BIM 2 3 2003-05-13T08:26:00Z 2003-05-13T08:26:00Z 33 24425 139224 TBMM 1160 278 170976 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 13       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

72 nci Birleşim

29 . 4 . 2003 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan'ın, Kayseri İlinin ekonomik, sosyal ve güncel sorunları ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

2.- Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in, Mardin İlinin kültür ve inanç zenginliğine ilişkin gündemdışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Tekelin özelleştirilmesinin getireceği sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi Başkanı Şefik Dzaferovic'in vaki davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'a refakat edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/252)

2.- Avrupa Kıtası Habitat Global Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz'ün, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Münir Erkal'ı Habitat Dördüncü Dünya Parlamenterler Forumuna davetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/253)

3.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın (6/331) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/49)

4.- Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/23), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/50)

IV.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, yerel basının desteklenmesi için yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/139)

2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, bir davada sanık olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/140)

3.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumuna katılanlara ve Türk Gecesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/146)

4.- Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, Azerbaycan'da saldırıya uğrayan iki Türk üniversite öğrencisine ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/154)

5.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, ihale ilanlarının yerel basında yayımlanmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/158)

6.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki Kültür Merkezi Projelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/160)

7.- Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, AKP Genel Başkanı hakkında verilen beraat kararının Hazine avukatlarınca temyiz edilip edilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/161)

8.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, zeytin hastalıkları ile mücadele çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/165) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

9.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, fıstık çamı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/166)

10.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, zorunlu tasarruf nemalarının ne zaman ödeneceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/172)

11.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Yalova'da yapılan kalıcı konutların yer tespitine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/173)

12.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, sayısal loto sisteminin bakım-onarım ücretine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/174)

13.- İstanbul Milletvekili İsmet Atalay'ın, BDDK ile Çukurova Grubu arasında yapılan protokole ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/175)

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, çiftçilerin faiz borçlarının silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/176) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

15.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, Millî Emlak Genel Müdürlüğüne devredilen milletvekili lojmanlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/178)

16.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, milletvekili lojmanlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/179) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in cevabı

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Çukurova Grubunun borcuna uygulanan ödeme planına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/180)

18.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, çiftçilerin faiz borçlarına ve tarımsal girdilerin vergilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/182) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

19.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, esnafın kredi faizi borcunun silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/183)

20.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, ziraî ilaç analiz ücretlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/184)

21.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, bürokrat atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/185)

22.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Bağ-Kurlu ve sosyal güvencesi olmayan özürlü çocukların eğitim sorununa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/186)

23.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, yapı denetim şirketlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)

24.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, belediyelerdeki imarla ilgili teknik personele ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/189)

25.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Karayolları Trafik Yönetmeliğine bir and metni eklenip eklenmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi  (6/190)

26.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, muhtarlar ile köy ihtiyar heyeti üyelerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/191)

27.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/192) ve Tarım ve Köşişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli iki şube müdürünün görevden alınmasıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/317)

2.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Isparta İlindeki sulama alanlarında alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/336)

3.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, çiftçi borçlarına ve doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/349)

4.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in, Tokat İlinde doğalgaz kurulum çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/351)

5.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Antalya İlindeki belediyelere aktarılan kaynaklara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/354)

6.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Toplu Konut politikasına,

Antalya'da afete uğrayan bazı beldelerin sorunlarına,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/358,7/359)

7.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Konut Edindirme Yardımı Hesaplarının Tasfiyesi Hakkındaki Tebliğe ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/360)

8.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur'un, Adana'da patlama meydana gelen bir binaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/361)

9.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un, Şanlıurfa'ya düşen füzelere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı (7/364)

10.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, son on yılda çıkarılan petrole ve sondaj çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/378)

11.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, NATO yolu olarak bilinen karayolu projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/387)

12.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, Başbakanlık bursundan yararlananların sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/403)

V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24)

2.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 24 milletvekilinin, Pamukbankın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Özlek, Türkiye'de lokantacılık ve pastacılık sektörüne uygulanan KDV oranları ile işe yeni alınan işçilerin deneme sürelerinin ortadan kaldırılarak zorunlu SSK'lı yaptırılmalarının getirdiği sorunlara,

Ankara Milletvekili Yakup Kepenek, köy enstitülerinin kuruluşunun 63 üncü yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal'ın, kayısı üretiminde karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi.

Mersin Milletvekili Hüseyin Güler ve 32 milletvekilinin, Mersin serbest bölgesinin sorunlarının araştırılarak (10/67),

Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 29 milletvekilinin, Van Gölündeki kirlenmenin önlenmesi ve Van İlinde turizmin geliştirilmesi için (10/68),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri okundu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın (6/295) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Genel Kurulun 24 Nisan 2003 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde; daha önce, gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan, 126 sıra sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısının, kırksekiz saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci sırasına alınmasına; bu kısmın 32 nci sırasında yer alan 118 sıra sayılı Bazı Kanunlardaki Cezaların İdarî Para Cezasına Dönüştürülmesine Dair Kanun Tasarısının ise 3 üncü sırasına alınmasına ve çalışma süresinin, gündemin 4 üncü sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubunun önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, İş Kanunu Tasarısı (1/534) (S. Sayısı: 73), 14 üncü maddesi ve görüşülmeyen diğer maddeleriyle birlikte, İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca, Komisyona geri verildi.

2 nci sırasına alınan ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen, Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısının (1/532, 1/11) (S. Sayısı:126), görüşmelerini takiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra,

3 üncü sırasına alınan, Bazı Kanunlardaki Cezaların İdarî Para Cezasına Dönüştürülmesine Dair Kanun Tasarısının (1/545) (S.Sayısı: 118), görüşmelerini takiben,

Kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

29 Nisan 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.50'de son verildi.

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Ahmet Küçük

 

Mevlüt Akgün

 

Çanakkale

 

Karaman

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                                                            No.: 98

 

II. - GELEN KÂĞITLAR

25. 4. 2003 CUMA

Sözlü Soru Önergeleri

 

1.- Antalya Milletvekili Atilla Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin bazı ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/412) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.4.2003)

2.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Mersin Bozyazı İlçe Millî Eğitim Müdürünün tayinine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/413) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.4.2003)

3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Sağlık Yüksek Okulu mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/414) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.4.2003)

4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Tarsus-Çamlıyayla köprü ve yol ihalesinin iptal edilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/415) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.4.2003)

5.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, Denizli İl Sağlık Müdürlüğüyle ilgili bir iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/416) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.4.2003)

6.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, İmar Kanununa göre umumî hizmete ayrılan alanlarda cemevlerine yer verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/417) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.4.2003)

7.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, ÖSYM tarafından yapılan yabancı dil sınavlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/418) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2003)

8.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, Ulusal Sinema Kurumu Kanunu Tasarısı hazırlıklarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/419) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2003)

9.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, SSK hastanelerindeki bazı uygulamalara ve sözleşmeli personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/420) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2003)

10.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, SSK hastanelerinde çalışan sözleşmeli personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/421) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

 

1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, TRT Genel Müdürü adaylarının seçimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (6/463) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2003)

2.- İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur'un, Bergama Belediyesinin Jeotermal enerji projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (6/464) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2003)

 

                                                                                                            No.: 99

28. 4. 2003 PAZARTESİ

 

Cumhurbaşkanınca Geri Gönderilen Kanun

 

1.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/584) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2003)

Tezkereler

1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/247) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2003)

2.- Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu'nun; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/248) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)

3.- Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu'nun; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/249) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)

4.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/250) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)

 

Raporlar

 

1.- Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri; Tarım, Orman ve Köyişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/407) (S. Sayısı: 125) (Dağıtma tarihi: 28.4.2003) (GÜNDEME)

2.- Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun hükmünde Kararname ve Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/546, 1/63, 1/142, 1/151, 1/180) (S. Sayısı: 127) (Dağıtma tarihi: 28.4.2003) (GÜNDEME)

 

Sözlü Soru Önergeleri

 

1.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, basında yer alan kamu bankaları genel müdürlerinin maaşlarıyla ilgili habere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/422) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)

2.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, Devlet  Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/423) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

 

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un,  personel atamalarına ve emekliye sevk edilen personele  ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/465) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)

2.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, hayvancılığın geliştirilmesi için kullandırılan kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/466) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)

3.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, bir Bakanın Özelleştirme Yüksek Kurulu üyeliğinin sona ermesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/467) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         

                                                                                                         No. : 100

 

29. 4. 2003 SALI

 

Tasarı

 

 

1.- Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Sigortasının Ticarî Olarak Temin Edilemeyen Kısmının Devlet Garantisiyle Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı (1/585) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2003)

Teklifler

 

1.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın; 24.2.1983 Tarih ve 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/121) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

2.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; 4833 Sayılı 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/122) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın; Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/123) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi (2/124) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2003)

5.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/125) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2003)

Tezkere

 

1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/251) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.4.2003)

 

Sözlü Soru Önergeleri

 

1.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, Millî Saraylar Daire Başkanlığında çalışan geçici işçilerin sözleşmelerinin yenilenmemesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/424) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)

2.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Kerkük'teki Türkmen ve Arapların güvenliklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/425) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)

3.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Türkiye'nin Yunanistan  politikasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/426) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)

4.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, lise son sınıf öğrencilerinin üniversiteye hazırlanma amacıyla rapor almalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/427) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)

5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ülkemizdeki yabancı askeri üslerin denetimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/428) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)

 

Yazılı Soru Önergeleri

 

1.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, milletvekili lojmanlarının satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (6/468) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)

2.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, TPAO ve yabancı firmaların Trakya bölgesindeki petrol ve doğalgaz üretimlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (6/469) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

29 Nisan 2003 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, 3 sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Kayseri İlinin ekonomik, sosyal ve güncel sorunları konusunda söz isteyen, Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan'a aittir.

Buyurun Sayın Eskiyapan. (CHP sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan'ın, Kayseri İlinin ekonomik, sosyal ve güncel sorunları ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kayseri'nin ekonomik, sosyal ve güncel sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, televizyonlarında bizleri izleyen halkımızı ve Yüce Meclisin değerli üyelerini, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.

Kayseri'nin, muhalefet partisine mensup tek milletvekili olmam nedeniyle, AKP'li milletvekili arkadaşlarımın, iktidar partisi milletvekili olarak yapamadıkları bazı eleştirilere de tercüman olacağıma inanıyorum.

Değerli arkadaşlarım, seçim çalışmalarımız esnasında, ilimizde tespit etmiş olduğum bellibaşlı sorunlarla ilgili olarak resmî bilgi sahibi olmak amacıyla, ilgili bakanlarımıza, yazılı olarak cevaplandırmaları istemiyle sorular tevcih ettim. Bu sorulara aldığım yanıtların, klasik bürokratik mekanizmaların klasik yöntemleriyle cevaplandırılan metinlerden oluştuğunu gördüm. İlimizin sorunlarının, Yüce Mecliste, bu kürsüden dile getirilmesinin çözüme katkı yapacağı umuduyla, bu konuşmayı yapmak durumunda kaldım.

Kayseri'nin, günde 20 000'e yaklaşan şehiriçi trafik yoğunluğunun azaltılması ve gelişmişlik düzeyiyle bağdaşan bir ulaşım ağına sahip olabilmesi için -kara, hava ve demiryolu ulaşımında çevre illerin gerçek anlamda merkezi olması nedeniyle- yapılan Kayseri Kuzey Çevre Yolu Projesi, 28 kilometresi anayol, 10 kilometresi de bağlantı yolları olmak üzere, toplam 38 kilometre uzunluğundadır. Söz konusu projenin, 2002 yılı sonu itibariyle fizikî gerçekleşmesi yüzde 13 civarındadır. Ödeneklerin geçmiş yıllardaki seviyelerde kalması durumunda, projenin tamamlanması için 14 yıl daha beklemek gerekecektir. Bu nedenle, Kayseri Kuzey Çevre Yolu Projesinin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, diğer önemli bir husus da, bölge halkı arasında "Gıcık Tüneli" olarak bilinen Develi İkinci Merhale Sulama Projesidir. Bu projenin de gerçekleşme oranı yüzde 22'ler seviyesindedir. Şu ana kadar, sulanabilen yaklaşık 18 500 hektar alanın 2 katı, 35 000 hektarlık bir alanı sulayacak olan projenin de en kısa sürede bitirilmesini istemekteyiz.

Kayseri Havaalanımızın kapasitesi, yıllık 400 000 yolcudur; ancak, özellikle yaz aylarında yurt dışından tarifeli ve charter seferlerinin yoğunlaşması ve çok sayıda turist girişi nedeniyle, terminal binası çok yetersiz kalmakta, gelen yolcular mağdur olmaktadır. Bu nedenle, havaalanı terminal binasının genişletilmesi ve dış hatlar kısmının Batı standartlarına kavuşturulması zorunluluk haline gelmiştir. Bu konuda Sayın Millî Savunma Bakanımızın ilgisini rica ediyorum.

Erciyes Dağı, Bakanlar Kurulunca kış sporları turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Bölgede, halen inşaatı devam eden 2 küçük otel, işletmede olan 1 özel otel ve askerî tesisler hariç olmak üzere, toplam yatak sayısı 900 civarındadır. Bu yatakların tamamı "eğitim ve dinlenme tesisleri" adı altında kamuya aittir. İlimiz genelinde Turizm Bakanlığından belgeli 1 500 yatak kapasitesi göz önüne alındığında, Erciyes Dağındaki 900 yatak kapasitesinin önemi daha da artmaktadır. Bu nedenle, Erciyes Dağındaki, turizme hiçbir katkısı olmayan, kamuya ait bu tesislerin bir an önce özel sektöre devredilerek, Erciyes Dağının heybetine yakışır bir tanıtım anlayışı içinde, kış sporları merkezi olarak turizmin hizmetine kazandırılması mutlak bir zorunluluk haline gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Kayseri İli sınırları içinde yapımı dört yıldır devam eden Yamula Barajı inşaatı, halen karayolları ağında bulunan Felahiye-Kayseri ve Boğazlıyan-Erkilet-Kayseri yollarını su altında bırakacaktır. Baraj inşaatının tamamlanmasıyla birlikte, şu an kullanılmakta olan mevcut yol 30 metre suyun altında kalacaktır. Söz konusu bu yolun maliyet ve zaman yetersizliği sebep gösterilerek, bunun yerine, mevcut yoldan iki kat daha uzun bir yol önerilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Eskiyapan.

MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkanım; toparlıyorum.

15 adet ilçe ve yerleşim merkezini zor durumda bırakacak olan bu uygulama önerisi doğru değildir. Altyapı yatırımlarına yönelik olarak gerçekleştirilen kamu yatırımlarının ölçüsü, maliyet hesabından öte, vatandaşın memnunluk düzeyi ve uzun yıllara yayılan bir maliyet ölçüsü olarak hesap edilmelidir. Zaten mahrum durumda olan yörenin mağduriyetini iyice artırmamak için bu yeni öneriden vazgeçilerek, mevcut yolun, yeni bir köprü yapılarak kullanıma sokulmasını bölge halkımızın haklı talebi olarak dikkatinize sunuyorum.

Sayın Başbakanımızın "Köy Hizmetleri ve Karayolları ekiplerinin makine parkını faaliyete geçireceğiz" sözüne güvenmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütçe açıkları sürekli artmakta ve kaynak ihtiyacı en yüksek seviyelere ulaşmış bulunmaktadır. Ekonomik kriz süresince, Kayseri'de, 4 000 civarında esnaf ve sanatkârımız kepenk kapatmıştır. İhracatın ithalatı karşılama dengeleri bozulmuş ve ülke ekonomisi daralmıştır. Daralan ekonomik sistemde üretim düşmüş, istihdam gerilemiş ve buna bağlı olarak da vergi geliri azalmıştır.

Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu emeklisi olanlara uygulanmadığı halde, Bağ-Kur emeklisi olan esnaf ve sanatkârlarımızdan kesilen yüzde 10 sosyal güvenlik destek priminin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Esnaf ve sanatkârlarımız haksız rekabete karşı korunmalı, işletme sermayesi ve finans problemlerine çözüm bulunmalı ve kullandıkları kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payının artırılmasına yönelik olarak, halen yetersiz kalan ve farklı sebeplerden dolayı zafiyete uğramış olan Halk Bankasının ve diğer KOBİ finans kurumu ve sistemlerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Ekonomik krizle gelinen ortam ortadan kalkıncaya kadar, Bağ-Kur prim oranlarının artırılmamasını, "vergi barışı" olarak adlandırılan yasada olduğu gibi Bağ-Kur prim borçlarının da belli bir zamana yayılarak ödeme ve tahsilat kolaylığı sağlanması hususunu da dikkatlerinize sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye ekonomisine katkıda bulunmak amacıyla elinde bulunan parayı repoya, faize yatırmak yerine yatırıma dönüştürerek istihdama katkıda bulanan, vergisini ödeyen sanayicilerimizin vergi oranları, sosyal sigortalar primleri ve başta enerji olmak üzere, girdi fiyatlarının yüksekliği gibi genel sorunlarının yanında, Kayseri'ye de özgü olarak, şehirlerarası nakliye işlerinde kamyon ve TIR'lar kullanılmaktadır.

Ülke olarak yaşadığımız ekonomik kriz, doğal olarak Kayseri'yi de etkilemiş; ancak, sanayici ve işadamlarımızın akılcı ve tedbirli davranmaları sonucu aldıkları önlemler sayesinde, zarar, en az ziyanla atlatılmaya çalışılmıştır.

BAŞKAN - Sözlerinizi toparlar mısınız Sayın Eskiyapan.

MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - Hay hay efendim.

Ayakta kalabilmenin en önemli nedenlerinden biri, ilimizdeki ihracatın artmış olmasıdır. Kayseri ve diğer illerdeki gümrüklerden çıkışı yapılan Kayseri orijinli malların toplam tutarı, her yıl artan bir oranda devam etmektedir.

Maliyetlerin düşürülmesine etki edecek ucuz taşımacılık yollarından biri olan tren taşımacılığının yaygınlaştırılmasına yönelik olarak, Kayseri organize sanayi bölgesi ve Kayseri serbest bölgesine, tren yolu hattı ile kara konteyner terminalinin yapılması sonucu, sanayici ve işadamlarımız, ürettikleri malları daha da güvenli ve daha ucuz bir şekilde nakletme şansına sahip olmak istemektedirler. Bu olay "Kayseri'ye de liman isteyen milletvekili" esprisini haklı çıkaracak bir konudur. Bu tren yolları ve konteyner terminali, Kayseri sanayiinin gerçekten limanı olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, diğer konulara geçmeden evvel, Sayın Başkan eğer müsaade ederse, bir konuya daha değinip fazla zamanınızı almak istemiyorum.

BAŞKAN - Sayın Eskiyapan, toparlarsanız...

MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, pancar çiftçilerimizle ilgili olarak önemli bir noktayı da dikkatinize sunmak istiyorum.

Kayseri şeker fabrikası yönetimince yapılan işlerle ilgili olarak, mevcut yönetim hakkında çok ciddî iddialar ortaya atılmaktadır. Değerli Sanayi Bakanımız Ali Coşkun Bey, bu iddiaların araştırılması için teftiş kurulunu harekete geçirmiş ve gereğini yaptırmıştır. Personel alımı konusunda kişisel tercihler, Pansu ve burada söylemediğim diğer bazı konular hakkında ortaya atılan iddiaların tamamı teftiş raporunda yer almıştır. Bundan sonrası cumhuriyet savcılarımız ve yargıçlarımızın görev alanına girmektedir. Bu nedenle, cumhuriyet savcılarımızı göreve davet ediyor; konunun bu yönünü de Sayın Adalet Bakanımızın dikkatlerine sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Kayseri İlimizin sorunlarına ve bazı genel sorunlara dönük olarak yapmış olduğum tespitleri, Meclisimizin ve hükümetimizin dikkatine sunuyorum.

Beni dinlemek lütfunda bulunduğunuz için teşekkür ediyor, ekranları başında bizi izleyen halkımızı, Yüce Meclisin değerli üyelerini, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına sevgilerle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eskiyapan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, gündemdışı konuşmanın yolla ilgili kısmına cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya, hükümet adına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen cevap verecekler.

Buyurun Sayın Ergezen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabiî, gündemdışı konuşmanın içeriğinden yeni haberimiz oldu; yol konusu gündeme gelince de, cevap verme ihtiyacı hissettim. Muharrem Beye teşekkür ederim, bize açıklama yapma imkânı tanıdıkları için.

Tabiî, Kayserililer, yol konusunda şikâyetçi olamazlar; yani, ister muhalefette olsunlar, ister iktidarda olsunlar şikâyetçi olamazlar. Niye; buradan çıkacaksınız... Kırıkkale, Kırşehir, Kayseri'de harıl harıl yol çalışması yapılıyor.

MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Sayın Bakanım, çevre yolunu söyledim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Bir dakika, çevre yoluna geleceğim canım; buraya çıkmışken, biraz da kenar yollardan bahsedeyim, her zaman bu fırsat bulunmuyor.

1997 yılında yapımına başlanmıştı Kayseri'den bu tarafa doğru -20 küsur kilometre yol- yedi - sekiz yılda, arpa boyu ilerlendi; ama, biz iktidara geleli beş ay oldu, Kayseri'nin çıkışındaki köprünün temelini attık -Kayseri'nin çıkışında, 20 nci kilometrede mi, 22 nci kilometrede mi- Başbakan Abdullah Gül'le beraber. Emanet yoluyla yol yapımına, Kayseri'den itibaren yoğun bir şekilde başladık; Kırşehir'den Kayseri'ye doğru başladık; Kırıkkale'den Kırşehir'e doğru köprüleri ihale ettik. Taşeronlar, şu anda, harıl harıl çalışıyor. Oradan geçen bütün otobüslerden telefonla bizi arıyorlar, teşekkür ediyorlar.

Onun için, önce, Muharrem Beyin de bize bir teşekkür etmesini bekliyorum; gecikmiş olsa bile, ikinci defa kürsüye çıktığında, Kayserililer adına, muhalefet olarak güzel bir örneklik sergilemesini istiyorum, teşekkür etmesini bekliyorum; bir.

İkincisi, çevre yoluna 9 trilyon lira koydurduk; 18'e göre proje çözüldü. Ben, huzurunuzda, Kayseri Belediye Başkanına teşekkür ediyorum. Şu -18 inci madde var- 18 inci maddeye göre kamulaştırma parası ödememek için, Kayseri'nin trafik yoğunluğunu, Anadolu'nun bütün yollarının -doğunun, güneydoğunun- oradan geçişini bilerek, Kayseri'ye atladık gittik; ekiplerimiz de gitti, kendim de gittim. Belediye başkanıyla görüştük; 18'e göre projeyi çözdük; Kayseri'nin içinden geçecek yolu da belediyeye devrettik şifahen, formaliteler tamamlanıyor; çevre yolu da hazırlandı, 9 trilyon da para koyduk bu işe.

MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Sağ olun Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Dolayısıyla, böyle, arpa boyu ilerlemeler falan yok. Diğer yatırımları bilmiyorum, bizim Karayolları çok hızlı gidiyor. Nazar değmemesi için dua etmeniz lazım, tamam mı; o kadar... Bundan daha hızlı yol yapmak, Türkiye Cumhuriyetine nasip olmamıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Hemen, yeri gelmişken söyleyeyim. Kocaeli Belediye Başkanının, çok uzun zamandan beri -böyle, evet deyince, onun için söyleyeyim; gündemdışı gibi- işte, efendim, 1 trilyon ödenekten dolayı, 700 milyar ödenekten dolayı, ne yapıyorlardı bizim Kocaeli'nin minibüslerini; şöyle bir "u" çektiriyorlardı; vatandaşa, ıstırap, çile; ama, biz, muhalefetten bu teklif geldi diye yan yatmadık, sumen altı etmedik; Başkanın geldiğinin sabahı, Karayolları elemanlarını Kocaeli'ne gönderdik. Evet, dediğiniz doğruymuş, el hak dedik, projeye karar verdik ve 700 milyar liralık da kamulaştırma bedelini göndermeye karar verdik. Biz bu kadar hızlı çalışıyoruz, bu kadar kararlıyız, bu kadar azimliyiz.

Onun için, muhalefet kürsüye çıksa dahi, muhalefet olsanız dahi, muhalefetin bir milletvekili, Kayseri'de çevre yolu projesinin çözülüp çözülmediğini öğrenmiş olması lazım; çünkü, ben her zaman söylüyorum, muhalefet, bir nevî istişarî mekanizmadır; muhalefet, bir nevî, iktidara ışık tutan yerdir; muhalefet, bir nevî, eksikliklerimizi bize hatırlatmaktır; muhalefet, bir başka anlamda da, iktidarın artılarını gündeme getirmek suretiyle, gelecekte kendisine çok iyi bir zemin hazırlamalıdır; muhalefet, bunu da bilmesi lazım. Onun için, Kayserililere buradan sesleniyoruz; bugünkü hükümete, Bayındırlık Bakanlığına, valiye, Karayollarının, işçilerine, memurlarına, dozercisine, greydercisine teşekkür edin; çünkü, yıllardan beri... Ankara'dan çıkacaksınız, Kayseri'ye kadar tek yolda gideceksiniz. Bu sene, kar yağmadan, Ankara'dan çıkan adam, Kayseri'nin içine kadar bölünmüş yolla gidecek. Bunun azim ve kararlılığı içindeyiz. (Alkışlar)

Bugün aldığımız bir karar daha var. Eğer başarabilirsek, Bursa'dan çıkan insan, Ankara'ya kadar bölünmüş yolla gelecek. (Alkışlar) Evet, bugün almış olduğumuz bir karar... Gerekli talimatları verdik, çalışmaları yaptık. Çoğu zaman evimize gitmememizin sebebi, çoğu zaman grup toplantılarına gelmememizin sebebi, çoğu zaman şurada bulunmamamızın sebebi, bu projelere çalışmaktan vakit bulamadığımız içindir. (Alkışlar)

Onun için, arkadaşlarımız, iktidar olsun muhalefet olsun, sabırsızlığa gerek yok. Seçmenin de tahriklerine kapılmayın; ama -burada iktidara sesleniyorum, kendi arkadaşlarıma- bizim ilçenin yolu, köyün yolu, şehrin yolu ne olacak?.. Daha beş aylık iktidarız; önümüzde beş yıl var. Sabırlı olun, bekleyin. Anadolu, bir baştan bir başa, karayoluyla, demiryoluyla döşenecektir. Bu çalışmalar yapılıyor. (Alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Samsun?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Samsun'a gittiğinizde söyleyin, onların da ödeneğini koyduk. Bunları söyleme ihtiyacını hissettim bu konuşmayı duyduktan sonra.

Özetleyecek olursak; Kayseri'nin çevre yoluna 9 trilyon lira konulmuş, 18'e göre problem çözülmüş, Kayseri'nin içinden geçecek yol belediyeye devredilmiş, Kayseri'den Ankara'ya gelecek yol da tamamlanmış olacak diyoruz.

Kocaeli Milletvekiline de buradan o müjdeyi vermekten dolayı mutluluk duyuyorum ve hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Rüzgârdan Karadenize bir şey çıkmadı Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, Mardin İlinde kültür ve inanç zenginliği konusunda söz isteyen, Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'e aittir.

Buyurun Sayın Bölünmez. (Alkışlar)

2. - Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez’in, Mardin İlinin kültür ve inanç zenginliğine ilişkin gündemdışı konuşması

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Müslümanların, Süryanîlerin, Ermenilerin, Yezidîlerin, Yahudilerin inançlarını özgürce yerine getirebildiği, birbirleriyle barış içinde yaşadığı, kız alıp verdiği, ortak çözümler ürettiği bir ilin, Mardin'in milletvekili olarak, Mardin İlinin kültür ve inanç zenginliği konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, malumunuz, geçtiğimiz pazar günü Hıristiyan âleminin en önemli bayramlarından birisi olan paskalya tüm dünyada kutlandı. Hıristiyan dünyasının en önemli ve eski eserlerinden Mardin İlindeki Kırklar Kilisesindeki törenlere, elhamdülillah Müslüman bir milletvekili olarak, il valimiz ve bürokratlar, AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisinin il yönetimleriyle beraber ben de katıldım. Bu tören, kavganın, savaşların, çatışmaların, şiddetin yaşandığı günümüzde tüm dünyaya örnek olabilecek nitelikte, farklı inançların, farklı düşüncelerin barış içinde bir arada yaşayabileceğinin en güzel göstergesiydi. İşin asıl güzel yanı, bu tören, Türkiye'de, Mardin'de gerçekleşti ve bu tören, ne mutlu ki, her yıl gerçekleşiyor.

Saygıdeğer milletvekilleri, bendeniz, ülkemizde yaşanan ve inanç özgürlüğünün en güzel şekilde ifade edildiği bu törene tanık olmaktan dolayı büyük mutluluk duyarken, aynı zamanda, Rum kilise yönetiminin, Kuzey Kıbrıs'ın işgal altında olduğunu öne sürerek, vatandaşlarına, Türk kesimine gitmeme, büyük ayine katılmama çağrısını da kınıyorum. Neyse ki, Rum kesiminde yaşayan ve senelerce aynı toprağı Kıbrıslı vatandaşlarımızla bölüşen bu insanlar da buna alet olmayıp, akın akın güneyden kuzeye geçmişlerdir.

Değerli arkadaşlarım, tarih boyunca onlarca uygarlığa, değişik dine, etnik gruba ve mezhebe ev sahipliği yapan Mardin, birbirinden farklı kültürleri sevgi ve hoşgörüyle barındırmıştır. Bir Mardinli olarak, bundan gurur duyduğumu açıkyüreklilikle ifade ediyorum; çünkü, Türk bayrağı altında birleşen tüm ırkların ve dinlerin yaşadığı Mardin'de sevgi ağır basmıştır, mevcut dinler yok edilmek yerine zenginleştirilmiştir, yeni bir inanç sistemini benimseyenler diğerlerini rahatsız etmemiş, değişik dinî cemaatler birbiriyle çatışmamıştır; tam aksine, evlilikler yapmış, bu akrabalık bağları da ortamı yumuşatmış, bugünlere gelinmiştir.

Size bir örnek vermek istiyorum: Törende ayin yapan korodaki genç kızlarımızın sembolü 7 yaşındaki Jenifer, Ulu Önder Atatürkümüzün bize emanet ettiği gençlerden birisi olarak, Müslüman olan sıra arkadaşı Muhammed ile oturmakta ve okuduğu okulun adı da "Atatürk İlköğretim Okulu." Bundan daha güzel bir tablo olabilir mi arkadaşlar?! Jenifer soruyor: "Ulu Önder Atatürk'ün bize hediye ettiği bayramda siz büyüklerimizin kavgası niye?" Ben bu arkadaşımıza, bu çocuğumuza, Ulu Önderin nutuk ve söylevlerinin yer aldığı bu kitaptan bir paragrafla cevap verdim; okuyorum arkadaşlar:

"Yolculuğumda sadece köylerde değil, özellikle ilçe ve kentlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini, gözlerini örttüklerini gördüm. Bu sıcak mevsimde bunun kendilerine acı ve sıkıntı vereceğini sanıyorum. Erkek arkadaşlar, bu, biraz, bizim bencilliğimizin sonucudur, çok çekingen ve titiz oluşumuzun sonucudur. Oysa, sayın arkadaşlar, kadınlarımız da bizim gibi olgun ve anlayışlı kişilerdir. Onlara ahlak kutsallıklarını aşılamak, ulusal ahlakımızı anlatmak, onların anlayışını, ışıkla, temizlikle bezemek ilkesi üzerinde olduktan sonra bencillik gerekmez. Onlar yüzlerini göstersinler ve gözleriyle dünyayı dikkatli görebilsinler. Bunda korkulacak bir şey yoktur" deyişiyle kara çarşafı kendi üslubuyla benimsemediğini söylemekle beraber, ayrı bir söylevinde "kadınlarımız, din yasasının öğütlediği bir giyimle, doğruluğun gerektirdiği davranışlarla aramızda bulunur; ulusun, bilim, sanat davranışlarına katılırlarsa, bu durumu inanınız ki, ulusun en mutaassıp kişileri bile beğenmekten kendini alamaz" demiştir, diye ifade ettim. Atatürk'ün bu sözleri açık. Bu konuların onun bayramıyla ilgisi olmadığını 7 yaşındaki bu çocuğumuza anlattım; anladı. Umarım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) - ...Ulu Önderin bu sözlerinden dersini alırlar.

Malumunuz, Mardinimizde, Türkü, Kürdü, Arabı, Süryanisi, Ermenisi, tüm vatandaşlarımız, inançları doğrultusunda huzur ve güven içerisinde yaşamaya devam ediyor. Mardin İli, artık, Türkiye'ye örnek olmalı. Mardin'de yaşayanlar, kader birliği etmişler, sevinçte ve tasada birlikteler. Mardin'de, ezan ve çan sesi birbirine karışıyor, kimse kimsenin inancına karışmıyor, kiliselerde bizlere iftar davetleri veriliyor, Süryani kilisesi ile Artuklu camileri karşı karşıya. Tarihte, demokrasiyi fiilen yaşayan bir şehirdir Mardin. Gerçek çoğulcu demokrasinin güzelliklerinden halkımızı mahrum bırakmak isteyenler, Avrupa'da değil, gelip Mardinimizde demokrasinin canlı, güzel örneklerini görebilirler; ancak, ne yazık ki, dünyaya barış mesajı veren bu tarihî ilimizin kültür turizminin merkezi haline gelmesi için, valiliğin, halkın, siyasî teşkilatlarımızın ve bu Mecliste görev yapan 5 milletvekili arkadaşımla birlikte göstermiş olduğumuz çabalar yeterli değildir. Burada, 59 uncu hükümetin değerli üyeleri ve siz, 22 nci Dönem milletvekillerimize de büyük görev düşmektedir.

Örneğin, yollar... Sadece Mardin'de mi; tüm güneydoğuda, binlerce yıllık tarihî manastırlara gitmek için çekilen yol çilesi... Merkezden köylere ulaşım ise, zaten imkânsız. Çamur içinde, delik deşik, keçi yolları -keçi yolu bile diyemeyeceğimiz yerler- ama, diyeceksiniz ki "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü icraatçı Tarım Bakanlığımıza bağladık." Bununla bitmiyor; Tarım Bakanlığı, tarımla ilgili sorunları çözmemiş ki, Köy Hizmetlerine el atsın!

Mardinlinin çilesi bununla da bitmiyor. Habur kapısının kapanmasının ardından, geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan Mardinli, tüm güneydoğulu gibi, şimdi de süne tehlikesiyle karşı karşıya. Her sene, bu zamana kadar start verilen süne mücadelesinde geç kalındığı ve başlanıldığı takdirde de, amacına ulaşmayacağı kanaatindeyim. Bu konuyla ilgili, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü ne yapıyor arkadaşlar; susuyor; kendisinden hiçbir bilgi alamamaktayız; sanki, Türkiye'nin en önemli icracı bakanlıklarından birinin başında o değilmiş gibi. İktidar partisi olan AK Parti, Türkiye'yi aydınlık yarınlara çıkarmayı hedefledi; acil eylem planı çerçevesinde icraatlarını eğer böyle bakanlarla gerçekleştirmeye çalışıyorsa, vay halimize, vay halinize...

AK Parti bilmeli ki, bu mümkün değil. Ben, buradan AK Partiye çağrı yapıyorum; gensoruyla düşürülmeden, gelin, siz, kendi bakanınızı kendiniz değiştirin. Sayın Güçlü, profesör olabilir, akademisyen olabilir; ama, Türkiye'nin bu kadar önemli bir bakanlığında bu görevi yerine getirebilmek farklı kriterleri gerektirir, farklı kriterler de olması lazım.

Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimi tamamlamadan önce, dinlerin, ırkların, dillerin, dostluk ve kardeşliğin merkezi olan Mardin'in ikinci ligin parlayan yıldızı Mardinspor Kulübüne değinmeden geçemeyeceğim.

BAŞKAN - Sözlerinizi toparlar mısınız Sayın Bölünmez.

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) - Hemen Sayın Başkanım.

Başkanı olduğum Mardinsporun flamasına dikkatinizi çekmek istiyorum; yine barışı, kardeşliği simgeleyen cami ve kilise logosu yan yana. Buradan tüm takımlara başarılar dilerken, Meclis Başkanımıza ve parti gruplarına birer flama hediye etmek istiyorum.

Son olarak, Meclis Başkanvekili Sayın Ateş'e ve söz sırasını bana veren İstanbul Milletvekilimiz Sayın Muharrem Karslı'ya; ayrıca, Mardin İlinin tanıtımına son bir haftadır katkı sağlayan, günlerce yayın yapıp Mardin'in tarihsel güzelliklerini tüm Türk Halkına ulaştıran TV-8 ekibine teşekkürü bir borç bilirim. Mardinimizde yaşanan dinlerarası, ırklararası kardeşlik ortamının bölgemize ve tüm dünyaya örnek olmasını dileyerek hepinizi saygıyla selamlarken, bu ortama katkı sağlamak, tanık olmak isteyen siz değerli 22 nci Dönem milletvekillerini, tüm Mardin milletvekillerimizle birlikte Mardin'de görmekten ve Mardin'e davet etmekten onur ve şeref duyacağımızı da arz ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bölünmez.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, Tekelin özelleştirilmesi konusunda söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin'e aittir.

Buyurun Sayın Ersin. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Tekelin özelleştirilmesinin getireceği sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in cevabı

AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir süreden beri özelleştirme kapsamında olan ve şimdi de çok hızlı bir biçimde satışı gündeme gelen Tekelin özelleştirilmesinin getireceği sorunları duyurmak için söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Tekel, sermayesinin tamamı Hazineye ait olan bir iktisadî devlet kuruluşudur; bünyesinde, Yaprak Tütün İşleme Müessese Müdürlüğü, Sigara Sanayii İşletme Müdürlüğü, Alkollü İçkiler Sanayii Müdürlüğü, Tuz Müessesesi Müdürlüğü, Pazarlama ve Dağıtım Müdürlüğü olmak üzere 5 müessese müdürlüğü vasıtasıyla hizmet yürütmektedir. 143 yıllık Tekel, Avrupa'nın en büyük 30 -alkollü, alkolsüz- içki üreticisi arasında ve dünyanın 5 inci büyük sigara üreticisidir; Türkiye'de, tuz üretiminde yüzde 100, alkollü içkilerde yüzde 95 ve sigarada yüzde 68 pazar payına sahiptir.

Tekel, bir ayağı tarımda ve bir ayağı da tarımsal sanayide olan bir kuruluşumuzdur. 2002 verilerine göre, 402 000 aile tütün üretimi yapmakta ve bunun yanında 400 000'den fazla kişi de üzüm, arpa ve anason üretimi yapmaktadır. Yani, bu kuruluşta çalışan -işçi, memur- 40 000 civarında kişinin yanında, aileleriyle birlikte 2 000 000'a yakın üretici yurttaşımız, yani tütüncümüz, üzümcümüz, arpa ve anason üreticileri, Tekelle doğrudan ilgilidir.

Şimdi, dünya çapında olan bir kuruluş, 2 000 000'a yakın yurttaşımızın taleplerine aldırış etmeden, özelleştirme kapsamına alınmış ve satış hazırlıklarına başlanılmıştır ve üstelik, en kısa zamanda, hiçbir altyapısı hazırlanmadan, apar topar satılmak istenilmektedir. Maliye Bakanımız, bu satışı hızlandırmak için, sözümona, Avrupa'da pazarlama görüşmeleri yapıyor.

Sayın milletvekilleri, bir defa şunu belirteyim ki, ben, bu Maliye Bakanına, asla, kesinlikle güvenmiyorum; yani, Avrupa'da malı pazarlamak için mi dolaşıyor, yoksa, malı götürmek için mi dolaşıyor; bu konuda kuşkularım var. (AK Parti sıralarından gürültüler)

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Ayıp şey, ayıp...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bu kadar olur mu yahu?!. Maliye Bakanının hangi icraatını eleştiriyorsunuz onu söyleyin!

AHMET ERSİN (Devamla) - Daha önce sabıkası var, biliyorsunuz; devlete ve Hazineye kazık atmaya çalıştı, biliyorsunuz!.. Çete sanığı olarak yargılanıyordu.

BAŞKAN - Sayın Ersin, siz, burada, Maliye Bakanı hakkında değil, Tekelin özelleştirilmesi konusunda söz istediniz. Lütfen, konu hakkındaki görüşlerinizi açıklayın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sözünü geri alsın.

AHMET ERSİN (Devamla) - Sevgili Başkanım, Maliye Bakanımız, özelleştirmeden sorumlu Bakan...

BAŞKAN - Siz, konu hakkındaki görüşlerinizi açıklayın.

AHMET ERSİN (Devamla) - Yani, Tekeli satmaya çalışan Bakan.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sabıkası yok; öyle bir şey yok.

AHMET ERSİN (Devamla) - Sabıkası yok... İşte, affa girdi de ondan; kendi kendine af çıkardı da, onun için...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyin.

Buyurun Sayın Ersin.

AHMET ERSİN (Devamla) - Sayın Başbakan "zarar eden işletmeleri satacağız" diyor. İyi; ama, Tekel, hiç zarar etmiyor ki. Geçen yıl 415 katrilyon cirosu, 320 trilyon da kârı olan bir kuruluş. Büyük vergiler ödüyor, Hazineye çok büyük katkısı var; yani, Tekel, altın yumurtlayan bir tavuk. Şimdi, bu tavuğu kesmeye çalışıyoruz. Başbakan bunları bilmiyor mu? Yani "zarar edenleri satacağız" derken, Tekelin yaptığı bu büyük kârları görmüyor mu, bilmiyor mu? Eğer bilmiyorsa, öğrenmemişse, vay bizim halimize...

Sayın milletvekilleri, Türkiye, dünyanın en çok sigara tüketilen ülkelerinden birisi. Sigara tüketimi başka ülkelerde azalırken, Türkiye'de artıyor; yani, Türkiye'nin, sigarada, dünya çapında bir iç pazarı var ve bu pazarın yüzde 68'i Tekelin elinde. İşte, hükümet, bu pazarı satmaya çalışıyor; Tekelin tesislerini değil, tütün, üzüm, arpa ve anason üreticilerini, sigara içenleri, akşamcıları pazarlıyor; aslında, tesisleri değil, vatandaşlarını satışa çıkardı. Ayrıca, Tekelin özelleştirilmesi diye yapılan iş, yeni bir tekel yaratmaktır; yerli tekeli, bizim olan tekeli yabancı bir tekele devredeceğiz, yapılmak istenen bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ersin, sözlerinizi toparlar mısınız.

Buyurun.

AHMET ERSİN (Devamla) - Üstelik de, Özelleştirme İdaresinden ve Özelleştirme Yüksek Kurulundan pis kokular geliyor; bunu açık söyleyeyim. Özelleştirme İdaresi Başkanını görevden aldınız, özelleştirmeden sorumlu Bakanı da görevden aldınız, sonra da Özelleştirme Yüksek Kurulundan attınız; şimdi, özelleştirmeyi çete sanığı bir Bakana bağladınız ve diğer başka çete sanığı bakanları da Özelleştirme Yüksek Kuruluna aldınız. Bu ne demek oluyor; yani, işlem tamam mı; yani, belediye çetesinden özelleştirme çetesine mi geçtik?!

HALUK İPEK (Ankara) - Hadi be!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, lütfen; Sayın Bakana hakaret ediliyor!

AHMET ERSİN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, devletin ve milletin en güzide kuruluşlarını, Tekeli, Tüpraşı bu çete sanıklarına mı sattıracaksınız?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bakana "çete" deniliyor, olmaz böyle bir şey Sayın Başkan!

AHMET ERSİN (Devamla) - Açık söyleyeyim ki, şaibeli kişiler Tekeli satmaya kalkmasın, ellerine yapışır, boğazlarında kalır.

Bu açıdan, sevgili milletvekilleri, değerli yurttaşlarım; Tekel, Türkiye'nin yüzakı bir kuruluş; Tekeli bu haliyle satmak, böylesine büyük kâr yaptığı halde apar topar satmak, memlekete yapılacak en büyük ihanetlerden birisidir. Umarım, hükümetimiz, bu davranışından bir an önce vazgeçer, Tekelin yine milletin ve devletin hizmetinde olmasını sağlar; bu davranışını da biz alkışlarız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersin.

Gündemdışı konuşmaya, Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener cevap vereceklerdir.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, özelleştirme ve Tekel gibi önemli bir konuyu Meclis gündemine getirdiği için İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin Beye teşekkürlerle başlamak istiyordum; ancak, bir rezerv koymam lazım; çünkü, biraz önce konuşmaları sırasında kullanmış olduğu üslup şık değildi, nezih değildi. Kürsünün belli bir konuşma düzeni vardır; bu düzene mümkün olduğunca uymak hem konuşan hatibin görüntüsü açısından hem Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin görüntüleri açısından hem de iktidar ve muhalefet arasındaki diyalog açısından son derecede önemlidir. Benim bu, dördüncü dönemdir Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğim, milletvekilliğim. On yıldan fazla bir süre, aşağı yukarı onbir yılım muhalefette geçmiştir ve muhalefetteki üslubumu hatırlayanlar, her zaman çok sert, çok şiddetli üsluplarla konuştuğumu düşünmüşlerdir; ama, tüm konuşma tutanaklarımı herhangi bir milletvekilimiz veya meraklı bir arkadaşımız önüne koyar incelerse, kimseyi şahsen rencide edecek bir kelimeyi dahi kullanmadığımı tespit ederler.

AHMET ERSİN (İzmir)- Sayın Bakan, niye alındınız acaba; özelleştirmeden niye alındınız?

BAŞKAN- Sayın Ersin, lütfen, müdahale etmeyin.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)- Tabiî, o ayrı bir konu; fakat, ben, Mecliste bulunan bütün milletvekillerimizi de ilgilendirdiği için, bir konuya açıklık getirmek maksadıyla bunu ifade ediyorum

AHMET ERSİN (İzmir)- Aslında sizi savundum Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)- Gerçekten, kürsüden, sert konuşmalar yapılabilir, şiddetli eleştiriler yapılabilir; hatta, benim muhalefet üslubuyla yaptığım bazı eleştirilere, o dönemde, iktidar milletvekilleri dayanamaz, Meclisi terk ederlerdi; ama, şahsen, kimseyi de incitmezdim ve de oniki yıllık Parlamento hayatımda kullandığım kelimelerden ve cümlelerden dolayı hakkımda hiçbir milletvekili veya sayın bakan tazminat davası açmamıştır. Halbuki, bu yola sayın milletvekilleri ve bakanlar çok sık başvururlar ve birbirlerine karşı da çok yüksek miktarlarda tazminatlar kazanırlar; biliyorsunuz. Onun için, burada üslubun tatlı götürülmesinde fayda olduğu kanaatimi ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Üslup, kişinin beyanıdır Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Özelleştirme, öteden beri çok yoğun bir şekilde tartışılır. Lehinde konuşanlar olur, aleyhinde konuşanlar olur, özelleştirmeyle ilgili farklı perspektifler geliştirenler olur; ama, özelleştirme sorunu, aslına bakarsanız, bugün ortaya çıkmış bir sorun değildir, 3 Kasım seçimleri sonrasında AK Parti iktidarıyla ortaya çıkmış bir sorun değildir. Aslına bakarsanız, olayı daha derinlerden almak gerekirse, Türkiye'deki sermaye birikimiyle ilgili süreci birlikte değerlendirerek, gözden geçirerek ancak bugünü kavrayabiliriz veya açıklayabiliriz.

Batı'da ortaya çıkan sermaye birikimi ve kapitalist toplumun serbest piyasa ekonomisine dayalı atağı ve gelişmesi karşısında, doğu toplumlarında olduğu gibi Osmanlı Devletinde de bir sanayileşme çabası ve arayışı ortaya çıkmıştır. 19 uncu Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı aydınları ve saray, ülkemizin sanayileşebilmesi için iki farklı arayışa girmişlerdir. Bu iki farklı arayıştan birincisi devlet eliyle sermaye birikimini oluşturmak, özel sektörü oluşturmak, bir girişimci sınıf ortaya çıkarmak ve bu girişimci sınıf eliyle yeni yeni yatırımların yapılmasına imkân sağlamaktır. İkincisi ise, devletin doğrudan yatırımlar yapmasıdır, fabrikalar kurmasıdır. 1860 sonrasındaki Osmanlı iktisat politikalarını incelediğimizde bu iki enstrümanın da, bu iki argümanın da kullanıldığını görmekteyiz. Önce, bildiğiniz gibi, 1860 sonrasında devlet eliyle büyük bir sanayileşme hamlesi başlatılmıştır, devlet desteğinde sanayi sergileri açılmıştır, teknik okullar açılmıştır; bunun ötesinde de, doğrudan, devlet, fabrikalar kurmaya başlamıştır, o dönemde, işte, dokuma fabrikaları, demir-çeliğe yönelik fabrikalar kurulmaya başlamıştır ki, bu fabrikaların büyük bir kısmı, önemli bir kısmı, cumhuriyet dönemine de intikal etmiştir.

Diğer taraftan, devlet eliyle bir girişimci sınıf oluşturmak maksadıyla, ilk kez, Şirketi Hayriye adı altında bir şirket kurulmuştur ve bu şirket vasıtasıyla, Boğaziçi deniz seferleri başlatılmıştır; bunun da devamı günümüze kadar uzanmaktadır. Hatta, Şirketi Hayriye'nin ortakları arasında, padişah, sadrazam, Valide Sultan gibi o dönemin bürokratları da yer almıştır.

Bu süreç, 19 uncu Yüzyıl boyunca devam etmiş. Bir taraftan, devlet, doğrudan fabrikalar kurmuş, diğer taraftan, yeni bir girişimci sınıfı ortaya çıkarabilmek için gayret sarf etmiştir. Nihayet, cumhuriyet dönemi sonrasında da, bu iki yöntem de, cumhuriyetin ilk yıllarında sürdürülmüştür. Bir taraftan sermaye birikimi oluşturulmaya çalışılmıştır, diğer taraftan da, özellikle, 1929 dünya ekonomik buhranı sonrasında, genç cumhuriyet, yeni bir kalkınma hamlesi başlatabilmek maksadıyla, devlet eliyle sanayileşme politikalarını uygulamaya sokmuştur. 1932-1933 yıllarından itibaren, bugün kamu işletmelerinden bahsettiğimiz zaman ismini en fazla andığımız Sümerbank, Etibank gibi dev kuruluşlar tesis edilmeye, kurulmaya başlamıştır. Gerçekten, devlet eliyle sanayileşme politikaları, Türk sanayiinin hamle yapmasına, ekonominin büyümesine büyük katkı sağlamıştır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde ve ortaya koyduğu politikalarla sürdürülen bu sanayileşme çabaları sonrasında, gerçekten, çok yüksek büyüme oranlarına ulaşılmıştır. 1933 ile 1938 arasındaki bu devlet eliyle sanayileşme döneminde, yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 9 olmuştur. Dolayısıyla, cumhuriyet tarihini 6 yıllık periyotlar itibariyle incelediğimizde, büyüme hızının en yüksek olduğu dönem, bu 1933 ile 1938 arasındaki dönemdir. Gerçekten, yıllık ortalama yüzde 9'luk büyüme oranı, daha sonra böyle periyotlar halinde göremeyeceğimiz bir yüksek büyüme oranıdır.

Evet, ülkemizde o günkü sermaye birikiminin yetersiz olduğu bir dönemde ve yönetimin, kalkınma çabalarını ekonominin temel önceliği olarak benimsediği bir dönemde, devlet eliyle fabrika kurmak, kamu iktisadî teşekküllerini oluşturmak önemli bir politikaydı; faydalı olmuştur. Bu faydalı girişimler ve başlangıç sebebiyle de, günümüze bir sanayi geleneği intikal etmiş, bu süre içerisinde bir sermaye birikimi oluşmuş ve yetişmiş insangücü de, yine, bu kamu işletmelerinde meydana çıkmıştır, ortaya çıkmıştır.

Bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim: O dönemde, yani 1930'lu yıllarda dahi Etibanklar, Sümerbanklar kurulurken, kuruluş kanunlarına şu cümleler yerleştirilmiş ve "ülkemizdeki sermaye birikiminin yetersiz olması sebebiyle, bu kamu iktisadî teşebbüsleri devlet eliyle kurulmaktadır; ama, ülkemizde yeterli sermaye birikimi tamamlandıktan sonra bu kuruluşlar özel sektöre devredilecektir" denilmiştir.

Dolayısıyla, 1930'lu yıllarda, hatta 1928 yılında çıkarılan bir kanunda da aynı ifadeler yer almıştır. 1920'lerin sonunda ve 1930'lu yıllarda kamu iktisadî teşebbüsleri kurulurken bile, bu kuruluşların günün birinde özel sektöre devredileceği açıkça ifade edilmiştir.

Bu kuruluşlar, içe yönelik sanayileşme döneminde büyük katkılar sağlanmışlardır, gümrük duvarlarıyla ülke ekonomisinin ve sanayiin dış rekabete karşı korunduğu bir dönemde önemli fonksiyonlar icra etmişlerdir ve ülke içi pazarlarda da özel sektörle yarışabilecek bir rekabet gücüne sahip olmuşlardır. Ancak, 1980'li yıllardan itibaren, dışa yönelik politikaların hâkim ekonomik politikalar haline dönüşmesiyle birlikte ve yabancı şirketlerin mallarının, ürünlerinin ülkemizdeki yerli sanayii zorlamaya başlamasından sonra, KİT'lerin konumunu tekrar gözden geçirme zarureti ortaya çıkmıştır.

Zaten, zaman sürekli akmaktadır, kavramlar sürekli değişmektedir. Yönetimler, iktidarlar, eğer, değişen şartları iyi okuyamazlar, iyi göremezlerse, tarihin derinliklerinde ve kalıntıları arasında yok olup giderler. Başarılı siyaset ve yönetim, başarılı iktidar, zamanın akışını iyi okuyan, değişimi iyi gören ve geleceği iyi yakalayan iktidar ve yönetimdir. Onun için, 1980 öncesi dönemin kuralları, kalıpları ve verileriyle günümüzü değerlendirmek doğru değildir ve Türkiye'nin geleceği açısından da, bizi isabetli noktalara götürmez.

1980 sonrası, bu dışa açılmayla birlikte, KİT'lerin konumunda bazı bozulmalar meydana gelmiştir; ama, şuna da katılıyorum; özelleştirme furyasının KİT'lerde gerekli yatırımın yapılmasını engellediğini ve bu kuruluşların bilinçli bir zarar etme politikası içerisine sokulduğunu kabul ediyorum. Aman, bunlar zarar ediyor, elimizden çıkaralım, bir an önce satalım anlayışı destek bulsun, toplumsal taban bulsun, kamuoyu tarafından kabullenilir bir politika haline dönüşsün anlayışı içerisinde, maalesef, kamu iktisadî kuruluşları ihmal edilmiştir; ama, geldiğimiz noktada bir vakıa var, bir gerçek var; o da şudur: Türkiye, yıllardır, özelleştirmenin sözünü etmektedir, özelleştirmeden bahsetmektedir ve maalesef, onbeş yıl önce özelleştirme kapsamına alındığı halde, halen, bugün, hiçbir ihaleye çıkmamış, özelleştirilebilmek için ihaleye çıkmamış kuruluşlar dahi vardır. Eğer, bir kuruluş, yıllarca, özelleştirme işlemleri başlatılmadan bekletilecekse, tutulacaksa, bunun özelleştirme kapsamına alınması elbette yanlıştır. Özelleştirme kapsamına alındıktan sonra, bu kuruluşun başındaki yöneticilerde anlayış farklılığı meydana gelmektedir ve bunun artık elden çıkacağı anlayışı, idraki içerisinde, piyasa şartlarına göre çalışması engellenmiş olmaktadır.

O bakımdan, AK Parti iktidarı, yıllardır Türkiye'nin söylediği, sözünü ettiği, ama, bir türlü gerçekleştiremediği, gerçekleştiremediği için de özelleştirme portföyünde yok olan, her geçen gün tahrip olan, pazar payını kaybeden ve de gelecekte ayakta durabilme imkânlarını kaybeden kuruluşların, amacına uygun olarak, özel sektöre devredilmesini bir ana politika olarak belirlemiştir ve kabul etmiştir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Satın alacak kimse yok ki!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Aslında, bu politika, AK Partiye ait bir politika değildir. Bu politika, aslında, bütün partilerin seçim beyannamelerinde de var, hükümet programlarında da var; Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesinde de, özelleştirme, prensip itibariyle zaten kabul edilmiş bir görüştür.

HALUK KOÇ (Samsun) - Çok farklılıklar vardır Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Onun için, prensip itibariyle diyorum, rezervleri koymak için...

HALUK KOÇ (Samsun) - Üç farklı başlık altında...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Ama, şu var ki, 1980 sonrasından şu ana kadar, iktidara gelen tüm partilerin ve hükümetlerin programında özelleştirme vardır, özelleştirmenin yapılacağından söz edilmektedir. AK Partinin seçim beyannamesinde de var, parti programında da var, 59 uncu hükümetin programında da var ve "bu özelleştirme yapılacaktır" denilmektedir.

Artık, günümüzde, özelleştirmeyi devlete gelir temin etme aracı olarak telaffuz etmek de sağlıklı görülmemektedir; yani, kamuya ait bir kuruluşu satacaksınız, oradan Hazineye belli bir miktar para gelecek, onunla bütçe açıklarını karşılayacaksınız gibi bir mantık, bir anlayış, çağdaş bir anlayış değildir. Özelleştirme, artık günümüzde, ekonominin rasyonelleşmesi açısından gerekli görülmektedir; yani, bir ülkenin kaynakları zaten sınırlıdır. Bu sınırlı kaynakları, verimsiz işletmeler elinde heba ederseniz, israf ederseniz, ülkenin toplam kaynaklarını da zaten heba etmiş olursunuz. O halde, ülkenin sınırlı olan toplam kaynaklarını en verimli bir şekilde kullanabilmek için bu verimi sağlayacak piyasa ekonomisi dinamiklerini hayata geçirmek, ekonomiye kazandırmak, piyasa ekonomisini tahrip eden, engelleyen, sınırlayan, rasyonel işleyişini bozan unsurları da ayıklamak lazımdır diye düşünülmüştür ve de artık özelleştirme, ekonominin rasyonelleşmesi açısından bir gereklilik olarak ifade edilmektedir.

Şimdi, bu genel giriş içerisinde Tekele baktığımızda, sayın milletvekilimizin vermiş olduğu rakamların hepsi doğrudur. Yani, Tekel, zarar eden bir kuruluş değildir. Rakamlara baktığımızda, gerçekten, 2002 yılı itibariyle, Tütün İşletmesinin 698 milyar lira, Sigara Sanayiinin 3,8 trilyon lira, Alkollü İçecekler Sanayiinin 507 milyar lira, Tuz Sanayiinin 220 milyar lira, Tütün Müessesesinin 5,298 trilyon lira, pazarlama ve dağıtımın 237 trilyon lira ve füzyondan da 61 trilyon liralık geliri olmak üzere, 2002 yılı toplam kârının 303,8 trilyon lira olduğunu görüyoruz. Yani, kârlı bir kuruluştur Tekel. Bunun üzerinden 114,8 trilyon lira vergi ödeneceği düşünülürse, vergidışı kârın ise, 188 trilyon lira olduğunu görüyoruz.

2001 yılı rakamlarına baktığımızda da toplam olarak, kâr var. Burada 2001 yılında bazı müesseselerin zarar ettiğini görüyoruz; ama, toplamda yine kâr var. Kârlı bir kuruluş özet itibariyle.

Diğer taraftan, istihdama baktığımızda, şu anda 29 279 personelin Tekelde çalıştığını görüyoruz. Bunların 4 992'si kadrolu memur konumundadır, 24 287'si işçi -22 000'i daimî işçi, 2 082'si de geçici işçi- statüsündedir. Dolayısıyla, 30 000'e yakın bir istihdam alanı anlamına geldiği de açıktır; ama, Tekel, sadece sosyal boyutu işçisiyle değerlendirilecek bir kuruluş değildir; Tekelin, aynı zamanda, tütün üreticisini etkileyen boyutu da vardır. Tütün üreticisi açısından hadiseye baktığımızda, 401 000 tütün üreticisinin bulunduğunu görüyoruz.

AHMET ERSİN (İzmir) - Üzüm üreticileri de var Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - 200 000 civarında da üzüm üreticisi var.

Toplam tütün üretim miktarı 161 000 ton civarındadır. Dolayısıyla, önemli sayıda tütün üreticisine hitap eden boyutu da var.

Bunların hepsi doğru, hepsi gerçek; ama, şunu da biliyoruz ki, eğer konjonktürü yakalayıp özelleştirme işlemini en uygun konjonktürde gerçekleştirmezseniz, aradan üç beş yıl geçtikten sonra bu kuruluş, gelişen şartlar altında ekonomiye yük olmaya başlayacaktır ve alıcı da bulamayacak duruma düşecektir. Onun için, Tekele baktığımızda, konjonktürün en müsait olduğu yılın bu yıl olduğu görülmektedir.

Tütün üretimi açısından olayı değerlendirdiğimizde, Türkiye'de toplam 161 000 ton üretim olduğu halde, Tekel, 56 000 ton tütün almaktadır; 90 000 tona yakın tütünü de, zaten tüccar almaktadır. Bu sene, 11 000 ton civarında alım fazlası tütün ortaya çıkmıştır. Bu da, sözleşmedışı yöntemlerle alınabilecek konumda olan tütündür.

Eğer Tekel özelleştirilirse, tütün kalitesini artırmak suretiyle Türkiye'deki tütünün, ilave olarak, yurt dışına pazarlanması imkânı da ortaya çıkabilir; yani, tütün üreticisinin mağduriyetine sebep olabilecek bir tablo, manzara net bir şekilde görülmüyor; zaten, tüccarın ve Tekelin aldığı tütünler dışında fazla olan tütün miktarı, telafi edilemeyecek miktarda fazla bir tütün değildir; ama, Türkiye'de yıllardır geleneksel usulle tütün ekimi yapıldığı halde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - ... kalitesinin artırılmasına yönelik de hiçbir çaba, hiçbir çalışma yapılmamıştır. Belki, yıllardır, Türkiye'de, devlet politikalarının, tütün üreticisine yönelik olarak ihmal ettiği temel konuların başında bu gelmektedir.

Ege tütünü, kaliteli bir tütündür ve uluslararası rekabet gücü olabilecek bir tütündür. Diğer bölgelerimizde de kaliteli tütün üretilmektedir. Bu tütünlerin kalitesinin artırılmasına yönelik birtakım çalışmalar yapılmış olsaydı, fonlar ayrılmış olsaydı, ar-ge çalışmaları sürdürülmüş olsaydı, ben, samimî olarak inanıyorum, şu anda Türkiye'de üretilen tütünün büyük bir kısmının yurtdışına ihraç edilmesi mümkün olabilirdi; ama, bu yapılmamış. Özel sektörün, şu ana kadar kamu eliyle yapılmayan bu çalışmayı yapmasını temin edecek koşullar içerisinde, Tekelin özelleştirilmesi halinde de tütün üreticisinin mağdur olmayacağını ve hatta ilave ihraç imkânlarının ortaya çıkacağını düşünüyorum.

Her şeyin ötesinde, ben, özelleştirmenin, bir ana, temel politika olarak yıllardır sürüncemede bulunan bir uygulamanın, artık geride bırakılarak, gerçek anlamda özelleştirme yapılan bir Türkiye görüntüsünün ortaya çıkmasını ve buna bağlı olarak da ekonominin rasyonelleşmesini her şeyin önünde gördüğümü ifade ediyorum.

Tekrar, böyle bir önemli konunun gündeme gelmiş olmasından dolayı teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır; birincisini okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi Başkanı Şefik Dzaferovic'in vaki davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'a refakat edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/252)

                                                                                                        25.4.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi Başkanı Şefik Dzaferovıc'in davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Bosna-Hersek'e resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Genel Kurulun 21.3.2003 tarihindeki 52 nci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

Adı soyadı:                       Seçim ili:

Hüseyin Kansu                                İstanbul

Mahmut Duyan                                Mardin

Dengir Mir Mehmet Fırat                                Mersin

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının ikinci tezkeresini okutup oylarınıza sunacağım:

2. - Avrupa Kıtası Habitat Global Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz’ün, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Münir Erkal’ı Habitat Dördüncü Dünya Parlamenterler Forumuna davetine ilişkin Başkanlık tezkeseri (3/253)

                                                                                                        28.4.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Kıtası Habitat Global Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz tarafından gönderilen davet mektubunda, 12-14 Mayıs 2003 tarihlerinde Almanya Federal Cumhuriyetinin Başkenti Berlin'de yapılacak olan Habitat Dördüncü Dünya Parlamenterler Forumuna, Malatya Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Münir Erkal ismen davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Sözlü sorunun geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

3. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka’nın (6/331) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/49)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "sözlü sorular" kısmının 151 inci sırasında yer alan (6/331) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygıyla arz ederim.

                                                            Ali Cumhur Yaka

                                                                              Muğla

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; önce, okutup işleme alacağım, sonra, oylarınıza sunacağım :

4. - Mardin Milletvekili Muharrem Doğan’ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/23), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/50)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan (2/23) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarıma.                                                       8.4.2003

                                                            Muharrem Doğan

                                                                            Mardin

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önerge üzerinde komisyonun söz talebi var mı? Yok.

Hükümetin var mı? Yok.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) -Sayın Başkan...

BAŞKAN- Önerge sahibi olarak Sayın Muharrem Doğan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Doğan.

MUHARREM DOĞAN (Mardin)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 30.12.2002 tarihinde Yüce Meclis Başkanlığına sunduğum (2/23) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında  Kanun Teklifim,  Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edildiği halde, 4 aydır gündeme alınıp görüşülmemiştir.

Komisyonumuzu anlayışla karşılıyorum. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizin boyutlarını ve sıkıntılarını hep birlikte yaşıyoruz; inşallah, hep birlikte aşacağız. Üniversite kurmak, büyük bir malî külfete yol açmaktadır. Hükümet de haklı olarak üniversite kurulması teklifine şu anda sıcak bakmamaktadır.  Bu yasa teklifiyle, Mardin'de üniversite değil, Dicle Üniversitesine bağlı olarak yeni birkaç fakülte kuruyoruz. Dolaylısıyla, Yüce Başkanlığa verdiğimiz 3 fakülte ve 1 yüksekokul kurulmasına ait kanun teklifimiz, hükümetin genel politikasına muhalefet için değil, 70 yıldır Mardinimizin ve Mardinlilerin hakkını teslim etmek için verilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mardin, 8 891 kilometrekare alana sahip, 710 000 nüfuslu, Mezopotamya medeniyetlerinin beşiği konumunda olan, kültür ve inanç şehridir. Mardin İlinde, her yıl, 3 000 genç, yükseköğrenim yapma hevesiyle Öğrenci Seçme Sınavına katılmaktadır; ancak, bazı öğrencilerimiz, yükseköğrenim yapabilme fırsatını yakaladıkları halde, başka yörelerde öğrenim yapma maliyetini karşılayamadıkları için, maalesef, yükseköğrenimlerini yapamamaktadırlar. Söz konusu fakültelerin ve yüksekokulun kurulmasıyla, Mardinli gençler, kendi illerinde eğitim yapabilme imkânını kazanacaklar, böylelikle fırsat eşitliğinden yararlanacaklar ve Mardin, ekonomik ve kültürel açıdan da çok gelişecektir.

Bünyesinde Yezidî, Süryanî ve Müslüman barındıran, dillerin ve dinlerin merkezi, çanın ve ezanın beraber olduğu, insanların kardeşçe yaşadığı Mardin Midyat'ta, 6 ncı Yüzyıldan 13 üncü Yüzyıla kadar Deyrulumur ilahiyat fakültesinin varlığından bahsedilmektedir. Ayrıca, 15 nci Yüzyılda, Mardin'deki Kasımiye Medresesi, yöreye, hukuk, tıp ve felsefe gibi eğitim hizmetlerini vermiştir. O yıllarda bile, Mardin, eğitim merkezi işlevi görmüştür. Çağdaş Türkiye'nin her kurumu, uygar dünyanın standartlarını yakalamak zorundadır. Arkadaşlar, yıllardır, 7'den 70'e herkesin ortak özlemi fakültelerdir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; fakülteler, kuruldukları yörelerin, hem ekonomik hem de kültürel gelişiminde etkin rol oynamaktadır; bölgemizdeki feodal yapının kırılması, çağdaş aile yapısının gelişmesi ile yörenin en büyük sorunu olan çokevlilik ve çok çocuk alışkanlığının da önünü kesecektir; ayrıca, cehalet zincirindeki halkalar eksilmiş olacaktır. Bizleri mutlu eden, Mardin İlimize 90 kilometre uzaklıkta bulunan Diyarbakır Dicle Üniversitesinin varlığıdır. Ayrıca, mevcut havaalanına sahip olmamız, Türk Hava Yollarının haftada beş gün sefer yapması ulaşım koşullarımızı kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle, öğretim görevlilerimizin kente geliş ve gidişlerinde bir sıkıntı yaşanmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlayın.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kurulacak fakülteler için, muhteşem güzellikteki taş mimarîsi, uygarlığımıza kazandıracağı estetik ile 15 000 metrekare inşaat alanına sahip eski hükümet konağı ve bünyesindeki binalar hizmete hazırdır; ayrıca, dekanlık lojmanı için, eski vali konağı da bu amaçla tahsis edilmiştir; söz konusu binaların bakım ve onarıma ihtiyaçları da yoktur.

İl Valimiz Sayın Temel Koçaklar'ın önderliğinde kurulan Mardin Üniversitesi ve Fakülteleri Açma ve Yaşatma Derneğinin katkılarıyla başlatılan bağış kampanyaları hızla devam etmektedir. Şehir halkı ve özellikle gençlerin umudu haline gelen fakültelere, basından da destek gelmiştir. Yörenin Güney Hâkimiyet Gazetesinin "Savaşı unut, fakülte umut" sloganları gözlere yansımıştır arkadaşlar.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde işsizliğin ve yoksulluğun en büyük sıkıntısını çeken il Mardin'dir. Türkiye büyük bir ülke; devlet geleneğinde eğitim ve öğretime geçmişinde çok büyük özverilerle katkısı mevcuttur. Cumhuriyetimizin, Mustafa Kemal ideallerinin temel noktası da eğitim değil midir. Bizler, bunların gereklerini yerine getirmek için seçildik. Gençlerimize umut olmak, ülkemizi hak ettiği yere getirmek için, sevgi ve barışı, bir arada, güzellikleri paylaşmak için geldik. En temel paylaşım bilgi ise, ilim rehber ise, bizler, bu ışığın yayılması için, Mardinimize fakültelerimizi kazandırmamız halinde komşu ilimiz Şırnak ve ilçelerindeki gençlerimize de yükseköğrenim yapma imkânı sağlanmış olacaktır.

Gençlerimize sahip çıkmak, istihdamlarını kolaylaştırmak ve de Mardin'i kültür ve inanç turizminde hak ettiği yere getirmek için, isteklerimiz olan Mardin eğitim fakültesi, ziraat fakültesi, güzel sanatlar fakültesi ve turizm rehberliği meslek yüksekokulundan ibarettir.

Saygıdeğer arkadaşlarım, hep birlikte ülkemiz ve Mardinimiz için esirgemeyeceğiniz desteklerinize şimdiden teşekkür ediyorum.

Sözlerimi bitirirken, Mardinlilerin özlem yüklü selamlarıyla Yüce Meclise en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Önerge üzerinde ikinci söz Sayın Nihat Eri'nin.

Buyurun Sayın Eri. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NİHAT ERİ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dicle Üniversitesine yeni fakülteler ve 1 adet meslek yüksekokulu kurulmasıyla ilgili kanun teklifimizin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzda bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Süryanî hemşerilerimin, geçtiğimiz pazar günü idrak ettikleri paskalya bayramlarını kutluyorum.

Şu anda görüşmekte olduğumuz bu önerideki teklifle, Dicle Üniversitesine bağlı olarak, Mardin eğitim fakültesi, Mardin ziraat fakültesi, Mardin güzel sanatlar fakültesi ve Mardin turizm rehberliği meslek yüksekokulu kurulması öngörülmektedir.

Eğitim kurumlarının, insan ve toplum hayatında ne denli önemli ve vazgeçilmez olduğunu ve toplumu değiştirmenin, dönüştürmenin ve çağdaşlaştırmanın olmazsa olmaz şartlarından olduklarını anlatma gereğini duymuyorum. Mardin, tarihte, bunu başarabilmiş ender kentlerden biridir. Çok kültürlü yaşam tarzıyla ve taşın şiir gibi işlendiği, her biri şaheser olan evleri, camileri ve kiliseleriyle, 21 inci Yüzyılda dahi dünyanın dikkatini çekebiliyorsa, bunun sırrı, hiç şüpheniz olmasın, geçmişte kurduğu eğitim kurumlarının ışığının günümüze kadar gelen yansımaları dolayısıyladır. Zira, dünyanın bilinen en eski üniversitelerinden biri, 2 000 öğrencisiyle, felsefe ve mantık ilminde ünlenmiş olan Mardin Nusaybin'deki, Süryanîlerin Mor Yakup Kilisesi ve Külliyesidir. 12 nci ve 15 inci Yüzyıllarda, Mardin'de, üniversite düzeyinde tıp, astronomi, felsefe, ilahiyat ve mantık derslerinin verildiği birçok medrese kurulup geliştirilmiştir. Bunlar, Sıtti Radaviye Medresesi, Şehidiye Medresesi, Muradiye Medresesi, Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi, Şah Sultan Hatun Medresesi, Muzafferiye Medresesi, Melik Mansur Medresesi ile Midyat'taki, Süryanîlere ait Mor Gabriel Manastırı ve okulu ile yine Süryanîlerin asırlardır kesintisiz hizmet veren Deyrulzafaran Kilisesi ve Külliyesidir.

Beşyüz yıllık bir geçmişe sahip olan Akkoyunlu eseri Kasımiye Medresesi, Kültür Bakanlığı tarafından kültür merkezi olarak kullanılmak üzere restore ediliyor. Kültür eski Bakanımız, yeni Millî Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik ve Devlet Planlama Teşkilatından sorumlu Bakanımız Sayın Abdüllatif Şener, ekonomik darboğaz nedeniyle birçok projenin programdan çıkarılmak zorunda kalındığı bir dönemde, Mardin için önemli olan bu projeyi programa almak suretiyle verdikleri desteğe teşekkür etmek istiyorum.

Kasımiye Medresesinin yanı sıra, Artukoğulları eseri olan ve bir mimarlık harikası olan Zinciriye Medresesinin, kütüphane olarak restorasyon ve düzenlemesi yapılacaktır. Bu iki nadide eser, geleceğin Mardin üniversitesi bünyesinde -uzak olmayan bir gelecekte- hizmet sunmaya başlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, geçmişte, üniversiteler şehri olan Mardin, maalesef, bugün, bırakın bir üniversiteye, bir fakülteye bile sahip değildir. Yüzölçümü 8 800 kilometrekare, nüfusu, 2000 yılı nüfus sayımına göre, 705 000 olan Mardin'de, Dicle Üniversitesine bağlı olan ve 400 öğrencisi bulunan bir tek meslek yüksekokulu mevcuttur. Nüfusu Mardin'den az olan birçok ilde, hatta yeni il olmuş ilçelerde dahi üniversiteler, fakülteler peş peşe kurulurken, Mardin, hep ihmal edilmiştir.

Ülkemizde, halen, 53'ü devlet üniversitesi, 23'ü vakıf üniversitesi olmak üzere, 76 adet üniversite bulunmaktadır. Bunlardan 30'u Marmara, 16'sı İç Anadolu, 10'u Ege, 7'si Akdeniz, 5'i Doğu Anadolu, 5'i Karadeniz ve ancak 3 adedi Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer almaktadır. Halbuki, Anayasamızda, üniversitelerin, devlet tarafından kanunla kurulacağı ve ülke sathına dengeli şekilde yayılmasının gözetileceği emredilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Eri, konuşmanızı tamamlar mısınız.

NİHAT ERİ (Devamla) - Buna rağmen, devlet üniversiteleri dengeli dağıtılmamış, sonradan kurulan vakıf üniversitelerinin de büyük çoğunluğu İstanbul'da olmak üzere, üç büyük ilimizde kurulmasına izin verilmiştir. Anayasada  "Kanun, üniversitelerin ülke sathına dengeli şekilde yayılmasını gözetir" denilmesine rağmen, bu ilke gözetilmemiş, yükseköğrenim kurumlarında okuyan öğrencilerin yüzde 23'ü, eğitim elemanlarının yüzde 39'u üç büyük ilde yoğunlaşmış bulunmaktadır.

Yükseköğretim gören öğrenci sayısı, Türkiye genelinde 1 664 000'dir. Mardin'in nüfusu Türkiye nüfusunun yüzde 1'inden fazladır. Bu orana tekabül eden öğrenci sayısı 17 000'dir. Halbuki, Mardin'deki tek meslek yüksekokulunda sadece 400 öğrenci bulunmaktadır.

Şairin dediği gibi:

Bir kişiye tam dokuz.

Dokuz kişiye bir pul

Bu taksimi kurt yapmaz,

Kuzulara şah olsa.

Mardin, yükseköğrenim kurumları açısından, maalesef, böylesine kötü bir muameleye maruz bırakılmıştır. Haykırmak zamanı geldi: "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak." Böyle gelmiş; ama, böyle gitmesin.

Değerli arkadaşlar, üniversiteleri büyük şehirlere yığmakla büyük şehirlere de kötülük yapmış oluyoruz. Zira, birçok aile, sırf çocuklarına üniversite tahsili yaptırmak için büyük şehirlere göç etmektedir. İçgöçü besleyen olgulardan birisi de budur.

GAP'ın kültür merkezi olan Mardin, her açıdan üniversite kenti olmaya layık bir kenttir. Mardin halkı üniversite özlemi çekmektedir. Onlarca sivil toplum örgütü, bu konuda üzerlerine düşen her görevi seve seve yerine getirmeye hazırdır. Binlerce metrekare kapalı alana sahip birçok mimarî özelliği bulunan tarihî bina, üniversite hizmetine tahsis edilmek üzere hazır bekletilmektedir.

Ulaşım açısından, Mardin, karayolu, demiryolu ve havayolu bağlantısı olan bir ildir.

Baharda yeşil bir denizi andıran uçsuz bucaksız ovasıyla, sadece bölgenin değil, Türkiye'nin, hatta Ortadoğu'nun tarımsal üretim merkezi olmaya adaydır.

Mardin, sanayi açısından da önemli bir potansiyele sahiptir. Organize sanayi bölgemizde, kriz ve devam eden Irak ambargosu nedeniyle şu anda düşük kapasitede çalışan birçok önemli sanayi tesisimiz mevcuttur.

Şehrimizin stratejik önemi ve Ortadoğu için vazgeçilmez bir konumda olduğu, yaşanan savaş sürecinde ABD tarafından da fark edilmiş ve değerlendirilmek istenmiştir.

Turizm açısından Mardin, Türkiye'nin yükselen yıldızıdır. UNESCO'nun bu yıl yapacağı değerlendirmede, Mardin'i "Dünya Kültür Mirası Kentler" listesine alacağına kesin gözüyle bakıyoruz.

Nitekim, Mardin'in bu durumunu değerlendiren Dicle Üniversitesi, 1 Kasım 1999'da, Mardin'de bir fakülte kurulması ve bunun da eğitim fakültesi olması konusunda senato kararı almış ve bunu YÖK'e göndermiştir; ancak, bugüne kadar, YÖK, bu konuda hiçbir işlem yapmamıştır. Dicle Üniversitesinin, Mardin ve ilçelerinde yeni fakülteler ve meslek yüksekokulları kurulması için çalışmaları bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, hükümetin, YÖK konusunda ve yeni üniversitelerin kurulması konusunda çalışmaları olduğunu ve Mardin'i mutlaka gözönünde bulunduracağını biliyoruz; ama, bizim beklemeye tahammülümüz kalmadı, bir an önce fakültelerimize ve üniversitemize kavuşmak istiyoruz.

Bu teklifle, Dicle Üniversitesine bağlı yeni fakülteler açılması öngörülmektedir. Teklifin, gündeme alınması Yüce Heyetinizce kabul edildiği takdirde, görüşülmesi sırasında, bölgemizin kültürel ve ekonomik ihtiyaçları gözönüne alınarak ve hükümetimizle de diyalog halinde, yeni eklentiler ya da fakülte değişikliği yapma hakkına sahibiz.

Teklifin gündeme alınmasının kabulünü talep ediyor, sizi, şahsım ve Mardinli hemşerilerim adına saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eri.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim. Hayırlı olsun. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

IV.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, yerel basının desteklenmesi için yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/139)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın Küçük, söz talebiniz var; buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gelişmiş demokrasilerde, devletin dördüncü gücü olarak nitelendirilen yazılı ve görsel basın, sürekli olarak desteklenir ve geliştirilir.

Basınımız, demokrasilerde çoksesliliğin ve sivil toplumun en güçlü sesidir. Dünyada "yerel basın" ülkemizde "Anadolu basını" olarak tanımlanan küçük basın işletmeleri, Kurtuluş Savaşından cumhuriyetin kuruluşuna, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar, ülkemizde, basının atardamarlarını oluşturmuştur.

Basının bu atardamarlarını tıkamak, zedelemek, yıpratmak, çoksesli demokrasiye verilen en büyük zarardır. Bu nedenle, bu damarların beslenmesi, desteklenmesi ve özenle de korunması gerekmektedir.

Tüm sıkıntılarına rağmen yaşam mücadelesi vermeye çalışan yerel basın kuruluşlarımız, 57 nci hükümetin 4734 sayılı Devlet İhale Kanununda yapmış olduğu değişiklikle, tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Yapılan düzenlemeyle, Anadolu'nun en ücra köylerinde yayın yapan ve halkın haber alma özgürlüğünün gereğini yerine getiren yerel basının yok olması süreci, ne yazık ki, başlamış bulunuyor. Bu da, Anadolu'da işsiz sayısını artıracak, basında tekelleşmeyi hızlandıracak, demokrasiye, halkın haber alma özgürlüğüne darbe vuracak, çok özlemini duyduğumuz şeffaflık ilkesini zedeleyecek durumların oluşmasına sebep olacaktır.

Unutulmamalıdır ki, Anadolu basın emekçilerinin özverili ve onurlu çalışmalarını sürebilmesinin en önemli koşulu, ekonomik özgürlüklerine sahip olmalarıdır. Bu doğrultuda, hükümetin uzun zamandır gündeminde bulunan İhale Kanununda yapmayı düşündüğü değişiklikler içerisinde bulunan, yerel basının resmî ilanlardan aldığı payların ve ihale eşik değerlerinin yükseltilmesi için gerekli düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır. Bu konuda, yerel basın kuruluşlarımızın bekleyecek zamanı kalmamıştır; her geçen gün, Anadolu basınından bir feryat duymaktayız, her gün bir işyeri kapanmaktadır. Bu feryada kulak vermek gerekiyor. Anadolu'da, toplumun gözü, kulağı, sesi olan yerel basının, ivedilikle desteklenmesi ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu konuda, hükümetin, İhale Kanunu içerisinde düzenlemeyi düşündüğü yerel basınla ilgili değişiklikler zaman alacaktır, öyle anlaşılıyor.

Bilinmelidir ki, yerel basının ekonomik özgürlüğünü sağlayacak resmî ilanlardan alınacak payların artırılmasını sağlayacak, Trabzon Milletvekilimiz Sayın Akif Hamzaçebi ve benim de içinde bulunduğumuz Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bir yasa değişikliği, İhale Kanununda değişiklik talebi; yine, AKP Grubunun, Sayın Suat Kılıç birinci imzasıyla sunduğu bir yasa değişikliği hemen hemen aynı amaca yönelik, aynı anlamda iki yasa değişikliği önerisi bulunmaktadır. Süratle, bu iki yasa değişikliği gündeme getirilmeli, gerekli tedbirlerin alınmasına bir an önce başlanmalı ve bu teklifler, komisyonda mutlaka gündeme alınmalıdır.

Hükümet ve kanun teklifini veren AKP'li arkadaşlar, yerel basının sorunlarına olan duyarlılıkta gerçekçi iseler, bekleyen kanun teklifleri öncelikli olarak gündeme alınarak, iki gün içerisinde yasalaşması sağlanabilir; çünkü, bu konuda, hükümetin birçok uygulaması var. Böylece, Anadolu basınının en güncel ve yaşamsal sorunu çözüme kavuşmuş olacaktır. Aksi takdirde, AKP Hükümeti, geçmiş hükümetlerin, Anadolu basınının yaşamsal damarlarının kesilmesi çalışmalarının ortağı durumuna gelecek ve AKP'li arkadaşların hazırladığı kanun teklifinin gerekçesinde açıkça ifade edildiği gibi, yerel basının idam fermanını AKP'li arkadaşlarım öncelikle vermiş olacaktır.

Bu konuya Parlamentonun dikkatini çekmiş olmak için söz almış bulunuyorum; gereğinin yapılacağı ve Anadolu basının yaşamasının hepimizin çıkarına olduğu inancında olduğumu belirterek, sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.

Sayın milletvekilleri, bu soru önergesi 3 birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın bakanlar, bakanlıklarınızla ilgili olan birden fazla sözlü soru var ise, onları cevaplandıracak iseniz, onları, lütfen yazılı olarak Başkanlığımıza bildirir misiniz... Teşekkür ederim.

2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, bir davada sanık olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/140)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın Anadol?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Cevap vermeyecek.

BAŞKAN - Bu soru önergesi de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

3.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumuna katılanlara ve Türk Gecesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/146)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

4.- Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, Azerbaycan'da saldırıya uğrayan iki Türk üniversite öğrencisine ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/154)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

5.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, ihale ilanlarının yerel basında yayımlanmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/158)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

6. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki Kültür Merkezi Projelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/160)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

7. - Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, AKP Genel Başkanı hakkında verilen beraat kararının Hazine avukatlarınca temyiz edilip edilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/161)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

8. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, zeytin hastalıkları ile mücadele çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/165) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

BAŞKAN - Soruya cevap verecek Sayın Bakan?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, çok sayıda soru önergesi var. Soru önergelerini ve sunuşları, Sayın Kâtip Üyemizin yerinde oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                              Fahrettin Üstün

                                                                              Muğla

Soru 1- Türkiye, petrol ve petrol ürünlerinden sonra en fazla dövizi bitkisel yağ ithalatına ödediğine göre, ülkemizdeki bitkisel yağ üretiminin artırılmasının bir yolu bitkilerde görülen mevcut hastalıklarla mücadeledir. Özellikle bu yıl Ege Bölgesindeki zeytinliklerde görülen zeytin güvesi hastalığı nedeniyle yüzde 30'lara varan ürün kaybı söz konusudur. Bakanlık olarak bu hastalığın mücadelesi için ne gibi çalışmalar yapacaksınız? Ayrıca, Ege Bölgesi ve Muğla İli Milas İlçemizde görülen zeytinde solgunluk hastalığına çare bulunmazsa kısa zamanda zeytinliklerin tamamen yok olacağı ifade edilmektedir.

Bu hastalıklarla mücadele için ne gibi çalışmalar ve mücadeleyle ilgili olarak ne gibi yatırımlar yapacaksınız?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Güçlü, cevaplandıracağınız başka soru önergesi var mı?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Şu anda yok.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Muğla Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Üstün'ün, zeytin zararlarıyla ilgili soru önergesinde belirttiği bir hususa, ben de atıf yaparak cevap vereceğim.

Gerçekten de, Türkiye'de, petrol ve petrol ürünlerinden sonra en fazla döviz harcadığımız kalemlerden birisi yağlı tohumlar ve buna bağlı olarak elde edilen yağlardır. Dolayısıyla, ülkemizde, döviz harcamalarını kısıtlamak için yapılması gereken faaliyetlerden birisi de, bu yağlı tohumlar üretimini artırmak ve verimliliğini yükseltmektir. Dolayısıyla, bu bitkiler içerisinde yer alan zeytinle ilgili konuda da ziraî mücadeleye önem vermek elbette gerekir.

Ben, konuyla ilgili şöyle bir kısa değerlendirme yaptıktan sonra, Sayın Üstün'ün bahsettiği hastalıklarla ilgili yapılan çalışmaları dile getirmek istiyorum. Zeytinciliğimizin tarım ekonomisindeki rolü tartışılamayacak kadar önemlidir, büyüktür. 27 000 000 hektarlık tarım alanı içerisinde yüzde 2,2'lik bir paya sahip olan zeytinliklerimizden elde edilen ve değişik şekilde değerlendirilen ürünün, millî ekonomimizde yarattığı değer artışının yanı sıra, arazi değerlendirmesi, toprak muhafazası, işgücü istihdamı, insan beslenmesi ve sağlığı açısından sahip olduğu değerler, önemini daha da artırmaktadır.

Hem ekoloji hem de ekonomi bakımından çok değerli bir varlık olan zeytin ağacının korunması ve geliştirilmesi, üreticilerimiz kadar Bakanlığımız politikalarının da başında yer almaktadır. Bu amaçla, bir dizi tedbir uygulamaya konulmaktadır. Bu tedbirlerin başında ise, zeytin zararlıları ve hastalıklarıyla mücadele edilmesi gelmektedir.

Dünyada zeytin yetiştiren ülkelerde zeytin ağacının en önemli hastalıklarından birisi de solgunluk hastalığıdır. Solgunluk hastalığı, tüm zeytin yetiştirilen ülkelerde en önemli hitopatalojik problemlerden birisidir. Hastalık, bir iletim demeti hastalığıdır ve tipik belirtisi solgunluktur. Hastalıklı ağaçlar, yavaş yavaş kuruyarak ölürler. Ne yazık ki, bu hastalığa karşı dünyada etkin bir biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemi bulunmamaktadır. Bu nedenle, mevcut zeytin ağaçlarının hastalıktan korunması ve yeni kurulacak zeytin plantasyonlarının hastalıktan âri olması için bazı önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu önlemler çerçevesinde, solgunluk hastalığı etmeninin konukçusu olan kültür bitkilerinin yetiştirildiği alanlarda zeytin bahçesinin tesis edilmemesi, sertifikalı fidan yetiştirilmesi, dayanıklı anaçların seçilmesi, fidanlık tesisinde sterilize edilmiş toprak kullanılması, toprak işlemeden mümkün olduğunca kaçınılması, ara ziraat yapılmaması, salma sulama yapılmaması ve hastalıklı dalların yaprakları dökülmeden önce kesilerek bahçeden uzaklaştırılması gibi teknik konularda çalışmalar yapılması gerekmektedir.

2002 yılında söz konusu hastalık Kahramanmaraş ve Antalya İllerimizde toplam 10 300 ağaçta programa alınmış olup, bu ağaçların yaklaşık tamamında benzer bir mücadele yapılmıştır; 2003 yılı içinde, yine, adı geçen illerimizde aynı miktar programa alınarak sürdürülecektir; ancak, hastalıkla ilgili tüm zeytin üretim bölgelerindeki inceleme ve gözlemlerimiz sürdürülmekte olup, hastalığın tespiti halinde teknik mücadele çalışmaları başlayacaktır.

Zeytin ürününün bir diğer önemli zararlısı ise zeytin güvesi olup, yalnız tırtıl döneminde zararlı olmaktadır. Zeytin güvesi yılda üç döl verir ve her döl, zeytin ağacının ayrı fenolojik dönemlerinde zararlı olur. Ülkemizde her üç dölün zararına karşılık ziraî mücadele teknik talimatları doğrultusunda kimyasal ilaçlarla mücadele yapılmaktadır.

Zeytin güvesiyle, 7 700 000 ağaçta çiçek dölüne karşı, 1 700 000 ağaçta meyve dölüne karşı kimyasal mücadele gerçekleştirilmiştir. Muğla İlinde ise, 2002 yılında 59 000 ağaçta meyve dölüne karşı mücadele programa alınmış olup, 57 000 ağaçta mücadele gerçekleştirilmiştir; 2003 yılı içinde ise 64 000 ağaçta benzer mücadele programa alınmıştır.

Söz konusu zeytin hastalık ve zararlılarıyla ilgili olarak, taşra teşkilatlarımızda programlı olarak teknik elemanlarımız tarafından tespit çalışmalarıyla beraber, üreticilere yönelik eğitim çalışmalarımız sürdürülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bu konuyu bölge milletvekillerimizin dile getirmesi, bizim bu zararlılarla mücadele konusuna daha çok dikkat etmemize ve çalışmalarımızı özenli bir şekilde yapmamıza imkân verecektir.

Ben, bu sözlü soruya cevap verirken, gündemdışı söz alan Mardin bağımsız Milletvekilimiz Süleyman Bölünmez'in dile getirdiği bir hususa da bu vesileyle cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, sanırım kısa cevap vereceksiniz değil mi?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Çok kısa cevap vereceğim.

Sayın Milletvekilimiz, süneyle ilgili bir konuyu dile getirmişti. Süne konusunda güneydoğuda bir belirsizliğin olduğunu söylüyor. "Mardinli, tüm güneydoğulu gibi şimdi de süne tehlikesiyle karşı karşıyadır. Her sene, bu zamana kadar start verilen süne mücadelesinde geç kalındığı ve başlatıldığı takdirde amacına ulaşılamayacağı kanaatindeyim" diyor. Çok güzel bir tesadüf, ben, Meclisin bugünkü çalışma saati başladığı sıralarda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Yardımcısı Sayın Faik Yavuz'la birlikte Bakanlığımızın ilgili elamanlarıyla bir toplantı halindeydim ve süne mücadelesi konusunda ne yapabileceğimizi konuşuyorduk.  Bu konuda, evvela, bütün milletvekili arkadaşlarımızın bilgi sahibi olması için şunu söylemek istiyorum: Ülkemizde süne mücadelesi, Trakya'da 30 Mayısta, Güneydoğu Anadolu'da 15-20 Mayısta, İç Anadolu'da 15 Haziranda başlıyor; mevsimin gelişmesine göre üç beş gün erken veya geç olabiliyor. Özelikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da uçakla mücadele yaygın; yıllardan beri böyle yapılıyor; ama, çok etkili değil. Trakya'da ise, artık, devletin yapmış olduğu bu mücadele yerine, ferdî mücadeleye geçilmiş durumda ve Trakya Bölgesi şu anda süne mücadelesinde en çok etkinlik kazandığımız bölge olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yıl, İç Anadolu Bölgesinde de ferdî mücadeleye geçiyoruz.

Yine, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yetkilileriyle yaptığımız bir değerlendirmede Ankara, Konya ve Eskişehir'de, birlikte, eğitim ağırlıklı ve ferdî mücadeleyi esas alan bir pilot uygulama da başlatacağız. Güneydoğuyu, daha çok, kapsayan uçakla mücadele konusunda, dün, 45 uçakla sözleşme yapılmış ve dolayısıyla, süne mücadelesinin başlayacağı tarihe yaklaşık en az onbeş gün kala mücadele konusunda ilaçlar bölgeye sevk edilmiş, kiralama işleri tamamlanmıştır; böylece, süneyle mücadele konusunda bir problemimizin kalmadığını ifade etmek istiyorum. Ayrıca, bu bölgemizdeki çiftçilerimiz, eğer arzu ederlerse, ferdî mücadele için, tarım il müdürlüklerinden ilaç ve mücadele aletleri de alarak kendileri ferdî mücadele yapabileceklerdir. Bunu da, hem milletvekillerimizin hem de bizi izleyen çiftçilerimizin dikkatine sunuyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güçlü.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Üstün, kısaca bir açıklama mı yapacaksınız?

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Üstün.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakanıma, sözlü sorulardaki devamından ve dikkatinden dolayı teşekkür ediyorum.

Sözlü soru önergemi verdikten belli bir süre sonra "zeytinde solgunluk hastalığıyla ilgili Bakanlığa intikal etmiş bir bilgi yoktur" deniliyordu. Bu, enteresan ve düşündürücüdür. İkincisi, zeytin güvesiyle ilgili olarak 59 000 ağacın programa alındığı, bunun 57 000'inin gerçekleştirildiği söyleniyordu. Milas'ta, 6 000 000-7 000 000 zeytin ağacı var; bu 6 000 000-7 000 000 zeytin ağacına karşı 59 000 ağacın programa alınması ve bunun 57 000'inin gerçekleştirilmesi yine enteresandır.

Esas, burada olması gereken şudur: Yönetmelikte bir değişiklik yaparak, topluca bir mücadelenin hem ülke ekonomisi açısından hem de üretici açısından yararlı olacağını düşünüyorum. Bunu, Sayın Bakanımızın takdirlerine arz ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üstün.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

9.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, fıstık çamı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/166)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

10.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, zorunlu tasarruf nemalarının ne zaman ödeneceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/172)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir; ancak, bildiğiniz gibi, yasa da çıkmıştı.

11.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Yalova'da yapılan kalıcı konutların yer tespitine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/173)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

12. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, sayısal loto sisteminin bakım-onarım ücretine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/174)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

13. - İstanbul Milletvekili İsmet Atalay'ın, BDDK ile Çukurova Grubu arasında yapılan protokole ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/175)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

14. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, çiftçilerin faiz borçlarının silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/176) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Ensar Öğüt

                                                                          Ardahan

1.- Ardahan halkı, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden yüzde 45-50 faizle kredi aldılar. Dolu, sel ve kuraklık nedenleriyle ödemeler gecikti. Faizler yüzde 130, yüzde 150 arasında değişerek 500 000 000 lira borcun 7,5 milyara ulaşmasını sağladı. Üstüne üstlük, avukatlık ve icra masraflarını da çiftçiye yükledi. Ardahanlı derdine çare bulmak için Başbakana ve bakanlara dertlerini anlattılar, hiçbir sonuç alamadılar. Bu durumu düzeltmek için acil önlem olarak borç faizlerini seçim meydanlarında vermiş olduğunuz sözü tutup, çiftçilerin borç faizlerini silecek misiniz?

2- 23 Ocak tarihli Star Gazetesi "Ardahan Dardahan" olarak başlık atarak "ekonomide sınırdaki Ardahan düşmüştür" diye devam eden gazete, bölgemizde halkın ne kadar yoksulluk ve sefalet içinde yaşam mücadelesi verdiği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Ardahan'a üvey evlat muamelesi yapmayı düşünmüyorsanız, Ardahanlıyı icradan nasıl kurtaracaksınız?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soru önergesini Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Ardahan Milletvekilimiz Sayın Ensar Öğüt Bey, çiftçi borçları konusunda -sanıyorum onbeş gün önce- verdiği bir kanun teklifine katılmaya davet etmişti bizi.

Şimdi, bugün, ilgili bakanımız yurtdışında olduğu için imzalatamadığımız ve Meclise gelmesi için havale edemediğimiz; ama, inşallah yarın, bir aksilik olmazsa intikal edecek, prosedürü başlayacak olan kanun tasarısının başlığını okuyorum: Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Tasarısı Taslağı. Şu anda, bununla ilgili hazırlık tamamlanmış... En son kalan işimiz de bu oldu Ensar Bey...

Mazot kararnamesini Sayın Başbakan bugün imzaladı ve gönderdi. Hayvancılık, prim destekleri, alternatif ürün, şekerpancarı konusunda bütün kararnameler bugün Cumhurbaşkanına gönderiliyor; ama, kanun tasarısı olarak hazırlanan, borçların yeniden yapılandırılması konusunda, müsaade ederseniz, ben gerekçeden birkaç cümle okuyayım, paylaşalım derdimizi; sadece Ardahanlıların değil, ülkedeki tüm çiftçilerimizin derdi bu: "Ülkemizde, 2001 yılında yaşanan ekonomik krizin etkisiyle, malî piyasalarda yaşanan olumsuzluklar; faizlerin aşırı yükselmesine neden olmuştur. Ekonomik krizin etkisiyle tarım ürünlerinin fiyatları hızla düşerken, yükselen faizlerden dolayı borçlular üzerinde finansman yükü artarak, ödeme güçlerini aşmıştır. Buna ilave olarak, yaşanan olumsuz iklim koşullarının da etkisiyle üreticiler yeterli verim alamadıklarından, gelirleri azalmış ve borçlarını ödemede zorlanmışlardır. Bunun sonucu olarak, bankanın ve tarım kredi kooperatiflerinin sorunlu tarımsal kredilerinde hızlı bir artış meydana gelmiş ve bu konuda, tarımsal kredilere münhasır bir çözüm üretilmesi zarureti doğmuştur.

Öte yandan, tarımsal kredilerin sorunlu hale gelmesi sonucunda, bankanın donuk alacaklarında ciddî bir artış meydana gelmiş olup, bu durum, 4603 sayılı Kanunun amaçlarının gerçekleştirmesini zorlaştırmaktadır. Kanun kapsamında, tarımsal kredi borçlarının yapılandırılması suretiyle, tarımsal kredilerden kaynaklanan borçların, üreticilerin üretim araç ve gereçleri ile sermayelerine başvurulmadan ve zamana yayılarak ödenmesi, üreticilere yeniden üretim gücü kazandırılması ve dolayısıyla, tarım sektörünün canlandırılması ve ekonomiye kazandırılması amaçlanmaktadır."

Dolayısıyla, bu genel amacımız Ardahanlılar için de geçerlidir. Bununla ilgili, inşallah, önümüzdeki hafta görüşme imkânını bulup, çiftçilerimizin bu önemli sorununu çözmüş oluruz.

Dolayısıyla, -şöyle bir hatırlarsak- Tarım Bakanlığı olarak, AK Parti iktidarı olarak bu dönem içerisinde, verdiğimiz sözler konusunda, özellikle mazot konusunda ve çiftçi borçları konusunda -bunu, bugün, keşke, Başbakanlığa sunmuş olsaydık, çok daha rahat konuşabilecektim- artık, yapılabileceklerin tamamına yakın kısmını gerçekleştirdik. Ben, daha önce de ifade etmiştim; muhalefete mensup milletvekillerimizin bu konudaki eleştirileri, bizim de, belki, hadiseye daha yoğun bir şekilde eğilmemize sebep oldu. Bu konudaki katkılarına teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, inşallah, bundan sonra, tarım kesimine, çiftçilerimize hizmet etme konusunda, muhalefet ve iktidar milletvekilleriyle birlikte önemli çalışmalar yapmaya devam ederiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güçlü.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Efendim, Sayın Bakana teşekkür ediyorum, hakikaten, başından beri iyiniyetli olarak çiftçi borçlarıyla ilgili çok yoğun çaba sarf ediyor.

"Dert söylenir" diye bir laf var Anadolu'da, biz çok dertliyiz. Hakikaten, insanlarımızın büyük bir bölümü; yani, Edirne'den Ardahan'a kadar bütün çiftçilerimiz dertli, çoğu icrada, icra faizi de yüzde 155. Böyle bir ortamda, tabiî, bütün çiftçilerimizin -22 000 000 çiftçimizin- burada sesi olmak istediğimiz için, bu olayın üzerinde çok hassasiyetle durduk. Altı ay kadar bir gecikmeyle de olsa Sayın Bakanımın açıklamasına teşekkür ediyorum. Hakikaten, çiftçilerimiz bu müjdeyi bekliyordu. Umuyorum, inşallah, borç faizleri silinir, anaparalar da dörde bölünerek çiftçilerimize bir rahatlatma yapılır.

Öte yandan, çiftçilerimiz için rahatlatma yapılacak bir diğer husus da, şu anda, biliyorsunuz, mevsim olarak tam gübreleme zamanı, çoğu ilimize yüzde 40 ödeme yapıldı, yüzde 60'ı duruyor. Doğrudan gelir desteği parası, eğer, bu nisan ayı içerisinde veya on onbeş gün içerisinde ödenirse, hiç olmazsa, çiftçimizin işine yarar. Ben, bu konuda da Sayın Bakanımdan istirham ediyorum, bu doğrudan gelir desteği parasının bir an evvel ödenmesini gündeme alırlarsa memnun olurum.

Ucuz mazotla ilgili olarak bir önerim olacak efendim: Biliyorsunuz, Ardahan, Gürcistan sınırında. Gürcistan tarafından, Ardahan yoluyla ülkemize gelen çok ucuz bir mazot var. Özellikle, 1996 yılında Posof Türkgözü kapısından çok ucuz mazot geldi; o bölgeye, hatta Türkiye'ye verme durumu var. Eğer, Türkiye'de, çiftçilerimize ucuz mazot vermek istiyorsanız, Gürcistan'dan gelen bu ucuz mazotu Posof kapısından geçirerek verebilirsiniz ve son derece ucuz bir mazot vermiş oluruz. Bu mazotun kalitesi tartışılırsa -ki, tartışılabilir, orada bir laboratuvar tesisi zaten var- bunun denetimi de yapılarak, daha kaliteli, daha ucuz bir mazot çiftçilerimize verilebilir. Bu konuda, bizim sınır kapımız, Posof sınır kapısı hazır ve nazırdır.

Ben de, ilgilerinize teşekkür ediyorum efendim; sağ olun.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

15 - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, Millî Emlak Genel Müdürlüğüne devredilen milletvekili lojmanlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/178)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

16.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, milletvekili lojmanlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/179) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin’in cevabı

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak ilgili Sayın Başkanvekilimiz?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                     Hakkı Ülkü

                                                                               İzmir

1- 15 Ocak 2003 tarihi itibariyle Millî Emlak Genel Müdürlüğüne devredilen milletvekili lojmanları için, Maliye Bakanlığı ile bir protokol yapılmış mıdır? Eğer protokol yapıldı ise, bu protokolün içeriği nedir?

2- Milletvekili lojmanlarında halen kaç TBMM personeli görev yapmaktadır?

3- Milletvekili lojmanlarındaki giderler için 15 Ocak 2003 tarihinden sonra TBMM bütçesinden herhangi bir harcama yapılmış mıdır? Eğer yapıldıysa, bunlar hangi işlerin görülmesinde kullanılmıştır?

4- TBMM servis araçları halen milletvekili lojmanlarına hizmet vermekte midir? Bu hizmet devam ediyor ise bu hizmetin ne kadar daha sürdürülmesi düşünülmektedir?

5- TBMM'nin lojmanları devretme amaçları ortada iken, buraya TBMM bütçesinden harcama yapılmasını etik açıdan doğru buluyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soruyu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sayın İsmail Alptekin cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Alptekin.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANVEKİLİ İSMAİL ALPTEKİN (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü'nün, milletvekili lojmanlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yönelttiği sözlü soru önergesini Sayın Başkan adına cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığı, Millî Emlak Genel Müdürlüğüyle milletvekili lojmanlarının devredilmesi konusunda 14 Ocak 2003 tarihinde bir protokol yapmıştır. Söz konusu protokolde, özetle, satış işlemi sonuçlandırılıncaya kadar lojman yönetimi için gerekli asgarî personel haricindeki personelin Türkiye Büyük Millet Meclisine iadesine; tahsis kararının kaldırıldığı 15 Ocak 2003 tarihinden itibaren elektrik, su, doğalgaz, telefon ve her türlü bakım giderlerinin Maliye Bakanlığına ait olacağına; Türkiye Büyük Millet Meclisinin ihtiyaç duymadığı demirbaşların Maliye Bakanlığına teslim edileceğine dair konular yer almaktadır.

Milletvekili lojmanlarında 205 olan personel sayısı, güvenlik görevlileri hariç 73'e düşürülmüştür. Mevsim şartlarına göre yeni bir değerlendirme yapılarak personel sayısı daha da azaltılacaktır. Maliye Bakanlığıyla yapılan protokol gereği, çalışan asgarî sayıda personelin özlük hakları haricinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesinden hiçbir harcama yapılmamaktadır. Hafta sonları dahil, 08.00 ile 18.00 saatleri arasında 4 şoför ve 2 otobüsle her saat başı yapılan ring servis hizmeti, 1 otobüs ve 2 şoföre indirilmiş, hafta sonları servisleri kaldırılmış ve servis günde 6 seferle sınırlandırılmıştır. Halen lojmanlarda görev yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi personeli servislerden yararlandığı için, personel tamamen alındıktan sonra servis uygulaması da durdurulacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesinden, lojmanların Millî Emlak Genel Müdürlüğüne devredildiği 15 Ocak 2003 tarihinden sonra herhangi bir harcama yapılmamıştır. 2003 yılı Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine daha önce konulan yaklaşık 10,5 trilyon Türk Lirası tutarındaki bakım, onarım ve ısıtma ödenekleri de, 2003 yılı Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine konulmamıştır, bütçemizde yoktur.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Ülkü, kısa bir açıklama istiyor musunuz?

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sayın İsmail Alptekin'in, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını istemiş olduğum sorulara vermiş olduğu yanıtlardan dolayı, öncelikle, kendisine teşekkür ederim.

Şimdi, söylemiş olduklarının bütününü itinayla, özenle dinledim; ancak, sonuçta, oraya yapılan bir masraf, sonuçta oraya verilen bir hizmet var. 3 Kasım 2002 tarihinde yapılmış seçimlerden sonra, AKP'nin ilk icraatı diye niteleyebileceğimiz "lojmanlarda oturulmayacak" şeklindeki yaklaşımdan sonra, halen, daha, lojmanlarda oturan, oturulduğu için kendilerine hizmet edilen, kısıtlı olsa da ya da öngörülenden az olsa da, oraya yapılan masraflar nedeniyle, AKP'nin almış olduğu seçim sonrası kararına uyulmadığını ve bu nedenle de, verilen yanıtların bizi tatmin etmediğini özellikle belirtmek istiyorum.

Kısaca özetlersek; lojmanlarda oturulamayacağı kararından sonra, herhangi bir milletvekilinin, eski ya da yeni, orada oturmasının; herhangi bir personelin, eski ya da yeni, herhangi bir aracın, eski ya da yeni, orada çalıştırılmasının doğru olmadığını düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Çukurova Grubunun borcuna uygulanan ödeme planına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/180)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

18.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, çiftçilerin faiz borçlarına ve tarımsal girdilerin vergilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/182) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                Tuncay Ercenk

                                                                           Antalya

"Vergi Barışı" adı altında çıkarılan yasayla, vergi borcu olanlar ile naylon fatura kullananların affedilmesi hayırlısıyla sağlandı.

Hazır, hükümetinizin eli değmişken çiftçilerimizin de faiz borçlarının affedilmesi konusunda bir "faiz barışı" başlatılması gerektiğini düşünüyoruz.

1- Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine kredi borcu olan çiftçimizin, borç faizlerini, söz verdiğiniz gibi silmeyi düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız, ne zaman sileceksiniz?

2- Gübre, mazot, tohumluk ve tarım ilaçları gibi girdilerde ağır vergilerin azaltılması yoluyla çiftçinin üzerindeki tahammül edilemeyecek yükün hafifletilmesi konusunda bir çalışmanız var mı?

BAŞKAN - Sayın Bakan, 19 ve 20 nci sıralardaki sorular da sizinle ilgili. Cevap vermek isterseniz, onları da okutayım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sadece bu soruyu cevaplandıracağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakanı çok yormayalım... Başka bakan yok mu?!

BAŞKAN - Soruya cevap vermek üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü; buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, sözlü soruların bu kadar ilerleyeceğini tahmin etmemiştim. Dolayısıyla, Sayın Başkanın ilk uyarısını da o sebeple dikkate almamıştım; ama, şimdi, hızla ilerleyince, bu soruya da kısaca cevap vermek gerekiyor. Ben, tekrarlardan kaçınmak için, çiftçi borçları konusunda size biraz ilave bilgi vermek istiyorum.

Biliyorsunuz, bizim, çiftçilerimizi kredilendirme konusunda iki kaynağımız var; tarım kredi ve Ziraat Bankası. Aslında, sadece Ziraat Bankası; çünkü, tarım kredi de, aldığı kaynağı ancak Ziraat Bankasından alabiliyor. Onun kanunu, başka bankalardan ve başka kurumlardan fon temin etmeye müsaade etmiyor. Dolayısıyla, Ziraat Bankasından aldığı -bu son yıllar için bahsediyorum- kaynağı çiftçilere kullandırıyor.

Bu dönem içerisinde yaptığımız çalışmalarda, tarım kredinin, çiftçilerden, faiziyle birlikte alacağı tüm parası 1,8 katrilyon civarında, Ziraat Bankasınınki ise 1,5 katrilyon. Bu ikisinin toplamı, bizim çiftçilerimizi ilgilendiren ve ödeme güçlüğü içerisinde bırakan bir borç yükü olarak karşımızda. Biliyorsunuz, bunlarla ilgili ödeme şeklimiz, önerdiğimiz çözüm şekli, bu, biraz önce bahsettiğim, başlığını okuduğum kanun metninde de ödeme şekli şöyle olacak: Faizleri hariç tutarak, anaparalardan hareketle, bu borcun miktarını belirleyeceğiz.

Burada, bir fikir vermesi için söylüyorum. Ziraat Bankasının çiftçiden alacağı olan 1,5 katrilyonluk toplam borcun -yani, anapara ve faiz borcunun- 436 trilyonu anaparadır; dolayısıyla, neredeyse 1 katrilyonluk kısmı sadece faizden birikmiş durumdadır. Aynı şey tarım kredi kooperatifleri için de geçerlidir.

Dolayısıyla, burada yapılacak düzenlemeye göre -tarım kredi kooperatifleri için bilgi vermek istiyorum- 1,8 katrilyonluk toplam borç içerisinde, mevcut yöntemle, çiftçilerimizin ödeyeceği miktar 925 trilyona inmektedir. Dolayısıyla, onları, yaklaşık 831 trilyon borçtan muaf tutmaktayız; yani, faizle birlikte silinen miktar böyle bir yekûne ulaşmaktadır. Bu -ödeyecekleri miktar- toplam borcun yaklaşık yüzde 55'ine tekabül etmektedir. Ziraat Bankasıyla ilgili bilgi de, aşağı yukarı, buna yakındır.

Dolayısıyla, Antalya Milletvekilimiz Sayın Tuncay Ercenk'in ifadesine göre, evet, başlamışken, çiftçilerimizin de borçlarını silme konusunda bir gayret içerisinde olduğumuzu görüyorsunuz. Bununla ilgili çalışmalarımız bu şekilde.

Biraz da, mazotla ilgili konuda bilgi vermek istiyorum. Biliyorsunuz, bu konuda, yüzde 35 bir indirim söz konusu. Niye yüzde 40 değil?.. Aslında, yüzde 40 diye başladık; fakat, biz bu çalışmaya yüzde 40 diye başladığımızda, mazotun satış fiyatı 1 480 000 liraydı. Yüzde 5'lik bir düşme oldu ve bu düşmeyi, yani, genel düşmeyi olaya dahil ettik. Dolayısıyla, yüzde 35 özel düşme... (CHP sıralarından gürültüler)

Beğenmediniz mi efendim; peki...

Dolayısıyla, 1 480 000 lirayken yapılacak bir değerlendirmeye göre, bu, yüzde 40'a tekabül ediyordu. Yüzde 35'lik bir indirim, bugünkü fiyata göredir. Dolayısıyla, burada, bu indirime göre, dekar başına bir ödeme yapacağız. Dekar başına tüketilen ortalama mazot miktarı hesap edildi. Türkiye'de, bu, ürün cinslerine göre, 2 ilâ 20 litreye kadar çıkan bir mazot harcamasına denk getiriliyor. Ortalaması 8 litre olarak bir hesap yapıldı. Tabiî, burada, bir kayıp ve kazanç söz konusudur, bir ortalamadan bahsediyoruz; ama, tarım kesimine yapılmış bir transferdir; dolayısıyla, burada, çok da ince eleyip, sık dokumak, bugün için, mümkün değildir; ama, ileride bunu yapmak mümkün olacaktır. Ne zaman; biz, Türkiye'deki kayıt sistemini tamamladığımız anda, nerede, ne ekildiğini ve ne kadar yakıt tüketildiği konusunda iyi bir ölçüm yapabilirsek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu aşamada, çiftçilerimize yapacağımız girdi destekleri konusunda da hem farklılaştırma yapabiliriz hem de çok etkin kullanabiliriz.

Arkadaşlar, bu ödemeyi, doğrudan gelir desteği sistemi içerisinde yapacağız; dolayısıyla, 2002 yılında kaydolmuş çiftçilerimize vereceğiz. 160 000 000 hektar arazi esas alınmıştır; çünkü, 2002'de, toplam, yazılan, kayda giren arazi miktarı da budur; dolayısıyla, hiçbir çiftçimiz hariç değildir.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Bakanım, çok özür dilerim; Türkiye'nin alanı 78 000 000 hektar...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Affedersiniz; yanlış mı söyledim; 160 000 000 dekarlık bir arazimiz kayıtlıdır ve bu kayıtlı arazimiz için bir ödeme söz konusudur. İki dönem içerisinde ödeme planlanmaktadır. Birincisi, mayıs ayı içerisinde, ikincisi de kasım ayı içerisinde olacaktır; dolayısıyla, çiftçilerimiz bakımından, Ziraat Bankasında daha önce hesapları olanlara bu paralar intikal edecektir ve uygulanma itibariyle de bir problem yoktur.

Bu arada, bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum: 2003 yılında, doğrudan gelir desteğiyle ilgili ödemeler de, geçen yıllarda çok tenkit ettiğimiz birkısım olumsuz yönlerden arındırılmıştır. Dolayısıyla, üretime verilmelidir diye hepimizin üstüne basarak söylediğimiz husus, 2003 yılında büyük ölçüde gerçekleşecektir. Dolayısıyla, mazotla ilgili ödemeler de, yılın ikinci yarısında, üretimde kullanılan alanlar için verilmiş olacaktır ve bu, bazı belgelerle de teyit edilecektir. Dolayısıyla, hem doğrudan gelir desteğiyle ilgili eleştiriler giderilmiş olacak hem de çiftçilerimize ek bir mazot desteğiyle ilave bir satın alma gücü transfer edilmiş olacaktır.

Ben tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Ercenk, açıklama istiyor musunuz?

TUNCAY ERCENK (Antalya)- Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN- Buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya)- Efendim, öncelikle, Sayın Bakana, açıklamaları için teşekkür ediyorum. Ancak, ilginç bir noktaya geldi benim bu soru önergelerim. Ben, üç soru önergesini aynı tarihte vermişim; 31.1.2003. Tabiî, Meclis gündeminin yoğunluğu nedeniyle, hepsinin de sırası... Nemalarla ilgili, çiftçi borçlarıyla ilgili ve esnaf borçlarının faizlerinin silinmesiyle ilgili önergelerimi aynı tarihte vermişim ve üçü de bugün yanıtlanıyor. İlginçtir -biraz önce sizin de belirttiğiniz gibi- "Sözlü Sorular" kısmının 10 uncu sırasındaki, nemaların ödenmesiyle ilgili konuda yasa çıktı diye buyurdunuz; ancak, yarın ayın 30'u, nisan ayında ödenmesi gerekiyor. Nisan ayının 31'i de yok, uzaması da mümkün değil. Umarım, o yasanın 6 ncı maddesinde belirtilen, bakana bir ay önce veya bir ay sonra yetkisini kullanma fırsatı verilmez diye düşünüyorum.

Çiftçi borçlarıyla ilgili olarak -evet, çalışmaları ben bugün Sayın Bakanın televizyondaki programından da izledim- bir kanun çıkıyor. Yalnız, bu yasaların, her nedense, çiftçilerle, çalışanlarla ilgili olan bölümleri, böyle, biraz daha uzatılmaya matuf bir anlayışla götürülüyor. Şimdi, istenilen konularda temel yasa kavramı gündeme getirilip hemen çıkarılıyor; ama, bu tür konularda, nedense, işte bugün imzaya açılmadı, imzaya açmadık, biraz sonra hallolacak gibi, biraz daha uzamaya dönük bir anlayışla götürüldüğünü görüyorum. Asıl bizi üzen yanı bu Sayın Bakanım.

Şimdi, 1990 yılında 1 milyar lira kredi kullanan bir çiftçinin 2002 yılında borcu 6,2 milyar liraya ulaşmış. Biraz önce diğer arkadaşımın sözlü soru önergesine verdiğiniz yanıtta, bu yasanın çıkacağını söylediniz. Umarım, bu hafta gündeme gelir ve -bugün televizyonda izledim, yüzde 30'luk bir ödemeden bahsettiniz- bir an evvel çıkar da, çiftçilerimiz de bu konuda gerekli rahatlığı sağlarlar.

Bakın, doğrudan gelir desteği parası belirli bölümlerde henüz ödenmedi ve şu anda, gübre atma zamanı; çiftçi gübre alacak, mazot alacak, üretim yapacak, Türkiye ekonomisine katkı yapacak. Bunların bir an evvel ödenmesi, öyle sanıyorum ki, çiftçilerimiz için ve Türkiye ekonomisi için önemli bir sonuç olsa gerektir.

Yani, çiftçi, iki ateş arasında kalmış, hem doğrudan gelir desteği parasını alamıyor hem de faizlerin düşürülmesiyle ilgili veya silinmesiyle ilgili bir net sonuç elde edilemiyor.

Öyle sanıyorum ki, Yüce Meclis ve hükümet, bu konuda, bir an evvel gerekli çalışmaları yapar, bitirir ve çiftçilerimiz de, esnafımız da, çalışanlarımız da rahata kavuşur diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ercenk.

19. - Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, esnafın kredi faizi borcunun silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/183)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

20.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, ziraî ilaç analiz ücretlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/184)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

21. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, bürokrat atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/185)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşülmesi ertelenmiştir.

22. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Bağ-Kurlu ve sosyal güvencesi olmayan özürlü çocukların eğitim sorununa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/186)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sözlü soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

23. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, yapı denetim şirketlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

24. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, belediyelerdeki imarla ilgili teknik personele ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/189)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

25. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Karayolları Trafik Yönetmeliğine bir and metni eklenip eklenmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi  (6/190)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

26. - Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, muhtarlar ile köy ihtiyar heyeti üyelerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/191)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sözlü sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

27. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/192) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ben cevaplandıracağım.

BAŞKAN - Soruyu, Tarım Bakanı Sayın Sami Güçlü cevaplandıracaklardır.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                          Malatya

1 - Çiftçilerimizin, doğrudan gelir desteğinden dolayı oluşan tüm alacakları hangi tarihte ödenmiş olacaktır? Bu konuda çiftçilerimize bir ödeme takvimi verebilecek misiniz?

2- İcmalleri tamamlanan illerin ödemelerinde öncelikleriniz neler olacaktır?

3- 31 Ekim 2002'de yürürlüğe giren doğrudan gelir desteği ödemelerinde iller arasında yapılan farklı uygulamalardan dolayı mağdur olan illerin çiftçilerinin mağduriyetlerini gidermeyi düşünüyor musunuz?

4- Hazine, bir taraftan çiftçilere olan borçlarına ödeme yapmamakta, ancak, diğer taraftan, çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına faiz uygulamasını devam ettirmektedir. Doğrudan gelir desteğini hak etmiş ve bugüne kadar tarafınızdan ödenmeyen çiftçi alacaklarından dolayı 31.10.2002 tarihinden itibaren faiz mahsubu yapmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soruyu, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Bu işler alkışla olmuyor!

Efendim, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrudan gelir desteği konusundaki Sayın Devlet Bakanından cevaplandırılması istenen soruya, onun adına, kısaca cevap vermek istiyorum.

Evet, kaynak başka bakanlıktan; ama, uygulama bizden olduğu için bir ortaklığımız söz konusu. Dolayısıyla, esas, belki çiftçilerimiz açısından da soruyu benim cevaplandırmam daha makul.

Efendim, ben, doğrudan gelirle ilgili kısma geçmeden önce... Ben, ifade etmeye çalışıyorum; ama, çok da böyle somut olarak söylemek istemiyorum, biraz soyut ifadelerle söylemeye çalışıyorum. Biz, muhalefet partimizin milletvekillerinin, tarım kesimine yönelik olarak çok sık dile getirdikleri hususları giderek ortadan kaldırıyoruz; bunlar, bu hale geliyor. Şimdi bunlardan -düşünün- yağlı tohumlarla ilgili konularda, yani prim ödemelerinde, bütçede 264 trilyon, hayvancılıkla ilgili konuda desteklerde 175 trilyon, şekerpancarı ekim kotalarında meydana gelen daralmaları telafi etmek için alternatif ürünlerle ilgili getirdiğimiz yeni iyileştirmede 55 trilyon, çiftçi borçlarıyla ilgili af kapsamında 1 katrilyonun üzerinde ve ucuz mazot konusunda -şu anda kararnamesi kesinleşmiş olan- yaklaşık 600 trilyonun üzerinde, yine, bir kaynağı, biz, tarım kesimine transfer ediyoruz. Tabiî, bu neden daha çok olmasın; ama, bu, imkâna ve şartlara bağlı. Bugünkü durum içerisinde, hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'nin 2003 yılı bütçesi içerisinde ayrılabilecek kaynaklar ne kadar sınırlı, ne kadar güç dengeler üzerinde duruyoruz bunu muhalefet ve iktidara mensup bütün milletvekili arkadaşlarımız da gayet iyi biliyorlar. Bütün buna rağmen, bu zor şartlara rağmen ertelenebilecek, daha uzatılabilecek olan çiftçi borçları veyahutta bunlardan sadece birini yapmak 2003 yılı içerisinde büyük bir ihtimalle yeterli görülebilecekken, ikisini birlikte yürürlüğe koyuyoruz. Bu konuda, çiftçilerimizden, eminim, çok büyük bir destek de alıyoruz ve onların desteğini bu vesileyle de sürdürdüğümüze inanıyorum.

Tabiî, bunlar yapılırken, diğer taraftan, doğrudan gelirle ilgili konularda bir aksama da söz konusu değil. Şöyle: Yine hepimizin bildiği gibi, 2003 bütçesine doğrudan gelir için konulan rakam 500 trilyondur.

HASAN ÖREN (Manisa) - Ne kadar olması gerekliydi Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, bu, olması...

HASAN ÖREN (Manisa) - Oradan kesip öbür tarafa mı dağıtıyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Hayır, öyle değil, bu şöyle; yani, şu ana kadarki uygulamayı da size söyleyeyim: 2001, 2002 ve 2003 uygulaması içerisindeyiz. 2001'in, yine, çok cüzi bir kısmı o yılda dağıtıldı geri kalanı 2002'ye sarktı. 2002'nin sadece 700 trilyonluk kısmı 2002 yılında dağıtıldı, geri kalan kısmını biz hâlâ 2003 yılı içerisinde ödüyoruz ve bir kısmını da daha ödemedik biliyorsunuz.

HASAN ÖREN (Manisa) - Ödenmeyen rakam ne kadar?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - 2002'ye ait olup da ödenmeyen miktar yaklaşık 750 trilyon civarında.

HASAN ÖREN (Manisa) - 2003'le beraber?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - 2003 yılı için bizim toplam ödeyeceğimiz miktar, yaklaşık 2,9 katrilyondur.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - 2002'yi ne zaman ödeyeceksiniz Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Şimdi, 2002'yle ilgili bilgiyi şöyle söyleyebilirim. Haziran sonuna kadar 2002'yi ödeyeceğiz; yani, planımız böyle. Hazinenin yapmış olduğu ödeme planına göre böyle bir duyuruyu yapıyoruz.

2003'le ilgili konuda, benim kabul edebileceğim hedef şudur: 2003 yılında, biz, çiftçilere yüzde 35 oranında bir ödeme yapmalıyız. Şu andaki mevcut kaynak, ancak yüzde 17 civarında bir orandır. Dolayısıyla, yaklaşık, 500 trilyonluk bir kaynağı, biz, doğrudan gelir desteğine intikal ettirmeliyiz. Bunu, 2003 yılı içerisinde yapabilirsek, çiftçilerimiz açısından, bu, bir önceki yıllara yakın oranlardır  ve dolayısıyla, 2003 yılı içerisinde çiftçilerimize ucuz mazot, borç ertelenmesi ve diğer desteklerle beraber kabul edilecek sınırlar içerisindedir. Ekonomideki gelişmeye bağlıdır ve özellikle, bu konuda Hazine, Maliye ve Tarım Bakanlıkları arasında yapılan görüşmelerde; oluşacak kaynak içerisinde ilk transfer edilecek kalemin, doğrudan gelir desteği olması lazım geldiği konusunda da bir mutabakata varılmıştır. Biz, inşallah, çiftçilerimize, 2003 doğrudan gelir ödemeleriyle ilgili de, bu yüzde 35'lik oranı yakalamaya çalışacağız. Planımız budur, gerçekleştirmeyi arzu ederiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Aslanoğlu, açıklama istiyor musunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Sayın Bakana teşekkür ediyorum; ancak, ben, kendilerine verdiğim soru önergesinde, doğrudan gelir desteğinin, gerçek üreticiye verilmediğini; ayrıca, bugüne kadar, üretken olmayan ve İstanbul'dan, Ankara'dan 50 yıldır köyüne gitmeyen insanlara da ödeme yapıldığını; bunun temel amacının, esas, üreten köylüye, üretene verilmesi olduğunu belirttim. Hiç değilse, bundan sonraki çalışmaların bu yönde yapılmasını istirham ediyorum; yani, burada, temel amaç, üreticiye, üretene gitmesi; ancak, bugüne kadar yapılan ödemelerde, üretmeyen bir sürü insana bu para gitmiştir; hiç değilse, bundan böyle, gerçek üreticiye gitsin.

İkinci bir olay ise, hakikaten, ülkede, alan ile almayan arasında fark olması... Bugün, sadece Malatya değil, Ağrı gibi birkaç vilayet hiç almamıştır; yani, bugünün Türkiyesinde, bu insanların ihtiyaçlarının öncelikle karşılanması gerekir. Mesele, sadece Malatya'nın meselesi değil Türkiye'nin meselesidir. Zannediyorum ki, bu sene, bütçe çerçevesinde öncelikle ödenecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, bir hususta açıklama yapmak üzere söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan; yerinizden açıklayın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, sizleri, tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilimiz, çok önemli bir yere işaret etti; ben, o konuya açıklık getirmek istiyorum. Doğrudan gelir desteğiyle ilgili eleştirilerde, milletvekillerimizin -iktidar ve muhalefet dahil- basının, aydınların, hatta çiftçilerin, doğrudan gelir desteğinin uygulanışına ortak bir itirazları var; o da, yine, biraz önce sayın milletvekilimizin ifade ettiği husus; yani, üretimde de kullanılmayan alanlara da verildiği, üretimle ilgisi olmayan kişilere de verildiği.

Şimdi, arkadaşlar, burada, önemli bir husus var. Burada, tarım sistemini doğru kayıt altına alabilmek için, esnek bir tutum takınmak gerekiyor; yani, biz, toprak kimin mülkiyetindedir, kim işlemektedir, ne kadardır, bu bilgileri doğru almak zorundayız. Başlangıçta, ilk iki yıllık uygulama sonucunda, bu, bu esneklikle gelmiş ve dolayısıyla, çiftçilerimiz içerisinde, toprak mülkiyetine sahip olan, ama, ziraatla uğraşmayan insanlar da doğrudan gelir desteği almışlar; ancak, çıkan yönetmelikte, uygulama prosedüründe, üretime verileceği belirtilmiş olmasına rağmen, gerek kontrollerde gerekse bu esnek uygulama şeklinde, araziler boş kalsa da, bunlara uygulanmış ve fiilen başkası kullandığı halde, mülk sahibi doğrudan gelir desteği almış. Bu, bizim hepimizin, çok doğru bulmadığımız bir yön.

Yalnız, arkadaşlar, burada, olduğundan daha fazla bir şey, abartılı bir görüş, bir kanaat var; o da şu: Şimdi, Türkiye'de, bütün kesimlerde, sektörlerde, kayıtdışılık veyahut olması gerekenin dışında, yani, bir sapma gösterme hadisesi çok yaygın biliyorsunuz; yani, sosyal güvenlik sistemimizden tutun da, eğitim sistemimizde ve başka bütün alanlarda, olay, belirli bir prosedürün dışına çıkabiliyor. Şimdi, biz, şehirlerde çalışan işçilerin sigorta sorununu yüzde 100 çözememişiz; bırakın yüzde 100 çözmeyi, yabancı ülkelerden gelen işçiler sigortasız çalışıyor; yabancı ve sigortasız. Biz, şehirlerde, Türk işçilerinin, yani, Türk vatandaşlarının sigortasız çalışmasını bile önleyememişiz. Şimdi, tabiî ki, kırsal kesimdeki, çok dağınık, 40 000 köyde, belki onun bir misli kadar da mezrada yaşayan insanlarımızla ilgili bilgileri zamanla düzeltmemiz lazım. Size bir örnek vermek istiyorum: Bizzat Dünya Bankasının yaptığı bir araştırma; doğrudan gelir desteği, acaba, hangi oranda yerinde kullanılıyor? Bu oran yüzde 94 çıkmış; bana göre de çok yüksek bir oran; ama ben şunu kastediyorum: Başka alanlarda ne kadar hata varsa, doğrudan gelir desteğiyle ilgili konuda da o kadar hata vardır. Dolayısıyla, bence, bu biraz makuldür ve ortalama olarak kabul edilebilir.

Peki, böyle kalsın mı; hayır. Yeni doğrudan gelir desteği uygulama tebliğimizde bir başlangıç yapıyoruz aynen şu ifadeyle: "Tarımsal üretimle ilişkili olarak doğrudan gelir desteği ödemesi yapılmasına ve bu amaçla çiftçi kayıt sisteminin oluşturulmasına ilişkin tebliğ."

Artık, bugüne kadar üretimle olan ilişkisi ihmal edilen doğrudan gelir desteği ödeme tebliğini üretimle ilişkilendiriyoruz. Dolayısıyla sayın milletvekilinin hassasiyetle üzerinde durduğu konuda adım atıyoruz, ilerleme sağlayacağız. Bu, birincisi.

Yine, milletvekilimizin belirttiği ikinci husus da, bazı illerimizin doğrudan gelir desteği ödemelerini hâlâ alamadığıdır. Doğrudur. Bu konuda Hakkâri ve Ağrı'da, en son, sorunumuz vardır.

Arkadaşlar, tabiî kurallara uymak zorundayız, hepimiz uymalıyız. Toplumumuzun bazı kesimlerinde kurallara uyma konusunda daha esnek davranıyor insanlar; belki onlar bu yönde yönlendiriliyor da; ama bunlar resmiyete intikal ettiğinde çözümü çok kolay değil; yani teftişe konu oluyor, mahkemelere konu oluyor ve dolayısıyla işler uzuyor. Şimdi, tabiî, bunları hiç yokmuş gibi farz etmek ve sistemi işletmek de mümkün değil. Dolayısıyla siyasî konularla ilgili veyahut hukukî konularla ilgili, bu iş artık adliyeye intikal etmiş, yorum yapmak nasıl gerekmiyorsa, Tarım Bakanlığı olarak da, adalete intikal etmiş konular var, teftişe intikal etmiş konular var; belki bir kısmı sonuçları itibariyle çok ağır olmuş; ama intikal edince de yapacak bir şey yok, bunu beklemek zorundayız. Fakat burada da yine bir iyiniyetli yaklaşım yapıyoruz: Eğer problemli bölge bir kaza ise, birkaç köyde toplanmışsa, onları çıkararak, sorunsuz bölgelerin doğrudan gelir desteği almasını sağlamaya çalıştık; ama, tam anlamıyla sonuçlandıramadık, bunu biliyoruz. İnşallah, kısa sürede sonuçlanır.

Tabiî, bu konuda hepimize görev düşüyor. Özellikle milletvekili arkadaşlarımız, kendi bölgelerinde, insanları, kurallara uymaya davet etmeli, doğru beyan olmalı; aksi halde, sıkıntıyı hep beraber, toplumun daha büyük bir kesimi çekmek zorunda kalıyor.

Efendim, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan kısa bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN - Peki, kısa bir açıklama için, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanımın özellikle üretim yönünde gösterdiği duyarlığa teşekkür ediyorum; ancak, -devlet, insanını ayırmaz- aynı ilçenin birkaç köyünde, aynı evsafta araziler için, biri alıp biri almıyorsa, birine verilip birine verilmiyorsa, devlet baba, insanını ayırıyor demektir.

Tabiî, bunun önüne geçilmesi için, sizin gönderdiğiniz prosedüre uymayanlara, bunu yapanlara, bir şekilde ceza uygulaması getirmiyorsanız Sayın Bakanım, bu, her zaman böyle olacaktır. Benim istirhamım, prosedürün dışına çıkan insanlara, mutlaka ceza uygulaması getirin; getirilmediği sürece keyfîlik sürecektir Sayın Bakanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerinin görüşülmesine ayırdığımız zaman tamamlanmıştır.

Şimdi, gündemimizin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Görüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 11 inci sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin yarım kalan öngörüşmesine, kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24) (1)

BAŞKAN - Hükümet?..

Sayın Bakan, bu genel görüşmenin açılması için, hükümet adına refakat ediyor musunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma tamamlanmıştı.

Şimdi, söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Haluk İpek'e aittir.

Buyurun Sayın İpek.

Konuşma süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 arkadaşının, esnaf ve sanatkârlarımızın mevcut durumunu, sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırmasına yönelik araştırma önergeleriyle ilgili olarak AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Onbeş yılı aşkın süre, birçok esnaf odası, Ankara Esnaf Odaları Birliği ve Türkiye Ağaç İşleri Federasyonu Hukuk Müşaviri olarak, esnaf ve esnafın sorunlarıyla iç içe yaşadıktan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisine seçilen bir arkadaşınızım. Geçmiş dönemde ve içinde Cumhuriyet Halk Partisinin de bulunduğu hükümet dönemlerinde, esnafın problemleri ve bunların çözümüne ilişkin hazırlamış olduğumuz önerileri anlatmak ve çözüm istemek için, geçmişteki hükümetlere yaptığımız başvurularda karşımızda hep bir duvar bulduk. Esnaf ve sanatkârların yıllara sâri problemleri, artarak, bugüne kadar geldi. Esasen, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız, bu kürsüye, esnaf ve sanatkârların problemleriyle ilgili olarak konuşmak üzere geldiklerinde bir hayli umutlanmıştım; çünkü, CHP, nihayet, esnaf ve sanatkârla ilgileniyor diye düşünmüştüm. Ancak, 22 Nisan günü, baştan sona, çözüm önerisi ve bununla ilgili kaynak önerisi göstermeyen, esnafın geçmişten gelen sıkıntılarını tamamen istismar etmeye yönelik, geçmişteki çürümüş siyaset anlayışının tortularını taşıyan, çözümden uzak bir konuşma dinledik. İstismar o kadar açıktı ki, esnafın tüm sıkıntılarının vebalini, yeni kurulan ve kısa bir süre önce iktidara gelen partimize yükleme gayretkeşliği taşıyordu. Konuşmanın akabinde görüşmüş olduğum esnaflar da bu istismarı çok iyi algılamışlar. Allah'tan, esnaf, ekonomiyi birçok kişiden çok daha ileri bir şekilde bildiğinden, bunlara çok fazla değer vermiyor.

Esnafın problemlerine birazdan değineceğim; ancak, esnaf ve sanatkâr kimdir; Anadolu'daki yeri nedir; bugün, Türkiye'nin problemlerine ve kendi problemlerine bakış açısı nedir; bunu anlatmak gerektiğine inanıyorum.

Türklerin Asya'dan çıkıp Anadolu'ya gelişlerinden sonra büsbütün önem taşıyan yurt sevgisi, onu koruma, ülkede sanat ve ticareti yaygınlaştırma, meslekleri geliştirme yeteneği gibi konularda çaba harcama ve halkı her türlü tehlikelere karşı güçlendirme gayretlerinde, teşkilatlandırma çalışmalarının ortaya çıkardığı en etkili sosyoekonomik kurum Ahilik olmuş; genellikle tarım ekonomisine dayanan Osmanlı toplumunda ticarî hayatın ve gelişmiş el sanatlarının varlığı Ahilik kurumunu ortaya çıkarmıştır.

Ahilik, sanat, ticaret ve mesleğin; olgun kişilik, ahlak ve doğruluğun iç içe girmiş bir alaşımıdır. Ahi diye anılan kişi de kesin olarak bir sanat, ticaret ya da meslek sahibidir. O, aynı zamanda, olgun, ahlaklı, merhametli, iyiliksever ve her işinde, her davranışında dürüst ve güvenilir bir kişidir. Ahilik, uzun yıllar boyu Türk ahlakının da bir simgesi olmuştur. Ahlak ve sanatı yoğurmak suretiyle, kişinin ruhunda özümleyerek kaynaştıran bir kurum olan Ahilik, Türkler dışında hiçbir yerde görülmemiştir. Daha sonra, 20 nci Yüzyılın başlarına kadar gedik; yani, lonca teşkilatı olarak, toplumun ekonomik ve ticarî kesimindeki oluşumları düzenlemiştir.

Küçük girişimci olarak kökeni Ahiliğe kadar uzanan esnaf ve sanatkâr ve küçük ölçekli işletmeler, günümüzün ekonomik ve sosyal hayatında çok önemli bir yer tutmaktadır; toplumda, imalat, ticaret, hizmet, taşımacılık gibi sektörlerle, istihdam açısından ülke ekonomisine önemli bir katkıda bulunmaktadır. Sınırlı sermayeyle görev yapan küçük işletmeler, toplumun günlük ihtiyaçlarının karşılanmasında, tüketiciyle doğrudan ilişkili olduğu kadar, büyük işletmelerle de ticarî ilişkilerde bulunurlar.

Türkiye'de küçük işletmeler, toplam işletmelerin yüzde 98'ini oluşturarak, çok önemli bir yer tutmaktadır. İstihdamın yaklaşık yarısı, üretimin üçte 1'ini aşan kısmı, yatırımların yaklaşık dörtte 1'i, bu tür küçük işletmeler tarafından gerçekleştirilmektedir.

Modern Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Büyük Önder Atatürk "mebus, başvekil, hatta reisicumhur olabilirsiniz, ama zanaatkâr olamazsınız" diyerek, esnaf ve sanatkârı, ileri ve gelişmiş, uygar Türk toplumunun temel unsurlarından biri olarak gördüğünü, bu sözleriyle belirtmiştir.

Ülkenin içerisinde bulunduğu her türlü sıkıntıda işletmesini ayakta tutarak vergi ödeyen, zarar etse bile Ahilik anlayışından geldiği için ticarethanesini kapatmayan ve insan istihdam eden esnaf ve sanatkârlarımız, yirmi yılı aşkın bir süredir uygulanan haksız rant ve yüksek faiz politikalarının direkt mağduru olmuş; ancak, tüm sıkıntılara rağmen bu ülkenin aslî sahibi ve taşıyıcı temel direği olduklarını unutmamışlardır.

Esnaf ve sanatkârlarımızın başlıca sorunları ve çözüm yollarına kısaca değinecek olursak, bu sorunları 6 ana başlık halinde toplamak mümkündür:

Bunlardan birincisi, yasa ve mevzuat; ikincisi, ekonomik sorunlar; üçüncüsü, istihdam, üretim ve meslekî eğitim; dördüncüsü, finansman sorunları; beşincisi, sosyal güvenlik; altıncısı ise, vergi sorunlarıdır.

Yasa ve mevzuat sorunu: 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu ile 1163 sayılı Kanunda tadil edilmesi gereken ve projeleri, tasarıları hazırlanmış olan yasalaştırma çalışmalarının bir an önce gerçekleşmesi.

Ekonomik sorunlar: Para ve maliye politikalarından, hiçbir ödün vermeden, iktisadî istikrarın sağlanması için etkin bir biçimde uygulanarak, gerçekçi kur politikası izlenmeli; kur politikası, enflasyonu kontrol ve rekabet politikasının bir aracı olarak düşünülmemelidir.

İstihdam, üretim ve meslekî eğitim: Emek yoğun üretim teknolojisine ve bütün istihdam gücüne sahip bulunan küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ'ler) uzun vadeli, düşük faizli kredilerle desteklenmeli, rekabet güçleri artırılmalıdır. Elektrik, doğalgaz, su gibi enerji girdileri sübvanse suretiyle karşılanmalı, diğer elverişli imkânlar ile hammadde temini gibi koruma ve teşvik tedbirleri alınması yoluna gidilmelidir. Sektörel ihracat şirketleri kurulmalı; ülkeler bazında araştırmalar yapılarak, ülkeye göre ihracat şansımızın yüksek olduğu sektörün tespiti ile bu sektörün içerisinden gelen veya o sektörü çok iyi tanıyan insanlarımız, o ülkeye, ticarî ataşe olarak gönderilmelidir. İhracat yapan firmalar, teşvikler yoluyla sübvanse edilmeli; ihracata yönelik devlet yardımları hakkındaki mevzuatta, istihdam, yol açma yardımı ve çevre maliyetlerinin desteklenmesi yardımlarından, esnaf, sanatkâr ve küçük işletmelere hizmet veren meslek kuruluşlarının da faydalanmasına imkân tanıyacak yasal düzenlemeler hazırlanmalıdır. KOBİ Kararnamesi kapsamında, ihracata hizmet edecek kullanılmış makine, teçhizat ve imkânları sağlanmalıdır. Orta ve büyük işletmeler, devlet tarafından desteklenirken, yan sanayi oluşturmaları ve ölçeklerine göre, belli sayıda küçük işletmeyle kontrat yapmaları zorunluluğu getirilmelidir.

Devletin ve kamu tüzelkişiliğini haiz kuruluşların yaptırdıkları her türlü işlerde, esnaf ve sanatkârlara kota tahsisi de uygulanmalıdır.

Türkiye'de yürütülen meslek eğitimi faaliyetleri teşvik sistemi içine alınmalı, ustalık belgesini haiz eleman çalıştıran küçük işletmeler, vergi indirimi gibi desteklerle özendirilmelidir.

Çıraklık ve meslek eğitimine yeniden önem verilerek, gelişen üretim kollarının vasıflı insan gücünü karşılayabilecek biçimde, bu okullar, teçhizat ve bina yönleriyle modernize edilmelidir.

Yine, ilköğretim okullarında son üç sınıfın program ve ders müfredatlarında, öğrencilerin kabiliyetlerine göre meslek seçimi yapabilecek şekilde düzenlemeye gidilmelidir.

3308 sayılı Kanun dahilindeki meslek branşlarında, kısa vadede kalifiye işçi ihtiyacının sağlanmasına yönelik -çıraklık eğitim merkezlerinde- verilecek her türlü teknik eğitim kursu gibi etkinlikler için, il çıraklık kurulundan izin alınması hususunda da bu kanunda düzenlemeler yapılmalıdır.

Yine, dördüncü bölümde yer alan finansman sorunlarına gelecek olursak: Halkbankın kaynakları güçlendirilerek... Güçlendirilerek diyorum; çünkü, bankalarda, özellikle bu kamu bankalarında, geçmişte yer alan bir hastalık vardı; biz, bu güzel müesseseleri, Ziraat Bankası gibi, Halk Bankası gibi müesseseleri geçmişte çok iyi kurmuşuz; bir müddet çok iyi işlemiş, esnafa çok düşük veya sıfır faizle kredi vermesi amaçlanmış, onun için kurulmuş; ancak, arkasından, bu sistem çürütülmüş. Çürüyen bu sistem sonucu, geçmiş dönemde, bir müfettişten işitmiştim, 6,5 milyar dolar görev zararı vardı Halk Bankasının. Bunun 500 000 000 doları, Kefalet Kooperatifleri marifetiyle esnaflara verilmişti. Bu 500 000 000 dolarlık kısım, aslında görev zararı değildi; çünkü, geri dönüşümü vardı; alınan her kredide, iki veya üç esnafın kefaleti söz konusuydu, imzası vardı senetlerde; ancak, 500 000 000 dolar esnafa verildikten sonra, geriye kalan 6 milyar dolarlık kısım, esnafla hiç ilgisi olmayan yerlere verilmişti. İşte, o 6 milyar dolar, Halk Bankası gibi kurumların sonradan bozulmasına ve esnafa yardımcı olmamasına yol açmıştır.

Esnaf ve sanatkârımıza yönelik uzun vadeli ve ucuz faizli kredilerin artırılması yoluna gidilmelidir.

Yine, esnafımızın, sosyal güvenlikle ilgili problemleri var ve vergiyle ilgili -özellikle- problemleri var. Şehir içinde açılmasına müsaade olunan hiper ve grosmarketlerin haksız rekabetiyle elindeki sermayesini ticarete yöneltmek yerine vergi ödemelerine kaydırmak zorunda kalan ve bu yüzden işyerlerini kapatma noktasına gelen esnaf ve sanatkârların durumu önemle ele alınmalı ve kolaylaştırıcı tedbirler artırılmalıdır.

Yine, yüzde 1 oranında Katma Değer Vergisine tabi malların satış veya teslim safhasında yüzde 8-15 oranıyla satılması dolayısıyla indirilecek KDV'nin bulunmaması ve satışlarda müşteriden alınmayan bu vergi sebebiyle, esnaf ve sanatkârın satıştan elde ettiği kârın KDV ödemesi olarak ortaya çıkması sonucu zarara uğradığı dikkate alınarak, özellikle Katma Değer Vergileri tabana yaygınlaştırılmalıdır.

Bu problemler, teferruatıyla notlarımda da yer alıyor. Bunlarla ilgili birçok çalışma, her bir başlık, çok önemli bir çalışma grubunun eseri. Bunların hepsi elimizde mevcut ve bununla ilgili çözüm yolları da, bununla ilgili kanun tasarıları da tarafımızdan hazırlanmakta.

Biraz önce anlattıklarımdan da anlaşılacağı gibi, esnaf ve sanatkârların problemleri, istismar edilemeyecek kadar önemlidir ve esnafın boş sözlere de karnı toktur; çünkü, onlar, ekonomiyi ve ülkenin problemlerini, inanın, birçok yerden ve ekonomistiz diye geçinen herkesten çok daha iyi bilmektedirler.

AK Parti, programında, seçim bildirisinde ve acil eylem planında, problemleri ve çözüm yollarını bilen ve bunu kararlılıkla uygulayan bir iradeyle esnafın yanında yer almıştır. Bağ-Kur emeklilerine, hükümetimizin yaptığı ilk icraatla, iyileştirici ve memnuniyet doğurucu zam yapılmış, uzun yıllardan sonra ilk kez esnaf ve sanatkâr emeklisinin yüzü gülmüştür. Esnaf ve Kefalet Kooperatiflerinden esnafa verilmek üzere 800 trilyon kredi aktarılmış, bu krediler esnaf ve sanatkârlara kullandırılırken, Bağ-Kur borçlarının mahsup edilmeyeceği düzenlenmiş, ileriki zamanlarda kaynak artırımı devam edecek, faiz oranları istikrarlı hükümetimizle beraber düşmeye devam ettiğinden, kefalet kredileri de ileriki zamanlarda daha da aşağılara düşürülecektir.

Faiz oranı ve iyileştirmeler: Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün söylediğinin aksine, esnaf ve sanatkârımız vergi barışı projesine katılması yönünde zorlanmamıştır; çünkü...

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Herkese telefon gelmiş...

HALUK İPEK (Devamla) - Evet, konuşmanızda, vergi dairelerinden esnafın arandığını ve zorlandığını, eğer bu vergi barışı projesine katılmazlarsa başlarına birçok işin geleceği yolunda zorlandıklarını ifade ettiniz.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Kesin... Kesin... Sayın milletvekilim, aynen...

HALUK İPEK (Devamla) - Şimdi, ben, biraz önce konuşmamın başlangıcında söyledim; esnafın içinde yaşıyorum. Buradan çıktığım zaman, yine yanlarına gidiyorum. Özellikle, Siteler esnafının yanında ve içinde yaşıyorum.

Ülke ekonomisinin düzelmesini arzu eden, vergi ve defter kayıtları -bunu çok içtenlikle söylüyorum- çok düzgün olan esnafımız da katkı vermek için vergi barışı projesine katılmıştır. Evimize gelmişlerdir, birçok yere gelmişlerdir; işyerleri düzgündür, alışverişlerinin tamamı faturalıdır, defter kayıtları düzgündür. Sırf, ülke ekonomisinin düzelmesi için, bu vergi barışı projesine, özellikle Sitelerdeki esnafın birçoğu katılmıştır. Hatta, bu katılım o kadar fazla olmuştur ki, bu oran IMF'yi bile şaşırtmıştır. Krizden geçinenleri, ekonominin düzelmesini ve AK Partinin başarılı olmasını istemeyenleri de, vergi barışı projesinin bu kadar iyi bir oranı yakalamış olması, esasen, kıskandırmıştır.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Biz, sizden daha çok istiyoruz başarılı olmanızı.

HALUK İPEK (Devamla) - Teşekkür ederiz.

Bu projeye katkı veren esnaf ve sanatkârlarımız, ekonomik göstergelerin olumlu sinyal vermesinden memnuniyet duymakta, sunî krizler yaratma peşinde koşanları da -birkaç gün önce birilerinin sunî kriz yaratma peşinde koştuğunu görmüştük- çok iyi anlamaktadır.

Onbeş yılı aşkın bir süredir, esnafın problemleriyle ilgili yasa çalışmaları dahil, tüm sorunları takip eden AK Parti kurucusu, AK Partili bir milletvekili olarak belirtmek istediğim şudur ki, esnafın problemleri yılları aşan bir süreçten gelmektedir. AK Parti, tüm bu sorunlara vâkıf ve çözümleri de hazırdır. Sorunların bir kısmı kısa, bir kısmı orta ve bir kısmı da uzun vadede çözümlenebilecektir. Ülke gerçekleri ve kaynaklar bu şekilde öngörmektedir. Esasen, esnaf, ekonomiyi çok iyi bildiği için "problemleri ben kısa sürede çözerim" diyen siyasîlere de hiçbir zaman  inanmamaktadır. AK Parti, seçim bildirisinde, bunların kısa sürede çözüleceğini de taahhüt etmemiştir. Esnafımız da, bu gerçeği bilerek, çok büyük oranda AK Partiyi tercih etmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşımız, 22 Nisandaki oturumda yapmış olduğu konuşmada "esnaf, bu Meclisten, sorunların konuşulmasını değil, bir an önce çözümlenmesini bekliyor" diyerek, çok doğru bir söz etmiştir.

Evet, esnaf, problemlerin konuşulmasını ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilen Meclis araştırmasıyla, herkes tarafından bilinen sorunların bir kez daha araştırılmasını değil, acilen çözümlenmesini beklemektedir.

AK Parti Grubu, esnaf ve sanatkârlarımızın problemlerinin araştırılarak sürüncemede bırakılmasını değil, zaten bilinen bu problemlerin fiilen çözümlenmesini istemekte ve bu yolda büyük adımlar atmaktadır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Önergeyi kabul edin, kabul edin... Meclis araştırması açılmasının hiçbir zararı yok. Bir taraftan esnafın sorunlarını çözün, bir taraftan araştırma yapılsın.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İpek.

Önerge sahipleri adına, Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnaf ve sanatkârlar ile küçük ve orta boy işletmelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

AK Partinin değerli sözcüsü 22 Nisanda bu konu üzerinde söz alan Sayın Ahmet Küçük'ün konuşmalarını eleştirirken "sadece sorunları saydı" dedi. Elbette Cumhuriyet Halk Partisinin görevi, bu ülkenin esnafının, bu ülkenin çiftçisinin, bu ülkenin memurunun, emeklisinin sorunlarını bu Meclisin kürsüsüne getirmek, bunları dillendirmek, AKP iktidarından sorunların çözümünü istemektir. O açıdan, bunda yadırganacak ne vardır anlamadık. Görüşmeler başlamadan söz alan Sayın Bakan, zaten böyle bir araştırmaya gerek kalmadığını, gerek olmadığını belirtmiş; o nedenle de, Cumhuriyet Halk Partisine sadece sorunları dillendirmek düşmüştür.

Değerli arkadaşlarım, sorun, gerçekten çok önemli bir sorundur; çünkü, esnafımızı, aileleri ve yanlarında çalışanlarıyla birlikte nüfusumuzun aşağı yukarı üçte 1'ini, 20 000 000 yurttaşımızı çok yakından ilgilendiren önemli bir sorundur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, 20 000 000 yurttaşımızın aşını, işini, sağlığını, emekliliğini, insanca yaşanılabilir emekliliğiyle ilgili sorunu, gerçekten çok önemli, tartışılması gereken, araştırılması gereken bir sorun olarak görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, ilk aldığımız kararlardan bir tanesi, biliyorsunuz, lojmanlarda oturmamaktı. Lojmanlarda oturmamamızın gerekçesi neydi; halkla birlikte, iç içe yaşamak, sorunlarını zamanında tespit edip kısa sürede çözümler üretmekti; oturduğumuz mahallelerde alışveriş yaptığımız bakkalın, tıraş olduğumuz berberin, elbise diktirdiğimiz terzinin, bindiğimiz taksici esnafının, alt katımızda oturan Siteler'de mobilyacılık yapan komşumuzun, üst katımızda oturan beyaz eşya bayiinin sorunlarını çok kısa sürede tespit edip, bu Meclise taşımaktı.

Değerli arkadaşlarım, ben gözlüyorum; inanıyorum ki sizler de gözlüyorsunuz. Tüm esnafımız, sanatkârımız, hâlâ büyük sıkıntı içinde. Bindiğimiz taksilerin sahiplerinin neredeyse tümü, ben geçtiğimiz yıllardaki vergilerimi ödeyemiyorum; ödemem gereken Taşıt Vergisini üç yıldır ödemiyordum, nereden çıktı bu ek vergiler diye sormuyor mu?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hiç kimse sormuyor.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Soruyor... Sorun, bindiğiniz taksilere sorun.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - On gündür İstanbul'daydım, kimse sormadı.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Bankalardan kredi alamadığı için, yüksek faizli kredileri alamadığı için, hısımdan akrabadan dolarla paralar alıp işini gücünü yürütmeye çalışan bakkal, her sabah gazete almak için bakkala girdiğimde "ağabey, bugün dolarda yükselme olmayacak değil mi" diyor ve yüreği ağzında, korkuyla yaşıyor. Büyük sorunlar var gerçekten.

Değerli arkadaşlarım, işinin tıkırında olduğunu bildiğiniz bir esnaf var mı; benim işim tıkırında gidiyor, işlerim gayet iyi diyen bir esnaf gördünüz mü, tanıyor musunuz, biliyor musunuz?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Esnafın morali düzeldi.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Kızılay'da indirimler hâlâ devam ediyor değerli arkadaşlarım; yüzde 50 indirim, üstelik beş ay taksit. Sıkıntıda olmayan bir esnaf böyle bir şey yapar mı?!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Vatandaş için ne güzel.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz haftalarda, Muğla Belediye Başkanıyla, Muğla'da pazar yerini dolaşmaya çıktık. Bildiğiniz gibi, pazar yerleri her zaman bağırışların çağırışların olduğu, son derece hareketli, cıvıl cıvıl yerlerdir. Belediye Başkanımızla pazar yerine girdiğimizde bir ölüm sessizliği vardı. Dedik, herhalde bir olay oldu; sorduk, hiçbir olay yok. Biraz dolaştığımızda gördüğümüz manzara gerçekten ürkütücüydü; esnafın morali bozuk, esnaf sıkıntılı, esnaf dertli. Pazar yerinde, siftah etmeyen esnaf vardı değerli arkadaşlarım.

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Esnaf "moral bozucu konuşmalar olmasın şu Mecliste" diyor.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Sadece lafla düzeltmek mümkün olsa, sabahtan akşama güzel şeyler söyleyelim; ama, esnafın moralini düzeltecek projeler geliştirin, eylemler geliştirin, esnafın morali düzelsin.

Değerli arkadaşlarım, 3 Kasımdan önceki sıkıntılar aynen devam ediyor. (AK Parti sıralarından "Hayır, hayır" sesleri) Esnafımız, işçimiz, çiftçimiz, tüm toplum kesimleri, geçim sıkıntısı çekmeye devam ediyor.

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Çorum gösteriyor...

ALİ ARSLAN (Devamla) - Çorum gösteriyor gerçekten. Çorum'da ne var?!

Esnaf ve sanatkârlarımız, vergilerini, elektrik borçlarını, Bağ-Kur ve sigorta primlerini, hatta ev kiralarını, bankadan aldıkları yüksek faizli kredilerle ödemeye devam ediyor. Toplumun gelir düzeyinin düşmesi, gelir dağılımının alt gelir düzeyindeki insanların aleyhine bozulması, esnaf ve sanatkârlarımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Bağ-Kur emeklisi, üzerine giyecek elbise alamaz olmuştur. İşçi emeklisi, bozulan çamaşır makinesini tamir ettirmemektedir. Memurlarımız, kullanılmış kitaplar alarak çocuklarını okutmaya çalışmaktadır. Kısaca, genel anlamıyla, ortadirek dediğimiz kesim, kendi sıkıntılarına, haklı olarak, maksimum tasarrufla çözüm bulmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, bu olumsuzluk, esnafımızın alışveriş yapma gücünü olumsuz etkilemektedir.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik giderilmeli, ulusal gelir adil biçimde paylaştırılmalıdır. Nüfusumuzun çoğunluğunu oluşturan emeklimizin, işçimizin, memurumuzun, çiftçimizin alım gücü yükseltilmelidir. Bu yurttaşların alım gücünün yükseltilmesi, piyasaya hareket getirecektir, esnafımızın sorunları bir ölçüde çözülecektir.

Değerli milletvekilleri, yoğun işsizlik yaşanan ülkemizde, 4 500 000'a yakın esnafımız, yarattıkları birikimlerle bu işsizlik sorununa büyük çözümler getirmeye çalışmaktadır. Bugün, en büyük sorun olan işsizlik sorununun çözümünde esnafımız büyük katkılar veriyor. O nedenle, esnafımızın devletçe desteklenmesi, işyerinin kapanmaması, hatta daha da büyüyebilmesi için teşvik edilmesi, ucuz kredilerle desteklenmesi, bugün yüzde 47 düzeyinde olan esnaf kredi faizlerinin daha da düşürülmesi, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi enflasyon rakamlarının çok az üstünde kredi faizleriyle desteklenmesi gerekiyor.

Esnaf ve sanatkârlarımız, gerek kendi Bağ-Kur primlerini gerekse yanlarında çalıştırdıkları işçilerin sigorta primlerini yatırmak zorundadırlar. Bu prim oranları çok yüksek olduğu için, genellikle sigortasız, kayıtdışı işçi çalıştırarak işlerini devam ettirmeye çalışmaktalar. Bu da, kayıtdışılığı teşvik etmektedir. Sigorta primleri yeniden düzenlenmeli, kayıtdışılığın önüne geçilmelidir.

Yıllarca, esnaf ve sanatkârlarımızın en büyük desteği olan Halk Bankasının özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir. Esnaf ve sanatkârlara verdiği krediler nedeniyle değil, yakın akrabalara, siyasî yandaşlara hortumlatıldığı için zarara uğrayan Halk Bankası, esnaf ve sanatkârlarına destek veren bir güç olarak özerkleştirilerek hizmetine devam etmelidir.

Özelleştirmek amacıyla birçok ilçemizde kapatılan Halk Bankası şubeleri yeniden açılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, KDV oranları çok yüksektir. Bu oranlar alışverişlerde fiş ve fatura alınmasını engellemekte, kayıtdışılığı teşvik etmektedir. KDV oranları mal gruplarına göre yeniden düzenlenmeli ve KDV oranları düşürülmelidir.

Esnaf ve sanatkârlığa yeni başlayan mükellefler, bildiğiniz gibi, yazarkasa almak zorunda. İşinde başarılı olup olmayacağı belli olmadan aldırılan bu yazarkasalar, maalesef, büyük bir yük teşkil etmektedir. O açıdan, esnaf ve sanatkârlarımız bir yıl deneme süresi sonunda yazarkasa almaya mecbur edilmelidir.

AHMET YENİ (Samsun) - Yazarkasa deyince...

ALİ ARSLAN (Devamla) - Akla geliyor; ama, başına ne geldiğini de biliyorsunuz, inşallah sizin başınıza gelmez.

İstihdam yaratmaya yönelik devlet destekleri, 1 ilâ 9 işçi çalıştıran mikro işletmeleri kapsayacak biçimde yeniden düzenlenmelidir.

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Arslan.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Bu doğrultuda, yeni istihdam yaratacak esnaf, sanatkâr ve küçük işletmelere, vergi kolaylıkları ve çeşitli teşvikler sağlanmalıdır.

Bağ-Kur emeklilerine, yaşamının geri kalan bölümünü rahatça, namerde muhtaç olmayacak şekilde yaşayabileceği, emekli olduktan sonra yeniden çalışmak zorunda kalmadığı bir emekli maaşı verilmelidir. Yılbaşında verilen ekzam, bir yıllıktır, önümüzdeki yılları kapsamamaktadır. Zaten, seçim öncesi, hükümetin memurlara verdiği, yılbaşında da esnaf ve işçi emeklilerine verilmek üzere söz verdiği zamdır verdiğiniz zam, AKP iktidarının planladığı bir zam değildir.

Değerli milletvekilleri, son iki yılda kapanan işyeri sayısı 300 000'i aşmıştır. Bu sayıdan çok daha fazla sayıda işyeri kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu, elbette, öncelikle, bu yurttaşlarımızın sorunu gibi görünüyor; ancak, soruna acil çözüm bulmazsak, bu, işsizlik demek, açlık demek, eğitim sorunları demek, sağlık sorunları demek, üretim sorunları demektir. Bu sorun, ne kadar bu arkadaşlarımızın sorunuysa, elbette, AKP hükümetinin ve bu Meclisin sorunudur. Elbette, değerli arkadaşımın bahsettiği gibi, kaynak sorunudur.

Değerli arkadaşlarım, kaynak, zaten sıkıntı çeken, sıkıntı içindeki esnaf ve sanatkârlarımıza ekvergi demek değildir. Kaynağı, AKP Milletvekili Sayın Emin Şirin, basında gösteriyor. Kaynağı, geçtiğimiz dönem adından sıkça bahsedilen Sayın Banker Kastelli söylüyor. Bankalardan 22,4 milyar dolar hortumlayıp, bu paraları ödemeyen, zevki sefa içinde bu paraları afiyetle yiyen hortumcuların yakasına yapışıp, bu halkın cebinden çaldıkları bu paraları geri almaktır kaynak; dolar, borsa, faiz oyunlarıyla yüzmilyarlar kazanıp, vergi vermeyenlerden alınacak vergidir kaynak...

BAŞKAN - Sayın Arslan, sözlerinizi toparlar mısınız.

ALİ ARSLAN  (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, bir dönem "Anadolu arslanları" olarak gündeme gelen KOBİ'ler, ihracat, yatırım, istihdamla Türkiye'nin gururuydu. Tarım dışı üretimin yüzde 90'ını, ihracatın ise yüzde 60'ını gerçekleştiren bu işletmelerin bankacılık sisteminden kullandığı kredi tutarı ise, toplamın ancak yüzde 5'i düzeyinde. Bu çarpıklığın düzeltilmesi gerekiyor.

İhracatımızın lokomotifi KOBİ'lerin de büyük sorunları var ve birçoğu kapanmakla karşı karşıya. Bugün, birer mecalsiz arslan haline dönüşen KOBİ'lerin, yeni teşviklerle, ucuz enerji, ucuz kredi olanaklarıyla güçlendirilip, Anadolu arslanı sıfatının yeniden kazandırılmasına güç vermek gerekiyor, destek vermek gerekiyor. Bunu da Meclis yapacak.

Değerli arkadaşlar, bir bölümünü saymaya çalıştığım sorunların, tek tek ele alınması yerine, global olarak, topluca incelenip, çözümler getirilmesi, bu sorunların çözümünde çok önemlidir diye düşünüyoruz.

Her zaman iç içe yaşadığımız esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarının çözüm için, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımızdan da anlayış ve destek bekliyoruz.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Meclis araştırması açılması hususunu kabul edenler.... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Meclis araştırması açılması istemi kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 24 milletvekilinin, Pamukbank'ın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi ile ilgili iddiaların araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci , İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

2. - Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 24 milletvekilinin, Pamukbank'ın Tasarruf  Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmesi ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)

BAŞKAN - Hükümet?.. Yok.

Bir defaya mahsus olmak üzere önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımızın bundan sonraki kısmında, öyle anlaşılıyor ki, hükümet yok. O nedenle, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Nisan 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 18.14