DÖNEM
: 22 CİLT : 13 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
72 nci Birleşim
29 . 4 . 2003 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Muharrem
Eskiyapan'ın, Kayseri İlinin ekonomik, sosyal ve güncel sorunları ile alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Zeki Ergezen'in cevabı
2.- Mardin Milletvekili Süleyman
Bölünmez'in, Mardin İlinin kültür ve inanç zenginliğine ilişkin gündemdışı
konuşması
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Tekelin özelleştirilmesinin getireceği sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi
Başkanı Şefik Dzaferovic'in vaki davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'a refakat edecek
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/252)
2.- Avrupa Kıtası Habitat Global
Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz'ün, TBMM Çevre Komisyonu
Başkanı Münir Erkal'ı Habitat Dördüncü Dünya Parlamenterler Forumuna davetine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/253)
3.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın
(6/331) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/49)
4.- Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'ın,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/23), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/50)
IV.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün,
yerel basının desteklenmesi için yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/139)
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un,
bir davada sanık olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/140)
3.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumuna katılanlara ve Türk Gecesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/146)
4.- Çorum Milletvekili Feridun
Ayvazoğlu'nun, Azerbaycan'da saldırıya uğrayan iki Türk üniversite öğrencisine
ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/154)
5.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in,
ihale ilanlarının yerel basında yayımlanmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü
soru önergesi (6/158)
6.- Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki Kültür Merkezi Projelerine ilişkin Kültür Bakanından
sözlü soru önergesi (6/160)
7.- Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün,
AKP Genel Başkanı hakkında verilen beraat kararının Hazine avukatlarınca temyiz
edilip edilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/161)
8.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün,
zeytin hastalıkları ile mücadele çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/165) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü'nün cevabı
9.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün,
fıstık çamı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/166)
10.- Antalya Milletvekili Tuncay
Ercenk'in, zorunlu tasarruf nemalarının ne zaman ödeneceğine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/172)
11.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce'nin, Yalova'da yapılan kalıcı konutların yer tespitine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/173)
12.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, sayısal loto sisteminin bakım-onarım ücretine ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/174)
13.- İstanbul Milletvekili İsmet
Atalay'ın, BDDK ile Çukurova Grubu arasında yapılan protokole ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/175)
14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
çiftçilerin faiz borçlarının silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/176) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
15.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün,
Millî Emlak Genel Müdürlüğüne devredilen milletvekili lojmanlarına ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/178)
16.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün,
milletvekili lojmanlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
sözlü soru önergesi (6/179) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail
Alptekin'in cevabı
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Çukurova Grubunun borcuna uygulanan ödeme planına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/180)
18.- Antalya Milletvekili Tuncay
Ercenk'in, çiftçilerin faiz borçlarına ve tarımsal girdilerin vergilerine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/182) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sami Güçlü'nün cevabı
19.- Antalya Milletvekili Tuncay
Ercenk'in, esnafın kredi faizi borcunun silinip silinmeyeceğine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/183)
20.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
ziraî ilaç analiz ücretlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/184)
21.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
bürokrat atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/185)
22.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
Bağ-Kurlu ve sosyal güvencesi olmayan özürlü çocukların eğitim sorununa ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/186)
23.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in,
yapı denetim şirketlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/188)
24.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in,
belediyelerdeki imarla ilgili teknik personele ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/189)
25.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in,
Karayolları Trafik Yönetmeliğine bir and metni eklenip eklenmeyeceğine ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/190)
26.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın,
muhtarlar ile köy ihtiyar heyeti üyelerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/191)
27.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/192) ve Tarım ve Köşişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Sevigen'in, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli iki şube müdürünün görevden
alınmasıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu'nun cevabı (7/317)
2.- Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, Isparta İlindeki sulama alanlarında alınan tedbirlere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/336)
3.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un,
çiftçi borçlarına ve doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/349)
4.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya
Diren'in, Tokat İlinde doğalgaz kurulum çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/351)
5.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
Antalya İlindeki belediyelere aktarılan kaynaklara ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/354)
6.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
Toplu Konut politikasına,
Antalya'da afete uğrayan bazı beldelerin
sorunlarına,
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/358,7/359)
7.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Konut Edindirme Yardımı Hesaplarının Tasfiyesi Hakkındaki Tebliğe ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/360)
8.- Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur'un, Adana'da patlama meydana gelen bir binaya ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/361)
9.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un,
Şanlıurfa'ya düşen füzelere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi
Gönül'ün cevabı (7/364)
10.- Adana Milletvekili Atillâ
Başoğlu'nun, son on yılda çıkarılan petrole ve sondaj çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/378)
11.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, NATO yolu olarak bilinen karayolu projesine ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/387)
12.- İzmir Milletvekili Muharrem
Toprak'ın, Başbakanlık bursundan yararlananların sayısına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/403)
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve
54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24)
2.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün
Dağcıoğlu ve 24 milletvekilinin, Pamukbankın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilmesi ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Özlek,
Türkiye'de lokantacılık ve pastacılık sektörüne uygulanan KDV oranları ile işe
yeni alınan işçilerin deneme sürelerinin ortadan kaldırılarak zorunlu SSK'lı
yaptırılmalarının getirdiği sorunlara,
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek, köy
enstitülerinin kuruluşunun 63 üncü yıldönümüne,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal'ın,
kayısı üretiminde karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi.
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler ve 32
milletvekilinin, Mersin serbest bölgesinin sorunlarının araştırılarak (10/67),
Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 29
milletvekilinin, Van Gölündeki kirlenmenin önlenmesi ve Van İlinde turizmin
geliştirilmesi için (10/68),
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri okundu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın
(6/295) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Genel Kurulun 24 Nisan 2003 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde; daha önce, gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan, 126 sıra sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik
Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısının,
kırksekiz saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci sırasına alınmasına; bu
kısmın 32 nci sırasında yer alan 118 sıra sayılı Bazı Kanunlardaki Cezaların
İdarî Para Cezasına Dönüştürülmesine Dair Kanun Tasarısının ise 3 üncü sırasına
alınmasına ve çalışma süresinin, gündemin 4 üncü sırasına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubunun
önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, İş Kanunu
Tasarısı (1/534) (S. Sayısı: 73), 14 üncü maddesi ve görüşülmeyen diğer
maddeleriyle birlikte, İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca, Komisyona geri
verildi.
2 nci sırasına alınan ve Anayasanın 89
uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderilen, Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu
Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısının (1/532, 1/11) (S.
Sayısı:126), görüşmelerini takiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan
sonra,
3 üncü sırasına alınan, Bazı Kanunlardaki
Cezaların İdarî Para Cezasına Dönüştürülmesine Dair Kanun Tasarısının (1/545)
(S.Sayısı: 118), görüşmelerini takiben,
Kabul edildikleri ve kanunlaştıkları
açıklandı.
29 Nisan 2003 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 20.50'de son verildi.
|
|
Sadık Yakut |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Ahmet Küçük |
|
Mevlüt Akgün |
|
Çanakkale |
|
Karaman |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
No.: 98
II. - GELEN KÂĞITLAR
25. 4. 2003 CUMA
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili
Atilla Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin bazı ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/412) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.4.2003)
2.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Güler'in, Mersin Bozyazı İlçe Millî Eğitim Müdürünün tayinine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/413) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.4.2003)
3.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Güler'in, Sağlık Yüksek Okulu mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/414) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.4.2003)
4.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Güler'in, Tarsus-Çamlıyayla köprü ve yol ihalesinin iptal edilmesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/415) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.4.2003)
5.- Denizli Milletvekili
Mehmet Uğur Neşşar'ın, Denizli İl Sağlık Müdürlüğüyle ilgili bir iddiaya
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/416) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.4.2003)
6.- İstanbul Milletvekili
Ali Rıza Gülçiçek'in, İmar Kanununa göre umumî hizmete ayrılan alanlarda
cemevlerine yer verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/417) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.4.2003)
7.- Edirne Milletvekili
Necdet Budak'ın, ÖSYM tarafından yapılan yabancı dil sınavlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/418) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.4.2003)
8.- İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in, Ulusal Sinema Kurumu Kanunu Tasarısı hazırlıklarına ilişkin
Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/419) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.4.2003)
9.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, SSK hastanelerindeki bazı uygulamalara ve sözleşmeli
personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/420) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2003)
10.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, SSK hastanelerinde çalışan sözleşmeli personele ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/421) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.4.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Samsun Milletvekili
Haluk Koç'un, TRT Genel Müdürü adaylarının seçimine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (6/463) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2003)
2.- İzmir Milletvekili
Ali Rıza Bodur'un, Bergama Belediyesinin Jeotermal enerji projesine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (6/464) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.4.2003)
No.: 99
28. 4. 2003 PAZARTESİ
Cumhurbaşkanınca Geri Gönderilen Kanun
1.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4841 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89
uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi (1/584) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2003)
Tezkereler
1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in; Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/247) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.4.2003)
2.- Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu'nun; Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/248) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.4.2003)
3.- Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu'nun; Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/249) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.4.2003)
4.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un; Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/250) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.4.2003)
Raporlar
1.- Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile İçişleri; Tarım, Orman ve Köyişleri ve Adalet Komisyonları Raporları
(1/407) (S. Sayısı: 125) (Dağıtma tarihi: 28.4.2003) (GÜNDEME)
2.- Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile 8.6.1984 Tarihli ve 222 Sayılı Çevre Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.1989 Tarihli ve 389 Sayılı
Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
18.1.1990 Tarihli ve 400 Sayılı Çevre Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname, 9.8.1991 Tarihli ve 443 Sayılı Çevre Bakanlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun hükmünde Kararname ve Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri
ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/546, 1/63, 1/142, 1/151, 1/180) (S.
Sayısı: 127) (Dağıtma tarihi: 28.4.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, basında yer alan kamu
bankaları genel müdürlerinin maaşlarıyla ilgili habere ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/422) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)
2.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi
Daire Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/423) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, personel atamalarına ve emekliye sevk edilen personele ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/465) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)
2.- Aydın Milletvekili
Özlem Çerçioğlu'nun, hayvancılığın geliştirilmesi için kullandırılan kredilere
ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/466)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2003)
3.- İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü'nün, bir Bakanın Özelleştirme Yüksek Kurulu üyeliğinin sona ermesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/467) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.4.2003)
No. : 100
29. 4. 2003 SALI
Tasarı
1.- Sivil Hava Araçları Üçüncü Şahıs Malî Mesuliyet Sigortasının
Ticarî Olarak Temin Edilemeyen Kısmının Devlet Garantisiyle Karşılanması
Hakkında Kanun Tasarısı (1/585) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2003)
Teklifler
1.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın; 24.2.1983 Tarih ve 2802
Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi (2/121) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
2.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in; 4833 Sayılı 2003 Malî Yılı
Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/122) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın; Muhtar Ödenek ve Sosyal
Güvenlik Yasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/123)
(İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi (2/124) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.4.2003)
5.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın; 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/125)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2003)
Tezkere
1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/251) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.4.2003)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in, Millî Saraylar Daire Başkanlığında çalışan geçici işçilerin sözleşmelerinin
yenilenmemesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru
önergesi (6/424) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)
2.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Kerkük'teki Türkmen ve Arapların güvenliklerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/425) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)
3.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Türkiye'nin Yunanistan
politikasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü
soru önergesi (6/426) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)
4.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, lise son sınıf öğrencilerinin üniversiteye hazırlanma
amacıyla rapor almalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/427) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)
5.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, ülkemizdeki yabancı askeri üslerin denetimine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/428) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Konya Milletvekili
Nezir Büyükcengiz'in, milletvekili lojmanlarının satışına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (6/468) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)
2.- Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü'nün, TPAO ve yabancı firmaların Trakya bölgesindeki petrol ve
doğalgaz üretimlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (6/469) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
29 Nisan 2003 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, 3
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Kayseri İlinin ekonomik, sosyal ve güncel sorunları konusunda söz isteyen,
Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan'a aittir.
Buyurun Sayın Eskiyapan.
(CHP sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Muharrem Eskiyapan'ın, Kayseri İlinin ekonomik, sosyal ve güncel
sorunları ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
MUHARREM ESKİYAPAN
(Kayseri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kayseri'nin ekonomik, sosyal
ve güncel sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
televizyonlarında bizleri izleyen halkımızı ve Yüce Meclisin değerli üyelerini,
şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, sevgilerle, saygılarla
selamlıyorum.
Kayseri'nin, muhalefet
partisine mensup tek milletvekili olmam nedeniyle, AKP'li milletvekili
arkadaşlarımın, iktidar partisi milletvekili olarak yapamadıkları bazı
eleştirilere de tercüman olacağıma inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
seçim çalışmalarımız esnasında, ilimizde tespit etmiş olduğum bellibaşlı
sorunlarla ilgili olarak resmî bilgi sahibi olmak amacıyla, ilgili
bakanlarımıza, yazılı olarak cevaplandırmaları istemiyle sorular tevcih ettim.
Bu sorulara aldığım yanıtların, klasik bürokratik mekanizmaların klasik
yöntemleriyle cevaplandırılan metinlerden oluştuğunu gördüm. İlimizin
sorunlarının, Yüce Mecliste, bu kürsüden dile getirilmesinin çözüme katkı yapacağı
umuduyla, bu konuşmayı yapmak durumunda kaldım.
Kayseri'nin, günde 20
000'e yaklaşan şehiriçi trafik yoğunluğunun azaltılması ve gelişmişlik
düzeyiyle bağdaşan bir ulaşım ağına sahip olabilmesi için -kara, hava ve
demiryolu ulaşımında çevre illerin gerçek anlamda merkezi olması nedeniyle-
yapılan Kayseri Kuzey Çevre Yolu Projesi, 28 kilometresi anayol, 10 kilometresi
de bağlantı yolları olmak üzere, toplam 38 kilometre uzunluğundadır. Söz konusu
projenin, 2002 yılı sonu itibariyle fizikî gerçekleşmesi yüzde 13 civarındadır.
Ödeneklerin geçmiş yıllardaki seviyelerde kalması durumunda, projenin
tamamlanması için 14 yıl daha beklemek gerekecektir. Bu nedenle, Kayseri Kuzey
Çevre Yolu Projesinin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
diğer önemli bir husus da, bölge halkı arasında "Gıcık Tüneli" olarak
bilinen Develi İkinci Merhale Sulama Projesidir. Bu projenin de gerçekleşme
oranı yüzde 22'ler seviyesindedir. Şu ana kadar, sulanabilen yaklaşık 18 500
hektar alanın 2 katı, 35 000 hektarlık bir alanı sulayacak olan projenin de en
kısa sürede bitirilmesini istemekteyiz.
Kayseri Havaalanımızın
kapasitesi, yıllık 400 000 yolcudur; ancak, özellikle yaz aylarında yurt
dışından tarifeli ve charter seferlerinin yoğunlaşması ve çok sayıda turist
girişi nedeniyle, terminal binası çok yetersiz kalmakta, gelen yolcular mağdur
olmaktadır. Bu nedenle, havaalanı terminal binasının genişletilmesi ve dış
hatlar kısmının Batı standartlarına kavuşturulması zorunluluk haline gelmiştir.
Bu konuda Sayın Millî Savunma Bakanımızın ilgisini rica ediyorum.
Erciyes Dağı, Bakanlar
Kurulunca kış sporları turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Bölgede, halen
inşaatı devam eden 2 küçük otel, işletmede olan 1 özel otel ve askerî tesisler
hariç olmak üzere, toplam yatak sayısı 900 civarındadır. Bu yatakların tamamı
"eğitim ve dinlenme tesisleri" adı altında kamuya aittir. İlimiz
genelinde Turizm Bakanlığından belgeli 1 500 yatak kapasitesi göz önüne
alındığında, Erciyes Dağındaki 900 yatak kapasitesinin önemi daha da
artmaktadır. Bu nedenle, Erciyes Dağındaki, turizme hiçbir katkısı olmayan,
kamuya ait bu tesislerin bir an önce özel sektöre devredilerek, Erciyes Dağının
heybetine yakışır bir tanıtım anlayışı içinde, kış sporları merkezi olarak
turizmin hizmetine kazandırılması mutlak bir zorunluluk haline gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Kayseri İli sınırları içinde yapımı dört yıldır devam eden Yamula
Barajı inşaatı, halen karayolları ağında bulunan Felahiye-Kayseri ve
Boğazlıyan-Erkilet-Kayseri yollarını su altında bırakacaktır. Baraj inşaatının
tamamlanmasıyla birlikte, şu an kullanılmakta olan mevcut yol 30 metre suyun altında
kalacaktır. Söz konusu bu yolun maliyet ve zaman yetersizliği sebep
gösterilerek, bunun yerine, mevcut yoldan iki kat daha uzun bir yol
önerilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Eskiyapan.
MUHARREM ESKİYAPAN
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkanım; toparlıyorum.
15 adet ilçe ve yerleşim
merkezini zor durumda bırakacak olan bu uygulama önerisi doğru değildir.
Altyapı yatırımlarına yönelik olarak gerçekleştirilen kamu yatırımlarının
ölçüsü, maliyet hesabından öte, vatandaşın memnunluk düzeyi ve uzun yıllara
yayılan bir maliyet ölçüsü olarak hesap edilmelidir. Zaten mahrum durumda olan
yörenin mağduriyetini iyice artırmamak için bu yeni öneriden vazgeçilerek,
mevcut yolun, yeni bir köprü yapılarak kullanıma sokulmasını bölge halkımızın
haklı talebi olarak dikkatinize sunuyorum.
Sayın Başbakanımızın
"Köy Hizmetleri ve Karayolları ekiplerinin makine parkını faaliyete
geçireceğiz" sözüne güvenmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bütçe açıkları sürekli artmakta ve kaynak ihtiyacı en yüksek seviyelere ulaşmış
bulunmaktadır. Ekonomik kriz süresince, Kayseri'de, 4 000 civarında esnaf ve
sanatkârımız kepenk kapatmıştır. İhracatın ithalatı karşılama dengeleri
bozulmuş ve ülke ekonomisi daralmıştır. Daralan ekonomik sistemde üretim
düşmüş, istihdam gerilemiş ve buna bağlı olarak da vergi geliri azalmıştır.
Emekli Sandığı ve Sosyal
Sigortalar Kurumu emeklisi olanlara uygulanmadığı halde, Bağ-Kur emeklisi olan
esnaf ve sanatkârlarımızdan kesilen yüzde 10 sosyal güvenlik destek priminin
ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Esnaf ve sanatkârlarımız
haksız rekabete karşı korunmalı, işletme sermayesi ve finans problemlerine
çözüm bulunmalı ve kullandıkları kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payının
artırılmasına yönelik olarak, halen yetersiz kalan ve farklı sebeplerden dolayı
zafiyete uğramış olan Halk Bankasının ve diğer KOBİ finans kurumu ve
sistemlerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
Ekonomik krizle gelinen
ortam ortadan kalkıncaya kadar, Bağ-Kur prim oranlarının artırılmamasını,
"vergi barışı" olarak adlandırılan yasada olduğu gibi Bağ-Kur prim
borçlarının da belli bir zamana yayılarak ödeme ve tahsilat kolaylığı sağlanması
hususunu da dikkatlerinize sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Türkiye ekonomisine katkıda bulunmak amacıyla elinde bulunan
parayı repoya, faize yatırmak yerine yatırıma dönüştürerek istihdama katkıda
bulanan, vergisini ödeyen sanayicilerimizin vergi oranları, sosyal sigortalar
primleri ve başta enerji olmak üzere, girdi fiyatlarının yüksekliği gibi genel
sorunlarının yanında, Kayseri'ye de özgü olarak, şehirlerarası nakliye
işlerinde kamyon ve TIR'lar kullanılmaktadır.
Ülke olarak yaşadığımız
ekonomik kriz, doğal olarak Kayseri'yi de etkilemiş; ancak, sanayici ve
işadamlarımızın akılcı ve tedbirli davranmaları sonucu aldıkları önlemler
sayesinde, zarar, en az ziyanla atlatılmaya çalışılmıştır.
BAŞKAN - Sözlerinizi
toparlar mısınız Sayın Eskiyapan.
MUHARREM ESKİYAPAN
(Devamla) - Hay hay efendim.
Ayakta kalabilmenin en
önemli nedenlerinden biri, ilimizdeki ihracatın artmış olmasıdır. Kayseri ve
diğer illerdeki gümrüklerden çıkışı yapılan Kayseri orijinli malların toplam
tutarı, her yıl artan bir oranda devam etmektedir.
Maliyetlerin düşürülmesine
etki edecek ucuz taşımacılık yollarından biri olan tren taşımacılığının
yaygınlaştırılmasına yönelik olarak, Kayseri organize sanayi bölgesi ve Kayseri
serbest bölgesine, tren yolu hattı ile kara konteyner terminalinin yapılması
sonucu, sanayici ve işadamlarımız, ürettikleri malları daha da güvenli ve daha
ucuz bir şekilde nakletme şansına sahip olmak istemektedirler. Bu olay
"Kayseri'ye de liman isteyen milletvekili" esprisini haklı çıkaracak
bir konudur. Bu tren yolları ve konteyner terminali, Kayseri sanayiinin
gerçekten limanı olacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
diğer konulara geçmeden evvel, Sayın Başkan eğer müsaade ederse, bir konuya
daha değinip fazla zamanınızı almak istemiyorum.
BAŞKAN - Sayın Eskiyapan,
toparlarsanız...
MUHARREM ESKİYAPAN
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, pancar çiftçilerimizle ilgili olarak önemli
bir noktayı da dikkatinize sunmak istiyorum.
Kayseri şeker fabrikası
yönetimince yapılan işlerle ilgili olarak, mevcut yönetim hakkında çok ciddî
iddialar ortaya atılmaktadır. Değerli Sanayi Bakanımız Ali Coşkun Bey, bu
iddiaların araştırılması için teftiş kurulunu harekete geçirmiş ve gereğini
yaptırmıştır. Personel alımı konusunda kişisel tercihler, Pansu ve burada
söylemediğim diğer bazı konular hakkında ortaya atılan iddiaların tamamı teftiş
raporunda yer almıştır. Bundan sonrası cumhuriyet savcılarımız ve
yargıçlarımızın görev alanına girmektedir. Bu nedenle, cumhuriyet savcılarımızı
göreve davet ediyor; konunun bu yönünü de Sayın Adalet Bakanımızın dikkatlerine
sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Kayseri İlimizin sorunlarına ve bazı genel sorunlara dönük olarak
yapmış olduğum tespitleri, Meclisimizin ve hükümetimizin dikkatine sunuyorum.
Beni dinlemek lütfunda
bulunduğunuz için teşekkür ediyor, ekranları başında bizi izleyen halkımızı,
Yüce Meclisin değerli üyelerini, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına
sevgilerle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eskiyapan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, gündemdışı konuşmanın yolla ilgili
kısmına cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Gündemdışı
konuşmaya, hükümet adına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen cevap
verecekler.
Buyurun Sayın Ergezen.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabiî,
gündemdışı konuşmanın içeriğinden yeni haberimiz oldu; yol konusu gündeme
gelince de, cevap verme ihtiyacı hissettim. Muharrem Beye teşekkür ederim, bize
açıklama yapma imkânı tanıdıkları için.
Tabiî, Kayserililer, yol
konusunda şikâyetçi olamazlar; yani, ister muhalefette olsunlar, ister
iktidarda olsunlar şikâyetçi olamazlar. Niye; buradan çıkacaksınız...
Kırıkkale, Kırşehir, Kayseri'de harıl harıl yol çalışması yapılıyor.
MUHARREM ESKİYAPAN
(Kayseri) - Sayın Bakanım, çevre yolunu söyledim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Bir dakika, çevre yoluna geleceğim canım;
buraya çıkmışken, biraz da kenar yollardan bahsedeyim, her zaman bu fırsat
bulunmuyor.
1997 yılında yapımına
başlanmıştı Kayseri'den bu tarafa doğru -20 küsur kilometre yol- yedi - sekiz
yılda, arpa boyu ilerlendi; ama, biz iktidara geleli beş ay oldu, Kayseri'nin
çıkışındaki köprünün temelini attık -Kayseri'nin çıkışında, 20 nci kilometrede
mi, 22 nci kilometrede mi- Başbakan Abdullah Gül'le beraber. Emanet yoluyla yol
yapımına, Kayseri'den itibaren yoğun bir şekilde başladık; Kırşehir'den
Kayseri'ye doğru başladık; Kırıkkale'den Kırşehir'e doğru köprüleri ihale
ettik. Taşeronlar, şu anda, harıl harıl çalışıyor. Oradan geçen bütün
otobüslerden telefonla bizi arıyorlar, teşekkür ediyorlar.
Onun için, önce, Muharrem
Beyin de bize bir teşekkür etmesini bekliyorum; gecikmiş olsa bile, ikinci defa
kürsüye çıktığında, Kayserililer adına, muhalefet olarak güzel bir örneklik
sergilemesini istiyorum, teşekkür etmesini bekliyorum; bir.
İkincisi, çevre yoluna 9
trilyon lira koydurduk; 18'e göre proje çözüldü. Ben, huzurunuzda, Kayseri
Belediye Başkanına teşekkür ediyorum. Şu -18 inci madde var- 18 inci maddeye
göre kamulaştırma parası ödememek için, Kayseri'nin trafik yoğunluğunu,
Anadolu'nun bütün yollarının -doğunun, güneydoğunun- oradan geçişini bilerek,
Kayseri'ye atladık gittik; ekiplerimiz de gitti, kendim de gittim. Belediye
başkanıyla görüştük; 18'e göre projeyi çözdük; Kayseri'nin içinden geçecek yolu
da belediyeye devrettik şifahen, formaliteler tamamlanıyor; çevre yolu da
hazırlandı, 9 trilyon da para koyduk bu işe.
MUHARREM ESKİYAPAN
(Kayseri) - Sağ olun Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Dolayısıyla, böyle, arpa boyu ilerlemeler falan
yok. Diğer yatırımları bilmiyorum, bizim Karayolları çok hızlı gidiyor. Nazar
değmemesi için dua etmeniz lazım, tamam mı; o kadar... Bundan daha hızlı yol
yapmak, Türkiye Cumhuriyetine nasip olmamıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Hemen, yeri gelmişken
söyleyeyim. Kocaeli Belediye Başkanının, çok uzun zamandan beri -böyle, evet
deyince, onun için söyleyeyim; gündemdışı gibi- işte, efendim, 1 trilyon
ödenekten dolayı, 700 milyar ödenekten dolayı, ne yapıyorlardı bizim
Kocaeli'nin minibüslerini; şöyle bir "u" çektiriyorlardı; vatandaşa,
ıstırap, çile; ama, biz, muhalefetten bu teklif geldi diye yan yatmadık, sumen
altı etmedik; Başkanın geldiğinin sabahı, Karayolları elemanlarını Kocaeli'ne
gönderdik. Evet, dediğiniz doğruymuş, el hak dedik, projeye karar verdik ve 700
milyar liralık da kamulaştırma bedelini göndermeye karar verdik. Biz bu kadar
hızlı çalışıyoruz, bu kadar kararlıyız, bu kadar azimliyiz.
Onun için, muhalefet
kürsüye çıksa dahi, muhalefet olsanız dahi, muhalefetin bir milletvekili,
Kayseri'de çevre yolu projesinin çözülüp çözülmediğini öğrenmiş olması lazım;
çünkü, ben her zaman söylüyorum, muhalefet, bir nevî istişarî mekanizmadır;
muhalefet, bir nevî, iktidara ışık tutan yerdir; muhalefet, bir nevî,
eksikliklerimizi bize hatırlatmaktır; muhalefet, bir başka anlamda da,
iktidarın artılarını gündeme getirmek suretiyle, gelecekte kendisine çok iyi
bir zemin hazırlamalıdır; muhalefet, bunu da bilmesi lazım. Onun için,
Kayserililere buradan sesleniyoruz; bugünkü hükümete, Bayındırlık Bakanlığına,
valiye, Karayollarının, işçilerine, memurlarına, dozercisine, greydercisine
teşekkür edin; çünkü, yıllardan beri... Ankara'dan çıkacaksınız, Kayseri'ye
kadar tek yolda gideceksiniz. Bu sene, kar yağmadan, Ankara'dan çıkan adam,
Kayseri'nin içine kadar bölünmüş yolla gidecek. Bunun azim ve kararlılığı
içindeyiz. (Alkışlar)
Bugün aldığımız bir karar
daha var. Eğer başarabilirsek, Bursa'dan çıkan insan, Ankara'ya kadar bölünmüş
yolla gelecek. (Alkışlar) Evet, bugün almış olduğumuz bir karar... Gerekli
talimatları verdik, çalışmaları yaptık. Çoğu zaman evimize gitmememizin sebebi,
çoğu zaman grup toplantılarına gelmememizin sebebi, çoğu zaman şurada
bulunmamamızın sebebi, bu projelere çalışmaktan vakit bulamadığımız içindir.
(Alkışlar)
Onun için,
arkadaşlarımız, iktidar olsun muhalefet olsun, sabırsızlığa gerek yok. Seçmenin
de tahriklerine kapılmayın; ama -burada iktidara sesleniyorum, kendi
arkadaşlarıma- bizim ilçenin yolu, köyün yolu, şehrin yolu ne olacak?.. Daha
beş aylık iktidarız; önümüzde beş yıl var. Sabırlı olun, bekleyin. Anadolu, bir
baştan bir başa, karayoluyla, demiryoluyla döşenecektir. Bu çalışmalar
yapılıyor. (Alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Samsun?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Samsun'a gittiğinizde söyleyin, onların da
ödeneğini koyduk. Bunları söyleme ihtiyacını hissettim bu konuşmayı duyduktan
sonra.
Özetleyecek olursak;
Kayseri'nin çevre yoluna 9 trilyon lira konulmuş, 18'e göre problem çözülmüş, Kayseri'nin
içinden geçecek yol belediyeye devredilmiş, Kayseri'den Ankara'ya gelecek yol
da tamamlanmış olacak diyoruz.
Kocaeli Milletvekiline de
buradan o müjdeyi vermekten dolayı mutluluk duyuyorum ve hepinize teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Rüzgârdan Karadenize bir şey çıkmadı Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz,
Mardin İlinde kültür ve inanç zenginliği konusunda söz isteyen, Mardin
Milletvekili Süleyman Bölünmez'e aittir.
Buyurun Sayın Bölünmez.
(Alkışlar)
2. - Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez’in, Mardin İlinin
kültür ve inanç zenginliğine ilişkin gündemdışı konuşması
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Müslümanların, Süryanîlerin,
Ermenilerin, Yezidîlerin, Yahudilerin inançlarını özgürce yerine getirebildiği,
birbirleriyle barış içinde yaşadığı, kız alıp verdiği, ortak çözümler ürettiği
bir ilin, Mardin'in milletvekili olarak, Mardin İlinin kültür ve inanç
zenginliği konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, malumunuz, geçtiğimiz pazar günü Hıristiyan âleminin en önemli
bayramlarından birisi olan paskalya tüm dünyada kutlandı. Hıristiyan dünyasının
en önemli ve eski eserlerinden Mardin İlindeki Kırklar Kilisesindeki törenlere,
elhamdülillah Müslüman bir milletvekili olarak, il valimiz ve bürokratlar, AK
Parti ve Cumhuriyet Halk Partisinin il yönetimleriyle beraber ben de katıldım.
Bu tören, kavganın, savaşların, çatışmaların, şiddetin yaşandığı günümüzde tüm
dünyaya örnek olabilecek nitelikte, farklı inançların, farklı düşüncelerin
barış içinde bir arada yaşayabileceğinin en güzel göstergesiydi. İşin asıl
güzel yanı, bu tören, Türkiye'de, Mardin'de gerçekleşti ve bu tören, ne mutlu
ki, her yıl gerçekleşiyor.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bendeniz, ülkemizde yaşanan ve inanç özgürlüğünün en güzel
şekilde ifade edildiği bu törene tanık olmaktan dolayı büyük mutluluk duyarken,
aynı zamanda, Rum kilise yönetiminin, Kuzey Kıbrıs'ın işgal altında olduğunu
öne sürerek, vatandaşlarına, Türk kesimine gitmeme, büyük ayine katılmama
çağrısını da kınıyorum. Neyse ki, Rum kesiminde yaşayan ve senelerce aynı
toprağı Kıbrıslı vatandaşlarımızla bölüşen bu insanlar da buna alet olmayıp,
akın akın güneyden kuzeye geçmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım,
tarih boyunca onlarca uygarlığa, değişik dine, etnik gruba ve mezhebe ev
sahipliği yapan Mardin, birbirinden farklı kültürleri sevgi ve hoşgörüyle
barındırmıştır. Bir Mardinli olarak, bundan gurur duyduğumu açıkyüreklilikle
ifade ediyorum; çünkü, Türk bayrağı altında birleşen tüm ırkların ve dinlerin
yaşadığı Mardin'de sevgi ağır basmıştır, mevcut dinler yok edilmek yerine
zenginleştirilmiştir, yeni bir inanç sistemini benimseyenler diğerlerini
rahatsız etmemiş, değişik dinî cemaatler birbiriyle çatışmamıştır; tam aksine,
evlilikler yapmış, bu akrabalık bağları da ortamı yumuşatmış, bugünlere
gelinmiştir.
Size bir örnek vermek
istiyorum: Törende ayin yapan korodaki genç kızlarımızın sembolü 7 yaşındaki
Jenifer, Ulu Önder Atatürkümüzün bize emanet ettiği gençlerden birisi olarak,
Müslüman olan sıra arkadaşı Muhammed ile oturmakta ve okuduğu okulun adı da
"Atatürk İlköğretim Okulu." Bundan daha güzel bir tablo olabilir mi
arkadaşlar?! Jenifer soruyor: "Ulu Önder Atatürk'ün bize hediye ettiği
bayramda siz büyüklerimizin kavgası niye?" Ben bu arkadaşımıza, bu
çocuğumuza, Ulu Önderin nutuk ve söylevlerinin yer aldığı bu kitaptan bir
paragrafla cevap verdim; okuyorum arkadaşlar:
"Yolculuğumda sadece
köylerde değil, özellikle ilçe ve kentlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini,
gözlerini örttüklerini gördüm. Bu sıcak mevsimde bunun kendilerine acı ve
sıkıntı vereceğini sanıyorum. Erkek arkadaşlar, bu, biraz, bizim
bencilliğimizin sonucudur, çok çekingen ve titiz oluşumuzun sonucudur. Oysa,
sayın arkadaşlar, kadınlarımız da bizim gibi olgun ve anlayışlı kişilerdir.
Onlara ahlak kutsallıklarını aşılamak, ulusal ahlakımızı anlatmak, onların
anlayışını, ışıkla, temizlikle bezemek ilkesi üzerinde olduktan sonra bencillik
gerekmez. Onlar yüzlerini göstersinler ve gözleriyle dünyayı dikkatli
görebilsinler. Bunda korkulacak bir şey yoktur" deyişiyle kara çarşafı kendi
üslubuyla benimsemediğini söylemekle beraber, ayrı bir söylevinde
"kadınlarımız, din yasasının öğütlediği bir giyimle, doğruluğun
gerektirdiği davranışlarla aramızda bulunur; ulusun, bilim, sanat
davranışlarına katılırlarsa, bu durumu inanınız ki, ulusun en mutaassıp
kişileri bile beğenmekten kendini alamaz" demiştir, diye ifade ettim.
Atatürk'ün bu sözleri açık. Bu konuların onun bayramıyla ilgisi olmadığını 7
yaşındaki bu çocuğumuza anlattım; anladı. Umarım...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Devamla) - ...Ulu Önderin bu sözlerinden dersini alırlar.
Malumunuz, Mardinimizde,
Türkü, Kürdü, Arabı, Süryanisi, Ermenisi, tüm vatandaşlarımız, inançları
doğrultusunda huzur ve güven içerisinde yaşamaya devam ediyor. Mardin İli,
artık, Türkiye'ye örnek olmalı. Mardin'de yaşayanlar, kader birliği etmişler,
sevinçte ve tasada birlikteler. Mardin'de, ezan ve çan sesi birbirine
karışıyor, kimse kimsenin inancına karışmıyor, kiliselerde bizlere iftar
davetleri veriliyor, Süryani kilisesi ile Artuklu camileri karşı karşıya.
Tarihte, demokrasiyi fiilen yaşayan bir şehirdir Mardin. Gerçek çoğulcu
demokrasinin güzelliklerinden halkımızı mahrum bırakmak isteyenler, Avrupa'da
değil, gelip Mardinimizde demokrasinin canlı, güzel örneklerini görebilirler;
ancak, ne yazık ki, dünyaya barış mesajı veren bu tarihî ilimizin kültür
turizminin merkezi haline gelmesi için, valiliğin, halkın, siyasî
teşkilatlarımızın ve bu Mecliste görev yapan 5 milletvekili arkadaşımla
birlikte göstermiş olduğumuz çabalar yeterli değildir. Burada, 59 uncu
hükümetin değerli üyeleri ve siz, 22 nci Dönem milletvekillerimize de büyük
görev düşmektedir.
Örneğin, yollar... Sadece
Mardin'de mi; tüm güneydoğuda, binlerce yıllık tarihî manastırlara gitmek için
çekilen yol çilesi... Merkezden köylere ulaşım ise, zaten imkânsız. Çamur
içinde, delik deşik, keçi yolları -keçi yolu bile diyemeyeceğimiz yerler- ama,
diyeceksiniz ki "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü icraatçı Tarım
Bakanlığımıza bağladık." Bununla bitmiyor; Tarım Bakanlığı, tarımla ilgili
sorunları çözmemiş ki, Köy Hizmetlerine el atsın!
Mardinlinin çilesi
bununla da bitmiyor. Habur kapısının kapanmasının ardından, geçimini tarım ve
hayvancılıkla sağlayan Mardinli, tüm güneydoğulu gibi, şimdi de süne
tehlikesiyle karşı karşıya. Her sene, bu zamana kadar start verilen süne mücadelesinde
geç kalındığı ve başlanıldığı takdirde de, amacına ulaşmayacağı kanaatindeyim.
Bu konuyla ilgili, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü ne yapıyor
arkadaşlar; susuyor; kendisinden hiçbir bilgi alamamaktayız; sanki, Türkiye'nin
en önemli icracı bakanlıklarından birinin başında o değilmiş gibi. İktidar
partisi olan AK Parti, Türkiye'yi aydınlık yarınlara çıkarmayı hedefledi; acil
eylem planı çerçevesinde icraatlarını eğer böyle bakanlarla gerçekleştirmeye
çalışıyorsa, vay halimize, vay halinize...
AK Parti bilmeli ki, bu
mümkün değil. Ben, buradan AK Partiye çağrı yapıyorum; gensoruyla düşürülmeden,
gelin, siz, kendi bakanınızı kendiniz değiştirin. Sayın Güçlü, profesör
olabilir, akademisyen olabilir; ama, Türkiye'nin bu kadar önemli bir
bakanlığında bu görevi yerine getirebilmek farklı kriterleri gerektirir, farklı
kriterler de olması lazım.
Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimi tamamlamadan önce, dinlerin, ırkların,
dillerin, dostluk ve kardeşliğin merkezi olan Mardin'in ikinci ligin parlayan
yıldızı Mardinspor Kulübüne değinmeden geçemeyeceğim.
BAŞKAN - Sözlerinizi
toparlar mısınız Sayın Bölünmez.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Devamla) - Hemen Sayın Başkanım.
Başkanı olduğum
Mardinsporun flamasına dikkatinizi çekmek istiyorum; yine barışı, kardeşliği
simgeleyen cami ve kilise logosu yan yana. Buradan tüm takımlara başarılar
dilerken, Meclis Başkanımıza ve parti gruplarına birer flama hediye etmek
istiyorum.
Son olarak, Meclis
Başkanvekili Sayın Ateş'e ve söz sırasını bana veren İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Muharrem Karslı'ya; ayrıca, Mardin İlinin tanıtımına son bir haftadır
katkı sağlayan, günlerce yayın yapıp Mardin'in tarihsel güzelliklerini tüm Türk
Halkına ulaştıran TV-8 ekibine teşekkürü bir borç bilirim. Mardinimizde yaşanan
dinlerarası, ırklararası kardeşlik ortamının bölgemize ve tüm dünyaya örnek
olmasını dileyerek hepinizi saygıyla selamlarken, bu ortama katkı sağlamak,
tanık olmak isteyen siz değerli 22 nci Dönem milletvekillerini, tüm Mardin
milletvekillerimizle birlikte Mardin'de görmekten ve Mardin'e davet etmekten
onur ve şeref duyacağımızı da arz ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bölünmez.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı üçüncü söz, Tekelin özelleştirilmesi konusunda söz isteyen İzmir
Milletvekili Sayın Ahmet Ersin'e aittir.
Buyurun Sayın Ersin. (CHP
sıralarından alkışlar)
3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Tekelin
özelleştirilmesinin getireceği sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in cevabı
AHMET ERSİN (İzmir) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir süreden beri özelleştirme kapsamında
olan ve şimdi de çok hızlı bir biçimde satışı gündeme gelen Tekelin
özelleştirilmesinin getireceği sorunları duyurmak için söz aldım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Tekel, sermayesinin tamamı Hazineye ait olan bir iktisadî devlet kuruluşudur;
bünyesinde, Yaprak Tütün İşleme Müessese Müdürlüğü, Sigara Sanayii İşletme
Müdürlüğü, Alkollü İçkiler Sanayii Müdürlüğü, Tuz Müessesesi Müdürlüğü,
Pazarlama ve Dağıtım Müdürlüğü olmak üzere 5 müessese müdürlüğü vasıtasıyla
hizmet yürütmektedir. 143 yıllık Tekel, Avrupa'nın en büyük 30 -alkollü,
alkolsüz- içki üreticisi arasında ve dünyanın 5 inci büyük sigara üreticisidir;
Türkiye'de, tuz üretiminde yüzde 100, alkollü içkilerde yüzde 95 ve sigarada
yüzde 68 pazar payına sahiptir.
Tekel, bir ayağı tarımda
ve bir ayağı da tarımsal sanayide olan bir kuruluşumuzdur. 2002 verilerine
göre, 402 000 aile tütün üretimi yapmakta ve bunun yanında 400 000'den fazla
kişi de üzüm, arpa ve anason üretimi yapmaktadır. Yani, bu kuruluşta çalışan
-işçi, memur- 40 000 civarında kişinin yanında, aileleriyle birlikte 2 000
000'a yakın üretici yurttaşımız, yani tütüncümüz, üzümcümüz, arpa ve anason
üreticileri, Tekelle doğrudan ilgilidir.
Şimdi, dünya çapında olan
bir kuruluş, 2 000 000'a yakın yurttaşımızın taleplerine aldırış etmeden,
özelleştirme kapsamına alınmış ve satış hazırlıklarına başlanılmıştır ve
üstelik, en kısa zamanda, hiçbir altyapısı hazırlanmadan, apar topar satılmak
istenilmektedir. Maliye Bakanımız, bu satışı hızlandırmak için, sözümona,
Avrupa'da pazarlama görüşmeleri yapıyor.
Sayın milletvekilleri,
bir defa şunu belirteyim ki, ben, bu Maliye Bakanına, asla, kesinlikle
güvenmiyorum; yani, Avrupa'da malı pazarlamak için mi dolaşıyor, yoksa, malı
götürmek için mi dolaşıyor; bu konuda kuşkularım var. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Ayıp şey, ayıp...
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bu
kadar olur mu yahu?!. Maliye Bakanının hangi icraatını eleştiriyorsunuz onu
söyleyin!
AHMET ERSİN (Devamla) -
Daha önce sabıkası var, biliyorsunuz; devlete ve Hazineye kazık atmaya çalıştı,
biliyorsunuz!.. Çete sanığı olarak yargılanıyordu.
BAŞKAN - Sayın Ersin,
siz, burada, Maliye Bakanı hakkında değil, Tekelin özelleştirilmesi konusunda
söz istediniz. Lütfen, konu hakkındaki görüşlerinizi açıklayın. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sözünü geri alsın.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Sevgili Başkanım, Maliye Bakanımız, özelleştirmeden sorumlu Bakan...
BAŞKAN - Siz, konu
hakkındaki görüşlerinizi açıklayın.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Yani, Tekeli satmaya çalışan Bakan.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Sabıkası yok; öyle bir şey yok.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Sabıkası yok... İşte, affa girdi de ondan; kendi kendine af çıkardı da, onun
için...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyin.
Buyurun Sayın Ersin.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Sayın Başbakan "zarar eden işletmeleri satacağız" diyor. İyi; ama,
Tekel, hiç zarar etmiyor ki. Geçen yıl 415 katrilyon cirosu, 320 trilyon da
kârı olan bir kuruluş. Büyük vergiler ödüyor, Hazineye çok büyük katkısı var;
yani, Tekel, altın yumurtlayan bir tavuk. Şimdi, bu tavuğu kesmeye çalışıyoruz.
Başbakan bunları bilmiyor mu? Yani "zarar edenleri satacağız" derken,
Tekelin yaptığı bu büyük kârları görmüyor mu, bilmiyor mu? Eğer bilmiyorsa,
öğrenmemişse, vay bizim halimize...
Sayın milletvekilleri,
Türkiye, dünyanın en çok sigara tüketilen ülkelerinden birisi. Sigara tüketimi
başka ülkelerde azalırken, Türkiye'de artıyor; yani, Türkiye'nin, sigarada,
dünya çapında bir iç pazarı var ve bu pazarın yüzde 68'i Tekelin elinde. İşte,
hükümet, bu pazarı satmaya çalışıyor; Tekelin tesislerini değil, tütün, üzüm,
arpa ve anason üreticilerini, sigara içenleri, akşamcıları pazarlıyor; aslında,
tesisleri değil, vatandaşlarını satışa çıkardı. Ayrıca, Tekelin
özelleştirilmesi diye yapılan iş, yeni bir tekel yaratmaktır; yerli tekeli,
bizim olan tekeli yabancı bir tekele devredeceğiz, yapılmak istenen bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ersin,
sözlerinizi toparlar mısınız.
Buyurun.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Üstelik de, Özelleştirme İdaresinden ve Özelleştirme Yüksek Kurulundan pis
kokular geliyor; bunu açık söyleyeyim. Özelleştirme İdaresi Başkanını görevden
aldınız, özelleştirmeden sorumlu Bakanı da görevden aldınız, sonra da
Özelleştirme Yüksek Kurulundan attınız; şimdi, özelleştirmeyi çete sanığı bir
Bakana bağladınız ve diğer başka çete sanığı bakanları da Özelleştirme Yüksek
Kuruluna aldınız. Bu ne demek oluyor; yani, işlem tamam mı; yani, belediye
çetesinden özelleştirme çetesine mi geçtik?!
HALUK İPEK (Ankara) -
Hadi be!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, lütfen; Sayın Bakana hakaret ediliyor!
AHMET ERSİN (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, devletin ve milletin en güzide kuruluşlarını, Tekeli,
Tüpraşı bu çete sanıklarına mı sattıracaksınız?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bakana "çete" deniliyor, olmaz böyle bir şey Sayın Başkan!
AHMET ERSİN (Devamla) - Açık
söyleyeyim ki, şaibeli kişiler Tekeli satmaya kalkmasın, ellerine yapışır,
boğazlarında kalır.
Bu açıdan, sevgili
milletvekilleri, değerli yurttaşlarım; Tekel, Türkiye'nin yüzakı bir kuruluş;
Tekeli bu haliyle satmak, böylesine büyük kâr yaptığı halde apar topar satmak,
memlekete yapılacak en büyük ihanetlerden birisidir. Umarım, hükümetimiz, bu
davranışından bir an önce vazgeçer, Tekelin yine milletin ve devletin
hizmetinde olmasını sağlar; bu davranışını da biz alkışlarız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ersin.
Gündemdışı konuşmaya,
Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener
cevap vereceklerdir.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önce, özelleştirme ve Tekel gibi önemli bir konuyu Meclis gündemine getirdiği
için İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin Beye teşekkürlerle başlamak
istiyordum; ancak, bir rezerv koymam lazım; çünkü, biraz önce konuşmaları
sırasında kullanmış olduğu üslup şık değildi, nezih değildi. Kürsünün belli bir
konuşma düzeni vardır; bu düzene mümkün olduğunca uymak hem konuşan hatibin
görüntüsü açısından hem Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin görüntüleri
açısından hem de iktidar ve muhalefet arasındaki diyalog açısından son derecede
önemlidir. Benim bu, dördüncü dönemdir Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğim,
milletvekilliğim. On yıldan fazla bir süre, aşağı yukarı onbir yılım muhalefette
geçmiştir ve muhalefetteki üslubumu hatırlayanlar, her zaman çok sert, çok
şiddetli üsluplarla konuştuğumu düşünmüşlerdir; ama, tüm konuşma tutanaklarımı
herhangi bir milletvekilimiz veya meraklı bir arkadaşımız önüne koyar
incelerse, kimseyi şahsen rencide edecek bir kelimeyi dahi kullanmadığımı
tespit ederler.
AHMET ERSİN (İzmir)-
Sayın Bakan, niye alındınız acaba; özelleştirmeden niye alındınız?
BAŞKAN- Sayın Ersin,
lütfen, müdahale etmeyin.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)- Tabiî, o ayrı bir konu; fakat, ben,
Mecliste bulunan bütün milletvekillerimizi de ilgilendirdiği için, bir konuya
açıklık getirmek maksadıyla bunu ifade ediyorum
AHMET ERSİN (İzmir)-
Aslında sizi savundum Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)- Gerçekten, kürsüden, sert konuşmalar
yapılabilir, şiddetli eleştiriler yapılabilir; hatta, benim muhalefet üslubuyla
yaptığım bazı eleştirilere, o dönemde, iktidar milletvekilleri dayanamaz,
Meclisi terk ederlerdi; ama, şahsen, kimseyi de incitmezdim ve de oniki yıllık
Parlamento hayatımda kullandığım kelimelerden ve cümlelerden dolayı hakkımda
hiçbir milletvekili veya sayın bakan tazminat davası açmamıştır. Halbuki, bu
yola sayın milletvekilleri ve bakanlar çok sık başvururlar ve birbirlerine
karşı da çok yüksek miktarlarda tazminatlar kazanırlar; biliyorsunuz. Onun
için, burada üslubun tatlı götürülmesinde fayda olduğu kanaatimi ifade ederek
sözlerime başlamak istiyorum.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Üslup, kişinin beyanıdır Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Özelleştirme, öteden beri çok yoğun bir
şekilde tartışılır. Lehinde konuşanlar olur, aleyhinde konuşanlar olur,
özelleştirmeyle ilgili farklı perspektifler geliştirenler olur; ama,
özelleştirme sorunu, aslına bakarsanız, bugün ortaya çıkmış bir sorun değildir,
3 Kasım seçimleri sonrasında AK Parti iktidarıyla ortaya çıkmış bir sorun
değildir. Aslına bakarsanız, olayı daha derinlerden almak gerekirse,
Türkiye'deki sermaye birikimiyle ilgili süreci birlikte değerlendirerek, gözden
geçirerek ancak bugünü kavrayabiliriz veya açıklayabiliriz.
Batı'da ortaya çıkan
sermaye birikimi ve kapitalist toplumun serbest piyasa ekonomisine dayalı atağı
ve gelişmesi karşısında, doğu toplumlarında olduğu gibi Osmanlı Devletinde de
bir sanayileşme çabası ve arayışı ortaya çıkmıştır. 19 uncu Yüzyılın ikinci
yarısından itibaren Osmanlı aydınları ve saray, ülkemizin sanayileşebilmesi
için iki farklı arayışa girmişlerdir. Bu iki farklı arayıştan birincisi devlet
eliyle sermaye birikimini oluşturmak, özel sektörü oluşturmak, bir girişimci
sınıf ortaya çıkarmak ve bu girişimci sınıf eliyle yeni yeni yatırımların
yapılmasına imkân sağlamaktır. İkincisi ise, devletin doğrudan yatırımlar
yapmasıdır, fabrikalar kurmasıdır. 1860 sonrasındaki Osmanlı iktisat
politikalarını incelediğimizde bu iki enstrümanın da, bu iki argümanın da
kullanıldığını görmekteyiz. Önce, bildiğiniz gibi, 1860 sonrasında devlet
eliyle büyük bir sanayileşme hamlesi başlatılmıştır, devlet desteğinde sanayi
sergileri açılmıştır, teknik okullar açılmıştır; bunun ötesinde de, doğrudan,
devlet, fabrikalar kurmaya başlamıştır, o dönemde, işte, dokuma fabrikaları,
demir-çeliğe yönelik fabrikalar kurulmaya başlamıştır ki, bu fabrikaların büyük
bir kısmı, önemli bir kısmı, cumhuriyet dönemine de intikal etmiştir.
Diğer taraftan, devlet
eliyle bir girişimci sınıf oluşturmak maksadıyla, ilk kez, Şirketi Hayriye adı
altında bir şirket kurulmuştur ve bu şirket vasıtasıyla, Boğaziçi deniz
seferleri başlatılmıştır; bunun da devamı günümüze kadar uzanmaktadır. Hatta,
Şirketi Hayriye'nin ortakları arasında, padişah, sadrazam, Valide Sultan gibi o
dönemin bürokratları da yer almıştır.
Bu süreç, 19 uncu Yüzyıl
boyunca devam etmiş. Bir taraftan, devlet, doğrudan fabrikalar kurmuş, diğer
taraftan, yeni bir girişimci sınıfı ortaya çıkarabilmek için gayret sarf
etmiştir. Nihayet, cumhuriyet dönemi sonrasında da, bu iki yöntem de,
cumhuriyetin ilk yıllarında sürdürülmüştür. Bir taraftan sermaye birikimi
oluşturulmaya çalışılmıştır, diğer taraftan da, özellikle, 1929 dünya ekonomik
buhranı sonrasında, genç cumhuriyet, yeni bir kalkınma hamlesi başlatabilmek
maksadıyla, devlet eliyle sanayileşme politikalarını uygulamaya sokmuştur.
1932-1933 yıllarından itibaren, bugün kamu işletmelerinden bahsettiğimiz zaman
ismini en fazla andığımız Sümerbank, Etibank gibi dev kuruluşlar tesis
edilmeye, kurulmaya başlamıştır. Gerçekten, devlet eliyle sanayileşme
politikaları, Türk sanayiinin hamle yapmasına, ekonominin büyümesine büyük
katkı sağlamıştır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün
önderliğinde ve ortaya koyduğu politikalarla sürdürülen bu sanayileşme çabaları
sonrasında, gerçekten, çok yüksek büyüme oranlarına ulaşılmıştır. 1933 ile 1938
arasındaki bu devlet eliyle sanayileşme döneminde, yıllık ortalama büyüme hızı
yüzde 9 olmuştur. Dolayısıyla, cumhuriyet tarihini 6 yıllık periyotlar
itibariyle incelediğimizde, büyüme hızının en yüksek olduğu dönem, bu 1933 ile
1938 arasındaki dönemdir. Gerçekten, yıllık ortalama yüzde 9'luk büyüme oranı,
daha sonra böyle periyotlar halinde göremeyeceğimiz bir yüksek büyüme oranıdır.
Evet, ülkemizde o günkü
sermaye birikiminin yetersiz olduğu bir dönemde ve yönetimin, kalkınma
çabalarını ekonominin temel önceliği olarak benimsediği bir dönemde, devlet
eliyle fabrika kurmak, kamu iktisadî teşekküllerini oluşturmak önemli bir
politikaydı; faydalı olmuştur. Bu faydalı girişimler ve başlangıç sebebiyle de,
günümüze bir sanayi geleneği intikal etmiş, bu süre içerisinde bir sermaye
birikimi oluşmuş ve yetişmiş insangücü de, yine, bu kamu işletmelerinde meydana
çıkmıştır, ortaya çıkmıştır.
Bir noktaya dikkatinizi
çekmek isterim: O dönemde, yani 1930'lu yıllarda dahi Etibanklar, Sümerbanklar
kurulurken, kuruluş kanunlarına şu cümleler yerleştirilmiş ve "ülkemizdeki
sermaye birikiminin yetersiz olması sebebiyle, bu kamu iktisadî teşebbüsleri
devlet eliyle kurulmaktadır; ama, ülkemizde yeterli sermaye birikimi
tamamlandıktan sonra bu kuruluşlar özel sektöre devredilecektir"
denilmiştir.
Dolayısıyla, 1930'lu
yıllarda, hatta 1928 yılında çıkarılan bir kanunda da aynı ifadeler yer
almıştır. 1920'lerin sonunda ve 1930'lu yıllarda kamu iktisadî teşebbüsleri
kurulurken bile, bu kuruluşların günün birinde özel sektöre devredileceği
açıkça ifade edilmiştir.
Bu kuruluşlar, içe
yönelik sanayileşme döneminde büyük katkılar sağlanmışlardır, gümrük
duvarlarıyla ülke ekonomisinin ve sanayiin dış rekabete karşı korunduğu bir
dönemde önemli fonksiyonlar icra etmişlerdir ve ülke içi pazarlarda da özel
sektörle yarışabilecek bir rekabet gücüne sahip olmuşlardır. Ancak, 1980'li
yıllardan itibaren, dışa yönelik politikaların hâkim ekonomik politikalar
haline dönüşmesiyle birlikte ve yabancı şirketlerin mallarının, ürünlerinin ülkemizdeki
yerli sanayii zorlamaya başlamasından sonra, KİT'lerin konumunu tekrar gözden
geçirme zarureti ortaya çıkmıştır.
Zaten, zaman sürekli
akmaktadır, kavramlar sürekli değişmektedir. Yönetimler, iktidarlar, eğer,
değişen şartları iyi okuyamazlar, iyi göremezlerse, tarihin derinliklerinde ve
kalıntıları arasında yok olup giderler. Başarılı siyaset ve yönetim, başarılı
iktidar, zamanın akışını iyi okuyan, değişimi iyi gören ve geleceği iyi
yakalayan iktidar ve yönetimdir. Onun için, 1980 öncesi dönemin kuralları,
kalıpları ve verileriyle günümüzü değerlendirmek doğru değildir ve Türkiye'nin
geleceği açısından da, bizi isabetli noktalara götürmez.
1980 sonrası, bu dışa
açılmayla birlikte, KİT'lerin konumunda bazı bozulmalar meydana gelmiştir; ama,
şuna da katılıyorum; özelleştirme furyasının KİT'lerde gerekli yatırımın
yapılmasını engellediğini ve bu kuruluşların bilinçli bir zarar etme politikası
içerisine sokulduğunu kabul ediyorum. Aman, bunlar zarar ediyor, elimizden
çıkaralım, bir an önce satalım anlayışı destek bulsun, toplumsal taban bulsun,
kamuoyu tarafından kabullenilir bir politika haline dönüşsün anlayışı
içerisinde, maalesef, kamu iktisadî kuruluşları ihmal edilmiştir; ama,
geldiğimiz noktada bir vakıa var, bir gerçek var; o da şudur: Türkiye,
yıllardır, özelleştirmenin sözünü etmektedir, özelleştirmeden bahsetmektedir ve
maalesef, onbeş yıl önce özelleştirme kapsamına alındığı halde, halen, bugün,
hiçbir ihaleye çıkmamış, özelleştirilebilmek için ihaleye çıkmamış kuruluşlar
dahi vardır. Eğer, bir kuruluş, yıllarca, özelleştirme işlemleri başlatılmadan
bekletilecekse, tutulacaksa, bunun özelleştirme kapsamına alınması elbette
yanlıştır. Özelleştirme kapsamına alındıktan sonra, bu kuruluşun başındaki
yöneticilerde anlayış farklılığı meydana gelmektedir ve bunun artık elden
çıkacağı anlayışı, idraki içerisinde, piyasa şartlarına göre çalışması
engellenmiş olmaktadır.
O bakımdan, AK Parti
iktidarı, yıllardır Türkiye'nin söylediği, sözünü ettiği, ama, bir türlü
gerçekleştiremediği, gerçekleştiremediği için de özelleştirme portföyünde yok
olan, her geçen gün tahrip olan, pazar payını kaybeden ve de gelecekte ayakta
durabilme imkânlarını kaybeden kuruluşların, amacına uygun olarak, özel sektöre
devredilmesini bir ana politika olarak belirlemiştir ve kabul etmiştir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Satın alacak kimse yok ki!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Aslında, bu politika, AK Partiye ait
bir politika değildir. Bu politika, aslında, bütün partilerin seçim
beyannamelerinde de var, hükümet programlarında da var; Cumhuriyet Halk
Partisinin seçim beyannamesinde de, özelleştirme, prensip itibariyle zaten
kabul edilmiş bir görüştür.
HALUK KOÇ (Samsun) - Çok
farklılıklar vardır Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Onun için, prensip itibariyle diyorum,
rezervleri koymak için...
HALUK KOÇ (Samsun) - Üç
farklı başlık altında...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Ama, şu var ki, 1980 sonrasından şu ana
kadar, iktidara gelen tüm partilerin ve hükümetlerin programında özelleştirme
vardır, özelleştirmenin yapılacağından söz edilmektedir. AK Partinin seçim
beyannamesinde de var, parti programında da var, 59 uncu hükümetin programında
da var ve "bu özelleştirme yapılacaktır" denilmektedir.
Artık, günümüzde,
özelleştirmeyi devlete gelir temin etme aracı olarak telaffuz etmek de sağlıklı
görülmemektedir; yani, kamuya ait bir kuruluşu satacaksınız, oradan Hazineye
belli bir miktar para gelecek, onunla bütçe açıklarını karşılayacaksınız gibi
bir mantık, bir anlayış, çağdaş bir anlayış değildir. Özelleştirme, artık
günümüzde, ekonominin rasyonelleşmesi açısından gerekli görülmektedir; yani,
bir ülkenin kaynakları zaten sınırlıdır. Bu sınırlı kaynakları, verimsiz
işletmeler elinde heba ederseniz, israf ederseniz, ülkenin toplam kaynaklarını
da zaten heba etmiş olursunuz. O halde, ülkenin sınırlı olan toplam
kaynaklarını en verimli bir şekilde kullanabilmek için bu verimi sağlayacak
piyasa ekonomisi dinamiklerini hayata geçirmek, ekonomiye kazandırmak, piyasa
ekonomisini tahrip eden, engelleyen, sınırlayan, rasyonel işleyişini bozan
unsurları da ayıklamak lazımdır diye düşünülmüştür ve de artık özelleştirme,
ekonominin rasyonelleşmesi açısından bir gereklilik olarak ifade edilmektedir.
Şimdi, bu genel giriş
içerisinde Tekele baktığımızda, sayın milletvekilimizin vermiş olduğu
rakamların hepsi doğrudur. Yani, Tekel, zarar eden bir kuruluş değildir.
Rakamlara baktığımızda, gerçekten, 2002 yılı itibariyle, Tütün İşletmesinin 698
milyar lira, Sigara Sanayiinin 3,8 trilyon lira, Alkollü İçecekler Sanayiinin
507 milyar lira, Tuz Sanayiinin 220 milyar lira, Tütün Müessesesinin 5,298
trilyon lira, pazarlama ve dağıtımın 237 trilyon lira ve füzyondan da 61 trilyon
liralık geliri olmak üzere, 2002 yılı toplam kârının 303,8 trilyon lira
olduğunu görüyoruz. Yani, kârlı bir kuruluştur Tekel. Bunun üzerinden 114,8
trilyon lira vergi ödeneceği düşünülürse, vergidışı kârın ise, 188 trilyon lira
olduğunu görüyoruz.
2001 yılı rakamlarına
baktığımızda da toplam olarak, kâr var. Burada 2001 yılında bazı müesseselerin
zarar ettiğini görüyoruz; ama, toplamda yine kâr var. Kârlı bir kuruluş özet
itibariyle.
Diğer taraftan, istihdama
baktığımızda, şu anda 29 279 personelin Tekelde çalıştığını görüyoruz. Bunların
4 992'si kadrolu memur konumundadır, 24 287'si işçi -22 000'i daimî işçi, 2
082'si de geçici işçi- statüsündedir. Dolayısıyla, 30 000'e yakın bir istihdam
alanı anlamına geldiği de açıktır; ama, Tekel, sadece sosyal boyutu işçisiyle
değerlendirilecek bir kuruluş değildir; Tekelin, aynı zamanda, tütün
üreticisini etkileyen boyutu da vardır. Tütün üreticisi açısından hadiseye
baktığımızda, 401 000 tütün üreticisinin bulunduğunu görüyoruz.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Üzüm üreticileri de var Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - 200 000 civarında da üzüm üreticisi
var.
Toplam tütün üretim
miktarı 161 000 ton civarındadır. Dolayısıyla, önemli sayıda tütün üreticisine
hitap eden boyutu da var.
Bunların hepsi doğru,
hepsi gerçek; ama, şunu da biliyoruz ki, eğer konjonktürü yakalayıp
özelleştirme işlemini en uygun konjonktürde gerçekleştirmezseniz, aradan üç beş
yıl geçtikten sonra bu kuruluş, gelişen şartlar altında ekonomiye yük olmaya
başlayacaktır ve alıcı da bulamayacak duruma düşecektir. Onun için, Tekele
baktığımızda, konjonktürün en müsait olduğu yılın bu yıl olduğu görülmektedir.
Tütün üretimi açısından
olayı değerlendirdiğimizde, Türkiye'de toplam 161 000 ton üretim olduğu halde,
Tekel, 56 000 ton tütün almaktadır; 90 000 tona yakın tütünü de, zaten tüccar
almaktadır. Bu sene, 11 000 ton civarında alım fazlası tütün ortaya çıkmıştır.
Bu da, sözleşmedışı yöntemlerle alınabilecek konumda olan tütündür.
Eğer Tekel
özelleştirilirse, tütün kalitesini artırmak suretiyle Türkiye'deki tütünün,
ilave olarak, yurt dışına pazarlanması imkânı da ortaya çıkabilir; yani, tütün
üreticisinin mağduriyetine sebep olabilecek bir tablo, manzara net bir şekilde
görülmüyor; zaten, tüccarın ve Tekelin aldığı tütünler dışında fazla olan tütün
miktarı, telafi edilemeyecek miktarda fazla bir tütün değildir; ama, Türkiye'de
yıllardır geleneksel usulle tütün ekimi yapıldığı halde...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - ... kalitesinin artırılmasına yönelik
de hiçbir çaba, hiçbir çalışma yapılmamıştır. Belki, yıllardır, Türkiye'de,
devlet politikalarının, tütün üreticisine yönelik olarak ihmal ettiği temel
konuların başında bu gelmektedir.
Ege tütünü, kaliteli bir
tütündür ve uluslararası rekabet gücü olabilecek bir tütündür. Diğer
bölgelerimizde de kaliteli tütün üretilmektedir. Bu tütünlerin kalitesinin
artırılmasına yönelik birtakım çalışmalar yapılmış olsaydı, fonlar ayrılmış
olsaydı, ar-ge çalışmaları sürdürülmüş olsaydı, ben, samimî olarak inanıyorum,
şu anda Türkiye'de üretilen tütünün büyük bir kısmının yurtdışına ihraç
edilmesi mümkün olabilirdi; ama, bu yapılmamış. Özel sektörün, şu ana kadar kamu
eliyle yapılmayan bu çalışmayı yapmasını temin edecek koşullar içerisinde,
Tekelin özelleştirilmesi halinde de tütün üreticisinin mağdur olmayacağını ve
hatta ilave ihraç imkânlarının ortaya çıkacağını düşünüyorum.
Her şeyin ötesinde, ben,
özelleştirmenin, bir ana, temel politika olarak yıllardır sürüncemede bulunan
bir uygulamanın, artık geride bırakılarak, gerçek anlamda özelleştirme yapılan
bir Türkiye görüntüsünün ortaya çıkmasını ve buna bağlı olarak da ekonominin
rasyonelleşmesini her şeyin önünde gördüğümü ifade ediyorum.
Tekrar, böyle bir önemli
konunun gündeme gelmiş olmasından dolayı teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır; birincisini okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi Başkanı Şefik Dzaferovic'in vaki davetine
icabetle bu ülkeye gidecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent
Arınç'a refakat edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/252)
25.4.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi Başkanı Şefik
Dzaferovıc'in davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle
Bosna-Hersek'e resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi
uyarınca, Genel Kurulun 21.3.2003 tarihindeki 52 nci Birleşiminde kabul
edilmiştir.
Anılan kanunun 2 nci
maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı soyadı: Seçim
ili:
Hüseyin Kansu İstanbul
Mahmut Duyan Mardin
Dengir Mir Mehmet Fırat Mersin
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının ikinci tezkeresini okutup oylarınıza sunacağım:
2. - Avrupa Kıtası Habitat Global Parlamenterleri Bölgesel
Konsey Başkanı Peter Götz’ün, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Münir Erkal’ı
Habitat Dördüncü Dünya Parlamenterler Forumuna davetine ilişkin Başkanlık
tezkeseri (3/253)
28.4.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Kıtası Habitat
Global Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz tarafından gönderilen
davet mektubunda, 12-14 Mayıs 2003 tarihlerinde Almanya Federal Cumhuriyetinin
Başkenti Berlin'de yapılacak olan Habitat Dördüncü Dünya Parlamenterler
Forumuna, Malatya Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Münir Erkal ismen
davet edilmektedir.
Söz konusu davete icabet
edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.
Sözlü sorunun geri
alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:
3. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka’nın (6/331) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/49)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "sözlü
sorular" kısmının 151 inci sırasında yer alan (6/331) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygıyla arz
ederim.
Ali Cumhur Yaka
Muğla
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır; önce, okutup işleme alacağım, sonra, oylarınıza sunacağım :
4. - Mardin Milletvekili Muharrem Doğan’ın, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/23), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/50)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Plan ve Bütçe
Komisyonunda bulunan (2/23) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarıma. 8.4.2003
Muharrem Doğan
Mardin
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerge üzerinde
komisyonun söz talebi var mı? Yok.
Hükümetin var mı? Yok.
MUHARREM DOĞAN (Mardin)
-Sayın Başkan...
BAŞKAN- Önerge sahibi
olarak Sayın Muharrem Doğan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5
dakikadır Sayın Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Mardin)-
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 30.12.2002 tarihinde Yüce Meclis
Başkanlığına sunduğum (2/23) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifim, Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edildiği halde, 4 aydır gündeme alınıp görüşülmemiştir.
Komisyonumuzu anlayışla
karşılıyorum. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizin boyutlarını ve
sıkıntılarını hep birlikte yaşıyoruz; inşallah, hep birlikte aşacağız.
Üniversite kurmak, büyük bir malî külfete yol açmaktadır. Hükümet de haklı
olarak üniversite kurulması teklifine şu anda sıcak bakmamaktadır. Bu yasa teklifiyle, Mardin'de üniversite
değil, Dicle Üniversitesine bağlı olarak yeni birkaç fakülte kuruyoruz.
Dolaylısıyla, Yüce Başkanlığa verdiğimiz 3 fakülte ve 1 yüksekokul kurulmasına
ait kanun teklifimiz, hükümetin genel politikasına muhalefet için değil, 70
yıldır Mardinimizin ve Mardinlilerin hakkını teslim etmek için verilmiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Mardin, 8 891 kilometrekare alana sahip, 710 000 nüfuslu,
Mezopotamya medeniyetlerinin beşiği konumunda olan, kültür ve inanç şehridir.
Mardin İlinde, her yıl, 3 000 genç, yükseköğrenim yapma hevesiyle Öğrenci Seçme
Sınavına katılmaktadır; ancak, bazı öğrencilerimiz, yükseköğrenim yapabilme
fırsatını yakaladıkları halde, başka yörelerde öğrenim yapma maliyetini
karşılayamadıkları için, maalesef, yükseköğrenimlerini yapamamaktadırlar. Söz
konusu fakültelerin ve yüksekokulun kurulmasıyla, Mardinli gençler, kendi
illerinde eğitim yapabilme imkânını kazanacaklar, böylelikle fırsat
eşitliğinden yararlanacaklar ve Mardin, ekonomik ve kültürel açıdan da çok gelişecektir.
Bünyesinde Yezidî,
Süryanî ve Müslüman barındıran, dillerin ve dinlerin merkezi, çanın ve ezanın
beraber olduğu, insanların kardeşçe yaşadığı Mardin Midyat'ta, 6 ncı Yüzyıldan
13 üncü Yüzyıla kadar Deyrulumur ilahiyat fakültesinin varlığından
bahsedilmektedir. Ayrıca, 15 nci Yüzyılda, Mardin'deki Kasımiye Medresesi,
yöreye, hukuk, tıp ve felsefe gibi eğitim hizmetlerini vermiştir. O yıllarda
bile, Mardin, eğitim merkezi işlevi görmüştür. Çağdaş Türkiye'nin her kurumu,
uygar dünyanın standartlarını yakalamak zorundadır. Arkadaşlar, yıllardır,
7'den 70'e herkesin ortak özlemi fakültelerdir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; fakülteler, kuruldukları yörelerin, hem ekonomik hem de kültürel
gelişiminde etkin rol oynamaktadır; bölgemizdeki feodal yapının kırılması,
çağdaş aile yapısının gelişmesi ile yörenin en büyük sorunu olan çokevlilik ve
çok çocuk alışkanlığının da önünü kesecektir; ayrıca, cehalet zincirindeki
halkalar eksilmiş olacaktır. Bizleri mutlu eden, Mardin İlimize 90 kilometre
uzaklıkta bulunan Diyarbakır Dicle Üniversitesinin varlığıdır. Ayrıca, mevcut
havaalanına sahip olmamız, Türk Hava Yollarının haftada beş gün sefer yapması
ulaşım koşullarımızı kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle, öğretim görevlilerimizin
kente geliş ve gidişlerinde bir sıkıntı yaşanmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
sözlerinizi tamamlayın.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kurulacak fakülteler
için, muhteşem güzellikteki taş mimarîsi, uygarlığımıza kazandıracağı estetik
ile 15 000 metrekare inşaat alanına sahip eski hükümet konağı ve bünyesindeki
binalar hizmete hazırdır; ayrıca, dekanlık lojmanı için, eski vali konağı da bu
amaçla tahsis edilmiştir; söz konusu binaların bakım ve onarıma ihtiyaçları da
yoktur.
İl Valimiz Sayın Temel
Koçaklar'ın önderliğinde kurulan Mardin Üniversitesi ve Fakülteleri Açma ve
Yaşatma Derneğinin katkılarıyla başlatılan bağış kampanyaları hızla devam
etmektedir. Şehir halkı ve özellikle gençlerin umudu haline gelen fakültelere,
basından da destek gelmiştir. Yörenin Güney Hâkimiyet Gazetesinin "Savaşı
unut, fakülte umut" sloganları gözlere yansımıştır arkadaşlar.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkemizde işsizliğin ve yoksulluğun en büyük sıkıntısını çeken
il Mardin'dir. Türkiye büyük bir ülke; devlet geleneğinde eğitim ve öğretime
geçmişinde çok büyük özverilerle katkısı mevcuttur. Cumhuriyetimizin, Mustafa
Kemal ideallerinin temel noktası da eğitim değil midir. Bizler, bunların
gereklerini yerine getirmek için seçildik. Gençlerimize umut olmak, ülkemizi
hak ettiği yere getirmek için, sevgi ve barışı, bir arada, güzellikleri
paylaşmak için geldik. En temel paylaşım bilgi ise, ilim rehber ise, bizler, bu
ışığın yayılması için, Mardinimize fakültelerimizi kazandırmamız halinde komşu
ilimiz Şırnak ve ilçelerindeki gençlerimize de yükseköğrenim yapma imkânı
sağlanmış olacaktır.
Gençlerimize sahip
çıkmak, istihdamlarını kolaylaştırmak ve de Mardin'i kültür ve inanç turizminde
hak ettiği yere getirmek için, isteklerimiz olan Mardin eğitim fakültesi,
ziraat fakültesi, güzel sanatlar fakültesi ve turizm rehberliği meslek
yüksekokulundan ibarettir.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
hep birlikte ülkemiz ve Mardinimiz için esirgemeyeceğiniz desteklerinize
şimdiden teşekkür ediyorum.
Sözlerimi bitirirken,
Mardinlilerin özlem yüklü selamlarıyla Yüce Meclise en derin saygılarımı
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Önerge üzerinde ikinci
söz Sayın Nihat Eri'nin.
Buyurun Sayın Eri. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
NİHAT ERİ (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dicle Üniversitesine yeni fakülteler ve
1 adet meslek yüksekokulu kurulmasıyla ilgili kanun teklifimizin doğrudan
gündeme alınmasıyla ilgili görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzda bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Süryanî hemşerilerimin,
geçtiğimiz pazar günü idrak ettikleri paskalya bayramlarını kutluyorum.
Şu anda görüşmekte
olduğumuz bu önerideki teklifle, Dicle Üniversitesine bağlı olarak, Mardin
eğitim fakültesi, Mardin ziraat fakültesi, Mardin güzel sanatlar fakültesi ve
Mardin turizm rehberliği meslek yüksekokulu kurulması öngörülmektedir.
Eğitim kurumlarının,
insan ve toplum hayatında ne denli önemli ve vazgeçilmez olduğunu ve toplumu
değiştirmenin, dönüştürmenin ve çağdaşlaştırmanın olmazsa olmaz şartlarından
olduklarını anlatma gereğini duymuyorum. Mardin, tarihte, bunu başarabilmiş
ender kentlerden biridir. Çok kültürlü yaşam tarzıyla ve taşın şiir gibi
işlendiği, her biri şaheser olan evleri, camileri ve kiliseleriyle, 21 inci
Yüzyılda dahi dünyanın dikkatini çekebiliyorsa, bunun sırrı, hiç şüpheniz
olmasın, geçmişte kurduğu eğitim kurumlarının ışığının günümüze kadar gelen
yansımaları dolayısıyladır. Zira, dünyanın bilinen en eski üniversitelerinden
biri, 2 000 öğrencisiyle, felsefe ve mantık ilminde ünlenmiş olan Mardin
Nusaybin'deki, Süryanîlerin Mor Yakup Kilisesi ve Külliyesidir. 12 nci ve 15
inci Yüzyıllarda, Mardin'de, üniversite düzeyinde tıp, astronomi, felsefe,
ilahiyat ve mantık derslerinin verildiği birçok medrese kurulup
geliştirilmiştir. Bunlar, Sıtti Radaviye Medresesi, Şehidiye Medresesi,
Muradiye Medresesi, Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi, Şah Sultan Hatun
Medresesi, Muzafferiye Medresesi, Melik Mansur Medresesi ile Midyat'taki,
Süryanîlere ait Mor Gabriel Manastırı ve okulu ile yine Süryanîlerin asırlardır
kesintisiz hizmet veren Deyrulzafaran Kilisesi ve Külliyesidir.
Beşyüz yıllık bir geçmişe
sahip olan Akkoyunlu eseri Kasımiye Medresesi, Kültür Bakanlığı tarafından
kültür merkezi olarak kullanılmak üzere restore ediliyor. Kültür eski
Bakanımız, yeni Millî Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik ve Devlet Planlama
Teşkilatından sorumlu Bakanımız Sayın Abdüllatif Şener, ekonomik darboğaz
nedeniyle birçok projenin programdan çıkarılmak zorunda kalındığı bir dönemde,
Mardin için önemli olan bu projeyi programa almak suretiyle verdikleri desteğe
teşekkür etmek istiyorum.
Kasımiye Medresesinin
yanı sıra, Artukoğulları eseri olan ve bir mimarlık harikası olan Zinciriye
Medresesinin, kütüphane olarak restorasyon ve düzenlemesi yapılacaktır. Bu iki
nadide eser, geleceğin Mardin üniversitesi bünyesinde -uzak olmayan bir
gelecekte- hizmet sunmaya başlayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
geçmişte, üniversiteler şehri olan Mardin, maalesef, bugün, bırakın bir
üniversiteye, bir fakülteye bile sahip değildir. Yüzölçümü 8 800 kilometrekare,
nüfusu, 2000 yılı nüfus sayımına göre, 705 000 olan Mardin'de, Dicle
Üniversitesine bağlı olan ve 400 öğrencisi bulunan bir tek meslek yüksekokulu
mevcuttur. Nüfusu Mardin'den az olan birçok ilde, hatta yeni il olmuş ilçelerde
dahi üniversiteler, fakülteler peş peşe kurulurken, Mardin, hep ihmal
edilmiştir.
Ülkemizde, halen, 53'ü
devlet üniversitesi, 23'ü vakıf üniversitesi olmak üzere, 76 adet üniversite
bulunmaktadır. Bunlardan 30'u Marmara, 16'sı İç Anadolu, 10'u Ege, 7'si
Akdeniz, 5'i Doğu Anadolu, 5'i Karadeniz ve ancak 3 adedi Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde yer almaktadır. Halbuki, Anayasamızda, üniversitelerin, devlet
tarafından kanunla kurulacağı ve ülke sathına dengeli şekilde yayılmasının
gözetileceği emredilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Eri, konuşmanızı tamamlar mısınız.
NİHAT ERİ (Devamla) -
Buna rağmen, devlet üniversiteleri dengeli dağıtılmamış, sonradan kurulan vakıf
üniversitelerinin de büyük çoğunluğu İstanbul'da olmak üzere, üç büyük ilimizde
kurulmasına izin verilmiştir. Anayasada
"Kanun, üniversitelerin ülke sathına dengeli şekilde yayılmasını
gözetir" denilmesine rağmen, bu ilke gözetilmemiş, yükseköğrenim
kurumlarında okuyan öğrencilerin yüzde 23'ü, eğitim elemanlarının yüzde 39'u üç
büyük ilde yoğunlaşmış bulunmaktadır.
Yükseköğretim gören
öğrenci sayısı, Türkiye genelinde 1 664 000'dir. Mardin'in nüfusu Türkiye
nüfusunun yüzde 1'inden fazladır. Bu orana tekabül eden öğrenci sayısı 17
000'dir. Halbuki, Mardin'deki tek meslek yüksekokulunda sadece 400 öğrenci
bulunmaktadır.
Şairin dediği gibi:
Bir kişiye tam dokuz.
Dokuz kişiye bir pul
Bu taksimi kurt yapmaz,
Kuzulara şah olsa.
Mardin, yükseköğrenim
kurumları açısından, maalesef, böylesine kötü bir muameleye maruz
bırakılmıştır. Haykırmak zamanı geldi: "Durun kalabalıklar, bu cadde
çıkmaz sokak." Böyle gelmiş; ama, böyle gitmesin.
Değerli arkadaşlar,
üniversiteleri büyük şehirlere yığmakla büyük şehirlere de kötülük yapmış
oluyoruz. Zira, birçok aile, sırf çocuklarına üniversite tahsili yaptırmak için
büyük şehirlere göç etmektedir. İçgöçü besleyen olgulardan birisi de budur.
GAP'ın kültür merkezi
olan Mardin, her açıdan üniversite kenti olmaya layık bir kenttir. Mardin halkı
üniversite özlemi çekmektedir. Onlarca sivil toplum örgütü, bu konuda
üzerlerine düşen her görevi seve seve yerine getirmeye hazırdır. Binlerce
metrekare kapalı alana sahip birçok mimarî özelliği bulunan tarihî bina,
üniversite hizmetine tahsis edilmek üzere hazır bekletilmektedir.
Ulaşım açısından, Mardin,
karayolu, demiryolu ve havayolu bağlantısı olan bir ildir.
Baharda yeşil bir denizi
andıran uçsuz bucaksız ovasıyla, sadece bölgenin değil, Türkiye'nin, hatta
Ortadoğu'nun tarımsal üretim merkezi olmaya adaydır.
Mardin, sanayi açısından
da önemli bir potansiyele sahiptir. Organize sanayi bölgemizde, kriz ve devam
eden Irak ambargosu nedeniyle şu anda düşük kapasitede çalışan birçok önemli
sanayi tesisimiz mevcuttur.
Şehrimizin stratejik
önemi ve Ortadoğu için vazgeçilmez bir konumda olduğu, yaşanan savaş sürecinde
ABD tarafından da fark edilmiş ve değerlendirilmek istenmiştir.
Turizm açısından Mardin,
Türkiye'nin yükselen yıldızıdır. UNESCO'nun bu yıl yapacağı değerlendirmede,
Mardin'i "Dünya Kültür Mirası Kentler" listesine alacağına kesin
gözüyle bakıyoruz.
Nitekim, Mardin'in bu
durumunu değerlendiren Dicle Üniversitesi, 1 Kasım 1999'da, Mardin'de bir
fakülte kurulması ve bunun da eğitim fakültesi olması konusunda senato kararı
almış ve bunu YÖK'e göndermiştir; ancak, bugüne kadar, YÖK, bu konuda hiçbir
işlem yapmamıştır. Dicle Üniversitesinin, Mardin ve ilçelerinde yeni fakülteler
ve meslek yüksekokulları kurulması için çalışmaları bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
hükümetin, YÖK konusunda ve yeni üniversitelerin kurulması konusunda
çalışmaları olduğunu ve Mardin'i mutlaka gözönünde bulunduracağını biliyoruz;
ama, bizim beklemeye tahammülümüz kalmadı, bir an önce fakültelerimize ve
üniversitemize kavuşmak istiyoruz.
Bu teklifle, Dicle
Üniversitesine bağlı yeni fakülteler açılması öngörülmektedir. Teklifin,
gündeme alınması Yüce Heyetinizce kabul edildiği takdirde, görüşülmesi
sırasında, bölgemizin kültürel ve ekonomik ihtiyaçları gözönüne alınarak ve
hükümetimizle de diyalog halinde, yeni eklentiler ya da fakülte değişikliği
yapma hakkına sahibiz.
Teklifin gündeme
alınmasının kabulünü talep ediyor, sizi, şahsım ve Mardinli hemşerilerim adına
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eri.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Teşekkür ederim. Hayırlı olsun. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
IV.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, yerel basının
desteklenmesi için yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/139)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sayın Küçük, söz
talebiniz var; buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gelişmiş demokrasilerde, devletin dördüncü
gücü olarak nitelendirilen yazılı ve görsel basın, sürekli olarak desteklenir
ve geliştirilir.
Basınımız, demokrasilerde
çoksesliliğin ve sivil toplumun en güçlü sesidir. Dünyada "yerel
basın" ülkemizde "Anadolu basını" olarak tanımlanan küçük basın
işletmeleri, Kurtuluş Savaşından cumhuriyetin kuruluşuna, cumhuriyetin
kuruluşundan günümüze kadar, ülkemizde, basının atardamarlarını oluşturmuştur.
Basının bu
atardamarlarını tıkamak, zedelemek, yıpratmak, çoksesli demokrasiye verilen en
büyük zarardır. Bu nedenle, bu damarların beslenmesi, desteklenmesi ve özenle
de korunması gerekmektedir.
Tüm sıkıntılarına rağmen
yaşam mücadelesi vermeye çalışan yerel basın kuruluşlarımız, 57 nci hükümetin
4734 sayılı Devlet İhale Kanununda yapmış olduğu değişiklikle, tamamen yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Yapılan düzenlemeyle, Anadolu'nun
en ücra köylerinde yayın yapan ve halkın haber alma özgürlüğünün gereğini
yerine getiren yerel basının yok olması süreci, ne yazık ki, başlamış
bulunuyor. Bu da, Anadolu'da işsiz sayısını artıracak, basında tekelleşmeyi
hızlandıracak, demokrasiye, halkın haber alma özgürlüğüne darbe vuracak, çok
özlemini duyduğumuz şeffaflık ilkesini zedeleyecek durumların oluşmasına sebep
olacaktır.
Unutulmamalıdır ki,
Anadolu basın emekçilerinin özverili ve onurlu çalışmalarını sürebilmesinin en
önemli koşulu, ekonomik özgürlüklerine sahip olmalarıdır. Bu doğrultuda,
hükümetin uzun zamandır gündeminde bulunan İhale Kanununda yapmayı düşündüğü
değişiklikler içerisinde bulunan, yerel basının resmî ilanlardan aldığı
payların ve ihale eşik değerlerinin yükseltilmesi için gerekli düzenlemeler
ivedilikle yapılmalıdır. Bu konuda, yerel basın kuruluşlarımızın bekleyecek
zamanı kalmamıştır; her geçen gün, Anadolu basınından bir feryat duymaktayız,
her gün bir işyeri kapanmaktadır. Bu feryada kulak vermek gerekiyor.
Anadolu'da, toplumun gözü, kulağı, sesi olan yerel basının, ivedilikle
desteklenmesi ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu
konuda, hükümetin, İhale Kanunu içerisinde düzenlemeyi düşündüğü yerel basınla
ilgili değişiklikler zaman alacaktır, öyle anlaşılıyor.
Bilinmelidir ki, yerel
basının ekonomik özgürlüğünü sağlayacak resmî ilanlardan alınacak payların
artırılmasını sağlayacak, Trabzon Milletvekilimiz Sayın Akif Hamzaçebi ve benim
de içinde bulunduğumuz Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bir yasa değişikliği,
İhale Kanununda değişiklik talebi; yine, AKP Grubunun, Sayın Suat Kılıç birinci
imzasıyla sunduğu bir yasa değişikliği hemen hemen aynı amaca yönelik, aynı
anlamda iki yasa değişikliği önerisi bulunmaktadır. Süratle, bu iki yasa
değişikliği gündeme getirilmeli, gerekli tedbirlerin alınmasına bir an önce
başlanmalı ve bu teklifler, komisyonda mutlaka gündeme alınmalıdır.
Hükümet ve kanun teklifini
veren AKP'li arkadaşlar, yerel basının sorunlarına olan duyarlılıkta gerçekçi
iseler, bekleyen kanun teklifleri öncelikli olarak gündeme alınarak, iki gün
içerisinde yasalaşması sağlanabilir; çünkü, bu konuda, hükümetin birçok
uygulaması var. Böylece, Anadolu basınının en güncel ve yaşamsal sorunu çözüme
kavuşmuş olacaktır. Aksi takdirde, AKP Hükümeti, geçmiş hükümetlerin, Anadolu
basınının yaşamsal damarlarının kesilmesi çalışmalarının ortağı durumuna
gelecek ve AKP'li arkadaşların hazırladığı kanun teklifinin gerekçesinde açıkça
ifade edildiği gibi, yerel basının idam fermanını AKP'li arkadaşlarım öncelikle
vermiş olacaktır.
Bu konuya Parlamentonun
dikkatini çekmiş olmak için söz almış bulunuyorum; gereğinin yapılacağı ve
Anadolu basının yaşamasının hepimizin çıkarına olduğu inancında olduğumu
belirterek, sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Küçük.
Sayın milletvekilleri, bu
soru önergesi 3 birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Sayın bakanlar,
bakanlıklarınızla ilgili olan birden fazla sözlü soru var ise, onları
cevaplandıracak iseniz, onları, lütfen yazılı olarak Başkanlığımıza bildirir
misiniz... Teşekkür ederim.
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, bir davada sanık
olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/140)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sayın Anadol?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Cevap vermeyecek.
BAŞKAN - Bu soru önergesi
de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son
fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
3.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Davos'ta yapılan
Dünya Ekonomik Forumuna katılanlara ve Türk Gecesine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/146)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
4.- Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, Azerbaycan'da
saldırıya uğrayan iki Türk üniversite öğrencisine ilişkin Dışişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/154)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
5.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, ihale ilanlarının
yerel basında yayımlanmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/158)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
6. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki
Kültür Merkezi Projelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi
(6/160)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
7. - Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, AKP Genel Başkanı
hakkında verilen beraat kararının Hazine avukatlarınca temyiz edilip
edilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/161)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
8. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, zeytin
hastalıkları ile mücadele çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/165) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
BAŞKAN - Soruya cevap
verecek Sayın Bakan?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
çok sayıda soru önergesi var. Soru önergelerini ve sunuşları, Sayın Kâtip
Üyemizin yerinde oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirttiğim
soruların Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Fahrettin Üstün
Muğla
Soru 1- Türkiye, petrol
ve petrol ürünlerinden sonra en fazla dövizi bitkisel yağ ithalatına ödediğine
göre, ülkemizdeki bitkisel yağ üretiminin artırılmasının bir yolu bitkilerde
görülen mevcut hastalıklarla mücadeledir. Özellikle bu yıl Ege Bölgesindeki
zeytinliklerde görülen zeytin güvesi hastalığı nedeniyle yüzde 30'lara varan
ürün kaybı söz konusudur. Bakanlık olarak bu hastalığın mücadelesi için ne gibi
çalışmalar yapacaksınız? Ayrıca, Ege Bölgesi ve Muğla İli Milas İlçemizde
görülen zeytinde solgunluk hastalığına çare bulunmazsa kısa zamanda
zeytinliklerin tamamen yok olacağı ifade edilmektedir.
Bu hastalıklarla mücadele
için ne gibi çalışmalar ve mücadeleyle ilgili olarak ne gibi yatırımlar
yapacaksınız?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Güçlü,
cevaplandıracağınız başka soru önergesi var mı?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Şu anda yok.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Muğla Milletvekilimiz
Sayın Fahrettin Üstün'ün, zeytin zararlarıyla ilgili soru önergesinde
belirttiği bir hususa, ben de atıf yaparak cevap vereceğim.
Gerçekten de, Türkiye'de,
petrol ve petrol ürünlerinden sonra en fazla döviz harcadığımız kalemlerden
birisi yağlı tohumlar ve buna bağlı olarak elde edilen yağlardır. Dolayısıyla,
ülkemizde, döviz harcamalarını kısıtlamak için yapılması gereken faaliyetlerden
birisi de, bu yağlı tohumlar üretimini artırmak ve verimliliğini yükseltmektir.
Dolayısıyla, bu bitkiler içerisinde yer alan zeytinle ilgili konuda da ziraî
mücadeleye önem vermek elbette gerekir.
Ben, konuyla ilgili şöyle
bir kısa değerlendirme yaptıktan sonra, Sayın Üstün'ün bahsettiği hastalıklarla
ilgili yapılan çalışmaları dile getirmek istiyorum. Zeytinciliğimizin tarım
ekonomisindeki rolü tartışılamayacak kadar önemlidir, büyüktür. 27 000 000
hektarlık tarım alanı içerisinde yüzde 2,2'lik bir paya sahip olan
zeytinliklerimizden elde edilen ve değişik şekilde değerlendirilen ürünün,
millî ekonomimizde yarattığı değer artışının yanı sıra, arazi değerlendirmesi,
toprak muhafazası, işgücü istihdamı, insan beslenmesi ve sağlığı açısından
sahip olduğu değerler, önemini daha da artırmaktadır.
Hem ekoloji hem de
ekonomi bakımından çok değerli bir varlık olan zeytin ağacının korunması ve
geliştirilmesi, üreticilerimiz kadar Bakanlığımız politikalarının da başında
yer almaktadır. Bu amaçla, bir dizi tedbir uygulamaya konulmaktadır. Bu
tedbirlerin başında ise, zeytin zararlıları ve hastalıklarıyla mücadele
edilmesi gelmektedir.
Dünyada zeytin yetiştiren
ülkelerde zeytin ağacının en önemli hastalıklarından birisi de solgunluk
hastalığıdır. Solgunluk hastalığı, tüm zeytin yetiştirilen ülkelerde en önemli
hitopatalojik problemlerden birisidir. Hastalık, bir iletim demeti hastalığıdır
ve tipik belirtisi solgunluktur. Hastalıklı ağaçlar, yavaş yavaş kuruyarak
ölürler. Ne yazık ki, bu hastalığa karşı dünyada etkin bir biyolojik ve
kimyasal mücadele yöntemi bulunmamaktadır. Bu nedenle, mevcut zeytin
ağaçlarının hastalıktan korunması ve yeni kurulacak zeytin plantasyonlarının
hastalıktan âri olması için bazı önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu önlemler
çerçevesinde, solgunluk hastalığı etmeninin konukçusu olan kültür bitkilerinin
yetiştirildiği alanlarda zeytin bahçesinin tesis edilmemesi, sertifikalı fidan
yetiştirilmesi, dayanıklı anaçların seçilmesi, fidanlık tesisinde sterilize edilmiş
toprak kullanılması, toprak işlemeden mümkün olduğunca kaçınılması, ara ziraat
yapılmaması, salma sulama yapılmaması ve hastalıklı dalların yaprakları
dökülmeden önce kesilerek bahçeden uzaklaştırılması gibi teknik konularda
çalışmalar yapılması gerekmektedir.
2002 yılında söz konusu
hastalık Kahramanmaraş ve Antalya İllerimizde toplam 10 300 ağaçta programa
alınmış olup, bu ağaçların yaklaşık tamamında benzer bir mücadele yapılmıştır;
2003 yılı içinde, yine, adı geçen illerimizde aynı miktar programa alınarak
sürdürülecektir; ancak, hastalıkla ilgili tüm zeytin üretim bölgelerindeki
inceleme ve gözlemlerimiz sürdürülmekte olup, hastalığın tespiti halinde teknik
mücadele çalışmaları başlayacaktır.
Zeytin ürününün bir diğer
önemli zararlısı ise zeytin güvesi olup, yalnız tırtıl döneminde zararlı
olmaktadır. Zeytin güvesi yılda üç döl verir ve her döl, zeytin ağacının ayrı
fenolojik dönemlerinde zararlı olur. Ülkemizde her üç dölün zararına karşılık
ziraî mücadele teknik talimatları doğrultusunda kimyasal ilaçlarla mücadele
yapılmaktadır.
Zeytin güvesiyle, 7 700
000 ağaçta çiçek dölüne karşı, 1 700 000 ağaçta meyve dölüne karşı kimyasal
mücadele gerçekleştirilmiştir. Muğla İlinde ise, 2002 yılında 59 000 ağaçta
meyve dölüne karşı mücadele programa alınmış olup, 57 000 ağaçta mücadele
gerçekleştirilmiştir; 2003 yılı içinde ise 64 000 ağaçta benzer mücadele
programa alınmıştır.
Söz konusu zeytin
hastalık ve zararlılarıyla ilgili olarak, taşra teşkilatlarımızda programlı
olarak teknik elemanlarımız tarafından tespit çalışmalarıyla beraber,
üreticilere yönelik eğitim çalışmalarımız sürdürülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bu konuyu bölge milletvekillerimizin dile getirmesi,
bizim bu zararlılarla mücadele konusuna daha çok dikkat etmemize ve
çalışmalarımızı özenli bir şekilde yapmamıza imkân verecektir.
Ben, bu sözlü soruya
cevap verirken, gündemdışı söz alan Mardin bağımsız Milletvekilimiz Süleyman Bölünmez'in
dile getirdiği bir hususa da bu vesileyle cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
sanırım kısa cevap vereceksiniz değil mi?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Çok kısa cevap vereceğim.
Sayın Milletvekilimiz,
süneyle ilgili bir konuyu dile getirmişti. Süne konusunda güneydoğuda bir
belirsizliğin olduğunu söylüyor. "Mardinli, tüm güneydoğulu gibi şimdi de
süne tehlikesiyle karşı karşıyadır. Her sene, bu zamana kadar start verilen
süne mücadelesinde geç kalındığı ve başlatıldığı takdirde amacına
ulaşılamayacağı kanaatindeyim" diyor. Çok güzel bir tesadüf, ben, Meclisin
bugünkü çalışma saati başladığı sıralarda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Başkan Yardımcısı Sayın Faik Yavuz'la birlikte Bakanlığımızın ilgili
elamanlarıyla bir toplantı halindeydim ve süne mücadelesi konusunda ne
yapabileceğimizi konuşuyorduk. Bu
konuda, evvela, bütün milletvekili arkadaşlarımızın bilgi sahibi olması için
şunu söylemek istiyorum: Ülkemizde süne mücadelesi, Trakya'da 30 Mayısta,
Güneydoğu Anadolu'da 15-20 Mayısta, İç Anadolu'da 15 Haziranda başlıyor;
mevsimin gelişmesine göre üç beş gün erken veya geç olabiliyor. Özelikle İç
Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da uçakla mücadele yaygın; yıllardan beri böyle
yapılıyor; ama, çok etkili değil. Trakya'da ise, artık, devletin yapmış olduğu
bu mücadele yerine, ferdî mücadeleye geçilmiş durumda ve Trakya Bölgesi şu anda
süne mücadelesinde en çok etkinlik kazandığımız bölge olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu yıl, İç Anadolu Bölgesinde de ferdî mücadeleye geçiyoruz.
Yine, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği yetkilileriyle yaptığımız bir değerlendirmede Ankara, Konya ve
Eskişehir'de, birlikte, eğitim ağırlıklı ve ferdî mücadeleyi esas alan bir
pilot uygulama da başlatacağız. Güneydoğuyu, daha çok, kapsayan uçakla mücadele
konusunda, dün, 45 uçakla sözleşme yapılmış ve dolayısıyla, süne mücadelesinin
başlayacağı tarihe yaklaşık en az onbeş gün kala mücadele konusunda ilaçlar
bölgeye sevk edilmiş, kiralama işleri tamamlanmıştır; böylece, süneyle mücadele
konusunda bir problemimizin kalmadığını ifade etmek istiyorum. Ayrıca, bu
bölgemizdeki çiftçilerimiz, eğer arzu ederlerse, ferdî mücadele için, tarım il
müdürlüklerinden ilaç ve mücadele aletleri de alarak kendileri ferdî mücadele
yapabileceklerdir. Bunu da, hem milletvekillerimizin hem de bizi izleyen
çiftçilerimizin dikkatine sunuyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güçlü.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Üstün,
kısaca bir açıklama mı yapacaksınız?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Bakanıma, sözlü sorulardaki devamından ve dikkatinden dolayı teşekkür
ediyorum.
Sözlü soru önergemi
verdikten belli bir süre sonra "zeytinde solgunluk hastalığıyla ilgili
Bakanlığa intikal etmiş bir bilgi yoktur" deniliyordu. Bu, enteresan ve
düşündürücüdür. İkincisi, zeytin güvesiyle ilgili olarak 59 000 ağacın programa
alındığı, bunun 57 000'inin gerçekleştirildiği söyleniyordu. Milas'ta, 6 000
000-7 000 000 zeytin ağacı var; bu 6 000 000-7 000 000 zeytin ağacına karşı 59
000 ağacın programa alınması ve bunun 57 000'inin gerçekleştirilmesi yine
enteresandır.
Esas, burada olması
gereken şudur: Yönetmelikte bir değişiklik yaparak, topluca bir mücadelenin hem
ülke ekonomisi açısından hem de üretici açısından yararlı olacağını
düşünüyorum. Bunu, Sayın Bakanımızın takdirlerine arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Üstün.
Soru önergesi
cevaplandırılmıştır.
9.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, fıstık çamı
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/166)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
10.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, zorunlu tasarruf
nemalarının ne zaman ödeneceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/172)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir; ancak, bildiğiniz gibi, yasa da çıkmıştı.
11.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Yalova'da
yapılan kalıcı konutların yer tespitine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/173)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
12. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun,
sayısal loto sisteminin bakım-onarım ücretine ilişkin Maliye Bakanından sözlü
soru önergesi (6/174)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
13. - İstanbul Milletvekili İsmet Atalay'ın, BDDK ile
Çukurova Grubu arasında yapılan protokole ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/175)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
14. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, çiftçilerin faiz
borçlarının silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/176) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim.
Ensar Öğüt
Ardahan
1.- Ardahan halkı, Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden yüzde 45-50 faizle kredi aldılar.
Dolu, sel ve kuraklık nedenleriyle ödemeler gecikti. Faizler yüzde 130, yüzde
150 arasında değişerek 500 000 000 lira borcun 7,5 milyara ulaşmasını sağladı.
Üstüne üstlük, avukatlık ve icra masraflarını da çiftçiye yükledi. Ardahanlı
derdine çare bulmak için Başbakana ve bakanlara dertlerini anlattılar, hiçbir
sonuç alamadılar. Bu durumu düzeltmek için acil önlem olarak borç faizlerini
seçim meydanlarında vermiş olduğunuz sözü tutup, çiftçilerin borç faizlerini
silecek misiniz?
2- 23 Ocak tarihli Star
Gazetesi "Ardahan Dardahan" olarak başlık atarak "ekonomide
sınırdaki Ardahan düşmüştür" diye devam eden gazete, bölgemizde halkın ne
kadar yoksulluk ve sefalet içinde yaşam mücadelesi verdiği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
Ardahan'a üvey evlat muamelesi yapmayı düşünmüyorsanız, Ardahanlıyı icradan
nasıl kurtaracaksınız?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru önergesini Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Ardahan Milletvekilimiz
Sayın Ensar Öğüt Bey, çiftçi borçları konusunda -sanıyorum onbeş gün önce-
verdiği bir kanun teklifine katılmaya davet etmişti bizi.
Şimdi, bugün, ilgili
bakanımız yurtdışında olduğu için imzalatamadığımız ve Meclise gelmesi için
havale edemediğimiz; ama, inşallah yarın, bir aksilik olmazsa intikal edecek,
prosedürü başlayacak olan kanun tasarısının başlığını okuyorum: Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere
Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Tasarısı Taslağı. Şu anda, bununla ilgili
hazırlık tamamlanmış... En son kalan işimiz de bu oldu Ensar Bey...
Mazot kararnamesini Sayın
Başbakan bugün imzaladı ve gönderdi. Hayvancılık, prim destekleri, alternatif
ürün, şekerpancarı konusunda bütün kararnameler bugün Cumhurbaşkanına
gönderiliyor; ama, kanun tasarısı olarak hazırlanan, borçların yeniden
yapılandırılması konusunda, müsaade ederseniz, ben gerekçeden birkaç cümle
okuyayım, paylaşalım derdimizi; sadece Ardahanlıların değil, ülkedeki tüm
çiftçilerimizin derdi bu: "Ülkemizde, 2001 yılında yaşanan ekonomik krizin
etkisiyle, malî piyasalarda yaşanan olumsuzluklar; faizlerin aşırı yükselmesine
neden olmuştur. Ekonomik krizin etkisiyle tarım ürünlerinin fiyatları hızla
düşerken, yükselen faizlerden dolayı borçlular üzerinde finansman yükü artarak,
ödeme güçlerini aşmıştır. Buna ilave olarak, yaşanan olumsuz iklim koşullarının
da etkisiyle üreticiler yeterli verim alamadıklarından, gelirleri azalmış ve
borçlarını ödemede zorlanmışlardır. Bunun sonucu olarak, bankanın ve tarım
kredi kooperatiflerinin sorunlu tarımsal kredilerinde hızlı bir artış meydana
gelmiş ve bu konuda, tarımsal kredilere münhasır bir çözüm üretilmesi zarureti
doğmuştur.
Öte yandan, tarımsal
kredilerin sorunlu hale gelmesi sonucunda, bankanın donuk alacaklarında ciddî
bir artış meydana gelmiş olup, bu durum, 4603 sayılı Kanunun amaçlarının
gerçekleştirmesini zorlaştırmaktadır. Kanun kapsamında, tarımsal kredi
borçlarının yapılandırılması suretiyle, tarımsal kredilerden kaynaklanan
borçların, üreticilerin üretim araç ve gereçleri ile sermayelerine
başvurulmadan ve zamana yayılarak ödenmesi, üreticilere yeniden üretim gücü
kazandırılması ve dolayısıyla, tarım sektörünün canlandırılması ve ekonomiye
kazandırılması amaçlanmaktadır."
Dolayısıyla, bu genel
amacımız Ardahanlılar için de geçerlidir. Bununla ilgili, inşallah, önümüzdeki
hafta görüşme imkânını bulup, çiftçilerimizin bu önemli sorununu çözmüş oluruz.
Dolayısıyla, -şöyle bir
hatırlarsak- Tarım Bakanlığı olarak, AK Parti iktidarı olarak bu dönem
içerisinde, verdiğimiz sözler konusunda, özellikle mazot konusunda ve çiftçi
borçları konusunda -bunu, bugün, keşke, Başbakanlığa sunmuş olsaydık, çok daha
rahat konuşabilecektim- artık, yapılabileceklerin tamamına yakın kısmını
gerçekleştirdik. Ben, daha önce de ifade etmiştim; muhalefete mensup
milletvekillerimizin bu konudaki eleştirileri, bizim de, belki, hadiseye daha
yoğun bir şekilde eğilmemize sebep oldu. Bu konudaki katkılarına teşekkür
ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, inşallah, bundan sonra, tarım kesimine, çiftçilerimize hizmet
etme konusunda, muhalefet ve iktidar milletvekilleriyle birlikte önemli
çalışmalar yapmaya devam ederiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güçlü.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Efendim, Sayın Bakana teşekkür ediyorum, hakikaten, başından beri iyiniyetli
olarak çiftçi borçlarıyla ilgili çok yoğun çaba sarf ediyor.
"Dert söylenir"
diye bir laf var Anadolu'da, biz çok dertliyiz. Hakikaten, insanlarımızın büyük
bir bölümü; yani, Edirne'den Ardahan'a kadar bütün çiftçilerimiz dertli, çoğu
icrada, icra faizi de yüzde 155. Böyle bir ortamda, tabiî, bütün çiftçilerimizin
-22 000 000 çiftçimizin- burada sesi olmak istediğimiz için, bu olayın üzerinde
çok hassasiyetle durduk. Altı ay kadar bir gecikmeyle de olsa Sayın Bakanımın
açıklamasına teşekkür ediyorum. Hakikaten, çiftçilerimiz bu müjdeyi bekliyordu.
Umuyorum, inşallah, borç faizleri silinir, anaparalar da dörde bölünerek
çiftçilerimize bir rahatlatma yapılır.
Öte yandan, çiftçilerimiz
için rahatlatma yapılacak bir diğer husus da, şu anda, biliyorsunuz, mevsim
olarak tam gübreleme zamanı, çoğu ilimize yüzde 40 ödeme yapıldı, yüzde 60'ı
duruyor. Doğrudan gelir desteği parası, eğer, bu nisan ayı içerisinde veya on
onbeş gün içerisinde ödenirse, hiç olmazsa, çiftçimizin işine yarar. Ben, bu
konuda da Sayın Bakanımdan istirham ediyorum, bu doğrudan gelir desteği
parasının bir an evvel ödenmesini gündeme alırlarsa memnun olurum.
Ucuz mazotla ilgili
olarak bir önerim olacak efendim: Biliyorsunuz, Ardahan, Gürcistan sınırında.
Gürcistan tarafından, Ardahan yoluyla ülkemize gelen çok ucuz bir mazot var.
Özellikle, 1996 yılında Posof Türkgözü kapısından çok ucuz mazot geldi; o
bölgeye, hatta Türkiye'ye verme durumu var. Eğer, Türkiye'de, çiftçilerimize
ucuz mazot vermek istiyorsanız, Gürcistan'dan gelen bu ucuz mazotu Posof
kapısından geçirerek verebilirsiniz ve son derece ucuz bir mazot vermiş oluruz.
Bu mazotun kalitesi tartışılırsa -ki, tartışılabilir, orada bir laboratuvar
tesisi zaten var- bunun denetimi de yapılarak, daha kaliteli, daha ucuz bir
mazot çiftçilerimize verilebilir. Bu konuda, bizim sınır kapımız, Posof sınır
kapısı hazır ve nazırdır.
Ben de, ilgilerinize
teşekkür ediyorum efendim; sağ olun.
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
15 - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, Millî Emlak Genel
Müdürlüğüne devredilen milletvekili lojmanlarına ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/178)
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
16.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, milletvekili
lojmanlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru
önergesi (6/179) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail
Alptekin’in cevabı
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak ilgili Sayın Başkanvekilimiz?.. Burada.
Soru önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan
sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı Ülkü
İzmir
1- 15 Ocak 2003 tarihi
itibariyle Millî Emlak Genel Müdürlüğüne devredilen milletvekili lojmanları
için, Maliye Bakanlığı ile bir protokol yapılmış mıdır? Eğer protokol yapıldı
ise, bu protokolün içeriği nedir?
2- Milletvekili
lojmanlarında halen kaç TBMM personeli görev yapmaktadır?
3- Milletvekili
lojmanlarındaki giderler için 15 Ocak 2003 tarihinden sonra TBMM bütçesinden
herhangi bir harcama yapılmış mıdır? Eğer yapıldıysa, bunlar hangi işlerin
görülmesinde kullanılmıştır?
4- TBMM servis araçları
halen milletvekili lojmanlarına hizmet vermekte midir? Bu hizmet devam ediyor
ise bu hizmetin ne kadar daha sürdürülmesi düşünülmektedir?
5- TBMM'nin lojmanları
devretme amaçları ortada iken, buraya TBMM bütçesinden harcama yapılmasını etik
açıdan doğru buluyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soruyu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanvekili Sayın İsmail Alptekin cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Alptekin.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANVEKİLİ İSMAİL ALPTEKİN (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü'nün, milletvekili lojmanlarına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yönelttiği sözlü soru önergesini
Sayın Başkan adına cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Maliye Bakanlığı, Millî Emlak Genel Müdürlüğüyle milletvekili lojmanlarının
devredilmesi konusunda 14 Ocak 2003 tarihinde bir protokol yapmıştır. Söz
konusu protokolde, özetle, satış işlemi sonuçlandırılıncaya kadar lojman
yönetimi için gerekli asgarî personel haricindeki personelin Türkiye Büyük
Millet Meclisine iadesine; tahsis kararının kaldırıldığı 15 Ocak 2003
tarihinden itibaren elektrik, su, doğalgaz, telefon ve her türlü bakım giderlerinin
Maliye Bakanlığına ait olacağına; Türkiye Büyük Millet Meclisinin ihtiyaç
duymadığı demirbaşların Maliye Bakanlığına teslim edileceğine dair konular yer
almaktadır.
Milletvekili
lojmanlarında 205 olan personel sayısı, güvenlik görevlileri hariç 73'e
düşürülmüştür. Mevsim şartlarına göre yeni bir değerlendirme yapılarak personel
sayısı daha da azaltılacaktır. Maliye Bakanlığıyla yapılan protokol gereği,
çalışan asgarî sayıda personelin özlük hakları haricinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi bütçesinden hiçbir harcama yapılmamaktadır. Hafta sonları dahil, 08.00
ile 18.00 saatleri arasında 4 şoför ve 2 otobüsle her saat başı yapılan ring
servis hizmeti, 1 otobüs ve 2 şoföre indirilmiş, hafta sonları servisleri
kaldırılmış ve servis günde 6 seferle sınırlandırılmıştır. Halen lojmanlarda
görev yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi personeli servislerden yararlandığı
için, personel tamamen alındıktan sonra servis uygulaması da durdurulacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi bütçesinden, lojmanların Millî Emlak Genel Müdürlüğüne devredildiği 15
Ocak 2003 tarihinden sonra herhangi bir harcama yapılmamıştır. 2003 yılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine daha önce konulan yaklaşık 10,5 trilyon
Türk Lirası tutarındaki bakım, onarım ve ısıtma ödenekleri de, 2003 yılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine konulmamıştır, bütçemizde yoktur.
Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Ülkü, kısa bir
açıklama istiyor musunuz?
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Evet
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Sayın İsmail Alptekin'in, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Bülent Arınç tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını istemiş olduğum
sorulara vermiş olduğu yanıtlardan dolayı, öncelikle, kendisine teşekkür
ederim.
Şimdi, söylemiş
olduklarının bütününü itinayla, özenle dinledim; ancak, sonuçta, oraya yapılan
bir masraf, sonuçta oraya verilen bir hizmet var. 3 Kasım 2002 tarihinde
yapılmış seçimlerden sonra, AKP'nin ilk icraatı diye niteleyebileceğimiz
"lojmanlarda oturulmayacak" şeklindeki yaklaşımdan sonra, halen,
daha, lojmanlarda oturan, oturulduğu için kendilerine hizmet edilen, kısıtlı
olsa da ya da öngörülenden az olsa da, oraya yapılan masraflar nedeniyle,
AKP'nin almış olduğu seçim sonrası kararına uyulmadığını ve bu nedenle de,
verilen yanıtların bizi tatmin etmediğini özellikle belirtmek istiyorum.
Kısaca özetlersek;
lojmanlarda oturulamayacağı kararından sonra, herhangi bir milletvekilinin,
eski ya da yeni, orada oturmasının; herhangi bir personelin, eski ya da yeni,
herhangi bir aracın, eski ya da yeni, orada çalıştırılmasının doğru olmadığını
düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Soru önergesi
cevaplandırılmıştır.
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Çukurova Grubunun
borcuna uygulanan ödeme planına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/180)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
18.- Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, çiftçilerin faiz
borçlarına ve tarımsal girdilerin vergilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/182) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Tuncay Ercenk
Antalya
"Vergi Barışı"
adı altında çıkarılan yasayla, vergi borcu olanlar ile naylon fatura
kullananların affedilmesi hayırlısıyla sağlandı.
Hazır, hükümetinizin eli
değmişken çiftçilerimizin de faiz borçlarının affedilmesi konusunda bir
"faiz barışı" başlatılması gerektiğini düşünüyoruz.
1- Ziraat Bankasına ve
tarım kredi kooperatiflerine kredi borcu olan çiftçimizin, borç faizlerini, söz
verdiğiniz gibi silmeyi düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız, ne zaman
sileceksiniz?
2- Gübre, mazot, tohumluk
ve tarım ilaçları gibi girdilerde ağır vergilerin azaltılması yoluyla çiftçinin
üzerindeki tahammül edilemeyecek yükün hafifletilmesi konusunda bir çalışmanız
var mı?
BAŞKAN - Sayın Bakan, 19
ve 20 nci sıralardaki sorular da sizinle ilgili. Cevap vermek isterseniz,
onları da okutayım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sadece bu soruyu cevaplandıracağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Peki.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Bakanı çok yormayalım... Başka bakan yok mu?!
BAŞKAN - Soruya cevap
vermek üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü; buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, sözlü soruların
bu kadar ilerleyeceğini tahmin etmemiştim. Dolayısıyla, Sayın Başkanın ilk
uyarısını da o sebeple dikkate almamıştım; ama, şimdi, hızla ilerleyince, bu
soruya da kısaca cevap vermek gerekiyor. Ben, tekrarlardan kaçınmak için,
çiftçi borçları konusunda size biraz ilave bilgi vermek istiyorum.
Biliyorsunuz, bizim,
çiftçilerimizi kredilendirme konusunda iki kaynağımız var; tarım kredi ve
Ziraat Bankası. Aslında, sadece Ziraat Bankası; çünkü, tarım kredi de, aldığı
kaynağı ancak Ziraat Bankasından alabiliyor. Onun kanunu, başka bankalardan ve
başka kurumlardan fon temin etmeye müsaade etmiyor. Dolayısıyla, Ziraat
Bankasından aldığı -bu son yıllar için bahsediyorum- kaynağı çiftçilere
kullandırıyor.
Bu dönem içerisinde
yaptığımız çalışmalarda, tarım kredinin, çiftçilerden, faiziyle birlikte
alacağı tüm parası 1,8 katrilyon civarında, Ziraat Bankasınınki ise 1,5
katrilyon. Bu ikisinin toplamı, bizim çiftçilerimizi ilgilendiren ve ödeme
güçlüğü içerisinde bırakan bir borç yükü olarak karşımızda. Biliyorsunuz,
bunlarla ilgili ödeme şeklimiz, önerdiğimiz çözüm şekli, bu, biraz önce
bahsettiğim, başlığını okuduğum kanun metninde de ödeme şekli şöyle olacak:
Faizleri hariç tutarak, anaparalardan hareketle, bu borcun miktarını
belirleyeceğiz.
Burada, bir fikir vermesi
için söylüyorum. Ziraat Bankasının çiftçiden alacağı olan 1,5 katrilyonluk
toplam borcun -yani, anapara ve faiz borcunun- 436 trilyonu anaparadır;
dolayısıyla, neredeyse 1 katrilyonluk kısmı sadece faizden birikmiş durumdadır.
Aynı şey tarım kredi kooperatifleri için de geçerlidir.
Dolayısıyla, burada
yapılacak düzenlemeye göre -tarım kredi kooperatifleri için bilgi vermek istiyorum-
1,8 katrilyonluk toplam borç içerisinde, mevcut yöntemle, çiftçilerimizin
ödeyeceği miktar 925 trilyona inmektedir. Dolayısıyla, onları, yaklaşık 831
trilyon borçtan muaf tutmaktayız; yani, faizle birlikte silinen miktar böyle
bir yekûne ulaşmaktadır. Bu -ödeyecekleri miktar- toplam borcun yaklaşık yüzde
55'ine tekabül etmektedir. Ziraat Bankasıyla ilgili bilgi de, aşağı yukarı,
buna yakındır.
Dolayısıyla, Antalya
Milletvekilimiz Sayın Tuncay Ercenk'in ifadesine göre, evet, başlamışken,
çiftçilerimizin de borçlarını silme konusunda bir gayret içerisinde olduğumuzu
görüyorsunuz. Bununla ilgili çalışmalarımız bu şekilde.
Biraz da, mazotla ilgili
konuda bilgi vermek istiyorum. Biliyorsunuz, bu konuda, yüzde 35 bir indirim
söz konusu. Niye yüzde 40 değil?.. Aslında, yüzde 40 diye başladık; fakat, biz
bu çalışmaya yüzde 40 diye başladığımızda, mazotun satış fiyatı 1 480 000
liraydı. Yüzde 5'lik bir düşme oldu ve bu düşmeyi, yani, genel düşmeyi olaya
dahil ettik. Dolayısıyla, yüzde 35 özel düşme... (CHP sıralarından gürültüler)
Beğenmediniz mi efendim;
peki...
Dolayısıyla, 1 480 000
lirayken yapılacak bir değerlendirmeye göre, bu, yüzde 40'a tekabül ediyordu.
Yüzde 35'lik bir indirim, bugünkü fiyata göredir. Dolayısıyla, burada, bu
indirime göre, dekar başına bir ödeme yapacağız. Dekar başına tüketilen
ortalama mazot miktarı hesap edildi. Türkiye'de, bu, ürün cinslerine göre, 2
ilâ 20 litreye kadar çıkan bir mazot harcamasına denk getiriliyor. Ortalaması 8
litre olarak bir hesap yapıldı. Tabiî, burada, bir kayıp ve kazanç söz
konusudur, bir ortalamadan bahsediyoruz; ama, tarım kesimine yapılmış bir
transferdir; dolayısıyla, burada, çok da ince eleyip, sık dokumak, bugün için,
mümkün değildir; ama, ileride bunu yapmak mümkün olacaktır. Ne zaman; biz,
Türkiye'deki kayıt sistemini tamamladığımız anda, nerede, ne ekildiğini ve ne
kadar yakıt tüketildiği konusunda iyi bir ölçüm yapabilirsek...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bu aşamada,
çiftçilerimize yapacağımız girdi destekleri konusunda da hem farklılaştırma
yapabiliriz hem de çok etkin kullanabiliriz.
Arkadaşlar, bu ödemeyi,
doğrudan gelir desteği sistemi içerisinde yapacağız; dolayısıyla, 2002 yılında
kaydolmuş çiftçilerimize vereceğiz. 160 000 000 hektar arazi esas alınmıştır;
çünkü, 2002'de, toplam, yazılan, kayda giren arazi miktarı da budur;
dolayısıyla, hiçbir çiftçimiz hariç değildir.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Bakanım, çok özür dilerim; Türkiye'nin alanı 78 000 000 hektar...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Affedersiniz; yanlış mı söyledim; 160 000 000 dekarlık
bir arazimiz kayıtlıdır ve bu kayıtlı arazimiz için bir ödeme söz konusudur.
İki dönem içerisinde ödeme planlanmaktadır. Birincisi, mayıs ayı içerisinde,
ikincisi de kasım ayı içerisinde olacaktır; dolayısıyla, çiftçilerimiz
bakımından, Ziraat Bankasında daha önce hesapları olanlara bu paralar intikal
edecektir ve uygulanma itibariyle de bir problem yoktur.
Bu arada, bir hususa
dikkatinizi çekmek istiyorum: 2003 yılında, doğrudan gelir desteğiyle ilgili
ödemeler de, geçen yıllarda çok tenkit ettiğimiz birkısım olumsuz yönlerden
arındırılmıştır. Dolayısıyla, üretime verilmelidir diye hepimizin üstüne
basarak söylediğimiz husus, 2003 yılında büyük ölçüde gerçekleşecektir.
Dolayısıyla, mazotla ilgili ödemeler de, yılın ikinci yarısında, üretimde
kullanılan alanlar için verilmiş olacaktır ve bu, bazı belgelerle de teyit edilecektir.
Dolayısıyla, hem doğrudan gelir desteğiyle ilgili eleştiriler giderilmiş olacak
hem de çiftçilerimize ek bir mazot desteğiyle ilave bir satın alma gücü
transfer edilmiş olacaktır.
Ben tekrar sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın Ercenk, açıklama
istiyor musunuz?
TUNCAY ERCENK (Antalya)-
Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN- Buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya)-
Efendim, öncelikle, Sayın Bakana, açıklamaları için teşekkür ediyorum. Ancak,
ilginç bir noktaya geldi benim bu soru önergelerim. Ben, üç soru önergesini
aynı tarihte vermişim; 31.1.2003. Tabiî, Meclis gündeminin yoğunluğu nedeniyle,
hepsinin de sırası... Nemalarla ilgili, çiftçi borçlarıyla ilgili ve esnaf
borçlarının faizlerinin silinmesiyle ilgili önergelerimi aynı tarihte vermişim
ve üçü de bugün yanıtlanıyor. İlginçtir -biraz önce sizin de belirttiğiniz
gibi- "Sözlü Sorular" kısmının 10 uncu sırasındaki, nemaların
ödenmesiyle ilgili konuda yasa çıktı diye buyurdunuz; ancak, yarın ayın 30'u,
nisan ayında ödenmesi gerekiyor. Nisan ayının 31'i de yok, uzaması da mümkün değil.
Umarım, o yasanın 6 ncı maddesinde belirtilen, bakana bir ay önce veya bir ay
sonra yetkisini kullanma fırsatı verilmez diye düşünüyorum.
Çiftçi borçlarıyla ilgili
olarak -evet, çalışmaları ben bugün Sayın Bakanın televizyondaki programından
da izledim- bir kanun çıkıyor. Yalnız, bu yasaların, her nedense, çiftçilerle,
çalışanlarla ilgili olan bölümleri, böyle, biraz daha uzatılmaya matuf bir
anlayışla götürülüyor. Şimdi, istenilen konularda temel yasa kavramı gündeme
getirilip hemen çıkarılıyor; ama, bu tür konularda, nedense, işte bugün imzaya
açılmadı, imzaya açmadık, biraz sonra hallolacak gibi, biraz daha uzamaya dönük
bir anlayışla götürüldüğünü görüyorum. Asıl bizi üzen yanı bu Sayın Bakanım.
Şimdi, 1990 yılında 1
milyar lira kredi kullanan bir çiftçinin 2002 yılında borcu 6,2 milyar liraya
ulaşmış. Biraz önce diğer arkadaşımın sözlü soru önergesine verdiğiniz yanıtta,
bu yasanın çıkacağını söylediniz. Umarım, bu hafta gündeme gelir ve -bugün televizyonda
izledim, yüzde 30'luk bir ödemeden bahsettiniz- bir an evvel çıkar da,
çiftçilerimiz de bu konuda gerekli rahatlığı sağlarlar.
Bakın, doğrudan gelir
desteği parası belirli bölümlerde henüz ödenmedi ve şu anda, gübre atma zamanı;
çiftçi gübre alacak, mazot alacak, üretim yapacak, Türkiye ekonomisine katkı
yapacak. Bunların bir an evvel ödenmesi, öyle sanıyorum ki, çiftçilerimiz için
ve Türkiye ekonomisi için önemli bir sonuç olsa gerektir.
Yani, çiftçi, iki ateş
arasında kalmış, hem doğrudan gelir desteği parasını alamıyor hem de faizlerin
düşürülmesiyle ilgili veya silinmesiyle ilgili bir net sonuç elde edilemiyor.
Öyle sanıyorum ki, Yüce
Meclis ve hükümet, bu konuda, bir an evvel gerekli çalışmaları yapar, bitirir
ve çiftçilerimiz de, esnafımız da, çalışanlarımız da rahata kavuşur diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ercenk.
19. - Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, esnafın kredi
faizi borcunun silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/183)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Önergenin görüşülmesi
ertelenmiştir.
20.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, ziraî ilaç analiz
ücretlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/184)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru önergesinin
görüşülmesi ertelenmiştir.
21. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, bürokrat
atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/185)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Görüşülmesi
ertelenmiştir.
22. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Bağ-Kurlu ve
sosyal güvencesi olmayan özürlü çocukların eğitim sorununa ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/186)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sözlü soru önergesinin
görüşülmesi ertelenmiştir.
23. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, yapı denetim
şirketlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/188)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
24. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, belediyelerdeki
imarla ilgili teknik personele ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/189)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru önergesinin
görüşülmesi ertelenmiştir.
25. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Karayolları
Trafik Yönetmeliğine bir and metni eklenip eklenmeyeceğine ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/190)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Önergenin görüşülmesi
ertelenmiştir.
26. - Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, muhtarlar ile köy
ihtiyar heyeti üyelerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/191)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sözlü sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
27. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun,
doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/192) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ben cevaplandıracağım.
BAŞKAN - Soruyu, Tarım
Bakanı Sayın Sami Güçlü cevaplandıracaklardır.
Soru önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların,
Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
1 - Çiftçilerimizin,
doğrudan gelir desteğinden dolayı oluşan tüm alacakları hangi tarihte ödenmiş
olacaktır? Bu konuda çiftçilerimize bir ödeme takvimi verebilecek misiniz?
2- İcmalleri tamamlanan
illerin ödemelerinde öncelikleriniz neler olacaktır?
3- 31 Ekim 2002'de
yürürlüğe giren doğrudan gelir desteği ödemelerinde iller arasında yapılan
farklı uygulamalardan dolayı mağdur olan illerin çiftçilerinin mağduriyetlerini
gidermeyi düşünüyor musunuz?
4- Hazine, bir taraftan
çiftçilere olan borçlarına ödeme yapmamakta, ancak, diğer taraftan, çiftçilerin
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına faiz
uygulamasını devam ettirmektedir. Doğrudan gelir desteğini hak etmiş ve bugüne
kadar tarafınızdan ödenmeyen çiftçi alacaklarından dolayı 31.10.2002 tarihinden
itibaren faiz mahsubu yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soruyu, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Bu işler alkışla olmuyor!
Efendim, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Doğrudan gelir desteği
konusundaki Sayın Devlet Bakanından cevaplandırılması istenen soruya, onun
adına, kısaca cevap vermek istiyorum.
Evet, kaynak başka
bakanlıktan; ama, uygulama bizden olduğu için bir ortaklığımız söz konusu.
Dolayısıyla, esas, belki çiftçilerimiz açısından da soruyu benim cevaplandırmam
daha makul.
Efendim, ben, doğrudan
gelirle ilgili kısma geçmeden önce... Ben, ifade etmeye çalışıyorum; ama, çok
da böyle somut olarak söylemek istemiyorum, biraz soyut ifadelerle söylemeye
çalışıyorum. Biz, muhalefet partimizin milletvekillerinin, tarım kesimine
yönelik olarak çok sık dile getirdikleri hususları giderek ortadan
kaldırıyoruz; bunlar, bu hale geliyor. Şimdi bunlardan -düşünün- yağlı
tohumlarla ilgili konularda, yani prim ödemelerinde, bütçede 264 trilyon,
hayvancılıkla ilgili konuda desteklerde 175 trilyon, şekerpancarı ekim
kotalarında meydana gelen daralmaları telafi etmek için alternatif ürünlerle
ilgili getirdiğimiz yeni iyileştirmede 55 trilyon, çiftçi borçlarıyla ilgili af
kapsamında 1 katrilyonun üzerinde ve ucuz mazot konusunda -şu anda kararnamesi
kesinleşmiş olan- yaklaşık 600 trilyonun üzerinde, yine, bir kaynağı, biz,
tarım kesimine transfer ediyoruz. Tabiî, bu neden daha çok olmasın; ama, bu,
imkâna ve şartlara bağlı. Bugünkü durum içerisinde, hepimiz biliyoruz ki,
Türkiye'nin 2003 yılı bütçesi içerisinde ayrılabilecek kaynaklar ne kadar
sınırlı, ne kadar güç dengeler üzerinde duruyoruz bunu muhalefet ve iktidara
mensup bütün milletvekili arkadaşlarımız da gayet iyi biliyorlar. Bütün buna
rağmen, bu zor şartlara rağmen ertelenebilecek, daha uzatılabilecek olan çiftçi
borçları veyahutta bunlardan sadece birini yapmak 2003 yılı içerisinde büyük
bir ihtimalle yeterli görülebilecekken, ikisini birlikte yürürlüğe koyuyoruz.
Bu konuda, çiftçilerimizden, eminim, çok büyük bir destek de alıyoruz ve
onların desteğini bu vesileyle de sürdürdüğümüze inanıyorum.
Tabiî, bunlar yapılırken,
diğer taraftan, doğrudan gelirle ilgili konularda bir aksama da söz konusu
değil. Şöyle: Yine hepimizin bildiği gibi, 2003 bütçesine doğrudan gelir için
konulan rakam 500 trilyondur.
HASAN ÖREN (Manisa) - Ne
kadar olması gerekliydi Sayın Bakan?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, bu, olması...
HASAN ÖREN (Manisa) -
Oradan kesip öbür tarafa mı dağıtıyorsunuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Hayır, öyle değil, bu şöyle; yani, şu ana kadarki
uygulamayı da size söyleyeyim: 2001, 2002 ve 2003 uygulaması içerisindeyiz.
2001'in, yine, çok cüzi bir kısmı o yılda dağıtıldı geri kalanı 2002'ye sarktı.
2002'nin sadece 700 trilyonluk kısmı 2002 yılında dağıtıldı, geri kalan kısmını
biz hâlâ 2003 yılı içerisinde ödüyoruz ve bir kısmını da daha ödemedik
biliyorsunuz.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Ödenmeyen rakam ne kadar?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - 2002'ye ait olup da ödenmeyen miktar yaklaşık 750
trilyon civarında.
HASAN ÖREN (Manisa) -
2003'le beraber?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - 2003 yılı için bizim toplam ödeyeceğimiz miktar,
yaklaşık 2,9 katrilyondur.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- 2002'yi ne zaman ödeyeceksiniz Sayın Bakan?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Şimdi, 2002'yle ilgili bilgiyi şöyle söyleyebilirim.
Haziran sonuna kadar 2002'yi ödeyeceğiz; yani, planımız böyle. Hazinenin yapmış
olduğu ödeme planına göre böyle bir duyuruyu yapıyoruz.
2003'le ilgili konuda,
benim kabul edebileceğim hedef şudur: 2003 yılında, biz, çiftçilere yüzde 35
oranında bir ödeme yapmalıyız. Şu andaki mevcut kaynak, ancak yüzde 17
civarında bir orandır. Dolayısıyla, yaklaşık, 500 trilyonluk bir kaynağı, biz,
doğrudan gelir desteğine intikal ettirmeliyiz. Bunu, 2003 yılı içerisinde
yapabilirsek, çiftçilerimiz açısından, bu, bir önceki yıllara yakın
oranlardır ve dolayısıyla, 2003 yılı
içerisinde çiftçilerimize ucuz mazot, borç ertelenmesi ve diğer desteklerle
beraber kabul edilecek sınırlar içerisindedir. Ekonomideki gelişmeye bağlıdır
ve özellikle, bu konuda Hazine, Maliye ve Tarım Bakanlıkları arasında yapılan
görüşmelerde; oluşacak kaynak içerisinde ilk transfer edilecek kalemin,
doğrudan gelir desteği olması lazım geldiği konusunda da bir mutabakata
varılmıştır. Biz, inşallah, çiftçilerimize, 2003 doğrudan gelir ödemeleriyle
ilgili de, bu yüzde 35'lik oranı yakalamaya çalışacağız. Planımız budur,
gerçekleştirmeyi arzu ederiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın Aslanoğlu, açıklama
istiyor musunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, Sayın Bakana teşekkür ediyorum; ancak, ben,
kendilerine verdiğim soru önergesinde, doğrudan gelir desteğinin, gerçek
üreticiye verilmediğini; ayrıca, bugüne kadar, üretken olmayan ve İstanbul'dan,
Ankara'dan 50 yıldır köyüne gitmeyen insanlara da ödeme yapıldığını; bunun
temel amacının, esas, üreten köylüye, üretene verilmesi olduğunu belirttim. Hiç
değilse, bundan sonraki çalışmaların bu yönde yapılmasını istirham ediyorum;
yani, burada, temel amaç, üreticiye, üretene gitmesi; ancak, bugüne kadar
yapılan ödemelerde, üretmeyen bir sürü insana bu para gitmiştir; hiç değilse,
bundan böyle, gerçek üreticiye gitsin.
İkinci bir olay ise,
hakikaten, ülkede, alan ile almayan arasında fark olması... Bugün, sadece
Malatya değil, Ağrı gibi birkaç vilayet hiç almamıştır; yani, bugünün
Türkiyesinde, bu insanların ihtiyaçlarının öncelikle karşılanması gerekir.
Mesele, sadece Malatya'nın meselesi değil Türkiye'nin meselesidir. Zannediyorum
ki, bu sene, bütçe çerçevesinde öncelikle ödenecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, bir hususta açıklama yapmak üzere söz
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan; yerinizden açıklayın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, sizleri, tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilimiz,
çok önemli bir yere işaret etti; ben, o konuya açıklık getirmek istiyorum.
Doğrudan gelir desteğiyle ilgili eleştirilerde, milletvekillerimizin -iktidar
ve muhalefet dahil- basının, aydınların, hatta çiftçilerin, doğrudan gelir
desteğinin uygulanışına ortak bir itirazları var; o da, yine, biraz önce sayın
milletvekilimizin ifade ettiği husus; yani, üretimde de kullanılmayan alanlara
da verildiği, üretimle ilgisi olmayan kişilere de verildiği.
Şimdi, arkadaşlar,
burada, önemli bir husus var. Burada, tarım sistemini doğru kayıt altına
alabilmek için, esnek bir tutum takınmak gerekiyor; yani, biz, toprak kimin
mülkiyetindedir, kim işlemektedir, ne kadardır, bu bilgileri doğru almak
zorundayız. Başlangıçta, ilk iki yıllık uygulama sonucunda, bu, bu esneklikle
gelmiş ve dolayısıyla, çiftçilerimiz içerisinde, toprak mülkiyetine sahip olan,
ama, ziraatla uğraşmayan insanlar da doğrudan gelir desteği almışlar; ancak,
çıkan yönetmelikte, uygulama prosedüründe, üretime verileceği belirtilmiş
olmasına rağmen, gerek kontrollerde gerekse bu esnek uygulama şeklinde,
araziler boş kalsa da, bunlara uygulanmış ve fiilen başkası kullandığı halde,
mülk sahibi doğrudan gelir desteği almış. Bu, bizim hepimizin, çok doğru bulmadığımız
bir yön.
Yalnız, arkadaşlar,
burada, olduğundan daha fazla bir şey, abartılı bir görüş, bir kanaat var; o da
şu: Şimdi, Türkiye'de, bütün kesimlerde, sektörlerde, kayıtdışılık veyahut
olması gerekenin dışında, yani, bir sapma gösterme hadisesi çok yaygın
biliyorsunuz; yani, sosyal güvenlik sistemimizden tutun da, eğitim sistemimizde
ve başka bütün alanlarda, olay, belirli bir prosedürün dışına çıkabiliyor.
Şimdi, biz, şehirlerde çalışan işçilerin sigorta sorununu yüzde 100 çözememişiz;
bırakın yüzde 100 çözmeyi, yabancı ülkelerden gelen işçiler sigortasız
çalışıyor; yabancı ve sigortasız. Biz, şehirlerde, Türk işçilerinin, yani, Türk
vatandaşlarının sigortasız çalışmasını bile önleyememişiz. Şimdi, tabiî ki,
kırsal kesimdeki, çok dağınık, 40 000 köyde, belki onun bir misli kadar da
mezrada yaşayan insanlarımızla ilgili bilgileri zamanla düzeltmemiz lazım. Size
bir örnek vermek istiyorum: Bizzat Dünya Bankasının yaptığı bir araştırma;
doğrudan gelir desteği, acaba, hangi oranda yerinde kullanılıyor? Bu oran yüzde
94 çıkmış; bana göre de çok yüksek bir oran; ama ben şunu kastediyorum: Başka
alanlarda ne kadar hata varsa, doğrudan gelir desteğiyle ilgili konuda da o kadar
hata vardır. Dolayısıyla, bence, bu biraz makuldür ve ortalama olarak kabul
edilebilir.
Peki, böyle kalsın mı;
hayır. Yeni doğrudan gelir desteği uygulama tebliğimizde bir başlangıç
yapıyoruz aynen şu ifadeyle: "Tarımsal üretimle ilişkili olarak doğrudan
gelir desteği ödemesi yapılmasına ve bu amaçla çiftçi kayıt sisteminin oluşturulmasına
ilişkin tebliğ."
Artık, bugüne kadar
üretimle olan ilişkisi ihmal edilen doğrudan gelir desteği ödeme tebliğini
üretimle ilişkilendiriyoruz. Dolayısıyla sayın milletvekilinin hassasiyetle
üzerinde durduğu konuda adım atıyoruz, ilerleme sağlayacağız. Bu, birincisi.
Yine, milletvekilimizin
belirttiği ikinci husus da, bazı illerimizin doğrudan gelir desteği ödemelerini
hâlâ alamadığıdır. Doğrudur. Bu konuda Hakkâri ve Ağrı'da, en son, sorunumuz
vardır.
Arkadaşlar, tabiî
kurallara uymak zorundayız, hepimiz uymalıyız. Toplumumuzun bazı kesimlerinde
kurallara uyma konusunda daha esnek davranıyor insanlar; belki onlar bu yönde
yönlendiriliyor da; ama bunlar resmiyete intikal ettiğinde çözümü çok kolay
değil; yani teftişe konu oluyor, mahkemelere konu oluyor ve dolayısıyla işler
uzuyor. Şimdi, tabiî, bunları hiç yokmuş gibi farz etmek ve sistemi işletmek de
mümkün değil. Dolayısıyla siyasî konularla ilgili veyahut hukukî konularla
ilgili, bu iş artık adliyeye intikal etmiş, yorum yapmak nasıl gerekmiyorsa,
Tarım Bakanlığı olarak da, adalete intikal etmiş konular var, teftişe intikal
etmiş konular var; belki bir kısmı sonuçları itibariyle çok ağır olmuş; ama
intikal edince de yapacak bir şey yok, bunu beklemek zorundayız. Fakat burada
da yine bir iyiniyetli yaklaşım yapıyoruz: Eğer problemli bölge bir kaza ise,
birkaç köyde toplanmışsa, onları çıkararak, sorunsuz bölgelerin doğrudan gelir
desteği almasını sağlamaya çalıştık; ama, tam anlamıyla sonuçlandıramadık, bunu
biliyoruz. İnşallah, kısa sürede sonuçlanır.
Tabiî, bu konuda hepimize
görev düşüyor. Özellikle milletvekili arkadaşlarımız, kendi bölgelerinde,
insanları, kurallara uymaya davet etmeli, doğru beyan olmalı; aksi halde,
sıkıntıyı hep beraber, toplumun daha büyük bir kesimi çekmek zorunda kalıyor.
Efendim, hepinizi,
tekrar, saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan kısa bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN - Peki, kısa bir
açıklama için, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanımın özellikle üretim yönünde gösterdiği duyarlığa
teşekkür ediyorum; ancak, -devlet, insanını ayırmaz- aynı ilçenin birkaç
köyünde, aynı evsafta araziler için, biri alıp biri almıyorsa, birine verilip
birine verilmiyorsa, devlet baba, insanını ayırıyor demektir.
Tabiî, bunun önüne
geçilmesi için, sizin gönderdiğiniz prosedüre uymayanlara, bunu yapanlara, bir
şekilde ceza uygulaması getirmiyorsanız Sayın Bakanım, bu, her zaman böyle
olacaktır. Benim istirhamım, prosedürün dışına çıkan insanlara, mutlaka ceza
uygulaması getirin; getirilmediği sürece keyfîlik sürecektir Sayın Bakanım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergelerinin görüşülmesine ayırdığımız zaman tamamlanmıştır.
Şimdi, gündemimizin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Görüşmeler"
kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 11 inci
sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük ve 54
milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin yarım kalan öngörüşmesine, kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54
milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/24) (1)
BAŞKAN - Hükümet?..
Sayın Bakan, bu genel
görüşmenin açılması için, hükümet adına refakat ediyor musunuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerge üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi, söz sırası, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Haluk İpek'e aittir.
Buyurun Sayın İpek.
Konuşma süreniz 20
dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Çanakkale Milletvekili
Ahmet Küçük ve 54 arkadaşının, esnaf ve sanatkârlarımızın mevcut durumunu,
sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek amacıyla Anayasanın 98 inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince
bir Meclis araştırmasına yönelik araştırma önergeleriyle ilgili olarak AK Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Onbeş yılı aşkın süre,
birçok esnaf odası, Ankara Esnaf Odaları Birliği ve Türkiye Ağaç İşleri
Federasyonu Hukuk Müşaviri olarak, esnaf ve esnafın sorunlarıyla iç içe
yaşadıktan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisine seçilen bir arkadaşınızım.
Geçmiş dönemde ve içinde Cumhuriyet Halk Partisinin de bulunduğu hükümet
dönemlerinde, esnafın problemleri ve bunların çözümüne ilişkin hazırlamış
olduğumuz önerileri anlatmak ve çözüm istemek için, geçmişteki hükümetlere yaptığımız
başvurularda karşımızda hep bir duvar bulduk. Esnaf ve sanatkârların yıllara
sâri problemleri, artarak, bugüne kadar geldi. Esasen, Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarımız, bu kürsüye, esnaf ve sanatkârların problemleriyle ilgili olarak
konuşmak üzere geldiklerinde bir hayli umutlanmıştım; çünkü, CHP, nihayet,
esnaf ve sanatkârla ilgileniyor diye düşünmüştüm. Ancak, 22 Nisan günü, baştan
sona, çözüm önerisi ve bununla ilgili kaynak önerisi göstermeyen, esnafın
geçmişten gelen sıkıntılarını tamamen istismar etmeye yönelik, geçmişteki
çürümüş siyaset anlayışının tortularını taşıyan, çözümden uzak bir konuşma
dinledik. İstismar o kadar açıktı ki, esnafın tüm sıkıntılarının vebalini, yeni
kurulan ve kısa bir süre önce iktidara gelen partimize yükleme gayretkeşliği
taşıyordu. Konuşmanın akabinde görüşmüş olduğum esnaflar da bu istismarı çok
iyi algılamışlar. Allah'tan, esnaf, ekonomiyi birçok kişiden çok daha ileri bir
şekilde bildiğinden, bunlara çok fazla değer vermiyor.
Esnafın problemlerine
birazdan değineceğim; ancak, esnaf ve sanatkâr kimdir; Anadolu'daki yeri nedir;
bugün, Türkiye'nin problemlerine ve kendi problemlerine bakış açısı nedir; bunu
anlatmak gerektiğine inanıyorum.
Türklerin Asya'dan çıkıp
Anadolu'ya gelişlerinden sonra büsbütün önem taşıyan yurt sevgisi, onu koruma,
ülkede sanat ve ticareti yaygınlaştırma, meslekleri geliştirme yeteneği gibi
konularda çaba harcama ve halkı her türlü tehlikelere karşı güçlendirme
gayretlerinde, teşkilatlandırma çalışmalarının ortaya çıkardığı en etkili
sosyoekonomik kurum Ahilik olmuş; genellikle tarım ekonomisine dayanan Osmanlı
toplumunda ticarî hayatın ve gelişmiş el sanatlarının varlığı Ahilik kurumunu
ortaya çıkarmıştır.
Ahilik, sanat, ticaret ve
mesleğin; olgun kişilik, ahlak ve doğruluğun iç içe girmiş bir alaşımıdır. Ahi
diye anılan kişi de kesin olarak bir sanat, ticaret ya da meslek sahibidir. O,
aynı zamanda, olgun, ahlaklı, merhametli, iyiliksever ve her işinde, her
davranışında dürüst ve güvenilir bir kişidir. Ahilik, uzun yıllar boyu Türk
ahlakının da bir simgesi olmuştur. Ahlak ve sanatı yoğurmak suretiyle, kişinin
ruhunda özümleyerek kaynaştıran bir kurum olan Ahilik, Türkler dışında hiçbir
yerde görülmemiştir. Daha sonra, 20 nci Yüzyılın başlarına kadar gedik; yani,
lonca teşkilatı olarak, toplumun ekonomik ve ticarî kesimindeki oluşumları
düzenlemiştir.
Küçük girişimci olarak
kökeni Ahiliğe kadar uzanan esnaf ve sanatkâr ve küçük ölçekli işletmeler,
günümüzün ekonomik ve sosyal hayatında çok önemli bir yer tutmaktadır;
toplumda, imalat, ticaret, hizmet, taşımacılık gibi sektörlerle, istihdam
açısından ülke ekonomisine önemli bir katkıda bulunmaktadır. Sınırlı sermayeyle
görev yapan küçük işletmeler, toplumun günlük ihtiyaçlarının karşılanmasında,
tüketiciyle doğrudan ilişkili olduğu kadar, büyük işletmelerle de ticarî
ilişkilerde bulunurlar.
Türkiye'de küçük
işletmeler, toplam işletmelerin yüzde 98'ini oluşturarak, çok önemli bir yer
tutmaktadır. İstihdamın yaklaşık yarısı, üretimin üçte 1'ini aşan kısmı,
yatırımların yaklaşık dörtte 1'i, bu tür küçük işletmeler tarafından
gerçekleştirilmektedir.
Modern Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu Büyük Önder Atatürk "mebus, başvekil, hatta
reisicumhur olabilirsiniz, ama zanaatkâr olamazsınız" diyerek, esnaf ve
sanatkârı, ileri ve gelişmiş, uygar Türk toplumunun temel unsurlarından biri
olarak gördüğünü, bu sözleriyle belirtmiştir.
Ülkenin içerisinde
bulunduğu her türlü sıkıntıda işletmesini ayakta tutarak vergi ödeyen, zarar
etse bile Ahilik anlayışından geldiği için ticarethanesini kapatmayan ve insan
istihdam eden esnaf ve sanatkârlarımız, yirmi yılı aşkın bir süredir uygulanan
haksız rant ve yüksek faiz politikalarının direkt mağduru olmuş; ancak, tüm
sıkıntılara rağmen bu ülkenin aslî sahibi ve taşıyıcı temel direği olduklarını
unutmamışlardır.
Esnaf ve
sanatkârlarımızın başlıca sorunları ve çözüm yollarına kısaca değinecek
olursak, bu sorunları 6 ana başlık halinde toplamak mümkündür:
Bunlardan birincisi, yasa
ve mevzuat; ikincisi, ekonomik sorunlar; üçüncüsü, istihdam, üretim ve meslekî
eğitim; dördüncüsü, finansman sorunları; beşincisi, sosyal güvenlik; altıncısı
ise, vergi sorunlarıdır.
Yasa ve mevzuat sorunu:
507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu ile 1163 sayılı Kanunda tadil edilmesi
gereken ve projeleri, tasarıları hazırlanmış olan yasalaştırma çalışmalarının
bir an önce gerçekleşmesi.
Ekonomik sorunlar: Para
ve maliye politikalarından, hiçbir ödün vermeden, iktisadî istikrarın
sağlanması için etkin bir biçimde uygulanarak, gerçekçi kur politikası
izlenmeli; kur politikası, enflasyonu kontrol ve rekabet politikasının bir
aracı olarak düşünülmemelidir.
İstihdam, üretim ve
meslekî eğitim: Emek yoğun üretim teknolojisine ve bütün istihdam gücüne sahip
bulunan küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ'ler) uzun vadeli, düşük faizli
kredilerle desteklenmeli, rekabet güçleri artırılmalıdır. Elektrik, doğalgaz,
su gibi enerji girdileri sübvanse suretiyle karşılanmalı, diğer elverişli
imkânlar ile hammadde temini gibi koruma ve teşvik tedbirleri alınması yoluna
gidilmelidir. Sektörel ihracat şirketleri kurulmalı; ülkeler bazında
araştırmalar yapılarak, ülkeye göre ihracat şansımızın yüksek olduğu sektörün
tespiti ile bu sektörün içerisinden gelen veya o sektörü çok iyi tanıyan
insanlarımız, o ülkeye, ticarî ataşe olarak gönderilmelidir. İhracat yapan firmalar,
teşvikler yoluyla sübvanse edilmeli; ihracata yönelik devlet yardımları
hakkındaki mevzuatta, istihdam, yol açma yardımı ve çevre maliyetlerinin
desteklenmesi yardımlarından, esnaf, sanatkâr ve küçük işletmelere hizmet veren
meslek kuruluşlarının da faydalanmasına imkân tanıyacak yasal düzenlemeler
hazırlanmalıdır. KOBİ Kararnamesi kapsamında, ihracata hizmet edecek
kullanılmış makine, teçhizat ve imkânları sağlanmalıdır. Orta ve büyük işletmeler,
devlet tarafından desteklenirken, yan sanayi oluşturmaları ve ölçeklerine göre,
belli sayıda küçük işletmeyle kontrat yapmaları zorunluluğu getirilmelidir.
Devletin ve kamu
tüzelkişiliğini haiz kuruluşların yaptırdıkları her türlü işlerde, esnaf ve
sanatkârlara kota tahsisi de uygulanmalıdır.
Türkiye'de yürütülen
meslek eğitimi faaliyetleri teşvik sistemi içine alınmalı, ustalık belgesini
haiz eleman çalıştıran küçük işletmeler, vergi indirimi gibi desteklerle
özendirilmelidir.
Çıraklık ve meslek
eğitimine yeniden önem verilerek, gelişen üretim kollarının vasıflı insan
gücünü karşılayabilecek biçimde, bu okullar, teçhizat ve bina yönleriyle
modernize edilmelidir.
Yine, ilköğretim
okullarında son üç sınıfın program ve ders müfredatlarında, öğrencilerin
kabiliyetlerine göre meslek seçimi yapabilecek şekilde düzenlemeye
gidilmelidir.
3308 sayılı Kanun
dahilindeki meslek branşlarında, kısa vadede kalifiye işçi ihtiyacının
sağlanmasına yönelik -çıraklık eğitim merkezlerinde- verilecek her türlü teknik
eğitim kursu gibi etkinlikler için, il çıraklık kurulundan izin alınması
hususunda da bu kanunda düzenlemeler yapılmalıdır.
Yine, dördüncü bölümde
yer alan finansman sorunlarına gelecek olursak: Halkbankın kaynakları
güçlendirilerek... Güçlendirilerek diyorum; çünkü, bankalarda, özellikle bu
kamu bankalarında, geçmişte yer alan bir hastalık vardı; biz, bu güzel müesseseleri,
Ziraat Bankası gibi, Halk Bankası gibi müesseseleri geçmişte çok iyi kurmuşuz;
bir müddet çok iyi işlemiş, esnafa çok düşük veya sıfır faizle kredi vermesi
amaçlanmış, onun için kurulmuş; ancak, arkasından, bu sistem çürütülmüş.
Çürüyen bu sistem sonucu, geçmiş dönemde, bir müfettişten işitmiştim, 6,5
milyar dolar görev zararı vardı Halk Bankasının. Bunun 500 000 000 doları,
Kefalet Kooperatifleri marifetiyle esnaflara verilmişti. Bu 500 000 000
dolarlık kısım, aslında görev zararı değildi; çünkü, geri dönüşümü vardı;
alınan her kredide, iki veya üç esnafın kefaleti söz konusuydu, imzası vardı
senetlerde; ancak, 500 000 000 dolar esnafa verildikten sonra, geriye kalan 6
milyar dolarlık kısım, esnafla hiç ilgisi olmayan yerlere verilmişti. İşte, o 6
milyar dolar, Halk Bankası gibi kurumların sonradan bozulmasına ve esnafa
yardımcı olmamasına yol açmıştır.
Esnaf ve sanatkârımıza
yönelik uzun vadeli ve ucuz faizli kredilerin artırılması yoluna gidilmelidir.
Yine, esnafımızın, sosyal
güvenlikle ilgili problemleri var ve vergiyle ilgili -özellikle- problemleri
var. Şehir içinde açılmasına müsaade olunan hiper ve grosmarketlerin haksız
rekabetiyle elindeki sermayesini ticarete yöneltmek yerine vergi ödemelerine
kaydırmak zorunda kalan ve bu yüzden işyerlerini kapatma noktasına gelen esnaf
ve sanatkârların durumu önemle ele alınmalı ve kolaylaştırıcı tedbirler
artırılmalıdır.
Yine, yüzde 1 oranında
Katma Değer Vergisine tabi malların satış veya teslim safhasında yüzde 8-15
oranıyla satılması dolayısıyla indirilecek KDV'nin bulunmaması ve satışlarda
müşteriden alınmayan bu vergi sebebiyle, esnaf ve sanatkârın satıştan elde
ettiği kârın KDV ödemesi olarak ortaya çıkması sonucu zarara uğradığı dikkate
alınarak, özellikle Katma Değer Vergileri tabana yaygınlaştırılmalıdır.
Bu problemler,
teferruatıyla notlarımda da yer alıyor. Bunlarla ilgili birçok çalışma, her bir
başlık, çok önemli bir çalışma grubunun eseri. Bunların hepsi elimizde mevcut
ve bununla ilgili çözüm yolları da, bununla ilgili kanun tasarıları da
tarafımızdan hazırlanmakta.
Biraz önce
anlattıklarımdan da anlaşılacağı gibi, esnaf ve sanatkârların problemleri,
istismar edilemeyecek kadar önemlidir ve esnafın boş sözlere de karnı toktur;
çünkü, onlar, ekonomiyi ve ülkenin problemlerini, inanın, birçok yerden ve
ekonomistiz diye geçinen herkesten çok daha iyi bilmektedirler.
AK Parti, programında,
seçim bildirisinde ve acil eylem planında, problemleri ve çözüm yollarını bilen
ve bunu kararlılıkla uygulayan bir iradeyle esnafın yanında yer almıştır.
Bağ-Kur emeklilerine, hükümetimizin yaptığı ilk icraatla, iyileştirici ve
memnuniyet doğurucu zam yapılmış, uzun yıllardan sonra ilk kez esnaf ve
sanatkâr emeklisinin yüzü gülmüştür. Esnaf ve Kefalet Kooperatiflerinden esnafa
verilmek üzere 800 trilyon kredi aktarılmış, bu krediler esnaf ve sanatkârlara
kullandırılırken, Bağ-Kur borçlarının mahsup edilmeyeceği düzenlenmiş, ileriki
zamanlarda kaynak artırımı devam edecek, faiz oranları istikrarlı hükümetimizle
beraber düşmeye devam ettiğinden, kefalet kredileri de ileriki zamanlarda daha
da aşağılara düşürülecektir.
Faiz oranı ve
iyileştirmeler: Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün söylediğinin aksine, esnaf
ve sanatkârımız vergi barışı projesine katılması yönünde zorlanmamıştır;
çünkü...
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Herkese telefon gelmiş...
HALUK İPEK (Devamla) -
Evet, konuşmanızda, vergi dairelerinden esnafın arandığını ve zorlandığını,
eğer bu vergi barışı projesine katılmazlarsa başlarına birçok işin geleceği
yolunda zorlandıklarını ifade ettiniz.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Kesin... Kesin... Sayın milletvekilim, aynen...
HALUK İPEK (Devamla) -
Şimdi, ben, biraz önce konuşmamın başlangıcında söyledim; esnafın içinde
yaşıyorum. Buradan çıktığım zaman, yine yanlarına gidiyorum. Özellikle, Siteler
esnafının yanında ve içinde yaşıyorum.
Ülke ekonomisinin
düzelmesini arzu eden, vergi ve defter kayıtları -bunu çok içtenlikle
söylüyorum- çok düzgün olan esnafımız da katkı vermek için vergi barışı
projesine katılmıştır. Evimize gelmişlerdir, birçok yere gelmişlerdir;
işyerleri düzgündür, alışverişlerinin tamamı faturalıdır, defter kayıtları
düzgündür. Sırf, ülke ekonomisinin düzelmesi için, bu vergi barışı projesine,
özellikle Sitelerdeki esnafın birçoğu katılmıştır. Hatta, bu katılım o kadar fazla
olmuştur ki, bu oran IMF'yi bile şaşırtmıştır. Krizden geçinenleri, ekonominin
düzelmesini ve AK Partinin başarılı olmasını istemeyenleri de, vergi barışı
projesinin bu kadar iyi bir oranı yakalamış olması, esasen, kıskandırmıştır.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Biz, sizden daha çok istiyoruz başarılı olmanızı.
HALUK İPEK (Devamla) -
Teşekkür ederiz.
Bu projeye katkı veren
esnaf ve sanatkârlarımız, ekonomik göstergelerin olumlu sinyal vermesinden
memnuniyet duymakta, sunî krizler yaratma peşinde koşanları da -birkaç gün önce
birilerinin sunî kriz yaratma peşinde koştuğunu görmüştük- çok iyi
anlamaktadır.
Onbeş yılı aşkın bir
süredir, esnafın problemleriyle ilgili yasa çalışmaları dahil, tüm sorunları
takip eden AK Parti kurucusu, AK Partili bir milletvekili olarak belirtmek
istediğim şudur ki, esnafın problemleri yılları aşan bir süreçten gelmektedir.
AK Parti, tüm bu sorunlara vâkıf ve çözümleri de hazırdır. Sorunların bir kısmı
kısa, bir kısmı orta ve bir kısmı da uzun vadede çözümlenebilecektir. Ülke
gerçekleri ve kaynaklar bu şekilde öngörmektedir. Esasen, esnaf, ekonomiyi çok
iyi bildiği için "problemleri ben kısa sürede çözerim" diyen
siyasîlere de hiçbir zaman
inanmamaktadır. AK Parti, seçim bildirisinde, bunların kısa sürede
çözüleceğini de taahhüt etmemiştir. Esnafımız da, bu gerçeği bilerek, çok büyük
oranda AK Partiyi tercih etmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
sözcüsü arkadaşımız, 22 Nisandaki oturumda yapmış olduğu konuşmada "esnaf,
bu Meclisten, sorunların konuşulmasını değil, bir an önce çözümlenmesini
bekliyor" diyerek, çok doğru bir söz etmiştir.
Evet, esnaf, problemlerin
konuşulmasını ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilen Meclis
araştırmasıyla, herkes tarafından bilinen sorunların bir kez daha
araştırılmasını değil, acilen çözümlenmesini beklemektedir.
AK Parti Grubu, esnaf ve
sanatkârlarımızın problemlerinin araştırılarak sürüncemede bırakılmasını değil,
zaten bilinen bu problemlerin fiilen çözümlenmesini istemekte ve bu yolda büyük
adımlar atmaktadır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Önergeyi kabul edin, kabul edin... Meclis araştırması açılmasının hiçbir zararı
yok. Bir taraftan esnafın sorunlarını çözün, bir taraftan araştırma yapılsın.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın İpek.
Önerge sahipleri adına,
Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnaf ve sanatkârlar ile küçük ve orta
boy işletmelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.
AK Partinin değerli
sözcüsü 22 Nisanda bu konu üzerinde söz alan Sayın Ahmet Küçük'ün konuşmalarını
eleştirirken "sadece sorunları saydı" dedi. Elbette Cumhuriyet Halk
Partisinin görevi, bu ülkenin esnafının, bu ülkenin çiftçisinin, bu ülkenin
memurunun, emeklisinin sorunlarını bu Meclisin kürsüsüne getirmek, bunları
dillendirmek, AKP iktidarından sorunların çözümünü istemektir. O açıdan, bunda
yadırganacak ne vardır anlamadık. Görüşmeler başlamadan söz alan Sayın Bakan,
zaten böyle bir araştırmaya gerek kalmadığını, gerek olmadığını belirtmiş; o
nedenle de, Cumhuriyet Halk Partisine sadece sorunları dillendirmek düşmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
sorun, gerçekten çok önemli bir sorundur; çünkü, esnafımızı, aileleri ve
yanlarında çalışanlarıyla birlikte nüfusumuzun aşağı yukarı üçte 1'ini, 20 000
000 yurttaşımızı çok yakından ilgilendiren önemli bir sorundur. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz, 20 000 000 yurttaşımızın aşını, işini, sağlığını,
emekliliğini, insanca yaşanılabilir emekliliğiyle ilgili sorunu, gerçekten çok
önemli, tartışılması gereken, araştırılması gereken bir sorun olarak görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
ilk aldığımız kararlardan bir tanesi, biliyorsunuz, lojmanlarda oturmamaktı.
Lojmanlarda oturmamamızın gerekçesi neydi; halkla birlikte, iç içe yaşamak,
sorunlarını zamanında tespit edip kısa sürede çözümler üretmekti; oturduğumuz
mahallelerde alışveriş yaptığımız bakkalın, tıraş olduğumuz berberin, elbise
diktirdiğimiz terzinin, bindiğimiz taksici esnafının, alt katımızda oturan
Siteler'de mobilyacılık yapan komşumuzun, üst katımızda oturan beyaz eşya
bayiinin sorunlarını çok kısa sürede tespit edip, bu Meclise taşımaktı.
Değerli arkadaşlarım, ben
gözlüyorum; inanıyorum ki sizler de gözlüyorsunuz. Tüm esnafımız, sanatkârımız,
hâlâ büyük sıkıntı içinde. Bindiğimiz taksilerin sahiplerinin neredeyse tümü,
ben geçtiğimiz yıllardaki vergilerimi ödeyemiyorum; ödemem gereken Taşıt
Vergisini üç yıldır ödemiyordum, nereden çıktı bu ek vergiler diye sormuyor mu?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hiç kimse sormuyor.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Soruyor... Sorun, bindiğiniz taksilere sorun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
On gündür İstanbul'daydım, kimse sormadı.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Bankalardan kredi alamadığı için, yüksek faizli kredileri alamadığı için,
hısımdan akrabadan dolarla paralar alıp işini gücünü yürütmeye çalışan bakkal,
her sabah gazete almak için bakkala girdiğimde "ağabey, bugün dolarda
yükselme olmayacak değil mi" diyor ve yüreği ağzında, korkuyla yaşıyor.
Büyük sorunlar var gerçekten.
Değerli arkadaşlarım,
işinin tıkırında olduğunu bildiğiniz bir esnaf var mı; benim işim tıkırında gidiyor,
işlerim gayet iyi diyen bir esnaf gördünüz mü, tanıyor musunuz, biliyor
musunuz?!
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Esnafın morali düzeldi.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Kızılay'da indirimler hâlâ devam ediyor değerli arkadaşlarım; yüzde 50 indirim,
üstelik beş ay taksit. Sıkıntıda olmayan bir esnaf böyle bir şey yapar mı?!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Vatandaş için ne güzel.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz haftalarda, Muğla Belediye Başkanıyla,
Muğla'da pazar yerini dolaşmaya çıktık. Bildiğiniz gibi, pazar yerleri her
zaman bağırışların çağırışların olduğu, son derece hareketli, cıvıl cıvıl
yerlerdir. Belediye Başkanımızla pazar yerine girdiğimizde bir ölüm sessizliği
vardı. Dedik, herhalde bir olay oldu; sorduk, hiçbir olay yok. Biraz
dolaştığımızda gördüğümüz manzara gerçekten ürkütücüydü; esnafın morali bozuk,
esnaf sıkıntılı, esnaf dertli. Pazar yerinde, siftah etmeyen esnaf vardı
değerli arkadaşlarım.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Esnaf "moral bozucu konuşmalar olmasın şu Mecliste" diyor.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Sadece lafla düzeltmek mümkün olsa, sabahtan akşama güzel şeyler söyleyelim;
ama, esnafın moralini düzeltecek projeler geliştirin, eylemler geliştirin,
esnafın morali düzelsin.
Değerli arkadaşlarım, 3
Kasımdan önceki sıkıntılar aynen devam ediyor. (AK Parti sıralarından
"Hayır, hayır" sesleri) Esnafımız, işçimiz, çiftçimiz, tüm toplum
kesimleri, geçim sıkıntısı çekmeye devam ediyor.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Çorum gösteriyor...
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Çorum gösteriyor gerçekten. Çorum'da ne var?!
Esnaf ve sanatkârlarımız,
vergilerini, elektrik borçlarını, Bağ-Kur ve sigorta primlerini, hatta ev
kiralarını, bankadan aldıkları yüksek faizli kredilerle ödemeye devam ediyor.
Toplumun gelir düzeyinin düşmesi, gelir dağılımının alt gelir düzeyindeki
insanların aleyhine bozulması, esnaf ve sanatkârlarımızı olumsuz yönde
etkilemiştir. Bağ-Kur emeklisi, üzerine giyecek elbise alamaz olmuştur. İşçi
emeklisi, bozulan çamaşır makinesini tamir ettirmemektedir. Memurlarımız,
kullanılmış kitaplar alarak çocuklarını okutmaya çalışmaktadır. Kısaca, genel
anlamıyla, ortadirek dediğimiz kesim, kendi sıkıntılarına, haklı olarak,
maksimum tasarrufla çözüm bulmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, bu olumsuzluk,
esnafımızın alışveriş yapma gücünü olumsuz etkilemektedir.
Gelir dağılımındaki
adaletsizlik giderilmeli, ulusal gelir adil biçimde paylaştırılmalıdır.
Nüfusumuzun çoğunluğunu oluşturan emeklimizin, işçimizin, memurumuzun,
çiftçimizin alım gücü yükseltilmelidir. Bu yurttaşların alım gücünün yükseltilmesi,
piyasaya hareket getirecektir, esnafımızın sorunları bir ölçüde çözülecektir.
Değerli milletvekilleri,
yoğun işsizlik yaşanan ülkemizde, 4 500 000'a yakın esnafımız, yarattıkları
birikimlerle bu işsizlik sorununa büyük çözümler getirmeye çalışmaktadır.
Bugün, en büyük sorun olan işsizlik sorununun çözümünde esnafımız büyük
katkılar veriyor. O nedenle, esnafımızın devletçe desteklenmesi, işyerinin
kapanmaması, hatta daha da büyüyebilmesi için teşvik edilmesi, ucuz kredilerle
desteklenmesi, bugün yüzde 47 düzeyinde olan esnaf kredi faizlerinin daha da
düşürülmesi, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi enflasyon rakamlarının çok
az üstünde kredi faizleriyle desteklenmesi gerekiyor.
Esnaf ve sanatkârlarımız,
gerek kendi Bağ-Kur primlerini gerekse yanlarında çalıştırdıkları işçilerin
sigorta primlerini yatırmak zorundadırlar. Bu prim oranları çok yüksek olduğu
için, genellikle sigortasız, kayıtdışı işçi çalıştırarak işlerini devam
ettirmeye çalışmaktalar. Bu da, kayıtdışılığı teşvik etmektedir. Sigorta primleri
yeniden düzenlenmeli, kayıtdışılığın önüne geçilmelidir.
Yıllarca, esnaf ve
sanatkârlarımızın en büyük desteği olan Halk Bankasının özelleştirilmesinden
vazgeçilmelidir. Esnaf ve sanatkârlara verdiği krediler nedeniyle değil, yakın
akrabalara, siyasî yandaşlara hortumlatıldığı için zarara uğrayan Halk Bankası,
esnaf ve sanatkârlarına destek veren bir güç olarak özerkleştirilerek hizmetine
devam etmelidir.
Özelleştirmek amacıyla
birçok ilçemizde kapatılan Halk Bankası şubeleri yeniden açılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, KDV
oranları çok yüksektir. Bu oranlar alışverişlerde fiş ve fatura alınmasını
engellemekte, kayıtdışılığı teşvik etmektedir. KDV oranları mal gruplarına göre
yeniden düzenlenmeli ve KDV oranları düşürülmelidir.
Esnaf ve sanatkârlığa
yeni başlayan mükellefler, bildiğiniz gibi, yazarkasa almak zorunda. İşinde
başarılı olup olmayacağı belli olmadan aldırılan bu yazarkasalar, maalesef,
büyük bir yük teşkil etmektedir. O açıdan, esnaf ve sanatkârlarımız bir yıl
deneme süresi sonunda yazarkasa almaya mecbur edilmelidir.
AHMET YENİ (Samsun) -
Yazarkasa deyince...
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Akla geliyor; ama, başına ne geldiğini de biliyorsunuz, inşallah sizin başınıza
gelmez.
İstihdam yaratmaya
yönelik devlet destekleri, 1 ilâ 9 işçi çalıştıran mikro işletmeleri kapsayacak
biçimde yeniden düzenlenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Arslan.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Bu
doğrultuda, yeni istihdam yaratacak esnaf, sanatkâr ve küçük işletmelere, vergi
kolaylıkları ve çeşitli teşvikler sağlanmalıdır.
Bağ-Kur emeklilerine,
yaşamının geri kalan bölümünü rahatça, namerde muhtaç olmayacak şekilde
yaşayabileceği, emekli olduktan sonra yeniden çalışmak zorunda kalmadığı bir
emekli maaşı verilmelidir. Yılbaşında verilen ekzam, bir yıllıktır, önümüzdeki
yılları kapsamamaktadır. Zaten, seçim öncesi, hükümetin memurlara verdiği,
yılbaşında da esnaf ve işçi emeklilerine verilmek üzere söz verdiği zamdır
verdiğiniz zam, AKP iktidarının planladığı bir zam değildir.
Değerli milletvekilleri,
son iki yılda kapanan işyeri sayısı 300 000'i aşmıştır. Bu sayıdan çok daha
fazla sayıda işyeri kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu, elbette,
öncelikle, bu yurttaşlarımızın sorunu gibi görünüyor; ancak, soruna acil çözüm
bulmazsak, bu, işsizlik demek, açlık demek, eğitim sorunları demek, sağlık
sorunları demek, üretim sorunları demektir. Bu sorun, ne kadar bu
arkadaşlarımızın sorunuysa, elbette, AKP hükümetinin ve bu Meclisin sorunudur.
Elbette, değerli arkadaşımın bahsettiği gibi, kaynak sorunudur.
Değerli arkadaşlarım,
kaynak, zaten sıkıntı çeken, sıkıntı içindeki esnaf ve sanatkârlarımıza ekvergi
demek değildir. Kaynağı, AKP Milletvekili Sayın Emin Şirin, basında gösteriyor.
Kaynağı, geçtiğimiz dönem adından sıkça bahsedilen Sayın Banker Kastelli
söylüyor. Bankalardan 22,4 milyar dolar hortumlayıp, bu paraları ödemeyen,
zevki sefa içinde bu paraları afiyetle yiyen hortumcuların yakasına yapışıp, bu
halkın cebinden çaldıkları bu paraları geri almaktır kaynak; dolar, borsa, faiz
oyunlarıyla yüzmilyarlar kazanıp, vergi vermeyenlerden alınacak vergidir
kaynak...
BAŞKAN - Sayın Arslan,
sözlerinizi toparlar mısınız.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi, bir dönem "Anadolu arslanları" olarak gündeme gelen
KOBİ'ler, ihracat, yatırım, istihdamla Türkiye'nin gururuydu. Tarım dışı
üretimin yüzde 90'ını, ihracatın ise yüzde 60'ını gerçekleştiren bu işletmelerin
bankacılık sisteminden kullandığı kredi tutarı ise, toplamın ancak yüzde 5'i düzeyinde.
Bu çarpıklığın düzeltilmesi gerekiyor.
İhracatımızın lokomotifi
KOBİ'lerin de büyük sorunları var ve birçoğu kapanmakla karşı karşıya. Bugün,
birer mecalsiz arslan haline dönüşen KOBİ'lerin, yeni teşviklerle, ucuz enerji,
ucuz kredi olanaklarıyla güçlendirilip, Anadolu arslanı sıfatının yeniden
kazandırılmasına güç vermek gerekiyor, destek vermek gerekiyor. Bunu da Meclis
yapacak.
Değerli arkadaşlar, bir
bölümünü saymaya çalıştığım sorunların, tek tek ele alınması yerine, global
olarak, topluca incelenip, çözümler getirilmesi, bu sorunların çözümünde çok
önemlidir diye düşünüyoruz.
Her zaman iç içe
yaşadığımız esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarının çözüm için, Adalet ve
Kalkınma Partili arkadaşlarımızdan da anlayış ve destek bekliyoruz.
Bu duygu ve düşünceler
içerisinde, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arslan.
Sayın milletvekilleri,
Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Meclis araştırması açılması
hususunu kabul edenler.... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Meclis araştırması açılması istemi kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 24 milletvekilinin, Pamukbank'ın
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi ile ilgili iddiaların
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci , İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine başlayacağız.
2. - Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 24
milletvekilinin, Pamukbank'ın Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmesi ile ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/10)
BAŞKAN - Hükümet?.. Yok.
Bir defaya mahsus olmak
üzere önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
çalışmalarımızın bundan sonraki kısmında, öyle anlaşılıyor ki, hükümet yok. O
nedenle, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 30 Nisan 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Hepinize iyi akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 18.14