DÖNEM
: 22 CİLT : 16 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
88 inci Birleşim
3 . 6 . 2003 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- Tunceli Milletvekili Hasan
Güyüldar'ın, Nâzım Hikmet'in ölümünün 40 ıncı yıldönümü münasebetiyle
gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
2.- Bursa Milletvekili Faruk
Anbarcıoğlu'nun, Çınar Lisesinin, Brezilya'da yapılan dünya liselerarası
basketbol turnuvasında şampiyon olmasına ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Trabzon Milletvekili Aydın
Dumanoğlu'nun, Kıbrıs Vakıflar İdaresinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
geleceğindeki önemine ilişkin gündemdışı konuşması
B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin
Beyribey ve 58 milletvekilinin, kamu yatırımları konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/97)
2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve
21 milletvekilinin, Adıyaman İlinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/98)
3.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal
ve 31 milletvekilinin, kayısı ürününün ekonomik değerinin artırılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/99)
C) Tezkereler ve Önergeler
1.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un
(6/423) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/64)
2.- AB genişleme sürecinin tanıtılması
amacıyla İngiltere Parlamentosunda düzenlenecek olan "Daha Geniş, Daha
Derin ve Daha Güçlü Bir Avrupa'nın Geleceği" konulu konferansa ve Avam
Kamarasında "Anglo-Turkish Society" Derneğinin 50 nci kuruluş
yıldönümü vesilesiyle "Türkiye" konulu panele davete Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsilen bir parlamenterin icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/297)
V.-
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve CevaplarI
1.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in,
esnafın kredi faizi borcunun silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması(6/183)
2.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in,
belediyelerdeki imarla ilgili teknik personele ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/189)
3.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in,
Karayolları Trafik Yönetmeliğine bir ant metni eklenip eklenmeyeceğine ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/190)
4.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın,
muhtarlar ile köy ihtiyar heyeti üyelerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/191)
5.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in,
Antalya İlinin hastane ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/196) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
6.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Adana
Şakirpaşa Havalimanının ikinci pist ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/197)
7.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
taksilerin zorunlu trafik sigortası primlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/198)
8.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un,
İSDEMİR'in ERDEMİR'e devrine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/202)
9.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
taksici cinayetlerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/203)
10.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın,
özelleştirme kapsamındaki Van Sümerbank Kundura Fabrikasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/206)
11.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın,
Van-Muradiye İl Özel İdaresi sosyal konutlarına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/207)
12.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un,
fotoğrafını okullara astıracağı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/208)
13.- Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç'ın, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinin kadro sorununa ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/209)
14.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun, AKP
Genel Başkanının bir danışmanının BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi
ile yaptığı iddia edilen görüşmeye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/210)
15.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
üst yönetim kadrolarına atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/211)
16.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, TÜFE'deki artışların SSK emeklilerinin maaşlarına yansıtılmamasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/212)
17.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
bitki ıslahına yönelik yasal düzenlemeler yapılıp yapılmayacağına ve
sertifikalı tohum kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/213)
18.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in,
sürücü adaylarının trafik sınavı yerlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/214)
19.- Hatay Milletvekili Abdülaziz
Yazar'ın, İskenderun Körfezinde demirli bulunan tehlikeli madde yüklü bir
yabancı gemiye ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/215)
20.- Batman Milletvekili M.Nezir
Nasıroğlu'nun, Batman'daki bazı karayolu yapım çalışmalarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/216)
21.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, özelleştirilen kuruluşlardaki işçilerin kamuda işe
yerleştirilmelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/217)
22.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminalinin genişletilmesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/218)
23.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan
Kaplan'ın, Ergene Nehrindeki kirlilik ve taşkından kaynaklanan sorunlara
ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/222)
24.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, Malatya Çat Barajı ve Tüneli Projesindeki sulama kanallarına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/224)
25.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, Malatya-Arguvan Yoncalı Barajı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/225)
26.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun'un, bir gazetede yer alan AKP Genel Başkanının Saddam Hüseyin ile ilgili
bir ifadesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/228)
27.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce'nin, MGK ve TBMM Genel Kurul kapalı oturumundaki görüşmeler hakkında AKP
Genel Başkanına bilgi verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/229)
28.- Tunceli Milletvekili V.Sinan
Yerlikaya'nın, Diyanet İşleri Başkanlığında Alevîlere yönelik çalışmalara
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/230)
29.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, ibadethanelerle ilgili bir kararnamede cemevlerine yer
verilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/231)
30.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur
Yaka'nın, Marmaris-Datça Karayolu yapımına ayrılan ödenek miktarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/232)
31.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur
Yaka'nın, Fethiye-Dalaman Karayolu ve Göcek Tüneli yapımının ne zaman
bitirileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/233)
32.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, görevine son verilen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulları üyelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/234)
33.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, Hollanda'dan gönderilen Patriot rampalarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/235)
34.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam
Kesimoğlu'nun, Kırklareli'ndeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/236)
35.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, Erganililerin Ziraat Bankası Maden Şubesindeki hesaplarının Halk
Bankası Ergani Şubesine aktarılıp aktarılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/237)
36.- Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü'nün, bitkisel yağ üretimine ve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/238)
37.- Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü'nün, olası Irak savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/239)
38.- Kırklareli Milletvekili Yavuz
Altınorak'ın, gübre ve mazot fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/240)
39.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, hâkim ve savcıların birinci sınıfa ayrılmalarına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/241)
40.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
elektrik enerjisi piyasasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/242)
41.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
görevden alınan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyelerine ilişkin
Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/243)
42.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
çiftçilerin kredi borçlarına af çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/244)
43.- Kırklareli Milletvekili Yavuz
Altınorak'ın, pancar üretim kotasının düşürülmesi nedeniyle zarar gören
üreticilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/245)
44.- Kırklareli Milletvekili Yavuz
Altınorak'ın, pancar üretim kotasının düşürülmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/246)
45.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
ABD Başkanı ile yaptığı görüşme hakkında basında çıkan haberlere ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/247)
46.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
Antalya-Elmalı Çayboğazı Barajının ne zaman bitirileceğine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/248)
47.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
çiftçilerin elektrik borçlarına ve sulama kooperatiflerinin kullandığı
elektriğin fiyatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/251)
48.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısının bir gazeteye verdiği demece
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/252)
49.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
olası Irak savaşında yaşanabilecek saldırılardan korunmak için ne gibi önlemler
alındığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/253)
50.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
Konut Edindirme Yardımı hesaplarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/255)
51.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut
Yıldız'ın, Ceylanpınar'da yaşayan göçebe vatandaşların sorunlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/257)
52.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, Şanlıurfa Adliye Sarayı inşaatının başlatılmasına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/258)
53.- Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, muhtemel Irak harekâtında Türkiye'nin uğrayacağı zararlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/259)
54.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, muhtemel Irak savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/260)
55.- Kırıkkale Milletvekili Halil
Tiryaki'nin, Kırıkkale Bayındırlık İl Müdürlüğünün atanmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/261)
56.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
4325 sayılı Kanunun tekrar uygulanıp uygulanmayacağına ve Niğde'nin kapsama
alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/262)
57.- Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Adana ve çevresindeki yeraltı kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/263)
58.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
doğal afet mağduru çiftçilere yönelik yasal düzenleme çalışmalarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/264)
59.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
doğrudan gelir desteğinin sebze üreticilerine de verilip verilmeyeceğine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/265)
60.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
sağlık sektöründe uygulanan KDV oranına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/266) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
61.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, özürlülerin sağlık kurulu raporu sorununa ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/267) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
B) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in,
Salihli'de hukuk fakültesi açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/478)
2.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
Bağ-Kur prim borçlarına ödeme kolaylığı getirilip getirilmeyeceğine ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
(7/479)
3.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in,
Ankara-Eryaman-Susuz'daki toplu konutların sorunlarına ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/487)
4.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın,
Bingöl depreminde hasar gören kamu binalarının yapımından sorumlu kişiler
hakkında tahkikat yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/499)
5.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın,
depremde zarar gören kamu binalarının sorumlularına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/500)
6.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün,
Körfez-Gebze-İstanbul arasındaki D-100 Karayolundaki yapım çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/505)
7.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun,
Hatay'ın sınır ticareti kapsamında olup olmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/625)
VII.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Öngörüşmeler
1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve
41 milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/20)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 13.00'te açılarak
dört oturum yaptı.
Balıkesir Milletvekili Orhan Sür,
Balıkesir İlinin sorunlarıyla tohum üretim istasyonunun kapatılmasının
yaratacağı sıkıntılara ilişkin,
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar,
İstanbul'un fethinin 550 nci yıldönümü münasebetiyle,
Gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın,
Gazipaşa'da kurulması planlanan orkinos yetiştirme çiftliklerinin bölge
turizmine olumsuz etkilerine, yaş sebze ve meyve ihracatındaki sıkıntılara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen cevap verdi.
Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan ve 24
milletvekilinin, Türkiye Taşkömürü Kurumunun mevcut durumunun ve taşkömürü
üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/96) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil'in
(6/457) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Hükümet adına Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın, Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler konusunda bir genel
görüşme açılmasına ilişkin (8/2) esas numaralı önergesinin 23.5.2003 tarihli 84 üncü Birleşimdeki
öngörüşmelerinden sonra kabulü üzerine yapılması kararlaştırılan genel görüşme
tamamlandı.
Gündemin "Oylaması Yapılacak
İşler" kısmının 1 inci sırasında bulunan, 28.5.2003 tarihli 86 ncı
Birleşimde görüşmeleri tamamlanıp tümü üzerinde yapılan açıkoylamasında Genel
Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığından bu birleşimde tekrar oya sunulan,
Doğal Afetlerle İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının (1/594)(S.Sayısı:143), elektronik cihazla yapılan açıkoylamasından
sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 inci sırasında bulunan,
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının (1/558) (S.
Sayısı: 135) görüşmelerinin tamamlanmasını takiben elektronik cihazla yapılan
açıkoylaması sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısının bulunmadığı
anlaşıldığından,
3 Haziran 2003 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 23.45'te son
verildi.
|
|
Yılmaz
Ateş |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Yaşar
Tüzün |
|
Suat
Kılıç |
|
Bilecik |
|
Samsun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No. : 121
II. - GELEN KÂĞITLAR
30 . 5 . 2003 CUMA
Sözlü Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin'in, Seferihisar'daki
depremzedelere yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/527) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.05.2003)
2.- İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü'nün, özelleştirme sonucu işten çıkarılan işçilerin durumlarına
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/528) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.05.2003)
3.- Malatya Milletvekili
Muharrem Kılıç'ın, özelleştirme sonucu işini kaybeden işçilerin istihdamına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/529) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.05.2003)
No. : 122
2 . 6 . 2003 PAZARTESİ
Raporlar
1.- Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/434) (S. Sayısı: 148) (Dağıtma tarihi:
2.6.2003) (GÜNDEME)
2.- Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
(Dağıtma tarihi: 2.6.2003) (GÜNDEME)
3.- Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/587) (S. Sayısı: 149) (Dağıtma
tarihi: 2.6.2003) (GÜNDEME)
4.- Medenî ve Siyasî
Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 150) (Dağıtma
tarihi: 2.6.2003) (GÜNDEME)
No. : 123
3 . 6 . 2003 SALI
Tasarılar
1.- Askerî Ceza Kanunu
ile Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/606) (Millî Savunma ve Anayasa ve Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.5.2003)
2.- 11 Nolu Protokol ile
Değişik İnsan Haklarını ve Tam Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm
Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolun Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/607) (Adalet ve Anayasa ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2003)
Raporlar
1.-Türkiye Cumhuriyeti
ile Bosna-Hersek Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/517) (S.
Sayısı: 147) (Dağıtma tarihi: 3.6.2003) (GÜNDEME)
2.- T.C. Ziraat Bankası
A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve
Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt ile Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın; Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri, İzmir Milletvekilleri Yılmaz
Kaya ile Erdal Karademir'in, Çiftçilerin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kuruluna Devredilen Millî Aydın Bankası T.A.Ş. - Tarişbank'a Olan Zirai Kredi
Borç Faizlerinin Silinmesine ve Asıl Borcun Taksitlendirilmesine Dair Kanun
Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/604, 2/3, 2/80, 2/109, 2/111) (S. Sayısı: 151) (Dağıtma tarihi: 3.6.2003)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Berhan Şimşek'in, Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/530) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.05.2003)
2.- İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in, ulaşımla ilgili projelere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/531) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.05.2003)
3.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, sayısal loto sisteminin bakım ve onarım ücretine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru
önergesi (6/532) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.05.2003)
4.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, kamu kurum ve kuruluşlarına verilen Hazine
Garantilerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi
(6/533) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.05.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili
Osman Özcan'ın, akaryakıt istasyonlarına, sınırdan akaryakıt ticaretine ve
Petrol Piyasası Kanunu çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/688) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)
2.- Edirne Milletvekili
Necdet Budak'ın, ziraat mühendislerinin istihdamıyla ilgili bir projeye ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/689) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2003)
3.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı'nın, resmi törenlerdeki protokol düzenine ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/690) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2003)
4.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören'in, bir idari göreve atanan şahsın soruşturma geçirip geçirmediğine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/691)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)
5.- Aydın Milletvekili
Özlem Çerçioğlu'nun, kura çektirilmeyen doktorların atamalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/692) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)
6.- İzmir Milletvekili
Türkan Miçooğulları'nın, SSK ve BAĞ-KUR'un borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/693) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.5.2003)
7.- Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri Saygun'un, Tekirdağ'da turizmi geliştirmeye dönük bazı çalışmalara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/694) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.5.2003)
8.- Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, Emniyet Teşkilatındaki bazı terfilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/695) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2003)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kars Milletvekili
Yusuf Selahattin Beyribey ve 58
milletvekilinin, kamu yatırımları konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104
ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi.
(10/97) (Başkanlığa geliş tarihi:15.5.2003)
2.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu ve 21 milletvekilinin, Adıyaman İlinin ekonomik ve sosyal
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/98) (Başkanlığa geliş
tarihi:15.5.2003)
3.- Malatya Milletvekili
Ahmet Münir Erkal ve 31 milletvekilinin, kayısı ürününün ekonomik değerinin
artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi. (10/99) (Başkanlığa geliş tarihi:15.5.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
3 Haziran 2003 Salı
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88 inci Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin,
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20
dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, Nâzım
Hikmet'in ölümünün 40 ıncı yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Tunceli
Milletvekili Hasan Güyüldar'a aittir.
Buyurun Sayın Güyüldar.
(CHP sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- Tunceli
Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Nâzım Hikmet'in ölümünün 40 ıncı yıldönümü
münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun
cevabı
ÊHASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Nâzım'la ilgili konuşmama başlamadan
evvel, 1 Haziranda Tunceli'de meydana gelen bir olayda halkımızın tahriklere
kapılmayıp, sağduyulu davranmasından dolayı, Tunceli Halkına, en içten
duygularımla şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum.
Suçluların kısa zamanda
cezalarını bulacağını toplum olarak bekliyor ve inanıyoruz. Olayların
yatışmasında özverili davranan, duyarlı davranan sivil ve askerî yetkilileri,
demokratik kitle örgütlerini tebrik ediyor; huzurlarınızda hepsine teşekkür
ediyorum.
Huzur ortamının sürdüğü
Tunceli'de, devletimizin, başta belediyeler olmak üzere Tunceli'ye katkılarını
bekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi heyetiyle beraber, yarın, Tunceli'de
hemşerilerimizle beraber olacağız. Tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 15 Ocak 1902'de doğan Nâzım Hikmet, 100 üncü doğum yıldönümü
nedeniyle UNESCO tarafından 2002 yılı "Nâzım Hikmet yılı" olarak
kabul edilmiş olup, ülkemizde ve dünyanın bellibaşlı ülkelerinde anılmıştır.
3 Haziran 1963'te ölen
Nâzım Hikmet'in ölümünün 40 ıncı yılı olması nedeniyle, ben de bu konuşmayı 5
dakikada da olsa Yüce Heyetinize sunarken, hepinize saygılar sunuyorum.
Osmanlıda mareşallik,
uluslararası antlaşmalarda temsilcilik, tarihçi, dilbilimci gibi, anne ve baba
tarafı soylu bir aileden gelen Nâzım, Mustafa Kemal'in asker arkadaşı Ali Fuat
Cebesoy'un akrabasıdır.
Nâzım Hikmet, Türk
Halkının yaşamını, toplumsal olayları, ulusal bağımsızlığı, memleket sevgisini
şiirine dökmüş; şiirlerinde kullandığı Türkçe son derece arı, son derece yeni,
Türkçe'yi zenginleştiren, ayrıca, toplumun ve sanatçıların beğenisini kazanan
bir dil hazinesi olmuştur.
Toplumcu ve politik
ağırlıklı olan şiirlerinden dolayı hakkında soruşturmalar açılmış ve ömrünün
büyük kısmını cezaevlerinde geçirmiştir. Türk Ulusal Kurtuluş Savaşını,
cezaevinde destanlaştırmıştır.
"Vurulmuş temiz
alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab,
ne güneşler batıyor!" diyerek Mehmetçiği abideleştiren İstiklal Marşımızın
ulusal şairi Mehmet Âkif Ersoy'dan başka, Nâzım Hikmet de, Kuvayi Milliye
Destanında, emperyalizme karşı Anadolu insanının şahlanışını edebî bir eser
olarak sergilemiştir. Fakir Anadolu köylü çocuğu Mehmetçiğin cephedeki
kahramanlığını, cephedeki Mehmetçiğe kağnılarla taşıdığı cephaneyle Anadolu
kadınının efsaneliğini, Antep, Urfa, Maraş düşmek üzereyken Antep tarlalarında
Karayılanın işgalcilere karşı şahlanışını vurgulamıştır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı
tüm cephelerde sürerken, Kocatepe'de;
"Dağlarda tek tek
ateşler yanıyordu
ve yıldızlar öyle
ışıltılı öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman
geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere
inanıyordu"
Ve devamla;
"Sarışın bir kurda
benziyordu
ve mavi gözleri çakmak
çakmaktı
yürüdü uçurumun başına
kadar
eğildi durdu
bıraksalar
ince uzun bacakları
üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir
yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon
Ovasına atlayacaktı..."
dizeleriyle, 30 Ağustos
Meydan Savaşının muzaffer Başkomutanı Mustafa Kemal'i anlatan, Nâzım Hikmet
olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Güyüldar.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1950'ye kadar ömrünün büyük kısmını
cezaevlerinde geçiren Şair, çıkarılan bir afla salıverilmiştir; ancak, tekrar
tutuklanacağı endişesiyle, 1951 yılında yurtdışına kaçmak zorunda kalmıştır.
Zamanın hükümeti tarafından -altını çiziyorum- malum fikirlerinden dolayı, Türk
vatandaşlığından çıkarılmıştır. Türkçe'yi bu kadar güzel işleyen, memleketini,
Türk insanını bu kadar seven "şiirimin kökü yurdumun topraklarıdır"
diyen, şiirinde ulusallığı, bağımsızlığı bayraklaştıran bu ulusal şairin
vebali, fikirlerinden dolayı vatandaşlıktan çıkaranların boynundadır ve
hayatlarının en büyük günahını, hatasını işlediklerine inanıyorum.
Nâzım, dünyanın her
tarafında el üstünde tutulmasına rağmen, yaşamı boyunca özgürlük ve memleket
hasretiyle yanıp tutuşmuştur. Ülkesine o kadar hasret kalmıştır ki, Varna
Şehrine gelip, Varna'nın yüksek tepelerinden, İstanbul Şehrinin dağlarına,
tepelerine, ufuklarına hasret çekerek seyrederken;
"Karşı yaka
memleket,
Sesleniyorum Varna'dan,
İşitiyor musun Memet!
Memet!
Karadeniz akıyor
durmadan,
Deli hasret, deli hasret,
Oğlum, sana sesleniyorum,
İşitiyor musun Memet!
Memet!"
diye seslenerek,
çocuğuna, ailesine, memleketine olan hasretini dile getirmiştir ve yine,
"Memleketim,
memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin
ora işi
ne yollarını taşımış
ayakkabım,
son mintanın da paralandı
sırtımda çoktan,
Sen şimdi yalnız saçımın
akında,
enfarktında yüreğimin
alnımın çizgilerindesin
memleketim,
memleketim,
memleketim..."
Ve yine;
"Kimi insanlar
otların, kimi insan balıkların çeşidini bilir
Ben ayrılıkların
Kimi insan ezbere sayar
yıldızların adını
Ben hasretlerin"
diye ülkesi için böylesine hasret duyan, yanıp tutuşan bir insan, bir ozan zor
bulunur yeryüzünde.
Yurt dışındayken
yaşamının büyük bir kısmını Sovyetlerde geçiren Nâzım, Sovyetlerde baskıcı
rejime karşı sesini yükseltip yetkilileri eleştiren ve oyunları yasaklanmasına
rağmen susmayan bir aydındı.
Nâzım, ülkemizde ve
dünyanın tüm ülkelerinde, mazlumların, sömürülenlerin, ezilenlerin sesi
olmuştur ve;
"Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak
nasıl
çıkar
karanlıklar
aydınlığa..." diye
haykırmıştır.
Dünyaca 20 nci Yüzyılın en
büyük şairlerinden biri olarak kabul edilen Nâzım'ın "yok edin insanın
insana kulluğunu" dizelerindeki yakarışının tüm dünyada gerçekleşmesi
temennisiyle ve Hiroşima'da çocukların yanık sesinden tüm dünyaya yankılanan,
Şairin "bulutlar adam öldürmesin" şarkısını, Irak için, yarın bir
başka mazlum ülke için savaş kararı vereceklerin dinlemesini istiyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu Nâzım konuşmasını yaparken, hâlâ yasağı devam eden ve
"bir çınar ağacı altında, Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni"
diyen bu evrensel vatan evladına yapılan bu hatanın, bu haksızlığın düzeltilmesi
ve vasiyetinin Yüce Heyetinizce değerlendirilmesi dileğiyle, hepinize saygılar
sunuyorum.
Elimde gördüğünüz bu
çınar dalını Yüce Meclise armağan ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güyüldar.
Sayın Güyüldar'ın
gündemdışı konuşmasına Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Erkan Mumcu cevap
verecektir.
Sayın Mumcu, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Her ne kadar Sayın Başkan
cevap vereceğimi ifade etmişlerse de, cevaptan ziyade, Türkçe'nin büyük şairi
Nâzım Hikmet'i anmak üzere söz istedim.
Nâzım Hikmet yılı
dolayısıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığının çeşitli etkinlikleri bu yıl içinde
oldu. Hem Yayınlar Şubemizin Nâzım Hikmet'in eserleriyle ilgili faaliyetleri
hem Devlet Tiyatrolarının Nâzım Hikmet'in oyunlarını sahnelemesi gibi
faaliyetleriyle, biz, yıl içinde Nâzım Hikmet'i anmayı sürdürüyoruz. Ölümünün
40 ıncı yıldönümünde belki söylenmesi gereken birkaç söz var. O da zannediyorum
şu: Nâzım Hikmet'i nasıl anlamalıyız, nasıl ele almalıyız konusunu belki biraz
açmamız gerekiyor. Şöyle bir yanlışımız olduğu kanısındayım: Genellikle,
sembolleşmiş isimler ya da olaylar ya da olgular üzerinden, o isim, o olay ya
da o olguyu konuşmak yerine, kendi tutumlarımızı, kendi eğilimlerimizi, kendi
yönelimlerimizi konuşuyoruz. Müsaade ederseniz, başka bir örnek vererek, ne
demeye çalıştığımı biraz daha açıklayayım.
İstanbul'un fethini
anıyoruz; gerçekte İstanbul'un fethini mi anıyoruz, yoksa fetih meselesi
üzerinden kendi görüşlerimizi mi izah ediyoruz, kendimizi mi ortaya koyuyoruz,
biraz kuşkulu. Nâzım Hikmet'i konuşuyoruz ve Nâzım Hikmet'i öyle konuşuyoruz
ki, aslında konuştuğumuz Nâzım Hikmet değil, Nâzım Hikmet üzerinden kendimizi
konuşuyoruz. Bugün yaşayageldiğimiz sorunlar, bugün ortaya koymak istediğimiz
tavır, siyasal tutum, ideolojik tutum neyse, onu, onun üstünden yapmaya, ortaya
koymaya çalışıyoruz. Bunun bir haksızlık olduğu kanısındayım. Bunun,
sürdüregeldiğimiz bir yanlışlık, ama, özellikle, üzerinden konuştuğumuz
insanlara bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Nâzım Hikmet'i, mutlaka
bir karşıtlık ilişkisi içinde, bir kategori içinde anlamak, ele almak diye bir
mecburiyetimiz yok. Her dönem, kendi konjonktürü içinde, kendi şartları içinde,
birtakım doğruları içerdiği gibi, yanlışları da beraberinde getirmiş olabilir.
Her dönemin gerektirdiği siyasal tutumlar vardır; bu siyasal tutumlar, bu
politikalar, o dönem içerisinde anlaşılabilir olsa bile, aradan geçen zaman o
koşulları ortadan kaldırır ve kaldırdığı koşullar içinde o dönemi yeniden
değerlendirme fırsatı bulabiliriz.
Nâzım Hikmet'in yaşadığı
dönem içerisinde, Nâzım Hikmet'in tutumlarına, görüşlerine, eserlerine karşı
siyasal bir tutum da takınılmıştır ve bence, bu tutum, döneminin koşulları
içinde değerlendirilmelidir. Bugün de, Nâzım Hikmet'i, sadece Nâzım Hikmet'i
değil, sık sık, varsayılan bir karşıtlık içinde ele alınan diğer düşünce
adamlarını, fikir adamlarını, şair ve edebiyatçıları da, kendi dönemimizin
siyasal koşullarından arındırılmış olarak görmek, algılamak ve kabul etmek
durumundayız.
Şunu söylemeye
çalışıyorum: Bir Nâzım Hikmet-Necip Fazıl karşıtlığının hiçbir gerçek anlamı,
hiçbir gerçek karşılığı yok. Bunlar, bizim atfettiğimiz, bizim izafe ettiğimiz,
bizim içinde bulunduğumuz politik koşulların, siyasal koşulların, bize bir
kolaycılık olarak telkin ettiği tutumlar. Dolayısıyla, bir gerçeği kabul
edelim, bir gerçeği itiraf edelim -buna, belki kimsenin ihtiyacı yok; ama, bir
hakkı teslim etmek, hiç şüphesiz, erdemli bir tutumdur- o da şudur: Nâzım
Hikmet, diğer pek çok Türk şairi gibi, Türkçe'ye, Türk kültürüne olağanüstü
emeği geçmiş büyük bir sanatçıdır. Nâzım Hikmet, sadece modern bir şair
değildir; Nâzım Hikmet, aynı zamanda halk şiirinin önemli bir temsilcisidir.
Nâzım Hikmet, Türk Kurtuluş Savaşının ve Türkiye'nin, Türk Milletinin istiklal
mücadelesinin destanını yazmış çok az şairden biridir.
Ne yazıktır ki,
Türkiye'nin istiklal mücadelesinin destanını yazan bir diğer şairle bir
karşıtlık içinde ele alınagelmiştir; o da, İstiklal Marşımızın şairi, aynı
zamanda "Çanakkale Şehitleri" gibi büyük destanın sahibi, yazarı
Mehmet Âkif.
Türk Kurtuluş Savaşının,
Türk istiklal mücadelesinin şiiri yazılmıştır; ama, bunlardan çoğu, dönemin
koşullarına uygun bir üslup içindedir, -dönemden kastettiğim, savaş sonrası
dönemin koşulları- ve dönemin beklentilerine cevap vermeye dönüktür; ama, Nâzım
bunu böyle yapmamıştır. Nâzım'ın yaptığı, gerçekten Türk Kurtuluş Savaşını
destanlaştırmak olmuştur.
Nâzım, siyasî düşünce ve
yönelimleriyle, kimilerimizin kabul edeceği, kimilerimizin kabul etmeyeceği
tezler ortaya koymuştur; ancak, tezlerinin doğruluğu veya yanlışlığı, kabul
edilebilirliği ya da edilemezliği tartışmaları bir tarafa, hiç kuşkusuz, büyük
bir şair olarak, anadilinde, Türkçe'de yazmış büyük bir şair olarak, tüm dünya
edebiyatının, edebiyat çevrelerinin kabul ettiği değerli bir edebiyat adamı
olmuştur.
Bugün, Nâzım'ın kabrinin
getirilmesi, vatandaşlığının iade edilmesi gibi tartışmaların, ben, Nâzım'ın
hatırasına bir şey kattığı kanısında değilim. Tam tersine... Nâzım Hikmet'i
olması gerektiği gibi anlamamıza, bir kültür adamı, bir düşünce adamı, bir
sanat adamı olarak ondan nasıl yararlanabileceksek, öylece yararlanabilmemize
hiçbir katkı sağladığı kanısında değilim.
Dolayısıyla, bu büyük
şairin hatırası önünde saygıyla eğilirken, bu vesileyle bu düşüncemi de ifade
etmek istiyorum ki, sembolleşmiş isimler, sembolleşmiş yazarlar, şairler,
edebiyatçılar, olaylar ve olgular üzerinden onları değil, kendimizi konuşmaktan
vazgeçelim. Herkes kendi tezini kendisi, kendisi olarak, kendi dili, kendi
üslubu, kendi argümanlarıyla ifade edebilmelidir, edebilir, etmelidir. Herhangi
bir tezi, bir argümantasyon unsuru haline getirmeye -özellikle Nâzım gibi,
Necip Fazıl gibi, Mehmet Âkif gibi sembol isimleri- hakkımızın olmadığı
kanısındayım. Dolayısıyla, yapmamız gereken şey, Türkçeyi sevdirmek için, Türkçeyle
beraber Türk kültürünün gelişmesine katkıda bulunmak için, böyle büyük şairleri
oldukları gibi görmek, oldukları gibi kabul etmek, insanımıza oldukları gibi
tanıtmak, oldukları gibi kabul edilebilecek bir olgunluk ve anlayış içerisinde
çocuklarımıza öğretmektir. Galiba, yapacağımız en doğru şey bu olacak.
Önümüzdeki dönem
içerisinde, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl, Mehmet Âkif, Cahit Zarifoğlu, Cemil
Meriç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali gibi, aklıma gelmeyen daha pek çok
düşünce adamımızın, kültür adamımızın hem biyografilerini hem toplu eserlerini
yayımlayacağımız bir çalışmamız olacak.
Umuyorum ki, bu çalışma,
bu üretim hepimizi çok mutlu edecek; umuyorum ki, bu çalışma, Türk kültür
hayatının zenginliğini yeniden keşfetmemize yardımcı olacaktır diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Bakana,
konuya getirdiği açıklık ve katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri
gündemdışı ikinci söz, Brezilya'da yapılan basketbol turnuvasında şampiyon olan
Çınar Lisesiyle ilgili olarak gündemdışı söz isteyen Bursa Milletvekili Faruk
Anbarcıoğlu'na aittir.
Sayın Anbarcıoğlu,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2. - Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu’nun, Çınar
Lisesinin, Brezilya’da yapılan dünya liselerarası basketbol turnuvasında
şampiyon olmasına ilişkin gündemdışı konuşması
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bursamızın ve ayrıca ülkemizin
gururu Çınar Lisesinin, Dünya Liselerarası Basketbol Şampiyonu olması
nedeniyle, Bursa Milletvekili olarak, Bursa halkımız ve öğrencilerimiz adına,
bu mutlu, güzel, sevinçli tabloyu paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum; bu
konuşmama imkân veren Meclis Başkanvekilimiz Sayın Nevzat Pakdil'e ve konuşma
sırasını bana devreden sayın milletvekili arkadaşımıza çok teşekkür ediyorum;
Yüce Meclisimizi ve yüce halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
şehrimiz, bir zamanlar, sanat şehri, kültür şehri, tarih şehri, sultanlar ve
evliyalar şehri diye bilinirdi; o yeşil şehir şimdilerde güzel bir kimliğe daha
sahip oldu. Şimdi, yeni bir kimliğimiz daha var. İstanbul'un fethinin 550 nci
yıldönümü sebebiyle, surlara ilk bayrağı çeken ve orada şehit olan Ulubatlı
Hasan'ın Bursa'daki köyünde yapmış olduğumuz güzel fetih şenlikleri ve anma
törenlerinden bir gün sonra, cumartesi günü, Bursaspor'un, Birinci Ligde,
onurlu bir şekilde mücadelesiyle kalması ve ardından, geceyarısı saat 1'e doğru
Brezilya'dan gelen güzel haberle, mutluluğumuz, Uludağ gibi doruklara ulaştı.
Bundan böyle, tarih,
kültür, sanat ve sultanlar şehrimizin yeni kimliğinde, artık, şampiyonlar şehri
yeşil Bursa da unvan olarak kalacaktır. Bize bu mutluluğu yaşatan
öğrencilerimize, idareci arkadaşlarımıza ve teknik heyete çok çok teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
her şampiyonluğun, kendine göre, güzel bir öyküsü vardır; ancak, hiçbir
şampiyonluk, Çınar Lisesinin dünya şampiyonluğuna uzanan o çileli, engebeli,
dikenli yolları kadar güzelliklerle sonuçlanmış değildir. İhaleye sadece bir
firmanın katılması neticesi, lisemiz, Brezilya'daki dünya şampiyonasına
katılamama durumuyla karşı karşıya kalmıştı. İşte, bu arada, Bursa'daki yerel
basınımızın, yazılı ve sözlü basınımızın -ki, bunlardan birisi de, bu konuda
çok büyük emeği olan gazeteci dostum Sayın Ahmet Emin Yılmaz olmak üzere- her
birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu arada, spordan sorumlu Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet Ali Şahin'in, Millî Eğitim Bakanımız Sayın
Hüseyin Çelik'in ve Grup Başkanvekilimiz Sayın Faruk Çelik'in girişimleriyle,
Sayın Başbakanımıza durum anlatılmış, izah edilmiş ve ardından, bu güzel
tablonun gerçekleşmesi için, Brezilya'ya gitmekte zorluk çeken öğrencilerimizin
gitmesi kolaylaştırılmıştır.
Bursa Çınar Lisesinin,
Dünya Liselerarası Basketbol Şampiyonu olması, çok uzun, çok meşakkatli bir
yoldan geçti. Sizlerin de, kamuoyunun da bildiği gibi, Bursa Çınar Lisesi,
bayrağımızı, Türk Bayrağını dalgalandırmak üzere oraya gittiğinde, onların, tam
20 ülke arasında bu ipi göğüsleyeceğini, derece alacağını bekliyorduk; ancak,
bu birincilik, gerçekten, gözlerimizi yaşartan bir tablo oldu.
Ekibimiz, finale
gelinceye kadar, Çek Cumhuriyeti temsilcisini 89-64, Hırvatistan temsilcisini
uzatmada 66-62, Finlandiya temsilcisini 64-44, Avusturya temsilcisini 71-38 ve
çeyrek finalde ise İsrail temsilcisini 77-60 yendi; yarı finalde ise, Belçika
temsilcisini 59-52 gibi bir sonuçla yenerek, ismini finale yazdırmıştı. Final
maçında ise, nefeslerin tutulduğu saniyeler yaşandı; çünkü, maçın son 5
saniyesine girildiğinde, ekibimiz, 76-77 mağluptu. Son 4 saniye içerisinde
gelen sayıyla 78-77 maçı alarak, dünya şampiyonu bir lisemiz oldu.
Çınar Lisesinin spor
alanındaki başarıları bununla da kalmıyor, birkaç başarısına değinmek
istiyorum:
Yine, basketbol alanında,
üç sene önce, Türkiye üçüncülüğü vardır. 2000-2001 öğretim yılında Nevşehir'de
yapılan yarışmalarda dünya üçüncüsü olarak, yine, kalbimizde taht kurmuştu.
Ayrıca, jimnastik
dalında, ekip olarak, Türkiye ikinciliği, ferdî olarak Balkan ikinciliği ve
üçüncülüğünü kazandılar.
Çınar Lisesi, folklor
dalında da, Marmara Bölgesindeki ikinciliği ve Bursa birinciliğiyle ödül
kazanan bir okulumuzdur.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım...
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Özel mi, yoksa devlet okulu mu?
FARUK ANBARCIOĞLU
(Devamla) - Efendim?..
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Çınar Lisesi, özel mi, devlet okulu mu?
FARUK ANBARCIOĞLU
(Devamla) - Devletin efendim.
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Çok mutlu olduk. Okul aile birliği başkanı mısınız?
FARUK ANBARCIOĞLU
(Devamla) - Sayın Selvi, öğretmen kökenli olduğum için, böyle bir başarıyı
sizlerle paylaşmak istedim.
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Teşekkür ederim.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Devamla) - Ben teşekkür ederim.
Çınar Lisesinin bilim
alanındaki birkaç başarısına da değinmek istiyorum.
Sayın Selvi'nin özel mi,
devlet mi diye bir sorusu vardı; bu okulumuz devlet okuludur.
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Çok teşekkür ederim, çok mutlu olduk.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Devamla) - O yüzden de, iftiharla bahsetmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Anbarcıoğlu.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Ayrıca, ÖSS dalında da
hemen birkaç başarısından söz ederek, konuşmamı tamamlamak istiyorum. Türkiye
birinciliği, Türkiye üçüncülüğü, Türkiye dördüncülüğü, beşincilik, altıncılık
ve yedincilik ödülleri; fen dalında, yine, birincilik, altıncılık ve
onbirincilik; matematik dalında, Türkiye altıncılığı ve eşit ağırlıkta Türkiye
ikinciliği olan bir okulumuzdur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son zamanlarda görülmüştür ki, ülkemiz insanına, eğer, imkân
verilecek olursa, çok büyük başarılara imza atacağımız gerçeğiyle karşı
karşıyayız. İşte, son Dünya Kupasında üçüncü olan Millî Takımımız; Süreyya
Ayhan'ın atletizmde dünya şampiyonu olması, Eurovision Şarkı Yarışmasında
ülkemizin birincilik kazanması ve bunlara benzer diğer örnekler.
Bir zamanlar "hasta
adam" olarak ülkemizi gösteren Batılılar, şu son zamanlarda başlıklarını
değiştirdiler: "Hasta adama bir şeyler oluyor." Evet, Türkiye'de
güzel şeyler oluyor. İşte, 550 milletvekili ve 70 000 000 insanıyla, ülkemiz,
gerçekten, dünyada hak ettiği yerini alma noktasında önemli mesafeler kat
etmiştir.
Ben, bu vesileyle,
sizleri, yüce milletimizi, Bursa'daki bu çocuklarımızın başarılarından dolayı,
tekrar tekrar selamlıyorum. Sizler adına da o çocuklarımızın gözlerinden
öpüyorum. Böyle başarıların ülkemiz adına her alanda gelmesi dileğiyle,
mutluluklar ve mutluluk tablolarını oluşturacak eserlerle, her zaman, bu
Meclisten, 550 milletvekili ve 70 000 000 insanımız adına, dünyaya bir şeyler
söyleyebilmenin mutluluğuyla saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Anbarcıoğlu.
Biz de, Başkanlık Divanı
olarak, Dünya Liselerarası Basketbol Turnuvasında şampiyon olan Çınar Lisemizi,
emeği geçen yöneticileri ve bütün devlet erkânını tebrik ediyoruz;
başarılarının devamını diliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı üçüncü söz, Kıbrıs Vakıflar İdaresinin Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin geleceği için önemiyle ilgili söz isteyen Trabzon Milletvekili
Sayın Aydın Dumanoğlu'na aittir.
Sayın Dumanoğlu, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
3. - Trabzon Milletvekili Aydın Dumanoğlu’nun, Kıbrıs
Vakıflar İdaresinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin geleceğindeki önemine
ilişkin gündemdışı konuşması
AYDIN DUMANOĞLU (Trabzon)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kıbrıs Vakıflar İdaresinin Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti için önemi konusunda söz almış bulunuyorum; hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Temel felsefesi kamu
yararına hizmet olan vakıflar, Kıbrıs'ta, Osmanlı idaresinin hâkimiyetiyle
birlikte 1571 yılında kurulmuştur. Bu tarihten günümüze kadar Ada üzerinde
çeşitli hükümranlıklar egemen olmuş, buna rağmen, Ahkâmül Evkaf olarak
tanımlanan vakıflar hukuku ve vakıf statüsü, her dönemde, anayasal statüyle
tanınmıştır.
1571 yılından günümüze
kadar geçen dörtyüz yılı aşkın tarih dilimi içerisinde Kıbrıs'ta 800'e yakın
vakıf kurulmuştur. Kıbrıs'ta faaliyet gösteren Türk vakıflar, Ahkâmül Evkaf
hukuku çerçevesinde, Kıbrıs Vakıflar İdaresinin yönetim ve denetimi altında
olup, günümüzde de, Vakıflar İdaresi, Kıbrıs'ta kurulmuş tüm vakıfları temsil
eden anayasal bir müessesedir.
Kıbrıs Türk Halkının Ada
üzerindeki örgütlü yaşamı, vakıfların 1571 yılında kuruluşuyla başlar. Osmanlı
idaresine isabet eden bu dönemde, eğitim, diyanet işleri, sosyal yardım ve
yerel yönetim hizmetleri gibi fonksiyonlar, vakıflar çatısı altında ifa
edilmiştir.
Ayrıca, vakıf geleneğine
uygun olarak, kuruluş tarihinden bu yana, iktisadî, sosyal faaliyetleri idame
ettirmek amacıyla, hayırsever vatandaşlar tarafından, vakıflara geniş emlak
kaynakları tahsis edilmiş bulunmaktadır. Vakıf geleneğinden kaynaklanan emlak
tahsisi sonucunda, vakıflar, Ada genelinde, en büyük emlak sahibi konumuna
ulaşmıştır.
Sahip olduğu emlak
kaynakları, vakıf hukukundan kaynaklanan yasal statü ve topluma sağladığı
devlet düzeyindeki sivil örgütlenme biçimiyle, vakıflar, Osmanlı idaresi
döneminde, Kıbrıs Türk Halkı adına önemli bir güç odağı olmuştur. Bu güç odağı,
sömürgecilerin dikkatinden kaçmamıştır. Nitekim, 1878 yılında, sömürge
idaresinin Ada üzerindeki hâkimiyetiyle birlikte, Kıbrıs Rum Kilisesine
özerklik tanınırken, vakıflar ise, sömürge idaresi valiliğine bağlanmış ve devlet
dairesi statüsüne indirgenmiştir.
1571 yılında kurulan
vakıfların özel statüsü ve vakıf kuralları, gerek 1878-1960 sömürge idaresi
döneminde gerek 1960-1974 ortak cumhuriyet döneminde yasal ve anayasal düzeyde
tanınmış bulunmaktadır; ancak, hukukî tanınmışlığına rağmen, 1878 yılında,
sömürge idaresinin Ada üzerindeki hâkimiyetiyle birlikte vakıf yönetimine el
konulmuş ve Vakıflar İdaresi, ne yazık ki, sömürge yönetimi valisine bağlı
devlet dairesi statüsüne indirilmiştir; diğer taraftan, Kıbrıs Rum Kilisesinin
özerkliği ise tanınmıştır.
Sömürge idaresi ile ortak
cumhuriyet yönetiminin hâkim olduğu 1878-1974 döneminde, evkaf emlakin önemli
bir kısmı, vakıf kurallarına aykırı bir şekilde, sömürge idaresi, merkezî
hükümet, yerel Rum yönetimleri, Kıbrıs Rum Kilisesi ve Kıbrıs Rum Halkı tarafından
gasbedilmiş bulunmaktadır. Kıbrıs genelinde 800 adet vakıf tespit edilmiş olup,
önemli bir bölümü, yakın tarihin en büyük emlak yağması sonucunda eritilmek
istenmiştir.
1878-1974 yılları
arasında sömürge idaresi ile ortak cumhuriyet dönemlerinde vakıflara ait birçok
belge imha ve tahrip edilmiş, ilaveten birçok belge de Vakıflar arşivinden
kaçırılmıştır. Bu nedenle, kısmî ve geçici vakıf envanterinin tespiti mümkün
olamamıştır. Tarihî kayıtlarda, vakıf emlak tutarı, Ada genelinin -bu çok
önemli- yüzde 30'u olarak yer almaktadır. Buna karşın, Vakıflar İdaresi
arşivinde bulunan belge ve vakfiyeler temelinde yapılan çalışmalar çerçevesinde,
iktisadî nitelikli vakıf emlak tutarı ile vakıflara gelir sağlayan sultan
emlakin tutarı, Kıbrıs düzeyinde, Ada genelinin yüzde 11,5'i olarak tespit
edilmiştir; ancak, kesin tespit için, Kıbrıs vakıflarına ait tüm belgelerin
temin edilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Dumanoğlu,
buyurun.
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)-
Bu bağlamda, 1878-1974 döneminde gasbedilmiş vakıf emlakin tespit çalışmaları
halen devam etmektedir.
Özellikle sömürge idaresi
döneminde vakıf emlakin önemli bölümü Kıbrıs Rum Kilisesi tarafından
gasbedilmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan, Kıbrıs Rum Kilisesinin özerkliği
muhafaza edilmiş ve iktisadî açıdan güçlenmesi de sağlanmıştır. Başlangıçta
hiçbir maddî varlığı olmasa da, bu kilise, günümüzde, 1 televizyon kanalı ile
13 şirketin sahibi ve anahissedarı durumuna gelmiştir. Kıbrıs Rum Kilisesinin
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki toprak varlığı 600 dönüm olarak tespit
edilmiş olup, 1974 öncesi emlak varlıkları gasbedilmiş olan Magosa bölgesindeki
sadece iki vakıf varlığımızın tutarı 91 dönümdür.
Kapalı Maraş'ın tümü,
Abdullah Paşa, Lala Mustafa Paşa ve Bilal Ağa Vakıflarına aittir. Kapalı Maraş
bölgesindeki vakıf emlak, 1900'lü yılların başında ve kayıtlardan öğrendiğimize
göre, hukuk kurallarına aykırı bir şekilde gasbedilmiştir. Söz konusu yağma
sonucunda, 1974 yılı itibariyle, tasarruf sahipleri, Rum turizm şirketleri,
Kıbrıs Rum Kilisesi, Rum okul komisyonu, yerel Rum yönetimleri, merkezî
hükümet, sömürge idaresi ve Kıbrıs Rum şahısları olarak belirlenmiştir.
Vakıf emlak yağmasının
1878 yılından itibaren, 1900'lü yılların başlarında gerçekleştirmiş olduğu
hususu ve bugüne kadar yapılmış olan envanteri, envanter tespitleri
çerçevesinde, Kıbrıs Vakıflar İdaresinin malî kayıp tutarı 600 milyar doları
aşmıştır. Vakıflar aleyhine tazminat hakkı doğuran bu hususun, Kıbrıs Rumları
tarafından Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
açılan davalara karşı, Kıbrıs tezimizi savunması için çok güçlü olduğunu
belirtmek isterim. Bu bağlamda, Vakıflar İdaresi, vakıf emlak yağması sonucunda
uğramış olduğu malî kayıplara karşın girişimini başlatmış bulunmaktadır.
Son günlerde tartışılan,
Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs sorununa ilişkin çözüm planı, 1571 yılından bu
yana Ada genelinde geçerli olan vakıf hukukunu ve vakıf statüsünü de gözardı
etmektedir. Birleşmiş Milletler Planında, anayasal düzeyde tanınmış vakıf
kurallarına yer verilmemekte, buna karşın, vakıf kurallarına aykırı
düzenlemelere yer verilmektedir. Birleşmiş Milletler Planı, 1878-1963 döneminde
gasbedilmiş bulunan vakıf emlakin tespiti ve iadesini de gözardı etmektedir.
İlaveten, Birleşmiş Milletler Planı, vakıf emlak mülkiyetinin, tazminat
karşılığında emlak komitesine devrini de öngörmektedir.
Bütün bu açıklamaların
ışığında, Kıbrıslı Rumlar tarafından, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde açılan davalara karşı, Vakıflar İdaresinin başlatmış
olduğu girişimler ve vakıfların anayasal statüsü ve tarihî gelişmişliği de
gözönüne alınarak gerek Türkiye Cumhuriyeti ve gerekse Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümetleri tarafından daima kullanılabilir.
Hukuk kurallarına ve
vakıf ilkelerine aykırı bir şekilde kaydedilmiş olan vakıf emlakin iadesi
amacıyla Vakıflar İdaresinin başlattığı emlak tespit çalışmaları, gerek Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve gerekse
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti tarafından desteklenebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Dumanoğlu,
konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız.
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)
- Vakıflar idaresinin uluslararası ilişkilerde de aktif rol alması her iki
devlet tarafından da desteklenebilir.
Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Dumanoğlu.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
3 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum :
B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Kars
Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey ve 58 milletvekilinin, kamu yatırımları
konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/97)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde yapılması
planlanan ve yatırım programına girmiş bulunan ancak, gerektiğinden fazla kamu
kaynağının harcanmasına neden olduğu halde hizmete girememiş ve üretime
açılmamış veya atıl kapasite oluşturmuş kamu yatırımları yüzünden israf edilen
kamu kaynaklarının miktarının tespit edilebilmesi için Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılması hususunda gereğini arz ederiz.
Saygılarımızla.
1-Yusuf Selahattin
Beyribey (Kars)
2-Aziz Akgül (Diyarbakır)
3-Zeki Karabayır (Kars)
4-Hüseyin Tanrıverdi (Manisa)
5-Agâh Kafkas (Çorum)
6-Hamit Taşçı (Ordu)
7-Mustafa Ünaldı (Konya)
8-Alaaattin Büyükkaya (İstanbul)
9- Mehmet Melik Özmen (Ağrı)
10-Mahfuz Güler (Bingöl)
11-Gürsoy Erol (İstanbul)
12-Ömer Abuşoğlu (Gaziantep)
13-Murat Yıldırım (Çorum)
14-A.Yekta Haydaroğlu (Van)
15-Mehmet Erdemir (Yozgat)
16-Hüseyin Kansu (İstanbul)
17-Maliki Ejder Arvas (Van)
18-Cemal Uysal (Ordu)
19-Nimet Çubukçu (İstanbul)
20-Fahrettin Poyraz (Bilecik)
21-Hakkı Köylü (Kastamonu)
22- Kenan Altun (Ardahan)
23- Ali Osman Sali (Balıkesir)
24- Ahmet Faruk Ünsal (Adıyaman)
25-Ali Temür (Giresun)
26- Hasan Aydın (Giresun)
27- Enver Yılmaz (Ordu)
28- Mahmut Koçak (Afyon)
29- Fatih Arıkan (Kahramanmaraş)
30- Mustafa Tuna (Ankara)
31- Mehmet Kerim Yıldız (Ağrı)
32- Mehmet S. Tekelioğlu (İzmir)
33- Ömer İnan (Mersin)
34- Abdülbaki Türkoğlu (Elazığ)
35- Mustafa Nuri Akbulut (Erzurum)
36- Resul Tosun (Tokat)
37- Muzaffer Külcü (Çorum)
38- Feyzi Berdibek (Bingöl)
39- Muzaffer Gülyurt (Erzurum)
40- Ali Yüksel Kavuştu (Çorum)
41- İlyas Çakır (Rize)
42- Vahit Kiler (Bitlis)
43- Öner Ergenç (Siirt)
44- Orhan Erdem (Konya)
45- Sadık Yakut (Kayseri)
46- Fatma Şahin (Gaziantep)
47- Halil İbrahim Yılmaz (Kütahya)
48- Tevfik Ziyaeddin
Akbulut (Tekirdağ)
49- Ahmet Kambur (Tekirdağ)
50- Hanefi Mahçiçek (Kahramanmaraş)
51- Alaettin Güven (Kütahya)
52- Hasan Kara (Kilis)
53- Fazlı Erdoğan (Zonguldak)
54- İsmail Bilen (Manisa)
55- Abdullah Çetinkaya (Konya)
56- Zeynep Karahan Uslu (İstanbul)
57- Abdullah Çalışkan (Adana)
58- Polat Türkmen (Zonguldak)
59- Ruhi Açıkgöz (Aksaray)
Gerekçe:
Ülkemizdeki kamu
yatırımlarının uzun bir süredir yanlış ve israfa sebebiyet verecek bir
mahiyette yönlendirildiği bilinmektedir. Türk kamuoyu da bu düşüncededir. Aynı
düşünce, devletimizin bürokratik kademelerinde ve TBMM kulislerinde zaman zaman
dile getirilmektedir.
Zira, ihtiyaçtan kat be
kat fazla kamu kaynağını kullanmış olduğu için atıl kapasite yaratılmış, uzun
yıllardır bitirilememiş veya bitmesi gereken süre içerisinde bitirilemediği
için maliyetinin çok üstünde harcama yapılmış birçok kamu yatırımı, ülkemiz
coğrafyasında köşeye bucağa dağılmış
vaziyette bulunmaktadır. Ayrıca, küçük yerleşim birimlerine zamanın şartlarına
göre yapılmış olmasına rağmen değişen sosyoekonomik şartlar nedeniyle kullanım
dışı kalan kamu yatırımları da mevcuttur.
Gelişmekte olan ülkeler
sınıflamasına dahil olan bir ülke olduğumuz ve doğal ve beşerî kaynaklarımızın
verimli bir şekilde kullanılması gerçeği, bazı dönemlerde kimi etkiler
nedeniyle unutulmuş, zaten az olan kaynaklarımız, kimi zaman atıl kapasite
yaratılarak, kimi zaman ise hiçbir zaman bitirilemeyecek yatırımlara
aktarılarak Türk hazinesi zarara uğratılmıştır.
Uğranılan bu zararın
tespit edilmesi, ekonomimizin bütün sıkıntılarının ortaya çıkarılması anlamına
geleceği gibi önümüzdeki yatırım planlamalarında da yol gösterici olacaktır.
Ulu Önder Atatürk'ün de
belirttiği gibi "Askerî alanlarda sağlanan başarılar, ekonomik başarılarla
desteklenmedikçe siyasî bağımsızlık kazanılamaz."
Bu itibarla, halen
ekonomik alanda kalkınma hamlelerini devam ettirmek zorunda olan ülkemiz,
yeterli sermaye birikimini oluşturarak, üretimin aslî faktörlerinden birisi
olan müteşebbisler eliyle gerçekleştirilecek yatırımlar marifetiyle kalkınma
hamlesini tamamlamak zorundadır. Bu zorunluluk, ülkemizin kaynakları ile bütçe
imkânlarının yerinde ve kararında kullanılıp kullanılmadığının tespit edilmesi
gerekliliğini de içermektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
2. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 21
milletvekilinin, Adıyaman İlinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/98)
13.1.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Adıyaman İlimizin bugün
içinde bulunduğu sosyoekonomik sorunların araştırılması ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1- Mahmut Göksu (Adıyaman)
2- Mehmet Özyol (Adıyaman)
3- Şevket Gürsoy (Adıyaman)
4- Nurettin Aktaş (Gaziantep)
5- Gürsoy Erol (İstanbul)
6- Köksal Toptan (Zonguldak)
7- Nimet Çubukçu (İstanbul)
8- Orhan Yıldız (Artvin)
9- Fehmi Hüsrev Kutlu (Adıyaman)
10- Mehmet Yılmazcan (Kahramanmaraş)
11- Hasan Kara (Kilis)
12- Süleyman Sarıbaş (Malatya)
13- Hüseyin Tanrıverdi (Manisa)
14- Polat Türkmen (Zonguldak)
15- Hakan Taşçı (Manisa)
16- Ali Yüksel Kavuştu (Çorum)
17- Hanefi Mahçiçek (Kahramanmaraş)
18- Resul Tosun (Tokat)
19- Özkan Öksüz (Konya)
20- Ziyaettin Yağcı (Adana)
21- Ali Osman Sali (Balıkesir)
22- Ahmet Faruk Ünsal (Adıyaman)
Gerekçe:
Adıyaman İli, yurdumuzun
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin orta Fırat bölümünde yer alır. İlin doğu ve güney
sınırı Fırat Nehri ve üzerinde kurulan Atatürk Barajı ile çevrilmiş, diğer
illere sadece batıdan bağlantı kurulabilmektedir.
2000 sayımında ilin
toplam nüfusu 623 811'dir. 1997 sayımında ise ilin toplam nüfusu 690 358'dir.
İldeki nüfusun düşmesinin sebebi, ilin dışarıya göç vermesidir. Göçün de en
büyük sebebi işsizliktir. Son çıkan Tütün Yasasıyla halkın büyük bir bölümünün
geçim kaynağı yok edilmiş ve işsizliğin artmasına yol açılmıştır.
Ayrıca, ilde hızlı bir iç
göç yaşanmaktadır. Atatürk Baraj Gölünün oluşumu nedeniyle 1 ilçe, 12 köy, 46
mezra tamamen sular altında kalmıştır. Kısmen etkilenen köy sayısı ise 58 olup,
1980 nüfus sayımına göre 58 422 vatandaş, yaşamış olduğu köyleri terk etmek
zorunda kalmıştır. Bu insanlarımızın mecburi göçlerinin planlamasının yapılmaması,
ilimizde sosyoekonomik problemlere yol açmıştır. 1997 sayımında 217 000 olan
merkez nüfusu, 2000 yılındaki sayımda 249 530 kişiye ulaşmıştır. Merkezdeki
artışın sebebi, işsizlikten kaynaklanan kırsal kesimden merkeze doğru olan iç
göçtür.
Atatürk Barajı inşaatıyla
Adıyaman Ovasının sulanabilen verimli topraklarının hemen hepsi baraj gölü
altında kalmıştır. Geri kalan arazi göl seviyesinden yüksek olduğu için
sulanamamaktadır.
Atatürk barajından pompaj
yoluyla sulama tesisleri kurulmalıdır. Çünkü, ovada sulama yapıldığında,
Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu'da yetişen her çeşit ürün burada yetiştirilebilir.
2010 yılına kadar
bitirilmesi kararlaştırılan GAP Projesinde daha bitirilmemiş olan 5 adet barajın (Koçali, Gömükan, Besni,
Sırımtaş ve Büyükçay) bir an önce ihaleleri yapılarak, inşaatlarına
başlanmalıdır.
Adıyaman, yeraltı varlığı
açısından oldukça zengindir. Başta petrol olmak üzere, bakır, krom ve kömür
yatakları mevcuttur. Türkiye'de üretilen petrolün yüzde 67'si Adıyaman'da
üretilmektedir. Bu petrol, ham olarak boru hatlarıyla İskenderun Körfezine sevk
edilmektedir. Dolayısıyla, petrolün Adıyaman'a katkısı minimum olmaktadır.
Halbuki, Adıyaman'da rafineri ve petrokimya tesisleri kurularak bu petrolün
işlenmesi, bölge ekonomisine büyük yararlar sağlayacaktır.
Adıyaman'ın bulunduğu
bölgede tarihte pek çok uygarlığın kurulmuş olması Adıyaman'ın arkeolojik
önemini artırmaktadır. Ne var ki, Adıyaman, elinde bulundurduğu turizm
potansiyelini bugüne kadar hak ettiği ölçüde kullanamamıştır. Bölgede
ilkçağlardan kaldığı tahmin edilen çok sayıda höyük bulunmaktadır. Dünyanın 8
inci harikası olarak adlandırılan Nemrut Dağı, var olan turizm potansiyelini
daha da zenginleştirmektedir.
Adıyaman'da 3
üniversiteye bağlı 2 fakülte ve 6 yüksekokul bulunmaktadır. Bunlar
birleştirilip, yeni fakülte ve yüksekokullarla desteklenerek, Adıyaman
Üniversitesi kurulması, ilin ekonomik ve kültürel açıdan gelişmesine büyük
katkı sağlayacaktır.
Adıyaman'da Merkez küçük
sanayi sitesi faaliyetlerine başlamış olup, Besni, Gölbaşı ve Kâhta'da da küçük
sanayi sitelerinin inşaatları halen devam etmektedir. Adıyaman Organize Sanayi
Bölgesinin ise altyapı çalışmaları tamamlanmıştır. Bu projeler faaliyete
geçtiği takdirde, binlerce kişinin istihdamı gerçekleşecektir.
İlin yüksek rakımlı
yerleri genelde meşe ağaçlarıyla kaplı olmakla beraber, bu alanların yer yer
çıplak olduğu görülür. Atatürk Baraj Gölü etrafı da tamamen çıplaktır. Bu
yörelerin ağaçlandırılması gerekmektedir. Bunun için, 127 220 hektar alanı olan
Adıyamanımıza orman bölge müdürlüğünün kurulması, bölge ve ülke ekonomisine
büyük yararlar sağlayacaktır.
Daha önce
Adıyaman-Diyarbakır güzergâhındaki köprü, baraj gölü altında kalmasıyla,
ilimizin doğu illeriyle bağlantısı kesilerek çıkmaz sokak haline gelmiştir.
Buraya acilen bir köprünün yapılması gerekmektedir.
Adıyaman'ın içinde
bulunduğu bu sorunlardan bir an önce kurtulması için, sorunların ve
çözümlerinin yerinde tespitiyle ilgili bir Meclis araştırması açılması, ilimiz,
bölgemiz ve memleketimiz için faydalı olacağı kanaatindeyiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
3 üncü önergeyi
okutuyorum:
3. - Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal ve 31
milletvekilinin, kayısı ürününün ekonomik değerinin artırılması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/99)
3.1.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kayısının, Malatya
İlimiz, bölge halkı ve ülke ekonomisine daha fazla katkı yapabilmesi için
alınması gereken acil önlemlerin araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1- Ahmet Münir Erkal (Malatya)
2- Fuat Ölmeztoprak (Malatya)
3- Metin Yılmaz (Bolu)
4- Ahmet Gökhan Sarıçam (Kırklareli)
5- Bayram Özçelik (Burdur)
6- Mehmet Alp (Burdur)
7- Mustafa Eyiceoğlu (Mersin)
8- Ahmet Rıza Acar (Aydın)
9- Talip Kaban (Erzincan)
10- Mustafa Dündar (Bursa)
11- İsmail Bilen (Manisa)
12- Hakan Taşçı (Manisa)
13- Medeni Yılmaz (Muş)
14- Abdülbaki Türkoğlu (Elazığ)
15- Mahmut Koçak (Afyon)
16- Hüseyin Kansu (İstanbul)
17- Recep Garip (Adana)
18- Süleyman Gündüz (Sakarya)
19- Muzaffer Gülyurt (Erzurum)
20- Ali Sezal (Kahramanmaraş)
21- Fatih Arıkan (Kahramanmaraş)
22- Nihat Eri (Mardin)
23- Mustafa Tuna (Ankara)
24- Osman Aslan (Diyarbakır)
25- Selahattin Dağ (Mardin)
26- Cüneyt Karabıyık (Van)
27- Alaettin Güven (Kütahya)
28- Mehmet Özyol (Adıyaman)
29- Öner Gülyeşil (Siirt)
30- İlhan Albayrak (İstanbul)
31- Mehmet Beyazıt
Denizolgun (İstanbul)
32- Maliki Ejder Arvas (Van)
Gerekçe:
Kayısı, Malatya İlimizin
de içinde bulunduğu bölge için çok önemli bir ekonomik değerdir. Malatya
halkının yüzde 80'inin geçim kaynağı, doğrudan ya da dolaylı olarak kayısıdır.
Malatya İlimiz ve bölge
halkı için önemli bir ekonomik değer olan kayısı, ülkemiz ekonomisi için de
önemli bir gelir potansiyeline sahiptir. Ancak, çeşitli idarî ve siyasî
nedenlerle bu önemli ürün, bugüne kadar yeterince değerlendirilememiş, bölge
halkına ve ülke ekonomisine istenen düzeyde artı değer yaratılamamıştır. Çünkü;
Kayısı yetiştiriciliğinde
kalitenin yükseltilmesi çalışmaları yetersizdir. Bu çalışmaların artırılarak
sürdürülmesi, bunun için de kayısıya yönelik bilimsel araştırmalar yapılması
gerekmektedir.
Kayısı ürününe zarar
veren beyaz çil, larva gibi zararlılarla mücadele etkisiz kalmaktadır. Bu sorunun
giderilmesi için üniversitelerle işbirliği içerisinde çalışılması zorunludur.
Kayısı yetiştiriciliği,
kayısının toplanması, kükürtlenmesi ve depolanması gibi konularda üreticinin
eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi çalışmaları etkisizdir.
Kayısı üreticisine
hasattan önce gübre, ziraî ilaç gibi harcamalarında destek verilmemektedir.
Üretici, kayısının fiyat
istikrarsızlığından korkarak, kükürdü fazla vermekte ve bu fazla kükürtlü ürün
de Avrupa Birliği ülkelerine ihracatta sıkıntı yaratmaktadır.
Kayısının besin değeri ve
insan sağlığına yararları halkımıza iyi anlatılamamaktadır.
Kayısının ulusal ve
uluslararası medyalarda reklamı ve tanıtımı ciddî bir şekilde yapılamamaktadır.
Kayısıbirlik'e verilen
destek azdır. Bu nedenle de, Kayısıbirlik piyasada istikrarı sağlama ve
yurtdışı fiyatları belli bir seviyede tutma imkânından yoksundur.
Kayısının yaş olarak
satışına yeterince önem ve ağırlık verilmemektedir.
Yaş kayısı gibi, kayısı
çekirdeğinin de kabuk ve içkabuk olarak değerlendirilmesi istenilen seviyede
değildir.
Kayısının uluslararası
standartlarda ambalajlanması yapılamamakta, bu durum da kayısının ihracatını
kısıtlamaktadır.
Bütün dünyada artan
natürel ürün eğilimine paralel olarak, kükürtlü üründen vazgeçilerek, kayısının
doğal ortamda, kimyasal işlem yapmadan kurutulması ve bunun için gereken
bilimsel çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Kayısının (konserve,
reçel, marmelat, hoşaf ve meyve suyu gibi) ürün çeşitlemesiyle ulusal ve
uluslararası pazarlara sunulması imkânları kısıtlıdır.
İhracatın artırılması
için gerekli olan iade desteği kayısı ürününe sağlanmamaktadır.
Kayısı ürünü hem bölge
halkına hem de ülke ekonomisine çok önemli katkılar yapabilecek, ayrıca önemli
bir ihracat potansiyeline sahip olabilecek iken, bütün bu sorunlar ve
yetersizlikler yüzünden yeterince değerlendirilememektedir.
Bu nedenlerle, kayısının
hem bölge hem de ülke ekonomisi için daha etkin bir biçimde
değerlendirilmesinin önündeki engellerin araştırılması ve bunların giderilmesi
için alınması gereken acil önlemlerin Meclisimiz tarafından saptanması amacıyla
bu Meclis araştırması önergesini vermiş bulunmaktayız.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sözlü soru önergesinin
geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Yozgat Milletvekili Emin Koç’un (6/423) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/64)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 206 ncı sırasında yer alan (6/423) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Emin Koç
Yozgat
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
2.- AB
genişleme sürecinin tanıtılması amacıyla İngiltere Parlamentosunda düzenlenecek
olan "Daha Geniş, Daha Derin ve Daha Güçlü Bir Avrupa'nın Geleceği"
konulu konferansa ve Avam Kamarasında "Anglo-Turkish Society"
Derneğinin 50 nci kuruluş yıldönümü vesilesiyle "Türkiye" konulu
panele davete Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir parlamenterin icabet
etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/297)
29.5.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
AB genişleme sürecinin
tanıtılması amacıyla, İngiltere Parlamentosunda 14 Haziran 2003 tarihinde
"Daha Geniş, Daha Derin ve Daha Güçlü Bir Avrupa'nın Geleceği" konulu
bir konferans, 16 Haziran 2003 tarihinde de Avam Kamarasında "Anglo-Turkish
Society" Derneğinin 50 nci kuruluş yıldönümü vesilesiyle
"Türkiye" konulu bir panel düzenlenecektir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinden de bir parlamenter davet edilmektedir.
Söz konusu konferans ve
panele icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca
Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
V. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. - Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No.: 36 3.6.2003
Danışma Kurulunun
3.6.2003 Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Nevzat Pakdil
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Vekili
Eyüp Fatsa Mustafa Özyürek
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun 3.6.2003
Salı günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 8 inci sırasında yer
alan Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 milletvekilinin, tarım sektörünün
sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesine ilişkin 10/20 esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin yapılması ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
31 inci sırasında yer alan 115 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 2 nci
sırasına, 7 nci sırasında yer alan 80 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci
sırasına, 8 inci sırasında yer alan 81 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı
sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 83 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci
sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 84 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci
sırasına, 12 nci sırasında yer alan 86 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu
sırasına, 32 nci sırasında yer alan 117 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu
sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 87 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci
sırasına, 30 uncu sırasında yer alan 114 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü
sırasına alınması, daha önce Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan; 148 sıra sayılı kanun tasarısının aynı kısmın 3 üncü
sırasına, 150 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 151 sıra sayılı
kanun tasarısının 11 inci sırasına, 147 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü
sırasına 48 saat geçmeden alınması ve 4.6.2003 tarihli Çarşamba günkü
birleşimde sözlü soruların görüşülmeyerek çalışma süresinin gündemin 11 inci
sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 5.6.2003
tarihli Perşembe günkü birleşimde ise 147 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasının, Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz.
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk’in, esnafın kredi
faizi borcunun silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/183)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ercenk.
Süreniz 5 dakikadır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde aldığımız bir habere göre,
çiftçilerimizin faiz borçlarının yeniden düzenlenmesi konusunda olumlu bir adım
atılmış. Bu konuda katkısı olanları kutluyorum; gerçekten, çok önemli bir
gelişmeydi. Muhalefetin de uyarılarıyla, iktidarın da bu konuya olumlu
bakmasıyla önemli bir adım atılmıştır. Katkısı olan herkesi tekrar kutluyorum,
çok teşekkür ediyorum.
Ancak, bunun yanında, bir
de esnafımızı düşünsek, bir de esnafımızı gündeme alsak, onların faiz
borçlarını düzenlesek, yeniden yapılandırsak diye düşünüyorum. Umarım öyledir,
umarım gelecektir; ancak, bu konuda biraz umutsuzluğa düştüm; nedenini arz
edeceğim şimdi.
Ben, bu konuda, Sayın
Başbakanlığın cevaplandırması için 31.1.2003 tarihinde bir soru önergesi
verdim. "Halk Bankası kanalıyla kredi veren esnaf kefalet kredi
kooperatiflerine olan kredi borçlarını ne zaman silmeyi düşünüyorsunuz"
şeklinde bir soru önergem var. O önergeye 10.3.2003 tarihinde yanıt aldım; soru
önergesi konusu kredi borçlarının silinmesinin, gerek borç ödeme disiplinini
bozması ve gerekse borcunu ödeyenler için adil olmayan bir sonuç doğurması
gerekçesiyle, 2003 yılında bu konunun gündeme gelmesinin mümkün olmadığı,
bizzat bakan tarafından açıklanmış; yani, gerekçe olarak da, borcunu ödeyenler
açısından bir olumsuzluğun, bir adaletsizliğin doğacağı önplana alınarak
yanıtlanmış.
Vergi borçları
affedildiği zaman böyle bir tereddütün olmadığı görülüyor; yine,
çiftçilerimizin de, doğal olarak, borcunun silinmesi konusunda böyle bir
tereddüt olmadığı görülüyor. Esnafımızın da kredi borçlarının faizlerinin
silinmesi konusunda, borcunu ödeyenler açısından bir olumsuzluk doğacağını
ileri sürmenin mantığını gerçekten anlayabilmiş değilim.
Değerli arkadaşlarım, en
kısa sürede bu konunun da gündeme alınıp değerlendirilmesi ve çözümlenmesi
gerekir diye düşünüyorum.
Esnafımızın şu anda
içinde bulunduğu çok önemli bir sıkıntı da şu: Prim borçlarını ödeyemiyorlar.
Prim borçlarını ödeyemedikleri zaman, asıl önemli konu, sağlık hizmetlerinden
de yararlanamıyorlar. Oysa, sağlık, bir insanın en önemli, katkı yaptığı zaman,
üzerinde durulması gereken en doğal hakkı; sağlık hakkı, yaşama hakkı. Sen prim
borcunu ödemiyorsun, sana sağlık hizmeti yok demek "insanı yaşat ki devlet
yaşasın" mantığına ters düşüyor. Senin paran yoksa ilaç da yok, paran
yoksa hastane de yok demek, bizim hükümet programında, iktidar partisinin
hükümet programında ileri sürdüğü "insanı yaşat ki devlet yaşasın"
mantığıyla çelişiyor diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım
"biz, onu teoride söyledik, siyaset böyle" mantığıyla gittiğimiz
zaman tutarlılığımız gündemden çıkıyor; yani, siyasetteki istikrar anlayışı
gündemden çıkıyor. Eğer, biz insanı yaşatmak istiyorsak, onun öncelikle
sağlığına önem vereceğiz. İnsan yaşarsa devlet de yaşayacağına göre, insan
sağlığına önem vermemiz gerektiği bir kat daha fazla önem kazanıyor diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
esnaf kesimi, Türkiye ekonomisi açısından, üretimin yüzde 37'sini, ihracatın
yüzde 8'ini, istihdamın yüzde 45'ini sağlıyor. Bu kadar önemli bir kesimin
sorunlarına duyarsız kalmanın mümkün olmadığını düşünüyoruz. En kısa zamanda,
bu konuda, prim borçlarını ödemeyenler için, sağlık hizmetlerinden yararlanma
yolunun açılması, teknik olarak, umarım mümkündür; mümkün değilse bile, en
azından bu konuda bir çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir
çalışma yapıldığı takdirde, ekonomik açıdan zor durumda olan esnaflarımızın
daha da rahat nefes alması sağlanacaktır diye
düşünüyorum; çünkü, ekonominin olumsuz gidişinden en olumsuz biçimde
etkilenen, en çok etkilenen kesim, esnaf kesimi. Üretime katkısı var, istihdama
katkısı var, ihracata katkısı var; ama, kepenkleri kapatanlar da onlar, ama
intihar edenler de onlar, ama yazarkasayı Başbakanın başına fırlatanlar da
onlar. Demek ki, bir sıkıntısı var; durup dururken, parası olsa, sağlık
hizmetinden yararlanma konusunda prim ödeme mecburiyetini yerine getirmez mi
bir vatandaş? En önemli hakkı onun sağlık...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
TUNCAY ERCENK (Devamla) -
Bitiriyorum.
Öyle sanıyorum ki, en
kısa zamanda böyle bir çalışma yapılacaktır ve esnaflarımız, çalışanlarımız,
üretenlerimiz, çiftçilerimiz, memurlarımız, tüm çalışanlarımız, üvey evlat
muamelesi görmekten kurtulacaklardır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
teşekkür ediyorum.
2. - Manisa
Milletvekili Nuri Çilingir'in, belediyelerdeki imarla ilgili teknik personele
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması (6/189)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, bu
önerge üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden
çıkarılmıştır.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Çilingir,
buyurun.
Süreniz 5 dakika.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergem şuydu:
"Belediyelerimizde imar mevzuatını uygulayacak yeterli personel istihdam
ediliyor mu? Ülkemizdeki belediyelerin kaç tanesinde inşaat mühendisi
çalıştırılıyor? Yapı denetiminin daha sağlıklı olabilmesi için, belediyelere tahsis
edilen teknik kadrolarda inşaat mühendisi veya mimar çalıştırmayı teşvik edecek
bir tedbiriniz var mı?"
Bu önerge deprem dönemine
denk gelmişti; ama, tabiî, cevaplama çok geciktiği için bugüne sarktı; fakat,
deprem, Türkiye'nin genel bir gerçeği; o yüzden, bence, güncelliğini devam
ettiriyor. Bu konudaki düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.
İçişleri Bakanlığımızın
denetiminde, belediyelerimizin, imar mevzuatını tam olarak uygulaması
gerekiyor; birinci nokta bu. Ülkemizin yüzde 96'sının deprem kuşağında
bulunduğu gerçeğini hepimiz biliyoruz; ancak, şu da bilinmelidir ki, çoğu belediyelerimizde
imar mevzuatını uygulayacak eleman bulunmamaktadır. Belediyelerimiz kendilerine
tahsis edilen teknik kadroları başka amaçlarla kullanmaktadır. Yönetmelikler
hazırlanmış, kanunlar çıkarılmış, deprem bölgeleri sınıflandırılmış,
kullanılması gereken demir, beton kalitesi tespit edilmiş ve yasal zorunluluk
haline getirilmiştir; yani, kanun ve yönetmelik bakımından hiçbir eksiğimiz
yoktur. Bu yönetmeliğe uygun yapılan binalarda -Bingöl depreminde olduğu gibi-
6,4 şiddetindeki bir depremde çökme olmaz, can kaybı olmaz; ancak, ufak
hasarlar söz konusu olabilir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; nasıl oluyor da orta şiddetteki bir depremde dahi
yurttaşlarımız enkaz altında can veriyor? Bunun sebeplerini kısaca irdelemek
istiyorum.
1- Kontrol mekanizmaları
yetersiz veya etkisizdir.
2- Yönetmeliğe uygun
malzeme -yani, birinci derece deprem bölgeleri için, beton (BS 20), demir (St
3)- kullanılmamış ya da kötü işçilikle yapılmıştır.
3- Müteahhit bilgili ve
yeterli değildir.
4- Projede hata
yapılmıştır ya da zemin uygun değildir.
Kanun ve yönetmelikler
açısından sorun olmadığına göre aksayan yön nedir; kontrol mühendislerinin
yetersizliği mi, baskı altında kalmış olmaları mı, tenzilatların yüksekliği mi?
Bunların tümünün araştırılması gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 29.6.2001 tarihinde kabul edilen 4708 sayılı Yasayla yapı
denetim büroları 19 ilde kurulmuş; ancak, yeterli ve işleyen bir mekanizma
oluşturulamamıştır. Aynı kanunun 1 inci maddesinde, kamu binaları bu denetimin
dışında tutulmuştur; en çok yıkılan binalar da, kamu binalarıdır.
Yeni yapılan yapıların
sigortalanmasından vazgeçilmiş, sistem eksik kalmıştır. Türkiye'de inşaat
sektöründe her il ve ilçede yetişmiş yeteri kadar teknik eleman vardır. Bu
elamanları değerlendiremiyor, uzmanlık alanı inşaat olmayan kişi ve şirketlere
müteahhit karnesi veriyoruz; bu yanlıştır. Bayındırlık Bakanlığı, artık, bu
yanlış uygulamadan vazgeçmeli ve yeni bir felaketin olması beklenmemelidir.
4708 sayılı Yapı Denetimi
Hakkında Kanun, yaşanan sıkıntılar dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli, kamu
binaları da bu sistemin içine alınmalıdır. Tecrübeli, birikimli, deneyimli
mühendislerin yapı denetimi yapmaları sağlanmalıdır.
Belediyelerimize yeteri
kadar inşaat mühendisi kadrosu verilerek, bu kadrolarda mutlaka, inşaat
mühendisi çalıştırılması sağlanmalı ve bunlar, aynı zamanda, meslekiçi
eğitimden geçirilmelidir.
Üzücü felaketlerin tekrar
yaşanmaması için şu önlemlerin de göz önünde bulundurulmasına inanmaktayım:
-inşaat mühendisi olan arkadaşlarım beni çok iyi anlayacak; ama, toplumun
tümünün anlamasında fayda var diye düşünüyorum- Hurda demirleri eriterek
yorulmuş malzemeden inşaat çeliği üretimine son verilmeli ve üretim yapan
firmaların üretimlerinin standartlara uygunluğu sürekli denetlenmelidir. Biz,
inşaat çeliği almaya gittiğimizde, bu yorgun malzeme kullanıldığından,
elimizden hiçbir şey gelmiyor ve kalitesi bozuk malzemeyle karşılaşıyoruz.
Kullanılan betonun her
aşamada laboratuvar testleri yapılmalı, inşaatta yeteri kadar korunup
korunmadığı kontrol edilmelidir.
Millî Eğitim Bakanlığı,
eğer bunu yapma imkânı yoksa ya da İnşaat Mühendisleri Odası, özellikle
soğukdemircileri eğitimden geçirmeli ve bunların dışında bilgisiz kişilerin
demir bağlamasına engel olunmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çilingir.
3.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Karayolları Trafik
Yönetmeliğine bir ant metni eklenip eklenmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/190)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) -
Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanına sormuş olduğum. trafik
andıyla ilgili soru önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Gelişmiş dünya
ülkelerinde taşımacılık, kara, deniz, hava ve demiryollarıyla yapılmaktadır. Üç
tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde deniz taşımacılığından
yararlanılamadığı gibi, hava taşımacılığı ve demiryollarımızın durumu ne yazık
ki ortadadır.
Taşımacılığın yoğun
olarak yapıldığı karayollarımız, sanat yapısı bozuk, asfalt kaplaması yetersiz
ve dar yollardan oluşmaktadır. Bütün bu olumsuzluklara bir de dikkatsizlik ve
sürücü hatalarını eklediğimizde, kaza, kaçınılmaz bir hal almaktadır.
Ülkemizde trafik sorunu,
maddeten ve manen en çok bedel ödediğimiz bir sorundur. Gizli bir savaş
niteliğinde olan trafik kazalarında binlerce insanımız canından olmakta,
binlercesi yaralanmakta, yuvalar yıkılıp, düzenler bozulmaktadır.
Her 4 dakikada bir trafik
kazasının olduğu ve her 20 dakikada bir kişinin öldüğü, maddî kayıplarının ise
yılda yüzbin nüfuslu bir şehri kurmaya eşdeğer büyüklükte böylesi bir felaketin
yaşandığı ülkemizde, bu sorun, bir şekilde çözümlenmelidir.
Trafik kurallarına
uyulmasını sağlamak amacıyla malî ve cezaî müeyyideler caydırıcı nitelik
taşımaktadır; ancak, bunun yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.
İnsanlarımızın içdünyalarına, belleklerine, bu kurallara uymaları gerektiği
işlenmelidir.
Birçok meslekte, meslekî
yemin vardır. Çok önemli bir meslek olan sürücü mesleğinde de yeminin olması
gerekiyor diye düşünüyorum. Yeminin, bizim toplumumuzda ayrı bir yeri, anlamı
ve önemi vardır. "Bir ant eşittir bir hayat" düşüncesiyle, trafik
yemini, trafik yönetmeliğinde yer almalıdır.
Trafik kazalarının
önlenmesi, toplumumuzun daha bilinçli olması, insanların birbirine daha
hoşgörülü ve saygılı olması amacıyla sürücü andının trafik kazalarının
önlenmesine katkı sağlayacağına inanmaktayım.
Sürücü andını sizlere
okumak isterim:
"Alkollü, uykusuz ve
yorgun olarak araç kullanmayacağıma, aşırı hız ve hatalı sollama yapmayacağıma,
trafiği düzenleyen tüm kuralları ihlal etmeyeceğime, başkalarının hayat ve mal
haklarına saygılı olacağıma, millî serveti ve tüm canlıları koruyacağıma,
namusum ve şerefim üzerine andiçerim."
Sürücülerimiz bu yemini
ettikten sonra, yemin metninin bütün araçların camlarına küçük logolarla
yapıştırılmasını da sağlamak gerekiyor.
Bu duygularla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çilingir,
teşekkür ediyorum.
4. - Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, muhtarlar ile köy
ihtiyar heyeti üyelerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/191)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Özcan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtarlarımızın sorunları ve özlük
haklarıyla ilgili vermiş olduğum sözlü soru önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Biz, sözlü soru önergelerini bilgi edinmek
için veririz. Şimdi, sözlü sorular sırasına baktım, sırada 268 sözlü soru var.
Bazı bakanlarımız geliyorlar -mesela
Tarım ve Köyişleri Bakanı gibi- soruları zamanında cevaplandırıyorlar; fakat,
bazı bakanlarımız, nedense, cevap verme lüzumu hissetmiyorlar. Ben, bunu,
milletvekillerine karşı olumlu bir vaziyet olarak algılamıyorum ve
bakanlarımızın, milletvekillerinin sözlü soru önergelerine zamanında cevap
vermelerini istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
muhtarlarımızın sorunları çoktur. Köyün yolu olmaz, muhtarlarımız suçlanır;
suyu olmaz, elektriği olmaz, telefonu olmaz, köylüler tarafından muhtarlar
tenkit edilir; muhtarlarımız da, devamlı, ilçeye gitmek zorunda kalır. Ben,
Antalya Milletvekili olarak, Gazipaşa'nın bir köyünden Antalya'nın uzaklığını
ölçtüm, 250 kilometre çıktı. Antalya'ya gidip, Köy Hizmetlerinden, bir yol
yapımı, bir künk alma veya buna benzer hususlarda vilayetle görüşmek için 250
kilometre yol katediliyor. Halbuki, muhtarlarımıza verdiğimiz aylığın miktarı
100 000 000 lira. Yani, bu, gerçekten çok gülünç bir para.
Değerli arkadaşlarım,
Bağ-Kur maaşı bile 165 000 000 oldu, muhtarlara verilen maaş Bağ-Kur maaşı
kadar bile değil.
Köyde, muhtarlarımızın
sorunlarını siz çok iyi bilirsiniz. Kız kaçırılır, jandarma ve ilgililer
muhtarın yakasına yapışır "bunu kaçıranı bul" der. Askerlik
yoklamasından birisi kaçar veya başka bir yere naklolmuştur, gelirler şubeden,
muhtarın yakasına yapışırlar. Muhtarlarımız evlendirme memurudur, ben çok iyi
biliyorum, bilmeden küçük bir yanlışlık yapmıştır, hapislere girer. Köye
yanlışlıkla bir kaçakçı girer, sanki, muhtar, sabaha kadar köy hudutlarında
nöbet bekleyecek gibi "bu anarşist, bu köyde nasıl duruyor" diyerek
muhtar sorguya çekilir. Ormanda bir yangın olur, muhtara "kim yaktı, bunu
bul" derler veya "köylüyü erkenden toplayıp yangını neden
söndürmedin" derler.
Köy Kanunu 1934'te çıktı
arkadaşlar; orada bir şey var "salma, 20 lira" der. Şimdi, 20 lirayı
duyan var mı? 20 000 lira bile yok. Öyleyse, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görevi var; Köy Kanunu 1934'ten beri niçin yeniden düzenlenmiyor? İlgililere
sesleniyorum, Mahallî İdareler Kanunu gelirken mutlaka Köy Kanununu da birlikte
getirin. Ayrıca, bir Tebligat Yasası var arkadaşlar. Muhtar, sanki tahsildar,
elinde dosya, ev ev gezer. Bu adam geçimini nasıl sağlar, soran yok. Öyleyse
değerli arkadaşlarım, muhtarların sorunları çok.
Köy Kanunu, acele, günün
şartlarına göre yeniden düzenlenmelidir, Tebligat Kanunu değiştirilmelidir,
toplutaşıma araçlarından muhtarlarımıza, hiç olmazsa yüzde 50 gibi, bir indirim
sağlanmalıdır, kimlik bildirimi günün şartlarına göre uygulanmalıdır. Hiç
olmazsa, muhtarlarımıza birer taşıma ruhsatı verelim ve bunun ücretini de en
düşük seviyeye indirelim.
Değerli arkadaşlarım,
muhtarların aylıkları 100 000 000 dedik. Ben, Sayın İçişleri Bakanından rica
ediyorum; muhtarlarımızın aylıklarını, en azından, asgarî ücret seviyesine
çıkaralım ve böylece, muhtarlarımızın sorunlarını -tamamen çözülmez de- kısmen
olsun çözelim.
Muhtarlarımızın
durumlarını görüyorum; muhtar olanlar genelde işlerini batırıyor, ikinci sefer
muhtarlığa adaylıklarını bile koymuyorlar. Onun için, ülkemizin en küçük idarî
birimi olan, köyün başına, köyün cumhurbaşkanına gereken değeri verelim ve
muhtarlarımızın sorunlarını çözelim diyor; hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özcan,
teşekkür ediyorum.
5.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, Antalya İlinin
hastane ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/196) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Dr. Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Tuncay Ercenk
Antalya
Antalya, yoğun göç alan,
üniversite, turizm ve tarım kentidir; bu nedenle nüfus yoğunluğu hızla
artmaktadır.
Bu gerçeğe paralel ve
doğal olarak, sağlık hizmetlerinin yürütülmesi, her yerde olduğu gibi
Antalya'da da büyük önem taşımaktadır.
Yaptığımız incelemeler
sonucunda;
a- Hastane yatak sayısı
600,
b- Antalya il genelinde
nüfus başına düşen hasta yatak sayısı 10 000 kişi için 17 yatak,
c- Poliklinik odası
başına muayene edilen hasta sayısı 25 860,
d- Yıllık poliklinik
muayene sayısı 931 000,
e- Yıllık ameliyat sayısı
23 500'dür.
Bizler, bu rakamsal
verilerin ışığında yeni bir devlet hastanesinin acil ihtiyaç olduğunu
düşünüyoruz.
1- Bir dünya şehri olan
Antalya'ya yeni ve daha kapasiteli bir hastane yapılması konusunda
Bakanlığınızca bir çalışma yürütülmekte midir?
2- Yürütülüyorsa bu
çalışma hangi aşamadadır?
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekilimiz
Sayın Tuncay Ercenk'e, sağlık konusuna, özellikle de Antalya İlinin hastane
ihtiyacına ilgi duydukları için, öncelikle teşekkür ediyorum. Gerçekten,
sağlık, hepimizin bildiği gibi, ertelenemez ihtiyaçların konuşulduğu bir
alandır. Birçok ihtiyacımızı erteleyebiliriz; ama, sağlıkla ilgili bir
sorunumuz olduğunda ertelememiz söz konusu olamaz.
Değerli milletvekilimiz,
Antalya İlindeki hastane yatak sayısıyla, nüfus başına düşen yatak sayısıyla,
yıllık poliklinik sayısıyla ilgili rakamlar vermiş. Evet, bu rakamlara
baktığımızda, Antalya İli içerisinde, özellikle il merkezinde bir hastane
ihtiyacımızın olduğu anlaşılıyor. Antalya'da sağlık il müdürlerimizle yaptığım
toplantıda -Sayın Milletvekilimizin bahsettiği biçimde- Antalya Devlet
Hastanesini bizzat gezerek, bu ihtiyacı ben de müşahede etmiş bulunmaktayım.
Hakikaten, kendi kapasitesinin çok üstünde çalışan -hem poliklinikleri
itibariyle hem de yatakları itibariyle- bir hastaneyle karşılaştım.
2003 yılı yatırım
programımızda, Antalya İlinde yeni bir hastane yapma imkânımız olmadı. Daha
önce de bununla ilgili benzer sorularla karşılaştığımda -hatırlayacaksınız-
şöyle bir açıklamam olmuştu: Türkiye'de, birçok alanda olduğu gibi, sağlık
alanında da çok büyük sayıda yarım kalmış sağlık yatırımları var. Devlet
Planlama Teşkilatıyla birlikte yaptığımız çalışmalarla, bunların bir kısmını bu
seneki programdan çıkardık. Şu anda 832 civarında yarım kalmış sağlık
yatırımımız var ve 2003 fiyatlarıyla da, bu binaların bitirilmesi için, 1
katrilyonun oldukça üzerinde bir rakama ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla, bütçe imkânlarımızla, ülkemizde, çok kısa zaman içerisinde,
ihtiyaç duyulan yörelerde yeni hastane yatırımlarına başlama imkânımızın pek
olmadığını takdirlerinize arz etmiş oluyorum; ancak, bu sıkışıklığı ortadan
kaldırmak üzere bazı uygulamalara başladık. Bunlardan birincisi, devlet
memurlarımızın, memur emeklilerimizin ve bunların bakmakla yükümlü oldukları
kişilerin, özel sağlık kuruluşlarına ve kurumlarına başvurmasının önünü açmak
oldu. Bu uygulama, özellikle büyük kentlerimizde, hastanelerimizin poliklinik
olarak ve yatak olarak sıkışıklığını bir ölçüde azaltacaktır.
Bu arada, ülke olarak,
bütçeden para imkânları itibariyle sıkışık olduğumuz ve son derecede büyük
ölçüde yarım kalmış sağlık yatırımlarımız olduğu için, alternatif yatırım
imkânları üzerinde de duruyoruz. Bu alternatif yatırım imkânları açısından,
ülkenin, hazine arsalarını kullanarak, bunların karşılığında sağlık kuruluşu
veya sağlık kurumu yaptırma hususunda şu anda çalışmalarımız var, bu
çalışmalarımızı ilgili bakanlıklarımızla birlikte yürütüyoruz.
Bu arada, ülkenin
kaynaklarını olumlu kullanmak açısından, önce üç büyük şehrimizden başlamak
üzere, temmuz ayından itibaren, bütün SSK'lı hastalarımızın, kamu
hastanelerinden yararlanabileceklerinin müjdesini de, huzurlarınızda, aziz
milletimize vermek isterim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ülkenin bütün
kaynaklarını -kamu kaynaklarını ve özel sektör kaynaklarını- birlikte devreye
sokmak suretiyle, kısa vadede, hakikaten, sağlık konusundaki bu sıkışıklığı
azaltmaya çalışacağız ve söylediğim gibi, alternatif yatırım imkânlarıyla da,
eksiklik hissettiğimiz yerlerde, 2004 yılından itibaren yeni sağlık
yatırımlarına da başlayacağız.
Bu vesileyle, Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Ercenk, çok kısa
olmak üzere; buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle, Sayın Bakanın
bu açıklamaları için teşekkür ediyorum; ancak, Antalya'da bir devlet hastanesi
yapılıp yapılmayacağı konusunda net bir yanıt aldığımı sanmıyorum. Gerçekten,
Antalya, soru önergemde de belirttiğim gibi, sürekli göç alan ve çok önemli
nüfus artışına sahne olan bir kent. Turizmiyle, tarımıyla, üniversitesiyle çok
yoğun bir atmosfer içinde Antalya ve Türkiye turizm gelirinin yüzde 40'ını
sağlıyor, direkt, Türkiye ekonomisine; ayrıca, tarım gelirinin yüzde 60'ını,
direkt, Türkiye ekonomisine sağlayan bir kent. Böylesine önemli bir kentte ve
çok yoğun göç alan bir kentte devlet hastanesi ihtiyacı diğer kentlerden daha
fazladır diye düşünüyorum. Elbette, geçenlerde bir arkadaşımın verdiği soru
önergesine verdiğiniz yanıtı da çok iyi hatırlıyorum; biraz önce bahsettiniz.
Orada, Şırnak'ta da bir devlet hastanesi ihtiyacının olduğunu söylediniz; o da
doğrudur, ona da katılıyorum, ona da bir itirazımız yok; ancak, Türkiye'nin her
tarafından göç alan bir kente, yani, Antalya'ya hizmet ettiğiniz zaman,
Türkiye'ye hizmet etmiş oluyorsunuz. Göç alması açısından söylüyorum; çünkü,
Antalya, gerçekten, dünyanın da gözbebeği, Türkiye'nin de gözbebeği. Sağlık
konusunda, hele, çok daha önemli bir yer alması gerekir, plan ve projelerde.
Öyle sanıyorum ki, en kısa zamanda bu konuda gereken çalışmalar yapılacaktır;
böyle düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Ercenk.
Sayın Bakanım, ek bir
katkıda bulunacak mısınız?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum)- Hayır.
BAŞKAN- Teşekkür
ediyorum.
Soru cevaplandırılmıştır.
6.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Adana Şakirpaşa
Havalimanının ikinci pist ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/197)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
7.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, taksilerin zorunlu
trafik sigortası primlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/198)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
8.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un, İSDEMİR'in
ERDEMİR'e devrine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/202)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
9.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, taksici cinayetlerine
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/203)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
10.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, özelleştirme
kapsamındaki Van Sümerbank Kundura Fabrikasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/206)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
11.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, Van-Muradiye İl Özel
İdaresi sosyal konutlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/207)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
12.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, fotoğrafını okullara
astıracağı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/208)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
13.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, İnönü
Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinin kadro sorununa ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/209)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
14.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun, AKP Genel Başkanının
bir danışmanının BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi ile yaptığı iddia
edilen görüşmeye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/210)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
15.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, üst yönetim
kadrolarına atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/211)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
16.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun,
TÜFE'deki artışların SSK emeklilerinin maaşlarına yansıtılmamasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/212)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
17.- Edirne Milletvekili Necdet Bucak'ın, bitki ıslahına
yönelik yasal düzenlemeler yapılıp yapılmayacağına ve sertifikalı tohum
kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/213)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
18.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, sürücü
adaylarının trafik sınavı yerlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/214)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
19.- Hatay Milletvekili Abdülaziz Yazar'ın, İskenderun
Körfezinde demirli bulunan tehlikeli madde yüklü bir yabancı gemiye ilişkin
Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/215)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
20.- Batman Milletvekili M. Nezir Nasıroğlu'nun, Batman'daki
bazı karayolu yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/216)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
21.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in,
özelleştirilen kuruluşlardaki işçilerin kamuda işe yerleştirilmelerine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/217)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
22.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Adnan Menderes
Havalimanı İç Hatlar Terminalinin genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/218)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
23.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Ergene
Nehrindeki kirlilik ve taşkından kaynaklanan sorunlara ilişkin Çevre Bakanından
sözlü soru önergesi (6/222)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
24.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya
Çat Barajı ve Tüneli Projesindeki sulama kanallarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/224)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
25.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun,
Malatya-Arguvan Yoncalı Barajı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/225)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
26.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, bir
gazetede yer alan AKP Genel Başkanının Saddam Hüseyin ile ilgili bir ifadesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/228)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
27.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, MGK ve TBMM
Genel Kurul kapalı oturumundaki görüşmeler hakkında AKP Genel Başkanına bilgi
verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/229)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
28.- Tunceli Milletvekili V.Sinan Yerlikaya'nın, Diyanet
İşleri Başkanlığında Alevîlere yönelik çalışmalara ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/230)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
29.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in,
ibadethanelerle ilgili bir kararnamede cemevlerine yer verilmeyişine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/231)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
30.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Marmaris-Datça
Karayolu yapımına ayrılan ödenek miktarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/232)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
31.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Fethiye-Dalaman
Karayolu ve Göcek Tüneli yapımının ne zaman bitirileceğine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/233)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
32.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, görevine son
verilen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları üyelerine ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/234)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
33.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Hollanda'dan
gönderilen Patriot rampalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/235)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
34.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun,
Kırklareli'ndeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/236)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
35.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in,
Erganililerin Ziraat Bankası Maden Şubesindeki hesaplarının Halk Bankası Ergani
Şubesine aktarılıp aktarılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/237)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
36.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, bitkisel yağ
üretimine ve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/238)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
37.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, olası Irak
savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru
önergesi (6/239)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
38.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, gübre ve
mazot fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/240)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
39.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, hâkim
ve savcıların birinci sınıfa ayrılmalarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/241)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
40.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, elektrik enerjisi
piyasasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/242)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
41.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, görevden alınan
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyelerine ilişkin Kültür Bakanından
sözlü soru önergesi (6/243)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
42.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, çiftçilerin kredi
borçlarına af çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/244)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
43.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, pancar
üretim kotasının düşürülmesi nedeniyle zarar gören üreticilere ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/245)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
44.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, pancar
üretim kotasının düşürülmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/246)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
45.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD Başkanı ile
yaptığı görüşme hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Dışişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/247)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
46.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Antalya-Elmalı
Çayboğazı Barajının ne zaman bitirileceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/248)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
47.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, çiftçilerin
elektrik borçlarına ve sulama kooperatiflerinin kullandığı elektriğin fiyatına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/251)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
48.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Diyanet
İşleri Başkan Yardımcısının bir gazeteye verdiği demece ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/252)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
49.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, olası Irak
savaşında yaşanabilecek saldırılardan korunmak için ne gibi önlemler alındığına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/253)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
50.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Konut Edindirme
Yardımı hesaplarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/255)
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
51.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın, Ceylanpınar'da
yaşayan göçebe vatandaşların sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/257)
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
52.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa
Adliye Sarayı inşaatının başlatılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/258)
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
53.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, muhtemel Irak
harekâtında Türkiye'nin uğrayacağı zararlara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/259)
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
54.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, muhtemel Irak
savaşının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/260)
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
55.- Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, Kırıkkale
Bayındırlık İl Müdürlüğünün atanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/261)
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
56.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, 4325 sayılı
Kanunun tekrar uygulanıp uygulanmayacağına
ve Niğde'nin kapsama alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/262)
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
57.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana ve
çevresindeki yeraltı kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/263)
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
58.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, doğal afet mağduru
çiftçilere yönelik yasal düzenleme çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/264)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
59. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, doğrudan gelir
desteğinin sebze üreticilerine de verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/265)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
60. - Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'ün, sağlık sektöründe uygulanan KDV oranına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/266) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Sözlü soru önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.2.2003
Ensar Öğüt
Ardahan
1- Geçmiş hükümetlerce
sağlık sektöründe yapılan yanlışlıklar hükümetimizce de devam ettirilmektedir.
İngiltere, Fransa, Belçika gibi ekonomik gelişimini tamamlamış güçlerdeki
sağlık sektöründe KDV yüzde sıfır olan vergi oranları, sahip oldukları ekonomik
güce dayandırılabilir. Ancak, ekonomisi alt seviyelerde seyreden Macaristan ve
Çek Cumhuriyetinde yüzde sıfır KDV'nin geçerli olmasını ne şekilde
yorumluyorsunuz?
2- Hastanede tedavi
olurken organlarını kaybeden, hastanede ölen insanlarımızın ailesinden alınan
yüzde 18'lik KDV oranı ile 5 yıldızlı bir oteldeki KDV oranının aynı olması
konusunda ne düşünüyorsunuz?
3- Hükümetçe viski ve
makyaj malzemesine uygulanan yüzde 18 KDV oranı ile ilaca uygulanan KDV
oranının aynı olması sizleri rahatsız etmiyor mu? İlaçtaki KDV oranını yüzde
18'den aşağılara çekmek için bir çalışma yapıyor musunuz?
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Bir de gelmeyen bakanları alkışlayın! Sayın Sağlık Bakanı burada sadece...
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş)- Diğer bakanlar çalışıyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan Milletvekilimiz
Sayın Ensar Öğüt'e, sağlık meselelerine duyduğu alakadan dolayı huzurlarınızda
teşekkür ediyorum. Gerçekten, bu sorular, aslında, bir anlamda, bizim, hükümet
olarak yaptığımız, planladığımız, yapacağımız çalışmalar açısından, hem Yüce
Meclisimizi hem de halkımızı bilgilendirmek için birer fırsat olmuş oluyor.
Sayın milletvekilimiz,
geçmiş hükümetlerce sağlık sektöründe yapılan yanlışlıkların hükümetimizce
devam ettirilmekte olduğundan bahsetmişler. Aslında, bu, böyle değil.
Gerçekten, hükümetimiz, sağlık konusunda kronikleşmiş olan, ciddî bir yumak haline gelmiş olan, çözümü zor bir yumak haline gelmiş olan sağlık sorunlarına
birer birer el atmaktadır. Bu anlamda, cerrahlarımızın tabiriyle söylersek, bu
konulara birer birer neşter vurulmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
yalnız, hakikaten, neşter vurulacak yara, çok fazla. Bütün bu meselelerin, çok
kısa süre içerisinde sonlandırılması mümkün değildir. Bu soru, 18.2.2003
tarihinde sorulduğu için, tabiî, günceliğini biraz kaybetmiş oluyor. Onun için,
sayın milletvekilimizin mutlaka haberi vardır; KDV ile ilgili olarak bazı kan
ürünlerinde ve serumlarda KDV oranını, hükümetimiz yüzde 1'e çekmiş durumdadır.
Bir grup önemli hayatiyeti olan ilaç ve
tıbbî kullanım malzemesi için de, bu oranların yüzde 8'e çekilmesi
hususunda Sayın Maliye Bakanlığımızca üzerinde çalışılmaktadır.
Yani, çok uzun sürelerden
beri yüzde 18 olan KDV oranları, peyderpey aşağıya çekilmek üzere çalışmalar
başlatılmış, bu hususta ciddî adımlar da atılmıştır. Dolayısıyla, hükümetimiz,
daha önceki hükümetlerin yaptığı yanlışlıklara devam etmiyor. Aslında, belki de
son birkaç on yıl boyunca tartışılan bazı meselelere ciddiyetle el attık ve
bunların çözümü hususunda da pratik adımlar atmış bulunmaktayız. Ancak,
bunları, bu yüce kürsüden Yüce Meclisimize ifade ettiğimde, yalnızca AK Partili
milletvekili arkadaşlarımdan değil, CHP'li milletvekili arkadaşlarımdan da
alkış beklemek, zannederim, bizim hakkımızdır. Bakınız, biraz önce, bir
meseleden bahsettim; ama, hiç sesiniz çıkmadı. Bu ülkede, yıllardır, Sosyal
Sigortalar Kurumu hastalarının bütün kamu hastanelerinden
yararlanabileceklerine dair projeler üretilip durulmaktadır ve en ufak bir adım
atılmamıştır; birçok hükümet gelip geçmesine rağmen, bu hususta hiçbir adım
atılamamıştır. Biz, şimdi, bu kürsüden, Yüce Meclisimize, 1 Temmuzdan itibaren,
ülkenin 3 büyük ilinde - aşağı yukarı, ülkenin üçte 1'ini geçen bir nüfustan
bahsediyoruz- kamu hastanelerinin ortak bir hizmet sunumuna geçeceğinden
bahsediyoruz; ama, sizin hiçbir takdirinizi alamıyoruz. Ben, bunu, yüce
milletimizin takdirlerine arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, hükümetimizin geçmiş hükümetlerin yaptığı yanlışlara aynen devam
ettiğini söylemek, aslında hiç doğru olmuyor.
Şunu ifade etmek isterim
ki, sağlık sorunlarının aşılmasını, kısa bir süre içerisinde, birkaç ay
içerisinde beklemek, bunların hepsinin ortadan kalkmasını beklemek, tabiî
olarak, mümkün değildir; ancak, yüce milletimiz görmekte ve bilmektedir ki, AK
Parti Hükümeti, bir hükümet olarak ve arkasında Parti Grubu olarak, sağlık
meselelerini çözmek hususunda kararlıdır ve bu hususta attığı adımlara her gün
bir yenisini eklemektedir.
Yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
61 - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in,
özürlülerin sağlık kurulu raporu sorununa ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/267) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Sözlü soru önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Anayasanın 98 inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ve
devamı maddeleri uyarınca, Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını saygıyla dilerim. 1.3.2003
Mehmet Vedat Melik
Şanlıurfa
Sorular:
1- Özürlülere verilecek
sağlık kurulu raporu 18.3.1998 günlü 23290 sayılı RG'de yayımlanan yönetmelik
çerçevesinde, sadece Sağlık Bakanlığınca yetkilendirilen hastanelerde
düzenlenebildiğinden, aralarında Şanlıurfa'nın da bulunduğu 16 ilimizde yaşanan
sıkıntıların boyutu Bakanlığınızca tam olarak bilinmekte midir?
2.- Şanlıurfa İlinde
soruna daha önce çözüm bulunmuşken, bir süreden beri özürlü raporuna
gereksinimi olan çocuklar ile velilerinin, rapor alabilmek için, Diyarbakır ve
Gaziantep'te günlerce çektikleri maddî ve manevî eziyete son verilmesi için
gerekli düzenlemeyi yapmak derhal düşünülmekte midir?
3.- Bu konuda kayıtsız
kalınması, Anayasanın (Madde 61/ikinci fıkra) "Devlet, sakatların
korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır"
hükmüyle bağdaştırılabilir mi?
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ; buyurun.
Süreniz 5 dakika efendim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Şanlıurfa Milletvekilimiz
Sayın Mehmet Vedat Melik, gerçekten, özürlülerle ilgili olarak hassasiyetini
belirtmekle, son derece olumlu bir iş yapmış oluyor.
Hükümete geldiğimiz
günden itibaren özürlülerin sağlık sorunlarına ilişkin olarak, Bakanlığımız ve
özürlülerle ilgili sivil toplum örgütleriyle birlikte, özürlülerle ilgili ciddî
çalışmalara başladık. Bu anlamda, gönderdiğimiz bir genelgeyle, bütün sağlık
kurum ve kuruluşlarımızda, özürlülere özel muamele yapılmasının gerekliliği ve
esaslarını da, bütün sağlık çalışanlarımıza ve yöneticilerimize bildirdik ve bu
meseleyi takip etmekteyiz.
Sayın milletvekilleri,
özürlülere sağlık kurulu raporu verilmesiyle ilgili husus, bir yönetmelik
tarafından çerçevelenmiş kurallarca yürütülmektedir. Bu yönetmelik ve ek
tebliğlerle, 95 devlet hastanesi, 51 SSK hastanesi, 33 üniversite, 11 askerî
hastane olmak üzere, toplam 190 sağlık kuruluşuna, özürlülere sağlık kurulu
raporu vermek üzere yetki verilmiştir. Bu yönetmeliğin 4 üncü maddesi, belli
alanlarda, belli dallarda yeterli uzman yoksa, ilgili hastanenin özürlülere,
özürlü raporu veremeyeceği şeklindedir.
Şu anda, Bilecik, Bingöl,
Bitlis, Hakkâri, Mardin, Tunceli ve Şırnak İlleri hariç -bu iller 7 tanedir-
bütün illerimizde özürlülere ilgili raporlar verilebilmektedir.
Şanlıurfa İlinde,
Bakanlığımıza bağlı Şanlıurfa Devlet Hastanesi ve Harran Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi, özürlü sağlık kurulu raporu vermeye yetkili kılınan sağlık
kuruluşlarıdır. Yani, şu anda Şanlıurfa İlinde de böyle bir problemimiz mevcut
değildir.
Bu arada, özürlülerin ve
ailelerinin mağduriyetlerinin en aza indirilebilmesi için, özürlü sağlık kurulu
raporu vermeye yetkili sağlık kuruluşlarının sayısının artırılmasına yönelik
çalışmalar da devam etmektedir.
Biraz önce bahsettiğim
illerde uzman eksikliklerimiz, bu raporların verilmesini engelleyen en önemli
husustur ve bu illerimizde de önümüzdeki birkaç ay içerisinde uzman
eksikliklerini büyük ölçüde gidermek konusundaki kararlılığımız kamuoyu
tarafından bilinmektedir. Yüce Meclisimizin, bu husustaki kadroları kısa bir
süre önce bize verdiğini biliyorsunuz. Dolayısıyla, bu kadroların yerlerine
dağıtılmasıyla, biraz önce saydığım bu illerimizde de hem sağlık hizmetinin
kalitesi artırılmış olacak hem de özürlülerimizle ilgili bu raporlar da
verilebilmeye başlanacaktır.
Dolayısıyla, bu
konularda, Bakanlığımızca kayıtsız kalınmamakta; bütün vatandaşlarımızın olduğu
gibi, özürlü vatandaşlarımızın da hayatını kolaylaştırmak için her türlü önlem
alınmaktadır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana
teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergelerine ayrılan süremiz sona ermiştir.
Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına
geçiyoruz.
Alınan karar gereğince,
bu kısmın 8 inci sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41
milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
öngörüşmelerine başlıyoruz.
VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41
milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/20)
BAŞKAN - Hükümet?..
Burada.
Meclis araştırması
önergesi, Genel Kurulun 16.1.2003 tarihli 23 üncü Birleşiminde okunduğundan,
tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti
gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer
imza sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri hükümet ve gruplar için 20'şer
dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili
Ahmet Küçük, AK Parti Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker;
önerge sahipleri adına Muğla Milletvekili Gürol Ergin.
Hükümetin söz talebi yok.
Grupları adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük'e
aittir.
Sayın Küçük, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET
KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (10/20) esas
numaralı, tarım ve tarım sektörünün sorunlarının araştırılmasıyla ilgili
verdiğimiz önerge için, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle şahsım ve Grubum adına hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, burada, Türkiye'nin bugün elinde bulundurduğu tüm zenginliklerin; hatta,
dünyada bugün var olan tüm zenginliklerin kaynağını oluşturan tarımı
konuşacağız; çünkü, hepinizin bildiği gibi, tarım, bugün, dünyada ve Türkiye'de
yarattığımız tüm değerlerin ana kaynağı, sermayesi, özü; dolayısıyla, bugün,
burada, tarımı her yönüyle konuşacağız. Ayrıca, bu önergeyi, 8 inci sıradan 1
inci sıraya çeken grup başkanvekillerimize, özellikle AKP Grubuna teşekkür
ediyorum; sanıyorum, bu önergenin görüşülmesini acil ve önemli bulduklarına
göre, bu konuda Meclis araştırması açılmasını kabul edecekler ve Türkiye'nin en
sorunlu insanları olan, Türkiye'de sıkıntının temeli, kaynağı olan ve politikasızlık
nedeniyle, her yeni hükümetin, her yeni bakanın yeni politikalar uyguladığı,
yeni anlayışlar sergilediği ve bu anlayışları anlayamadan insanların her gün
biraz daha fakirleştiği tarım kesimi ve onun çilekeş insanlarının sorunlarını
konuşacağız.
Değerli arkadaşlarım,
tarımı konuşacağız. Tarım deyince, bitkisel tarımı, hayvancılığı, tavukçuluğu,
balıkçılığı, bu sektörde çalışan insanları, toprağı -yani en büyük zenginlik
kaynağımızı- ve bugün sanayiin de önemli girdilerini oluşturan tarım sektörünü
konuşacağız.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, en büyük sıkıntımız, en temel sıkıntımız, üretememek, üretmemek, üretimi
ülkenin temel ekonomik anlayışı haline getirememektir. Rant ekonomisini,
yıllardır, bu ülkenin sanki temel politikası gibi kabul edip, yirmi yıldır bu
ülkenin başına dert edenler, bugün çıkış noktası bulamıyorlar. Çıkış noktası
belli; bizden önce buralardan geçmiş, bizden önce bugünleri yaşamış ülkelere
bakarsak, sanayileşmiş, gelişmiş ve bugün dünyanın saygın ve zengin ülkeleri
olan ülkelerde, sanayileştikçe, bilgi toplumuna geçtikçe tarımın önemini
yitirmediğini, tarımın öneminin her gün daha da arttığını, tarımsal üretimin ve
tarımdaki insanların yaşam kalitesinin ve standardının yükseldiğini görüyoruz.
Hiç kimse -daha kolay zengin olunuyor, daha çok katmadeğer yaratılıyor diye-
tarımdan ve tarımsal üretimden vazgeçmiyor. Tarım, hem ekonominin temel taşı
hem de çok stratejik ürünlerin üretildiği bir sektör; yani, hepimizi ilgilendiren,
yaşamamızı sağlayan ürünlerin üretildiği bir sektör tarım sektörü; bundan
vazgeçmemiz mümkün değil.
Üretim, bizim temel
felsefemiz olmalı. Bu nedenle, ben, Mustafa Kemal Atatürk'ün şu önemli sözüyle konuşmama
devam etmek istiyorum: "Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak
isteyen toplumlar, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da
istiklal ve istikballerini kaybederler." Dolayısıyla, çalışmak, üretmek ve
doğal kaynaklarımızdan en faydalı şekilde yararlanırken, onları gelecek
nesillere, koruyarak, geliştirerek, en iyi şekilde aktarmalıyız diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tarım, ülkemizin en önemli ve en sorunlu sektörü, hepimizin bildiği gibi. Bu
ülkenin var oluşunda köylü var, tarımla uğraşan insanlar var. Bu ülkede hiçbir
şey üretilmiyorken, bu ülkenin uçakları, fabrikaları, demiryolları yokken,
denizde gemileri yokken, tarım sektöründe köylüler vardı. Onlar vergi verdiler,
onların ürettikleri değerlerle Kurtuluş Savaşını kazandık, yeniden ayağa
kalktık ve küllenmiş bir imparatorluktan yeni bir cumhuriyet yarattık.
Dolayısıyla, bugün, bu sorunları çözmek, öncelikle, köylüyü yeniden bu ülkenin
saygın efendisi haline getirmek, temel görevimiz olmalıdır.
Önemli sorunları var
tarımın, yapısal sorunları var. Ülkemizde, işletme yapısı çok fazla. Tarımdaki
nüfus, peyderpey, belli bir şekilde azalıyor; ama, işletme sayısı, maalesef
eksilmiyor; 4 100 000 tarım işletmesi var bu ülkede ve maalesef, bu kadar çok
işletme sayısı olunca da, gerçekten, verimli bir işletme yapısı büyüklüğüne
sahip değiliz. Bitkisel tarımda işletme büyüklüğü, arazi büyüklüğü 50 dekar
civarında ortalama ve hayvancılık tarımında da, gelişmiş ülkelere bakıldığında,
oradaki ortalamanın onda 1'i dolaylarındayız; bitkisel tarımda da aynı
büyüklük. Parçalı bir yapı var. Ortalama bir bitkisel tarım işletmesinde, 3 ilâ
5 parçadan oluşan bir tarla yapısı var. Dolayısıyla, bu, verimliliği ve
üretkenliği daha da azaltıyor. Küçüklükten ve bu küçük yapıdan dolayı, sermaye
birikimleri oluşamıyor ve dolayısıyla, tarımda insanlar, üretim artışını,
teknolojik yatırımı, mekanizasyon yatırımını düşünmekten, sadece karınlarını
doyurmakla baş başa kalıyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
mutlaka, optimum işletme büyüklüğünü yakalamalıyız. Bunun yolu, Türkiye'de de,
dünyanın her yerinde de kooperatifçiliktir. Kooperatif bünyesi içerisinde
mutlaka insanları birleştirmeli ve tarımdaki desteklemeleri, mutlaka, optimum
işletme büyüklüğünü yakalayacak kooperatiflere doğru yönlendirmeliyiz. Yani,
mutlaka, destekleme politikalarımızı örgütlü tarım şartını öne koyarak
şekillendirmeliyiz.
Değerli arkadaşlarım,
tarım nüfusu çok yüksek; ama, inanın, köyde yaşayan köylü de bundan çok memnun
değil; tarımda olmak, tarımın içinde olmaktan çok mutlu değil. O zaman, bu
nüfusu, mutlaka, planlı bir şekilde düşürmenin araçlarını bulmalı ve
uygulamalıyız. Bugün, tarım nüfusu ortalaması AB'de yüzde 5-10'lar düzeyinde,
ABD'de de yüzde 3'ler düzeyindedir; Türkiye'de ise yüzde 35'ler düzeyinde
olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nüfus fazladır, mutlaka, bu nüfusu yüzde 10'lara,
15'lere çekmeliyiz; ama, belli bir planlamayla ve mutlaka destekleme
politikalarıyla. Yoksa, bugün ve onlarca yıldan beri uygulanan, köylüyü
köyünden kovma politikalarıyla, köylüyü fakirleştirerek, yoksullaştırarak,
üretimsiz kılarak, köyünden kaçırtarak, köylünün bir aracın arkasına yatağını
yorganını koyup bir şehrin bir köşesine kendisini attığı ve gecekondulaşmaya
yol açtığı, yeni sorunların kaynağı olduğu bir yapıya köylüyü, köylü
vatandaşımızı düşürmemeliyiz.
Değerli arkadaşlarım,
tarımda nüfus yüzde 35, istihdamın içindeki tarımın payı yüzde 45. Türkiye'de,
en iyimser yaklaşımla, millî gelirimizin 3 000 dolar olduğunu düşünürsek ve
tarımın gayri safî millî hâsıla içindeki payının yüzde 15 olduğunu da
düşünürsek, demek ki, tarımda millî gelir 900 dolar civarındadır. 900 dolar
civarında bir yapı da şu demek arkadaşlar: 4 kişilik bir aileyseniz, bu,
yaklaşık 4 000 dolarlık yıllık bir gelirdir; bu da 6 milyar civarındadır, bu da
aile başına ayda 500 000 000'luk bir
gelirdir; ama, gelin, görün, bulun bakalım; Batının köylerinde dahi her aileye
ortalama 500 000 000 lira paranın girdiği bir yapı bulabilecek misiniz?! Tarım,
hem diğer sektörler karşısında zayıf kalmış, eziliyor hem de kendi içinde,
maalesef, çok acımasız bir gelir dağılımı adaletsizliği içerisinde. Orman
köylerimizde millî gelir 300 dolar; insanlar açlık sınırında yaşıyor.
Değerli arkadaşlarım,
dolayısıyla, tarımı, bu ülkenin sorunu olmaktan çıkarıp, bu ülkenin sıçrama
tahtası yapmak zorundayız; çünkü, bizim en büyük zenginliğimiz, coğrafyamız,
ekolojimiz ve iklimimiz; bundan mutlaka doğru yararlanmak ve pazara üretim
yapan işletmeleri yaratmak zorundayız. Yani, ihtiyacına yönelik, karnını
doyurmak isteyen işletmelerden, pazara yönelen, ihracat yapan ve ihracata dönük
ürünleri desteklemek zorundayız.
Değerli arkadaşlarım,
nüfus başına düşen toprak miktarı azalıyor, işletme sayısı artıyor ve onun
için, bugün, Türkiye, toprak rezervlerini bitirmiş ve yapılabilir,
kullanılabilir tüm tarım topraklarını kullanmış 19 ülkeden birisi dünyada ve
yüzde 37'si bu ülkenin tarım toprağı arkadaşlar, yüzde 37'sini tarım toprağı olarak kullanıyoruz. Maalesef, tarım
amaçlı kullanılamayacak toprakları bile tarım amaçlı kullanıyoruz. Bunun sebebi
de, bugüne kadar yapılan yanlış destekleme politikaları, popülist
anlayışlardır. Bugüne kadar, maalesef, yapılan destekleme, hepsi boşa
gitmiştir. Ne köylü bundan memnun olmuş ne de
üretim artışı sağlayarak ekonomiye sağlıklı bir girdi sağlanabilmiştir.
Dolayısıyla, mutlaka doğru destekleme araçlarını bulmak zorundayız ve biten
toprak rezervlerimizi en verimli şekilde kullanmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, 26
000 000 hektar toprakta bugün tarım yapıyoruz. Bugün, bu tarım işletmelerinin
içerisindeki toprak dağılımından bahsettim, çok adaletsiz diye; maalesef,
acınacak bir durum var. Bugün 4 000 000 tarım işletmesi var; ama, 102 000
ailenin hiç toprağı yok değerli arkadaşlarım. Biz, hem bu toprağı olmayanların
yaptığı tarımın verimsizliğinden hem de özellikle Güneydoğu Anadolu
Bölgesindeki feodal yapıyı kıramadığımızdan ve çok büyük toprak sahiplerinin
belli bilgi ve işletme anlayışına yönelemediğinden, topraktan, hem büyüklükten
hem küçüklükten zarar ediyoruz. Dolayısıyla, mutlaka, optimum verimli işletme
büyüklüğünü yakalamak ve destekleme enstrümanlarını buna göre yönlendirmek
zorundayız.
Güneydoğu Anadolu'da
bugün 362 000 işletme var, 29 000'inin hiç toprağı yok değerli arkadaşlarım,
maalesef; biliyoruz. Bu yapının mutlaka kırılması, orada sosyal bir yara haline
gelen bu durumun da düzeltilmesi gereklidir. Bunun tek aracı, tek aracı
korkmadan söylemek lazım toprak reformudur. Türkiye, mutlaka, toprak reformunu
yapmak ve orada işletme yapısını, işletmeciliği, bu anlayışa göre değiştirmek
ve şekillendirmek zorundadır.
Topraklarımız amaçdışı
kullanılıyor. Son yirmi yılda 450 000 hektar araziyi, tarım dışına, sadece
yerleşim amaçlı olarak kaybettik. Halbuki, doğru, planlı bir gelişmenin önünü
açabilseydik, şehirleşmeyi planlı bir şekilde yapıp tarımı ona göre
şekillendirebilseydik, tarımdışı kullanılan arazileri şehirleşmede
kullanabilir, böyle bir sonuca yol açmazdık.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin sorunlarını çözmek için tarımın sorunlarını çözmeniz lazım. Bu,
olmazsa olmaz koşuldur; ama, tarımın sorunlarını çözecekseniz, toprağın
sorunlarını çözeceksiniz, toprağın. Toprağın derdini anlamaz, toprağın
sorunlarını çözmezseniz, tarımın da, Türkiye'nin de hiçbir sorununu
çözemezsiniz. Lafa gelince, toprak deyince çok laf söyleriz, şiirler yazarız ve
vatanın bir karış toprağını hiç kimseye vermeyiz, çakıl taşı koklatmayız deriz
-gereğini de yaparız, yapmışızdır- ama, bu ülkenin 1 200 000 000 ton toprağı,
her gün sularla akıp gidiyor, hiç kimse dönüp bakmıyor. Bu, vicdan mıdır?!
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
coğrafyası zor bir coğrafyadır. Türkiye coğrafyasının 62 000 000 hektarı,
bugün, direkt erozyon tehlikesiyle karşı karşıya. Hangi tedbirleri alıyoruz;
çıkardığımız kanunlar, erozyonu önlemeye yönelik, toprak kaybını önlemeye
yönelik mi?! İşte, Orman ve Çevre Bakanlıklarının birleştirilmesinde tartıştık,
şimdi, SİT alanları gündemde, ormanı konuşacağız, 2/B'yi konuşacağız; doğru mu
değerlendiriyoruz; acaba bunları yaparken gelecekte aynı suçları işleyecek,
aynı davranışa, anlayışa yönelecek insanlara cesaret vermiyor muyuz?!
Toprağımıza gözümüz gibi sahip çıkmak ve emanet aldığımız bu toprakları gelecek
nesillere en iyi şekilde devretmenin yolunu, mutlaka bulmalıyız ve o kararlılık
içinde olmalıyız.
Sadece o mu; bugün,
sularımız, topraklarımız büyük bir kirlenme içerisinde. Bugün, maalesef, belli
havzalarda, havza planlamaları yapılmadan belli yatırımlara izin verildiğinden
ve belli santralların kurulmasından, fabrikaların gelişigüzel kurulmasından
dolayı birçok toprağımızı göz göre göre kaybediyoruz, kaybetmek noktasındayız.
Bugün, Ergene havzasında, Seyhan havzasında, Porsuk'ta, Susurluk'ta, Nilüfer
çaylarında yüzbinlerce, milyonlarca hektar arazi, maalesef, göz göre göre
kullanılamaz hale gelmektedir.
Değerli arkadaşlarım, her
şeyi yeniden yapabiliriz; bu güç bizde var. Çok yeni zenginlikler yaratıp, yeni
uçaklar, yeni fabrikalar yapabiliriz; ama, toprağı üretmek, toprağı yaratmak
gibi, sümme hâşâ, bir imkânımız yok. Onun için, en değerli varlığımız olan
toprağa, mutlaka, kendimiz gibi sahip çıkmalıyız.
Arkadaşlarım, tarım
toprakları, sadece son beş yılda yüzde 10 azaldı bu ülkede. Buna göz yummaya
devam mı edeceğiz?!
Değerli arkadaşlarım, bu
ülkenin, bu coğrafyanın, bu Türkiye'nin kadastrosunu çıkaramadık daha.
Cumhuriyeti kuralı seksen yıl oldu, seksen yıl; kadastrosunu çıkaramadık hâlâ,
bu ülkenin yüzde 85'inin kadastrosu çıktı. Bugün, orman kadastrosunun sadece
yüzde 65'ini tamamlayabildik. Bu ne demek biliyor musunuz; çocuğuna isim
koyamamak demek, coğrafyanı tarif edememek demek, nirengi noktalarını
belirleyememek demek. Altyapı yatırımlarını nasıl yapacaksınız, ülkenin
kadastrosunu çıkaramazsanız?! Böyle bir şey olur mu, olmalı mı?!
Değerli arkadaşlarım, bu
ülkeye sahip çıkmalıyız. Bu ülkeye lafla sahip çıkılmaz; bu, ülkenin
olanaklarına, zenginliklerine, doğal varlıklarına kararlılıkla sahip çıkılarak
olur.
Sulama altyapı
yatırımları maalesef bitirilmedi. Bugün, 8 500 000 hektar sulama yapılabilir
tarım alanımız var; bugün, 4 500 000 hektarını sulayabiliyoruz ve her yıl
sadece 100 000 hektar araziyi sulamaya açabiliyoruz. Böyle giderse,4 000 000
hektar araziyi sulamaya açmak için, kırk yıl lazım, kırk yıl.
Değerli arkadaşlarım, biz
oralara varınca, onlar nereye gidecek? Mutlaka, derhal, en kısa şekilde, bu
seneki gibi, Çanakkale'deki Bakacak Barajına, Taşoluk Barajına, Gelibolu'daki
Çokal Barajına, Ege-Tuzla Projesine öyle 1'er milyar ödenek vermekle, geçen
yılki ödeneklerini vermemekle bu olmaz. Her şeyden vazgeçilir; ama, tarım
topraklarını sulayacak ve verimliliği artıracak projelerden vazgeçilemez.
Mera Yasası, otuz yıl bu
Meclisin raflarında eskimiş gitmiş, 1998 yılında benim de içinde bulunduğum
komisyonun büyük çabasıyla çıkarıldı. Bu ülkenin 13 000 000 hektar arazisini
oluşturan meralarımızın yasası yoktu ve tarımda mekanizasyonun artışıyla
birlikte meralara olan baskı nedeniyle sürekli mera alanları daralıyor, erozyon
tehlikesi artıyordu. Mera Yasasını çıkardık. Önce tespit yapılacaktı, ondan
sonra ıslah yapılacaktı. Nerede; hiçbir şey yok; çünkü, kaynak aktaramıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, her
şeyi bir kenara bırakacağız, toprağımıza mutlaka kaynak yaratacağız. Toprağı
işleyerek geçimini sağlayan insanlarımızı utanç verici bir yaşam standardının
üstüne çıkaracağız.
Değerli arkadaşlarım,
verim artışı, verimlilik yok Türk tarımında. Bugün, gerek hububatta gerek
hayvancılıkta gerek balıkçılıkta, maalesef, dünya ortalamalarının altındayız.
Dünyanın 20 büyük ekonomisinden biriyiz diye övünür dururuz; ama, hâlâ dekara
203 kilo buğday üretiyoruz değerli arkadaşlarım. İsrail'de 1 inekten bir
laktasyon döneminde 6 ton süt alınırken, biz hâlâ 1 600 kilo alıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bunlar zor işler değil. Bunlar unu, şekeri, yağı bir araya getirip, sağlam bir
iradeyle meseleye sahip çıkma meselesidir. Bu ülkede işsiz 30 000 ziraat
mühendisi var; bilgi orada duruyor, köylü orada duruyor, toprak burada duruyor,
gelin, bunları bir araya getirelim.
Bu ülkeye bir millî tarım
politikası oluşturalım. Tarım Bakanlığını yeni baştan örgütleyelim, yeniden ele
alalım. Türk tarımının sahibi, Tarım Bakanlığı olsun. Tarım Bakanlığına, Tarım
Bakanından başka herkes karışıyor; Hazinesi karışır bir taraftan, Çevresi
karışır bir taraftan, herkes bir taraftan tutuyor ve sonuçta, yapılan hiçbir
tasarruf, tarımın lehine sonuç vermiyor. Durum vahimdir ve hiçbir şekilde
övünülebilir bir durum ortada görünmemektedir değerli arkadaşlarım.
Bazı ürünleri, çok
üretilmemesi gerekenleri çok üretiyoruz, çok üretilmesi gereken, bizim
uluslararası pazarda hak sahibi olduğumuz, güçlü olduğumuz, ekolojik
üstünlüğümüzün olduğu, mukayeseli üstünlüğümüzün olduğu ürünlere de sahip çıkmıyoruz.
Bu ülkede, bir taraftan ürettiklerimizi yakarken, bir taraftan da bazı ürünleri
ithal ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET KÜÇÜK (Devamla) -
Bu ülke, net bir gıda ithalatçısı ülke durumuna getirildi. Düne kadar kendine
yeten bir ülke olma övüncüyle yaşarken, bugün, artık, ihracat ile ithalat
arasındaki fark bazen ithalatın lehine dönmeye başladı. Doğru mudur; öyle mi
olmalıdır değerli arkadaşlarım?!
Değerli arkadaşlarım, bu
ülkede tarım yapanların bir sürü sorunu var. Girdi kullanımında sorun var,
desteklemelerde sorun var. Bugün, bir taraftan, toprak tahlilleri
yapılmadığından ve bilgi iyi kullanılıp, tarımın hizmetine sunulmadığından,
bazı yerlerde, gübrenin fazla kullanılması dolayısıyla, özellikle Ege'de,
Karacabey'de, Trakya'da sorun yaşanırken, kirliliğe yol açarken, bir taraftan
da insanlar atacak gübre bulamıyor. Gübre fabrikaları özelleştirilip, tekellere
terk edilmeye çalışılıyor. Özelleştirme elini tarım sektöründen çekmelidir.
Tarımda gerekli altyapı yapılmadan, kooperatifler ülkedeki tarımsal üretimin ve
pazarlamanın en az yüzde 50'sine sahip olacak bir yapıya kavuşturulmadan,
mutlaka, tarımda özelleştirmenin adı bile edilmemelidir. Süt kurumlarını
özelleştirdik de ne oldu; süt üretiminde bir artış mı oldu?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Küçük,
sürenizi ikinci defa uzatıyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Tekelin özelleştirilmesi konuşuluyor; bu, bir intihar
olur, kesinlikle böyle bir şeyin önü açılmamalıdır. Tabiî ki, söyleyecek çok
söz var; 20 dakikada Türk tarımını anlatmak mümkün değil; sıkıntıları sorunları
da anlatmak mümkün değil.
Bugün, hükümet, her gün
yeni bir kaynak paketi arayıp, yeni kaynaklar bulma arayışında. Vallahi, bu
anlayışla, galiba, defineciliğe çıkması lazım; çünkü, sürpriz kaynak başka
yerde yok. Kaynak burada arkadaşlar, üretimde. Üretimin temeli de tarımdır.
Tarımına sahip olmayan hiçbir çağdaş ve medenî ülke yoktur. Mutlaka, tarımımıza
ve tarım üreticimize sahip çıkmak, verimliliği artırmak, üretimi artırmak ve
mukayeseli ürünlerde, ihraç olanağı olan ürünlerde daha çok üretmek zorundayız.
Bazı ürünlerin
desteklemesini de azaltmak zorundayız. Bugün, doğrudan gelir desteği, sadece,
sosyal amaçlı bir destekleme türüdür ve tek başına, tek enstrüman olarak
uygulanırsa, kesinlikle sonuç vermez. Bugün, doğrudan gelir desteği, evet,
AB'de ve ABD'de uygulanıyor; ama, yüzde 10 düzeyinde, desteklemelerin yüzde 10
düzeyinde bölümü doğrudan gelir desteğidir. Biz, üretimi, verimliliği, kaliteyi
özendirecek ve mutlaka, halkın yaşam kalitesini ve standardını yükseltecek bir
destekleme anlayışını, optimum işletme yapısını güçlendirecek bir destekleme
anlayışını ortaya koymak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, ben
umuyorum ve diliyorum ki, arkadaşlarımız bu önergeyi kabul edecek. Millî bir
tarım politikasını oluşturmak için, bilgimizle, enerjimizle, gücümüzle
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak hazırız. Gelin, beraber, hep birlikte, bir
araştırma önergesi çerçevesinde bunu yapalım, başaralım ve bitirelim. Artık, bu
ülkeyi, tarım politikası olmayan bir ülke durumundan çıkaralım. Bunu başarmak
zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET KÜÇÜK (Devamla) -
Sayın Başkan...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Üçüncü defa uzatılıyor.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) -
Zararı mı oluyor; köylüler için çok mu!
BAŞKAN - Sayın Küçük,
konuşmanız güzel, heyecanınız da güzel. Diğer arkadaşlara da fırsat vermek
için, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, gelin, hep beraber bir millî tarım politikası
oluşturalım. Bakın, Tarım Bakanlığı Tarım Şûrasını topladı, çeşitli kararlar
aldık. Sayın Taşar'ın Tarım Bakanlığı döneminde, gerçekten, komisyonlar
kuruldu, Birinci Tarım Şûrasında çok önemli kararlar alındı; ama, ben, ne
yapılmış diye geçmişe şöyle bir bakıyorum; yapılan ciddî hiçbir şey yok. Bu işi
Bakanlık çözemez bu işi Meclis çözer. En zor şartlar altında bu ülkeyi nasıl kurduysa,
tarımın sorunlarını da, tarımcının sorunlarını da bu Türkiye Büyük Millet
Meclisi çözer. İki partiyiz şurada. Gelin, bu komisyon çerçevesinde, bu
komisyon etrafında -siz 8 kişi olacaksınız, bizden 4 arkadaşımız olacak- bu
politikayı oluşturalım ve bu insanları ziyan etmeyelim, tarımı politikasız
bırakmayalım, keyfiyetten kurtaralım ve mutlaka, bu tarımcının ileride ne
yapacağını bildiği bir yapı ortaya koyalım arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bu
duygu ve düşüncelerle, umudumu yitirmeden, arkadaşlarımızın önergeye olumlu oy
vereceği düşüncesi içerisinde, tarımın sorunlarının ele alındığı, gerçekten çok
iyi bir komisyonun kurulması düşüncesiyle, hepinizi ve tüm vatandaşlarımızı
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Küçük.
Sayın milletvekilleri,
söz sırası, AK Parti Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Dr. Mehmet Mehdi
Eker'de.
Sayın Eker, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım
sektörünün sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tarım, bugüne kadar ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde büyük katkılar
sağlamış, bugün de bu rolünü sürdürmeye devam eden önemli bir sektördür. Artan sanayileşme
çabalarına, endüstri ve hizmet sektörlerindeki gelişmelere rağmen, ülkemizde 23
000 000 civarında tarım nüfusu vardır. Bu, toplumun yüzde 34'üne tekabül
etmektedir. Bu miktar, Avrupa Birliği ülkelerinin toplam tarım nüfusundan
fazladır. Yine, ülkemizde gayri safî millî hâsıla içinde tarımın nispî payı
giderek azalıp, yüzde 14'e düşmesine rağmen, sivil işgücü içindeki oranı hâlâ
yüzde 40'lar mertebesindedir. Bu nedenle de, geniş bir toplum kesimini
ilgilendirmesi sebebiyle üzerinde dikkatle durulması gereken bir sektör
konumundadır.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde sanayi ve hizmet sektörlerinin önemli mesafe kaydettiği bir
gerçektir; ama, ihracatımızın sektörel kaynakları, üretim ilişkileri ve
istihdam yapısı dikkate alındığında, Türkiye'nin hâlâ bir tarım ülkesi olduğu
da diğer önemli bir gerçektir. Geniş ve değişik özelliklere sahip coğrafî
yapısı, aynı anda farklı iklimleri yaşayabilme imkânı, geniş ürün yelpazesi ve
halen kullanılamayan potansiyeliyle tarım sektörü, ülkemiz ve insanlarımız için
hayatî değerde olma özelliğini korumaktadır.
Değerli arkadaşlar,
gündelik hayatımızda, insanlık tarihi boyunca henüz bir yüzyılı bile bulmayan
birçok teknolojik alet ve ekipman olmadan da, insanoğlu yeryüzünde varlığını
sürdürebilir; ama, tarım sektörünün birer ürünü olan gıda maddelerini
tüketmeden insanoğlunun varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Bu nedenle de,
dünyada olduğu gibi Türkiye'de de tarım stratejik bir sektördür.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, sahip olduğu arazi varlığı ve agroekolojik zenginliğiyle dünya
tarımında da önemli bir paya sahiptir. Buğday gibi bazı hububat türlerinde,
fındık gibi coğrafyamıza has bazı ürünlerde dünya üretiminde ilk 10 sırada yer
almaktayız.
Değerli arkadaşlar,
üretici olarak 23 000 000 insanı, tüketici olarak 70 000 000'un tamamını
ilgilendiren tarım sektörü, geçen zaman içinde yapısal sorunlarını çözememiş;
aksine, yeni sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
Değerli arkadaşlar,
bugün, bu oturumda, tarım sektörünün uzun yılların ihmali sonucu birikmiş
yapısal sorunlarını ve bu konularda neler yapılabileceğini konuşacağız.
Öncelikle şunu vurgulamak
gerekir ki, ülkemizin tarımsal nüfusu fazladır. Bütün Avrupa Birliği
ülkelerinin tarım nüfusundan daha fazla insan, bizim ülkemizde, tarımla
uğraşmaktadır ve bu nüfusun, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, geliri
düşüktür. Tarımda çalışan insanlarımızın millî gelirden aldığı pay, maalesef
Türkiye ortalamasının çok altına, 1 000 dolar civarına düşmüştür.
Ülkemizde tarım
işletmeleri, zaman içinde sayıca artarken -ki, bu sayı 4 000 000'a ulaşmış-
ölçek olarak küçülmüştür. Bugün gelinen noktada, tarım işletmeleri, teknik ve
ekonomik açıdan belirlenen optimum büyüklüğün altında olup, çok sayıda parçadan
oluşmaktadır. Bu yapı, ekonomik işletmeciliğin ve verimliliğin önündeki en
önemli engellerdendir. Böyle bir yapıda, ekonomik üretim değil, ancak, maişet
tarımı yapılabilir ki, bu da çağdaş bir ülkeye yakışmamaktadır.
Verimli ve kaliteli
bitkisel ve hayvansal üretimin en önemli faktörü, kullanılacak teknoloji ve
girdi düzeyidir. Yüksek vasıflı tohumluk, gübre, ilaç ve diğer girdilerin
miktar ve kalite olarak düşük düzeyde kullanılması, verimliliği etkilemektedir.
Türkiye, gerek bitkisel gerekse hayvansal üretim için gerekli yüksek vasıflı
damızlık, tohum ve diğer girdiler açısından hâlâ dışa bağımlıdır. İthalata
dayalı bu girdilerin pahalı olması kullanımı etkilemekte ve bu da üretim
seviyesini düşürmektedir.
Tarım sektörünün tabiat
şartlarına bağlılığı asgarî düzeye indirilememiş; bu manada, altyapı ve sulama
sorunu halledilememiştir. 8 500 000 hektar civarındaki potansiyele rağmen,
bugüne kadar, ancak 4 000 000 hektar civarında sulama yapılabilmiştir. Sulamaya
açılan alanlarda ise, toprak ve su hizmetlerinin sağlıklı bir entegrasyona
kavuşturulması, maalesef, sağlanamamıştır.
Tarımda arazi kullanımı
belli bir plana dayanmadığından, toprak kullanımında verimsizliğe ve doğal
kaynak kaybına neden olunmuştur. Keza, arazi kullanım ve toprak koruma yasası
olmadığı için, toprak varlığımız korunamamış, tarımsal üretim potansiyeli
yüksek 1 000 000 hektar birinci sınıf tarım arazisi çeşitli sebeplerle
kaybedilmiştir.
Devasa altyapı ve diğer
sorunlarla baş edecek sayıları milyonları bulan üreticilerin örgütlenmesi ise,
maalesef, yetersizdir.
Tarımsal pazar ve
pazarlama faaliyetleri yeterince gelişmemiştir. Bu durum, üreticilerin
potansiyel gelir kaybına neden olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu
başlık altında söylenecek çok şey vardır; ancak, bazılarına kısaca değinmek
istiyorum.
Tarımsal ürünlerde arz ve
talep dengesi kurulamamakta ve bu nedenle ürün kayıpları büyük boyutlara
ulaşmaktadır. Özellikle büyük kentlerde ve uluslararası pazarlarda modern
pazarlama teknikleri uygulanamamaktadır.
Mamul madde yerine, yarı
mamul madde veya hammadde ihraç edilerek, diğer ülkelere avantaj
sağlanmaktadır. Ülkemize özgü ağırlıklı ürünler, dış piyasalarda yeterince
tanıtılamamaktadır.
Üretici örgütlenmesi
zayıf olunca, üretimin en önemli aşaması olan pazarlama ve pazarlama
organizasyonları da yeterli olamamaktadır değerli arkadaşlar.
Üretimin büyük ölçüde
tabiat şartlarına bağlı bulunduğu tarım sektöründe, tarım ürünleri sigorta
yasası da bulunmamaktadır. Üretimin hemen her aşamasında kuraklık, haşere, sel,
don ve benzeri doğal afet riski bulunan tarım ürünlerinin bir sigorta sistemine
kavuşturulması elzemdir.
5254 sayılı Yasanın 2001
yılında yürürlükten kaldırılmış olmasıyla, üreticilerimiz ağır kayıp ve zararla
karşı karşıya bırakılmıştır.
Küçük işletme yapısından
kaynaklanan sorunlar nedeniyle, tarımda sermaye birikimi olmamış, tarıma
ayrılan kamu ve özel sektör kaynakları giderek azalmıştır. İlave olarak, önceki
hükümetler tarafından kamu bankalarında yapılan düzenlemeyle, çiftçiye gerçek
anlamda kredi kullandıran bir kuruluş da kalmamıştır.
Tarım arazilerinin
niteliği, parsel büyüklükleri, ekim alanı, üretim miktarı, hayvan sayısı ve
benzeri konularda bir veri tabanı oluşturmayı hedefleyen çiftçi kayıt sistemi
henüz tamamlanamamıştır.
Türkiye'nin şartlarına
uygun tarımsal ürün planlaması ve yönlendirmesi yapılamamış, yukarıda belirtilen
diğer yapısal sorunlarla da birleşince, çiftçi ve üretici, kendine yeterli bir
işletmecilik anlayışından uzak, sürekli desteğe muhtaç halde bırakılmıştır.
Uzun yılların ihmali olan
bu yapısal sorunlara ilave olarak, son yıllarda uygulanan ekonomi
politikalarının ve yaşanan krizlerin yükü de binince, çiftçilerimiz, çok ağır
ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalmıştır; çünkü, son beş yılda ürün
fiyatlarında gerçekleşen artış, girdi fiyatlarındaki artışın gerisinde
kalmıştır değerli arkadaşlar. Bu durum, çiftçilerimizin borçlanmasına ve
borçlarını ödemede sıkıntılara yol açmıştır.
Tarımsal destekleme
politikalarında tarımın alt sektörleri itibariyle de denge kurulamamış,
verimlilik ve kalite kavramlarını gözardı edecek tarzda bitkisel üretim belli
oranlarda desteklenirken, hayvancılık sektörü ihmal edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tarımın alt sektörü olarak hayvancılık, özel olarak incelenmesi
gereken çok önemli bir faaliyet alanıdır. Tarım sektörünün sorunlarının
bazıları hayvancılığı da kapsarken, hayvancılığın kendine has sorunları da
bulunmaktadır. Hayvancılık sektörü, insan sağlığı için vazgeçilemez olan
hayvansal ürün ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra, devamlı istihdam
yaratması, tarıma dayalı et, süt, yem, tekstil ve deri sanayilerine hammadde sağlaması
nedeniyle de yaşamsal öneme sahiptir.
Gelişmiş ülkelerde,
alınan günlük protein miktarının yüzde 70'i hayvansal gıdalardan sağlanırken,
bu oran, Türkiye'de yüzde 25 civarındadır. Yine, gelişmiş ülkelerde tarımsal
gelir içinde hayvancılığın payı yüzde 60-70 mertebesindeyken, bu oran
Türkiye'de yüzde 20'ler civarındadır; oysa, hayvancılık sektörü, tarım sektörü
içinde bitkisel üretime oranla birim alanda 2,5 kat daha fazla katmadeğer
yaratan bir alt sektördür. Buna rağmen, ülkemizde tarım işletmelerinin yüzde
72'sinde bitkisel ve hayvansal üretim bir arada gerçekleştirilmekte; buna
karşın, yüzde 3,5'inde sadece hayvansal üretim yapılabilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hayvancılığımızın, bitkisel ürünlerimizde olduğu gibi, temel
sorunlarından birisi verim düşüklüğüdür. Avrupa Birliği ülkelerinde, 1 ineğin
ortalama laktasyon süt verimi 5,5 ton civarındayken, Türkiye'de, en iyimser
tahminlerle, ortalama 2 ton civarındadır. Sığırlarda et verimi, Avrupa
Birliğinde ortalama 280 kilogram iken, Türkiye'de bu, 150-170 kilogram
civarındadır.
Değerli arkadaşlar, bu
durumun sebepleri vardır kuşkusuz. Birincisi; ülkemizdeki yerli sığır ırkları,
genetik olarak düşük verim düzeyine sahiptir. Yerli ırkları, kültür ırkı ve
melezlerine dönüştürmek gerekiyor; ama, halen 11 000 000 civarındaki sığır
varlığımızın yüzde 40'ından fazlası düşük verimli yerli ırklar tarafından
teşkil edilmektedir. Suni tohumlama çalışmalarının yetersiz olması, ıslah
çalışmalarının en önemli sorunlarındandır.
Hayvancılıkta, diğer çok
önemli bir faktör yemdir arkadaşlar. Türkiye'de, hayvanlar da yeterli
beslenememektedir. Toplam hayvan varlığımızın ihtiyacı olan kaba yem miktarı 50
000 000 ton civarındadır ve halen yaklaşık 15 000 000 ton kaba yem açığımız
bulunmaktadır. Buna rağmen, ülkemizde, ekilebilir alanların yaklaşık yüzde
3'üne yem bitkileri ekilmektedir; oysa, gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 25'ler
mertebesindedir. Gerek yem fabrikalarının yarım kapasiteyle çalışması gerekse
mera alanlarının giderek azalarak 12 000 000 hektara düşmesi, bu alandaki
önemli bir sorun ve eksikliktir ve bu alanda da, maalesef, dışa bağımlılık
giderek artmaktadır.
Kuşkusuz, örgütlenme,
pazarlama, işleme, kredi, salgın hastalıklar, hayvancılığımızın karşı karşıya
bulunduğu diğer önemli sorunlardır. Zaman elvermediği için, burada çok kısa
olarak bunlardan söz ediyorum.
Türkiye, üstün vasıflı
damızlık, yem hammaddesi, katkı maddesi, aşı, ilaç ve benzeri açılardan da dışa
bağımlıdır. Bunlar, üretimde maliyeti artırmakta, dış pazarda rekabet şansını
azaltmakta ve içeride fiyatları yükseltmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz, etrafı denizlerle çevrili ve zengin su ürünleri
kaynaklarına sahip olmasına rağmen, toplam su ürünleri üretimi 550 000 ton
civarındadır. Bu miktarın 480 000 tonu avcılık, 50 000 tonu ise kültür
balıkçılığından elde edilmektedir. Değerli arkadaşlar, su ürünleriyle ilgili bu
rakam bile başlıbaşına bir sorundur.
Saydığımız tarım ve
hayvancılığımızın bu sorunlarını çözecek, bu alanda karar mekanizmasında
belirleyici olarak birden fazla yetkili kuruluş ve bakanlığın bulunması,
koordinasyonu güçleştirmekte ve çözüm de gecikmektedir.
Sektörün en önemli kurumu
olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığının mevcut organizasyon yapısı ve yetkilerinin
sınırlı bulunması, başka bir sorun oluşturmaktadır. Bu nedenle, diğer yasalar
yanında, tarım çerçeve kanununun da bir an önce hayata geçirilmesi
gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada kısaca ifade ettiğim ve zaman faktörü nedeniyle
detaylarını anlatamadığım tarım sektörünün sorunlarını ve çözüm yollarını bilen
AK Parti ve AK Parti Hükümetleri, gerek parti gerekse hükümet programında
gerekli tedbirleri öngörmüş ve uygulamaya başlamıştır. Bu cümleden olarak, ilk
defa, çok önemli bir üretim girdisi olan mazot için, tarımsal faaliyette
kullanılan mazot için çiftçilere destekleme ödemesi yapılması kararı verilmiş
ve dekar başına 8 litre mazot bedelinin yüzde 35'ine tekabül eden 3 900 000
Türk Lirası ödenmesi için alınan karar, Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Geçmiş hükümetlerin
yarattığı ekonomik krizler ve ağır sosyoekonomik tablo sebebiyle
çiftçilerimizin ağır bir borç yükü altına girmesi ve karşı karşıya kaldıkları
icra ve cezaevlerine girmelerine yol açan problemlere çözüm bulunmuş, bu
çerçevede, çiftçi borçlarını yeniden yapılandıran tasarı, geçtiğimiz hafta,
komisyonlarda görüşülerek kabul edilmiş, Genel Kurulun gündemine gelmiştir. Bu
düzenlemeyle yapılandırılacak borçların tutarı, yaklaşık 3,2 katrilyon liradır.
Değerli arkadaşlar,
doğrudan gelir desteğiyle ilgili söylenecek çok şey vardır. Doğrudan gelir
desteği hakkındaki eleştirilerin birkısmı kabul edilebilir eleştirilerdir.
Üretimle ilişkisinin kurulmasını biz de arzu ediyoruz. Yalnız, tarım sektörünün
içinde bulunduğu nakit ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda, tarım sektörüne,
her ne sebeple olursa olsun, sağlanacak desteğin, biz, yanında oluruz; çünkü,
hiç değilse, çiftçimiz, üreticimiz, bu şekilde, bir ekgelire kavuşmuş
olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
yukarıda saydığım desteklere ilaveten, tarım reformu kapsamında hazırlanan
projelerden biri de, açığı bulunan ayçiçeği, mısır, soya, yem bitkileri gibi,
Türkiye'nin ihtiyacı olan ürünlere yönlendirmeyi teşvik etmeyi amaçlayan
alternatif ürün projesidir. Buna göre, alternatif ürün kapsamında, mısır,
ayçiçeği, soya ve yem bitkisine önemli miktarda ödeme yapılacaktır. Bunların
detaylarıyla ilgili bilgileri, rakamları hükümetimiz, Sayın Bakanımız zaman
zaman açıklamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin büyükbaş hayvan mevcudu yaklaşık 11 000 000,
küçükbaş hayvan miktarı 38 000 000, kümes hayvanı sayısı ise 250 000 000-260
000 000 civarındadır. Yıllık ortalama süt verimi 10 000 000 ton, kırmızı et
üretimi 1 000 000 ton, kanatlı et üretimi 674 000 ton, deniz ve su ürünleri
üretimi ise -biraz önce söylediğim gibi- 550 000 ton civarındadır.
Bu şartlar altında,
Türkiye'de, kişi başına yıllık et tüketimi 25 kilogram, süt ve süt ürünleri
tüketimi 150 kilogram dolayındadır. Oysaki, Avrupa ülkeleri için bu miktarlar,
ette 87 kilogram, sütte ise 350 kilogramdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hayvancılık sektöründe, 58 ve 59 uncu hükümet, bütün imkânları
zorlayarak, çiftçilerimiz için en iyi ve en önemli çözümleri uygulamaya
başlamış ve bu bağlamda, sektör için bir dizi tedbir almıştır. Hayvancılık
desteği için, 2002 yılı bütçesine göre yüzde 134'lük bir artışla 176 trilyon
lira kaynak ayrılmıştır. Bu da göstermektedir ki, hükümetimiz, çiftçilerimizin
sorunlarını çözmek için, zor şartlara ve kıt imkânlara rağmen artış
yapmaktadır. AK Parti Grubu olarak, bizim de, çiftçilerimizin sorunlarını
çözmeye yönelik bütün proje ve tasarıları bir bir destekleyeceğimizi buradan
ifade etmek istiyorum.
Bu kapsamda, bildiğiniz
gibi, hayvancılığın desteklenmesi hakkında Bakanlar Kurulu kararı yayımlanarak,
yürürlüğe girmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eker,
buyurun.
MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - Bu anlamda, süt desteği ve sunî tohumlama desteği, önemle
belirtilmesi gereken destek maddeleri arasındadır.
Ayrıca, ekonomik güçleri
kısıtlı olan kırsal alandaki fertlerin ortak hareket ederek ekonomik
problemlerinin çözümünü kolaylaştırabilmesi için, ortaklar mülkiyetinde
tarımsal kalkınma kooperatifçiliğinin geliştirilmesine hız verilecektir. Bu
kooperatiflere finansman desteği sağlanmaktadır. 2003 yılında, bu amaçla
kullanılmak üzere 26 trilyon TL kaynak tahsis edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sektörde etkin ve kurumsal yapılanmayı sağlamak amacıyla,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının etkin bir yapıya kavuşturulması esastır. Bu
anlamda, çerçeve tarım kanununun çıkarılmasının önemine işaret etmek istiyorum.
Keza, ülkede önemli bir ivme kazanan organik ürünler üretimine önem
verilmelidir. Bu ürünlerin üretim ve ticaretinin geliştirilmesinin daha
kontrollü ve aktif hale getirilmesini temin edecek organik tarım yasasının çıkarılması
önemlidir.
Tarımsal üretici
birlikleri yasası, tarım ürünleri sigorta yasası ve arazi kullanımı ve toprak
koruma yasasının çıkarılması, bu alanda yapısal sorunların çözümüne ilişkin
geliştirilecek tedbirlerdir ve bunlar, AK Parti Hükümeti tarafından
çıkarılacaktır.
Değerli arkadaşlar,
sorunları biliyoruz, çözümleri de biliyoruz. Bu sorunların altı ay gibi kısa
bir süre içerisinde çözülmesi elbette ki mümkün değildir, bunun için belli bir
zaman gerekmektedir; ama, biz, AK Partinin kadroları, AK Partinin Hükümeti,
bütün bu sorunları makul bir süre içerisinde çözecek, çiftçilerimizi hak
ettikleri gelir ve refah düzeyine...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eker,
birikiminizin burada saatlerce konuşmaya elverişli olduğunu biliyorum; ama,
zamanımız kısıtlı. Konuşmalarınızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; yukarıda detaylı bir şekilde belirtilen politikalarla tarım
sektörünün ekonomik ve sosyal sorunları çözülecek; üretim, daha çok, katmadeğer
artışı odaklı yapıya kavuşturulacak; nüfus ve istihdam yükü azaltılacak;
üreticilerin gelir ve refah seviyeleri artırıldığı gibi, tüketicilere de ucuz,
kaliteli, yeterli ve sağlıklı gıda sağlanmış olacaktır.
Sözlerime son verirken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Eker,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün
60 ıncı maddesine göre Sayın Bakanın bir açıklama talebi vardır; kendisine söz
vereceğim.
Sayın Bakan, buyurun
efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Milletvekillerimizi
saygıyla selamlıyorum.
Efendim, tarım sektörünün
sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi konusunda, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet Küçük ve 41
arkadaşının vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi için teşekkür ediyorum.
Her iki konuşmacıya -Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet Küçük ve Diyarbakır
Milletvekilimiz Sayın Mehdi Eker- gerçekten, sektörümüzle ilgili yapmış
oldukları çok muhtevalı konuşma için, sektörün analizine yönelik
değerlendirmeler için teşekkür ediyorum. Her ikisi de, gerçekten, genel olarak,
sorunlarımızı ortaya koyma hususunda paylaştığım düşüncelerini büyük bir
isabetle ortaya koydular. Ben, tekrar kendilerine teşekkür ediyorum.
Bu araştırma önergesi
vesilesiyle ben de düşüncelerimi Yüce Meclise şöyle ifade etmek istiyorum:
Dünya nüfusu, 1961-2001 yılları arasında, neredeyse 1 misli -yüzde 100-
artarak, 3 milyardan 6,1 milyara yükselmiştir ve bu büyük nüfus kitlesi,
yaklaşık 1,5 milyar hektar tarım alanı üzerinde üretilen ürünlerle beslenmek
durumundadır ve bu alan, yerkürenin yaklaşık yüzde 11'i olarak kendisini ortaya
koymaktadır.
Türkiye'de, bu alan,
bildiğimiz gibi, 27 000 000 hektar olup, toplam alanın yüzde 37'sine tekabül
etmektedir. Bu bakımdan, oransal olarak büyük bir avantajımız ortaya
çıkmaktadır.
Sulanan alanlar
itibariyle, dünyada tarım alanlarının yüzde 18'i, Türkiye'de ise yaklaşık yüzde
17'si sulanmaktadır. Bu bakımdan, ortalamanın biraz daha altında olduğumuzu
ifade ediyorum.
Dünyada, 1961-2001
yılları arasında -temel ürünleri kastederek ifade ediyorum- buğday, mısır,
soya, ayçiçeği, üzüm, fındık, meyve, sebze ve sığır eti üretiminde önemli
artışlar olmuştur. 1961-2001 yılları arası, 40 yıllık, uzun bir dönemdir. Bu
dönem içerisinde -özet bilgi sunmak istediğimden dolayı- Türkiye'yle ilgili
değerlendirme, dünya ortalamasının çok üstünde bir artıştır; bu, üretim olarak,
üretim artışı olarak Avrupa Birliği üretim artışlarının da üzerindedir, nispî
olarak daha az olmakla birlikte.
Dünyada, yine aynı
ürünlerde önemli ölçüde verim artışları elde edilmiştir. Türkiye'de de, tarım
ürünleri verimlerinde dünya ortalamasından daha fazla artışlar sağlanmıştır.
Hayvansal ürünler hariç tutulduğunda, Avrupa Birliği verim artışlarına
yakındır. Her iki arkadaşımız da, hayvansal üretimdeki verim artışlarımızın,
sanıyorum, sınırlı olduğunu belirtmişti. Yani, bu genel ifade, ülkemizdeki
durumun bir tespitidir, kabulü anlamına gelmemektedir. Ülkemizde bir gelişme
olmuştur. Bu, dünyadaki gelişmelere de büyük ölçüde yakındır; hatta, bazı
alanlarda da, gerek fiilî üretim miktarındaki artış gerekse verimlilik olarak
artışlar, avantajlı olduğumuz alanlar vardır; ancak, bu, Türkiye için henüz
arzu edilen seviyelerde olduğu anlamına gelmemektedir.
Ülkemizde tarımın payı,
gayri safî millî hâsılanın 1961'de yüzde 35'i iken, 1990'da yüzde 16'sına, 2002
yılında yüzde 14'üne düşmüştür. Nüfusun ise, biliyorsunuz, yaklaşık yüzde 35'i
kırsal kesimde, istihdamın da yine yaklaşık aynı oranı tarımda çalışmaktadır.
Yaklaşık olarak söylüyorum.
1960 yılında toplam
ihracatımızın yüzde 77'sini tarım ürünleri ihracatı oluştururken, bu, 2001
yılında, işlenmiş tarım ürünleriyle birlikte yüzde 14'e gerilemiştir. Bu,
mutlak olarak bir gerileme değildir, nispî bir gerilemedir, ülkemizdeki
gelişmenin tabiî bir sonucudur ve doğru bir yöndür.
İthalattaki durum ise;
1980 yılında toplam ithalat içinde işlenmemiş tarım ürünleri ithalatının payı
yüzde 1'e yakındır, daha düşüktür. 2001 yılında bu oran yüzde 3,4'e yükselmiş,
işlenmiş tarım ürünleriyle birlikte yüzde 7,5 olmuştur.
Dışticaret ilişkisi
bakımından ifade ettiğimizde -bir yıl hariç, son yıllar dahil olmak üzere
söylüyorum- Türkiye, net tarım ürünleri ihracatçısı bir ülkedir. Birçok üründe
hem ithalat yapmakta hem de ihracat yapmaktadır; ama, toplam olarak ihracat
gelirleri her zaman ithalatın üzerindedir; bir yıl hariç olmak üzere.
Tarımda anafikir olarak
bir gelişme olduğunu ifade etmeye çalıştığım bu açıklamayla, cumhuriyetin
kurulduğu yıllardan itibaren, yani, başlangıç yıllarında, bir bakıma kurumsal
altyapının oluşturulmasına, 1933-1945 yıllarında sektörün ilk örgütlenmelerinin
ortaya çıkmasına, 1938 yılında Toprak Mahsulleri Ofisinin kuruluşuna ve
1946-1961 yıllarında, yine, tarım sektörünün desteklenmesi ve korumacılık
politikalarının birlikte uygulandığına şahit oluyoruz ve planlı döneme
gelirken, Türkiye, bir bakıma, daha hızlı bir gelişme için gerekli zemini
oluşturduğunu ifade ediyor. Ancak, planlı dönemin özellikle ilk üç plan
döneminde, tarım sektöründe kalkınma hızı hedeflerine ulaşamadığımızı
biliyoruz; ama, bu dönemde de, yine, önemli üretim artışlarımız vardır, verim
artışlarımız vardır.
Türkiye, 1980-2002
yılları arasında önemli bir politika değişikliğine geçmiştir, sanayileşme
politikasında bir değişiklik yapmıştır ve daha önce, kur, faiz, fiyat
kontrolleri, dışticaret hadlerindeki koruyucu tedbirler yerine piyasa ekonomisine
daha çok açılmış, KİT'lerin her türlü kontrolleri kaldırılmış, malların
fiyatlarında bir serbest bırakılma hadisesi ortaya çıkmış, malların serbest
dolaşımı konusunda yeni uygulamalar belirlenmiştir. Bu, tarım sektöründe de
yeni bir yaklaşımı ifade etmektedir. Hepimizin bildiği gibi, bu dönemde,
tarımsal destekler konusunda giderek farklılaşma ve desteklenen ürün sayısında
bir azalma olduğunu, 1980 yılında 24 ürüne yapılmakta olan desteklerin, on yıl
sonra 10 ürüne kadar indiğini biliyoruz. Dolayısıyla, bu dönem içerisinde,
özellikle reel ücretlerdeki gerilemeye karşılık, tarım da nispî payında hızlı
bir düşüş dönemi yaşamıştır.
1994 krizi ve bunun yine
beraberinde getirdiği tedbirler, tarım kesiminin kamu kesiminden aldığı paylar
konusunda bir daralmayı beraberinde
getirmiş ve tarımsal ürünlere ayrılan kaynağın 3 ürün grubuyla sınırlı kalacağı
belirlenmiştir. Hububat, şekerpancarı ve tütün gibi, stratejik ve sosyal açıdan
önemli olan, büyük üretici kitleyi kapsayan ürünlerde destekleme alımı
yapılmasının dışında, diğerleri hariç tutulmuştur; kamu iktisadî teşebbüsleri
ve birkısım tarım kooperatiflerinin finansman yükünün azaltılması
hedeflenmiştir ve bu, tarımı tabiî ki olumsuz olarak etkilemiştir.
Arkasından, 1999 yılında
uygulamayla koyduğumuz yeni program ve bu programın bir müddet sonra çökmesi,
arkasından 2001 yılında tekrar uygulanan IMF'yle yapılan programlar, bizim yeni
politika araçlarının ülkemizde gündeme gelmesini sağlamış ve doğrudan üretimi
yönlendirmeye yönelik tedbirler yerine, hepimizin bildiği, doğrudan gelir
desteği ödemeleri gündeme gelmiş; hububat, tütün ve şekerpancarı fiyatlarının
dünya fiyatlarıyla uyumlu olması ve zaman içinde destekleme alımlarının
kaldırılması taahhüt edilmiş ve tarım satış kooperatifleri birliklerinin özerk
bir yapıya kavuşturulması için yasalar çıkarılmıştır.
BAŞKAN -Sayın Bakanım,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Peki.
Tarım sektöründe bu
gelişmelerle, sektörün sorunlarının giderek yoğunlaştığı, desteklerin azaldığı
ve özellikle, 2001 yılından itibaren uygulamaya konulan, krizi müteakiben
uygulamaya konulan programla birlikte, tarım sektöründe büyük bir gerilemenin
yaşandığını hepimiz biliyoruz; ancak, bu dönem içerisinde, 2002 ile birlikte
tekrar, hayvancılık sektöründe bir canlanmanın olduğunu ve bitkisel üretimde
nispî bir gelişmenin söz konusu olduğunu belirtebiliriz; ama, tarımın temel
sorunlarıyla ilgili, hayvancılık, bitkisel üretim, ziraî mücadele, toprakların
birleştirilmesi, toplulaştırılması, sulama alanlarında ulaşılan belli bir
hedefin hızla ileriye götürülmesi konusundaki engeller, kaynak tahsisisin
zorlaşması ve benzeri hususlarda bir darboğaz içerisinde olduğumuz ortadadır ve
bu şartlar altında, Türkiye, 2002 yılının kasım ayında seçime girmiştir. Seçime
girilirken, Türk tarımına yönelik olarak tespitlerimiz, seçim beyannamemizde ve
bunun akabinde acil eylem planında yer alarak, hükümet programımızda ifade
edilerek ortaya konulmuştur. Elbette, bu ülkede tarımın çok büyük sorunlar
içerisinde olduğunu kabul etmeyen kimse yoktur; sektörle ilgisi olan herkes,
büyük sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu bilir.
Biz de, bununla ilgili
tespitlerimizi birkaç ana başlık altında şöyle söyleyebiliriz...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, o zaman, bu sorunlarla ilgili kısmı da hızlıca
geçtikten sonra, konuyu şöyle toparlamaya çalışayım.
Dönemimizde, yani 58 inci
ve 59 uncu hükümetler döneminde, tarımla ilgili konular, mevcut yapı,
arkadaşlarımızın ifade ettiği benim de ana başlıklarını söylemeye çalıştığım
sektörle ilgili tespitlerden sonra, ne yapılması gerektiği konusunda, kısa
vadede yapılması gerekenler ve orta ve uzun vadede yapılması gerekenler olarak
bir ayırım yapmak durumundayız.
Bununla ilgili olarak,
kısa vadede neler yaptığımızı ana başlıklar içerisinde söylüyorum: Evvela,
çiftçi kayıt sisteminin tamamlanması konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz;
prim ödemeleri, hayvancılık desteklemeleri, şekerpancarı kotasında doğan telafi
edici ödemeler, fındık üreticilerine yapılan ilave doğrudan destek ödemesi,
alternatif ürün projesi, tarımda kullanılan mazotun desteklenmesi, 2003-2004
hububat alım kampanyası vesilesiyle fiyatların açıklanması ve bu konuda ortaya
koyduğumuz artış oranları, çay üreticilerine yönelik verdiğimiz yüzde 40'ın
üzerindeki fiyatlar ve çiftçi borçlarıyla ilgili getirdiğimiz yasal düzenleme.
Bu, bizim...
BAŞKAN - Lütfen, son cümlenizi
alabilir miyim Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Peki, milletvekillerimizin sabrını daha fazla taşırmamak
için, Sayın Başkanın da yüksek hoşgörüsüne sığınarak sözlerimi tamamlıyorum.
Kısa vadede
yapılabilecekler, bizim açımızdan, elbette kabul edilebilir seviyededir.
İnşallah, bununla ilgili konularda, sektöre, kısa vadede sorunlarını çözme
konusunda, yine, özverili davranışlarımızı sürdüreceğiz.
Uzun vadede yapılması
gerekenler; yasal düzenlemelerdir, Bakanlığımızın teşkilat yapısıdır ve Avrupa
Birliğiyle uyum konusunda yeniden yapılanma, yeni politika araçlarını belirleme
ve Sayın Ahmet Küçük'ün belirttiği gibi, millî bir tarım politikasını,
birlikte, bu Mecliste, hepinizin de huzurunda ve görüşlerini de alarak ortaya
koymak ve bunu uygulamak; tarım sektöründe, altın yıllar silsilesini birlikte
yaşamaktır.
Bu temenni ve
düşüncelerimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 15 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.12
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 18.30
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 88 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
(10/20) esas numaralı
Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmelere kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41
milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/20) (Devam)
BAŞKAN - Hükümet?..
Burada.
Şimdi, söz sırası, önerge
sahipleri adına, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin'de.
Sayın Ergin, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi ve Türk çiftçisini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tüm
dünya ülkelerinde, tarım politikalarının belli genel amaçları vardır. Bunların
başında, halkın, yeterli, dengeli beslenmesi gelir. Tarımsal gelirlerin
artırılıp istikrarlı kılınması; dışticaret gelirlerinin artırılması için
ülkenin sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesi; kırsal kesimi kalkındırıp,
kırsal alanın yaşanır hale getirilmesi ve kırsal alandan kaçışın, yani, göçün
önlenmesi; sanayiin girdisi olan hammaddelerin üretilmesi; kırsal alanda
yaratılan gelirin artırılması ve sürekli kılınması sonucu, sanayi sektörünün
ürettiği mal ve hizmetlere pazar oluşturulması, tarım politikalarının başlıca
amacıdır.
Bu amaçlara baktığımız
zaman, Türkiye'de bugüne kadar uygulanan politikalarla, bu amaçların hiçbirinin
yerine getirilmediğini görüyoruz. Türk Halkı, yeterli, dengeli beslenemiyor.
Biraz önce, Sayın Mehdi Eker rakamlarla söyledi, teşekkür ederim,
söylediklerinin hepsi doğruydu.
Dışticaret gelirlerinin
artırılması için, ülkenin sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesi
gerekiyor. Biz ise, bu potansiyeli, özellikle Tütün ve Şeker Yasalarıyla,
kullanılmaz hale getirmeye çalışıyoruz.
Kırsal kesimi
kalkındırıp, kırsal alanın yaşanır hale getirilmesi ve kırsal alandan kaçışın,
göçün önlenmesi ciddî bir amaçtır; ama, bugün, kırsal alan yaşanır halde
olmadığı için, kırdan kente, kentten batıya çok hızlı bir göç olduğunu hepimiz
biliyoruz.
Sanayi girdisi olan
hammaddeleri yetiştiremiyoruz. Türkiye, daha on yıl öncesine kadar, pamuğu,
pamukluyu dünyaya satarken, bugün, yılda 500 000 ton pamuğunu dışarıdan alır
hale gelmiştir ve kırsal alanda yaratılan gelir artmadığı için de, köylü,
sanayi malını alır olmaktan çıkmıştır.
Hiçbir amaç
gerçekleşmemiştir tarımda bugüne kadar. Bu niye böyle olmuştur diye baktığımız
zaman, tabiî, birçok nedeni görüyoruz; ama, özellikle 1980'li yıllardan
günümüze değin, küreselleşme söylemiyle piyasaların kontrolsüz serbestleştirilmesi,
devletin küçültülmesi ve kural koyamaz hale getirilmesi, ulusal varlıkların
özelleştirilmesi ve yabancılaştırılması; bu konunun asıl önemli nedenleri
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Küreselleşmeyle devlete
biçilen rol, özel zararların kamulaştırılması, kamusal yararların ise
özelleştirilmesi biçiminde tezahür etmektedir. Bunu kabul etmemiz mümkün
değildir.
Değerli arkadaşlarım
-Sayın Bakanım burada- Sayın Bakanım, konuşması sırasında, net bir ihracatçı
ülke durumunda olduğumuzu söyledi; sanıyorum, bunu 2002 yılı için söyledi. Bir
ülke için, herhangi bir yıl, net ihracatçı, net ithalatçı olması hiçbir şey
ifade etmez; biz, gıdada ve tarımda net ihracatçıyız diyebilmemiz için,
süreklilik içerisinde, tarım ürünlerini aldığımızdan çok fazla satmak durumunda
olmalıyız. 1980'li yıllara kadar Türkiye bunu yaşamıştır; ama, 1980'li
yıllardan sonra, Türkiye, asla, bugün de dahil, net bir gıda ve tarım ürünleri
ihracatçısı bir ülke olmaktan çıkmıştır, asla bu durumda değildir.
Sayın Bakanım, 1994
krizinden söz etti ve "üç ürün dışında destekleme kaldırıldı" dedi.
Doğrudur; ama, Türkiye'de özellikle hayvancılığı sıkıntıya sokan, 1994 krizi
değildir; 1994, 1995, 1996 yıllarında yapılan yanlış, canlı hayvan ve et
dışalımıdır. Hayvancılığı öldüren bu olmuştur. Geçtiğimiz günlerde, Tarım
Bakanlığımızın, dışarıdan et alınması yönünde çalışmalar yaptığını öğrendik.
Ziraat Mühendisleri Odası olarak, SETBİR olarak, Ziraat Odaları Birliği olarak,
buna karşı çıktık, bu konuyu, gerekçelerimizle birlikte Tarım Bakanlığımıza
ilettik, basına da bildirdik. Bu, çok feci bir yanlış olur; inşallah, böyle bir
yanlışa gidilmez diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tarımın konularını tek tek incelemekle hiçbir yere varamayız. Bunun için,
bizim, burada verdiğimiz araştırma önergesinin kabul edilmesiyle, sınır
ticareti konuları, et dışalımı konuları, buğday dışalımı konuları, Ziraat
Bankasının durumu, tarım kredileri kooperatiflerinin durumu, tarım satış
kooperatiflerinin durumu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının durumu, toprak ve su
kaynaklarının değerlendirilmesi, çiftçi örgütlenmesinin durumu, Şeker Yasası,
Tütün Yasası, doğrudan gelir desteğinin ne olup olmadığı, primler konusu,
çiftçilerin sosyal güvenlik sorunları, ziraî mücadele sorunları ve tarımsal
KİT'lerin özelleştirilmesinin bu topluma ne getirip ne götürdüğü gibi konuların
hepsi, bir arada, bütünlük içerisinde değerlendirilir ve ondan sonra, Türkiye
tarımına -Sayın Bakanımın da kabul buyurduğu biçimde- bir ulusal tarım
politikası çerçevesi çizilir. Bu yapılmadığı takdirde, Bakan kim olursa olsun,
Bakanlık hangi partide olursa olsun, Türk tarımının sorunları çözülmez. Günlük
olaylara çözüm arayarak hiçbir yere varamayız. Gelin, hep beraber, şu tarımı
bir masaya yatıralım; asla ve hiçbir biçimde politikayı amaç edinmeden, gelin,
şu tarımı tartışalım, tarımda çıkışı bulalım. Türkiye'nin çıkışı, tarımdaki
çıkıştır arkadaşlar; bunun ikisi biri yoktur. Tarımına çözüm bulamayan
Türkiye'nin, dünyada hak ettiği yere gelme şansı kalmaz. Avrupa Birliğine girin
girmeyin, Amerika Birleşik Devletlerinin emirlerini yapın yapmayın, tarımınızı
kalkındıramazsanız, gelecek, ülke için hüsrandır.
Geçen konuşmamda da
söyledim; değerli arkadaşlarım, tarım o kadar geri gidiyor ki, bugün, tarımsal
gelişme hızımız, nüfus artış hızımızın, aşağı yukarı üçte 2'lik kısmını
karşılıyor; yani, biz, artık, doğan her 3 bebeğimizin 1'ini besleyemez duruma
gelmişiz. O bakımdan, gelin, şu tarım konusunu çok ciddî olarak
değerlendirelim.
Tabiî, Sayın Bakanım,
kısa ve uzun dönemli politikalardan söz etti. Yeni politika araçlarının
belirlenmesini uzun dönemli önlem olarak söyledi. Hayır arkadaşlar; hem yeni
tarım politikası araçlarının belirlenmesi hem de ulusal tarım politikası, uzun
dönemli değil; bugünden başlayarak çözmek zorunda olduğumuz temel konulardır.
Bunları yapmadığımız takdirde, çiftçi kayıt sistemi, primde, bugün aksak da
olsa uygulanan politikalar, çok yanlış kotalar, mazotta -ne olduğu konusunda
geçen konuşmamda bir şeyler söyledim, bugün söylemeyeceğim- hiç de Türk Halkına
yansıtıldığı gibi olmayan destekleme biçimi ve hububattaki yanlışları bir
ölçüde de düzeltmek, hiçbir sorunu çözmeyecek.
Şimdi, ben, buradan,
özellikle şunu söylüyorum: Hububatta yanlış yapılmıştır. Hububatta yanlış
yapılmıştır; Çukurova'da, buğdayın hasat edildiği gün, Çukurova'ya buğday
inmiştir arkadaşlar. Böyle bir yanlışlık olabilir mi?! Ve o gün, buğdayın
fiyatı 400 000 liradan 340 000 liraya düşmüştür; ama, bizim hükümetimiz,
Çukurova buğdayına 310 000 lira fiyat vermiştir. Ziraat Mühendisleri Odasının,
Ziraat Odaları Birliğinin değerlendirmeleri inanılmaz bir benzerlik gösteriyor.
Buğdayda Türkiye ortalaması maliyet 320 000 liradır arkadaşlar; maliyet. Şimdi,
şu denilebilir: Geçen yıla göre yüzde 40 fazla verdik.
Değerli arkadaşlarım,
geçen yıl, çiftçinin hak ettiği verilmedi ki, bu yıl, üzerine verdiğiniz yüzde
40 bir şey ifade etsin. Geçen yıl çiftçinin ne hale düştüğünü, hepimiz, siyaset
meydanlarında söyledik. Eğer o durum öyle değilse, niye öyle söyledik? Eğer
öyleyse, bu yüzde 40 hiçbir anlam ifade etmez; Türk çiftçisine buğdayda hak
ettiği değer verilmemiştir.
Toprak Mahsulleri Ofisi,
geçen yıl 350 000 ton alım yapmıştır; ama, bu ülkeye, sonbahardan bugüne kadar
yaklaşık 1 500 000 ton buğday girmiştir. 400 000 tonu Toprak Mahsulleri
Ofisiyle girmiştir, yaklaşık 1 100 000 tonu da özel sektör eliyle girmiştir.
Lütfen, Toprak Mahsulleri
Ofisini, Büyük Atatürk'ün -Sayın Bakan da konuşmasında söyledi- 1938'de kurduğu
o kutsal amacı doğrultusunda kullanalım. Siz, bu sene, 2 500 000 tondan daha az
hububat alırsanız, asla bu köylüyü düşünmüyorsunuz demektir; Toprak Mahsulleri
Ofisi, işlevini, asla yapamıyor demektir. Bu, kesin bir gerekliliktir. 350 000
tonla çiftçi desteklenmez, piyasada fiyat regüle edilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Toparlıyorum efendim.
Yine, ziraî mücadele
konusunu gündemine getirmeyen bir Tarım
Bakanlığı, Tarım Bakanlığı olamaz arkadaşlar. Sayın Bakanıma, buradan,
şu ifadede bulunmak istiyorum: Birbuçuk ay kadar önce, kendisine, Sebze ve
Meyve İhracatçıları Derneğinden bir yazı geldi... Yunanistan'a giden bir
ürünümüzde, bugün bile, Metamidofos denilen tarım ilacı kalıntısı çıktı ve bu
ürün Türkiye'ye geri geldi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bu konular üzerinde
çok ciddî durmak zorundadır. Ürünün adını vermiyorum, konuyu büyütmek de
istemiyorum; ama, bu konunun ciddiyeti üzerine Bakanlığımızın dikkatlerini
toplamak istiyorum.
Rica ediyorum, şu
araştırma önergesini kabul buyuralım, bu konu üzerinde duralım, yanlışı, eksiği
düzeltelim; çünkü, ne yaparsak, yüce Türk Ulusu için, yüce Türk çiftçisi için
yapacağız, ülkemiz için yapacağız arkadaşlar.
Hepinizi ve Türk Ulusunu
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ergin,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN - Biraz önce
açıklama yaptınız Sayın Bakanım, şunu
bir tamamlayalım izninizle.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - İktidar ve muhalefetten anlayış göreceğimi ümit ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süre çok daraldı.
Buyurun, 2 dakika
içerisinde söyleyeceklerinizi ifade edin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gürol Ergin Hocamıza,
yaptığı konuşma için teşekkür ediyorum; yalnız, konuşma içerisinde geçen bir
ifadeyi dile getirmek ve bu konuda, bir hususu, kendisinin bilgisine sunmak
istiyorum. "Amerika Birleşik Devletlerinden emir alabilirsiniz" gibi
bir ifade kullandı. Bu ülkenin çocukları ve bu konuda, hükümette görev alan
birisi olarak, böyle bir nitelemenin, altı çizili olarak, bilinçli olarak
söylenmiş olmasını kabul edilemez buluyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Lütfen, bu konuda, evvela şahıs olarak...
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Bunu duymuş olmak çok güzel Sayın Bakan; gerçekten, çok güzel. (AK Parti
sıralarından "niye söylüyorsun o zaman" sesleri, gürültüler)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Müsaade eder misiniz arkadaşlarım.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Milletimizin bu konuda hiçbir endişesi ve kaygısı yoktur.
Yerli ve millî bir hareketiz; elbette, dünyada her ülkeyle işbirliği yaparız;
ama, kimseden emir almayız, almamamız gerektiğine de inanıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Ben, bu konuda, Sayın
Hocamın ifade ettiği konularda, özellikle ziraî mücadele konusunda bir
anlayışımı ifade etmek istiyorum: Tarım Bakanlığında, 2003 yılında neye öncelik
verilecek, sadece üç cümle söyleyeceğim; çiftçi kayıt sistemine öncelik
verilecek, tohumculuğa öncelik verilecek, ziraî mücadele ve akredite
laboratuvarlar konusuna öncelik verilecek. Bu konuda, sürekli bir takip
içerisinde bu faaliyetleri yürütüyorum; ama, arkadaşlar, her işin bir zamana
ihtiyacı var.
Ben, özellikle Toprak
Mahsulleri Ofisimizle ilgili, bugünlerde açıkladığım, üzerinde çok spekülasyon
yapılan konuyla ilgili olarak da birkaç cümle söylemek istiyorum: Birincisi,
bu, bir garanti fiyattır. Mahsulün yüzde 60'ının piyasaya döküleceği
bugünlerde, birkaç ay içerisinde, fiyatları, bir taban oluşturmazsak, yerinde
tutmamız imkânı yoktur. Evvela, açıkladığımız fiyat, alacağımız, alışveriş
yapılacak fiyat değildir, daha aşağıya inmeyecek olan fiyattır.
İkincisi, satış
fiyatlarımızı açıkladık. Bütün tüccar ve un sanayicileri, bu dönemde buğday
almak için yarışacaktır; çünkü, diğer bütün yatırım araçlarına göre daha
avantajlıdır.
Üçüncüsü, peşin
alacağımızı ilan ettik. Çiftçimiz, tüccara ve un sanayicisine peşin olarak
satacaktır; aleyhine bir şey yoktur. Ben, gerek maliyetler gerek yıllık fiyat
artışları gerek dolar bazında değerlendirmeler, hatta, doların kurunu 2 000 000
lira yaptığımız takdirde bile reel olarak çok büyük bir kıymet ifade eden bir
artışın olduğunu söylüyorum. Üreticimizin aleyhine olmayacağı çok açık ve
seçiktir. Bu konuda ne yaptığımızı biliyoruz ve nasıl bir gelişme olacağını da hep
birlikte göreceğiz. Ben, bu düşüncelerimi ifade ediyorum.
Meclis araştırmasıyla
ilgili olarak Genel Kurulun kanaatine saygı duyacağımı belirtiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.
Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Meclis araştırması açılması
kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremizin bitmesine çok az kalmıştır; belki, gruplar da kendi
aralarında anlaşmıştır.
Kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 4 Haziran 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.48