BIM 2 1 2003-05-06T06:21:00Z 2003-05-06T06:21:00Z 13 7994 45567 TBMM 379 91 55959 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 12       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

70 inci Birleşim

23 . 4 . 2003 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Genel Kurulu teşrifleri

2. - Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 82 nci yıldönü-münün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve anlamının belirtilmesi görüşmeleri

 

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Oturum Başkanı ve TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu üyesi tarafından hazırlanan yıllık Türkiye raporunda yer alan görüş ve önerileri ve Atatürkçülüğü, Türk milliyetçiliğini, Türk kültürünü, laikliği, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en güvenli kurum olmasını Avrupa Birliğine giden yolda en önemli engel olarak gören çağdışı anlayış sahiplerini, tüm millî duygu ve heyecanıyla kınadığına ve Türk Milletinden özür dilemeye davet ettiğine, Türkiye  Büyük Millet Meclisini, anılan rapora ve bu rapor çerçevesinde Türkiye aleyhine alınacak kararlarla yeni bir şer cephesi açılmasına karşı hassas olmaya; Kıbrıs, Musul, Kerkük konusunda özel gündemle toplanarak karar almaya ve dünyaya ilan etmeye davet ettiğine, millî hassasiyetlerimizin ışığı altında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladığına ilişkin açıklamada bulundu.

İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın, meydana gelen ve halen devam eden İzmir, Urla ve Seferihisar depremlerine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen,

İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, Ermeni Devletinin ve Ermeni diasporasının mesnetsiz iddialarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin,

Cevap verdiler.

Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftasına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

4.4.2003 tarih ve 4841 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun, Anayasanın 175 inci maddesine göre bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 25 milletvekilinin, çöken tünel nedeniyle Malatya-Adana demiryolunda ulaşım yapılmamasının yol açtığı zararların ve onarımın bitirilememesinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/66) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 83 üncü Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan 2003 Çarşamba günü saat 14.00'te Genel Kurulda özel bir görüşme açılmasının ve bu görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile siyasî parti grup başkanları ve Mecliste üyesi bulunan diğer siyasî partilerin milletvekili olan genel başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesinin ve bu günde başka bir konunun görüşülmemesinin, Danışma Kurulunun görüşüne uygun olarak önerildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi, kabul edildi.

Genel Kurulun 22 Nisan 2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 11 inci sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair  önergelerinin (10/24) öngörüşmesinin yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Çiftçilerimizin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borç Faizlerinin İndirilmesi, Gecikme Cezalarının Affedilmesi ve Borçlarını Vadesinde Ödeyen Çiftçilerimizin Kullanacakları Kredi Faizinde İndirime Gidilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/80) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin "Sözlü Sorular " kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/132),

6 ncı       "       " (6/148),

8 inci       "       " (6/156),

9 uncu     "       " (6/157)

14 üncü   "       " (6/162),

17 nci      "       " (6/168),

18 inci     "       " (6/169),

19 uncu    "       " (6/170),

20 nci       "       " (6/171),

Esas numaralı sorulara, Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen,

4 üncü sırasında bulunan (6/144),

11 inci        "         " (6/159),

Esas numaralı sorulara, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener,

Cevap verdi;

(6/132), (6/148), (6/162), (6/168),  (6/169),  (6/170), (6/171) ve (6/144) esas numaralı soruların sahipleri karşı görüşlerini açıkladılar.

2 nci sırasında bulunan (6/139),

3 üncü    "       "     (6/140),

Esas numaralı soruların görüşülmesi, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/24) öngörüşmelerine bir süre devam  olundu.

Alınan karar gereğince, 23 Nisan 2003 Çarşamba günü, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.

 

Sadık Yakut

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Mevlüt Akgün

Türkân Miçooğulları

 

Karaman

İzmir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

No. :  97

 

II. - GELEN KÂĞITLAR

23 . 4 . 2003 ÇARŞAMBA

 

Rapor

 

1.- Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısı ile Çalışanlardan Yapılmakta Olan Tasarruf Kesintilerine Son Verilmesi Hakkında 28.8.1996 Tarihli ve 4164 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/532, 1/11) (S. Sayısı: 126) (Dağıtma tarihi: 23.4.2003) (GÜNDEME)

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

23 Nisan 2003 Çarşamba

BAŞKAN : Bülent ARINÇ

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70 inci Birleşimini açıyorum.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Genel Kurulu teşrifleri

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız, dinleyici locasındaki yerlerini alarak, Yüce Meclisimizi onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce Heyetiniz adına, hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)

2. - Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 82 nci yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve anlamının belirtilmesi görüşmeleri

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemimize göre, Genel Kurulun 22.4.2003 tarihli 69 uncu Birleşiminde alınan karar uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 83 üncü Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapacağımız görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, değerli konuklar; bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 83 üncü Yıldönümünü, aynı zamanda da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını büyük bir sevinç ve gururla kutluyoruz.

23 Nisan tarihi, Türk Milletinin kurtuluşunu, bağımsızlığını, hürriyetini ve egemenliğini sembolleştiren, bayraklaştıran tarihî bir gündür ve bu tarihî günden, bugün için de, yarınlarımız için de, ilham ve güç alınması kaçınılmazdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun yıldönümleri ve Millî Egemenlik Haftası, bilindiği gibi, 1985 yılından bu yana kutlanmaktadır. Millî Egemenlik Haftası kutlamaları, artık, kurumsallaşmış bulunmaktadır. Bu haftaların çeşitli kutlama faaliyetleri ve etkinlikleri yanında, Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk demokrasisinin temel hukukî kaynağı olan millî egemenlik ilkesinin ve millî egemenliğin temsili ve kullanılmasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin sahip bulunduğu yüce konumu, geniş kitlelere ve millî iradenin tek ve aslî sahibi Aziz Türk Milletine anlatmak bakımından çok büyük yararlar sağladığı şüphesizdir.

Değerli milletvekilleri, saygıdeğer konuklar; milletlerin hayatında süreklilik esas olduğuna göre, 21 inci Yüzyıldaki hedeflerimizi tespit ederken dünümüzü iyi tahlil etmek mecburiyetindeyiz. Tarihi, birtakım hadiselerin kronolojik yığını olarak değil, kendisinden ders alınacak bir ibret kitabı olarak okumak ve anlamak durumundayız. Bu bakımdan, tarih, geleceğin aynasıdır.

"Egemenlik" kavramının tarihî arka planına baktığımızda, bölünemeyen ve devredilemeyen üstün emretme yetkisi olarak bu kavramın, feodalizmden millî devlete geçişi kolaylaştıran bir unsur olduğunu görürüz. 1791 Fransız Anayasasında yer alan "egemenlik tektir ve millete aittir; bölünemez, vazgeçilemez ve kaldırılamaz. Hiçbir grup egemenliği kendisine atfedemez ve tek bir kişi egemenliği üstlenemez" hükmü "egemenlik" kavramına yeni bir muhteva kazandırmıştır. Böylece, temelde, halkın kendi başına kullandığı halk egemenliği düşüncesi, teşkilatlı bir devlet yapısında şekillenen milletin kullandığı "millî egemenlik" düşüncesiyle birleşmiştir. Bir adım daha ileri giderek, halk veya devlet adına egemenliği kimin kullandığını araştıran İngiliz Hukukçu John Austin, egemenliğin, milletin parlamentosuna verilen bir yetki olduğu sonucuna varmıştır.

Fransız İhtilali, Avrupa'da, millî egemenlik ilkesinin ve demokrasi fikrinin uyanmasında ve yayılmasında çok müessir olmuştur. Daha sonra, bu "mutlak egemenlik" düşüncesi, hukuk devleti-bireysel haklar ve özel alan-kamusal alan ayırımı ışığında yeniden biçimlenerek dönüşmüştür.

"Millî egemenlik" düşüncesine dayalı yeni siyasî örgütlenme biçimi, 19 uncu Yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı İmparatorluk coğrafyasında gayrimüslim azınlıkların ayrılıkçı örgütlenmeler içine girmelerine yol açarken, fert hak ve hürriyetleri kavramlarının da ıslahat çalışmaları içine alınmasına yol açmıştır.

Meşrutiyet dönemini hukuken başlatan 1876 Anayasası, Osmanlı Devletinin siyasî rejiminde esaslı bir değişime yol açarak, anayasal monarşi dönemini başlatmıştır. Anayasa, yine bir padişah iradesi olmakla birlikte, padişahın yetkilerini sınırlamış, halka sınırlı temsil yetkisi getirmiştir. Hükümlerine uyulması gereken akdî değerde birtakım hukukî esaslar, 1876 Anayasasıyla hukuk literatürümüze girmiştir.

1876 Anayasası, sınırlı da olsa, halkın yönetimde temsil edilmesi ve parlamentonun kurulması bakımından gerçek bir hukuk reformu olarak mütalaa edilmelidir. Bu açıdan bakıldığında, parlamenter geçmişimizin 127 yıl geriye uzandığı ve çoğu Avrupa Birliği ülkesinden daha eski ve köklü bir demokrasi tarihine sahip olduğumuz söylenebilir.

Sayın milletvekilleri, değerli misafirlerimiz; bilindiği üzere, egemenlik, devlet kudretinin bir vasfıdır; içhukukta en üstün kudreti, milletlerarası hukukta da bağımsız bir gücü ifade eder. 1921 Anayasasında yer alan "hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" ifadesiyle, millî egemenlik, Anayasanın bir hükmü haline getirilerek, hukukî hüviyete kavuşturulmuştur.

Millî egemenlik prensibi 20 Kasım 1924 tarihli Anayasamızda da yer almış ve "Büyük Millet Meclisi, milletin yegâne ve hakiki temsilcisi olup, millet namına hakkı hâkimiyeti istimal eder" ifadesiyle, milletin temsilinde Büyük Millet Meclisinin önemini ortaya koymuştur.

Millî egemenlik, anayasalarımızın temel ve değişmez ilkelerindendir; dolayısıyla, bütün anayasalarımızda, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin millî egemenlik ülküsü ifade edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saygıdeğer konuklar; siyasî fikir ve düşünce tarihimizde ilk defa millî egemenlik ilkesini ele alıp savunan ve onu politik uygulamada başarıya ulaştıran, Türkiye Cumhuriyetinin de kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Mustafa Kemal'in, Mondros Mütarekesi şartlarına ve işgale karşı direnmeleri için askerî ve mülkî idarecilere gönderdiği Amasya Genelgesinde "milletin istiklalini, yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır" ifadesi, millî mücadelemizin parolası olmuştur.

Daha sonra, Erzurum Kongresinde, kurulacak bir millet meclisinin gücünü mutlak surette milletten alması lazım geldiği, hükümetin de, icraatında, millî iradeye uygun hareket etmek zorunda kalacağı bir sistemin kurulması hususunda kararlar alınmıştır. Bu kararlar, Sıvas Kongresi vasıtasıyla yurt sathına duyurulmuştur. Bir başka ifadeyle, Sıvas Kongresi, millî irade, egemenlik ve millet kavramlarının yurt sathında ilk defa yayılması yolunu açmıştır. Bu suretle, millî egemenlik, vazgeçilmez bir ilke olarak, daha sonra yapılmış anayasalarımıza da intikal etmiştir.

Amasya Tamiminde ifadesini bulan "millî egemenlik" kavramı, 23 Nisan 1920'de kurulan Büyük Millet Meclisinin ve cumhuriyetin ilanıyla da, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel esasını oluşturmuştur.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kurtuluş mücadelemizi fiilen yürüterek zafere ulaştıran ve cumhuriyeti kuran Gazi Meclis olarak, Türk tarihinde ve millet vicdanında şerefli yerini almıştır.

Millî mücadelemizin Başkomutanı, Büyük Millet Meclisimizin ilk Başkanı ve Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Aziz Mustafa Kemal Atatürk, Meclisin üçüncü toplantı senesinin açılışında yaptığı konuşmada şunu söylüyordu: "Efendiler, Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Türkiye'nin ve Türk Halkının beka ve istiklalini temine çalışıyor; çünkü, Türkiye'nin aslî, meşru ve hakikî sahibi olan Türkiye Halkının arzusu ve kesin iradesi bu yoldadır."

Gazi Mustafa Kemal Paşa, Reisicumhur sıfatıyla, Büyük Millet Meclisinin Üçüncü Devre 1 inci Toplantı Yılını açarken, 1 Kasım 1927 tarihinde milletvekillerine şöyle seslenir: "Muhterem üyeler, Büyük Millet Meclisi, Türk Milletinin asırlar süren arayışının özeti ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı timsalidir."

Büyük Millet Meclisinin Üçüncü Devre 4 üncü Toplantı Yılını açış konuşmasında, 1 Kasım 1930 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin millet hayatındaki yerinin önemini ise şu veciz cümlelerle ifade eder: "Arkadaşlarım, memleketin mukadderatında tek yetki ve güç sahibi olan Büyük Millet Meclisi, bu memleketin düzeni için, iç ve dışemniyeti ve güvenliği için en büyük teminattır. Büyük millî dertler, şimdiye kadar, ancak Büyük Millet Meclisinde şifa buldu; gelecekte de, yalnız orada katî tedbirlerini bulabilecektir. Türk Milletinin muhabbeti ve bağlılığı daima Büyük Millet Meclisine yöneldi ve daima oraya yönelmiş olacaktır."

Sayın milletvekilleri, Büyük Millet Meclisi, cumhuriyetimizin ve demokrasimizin de temel dayanağıdır. Çağdaş Türk siyaset hayatında ve kültüründe Büyük Millet Meclisi, millî mücadeleyle, Türk inkılabıyla, millî egemenlik ilkesi ve cumhuriyetle özdeşleşmiştir. Millî kurtuluş mücadelesinin hedefi, millî egemenliğe dayalı bir millî devlet kurmaktı. Atatürk, bunu, Nutuk'ta "bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı; o da, millet hâkimiyetine dayalı kayıtsız, şartsız yeni bir Türk devleti tesis etmekti" diye ifade ediyor.

Bir konuşmasında da "yeni Türkiye Cumhuriyetinin yapısının ruhu millî egemenliktir, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğidir" diyerek "egemenlik" kavramının devlet hayatındaki yerine ve önemine işaret etmiştir.

Millî mücadelenin kazanılmasında millî iradenin başlıca güç kaynağı olduğu asla unutulmamalıdır.

Cumhuriyetimizin temelleri, 23 Nisan 1920'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinde atılmıştır. Büyük Millet Meclisi, Atatürk'ün "en büyük eserim" dediği bir yüce kurumdur. Atatürk'ün Büyük Millet Meclisine verdiği değer, çatısı altında bulunduğumuz bu yüce kurumda millet iradesinin temsil edilmesindedir.

Milletin sayın temsilcileri, bilindiği gibi "millî egemenlik" kavramının çağdaş anlamı demokrasidir. Merhum Ord. Prof. Ali Fuat Başgil "millî egemenlik ilkesi, demokrasinin bugün uygulanması mümkün olan yegâne şeklidir" diyor.

Demokrasilerde millî iradenin üzerinde hiçbir güç yoktur. Demokrasi, milletin kendi kaderini kendisinin çizmesidir. Bir başka ifadeyle, egemenliğin millete ait olması, demokrasinin temel ve değiştirilemez şartıdır.

Çağdaş dünyada en yaygın siyasî değer yapısını parlamenter demokrasi oluşturmaktadır.

"Millî egemenlik" ilkesi, millî birlik ve beraberliğimizi sağlamış, Türk Milletini, şekli ve özü cumhuriyet olan devlet yapısına ulaştırmıştır. Cumhuriyetimiz "millî egemenlik" ilkesinin doğal bir sonucu olduğu kadar, başarısının da asıl sebebidir. Cumhuriyetimizin kuruluşu ve daha sonraki siyasî gelişmeler içerisinde elde ettiğimiz demokratik parlamenter rejimimiz, Türk toplumuna çağdaşlaşma yolunda çok büyük atılımlar kazandırmış, bağımsız bir millet olarak geleceğe güvenle bakmamızın mutluluğunu sağlamıştır.

"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi, 23 Nisan 1920'de açılan Büyük Millet Meclisinin o günlerden bugünlere kadar aldığı kararların da temel dayanağıdır.

"Millî egemenlik" ilkesi, ancak "hukuk devleti" ilkesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasıyla birlikte hayat bulur. Hukukun üstünlüğünün tesisi, temel yasa hüviyetindeki Anayasanın varlığını gerektirir. Millî egemenlik ilkesinden kaynaklanan bütün yetki ve sorumluluklar Anayasaya dayanır. Türkiye Cumhuriyeti, millî egemenlik yetkisinin kullanılmasını hukukun üstünlüğüyle Anayasasında ifade etmiş olan, çağdaş ve dünya milletlerine örnek bir devlettir.

Millî iradenin tecelli ve temsil edildiği, kuruluşunun 83 üncü yılını idrak ettiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi, demokrasimizin, millî devletimizin ve geleceğimizin de en büyük güvencesidir. Gücünü ve yetkisini millî iradeden alan Türkiye Büyük Millet Meclisi, sorumluluklarını ve görevlerini bu şuur ve heyecanla yerine getirmektedir. Aziz milletimiz bilmelidir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sembolleşen "üstün millî egemenlik" ilkesi her zorluğu aşmaya muktedirdir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletler sahnesinde etkin ve itibarlı bir yeri olan, köklü ve şerefli tarihine ve mazisine uygun olarak parlak bir geleceğe namzet, güçlü bir ülkedir.

Türkiye, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Millî birliğimiz ve bütünlüğümüz, geleceğimizi teminat altına alan, vazgeçilmez ve Türkiye'nin her meselesinin düşünülmesinde ve çözümlenmesinde temel yapacağımız, değiştirilemez bir gerçeğimizdir. Bu hakikat, aziz vatan coğrafyamızda var olabilmemizin, var kalabilmemizin de teminatı, bir başka ifadeyle, varlık sebebimizdir. Türk Devletinin geleceği, birlik ve bütünlüğü her türlü politikaların üstündedir.

Sayın milletvekilleri, bugünün bir başka önemi de, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını geleceğimizi emanet ettiğimiz Türk çocuklarına armağan etmiş olmasıdır. Bu mutlu günümüzde, önce bu büyük bayramın kendilerine adandığı, yarınlarımızın büyük güvencesi olan çocuklarımızın ve ardından hepimizin bayramını kutluyorum.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclisin Dördüncü Devre 1 inci Toplantı Yılını Reisicumhur sıfatıyla açarken yaptığı konuşmadan bir paragrafı burada tekrar ederek konuşmamı tamamlamak istiyorum. Atatürk Büyük Millet Meclisinin temsilcilerine şöyle sesleniyor: "Aziz arkadaşlarım, Büyük Millet Meclisini, yeni ve mühim vatan hizmetleri bekliyor. Yeni mesaimizin ve tedbirlerimizin de büyük milletimizin menfaatlarına tamamıyla uygun düşeceğine şüphe yoktur. Mensubu olmakla gurur duyduğumuz Büyük Türk Milletinin emanet ve salahiyetiyle beraber sevgisi ve koruması da sizin üzerinizdedir."

Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurucu olan üyelerini, ebediyete intikal etmiş bütün milletvekillerini şükran duygularımla anıyorum. Değerli konuklarımızı ve yüce milletimizin temsilcileri olan siz sayın milletvekillerini, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olmaktan duyduğum övüncü ifade ederek, sevgi ve saygılarla selamlıyor, Yüce Türk Milletine mutluluklar ve aydınlık dolu yarınlar diliyorum. (Alkışlar)

İstiklal Marşı okunacaktır.

(İstiklal Marşı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşimi açtıktan sonra, Sayın Cumhurbaşkanımızı selamlamadan önce, İstiklal Marşının okunması gerekiyordu; onu sehven ihmal etmişim, çok özür diliyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasî parti gruplarının grup başkanlarına ve Mecliste üyesi bulunan diğer siyasî partilerin milletvekili olan genel başkanlarına 10'ar dakika süreyle söz vereceğim.

Söz sırasını okuyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Sayın Deniz Baykal, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar.

İlk söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ındır.

Buyurun Sayın Erdoğan. (AK Parti sıralarından ayakta alkışlar)

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Siirt) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bundan 83 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletimizin bağımsız iradesinin yegâne sembolü olarak vücut buldu ve bu büyük şemsiyenin altında kocaman bir çınar büyüdü. Bu çınar, bütün kurumlarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Kurtuluş Savaşını yöneten Türkiye Büyük Millet Meclisimiz "Gazi" unvanını alan dünyanın ilk ve tek meclisidir. Dolayısıyla, bu çatı altında ülkemize hizmet ettiğimiz için her birimiz tarihin yükünü de omuzlarımızda şerefle taşımalıyız.

Farklılıklarımız, bu çatı altında birlik ve beraberliğimize dönüşür, dirlik ve düzenimize hizmet eder. Zira, bu çatının altında büyük milletimiz var. Kurtuluş Savaşımızın öncüsü ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Atatürk, bu Meclis için "en büyük eserim" demiştir. Unutmayalım ki, Atatürk'e dahi "Gazi" unvanını veren Türkiye Büyük Millet Meclisimizdir.

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin kuruluşunun, yani, millet iradesinin egemen oluşunun 83 üncü yıldönümünü kutluyoruz ve bugünü, aynı zamanda, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutluyoruz. Bu sevinç gününde milletimizin ve yarınlarımızı emanet edeceğimiz çocuklarımızın bayramını yürekten tebrik ediyorum; yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın, çocuklarımızın ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki kardeşlerimizin bayramlarını da hassaten tebrik ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bizler, herkesten çok, hem geçmişimize hem de önümüzdeki ufka bakmak zorundayız. Bütün çaba ve gayretimiz, adaleti gözeterek, geleceğimize güvenle bakmak olmalıdır. Yarınki nesillerin, yarınki Türkiye'nin bizleri de hayırla anması, bu çatı altındaki hizmetlerimize, milletin emanetine layık olmamıza bağlıdır. Bunun için, gözümüzü milletimizden ayırmamak esastır. Ne kadar adalet üretebilir, ülkemizi ne kadar kalkındırabilir, çocuklarımızın yüzünü ne kadar güldürebilirsek, sorumluluğumuz o kadar yerine gelmiş olacaktır. Zira, bu kürsü, milletimizin kürsüsüdür. Burada, sadece milletimizin taleplerine cevap verilmeli, sorunlarına çözüm üretilmelidir. Hem Kurtuluş Savaşını yöneten hem de Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Türkiye Büyük Millet Meclisimiz sayesinde, dünya milletlerinin en itibarlı ve onurlu üyeleri arasında bulunuyoruz.

20 nci Yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu dağılırken ve o büyük çöküşten tam 26 tane bölük pörçük devlet çıkarken, kendi ayakları üzerinde doğrularak tarih sahnesine çıkabilen yegâne devlet Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bu gerçek, yaşadığımız günlerde çok daha derin anlam kazanmış bir gerçektir. "Millî hâkimiyet" ilkesinin, Büyük Millet Meclisimizin şahsında, ateş çemberinden geçtiğimiz bir dönemde hayata geçmesinin ne anlama geldiğini, bugünkü dünyada yaşanan olaylara bakarak daha iyi kavrayabiliriz.

1920 şartlarında hazırlanan Anayasanın, devlet-millet kaynaşmasını, vatandaşlık bağı ekseninde temellendirmiş olması da, bugünümüze ve yarınlarımıza ışık tutuyor. Tarihin o zor şartlarında demokratik bir millet tanımlaması yapmak ve hiçbir ayırımcılığa dayanmayan demokratik bir cumhuriyet kurmak, bugünden geriye bakıldığında, önemi ancak kavranabilecek büyük bir başarıdır. Bu zorluğun aşılması sayesinde, büyük milletimiz tarih sahnesinde itibarını koruyabilmiştir.

Şunu da kaydetmek gerekir ki, Türkiye Cumhuriyeti, esnek demokratik yapısı sayesinde dünyadaki demokratik gelişmeleri ve açılımları izleyebilmiş ve özümseyebilmiştir.

Kurtuluş mücadelesiyle birçok devlete öncülük eden Türkiye Cumhuriyeti, bugün de dünyanın büyük bir bölümü için model olarak görülmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin temel dinamiği, kendi değerlerimiz ile dünyanın gelişme seyrini doğru bir senteze kavuşturmuş olmamızdır. Bu noktada, demokrasinin gelişmesi ve hukuk devletinin bütün kurumlarıyla işlemesinde Türkiye Büyük Millet Meclisimiz hayatî bir öneme sahiptir. Zira, Türkiye Büyük Millet Meclisinin esası ve temeli millettir. Bu Meclis, belli bir siyasî çoğunluğun yahut belli bir zümrenin değil, milletimizin iradesini temsil etmektedir. Bu millet, bağımsız devlet sahibi olmanın gerektirdiği aslî kurumları sayesinde, öncelikle kendi hürriyetini ve bağımsızlığını muhafaza etmiştir. Bin yıldan bu yana, bizi millet kılan değerlerimizi harmanlayarak, bütün rüzgârlara karşı iç ve dış barışı korumasını bilmiştir. Bu millet, manevî ve kültürel dinamikleriyle temiz mazisine yaslanarak, bize özgü bir sentez kurmuş, kalıcı bir barış ve bir kültür inşa etmiştir. Bu kültür bir kardeşlik kültürüdür.

Aziz milletimin değerli temsilcileri, tarihin bu noktasında, bu saygın milletin temsilcileri olarak omuzlarımıza büyük sorumluluklar yüklenmiştir. En önemli görevimiz, milletimizin önünü açmak, halkımızın geleceğe güvenle bakmasını sağlamaktır. Eksiksiz ve tam bir demokrasiyi gerçekleştirebilirsek, inanıyorum ki, bu asil milletimiz, tarihî bir sıçrama yapmaya muktedirdir.

Dünyadaki gelişmeler hızlı ve seri karar vermemizi zorunlu kılarken, birçok alanda tarihî gecikmeler yaşadığımızı kabul ediyoruz. Ertelediğimiz sorunları, artık aşmalı ve bir sıçrama gerçekleştirmeliyiz. Allah'ın izni ve milletimizin desteği sayesinde tam bu noktada olduğumuzu düşünüyorum. Az zamana çok iş sığdırmayı şaşmaz bir hedef olarak önümüze koymalı ve asla yaptıklarımızla yetinmeden, ülkemizi layık olduğu itibara kavuşturmalıyız.

Hepimiz, toplumun üretme heyecanına katkıda bulunmalıyız.

Çocuklarımıza armağan edilen bu bayramlar, yarın da daha mutlu bayramlara dönüşsün.

Biz, milletimize sonuna kadar inanıyor ve güveniyoruz. Bu karşılıklı güveni, ülkemiz için bir şahlanışa dönüştürmenin yollarını açmalıyız.

Kurtuluş Savaşı sürerken kurulan bu büyük çatı, hepimize ilham kaynağı olmalı ve milletimizin önünü açmak için ruhlarımızı ateşlemelidir.

Parlamenter sistem üzerine kurulu olan demokrasimizi tam ve eksiksiz olarak işletebilmeliyiz. Unutmayalım ki, millî iradenin tecelligâhı olan Meclisimiz, milletimizin geleceğiyle ilgili olarak son söz sahibidir.

Çözülemeyecek hiçbir sorunumuz yoktur, yeter ki bir bütünlük içinde çözüme odaklanmış olalım. Dikkat buyurunuz; Türk Milleti, varoluş mücadelesiyle devlet, ülke ve vatanını korumaya çalışırken, 1920 Haziranında Çocuk Esirgeme Kurumunun kurulmuş olması, o şartlarda bile nasıl bir gelecek tasavvur edildiğini göstermesi açısından büyük anlamlar taşımaktadır. Evet, o zor şartlarda başarılabilenleri hatırlayarak bugüne ve yarına bakmalıyız.

Demokratik hukuk devletimizin zeminini daha sağlam kılmalıyız.

Milletimizin ve devletimizin menfaatlarının bir olduğunu kabul etmeli ve Türkiye'nin kalkınması için hepimiz katkıda bulunmalıyız. Bu ülkenin çocuklarının gözündeki ışıkla dünyaya bakmalı, bugün ve yarınlarımız için daha çok adalet, barış ve kardeşlik üretmeliyiz.

Bu duygularla, bu bayramı hak eden çocuklarımızın gözlerinden öpüyorum ve Ulusal Egemenlik Bayramını çocuklarımıza armağan eden Meclisimizin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun tüm milletvekili arkadaşlarını, o günden bugüne bu Parlamento çatısı altından gelmiş geçmiş bulunan, ebediyete intikal etmiş milletvekillerimizi rahmetle anıyor, yarınların ülkemiz için birlik, beraberlik içerisinde aydınlık olmasını diliyorum.

Saygılarımla. (AK Parti ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar, CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Erdoğan, çok teşekkür ederim.

İkinci konuşma, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Sayın Deniz Baykal'a aittir.

Sayın Baykal, buyurun efendim. (CHP sıralarından ayakta alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar)

CHP GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 23 Nisanın ve geleceğimizin gerçek sahibi sevgili çocuklarımız; hepinizi, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.

Bütün halkımızın, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum. Ülkemizin, barış, mutluluk, refah ve bağımsızlık içinde daha nice bayramlar geçirmesini diliyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışını gerçekleştiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Birinci Meclisten başlayarak bugüne kadar bu kutsal çatı altında görev yapmış tüm millet temsilcilerini saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 83 üncü kuruluş yıldönümünde, üyeleri olmaktan onur duyduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin, dünyadaki benzerlerinin hiçbirisinde bulunmayan bir temel özelliğine bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi bir askerî zaferin eseri değildir; tam tersine, askerî zafer Türkiye Büyük Millet Meclisinin eseridir. Türkiye Büyük Millet Meclisinden önce ne bir devlet, ne bir cumhuriyet, ne de bir ordu vardır; devleti de, cumhuriyeti de, orduyu da Türkiye Büyük Millet Meclisi kurmuştur. Millet Meclisi ve onun dayandığı millî irade, bütün siyasî varlığımızın çıkış noktası, yaşam kaynağı olmuştur.

23 Nisanda, artık, alışılan, sıradanlaşan biçimsel kutlamaların, tören konuşmalarının arasında yeterince ortaya çıkmayan, kaybolup giden bir şeyler var. Hiç kuşkusuz, 23 Nisan 1920'de gerçekleşen olay, tarihin yeniden yazılışıdır. Altıyüz yıllık hukuk, siyaset, egemenlik kavramları ve kurumları, bir damla kan akıtılmadan, bir silah patlamadan yerlerini bir yeni anlayışın kavramlarına, kurumlarına terk etmişlerdir.

23 Nisan 1920, bir yenilgi ve çöküntü ortamında, İstanbul'daki gibi bir Meclisin Ankara'da da açıldığı bir tarih değildir; siyasal egemenlik anlayışının köklü bir biçimde değiştirildiği bir tarihtir. Daha sonraki bütün siyasal oluşumların temelinde "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi vardır. Askerî zaferler de, cumhuriyetin ilanı da, demokrasinin benimsenmesi de, kalkınmanın gerçekleşmesi de hep bu ilkenin sonucudur. O nedenle, Kurtuluş Savaşımızı, yalnızca işgal kuvvetlerine karşı bir bağımsızlık mücadelesi, Mustafa Kemal'i de bu mücadelenin başarılı bir askerî komutanı olarak algılamak, yaşanan büyük dönüşümün siyasal ve felsefî temellerini gözden kaçırmak demektir.

23 Nisanda egemenlik gökten yere inmiş, hanedandan millete geçmiştir; egemenliğin kaynağı ilahî olmaktan çıkmış, insanî olmuştur; teokratik otorite dönemi kapanmış, demokratik otoritenin önü açılmıştır.

23 Nisan, dine dayalı egemenlik anlayışını da, bir sosyal sınıfa, ırka, kana, kafatasına dayalı egemenlik anlayışını da reddeder. O nedenledir ki, son seksenüç yılın çalkantıları içerisinde, rejimler, sistemler, devletler altüst olurken, millî egemenlik düşüncesi Türkiye'nin önünü aydınlatmaya devam ediyor.

23 Nisan, geçmişe özlemin değil, geleceğe yönelişin adıdır. Onun içindir ki, Mustafa Kemal, bir büyük devrimcidir.

23 Nisan olmasaydı, Sakarya Meydan Savaşının, tarihimizdeki askerî zaferlerin herhangi birisinden hiç farkı olmazdı.

23 Nisan, millî mücadeleyi, hilafetin, saltanatın, kurulu düzenin korunmasına yönelik olmaktan çıkarmış, yeni bir rejim arayışının, düzen değişikliğinin temeli haline getirmiştir. Bizim devletimizin temelinde, resmiyet değil, sivil toplum vardır, müdafaai hukuk vardır. Anadolu'nun dört bir köşesinde, vatanın bağımsızlığını güvence altına almak için mücadele kararını içinden hissederek bir araya gelen, bağımsızlık mücadelesini gerçekleştiren insanlarımız vardır. Bir talimatla bir araya gelmemişlerdir; kendi iradeleriyle, kendi kararlarıyla, ülkelerini, vatanlarını savunmak için bir araya gelmişlerdir. Kuvayi Milliyenin hedefi, müdafaai hukuktur. Müdafaai hukuk; yani, hakların savunulması. Bizim, kendimiz olarak yaşama hakkımızı, kendi değerlerimizle, kendi kimliğimizle, kendi inançlarımızla, kendimiz olarak yaşama hakkımızı savunmak için, bizim, biz olma hakkımızı savunmak için bir müdafaai hukuk hareketi ortaya konulmuştur.

Müdafaai hukukun özündeki kimlik hukukudur, vatan olma, devlet olma, ülke olma, millet olma hukukudur, Türkiye'nin, kendi kurallarını kendisinin koyması, hakkına, hukukuna sahip çıkması, hakkını, hukukunu savunmasıdır.

Bugün, Millî Egemenlik Bayramıdır. Ne demektir millî egemenlik; egemenlik, saltanatta olmayacak, hilafette olmayacak, dinde, mezhepte olmayacak, millette olacak demektir. Kimdir millet; milleti, nasıl tanımlayacağız; belli bir  ırka mensup olanlar mı, belli bir dine mensup olanlar mı, belli bir sosyal sınıfa, aşirete, sülaleye, kabileye mensup olanlar mı, belli bir servete sahip olanlar mı, belli bir cinsiyete sahip olanlar mı; kimdir millet; millet, millî sınırlar içinde yaşayan bütün insanlarımızdır, hepsi beraberdir; hiçbirisi diğerinden farklı olmayacak şekilde, hepsi, aynı hak, aynı hukuk, aynı eşitlik içinde egemenliğin bir parçasıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; cumhuriyet ve demokrasi, millî egemenlikle çıkılan yolculuğun kaçınılmaz duraklarıdır. Millî egemenliği, ne söylediğinizi bilerek söylüyorsanız, ne kastettiğinizden kuşkunuz yoksa, içtenlikle, anlayarak, bilinçle söylüyorsanız, siz, yönetiminizi, cumhuriyet yapmak zorundasınız. Eğer, cumhuriyeti bilinçle içinize sindirmişseniz, siz, bir süre sonra, demokrasiye geçmek zorundasınız.

İnsana dayanıyorsanız, insana saygı gösteriyorsanız, önce insan diyorsanız, insanın düşüncesine, örgütlenme hakkına, düşünce hakkına, siyasî iktidar talep etme hakkına, inancını söyleme hakkına saygı göstereceksiniz. Bu, sizi demokrasiye taşıyacaktır.

23 Nisanda, ulusal egemenlik diyerek, biz, yerel kimliklerden ulusal kimliğe sıçradık, yerel dayanışmalardan ulusal dayanışmaya sıçradık, evrenselleşmeye doğru çok önemli bir atılım yaptık; içimize kapanmadık, birbirimize sırtımızı dönmedik, ortak noktalarımızı yakaladık. Kuzeyiyle güneyiyle, doğusuyla batısıyla; o mezhepten, bu mezhepten insanlarıyla, o ırktan, bu ırktan insanlarıyla hepimizin aynı siyaset anlayışının parçaları olduğumuzu, birbirimize dayanışma göstermek durumunda olduğumuzu, birbirimizin başarısı için çalışmak zorunda olduğumuzu anladık, kavradık. Böylece, bir ulusal bütünleşme içine girmeye başladık.

Ulusal egemenlik dediğiniz zaman, egemenlik milletin olacaktır. Teokrasiden egemenliği aldığınız zaman, devletle dinin etki alanlarını birbirinden ayırmak ve ikisine de saygı göstermek durumundasınız, her ikisinin de hakkını vermek durumundasınız.

Globalleşme, uluslararasılaşma süreci, her insanın kendi ulusuyla, kendi kimliğiyle iftihar etmesine engel değildir, yurtseverliğe engel değildir, ülkemizin haklarını savunmamıza engel değildir, ülkemizin hukukunu takip etmemize engel değildir. Uluslararası dayanışma diye, ulusal haklarımızdan vazgeçmemizi kimsenin bizden istemeye hakkı yoktur. Uluslararası dayanışmanın alanı var, ulusal sorumluluğun ve ulusal dayanışmanın kendi alanı var; hepsine saygı göstereceğiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; cumhuriyeti azaltarak demokrasiyi çoğaltamazsınız, cumhuriyetle demokrasi birbirinin rakibi değildir. Birini azaltarak öbürünü artırırız anlayışı kadar yanlış, yapay ve bizi çıkmaza sokacak bir anlayış yoktur. Cumhuriyet ve demokrasi, birbirini besler; en ileri cumhuriyet, en güzel demokrasiyi en sağlam temele oturtur. O nedenle, sağlam bir cumhuriyet temelinden vazgeçerek demokrasiye ulaşacağımızı zannedenler yanılıyorlar. Cumhuriyet değerlerine, cumhuriyet kültürüne, cumhuriyet aydınlanmasına dayanmayan bir demokrasi, sadece sayısal çoğunlukların karar alma süreci haline dönüşür. Böyle bir demokrasiyi uzun vadede yaşatma olanağı yoktur.

Demokrasinin varsayımı nedir; insanın zihninin ambargolardan, ablukalardan, dogmatik saplantılardan kurtarılmış olmasıdır. Demokrasinin temelinde, teokratik düşüncenin tutsağı olmayan bir yurttaş varsayımı yatar; eğer buna ulaşamamışsanız, eğer aydınlanma düşüncesini yurttaşların zihinlerine yerleştirememişseniz, onlarla demokrasiye ulaşma olanağı yoktur. Demokrasinin öngördüğü, varsaydığı yurttaş, kendisini, bir aşiretin, bir kabilenin, bir cemaatin, bir inanç grubunun, bir inanç altkimliğinin, bir etnik altkimliğin parçası sayma tutsaklığını aşmış olan insandır. (CHP sıralarından alkışlar) Aşarsa, o, demokrasinin öngördüğü yurttaş haline gelir; aşamamışsa, onunla demokrasi yapmak olanağı yoktur.

Bizim Batı dünyasıyla ilişkimiz, Kurtuluş Savaşımız boyunca sürekli bir gerilim ilişkisi olmuştur. Biz, bağımsızlığımızı, egemenliğimizi, Batıya karşı mücadele ederek kazandık; ama, Batı'nın üstünlüğünü sağlayan ne varsa, bilimini, hukukunu, tekniğini, siyasetini, yönetimini, hiçbir komplekse kapılmadan sahiplendik. Bunu yaparken de, sizin ilminiz, sizin teknolojiniz, sizin bilginiz çok yüksek; gelin, siz, bizi yönetiverin, siz ne söylerseniz onu yapacağız, size teslim olacağız, sizinle birlikte yürüyeceğiz, en iyisini siz bilirsiniz, siz söyleyin biz yapalım anlayışının içine girmemeyi, Erzurum Kongresinde manda teklifini reddettiğimiz anda ortaya koyduk. (CHP sıralarından alkışlar) Biz biliyoruz ki, kimliğimize, onurumuza, hukukumuza, ulusal yararlarımıza sahip çıkarak Batı dünyası içinde yer alacağız. Bu anlayışla davranırsak, çağdaş, Batılı bir toplum oluruz; eğer, bunu yapmaz da, siz karar verin, siz iyisini bilirsiniz, sizin her dediğinizi uygulayacağız, madem biz Batı dünyası içinde yer almaya karar vermişiz, bunu, siz takdir edeceksiniz; sizi mutlu edersek, biz, Batılı olacağız dememiz mümkün değildir, doğru değildir, tarihimize de yakışmaz.

Demokrasimizi, cumhuriyetimizden ödün vermeden güçlendireceğiz, yaygınlaştıracağız, etkinleştireceğiz. Uluslararası dünyada yerimizi, dünyaya meydan okuyarak değil; ama, haklarımıza sahip çıkarak güvence altına alacağız; bu ilişkileri, bu dengeleri kuracağız. 23 Nisanda Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu partinin günümüzdeki genel başkanı olarak, yöneticisi olarak, müdafaai hukuk hareketinin dönüştüğü bir siyasî parti olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu duygularımı, bu kez, bu vesileyle, bütün ülkemize ve sizlere iletmeyi görev bildim.

23 Nisan atılımının belki de en etkileyici olan yönü, bu muhteşem başlangıcın alçak gönüllü dekoru, gösterişsiz kahramanlarıdır. Harap bir okulun sıralarında çalışan, karavanadan yemek yiyen, han odalarında üçer, beşer yatan, poturlu, şalvarlı, şayaklı, pantolonlu, çizmeli, mestli, yemenili, iskarpinli, asker, sivil, medreseli, mektepli, her kökenden, her mezhepten 337 insan, hep birlikte, tarihin akışını değiştirmişlerdir. Neydi o 337 insanı bir araya getiren; herhalde, ortak bir şeref ve namus anlayışı, bir ulusal onur duygusu, kimseyi kendisinden üstün görmeyen bir ulusal benlik saygısı, her bedeli ödemeye hazır bir özveri, her başarıya ulaştırabilecek bir özgüven; onlar, başardılar.

Seksenüç yıl sonra, bugün, bizim de sorunlarımız var. Ekonomimiz borç ve faiz batağında, enflasyon, yatırımsızlık, yolsuzluk, işsizlik, partizanlık, toplumu kuşatmış; bu, bir krizdir biliyorum; ama, bu, bir ekonomik kriz değildir, bir siyasal krizdir; temelinde de, spekülasyonla, faizle, borçla, emeksiz, üretimsiz, çalışmasız refah tutkusu, iyi yaşama anlayışı vardır. Bunun sonucu, özverinin yerini vurgun, kendi benliğine saygının yerini boyun eğme, özgüvenin yerini teslimiyet alır; işte, bunalım budur. Bu bunalımın çözümü de IMF'de, Dünya Bankasında değildir; 23 Nisan ruhundadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün Türkiye'nin ekonomik sorunlarını çözebilmek için de, sürekli değişen uluslararası sistemdeki hakkımız olan yeri alabilmek için de her şeyden önce ulusal onur duygusunu geliştirmeye ihtiyacımız vardır. Onlar, onca yokluk, yoksulluk içerisinde başlarını dik tuttular, başardılar; biz, bunca olanak içerisinde, başımızı eğerek, yenik kalamayız.

Türkiye, aklın, sevginin, hoşgörünün egemen olduğu bir ülke olacaktır. Kadınların, erkeklerin, her inançtan, her kökenden insanların eşit olduğu, özgür olduğu toprakları sulanan, madenleri işletilen, bereketi kardeşçe paylaşılan bir ülke; din istismarcılığının, ayırımcılığın, kapkaççılığın, köşedönmeciliğin kol gezmediği; bilimin, teknolojinin, sanatın, kültürün, emeğin, üretimin çiçek açtığı bir ülke... 23 Nisan bu umudun adıdır, çocuk da bu umudun köprüsüdür.

Çocuk, gelecektir, çocuk umuttur, çocuk değişimdir, çocuk yenileşmedir. Onun için 23 Nisanı çocuk ve egemenlik bayramı olarak kutluyoruz. Zaten, her çocuk, her zaman bir bayramdır; ama 23 Nisan, yalnızca modern okullarda, iyi yetişmiş mutlu öğretmenlerin bilgisayarlarla eğittiği, güler yüzlü, sağlıklı çocukların değil, sayısı milyonu aşan özürlü çocuklarımızın, sokaklara terk edilmiş, ailesiz ve kimsesiz çocuklarımızın, sanayi çarşılarında ekmek kavgasına sürülen, köprü altlarında, sur diplerinde tiner koklayan, kadersiz annelerinin peşinde cezaevlerinde doğup büyüyen çocuklarımızın; Biafra'da, Somali'de bir bardak süt içemeden solup çürüyen, Irak'ta, Filistin'de şarapnelle kolları kopan, beyni parçalanan çocuklarımızın bayramıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

23 Nisanı sadece geçmişe saygı anlayışıyla değil, geleceğe dönük bir umut olarak da selamlıyorum. Bu güzel günü, bütün dünya çocuklarıyla paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

Yüce Meclisi sevgilerle, saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Baykal, çok teşekkür ederim.

Son konuşma, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar'a aittir.

Sayın Ağar, buyurun efendim. (Alkışlar)

DOĞRU YOL PARTİSİ GENEL BAŞKANI MEHMET KEMAL AĞAR (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken, sizleri ve temsilcisi olduğumuz Yüce Milletimizi en içten dileklerimle selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83 üncü kuruluş yıldönümünü kutluyoruz, millet egemenliğine dayalı bir rejim kurmanın heyecanı ve anlamını, seksenüç yıl sonra tekrar yaşıyoruz. Sevgiyle kucakladığımız çocuklarımız başta olmak üzere, bütün milletimize kutlu olsun.

"Türkiye Büyük Millet Meclisi benim en büyük eserimdir" diyerek, bu demokrasi mabedini en veciz biçimde tanımlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, O'nun silah ve hizmet arkadaşlarını, cumhuriyetimizi kuran Büyük Millet Meclisinin bütün üyelerini, bu anlamlı günde, saygıyla ve rahmetle anıyoruz.

Bugünü, dünya çocuklarının da bir bayramı olarak sevinçle kutluyoruz. Sadece Türk çocuklarına değil, bütün dünya çocuklarına, barış içinde, adil, insanca yaşanabilir bir dünya hediye etmek, Türk Milletinin şiarıdır, öyle olmalıdır.

Türk Milletinin ve dünya milletlerinin tüm çocuklarının, bağımsız ve hür yaşama yolunda millet egemenliğinin vazgeçilmez kıymetini asla unutmamaları gerektiğini, bu önemli günde de hatırlatıyoruz.

Kimsenin şüphesi olmasın ki, Türk Milleti, bu mutlu günü, ebediyete kadar unutmayacak, şerefle, şanla ve ibretle anacaktır. Türk Milletinin karşılaştığı sorunlar ne kadar çok ve ağır olursa olsun, dünyanın içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun, millî hâkimiyet günü unutulmayacak ve millî hafızamızda diri kalacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, egemenlik, şüphesiz ki, onu açıklayacak, ifade edecek bir iradenin varlığını gerektirir. Millet, bir bütün olarak kendisine özgü iradeye sahiptir. Egemenlik, millî iradede ifadesini bulur ve millet tarafından seçilen temsilciler vasıtasıyla kullanılır.

Günümüz demokrasilerinde iktidarın tek meşru kaynağı millettir. Millet, egemenliğin tek meşru kaynağıdır ve sahibidir.

Devlet kurumu, toplum hayatı için son derece önemlidir. Devleti de oluşturanın millet olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Bu yüzden, temsilcileri, ne derece önemli, hatta vazgeçilmez olursa olsun, asıl vazgeçilmez olan millettir; devletin sahibi de millettir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu milletin eseridir. Dünyada hiçbir devletin kuruluşunda, milletin izleri bu kadar net değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devletini, milletin ortak iradesi kurmuştur; bu nedenle, Türkiye Cumhuriyetinin tarihi inşa eden ve ebedî geleceğimizin de vazgeçilmez şartlarını oluşturan ilke ve değerlere azamî saygıyı ve özeni göstermek, herkesten önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin birinci sorumluluğu, cumhuriyetimizi, demokrasimizi ve milletimizin huzurunu koruyup geliştirmektir.

Bugün, ülkemizin muhtaç olduğu temel husus, anayasal demokrasimizin ve cumhuriyetimizin yüksek değer ve ilkelerinin birlikte korunmasıdır. Bu değer ve ilkeler, millî kimliğimizin vazgeçilmez unsurlarıdır, millî birlik ve beraberliğimizin de güvenceleridir.

İktidarıyla muhalefetiyle, tüm kurumlarıyla ve toplumun, Türkiye'nin geleceğinden sorumlu insanlar olarak, bu değerlere ve ilkelere herkesin gereken özeni göstermesinin şart olduğuna inanıyoruz.

Bu anlayışla bazı hususlara değinmek istiyorum. Hükümetler, devleti işletmek ve anayasal kurumlar arasındaki koordinasyonu, uyumu gözetmekle görevlidirler. Hükümet olmanın temel vasfı ve şartı da budur. Devlet makamları, kriz yaratma yeri değil, varsa kriz yönetme veya çözme makamları olması gerekir. İktidarlar, sürekli gerginlik yaratan müesseseler değildir; milletimizin huzura ihtiyacı vardır, rahatlığa ihtiyacı vardır ve geleceğine güvenle bakmaya ihtiyacı vardır.

Laik, demokratik rejimimizin anayasal zeminde ve hukukun üstünlüğü ilkesi ışığında güçlü kılınmasının ve her türlü tehdide karşı korunmasının birinci sorumluluğu, ülkeyi yönetmekle görevli siyasî iktidarındır. Siyasî iktidarların meşruiyeti, milletin iradesinden kaynaklanır. Dolayısıyla, siyasal iktidarlar, milletten aldıkları meşruiyeti, o meşruiyetin yaşama alanı olan anayasal zemini her türlü tehdide karşı layıkıyla koruyabildikleri sürece sürdürebilirler. Millet, kendisini yönetenleri daha güçlü, daha müreffeh ve daha huzurlu kılabilmeleri amacıyla seçer. Bu itibarla, zihinlerde bir meşruiyet sorunu gündeme geldiği takdirde, ülkenin istikrar ve huzuru, bozulma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.

Herkesi, demokratik rejimimizin ve cumhuriyetimizin bu Meclisin tarihinde, kökeninde ve ruhunda yaşayan muhteşem uyumunu korumak konusunda özenli ve dikkatli olmaya davet ediyorum. Milletimizin gerçek beklentisi budur. 23 Nisan etkinliklerini, doğrudan milletimizin etkinlikleri olarak görüyoruz. Hangi mevkide olursak olalım, bu etkinlikler hiç kimsenin tekelinde değil, milletimizindir.

Biz, buraya millet iradesiyle geldik ve milletin iradesiyle görevlendirilmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleriyiz. Millet iradesinin üstünlüğünü, laik, demokratik cumhuriyetin ilke ve değerlerini kıskançlıkla savunma konusunda görevliyiz ve sorumluyuz. Geçmişte, bu uğurda büyük bedeller ödenmiş ve bu bedelleri ödemede benim partimin temsil ettiği misyon daima ön saflarda olmuş ve buna rağmen de bu değerleri savunmaktan bir an bile geri durmamıştır. Demokrasimize, cumhuriyetimize ve milletimizin müşterek manevî değerlerine daima birlikte sahip çıkan, bunları koruyan bir büyük siyasî misyonun bugünkü temsilcileri olarak diyoruz ki: Cumhuriyetimizin temel nitelikleri ile milletimizin temel değerleri arasında hiçbir ayrılık, tezat ve kavga yoktur. Millî birlik ve beraberliğimizin güvencesi de, her şeyden önce, tüm bu değerler zemininde yükselen demokrasimizdir.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, işte bu inanç ve uzak görüşlülükle, bu bayramı çocuklarımıza armağan etmiştir. Bu anlayışla, yeni ve zor bir yüzyılın önümüze açıldığı bu tarihsel dönemeçte, çocuklarımıza, geçmişte birbirimizle yaşadığımız bütün kavgaların bizim kavgalarımız, bu kavgalardaki tüm kayıpların bizim kayıplarımız, tüm acıların bizim acılarımız olduğunu öğretelim. Bu topraklarda yaşanan tüm meselelerin, tıpkı 23 Nisan 1920'de bu Meclisin kuruluşunda ortaya çıkan meseleyi ortak sahiplenme duygusu gibi, hepimizin meselesi olduğunu öğretelim.

Türkiye Büyük Millet Meclisine, Kuvayı Milliye Meclisi de diyebilirsiniz, devleti kuran Meclis de; her iki tanım da çok yakışmaktadır. Millî mücadelede, milletin iradesinin üstünlüğüne inanan Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları, savaşın ancak milletle kazanılacağının şuurunda olduklarından, Yüce Meclisin kuruluşuna giden çalışmaları başlattılar. Milletle birlikte el ele veren Kurtuluş Savaşımızın önderleri, 23 Nisan 1920 günü, binbir yokluk, umutsuzluk, binbir belayla kuşatılmış Ankara bozkırlarında toplanan inanmış insanlar, hem milletin kaderini hem de dünya tarihinin akışını değiştirmek gibi bir şerefli göreve soyundular.

Bu Meclise, poturuyla, şalvarıyla, çarığıyla, hatta yalınayak, ruh halleri birbirine benzemez insanlar, yurdun dört köşesinden akıp geldiler. Bu kentte, iç dünyaları ve kafa yapıları da en az dış görünüşleri kadar farklı insanları Ankara'ya toplayan bir tek ortak duygu vardı; hâkimiyeti millî, istiklali tam; yani, millî egemenlik ve tam bağımsızlık.

Milletimizin, tarih sahnesine çıktığı günden beri asla taviz vermediği ve asla kaybetmediği millî egemenlik ve tam bağımsızlık kavramının mukaddes mi mukaddes ocağı, yine bu bozkırın ortasında yükselen mütevazı mı mütevazı Türkiye Büyük Millet Meclisi oldu. Millete dayanan, meşruiyetini milletten alan bu Meclis, arkasındaki Kuvayı Milliye ruhuna, milletin ruhuna dayanarak millî mücadeleyi başarıyla yürütmüş ve kazanmıştır. Savaşı kazanan, Millet Meclisinin orduları ve milletin ta kendisiydi.

Geçen seksenüç yıl içerisinde, millî devletimizi kurarak, fukaralıktan, cahillikten, yoksulluktan, çaresizlikten kurtulma yolunda, hür, mutlu, zengin, güçlü, imar ve inşa edilmiş, demokrat, büyük Türkiye'yi kurma yolunda önemli mesafeler alınmıştır. Demokrasimizi daha da geliştirme, standardını yükseltme gayretleri kesintisiz sürecektir. Bireysel hak ve özgürlükler anayasal güvence altına alınmadan, tam ve gerçek demokrasiden söz edebilmemiz mümkün değildir. Bundan sonra yapılması gereken, demokrasimizi geliştirmek için gerekli değişiklikleri gerçekleştirmek ve bunları kanunlarımıza yansıtmaktır.

21 inci Yüzyıl, hem yeni fırsatlar, imkânlar hem de yeni sorunlar ve riskleri beraberinde getirmiştir. Biz, içerisinde yaşadığımız bu yüzyılın fırsatlarını da, risklerini de, tartışmak ve değerlendirmek durumundayız. Bugün, millî devlet ve millî hâkimiyet prensibinin sorgulandığı olaylar ve süreçler de yaşanıyor. Küreselleşmeyle birlikte, millî devletlerin varlıkları tartışılmaktadır. Millî egemenlik alanının daralmasının, bugün, çağın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ağar, buyurun efendim.

MEHMET KEMAL AĞAR (Devamla) - ... kaçınılmaz sonucu olduğu söyleniyor. Şurası apaçıktır ki, dünyanın alacağı şekil ne olursa olsun, Türk Milleti, kanıyla kazandığı cumhuriyetin de, demokrasinin de temeli olan millî egemenlikten asla vazgeçmeyecektir. Anlaşılan odur ki, küreselleşmeyle bazı millî devletlerin egemenlik alanları sınırlanırken, bazılarının da -diğerlerinin aleyhine- güçlendiği görülecektir. Küreselleşme sürecinin en önemli güçlü aktörleri, kendi millî devletlerinden ve egemenliklerinden vazgeçmeksizin, diğer milletlerin egemenliklerini ve millî devletlerini etkileyecek olumsuz süreçleri, uluslararası ilişkilerin ve düzenin bir yeni aracı biçiminde de dayatmaktadır; oysa, tüm insanlık, küreselleşme sürecinin nimetlerinden yararlanmalı, bu süreç, insanlığın ortak yararına hizmet edecek bir niteliğe bürünmelidir.

Milletler ailesinin şerefli bir ferdi olan ülkemiz, küresel sürecin dışında kalamaz. Sürecin dışında kalan ülkeler, öncelikle, çağın güçlü ülkelerinin yönlendirmelerine maruz kalmaktan kaçınamayacaklardır; ancak, küreselleşme dinamikleri dikkate alınarak, yeni politikalar oluşturulmalıdır. 21 inci Yüzyılın getirdiklerini, uluslararası yapılarla yoğun ilişkilerimizi, millî varlığımızın gelişmesi yönünde kullanmak zorundayız. Bu çerçevede, demokratik cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ve varlık sebebiyle bağdaşık olan, milletimizin büyük çoğunluğunun desteğini taşıyan Avrupa Birliğiyle bütünleşme davamız, 21 inci Yüzyıldaki en önemli medeniyet projesi olma durumunu sürdürecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın ve özelde bölgemizin yeniden biçimlendiği bugünlerde, Büyük Millet Meclisimize büyük sorumluluklar düşmektedir.

Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim bir diğer konu: Yaşadığımız ekonomik krizin bir kez daha belirgin bir şekilde ortaya çıkardığı gibi, Türkiye, siyasî ve ekonomik yapısını çağın gereklerine uygun şekle dönüştürmeli, verimli bir ekonomik yapıya kavuşarak, ortaya çıkan gelişmelere müdahil olabilmelidir.

Ekonomik alanda küresel aktörlere teslimiyet yerine, küresel sürecin imkânlarını, ülkemizin imkânlarıyla bütünleştirebilmeliyiz. Bunu yapabilmek için, bürokratik ve hantal yapıyı yok ederek, milletimizin ekonomik alanda önünü açmak gerekmektedir. Verimliliğe dayalı dışa açık ekonomik büyüme stratejisi izlemenin de kaçınılmaz olduğu görülmektedir.  Avrasya'da önümüzde var olan yeni ufukları, yeni imkân ve fırsatları değerlendirme mecburiyetimiz vardır.

Türkiye, dünyada ve bölgesinde güçlü, kendisine saygı duyulan bir ülkedir ve böyle olmaya devam edecektir, etmelidir. Bulunduğu bölgede, etrafında önemli sorunlar olsa da, ağırlığı ve etkinliğiyle, barış ve istikrara katkıda bulunmaya devam edecektir.

Türkiye, dünyayla her alanda birlikte yaşayan, her alanda dünyayla yarışan bir ülke haline gelmek durumundadır. İçinde bulunduğumuz coğrafyada yüzyıllarca kardeşçe yaşadığımız insanların çekeceği her acı, bizim yüreğimizde açılan yaradır. Büyük bir imparatorluğun vârisi olan bizlere, bu coğrafyada acıların bir daha yaşanmaması için çok önemli görevler düşmektedir. Millet olarak, yeniden şekillenen bölgemizde daha acı ve gözyaşlarının önüne geçme hakkına ve manevî sorumluluğuna sahip olduğumuzun bilincinde olmalıyız.

83 yıl önce, 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğu, büyük Türk Milletinin esir edilemeyeceğinin, egemenlik haklarından asla taviz vermeyeceğinin bütün dünyaya haykırıldığı, Millî Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı vererek büyük milletimizin çocuklarına armağan ettiği bugünün anlamı hiçbir zaman akıldan çıkmamalıdır; çünkü, o gün, millî hâkimiyetimizi elde etme günüdür. Bu hâkimiyeti bugün sadece bizlerin değil, doğrularımızla dünyaları daha güzelleşebilecek veya hatalarımızın bedelini ödemek durumunda kalacak çocuklarımızın koruyacağını ve nesiller boyunca devam ettireceğini asla unutmamalıyız.

Bu anlamlı günde, başta devletimizin kurucusu Atatürk'ü ve hizmet ve silah arkadaşlarını bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum. Meclisimizde bugüne kadar görev yapmış, rahmete kavuşmuş olan Meclis üyelerimizi saygıyla yâd ediyorum, sizlere en içten saygılarımı sunarken, büyük milletimizin ve çocuklarımızın bu bayramını bir kez daha kutluyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ağar, çok teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 83 üncü yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Nisan 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 15.06