimiz Sayın Nevzat Pakdil'e ve konuşma sırasını bana devreden sayın milletvekili arkadaşımıza çok teşekkür ediyorum; Yüce Meclisimizi ve yüce halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, şehrimiz, bir zamanlar, sanat şehri, kültür şehri, tarih şehri, sultanlar ve evliyalar şehri diye bilinirdi; o yeşil şehir şimdilerde güzel bir kimliğe daha sahip oldu. Şimdi, yeni bir kimliğimiz daha var. İstanbul'un fethinin 550 nci yıldönümü sebebiyle, surlara ilk bayrağı çeken ve orada şehit olan Ulubatlı Hasan'ın Bursa'daki köyünde yapmış olduğumuz güzel fetih şenlikleri ve anma törenlerinden bir gün sonra, cumartesi günü, Bursaspor'un, Birinci Ligde, onurlu bir şekilde mücadelesiyle kalması ve ardından, geceyarısı saat 1'e doğru Brezilya'dan gelen güzel haberle, mutluluğumuz, Uludağ gibi doruklara ulaştı.

Bundan böyle, tarih, kültür, sanat ve sultanlar şehrimizin yeni kimliğinde, artık, şampiyonlar şehri yeşil Bursa da unvan olarak kalacaktır. Bize bu mutluluğu yaşatan öğrencilerimize, idareci arkadaşlarımıza ve teknik heyete çok çok teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, her şampiyonluğun, kendine göre, güzel bir öyküsü vardır; ancak, hiçbir şampiyonluk, Çınar Lisesinin dünya şampiyonluğuna uzanan o çileli, engebeli, dikenli yolları kadar güzelliklerle sonuçlanmış değildir. İhaleye sadece bir firmanın katılması neticesi, lisemiz, Brezilya'daki dünya şampiyonasına katılamama durumuyla karşı karşıya kalmıştı. İşte, bu arada, Bursa'daki yerel basınımızın, yazılı ve sözlü basınımızın -ki, bunlardan birisi de, bu konuda çok büyük emeği olan gazeteci dostum Sayın Ahmet Emin Yılmaz olmak üzere- her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu arada, spordan sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet Ali Şahin'in, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik'in ve Grup Başkanvekilimiz Sayın Faruk Çelik'in girişimleriyle, Sayın Başbakanımıza durum anlatılmış, izah edilmiş ve ardından, bu güzel tablonun gerçekleşmesi için, Brezilya'ya gitmekte zorluk çeken öğrencilerimizin gitmesi kolaylaştırılmıştır.

Bursa Çınar Lisesinin, Dünya Liselerarası Basketbol Şampiyonu olması, çok uzun, çok meşakkatli bir yoldan geçti. Sizlerin de, kamuoyunun da bildiği gibi, Bursa Çınar Lisesi, bayrağımızı, Türk Bayrağını dalgalandırmak üzere oraya gittiğinde, onların, tam 20 ülke arasında bu ipi göğüsleyeceğini, derece alacağını bekliyorduk; ancak, bu birincilik, gerçekten, gözlerimizi yaşartan bir tablo oldu.

Ekibimiz, finale gelinceye kadar, Çek Cumhuriyeti temsilcisini 89-64, Hırvatistan temsilcisini uzatmada 66-62, Finlandiya temsilcisini 64-44, Avusturya temsilcisini 71-38 ve çeyrek finalde ise İsrail temsilcisini 77-60 yendi; yarı finalde ise, Belçika temsilcisini 59-52 gibi bir sonuçla yenerek, ismini finale yazdırmıştı. Final maçında ise, nefeslerin tutulduğu saniyeler yaşandı; çünkü, maçın son 5 saniyesine girildiğinde, ekibimiz, 76-77 mağluptu. Son 4 saniye içerisinde gelen sayıyla 78-77 maçı alarak, dünya şampiyonu bir lisemiz oldu.

Çınar Lisesinin spor alanındaki başarıları bununla da kalmıyor, birkaç başarısına değinmek istiyorum:

Yine, basketbol alanında, üç sene önce, Türkiye üçüncülüğü vardır. 2000-2001 öğretim yılında Nevşehir'de yapılan yarışmalarda dünya üçüncüsü olarak, yine, kalbimizde taht kurmuştu.

Ayrıca, jimnastik dalında, ekip olarak, Türkiye ikinciliği, ferdî olarak Balkan ikinciliği ve üçüncülüğünü kazandılar.

Çınar Lisesi, folklor dalında da, Marmara Bölgesindeki ikinciliği ve Bursa birinciliğiyle ödül kazanan bir okulumuzdur.

Değerli milletvekili arkadaşlarım...

CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Özel mi, yoksa devlet okulu mu?

FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - Efendim?..

CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Çınar Lisesi, özel mi, devlet okulu mu?

FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - Devletin efendim.

CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Çok mutlu olduk. Okul aile birliği başkanı mısınız?

FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - Sayın Selvi, öğretmen kökenli olduğum için, böyle bir başarıyı sizlerle paylaşmak istedim.

CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Teşekkür ederim.

FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - Ben teşekkür ederim.

Çınar Lisesinin bilim alanındaki birkaç başarısına da değinmek istiyorum.

Sayın Selvi'nin özel mi, devlet mi diye bir sorusu vardı; bu okulumuz devlet okuludur.

CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Çok teşekkür ederim, çok mutlu olduk.

FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - O yüzden de, iftiharla bahsetmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Anbarcıoğlu.

FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ayrıca, ÖSS dalında da hemen birkaç başarısından söz ederek, konuşmamı tamamlamak istiyorum. Türkiye birinciliği, Türkiye üçüncülüğü, Türkiye dördüncülüğü, beşincilik, altıncılık ve yedincilik ödülleri; fen dalında, yine, birincilik, altıncılık ve onbirincilik; matematik dalında, Türkiye altıncılığı ve eşit ağırlıkta Türkiye ikinciliği olan bir okulumuzdur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda görülmüştür ki, ülkemiz insanına, eğer, imkân verilecek olursa, çok büyük başarılara imza atacağımız gerçeğiyle karşı karşıyayız. İşte, son Dünya Kupasında üçüncü olan Millî Takımımız; Süreyya Ayhan'ın atletizmde dünya şampiyonu olması, Eurovision Şarkı Yarışmasında ülkemizin birincilik kazanması ve bunlara benzer diğer örnekler.

Bir zamanlar "hasta adam" olarak ülkemizi gösteren Batılılar, şu son zamanlarda başlıklarını değiştirdiler: "Hasta adama bir şeyler oluyor." Evet, Türkiye'de güzel şeyler oluyor. İşte, 550 milletvekili ve 70 000 000 insanıyla, ülkemiz, gerçekten, dünyada hak ettiği yerini alma noktasında önemli mesafeler kat etmiştir.

Ben, bu vesileyle, sizleri, yüce milletimizi, Bursa'daki bu çocuklarımızın başarılarından dolayı, tekrar tekrar selamlıyorum. Sizler adına da o çocuklarımızın gözlerinden öpüyorum. Böyle başarıların ülkemiz adına her alanda gelmesi dileğiyle, mutluluklar ve mutluluk tablolarını oluşturacak eserlerle, her zaman, bu Meclisten, 550 milletvekili ve 70 000 000 insanımız adına, dünyaya bir şeyler söyleyebilmenin mutluluğuyla saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Anbarcıoğlu.

Biz de, Başkanlık Divanı olarak, Dünya Liselerarası Basketbol Turnuvasında şampiyon olan Çınar Lisemizi, emeği geçen yöneticileri ve bütün devlet erkânını tebrik ediyoruz; başarılarının devamını diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, Kıbrıs Vakıflar İdaresinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin geleceği için önemiyle ilgili söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Aydın Dumanoğlu'na aittir.

Sayın Dumanoğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3. - Trabzon Milletvekili Aydın Dumanoğlu’nun, Kıbrıs Vakıflar İdaresinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin geleceğindeki önemine ilişkin gündemdışı konuşması

AYDIN DUMANOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kıbrıs Vakıflar İdaresinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için önemi konusunda söz almış bulunuyorum; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Temel felsefesi kamu yararına hizmet olan vakıflar, Kıbrıs'ta, Osmanlı idaresinin hâkimiyetiyle birlikte 1571 yılında kurulmuştur. Bu tarihten günümüze kadar Ada üzerinde çeşitli hükümranlıklar egemen olmuş, buna rağmen, Ahkâmül Evkaf olarak tanımlanan vakıflar hukuku ve vakıf statüsü, her dönemde, anayasal statüyle tanınmıştır.

1571 yılından günümüze kadar geçen dörtyüz yılı aşkın tarih dilimi içerisinde Kıbrıs'ta 800'e yakın vakıf kurulmuştur. Kıbrıs'ta faaliyet gösteren Türk vakıflar, Ahkâmül Evkaf hukuku çerçevesinde, Kıbrıs Vakıflar İdaresinin yönetim ve denetimi altında olup, günümüzde de, Vakıflar İdaresi, Kıbrıs'ta kurulmuş tüm vakıfları temsil eden anayasal bir müessesedir.

Kıbrıs Türk Halkının Ada üzerindeki örgütlü yaşamı, vakıfların 1571 yılında kuruluşuyla başlar. Osmanlı idaresine isabet eden bu dönemde, eğitim, diyanet işleri, sosyal yardım ve yerel yönetim hizmetleri gibi fonksiyonlar, vakıflar çatısı altında ifa edilmiştir.

Ayrıca, vakıf geleneğine uygun olarak, kuruluş tarihinden bu yana, iktisadî, sosyal faaliyetleri idame ettirmek amacıyla, hayırsever vatandaşlar tarafından, vakıflara geniş emlak kaynakları tahsis edilmiş bulunmaktadır. Vakıf geleneğinden kaynaklanan emlak tahsisi sonucunda, vakıflar, Ada genelinde, en büyük emlak sahibi konumuna ulaşmıştır.

Sahip olduğu emlak kaynakları, vakıf hukukundan kaynaklanan yasal statü ve topluma sağladığı devlet düzeyindeki sivil örgütlenme biçimiyle, vakıflar, Osmanlı idaresi döneminde, Kıbrıs Türk Halkı adına önemli bir güç odağı olmuştur. Bu güç odağı, sömürgecilerin dikkatinden kaçmamıştır. Nitekim, 1878 yılında, sömürge idaresinin Ada üzerindeki hâkimiyetiyle birlikte, Kıbrıs Rum Kilisesine özerklik tanınırken, vakıflar ise, sömürge idaresi valiliğine bağlanmış ve devlet dairesi statüsüne indirgenmiştir.

1571 yılında kurulan vakıfların özel statüsü ve vakıf kuralları, gerek 1878-1960 sömürge idaresi döneminde gerek 1960-1974 ortak cumhuriyet döneminde yasal ve anayasal düzeyde tanınmış bulunmaktadır; ancak, hukukî tanınmışlığına rağmen, 1878 yılında, sömürge idaresinin Ada üzerindeki hâkimiyetiyle birlikte vakıf yönetimine el konulmuş ve Vakıflar İdaresi, ne yazık ki, sömürge yönetimi valisine bağlı devlet dairesi statüsüne indirilmiştir; diğer taraftan, Kıbrıs Rum Kilisesinin özerkliği ise tanınmıştır.

Sömürge idaresi ile ortak cumhuriyet yönetiminin hâkim olduğu 1878-1974 döneminde, evkaf emlakin önemli bir kısmı, vakıf kurallarına aykırı bir şekilde, sömürge idaresi, merkezî hükümet, yerel Rum yönetimleri, Kıbrıs Rum Kilisesi ve Kıbrıs Rum Halkı tarafından gasbedilmiş bulunmaktadır. Kıbrıs genelinde 800 adet vakıf tespit edilmiş olup, önemli bir bölümü, yakın tarihin en büyük emlak yağması sonucunda eritilmek istenmiştir.

1878-1974 yılları arasında sömürge idaresi ile ortak cumhuriyet dönemlerinde vakıflara ait birçok belge imha ve tahrip edilmiş, ilaveten birçok belge de Vakıflar arşivinden kaçırılmıştır. Bu nedenle, kısmî ve geçici vakıf envanterinin tespiti mümkün olamamıştır. Tarihî kayıtlarda, vakıf emlak tutarı, Ada genelinin -bu çok önemli- yüzde 30'u olarak yer almaktadır. Buna karşın, Vakıflar İdaresi arşivinde bulunan belge ve vakfiyeler temelinde yapılan çalışmalar çerçevesinde, iktisadî nitelikli vakıf emlak tutarı ile vakıflara gelir sağlayan sultan emlakin tutarı, Kıbrıs düzeyinde, Ada genelinin yüzde 11,5'i olarak tespit edilmiştir; ancak, kesin tespit için, Kıbrıs vakıflarına ait tüm belgelerin temin edilmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Dumanoğlu, buyurun.

AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)- Bu bağlamda, 1878-1974 döneminde gasbedilmiş vakıf emlakin tespit çalışmaları halen devam etmektedir.

Özellikle sömürge idaresi döneminde vakıf emlakin önemli bölümü Kıbrıs Rum Kilisesi tarafından gasbedilmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan, Kıbrıs Rum Kilisesinin özerkliği muhafaza edilmiş ve iktisadî açıdan güçlenmesi de sağlanmıştır. Başlangıçta hiçbir maddî varlığı olmasa da, bu kilise, günümüzde, 1 televizyon kanalı ile 13 şirketin sahibi ve anahissedarı durumuna gelmiştir. Kıbrıs Rum Kilisesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki toprak varlığı 600 dönüm olarak tespit edilmiş olup, 1974 öncesi emlak varlıkları gasbedilmiş olan Magosa bölgesindeki sadece iki vakıf varlığımızın tutarı 91 dönümdür.

Kapalı Maraş'ın tümü, Abdullah Paşa, Lala Mustafa Paşa ve Bilal Ağa Vakıflarına aittir. Kapalı Maraş bölgesindeki vakıf emlak, 1900'lü yılların başında ve kayıtlardan öğrendiğimize göre, hukuk kurallarına aykırı bir şekilde gasbedilmiştir. Söz konusu yağma sonucunda, 1974 yılı itibariyle, tasarruf sahipleri, Rum turizm şirketleri, Kıbrıs Rum Kilisesi, Rum okul komisyonu, yerel Rum yönetimleri, merkezî hükümet, sömürge idaresi ve Kıbrıs Rum şahısları olarak belirlenmiştir.

Vakıf emlak yağmasının 1878 yılından itibaren, 1900'lü yılların başlarında gerçekleştirmiş olduğu hususu ve bugüne kadar yapılmış olan envanteri, envanter tespitleri çerçevesinde, Kıbrıs Vakıflar İdaresinin malî kayıp tutarı 600 milyar doları aşmıştır. Vakıflar aleyhine tazminat hakkı doğuran bu hususun, Kıbrıs Rumları tarafından Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan davalara karşı, Kıbrıs tezimizi savunması için çok güçlü olduğunu belirtmek isterim. Bu bağlamda, Vakıflar İdaresi, vakıf emlak yağması sonucunda uğramış olduğu malî kayıplara karşın girişimini başlatmış bulunmaktadır.

Son günlerde tartışılan, Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs sorununa ilişkin çözüm planı, 1571 yılından bu yana Ada genelinde geçerli olan vakıf hukukunu ve vakıf statüsünü de gözardı etmektedir. Birleşmiş Milletler Planında, anayasal düzeyde tanınmış vakıf kurallarına yer verilmemekte, buna karşın, vakıf kurallarına aykırı düzenlemelere yer verilmektedir. Birleşmiş Milletler Planı, 1878-1963 döneminde gasbedilmiş bulunan vakıf emlakin tespiti ve iadesini de gözardı etmektedir. İlaveten, Birleşmiş Milletler Planı, vakıf emlak mülkiyetinin, tazminat karşılığında emlak komitesine devrini de öngörmektedir.

Bütün bu açıklamaların ışığında, Kıbrıslı Rumlar tarafından, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan davalara karşı, Vakıflar İdaresinin başlatmış olduğu girişimler ve vakıfların anayasal statüsü ve tarihî gelişmişliği de gözönüne alınarak gerek Türkiye Cumhuriyeti ve gerekse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümetleri tarafından daima kullanılabilir.

Hukuk kurallarına ve vakıf ilkelerine aykırı bir şekilde kaydedilmiş olan vakıf emlakin iadesi amacıyla Vakıflar İdaresinin başlattığı emlak tespit çalışmaları, gerek  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve gerekse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti tarafından desteklenebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Dumanoğlu, konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız.

AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) - Vakıflar idaresinin uluslararası ilişkilerde de aktif rol alması her iki devlet tarafından da desteklenebilir.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dumanoğlu.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

3 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum :

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey ve 58 milletvekilinin, kamu yatırımları konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/97)

Türkiye Büyük  Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yapılması planlanan ve yatırım programına girmiş bulunan ancak, gerektiğinden fazla kamu kaynağının harcanmasına neden olduğu halde hizmete girememiş ve üretime açılmamış veya atıl kapasite oluşturmuş kamu yatırımları yüzünden israf edilen kamu kaynaklarının miktarının tespit edilebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması hususunda gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

1-Yusuf Selahattin Beyribey                                 (Kars)

2-Aziz Akgül                                (Diyarbakır)

3-Zeki Karabayır                                (Kars)

4-Hüseyin Tanrıverdi                                (Manisa)

5-Agâh Kafkas                                (Çorum)

6-Hamit Taşçı                                (Ordu)

7-Mustafa Ünaldı                                (Konya)

8-Alaaattin Büyükkaya                                 (İstanbul)

9- Mehmet Melik Özmen                                (Ağrı)

10-Mahfuz Güler                                (Bingöl)

11-Gürsoy Erol                                (İstanbul)

12-Ömer Abuşoğlu                                (Gaziantep)

13-Murat Yıldırım                                 (Çorum)

14-A.Yekta Haydaroğlu                                (Van)

15-Mehmet Erdemir                                (Yozgat)

16-Hüseyin Kansu                                (İstanbul)

17-Maliki Ejder Arvas                                (Van)

18-Cemal Uysal                                (Ordu)

19-Nimet Çubukçu                                (İstanbul)

20-Fahrettin Poyraz                                 (Bilecik)

21-Hakkı Köylü                                (Kastamonu)

22- Kenan Altun                                (Ardahan)

23- Ali Osman Sali                                (Balıkesir)

24- Ahmet Faruk Ünsal                                (Adıyaman)

25-Ali Temür                                (Giresun)

26- Hasan Aydın                                (Giresun)

27- Enver Yılmaz                                (Ordu)

28- Mahmut Koçak                                (Afyon)

29- Fatih Arıkan                                (Kahramanmaraş)

30- Mustafa Tuna                                (Ankara)

31- Mehmet Kerim Yıldız                                (Ağrı)

32- Mehmet S. Tekelioğlu                                (İzmir)

33- Ömer İnan                                (Mersin)

34- Abdülbaki Türkoğlu                                (Elazığ)

35- Mustafa Nuri Akbulut                                (Erzurum)

36- Resul Tosun                                (Tokat)

37- Muzaffer Külcü                                (Çorum)

38- Feyzi Berdibek                                (Bingöl)

39- Muzaffer Gülyurt                                (Erzurum)

40- Ali Yüksel Kavuştu                                 (Çorum)

41- İlyas Çakır                                (Rize)

42- Vahit Kiler                                (Bitlis)

43- Öner Ergenç                                (Siirt)

44- Orhan Erdem                                (Konya)

45- Sadık Yakut                                (Kayseri)

46- Fatma Şahin                                (Gaziantep)

47- Halil İbrahim Yılmaz                                 (Kütahya)

48- Tevfik Ziyaeddin Akbulut                                (Tekirdağ)

49- Ahmet Kambur                                (Tekirdağ)

50- Hanefi Mahçiçek                                (Kahramanmaraş)

51- Alaettin Güven                                 (Kütahya)

52- Hasan Kara                                (Kilis)

53- Fazlı Erdoğan                                (Zonguldak)

54- İsmail Bilen                                (Manisa)

55- Abdullah Çetinkaya                                (Konya)

56- Zeynep Karahan Uslu                                (İstanbul)

57- Abdullah Çalışkan                                (Adana)

58- Polat Türkmen                                (Zonguldak)

59- Ruhi Açıkgöz                                (Aksaray)

Gerekçe:

Ülkemizdeki kamu yatırımlarının uzun bir süredir yanlış ve israfa sebebiyet verecek bir mahiyette yönlendirildiği bilinmektedir. Türk kamuoyu da bu düşüncededir. Aynı düşünce, devletimizin bürokratik kademelerinde ve TBMM kulislerinde zaman zaman dile getirilmektedir.

Zira, ihtiyaçtan kat be kat fazla kamu kaynağını kullanmış olduğu için atıl kapasite yaratılmış, uzun yıllardır bitirilememiş veya bitmesi gereken süre içerisinde bitirilemediği için maliyetinin çok üstünde harcama yapılmış birçok kamu yatırımı, ülkemiz coğrafyasında köşeye  bucağa dağılmış vaziyette bulunmaktadır. Ayrıca, küçük yerleşim birimlerine zamanın şartlarına göre yapılmış olmasına rağmen değişen sosyoekonomik şartlar nedeniyle kullanım dışı kalan kamu yatırımları da mevcuttur.

Gelişmekte olan ülkeler sınıflamasına dahil olan bir ülke olduğumuz ve doğal ve beşerî kaynaklarımızın verimli bir şekilde kullanılması gerçeği, bazı dönemlerde kimi etkiler nedeniyle unutulmuş, zaten az olan kaynaklarımız, kimi zaman atıl kapasite yaratılarak, kimi zaman ise hiçbir zaman bitirilemeyecek yatırımlara aktarılarak Türk hazinesi zarara uğratılmıştır.

Uğranılan bu zararın tespit edilmesi, ekonomimizin bütün sıkıntılarının ortaya çıkarılması anlamına geleceği gibi önümüzdeki yatırım planlamalarında da yol gösterici olacaktır.

Ulu Önder Atatürk'ün de belirttiği gibi "Askerî alanlarda sağlanan başarılar, ekonomik başarılarla desteklenmedikçe siyasî bağımsızlık kazanılamaz."

Bu itibarla, halen ekonomik alanda kalkınma hamlelerini devam ettirmek zorunda olan ülkemiz, yeterli sermaye birikimini oluşturarak, üretimin aslî faktörlerinden birisi olan müteşebbisler eliyle gerçekleştirilecek yatırımlar marifetiyle kalkınma hamlesini tamamlamak zorundadır. Bu zorunluluk, ülkemizin kaynakları ile bütçe imkânlarının yerinde ve kararında kullanılıp kullanılmadığının tespit edilmesi gerekliliğini de içermektedir.

BAŞKAN  - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 21 milletvekilinin, Adıyaman İlinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98)

                                                                                                        13.1.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adıyaman İlimizin bugün içinde bulunduğu sosyoekonomik sorunların araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1- Mahmut Göksu                                (Adıyaman)

2- Mehmet Özyol                                (Adıyaman)

3- Şevket Gürsoy                                (Adıyaman)

4- Nurettin Aktaş                                (Gaziantep)

5- Gürsoy Erol                                (İstanbul)

6- Köksal Toptan                                (Zonguldak)

7- Nimet Çubukçu                                (İstanbul)

8- Orhan Yıldız                                (Artvin)

9- Fehmi Hüsrev Kutlu                                (Adıyaman)

10- Mehmet Yılmazcan                                (Kahramanmaraş)

11- Hasan Kara                                (Kilis)

12- Süleyman Sarıbaş                                (Malatya)

13- Hüseyin Tanrıverdi                                (Manisa)

14- Polat Türkmen                                (Zonguldak)

15- Hakan Taşçı                                (Manisa)

16- Ali Yüksel Kavuştu                                (Çorum)

17- Hanefi Mahçiçek                                (Kahramanmaraş)

18- Resul Tosun                                (Tokat)

19- Özkan Öksüz                                (Konya)

20- Ziyaettin Yağcı                                (Adana)

21- Ali Osman Sali                                (Balıkesir)

22- Ahmet Faruk Ünsal                                (Adıyaman)

Gerekçe:

Adıyaman İli, yurdumuzun Güneydoğu Anadolu Bölgesinin orta Fırat bölümünde yer alır. İlin doğu ve güney sınırı Fırat Nehri ve üzerinde kurulan Atatürk Barajı ile çevrilmiş, diğer illere sadece batıdan bağlantı kurulabilmektedir.

2000 sayımında ilin toplam nüfusu 623 811'dir. 1997 sayımında ise ilin toplam nüfusu 690 358'dir. İldeki nüfusun düşmesinin sebebi, ilin dışarıya göç vermesidir. Göçün de en büyük sebebi işsizliktir. Son çıkan Tütün Yasasıyla halkın büyük bir bölümünün geçim kaynağı yok edilmiş ve işsizliğin artmasına yol açılmıştır.

Ayrıca, ilde hızlı bir iç göç yaşanmaktadır. Atatürk Baraj Gölünün oluşumu nedeniyle 1 ilçe, 12 köy, 46 mezra tamamen sular altında kalmıştır. Kısmen etkilenen köy sayısı ise 58 olup, 1980 nüfus sayımına göre 58 422 vatandaş, yaşamış olduğu köyleri terk etmek zorunda kalmıştır. Bu insanlarımızın mecburi göçlerinin planlamasının yapılmaması, ilimizde sosyoekonomik problemlere yol açmıştır. 1997 sayımında 217 000 olan merkez nüfusu, 2000 yılındaki sayımda 249 530 kişiye ulaşmıştır. Merkezdeki artışın sebebi, işsizlikten kaynaklanan kırsal kesimden merkeze doğru olan iç göçtür.

Atatürk Barajı inşaatıyla Adıyaman Ovasının sulanabilen verimli topraklarının hemen hepsi baraj gölü altında kalmıştır. Geri kalan arazi göl seviyesinden yüksek olduğu için sulanamamaktadır.

Atatürk barajından pompaj yoluyla sulama tesisleri kurulmalıdır. Çünkü, ovada sulama yapıldığında, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu'da yetişen her çeşit ürün burada yetiştirilebilir.

2010 yılına kadar bitirilmesi kararlaştırılan GAP Projesinde daha bitirilmemiş  olan 5 adet barajın (Koçali, Gömükan, Besni, Sırımtaş ve Büyükçay) bir an önce ihaleleri yapılarak, inşaatlarına başlanmalıdır.

Adıyaman, yeraltı varlığı açısından oldukça zengindir. Başta petrol olmak üzere, bakır, krom ve kömür yatakları mevcuttur. Türkiye'de üretilen petrolün yüzde 67'si Adıyaman'da üretilmektedir. Bu petrol, ham olarak boru hatlarıyla İskenderun Körfezine sevk edilmektedir. Dolayısıyla, petrolün Adıyaman'a katkısı minimum olmaktadır. Halbuki, Adıyaman'da rafineri ve petrokimya tesisleri kurularak bu petrolün işlenmesi, bölge ekonomisine büyük yararlar sağlayacaktır.

Adıyaman'ın bulunduğu bölgede tarihte pek çok uygarlığın kurulmuş olması Adıyaman'ın arkeolojik önemini artırmaktadır. Ne var ki, Adıyaman, elinde bulundurduğu turizm potansiyelini bugüne kadar hak ettiği ölçüde kullanamamıştır. Bölgede ilkçağlardan kaldığı tahmin edilen çok sayıda höyük bulunmaktadır. Dünyanın 8 inci harikası olarak adlandırılan Nemrut Dağı, var olan turizm potansiyelini daha da zenginleştirmektedir.

Adıyaman'da 3 üniversiteye bağlı 2 fakülte ve 6 yüksekokul bulunmaktadır. Bunlar birleştirilip, yeni fakülte ve yüksekokullarla desteklenerek, Adıyaman Üniversitesi kurulması, ilin ekonomik ve kültürel açıdan gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır.

Adıyaman'da Merkez küçük sanayi sitesi faaliyetlerine başlamış olup, Besni, Gölbaşı ve Kâhta'da da küçük sanayi sitelerinin inşaatları halen devam etmektedir. Adıyaman Organize Sanayi Bölgesinin ise altyapı çalışmaları tamamlanmıştır. Bu projeler faaliyete geçtiği takdirde, binlerce kişinin istihdamı gerçekleşecektir.

İlin yüksek rakımlı yerleri genelde meşe ağaçlarıyla kaplı olmakla beraber, bu alanların yer yer çıplak olduğu görülür. Atatürk Baraj Gölü etrafı da tamamen çıplaktır. Bu yörelerin ağaçlandırılması gerekmektedir. Bunun için, 127 220 hektar alanı olan Adıyamanımıza orman bölge müdürlüğünün kurulması, bölge ve ülke ekonomisine büyük yararlar sağlayacaktır.

Daha önce Adıyaman-Diyarbakır güzergâhındaki köprü, baraj gölü altında kalmasıyla, ilimizin doğu illeriyle bağlantısı kesilerek çıkmaz sokak haline gelmiştir. Buraya acilen bir köprünün yapılması gerekmektedir.

Adıyaman'ın içinde bulunduğu bu sorunlardan bir an önce kurtulması için, sorunların ve çözümlerinin yerinde tespitiyle ilgili bir Meclis araştırması açılması, ilimiz, bölgemiz ve memleketimiz için faydalı olacağı kanaatindeyiz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

3 üncü önergeyi okutuyorum:

3. - Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal ve 31 milletvekilinin, kayısı ürününün ekonomik değerinin artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/99)

                                                                                                          3.1.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kayısının, Malatya İlimiz, bölge halkı ve ülke ekonomisine daha fazla katkı yapabilmesi için alınması gereken acil önlemlerin araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

 

1- Ahmet Münir Erkal                                 (Malatya)

2- Fuat Ölmeztoprak                                (Malatya)

3- Metin Yılmaz                                 (Bolu)

4- Ahmet Gökhan Sarıçam                                (Kırklareli)

5- Bayram Özçelik                                (Burdur)

6- Mehmet Alp                                (Burdur)

7- Mustafa Eyiceoğlu                                (Mersin)

8- Ahmet Rıza Acar                                (Aydın)

9- Talip Kaban                                (Erzincan)

10- Mustafa Dündar                                (Bursa)

11- İsmail Bilen                                (Manisa)

12- Hakan Taşçı                                (Manisa)

13- Medeni Yılmaz                                (Muş)

14- Abdülbaki Türkoğlu                                (Elazığ)

15- Mahmut Koçak                                (Afyon)

16- Hüseyin Kansu                                (İstanbul)

17- Recep Garip                                (Adana)

18- Süleyman Gündüz                                 (Sakarya)

19- Muzaffer Gülyurt                                (Erzurum)

20- Ali Sezal                                (Kahramanmaraş)

21- Fatih Arıkan                                (Kahramanmaraş)

22- Nihat Eri                                (Mardin)

23- Mustafa Tuna                                (Ankara)

24- Osman Aslan                                (Diyarbakır)

25- Selahattin Dağ                                (Mardin)

26- Cüneyt Karabıyık                                (Van)

27- Alaettin Güven                                (Kütahya)

28- Mehmet Özyol                                (Adıyaman)

29- Öner Gülyeşil                                 (Siirt)

30- İlhan Albayrak                                (İstanbul)

31- Mehmet Beyazıt Denizolgun                                (İstanbul)

32- Maliki Ejder Arvas                                (Van)

Gerekçe:

Kayısı, Malatya İlimizin de içinde bulunduğu bölge için çok önemli bir ekonomik değerdir. Malatya halkının yüzde 80'inin geçim kaynağı, doğrudan ya da dolaylı olarak kayısıdır.

Malatya İlimiz ve bölge halkı için önemli bir ekonomik değer olan kayısı, ülkemiz ekonomisi için de önemli bir gelir potansiyeline sahiptir. Ancak, çeşitli idarî ve siyasî nedenlerle bu önemli ürün, bugüne kadar yeterince değerlendirilememiş, bölge halkına ve ülke ekonomisine istenen düzeyde artı değer yaratılamamıştır. Çünkü;

Kayısı yetiştiriciliğinde kalitenin yükseltilmesi çalışmaları yetersizdir. Bu çalışmaların artırılarak sürdürülmesi, bunun için de kayısıya yönelik bilimsel araştırmalar yapılması gerekmektedir.

Kayısı ürününe zarar veren beyaz çil, larva gibi zararlılarla mücadele etkisiz kalmaktadır. Bu sorunun giderilmesi için üniversitelerle işbirliği içerisinde çalışılması zorunludur.

Kayısı yetiştiriciliği, kayısının toplanması, kükürtlenmesi ve depolanması gibi konularda üreticinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi çalışmaları etkisizdir.

Kayısı üreticisine hasattan önce gübre, ziraî ilaç gibi harcamalarında destek verilmemektedir.

Üretici, kayısının fiyat istikrarsızlığından korkarak, kükürdü fazla vermekte ve bu fazla kükürtlü ürün de Avrupa Birliği ülkelerine ihracatta sıkıntı yaratmaktadır.

Kayısının besin değeri ve insan sağlığına yararları halkımıza iyi anlatılamamaktadır.

Kayısının ulusal ve uluslararası medyalarda reklamı ve tanıtımı ciddî bir şekilde yapılamamaktadır.

Kayısıbirlik'e verilen destek azdır. Bu nedenle de, Kayısıbirlik piyasada istikrarı sağlama ve yurtdışı fiyatları belli bir seviyede tutma imkânından yoksundur.

Kayısının yaş olarak satışına yeterince önem ve ağırlık verilmemektedir.

Yaş kayısı gibi, kayısı çekirdeğinin de kabuk ve içkabuk olarak değerlendirilmesi istenilen seviyede değildir.

Kayısının uluslararası standartlarda ambalajlanması yapılamamakta, bu durum da kayısının ihracatını kısıtlamaktadır.

Bütün dünyada artan natürel ürün eğilimine paralel olarak, kükürtlü üründen vazgeçilerek, kayısının doğal ortamda, kimyasal işlem yapmadan kurutulması ve bunun için gereken bilimsel çalışmaların yapılması gerekmektedir.

Kayısının (konserve, reçel, marmelat, hoşaf ve meyve suyu gibi) ürün çeşitlemesiyle ulusal ve uluslararası pazarlara sunulması imkânları kısıtlıdır.

İhracatın artırılması için gerekli olan iade desteği kayısı ürününe sağlanmamaktadır.

Kayısı ürünü hem bölge halkına hem de ülke ekonomisine çok önemli katkılar yapabilecek, ayrıca önemli bir ihracat potansiyeline sahip olabilecek iken, bütün bu sorunlar ve yetersizlikler yüzünden yeterince değerlendirilememektedir.

Bu nedenlerle, kayısının hem bölge hem de ülke ekonomisi için daha etkin bir biçimde değerlendirilmesinin önündeki engellerin araştırılması ve bunların giderilmesi için alınması gereken acil önlemlerin Meclisimiz tarafından saptanması amacıyla bu Meclis araştırması önergesini vermiş bulunmaktayız.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Yozgat Milletvekili Emin Koç’un (6/423) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/64)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 206 ncı sırasında yer alan (6/423) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                        Emin Koç

                                                                             Yozgat

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

2.- AB genişleme sürecinin tanıtılması amacıyla İngiltere Parlamentosunda düzenlenecek olan "Daha Geniş, Daha Derin ve Daha Güçlü Bir Avrupa'nın Geleceği" konulu konferansa ve Avam Kamarasında "Anglo-Turkish Society" Derneğinin 50 nci kuruluş yıldönümü vesilesiyle "Türkiye" konulu panele davete Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir parlamenterin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/297)

                                                                                                        29.5.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

AB genişleme sürecinin tanıtılması amacıyla, İngiltere Parlamentosunda 14 Haziran 2003 tarihinde "Daha Geniş, Daha Derin ve Daha Güçlü Bir Avrupa'nın Geleceği" konulu bir konferans, 16 Haziran 2003 tarihinde de Avam Kamarasında "Anglo-Turkish Society" Derneğinin 50 nci kuruluş yıldönümü vesilesiyle "Türkiye" konulu bir panel düzenlenecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinden de bir parlamenter davet edilmektedir.

Söz konusu konferans ve panele icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                   Bülent Arınç

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No.: 36                                               3.6.2003

Danışma Kurulunun 3.6.2003 Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                 Nevzat Pakdil

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                 Başkanı Vekili

 

Eyüp Fatsa                                   Mustafa Özyürek

AK Parti Grubu Başkanvekili                                CHP Grubu Başkanvekili

Öneri:

Genel Kurulun 3.6.2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 8 inci sırasında yer alan Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesine ilişkin 10/20 esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin yapılması ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 31 inci sırasında yer alan 115 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına, 7 nci sırasında yer alan 80 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 8 inci sırasında yer alan 81 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 83 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 84 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 12 nci sırasında yer alan 86 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 32 nci sırasında yer alan 117 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 87 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 30 uncu sırasında yer alan 114 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına alınması, daha önce Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan; 148 sıra sayılı kanun tasarısının aynı kısmın 3 üncü sırasına, 150 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 151 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 147 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına 48 saat geçmeden alınması ve 4.6.2003 tarihli Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmeyerek çalışma süresinin gündemin 11 inci sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 5.6.2003 tarihli Perşembe günkü birleşimde ise 147 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasının, Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz. 

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk’in, esnafın kredi faizi borcunun silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/183)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ercenk.

Süreniz 5 dakikadır.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde aldığımız bir habere göre, çiftçilerimizin faiz borçlarının yeniden düzenlenmesi konusunda olumlu bir adım atılmış. Bu konuda katkısı olanları kutluyorum; gerçekten, çok önemli bir gelişmeydi. Muhalefetin de uyarılarıyla, iktidarın da bu konuya olumlu bakmasıyla önemli bir adım atılmıştır. Katkısı olan herkesi tekrar kutluyorum, çok teşekkür ediyorum.

Ancak, bunun yanında, bir de esnafımızı düşünsek, bir de esnafımızı gündeme alsak, onların faiz borçlarını düzenlesek, yeniden yapılandırsak diye düşünüyorum. Umarım öyledir, umarım gelecektir; ancak, bu konuda biraz umutsuzluğa düştüm; nedenini arz edeceğim şimdi.

Ben, bu konuda, Sayın Başbakanlığın cevaplandırması için 31.1.2003 tarihinde bir soru önergesi verdim. "Halk Bankası kanalıyla kredi veren esnaf kefalet kredi kooperatiflerine olan kredi borçlarını ne zaman silmeyi düşünüyorsunuz" şeklinde bir soru önergem var. O önergeye 10.3.2003 tarihinde yanıt aldım; soru önergesi konusu kredi borçlarının silinmesinin, gerek borç ödeme disiplinini bozması ve gerekse borcunu ödeyenler için adil olmayan bir sonuç doğurması gerekçesiyle, 2003 yılında bu konunun gündeme gelmesinin mümkün olmadığı, bizzat bakan tarafından açıklanmış; yani, gerekçe olarak da, borcunu ödeyenler açısından bir olumsuzluğun, bir adaletsizliğin doğacağı önplana alınarak yanıtlanmış.

Vergi borçları affedildiği zaman böyle bir tereddütün olmadığı görülüyor; yine, çiftçilerimizin de, doğal olarak, borcunun silinmesi konusunda böyle bir tereddüt olmadığı görülüyor. Esnafımızın da kredi borçlarının faizlerinin silinmesi konusunda, borcunu ödeyenler açısından bir olumsuzluk doğacağını ileri sürmenin mantığını gerçekten anlayabilmiş değilim.

Değerli arkadaşlarım, en kısa sürede bu konunun da gündeme alınıp değerlendirilmesi ve çözümlenmesi gerekir diye düşünüyorum.

Esnafımızın şu anda içinde bulunduğu çok önemli bir sıkıntı da şu: Prim borçlarını ödeyemiyorlar. Prim borçlarını ödeyemedikleri zaman, asıl önemli konu, sağlık hizmetlerinden de yararlanamıyorlar. Oysa, sağlık, bir insanın en önemli, katkı yaptığı zaman, üzerinde durulması gereken en doğal hakkı; sağlık hakkı, yaşama hakkı. Sen prim borcunu ödemiyorsun, sana sağlık hizmeti yok demek "insanı yaşat ki devlet yaşasın" mantığına ters düşüyor. Senin paran yoksa ilaç da yok, paran yoksa hastane de yok demek, bizim hükümet programında, iktidar partisinin hükümet programında ileri sürdüğü "insanı yaşat ki devlet yaşasın" mantığıyla çelişiyor diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım "biz, onu teoride söyledik, siyaset böyle" mantığıyla gittiğimiz zaman tutarlılığımız gündemden çıkıyor; yani, siyasetteki istikrar anlayışı gündemden çıkıyor. Eğer, biz insanı yaşatmak istiyorsak, onun öncelikle sağlığına önem vereceğiz. İnsan yaşarsa devlet de yaşayacağına göre, insan sağlığına önem vermemiz gerektiği bir kat daha fazla önem kazanıyor diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, esnaf kesimi, Türkiye ekonomisi açısından, üretimin yüzde 37'sini, ihracatın yüzde 8'ini, istihdamın yüzde 45'ini sağlıyor. Bu kadar önemli bir kesimin sorunlarına duyarsız kalmanın mümkün olmadığını düşünüyoruz. En kısa zamanda, bu konuda, prim borçlarını ödemeyenler için, sağlık hizmetlerinden yararlanma yolunun açılması, teknik olarak, umarım mümkündür; mümkün değilse bile, en azından bu konuda bir çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir çalışma yapıldığı takdirde, ekonomik açıdan zor durumda olan esnaflarımızın daha da rahat nefes alması sağlanacaktır diye  düşünüyorum; çünkü, ekonominin olumsuz gidişinden en olumsuz biçimde etkilenen, en çok etkilenen kesim, esnaf kesimi. Üretime katkısı var, istihdama katkısı var, ihracata katkısı var; ama, kepenkleri kapatanlar da onlar, ama intihar edenler de onlar, ama yazarkasayı Başbakanın başına fırlatanlar da onlar. Demek ki, bir sıkıntısı var; durup dururken, parası olsa, sağlık hizmetinden yararlanma konusunda prim ödeme mecburiyetini yerine getirmez mi bir vatandaş? En önemli hakkı onun sağlık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

TUNCAY ERCENK (Devamla) - Bitiriyorum.

Öyle sanıyorum ki, en kısa zamanda böyle bir çalışma yapılacaktır ve esnaflarımız, çalışanlarımız, üretenlerimiz, çiftçilerimiz, memurlarımız, tüm çalışanlarımız, üvey evlat muamelesi görmekten kurtulacaklardır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ercenk, teşekkür ediyorum.

2. -  Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, belediyelerdeki imarla ilgili teknik personele ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/189)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, bu önerge üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Çilingir, buyurun.

Süreniz 5 dakika.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergem şuydu: "Belediyelerimizde imar mevzuatını uygulayacak yeterli personel istihdam ediliyor mu? Ülkemizdeki belediyelerin kaç tanesinde inşaat mühendisi çalıştırılıyor? Yapı denetiminin daha sağlıklı olabilmesi için, belediyelere tahsis edilen teknik kadrolarda inşaat mühendisi veya mimar çalıştırmayı teşvik edecek bir tedbiriniz var mı?"

Bu önerge deprem dönemine denk gelmişti; ama, tabiî, cevaplama çok geciktiği için bugüne sarktı; fakat, deprem, Türkiye'nin genel bir gerçeği; o yüzden, bence, güncelliğini devam ettiriyor. Bu konudaki düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.

İçişleri Bakanlığımızın denetiminde, belediyelerimizin, imar mevzuatını tam olarak uygulaması gerekiyor; birinci nokta bu. Ülkemizin yüzde 96'sının deprem kuşağında bulunduğu gerçeğini hepimiz biliyoruz; ancak, şu da bilinmelidir ki, çoğu belediyelerimizde imar mevzuatını uygulayacak eleman bulunmamaktadır. Belediyelerimiz kendilerine tahsis edilen teknik kadroları başka amaçlarla kullanmaktadır. Yönetmelikler hazırlanmış, kanunlar çıkarılmış, deprem bölgeleri sınıflandırılmış, kullanılması gereken demir, beton kalitesi tespit edilmiş ve yasal zorunluluk haline getirilmiştir; yani, kanun ve yönetmelik bakımından hiçbir eksiğimiz yoktur. Bu yönetmeliğe uygun yapılan binalarda -Bingöl depreminde olduğu gibi- 6,4 şiddetindeki bir depremde çökme olmaz, can kaybı olmaz; ancak, ufak hasarlar söz konusu olabilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nasıl oluyor da orta şiddetteki bir depremde dahi yurttaşlarımız enkaz altında can veriyor? Bunun sebeplerini kısaca irdelemek istiyorum.

1- Kontrol mekanizmaları yetersiz veya etkisizdir.

2- Yönetmeliğe uygun malzeme -yani, birinci derece deprem bölgeleri için, beton (BS 20), demir (St 3)- kullanılmamış ya da kötü işçilikle yapılmıştır.

3- Müteahhit bilgili ve yeterli değildir.

4- Projede hata yapılmıştır ya da zemin uygun değildir.

Kanun ve yönetmelikler açısından sorun olmadığına göre aksayan yön nedir; kontrol mühendislerinin yetersizliği mi, baskı altında kalmış olmaları mı, tenzilatların yüksekliği mi? Bunların tümünün araştırılması gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 29.6.2001 tarihinde kabul edilen 4708 sayılı Yasayla yapı denetim büroları 19 ilde kurulmuş; ancak, yeterli ve işleyen bir mekanizma oluşturulamamıştır. Aynı kanunun 1 inci maddesinde, kamu binaları bu denetimin dışında tutulmuştur; en çok yıkılan binalar da, kamu binalarıdır.

Yeni yapılan yapıların sigortalanmasından vazgeçilmiş, sistem eksik kalmıştır. Türkiye'de inşaat sektöründe her il ve ilçede yetişmiş yeteri kadar teknik eleman vardır. Bu elamanları değerlendiremiyor, uzmanlık alanı inşaat olmayan kişi ve şirketlere müteahhit karnesi veriyoruz; bu yanlıştır. Bayındırlık Bakanlığı, artık, bu yanlış uygulamadan vazgeçmeli ve yeni bir felaketin olması beklenmemelidir.

4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, yaşanan sıkıntılar dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli, kamu binaları da bu sistemin içine alınmalıdır. Tecrübeli, birikimli, deneyimli mühendislerin yapı denetimi yapmaları sağlanmalıdır.

Belediyelerimize yeteri kadar inşaat mühendisi kadrosu verilerek, bu kadrolarda mutlaka, inşaat mühendisi çalıştırılması sağlanmalı ve bunlar, aynı zamanda, meslekiçi eğitimden geçirilmelidir.

Üzücü felaketlerin tekrar yaşanmaması için şu önlemlerin de göz önünde bulundurulmasına inanmaktayım: -inşaat mühendisi olan arkadaşlarım beni çok iyi anlayacak; ama, toplumun tümünün anlamasında fayda var diye düşünüyorum- Hurda demirleri eriterek yorulmuş malzemeden inşaat çeliği üretimine son verilmeli ve üretim yapan firmaların üretimlerinin standartlara uygunluğu sürekli denetlenmelidir. Biz, inşaat çeliği almaya gittiğimizde, bu yorgun malzeme kullanıldığından, elimizden hiçbir şey gelmiyor ve kalitesi bozuk malzemeyle karşılaşıyoruz.

Kullanılan betonun her aşamada laboratuvar testleri yapılmalı, inşaatta yeteri kadar korunup korunmadığı kontrol edilmelidir.

Millî Eğitim Bakanlığı, eğer bunu yapma imkânı yoksa ya da İnşaat Mühendisleri Odası, özellikle soğukdemircileri eğitimden geçirmeli ve bunların dışında bilgisiz kişilerin demir bağlamasına engel olunmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çilingir.

3.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Karayolları Trafik Yönetmeliğine bir ant metni eklenip eklenmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/190)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanına sormuş olduğum. trafik andıyla ilgili soru önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Gelişmiş dünya ülkelerinde taşımacılık, kara, deniz, hava ve demiryollarıyla yapılmaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde deniz taşımacılığından yararlanılamadığı gibi, hava taşımacılığı ve demiryollarımızın durumu ne yazık ki ortadadır.

Taşımacılığın yoğun olarak yapıldığı karayollarımız, sanat yapısı bozuk, asfalt kaplaması yetersiz ve dar yollardan oluşmaktadır. Bütün bu olumsuzluklara bir de dikkatsizlik ve sürücü hatalarını eklediğimizde, kaza, kaçınılmaz bir hal almaktadır.

Ülkemizde trafik sorunu, maddeten ve manen en çok bedel ödediğimiz bir sorundur. Gizli bir savaş niteliğinde olan trafik kazalarında binlerce insanımız canından olmakta, binlercesi yaralanmakta, yuvalar yıkılıp, düzenler bozulmaktadır.

Her 4 dakikada bir trafik kazasının olduğu ve her 20 dakikada bir kişinin öldüğü, maddî kayıplarının ise yılda yüzbin nüfuslu bir şehri kurmaya eşdeğer büyüklükte böylesi bir felaketin yaşandığı ülkemizde, bu sorun, bir şekilde çözümlenmelidir.

Trafik kurallarına uyulmasını sağlamak amacıyla malî ve cezaî müeyyideler caydırıcı nitelik taşımaktadır; ancak, bunun yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. İnsanlarımızın içdünyalarına, belleklerine, bu kurallara uymaları gerektiği işlenmelidir.

Birçok meslekte, meslekî yemin vardır. Çok önemli bir meslek olan sürücü mesleğinde de yeminin olması gerekiyor diye düşünüyorum. Yeminin, bizim toplumumuzda ayrı bir yeri, anlamı ve önemi vardır. "Bir ant eşittir bir hayat" düşüncesiyle, trafik yemini, trafik yönetmeliğinde yer almalıdır.

Trafik kazalarının önlenmesi, toplumumuzun daha bilinçli olması, insanların birbirine daha hoşgörülü ve saygılı olması amacıyla sürücü andının trafik kazalarının önlenmesine katkı sağlayacağına inanmaktayım.

Sürücü andını sizlere okumak isterim:

"Alkollü, uykusuz ve yorgun olarak araç kullanmayacağıma, aşırı hız ve hatalı sollama yapmayacağıma, trafiği düzenleyen tüm kuralları ihlal etmeyeceğime, başkalarının hayat ve mal haklarına saygılı olacağıma, millî serveti ve tüm canlıları koruyacağıma, namusum ve şerefim üzerine andiçerim."

Sürücülerimiz bu yemini ettikten sonra, yemin metninin bütün araçların camlarına küçük logolarla yapıştırılmasını da sağlamak gerekiyor.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çilingir, teşekkür ediyorum.

4. - Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, muhtarlar ile köy ihtiyar heyeti üyelerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/191)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Özcan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtarlarımızın sorunları ve özlük haklarıyla ilgili vermiş olduğum sözlü soru önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Biz, sözlü soru önergelerini bilgi edinmek için veririz. Şimdi, sözlü sorular sırasına baktım, sırada 268 sözlü soru var. Bazı bakanlarımız geliyorlar  -mesela Tarım ve Köyişleri Bakanı gibi- soruları zamanında cevaplandırıyorlar; fakat, bazı bakanlarımız, nedense, cevap verme lüzumu hissetmiyorlar. Ben, bunu, milletvekillerine karşı olumlu bir vaziyet olarak algılamıyorum ve bakanlarımızın, milletvekillerinin sözlü soru önergelerine zamanında cevap vermelerini istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, muhtarlarımızın sorunları çoktur. Köyün yolu olmaz, muhtarlarımız suçlanır; suyu olmaz, elektriği olmaz, telefonu olmaz, köylüler tarafından muhtarlar tenkit edilir; muhtarlarımız da, devamlı, ilçeye gitmek zorunda kalır. Ben, Antalya Milletvekili olarak, Gazipaşa'nın bir köyünden Antalya'nın uzaklığını ölçtüm, 250 kilometre çıktı. Antalya'ya gidip, Köy Hizmetlerinden, bir yol yapımı, bir künk alma veya buna benzer hususlarda vilayetle görüşmek için 250 kilometre yol katediliyor. Halbuki, muhtarlarımıza verdiğimiz aylığın miktarı 100 000 000 lira. Yani, bu, gerçekten çok gülünç bir para.

Değerli arkadaşlarım, Bağ-Kur maaşı bile 165 000 000 oldu, muhtarlara verilen maaş Bağ-Kur maaşı kadar bile değil.

Köyde, muhtarlarımızın sorunlarını siz çok iyi bilirsiniz. Kız kaçırılır, jandarma ve ilgililer muhtarın yakasına yapışır "bunu kaçıranı bul" der. Askerlik yoklamasından birisi kaçar veya başka bir yere naklolmuştur, gelirler şubeden, muhtarın yakasına yapışırlar. Muhtarlarımız evlendirme memurudur, ben çok iyi biliyorum, bilmeden küçük bir yanlışlık yapmıştır, hapislere girer. Köye yanlışlıkla bir kaçakçı girer, sanki, muhtar, sabaha kadar köy hudutlarında nöbet bekleyecek gibi "bu anarşist, bu köyde nasıl duruyor" diyerek muhtar sorguya çekilir. Ormanda bir yangın olur, muhtara "kim yaktı, bunu bul" derler veya "köylüyü erkenden toplayıp yangını neden söndürmedin" derler.

Köy Kanunu 1934'te çıktı arkadaşlar; orada bir şey var "salma, 20 lira" der. Şimdi, 20 lirayı duyan var mı? 20 000 lira bile yok. Öyleyse, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi var; Köy Kanunu 1934'ten beri niçin yeniden düzenlenmiyor? İlgililere sesleniyorum, Mahallî İdareler Kanunu gelirken mutlaka Köy Kanununu da birlikte getirin. Ayrıca, bir Tebligat Yasası var arkadaşlar. Muhtar, sanki tahsildar, elinde dosya, ev ev gezer. Bu adam geçimini nasıl sağlar, soran yok. Öyleyse değerli arkadaşlarım, muhtarların sorunları çok.

Köy Kanunu, acele, günün şartlarına göre yeniden düzenlenmelidir, Tebligat Kanunu değiştirilmelidir, toplutaşıma araçlarından muhtarlarımıza, hiç olmazsa yüzde 50 gibi, bir indirim sağlanmalıdır, kimlik bildirimi günün şartlarına göre uygulanmalıdır. Hiç olmazsa, muhtarlarımıza birer taşıma ruhsatı verelim ve bunun ücretini de en düşük seviyeye indirelim.

Değerli arkadaşlarım, muhtarların aylıkları 100 000 000 dedik. Ben, Sayın İçişleri Bakanından rica ediyorum; muhtarlarımızın aylıklarını, en azından, asgarî ücret seviyesine çıkaralım ve böylece, muhtarlarımızın sorunlarını -tamamen çözülmez de- kısmen olsun çözelim.

Muhtarlarımızın durumlarını görüyorum; muhtar olanlar genelde işlerini batırıyor, ikinci sefer muhtarlığa adaylıklarını bile koymuyorlar. Onun için, ülkemizin en küçük idarî birimi olan, köyün başına, köyün cumhurbaşkanına gereken değeri verelim ve muhtarlarımızın sorunlarını çözelim diyor; hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özcan, teşekkür ediyorum.

5.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, Antalya İlinin hastane ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/196) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Dr. Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                Tuncay Ercenk

                                                                           Antalya

Antalya, yoğun göç alan, üniversite, turizm ve tarım kentidir; bu nedenle nüfus yoğunluğu hızla artmaktadır.

Bu gerçeğe paralel ve doğal olarak, sağlık hizmetlerinin yürütülmesi, her yerde olduğu gibi Antalya'da da büyük önem taşımaktadır.

Yaptığımız incelemeler sonucunda;

a- Hastane yatak sayısı 600,

b- Antalya il genelinde nüfus başına düşen hasta yatak sayısı 10 000 kişi için 17 yatak,

c- Poliklinik odası başına muayene edilen hasta sayısı 25 860,

d- Yıllık poliklinik muayene sayısı 931 000,

e- Yıllık ameliyat sayısı 23 500'dür.

Bizler, bu rakamsal verilerin ışığında yeni bir devlet hastanesinin acil ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

1- Bir dünya şehri olan Antalya'ya yeni ve daha kapasiteli bir hastane yapılması konusunda Bakanlığınızca bir çalışma yürütülmekte midir?

2- Yürütülüyorsa bu çalışma hangi aşamadadır?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekilimiz Sayın Tuncay Ercenk'e, sağlık konusuna, özellikle de Antalya İlinin hastane ihtiyacına ilgi duydukları için, öncelikle teşekkür ediyorum. Gerçekten, sağlık, hepimizin bildiği gibi, ertelenemez ihtiyaçların konuşulduğu bir alandır. Birçok ihtiyacımızı erteleyebiliriz; ama, sağlıkla ilgili bir sorunumuz olduğunda ertelememiz söz konusu olamaz.

Değerli milletvekilimiz, Antalya İlindeki hastane yatak sayısıyla, nüfus başına düşen yatak sayısıyla, yıllık poliklinik sayısıyla ilgili rakamlar vermiş. Evet, bu rakamlara baktığımızda, Antalya İli içerisinde, özellikle il merkezinde bir hastane ihtiyacımızın olduğu anlaşılıyor. Antalya'da sağlık il müdürlerimizle yaptığım toplantıda -Sayın Milletvekilimizin bahsettiği biçimde- Antalya Devlet Hastanesini bizzat gezerek, bu ihtiyacı ben de müşahede etmiş bulunmaktayım. Hakikaten, kendi kapasitesinin çok üstünde çalışan -hem poliklinikleri itibariyle hem de yatakları itibariyle- bir hastaneyle karşılaştım.

2003 yılı yatırım programımızda, Antalya İlinde yeni bir hastane yapma imkânımız olmadı. Daha önce de bununla ilgili benzer sorularla karşılaştığımda -hatırlayacaksınız- şöyle bir açıklamam olmuştu: Türkiye'de, birçok alanda olduğu gibi, sağlık alanında da çok büyük sayıda yarım kalmış sağlık yatırımları var. Devlet Planlama Teşkilatıyla birlikte yaptığımız çalışmalarla, bunların bir kısmını bu seneki programdan çıkardık. Şu anda 832 civarında yarım kalmış sağlık yatırımımız var ve 2003 fiyatlarıyla da, bu binaların bitirilmesi için, 1 katrilyonun oldukça üzerinde bir rakama ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, bütçe imkânlarımızla, ülkemizde, çok kısa zaman içerisinde, ihtiyaç duyulan yörelerde yeni hastane yatırımlarına başlama imkânımızın pek olmadığını takdirlerinize arz etmiş oluyorum; ancak, bu sıkışıklığı ortadan kaldırmak üzere bazı uygulamalara başladık. Bunlardan birincisi, devlet memurlarımızın, memur emeklilerimizin ve bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerin, özel sağlık kuruluşlarına ve kurumlarına başvurmasının önünü açmak oldu. Bu uygulama, özellikle büyük kentlerimizde, hastanelerimizin poliklinik olarak ve yatak olarak sıkışıklığını bir ölçüde azaltacaktır.

Bu arada, ülke olarak, bütçeden para imkânları itibariyle sıkışık olduğumuz ve son derecede büyük ölçüde yarım kalmış sağlık yatırımlarımız olduğu için, alternatif yatırım imkânları üzerinde de duruyoruz. Bu alternatif yatırım imkânları açısından, ülkenin, hazine arsalarını kullanarak, bunların karşılığında sağlık kuruluşu veya sağlık kurumu yaptırma hususunda şu anda çalışmalarımız var, bu çalışmalarımızı ilgili bakanlıklarımızla birlikte yürütüyoruz.

Bu arada, ülkenin kaynaklarını olumlu kullanmak açısından, önce üç büyük şehrimizden başlamak üzere, temmuz ayından itibaren, bütün SSK'lı hastalarımızın, kamu hastanelerinden yararlanabileceklerinin müjdesini de, huzurlarınızda, aziz milletimize vermek isterim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ülkenin bütün kaynaklarını -kamu kaynaklarını ve özel sektör kaynaklarını- birlikte devreye sokmak suretiyle, kısa vadede, hakikaten, sağlık konusundaki bu sıkışıklığı azaltmaya çalışacağız ve söylediğim gibi, alternatif yatırım imkânlarıyla da, eksiklik hissettiğimiz yerlerde, 2004 yılından itibaren yeni sağlık yatırımlarına da başlayacağız.

Bu vesileyle, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Ercenk, çok kısa olmak üzere; buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle, Sayın Bakanın bu açıklamaları için teşekkür ediyorum; ancak, Antalya'da bir devlet hastanesi yapılıp yapılmayacağı konusunda net bir yanıt aldığımı sanmıyorum. Gerçekten, Antalya, soru önergemde de belirttiğim gibi, sürekli göç alan ve çok önemli nüfus artışına sahne olan bir kent. Turizmiyle, tarımıyla, üniversitesiyle çok yoğun bir atmosfer içinde Antalya ve Türkiye turizm gelirinin yüzde 40'ını sağlıyor, direkt, Türkiye ekonomisine; ayrıca, tarım gelirinin yüzde 60'ını, direkt, Türkiye ekonomisine sağlayan bir kent. Böylesine önemli bir kentte ve çok yoğun göç alan bir kentte devlet hastanesi ihtiyacı diğer kentlerden daha fazladır diye düşünüyorum. Elbette, geçenlerde bir arkadaşımın verdiği soru önergesine verdiğiniz yanıtı da çok iyi hatırlıyorum; biraz önce bahsettiniz. Orada, Şırnak'ta da bir devlet hastanesi ihtiyacının olduğunu söylediniz; o da doğrudur, ona da katılıyorum, ona da bir itirazımız yok; ancak, Türkiye'nin her tarafından göç alan bir kente, yani, Antalya'ya hizmet ettiğiniz zaman, Türkiye'ye hizmet etmiş oluyorsunuz. Göç alması açısından söylüyorum; çünkü, Antalya, gerçekten, dünyanın da gözbebeği, Türkiye'nin de gözbebeği. Sağlık konusunda, hele, çok daha önemli bir yer alması gerekir, plan ve projelerde. Öyle sanıyorum ki, en kısa zamanda bu konuda gereken çalışmalar yapılacaktır; böyle düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Ercenk.

Sayın Bakanım, ek bir katkıda bulunacak mısınız?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)- Hayır.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum.

Soru cevaplandırılmıştır.

6.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Adana Şakirpaşa Havalimanının ikinci pist ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/197)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

7.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, taksilerin zorunlu trafik sigortası primlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/198)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

8.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un, İSDEMİR'in ERDEMİR'e devrine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/202)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

9.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, taksici cinayetlerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/203)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

10.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, özelleştirme kapsamındaki Van Sümerbank Kundura Fabrikasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/206)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

11.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, Van-Muradiye İl Özel İdaresi sosyal konutlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/207)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

12.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, fotoğrafını okullara astıracağı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/208)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

13.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinin kadro sorununa ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/209)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

14.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun, AKP Genel Başkanının bir danışmanının BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi ile yaptığı iddia edilen görüşmeye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/210)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

15.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, üst yönetim kadrolarına atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/211)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

16.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, TÜFE'deki artışların SSK emeklilerinin maaşlarına yansıtılmamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/212)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

17.- Edirne Milletvekili Necdet Bucak'ın, bitki ıslahına yönelik yasal düzenlemeler yapılıp yapılmayacağına ve sertifikalı tohum kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/213)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

18.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, sürücü adaylarının trafik sınavı yerlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/214)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

19.- Hatay Milletvekili Abdülaziz Yazar'ın, İskenderun Körfezinde demirli bulunan tehlikeli madde yüklü bir yabancı gemiye ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/215)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

20.- Batman Milletvekili M. Nezir Nasıroğlu'nun, Batman'daki bazı karayolu yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/216)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

21.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, özelleştirilen kuruluşlardaki işçilerin kamuda işe yerleştirilmelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/217)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

22.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminalinin genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/218)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

23.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Ergene Nehrindeki kirlilik ve taşkından kaynaklanan sorunlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/222)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

24.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya Çat Barajı ve Tüneli Projesindeki sulama kanallarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/224)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

25.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya-Arguvan Yoncalı Barajı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/225)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

26.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, bir gazetede yer alan AKP Genel Başkanının Saddam Hüseyin ile ilgili bir ifadesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/228)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

27.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, MGK ve TBMM Genel Kurul kapalı oturumundaki görüşmeler hakkında AKP Genel Başkanına bilgi verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/229)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

28.- Tunceli Milletvekili V.Sinan Yerlikaya'nın, Diyanet İşleri Başkanlığında Alevîlere yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından  sözlü soru önergesi (6/230)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

29.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, ibadethanelerle ilgili bir kararnamede cemevlerine yer verilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/231)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

30.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Marmaris-Datça Karayolu yapımına ayrılan ödenek miktarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/232)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

31.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Fethiye-Dalaman Karayolu ve Göcek Tüneli yapımının ne zaman bitirileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/233)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

32.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, görevine son verilen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları üyelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/234)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

33.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Hollanda'dan gönderilen Patriot rampalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/235)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

34.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun, Kırklareli'ndeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/236)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

35.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Erganililerin Ziraat Bankası Maden Şubesindeki hesaplarının Halk Bankası Ergani Şubesine aktarılıp aktarılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından  sözlü soru önergesi (6/237)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

36.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, bitkisel yağ üretimine ve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/238)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

37.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, olası Irak savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/239)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

38.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, gübre ve mazot fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/240)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

39.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, hâkim ve savcıların birinci sınıfa ayrılmalarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/241)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

40.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, elektrik enerjisi piyasasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/242)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

41.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, görevden alınan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/243)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

42.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, çiftçilerin kredi borçlarına af çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/244)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

43.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, pancar üretim kotasının düşürülmesi nedeniyle zarar gören üreticilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/245)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

44.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, pancar üretim kotasının düşürülmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/246)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

45.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD Başkanı ile yaptığı görüşme hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/247)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

46.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Antalya-Elmalı Çayboğazı Barajının ne zaman bitirileceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/248)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

47.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, çiftçilerin elektrik borçlarına ve sulama kooperatiflerinin kullandığı elektriğin fiyatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/251)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

48.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısının bir gazeteye verdiği demece ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/252)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

49.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, olası Irak savaşında yaşanabilecek saldırılardan korunmak için ne gibi önlemler alındığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/253)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

50.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Konut Edindirme Yardımı hesaplarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/255)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

51.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın, Ceylanpınar'da yaşayan göçebe vatandaşların sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/257)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

52.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa Adliye Sarayı inşaatının başlatılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/258)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

53.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, muhtemel Irak harekâtında Türkiye'nin uğrayacağı zararlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/259)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

54.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, muhtemel Irak savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/260)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

55.- Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürlüğünün atanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/261)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

56.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, 4325 sayılı Kanunun tekrar uygulanıp uygulanmayacağına  ve Niğde'nin kapsama alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/262)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

57.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana ve çevresindeki yeraltı kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/263)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

58.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, doğal afet mağduru çiftçilere yönelik yasal düzenleme çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/264)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

59. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, doğrudan gelir desteğinin sebze üreticilerine de verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/265)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

60.  - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, sağlık sektöründe uygulanan KDV oranına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/266) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                                    18.2.2003

                                                                      Ensar Öğüt

                                                                          Ardahan

1- Geçmiş hükümetlerce sağlık sektöründe yapılan yanlışlıklar hükümetimizce de devam ettirilmektedir. İngiltere, Fransa, Belçika gibi ekonomik gelişimini tamamlamış güçlerdeki sağlık sektöründe KDV yüzde sıfır olan vergi oranları, sahip oldukları ekonomik güce dayandırılabilir. Ancak, ekonomisi alt seviyelerde seyreden Macaristan ve Çek Cumhuriyetinde yüzde sıfır KDV'nin geçerli olmasını ne şekilde yorumluyorsunuz?

2- Hastanede tedavi olurken organlarını kaybeden, hastanede ölen insanlarımızın ailesinden alınan yüzde 18'lik KDV oranı ile 5 yıldızlı bir oteldeki KDV oranının aynı olması konusunda ne düşünüyorsunuz?

3- Hükümetçe viski ve makyaj malzemesine uygulanan yüzde 18 KDV oranı ile ilaca uygulanan KDV oranının aynı olması sizleri rahatsız etmiyor mu? İlaçtaki KDV oranını yüzde 18'den aşağılara çekmek için bir çalışma yapıyor musunuz?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Bir de gelmeyen bakanları alkışlayın! Sayın Sağlık Bakanı burada sadece...

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş)- Diğer bakanlar çalışıyor.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan Milletvekilimiz Sayın Ensar Öğüt'e, sağlık meselelerine duyduğu alakadan dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Gerçekten, bu sorular, aslında, bir anlamda, bizim, hükümet olarak yaptığımız, planladığımız, yapacağımız çalışmalar açısından, hem Yüce Meclisimizi hem de halkımızı bilgilendirmek için birer fırsat olmuş oluyor.

Sayın milletvekilimiz, geçmiş hükümetlerce sağlık sektöründe yapılan yanlışlıkların hükümetimizce devam ettirilmekte olduğundan bahsetmişler. Aslında, bu, böyle değil. Gerçekten, hükümetimiz, sağlık konusunda kronikleşmiş  olan, ciddî bir yumak haline gelmiş  olan, çözümü zor bir yumak haline gelmiş olan sağlık sorunlarına birer birer el atmaktadır. Bu anlamda, cerrahlarımızın tabiriyle söylersek, bu konulara birer birer neşter vurulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yalnız, hakikaten, neşter vurulacak yara, çok fazla. Bütün bu meselelerin, çok kısa süre içerisinde sonlandırılması mümkün değildir. Bu soru, 18.2.2003 tarihinde sorulduğu için, tabiî, günceliğini biraz kaybetmiş oluyor. Onun için, sayın milletvekilimizin mutlaka haberi vardır; KDV ile ilgili olarak bazı kan ürünlerinde ve serumlarda KDV oranını, hükümetimiz yüzde 1'e çekmiş durumdadır. Bir grup önemli hayatiyeti olan ilaç ve  tıbbî kullanım malzemesi için de, bu oranların yüzde 8'e çekilmesi hususunda Sayın Maliye Bakanlığımızca üzerinde çalışılmaktadır.

Yani, çok uzun sürelerden beri yüzde 18 olan KDV oranları, peyderpey aşağıya çekilmek üzere çalışmalar başlatılmış, bu hususta ciddî adımlar da atılmıştır. Dolayısıyla, hükümetimiz, daha önceki hükümetlerin yaptığı yanlışlıklara devam etmiyor. Aslında, belki de son birkaç on yıl boyunca tartışılan bazı meselelere ciddiyetle el attık ve bunların çözümü hususunda da pratik adımlar atmış bulunmaktayız. Ancak, bunları, bu yüce kürsüden Yüce Meclisimize ifade ettiğimde, yalnızca AK Partili milletvekili arkadaşlarımdan değil, CHP'li milletvekili arkadaşlarımdan da alkış beklemek, zannederim, bizim hakkımızdır. Bakınız, biraz önce, bir meseleden bahsettim; ama, hiç sesiniz çıkmadı. Bu ülkede, yıllardır, Sosyal Sigortalar Kurumu hastalarının bütün kamu hastanelerinden yararlanabileceklerine dair projeler üretilip durulmaktadır ve en ufak bir adım atılmamıştır; birçok hükümet gelip geçmesine rağmen, bu hususta hiçbir adım atılamamıştır. Biz, şimdi, bu kürsüden, Yüce Meclisimize, 1 Temmuzdan itibaren, ülkenin 3 büyük ilinde - aşağı yukarı, ülkenin üçte 1'ini geçen bir nüfustan bahsediyoruz- kamu hastanelerinin ortak bir hizmet sunumuna geçeceğinden bahsediyoruz; ama, sizin hiçbir takdirinizi alamıyoruz. Ben, bunu, yüce milletimizin takdirlerine arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, hükümetimizin geçmiş hükümetlerin yaptığı yanlışlara aynen devam ettiğini söylemek, aslında hiç doğru olmuyor.

Şunu ifade etmek isterim ki, sağlık sorunlarının aşılmasını, kısa bir süre içerisinde, birkaç ay içerisinde beklemek, bunların hepsinin ortadan kalkmasını beklemek, tabiî olarak, mümkün değildir; ancak, yüce milletimiz görmekte ve bilmektedir ki, AK Parti Hükümeti, bir hükümet olarak ve arkasında Parti Grubu olarak, sağlık meselelerini çözmek hususunda kararlıdır ve bu hususta attığı adımlara her gün bir yenisini eklemektedir.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

61 - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, özürlülerin sağlık kurulu raporu sorununa ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/267) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Anayasanın 98 inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ve devamı maddeleri uyarınca, Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygıyla dilerim.                       1.3.2003

                                                        Mehmet Vedat Melik

                                                                          Şanlıurfa

Sorular:

1- Özürlülere verilecek sağlık kurulu raporu 18.3.1998 günlü 23290 sayılı RG'de yayımlanan yönetmelik çerçevesinde, sadece Sağlık Bakanlığınca yetkilendirilen hastanelerde düzenlenebildiğinden, aralarında Şanlıurfa'nın da bulunduğu 16 ilimizde yaşanan sıkıntıların boyutu Bakanlığınızca tam olarak bilinmekte midir?

2.- Şanlıurfa İlinde soruna daha önce çözüm bulunmuşken, bir süreden beri özürlü raporuna gereksinimi olan çocuklar ile velilerinin, rapor alabilmek için, Diyarbakır ve Gaziantep'te günlerce çektikleri maddî ve manevî eziyete son verilmesi için gerekli düzenlemeyi yapmak derhal düşünülmekte midir?

3.- Bu konuda kayıtsız kalınması, Anayasanın (Madde 61/ikinci fıkra) "Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır" hükmüyle bağdaştırılabilir mi?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ; buyurun.

Süreniz 5 dakika efendim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mehmet Vedat Melik, gerçekten, özürlülerle ilgili olarak hassasiyetini belirtmekle, son derece olumlu bir iş yapmış oluyor.

Hükümete geldiğimiz günden itibaren özürlülerin sağlık sorunlarına ilişkin olarak, Bakanlığımız ve özürlülerle ilgili sivil toplum örgütleriyle birlikte, özürlülerle ilgili ciddî çalışmalara başladık. Bu anlamda, gönderdiğimiz bir genelgeyle, bütün sağlık kurum ve kuruluşlarımızda, özürlülere özel muamele yapılmasının gerekliliği ve esaslarını da, bütün sağlık çalışanlarımıza ve yöneticilerimize bildirdik ve bu meseleyi takip etmekteyiz.

Sayın milletvekilleri, özürlülere sağlık kurulu raporu verilmesiyle ilgili husus, bir yönetmelik tarafından çerçevelenmiş kurallarca yürütülmektedir. Bu yönetmelik ve ek tebliğlerle, 95 devlet hastanesi, 51 SSK hastanesi, 33 üniversite, 11 askerî hastane olmak üzere, toplam 190 sağlık kuruluşuna, özürlülere sağlık kurulu raporu vermek üzere yetki verilmiştir. Bu yönetmeliğin 4 üncü maddesi, belli alanlarda, belli dallarda yeterli uzman yoksa, ilgili hastanenin özürlülere, özürlü raporu veremeyeceği şeklindedir.

Şu anda, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Hakkâri, Mardin, Tunceli ve Şırnak İlleri hariç -bu iller 7 tanedir- bütün illerimizde özürlülere ilgili raporlar verilebilmektedir.

Şanlıurfa İlinde, Bakanlığımıza bağlı Şanlıurfa Devlet Hastanesi ve Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, özürlü sağlık kurulu raporu vermeye yetkili kılınan sağlık kuruluşlarıdır. Yani, şu anda Şanlıurfa İlinde de böyle bir problemimiz mevcut değildir.

Bu arada, özürlülerin ve ailelerinin mağduriyetlerinin en aza indirilebilmesi için, özürlü sağlık kurulu raporu vermeye yetkili sağlık kuruluşlarının sayısının artırılmasına yönelik çalışmalar da devam etmektedir.

Biraz önce bahsettiğim illerde uzman eksikliklerimiz, bu raporların verilmesini engelleyen en önemli husustur ve bu illerimizde de önümüzdeki birkaç ay içerisinde uzman eksikliklerini büyük ölçüde gidermek konusundaki kararlılığımız kamuoyu tarafından bilinmektedir. Yüce Meclisimizin, bu husustaki kadroları kısa bir süre önce bize verdiğini biliyorsunuz. Dolayısıyla, bu kadroların yerlerine dağıtılmasıyla, biraz önce saydığım bu illerimizde de hem sağlık hizmetinin kalitesi artırılmış olacak hem de özürlülerimizle ilgili bu raporlar da verilebilmeye başlanacaktır.

Dolayısıyla, bu konularda, Bakanlığımızca kayıtsız kalınmamakta; bütün vatandaşlarımızın olduğu gibi, özürlü vatandaşlarımızın da hayatını kolaylaştırmak için her türlü önlem alınmaktadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerine ayrılan süremiz sona ermiştir.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, bu kısmın 8 inci sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.

VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/20)

BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.

Meclis araştırması önergesi, Genel Kurulun 16.1.2003 tarihli 23 üncü Birleşiminde okunduğundan, tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük, AK Parti Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker; önerge sahipleri adına Muğla Milletvekili Gürol Ergin.

Hükümetin söz talebi yok.

Grupları adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük'e aittir.

Sayın Küçük, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (10/20) esas numaralı, tarım ve tarım sektörünün sorunlarının araştırılmasıyla ilgili verdiğimiz önerge için, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle şahsım ve Grubum adına hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, burada, Türkiye'nin bugün elinde bulundurduğu tüm zenginliklerin; hatta, dünyada bugün var olan tüm zenginliklerin kaynağını oluşturan tarımı konuşacağız; çünkü, hepinizin bildiği gibi, tarım, bugün, dünyada ve Türkiye'de yarattığımız tüm değerlerin ana kaynağı, sermayesi, özü; dolayısıyla, bugün, burada, tarımı her yönüyle konuşacağız. Ayrıca, bu önergeyi, 8 inci sıradan 1 inci sıraya çeken grup başkanvekillerimize, özellikle AKP Grubuna teşekkür ediyorum; sanıyorum, bu önergenin görüşülmesini acil ve önemli bulduklarına göre, bu konuda Meclis araştırması açılmasını kabul edecekler ve Türkiye'nin en sorunlu insanları olan, Türkiye'de sıkıntının temeli, kaynağı olan ve politikasızlık nedeniyle, her yeni hükümetin, her yeni bakanın yeni politikalar uyguladığı, yeni anlayışlar sergilediği ve bu anlayışları anlayamadan insanların her gün biraz daha fakirleştiği tarım kesimi ve onun çilekeş insanlarının sorunlarını konuşacağız.

Değerli arkadaşlarım, tarımı konuşacağız. Tarım deyince, bitkisel tarımı, hayvancılığı, tavukçuluğu, balıkçılığı, bu sektörde çalışan insanları, toprağı -yani en büyük zenginlik kaynağımızı- ve bugün sanayiin de önemli girdilerini oluşturan tarım sektörünü konuşacağız.

Değerli arkadaşlarım, bugün, en büyük sıkıntımız, en temel sıkıntımız, üretememek, üretmemek, üretimi ülkenin temel ekonomik anlayışı haline getirememektir. Rant ekonomisini, yıllardır, bu ülkenin sanki temel politikası gibi kabul edip, yirmi yıldır bu ülkenin başına dert edenler, bugün çıkış noktası bulamıyorlar. Çıkış noktası belli; bizden önce buralardan geçmiş, bizden önce bugünleri yaşamış ülkelere bakarsak, sanayileşmiş, gelişmiş ve bugün dünyanın saygın ve zengin ülkeleri olan ülkelerde, sanayileştikçe, bilgi toplumuna geçtikçe tarımın önemini yitirmediğini, tarımın öneminin her gün daha da arttığını, tarımsal üretimin ve tarımdaki insanların yaşam kalitesinin ve standardının yükseldiğini görüyoruz. Hiç kimse -daha kolay zengin olunuyor, daha çok katmadeğer yaratılıyor diye- tarımdan ve tarımsal üretimden vazgeçmiyor. Tarım, hem ekonominin temel taşı hem de çok stratejik ürünlerin üretildiği bir sektör; yani, hepimizi ilgilendiren, yaşamamızı sağlayan ürünlerin üretildiği bir sektör tarım sektörü; bundan vazgeçmemiz mümkün değil.

Üretim, bizim temel felsefemiz olmalı. Bu nedenle, ben, Mustafa Kemal Atatürk'ün şu önemli sözüyle konuşmama devam etmek istiyorum: "Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybederler." Dolayısıyla, çalışmak, üretmek ve doğal kaynaklarımızdan en faydalı şekilde yararlanırken, onları gelecek nesillere, koruyarak, geliştirerek, en iyi şekilde aktarmalıyız diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, tarım, ülkemizin en önemli ve en sorunlu sektörü, hepimizin bildiği gibi. Bu ülkenin var oluşunda köylü var, tarımla uğraşan insanlar var. Bu ülkede hiçbir şey üretilmiyorken, bu ülkenin uçakları, fabrikaları, demiryolları yokken, denizde gemileri yokken, tarım sektöründe köylüler vardı. Onlar vergi verdiler, onların ürettikleri değerlerle Kurtuluş Savaşını kazandık, yeniden ayağa kalktık ve küllenmiş bir imparatorluktan yeni bir cumhuriyet yarattık. Dolayısıyla, bugün, bu sorunları çözmek, öncelikle, köylüyü yeniden bu ülkenin saygın efendisi haline getirmek, temel görevimiz olmalıdır.

Önemli sorunları var tarımın, yapısal sorunları var. Ülkemizde, işletme yapısı çok fazla. Tarımdaki nüfus, peyderpey, belli bir şekilde azalıyor; ama, işletme sayısı, maalesef eksilmiyor; 4 100 000 tarım işletmesi var bu ülkede ve maalesef, bu kadar çok işletme sayısı olunca da, gerçekten, verimli bir işletme yapısı büyüklüğüne sahip değiliz. Bitkisel tarımda işletme büyüklüğü, arazi büyüklüğü 50 dekar civarında ortalama ve hayvancılık tarımında da, gelişmiş ülkelere bakıldığında, oradaki ortalamanın onda 1'i dolaylarındayız; bitkisel tarımda da aynı büyüklük. Parçalı bir yapı var. Ortalama bir bitkisel tarım işletmesinde, 3 ilâ 5 parçadan oluşan bir tarla yapısı var. Dolayısıyla, bu, verimliliği ve üretkenliği daha da azaltıyor. Küçüklükten ve bu küçük yapıdan dolayı, sermaye birikimleri oluşamıyor ve dolayısıyla, tarımda insanlar, üretim artışını, teknolojik yatırımı, mekanizasyon yatırımını düşünmekten, sadece karınlarını doyurmakla baş başa kalıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, mutlaka, optimum işletme büyüklüğünü yakalamalıyız. Bunun yolu, Türkiye'de de, dünyanın her yerinde de kooperatifçiliktir. Kooperatif bünyesi içerisinde mutlaka insanları birleştirmeli ve tarımdaki desteklemeleri, mutlaka, optimum işletme büyüklüğünü yakalayacak kooperatiflere doğru yönlendirmeliyiz. Yani, mutlaka, destekleme politikalarımızı örgütlü tarım şartını öne koyarak şekillendirmeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, tarım nüfusu çok yüksek; ama, inanın, köyde yaşayan köylü de bundan çok memnun değil; tarımda olmak, tarımın içinde olmaktan çok mutlu değil. O zaman, bu nüfusu, mutlaka, planlı bir şekilde düşürmenin araçlarını bulmalı ve uygulamalıyız. Bugün, tarım nüfusu ortalaması AB'de yüzde 5-10'lar düzeyinde, ABD'de de yüzde 3'ler düzeyindedir; Türkiye'de ise yüzde 35'ler düzeyinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nüfus fazladır, mutlaka, bu nüfusu yüzde 10'lara, 15'lere çekmeliyiz; ama, belli bir planlamayla ve mutlaka destekleme politikalarıyla. Yoksa, bugün ve onlarca yıldan beri uygulanan, köylüyü köyünden kovma politikalarıyla, köylüyü fakirleştirerek, yoksullaştırarak, üretimsiz kılarak, köyünden kaçırtarak, köylünün bir aracın arkasına yatağını yorganını koyup bir şehrin bir köşesine kendisini attığı ve gecekondulaşmaya yol açtığı, yeni sorunların kaynağı olduğu bir yapıya köylüyü, köylü vatandaşımızı düşürmemeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, tarımda nüfus yüzde 35, istihdamın içindeki tarımın payı yüzde 45. Türkiye'de, en iyimser yaklaşımla, millî gelirimizin 3 000 dolar olduğunu düşünürsek ve tarımın gayri safî millî hâsıla içindeki payının yüzde 15 olduğunu da düşünürsek, demek ki, tarımda millî gelir 900 dolar civarındadır. 900 dolar civarında bir yapı da şu demek arkadaşlar: 4 kişilik bir aileyseniz, bu, yaklaşık 4 000 dolarlık yıllık bir gelirdir; bu da 6 milyar civarındadır, bu da aile başına ayda   500 000 000'luk bir gelirdir; ama, gelin, görün, bulun bakalım; Batının köylerinde dahi her aileye ortalama 500 000 000 lira paranın girdiği bir yapı bulabilecek misiniz?! Tarım, hem diğer sektörler karşısında zayıf kalmış, eziliyor hem de kendi içinde, maalesef, çok acımasız bir gelir dağılımı adaletsizliği içerisinde. Orman köylerimizde millî gelir 300 dolar; insanlar açlık sınırında yaşıyor.

Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, tarımı, bu ülkenin sorunu olmaktan çıkarıp, bu ülkenin sıçrama tahtası yapmak zorundayız; çünkü, bizim en büyük zenginliğimiz, coğrafyamız, ekolojimiz ve iklimimiz; bundan mutlaka doğru yararlanmak ve pazara üretim yapan işletmeleri yaratmak zorundayız. Yani, ihtiyacına yönelik, karnını doyurmak isteyen işletmelerden, pazara yönelen, ihracat yapan ve ihracata dönük ürünleri desteklemek zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, nüfus başına düşen toprak miktarı azalıyor, işletme sayısı artıyor ve onun için, bugün, Türkiye, toprak rezervlerini bitirmiş ve yapılabilir, kullanılabilir tüm tarım topraklarını kullanmış 19 ülkeden birisi dünyada ve yüzde 37'si bu ülkenin tarım toprağı arkadaşlar, yüzde 37'sini tarım  toprağı olarak kullanıyoruz. Maalesef, tarım amaçlı kullanılamayacak toprakları bile tarım amaçlı kullanıyoruz. Bunun sebebi de, bugüne kadar yapılan yanlış destekleme politikaları, popülist anlayışlardır. Bugüne kadar, maalesef, yapılan destekleme, hepsi boşa gitmiştir. Ne köylü bundan memnun olmuş ne de  üretim artışı sağlayarak ekonomiye sağlıklı bir girdi sağlanabilmiştir. Dolayısıyla, mutlaka doğru destekleme araçlarını bulmak zorundayız ve biten toprak rezervlerimizi en verimli şekilde kullanmak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, 26 000 000 hektar toprakta bugün tarım yapıyoruz. Bugün, bu tarım işletmelerinin içerisindeki toprak dağılımından bahsettim, çok adaletsiz diye; maalesef, acınacak bir durum var. Bugün 4 000 000 tarım işletmesi var; ama, 102 000 ailenin hiç toprağı yok değerli arkadaşlarım. Biz, hem bu toprağı olmayanların yaptığı tarımın verimsizliğinden hem de özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki feodal yapıyı kıramadığımızdan ve çok büyük toprak sahiplerinin belli bilgi ve işletme anlayışına yönelemediğinden, topraktan, hem büyüklükten hem küçüklükten zarar ediyoruz. Dolayısıyla, mutlaka, optimum verimli işletme büyüklüğünü yakalamak ve destekleme enstrümanlarını buna göre yönlendirmek zorundayız.

Güneydoğu Anadolu'da bugün 362 000 işletme var, 29 000'inin hiç toprağı yok değerli arkadaşlarım, maalesef; biliyoruz. Bu yapının mutlaka kırılması, orada sosyal bir yara haline gelen bu durumun da düzeltilmesi gereklidir. Bunun tek aracı, tek aracı korkmadan söylemek lazım toprak reformudur. Türkiye, mutlaka, toprak reformunu yapmak ve orada işletme yapısını, işletmeciliği, bu anlayışa göre değiştirmek ve şekillendirmek zorundadır.

Topraklarımız amaçdışı kullanılıyor. Son yirmi yılda 450 000 hektar araziyi, tarım dışına, sadece yerleşim amaçlı olarak kaybettik. Halbuki, doğru, planlı bir gelişmenin önünü açabilseydik, şehirleşmeyi planlı bir şekilde yapıp tarımı ona göre şekillendirebilseydik, tarımdışı kullanılan arazileri şehirleşmede kullanabilir, böyle bir sonuca yol açmazdık.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin sorunlarını çözmek için tarımın sorunlarını çözmeniz lazım. Bu, olmazsa olmaz koşuldur; ama, tarımın sorunlarını çözecekseniz, toprağın sorunlarını çözeceksiniz, toprağın. Toprağın derdini anlamaz, toprağın sorunlarını çözmezseniz, tarımın da, Türkiye'nin de hiçbir sorununu çözemezsiniz. Lafa gelince, toprak deyince çok laf söyleriz, şiirler yazarız ve vatanın bir karış toprağını hiç kimseye vermeyiz, çakıl taşı koklatmayız deriz -gereğini de yaparız, yapmışızdır- ama, bu ülkenin 1 200 000 000 ton toprağı, her gün sularla akıp gidiyor, hiç kimse dönüp bakmıyor. Bu, vicdan mıdır?!

Değerli arkadaşlarım, Türkiye coğrafyası zor bir coğrafyadır. Türkiye coğrafyasının 62 000 000 hektarı, bugün, direkt erozyon tehlikesiyle karşı karşıya. Hangi tedbirleri alıyoruz; çıkardığımız kanunlar, erozyonu önlemeye yönelik, toprak kaybını önlemeye yönelik mi?! İşte, Orman ve Çevre Bakanlıklarının birleştirilmesinde tartıştık, şimdi, SİT alanları gündemde, ormanı konuşacağız, 2/B'yi konuşacağız; doğru mu değerlendiriyoruz; acaba bunları yaparken gelecekte aynı suçları işleyecek, aynı davranışa, anlayışa yönelecek insanlara cesaret vermiyor muyuz?! Toprağımıza gözümüz gibi sahip çıkmak ve emanet aldığımız bu toprakları gelecek nesillere en iyi şekilde devretmenin yolunu, mutlaka bulmalıyız ve o kararlılık içinde olmalıyız.

Sadece o mu; bugün, sularımız, topraklarımız büyük bir kirlenme içerisinde. Bugün, maalesef, belli havzalarda, havza planlamaları yapılmadan belli yatırımlara izin verildiğinden ve belli santralların kurulmasından, fabrikaların gelişigüzel kurulmasından dolayı birçok toprağımızı göz göre göre kaybediyoruz, kaybetmek noktasındayız. Bugün, Ergene havzasında, Seyhan havzasında, Porsuk'ta, Susurluk'ta, Nilüfer çaylarında yüzbinlerce, milyonlarca hektar arazi, maalesef, göz göre göre kullanılamaz hale gelmektedir.

Değerli arkadaşlarım, her şeyi yeniden yapabiliriz; bu güç bizde var. Çok yeni zenginlikler yaratıp, yeni uçaklar, yeni fabrikalar yapabiliriz; ama, toprağı üretmek, toprağı yaratmak gibi, sümme hâşâ, bir imkânımız yok. Onun için, en değerli varlığımız olan toprağa, mutlaka, kendimiz gibi sahip çıkmalıyız.

Arkadaşlarım, tarım toprakları, sadece son beş yılda yüzde 10 azaldı bu ülkede. Buna göz yummaya devam mı edeceğiz?!

Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin, bu coğrafyanın, bu Türkiye'nin kadastrosunu çıkaramadık daha. Cumhuriyeti kuralı seksen yıl oldu, seksen yıl; kadastrosunu çıkaramadık hâlâ, bu ülkenin yüzde 85'inin kadastrosu çıktı. Bugün, orman kadastrosunun sadece yüzde 65'ini tamamlayabildik. Bu ne demek biliyor musunuz; çocuğuna isim koyamamak demek, coğrafyanı tarif edememek demek, nirengi noktalarını belirleyememek demek. Altyapı yatırımlarını nasıl yapacaksınız, ülkenin kadastrosunu çıkaramazsanız?! Böyle bir şey olur mu, olmalı mı?!

Değerli arkadaşlarım, bu ülkeye sahip çıkmalıyız. Bu ülkeye lafla sahip çıkılmaz; bu, ülkenin olanaklarına, zenginliklerine, doğal varlıklarına kararlılıkla sahip çıkılarak olur.

Sulama altyapı yatırımları maalesef bitirilmedi. Bugün, 8 500 000 hektar sulama yapılabilir tarım alanımız var; bugün, 4 500 000 hektarını sulayabiliyoruz ve her yıl sadece 100 000 hektar araziyi sulamaya açabiliyoruz. Böyle giderse,4 000 000 hektar araziyi sulamaya açmak için, kırk yıl lazım, kırk yıl.

Değerli arkadaşlarım, biz oralara varınca, onlar nereye gidecek? Mutlaka, derhal, en kısa şekilde, bu seneki gibi, Çanakkale'deki Bakacak Barajına, Taşoluk Barajına, Gelibolu'daki Çokal Barajına, Ege-Tuzla Projesine öyle 1'er milyar ödenek vermekle, geçen yılki ödeneklerini vermemekle bu olmaz. Her şeyden vazgeçilir; ama, tarım topraklarını sulayacak ve verimliliği artıracak projelerden vazgeçilemez.

Mera Yasası, otuz yıl bu Meclisin raflarında eskimiş gitmiş, 1998 yılında benim de içinde bulunduğum komisyonun büyük çabasıyla çıkarıldı. Bu ülkenin 13 000 000 hektar arazisini oluşturan meralarımızın yasası yoktu ve tarımda mekanizasyonun artışıyla birlikte meralara olan baskı nedeniyle sürekli mera alanları daralıyor, erozyon tehlikesi artıyordu. Mera Yasasını çıkardık. Önce tespit yapılacaktı, ondan sonra ıslah yapılacaktı. Nerede; hiçbir şey yok; çünkü, kaynak aktaramıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, her şeyi bir kenara bırakacağız, toprağımıza mutlaka kaynak yaratacağız. Toprağı işleyerek geçimini sağlayan insanlarımızı utanç verici bir yaşam standardının üstüne çıkaracağız.

Değerli arkadaşlarım, verim artışı, verimlilik yok Türk tarımında. Bugün, gerek hububatta gerek hayvancılıkta gerek balıkçılıkta, maalesef, dünya ortalamalarının altındayız. Dünyanın 20 büyük ekonomisinden biriyiz diye övünür dururuz; ama, hâlâ dekara 203 kilo buğday üretiyoruz değerli arkadaşlarım. İsrail'de 1 inekten bir laktasyon döneminde 6 ton süt alınırken, biz hâlâ 1 600 kilo alıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bunlar zor işler değil. Bunlar unu, şekeri, yağı bir araya getirip, sağlam bir iradeyle meseleye sahip çıkma meselesidir. Bu ülkede işsiz 30 000 ziraat mühendisi var; bilgi orada duruyor, köylü orada duruyor, toprak burada duruyor, gelin, bunları bir araya getirelim.

Bu ülkeye bir millî tarım politikası oluşturalım. Tarım Bakanlığını yeni baştan örgütleyelim, yeniden ele alalım. Türk tarımının sahibi, Tarım Bakanlığı olsun. Tarım Bakanlığına, Tarım Bakanından başka herkes karışıyor; Hazinesi karışır bir taraftan, Çevresi karışır bir taraftan, herkes bir taraftan tutuyor ve sonuçta, yapılan hiçbir tasarruf, tarımın lehine sonuç vermiyor. Durum vahimdir ve hiçbir şekilde övünülebilir bir durum ortada görünmemektedir değerli arkadaşlarım.

Bazı ürünleri, çok üretilmemesi gerekenleri çok üretiyoruz, çok üretilmesi gereken, bizim uluslararası pazarda hak sahibi olduğumuz, güçlü olduğumuz, ekolojik üstünlüğümüzün olduğu, mukayeseli üstünlüğümüzün olduğu ürünlere de sahip çıkmıyoruz. Bu ülkede, bir taraftan ürettiklerimizi yakarken, bir taraftan da bazı ürünleri ithal ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Bu ülke, net bir gıda ithalatçısı ülke durumuna getirildi. Düne kadar kendine yeten bir ülke olma övüncüyle yaşarken, bugün, artık, ihracat ile ithalat arasındaki fark bazen ithalatın lehine dönmeye başladı. Doğru mudur; öyle mi olmalıdır değerli arkadaşlarım?!

Değerli arkadaşlarım, bu ülkede tarım yapanların bir sürü sorunu var. Girdi kullanımında sorun var, desteklemelerde sorun var. Bugün, bir taraftan, toprak tahlilleri yapılmadığından ve bilgi iyi kullanılıp, tarımın hizmetine sunulmadığından, bazı yerlerde, gübrenin fazla kullanılması dolayısıyla, özellikle Ege'de, Karacabey'de, Trakya'da sorun yaşanırken, kirliliğe yol açarken, bir taraftan da insanlar atacak gübre bulamıyor. Gübre fabrikaları özelleştirilip, tekellere terk edilmeye çalışılıyor. Özelleştirme elini tarım sektöründen çekmelidir. Tarımda gerekli altyapı yapılmadan, kooperatifler ülkedeki tarımsal üretimin ve pazarlamanın en az yüzde 50'sine sahip olacak bir yapıya kavuşturulmadan, mutlaka, tarımda özelleştirmenin adı bile edilmemelidir. Süt kurumlarını özelleştirdik de ne oldu; süt üretiminde bir artış mı oldu?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Küçük, sürenizi ikinci defa uzatıyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Tekelin özelleştirilmesi konuşuluyor; bu, bir intihar olur, kesinlikle böyle bir şeyin önü açılmamalıdır. Tabiî ki, söyleyecek çok söz var; 20 dakikada Türk tarımını anlatmak mümkün değil; sıkıntıları sorunları da anlatmak mümkün değil.

Bugün, hükümet, her gün yeni bir kaynak paketi arayıp, yeni kaynaklar bulma arayışında. Vallahi, bu anlayışla, galiba, defineciliğe çıkması lazım; çünkü, sürpriz kaynak başka yerde yok. Kaynak burada arkadaşlar, üretimde. Üretimin temeli de tarımdır. Tarımına sahip olmayan hiçbir çağdaş ve medenî ülke yoktur. Mutlaka, tarımımıza ve tarım üreticimize sahip çıkmak, verimliliği artırmak, üretimi artırmak ve mukayeseli ürünlerde, ihraç olanağı olan ürünlerde daha çok üretmek zorundayız.

Bazı ürünlerin desteklemesini de azaltmak zorundayız. Bugün, doğrudan gelir desteği, sadece, sosyal amaçlı bir destekleme türüdür ve tek başına, tek enstrüman olarak uygulanırsa, kesinlikle sonuç vermez. Bugün, doğrudan gelir desteği, evet, AB'de ve ABD'de uygulanıyor; ama, yüzde 10 düzeyinde, desteklemelerin yüzde 10 düzeyinde bölümü doğrudan gelir desteğidir. Biz, üretimi, verimliliği, kaliteyi özendirecek ve mutlaka, halkın yaşam kalitesini ve standardını yükseltecek bir destekleme anlayışını, optimum işletme yapısını güçlendirecek bir destekleme anlayışını ortaya koymak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, ben umuyorum ve diliyorum ki, arkadaşlarımız bu önergeyi kabul edecek. Millî bir tarım politikasını oluşturmak için, bilgimizle, enerjimizle, gücümüzle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak hazırız. Gelin, beraber, hep birlikte, bir araştırma önergesi çerçevesinde bunu yapalım, başaralım ve bitirelim. Artık, bu ülkeyi, tarım politikası olmayan bir ülke durumundan çıkaralım. Bunu başarmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Sayın Başkan...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Üçüncü defa uzatılıyor.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Zararı mı oluyor; köylüler için çok mu!

BAŞKAN - Sayın Küçük, konuşmanız güzel, heyecanınız da güzel. Diğer arkadaşlara da fırsat vermek için, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, gelin, hep beraber bir millî tarım politikası oluşturalım. Bakın, Tarım Bakanlığı Tarım Şûrasını topladı, çeşitli kararlar aldık. Sayın Taşar'ın Tarım Bakanlığı döneminde, gerçekten, komisyonlar kuruldu, Birinci Tarım Şûrasında çok önemli kararlar alındı; ama, ben, ne yapılmış diye geçmişe şöyle bir bakıyorum; yapılan ciddî hiçbir şey yok. Bu işi Bakanlık çözemez bu işi Meclis çözer. En zor şartlar altında bu ülkeyi nasıl kurduysa, tarımın sorunlarını da, tarımcının sorunlarını da bu Türkiye Büyük Millet Meclisi çözer. İki partiyiz şurada. Gelin, bu komisyon çerçevesinde, bu komisyon etrafında -siz 8 kişi olacaksınız, bizden 4 arkadaşımız olacak- bu politikayı oluşturalım ve bu insanları ziyan etmeyelim, tarımı politikasız bırakmayalım, keyfiyetten kurtaralım ve mutlaka, bu tarımcının ileride ne yapacağını bildiği bir yapı ortaya koyalım arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bu duygu ve düşüncelerle, umudumu yitirmeden, arkadaşlarımızın önergeye olumlu oy vereceği düşüncesi içerisinde, tarımın sorunlarının ele alındığı, gerçekten çok iyi bir komisyonun kurulması düşüncesiyle, hepinizi ve tüm vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.

Sayın milletvekilleri, söz sırası, AK Parti Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Dr. Mehmet Mehdi Eker'de.

Sayın Eker, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tarım, bugüne kadar ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde büyük katkılar sağlamış, bugün de bu rolünü sürdürmeye devam eden önemli bir sektördür. Artan sanayileşme çabalarına, endüstri ve hizmet sektörlerindeki gelişmelere rağmen, ülkemizde 23 000 000 civarında tarım nüfusu vardır. Bu, toplumun yüzde 34'üne tekabül etmektedir. Bu miktar, Avrupa Birliği ülkelerinin toplam tarım nüfusundan fazladır. Yine, ülkemizde gayri safî millî hâsıla içinde tarımın nispî payı giderek azalıp, yüzde 14'e düşmesine rağmen, sivil işgücü içindeki oranı hâlâ yüzde 40'lar mertebesindedir. Bu nedenle de, geniş bir toplum kesimini ilgilendirmesi sebebiyle üzerinde dikkatle durulması gereken bir sektör konumundadır.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde sanayi ve hizmet sektörlerinin önemli mesafe kaydettiği bir gerçektir; ama, ihracatımızın sektörel kaynakları, üretim ilişkileri ve istihdam yapısı dikkate alındığında, Türkiye'nin hâlâ bir tarım ülkesi olduğu da diğer önemli bir gerçektir. Geniş ve değişik özelliklere sahip coğrafî yapısı, aynı anda farklı iklimleri yaşayabilme imkânı, geniş ürün yelpazesi ve halen kullanılamayan potansiyeliyle tarım sektörü, ülkemiz ve insanlarımız için hayatî değerde olma özelliğini korumaktadır.

Değerli arkadaşlar, gündelik hayatımızda, insanlık tarihi boyunca henüz bir yüzyılı bile bulmayan birçok teknolojik alet ve ekipman olmadan da, insanoğlu yeryüzünde varlığını sürdürebilir; ama, tarım sektörünün birer ürünü olan gıda maddelerini tüketmeden insanoğlunun varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Bu nedenle de, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de tarım stratejik bir sektördür.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, sahip olduğu arazi varlığı ve agroekolojik zenginliğiyle dünya tarımında da önemli bir paya sahiptir. Buğday gibi bazı hububat türlerinde, fındık gibi coğrafyamıza has bazı ürünlerde dünya üretiminde ilk 10 sırada yer almaktayız.

Değerli arkadaşlar, üretici olarak 23 000 000 insanı, tüketici olarak 70 000 000'un tamamını ilgilendiren tarım sektörü, geçen zaman içinde yapısal sorunlarını çözememiş; aksine, yeni sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.

Değerli arkadaşlar, bugün, bu oturumda, tarım sektörünün uzun yılların ihmali sonucu birikmiş yapısal sorunlarını ve bu konularda neler yapılabileceğini konuşacağız.

Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, ülkemizin tarımsal nüfusu fazladır. Bütün Avrupa Birliği ülkelerinin tarım nüfusundan daha fazla insan, bizim ülkemizde, tarımla uğraşmaktadır ve bu nüfusun, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, geliri düşüktür. Tarımda çalışan insanlarımızın millî gelirden aldığı pay, maalesef Türkiye ortalamasının çok altına, 1 000 dolar civarına düşmüştür.

Ülkemizde tarım işletmeleri, zaman içinde sayıca artarken -ki, bu sayı 4 000 000'a ulaşmış- ölçek olarak küçülmüştür. Bugün gelinen noktada, tarım işletmeleri, teknik ve ekonomik açıdan belirlenen optimum büyüklüğün altında olup, çok sayıda parçadan oluşmaktadır. Bu yapı, ekonomik işletmeciliğin ve verimliliğin önündeki en önemli engellerdendir. Böyle bir yapıda, ekonomik üretim değil, ancak, maişet tarımı yapılabilir ki, bu da çağdaş bir ülkeye yakışmamaktadır.

Verimli ve kaliteli bitkisel ve hayvansal üretimin en önemli faktörü, kullanılacak teknoloji ve girdi düzeyidir. Yüksek vasıflı tohumluk, gübre, ilaç ve diğer girdilerin miktar ve kalite olarak düşük düzeyde kullanılması, verimliliği etkilemektedir. Türkiye, gerek bitkisel gerekse hayvansal üretim için gerekli yüksek vasıflı damızlık, tohum ve diğer girdiler açısından hâlâ dışa bağımlıdır. İthalata dayalı bu girdilerin pahalı olması kullanımı etkilemekte ve bu da üretim seviyesini düşürmektedir.

Tarım sektörünün tabiat şartlarına bağlılığı asgarî düzeye indirilememiş; bu manada, altyapı ve sulama sorunu halledilememiştir. 8 500 000 hektar civarındaki potansiyele rağmen, bugüne kadar, ancak 4 000 000 hektar civarında sulama yapılabilmiştir. Sulamaya açılan alanlarda ise, toprak ve su hizmetlerinin sağlıklı bir entegrasyona kavuşturulması, maalesef, sağlanamamıştır.

Tarımda arazi kullanımı belli bir plana dayanmadığından, toprak kullanımında verimsizliğe ve doğal kaynak kaybına neden olunmuştur. Keza, arazi kullanım ve toprak koruma yasası olmadığı için, toprak varlığımız korunamamış, tarımsal üretim potansiyeli yüksek 1 000 000 hektar birinci sınıf tarım arazisi çeşitli sebeplerle kaybedilmiştir.

Devasa altyapı ve diğer sorunlarla baş edecek sayıları milyonları bulan üreticilerin örgütlenmesi ise, maalesef, yetersizdir.

Tarımsal pazar ve pazarlama faaliyetleri yeterince gelişmemiştir. Bu durum, üreticilerin potansiyel gelir kaybına neden olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu başlık altında söylenecek çok şey vardır; ancak, bazılarına kısaca değinmek istiyorum.

Tarımsal ürünlerde arz ve talep dengesi kurulamamakta ve bu nedenle ürün kayıpları büyük boyutlara ulaşmaktadır. Özellikle büyük kentlerde ve uluslararası pazarlarda modern pazarlama teknikleri uygulanamamaktadır.

Mamul madde yerine, yarı mamul madde veya hammadde ihraç edilerek, diğer ülkelere avantaj sağlanmaktadır. Ülkemize özgü ağırlıklı ürünler, dış piyasalarda yeterince tanıtılamamaktadır.

Üretici örgütlenmesi zayıf olunca, üretimin en önemli aşaması olan pazarlama ve pazarlama organizasyonları da yeterli olamamaktadır değerli arkadaşlar.

Üretimin büyük ölçüde tabiat şartlarına bağlı bulunduğu tarım sektöründe, tarım ürünleri sigorta yasası da bulunmamaktadır. Üretimin hemen her aşamasında kuraklık, haşere, sel, don ve benzeri doğal afet riski bulunan tarım ürünlerinin bir sigorta sistemine kavuşturulması elzemdir.

5254 sayılı Yasanın 2001 yılında yürürlükten kaldırılmış olmasıyla, üreticilerimiz ağır kayıp ve zararla karşı karşıya bırakılmıştır.

Küçük işletme yapısından kaynaklanan sorunlar nedeniyle, tarımda sermaye birikimi olmamış, tarıma ayrılan kamu ve özel sektör kaynakları giderek azalmıştır. İlave olarak, önceki hükümetler tarafından kamu bankalarında yapılan düzenlemeyle, çiftçiye gerçek anlamda kredi kullandıran bir kuruluş da kalmamıştır.

Tarım arazilerinin niteliği, parsel büyüklükleri, ekim alanı, üretim miktarı, hayvan sayısı ve benzeri konularda bir veri tabanı oluşturmayı hedefleyen çiftçi kayıt sistemi henüz tamamlanamamıştır.

Türkiye'nin şartlarına uygun tarımsal ürün planlaması ve yönlendirmesi yapılamamış, yukarıda belirtilen diğer yapısal sorunlarla da birleşince, çiftçi ve üretici, kendine yeterli bir işletmecilik anlayışından uzak, sürekli desteğe muhtaç halde bırakılmıştır.

Uzun yılların ihmali olan bu yapısal sorunlara ilave olarak, son yıllarda uygulanan ekonomi politikalarının ve yaşanan krizlerin yükü de binince, çiftçilerimiz, çok ağır ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalmıştır; çünkü, son beş yılda ürün fiyatlarında gerçekleşen artış, girdi fiyatlarındaki artışın gerisinde kalmıştır değerli arkadaşlar. Bu durum, çiftçilerimizin borçlanmasına ve borçlarını ödemede sıkıntılara yol açmıştır.

Tarımsal destekleme politikalarında tarımın alt sektörleri itibariyle de denge kurulamamış, verimlilik ve kalite kavramlarını gözardı edecek tarzda bitkisel üretim belli oranlarda desteklenirken, hayvancılık sektörü ihmal edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tarımın alt sektörü olarak hayvancılık, özel olarak incelenmesi gereken çok önemli bir faaliyet alanıdır. Tarım sektörünün sorunlarının bazıları hayvancılığı da kapsarken, hayvancılığın kendine has sorunları da bulunmaktadır. Hayvancılık sektörü, insan sağlığı için vazgeçilemez olan hayvansal ürün ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra, devamlı istihdam yaratması, tarıma dayalı et, süt, yem, tekstil ve deri sanayilerine hammadde sağlaması nedeniyle de yaşamsal öneme sahiptir.

Gelişmiş ülkelerde, alınan günlük protein miktarının yüzde 70'i hayvansal gıdalardan sağlanırken, bu oran, Türkiye'de yüzde 25 civarındadır. Yine, gelişmiş ülkelerde tarımsal gelir içinde hayvancılığın payı yüzde 60-70 mertebesindeyken, bu oran Türkiye'de yüzde 20'ler civarındadır; oysa, hayvancılık sektörü, tarım sektörü içinde bitkisel üretime oranla birim alanda 2,5 kat daha fazla katmadeğer yaratan bir alt sektördür. Buna rağmen, ülkemizde tarım işletmelerinin yüzde 72'sinde bitkisel ve hayvansal üretim bir arada gerçekleştirilmekte; buna karşın, yüzde 3,5'inde sadece hayvansal üretim yapılabilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvancılığımızın, bitkisel ürünlerimizde olduğu gibi, temel sorunlarından birisi verim düşüklüğüdür. Avrupa Birliği ülkelerinde, 1 ineğin ortalama laktasyon süt verimi 5,5 ton civarındayken, Türkiye'de, en iyimser tahminlerle, ortalama 2 ton civarındadır. Sığırlarda et verimi, Avrupa Birliğinde ortalama 280 kilogram iken, Türkiye'de bu, 150-170 kilogram civarındadır.

Değerli arkadaşlar, bu durumun sebepleri vardır kuşkusuz. Birincisi; ülkemizdeki yerli sığır ırkları, genetik olarak düşük verim düzeyine sahiptir. Yerli ırkları, kültür ırkı ve melezlerine dönüştürmek gerekiyor; ama, halen 11 000 000 civarındaki sığır varlığımızın yüzde 40'ından fazlası düşük verimli yerli ırklar tarafından teşkil edilmektedir. Suni tohumlama çalışmalarının yetersiz olması, ıslah çalışmalarının en önemli sorunlarındandır.

Hayvancılıkta, diğer çok önemli bir faktör yemdir arkadaşlar. Türkiye'de, hayvanlar da yeterli beslenememektedir. Toplam hayvan varlığımızın ihtiyacı olan kaba yem miktarı 50 000 000 ton civarındadır ve halen yaklaşık 15 000 000 ton kaba yem açığımız bulunmaktadır. Buna rağmen, ülkemizde, ekilebilir alanların yaklaşık yüzde 3'üne yem bitkileri ekilmektedir; oysa, gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 25'ler mertebesindedir. Gerek yem fabrikalarının yarım kapasiteyle çalışması gerekse mera alanlarının giderek azalarak 12 000 000 hektara düşmesi, bu alandaki önemli bir sorun ve eksikliktir ve bu alanda da, maalesef, dışa bağımlılık giderek artmaktadır.

Kuşkusuz, örgütlenme, pazarlama, işleme, kredi, salgın hastalıklar, hayvancılığımızın karşı karşıya bulunduğu diğer önemli sorunlardır. Zaman elvermediği için, burada çok kısa olarak bunlardan söz ediyorum.

Türkiye, üstün vasıflı damızlık, yem hammaddesi, katkı maddesi, aşı, ilaç ve benzeri açılardan da dışa bağımlıdır. Bunlar, üretimde maliyeti artırmakta, dış pazarda rekabet şansını azaltmakta ve içeride fiyatları yükseltmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, etrafı denizlerle çevrili ve zengin su ürünleri kaynaklarına sahip olmasına rağmen, toplam su ürünleri üretimi 550 000 ton civarındadır. Bu miktarın 480 000 tonu avcılık, 50 000 tonu ise kültür balıkçılığından elde edilmektedir. Değerli arkadaşlar, su ürünleriyle ilgili bu rakam bile başlıbaşına bir sorundur.

Saydığımız tarım ve hayvancılığımızın bu sorunlarını çözecek, bu alanda karar mekanizmasında belirleyici olarak birden fazla yetkili kuruluş ve bakanlığın bulunması, koordinasyonu güçleştirmekte ve çözüm de gecikmektedir.

Sektörün en önemli kurumu olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığının mevcut organizasyon yapısı ve yetkilerinin sınırlı bulunması, başka bir sorun oluşturmaktadır. Bu nedenle, diğer yasalar yanında, tarım çerçeve kanununun da bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada kısaca ifade ettiğim ve zaman faktörü nedeniyle detaylarını anlatamadığım tarım sektörünün sorunlarını ve çözüm yollarını bilen AK Parti ve AK Parti Hükümetleri, gerek parti gerekse hükümet programında gerekli tedbirleri öngörmüş ve uygulamaya başlamıştır. Bu cümleden olarak, ilk defa, çok önemli bir üretim girdisi olan mazot için, tarımsal faaliyette kullanılan mazot için çiftçilere destekleme ödemesi yapılması kararı verilmiş ve dekar başına 8 litre mazot bedelinin yüzde 35'ine tekabül eden 3 900 000 Türk Lirası ödenmesi için alınan karar, Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Geçmiş hükümetlerin yarattığı ekonomik krizler ve ağır sosyoekonomik tablo sebebiyle çiftçilerimizin ağır bir borç yükü altına girmesi ve karşı karşıya kaldıkları icra ve cezaevlerine girmelerine yol açan problemlere çözüm bulunmuş, bu çerçevede, çiftçi borçlarını yeniden yapılandıran tasarı, geçtiğimiz hafta, komisyonlarda görüşülerek kabul edilmiş, Genel Kurulun gündemine gelmiştir. Bu düzenlemeyle yapılandırılacak borçların tutarı, yaklaşık 3,2 katrilyon liradır.

Değerli arkadaşlar, doğrudan gelir desteğiyle ilgili söylenecek çok şey vardır. Doğrudan gelir desteği hakkındaki eleştirilerin birkısmı kabul edilebilir eleştirilerdir. Üretimle ilişkisinin kurulmasını biz de arzu ediyoruz. Yalnız, tarım sektörünün içinde bulunduğu nakit ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda, tarım sektörüne, her ne sebeple olursa olsun, sağlanacak desteğin, biz, yanında oluruz; çünkü, hiç değilse, çiftçimiz, üreticimiz, bu şekilde, bir ekgelire kavuşmuş olacaktır.

Değerli arkadaşlar, yukarıda saydığım desteklere ilaveten, tarım reformu kapsamında hazırlanan projelerden biri de, açığı bulunan ayçiçeği, mısır, soya, yem bitkileri gibi, Türkiye'nin ihtiyacı olan ürünlere yönlendirmeyi teşvik etmeyi amaçlayan alternatif ürün projesidir. Buna göre, alternatif ürün kapsamında, mısır, ayçiçeği, soya ve yem bitkisine önemli miktarda ödeme yapılacaktır. Bunların detaylarıyla ilgili bilgileri, rakamları hükümetimiz, Sayın Bakanımız zaman zaman açıklamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin büyükbaş hayvan mevcudu yaklaşık 11 000 000, küçükbaş hayvan miktarı 38 000 000, kümes hayvanı sayısı ise 250 000 000-260 000 000 civarındadır. Yıllık ortalama süt verimi 10 000 000 ton, kırmızı et üretimi 1 000 000 ton, kanatlı et üretimi 674 000 ton, deniz ve su ürünleri üretimi ise -biraz önce söylediğim gibi- 550 000 ton civarındadır.

Bu şartlar altında, Türkiye'de, kişi başına yıllık et tüketimi 25 kilogram, süt ve süt ürünleri tüketimi 150 kilogram dolayındadır. Oysaki, Avrupa ülkeleri için bu miktarlar, ette 87 kilogram, sütte ise 350 kilogramdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvancılık sektöründe, 58 ve 59 uncu hükümet, bütün imkânları zorlayarak, çiftçilerimiz için en iyi ve en önemli çözümleri uygulamaya başlamış ve bu bağlamda, sektör için bir dizi tedbir almıştır. Hayvancılık desteği için, 2002 yılı bütçesine göre yüzde 134'lük bir artışla 176 trilyon lira kaynak ayrılmıştır. Bu da göstermektedir ki, hükümetimiz, çiftçilerimizin sorunlarını çözmek için, zor şartlara ve kıt imkânlara rağmen artış yapmaktadır. AK Parti Grubu olarak, bizim de, çiftçilerimizin sorunlarını çözmeye yönelik bütün proje ve tasarıları bir bir destekleyeceğimizi buradan ifade etmek istiyorum.

Bu kapsamda, bildiğiniz gibi, hayvancılığın desteklenmesi hakkında Bakanlar Kurulu kararı yayımlanarak, yürürlüğe girmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eker, buyurun.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bu anlamda, süt desteği ve sunî tohumlama desteği, önemle belirtilmesi gereken destek maddeleri arasındadır.

Ayrıca, ekonomik güçleri kısıtlı olan kırsal alandaki fertlerin ortak hareket ederek ekonomik problemlerinin çözümünü kolaylaştırabilmesi için, ortaklar mülkiyetinde tarımsal kalkınma kooperatifçiliğinin geliştirilmesine hız verilecektir. Bu kooperatiflere finansman desteği sağlanmaktadır. 2003 yılında, bu amaçla kullanılmak üzere 26 trilyon TL kaynak tahsis edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sektörde etkin ve kurumsal yapılanmayı sağlamak amacıyla, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının etkin bir yapıya kavuşturulması esastır. Bu anlamda, çerçeve tarım kanununun çıkarılmasının önemine işaret etmek istiyorum. Keza, ülkede önemli bir ivme kazanan organik ürünler üretimine önem verilmelidir. Bu ürünlerin üretim ve ticaretinin geliştirilmesinin daha kontrollü ve aktif hale getirilmesini temin edecek organik tarım yasasının çıkarılması önemlidir.

Tarımsal üretici birlikleri yasası, tarım ürünleri sigorta yasası ve arazi kullanımı ve toprak koruma yasasının çıkarılması, bu alanda yapısal sorunların çözümüne ilişkin geliştirilecek tedbirlerdir ve bunlar, AK Parti Hükümeti tarafından çıkarılacaktır.

Değerli arkadaşlar, sorunları biliyoruz, çözümleri de biliyoruz. Bu sorunların altı ay gibi kısa bir süre içerisinde çözülmesi elbette ki mümkün değildir, bunun için belli bir zaman gerekmektedir; ama, biz, AK Partinin kadroları, AK Partinin Hükümeti, bütün bu sorunları makul bir süre içerisinde çözecek, çiftçilerimizi hak ettikleri gelir ve refah düzeyine...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eker, birikiminizin burada saatlerce konuşmaya elverişli olduğunu biliyorum; ama, zamanımız kısıtlı. Konuşmalarınızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yukarıda detaylı bir şekilde belirtilen politikalarla tarım sektörünün ekonomik ve sosyal sorunları çözülecek; üretim, daha çok, katmadeğer artışı odaklı yapıya kavuşturulacak; nüfus ve istihdam yükü azaltılacak; üreticilerin gelir ve refah seviyeleri artırıldığı gibi, tüketicilere de ucuz, kaliteli, yeterli ve sağlıklı gıda sağlanmış olacaktır.

Sözlerime son verirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Eker, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre Sayın Bakanın bir açıklama talebi vardır; kendisine söz vereceğim.

Sayın Bakan, buyurun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet Küçük ve 41 arkadaşının vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi için teşekkür ediyorum. Her iki konuşmacıya -Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet Küçük ve Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Mehdi Eker- gerçekten, sektörümüzle ilgili yapmış oldukları çok muhtevalı konuşma için, sektörün analizine yönelik değerlendirmeler için teşekkür ediyorum. Her ikisi de, gerçekten, genel olarak, sorunlarımızı ortaya koyma hususunda paylaştığım düşüncelerini büyük bir isabetle ortaya koydular. Ben, tekrar kendilerine teşekkür ediyorum.

Bu araştırma önergesi vesilesiyle ben de düşüncelerimi Yüce Meclise şöyle ifade etmek istiyorum: Dünya nüfusu, 1961-2001 yılları arasında, neredeyse 1 misli -yüzde 100- artarak, 3 milyardan 6,1 milyara yükselmiştir ve bu büyük nüfus kitlesi, yaklaşık 1,5 milyar hektar tarım alanı üzerinde üretilen ürünlerle beslenmek durumundadır ve bu alan, yerkürenin yaklaşık yüzde 11'i olarak kendisini ortaya koymaktadır.

Türkiye'de, bu alan, bildiğimiz gibi, 27 000 000 hektar olup, toplam alanın yüzde 37'sine tekabül etmektedir. Bu bakımdan, oransal olarak büyük bir avantajımız ortaya çıkmaktadır.

Sulanan alanlar itibariyle, dünyada tarım alanlarının yüzde 18'i, Türkiye'de ise yaklaşık yüzde 17'si sulanmaktadır. Bu bakımdan, ortalamanın biraz daha altında olduğumuzu ifade ediyorum.

Dünyada, 1961-2001 yılları arasında -temel ürünleri kastederek ifade ediyorum- buğday, mısır, soya, ayçiçeği, üzüm, fındık, meyve, sebze ve sığır eti üretiminde önemli artışlar olmuştur. 1961-2001 yılları arası, 40 yıllık, uzun bir dönemdir. Bu dönem içerisinde -özet bilgi sunmak istediğimden dolayı- Türkiye'yle ilgili değerlendirme, dünya ortalamasının çok üstünde bir artıştır; bu, üretim olarak, üretim artışı olarak Avrupa Birliği üretim artışlarının da üzerindedir, nispî olarak daha az olmakla birlikte.

Dünyada, yine aynı ürünlerde önemli ölçüde verim artışları elde edilmiştir. Türkiye'de de, tarım ürünleri verimlerinde dünya ortalamasından daha fazla artışlar sağlanmıştır. Hayvansal ürünler hariç tutulduğunda, Avrupa Birliği verim artışlarına yakındır. Her iki arkadaşımız da, hayvansal üretimdeki verim artışlarımızın, sanıyorum, sınırlı olduğunu belirtmişti. Yani, bu genel ifade, ülkemizdeki durumun bir tespitidir, kabulü anlamına gelmemektedir. Ülkemizde bir gelişme olmuştur. Bu, dünyadaki gelişmelere de büyük ölçüde yakındır; hatta, bazı alanlarda da, gerek fiilî üretim miktarındaki artış gerekse verimlilik olarak artışlar, avantajlı olduğumuz alanlar vardır; ancak, bu, Türkiye için henüz arzu edilen seviyelerde olduğu anlamına gelmemektedir.

Ülkemizde tarımın payı, gayri safî millî hâsılanın 1961'de yüzde 35'i iken, 1990'da yüzde 16'sına, 2002 yılında yüzde 14'üne düşmüştür. Nüfusun ise, biliyorsunuz, yaklaşık yüzde 35'i kırsal kesimde, istihdamın da yine yaklaşık aynı oranı tarımda çalışmaktadır. Yaklaşık olarak söylüyorum.

1960 yılında toplam ihracatımızın yüzde 77'sini tarım ürünleri ihracatı oluştururken, bu, 2001 yılında, işlenmiş tarım ürünleriyle birlikte yüzde 14'e gerilemiştir. Bu, mutlak olarak bir gerileme değildir, nispî bir gerilemedir, ülkemizdeki gelişmenin tabiî bir sonucudur ve doğru bir yöndür.

İthalattaki durum ise; 1980 yılında toplam ithalat içinde işlenmemiş tarım ürünleri ithalatının payı yüzde 1'e yakındır, daha düşüktür. 2001 yılında bu oran yüzde 3,4'e yükselmiş, işlenmiş tarım ürünleriyle birlikte yüzde 7,5 olmuştur.

Dışticaret ilişkisi bakımından ifade ettiğimizde -bir yıl hariç, son yıllar dahil olmak üzere söylüyorum- Türkiye, net tarım ürünleri ihracatçısı bir ülkedir. Birçok üründe hem ithalat yapmakta hem de ihracat yapmaktadır; ama, toplam olarak ihracat gelirleri her zaman ithalatın üzerindedir; bir yıl hariç olmak üzere.

Tarımda anafikir olarak bir gelişme olduğunu ifade etmeye çalıştığım bu açıklamayla, cumhuriyetin kurulduğu yıllardan itibaren, yani, başlangıç yıllarında, bir bakıma kurumsal altyapının oluşturulmasına, 1933-1945 yıllarında sektörün ilk örgütlenmelerinin ortaya çıkmasına, 1938 yılında Toprak Mahsulleri Ofisinin kuruluşuna ve 1946-1961 yıllarında, yine, tarım sektörünün desteklenmesi ve korumacılık politikalarının birlikte uygulandığına şahit oluyoruz ve planlı döneme gelirken, Türkiye, bir bakıma, daha hızlı bir gelişme için gerekli zemini oluşturduğunu ifade ediyor. Ancak, planlı dönemin özellikle ilk üç plan döneminde, tarım sektöründe kalkınma hızı hedeflerine ulaşamadığımızı biliyoruz; ama, bu dönemde de, yine, önemli üretim artışlarımız vardır, verim artışlarımız vardır.

Türkiye, 1980-2002 yılları arasında önemli bir politika değişikliğine geçmiştir, sanayileşme politikasında bir değişiklik yapmıştır ve daha önce, kur, faiz, fiyat kontrolleri, dışticaret hadlerindeki koruyucu tedbirler yerine piyasa ekonomisine daha çok açılmış, KİT'lerin her türlü kontrolleri kaldırılmış, malların fiyatlarında bir serbest bırakılma hadisesi ortaya çıkmış, malların serbest dolaşımı konusunda yeni uygulamalar belirlenmiştir. Bu, tarım sektöründe de yeni bir yaklaşımı ifade etmektedir. Hepimizin bildiği gibi, bu dönemde, tarımsal destekler konusunda giderek farklılaşma ve desteklenen ürün sayısında bir azalma olduğunu, 1980 yılında 24 ürüne yapılmakta olan desteklerin, on yıl sonra 10 ürüne kadar indiğini biliyoruz. Dolayısıyla, bu dönem içerisinde, özellikle reel ücretlerdeki gerilemeye karşılık, tarım da nispî payında hızlı bir düşüş dönemi yaşamıştır.

1994 krizi ve bunun yine beraberinde getirdiği tedbirler, tarım kesiminin kamu kesiminden aldığı paylar konusunda bir daralmayı  beraberinde getirmiş ve tarımsal ürünlere ayrılan kaynağın 3 ürün grubuyla sınırlı kalacağı belirlenmiştir. Hububat, şekerpancarı ve tütün gibi, stratejik ve sosyal açıdan önemli olan, büyük üretici kitleyi kapsayan ürünlerde destekleme alımı yapılmasının dışında, diğerleri hariç tutulmuştur; kamu iktisadî teşebbüsleri ve birkısım tarım kooperatiflerinin finansman yükünün azaltılması hedeflenmiştir ve bu, tarımı tabiî ki olumsuz olarak etkilemiştir.

Arkasından, 1999 yılında uygulamayla koyduğumuz yeni program ve bu programın bir müddet sonra çökmesi, arkasından 2001 yılında tekrar uygulanan IMF'yle yapılan programlar, bizim yeni politika araçlarının ülkemizde gündeme gelmesini sağlamış ve doğrudan üretimi yönlendirmeye yönelik tedbirler yerine, hepimizin bildiği, doğrudan gelir desteği ödemeleri gündeme gelmiş; hububat, tütün ve şekerpancarı fiyatlarının dünya fiyatlarıyla uyumlu olması ve zaman içinde destekleme alımlarının kaldırılması taahhüt edilmiş ve tarım satış kooperatifleri birliklerinin özerk bir yapıya kavuşturulması için yasalar çıkarılmıştır.

BAŞKAN -Sayın Bakanım, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI  SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Peki.

Tarım sektöründe bu gelişmelerle, sektörün sorunlarının giderek yoğunlaştığı, desteklerin azaldığı ve özellikle, 2001 yılından itibaren uygulamaya konulan, krizi müteakiben uygulamaya konulan programla birlikte, tarım sektöründe büyük bir gerilemenin yaşandığını hepimiz biliyoruz; ancak, bu dönem içerisinde, 2002 ile birlikte tekrar, hayvancılık sektöründe bir canlanmanın olduğunu ve bitkisel üretimde nispî bir gelişmenin söz konusu olduğunu belirtebiliriz; ama, tarımın temel sorunlarıyla ilgili, hayvancılık, bitkisel üretim, ziraî mücadele, toprakların birleştirilmesi, toplulaştırılması, sulama alanlarında ulaşılan belli bir hedefin hızla ileriye götürülmesi konusundaki engeller, kaynak tahsisisin zorlaşması ve benzeri hususlarda bir darboğaz içerisinde olduğumuz ortadadır ve bu şartlar altında, Türkiye, 2002 yılının kasım ayında seçime girmiştir. Seçime girilirken, Türk tarımına yönelik olarak tespitlerimiz, seçim beyannamemizde ve bunun akabinde acil eylem planında yer alarak, hükümet programımızda ifade edilerek ortaya konulmuştur. Elbette, bu ülkede tarımın çok büyük sorunlar içerisinde olduğunu kabul etmeyen kimse yoktur; sektörle ilgisi olan herkes, büyük sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu bilir.

Biz de, bununla ilgili tespitlerimizi birkaç ana başlık altında şöyle söyleyebiliriz...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, o zaman, bu sorunlarla ilgili kısmı da hızlıca geçtikten sonra, konuyu şöyle toparlamaya çalışayım.

Dönemimizde, yani 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, tarımla ilgili konular, mevcut yapı, arkadaşlarımızın ifade ettiği benim de ana başlıklarını söylemeye çalıştığım sektörle ilgili tespitlerden sonra, ne yapılması gerektiği konusunda, kısa vadede yapılması gerekenler ve orta ve uzun vadede yapılması gerekenler olarak bir ayırım yapmak durumundayız.

Bununla ilgili olarak, kısa vadede neler yaptığımızı ana başlıklar içerisinde söylüyorum: Evvela, çiftçi kayıt sisteminin tamamlanması konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz; prim ödemeleri, hayvancılık desteklemeleri, şekerpancarı kotasında doğan telafi edici ödemeler, fındık üreticilerine yapılan ilave doğrudan destek ödemesi, alternatif ürün projesi, tarımda kullanılan mazotun desteklenmesi, 2003-2004 hububat alım kampanyası vesilesiyle fiyatların açıklanması ve bu konuda ortaya koyduğumuz artış oranları, çay üreticilerine yönelik verdiğimiz yüzde 40'ın üzerindeki fiyatlar ve çiftçi borçlarıyla ilgili getirdiğimiz yasal düzenleme. Bu, bizim...

BAŞKAN - Lütfen, son cümlenizi alabilir miyim Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Peki, milletvekillerimizin sabrını daha fazla taşırmamak için, Sayın Başkanın da yüksek hoşgörüsüne sığınarak sözlerimi tamamlıyorum.

Kısa vadede yapılabilecekler, bizim açımızdan, elbette kabul edilebilir seviyededir. İnşallah, bununla ilgili konularda, sektöre, kısa vadede sorunlarını çözme konusunda, yine, özverili davranışlarımızı sürdüreceğiz.

Uzun vadede yapılması gerekenler; yasal düzenlemelerdir, Bakanlığımızın teşkilat yapısıdır ve Avrupa Birliğiyle uyum konusunda yeniden yapılanma, yeni politika araçlarını belirleme ve Sayın Ahmet Küçük'ün belirttiği gibi, millî bir tarım politikasını, birlikte, bu Mecliste, hepinizin de huzurunda ve görüşlerini de alarak ortaya koymak ve bunu uygulamak; tarım sektöründe, altın yıllar silsilesini birlikte yaşamaktır.

Bu temenni ve düşüncelerimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, birleşime 15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.12

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.30

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 88 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

(10/20) esas numaralı Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/20) (Devam)

BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.

Şimdi, söz sırası, önerge sahipleri adına, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin'de.

Sayın Ergin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi ve Türk çiftçisini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tüm dünya ülkelerinde, tarım politikalarının belli genel amaçları vardır. Bunların başında, halkın, yeterli, dengeli beslenmesi gelir. Tarımsal gelirlerin artırılıp istikrarlı kılınması; dışticaret gelirlerinin artırılması için ülkenin sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesi; kırsal kesimi kalkındırıp, kırsal alanın yaşanır hale getirilmesi ve kırsal alandan kaçışın, yani, göçün önlenmesi; sanayiin girdisi olan hammaddelerin üretilmesi; kırsal alanda yaratılan gelirin artırılması ve sürekli kılınması sonucu, sanayi sektörünün ürettiği mal ve hizmetlere pazar oluşturulması, tarım politikalarının başlıca amacıdır.

Bu amaçlara baktığımız zaman, Türkiye'de bugüne kadar uygulanan politikalarla, bu amaçların hiçbirinin yerine getirilmediğini görüyoruz. Türk Halkı, yeterli, dengeli beslenemiyor. Biraz önce, Sayın Mehdi Eker rakamlarla söyledi, teşekkür ederim, söylediklerinin hepsi doğruydu.

Dışticaret gelirlerinin artırılması için, ülkenin sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesi gerekiyor. Biz ise, bu potansiyeli, özellikle Tütün ve Şeker Yasalarıyla, kullanılmaz hale getirmeye çalışıyoruz.

Kırsal kesimi kalkındırıp, kırsal alanın yaşanır hale getirilmesi ve kırsal alandan kaçışın, göçün önlenmesi ciddî bir amaçtır; ama, bugün, kırsal alan yaşanır halde olmadığı için, kırdan kente, kentten batıya çok hızlı bir göç olduğunu hepimiz biliyoruz.

Sanayi girdisi olan hammaddeleri yetiştiremiyoruz. Türkiye, daha on yıl öncesine kadar, pamuğu, pamukluyu dünyaya satarken, bugün, yılda 500 000 ton pamuğunu dışarıdan alır hale gelmiştir ve kırsal alanda yaratılan gelir artmadığı için de, köylü, sanayi malını alır olmaktan çıkmıştır.

Hiçbir amaç gerçekleşmemiştir tarımda bugüne kadar. Bu niye böyle olmuştur diye baktığımız zaman, tabiî, birçok nedeni görüyoruz; ama, özellikle 1980'li yıllardan günümüze değin, küreselleşme söylemiyle piyasaların kontrolsüz serbestleştirilmesi, devletin küçültülmesi ve kural koyamaz hale getirilmesi, ulusal varlıkların özelleştirilmesi ve yabancılaştırılması; bu konunun asıl önemli nedenleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Küreselleşmeyle devlete biçilen rol, özel zararların kamulaştırılması, kamusal yararların ise özelleştirilmesi biçiminde tezahür etmektedir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım -Sayın Bakanım burada- Sayın Bakanım, konuşması sırasında, net bir ihracatçı ülke durumunda olduğumuzu söyledi; sanıyorum, bunu 2002 yılı için söyledi. Bir ülke için, herhangi bir yıl, net ihracatçı, net ithalatçı olması hiçbir şey ifade etmez; biz, gıdada ve tarımda net ihracatçıyız diyebilmemiz için, süreklilik içerisinde, tarım ürünlerini aldığımızdan çok fazla satmak durumunda olmalıyız. 1980'li yıllara kadar Türkiye bunu yaşamıştır; ama, 1980'li yıllardan sonra, Türkiye, asla, bugün de dahil, net bir gıda ve tarım ürünleri ihracatçısı bir ülke olmaktan çıkmıştır, asla bu durumda değildir.

Sayın Bakanım, 1994 krizinden söz etti ve "üç ürün dışında destekleme kaldırıldı" dedi. Doğrudur; ama, Türkiye'de özellikle hayvancılığı sıkıntıya sokan, 1994 krizi değildir; 1994, 1995, 1996 yıllarında yapılan yanlış, canlı hayvan ve et dışalımıdır. Hayvancılığı öldüren bu olmuştur. Geçtiğimiz günlerde, Tarım Bakanlığımızın, dışarıdan et alınması yönünde çalışmalar yaptığını öğrendik. Ziraat Mühendisleri Odası olarak, SETBİR olarak, Ziraat Odaları Birliği olarak, buna karşı çıktık, bu konuyu, gerekçelerimizle birlikte Tarım Bakanlığımıza ilettik, basına da bildirdik. Bu, çok feci bir yanlış olur; inşallah, böyle bir yanlışa gidilmez diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, tarımın konularını tek tek incelemekle hiçbir yere varamayız. Bunun için, bizim, burada verdiğimiz araştırma önergesinin kabul edilmesiyle, sınır ticareti konuları, et dışalımı konuları, buğday dışalımı konuları, Ziraat Bankasının durumu, tarım kredileri kooperatiflerinin durumu, tarım satış kooperatiflerinin durumu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının durumu, toprak ve su kaynaklarının değerlendirilmesi, çiftçi örgütlenmesinin durumu, Şeker Yasası, Tütün Yasası, doğrudan gelir desteğinin ne olup olmadığı, primler konusu, çiftçilerin sosyal güvenlik sorunları, ziraî mücadele sorunları ve tarımsal KİT'lerin özelleştirilmesinin bu topluma ne getirip ne götürdüğü gibi konuların hepsi, bir arada, bütünlük içerisinde değerlendirilir ve ondan sonra, Türkiye tarımına -Sayın Bakanımın da kabul buyurduğu biçimde- bir ulusal tarım politikası çerçevesi çizilir. Bu yapılmadığı takdirde, Bakan kim olursa olsun, Bakanlık hangi partide olursa olsun, Türk tarımının sorunları çözülmez. Günlük olaylara çözüm arayarak hiçbir yere varamayız. Gelin, hep beraber, şu tarımı bir masaya yatıralım; asla ve hiçbir biçimde politikayı amaç edinmeden, gelin, şu tarımı tartışalım, tarımda çıkışı bulalım. Türkiye'nin çıkışı, tarımdaki çıkıştır arkadaşlar; bunun ikisi biri yoktur. Tarımına çözüm bulamayan Türkiye'nin, dünyada hak ettiği yere gelme şansı kalmaz. Avrupa Birliğine girin girmeyin, Amerika Birleşik Devletlerinin emirlerini yapın yapmayın, tarımınızı kalkındıramazsanız, gelecek, ülke için hüsrandır.

Geçen konuşmamda da söyledim; değerli arkadaşlarım, tarım o kadar geri gidiyor ki, bugün, tarımsal gelişme hızımız, nüfus artış hızımızın, aşağı yukarı üçte 2'lik kısmını karşılıyor; yani, biz, artık, doğan her 3 bebeğimizin 1'ini besleyemez duruma gelmişiz. O bakımdan, gelin, şu tarım konusunu çok ciddî olarak değerlendirelim.

Tabiî, Sayın Bakanım, kısa ve uzun dönemli politikalardan söz etti. Yeni politika araçlarının belirlenmesini uzun dönemli önlem olarak söyledi. Hayır arkadaşlar; hem yeni tarım politikası araçlarının belirlenmesi hem de ulusal tarım politikası, uzun dönemli değil; bugünden başlayarak çözmek zorunda olduğumuz temel konulardır. Bunları yapmadığımız takdirde, çiftçi kayıt sistemi, primde, bugün aksak da olsa uygulanan politikalar, çok yanlış kotalar, mazotta -ne olduğu konusunda geçen konuşmamda bir şeyler söyledim, bugün söylemeyeceğim- hiç de Türk Halkına yansıtıldığı gibi olmayan destekleme biçimi ve hububattaki yanlışları bir ölçüde de düzeltmek, hiçbir sorunu çözmeyecek.

Şimdi, ben, buradan, özellikle şunu söylüyorum: Hububatta yanlış yapılmıştır. Hububatta yanlış yapılmıştır; Çukurova'da, buğdayın hasat edildiği gün, Çukurova'ya buğday inmiştir arkadaşlar. Böyle bir yanlışlık olabilir mi?! Ve o gün, buğdayın fiyatı 400 000 liradan 340 000 liraya düşmüştür; ama, bizim hükümetimiz, Çukurova buğdayına 310 000 lira fiyat vermiştir. Ziraat Mühendisleri Odasının, Ziraat Odaları Birliğinin değerlendirmeleri inanılmaz bir benzerlik gösteriyor. Buğdayda Türkiye ortalaması maliyet 320 000 liradır arkadaşlar; maliyet. Şimdi, şu denilebilir: Geçen yıla göre yüzde 40 fazla verdik.

Değerli arkadaşlarım, geçen yıl, çiftçinin hak ettiği verilmedi ki, bu yıl, üzerine verdiğiniz yüzde 40 bir şey ifade etsin. Geçen yıl çiftçinin ne hale düştüğünü, hepimiz, siyaset meydanlarında söyledik. Eğer o durum öyle değilse, niye öyle söyledik? Eğer öyleyse, bu yüzde 40 hiçbir anlam ifade etmez; Türk çiftçisine buğdayda hak ettiği değer verilmemiştir.

Toprak Mahsulleri Ofisi, geçen yıl 350 000 ton alım yapmıştır; ama, bu ülkeye, sonbahardan bugüne kadar yaklaşık 1 500 000 ton buğday girmiştir. 400 000 tonu Toprak Mahsulleri Ofisiyle girmiştir, yaklaşık 1 100 000 tonu da özel sektör eliyle girmiştir.

Lütfen, Toprak Mahsulleri Ofisini, Büyük Atatürk'ün -Sayın Bakan da konuşmasında söyledi- 1938'de kurduğu o kutsal amacı doğrultusunda kullanalım. Siz, bu sene, 2 500 000 tondan daha az hububat alırsanız, asla bu köylüyü düşünmüyorsunuz demektir; Toprak Mahsulleri Ofisi, işlevini, asla yapamıyor demektir. Bu, kesin bir gerekliliktir. 350 000 tonla çiftçi desteklenmez, piyasada fiyat regüle edilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Yine, ziraî mücadele konusunu gündemine getirmeyen bir Tarım  Bakanlığı, Tarım Bakanlığı olamaz arkadaşlar. Sayın Bakanıma, buradan, şu ifadede bulunmak istiyorum: Birbuçuk ay kadar önce, kendisine, Sebze ve Meyve İhracatçıları Derneğinden bir yazı geldi... Yunanistan'a giden bir ürünümüzde, bugün bile, Metamidofos denilen tarım ilacı kalıntısı çıktı ve bu ürün Türkiye'ye geri geldi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bu konular üzerinde çok ciddî durmak zorundadır. Ürünün adını vermiyorum, konuyu büyütmek de istemiyorum; ama, bu konunun ciddiyeti üzerine Bakanlığımızın dikkatlerini toplamak istiyorum.

Rica ediyorum, şu araştırma önergesini kabul buyuralım, bu konu üzerinde duralım, yanlışı, eksiği düzeltelim; çünkü, ne yaparsak, yüce Türk Ulusu için, yüce Türk çiftçisi için yapacağız, ülkemiz için yapacağız arkadaşlar.

Hepinizi ve Türk Ulusunu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ergin, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN - Biraz önce açıklama yaptınız Sayın Bakanım,  şunu bir tamamlayalım izninizle.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - İktidar ve muhalefetten anlayış göreceğimi ümit ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, süre çok daraldı.

Buyurun, 2 dakika içerisinde söyleyeceklerinizi ifade edin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gürol Ergin Hocamıza, yaptığı konuşma için teşekkür ediyorum; yalnız, konuşma içerisinde geçen bir ifadeyi dile getirmek ve bu konuda, bir hususu, kendisinin bilgisine sunmak istiyorum. "Amerika Birleşik Devletlerinden emir alabilirsiniz" gibi bir ifade kullandı. Bu ülkenin çocukları ve bu konuda, hükümette görev alan birisi olarak, böyle bir nitelemenin, altı çizili olarak, bilinçli olarak söylenmiş olmasını kabul edilemez buluyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Lütfen, bu konuda, evvela şahıs olarak...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Bunu duymuş olmak çok güzel Sayın Bakan; gerçekten, çok güzel. (AK Parti sıralarından "niye söylüyorsun o zaman" sesleri, gürültüler)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Müsaade eder misiniz arkadaşlarım.

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Milletimizin bu konuda hiçbir endişesi ve kaygısı yoktur. Yerli ve millî bir hareketiz; elbette, dünyada her ülkeyle işbirliği yaparız; ama, kimseden emir almayız, almamamız gerektiğine de inanıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ben, bu konuda, Sayın Hocamın ifade ettiği konularda, özellikle ziraî mücadele konusunda bir anlayışımı ifade etmek istiyorum: Tarım Bakanlığında, 2003 yılında neye öncelik verilecek, sadece üç cümle söyleyeceğim; çiftçi kayıt sistemine öncelik verilecek, tohumculuğa öncelik verilecek, ziraî mücadele ve akredite laboratuvarlar konusuna öncelik verilecek. Bu konuda, sürekli bir takip içerisinde bu faaliyetleri yürütüyorum; ama, arkadaşlar, her işin bir zamana ihtiyacı var.

Ben, özellikle Toprak Mahsulleri Ofisimizle ilgili, bugünlerde açıkladığım, üzerinde çok spekülasyon yapılan konuyla ilgili olarak da birkaç cümle söylemek istiyorum: Birincisi, bu, bir garanti fiyattır. Mahsulün yüzde 60'ının piyasaya döküleceği bugünlerde, birkaç ay içerisinde, fiyatları, bir taban oluşturmazsak, yerinde tutmamız imkânı yoktur. Evvela, açıkladığımız fiyat, alacağımız, alışveriş yapılacak fiyat değildir, daha aşağıya inmeyecek olan fiyattır.

İkincisi, satış fiyatlarımızı açıkladık. Bütün tüccar ve un sanayicileri, bu dönemde buğday almak için yarışacaktır; çünkü, diğer bütün yatırım araçlarına göre daha avantajlıdır.

Üçüncüsü, peşin alacağımızı ilan ettik. Çiftçimiz, tüccara ve un sanayicisine peşin olarak satacaktır; aleyhine bir şey yoktur. Ben, gerek maliyetler gerek yıllık fiyat artışları gerek dolar bazında değerlendirmeler, hatta, doların kurunu 2 000 000 lira yaptığımız takdirde bile reel olarak çok büyük bir kıymet ifade eden bir artışın olduğunu söylüyorum. Üreticimizin aleyhine olmayacağı çok açık ve seçiktir. Bu konuda ne yaptığımızı biliyoruz ve nasıl bir gelişme olacağını da hep birlikte göreceğiz. Ben, bu düşüncelerimi ifade ediyorum.

Meclis araştırmasıyla ilgili olarak Genel Kurulun kanaatine saygı duyacağımı belirtiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Meclis araştırması açılması kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine çok az kalmıştır; belki, gruplar da kendi aralarında anlaşmıştır.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 4 Haziran 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.48