DÖNEM
: 22 CİLT : 13 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
74 üncü Birleşim
1 . 5 . 2003
Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
Yılmaz Ateş'in, Bingöl İlinde meydana gelen deprem nedeniyle görüşlerini
açıklaması ve AK Parti Bursa Milletvekili Faruk Çelik ile CHP Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek'in, grupları adına konuşmaları
B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Tokat Milletvekili Feramus
Şahin'in, 1 Mayıs işçilerin birlik ve dayanışma gününe ilişkin gündemdışı
konuşması
2.- Çorum Milletvekili Agah Kafkas'ın,
1 Mayıs işçilerin birlik ve dayanışma gününe ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılacak frekans
ihalelerine ilişkin gündemdışı konuşması
C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa
Sirmen ve 31 milletvekilinin, gemi kaynaklı deniz kirliliği ile atık toplama ve
arıtma hizmetleri konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/71)
D)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur
Neşşar'ın (6/256,6/292) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin
önergesi (4/51)
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73)
2.- Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre
Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443
Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun hükmünde
Kararname ve Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/546, 1/63, 1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı : 127)
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili Feridun
Fikret Baloğlu'nun;
Dikencik Yaylasının yoluna,
Antalya İl merkezindeki TMO depolarına
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/375, 377)
2.- Antalya Milletvekili Feridun
Fikret Baloğlu'nun, deniz ulaşımında transit uygulaması yapılıp yapılmayacağına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/384)
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te
açıldı.
Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur,
kadınların çalışma yaşamında karşılaştıkları sorunlara,
İstanbul Milletvekili Muharrem Karslı,
bürokratik formalitelerin asgariye indirilmesine, Ankara Milletvekili Zekeriya
Akıncı, mobilya sektörü ve Siteler esnafının sorunlarına,
Ve alınması gereken tedbirlere lişkin
gündemdışı birer konuşma yaptılar.
4848 sayılı Kültür ve Turizm
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Yasa gereğince görevleri sona eren; Güldal Akşit'in Devlet Bakanlığına,
Erkan Mumcu'nun da Kültür ve Turizm Bakanlığına atandıklarına ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi;
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 64 milletvekilinin, orman
köylülerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla,
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve
44 milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı konusunda,
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri (10/69), (10/70) ;
Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
Meclis araştırması önergelerinin gündemdeki yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
30 Nisan 2003 Çarşamba günkü (bugün)
birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine, daha önce gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan, 128 sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci sırasına alınmasına,
gündemin 39 uncu sırasındaki 127 sıra sayılı tasarının ise gündemin 3 üncü
sırasına alınmasına; Genel Kurulun, 30 Nisan Çarşamba günkü birleşiminde saat
20.00'ye kadar, 1 Mayıs Perşembe günkü birleşiminde ise 127 sıra sayılı
tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma sürelerinin uzatılmasına
ilişkin AK Parti Grubunun önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, İş Kanunu
Tasarısının (1/534) (S. Sayısı: 73) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
2 nci sırasına alınan, Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının (1/583) (S. Sayısı : 128), yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.
3 üncü sırasına alınan, Çevre ve Orman
Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve
222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve
400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991
Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameyle İlgili
Tasarısının (1/546, 1/63, 1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı : 127) tümü üzerinde
bir süre görüşüldü.
1 Mayıs 2003 Perşembe günü saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.03'te son verildi.
|
Yılmaz Ateş |
|
|
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
|
Enver Yılmaz |
|
Suat Kılıç |
|
|
|
Ordu
|
|
Samsun
|
|
|
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
|
|
|
No. : 102 |
|
|
II. - GELEN KÂĞITLAR
1.5.2003 PERŞEMBE
Tasarılar
1.- Türk Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu,
Damga Vergisi Kanunu, İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/586) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)
2.- Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı
(1/587) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)
3.- M483-I.C.M Mermisinin Avrupa'da Ortak İmali
İçin Endüstriyel Organizasyonun Lider Firması ile Sözleşme Yapılması İsteği İle
İlgili Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Temsilen Milli Savunma Bakanı ve Hollanda
Krallığı Hükümetini Temsilen Millî Savunma Bakanı Arasında 2 Eylül 1991
Tarihinde İmzalanmış Olan Mutabakat Muhtırasının Bir Numaralı Değişiklik Ekinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/588) (Millî Savunma
ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)
4.- Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/589) (Anayasa ve Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)
5.- Merkezî ve Doğu Avrupa İçin Bölgesel Çevre
Merkezi Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/590)
(Çevre ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)
Teklifler
1.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 96
Milletvekilinin; 17 Nisan'ın Her Yıl "Eğitim Bayramı" Olarak
Kutlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/126) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)
2.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/127)
(Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)
3.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/128) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili K.Kemal Anadol'un, İzmir-Bornova Yakaköy'deki orman arazileriyle
ilgili uygulamaya ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/431)
(Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)
2.- İzmir
Milletvekili K.Kemal Anadol'un, yaş haddinden emekliye sevk edilen doktorlar
nedeniyle İzmir'deki hastanelerdeki doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/432) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)
3.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in, turizm işletmelerinin KOBİ kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/433)
(Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)
4.- İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Karşıyaka İlçesinin SSK hastanesi
ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/434) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)
5.- İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, ek göstergesi olmayan ve bir derece verilmesi
uygulamasından faydalanamayan memurlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/435) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, THY bürokratlarının görevden alınmasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/473) (Başkanlığa geliş tarihi
: 28.4.2003)
2.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Kadastro Kanununa göre personele ek görev
ücreti verilip verilmeyeceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/474) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)
3.- Ordu Milletvekili
İdris Sami Tandoğdu'nun, hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan Fatsa
Belediye Başkanının yakalanamamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/475) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.4.2003)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen ve 31 milletvekilinin, gemi kaynaklı deniz
kirliliği ile atık toplama ve arıtma hizmetleri konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/71) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.4.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
1 Mayıs 2003 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş'in, Bingöl İlinde meydana gelen
deprem nedeniyle görüşlerini açıklaması ve AK Parti Bursa Milletvekili Faruk
Çelik ile CHP Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, grupları adına konuşmaları
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, bildiğiniz gibi, Bingöl İlimizde
6,4 şiddetinde bir deprem yaşandı; 100'den fazla vatandaşımızı kaybettik ve
halen, 50 dolayında öğrencimiz başta olmak üzere, birçok vatandaşımız göçük
altında, yıkıntı altında ve 500 dolayında yaralı vatandaşımız var. Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak, başta Bingöllü vatandaşlarımız olmak üzere, ulusumuza
başsağlığı diliyoruz, geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın Başbakan ve
ilgili bakanlar ile İlimizin sayın milletvekilleri şu anda deprem bölgesinde
bulunmaktadırlar. Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal, bir
heyetle beraber, şu anda deprem bölgesine hareket etmiş durumda.
Üzüntümüz büyük. Bu
üzüntümüzün büyük olmasının bir diğer nedeni de, özellikle devlet binalarının
yıkımı ve bunun, hasarın büyüklüğüne neden olmasıdır. Özelikle, yatılı bölge
okulundaki öğrencilerimizin bir kısmının halen yıkıntı altında olması, bu
üzüntümüzü daha da artırmaktadır.
İktidarların ve yerel
yönetimlerin ihmali, ülkemize ve ulusumuza çok pahalı bir bedel ödetmektedir.
İktidarı ve muhalefetiyle vatandaşın hemen yardımına koşan devletimizin,
hasarın artmasına neden olanlardan hesap sormasını da diliyoruz, istiyoruz.
Allah'tan, ulusumuza ve bütün insanlığa daha büyük acılar, daha büyük kederler
vermemesini temenni ediyoruz, diliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bu acılı günümüzde, İçtüzüğümüzde pek yeri olmamasına rağmen,
şu anda ilgili bakanın da deprem bölgesinde olduğunu dikkate alarak, ben, iki
partimizin grup başkanvekillerine, bu duygularını dile getirmeleri için kısa
bir söz vereceğim.
Buyurun Sayın Çelik.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bingöl'de meydana gelen deprem felaketi,
hepimizin ve bütün vatandaşlarımızın derin üzüntüsüne neden olmuştur. AK Parti
Grubu olarak, vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil
şifalar, milletimize ve Bingöllü hemşerilerimize de başsağlığı temennisinde
bulunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, fay hatları, depremler ve bu şekilde felaketler bir anlamda
kaderimizdir diyebiliriz; çünkü, Türkiye, coğrafî yapısı itibariyle, oturduğu
mekân itibariyle böyle bir kaderi yaşamayla karşı karşıyadır; fakat, yıkımlar,
yaralanmalar, ölümler kaderimiz olmamalıdır. Türkiye'nin imar ve inşa sorunları
içler acısı bir durum arz etmektedir. Geneli itibariyle, merkezî yönetimler ve
yerel yönetimler açısından -bugüne kadar, bir bütün olarak bütün merkezî
yönetimleri ve yerel yönetimleri içine almak doğru olmaz ama- geçen yıllar,
maalesef, olumsuz yıllar olmuştur.
Bu konuda geçmişe
dönük eleştirilere de fazla takılıp kalmanın, suçluları ve sorunları burada
irdelemenin bir anlamı olmadığı kanaatindeyiz; çünkü, onları burada çokça
konuşmak, ne vefat edenleri geri getirmeye ne de bu acıları dindirmeye yeterli
olacaktır. Tabiî ki, Türkiye bir hukuk devletidir, yargıya intikal eden
ihmaller, suiistimaller, mutlaka, yargı tarafından ele alınacak ve gerekli
müeyyideler uygulanacaktır; yargı, gerekeni yerine getirecektir.
Aslolan, geleceğe
dönük ne yapacağımızdır, neler yapmamız gerektiğidir. Türkiye'nin bu çirkin
fizikî görüntülerden ve dramatik görüntülerden nasıl kurtulacağı konusu, tabiî
ki, hepimizin sorunudur, hepimizin sorunu olmalıdır ve bunlara, Parlamento
olarak, mutlaka, çözüm üretmek, çözüm bulmak mecburiyetimiz vardır.
Lafta çağdaşlığın bir
anlam ifade etmediğinin görüntüleridir Bingöl'deki görüntüler; özde çağdaşlık
aslolandır ve Parlamentonun üzerine, bu anlamda, çok ciddî görevler düşmektedir.
Nitelik ve nicelik
açısından bu olumsuzlukların bir daha yaşanmaması ve nitelik ve nicelik
açısından olumlu günlerin yakın olması temennisiyle, milletimize, Bingöllülere
tekrar başsağlığı dileklerimizi iletiyor, Allah bir daha bu acıları milletimize
ve bizlere yaşatmasın temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Çelik.
Buyurun Sayın
Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bingöl'de meydana gelen
deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet
diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve tüm ulusumuzun başı sağ olsun
diyorum.
Türkiye kadersiz bir
ülke, şanssız bir ülke; ne yazık ki, sık sık, felaketlerden birinin acılarını
daha tam unutmadan, yaralarını saramadan, başka bir felaketle karşı karşıya
kalıyoruz. Bu, bizim coğrafyamızın bize sunduğu bir kadersizlik; ama, aynı
zamanda, bu coğrafyamızın şartlarını, jeolojik yapısını bilmemize rağmen,
yeterli önlemi hiçbir zaman alamayışımız ve kaderci bir yaklaşımla, bir şey
olmaz anlayışıyla hareket etmemizin beklenen bir sonucu.
Hepiniz izliyoruz,
biliyoruz, böylesine deprem kuşağı olan ülkelerde, bunun çok ötesinde, 7-8
şiddetinde depremler olmasına rağmen, bir tek kişinin bile burnu kanamıyor;
ama, bizim altyapımız yetersiz. İşte, bir söz vardır "fakirliğin gözü kör
olsun" derler; fakirliğin, çaresizliğin, az gelişmişliğin dayattığı
şartlar bunlar. Yoksa, o bölgede yaşayan insanlar da daha sağlam konutlarda
oturmak isterler, daha sağlam binalarda yaşamak isterler; ama, olanak olmayınca,
kaynak olmayınca, kaderine herkes razı oluyor ve bu çaresizliğin bedelini de
her zaman çok ağır ödüyoruz. Gene, böylesine bir çaresizlik hepimizi perişan
etti.
Değerli arkadaşlarım,
elbette, bundan sonrası için neler yapacağımız çok önemli; ama, ne yazık ki,
1999'da Kocaeli'nde, Yalova'da, Sakarya'da, İstanbul'da yaşadığımız, o büyük
felaketten sonra da, yeterli, önemli, kalıcı tedbirleri almadık. Ben, İstanbul'da
oturan birisi olarak biliyorum ki, hiç kimse doğru dürüst bir çözüm üretmedi,
çare bulmadı; nasıl olsa bir daha olmaz anlayışıyla, hepimiz kaderimize razı
-Allah korusun- bir felaketi bekler haldeyiz. Gene bugün yaşadığımız
Bingöl'deki deprem de aynı nitelikteki bir deprem.
Öncelikle, tabiî,
şunu yapmamız lazım: Niçin bu kamu binaları öncelikle çöküyor?
1- Müteahhit
seçimiyle ilgili konuları gerçekten ciddî bir şekilde değerlendirmeliyiz.
2- Bu binaların
denetimini yapan, hem devlet dairelerinde görevli hem belediyelerde görevli
mühendislerin yetkilerini, sorumluluklarını ve kalitelerini mutlaka
düzeltmeliyiz.
Gene, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, elbette, devlet her türlü araştırmayı, incelemeyi yapacaktır;
ama, burada yapılan kamu binaları kimler tarafından yapılmıştır, denetimlerde
hangi eksiklikler olmuştur, ihale sistemindeki yanlışlar nedir; bunları
araştırmak üzere mutlaka bir araştırma komisyonunu görevlendirip, Meclisimizin
kapsamlı bir şekilde bilgilenmesini sağlamalıdır ve en önemlisi de, bundan
böyle, bu tip kaçınılmaz depremlere maruz kaldığımızda, dayanıklı, ufacık bir
depremde bile yıkılmayacak binaların nasıl yapılacağı konusunda kafa yormalıyız
ve şu günlerin acil sorunu da, Kızılayıyla, tüm devlet kurum ve kuruluşlarıyla,
orada çaresiz olan insanların yardımına koşmalıyız. Devletimizin bu konuda
elinden geleni yapacağına inanıyorum. Siyasal partilerimiz -biraz önce Meclis
Başkanvekilimizin de ifade ettiği gibi- oraya koşmuşlardır, Sayın Başbakan
oradadır.
Umarım, dilerim, kısa
sürede mevcut vatandaşlarımızın yaraları sarılır, göçük altındaki
vatandaşlarımız canlı olarak kurtarılır.
Ben, tekrar,
halkımıza, Türk Ulusuna başsağlığı diliyorum, hayatını kaybedenlere Tanrı'dan
rahmet diliyorum, yakınlarına da sabır diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum
ve böylesi felaketler nedeniyle burada tekrar konuşma yapma durumunda
kalmamamız, en büyük dileğimizdir.
Saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Özyürek.
Sayın
milletvekilleri, bugün 1 Mayıs ve işçi sınıfının birlik ve dayanışma günü.
Bütün dünyada 1 Mayıs, artık, sadece işçi sınıfının birlik ve dayanışma günü
olmaktan çıkarak, yaşadığı ülkede çalışma koşullarından, emeğinden, dilinden,
dininden, mezhebinden, renginden, ırkından ötürü sömürülen, baskıya uğrayan ve
ezilen her insan ve toplum kesimlerinin dayanışma gününe dönüşmüştür.
Bugünü alanlarda
yaşayan, hisseden ve kutlayanları, biz de buradan yürekten kutluyor, dayanışma
duygularımızı iletiyorum.
Bu gün nedeniyle çok
sayıda sayın milletvekili söz talebinde bulunmuştur; Kocaeli Milletvekili Sayın
İzzet Çetin, İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Güryüz Ketenci, Ağrı
Milletvekili Sayın Naci Aslan, Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi ve
Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı, Başkanlığımıza başvurarak bu günde
konuşma yapmak istediklerini belirttiler.
Kendilerine bu
duyarlılıkları için teşekkür ediyorum; ancak, biz, iki sayın milletvekiline söz
vermek durumunda kaldık.
Şimdi, bu konuda
gündemdışı ilk konuşmayı yapmak üzere, Tokat Milletvekili Sayın Feramus Şahin'i
davet ediyorum.
Buyurun Sayın Şahin.
(CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, 1 Mayıs işçilerin birlik ve dayanışma
gününe ilişkin gündemdışı konuşması
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün çalışanların ve emeğin bayramı
olan 1 Mayıs için gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; işçilikten gelen bir milletvekili olarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan,
Bingöl depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet,
ailelerine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
1 Mayıs, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve 8 saatlik işgünü mücadelesinin
bir ürünü olarak kabul edilmekte, pek çok ülkede işçi bayramı olarak
kutlanmaktadır. Ülkemizde ise 1 Mayıs, uzunca bir süre sadece belli bir kesimin
kutladığı gün olarak algılandı. Daha da kötüsü, 1 Mayıs, hep olayların
yaşandığı, hatta, kan dökülen gerilimli gün olarak damgalandı. Bir kutlamadan,
şenlikten çok, asayiş sorunu olarak değerlendirildi. Bütün bu algılama ve
değerlendirmelerin nedeninin, 1 Mayısın tarihsel anlamının yeterince
bilinmemesi olduğunu düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, 19 uncu Yüzyılda sanayi devrimiyle birlikte çocukların ve
kadınların da çalışma yaşamına katılması, çalışma süreleri konusunda yoğun
tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu bağlamda, 1 Mayısın kökeninde temel
olarak 8 saatlik işgünü mücadelesi vardır. Bilindiği üzere, bu dönem, işçilerin
12 ilâ 16 saat çalıştıkları, bütün haklardan yoksun oldukları vahşi kapitalizm
dönemidir. Bu dönem, aynı zamanda, işçilerin, hakları için mücadelelerini yükselttikleri
dönemdir.
Böyle bir süreçte,
Amerikan işçileri, 1886 yılının 1 Mayısında 8 saatlik işgünü talebiyle mücadele
başlattılar. Bu amaçla yapılan gösteriler kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Bu
mücadelede çok sayıda işçi hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştır.
Bu olayın
unutulmaması için 1889 yılında toplanan İkinci Enternasyonalde, 1 Mayısın
işçilerin birlik ve dayanışma günü olarak kutlanması kabul edilmiştir. İşte, 1
Mayısın tarihsel anlamı budur. 1 Mayıs, başta çalışma süresi olmak üzere, işçi
haklarının kazanımlarının simgesi durumundadır. Bu konunun, az önce de
belirttiğim gibi, temelinde son derece insanî bir talep vardır.
Ülkemizde 1 Mayısa
hep özünden kopuk bir şekilde bakılmıştır. Oysa, yüzyılın başında, işgal
altındaki İstanbul'da bile, işçiler, 1 Mayısı kutlayabilmişlerdir. 1977 yılında
yapılan 1 Mayıs Kutlamalarında meydana gelen ve hâlâ tam olarak aydınlatılmamış
üzücü olayların yaşandığı gösteriler bahane edilerek, 1 Mayıslara hep kuşkuyla
bakıldı. Artık bizim ülkemizde de, tüm çağdaş dünyada olduğu gibi, insanlığın
ortak değerlerinin kutlandığı diğer önemli günler gibi 1 Mayısın da amacına
uygun bir şekilde bayram havasında kutlanması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
1 Mayısı kutladığımız bu gün de bir üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum:
Maalesef, ülkemiz emekçileri 1 Mayısı, tüm tarihsel kazanımlarının ellerinden
alınmaya çalışıldığı, çalışma koşullarının tekrar 19 uncu Yüzyıl şartlarına
geriletilmek istendiği, yeni çalışma ilişkilerinin düzenlendiği bir dönemde
kutlamaktadırlar.
Yeni iş yasasıyla,
yaşanan ekonomik krizlerin bedeli, işçilere ödetilmek istenmekte, işçi
haklarından çok işveren hakları korunmakta, işletme ve işyerleri
gözetilmektedir. Yine, bu yasayla, çalışma yaşamında, kuralsızlık kural haline
getirilmektedir. İşçilerimiz, bu yasayı bu haliyle kabul etmemektedirler, bu
yasaya karşı çıkmaktadırlar; bu konuda yapılan tartışmaları dikkatle izliyor ve
bu yasanın bu şekliyle Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmemesini bekliyorlar.
İşçilerin yeni iş
yasasına nasıl baktığını da bu vesileyle burada belirtmek istedim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1 Mayıs, ülkemizde ve dünyada bütün çalışanlara, hayatını
emeğiyle ve alınteriyle kazananlara kutlu olsun.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Şahin.
Gündemdışı ikinci
söz, yine, 1 Mayıs konusunda söz isteyen Çorum Milletvekili Sayın Agah Kafkas'a
aittir.
Buyurun Sayın Kafkas.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.-
Çorum Milletvekili Agah Kafkas'ın, 1 Mayıs işçilerin birlik ve dayanışma gününe
ilişkin gündemdışı konuşması
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonları başında bizleri izleyen
işçiler, memurlar, emekçiler; hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerimin başında
belirtmeliyim ki, bugün, bu bayram coşkumuza, Bingöl'de meydana gelen deprem,
bizi ve bütün ülkemizi elim bir üzüntüye sevk etmiştir. Depremde hayatını
kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum.
Başta Bingöllüler olmak üzere, bütün ülkemize başın sağ olsun diyorum. Allah
bir daha böyle acılar göstermesin temennisini bir kez daha vurgulamak istiyorum
ve başta Başbakanımız olmak üzere, yaraları sarma gayreti içerisinde olan bütün
görevlilere başarılar diliyor ve süratle yaraların sarılmasını temenni
ediyorum.
Sizlerin ve alanları
dolduran tüm dünya emekçilerinin 1 Mayıs, birlik, kardeşlik, dayanışma gününü
içtenlikle kutluyorum.
Bugün Türkiye'deki
emekçiler, başta İstanbul olmak üzere bütün yurt sathında alandalar. Dünya
emekçileri, Berlin'de, Brüksel'de, Bağdat'ta, Chicago'da, Moskova'da,
Tahran'da, Kandahar'da, bütün dünyada alanlardalar, ekmek, barış ve özgürlük
istemlerini haykırmaktadırlar.
Bütün dünya
emekçileri, 117 yıl önce Chicago'da bir grup işçinin başlattığı insanca yaşam
ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi mücadele gerçeğini konuşmaktadırlar. 1
Mayıs, bir ülkeye, bir bölgeye ait olmayıp istisnasız bütün ülkelerin sahip
olduğu hem global hem de tarihsel bir gerçektir.
1 Mayıs gününün
toplumsal anlamı büyüktür. 1 Mayıslar, emeğin yüceltildiği günler olarak
kutlanmaktadır. 1 Mayıslar, emeğin sorunlarının, dolayısıyla da toplumun temel
sorunlarının dile getirildiği günlerdir. 1 mayıslar toplumsal denge
arayışlarının ve toplumsal katılımların önemli bir aracıdır.
1 Mayıs kutlamaları,
emek ortak temelinde ülkelerin kendi ekonomik, sosyal, siyasal modellerine göre
farklı yorumlanıp farklı kutlandıkları bir gün olmuştur. Ülkemizde 1 Mayısların
kutlanmasında, 1992 yılından bugüne kadar, işçileri temsil eden
konfederasyonlarımız, Türk-İş, Hak-İş ve DİSK olumlu bir birliktelik
sergileyerek kutlamalarda ortak hareket etmektedirler. Daha sonra KESK, Türkiye
Kamu-Sen ve Memur-Sen başta olmak üzere, emek dünyamızın bütün sivil toplum
örgütlerinin katılımıyla oluşan emek platformu çatısı altında, daha sistematik
bir işbirliği, olumlu ve yaygın demokratik katılım sağlanmıştır. Sosyal
taraflar ve sivil toplum, bugün Türkiye'de olgunluk açısından önemli gelişmeler
kaydetmiş, ayrıca, sivil toplum örgütleri, ortak bir dili birlikte
gerçekleştirmeyi başarmışlardır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik,
çalışanların ve emekçilerin insanca yaşam ücretini alamamaları, örgütlenme
haklarının kısıtlandığı, sosyal güvenlik konusunda toplumun tümünün kucaklanmadığı,
sağlık hizmetlerinden yeterlice yararlanılamadığı, vergi adaletsizliğinin
korkunç boyutlara geldiği, konut sorununun çok büyüdüğü bir ülkedir. Tam
böylesine bir ülke gerçeğiyle karşı karşıya olan milletimiz, 10 000 000'dan fazla
insanımızın yoksulluk sınırında olduğu bir dönemde, 3 Kasımda bu tabloya "dur" demiş, siyaseti temize
çekerek, AK Partiyi iktidara getirmiştir. Bizler de, dünya gerçekleri ve
Türkiye gerçeklerinden hareketle, bu sorunlarına ilişkin çabalarımızı
yoğunlaştırmış bulunmaktayız.
İşte, işe
başladığımız günden bu yana, emekli maaşlarında önemli iyileştirmeler yapılmış,
sosyal güvenlik sisteminin tek çatı altında toplanması ve bir genel sağlık
sigortasından bütün toplumun yararlanması için ciddî bir çalışma
başlatılmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AGAH KAFKAS (Devamla)
- Ayrıca, işsizlik sigortasından yararlanma koşullarının iyileştirilmesi
konusunda büyük mesafe katedilmiştir. Vergi barışıyla, hükümetimiz, iş
dünyamızı rahatlatmış; çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılması ve ucuz
mazot uygulamasıyla çiftçilerimizin nefes alması sağlanacaktır.
Onbeş yıldır
emekçilerden zorla kesilen ve
kamuoyunda "zorunlu tasarruf" olarak bilinen çalışanların
tasarruflarının teşvik edilmesine dair fondaki paralar, Yüce Meclis tarafından
bir kanun çıkarılarak tasfiye edilmiş ve 15 yılın biriken sorunu... Bugün, 1
Mayıs'ta, emekçiler, anaparalarını almaktadırlar.
Konut sorununun
çözümüne ilişkin, büyük bir konut hamlesi projesi başlatılmıştır. Umarım ki,
konut sorunun çözülmesine katkı sağlayacak bu proje, istihdam sorunumuzun da
hafiflemesine katkı sağlar.
Yine, burada altını
çizmek istediğim diğer bir konu, son Bingöl depreminde de gördüğümüz gibi, bu
ülkede, sağlıklı konut üretilmesinde büyük sıkıntılar vardır ve umuyorum,
diliyorum ki, hem sağlıklı konutlar üretilir hem de mevcut konutların depreme
dayanıklı hale getirilmesi sağlanır.
Bugün 1 Mayıs 2003.
Bugün, Türkiye'de, işçisiyle memuruyla, dar gelirlisiyle tüm emekçiler,
meydanlarda "bizler, işçiler, kamu emekçileri, esnaf, işsizler, emekliler,
küçük üreticiler, gençler ve kadınlar; şimdi, eşitlik, özgürlük, adalet ve
barış mücadelesini daha yakıcı buluyoruz; şimdi, birliğimizi, dayanışmamızı
daha anlamlı buluyoruz" diye haykırıyorlar ve meydanlarda toplanan
emekçiler "dünyada ve bölgede savaşın ve işgalin son bulması için; halkın
özgür iradesine saygı için; eşit, adaletli, özgür ve barışçıl bir dünya için;
çoğulcu, demokratik, hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir ülke için; IMF
güdümlü yoksulluk ve yolsuzluk politikalarına son vermek için; kölelik
yasalarına, hak gasplarına dur demek için; eşit, parasız, yaygın kamu hizmeti
için; toplusözleşmeli, grevli sendikal hak ve özgürlükler için; sermayeden
değil emekten yana politikalar için, 1 Mayısta mücadeleyi yükseltmeye ve
geleceğimizi savunmaya çalışıyoruz. 1 Mayıs, gücümüzü, kararlılığımızı,
birliğimizi gösterme zamanıdır" diyorlar.
BAŞKAN - Sayın
Kafkas, sözlerinizi tamamlar mısınız.
AGAH KAFKAS (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Biz de, iktidar
olarak, AK Partisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu anlamlı
haykırışları çok iyi anlamalıyız, çok iyi okumalıyız diye düşünüyorum. Bu
noktada hedefimiz, bu sorunları, ülke gerçeklerini göz önüne alarak, bir an
önce çözüme kavuşturmaktır.
Yarınlarına umutla
bakabilen bir Türkiye hedefimiz için; barış, kardeşlik, dostluk ve dayanışmanın
hâkim olduğu bir Türkiye için; daha demokratik, daha aydınlık bir Türkiye için;
çalışanların ve bütün milletimizin yarınlarına daha güvenle bakabildikleri bir
Türkiye için; sosyal adaletin gerçekleştiği, örgütlenmenin önündeki engellerin
kaldırıldığı, daha çağdaş, daha gelişmiş, insanımızın mutlu olduğu bir Türkiye
özlemiyle, yeniden, bütün dünya emekçilerinin 1 Mayıs birlik, dayanışma ve
mücadele gününü içtenlikle kutluyorum. 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma
gününün resmî tatil olarak kutlanması için, dün, arkadaşımızla birlikte Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiğimiz kanun teklifinin hayata
geçirilmesi için, değerli milletvekillerimizden destek beklediğimizi
vurguluyor, şükranlarımızı sunuyor, tekrar, bütün emekçilerin bayramını
kutluyorum.
Saygılarımla.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kafkas.
Gündemdışı üçüncü
söz, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılacak olan frekans
ihalesiyle ilgili söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın
Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
tarafından yapılacak frekans ihalelerine ilişkin gündemdışı konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; öncelikle, Bingöl'de meydana
gelen elim deprem nedeniyle, tüm Bingöl halkına geçmiş olsun dileklerimi
iletiyor, ölenlere Tanrı'dan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Tanrı'nın, bir daha bize böyle acıları göstermemesini; ama, ihmalin veya ihmal
edilen şeylerin kader olmamasını diliyorum. Her şey kader değildir; kadere
karşı yapılan ihmaller, kader değildir. Kadere karşı önlemler almak, bizim,
hepimizin görevidir.
Ayrıca, tüm
çalışanların 1 Mayıs bayramını kutluyor, önümüzdeki 1 Mayıslarda ekmeğini,
aşını mutlulukla yiyen tüm işçi kardeşlerime böyle günler diliyor ve tekrar,
tüm işçi kardeşlerimin 1 Mayısını kutluyorum.
Sayın
milletvekilleri, ülkemiz bir hukuk devletidir. Ülkemiz vatandaşlarının temel
hak ve hukuku Anayasamızda açıkça belirtilmiştir. Buna karşın, Radyo Televizyon
Üst Kurulu tarafından yapılacak frekans ihalesi için bir ulusal güvenlik belgesi
aranmaktadır ve bu koşul, önkoşul olarak öne sürülmektedir. Ulusal güvenlik
belgesi almadan radyo ve televizyon frekans ihalesine giremiyorsunuz. Bu belge,
Başbakanlık Güvenlik İşleri Başkanlığı tarafından düzenleniyor. Eğer bu belge
bir hukukî dayanağa dayanarak düzenleniyorsa hiçbir sözümüz yoktur. Ancak,
uygulama, 57 nci hükümet döneminde ve 57 nci hükümetin Başbakanı tarafından
yürürlüğe konmuştur ve halen bu uygulama devam etmektedir.
Hakkında hiçbir
mahkeme kararı olmaksızın, karakoldan içeri dahi girmemiş, karakola adımını
dahi atmamış, hiçbir ceza almamış, devletine ve ülkesine karşı her türlü
vatandaşlık görevini yerine getirmiş bir kişiye, siz bu yayın kuruluşuna ortak
olamazsınız diyeceksiniz. Peki, suçu ne, ne yapmış bu insan? Yasal bir
dayanağın yok.
Kimler bu araştırmayı
yapıyor, bilmiyorum. Sonuçta, düzenlenen bir rapor var. Raporun içeriği
hakkında kesinlikle bilgi verilmiyor, mahkemeye dahi bilgi verilmiyor ve
insanlara "idare mahkemesine gidin" deniliyor. İnsanlar suçlu ilan
ediliyor. Hukuk devleti, hiçbir yasal dayanağı olmaksızın, vatandaşını suçlu
ilan edemez.
Peki, bu insanlar,
etraflarına, çevrelerine, ben suçluyum mu diyecekler?! Peki, bu insanlar
"benim suçum ne" dedikleri zaman, suçları belli olmayacak mı, ne
cevap verecekler etraflarına?! Burada gösterilen yol ise, idare mahkemesine gidin.
Peki, suçunu bilmeyen bir insan, neyin savunmasını yapacak?! Benim suçum nedir,
söylemiyorlar. Peki, bu kişi, hangi mahkemede, neyin savunmasını yapacak?!
Suçlu ilan edeceksin, "mahkemeye müracaat et" diyeceksin...
Bu kişiler, her türlü
göreve talip olduklarında izin vereceksin, kamu görevlisi olabilecekler, il
genel meclisi üyesi olabilecekler, belediye başkanı olabilecekler, milletvekili
olabilecekler; ama, hukuken hiçbir suçları olmadığı halde, bir yayıncı kuruluş
ortağı veya yayıncı kuruluşta yönetici olamayacaklar. Tabiî, bunun bir hukuk
devletinde izahatı nedir, bilemiyorum.
Türkiye'de yayın
yapan her kurumun, Türkiye Cumhuriyetinin birlik, beraberlik ve bütünlüğünü
bozmadan, cumhuriyetin temel ilkelerine uygun yayın yapması temel koşuldur;
ancak, yayıncı kuruluşun ihaleye katılmasında, bu kişileri, hiçbir yasal
dayanak olmadan suçlu ilan etmek, bir hukuk devletinin yapmayacağı bir iştir.
Bu kuruluşlar, eğer, bugüne kadar yapmış oldukları yayınlarda suç işlemişlerse,
neden en ağır cezayı vermediniz?! Eğer suç işliyorlarsa ve yayınları devam
ediyorsa, neden yayınlarını kesmediniz?! Ama, suç işlemeyeceksin ve hiçbir
yasal dayanağı olmadan, bu insana "yayıncı kuruluşta yönetici veya ortak
olamazsın" diyeceksin...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, elimde, RTÜK'ün, frekans ihale yönetmeliği
var. Orada, ulusal güvenlik belgesinden söz ediliyor ve "belge verilirken
uyulacak objektif esas ve kriterler
Başbakanlıkça belirlenir" deniliyor. Hangi objektiflikle?..
İnsanlar gidip "benim suçum ne" diye sorunca "vallahi
bilmiyoruz" diyorlar, söylemiyorlar. Vatandaş "suçumu söyleyin ki,
ben de bir daha bu suçu işlemeyeyim. Yasal olmayan bir şekilde, beni nasıl suçlu
ilan edersiniz" diye soruyor.
Yine, aşağıda saymış:
"Taksirli suçlar hariç olmaz üzere..." Affa uğramış suçları
belirlemiş bu yönetmelik.
Ayrıca, RTÜK
tarafından, doldurulmak üzere verilmiş bir form var; "Kabahat
niteliğindeki trafik suçları hariç, herhangi bir suçtan tevkif edildiniz
mi?", "Aleyhinizde bir iddianame tanzim edildi mi?" Devlet,
vatandaşına "suç işledin mi" diye sormaz. Devam ediyor: "Mahkûm
oldunuz mu?", "Hakkınızda para cezası uygulandı mı?",
"askerî ve sivil bir ceza davasında suçlu olarak mahkemeye davet edildiniz
mi?" Bir hukuk devletinde, bu sorular vatandaşa sorulmaz.
Bu nedenle, Sayın
Başbakanımızın bu konudaki, geçen hükümet döneminde başlatılan bu uygulamada,
objektif esas ve kriterler... Bir devlet, belge olmadan hiç kimseyi,
vatandaşını suçlu ilan etmez . Objektif kriterlerin ne olduğunu bilmeli, eğer
suç işlemişse, insanlara işlediği suçun cezasını da vermeli; ama, suçlu olmadan
kimseyi müstakbel suçlu ilan etmek, bir devletin görevi değildir.
Ayrıca, yerel
televizyon ve radyolar, o yörenin bir gıdasıdır; o yörede, haksızlıkların bir avukatıdır;
halkın en çağdaş iletişim araçlarıdır. Zaten, yerel gazeteler, yaşam mücadelesi
veriyor. Artık, çoğu yörelerde yerel gazeteler yavaş yavaş bitiyor; çünkü,
bunların her türlü gelirleri kesildi.
Özellikle, ulusal
frekans ihaleleri 1994 yılında yapılacaktı. 1994 yılında alınmayan bir paranın
bugünkü gelirini düşünün! Ulusal frekans ihaleleri, hâlâ, RTÜK tarafından,
yetki nedeniyle yapılamıyor; ancak, bu ihaleler yapılırken, özellikle, yerel
televizyonların ve yerel radyoların yaşam savaşı vermesi için, mutlaka, bu
konuda yerel televizyon ve radyolarımıza öncelikle sahip çıkılması gerekir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Bir Meclis
araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen ve 31 milletvekilinin, gemi kaynaklı
deniz kirliliği ile atık toplama ve arıtma hizmetleri konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Denizlerin gemilerden
kirletilmesini önlemek, atık toplama ve arıtma hizmetlerinin yasalar
çerçevesinde yapılmasını sağlamak ve uygulamada yasal davranılmasını teşvik
maksadıyla; TDİ Vakfının konuyla ilgili faaliyetlerinin incelenmesi için
Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1 -
Mehmet Sefa Sirmen |
Kocaeli |
2 -
İzzet Çetin |
Kocaeli |
3 -
Salih Gün |
Kocaeli |
4 -
Muharrem Eskiyapan |
Kayseri |
5 -
Sedat Pekel |
Balıkesir |
6 -
Nejat Gencan |
Edirne |
7 -
Mustafa Yılmaz |
Gaziantep |
8 -
Ahmet Yılmazkaya |
Gaziantep |
9 -
Feridun Ayvazoğlu |
Çorum |
10 -
Rasim Çakır |
Edirne |
11 -
İdris Sami Tandoğdu |
Ordu |
12 -
Mehmet Siyam Kesimoğlu |
Kırklareli |
13 -
Bülent Baratalı |
İzmir |
14 -
Erdal Karademir |
İzmir |
15 -
Halil Tiryaki |
Kırıkkale |
16 -
Yakup Kepenek |
Ankara |
17 -
Mehmet Sevigen |
İstanbul |
18 -
Bülent Hasan Tanla |
İstanbul |
19 -
Osman Kaptan |
Antalya |
20 -
Ali Kemal Deveciler |
Balıkesir |
21 -
Sıdıka Aydoğan |
İstanbul |
22 -
Kemal Demirel |
Bursa |
23 -
Orhan Ziya Diren |
Tokat |
24 -
Feramus Şahin |
Tokat |
25 -
Hüseyin Özcan |
Mersin |
26 -
Nadir Saraç |
Zonguldak |
27 -
Halil Akyüz |
İstanbul |
28 -
Uğur Aksöz |
Adana |
29 -
Mehmet Yıldırım |
Kastamonu |
30 -
Özlem Çerçioğlu |
Aydın |
31-
Turan Tüysüz |
Şanlıurfa |
32 -
Abdürrezzak Erten |
İzmir |
Gerekçe:
Ekolojik dengelerin
korunması ve iklimlerin dengelenmesinde önemli bir unsur, insanlığın
gelecekteki besin deposu olma özelliği nedeniyle; denizlerin her türlü
kirlilikten korunması, dünyanın ve yaşadığımız coğrafyanın en önemli konusu
haline gelmiştir. Bu kirlilik yükü içerisinde, gemilerden kaynaklanan
kirliliğin önemli bir payı bulunmaktadır.
Bilerek ve bilmeden
yapılan her türlü deniz kirliliğine sebep olan kirletmeler, dünya devletlerinin
denizlerden elde ettikleri ekonomik kazancın devamı ve insan sağlığının
korunmasıyla ilgili sorunları, uluslararası boyuta taşımıştır.
Sorunun çözümü için
düzenlenen konferanslar daha sonra uluslararası sözleşmelere dönüşerek, deniz
kirliliğinin önlenmesini içeren "MARPOL" kaideleri adıyla anılmaya
başlanmıştır.
1973 yılı
uluslararası konvansiyonuyla ilgili 1978 yılı protokolü, ülkemizin de altına
imza koyduğu "Gemilerden Denizlerin Kirlenmesinin Önlenmesi Hakkında
Uluslararası Sözleşme" (MARPOL 73/78)'yi hayata geçirmiştir.
Bu sözleşmenin 12 nci
kuralı atık alım tesisleriyle ilgili olup "sözleşmeye taraf ülkelerin
yükleme terminallerinde, onarım limanlarında ve gemilerin petrollü
kalıntılarını boşaltmaya zorunlu oldukları diğer limanlarda, petrol tankerlerinden
ve diğer gemilerden çıkacak olan bu maddeler, gemileri gereksiz yere
geciktirmeden alabilme yeteneğine sahip alma tesislerini bulundurmayı
sağlayacaktır" şeklindedir.
Ancak, altına imza
koyduğumuz bu sözleşmeye rağmen, ülkemizde, yasalara uygun olarak işletilen
alma ve kabul tesisi bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak, ülkemizdeki atık
alım işlemleri, bazı kötü alışkanlıklar ve illegal uygulamalarla sürmekte,
bertaraf edilmesi gereken atığın nereye gittiği takip edilemediği gibi, yakıt
kaçakçılığına zemin hazırlanmakta, bu hizmetten elde edilecek yasal gelirlerle
çevreye yatırım yapılması engellenmektedir.
İzmit Büyükşehir
Belediyesinin yan kuruluşu ve aylık 500 ton sıvı atık, 3 000 ton katı atık
yakma, değerlendirme ve depolama kapasitesiyle, ülkemizin en önemli çevre
yatırımlarından biri olan İZAYDAŞ (İzmit Atık ve Artıkları Arıtma Yakma ve
Değerlendirme A.Ş.) Türkiye'de, kendi alanında tek ve en önemli çevre
tesislerini bünyesinde bulundurmaktadır. Özellikle, işletmesinde bulunan BSEC
MARMARA 1 çevre gemisine, ülkemizde, denizlerin gemiler tarafından kirletilmesinin
önlenmesine ait uluslararası sözleşmeye (MARPOL) göre olması gereken, ancak
eksikliği görülen fonksiyonları yerine getirmesi nedeniyle, Çevre Bakanlığınca,
Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 24 üncü maddesi gereğince işletme
lisansı verilmiştir.
BSEC Marmara - 1
isimli bu gemi, ülkemizin ilk ve tek lisanslı ekolojik gemisi olmasına ve
ülkemizi, altına imza koyduğumuz uluslararası sözleşmenin hükümlerini yerine
getiren ülke konumuna taşımasına rağmen, mevcut sistem, bu ve benzeri gemileri
koruyacak normlardan yoksundur.
Mevcut sistem, anılan
geminin ülkemize getirilmesinden amaçlanan;
Denizlerin gemilerden
kirletilmesini önleme,
Akaryakıt
kaçakçılığına mani olma,
Uluslararası ve
ulusal kuralları hâkim kılma,
Geri kazanım
suretiyle ekonomik katkı sağlama,
Uluslararası
yükümlülüklerin yerine getirilmesindeki gecikmeleri önleme,
Hedeflerini olanaksız
hale getirmektedir.
Sistemin gerekli
normlardan yoksun oluşu, illegal uygulamaları teşvik ederek, haksız ve kuralsız
bir rekabet ortamı yaratmaktadır.
Türkiye Denizcilik
İşletmeleri (TDİ) personelince kurulan "TDİ Vakfı" İstanbul
Limanındaki gemilerden sintine ve atık alma hizmetinin kendi tekelinde olduğunu
ileri sürerek atık almakta ve basit bir arıtma işleminden sonra piyasaya
satmaktadır. Yapılan bu işlemlerin ilgili mevzuat hükümlerinin dışındaki
uygulamalarla meydana geldiği şeklinde iddialar mevcuttur. TDİ Vakfının
İstanbul Boğazı Kuruçeşme'deki tesislerinin, arıtma lisansına sahip olup
olmadığı; arıtma tesisine sahip değilse, geçici depo statüsündeki bu tesislerde
arıtma işlemi yapılıp yapılmadığı; atıklara, alımdan önce ön analiz, arıtmadan
sonra nihaî analiz yapılıp yapılmadığı ve bu işlemlerden, İstanbul Liman
Başkanlığı ve Gümrük Müdürlüğünün yazışmalarla haberdar edilip edilmediği;
spektelere uygun olmayan atığın, nerede ve nasıl bertaraf edildiği ve bahsi
geçen tesisin işletme planı mevcudiyetinin sorgulanması; bu planla ilgili
belgelerin, her yıl, Çevre Bakanlığına gönderilip gönderilmediği hususlarının
incelenmesi için bu araştırma önergesi hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Bilgilerinizi
sunulmuştur.
Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:
D)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın (6/256,6/292) esas numaralı sözlü
sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/51)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmında yer alan (6/256) ve (6/292) esas no'lu sözlü sorularımı
geri almak istiyorum.
Gereğini saygıyla arz
ederim. 30.4.2003
Mehmet
Neşşar
Denizli
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Sözlü soru önergeleri
geri verilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1 inci sırada yer
alan İş Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - İş Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S.
Sayısı : 73)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
İkinci sırada yer
alan, Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı
Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri
ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Çevre ve
Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984
Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve
400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991
Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ve Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/546, 1/63, 1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı : 127) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerlerini
aldılar.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde gruplar adına görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şahsı adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika, Sayın
Eker.
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında,
Bingöl Kentimizde meydana gelen deprem felaketi nedeniyle üzüntülerimi ifade
etmek istiyorum. Bu felakette hayatını kaybeden kardeşlerimiz için Allah'tan
rahmet, yaralılar için acil şifalar diliyorum. Şairin dediği gibi; ibret
alınsaydı, hiç tekerrür eder miydi tarih?! Bugün, maalesef, Bingöl'de, yine,
tarih tekerrür etmiştir; çünkü, geçmiş yıllarda da bu acılar yaşanmış, bu
felaketler tecrübe edilmiş olmasına rağmen, buna ait tedbirlerin alınmasında,
maalesef, yeterli çaba gösterilmemiştir ve bugün, biz, bu felaketle, maalesef,
karşı karşıya kaldık. Dilerim ve umarım, bir daha böyle bir felaket yaşanmaz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısıyla ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Öteden beri,
ülkemizde, bürokrasinin hantal ve ağır işleyen yapısı, hizmetlerin zamanında ve
süratle yapılmasını engelleyen bir faktör olarak bilinmekte ve kabul
edilmektedir. Keza, değişik tarihlerde oluşturulan kurumlara, benzer, hatta,
aynı konuda yetki ve görev verilmesi, uygulamada dublikasyonlara, çok başlılığa
ve yetki çatışmalarına yol açmakta; bunun bedeli de, işlerinin zamanında
yapılmaması, hatta, engellenmesi suretiyle vatandaşlarımıza ödetilmektedir. Bu
durum, aynı zamanda, insan kaynaklarının ve malî kaynakların israf edilmesine
yol açmakta, böylece, vergi mükelleflerinin ödediği vergilerle oluşan hazine
kaynaklarının yanlış kullanılmasına sebep olunmaktadır. Etkin ve verimli bir
kamu hizmeti elde etmek amacıyla bakanlık sayısının azaltılmasını öngören AK
Parti, bu çerçevede, bakanlık sayısını, 35'ten, önce 25'e, ardından 22'ye
düşürmüştür.
(1) 127 S.Sayılı Basmayazı 30.4.2003 tarihli 73 üncü
Birleşim tutanağına eklidir.
Değerli arkadaşlar,
etkin ve verimli bir hizmet ile tasarruf anlayışı çerçevesinde bazı
bakanlıkların birleştirilmesi, bu şekilde gündeme gelmiştir. Geçtiğimiz
günlerde Yüce Meclisin kabul ettiği bir tasarıyla Kültür ve Turizm Bakanlıkları
birleştirilmiş, bugün de, Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesini
öngören tasarı Yüce Meclisin gündemine gelmiştir.
Bu tür hizmet
bakanlıklarının birleştirilmesinde göz önünde bulundurulması gereken temel
faktörlerden biri, birleştirilecek bakanlıkların çalışma alanları ile yasalarla
verilmiş görevlerde benzerlikler bulunmasıdır. Bu açıdan bakıldığında, yasal
görevlerden kaynaklanan işlev ve yetki örtüşmelerinin fazla olduğu bakanlıklar,
Orman ve Çevre Bakanlıklarıdır. Anayasamızın 56 ncı maddesinde "herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir" denilmektedir. Bu
hakkı sağlayacak sağlıklı, temiz, doğal ve dengeli bir çevrenin oluşturulması,
çeşitli görevler itibariyle, Çevre ve Orman Bakanlıkları tarafından ayrı ayrı
organizasyonlar ve farklı uygulamalarla pratiğe aktarılmaktadır. Öte yandan,
taraf olduğumuz birçok uluslararası sözleşme, vaat ettiği zorunluluklar
itibariyle, mevcut durumda iki ayrı bakanlığı bağlamakta; keza uygulamalarda,
kaynak israfı ve yetki çatışmalarına yol açmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bu sözleşmeler arasında, Birleşmiş Milletler biyolojik çeşitliliğin
korunması, Birleşmiş Milletler çölleşme ve kuraklıkla mücadele, Avrupa
Konseyinin kısaca "Bern Sözleşmesi" diye tarif edilen yaban hayatı ve
yaban hayvanlarının korunması
sözleşmesi, yine kısa adı "Ramsar" olan Birleşmiş Milletler sulak
alanların ve su kuşlarının korunması ve Birleşmiş Milletlerin nesli tehlikede
olan bitki ve hayvan türlerinin ticaretini düzenleyen sözleşmesi sayılabilir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vatandaşlarımızın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, toprak,
su ve bitki arasındaki dengeyi korumak, bu dengenin bozulmuş olduğu yerlerde
düzeltmek, ulusal kaynaklarımızın en değerli hazinelerinden olan orman
varlığımızı korumak ve geliştirmekle mümkündür. Öte yandan, sanayileşme ve
çarpık kentleşmeyle ortaya çıkan kentsel atık, kirlilik ve diğer çevre
sorunlarının çözülebilmesi için, özellikle organizasyon ve malî imkanlar
açısından güçlü bir teşkilata ihtiyaç olduğu da bir başka gerçektir. Bu
nedenle, Çevre ve Orman Bakanlıklarının imkânlarının birleştirilmesi, esasen,
aynı kavramlara hizmet eden iki kuruluşun birleştirilmesinin meydana getireceği
etkiyle, hem çevre bilincinin yerleşmesi ve gelişmesine hem de ormanlarımızın
geliştirilmesine katkı sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesiyle, yabanî bitki ve
hayvan türlerinin ve bunların yaşam alanlarının korunmasında ortak çalışmalar
yapılabilecek, iki disiplinin aynı konuda ortak çalışmasının meydana getireceği
sinerji amaca daha çok hizmet edecektir.
Değerli arkadaşlar,
içinde bulunduğumuz zaman diliminde eko sistemi tehdit eden endüstriyel
atıklar, bozulan denge, gezegenimize giderek daha çok zarar vermektedir.
Sanayileşmeyle paralel bir seyir izleyen çevre kavramı, doğa koruma bilincinin
yerleştirilmesiyle mümkün olacaktır. Çevre ve orman kavramlarının birlikte
mütalaa edileceği bir bakanlık, bu kavramları tanıma ve tanıtma imkânı
sağlayacaktır.
Değerli arkadaşlar,
çevrenin korunması açısından en önemli husus, bozulmuş ve kirletilmiş bir
çevreyi temizleme çabasından çok, mevcut doğal ve temiz yapının kirletilmesini
engelleyecek bir bilinç ve buna uygun etkin bir organizasyonel yapının
oluşturulmasıdır. Bu çerçevede, çevre koruma faaliyetlerinin güçlendirilmesi,
özellikle altyapı ve sanayi yatırımlarının standartları ve kontrolü açısından
ilgili olan İller Bankası, belediyeler ve il özel idareleri gibi kuruluşların
güçlendirilmesi, kaynaklarının artırılması yoluyla yapılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bilindiği gibi, Çevre Bakanlığının görevlerinden biri de, çevre
geliştirme faaliyetleridir. Bu faaliyetin en önemli konularından biri de
ağaçlandırmadır. Aynı zamanda Orman Bakanlığımızın da ana faaliyet konularından
birini teşkil eden ağaçlandırma, bu yeni yapıyla hız kazanacaktır. Çevrenin
amaçları arasında yer almasına rağmen mevcut altyapı ve kaynak yetersizliği sebebiyle
tam olarak yerine getirilemeyen ağaçlandırma, Orman Bakanlığımızın mevcut
altyapı ve imkânlarıyla birleştirilmekle gelişme imkânı bulacak; böylece, çevre
kavramı yönünden bir amaç daha uygulanmış olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, bu tasarı yasalaştığı takdirde önemli ölçüde bir kadro
tasarrufu da sağlanmış olacaktır. Mevcut yapıda iki bakanlığımıza bağlı taşra
teşkilatlarındaki bölge ve il müdürlükleri sayısında tasarrufa gidileceği gibi,
bakanlık merkezindeki yönetici kadrolarında da önemli ölçüde azalma meydana
gelecektir. Örneğin, müsteşar yardımcısı sayısı 10'dan 4'e, genel müdürlük
sayısı 6'dan 5'e, genel müdür yardımcılığı kadrosu 24'ten 15'e, daire başkanlığı
kadrosu 36'dan 28'e, bakanlık müşavirleri kadrosu 50'den 30'a indirilerek
toplam 105 adet üst düzey kadro tasarrufu sağlanmış olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
bu hususu, özellikle son günlerde AK Partiyi kadrolaşmayla suçlayanların
bilgisine sunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; etkin, verimli ve kaliteli bir hizmet sunmayı amaçlayan bu
tasarıyı desteklediğimi belirtir; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Eker.
Şahısları adına
ikinci söz, Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil'e aittir.
Buyurun Sayın Uzdil.
(CHP sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Çevre ve Orman
Bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilgili tasarı hakkında kişisel görüşlerimi
bildirmek için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, tümünüzü sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. Ayrıca, Bingöl'de bugün olan deprem nedeniyle hayatını kaybeden
yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, tüm ulusumuza başsağlığı dileğimi
iletiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, bugün, tümümüzün bildiği gibi 1 Mayıs İşçi Bayramı, emekçilerin
dayanışma ve mücadele günü. Ben de güç şartlardaki işçi kardeşlerimin bayramını
yürekten kutluyor, yüreğimin onlarla birlikte çarptığını buradan duyurmak
istiyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, konuya girmeden önce, öncelikle paylaşacağınıza inandığım
duygularımı sizlere iletmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, şöyle bir düşünün
milletvekili adayı olduğunuzdaki duygularınızı, seçimler sırasında vatandaşlara
verdiğimiz sözleri, gerçekten inanarak onlara vaat ettiğimiz şeyleri. Her
biriniz, şöylece düşünüyorum, kendi bölgenizde iyi kötü birer liderdiniz.
Kiminiz il, ilçe başkanlığından, kiminiz üst düzey idareciliklerden, belediye
başkanlığından, oda başkanlıklarından geldiniz. Evet, orada yönlendiriyordunuz;
vatandaşın sorunlarını burada rahatlıkla dile getireceğinizi, düşündüğünüz
doğrultuda oy kullanacağınızı hayal ediyordunuz. Evet arkadaşlarım, hep öyle
düşündük, CHP'li arkadaşlarım da öyle düşündü, AKP'li arkadaşlarım da öyle
düşündü; ama, maalesef, beş ay geçti... Buradan, sizlerin adına da
sesleniyorum, yeter artık demek istiyorum. Hayallerimizi gerçekleştirelim arkadaşlarım,
hep beraber gerçekleştirelim. Birikimlerimizi özgürce ortaya koyalım.
Birilerinin "doğru" dediği gibi değil, doğru bildiğimiz gibi hareket
edelim.
Değerli arkadaşlarım,
gelin, gerçekten, milletvekili olalım. "Siz yenisiniz, bu iş böyle
olur" diyenlere, eksiklerini -kibarca söylemek istiyorum- lütfen, hep
beraber uyaralım. Bizler yeniyiz, doğru; ama, bizler, her şeyi bildiğini iddia
edecek kadar cahil değiliz. Bizler, neyi, nerede bulacağını, öğreneceğini
bilecek durumdayız. Burada, bu duyguları paylaştığımızı düşünüyorum; çünkü, her
iki gruptaki arkadaşlarımla da, zaman zaman, bire bir konuştum.
Değerli arkadaşlarım,
doğrudur "bakanlık sayısı azalsın" dedik, hep birlikte dedik,
CHP'liler de dedi, AKP'liler de dedi. Doğrudur, dedik; ama, birlikte bunu
azaltırken, biraz da dikkat etmeliyiz.
FİKRET BADAZLI
(Antalya) - Çok mu azalttık?!
NECATİ UZDİL
(Devamla) - Hayır, çok azaltmadık; daha da azaltalım diyorum.
Peki, ne yaptık; ben
yaptım, oldu diyerek bakanlıkları birleştirirsek, yarın dara düşeriz
arkadaşlarım, dara düşeriz... Lütfen, onu demek istiyorum, komisyonlara Çevre
Bakanımız geldi mi; anlatabildi mi; Çevre Bakanlığının Orman Bakanlığıyla
birleşmesini savunabildi mi?! Çevre Bakanlığı bürokratlarımız ne yaptı
komisyonlarda; geldiler, boynu bükük oturmadılar mı; savunabildiler mi Çevre
Bakanlığının kapatılmasını sevgili arkadaşlarım, savunabildiler mi?! Hep birlikte
gözledik.
Değerli arkadaşlarım,
Anadolu'da bir laf var "acele işe şeytan karışır." Evet, acele işe
şeytan karışır...
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) - Şeytan yok burada...
AHMET YAŞAR (Aksaray)
- Altı ay acele mi?!
NECATİ UZDİL
(Devamla) - Her insan, iyi olmak ve iyi iş yapmak için uğraş verir. Doğrudur;
ama, doğru karar, bilgiyle olur; sevgili arkadaşlarım, müşterek akılla olur.
Günlerdir buradayız. Evet, lütfen, müşterek aklı ortaya koyalım; ben, sizlere
bunu öneriyorum. Birilerinin dediğini değil, yüreğimizden kopan davranışı
gösterirsek, bu ülkeyi sorunlarından kurtarırız, hatta ve hatta iddia ediyorum,
ayağa kaldırırız. Buradan bakanlarımın çıkıp "benden daha yukarıda da var"
demelerini, ben, bu sırada otururken hazmedemiyorum. Ben bakansam, benim
dediğim olur, elimdeki imkânları ben kullanırım; yürekten söylüyorum. Sayın
belediye başkanım, bunu sen de hazmetmiyorsun, değerli arkadaşım, sen de
hazmetmiyorsun, hocam, sen de hazmetmiyorsun. Bunları hep bire bir konuştuk.
Arkadaşlar, konuya
girdik sayılır. Ben, şunu iddia ediyorum; lütfen...
YAHYA BAŞ (İstanbul)
- Vakit bitti...
NECATİ UZDİL
(Devamla) - Vakti kullanırım, merak etmeyin, o vakit benim.
Değerli arkadaşlarım,
ben, tartışılsın istiyorum; orman mühendisleri tartışsın, çevre mühendisleri
tartışsın, çevre örgütleri tartışsın, TEMA tartışsın. Lütfen, yeni başlamadı mı
tartışma! Tartışmaktan ne çıkar! Bırakın, burada da biraz çok konuşalım, ne
olur?! Konuşmanın bir zararı mı var, rahatlamaz mıyız, konuşmayla rahatlamaz
mısınız, bilgilenmez miyiz?! Siz, yeteri kadar bildiğinizi iddia ediyor
musunuz?! Grup başkanvekiliniz elini kaldırınca, hep birlikte ellerinizi
kaldırmak sizin zorunuza gitmiyor mu; benim gidiyor! Ben, bilgilenmek
istiyorum, oyumu bilerek kullanmak istiyorum sevgili arkadaşlarım.
Buradan bir şey daha
söylemek istiyorum: Orman Bakanlığını alalım, Çevre Bakanlığını alalım; nasıl
uyum bu!? Nasıl uyum?!. Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığının görevleri, görev
alanları birbiriyle nasıl örtüşüyor?
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Yeşil... Yeşil...
NECATİ UZDİL
(Devamla) - Sevgili meslektaşım, nasıl örtüşüyor? Orman Bakanlığının görev
alanı Toroslar, oradaki ormanlar. Peki, Çevre Bakanlığının görev alanı ne;
fidan dikmek mi; hayır arkadaşlar, kentlerde, yerleşim alanlarındaki artıkların
temizlenip doğaya öyle verilmesini sağlamak. Evet arkadaşlarım, Çevre
Bakanlığının görev alanları, sanayi alanları, kentler... Lütfen, çevre
mühendisi olan akrabalarınızı, dostlarınızı arayın... Çevre Bakanlığının
görevlerini, peyzaj mimarlığı olarak düşünmeyin.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca şunu söylemek istiyorum...
YAHYA BAŞ (İstanbul)
- Çevre, yükselen değerdir.
NECATİ UZDİL
(Devamla) - Evet, evet; çevre, yükselen değerdir.
Değerli arkadaşlarım,
işimizi inanarak yapalım.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) - Her şeyimizle bağlanıyoruz...
NECATİ UZDİL
(Devamla) - Evet, bugün...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Uzdil.
Buyurun.
NECATİ UZDİL
(Devamla) - Orman köyleri var. Ne diyoruz; 20 000 civarında orman içi köy var
ve 9 000 000 civarında vatandaşımız yaşıyor orada. Ne yapıyoruz: "Or-Köy,
orman köylerinin kalkınması için uğraşsın" diyoruz, "2/B
sahaları" diyoruz; 2/B sahalarını sayarken "orada, vatandaş, meyve
bahçesi kurmuş, muz bahçesi kurmuş, zeytinlikler kurmuş, bunları kalkındıralım"
diyoruz; peki, Tarım Bakanlığını hiç düşündünüz mü; Tarım Bakanlığı ne görevi
yapıyor?! Ben, Ziraat Mühendisiyim; ben, orman köyüne gittim; ben, Cebel'e
gittim; ben, Kişnaz'a gittim; ben, orada, Orman Bakanlığı mensubu
arkadaşlarımla karşılaştım, onların araçlarıyla karşılaştım. Onlar da oralarda
hayvancılığı geliştirme projesi yaptılar, Tarım Bakanlığı da orada
hayvancılığın geliştirilmesi için kooperatifleri denetledi, kredi verdiler;
onlar da orada meyve bahçeleriyle uğraştılar, Orman Bakanlığı da uğraştı.
Gelin, buyurun,
birleştirelim. İşte, size, dünyada olan birleşmenin örneği: Tarım ve Orman
Bakanlığı daha önce birleşti, ayrıldı. Niye ayrıldı arkadaşlarım; bakan
sayısını artırmak için ayrıldı o.
AHMET YENİ (Samsun) - Düzelttik, düzelttik...
NECATİ UZDİL
(Devamla) - Devlet bakanlıkları da onun için artırılmıştı.
Değerli hocam,
sevgili meslektaşım AKP'nin sözcüsü "çevre yükselen değerdir" dedi.
Evet, yükselen değerin büyümesi lazım arkadaşlar. Bizler, bu büyümeye katkı
vermeliyiz diyorum. Çevre Bakanlığı yerli yerinde kalmalı, çevrecilik şuuru bu
ülkede yaygınlaştırılmalı, geliştirilmelidir. Birleştirilecek bakanlık var,
sayısı azaltılacak bakanlık var arkadaşlar.
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
NECATİ UZDİL
(Devamla) - Müsaade ederseniz, sözlerimi 1 dakikada tamamlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, gelin, hep beraber, Sayın Bakanımızdan, bu tasarıyı geri
çekmesini isteyelim. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Evet, gelin, konunun
yeterince tartışılmasını sağlayalım kamuoyunda. Gelin, ortak aklın ilk örneğini
verelim burada.
Evet, arkadaşlarım,
gelin, milletin vekili olduğumuzu hep birlikte gösterelim; bilerek yapalım,
birinin önümüze getirdiği dayatmalara karşı çıkalım diyorum.
Evet, arkadaşlar,
gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını daha da yücelterek yukarılara
taşıyalım, onu daha da yüceltelim diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gelin, hep birlikte tasarıya ret oyu verelim, bir ilki gerçekleştirelim; yeni
arkadaşlarıma onu öneriyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, Sayın
Uzdil...
NECATİ UZDİL
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygularla, tümünüzü
tekrar saygı ve sevgiyle selamlıyor, güzel günler diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Uzdil.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Tasarının maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Divan Üyemizin tasarı metnini oturarak Genel Kurula
sunmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA
KANUN TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç ve Görev
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun
amacı, çevrenin korunması ve iyileştirilmesi, kırsal ve kentsel alanda arazinin
ve doğal kaynakların en uygun ve verimli şekilde kullanılması ve korunması,
ülkenin doğal bitki ve hayvan varlığı ile doğal zenginliklerinin korunması,
geliştirilmesi ve her türlü çevre kirliliğinin önlenmesi ile ormanların
korunması, geliştirilmesi ve orman alanlarının genişletilmesi, ormanların
içinde ve bitişiğinde yaşayan köylülerin kalkındırılması ve bunun için gerekli
tedbirlerin alınması, orman ürünlerine olan ihtiyacın karşılanması ve orman
ürünleri sanayiinin geliştirilmesi için Çevre ve Orman Bakanlığının
kurulmasına, teşkilat ve görevlerine ilişkin esasları düzenlemektir.
BAŞKAN- Teşekkür
ederim.
1 inci madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel.
Buyurun Sayın Pekel.
CHP GRUBU ADINA SEDAT
PEKEL (Balıkesir)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini Grup adına belirtmek için söz
almış bulunuyorum.
Bugün, konuşmama,
önce, hepimizin sevinmesi gereken 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin birkaç sözle
başlayacaktım; ama, hemen o sevincimizi kursağımızda bırakan, gölgeleyen,
Bingöl'de gece yarısı yaşanan ve yaklaşık 90 civarında yurttaşımızın yaşamını
yitirdiği ve çok sayıda da yaralının bulunduğu depremle ilgili üzüntülerimi
belirterek başlamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çevre, insanın ve diğer canlıların içinde yaşadığı doğal,
yapay, kültürel, sosyal ortamdır. Canlıların nesillerini sürdürebilmeleri bu
ortamın sağlıklı yaşama elverişli olmasına bağlıdır. İnsanın mutlu ve üretici
olması, sağlık, eğitim, barınma, beslenme, istihdam güvenliğinin sağlanması
kadar, içinde yaşadığı biyolojik, fizikî ve sosyal koşullara da bağlıdır.
Geleneksel insan hakları, yaşamı sürdürülebilir kılmaya yetmemektedir.
Geleneksel insan haklarıyla önlenemeyen çevreye yönelik saldırıların
aşılmasında çevre hakkı karşımıza çıkar. İnsan, onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye
olanak veren nitelikli bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve yeterli yaşam koşullarına
erişme temel hakkına sahiptir. Çevre hakkı, üçüncü kuşak haklar olan dayanışma
haklarından olup, bugünkü ve gelecek nesillerin yaşam haklarını belirler ve
savunur. Birleşmiş Milletler için çevre hakkı insan odaklıdır. Canlı yaşam
haklarının merkezinde insan vardır. Oysa, tüm canlıların eşit yaşam hakkını
savunan çevreci görüşler de vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Hükümetinin, Çevre Bakanlığını asıl amaç ve
sorumluluklarından saptırmak isteği, Çevre Bakanlığını 21 inci Yüzyılın yeni
ihtiyaçlarını karşılamaktan alıkoyup klasik görevlerde boğma hedefi, AKP
Hükümetlerinin beş ayda hazırladığı üç hükümet programından açıkça
anlaşılmaktadır.
29 Kasım 2002 tarihli
58 inci hükümet programı, 3 Ocak 2003 tarihli acil eylem planı, 24 Mart 2003
tarihli 59 uncu hükümet programının karşılaştırılması, giderek çevre
politikalarının silindiğini ve çevreden kurtulma arzusunu açıkça ortaya
koymaktadır. 21 inci Yüzyılın konusu olan çevre amaçlarına ulaşma arzusu AKP
tarafından hiç hedeflenmemiştir.
AKP, çevre konusunun,
bütün insan faaliyetlerinin -başta insan, canlı yaşamın içinde yaşadığı
biyolojik, fizikî, sosyal, kültürel ortamın standartlarına bağımlı olduğunu
bilmesine rağmen- bu koordinasyon ve denetimin, merkezî bir üst örgütçe, Çevre
Bakanlığınca yapılmasını açıkça istememektedir.
Hem 58 ve 59 uncu
hükümet programlarında hem de acil eylem planında, çevre konusu, oraya buraya,
diğer sektörlerin arasına sıkıştırılmıştır.
58 inci hükümet
programı, çevre politikaları konusunda daha iyiniyetli bir yaklaşım
sergilerken, acil eylem planında çevre maalesef unutulmuştur.
59 uncu hükümet
programında ise, çevre politikaları için, kararsız, tutarsız, kaçamak
yaklaşımlar yapılmaktadır.
Bugün ise, Çevre
Bakanlığında yapılmak istenen değişim, çağın değerlerini yansıtması gereken bir
kurumun, icracı kurumlar arasında yok edilmesidir.
Çevre politikası, 58
inci hükümet programında şöyle yer almaktadır:
"Çevre konusu, hükümetimizin duyarlı olduğu konuların başında
gelmektedir. Doğal ve çevresel varlıklarımızı bozmadan korumak, gelecek kuşaklara
yaşanabilir bir coğrafya bırakmak için, her türlü tedbir alınacaktır. Kentli
hakları ve kente karşı işlenen suçlar ile çevre hakkı konusunda halkın katılımı
ve denetimi etkin bir biçimde sağlanacaktır." Buradaki nispeten açık çevre
taahhütleri, 59 uncu hükümet programında tamamen terk edilmiştir.
Çevre hizmetleri,
ağırlıkla, yerinden yönetim hizmetleridir; ancak, temel standartların
konulması, koordinasyon ve denetim, merkezî hükümete aittir.
Çevre Bakanlığı,
konusunda, diğer bakanlıkları koordine eden bir kurumdur.
58 inci hükümet
programında, enerji, madencilik, ulaştırma, turizm sektörleriyle ilgili olarak
"çevrenin bir değer ve maliyet unsuru olduğu" söylenerek çevre
korumaya özen gösterileceği belirtilmişken, acil eylem planında, Çevre
Bakanlığı, ilgili projelerde, işbirliği için bile, maalesef, unutulmuştur. 58
inci hükümet programında ulaştırma ve madencilik sektörlerinde yer alan çevre
kaygısı, 59 uncu hükümet programında tamamen çıkarılmış, enerji sektörüne ise
"çevreci nükleer santral" yapılacağı eklenmiştir. Nükleer santralın
başına "çevreci" yazmakla çevreci nasıl olunuyorsa?!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sürdürülebilir kalkınma, Birleşmiş Milletlerin 1987 yılında
kabul ettiği Ortak Geleceğimiz Raporunda "gelecek nesillerin ihtiyaçlarını
karşılama olanaklarını yok etmeden bugünkü neslin ihtiyaçlarının
karşılanması" olarak tanımlanır. Sürdürülebilir kalkınmanın 21 inci
Yüzyılın anakalkınma stratejisi olması konusunda, 1992 Birleşmiş Milletler Rio
Çevre ve Kalkınma Toplantısı ve 2002 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir
Kalkınma Zirvesinde, hep uluslararası görüş birliği oluşmuştur.
Sürdürülebilir
kalkınma, temel çevre stratejisi olarak, 1987 yılında, Birleşmiş Milletler
tarafından kabul edilmiştir. Avrupa Birliğinin 2010 yılına kadar uygulayacağı 6
ncı Çevre Eylem Planında da, temel çevre yönetim stratejisi, sürdürülebilir
kalkınmadır.
Bizde ise, hükümet
"sürdürülebilir kalkınma" ve "çevre" sözcüklerini 58 inci
ve 59 uncu hükümet programlarında rastgele kullanmıştır. Uygulama ise şimdi
iptal edilmektedir.
59 uncu hükümet programında
"çevre sektörü" bölümünde, çevrenin, sermaye stoku olarak ele
alınması gereken hava, ısı, su, mineral ve diğerlerinin ekonomik faaliyetin
yapı ve kalitesini doğrudan etkilediği belirtilerek, söz konusu stokta değişim
yaratan çevresel yapıda kötüye gidiş, gürültü, kirlenme ve değişim
maliyetlerini belirlemek amacıyla sosyal refah ağırlıklı yaklaşımın
geliştirileceği açıklanmaktadır. Bu ifadeden, uygulamada, çevre koruma
maliyetlerinden kurtulunmak istendiği açıkça anlaşılmaktadır. 59 uncu hükümet
programında, insan ve yaşam için çevre değerlerinin kararlılıkla korunması
konusunda açık bir politika yer almamaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
sözlerinizi toparlar mısınız.
SEDAT PEKEL (Devamla)
- Acil eylem planında, hükümetin, çevre korumasından ve sürdürülebilir
kalkınmadan vazgeçtiği, çevreyle ilgili sorumlulukları yanlış bakanlıklara
vermesinden veya Çevre Bakanlığını ilgili projelerde işbirliğine dahil
etmemesinden bellidir. Örneğin, yerel yönetimler reformu çalışmalarında Çevre
Bakanlığı unutulmuştur.
21 inci Yüzyılda
belediyelerin en önemli sorunlarından biri atık yönetimidir. Su, hava, toprak
standartları, alıcı ortam yönetimi Çevre Bakanlığının aslî görevlerinden
olmasına rağmen, yerel yönetimlerle ilgili düzenlemelerde Çevre Bakanlığına
işbirliği için bile, maalesef, yer verilmemiştir.
Plansızlık ve
rastgelelik o düzeydedir ki, iki bakanlığın birleştirilmesinde Ağaçlandırma
Genel Müdürlüğü devam etmektedir; ama, acil eylem planında, ağaçlandırma seferberliği
başlatılmasıyla ilgili Çevre Bakanlığı, maalesef, maalesef, yine unutulmuştur.
AKP politikalarındaki bu çelişkinin takdirini, yorumunu sizlere bırakıyorum:
Çevre Bakanlığı bizzat ağaçlandırma yapmamalıdır.
Acil eylem planı,
çevre standartlarına dikkat edilmesi önkoşul olan enerji sektöründe, Çevre
Bakanlığını işbirliği konumunda da göstermemiştir. Aynı durum madencilik bölümü
için de geçerlidir. Zaten, madencilik politikası, AKP'nin çevre anlayışının en
güzel kanıtlarındandır. Ulaştırma uygulamalarında da, 15 000 kilometre duble
yol yapımı ve Ulaştırma Ana Planı çalışmalarında, Çevre Bakanlığı, maalesef,
işbirliği yapılacak kurumlar arasında görülmemektedir.
Çevre Bakanlığı,
sadece, yeni turizm kentleri oluşturulmasıyla ve tarımla ilgili işbirliği
yapılacak 8 kurumdan biri olarak sayılmaktadır. Transgenetik bitkiler ve
ekolojik ürünler konularında ve ekosistemin korunması çalışmalarında ise, asıl
ilgili kurum olması gerekirken, işbirliği için kısmen hatırlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çevre Bakanlığı, koordine etmesi gereken pek çok sektörden
birisi, orman uygulamaları içinde, maalesef, kaybedilmek istenilmektedir. Orman
Bakanlığı, çok önemli bir bakanlıktır; ancak, ağırlıkla, icracı bir
bakanlıktır. Orman, Çevre Bakanlığının sürdürülebilirliğini koordine etmekle
sorumlu olduğu ekosistemlerden karasal ekosistemlerin bir alt unsurudur.
2003 yılı bütçesi
itibariyle, 81 ilde teşkilatlanmış Çevre Bakanlığı, 43 trilyonluk bütçesiyle,
en küçük bütçeye sahiptir. Bakanlık, ülke için malî bir yük oluşturmamakta,
aksine, gelişmiş ülkelerin çevre kirliliğini bahane ederek yapabilecekleri
ticarî engelleri aşmamıza da olanak sağlamaktadır.
Çevre Bakanlığının
konusu olan çevre, genel yaşamı ve toplum yaşamını doğrudan etkileyen
niteliğinden ötürü, canlıların yaşadığı doğal, yapay, kültürel, toplumsal tüm
ortamları kapsar. Bu özelliği nedeniyle, ana konusu, su, hava, toprak biyosfer
yönetimidir. Kırdan kente, üretimden tüketime, tarımdan sanayie, enerjiden
turizme, dışticaretten kültüre, insan ve canlı yaşamı ilgilendiren, çağdaş
standartları belirleyici ve denetleyici olan çevre yönetimi, sadece, orman
köylüsünü odağına almaz, kırsal ve kentsel nüfusun tümünün yaşam standardıyla
ilgilidir.
Özünde yaşama hakkı
olan çevre hakkının devlet tarafından yaşama geçirilmesine dönük bir
sorumluluk; ancak, tüm bakanlıkları, tüm yönetimi etkileyen bir kurumsallaşmayı
gerektirir.
Böylesine, kapsamlı
bir fonksiyonun, orman kapsamına hapsedilmesi sonucunu verecek bir düzenleme,
çevrenin önemi ve kapsamının yeterince anlaşılmadığını göstermektedir.
BAŞKAN - Sayın
Pekel...
SEDAT PEKEL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu tasarının, çevre korumaya yönelik olmadığını,
sanıyorum, sağlıklı bir değerlendirmeyle hepiniz anlarsınız. O nedenle de, bu
konuda gelen bu tasarıyı desteklemediğimizi, destek vermeyeceğimizi ifade
ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Pekel.
Şahısı adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker.
Sayın Eker?.. Yok.
Ordu Milletvekili Sayın
Kazım Türkmen.
Buyurun Sayın
Türkmen. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM TÜRKMEN (Ordu)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün, burada, Çevre Bakanlığı ile
Orman Bakanlığının birleştirilmesiyle ilgili kanun tasarısını görüşüyoruz.
Sözlerime başlamadan
evvel, Bingöl'de hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet
diliyorum, Türk Ulusuna baş sağlığı diliyorum.
Bugün, hem İktidar
Partisinin hem de Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamelerine baktığımız
zaman, bakanlıkların küçültülmesi, birleştirilmesi, daha rasyonel çalışması
konusunda, kamuoyuna yapmış olduğumuz deklareler vardır; ancak, hangi
bakanlıkların birleştirileceği konusunda çok ciddî görüş ayrılıklarımız vardır.
Sayın
milletvekilleri, 2003 yılı bütçeleri görüşülürken, henüz hangi bakanlıkların
tek tek birleşeceği söz konusu değilken, her bakanlığın ayrı ayrı bütçelerini
görüştük. Plan ve Bütçe Komisyonunda en çok konuşulan, en çok tartışılan, üzerinde
en çok durulan bakanlıkların başında Çevre Bakanlığı geliyordu. Halbuki, 6,5
saat süren Çevre Bakanlığının bütçesi ise, tüm bütçelerin yanında, orta
büyüklükte bir belediyenin de bütçesinden küçük; yani, 43 trilyonluk bir bütçeye
sahipti. Peki, nasıl oluyordu da, bu kadar küçük bir bütçeye sahip olan bir
bakanlık, en çok tartışma konusu olan bakanlık haline gelmişti? O gün 58 inci
hükümetin Sayın Çevre Bakanı, belediyeden geldiği için, çevre sorunlarına yakın
ilgili olduğu için, 43 trilyonluk bütçeyi de içine sindiremediği; daha doğrusu,
bu bütçeyle, Türkiye'nin çok öne çıkmış, acil çözümler getirilmesi gereken
sorunları çözülemeyeceği için, kendi getirmiş olduğu önergelerle Komisyonumuzdan
400 trilyonluk ekbütçe talebinde bulunmuştu. Şimdi, böylesine önemli bir
Bakanlığı Orman Bakanlığıyla birleştirerek, hepimizin söylediği, yeni değerler
dediğimiz, yalnız Türkiye'nin değil, dünyanın geleceğinde önemli adımlar olacak
olan çevre, ne yazık ki, Türkiye'de unutulur hale gelecektir.
Biz o gün o bütçede
özellikle bir konuyu tartışmıştık; sadece parasal konu yetmez; Türk insanının
yapısı gereği, ilkokul çocuklarımızdaki, liseli çocuklarımızdaki, üniversiteli
çocuklarımızdaki çevre bilinci, bugün bizlere göre, çok daha üstün, çok daha
gelişmiştir. O bakımdan, asıl sorun parasal sorun değil; Millî Eğitim
Bakanlığıyla işbirliği yapılarak, mutlaka, okullarda çevreyle ilgili derslerin
verilmesi konusunda da bir görüş birliği oluşmuştur.
Şimdi, böylesine bir
Bakanlık, zaten dünyada sondan ikinci olan, her gün ormanları tahrip edilen,
yok edilen, erozyona tabi hale gelmiş olan bir yapı içerisinde. Sayın Orman
Bakanımızın, geçmiş yılların ihmaliyle böylesine tahrip olmuş Türkiye'nin millî
değeri olan ormanlarımızı daha geliştirmek, daha büyütmek, onları halkımızın
hizmetine daha sunmak yerine, Anayasa değişiklikleriyle, asıl ormandan
faydalanan köylümüzü de mahrum ederek, Türkiye'de onurlu gençlerimizi, 25
yaşında milletvekili olma vaadiyle, o kesilmesi gereken, kesmeyi düşündüğü,
sadece işin parasal konusunu alarak, baltaya sap olmak gibi bir anlayışla,
çevrenin gelişmesi mümkün değildir.
Bizim, Türkiye
olarak, bugün, Avrupa Birliği ülkeleriyle, gerek çevre gerek kültür konularında
anlaşma sağlanmış 25'in üzerinde sözleşme ve protokolümüz vardır. Her iki parti
de Avrupa Birliğinin üyesi olmak için elinden gelen gayreti gösteriyor ve bu
gayret sonuna kadar da devam etmelidir.
Sayın
milletvekilleri, son iki üç günde, hep beraber memnuniyetle görüyoruz ki,
Avrupa Birliği, Türkiye'ye kapılarını açmak için tarihlerini öne çekiyor. Niçin
öne çekiyor tarihlerini?..
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Türkmen, buyurun; sözlerinizi toparlar mısınız.
KAZIM TÜRKMEN
(Devamla) - Bu Meclis, kendi iradesiyle, hiçbir baskıya boyun eğmeden, Irak
savaşıyla ilgili tezkereye burada "hayır" dediği için, Avrupa'da yeni
bir şekil, yeni bir onur kazanmıştır. Dolayısıyla, Avrupa'ya girebilmemizin, Birliğin
üyesi olabilmemizin önkoşullarından bir tanesi ise, mutlak ve mutlak, çevreye
vereceğimiz önemle mümkündür. Bugünkü bu bütçelerle Çevre Bakanlığını Orman
Bakanlığıyla birleştirdiğimiz zaman, biliniz ki, Avrupa, şu anda en çok değer
verdiği, insan yapısını öne çıkaran böylesine bir olguda Türkiye'ye iyi
bakmayacaktır. İşte, bunun içindir ki, Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığının
birleştirilmesi, hiç ama hiç doğru olmamıştır.
Birçok arkadaşımız
burada diyor ki, sevgili milletvekilleri "nasıl oluyor da Orman Bakanlığı
ile Çevre Bakanlığını ilişkili hale getirmiyorsunuz?" Her bakanlığın
birbiriyle ilişkisi vardır. Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanlığı ile Sağlık
Bakanlığının ilişkisi yok mudur; hepsinin birbiriyle ilişkisi vardır. Adalet
Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının ilişkisi yok mudur! Eğer, geçmiş
hükümetlerden bu yana hiç hata yapmasaydık, Türkiye'deki ekonomik kalkınmayı
sağlasaydık, Doğu ve Güneydoğuda 30 000 şehit verir miydik acaba?! O bakımdan,
bütün bakanlıkların birbiriyle ilişkisi vardır. Dolayısıyla, Türkiye'yi
geleceğe hazırlamak için Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığını bir arada tutmak
yanlıştır.
Sayın
milletvekilleri, Akdeniz öldü, gidiyor; Karadeniz öldü, Marmara öldü. O
sizlerin bildiği, tanıdığı balıkları ve türlerini, biliniz ki, çocuklarımız
bilmeyecek ve tanımayacak. Nasıl ki, geçmiş devirlere ait Türkiye ile ilgili
birçok...
BAŞKAN - Sayın
Türkmen, lütfen, son cümlenizi söyler misiniz.
KAZIM TÜRKMEN
(Devamla) - Bitiriyorum efendim.
... kültür
değerlerimizi tarih kitaplarında görüyorsak, gelecek kuşaklar da, biliniz ki,
bu değerleri böyle görecektir. Tuna'dan akan Avrupa'nın katı atıklarını siz
temizlemeden, orada ona mani olmadan, Türkiye'deki Orman Bakanlığıyla Çevre
Bakanlığını birleştirirsek, Türkiye'ye en büyük kötülüğü yapmış oluruz.
Biliniz ki, çok kısa
bir süre sonra, bu yanlışlıktan geri dönülecek; ama, Türkiye, bunun bedelini,
ne yazık ki, çok pahalıya ödeyecektir.
Ümit ediyor ve
diliyorum ki, bu yanlış tasarı, sizler aracılığıyla geri çekilir.
Bu düşünceyle
hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Türkmen.
1 inci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi
okutuyorum:
Görev
MADDE 2.- Çevre ve
Orman Bakanlığının görevleri şunlardır:
a) Çevrenin
korunması, kirliliğinin önlenmesi ve iyileştirilmesi için prensip ve
politikalar tespit etmek, programlar hazırlamak; bu çerçevede, araştırmalar ve
projeler yapmak, yaptırmak, bunların uygulama esaslarını tespit etmek,
uygulanmasını sağlayacak tedbirleri almak.
b) Çevrenin korunması
ve kirliliğinin önlenmesi amacıyla ülke şartlarına uygun olan teknolojiyi
belirlemek, bu maksatla kurulacak tesislerin vasıflarını tespit etmek.
c) Ülke şartlarına
uygun olan çevre standartlarını Türk Standartları Enstitüsü ile birlikte
belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak.
d) Atık ve yakıtlar
ile ekolojik dengeyi bozan, havada, suda ve toprakta kalıcı özellik gösteren
kirleticilerin çevreye zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesi için
denetimler yapmak; ülke genelinde tüm uygulayıcı kurum ve kuruluşların bu
konudaki taleplerini değerlendirerek sonuçlandırmak; ülkenin atık yönetimi
politikasını belirlemek ve bu konuda gerekli tedbirleri almak; tehlikeli
hallerde veya gerekli durumlarda faaliyetlerin durdurulması ile ilgili usul ve
esasları yönetmelikle belirlemek.
e) Çevrenin korunması
ve kirliliğinin önlenmesi için çevre standartları ve ekolojik kriterler esas
olmak üzere her türlü analizi, ölçüm ve kontrolleri gerçekleştirmek amacıyla
laboratuvar kurmak, kurdurmak ve denetimlerini yapmak veya mevcut kamu kurum ve
kuruluşlarının laboratuvarlarından yararlanmak.
f) Ülkedeki kirlenme
konuları ile kirlenmenin mevcut olduğu veya olması muhtemel bölgeleri ve
sektörleri tespit etmek ve izlemek, bu problemlerin teknik, idari ve finansman
bakımından çözümünü sağlayan kaynağın bulunmasıyla ilgili çalışmaları yönetmek
veya yönlendirmek.
g) Sürdürülebilir
kalkınma ilkesi çerçevesinde, çevreye olumsuz etki yapabilecek her türlü plan,
program ve projenin, fayda ve maliyetleriyle çevresel olguların ortak bir çerçeve
içinde değerlendirilmesini gerçekleştirecek çevresel etki değerlendirmesi ve
stratejik çevresel değerlendirme çalışmasının yapılmasını sağlamak, bu
çalışmaları denetlemek ve izlemek.
h) Hayvanların
korunmasına yönelik çalışmaları, ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşların
işbirliği ile yapmak, yaptırmak, bu konuda yürütülen faaliyetleri desteklemek,
denetlemek ve denetlenmesini sağlamak.
ı) Çevre konusunda
görev verilmiş olan özel kuruluşlar ile kamu kurum ve kuruluşları arasında
işbirliği ve koordinasyonu sağlamak; bu konuda faaliyette bulunan gönüllü
kuruluşları yönlendirmek, desteklemek ve bakanlıklar arası işbirliği esaslarını
yönetmelikle belirlemek.
i) Çevreye olumsuz
etkileri olan her türlü faaliyeti ülke bütününde izlemek ve denetlemek.
j) Çevre
uygulamalarına etkinlik kazandırmak için başta mahalli idareler olmak üzere,
sürekli bir eğitim programı uygulamak, bu amaçla yapılan eğitim faaliyetlerini
izlemek, desteklemek, yönlendirmek, çevre bilincini geliştirmek ve çevre
problemleri konusunda kamuoyu araştırmaları yapmak.
k) Çevre ve orman
konularında uluslararası düzeyde sürdürülen çalışmaların izlenmesi ve bunlara
katkıda bulunulması amacıyla ulusal düzeyde yapılan hazırlıkları ilgili
kuruluşlarla işbirliği halinde yürütmek ve bu çalışmalara Türkiye'nin
iştirakine ilişkin koordinasyonun sağlanmasına, uluslararası ilişkilerin
yürütülmesi ile ilgili mevzuat çerçevesinde yardımcı olmak.
l) Ormanların
korunması, imarı ve ıslahı ile bakımını sağlamak.
m) Orman
sınırlandırılması ve kadastrosunu yapmak, vasıf tayini ile Devlet ormanlarına
ilişkin irtifak hakkı tesisi ve iznine ait işleri yürütmek.
n) Orman sınırları
içerisinde ve yeniden orman rejimine alınacak yerlerde genel ağaçlandırma planı
düzenlemek, bu planın gerektirdiği etüt ve proje işleri ile ağaçlandırmaları
yapmak veya yaptırmak.
o) Erozyonu önleyici
her türlü tedbiri almak.
ö) Devlet ormanları
içindeki otlak, yaylak ve kışlakları özel mevzuatına göre ıslah etmek, otlatma
amenajman planlarını yapmak veya yaptırmak.
p) Ağaçlandırma yapmak,
devamlı ve geçici fidanlıklar kurmak, özel ağaçlandırma yapmak ve fidanlık
tesis etmek isteyen gerçek ve tüzel kişileri desteklemek.
r) Devlet ormanları
ile tüzel kişiliği haiz kamu kurumlarına ve özel ormanlara ait amenajman
planlarını yapmak veya yaptırmak.
s) Devlet ormanları
içinde ve bitişiğinde oturan köylülerin sosyal ve ekonomik gelişmelerini
sağlamak maksadıyla bunları her türlü kredi ve yardım kaynaklarıyla
desteklemek, orman-halk ilişkilerini geliştirmek ve bu konuda her türlü tedbiri
almak.
ş) Başka yerlere
nakledilecek orman köylülerinin bıraktıkları taşınmazların kamulaştırılmasını
sağlamak ve buraları ağaçlandırmak.
t) Yurtiçi odun
hammadde ihtiyacını karşılamak, odun ve odun dışı orman ürünlerinin ithalat ve
ihracatına ilişkin esasları belirlemek, gerektiğinde tohum, fidan ve üretimle
ilgili maddeleri ithal ve ihraç etmek.
u) Millî parklar,
tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları ve orman içi mesire
yerleri ile biyolojik çeşitliliğin, av ve yaban hayatı alanlarının tespiti,
yönetimi, korunması, geliştirilmesi, işletilmesi ve işlettirilmesini sağlamak.
v) Bakanlığın çalışma
alanına giren hizmetlere ilişkin olarak, araştırma birimleri ve eğitim
merkezleri açmak, yurtiçinde ve dışında gerekli personeli yetiştirmek, her
çeşit uygulamalı araştırmalarla eğitim, yayın ve yayım çalışmaları yapmak,
yaptırmak, dokümantasyon ve tanıtma faaliyetlerinde bulunmak.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aceleyle
getirilmiş, ilgili bakanlıklar arasında bile tartışılmamış, tabiî ki, sivil
toplum örgütleri, akademik çevreler arasında hiç tartışılmamış bir tasarıyı
inceliyoruz.
Bu tasarı
komisyonlarda incelenirken, tartışmalar sırasında gerekçe olarak ileri sürülen
en önemli nokta, devletin küçültülmesiydi. Devletin küçültülmesi, biliyorsunuz,
son yılların moda terimidir ve gelişmiş ülkeler, çokuluslu şirketler,
uluslararası finans kuruluşları tarafından da sık sık dile getirilmektedir;
çünkü, devleti çağdaş görevlerinden soyutlamak ve onu klasik görevleri
içerisine hapsetmek, bu kuruluşların ve ülkelerin işine gelmektedir. Böyle durumlarda,
gelişmekte olan ülkelere istedikleri politikaları önermede ve onları kendi
yararlarına işleyecek politikalar doğrultusunda yönlendirmede daha başarılı
olmaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım,
kuşkusuz, Türkiye'de, sorumlu davranmayan kimi hükümetler, siyasî nedenlerle
yaptıkları girişimler sonucunda, devlet mekanizmasını hantal bir yapıya
kavuşturmuşlardır ve böyle bir yapı, devletin etkin çalışmasını da
engellemektedir; ama, bunun çözümü, ayrı ayrı çok önemli işlevleri olan, ama
birbirleriyle ortak yönleri çok olmayan iki bakanlığı, aceleyle, çok
irdelemeden, başka alternatifler üzerinde durmadan bir araya getirmek değildir.
Kaldı ki, bir hata
daha yapılmaktadır; iktidar, kamu yönetimi reform tasarısını hazırladığını
ileri sürmektedir; ama, bir yandan bunu ileri sürerken, kamu yönetimi reform
tasarısının son şeklini almasını bile beklemeden iki bakanlığı birleştirmektedir;
bu da, fevkalade yanlış bir davranış biçimidir.
Çevre Bakanlığı ve
Orman Bakanlığı, aslında, yapıları ve çalışma alanları birbirinden farklı olan
bakanlıklardır. Kuruluşu, müsteşarlık olarak 1978'e dayanan Çevre Bakanlığı,
daha dinamik, uluslararası gelişmelere ve işbirliğine açık, hızlı hareket eden
bir yapıya sahip olmalıdır. Avrupa Birliğinin de, aday ülkelerden talep ettiği
veyahut da önerdiği, müsteşarlık veya bakanlık arasında, böyle bir tercihi söz
konusu değildir. Avrupa Birliğinin, yapıyla ilgili olarak öne sürdüğü, sadece,
stratejik kararları alabilen, pek çok bakanlık tarafından, kendi faaliyet
alanlarında dikkate alınmayı sağlayacak olan, etkin uygulama, etkin denetim,
etkin yaptırım uygulayabilen bir birim oluşturulmasıdır. Çevre Bakanlığının bu
yapısına karşılık, Orman Bakanlığı, daha durmuş oturmuş, en uç yörelere kadar
uzanabilen, sorunları tanımlayan, gerekli kararları alan ve hemen, başka
işbirliğine de ihtiyaç duymadan uygulayabilen bir yapıya sahip olmalıdır. Çevre
Bakanlığının sorunları, daha çok kentlerde yoğunlaşmaktadır, Orman Bakanlığının
sorunları ise, daha çok kırsal kesimdedir; dolayısıyla, yapıları ve çalışma
alanları itibariyle birbirinden farklı olan iki bakanlığın bir araya
getirilmesi gündemdedir.
İncelemekte olduğumuz
tasarı, mevcut sorunları da çözmemektedir; çünkü, örneğin, Çevre Bakanlığının,
bugüne dek çok etkin çalıştığı söylenemez; ama bunun nedenleri, kaynak
yetersizliği, yetki ve sorumluluk bakımından karmaşanın var olması ve bir de
eşgüdüm eksikliğidir. Aslında, iki bakanlığın bir araya gelmesi, bu sorunları
çözmediği gibi, Çevre Bakanlığının yakından ilgili olduğu ve ortak çalışma
alanlarına sahip olduğu bakanlıklardan sadece bir tanesiyle birleştiriliyor
olması, diğer bakanlıklarla olan eşgüdüm konusunu daha da olumsuz yönde
etkileyebilir.
Çevreyle ilgili
politika belirleyen, karar alan, uygulayan veya denetim yapan 40'tan fazla kamu
kuruluşu vardır, bunlar arasında işbirliğinin nasıl sağlanacağı da bu tasarıda
yer almamaktadır. Ayrıca, çevresel değerlerin, yatırım projelerine yansıtılması
veya diğer bir deyişle, yatırım projelerinin, bu çevre değerlerini nasıl
etkilediğinin anlaşılması için bir mekanizma da geliştirilmemiştir. Ayrıca,
çevre alanında çeşitli kademelerde ve çeşitli alanlarda planlar söz konusudur,
özel uygulama alanları vardır. Buradaki yetki ve sorumluluk, eşgüdüm
karmaşasının nasıl giderileceği de ele alınmamıştır.
Eğer, olumlu katkı
yapacak hiçbir nokta yok mu diyorsanız, o zaman, bir noktanın olduğunu size
söyleyebilirim. Gerçi, kamu yararı açısından hiçbir olumlu katkı söz konusu
değildir; ama, kıyı ve ormanların özelleştirilmesini şu veya bu sebeple çok
isteyenler, bir başka deyişle, kıyı ve orman yağmasını bekleyenler bu tasarıdan
memnun olabilirler; çünkü, kıyı ve orman özelleştirilmesine çevresel nedenlerle
yapılacak olan katkı, bu tasarıyla ortadan kaldırılmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Avrupa Birliği, çevre politikalarını ulusal politikalar
olmaktan çıkarmış ve Avrupa Birliği hukukunun bir parçası haline getirmiştir.
Tabiî, bu durum, bir
aday ülke olarak, Türkiye'ye ek yükümlülükler getirmektedir; çünkü, aday
ülkelerin, Avrupa Birliği hukukunu benimsemesi ve bunu kendi yasalarına,
normlarına yansıtması söz konusudur. Bu da, bir ek yükümlülük getirmektedir;
çünkü, 200 kadar yönerge vardır, benimsemek ve kendi hukukumuza yansıtmak
durumunda olduğumuz ve bunun maliyeti çok fazladır. Bunlardan en önemlilerini
alsak bile, ki, bunlar 50 tane kadardır, Avrupa Birliği müktesebatına uyumu
sağlayabilmek için, en az 6 tane yasa, 57 tane yönetmelik hazırlamamız gerekir,
12 yasada değişiklik yapmamız, belli kurumları oluşturmamız ve çeşitli projeler
geliştirmemiz gerekir. Bu yükü kaldıracak bir mekanizmayı da, bu tasarı, getirmemektedir.
Türkiye, 2001 yılında
kabul ettiği bir belgeyle, Avrupa Birliği müktesebatını benimsemiş ve çevreyle
ilgili bazı taahhütlerde de bulunmuştur. 2003 yılı programında da, bu
müktesebata uyum sağlamak için yapılacak işler sıralanırken, çevre konusunda
neler yapılacağı da belirtilmiştir. Ayrıca, diğer bütün bakanlıkların, kendi
faaliyet alanlarında, çevreyle ilgili değerleri ve değerlendirmeleri dikkate
almaları öngörülmüştür.
Şimdi, tabiî, bunlar,
olumlu gelişmelerdir; çünkü, Türkiye, Avrupa Birliğine karşı bir yükümlülük
altında olmasa da, çağdaş bir ülke olarak, çevreye önem vermek ve evrensel
kuralları kendi yasalarına yansıtmak durumundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Keleş.
BİRGEN KELEŞ
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, bu konuda Türkiye'de yapılacak çok iş
vardır; çünkü, düşünün ki, 3 000'in üzerinde olan belediyeden, sadece 12
tanesinde katı atık depolama tesisi vardır. Arıtma işleminden yararlanan nüfus
oranı ise, pek çok yörede, yüzde 1 ile yüzde 10 arasında değişmektedir.
Dolayısıyla, daha çok iş yapılması gerekir; çağdaş ülke olmak, bunun bir
zorunluluk olarak ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Ayrıca, çağdaş ülke olmanın
ötesinde, Anayasamızın 56 ncı maddesi de bunu gerektirmektedir.
İncelemekte olduğumuz
tasarı, personelle ilgili olarak getirdikleri nedeniyle, Anayasanın 123 ve 128
inci maddelerine de aykırıdır. Değerli arkadaşlarım, tasarı, il müdür
yardımcılarına kadar büyük bir kadroyu yeniden belirleme olanağı vermektedir.
Bakanlarımız da "tabiî, kendi istediklerimizle çalışmak hakkımız"
demektedir. Değerli milletvekilleri, kendi istediği personelle çalışmak hiçbir
hükümetin hakkı değildir, olmamalıdır ve olmamıştır. Bunun, devleti tanımamaktan,
hükümet-devlet ayrımını tam olarak yapmamaktan, bir yanılgı sonucunda ortaya
çıktığını düşünüyorum; çünkü, devlet, hükümeti kapsayan; ama, başka kurumları
da kapsayan bir kurumlar bütünüdür. Devlet yönetiminde istikrarı sağlayan
bürokratlardır; bürokratlar, devletin bürokratlarıdır, hükümetlerin
bürokratları değildir. Kuşkusuz, görevini yapmayan, yetersiz olan veya özel
kalem müdürü gibi bakanla çok yakın çalışan bürokratlar değiştirilebilir; ama,
büyük sayılarla değişiklik yapılması hiçbir hükümetin hakkı değildir ve
olmamalıdır. Anayasaya aykırı olduğu için, zaten bu hükümler bozulacaktır.
Özetle şunu söylemek
istiyorum: Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığı, görevleri ve birimleri
itibariyle yan yana getirilmiştir; iki ayrı bakanlığın yan yana getirilmesinden
oluşturulan bir bakanlık halindedir. Mevcut sorunları çözmemektedir; tam
tersine, Kamu Yönetimi Reform Tasarısından önce hazırlanmış olması ve Çevre
Bakanlığının Orman Bakanlığına bağlanması veyahut da Orman Bakanlığıyla
birleşmenin sağlanması, ek sorumluluklar ve ek sorunlar yaratacak niteliktedir.
BAŞKAN - Toparlar
mısınız Sayın Keleş.
BİRGEN KELEŞ
(Devamla) - Eleştirilere aldırmadan, Kamu Yönetimi Reform Tasarısının
sonuçlanmasını beklemeden, bu tasarının yasalaştırılmaya çalışılması, bir defa,
sorumlu bir davranış biçimi değildir diye düşünüyorum.
Bunun, Adalet ve
Kalkınma Partisinin demokrasi anlayışını, kendi dünya görüşü doğrultusunda
kadrolaşmaya verdiği önemi ve önceliği gösterdiği kanısını taşıyorum. Ayrıca,
iş ve aş vaadiyle gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin bu uygulamalarının
halkımız tarafından da çok ibretle ve yakından izlendiği kanısını taşıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Keleş.
Şahsı adına, Malatya
Milletvekili Sayın Ahmet Münir Erkal.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Malatya) - Sayın Başkan, önerge hakkında konuşacaktım.
BAŞKAN - Bize
gelen...
AHMET MÜNİR ERKAL
(Malatya) - Vazgeçtim efendim.
BAŞKAN - Peki.
Teşekkür ederim.
Diyarbakır
Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker.
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
İzmir Milletvekili
Sayın Vezir Akdemir; buyurun (CHP sıralarından alkışlar)
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili, şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Uygulamaları
sürdürülen 6831 sayılı Orman Kanunu, ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın büyük
çoğunluğunun tarımla uğraşmaları nedeniyle büyük önem arz etmektedir.
1937-1945 yılları
arasında ormanlar devletleştirilmesine rağmen, kadastroların tamamlanmamış
olması nedeniyle, orman teşkilatları ile orman köylüsü arasında ihtilaflar
büyümüştür.
Orman köylüsünün
geçim kaynağı olan ürünlerin yetiştiği her çeşit meyvelikler ve özellikle
zeytin alanları, köylünün elinden alınmaya çalışılmıştır. Köylünün tapulu
arazileri olmasına rağmen, orman sınırları içerisine alınan araziler, köy
meraları, köylünün elinden alınarak, köylümüz mağdur edilmiştir.
Yapılması gereken,
orman kadastrolarının tamamlanarak, son beş yıl öncesine kadar orman vasfını
kaybederek orman alanı dışına çıkarılan ve orman köyleri sınırları içerisinde
kalan yerlerin, zilyetlik durumuna göre, tarımsal amaçlı kullanılmak kaydıyla,
bedelsiz olarak orman köylüsüne verilmesidir.
AK Parti iktidarı,
orman köylüsü için yaşamsal değer taşıyan bu değişikliğe ret oyu vererek, orman
köylüsünü değil, rantçıları, yağmacıları korumuştur. Böylece, orman köylüsünün
toprağına göz diktiğini göstermiştir. Burada, ticarî zihniyet önplana
çıkmıştır. Köylünün, ya parasını ya da toprağını almayı hedef bilmiştir.
Mevcut iktidar,
Anayasamızın 139 uncu maddesini değiştirerek, bugüne kadar Or - Koop
aracılığıyla ormanları işletme hakkına sahip olan orman köylüsünün haklarını
kısıtlayarak, parası olan şahıslara, toprağı ele geçirme olanağı sağlamaktadır.
Yapılan değişiklik, orman köylüsüne bir şey vermediği gibi, elindekileri de
alarak, sefalete sürüklenmesine yol açacaktır.
AK Parti iktidarı,
bununla da yetinmeyip, Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığını birleştirerek,
durumu, büsbütün çıkmaz hale getirecektir. Bu iki bakanlıkta çalışan personelin
durumu belirginleşmemiş, personel şaşkın halde bırakılmıştır. Ülkemizde büyük
çevre sorunları yaşanırken, bu iki bakanlığın birleştirilmesiyle, sorunlar
büsbütün artacaktır.
Sanayi kentlerinde
yapılan fabrikalardan çıkan atıklar ve bunlardan yayılan kimyasal maddeler
doğayı tahrip ettiği gibi, büyük sağlık sorunlarını da beraberinde getirmektedir.
Yapılması gereken, Çevre Bakanlığında çalışan uzman personelin çalışmalarına
destek vererek, kimyasal maddelerden dolayı meydana gelen çevre katliamını
önlemektir.
Bu iki bakanlığın
birleşmesiyle, orman köylüsünün mağduriyeti daha da artacaktır. Bu noktada
yapılması gereken, orman köyleri sınırları içerisinde kalan yerlerin, zilyetlik
durumlarına göre, bedelsiz olarak orman köylüsüne verilmesi olacaktır.
Hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılan (2/B) parsellerin, hak sahiplerine bedelsiz olarak
verilmesi ve 6831 sayılı Orman Kanununun 1744 sayılı Kanunla değişik 2/B; 2896
sayılı Kanunla değişik 2924 sayılı Kanunun 11 ve 12 nci maddeleri kapsamına
giren ve köylünün daha önce kullandığı bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik ve
fındıklık gibi tarım arazileri ile köy yapılarının toplu olarak bulunduğu
yerleşim alanlarının -acilen kadastro çalışmaları bitirilerek- bedelsiz olarak,
öteden beri bu alanları kullanan köylülere verilmesi, bu iktidarın öncelikli
görevi olmalıdır.
Köylümüz, ekonomik
olarak perişan durumda iken, AKP, gündemi saptırıp, çıkar çevrelerinin amaçları
doğrultusunda düzenlemeler yaparak, zamanı boşa geçirmektedir.
Cumhuriyet Halk
Partisi, işçimizi, memurumuzu, esnafımızı, köylümüzü zor duruma düşürecek
çalışmalara, geçmişte olduğu gibi, bugün ve gelecekte de izin vermeyecektir.
AK Parti, Acil Eylem
Planı kapsamında, 205 faaliyet konusu bulunduğunu beyan etmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun;
sözlerinizi tamamlar mısınız.
VEZİR AKDEMİR
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu faaliyetleri, şu 4
ana başlık altında toplamıştır:
1- Kamu Yönetimi
Reformu
2- Ekonomik Dönüşüm
Programı
3- Demokratikleşme ve
Hukuk Reformu
4- Sosyal Politikalar
Şimdi, sizlere şunu
sormak istiyorum: Bankaları hortumlayıp tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını
yiyenler, servetlerine servet katmadılar mı?
Mahkemelere düşmüş
vatandaşlarımızın davaları iş yoğunluğundan dolayı sürüncemede bırakılıp
vatandaşımız mağdur edilmiyor mu?
Yerel yönetimlerde,
belediye başkanları, bırakın hizmet yapmayı, personeline maaş verecek para
bulamıyor.
Demokratikleşme
demenize rağmen, iktidara geldiğiniz günden beri en katı, en despot ve en hukuk
tanımaz uygulamaları yaptınız. Duble yol dediniz, duble vergi topladınız;
sosyal adalet dediniz, tam tersi, zengini daha zengin, fakiri daha fakir
yaptınız. İşsizliğin çığ gibi arttığı bir ortam yarattınız.
Üniversiteden mezun
olmuş milyonlarca gencimize iş alanları mı yarattınız; yoksa, üniversiteye yeni
başlayacak öğrencilere yeni imkânlar mı tanıdınız? Fırsat eşitliği bu mu?!
Hastaneye gidip
tedavi gören vatandaşlarımızın ekonomik zorluklar nedeniyle rehin kalmalarını
mı önlediniz?
MUSA UZUNKAYA
(Samsun) - Nerede var, nerede var?!
VEZİR AKDEMİR
(Devamla) - Bugün, bir saat önce bana telefon geldi; İzmir Yeşilyurt
Hastanesinde, 2 400 000 000 lirayı ödeyemeyen bir vatandaşımız; işte örnek.
Açın, görüşün; başhekimle ben görüştüm bizzat; siz de görüşün, acaba neden...
Ekonomik
sıkıntılardan dolayı bölgeden bölgeye veya köyden kente göçü mü önlediniz?
Köylünün binbir
güçlükle ürettiği ürünü mü değerlendirdiniz?
Kapanan 300 000
işyeri yerine yenilerini mi açtırdınız; yoksa, memurlarımıza yeni maaş
olanakları, yeni iyileştirme mi yaptınız?!
Değerli
milletvekilleri, bahsettiğiniz sorunları, elbette ki, hepimiz biliyoruz; ancak,
madem, halk AKP'ye bu gücü verdi, siz de bu gücü etkili bir şekilde kullanarak,
acil olarak çözülmesi gereken sorunları çözün ve vatandaşın yüzünü güldürün.
Asla unutulmamalıdır ki, bütün bunlar, milletin vekili olan bizlerin temel
görevidir değerli arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Akdemir.
Hükümet adına, Orman
Bakanı Sayın Osman Pepe; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün sabah 3.30
civarında Bingöl'de meydana gelen depremde canını kaybeden yurttaşlarımıza
Cenabı Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bingöllülerin ve
ülkemizdeki bütün yurttaşlarımızın başı sağ olsun.
Deprem, bu ülkenin fizikî olarak yaşamış olduğu coğrafyanın kaçınılmaz bir alınyazısı; ama, insanımızın alınyazısı olduğuna inanmıyorum; çünkü, ben, depremin, akılsızlığın veya aklı yeterince kullanmamanın, bilimi yeterince kullanmamanın insana getirmiş olduğu, insana yüklemiş olduğu çok ağır bir fatura olduğunu ve akılsızlığın, bir noktada, cezası olduğunu düşünüyorum. Bunu en acı şekliyle yaşayan Kocaeli, Sakarya, Yalova ve İstanbul yöresinin 1999 yılında yaşamış olduğu acıların daha unutulmadığı, yaralarının yeterince sarılamadığı bir süreçte böyle bir depremi yaşamak, elbette ki, hepimizi üzmüştür; ama, bu depremlerden ders çıkarmamız lazım. Önce, niye kamunun binaları yıkılıyor diye herkesin takkesini önüne koyup düşünmesi lazım; çünkü, kontrol mekanizmasını sağlıklı bir şekilde işletemedik ve işletemiyoruz.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunuyla, Türkiye'de, yasa olarak güzel şeyler yazılıp çizilmesine
rağmen, bunları kontrol edecek olan, insanlardır. İnsan kalitesini eğitimde
öğretimde yükseltmedikten sonra, insanlara bir toplumsal bilinç
kazandırmadıktan sonra, insanlara dürüst olmanın hazzını, erdemini
anlatmadıktan sonra "köşeyi dön de, nasıl dönersen dön" anlayışıyla,
mantalitesiyle, düşüncesiyle, insanları, belli süreçlerden geçirip işin başına
getirdiğiniz müddetçe, bu acıları, bu üzüntüleri uzun süre yaşamaya devam
ederiz.
Ben, bütün kalbimle,
bütün yüreğimle şuna inanıyorum ki, dünyanın gelmiş olduğu şu andaki durumda,
depremin, en az Türkiye kadar, alınyazısı olduğu söylenen bütün ülkelerde, 6,4
şiddetindeki bir depremde, bırakın hiçbir kamu binasını, hiçbir özel bina bile
yıkılmaz; ama, heyhat, Türkiye'de 6,4 şiddetinde bir deprem oluyor, önce
okullar yıkılıyor, önce hastaneler yıkılıyor. Halbuki, hastanelerin emniyet
katsayısının, okulların emniyet katsayısının çok daha yüksek olması lazım. Niye
yıkılıyor; siz, tabiî, yüzde 40, yüzde 50 tenzilat yapana vereceksiniz, ondan
sonra, betonun kalitesini, demirin kalitesini, kalıbın kalitesini sorgulayacak,
takip edecek, bunu kontrol edecek bir sorumlu mekanizmayı tam olarak
işletemeyeceksiniz, Millî Eğitimin okul ihalesini Millî Eğitim yapacak,
kontrolünü kendisi yapacak; sağlığınki, SSK'nınki vesaire...
Mutlaka ve mutlaka
çağdaş dünyanın geldiği yere bizim de gelmemiz lazım. İnanıyorum ki, 4734
sayılı Kamu İhale Kanununun önümüzdeki günler içerisinde bazı noktalarının
-benim Bakanlığımı ilgilendiren noktalarda mutlaka şu anda tıkandığı, çözüm
üretmekte sıkıntılar olduğunu biliyorum- tahkim edilerek, orada halledilmesi
gerekecektir; ama, en temel şart olarak, hangi kanunu, dünyanın en mükemmel
kanununu da getirsek, bunu uygulayacak insandır ve altını çizerek söylüyorum;
insan unsurunu vasıflı hale getirmemiz lazım, yurdunu seven, hakkı, hukuku
bilen insanlar haline getirmemiz lazım.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanlıklarını birleştiriyoruz. Komisyonlarda
ve Genel Kurulda değerli sözcü arkadaşlarımı dinliyorum; Çevre Bakanlığı ile
Orman Bakanlığının birleşmesinin yeterince haklı nedenleri olmadığını, iki bakanlığın
birbirinden çok farklı fonksiyonları olduğunu, birisinin icracı bir bakanlık,
birisinin bir koordinasyon bakanlığı olduğunu, hem koordinasyon hem de icranın
aynı elden yürütülmesinin mümkün olmadığını veyahut olamayacağını söylüyorlar
ve bunun arkasından da, bu hükümetin asıl yapmak istediği şey bir
kadrolaşmadır; yani, bunların, bu bakanlıkları bir araya getirmelerinin, esas,
gizli gündeminde kadrolaşma vardır diye ekliyorlar.
Şimdi, bu, kamuoyuna,
bilhassa anamuhalefet tarafından bu şekilde takdim edilince, kamuoyu da,
tabiî... İcranın başındaki Başbakan, elbette ki, bu konuda gerekli açıklamaları
yapıyor; fakat, kamuoyunu doğru bilgilendirmek açısından, şurada, Orman
Bakanlığında, 57 nci hükümet döneminde, son üçbuçuk yıl içerisinde yapılan
atamaların listesi var; onları, size, kısaca arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
57 nci hükümet, 28.5.1999 tarihinden 19.11.2002 tarihine kadar bakanlığın 21
220 personelinden 8 088'ini tayin işlemine tabi tutmuş.
Arkadaşlar,
kararnameli personelin yüzde 87'sini tayin etmişler, personelde ise bu oran
yüzde 40'larda kalmış. Bu tayin furyasından en çok nasibini alanlar
mühendisler. Orman Bakanlığında 3 200 mühendisten 2 700 mühendisin yeri değişmiş.
Arkadaşlar, 3 200 mühendisten 2 700 mühendisin yeri değişmiş. 35 tane bölge
müdürlüğü var; bir tur yetmemiş, bir defa değiştirmişler; ondan sonra, kendi
getirdikleri bölge müdürlerini yeterli bulmadıkları veyahut da uygun görmedikleri
için, tutmuşlar onları bir daha değiştirmişler.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
- Bir de siz değiştirin...
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Devamla) - Peki, biz ne yapmışız arkadaşlar, bakın: Altı ay içerisinde,
kadrolaşma çalışması yapmakla itham edilen hükümetimiz, kararnameli 6 ve
personelden de 156 tayin yapmış.
İSMET ATALAY
(İstanbul) - Onlar da kendi isteğiyle gitti(!)
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Devamla) - Müsteşarımızın kendisi emekli olmuştur; Orman Genel Müdürü,
kendisi emekli olmuştur. Çevre Bakanlığında... Yalnız, 57 nci hükümet, bu
oranlara bayağı sadık kalmış; kararnameli personelden 114'ünün 97'sini
değiştirmiş; oran yüzde 86. Şimdi, ben, burada...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Devamla) - Yani, yapılan bu eleştirilerin... Elbette ki, muhalefet bizi
eleştirecek; çünkü, ben de burada, bu kürsüye, onlarca kez, muhalefet
milletvekili olarak çıktım ve konuştum, iktidarın icraatlarını eleştirdim.
Eleştiri olacak, muhalefet olacak; demokrasinin en güzel tarafı bu; ama,
kantarın topuzunu da kaçırmamak lazım. Şimdi benim bu dediklerimi, bizi,
yurttaşlar şu anda televizyonları başında izliyor. Peki, bu rakamlar onlara bir
mesaj veriyor mu, bir şeyi söylüyor mu; söylüyor. Arkadaşlar, ben, daha önce,
komisyonda da muhalefet sözcüsü arkadaşlarıma, iktidar sözcüsü arkadaşlarıma
hepsini ifade ettim; 365 milletvekilini almış, Parlamentoya gelmiş, tek başına
hükümet olmuş bir partinin, yakın çalışma arkadaşlarını, müsteşarını, genel
müdürünü, genel müdür yardımcısını, daire başkanını seçmesinden daha tabiî ne
olabilir?!
Arkadaşlar, bakın,
biz, bu müsteşarları, genel müdürleri, daire başkanlarını aldığımız zaman,
bunların yerine kimi getiriyoruz; bunların yerine, yine, o bakanlıkta ya şube
müdürüdür ya daire başkanıdır ya APK uzmanıdır...
İSMET ATALAY
(İstanbul) - İstanbul Belediyesinde memurdur!..
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Devamla) - ...yani, oralardaki durumları yasal olarak buralara atanmaya
müsait, geçmişi olan, hizmeti olan, birikimi olan insanları getiriyoruz. Biz,
dışarıdan, Türkiye'nin dışından, buraya mühendis mi getiriyoruz?!
İSMET ATALAY
(İstanbul) - İstanbul Belediyesinden getirin!
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Devamla) - İstanbul da Türkiye'nin şehridir, Ankara da Türkiye'nin
şehridir. Arkadaşlar, komplekslerle hareket etmemek lazım.
Sayın
milletvekilleri, bir de şu var: Bu konuyu, önümüzdeki günlerde, ümit ederim ki,
daha az konuşuruz; ama, eğer muhalefet söylerse, biz de, çıkarız cevabını
veririz; çünkü, burası milletin kürsüsüdür. Elinde belgesi, bilgisi, dağarcığında
söyleyecek bir şeyi olan kim varsa, çıkar, burada çatır çatır söyler; hükümet
de, bununla alakalı olarak hakikaten verecek cevabı varsa, çıkar konuşur.
Arkadaşlarımız çıkıyorlar, konuşuyorlar.
BAŞKAN - Sayın Pepe,
sözlerinizi toparlar mısınız.
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Devamla) - Sayın Başkan, ben, tümü üzerinde konuşma hakkımı kullanmadım,
zaten fazla da söz almayacağım; onun için...
"Çevre ilhak
ediliyor..." Arkadaşlar, Çevre ve Orman Bakanlığı oluyor. Şimdi, bu, Orman
Bakanlığından gelse, orman çalışanlarından gelse, başına "Çevre"
geldiği için, gönül koyuyorlar, bunu yanlış anlıyorlar diyeceğim; ama, bakın, genel
müdürlüklerin görevleri burada düzenlenirken, tadat edilirken, hakikaten, Çevre
Bakanlığı için, çağdaş dünya normlarına, AB müktesebatına uygun düzenlemeler
yapılıyor. Şunu da söyleyeyim: Orman Bakanlığı olarak, bizim 2/B'lerle alakalı
yapmış olduğumuz düzenlemeler konusuyla -zannediyorum, 2/B'nin geldiği
günlerdeki yoğun savaş gündemi nedeniyle, arkadaşlarımıza meselemizi yeterince
anlatma imkânı bulamadık, kamuoyunu yeterince aydınlatma fırsatı bulamadık- alakalı
gerekli dokümanı, değerli milletvekillerimize önümüzdeki hafta başında takdim
edeceğiz. Yine, bu konuyla alakalı sivil toplum örgütlerini, yazarları,
entelektüelleri, üniversite çevrelerini bu konuda bilgilendireceğiz. Ümit ediyorum
ki, Türkiye'nin, ülkenin kangrenleşmiş bir sorununu, iktidar ve muhalefet
arasında bir uzlaşma anlayışı içerisinde hallederiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, görüştüğümüz tasarı inşallah bir an önce yasalaşır ve ülkemize
hayırlı hizmetlere vesile olur diyor; saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Pepe.
Son söz, İzmir
Milletvekili Sayın Erdal Karademir'e aittir.
Buyurun Sayın
Karademir.
ERDAL KARADEMİR
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi hakkında
görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, bugün,
Bingöl'de meydana gelen depremden dolayı yaşamını yitiren yurttaşlarımıza
Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum.
Yine, bugün, dünya
işçi sınıfı ve emekçilerinin, sömürüye karşı savaş, savaşa karşı barış
mücadelelerinin kutlandığı 1 Mayıs Bayramlarını en içten duygularımla kutluyor;
hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Meclis çalışmalarının başından bu yana gerek kamuoyunda gerek
komisyonlarda gerekse milletvekilleri arasında yeteri kadar araştırılıp
tartışılmadan hazırlanan kanun tasarıları Yüce Meclisimize getirilmektedir;
hatta, kamuoyu ve sivil toplum örgütlerinin tepkisine rağmen, âdeta, yangından
mal kaçırırcasına kanunlaştırılmakta ve yürürlüğe sokulmaktadır. Bunlardan
birini daha bugün burada yaşamaktan üzüntü duyuyorum. Orman ve Çevre Bakanlıkları,
apayrı uzmanlık isteyen konularda ihtisas sahibi olmuş insanlarca yürütülmesi
gereken organizasyonlar olması gerektiği halde, hangi amaca hizmet ettiği belli
olmayan bir anlayışla birleştirilmeye çalışılmaktadır.
AB Komisyonu ilerleme
raporlarında belirtildiği gibi, aday ülkelerin uygulaması gereken bir belge
olan katılım ortaklığının öncelikleri olarak, kısa vadede ÇED direktiflerinin
üstlenilmesi, orta vadede ise, çevrenin korunması için kurumsal, idarî izleme
kapasitesinin güçlendirilmesi, AB çevre müktesebatının uygulanması ve
yürütülmesi, çevre ve yatay mevzuatlar, doğal çevrenin korunması, su kalitesi
ve atık yönetimiyle ilgili mevzuata özel bir önem vermek suretiyle,
müktesebatın uygulanması gerekmektedir.
Sürdürülebilir
kalkınma ilkelerinin tüm diğer sektörel politikalarının tanımlanması ve uygulanması
ile bütünleştirilmesi gibi apayrı bir ihtisas konusu olan çevre ve ormanın ne
alakası vardır, bu birleştirmeyle neyi amaçlıyoruz; bu, hiç belli değildir.
Ayrıca, çok önemli
olan bu iki bakanlığın birleştirilerek, orman ve çevrenin genel müdürlükler
düzeyine indirilmesiyle, taraf olduğumuz uluslararası birçok sözleşmenin takibi
ve uygulanması; ayrıca, doğayı, çevreyi, denizlerimizi, atmosferimizi korumak
mümkün müdür?
Sayın Bakan, değerli
milletvekilleri; Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığının birleştirilmesinden
başka tasarruf yapılabilecek bir şey kalmamış mıdır?! Oysa, AKP iktidarının,
gerek seçim bildirgelerinde gerek hükümet programlarında, özellikle ekonomiyle
ilgili alanda üç tane bakanlık hizmet vermektedir, bunun tek bakanlığa indirileceği
söylendi, bu konuda da hiçbir girişim söz konusu değildir.
Ayrıca, geçtiğimiz
günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızdan dönen ve yine aynen kabul edip,
yasalaştırmayı hedeflediğiniz Anayasanın 169 ve 170 inci maddelerinde
yaptığınız değişikliklerle, ormanlarımız peşkeş çekilerek tamamen yok edilecek
hale dönüşecektir.
HASAN ANĞI (Konya) -
Ne alakası var?
ERDAL KARADEMİR
(Devamla) - Dolayısıyla, Orman ve Çevre Bakanlıklarının birleştirilmesinin
ülkemiz için nelere mal olacağını düşünebiliyor musunuz! Böyle bir tasarrufla
iyi bir gelir elde edeceğinizi mi sanıyorsunuz?! Ülke, devlet ve millet
yönetimini, bir şirket yönetimi gibi, basit kâr-zarar mantalitesi içerisinde
ele alıyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, 1991 yılından bugüne kadar geçen süre zarfında, bütün
olumsuzluklara rağmen, genç ve dinamik personeliyle önemli mesafeler katederek,
çevre yönetiminde etkinliğin artırılması ve yapılandırılması konusunda gerekli
temel çalışmaları tamamlayan Çevre Bakanlığı yok edilmeye çalışılmaktadır.
Üyesi olmak için uğraş verdiğimiz Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde ülkemizce
sağlanması istenen 214 adet direktif bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR
(Devamla) - Şimdi, Orman Bakanına soruyorum: Siz, bunları, iki genel müdürlükle
nasıl yürütecek ve mevzuatı geliştireceksiniz? Tek bakanlıkla bile ormanlarımız
korunup, geliştirilemedi; oysa, şimdi, hem ormanları hem de çevreyi nasıl
koruyup geliştireceksiniz; bu, mümkün müdür? Sizin için belki mümkündür;
anlaşılıyor ki, siz, durumu idare edeceksiniz; ancak, bu yaklaşım, sadece üyesi
bulunduğunuz hükümetinizde geçerlidir, dünya ve Avrupa Birliğinde değil.
Sayın
milletvekilleri, oysa, görevimiz, devletimizin yükümlülükleri içerisinde
bulunan çevrenin korunması için, kurumsal, idarî ve izleme kapasitesinin
güçlendirilmesi ilkesi doğrultusunda, Çevre Bakanlığının yatırımcı ve yaptırımcı
bir yapıya dönüştürülmesi için çalışmalar yapmak olmalıdır. Çevre Bakanlığının,
politikaları belirleme, mevzuatı geliştirme, koordinasyon ve planlama
fonksiyonları güçlendirilmelidir.
Ülkemizin 2002
ilerleme raporu incelendiğinde görülecektir ki, çevreyle ilgili birçok konuda
halen yeterli bir gelişme kaydedilememiş olup, AB uyum süreci içinde, iş
mevzuatımıza kazandırmamız gereken birçok yeni yönetmelik bulunmaktadır. Bu da,
ancak, konusunda uzman, teşkilatları güçlendirilmiş bir Çevre Bakanlığıyla
yapılabilir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizlere sesleniyorum, eminim ki, aklınız, mantığınız ve
vicdanınız Orman ve Çevre Bakanlıklarının birleştirilmesine "evet"
demeye razı olmuyor. Gelin, vicdanınızın sesini dinleyip, benim gibi, açık ve
net bir şekilde "hayır" deyiniz.
Sevgi ve saygılarımı
sunuyor, sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Karademir.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde iki önerge vardır; önergeleri, önce geliş
sıralarına göre okutacağım, sonra da aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 127
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (m) bendine "irtifak hakkı
tesisi" ibaresinden önce gelmek üzere "kamu yararına" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nusret
Bayraktar |
Eyüp
Ayar |
Cavit
Torun |
|
|
İstanbul |
Kocaeli |
Diyarbakır |
|
Nihat
Ergün |
|
Mahmut
Uğur Çetin |
|
Kocaeli |
|
Niğde |
BAŞKAN - İkinci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda
görüşülmekte olan Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin (g) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin
eklenmesini ve takip eden bent numaralarının buna göre düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk
Çelik |
Ahmet
Münir Erkal |
Hasan
Kara |
|
|
|
Bursa |
Malatya |
Kilis |
|
|
Faruk
Anbarcıoğlu |
|
Fuat
Geçen |
|
|
Bursa |
|
Hatay |
|
h) Dengeli ve sürekli
kalkınma amacına uygun olarak ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada
düşünülmesine imkân veren rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlamak üzere,
kalkınma planları ve bölge planları temel alınarak çevre düzeni planlarını
hazırlamak veya hazırlatmak, onaylamak, uygulanmasını sağlamak.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, bu önerge, en aykırı önergeydi; şimdi işleme alıyoruz.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükümet?..
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli)- Katılıyoruz.
BAŞKAN- Teşekkür
ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin de katıldığı önergenin gerekçesini okutuyorum...
FARUK ÇELİK (Bursa)-
Söz istiyoruz Sayın Başkan; Sayın Münir Erkal konuşacaklar.
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Erkal. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET MÜNİR ERKAL
(Malatya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 2 nci madde üzerindeki
önerge hakkında söz almış bulunuyorum; ama, bundan önce, bugün Bingöl'de
hayatlarını kaybeden değerli insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum,
yakınlarına sabır diliyorum, başsağlığı diliyorum ve bütün ülke insanlarımıza
geçmiş olsun temennilerimi iletiyorum ve tabiî, bu hususta -mesleğim olduğu
için- çok ciddî bir planlama, uygulama, kontrol ve denetim mekanizmaları bir
bütün olarak ele alındığı takdirde, ülkemizde, bir daha böyle acıların
yaşanmayacağının da altını çizmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu getirdiğimiz önerge fevkalade önemli bir önergedir. Biraz
önce, değerli CHP sözcülerinin, milletvekillerinin yaptıkları konuşmalarda,
genelde şöyle bir ana yaklaşım ortaya konuldu: Çevre ve Orman Bakanlığının
birleştirilmesi demek, çevreyi bir nevi yok etmek demek, çevrenin
potansiyelini, etkinliğini azaltmak demek şeklinde yorumlandı.
Ben, şimdi
kendilerine kısa bir gerçeği hatırlatmak istiyorum: 1991 yılında bakanlık
kurulmuş, şimdiye kadar oniki yıl geçmiş. Ben, şimdi soruyorum -ve bu yetkiler
o bakanlıkta da vardı- geçen süreç içerisinde, Çevre Bakanlığı, aslî fonksiyonunu
yapmış mıdır; yapmamıştır. Peki, bu işle ilgili sivil toplum kuruluşları,
örgütler, bu yetkiyi, bakanlığın bu uygulamasını sorgulamışlar mıdır; hayır,
sorgulamamışlardır. Türkiye'de bir önemli sıkıntı da, maalesef, sivil toplum
örgütlerinin bir otokontrol sistemini hayata geçirememiş olmasıdır. Yeni Çevre
Kanunu bizim komisyonumuzun gündemindedir; bu vesileyle, bütün toplumla, iş
dünyasıyla, reel sektörle, mühendis odalarıyla çok yakın diyaloglar kurduk,
onlara "görüşlerinizi istiyoruz" diye haber gönderdik. Ortaya çıkan
gerçek, maalesef, bu arzu edilen denetim mekanizmasının, otokontrol sisteminin,
sorgulama mantığının Türkiye'de yeterince oluşmamış olmasıdır. Böyle bir
sistemin oluşmadığı bir ülkede, benim, sosyal hayatın da, demokratik hayatın
da, ekonomik hayatın da temel hak ve özgürlüklerin bulunduğu alanın da
yeterince, arzu edilen seviyeye geleceğini söylemem mümkün değildir.
Dikkat ederseniz,
mesela, Çevre Bakanlığı, geçmiş dönemde kamyon, traktör dağıtan bir bakanlık
haline getirilmiş, siyasî popülizmin uygulandığı bir bakanlık olarak
kullanılmıştır. Çevre Bakanlığının asıl fonksiyonu bu mudur? Çevrenin tarifini
değerli vekillerimiz ifade ettiler "canlıların yaşamlarını sürdürdükleri,
her türlü fiziksel, biyolojik, kimyasal, sosyal ve kültürel ortamı ifade
eder" dediler. Peki, bunların hangisi ifade edilmiştir, hangisi hayata
geçirilmiştir, hangisi uygulanmıştır? Bu husustaki hangi endişe Türkiye
gündemine ve insanlarımızın önüne taşınmıştır? Buna, maalesef, kocaman bir
"hayır" demek mümkündür. Neden; çünkü, değerli arkadaşlar, bir
konunun altını çiziyorum, çevre problemi, dikkat ediniz, sadece hükümetlerin
problemi, devletin problemi değildir; topyekûn, bir seferberlik anlayışıyla
çözülebilecek bir problemdir. Anayasanın 56 ncı maddesinde bu çok açık ifade
edilmiştir "vatandaşların ödevidir" denilmiştir; sadece devletin
değil, tüm vatandaşların ödevidir. Yani, bir kere, çıkış noktasının ana
temellerini ortaya iyi koymak lazım. Bu, böyle bir seferberlik anlayışıyla,
yani, ciddî bir çevre bilinci ve şuuruyla çözülecek bir yaklaşımdır.
Türkiye'de çevre
konusuna baktığınız zaman, bazı değerli vekillerimiz çevreyi sadece iki noktaya
indirgedi: Kentsel çevredeki atıkları temizlemek ve sanayi atıklarını
temizlemek. Böyle bir çevre anlayışı, fevkalade yanlış bir anlayıştır; doğal
çevre vardır, tarihî ve kültürel çevre vardır, kentsel çevre vardır, görsel
çevre vardır. Bunları birbirinden soyutladığınız zaman, siz, kendi
değerlerinize ters düşmüş oluyorsunuz. Onun için, bütün bu çevre anlayışı, ciddî
bir anlayışla planlandığı takdirde, Türkiye'de, çevre süreci, politika
belirleme etkinliği, mevzuattaki dağınıklık çözülebilir.
Değerli arkadaşlar,
sonra, çevre sorunları, sadece topyekûn seferberliğin dışında, küreselleşen
dünyada, artık, ulusal parametreleri bir tarafa bırakarak, uluslararası
parametreleri de sistemin içine dahil ederek çözülmesi gereken bir problemdir.
Çernobil'deki patlama Karadeniz'deki çay üreticimizi ve insanımızı etkiliyorsa,
bu çevre, artık, uluslararası boyutta ele alınması gereken bir konudur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Erkal.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Demin, değerli bir vekilimiz söyledi, Tuna Nehri'nin kirlenmesi
bizim Karadeniz'i de ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, küreselleşen dünyadaki bu
karmaşık problemlerin çözümü, çok ciddî bir yaklaşımla, makro düzeyde, bütüncül
bir yaklaşımla ele alınması lazım. İşte, 1/25 000 ölçekli veya daha üst ölçekli
olabilir, bir çevre düzeni planı yapmak, bu dediğimiz başlangıcın, önemli
başlangıcın ilk adımıdır. Eğer, biz, 1/25 000 çevre düzeni planında,
Türkiye'nin, ülke ve bölge planlamasından sonraki üçüncü ayağı olan çevre
düzeni planını, demin dediğim endişeleri, demin dediğim parametreleri sistemin
içine alarak, değerlendirerek, bu veri tabanını doğru ortaya koyarak yapabilirsek,
bir kere, kademeler halinde, hiyerarşik olarak önemli bir adım atmış olacağız.
Ben kanunu
hazırlarken ortaya bir gerçek çıktı, gelen sanayiciler bana diyor ki: "Bu
ÇED raporu bizim için bir beladır, sıkıntıdır." Neden; çünkü, Türkiye'de
bölgesel ÇED yoktur, ülke bölgelerinde bir çevre düzeni planı da yoktur. Çevre
düzeni planının olmadığı, bölgesel bir planlamanın olmadığı, çevre planının
yapılmadığı bir yerde, nasıl bir bölgeye noktasal ÇED raporu vereceksiniz?..
Tabiî, bu, beraberinde bir sürü bürokrasi de getirmektedir.
Türkiye'nin temel
plan kararlarında ciddî sıkıntılar vardır ve Türkiye'de, şimdiye kadar, bu
dediğim anlamda bir çevre düzeni planı yapılmamıştır. Bakın, bunun altını
çiziyorum, böyle bir plan yok. Yani, Türkiye, hangi çevre kriterlerine ve
parametrelerine göre, acaba, Türkiye'yi planlayacaktır? Antalya turizm kenti mi
olacaktır, sanayi kenti mi olacaktır? Ağrı hangi ekonomik sektöre bağlı olarak
planlanacaktır? Malatya nasıl planlanacaktır? Karadeniz kentlerinin ve
sahillerinin, kıyı şeridinin turistik amaçlı mı, kültürel amaçlı mı, gezi
amaçlı mı, sanayileşme amaçlı mı, yapılaşma amaçlı mı, konut amaçlı mı, hangi
amaçla planlanacağının temel plan kararları olmadığı için, Türkiye, maalesef,
şu anda, başıboş, esen rüzgâra göre yönü değişen bir planlama anlayışıyla
yönetilmektedir.
İşte, bizim bu
önergeyle ortaya koymak istediğimiz... Bu görev, şimdiye kadar Çevre Bakanlığı
tarafından yapılmamıştır. Bu hususta, Bayındırlık ve İskân Bakanlığıyla bir
çatışma oluşmuş, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı da bunu yapmamıştır; çünkü,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının altyapısında bir çevre yönetim birimi
olmadığı için, bu endişe olmadığı için, maalesef, ulaşım planlamasının
yapıldığı ve sadece emsal değerlerin ve yapı kat sayısının verildiği ruhsuz,
kuru bir plan anlayışı Türkiye'nin gündemine getirilmiştir.
Onun için, değerli
milletvekilleri, bizim bu çevre düzeni planıyla ilgili ortaya koyduğumuz
endişeler bunlardır. Onun için, biz, bunu, yetki olarak, Çevre ve Orman
Bakanlığının uhdesine vererek, böyle bir planlama anlayışını, makro anlamda,
bütüncül anlamda, Türkiye'nin, demin dediğim bu çevre parametrelerini
ciddiyetle içine sindiren, hazmeden bir anlayışla planlandığı takdirde, işin en
önemli adımı atılmış olacaktır. Göreceksiniz, bundan sonra, hiyerarşik olarak
bu yaklaşım sürecek ve devam edecektir.
BAŞKAN - Sayın Erkal,
toparlar mısınız.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Toparlıyorum efendim.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Devlet Planlama Teşkilatının görevidir bu.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Efendim?..
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Fizikî planlama Devlet Planlama Teşkilatının görevidir.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Fizikî planlama!.. Ben, fizikî planlamadan bahsetmiyorum, çevre
planlamasından bahsediyorum.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Fizikî planlamayı yapmadan onu yapamazsın.
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Çevre planlaması, fizikî planlama değildir. Çevre Planlaması,
lejandına, alttaki lejandına, korunması gereken bölgeleri, hassas bölgeleri,
ekosistemleri, ekolojik varlıkları ciddiyetle işleyen ve bunun için ne şekilde
uygulama yapılacağını gösteren bir plandır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Fizikî planlamayı,
şimdiye kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yaptı ve yapılan planlar da
ortadadır. Türkiye'de kentsel çevrenin uğradığı katliam da ortadadır.
Türkiye'deki kaçak yapılaşmanın, çarpık yapılaşmanın bu ülkeye getirdiği
maliyet ortadadır.
SEDAT PEKEL
(Balıkesir) - Af çıkar, af...
AHMET MÜNİR ERKAL
(Devamla) - Bunları görüp "fizikî planlama yapılıyor" demeniz, bana
göre ciddiyetle bağdaşmamaktadır.
Değerli arkadaşlar,
çevre düzeni planı, bu dediğim beklentilere cevap verebilecek böyle bir
mantıkla ortaya konulmalıdır. Demin, Değerli Ali Topuz Beyle görüştüm "bu
hiyerarşik planı bozmayın" dedi; ama, ben, statükonun yıkılmasından yanayım.
Türkiye'de, eğer, şimdiye kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bu planı
üzerine aldı ve gereğini yapmadıysa, Çevre Bakanlığı, değişik bir anlayışla,
mantıkla bu planı Türkiye gündemine getirmeli ve bunun gereğini yapmalıdır. O zaman,
buradan, tekrar, çevre probleminin hiyerarşik bir anlamda çözüme gireceğini
duyurmak istiyorum.
Bu önergenin hayırlı
olması temennisiyle, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Erkal.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 127
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (m) bendine "irtifak hakkı
tesisi" ibaresinden önce gelmek üzere "kamu yararına" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nusret
Bayraktar
(İstanbul)
ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın 169 uncu
maddesine uyum sağlamak amacıyla bu değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bu bent, bir kayma olduğu için, yasa maddesinde (n) bendi
olarak yerini alacaktır; onu hatırlatıyorum.
Sayın
milletvekilleri, maddeyi, kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bakanlık Teşkilatı
Teşkilat
MADDE 3. - Bakanlık teşkilatı, merkez ve taşra
teşkilatı ile bağlı kuruluşlardan meydana gelir.
BAŞKAN - Madde
üzerinde grupları adına söz isteyen?.. Yok.
Şahsı adına, Sayın
Vahit Kirişçi?..
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) - Yok.
BAŞKAN - Peki.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
Merkez teşkilatı
MADDE 4.- Bakanlık
merkez teşkilatı, ana hizmet birimleri ile danışma ve denetim birimleri ve
yardımcı hizmet birimlerinden meydana gelir.
Bakanlık merkez
teşkilatı ekli (I) sayılı cetvelde gösterilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA HAKKI
ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce, Bingöl'de meydana gelen deprem nedeniyle yaşamını yitiren
vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı ve
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Çevre ve Orman
Bakanlıklarının yeniden teşkilatlanmasına ilişkin tasarı üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
elbette, zaman zaman, ülkedeki durumlar göz önüne alınarak, bazı bakanlıklar
birleştirilebilir, bazı bakanlıklar ayrılabilir. Bazen, sizin deyiminizle,
AKP'nin deyimiyle, devletin küçültülmesi yönünde bazı tedbirler de alınabilir.
Ancak, belki de, bakanlıklar içerisinde, birleştirilmesi düşünülen en son
bakanlık olarak Çevre Bakanlığını düşünmek lazım; çünkü, Türkiye'nin en genç
bakanlığı Çevre Bakanlığıdır. Biraz önce, konuşmacı arkadaşlarımızın da
söylediği gibi, Çevre Bakanlığı önce Çevre Genel Müdürlüğü, sonra Müsteşarlık
ve sonra da Bakanlık olarak 1991 yılında kurulmuştur. Hem en genç hem de
personel anlamında da, belki de, en kaliteli personeli bünyesinde bulunduran
bakanlıklardan birisidir.
Bu nedenle de,
yeşermeye yüz tuttuğu bir sırada, Bakanlığı, Orman Bakanlığıyla ile
birleştirmek, doğrusunu söylemek gerekirse, bu konuda bazı deneyimleri yaşamış
bir arkadaşınız olarak, içime sindiremedim. Belki de o nedenle söz alma gereğini
duydum.
Zira, Türkiye'de,
belki ilk çevre mühendisi çalıştıran belediyelerden birisine başkanlık yaptığım
dönemde ve kendi yöremizde kurmuş olduğumuz, adı Bakırçay Belediyeler Birliği
olan bir birliğin başkanlığını yaptığım sırada, henüz daha bakanlık
kurulmamışken, o bakanlığın müsteşarlığında çalışmış olan elemanlardan, duyarlı
olanlarının bazılarının, bana, telefonla vermiş olduğu bilgiler sonucunda,
kendi yöremde, kendi sınırlarım içerisinde, ithal kömüre dayalı bir termik
santral kurulacağını öğrendiğimizde, 18 belediye ve beraberindeki sivil toplum
örgütleri olarak, Türkiye'nin, belki, ilk kez, hiç değilse, 12 Eylülden sonra
ilk kez çevre eylemini düzenleyen ve bölgesel anlamda oldukça yığınsal bir
kalabalığı da toplayan bir mitingle yanlış yapıldığını dile getirmiştik ve o
yanlış, yankı bulmuş olmalı ki, gerek o yapılan mücadele sonucunda gerekse onu
destekleyen hukuksal kararlar, yöremizde çevre kirliliği yaratacağı kesin belli
olan ithal kömüre dayalı bir termik santralın kurulmasını önlemişti. O nedenle,
benim Çevre Bakanlığına olan bakışım bir farklıdır, belki de biraz duygusaldır.
Onun için, Çevre Bakanlığını bir başka bakanlıkla bütünleştirmek, birleştirmek,
doğrusunu söylemek gerekirse, bize, bana zor geliyor.
Çevre mühendislerinin
daha yeni yeni mezun olduğu, çevre mühendislerinin daha yeni yeni belediyelerde
istihdam edildiği bir dönemde, kendi yöremizde, kendi belediyelerimizde çevre
mühendisi çalıştırmaya başlamış olan bir belediye başkanı olarak da, şimdilerde
böylesi bakanlığın birleştirilmesinde, doğrusunu söylemek gerekirse, biraz
buruk oluyorum.
Üstelik, belki de,
Avrupa Birliği müktesebatı doğrultusunda en çok ilişkimiz olan bir bakanlık
Çevre Bakanlığı. Ben, Çevre Bakanlığından traktör almayan belediye
başkanlarındanım. Onu özellikle bilmenizi isteyerek başka bazı şeyler söylemek
istiyorum.
Çevre Bakanlığının
çevre düzeni planı yapmasına öteden beri doğru bakan ve Çevre Bakanlığının
çevre düzeni planı yapmasını da onaylayan bir kişi olarak, biraz önce Malatya
Milletvekilinin belirttiği gibi, ben de çevre düzeni planlarının Çevre
Bakanlığı tarafından yapılmasını istiyorum; ama, sadece Çevre Bakanlığı olarak
yapmasını istiyorum. Zira, eğer Çevre ve Orman Bakanlıkları birleşmiş olup da
Çevre ve Orman Bakanlığı ismini alırsa, işte o zaman çevre düzeni planlarının
yapılmasının bir anlamı kalmayacaktır diye düşünüyorum.
Hele, arkadaşımızın
söylediği gibi, Çevresel Etki Değerlendirme raporları bir tarafa bırakılarak,
başıboş bir şekilde, isteyen istediği yere dilediği sanayi kuruluşunu kursun
denilirse, o zaman, ne Stockholm zirvesinden çıkan kararlar ne Rio
Konferansında alınmış olan kararlar ne de bizim ulusal ölçekte almış olduğumuz
kararlar bir anlam taşır.
Bu nedenle, olaya
bakarken uluslararası normlardan bakarsak; uluslararası normlardan bakarken de,
ülkemizin üçüncü dünya ülkesi olmadığını bilerek bakarsak ve eskimiş
teknolojilerin ülkemize gelmesini istemiyorsak, o zaman, Çevre Bakanlığının tek
başına bırakılıp, belki de Çevre Bakanlığının ayrı; ama, ille de birleştirmek
gerekiyorsa -geçmişte de birleşik olduğu gibi- Tarım, Orman ve Köyişleri
Bakanlığı olarak anılacak olan bakanlığın o cenahta birleştirilmesinin doğru
olacağını düşünüyoruz.
Yine, uluslararası
alanda, Çevre Bakanlığının diğer bakanlıklardan ayrı tutulmasının çeşitli
yararları olduğunu zannediyoruz. Düşünebiliyor musunuz, ulusal ölçekte
kurumlaşmış olan bir şirket kurumlaştıktan sonra isim değiştirdiğinde, onun
değişik yerlere bildirilmesi bile zaman aldığından dolayı, şirketler isim
değiştirmekten bile imtina ediyorlar. Kaldı ki, biz, uluslararası anlamda çok
saygın bir yeri olan Çevre Bakanlığının, Orman Bakanlığıyla birleştirilmesiyle,
antetli kâğıtlarımızı bile değiştirmek zorunda kalacağız. Bu da uluslararası
anlamda birtakım zorluklara, uluslararası anlaşmalarda birtakım zorluklara
neden olacak. O nedenle, bırakın, Çevre Bakanlığı bağımsız bir bakanlık olarak
kalsın. Eğer küçültülmek isteniyorsa devlet -sizin deyiminizle- o zaman onu
Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı olarak anın.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Karar verin...
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Ben, bu düşünceleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söylerken, aynı
zamanda, bugünün 1 Mayıs olduğunu, 1 Mayısın, işçilerimizin uluslararası
dayanışma günü olduğunu, işçilerimizin, emekçilerimizin bayramı olduğunu, bu
vesileyle, işçilerimizin emekçilerimizin bayramının da buradan kutlanması
gerektiğini düşünerek, onların bayramını kutluyor, hepinize sevgilerimi,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Ülkü.
Şahsı adına söz
isteyen Mehmet Eker?.. Talebini geri çekiyor veya yok.
Madde üzerinde bir
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 127
sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesinde ifade edilen ve Bakanlık merkez
teşkilatını gösteren ekli (1) sayılı cetvele 10 (on) adet, eğitim ve yayın
hizmetlerinde görev yapmak üzere 1 inci dereceden 5 adet, 2 nci dereceden 5
adet APK uzmanı kadrosunun eklenmesini arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
|
Faruk
Çelik |
Zafer
Hıdıroğlu |
Resul
Tosun |
|
Bursa |
Bursa |
Tokat |
|
Selami
Uzun |
|
Ömer
Özyılmaz |
|
Sıvas |
|
Erzurum |
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. Hükümetin
personel politikasına da uymayan bir önerge, o doğrultuda olmayan bir önerge.
Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Tabiî,
gerekçeniz bu da, sanırım, takdire bırakıyorsunuz, çoğunluğunuz olmadığı için.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Yok, katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Başkan, çoğunluğunuz olmadığı için... Sizin gerekçenizi dinledik; tamam; ama,
ben bunu takdir olarak kabul ediyorum.
Hükümet?..
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçenizi
mi okuyalım, yoksa söz mü?..
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Gerekçeyi okuyun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlık Merkez
Teşkilatında yer alan Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığının görevlerini
incelediğimizde, bunun yaygın eğitim faaliyeti olduğunu görürüz. Bu işi de
elbette bu alanda ihtisas yapmış olan insanların daha iyi yapacağı açıktır.
İşte bu ihtiyacı karşılamak üzere belirtilen kadroların eklenmesi talep
edilmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Bakan
MADDE 5.- Bakan,
Bakanlık kuruluşunun en üst amiri olup, Bakanlık hizmetlerini mevzuata,
Hükümetin genel siyasetine, millî güvenlik siyasetine, kalkınma planlarına ve
yıllık programlara uygun olarak yürütmekle ve Bakanlığın faaliyet alanına giren
konularda diğer bakanlıklarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamakla görevli ve
Başbakana karşı sorumludur.
Bakan, emri
altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden ayrıca sorumlu olup, Bakanlık merkez
ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşlarının faaliyetlerini, işlemlerini ve
hesaplarını denetlemekle görevli ve yetkilidir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
Şahsı adına Sayın
Vahit Kirişçi?.. O da yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi
okutuyorum:
Müsteşar
MADDE 6.- Müsteşar,
Bakanın emrinde ve onun yardımcısı olup, Bakanlık hizmetlerini Bakan adına ve
Bakanın direktif ve emirleri yönünde, Bakanlığın amaç ve politikalarına,
kalkınma planlarına ve yıllık programlara ve mevzuata uygun olarak düzenler ve
yürütür. Bu amaçla, Bakanlık Teftiş Kurulu hariç, Bakanlık kuruluşlarına
gereken emirleri verir ve bunların uygulanmasını gözetir ve sağlar.
Müsteşar, yukarıda
belirtilen hizmetlerin yürütülmesinden Bakana karşı sorumludur.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına Sayın
Vahit Kirişçi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi
okutuyorum:
Müsteşar yardımcıları
MADDE 7.- Bakanlıkta
Müsteşara yardımcı olmak üzere dört Müsteşar Yardımcısı atanabilir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Yahya Baş.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Konuşmayacak Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Konuşmayacaklar.
Peki, teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ana Hizmet Birimleri
Ana hizmet birimleri
MADDE 8.- Bakanlığın
ana hizmet birimleri şunlardır:
a) Çevre Yönetimi
Genel Müdürlüğü,
b) Çevresel Etki
Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü,
c) Ağaçlandırma ve
Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü,
d) Orman-Köy
İlişkileri Genel Müdürlüğü,
e) Doğa Koruma ve
Millî Parklar Genel Müdürlüğü,
f) Araştırma ve
Geliştirme Dairesi Başkanlığı,
g) Dış İlişkiler ve
Avrupa Birliği Dairesi Başkanlığı.
h) Eğitim ve Yayın
Dairesi Başkanlığı,
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK
KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de, bugün sabaha karşı Bingöl'de yaşanan, tekrarını çok
sık gördüğümüz ve görecek gibi de olduğumuz acı tablonun bir kere daha
yinelememesi dileğimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yaşamını kaybeden
yurttaşlarımıza Tanrıdan rahmet, yaralılara
acil şifa, bütün ulusumuza da sabır diliyorum.
Bu arada, Anadolu
Ajansı yapraklarına düşen bir haberle,
bu acı olayın da acı bir yansımasını sizlerle paylaşmak istiyorum. O
çöken yatılı bölge okulu pansiyonundan yavrusunu yaralı olarak kurtaran bir
babanın bir feryadı var Anadolu Ajansı yapraklarında, onu da sizinle paylaşmak
istiyorum. Bu babanın söylediği şu:"Benim yaptığım ahır çökmedi; devletin
yaptığı okul çöktü." Bu, birçok
şeyi özetliyor. (Alkışlar) Bundan sonra bu gibi acılarda, kamu binaları çökmesin
Burada, hükümete de, Meclise de, hepimize de çok önemli sorumluluklar düşüyor;
çünkü, Türkiye'nin bu konudaki risk ülke olduğunu, unutmamamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
yine, 1 Mayıs emekçi bayramının da, tüm emekleriyle çalışan yurttaşlarımıza
kutlu olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu maddede ana hizmet birimleri tanımlanıyor ve bunlardan bir tanesi de,
Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü. Bakın, Çevresel Etki
Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü...
Şimdi, Türkiye'de
siyaset ve yürütmenin emrindeki, yürütmenin elindeki bazı kurumlar, bazı genel
müdürlükler, bazı özel çıkarlar için nasıl aşılabiliyor, hukuk engeli nasıl
aşılabiliyor ve bu Çevre Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü, nasıl bir
süre boşlukta bırakılabiliyor. Yani, herkesin anlayabileceği bir şekilde, kale
nasıl boşaltılıyor ve bu boş kaleye nasıl gol atılıyor ve bu da, hakem
tarafından nasıl geçerli sayılabiliyor; bunun bir örneğini sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
daha önce de Yüce Meclisin duyarlılığıyla, Samsun İlinde konuşlandırılan 6
numaralı fueloil yakan mobil santralların çevreye etkilerini, zararlarını
konuşmuştuk ve bu, bir Meclis araştırması komisyonu kurulması kararıyla
sonuçlanmıştı. Gerçi, komisyon kuruldu ama, Meclis bürokrasisini aşamadık;
Mecliste biz boş oda bulamıyoruz; komisyon, AKP ve CHP üyelerini belirledi;
fakat, komisyon, boş oda bulup çalışamıyor. Samsun Milletvekili Sayın Suat
Kılıç, Divan Kâtip Üyemiz ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili olarak
ben, odalarımızın boş olduğunu buradan duyurmak istiyorum; bu komisyon,
sekreteryasını bizim odalarımızda yürütebilir, paylaşarak yürütebilir; yeter ki
bu komisyon çalışsın, yeter ki bu komisyon görevini yapmaya başlasın.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın, Samsun'da, Eylül 1998'de bir karar alınıyor ve Karadeniz Bakır
İşletmelerine ait 3 adet arsa, parsel, özelleştirmeye açılıyor. Bu özelleştirme
sonucu, daha sonra burada konuşlanacak olan santralların ilk altyapısı bu
şekilde hazırlanmış oluyor; fakat, önlerinde hukuksal bir engel var, bu
maddenin getirdiği Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğünün
yayınladığı bir ÇED Yönetmeliği var. Bunun aşılması gerekli, bu santralin 6
numaralı fueloille çalışıp, güya enerji üretip; ama, çevreye de, asit yağmuru,
her türlü kanserojen ve çevreye zararlı maddeyi yayabilmesi için, bu
yönetmeliğin aşılması gerekli. Peki, sadece o da değil; Gayri Sıhhî Müesseseler
Yönetmeliğinin, Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinin, Su Kirliliği Kontrolü
Yönetmeliğinin -Sayın Erkal, oradan destek veriyorlar bana- bütün bunların
aşılması gerekli. Nasıl yapılacak bu: "O zaman, biz, bunu yaptık; biz, işi
yapalım, istimi sonradan gelsin." Mantık bu... "O zaman, 31 Aralık
2002 tarihine kadar, hukuksal olarak, bu yönetmeliklerin geçerliliğini
durduralım. Bu arada, biz, bu santralları oraya monte edelim ve bir an önce,
işimize başlayalım." Türkiye'de, hukuk böyle aşılıyor değerli
milletvekilleri.
Şimdi, biz, Çevre
Bakanlığı bağımsız bir bakanlıkken, bu bağımsız bakanlığın önemli bir genel
müdürlüğünü bu şekilde atıl hale getirebiliyoruz; yani, çıkar sağlamak için,
kurallara aykırı bazı yerleri işleme sokabilmek için, yönetmeliklerin
geçerliliklerini kanun hükmünde kararnamelerle erteleyebiliyoruz. O boşluktan
istifade, bunları, Türkiye'deki bir yere -bu, Samsun'a olmuştur, Türkiye'nin
başka bir bölgesine de olabilir- dayatıyoruz; oradaki insanlara, bunu, kader
diye yutturuyoruz ve ondan sonra da, 31 Aralık 2002'de, bunlar, tekrar tekrar,
bütün hükümleriyle beraber, yürürlüğe giriyorlar. Böyle bir şey olur mu?! Bunu
anlamak mümkün mü?! Şimdi, bu bakanlıklar birleştirilecek, bu Çevresel Etki
Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü, bu sefer, bağımsız bir bakanlıktan
çıkacak, birleşik bir bakanlığın, daha alt kademe bir işlev merkezi olacak.
Değerli arkadaşlarım, bu, son derece önemli.
YAHYA BAŞ (İstanbul)
- İkisi de aynı...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Hayır, sayın vekilim, aynı genel müdürlük, bir bağımsız bakanlıkta işlevini bu
kadar askıya aldırttırıyorsa, birleşik bir bakanlıkta, hiç hükmü olmaz.
YAHYA BAŞ
(İstanbul)- Katılmıyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Burada, ben, bir ortak duyarlılığı dile getirmek istiyorum. Bu ortak
duyarlılığı sizin de paylaştığınıza inanıyorum, inanmak istiyorum. Çevre
duyarlılığınız olduğunu biliyorum. Bakın, bu yüzyılda, çevre duyarlılığı
olmayan bir Parlamento, çevre duyarlılığı olmayan bir milletvekili olacağına
ben inanmak istemiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu arada, Sayın Tüzmen'e teşekkür ediyorum. Kısa Çevre Bakanlığı döneminde,
konuyla ilgili yönelttiğim soruya, yazılı olarak cevap vermişlerdir ve bütün
gerekçeleri, bu ÇED Yönetmeliğinin uygulanmasının ertelenmesinin Danıştay
tarafından bozulmasının tüm hukuksal gerekçesini de işlemişler ve sonuç olarak,
Samsun'daki bu mobil santralların doğalgazla çalışmasının Çevre Bakanlığı
tarafından uygun görüldüğü sonucunu yazılı olarak bildirmişlerdir; kendisine,
duyarlılığı için teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
müsaade ederlerse, Sayın Bakanımıza bir iki ufak hatırlatmada bulunmak
istiyorum. Şimdi, internette, Orman Bakanlığı ve Çevre Bakanlığının
organizasyon şemaları var. Bakın, bu, dün akşam internetten çıkardığım Orman
Bakanlığının sayfası. Başlık şu: "Bakanlık Merkez Yönetimi. Bu bölüm;
Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığının birleştirilecek olması nedeniyle
sayfanın yeniden düzenlenmesi gerekeceğinden şimdilik servis dışı
bırakılmıştır."
Sayın Bakanım, daha,
bu hukuksal süreç tamamlanmadı; lütfen, tamamlanana kadar, bürokratlarınıza
emir veriniz, bu sayfanın, şu andaki organizasyon şemasıyla, hiç olmazsa
internette yerini verdirsinler; bunu, istirham ediyorum. Bu, Cumhurbaşkanı
tarafından onaylanır, Resmî Gazetede yayımlanır, yürürlüğe girer, o zaman yeni
teşkilat şemasını koyarsınız. Bu, son derece önemli bir husustur; çünkü,
Türkiye Cumhuriyetinin bir organizasyon şemasını yansıtıyor ve kamuoyuna ve
bütün dünyaya açık bir sayfadır.
Değerli arkadaşlarım,
yine Sayın Bakan, 57 nci hükümetin yaptığı tasarrufları, kendisine belki ölçü
alır gibi konuştu; yani kendi deyimleriyle ifade ediyorum "bu tayin ve
kadro furyasına daha henüz ulaşamadıklarını" ifade ettiler. Aman Sayın
Bakanım, hiç onlarla yarışmaya kalkmayın. Sonunuz onlara benzer sonra, son
derece tehlikeli, onlarla hiç yarışmayın, farklı bir kulvarda gidin, bunu da
ifade etmek istiyorum.
Sayın Bakan, üst
düzey bürokrasiyi söyledi; fakat, ben bunu kabul ediyorum, gerçekten kabul
ediyorum. Bir hükümetin, bir siyasî görüşün, üst düzey bürokrasiyi kendi
düşüncesinde ya da kendi eylemini uygulayabilecek olan üst bürokratlarla yürütmesi
doğaldır; fakat, Sayın Bakanım, bölge müdürlüklerindeki personele ne oluyor?
Yani il ve ilçe örgütlerinin direktifleriyle kamu kuruluşlarında yoğun bir
baskı var, görevden alma var, rotasyon var, sadece Tarımda değil bu, sadece
Ormanda değil bu, diğer bakanlıklarda da bu işleniyor. Bakın, sizin
duyarlılıklarınıza sesleniyorum. Bölgelerde çalışan insanlarla, onurlarıyla,
liyakatleriyle, kıdemleriyle, sicilleriyle bu ülkeye hizmet etmiş bu kamu
görevlileriyle oynamayın, bu önemli bir husustur. Diğerini anlıyorum, makul
olduğunu da söylüyorum; ama bölgelerdeki kamu personeliyle oynamayın. Bakın,
bunun il il, ilçe ilçe çok örnekleri var. Bunu hatırlatmak istedim.
Sayın Bakanım, yine
buzdağının altını mutlaka görmemiz gerekiyor; biliyorsunuz onda 1'i üsttedir,
onda 9'u alttadır aysberglerin, buzdağlarının. İnsanlar bazen çok derin, mutlu,
rahat uyurlar, hani şu deliksiz uyuduk şeklinde bir tabirle ifade edilir bu, bu
arada düş de görürler; ama uyandıklarında gördükleri düşleri bir türlü
anımsayamazlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Koç.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Ben, sizlerin ülke gerçekleri içerisinde doğru ve kurallı çizgide görev
yapacağınıza inanmak istiyorum ve bu inançla kalmak istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Koç.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Sayın Vahit Kirişçi?.. Yok.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Çevre Yönetimi Genel
Müdürlüğü
MADDE 9.- Çevre
Yönetimi Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Çevre kirliliği
ile ilgili olarak ölçüm, tespit ve kalite kriterlerini belirlemek, uygulamak ve
uygulanmasını sağlamak; çevreyle ilgili her türlü ölçüm-izleme, analiz ve
kontroller yapacak laboratuvarlar kurmak, kurdurmak, bunların akreditasyon
işlemlerini yapmak, hava, su ve toprak konusunda ölçüm yapacak kuruluşları
belirlemek, kurulacak tesisler için, alıcı ortam özelliklerine göre çevre
kirliliği yönünden görüş vermek, izlemek ve gerektiğinde müdahale etmek, mevcut
ve kurulacak tesislere emisyon ön izni ve emisyon izni vermek, emisyonları ve
arıtma sistemlerini izlemek ve denetlemek,
b) Hava kalitesinin
korunması, hava kirliliği, gürültü, titreşim ve iyonlaştırıcı olmayan
radyasyonun kontrolü, azaltılması veya bertaraf edilmesi için hedef ve ilkeleri
belirleyerek her türlü tedbiri almak ve uygulanmasını sağlamak, bu konuda
yönetim ve acil müdahale planları yapmak, yaptırmak, konuyla ilgili kurum ve
kuruluşlarla koordineli çalışmalar yaparak müdahale etmek, kriter ve
standartları belirlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak, ölçüm yaptırmak,
verileri toplamak ve değerlendirmek,
c) Yenilenebilir
enerji kaynakları başta olmak üzere temiz enerji kullanımını desteklemek,
yakıtların hava kirliliğine yol açmayacak şekilde kullanılabilmesi için gerekli
önlemleri almak veya aldırmak, çevreye uygun teknolojileri belirlemek ve bu
maksatla, kurulacak tesislerin vasıflarını saptamak,
d) Serbest bölgeler
de dahil olmak üzere, ülke genelinde çevreye olumsuz etkileri olan atık ve
kimyasallar ile hava kirliliği, gürültü, titreşim ve iyonlaştırıcı olmayan
radyasyon ile ilgili her türlü faaliyeti izlemek, yer üstü ve yer altı
sularına, denizlere ve toprağa olumsuz etkileri olan her türlü faaliyeti
belirlemek, denetlemek, tehlikeli hallerde veya gerekli durumlarda faaliyetleri
durdurmak,
e) Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu ile nükleer güvenlik konusunda işbirliği yapmak,
f) Görev alanına
giren konularda uluslararası çalışmaları izlemek ve ulusal düzeyde
uygulanmasını sağlamak,
g) Yasaklanacak ve
kısıtlanacak atık ve kimyasalların ve bunlar ile çevre kirliliğine yol
açabilecek maddelerin ithalat ve ihracatına ilişkin kriterleri belirlemek,
bununla ilgili kontrol ve uygunluk belgesi taleplerini değerlendirmek ve
sonuçlandırmak,
h) Etkili bir çevre
yönetimi ile atık ve kimyasalların çevre ile uyumlu yönetimi için gerekli
ekonomik araçları belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak, görev alanı
ile ilgili standartları ilgili kuruluşlarla işbirliği yaparak belirlemek,
ı) Motorlu kara
taşıtları işletenlerin, egzoz emisyonlarının yönetmelikle belirlenen
standartlara uygunluğunu belgelemek üzere Bakanlığa ait ya da Bakanlıkça
yetkili kılınacak egzoz ölçüm istasyonlarında ölçüm yaptırmalarını sağlamak, bu
konuda idarî, malî ve teknik esas ve usulleri belirlemek,
j) Yer üstü ve yer
altı sularının, denizlerin ve toprağın korunması, kirliliğin önlenmesi veya
bertaraf edilmesi amacıyla; hedef ve ilkeleri, kirletici unsurları belirlemek,
kirliliğin giderilmesi ve kontrolüne ilişkin usul ve esasları tespit etmek,
uygulanmasını sağlamak, yer üstü ve yer altı su, deniz ve toprak kirliliğine
karşı hazırlıklı olmak, müdahale ve mücadele kapasitesini artırmak için gerekli
tedbirleri almak, aldırmak, acil müdahale planları yapmak, yaptırmak; çevrenin
korunması ve yer üstü ve yer altı su, deniz ve toprak kirliliğinin önlenmesi
amacıyla uygun teknolojileri belirlemek ve bu maksatla kurulacak tesislerin
vasıflarını saptamak, bu çerçevede gerekli tedbirleri almak ve aldırmak,
k) Su kaynakları için
koruma ve kullanma planları yapmak, kıta içi su kaynakları ile toprak
kaynaklarının havza bazında bütüncül yönetimini sağlamak için gerekli
çalışmaları yapmak,
l) Su kaynaklarının
kalite sınıflarının belirlenmesi, su kalitesinin yükseltilmesi ve en uygun
kullanımlarının sağlanması çalışmalarını yapmak ve yaptırmak,
m) Tesislere deşarj
izni vermek, deşarjları ve arıtma sistemlerini izlemek ve denetlemek, tesisler
için kurulacak arıtım sistemlerinin projelerini onaylamak,
n) Mahalli çevre
kurullarının çalışmalarının yönlendirilmesi ve denetimini yapmak,
o) Atık ve
kimyasalların yönetimine ilişkin hedef ve politikaları belirlemek, uygulamak ve
uygulanmasını sağlamak,
p) Her türlü atık
bertaraf tesislerine, yönetmeliklerle belirlenen usul ve esaslara göre lisans
ve görüş vermek, bunları izlemek ve denetlemek, gerektiğinde lisansı iptal
etmek,
r) Atık bertaraf
tesisleri ile kimya sınai tesisleri için acil müdahale planları yapmak,
yaptırmak, uygulanmasını sağlamak,
s) Atıkların
kaynağında en aza indirilmesi, sınıflara ayrılması, toplanması, taşınması,
geçici depolanması, geri kazanılması, bertaraf edilmesi, yeniden kullanılması,
arıtılması, enerjiye dönüştürülmesi ve nihai depolanması konularında yürütülen
faaliyetleri desteklemek, geri kazanımı artırıcı sistemleri kurmak, kurdurmak,
denetlemek ve uygun teknolojileri belirlemek,
t) Görev alanına
giren konularla ilgili kriterleri belirlemek, tespitte bulunmak, ölçüm
yaptırmak, verileri toplamak, değerlendirmek ve standartları ilgili
kuruluşlarla belirlemek,
u) Atık ve
kimyasallarla kirlenmiş alanların mevcut kirlilik durumlarının tespiti, çevre
ve insan sağlığına olabilecek risklere ve kirlenmiş alanların iyileştirilmesine
ilişkin çalışmaları yapmak ve yaptırmak,
v) İlgili kurum ve
kuruluşlarla işbirliği içinde atık ve kimyasalların taşınması ile tehlikeli
atık ve kimyasalların taşınma lisanslarına ilişkin esasları belirlemek,
uygulanmasını sağlamak, izlemek ve denetlemek,
y) Bakanlık Makamınca
verilen benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesi olan,
Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünün görevleri üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına görüşlerimizi bildirmek üzere huzurunuzdayım.
Çevre Yönetimi Genel
Müdürlüğünün görevleri üzerine somut olarak bazı görüşler ileri sürebilmek
için, bu yasayı, tekrar, bütünü
içerisinde değerlendirmek gerekiyor.
Sayın Bakan, burada
ve daha önceki komisyonlarda bu yasayı savunan konuşmalarında, özellikle üç
nokta üzerinde durdu: Birincisi, muhalefetin, bizlerin, kadrolaşma kaygılarının
doğru olmadığını söyledi. İkincisi, muhalefeti çok fazla eleştiri yapmakla
eleştirdi. Üçüncüsü, bakanlık sayısını azaltmak için böyle bir çabaya ve böyle
bir iki bakanlık birleştirmeye gidildiğini ifade etti.
Bunların hiçbiri ve
diğer başka gerekçeler de, aslında bu iki bakanlığın birbiriyle
birleştirilmesini savunma niteliğini taşımıyor. Bu yasayı savunmak, bu yasanın
karşısında olanları eleştirmekle mümkün değil. Bu yasayı savunmak, bu iki
bakanlığın kendi başlarına yapamadıklarını, bir araya gelince neden daha iyi
yapabileceğini izahla mümkündür; bu yapılmamıştır.
İki bakanlığın
birleştirilmesini, bakanlık sayısının azaltılmasını, Cumhuriyet Halk Partisi de
programına koymuştur; fakat, Çevre Bakanlığı ile Millî Savunma Bakanlığını
birleştirirsek de, iki bakanlık birleşmiş ve bakanlık sayısı azalmış olur.
Bir olayda bir mantık
aramak gerekir. Bu mantığı, tekrar, lütfen, beraberce bir gözden geçirmek
istiyorum. İddia şudur: Çevre Bakanlığı şimdiye kadar etkisizdi, başarısızdı;
dolayısıyla, Orman Bakanlığıyla birleşirse daha başarılı olacaktır" diye
cümle bitirilemiyor; fakat "dolayısıyla, Orman Bakanlığıyla
birleştiriyoruz" deniliyor.
Başarılı olmadığı
iddia edilen -kabul edelim onu- etkisiz olan bir bakanlığı, başka bir
bakanlıkla birleştirince neden daha iyi olacağını görmek durumundayız. Bunu
görmedik.
Bir AKP sözcüsü
-sonradan gittim, ismini öğrendim- Münir Erkal Bey çok güzel konuştu; aslında,
benim konuşmamın yarısını yaptı. Özetle şunları söyledi:
"Çevre, bir
bakanlık, şu bu işi değildir; topyekûn bir seferberlik ister, toplumu
bilinçlendirmek ister. Avrupa'da ve Batı ülkelerinde yeşil partiler
kurulmuştur, toplum bir baskı kurmuştur. Örneğin, bir ürünü satarken, topluma 'bu
ürün çevreyi kirletmeden üretildi' denildiği zaman, bir prestij sahibi
oluyordur o ürün. Neden; çünkü, toplum, o konuda bilinçlenmiştir." Çok
güzel. Bunları ben söyleyecektim, Sayın Erkal söyledi. Topyekûn seferberlik
gerektirir.
İkinci nokta yine çok
önemli, yine benim söyleyeceğimi çok güzel ifade ettiler, tekrar etmeyeyim.
Özetle "çevre sadece evsel atıklar, çevre sadece sanayi atıkları konusu
değildir; çevre -hatta 'kültürel çevre' de dedi, o benim aklıma gelmemişti- çok
daha geniş boyutlarıyla ele alınması ve değerlendirilmesi gereken bir
konudur" dedi. Buna da katılıyorum. Bunu da söyleyecektim.
Üçüncü konu
"uluslararası parametreler vardır" dedi.
Dördüncü konu;
turizmden, kentleşmeden bahsederek "bu gibi konulardaki planlamada çevre
parametreleri gözetilmelidir" dedi. Dolayısıyla, benim konuşmamın yarısını
Sayın Erkal yapmış oldu. Yapmış oldu da, değerli arkadaşlarım "çevre için
topyekûn seferberlik gerekir" bir. "Çevre, sadece evsel atık, sanayi
sorunu değildir" iki. Ulusal parametreleri gözönüne almak lazım" üç.
"Bütün planlamalarda -turizmden kültürel planlamaya kadar- belki, çevre
sorunu göz önüne alınmalıdır" dört. Bunların hepsine katılıyorum.
Dolayısıyla "Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığı birleştirilsin..."
Çok rica ediyorum!... Hiçbir mantık yok. Kendisiyle de konuştuğumda.
Şimdi, bir genel
müdürlük olması daha etkin kılabilir. Örneğin, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü; ama, Devlet Su İşleri, bir yatırım genel müdürlüğüdür, elinde
muazzam bir güç vardır yatırımla ilgili. Çevre Bakanlığı bir koordinasyon, bir
denetleme göreviyle yükümlüdür. Yatırım için kurulan bir kurum ile denetleme
için kurulan bir kurum arasındaki farkı göz önüne almak gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
içsel mantığıyla, tutarlı bir yasa tasarısı değildir bu. Kadro tasarrufu diye
savunulamaz. Olabilir kadro tasarrufu; ama, sadece bu neden olamaz. O zaman,
Savunma Bakanlığı, Spor Bakanlığıyla da birleştirilebilir, değil mi? İçsel
mantığı yoktur.
Bir bütünün bir
parçası olarak acaba bir mantığı var mı diye baktım, bir bütünün parçası olarak
da bir mantığı yok. Yani, baş harfleri
büyük yazılmış bir "Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma" projesi
vardır iktidarın, hükümetin; fakat, bir türlü açıklanmamıştır bu. Eğer kamu
yönetiminde yeniden yapılanma büyük resminin içerisinde anlam taşıyacak olsa,
düşünülebilirdi; ama, bir bütünün parçası olarak da bir mantığı yok.
E-devlet uygulaması
ve geliştirilmesi, yine, hükümetin programında var; AKP seçim bildirgesinden bu
yana sürekli vurgulanan bir konu. Böyle bir uygulama için daha iyi bir ortam
olduğu da hiç bana aşikâr değil, konu üzerine fikri olan birisi olarak.
Dolayısıyla, bir bütünün parçası olarak da mantığı yok.
Dünyayla uyumlu
değil, Avrupa Birliğiyle uyumlu değil. Bakın, Amerika Birleşik Devletlerinde
Çevre Koruma Ajansı vardır, Kanada'da Çevre Bakanlığı vardır, Japonya'da Çevre
Bakanlığı vardır; Almanya'da Çevre, Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Federal
Bakanlığı vardır, Norveç'te Çevre Bakanlığı vardır -tek başına bunlar- Avusturya'da
Tarım, Orman, Çevre, Su Yönetimi olmuş; Belçika'da Çevre Bölümü vardır;
Birleşik Krallıkta Çevre, Gıda ve Köyişleri, Danimarka'da Çevre ve Enerji
Bakanlığı -ülkelerin özelliklerine göre de değişme olabiliyor tabiî-
Finlandiya'da Çevre Bakanlığı vardır; İrlanda'da Çevre Bakanlığı, İspanya'da
Çevre Bakanlığı, İsveç'te Çevre Bakanlığı, İtalya'da Çevre Bakanlığı,
Lüksemburg'ta Çevre Bakanlığı, Çek Cumhuriyetinde Çevre Bakanlığı, Estonya'da
Çevre Bakanlığı; Polonya'da, Malta'da, Macaristan'da Çevre Bakanlığı vesaire...
Şimdi, Avrupa
Birliğine üye olmuş ülkelerle de uyumlu değil. Bunu biraz daha açmak için şunu
da söylemek isterim: İki ay önce, Brüksel'de, Avrupa Birliği Çevre Komisyonu
Başkanıyla bir görüşme yaptım. Bu görüşmede, kendisi, çok net ve ısrarlı bir
şekilde, Türkiye'nin, hâlâ, çevre sorunlarını bir lüks olarak görmekte ısrar
ettiğini söyledi. Bunun zararı nedir, biliyor musunuz. Çevre, sadece bir
güzellik konusu, bir estetik konusu değildir. Bu bakımdan çok önemlidir,
insanların daha güzel yaşam sürdürebilmesi için çok önemlidir; fakat, ekonomik
önemi de vardır. Çevre dostu etiketi, CE etiketi olmayan ürünleri Avrupa'ya
yarın satamayacağız. Bir AKP milletvekili arkadaşım, maalesef, "o zaman
başka yerde satarız" dedi. Başka bir ortamda, Genel Kurulda değil.
Yapmayalım; işportacı gibi, sağda solda bir şeyler satmak için değil, ciddî ve
sofistike pazarlarda, katma değeri yüksek ürünler satmayı kendimize vizyon
edinmiş bir ülke olma yönünde gidelim. Vietnam'la, şununla bununla bir şeyler
üretelim de etrafı kirleterek satalım diye bir vizyonsuzluk içerisine
düşmeyelim. Benim bu yasadan en büyük endişem -kadrolaşmaktan çok bahsedildi,
onun sözünü etmeyeceğim- bir vizyonsuzluk örneğidir.
Şimdi, iç mantığı
yok, dışsal mantığı yok; dünyayla uyumlu değil, AB ile uyumlu değil, ülkemizin
sivil toplum örgütlerinin görüşleriyle uyumlu değil. Yasanın hiçbir yönden iler
tutar tarafı yok.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Coşkunoğlu.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) - Tekrar, bu yasanın -kadrolaşmak, şu bu yeterince tartışıldı-
ülkemiz için bir vizyonsuzluk sergilediğinden kaygılıyım; belki, bugünkü
çevrenin, âdeta, sanayici için bir ayak bağı olarak görülmüş olmasından
kaygılıyım.
Değerli arkadaşlarım,
çevre konusu bir rekabet gücü oluşturabilir. Şimdi, maalesef, zamanımı
kullandığım için, bu genel müdürlüğün görevleriyle ilgili daha ayrıntılı sözler
söyleyemeyeceğim; fakat, şunu söyleyeyim: Bu genel müdürlüğün, Çevre Yönetimi
Genel Müdürlüğü ile ISO (Uluslararası Standartlar Organizasyonu) 14 000 Çevre
Yönetim Sistemi ve standartları arasındaki ilişkiyi tatminkâr bulmadığımı da
söyleyeyim.
Şimdi, yasanın
çıkmaması lazım; birleştirme. Fakat, yasa çıkıyorsa, bu Çevre Yönetimi Genel
Müdürlüğünün ISO 14 000 Çevre Yönetim Sistemi ve standartları konusunda -ki,
Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı bundan haberdar; haberdarın ötesinde,
gayet iyi biliyor - esinlenilmesi lazım.
Temel felsefe şu
olmalıdır: Etrafı denetlemek, kontrol etmek, şunu yapmak, bunu yapmak...
Burada, uzun bir çamaşır listesi var. Tatminkâr değil bunları yapmak. Mutfağı
düzeltirseniz, çıkan yemek iyi olur. Toplam kalite anlayışı ve ISO'nun
ruhundaki anlayış budur; kirletmeyi önleyici önlemlerin alınması. Bunun için
dünya bizi zorluyor zaten; Dünya Bankası bizi zorluyor, uluslararası sigorta
şirketleri bizi zorluyor, Avrupa Birliği bizi zorluyor, çevre bilinci olan
pazar bizi zorluyor. Bütün bunlara gözünü kapatmış, sadece "aman, çevreyi
bir ayak bağı olmaktan nasıl kurtarırız" anlayışıyla çıkarılmış bir yasanın,
o anlayışıyla yerleştirilmiş maddeleri olarak görüyorum ve bunlar beni çok
kaygılandırıyor. Lütfen, Vietnam liginde oynamayalım artık. Kalitesiyle,
standartlarıyla rekabet edebilen, katmadeğeriyle rekabet edebilen bir ülke
vizyonuna doğru hükümetimizi davet ediyorum.
Şimdi, somut bir
örnekle kapatacağım konuşmamı. Bu, ormanla, Orman Yasasıyla, Orman Bakanlığıyla
birleştirmenin, kendim çok iyi bildiğim bir ortamdaki yararını ölçmeye
çalıştım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
hocam.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Şimdi, çevre
konusunda, daha kapsamlı, bu dar çevrenin dışarısına çıkan uluslararası vizyon
sahibi; bir, ondan söz ettim. Bir de, lütfen, boyutlarına biraz daha dikkat
edelim.
Kaçınılmaz olarak
kendi seçim bölgemden olacak... Uşak'ta bütün Ege'yi felç eden iki zehir
kaynağı vardır; bir tanesi Gediz Havzasına giden, bir tanesi de Menderes
Ovasına giden.
Şimdi, evsel atıklar
ve deri atıkları, Banaz Çayından Adıgüzel Barajına gidiyor Denizli'de; oradan,
Aydın'ın Menderes Ovasına. Çiftçi mustarip, sanayici mustarip. Toplumsal
çelişkiler ortaya çıkmaya başladı. Çiftçi,
biz gidip , sulama için kullanacağımız nehri kirletenlere, haddini
bildireceğiz diyor. Sanayici, orada, zaten istihdam sorunu çeken bir yörede
üretim yapamamaktan sıkıntılı. Tarımda sorun var, sanayide sorun var; toplumda
sorun çıkıyor, çelişkiler çıkıyor toplumun çeşitli kesimleri arasında. Buna
basit bir şekilde -burada orman nasıl giriyor işin içine, hiç anlamak mümkün
değil; ama- buna basit bir vizyonsuzlukla -gittim, görüyorum- çevreye bir
ayakbağı olmadan yöreyi kurtarmak şeklinde bakmanın sakıncalarını tekrar dile
getiriyorum.
Çevre Bakanlığı
şimdiye kadar etkili olmamışsa, bunu daha etkili yapmanın yolları vardır. Çevre
Bakanlığını daha da etkisiz kılabilecek ve bir vizyonsuzluk örneği olan bu yasa
tasarısı ve bu madde hakkında bizim görüşümüz olumsuzdur. Grubum adına bu
maddeye de ret oyu vereceğimizi bildirir; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlarım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Coşkunoğlu.
Şahısları adına,
Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yok efendim.
BAŞKAN - Madde
üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Çevresel Etki
Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü
MADDE 10. - Çevresel Etki Değerlendirmesi ve
Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Çevresel etki değerlendirmesi ve stratejik
çevresel değerlendirme çalışmalarını
yapmak,
b) Çevre envanterini ve çevre durum raporlarını
hazırlamak,
c) Ulusal çevre stratejisi ve eylem planlarını
yürütmek ve koordine etmek,
d) Görev alanına
giren faaliyetleri izlemek ve denetlemek, uluslararası çalışmaları izlemek ve
ulusal düzeyde uygulanmasını sağlamak,
e) Avrupa Çevre
Ajansı ile ilişkileri yürütmek, gerekli çalışmaları yapmak,
f) Bakanlık Makamınca verilen benzeri
görevleri yapmak.
BAŞKAN - 10 uncu madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Rasim
Çakır konuşacaklar.
Buyurun Sayın Çakır.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RASİM
ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, Yüce Parlamentonun değerli milletvekilleri; 10
uncu maddeyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
adına, söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, şu ana
kadar haberlerden aldığımız bilgiler doğrultusunda, barış ve huzur içerisinde 1
Mayıs kutlamaları geçirdik. Diliyorum, bundan sonraki yıllarda da aynı barış ve
huzur içerisindeki kutlamalar devam eder; bu ortamın bozulması için sunî
girişimler, sunî çalışmalar yapılmaz. Bunun yanında, bugün yaşadığımız bugün
yaşadığımız ve ulus olarak hepimizi yasa boğan Bingöl depreminde ölenlere
rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum ve bu depremden, özellikle, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çok önemli sonuçlar çıkarması gerekliliğini
düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Çevre ve Orman Bakanlığının birleştirilmesiyle ilgili yasa taslağı
incelendiğinde "Genel Gerekçe" başlığı altında ortaya konulan iki
bakanlığın birleştirilmesine ilişkin öngörülerde, öze dayalı eksiklik ve
tutarsızlıkların görüldüğünü, madde üzerindeki görüşlerimden önce belirtmek
istiyorum:
Bu birleşim
isteğinde, çevre kavramının tam anlamıyla özümsenmediği; bir başka deyişle,
çevre kavramının hangi derinlikte algılandığının sorun olarak ortaya çıktığı
görülmektedir. Çevreye ilişkin gerekçeleri bir an için gözardı ettiğimizde,
tasarının "Genel Gerekçe" başlığı altında bir ve ikinci paragraflarda
yer alan, bakanlıkların kurulması, sayısının azaltılması, ülke ekonomisine
getirdiği yük, idarî sistemdeki hantallaşma, yönetimin rasyonaliteden uzaklaşmış
olması gibi gerekçelere dayalı olarak, bakanlık düzeyinde örgütlenmesi gerekli
olmayan bakanlıkların kaldırılması, bazı bakanlıkların birleştirilmesi ve
gelişen ihtiyaçlara göre yeni bazı bakanlıkların kurulması kaçınılmaz hale
gelmiştir.
Bu görüşlere
katılmamak olanaksızdır; ancak, bu yeniden düzenlemede çevre kavramının günümüzde
ulaştığı derinliğinin iyi algılanarak, bu birleşmenin iki bakanlığın
örgütlerinin bir araya getirilmesi ve buradan da ekonomik tasarruf sağlanması
düzeyinde bakılmaması gerekmektedir.
20 nci Yüzyılın
sonlarına yaklaştıkça, çevresel kaygılar ve düşünceler, küresel sorunlarla
karşı karşıya kalan insanlık için büyük önem kazanmıştır; dünyamız da, aşırı
nüfus artışı ve küresel olarak birbirine bağlı etkileşimlerle bir bütün halinde
ele alınmama gerçekliğiyle karşı karşıyadır. Bu eskimiş dünya görüşü çevre
kavramına yaklaştığımızda, farklı sorunların nasıl karşılıklı olarak ilişkili
olduğunu görmede başarısız olmakla kalmayıp, aynı zamanda, sözde çözümlerle
gelecek kuşaklara neler bırakmakta olduğumuzun da farkında olmadığımızı
göstermektedir. Günümüzde, birçok gelişmiş ülkenin bilim insanları, mekanik
dünya görüşünden holistik çevrebilimsel görüşe geçilmesinin gerekliliğini
ortaya koymakta ve sistematik bir bakış açısıyla, işe yarayabilecek biricik
çözümlerin, varlığını sürdürebilme kavramının çevrebilimsel harekette anahtar
sözcük durumuna geldiğini belirtmektedir. Bu bağlamda, bir bilim insanı, basit,
açık ve güzel bir tanımla "varlığını sürdürebilen bir toplum, gelecek
kuşakların beklentilerini eksiltmeden gereksinmelerini sağlayabilenlerdir"
demektedir. Derin çevre biliminin farkında olmak, tüm olayların kendi aralarında
birbirine bağlı olduğunun, bireyler ve toplumlar olarak tümümüzün doğanın
çevrimsel süreçlerinin içinde yer aldığımızın farkına varmamızın gerekliliğini
ortaya koymaktadır.
Bu felsefî bakış
açısıyla çevreyi ele aldığımızda, küresel bağlamda insanlığın tüm
etkinliklerinin, bir bütün halinde var olan ve kıt kaynak olarak
adlandırdığımız doğayı etkilemekte olduğununu ve bu etkileşimde ortaya çıkan
sorunların da bütünselci bir yaklaşımla ele alınması gerekliliğini zorunlu
kılmaktadır. Bu çerçevede olaylara baktığımızda, dünyada, Avrupa Birliği ve
diğer gelişmiş ülkelerde, sürdürülebilir kalkınmanın önplana çıktığını
görüyoruz. Bu kavram, daha önce sözünü ettiğimiz varlığını sürdürebilme kavramıyla
örtüşmektedir. En basit anlatımıyla, çevre, kültürel olarak sınırlı bir
yerkürenin tüm özelliklerini, varlıklarını içermektedir. Bilindiği gibi,
çevreyi koruma zorunluluğu, yalnızca ulusal değil, aynı zamanda evrenseldir;
ekosistemler sınırötesi özelliktedirler. Stockholm'de 1972 yılında, Tiflis'te
1977 yılında ve Moskova'da 1967 yılında yapılan uluslararası çevre
toplantılarının tümünde bu gerçekle hareket edilerek kararlar alınmıştır.
Ülkemizin taraf olduğu bu anlaşmalardan Stockholm toplantısı sonunda Birleşmiş
Milletler Çevre Programı, Birleşmiş Milletler İnsan Deklarasyonu ve
Uluslararası Çevre Eğitim Programı ortaya çıkmıştır.
Bu dönemlerde ortaya
çıkan en önemli gerçeklerden biri, kalkınma programları uygulanırken çevreye
vurulan ağır darbedir. Bu nedenle, 1992 Rio toplantısında yalnızca
"çevre" değil, aynı zamanda "kalkınma" sözcüğü de eklenmiştir.
Her iki kavramın dengeli biçimde ele alınması sonucunda sürdürülebilir kalkınma
politikası öne çıkmıştır.
Çevre kavramından
yola çıkarak, buraya kadar yaptığımız açıklamalardan yeni bir bakanlık söz
konusu ediliyorsa, bu bakanlığın özünü, temelini, ağırlığını çevre oluşturmalı,
doğal çevrenin temel elemanları olan orman, tarım, su kaynaklarıyla bu
örgütlerin, bu bakanlıkların içerisinde genel müdürlükler düzeyinde yer alması
sağlanmalıdır. Bu kapsam örgütlenme modelini oluşturmakta olup, bu süreçlerin
devamlılığını sağlamak için ekosistemde koruma kullanma dengelerinin kurulduğu
insan etkinliklerinin düzenlenmeside sürdürülebilir kalkınmayı sağlayıcı
bütünsel bir planlamanın yapılmasını da gerekli kılmaktadır. Bu bakanlığa
bölge, alt bölge, havza, stratejik planlama yetkilerinin muhakkak verilmesi
gereklidir.
Değerli arkadaşlarım,
biz, bir süre önce, Ergene Nehrinin kirliliğini araştırmak üzere, komisyon
olarak, Trakya'da bir arazi çalışması yaptık. Orada, Trakya'nın kirlenmesiyle
ilgili yaptığımız çalışmada, bu kirliliğin yapısal nedenleriyle ilgili çok
önemli ip uçları aldık. Önce şunu gördük: İhracata yönelik çalışan firmalar
veya yabancı sermayeyle kurulmuş firmalar çevreye daha duyarlı, arıtma
tesislerini çalıştırıyorlar ve bu konuda daha hassas davranıyorlar; ama, bunun
dışındaki, özellikle küçük firmalar, alabildiğine çevreye duyarsız ve
Türkiye'nin yarınlarının yok olmasını göze alarak, fütursuzca Ergene'yi
kirletiyorlar.
Yapılan bu çalışmada,
karar noktasında bir şey ortaya çıktı. Maalesef, Çevre Bakanlığının Trakya'daki
örgütlenmesi sanayiciler ile siyasetçiler arasında pres durumuna geldiği için,
başından beri sorunun çözümü mümkün olmamış
ve havza planları hazırlanmamış olduğundan, Ergene Havzasında, onun
kaldırabileceğinden çok daha fazla sanayi kuruluşu kurulmasına izin verilmiş.
Sayın Çevre Komisyonu
Başkanımızın vermiş olduğu önergenin de, bu sıkıntıyı giderme yönünde bir
önerge olduğunu düşünüyorum. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Bugün, geçmişteki
eksikliği, aksaklığı...
Yoo, ben lehine oy
kullandım; güldünüz, ama lehine oy kullandım.
Bugün, çok büyük
paralarla düzeltilme noktasına gelen bu sorun, maalesef, yapısal bir sorun
noktasına gelmiş. Şimdi, sorunun tespiti noktasında, bütün konuşmacıların
görüşlerine katılıyorum. Herkes kendi bakış açısından doğru tespitler yapmaya
ve sorunu bütün çıplaklığıyla ortaya koymaya çalışıyor; fakat, çözüm noktasında
bizim beklentimiz, Çevre Bakanlığının, bu sorunu çözebilecek, daha yetkin bir
noktaya gelmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Çakır.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Biz, Çevre
Bakanlığının, bu sorunu çözebilecek, üzerine gidebilecek, daha güçlü, daha
yetkili, daha donanımlı bir noktada oluşmasını beklerken, birdenbire, bir
baktık ki, Çevre Bakanlığının vagonları Orman Bakanlığının vagonlarıyla birleştirilip,
başına da bir lokomotif koyup, eklektik bir düşünceyle, hiçbir zaman reform
olarak adlandıramayacağımız, yeniden yapılanma diye adlandıramayacağımız
eklektik bir düşünceyle "biz bu iki bakanlığı birleştiriyoruz"
şeklinde önümüze geldi. Ben diliyorum ki, bu bakanlıkların birleşmesi
noktasında oy kullananlar, yarın, Türkiye'nin çevre problemleri çözülemediği
veya daha çok büyüdüğü günlerde, biz hata yapmışız demesinler. Bir elmayı bir
elmayla toplarsanız iki elma yapar; ama, bir elmayı bir portakalla toplarsanız,
iki elma veya iki portakal yapmaz. Hiçbir zaman yapısal sorun, kronik sorun
haline gelen, ülkenin, kalkınmakta olan bir ülke olması, sanayileşen bir ülke
olması anlamında kronik sorun haline gelen çevre problemlerinin, bu şekilde
eklektik bir düşünceyle, bu şekilde birbirine bağlanılarak, genel müdürlüklerin,
daire müdürlüklerinin birbirine bağlanarak çözülmesi mümkün değildir; yapısal
sorunlar, yapısal çözüm yollarıyla ancak çözülebilir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, bu iki bakanlığın birleşmesine grup olarak olumsuz oy
kullanacağımızı ifade ediyoruz; hepinize saygılar sunuyoruz.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Çakır.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Yahya Baş.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yok efendim.
BAŞKAN - Madde
üzerinde verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan Çevre ve Orman Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkındaki
Kanun Tasarısının 10 uncu maddesine (c) bendi olarak yeni bir bent eklenmesini
ve bent numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
c) Dengeli ve sürekli
kalkınma amacına uygun olarak ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada
düşünülmesine imkân veren rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlamak üzere,
kalkınma planları ve bölge planları temel alınarak çevre düzeni planlarını
hazırlamak veya hazırlatmak, onaylamak, uygulanmasını sağlamak.
|
Faruk Çelik |
Fuat Geçen |
Münir Erkal |
|
Bursa |
Hatay |
Malatya |
|
Hasan Kara |
|
Faruk Anbarcıoğlu |
|
Kilis |
|
Bursa |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇEVRE BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor.
Gerekçeyi mi
okutayım; yoksa, konuşacak mısınız?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Halen yürürlükte
bulunan 443 sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameyle Çevre Bakanlığına verilmiş bulunan çevre düzeni planıyla
ilgili yetki tasarıya konulmuştur.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
Ağaçlandırma ve
Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü
MADDE 11.-
Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Bozuk orman
alanlarında ve gerektiğinde verimli orman alanlarında ağaçlandırma, erozyon
kontrolü, orman içi mer`a ıslahı, sosyal ormancılık faaliyetlerine ait plan ve
projeler ile bu plan ve projelerin gerektirdiği her türlü çalışmayı yapmak ve
yaptırmak,
b) Orman rejimine
alınacak yerlerde yeniden orman tesis etmek ve doğal dengeyi sağlayacak erozyon
kontrolü tedbirlerini almak,
c) Ormancılık
çalışmaları için lüzumlu tohum ve fidanları üretmek, ürettirmek, gerektiğinde
üretimle ilgili maddeleri ithal ve ihraç etmek, ağaç ve tohum ıslahını yapmak,
d) Gerçek ve tüzel
kişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarının orman ve fidanlık tesis etmesi ve
işletmesi çalışmalarını teşvik etmek ve desteklemek,
e) Bakanlık Makamınca
verilen benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın
Ahmet Küçük.
Buyurun Sayın Küçük.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET
KÜÇÜK (Çanakkale)- Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de,
öncelikle, bugün Bingöl'de olan depremde yaşamını kaybeden tüm
hemşehrilerimize, tüm yurttaşlarımıza, ölenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Yine, bugün, 1 Mayıs
İşçi Bayramı. Tüm dünya ve Türkiye emekçilerinin 1 Mayıs bayramını kutluyorum
ve Türkiye'nin, bundan sonra da, barış ve huzur içinde 1 Mayısların kutlandığı
bir ülke olarak yaşamına devam etmesini diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Çevre ve Orman bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilgili yasa tasarısının 11
inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, tekrar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve
şahsım adına, tüm Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
11 inci madde, tabiî, bu tasarının en önemli maddelerinden biri; Ağaçlandırma
ve Erozyonu Kontrol Genel Müdürlüğü. Yani, bu maddede toprağı konuşacağız.
Toprak, ülkemizin en büyük zenginliği, dünyanın en büyük zenginliği. Dünyanın,
en zor meydana getirdiği değer toprak, dünyadaki tüm varlıkların sebebi.
Dolayısıyla, toprağı iyi konuşup, bu yasanın içerisinde ve Anayasanın
içerisinde çok doğru bir yerde değerlendirip, çok doğru bir şekilde değerlendirip,
gerçekten korumalıyız ve toprağımızı, topraklarımızı, sınırlarımızı koruduğumuz
kadar inançla ve inatla korumalıyız. Toprağı konuşmalıyız; paylaşımını,
verimliliğini, işletmesini, mülkiyetini, erozyonu, ormanları, ovaları, dağları,
yaylaları, meraları, yani, coğrafyamızı konuşmalıyız. Yasal boşlukları
gidermeliyiz. Coğrafyamızı, sadece sınırları itibariyle değil, içindeki en
büyük zenginlik olan başta toprakla birlikte korumalıyız. Doğanın en zor oluşturduğu
varlık toprak. Bugün, en büyük varlığımız olan bu toprak, milyonlarca yılda
oluşmuş ve yaşamın kaynağı.
Ülkemiz zor bir
coğrafya. Her bakımdan zor. Siyasal açıdan zor, ekonomik açıdan zor, jeopolitik
açıdan zor, siyasal açıdan zor bir coğrafya Türkiye coğrafyası. Yani, bakın,
siyasal açıdan idare edilmesi, sınırları etrafındaki gelişmeler nedeniyle
kontrol edilmesi zor bir coğrafya; ama, güzel bir coğrafya. Coğrafyamız,
toprağını korumak açısından da zor bir coğrafya; çünkü, ortalama yüksekliği
Avrupa'nın yaklaşık 2 katı, 800 metrelik bir coğrafyaya sahibiz. Yani, vadileri,
dağları çok bol olan ve rüzgârın, yağmurun etkisinde kolayca akıp denizlere,
baraj göllerine, nehirlere karışabilecek zor bir coğrafyadayız. Dolayısıyla, bu
toprağı korumak için daha kararlı, inatçı, doğru politikalar üretmek ve kararlı
bir duruş sergilemek durumundayız; ama, maalesef, ülkemizde yılda 500 milyon
ton tarım toprağını ve toplam 1 400 000 000 ton toprağı denizlere terk
ediyoruz. Bu, neredeyse, hemen hemen Kıbrıs büyüklüğüne yakın bir coğrafyayı
kapsıyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, bir karış
toprak vermemek için binlerce şehit verdiğimiz bu topraklardan, maalesef,
doğaya karşı doğru politikalar üretip gerekli direnç noktaları, savunma
mekanizmaları oluşturamadığımızdan, her sene, çok büyük bir bölümünü yavaş yavaş
kaybediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
toprak, her açıdan çok önemli. Büyük dinlerin hepsinin kutsal saydığı bir olay
toprak, yaşamın ortaya çıktığı varsayılan bir yapı. Bütün dinlerde yaşamın
topraktan çıktığı kabul edilir, kutsal bir yapı; ama, bu kutsallıkla
değerlendirip, bu kutsallık anlayışı içerisinde çok dirençli siyasî politikalar
üretmek lazım. Beşbin yıldır insanlara vatan olan bu coğrafya, Anadolu
coğrafyası, maalesef, bir göç yolu ve gelip geçenlerin ayakları altında sürekli
hırpalanan bir coğrafyadır ve yüzyıllardır, doğanın ve insanların ağır
tahribine uğramıştır. Esas olarak, zaten, biz, çevreyle ilgili, doğanın
varlığının yaşatılmasıyla ilgili bütün tedbirleri insanlara karşı almıyor muyuz;
dünyanın en canavar varlığı insanlara karşı; çünkü, insanların tahrip edici
özellikleri olmasa zaten, doğa kendi dengelerini kuruyor; tükettiklerini bir
taraftan tamamlıyor; ama, insanın olumsuz etkileri, insanların coğrafya
üzerindeki tahribatlarını dengelemek, bugün, yaşamın en önemli, politikanın en
önemli sorunu.
Değerli arkadaşlarım,
bu coğrafyaya, Anadolu coğrafyasına yeterli dikkati gösterebildik mi, ona sahip
çıkabiliyor muyuz, onu ne kadar zor elde ettik, onu ne kadar zor elde
tutuyoruz; fakat, onu korumakta, ona sahip çıkmakta aynı kararlılığı gösteriyor
muyuz?! Bakın, bu coğrafyanın hâlâ yüzde 18'inin, biz, kadastrosunu
yapamamışız, kadastrosunu. Kadastrosu yok; yani, sizin çocuğunuza isim
koyamamanızdan ne farkı var bunun arkadaşlar?! Biz, daha coğrafyamızı tarif
edemiyoruz, nirengi noktaları yok. Ormanların sadece yüzde 65'inin kadastrosunu
yapmışız. 1937 yılında kanun çıkarmışız 5 yılda bitecek diye, ne 5 yıl, bitmez.
Hâlâ, biz, maalesef, orman kadastrosunun yüzde 65'ini tamamlamışız; böyle bir
gayriciddilik olur mu? Bu vatanı, bu coğrafyayı biz yolda mı bulduk?
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu coğrafyada, bu vatanda orman ve çevreyi bir araya getirme anlayışı şu
açıdan da çok doğru değil. Çevreyle sadece orman beraber değil, orman tabiî ki
çok önemli. Ormanlarımız bitki örtülerimizin temeli, esası; ormanlar erozyona
karşı en büyük direnç noktalarımız; ama, meralar az mı önemli?! Bu ülke, 1950
yılından 1998 yılına kadar bir mera kanununu çıkaramamış ve 23 000 000 hektar
arazisini, yasal olarak tarif edemez bir halde tutmuş maalesef ve 1998'de,
benim de içinde bulunduğum Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Mera Kanununu
çıkardı; ama, nerede?! Önce meralarımızı tespit edecektik, ondan sonra tahsis
edecektik, ondan sonra da ıslah edecektik. Biz, daha kadastromuzu tespit
edememişiz.
Değerli arkadaşlarım,
onun için, meralarıyla, ormanlarıyla, tarım alanlarıyla, bataklıklarıyla, her
şeyiyle, bu coğrafyada gerçekten, gerekli tedbirleri alma ve kendimize vatan
yaptığımız bu coğrafyayı, erozyonun acımasız tahribatına karşı mutlaka çok
doğru bir şekilde savunma anlayışı içerisinde olmalıyız.
Değerli arkadaşlarım,
biz, yasa çıkarırken, bir yönetim oluştururken ve bu coğrafyada belli
düzenlemeleri yaparken, orada, bu coğrafyanın içerisinde, bu düzenlemenin
içerisinde insan ile doğayı kaynaştıracak, kardeş yapacak, barıştıracak, insana
doğanın önemini anlatacak mekanizmaları kuramıyorsak, ona, doğaya sahip olması
gerektiğini, doğayı geçmiş nesillerden kendisine kalmış bir miras değil,
gelecek nesillere bir borç olduğu gerekliliğini anlatamazsak, çıkardığımız
yasaların, yaptığımız düzenlemelerin hiçbir anlamı olmaz; dolayısıyla, bu,
komplike bir bütündür. Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığını birleştirmek
demek, orman ile çevreyi sadece özdeşleştirmek anlamına gelebilir ki, bu da,
kesinlikle, çevreye olan duyarlılığı ve insanların çevreye olan ilgisini
sınırlandırır. Merayı, meraları kimin kontrolünde tutacağız? Mera ile erozyonun
ilişkisini nasıl düzenleyeceğiz? Tarım alanlarıyla, doğru tarım yapılmasıyla,
doğru tarım yapmakla ilgili bilginin tarıma doğru şekilde aktarılmasıyla ilgili
mekanizmaları kurmazsak, tarımı örgütlemezsek, meseleyi çözebilir miyiz?!
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Küçük.
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, kısacası, erozyon, en büyük çevre felaketi. Ben, bu
vesileyle, bu konuda, yıllardır en önemli sivil toplum örgütü olan ve
kahramanca mücadele eden TEMA'yı, kurucusu Hayrettin Karaca'nın ismiyle
birlikte şimdiki çalışanları ve emek verenleriyle kutluyorum ve kendini bilen,
doğaya sahip çıkmak gerekliliği konusunda kararlı olan herkesin bu mücadelenin
yanında olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
erozyon, doğamız, topraklarımız için elbette çok büyük bir faciadır; ama,
erozyon yaşamın her alanında önemlidir. Bu coğrafya bizim vatanımız; bunu,
kıskançlıkla korumalı ve bir bütünsellik içerisinde, tam bir bütünsellik
içerisinde, kozmik bir bütünlük içerisinde gelecek nesillere devretmeliyiz.
Bu coğrafyada 1923
yılında bir cumhuriyet kurduk ve zor kurduk bu cumhuriyeti; Osmanlı
İmparatorluğu gibi büyük bir imparatorluğun küllerinden oluşturduk. Bu
cumhuriyet, bu kadar süre içerisinde, kendi kültürünü, birikimini, değerlerini
yarattı. Topraklarımıza sahip çıktığımız gibi, çıkacağımız gibi, cumhuriyetin
değerlerine, kültürüne, kuruluş referanslarına aynı inançla sahip çıkmalıyız;
cumhuriyetin değerlerini de erozyona uğratmaktan herkes ama herkes kaçınmalıdır.
AHMET IŞIK (Konya) -
Cumhuriyet ile ormanın ne alakası var?!
BAŞKAN - Sayın Küçük,
toparlar mısınız.
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu vatanı bize sevdirecek, uğruna ölünecek bir ülke
haline getirecek siyasetçilere ihtiyaç var. Umarım, herkes bu anlayış ve
duyarlılık içerisinde olur ve bu duyarlılık içerisinde olmak, şu anda, bu
tasarıya olumsuz oy vermektir.
Herkesi, bu anlayış
içerisinde böyle bir davranışa girmesi gerektiği konusunda uyarmak istiyorum.
Sevgiler, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Küçük.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Yahya Baş?.. Yok.
Antalya Milletvekili
Sayın Tuncay Ercenk; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
TUNCAY ERCENK
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, çok önemli bir
tasarıyı tartışıyoruz. 11 inci madde, ağaçlandırma ve erozyonla ilgili.
Öncelikle, erozyonun
tarifini yapmak istiyorum. Erozyon, toprağın aşınmasını önleyen bitki örtüsünün
insanlar tarafından yok edilmesi sonucu koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın
su ve rüzgârın etkisiyle aşınması ve taşınması olayıdır.
Değerli arkadaşlarım,
ormanların tahrip edilmesi ve yok edilmesi sonucunda toprak erozyonu meydana
geliyor; ormanın kaybı, toprağın kaybı sonucunu doğruyor. Toprağın ve ormanın
kaybı, su sorununu, sel, taşkın, heyelan, kuraklık ve sonuçta, açlık ve
yoksulluk sorununu birlikte getiriyor.
Değerli arkadaşlarım,
böylesine önemli bir konuyu, bakın, orman yüksek mühendisi Turhan Günay,
duygusal bir sözle nasıl tanımlıyor: "Erozyon, nice kan ve gözyaşına mal
olmuş ve şüphesiz bizlere ebedî vatan kılınmış bu toprakların gözyaşlarıdır."
Değerli arkadaşlarım,
sürekli, çölleşmeden bahsederiz. Peki, bu çölleşme, durup dururken,
kendiliğinden mi oluşuyor? Bunların baş müsebbibi bizleriz; insanlardır.
İnsanların orman ve toprakla ilgili eğitimini önemli ölçüde sağlayabilirsek,
öyle sanıyorum ki, ormanlarımızın yok edilmesinin ve erozyonun önlenmesinde o
derece etkili olacaktır; çünkü, çölleşme ve ormansızlık, sadece bugünü değil,
ülkenin geleceğini de, bütün nesilleri de yakından ilgilendirmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
ormanın yararlarını, yine, TEMA Vakfının çıkarmış olduğu bir kitaptan arz etmek
istiyorum. "Bilim ve araştırmaya katkı yapan, suyu koruyan, toprağı
koruyan, toplum sağlığıyla yakından ilgilenen, iklimi düzenleyen, dinlenceyi
sağlayan bir orman. Bunlara gözümüz gibi sahip çıkmalıyız." Bunun önemini,
bakın, Anayasa Mahkemesi, 1966 yılındaki bir kararında nasıl vurgulamış:
"Ormanlar ulusal bir zenginliktir. Bunların, çeşitli yönlerden, yurdumuz
için taşıdıkları büyük önem meydandadır. Ormanların sağladıkları birçok
faydalar arasında, erozyonu da önledikleri ve bu yüzden tarıma elverişli yurt
topraklarının yok olmasına engel oldukları gözönünde tutulursa, ülkenin geleceği
ve hatta varlığıyla ilgili bir servet oldukları söylenebilir. Şu halde
ormanları korumak, yetiştirmek ve genişletmek, ihmali caiz olmayan bir devlet
ödevidir."
Değerli arkadaşlarım,
biz, bu önemi, bu değeri, acaba ormanlarımıza gösterebiliyor muyuz? Büyük
üstat, şair Cahit Külebi, bakın, ne diyor: "Önce gelincikleri yolduk, nar
ağaçlarını tuttuk kurşuna; ardından andızları devirdik, aptallık, bilinçsizlik,
bir hiç uğruna. Sonra sıra ormanlara geldi, yüzbinlerce dönüm ateş yaktık.
Sıvas'a kadar gidip bulduk, dikili tek ağaç bırakmadık." Ve bunu
tamamlayan Aşık Veysel'i unutmak da mümkün değil "Karnın yardım kazma ile
bel ile/Yüzün yırttım tırnak ile el ile/ Yine beni karşıladı gül ile/ Benim
sadık yarim kara topraktır" diyor. Bu kadar önemli bir soruna duyarsız
kalmanın mümkün olmadığını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, erozyonun öncelikle ormanların yok edilmesiyle meydana geldiğini
düşünecek olursak, yapılacak ilk iş, ormanın varlığını, devamını ve geleceğini
birinci planda düşünmek zorundayız. Ormanın işletilmesini ve ondan yararlanmayı
ise, ikinci planda düşünmek zorundayız.
Şimdi, ben bu
birleşmeye dikkatinizi çekmek istiyorum özellikle. Değerli arkadaşlarım,
ormanın işletilmesini ve ormandan faydalanmayı ikinci plana alma anlayışı
ortada dururken, acaba, 169 ve 170 inci maddelerde yapılmak istenen anayasa
değişiklikleriyle bu sağlanabilir mi? Bunu özellikle sormak istiyorum. İktidar,
bırakın orman varlığının birinci planda tutulmasını, yok edilmesi için elinden
geleni yapıyor; ormanların satılmasına olanak tanıyan yasal değişiklikler
yapılıyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul)- Öyle değil.
TUNCAY ERCENK
(Devamla)- Değerli arkadaşlarım, bu anlayışla erozyonu...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÜNAL KACIR
(İstanbul)- Kimse ormanı satmak istemiyor.
BAŞKAN- Sayın Ercenk,
buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız.
TUNCAY ERCENK
(Devamla)- Tamamlıyorum efendim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul)- Ormanı satmak isteyen yok.
TUNCAY ERCENK
(Devamla)- Sonra konuşuruz onu.
Bu anlayışla, bırakın
erozyonu önlemeyi, bu ülkenin geleceğini karartma yolunu seçmiş olursunuz.
Önümüzdeki nesiller, gelecekteki nesiller sizi bu kararınızdan dolayı hiç
affetmeyecektir değerli arkadaşlarım; öncelikle, bunun saptanmasını istiyorum.
Ormanla ilgili tek
bir bakanlık var; Orman Bakanlığı. Bütün yetkiler onda, bütün sorumluluklar
onda. Ormanın geliştirilmesi için elinden gelen başka bir şey yok; sadece o
yetkiyle görevlendirilmiş, o görevle yetkilendirilmiş bir kuruluş.
Ağaçlandırmayı bırakıyor bir tarafa. Şimdi iki bakanlığı birleştireceksiniz,
sorumluluklar artacak, yetkiler azalacak, nasıl olacak bu ağaçlandırmanın
fazlalığı?! Dün konuşan AKP'li bir arkadaşım, iki bakanlık birleşince ağaçlandırmanın
daha da fazlalaşacağını söyledi. (AK Parti sıralarından "Doğru"
sesleri) Ben buna katılmıyorum değerli arkadaşlarım; çünkü, ormanı geliştirme
yetkisi varken tek bakanlıkta bunu yapamamışsınız, iki bakanlık birleşince nasıl
yapacaksınız, onu gerçekten merak ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu konuda mücadele eden bürokratları kutluyorum. Yine, bu konuda, gerçekten,
başta TEMA Vakfı olmak üzere, Başkanı Hayrettin Karaca ve diğer çevre
gönüllülerini yürekten kutluyorum değerli arkadaşlarım.
Umarım, bundan
sonraki çalışmalarımızda ormanın ve toprağın önemini daha iyi anlar ve gereğini
yaparız diye düşünüyorum.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Ercenk.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, saat 20.20'de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 20.20
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), SUAT KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
127 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. - Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel
Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989
Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Çevre;
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/546, 1/63,
1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı : 127) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 11 inci
maddesi kabul edilmişti; şimdi 12 nci maddeyi okutuyorum:
Orman-Köy İlişkileri
Genel Müdürlüğü
MADDE 12.- Orman-Köy
İlişkileri Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır :
a) Ormanların
korunması, geliştirilmesi ve genişletilmesini gerçekleştirmek, orman içinde
veya bitişiğindeki köylülerin sosyal ve ekonomik gelişmelerini sağlamak
maksadıyla; kalkınma havzalarında, etüt, araştırma, plan ve projeler hazırlamak
ve bunları uygulamak, her türlü kredi ve yardım kaynaklarının bu hizmetlere
yöneltilmesini temin etmek ve ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak.
b) Orman köylülerinin
kalkındırılmalarının desteklenmesi ile ilgili her türlü hizmetleri yapmak ve bu
hizmetleri yürütmek.
c) Orman köylülerinin
sosyal ve ekonomik yönden kalkındırılması, ısınma ve ısıtmada kullanılan oduna
alternatif enerji kaynaklarının kullanılmasının teşvik edilmesi ve buna yönelik
teknolojilerin kullanılması ve yaygınlaştırılması konusundaki projeleri
desteklemek.
d) Ormancılık
alanında faaliyet gösteren kooperatiflerin proje bazında desteklenmesi ile
ürünlerin ulusal ve uluslararası pazarlarda değerlendirilmesi konularında
araştırma ve danışmanlık hizmetleri vermek.
e) Orman köylerinde
odun ve odun dışı orman ürünlerinin üretilmesini desteklemek ve bunlara dayalı
sanayiinin geliştirilmesine katkıda bulunmak.
f) Bulundukları
yerden başka yerlere nakledilecek orman köylülerinin terk ettikleri taşınmaz
mallarını kamulaştırmak.
g) Bakanlık Makamınca
verilen benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Osman Özcan;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN
ÖZCAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman-Köy İlişkileri
Genel Müdürlüğü başlıklı maddeyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ben de halkımızın 1
Mayıs Bayramını kutluyorum.
Ayrıca, Bingöl'de
yaşanan deprem dolayısıyla milletvekili arkadaşlarımın söylemlerine aynen
katıldığımı ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
turizm bölgesinin, aynı zamanda orman bölgesinin de bir milletvekili olarak
çoğumuzun duyduğu, fakat yaşamadığı, orman köylüsünün sıkıntılarından,
sorunlarından bahsetmek istiyorum.
Son hafta içinde,
Fethiye'den Anamur'a kadar, orman köylülerinin içinde bulundum, orman
köylülerinin sıkıntılarını ve yaşayışlarını yakından izledim, bunu da sizlerle
paylaşmak istediğimi ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
orman köylerimizin sayısı 20 314'tür; bu köylerimizde 8 000 000 civarında
vatandaşımız yaşamaktadır. Sayın Orman Bakanımız Osman Pepe'nin de dediği gibi,
bu köylerimizin yıllık geliri 250-300 dolar civarındadır; yani, yıllık geliri
olan 500 000 000 lirayla 8 000 000 vatandaşımız geçinmek durumundadır.
Değerli arkadaşlarım,
devlet, bu kesim insanlarımızın sıkıntılı olduğunu görmüş, 1970 yılında, Orman
ve Köy İlişkileri Genel Müdürlüğünü kurmuştur. Bunun kısa adı Or-Köy'dür;
fakat, Or-Köy'ün, orman köylülerimize gerekli
faydayı sağladığını düşünmemiz olası değildir; çünkü, devletimiz, hükümetimiz,
Or-Köy'e gerekli yardımı, gerekli ödeneği vermemiştir. Ancak, şunu da ifade
etmek isterim ki, Or-Köy, bazı köylülerimizin, halıcılık, arıcılık,
ipekböcekçiliği, meyvecilik gibi sorunlarını gidermiş, ödenekler vermiş ve
böylece, bu köylülerimiz, diğer köylülerimize göre, biraz olsun nefes almayı
başarmışlar, sıcak bir çorba içme durumunu yaşamışlardır.
Değerli arkadaşlarım,
ancak, öğreniyoruz ki, Orman-Köy İlişkileri Genel Müdürlüğüne ayrılan para 37,5
trilyondur; yani, 8 000 000 nüfuslu orman köylüsüne, yani, 21 314 köye ayrılan
para 37,5 trilyondur. Bunu köye bölecek olursak, 1 500 000 000 lira eder köy
başına, şahıslara bölecek olursak, şahıs başına 500 000 lira eder. AK Parti
hükümetinin orman köylüsüne verdiği değerin göstergesinin bu olduğunu, sizlere,
üzülerek açıklamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
iktidar oldunuz, itibarlısınız, 365 mebus çıkardınız, tebrik ediyorum. Kolay
değildir bu 365 mebusu çıkarmak; fakat, itibarınızın devam edebilmesi için
orman köylüsüne, dargelirlilere yardım etmeniz gerekiyor. İsmet Paşa'nın bir sözü
var, onu hatırlatmak istiyorum: "İktidar olmak önemli değil, itibarlı
olmak daha çok önemlidir."
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasamızın bazı maddelerini değiştirmek için burada
çalışmalar yaptık; Cumhurbaşkanına gitti, tekrar döndü; yakında önümüze
gelecek. Burada, hepimiz konuştuk; fakat, 500 000 000 geliri olan bir orman
köylüsünün, zilyedi elinde olan bu 2/B'ye ait arazileri nasıl alacağından hiç
bahsetmedik; bu arazileri, bu köylülerimiz, 500 000 000 gelirle nasıl
alacaktır?! Evet, 2/B sorunundan bahsediyorum; 2/B sorunu halledilmeden,
önümüze ikinci bir 2/B sorunu geliyor.
Değerli arkadaşlarım,
kendi bölgemden bahsediyorum; kendi bölgemde, 1981'in 12 nci ayından sonra
oluşmuş narenciye bahçeleri var, muz bahçeleri var, avokado bahçeleri var; onu
da geçiyorum, kentler oluşmuş, kentlerin üzerinde belediyeler var. Bu
belediyeleri, bu kentleri yıkma gücümüz var mı; yok. Evet, 1981'den sonra
oluşmuş; gücümüz var mı; yok. Öyleyse, burası ne olacak; hidrojen gibi açığa mı
çıkacak?!
Değerli arkadaşlarım,
öyleyse, çıkarılacak yasa ölü doğan yasadır; yani, şunu demek istiyorum: Yaraya
pansuman yapıyorsunuz, yarayı ameliyat etmiyorsunuz; kökünden kurutmuyoruz,
tedavi etmiyoruz. Bakın, göreceksiniz, sonunda, yeni 2/B sorunları karşımıza
dikilecektir; bunu, şimdiden Yüce Heyetinize hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Kaş İlçesinin Kasabasından tutun, Alanya'nın köylerine kadar, Kocaoğlanlı'ya,
Demirtaş'a kadar, Gazipaşa'nın Çobanlar ve Macar Köylerine kadar gittim;
bugünlerde, köylüler tedirgin ediliyor, yirmi sene önce yapılmış evi yıkılmaya
çalışılıyor, yıllardır ektiği yerlere zabıt tutulmaya başlanmış. Bırakın 1981
yılından öncesini, 1981 yılından sonra yapılan otelleri, villaları, apartları
yıkma gücümüz var mı, yıkabiliyor muyuz?! Öyleyse, değerli arkadaşlarım, Sayın
Orman Bakanından rica ediyorum; devlet, babadır; eşit muamele yapalım. Bunları
yıkamıyorsanız, öbür taraftaki yirmi sene önce evini yapmış, penceresine camını
takamamış, naylonu çiviyle çakmış köylümüzün evine de dokunmayalım. Bunu,
buradan rica ediyorum; orman bakım memurlarına, orman işletme müdürlüklerine
emir versinler, vatandaşlar üzerinde eşit muamele yapılsın.
Değerli arkadaşlarım,
anımsadığım kadarıyla bir Hint atasözü var; bu atasözünde ne diyor biliyor
musunuz: "Filler dövüşür, çimler ezilir; filler sevişir, yine çimler
ezilir." Bunu neden söyledim: Bakın, tefeciye, rantçıya, mafyacıya, o
arazileri işgal edenlere dokunamıyoruz, bizim zavallı orman köylüsüne
dokunuyoruz; bu olmaz. Sayın Orman Bakanından, tekrar, rica ediyorum; değerli
arkadaşlarım, eşit muamele yapılmalıdır. Bizim orman köylülerimiz -açık
söylüyorum- sevecendir, yangın olduğu zaman, doğru, koşar, ormanda yangını
söndürür; yani, sahillerdeki ormanı yakan, üzerlerine villalar yapan
rantçılardan değildir. Değerli arkadaşlarım, öyleyse, İsmet Paşa'nın şu sözüne
dikkat edelim -ben, çok değer veririm- İsmet Paşa diyor ki: "Ben,
eşkıyanın dağda olanından değil, düzde olanından korkarım." (Alkışlar)
Evet, değerli
arkadaşlarım, varoşlardaki açlığı, sefaleti biliyoruz. Bu, neden oldu; orman
köylülerine gereken değer verilmedi, ondan oldu. Gittiler... Varoşların dramını
anlatmaya gerek yok; tekrar dramlar yaşamayalım, orman köylüsünün hakkını
verelim, orman köylüsü olan vatandaşlarımıza dikkat edelim.
Değerli arkadaşlarım,
şu çok iyi bilinmelidir ki, şehirde olan vatandaşlarımızın yüzde 25'i, köylerde
oturan akrabalarından gelen, buğday, mısır, fasulye, nohut, bulgur gibi
yiyeceklerle geçimlerini sağlamaktadır.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, kulağımızı tersten göstermeyelim, canınız da sıkılmasın, bir
konuyu işlemek istiyorum: Şimdiye kadar -ben, altı aydır dinledim- çıkıyorsunuz
"enflasyonu kucağımızda bulduk -doğru- Kıbrıs meselesini kucağımızda
bulduk, borçları kucağımızda bulduk, Irak sorununu kucağımızda bulduk"
diyorsunuz. Ben de, bu "kucağınızda bulma" nedir dedim, Meclisin
arşivlerinde bir inceleme yaptım. Dosya burada, ayna burada; inceledim.
BAŞKAN - Sayın Özcan,
bir saniye...
Sayın
milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturur musunuz?
Buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, siz "kucağımızda bulduk" dediğiniz sorunların
tümünü, yanınızdaki arkadaşlardan buldunuz; açık ve seçik söylüyorum.
"Kucağımızda bulduk" dediğiniz sorunlar, sizin birçok bakanınız,
yanınızda olan arkadaşlarınız... Liste burada, isteyenlere fotokopi yapar
veririm. Uzun müddet çalışma yaptım, burada, bulursunuz. Mecliste de, ikide bir
çıkarak "sorunları kucağımızda bulduk" laflarını bırakalım, zaten,
siz de meydanlarda, biz de meydanlarda "eskiyi deşmeyeceğiz, sorunların
üstesinden geleceğiz, biz bunun icabına bakarız, biz bunu çok iyi biliriz"
dediniz, millet de size oy verdi; öyle ise, içinizde olan bu sorunları
başkasına yükletmeye hakkımız yok.
57 nci hükümet ne
ise, 58 inci hükümet ne ise...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Devamla)
-... 59 uncu hükümet de aynıdır değerli arkadaşlarım.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, orman köylüsünün sorunlarını yerinde tespit ettik dedik. Evet,
orman köylüsü ağaç keser, fiyat biçemez; orman işletmeleri biçer, 10 ay geçer
orman köylüsünün parası verilmez; fakat, elektrik parası gelince bir gün geçti
mi derhal zam bindiriliverir; bu önlenmelidir. Orman köylüsü yaylalara göçer,
hayvancılık yapar; şimdi görüyorum ki, buralara girmeyin, buralara konmayın
diyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
buralar geçmişten beri onların yurtları. Bunlar haksızlıktır. Dahası var, 2 500
- 3 000 metre yükseklikteki yerlerde orman yok, çayır çimen var, oralarda da
aynı durumu yaratıyorlar; öyle ise bunlar da derhal önlenmelidir.
Değerli arkadaşlarım,
yine bilirsiniz, orman köylülerimizin ihtiyaç ağaçları var, eskiden bedava idi,
şimdi az da olsa para alınıyor. Orman sınırlarından bu ihtiyaç ağacını
vermiyorlar, 30 kilometre, 50 kilometre ilerideki depolardan veriyorlar; orman
köylüsü tekrar getiriyor geriye. Bu da önlenmelidir, Sayın Bakanımızdan bunu da
istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bitiriyorum. Sözün kısası, sözün özü şudur:
Orman köylüsüne,
bedava ihtiyaç ağacı, bedava odun verilmelidir.
Köylülerimizin kesim
paraları güncelleştirilmelidir, günün şartlarına uygun olmalıdır, zamanında
ödenmelidir.
Orman köylerindeki
kooperatifler desteklenmelidir.
Gerekirse, köy
sınırları içindeki ormanlar, köylülere, muhtarlara verilmelidir. Göreceksiniz,
o köylüler, bir çalı bile kestirmeyecektir.
2924 sayılı orman
köylülerinin kalkındırılmasıyla ilgili kanun, gerçek şekline dönüştürülmelidir.
Orman köylülerimiz,
şimdiye kadar oturmuş oldukları yaylalarda ve yurtlarda tedirgin edilmemelidir.
Devletimizin en
önemli kuruluşlarından olan Or-Köy
desteklenmelidir. 37,5 trilyon komik bir paradır, bu artırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, orman köylülerimizin kalkındırılması, orman-köy ilişkilerinin
geliştirilmesi için, burada görüşmeler yapıyoruz. Top bizde, gelin, Cumhuriyet
Halk Partisi ve AK Parti beraber olalım; burada öneriler belli, bu önerileri
hayata geçirelim, köylülerimizin yatakta sıkıntı çekmesini de beraberce
önleyelim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, biz, bunun yanındayız, siz de
olun; buraya çıkıp da, orman köylüsü şu oldu, orman köylüsü bu oldu demeye
gerek yok, herkes bizi televizyonlardan izliyor; kim orman köylüsünün yanında,
kim orman köylüsünün yanında değil, çok güzel görüyor.
Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına, tekrar,
saygı ve sevgilerle selamlıyorum değerli arkadaşlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Özcan.
Şahsı adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?.. Yok.
Bursa Milletvekili
Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce,
bugün, Bingöl'de meydana gelen depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza
Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Tasarının 12 nci
maddesiyle ilgili konuşmaya başlamadan önce, Türkiye'deki birtakım istatistikî
rakamları vermek istiyorum. 1997 yılı nüfus sayımına göre, ülkemizde 7 337
ormaniçi köyde 2 500 000, 12 824 orman
bitişiği köyde 5 100 000 kişi olmak üzere, toplam 20 161 orman köyünde 7 600
000 kişi yaşamaktadır. 1985 yılında ise, bu rakam, 10 200 000 idi. Göç
nedeniyle orman köylerimizin nüfusu hızla azalmaktadır. Ormaniçi köylerde göç
oranı yüzde 31, bitişik köylerdeki göç oranı ise yüzde 15'tir.
Orman köylüsünün,
yalnızca ormanlardan sağladığı gelir, yıllık 250-300 dolar arasında
değişmektedir. Bu da, orman köylüsünün tüm gelirinin ancak yüzde 14'üne tekabül
etmektedir.
Devletimiz, Or-Köy
Genel Müdürlüğü ve orman köyleri kalkınma kooperatifleri aracılığıyla, orman
köylerine maddî katkıda bulunmaya çalışmaktadır. Yine, Orman Bakanlığı
tarafından, gerek Or-Koop'lar kanalıyla gerekse ferdî kredilerle orman
köylüsüne kredi verilmektedir; ancak, krediler oldukça düşük ve yetersiz
kalmaktadır. O kadar ki, bugüne kadar verilen Or-Köy kredileri, orman köyü
ailelerinin sadece yüzde 15'ine ulaşabilmiş, kişi başına dağıtılan kredi ise
yalnızca 4 dolar seviyesinde kalmıştır.
2001 yılında ayrılan
ödenek ise, köy başına 535 000 000 TL, kişi başına ise ancak 1 420 000 TL
civarına gelmiştir. Bu da, köylerimizdeki, özellikle ormaniçi köylerimizdeki
büyük şehirlere olan göçün temel nedenlerini anlatmaktadır.
Bu seçim
kampanyasında hepimiz beraber yaşadık. Bu seçim kampanyasında, orman
köylerimize gittiğimizde, özellikle bizim, Bursa'nın Mustafakemalpaşa gibi,
Karacabey gibi, İnegöl gibi, Orhangazi gibi ilçelerimizin köylerine gittiğimizde,
maalesef, köylerimizde 25-30 yaşlarında bir delikanlı bulamadık. Artık,
ormaniçi köylerimizde sadece yaşlılar vardı ve konuşacak köy kahvesi bulmakta
hepimiz zorluk çektik. Bunun temel nedeni ne: Biz, köylülerimizi orman
içerisinde, ormandan geçimini temin edemez bir hale getirmiş bulunmaktayız.
Bunun yanında, yaşanan ekonomik krizlerle beraber, yine büyük kentlerdeki
işsizlikle beraber, o köylerden büyük kentlere ekmek parası için giden
insanlarımız işsiz olarak tekrar geri gelmeye başladı. Bu,ekonomik
sıkıntılarımızın temel nedeni; ama, ben, başka bir noktaya daha dikkatinizi
çekmek istiyorum.
Biliyorsunuz,
gündemimizde Anayasanın 169 ve 170 inci maddelerinin değiştirilmesine ait...
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Keles'ten de bahset.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Keles'i de söyledim canım.
Anayasamızın 169 ve
170 inci maddelerini değiştirmeye çalışıyoruz. 169 uncu maddedeki değişiklikte
ne diyoruz: "Devlet, ormanı korur, işletir ve işlettirir." Pekala,
biz, ormanımızı işlettirdiğimizde, kime işlettireceğiz; yani, ormanların özel
şahsa devrini söylüyoruz. Halbuki, Anayasanın 169 ve 170 inci maddelerinde,
ormanı korumak ve işletmek, orman köylüsüne verilmiş bir haktı. Yani, biz,
normal olarak, gerek orman mevzuatımızda gerek 6831 sayılı Orman Kanunumuzda
gerek Anayasamızda ormanın işletilmesini köylüye vereceğiz; ama, getirdiğimiz
Anayasa değişikliğiyle ormanın sahibi olan orman köylüsünün elinden kendi
ormanını alacağız; onları da, tıpkı İş Kanununda yapmak istediğimiz değişiklik
gibi, vasıfsız, niteliksiz işçi haline getirmeye çalışıyoruz. 169 uncu madde
değişikliğindeki "işlettirir" hükmünün, o nedenle çok önemli olduğuna
inanıyorum. Bunun tekrar gözden geçirilmesini istiyorum.
İkincisi, 170 inci
madde üzerindeki değişiklikteyse, 2/B uygulaması nedeniyle, 5 000 000 000
metrekare, orman dışına çıkmış araziden bahsetmekteyiz. Pekâlâ, 5 000 000 000
metrekare, orman vasfını yitirmiş taşınmazımız var; kaç metrekare orman
yapacağız arkadaşlar? O konuda, Mecliste, Anayasa değişikliği görüşmeleri
esnasında vermiş olduğumuz tüm değişiklik önergelerini reddettiniz Sayın Bakan.
Yine, 12 inci
maddenin (a) bendinde, Orman-Köy İlişkileri Genel Müdürlüğünün görevlerini
sayarken diyorsunuz ki: "Ormanların korunması, geliştirilmesi ve
genişletilmesini gerçekleştirmek..." Genişletilmesini özel şahsa devrettiğimiz
zaman, hangi kaynaklarla, hangi nedenlerle genişleteceğiz?
Yine, bizim için,
Meclise düşen, yasal bir zorunluluğumuz var. Biliyorsunuz, yeni Kamu İhale
Kanunu çıktı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Küçükaşık.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Yeni Kamu İhale Kanunu ile Orman Kanununun 34 üncü ve 40 ıncı
maddeleri arasında bir çelişki yaşıyoruz. Şu anda, orman işletmelerinde, orman
köylüsüne, Or-Koop'lar vasıtasıyla hiçbir ihale verilemiyor; çünkü, o iki yasa
arasındaki çelişki bugüne kadar giderilemedi, bu konuda yasal bir düzenleme de
yapılamadı.
Eski yasal
düzenlemeye göre, bir kooperatifin eğer 200 üyesi varsa, bu kooperatif,
baltalık kesim için dahi sadece bir tane dosya alıyordu, işini takip
edebiliyordu; şimdi, 200 üyeli bir kooperatiften, herkesten, teker teker, 200
tane dosya almasını istiyoruz. Devleti küçültmeye çalışıyoruz, tekrar devleti
büyütüyoruz.
Aynı şekilde, bu
insanlardan teminat alıyoruz, noterde nispî harç alıyoruz, tıpkı büyük devlet
ihalelerinde olduğu gibi. Aynı şekilde, bu insanlardan, dosya başına, tekrar 10
000 lira para alıyoruz.
Bu, Kamu İhale Kanunu
ile Orman Kanunu arasındaki çelişkinin muhakkak giderilmesi zorunluluğu var.
Biz, bir de, bir şeyi
daha yapamadık; orman kadastromuzu bitiremedik. Orman kadastromuzu
bitiremememiz nedeniyle -biliyorsunuz, birçok vatandaşımızın şahsî tapuları
var, bu insanlarımız tapulu kesim yapıyor -şu anda, vatandaşımıza, kendi tapusuna
almış olsa bile, elinde koru olduğuna dair bir tapusu olmuş olsa bile, 1940
yılında yeşil- alan uygulaması içerisinde kalan bir yer için, 1940'larda
çekilen fotoğraflar nedeniyle, yeşilalan içerisinde kalması nedeniyle, kesim
hakkı vermiyoruz. Öyle değil mi Sayın Bakanım? Veremiyoruz; yeşilalan
kısıtlaması nedeniyle.
Şimdi, burada, devlet
de haklı; çünkü, daha önce, orman kadastro sınırları içerisinde olan bir alan.
Kadastro uygulaması içerisinde, her ne şekilde olursa olsun, vatandaşa devlet
tapusunu vermiş; ama, orman kadastro sınırları içerisinde; ben, henüz sana dava
açmadım, senin davanı iptal etmedim dese dahi, yasal olarak, tapulu kesim yapma
hakkı olmasına rağmen, bu insana tapulu kesim yapma hakkı vermiyoruz. Bu
eşitsizliğin de bir an önce giderilmesi gerektiğine inanıyorum.
Sözlerimi fazla
uzatmak istemiyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Küçükaşık.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
Doğa Koruma ve Millî
Parklar Genel Müdürlüğü
MADDE 13. - Doğa
Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Milli parklar,
tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları ve yeterli mesire
yerlerinin ayrılması, korunması, planlanması, düzenlenmesi, geliştirilmesi,
tanıtılması, yönetilmesi, işletilmesi ve işlettirilmesi ile ilgili işleri
yürütmek.
b) 9.8.1983 tarihli
ve 2873 sayılı Milli Parklar Kannu ile verilen görevleri yapmak ve yaptırmak.
c) Yaban hayatı ve
kara av kaynakları ile orman içi su kaynakları, dere, göl, gölet ve sulak alanların ve hassas bölgelerin korunması,
geliştirilmesi, kara avcılığının düzenlenmesi, av kaynaklarının işletilmesi ve kontrolü
ile ilgili her türlü etüt, envanter, planlama, projelendirme, uygulama ve
izlemeye ilişkin iş ve işlemleri yapmak ve yaptırmak, bu hizmetlerle ilgili
tesisleri kurmak ve kurdurmak.
d) Kara avcılığını
düzenleyen mevzuat ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek.
e) Uluslararası
koruma sözleşmeleri ile belirlenen yörelerdeki koruma ve kullanma esaslarını
çevre mevzuatı dikkate alınarak tespit etmek ve yeni düzenlemeler yapmak.
f) Uluslararası
sözleşme ile koruma altına alınan, canlı türleri (flora, fauna) ile alanların
korunması konusunda tedbirler almak, ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak.
g) Hayvanların
korunmasına yönelik çalışmaları, ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum örgütleriyle işbirliği içinde yapmak, yaptırmak, bu konuda yürütülen faaliyetleri desteklemek,
denetlemek ve denetlenmesini sağlamak.
h) Ülkenin bitki ve
hayvan türü genlerinin muhafazası ve iyileştirilmesi ile ilgili iş ve işlemleri
yürütmek.
ı) Çevrenin korunması
ile ilgili hedef, ilke ve amaçlar ile stratejiler belirlemek, bunların
uygulanmasını izlemek ve koordine etmek.
j) Bakanlık Makamınca
verilen benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Nail Kamacı;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA NAİL
KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, öncelikle, Bingöl'de
meydana gelen depremde ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum; yaralılara geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum. Umuyorum, bu son olur; ancak, her zaman
yaptığımız gibi, yine, kanunlardaki eksikliklerin meydana getirdiği sonuçlardır
bunlar.
Bu, Yapı Denetim
Kanunu çıktığı zaman da, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği uyarmıştı.
Bakın, o kanunda, devlet dairelerine yapılan binalar kontrol edilmiyor. Yine,
aynı şekilde, buradaki bir yurtta, birçok masum öğrencimiz, maalesef, yıkık
altında kalmış ve hayatlarını kaybetmiştir; kendilerine, Allah'tan rahmet
diliyorum. Sizin yaptığınızı söylemiyorum; genelde, devletin yaptıkları... Siz
devlet değilsiniz; devlet ayrı bir şeydir, hükümet ayrı bir şeydir.
Görüşülmekte olan yasa
tasarısıyla ilgili, Grubumun görüşlerini aktarmak üzere huzurunuza gelmiş
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle bir konuda anlaşalım; bu kanun tasarıları Genel Kurula indirilmeden
önce, birkaç gün evvelden, milletvekillerine ulaştırılsın. Bu, komisyonlarda da
bu şekilde gidiyor, Genel Kurulda da aynı şekilde gidiyor. Sabahleyin erken
kalkan, diyor ki: Bugün bu yasayı görüşelim; Danışma Kuruluna getiririz
öneriyi, kabul etmezlerse, sayımız da yeterli, Meclisten geçiririz, istediğimiz
kanun teklifini çıkarırız. Bu, yanlış bir uygulama, bunu yapmayın.
Bakın, planlamasını
haftalık yapmayan bir genel müdür, bir işyeri sahibi, bir işletme sahibi batar;
bir genel müdür görevden alınır. Biz, bırakın haftalık çalışmayı, saatlik
çalışıyoruz burada. O kanun tasarısı milletvekillerinin saat 13.00'te ancak
eline geçiyor, saat 15.00'ten sonra da onun üzerinde konuşmak istiyorlar. Böyle
bir uygulama var mı?! Çoğunluğunuz var diye her şeyi yapma hakkınız yoktur değerli
arkadaşlar; onu, bir kere, söyleyeyim. Çoğunluğunuz olabilir, hükümet
olabilirsiniz; ama, burada, millî iradeyi temsil eden Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu da var; ona da saygı göstermek zorundasınız; çünkü, ona saygı
göstermeniz, millete saygı göstermenizin bir gereğidir. (AK Parti sıralarından
"maddeyle ne ilgisi var" sesleri) Evet, maddeyle ilgisi var.
Evet, değerli
arkadaşlar, Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığının birleşmesinden dolayı büyük
bir sinerji meydana geliyor. Hangi anlamda geliyor; psikolojik anlamda mı
geliyor, manevî anlamda mı geliyor, maddî anlamda mı geliyor? 1 748 personeli
var, bu seneki bütçesi de 43 trilyon. "Bu sinerjiden meydana gelecek
oluşumla, Türkiye'de ağaçlandırılmayan kısımları ağaçlandırmaya
çalışacağız" diyorsunuz. O zaman, size bir önerim var: Nasılsa, Genel
Başkanınız da, Sayın Başbakan da istiyor bunu; bütün bakanlıkları
kaldırırsınız, tek başına o yönetir Türkiye'yi, sinerjiyi daha fazla meydana
getirirsiniz; memlekette ağaçsız yer kalmaz! (CHP sıralarından alkışlar)
Bir de, kadro
konusunda çok konuşuluyor. (AK Parti sıralarından gürültüler) Artırır, artırır,
moralitesini artırır...
Değerli arkadaşlar,
eğer, kadrolarla oynamıyorsanız, bizim size söylediğimiz şeyleri
cevaplamazsınız. Yaptığımız her konuşmadan sonra kadro konusunda diyorsunuz ki:
"Kadrolaşma yapmadık." Değerli arkadaşlar, burada, sizin Sayın Bakanınızın,
cumhuriyet hükümeti bakanının -Mehmet Ali Şahin'in- soru önergemiz üzerine
verdiği cevaplar var elimde: Sadece genel müdürler düzeyinde, müsteşar
düzeyinde; diğerleri yok... Ben bir örnek vereyim: Şu anda, Or-Köy Genel Müdürü
olan Hüseyin Karaosmanoğlu, acaba -şimdi kongreleriniz de oluyor ama- Kocaeli
-eski veya yeni- İl Başkanının kardeşi mi, değil mi? (AK Parti sıralarından
"Olabilir..." sesleri"
VAHİT KİRİŞÇİ (Adana)
- Ehliyetli mi, değil mi?..
NAİL KAMACI (Devamla)
- Ehliyeti, size yakın olmasından kaynaklanıyor.
Değerli arkadaşlar,
coğrafî konumu gereği, Asya ile Avrupa Kıtası arasında önemli bir köprü olan
Türkiye, kavimlerin ve nesillerin onbin yıldan beri süregelen izlerini de her
köşesinde barındıran bir kültür cennetidir. İnsan elinin bütün tahripkâr gücüne
hedef olmasına rağmen, av kaynakları, klimatik yapısı, coğrafî konumu, jeolojik
yapısı, hidrojeolojik özellikleri ve estetik özellikleriyle, Türkiye, zengin
doğal kaynakları üzerinde barındırmaktadır.
Türkiye, Asya, Avrupa
ve Afrika Anakaralarının birleştiği yerde çok zengin ve ilginç bir flora ve
fauna yapısına sahiptir. Geniş ekolojik çeşitlilik, bu ekolojilerdeki türlerin
yoğun evrim olayları nedeniyle, bu bölgelere özgü endemik birçok tür ve
alttürün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Türkiye'de, 155 memeli, 454 kuş, 106
sürüngen ve 345 balık türü yaşamaktadır. Ek olarak, göçmen kuşların üç büyük
göç yolundan birisidir Türkiye; aynı zamanda, Avrupa'da bulunan 12 000 bitki
türünün 10 000'inin doğal yetişme alanıdır.
Ülke, esas olarak
yarı kurak olduğu için, Türkiye sulak alanları, göçmen kuşların pek çoğu için
hayatî öneme sahiptir ve pek çok su kuşunun üreme alanıdır. Türkiye, sulak
alanlar bakımından, Bağımsız Devletler Topluluğu hariç, Avrupa ve Ortadoğu'nun
en zengin sulak alanlarına sahiptir.
Ülkemizde yaşanan
hızlı şehirleşme ve değişen toplum yapısı nedeniyle, özellikle doğal kaynaklar
üzerinde yaşanan baskı ve taleplerde son yıllarda önemli artışlar meydana
gelmiştir. Bu baskı ve taleplerin bir kısmı olumlu -doğal ve kültürel
kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimiyle ilgili artan bilinçlenme,
ormanın üretim dışı fonksiyonlarının öne çıkarılması ve rekreasyon amaçlı
kullanımların artması gibi- bir kısmı ise olumsuz yöndedir. Örneğin, orman
alanları içinde yerleşim ve yapılaşmanın, plansız ve düzensiz turizm
alanlarının artması... Buna ilave olarak, Türkiye'nin zengin doğal kaynakları
ve ormanlarının biyolojik zenginlikleri ve çevresel değerlerinin daha etkin ve
sürdürülebilir yönetimi için, küresel beklenti ve taleplerde de önemli artış
görülmektedir.
Ülkemizin içinde
bulunduğu durumu ve sahip olduğumuz zenginlikleri kısaca hatırlattıktan sonra,
bugünkü değerlendirme konumuza geçiyorum. Çevre ve Orman Bakanlıklarının
birleşmesinin yaratacağı sinerjiyle, bugün için üstesinden gelinemeyen
sorunların çözüleceği ve çevrenin, doğal ve kültürel kaynakların etkin bir
biçimde korunacağından bahsedilmektedir. Hatta "bu değerleri, gelecek
nesillere miras bırakmak boynumuzun borcu ve bizim vicdanî sorumluluğumuz"
gibi açıklamalarda bulunarak, topluma ne kadar samimî bir iş yaptığımız
anlatılmaya çalışılmaktadır. Gerçekten böyle mi olacak? Huzur içinde, hiçbir
kaygıya kapılmadan, artık çevremiz emin ellere teslim ediliyor mu diyeceğiz?
Değerli arkadaşlar, keşke, ülkemiz ve çevremiz emin ellere teslim edilmiş
olsaydı.
Değerli arkadaşlar,
2.2.2003 tarihinde, Orman Bakanı Sayın Osman Pepe'nin bir açıklaması var. Orman
Bakanı Sayın Osman Pepe, yoğun tartışmalara yol açan Danıştay 6. Dairesinin
yürütmeyi durdurma kararıyla, çalışmalara son noktayı koyduğu, Fırtına
Vadisindeki Dilek-Güroluk Hidroelektrik Santralı için çevrecileri suçladı. Bunu
ben söylemiyorum, Sayın Bakan söylüyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kamacı, buyurun.
NAİL KAMACI (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
"Fırtına
Vadisinin eşsiz doğal güzelliği, koruma alanı ilan edilmesi ve burada bulunan
endemik türler konusunda herhangi bir şey söylemeyen Orman Bakanı şu iddialarda
bulundu: 'Bölgede birçok hidroelektrik santralı çalışması yapılıyor; ama,
birileri rafting yapacak diye Fırtına Vadisindeki santral yapımı durduruldu,
birileri ekoturizm yapacak diye millet açlığa mahkûm ediliyor. Çoruh'ta baraj
yapılmasın, Fırtına'da santral yapılmasın, sonra da gidip Rusya'dan doğalgaz
alalım.'" Sayın Bakan, dileklerinize aynen katılıyorum; ancak, Türkiye'de
farklı alanlarda baraj yapılma şansı vardır. Değerli arkadaşlar, onları
değerlendirelim.
Yine, bu tasarıyla,
iki bakanlığın birleştirilmesiyle ilgili olarak çıkacak sonuçlardan biri de, şu
anda kadrolu olanların özlük hakları kayboluyor değerli arkadaşlar.
VAHİT KİRİŞÇİ (Adana)
- Kelalaka...
NAİL KAMACI (Devamla)
- Kelalaka değil Sayın Kirişçi; dinlersiniz, öğrenirsiniz şimdi.
Kanun numarası 3046,
kabul tarihi 27.9.1984, geçici madde 1: "Yeni görevlerinde kaldıkları
sürece şahıslarına bağlı olarak saklı tutulur." Sayın Kirişçi, şimdiki
geçici maddede "şahıslarına bağlı olarak" ibaresi yok. Bunu, devlet
memurluğu yapan arkadaşlarımız iyi bilir diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kamacı.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Yahya Baş?.. Yok.
Çanakkale
Milletvekili Sayın Ahmet Küçük?.. Yok.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 13 üncü madde kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
Araştırma ve
Geliştirme Dairesi Başkanlığı
MADDE 14.- Araştırma
ve Geliştirme Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın çevre
ve orman politikaları amaçlarına ve ulusal planlarda önerilen hedeflere
ulaşmasına yardımcı olmak üzere ülkenin öncelikli çevre ve orman araştırma
alanları ve araştırma programlarını belirlemek ve bu doğrultuda araştırma
projelerinin satın alınmasını, yürütülmesini ve sonuçlandırılmasını sağlamak.
b) Araştırma ve
geliştirme çalışmaları ile ilgili olarak Bakanlık içi ve Bakanlık dışı
kuruluşlarla gerekli koordinasyon ve işbirliğini sağlamak, araştırma
faaliyetleri için gerekli finansmanın sağlanması konusunda çalışmalar yapmak.
c) Yürütülen
araştırma program ve proje faaliyetlerinin sonuçlarını değerlendirmek,
uygulamaya aktarılmasına yönelik seminer, konferans, sempozyum ve benzeri
düzenlemelerin, bildirilerin ve araştırma sonuç raporlarının yayımlanmasını
sağlamak.
d) Araştırma
faaliyetlerini izlemek ve denetlemek.
e) Bakanlık Makamınca
verilen benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüt; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dün gece
Bingöl'de yaşanan deprem nedeniyle ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Bizi
izleyen halkımıza da selamlar sunuyorum ve 1 Mayıs İşçi Bayramını, geç de olsa
kutluyorum. Tasarının 14 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
insanı mutlu, ekonomisi güçlü, geleceğe umutlu bakan bir Türkiye hepimizin
arzusu. Bu, bizi seven, Türkiye'yi seven dünya ülkelerinin de arzusu; ama,
dünya ülkelerinin birleşmiş olduğu bir nokta var; hepimizin bildiği ve üzerinde
titizlikle durduğumuz ozon tabakası. Ozon tabakası delindi; niçin; çevrenin
kirliliği yüzünden. Bugün biz ne yapıyoruz; Çevre ve Orman Bakanlığını
birleştiriyoruz, çevreyi biraz daha zayıflatmış oluyoruz. Bu nedenle, Araştırma
ve Geliştirme Dairesi Başkanlığınız, bu konuyla ilgili -geçmişte diyorum,
şimdiki bakanımızın suçu yok- hiçbir araştırma yapmamış, ozon tabakasının
delinmesine, Türkiye de, ne yazık ki, kirli çevreyle, katkı sunmuştur. Bu nedenle,
bundan sonraki çalışmalarda Sayın Bakanlığınızdan ricamız, Araştırma ve
Geliştirme Dairesi Başkanlığının, ulusal planlarda önerilen hedeflere varmak
için, konferanslar, seminerler, paneller düzenleyerek halkı aydınlatmasını
sağlamaktır. Bilim adamları ve sivil toplum örgütleriyle birlikte halkı
bilinçlendirerek çevreyi korumayı, ormanı korumayı sağlamamız gerektiğine
inanıyorum.
Ülkemizde bakanlık
sayısının fazla olduğu, bakanlık sayısının azaltılması görüşü yerindedir. Ne
var ki, analitik bir değerlendirmeyle, bu anlamda birleşmesi gereken başka
bakanlıklar varken, örneğin Orman Bakanlığının Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla
birleştirilmesi daha uygun olacakken, Çevre Bakanlığıyla birleştirilmesi
çevreye büyük zarar vermiştir; bu nedenle, bakanlık sayısının azalması görüşü
yanlıştır ve yerinde değildir. Çevre Bakanlığının kuruluş kararnamesi 6 veya 7
bakanlığın koordinasyonuna bağlı olarak hazırlanmasına rağmen, bugüne kadar, bu
bakanlıklar, bir yük olarak görmüş ve hizmet vermemiştir.
Değerli arkadaşlar,
çevre, çöl, şehir, orman, maden, nehir, göl, deniz, su, toprak ve ozondur.
Şimdi, dünyada çok öne çıkan çevreciliği Türkiye'nin ikinci plana alması ne
kadar doğru olur, bunu da sizin takdirlerinize sunuyorum.
Arkadaşlar, çevre
sadece bunlarla kalmıyor. Örneğin, bir SİT alanı düşünün, SİT alanındaki tarihî
eserleri düşünün, çevrenin toprakla ilişkisinin olduğunu düşünün, bugünkü
depremleri düşünün. Toprağın ve çevrenin korunması, şehirlerin korunması
açısından çevre anlamında projelerin geliştirilmesi, bir köprünün, bir okulun
veya bir şehir planının fay tabakasının farklı bir yerinde yapılmasıyla,
bugünkü depremlerdeki acı yaşanmamış olacaktı.
Değerli arkadaşlar,
oksijeni veren sadece orman değildir. Göllerin, nehirlerin, denizlerin, doğa ve
havanın temizliği, çevrenin temizliğidir. Çevrenin kirli olması, bugün,
şehirlerimizde çok daha iyi anlaşılmaktadır. Bu nedenle, Araştırma ve
Geliştirme Dairesi Başkanlığı -yine, tekrar ediyorum- toplumu aydınlatacak
konferanslar ve seminerler vermediği için, ne yazık ki, ülkemizde insanlarımız
aydınlanamamıştır. Ben, başta TEMA Vakfına ve diğer sivil toplum kuruluşlarına,
buradan, Cumhuriyet Halk Partisi adına teşekkür ediyorum. Hakikaten, TEMA Vakfı
ve diğer sivil toplum örgütleri, Anadolu'yu karış karış gezerek hem
ağaçlandırmayı sağlamış hem de toplumu aydınlatmaya çalışmışlardır.
Arkadaşlar,
ülkemizdeki ormanlarımızın yüzde 93'ü doğal ormandır; oysa, Avrupa'nın sadece
yüzde 0,5-2,5'i doğal ormandır. Avrupa, son yıllarda doğal ormanları korumak
için büyük yatırımlar yaparken, ne yazık ki, bizde hükümet, ormanları satmaya
çalışmaktadır.
Ülkemizde, özellikle
Doğu Karadeniz Bölgesinde sık sık sel felaketi olmaktadır. Değerli arkadaşlar,
TEMA'nın da bir çalışması var bu konuda. Doğu Karadeniz Bölgesindeki sel
felaketinin durdurulması için kızılağaçların orman sayılıp korunması ve
geliştirilmesi gerekir. Eğer, kızılağaçlar orman sayılıp, özellikle Doğu
Karadeniz'de korunması sağlanırsa, ben, inanıyorum ki, Doğu Karadeniz'de bir
daha sel felaketi yaşanmayacak, hem mal hem de can kaybı olmayacaktır.
Araştırma ve
Geliştirme Dairesi Başkanlığı, Türkiye genelinde hiçbir araştırma ve geliştirme
yapmamıştır. İnşallah, Sayın Bakan Osman Pepe, sivil toplum örgütleri ve bilim adamlarıyla birlikte, ormanlarımızın
geliştirilmesi için seminerler, paneller düzenleyerek halkımızı aydınlatır.
Çevre ve Orman
Bakanlıklarının birleştirilmesinin, hem bilimsel ve mantıksal olarak hem de
orman köylüsü için hiçbir yararı yok. Görülüyor ki, biz ne dersek diyelim,
hükümet partisi, çoğunluğuna güvenerek -burada, ellerini kaldırdıklarında
yasalaşıyor her şey- Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığı birleştirilecek;
yeterli sayı var, el kaldırılacak, gerçekleştirilecek ve bitecek. Benim bir
önerim var, sizden istirham ediyorum, hiç olmazsa, Türkiye'deki çevreyi, ozonu kirletmemek
için, Devlet Planlama Teşkilatı gibi bir teşkilat kuralım ve bu, Türkiye çevre
koruma teşkilatı olsun Sayın Bakanım. Devlet Planlama Teşkilatı gibi planlama
yapan bir kuruluş kurarsak, ben inanıyorum ki, bizden sonrakiler bize beddua
etmezler.
Bir de, enerji için
kullanılan meşe ağaçları var; bunlara, bozuk baltalık meşe ormanları deniliyor.
Bu, bozuk baltalık meşe ormanlarının ve diğer ormanların, geniş halk
kitlelerinin yararlanması için koru ve park alanlarına çevrilmesi lazım. Bu
konuda bazı önerilerim var. Orman kadastro çalışmaları hızlandırılmalı ve
Türkiye orman envanteri çıkarılmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
bir süre önce 2/B'yle ilgili bir çalışma yaptık ve bu yine önümüze gelecek, bir
çalışma daha yapacağız. Türkiye'nin ormanla ilgili bir envanter çalışması yok;
burada Sayın Bakanın hatası da yok; bu, kolay da değil; yıllar alır; ama, hemen
başlatılır, envanter çıkarılırsa, bu, hepimizin yararına olur. Efendim, şimdi,
kentleşmiş alanlar var. Kentleşmiş alanlar neresi, haritada nerede, bunlar
belli olmadığı için, kesinlikle orman envanterinin çıkarılması lazım.
Türkiye, çevre
politikalarını yeniden oluşturmalıdır. Oluşturulan politikalar, hedefleri
tutturabilmek için bir plan dahilinde yapılmalıdır. Kişisel düşünce veya
politikalarla, çevre gibi öncelikli konular yönetilmemelidir. Politika ve kanun
yaparak, çevre gibi bir konuda bilimsellikten uzak olunmamalıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, en önemlisi, özellikle kızılağacın dikilmesi ve
geliştirilmesi için, Doğu Anadolu'daki bölgeye, doğrudan gelir desteğiyle para
aktarılması lazım. Köylümüz, hakikaten zor durumdadır.
Değerli arkadaşlar,
bunun yanı sıra, Doğu Anadolu'da eşi ve emsali olmayan -Ardahan yöresinde çok
var- sarıçam ormanları var. Bu sarıçam ormanları tükenmek üzeredir. Dünyada eşi
ve emsali olmayan bu sarıçam ormanlarının geliştirilmesini Sayın Bakanımdan
rica ediyorum.
Arkadaşlar, özetle
şunu söylüyorum: Çevre ve Orman Bakanlıklarını birleştiren tasarıyı bilimsel ve
mantıksal nedene dayalı görmek mümkün değildir. Bu kanun tasarısı, her yönüyle
aceleye getirilmiş bir tasadır. Sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin
olduğu kadar, bilim adamlarının da tepkisini çekecek bir yapıdadır. Araştırma
ve geliştirmeye ağırlık verilerek, ulusal planlarda önerilen hedeflere ulaşmak,
Orman Bakanlığımızın, ülkemizdeki insanlarımızı aydınlatmak için, konferanslar,
paneller, seminerler düzenleyerek, katılımcılığı ve ormanlarımızın gelişmesini
sağlayıp çevreyi daha sağlıklı bir hale getirecek temiz bir Türkiye dileğiyle,
Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Öğüt.
Şahsı adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehdi Eker; buyurun.
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Vazgeçtiniz,
peki; teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ensar Öğüt
konuşmasında çok güzel konulara değindi, Sarıkamış sarıçam ormanlarının
neslinin tükenmekte olduğunu ve mutlaka korunmaları gerektiğini ifade etti.
Biz, merak etmesin, oraları, inşallah, millî park haline dönüştüreceğiz. Bunun
çalışmasını belli bir noktaya da getirdik.
Yine, Sayın Ensar
Öğüt, uzun yıllar yaşamış olduğu Gebze'deki 2/B alanlarından vatandaşın çekmiş
olduğu sıkıntıları, aynı kentte politika yapan insan olarak, karşılıklı olarak
çok iyi biliyoruz. Bana da, bu sorunu, en objektif, en açık ve net şekilde
ortaya koyan milletvekili arkadaşlarımızdan biridir, bölgesiyle alakalı.
Burada, tabiî "orman alanları satılıyor" demesinden de doğrusu üzüntü
duydum. Belki, bu, meramını aşan bir ifadedir.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
- "Orman çalıştırılır, işletilir" ifadesine değindim, 169 uncu maddeyle
ilgili...
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Şu anda, koru ormanlarının, istihsal yapılabilecek ormanların,
Orman Bakanlığı veyahut da devletin herhangi bir kurumu tarafından satılmaları
söz konusu değildir, Anayasa, zaten, bunun önünde kapı gibi büyük bir engeldir.
Ancak, biz, kendilerinin de çok iyi bildiği gibi, orman vasfını yitirmiş, otuz
kırk yıldan bu tarafa da orman kadastro komisyonları marifetiyle orman alanları
dışına çıkarılmış olan alanları; yani, kısaca 2/B alanlarını, kullanıcısı, orman
köylüsü, tarım köylüsü, şehir varoşlarındaki kullanıcısı veyahut da rayiç
bedelden alıcısına satmayı düşünüyoruz; yapmayı istediğimiz, yapmayı
planladığımız ve Genel Kurula getirmeyi hedeflemiş olduğumuz kanun teklifinin
özü ve esası budur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 14 üncü
madde kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
Dış İlişkiler ve
Avrupa Birliği Dairesi Başkanlığı
MADDE 15.- Dış
İlişkiler ve Avrupa Birliği Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Hükümetler arası
anlaşmalar çerçevesinde Bakanlığı ilgilendiren konularda yürürlükte olan
protokollerin uygulanmasında takipçi ve yönlendirici olmak, diğer ülkeler ile
ilişkileri düzenlemek, gerekli irtibat ve eşgüdümü sağlamak, Makamca uygun
bulunan yeni işbirliği alanlarında gerekli hazırlık çalışmalarını yapmak.
b) Uluslararası
alanda faaliyet gösteren kuruluşlarla Bakanlık iştigal alanına giren konularda
uluslararası sözleşmeler de dahil olmak üzere ilişkileri düzenlemek, gerekli
irtibat ve eşgüdümü sağlamak.
c) Dış ülkelere
görevli gidecek Bakanlık heyet ve elemanlarının seyahatleri ile ilgili gerekli
işlemlerin yürütülmesini ve çeşitli dış kaynaklı burs, seminer, staj ve benzeri
imkanlardan yararlanılmasını sağlamak.
d) Bakanlığın görev
alanı ile ilgili olarak ülkeye gelen yabancı uzman ve yetkililerin
ziyaretlerinin programlanmasını temin etmek, uluslararası toplantı, konferans,
seminer ve benzeri faaliyetlerin yurt içinde düzenlenmesi ile ilgili ön
çalışmaları yapmak, eşgüdümü sağlamak, yurt dışında düzenlenecek bu gibi
toplantı ve benzeri faaliyetleri takip etmek, ilgili kuruluşlara duyurmak ve
gerekli seviyede iştiraki temin etmek.
e) Avrupa Birliği ile
ilişkilerde ve Avrupa Birliğine yönelik mevzuat ve uyum çalışmaları ile
ekonomik ve teknik işbirliğine yönelik çalışmalarda Bakanlık hizmetlerinin
süratli, düzenli, etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesi için gerekli
irtibat ve eşgüdümü sağlamak.
f) Avrupa Birliği
programları ve Avrupa Birliğinden sağlanan destekler çerçevesinde Bakanlığın
faaliyet alanına giren konulardaki dış kaynaklı projelerin program, bütçe ve
uygulanmasına ait iş ve işlemleri yürütmek, dış kaynaklı proje hazırlıklarını
takip etmek, proje tekliflerini incelemek, Bakanlıkça uygun görülen projelerin
yürütülmesi için gerekli tedbirleri almak, bu konularda Bakanlık birimleri ve
Bakanlık ile diğer ulusal ve uluslararası kuruluşlar arasında işbirliğini
düzenlemek, gerekli irtibat ve eşgüdümü sağlamak.
g) Uluslararası
kuruluşlardan ve/veya diğer ülkelerden doğrudan veya diğer kurum ve kuruluşlar
kanalıyla Bakanlığa intikal eden dış kaynaklı proje öneri ve taslaklarını,
Bakanlık politikaları doğrultusunda incelemek ve değerlendirmek.
h) Bakanlığın
faaliyet alanına giren konulardaki projeler için uluslararası kuruluşlardan
ve/veya ülkelerden kaynak sağlanmasına yönelik girişimleri yapmak, proje
önerisinde bulunarak dış kaynağın ülkemize girmesini sağlamak için Bakanlık
birimlerini yönlendirmek ve eşgüdümü sağlamak.
ı) Çevre
problemlerinin finansman yönünden çözümünü sağlamak üzere ilgili kurum ve
kuruluşlarla işbirliği halinde dış kaynağın sağlanması ile ilgili çalışmalar
yapmak.
j) Bakanlık Makamınca
verilen benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR
ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de, benden
önce konuşan değerli arkadaşlarım gibi, Bingöl depreminde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum; yakınlarına, ailelerine başsağlığı
diliyorum; yaralananlara acil şifalar diliyorum.
Aynı zamanda, 1 Mayıs
İşçi Bayramını, ben de, benden önceki arkadaşlarım gibi kutluyorum.
Gönül arzu ederdi ki,
Meclisimizin bugünkü toplantısını, biz, bu deprem konusuna ayıralım. Ülkemizin
belki en acil konularından biri budur. Aylardan beri, Cumhuriyet Halk Partisine
mensup arkadaşlarımız konuyu Meclisin gündemine getiriyorlar ve bu konudaki
tehlikeye dikkati çekiyorlardı. Bir arkadaşımız, bir süre önce yaptığı bir
konuşmada, depremin cereyan ettiği bölgedeki riski, tehlikeyi anlatmıştı, acil
önlem alınmasını istemişti. Bazı bilim adamlarımız aylardan beri bu bölgede
deprem olacağını söylüyorlar ve depreme dayanamayacak binaların derhal
yıkılmasını ve onların yerine dayanıklı binalar yapılmasını öneriyorlar. Eğer,
biz, böyle, bakanlık birleştirilmesi gibi çok acil olmayan konular yerine,
deprem gibi, vatandaşlarımızın can güvenliğini ilgilendiren konuları öncelikle
ele alsaydık, belki, gerekli tedbirleri Bingöl'de de alacaktık ve bugün
yaşadığımız felaketi yaşamayacaktık. Bu, bize bir uyarı olmalıdır. Hükümetten
dileğimiz, bu konuda, vakit geçirmeden, bilim adamlarımızın önerilerini dikkate
alıp, gerekli önlemleri almasıdır. İnsan hayatından daha kıymetli hiçbir şey
yoktur. Ülkemizin pek çok bölgesinde büyük deprem riski vardır; diliyoruz ki, hükümet,
bundan sonra, yeni bir felaketin olmasını beklemeden, gerekli önlemleri
alacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasa tasarısının 15 inci maddesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Yasa tasarısının 15 inci maddesi, bildiğiniz gibi, bu yasada
öngörülen yeni oluşturulacak bakanlığın dış ilişkileriyle ilgilidir.
Dış ilişkiler, çevre
konularında çok özel bir anlam taşıyor, çok özel bir önem taşıyor; çünkü,
devlet sınırları, çevre sorunlarını sınırlamıyor. Bir ülkede meydana gelen
çevre felaketleri, başka ülkeleri de etkiliyor. Çernobil'de cereyan eden büyük
felaketin, ülkemizi ve başka ülkeleri nasıl etkilediğini gördük. Aynı zamanda,
Türkiye, Karadeniz'deki büyük kirlilikten nasibini almakta; başka ülkelerin
sebep olduğu kirlilik Türk kıyılarını tehdit etmekte, Türkiye'nin çevresini
bozmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
bu konuda şu bilgiyi vermek istiyorum: Türkiye, dünyada çevreyi en az kirleten
ülkelerden biridir. Bütün dünya ülkelerinin sıralamasına baktığınız zaman,
atmosfere karbondioksit gazı neşreden ülkeler arasında, biz, son sıralarda yer
alıyoruz. Türkiye'nin yılda atmosfere bıraktığı karbondioksit gazı 178 milyon
tondur; komşumuz Rusya'nınki bunun 8 mislidir. Onların bıraktığı
karbondioksitin cezasını biz çekiyoruz, zararını biz ödüyoruz. Polonya'nınki
Türkiye'nin 2 mislidir. Pek çok Avrupa ülkesininki Türkiye'den kat kat
fazladır. Biz, bunun cezasını nasıl çekiyoruz; cezasını şöyle çekiyoruz:
Dünyada pek çok bitki türü, maalesef, tükenmek, yeryüzünden kalkmak üzeredir ve
Türkiye, bitki türlerinin beşte 1'ini kaybetmek üzeredir. Bu kadar ciddî bir
sorunla karşı karşıyayız. Biz, dünyada, ülkesindeki bitki türlerinin yok
edilmesi tehlikesi açısından Amerika'dan sonra ikinci sırada geliyoruz. Dünya
Bitki Koruma Birliğinin (IUCN) değerlendirmelerine göre, dünyadaki 240 000 cins
bitkinin sekizde 1'i tamamen yok olma tehlikesi altında. Biraz önce de
söyledim, Türkiye'deki bitkilerin yüzde 22'si tamamen yok olma tehlikesi
altında.
İşte, biz, böyle
sorunlarla karşı karşıyayız. Çevre Bakanlığı bu gibi meselelerle uğraşıyordu,
1997 Kyoto Dünya Çevre Konferansının sonuçlarının uygulamasıyla uğraşıyordu.
Bunlar, çok önemli konular.
Çevreyi en çok
kirleten unsurlardan biri, hızlı kentleşmedir. Hepinizin bildiği gibi, Türkiye,
hızlı kentleşmede, dünyada, Nijerya'dan sonra ikinci sırada geliyor. Bunun
doğurduğu çevre sorunlarını düşününüz. İşte, Çevre Bakanlığı, bütün bu
sorunların altından kalkmaya çalışan, uzmanlaşmış kadrolara sahip, uluslararası
alanda yararlı ilişkiler kurmuş bir bakanlığımızdı. Şimdi, bunu, Orman
Bakanlığıyla birleştireceğiz. Bu yükleri, belki, büsbütün kaldırılamaz hale
getireceğiz.
Acaba, bu, doğru bir
iş midir? Bunu, sayın hükümetimiz, sayın bakanlarımız bütün boyutlarıyla
düşündüler mi? Acaba, ilgili sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin
görüşlerini aldılar mı? Mesela, arkadaşlarımızın sözünü ettiği, çevre konusunda
son derece başarılı hizmetler yapan TEMA Vakfı, acaba, bu iki bakanlığın
birleştirilmesini doğru buluyor mu, olumlu karşılıyor mu? Bunu, olumlu
karşılayan profesörlerimiz var mı? Kamuoyunda bunları tartıştık mı?
Bakanlıkları
birleştirmek, bozmak, günübirlik yapılacak işler değil, bunlar çok ciddî
kararlar. Biz, umardık ki, hükümet bu gibi kararları almadan önce bütün ilgili
kuruluşların görüşünü alsın, görüşüne başvursun. Bunun yapıldığından emin
değiliz.
Ayrıca, ormanlar
konusunda da birkaç şey söylemek istiyorum. Ne yazık ki, ormanlarımız da büyük
ölçüde kayboluyor. Bu, yalnız Türkiye'ye özgü bir şey değil. Evvelce dünyayı
saran ormanların yarısı şimdiden yok oldu. Sadece 1980 ile 1995 yılları
arasında dünyada yok olan ormanların alanı 200 000 000 hektardır. Bu,
Meksika'nın toplam arazisinden fazladır. Bu kadar büyük orman, dünyada zayi
oluyor. Çin'de, on yılda bir ülke ormanlarının yüzde 6'sı kayboluyor. Türkiye'de
de çok büyük kayıplar var; rakamlarını Sayın Bakan bilir, burada
tekrarlamayacağım.
Yalnız, şunu
hatırlatmak istiyorum: Bazı ülkelerde, nedense, orman alanlarını iskâna açma
merakı var "efendim, bazı orman alanlarını değerlendirelim, iskâna açalım,
tarıma açalım" diyen ülkeler oluyor. Mesela, Meksika bunlardan biri.
Meksika bu kararı almıştır ve uygulamıştır. Bunun sonucunda, 1 000 000
hektarlık orman arazisi yok olmuştur. Brezilya bu yola gitmiştir. Brezilya'nın
kaybettiği arazi Meksika'nın 6 mislidir. Ayrıca, bunun kat kat fazlası erozyon
sonucunda kaybolmuştur. İşte, biz, hükümete, bu ormanlar konusundaki anayasa
değişikliğini bir kere daha Meclise getirmeden önce, Meksika'nın ve
Brezilya'nın tecrübelerini çok iyi değerlendirmesini tavsiye ediyoruz.
Arkadaşlar, bunlar çok önemli konulardır, çok ileri adımlardır. Bu kararı bir
kere alırsınız, sonra, bunun geri vitesi yoktur, bir daha kolay kolay
düzeltemezsiniz.
Onun için, biz, gerek
bakanlık birleştirilmesi gerek ormanların halka açılması, değerlendirilmesi
gibi konuların hükümetçe Meclise getirilmeden önce çok iyi incelenmesini,
değerlendirilmesini öneriyoruz. Bu konuda bize yardımcı olan yabancı kuruluşlar
var; daha doğrusu vardı; hükümet hâlâ bunlardan yararlanıyor mu, bilmiyorum;
ama, ben, yurt dışında görevliyken -çok iyi biliyorum- Danimarka'nın
"Hedses Klabet" denen en ünlü çevre vakfı, ücretsiz olarak, bu
konularda bize yardımcı oldu, raporlar hazırladı; ormanlarımızın ıslahı için,
erozyonunun önlenmesi için, benim bildiğim, 5 tane rapor hazırlandı. Bu
raporlar, sanırım ki, Sayın Bakanın Bakanlığındaki dosyaların içindedir. O
dosyalar, umarım ki tozlanmamıştır, umarım ki günün birinde
değerlendirilecektir. Bu bakanlıkları birleştirmek işyükünü artıracağı için, bu
gibi projelerin ortaya çıkarılmasını da belki güçleştirecektir.
Değerli arkadaşlar,
ben, bu konuşmamda, eğer, Sayın Bakan bahsetmemiş olsaydı, kadrolaşmadan hiç
söz etmeyecektim. Sayın Bakan, biraz önce, kalktı, dedi ki: "Bakanların
kendi yakın çalışma arkadaşlarını seçmelerinden daha doğal ne olabilir?"
Daha doğal şu olabilir. Bütünleşmeyi hedeflediğimiz Avrupa Birliğinin
normlarını benimsemek olabilir. Acaba, Avrupa Birliğinde bunu yapıyorlar mı?
Acaba, Avrupa Birliğinde, iktidarların değişmesiyle, devletin bütün kadroları
bizim gibi değişiyor mu?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
efendim.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
- Sayın Bakan çok haklı olarak dedi ki: "Bizden önceki hükümet,
kararnameyle gelenlerin yüzde 86'sını, yüzde 87'sini değiştirmiş." Bu,
övünülecek bir şey midir geçen hükümetin namına?! Geçen hükümet, doğru bir iş
mi yapmıştır; bu kadar çok insanı değiştirmekle ülkeye büyük bir hizmet mi
yapmıştır?! Yani, Türkiye'de pek çok şeyi değiştireceği iddiasıyla, vaadiyle,
umut vererek iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, kendisinden önceki
hükümetlerin yanlış icraatlarını ölçü mü almalıdır kendisine?!
Şimdi, iktidar
olarak, muhalefet olarak bizim ortak hedefimiz Avrupa'yla bütünleşmektir.
Bakın, bu 15 inci maddede de "en önemli görevlerinden biri Avrupa
normlarını uygulamak" deniliyor. Şimdi bir kere daha soruyorum: Avrupa'da,
bizim gibi, iktidara gelince "efendim, ben kendi çalışma arkadaşlarımı da
olduğu gibi getiririm" diyen var mı bizden başka?! Hani Avrupalı
olacaktık?! Yani, hedefimiz Avrupalı olmaksa, onlar gibi yapacağız; değilse,
bunu açık söyleyeceğiz; yani, işimize gelince Avrupalı olacağız, işimize
gelince Avrupalılar gibi hareket etmeyeceğiz dersek, Avrupa'da da
inandırıcılığımızı kaybederiz, kendi halkımızın gözünde de inandırıcılığımızı
kaybederiz. Bunları dostane uyarılar olarak kabul ediniz. Biz, hükümetin, bütün
bu konularda, Avrupayla ilişkilerde, Avrupayla bütünleşmede başarılı olmasını
içtenlikle diliyoruz; ama, dediğim gibi, oy çoğunluğuna güvenerek, Avrupa
normlarından uzaklaşırsak, sanıyorum ki, ülkeye en iyi hizmeti yapmış
olmayacağız.
Çok teşekkür ediyorum
değerli arkadaşlar. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Öymen.
Şahısları adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?..
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Söz talebimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Sayın Eker,
söz talebini geri çekti.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 15 inci madde kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
Eğitim ve Yayın
Dairesi Başkanlığı
MADDE 16. - Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığının
görevleri şunlardır:
a) Çevre ve
ormancılık konularında yazılı, işitsel ve görsel dokümanların basım ve yayımını
desteklemek.
b) Eğitim amacıyla çevre ve orman ile ilgili
her türlü bilgi ve belgeyi toplamak, değerlendirmek, yayımlamak, arşiv,
dokümantasyon ve kütüphane hizmetlerini yürütmek.
c) Yukarıda belirtilen konuları tanıtmak ve
benimsetmek amacıyla film, slayt, fotoğraf ve benzeri belgeleri hazırlamak,
hazırlatmak.
d) Kamu ve özel kuruluşlarla çevre ve ormanla
ilgili yayın konusunda işbirliği yapmak.
e) Çevre ve orman ile
ilgili konularda plan ve programların hazırlanmasında, uygulanmasında ve halkın
eğitilmesinde Milli Eğitim Bakanlığı ile bilimsel ve gönüllü kuruluşlarla
işbirliği yapmak; yaygın ve örgün eğitim programlarında çevre ve orman
konularının yer alması için Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak çalışmalar
yürütmek; çevre ve orman eğitiminde kullanılacak film, video, slayt ve benzeri
eğitim malzeme ve araçlarının hazırlanması konusunda çalışmalar yapmak.
f) Kamu kurum ve kuruluşlarıyla,
üniversitelerin faaliyet ve araştırma programlarına çevre unsurlarını katmak
için ortak çalışmalar yapmak; gerektiğinde ilgili kuruluşlarla işbirliği
yapmak, bilgi, belge ve eğiticilerin mübadelesinin sağlanması çalışmalarını
yürütmek.
g) Ülkemizin çevre ve orman değerlerini ortaya çıkarmak ve tanıtmak
amacıyla gerekli çalışmaları yapmak, çevre ve orman eğitimi konusunda; uluslararası kuruluşların program, proje ve
faaliyetlerini izlemek, uluslararası ve kurumlar arası enformasyon hizmetlerini
yerine getirmek.
h) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri
yapmak.
BAŞKAN- Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahsı adına, Adana
Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?..
Sanırım, söz talebini
geri çekiyor.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde, kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Danışma ve Denetim
Birimleri
Danışma ve denetim
birimleri
MADDE 17.- Bakanlığın
merkez teşkilatındaki danışma ve denetim birimleri şunlardır:
a) Teftiş Kurulu
Başkanlığı.
b) Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı.
c) Hukuk Müşavirliği.
d) Bakanlık
Müşavirleri.
e) Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliği.
BAŞKAN- Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahsı adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?..
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır)- Söz talebimi geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN- Geri
çektiniz. Teşekkür ederim.
ALİ TOPUZ (İstanbul)-
17 nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mehmet Yıldırım...
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu)- 17'de var Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hayır, bize
böyle bir talep gelmedi.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin)- Şu anda talepte bulunuyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Ama, gruplar
adına dediğimde bir itirazınız gelmedi. "Söz isteyen yok" diye de
kayda geçirdim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin)- Çok hızlı oyladığınız için talepte bulunamadık efendim.
FARUK ÇELİK (Bursa)-
Olabilir efendim; bizce bir mahzuru yok.
BAŞKAN- Efendim, bir
sonraki maddede konuşun. Nasıl olsa, öyle bir şeyiniz de yok. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
17 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Teşekkür ederim. 17 nci madde kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
Teftiş Kurulu
Başkanlığı
MADDE 18.- Teftiş
Kurulu Başkanlığı, Bakanın emri veya onayı üzerine Bakan adına aşağıdaki
görevleri yapar:
a) Bakanlık teşkilatı
ile Bakanlığa bağlı kuruluşların her türlü faaliyet ve işlemleri ile ilgili
olarak teftiş, inceleme ve soruşturma işlerini yürütmek.
b) Bakanlığın
amaçlarını daha iyi gerçekleştirmek, mevzuata, plan ve programlara uygun
çalışmasını temin etmek amacıyla gerekli teklifleri hazırlamak ve Bakana
sunmak.
c) Özel kanunlarla ve
Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
Müfettiş
yardımcılarının işe alınma, yetiştirilme ve müfettişliğe atanmaları, müfettişlerin
görev, yetki ve sorumlulukları ile Teftiş Kurulunun çalışma usul ve esasları
yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde CHP
grubu adına söz isteyen, Sayın Mehmet Yıldırım; buyurun. (Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili
vatandaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan
önce, Bingöl'de meydana gelen deprem felaketinde yaşamını yitirenlere Tanrı'dan
rahmet, yakınlarına ve Yüce Milletimize de başsağlığı diliyorum. Ayrıca, tüm
emekçilerin 1 Mayıs işçi bayramını da kutlarım.
Çevre ve Orman
Bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilgili kanun tasarısının 17 nci ve 18 inci
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
17 nci ve 18 inci maddede, bakanlığın merkez teşkilatındaki danışma ve denetim
birimleri sayılmıştır. Türkiye'de, Çevre ve Orman Bakanlığı gibi, daha yeni ve
değişik yapılanmalar isteyen, kavramların ve kurumların tam olarak
oturtulmadığı bir ortamda, birçok kurum ve kuruluş ve sivil toplum örgütünün
ilgi alanına giren çalışmaları kapsayan bir yapılanma içerisinde koordinasyon
ve organizasyon üstlenen bu bakanlık çok önemlidir.
Farklı meslek
gruplarından gelen birçok yetişmiş kadronun uyumlu çalışabilmesi, idare hukuku
ve teknik konularda bakanlığın her türlü çalışmasının irdelenip, yönetmelik,
talimatname, tebliğ şekline getirilerek daha isabetli kararlar alınması ve
uygulanması için bakanlık bünyesinde bir yüksek fen kurulunun oluşturulması
zorunludur görüşündeyim. Yüksek fen kurulunun teşkili için yeterli idare
hukukçusu ve teknik personel bakanlıkta mevcuttur. Unutulmamalı ki, 2001 yılına
kadar Orman Bakanlığı bünyesinde bir yüksek fen kurulu bulunmaktaydı. Tasarının
önemli eksiklerinden birisi budur. Yüksek fen kurulu sayesinde, teknik, hukukî
ve idarî işlerin, konuların multidisipliner bir ekip tarafından irdelenip
incelenmesinde, sonuca kavuşturulmasında, çevre ve orman konularında daha
organize ve programlı hareket edilerek, sağlıklı karar alınacak ve yanlışlıklar
büyük ölçüde düzeltilecektir. Diğer bir deyişle, tasarruf sağlanacak, ülke
ekonomisine de katkı sağlanacaktır.
Son Bingöl depremi
vesilesiyle, bir kez daha vurgulamak isterim ki, gelişmiş ve kalkınmış ülkeler,
deprem, sel, taşkın, heyelan, çığ gibi doğal afetlerle mücadelede önleyici
tedbirler almaktadır. Nerede deprem, sel, heyelan, çığ olacağı; nerelere ve
kimlere zarar vereceği önceden bilinmekte ve gerekli tedbirler
alınabilmektedir. Azgelişmiş ülkelerde -bizde, Türkiye'de olduğu gibi- doğal
afetler meydana geldikten sonra alınan acil tedbirler, hem can ve mal kaybının
telafisini imkânsız kılmakta hem de ülkenin önemli kaynaklarının seferber
edilerek, kalkınmanın önünde büyük engeller oluşturmaktadır.
Aslında, bugün,
Türkiye'de doğal afet dediğimiz olayların yüzde 90'ına varan sel, heyelan, çığ,
taşkın gibi olaylar, doğal afet olmayıp, hassas dere havzalarının insanlar
tarafından aşırı ve yanlış kullanımıyla ortaya çıkan erozyonla oluşmaktadır.
Resmî kurumlarımızın kayıtlarına göre, deprem hariç, sel, heyelan, taşkın ve
çığ gibi olaylarda ülkemizin yıllık can kaybı 40'lar ve maddî zararı da
yaklaşık 2,5 milyar dolar civarındadır. Bu da, kalkınmanın önündeki önemli
engellerden birini teşkil etmektedir.
Doğal afetlere karşı
önleyici tedbirler: Özellikle sorunun başlangıcı olan sel derelerinin yukarı
havzalarını içine alacak, Orman Bakanlığına bağlı bir doğal afetlerle mücadele
genel müdürlüğü kurulmalı veya mevcut Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel
Müdürlüğü bu görevi yapacak hale getirilmelidir.
Erozyonla mücadele
edebilmek için ağaçlandırmaya önem verilmelidir.
Yaşanabilir bir çevre
yaratılmalıdır.
Güney Afrika'nın
Johannesbourg Kentinde 2002 yılında gerçekleştirilen ve Sayın
Cumhurbaşkanımızın da katıldığı, sürdürülebilir bir kalkınma için dünya zirvesi
raporunda, çevre ve bio çeşitlilik korunmadan sürdürülebilir kalkınmanın mümkün
olmadığı ve çevrenin idaresinde de ilgili grupların katılımı ve koruma ve
kullanma dengesinin sağlanması sonucuna varılmıştır.
Ülkemizde çevrenin
bozulmakta olduğu, çölleşmenin devam ettiği bilinen bir gerçektir. Yakın
gelecekte, özellikle çevreyle ilgili çalışmalara, tüm dünyada olduğu gibi,
büyük önem verilmesi, dünyayla ilişkimiz açısından da kaçınılmaz olacaktır.
Çevre sorunları
uluslararası boyut kazanmıştır. Örneğin, Tuna Nehrinin Doğu Avrupa ülkeleri
tarafından kirletilmesiyle ortaya çıkan zararlar, Karadeniz ülkelerini
etkilemektedir, bizi de etkilemektedir. Karadeniz, Avrupa'nın çöplüğü değildir.
Ülkemizdeki çevre
sorunlarını çözmek için devletimiz, Orman ve Çevre Bakanlıklarını kurmuştur.
Bugün ise, Orman ve Çevre Bakanlıklarının birleştirilmesi halinde, kanımızca,
bugüne kadar konularında ihtisaslaşmış olan her iki bakanlıkta da, bu
bakanlıklarımızın en büyük sermayeleri olan yetişmiş işgücünün israfı söz
konusu olacak ve karışıklıklar yaşanacaktır.
Orman Bakanlığı;
1- Ülkenin yüzde
20,8'ini kapsayan orman alanlarının korunmasını, geliştirilmesini, yüzde 10'luk
orman içi açıklık ve meraların ıslahını ve yönetilmesini,
2- Dağlık
havzalardaki erozyon ve sellerin önlenmesiyle su kaynaklarının korunmasını,
3- Orman köylülerinin
sorunlarının çözülmesi, insanca yaşama koşullarının sağlanması, insanlarımıza
iş ve aş verilmesini; millî parklar, av ve yaban hayatının idaresi ve
geliştirilmesi işleriyle, bizzat uygulamayı kendine kanunen verilen alanlar
üzerinde yürütmektedir.
Orman Bakanlığı kendi
görevlerinin yanı sıra, çevreyle ilgili her türlü tedbirleri alarak ormanların
sürdürülebilir yönetimiyle gerçekleşmektedir. Çevre Bakanlığının ise, özellikle
dünya ve Türkiye arasındaki uluslararası sözleşmelerden doğan çalışmaları,
Türkiye içerisindeki farklı bakanlıklar, yerel yönetimler, sivil toplum
kuruluşları arasında uyumlu olarak gerçekleştirilmesi ve koordinasyonundan
sorumlu olduğu açıktır.
Çevre Bakanlığının
bilfiil arazisi üzerinde, gerek arazi mülkiyeti ve gerekse kanunî sorumluluklar
nedeniyle çalışma yapması çok güçtür. Bugüne kadar yapılan çalışmaların çoğu da
belediyelerin ya da diğer bakanlıkların yaptığı çalışmaların tekrarıdır ve
bunlar üzerinde proje üretmektir. Bu, emek, zaman ve personel israfına neden
olmak demektir.
Hükümetin amacı
bakanlık sayısını azaltarak devleti küçültmek ise, Çevre Bakanlığının direkt
olarak Başbakanlığa bağlı çevre müsteşarlığı haline getirilerek tüm
bakanlıkları yönlendirebilecek veya bu bakanlıkların çalışmalarını takip eden
ve kontrolünü yapan, dış dünyayla ilişkileri yürüten bir organ haline gelmesi
en uygun çözümdür diye düşünüyorum.
Birbirinden iki ayrı
dalda, orman ve çevre mühendislerinin aynı çatı altında birleşip eşgüdüm içinde
çalışabilmelerinin mümkün olmadığını düşünüyorum; çünkü, hizmet alanlarının
farklı olduğu bellidir. Bu mümkün olmadığı takdirde, ülkemizde sık sık
yapıldığı gibi, bakanlık kapatılıp da sonradan tekrar açılması hiçbir tasarruf
sağlamadığı gibi, yetişmiş, ülkeyi ve sorunları tanıyan teknik personel ve
idarî elemanların ilgisiz görevlere atanarak atıl kalmalarına yol açmaktadır.
Bu gibi durumlar hesaba katıldığında, Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığının
ayrı ayrı görevlerine devam etmeleri bakanlıkların birleştirilmesine nazaran,
çok daha yerinde olacaktır. Belirtmek isterim ki, yüzölçümümüzün yaklaşık yüzde
70'i ormanlarla kaplı; halkının
yaklaşık yüzde 20'si, sefalet içinde orman köylerinde yaşamaktadır.
Kastamonu, Sinop, Bolu, Zonguldak, Karabük, Çankırı, Bartın İlleri ve
Türkiye'deki bütün orman köylülerinin kalkındırılmasını sağlayan devletimiz,
iki bakanlığı birleştirerek, yoksul ve kimsesiz orman köylülerimizin umutlarını
nasıl yeşertecektir?! İnsanca yaşamalarını ve sosyal güvencelerini nasıl
sağlayacaktır?!
Kooperatif
örgütlenmeleriyle kendi geçim kaynaklarını ormandan sağlayan vatandaşlarımız
mağdurdur. Hele hele, Kastamonu orman köylüsü daha da mağdurdur. Yeni İhale
Yasasıyla üretim yapamaz, ihalelere katılamaz duruma gelmiştir. Orman
köylülerimizin, kooperatiflerimizin lehine düzeltilmelidir.
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Yıldırım.
Sayın
milletvekilleri, bir, telefonla görüşmelerin süratle arttığını görüyorum. İki,
görüşmelerimiz devam ediyor, çok ciddî
de bir tasarı görüşüyoruz. Sayın üyelerin Divana dönük olarak
oturmalarını rica ediyorum, sırtlarını Divana dönmemelerini rica ediyorum.
Buyurun Sayın
Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM
(Devamla) - Üretim yapmak zorundayız. Tarlada üretimi, fabrikada üretimi,
ormanlarda üretimi kaim kılmak durumundayız; başka çaremiz yok. Kastamonu
ormanlarında, 328 000 ster odun üretme ihtiyacımız olduğu halde, yılda 130 000
ster odun üretiyoruz. Bu eksikliği gidermek mecburiyetindeyiz; çünkü,
Kastamonu'da bu odunları üretip, orman köylümüzün gelirlerini artıramadığımız
takdirde, yaklaşık, 50 trilyon lira civarında orman köylümüzün bir kaybı var;
bunu yapmak durumundayız. Soruyoruz, neden?
"Orman bölge şefi yok, orman mühendisi yok" diyor.
Peki, Türkiye'de
orman fakülteleri kapandı mı; hayır, Türkiye'de orman fakülteleri daha çok
arttı; Kastamonu'da da orman fakültesi açıldı, orman mühendisleri yetiştiren
fakülte açıldı; mezunlar veriyor; ama, Orman Bakanlığı, bir türlü eleman
almıyor. Bu konunun çözülmesi lazım ve Kastamonu'da da, Türkiye'de de
ormanlarda üretim yapmalıyız; içte tefeciden, dışta IMF'den kurtulmalıyız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldırım.
Şahısları adına,
Sayın Vahit Kirişçi?.. Söz talebini geri aldı.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 2 önerge vardır; önergeler aynı mahiyette
olduğundan, peş peşe okutacağım ve birlikte işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 127
sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Çelik |
Mehdi Eker |
Münir Erkal |
|
Bursa |
Diyarbakır |
Malatya |
|
Vahit Kirişçi |
Ahmet Yeni |
Fuat Geçen |
|
Adana |
Samsun |
Hatay |
"Müfettiş
yardımcılarının işe alınma, yetiştirilme ve müfettişliğe atanmaları,
müfettişlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile Teftiş Kurulunun çalışma usul
ve esasları Tüzükle düzenlenir."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Çevre ve Orman
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının 18 inci maddesinin
son fıkrasının "Müfettiş yardımcılarının işe alınma, yetiştirilme ve
müfettişliğe atanmaları, müfettişlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile
Teftiş Kurulunun çalışma usul ve esasları tüzükle düzenlenir" şeklinde
değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Ali Topuz |
Ali Kemal Deveciler |
|
Mersin |
İstanbul |
Balıkesir |
|
Sedat Pekel |
|
Şevket Arz |
|
Balıkesir |
|
Trabzon |
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
İki önerge de aynı
mahiyette.
Komisyon katılıyor
mu?..
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Hükümet?..
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım, yoksa söz mü istiyorsunuz?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tüm bakanlık teftiş
kurullarının çalışma usul ve esasları tüzükle düzenlenmektedir. Çevre
Bakanlığının da Orman Bakanlığının da halihazırda tüzükleri mevcuttur. Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat Yasasında ve bu tasarının ilk halinde de
"tüzükle düzenlenir" hükmü vardır.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, hükümetin katılmadığı önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önergeler
kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 18 inci madde kabul
edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
Araştırma, Planlama
ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
MADDE 19.- Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Bakanlığa, Hükümet
programı, kalkınma planları, yıllık programlar, Bakanlar Kurulu kararları ve
millî güvenlik siyaseti çerçevesinde verilen görevlerin yerine getirilmesi için
çalışma esaslarını tespit etmek, bu esaslara uygun olarak Bakanlığın ana hizmet
politikasının ve planlarının hazırlanmasına yardımcı olmak.
b) Kalkınma
planlarında ve yıllık programlarda öncelikle yer alması gerekli görülen hizmet
ve tedbirlerin ve bunlarla ilgili temel politikaların ilmi araştırma esaslarına
göre tespitini sağlamak, Bakanın onayını aldıktan sonra Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığına göndermek.
c) Hizmet ve
faaliyetlerin ekonomik ve müessir bir şekilde yerine getirilmesi için insan
gücü, para ve malzeme gibi mevcut kaynakların en uygun ve verimli şekilde
kullanılmasını sağlamak üzere Bakanlık bütçesini plan ve program esaslarına
göre hazırlamak ve uygulamasını takip etmek.
d) Bakanlık yıllık
çalışma programlarını hazırlamak ve yürütülmesini takip etmek, Bakanlık
hizmetleriyle ilgili gerekli istatistikî bilgileri toplamak ve değerlendirmek,
planlama ve koordinasyon konularında verilen diğer görevleri yerine getirmek.
e) Kalkınma plan ve
programları ile Bakanlık yıllık çalışma programlarının uygulanmaları sırasında,
Bakanlık teşkilatında ortaya çıkan aksaklıkları Bakanlık düzeyinde veya
bakanlıklar arası seviyede giderici tedbirleri tespit ederek Bakanlık Makamına
sunmak, organizasyon ve metot çalışmalarını yürütmek.
f) Kanun, tüzük ve
yönetmelik tasarıları ile kanun teklifleri hakkında Bakanlık görüşünün
belirlenmesine yardımcı olmak.
g) Yerel yönetimlerin
desteklenmesi amacıyla ve kuruluşların hazırlayacakları ve yürütecekleri çevre
koruma ve iyileştirme projelerine ilişkin koordinasyon ve işbirliğini sağlamak.
h) Çevre kirliliğinin
önlenmesi ve temizlenmesine ilişkin bazı giderler ile bu hususlarda verilecek
kredilere, ağaçlandırma ve erozyon kontrolü hizmetlerine, millî parkları koruma
ve geliştirme hizmetlerine ve orman köyleri kalkınma hizmetlerine ait finansman
ve harcama işlerini yürütmek.
ı) Bakanlık Makamınca
verilen konularda araştırma ve inceleme yapmak ve benzeri hizmetleri yürütmek.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Nevin Gaye
Erbatur; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NEVİN
GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 19
uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini bildirmek üzere
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bu sabah yaşadığımız
deprem felaketinde yaşamlarını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına
başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Bir doğal çevre
felaketi olan depremlerin ülkemizde yarattığı tahribatın, bundan böyle
yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınacağına olan inancımı yineleyerek
sözlerime başlamak istiyorum.
Bugün 1 Mayıs işçi
günü, tüm emekçilerin bayramını kutluyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sanayi devrimi sonrasında insan faaliyetlerinin akılcılıkla
yönetilememesi sonucu, yeryüzü ekolojik sisteminin dengeleri, dünya, insan ve
doğa yaşamının sürdürülebilmesini çok önemli tehlikelerle karşı karşıya
bırakacak kadar bozulmuştur. Bu tehlikenin ilk uluslararası platforma yansıması
1972 Birleşmiş Milletler Stockholm İnsan Çevresi Konferansıdır. 1992 yılında,
Rio'da toplanan Yeryüzü Zirvesiyle, bu arayış, yeni bir aşamaya ulaşmıştır.
Çevre sorunları, tüm
yeryüzünü kuşatır. O nedenle, çevre sorunlarından kaçınmak için, tüm yeryüzünde
geçerli olan düzenlemelerden yararlanmak gerekir. Çevre sorunu, küresel ölçekte
bir sorun olduğundan, ülkemizde yapılacak yasal düzenlemeler de bu ölçekte
yapılmalıdır.
Türkiye'nin, çevreye
ilişkin konularda imza attığı uluslararası bildirge ve anlaşmalar ışığında da,
yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir.
Bu anlaşmalar
çerçevesinde, 1991 yılında, Çevre Bakanlığı oluşturulmuştur. 1982 Anayasası,
çevre hakkını şöyle tanımlar: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların
ödevidir.”
1982 Anayasası çok
eleştirilmesine karşın, çevre hakkı, hep bir ilerleme olarak görülmüştür.
Türkiye'deki dernek ve vakıf modelindeki örgütlenmelerle sınırlı kalmayan çevre
hareketi, son yirmi yılda çeşitlenmiştir. Bugün Türkiye'nin dört bir yanında,
çevre konusunda çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Çevre hizmetlerinin, bilimsel
olarak, çevre kaynaklarının yönetimiyle başlayan ve ekosistemlerdeki tüm
faaliyetleri kontrol ederek koruma ve geliştirme işlemlerini kapsayan, çok
farklı disiplinleri olan bir hizmetler bütünü olduğundan hareketle, Çevre
Bakanlığının, son karar verici, standart koyucu ve koordinatör olma durumu
vardır. Bu da, Çevre Bakanlığının, Çevre Bakanlığı olarak faaliyetlerini
sürdürmesini gerektirir.
Bir yandan Tuz
Gölünün kirlenmesine karşı gerekli önlemlerin alınmasını gündeme getiren ve
araştırma komisyonu kurulmasını sağlayan Adalet ve Kalkınma Partisi, geleceğin
ekolojik değerlerinin korunması ve sağlıklı nesillerin yetişmesinde önemli
katkı koyacak iki bakanlığın birleştirilmesini, nasıl olur da, olumlu bir
yaklaşım olarak değerlendirebilir, bunu gerçekten anlayamıyorum.
1987 yılında,
Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan Ortak Geleceğimiz Raporunda,
kalkınmacı kaygılar ile çevreci kaygılar arasındaki uzlaşmazlığın giderilmesi
için sürdürülebilirlik ilkesi geliştirildi. Bu ilkeye göre, her nesil,
kaynakları, kendisinden sonra gelecek nesillerin kalkınmadaki tercihlerini
yaşama geçirmesini engellemeyecek biçimde kullanmalıdır. İşte, hükümetin de
üzerinde durması gereken nokta budur. Türkiye, çevre sorunlarının büyük bölümünü
dünyayla birlikte yaşıyor.
Türkiye'de korunması
ve iyileştirilmesi için çalışılan çevre, somut olarak, içinde 2 000 000 hektarı
aşan su yüzeyi bulunan, yaklaşık 78 000 000 hektarlık bir alan içermektedir ve
bu alan üç yönden kapalı denizlerle çevrilmiş uzun kıyılara sahiptir.
Flora ve faunasındaki
çeşitlilik, ülke boyutlarından çok, kıta boyutlarındadır. Avrupa Kıtasında 12
000 tür tohumlu bitki yetişirken, Anadolu'da yetiştiğini bildiğimiz tohumlu
bitki sayısı, yakın gelecekte 10 000'e ulaşacaktır.
Hayvan türleri
açısından bu kadar kesin sayılar yoktur; ama, Türkiye'nin faunasının 80 000
türü aşabileceği tahmin edilmektedir. Bu, Avrupa'daki tür sayısının 1,5
katıdır. Dolayısıyla Türkiye, bu alanda hem nicelikleri hem de nitelik ve kapsamları
bakımından çok ciddî ve büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Bu durum, ülkemize
büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu genel değerlendirmelerden sonra, görüştüğümüz tasarının 19
uncu maddesinde tanımlanan Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı ile ilgili görüşlerimi de bildirmek istiyorum.
Bu başkanlığın
öncelikli amacı, Türkiye'de çevre bilincinin geliştirilmesi olmalıdır. Bu bilincin
içselleştirilmesini artıracak çalıştırmaları yaygınlaştırmadan, çevre sorunları
konusunda alınacak önlemlerin toplumca benimsenmesi ve başarıya ulaşması kolay
olmayacaktır. Çevre bilinci, bir insanın çevresiyle ilişkisinin, kendi varlığı
bakımından öneminin farkına varmasıdır denilebilir. Çevre-insan ilişkisi,
yaşamı anlamlı kılar. Çevre bilincine sahip olan kişi, çevreyle bilinçli bir
sorumluluk ilişkisi kurar.
Bu maddeyle yapılması
gereken, çevre sorunlarının çözümü için hem kişinin sorumlu davranmasını
sağlamak hem başkalarının sorumlu davranmasına çalışmak ve aynı zamanda sorumlu
devlet organlarını uyarma ve sivil toplum kuruluşları içerisinde örgütlenmesi
için kişinin bilincini yükseltmektir.
Çevre bilincinin
yalnızca farkında olmak sorunu olmayıp, bireyin davranışlarını değiştirme
sorunu olarak görülmeye başlamasıyla birlikte, çevre bilincinin çevre ahlakıyla
iç içe geçtiğini görmeye başlıyoruz. Bu madde, işte bu konularda duyarlılık
geliştirilecek çalışmaların yapılmasını sağlamalıdır.
Çevre bilincinin
yaygınlaştırılması için çevre eğitimi yaygınlaştırılmalı ve yaşam boyu süren
bir eğitim modeli haline gelmelidir.
Sivil toplum
kuruluşları, çevre bilincinin oluşturulmasında çok etkili olan kuruluşlardır.
Bu kuruluşların ve hareketlerin oluşmasına elverişli ortamlar yaratılmalıdır.
Çevre sorunları konusunda, kamu kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının
ortaklık oluşturması teşvik edilmelidir.
Çevre bilincinin
artırılmasında toplumdaki bilginin yaygınlaştırılması en etkili yollardan biridir.
Bu nedenle, üniversiteler, araştırma kurumları gibi bilim üreten kurumlarda
yapılan çalışmaların desteklenmesi gerekir. Bu kurumlara, yapılan araştırmalar
için maddî destek verilmelidir. Çevreyle ilgili konularda toplumun
bilgilendirilmesinde medya daha aktif görev almalıdır.
Çevre sorunlarının
çözümlerinde yararlanılacak mühendislik ve ekolojik bilim kapasitelerinin
yaratılması da bu madde kapsamında düşünülmelidir.
Çevre eğitimi,
insanın doğal ve sosyal çevresiyle ilgili olan ilişkilerini konu almalı;
insanın diğer canlı türleri, kirlenme, kaynakların dağılımı, azalması, koruma,
taşıma, kentleşme ve doğal alanların planlaması gibi konularla ilgili
ilişkisini kapsamalıdır.
Türkiye Bilimler
Akademisi (TÜBA)'nin hazırladığı Türkiye İçin Sürdürülebilir Kalkınma
Öncelikleri Raporunda da değinildiği gibi, araştırma ve planlama, çevre
yönetimi için çok önemlidir. Bilim ile toplum arasında bir sözleşme oluşturulmalıdır.
Ayrıca, yeniden yönlendirmeyle bilim ve teknoloji alanındaki yatırımlar
artırılmalıdır. Bilimsel kapasite inşa edilmeli ve bu sürdürülmelidir.
Yenilikçilik yoluyla sürdürülebilirlik güçlendirilmelidir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Avrupa Birliğinin, aday ülkeler için genel, kurumsal yaklaşımı
olarak, çevre sektöründe 4 ana organın oluşturulması beklenmektedir.
Bu organlar:
1- Ülke adına çevre
politikaları ve yasaları belirleyerek, Avrupa Birliği müktesebatının
gerektirdiği uygulamaları, komisyona rapor halinde sunacak Çevre Bakanlığı.
2- Planlama
prosedürlerini sağlayacak, koruma alanlarını belirleyecek, bunların yönetimini
yürütecek, izleme yapacak, veri toplayacak ve yönetim planlarını yapacak,
dinamik yapıya sahip, merkez hükümet adına çalışan bir hükümet kurumu.
3- Halkın katılımını
sağlayacak, planlama ve çevresel faaliyetlerde lobi yapacak, özel yaban hayatı
konularında araştırma yaparak veri toplayacak sivil toplum örgütleri.
4- Teknik araştırma
yapacak, türler ve HABİTAT yönetimi ve muhafazası konusunda kriterleri
belirleyecek üniversitelerdir.
Sonuç olarak, kişisel
düşünce ve politikalarla, çevre, orman gibi öncelikli konular yönetilmemelidir.
Ekonomik kalkınmanın,
aslında, ekolojinin sürdürülmesi olduğu unutulmamalıdır.
Türkiye, çevre
politikalarını oluşturmalı ve hedefe ulaşmak için planlar yapmalıdır.
Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Erbatur.
Şahısları adına,
Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen; buyurun.
ERDOĞAN ÖZEGEN
(Niğde) - Vazgeçiyorum efendim.
BAŞKAN - Peki,
teşekkür ederim.
Kars Milletvekili
Sayın Selami Yiğit, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dün akşam Bingöl'de meydana
gelen deprem felaketinde hayatını yitiren yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet
diliyorum. Yine, aynı depremde yaralanan yurttaşlarımıza da acil şifalar
diliyorum. Öte yandan, emekçi ve işçi kardeşlerimizin 1 Mayıs İşçi Bayramını da
kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının "Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı"
başlıklı 19 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Araştırma, planlama
ve koordinasyon kurulu, kısa adıyla APK, ne yazık ki, Türkiye'de, bir bekleme
odası, siyasî tercihlerle pasifize edilmiş kamu yöneticilerinin, çoğunlukla da
nitelikli kamu yöneticilerinin bekleme odası haline getirilmiştir.
Bakanlıkların
-hepinizin de dikkatini çekmiştir- doğru dürüst planları, programları yoktur;
çünkü, bu görevleri yapan APK kurulları, ne yazık ki işlevsizleştirilmiştir ve
Türkiye'de, APK'nın, gerektiği gibi çalışmasına, kanunda öngörülen görevleri
yerine getirmesine izin verilmediği için, bakanlıklar, belli bir plan ve
program içerisinde, ne yazık ki, çalışamamaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, 19 uncu madde, dokuz bentten oluşmaktadır. Bu dokuz bendi tek
tek incelediğimizde, aslında, APK'ya çok önemli görevlerin verildiğini
görüyoruz; ancak, ne yazık ki, APK, bu görevleri yeterince yerine getirememektedir.
İzninizle, bunlara kısaca gözatmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, hükümet programlarında, kalkınma planlarında, Bakanlar Kurulu
kararlarında ve millî güvenlikle ilgili kararlarda, mevcut bakanlıklara çeşitli
görevler verilmektedir. Bu görevlerin koordinasyonu, verilen bu görevlerin
yerine getirilmesi için çalışma esaslarını tespit etme, bakanlığın hizmet
politikasının ve planlarının hazırlanmasına yardımcı olma görevi, APK
kurullarına verilmiştir. Ne yazık ki, bu önemli görevler, APK kurulları tarafından
yerine getirilememektedir. Kanaatime göre, APK kurulları yeniden
yapılandırılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, yine, bakanlıkların kendi hizmet ve
temel politikalarının oluşturulmasında bakanlık bünyesindeki çalışmaları, bu
görevleri, aslında, araştırma, planlama ve koordinasyon kurulları yapmaktadır
ve bu yaptıkları çalışmalar, bakanın onayından sonra, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığına gönderilmektedir; ancak, kısa vadeli program da dediğimiz,
bakanlıkların yıllık programları çok önem arz etmektedir. Ne yazık ki, yine, bu
konuda da, araştırma, planlama ve koordinasyon kurulları, görevlerini yeterince
yerine getirememektedirler.
Değerli
milletvekilleri, bakanlıkların etkin çalışmaları ve kamuya olan görevlerini
hızlı bir şekilde yerine getirmeleri için, gerekli kaynakların optimum,
ekonomik ve etkin bir şekilde kullanılmalarını sağlayıcı görevler de, yine, 19
uncu madde içerisinde, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kuruluna
verilmiştir; ancak, ne yazık ki, bu kurullarda yeterince uzman bulunmadığı
için, bu görevler de aksamaktadır.
Öte yandan,
bakanlıklar için çok önemli bir çalışma olan istatistikî bilgi toplama ve bu
sonuçların değerlendirilmesi görevi de, yine bu kurullara verilmiştir; ancak,
Türkiye'deki uygulamada çok acı örnekler yaşıyoruz; çünkü, yeterince istatistik
elemanı bulunmadığı için, uzmanı bulunmadığı için, bu görevler, bakanlık
bünyesinde geçici görevle çalıştırılan insanlara verilmektedir. Gerisini, Sayın
Bakanın ve sizlerin takdirine bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yine, bakanlığın kısa vadeli, yani, yıllık çalışma
programlarının uygulanması esnasında ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesi
için, APK Kurulu, gerek bakanlık düzeyinde gerekse bakanlıklararası ilişkilerde
eşgüdüm görevi üstlenmektedir. Hep şikâyet ederiz Türkiye'de, bakanlıklar
arasındaki koordinasyon eksikliğinden ve eşgüdüm eksikliğinden. Dolayısıyla,
bakanlıklar arasındaki bu koordinasyon eksikliği, kamu hizmetlerinin aksamasına
ve çok ciddî bir israfa yol açmaktadır.
Ben, yeniden,
dikkatinizi, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulunun önemine çekiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SELAMİ YİĞİT
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, öte yandan, biliyorsunuz, Türkiye'de
kanun, tüzük, kararname ve kanun teklifleri konusunda bakanlıkların görüşleri
alınmaktadır. Yine, 19 uncu maddede, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon
Kurulu, bu görüşlerin oluşturulmasında yardımcı görevi yüklenmiştir; ama,
Türkiye'deki uygulamasına baktığımız zaman, genellikle, yeni göreve gelen
bakanlar, öncelikle müsteşarlarını, sonra da hukuk müşavirlerini değiştiriyorlar
ve bu çalışmaları, dar bir çerçeve içerisinde ve hukuk müşavirlerine
yaptırmaktalar. Değerli milletvekilleri, bu çalışma tarzı, ne yazık ki,
bakanlıkların demokratik ve şeffaf yapısını da zedelemektedir.
Değerli
milletvekilleri, yine, araştırma, planlama ve koordinasyon kurullarının sivil
topluma dönük, yerel yönetimlere dönük görevleri vardır. Örneğin, yerel
yönetimlerin desteklenmesi amacıyla, araştırma, planlama ve koordinasyon
kurulları, çevreyle ilgili kuruluşların hazırlayacakları çevre koruma
projelerinin uygulanışı ve koordinasyonundan sorumludurlar.
Değerli
milletvekilleri, büyükşehir belediyelerinin ve belediyelerin çevre koruma daire
başkanlıkları ya da çevre müdürlükleri var, biliyorsunuz. Öte yandan, sivil
toplum kuruluşları olarak, başta TEMA olmak üzere, çeşitli çevreci kuruluşlar
ve vakıflar var. Bakanlığa ve bakanlık bünyesindeki APK kurullarına, bu sivil
toplum kuruluşlarıyla ve yerel yönetimlerle çevre konusundaki çalışmalara
koordinasyon görevi verilmiştir; ama, ne yazık ki, bu görevler de yeterince
yerine getirilememektedir.
Öte yandan,
ağaçlandırma ve erozyon önleme hizmetleri, millî parkları koruma hizmetleri,
orman köylerini kalkındırma ve çevre kirliliğini önleme hizmetleri için gerekli
finansmanı sağlamak ve harcama işlerini yürütmek gibi akçeli işler de bu kurula
verilmiştir. Ne yazık ki, bu anlamda da çok iyi şeyler söylemek mümkün değil.
Değerli milletvekilleri,
son olarak, APK kurulunun önemini sizlere burada anlatmaya çalıştım. Eğer,
araştırma, planlama ve koordinasyon kurulu 19 uncu maddede yer aldığı gibi
uygulamaya sokulursa, bakanlıkların işleyişinde şeffaflığı, demokratik toplum
için çok öncelikli olarak görüyorum; ayrıca, yerel yönetimlerin desteklenmesi,
sivil çevreci toplum kuruluşlarının desteklenmesi ve daha temiz bir çevre için,
toplum ve kamu yararı için, çok önemli ve olmazsa olmaz kural olarak
görmekteyim.
Değerli arkadaşlar,
son olarak, APK deyince aklıma yine kadrolaşma geliyor. Ne yazık ki, mevcut
hükümetin son aylarda kadrolaşma konusunda kazandığı ivme, sanıyorum, APK
kurullarını biraz da kalabalık hale getirecektir.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Yiğit.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 19 uncu madde kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
Hukuk Müşavirliği
MADDE 20. - Hukuk
Müşavirliğinin görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın diğer
birimlerinden sorulan hukuki konular ile hukuki, mali ve cezai sonuçlar
doğuracak işlemler hakkında görüş bildirmek.
b) Bakanlığın
menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları
önleyici hukuki tedbirleri zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu
tedbirlere uygun olarak yapılmasına yardımcı olmak.
c) 8.1.1943 tarihli
ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre adli ve idari davalarda gerekli bilgileri
hazırlamak ve Hazineyi ilgilendirmeyen idari davalarda Bakanlığı temsil etmek.
d) Bakanlığın
amaçlarını gerçekleştirmek, mevzuata, plan ve programa uygun çalışmasını temin
etmek amacıyla gerekli hukuki teklifleri hazırlamak ve Bakana sunmak.
e) Bakanlık kuruluşları tarafından hazırlanan veya
bakanlıklardan gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik tasarılarını hukuki açıdan
inceleyerek görüşlerini bildirmek.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Grupları adına söz
isteyen?.. Yok.
Şahsı adına, Niğde
Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen?..
ERDOĞAN ÖZEGEN
(Niğde) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Vazgeçiyorsunuz söz talebinizden.
Peki, teşekkür
ediyorum.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 20 nci madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 21 inci
maddeyi okutuyorum:
Bakanlık Müşavirleri
MADDE 21. - Bakanlıkta özel önem ve öncelik
taşıyan konularda Bakana yardımcı olmak üzere otuz Bakanlık Müşaviri
atanabilir.
Bakanlık müşavirleri
Bakanlık Makamına bağlıdır.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
grupları adına söz isteyen?.. Yok.
Şahsı adına, Adana
Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?..
VAHİT KİRİŞÇİ (Adana)
- Söz talebimi geri çekiyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın
Kirişçi söz talebini geri çekiyorlar.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 21 inci madde kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliği
MADDE 22.-
Bakanlıkta, basın ve halkla ilişkilerle ilgili faaliyetleri planlamak ve bu
faaliyetlerin belirlenecek usul ve esaslara göre yürütülmesini sağlamak üzere,
Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği teşkil edilir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen?..
ERDOĞAN ÖZEGEN
(Niğde) - Söz talebimi geri çekiyorum efendim.
BAŞKAN - Talebinizi
geri çekiyorsunuz.
Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Yardımcı Hizmet
Birimleri
Yardımcı hizmet
birimleri
MADDE 23.- Bakanlık
merkez teşkilatının yardımcı hizmet birimleri şunlardır:
a) Personel Dairesi
Başkanlığı.
b) İdarî ve Malî
İşler Dairesi Başkanlığı.
c) Bilgi İşlem
Dairesi Başkanlığı.
d) Savunma
Sekreterliği.
e) Özel Kalem
Müdürlüğü.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?.. Söz talebini geri çekiyorlar.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
Personel Dairesi
Başkanlığı
MADDE 24.- Personel
Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın insan
gücü planlaması ve personel politikası ile ilgili çalışmaları yapmak, personel
sisteminin geliştirilmesi için tekliflerde bulunmak.
b) Bakanlık
personelinin atama, özlük, emeklilik ve benzeri işlemlerini yürütmek.
c) Eğitim planlarını
hazırlamak, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim programlarını düzenlemek ve
uygulamak.
d) Bakanlık Makamınca
verilen benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?.. Söz talebini geri çekiyorlar.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 24 üncü madde kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
İdarî ve Malî İşler
Dairesi Başkanlığı
MADDE 25.- İdarî ve
Malî İşler Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Bakanlık için
gerekli araç, gereç ve malzemenin temini ile ilgili hizmetleri yürütmek.
b) İhtiyaç duyulan
bina ve arazinin kiralanması ve satın alma işlemlerini yürütmek.
c) Bakanlığın malî
işlerle ilgili hizmetlerini yürütmek.
d) Temizlik,
aydınlatma, ısıtma, bakım, onarım ve taşıma hizmetlerini yapmak.
e) Sosyal tesislerin
yönetimi ile ilgili hizmetleri düzenlemek ve yürütmek.
f) Bakanlık personelinin
ve ailelerinin sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını sağlamak.
g) Bakan ve
Müsteşarın direktif ve emirlerini ilgililere duyurmak ve işlemlerini takip
etmek, Bakanlığın iç ve dış protokol hizmetlerini yürütmek.
h) Süreli evrakın
zamanında işleme konulmasını sağlamak.
ı) Bakanlığı
ilgilendiren toplantı, brifing ve görüşmeleri düzenlemek, bunlara ait önemli
not ve tutanakları tutmak.
j) Genel evrak, arşiv
ve haber merkezinin hizmet ve faaliyetlerini düzenlemek ve yürütmek.
k) Bakanlık Makamınca
verilen benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Madde
üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?.. Söz talebinizi geri
çekiyorsunuz.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 25 inci madde kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
Bilgi İşlem Dairesi
Başkanlığı
MADDE 26. - Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının
görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın merkez
ve taşra teşkilatları ile bağlı kuruluşlarının bilgi işlem planlamasını yapmak
ve uygulamak.
b) Bakanlığın bağlı
kuruluşlarına bilgi işlem alanında her türlü yazılım ve donanım desteği vermek,
otomasyon sistemlerinin işletilmesini sağlamak.
c) Bilgi işlem
kaynaklarını gereken biçimde yönlendirerek kullanıcılara etkin ve yetkin hizmet
sağlamak.
d) Bakanlığın uygun
gördüğü durumlarda uluslararası bilgi akışı ihtiyacını karşılamak için,
Bakanlığın faaliyet alanına giren. çevre ve orman envanter ve yıllık uygulama
sonuçlarına ait verilerin, uluslararası tanımlara ve sınıflandırmalara göre
toplanması ve değerlendirilmesini sağlamak.
e) Bakanlık Makamınca
verilen benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Gökhan
Durgun konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Durgun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, sabaha karşı
Bingöl'de meydana gelen deprem felaketinde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza
Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar dileyerek sözlerime başlamak
istiyorum. Aynı zamanda, bugün, 1 Mayıs İşçi Bayramı. İşçilerimizin haklarını
elde ettikleri günün bayramının kutlandığı bir gün. İşçilerimizin de bayramını
kutluyorum.
Bakanlıkların
birleştirilmesini tartışıyoruz. Bundan belli bir süre önce de, Kültür Bakanlığı
ile Turizm Bakanlıklarının birleştirilmesini konuştuk, tartıştık. Bugün de
Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığının birleştirilmesini konuşuyoruz.
Gerekçelere
baktığımızda hep aynı. Yüksek bir sinerji elde edilecek; devlet hantallaşmış,
bu hantal yapıdan kurtulacak; bakanlık sayısı çok fazla, bakanlık sayısı aza
indirilecek; devletin giderleri çok fazla, tasarruf yapılacak... Bu üç beş tane
ana konunun dışında, gerekçede başka bir şey yok. Oysa, bakanlıklar
birleştirilirken, sadece hantal yapıdan kurtulma gerekçesi, sadece yüksek
sinerji elde etme anlayışı, sadece verim sağlayamıyoruz o yüzden bunları birleştirelim
anlayışı doğru bir yaklaşım tarzı değil. Özellikle, çevre konusu ve orman
konusu çok farklı. Çevre, bugün, dünyanın en önde tuttuğu, hatta, artık, insan
haklarının bile tartışılmasından vazgeçilip, çevre haklarının tartışılabildiği
bir dünyaya doğru gidildiği dönemde, bugün, biz, Çevre Bakanlığını Orman
Bakanlığına bağlamayı amaçlıyoruz, onu hesaplıyoruz.
Sayın Bakan olayı
savunamıyor, sayın milletvekilleri gelip konuştukları zaman bunu savunamıyor,
ortaya gerçekçi hiçbir şey çıkmıyor, gerekçenin bir noktasında da "yetkin
görevler yapamadığı için Orman Bakanlığına bağlıyoruz" deniliyor; ama, hiç
kimse o bakanlığın bütçesine kaç para ayrıldığını sormuyor, kaç para
koyulduğunu sormuyor. Kaynağınız olmazsa, paranız olmazsa, tabiî ki, görev
yapma şansınız yok. Şimdi, bakıyorum değerli AKP sıralarına, onlarda da çok
fazla ilgi yok; ne dinleyen var ne gelip burada izleyen var. "Nasıl olsa
kanunlar geçecek. Bu işleri birileri kararlaştırıyor, biz de uyarız"
deniliyor.
Eğer, gece düşünüp
iki bakanlığı birleştirmek, sabah da uygulamak gibi bir anlayışla hareket
edilirse, tablo bu olur. Şimdi, bakalım, bundan sonra, hantal yapıyı ortadan
kaldırmak için, devlete tasarruf sağlamak için, idarî konularda koordinasyon ve
eşgüdüm sağlamak için hangi bakanlıkları birleştireceksiniz, onu bilemiyoruz;
ama, hiç olmazsa, biraz düşünmek lazım, neyi neyle birleştireceğimizi bilmek
lazım. Nikâh kıyarken bile bir süreç lazım, bir değerlendirme lazım. Biz,
burada, nikâhtan daha hızlı işlemler yaparak bakanlıkları birleştirmeye
çalışıyoruz. Doğru işler yapmıyoruz. Biz, bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, bu yasa tasarısına ret oyu vereceğiz. Bunu bilgilerinize sunmak istiyorum.
Hepinizi, tekrar,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Durgun.
Şahısları adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?.. Talebinizi geri
çekiyorsunuz.
Teşekkür ederim.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 26 ncı madde kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
Savunma Sekreterliği
MADDE 27.- Savunma
Sekreterliği, özel kanununda ve diğer kanunlarda gösterilen görevleri yapar.
BAŞKAN - Madde
üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen?.. Talebinizi geri çekiyorsunuz.
Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 27 nci madde kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
Özel Kalem Müdürlüğü
MADDE 28.- Özel Kalem
Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Bakanın özel ve
resmi yazışmalarını yürütmek.
b) Bakanın her türlü
protokol ve tören işlerini düzenlemek ve yürütmek.
c) Bakanın ziyaret,
davet, karşılama, uğurlama, ağırlama ve bayramlarla ilgili hizmetlerini
düzenlemek ve yürütmek, diğer kuruluşlarla koordinasyonu sağlamak.
d) Bakanca verilen
benzeri görevleri yapmak.
BAŞKAN - Madde
üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen?.. Talebinizi geri çekiyorsunuz.
Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 28 inci madde kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
Sürekli kurullar
MADDE 29.- Bakanlığın
sürekli kurulları şunlardır:
a) Yüksek Çevre
Kurulu.
b) Mahalli Çevre
Kurulları.
c) Çevre ve
Ormancılık Şurası.
d) Merkez Av
Komisyonu.
Bu kurulların
oluşumu, görevleri ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde
üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi...
VAHİT KİRİŞÇİ (Adana)
- Geri çekiyorum söz talebimi.
BAŞKAN - Geri
çekiyorsunuz söz talebinizi; teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 30 uncu ve 43 üncü maddelerde teknik bir sorun var. Eğer,
Sayın Komisyon ve Hükümet de uygun görürse, onu düzelterek Genel Kurula sunmak
istiyorum.
Tasarının 30 uncu
maddesinde yer alan Resmî Gazetedeki yayımlandığı tarih; oysa, kabul tarihini
yazmamız lazım. Bunu düzelterek okuyoruz. Yani, 30 uncu madde şu şekilde
düzenlenmiş oluyor: "Bakanlık, 27.9.1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanun,
10.6.1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ve 13.12.1983 tarihli ve 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine uygun
olarak gerekli gördüğü illerde taşra teşkilatı kurmaya yetkilidir."
Teşekkür ederim.
Gruplar adına söz
isteyen?..Yok.
Şahsı adına, Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Mehdi Eker...
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Söz
talebinizi geri çekiyorsunuz.
Maddeyi okuduğum
şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi
okutuyorum:
Bağlı kuruluşlar
MADDE 31.- Bakanlığın
bağlı kuruluşları şunlardır:
a) Orman Genel
Müdürlüğü.
b) Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü.
c) Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığı.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Cumhur Yaka.
Buyurun Sayın Yaka.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle, bu sabaha karşı Bingöl'de meydana deprem felaketinde hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ölen vatandaşlarımızın yakınlarına
başsağlığı ve yaralı olan vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Bugün, yine,
çalışanların bayramı; tüm çalışanların 1 Mayıs dayanışma ve mücadele gününü
kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilgili
tasarının 31 inci maddesinde söz aldım, hepinizi saygıyla selamlarım.
Çevre konusu ve çevre
duyarlılığı, günümüz dünyasında yükselen bir değerdir. Ben, Çevre
Komisyonundaki ilk toplantımızda, 58 inci hükümetin Sayın Bakanıyla yaptığımız
görüşmelerde şunu önermiştim. Ülkemizde halen çevre bilinci, çevre olgusu
gelişmemiş ve yerleşmemiştir. Bir ilköğretim okulunun kapısından içeri
girerseniz, çevre dediğiniz zaman iki şey akla gelir: Bir, çöp toplamak; iki,
Türkiye'de kurulmuş hayvan koruma dernekleri. Bu nedenle, o gün şunu önermiştim,
yine öneriyorum: Günümüz koşullarında, özellikle ilköğretim okullarında,
haftada 1 saat, çevre dersinin mutlaka konulması çok önemli ve çok zarurî bir
ihtiyaçtır.
Gelişmekte olan
ülkeler, hem kendi çevresel sorunlarıyla hem de sanayileşmiş ülkelerin
atıklarıyla uğraşmaktadır. Bu, günümüzde, ülkemizde çok önemli bir sorun haline
gelmiştir. İşte, Sinop'taki variller sorunu, halen daha, çözülememiştir; ancak,
ülkemizde, mutluluk verici bir olay vardır; hükümetlerimizden önce
vatandaşlarımızda çevre bilinci gelişmiş, hükümetlerden bir adım daha öne
çıkmıştır. Bugün, Samsun'da kurulan mobil santral, bundan bir sene önce Muğla'nın
Dalaman İlçesine kurulmaya çalışılıyordu; ama, oradaki halk, oradaki çevre
örgütleri, hep birlikte, tam bir ay mücadele ederek ve kurulacak alanı da işgal
ederek, bu mobil santralı oraya kurdurtmadılar. Bugün Samsun'a kuruldu, oradaki
vatandaşlar da mücadele ediyor ve oradaki vatandaşlar da buna karşı. Bu olay
Meclisimizde de gündeme gelmiş, inceleme, araştırma komisyonu kurulmuştur.
Meclisimizi de bu konudaki duyarlılığından dolayı kutluyorum. Demek ki, halkımız,
çevre konusunda hükümetlerden biraz daha ileri olduğunu da bu olayla gündeme
getirmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Yaka, biz de direniyoruz.
ALİ CUMHUR YAKA
(Devamla) - Evet, Sayın Başkanvekilim.
Gelişmiş ülkelerde,
çevre konusu, genellikle, apayrı bir uzmanlık ve koordinasyon denetim alanı
olmuştur. Birçok ülkede, çevre, ayrı bir bakanlık olarak ya da bir üstkurul
halinde, siyasetten arındırılmış bazı kurullarla yönetilmektedir. Cumhuriyet
Halk Partisi de, programında, bu gibi olaylarda, özellikle ülkemizde çevre
üstkurulu oluşturulmasını önermiştir ve bu, bize göre, zorunlu, yapılması
gereken bir çalışmadır.
Şu andaki yapısıyla
Çevre Bakanlığının, gerçekten, bir kurumsal reforma ihtiyacı vardır. 1991
yılından bu yana, henüz kimliğini dahi ispat edememiştir; bu, doğrudur; ancak,
bunlar var diye Çevre Bakanlığını Orman Bakanlığıyla birleştirmek de yapılan en
büyük yanlıştır.
Ben, burada, şöyle
bir benzetme yapacağım: Orman bünyesinde çalışan bir arkadaşımız ile Çevre
Bakanlığı bünyesinde çalışan ve gönüllü çevre kuruluşlarında görev alan kişiler
arasında ormana bakış açısı çok farklıdır. Ormanda çalışan bir arkadaşımız, bir
ağaca baktığında "bu ağaçtan kaç metreküp kereste çıkar, ne kadar odunu
vardır, bu ağaçtan ne kadar gelir elde edilir" diye bakar; ama, çevreci
bir vatandaş, bu ağacın insanların akciğeri olduğunu bilerek, ne kadar uzun
süre yaşamasının hesabını yapar; arada çok önemli bir çelişki vardır; bana
göre, fark da budur.
Değerli arkadaşlarım,
biz, 31 inci maddede bağlı kuruluşları konuşacağız. Bunlardan birincisi Orman
Genel Müdürlüğüdür. Orman Genel Müdürlüğü, 1937'de kurulduktan sonra birinci
görevi olan kadastro çalışmalarını bugüne kadar bitirememiştir. Bana göre, asıl
görevini savsaklamış, gözardı etmiş, vatandaş ile orman idaresi ya da devlet arasındaki
sürtüşmeyi sonlandıramamış, sonuçlandıramamıştır.
İkinci kuruluşumuz
da, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğüdür. Bu genel müdürlüğümüz, dünya
standartlarında yaptığı tüm tahminlerde, gerek halkımıza gerek çiftçimize
gerekse Karayollarına doğru bilgi vermekle takdir toplamış bir genel
müdürlüktür. Ben, bu birleşmeden sonra da bu genel müdürlüğün işlevinin aynı
başarıyla devam etmesini diliyorum.
Bana göre, üçüncü ve
çok önemli bir kurum da Özel Çevre Koruma Kuruludur. Bilmiyorum, aranızda Özel
Çevre Koruma Kurulunun bulunduğu bölgelerden olan arkadaş var mı? Özel Çevre
Koruma Kurulu, 1989 yılında özel bir yasayla ve Başbakanlığa bağlı olarak
kurulmuştur; şu ana kadar 13 adet bölgeyi kontrol altında bulundurmaktadır.
Bunların görevleri arasında, hem bölgedeki yapılaşmayı kontrol etmek hem de
çevreyi korumak vardır; ancak, bugüne kadar yaptığı çalışmalarla, Özel Çevre
Koruma Kurulu, bölgelerdeki koruma işlevini tam olarak yerine getirmiştir. Size
birkaç örnek vermek istiyorum; çelişkinin de zaten buradan kaynaklandığını,
orman ile çevre arasında bir çelişki olduğunu size örnekle izah etmek
istiyorum:
Fethiye'nin Katrancı
Koyu, günübirlik piknik alanı yeri idi. 1987 yılında Yazıcıoğlu Şirketler
Grubuna tahsis edildi otel yapılması için. 1989 yılında Özel Çevre Koruma
Kurulu kurulduktan sonra, buranın tahsisini iptal etti ve şu anda, halkımız,
piknik alanı olarak hâlâ buradan yararlanmaktadır. Ayrıca, Dalyan İztuzu'nu da
bugün holdinglere peşkeş çektirmeyen ve yapılan tahsisleri durduran Özel Çevre
Koruma Kuruludur. İşte, Orman Genel Müdürlüğü tahsis yapar, Özel Çevre Koruma
Kurulu da bunu iptal eder; çelişkilerden birisi de budur.
Ayrıca, Özel Çevre
Koruma Kuruluna verilen en önemli yetkilerden birisi, kontrol ettiği
alanlardaki tüm birimlerde imar planını yapmak, revizyon imar planlarını yapmak
ve kontrol etmektir. İşte, arkadaşlar, burada bir aksama var; burada,
uygulamalarda büyük aksaklıklar var.
Ülkemizin,
Türkiye'nin 13 yerinde yaptığı çalışmalarla gerek katı atık gerek arıtma
projeleriyle başarılı olan ve dikkat çeken bu kurum, maalesef, imar planları
konusunda bir türlü başarılı olamamıştır, bu alanlar içerisindeki köylü ve kentli
arkadaşlarımızı, yurttaşlarımızı tam ondört seneden beri mağdur etmektedir. Bu
korumaların içerisinde aynı alanda iki farklı kurul olduğu için, koruma
alanları ne yazık ki çıkmaza girmiştir ve vatandaşların içinden çıkamaz şekilde
bir girdap içine girdiği bu alanlarda, vatandaşlar ıstırap çekmekte ve işkence
görmektedir.
Bakın, size bu konuda
birkaç örnek vereceğim: Fethiye'nin Kaya Köyü, dünya barış köyüdür. Oradaki
insanlar, bugüne kadar Rumlardan kalan eski evleri korumuşlar; karşıdan
baktığınızda canlı bir şehir görürsünüz, içi boş, canlı bir şehir, terk
edilmiş. Bu köy üzerinde, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu bir
koruma alanı belirlemiş, arkasından Özel Çevre Koruma Kurulu gelmiş bir koruma
alanı belirlemiş ve insanlar ondört yıldan beri bu alanlarda ziraat bile yapamamaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım,
değerli milletvekilleri; çevreyi korumak, insanlara eziyet vermek, insanlara
işkence çektirmek değildir. Birinci amaç olarak şunu söylemek istiyorum: İnsanı
korumazsanız, çevreyi koruyamazsınız. İnsanı mutlu etmezseniz, insan çevreyi
korumaz. Bu nedenle, insan eksenli, insan merkezli korumaktan yanayım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Yaka.
ALİ CUMHUR YAKA
(Devamla) - Hatta, 18 inci madde uygulanacak şekilde bir köy yerleşim merkezine
imar planı yapılmaz arkadaşlar; bunun uygulaması yoktur, yapamazsınız. O
nedenle, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun yaptığı doğayı koruma
sit alanlarının tamamının Özel Çevre Koruma Kuruluna devredilerek bir elden
yönetilmesi ve korumanın bir elden yapılmasından yanayız.
İkinci konu da,
korunacak olan doğa, birinci, ikinci, üçüncü derece diye sınıflandırılmaz;
korunacak yer bellidir, korunur. Bu nedenle, arkadaşlarım, Özel Çevre Koruma
Kurulunun güçlendirilmesi... Çünkü, bu, yasayla kurulmuş bir kuruldur, bu
kurulun güçlendirilmesi ve kontrol ettiği alanlarda da halkımızın bu eziyetten
kurtarılması için -bu birleşmeden sonra da olabilir, bundan önce yapılamadı,
bugüne kadar bu konuda çok uğraşıldı- yeni bir düzenlemeyle koruma kurullarının
birleştirilmesi, korumanın tek elden yapılmasından yanayız.
Bu düşüncelerle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Yaka.
Madde üzerinde
şahısları adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi...
Söz talebinizi geri
aldınız; teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 31 inci madde kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi
okutuyorum:
Yöneticilerin
sorumlulukları
MADDE 32.- Bakanlık
merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşların her kademedeki yöneticileri,
yapmakla yükümlü bulundukları hizmet veya görevleri, Bakanlık emir ve
direktifleri yönünde, mevzuata, plan ve programlara uygun olarak düzenlemek ve
yürütmekten bir üst kademeye karşı sorumludur.
BAŞKAN - Madde
üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker...
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Söz talebimi geri aldım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Söz
talebinizi geri alıyorsunuz, teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 32 nci madde kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi
okutuyorum:
Koordinasyon ve
işbirliği
MADDE 33.- Bakanlık,
görevleri ile ilgili konularda diğer bakanlıkların ve kamu kurum ve
kuruluşlarının uyacakları esasları, mevzuata uygun olarak belirlemekle, kaynak
israfını önleyecek ve koordinasyonu sağlayacak tedbirleri almakla görevli ve
yetkilidir.
Bakanlık, diğer
bakanlıkların hizmet alanına giren konulara ilişkin faaliyetlerinde,
Başbakanlıkça belirlenen esaslar çerçevesinde ilgili bakanlıklara danışmak ve
gerekli işbirliği ve koordinasyonu sağlamaktan sorumludur.
Bakanlık, hizmet
alanına giren konularda mahalli idarelerle koordinasyonu sağlar.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Zonguldak Milletvekili Sayın
Nadir Saraç söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Saraç.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NADİR
SARAÇ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü maddesi
üzerindeki görüşlerimi açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Öncelikle, sabaha
karşı Bingöl'de meydana gelen deprem felaketinde yaşamını yitiren çocuklarımız,
gençlerimiz, tüm yurttaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Ayrıca, barış içinde
geçen 1 Mayıs işçi emekçi bayramını da yürekten kutluyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisinin programında insanı odak alan bir anlayışın hedeflendiği vurgusu
yapılmasına karşın, insan ve tüm canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini
sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içerisinde bulundukları biyolojik,
fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam olan çevre, bakanlık olarak Orman
Bakanlığı bünyesine alınarak, bir tür lağvedilme noktasına taşınmak
istenmektedir.
Yaklaşık yirmi yıl
kadar önce, çevreyi bütün yurttaşların ortak varlığı olarak gören ve amacı,
çevrenin korunması, iyileştirilmesi, kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal
kaynakların en uygun ve en verimli şekilde kullanılması, korunması, su, toprak
ve hava kirlenmesinin önlenmesi, ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve
tarihî zenginliklerinin korunması, bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık,
uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için
yapılacak düzenlemeleri ve alınacak önlemleri içeren bir çevre örgütlenmesine
ne kadar gereksinim olduğu açıktır. Ancak, bunun, farklı sorumluluk alanlarına
ve farklı birikimlere sahip kurumsal yapıların birleştirilmesi yoluyla
yapılamayacağı da, gerek ülkemiz gerekse dünya örnekleriyle apaçık ortadadır.
Sayın
milletvekilleri, Çevre Bakanlığının böyle bir uygulamayla kapatılması, çevre
koruma, geliştirme ve çevre sorunlarının giderilmesi noktasında da bir dizi
yeni karmaşayı ortaya çıkaracaktır. Ayrıca, bu yaklaşım, çevre politikası
oluşturma yönündeki araçları daraltacak, olanakları azaltacaktır. Çevre
değerlerinin çok özel nitelikler taşıdığı ülkemizde çevrenin korunması ve
iyileştirilmesi, kirliliğin önlenmesi konusunda son derece önemli çalışmaların
yürütüldüğü, uluslararası sözleşmelere konu olan doğal ve ekolojik alanların
yaşam zenginliklerinin gözetilmesine yönelik bugünümüz ve geleceğimiz için bu
kadar önem arz eden işleri olan Çevre Bakanlığının daha da güçlendirilerek
yapılanmasının geliştirilmesi ve etkinleştirilmesinin sağlanması gerekirken,
çevrenin alt başlıklarından yalnızca birini oluşturan orman konusunda işlevleri
olan Orman Bakanlığıyla birleştirilmesi, başlı-başına hukuksal bir yanlıştır.
Sadece kamunun
düzenleyici işlevinin sınırlandırılmasına olanak sağlayan bu birleşmeyle, insan
sağlığı ve doğal dengeyi koruyarak sürekli bir ekonomik kalkınmaya olanak
hazırlayacak şekilde doğal kaynakların yönetimini sağlamak ve gelecek kuşaklara
"insana yakışır bir doğa, fizikî ve sosyal çevre bırakmak" ilkesiyle
çalışmalarını sürdüren il çevre müdürlüklerinin görevlerinin orman
teşkilatlarının işyüküyle birleştirilmesi sonucu, aslî görevleri olan çevre konuları
kapsamında verilecek mesai, performans ve önemin azalacağı açıktır.
Değerli
milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanlıkları, yapıları gereği, farklı
sorumluluk alanları ve farklı bakış açıları olan, olması da gereken farklı
kurumlardır. Çevre Bakanlığı, daha çok kentsel ve endüstriyel alanlarda uzmanlaşmış,
bu maddede de sözü edilen yerel yönetim hizmetlerinden sanayi üretimine,
ticarete, eğitime kadar bütün iktisadî ve sosyal alanlarda çevre korumacı bir
bakış açısıyla faaliyet gösterirken, Orman Bakanlığı ise, orman-köy ilişkileri,
av ve yabanî hayvan hayatı, ağaçlandırma ve erozyon konusunda hizmet veren,
uzun geçmişi nedeniyle de bu konularda birikimi olan bir kuruluştur.
Çevre Bakanlığının
Orman Bakanlığıyla birleştirilmesi, ülkemizin çevre örgütlenmesini dar bir
alana hapsetme ve ülkenin aslî konularından uzakta tutma girişimidir. Ayrıca,
Orman Bakanlığı tarafından yapılan ve yapılacak olan orman arazilerine yönelik
tahsisler düşünüldüğünde, çevre açısından kabul edilemez kullanımlara
birleştirilmiş bir bakanlık yapısıyla "hayır" diyebilmek ne ölçüde
mümkün olabilecektir?
Diğer taraftan
"uzmanlaşmış çevre" kavramının özüne uygun olarak çevre konusunda
bilgi ve birikime sahip kadroların bakanlıkların birleştirilmesiyle
yetiştikleri konuların dışında görevlendirilmeleri, çevre koruma anlayışında ciddî
sorunlar yaratacaktır.
Bu tasarıyla
"çevre" gibi geniş bir alanın ve kavramın ve bu kapsamda görev yapan
Çevre Bakanlığının, ülkemizin belli oranda sahip olduğu orman alanlarını
yönetme ve iyileştirme görevi bulunan Orman Bakanlığı bünyesinde, süreç içinde
eritilmesinin düşünüldüğü gözlenmektedir. Daha önce benzer bir amaçla
gerçekleştirilen Tarım ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmelerinin
başarısızlıkla sonuçlanması gerçeği ortadayken, Orman Bakanlığının teşkilat
yapısı ve görevlerinin Çevre Bakanlığının teşkilat yapısı ve görevlerinden çok
farklı olması nedeniyle, her iki yapılanmayı çok iyi bilen kişiler tarafından
da, kurumlardaki birleşmenin, ülkeye, çevre açısından hiçbir yarar
getirmeyeceği yönündeki görüşler de sıkça dile getirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Çevre Komisyonu üyeleri olarak, Plan ve Bütçe görüşmelerinde,
mevcut bütçenin yetersizliği konusunda, bugüne kadar "olmasa da olur"
mantığıyla bakılan Çevre Bakanlığının işlevinin insan, daha genel bir ifadeyle,
canlı kavramının olduğu, hemen her yerde çevre kavramının olacağı tezinden
hareketle, iktidar ve muhalefet milletvekilleri olarak büyük uğraşlar
vermiştik. Bunun en yakın tanığı, Çevre Komisyonu Başkanımız Sayın Münir
Erkaldır. Bu ortak uğraşla, bir Millî Eğitim Bakanlığı bir Sağlık Bakanlığı
kadar yaşamsal bulduğumuz Çevre Bakanlığımızı, hak ettiği noktalara taşımayı
amaçlamıştık. Bugün ise, bırakın bu uğraşın sonucunun ileriye götürülme
çabalarını, bu konuda verilen mücadeleyi, sıfırlama noktasına gelinişin ortak
hüznünü yaşamaktayım.
En önemlisi, korumacı
anlayışa sahip, çağımızın yükselen değeri Çevre Bakanlığımızın, imarcılığa daha
açık hale getirilmek istenen Orman Bakanlığına bağlanması ile yatırımcı bir
bakanlık olan Turizm Bakanlığının, korumacı anlayışa sahip Kültür Bakanlığıyla
birleştirilmesini sağlayan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, daha yaşamsal
bir yanlışa imza atma noktasındadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Saraç.
NADİR SARAÇ (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Böylelikle, bu
tasarıyla, Türkiye'nin en büyük hazinesi olan, kimlik ve doğal zenginliklerin
gözetilmesine yönelik devlet kurumları eritilerek, rant kapılarının açılması
sonucunu getirecek bu birleşmeye karşı olduğumuzu, bir kez daha yineliyor; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Saraç.
Şahısları adına,
Kilis Milletvekili Sayın Hasan Kara?..
HASAN KARA (Kilis) -
Vazgeçtim efendim.
BAŞKAN - Sayın Kara
feragat ettiler; teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 33 üncü madde kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yetki devri
MADDE 34.- Bakan,
Müsteşar ve her kademedeki Bakanlık ve kuruluş yöneticileri, gerektiğinde
sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden bir kısmını
astlarına devredebilir. Ancak yetki devri, yetki devreden amirin sorumluluğunu
kaldırmaz.
BAŞKAN- Madde
üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahsı adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?..
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır)- Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN- Söz talebini
geri çekiyorlar; teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, bu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi
okutuyorum:
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son
Hükümler
Çevre ve Orman Uzmanı
ve Uzman Yardımcılığına atanma
MADDE 35.- Bakanlık,
Çevre ve Orman Uzmanı ile Çevre ve Orman Uzman Yardımcısı istihdam eder. Çevre
ve Orman Uzman Yardımcılığına atanabilmek için;
a) 14.7.1965 tarihli
ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan nitelikleri
taşımak.
b) Çevre ve Orman
Bakanlığının faaliyet alanına giren konularda en az dört yıllık eğitim veren
fakülte veya yüksekokullardan veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu
tarafından kabul edilmiş yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak.
c) Sınavın yapıldığı
yılın ocak ayının ilk gününde 30 yaşını doldurmamış olmak.
d) Yapılacak yabancı
dil ve mesleki bilgiyi içeren yarışma sınavında başarılı olmak şartları aranır.
Çevre ve Orman Uzman
Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla,
açılacak yeterlik sınavına girme hakkını kazanırlar. Sınavda başarılı olanlar
Çevre ve Orman Uzmanı kadrolarına atanırlar. Üst üste iki defa yeterlik
sınavında başarı gösteremeyenler durumlarına uygun başka kadrolara atanırlar.
Çevre ve Orman Uzman
Yardımcılığı yarışma ve yeterlik sınavlarının şekil ve uygulama esasları ile
Çevre ve Orman Uzman ve Uzman Yardımcılarının çalışma usul ve esasları
yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
grupları adına söz isteyen?.. Yok.
Şahsı adına, Adana
Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?..
Sayın Kirişçi söz
talebini geri çekiyorlar; teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurul Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 35 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Çelik |
Niyazi Pakyürek |
Mehmet Fehmi Uyanık |
|
Bursa |
Bursa |
Diyarbakır |
|
Sabri Varan |
|
Cahit Can |
|
Gümüşhane |
|
Sinop |
"Madde 35.-
Bakanlık, Çevre ve Orman Uzmanı ile Çevre ve Orman Uzman Yardımcısı istihdam
eder. Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılanlara ek olarak; Çevre ve Orman
Bakanlığının faaliyet alanına giren konularda en az dört yıllık eğitim veren
fakülte ile yüksekokullardan veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu
tarafından kabul edilmiş yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun
olmak, sınavın yapıldığı ocak ayının ilk gününde 35 yaşını doldurmamış olmak,
yabancı dil ve meslekî bilgiyi içeren yarışma sınavında başarılı olmak şartları
aranır.
Çevre ve Orman Uzman
Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla,
açılacak yeterlik sınavına girme hakkını kazanırlar. Sınavda başarılı olanlar
Çevre ve Orman Uzmanı kadrolarına atanırlar. Üst üste iki defa yeterlik
sınavında başarı göstermeyenler durumlarına uygun başka kadrolara
nakledilirler. Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığı yarışma ve yeterlik
sınavlarının şekil ve uygulama esasları ile Çevre ve Orman Uzman ve Uzman Yardımcılarının
çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
Bakanlıkta, Çevre ve
Orman Uzmanı ile Çevre ve Orman Uzman Yardımcısı kadrolarında fiilen çalışan
personele ayrıca, en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil),
aşağıda belirtilen oranlarını geçmemek koşuluyla, Çevre ve Orman Bakanının
belirleyeceği usul, esas ve miktarlar üzerinden her ay ek ödemede bulunulur. Bu
ödemeden Damga Vergisi dışında herhangi bir vergi ve kesinti yapılamaz.
Unvanı |
Derecesi |
Ek Ödeme Oranı |
|
|
Çevre ve Orman Uzmanı |
|
1 |
|
%90 |
Çevre ve Orman Uzmanı |
|
2 |
|
%85 |
Çevre ve Orman Uzmanı |
|
3 |
|
%80 |
Çevre ve Orman Uzmanı |
|
4 |
|
%75 |
Çevre ve Orman Uzmanı |
|
5 |
|
%70 |
Çevre ve Orman Uzmanı |
|
6 |
|
%65 |
Çevre ve Orman Uzmanı |
|
7 |
|
%60 |
Çevre ve Orman Uzman Yrd. |
- |
|
|
%50 |
Ek ödemelerde 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Komisyon katılıyor mu
önergeye?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Çoğunluğumuz
olmadığı için, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Peki,
teşekkür ederim.
Hükümet?..
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Peki,
teşekkür ederim.
Gerekçeyi mi
okutalım?..
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Buyurun.
Gerekçe:
Çevre ve Orman
Bakanlığı bünyesinde çalışacak olan Çevre ve Orman Uzmanları ve Uzman
Yardımcılarının özlük haklarının iyileştirilmesi amacıyla, Türkiye Büyük millet
Meclisi Genel Kurulunda 16.4.2003 tarihinde kabul edilerek, 29.4.2003 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4848 sayılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 32 nci maddesindeki
düzenlemeyle aynı doğrultuda bir düzenleme yapılması öngörülmektedir.
Bu düzenlemeyle Çevre
ve Orman Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığında çalışmakta olan aynı
statüdeki Uzman ve Uzman Yardımcıları arasında eşitliğin sağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, maddenin oylanmasından önce bir yoklama talebi önergesi
vardır; okutup, işleme alacağım.
III. - YOKLAMA
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 57 nci maddesi gereğince, görüşülmekte olan 127 sıra sayılı
kanun teklifinin 35 inci maddesinin oylanmasından önce yoklama yapılmasını arz
ve talep ederiz.
Ali Kemal Deveciler |
(Balıkesir) |
Hüseyin Ekmekçioğlu |
(Antalya) |
Haluk Koç |
(Samsun) |
Ramazan Kerim Özkan |
(Burdur) |
Mehmet Ziya Yergök |
(Adana) |
Gökhan Durgun |
(Hatay) |
Gaye Erbatur |
(Adana) |
Hüseyin Özcan |
(Mersin) |
Tuncay Ercenk |
(Antalya) |
Mehmet Nuri Saygun |
(Tekirdağ) |
Kemal Demirel |
(Bursa) |
Muhsin Koçyiğit |
(Diyarbakır) |
Halil Ünlütepe |
(Afyon) |
Rasim Çakır |
(Edirne) |
Halil Tiryaki |
(Kırıkkale) |
Fahrettin Üstün |
(Muğla) |
Yavuz Altınorak |
(Kırklareli) |
Orhan Ziya Diren |
(Tokat) |
Hasan Ören |
(Manisa) |
Ali Arslan |
(Muğla) |
Nejat Gencan |
(Edirne) |
Ufuk Özkan |
(Manisa) |
Atilla Kart |
(Konya) |
Erdoğan Kaplan |
(Tekirdağ) |
BAŞKAN - Yeteri kadar
imza var.
Sayın
milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.
FARUK ÇELİK (Bursa)-
Sayın milletvekilleri burada mı acaba?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin)- Orada imza var.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan, buradalar mı?
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, muhalefetin hangi taraf olduğunu biz de karıştırmaya başladık.
Arkadaşlarımız burada. Niye itiraz ediyorsunuz?! Siz de mi süre uzatımını
istiyorsunuz?! Hepsi burada, görüyoruz.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
35 imzayı kabul ediyoruz
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
İmza sahiplerinin
sisteme girmemelerini rica ediyorum; onları burada var kabul ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yoklama işlemi bitmiştir.
Sisteme giremeyen
sayın milletvekillerinin salonda olup olmadıklarını arayacağım:
Sayın Doğan
Topaloğlu?.. Burada.
Sayın Mehmet Alp?..
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Yok!.. Fazla doldurmuşlar!
BAŞKAN - Bir
saniye... Bir saniye...
Mehmet Alp?.. Yok.
Fikret Badazlı?..
(CHP sıralarından "O da yok" sesleri, alkışlar!)
Fikret Badazlı?..
Yok.
BAŞKAN - Halil
Aydoğan?.. Burada.
Mustafa Öztürk?..
Yok.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyon) - Türk Halkı izliyor; ne kadar ayıp!..
BAŞKAN - Lokman
Ayva?.. Burada.
Şükrü Önder?..
Burada.
Öner Ergenç?.. Yok.
Veli Seyda?.. Burada.
Kürşad Tüzmen?..
Burada.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, bu pusula sonradan geldi.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sayın Remziye Öztoprak'a ait son gelen pusulayı katmadığımız
halde, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza devam ediyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel
Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989
Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Çevre;
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/546, 1/63,
1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı : 127) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 35 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi
okutuyorum:
İhtisas komisyonları
MADDE 36.- Çevre ve
orman ile ilgili özel ihtisas gerektiren alanlarda yerli ve yabancı bilim,
meslek ve mühendislik kuruluşlarıyla uzmanların iştirakini de sağlayacak
şekilde araştırma, inceleme, geliştirme, bilimsel ve teknik koordinasyonu
sağlama faaliyetlerinde bulunmak üzere Bakan onayı ile geçici özel ihtisas
komisyonları, özel bilim ve mühendislik komisyonları kurulabilir.
Bu komisyonların
faaliyetlerine ilişkin olarak mevzuatı uyarınca yapılacak harcamalar Bakanlıkça
karşılanır.
Bu komisyonların
oluşumu, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahsı adına, Adana
Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?.. Söz talebini geri alıyorlar. Teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi
okutuyorum:
Sözleşme ile
araştırma etüt ve proje yaptırma
MADDE 37.- Bakanlık,
çevre kirliliğinin önlenmesi, çevrenin korunması, orman alanlarının korunması
ve geliştirilmesiyle ilgili olarak sözleşme ile araştırma, etüt ve proje
yaptırabilir. Buna ilişkin giderler Bakanlıkça karşılanır.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Gruplar adına söz
isteyen?.. Yok.
Şahsı adına, Adana
Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?.. Söz talebinizi geri alıyorsunuz. Teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 37 nci madde kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi
okutuyorum; buyurun.
Atama
MADDE 38.- 23.4.1981
tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin
Kanun hükümleri dışında kalan memurların atanmaları Bakan tarafından yapılır.
Bakan bu yetkisini alt kademelere devredebilir. İl İdaresi Kanunu hükümleri ile
Bakanlık bağlı kuruluşlarının kuruluş kanunlarındaki atamaya ilişkin özel
hükümler saklıdır.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi, söz talebini geri alıyor. Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 38 inci madde kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi
okutuyorum; buyurun.
Kadrolar
MADDE 39.- Kadroların
tespiti, ihdası, kullanımı ve iptali ile kadrolara ilişkin diğer hususlar 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre
düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi, söz talebini geri alıyor. Teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 39 uncu madde kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi
okutuyorum; buyurun.
Döner sermaye
MADDE 40.- Bakanlık
ihtiyaç duyduğu hallerde ve lüzum gördüğü merkezlerde Bakanın onayı ile, görev
ve hizmetleriyle ilgili döner sermayeli işletmeler kurabilir. Döner sermaye
miktarını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
İşletmelerin
görevleri, gelirleri, işleyişi ve denetimi ile diğer hususlar yönetmelikle
düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına,
Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi, söz talebini geri alıyor. Teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 40 ıncı madde kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi
okutuyorum; buyurun.
Muafiyet
MADDE 41.- Çevre ve
Orman Bakanlığı ile bağlı kuruluşları 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz
Kanununa göre ödenecek telsiz ücretlerinden muaftır.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, gruplar adına söz isteyen yok.
Şahsı adına, Adana
Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?.. Talebinizi geri alıyorsunuz. Teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
42 nci maddeyi
okutuyorum:
Değiştirilen hükümler
MADDE 42.- 14.7.1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;
a) 36 ncı maddesinin
"Ortak Hükümler" bölümünün (A/11) numaralı bendinde yer alan;
"Çevre Uzman Yardımcıları" ibaresi "Çevre ve Orman Uzman
Yardımcıları" olarak, "Çevre Uzmanlığına" ibaresi ise
"Çevre ve Orman Uzmanlığına" olarak,
b) "Zam ve
Tazminatlar" başlıklı 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar"
kısmının "A- Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün (i) bendinde yer alan
"Çevre Uzmanları" ibaresi, "Çevre ve Orman Uzmanları"
olarak,
c) (I) sayılı Ek
Gösterge Cetveli'nin "I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (h)
bendinde yer alan "Çevre Uzmanları" ibaresi, "Çevre ve Orman
Uzmanları" olarak,
d) (I) sayılı
"Ek Gösterge Cetveli"nin "II- Teknik Hizmetler Sınıfı"
bölümünün (b) bendi aşağıdaki şekilde,
"b) Kadroları bu
sınıfa dahil olup, en az Derece Ek Gösterge
4 yıl süreli
yükseköğretim veren fakülte ve 1 3000
yüksekokullardan
mezun olarak yürürlükteki
2 2200
hükümlere
göre Jeolog, Hidrojeolog, Hidrolog, 3 1600
Jeomorfolog, Jeofizikçi,
Fizikçi, Matematikçi, 4 1500
İstatistikçi,
Yöneylemci (hareket araştırmacısı), 5 1200
Matematiksel
İktisatçı, Ekonomici ve Kimyager
6 1100
unvanını almış
olanlarla Teknik Yüksek Öğretmen
7 900
Okulu mezunları, 8 800"
Değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
gruplar adına söz isteyen yok.
Şahsı adına,
Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan?..
SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Vazgeçiyorum efendim.
BAŞKAN - Vazgeçtiniz,
teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
43 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürürlükten
kaldırılan hükümler
MADDE 43.- 8.6.1984
tarihli ve 222 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 tarihli ve 389
sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 tarihli ve 400 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve 9.8.1991 tarihli ve 443 sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 21.5.1992 tarihli ve 3800
sayılı Orman Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde
üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahsı adına,
Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan...
SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Söz talebimi geri alıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Söz
talebinizi geri alıyorsunuz. Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. 43 üncü madde kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1.- Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığı
teşkilatlarına ait personel, taşınır ve taşınmaz mallar, araç, gereç, malzeme,
demirbaş ve taşıtlar ile her türlü hak ve yükümlülükler hiçbir işleme gerek
kalmaksızın Çevre ve Orman Bakanlığına devredilmiş sayılır.
Orman Bakanlığının
taşra teşkilatında yer alan bölge müdürlükleri kaldırılmıştır. Orman
Bakanlığının bölge müdürlüklerine bağlı birimler ile doğrudan merkeze bağlı
taşra teşkilatı faaliyetlerine devam eder. Bunların kaldırılması, kapatılması,
birleştirilmesi veya bağlılıklarının değiştirilmesine ve personelinin nakline
ilişkin düzenlemeleri, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içerisinde
yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Bu Kanun ile kurulan
Çevre ve Orman Bakanlığı teşkilatlanıncaya kadar, Bakanlık merkez ve taşra
teşkilatında değişen ve yeniden kurulan birimlere verilen görev ve hizmetler,
Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatları tarafından
mevcut personel eliyle yürütülmeye devam olunur.
657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun değişik 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre Çevre
Bakanlığı ve Orman Bakanlığındaki vize edilmiş sözleşmeli personelin
pozisyonları, başka bir işleme gerek kalmaksızın Çevre ve Orman Bakanlığı adına
vize edilmiş sayılır.
Çevre ve Orman
Bakanlığının 2003 Malî Yılı harcamaları, 29.3.2003 tarihli ve 4833 sayılı 2003
Malî Yılı Bütçe Kanununun 18 inci maddesinin (a) fıkrasının (8) numaralı
bendine göre Maliye Bakanlığınca yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, Çevre
Bakanlığı ve Orman Bakanlığının 2003 yılı bütçelerinde yer alan ödeneklerden
karşılanır.
Çevre Bakanlığına ve
Orman Bakanlığına ait döner sermayeli işletmeler, her türlü menkul,
gayrimenkul, araç, gereç, malzeme, demirbaş ve taşıtlar ile personel, hak ve
yükümlülükleriyle birlikte Çevre ve Orman Bakanlığı döner sermayeli işletmeleri
olarak faaliyetlerine devam ederler.
Çevre Bakanlığı ve
Orman Bakanlığının birleştirilmesi sebebiyle teşkilat, personel, kadro,
demirbaş devri ve benzeri hususlarda ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye
Çevre ve Orman Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Şahısları adına,
Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan.
SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Vazgeçtim.
BAŞKAN - Talebinizi
geri çektiniz.
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir
önerge vardı, geri çekildi. Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Geçici 1 inci madde kabul edilmiştir.
Geçici 2 nci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2.-
Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığına ait kadrolar iptal edilerek 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerden
çıkarılmış ve ekli (I) sayılı listede belirtilen kadrolar ihdas edilerek 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvele Çevre ve Orman
Bakanlığı bölümü olarak eklenmiştir.
Çevre Bakanlığı il
müdürlükleri yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar Çevre ve Orman Bakanlığı İl
Müdürlüğü adı altında faaliyete devam ederler. "İl Çevre Müdürü"
kadro unvanı "İl Çevre ve Orman Müdürü" olarak değiştirilmiş,
"İl Çevre Müdür Yardımcısı" ile "Bölge Müdürü" ve
"Bölge Müdür Yardımcısı" kadro unvanları cetvelden çıkartılmıştır.
Çevre Bakanlığı ve
Orman Bakanlığında; Müsteşar, Teftiş Kurulu Başkanı, Müsteşar Yardımcısı, Genel
Müdür, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanı, Genel Müdür
Yardımcısı, 1 inci Hukuk Müşaviri, Personel Dairesi Başkanı, İdarî ve Malî
İşler Dairesi Başkanı, Yayın Dairesi Başkanı, Çevre Eğitimi ve Yayın Dairesi
Başkanı, Dış İlişkiler Dairesi Başkanı, Finansman Dairesi Başkanı, Daire
Başkanı, Bakanlık Müşaviri, Özel Kalem Müdürü, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri,
Savunma Sekreteri, Bölge Müdürü, Bölge Müdür Yardımcısı, İl Çevre Müdürü ve İl
Çevre Müdür Yardımcısı kadro unvanlı görevlerde bulunanların görevleri, bu
Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bunlar, en geç bir yıl içerisinde durumlarına
uygun boş kadrolara atanırlar. Atama işlemi yapılıncaya kadar Kurumca ihtiyaç
duyulan işlerde görevlendirilebilirler. Bunlar, yeni bir kadroya atanıncaya
kadar, eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar
ile diğer malî haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin,
atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar
ile diğer malî hakları toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son
ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile
diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde aradaki fark,
giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye
tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir. Ancak, yukarıda belirtilen
personelden, daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında kadroya bağlı görev
almadan, açıktan atama suretiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 59 uncu
maddesi uyarınca atanmış bulunanlardan, görevlerine son verilerek durumlarına
uygun kadrolara atananlara, sona eren görevleri ile atandıkları görevler
arasındaki aylık ve diğer malî haklar konusunda oluşabilecek fark nedeniyle
herhangi bir ödeme yapılmaz.
Bu Kanunun yayımı
tarihinde Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığına ait kadrolarda bulunanlardan,
üçüncü fıkrada sayılanlar hariç kadro ve görev unvanı değişmeyenler Çevre ve
Orman Bakanlığına ait aynı unvanlı kadrolara atanmış sayılırlar.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Şahıslar adına,
Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan?..
SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Vazgeçiyorum efendim.
BAŞKAN - Talebinizi
geri çekiyorsunuz. Teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir
adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan "Çevre ve Orman Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın geçici 2 nci maddesinin
üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Çelik |
İrfan
Riza Yazıcıoğlu |
Mehmet
Yüksektepe |
|
Bursa |
Diyarbakır |
Denizli |
|
Hamit
Taşçı |
Köksal
Toptan |
Murat
Yıldırım |
|
Ordu |
Zonguldak |
Çorum |
"Çevre Bakanlığı
ve Orman Bakanlığında; Müsteşar, Teftiş Kurulu Başkanı, Müsteşar Yardımcısı,
Genel Müdür, Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanı, Genel Müdür
Yardımcısı, 1 inci Hukuk Müşaviri, Personel Dairesi Başkanı, İdarî ve Malî
İşler Dairesi Başkanı, Yayın Dairesi Başkanı, Çevre Eğitimi ve Yayın Dairesi
Başkanı, Dış İlişkiler Dairesi Başkanı, Finansman Dairesi Başkanı, Daire
Başkanı, Bakanlık Müşaviri, Özel Kalem Müdürü, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri,
Savunma Sekreteri, Bölge Müdürü, Bölge Müdür Yardımcısı, İl Çevre Müdürü ve İl
Çevre Müdür Yardımcısı kadro unvanlı görevlerde bulunanların görevleri, bu
Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bunlar en geç bir yıl içerisinde durumlarına
uygun boş kadrolara atanırlar. Atama
işlemi yapılıncaya kadar Kurumca ihtiyaç duyulan işlerde
görevlendirilebilirler. Bunlar, yeni bir kadroya atanıncaya kadar, eski
kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer
malî haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni
kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî
hakları toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda
almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer
malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde aradaki fark,
giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye
tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir."
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, yeterli
sayımız olmadığı için katılamıyoruz; ancak, olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Sayın Hükümet?..
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin üçüncü
fıkrasında yer alan istisnaî memuriyette bulunanlara ilişkin hükmün, eşitliği
sağlamak üzere fıkra metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi ve ekli listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.
Geçici 3 üncü maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3.- Bu
Kanunun yayımlandığı tarihte, Çevre Uzman Yardımcılığı kadrosunda görev
yapmakta olanlar Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığına, Çevre Uzmanlığı
kadrosunda görev yapmakta olanlar Çevre ve Orman Uzmanlığına atanmış
sayılırlar.
Çevre ve Orman Uzman
Yardımcısı kadrosuna atananların, Çevre Uzman Yardımcısı kadrosunda
geçirdikleri süreler, yeterlilik sınavına girebilmek için öngörülen asgari üç
yıllık sürenin hesaplanmasına dahil edilir.
Diğer mevzuatta Çevre
Uzmanlığına ve Çevre Uzman Yardımcılığına yapılmış atıflar, ilgisine göre Çevre
ve Orman Uzmanlığına ve Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığına yapılmış sayılır.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Şahsı adına,
Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan...
SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
Geçici 4 üncü maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4.- Bu
Kanunda öngörülen yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, mevcut tüzük ve
yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam
olunur.
Diğer mevzuatta Çevre
Bakanlığı ve Orman Bakanlığına yapılmış olan atıflar Çevre ve Orman Bakanlığına
yapılmış sayılır.
Mevzuatta 3800 sayılı
Orman Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 443 sayılı Çevre
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye yapılmış
olan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde gruplar
adına söz talebi?.. Yok.
Şahsı adına,
Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan.
SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde bir
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 127
sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
"Bu Kanunda
öngörülen tüzük ve yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, mevcut tüzük ve
yönetmeliklerin bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam
olunur."
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçe mi
okunsun?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tüm Bakanlık teftiş
kurullarının çalışma usul ve esasları tüzükle düzenlenmektedir. Çevre
Bakanlığının da, Orman Bakanlığının da halihazırda tüzükleri mevcuttur. Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat Yasasında da bu tasarının ilk halinde de
"tüzükle düzenlenir" hükmü vardır.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
Geçici 5 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5.-
21.2.2001 tarihli ve 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanun
gereğince tasfiye edilen Çevre Bakanlığına ve Orman Bakanlığına ait fonlara
ilişkin hizmetler, anılan Kanun hükümleri çerçevesinde Çevre ve Orman
Bakanlığınca yürütülmeye devam olunur.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Şahsı adına,
Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan?..
SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
44 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 44.- Bu
Kanunun;
a) 42 inci maddesinin
(d) bendi 21.10.2001 tarihinde,
b) Diğer maddeleri
ise,
Yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Şahsı adına,
Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan?..
SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
45 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 45.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Şahsı adına,
Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan.
SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
: 213
Kabul : 172
Ret : 41
Böylece, kanun
tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) (1)
Sayın Bakan teşekkür
konuşması yapmak istemişlerdir; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORMAN BAKANI OSMAN
PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün çok yoğun bir
çalışmayla Çevre ve Orman Bakanlıklarını birleştirerek, Türkiye'de kamunun
yeniden yapılandırılmasıyla, devletin küçültülmesiyle alakalı plan ve
programlarımız doğrultusunda önemli bir adımı gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
Emeği geçen bütün
milletvekillerine teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, 6 Mayıs 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati : 23.43
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.