TBMM 2 4 2003-06-02T11:27:00Z 2003-06-02T11:27:00Z 82 49993 284961 TBMM 2374 569 349952 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 13       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

74 üncü Birleşim

1 . 5 . 2003 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş'in, Bingöl İlinde meydana gelen deprem nedeniyle görüşlerini açıklaması ve AK Parti Bursa Milletvekili Faruk Çelik ile CHP Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, grupları adına konuşmaları

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, 1 Mayıs işçilerin birlik ve dayanışma gününe ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Çorum Milletvekili Agah Kafkas'ın, 1 Mayıs işçilerin birlik ve dayanışma gününe ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılacak frekans ihalelerine ilişkin gündemdışı konuşması

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen ve 31 milletvekilinin, gemi kaynaklı deniz kirliliği ile atık toplama ve arıtma hizmetleri konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71)

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın (6/256,6/292) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/51)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73)

2.- Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun hükmünde Kararname ve Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/546, 1/63, 1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı : 127)

 

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun;

Dikencik Yaylasının yoluna,

Antalya İl merkezindeki TMO depolarına

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/375, 377)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, deniz ulaşımında transit uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/384)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur, kadınların çalışma yaşamında karşılaştıkları sorunlara,

İstanbul Milletvekili Muharrem Karslı, bürokratik formalitelerin asgariye indirilmesine, Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı, mobilya sektörü ve Siteler esnafının sorunlarına,

Ve alınması gereken tedbirlere lişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında  Yasa gereğince görevleri sona eren; Güldal Akşit'in Devlet Bakanlığına, Erkan Mumcu'nun da Kültür ve Turizm Bakanlığına atandıklarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi;

 Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 64 milletvekilinin, orman köylülerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,

Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 44 milletvekilinin, yasama dokunulmazlığı konusunda,

Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/69), (10/70) ;

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması önergelerinin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

30 Nisan 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan, 128 sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci sırasına alınmasına, gündemin 39 uncu sırasındaki 127 sıra sayılı tasarının ise gündemin 3 üncü sırasına alınmasına; Genel Kurulun, 30 Nisan Çarşamba günkü birleşiminde saat 20.00'ye kadar, 1 Mayıs Perşembe günkü birleşiminde ise 127 sıra sayılı tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma sürelerinin uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubunun önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, İş Kanunu Tasarısının (1/534) (S. Sayısı: 73) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

2 nci sırasına alınan, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/583) (S. Sayısı : 128), yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

3 üncü sırasına alınan, Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında  Kanun  Hükmünde  Kararnameyle İlgili Tasarısının (1/546, 1/63, 1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı : 127) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

1 Mayıs 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.03'te son verildi.

                       

 

Yılmaz Ateş

 

 

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

 

 

Enver Yılmaz

 

Suat Kılıç

 

 

 

Ordu

 

Samsun

 

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

No. : 102   

 

 

 

II. - GELEN KÂĞITLAR

1.5.2003 PERŞEMBE

Tasarılar

1.- Türk Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/586) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)

2.- Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/587) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)

3.- M483-I.C.M Mermisinin Avrupa'da Ortak İmali İçin Endüstriyel Organizasyonun Lider Firması ile Sözleşme Yapılması İsteği İle İlgili Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Temsilen Milli Savunma Bakanı ve Hollanda Krallığı Hükümetini Temsilen Millî Savunma Bakanı Arasında 2 Eylül 1991 Tarihinde İmzalanmış Olan Mutabakat Muhtırasının Bir Numaralı Değişiklik Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/588) (Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)

4.- Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası  Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/589) (Anayasa ve Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)

5.- Merkezî ve Doğu Avrupa İçin Bölgesel Çevre Merkezi Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/590) (Çevre ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)

Teklifler

1.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 96 Milletvekilinin; 17 Nisan'ın Her Yıl "Eğitim Bayramı" Olarak Kutlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/126) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)

2.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/127) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)

3.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/128) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili K.Kemal Anadol'un, İzmir-Bornova Yakaköy'deki orman arazileriyle ilgili uygulamaya ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/431) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)

2.- İzmir Milletvekili K.Kemal Anadol'un, yaş haddinden emekliye sevk edilen doktorlar nedeniyle İzmir'deki hastanelerdeki doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/432) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)

3.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in, turizm işletmelerinin KOBİ kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/433) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)

4.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Karşıyaka İlçesinin SSK hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/434) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)

5.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, ek göstergesi olmayan ve bir derece verilmesi uygulamasından faydalanamayan memurlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/435) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, THY bürokratlarının görevden alınmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/473) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.4.2003)

2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Kadastro Kanununa göre personele ek görev ücreti verilip verilmeyeceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/474) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2003)

3.- Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun, hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan Fatsa Belediye Başkanının yakalanamamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/475) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.4.2003)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen ve 31 milletvekilinin, gemi kaynaklı deniz kirliliği ile atık toplama ve arıtma hizmetleri konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.4.2003)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

1 Mayıs 2003 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Enver YILMAZ (Ordu)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş'in, Bingöl İlinde meydana gelen deprem nedeniyle görüşlerini açıklaması ve AK Parti Bursa Milletvekili Faruk Çelik ile CHP Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, grupları adına konuşmaları

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, bildiğiniz gibi, Bingöl İlimizde 6,4 şiddetinde bir deprem yaşandı; 100'den fazla vatandaşımızı kaybettik ve halen, 50 dolayında öğrencimiz başta olmak üzere, birçok vatandaşımız göçük altında, yıkıntı altında ve 500 dolayında yaralı vatandaşımız var. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, başta Bingöllü vatandaşlarımız olmak üzere, ulusumuza başsağlığı diliyoruz, geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Sayın Başbakan ve ilgili bakanlar ile İlimizin sayın milletvekilleri şu anda deprem bölgesinde bulunmaktadırlar. Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal, bir heyetle beraber, şu anda deprem bölgesine hareket etmiş durumda.

Üzüntümüz büyük. Bu üzüntümüzün büyük olmasının bir diğer nedeni de, özellikle devlet binalarının yıkımı ve bunun, hasarın büyüklüğüne neden olmasıdır. Özelikle, yatılı bölge okulundaki öğrencilerimizin bir kısmının halen yıkıntı altında olması, bu üzüntümüzü daha da artırmaktadır.

İktidarların ve yerel yönetimlerin ihmali, ülkemize ve ulusumuza çok pahalı bir bedel ödetmektedir. İktidarı ve muhalefetiyle vatandaşın hemen yardımına koşan devletimizin, hasarın artmasına neden olanlardan hesap sormasını da diliyoruz, istiyoruz. Allah'tan, ulusumuza ve bütün insanlığa daha büyük acılar, daha büyük kederler vermemesini temenni ediyoruz, diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, bu acılı günümüzde, İçtüzüğümüzde pek yeri olmamasına rağmen, şu anda ilgili bakanın da deprem bölgesinde olduğunu dikkate alarak, ben, iki partimizin grup başkanvekillerine, bu duygularını dile getirmeleri için kısa bir söz vereceğim.

Buyurun Sayın Çelik.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bingöl'de meydana gelen deprem felaketi, hepimizin ve bütün vatandaşlarımızın derin üzüntüsüne neden olmuştur. AK Parti Grubu olarak, vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar, milletimize ve Bingöllü hemşerilerimize de başsağlığı temennisinde bulunuyoruz.

Değerli milletvekilleri, fay hatları, depremler ve bu şekilde felaketler bir anlamda kaderimizdir diyebiliriz; çünkü, Türkiye, coğrafî yapısı itibariyle, oturduğu mekân itibariyle böyle bir kaderi yaşamayla karşı karşıyadır; fakat, yıkımlar, yaralanmalar, ölümler kaderimiz olmamalıdır. Türkiye'nin imar ve inşa sorunları içler acısı bir durum arz etmektedir. Geneli itibariyle, merkezî yönetimler ve yerel yönetimler açısından -bugüne kadar, bir bütün olarak bütün merkezî yönetimleri ve yerel yönetimleri içine almak doğru olmaz ama- geçen yıllar, maalesef, olumsuz yıllar olmuştur.

Bu konuda geçmişe dönük eleştirilere de fazla takılıp kalmanın, suçluları ve sorunları burada irdelemenin bir anlamı olmadığı kanaatindeyiz; çünkü, onları burada çokça konuşmak, ne vefat edenleri geri getirmeye ne de bu acıları dindirmeye yeterli olacaktır. Tabiî ki, Türkiye bir hukuk devletidir, yargıya intikal eden ihmaller, suiistimaller, mutlaka, yargı tarafından ele alınacak ve gerekli müeyyideler uygulanacaktır; yargı, gerekeni yerine getirecektir.

Aslolan, geleceğe dönük ne yapacağımızdır, neler yapmamız gerektiğidir. Türkiye'nin bu çirkin fizikî görüntülerden ve dramatik görüntülerden nasıl kurtulacağı konusu, tabiî ki, hepimizin sorunudur, hepimizin sorunu olmalıdır ve bunlara, Parlamento olarak, mutlaka, çözüm üretmek, çözüm bulmak mecburiyetimiz vardır.

Lafta çağdaşlığın bir anlam ifade etmediğinin görüntüleridir Bingöl'deki görüntüler; özde çağdaşlık aslolandır ve Parlamentonun üzerine, bu anlamda, çok ciddî  görevler düşmektedir.

Nitelik ve nicelik açısından bu olumsuzlukların bir daha yaşanmaması ve nitelik ve nicelik açısından olumlu günlerin yakın olması temennisiyle, milletimize, Bingöllülere tekrar başsağlığı dileklerimizi iletiyor, Allah bir daha bu acıları milletimize ve bizlere yaşatmasın temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Buyurun Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bingöl'de meydana gelen deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve tüm ulusumuzun başı sağ olsun diyorum.

Türkiye kadersiz bir ülke, şanssız bir ülke; ne yazık ki, sık sık, felaketlerden birinin acılarını daha tam unutmadan, yaralarını saramadan, başka bir felaketle karşı karşıya kalıyoruz. Bu, bizim coğrafyamızın bize sunduğu bir kadersizlik; ama, aynı zamanda, bu coğrafyamızın şartlarını, jeolojik yapısını bilmemize rağmen, yeterli önlemi hiçbir zaman alamayışımız ve kaderci bir yaklaşımla, bir şey olmaz anlayışıyla hareket etmemizin beklenen bir sonucu.

Hepiniz izliyoruz, biliyoruz, böylesine deprem kuşağı olan ülkelerde, bunun çok ötesinde, 7-8 şiddetinde depremler olmasına rağmen, bir tek kişinin bile burnu kanamıyor; ama, bizim altyapımız yetersiz. İşte, bir söz vardır "fakirliğin gözü kör olsun" derler; fakirliğin, çaresizliğin, az gelişmişliğin dayattığı şartlar bunlar. Yoksa, o bölgede yaşayan insanlar da daha sağlam konutlarda oturmak isterler, daha sağlam binalarda yaşamak isterler; ama, olanak olmayınca, kaynak olmayınca, kaderine herkes razı oluyor ve bu çaresizliğin bedelini de her zaman çok ağır ödüyoruz. Gene, böylesine bir çaresizlik hepimizi perişan etti.

Değerli arkadaşlarım, elbette, bundan sonrası için neler yapacağımız çok önemli; ama, ne yazık ki, 1999'da Kocaeli'nde, Yalova'da, Sakarya'da, İstanbul'da yaşadığımız, o büyük felaketten sonra da, yeterli, önemli, kalıcı tedbirleri almadık. Ben, İstanbul'da oturan birisi olarak biliyorum ki, hiç kimse doğru dürüst bir çözüm üretmedi, çare bulmadı; nasıl olsa bir daha olmaz anlayışıyla, hepimiz kaderimize razı -Allah korusun- bir felaketi bekler haldeyiz. Gene bugün yaşadığımız Bingöl'deki deprem de aynı nitelikteki bir deprem.

Öncelikle, tabiî, şunu yapmamız lazım: Niçin bu kamu binaları öncelikle çöküyor?

1- Müteahhit seçimiyle ilgili konuları gerçekten ciddî bir şekilde değerlendirmeliyiz.

2- Bu binaların denetimini yapan, hem devlet dairelerinde görevli hem belediyelerde görevli mühendislerin yetkilerini, sorumluluklarını ve kalitelerini mutlaka düzeltmeliyiz.

Gene, Türkiye Büyük Millet Meclisi, elbette, devlet her türlü araştırmayı, incelemeyi yapacaktır; ama, burada yapılan kamu binaları kimler tarafından yapılmıştır, denetimlerde hangi eksiklikler olmuştur, ihale sistemindeki yanlışlar nedir; bunları araştırmak üzere mutlaka bir araştırma komisyonunu görevlendirip, Meclisimizin kapsamlı bir şekilde bilgilenmesini sağlamalıdır ve en önemlisi de, bundan böyle, bu tip kaçınılmaz depremlere maruz kaldığımızda, dayanıklı, ufacık bir depremde bile yıkılmayacak binaların nasıl yapılacağı konusunda kafa yormalıyız ve şu günlerin acil sorunu da, Kızılayıyla, tüm devlet kurum ve kuruluşlarıyla, orada çaresiz olan insanların yardımına koşmalıyız. Devletimizin bu konuda elinden geleni yapacağına inanıyorum. Siyasal partilerimiz -biraz önce Meclis Başkanvekilimizin de ifade ettiği gibi- oraya koşmuşlardır, Sayın Başbakan oradadır.

Umarım, dilerim, kısa sürede mevcut vatandaşlarımızın yaraları sarılır, göçük altındaki vatandaşlarımız canlı olarak kurtarılır.

Ben, tekrar, halkımıza, Türk Ulusuna başsağlığı diliyorum, hayatını kaybedenlere Tanrı'dan rahmet diliyorum, yakınlarına da sabır diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum ve böylesi felaketler nedeniyle burada tekrar konuşma yapma durumunda kalmamamız, en büyük dileğimizdir.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Sayın milletvekilleri, bugün 1 Mayıs ve işçi sınıfının birlik ve dayanışma günü. Bütün dünyada 1 Mayıs, artık, sadece işçi sınıfının birlik ve dayanışma günü olmaktan çıkarak, yaşadığı ülkede çalışma koşullarından, emeğinden, dilinden, dininden, mezhebinden, renginden, ırkından ötürü sömürülen, baskıya uğrayan ve ezilen her insan ve toplum kesimlerinin dayanışma gününe dönüşmüştür.

Bugünü alanlarda yaşayan, hisseden ve kutlayanları, biz de buradan yürekten kutluyor, dayanışma duygularımızı iletiyorum.

Bu gün nedeniyle çok sayıda sayın milletvekili söz talebinde bulunmuştur; Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin, İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Güryüz Ketenci, Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan, Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi ve Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı, Başkanlığımıza başvurarak bu günde konuşma yapmak istediklerini belirttiler.

Kendilerine bu duyarlılıkları için teşekkür ediyorum; ancak, biz, iki sayın milletvekiline söz vermek durumunda kaldık.

Şimdi, bu konuda gündemdışı ilk konuşmayı yapmak üzere, Tokat Milletvekili Sayın Feramus Şahin'i davet ediyorum.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, 1 Mayıs işçilerin birlik ve dayanışma gününe ilişkin gündemdışı konuşması

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün çalışanların ve emeğin bayramı olan 1  Mayıs için gündemdışı söz almış bulunmaktayım; işçilikten gelen bir milletvekili olarak hepinizi saygıyla  selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan, Bingöl depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1 Mayıs, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve 8 saatlik işgünü mücadelesinin bir ürünü olarak kabul edilmekte, pek çok ülkede işçi bayramı olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde ise 1 Mayıs, uzunca bir süre sadece belli bir kesimin kutladığı gün olarak algılandı. Daha da kötüsü, 1 Mayıs, hep olayların yaşandığı, hatta, kan dökülen gerilimli gün olarak damgalandı. Bir kutlamadan, şenlikten çok, asayiş sorunu olarak değerlendirildi. Bütün bu algılama ve değerlendirmelerin nedeninin, 1 Mayısın tarihsel anlamının yeterince bilinmemesi olduğunu düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, 19 uncu Yüzyılda sanayi devrimiyle birlikte çocukların ve kadınların da çalışma yaşamına katılması, çalışma süreleri konusunda yoğun tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu bağlamda, 1 Mayısın kökeninde temel olarak 8 saatlik işgünü mücadelesi vardır. Bilindiği üzere, bu dönem, işçilerin 12 ilâ 16 saat çalıştıkları, bütün haklardan yoksun oldukları vahşi kapitalizm dönemidir. Bu dönem, aynı zamanda, işçilerin, hakları için mücadelelerini yükselttikleri dönemdir.

Böyle bir süreçte, Amerikan işçileri, 1886 yılının 1 Mayısında 8 saatlik işgünü talebiyle mücadele başlattılar. Bu amaçla yapılan gösteriler kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Bu mücadelede çok sayıda işçi hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştır.

Bu olayın unutulmaması için 1889 yılında toplanan İkinci Enternasyonalde, 1 Mayısın işçilerin birlik ve dayanışma günü olarak kutlanması kabul edilmiştir. İşte, 1 Mayısın tarihsel anlamı budur. 1 Mayıs, başta çalışma süresi olmak üzere, işçi haklarının kazanımlarının simgesi durumundadır. Bu konunun, az önce de belirttiğim gibi, temelinde son derece insanî bir talep vardır.

Ülkemizde 1 Mayısa hep özünden kopuk bir şekilde bakılmıştır. Oysa, yüzyılın başında, işgal altındaki İstanbul'da bile, işçiler, 1 Mayısı kutlayabilmişlerdir. 1977 yılında yapılan 1 Mayıs Kutlamalarında meydana gelen ve hâlâ tam olarak aydınlatılmamış üzücü olayların yaşandığı gösteriler bahane edilerek, 1 Mayıslara hep kuşkuyla bakıldı. Artık bizim ülkemizde de, tüm çağdaş dünyada olduğu gibi, insanlığın ortak değerlerinin kutlandığı diğer önemli günler gibi 1 Mayısın da amacına uygun bir şekilde bayram havasında kutlanması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, 1 Mayısı kutladığımız bu gün de bir üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum: Maalesef, ülkemiz emekçileri 1 Mayısı, tüm tarihsel kazanımlarının ellerinden alınmaya çalışıldığı, çalışma koşullarının tekrar 19 uncu Yüzyıl şartlarına geriletilmek istendiği, yeni çalışma ilişkilerinin düzenlendiği bir dönemde kutlamaktadırlar.

Yeni iş yasasıyla, yaşanan ekonomik krizlerin bedeli, işçilere ödetilmek istenmekte, işçi haklarından çok işveren hakları korunmakta, işletme ve işyerleri gözetilmektedir. Yine, bu yasayla, çalışma yaşamında, kuralsızlık kural haline getirilmektedir. İşçilerimiz, bu yasayı bu haliyle kabul etmemektedirler, bu yasaya karşı çıkmaktadırlar; bu konuda yapılan tartışmaları dikkatle izliyor ve bu yasanın bu şekliyle Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmemesini bekliyorlar.

İşçilerin yeni iş yasasına nasıl baktığını da bu vesileyle burada belirtmek istedim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 Mayıs, ülkemizde ve dünyada bütün çalışanlara, hayatını emeğiyle ve alınteriyle kazananlara kutlu olsun.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Gündemdışı ikinci söz, yine, 1 Mayıs konusunda söz isteyen Çorum Milletvekili Sayın Agah Kafkas'a aittir.

Buyurun Sayın Kafkas. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Çorum Milletvekili Agah Kafkas'ın, 1 Mayıs işçilerin birlik ve dayanışma gününe ilişkin gündemdışı konuşması

AGAH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonları başında bizleri izleyen işçiler, memurlar, emekçiler; hepinizi sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerimin başında belirtmeliyim ki, bugün, bu bayram coşkumuza, Bingöl'de meydana gelen deprem, bizi ve bütün ülkemizi elim bir üzüntüye sevk etmiştir. Depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Başta Bingöllüler olmak üzere, bütün ülkemize başın sağ olsun diyorum. Allah bir daha böyle acılar göstermesin temennisini bir kez daha vurgulamak istiyorum ve başta Başbakanımız olmak üzere, yaraları sarma gayreti içerisinde olan bütün görevlilere başarılar diliyor ve süratle yaraların sarılmasını temenni ediyorum.

Sizlerin ve alanları dolduran tüm dünya emekçilerinin 1 Mayıs, birlik, kardeşlik, dayanışma gününü içtenlikle kutluyorum.

Bugün Türkiye'deki emekçiler, başta İstanbul olmak üzere bütün yurt sathında alandalar. Dünya emekçileri, Berlin'de, Brüksel'de, Bağdat'ta, Chicago'da, Moskova'da, Tahran'da, Kandahar'da, bütün dünyada alanlardalar, ekmek, barış ve özgürlük istemlerini haykırmaktadırlar.

Bütün dünya emekçileri, 117 yıl önce Chicago'da bir grup işçinin başlattığı insanca yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi mücadele gerçeğini konuşmaktadırlar. 1 Mayıs, bir ülkeye, bir bölgeye ait olmayıp istisnasız bütün ülkelerin sahip olduğu hem global hem de tarihsel bir gerçektir.

1 Mayıs gününün toplumsal anlamı büyüktür. 1 Mayıslar, emeğin yüceltildiği günler olarak kutlanmaktadır. 1 Mayıslar, emeğin sorunlarının, dolayısıyla da toplumun temel sorunlarının dile getirildiği günlerdir. 1 mayıslar toplumsal denge arayışlarının ve toplumsal katılımların önemli bir aracıdır.

1 Mayıs kutlamaları, emek ortak temelinde ülkelerin kendi ekonomik, sosyal, siyasal modellerine göre farklı yorumlanıp farklı kutlandıkları bir gün olmuştur. Ülkemizde 1 Mayısların kutlanmasında, 1992 yılından bugüne kadar, işçileri temsil eden konfederasyonlarımız, Türk-İş, Hak-İş ve DİSK olumlu bir birliktelik sergileyerek kutlamalarda ortak hareket etmektedirler. Daha sonra KESK, Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen başta olmak üzere, emek dünyamızın bütün sivil toplum örgütlerinin katılımıyla oluşan emek platformu çatısı altında, daha sistematik bir işbirliği, olumlu ve yaygın demokratik katılım sağlanmıştır. Sosyal taraflar ve sivil toplum, bugün Türkiye'de olgunluk açısından önemli gelişmeler kaydetmiş, ayrıca, sivil toplum örgütleri, ortak bir dili birlikte gerçekleştirmeyi başarmışlardır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, çalışanların ve emekçilerin insanca yaşam ücretini alamamaları, örgütlenme haklarının kısıtlandığı, sosyal güvenlik konusunda toplumun tümünün kucaklanmadığı, sağlık hizmetlerinden yeterlice yararlanılamadığı, vergi adaletsizliğinin korkunç boyutlara geldiği, konut sorununun çok büyüdüğü bir ülkedir. Tam böylesine bir ülke gerçeğiyle karşı karşıya olan milletimiz, 10 000 000'dan fazla insanımızın yoksulluk sınırında olduğu bir dönemde,  3 Kasımda bu tabloya "dur" demiş, siyaseti temize çekerek, AK Partiyi iktidara getirmiştir. Bizler de, dünya gerçekleri ve Türkiye gerçeklerinden hareketle, bu sorunlarına ilişkin çabalarımızı yoğunlaştırmış bulunmaktayız. 

İşte, işe başladığımız günden bu yana, emekli maaşlarında önemli iyileştirmeler yapılmış, sosyal güvenlik sisteminin tek çatı altında toplanması ve bir genel sağlık sigortasından bütün toplumun yararlanması için ciddî bir çalışma başlatılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

AGAH KAFKAS (Devamla) - Ayrıca, işsizlik sigortasından yararlanma koşullarının iyileştirilmesi konusunda büyük mesafe katedilmiştir. Vergi barışıyla, hükümetimiz, iş dünyamızı rahatlatmış; çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılması ve ucuz mazot uygulamasıyla çiftçilerimizin nefes alması sağlanacaktır.

Onbeş yıldır emekçilerden zorla kesilen  ve kamuoyunda "zorunlu tasarruf" olarak bilinen çalışanların tasarruflarının teşvik edilmesine dair fondaki paralar, Yüce Meclis tarafından bir kanun çıkarılarak tasfiye edilmiş ve 15 yılın biriken sorunu... Bugün, 1 Mayıs'ta, emekçiler, anaparalarını almaktadırlar.

Konut sorununun çözümüne ilişkin, büyük bir konut hamlesi projesi başlatılmıştır. Umarım ki, konut sorunun çözülmesine katkı sağlayacak bu proje, istihdam sorunumuzun da hafiflemesine katkı sağlar.

Yine, burada altını çizmek istediğim diğer bir konu, son Bingöl depreminde de gördüğümüz gibi, bu ülkede, sağlıklı konut üretilmesinde büyük sıkıntılar vardır ve umuyorum, diliyorum ki, hem sağlıklı konutlar üretilir hem de mevcut konutların depreme dayanıklı hale getirilmesi sağlanır.

Bugün 1 Mayıs 2003. Bugün, Türkiye'de, işçisiyle memuruyla, dar gelirlisiyle tüm emekçiler, meydanlarda "bizler, işçiler, kamu emekçileri, esnaf, işsizler, emekliler, küçük üreticiler, gençler ve kadınlar; şimdi, eşitlik, özgürlük, adalet ve barış mücadelesini daha yakıcı buluyoruz; şimdi, birliğimizi, dayanışmamızı daha anlamlı buluyoruz" diye haykırıyorlar ve meydanlarda toplanan emekçiler "dünyada ve bölgede savaşın ve işgalin son bulması için; halkın özgür iradesine saygı için; eşit, adaletli, özgür ve barışçıl bir dünya için; çoğulcu, demokratik, hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir ülke için; IMF güdümlü yoksulluk ve yolsuzluk politikalarına son vermek için; kölelik yasalarına, hak gasplarına dur demek için; eşit, parasız, yaygın kamu hizmeti için; toplusözleşmeli, grevli sendikal hak ve özgürlükler için; sermayeden değil emekten yana politikalar için, 1 Mayısta mücadeleyi yükseltmeye ve geleceğimizi savunmaya çalışıyoruz. 1 Mayıs, gücümüzü, kararlılığımızı, birliğimizi gösterme zamanıdır" diyorlar.

BAŞKAN - Sayın Kafkas, sözlerinizi tamamlar mısınız.

AGAH KAFKAS (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Biz de, iktidar olarak, AK Partisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu anlamlı haykırışları çok iyi anlamalıyız, çok iyi okumalıyız diye düşünüyorum. Bu noktada hedefimiz, bu sorunları, ülke gerçeklerini göz önüne alarak, bir an önce çözüme kavuşturmaktır.

Yarınlarına umutla bakabilen bir Türkiye hedefimiz için; barış, kardeşlik, dostluk ve dayanışmanın hâkim olduğu bir Türkiye için; daha demokratik, daha aydınlık bir Türkiye için; çalışanların ve bütün milletimizin yarınlarına daha güvenle bakabildikleri bir Türkiye için; sosyal adaletin gerçekleştiği, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırıldığı, daha çağdaş, daha gelişmiş, insanımızın mutlu olduğu bir Türkiye özlemiyle, yeniden, bütün dünya emekçilerinin 1 Mayıs birlik, dayanışma ve mücadele gününü içtenlikle kutluyorum. 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma gününün resmî tatil olarak kutlanması için, dün, arkadaşımızla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiğimiz kanun teklifinin hayata geçirilmesi için, değerli milletvekillerimizden destek beklediğimizi vurguluyor, şükranlarımızı sunuyor, tekrar, bütün emekçilerin bayramını kutluyorum.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kafkas.

Gündemdışı üçüncü söz, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılacak olan frekans ihalesiyle ilgili söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılacak frekans ihalelerine ilişkin gündemdışı konuşması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; öncelikle, Bingöl'de meydana gelen elim deprem nedeniyle, tüm Bingöl halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, ölenlere Tanrı'dan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Tanrı'nın, bir daha bize böyle acıları göstermemesini; ama, ihmalin veya ihmal edilen şeylerin kader olmamasını diliyorum. Her şey kader değildir; kadere karşı yapılan ihmaller, kader değildir. Kadere karşı önlemler almak, bizim, hepimizin görevidir.

Ayrıca, tüm çalışanların 1 Mayıs bayramını kutluyor, önümüzdeki 1 Mayıslarda ekmeğini, aşını mutlulukla yiyen tüm işçi kardeşlerime böyle günler diliyor ve tekrar, tüm işçi kardeşlerimin 1 Mayısını kutluyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz bir hukuk devletidir. Ülkemiz vatandaşlarının temel hak ve hukuku Anayasamızda açıkça belirtilmiştir. Buna karşın, Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılacak frekans ihalesi için bir ulusal güvenlik belgesi aranmaktadır ve bu koşul, önkoşul olarak öne sürülmektedir. Ulusal güvenlik belgesi almadan radyo ve televizyon frekans ihalesine giremiyorsunuz. Bu belge, Başbakanlık Güvenlik İşleri Başkanlığı tarafından düzenleniyor. Eğer bu belge bir hukukî dayanağa dayanarak düzenleniyorsa hiçbir sözümüz yoktur. Ancak, uygulama, 57 nci hükümet döneminde ve 57 nci hükümetin Başbakanı tarafından yürürlüğe konmuştur ve halen bu uygulama devam etmektedir.

Hakkında hiçbir mahkeme kararı olmaksızın, karakoldan içeri dahi girmemiş, karakola adımını dahi atmamış, hiçbir ceza almamış, devletine ve ülkesine karşı her türlü vatandaşlık görevini yerine getirmiş bir kişiye, siz bu yayın kuruluşuna ortak olamazsınız diyeceksiniz. Peki, suçu ne, ne yapmış bu insan? Yasal bir dayanağın yok.

Kimler bu araştırmayı yapıyor, bilmiyorum. Sonuçta, düzenlenen bir rapor var. Raporun içeriği hakkında kesinlikle bilgi verilmiyor, mahkemeye dahi bilgi verilmiyor ve insanlara "idare mahkemesine gidin" deniliyor. İnsanlar suçlu ilan ediliyor. Hukuk devleti, hiçbir yasal dayanağı olmaksızın, vatandaşını suçlu ilan edemez.

Peki, bu insanlar, etraflarına, çevrelerine, ben suçluyum mu diyecekler?! Peki, bu insanlar "benim suçum ne" dedikleri zaman, suçları belli olmayacak mı, ne cevap verecekler etraflarına?! Burada gösterilen yol ise, idare mahkemesine gidin. Peki, suçunu bilmeyen bir insan, neyin savunmasını yapacak?! Benim suçum nedir, söylemiyorlar. Peki, bu kişi, hangi mahkemede, neyin savunmasını yapacak?! Suçlu ilan edeceksin, "mahkemeye müracaat et" diyeceksin...

Bu kişiler, her türlü göreve talip olduklarında izin vereceksin, kamu görevlisi olabilecekler, il genel meclisi üyesi olabilecekler, belediye başkanı olabilecekler, milletvekili olabilecekler; ama, hukuken hiçbir suçları olmadığı halde, bir yayıncı kuruluş ortağı veya yayıncı kuruluşta yönetici olamayacaklar. Tabiî, bunun bir hukuk devletinde izahatı nedir, bilemiyorum.

Türkiye'de yayın yapan her kurumun, Türkiye Cumhuriyetinin birlik, beraberlik ve bütünlüğünü bozmadan, cumhuriyetin temel ilkelerine uygun yayın yapması temel koşuldur; ancak, yayıncı kuruluşun ihaleye katılmasında, bu kişileri, hiçbir yasal dayanak olmadan suçlu ilan etmek, bir hukuk devletinin yapmayacağı bir iştir. Bu kuruluşlar, eğer, bugüne kadar yapmış oldukları yayınlarda suç işlemişlerse, neden en ağır cezayı vermediniz?! Eğer suç işliyorlarsa ve yayınları devam ediyorsa, neden yayınlarını kesmediniz?! Ama, suç işlemeyeceksin ve hiçbir yasal dayanağı olmadan, bu insana "yayıncı kuruluşta yönetici veya ortak olamazsın" diyeceksin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın milletvekilleri, elimde, RTÜK'ün, frekans ihale yönetmeliği var. Orada, ulusal güvenlik belgesinden söz ediliyor ve "belge verilirken uyulacak objektif esas ve kriterler  Başbakanlıkça belirlenir" deniliyor. Hangi objektiflikle?.. İnsanlar gidip "benim suçum ne" diye sorunca "vallahi bilmiyoruz" diyorlar, söylemiyorlar. Vatandaş "suçumu söyleyin ki, ben de bir daha bu suçu işlemeyeyim. Yasal olmayan bir şekilde, beni nasıl suçlu ilan edersiniz" diye soruyor.

Yine, aşağıda saymış: "Taksirli suçlar hariç olmaz üzere..." Affa uğramış suçları belirlemiş bu yönetmelik.

Ayrıca, RTÜK tarafından, doldurulmak üzere verilmiş bir form var; "Kabahat niteliğindeki trafik suçları hariç, herhangi bir suçtan tevkif edildiniz mi?", "Aleyhinizde bir iddianame tanzim edildi mi?" Devlet, vatandaşına "suç işledin mi" diye sormaz. Devam ediyor: "Mahkûm oldunuz mu?", "Hakkınızda para cezası uygulandı mı?", "askerî ve sivil bir ceza davasında suçlu olarak mahkemeye davet edildiniz mi?" Bir hukuk devletinde, bu sorular vatandaşa sorulmaz.

Bu nedenle, Sayın Başbakanımızın bu konudaki, geçen hükümet döneminde başlatılan bu uygulamada, objektif esas ve kriterler... Bir devlet, belge olmadan hiç kimseyi, vatandaşını suçlu ilan etmez . Objektif kriterlerin ne olduğunu bilmeli, eğer suç işlemişse, insanlara işlediği suçun cezasını da vermeli; ama, suçlu olmadan kimseyi müstakbel suçlu ilan etmek, bir devletin görevi değildir.

Ayrıca, yerel televizyon ve radyolar, o yörenin bir gıdasıdır; o yörede, haksızlıkların bir avukatıdır; halkın en çağdaş iletişim araçlarıdır. Zaten, yerel gazeteler, yaşam mücadelesi veriyor. Artık, çoğu yörelerde yerel gazeteler yavaş yavaş bitiyor; çünkü, bunların her türlü gelirleri kesildi.

Özellikle, ulusal frekans ihaleleri 1994 yılında yapılacaktı. 1994 yılında alınmayan bir paranın bugünkü gelirini düşünün! Ulusal frekans ihaleleri, hâlâ, RTÜK tarafından, yetki nedeniyle yapılamıyor; ancak, bu ihaleler yapılırken, özellikle, yerel televizyonların ve yerel radyoların yaşam savaşı vermesi için, mutlaka, bu konuda yerel televizyon ve radyolarımıza öncelikle sahip çıkılması gerekir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen ve 31 milletvekilinin, gemi kaynaklı deniz kirliliği ile atık toplama ve arıtma hizmetleri konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Denizlerin gemilerden kirletilmesini önlemek, atık toplama ve arıtma hizmetlerinin yasalar çerçevesinde yapılmasını sağlamak ve uygulamada yasal davranılmasını teşvik maksadıyla; TDİ Vakfının konuyla ilgili faaliyetlerinin incelenmesi için Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1 - Mehmet Sefa Sirmen

Kocaeli

2 - İzzet Çetin

Kocaeli

3 - Salih Gün

Kocaeli

4 - Muharrem Eskiyapan

Kayseri

5 - Sedat Pekel

Balıkesir

6 - Nejat Gencan

Edirne

7 - Mustafa Yılmaz

Gaziantep

8 - Ahmet Yılmazkaya

Gaziantep

9 - Feridun Ayvazoğlu

Çorum

10 - Rasim Çakır

Edirne

11 - İdris Sami Tandoğdu

Ordu

12 - Mehmet Siyam Kesimoğlu

Kırklareli

13 - Bülent Baratalı

İzmir

14 - Erdal Karademir

İzmir

15 - Halil Tiryaki

Kırıkkale

16 - Yakup Kepenek

Ankara

17 - Mehmet Sevigen

İstanbul

18 - Bülent Hasan Tanla

İstanbul

19 - Osman Kaptan

Antalya

20 - Ali Kemal Deveciler

Balıkesir

21 - Sıdıka Aydoğan

İstanbul

22 - Kemal Demirel

Bursa

23 - Orhan Ziya Diren

Tokat

24 - Feramus Şahin

Tokat

25 - Hüseyin Özcan

Mersin

26 - Nadir Saraç

Zonguldak

27 - Halil Akyüz

İstanbul

28 - Uğur Aksöz

Adana

29 - Mehmet Yıldırım

Kastamonu

30 - Özlem Çerçioğlu

Aydın

31- Turan Tüysüz

Şanlıurfa

32 - Abdürrezzak Erten

İzmir

 

Gerekçe:

Ekolojik dengelerin korunması ve iklimlerin dengelenmesinde önemli bir unsur, insanlığın gelecekteki besin deposu olma özelliği nedeniyle; denizlerin her türlü kirlilikten korunması, dünyanın ve yaşadığımız coğrafyanın en önemli konusu haline gelmiştir. Bu kirlilik yükü içerisinde, gemilerden kaynaklanan kirliliğin önemli bir payı bulunmaktadır.

Bilerek ve bilmeden yapılan her türlü deniz kirliliğine sebep olan kirletmeler, dünya devletlerinin denizlerden elde ettikleri ekonomik kazancın devamı ve insan sağlığının korunmasıyla ilgili sorunları, uluslararası boyuta taşımıştır.

Sorunun çözümü için düzenlenen konferanslar daha sonra uluslararası sözleşmelere dönüşerek, deniz kirliliğinin önlenmesini içeren "MARPOL" kaideleri adıyla anılmaya başlanmıştır.

1973 yılı uluslararası konvansiyonuyla ilgili 1978 yılı protokolü, ülkemizin de altına imza koyduğu "Gemilerden Denizlerin Kirlenmesinin Önlenmesi Hakkında Uluslararası Sözleşme" (MARPOL 73/78)'yi hayata geçirmiştir.

Bu sözleşmenin 12 nci kuralı atık alım tesisleriyle ilgili olup "sözleşmeye taraf ülkelerin yükleme terminallerinde, onarım limanlarında ve gemilerin petrollü kalıntılarını boşaltmaya zorunlu oldukları diğer limanlarda, petrol tankerlerinden ve diğer gemilerden çıkacak olan bu maddeler, gemileri gereksiz yere geciktirmeden alabilme yeteneğine sahip alma tesislerini bulundurmayı sağlayacaktır" şeklindedir.

Ancak, altına imza koyduğumuz bu sözleşmeye rağmen, ülkemizde, yasalara uygun olarak işletilen alma ve kabul tesisi bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak, ülkemizdeki atık alım işlemleri, bazı kötü alışkanlıklar ve illegal uygulamalarla sürmekte, bertaraf edilmesi gereken atığın nereye gittiği takip edilemediği gibi, yakıt kaçakçılığına zemin hazırlanmakta, bu hizmetten elde edilecek yasal gelirlerle çevreye yatırım yapılması engellenmektedir.

İzmit Büyükşehir Belediyesinin yan kuruluşu ve aylık 500 ton sıvı atık, 3 000 ton katı atık yakma, değerlendirme ve depolama kapasitesiyle, ülkemizin en önemli çevre yatırımlarından biri olan İZAYDAŞ (İzmit Atık ve Artıkları Arıtma Yakma ve Değerlendirme A.Ş.) Türkiye'de, kendi alanında tek ve en önemli çevre tesislerini bünyesinde bulundurmaktadır. Özellikle, işletmesinde bulunan BSEC MARMARA 1 çevre gemisine, ülkemizde, denizlerin gemiler tarafından kirletilmesinin önlenmesine ait uluslararası sözleşmeye (MARPOL) göre olması gereken, ancak eksikliği görülen fonksiyonları yerine getirmesi nedeniyle, Çevre Bakanlığınca, Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 24 üncü maddesi gereğince işletme lisansı verilmiştir.

BSEC Marmara - 1 isimli bu gemi, ülkemizin ilk ve tek lisanslı ekolojik gemisi olmasına ve ülkemizi, altına imza koyduğumuz uluslararası sözleşmenin hükümlerini yerine getiren ülke konumuna taşımasına rağmen, mevcut sistem, bu ve benzeri gemileri koruyacak normlardan yoksundur.

Mevcut sistem, anılan geminin ülkemize getirilmesinden amaçlanan;

Denizlerin gemilerden kirletilmesini önleme,

Akaryakıt kaçakçılığına mani olma,

Uluslararası ve ulusal kuralları hâkim kılma,

Geri kazanım suretiyle ekonomik katkı sağlama,

Uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesindeki gecikmeleri önleme,

Hedeflerini olanaksız hale getirmektedir.

Sistemin gerekli normlardan yoksun oluşu, illegal uygulamaları teşvik ederek, haksız ve kuralsız bir rekabet ortamı yaratmaktadır.

Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) personelince kurulan "TDİ Vakfı" İstanbul Limanındaki gemilerden sintine ve atık alma hizmetinin kendi tekelinde olduğunu ileri sürerek atık almakta ve basit bir arıtma işleminden sonra piyasaya satmaktadır. Yapılan bu işlemlerin ilgili mevzuat hükümlerinin dışındaki uygulamalarla meydana geldiği şeklinde iddialar mevcuttur. TDİ Vakfının İstanbul Boğazı Kuruçeşme'deki tesislerinin, arıtma lisansına sahip olup olmadığı; arıtma tesisine sahip değilse, geçici depo statüsündeki bu tesislerde arıtma işlemi yapılıp yapılmadığı; atıklara, alımdan önce ön analiz, arıtmadan sonra nihaî analiz yapılıp yapılmadığı ve bu işlemlerden, İstanbul Liman Başkanlığı ve Gümrük Müdürlüğünün yazışmalarla haberdar edilip edilmediği; spektelere uygun olmayan atığın, nerede ve nasıl bertaraf edildiği ve bahsi geçen tesisin işletme planı mevcudiyetinin sorgulanması; bu planla ilgili belgelerin, her yıl, Çevre Bakanlığına gönderilip gönderilmediği hususlarının incelenmesi için bu araştırma önergesi hazırlanmıştır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinizi sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın (6/256,6/292) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/51)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmında yer alan (6/256) ve (6/292) esas no'lu sözlü sorularımı geri almak istiyorum.

Gereğini saygıyla arz ederim.                                                 30.4.2003

                                                              Mehmet Neşşar

                                                                            Denizli

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1 inci sırada yer alan İş Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

İkinci sırada yer alan, Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.-  Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/546, 1/63, 1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı : 127) (1)

 BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştı.

Şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker; buyurun.  (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika, Sayın Eker.

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, Bingöl Kentimizde meydana gelen deprem felaketi nedeniyle üzüntülerimi ifade etmek istiyorum. Bu felakette hayatını kaybeden kardeşlerimiz için Allah'tan rahmet, yaralılar için acil şifalar diliyorum. Şairin dediği gibi; ibret alınsaydı, hiç tekerrür eder miydi tarih?! Bugün, maalesef, Bingöl'de, yine, tarih tekerrür etmiştir; çünkü, geçmiş yıllarda da bu acılar yaşanmış, bu felaketler tecrübe edilmiş olmasına rağmen, buna ait tedbirlerin alınmasında, maalesef, yeterli çaba gösterilmemiştir ve bugün, biz, bu felaketle, maalesef, karşı karşıya kaldık. Dilerim ve umarım, bir daha böyle bir felaket yaşanmaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Öteden beri, ülkemizde, bürokrasinin hantal ve ağır işleyen yapısı, hizmetlerin zamanında ve süratle yapılmasını engelleyen bir faktör olarak bilinmekte ve kabul edilmektedir. Keza, değişik tarihlerde oluşturulan kurumlara, benzer, hatta, aynı konuda yetki ve görev verilmesi, uygulamada dublikasyonlara, çok başlılığa ve yetki çatışmalarına yol açmakta; bunun bedeli de, işlerinin zamanında yapılmaması, hatta, engellenmesi suretiyle vatandaşlarımıza ödetilmektedir. Bu durum, aynı zamanda, insan kaynaklarının ve malî kaynakların israf edilmesine yol açmakta, böylece, vergi mükelleflerinin ödediği vergilerle oluşan hazine kaynaklarının yanlış kullanılmasına sebep olunmaktadır. Etkin ve verimli bir kamu hizmeti elde etmek amacıyla bakanlık sayısının azaltılmasını öngören AK Parti, bu çerçevede, bakanlık sayısını, 35'ten, önce 25'e, ardından 22'ye düşürmüştür.

                                       

(1) 127 S.Sayılı Basmayazı 30.4.2003 tarihli 73 üncü Birleşim tutanağına eklidir.

Değerli arkadaşlar, etkin ve verimli bir hizmet ile tasarruf anlayışı çerçevesinde bazı bakanlıkların birleştirilmesi, bu şekilde gündeme gelmiştir. Geçtiğimiz günlerde Yüce Meclisin kabul ettiği bir tasarıyla Kültür ve Turizm Bakanlıkları birleştirilmiş, bugün de, Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesini öngören tasarı Yüce Meclisin gündemine gelmiştir.

Bu tür hizmet bakanlıklarının birleştirilmesinde göz önünde bulundurulması gereken temel faktörlerden biri, birleştirilecek bakanlıkların çalışma alanları ile yasalarla verilmiş görevlerde benzerlikler bulunmasıdır. Bu açıdan bakıldığında, yasal görevlerden kaynaklanan işlev ve yetki örtüşmelerinin fazla olduğu bakanlıklar, Orman ve Çevre Bakanlıklarıdır. Anayasamızın 56 ncı maddesinde "herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir" denilmektedir. Bu hakkı sağlayacak sağlıklı, temiz, doğal ve dengeli bir çevrenin oluşturulması, çeşitli görevler itibariyle, Çevre ve Orman Bakanlıkları tarafından ayrı ayrı organizasyonlar ve farklı uygulamalarla pratiğe aktarılmaktadır. Öte yandan, taraf olduğumuz birçok uluslararası sözleşme, vaat ettiği zorunluluklar itibariyle, mevcut durumda iki ayrı bakanlığı bağlamakta; keza uygulamalarda, kaynak israfı ve yetki çatışmalarına yol açmaktadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu sözleşmeler arasında, Birleşmiş Milletler biyolojik çeşitliliğin korunması, Birleşmiş Milletler çölleşme ve kuraklıkla mücadele, Avrupa Konseyinin kısaca "Bern Sözleşmesi" diye tarif edilen yaban hayatı ve yaban hayvanlarının  korunması sözleşmesi, yine kısa adı "Ramsar" olan Birleşmiş Milletler sulak alanların ve su kuşlarının korunması ve Birleşmiş Milletlerin nesli tehlikede olan bitki ve hayvan türlerinin ticaretini düzenleyen sözleşmesi sayılabilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vatandaşlarımızın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, toprak, su ve bitki arasındaki dengeyi korumak, bu dengenin bozulmuş olduğu yerlerde düzeltmek, ulusal kaynaklarımızın en değerli hazinelerinden olan orman varlığımızı korumak ve geliştirmekle mümkündür. Öte yandan, sanayileşme ve çarpık kentleşmeyle ortaya çıkan kentsel atık, kirlilik ve diğer çevre sorunlarının çözülebilmesi için, özellikle organizasyon ve malî imkanlar açısından güçlü bir teşkilata ihtiyaç olduğu da bir başka gerçektir. Bu nedenle, Çevre ve Orman Bakanlıklarının imkânlarının birleştirilmesi, esasen, aynı kavramlara hizmet eden iki kuruluşun birleştirilmesinin meydana getireceği etkiyle, hem çevre bilincinin yerleşmesi ve gelişmesine hem de ormanlarımızın geliştirilmesine katkı sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesiyle, yabanî bitki ve hayvan türlerinin ve bunların yaşam alanlarının korunmasında ortak çalışmalar yapılabilecek, iki disiplinin aynı konuda ortak çalışmasının meydana getireceği sinerji amaca daha çok hizmet edecektir.

Değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz zaman diliminde eko sistemi tehdit eden endüstriyel atıklar, bozulan denge, gezegenimize giderek daha çok zarar vermektedir. Sanayileşmeyle paralel bir seyir izleyen çevre kavramı, doğa koruma bilincinin yerleştirilmesiyle mümkün olacaktır. Çevre ve orman kavramlarının birlikte mütalaa edileceği bir bakanlık, bu kavramları tanıma ve tanıtma imkânı sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlar, çevrenin korunması açısından en önemli husus, bozulmuş ve kirletilmiş bir çevreyi temizleme çabasından çok, mevcut doğal ve temiz yapının kirletilmesini engelleyecek bir bilinç ve buna uygun etkin bir organizasyonel yapının oluşturulmasıdır. Bu çerçevede, çevre koruma faaliyetlerinin güçlendirilmesi, özellikle altyapı ve sanayi yatırımlarının standartları ve kontrolü açısından ilgili olan İller Bankası, belediyeler ve il özel idareleri gibi kuruluşların güçlendirilmesi, kaynaklarının artırılması yoluyla yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bilindiği gibi, Çevre Bakanlığının görevlerinden biri de, çevre geliştirme faaliyetleridir. Bu faaliyetin en önemli konularından biri de ağaçlandırmadır. Aynı zamanda Orman Bakanlığımızın da ana faaliyet konularından birini teşkil eden ağaçlandırma, bu yeni yapıyla hız kazanacaktır. Çevrenin amaçları arasında yer almasına rağmen mevcut altyapı ve kaynak yetersizliği sebebiyle tam olarak yerine getirilemeyen ağaçlandırma, Orman Bakanlığımızın mevcut altyapı ve imkânlarıyla birleştirilmekle gelişme imkânı bulacak; böylece, çevre kavramı yönünden bir amaç daha uygulanmış olacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarı yasalaştığı takdirde önemli ölçüde bir kadro tasarrufu da sağlanmış olacaktır. Mevcut yapıda iki bakanlığımıza bağlı taşra teşkilatlarındaki bölge ve il müdürlükleri sayısında tasarrufa gidileceği gibi, bakanlık merkezindeki yönetici kadrolarında da önemli ölçüde azalma meydana gelecektir. Örneğin, müsteşar yardımcısı sayısı 10'dan 4'e, genel müdürlük sayısı 6'dan 5'e, genel müdür yardımcılığı kadrosu 24'ten 15'e, daire başkanlığı kadrosu 36'dan 28'e, bakanlık müşavirleri kadrosu 50'den 30'a indirilerek toplam 105 adet üst düzey kadro tasarrufu sağlanmış olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu hususu, özellikle son günlerde AK Partiyi kadrolaşmayla suçlayanların bilgisine sunmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; etkin, verimli ve kaliteli bir hizmet sunmayı amaçlayan bu tasarıyı desteklediğimi belirtir; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eker.

Şahısları adına ikinci söz, Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil'e aittir.

Buyurun Sayın Uzdil. (CHP sıralarından alkışlar)

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilgili tasarı hakkında kişisel görüşlerimi bildirmek için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, tümünüzü sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, Bingöl'de bugün olan deprem nedeniyle hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, tüm ulusumuza başsağlığı dileğimi iletiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, bugün, tümümüzün bildiği gibi 1 Mayıs İşçi Bayramı, emekçilerin dayanışma ve mücadele günü. Ben de güç şartlardaki işçi kardeşlerimin bayramını yürekten kutluyor, yüreğimin onlarla birlikte çarptığını buradan duyurmak istiyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, konuya girmeden önce, öncelikle paylaşacağınıza inandığım duygularımı sizlere iletmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, şöyle bir düşünün milletvekili adayı olduğunuzdaki duygularınızı, seçimler sırasında vatandaşlara verdiğimiz sözleri, gerçekten inanarak onlara vaat ettiğimiz şeyleri. Her biriniz, şöylece düşünüyorum, kendi bölgenizde iyi kötü birer liderdiniz. Kiminiz il, ilçe başkanlığından, kiminiz üst düzey idareciliklerden, belediye başkanlığından, oda başkanlıklarından geldiniz. Evet, orada yönlendiriyordunuz; vatandaşın sorunlarını burada rahatlıkla dile getireceğinizi, düşündüğünüz doğrultuda oy kullanacağınızı hayal ediyordunuz. Evet arkadaşlarım, hep öyle düşündük, CHP'li arkadaşlarım da öyle düşündü, AKP'li arkadaşlarım da öyle düşündü; ama, maalesef, beş ay geçti... Buradan, sizlerin adına da sesleniyorum, yeter artık demek istiyorum. Hayallerimizi gerçekleştirelim arkadaşlarım, hep beraber gerçekleştirelim. Birikimlerimizi özgürce ortaya koyalım. Birilerinin "doğru" dediği gibi değil, doğru bildiğimiz gibi hareket edelim.

Değerli arkadaşlarım, gelin, gerçekten, milletvekili olalım. "Siz yenisiniz, bu iş böyle olur" diyenlere, eksiklerini -kibarca söylemek istiyorum- lütfen, hep beraber uyaralım. Bizler yeniyiz, doğru; ama, bizler, her şeyi bildiğini iddia edecek kadar cahil değiliz. Bizler, neyi, nerede bulacağını, öğreneceğini bilecek durumdayız. Burada, bu duyguları paylaştığımızı düşünüyorum; çünkü, her iki gruptaki arkadaşlarımla da, zaman zaman, bire bir konuştum.

Değerli arkadaşlarım, doğrudur "bakanlık sayısı azalsın" dedik, hep birlikte dedik, CHP'liler de dedi, AKP'liler de dedi. Doğrudur, dedik; ama, birlikte bunu azaltırken, biraz da dikkat etmeliyiz.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Çok mu azalttık?!

NECATİ UZDİL (Devamla) - Hayır, çok azaltmadık; daha da azaltalım diyorum.

Peki, ne yaptık; ben yaptım, oldu diyerek bakanlıkları birleştirirsek, yarın dara düşeriz arkadaşlarım, dara düşeriz... Lütfen, onu demek istiyorum, komisyonlara Çevre Bakanımız geldi mi; anlatabildi mi; Çevre Bakanlığının Orman Bakanlığıyla birleşmesini savunabildi mi?! Çevre Bakanlığı bürokratlarımız ne yaptı komisyonlarda; geldiler, boynu bükük oturmadılar mı; savunabildiler mi Çevre Bakanlığının kapatılmasını sevgili arkadaşlarım, savunabildiler mi?! Hep birlikte gözledik.

Değerli arkadaşlarım, Anadolu'da bir laf var "acele işe şeytan karışır." Evet, acele işe şeytan karışır...

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Şeytan yok burada...

AHMET YAŞAR (Aksaray) - Altı ay acele mi?!

NECATİ UZDİL (Devamla) - Her insan, iyi olmak ve iyi iş yapmak için uğraş verir. Doğrudur; ama, doğru karar, bilgiyle olur; sevgili arkadaşlarım, müşterek akılla olur. Günlerdir buradayız. Evet, lütfen, müşterek aklı ortaya koyalım; ben, sizlere bunu öneriyorum. Birilerinin dediğini değil, yüreğimizden kopan davranışı gösterirsek, bu ülkeyi sorunlarından kurtarırız, hatta ve hatta iddia ediyorum, ayağa kaldırırız. Buradan bakanlarımın çıkıp "benden daha yukarıda da var" demelerini, ben, bu sırada otururken hazmedemiyorum. Ben bakansam, benim dediğim olur, elimdeki imkânları ben kullanırım; yürekten söylüyorum. Sayın belediye başkanım, bunu sen de hazmetmiyorsun, değerli arkadaşım, sen de hazmetmiyorsun, hocam, sen de hazmetmiyorsun. Bunları hep bire bir konuştuk.

Arkadaşlar, konuya girdik sayılır. Ben, şunu iddia ediyorum; lütfen...

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Vakit bitti...

NECATİ UZDİL (Devamla) - Vakti kullanırım, merak etmeyin, o vakit benim.

Değerli arkadaşlarım, ben, tartışılsın istiyorum; orman mühendisleri tartışsın, çevre mühendisleri tartışsın, çevre örgütleri tartışsın, TEMA tartışsın. Lütfen, yeni başlamadı mı tartışma! Tartışmaktan ne çıkar! Bırakın, burada da biraz çok konuşalım, ne olur?! Konuşmanın bir zararı mı var, rahatlamaz mıyız, konuşmayla rahatlamaz mısınız, bilgilenmez miyiz?! Siz, yeteri kadar bildiğinizi iddia ediyor musunuz?! Grup başkanvekiliniz elini kaldırınca, hep birlikte ellerinizi kaldırmak sizin zorunuza gitmiyor mu; benim gidiyor! Ben, bilgilenmek istiyorum, oyumu bilerek kullanmak istiyorum sevgili arkadaşlarım.

Buradan bir şey daha söylemek istiyorum: Orman Bakanlığını alalım, Çevre Bakanlığını alalım; nasıl uyum bu!? Nasıl uyum?!. Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığının görevleri, görev alanları birbiriyle nasıl örtüşüyor?

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Yeşil... Yeşil...

NECATİ UZDİL (Devamla) - Sevgili meslektaşım, nasıl örtüşüyor? Orman Bakanlığının görev alanı Toroslar, oradaki ormanlar. Peki, Çevre Bakanlığının görev alanı ne; fidan dikmek mi; hayır arkadaşlar, kentlerde, yerleşim alanlarındaki artıkların temizlenip doğaya öyle verilmesini sağlamak. Evet arkadaşlarım, Çevre Bakanlığının görev alanları, sanayi alanları, kentler... Lütfen, çevre mühendisi olan akrabalarınızı, dostlarınızı arayın... Çevre Bakanlığının görevlerini, peyzaj mimarlığı olarak düşünmeyin.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca şunu söylemek istiyorum...

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Çevre, yükselen değerdir.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Evet, evet; çevre, yükselen değerdir.

Değerli arkadaşlarım, işimizi inanarak yapalım.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Her şeyimizle bağlanıyoruz...

NECATİ UZDİL (Devamla) - Evet, bugün...

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Uzdil.

Buyurun.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Orman köyleri var. Ne diyoruz; 20 000 civarında orman içi köy var ve 9 000 000 civarında vatandaşımız yaşıyor orada. Ne yapıyoruz: "Or-Köy, orman köylerinin kalkınması için uğraşsın" diyoruz, "2/B sahaları" diyoruz; 2/B sahalarını sayarken "orada, vatandaş, meyve bahçesi kurmuş, muz bahçesi kurmuş, zeytinlikler kurmuş, bunları kalkındıralım" diyoruz; peki, Tarım Bakanlığını hiç düşündünüz mü; Tarım Bakanlığı ne görevi yapıyor?! Ben, Ziraat Mühendisiyim; ben, orman köyüne gittim; ben, Cebel'e gittim; ben, Kişnaz'a gittim; ben, orada, Orman Bakanlığı mensubu arkadaşlarımla karşılaştım, onların araçlarıyla karşılaştım. Onlar da oralarda hayvancılığı geliştirme projesi yaptılar, Tarım Bakanlığı da orada hayvancılığın geliştirilmesi için kooperatifleri denetledi, kredi verdiler; onlar da orada meyve bahçeleriyle uğraştılar, Orman Bakanlığı da uğraştı.

Gelin, buyurun, birleştirelim. İşte, size, dünyada olan birleşmenin örneği: Tarım ve Orman Bakanlığı daha önce birleşti, ayrıldı. Niye ayrıldı arkadaşlarım; bakan sayısını artırmak için ayrıldı o.

AHMET YENİ  (Samsun) - Düzelttik, düzelttik...

NECATİ UZDİL (Devamla) - Devlet bakanlıkları da onun için artırılmıştı.

Değerli hocam, sevgili meslektaşım AKP'nin sözcüsü "çevre yükselen değerdir" dedi. Evet, yükselen değerin büyümesi lazım arkadaşlar. Bizler, bu büyümeye katkı vermeliyiz diyorum. Çevre Bakanlığı yerli yerinde kalmalı, çevrecilik şuuru bu ülkede yaygınlaştırılmalı, geliştirilmelidir. Birleştirilecek bakanlık var, sayısı azaltılacak bakanlık var arkadaşlar.

BAŞKAN - Sayın Uzdil, sözlerinizi tamamlar mısınız.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Müsaade ederseniz, sözlerimi 1 dakikada tamamlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, gelin, hep beraber, Sayın Bakanımızdan, bu tasarıyı geri çekmesini isteyelim. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

Evet, gelin, konunun yeterince tartışılmasını sağlayalım kamuoyunda. Gelin, ortak aklın ilk örneğini verelim burada.

Evet, arkadaşlarım, gelin, milletin vekili olduğumuzu hep birlikte gösterelim; bilerek yapalım, birinin önümüze getirdiği dayatmalara karşı çıkalım diyorum.

Evet, arkadaşlar, gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını daha da yücelterek yukarılara taşıyalım, onu daha da yüceltelim diyorum.

Değerli arkadaşlarım, gelin, hep birlikte tasarıya ret oyu verelim, bir ilki gerçekleştirelim; yeni arkadaşlarıma onu öneriyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, Sayın Uzdil...

NECATİ UZDİL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygularla, tümünüzü tekrar saygı ve sevgiyle selamlıyor, güzel günler diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzdil.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Divan Üyemizin tasarı metnini oturarak Genel Kurula sunmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA

KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç ve Görev

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, çevrenin korunması ve iyileştirilmesi, kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynakların en uygun ve verimli şekilde kullanılması ve korunması, ülkenin doğal bitki ve hayvan varlığı ile doğal zenginliklerinin korunması, geliştirilmesi ve her türlü çevre kirliliğinin önlenmesi ile ormanların korunması, geliştirilmesi ve orman alanlarının genişletilmesi, ormanların içinde ve bitişiğinde yaşayan köylülerin kalkındırılması ve bunun için gerekli tedbirlerin alınması, orman ürünlerine olan ihtiyacın karşılanması ve orman ürünleri sanayiinin geliştirilmesi için Çevre ve Orman Bakanlığının kurulmasına, teşkilat ve görevlerine ilişkin esasları düzenlemektir.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

1 inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel.

Buyurun Sayın Pekel.

CHP GRUBU ADINA SEDAT PEKEL (Balıkesir)- Sayın Başkan, değerli  milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini Grup adına belirtmek için söz almış bulunuyorum.

Bugün, konuşmama, önce, hepimizin sevinmesi gereken 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin birkaç sözle başlayacaktım; ama, hemen o sevincimizi kursağımızda bırakan, gölgeleyen, Bingöl'de gece yarısı yaşanan ve yaklaşık 90 civarında yurttaşımızın yaşamını yitirdiği ve çok sayıda da yaralının bulunduğu depremle ilgili üzüntülerimi belirterek başlamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevre, insanın ve diğer canlıların içinde yaşadığı doğal, yapay, kültürel, sosyal ortamdır. Canlıların nesillerini sürdürebilmeleri bu ortamın sağlıklı yaşama elverişli olmasına bağlıdır. İnsanın mutlu ve üretici olması, sağlık, eğitim, barınma, beslenme, istihdam güvenliğinin sağlanması kadar, içinde yaşadığı biyolojik, fizikî ve sosyal koşullara da bağlıdır. Geleneksel insan hakları, yaşamı sürdürülebilir kılmaya yetmemektedir. Geleneksel insan haklarıyla önlenemeyen çevreye yönelik saldırıların aşılmasında çevre hakkı karşımıza çıkar. İnsan, onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye olanak veren nitelikli bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve yeterli yaşam koşullarına erişme temel hakkına sahiptir. Çevre hakkı, üçüncü kuşak haklar olan dayanışma haklarından olup, bugünkü ve gelecek nesillerin yaşam haklarını belirler ve savunur. Birleşmiş Milletler için çevre hakkı insan odaklıdır. Canlı yaşam haklarının merkezinde insan vardır. Oysa, tüm canlıların eşit yaşam hakkını savunan çevreci görüşler de vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükümetinin, Çevre Bakanlığını asıl amaç ve sorumluluklarından saptırmak isteği, Çevre Bakanlığını 21 inci Yüzyılın yeni ihtiyaçlarını karşılamaktan alıkoyup klasik görevlerde boğma hedefi, AKP Hükümetlerinin beş ayda hazırladığı üç hükümet programından açıkça anlaşılmaktadır.

29 Kasım 2002 tarihli 58 inci hükümet programı, 3 Ocak 2003 tarihli acil eylem planı, 24 Mart 2003 tarihli 59 uncu hükümet programının karşılaştırılması, giderek çevre politikalarının silindiğini ve çevreden kurtulma arzusunu açıkça ortaya koymaktadır. 21 inci Yüzyılın konusu olan çevre amaçlarına ulaşma arzusu AKP tarafından hiç hedeflenmemiştir.

AKP, çevre konusunun, bütün insan faaliyetlerinin -başta insan, canlı yaşamın içinde yaşadığı biyolojik, fizikî, sosyal, kültürel ortamın standartlarına bağımlı olduğunu bilmesine rağmen- bu koordinasyon ve denetimin, merkezî bir üst örgütçe, Çevre Bakanlığınca yapılmasını açıkça istememektedir.

Hem 58 ve 59 uncu hükümet programlarında hem de acil eylem planında, çevre konusu, oraya buraya, diğer sektörlerin arasına sıkıştırılmıştır.

58 inci hükümet programı, çevre politikaları konusunda daha iyiniyetli bir yaklaşım sergilerken, acil eylem planında çevre maalesef unutulmuştur.

59 uncu hükümet programında ise, çevre politikaları için, kararsız, tutarsız, kaçamak yaklaşımlar yapılmaktadır.

Bugün ise, Çevre Bakanlığında yapılmak istenen değişim, çağın değerlerini yansıtması gereken bir kurumun, icracı kurumlar arasında yok edilmesidir.

Çevre politikası, 58 inci hükümet programında şöyle yer almaktadır:  "Çevre konusu, hükümetimizin duyarlı olduğu konuların başında gelmektedir. Doğal ve çevresel varlıklarımızı bozmadan korumak, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir coğrafya bırakmak için, her türlü tedbir alınacaktır. Kentli hakları ve kente karşı işlenen suçlar ile çevre hakkı konusunda halkın katılımı ve denetimi etkin bir biçimde sağlanacaktır." Buradaki nispeten açık çevre taahhütleri, 59 uncu hükümet programında tamamen terk edilmiştir.

Çevre hizmetleri, ağırlıkla, yerinden yönetim hizmetleridir; ancak, temel standartların konulması, koordinasyon ve denetim, merkezî hükümete aittir.

Çevre Bakanlığı, konusunda, diğer bakanlıkları koordine eden bir kurumdur.

58 inci hükümet programında, enerji, madencilik, ulaştırma, turizm sektörleriyle ilgili olarak "çevrenin bir değer ve maliyet unsuru olduğu" söylenerek çevre korumaya özen gösterileceği belirtilmişken, acil eylem planında, Çevre Bakanlığı, ilgili projelerde, işbirliği için bile, maalesef, unutulmuştur. 58 inci hükümet programında ulaştırma ve madencilik sektörlerinde yer alan çevre kaygısı, 59 uncu hükümet programında tamamen çıkarılmış, enerji sektörüne ise "çevreci nükleer santral" yapılacağı eklenmiştir. Nükleer santralın başına "çevreci" yazmakla çevreci nasıl olunuyorsa?!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürdürülebilir kalkınma, Birleşmiş Milletlerin 1987 yılında kabul ettiği Ortak Geleceğimiz Raporunda "gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama olanaklarını yok etmeden bugünkü neslin ihtiyaçlarının karşılanması" olarak tanımlanır. Sürdürülebilir kalkınmanın 21 inci Yüzyılın anakalkınma stratejisi olması konusunda, 1992 Birleşmiş Milletler Rio Çevre ve Kalkınma Toplantısı ve 2002 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde, hep uluslararası görüş birliği oluşmuştur.

Sürdürülebilir kalkınma, temel çevre stratejisi olarak, 1987 yılında, Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiştir. Avrupa Birliğinin 2010 yılına kadar uygulayacağı 6 ncı Çevre Eylem Planında da, temel çevre yönetim stratejisi, sürdürülebilir kalkınmadır.

Bizde ise, hükümet "sürdürülebilir kalkınma" ve "çevre" sözcüklerini 58 inci ve 59 uncu hükümet programlarında rastgele kullanmıştır. Uygulama ise şimdi iptal edilmektedir.

59 uncu hükümet programında "çevre sektörü" bölümünde, çevrenin, sermaye stoku olarak ele alınması gereken hava, ısı, su, mineral ve diğerlerinin ekonomik faaliyetin yapı ve kalitesini doğrudan etkilediği belirtilerek, söz konusu stokta değişim yaratan çevresel yapıda kötüye gidiş, gürültü, kirlenme ve değişim maliyetlerini belirlemek amacıyla sosyal refah ağırlıklı yaklaşımın geliştirileceği açıklanmaktadır. Bu ifadeden, uygulamada, çevre koruma maliyetlerinden kurtulunmak istendiği açıkça anlaşılmaktadır. 59 uncu hükümet programında, insan ve yaşam için çevre değerlerinin kararlılıkla korunması konusunda açık bir politika yer almamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi toparlar mısınız.

SEDAT PEKEL (Devamla) - Acil eylem planında, hükümetin, çevre korumasından ve sürdürülebilir kalkınmadan vazgeçtiği, çevreyle ilgili sorumlulukları yanlış bakanlıklara vermesinden veya Çevre Bakanlığını ilgili projelerde işbirliğine dahil etmemesinden bellidir. Örneğin, yerel yönetimler reformu çalışmalarında Çevre Bakanlığı unutulmuştur.

21 inci Yüzyılda belediyelerin en önemli sorunlarından biri atık yönetimidir. Su, hava, toprak standartları, alıcı ortam yönetimi Çevre Bakanlığının aslî görevlerinden olmasına rağmen, yerel yönetimlerle ilgili düzenlemelerde Çevre Bakanlığına işbirliği için bile, maalesef, yer verilmemiştir.

Plansızlık ve rastgelelik o düzeydedir ki, iki bakanlığın birleştirilmesinde Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü devam etmektedir; ama, acil eylem planında, ağaçlandırma seferberliği başlatılmasıyla ilgili Çevre Bakanlığı, maalesef, maalesef, yine unutulmuştur. AKP politikalarındaki bu çelişkinin takdirini, yorumunu sizlere bırakıyorum: Çevre Bakanlığı bizzat ağaçlandırma yapmamalıdır.

Acil eylem planı, çevre standartlarına dikkat edilmesi önkoşul olan enerji sektöründe, Çevre Bakanlığını işbirliği konumunda da göstermemiştir. Aynı durum madencilik bölümü için de geçerlidir. Zaten, madencilik politikası, AKP'nin çevre anlayışının en güzel kanıtlarındandır. Ulaştırma uygulamalarında da, 15 000 kilometre duble yol yapımı ve Ulaştırma Ana Planı çalışmalarında, Çevre Bakanlığı, maalesef, işbirliği yapılacak kurumlar arasında görülmemektedir.

Çevre Bakanlığı, sadece, yeni turizm kentleri oluşturulmasıyla ve tarımla ilgili işbirliği yapılacak 8 kurumdan biri olarak sayılmaktadır. Transgenetik bitkiler ve ekolojik ürünler konularında ve ekosistemin korunması çalışmalarında ise, asıl ilgili kurum olması gerekirken, işbirliği için kısmen hatırlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Bakanlığı, koordine etmesi gereken pek çok sektörden birisi, orman uygulamaları içinde, maalesef, kaybedilmek istenilmektedir. Orman Bakanlığı, çok önemli bir bakanlıktır; ancak, ağırlıkla, icracı bir bakanlıktır. Orman, Çevre Bakanlığının sürdürülebilirliğini koordine etmekle sorumlu olduğu ekosistemlerden karasal ekosistemlerin bir alt unsurudur.

2003 yılı bütçesi itibariyle, 81 ilde teşkilatlanmış Çevre Bakanlığı, 43 trilyonluk bütçesiyle, en küçük bütçeye sahiptir. Bakanlık, ülke için malî bir yük oluşturmamakta, aksine, gelişmiş ülkelerin çevre kirliliğini bahane ederek yapabilecekleri ticarî engelleri aşmamıza da olanak sağlamaktadır.

Çevre Bakanlığının konusu olan çevre, genel yaşamı ve toplum yaşamını doğrudan etkileyen niteliğinden ötürü, canlıların yaşadığı doğal, yapay, kültürel, toplumsal tüm ortamları kapsar. Bu özelliği nedeniyle, ana konusu, su, hava, toprak biyosfer yönetimidir. Kırdan kente, üretimden tüketime, tarımdan sanayie, enerjiden turizme, dışticaretten kültüre, insan ve canlı yaşamı ilgilendiren, çağdaş standartları belirleyici ve denetleyici olan çevre yönetimi, sadece, orman köylüsünü odağına almaz, kırsal ve kentsel nüfusun tümünün yaşam standardıyla ilgilidir.

Özünde yaşama hakkı olan çevre hakkının devlet tarafından yaşama geçirilmesine dönük bir sorumluluk; ancak, tüm bakanlıkları, tüm yönetimi etkileyen bir kurumsallaşmayı gerektirir.

Böylesine, kapsamlı bir fonksiyonun, orman kapsamına hapsedilmesi sonucunu verecek bir düzenleme, çevrenin önemi ve kapsamının yeterince anlaşılmadığını göstermektedir.

BAŞKAN - Sayın Pekel...

SEDAT PEKEL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu tasarının, çevre korumaya yönelik olmadığını, sanıyorum, sağlıklı bir değerlendirmeyle hepiniz anlarsınız. O nedenle de, bu konuda gelen bu tasarıyı desteklemediğimizi, destek vermeyeceğimizi ifade ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pekel.

Şahısı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker.

Sayın Eker?.. Yok.

Ordu Milletvekili Sayın Kazım Türkmen.

Buyurun Sayın Türkmen. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM TÜRKMEN (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün, burada, Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığının birleştirilmesiyle ilgili kanun tasarısını görüşüyoruz.

Sözlerime başlamadan evvel, Bingöl'de hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, Türk Ulusuna baş sağlığı diliyorum.

Bugün, hem İktidar Partisinin hem de Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamelerine baktığımız zaman, bakanlıkların küçültülmesi, birleştirilmesi, daha rasyonel çalışması konusunda, kamuoyuna yapmış olduğumuz deklareler vardır; ancak, hangi bakanlıkların birleştirileceği konusunda çok ciddî görüş ayrılıklarımız vardır.

Sayın milletvekilleri, 2003 yılı bütçeleri görüşülürken, henüz hangi bakanlıkların tek tek birleşeceği söz konusu değilken, her bakanlığın ayrı ayrı bütçelerini görüştük. Plan ve Bütçe Komisyonunda en çok konuşulan, en çok tartışılan, üzerinde en çok durulan bakanlıkların başında Çevre Bakanlığı geliyordu. Halbuki, 6,5 saat süren Çevre Bakanlığının bütçesi ise, tüm bütçelerin yanında, orta büyüklükte bir belediyenin de bütçesinden küçük; yani, 43 trilyonluk bir bütçeye sahipti. Peki, nasıl oluyordu da, bu kadar küçük bir bütçeye sahip olan bir bakanlık, en çok tartışma konusu olan bakanlık haline gelmişti? O gün 58 inci hükümetin Sayın Çevre Bakanı, belediyeden geldiği için, çevre sorunlarına yakın ilgili olduğu için, 43 trilyonluk bütçeyi de içine sindiremediği; daha doğrusu, bu bütçeyle, Türkiye'nin çok öne çıkmış, acil çözümler getirilmesi gereken sorunları çözülemeyeceği için, kendi getirmiş olduğu önergelerle Komisyonumuzdan 400 trilyonluk ekbütçe talebinde bulunmuştu. Şimdi, böylesine önemli bir Bakanlığı Orman Bakanlığıyla birleştirerek, hepimizin söylediği, yeni değerler dediğimiz, yalnız Türkiye'nin değil, dünyanın geleceğinde önemli adımlar olacak olan çevre, ne yazık ki, Türkiye'de unutulur hale gelecektir.

Biz o gün o bütçede özellikle bir konuyu tartışmıştık; sadece parasal konu yetmez; Türk insanının yapısı gereği, ilkokul çocuklarımızdaki, liseli çocuklarımızdaki, üniversiteli çocuklarımızdaki çevre bilinci, bugün bizlere göre, çok daha üstün, çok daha gelişmiştir. O bakımdan, asıl sorun parasal sorun değil; Millî Eğitim Bakanlığıyla işbirliği yapılarak, mutlaka, okullarda çevreyle ilgili derslerin verilmesi konusunda da bir görüş birliği oluşmuştur.

Şimdi, böylesine bir Bakanlık, zaten dünyada sondan ikinci olan, her gün ormanları tahrip edilen, yok edilen, erozyona tabi hale gelmiş olan bir yapı içerisinde. Sayın Orman Bakanımızın, geçmiş yılların ihmaliyle böylesine tahrip olmuş Türkiye'nin millî değeri olan ormanlarımızı daha geliştirmek, daha büyütmek, onları halkımızın hizmetine daha sunmak yerine, Anayasa değişiklikleriyle, asıl ormandan faydalanan köylümüzü de mahrum ederek, Türkiye'de onurlu gençlerimizi, 25 yaşında milletvekili olma vaadiyle, o kesilmesi gereken, kesmeyi düşündüğü, sadece işin parasal konusunu alarak, baltaya sap olmak gibi bir anlayışla, çevrenin gelişmesi mümkün değildir.

Bizim, Türkiye olarak, bugün, Avrupa Birliği ülkeleriyle, gerek çevre gerek kültür konularında anlaşma sağlanmış 25'in üzerinde sözleşme ve protokolümüz vardır. Her iki parti de Avrupa Birliğinin üyesi olmak için elinden gelen gayreti gösteriyor ve bu gayret sonuna kadar da devam etmelidir.

Sayın milletvekilleri, son iki üç günde, hep beraber memnuniyetle görüyoruz ki, Avrupa Birliği, Türkiye'ye kapılarını açmak için tarihlerini öne çekiyor. Niçin öne çekiyor tarihlerini?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türkmen, buyurun; sözlerinizi toparlar mısınız.

KAZIM TÜRKMEN (Devamla) - Bu Meclis, kendi iradesiyle, hiçbir baskıya boyun eğmeden, Irak savaşıyla ilgili tezkereye burada "hayır" dediği için, Avrupa'da yeni bir şekil, yeni bir onur kazanmıştır. Dolayısıyla, Avrupa'ya girebilmemizin, Birliğin üyesi olabilmemizin önkoşullarından bir tanesi ise, mutlak ve mutlak, çevreye vereceğimiz önemle mümkündür. Bugünkü bu bütçelerle Çevre Bakanlığını Orman Bakanlığıyla birleştirdiğimiz zaman, biliniz ki, Avrupa, şu anda en çok değer verdiği, insan yapısını öne çıkaran böylesine bir olguda Türkiye'ye iyi bakmayacaktır. İşte, bunun içindir ki, Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığının birleştirilmesi, hiç ama hiç doğru olmamıştır.

Birçok arkadaşımız burada diyor ki, sevgili milletvekilleri "nasıl oluyor da Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığını ilişkili hale getirmiyorsunuz?" Her bakanlığın birbiriyle ilişkisi vardır. Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının ilişkisi yok mudur; hepsinin birbiriyle ilişkisi vardır. Adalet Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının ilişkisi yok mudur! Eğer, geçmiş hükümetlerden bu yana hiç hata yapmasaydık, Türkiye'deki ekonomik kalkınmayı sağlasaydık, Doğu ve Güneydoğuda 30 000 şehit verir miydik acaba?! O bakımdan, bütün bakanlıkların birbiriyle ilişkisi vardır. Dolayısıyla, Türkiye'yi geleceğe hazırlamak için Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığını bir arada tutmak yanlıştır.

Sayın milletvekilleri, Akdeniz öldü, gidiyor; Karadeniz öldü, Marmara öldü. O sizlerin bildiği, tanıdığı balıkları ve türlerini, biliniz ki, çocuklarımız bilmeyecek ve tanımayacak. Nasıl ki, geçmiş devirlere ait Türkiye ile ilgili birçok...

BAŞKAN - Sayın Türkmen, lütfen, son cümlenizi söyler misiniz.

KAZIM TÜRKMEN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

... kültür değerlerimizi tarih kitaplarında görüyorsak, gelecek kuşaklar da, biliniz ki, bu değerleri böyle görecektir. Tuna'dan akan Avrupa'nın katı atıklarını siz temizlemeden, orada ona mani olmadan, Türkiye'deki Orman Bakanlığıyla Çevre Bakanlığını birleştirirsek, Türkiye'ye en büyük kötülüğü yapmış oluruz.

Biliniz ki, çok kısa bir süre sonra, bu yanlışlıktan geri dönülecek; ama, Türkiye, bunun bedelini, ne yazık ki, çok pahalıya ödeyecektir.

Ümit ediyor ve diliyorum ki, bu yanlış tasarı, sizler aracılığıyla geri çekilir.

Bu düşünceyle hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkmen.

1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Görev

MADDE 2.- Çevre ve Orman Bakanlığının görevleri şunlardır:

a) Çevrenin korunması, kirliliğinin önlenmesi ve iyileştirilmesi için prensip ve politikalar tespit etmek, programlar hazırlamak; bu çerçevede, araştırmalar ve projeler yapmak, yaptırmak, bunların uygulama esaslarını tespit etmek, uygulanmasını sağlayacak tedbirleri almak.

b) Çevrenin korunması ve kirliliğinin önlenmesi amacıyla ülke şartlarına uygun olan teknolojiyi belirlemek, bu maksatla kurulacak tesislerin vasıflarını tespit etmek.

c) Ülke şartlarına uygun olan çevre standartlarını Türk Standartları Enstitüsü ile birlikte belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak.

d) Atık ve yakıtlar ile ekolojik dengeyi bozan, havada, suda ve toprakta kalıcı özellik gösteren kirleticilerin çevreye zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesi için denetimler yapmak; ülke genelinde tüm uygulayıcı kurum ve kuruluşların bu konudaki taleplerini değerlendirerek sonuçlandırmak; ülkenin atık yönetimi politikasını belirlemek ve bu konuda gerekli tedbirleri almak; tehlikeli hallerde veya gerekli durumlarda faaliyetlerin durdurulması ile ilgili usul ve esasları yönetmelikle belirlemek.

e) Çevrenin korunması ve kirliliğinin önlenmesi için çevre standartları ve ekolojik kriterler esas olmak üzere her türlü analizi, ölçüm ve kontrolleri gerçekleştirmek amacıyla laboratuvar kurmak, kurdurmak ve denetimlerini yapmak veya mevcut kamu kurum ve kuruluşlarının laboratuvarlarından yararlanmak.

f) Ülkedeki kirlenme konuları ile kirlenmenin mevcut olduğu veya olması muhtemel bölgeleri ve sektörleri tespit etmek ve izlemek, bu problemlerin teknik, idari ve finansman bakımından çözümünü sağlayan kaynağın bulunmasıyla ilgili çalışmaları yönetmek veya yönlendirmek.

g) Sürdürülebilir kalkınma ilkesi çerçevesinde, çevreye olumsuz etki yapabilecek her türlü plan, program ve projenin, fayda ve maliyetleriyle çevresel olguların ortak bir çerçeve içinde değerlendirilmesini gerçekleştirecek çevresel etki değerlendirmesi ve stratejik çevresel değerlendirme çalışmasının yapılmasını sağlamak, bu çalışmaları denetlemek ve izlemek.

h) Hayvanların korunmasına yönelik çalışmaları, ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşların işbirliği ile yapmak, yaptırmak, bu konuda yürütülen faaliyetleri desteklemek, denetlemek ve denetlenmesini sağlamak.

ı) Çevre konusunda görev verilmiş olan özel kuruluşlar ile kamu kurum ve kuruluşları arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak; bu konuda faaliyette bulunan gönüllü kuruluşları yönlendirmek, desteklemek ve bakanlıklar arası işbirliği esaslarını yönetmelikle belirlemek.

i) Çevreye olumsuz etkileri olan her türlü faaliyeti ülke bütününde izlemek ve denetlemek.

j) Çevre uygulamalarına etkinlik kazandırmak için başta mahalli idareler olmak üzere, sürekli bir eğitim programı uygulamak, bu amaçla yapılan eğitim faaliyetlerini izlemek, desteklemek, yönlendirmek, çevre bilincini geliştirmek ve çevre problemleri konusunda kamuoyu araştırmaları yapmak.

k) Çevre ve orman konularında uluslararası düzeyde sürdürülen çalışmaların izlenmesi ve bunlara katkıda bulunulması amacıyla ulusal düzeyde yapılan hazırlıkları ilgili kuruluşlarla işbirliği halinde yürütmek ve bu çalışmalara Türkiye'nin iştirakine ilişkin koordinasyonun sağlanmasına, uluslararası ilişkilerin yürütülmesi ile ilgili mevzuat çerçevesinde yardımcı olmak.

l) Ormanların korunması, imarı ve ıslahı ile bakımını sağlamak.

m) Orman sınırlandırılması ve kadastrosunu yapmak, vasıf tayini ile Devlet ormanlarına ilişkin irtifak hakkı tesisi ve iznine ait işleri yürütmek.

n) Orman sınırları içerisinde ve yeniden orman rejimine alınacak yerlerde genel ağaçlandırma planı düzenlemek, bu planın gerektirdiği etüt ve proje işleri ile ağaçlandırmaları yapmak veya yaptırmak.

o) Erozyonu önleyici her türlü tedbiri almak.

ö) Devlet ormanları içindeki otlak, yaylak ve kışlakları özel mevzuatına göre ıslah etmek, otlatma amenajman planlarını yapmak veya yaptırmak.

p) Ağaçlandırma yapmak, devamlı ve geçici fidanlıklar kurmak, özel ağaçlandırma yapmak ve fidanlık tesis etmek isteyen gerçek ve tüzel kişileri desteklemek.

r) Devlet ormanları ile tüzel kişiliği haiz kamu kurumlarına ve özel ormanlara ait amenajman planlarını yapmak veya yaptırmak.

s) Devlet ormanları içinde ve bitişiğinde oturan köylülerin sosyal ve ekonomik gelişmelerini sağlamak maksadıyla bunları her türlü kredi ve yardım kaynaklarıyla desteklemek, orman-halk ilişkilerini geliştirmek ve bu konuda her türlü tedbiri almak.

ş) Başka yerlere nakledilecek orman köylülerinin bıraktıkları taşınmazların kamulaştırılmasını sağlamak ve buraları ağaçlandırmak.

t) Yurtiçi odun hammadde ihtiyacını karşılamak, odun ve odun dışı orman ürünlerinin ithalat ve ihracatına ilişkin esasları belirlemek, gerektiğinde tohum, fidan ve üretimle ilgili maddeleri ithal ve ihraç etmek.

u) Millî parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları ve orman içi mesire yerleri ile biyolojik çeşitliliğin, av ve yaban hayatı alanlarının tespiti, yönetimi, korunması, geliştirilmesi, işletilmesi ve işlettirilmesini sağlamak.

v) Bakanlığın çalışma alanına giren hizmetlere ilişkin olarak, araştırma birimleri ve eğitim merkezleri açmak, yurtiçinde ve dışında gerekli personeli yetiştirmek, her çeşit uygulamalı araştırmalarla eğitim, yayın ve yayım çalışmaları yapmak, yaptırmak, dokümantasyon ve tanıtma faaliyetlerinde bulunmak.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aceleyle getirilmiş, ilgili bakanlıklar arasında bile tartışılmamış, tabiî ki, sivil toplum örgütleri, akademik çevreler arasında hiç tartışılmamış bir tasarıyı inceliyoruz.

Bu tasarı komisyonlarda incelenirken, tartışmalar sırasında gerekçe olarak ileri sürülen en önemli nokta, devletin küçültülmesiydi. Devletin küçültülmesi, biliyorsunuz, son yılların moda terimidir ve gelişmiş ülkeler, çokuluslu şirketler, uluslararası finans kuruluşları tarafından da sık sık dile getirilmektedir; çünkü, devleti çağdaş görevlerinden soyutlamak ve onu klasik görevleri içerisine hapsetmek, bu kuruluşların ve ülkelerin işine gelmektedir. Böyle durumlarda, gelişmekte olan ülkelere istedikleri politikaları önermede ve onları kendi yararlarına işleyecek politikalar doğrultusunda yönlendirmede daha başarılı olmaktadırlar.

Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz, Türkiye'de, sorumlu davranmayan kimi hükümetler, siyasî nedenlerle yaptıkları girişimler sonucunda, devlet mekanizmasını hantal bir yapıya kavuşturmuşlardır ve böyle bir yapı, devletin etkin çalışmasını da engellemektedir; ama, bunun çözümü, ayrı ayrı çok önemli işlevleri olan, ama birbirleriyle ortak yönleri çok olmayan iki bakanlığı, aceleyle, çok irdelemeden, başka alternatifler üzerinde durmadan bir araya getirmek değildir.

Kaldı ki, bir hata daha yapılmaktadır; iktidar, kamu yönetimi reform tasarısını hazırladığını ileri sürmektedir; ama, bir yandan bunu ileri sürerken, kamu yönetimi reform tasarısının son şeklini almasını bile beklemeden iki bakanlığı birleştirmektedir; bu da, fevkalade yanlış bir davranış biçimidir.

Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığı, aslında, yapıları ve çalışma alanları birbirinden farklı olan bakanlıklardır. Kuruluşu, müsteşarlık olarak 1978'e dayanan Çevre Bakanlığı, daha dinamik, uluslararası gelişmelere ve işbirliğine açık, hızlı hareket eden bir yapıya sahip olmalıdır. Avrupa Birliğinin de, aday ülkelerden talep ettiği veyahut da önerdiği, müsteşarlık veya bakanlık arasında, böyle bir tercihi söz konusu değildir. Avrupa Birliğinin, yapıyla ilgili olarak öne sürdüğü, sadece, stratejik kararları alabilen, pek çok bakanlık tarafından, kendi faaliyet alanlarında dikkate alınmayı sağlayacak olan, etkin uygulama, etkin denetim, etkin yaptırım uygulayabilen bir birim oluşturulmasıdır. Çevre Bakanlığının bu yapısına karşılık, Orman Bakanlığı, daha durmuş oturmuş, en uç yörelere kadar uzanabilen, sorunları tanımlayan, gerekli kararları alan ve hemen, başka işbirliğine de ihtiyaç duymadan uygulayabilen bir yapıya sahip olmalıdır. Çevre Bakanlığının sorunları, daha çok kentlerde yoğunlaşmaktadır, Orman Bakanlığının sorunları ise, daha çok kırsal kesimdedir; dolayısıyla, yapıları ve çalışma alanları itibariyle birbirinden farklı olan iki bakanlığın bir araya getirilmesi gündemdedir.

İncelemekte olduğumuz tasarı, mevcut sorunları da çözmemektedir; çünkü, örneğin, Çevre Bakanlığının, bugüne dek çok etkin çalıştığı söylenemez; ama bunun nedenleri, kaynak yetersizliği, yetki ve sorumluluk bakımından karmaşanın var olması ve bir de eşgüdüm eksikliğidir. Aslında, iki bakanlığın bir araya gelmesi, bu sorunları çözmediği gibi, Çevre Bakanlığının yakından ilgili olduğu ve ortak çalışma alanlarına sahip olduğu bakanlıklardan sadece bir tanesiyle birleştiriliyor olması, diğer bakanlıklarla olan eşgüdüm konusunu daha da olumsuz yönde etkileyebilir.

Çevreyle ilgili politika belirleyen, karar alan, uygulayan veya denetim yapan 40'tan fazla kamu kuruluşu vardır, bunlar arasında işbirliğinin nasıl sağlanacağı da bu tasarıda yer almamaktadır. Ayrıca, çevresel değerlerin, yatırım projelerine yansıtılması veya diğer bir deyişle, yatırım projelerinin, bu çevre değerlerini nasıl etkilediğinin anlaşılması için bir mekanizma da geliştirilmemiştir. Ayrıca, çevre alanında çeşitli kademelerde ve çeşitli alanlarda planlar söz konusudur, özel uygulama alanları vardır. Buradaki yetki ve sorumluluk, eşgüdüm karmaşasının nasıl giderileceği de ele alınmamıştır.

Eğer, olumlu katkı yapacak hiçbir nokta yok mu diyorsanız, o zaman, bir noktanın olduğunu size söyleyebilirim. Gerçi, kamu yararı açısından hiçbir olumlu katkı söz konusu değildir; ama, kıyı ve ormanların özelleştirilmesini şu veya bu sebeple çok isteyenler, bir başka deyişle, kıyı ve orman yağmasını bekleyenler bu tasarıdan memnun olabilirler; çünkü, kıyı ve orman özelleştirilmesine çevresel nedenlerle yapılacak olan katkı, bu tasarıyla ortadan kaldırılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği, çevre politikalarını ulusal politikalar olmaktan çıkarmış ve Avrupa Birliği hukukunun bir parçası haline getirmiştir.

Tabiî, bu durum, bir aday ülke olarak, Türkiye'ye ek yükümlülükler getirmektedir; çünkü, aday ülkelerin, Avrupa Birliği hukukunu benimsemesi ve bunu kendi yasalarına, normlarına yansıtması söz konusudur. Bu da, bir ek yükümlülük getirmektedir; çünkü, 200 kadar yönerge vardır, benimsemek ve kendi hukukumuza yansıtmak durumunda olduğumuz ve bunun maliyeti çok fazladır. Bunlardan en önemlilerini alsak bile, ki, bunlar 50 tane kadardır, Avrupa Birliği müktesebatına uyumu sağlayabilmek için, en az 6 tane yasa, 57 tane yönetmelik hazırlamamız gerekir, 12 yasada değişiklik yapmamız, belli kurumları oluşturmamız ve çeşitli projeler geliştirmemiz gerekir. Bu yükü kaldıracak bir mekanizmayı da, bu tasarı, getirmemektedir.

Türkiye, 2001 yılında kabul ettiği bir belgeyle, Avrupa Birliği müktesebatını benimsemiş ve çevreyle ilgili bazı taahhütlerde de bulunmuştur. 2003 yılı programında da, bu müktesebata uyum sağlamak için yapılacak işler sıralanırken, çevre konusunda neler yapılacağı da belirtilmiştir. Ayrıca, diğer bütün bakanlıkların, kendi faaliyet alanlarında, çevreyle ilgili değerleri ve değerlendirmeleri dikkate almaları öngörülmüştür.

Şimdi, tabiî, bunlar, olumlu gelişmelerdir; çünkü, Türkiye, Avrupa Birliğine karşı bir yükümlülük altında olmasa da, çağdaş bir ülke olarak, çevreye önem vermek ve evrensel kuralları kendi yasalarına yansıtmak durumundadır.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Keleş.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bu konuda Türkiye'de yapılacak çok iş vardır; çünkü, düşünün ki, 3 000'in üzerinde olan belediyeden, sadece 12 tanesinde katı atık depolama tesisi vardır. Arıtma işleminden yararlanan nüfus oranı ise, pek çok yörede, yüzde 1 ile yüzde 10 arasında değişmektedir. Dolayısıyla, daha çok iş yapılması gerekir; çağdaş ülke olmak, bunun bir zorunluluk olarak ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Ayrıca, çağdaş ülke olmanın ötesinde, Anayasamızın 56 ncı maddesi de bunu gerektirmektedir.

İncelemekte olduğumuz tasarı, personelle ilgili olarak getirdikleri nedeniyle, Anayasanın 123 ve 128 inci maddelerine de aykırıdır. Değerli arkadaşlarım, tasarı, il müdür yardımcılarına kadar büyük bir kadroyu yeniden belirleme olanağı vermektedir. Bakanlarımız da "tabiî, kendi istediklerimizle çalışmak hakkımız" demektedir. Değerli milletvekilleri, kendi istediği personelle çalışmak hiçbir hükümetin hakkı değildir, olmamalıdır ve olmamıştır. Bunun, devleti tanımamaktan, hükümet-devlet ayrımını tam olarak yapmamaktan, bir yanılgı sonucunda ortaya çıktığını düşünüyorum; çünkü, devlet, hükümeti kapsayan; ama, başka kurumları da kapsayan bir kurumlar bütünüdür. Devlet yönetiminde istikrarı sağlayan bürokratlardır; bürokratlar, devletin bürokratlarıdır, hükümetlerin bürokratları değildir. Kuşkusuz, görevini yapmayan, yetersiz olan veya özel kalem müdürü gibi bakanla çok yakın çalışan bürokratlar değiştirilebilir; ama, büyük sayılarla değişiklik yapılması hiçbir hükümetin hakkı değildir ve olmamalıdır. Anayasaya aykırı olduğu için, zaten bu hükümler bozulacaktır.

Özetle şunu söylemek istiyorum: Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığı, görevleri ve birimleri itibariyle yan yana getirilmiştir; iki ayrı bakanlığın yan yana getirilmesinden oluşturulan bir bakanlık halindedir. Mevcut sorunları çözmemektedir; tam tersine, Kamu Yönetimi Reform Tasarısından önce hazırlanmış olması ve Çevre Bakanlığının Orman Bakanlığına bağlanması veyahut da Orman Bakanlığıyla birleşmenin sağlanması, ek sorumluluklar ve ek sorunlar yaratacak niteliktedir.

BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Keleş.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Eleştirilere aldırmadan, Kamu Yönetimi Reform Tasarısının sonuçlanmasını beklemeden, bu tasarının yasalaştırılmaya çalışılması, bir defa, sorumlu bir davranış biçimi değildir diye düşünüyorum.

Bunun, Adalet ve Kalkınma Partisinin demokrasi anlayışını, kendi dünya görüşü doğrultusunda kadrolaşmaya verdiği önemi ve önceliği gösterdiği kanısını taşıyorum. Ayrıca, iş ve aş vaadiyle gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin bu uygulamalarının halkımız tarafından da çok ibretle ve yakından izlendiği kanısını taşıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keleş.

Şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Ahmet Münir Erkal.

AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Sayın Başkan, önerge hakkında konuşacaktım.

BAŞKAN - Bize gelen...

AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Vazgeçtim efendim.

BAŞKAN - Peki. Teşekkür ederim.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker.

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İzmir Milletvekili Sayın Vezir Akdemir; buyurun (CHP sıralarından alkışlar)

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Uygulamaları sürdürülen 6831 sayılı Orman Kanunu, ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun tarımla uğraşmaları nedeniyle büyük önem arz etmektedir.

1937-1945 yılları arasında ormanlar devletleştirilmesine rağmen, kadastroların tamamlanmamış olması nedeniyle, orman teşkilatları ile orman köylüsü arasında ihtilaflar büyümüştür.

Orman köylüsünün geçim kaynağı olan ürünlerin yetiştiği her çeşit meyvelikler ve özellikle zeytin alanları, köylünün elinden alınmaya çalışılmıştır. Köylünün tapulu arazileri olmasına rağmen, orman sınırları içerisine alınan araziler, köy meraları, köylünün elinden alınarak, köylümüz mağdur edilmiştir.

Yapılması gereken, orman kadastrolarının tamamlanarak, son beş yıl öncesine kadar orman vasfını kaybederek orman alanı dışına çıkarılan ve orman köyleri sınırları içerisinde kalan yerlerin, zilyetlik durumuna göre, tarımsal amaçlı kullanılmak kaydıyla, bedelsiz olarak orman köylüsüne verilmesidir.

AK Parti iktidarı, orman köylüsü için yaşamsal değer taşıyan bu değişikliğe ret oyu vererek, orman köylüsünü değil, rantçıları, yağmacıları korumuştur. Böylece, orman köylüsünün toprağına göz diktiğini göstermiştir. Burada, ticarî zihniyet önplana çıkmıştır. Köylünün, ya parasını ya da toprağını almayı hedef bilmiştir.

Mevcut iktidar, Anayasamızın 139 uncu maddesini değiştirerek, bugüne kadar Or - Koop aracılığıyla ormanları işletme hakkına sahip olan orman köylüsünün haklarını kısıtlayarak, parası olan şahıslara, toprağı ele geçirme olanağı sağlamaktadır. Yapılan değişiklik, orman köylüsüne bir şey vermediği gibi, elindekileri de alarak, sefalete sürüklenmesine yol açacaktır.

AK Parti iktidarı, bununla da yetinmeyip, Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığını birleştirerek, durumu, büsbütün çıkmaz hale getirecektir. Bu iki bakanlıkta çalışan personelin durumu belirginleşmemiş, personel şaşkın halde bırakılmıştır. Ülkemizde büyük çevre sorunları yaşanırken, bu iki bakanlığın birleştirilmesiyle, sorunlar büsbütün artacaktır.

Sanayi kentlerinde yapılan fabrikalardan çıkan atıklar ve bunlardan yayılan kimyasal maddeler doğayı tahrip ettiği gibi, büyük sağlık sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Yapılması gereken, Çevre Bakanlığında çalışan uzman personelin çalışmalarına destek vererek, kimyasal maddelerden dolayı meydana gelen çevre katliamını önlemektir.

Bu iki bakanlığın birleşmesiyle, orman köylüsünün mağduriyeti daha da artacaktır. Bu noktada yapılması gereken, orman köyleri sınırları içerisinde kalan yerlerin, zilyetlik durumlarına göre, bedelsiz olarak orman köylüsüne verilmesi olacaktır.

Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan (2/B) parsellerin, hak sahiplerine bedelsiz olarak verilmesi ve 6831 sayılı Orman Kanununun 1744 sayılı Kanunla değişik 2/B; 2896 sayılı Kanunla değişik 2924 sayılı Kanunun 11 ve 12 nci maddeleri kapsamına giren ve köylünün daha önce kullandığı bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik ve fındıklık gibi tarım arazileri ile köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının -acilen kadastro çalışmaları bitirilerek- bedelsiz olarak, öteden beri bu alanları kullanan köylülere verilmesi, bu iktidarın öncelikli görevi olmalıdır.

Köylümüz, ekonomik olarak perişan durumda iken, AKP, gündemi saptırıp, çıkar çevrelerinin amaçları doğrultusunda düzenlemeler yaparak, zamanı boşa geçirmektedir.

Cumhuriyet Halk Partisi, işçimizi, memurumuzu, esnafımızı, köylümüzü zor duruma düşürecek çalışmalara, geçmişte olduğu gibi, bugün ve gelecekte de izin vermeyecektir.

AK Parti, Acil Eylem Planı kapsamında, 205 faaliyet konusu bulunduğunu beyan etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun; sözlerinizi tamamlar mısınız.

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu faaliyetleri, şu 4 ana başlık altında toplamıştır:

1- Kamu Yönetimi Reformu

2- Ekonomik Dönüşüm Programı

3- Demokratikleşme ve Hukuk Reformu

4- Sosyal Politikalar

Şimdi, sizlere şunu sormak istiyorum: Bankaları hortumlayıp tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını yiyenler, servetlerine servet katmadılar mı?

Mahkemelere düşmüş vatandaşlarımızın davaları iş yoğunluğundan dolayı sürüncemede bırakılıp vatandaşımız mağdur edilmiyor mu?

Yerel yönetimlerde, belediye başkanları, bırakın hizmet yapmayı, personeline maaş verecek para bulamıyor.

Demokratikleşme demenize rağmen, iktidara geldiğiniz günden beri en katı, en despot ve en hukuk tanımaz uygulamaları yaptınız. Duble yol dediniz, duble vergi topladınız; sosyal adalet dediniz, tam tersi, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaptınız. İşsizliğin çığ gibi arttığı bir ortam yarattınız.

Üniversiteden mezun olmuş milyonlarca gencimize iş alanları mı yarattınız; yoksa, üniversiteye yeni başlayacak öğrencilere yeni imkânlar mı tanıdınız? Fırsat eşitliği bu mu?!

Hastaneye gidip tedavi gören vatandaşlarımızın ekonomik zorluklar nedeniyle rehin kalmalarını mı önlediniz?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Nerede var, nerede var?!

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Bugün, bir saat önce bana telefon geldi; İzmir Yeşilyurt Hastanesinde, 2 400 000 000 lirayı ödeyemeyen bir vatandaşımız; işte örnek. Açın, görüşün; başhekimle ben görüştüm bizzat; siz de görüşün, acaba neden...

Ekonomik sıkıntılardan dolayı bölgeden bölgeye veya köyden kente göçü mü önlediniz?

Köylünün binbir güçlükle ürettiği ürünü mü değerlendirdiniz?

Kapanan 300 000 işyeri yerine yenilerini mi açtırdınız; yoksa, memurlarımıza yeni maaş olanakları, yeni iyileştirme mi yaptınız?!

Değerli milletvekilleri, bahsettiğiniz sorunları, elbette ki, hepimiz biliyoruz; ancak, madem, halk AKP'ye bu gücü verdi, siz de bu gücü etkili bir şekilde kullanarak, acil olarak çözülmesi gereken sorunları çözün ve vatandaşın yüzünü güldürün. Asla unutulmamalıdır ki, bütün bunlar, milletin vekili olan bizlerin temel görevidir değerli arkadaşlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Hükümet adına, Orman Bakanı Sayın Osman Pepe; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün sabah 3.30 civarında Bingöl'de meydana gelen depremde canını kaybeden yurttaşlarımıza Cenabı Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bingöllülerin ve ülkemizdeki bütün yurttaşlarımızın başı sağ olsun.

Deprem, bu ülkenin fizikî olarak yaşamış olduğu coğrafyanın kaçınılmaz bir alınyazısı; ama, insanımızın alınyazısı olduğuna inanmıyorum; çünkü, ben, depremin, akılsızlığın veya aklı yeterince kullanmamanın, bilimi yeterince kullanmamanın insana getirmiş olduğu, insana yüklemiş olduğu çok ağır bir fatura olduğunu ve akılsızlığın, bir noktada, cezası olduğunu düşünüyorum. Bunu en acı şekliyle yaşayan Kocaeli, Sakarya, Yalova ve İstanbul yöresinin 1999 yılında yaşamış olduğu acıların daha unutulmadığı, yaralarının yeterince sarılamadığı bir süreçte böyle bir depremi yaşamak, elbette ki, hepimizi üzmüştür; ama, bu depremlerden ders çıkarmamız lazım. Önce, niye kamunun binaları yıkılıyor diye herkesin takkesini önüne koyup düşünmesi lazım; çünkü, kontrol mekanizmasını sağlıklı bir şekilde işletemedik ve işletemiyoruz.

2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunuyla, Türkiye'de, yasa olarak güzel şeyler yazılıp çizilmesine rağmen, bunları kontrol edecek olan, insanlardır. İnsan kalitesini eğitimde öğretimde yükseltmedikten sonra, insanlara bir toplumsal bilinç kazandırmadıktan sonra, insanlara dürüst olmanın hazzını, erdemini anlatmadıktan sonra "köşeyi dön de, nasıl dönersen dön" anlayışıyla, mantalitesiyle, düşüncesiyle, insanları, belli süreçlerden geçirip işin başına getirdiğiniz müddetçe, bu acıları, bu üzüntüleri uzun süre yaşamaya devam ederiz.

Ben, bütün kalbimle, bütün yüreğimle şuna inanıyorum ki, dünyanın gelmiş olduğu şu andaki durumda, depremin, en az Türkiye kadar, alınyazısı olduğu söylenen bütün ülkelerde, 6,4 şiddetindeki bir depremde, bırakın hiçbir kamu binasını, hiçbir özel bina bile yıkılmaz; ama, heyhat, Türkiye'de 6,4 şiddetinde bir deprem oluyor, önce okullar yıkılıyor, önce hastaneler yıkılıyor. Halbuki, hastanelerin emniyet katsayısının, okulların emniyet katsayısının çok daha yüksek olması lazım. Niye yıkılıyor; siz, tabiî, yüzde 40, yüzde 50 tenzilat yapana vereceksiniz, ondan sonra, betonun kalitesini, demirin kalitesini, kalıbın kalitesini sorgulayacak, takip edecek, bunu kontrol edecek bir sorumlu mekanizmayı tam olarak işletemeyeceksiniz, Millî Eğitimin okul ihalesini Millî Eğitim yapacak, kontrolünü kendisi yapacak; sağlığınki, SSK'nınki vesaire...

Mutlaka ve mutlaka çağdaş dünyanın geldiği yere bizim de gelmemiz lazım. İnanıyorum ki, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun önümüzdeki günler içerisinde bazı noktalarının -benim Bakanlığımı ilgilendiren noktalarda mutlaka şu anda tıkandığı, çözüm üretmekte sıkıntılar olduğunu biliyorum- tahkim edilerek, orada halledilmesi gerekecektir; ama, en temel şart olarak, hangi kanunu, dünyanın en mükemmel kanununu da getirsek, bunu uygulayacak insandır ve altını çizerek söylüyorum; insan unsurunu vasıflı hale getirmemiz lazım, yurdunu seven, hakkı, hukuku bilen insanlar haline getirmemiz lazım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanlıklarını birleştiriyoruz. Komisyonlarda ve Genel Kurulda değerli sözcü arkadaşlarımı dinliyorum; Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığının birleşmesinin yeterince haklı nedenleri olmadığını, iki bakanlığın birbirinden çok farklı fonksiyonları olduğunu, birisinin icracı bir bakanlık, birisinin bir koordinasyon bakanlığı olduğunu, hem koordinasyon hem de icranın aynı elden yürütülmesinin mümkün olmadığını veyahut olamayacağını söylüyorlar ve bunun arkasından da, bu hükümetin asıl yapmak istediği şey bir kadrolaşmadır; yani, bunların, bu bakanlıkları bir araya getirmelerinin, esas, gizli gündeminde kadrolaşma vardır diye ekliyorlar.

Şimdi, bu, kamuoyuna, bilhassa anamuhalefet tarafından bu şekilde takdim edilince, kamuoyu da, tabiî... İcranın başındaki Başbakan, elbette ki, bu konuda gerekli açıklamaları yapıyor; fakat, kamuoyunu doğru bilgilendirmek açısından, şurada, Orman Bakanlığında, 57 nci hükümet döneminde, son üçbuçuk yıl içerisinde yapılan atamaların listesi var; onları, size, kısaca arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 57 nci hükümet, 28.5.1999 tarihinden 19.11.2002 tarihine kadar bakanlığın 21 220 personelinden 8 088'ini tayin işlemine tabi tutmuş.

Arkadaşlar, kararnameli personelin yüzde 87'sini tayin etmişler, personelde ise bu oran yüzde 40'larda kalmış. Bu tayin furyasından en çok nasibini alanlar mühendisler. Orman Bakanlığında 3 200 mühendisten 2 700 mühendisin yeri değişmiş. Arkadaşlar, 3 200 mühendisten 2 700 mühendisin yeri değişmiş. 35 tane bölge müdürlüğü var; bir tur yetmemiş, bir defa değiştirmişler; ondan sonra, kendi getirdikleri bölge müdürlerini yeterli bulmadıkları veyahut da uygun görmedikleri için, tutmuşlar onları bir daha değiştirmişler.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bir de siz değiştirin...

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Peki, biz ne yapmışız arkadaşlar, bakın: Altı ay içerisinde, kadrolaşma çalışması yapmakla itham edilen hükümetimiz, kararnameli 6 ve personelden de 156 tayin yapmış.

İSMET ATALAY (İstanbul) - Onlar da kendi isteğiyle gitti(!)

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Müsteşarımızın kendisi emekli olmuştur; Orman Genel Müdürü, kendisi emekli olmuştur. Çevre Bakanlığında... Yalnız, 57 nci hükümet, bu oranlara bayağı sadık kalmış; kararnameli personelden 114'ünün 97'sini değiştirmiş; oran yüzde 86. Şimdi, ben, burada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Yani, yapılan bu eleştirilerin... Elbette ki, muhalefet bizi eleştirecek; çünkü, ben de burada, bu kürsüye, onlarca kez, muhalefet milletvekili olarak çıktım ve konuştum, iktidarın icraatlarını eleştirdim. Eleştiri olacak, muhalefet olacak; demokrasinin en güzel tarafı bu; ama, kantarın topuzunu da kaçırmamak lazım. Şimdi benim bu dediklerimi, bizi, yurttaşlar şu anda televizyonları başında izliyor. Peki, bu rakamlar onlara bir mesaj veriyor mu, bir şeyi söylüyor mu; söylüyor. Arkadaşlar, ben, daha önce, komisyonda da muhalefet sözcüsü arkadaşlarıma, iktidar sözcüsü arkadaşlarıma hepsini ifade ettim; 365 milletvekilini almış, Parlamentoya gelmiş, tek başına hükümet olmuş bir partinin, yakın çalışma arkadaşlarını, müsteşarını, genel müdürünü, genel müdür yardımcısını, daire başkanını seçmesinden daha tabiî ne olabilir?!

Arkadaşlar, bakın, biz, bu müsteşarları, genel müdürleri, daire başkanlarını aldığımız zaman, bunların yerine kimi getiriyoruz; bunların yerine, yine, o bakanlıkta ya şube müdürüdür ya daire başkanıdır ya APK uzmanıdır...

İSMET ATALAY (İstanbul) - İstanbul Belediyesinde memurdur!..

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - ...yani, oralardaki durumları yasal olarak buralara atanmaya müsait, geçmişi olan, hizmeti olan, birikimi olan insanları getiriyoruz. Biz, dışarıdan, Türkiye'nin dışından, buraya mühendis mi getiriyoruz?!

İSMET ATALAY (İstanbul) - İstanbul Belediyesinden getirin!

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - İstanbul da Türkiye'nin şehridir, Ankara da Türkiye'nin şehridir. Arkadaşlar, komplekslerle hareket etmemek lazım.

Sayın milletvekilleri, bir de şu var: Bu konuyu, önümüzdeki günlerde, ümit ederim ki, daha az konuşuruz; ama, eğer muhalefet söylerse, biz de, çıkarız cevabını veririz; çünkü, burası milletin kürsüsüdür. Elinde belgesi, bilgisi, dağarcığında söyleyecek bir şeyi olan kim varsa, çıkar, burada çatır çatır söyler; hükümet de, bununla alakalı olarak hakikaten verecek cevabı varsa, çıkar konuşur. Arkadaşlarımız çıkıyorlar, konuşuyorlar.

BAŞKAN - Sayın Pepe, sözlerinizi toparlar mısınız.

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Sayın Başkan, ben, tümü üzerinde konuşma hakkımı kullanmadım, zaten fazla da söz almayacağım; onun için...

"Çevre ilhak ediliyor..." Arkadaşlar, Çevre ve Orman Bakanlığı oluyor. Şimdi, bu, Orman Bakanlığından gelse, orman çalışanlarından gelse, başına "Çevre" geldiği için, gönül koyuyorlar, bunu yanlış anlıyorlar diyeceğim; ama, bakın, genel müdürlüklerin görevleri burada düzenlenirken, tadat edilirken, hakikaten, Çevre Bakanlığı için, çağdaş dünya normlarına, AB müktesebatına uygun düzenlemeler yapılıyor. Şunu da söyleyeyim: Orman Bakanlığı olarak, bizim 2/B'lerle alakalı yapmış olduğumuz düzenlemeler konusuyla -zannediyorum, 2/B'nin geldiği günlerdeki yoğun savaş gündemi nedeniyle, arkadaşlarımıza meselemizi yeterince anlatma imkânı bulamadık, kamuoyunu yeterince aydınlatma fırsatı bulamadık- alakalı gerekli dokümanı, değerli milletvekillerimize önümüzdeki hafta başında takdim edeceğiz. Yine, bu konuyla alakalı sivil toplum örgütlerini, yazarları, entelektüelleri, üniversite çevrelerini bu konuda bilgilendireceğiz. Ümit ediyorum ki, Türkiye'nin, ülkenin kangrenleşmiş bir sorununu, iktidar ve muhalefet arasında bir uzlaşma anlayışı içerisinde hallederiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, görüştüğümüz tasarı inşallah bir an önce yasalaşır ve ülkemize hayırlı hizmetlere vesile olur diyor; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pepe.

Son söz, İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir'e aittir.

Buyurun Sayın Karademir.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi hakkında görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.

Öncelikle, bugün, Bingöl'de meydana gelen depremden dolayı yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Yine, bugün, dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin, sömürüye karşı savaş, savaşa karşı barış mücadelelerinin kutlandığı 1 Mayıs Bayramlarını en içten duygularımla kutluyor; hepinizi sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Meclis çalışmalarının başından bu yana gerek kamuoyunda gerek komisyonlarda gerekse milletvekilleri arasında yeteri kadar araştırılıp tartışılmadan hazırlanan kanun tasarıları Yüce Meclisimize getirilmektedir; hatta, kamuoyu ve sivil toplum örgütlerinin tepkisine rağmen, âdeta, yangından mal kaçırırcasına kanunlaştırılmakta ve yürürlüğe sokulmaktadır. Bunlardan birini daha bugün burada yaşamaktan üzüntü duyuyorum. Orman ve Çevre Bakanlıkları, apayrı uzmanlık isteyen konularda ihtisas sahibi olmuş insanlarca yürütülmesi gereken organizasyonlar olması gerektiği halde, hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan bir anlayışla birleştirilmeye çalışılmaktadır.

AB Komisyonu ilerleme raporlarında belirtildiği gibi, aday ülkelerin uygulaması gereken bir belge olan katılım ortaklığının öncelikleri olarak, kısa vadede ÇED direktiflerinin üstlenilmesi, orta vadede ise, çevrenin korunması için kurumsal, idarî izleme kapasitesinin güçlendirilmesi, AB çevre müktesebatının uygulanması ve yürütülmesi, çevre ve yatay mevzuatlar, doğal çevrenin korunması, su kalitesi ve atık yönetimiyle ilgili mevzuata özel bir önem vermek suretiyle, müktesebatın uygulanması gerekmektedir.

Sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin tüm diğer sektörel politikalarının tanımlanması ve uygulanması ile bütünleştirilmesi gibi apayrı bir ihtisas konusu olan çevre ve ormanın ne alakası vardır, bu birleştirmeyle neyi amaçlıyoruz; bu, hiç belli değildir.

Ayrıca, çok önemli olan bu iki bakanlığın birleştirilerek, orman ve çevrenin genel müdürlükler düzeyine indirilmesiyle, taraf olduğumuz uluslararası birçok sözleşmenin takibi ve uygulanması; ayrıca, doğayı, çevreyi, denizlerimizi, atmosferimizi korumak mümkün müdür?

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığının birleştirilmesinden başka tasarruf yapılabilecek bir şey kalmamış mıdır?! Oysa, AKP iktidarının, gerek seçim bildirgelerinde gerek hükümet programlarında, özellikle ekonomiyle ilgili alanda üç tane bakanlık hizmet vermektedir, bunun tek bakanlığa indirileceği söylendi, bu konuda da hiçbir girişim söz konusu değildir.

Ayrıca, geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızdan dönen ve yine aynen kabul edip, yasalaştırmayı hedeflediğiniz Anayasanın 169 ve 170 inci maddelerinde yaptığınız değişikliklerle, ormanlarımız peşkeş çekilerek tamamen yok edilecek hale dönüşecektir.

HASAN ANĞI (Konya) - Ne alakası var?

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Dolayısıyla, Orman ve Çevre Bakanlıklarının birleştirilmesinin ülkemiz için nelere mal olacağını düşünebiliyor musunuz! Böyle bir tasarrufla iyi bir gelir elde edeceğinizi mi sanıyorsunuz?! Ülke, devlet ve millet yönetimini, bir şirket yönetimi gibi, basit kâr-zarar mantalitesi içerisinde ele alıyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, 1991 yılından bugüne kadar geçen süre zarfında, bütün olumsuzluklara rağmen, genç ve dinamik personeliyle önemli mesafeler katederek, çevre yönetiminde etkinliğin artırılması ve yapılandırılması konusunda gerekli temel çalışmaları tamamlayan Çevre Bakanlığı yok edilmeye çalışılmaktadır. Üyesi olmak için uğraş verdiğimiz Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde ülkemizce sağlanması istenen 214 adet direktif bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Karademir.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Şimdi, Orman Bakanına soruyorum: Siz, bunları, iki genel müdürlükle nasıl yürütecek ve mevzuatı geliştireceksiniz? Tek bakanlıkla bile ormanlarımız korunup, geliştirilemedi; oysa, şimdi, hem ormanları hem de çevreyi nasıl koruyup geliştireceksiniz; bu, mümkün müdür? Sizin için belki mümkündür; anlaşılıyor ki, siz, durumu idare edeceksiniz; ancak, bu yaklaşım, sadece üyesi bulunduğunuz hükümetinizde geçerlidir, dünya ve Avrupa Birliğinde değil.

Sayın milletvekilleri, oysa, görevimiz, devletimizin yükümlülükleri içerisinde bulunan çevrenin korunması için, kurumsal, idarî ve izleme kapasitesinin güçlendirilmesi ilkesi doğrultusunda, Çevre Bakanlığının yatırımcı ve yaptırımcı bir yapıya dönüştürülmesi için çalışmalar yapmak olmalıdır. Çevre Bakanlığının, politikaları belirleme, mevzuatı geliştirme, koordinasyon ve planlama fonksiyonları güçlendirilmelidir.

Ülkemizin 2002 ilerleme raporu incelendiğinde görülecektir ki, çevreyle ilgili birçok konuda halen yeterli bir gelişme kaydedilememiş olup, AB uyum süreci içinde, iş mevzuatımıza kazandırmamız gereken birçok yeni yönetmelik bulunmaktadır. Bu da, ancak, konusunda uzman, teşkilatları güçlendirilmiş bir Çevre Bakanlığıyla yapılabilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere sesleniyorum, eminim ki, aklınız, mantığınız ve vicdanınız Orman ve Çevre Bakanlıklarının birleştirilmesine "evet" demeye razı olmuyor. Gelin, vicdanınızın sesini dinleyip, benim gibi, açık ve net bir şekilde "hayır" deyiniz.

Sevgi ve saygılarımı sunuyor, sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karademir.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde iki önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra da aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 127 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (m) bendine "irtifak hakkı tesisi" ibaresinden önce gelmek üzere "kamu yararına" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Nusret Bayraktar

Eyüp Ayar

Cavit Torun

 

 

İstanbul

Kocaeli

Diyarbakır

 

Nihat Ergün

 

Mahmut Uğur Çetin

 

Kocaeli

 

Niğde

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (g) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini ve takip eden bent numaralarının buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Faruk Çelik

Ahmet Münir Erkal

Hasan Kara

 

 

 

Bursa

Malatya

Kilis

 

 

Faruk Anbarcıoğlu

 

Fuat Geçen

 

 

Bursa

 

Hatay

 

 

h) Dengeli ve sürekli kalkınma amacına uygun olarak ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkân veren rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlamak üzere, kalkınma planları ve bölge planları temel alınarak çevre düzeni planlarını hazırlamak veya hazırlatmak, onaylamak, uygulanmasını sağlamak.

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, bu önerge, en aykırı önergeydi; şimdi işleme alıyoruz.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Hükümet?..

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli)- Katılıyoruz.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin de katıldığı önergenin gerekçesini okutuyorum...

FARUK ÇELİK (Bursa)- Söz istiyoruz Sayın Başkan; Sayın Münir Erkal konuşacaklar.

BAŞKAN- Buyurun Sayın Erkal. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 2 nci madde üzerindeki önerge hakkında söz almış bulunuyorum; ama, bundan önce, bugün Bingöl'de hayatlarını kaybeden değerli insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum, başsağlığı diliyorum ve bütün ülke insanlarımıza geçmiş olsun temennilerimi iletiyorum ve tabiî, bu hususta -mesleğim olduğu için- çok ciddî bir planlama, uygulama, kontrol ve denetim mekanizmaları bir bütün olarak ele alındığı takdirde, ülkemizde, bir daha böyle acıların yaşanmayacağının da altını çizmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu getirdiğimiz önerge fevkalade önemli bir önergedir. Biraz önce, değerli CHP sözcülerinin, milletvekillerinin yaptıkları konuşmalarda, genelde şöyle bir ana yaklaşım ortaya konuldu: Çevre ve Orman Bakanlığının birleştirilmesi demek, çevreyi bir nevi yok etmek demek, çevrenin potansiyelini, etkinliğini azaltmak demek şeklinde yorumlandı.

Ben, şimdi kendilerine kısa bir gerçeği hatırlatmak istiyorum: 1991 yılında bakanlık kurulmuş, şimdiye kadar oniki yıl geçmiş. Ben, şimdi soruyorum -ve bu yetkiler o bakanlıkta da vardı- geçen süreç içerisinde, Çevre Bakanlığı, aslî fonksiyonunu yapmış mıdır; yapmamıştır. Peki, bu işle ilgili sivil toplum kuruluşları, örgütler, bu yetkiyi, bakanlığın bu uygulamasını sorgulamışlar mıdır; hayır, sorgulamamışlardır. Türkiye'de bir önemli sıkıntı da, maalesef, sivil toplum örgütlerinin bir otokontrol sistemini hayata geçirememiş olmasıdır. Yeni Çevre Kanunu bizim komisyonumuzun gündemindedir; bu vesileyle, bütün toplumla, iş dünyasıyla, reel sektörle, mühendis odalarıyla çok yakın diyaloglar kurduk, onlara "görüşlerinizi istiyoruz" diye haber gönderdik. Ortaya çıkan gerçek, maalesef, bu arzu edilen denetim mekanizmasının, otokontrol sisteminin, sorgulama mantığının Türkiye'de yeterince oluşmamış olmasıdır. Böyle bir sistemin oluşmadığı bir ülkede, benim, sosyal hayatın da, demokratik hayatın da, ekonomik hayatın da temel hak ve özgürlüklerin bulunduğu alanın da yeterince, arzu edilen seviyeye geleceğini söylemem mümkün değildir.

Dikkat ederseniz, mesela, Çevre Bakanlığı, geçmiş dönemde kamyon, traktör dağıtan bir bakanlık haline getirilmiş, siyasî popülizmin uygulandığı bir bakanlık olarak kullanılmıştır. Çevre Bakanlığının asıl fonksiyonu bu mudur? Çevrenin tarifini değerli vekillerimiz ifade ettiler "canlıların yaşamlarını sürdürdükleri, her türlü fiziksel, biyolojik, kimyasal, sosyal ve kültürel ortamı ifade eder" dediler. Peki, bunların hangisi ifade edilmiştir, hangisi hayata geçirilmiştir, hangisi uygulanmıştır? Bu husustaki hangi endişe Türkiye gündemine ve insanlarımızın önüne taşınmıştır? Buna, maalesef, kocaman bir "hayır" demek mümkündür. Neden; çünkü, değerli arkadaşlar, bir konunun altını çiziyorum, çevre problemi, dikkat ediniz, sadece hükümetlerin problemi, devletin problemi değildir; topyekûn, bir seferberlik anlayışıyla çözülebilecek bir problemdir. Anayasanın 56 ncı maddesinde bu çok açık ifade edilmiştir "vatandaşların ödevidir" denilmiştir; sadece devletin değil, tüm vatandaşların ödevidir. Yani, bir kere, çıkış noktasının ana temellerini ortaya iyi koymak lazım. Bu, böyle bir seferberlik anlayışıyla, yani, ciddî bir çevre bilinci ve şuuruyla çözülecek bir yaklaşımdır.

Türkiye'de çevre konusuna baktığınız zaman, bazı değerli vekillerimiz çevreyi sadece iki noktaya indirgedi: Kentsel çevredeki atıkları temizlemek ve sanayi atıklarını temizlemek. Böyle bir çevre anlayışı, fevkalade yanlış bir anlayıştır; doğal çevre vardır, tarihî ve kültürel çevre vardır, kentsel çevre vardır, görsel çevre vardır. Bunları birbirinden soyutladığınız zaman, siz, kendi değerlerinize ters düşmüş oluyorsunuz. Onun için, bütün bu çevre anlayışı, ciddî bir anlayışla planlandığı takdirde, Türkiye'de, çevre süreci, politika belirleme etkinliği, mevzuattaki dağınıklık çözülebilir.

Değerli arkadaşlar, sonra, çevre sorunları, sadece topyekûn seferberliğin dışında, küreselleşen dünyada, artık, ulusal parametreleri bir tarafa bırakarak, uluslararası parametreleri de sistemin içine dahil ederek çözülmesi gereken bir problemdir. Çernobil'deki patlama Karadeniz'deki çay üreticimizi ve insanımızı etkiliyorsa, bu çevre, artık, uluslararası boyutta ele alınması gereken bir konudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Erkal.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Demin, değerli bir vekilimiz söyledi, Tuna Nehri'nin kirlenmesi bizim Karadeniz'i de ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, küreselleşen dünyadaki bu karmaşık problemlerin çözümü, çok ciddî bir yaklaşımla, makro düzeyde, bütüncül bir yaklaşımla ele alınması lazım. İşte, 1/25 000 ölçekli veya daha üst ölçekli olabilir, bir çevre düzeni planı yapmak, bu dediğimiz başlangıcın, önemli başlangıcın ilk adımıdır. Eğer, biz, 1/25 000 çevre düzeni planında, Türkiye'nin, ülke ve bölge planlamasından sonraki üçüncü ayağı olan çevre düzeni planını, demin dediğim endişeleri, demin dediğim parametreleri sistemin içine alarak, değerlendirerek, bu veri tabanını doğru ortaya koyarak yapabilirsek, bir kere, kademeler halinde, hiyerarşik olarak önemli bir adım atmış olacağız.

Ben kanunu hazırlarken ortaya bir gerçek çıktı, gelen sanayiciler bana diyor ki: "Bu ÇED raporu bizim için bir beladır, sıkıntıdır." Neden; çünkü, Türkiye'de bölgesel ÇED yoktur, ülke bölgelerinde bir çevre düzeni planı da yoktur. Çevre düzeni planının olmadığı, bölgesel bir planlamanın olmadığı, çevre planının yapılmadığı bir yerde, nasıl bir bölgeye noktasal ÇED raporu vereceksiniz?.. Tabiî, bu, beraberinde bir sürü bürokrasi de getirmektedir.

Türkiye'nin temel plan kararlarında ciddî sıkıntılar vardır ve Türkiye'de, şimdiye kadar, bu dediğim anlamda bir çevre düzeni planı yapılmamıştır. Bakın, bunun altını çiziyorum, böyle bir plan yok. Yani, Türkiye, hangi çevre kriterlerine ve parametrelerine göre, acaba, Türkiye'yi planlayacaktır? Antalya turizm kenti mi olacaktır, sanayi kenti mi olacaktır? Ağrı hangi ekonomik sektöre bağlı olarak planlanacaktır? Malatya nasıl planlanacaktır? Karadeniz kentlerinin ve sahillerinin, kıyı şeridinin turistik amaçlı mı, kültürel amaçlı mı, gezi amaçlı mı, sanayileşme amaçlı mı, yapılaşma amaçlı mı, konut amaçlı mı, hangi amaçla planlanacağının temel plan kararları olmadığı için, Türkiye, maalesef, şu anda, başıboş, esen rüzgâra göre yönü değişen bir planlama anlayışıyla yönetilmektedir.

İşte, bizim bu önergeyle ortaya koymak istediğimiz... Bu görev, şimdiye kadar Çevre Bakanlığı tarafından yapılmamıştır. Bu hususta, Bayındırlık ve İskân Bakanlığıyla bir çatışma oluşmuş, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı da bunu yapmamıştır; çünkü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının altyapısında bir çevre yönetim birimi olmadığı için, bu endişe olmadığı için, maalesef, ulaşım planlamasının yapıldığı ve sadece emsal değerlerin ve yapı kat sayısının verildiği ruhsuz, kuru bir plan anlayışı Türkiye'nin gündemine getirilmiştir.

Onun için, değerli milletvekilleri, bizim bu çevre düzeni planıyla ilgili ortaya koyduğumuz endişeler bunlardır. Onun için, biz, bunu, yetki olarak, Çevre ve Orman Bakanlığının uhdesine vererek, böyle bir planlama anlayışını, makro anlamda, bütüncül anlamda, Türkiye'nin, demin dediğim bu çevre parametrelerini ciddiyetle içine sindiren, hazmeden bir anlayışla planlandığı takdirde, işin en önemli adımı atılmış olacaktır. Göreceksiniz, bundan sonra, hiyerarşik olarak bu yaklaşım sürecek ve devam edecektir.

BAŞKAN - Sayın Erkal, toparlar mısınız.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Devlet Planlama Teşkilatının görevidir bu.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Efendim?..

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Fizikî planlama Devlet Planlama Teşkilatının görevidir.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Fizikî planlama!.. Ben, fizikî planlamadan bahsetmiyorum, çevre planlamasından bahsediyorum.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Fizikî planlamayı yapmadan onu yapamazsın.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Çevre planlaması, fizikî planlama değildir. Çevre Planlaması, lejandına, alttaki lejandına, korunması gereken bölgeleri, hassas bölgeleri, ekosistemleri, ekolojik varlıkları ciddiyetle işleyen ve bunun için ne şekilde uygulama yapılacağını gösteren bir plandır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Fizikî planlamayı, şimdiye kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yaptı ve yapılan planlar da ortadadır. Türkiye'de kentsel çevrenin uğradığı katliam da ortadadır. Türkiye'deki kaçak yapılaşmanın, çarpık yapılaşmanın bu ülkeye getirdiği maliyet ortadadır.

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Af çıkar, af...

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bunları görüp "fizikî planlama yapılıyor" demeniz, bana göre ciddiyetle bağdaşmamaktadır.

Değerli arkadaşlar, çevre düzeni planı, bu dediğim beklentilere cevap verebilecek böyle bir mantıkla ortaya konulmalıdır. Demin, Değerli Ali Topuz Beyle görüştüm "bu hiyerarşik planı bozmayın" dedi; ama, ben, statükonun yıkılmasından yanayım. Türkiye'de, eğer, şimdiye kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bu planı üzerine aldı ve gereğini yapmadıysa, Çevre Bakanlığı, değişik bir anlayışla, mantıkla bu planı Türkiye gündemine getirmeli ve bunun gereğini yapmalıdır. O zaman, buradan, tekrar, çevre probleminin hiyerarşik bir anlamda çözüme gireceğini duyurmak istiyorum.

Bu önergenin hayırlı olması temennisiyle, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erkal.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 127 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (m) bendine "irtifak hakkı tesisi" ibaresinden önce gelmek üzere "kamu yararına" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                            Nusret Bayraktar

                                                                        (İstanbul)

                                                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasanın 169 uncu maddesine uyum sağlamak amacıyla bu değişiklik önerilmiştir.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu bent, bir kayma olduğu için, yasa maddesinde (n) bendi olarak yerini alacaktır; onu hatırlatıyorum.

Sayın milletvekilleri, maddeyi, kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Bakanlık Teşkilatı

Teşkilat

MADDE 3. - Bakanlık teşkilatı, merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşlardan meydana gelir.

BAŞKAN - Madde üzerinde grupları adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Vahit Kirişçi?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yok.

BAŞKAN - Peki.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Merkez teşkilatı

MADDE 4.- Bakanlık merkez teşkilatı, ana hizmet birimleri ile danışma ve denetim birimleri ve yardımcı hizmet birimlerinden meydana gelir.

Bakanlık merkez teşkilatı ekli (I) sayılı cetvelde gösterilmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; buyurun.

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Bingöl'de meydana gelen deprem nedeniyle yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı ve yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Çevre ve Orman Bakanlıklarının yeniden teşkilatlanmasına ilişkin tasarı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, elbette, zaman zaman, ülkedeki durumlar göz önüne alınarak, bazı bakanlıklar birleştirilebilir, bazı bakanlıklar ayrılabilir. Bazen, sizin deyiminizle, AKP'nin deyimiyle, devletin küçültülmesi yönünde bazı tedbirler de alınabilir. Ancak, belki de, bakanlıklar içerisinde, birleştirilmesi düşünülen en son bakanlık olarak Çevre Bakanlığını düşünmek lazım; çünkü, Türkiye'nin en genç bakanlığı Çevre Bakanlığıdır. Biraz önce, konuşmacı arkadaşlarımızın da söylediği gibi, Çevre Bakanlığı önce Çevre Genel Müdürlüğü, sonra Müsteşarlık ve sonra da Bakanlık olarak 1991 yılında kurulmuştur. Hem en genç hem de personel anlamında da, belki de, en kaliteli personeli bünyesinde bulunduran bakanlıklardan birisidir.

Bu nedenle de, yeşermeye yüz tuttuğu bir sırada, Bakanlığı, Orman Bakanlığıyla ile birleştirmek, doğrusunu söylemek gerekirse, bu konuda bazı deneyimleri yaşamış bir arkadaşınız olarak, içime sindiremedim. Belki de o nedenle söz alma gereğini duydum.

Zira, Türkiye'de, belki ilk çevre mühendisi çalıştıran belediyelerden birisine başkanlık yaptığım dönemde ve kendi yöremizde kurmuş olduğumuz, adı Bakırçay Belediyeler Birliği olan bir birliğin başkanlığını yaptığım sırada, henüz daha bakanlık kurulmamışken, o bakanlığın müsteşarlığında çalışmış olan elemanlardan, duyarlı olanlarının bazılarının, bana, telefonla vermiş olduğu bilgiler sonucunda, kendi yöremde, kendi sınırlarım içerisinde, ithal kömüre dayalı bir termik santral kurulacağını öğrendiğimizde, 18 belediye ve beraberindeki sivil toplum örgütleri olarak, Türkiye'nin, belki, ilk kez, hiç değilse, 12 Eylülden sonra ilk kez çevre eylemini düzenleyen ve bölgesel anlamda oldukça yığınsal bir kalabalığı da toplayan bir mitingle yanlış yapıldığını dile getirmiştik ve o yanlış, yankı bulmuş olmalı ki, gerek o yapılan mücadele sonucunda gerekse onu destekleyen hukuksal kararlar, yöremizde çevre kirliliği yaratacağı kesin belli olan ithal kömüre dayalı bir termik santralın kurulmasını önlemişti. O nedenle, benim Çevre Bakanlığına olan bakışım bir farklıdır, belki de biraz duygusaldır. Onun için, Çevre Bakanlığını bir başka bakanlıkla bütünleştirmek, birleştirmek, doğrusunu söylemek gerekirse, bize, bana zor geliyor.

Çevre mühendislerinin daha yeni yeni mezun olduğu, çevre mühendislerinin daha yeni yeni belediyelerde istihdam edildiği bir dönemde, kendi yöremizde, kendi belediyelerimizde çevre mühendisi çalıştırmaya başlamış olan bir belediye başkanı olarak da, şimdilerde böylesi bakanlığın birleştirilmesinde, doğrusunu söylemek gerekirse, biraz buruk oluyorum.

Üstelik, belki de, Avrupa Birliği müktesebatı doğrultusunda en çok ilişkimiz olan bir bakanlık Çevre Bakanlığı. Ben, Çevre Bakanlığından traktör almayan belediye başkanlarındanım. Onu özellikle bilmenizi isteyerek başka bazı şeyler söylemek istiyorum.

Çevre Bakanlığının çevre düzeni planı yapmasına öteden beri doğru bakan ve Çevre Bakanlığının çevre düzeni planı yapmasını da onaylayan bir kişi olarak, biraz önce Malatya Milletvekilinin belirttiği gibi, ben de çevre düzeni planlarının Çevre Bakanlığı tarafından yapılmasını istiyorum; ama, sadece Çevre Bakanlığı olarak yapmasını istiyorum. Zira, eğer Çevre ve Orman Bakanlıkları birleşmiş olup da Çevre ve Orman Bakanlığı ismini alırsa, işte o zaman çevre düzeni planlarının yapılmasının bir anlamı kalmayacaktır diye düşünüyorum.

Hele, arkadaşımızın söylediği gibi, Çevresel Etki Değerlendirme raporları bir tarafa bırakılarak, başıboş bir şekilde, isteyen istediği yere dilediği sanayi kuruluşunu kursun denilirse, o zaman, ne Stockholm zirvesinden çıkan kararlar ne Rio Konferansında alınmış olan kararlar ne de bizim ulusal ölçekte almış olduğumuz kararlar bir anlam taşır.

Bu nedenle, olaya bakarken uluslararası normlardan bakarsak; uluslararası normlardan bakarken de, ülkemizin üçüncü dünya ülkesi olmadığını bilerek bakarsak ve eskimiş teknolojilerin ülkemize gelmesini istemiyorsak, o zaman, Çevre Bakanlığının tek başına bırakılıp, belki de Çevre Bakanlığının ayrı; ama, ille de birleştirmek gerekiyorsa -geçmişte de birleşik olduğu gibi- Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı olarak anılacak olan bakanlığın o cenahta birleştirilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz.

Yine, uluslararası alanda, Çevre Bakanlığının diğer bakanlıklardan ayrı tutulmasının çeşitli yararları olduğunu zannediyoruz. Düşünebiliyor musunuz, ulusal ölçekte kurumlaşmış olan bir şirket kurumlaştıktan sonra isim değiştirdiğinde, onun değişik yerlere bildirilmesi bile zaman aldığından dolayı, şirketler isim değiştirmekten bile imtina ediyorlar. Kaldı ki, biz, uluslararası anlamda çok saygın bir yeri olan Çevre Bakanlığının, Orman Bakanlığıyla birleştirilmesiyle, antetli kâğıtlarımızı bile değiştirmek zorunda kalacağız. Bu da uluslararası anlamda birtakım zorluklara, uluslararası anlaşmalarda birtakım zorluklara neden olacak. O nedenle, bırakın, Çevre Bakanlığı bağımsız bir bakanlık olarak kalsın. Eğer küçültülmek isteniyorsa devlet -sizin deyiminizle- o zaman onu Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı olarak anın.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Karar verin...

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Ben, bu düşünceleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söylerken, aynı zamanda, bugünün 1 Mayıs olduğunu, 1 Mayısın, işçilerimizin uluslararası dayanışma günü olduğunu, işçilerimizin, emekçilerimizin bayramı olduğunu, bu vesileyle, işçilerimizin emekçilerimizin bayramının da buradan kutlanması gerektiğini düşünerek, onların bayramını kutluyor, hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ülkü.

Şahsı adına söz isteyen Mehmet Eker?.. Talebini geri çekiyor veya yok.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 127 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesinde ifade edilen ve Bakanlık merkez teşkilatını gösteren ekli (1) sayılı cetvele 10 (on) adet, eğitim ve yayın hizmetlerinde görev yapmak üzere 1 inci dereceden 5 adet, 2 nci dereceden 5 adet APK uzmanı kadrosunun eklenmesini arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

 

Faruk Çelik

Zafer Hıdıroğlu

Resul Tosun

 

Bursa

Bursa

Tokat

 

Selami Uzun

 

Ömer Özyılmaz

 

Sıvas

 

Erzurum

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. Hükümetin personel politikasına da uymayan bir önerge, o doğrultuda olmayan bir önerge. Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Tabiî, gerekçeniz bu da, sanırım, takdire bırakıyorsunuz, çoğunluğunuz olmadığı için.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Yok, katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Başkan, çoğunluğunuz olmadığı için... Sizin gerekçenizi dinledik; tamam; ama, ben bunu takdir olarak kabul ediyorum.

Hükümet?..

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçenizi mi okuyalım, yoksa söz mü?..

FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerekçeyi okuyun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bakanlık Merkez Teşkilatında yer alan Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığının görevlerini incelediğimizde, bunun yaygın eğitim faaliyeti olduğunu görürüz. Bu işi de elbette bu alanda ihtisas yapmış olan insanların daha iyi yapacağı açıktır. İşte bu ihtiyacı karşılamak üzere belirtilen kadroların eklenmesi talep edilmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Bakan

MADDE 5.- Bakan, Bakanlık kuruluşunun en üst amiri olup, Bakanlık hizmetlerini mevzuata, Hükümetin genel siyasetine, millî güvenlik siyasetine, kalkınma planlarına ve yıllık programlara uygun olarak yürütmekle ve Bakanlığın faaliyet alanına giren konularda diğer bakanlıklarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamakla görevli ve Başbakana karşı sorumludur.

Bakan, emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden ayrıca sorumlu olup, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşlarının faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle görevli ve yetkilidir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına Sayın Vahit Kirişçi?.. O da yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Müsteşar

MADDE 6.- Müsteşar, Bakanın emrinde ve onun yardımcısı olup, Bakanlık hizmetlerini Bakan adına ve Bakanın direktif ve emirleri yönünde, Bakanlığın amaç ve politikalarına, kalkınma planlarına ve yıllık programlara ve mevzuata uygun olarak düzenler ve yürütür. Bu amaçla, Bakanlık Teftiş Kurulu hariç, Bakanlık kuruluşlarına gereken emirleri verir ve bunların uygulanmasını gözetir ve sağlar.

Müsteşar, yukarıda belirtilen hizmetlerin yürütülmesinden Bakana karşı sorumludur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına Sayın Vahit Kirişçi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Müsteşar yardımcıları

MADDE 7.- Bakanlıkta Müsteşara yardımcı olmak üzere dört Müsteşar Yardımcısı atanabilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, İstanbul Milletvekili Sayın Yahya Baş.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Konuşmayacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konuşmayacaklar.

Peki, teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Ana Hizmet Birimleri

Ana hizmet birimleri

MADDE 8.- Bakanlığın ana hizmet birimleri şunlardır:

a) Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü,

b) Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü,

c) Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü,

d) Orman-Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü,

e) Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü,

f) Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı,

g) Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Dairesi Başkanlığı.

h) Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı,

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, bugün sabaha karşı Bingöl'de yaşanan, tekrarını çok sık gördüğümüz ve görecek gibi de olduğumuz acı tablonun bir kere daha yinelememesi dileğimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yaşamını kaybeden yurttaşlarımıza Tanrıdan rahmet, yaralılara  acil şifa, bütün ulusumuza da sabır diliyorum.

Bu arada, Anadolu Ajansı yapraklarına düşen bir haberle,  bu acı olayın da acı bir yansımasını sizlerle paylaşmak istiyorum. O çöken yatılı bölge okulu pansiyonundan yavrusunu yaralı olarak kurtaran bir babanın bir feryadı var Anadolu Ajansı yapraklarında, onu da sizinle paylaşmak istiyorum. Bu babanın söylediği şu:"Benim yaptığım ahır çökmedi; devletin yaptığı okul çöktü."  Bu, birçok şeyi özetliyor. (Alkışlar) Bundan sonra bu gibi acılarda, kamu binaları çökmesin Burada, hükümete de, Meclise de, hepimize de çok önemli sorumluluklar düşüyor; çünkü, Türkiye'nin bu konudaki risk ülke olduğunu, unutmamamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, yine, 1 Mayıs emekçi bayramının da, tüm emekleriyle çalışan yurttaşlarımıza kutlu olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddede ana hizmet birimleri tanımlanıyor ve bunlardan bir tanesi de, Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü. Bakın, Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü...

Şimdi, Türkiye'de siyaset ve yürütmenin emrindeki, yürütmenin elindeki bazı kurumlar, bazı genel müdürlükler, bazı özel çıkarlar için nasıl aşılabiliyor, hukuk engeli nasıl aşılabiliyor ve bu Çevre Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü, nasıl bir süre boşlukta bırakılabiliyor. Yani, herkesin anlayabileceği bir şekilde, kale nasıl boşaltılıyor ve bu boş kaleye nasıl gol atılıyor ve bu da, hakem tarafından nasıl geçerli sayılabiliyor; bunun bir örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, daha önce de Yüce Meclisin duyarlılığıyla, Samsun İlinde konuşlandırılan 6 numaralı fueloil yakan mobil santralların çevreye etkilerini, zararlarını konuşmuştuk ve bu, bir Meclis araştırması komisyonu kurulması kararıyla sonuçlanmıştı. Gerçi, komisyon kuruldu ama, Meclis bürokrasisini aşamadık; Mecliste biz boş oda bulamıyoruz; komisyon, AKP ve CHP üyelerini belirledi; fakat, komisyon, boş oda bulup çalışamıyor. Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıç, Divan Kâtip Üyemiz ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili olarak ben, odalarımızın boş olduğunu buradan duyurmak istiyorum; bu komisyon, sekreteryasını bizim odalarımızda yürütebilir, paylaşarak yürütebilir; yeter ki bu komisyon çalışsın, yeter ki bu komisyon görevini yapmaya başlasın.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, Samsun'da, Eylül 1998'de bir karar alınıyor ve Karadeniz Bakır İşletmelerine ait 3 adet arsa, parsel, özelleştirmeye açılıyor. Bu özelleştirme sonucu, daha sonra burada konuşlanacak olan santralların ilk altyapısı bu şekilde hazırlanmış oluyor; fakat, önlerinde hukuksal bir engel var, bu maddenin getirdiği Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğünün yayınladığı bir ÇED Yönetmeliği var. Bunun aşılması gerekli, bu santralin 6 numaralı fueloille çalışıp, güya enerji üretip; ama, çevreye de, asit yağmuru, her türlü kanserojen ve çevreye zararlı maddeyi yayabilmesi için, bu yönetmeliğin aşılması gerekli. Peki, sadece o da değil; Gayri Sıhhî Müesseseler Yönetmeliğinin, Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinin, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin -Sayın Erkal, oradan destek veriyorlar bana- bütün bunların aşılması gerekli. Nasıl yapılacak bu: "O zaman, biz, bunu yaptık; biz, işi yapalım, istimi sonradan gelsin." Mantık bu... "O zaman, 31 Aralık 2002 tarihine kadar, hukuksal olarak, bu yönetmeliklerin geçerliliğini durduralım. Bu arada, biz, bu santralları oraya monte edelim ve bir an önce, işimize başlayalım." Türkiye'de, hukuk böyle aşılıyor değerli milletvekilleri.

Şimdi, biz, Çevre Bakanlığı bağımsız bir bakanlıkken, bu bağımsız bakanlığın önemli bir genel müdürlüğünü bu şekilde atıl hale getirebiliyoruz; yani, çıkar sağlamak için, kurallara aykırı bazı yerleri işleme sokabilmek için, yönetmeliklerin geçerliliklerini kanun hükmünde kararnamelerle erteleyebiliyoruz. O boşluktan istifade, bunları, Türkiye'deki bir yere -bu, Samsun'a olmuştur, Türkiye'nin başka bir bölgesine de olabilir- dayatıyoruz; oradaki insanlara, bunu, kader diye yutturuyoruz ve ondan sonra da, 31 Aralık 2002'de, bunlar, tekrar tekrar, bütün hükümleriyle beraber, yürürlüğe giriyorlar. Böyle bir şey olur mu?! Bunu anlamak mümkün mü?! Şimdi, bu bakanlıklar birleştirilecek, bu Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü, bu sefer, bağımsız bir bakanlıktan çıkacak, birleşik bir bakanlığın, daha alt kademe bir işlev merkezi olacak. Değerli arkadaşlarım, bu, son derece önemli.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - İkisi de aynı...

HALUK KOÇ (Devamla) - Hayır, sayın vekilim, aynı genel müdürlük, bir bağımsız bakanlıkta işlevini bu kadar askıya aldırttırıyorsa, birleşik bir bakanlıkta, hiç hükmü olmaz.

YAHYA BAŞ (İstanbul)-  Katılmıyorum.

HALUK KOÇ (Devamla) - Burada, ben, bir ortak duyarlılığı dile getirmek istiyorum. Bu ortak duyarlılığı sizin de paylaştığınıza inanıyorum, inanmak istiyorum. Çevre duyarlılığınız olduğunu biliyorum. Bakın, bu yüzyılda, çevre duyarlılığı olmayan bir Parlamento, çevre duyarlılığı olmayan bir milletvekili olacağına ben inanmak istemiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu arada, Sayın Tüzmen'e teşekkür ediyorum. Kısa Çevre Bakanlığı döneminde, konuyla ilgili yönelttiğim soruya, yazılı olarak cevap vermişlerdir ve bütün gerekçeleri, bu ÇED Yönetmeliğinin uygulanmasının ertelenmesinin Danıştay tarafından bozulmasının tüm hukuksal gerekçesini de işlemişler ve sonuç olarak, Samsun'daki bu mobil santralların doğalgazla çalışmasının Çevre Bakanlığı tarafından uygun görüldüğü sonucunu yazılı olarak bildirmişlerdir; kendisine, duyarlılığı için teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, müsaade ederlerse, Sayın Bakanımıza bir iki ufak hatırlatmada bulunmak istiyorum. Şimdi, internette, Orman Bakanlığı ve Çevre Bakanlığının organizasyon şemaları var. Bakın, bu, dün akşam internetten çıkardığım Orman Bakanlığının sayfası. Başlık şu: "Bakanlık Merkez Yönetimi. Bu bölüm; Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığının birleştirilecek olması nedeniyle sayfanın yeniden düzenlenmesi gerekeceğinden şimdilik servis dışı bırakılmıştır."

Sayın Bakanım, daha, bu hukuksal süreç tamamlanmadı; lütfen, tamamlanana kadar, bürokratlarınıza emir veriniz, bu sayfanın, şu andaki organizasyon şemasıyla, hiç olmazsa internette yerini verdirsinler; bunu, istirham ediyorum. Bu, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanır, Resmî Gazetede yayımlanır, yürürlüğe girer, o zaman yeni teşkilat şemasını koyarsınız. Bu, son derece önemli bir husustur; çünkü, Türkiye Cumhuriyetinin bir organizasyon şemasını yansıtıyor ve kamuoyuna ve bütün dünyaya açık bir sayfadır.

Değerli arkadaşlarım, yine Sayın Bakan, 57 nci hükümetin yaptığı tasarrufları, kendisine belki ölçü alır gibi konuştu; yani kendi deyimleriyle ifade ediyorum "bu tayin ve kadro furyasına daha henüz ulaşamadıklarını" ifade ettiler. Aman Sayın Bakanım, hiç onlarla yarışmaya kalkmayın. Sonunuz onlara benzer sonra, son derece tehlikeli, onlarla hiç yarışmayın, farklı bir kulvarda gidin, bunu da ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakan, üst düzey bürokrasiyi söyledi; fakat, ben bunu kabul ediyorum, gerçekten kabul ediyorum. Bir hükümetin, bir siyasî görüşün, üst düzey bürokrasiyi kendi düşüncesinde ya da kendi eylemini uygulayabilecek olan üst bürokratlarla yürütmesi doğaldır; fakat, Sayın Bakanım, bölge müdürlüklerindeki personele ne oluyor? Yani il ve ilçe örgütlerinin direktifleriyle kamu kuruluşlarında yoğun bir baskı var, görevden alma var, rotasyon var, sadece Tarımda değil bu, sadece Ormanda değil bu, diğer bakanlıklarda da bu işleniyor. Bakın, sizin duyarlılıklarınıza sesleniyorum. Bölgelerde çalışan insanlarla, onurlarıyla, liyakatleriyle, kıdemleriyle, sicilleriyle bu ülkeye hizmet etmiş bu kamu görevlileriyle oynamayın, bu önemli bir husustur. Diğerini anlıyorum, makul olduğunu da söylüyorum; ama bölgelerdeki kamu personeliyle oynamayın. Bakın, bunun il il, ilçe ilçe çok örnekleri var. Bunu hatırlatmak istedim.

Sayın Bakanım, yine buzdağının altını mutlaka görmemiz gerekiyor; biliyorsunuz onda 1'i üsttedir, onda 9'u alttadır aysberglerin, buzdağlarının. İnsanlar bazen çok derin, mutlu, rahat uyurlar, hani şu deliksiz uyuduk şeklinde bir tabirle ifade edilir bu, bu arada düş de görürler; ama uyandıklarında gördükleri düşleri bir türlü anımsayamazlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Koç.

Buyurun.

HALUK KOÇ (Devamla) - Ben, sizlerin ülke gerçekleri içerisinde doğru ve kurallı çizgide görev yapacağınıza inanmak istiyorum ve bu inançla kalmak istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Madde üzerinde, şahsı adına, Sayın Vahit Kirişçi?.. Yok.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü

MADDE 9.- Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:

a) Çevre kirliliği ile ilgili olarak ölçüm, tespit ve kalite kriterlerini belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak; çevreyle ilgili her türlü ölçüm-izleme, analiz ve kontroller yapacak laboratuvarlar kurmak, kurdurmak, bunların akreditasyon işlemlerini yapmak, hava, su ve toprak konusunda ölçüm yapacak kuruluşları belirlemek, kurulacak tesisler için, alıcı ortam özelliklerine göre çevre kirliliği yönünden görüş vermek, izlemek ve gerektiğinde müdahale etmek, mevcut ve kurulacak tesislere emisyon ön izni ve emisyon izni vermek, emisyonları ve arıtma sistemlerini izlemek ve denetlemek,

b) Hava kalitesinin korunması, hava kirliliği, gürültü, titreşim ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun kontrolü, azaltılması veya bertaraf edilmesi için hedef ve ilkeleri belirleyerek her türlü tedbiri almak ve uygulanmasını sağlamak, bu konuda yönetim ve acil müdahale planları yapmak, yaptırmak, konuyla ilgili kurum ve kuruluşlarla koordineli çalışmalar yaparak müdahale etmek, kriter ve standartları belirlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak, ölçüm yaptırmak, verileri toplamak ve değerlendirmek,

c) Yenilenebilir enerji kaynakları başta olmak üzere temiz enerji kullanımını desteklemek, yakıtların hava kirliliğine yol açmayacak şekilde kullanılabilmesi için gerekli önlemleri almak veya aldırmak, çevreye uygun teknolojileri belirlemek ve bu maksatla, kurulacak tesislerin vasıflarını saptamak,

d) Serbest bölgeler de dahil olmak üzere, ülke genelinde çevreye olumsuz etkileri olan atık ve kimyasallar ile hava kirliliği, gürültü, titreşim ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyon ile ilgili her türlü faaliyeti izlemek, yer üstü ve yer altı sularına, denizlere ve toprağa olumsuz etkileri olan her türlü faaliyeti belirlemek, denetlemek, tehlikeli hallerde veya gerekli durumlarda faaliyetleri durdurmak,

e) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile nükleer güvenlik konusunda işbirliği yapmak,

f) Görev alanına giren konularda uluslararası çalışmaları izlemek ve ulusal düzeyde uygulanmasını sağlamak,

g) Yasaklanacak ve kısıtlanacak atık ve kimyasalların ve bunlar ile çevre kirliliğine yol açabilecek maddelerin ithalat ve ihracatına ilişkin kriterleri belirlemek, bununla ilgili kontrol ve uygunluk belgesi taleplerini değerlendirmek ve sonuçlandırmak,

h) Etkili bir çevre yönetimi ile atık ve kimyasalların çevre ile uyumlu yönetimi için gerekli ekonomik araçları belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak, görev alanı ile ilgili standartları ilgili kuruluşlarla işbirliği yaparak belirlemek,

ı) Motorlu kara taşıtları işletenlerin, egzoz emisyonlarının yönetmelikle belirlenen standartlara uygunluğunu belgelemek üzere Bakanlığa ait ya da Bakanlıkça yetkili kılınacak egzoz ölçüm istasyonlarında ölçüm yaptırmalarını sağlamak, bu konuda idarî, malî ve teknik esas ve usulleri belirlemek,

j) Yer üstü ve yer altı sularının, denizlerin ve toprağın korunması, kirliliğin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla; hedef ve ilkeleri, kirletici unsurları belirlemek, kirliliğin giderilmesi ve kontrolüne ilişkin usul ve esasları tespit etmek, uygulanmasını sağlamak, yer üstü ve yer altı su, deniz ve toprak kirliliğine karşı hazırlıklı olmak, müdahale ve mücadele kapasitesini artırmak için gerekli tedbirleri almak, aldırmak, acil müdahale planları yapmak, yaptırmak; çevrenin korunması ve yer üstü ve yer altı su, deniz ve toprak kirliliğinin önlenmesi amacıyla uygun teknolojileri belirlemek ve bu maksatla kurulacak tesislerin vasıflarını saptamak, bu çerçevede gerekli tedbirleri almak ve aldırmak,

k) Su kaynakları için koruma ve kullanma planları yapmak, kıta içi su kaynakları ile toprak kaynaklarının havza bazında bütüncül yönetimini sağlamak için gerekli çalışmaları yapmak,

l) Su kaynaklarının kalite sınıflarının belirlenmesi, su kalitesinin yükseltilmesi ve en uygun kullanımlarının sağlanması çalışmalarını yapmak ve yaptırmak,

m) Tesislere deşarj izni vermek, deşarjları ve arıtma sistemlerini izlemek ve denetlemek, tesisler için kurulacak arıtım sistemlerinin projelerini onaylamak,

n) Mahalli çevre kurullarının çalışmalarının yönlendirilmesi ve denetimini yapmak,

o) Atık ve kimyasalların yönetimine ilişkin hedef ve politikaları belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak,

p) Her türlü atık bertaraf tesislerine, yönetmeliklerle belirlenen usul ve esaslara göre lisans ve görüş vermek, bunları izlemek ve denetlemek, gerektiğinde lisansı iptal etmek,

r) Atık bertaraf tesisleri ile kimya sınai tesisleri için acil müdahale planları yapmak, yaptırmak, uygulanmasını sağlamak,

s) Atıkların kaynağında en aza indirilmesi, sınıflara ayrılması, toplanması, taşınması, geçici depolanması, geri kazanılması, bertaraf edilmesi, yeniden kullanılması, arıtılması, enerjiye dönüştürülmesi ve nihai depolanması konularında yürütülen faaliyetleri desteklemek, geri kazanımı artırıcı sistemleri kurmak, kurdurmak, denetlemek ve uygun teknolojileri belirlemek,

t) Görev alanına giren konularla ilgili kriterleri belirlemek, tespitte bulunmak, ölçüm yaptırmak, verileri toplamak, değerlendirmek ve standartları ilgili kuruluşlarla belirlemek,

u) Atık ve kimyasallarla kirlenmiş alanların mevcut kirlilik durumlarının tespiti, çevre ve insan sağlığına olabilecek risklere ve kirlenmiş alanların iyileştirilmesine ilişkin çalışmaları yapmak ve yaptırmak,

v) İlgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde atık ve kimyasalların taşınması ile tehlikeli atık ve kimyasalların taşınma lisanslarına ilişkin esasları belirlemek, uygulanmasını sağlamak, izlemek ve denetlemek,

y) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesi olan, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünün görevleri üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi bildirmek üzere huzurunuzdayım.

Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünün görevleri üzerine somut olarak bazı görüşler ileri sürebilmek için,  bu yasayı, tekrar, bütünü içerisinde değerlendirmek gerekiyor.

Sayın Bakan, burada ve daha önceki komisyonlarda bu yasayı savunan konuşmalarında, özellikle üç nokta üzerinde durdu: Birincisi, muhalefetin, bizlerin, kadrolaşma kaygılarının doğru olmadığını söyledi. İkincisi, muhalefeti çok fazla eleştiri yapmakla eleştirdi. Üçüncüsü, bakanlık sayısını azaltmak için böyle bir çabaya ve böyle bir iki bakanlık birleştirmeye gidildiğini ifade etti.

Bunların hiçbiri ve diğer başka gerekçeler de, aslında bu iki bakanlığın birbiriyle birleştirilmesini savunma niteliğini taşımıyor. Bu yasayı savunmak, bu yasanın karşısında olanları eleştirmekle mümkün değil. Bu yasayı savunmak, bu iki bakanlığın kendi başlarına yapamadıklarını, bir araya gelince neden daha iyi yapabileceğini izahla mümkündür; bu yapılmamıştır.

İki bakanlığın birleştirilmesini, bakanlık sayısının azaltılmasını, Cumhuriyet Halk Partisi de programına koymuştur; fakat, Çevre Bakanlığı ile Millî Savunma Bakanlığını birleştirirsek de, iki bakanlık birleşmiş ve bakanlık sayısı azalmış olur.

Bir olayda bir mantık aramak gerekir. Bu mantığı, tekrar, lütfen, beraberce bir gözden geçirmek istiyorum. İddia şudur: Çevre Bakanlığı şimdiye kadar etkisizdi, başarısızdı; dolayısıyla, Orman Bakanlığıyla birleşirse daha başarılı olacaktır" diye cümle bitirilemiyor; fakat "dolayısıyla, Orman Bakanlığıyla birleştiriyoruz" deniliyor.

Başarılı olmadığı iddia edilen -kabul edelim onu- etkisiz olan bir bakanlığı, başka bir bakanlıkla birleştirince neden daha iyi olacağını görmek durumundayız. Bunu görmedik.

Bir AKP sözcüsü -sonradan gittim, ismini öğrendim- Münir Erkal Bey çok güzel konuştu; aslında, benim konuşmamın yarısını yaptı. Özetle şunları söyledi:

"Çevre, bir bakanlık, şu bu işi değildir; topyekûn bir seferberlik ister, toplumu bilinçlendirmek ister. Avrupa'da ve Batı ülkelerinde yeşil partiler kurulmuştur, toplum bir baskı kurmuştur. Örneğin, bir ürünü satarken, topluma 'bu ürün çevreyi kirletmeden üretildi' denildiği zaman, bir prestij sahibi oluyordur o ürün. Neden; çünkü, toplum, o konuda bilinçlenmiştir." Çok güzel. Bunları ben söyleyecektim, Sayın Erkal söyledi. Topyekûn seferberlik gerektirir.

İkinci nokta yine çok önemli, yine benim söyleyeceğimi çok güzel ifade ettiler, tekrar etmeyeyim. Özetle "çevre sadece evsel atıklar, çevre sadece sanayi atıkları konusu değildir; çevre -hatta 'kültürel çevre' de dedi, o benim aklıma gelmemişti- çok daha geniş boyutlarıyla ele alınması ve değerlendirilmesi gereken bir konudur" dedi. Buna da katılıyorum. Bunu da söyleyecektim.

Üçüncü konu "uluslararası parametreler vardır" dedi.

Dördüncü konu; turizmden, kentleşmeden bahsederek "bu gibi konulardaki planlamada çevre parametreleri gözetilmelidir" dedi. Dolayısıyla, benim konuşmamın yarısını Sayın Erkal yapmış oldu. Yapmış oldu da, değerli arkadaşlarım "çevre için topyekûn seferberlik gerekir" bir. "Çevre, sadece evsel atık, sanayi sorunu değildir" iki. Ulusal parametreleri gözönüne almak lazım" üç. "Bütün planlamalarda -turizmden kültürel planlamaya kadar- belki, çevre sorunu göz önüne alınmalıdır" dört. Bunların hepsine katılıyorum. Dolayısıyla "Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığı birleştirilsin..." Çok rica ediyorum!... Hiçbir mantık yok. Kendisiyle de konuştuğumda.

Şimdi, bir genel müdürlük olması daha etkin kılabilir. Örneğin, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü; ama, Devlet Su İşleri, bir yatırım genel müdürlüğüdür, elinde muazzam bir güç vardır yatırımla ilgili. Çevre Bakanlığı bir koordinasyon, bir denetleme göreviyle yükümlüdür. Yatırım için kurulan bir kurum ile denetleme için kurulan bir kurum arasındaki farkı göz önüne almak gerekir.

Değerli arkadaşlarım, içsel mantığıyla, tutarlı bir yasa tasarısı değildir bu. Kadro tasarrufu diye savunulamaz. Olabilir kadro tasarrufu; ama, sadece bu neden olamaz. O zaman, Savunma Bakanlığı, Spor Bakanlığıyla da birleştirilebilir, değil mi? İçsel mantığı yoktur.

Bir bütünün bir parçası olarak acaba bir mantığı var mı diye baktım, bir bütünün parçası olarak da bir mantığı yok. Yani,  baş harfleri büyük yazılmış bir "Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma" projesi vardır iktidarın, hükümetin; fakat, bir türlü açıklanmamıştır bu. Eğer kamu yönetiminde yeniden yapılanma büyük resminin içerisinde anlam taşıyacak olsa, düşünülebilirdi; ama, bir bütünün parçası olarak da bir mantığı yok.

E-devlet uygulaması ve geliştirilmesi, yine, hükümetin programında var; AKP seçim bildirgesinden bu yana sürekli vurgulanan bir konu. Böyle bir uygulama için daha iyi bir ortam olduğu da hiç bana aşikâr değil, konu üzerine fikri olan birisi olarak. Dolayısıyla, bir bütünün parçası olarak da mantığı yok.

Dünyayla uyumlu değil, Avrupa Birliğiyle uyumlu değil. Bakın, Amerika Birleşik Devletlerinde Çevre Koruma Ajansı vardır, Kanada'da Çevre Bakanlığı vardır, Japonya'da Çevre Bakanlığı vardır; Almanya'da Çevre, Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Federal Bakanlığı vardır, Norveç'te Çevre Bakanlığı vardır -tek başına bunlar- Avusturya'da Tarım, Orman, Çevre, Su Yönetimi olmuş; Belçika'da Çevre Bölümü vardır; Birleşik Krallıkta Çevre, Gıda ve Köyişleri, Danimarka'da Çevre ve Enerji Bakanlığı -ülkelerin özelliklerine göre de değişme olabiliyor tabiî- Finlandiya'da Çevre Bakanlığı vardır; İrlanda'da Çevre Bakanlığı, İspanya'da Çevre Bakanlığı, İsveç'te Çevre Bakanlığı, İtalya'da Çevre Bakanlığı, Lüksemburg'ta Çevre Bakanlığı, Çek Cumhuriyetinde Çevre Bakanlığı, Estonya'da Çevre Bakanlığı; Polonya'da, Malta'da, Macaristan'da Çevre Bakanlığı vesaire...

Şimdi, Avrupa Birliğine üye olmuş ülkelerle de uyumlu değil. Bunu biraz daha açmak için şunu da söylemek isterim: İki ay önce, Brüksel'de, Avrupa Birliği Çevre Komisyonu Başkanıyla bir görüşme yaptım. Bu görüşmede, kendisi, çok net ve ısrarlı bir şekilde, Türkiye'nin, hâlâ, çevre sorunlarını bir lüks olarak görmekte ısrar ettiğini söyledi. Bunun zararı nedir, biliyor musunuz. Çevre, sadece bir güzellik konusu, bir estetik konusu değildir. Bu bakımdan çok önemlidir, insanların daha güzel yaşam sürdürebilmesi için çok önemlidir; fakat, ekonomik önemi de vardır. Çevre dostu etiketi, CE etiketi olmayan ürünleri Avrupa'ya yarın satamayacağız. Bir AKP milletvekili arkadaşım, maalesef, "o zaman başka yerde satarız" dedi. Başka bir ortamda, Genel Kurulda değil. Yapmayalım; işportacı gibi, sağda solda bir şeyler satmak için değil, ciddî ve sofistike pazarlarda, katma değeri yüksek ürünler satmayı kendimize vizyon edinmiş bir ülke olma yönünde gidelim. Vietnam'la, şununla bununla bir şeyler üretelim de etrafı kirleterek satalım diye bir vizyonsuzluk içerisine düşmeyelim. Benim bu yasadan en büyük endişem -kadrolaşmaktan çok bahsedildi, onun sözünü etmeyeceğim- bir vizyonsuzluk örneğidir.

Şimdi, iç mantığı yok, dışsal mantığı yok; dünyayla uyumlu değil, AB ile uyumlu değil, ülkemizin sivil toplum örgütlerinin görüşleriyle uyumlu değil. Yasanın hiçbir yönden iler tutar tarafı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Tekrar, bu yasanın -kadrolaşmak, şu bu yeterince tartışıldı- ülkemiz için bir vizyonsuzluk sergilediğinden kaygılıyım; belki, bugünkü çevrenin, âdeta, sanayici için bir ayak bağı olarak görülmüş olmasından kaygılıyım.

Değerli arkadaşlarım, çevre konusu bir rekabet gücü oluşturabilir. Şimdi, maalesef, zamanımı kullandığım için, bu genel müdürlüğün görevleriyle ilgili daha ayrıntılı sözler söyleyemeyeceğim; fakat, şunu söyleyeyim: Bu genel müdürlüğün, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ile ISO (Uluslararası Standartlar Organizasyonu) 14 000 Çevre Yönetim Sistemi ve standartları arasındaki ilişkiyi tatminkâr bulmadığımı da söyleyeyim.

Şimdi, yasanın çıkmaması lazım; birleştirme. Fakat, yasa çıkıyorsa, bu Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünün ISO 14 000 Çevre Yönetim Sistemi ve standartları konusunda -ki, Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı bundan haberdar; haberdarın ötesinde, gayet iyi biliyor - esinlenilmesi lazım.

Temel felsefe şu olmalıdır: Etrafı denetlemek, kontrol etmek, şunu yapmak, bunu yapmak... Burada, uzun bir çamaşır listesi var. Tatminkâr değil bunları yapmak. Mutfağı düzeltirseniz, çıkan yemek iyi olur. Toplam kalite anlayışı ve ISO'nun ruhundaki anlayış budur; kirletmeyi önleyici önlemlerin alınması. Bunun için dünya bizi zorluyor zaten; Dünya Bankası bizi zorluyor, uluslararası sigorta şirketleri bizi zorluyor, Avrupa Birliği bizi zorluyor, çevre bilinci olan pazar bizi zorluyor. Bütün bunlara gözünü kapatmış, sadece "aman, çevreyi bir ayak bağı olmaktan nasıl kurtarırız" anlayışıyla çıkarılmış bir yasanın, o anlayışıyla yerleştirilmiş maddeleri olarak görüyorum ve bunlar beni çok kaygılandırıyor. Lütfen, Vietnam liginde oynamayalım artık. Kalitesiyle, standartlarıyla rekabet edebilen, katmadeğeriyle rekabet edebilen bir ülke vizyonuna doğru hükümetimizi davet ediyorum.

Şimdi, somut bir örnekle kapatacağım konuşmamı. Bu, ormanla, Orman Yasasıyla, Orman Bakanlığıyla birleştirmenin, kendim çok iyi bildiğim bir ortamdaki yararını ölçmeye çalıştım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun hocam. 

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Şimdi, çevre konusunda, daha kapsamlı, bu dar çevrenin dışarısına çıkan uluslararası vizyon sahibi; bir, ondan söz ettim. Bir de, lütfen, boyutlarına biraz daha dikkat edelim.

Kaçınılmaz olarak kendi seçim bölgemden olacak... Uşak'ta bütün Ege'yi felç eden iki zehir kaynağı vardır; bir tanesi Gediz Havzasına giden, bir tanesi de Menderes Ovasına giden.

Şimdi, evsel atıklar ve deri atıkları, Banaz Çayından Adıgüzel Barajına gidiyor Denizli'de; oradan, Aydın'ın Menderes Ovasına. Çiftçi mustarip, sanayici mustarip. Toplumsal çelişkiler ortaya çıkmaya başladı. Çiftçi,  biz gidip , sulama için kullanacağımız nehri kirletenlere, haddini bildireceğiz diyor. Sanayici, orada, zaten istihdam sorunu çeken bir yörede üretim yapamamaktan sıkıntılı. Tarımda sorun var, sanayide sorun var; toplumda sorun çıkıyor, çelişkiler çıkıyor toplumun çeşitli kesimleri arasında. Buna basit bir şekilde -burada orman nasıl giriyor işin içine, hiç anlamak mümkün değil; ama- buna basit bir vizyonsuzlukla -gittim, görüyorum- çevreye bir ayakbağı olmadan yöreyi kurtarmak şeklinde bakmanın sakıncalarını tekrar dile getiriyorum.

Çevre Bakanlığı şimdiye kadar etkili olmamışsa, bunu daha etkili yapmanın yolları vardır. Çevre Bakanlığını daha da etkisiz kılabilecek ve bir vizyonsuzluk örneği olan bu yasa tasarısı ve bu madde hakkında bizim görüşümüz olumsuzdur. Grubum adına bu maddeye de ret oyu vereceğimizi bildirir; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Şahısları adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yok efendim.

BAŞKAN - Madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü

MADDE 10. - Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:

a) Çevresel etki değerlendirmesi ve stratejik çevresel değerlendirme  çalışmalarını yapmak,

b) Çevre envanterini ve çevre durum raporlarını hazırlamak,

c) Ulusal çevre stratejisi ve eylem planlarını yürütmek ve koordine etmek,

d) Görev alanına giren faaliyetleri izlemek ve denetlemek, uluslararası çalışmaları izlemek ve ulusal düzeyde uygulanmasını sağlamak,

e) Avrupa Çevre Ajansı ile ilişkileri yürütmek, gerekli çalışmaları yapmak,

f)        Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - 10 uncu madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır konuşacaklar.

Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, Yüce Parlamentonun değerli milletvekilleri; 10 uncu maddeyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak adına, söz almış bulunuyorum.

Öncelikle, şu ana kadar haberlerden aldığımız bilgiler doğrultusunda, barış ve huzur içerisinde 1 Mayıs kutlamaları geçirdik. Diliyorum, bundan sonraki yıllarda da aynı barış ve huzur içerisindeki kutlamalar devam eder; bu ortamın bozulması için sunî girişimler, sunî çalışmalar yapılmaz. Bunun yanında, bugün yaşadığımız bugün yaşadığımız ve ulus olarak hepimizi yasa boğan Bingöl depreminde ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum ve bu depremden, özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok önemli sonuçlar çıkarması gerekliliğini düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Çevre ve Orman Bakanlığının birleştirilmesiyle ilgili yasa taslağı incelendiğinde "Genel Gerekçe" başlığı altında ortaya konulan iki bakanlığın birleştirilmesine ilişkin öngörülerde, öze dayalı eksiklik ve tutarsızlıkların görüldüğünü, madde üzerindeki görüşlerimden önce belirtmek istiyorum:

Bu birleşim isteğinde, çevre kavramının tam anlamıyla özümsenmediği; bir başka deyişle, çevre kavramının hangi derinlikte algılandığının sorun olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Çevreye ilişkin gerekçeleri bir an için gözardı ettiğimizde, tasarının "Genel Gerekçe" başlığı altında bir ve ikinci paragraflarda yer alan, bakanlıkların kurulması, sayısının azaltılması, ülke ekonomisine getirdiği yük, idarî sistemdeki hantallaşma, yönetimin rasyonaliteden uzaklaşmış olması gibi gerekçelere dayalı olarak, bakanlık düzeyinde örgütlenmesi gerekli olmayan bakanlıkların kaldırılması, bazı bakanlıkların birleştirilmesi ve gelişen ihtiyaçlara göre yeni bazı bakanlıkların kurulması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Bu görüşlere katılmamak olanaksızdır; ancak, bu yeniden düzenlemede çevre kavramının günümüzde ulaştığı derinliğinin iyi algılanarak, bu birleşmenin iki bakanlığın örgütlerinin bir araya getirilmesi ve buradan da ekonomik tasarruf sağlanması düzeyinde bakılmaması gerekmektedir.

20 nci Yüzyılın sonlarına yaklaştıkça, çevresel kaygılar ve düşünceler, küresel sorunlarla karşı karşıya kalan insanlık için büyük önem kazanmıştır; dünyamız da, aşırı nüfus artışı ve küresel olarak birbirine bağlı etkileşimlerle bir bütün halinde ele alınmama gerçekliğiyle karşı karşıyadır. Bu eskimiş dünya görüşü çevre kavramına yaklaştığımızda, farklı sorunların nasıl karşılıklı olarak ilişkili olduğunu görmede başarısız olmakla kalmayıp, aynı zamanda, sözde çözümlerle gelecek kuşaklara neler bırakmakta olduğumuzun da farkında olmadığımızı göstermektedir. Günümüzde, birçok gelişmiş ülkenin bilim insanları, mekanik dünya görüşünden holistik çevrebilimsel görüşe geçilmesinin gerekliliğini ortaya koymakta ve sistematik bir bakış açısıyla, işe yarayabilecek biricik çözümlerin, varlığını sürdürebilme kavramının çevrebilimsel harekette anahtar sözcük durumuna geldiğini belirtmektedir. Bu bağlamda, bir bilim insanı, basit, açık ve güzel bir tanımla "varlığını sürdürebilen bir toplum, gelecek kuşakların beklentilerini eksiltmeden gereksinmelerini sağlayabilenlerdir" demektedir. Derin çevre biliminin farkında olmak, tüm olayların kendi aralarında birbirine bağlı olduğunun, bireyler ve toplumlar olarak tümümüzün doğanın çevrimsel süreçlerinin içinde yer aldığımızın farkına varmamızın gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Bu felsefî bakış açısıyla çevreyi ele aldığımızda, küresel bağlamda insanlığın tüm etkinliklerinin, bir bütün halinde var olan ve kıt kaynak olarak adlandırdığımız doğayı etkilemekte olduğununu ve bu etkileşimde ortaya çıkan sorunların da bütünselci bir yaklaşımla ele alınması gerekliliğini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede olaylara baktığımızda, dünyada, Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkelerde, sürdürülebilir kalkınmanın önplana çıktığını görüyoruz. Bu kavram, daha önce sözünü ettiğimiz varlığını sürdürebilme kavramıyla örtüşmektedir. En basit anlatımıyla, çevre, kültürel olarak sınırlı bir yerkürenin tüm özelliklerini, varlıklarını içermektedir. Bilindiği gibi, çevreyi koruma zorunluluğu, yalnızca ulusal değil, aynı zamanda evrenseldir; ekosistemler sınırötesi özelliktedirler. Stockholm'de 1972 yılında, Tiflis'te 1977 yılında ve Moskova'da 1967 yılında yapılan uluslararası çevre toplantılarının tümünde bu gerçekle hareket edilerek kararlar alınmıştır. Ülkemizin taraf olduğu bu anlaşmalardan Stockholm toplantısı sonunda Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Birleşmiş Milletler İnsan Deklarasyonu ve Uluslararası Çevre Eğitim Programı ortaya çıkmıştır.

Bu dönemlerde ortaya çıkan en önemli gerçeklerden biri, kalkınma programları uygulanırken çevreye vurulan ağır darbedir. Bu nedenle, 1992 Rio toplantısında yalnızca "çevre" değil, aynı zamanda "kalkınma" sözcüğü de eklenmiştir. Her iki kavramın dengeli biçimde ele alınması sonucunda sürdürülebilir kalkınma politikası öne çıkmıştır.

Çevre kavramından yola çıkarak, buraya kadar yaptığımız açıklamalardan yeni bir bakanlık söz konusu ediliyorsa, bu bakanlığın özünü, temelini, ağırlığını çevre oluşturmalı, doğal çevrenin temel elemanları olan orman, tarım, su kaynaklarıyla bu örgütlerin, bu bakanlıkların içerisinde genel müdürlükler düzeyinde yer alması sağlanmalıdır. Bu kapsam örgütlenme modelini oluşturmakta olup, bu süreçlerin devamlılığını sağlamak için ekosistemde koruma kullanma dengelerinin kurulduğu insan etkinliklerinin düzenlenmeside sürdürülebilir kalkınmayı sağlayıcı bütünsel bir planlamanın yapılmasını da gerekli kılmaktadır. Bu bakanlığa bölge, alt bölge, havza, stratejik planlama yetkilerinin muhakkak verilmesi gereklidir.

Değerli arkadaşlarım, biz, bir süre önce, Ergene Nehrinin kirliliğini araştırmak üzere, komisyon olarak, Trakya'da bir arazi çalışması yaptık. Orada, Trakya'nın kirlenmesiyle ilgili yaptığımız çalışmada, bu kirliliğin yapısal nedenleriyle ilgili çok önemli ip uçları aldık. Önce şunu gördük: İhracata yönelik çalışan firmalar veya yabancı sermayeyle kurulmuş firmalar çevreye daha duyarlı, arıtma tesislerini çalıştırıyorlar ve bu konuda daha hassas davranıyorlar; ama, bunun dışındaki, özellikle küçük firmalar, alabildiğine çevreye duyarsız ve Türkiye'nin yarınlarının yok olmasını göze alarak, fütursuzca Ergene'yi kirletiyorlar.

Yapılan bu çalışmada, karar noktasında bir şey ortaya çıktı. Maalesef, Çevre Bakanlığının Trakya'daki örgütlenmesi sanayiciler ile siyasetçiler arasında pres durumuna geldiği için, başından beri  sorunun çözümü mümkün olmamış ve havza planları hazırlanmamış olduğundan, Ergene Havzasında, onun kaldırabileceğinden çok daha fazla sanayi kuruluşu kurulmasına izin verilmiş.

Sayın Çevre Komisyonu Başkanımızın vermiş olduğu önergenin de, bu sıkıntıyı giderme yönünde bir önerge olduğunu düşünüyorum. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

Bugün, geçmişteki eksikliği, aksaklığı...

Yoo, ben lehine oy kullandım; güldünüz, ama lehine oy kullandım.

Bugün, çok büyük paralarla düzeltilme noktasına gelen bu sorun, maalesef, yapısal bir sorun noktasına gelmiş. Şimdi, sorunun tespiti noktasında, bütün konuşmacıların görüşlerine katılıyorum. Herkes kendi bakış açısından doğru tespitler yapmaya ve sorunu bütün çıplaklığıyla ortaya koymaya çalışıyor; fakat, çözüm noktasında bizim beklentimiz, Çevre Bakanlığının, bu sorunu çözebilecek, daha yetkin bir noktaya gelmesidir.

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çakır.

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Biz, Çevre Bakanlığının, bu sorunu çözebilecek, üzerine gidebilecek, daha güçlü, daha yetkili, daha donanımlı bir noktada oluşmasını beklerken, birdenbire, bir baktık ki, Çevre Bakanlığının vagonları Orman Bakanlığının vagonlarıyla birleştirilip, başına da bir lokomotif koyup, eklektik bir düşünceyle, hiçbir zaman reform olarak adlandıramayacağımız, yeniden yapılanma diye adlandıramayacağımız eklektik bir düşünceyle "biz bu iki bakanlığı birleştiriyoruz" şeklinde önümüze geldi. Ben diliyorum ki, bu bakanlıkların birleşmesi noktasında oy kullananlar, yarın, Türkiye'nin çevre problemleri çözülemediği veya daha çok büyüdüğü günlerde, biz hata yapmışız demesinler. Bir elmayı bir elmayla toplarsanız iki elma yapar; ama, bir elmayı bir portakalla toplarsanız, iki elma veya iki portakal yapmaz. Hiçbir zaman yapısal sorun, kronik sorun haline gelen, ülkenin, kalkınmakta olan bir ülke olması, sanayileşen bir ülke olması anlamında kronik sorun haline gelen çevre problemlerinin, bu şekilde eklektik bir düşünceyle, bu şekilde birbirine bağlanılarak, genel müdürlüklerin, daire müdürlüklerinin birbirine bağlanarak çözülmesi mümkün değildir; yapısal sorunlar, yapısal çözüm yollarıyla ancak çözülebilir.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu iki bakanlığın birleşmesine grup olarak olumsuz oy kullanacağımızı ifade ediyoruz; hepinize saygılar sunuyoruz.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çakır.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Yahya Baş.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yok efendim.

BAŞKAN - Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan Çevre ve Orman Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının 10 uncu maddesine (c) bendi olarak yeni bir bent eklenmesini ve bent numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

c) Dengeli ve sürekli kalkınma amacına uygun olarak ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkân veren rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlamak üzere, kalkınma planları ve bölge planları temel alınarak çevre düzeni planlarını hazırlamak veya hazırlatmak, onaylamak, uygulanmasını sağlamak.

 

Faruk Çelik

Fuat Geçen

Münir Erkal

 

Bursa

Hatay

Malatya

 

Hasan Kara

 

Faruk Anbarcıoğlu

 

Kilis

 

Bursa

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇEVRE BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor.

Gerekçeyi mi okutayım; yoksa, konuşacak mısınız?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Halen yürürlükte bulunan 443 sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle Çevre Bakanlığına verilmiş bulunan çevre düzeni planıyla ilgili yetki tasarıya konulmuştur.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü

MADDE 11.- Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:

a) Bozuk orman alanlarında ve gerektiğinde verimli orman alanlarında ağaçlandırma, erozyon kontrolü, orman içi mer`a ıslahı, sosyal ormancılık faaliyetlerine ait plan ve projeler ile bu plan ve projelerin gerektirdiği her türlü çalışmayı yapmak ve yaptırmak,

b) Orman rejimine alınacak yerlerde yeniden orman tesis etmek ve doğal dengeyi sağlayacak erozyon kontrolü tedbirlerini almak,

c) Ormancılık çalışmaları için lüzumlu tohum ve fidanları üretmek, ürettirmek, gerektiğinde üretimle ilgili maddeleri ithal ve ihraç etmek, ağaç ve tohum ıslahını yapmak,

d) Gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarının orman ve fidanlık tesis etmesi ve işletmesi çalışmalarını teşvik etmek ve desteklemek,

e) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük.

Buyurun Sayın Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)- Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de, öncelikle, bugün Bingöl'de olan depremde yaşamını kaybeden tüm hemşehrilerimize, tüm yurttaşlarımıza, ölenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Yine, bugün, 1 Mayıs İşçi Bayramı. Tüm dünya ve Türkiye emekçilerinin 1 Mayıs bayramını kutluyorum ve Türkiye'nin, bundan sonra da, barış ve huzur içinde 1 Mayısların kutlandığı bir ülke olarak yaşamına devam etmesini diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, Çevre ve Orman bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilgili yasa tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, tekrar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına, tüm Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 11 inci madde, tabiî, bu tasarının en önemli maddelerinden biri; Ağaçlandırma ve Erozyonu Kontrol Genel Müdürlüğü. Yani, bu maddede toprağı konuşacağız. Toprak, ülkemizin en büyük zenginliği, dünyanın en büyük zenginliği. Dünyanın, en zor meydana getirdiği değer toprak, dünyadaki tüm varlıkların sebebi. Dolayısıyla, toprağı iyi konuşup, bu yasanın içerisinde ve Anayasanın içerisinde çok doğru bir yerde değerlendirip, çok doğru bir şekilde değerlendirip, gerçekten korumalıyız ve toprağımızı, topraklarımızı, sınırlarımızı koruduğumuz kadar inançla ve inatla korumalıyız. Toprağı konuşmalıyız; paylaşımını, verimliliğini, işletmesini, mülkiyetini, erozyonu, ormanları, ovaları, dağları, yaylaları, meraları, yani, coğrafyamızı konuşmalıyız. Yasal boşlukları gidermeliyiz. Coğrafyamızı, sadece sınırları itibariyle değil, içindeki en büyük zenginlik olan başta toprakla birlikte korumalıyız. Doğanın en zor oluşturduğu varlık toprak. Bugün, en büyük varlığımız olan bu toprak, milyonlarca yılda oluşmuş ve yaşamın kaynağı.

Ülkemiz zor bir coğrafya. Her bakımdan zor. Siyasal açıdan zor, ekonomik açıdan zor, jeopolitik açıdan zor, siyasal açıdan zor bir coğrafya Türkiye coğrafyası. Yani, bakın, siyasal açıdan idare edilmesi, sınırları etrafındaki gelişmeler nedeniyle kontrol edilmesi zor bir coğrafya; ama, güzel bir coğrafya. Coğrafyamız, toprağını korumak açısından da zor bir coğrafya; çünkü, ortalama yüksekliği Avrupa'nın yaklaşık 2 katı, 800 metrelik bir coğrafyaya sahibiz. Yani, vadileri, dağları çok bol olan ve rüzgârın, yağmurun etkisinde kolayca akıp denizlere, baraj göllerine, nehirlere karışabilecek zor bir coğrafyadayız. Dolayısıyla, bu toprağı korumak için daha kararlı, inatçı, doğru politikalar üretmek ve kararlı bir duruş sergilemek durumundayız; ama, maalesef, ülkemizde yılda 500 milyon ton tarım toprağını ve toplam 1 400 000 000 ton toprağı denizlere terk ediyoruz. Bu, neredeyse, hemen hemen Kıbrıs büyüklüğüne yakın bir coğrafyayı kapsıyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, bir karış toprak vermemek için binlerce şehit verdiğimiz bu topraklardan, maalesef, doğaya karşı doğru politikalar üretip gerekli direnç noktaları, savunma mekanizmaları oluşturamadığımızdan, her sene, çok büyük bir bölümünü yavaş yavaş kaybediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, toprak, her açıdan çok önemli. Büyük dinlerin hepsinin kutsal saydığı bir olay toprak, yaşamın ortaya çıktığı varsayılan bir yapı. Bütün dinlerde yaşamın topraktan çıktığı kabul edilir, kutsal bir yapı; ama, bu kutsallıkla değerlendirip, bu kutsallık anlayışı içerisinde çok dirençli siyasî politikalar üretmek lazım. Beşbin yıldır insanlara vatan olan bu coğrafya, Anadolu coğrafyası, maalesef, bir göç yolu ve gelip geçenlerin ayakları altında sürekli hırpalanan bir coğrafyadır ve yüzyıllardır, doğanın ve insanların ağır tahribine uğramıştır. Esas olarak, zaten, biz, çevreyle ilgili, doğanın varlığının yaşatılmasıyla ilgili bütün tedbirleri insanlara karşı almıyor muyuz; dünyanın en canavar varlığı insanlara karşı; çünkü, insanların tahrip edici özellikleri olmasa zaten, doğa kendi dengelerini kuruyor; tükettiklerini bir taraftan tamamlıyor; ama, insanın olumsuz etkileri, insanların coğrafya üzerindeki tahribatlarını dengelemek, bugün, yaşamın en önemli, politikanın en önemli sorunu.

Değerli arkadaşlarım, bu coğrafyaya, Anadolu coğrafyasına yeterli dikkati gösterebildik mi, ona sahip çıkabiliyor muyuz, onu ne kadar zor elde ettik, onu ne kadar zor elde tutuyoruz; fakat, onu korumakta, ona sahip çıkmakta aynı kararlılığı gösteriyor muyuz?! Bakın, bu coğrafyanın hâlâ yüzde 18'inin, biz, kadastrosunu yapamamışız, kadastrosunu. Kadastrosu yok; yani, sizin çocuğunuza isim koyamamanızdan ne farkı var bunun arkadaşlar?! Biz, daha coğrafyamızı tarif edemiyoruz, nirengi noktaları yok. Ormanların sadece yüzde 65'inin kadastrosunu yapmışız. 1937 yılında kanun çıkarmışız 5 yılda bitecek diye, ne 5 yıl, bitmez. Hâlâ, biz, maalesef, orman kadastrosunun yüzde 65'ini tamamlamışız; böyle bir gayriciddilik olur mu? Bu vatanı, bu coğrafyayı biz yolda mı bulduk?

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu coğrafyada, bu vatanda orman ve çevreyi bir araya getirme anlayışı şu açıdan da çok doğru değil. Çevreyle sadece orman beraber değil, orman tabiî ki çok önemli. Ormanlarımız bitki örtülerimizin temeli, esası; ormanlar erozyona karşı en büyük direnç noktalarımız; ama, meralar az mı önemli?! Bu ülke, 1950 yılından 1998 yılına kadar bir mera kanununu çıkaramamış ve 23 000 000 hektar arazisini, yasal olarak tarif edemez bir halde tutmuş maalesef ve 1998'de, benim de içinde bulunduğum Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Mera Kanununu çıkardı; ama, nerede?! Önce meralarımızı tespit edecektik, ondan sonra tahsis edecektik, ondan sonra da ıslah edecektik. Biz, daha kadastromuzu tespit edememişiz.

Değerli arkadaşlarım, onun için, meralarıyla, ormanlarıyla, tarım alanlarıyla, bataklıklarıyla, her şeyiyle, bu coğrafyada gerçekten, gerekli tedbirleri alma ve kendimize vatan yaptığımız bu coğrafyayı, erozyonun acımasız tahribatına karşı mutlaka çok doğru bir şekilde savunma anlayışı içerisinde olmalıyız.

Değerli arkadaşlarım, biz, yasa çıkarırken, bir yönetim oluştururken ve bu coğrafyada belli düzenlemeleri yaparken, orada, bu coğrafyanın içerisinde, bu düzenlemenin içerisinde insan ile doğayı kaynaştıracak, kardeş yapacak, barıştıracak, insana doğanın önemini anlatacak mekanizmaları kuramıyorsak, ona, doğaya sahip olması gerektiğini, doğayı geçmiş nesillerden kendisine kalmış bir miras değil, gelecek nesillere bir borç olduğu gerekliliğini anlatamazsak, çıkardığımız yasaların, yaptığımız düzenlemelerin hiçbir anlamı olmaz; dolayısıyla, bu, komplike bir bütündür. Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığını birleştirmek demek, orman ile çevreyi sadece özdeşleştirmek anlamına gelebilir ki, bu da, kesinlikle, çevreye olan duyarlılığı ve insanların çevreye olan ilgisini sınırlandırır. Merayı, meraları kimin kontrolünde tutacağız? Mera ile erozyonun ilişkisini nasıl düzenleyeceğiz? Tarım alanlarıyla, doğru tarım yapılmasıyla, doğru tarım yapmakla ilgili bilginin tarıma doğru şekilde aktarılmasıyla ilgili mekanizmaları kurmazsak, tarımı örgütlemezsek, meseleyi çözebilir miyiz?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Küçük.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kısacası, erozyon, en büyük çevre felaketi. Ben, bu vesileyle, bu konuda, yıllardır en önemli sivil toplum örgütü olan ve kahramanca mücadele eden TEMA'yı, kurucusu Hayrettin Karaca'nın ismiyle birlikte şimdiki çalışanları ve emek verenleriyle kutluyorum ve kendini bilen, doğaya sahip çıkmak gerekliliği konusunda kararlı olan herkesin bu mücadelenin yanında olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, erozyon, doğamız, topraklarımız için elbette çok büyük bir faciadır; ama, erozyon yaşamın her alanında önemlidir. Bu coğrafya bizim vatanımız; bunu, kıskançlıkla korumalı ve bir bütünsellik içerisinde, tam bir bütünsellik içerisinde, kozmik bir bütünlük içerisinde gelecek nesillere devretmeliyiz.

Bu coğrafyada 1923 yılında bir cumhuriyet kurduk ve zor kurduk bu cumhuriyeti; Osmanlı İmparatorluğu gibi büyük bir imparatorluğun küllerinden oluşturduk. Bu cumhuriyet, bu kadar süre içerisinde, kendi kültürünü, birikimini, değerlerini yarattı. Topraklarımıza sahip çıktığımız gibi, çıkacağımız gibi, cumhuriyetin değerlerine, kültürüne, kuruluş referanslarına aynı inançla sahip çıkmalıyız; cumhuriyetin değerlerini de erozyona uğratmaktan herkes ama herkes kaçınmalıdır.

AHMET IŞIK (Konya) - Cumhuriyet ile ormanın ne alakası var?!

BAŞKAN - Sayın Küçük, toparlar mısınız.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu vatanı bize sevdirecek, uğruna ölünecek bir ülke haline getirecek siyasetçilere ihtiyaç var. Umarım, herkes bu anlayış ve duyarlılık içerisinde olur ve bu duyarlılık içerisinde olmak, şu anda, bu tasarıya olumsuz oy vermektir.

Herkesi, bu anlayış içerisinde böyle bir davranışa girmesi gerektiği konusunda uyarmak istiyorum.

Sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Yahya Baş?.. Yok.

Antalya Milletvekili Sayın Tuncay Ercenk; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, çok önemli bir tasarıyı tartışıyoruz. 11 inci madde, ağaçlandırma ve erozyonla ilgili.

Öncelikle, erozyonun tarifini yapmak istiyorum. Erozyon, toprağın aşınmasını önleyen bitki örtüsünün insanlar tarafından yok edilmesi sonucu koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın su ve rüzgârın etkisiyle aşınması ve taşınması olayıdır.

Değerli arkadaşlarım, ormanların tahrip edilmesi ve yok edilmesi sonucunda toprak erozyonu meydana geliyor; ormanın kaybı, toprağın kaybı sonucunu doğruyor. Toprağın ve ormanın kaybı, su sorununu, sel, taşkın, heyelan, kuraklık ve sonuçta, açlık ve yoksulluk sorununu birlikte getiriyor.

Değerli arkadaşlarım, böylesine önemli bir konuyu, bakın, orman yüksek mühendisi Turhan Günay, duygusal bir sözle nasıl tanımlıyor: "Erozyon, nice kan ve gözyaşına mal olmuş ve şüphesiz bizlere ebedî vatan kılınmış bu toprakların gözyaşlarıdır."

Değerli arkadaşlarım, sürekli, çölleşmeden bahsederiz. Peki, bu çölleşme, durup dururken, kendiliğinden mi oluşuyor? Bunların baş müsebbibi bizleriz; insanlardır. İnsanların orman ve toprakla ilgili eğitimini önemli ölçüde sağlayabilirsek, öyle sanıyorum ki, ormanlarımızın yok edilmesinin ve erozyonun önlenmesinde o derece etkili olacaktır; çünkü, çölleşme ve ormansızlık, sadece bugünü değil, ülkenin geleceğini de, bütün nesilleri de yakından ilgilendirmektedir.

Değerli arkadaşlarım, ormanın yararlarını, yine, TEMA Vakfının çıkarmış olduğu bir kitaptan arz etmek istiyorum. "Bilim ve araştırmaya katkı yapan, suyu koruyan, toprağı koruyan, toplum sağlığıyla yakından ilgilenen, iklimi düzenleyen, dinlenceyi sağlayan bir orman. Bunlara gözümüz gibi sahip çıkmalıyız." Bunun önemini, bakın, Anayasa Mahkemesi, 1966 yılındaki bir kararında nasıl vurgulamış: "Ormanlar ulusal bir zenginliktir. Bunların, çeşitli yönlerden, yurdumuz için taşıdıkları büyük önem meydandadır. Ormanların sağladıkları birçok faydalar arasında, erozyonu da önledikleri ve bu yüzden tarıma elverişli yurt topraklarının yok olmasına engel oldukları gözönünde tutulursa, ülkenin geleceği ve hatta varlığıyla ilgili bir servet oldukları söylenebilir. Şu halde ormanları korumak, yetiştirmek ve genişletmek, ihmali caiz olmayan bir devlet ödevidir."

Değerli arkadaşlarım, biz, bu önemi, bu değeri, acaba ormanlarımıza gösterebiliyor muyuz? Büyük üstat, şair Cahit Külebi, bakın, ne diyor: "Önce gelincikleri yolduk, nar ağaçlarını tuttuk kurşuna; ardından andızları devirdik, aptallık, bilinçsizlik, bir hiç uğruna. Sonra sıra ormanlara geldi, yüzbinlerce dönüm ateş yaktık. Sıvas'a kadar gidip bulduk, dikili tek ağaç bırakmadık." Ve bunu tamamlayan Aşık Veysel'i unutmak da mümkün değil "Karnın yardım kazma ile bel ile/Yüzün yırttım tırnak ile el ile/ Yine beni karşıladı gül ile/ Benim sadık yarim kara topraktır" diyor. Bu kadar önemli bir soruna duyarsız kalmanın mümkün olmadığını düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, erozyonun öncelikle ormanların yok edilmesiyle meydana geldiğini düşünecek olursak, yapılacak ilk iş, ormanın varlığını, devamını ve geleceğini birinci planda düşünmek zorundayız. Ormanın işletilmesini ve ondan yararlanmayı ise, ikinci planda düşünmek zorundayız.

Şimdi, ben bu birleşmeye dikkatinizi çekmek istiyorum özellikle. Değerli arkadaşlarım, ormanın işletilmesini ve ormandan faydalanmayı ikinci plana alma anlayışı ortada dururken, acaba, 169 ve 170 inci maddelerde yapılmak istenen anayasa değişiklikleriyle bu sağlanabilir mi? Bunu özellikle sormak istiyorum. İktidar, bırakın orman varlığının birinci planda tutulmasını, yok edilmesi için elinden geleni yapıyor; ormanların satılmasına olanak tanıyan yasal değişiklikler yapılıyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul)- Öyle değil.

TUNCAY ERCENK (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, bu anlayışla erozyonu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL KACIR (İstanbul)- Kimse ormanı satmak istemiyor.

BAŞKAN- Sayın Ercenk, buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız.

TUNCAY ERCENK (Devamla)- Tamamlıyorum efendim.

ÜNAL KACIR (İstanbul)- Ormanı satmak isteyen yok.

TUNCAY ERCENK (Devamla)- Sonra konuşuruz onu.

Bu anlayışla, bırakın erozyonu önlemeyi, bu ülkenin geleceğini karartma yolunu seçmiş olursunuz. Önümüzdeki nesiller, gelecekteki nesiller sizi bu kararınızdan dolayı hiç affetmeyecektir değerli arkadaşlarım; öncelikle, bunun saptanmasını istiyorum.

Ormanla ilgili tek bir bakanlık var; Orman Bakanlığı. Bütün yetkiler onda, bütün sorumluluklar onda. Ormanın geliştirilmesi için elinden gelen başka bir şey yok; sadece o yetkiyle görevlendirilmiş, o görevle yetkilendirilmiş bir kuruluş. Ağaçlandırmayı bırakıyor bir tarafa. Şimdi iki bakanlığı birleştireceksiniz, sorumluluklar artacak, yetkiler azalacak, nasıl olacak bu ağaçlandırmanın fazlalığı?! Dün konuşan AKP'li bir arkadaşım, iki bakanlık birleşince ağaçlandırmanın daha da fazlalaşacağını söyledi. (AK Parti sıralarından "Doğru" sesleri) Ben buna katılmıyorum değerli arkadaşlarım; çünkü, ormanı geliştirme yetkisi varken tek bakanlıkta bunu yapamamışsınız, iki bakanlık birleşince nasıl yapacaksınız, onu gerçekten merak ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda mücadele eden bürokratları kutluyorum. Yine, bu konuda, gerçekten, başta TEMA Vakfı olmak üzere, Başkanı Hayrettin Karaca ve diğer çevre gönüllülerini yürekten kutluyorum değerli arkadaşlarım.

Umarım, bundan sonraki çalışmalarımızda ormanın ve toprağın önemini daha iyi anlar ve gereğini yaparız diye düşünüyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ercenk.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 20.20'de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 19.18

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 20.20

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), SUAT KILIÇ (Samsun)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

127 sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/546, 1/63, 1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı : 127) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 11 inci maddesi kabul edilmişti; şimdi 12 nci maddeyi okutuyorum:

Orman-Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü

MADDE 12.- Orman-Köy İlişkileri Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır :

a) Ormanların korunması, geliştirilmesi ve genişletilmesini gerçekleştirmek, orman içinde veya bitişiğindeki köylülerin sosyal ve ekonomik gelişmelerini sağlamak maksadıyla; kalkınma havzalarında, etüt, araştırma, plan ve projeler hazırlamak ve bunları uygulamak, her türlü kredi ve yardım kaynaklarının bu hizmetlere yöneltilmesini temin etmek ve ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak.

b) Orman köylülerinin kalkındırılmalarının desteklenmesi ile ilgili her türlü hizmetleri yapmak ve bu hizmetleri yürütmek.

c) Orman köylülerinin sosyal ve ekonomik yönden kalkındırılması, ısınma ve ısıtmada kullanılan oduna alternatif enerji kaynaklarının kullanılmasının teşvik edilmesi ve buna yönelik teknolojilerin kullanılması ve yaygınlaştırılması konusundaki projeleri desteklemek.

d) Ormancılık alanında faaliyet gösteren kooperatiflerin proje bazında desteklenmesi ile ürünlerin ulusal ve uluslararası pazarlarda değerlendirilmesi konularında araştırma ve danışmanlık hizmetleri vermek.

e) Orman köylerinde odun ve odun dışı orman ürünlerinin üretilmesini desteklemek ve bunlara dayalı sanayiinin geliştirilmesine katkıda bulunmak.

f) Bulundukları yerden başka yerlere nakledilecek orman köylülerinin terk ettikleri taşınmaz mallarını kamulaştırmak.

g) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Osman Özcan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman-Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü başlıklı maddeyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ben de halkımızın 1 Mayıs Bayramını kutluyorum.

Ayrıca, Bingöl'de yaşanan deprem dolayısıyla milletvekili arkadaşlarımın söylemlerine aynen katıldığımı ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, turizm bölgesinin, aynı zamanda orman bölgesinin de bir milletvekili olarak çoğumuzun duyduğu, fakat yaşamadığı, orman köylüsünün sıkıntılarından, sorunlarından bahsetmek istiyorum.

Son hafta içinde, Fethiye'den Anamur'a kadar, orman köylülerinin içinde bulundum, orman köylülerinin sıkıntılarını ve yaşayışlarını yakından izledim, bunu da sizlerle paylaşmak istediğimi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, orman köylerimizin sayısı 20 314'tür; bu köylerimizde 8 000 000 civarında vatandaşımız yaşamaktadır. Sayın Orman Bakanımız Osman Pepe'nin de dediği gibi, bu köylerimizin yıllık geliri 250-300 dolar civarındadır; yani, yıllık geliri olan 500 000 000 lirayla 8 000 000 vatandaşımız geçinmek durumundadır.

Değerli arkadaşlarım, devlet, bu kesim insanlarımızın sıkıntılı olduğunu görmüş, 1970 yılında, Orman ve Köy İlişkileri Genel Müdürlüğünü kurmuştur. Bunun kısa adı Or-Köy'dür; fakat,  Or-Köy'ün, orman köylülerimize gerekli faydayı sağladığını düşünmemiz olası değildir; çünkü, devletimiz, hükümetimiz, Or-Köy'e gerekli yardımı, gerekli ödeneği vermemiştir. Ancak, şunu da ifade etmek isterim ki, Or-Köy, bazı köylülerimizin, halıcılık, arıcılık, ipekböcekçiliği, meyvecilik gibi sorunlarını gidermiş, ödenekler vermiş ve böylece, bu köylülerimiz, diğer köylülerimize göre, biraz olsun nefes almayı başarmışlar, sıcak bir çorba içme durumunu yaşamışlardır.

Değerli arkadaşlarım, ancak, öğreniyoruz ki, Orman-Köy İlişkileri Genel Müdürlüğüne ayrılan para 37,5 trilyondur; yani, 8 000 000 nüfuslu orman köylüsüne, yani, 21 314 köye ayrılan para 37,5 trilyondur. Bunu köye bölecek olursak, 1 500 000 000 lira eder köy başına, şahıslara bölecek olursak, şahıs başına 500 000 lira eder. AK Parti hükümetinin orman köylüsüne verdiği değerin göstergesinin bu olduğunu, sizlere, üzülerek açıklamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, iktidar oldunuz, itibarlısınız, 365 mebus çıkardınız, tebrik ediyorum. Kolay değildir bu 365 mebusu çıkarmak; fakat, itibarınızın devam edebilmesi için orman köylüsüne, dargelirlilere yardım etmeniz gerekiyor. İsmet Paşa'nın bir sözü var, onu hatırlatmak istiyorum: "İktidar olmak önemli değil, itibarlı olmak daha çok önemlidir."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasamızın bazı maddelerini değiştirmek için burada çalışmalar yaptık; Cumhurbaşkanına gitti, tekrar döndü; yakında önümüze gelecek. Burada, hepimiz konuştuk; fakat, 500 000 000 geliri olan bir orman köylüsünün, zilyedi elinde olan bu 2/B'ye ait arazileri nasıl alacağından hiç bahsetmedik; bu arazileri, bu köylülerimiz, 500 000 000 gelirle nasıl alacaktır?! Evet, 2/B sorunundan bahsediyorum; 2/B sorunu halledilmeden, önümüze ikinci bir 2/B sorunu geliyor.

Değerli arkadaşlarım, kendi bölgemden bahsediyorum; kendi bölgemde, 1981'in 12 nci ayından sonra oluşmuş narenciye bahçeleri var, muz bahçeleri var, avokado bahçeleri var; onu da geçiyorum, kentler oluşmuş, kentlerin üzerinde belediyeler var. Bu belediyeleri, bu kentleri yıkma gücümüz var mı; yok. Evet, 1981'den sonra oluşmuş; gücümüz var mı; yok. Öyleyse, burası ne olacak; hidrojen gibi açığa mı çıkacak?!

Değerli arkadaşlarım, öyleyse, çıkarılacak yasa ölü doğan yasadır; yani, şunu demek istiyorum: Yaraya pansuman yapıyorsunuz, yarayı ameliyat etmiyorsunuz; kökünden kurutmuyoruz, tedavi etmiyoruz. Bakın, göreceksiniz, sonunda, yeni 2/B sorunları karşımıza dikilecektir; bunu, şimdiden Yüce Heyetinize hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Kaş İlçesinin Kasabasından tutun, Alanya'nın köylerine kadar, Kocaoğlanlı'ya, Demirtaş'a kadar, Gazipaşa'nın Çobanlar ve Macar Köylerine kadar gittim; bugünlerde, köylüler tedirgin ediliyor, yirmi sene önce yapılmış evi yıkılmaya çalışılıyor, yıllardır ektiği yerlere zabıt tutulmaya başlanmış. Bırakın 1981 yılından öncesini, 1981 yılından sonra yapılan otelleri, villaları, apartları yıkma gücümüz var mı, yıkabiliyor muyuz?! Öyleyse, değerli arkadaşlarım, Sayın Orman Bakanından rica ediyorum; devlet, babadır; eşit muamele yapalım. Bunları yıkamıyorsanız, öbür taraftaki yirmi sene önce evini yapmış, penceresine camını takamamış, naylonu çiviyle çakmış köylümüzün evine de dokunmayalım. Bunu, buradan rica ediyorum; orman bakım memurlarına, orman işletme müdürlüklerine emir versinler, vatandaşlar üzerinde eşit muamele yapılsın.

Değerli arkadaşlarım, anımsadığım kadarıyla bir Hint atasözü var; bu atasözünde ne diyor biliyor musunuz: "Filler dövüşür, çimler ezilir; filler sevişir, yine çimler ezilir." Bunu neden söyledim: Bakın, tefeciye, rantçıya, mafyacıya, o arazileri işgal edenlere dokunamıyoruz, bizim zavallı orman köylüsüne dokunuyoruz; bu olmaz. Sayın Orman Bakanından, tekrar, rica ediyorum; değerli arkadaşlarım, eşit muamele yapılmalıdır. Bizim orman köylülerimiz -açık söylüyorum- sevecendir, yangın olduğu zaman, doğru, koşar, ormanda yangını söndürür; yani, sahillerdeki ormanı yakan, üzerlerine villalar yapan rantçılardan değildir. Değerli arkadaşlarım, öyleyse, İsmet Paşa'nın şu sözüne dikkat edelim -ben, çok değer veririm- İsmet Paşa diyor ki: "Ben, eşkıyanın dağda olanından değil, düzde olanından korkarım." (Alkışlar)

Evet, değerli arkadaşlarım, varoşlardaki açlığı, sefaleti biliyoruz. Bu, neden oldu; orman köylülerine gereken değer verilmedi, ondan oldu. Gittiler... Varoşların dramını anlatmaya gerek yok; tekrar dramlar yaşamayalım, orman köylüsünün hakkını verelim, orman köylüsü olan vatandaşlarımıza dikkat edelim.

Değerli arkadaşlarım, şu çok iyi bilinmelidir ki, şehirde olan vatandaşlarımızın yüzde 25'i, köylerde oturan akrabalarından gelen, buğday, mısır, fasulye, nohut, bulgur gibi yiyeceklerle geçimlerini sağlamaktadır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, kulağımızı tersten göstermeyelim, canınız da sıkılmasın, bir konuyu işlemek istiyorum: Şimdiye kadar -ben, altı aydır dinledim- çıkıyorsunuz "enflasyonu kucağımızda bulduk -doğru- Kıbrıs meselesini kucağımızda bulduk, borçları kucağımızda bulduk, Irak sorununu kucağımızda bulduk" diyorsunuz. Ben de, bu "kucağınızda bulma" nedir dedim, Meclisin arşivlerinde bir inceleme yaptım. Dosya burada, ayna burada; inceledim.

BAŞKAN - Sayın Özcan, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturur musunuz?

Buyurun.

OSMAN ÖZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, siz "kucağımızda bulduk" dediğiniz sorunların tümünü, yanınızdaki arkadaşlardan buldunuz; açık ve seçik söylüyorum. "Kucağımızda bulduk" dediğiniz sorunlar, sizin birçok bakanınız, yanınızda olan arkadaşlarınız... Liste burada, isteyenlere fotokopi yapar veririm. Uzun müddet çalışma yaptım, burada, bulursunuz. Mecliste de, ikide bir çıkarak "sorunları kucağımızda bulduk" laflarını bırakalım, zaten, siz de meydanlarda, biz de meydanlarda "eskiyi deşmeyeceğiz, sorunların üstesinden geleceğiz, biz bunun icabına bakarız, biz bunu çok iyi biliriz" dediniz, millet de size oy verdi; öyle ise, içinizde olan bu sorunları başkasına yükletmeye hakkımız yok.

57 nci hükümet ne ise, 58 inci hükümet ne ise...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

OSMAN ÖZCAN (Devamla) -... 59 uncu hükümet de aynıdır değerli arkadaşlarım.

Saygıdeğer arkadaşlarım, orman köylüsünün sorunlarını yerinde tespit ettik dedik. Evet, orman köylüsü ağaç keser, fiyat biçemez; orman işletmeleri biçer, 10 ay geçer orman köylüsünün parası verilmez; fakat, elektrik parası gelince bir gün geçti mi derhal zam bindiriliverir; bu önlenmelidir. Orman köylüsü yaylalara göçer, hayvancılık yapar; şimdi görüyorum ki, buralara girmeyin, buralara konmayın diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, buralar geçmişten beri onların yurtları. Bunlar haksızlıktır. Dahası var, 2 500 - 3 000 metre yükseklikteki yerlerde orman yok, çayır çimen var, oralarda da aynı durumu yaratıyorlar; öyle ise bunlar da derhal önlenmelidir.

Değerli arkadaşlarım, yine bilirsiniz, orman köylülerimizin ihtiyaç ağaçları var, eskiden bedava idi, şimdi az da olsa para alınıyor. Orman sınırlarından bu ihtiyaç ağacını vermiyorlar, 30 kilometre, 50 kilometre ilerideki depolardan veriyorlar; orman köylüsü tekrar getiriyor geriye. Bu da önlenmelidir, Sayın Bakanımızdan bunu da istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bitiriyorum. Sözün kısası, sözün özü şudur:

Orman köylüsüne, bedava ihtiyaç ağacı, bedava odun verilmelidir.

Köylülerimizin kesim paraları güncelleştirilmelidir, günün şartlarına uygun olmalıdır, zamanında ödenmelidir.

Orman köylerindeki kooperatifler desteklenmelidir.

Gerekirse, köy sınırları içindeki ormanlar, köylülere, muhtarlara verilmelidir. Göreceksiniz, o köylüler, bir çalı bile kestirmeyecektir.

2924 sayılı orman köylülerinin kalkındırılmasıyla ilgili kanun, gerçek şekline dönüştürülmelidir.

Orman köylülerimiz, şimdiye kadar oturmuş oldukları yaylalarda ve yurtlarda tedirgin edilmemelidir.

Devletimizin en önemli kuruluşlarından olan Or-Köy  desteklenmelidir. 37,5 trilyon komik bir paradır, bu artırılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, orman köylülerimizin kalkındırılması, orman-köy ilişkilerinin geliştirilmesi için, burada görüşmeler yapıyoruz. Top bizde, gelin, Cumhuriyet Halk Partisi ve AK Parti beraber olalım; burada öneriler belli, bu önerileri hayata geçirelim, köylülerimizin yatakta sıkıntı çekmesini de beraberce önleyelim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, biz, bunun yanındayız, siz de olun; buraya çıkıp da, orman köylüsü şu oldu, orman köylüsü bu oldu demeye gerek yok, herkes bizi televizyonlardan izliyor; kim orman köylüsünün yanında, kim orman köylüsünün yanında değil, çok güzel görüyor.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına, tekrar, saygı ve sevgilerle selamlıyorum değerli arkadaşlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?.. Yok.

Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, bugün, Bingöl'de meydana gelen depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Tasarının 12 nci maddesiyle ilgili konuşmaya başlamadan önce, Türkiye'deki birtakım istatistikî rakamları vermek istiyorum. 1997 yılı nüfus sayımına göre, ülkemizde 7 337 ormaniçi köyde 2 500 000, 12 824  orman bitişiği köyde 5 100 000 kişi olmak üzere, toplam 20 161 orman köyünde 7 600 000 kişi yaşamaktadır. 1985 yılında ise, bu rakam, 10 200 000 idi. Göç nedeniyle orman köylerimizin nüfusu hızla azalmaktadır. Ormaniçi köylerde göç oranı yüzde 31, bitişik köylerdeki göç oranı ise yüzde 15'tir.

Orman köylüsünün, yalnızca ormanlardan sağladığı gelir, yıllık 250-300 dolar arasında değişmektedir. Bu da, orman köylüsünün tüm gelirinin ancak yüzde 14'üne tekabül etmektedir.

Devletimiz, Or-Köy Genel Müdürlüğü ve orman köyleri kalkınma kooperatifleri aracılığıyla, orman köylerine maddî katkıda bulunmaya çalışmaktadır. Yine, Orman Bakanlığı tarafından, gerek Or-Koop'lar kanalıyla gerekse ferdî kredilerle orman köylüsüne kredi verilmektedir; ancak, krediler oldukça düşük ve yetersiz kalmaktadır. O kadar ki, bugüne kadar verilen Or-Köy kredileri, orman köyü ailelerinin sadece yüzde 15'ine ulaşabilmiş, kişi başına dağıtılan kredi ise yalnızca 4 dolar seviyesinde kalmıştır.

2001 yılında ayrılan ödenek ise, köy başına 535 000 000 TL, kişi başına ise ancak 1 420 000 TL civarına gelmiştir. Bu da, köylerimizdeki, özellikle ormaniçi köylerimizdeki büyük şehirlere olan göçün temel nedenlerini anlatmaktadır.

Bu seçim kampanyasında hepimiz beraber yaşadık. Bu seçim kampanyasında, orman köylerimize gittiğimizde, özellikle bizim, Bursa'nın Mustafakemalpaşa gibi, Karacabey gibi, İnegöl gibi, Orhangazi gibi ilçelerimizin köylerine gittiğimizde, maalesef, köylerimizde 25-30 yaşlarında bir delikanlı bulamadık. Artık, ormaniçi köylerimizde sadece yaşlılar vardı ve konuşacak köy kahvesi bulmakta hepimiz zorluk çektik. Bunun temel nedeni ne: Biz, köylülerimizi orman içerisinde, ormandan geçimini temin edemez bir hale getirmiş bulunmaktayız. Bunun yanında, yaşanan ekonomik krizlerle beraber, yine büyük kentlerdeki işsizlikle beraber, o köylerden büyük kentlere ekmek parası için giden insanlarımız işsiz olarak tekrar geri gelmeye başladı. Bu,ekonomik sıkıntılarımızın temel nedeni; ama, ben, başka bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.

Biliyorsunuz, gündemimizde Anayasanın 169 ve 170 inci maddelerinin değiştirilmesine ait...

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Keles'ten de bahset.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Keles'i de söyledim canım. 

Anayasamızın 169 ve 170 inci maddelerini değiştirmeye çalışıyoruz. 169 uncu maddedeki değişiklikte ne diyoruz: "Devlet, ormanı korur, işletir ve işlettirir." Pekala, biz, ormanımızı işlettirdiğimizde, kime işlettireceğiz; yani, ormanların özel şahsa devrini söylüyoruz. Halbuki, Anayasanın 169 ve 170 inci maddelerinde, ormanı korumak ve işletmek, orman köylüsüne verilmiş bir haktı. Yani, biz, normal olarak, gerek orman mevzuatımızda gerek 6831 sayılı Orman Kanunumuzda gerek Anayasamızda ormanın işletilmesini köylüye vereceğiz; ama, getirdiğimiz Anayasa değişikliğiyle ormanın sahibi olan orman köylüsünün elinden kendi ormanını alacağız; onları da, tıpkı İş Kanununda yapmak istediğimiz değişiklik gibi, vasıfsız, niteliksiz işçi haline getirmeye çalışıyoruz. 169 uncu madde değişikliğindeki "işlettirir" hükmünün, o nedenle çok önemli olduğuna inanıyorum. Bunun tekrar gözden geçirilmesini istiyorum.

İkincisi, 170 inci madde üzerindeki değişiklikteyse, 2/B uygulaması nedeniyle, 5 000 000 000 metrekare, orman dışına çıkmış araziden bahsetmekteyiz. Pekâlâ, 5 000 000 000 metrekare, orman vasfını yitirmiş taşınmazımız var; kaç metrekare orman yapacağız arkadaşlar? O konuda, Mecliste, Anayasa değişikliği görüşmeleri esnasında vermiş olduğumuz tüm değişiklik önergelerini reddettiniz Sayın Bakan.

Yine, 12 inci maddenin (a) bendinde, Orman-Köy İlişkileri Genel Müdürlüğünün görevlerini sayarken diyorsunuz ki: "Ormanların korunması, geliştirilmesi ve genişletilmesini gerçekleştirmek..." Genişletilmesini özel şahsa devrettiğimiz zaman, hangi kaynaklarla, hangi nedenlerle genişleteceğiz?

Yine, bizim için, Meclise düşen, yasal bir zorunluluğumuz var. Biliyorsunuz, yeni Kamu İhale Kanunu çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Küçükaşık.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Yeni Kamu İhale Kanunu ile Orman Kanununun 34 üncü ve 40 ıncı maddeleri arasında bir çelişki yaşıyoruz. Şu anda, orman işletmelerinde, orman köylüsüne, Or-Koop'lar vasıtasıyla hiçbir ihale verilemiyor; çünkü, o iki yasa arasındaki çelişki bugüne kadar giderilemedi, bu konuda yasal bir düzenleme de yapılamadı.

Eski yasal düzenlemeye göre, bir kooperatifin eğer 200 üyesi varsa, bu kooperatif, baltalık kesim için dahi sadece bir tane dosya alıyordu, işini takip edebiliyordu; şimdi, 200 üyeli bir kooperatiften, herkesten, teker teker, 200 tane dosya almasını istiyoruz. Devleti küçültmeye çalışıyoruz, tekrar devleti büyütüyoruz.

Aynı şekilde, bu insanlardan teminat alıyoruz, noterde nispî harç alıyoruz, tıpkı büyük devlet ihalelerinde olduğu gibi. Aynı şekilde, bu insanlardan, dosya başına, tekrar 10 000 lira para alıyoruz.

Bu, Kamu İhale Kanunu ile Orman Kanunu arasındaki çelişkinin muhakkak giderilmesi zorunluluğu var.

Biz, bir de, bir şeyi daha yapamadık; orman kadastromuzu bitiremedik. Orman kadastromuzu bitiremememiz nedeniyle -biliyorsunuz, birçok vatandaşımızın şahsî tapuları var, bu insanlarımız tapulu kesim yapıyor -şu anda, vatandaşımıza, kendi tapusuna almış olsa bile, elinde koru olduğuna dair bir tapusu olmuş olsa bile, 1940 yılında yeşil- alan uygulaması içerisinde kalan bir yer için, 1940'larda çekilen fotoğraflar nedeniyle, yeşilalan içerisinde kalması nedeniyle, kesim hakkı vermiyoruz. Öyle değil mi Sayın Bakanım? Veremiyoruz; yeşilalan kısıtlaması nedeniyle.

Şimdi, burada, devlet de haklı; çünkü, daha önce, orman kadastro sınırları içerisinde olan bir alan. Kadastro uygulaması içerisinde, her ne şekilde olursa olsun, vatandaşa devlet tapusunu vermiş; ama, orman kadastro sınırları içerisinde; ben, henüz sana dava açmadım, senin davanı iptal etmedim dese dahi, yasal olarak, tapulu kesim yapma hakkı olmasına rağmen, bu insana tapulu kesim yapma hakkı vermiyoruz. Bu eşitsizliğin de bir an önce giderilmesi gerektiğine inanıyorum.

Sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçükaşık.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü

MADDE 13. - Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:

a) Milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları ve yeterli mesire yerlerinin ayrılması, korunması, planlanması, düzenlenmesi, geliştirilmesi, tanıtılması, yönetilmesi, işletilmesi ve işlettirilmesi ile ilgili işleri yürütmek.

b) 9.8.1983 tarihli ve 2873 sayılı Milli Parklar Kannu ile verilen görevleri yapmak ve yaptırmak.

c) Yaban hayatı ve kara av kaynakları ile orman içi su kaynakları, dere, göl, gölet ve sulak  alanların ve hassas bölgelerin korunması, geliştirilmesi, kara avcılığının düzenlenmesi, av kaynaklarının işletilmesi ve kontrolü ile ilgili her türlü etüt, envanter, planlama, projelendirme, uygulama ve izlemeye ilişkin iş ve işlemleri yapmak ve yaptırmak, bu hizmetlerle ilgili tesisleri kurmak ve kurdurmak.

d) Kara avcılığını düzenleyen mevzuat ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek.

e) Uluslararası koruma sözleşmeleri ile belirlenen yörelerdeki koruma ve kullanma esaslarını çevre mevzuatı dikkate alınarak tespit etmek ve yeni düzenlemeler yapmak.

f) Uluslararası sözleşme ile koruma altına alınan, canlı türleri (flora, fauna) ile alanların korunması konusunda tedbirler almak, ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak.

g) Hayvanların korunmasına yönelik çalışmaları, ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile  sivil toplum örgütleriyle  işbirliği içinde  yapmak, yaptırmak, bu konuda yürütülen faaliyetleri desteklemek, denetlemek ve denetlenmesini sağlamak.

h) Ülkenin bitki ve hayvan türü genlerinin muhafazası ve iyileştirilmesi ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek.

ı) Çevrenin korunması ile ilgili hedef, ilke ve amaçlar ile stratejiler belirlemek, bunların uygulanmasını izlemek ve koordine etmek.

j) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Nail Kamacı; buyurun.

CHP GRUBU ADINA NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, öncelikle, Bingöl'de meydana gelen depremde ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum; yaralılara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Umuyorum, bu son olur; ancak, her zaman yaptığımız gibi, yine, kanunlardaki eksikliklerin meydana getirdiği sonuçlardır bunlar.

Bu, Yapı Denetim Kanunu çıktığı zaman da, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği uyarmıştı. Bakın, o kanunda, devlet dairelerine yapılan binalar kontrol edilmiyor. Yine, aynı şekilde, buradaki bir yurtta, birçok masum öğrencimiz, maalesef, yıkık altında kalmış ve hayatlarını kaybetmiştir; kendilerine, Allah'tan rahmet diliyorum. Sizin yaptığınızı söylemiyorum; genelde, devletin yaptıkları... Siz devlet değilsiniz; devlet ayrı bir şeydir, hükümet ayrı bir şeydir.

Görüşülmekte olan yasa tasarısıyla ilgili, Grubumun görüşlerini aktarmak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, öncelikle bir konuda anlaşalım; bu kanun tasarıları Genel Kurula indirilmeden önce, birkaç gün evvelden, milletvekillerine ulaştırılsın. Bu, komisyonlarda da bu şekilde gidiyor, Genel Kurulda da aynı şekilde gidiyor. Sabahleyin erken kalkan, diyor ki: Bugün bu yasayı görüşelim; Danışma Kuruluna getiririz öneriyi, kabul etmezlerse, sayımız da yeterli, Meclisten geçiririz, istediğimiz kanun teklifini çıkarırız. Bu, yanlış bir uygulama, bunu yapmayın.

Bakın, planlamasını haftalık yapmayan bir genel müdür, bir işyeri sahibi, bir işletme sahibi batar; bir genel müdür görevden alınır. Biz, bırakın haftalık çalışmayı, saatlik çalışıyoruz burada. O kanun tasarısı milletvekillerinin saat 13.00'te ancak eline geçiyor, saat 15.00'ten sonra da onun üzerinde konuşmak istiyorlar. Böyle bir uygulama var mı?! Çoğunluğunuz var diye her şeyi yapma hakkınız yoktur değerli arkadaşlar; onu, bir kere, söyleyeyim. Çoğunluğunuz olabilir, hükümet olabilirsiniz; ama, burada, millî iradeyi temsil eden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da var; ona da saygı göstermek zorundasınız; çünkü, ona saygı göstermeniz, millete saygı göstermenizin bir gereğidir. (AK Parti sıralarından "maddeyle ne ilgisi var" sesleri) Evet, maddeyle ilgisi var.

Evet, değerli arkadaşlar, Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığının birleşmesinden dolayı büyük bir sinerji meydana geliyor. Hangi anlamda geliyor; psikolojik anlamda mı geliyor, manevî anlamda mı geliyor, maddî anlamda mı geliyor? 1 748 personeli var, bu seneki bütçesi de 43 trilyon. "Bu sinerjiden meydana gelecek oluşumla, Türkiye'de ağaçlandırılmayan kısımları ağaçlandırmaya çalışacağız" diyorsunuz. O zaman, size bir önerim var: Nasılsa, Genel Başkanınız da, Sayın Başbakan da istiyor bunu; bütün bakanlıkları kaldırırsınız, tek başına o yönetir Türkiye'yi, sinerjiyi daha fazla meydana getirirsiniz; memlekette ağaçsız yer kalmaz! (CHP sıralarından alkışlar)

Bir de, kadro konusunda çok konuşuluyor. (AK Parti sıralarından gürültüler) Artırır, artırır, moralitesini artırır...

Değerli arkadaşlar, eğer, kadrolarla oynamıyorsanız, bizim size söylediğimiz şeyleri cevaplamazsınız. Yaptığımız her konuşmadan sonra kadro konusunda diyorsunuz ki: "Kadrolaşma yapmadık." Değerli arkadaşlar, burada, sizin Sayın Bakanınızın, cumhuriyet hükümeti bakanının -Mehmet Ali Şahin'in- soru önergemiz üzerine verdiği cevaplar var elimde: Sadece genel müdürler düzeyinde, müsteşar düzeyinde; diğerleri yok... Ben bir örnek vereyim: Şu anda, Or-Köy Genel Müdürü olan Hüseyin Karaosmanoğlu, acaba -şimdi kongreleriniz de oluyor ama- Kocaeli -eski veya yeni- İl Başkanının kardeşi mi, değil mi? (AK Parti sıralarından "Olabilir..." sesleri"

VAHİT KİRİŞÇİ (Adana) - Ehliyetli mi, değil mi?..

NAİL KAMACI (Devamla) - Ehliyeti, size yakın olmasından kaynaklanıyor.

Değerli arkadaşlar, coğrafî konumu gereği, Asya ile Avrupa Kıtası arasında önemli bir köprü olan Türkiye, kavimlerin ve nesillerin onbin yıldan beri süregelen izlerini de her köşesinde barındıran bir kültür cennetidir. İnsan elinin bütün tahripkâr gücüne hedef olmasına rağmen, av kaynakları, klimatik yapısı, coğrafî konumu, jeolojik yapısı, hidrojeolojik özellikleri ve estetik özellikleriyle, Türkiye, zengin doğal kaynakları üzerinde barındırmaktadır.

Türkiye, Asya, Avrupa ve Afrika Anakaralarının birleştiği yerde çok zengin ve ilginç bir flora ve fauna yapısına sahiptir. Geniş ekolojik çeşitlilik, bu ekolojilerdeki türlerin yoğun evrim olayları nedeniyle, bu bölgelere özgü endemik birçok tür ve alttürün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Türkiye'de, 155 memeli, 454 kuş, 106 sürüngen ve 345 balık türü yaşamaktadır. Ek olarak, göçmen kuşların üç büyük göç yolundan birisidir Türkiye; aynı zamanda, Avrupa'da bulunan 12 000 bitki türünün 10 000'inin doğal yetişme alanıdır.

Ülke, esas olarak yarı kurak olduğu için, Türkiye sulak alanları, göçmen kuşların pek çoğu için hayatî öneme sahiptir ve pek çok su kuşunun üreme alanıdır. Türkiye, sulak alanlar bakımından, Bağımsız Devletler Topluluğu hariç, Avrupa ve Ortadoğu'nun en zengin sulak alanlarına sahiptir.

Ülkemizde yaşanan hızlı şehirleşme ve değişen toplum yapısı nedeniyle, özellikle doğal kaynaklar üzerinde yaşanan baskı ve taleplerde son yıllarda önemli artışlar meydana gelmiştir. Bu baskı ve taleplerin bir kısmı olumlu -doğal ve kültürel kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimiyle ilgili artan bilinçlenme, ormanın üretim dışı fonksiyonlarının öne çıkarılması ve rekreasyon amaçlı kullanımların artması gibi- bir kısmı ise olumsuz yöndedir. Örneğin, orman alanları içinde yerleşim ve yapılaşmanın, plansız ve düzensiz turizm alanlarının artması... Buna ilave olarak, Türkiye'nin zengin doğal kaynakları ve ormanlarının biyolojik zenginlikleri ve çevresel değerlerinin daha etkin ve sürdürülebilir yönetimi için, küresel beklenti ve taleplerde de önemli artış görülmektedir.

Ülkemizin içinde bulunduğu durumu ve sahip olduğumuz zenginlikleri kısaca hatırlattıktan sonra, bugünkü değerlendirme konumuza geçiyorum. Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleşmesinin yaratacağı sinerjiyle, bugün için üstesinden gelinemeyen sorunların çözüleceği ve çevrenin, doğal ve kültürel kaynakların etkin bir biçimde korunacağından bahsedilmektedir. Hatta "bu değerleri, gelecek nesillere miras bırakmak boynumuzun borcu ve bizim vicdanî sorumluluğumuz" gibi açıklamalarda bulunarak, topluma ne kadar samimî bir iş yaptığımız anlatılmaya çalışılmaktadır. Gerçekten böyle mi olacak? Huzur içinde, hiçbir kaygıya kapılmadan, artık çevremiz emin ellere teslim ediliyor mu diyeceğiz? Değerli arkadaşlar, keşke, ülkemiz ve çevremiz emin ellere teslim edilmiş olsaydı.

Değerli arkadaşlar, 2.2.2003 tarihinde, Orman Bakanı Sayın Osman Pepe'nin bir açıklaması var. Orman Bakanı Sayın Osman Pepe, yoğun tartışmalara yol açan Danıştay 6. Dairesinin yürütmeyi durdurma kararıyla, çalışmalara son noktayı koyduğu, Fırtına Vadisindeki Dilek-Güroluk Hidroelektrik Santralı için çevrecileri suçladı. Bunu ben söylemiyorum, Sayın Bakan söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kamacı, buyurun.

NAİL KAMACI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

"Fırtına Vadisinin eşsiz doğal güzelliği, koruma alanı ilan edilmesi ve burada bulunan endemik türler konusunda herhangi bir şey söylemeyen Orman Bakanı şu iddialarda bulundu: 'Bölgede birçok hidroelektrik santralı çalışması yapılıyor; ama, birileri rafting yapacak diye Fırtına Vadisindeki santral yapımı durduruldu, birileri ekoturizm yapacak diye millet açlığa mahkûm ediliyor. Çoruh'ta baraj yapılmasın, Fırtına'da santral yapılmasın, sonra da gidip Rusya'dan doğalgaz alalım.'" Sayın Bakan, dileklerinize aynen katılıyorum; ancak, Türkiye'de farklı alanlarda baraj yapılma şansı vardır. Değerli arkadaşlar, onları değerlendirelim.

Yine, bu tasarıyla, iki bakanlığın birleştirilmesiyle ilgili olarak çıkacak sonuçlardan biri de, şu anda kadrolu olanların özlük hakları kayboluyor değerli arkadaşlar.

VAHİT KİRİŞÇİ (Adana) - Kelalaka...

NAİL KAMACI (Devamla) - Kelalaka değil Sayın Kirişçi; dinlersiniz, öğrenirsiniz şimdi.

Kanun numarası 3046, kabul tarihi 27.9.1984, geçici madde 1: "Yeni görevlerinde kaldıkları sürece şahıslarına bağlı olarak saklı tutulur." Sayın Kirişçi, şimdiki geçici maddede "şahıslarına bağlı olarak" ibaresi yok. Bunu, devlet memurluğu yapan arkadaşlarımız iyi bilir diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kamacı.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Yahya Baş?.. Yok.

Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük?.. Yok.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 13 üncü madde kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı

MADDE 14.- Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Bakanlığın çevre ve orman politikaları amaçlarına ve ulusal planlarda önerilen hedeflere ulaşmasına yardımcı olmak üzere ülkenin öncelikli çevre ve orman araştırma alanları ve araştırma programlarını belirlemek ve bu doğrultuda araştırma projelerinin satın alınmasını, yürütülmesini ve sonuçlandırılmasını sağlamak.

b) Araştırma ve geliştirme çalışmaları ile ilgili olarak Bakanlık içi ve Bakanlık dışı kuruluşlarla gerekli koordinasyon ve işbirliğini sağlamak, araştırma faaliyetleri için gerekli finansmanın sağlanması konusunda çalışmalar yapmak.

c) Yürütülen araştırma program ve proje faaliyetlerinin sonuçlarını değerlendirmek, uygulamaya aktarılmasına yönelik seminer, konferans, sempozyum ve benzeri düzenlemelerin, bildirilerin ve araştırma sonuç raporlarının yayımlanmasını sağlamak.

d) Araştırma faaliyetlerini izlemek ve denetlemek.

e) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dün gece Bingöl'de yaşanan deprem nedeniyle ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Bizi izleyen halkımıza da selamlar sunuyorum ve 1 Mayıs İşçi Bayramını, geç de olsa kutluyorum. Tasarının 14 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, insanı mutlu, ekonomisi güçlü, geleceğe umutlu bakan bir Türkiye hepimizin arzusu. Bu, bizi seven, Türkiye'yi seven dünya ülkelerinin de arzusu; ama, dünya ülkelerinin birleşmiş olduğu bir nokta var; hepimizin bildiği ve üzerinde titizlikle durduğumuz ozon tabakası. Ozon tabakası delindi; niçin; çevrenin kirliliği yüzünden. Bugün biz ne yapıyoruz; Çevre ve Orman Bakanlığını birleştiriyoruz, çevreyi biraz daha zayıflatmış oluyoruz. Bu nedenle, Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığınız, bu konuyla ilgili -geçmişte diyorum, şimdiki bakanımızın suçu yok- hiçbir araştırma yapmamış, ozon tabakasının delinmesine, Türkiye de, ne yazık ki, kirli çevreyle, katkı sunmuştur. Bu nedenle, bundan sonraki çalışmalarda Sayın Bakanlığınızdan ricamız, Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığının, ulusal planlarda önerilen hedeflere varmak için, konferanslar, seminerler, paneller düzenleyerek halkı aydınlatmasını sağlamaktır. Bilim adamları ve sivil toplum örgütleriyle birlikte halkı bilinçlendirerek çevreyi korumayı, ormanı korumayı sağlamamız gerektiğine inanıyorum.

Ülkemizde bakanlık sayısının fazla olduğu, bakanlık sayısının azaltılması görüşü yerindedir. Ne var ki, analitik bir değerlendirmeyle, bu anlamda birleşmesi gereken başka bakanlıklar varken, örneğin Orman Bakanlığının Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla birleştirilmesi daha uygun olacakken, Çevre Bakanlığıyla birleştirilmesi çevreye büyük zarar vermiştir; bu nedenle, bakanlık sayısının azalması görüşü yanlıştır ve yerinde değildir. Çevre Bakanlığının kuruluş kararnamesi 6 veya 7 bakanlığın koordinasyonuna bağlı olarak hazırlanmasına rağmen, bugüne kadar, bu bakanlıklar, bir yük olarak görmüş ve hizmet vermemiştir.

Değerli arkadaşlar, çevre, çöl, şehir, orman, maden, nehir, göl, deniz, su, toprak ve ozondur. Şimdi, dünyada çok öne çıkan çevreciliği Türkiye'nin ikinci plana alması ne kadar doğru olur, bunu da sizin takdirlerinize sunuyorum.

Arkadaşlar, çevre sadece bunlarla kalmıyor. Örneğin, bir SİT alanı düşünün, SİT alanındaki tarihî eserleri düşünün, çevrenin toprakla ilişkisinin olduğunu düşünün, bugünkü depremleri düşünün. Toprağın ve çevrenin korunması, şehirlerin korunması açısından çevre anlamında projelerin geliştirilmesi, bir köprünün, bir okulun veya bir şehir planının fay tabakasının farklı bir yerinde yapılmasıyla, bugünkü depremlerdeki acı yaşanmamış olacaktı.

Değerli arkadaşlar, oksijeni veren sadece orman değildir. Göllerin, nehirlerin, denizlerin, doğa ve havanın temizliği, çevrenin temizliğidir. Çevrenin kirli olması, bugün, şehirlerimizde çok daha iyi anlaşılmaktadır. Bu nedenle, Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı -yine, tekrar ediyorum- toplumu aydınlatacak konferanslar ve seminerler vermediği için, ne yazık ki, ülkemizde insanlarımız aydınlanamamıştır. Ben, başta TEMA Vakfına ve diğer sivil toplum kuruluşlarına, buradan, Cumhuriyet Halk Partisi adına teşekkür ediyorum. Hakikaten, TEMA Vakfı ve diğer sivil toplum örgütleri, Anadolu'yu karış karış gezerek hem ağaçlandırmayı sağlamış hem de toplumu aydınlatmaya çalışmışlardır.

Arkadaşlar, ülkemizdeki ormanlarımızın yüzde 93'ü doğal ormandır; oysa, Avrupa'nın sadece yüzde 0,5-2,5'i doğal ormandır. Avrupa, son yıllarda doğal ormanları korumak için büyük yatırımlar yaparken, ne yazık ki, bizde hükümet, ormanları satmaya çalışmaktadır.

Ülkemizde, özellikle Doğu Karadeniz Bölgesinde sık sık sel felaketi olmaktadır. Değerli arkadaşlar, TEMA'nın da bir çalışması var bu konuda. Doğu Karadeniz Bölgesindeki sel felaketinin durdurulması için kızılağaçların orman sayılıp korunması ve geliştirilmesi gerekir. Eğer, kızılağaçlar orman sayılıp, özellikle Doğu Karadeniz'de korunması sağlanırsa, ben, inanıyorum ki, Doğu Karadeniz'de bir daha sel felaketi yaşanmayacak, hem mal hem de can kaybı olmayacaktır.

Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı, Türkiye genelinde hiçbir araştırma ve geliştirme yapmamıştır. İnşallah, Sayın Bakan Osman Pepe, sivil toplum örgütleri ve  bilim adamlarıyla birlikte, ormanlarımızın geliştirilmesi için seminerler, paneller düzenleyerek halkımızı aydınlatır.

Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesinin, hem bilimsel ve mantıksal olarak hem de orman köylüsü için hiçbir yararı yok. Görülüyor ki, biz ne dersek diyelim, hükümet partisi, çoğunluğuna güvenerek -burada, ellerini kaldırdıklarında yasalaşıyor her şey- Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığı birleştirilecek; yeterli sayı var, el kaldırılacak, gerçekleştirilecek ve bitecek. Benim bir önerim var, sizden istirham ediyorum, hiç olmazsa, Türkiye'deki çevreyi, ozonu kirletmemek için, Devlet Planlama Teşkilatı gibi bir teşkilat kuralım ve bu, Türkiye çevre koruma teşkilatı olsun Sayın Bakanım. Devlet Planlama Teşkilatı gibi planlama yapan bir kuruluş kurarsak, ben inanıyorum ki, bizden sonrakiler bize beddua etmezler.

Bir de, enerji için kullanılan meşe ağaçları var; bunlara, bozuk baltalık meşe ormanları deniliyor. Bu, bozuk baltalık meşe ormanlarının ve diğer ormanların, geniş halk kitlelerinin yararlanması için koru ve park alanlarına çevrilmesi lazım. Bu konuda bazı önerilerim var. Orman kadastro çalışmaları hızlandırılmalı ve Türkiye orman envanteri çıkarılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, bir süre önce 2/B'yle ilgili bir çalışma yaptık ve bu yine önümüze gelecek, bir çalışma daha yapacağız. Türkiye'nin ormanla ilgili bir envanter çalışması yok; burada Sayın Bakanın hatası da yok; bu, kolay da değil; yıllar alır; ama, hemen başlatılır, envanter çıkarılırsa, bu, hepimizin yararına olur. Efendim, şimdi, kentleşmiş alanlar var. Kentleşmiş alanlar neresi, haritada nerede, bunlar belli olmadığı için, kesinlikle orman envanterinin çıkarılması lazım.

Türkiye, çevre politikalarını yeniden oluşturmalıdır. Oluşturulan politikalar, hedefleri tutturabilmek için bir plan dahilinde yapılmalıdır. Kişisel düşünce veya politikalarla, çevre gibi öncelikli konular yönetilmemelidir. Politika ve kanun yaparak, çevre gibi bir konuda bilimsellikten uzak olunmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, en önemlisi, özellikle kızılağacın dikilmesi ve geliştirilmesi için, Doğu Anadolu'daki bölgeye, doğrudan gelir desteğiyle para aktarılması lazım. Köylümüz, hakikaten zor durumdadır.

Değerli arkadaşlar, bunun yanı sıra, Doğu Anadolu'da eşi ve emsali olmayan -Ardahan yöresinde çok var- sarıçam ormanları var. Bu sarıçam ormanları tükenmek üzeredir. Dünyada eşi ve emsali olmayan bu sarıçam ormanlarının geliştirilmesini Sayın Bakanımdan rica ediyorum.

Arkadaşlar, özetle şunu söylüyorum: Çevre ve Orman Bakanlıklarını birleştiren tasarıyı bilimsel ve mantıksal nedene dayalı görmek mümkün değildir. Bu kanun tasarısı, her yönüyle aceleye getirilmiş bir tasadır. Sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin olduğu kadar, bilim adamlarının da tepkisini çekecek bir yapıdadır. Araştırma ve geliştirmeye ağırlık verilerek, ulusal planlarda önerilen hedeflere ulaşmak, Orman Bakanlığımızın, ülkemizdeki insanlarımızı aydınlatmak için, konferanslar, paneller, seminerler düzenleyerek, katılımcılığı ve ormanlarımızın gelişmesini sağlayıp çevreyi daha sağlıklı bir hale getirecek temiz bir Türkiye dileğiyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehdi Eker; buyurun.

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Vazgeçtiniz, peki; teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ensar Öğüt konuşmasında çok güzel konulara değindi, Sarıkamış sarıçam ormanlarının neslinin tükenmekte olduğunu ve mutlaka korunmaları gerektiğini ifade etti. Biz, merak etmesin, oraları, inşallah, millî park haline dönüştüreceğiz. Bunun çalışmasını belli bir noktaya da getirdik.

Yine, Sayın Ensar Öğüt, uzun yıllar yaşamış olduğu Gebze'deki 2/B alanlarından vatandaşın çekmiş olduğu sıkıntıları, aynı kentte politika yapan insan olarak, karşılıklı olarak çok iyi biliyoruz. Bana da, bu sorunu, en objektif, en açık ve net şekilde ortaya koyan milletvekili arkadaşlarımızdan biridir, bölgesiyle alakalı. Burada, tabiî "orman alanları satılıyor" demesinden de doğrusu üzüntü duydum. Belki, bu, meramını aşan bir ifadedir.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - "Orman çalıştırılır, işletilir" ifadesine değindim, 169 uncu maddeyle ilgili...

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Şu anda, koru ormanlarının, istihsal yapılabilecek ormanların, Orman Bakanlığı veyahut da devletin herhangi bir kurumu tarafından satılmaları söz konusu değildir, Anayasa, zaten, bunun önünde kapı gibi büyük bir engeldir. Ancak, biz, kendilerinin de çok iyi bildiği gibi, orman vasfını yitirmiş, otuz kırk yıldan bu tarafa da orman kadastro komisyonları marifetiyle orman alanları dışına çıkarılmış olan alanları; yani, kısaca 2/B alanlarını, kullanıcısı, orman köylüsü, tarım köylüsü, şehir varoşlarındaki kullanıcısı veyahut da rayiç bedelden alıcısına satmayı düşünüyoruz; yapmayı istediğimiz, yapmayı planladığımız ve Genel Kurula getirmeyi hedeflemiş olduğumuz kanun teklifinin özü ve esası budur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 14 üncü madde kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Dairesi Başkanlığı

MADDE 15.- Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Hükümetler arası anlaşmalar çerçevesinde Bakanlığı ilgilendiren konularda yürürlükte olan protokollerin uygulanmasında takipçi ve yönlendirici olmak, diğer ülkeler ile ilişkileri düzenlemek, gerekli irtibat ve eşgüdümü sağlamak, Makamca uygun bulunan yeni işbirliği alanlarında gerekli hazırlık çalışmalarını yapmak.

b) Uluslararası alanda faaliyet gösteren kuruluşlarla Bakanlık iştigal alanına giren konularda uluslararası sözleşmeler de dahil olmak üzere ilişkileri düzenlemek, gerekli irtibat ve eşgüdümü sağlamak.

c) Dış ülkelere görevli gidecek Bakanlık heyet ve elemanlarının seyahatleri ile ilgili gerekli işlemlerin yürütülmesini ve çeşitli dış kaynaklı burs, seminer, staj ve benzeri imkanlardan yararlanılmasını sağlamak.

d) Bakanlığın görev alanı ile ilgili olarak ülkeye gelen yabancı uzman ve yetkililerin ziyaretlerinin programlanmasını temin etmek, uluslararası toplantı, konferans, seminer ve benzeri faaliyetlerin yurt içinde düzenlenmesi ile ilgili ön çalışmaları yapmak, eşgüdümü sağlamak, yurt dışında düzenlenecek bu gibi toplantı ve benzeri faaliyetleri takip etmek, ilgili kuruluşlara duyurmak ve gerekli seviyede iştiraki temin etmek.

e) Avrupa Birliği ile ilişkilerde ve Avrupa Birliğine yönelik mevzuat ve uyum çalışmaları ile ekonomik ve teknik işbirliğine yönelik çalışmalarda Bakanlık hizmetlerinin süratli, düzenli, etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesi için gerekli irtibat ve eşgüdümü sağlamak.

f) Avrupa Birliği programları ve Avrupa Birliğinden sağlanan destekler çerçevesinde Bakanlığın faaliyet alanına giren konulardaki dış kaynaklı projelerin program, bütçe ve uygulanmasına ait iş ve işlemleri yürütmek, dış kaynaklı proje hazırlıklarını takip etmek, proje tekliflerini incelemek, Bakanlıkça uygun görülen projelerin yürütülmesi için gerekli tedbirleri almak, bu konularda Bakanlık birimleri ve Bakanlık ile diğer ulusal ve uluslararası kuruluşlar arasında işbirliğini düzenlemek, gerekli irtibat ve eşgüdümü sağlamak.

g) Uluslararası kuruluşlardan ve/veya diğer ülkelerden doğrudan veya diğer kurum ve kuruluşlar kanalıyla Bakanlığa intikal eden dış kaynaklı proje öneri ve taslaklarını, Bakanlık politikaları doğrultusunda incelemek ve değerlendirmek.

h) Bakanlığın faaliyet alanına giren konulardaki projeler için uluslararası kuruluşlardan ve/veya ülkelerden kaynak sağlanmasına yönelik girişimleri yapmak, proje önerisinde bulunarak dış kaynağın ülkemize girmesini sağlamak için Bakanlık birimlerini yönlendirmek ve eşgüdümü sağlamak.

ı) Çevre problemlerinin finansman yönünden çözümünü sağlamak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği halinde dış kaynağın sağlanması ile ilgili çalışmalar yapmak.

j) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de, benden önce konuşan değerli arkadaşlarım gibi, Bingöl depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum; yakınlarına, ailelerine başsağlığı diliyorum; yaralananlara acil şifalar diliyorum.

Aynı zamanda, 1 Mayıs İşçi Bayramını, ben de, benden önceki arkadaşlarım gibi kutluyorum.

Gönül arzu ederdi ki, Meclisimizin bugünkü toplantısını, biz, bu deprem konusuna ayıralım. Ülkemizin belki en acil konularından biri budur. Aylardan beri, Cumhuriyet Halk Partisine mensup arkadaşlarımız konuyu Meclisin gündemine getiriyorlar ve bu konudaki tehlikeye dikkati çekiyorlardı. Bir arkadaşımız, bir süre önce yaptığı bir konuşmada, depremin cereyan ettiği bölgedeki riski, tehlikeyi anlatmıştı, acil önlem alınmasını istemişti. Bazı bilim adamlarımız aylardan beri bu bölgede deprem olacağını söylüyorlar ve depreme dayanamayacak binaların derhal yıkılmasını ve onların yerine dayanıklı binalar yapılmasını öneriyorlar. Eğer, biz, böyle, bakanlık birleştirilmesi gibi çok acil olmayan konular yerine, deprem gibi, vatandaşlarımızın can güvenliğini ilgilendiren konuları öncelikle ele alsaydık, belki, gerekli tedbirleri Bingöl'de de alacaktık ve bugün yaşadığımız felaketi yaşamayacaktık. Bu, bize bir uyarı olmalıdır. Hükümetten dileğimiz, bu konuda, vakit geçirmeden, bilim adamlarımızın önerilerini dikkate alıp, gerekli önlemleri almasıdır. İnsan hayatından daha kıymetli hiçbir şey yoktur. Ülkemizin pek çok bölgesinde büyük deprem riski vardır; diliyoruz ki, hükümet, bundan sonra, yeni bir felaketin olmasını beklemeden, gerekli önlemleri alacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının 15 inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yasa tasarısının 15 inci maddesi, bildiğiniz gibi, bu yasada öngörülen yeni oluşturulacak bakanlığın dış ilişkileriyle ilgilidir.

Dış ilişkiler, çevre konularında çok özel bir anlam taşıyor, çok özel bir önem taşıyor; çünkü, devlet sınırları, çevre sorunlarını sınırlamıyor. Bir ülkede meydana gelen çevre felaketleri, başka ülkeleri de etkiliyor. Çernobil'de cereyan eden büyük felaketin, ülkemizi ve başka ülkeleri nasıl etkilediğini gördük. Aynı zamanda, Türkiye, Karadeniz'deki büyük kirlilikten nasibini almakta; başka ülkelerin sebep olduğu kirlilik Türk kıyılarını tehdit etmekte, Türkiye'nin çevresini bozmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu konuda şu bilgiyi vermek istiyorum: Türkiye, dünyada çevreyi en az kirleten ülkelerden biridir. Bütün dünya ülkelerinin sıralamasına baktığınız zaman, atmosfere karbondioksit gazı neşreden ülkeler arasında, biz, son sıralarda yer alıyoruz. Türkiye'nin yılda atmosfere bıraktığı karbondioksit gazı 178 milyon tondur; komşumuz Rusya'nınki bunun 8 mislidir. Onların bıraktığı karbondioksitin cezasını biz çekiyoruz, zararını biz ödüyoruz. Polonya'nınki Türkiye'nin 2 mislidir. Pek çok Avrupa ülkesininki Türkiye'den kat kat fazladır. Biz, bunun cezasını nasıl çekiyoruz; cezasını şöyle çekiyoruz: Dünyada pek çok bitki türü, maalesef, tükenmek, yeryüzünden kalkmak üzeredir ve Türkiye, bitki türlerinin beşte 1'ini kaybetmek üzeredir. Bu kadar ciddî bir sorunla karşı karşıyayız. Biz, dünyada, ülkesindeki bitki türlerinin yok edilmesi tehlikesi açısından Amerika'dan sonra ikinci sırada geliyoruz. Dünya Bitki Koruma Birliğinin (IUCN) değerlendirmelerine göre, dünyadaki 240 000 cins bitkinin sekizde 1'i tamamen yok olma tehlikesi altında. Biraz önce de söyledim, Türkiye'deki bitkilerin yüzde 22'si tamamen yok olma tehlikesi altında.

İşte, biz, böyle sorunlarla karşı karşıyayız. Çevre Bakanlığı bu gibi meselelerle uğraşıyordu, 1997 Kyoto Dünya Çevre Konferansının sonuçlarının uygulamasıyla uğraşıyordu. Bunlar, çok önemli konular.

Çevreyi en çok kirleten unsurlardan biri, hızlı kentleşmedir. Hepinizin bildiği gibi, Türkiye, hızlı kentleşmede, dünyada, Nijerya'dan sonra ikinci sırada geliyor. Bunun doğurduğu çevre sorunlarını düşününüz. İşte, Çevre Bakanlığı, bütün bu sorunların altından kalkmaya çalışan, uzmanlaşmış kadrolara sahip, uluslararası alanda yararlı ilişkiler kurmuş bir bakanlığımızdı. Şimdi, bunu, Orman Bakanlığıyla birleştireceğiz. Bu yükleri, belki, büsbütün kaldırılamaz hale getireceğiz.

Acaba, bu, doğru bir iş midir? Bunu, sayın hükümetimiz, sayın bakanlarımız bütün boyutlarıyla düşündüler mi? Acaba, ilgili sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin görüşlerini aldılar mı? Mesela, arkadaşlarımızın sözünü ettiği, çevre konusunda son derece başarılı hizmetler yapan TEMA Vakfı, acaba, bu iki bakanlığın birleştirilmesini doğru buluyor mu, olumlu karşılıyor mu? Bunu, olumlu karşılayan profesörlerimiz var mı? Kamuoyunda bunları tartıştık mı?

Bakanlıkları birleştirmek, bozmak, günübirlik yapılacak işler değil, bunlar çok ciddî kararlar. Biz, umardık ki, hükümet bu gibi kararları almadan önce bütün ilgili kuruluşların görüşünü alsın, görüşüne başvursun. Bunun yapıldığından emin değiliz.

Ayrıca, ormanlar konusunda da birkaç şey söylemek istiyorum. Ne yazık ki, ormanlarımız da büyük ölçüde kayboluyor. Bu, yalnız Türkiye'ye özgü bir şey değil. Evvelce dünyayı saran ormanların yarısı şimdiden yok oldu. Sadece 1980 ile 1995 yılları arasında dünyada yok olan ormanların alanı 200 000 000 hektardır. Bu, Meksika'nın toplam arazisinden fazladır. Bu kadar büyük orman, dünyada zayi oluyor. Çin'de, on yılda bir ülke ormanlarının yüzde 6'sı kayboluyor. Türkiye'de de çok büyük kayıplar var; rakamlarını Sayın Bakan bilir, burada tekrarlamayacağım.

Yalnız, şunu hatırlatmak istiyorum: Bazı ülkelerde, nedense, orman alanlarını iskâna açma merakı var "efendim, bazı orman alanlarını değerlendirelim, iskâna açalım, tarıma açalım" diyen ülkeler oluyor. Mesela, Meksika bunlardan biri. Meksika bu kararı almıştır ve uygulamıştır. Bunun sonucunda, 1 000 000 hektarlık orman arazisi yok olmuştur. Brezilya bu yola gitmiştir. Brezilya'nın kaybettiği arazi Meksika'nın 6 mislidir. Ayrıca, bunun kat kat fazlası erozyon sonucunda kaybolmuştur. İşte, biz, hükümete, bu ormanlar konusundaki anayasa değişikliğini bir kere daha Meclise getirmeden önce, Meksika'nın ve Brezilya'nın tecrübelerini çok iyi değerlendirmesini tavsiye ediyoruz. Arkadaşlar, bunlar çok önemli konulardır, çok ileri adımlardır. Bu kararı bir kere alırsınız, sonra, bunun geri vitesi yoktur, bir daha kolay kolay düzeltemezsiniz.

Onun için, biz, gerek bakanlık birleştirilmesi gerek ormanların halka açılması, değerlendirilmesi gibi konuların hükümetçe Meclise getirilmeden önce çok iyi incelenmesini, değerlendirilmesini öneriyoruz. Bu konuda bize yardımcı olan yabancı kuruluşlar var; daha doğrusu vardı; hükümet hâlâ bunlardan yararlanıyor mu, bilmiyorum; ama, ben, yurt dışında görevliyken -çok iyi biliyorum- Danimarka'nın "Hedses Klabet" denen en ünlü çevre vakfı, ücretsiz olarak, bu konularda bize yardımcı oldu, raporlar hazırladı; ormanlarımızın ıslahı için, erozyonunun önlenmesi için, benim bildiğim, 5 tane rapor hazırlandı. Bu raporlar, sanırım ki, Sayın Bakanın Bakanlığındaki dosyaların içindedir. O dosyalar, umarım ki tozlanmamıştır, umarım ki günün birinde değerlendirilecektir. Bu bakanlıkları birleştirmek işyükünü artıracağı için, bu gibi projelerin ortaya çıkarılmasını da belki güçleştirecektir.

Değerli arkadaşlar, ben, bu konuşmamda, eğer, Sayın Bakan bahsetmemiş olsaydı, kadrolaşmadan hiç söz etmeyecektim. Sayın Bakan, biraz önce, kalktı, dedi ki: "Bakanların kendi yakın çalışma arkadaşlarını seçmelerinden daha doğal ne olabilir?" Daha doğal şu olabilir. Bütünleşmeyi hedeflediğimiz Avrupa Birliğinin normlarını benimsemek olabilir. Acaba, Avrupa Birliğinde bunu yapıyorlar mı? Acaba, Avrupa Birliğinde, iktidarların değişmesiyle, devletin bütün kadroları bizim gibi değişiyor mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Sayın Bakan çok haklı olarak dedi ki: "Bizden önceki hükümet, kararnameyle gelenlerin yüzde 86'sını, yüzde 87'sini değiştirmiş." Bu, övünülecek bir şey midir geçen hükümetin namına?! Geçen hükümet, doğru bir iş mi yapmıştır; bu kadar çok insanı değiştirmekle ülkeye büyük bir hizmet mi yapmıştır?! Yani, Türkiye'de pek çok şeyi değiştireceği iddiasıyla, vaadiyle, umut vererek iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, kendisinden önceki hükümetlerin yanlış icraatlarını ölçü mü almalıdır kendisine?!

Şimdi, iktidar olarak, muhalefet olarak bizim ortak hedefimiz Avrupa'yla bütünleşmektir. Bakın, bu 15 inci maddede de "en önemli görevlerinden biri Avrupa normlarını uygulamak" deniliyor. Şimdi bir kere daha soruyorum: Avrupa'da, bizim gibi, iktidara gelince "efendim, ben kendi çalışma arkadaşlarımı da olduğu gibi getiririm" diyen var mı bizden başka?! Hani Avrupalı olacaktık?! Yani, hedefimiz Avrupalı olmaksa, onlar gibi yapacağız; değilse, bunu açık söyleyeceğiz; yani, işimize gelince Avrupalı olacağız, işimize gelince Avrupalılar gibi hareket etmeyeceğiz dersek, Avrupa'da da inandırıcılığımızı kaybederiz, kendi halkımızın gözünde de inandırıcılığımızı kaybederiz. Bunları dostane uyarılar olarak kabul ediniz. Biz, hükümetin, bütün bu konularda, Avrupayla ilişkilerde, Avrupayla bütünleşmede başarılı olmasını içtenlikle diliyoruz; ama, dediğim gibi, oy çoğunluğuna güvenerek, Avrupa normlarından uzaklaşırsak, sanıyorum ki, ülkeye en iyi hizmeti yapmış olmayacağız.

Çok teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öymen.

Şahısları adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?..

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Söz talebimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Sayın Eker, söz talebini geri çekti.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 15 inci madde kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı

MADDE 16. -  Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Çevre ve ormancılık konularında yazılı, işitsel ve görsel dokümanların basım ve yayımını desteklemek.

b) Eğitim amacıyla çevre ve orman ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi toplamak, değerlendirmek, yayımlamak, arşiv, dokümantasyon ve kütüphane hizmetlerini yürütmek.

c) Yukarıda belirtilen konuları tanıtmak ve benimsetmek amacıyla film, slayt, fotoğraf ve benzeri belgeleri hazırlamak, hazırlatmak.

d) Kamu ve özel kuruluşlarla çevre ve ormanla ilgili yayın konusunda işbirliği yapmak.

e) Çevre ve orman ile ilgili konularda plan ve programların hazırlanmasında, uygulanmasında ve halkın eğitilmesinde Milli Eğitim Bakanlığı ile bilimsel ve gönüllü kuruluşlarla işbirliği yapmak; yaygın ve örgün eğitim programlarında çevre ve orman konularının yer alması için Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak çalışmalar yürütmek; çevre ve orman eğitiminde kullanılacak film, video, slayt ve benzeri eğitim malzeme ve araçlarının hazırlanması konusunda çalışmalar yapmak.

f) Kamu kurum ve kuruluşlarıyla, üniversitelerin faaliyet ve araştırma programlarına çevre unsurlarını katmak için ortak çalışmalar yapmak; gerektiğinde ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak, bilgi, belge ve eğiticilerin mübadelesinin sağlanması çalışmalarını yürütmek.

g) Ülkemizin çevre ve orman  değerlerini ortaya çıkarmak ve tanıtmak amacıyla gerekli çalışmaları yapmak, çevre ve orman  eğitimi konusunda; uluslararası kuruluşların program, proje ve faaliyetlerini izlemek, uluslararası ve kurumlar arası enformasyon hizmetlerini yerine getirmek.

h) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?..

Sanırım, söz talebini geri çekiyor.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde, kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Danışma ve Denetim Birimleri

Danışma ve denetim birimleri

MADDE 17.- Bakanlığın merkez teşkilatındaki danışma ve denetim birimleri şunlardır:

a) Teftiş Kurulu Başkanlığı.

b) Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı.

c) Hukuk Müşavirliği.

d) Bakanlık Müşavirleri.

e) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?..

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)- Söz talebimi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Geri çektiniz. Teşekkür ederim.

ALİ TOPUZ (İstanbul)- 17 nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mehmet Yıldırım...

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)- 17'de var Sayın Başkan.

BAŞKAN- Hayır, bize böyle bir talep gelmedi.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Şu anda talepte bulunuyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Ama, gruplar adına dediğimde bir itirazınız gelmedi. "Söz isteyen yok" diye de kayda geçirdim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Çok hızlı oyladığınız için talepte bulunamadık efendim.

FARUK ÇELİK (Bursa)- Olabilir efendim; bizce bir mahzuru yok.

BAŞKAN- Efendim, bir sonraki maddede konuşun. Nasıl olsa, öyle bir şeyiniz de yok. (AK Parti sıralarından alkışlar)

17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 17 nci madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Teftiş Kurulu Başkanlığı

MADDE 18.- Teftiş Kurulu Başkanlığı, Bakanın emri veya onayı üzerine Bakan adına aşağıdaki görevleri yapar:

a) Bakanlık teşkilatı ile Bakanlığa bağlı kuruluşların her türlü faaliyet ve işlemleri ile ilgili olarak teftiş, inceleme ve soruşturma işlerini yürütmek.

b) Bakanlığın amaçlarını daha iyi gerçekleştirmek, mevzuata, plan ve programlara uygun çalışmasını temin etmek amacıyla gerekli teklifleri hazırlamak ve Bakana sunmak.

c) Özel kanunlarla ve Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.

Müfettiş yardımcılarının işe alınma, yetiştirilme ve müfettişliğe atanmaları, müfettişlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile Teftiş Kurulunun çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde CHP grubu adına söz isteyen, Sayın Mehmet Yıldırım; buyurun. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili vatandaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Bingöl'de meydana gelen deprem felaketinde yaşamını yitirenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına ve Yüce Milletimize de başsağlığı diliyorum. Ayrıca, tüm emekçilerin 1 Mayıs işçi bayramını da kutlarım.

Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilgili kanun tasarısının 17 nci ve 18 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, 17 nci ve 18 inci maddede, bakanlığın merkez teşkilatındaki danışma ve denetim birimleri sayılmıştır. Türkiye'de, Çevre ve Orman Bakanlığı gibi, daha yeni ve değişik yapılanmalar isteyen, kavramların ve kurumların tam olarak oturtulmadığı bir ortamda, birçok kurum ve kuruluş ve sivil toplum örgütünün ilgi alanına giren çalışmaları kapsayan bir yapılanma içerisinde koordinasyon ve organizasyon üstlenen bu bakanlık çok önemlidir.

Farklı meslek gruplarından gelen birçok yetişmiş kadronun uyumlu çalışabilmesi, idare hukuku ve teknik konularda bakanlığın her türlü çalışmasının irdelenip, yönetmelik, talimatname, tebliğ şekline getirilerek daha isabetli kararlar alınması ve uygulanması için bakanlık bünyesinde bir yüksek fen kurulunun oluşturulması zorunludur görüşündeyim. Yüksek fen kurulunun teşkili için yeterli idare hukukçusu ve teknik personel bakanlıkta mevcuttur. Unutulmamalı ki, 2001 yılına kadar Orman Bakanlığı bünyesinde bir yüksek fen kurulu bulunmaktaydı. Tasarının önemli eksiklerinden birisi budur. Yüksek fen kurulu sayesinde, teknik, hukukî ve idarî işlerin, konuların multidisipliner bir ekip tarafından irdelenip incelenmesinde, sonuca kavuşturulmasında, çevre ve orman konularında daha organize ve programlı hareket edilerek, sağlıklı karar alınacak ve yanlışlıklar büyük ölçüde düzeltilecektir. Diğer bir deyişle, tasarruf sağlanacak, ülke ekonomisine de katkı sağlanacaktır.

Son Bingöl depremi vesilesiyle, bir kez daha vurgulamak isterim ki, gelişmiş ve kalkınmış ülkeler, deprem, sel, taşkın, heyelan, çığ gibi doğal afetlerle mücadelede önleyici tedbirler almaktadır. Nerede deprem, sel, heyelan, çığ olacağı; nerelere ve kimlere zarar vereceği önceden bilinmekte ve gerekli tedbirler alınabilmektedir. Azgelişmiş ülkelerde -bizde, Türkiye'de olduğu gibi- doğal afetler meydana geldikten sonra alınan acil tedbirler, hem can ve mal kaybının telafisini imkânsız kılmakta hem de ülkenin önemli kaynaklarının seferber edilerek, kalkınmanın önünde büyük engeller oluşturmaktadır.

Aslında, bugün, Türkiye'de doğal afet dediğimiz olayların yüzde 90'ına varan sel, heyelan, çığ, taşkın gibi olaylar, doğal afet olmayıp, hassas dere havzalarının insanlar tarafından aşırı ve yanlış kullanımıyla ortaya çıkan erozyonla oluşmaktadır. Resmî kurumlarımızın kayıtlarına göre, deprem hariç, sel, heyelan, taşkın ve çığ gibi olaylarda ülkemizin yıllık can kaybı 40'lar ve maddî zararı da yaklaşık 2,5 milyar dolar civarındadır. Bu da, kalkınmanın önündeki önemli engellerden birini teşkil etmektedir.

Doğal afetlere karşı önleyici tedbirler: Özellikle sorunun başlangıcı olan sel derelerinin yukarı havzalarını içine alacak, Orman Bakanlığına bağlı bir doğal afetlerle mücadele genel müdürlüğü kurulmalı veya mevcut Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü bu görevi yapacak hale getirilmelidir.

Erozyonla mücadele edebilmek için ağaçlandırmaya önem verilmelidir.

Yaşanabilir bir çevre yaratılmalıdır.

Güney Afrika'nın Johannesbourg Kentinde 2002 yılında gerçekleştirilen ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da katıldığı, sürdürülebilir bir kalkınma için dünya zirvesi raporunda, çevre ve bio çeşitlilik korunmadan sürdürülebilir kalkınmanın mümkün olmadığı ve çevrenin idaresinde de ilgili grupların katılımı ve koruma ve kullanma dengesinin sağlanması sonucuna varılmıştır.

Ülkemizde çevrenin bozulmakta olduğu, çölleşmenin devam ettiği bilinen bir gerçektir. Yakın gelecekte, özellikle çevreyle ilgili çalışmalara, tüm dünyada olduğu gibi, büyük önem verilmesi, dünyayla ilişkimiz açısından da kaçınılmaz olacaktır.

Çevre sorunları uluslararası boyut kazanmıştır. Örneğin, Tuna Nehrinin Doğu Avrupa ülkeleri tarafından kirletilmesiyle ortaya çıkan zararlar, Karadeniz ülkelerini etkilemektedir, bizi de etkilemektedir. Karadeniz, Avrupa'nın çöplüğü değildir.

Ülkemizdeki çevre sorunlarını çözmek için devletimiz, Orman ve Çevre Bakanlıklarını kurmuştur. Bugün ise, Orman ve Çevre Bakanlıklarının birleştirilmesi halinde, kanımızca, bugüne kadar konularında ihtisaslaşmış olan her iki bakanlıkta da, bu bakanlıklarımızın en büyük sermayeleri olan yetişmiş işgücünün israfı söz konusu olacak ve karışıklıklar yaşanacaktır.

Orman Bakanlığı;

1- Ülkenin yüzde 20,8'ini kapsayan orman alanlarının korunmasını, geliştirilmesini, yüzde 10'luk orman içi açıklık ve meraların ıslahını ve yönetilmesini,

2- Dağlık havzalardaki erozyon ve sellerin önlenmesiyle su kaynaklarının korunmasını,

3- Orman köylülerinin sorunlarının çözülmesi, insanca yaşama koşullarının sağlanması, insanlarımıza iş ve aş verilmesini; millî parklar, av ve yaban hayatının idaresi ve geliştirilmesi işleriyle, bizzat uygulamayı kendine kanunen verilen alanlar üzerinde yürütmektedir.

Orman Bakanlığı kendi görevlerinin yanı sıra, çevreyle ilgili her türlü tedbirleri alarak ormanların sürdürülebilir yönetimiyle gerçekleşmektedir. Çevre Bakanlığının ise, özellikle dünya ve Türkiye arasındaki uluslararası sözleşmelerden doğan çalışmaları, Türkiye içerisindeki farklı bakanlıklar, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları arasında uyumlu olarak gerçekleştirilmesi ve koordinasyonundan sorumlu olduğu açıktır.

Çevre Bakanlığının bilfiil arazisi üzerinde, gerek arazi mülkiyeti ve gerekse kanunî sorumluluklar nedeniyle çalışma yapması çok güçtür. Bugüne kadar yapılan çalışmaların çoğu da belediyelerin ya da diğer bakanlıkların yaptığı çalışmaların tekrarıdır ve bunlar üzerinde proje üretmektir. Bu, emek, zaman ve personel israfına neden olmak demektir.

Hükümetin amacı bakanlık sayısını azaltarak devleti küçültmek ise, Çevre Bakanlığının direkt olarak Başbakanlığa bağlı çevre müsteşarlığı haline getirilerek tüm bakanlıkları yönlendirebilecek veya bu bakanlıkların çalışmalarını takip eden ve kontrolünü yapan, dış dünyayla ilişkileri yürüten bir organ haline gelmesi en uygun çözümdür diye düşünüyorum.

Birbirinden iki ayrı dalda, orman ve çevre mühendislerinin aynı çatı altında birleşip eşgüdüm içinde çalışabilmelerinin mümkün olmadığını düşünüyorum; çünkü, hizmet alanlarının farklı olduğu bellidir. Bu mümkün olmadığı takdirde, ülkemizde sık sık yapıldığı gibi, bakanlık kapatılıp da sonradan tekrar açılması hiçbir tasarruf sağlamadığı gibi, yetişmiş, ülkeyi ve sorunları tanıyan teknik personel ve idarî elemanların ilgisiz görevlere atanarak atıl kalmalarına yol açmaktadır. Bu gibi durumlar hesaba katıldığında, Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığının ayrı ayrı görevlerine devam etmeleri bakanlıkların birleştirilmesine nazaran, çok daha yerinde olacaktır. Belirtmek isterim ki, yüzölçümümüzün yaklaşık yüzde 70'i ormanlarla kaplı; halkının  yaklaşık yüzde 20'si, sefalet içinde orman köylerinde yaşamaktadır. Kastamonu, Sinop, Bolu, Zonguldak, Karabük, Çankırı, Bartın İlleri ve Türkiye'deki bütün orman köylülerinin kalkındırılmasını sağlayan devletimiz, iki bakanlığı birleştirerek, yoksul ve kimsesiz orman köylülerimizin umutlarını nasıl yeşertecektir?! İnsanca yaşamalarını ve sosyal güvencelerini nasıl sağlayacaktır?!

Kooperatif örgütlenmeleriyle kendi geçim kaynaklarını ormandan sağlayan vatandaşlarımız mağdurdur. Hele hele, Kastamonu orman köylüsü daha da mağdurdur. Yeni İhale Yasasıyla üretim yapamaz, ihalelere katılamaz duruma gelmiştir. Orman köylülerimizin, kooperatiflerimizin lehine düzeltilmelidir.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Yıldırım.

Sayın milletvekilleri, bir, telefonla görüşmelerin süratle arttığını görüyorum. İki, görüşmelerimiz devam ediyor, çok ciddî  de bir tasarı görüşüyoruz. Sayın üyelerin Divana dönük olarak oturmalarını rica ediyorum, sırtlarını Divana dönmemelerini rica ediyorum.

Buyurun Sayın Yıldırım.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Üretim yapmak zorundayız. Tarlada üretimi, fabrikada üretimi, ormanlarda üretimi kaim kılmak durumundayız; başka çaremiz yok. Kastamonu ormanlarında, 328 000 ster odun üretme ihtiyacımız olduğu halde, yılda 130 000 ster odun üretiyoruz. Bu eksikliği gidermek mecburiyetindeyiz; çünkü, Kastamonu'da bu odunları üretip, orman köylümüzün gelirlerini artıramadığımız takdirde, yaklaşık, 50 trilyon lira civarında orman köylümüzün bir kaybı var; bunu yapmak durumundayız. Soruyoruz, neden?  "Orman bölge şefi yok, orman mühendisi yok" diyor.

Peki, Türkiye'de orman fakülteleri kapandı mı; hayır, Türkiye'de orman fakülteleri daha çok arttı; Kastamonu'da da orman fakültesi açıldı, orman mühendisleri yetiştiren fakülte açıldı; mezunlar veriyor; ama, Orman Bakanlığı, bir türlü eleman almıyor. Bu konunun çözülmesi lazım ve Kastamonu'da da, Türkiye'de de ormanlarda üretim yapmalıyız; içte tefeciden, dışta IMF'den kurtulmalıyız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Şahısları adına, Sayın Vahit Kirişçi?.. Söz talebini geri aldı.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 2 önerge vardır; önergeler aynı mahiyette olduğundan, peş peşe okutacağım ve birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 127 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

Mehdi Eker

Münir Erkal

 

Bursa

Diyarbakır

Malatya

 

Vahit Kirişçi

Ahmet Yeni

Fuat Geçen

 

Adana

Samsun

Hatay

 

"Müfettiş yardımcılarının işe alınma, yetiştirilme ve müfettişliğe atanmaları, müfettişlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile Teftiş Kurulunun çalışma usul ve esasları Tüzükle düzenlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının 18 inci maddesinin son fıkrasının "Müfettiş yardımcılarının işe alınma, yetiştirilme ve müfettişliğe atanmaları, müfettişlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile Teftiş Kurulunun çalışma usul ve esasları tüzükle düzenlenir" şeklinde değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Özyürek

Ali Topuz

Ali Kemal Deveciler

 

Mersin

İstanbul

Balıkesir

 

Sedat Pekel

 

Şevket Arz

 

Balıkesir

 

Trabzon

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İki önerge de aynı mahiyette.

Komisyon katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, yoksa söz mü istiyorsunuz?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tüm bakanlık teftiş kurullarının çalışma usul ve esasları tüzükle düzenlenmektedir. Çevre Bakanlığının da Orman Bakanlığının da halihazırda tüzükleri mevcuttur. Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat Yasasında ve bu tasarının ilk halinde de "tüzükle düzenlenir" hükmü vardır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katılmadığı önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önergeler kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 18 inci madde kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

MADDE 19.- Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Bakanlığa, Hükümet programı, kalkınma planları, yıllık programlar, Bakanlar Kurulu kararları ve millî güvenlik siyaseti çerçevesinde verilen görevlerin yerine getirilmesi için çalışma esaslarını tespit etmek, bu esaslara uygun olarak Bakanlığın ana hizmet politikasının ve planlarının hazırlanmasına yardımcı olmak.

b) Kalkınma planlarında ve yıllık programlarda öncelikle yer alması gerekli görülen hizmet ve tedbirlerin ve bunlarla ilgili temel politikaların ilmi araştırma esaslarına göre tespitini sağlamak, Bakanın onayını aldıktan sonra Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına göndermek.

c) Hizmet ve faaliyetlerin ekonomik ve müessir bir şekilde yerine getirilmesi için insan gücü, para ve malzeme gibi mevcut kaynakların en uygun ve verimli şekilde kullanılmasını sağlamak üzere Bakanlık bütçesini plan ve program esaslarına göre hazırlamak ve uygulamasını takip etmek.

d) Bakanlık yıllık çalışma programlarını hazırlamak ve yürütülmesini takip etmek, Bakanlık hizmetleriyle ilgili gerekli istatistikî bilgileri toplamak ve değerlendirmek, planlama ve koordinasyon konularında verilen diğer görevleri yerine getirmek.

e) Kalkınma plan ve programları ile Bakanlık yıllık çalışma programlarının uygulanmaları sırasında, Bakanlık teşkilatında ortaya çıkan aksaklıkları Bakanlık düzeyinde veya bakanlıklar arası seviyede giderici tedbirleri tespit ederek Bakanlık Makamına sunmak, organizasyon ve metot çalışmalarını yürütmek.

f) Kanun, tüzük ve yönetmelik tasarıları ile kanun teklifleri hakkında Bakanlık görüşünün belirlenmesine yardımcı olmak.

g) Yerel yönetimlerin desteklenmesi amacıyla ve kuruluşların hazırlayacakları ve yürütecekleri çevre koruma ve iyileştirme projelerine ilişkin koordinasyon ve işbirliğini sağlamak.

h) Çevre kirliliğinin önlenmesi ve temizlenmesine ilişkin bazı giderler ile bu hususlarda verilecek kredilere, ağaçlandırma ve erozyon kontrolü hizmetlerine, millî parkları koruma ve geliştirme hizmetlerine ve orman köyleri kalkınma hizmetlerine ait finansman ve harcama işlerini yürütmek.

ı) Bakanlık Makamınca verilen konularda araştırma ve inceleme yapmak ve benzeri hizmetleri yürütmek.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Nevin Gaye Erbatur; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NEVİN GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bu sabah yaşadığımız deprem felaketinde yaşamlarını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.

Bir doğal çevre felaketi olan depremlerin ülkemizde yarattığı tahribatın, bundan böyle yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınacağına olan inancımı yineleyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Bugün 1 Mayıs işçi günü, tüm emekçilerin bayramını kutluyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sanayi devrimi sonrasında insan faaliyetlerinin akılcılıkla yönetilememesi sonucu, yeryüzü ekolojik sisteminin dengeleri, dünya, insan ve doğa yaşamının sürdürülebilmesini çok önemli tehlikelerle karşı karşıya bırakacak kadar bozulmuştur. Bu tehlikenin ilk uluslararası platforma yansıması 1972 Birleşmiş Milletler Stockholm İnsan Çevresi Konferansıdır. 1992 yılında, Rio'da toplanan Yeryüzü Zirvesiyle, bu arayış, yeni bir aşamaya ulaşmıştır.

Çevre sorunları, tüm yeryüzünü kuşatır. O nedenle, çevre sorunlarından kaçınmak için, tüm yeryüzünde geçerli olan düzenlemelerden yararlanmak gerekir. Çevre sorunu, küresel ölçekte bir sorun olduğundan, ülkemizde yapılacak yasal düzenlemeler de bu ölçekte yapılmalıdır.

Türkiye'nin, çevreye ilişkin konularda imza attığı uluslararası bildirge ve anlaşmalar ışığında da, yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir.

Bu anlaşmalar çerçevesinde, 1991 yılında, Çevre Bakanlığı oluşturulmuştur. 1982 Anayasası, çevre hakkını şöyle tanımlar: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”

1982 Anayasası çok eleştirilmesine karşın, çevre hakkı, hep bir ilerleme olarak görülmüştür. Türkiye'deki dernek ve vakıf modelindeki örgütlenmelerle sınırlı kalmayan çevre hareketi, son yirmi yılda çeşitlenmiştir. Bugün Türkiye'nin dört bir yanında, çevre konusunda çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Çevre hizmetlerinin, bilimsel olarak, çevre kaynaklarının yönetimiyle başlayan ve ekosistemlerdeki tüm faaliyetleri kontrol ederek koruma ve geliştirme işlemlerini kapsayan, çok farklı disiplinleri olan bir hizmetler bütünü olduğundan hareketle, Çevre Bakanlığının, son karar verici, standart koyucu ve koordinatör olma durumu vardır. Bu da, Çevre Bakanlığının, Çevre Bakanlığı olarak faaliyetlerini sürdürmesini gerektirir.

Bir yandan Tuz Gölünün kirlenmesine karşı gerekli önlemlerin alınmasını gündeme getiren ve araştırma komisyonu kurulmasını sağlayan Adalet ve Kalkınma Partisi, geleceğin ekolojik değerlerinin korunması ve sağlıklı nesillerin yetişmesinde önemli katkı koyacak iki bakanlığın birleştirilmesini, nasıl olur da, olumlu bir yaklaşım olarak değerlendirebilir, bunu gerçekten anlayamıyorum.

1987 yılında, Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan Ortak Geleceğimiz Raporunda, kalkınmacı kaygılar ile çevreci kaygılar arasındaki uzlaşmazlığın giderilmesi için sürdürülebilirlik ilkesi geliştirildi. Bu ilkeye göre, her nesil, kaynakları, kendisinden sonra gelecek nesillerin kalkınmadaki tercihlerini yaşama geçirmesini engellemeyecek biçimde kullanmalıdır. İşte, hükümetin de üzerinde durması gereken nokta budur. Türkiye, çevre sorunlarının büyük bölümünü dünyayla birlikte yaşıyor.

Türkiye'de korunması ve iyileştirilmesi için çalışılan çevre, somut olarak, içinde 2 000 000 hektarı aşan su yüzeyi bulunan, yaklaşık 78 000 000 hektarlık bir alan içermektedir ve bu alan üç yönden kapalı denizlerle çevrilmiş uzun kıyılara sahiptir.

Flora ve faunasındaki çeşitlilik, ülke boyutlarından çok, kıta boyutlarındadır. Avrupa Kıtasında 12 000 tür tohumlu bitki yetişirken, Anadolu'da yetiştiğini bildiğimiz tohumlu bitki sayısı, yakın gelecekte 10 000'e ulaşacaktır.

Hayvan türleri açısından bu kadar kesin sayılar yoktur; ama, Türkiye'nin faunasının 80 000 türü aşabileceği tahmin edilmektedir. Bu, Avrupa'daki tür sayısının 1,5 katıdır. Dolayısıyla Türkiye, bu alanda hem nicelikleri hem de nitelik ve kapsamları bakımından çok ciddî ve büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Bu durum, ülkemize büyük bir sorumluluk yüklemektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu genel değerlendirmelerden sonra, görüştüğümüz tasarının 19 uncu maddesinde tanımlanan Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı ile ilgili görüşlerimi de bildirmek istiyorum.

Bu başkanlığın öncelikli amacı, Türkiye'de çevre bilincinin geliştirilmesi olmalıdır. Bu bilincin içselleştirilmesini artıracak çalıştırmaları yaygınlaştırmadan, çevre sorunları konusunda alınacak önlemlerin toplumca benimsenmesi ve başarıya ulaşması kolay olmayacaktır. Çevre bilinci, bir insanın çevresiyle ilişkisinin, kendi varlığı bakımından öneminin farkına varmasıdır denilebilir. Çevre-insan ilişkisi, yaşamı anlamlı kılar. Çevre bilincine sahip olan kişi, çevreyle bilinçli bir sorumluluk ilişkisi kurar.

Bu maddeyle yapılması gereken, çevre sorunlarının çözümü için hem kişinin sorumlu davranmasını sağlamak hem başkalarının sorumlu davranmasına çalışmak ve aynı zamanda sorumlu devlet organlarını uyarma ve sivil toplum kuruluşları içerisinde örgütlenmesi için kişinin bilincini yükseltmektir.

Çevre bilincinin yalnızca farkında olmak sorunu olmayıp, bireyin davranışlarını değiştirme sorunu olarak görülmeye başlamasıyla birlikte, çevre bilincinin çevre ahlakıyla iç içe geçtiğini görmeye başlıyoruz. Bu madde, işte bu konularda duyarlılık geliştirilecek çalışmaların yapılmasını sağlamalıdır.

Çevre bilincinin yaygınlaştırılması için çevre eğitimi yaygınlaştırılmalı ve yaşam boyu süren bir eğitim modeli haline gelmelidir.

Sivil toplum kuruluşları, çevre bilincinin oluşturulmasında çok etkili olan kuruluşlardır. Bu kuruluşların ve hareketlerin oluşmasına elverişli ortamlar yaratılmalıdır. Çevre sorunları konusunda, kamu kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının ortaklık oluşturması teşvik edilmelidir.

Çevre bilincinin artırılmasında toplumdaki bilginin yaygınlaştırılması en etkili yollardan biridir. Bu nedenle, üniversiteler, araştırma kurumları gibi bilim üreten kurumlarda yapılan çalışmaların desteklenmesi gerekir. Bu kurumlara, yapılan araştırmalar için maddî destek verilmelidir. Çevreyle ilgili konularda toplumun bilgilendirilmesinde medya daha aktif görev almalıdır.

Çevre sorunlarının çözümlerinde yararlanılacak mühendislik ve ekolojik bilim kapasitelerinin yaratılması da bu madde kapsamında düşünülmelidir.

Çevre eğitimi, insanın doğal ve sosyal çevresiyle ilgili olan ilişkilerini konu almalı; insanın diğer canlı türleri, kirlenme, kaynakların dağılımı, azalması, koruma, taşıma, kentleşme ve doğal alanların planlaması gibi konularla ilgili ilişkisini kapsamalıdır.

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)'nin hazırladığı Türkiye İçin Sürdürülebilir Kalkınma Öncelikleri Raporunda da değinildiği gibi, araştırma ve planlama, çevre yönetimi için çok önemlidir. Bilim ile toplum arasında bir sözleşme oluşturulmalıdır. Ayrıca, yeniden yönlendirmeyle bilim ve teknoloji alanındaki yatırımlar artırılmalıdır. Bilimsel kapasite inşa edilmeli ve bu sürdürülmelidir. Yenilikçilik yoluyla sürdürülebilirlik güçlendirilmelidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Avrupa Birliğinin, aday ülkeler için genel, kurumsal yaklaşımı olarak, çevre sektöründe 4 ana organın oluşturulması beklenmektedir.

Bu organlar:

1- Ülke adına çevre politikaları ve yasaları belirleyerek, Avrupa Birliği müktesebatının gerektirdiği uygulamaları, komisyona rapor halinde sunacak Çevre Bakanlığı.

2- Planlama prosedürlerini sağlayacak, koruma alanlarını belirleyecek, bunların yönetimini yürütecek, izleme yapacak, veri toplayacak ve yönetim planlarını yapacak, dinamik yapıya sahip, merkez hükümet adına çalışan bir hükümet kurumu.

3- Halkın katılımını sağlayacak, planlama ve çevresel faaliyetlerde lobi yapacak, özel yaban hayatı konularında araştırma yaparak veri toplayacak sivil toplum örgütleri.

4- Teknik araştırma yapacak, türler ve HABİTAT yönetimi ve muhafazası konusunda kriterleri belirleyecek üniversitelerdir.

Sonuç olarak, kişisel düşünce ve politikalarla, çevre, orman gibi öncelikli konular yönetilmemelidir.

Ekonomik kalkınmanın, aslında, ekolojinin sürdürülmesi olduğu unutulmamalıdır.

Türkiye, çevre politikalarını oluşturmalı ve hedefe ulaşmak için planlar yapmalıdır.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erbatur.

Şahısları adına, Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen; buyurun.

ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) - Vazgeçiyorum efendim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dün akşam Bingöl'de meydana gelen deprem felaketinde hayatını yitiren yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Yine, aynı depremde yaralanan yurttaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Öte yandan, emekçi ve işçi kardeşlerimizin 1 Mayıs İşçi Bayramını da kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının "Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı" başlıklı 19 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Araştırma, planlama ve koordinasyon kurulu, kısa adıyla APK, ne yazık ki, Türkiye'de, bir bekleme odası, siyasî tercihlerle pasifize edilmiş kamu yöneticilerinin, çoğunlukla da nitelikli kamu yöneticilerinin bekleme odası haline getirilmiştir.

Bakanlıkların -hepinizin de dikkatini çekmiştir- doğru dürüst planları, programları yoktur; çünkü, bu görevleri yapan APK kurulları, ne yazık ki işlevsizleştirilmiştir ve Türkiye'de, APK'nın, gerektiği gibi çalışmasına, kanunda öngörülen görevleri yerine getirmesine izin verilmediği için, bakanlıklar, belli bir plan ve program içerisinde, ne yazık ki, çalışamamaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, 19 uncu madde, dokuz bentten oluşmaktadır. Bu dokuz bendi tek tek incelediğimizde, aslında, APK'ya çok önemli görevlerin verildiğini görüyoruz; ancak, ne yazık ki, APK, bu görevleri yeterince yerine getirememektedir. İzninizle, bunlara kısaca gözatmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, hükümet programlarında, kalkınma planlarında, Bakanlar Kurulu kararlarında ve millî güvenlikle ilgili kararlarda, mevcut bakanlıklara çeşitli görevler verilmektedir. Bu görevlerin koordinasyonu, verilen bu görevlerin yerine getirilmesi için çalışma esaslarını tespit etme, bakanlığın hizmet politikasının ve planlarının hazırlanmasına yardımcı olma görevi, APK kurullarına verilmiştir. Ne yazık ki, bu önemli görevler, APK kurulları tarafından yerine getirilememektedir. Kanaatime göre, APK kurulları yeniden yapılandırılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, yine, bakanlıkların kendi hizmet ve temel politikalarının oluşturulmasında bakanlık bünyesindeki çalışmaları, bu görevleri, aslında, araştırma, planlama ve koordinasyon kurulları yapmaktadır ve bu yaptıkları çalışmalar, bakanın onayından sonra, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına gönderilmektedir; ancak, kısa vadeli program da dediğimiz, bakanlıkların yıllık programları çok önem arz etmektedir. Ne yazık ki, yine, bu konuda da, araştırma, planlama ve koordinasyon kurulları, görevlerini yeterince yerine getirememektedirler.

Değerli milletvekilleri, bakanlıkların etkin çalışmaları ve kamuya olan görevlerini hızlı bir şekilde yerine getirmeleri için, gerekli kaynakların optimum, ekonomik ve etkin bir şekilde kullanılmalarını sağlayıcı görevler de, yine, 19 uncu madde içerisinde, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kuruluna verilmiştir; ancak, ne yazık ki, bu kurullarda yeterince uzman bulunmadığı için, bu görevler de aksamaktadır.

Öte yandan, bakanlıklar için çok önemli bir çalışma olan istatistikî bilgi toplama ve bu sonuçların değerlendirilmesi görevi de, yine bu kurullara verilmiştir; ancak, Türkiye'deki uygulamada çok acı örnekler yaşıyoruz; çünkü, yeterince istatistik elemanı bulunmadığı için, uzmanı bulunmadığı için, bu görevler, bakanlık bünyesinde geçici görevle çalıştırılan insanlara verilmektedir. Gerisini, Sayın Bakanın ve sizlerin takdirine bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, yine, bakanlığın kısa vadeli, yani, yıllık çalışma programlarının uygulanması esnasında ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesi için, APK Kurulu, gerek bakanlık düzeyinde gerekse bakanlıklararası ilişkilerde eşgüdüm görevi üstlenmektedir. Hep şikâyet ederiz Türkiye'de, bakanlıklar arasındaki koordinasyon eksikliğinden ve eşgüdüm eksikliğinden. Dolayısıyla, bakanlıklar arasındaki bu koordinasyon eksikliği, kamu hizmetlerinin aksamasına ve çok ciddî bir israfa yol açmaktadır.

Ben, yeniden, dikkatinizi, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulunun önemine çekiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SELAMİ YİĞİT (Devamla) - Değerli milletvekilleri, öte yandan, biliyorsunuz, Türkiye'de kanun, tüzük, kararname ve kanun teklifleri konusunda bakanlıkların görüşleri alınmaktadır. Yine, 19 uncu maddede, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu, bu görüşlerin oluşturulmasında yardımcı görevi yüklenmiştir; ama, Türkiye'deki uygulamasına baktığımız zaman, genellikle, yeni göreve gelen bakanlar, öncelikle müsteşarlarını, sonra da hukuk müşavirlerini değiştiriyorlar ve bu çalışmaları, dar bir çerçeve içerisinde ve hukuk müşavirlerine yaptırmaktalar. Değerli milletvekilleri, bu çalışma tarzı, ne yazık ki, bakanlıkların demokratik ve şeffaf yapısını da zedelemektedir.

Değerli milletvekilleri, yine, araştırma, planlama ve koordinasyon kurullarının sivil topluma dönük, yerel yönetimlere dönük görevleri vardır. Örneğin, yerel yönetimlerin desteklenmesi amacıyla, araştırma, planlama ve koordinasyon kurulları, çevreyle ilgili kuruluşların hazırlayacakları çevre koruma projelerinin uygulanışı ve koordinasyonundan sorumludurlar.

Değerli milletvekilleri, büyükşehir belediyelerinin ve belediyelerin çevre koruma daire başkanlıkları ya da çevre müdürlükleri var, biliyorsunuz. Öte yandan, sivil toplum kuruluşları olarak, başta TEMA olmak üzere, çeşitli çevreci kuruluşlar ve vakıflar var. Bakanlığa ve bakanlık bünyesindeki APK kurullarına, bu sivil toplum kuruluşlarıyla ve yerel yönetimlerle çevre konusundaki çalışmalara koordinasyon görevi verilmiştir; ama, ne yazık ki, bu görevler de yeterince yerine getirilememektedir.

Öte yandan, ağaçlandırma ve erozyon önleme hizmetleri, millî parkları koruma hizmetleri, orman köylerini kalkındırma ve çevre kirliliğini önleme hizmetleri için gerekli finansmanı sağlamak ve harcama işlerini yürütmek gibi akçeli işler de bu kurula verilmiştir. Ne yazık ki, bu anlamda da çok iyi şeyler söylemek mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, son olarak, APK kurulunun önemini sizlere burada anlatmaya çalıştım. Eğer, araştırma, planlama ve koordinasyon kurulu 19 uncu maddede yer aldığı gibi uygulamaya sokulursa, bakanlıkların işleyişinde şeffaflığı, demokratik toplum için çok öncelikli olarak görüyorum; ayrıca, yerel yönetimlerin desteklenmesi, sivil çevreci toplum kuruluşlarının desteklenmesi ve daha temiz bir çevre için, toplum ve kamu yararı için, çok önemli ve olmazsa olmaz kural olarak görmekteyim.

Değerli arkadaşlar, son olarak, APK deyince aklıma yine kadrolaşma geliyor. Ne yazık ki, mevcut hükümetin son aylarda kadrolaşma konusunda kazandığı ivme, sanıyorum, APK kurullarını biraz da kalabalık hale getirecektir.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yiğit.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 19 uncu madde kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

Hukuk Müşavirliği

MADDE 20. - Hukuk Müşavirliğinin görevleri şunlardır:

a) Bakanlığın diğer birimlerinden sorulan hukuki konular ile hukuki, mali ve cezai sonuçlar doğuracak işlemler hakkında görüş bildirmek.

b) Bakanlığın menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları  önleyici hukuki tedbirleri zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu tedbirlere uygun olarak yapılmasına yardımcı olmak.

c) 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre adli ve idari davalarda gerekli bilgileri hazırlamak ve Hazineyi ilgilendirmeyen idari davalarda Bakanlığı temsil etmek.

d) Bakanlığın amaçlarını gerçekleştirmek, mevzuata, plan ve programa uygun çalışmasını temin etmek amacıyla gerekli hukuki teklifleri hazırlamak ve Bakana sunmak.

e) Bakanlık  kuruluşları tarafından hazırlanan veya bakanlıklardan gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik tasarılarını hukuki açıdan inceleyerek görüşlerini bildirmek.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Grupları adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen?..

ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Vazgeçiyorsunuz söz talebinizden.

Peki, teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 20 nci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 21 inci maddeyi okutuyorum:

Bakanlık Müşavirleri

MADDE 21. - Bakanlıkta özel önem ve öncelik taşıyan konularda Bakana yardımcı olmak üzere otuz Bakanlık Müşaviri atanabilir.

Bakanlık müşavirleri Bakanlık Makamına bağlıdır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde grupları adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?..

VAHİT KİRİŞÇİ (Adana) - Söz talebimi geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Kirişçi söz talebini geri çekiyorlar.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 21 inci madde kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

MADDE 22.- Bakanlıkta, basın ve halkla ilişkilerle ilgili faaliyetleri planlamak ve bu faaliyetlerin belirlenecek usul ve esaslara göre yürütülmesini sağlamak üzere, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği teşkil edilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen?..

ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) - Söz talebimi geri çekiyorum efendim. 

BAŞKAN - Talebinizi geri çekiyorsunuz.

Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Yardımcı Hizmet Birimleri

Yardımcı hizmet birimleri

MADDE 23.- Bakanlık merkez teşkilatının yardımcı hizmet birimleri şunlardır:

a) Personel Dairesi Başkanlığı.

b) İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığı.

c) Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı.

d) Savunma Sekreterliği.

e) Özel Kalem Müdürlüğü.

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?.. Söz talebini geri çekiyorlar.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

Personel Dairesi Başkanlığı

MADDE 24.- Personel Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Bakanlığın insan gücü planlaması ve personel politikası ile ilgili çalışmaları yapmak, personel sisteminin geliştirilmesi için tekliflerde bulunmak.

b) Bakanlık personelinin atama, özlük, emeklilik ve benzeri işlemlerini yürütmek.              

c) Eğitim planlarını hazırlamak, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim programlarını düzenlemek ve uygulamak.

d) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?.. Söz talebini geri çekiyorlar.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 24 üncü madde kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığı

MADDE 25.- İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Bakanlık için gerekli araç, gereç ve malzemenin temini ile ilgili hizmetleri yürütmek.

b) İhtiyaç duyulan bina ve arazinin kiralanması ve satın alma işlemlerini yürütmek.              

c) Bakanlığın malî işlerle ilgili hizmetlerini yürütmek.

d) Temizlik, aydınlatma, ısıtma, bakım, onarım ve taşıma hizmetlerini yapmak.

e) Sosyal tesislerin yönetimi ile ilgili hizmetleri düzenlemek ve yürütmek.

f) Bakanlık personelinin ve ailelerinin sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını sağlamak.

g) Bakan ve Müsteşarın direktif ve emirlerini ilgililere duyurmak ve işlemlerini takip etmek, Bakanlığın iç ve dış protokol hizmetlerini yürütmek.

h) Süreli evrakın zamanında işleme konulmasını sağlamak.

ı) Bakanlığı ilgilendiren toplantı, brifing ve görüşmeleri düzenlemek, bunlara ait önemli not ve tutanakları tutmak.

j) Genel evrak, arşiv ve haber merkezinin hizmet ve faaliyetlerini düzenlemek ve yürütmek.

k) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?.. Söz talebinizi geri çekiyorsunuz.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 25 inci madde kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı

MADDE 26. - Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı kuruluşlarının bilgi işlem planlamasını yapmak ve uygulamak.

b) Bakanlığın bağlı kuruluşlarına bilgi işlem alanında her türlü yazılım ve donanım desteği vermek, otomasyon sistemlerinin işletilmesini sağlamak.

c) Bilgi işlem kaynaklarını gereken biçimde yönlendirerek kullanıcılara etkin ve yetkin hizmet sağlamak.

d) Bakanlığın uygun gördüğü durumlarda uluslararası bilgi akışı ihtiyacını karşılamak için, Bakanlığın faaliyet alanına giren. çevre ve orman envanter ve yıllık uygulama sonuçlarına ait verilerin, uluslararası tanımlara ve sınıflandırmalara göre toplanması ve değerlendirilmesini sağlamak.

e) Bakanlık Makamınca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Gökhan Durgun konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Durgun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, sabaha karşı Bingöl'de meydana gelen deprem felaketinde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Aynı zamanda, bugün, 1 Mayıs İşçi Bayramı. İşçilerimizin haklarını elde ettikleri günün bayramının kutlandığı bir gün. İşçilerimizin de bayramını kutluyorum.

Bakanlıkların birleştirilmesini tartışıyoruz. Bundan belli bir süre önce de, Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlıklarının birleştirilmesini konuştuk, tartıştık. Bugün de Orman Bakanlığı ile Çevre Bakanlığının birleştirilmesini konuşuyoruz.

Gerekçelere baktığımızda hep aynı. Yüksek bir sinerji elde edilecek; devlet hantallaşmış, bu hantal yapıdan kurtulacak; bakanlık sayısı çok fazla, bakanlık sayısı aza indirilecek; devletin giderleri çok fazla, tasarruf yapılacak... Bu üç beş tane ana konunun dışında, gerekçede başka bir şey yok. Oysa, bakanlıklar birleştirilirken, sadece hantal yapıdan kurtulma gerekçesi, sadece yüksek sinerji elde etme anlayışı, sadece verim sağlayamıyoruz o yüzden bunları birleştirelim anlayışı doğru bir yaklaşım tarzı değil. Özellikle, çevre konusu ve orman konusu çok farklı. Çevre, bugün, dünyanın en önde tuttuğu, hatta, artık, insan haklarının bile tartışılmasından vazgeçilip, çevre haklarının tartışılabildiği bir dünyaya doğru gidildiği dönemde, bugün, biz, Çevre Bakanlığını Orman Bakanlığına bağlamayı amaçlıyoruz, onu hesaplıyoruz.

Sayın Bakan olayı savunamıyor, sayın milletvekilleri gelip konuştukları zaman bunu savunamıyor, ortaya gerçekçi hiçbir şey çıkmıyor, gerekçenin bir noktasında da "yetkin görevler yapamadığı için Orman Bakanlığına bağlıyoruz" deniliyor; ama, hiç kimse o bakanlığın bütçesine kaç para ayrıldığını sormuyor, kaç para koyulduğunu sormuyor. Kaynağınız olmazsa, paranız olmazsa, tabiî ki, görev yapma şansınız yok. Şimdi, bakıyorum değerli AKP sıralarına, onlarda da çok fazla ilgi yok; ne dinleyen var ne gelip burada izleyen var. "Nasıl olsa kanunlar geçecek. Bu işleri birileri kararlaştırıyor, biz de uyarız" deniliyor.

Eğer, gece düşünüp iki bakanlığı birleştirmek, sabah da uygulamak gibi bir anlayışla hareket edilirse, tablo bu olur. Şimdi, bakalım, bundan sonra, hantal yapıyı ortadan kaldırmak için, devlete tasarruf sağlamak için, idarî konularda koordinasyon ve eşgüdüm sağlamak için hangi bakanlıkları birleştireceksiniz, onu bilemiyoruz; ama, hiç olmazsa, biraz düşünmek lazım, neyi neyle birleştireceğimizi bilmek lazım. Nikâh kıyarken bile bir süreç lazım, bir değerlendirme lazım. Biz, burada, nikâhtan daha hızlı işlemler yaparak bakanlıkları birleştirmeye çalışıyoruz. Doğru işler yapmıyoruz. Biz, bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu yasa tasarısına ret oyu vereceğiz. Bunu bilgilerinize sunmak istiyorum.

Hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Durgun.

Şahısları adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?.. Talebinizi geri çekiyorsunuz.

Teşekkür ederim.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 26 ncı madde kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

Savunma Sekreterliği

MADDE 27.- Savunma Sekreterliği, özel kanununda ve diğer kanunlarda gösterilen görevleri yapar.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen?.. Talebinizi geri çekiyorsunuz.

Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 27 nci madde kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

Özel Kalem Müdürlüğü

MADDE 28.- Özel Kalem Müdürlüğünün görevleri şunlardır:

a) Bakanın özel ve resmi yazışmalarını yürütmek.

b) Bakanın her türlü protokol ve tören işlerini düzenlemek ve yürütmek.

c) Bakanın ziyaret, davet, karşılama, uğurlama, ağırlama ve bayramlarla ilgili hizmetlerini düzenlemek ve yürütmek, diğer kuruluşlarla koordinasyonu sağlamak.

d) Bakanca verilen benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen?.. Talebinizi geri çekiyorsunuz.

Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 28 inci madde kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

Sürekli kurullar

MADDE 29.- Bakanlığın sürekli kurulları şunlardır:

a) Yüksek Çevre Kurulu.

b) Mahalli Çevre Kurulları.

c) Çevre ve Ormancılık Şurası.

d) Merkez Av Komisyonu.

Bu kurulların oluşumu, görevleri ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi...

VAHİT KİRİŞÇİ (Adana) - Geri çekiyorum söz talebimi.

BAŞKAN - Geri çekiyorsunuz söz talebinizi; teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 30 uncu ve 43 üncü maddelerde teknik bir sorun var. Eğer, Sayın Komisyon ve Hükümet de uygun görürse, onu düzelterek Genel Kurula sunmak istiyorum.

Tasarının 30 uncu maddesinde yer alan Resmî Gazetedeki yayımlandığı tarih; oysa, kabul tarihini yazmamız lazım. Bunu düzelterek okuyoruz. Yani, 30 uncu madde şu şekilde düzenlenmiş oluyor: "Bakanlık, 27.9.1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanun, 10.6.1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ve 13.12.1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine uygun olarak gerekli gördüğü illerde taşra teşkilatı kurmaya yetkilidir."

Teşekkür ederim.

Gruplar adına söz isteyen?..Yok.

Şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker...

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Söz talebinizi geri çekiyorsunuz.

Maddeyi okuduğum şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

Bağlı kuruluşlar

MADDE 31.- Bakanlığın bağlı kuruluşları şunlardır:

a) Orman Genel Müdürlüğü.

b) Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü.

c) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Cumhur Yaka.

Buyurun Sayın Yaka. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, bu sabaha karşı Bingöl'de meydana deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ölen vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı ve yaralı olan vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Bugün, yine, çalışanların bayramı; tüm çalışanların 1 Mayıs dayanışma ve mücadele gününü kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilgili tasarının 31 inci maddesinde söz aldım, hepinizi saygıyla selamlarım.

Çevre konusu ve çevre duyarlılığı, günümüz dünyasında yükselen bir değerdir. Ben, Çevre Komisyonundaki ilk toplantımızda, 58 inci hükümetin Sayın Bakanıyla yaptığımız görüşmelerde şunu önermiştim. Ülkemizde halen çevre bilinci, çevre olgusu gelişmemiş ve yerleşmemiştir. Bir ilköğretim okulunun kapısından içeri girerseniz, çevre dediğiniz zaman iki şey akla gelir: Bir, çöp toplamak; iki, Türkiye'de kurulmuş hayvan koruma dernekleri. Bu nedenle, o gün şunu önermiştim, yine öneriyorum: Günümüz koşullarında, özellikle ilköğretim okullarında, haftada 1 saat, çevre dersinin mutlaka konulması çok önemli ve çok zarurî bir ihtiyaçtır.

Gelişmekte olan ülkeler, hem kendi çevresel sorunlarıyla hem de sanayileşmiş ülkelerin atıklarıyla uğraşmaktadır. Bu, günümüzde, ülkemizde çok önemli bir sorun haline gelmiştir. İşte, Sinop'taki variller sorunu, halen daha, çözülememiştir; ancak, ülkemizde, mutluluk verici bir olay vardır; hükümetlerimizden önce vatandaşlarımızda çevre bilinci gelişmiş, hükümetlerden bir adım daha öne çıkmıştır. Bugün, Samsun'da kurulan mobil santral, bundan bir sene önce Muğla'nın Dalaman İlçesine kurulmaya çalışılıyordu; ama, oradaki halk, oradaki çevre örgütleri, hep birlikte, tam bir ay mücadele ederek ve kurulacak alanı da işgal ederek, bu mobil santralı oraya kurdurtmadılar. Bugün Samsun'a kuruldu, oradaki vatandaşlar da mücadele ediyor ve oradaki vatandaşlar da buna karşı. Bu olay Meclisimizde de gündeme gelmiş, inceleme, araştırma komisyonu kurulmuştur. Meclisimizi de bu konudaki duyarlılığından dolayı kutluyorum. Demek ki, halkımız, çevre konusunda hükümetlerden biraz daha ileri olduğunu da bu olayla gündeme getirmiştir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Yaka, biz de direniyoruz.

ALİ CUMHUR YAKA (Devamla) - Evet, Sayın Başkanvekilim.

Gelişmiş ülkelerde, çevre konusu, genellikle, apayrı bir uzmanlık ve koordinasyon denetim alanı olmuştur. Birçok ülkede, çevre, ayrı bir bakanlık olarak ya da bir üstkurul halinde, siyasetten arındırılmış bazı kurullarla yönetilmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi de, programında, bu gibi olaylarda, özellikle ülkemizde çevre üstkurulu oluşturulmasını önermiştir ve bu, bize göre, zorunlu, yapılması gereken bir çalışmadır.

Şu andaki yapısıyla Çevre Bakanlığının, gerçekten, bir kurumsal reforma ihtiyacı vardır. 1991 yılından bu yana, henüz kimliğini dahi ispat edememiştir; bu, doğrudur; ancak, bunlar var diye Çevre Bakanlığını Orman Bakanlığıyla birleştirmek de yapılan en büyük yanlıştır.

Ben, burada, şöyle bir benzetme yapacağım: Orman bünyesinde çalışan bir arkadaşımız ile Çevre Bakanlığı bünyesinde çalışan ve gönüllü çevre kuruluşlarında görev alan kişiler arasında ormana bakış açısı çok farklıdır. Ormanda çalışan bir arkadaşımız, bir ağaca baktığında "bu ağaçtan kaç metreküp kereste çıkar, ne kadar odunu vardır, bu ağaçtan ne kadar gelir elde edilir" diye bakar; ama, çevreci bir vatandaş, bu ağacın insanların akciğeri olduğunu bilerek, ne kadar uzun süre yaşamasının hesabını yapar; arada çok önemli bir çelişki vardır; bana göre, fark da budur.

Değerli arkadaşlarım, biz, 31 inci maddede bağlı kuruluşları konuşacağız. Bunlardan birincisi Orman Genel Müdürlüğüdür. Orman Genel Müdürlüğü, 1937'de kurulduktan sonra birinci görevi olan kadastro çalışmalarını bugüne kadar bitirememiştir. Bana göre, asıl görevini savsaklamış, gözardı etmiş, vatandaş ile orman idaresi ya da devlet arasındaki sürtüşmeyi sonlandıramamış, sonuçlandıramamıştır.

İkinci kuruluşumuz da, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğüdür. Bu genel müdürlüğümüz, dünya standartlarında yaptığı tüm tahminlerde, gerek halkımıza gerek çiftçimize gerekse Karayollarına doğru bilgi vermekle takdir toplamış bir genel müdürlüktür. Ben, bu birleşmeden sonra da bu genel müdürlüğün işlevinin aynı başarıyla devam etmesini diliyorum.

Bana göre, üçüncü ve çok önemli bir kurum da Özel Çevre Koruma Kuruludur. Bilmiyorum, aranızda Özel Çevre Koruma Kurulunun bulunduğu bölgelerden olan arkadaş var mı? Özel Çevre Koruma Kurulu, 1989 yılında özel bir yasayla ve Başbakanlığa bağlı olarak kurulmuştur; şu ana kadar 13 adet bölgeyi kontrol altında bulundurmaktadır. Bunların görevleri arasında, hem bölgedeki yapılaşmayı kontrol etmek hem de çevreyi korumak vardır; ancak, bugüne kadar yaptığı çalışmalarla, Özel Çevre Koruma Kurulu, bölgelerdeki koruma işlevini tam olarak yerine getirmiştir. Size birkaç örnek vermek istiyorum; çelişkinin de zaten buradan kaynaklandığını, orman ile çevre arasında bir çelişki olduğunu size örnekle izah etmek istiyorum:

Fethiye'nin Katrancı Koyu, günübirlik piknik alanı yeri idi. 1987 yılında Yazıcıoğlu Şirketler Grubuna tahsis edildi otel yapılması için. 1989 yılında Özel Çevre Koruma Kurulu kurulduktan sonra, buranın tahsisini iptal etti ve şu anda, halkımız, piknik alanı olarak hâlâ buradan yararlanmaktadır. Ayrıca, Dalyan İztuzu'nu da bugün holdinglere peşkeş çektirmeyen ve yapılan tahsisleri durduran Özel Çevre Koruma Kuruludur. İşte, Orman Genel Müdürlüğü tahsis yapar, Özel Çevre Koruma Kurulu da bunu iptal eder; çelişkilerden birisi de budur.

Ayrıca, Özel Çevre Koruma Kuruluna verilen en önemli yetkilerden birisi, kontrol ettiği alanlardaki tüm birimlerde imar planını yapmak, revizyon imar planlarını yapmak ve kontrol etmektir. İşte, arkadaşlar, burada bir aksama var; burada, uygulamalarda büyük aksaklıklar var.

Ülkemizin, Türkiye'nin 13 yerinde yaptığı çalışmalarla gerek katı atık gerek arıtma projeleriyle başarılı olan ve dikkat çeken bu kurum, maalesef, imar planları konusunda bir türlü başarılı olamamıştır, bu alanlar içerisindeki köylü ve kentli arkadaşlarımızı, yurttaşlarımızı tam ondört seneden beri mağdur etmektedir. Bu korumaların içerisinde aynı alanda iki farklı kurul olduğu için, koruma alanları ne yazık ki çıkmaza girmiştir ve vatandaşların içinden çıkamaz şekilde bir girdap içine girdiği bu alanlarda, vatandaşlar ıstırap çekmekte ve işkence görmektedir.

Bakın, size bu konuda birkaç örnek vereceğim: Fethiye'nin Kaya Köyü, dünya barış köyüdür. Oradaki insanlar, bugüne kadar Rumlardan kalan eski evleri korumuşlar; karşıdan baktığınızda canlı bir şehir görürsünüz, içi boş, canlı bir şehir, terk edilmiş. Bu köy üzerinde, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu bir koruma alanı belirlemiş, arkasından Özel Çevre Koruma Kurulu gelmiş bir koruma alanı belirlemiş ve insanlar ondört yıldan beri bu alanlarda ziraat bile yapamamaktadırlar.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; çevreyi korumak, insanlara eziyet vermek, insanlara işkence çektirmek değildir. Birinci amaç olarak şunu söylemek istiyorum: İnsanı korumazsanız, çevreyi koruyamazsınız. İnsanı mutlu etmezseniz, insan çevreyi korumaz. Bu nedenle, insan eksenli, insan merkezli korumaktan yanayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yaka.

ALİ CUMHUR YAKA (Devamla) - Hatta, 18 inci madde uygulanacak şekilde bir köy yerleşim merkezine imar planı yapılmaz arkadaşlar; bunun uygulaması yoktur, yapamazsınız. O nedenle, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun yaptığı doğayı koruma sit alanlarının tamamının Özel Çevre Koruma Kuruluna devredilerek bir elden yönetilmesi ve korumanın bir elden yapılmasından yanayız.

İkinci konu da, korunacak olan doğa, birinci, ikinci, üçüncü derece diye sınıflandırılmaz; korunacak yer bellidir, korunur. Bu nedenle, arkadaşlarım, Özel Çevre Koruma Kurulunun güçlendirilmesi... Çünkü, bu, yasayla kurulmuş bir kuruldur, bu kurulun güçlendirilmesi ve kontrol ettiği alanlarda da halkımızın bu eziyetten kurtarılması için -bu birleşmeden sonra da olabilir, bundan önce yapılamadı, bugüne kadar bu konuda çok uğraşıldı- yeni bir düzenlemeyle koruma kurullarının birleştirilmesi, korumanın tek elden yapılmasından yanayız.

Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yaka.

Madde üzerinde şahısları adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi...

Söz talebinizi geri aldınız; teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 31 inci madde kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

Yöneticilerin sorumlulukları

MADDE 32.- Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşların her kademedeki yöneticileri, yapmakla yükümlü bulundukları hizmet veya görevleri, Bakanlık emir ve direktifleri yönünde, mevzuata, plan ve programlara uygun olarak düzenlemek ve yürütmekten bir üst kademeye karşı sorumludur.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker...

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Söz talebimi geri aldım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Söz talebinizi geri alıyorsunuz, teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 32 nci madde kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

Koordinasyon ve işbirliği

MADDE 33.- Bakanlık, görevleri ile ilgili konularda diğer bakanlıkların ve kamu kurum ve kuruluşlarının uyacakları esasları, mevzuata uygun olarak belirlemekle, kaynak israfını önleyecek ve koordinasyonu sağlayacak tedbirleri almakla görevli ve yetkilidir.

Bakanlık, diğer bakanlıkların hizmet alanına giren konulara ilişkin faaliyetlerinde, Başbakanlıkça belirlenen esaslar çerçevesinde ilgili bakanlıklara danışmak ve gerekli işbirliği ve koordinasyonu sağlamaktan sorumludur.

Bakanlık, hizmet alanına giren konularda mahalli idarelerle koordinasyonu sağlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Zonguldak Milletvekili Sayın Nadir Saraç söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Saraç. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NADİR SARAÇ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü maddesi üzerindeki görüşlerimi açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle, sabaha karşı Bingöl'de meydana gelen deprem felaketinde yaşamını yitiren çocuklarımız, gençlerimiz, tüm yurttaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, barış içinde geçen 1 Mayıs işçi emekçi bayramını da yürekten kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisinin programında insanı odak alan bir anlayışın hedeflendiği vurgusu yapılmasına karşın, insan ve tüm canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içerisinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam olan çevre, bakanlık olarak Orman Bakanlığı bünyesine alınarak, bir tür lağvedilme noktasına taşınmak istenmektedir.

Yaklaşık yirmi yıl kadar önce, çevreyi bütün yurttaşların ortak varlığı olarak gören ve amacı, çevrenin korunması, iyileştirilmesi, kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynakların en uygun ve en verimli şekilde kullanılması, korunması, su, toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi, ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihî zenginliklerinin korunması, bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak düzenlemeleri ve alınacak önlemleri içeren bir çevre örgütlenmesine ne kadar gereksinim olduğu açıktır. Ancak, bunun, farklı sorumluluk alanlarına ve farklı birikimlere sahip kurumsal yapıların birleştirilmesi yoluyla yapılamayacağı da, gerek ülkemiz gerekse dünya örnekleriyle apaçık ortadadır.

Sayın milletvekilleri, Çevre Bakanlığının böyle bir uygulamayla kapatılması, çevre koruma, geliştirme ve çevre sorunlarının giderilmesi noktasında da bir dizi yeni karmaşayı ortaya çıkaracaktır. Ayrıca, bu yaklaşım, çevre politikası oluşturma yönündeki araçları daraltacak, olanakları azaltacaktır. Çevre değerlerinin çok özel nitelikler taşıdığı ülkemizde çevrenin korunması ve iyileştirilmesi, kirliliğin önlenmesi konusunda son derece önemli çalışmaların yürütüldüğü, uluslararası sözleşmelere konu olan doğal ve ekolojik alanların yaşam zenginliklerinin gözetilmesine yönelik bugünümüz ve geleceğimiz için bu kadar önem arz eden işleri olan Çevre Bakanlığının daha da güçlendirilerek yapılanmasının geliştirilmesi ve etkinleştirilmesinin sağlanması gerekirken, çevrenin alt başlıklarından yalnızca birini oluşturan orman konusunda işlevleri olan Orman Bakanlığıyla birleştirilmesi, başlı-başına hukuksal bir yanlıştır.

Sadece kamunun düzenleyici işlevinin sınırlandırılmasına olanak sağlayan bu birleşmeyle, insan sağlığı ve doğal dengeyi koruyarak sürekli bir ekonomik kalkınmaya olanak hazırlayacak şekilde doğal kaynakların yönetimini sağlamak ve gelecek kuşaklara "insana yakışır bir doğa, fizikî ve sosyal çevre bırakmak" ilkesiyle çalışmalarını sürdüren il çevre müdürlüklerinin görevlerinin orman teşkilatlarının işyüküyle birleştirilmesi sonucu, aslî görevleri olan çevre konuları kapsamında verilecek mesai, performans ve önemin azalacağı açıktır.

Değerli milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanlıkları, yapıları gereği, farklı sorumluluk alanları ve farklı bakış açıları olan, olması da gereken farklı kurumlardır. Çevre Bakanlığı, daha çok kentsel ve endüstriyel alanlarda uzmanlaşmış, bu maddede de sözü edilen yerel yönetim hizmetlerinden sanayi üretimine, ticarete, eğitime kadar bütün iktisadî ve sosyal alanlarda çevre korumacı bir bakış açısıyla faaliyet gösterirken, Orman Bakanlığı ise, orman-köy ilişkileri, av ve yabanî hayvan hayatı, ağaçlandırma ve erozyon konusunda hizmet veren, uzun geçmişi nedeniyle de bu konularda birikimi olan bir kuruluştur.

Çevre Bakanlığının Orman Bakanlığıyla birleştirilmesi, ülkemizin çevre örgütlenmesini dar bir alana hapsetme ve ülkenin aslî konularından uzakta tutma girişimidir. Ayrıca, Orman Bakanlığı tarafından yapılan ve yapılacak olan orman arazilerine yönelik tahsisler düşünüldüğünde, çevre açısından kabul edilemez kullanımlara birleştirilmiş bir bakanlık yapısıyla "hayır" diyebilmek ne ölçüde mümkün olabilecektir?

Diğer taraftan "uzmanlaşmış çevre" kavramının özüne uygun olarak çevre konusunda bilgi ve birikime sahip kadroların bakanlıkların birleştirilmesiyle yetiştikleri konuların dışında görevlendirilmeleri, çevre koruma anlayışında ciddî sorunlar yaratacaktır.

Bu tasarıyla "çevre" gibi geniş bir alanın ve kavramın ve bu kapsamda görev yapan Çevre Bakanlığının, ülkemizin belli oranda sahip olduğu orman alanlarını yönetme ve iyileştirme görevi bulunan Orman Bakanlığı bünyesinde, süreç içinde eritilmesinin düşünüldüğü gözlenmektedir. Daha önce benzer bir amaçla gerçekleştirilen Tarım ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmelerinin başarısızlıkla sonuçlanması gerçeği ortadayken, Orman Bakanlığının teşkilat yapısı ve görevlerinin Çevre Bakanlığının teşkilat yapısı ve görevlerinden çok farklı olması nedeniyle, her iki yapılanmayı çok iyi bilen kişiler tarafından da, kurumlardaki birleşmenin, ülkeye, çevre açısından hiçbir yarar getirmeyeceği yönündeki görüşler de sıkça dile getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Çevre Komisyonu üyeleri olarak, Plan ve Bütçe görüşmelerinde, mevcut bütçenin yetersizliği konusunda, bugüne kadar "olmasa da olur" mantığıyla bakılan Çevre Bakanlığının işlevinin insan, daha genel bir ifadeyle, canlı kavramının olduğu, hemen her yerde çevre kavramının olacağı tezinden hareketle, iktidar ve muhalefet milletvekilleri olarak büyük uğraşlar vermiştik. Bunun en yakın tanığı, Çevre Komisyonu Başkanımız Sayın Münir Erkaldır. Bu ortak uğraşla, bir Millî Eğitim Bakanlığı bir Sağlık Bakanlığı kadar yaşamsal bulduğumuz Çevre Bakanlığımızı, hak ettiği noktalara taşımayı amaçlamıştık. Bugün ise, bırakın bu uğraşın sonucunun ileriye götürülme çabalarını, bu konuda verilen mücadeleyi, sıfırlama noktasına gelinişin ortak hüznünü yaşamaktayım.

En önemlisi, korumacı anlayışa sahip, çağımızın yükselen değeri Çevre Bakanlığımızın, imarcılığa daha açık hale getirilmek istenen Orman Bakanlığına bağlanması ile yatırımcı bir bakanlık olan Turizm Bakanlığının, korumacı anlayışa sahip Kültür Bakanlığıyla birleştirilmesini sağlayan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, daha yaşamsal bir yanlışa imza atma noktasındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Saraç.

NADİR SARAÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Böylelikle, bu tasarıyla, Türkiye'nin en büyük hazinesi olan, kimlik ve doğal zenginliklerin gözetilmesine yönelik devlet kurumları eritilerek, rant kapılarının açılması sonucunu getirecek bu birleşmeye karşı olduğumuzu, bir kez daha yineliyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Saraç.

Şahısları adına, Kilis Milletvekili Sayın Hasan Kara?..

HASAN KARA (Kilis) - Vazgeçtim efendim.

BAŞKAN - Sayın Kara feragat ettiler; teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 33 üncü madde kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

Yetki devri

MADDE 34.- Bakan, Müsteşar ve her kademedeki Bakanlık ve kuruluş yöneticileri, gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilir. Ancak yetki devri, yetki devreden amirin sorumluluğunu kaldırmaz.

BAŞKAN- Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker?..

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)- Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN- Söz talebini geri çekiyorlar; teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, bu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Çevre ve Orman Uzmanı ve Uzman Yardımcılığına atanma

MADDE 35.- Bakanlık, Çevre ve Orman Uzmanı ile Çevre ve Orman Uzman Yardımcısı istihdam eder. Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığına atanabilmek için;

a) 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan nitelikleri taşımak.

b) Çevre ve Orman Bakanlığının faaliyet alanına giren konularda en az dört yıllık eğitim veren fakülte veya yüksekokullardan veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilmiş yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak.

c) Sınavın yapıldığı yılın ocak ayının ilk gününde 30 yaşını doldurmamış olmak.

d) Yapılacak yabancı dil ve mesleki bilgiyi içeren yarışma sınavında başarılı olmak şartları aranır.

Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla, açılacak yeterlik sınavına girme hakkını kazanırlar. Sınavda başarılı olanlar Çevre ve Orman Uzmanı kadrolarına atanırlar. Üst üste iki defa yeterlik sınavında başarı gösteremeyenler durumlarına uygun başka kadrolara atanırlar.

Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığı yarışma ve yeterlik sınavlarının şekil ve uygulama esasları ile Çevre ve Orman Uzman ve Uzman Yardımcılarının çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde grupları adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?..

Sayın Kirişçi söz talebini geri çekiyorlar; teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 35 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

Niyazi Pakyürek

Mehmet Fehmi Uyanık

 

Bursa

Bursa

Diyarbakır

 

Sabri Varan

 

Cahit Can

 

Gümüşhane

 

Sinop

"Madde 35.- Bakanlık, Çevre ve Orman Uzmanı ile Çevre ve Orman Uzman Yardımcısı istihdam eder. Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılanlara ek olarak; Çevre ve Orman Bakanlığının faaliyet alanına giren konularda en az dört yıllık eğitim veren fakülte ile yüksekokullardan veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilmiş yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak, sınavın yapıldığı ocak ayının ilk gününde 35 yaşını doldurmamış olmak, yabancı dil ve meslekî bilgiyi içeren yarışma sınavında başarılı olmak şartları aranır.

Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla, açılacak yeterlik sınavına girme hakkını kazanırlar. Sınavda başarılı olanlar Çevre ve Orman Uzmanı kadrolarına atanırlar. Üst üste iki defa yeterlik sınavında başarı göstermeyenler durumlarına uygun başka kadrolara nakledilirler. Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığı yarışma ve yeterlik sınavlarının şekil ve uygulama esasları ile Çevre ve Orman Uzman ve Uzman Yardımcılarının çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

Bakanlıkta, Çevre ve Orman Uzmanı ile Çevre ve Orman Uzman Yardımcısı kadrolarında fiilen çalışan personele ayrıca, en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil), aşağıda belirtilen oranlarını geçmemek koşuluyla, Çevre ve Orman Bakanının belirleyeceği usul, esas ve miktarlar üzerinden her ay ek ödemede bulunulur. Bu ödemeden Damga Vergisi dışında herhangi bir vergi ve kesinti yapılamaz.

Unvanı

Derecesi

      Ek Ödeme  Oranı

 

 

Çevre ve Orman Uzmanı

 

1

 

%90

Çevre ve Orman Uzmanı

 

2

 

%85

Çevre ve Orman Uzmanı

 

3

 

%80

Çevre ve Orman Uzmanı

 

4

 

%75

Çevre ve Orman Uzmanı

 

5

 

%70

Çevre ve Orman Uzmanı

 

6

 

%65

Çevre ve Orman Uzmanı

 

7

 

%60

Çevre ve Orman Uzman Yrd.

                          -

 

 

%50

Ek ödemelerde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Çoğunluğumuz olmadığı için, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Hükümet?..

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Gerekçeyi mi okutalım?..

FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Buyurun.

Gerekçe:

Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde çalışacak olan Çevre ve Orman Uzmanları ve Uzman Yardımcılarının özlük haklarının iyileştirilmesi amacıyla, Türkiye Büyük millet Meclisi Genel Kurulunda 16.4.2003 tarihinde kabul edilerek, 29.4.2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 32 nci maddesindeki düzenlemeyle aynı doğrultuda bir düzenleme yapılması öngörülmektedir.

Bu düzenlemeyle Çevre ve Orman Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığında çalışmakta olan aynı statüdeki Uzman ve Uzman Yardımcıları arasında eşitliğin sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, maddenin oylanmasından önce bir yoklama talebi önergesi vardır; okutup, işleme alacağım.

III. - YOKLAMA

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 57 nci maddesi gereğince, görüşülmekte olan 127 sıra sayılı kanun teklifinin 35 inci maddesinin oylanmasından önce yoklama yapılmasını arz ve talep ederiz.

Ali Kemal Deveciler

(Balıkesir)

Hüseyin Ekmekçioğlu

(Antalya)

Haluk Koç

(Samsun)

Ramazan Kerim Özkan

(Burdur)

Mehmet Ziya Yergök

(Adana)

Gökhan Durgun

(Hatay)

Gaye Erbatur

(Adana)

Hüseyin Özcan

(Mersin)

Tuncay Ercenk

(Antalya)

Mehmet Nuri Saygun

(Tekirdağ)

Kemal Demirel

(Bursa)

Muhsin Koçyiğit

(Diyarbakır)

Halil Ünlütepe

(Afyon)

Rasim Çakır

(Edirne)

Halil Tiryaki

(Kırıkkale)

Fahrettin Üstün

(Muğla)

Yavuz Altınorak

(Kırklareli)

Orhan Ziya Diren

(Tokat)

Hasan Ören

(Manisa)

Ali Arslan

(Muğla)

Nejat Gencan

(Edirne)

Ufuk Özkan

(Manisa)

Atilla Kart

(Konya)

Erdoğan Kaplan

(Tekirdağ)

BAŞKAN - Yeteri kadar imza var.

Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

FARUK ÇELİK (Bursa)- Sayın milletvekilleri burada mı acaba?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Orada imza var.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, buradalar mı?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, muhalefetin hangi taraf olduğunu biz de karıştırmaya başladık. Arkadaşlarımız burada. Niye itiraz ediyorsunuz?! Siz de mi süre uzatımını istiyorsunuz?! Hepsi burada, görüyoruz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - 35 imzayı kabul ediyoruz

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

İmza sahiplerinin sisteme girmemelerini rica ediyorum; onları burada var kabul ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yoklama işlemi bitmiştir.

Sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin salonda olup olmadıklarını arayacağım:

Sayın Doğan Topaloğlu?.. Burada.

Sayın Mehmet Alp?..

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Yok!.. Fazla doldurmuşlar!

BAŞKAN - Bir saniye... Bir saniye...

Mehmet Alp?.. Yok.

Fikret Badazlı?.. (CHP sıralarından "O da yok" sesleri, alkışlar!)

Fikret Badazlı?.. Yok.

BAŞKAN - Halil Aydoğan?.. Burada.

Mustafa Öztürk?.. Yok.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Türk Halkı izliyor; ne kadar ayıp!..

BAŞKAN - Lokman Ayva?.. Burada.

Şükrü Önder?.. Burada.

Öner Ergenç?.. Yok.

Veli Seyda?.. Burada.

Kürşad Tüzmen?.. Burada.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, bu pusula sonradan geldi.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Remziye Öztoprak'a ait son gelen pusulayı katmadığımız halde, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza devam ediyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/546, 1/63, 1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı : 127) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 35 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

İhtisas komisyonları

MADDE 36.- Çevre ve orman ile ilgili özel ihtisas gerektiren alanlarda yerli ve yabancı bilim, meslek ve mühendislik kuruluşlarıyla uzmanların iştirakini de sağlayacak şekilde araştırma, inceleme, geliştirme, bilimsel ve teknik koordinasyonu sağlama faaliyetlerinde bulunmak üzere Bakan onayı ile geçici özel ihtisas komisyonları, özel bilim ve mühendislik komisyonları kurulabilir.

Bu komisyonların faaliyetlerine ilişkin olarak mevzuatı uyarınca yapılacak harcamalar Bakanlıkça karşılanır.

Bu komisyonların oluşumu, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?.. Söz talebini geri alıyorlar. Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

Sözleşme ile araştırma etüt ve proje yaptırma

MADDE 37.- Bakanlık, çevre kirliliğinin önlenmesi, çevrenin korunması, orman alanlarının korunması ve geliştirilmesiyle ilgili olarak sözleşme ile araştırma, etüt ve proje yaptırabilir. Buna ilişkin giderler Bakanlıkça karşılanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?.. Söz talebinizi geri alıyorsunuz. Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 37 nci madde kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum; buyurun.

Atama

MADDE 38.- 23.4.1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanun hükümleri dışında kalan memurların atanmaları Bakan tarafından yapılır. Bakan bu yetkisini alt kademelere devredebilir. İl İdaresi Kanunu hükümleri ile Bakanlık bağlı kuruluşlarının kuruluş kanunlarındaki atamaya ilişkin özel hükümler saklıdır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi, söz talebini geri alıyor. Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 38 inci madde kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum; buyurun.

Kadrolar

MADDE 39.- Kadroların tespiti, ihdası, kullanımı ve iptali ile kadrolara ilişkin diğer hususlar 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi, söz talebini geri alıyor. Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 39 uncu madde kabul edilmiştir.

40 ıncı maddeyi okutuyorum; buyurun.

Döner sermaye

MADDE 40.- Bakanlık ihtiyaç duyduğu hallerde ve lüzum gördüğü merkezlerde Bakanın onayı ile, görev ve hizmetleriyle ilgili döner sermayeli işletmeler kurabilir. Döner sermaye miktarını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

İşletmelerin görevleri, gelirleri, işleyişi ve denetimi ile diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi, söz talebini geri alıyor. Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 40 ıncı madde kabul edilmiştir.

41 inci maddeyi okutuyorum; buyurun.

Muafiyet

MADDE 41.- Çevre ve Orman Bakanlığı ile bağlı kuruluşları 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununa göre ödenecek telsiz ücretlerinden muaftır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına söz isteyen yok.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişçi?.. Talebinizi geri alıyorsunuz. Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

42 nci maddeyi okutuyorum:

Değiştirilen hükümler

MADDE 42.- 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;

a) 36 ncı maddesinin "Ortak Hükümler" bölümünün (A/11) numaralı bendinde yer alan; "Çevre Uzman Yardımcıları" ibaresi "Çevre ve Orman Uzman Yardımcıları" olarak, "Çevre Uzmanlığına" ibaresi ise "Çevre ve Orman Uzmanlığına" olarak,

b) "Zam ve Tazminatlar" başlıklı 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar" kısmının "A- Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün (i) bendinde yer alan "Çevre Uzmanları" ibaresi, "Çevre ve Orman Uzmanları" olarak,

c) (I) sayılı Ek Gösterge Cetveli'nin "I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (h) bendinde yer alan "Çevre Uzmanları" ibaresi, "Çevre ve Orman Uzmanları" olarak,

d) (I) sayılı "Ek Gösterge Cetveli"nin "II- Teknik Hizmetler Sınıfı" bölümünün (b) bendi aşağıdaki şekilde,

"b) Kadroları bu sınıfa dahil olup, en az                                               Derece Ek Gösterge

4 yıl süreli yükseköğretim veren fakülte ve                              1                      3000

yüksekokullardan mezun olarak yürürlükteki                     2                      2200

        hükümlere göre Jeolog, Hidrojeolog, Hidrolog,                 3                      1600

Jeomorfolog,  Jeofizikçi,  Fizikçi,  Matematikçi,                4                      1500

İstatistikçi, Yöneylemci (hareket araştırmacısı),                 5                      1200

Matematiksel İktisatçı, Ekonomici ve Kimyager               6                      1100

unvanını almış olanlarla Teknik Yüksek Öğretmen            7                        900

Okulu mezunları,                                                                           8                      800"

Değiştirilmiştir.                                                              

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, gruplar adına söz isteyen yok.

Şahsı adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan?..

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Vazgeçiyorum efendim.

BAŞKAN - Vazgeçtiniz, teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

43 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 43.- 8.6.1984 tarihli ve 222 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 tarihli ve 389 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 tarihli ve 400 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 9.8.1991 tarihli ve 443 sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 21.5.1992 tarihli ve 3800 sayılı Orman Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan...

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Söz talebimi geri alıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Söz talebinizi geri alıyorsunuz. Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 43 üncü madde kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığı teşkilatlarına ait personel, taşınır ve taşınmaz mallar, araç, gereç, malzeme, demirbaş ve taşıtlar ile her türlü hak ve yükümlülükler hiçbir işleme gerek kalmaksızın Çevre ve Orman Bakanlığına devredilmiş sayılır.

Orman Bakanlığının taşra teşkilatında yer alan bölge müdürlükleri kaldırılmıştır. Orman Bakanlığının bölge müdürlüklerine bağlı birimler ile doğrudan merkeze bağlı taşra teşkilatı faaliyetlerine devam eder. Bunların kaldırılması, kapatılması, birleştirilmesi veya bağlılıklarının değiştirilmesine ve personelinin nakline ilişkin düzenlemeleri, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içerisinde yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Bu Kanun ile kurulan Çevre ve Orman Bakanlığı teşkilatlanıncaya kadar, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatında değişen ve yeniden kurulan birimlere verilen görev ve hizmetler, Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatları tarafından mevcut personel eliyle yürütülmeye devam olunur.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığındaki vize edilmiş sözleşmeli personelin pozisyonları, başka bir işleme gerek kalmaksızın Çevre ve Orman Bakanlığı adına vize edilmiş sayılır.

Çevre ve Orman Bakanlığının 2003 Malî Yılı harcamaları, 29.3.2003 tarihli ve 4833 sayılı 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununun 18 inci maddesinin (a) fıkrasının (8) numaralı bendine göre Maliye Bakanlığınca yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığının 2003 yılı bütçelerinde yer alan ödeneklerden karşılanır.

Çevre Bakanlığına ve Orman Bakanlığına ait döner sermayeli işletmeler, her türlü menkul, gayrimenkul, araç, gereç, malzeme, demirbaş ve taşıtlar ile personel, hak ve yükümlülükleriyle birlikte Çevre ve Orman Bakanlığı döner sermayeli işletmeleri olarak faaliyetlerine devam ederler.

Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığının birleştirilmesi sebebiyle teşkilat, personel, kadro, demirbaş devri ve benzeri hususlarda ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye Çevre ve Orman Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahısları adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Talebinizi geri çektiniz.

Teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir önerge vardı, geri çekildi. Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Geçici 1 inci madde kabul edilmiştir.

Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2.- Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığına ait kadrolar iptal edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerden çıkarılmış ve ekli (I) sayılı listede belirtilen kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvele Çevre ve Orman Bakanlığı bölümü olarak eklenmiştir.

Çevre Bakanlığı il müdürlükleri yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar Çevre ve Orman Bakanlığı İl Müdürlüğü adı altında faaliyete devam ederler. "İl Çevre Müdürü" kadro unvanı "İl Çevre ve Orman Müdürü" olarak değiştirilmiş, "İl Çevre Müdür Yardımcısı" ile "Bölge Müdürü" ve "Bölge Müdür Yardımcısı" kadro unvanları cetvelden çıkartılmıştır.

Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığında; Müsteşar, Teftiş Kurulu Başkanı, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanı, Genel Müdür Yardımcısı, 1 inci Hukuk Müşaviri, Personel Dairesi Başkanı, İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanı, Yayın Dairesi Başkanı, Çevre Eğitimi ve Yayın Dairesi Başkanı, Dış İlişkiler Dairesi Başkanı, Finansman Dairesi Başkanı, Daire Başkanı, Bakanlık Müşaviri, Özel Kalem Müdürü, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri, Savunma Sekreteri, Bölge Müdürü, Bölge Müdür Yardımcısı, İl Çevre Müdürü ve İl Çevre Müdür Yardımcısı kadro unvanlı görevlerde bulunanların görevleri, bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bunlar, en geç bir yıl içerisinde durumlarına uygun boş kadrolara atanırlar. Atama işlemi yapılıncaya kadar Kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilirler. Bunlar, yeni bir kadroya atanıncaya kadar, eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde aradaki fark, giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir. Ancak, yukarıda belirtilen personelden, daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında kadroya bağlı görev almadan, açıktan atama suretiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 59 uncu maddesi uyarınca atanmış bulunanlardan, görevlerine son verilerek durumlarına uygun kadrolara atananlara, sona eren görevleri ile atandıkları görevler arasındaki aylık ve diğer malî haklar konusunda oluşabilecek fark nedeniyle herhangi bir ödeme yapılmaz.

Bu Kanunun yayımı tarihinde Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığına ait kadrolarda bulunanlardan, üçüncü fıkrada sayılanlar hariç kadro ve görev unvanı değişmeyenler Çevre ve Orman Bakanlığına ait aynı unvanlı kadrolara atanmış sayılırlar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahıslar adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan?..

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Vazgeçiyorum efendim.

BAŞKAN - Talebinizi geri çekiyorsunuz. Teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan "Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın geçici 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

İrfan Riza Yazıcıoğlu

Mehmet Yüksektepe

 

Bursa

Diyarbakır

Denizli

 

Hamit Taşçı

Köksal Toptan

Murat Yıldırım

 

Ordu

Zonguldak

Çorum

 

"Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığında; Müsteşar, Teftiş Kurulu Başkanı, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür, Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanı, Genel Müdür Yardımcısı, 1 inci Hukuk Müşaviri, Personel Dairesi Başkanı, İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanı, Yayın Dairesi Başkanı, Çevre Eğitimi ve Yayın Dairesi Başkanı, Dış İlişkiler Dairesi Başkanı, Finansman Dairesi Başkanı, Daire Başkanı, Bakanlık Müşaviri, Özel Kalem Müdürü, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri, Savunma Sekreteri, Bölge Müdürü, Bölge Müdür Yardımcısı, İl Çevre Müdürü ve İl Çevre Müdür Yardımcısı kadro unvanlı görevlerde bulunanların görevleri, bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bunlar en geç bir yıl içerisinde durumlarına uygun boş kadrolara atanırlar.  Atama işlemi yapılıncaya kadar Kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilirler. Bunlar, yeni bir kadroya atanıncaya kadar, eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde aradaki fark, giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, yeterli sayımız olmadığı için katılamıyoruz; ancak, olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Hükümet?..

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin üçüncü fıkrasında yer alan istisnaî memuriyette bulunanlara ilişkin hükmün, eşitliği sağlamak üzere fıkra metninden çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi ve ekli listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3.- Bu Kanunun yayımlandığı tarihte, Çevre Uzman Yardımcılığı kadrosunda görev yapmakta olanlar Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığına, Çevre Uzmanlığı kadrosunda görev yapmakta olanlar Çevre ve Orman Uzmanlığına atanmış sayılırlar.

Çevre ve Orman Uzman Yardımcısı kadrosuna atananların, Çevre Uzman Yardımcısı kadrosunda geçirdikleri süreler, yeterlilik sınavına girebilmek için öngörülen asgari üç yıllık sürenin hesaplanmasına dahil edilir.

Diğer mevzuatta Çevre Uzmanlığına ve Çevre Uzman Yardımcılığına yapılmış atıflar, ilgisine göre Çevre ve Orman Uzmanlığına ve Çevre ve Orman Uzman Yardımcılığına yapılmış sayılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan...

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Geçici 4 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4.- Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, mevcut tüzük ve yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

Diğer mevzuatta Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığına yapılmış olan atıflar Çevre ve Orman Bakanlığına yapılmış sayılır.

Mevzuatta 3800 sayılı Orman Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 443 sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye yapılmış olan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 127 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

Mustafa Ataş

Ali Öğüten

 

Bursa

İstanbul

Karabük

 

Fuat Geçen

 

Zafer Hıdıroğlu

 

Hatay

 

Bursa

"Bu Kanunda öngörülen tüzük ve yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, mevcut tüzük ve yönetmeliklerin bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçe mi okunsun?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tüm Bakanlık teftiş kurullarının çalışma usul ve esasları tüzükle düzenlenmektedir. Çevre Bakanlığının da, Orman Bakanlığının da halihazırda tüzükleri mevcuttur. Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat Yasasında da bu tasarının ilk halinde de "tüzükle düzenlenir" hükmü vardır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 5.- 21.2.2001 tarihli ve 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanun gereğince tasfiye edilen Çevre Bakanlığına ve Orman Bakanlığına ait fonlara ilişkin hizmetler, anılan Kanun hükümleri çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığınca yürütülmeye devam olunur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan?..

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

44 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 44.- Bu Kanunun;

a) 42 inci maddesinin (d) bendi 21.10.2001 tarihinde,

b) Diğer maddeleri ise,

Yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan?..

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

45 inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 45.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Vazgeçiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 213

Kabul                     : 172

Ret                        :    41

Böylece, kanun tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) (1)

Sayın Bakan teşekkür konuşması yapmak istemişlerdir; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün çok yoğun bir çalışmayla Çevre ve Orman Bakanlıklarını birleştirerek, Türkiye'de kamunun yeniden yapılandırılmasıyla, devletin küçültülmesiyle alakalı plan ve programlarımız doğrultusunda önemli bir adımı gerçekleştirmiş bulunuyoruz.

Emeği geçen bütün milletvekillerine teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 6 Mayıs 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 23.43

 

                                   

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.