BIM 2 3 2003-06-07T08:45:00Z 2003-06-07T08:45:00Z 46 31558 179884 TBMM 1499 359 220910 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 12       YASAMA YILI : 1

 

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

69 uncu Birleşim

22 . 4 . 2003 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                                                                                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. - Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu üyesi tarafından hazırlanan yıllık Türkiye raporunda yer alan görüş ve öneriler ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına ilişkin konuşması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın, İzmir, Urla ve Seferihisar depremlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

2. - Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu’nun, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

3. - İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, Ermeni Devleti-nin ve Ermeni diasporasının mesnetsiz iddialarına ilişkin gündemdışı ko-nuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun, Anayasanın 175 inci maddesine göre bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/246)

2. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Çiftçilerimizin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borç Faizlerinin İndirilmesi, Gecikme Cezalarının Affedilmesi ve Borçlarını Vadesinde Ödeyen Çiftçilerimizin Kullanacakları Kredi Faizinde İndirime Gidilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/80) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/47)

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 25 milletvekilinin, çöken tünel nedeniyle Malatya-Adana demiryolunda ulaşım yapılmamasının yol açtığı zararların ve onarımın bitirilememesinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/66)

IV. - ÖNERİLER

A) BAŞKANLIK ÖNERİLERİ

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 83 üncü Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için Genel Kurulda özel bir görüşme açılmasının ve bu görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile siyasî parti grup başkanları ve Mecliste üyesi bulunan diğer siyasî partilerin milletvekili olan genel başkanlarının konuşma süreleriyle o gün başka bir konunun görüşülmemesine ilişkin Başkanlık önerisi

B) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 11 inci sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair önergelerinin (10/24) öngörüşmesinin yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, İpsala ve Pazarkule gümrük kapılarına bağlanan yolların yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/132) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

2. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, duble yol yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/148) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

3. - Şanlıurfa Milletvekili Sabahattin Cevheri'nin, Şanlıurfa il sınırlarındaki otoyol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/156) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

4. - Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Devrek-Ereğli Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/157) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

5. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Göcek Tüneli Projesine ve Muğla'nın bölünmüş yol programındaki yerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/162) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

6. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Finike-Kale Karayolunun yenilenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/168) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

7. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Finike-Elmalı Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/169) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

8. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya-Gazipaşa İçmesuyu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/170) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

9. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya-Konya karayolu Büyükalan mevkiinin 2003 yılı yatırım programına alınıp alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/171) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

10. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, yerel basının desteklenmesi için yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/139)

11. - İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, bir davada sanık olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/140)

12. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, SPK kaydına alınmaksızın halktan para toplayan şirketlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/144) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

13. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, bir Başbakanlık müşavirinin bir şirketin yönetim kurulu başkanı olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/159) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasına yönelik Anayasa değişikliğinin ne zaman yapılacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/324)

2. - Çanakkale Milletvekili İsmail Özay'ın, THY Genel Müdürlüğü personeline ve yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/325)

3. - Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, Menderes Havzasındaki kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/328)

4. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, kamu görevlilerinin görev ve temsil tazminatlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/329)

5. - Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Isparta'da turizmi teşvik amacıyla alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Güldal Akşit'in cevabı (7/332)

6. - Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Isparta İlindeki sağlık personeline ve Yalvaç Sağlık Meslek Lisesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/333)

7. - Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, sulama kooperatiflerinin elektrik borçlarına ve Eğirdir Gölü çevresinde damla sulama yöntemine geçilmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/334)

8. - Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, Kırıkkale-Yahşihan-Irmak Beldesinde tren yolunda meydana gelen kazalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/339)

9. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, milli parkların işletmesinin ihaleye çıkarılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/340)

10. - Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in, Vergi Barışı Kanununda yeni düzenlemeler yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/341)

11.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, görevden alınan yöneticilerin yerlerine yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/343)

12.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının Maliye Bakanlığına bağlanmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/344)

13.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Kumluca Devlet Hastanesi inşaatı ile Mavikent Beldesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/355)

14.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, TEKEL'in özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/365)

VI. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili İnci Gülser Özdemir, Türkiye'de deniz turizminin sorunları ve alınması gereken önlemlere,

Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, Avrupa Konseyinin çalışmalarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;

Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi'nin, akut solunum yetersizliği sendromu (SARS) hastalığına ilişkin konuşmasına, Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül cevap verdi.

Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay ve 25 milletvekilinin, Hasanoğlan Beldesindeki Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarının mevcut durumunun araştırılarak tamamlanması için (10/64),

İzmir Milletvekili Vezir Akdemir ve 42 milletvekilinin, İzmir-Harmandalı Çöplüğünün yol açtığı sorunların araştırılarak (10/65),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri okundu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in (6/313) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Genel Kurulun 17 Nisan 2003 Perşembe günkü birleşiminde, 121 sıra sayılı 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" bölümünün 2 nci sırasına alınmasına ilişkin AK Parti Grubunun önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, İş (1/534) (S. Sayısı: 73),

3 üncü sırasında bulunan, Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/324) (S. Sayısı: 54),

5 inci sırasında bulunan, Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında (1/394) (S. Sayısı: 59),

6 ncı sırasında bulunan, Kara Avcılığı (1/286) (S. Sayısı: 60),

9 uncu sırasında bulunan, Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/525) (S. Sayısı: 70),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;

4 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Kültür ve Sanatların Ortak Yönetimi Genel Müdürlüğü Arasında Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/388) (S. Sayısı: 55), tasarının reddine dair raporunun Genel Kurulca kabul edilmemesi üzerine, İçtüzüğün 80 inci maddesi uyarınca, Komisyona geri verildi.

2 nci sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen, 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4840 Sayılı Kanun (1/559) (S. Sayısı: 121) görüşmelerini takiben, elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edildi;

7 nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının (1/343) (S. Sayısı: 62),

8 inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının (1/511) (S. Sayısı: 68),

10 uncu sırasında bulunan, Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının (1/350) (S. Sayısı: 71),

Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının, görüşmelerini takiben elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

22 Nisan 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.58'de son verildi.

 

Nevzat Pakdil

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Mehmet Daniş

Türkân Miçooğulları

 

Çanakkale

İzmir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 


No. :  94

II. - GELEN KÂĞITLAR

18.4.2003 CUMA

Teklifler

1. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın; Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi (2/116) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003) 

2. - Kocaeli Milletvekilleri Salih Gün, İzzet Çetin ve Sefa Sirmen'in; Altı İlçe ve Bir İl Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/117) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.4.2003) 

3. - Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/118) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2003) 

Sözlü Soru Önergeleri

1. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in Sağlık Yüksek Okulları mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/394) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)

2. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in İzmir İlindeki depremde hasar gören yerlerin afet kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/395) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)

3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal ısıtma sistemine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/396) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)

4. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal merkezi ısıtma sisteminin yapımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/397) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)

5. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal ısıtma sisteminin maliyetine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/398) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)

6. - Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın, Denizli'nin bazı ilçelerindeki tütün ve anason üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/399) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın, ülkemizin Eurovizyon Şarkı Yarışmasına katılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/422) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)

2.- Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, sınırda ve seyyar cerrahi hastanelerinde görevlendirilen sağlık personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/423) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)

3.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, kanuni borçlanmadan yararlanan milletvekili sayısına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/424) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)

 

 

                       No. :                             95

21 . 4 . 2003  PAZARTESİ

Tasarı

1. - Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/583) (Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2003)

Teklifler

1. - Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin; Geri Kalmış İllerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/119) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2003)

2. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın; 6.1.1982 Tarih ve 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 53 üncü Maddesinin 1 ve 3 üncü Fıkralarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/120) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2003)

Tezkereler

1. - Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/244) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

2. - Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/245) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

Raporlar

1. - Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Kyoto ve Minneapolis Tam Yetkili Konferansları Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/454) (S. Sayısı: 117) (Dağıtma tarihi: 21.4.2003) (GÜNDEME)

2.- İl İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/555) (S. Sayısı: 123) (Dağıtma tarihi: 21.4.2003) (GÜNDEME)

3. - Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/556) (S. Sayısı: 124) (Dağıtma tarihi: 21.4.2003) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, RTÜK'ün yapacağı frekans ihalesinde istenen Ulusal Güvenlik Belgesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/400) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

2. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, orman yangınlarının takibine ve orman çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/401) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

3. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, BAĞ-KUR primlerinde yapılan artışa ve prim borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/402) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

4. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, özelleştirilen kuruluşlardaki özürlü işçilerin durumuna ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/403) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

5. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çamardı karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/404) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

6. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, emekli maaşlarının aylık olarak ödenip ödenmeyeceğine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/405) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

7. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlinde ve Çamardı İlçesinde ağaçlandırma çalışması yapılıp yapılmayacağına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/406) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

8. - Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, RTÜK'ün görev süresi biten üyelerinin yerine ne zaman yeni üyelerin seçileceğine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) sözlü soru önergesi (6/407) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, bazı hâkim, savcı ve mülkiye başmüfettişlerinin görev değişikliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/425) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)

2. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/426) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

3. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/427) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

4. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/428) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

5. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/429) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

6. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/430) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

7. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/431) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

8.- Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/432) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

9. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/433) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

10. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/434) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

11. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/435) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

12. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/436) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

13. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/437) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

14. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/438) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

15. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/439) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

16. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/440) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

17. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/441) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

18. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/442) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

19. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/443) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

20. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/444) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

21. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka yerlerde çalışan personele ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/445) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

22. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, Menemen Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/446) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

23. - Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın, Türkiye'nin Turizm Değerleri adlı yayında Uzunköprü'nün yer almamasının nedenlerine ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/447) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

24. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan ekonomiyi canlandırıcı tedbirlerin alınıp alınmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/448) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

25. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan dış ticarete yönelik düzenlemelerin uygulanıp uygulanmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/449) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

26. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan Türk Cumhuriyetleriyle işbirliği ve ticaretin geliştirilmesi konularında ne gibi tedbirler alındığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/450) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

27. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, köy enstitüsü sisteminin üniversitelerde uygulanıp uygulanmayacağına ve öğretmenlerin ekonomik durumlarının iyileştirilmesi çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/451) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

28. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, TİKA lojmanlarına ve personeline ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/452) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

29. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, görevden alınan Sinop Millî Eğitim Müdürlüğü Sağlık Eğitim Merkezi Baştabibinin tekrar göreve döndürüldüğü iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/453) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)

 


No. :  96

22.4.2003 SALI

Rapor

1. - Eski Yugoslavya'da İşlenen Bazı Suçların Kovuşturulması Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/396) (S. Sayısı: 122) (Dağıtma tarihi: 22.4.2003) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 25 Milletvekilinin, çöken tünel nedeniyle Malatya-Adana demiryolunda ulaşım yapılamamasının yol açtığı zararların ve onarımın bitirilememesinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/66) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.4.2003)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

22 Nisan 2003 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. - Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu üyesi tarafından hazırlanan yıllık Türkiye raporunda yer alan görüş ve öneriler ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, tarihin belki de en önemli dönüşümlerini yaşayan Türkiye, yine tarihin belki de en yoğun değişimine sahne olan bir uluslararası çevre içerisinde yeniden şekillenmektedir. Bu çerçevede, Türkiye de tarihin önemli yol ayırımlarından birisi önünde durmaktadır. Türkiye'nin kendi tarih ve coğrafya derinliğini akılcı bir stratejik planlamayla bütünleştirebilmesi, bu çift yönlü dinamizmin bir millî atılım potansiyeli haline dönüştürülebilmesine imkân tanıyacaktır. Eğer, bir toplum, kendi dinamizmini yönlendirme konusunda özgüvene sahip değilse, kendi dinamizminden korkuyorsa ve kendisini, bu nedenle, statik tanımlamalar içinde tutmaya çalışıyorsa, inisiyatif elden çıkmış demektir. Oysa, Türkiye ve onun yüce kurumlarının başında gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi, kaynağını millî iradeden aldığı güçle, kendi dinamizmini, potansiyelini, uluslararası dinamizmin potasında bir millî güç parametresi haline dönüştürecek millî kuvvete, millî iradeye, millî inisiyatife sahiptir.

Asrın başında, Osmanlı tarih mirasından, millî ve çağdaş tanımlara dayalı bir ulus devlet olarak ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti, yeni bin yılın başında, bu mirasın jeokültürel ve jeopolitik sorumluluklarıyla tekrar yüzleşmek zorunda kalmıştır. Türk dış politikasına önemli yüklerle birlikte, yeni ufuklar ve yeni imkânlar kazandıran bu sorumluluklar, önümüzdeki dönemde, Türk stratejik zihniyet ve millî Türk kimliğinin yeniden şekillenmesindeki en belirleyici unsurlar olarak devreye gireceklerdir.

Bu bağlamda, Türkiye, kendine güveni ve gelecekle ilgili ufku, uluslararası ilişkilerdeki zamanlaması, müzakere sürecindeki tarihî ve millî psikolojik üstünlüğü ve millî kuvvetlerinden mülhem inisiyatif gücüyle "çözüm içinde ben de varım" ataklığı içinde millî duruşunu sergileme noktasındadır; başkalarının stratejik gölgelerinde yalpalama yerine, kendi tarih ve coğrafyamızın engin ufkunda, vakur, hesaplı ve kararlı bir yürüyüşe çıkmak zorundadır. Tarih hafızası ve bilinci güçlü bir toplum olarak, tarihe kendi varoluş çizgisini ve damgasını yeniden vurmak zorundadır.

Bu noktalardan hareketle, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu üyesi tarafından hazırlanan yıllık Türkiye raporunda yer alan görüş ve önerileri kınıyor; hatta, daha da ileri giderek, Avrupa Parlamentosunun, birçok kez, haksız ve gerçekdışı kararlarında, Türkiye Cumhuriyetine, Türk Parlamentosuna, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türk yargısına yönelik kullandığı bir tabirle cevap veriyor ve taslağını reddediyorum. (AK Parti ve Bağımsızlar sıralarından alkışlar)

Atatürkçülüğü, Türk milliyetçiliğini, Türk kültürünü, laikliği, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en güvenli kurum olmasını, Avrupa Birliğine giden yolda en önemli engel olarak gören çağdışı anlayış sahiplerini, tüm millî duygu ve heyecanımla kınıyor, Türk Milletinden özür dilemeye davet ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Yüce Atatürk'ün, 1937 yılında son kez seslendiği gibi "kuvvet, birdir ve o, milletindir" düsturundan hareketle, Türk Milletinin varlığına, bekasına, kültürüne, tam bağımsızlığına, ulusal birlik ve bölünmez bütünlüğüne yönelik saldırılara karşı, nereden ve ne şekilde gelirse gelsin, millî kuvvetlerinden aldığı güçle karşı koymaya hazır olan Türk Milleti, gereğini yapacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Türkiye Büyük Millet Meclisini, anılan rapora ve bu rapor çerçevesinde Türkiye aleyhine alınacak kararlarla yeni bir şer cephesi açılmasına karşı hassas olmaya, Kıbrıs ve Musul, Kerkük konusunda, özel gündemle  toplanarak, karar almaya ve dünyaya ilan etmeye davet ediyor; millî hassasiyetlerimizin ışığı altında, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramını kutluyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, 3 arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5 dakikadır. Hükümet, bu konuşmalara cevap verebilir;  hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, İzmir İlinde meydana gelen depremle ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'ya aittir.

Buyurun, Sayın Baratalı. (Alkışlar)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın, İzmir, Urla ve Seferihisar depremlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Nisan Perşembe günü meydana gelen ve halen devam eden, İzmir, Urla, Seferihisar depremleri nedeniyle söz almış bulunmaktayım; bu nedenle, sözlerime başlamadan önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, başta Seferihisar ve Urla olmak üzere, bütün İzmir, 13 günden beri, deprem şoku altında ve tedirgin bir bekleyiş içinde yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. 10 Nisan Perşembe sabahı yaşanan 5,6'lık depremden sonra, devam eden yüzlerce artçı sarsıntının ardından, 18 Nisan Cuma günü akşamı meydana gelen 4,8 büyüklüğündeki ikinci şok, yurttaşlarımız arasında büyük panik yaşanmasına yol açmıştır. Halk, psikolojisi bozulmuş durumda, geceleri evine girememektedir.

Yapılan incelemeler sonrasında, Urla ve Seferihisar başta olmak üzere, deprem merkez üssü, Bademler, Sığacık merkezine yakın bölgelerde, Afet İşleri Genel Müdürlüğünden alınan rakamlara göre, her iki büyük depremin ardından yıkılan ev sayısı 11, oturulamayacak derecede hasarlı bina sayısı 328, az sayıda hasara uğramış bina ve ev sayısı da 542'dir. Bu binalardan 654 adedi Seferihisar'dadır. Sonuç olarak, bu deprem, Seferihisar'da olmuştur, depremin adının da Seferihisar depremi olması gerekmektedir. Ayrıca, sarsıntılar hâlâ devam etmekte ve bu sayının giderek artmasından korkulmaktadır. En büyük tesellimizse, her iki depremde de can kaybının olmamasıdır.

Sayın milletvekilleri, yaşanan iki büyük depremin ardından yapılan çelişkili açıklamalar, özellikle bilim adamlarının açıklamaları, her an için daha büyük bir depremin olması olasılığı karşısında, halkımızda büyük bir korku yaratmış ve özellikle Seferihisar'da yaşayan yurttaşlarımızın psikolojileri bozulmuştur. Bu nedenle, Seferihisar'da yaşam, bir nevi felce uğramıştır. Özellikle Seferihisar'da yaşam çok zorlaşmış; deprem çadırları su sızdırıyor, esnaf siftah yapamıyor, çocuklar okula gidemiyor, insanlar yıkanamıyor, sıcak yemek verilmeye yeni başlanmış; ama, çekler, senetler, vergiler, sigortalar ödenmeyi bekliyor.

22 yıl belediye başkanlığı yaptığım Urla'da ise, yumuşak, çevreye uyumlu, katsız yerleşim tercihleri nedeniyle, çok eski, terk edilmiş binaların dışında bir sıkıntı yaşanmıyor; yaşam, doğru tercihlerin kanıtlanması nedeniyle, normal bir şekilde devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, yurttaşlarımızın sorunlarına çözüm bulmak, dikkatleri ve devlet olanaklarını bu bölgeye sevk etmek amacıyla, arkadaşlarımla beraber, 10-19 Nisan günleri arasında İzmir'de kaldım. İlk depremle birlikte olayı yerinde görmek üzere İzmir'e gelen ve incelemelerde bulunan, başta Sayın Genel Başkanım Deniz Baykal olmak üzere, Bayındırlık Bakanı Sayın Zeki Ergezen'e, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın'a, Bakanlık Müsteşarı Sayın Sabri Erbakan'a, Afet İşleri Genel Müdürü Sayın Mustafa Taymaz'a, Yapı İşleri Genel Müdürü Sayın Sefer Akkaya'ya, Ankara'dan gelen olanaklar ölçüsünde görevlerini hakkıyla yapan kaymakam, belediye başkanı ve kamu görevlileri ile baştan beri duyarlılığını devam ettiren İzmir Valisi Sayın Yusuf Göksu'ya, ilgi ve yakınlıklarından dolayı şükran ve teşekkürlerimi sunarken, merkez üssü olmasına karşın olayı olgunlukla karşılayan Bademler halkı ve sevgili muhtarına, bu arada, sevgilerimi sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, bölgede iyiniyetli çabalar devam ediyor; ama, bütün bu iyiniyetli çabalara rağmen, şu anda, yapılan yardımların yeterli olduğunu söylemek, ne yazık ki, mümkün değildir. Özellikle Seferihisarlılar, devletten, su geçirmeyen daha fazla çadır, sıcak bir kap yemek -girişimler sonucu şu anda veriliyor- evlerini tamir etmek isteyenlere düşük faizli kredi verilmesini, Bayındırlık Bakanlığı ekiplerinin incelemeye devam etmesini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Baratalı, konuşmanızı tamamlayabilmeniz için, eksüre veriyorum.

Buyurun.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

...yıkılacak binaların, bir an önce tespit edilip, yıkılmasını; afet bölgesi ilan edilmeden açılan yaraların sarılmasını, DASK kapsamında olmayan evlerin sahiplerinin mağdur edilmemesini ve her şeyden önemlisi, unutulmamayı istiyorlar. Belediyelerimiz ise, bu ay yapıldığı gibi, kesintisiz pay gönderilmesinin devamını -Maliye kaynaklı yardım- istiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken, içinde bulunduğumuz ulusal egemenlik haftasıyla ilgili olarak, birkaç cümle söylemek istiyorum. Bundan tam 83 yıl önce, yani, 23 Nisan 1920'de gerçekleşen olay, tarihin yeniden yazılışı, millî iradeye dayalı egemenlik anlayışının ilk adımıdır. Bu adımla, ümmetçi Osmanlı potasından ulus devlete, teokrasiden cumhuriyete, laikliğe, kulluktan yurttaşlığa, zorbalıktan hukuka geçilmiştir. Bu süreçte en büyük onur, Birinci ve İkinci Meclisindir.

Birinci Meclis, Millet Meclisini kurmuş, ulusal Kurtuluş Savaşını idare ederek, emperyalizme karşı meydan okuyarak, sömürge ve yarı sömürgelerde bağımsızlık ateşini yakmıştır; şereflidir, onurludur, kahramandır.

İkinci Meclis ise, Lozan Barış Antlaşmasını onaylamış, cumhuriyeti ilan etmiş, devrimleri yapmış, başkenti seçmiş; çağdaş, laik ve demokratik Türkiye Devletinin temellerini atmıştır; şereflidir, onurludur, kahramandır.

Bugün, ülkemizin içinde bulunduğu durum ve karşı karşıya bulunduğumuz sorunlar karşısında, 23 Nisan 1920'nin olağanüstü başarısından bir ışık, bir umut yakalama ihtiyacında olduğumuz açıktır. Bu nedenle, 23 Nisanı, sadece geçmişe saygı anlamında bir övünçle, bir gururla değil, geleceğe dönük olarak da sevinçle, coşkuyla kutluyor ve yaşıyoruz. Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği bu anlamlı ve güzel bayram bütün dünya çocuklarına kutlu olsun diyor, sevginin ve barışın egemen olduğu bir dünya diliyorum.

Sayın Başkanın gösterdiği duyarlılığa teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, konuşmaya cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. (Alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkanım, sayın milletvekillerimiz; İzmir Milletvekilimiz Bülent Baratalı'ya teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum; çünkü, konuyu sıcağı sıcağına Meclisin gündemine getirmiş oldu, tekrar dikkatlerimizi çekti, alınması gereken tedbirlerde daha fazla duyarlı olmamız konusunda bizi ikaz etti.

10 Nisan’da Urla'da, 17 Nisan’da da Seferihisar'da deprem oldu. Ben, tabiî, buradan, Sayın Bülent Baratalı'nın dediği gibi, hem valimize hem oranın çok çalışkan belediye başkanlarına hem kaymakamlarımıza ve hem de kendi Bakanlığımın bürokratlarına teşekkür etmek istiyorum; çünkü, gerçekten, anında deprem bölgesine ulaştılar. Ben, hem vatandaşlarımıza moral ve motivasyon olsun diye -çünkü, çalışmalar tamamlanmıştı- hem de olayları, arkadaşlarla yerinde tespit etmek, birebir görüşmek için, eksiklikler varsa yerinde göreyim, tamamlayayım diye üç gün önce oraya gittim; vatandaşlarımız memnun oldular.

Sayın Başkan, ben sizin yerinize ikaz edeyim, ayaktaki arkadaşlarımız otururlarsa iyi olur. Özellikle Sayın Grup Başkanvekilimiz Salih Kapusuz'u ben ikaz edeyim; yerinize oturursanız iyi olur. (Alkışlar) Çünkü, burada depremi konuşuyoruz; deprem var, evi yıkılan insanlar var...

Tabiî, bu depremin sonucunda, hakikaten insanlara sıcak yemek veriliyor. Ne kadar insana sıcak yemek veriliyor; Seferihisar'da 1 200 kişiye, Urla'da da 30 kişiye sıcak yemek veriliyor. Urla'dakiler, Sağlık Bakanlığının sosyal tesislerinde kalıyorlar; yerleri iyi mi değil mi diye  bizzat gittim gördüm. Seferihisar'da da 530 çadır vardı, vatandaşlar 200 çadır daha talep ettiler; valimiz, anında bu çadırları tamamladı; herhalde ulaştı; toplam 730 çadır kurulmuş oldu.

Ayrıca, biz de, sıcak yemek verilsin diye, hemen, 105 milyar lirayı çıkardık; buna, acil yardım diyoruz ve yine -sizin, tahmin ediyorum oradaki belediyelerin payları kesilmesin diye telefonunuz üzerine- Güzelbahçe, Seferihisar, Urla, Narlıdere, Menemen Belediyelerinin, paralarını bu ay kesintisiz gönderdik, bundan sonraki birkaç ay daha, arkadaşlarımız hizmet etsinler diye, aynı şekilde devam edeceğiz.

Seferihisar'da, yıkık 8, hasarlı oturulamaz 265 -bunun 222'si merkezde, 43'ü köylerde- hasarlı oturulur 382 -bunun 334'ü merkezde, 48'i köylerde- konut var. Urla'da, yıkık 3 -bunun 1'i merkezde 2'si köylerde- hasarlı oturulamaz 49 -bunun 40'ı merkezde, 9'u köylerde- hasarlı oturulur 112 -bunun 98'i merkezde, 14'ü köylerde- konut var. Ayrıca diğer ilçelerde, 19 adet hasarlı oturulamaz ve 63 adet de hasarlı oturulur konut var; yani, depremde zarar görmüş, toplam, 11 adet yıkık, 333 adet hasarlı oturulamaz, 557 adet de hasarlı oturulur konut bulunmaktadır.

Burada, sayın milletvekillerimize, belediyle başkanlarımıza, medyaya, kaymakamlara bir görev düşüyor; zorunlu deprem sigortası... Maalesef, İzmir gibi halkı kültürlü bir ilimizde de, bunun yürümediğini gördük. Vatandaşlarımız, bu kanuna rağmen, zorunlu deprem sigortalarını yaptırmamışlar; konutun maliyetinin yüzde 2'sine tekabül ediyor bu. Tabiî, bu yaptırılmayınca, kanuna göre, siz, il ve ilçelerde, depremde yıkılan binaları yapamıyorsunuz veya hasar görenleri depreme dayanıklı hale getiremiyorsunuz; ancak köylerdeki konutları yapabiliyorsunuz.

Vatandaşların iki endişesi var: Birincisi "deprem sigortası yaptırmadığımızdan dolayı, yıkılan konutlarımızı kim yapacak" diye kendilerini sahipsiz hissetmekteler. İkincisi -can çok kıymetli- evi sağlam olan insanlar bile, her an deprem olabilir diye evlerine girmek istemiyorlar. Biz, kendilerine "konteyner gönderelim" dedik -elimizde yeterince konteyner var- ancak, konteyneri, oradaki vali ve kaymakamlarımız istemediler, çadırı tercih ettiler.

Gördüğümüz bir şey var, her defasında söylüyorum; tabiî, bizim, depreme karşı gücümüz yetmez, yetmiyor. Deprem, bir takdiri ilahidir; ancak, yine, bizim ahlak sorunumuz olduğunu gördüm. Çok önemli, güzel, baktığınız zaman mimarî yönden fevkalade binalarda deniz kumu kullanılmış. O güzelim binaların, yeni binaların, kolonları ve kirişleri kırılmış; ama, yanı başında yapılan, normal, sıradan binalara da hiçbir şey olmamış.

Bizim, Türkiye'de önemli sıkıntımız, ahlakî sorundur; bunu, bizim çözmemiz lazım. Ben, buradan bir daha sesleniyorum; müteahhitlerimize sesleniyorum, mimarlarımıza sesleniyorum; orada da söyledim, belediye başkanlarına, kaymakamlara, valilere sesleniyorum; insan hayatiyetini ilgilendiren bu binalar, bu konutlar yapılırken, lütfen, denetimleri doğru dürüst yapsınlar; lütfen, sahip çıksınlar. Herkes, kendi sorumluluğunu bilsin. Yani, biz, Kızılay'a gidip bir ayakkabı aradığımız zaman, ayakkabıyı kırk defa inceliyoruz; topuğuna bakıyoruz, burnuna bakıyoruz, genişliğine bakıyoruz; ev alırken de, balkonuna bakıyoruz, manzarasına bakıyoruz; ama, bu evin kaliteli yapılıp yapılmadığını araştırmıyoruz. İnsanlarımızın buna önem vermesi lazım ki, bunu yapan insanlar da, ha, ben bu evi satarsam, ben bu kooperatifi yaparsam, ben bu işin ticaretini yaptığım zaman, bu insanlar, önce, benim temelimin, kolonumun, kirişimin sağlam olup olmadığını araştıracaklar... Bunu araştırmak, incelemek de çok zor değildir. Ben, yıllarca bunun tecrübesini yaşamışım ve birçok binayı da, bağırmalarına rağmen, dozeri dayayıp yıktırmışım; biten binaları bile yıktırmışım. Onun için,  vatandaşlar -kendi emekleriyle, çoluk çocuğunun birikimleriyle bir ev sahibi oluyorlar- ev alırken, lütfen, kalitesine dikkat etsinler; lütfen, betonuna, kumuna, çakılına, demirine, kalıbına dikkat etsinler; çünkü, ahlak kalmamış. İnsanlar, kısa yoldan köşeyi dönme alışkanlığını kendilerine meziyet kabul ediyorlar; bunu, âdeta, bir övünme meselesi kabul ediyorlar. Cidden, gördüm o binaları; o depremde, o binaların yıkılmaması gerekirdi; ama, hem de Seferihisar'ın içinde, güzel binalar, kolonlar ve kirişler gitmiş! Şimdi, vatandaşa, tabiî, biz orada toplukonut yapacağız. Bizim toplu konut projemiz iyi yürüyor, gayet iyi yürüyor. Oranın toplukonuta da ihtiyacı var. Biz, bu toplukonutu yaparken depremzedelere öncelik tanıyacağız, onlara kolaylık getireceğiz. Ben, orada da söyledim; bugün de arkadaşlarımı topladım; bu konuda talimat verdik.

Tabiî, bir başka sorun; oradaki vatandaşlar kira yardımı istiyorlar. Tabiî, bu zorunlu deprem sigortasından dolayı biz de sıkıntı içerisine giriyoruz. Keşke, zorunlu deprem sigortası olmasaydı; çünkü, vatandaşımızda bir alışkanlık var, eskiden beri gelen: "Devlet, babadır; bu tip sorunları devlet çözer." Dolayısıyla, sigorta işine vatandaşımız pek de alışamadı. İzmirli buna alışamadıysa, Bitlisli bu işten haydi haydi uzak durur; çünkü, bu bir kültür meselesi. Türkiye'de bu kültür yerleşmedi; bunu çözmemiz lazım. Belki, bu kanunu gözden geçirmemiz lazım; çünkü, ben de sıkıntıdayım, Bayındırlık Bakanı olarak. Bir taraftan, vatandaşların ıstırabını görüyorum; diğer taraftan, kanun önümde. Onun için, yine, buradan sesleniyoruz. Tabiî, İzmir milletvekilleri rahat olsunlar. Biz elimizden geleni yapacağız. Bunlar bizim vatandaşlarımız, bizim insanlarımız. Sonucu da zatıâlilerinize bildireceğiz. Sizi bilgilendirmek bizim görevimizdir; çünkü, siz, tabanda siyaset yapıyorsunuz. İnsanlar size soracaktır, hükümet ne yapıyor, ne ediyor diye. Siz de o doğru bilgileri vatandaşa aktaracaksınız. Varsa bizim eksiklerimiz, onlarda da bize yol gösterici olun, ışık tutucu olun. Biz elbirliğiyle, gönül birliğiyle bu işleri kucaklayalım, götürelim diyorum.

Cenabı Hak, bir daha bu musibetleri bize yaşatmasın temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Haftasıyla ilgili söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Aydınlıoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2. - Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftası nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Millî birlik ve beraberlik duygusu ve bilinciyle güçlenen millî irademizin temsil edildiği Türkiye Büyük Millet Meclisini 23 Nisan 1920'de açmanın, millî egemenliğimize yeniden kavuşmanın 83 üncü yıldönümünü yürekten kutlamanın heyecanı ve mutluluğu içindeyiz. Milletimiz, engin tarihi boyunca, kurduğu medeniyetlerin, kaydettiği tarihî başarıların yanı sıra, altından kalkılması güç pek çok sıkıntılar yaşamış, büyük badireler atlatmıştır. Özellikle, 20 nci Yüzyılın başlarında yaşadıklarımız çok hazindir. Bir dünya imparatorluğu olarak, 600 yıl boyunca egemen olduğu topraklarda, barışı, adaleti ve hoşgörüsüyle bir arada yaşama kültürünü yerleştiren Osmanlı İmparatorluğu çökmüş ve onun mirasından 26 devlet ortaya çıkmıştır. Bu olay, başlı başına dünya tarihini değiştiren bir gelişmedir. Bu süreç içerisinde, Anadoluya sıkışıp kalan ve dört bir taraftan kuşatılan Türk Milleti, neredeyse yok olma noktasına gelmiştir. Her bakımdan sıkıntılar, imkânsızlıklar ve çaresizlikler içinde kurulan Büyük Millet Meclisimizin ilk büyük başarısı, o dönem şartlarında, dünyanın en acımasız, dengesiz ve doğrudan doğruya milletimizin varlığını tehdit eden Kurtuluş Savaşını yönetmek ve başarıya ulaştırmaktır. Kurtuluş Savaşımız, başlıbaşına muhteşem bir destandır. Büyük Millet Meclisimiz, bu yönüyle, gazi bir Meclistir. Kurtuluş Savaşıyla milletimizin varlığını ve hukukunu koruyan Meclisimiz, yine her türlü imkânsızlığa rağmen, yepyeni bir Türk Devletini, Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur. Yüce Meclisimizin ve Büyük Atatürk'ün eşsiz ileri görüşleri ile her türlü demokratik gelişmeye açık bir yapıda kurulan Türkiye Cumhuriyeti, milletimizin, tarih sahnesinden asla silinemeyeceğinin, ebediyete kadar varlığını sürdüreceğinin bizatihi göstergesi ve delilidir. Böyle bir Meclisin üyesi olmaktan sonsuz gurur duyduğumu belirtmek istiyorum. Siz değerli arkadaşlarımın da, aynı gururu ve coşkuyu paylaştığınızı biliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Yüce Meclisimizin kuruluşundan bugüne kadar geçen 83 yılda, bu kutsal çatı altında çok şey yaşanmış; burada tartışılan konular, alınan kararlar ve uygulamalar, bir ülkenin ve milletin kaderini şekillendirmiştir.

Meclisimizin 83 yıllık tarihi, milletimizin binlerce yıllık birikiminin, yönetim tecrübesinin ve devlet geleneğinin zirvesidir. Bugün, Parlamentomuzun duvarında bütün haşmetiyle duran "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi, ulusal, demokratik, laik, çoğulcu bir sosyal hukuk devleti oluşumuzun önkoşulunun ifadesidir. Millî birliğimizin sağlanmasında, demokrasimizin sürekliliğinde, kişilerin siyasal hak ve özgürlüklerinin korunmasında ve insan haklarının yücelmesinde, egemenlik ilkesi, vazgeçilemez bir anlayışın kabulünü ortaya koymaktadır.

23 Nisan, emperyalist ülkeler tarafından parçalanıp yıkılarak tarih sahnesinden silinmek istenen bir milletin yeniden şahlanarak, yepyeni ve bağımsız bir Türk Devletinin kuruluş günüdür. Bugün, aynı zamanda, mazlum milletlerin yaşamında ve kurtuluşunda da önemli bir dönüm noktası oluşturmuştur.

23 Nisan, evrensel boyutta etkiler göstererek, uluslararası önemli bir sürecin başlamasında, sömürgeci, emperyalist devletlerin mazlum milletler üzerindeki kıskacının parçalanmasında tarihî bir başlangıç olmuş; günümüzdeki siyasal dünya coğrafyasının oluşumunda da örnek ve yol gösterici bir rol oynamıştır.

23 Nisan, ırk, dil, din, cinsiyet ve mezhep ayırımına yer vermeyen ve "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Halkına Türk Milleti denir" anlayışını kazandıran bir dönemin başlangıcıdır. Bugün, Türk Milletini ırk, dil, din, cinsiyet ve mezhep açısından bölmeye çalışanlar ya da bu görüşü benimseyenler, bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşımıza katılmış bulunan, cumhuriyetimizi kuran, bugünkü Türkiye Halkına hakaret...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydınlıoğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Peki, bitiriyorum efendim.

...bugünkü Türk Halkına hakaret ve hatta ihanet ettiklerini bilmelidirler. Bu vatanda yaşayan herkes, Türk Milletinin eşit haklara sahip şerefli birer bireyleridir. Bu vatan, hepimizin vatanıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hepimizin devletidir. Ülkemizin ormanları, dağları, nehirleri, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri hepimizin ve bu vatanda yaşayan herkesin ortak malıdır. Bu varlığımız, hiçbir ayrılıkçı düşünceyle parçalanamaz, bölünemez.

Özetle, 23 Nisan, milletimizin kimlik ve benliğini, kültürünü, örfünü ve geleneklerini saklı tutarak, milletimizi çağdaş ve evrensel değerlerle bütünleştiren, bütün uygar milletlerle eşit ve insanlık âleminin seçkin ve şerefli bir üyesi durumuna yükselten bir göstergedir. Dolayısıyla, hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir. Daha medenî, daha fazla birbirini anlayan, daha sağlıklı, güçlü ve zengin bir millet ve devlet olarak, millî varlığımızı yüceltmenin azmini, heyecanını ve bilincini yüreğimizde duymalı ve sürekli olarak yaşatmalıyız.

Kendimize, ailemize, vatanımıza, milletimize, kültürümüze, demokratik ve hür yaşamımıza, bizi biz yapan millî ve manevî değerlerimize, inançlarımıza ve ideallerimize karşı görevlerimiz ve sorumluluklarımız vardır. Bu sorumluluk, bizi çok daha fazla çalışmaya, araştırmaya, toplumumuzun kalkınması ve refahı noktasında üretken kılmaya zorlamaktadır. Bu bakımdan, sadece alıcı, seyirci ve transferci değil, kendi ihtiyaçlarımıza, şartlarımıza, özelliklerimize ait teknolojileri günümüz şartlarında üretmeye mecburuz. Ürettiklerimizi ise, geliştirmek, çeşitlendirmek ve artırmakla yükümlüyüz. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, daha hızlı ve etkin gayretlerimizle güçlenecektir. Milletimiz, dünya milletleri arasında millî tarihimizdeki şerefli yerini tekrar alacaktır.

Sevgili çocuklar, sizler, milletimizin en değerli varlığı ve geleceğisiniz. Daha güzel bir dünya kurulabilmesi için, yaptığınız çalışmalarla gurur duyuyoruz. Hepimiz, yarının büyükleri olan sizlerle daha güçlü, daha güzel bir Türkiye bırakma çabasını gösteriyoruz. Sizi seviyor ve sizlere güveniyoruz.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftasını bu duygularla kutluyor; tüm çocuklarımıza, öğretmenlerimize ve yurttaşlarımıza esenlikler diliyor; hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydınlıoğlu.

Gündemdışı üçüncü söz, Ermeni Devletinin ve Ermeni diasporasının mesnetsiz iddialarıyla ilgili söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Mustafa Elekdağ'a aittir.

Sayın milletvekilleri, Ermeni meselesi millî bir mesele olduğu için, Sayın Şükrü Mustafa Elekdağ'ın konuşma süresi 5 dakikayla sınırlı değildir. (Alkışlar)

Buyurun Sayın Elekdağ.(Alkışlar)

3. - İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, Ermeni Devletinin ve Ermeni diasporasının mesnetsiz iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ermenistan'da ve başta Amerika olmak üzere Ermeni diasporasının etkin bir konuma sahip olduğu ülkelerde, Ermeniler, her yıl 24 Nisan gününde, sözde Ermeni soykırımını anarlar; bu münasebetle, söz konusu ülkelerde, Türkiye'yi, insanlığa karşı ağır suçla itham eden parlamento kararları çıkarmaya çalışırlar, gazete makaleleri yayımlatırlar, çeşitli eylemler düzenlerler. Ben, bu sorunu, Yüce Meclisin dikkatine getirmek ve sadece tarihimizi karalamayı değil, aynı zamanda, ulusal çıkarlarımızı ve toprak bütünlüğümüzü hedef alan dünya çapındaki bu sistematik kampanyayla mücadelede yararlanabileceğimiz iki öneride bulunmak için gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda önemle altını çizmek istediğim bir husus var: Konuşmamda kullanacağım "Ermeni" sıfatıyla, hiçbir şekilde, cumhuriyet Türkiyesinin sadık evlatları olan Ermeni vatandaşlarımızı kastetmiyorum. Onlar, bu devlete bağlı, kaderlerini bu devletin, bu ülkenin geleceğiyle özdeşleştirmiş, vatanlarına karşı her türlü yükümlülüklerini yerine getiren kardeşlerimiz, değer verdiğimiz yurttaşlarımızdır.

Değerli milletvekilleri, Ermenilerin 24 Nisanda geleneksel olarak en önemli çabalarından birini, Amerikan Kongresinden, Türkleri, 1915'te, Ermenilere karşı soykırımı uygulamakla suçlayan bir karar çıkarmak oluşturur. Amerika'ya öncelik verilmesinin iki nedeni vardır; bunlardan birincisi, Amerika'daki propaganda kampanyasında Ermeni tarafının kendini diğer ülkelere nazaran daha güçlü hissetmesidir. Bu güç, Ermenilerin, Amerika'da, bu ülkenin kamuoyunu, medyasını ve siyasal sistemini yönlendirmede yararlandıkları vasıtaların; yani, lobileri ile finansal kaynaklarının etkin ve zengin olmasından kaynaklanıyor. İkinci neden ise, dünyanın yegâne süper gücü olan Amerikan Kongresinden çıkarılacak bir kararın, diğer parlamentolara ve Birleşmiş Milletler ile diğer uluslararası örgütler bünyesindeki insan hakları kurullarına örnek olacağı ve bu şekilde, Ermeniler tarafından hedeflenen amaçlara daha kolay ulaşabileceği görüşünden kaynaklanıyor.

Değerli arkadaşlarım, ulus olarak belleğimiz çok zayıf olduğundan anımsatma ihtiyacını duyuyorum: ASALA terör örgütü, aralarında 5 büyükelçimiz ile 4 başkonsolosumuz ve 1 de askerî ataşemiz bulunan 36 diplomat ve dışgörevlimiz ile bunların aile efradı da dahil olmak üzere 42 vatandaşımızı alçakça katlettikten sonra, 1984 yılında eylemlerine son verdi. Bu tutum, Ermeni radikallerin üç aşamalı planlarının birinci aşaması olan terör eylemleriyle Ermeni sorununun dünya gündemine getirilmesi hedefinin gerçekleştirildiği inancından ileri geliyor ve terör yöntemine devam edilmesinin davaya zarar vereceği görüşüne dayanıyordu. Bunu izleyen ikinci aşamada, Ermeni soykırımının dünya tarafından fiilen ve hukuken bir gerçek olarak tanınmasını amaçlayan bir kamuoyu etkileme stratejisinin yürürlüğe konulması hedefleniyor. Halen uygulanan bu stratejinin hedefi, başta Amerikan Kongresi olmak üzere, mümkün olduğu kadar çok parlamentonun, soykırımı iddiasına destek vermesini sağlamak suretiyle, Türkiye'yi, baskı altında, soykırımını kabul etmek zorunda bırakmaktır.

Bundan sonra üçüncü aşamaya geçilecek ve önce, Ermenilerin Türkiye'den yüklü bir tazminat talebinde bulunmaları sağlanacak, sonra da, Ermenistan'ın toprak taleplerine hukukî bir zemin hazırlanmış olacaktır. Diasporanın, yani, Amerika'nın ve diğer ülkelerin Ermeni orijinli vatandaşlarının bu amaca yönelik faaliyetlerini, Ermenistan Hükümeti desteklemektedir, yönlendirmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Ermeni davasını destekleyen Amerikan Temsilciler Meclisi üyeleri, bu yıl, yine, Kongreye bir soykırımı karar tasarısı sunmuşlardır. Doğrudan Türkiye'yi hedef almayan bu tasarı, Amerika'nın, onbeş yıl önce, Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesine imza atmasını anma vesilesiyle öneriliyor. Tasarıda, Holokost -yani, Yahudi- Kamboçya, Ruanda soykırımlarının yanı sıra, Ermeni soykırımından da gerekli derslerin alınması gereği savunuluyor. Bu tasarıyla güdülen amaç, metindeki "Ermeni soykırımı" ibaresini, Amerikan Kongresi tutanaklarına resmen geçirmektir.

Değerli arkadaşlarım, Amerika'daki Ermeni lobisinin geleneksel bir diğer çabası da, Amerika Başkanının, her yıl 24 Nisanda bir Ermeni soykırımı anma mesajı yayımlamasını sağlamaktır. Nitekim, geçen yıl, Yunan-Rum lobisinin desteğinden de yararlanan Ermeni lobisi, Başkan Bush'a, Türkiye'yi soykırımıyla suçlayan bir açıklama yaptırmaya çalışmıştı; ancak, Başkan Bush, açıklamasında "soykırım" yerine "katliam" sözcüğünü kullandı. Başkanın, geçen yıl 24 Nisanda yaptığı açıklama şöyleydi arkadaşlarım, aynen okuyorum: "Bugün, Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde, 20 nci Yüzyılın korkunç trajedilerinden biri olan 1 500 000 kadar Ermeninin göçe zorlanma ve öldürülmesiyle gerçekleşen katliamı anıyoruz."

Değerli arkadaşlarım, esasında, bu açıklama, Ermenileri tatmin etmek için, tarihî gerçekleri çarpıtan ve Osmanlı İmparatorluğunu korkunç bir katliamla suçlayan bir nitelik taşıyordu, bu niteliğiyle Türk Ulusuna karşı haksız ve rencide edici bir tutum sergiliyordu; ama, yine de, Ermeni lobisi "soykırımı" sözcüğünü içermemesi nedeniyle, bu açıklamaya ateş püskürdü. Zira, kendi yarattıkları bir efsaneyi gerçek gibi gören radikal Ermenilerin, Türkiye, soykırımıyla suçlanmadıkça tatmin olmaları imkânsız. Bu yıl da, Amerikan Temsilciler Meclisinde, Başkan Bush'a hitaben hazırlanan 165 imzalı bir mektupla, Başkandan, Ermeni olayları konusunda yapacağı açıklamada, özellikle "soykırımı" sözcüğünü kullanması talep ediliyor. Başkanın, açıklamasında "soykırımı" sözcüğünü kullanarak veya Türkleri katliamla suçlayarak, Ermenilerin tarihimizi tahrif etme girişimlerine alet olmayacağını ümit ediyoruz. Zira, sırf Ermenileri tatmin etmek için, Türk tarihinin karalanması ve ülkemizin en ağır insanlık suçuyla itham edilmesi, milletimizi rencide edecek ve böylesine kritik bir ortamda, Türk-Amerikan ilişkilerinin derin bir yara almasına neden olacaktır. Aynı görüşle, Amerikan yönetiminin, Kongreye sunulmuş bulunan ve içerisinde "Ermeni soykırımı" ibaresi bulunan kararın kabulünü önlemesini de bekliyoruz. Amerikalı siyasetçiler şöyle derler: "Washington'da en etkin lobici, Amerikan yönetimidir." Bu bakımdan, Bush yönetiminin, bu konuda gerekli çabayı göstererek Türk-Amerikan ilişkilerinin tehlikeli mecralara sapmasını önlemesi, ortak çıkarların korunması açısından büyük önem taşıyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, kısaca tarihî gerçeklere gireceğim.

Soykırımı iddiasına objektif bir şekilde ve belgelere dayanılarak yaklaşılırsa, şu gerçekler tartışılmaz bir şekilde ortaya çıkmaktadır: Dünyaya soykırımı olarak kabul ettirilmeye çalışılan olayın bu kavramla uzaktan yakından ilişkisi yoktur değerli arkadaşlarım. Zira, Osmanlı Hükümetinin Ermeni Milletine karşı sistematik bir kıyım uygulamak veya Ermenileri yok etmek gibi önceden veya sonradan alınmış bir kararı, planı veya niyeti hiçbir zaman olmamıştır. Ermeni ahalinin bir bölümünün zorunlu göçe; yani, tehcire tabi tutulmasının nedeni etnik kökenleri veya dinî inançları değildir. Bu kişiler, sırf savaş sırasında Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya'yla işbirliği yaptıkları, gönüllü birlikler oluşturarak düşmana yardım ettikleri, yer yer ayaklandıkları, Türk ve Müslüman ahalinin köylerine silahlı saldırılar düzenledikleri ve ülke savunmasını yapan cephedeki askerlerin hayatlarına kastettiklerinden dolayı yer değişimine; yani, tehcire mecbur edilmişlerdir.

Osmanlı Devletinin ölüm kalım savaşı verdiği bir dönemde, Ermenilerin düşmanla işbirliğinde bulunarak devlete ihanet etmelerinden, devletin güvenliğini ve ülke savunmasını büyük boyutlarda tehdit eden sabotaj ve silahlı eylemler yapmalarından dolayı tehcir olayı devletin varlığını koruma hakkı çerçevesinde meşru ve hukuken haklı bir önlemdir. Ermenilerin Doğu Anadoluda çarpışmalar ve tehcir sırasında kayıplar verdikleri doğrudur; ancak, savaşın başlamasıyla birlikte Doğu Anadolu'da ayaklanan Ermeni çetelerin Türk ve Müslüman ahaliye karşı büyük katliamlar yaptıklarını unutmamak lazımdır. Bu durumda, toplumlar arasında had safhaya varmış olan kin ve intikam duyguları ve savaş koşullarında hükümetin asayişi sağlamaktan aciz kalmış olması tehcir süresinde, sürecinde kafilelerin sevkiyatında ciddî düzensizliklere yol açmış ve Ermeni kafilelerin, uğradıkları saldırılardan zarar görmeleri sonucunu doğurmuştur. Ayrıca, araç, yakıt, gıda ve ilaç yetersizliği, ağır iklim koşulları ve tifüs gibi salgın hastalıklar Ermeniler üzerinde olduğu kadar Türkler üzerinde de çok ağır tahribat yapmıştır.

Bu gerçekler ışığında, Ermenilerin soykırımına uğradıkları yolundaki iddiaların geçersizliği, tartışılmaz bir şekilde ortaya çıkmaktadır; ancak, konuya hukukî açıdan bakıldığında, bu gerçek daha berrak bir nitelik kazanıyor değerli arkadaşlarım. Soykırımı kavramı, Birleşmiş Milletlerin, bu konuda, 1951'de yürürlüğe giren ve Türkiye'nin de imzalamış ve onaylamış olduğu Soykırımı Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinde şöyle tarif edilmiştir: " Soykırımı, ulusal, ırksal, etnik veya dinsel bir grubun mensuplarının, yok etme niyet ve kastıyla, tamamen veya kısmen imha edilmesidir." Oysa, buraya kadarki izahatımızdan, Osmanlı Hükümetinin, Ermeni Milletine karşı kıyım uygulamak ve Ermenileri kısmen veya tamamen imha etmek gibi bir planı hiçbir zaman olmadığı anlaşılacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Ermeniler, seksensekiz yıldır, tüm çabalarına rağmen, böyle bir niyet ve planı ortaya koyan geçerli tek bir belgeyi dünya kamuoyuna sunamamışlardır. Nitekim, ünlü bilimadamı ve tarihçi Bernard Levy, bu konuda, 1993'te Le Monde Gazetesinde yayımlanan makalesinde şöyle diyordu: "Osmanlı Hükümetinin, Ermeni Ulusuna karşı kitlesel imhayı öngören bir planı olduğunu gösteren geçerli kanıt yoktur. Türklerin tehcire başvurmalarının meşru nedenleri vardır. Zira, Ermeniler, Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya'yla ittifak halinde, Türklere karşı çarpışıyorlardı."

Değerli arkadaşlarım, bu gerçekler, Ermenilerin, soykırımına uğradıkları yolundaki iddialarını temelden çürütüyor.

Hemen belirteyim ki, savaş sonrasında Osmanlı İmparatorluğunu işgal eden müttefik kuvvetler, iktidardaki İttihat ve Terakki Partisi yöneticilerini, Ermeni katliamı iddiasıyla yargılamak istemişler; ancak, bu kişileri suçlamak için belge, kanıt bulamamışlardır. Bu olay şöyle cereyan etmiştir: İstanbul'daki İngiliz işgal yönetimi, Ermeni Patrikhanesinin raporlarına dayanarak katliam ve değişik suçlarla suçladıkları, aralarında bakan, politikacı, vali, yüksek rütbeli asker ve bürokrat bulunan 144 Türkü tutuklayarak Malta'ya sürgün etmiştir; ancak, sonradan bu raporların propaganda niteliğinde olduğu ve mahkemede kanıt olarak kullanılamayacağı anlaşılmıştır. Bunun üzerine, İstanbul'da mutlak otorite konumunda olan İngiliz işgal yönetimi, Osmanlı Devletinin tüm arşivlerini bir uzmanlar kuruluyla elden geçirmiş, bunları inceden inceye tetkik etmiş ve ayrıca yoğun sorgulamalarda bulunmuştur; buna rağmen, katliam iddiasını doğrulayacak tek bir kanıt bulunamamıştır. İngilizler, bu durumda çaresizlik içinde kalmışlardır; çünkü, Türkleri, Malta'da iki yıldan fazla bir zamandır sürgünde tutuyorlar, yedirip, içiriyorlar, bunları muhafızlar bekliyor, bunun bir sebebi olması lazım.

İşte, İngilizler, bu durumda çaresizlik içinde Amerikan Hükümetine başvurmuşlardır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Amerika, Osmanlı İmparatorluğuna karşı savaşa girmemiş, bundan dolayı da ilişkiler kesilmemişti. Bu durumda, Türkiye'de  görevlerini sürdüren Amerikan diplomatik ve konsolosluk görevlileri ve misyonerleri, Ermeni tehcirini çok özel bir dikkatle izlemişlerdi, hatta, bilhassa misyonerler -ki, bunlar konsolosluğa bağlı olarak çalışıyorlar- tehcire uğrayan Ermenilere insanî yardımda bulunmuşlardı. Ermenilere karşı planlanmış toplu bir kıyım yapıldıysa, bunların kayıtlarının Amerikan arşivlerinde muhakkak bulunması gerekiyordu. Ne var ki, Amerika Dışişleri Bakanlığı, arşivlerinde yapılan araştırmalar sonucunda, Türkleri, Ermeni katliamıyla suçlayıcı nitelikte hiçbir belge bulunamadı. Bu durumda Malta sürgünleri temize çıktı ve serbest bırakıldı. Bununla birlikte, Ermeni soykırımı iddialarının mesnetsizliği de saptanmış oldu.

Değerli arkadaşlarım, kısa bir süre önce, Amerikalı tarihçi Prof. Justin McCarthy, İngiliz arşivlerinde müthiş bir belge buldu. Bu belge, Ermeni soykırımı iddiasının, İngiltere istihbarat örgütünün savaş propagandası gizli bürosu tarafından hazırlatılan asılsız belgelere dayanılarak uydurulan büyük bir yalan olduğunu koyuyordu. Bu propaganda bürosu, savaş sonuna kadar Londra'da Wellington House'de çalışmıştı. Savaş bitince İngiltere Hükümeti tüm belgeleri yaktırarak imha ettirmişti; ama, nasılsa, Prof. Justin McCarthy'nin bulduğu belge bu imhadan kurtulmuş ve bugüne kadar kimsenin el atmadığı bir arşiv kutusunda kalmıştı. O zaman İngiliz istihbaratına bağlı gizli propaganda bürosu Lord Bryce tarafından yönetiliyordu. Asılsız belgeleri yayıma hazırlayan da, sonradan dünya çapında üne kavuşan Tarihçi Arnold Toynbee idi. İngiltere'nin bu yalan belgeleri hazırlatmaktan amacı, Amerikan kamuoyunun Ermenilere acıma duygusunu sömürerek, Amerika'nın savaşa mümkün olduğu kadar erken girmesini sağlamaktı; diğer bir amaç da, Osmanlı İmparatorluğunun beklenen çöküşünden sonra, Doğu Anadolu'da İngiltere ve Fransa'nın himayesinde bir Ermeni devleti kurdurmak için zemin hazırlamaktı. İngiltere ve Fransa, Ermenileri kendi taraflarına çekerek, Rusya'nın işgal etmeyi planladığı Osmanlı toprakları yoluyla Akdenize çıkma stratejisinin önünü kesmeyi düşünüyorlardı.

Sözünü ettiğim uydurma belgeler, 1916'da İngiliz Hükümeti tarafından Avam Kamarasının onayı alınarak yayımlanan "Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilere Yapılan Muamele, 1915-1916" adlı, gayet hacimli -500 sayfadan daha fazla- bir kitapta toplanmış ve tüm dünyaya dağıtılmıştı. Aynı zamanda "Mavi Kitap" adıyla anılan bu yayım, Türkleri, dünyaya, insanlıktan nasibini almamış, her türlü kötülüğe meyyal, kana susamış, onur, vicdan ve merhamet duyguları körlenmiş yaratıklar olarak tanıtıyor. Mavi Kitap, tehcirin Osmanlı Hükümeti tarafından tasarlanan bir etnik imha planı olduğunu ileri sürüyor ve bu plan çerçevesinde Ermenilere uygulanan vahşet, zulüm ve toplu katliamları anlatan sahte belgeler ve uydurma raporlar içeriyor.

Değerli arkadaşlarım, Mavi Kitap'ın savaşın gidişatı üzerine son derece etkili olduğu kesin. Nitekim, bu kitabın, Başkan Wilson'un Amerika'nın savaşa katılması hususundaki kararını almasında başta gelen bir etken olduğu, o dönemde İngiliz Hükümetinde görev yapan bakanların ifadelerine atfen saptanmış bulunuyor. İlgilenen arkadaşlarım olursa bu kitapların isimlerini, yayımlandıkları tarihleri verebilirim.

Ermeni soykırımı iddiasının altyapısını 1916'da yayımlanan bu menfur kitap oluşturmuştur arkadaşlarım. Türkiye'nin tarihinde hiçbir yayım, bu kitap kadar ülkemize, Türkiye'ye zarar vermemiştir. 1916'dan bugüne kadar Ermeni soykırımı hakkında yazılan onbinlerce kitap, onbinlerce makale, Mavi Kitap'ın gerçekleri yansıttığı varsayımıyla, Türklere karşı iftira ve karalama kampanyasının sürdürülmesini sağlamıştır. Sahteliğinin ortaya çıkmasına rağmen, 2000 yılı sonunda, Ermeni propaganda kuruluşları, İngiltere'de, Mavi Kitap'ı yeniden bastırdılar ve Lordlar Kamarası üyelerinin de katıldığı bir toplantıda medyaya tanıttılar. Bu durumdan çok rahatsız olan hayırsever ve milliyetçi bir işadamı olan Remzi Gür, Londra Büyükelçiliğimizin de onayıyla, 2001 yılı şubat ayında, İngiliz Lordlar Kamarası binasındaki bir lokalde, Lord Ahmet'in ev sahipliği yaptığı ikiyüzelli kişilik yemekli bir konferans düzenledi. Birçok Lordlar Kamarası üyesi ile Avam Kamarası üyesinin ve medya temsilcilerinin katıldığı bu toplantıya ben ve değerli arkadaşım Prof. Nevzat Yalçıntaş beraberce katıldık ve davetlilere hitap ettik. Prof. Yalçıntaş, tarihsel belge ve argümanlara dayanarak Ermeni iddialarının tutarsızlığını ortaya koyan açıklamalarda bulundu. Ben, konuşmamda, Mavi Kitap'ın tamamen sahte ve uydurma belgelerden oluştuğunun, artık, açık seçik ortaya çıkmış olduğunu, buna rağmen, bugün hâlâ İngiliz medyasının, Türkiye'yi soykırımı iddiasıyla suçlamak için sürekli olarak bu kitaba atıfta bulunduğunu belirttikten sonra, dinleyicilere, İngiltere'nin, 1920'de İstanbul'u işgali sırasında, Ermeni katliamıyla suçladığı Türkleri Malta'ya sürdüğünü; ancak, sanıkların aleyhlerinde hiçbir kanıt bulunmaması nedeniyle serbest bırakıldıklarını anımsattım ve şu soruyu sordum: "Malta sürgünlerini mahkûm etmek için, neden 1916'da yayımlanan Mavi Kitap kullanılmadı?"

Bundan sonra, konuşmama şöyle devam ettim: "Mavi Kitap kullanılamazdı; çünkü, tamamen sahte ve uydurma belgelerden oluşuyordu. Çünkü, İngiltere Kraliyet Savcısı, Mavi Kitap'taki iddia ve belgelerin bir İngiliz mahkemesinde kanıt olarak kabul edilemeyecek derecede mesnetsiz ve gerçekdışı olduğu kanısına varmıştı. İngiltere'nin, Parlamentosunun onayıyla 85 yıl önce, savaş sırasında, Türklere karşı bir iftira ve aşağılama kampanyası yürüttüğü ve bu amaçla, yalan belgelerle dolu Mavi Kitap'ı yayımlattığı, bugün, artık, tartışmasız kanıtlanmıştır. Buna rağmen, bugün hâlâ İngiliz medyası, Türkiye'yi soykırımıyla suçlamak için bu kitaba atıfta bulunuyor. O dönemin tarihi hakkında yazılan tezler, araştırmalar ve kitaplar Mavi Kitap'tan alıntılar yapıyor. Türkiye'yi soykırımıyla suçlayan bu kitap, bir ara terörü teşvik etti ve çok sayıda masum insanın ölümüne yol açtı, halen de halkları birbirine düşman ediyor, barış ve güveni dinamitliyor."

Bu saptamalardan sonra dinleyicilere şu hususu belirttim: Dedim ki "milletlerin fikirlerini zehirlemek, onları birbirlerinin can düşmanı haline getirmek ve kin, nefret ve intikam saplantısının nesilden nesile geçmesine yol açmak bir insanlık suçudur, bir cinayettir. Bu bakımdan, İngiltere Parlamentosundan ve İngiliz Hükümetinden, Mavi Kitap'ın asılsızlığını ilan etmelerini ve Türkiye'den özür dilemelerini bekliyoruz."

Değerli arkadaşlarım, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz istihbaratı, Almanların, savaş esirlerini kaynatıp, onlardan sabun yaptığı hakkında, düzinelerce görgü tanığının ifadesine ve gizlice çekilen fotoğraflara dayanan bir kitap yayımlamış ve bütün dünyayı da bunun gerçek olduğuna inandırmıştı. Savaş sonrasında bunun bir iftira ve yalan olduğu ortaya çıkınca, İngiliz Parlamentosu 1936 yılında yaptığı bir açıklamayla gerçeği kabul etti ve Almanya'dan özür diledi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu davaya sahip çıkmalı ve İngiliz Parlamentosunun onayıyla yayımlanan Mavi Kitap'ın asılsızlığının tanınması ve açıklanması konusunun takipçisi olmalıdır. Hükümetimiz de, bu konuda İngiltere'den resmen talepte bulunmalıdır. İngiliz Parlamentosunun veya Hükümetinin bu yolda bir açıklama yapmasının, Ermeni soykırımı iddiasını temelden çürütecek bir gelişme olacağı bilinmelidir.

Değerli arkadaşlarım, Amerika'da yaşayan Ermeniler, Türkiye aleyhindeki propagandalarını güçlendirmek amacıyla, 2000 yılında bir Ermeni soykırım müzesi kurmaya karar verdiler. Bu maksatla, Amerika Ermeni Assamblesi, Beyaz Saraya 250 metre mesafede görkemli bir bina satın alarak, bunu restore etmeye başladı. Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan ile Ermeni Kilisesinin Başpiskoposu II. Karakin, inşaatı ziyaret ederek kutsadılar. Gelişmeler, müzenin açılmasıyla ilgili hazırlıkların son aşamasına geldiğini gösteriyor. Müzeyi tasarlayanlar, her yıl, en azından, 250 000 kişinin ziyaretini bekliyorlar. Bu açıdan, müze, Amerika'daki hasım lobilerin Türkiye'nin imajını karartma kampanyasında son derece etkin bir rol oynayacaktır ve bu müze, Amerikan kamuoyunu ülkemiz aleyhine sürekli zehirleyecek bir faktör oluşturacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Amerika'da yapılmış olan bilimsel anketler, Türkiye ile Amerika arasındaki yarım asırlık ittifak ilişkisine rağmen, Amerikan kamuoyunun ülkemiz aleyhinde derin önyargılara sahip olduğunu ve bunun nedeninin de, çok büyük ölçüde, Yunan, Rum ve Ermenilerin 20 nci Asrın başından itibaren Türkiye aleyhinde yürüttükleri yoğun ve sistematik iftira kampanyasından kaynaklandığını ortaya koymuştur. Bu durum, Türk-Amerikan ilişkilerinin istikrarlı bir yörüngeye yerleşmesini engelleyen temel faktördür. Soykırım müzesinin kurulmasının, Türkiye'nin Amerika'daki imajının daha da bulanmasına yol açacağı ve dolayısıyla, ikili ilişkiler üzerinde olumsuz baskılar oluşturacağı muhakkaktır.

Yapılan hukukî araştırmalardan, Türkiye'nin, müzenin açılmasını engelleyecek hiçbir imkâna sahip olmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, Ermeni soykırım müzesinin zararlı etkilerini bertaraf etmek ve ülkemizin kültür, tarih ve uygarlığını tanıtmak amacıyla Washington'un mutena bir yerinde bir "Anadolu Kültür ve Medeniyetleri Müzesi" kurmanın en isabetli yol olacağı düşünülmektedir.

Anadolu Kültür ve Medeniyetleri Müzesinin önde gelen bir amacı Türkiye'nin tanıtımı olduğu kadar, Ermeni iddialarını da dolaylı bir şekilde çürütmek olacaktır. Müzenin esas teması, tarih boyunca, Anadolu'daki Türk sanatının, kültürünün ve uygarlığının teşhiridir. Bu bağlamda, müzenin, Türk'ün geleneksel hoşgörüsünü ortaya koymak amacıyla, Hıristiyan zulmünden ve engizisyondan kaçan Yahudilere Osmanlının vatanını açmasını, Anadolu topraklarında yüzyıllar boyunca Müslümanlar ile Hıristiyanların ve Yahudilerin kendi kültürel, meslekî, dinsel ve adalet geleneklerini sürdürmelerini ve barış içinde yaşamalarını sağlayan millet sisteminin işleyişini ve Osmanlının dinî inançlara karşı toleranslı tavrını, görsel bir biçimde teşhir etmesi sağlanabilir. Keza, müze, 72 millete bir gözle bakan ve onlara "ne olursan ol, yine de gel" diyen Yunus Emre ve Celalettin Rumi'nin hümanizmasını yansıtabilir.

Değerli arkadaşlarım, Ermeni propagandası, Osmanlı Türklerinin, tarih boyunca, gayrimüslimlere ve Ermenilere her zaman kötü muamele ettiğini iddia etmektedir. Bu yaklaşımla, konuyu, bir Hıristiyan-Müslüman çatışması zeminine oturtarak, Hıristiyanlık dünyasının desteğini peşinen elde etmeye çalışmaktadır. Oysa, gerçekler, Ermenilerin iddialarının tam tersi yöndedir. Fatih'in İstanbul'u fethinden sonra Bizans'ın zulmünden kurtarılan Ermeniler için, tarihlerinin hiçbir döneminde yaşamadıkları bir güven, özgürlük ve refah çağı başlamıştır. Ermeniler, millet adı altında örgütlenmiş; patrikleri, onların ruhanî ve cismanî liderleri olmuştur. İstanbul, Ermeniler için bir çekim merkezi haline gelmiştir.

Osmanlı, milleti sadıka olarak baktığı Ermenileri, bütün mülkî üst görevlere getirmiş, devletin en yüksek makamlarına atamıştır. Bunu, Salnamei Devleti Âliyei Osmaniyeye, yani, Osmanlı Devletinin devlet yıllıklarına baktığınız zaman görürsünüz. Burada, bakan, paşa, savcı, büyükelçi, vali, yargıç, müsteşar olarak yüzlerce, yüzlerce Ermeninin adı vardır. Bunlar, nişanlarıyla birlikte, bu belgelerde gösterilmiştir. Osmanlı Devletinin son döneminde Gabriel Noradunkyan Efendi Dışişleri Bakanı, Agop Paşa da Hazine Bakanıydı. Bütün bu hususların, Osmanlının gayrimüslimlere gösterdiği hoşgörü ve eşitlik anlayışı çerçevesinde, Washington'da kurulacak müzede görsel bir şekilde yer alması sağlanabilir.

Bağışlarla finanse edilmesi halinde, Anadolu Kültür ve Medeniyetleri Müzesinin kurulmasının daha kolay olacağı anlaşılıyor. Bu amaçla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî desteğiyle, müze projesinin gerçekleştirilmesi amacıyla Türkiye'de bir vakıf kurulması gerekecektir. Bu vakfın esas görevi, müze projesini ortaya çıkarmak, finansman imkânlarını oluşturmak, kuruluş safhasında denetimini yapmak ve kurulduktan sonra da, müzenin etkin biçimde çalışan ve kendini yenileyen bir kurum niteliğini kazanması için gerekli önlemleri almak olacaktır. Bu konuda, Washington'daki Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi ve New York'taki federasyonla istişarelerde bulunulması uygun olabilir. Bu kuruluşlarla işbirliği çerçevesinde, Amerika'yı ve Türk varlığının mevcut olduğu Almanya, Hollanda, Fransa ve Avustralya gibi ülkeleri de kapsamak üzere, bir bağış kampanyası başlatılabilir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin, dünyaya, Ermenilere soykırımı uygulamış bir Müslüman ülke olarak tanıtılmasını öngören bir kampanya ile karşı karşıyayız. Uluslararası bir boyut kazanan bu kampanya giderek yaygınlaşıyor. Nitekim, son yıllarda, Rusya'da Dumadan sonra, Kanada ve Yunanistan Parlamentoları, Belçika Senatosu, İtalyan Parlamentosu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve Avrupa Birliği Avrupa Parlamentosu, peş peşe, Ermeni soykırımını tanıdıkları yolunda kararlar aldılar; Arjantin ve Lübnan yasama organlarının da bu yolda kararları mevcut. Tarihsel perspektiften değerlendirildiği takdirde, bu gelişmeler kaygı verici çağrışımlara yol açıyor değerli arkadaşlarım. Şimdiden, pek çok devletin ve bazı uluslararası kuruluşların Türkiye'yi sıkıştırarak istediklerini elde etmek için yararlanmayı tasarladıkları bir koz haline dönüşmeye başlıyor Ermeni sorunu, Ermeni iddiaları.

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve Avrupa Birliği Avrupa Parlamentosu tarafından, Türkiye'yi Ermeni soykırımıyla suçlayan kararlar alınırken, bunun iyi niyetle ve tarihî gerçekleri ortaya çıkarmak amacıyla yapıldığını aklı başında kimse söyleyemez. Esas amacın, Türkiye'yi, hem Amerika'dan hem de Avrupa Birliğinden, daha doğrusu Batı'dan koparmak ve izole etmek olduğu açıktır; amaç budur.

Bu açıdan değerlendirildiği takdirde, yapmış olduğum önerilerin ülkemizin çıkarları açısından hayatî önem taşıdıkları takdir edilecektir.

Yüce Meclisimiz bu önerileri benimser, bunlara desteğini verirse, tarihin Türkiye için bir yük olmaktan ve ülkemize karşı bir siyasî malzeme olarak kullanılmaktan çıkarılması doğrultusunda somut adımlar atılmış olacaktır.

Teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum, Hükümet adına.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Gündemdışı söz alan arkadaşlarımızın değerlendirmeleri üzerinde hükümetimizin görüşlerini arz etmek için huzurunuzdayım.

Sayın Aydınlıoğlu, 23 Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla düşüncelerini ifade ettiler; o düşüncelere katılmamak mümkün değil. Bilindiği gibi, yarın, Türkiye Büyük Millet Meclisi, olağanüstü, özel bir gündemle toplanmak suretiyle, Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramıyla ilgili çalışma yapacaktır. O bakımdan, hükümet olarak, bu konuyla ilgili başka bir beyanda bulunma ihtiyacını hissetmiyorum.

Sayın Şükrü Elekdağ'ın biraz önce bu kürsüden yapmış olduğu isabetli açıklamalara katılmamak mümkün değildir. Kendileri, sözde Ermeni iddialarına vâkıf, tecrübeli bir devlet adamı kişiliğiyle Genel Kurulumuzu bilgilendirdiler. Derinliği olan, gerçekten bu konuya vâkıf bir devlet adamı olarak konuşmaları sebebiyle kendilerine teşekkür ediyoruz. Hükümet olarak, konuşmasından ve önerilerinden kuşkusuz ki yararlanacağız.

Biraz önce Sayın Elekdağ'ın da ifade ettiği gibi, Amerika Birleşik Devletlerindeki Ermeni lobisi, Amerikan Kongresinde sözde Ermeni soykırımının kabul edilmesi hususunda her türlü gayret ve girişimin içindedir. Bu çerçevede, Ermeni lobisine mensup 65 kadar Temsilciler Meclisi üyesinin, Amerika Birleşik Devletlerinin 1948 Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesini 1987'de içhukukuna yansıtmasının 15 inci yıldönümünü gerekçe göstererek, sözde Ermeni soykırımını Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde dolaylı olarak kabul ettirmek amacıyla bir tasarı sunduğunu da esefle öğrendik.

Görünüşe göre, bu tasarı, Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesini ve buna ilişkin Amerika Birleşik Devletleri mevzuatını desteklemek amacıyla sunulmuştur. Biraz önce, Sayın Elekdağ da ifade ettiler; ancak, tasarı metninde, Musevî, Ruanda ve Kamboçya soykırımlarıyla beraber sözde Ermeni soykırımına da bir atfın yer almış olması, sunulan önergenin gerçek amacını ortaya koymaktadır. Nitekim, dünya üzerindeki Ermeni örgüt ve lobi temsilcileri, bizi rahatsız eden bu ilavenin başarı şansıyla ilgili olarak, şimdiden sevinç çığlıkları atmaya başlamışlardır. Söz konusu tasarı, sözde Ermeni soykırımına yapılan atıf yer almasa bizim de destekleyebileceğimiz niteliktedir. Ancak, tasarının gerçek amacı, sözde Ermeni soykırımına yapılan atıftır. Bilindiği üzere, Ermeni lobisi, bugüne kadar, Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde sözde Ermeni soykırımını tanıtmak amacıyla, hâlâ hatırlarda olan -2000 yılındaki- birçok girişimi yapmıştır. Bu kez, Türkiye olarak çok sinsi bir manevrayla karşı karşıyayız.

Tarihimizde vuku bulmamış, soykırım gibi insanlıkdışı bir suçun üzerimize atılmaya gayret edilmesini şiddet ve esefle kınıyoruz.

Yeri gelmişken, bu çerçevede, parlamentoların tarihi yargılamaya hakkı bulunmadığını da vurgulamak isterim. Birer siyasî karar organı olan ve her ülkenin kendi millî çıkarlarına göre hareket eden parlamentoların, tarihi yargılamaya ve başka ülkelerin tarihleri hakkında kararlar almaya ne yetkisi vardır ne de hakkı vardır; tarihi, ancak, tarafsızlığına ve bilimselliğine güvenilen tarihçiler doğru biçimde değerlendirebilirler.

Amerika Birleşik Devletlerindeki Ermeni lobisinin, Amerika Birleşik Devletleri başkanlarının her yıl 24 Nisanda yapmaları mutat hale gelen anma açıklamalarında da, 1915 yılında Doğu Anadolu'da cereyan eden olayları "soykırım" olarak tanımlaması konusunda Başkan Bush üzerinde baskı yapmaya çalıştıklarını ibretle izliyoruz. Bu çerçevede, son olarak Sayın Bush'a Amerikan Kongresinden gönderilen ve 24 Nisan açıklamasında "Ermeni soykırımı" ifadesini açıkça kullanmasını isteyen bir mektubun imzaya açıldığını ve imzacı sayısının 165'e ulaştığını da öğrenmiş bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ancak, bilmenizi isterim ki, gerek Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisine sunulan söz konusu sinsi karar tasarısı gerekse Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Bush'un 24 Nisan günü yapması beklenen açıklama konusunda Ankara'da ve Washington'da diplomatik girişimlerimiz kesintisiz olarak sürdürülmektedir. Bu çerçevede, Amerika Birleşik Devletleri yönetiminden, Başkanın açıklamasında soykırıma yer verilmeyeceği yönünde bilgi alınmıştır. Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri yönetimi, Kongreden bir karar çıkmasını tasvip etmediğini de bilgimize getirmiş bulunmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri yetkililerini, Ermeni lobisinin her iki girişiminin yaratacağı olumsuzluklar hakkında bilgilendirme çabalarımız sürecektir. Ümidimiz, Ermeni lobisinin bu çabasının da boşa çıkmasıdır. Ermeni tarafına, tarihten husumet çıkarmak yerine, ileriye bakmalarını tavsiye ediyoruz. Türkiye'nin ve Türk Halkının dostluğunu ve işbirliğini kazanmak, ilk başta Ermeni tarafına sayılamayacak yararlar getirecektir; bunu önemle vurguluyor, düşünmelerini öneriyoruz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Ermenilerin her yıl tekrar eden bu çabalarının Amerika Birleşik Devletleri yönetimlerini de en az bizim kadar rahatsız ettiği düşünülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri yasama kurumlarının Ermeni lobilerince etki altına alınarak başka ülkelerin tarihlerinin çarpıtılmasına zorlanmasına bir son verilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, tarihimizin ve Türk Halkının haksız şekilde karalanmasına karşı, Hükümetimizin her şart altında kararlı bir tutumla mücadelesini sürdüreceğini bir kez daha vurgulamak isterim. Şunu herkes bilmelidir: Geçmişimizde halkımızı utandıracak hiçbir olay cereyan etmemiştir. Asıl utanç, asılsız iddialarla, bize boyun eğdirebileceklerini sananlara aittir.

Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen, gündemin "Sözlü Sorular" bölümünün 1, 6, 8, 9, 14, 17, 18, 19 ve 20 nci sıralarındaki sözlü soruları birlikte cevaplandırmak istemektedir. Bu istemini yeri geldiğinde değerlendireceğim.

Kâtip Üyenin, sunuşları oturarak okumasını Genel Kurulun oylarına sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun, Anayasanın 175 inci maddesine göre bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/246)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İLGİ:07.04.2003 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-1130/4608 sayılı yazınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 4.4.2003 gününde kabul edilen, 4841 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" incelenmiştir:

1.- İncelenen 4841 sayılı Yasanın,

2 nci maddesiyle, Anayasanın 169 uncu maddesinin ikinci fıkrası değiştirilerek, devlet ormanlarının gerçek ya da tüzelkişilerce işletilmesine olanak sağlanmakta,

3 üncü maddesiyle, Anayasanın 170 inci maddesi değiştirilerek, 31.12.1981 gününden önce, bilim ve fen yönünden orman niteliğini tümüyle yitirmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı aynî hak tesisi, satışı ve satış gelirinden orman köylülerinin kalkındırılmalarının desteklenmesi amacıyla ayrılacak payın belirlenmesinin yasayla düzenleneceği; orman köyleri içinde kalan yerlerin satışında, kullanıcısı orman köylüsüne öncelik tanınacağı belirtilmektedir.

2- Ormanın genel tanımı bulunmakla birlikte, hukuksal yönden ormanı tanımlamak oldukça güçtür. Ağaç bulunan her yere hukuksal yönden orman denilemeyeceği gibi, üzerinde ağaç bulunmayan kimi alanların orman kapsamına girmesi olanaklıdır.

Ormanın tanımlanmasındaki bu güçlük, ülkeleri "orman rejimi"ni belirleyerek, kimi alanları bu rejime bağlı kılmaya yönlendirmiştir. Ormanların sağladığı çeşitli ve önemli yararlar, bunların korunmasının, işletilmesinin ve ürünlerinden yararlanılmasının özel biçimde düzenlenmesini gerektirmiştir.

Ormanlara ilişkin hukuksal rejim düzenlenirken kural olarak, çok önemli doğa hazinesi ve ülke kaynağı olan ormanların, korunması ve sürekliliğinin sağlanması için "devlet elinde bulunması" ve "devletçe işletilmesi" ilkelerinden esinlenilmektedir.

Ormancılığın uygar dünyadaki ekonomik, tarımsal, endüstriyel, toplumsal ve kültürel önemini kavramış olan cumhuriyet döneminde ormancılığın hukuksal ve teknik esasları belirlenerek, ülkenin bu temel sorununa bilimsel yöntemler kullanılarak ve yurt gerçekleri gözetilerek yaklaşılmıştır.

Ülkemizde, yukarıda belirtilen ilkelere uygun ilk orman rejimi, 8.2.1937'de kabul edilen 3116 sayılı Orman Yasası ile düzenlenmiştir. Daha sonra, 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Yasası çıkarılmıştır. Bu yasada da, uygar dünya orman rejiminde bulunması gereken ilkelere uygun düzenlemelere yer verilmiştir.

1961 Anayasasıyla, ormanların korunması ve sürekliliğinin sağlanması için mülkiyetinin ve işletmeciliğinin devlet elinde bulunması ilkesi, anayasal kurala dönüştürülerek, orman hukukunun temel ilkeleri durumuna getirilmiştir. 1982 Anayasasında da bu ilkeler korunmuştur.

3- İnsanlığın geleceği yönünden, çağdaş ülkelerde ormancılık alanında benimsenen ve ormanların hukuksal düzenini oluşturan "süreklilik" ve "devlet elinde bulunma ve devletçe işletilme" genel ilkeleri üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.

a- Ormanlarda süreklilik ilkesiyle güdülen amaç, orman varlığının korunması, genişletilmesi ve geliştirilmesinin sağlanmasıdır. Kuşkusuz, insanlığın yararı gözetilerek ormanlardan olanaklar ölçüsünde yararlanılmalı; ancak, bu yararlanma orman varlığına zarar verecek boyuta ulaşmamalıdır.

Ormanlarda süreklilik ilkesi, insanlığın ve ulusal ekonominin yararı için ormanların kuşaktan kuşağa kutsal bir değer olarak devredilmesini gerektirmektedir.

Ormanlarda süreklilik ilkesinin gerçekleşmesi devletin denetim ve gözetimiyle olanaklıdır. 1961 Anayasasının 37 nci ve 131 inci maddelerindeki düzenlemeler, Anayasa koyucunun bu ilkeyi benimsediğinin açık göstergesidir.

1982 Anayasasında da, 1961 Anayasasında ormancılık konusunda getirilen ilkelere genel çizgileriyle bağlı kalınmıştır. Ormanlarda süreklilik ilkesi yönünden 1982 Anayasasının 169 uncu maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları, orman suçlarının affıyla ilgili düzenleme dışında, 1961 Anayasasının 131 inci maddesindeki kuralların yinelenmesi niteliğindedir.

Yine, 1982 Anayasasının 169 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında "orman sınırlarının daraltılamayacağı" belirtildikten sonra, bu genel kuralın ayrıklıklarına da yer verilmiştir. "Orman dışına çıkarma" olanağı sağlayan bu ayrık düzenlemeler, halkı orman suçu işlemeye özendirdiği, orman suçu işleyenlerin ödüllendirildiği gibi savlarla, orman rejiminin en çok eleştirildiği alan olmuştur.

Anayasa Mahkemesinin 10.3.1966 günlü, E.1965/44, K.1966/14 sayılı kararında da,

"Ormanlar ulusal bir zenginliktir. Bunların çeşitli yönlerden yurdumuz için taşıdıkları büyük önem meydandadır. Ormanların sağladıkları birçok faydalar arasında erozyonu da önledikleri ve bu yüzden tarıma elverişli yurt topraklarının yok olmasına engel oldukları göz önünde tutulursa, ülkenin geleceği ve hatta varlığı ile ilgili bir servet oldukları söylenebilir. Şu halde ormanları korumak, yetiştirmek ve genişletmek, ihmali caiz olmayan bir devlet ödevidir..."

denilerek, ormanlarda süreklilik ilkesinin önemi vurgulanmıştır.

b) Ormanların korunabilmeleri ve sürekliliklerinin sağlanabilmesi için düzenlemelerin "devlet elinde olması ve devletçe işletilmesi" ilkesine de uygun düşmesi gerekmektedir.

Toplumsal yaşamda taşıdığı ekonomik ve sosyal yarar göz önünde bulundurulduğunda, ulusal zenginlik olan ormanların "devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamu malı" olduğu sonucuna varmak zorunludur.

Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulundurduğu kamu malları üzerindeki yetkisinin içeriği ve sınırları önem taşımaktadır. Bilim dünyasında egemen görüş, devletin kamu malları üzerindeki hakkının gerçek anlamda bir mülkiyet hakkı olmayıp, egemenlik hakkından kaynaklanan bir denetim ve gözetim hakkı, nesnel hukuk kurallarından doğan bir tür koruma hakkı olduğu yolundadır.

Gerçekten, devlet, mülkiyet hakkına sahibine tanınan yetkilerden en önemlisini kullanamamakta, bu malları başkasına devredememekte ve satamamaktadır. Bu nedenle, devletin kamu malları ve bu bağlamda ormanlar üzerinde sahip olduğu yetki, ülke üzerindeki egemenlik hakkının doğal sonucu olan gözetim ve denetim yetkisidir.

Bu yetkiye dayanarak, ormanların ulusal çıkarlara en uygun biçimde kullanılması ve işletilmesi için gerekli önlemleri almak, aynı zamanda devletin görevidir.

c) İncelenen Yasanın 2 nci maddesiyle, Anayasanın 169 uncu maddesinin ormanların gerçek ya da tüzelkişilerce de işletilmesine olanak verecek biçimde değiştirilmesi, Türk hukukunda kabul gören "ormanların devlet eliyle işletilmesi" ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

Ormanların gerçek ya da devlet dışındaki tüzelkişilerce işletilmesi durumunda, ormanların düzenlemelerle güvence altına alınarak, korunması güçleşecektir. Bu nedenle değişiklik, kamu yararına da uygun düşmemektedir.

Sürdürülebilir orman yönetiminin temel ilkesi, tüm ormancılık etkinliklerinin işlev, alan ve zamanlama yönünden bütüncül bir yaklaşımla planlanmasını, yürütülmesini ve izlenmesini zorunlu kılmaktadır. Devlet ormanlarının, devlet orman işletmelerinin dışında kişi ya da kuruluşlara işlettirilmesi bu zorunlulukla da çelişmektedir.

d) Ayrıca, 169 uncu maddede yapılan değişiklikle getirilen "işlettirilir" sözcüğüyle, devlet ormanlarının işletilmesinin yolu özel sektöre, yani, yerli ve yabancı kişi ya da şirketlere açılmış olmaktadır.

Yukarıda da değinildiği gibi, ormanlar, kamu malı niteliğindedir ve korunmaları bir ulusal varlık sorunu olarak, devletin temel görevleri arasındadır.

Osmanlı döneminde ve cumhuriyetin ilk yıllarında yürürlükte olan ormanların "taahhüt" yoluyla işletilmesi uygulamasının ormanlar aleyhine çok kütü sonuçlar vermesi üzerine, ormanların bilimsel yöntemlerle ve devletçe işletilmesi esasına dönülmüş, bu konuda yabancı şirketlere verilen ve önemli sakıncaları görülen ayrıcalıklar ancak 1940'lı yıllarda kaldırılabilmiştir.

Yoğun emeği gerektiren orman işletmeleri, orman köylerinin kalkınmalarını da desteklemek zorundadır. Ayrıca, ormanların alan ve nitelik olarak geliştirilmesinin ve verimliliğinin artırılmasının kamu yararını doğrudan ilgilendirdiği tartışmasızdır. Ormanların özel sektörce işletilmesine izin verilmesi, bu amaçlardan vazgeçmek anlamına geldiği gibi ormanların yağmalanması riskini de birlikte getirmektedir. Çünkü, orman işletmeciliği kısa sürede kâr eden bir işletme türü değildir. Ormanların oluşması, 50-100 yıllık gibi bir süreye gereksinim göstermektedir.

Böylesine uzun bir süre sonra elde edeceği kâr için yatırım yapmak özel sektörün doğasına aykırıdır. Dolayısıyla, ormanların işletilmesinin özel sektöre bırakılması devlet eliyle yetiştirilen ormanların, bir an önce kâr elde etmek amacıyla olumsuz kullanılması sonucunu yaratacaktır.

Bu durumu ulusal zenginliğin korunması zorunluluğu ve kamu yararı amacıyla bağdaştırmak olanaksızdır.

Ormanların işletilmesinin özel sektöre bırakılmasının diğer bir sonucu, köyündeki işi ve geliri olumsuz etkilenen orman köylüsü ile işleticiler arasında önemli çatışmaların ortaya çıkması ve toplumsal barışın bozulması olasılığıdır.

4-a- Çağdaş ormancılık ilkeleri doğrultusunda bir orman rejiminin sağlıklı biçimde yürütülebilmesinin öncelikli koşulu, orman sayılan yerlerin sınırlarının belirlenmesi ve kadastrosunun yapılmasıdır.

Ülkemizde 1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı Yasayla başlatılan ve beş yıl içinde sonuçlandırılması öngörülen kadastro çalışmaları henüz bitirilememiştir. Orman Genel Müdürlüğünün saptamalarına göre Türkiye'de, orman sayılan yerlerin yüzde 76'sında orman kadastrosu çalışmaları yapılabilmiş, ancak, bu alanın yalnızca yüzde 27'si tapuya tescil edilebilmiştir. Üstelik, kadastrosu yapılan alanlarda, uyuşmazlıkların doğması ve bunların çoğunun yargıya götürülmüş olması nedeniyle belirsizlikler sürmektedir.

Orman sayılan alanlar, uzun yıllardan bu yana yürütme erkini ellerinde bulunduranlarca politik amaçlarla kullanılmıştır. Sonuçta, ülkemizde kamu yararına uygun biçimde yönetilmesi zorunlu olan ormanlar, işgalcilerle gelişigüzel kullanılan alanlar olarak ortaya çıkmıştır. Son değişiklik ile de, gelir sağlanması amacıyla eylemli duruma anayasal düzeyde yasallık kazandırılmak istenilmektedir.

Orman niteliğini tümüyle kaybetmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı aynî hak tesisi ve satışı, sorumluların ödüllendirilmesi anlamı taşımaktadır. Bu durum, orman alanlarının yok edilmesini özendirecek ve yeni orman yıkımlarına neden olacaktır.

Bu tür özendirici düzenlemelerin yaptığı yıkımın örnekleri geçmişte yaşanmıştır. 1961 Anayasasının 131 inci maddesinde 1255 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle getirilen tarih sınırı 15.10.1961 iken bu sınır 1982 Anayasasının 170 inci maddesiyle 31.12.1981'e çekilmiştir.

1974-1983 döneminde, devlet ormanı sayılan, yaklaşık 1,2 milyon dönüm alan "orman niteliğini yitirdiği", "tarım ve hayvancılık için yarar görüldüğü", "otlak, kışlak ve yaylak durumuna geldiği" ya da "şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu" gerekçeleriyle orman rejimi dışına çıkarılmıştır.

Orman sınırları dışına çıkarma çalışmaları 1982 Anayasası döneminde de sürdürülmüş, devlet ormanı sayılan araziler 1984 ve 1985 yıllarında 224 000 ve 1986-2000 döneminde de 2,5 milyon dönüm daraltılmıştır.

1990'lı yıllarda yapılan "orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin hak sahibi orman köylülerine satılması" uygulamalarının, yoksul orman köylülerinden çok ilgili yörelerdeki çıkarcılara yaradığı, aynı uygulamaların orman idareleri ile yöre halkı arasında yeni ve yoğun anlaşmazlıklara yol açtığı, bu gibi yerlerin, kaçak yapılaşmaya konu olduğu, bir kısmında minik kentler kurulduğu, çeşitli çıkar gruplarının yasadışı kazanç sağlama yolu durumuna geldiği bilinmektedir.

İncelenen yasa ile, orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin, kullanıcılarına, öncelik verilerek de olsa satışının yapılabilecek olması orman yağmasını artıracak, yağmalanan bu taşınmazlardaki kaçak yapılar için yeni "imar affı" umudu doğuracaktır.

b- Ayrıca, 170 inci maddenin üçüncü fıkrasıyla ilgili yeni düzenlemede, 31.12.1981 gününden önce bilim ve fen yönünden orman niteliğini tümüyle yitirmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin, üçüncü kişi ve kurumlara, bu bağlamda, yerli ya da yabancı sermayeye satışı dışında "devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı aynî hak tesisi"ne de olanak sağlanmaktadır.

Orman sınırları dışına çıkarılmış olsa da, bu alanların, orman köylüsü gözardı edilerek ve bir sınır çizilmeden ya da çerçevesi belirlenmeden üçüncü kişiler yararına elden çıkarılması, bu alanların, kabulü olanaksız yollarla, gerekli görüldüğünde bedelsiz olarak elden çıkarılmasının da önünü açmaktadır. Doğabilecek bu sonuçlar nedeniyle de, düzenlemenin kamu yararına uygun düştüğünden söz edilemez.

Belirtilen alanların, satış dışında devir ve terk gibi yollarla elden çıkarılabilmesi, incelenen yasanın kabul ediliş gerekçesiyle ve devlete gelir sağlama amacıyla da bağdaşmamaktadır.

c- Öte yandan, bir yerin bilim ve fen yönünden tam olarak orman niteliğini yitirmesi, toprak ve arazi yapısının bozulması ve o yerde bir daha orman yetiştirme olgusunun hiçbir biçimde kalmamış olmasını anlatmaktadır. Ülkemizde doğal yollardan bir yerin orman niteliğini yitirmesine rastlanmamıştır. Dolayısıyla, bir yerin orman niteliğini yitirmesi, insan eliyle kasten ormanların tahrip edilmesi ve bu alanların bu kişilerce işgali biçiminde gerçekleşmektedir.

Bu tür davranışlar, 6831 sayılı Orman Yasasına göre suç oluşturan eylemlerdir. Yapılan yeni düzenlemeyle, orman niteliğini 31.12.1981 gününden önce yitirmiş alanların, bu duruma kasıtlı eylemleriyle neden olan kişilere satılması yolunun açılması, işgalcilerin bu yerlerin yasal sahibi olabilmelerine olanak tanınması hukuk devleti ve adalet ilkesiyle bağdaştırılamaz.

Suç işleyerek ormandan yer elde etmiş kişi ya da kurumların bu yolla ödüllendirilmesi, ormana zarar vermeyen, yasalara ve Anayasaya saygılı yurttaşların devlete, hukuka ve yasalara güvenini sarsacaktır.

Ayrıca, ormanlık alanların tahribine ve orman varlığının sona erdirilmesine yönelik eylemlere anayasal dayanak kazandırılması, işgale ve ormanların tahrip ve yağmasına süreklilik kazandıracaktır.

Hukuksal statü olarak orman alanı dışına çıkarılan yerlere sahip olanların ya da bu alanlara kurulacak konut ve sınaî tesislerin, bu alanlara bitişik ormanlara verebilecekleri zararın nasıl önlenebileceği ise, ayrı bir sorun olarak önemini korumaktadır.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle yayımlanması uygun görülmeyen 4841 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun", Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın 175 inci maddesi uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

Ahmet Necdet Sezer

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 4 ve 11 inci sıralarında yer alan sözlü soruları birlikte cevaplandırmak istemektedir. Bu istemi, sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum :

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 25 milletvekilinin, çöken tünel nedeniyle Malatya-Adana demiryolunda ulaşım yapılmamasının yol açtığı zararların ve onarımın bitirilememesinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/66)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

7 nolu tünelde meydana gelen çökme nedeniyle, Malatya-Adana Demiryolu hattının, 1 Mayıs 2002 tarihinden itibaren ulaşıma kapalı kalmasının, ülke ekonomisine verdiği zararların ve halen bu tünelde süren onarım çalışmalarının bitirilememesinin altında yatan sebeplerin araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1-Muherrem Kılıç                                (Malatya)

2-Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                (Malatya)

3-Uğur Aksöz                                (Adana)

4-Vezir Akdemir                                (İzmir)

5-Sıdıka Aydoğan                                (İstanbul)

6-Enver Öktem                                (İzmir)

7-Abdürrezzak Erten                                (İzmir)

8-Sedat Uzunbay                                (İzmir)

9-Özlem Çerçioğlu                                (Aydın)

10-Ensar Öğüt                                (Ardahan)

11-İsmet Atalay                                (İstanbul)

12-Hasan Fehmi Güneş                                (İstanbul)

13-Mehmet Parlakyiğit                                (Kahramanmaraş)

14-Mehmet Ali Arıkan                                (Eskişehir)

15-Yılmaz Kaya                                (İzmir)

16-Ahmet Ersin                                (İzmir)

17-Erdal Karademir                                (İzmir)

18-Feridun Ayvazoğlu                                (Çorum)

19-Hüseyin Bayındır                                (Kırşehir)

20-Orhan Sür                                (Balıkesir)

21-Mehmet Ziya Yergök                                (Adana)

22-Tacidar Seyhan                                (Adana)

23-Mustafa Gazalcı                                (Denizli)

24-Şevket Arz                                (Trabzon)

25-Ahmet Güryüz Ketenci                                (İstanbul)

26-Mehmet Küçükaşık                                (Bursa)

Gerekçe :

Malatya-Adana Demiryolu, cumhuriyetimizin ilk yıllarında, ekonomik ve teknik zorluklara rağmen, âdeta, kazma-kürekle inşa edilerek 23.4.1931 tarihinde Ulu Önder Atatürk tarafından hizmete açılmıştır.

Kurtuluş mücadelesi yıllarında en zor koşullarda her tarafını demir ağlarla ördüğümüz ülkemizde, 1950'li yıllardan beri bir demiryolu politikamız yoktur ve mevcut demiryollarımız da kendi kaderine terk edilmiştir.

Bunun açık örneğini, halen Malatya-Adana Demiryolunda görmekteyiz. Malatya-Adana Demiryolu arasındaki 7 nolu tünelde meydana gelen çökme nedeniyle, bu yolumuz, maalesef, Mayıs 2002'den bu yana yaklaşık bir yıldır kapalıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında kazma kürekle açılan bu tünel, ülkemizin bugünkü ekonomik ve teknik gücüne rağmen, halen ıslah edilememiş ve ulaşıma açılamamıştır.

Bu demiryolumuz, doğuyu güneye bağlayan bir anayol olduğu gibi, İran ve Suriye'ye de gitmekte olan uluslararası bir ulaşım yoludur. Yolcu, yük ve maden cevheri taşımacılığında önemli bir hattır. Hekimhan ve Divriği madenleri, elektrikli tren ulaşımı nedeniyle, bu yoldan İskenderun'a ucuz bir maliyetle taşınmaktadır. Yolun kapalı olması nedeniyle, maden cevheri nakliyesi Sıvas-Kayseri güzergâhına kaydırılmış; ancak, taşıma maliyeti 4-5 kat artmıştır. Hatta, bu nedenle, dışarıdan demir cevheri ithalatı yapıldığından ve ülkemizin büyük döviz kaybından da bahsedilmektedir.

Bu konu hakkında verdiğimiz soru önergesine, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, Ocak 2003'de verdiği cevapta; "Malatya-Adana hattının kapalı olması nedeniyle, Adana bölgesinden Sıvas, Malatya ve ilerisine yapılan ya da buralardan dolup Adana bölgesine giden yükler, uzun yol olan Kayseri-Ulukışla-Adana güzergâhına taşınmış ve bu zorunlu güzergâh değişikliğinde taşınan 960 670 tonluk yükün uzun yoldan taşınması, işletme maliyetlerini artırmış ve toplam 16,3 trilyonluk bir zarara neden olmuştur" diye belirtmiştir. Bu rakam, bugün itibariyle 20 trilyonu aşmaktadır.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Mart 2003 ortasında tünelin ulaşıma açılacağını söylemesine rağmen, tüneldeki onarım hâlâ devam etmekte ve bu hatta ulaşım yapılamamaktadır. Tünelin onarımıyla ilgili olarak ODTÜ ve Malatya İnönü Üniversitesi bilim adamları inceleme yaparak çözüm önerileri sunmuşlarsa da, bu raporlar da dikkate alınmamıştır.

Kamuoyunda, bu onarım çalışmalarının, ülkemizin sahip olduğu ekonomik ve teknik güce rağmen, böylesine sürüncemede bırakılmasının altında; bu ulaşım yoluyla sağlanan gelirlerin, karayolu ulaşımı yapan bazı imtiyazlı ulaşım firmalarına taşıma yaptırılarak, bu firmalara aktarılmak istenmesi; keza, yurtdışından demir cevheri ithal eden bazı grupların kendi çıkarları açısından engellenmesi gibi başka şaibeli sebepler yattığı inancı da oluşmuştur.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle; ülke ekonomisi açısından bu kadar önemli bir konuma sahip olan Malatya-Adana demiryolu hattındaki 7 nolu tünelde devam eden onarım çalışmalarının, ülkemizin sahip olduğu ekonomik ve teknik güce rağmen bir türlü bitirilememesinin altında yatan sebeplerin, bu hattın kullanılır duruma getirilememesinin ülkemiz ekonomisine verdiği zararın, yüklenici firma STFA AŞ'nin, taşeron firma Acar İnşaat AŞ'nin, Ulaştırma Bakanlığının ve TCDD Genel Müdürlüğünün bu konudaki sorumluluklarının, ulusal yararımız ve bölge insanlarının mağduriyetinin giderilmesi için, ortaya çıkarılması amacıyla bu araştırma önergesi hazırlanmıştır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

IV. - ÖNERİLER

A) BAŞKANLIK ÖNERİLERİ

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 83 üncü Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için Genel Kurulda özel bir görüşme açılmasının ve bu görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile siyasî parti grup başkanları ve Mecliste üyesi bulunan diğer siyasî partilerin milletvekili olan genel başkanlarının konuşma süreleriyle o gün başka bir konunun görüşülmemesine ilişkin Başkanlık önerisi

Başkanlık Önerisi

No: 1                                Tarihi: 17.4.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 83 üncü yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan 2003 Çarşamba günü saat 14.00'te Genel Kurulda özel bir görüşme açılması ve bu görüşmelerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile siyasî parti grup başkanları ve Mecliste üyesi bulunan diğer siyasî partilerin milletvekili olan genel başkanlarına 10'ar dakika süreyle söz verilmesi ve o gün başka bir konunun görüşülmemesi, Danışma Kurulunun görüşüne uygun olarak, önerilmiştir.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

B) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 11 inci sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair önergelerinin (10/24) öngörüşmesinin yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 29                                Tarihi: 22.4.2003

Genel Kurulun 22 Nisan 2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 11 inci sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin (10/24) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin yapılmasının, Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

 

Salih Kapusuz

Haluk Koç

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; önce okutup, işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım.

Önergeyi okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Çiftçilerimizin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borç Faizlerinin İndirilmesi, Gecikme Cezalarının Affedilmesi ve Borçlarını Vadesinde Ödeyen Çiftçilerimizin Kullanacakları Kredi Faizinde İndirime Gidilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/80) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/47)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/80) esas numaralı Çiftçilerimizin TC Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borç Faizlerinin İndirilmesi ve Gecikme Cezalarının Affedilmesine, Borçlarını Vadesinde Ödeyen Çiftçilerimizin Kullanacakları Kredi Faizinde İndirime Gidilmesine Dair Kanun Teklifimiz, havale edildiği komisyonlarda 45 içerisinde görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederiz.

 

Fahrettin Üstün

Ensar Öğüt

 

Muğla

Manisa

 

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen, önerge sahibi, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlarım.

Bu kanun teklifimizle, Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını imkânsızlıklar nedeniyle yatıramayan çiftçilerimize ödeme kolaylığı getirildiği gibi, borcunu zamanında yatıran çiftçilerimize de, yeni alacağı kredide indirime gidilmekte ve böylece, borcunu zamanında ödeyen çiftçimizi de ödüllendirmiş olmaktayız. Sizlerin de sık sık ifade ettiği katkıyı, işte, bu teklifle yapmaktayız; ama, sizler, az sonra kullanacağınız oyla, bunu reddedecek ve çiftçinin yanında olmadığınızı, bir kez daha göstereceksiniz. Zaten, çiftçi de, artık, sizin, onların yanında olmadığınızı biliyor. Unutmayınız ki, çiftçiyi geçen dönem unutanlar, bu dönem, bu sıralarda yok.

Çiftçimiz, borç batağında, kara kara düşünüyor. Artık, Muğla'nın ve Türkiye'nin birçok köyünde, kahvelerde "veresiye çay yok" levhaları, kanıksadığımız bir olay olmaya başladı. Temerrüde düşen ve tefecilerin eline düşmekten daha kötü olan faiz uygulamaları da, bir an önce durdurulmalıdır.

9 milyar lira ziraî kredi alan Tunceli'nin Mazgirt İlçesinin Karabulut Köyünden astım hastası Yunus Yurtsever, temerrüde düşen borçla birlikte 35 milyar Türk Lirası ödemeyi nasıl yapacaktır?

Değerli arkadaşlarım, ülke hayvancılığı da bir çöküş içindedir. Birçok işletme kapanmıştır. Ülkenin dört bir yanından canlı hayvan ve hayvan ürünleri kaçak olarak yurda girmektedir. Hayvan kaçakçılığından, devletin, sadece vergiden kaybının 10 milyar doların üzerinde olduğu, yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Özellikle, doğrudan gelir desteği ve diğer destekler Fak-Fuk Fon'a dönmüş durumda. Benim çiftçim hangi parayla ürünü ekip yetiştirecek; belli değildir.

Dünyada bir ilk daha gerçekleşmiştir. Şöyle ki: Ziraî krediler, devletin açıkladığı enflasyon rakamlarının iki katıyla verilmekte, böylelikle devlet, çiftçisini tefecilerin eline mahkûm etmektedir. Bu durum, üretimi kösteklemekle eşanlamlıdır.

Çiftçi, ucuz mazotla avutulmaya çalışılırken, altı ayda mazota veya diğer akaryakıt ürünlerine yapılan zamların sayısını bile hatırlamak mümkün değildir. Hocanızın dediği gibi, kadayıfın altı kızarmakta ve gün geçtikçe umut olmaktan çıkmakta, halkın gözünde büyük bir itibar kaybına uğramaktasınız.

Acil olarak çiftçiye ekkaynak bulun ve verin. Yoksa, Milas Ovası, Söke Ovası, Nazilli Ovası, Fethiye Ovası, Konya Ovası, Harran Ovası ve yurdun birçok ovasında ekim, dikim yapılamayacak tarlaların sayısı gün geçtikçe artacaktır.

Çiftçimizin yüzü gülmüyor, çiftçi evine gidemiyor, çocuklarının ihtiyacını karşılayamamanın ezikliği içerisinde, intihar olayları oluyor. Siz böyle devam ederseniz, bu kürsüde, üzülerek, intihar mektuplarını okumaya devam ederiz. Bu ülkenin güzel insanlarına kulak verin ve "ben bilirim" yanlışından geri dönün.

Tütün kotası sonrası, vatandaşın elinde kalan tütünün ne olacağı belli değil.

Pancar üreticisi, ortalama 10 dönümde ekim yapıyor; şekerpancarı yasasından sonra, pancar üreticisinin durumunun ne olacağı yine belli değil.

Yıllardır söyleniyor, alternatif ürün, alternatif ürün; ama, alternatif ürünün daha tanımı yapılamadı.

Buğday üreticisi, buğdayın, elinden çıktıktan sonra para etmesinin nasıl önleneceğini düşünmekte.

Zeytinyağı ve zeytin üreticisi, dökme zeytinyağı ihracatının sezon başında niye açılmadığını hâlâ merak ediyor.

Sera üreticisi perişan. Seracılık -birim başına en fazla maliyete sebep olan, gerek ilaç gerek gübre gerek tohum girdileriyle- dönüm başına maliyeti en fazla olan  bir sektör olmasına karşın, bu konuda, şu ana kadar yapılmış bir şey yoktur.

"Dün dündür, bugün bugündür" siyasetinin devam ettiğini görmekteyiz.

Şu an, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu sıralarında oturan bazı milletvekili arkadaşların, geçmiş dönemde yaptıkları konuşmalardan alıntılar sunuyorum:

"Nitekim, bütün dünyada ve bilhassa gelişmiş ülkelerde, tarım ve hayvancılık sektörleri, en fazla desteklenen sektörlerdir. Buna karşılık, ülkemizde, son yıllarda, tarım sektörü ve çiftçilerimiz, en fazla ihmal edilen, âdeta çökertilmesine göz yumulan bir sektördür; çiftçilerimize, üvey evlat muamelesi reva görülmektedir; girdiler ve tabanfiyat yoluyla verilen destek sürekli olarak azalmaktadır. Bu şekilde, çiftçi, sürekli olarak yoksullaştırılmaktadır....

Önceden, 1 kilogram pamuk 3 litre mazot alırken, şu anda, 1 kilogram..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - "... Nüfusun yüzde 45'ini oluşturan çiftçiler ne olacak? Onlardan bir haber yok, onlara verilecek bir şey yok."

"Bugün, toplumumuzun bütün kesimleri, özellikle çiftçilerimiz, esnafımız, emeklilerimiz, memurlarımız, işçilerimiz çok büyük sıkıntı içerisindeler."

Bir değerli milletvekili de, doğrudan gelir desteğiyle ilgili konuşmasında şunu söylüyor: 'Dünya Bankasından verilen bu parayı bile zamanında çiftçisine veremeyen bu aciz hükümeti burada kınıyorum ve burada da ilan ediyorum."

Bunları söyleyenler, bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu sıralarında oturan değerli milletvekili arkadaşlarım.

Bu teklifimizin dikkate alınmasını ve desteğinizi bekliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Önerge üzerinde, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Ögüt; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -  Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bizi izleyen çok değerli, kıymetli halkımız; çiftçilerin Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatifleri ve Toprak Mahsulleri Ofisine olan borçlarının faizlerinin silinmesiyle ilgili vermiş olduğum kanun teklifinin kabul edilmesi için konuşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin her yerinden, çiftçi borçlarının silinmesiyle ilgili ve doğrudan gelir desteği parasının ödenmesiyle ilgili mektuplar geliyor. İşte, halktan gelen bu mektupların birisini de Sayın Salih Kapusuz Beyefendiye verdim, Kayseri'den geldiği için.

Artık, ben, söylemekten bıktım; hakikaten, utanıyorum da. Altı ay geçti; hükümet, halen, çiftçi borçlarını silecek bir karar almadı. Evet, Sayın Bakanın iyi niyetli bir çalışması var; ama, neticeye bağlanmadı. Halen, 2002 yılının doğrudan gelir desteği parası ödenmedi. Bir laf var: "Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az." İnanın, şu duvarlara söyleseydik altı aydır, bu duvarlar yıkılırdı.

Ben, ne söyleyeceğimi de bilemiyorum, ne yapacağımı da bilemiyorum; ama, rica ediyorum, daha fazla insan intihar etmesin. Geçen, on gün önceki konuşmamda, Kırşehir Kaman'da intihar eden bir insanın mektubunu okudum; Konya'dan yazan bir insanın mektubunu okudum; Kayseri'den yazan insanların mektuplarını okuyoruz; Babaeski'den, Rize'den, her taraftan yazan insanların mektuplarını okumaktan da artık utanıyorum, sıkılıyorum.

Bizi halk niçin seçti, niye buraya gönderdi; dertlerine çare bulalım diye. Allahaşkına, şu çiftçi borçlarını sileceğiz diye siz de, biz de söz verdik, 3 Kasımdan önce. Altı aydır, halen, neticeye varılmadı. Tamam, bir çalışma var; ama, nedir, onu biz de bilmiyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, önemli bir şey söyleyeceğim. Hepimiz çiftçilik yaptık. Çiftçinin tohum zamanı nisan ayıdır. Peki, nisan ayında doğrudan gelir desteğiyle ilgili para ödendi mi; hayır. 2002 yılında ödenecek 900 trilyon lira, bari, nisan ayında ödenmiş olsa, çiftçi gübre alacak, gübreleme yapacak; mazot alacak, mazotunu traktörüne koyarak tarlasını sürecek. Şu anda borçları silmedik. Borcu silmediğimiz gibi, doğrudan gelir desteğinin 2000 yılından kalan parasını da ödemedik. Doğrudan destek parası için 2003 yılı bütçesine 3,5 katrilyon lira koymamız gerekirken, 500 trilyon lira gibi komik bir rakam konuldu; orada da ödeme yok. Şimdi, Türkiye'de bulunan 22 milyon insanı bu kadar ezmeye kimin hakkı var?! Bizim hakkımız var mı?! Değerli arkadaşlar, biraz, elimizi vicdanımıza koyalım ve bu işleri hızlandıralım.

Şimdi, farklı bir şey anlatacağım. Ben, Ardahan milletvekiliyim ve Ardahan milletvekili olarak diyorum ki, Ardahan'dan göç eden insan sayısı 500 000'in üzerinde, yurt dışında olanlar dahil. Şu anda Ardahan'ın mevcut nüfusu 133 000 civarında. Sekiz ay karlar altında kalan Ardahan'a, çiftçisine ve esnafına, hiçbir hükümet, geçmiş hükümetler de dahil, hiçbir katkı sunmadı. Tarihinde kahramanlıklar yazan Ardahan bugün gündemde. Niye gündemde; 24 Nisan 1915'teki Ermeni zulmünden ötürü gündemde. Sözde soykırımı olan Ermeni gündemindeki iddialarla Kars ve Ardahan bölgesini istemektedirler. O bölgeyi boşalttıkça, o bölgeye katkı sunmadıkça, o bölgeye yatırım yapmadıkça, o bölgeyi kalkındırmadıkça, o bölgedeki insanları orada tutmadıkça, siz hangi ülkeyle savaş yapacaksınız, hangi ülkeyle baş edeceksiniz; bunu bana söyleyebilir misiniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öğüt, konuşmanızı tamamlar mısınız...

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

İki tane sınır kapımız var; ikisi de kapalı. 1992'de il oldu Ardahan, 1996'da mazot ticareti başladı Posof'tan; daha sonra kestiler; 750 aile iflas etti. Şu anda Ardahanlının, 50 trilyonun üzerinde devlete borcu var; neyle ödeyecek?! Sekiz ay karlar altında kalıp, her tarafı kapanan, hiçbir üretim yapmayan Ardahan esnafı, Ardahan çiftçisi ne yapacak göç etmeyip de! Doktoru ilaçsız kalmış, hastası kızakta ölmüş, her türlü sıkıntılar içerisinde; ama, devletine her zaman sahip çıkmış, doğduğundan bugüne kadar sınırda bekçilik yapan Ardahan'a ve Ardahan halkına bu işkence niye?..

Değerli arkadaşlar, şu anda çiftçi borçlarından ötürü Ardahan insanının yüzde 70'i icralık. Doğrudan gelir desteği parası yüzde 40 ödendi. Ben sizden rica ediyorum; biraz sonra bu kanun teklifinin gündeme alınıp alınmaması hususu oylanacak; çiftçi borçları konusunda söz verdik; TEFE ve TÜFE faizine dönüştürerek uzatma değil; çiftçi faizleri silinecek, anapara da 4'e bölünecek. Siz de söz verdiniz, biz de... Şu kanun teklifine lütfen el kaldırın, bütün Türkiye'yi rahatlatın; çünkü, tarımda, işçilerimizin, insanlarımızın, çalışanlarımızın yüzde 40'ını istihdam ediyoruz. Yüzde 40'ını istihdam ettiğimiz bir tarımda, lütfen katkı sunun ve kanun teklifini kabul edin.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Hükümet adına, Tarım Bakanı; buyurun. (CHP sıralarından "oylamaya geçtiniz" sesleri, gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, oylamaya geçtikten sonra söz verilmez!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan burada...

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - O zaman oylamayı iptal edin.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz!..

BAŞKAN - Ben, belki biraz aceleci davranmış olabilirim; ama, önergeyi oylarınıza sunuyorum diye söylediğimizde...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - "Kabul edenler" dediniz!..

BAŞKAN - ...Sayın Bakan cevap vereceğini söyledi. Onun için, itiraz edecek herhangi bir konu yok.

Buyurun Sayın Bakanım. (CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Eski köye yeni âdet!.. Oylamaya geçtikten sonra Bakan konuşuyor!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, müsaade eder misiniz...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Oylama kesiliyor; Sayın Bakan konuşuyor!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan; siz devam edin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Usul olarak...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yakışmadı Sayın Başkan!..

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Tarafsızlığınızı kaybediyorsunuz!..

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Başkanım, tarafsızlık kayboluyor... Oylamaya geçtiniz!..

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz buyurur musunuz...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Evet, arkadaşlar, ilginize teşekkür ediyorum. Tarımla ilgili çok önemli bir konuda iki milletvekilimiz, Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ve Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt çok önemli açıklamalar yaparak, bir kanun teklifi verdiler. Ben, teklif ettikleri kanun maddelerini okudum; gerekçelerini de dikkatle gözden geçirdim.

Evet, tarımla ilgili konuda, arkadaşlarımız, ülkemizin içinde bulunduğu durumu tespit etmişler ve çiftçilerimizin içinde bulunduğu durumu özetlemişler; dolayısıyla, ben de Tarım Bakanı olarak, bu görüşlere bir katkıda bulunmak, değerlendirme yapmak imkânını bulmak istiyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - "Kabul edenler" diyorsunuz, ondan sonra "buyurun Sayın Bakan" diyorsunuz!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, ben, bu arkadaşlarımızı, Sayın Ensar Öğüt ve Fahrettin Üstün'ü dikkatle dinledim. Her iki arkadaşımızın da, evvela, sektörle ilgili tespitleri doğru. Bugün, yaklaşık 1 200 000 çiftçimiz, gerçekten, borçları konusunda çok büyük sıkıntı içerisinde; bunu hepimiz biliyoruz.

Yalnız, tabiî, burada, her iki arkadaşımız da, gerçekten, konuyu tespit ederken, hayata ait örnekler verdiler; ancak, itham ederken, çok ağır ithamlarda bulundular. Mesela, daha başlangıçta, Fahrettin Bey, evet, biz, bir teklif getirdik; siz, bunu reddedeceksiniz ve çiftçileri ne kadar ihmal ettiğinizi göstereceksiniz dedi. Aşağı yukarı, mana itibariyle bu anlamda bir ifade kullandı. İşte, hayvancılıkla ilgili konuda ülkemizdeki durumdan bahsetti. Ziraî kredilerde cari faiz, hedef enflasyonun iki katı bir faizle veriliyor; ucuz mazot konusunda bir çalışma olmadı; bu konuda, hatta, işte, o çok popüler olan bir ifadeyi kullanarak, bize, geçmişe yönelik olarak bazı göndermeler yaptı, atıflar yaptı. Bu kadar geriye gitmeye lüzum yok arkadaşlar.

Şimdi, Ensar Bey de benzer ifadeler kullandı; hatta, çok utandığını, sıkıldığını ve aynı konuda birlikte söz verdiğimizi ve bu hususta verdikleri kanun teklifine de "evet" deyin dedi. 

Şimdi, arkadaşlar, ülkenin durumunu bir an için düşünün. Ben, zaman zaman burada cevap verirken, realist olmaya, gerçekçi olmaya çalışıyorum; yani, çok popülist bir yaklaşım içerisinde bulunmamamız lazım geldiğini söylüyorum ve o anlayışa da sahibim.

Şimdi, arkadaşlar, tarım kesiminin içinden geldik. Buradaki milletvekili arkadaşlarımızın da muhtemelen yüzde 50'si kırsal kesimle doğrudan, belki tamamı da dolaylı olarak ilgili; yani, biz, zaten, ülkemizin de yüzde 40'ı orada yaşadığına göre, o insanların da oyunu alıp geldik. Dolayısıyla, o insanların sorunu, hepimizin sorunu. Yalnız, biz, bu kesimin sorunlarını 2003 yılında çözeceğiz... Böyle bir şey diyebilir miyiz arkadaşlar?! Böyle bir şey denilebilir mi?! Böyle bir şeyi kim diyebilir?!

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Seçim bildirgenizde söylediniz Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Lütfen, Fahrettin Bey; yani, biraz makul olun; yani, biz, bir parti olarak seçim bildirgesinde tarımla ilgili sorunları tespit edip sıralamak ve bunların çözümü konusunda gayret göstermek durumunda düşüncelerimizi tabiî ki söyleyeceğiz sizin gibi; ama, çözüm dediğimiz olay, zaman, kaynak, bilgi, organizasyon ister, her olayda olduğu gibi.

Şimdi, arkadaşlar, biz -çok uzatmadan söyleyeyim- içinde bulunduğumuz dönemde, eğitim, kültür, sağlık, enerji konusunda ve başka öncelikli alanlarımızda neler yaptığımızı biliyoruz, bütçemizin hangi şartlarda olduğunu biliyoruz. Biz, bütçemize sağlıkla ilgili reel gelişmeleri koyamadık, kültürde kesintiler yaptık. Bir ülkede eğitim ve kültür alanında reel artışlar sağlayamazken, başka alanlarda "şunları yapmadınız, bunları yapmadınız" demek kolay; ama, ülke gerçeklerine çok aykırıdır.

Şimdi, Türk ekonomisindeki bütün bu olumsuzluklara rağmen yapılan şeyleri sadece sıralamak istiyorum: Prim ödemelerinde -264 trilyon- 2002 yılına göre reel olarak bir gerileme yoktur; hayvancılığın desteklenmesinde reel olarak yüzde 100 artış vardır. Arkadaşlar, şeker pancarı kotasında bu hükümet bir çözüm üretmiştir ve şu anda, şeker üreticilerinden bir tek şikâyet gelmemiştir, gelmiyor; çünkü, çok medenî bir çözüm bulduk. Çiftçilerin borçları konusunda -hepiniz biliyorsunuz- Sayın Başbakanımız bir hafta önce açıklama yaptı; biz, konu üzerinde kısmî açıklamalar yapıyoruz. Şu anda, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri halen çalışıyorlar; 1 200 000 çiftçimiz var, bunlarla ilgili hesapların birleştirilmesi gerekiyor; çünkü, iki kurum birbiriyle kredi alışverişi içerisinde ve Hazineden sorumlu Devlet Bakanımızın konuyla ilgili hazırlığı var, kanun hazırlığı içerisinde.

Şimdi, efendim, konu bu şartlarda iken, bu durumda iken, Başbakan açıklamış, ilgili bakanlar bu konuda beyanlar vermiş iken, siz, kalkıp...

MEHMET KARTAL (Van) - Bu önergeyi de kabul edelim Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, insaf edin yani...

O zaman, iktidar olarak hazırlanalım, muhalefet olarak kanun teklifi verin ve sizin dediğiniz olsun; yani, bu, dünyanın neresinde görülmüş?!

MEHMET KARTAL (Van) - Kabulse birleşelim...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Tabiî birleşelim; ama, şimdi, önümüzdeki günlerde bu kanun teklifini getireceğimizi bilen muhalefetimiz... Yani, bir adım öne geçmesi de çok kabul edilebilir değildir.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Bakan, tam altı ay geçti.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, altı ay geçti tabiî, altı ay geçti.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sizden gelirse yanlış, bizden gelirse doğru mu diyorsunuz Sayın Bakan?!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ama, düşünün, altı ay geçti. Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar dönemlerini bir düşünün; toplasanız çok uzun bir yıl. Türkiye'de fert başına düşen millî gelir 2 500 dolar; hâlâ 2 500 dolar. Ne diyeceğiz şimdi; bunu mu tartışalım?! Bunun bir zamana ihtiyacı var.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Efendim, biz, sizin iyi niyetinizi anlıyoruz; ama, rica ediyoruz, bu, bir an evvel hayata geçsin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ensar Bey, şimdi bir daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakın, bir nokta daha var söyleyeceğim; prim, hayvancılık destekleri, şekerpancarı kotası, ucuz mazot, çiftçi affı; yani, 2003 yılının şu nisan ayının 22'sine kadar, bu hükümet, bunlarla ilgili tedbir almış. Şimdi elinizi vicdanınıza koyup düşünün. Arkadaşlar, biz, 2003 yılında bunlardan sadece birisini yapsaydık, Türk çiftçisi bize güvenini sürdürürdü; sadece borçları affetseydik, borçlarla ilgili düzenleme yapsaydık... Mazotu ucuzlatıyoruz ve şekerpancarı kotasında gelişme sağladık diyorum. Hayvancılık ve prim ödemelerinde ise, en azından, primde reel azalma olmadı, hayvancılıkta da yüzde 100 reel artış yaptık. Şöyle bir düşünün, 2003 yılı şartlarında daha ne yapabiliriz biz; ben, bunu, bütün samimiyetimle söylüyorum. Şimdi, ucuz mazotun, yaklaşık olarak, ekonomiye getireceği yükü bir tasavvur edin. Ben, rakam telaffuz etmek istemiyorum. Bugünkü fiyattan yüzde 35 indirim yapacağız.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Üretimle size fazlasıyla döner Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - İnşallah, onun için ümit ediyoruz.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Üretime yapacağınız katkıdan hiçbir zarar gelmez.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ama, şimdi, burada şu bizim tutumumuzun kamuoyu tarafından anlaşıldığına inanıyorum.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Vallahi anlaşılmadı Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Örnek, Balıkesir... Bu cumartesi, pazar Balıkesir'deydim, bir hafta önce Konya'daydım. Bir tek çiftçi bu konuda bana şikâyette bulunmadı.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Konya'dan mektup geldi efendim. Ereğli'den...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bir tek çiftçi bana şikâyette bulunmadı ve bunları biliyorlar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla....

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakan, telefonu kapattım, çiftçilerden gelen telefonu...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ama, şu anda, artık, telefonlarınızı açabilirsiniz.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Konya Ereğli'den Rafet Kılıç'ın işte mektubu. Kayseri'den gelen mektubu da Salih Beye verdim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, bakın, ben sözlerimi, şöyle, tekrar ederek toparlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlar mısınız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, sözlerimi şöyle tamamlıyorum, tekrar ediyorum: AK Parti, çiftçilere yönelik olarak vaat ettiği bütün temel çözümlerde, siyasî irade olarak kararını vermiştir; yasal düzenlemeleri yoldadır.

Ben, sizlere, 22.4.2003 tarihi itibariyle -yani bugün- neyin nerede olduğunu, sadece okuyacağım: Hayvancılık kararnamesi, Başbakanlık Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğünde; prim ödemeleri, Başbakanlık Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğünde; şekerpancarı telafi ödeme kararnamesi, Başbakanlık Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğünde; mazot desteği, Sayın Devlet Bakanının üzerinde yaptığı bir çalışma var, orada; çiftçi borçları konusunda kanun hazırlığı sürüyor.

Arkadaşlar, ben, bu yapılanların çiftçilerimiz için çok olumlu olduğuna inanıyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Bakan, sizin iyi niyetinizi biliyoruz, teşekkür ederiz; ama, bir an evvel gelsin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.

Daha sonra Sayın Anadol'a da söz vereceğim.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; az önce, bir olayı hep birlikte yaşadık. Ben, iki dönem Meclis Divan Üyeliği yaptım, Sayın Başkanın yanında oturdum. Bu Meclis, İçtüzüğe göre yönetilir. Oylamaya başladıktan sonra, oylama yarım kesilmez; hatta, bütün isteklere karşı "oylamaya geçtim" diye, Başkan durdurur; ama, biraz önce, üzücü bir olayı hep birlikte yaşadık, bunu tutanaklara geçirmek istiyorum ve Sayın Başkanın tutumunu da gerçekten kınıyorum. Şimdi, kendisi, tutanakları getirtebilir. "Kabul edenler..." dedi ve CHP Grubu ellerini kaldırdı. O sıra, AKP'li arkadaşlar belki sempozyumdaydı, belki dışarıdaydı. "Kabul etmeyenler..." denilmesi gerekirdi, cümlenin yarısı bölündü.

Değerli arkadaşlar, konu önemli değil; ama, biçim, öze ilişkindir. Türkiye, bir hukuk devletidir. Hukuk, önce Parlamentoda uygulanır.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Şükrü Beye yarım saat konuşma fırsatı verildi; ne diyorsunuz ona...

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Şükrü Bey Türkiye için konuştu.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, bir iki dakika hoşgörü, daha önce sözü uzatma, ayrı konu; ben, başka bir şey söylüyorum. Eğer, şu anda, CHP'li bir Başkanvekili de olsaydı, ben, aynı refleksi, aynı tepkiyi gösterir, burada, yine söz isterdim. Sizlere soruyorum, oylamaya geçtikten sonra -oylamayı yitireceğiniz düşüncesiyle- ertelenebilir mi? Sayın Bakan söz istedi de, burada konuşamadı mı? Her zaman, biz, 5 dakika konuşuruz, Sayın Bakanlar 10 dakika, 20 dakika konuşur ve kendilerini de büyük beğeniyle dinleriz; ama, konu o değil. Burada, bir usul hatası yapılmıştır, bir yanlışlık yapılmıştır, hukuk çiğnenmiştir. Bunu yol edersek, yarın roller değişebilir. Eğer, kural ortadan kalkarsa, hukuk ortadan kalkarsa, bir karmaşa olur. Bunu içimize sindirirsek, yarın, başka bir şeyi de sindirmek zorunda kalırız. Haksızlığın, yanlışlığın küçüğü büyüğü olmaz. Haksızlık karşısında, gerçekten, hepimiz birlik olabiliyor muyuz? Peki, Ensar Öğüt'ün tarımla ilgili o teklifi kabul edilmiş olsaydı kıyamet mi kopardı? Neyi yitirirdiniz siz?! Ama, şimdi, reddedilse bile yitireceğimiz çok şey var.

Değerli arkadaşlar, AKP'li arkadaşlar, birçok şeyi kılıfına uydurarak, temel yasa diyerek, başka şeyler yaparak hızla geçiriyorsunuz. Belki bunların bir ölçüde savunulma durumu var. Bizce uygun değil ama, orada, eh, bir usule uydurmaya çalışıyorsunuz,. Bu, çuvala da sığmıyor, bu, usule de uymuyor. Oylamaya geçtikten sonra, parmakların yarısı kalkmış, bir de bakıyorsunuz ki, sıralar boş, durduruyorsunuz.

Sayın Başkanım, ben, bunu tutanaklara geçirmek istiyorum. Bir milletvekili olarak tepkimi söylemek istiyorum. Konu önemli değil, kabul ya da ret önemli değil, hukuk önemli, İçtüzük önemli. Önce, burası örnektir. Bakın, 23 Nisan nedeniyle minicik çocukları buraya getiriyoruz, örnek olalım diye ve onları oturtuyoruz sizin yerinize.

Değerli arkadaşlar, alıp kaçacak bir şey yoktur. Ben, bütün milletvekillerinin hukuka uygun olarak davranmak istediklerine inanıyorum, hele başkanlarımızın... Onlar, parti kimliklerinden de sıyrılır, artık, orada hukuku uygular. Bütün içtenliğimle söylüyorum, bu bir ayrıntı değildir, küçük bir olay değildir, yarın daha büyük konularda, daha büyük işler, roller değiştiği zaman, sizin de tepki göstermeniz gereken bir durumdur diyorum ve olayı tepkiyle karşılıyorum, düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum; yani, büyük bir olayı içimize sindirmenin ileride daha büyük rahatsızlıklara yol açacağını inanıyorum.

Tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP sırlarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Buyurun Sayın Anadol. (CHP sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 83 üncü yıldönümü; bu vesileyle, bu Meclisi kuran, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Birinci Büyük Millet Meclisinin bütün üyelerini saygıyla, rahmetle anıyorum.

Tabiî, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşundan bu yana geçen uzun yaşamında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarında ona en büyük rehber -Anayasadan da önce; çünkü, anayasalar değişir, bir başka anayasa yürürlüğe girer- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüdür. Sayın Gazalcı, olan biteni gayet veciz biçimde özetledi. Şimdi, ben, sizlerden, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden, grup başkanvekillerinden ve çok daha önemlisi, Meclisi yöneten Millet Meclisi Başkanından ve başkanvekillerinden rica ediyorum. Buraya, millî irade sonucunda çok fazla sayıda milletvekiliyle girmiş olabilirsiniz, sizin başarınızdır, saygı duyuyoruz millî iradeye; ama, buraya girdikten sonra, hukuk kurallarının genelliği ilkesine, hukukun üstünlüğü ilkesine herkes riayet edecektir, buna mecburdur. Nedir o; bir hukuk kuralı ülkenin her yerinde, herkese, her zaman uygulanacaktır. Kimse, bu hukuk kuralının dışına çıkmaya hak kazanamaz, böyle bir hak kimsenin değildir, ayrıcalıklı işlem yapılamaz. Biraz önce uygulanan muamele, işlem, ilk değil.

Arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz, nelere tanık olduk; daha bir ay önce, iktidar partisine mensup bir milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçeyi hararetle savunmuş, ona olumlu oy vermiş, sonra bütçe müzakerelerine sıra geldi, bütçenin aleyhinde söz istedi ve Başkan da sözü verdi. Bunlar ayrıntı değil; yani, karakucak güreşiriz, burada çoğunluğuz, İçtüzüğü de istediğimiz gibi deleriz, istediğimiz gibi yorumlarız anlayışı, bizi, önce millet karşısında küçük düşürür.

Eğer bu Parlamento, herkesin buna uyması gereklidir diye yasalar çıkarıyorsa ve bu Parlamento, o çıkardığı yasalara rağmen, önce kendisi, kendi İçtüzüğüne aykırı davranıyorsa millî irade zedelenir, millî iradeyi temsilen buraya gelmiş olan Meclisin saygınlığı azalır; bunlar ayrıntı değil. Ben, oturumu yöneten Sayın Başkandan, diğer başkanvekillerinden ve başta Millet Meclisi Başkanından çok rica ediyorum, böyle usuldışı, hukukdışı uygulamalar yapmayalım.

Bugün, 22 nci Dönem, yarın 23 üncü Dönem milletvekilleri gelecek, bu Meclis sonsuza kadar yaşayacak; ama, zabıtlarla beraber. Tutanaklar, bizim doğru ve yanlışlarımızı zapteden bir tarih belgesidir. Böyle küçük, çıkarcı hesaplarla sayın bakana söz vereyim de, o sırada kalabalık toplansın, kulisten buraya insanlar gelsin, bunlar küçük hesaplar.

Sayın Bakanımızın da -bütün bakanlarımızın - hükümet adına, her zaman öncelikle konuşma hakkı vardır- tam Başkanın "kabul edenler" diye daveti üzerine, kabul edenler el kaldırdıktan sonra mı söz istemek aklına geldi?! Bu da, bakanlık ciddiyetiyle bağdaşmıyor. Her zaman söz alabilir, oylamadan evvel...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Öyle değil...

K.KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Kapusuz, konuşmamdan memnun olmuyorsunuz, anlıyorum;ama, siz Grup Başkanvekilisiniz; benim yerime, bu kürsüden, bunları sizin söylemeniz lazım, bu uyarıyı sizin yapmanız lazım!.. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben, başka bir şey istemiyorum; kurallara uyalım diyorum, bundan sonra da bu tür hatalar yapmayalım diyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.

Sayın milletvekilleri, hukuk ve İçtüzük ihlaliyle ilgili olarak... İhlal kastı bulunmamaktadır; sadece, ortada bir yanlışlık olabilir; bu da, Sayın Bakanın söz talebinin Başkanlığımız tarafından geç duyulmasından kaynaklanmıştır. Sayın Gazalcı ve Sayın Anadol'un, yapılan yanlışlığı dile getirmeleri anlamında söz taleplerini kabul ederek kendilerine söz verdim. Kaldı ki, sayın konuşmacıların belirttiği gibi, bu, kesinlikle, burada iktidar partisi milletvekillerinin Genel Kurula gelmesi anlamında zaman kazanmak için yapılmış değildir, böyle bir şeye Başkanlıkça tevessül edilmesi de mümkün değildir; ancak, yanlışlık olmuştur, bu yanlışlık dışında da herhangi bir kasıt veya ihmal söz konusu değildir.

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve İskan Bakanı Sayın Zeki Ergezen, 1, 6, 8, 9, 14, 17, 18, 19, 20 nci sıralardaki soruları birlikte cevaplandıracaktır.

V.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, İpsala ve Pazarkule gümrük kapılarına bağlanan yolların yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/132) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

2. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, duble yol yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/148) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

3. - Şanlıurfa Milletvekili Sabahattin Cevheri'nin, Şanlıurfa il sınırlarındaki otoyol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/156) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

4. - Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Devrek-Ereğli Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/157) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

5. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Göcek Tüneli Projesine ve Muğla'nın bölünmüş yol programındaki yerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/162) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

6. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Finike-Kale Karayolunun yenilenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/168) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

7. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Finike-Elmalı Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/169) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

8. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya-Gazipaşa İçmesuyu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/170) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

9. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya-Konya karayolu Büyükalan mevkiinin 2003 yılı yatırım programına alınıp alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/171) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı

BAŞKAN -  Şimdi, soru önergelerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

  Necdet Budak

              Edirne

1- İpsala sınır kapısı, ülkemizin Avrupa'ya açılan, Adriyatik'ten gelen Trans-Avrupa karayolunun kesiştiği, Kapıkule'den sonra yolcu ve yük taşıma kapasitesi olarak ikinci büyük gümrük kapısıdır. Ulaşım yükü İpsala sınır kapısından başlayarak, Keşan-Malkara-Tekirdağ-Kınalı kavşağı üzerinden TEM otobanına bağlayan güzergâhtır.

Tekirdağ-Kınalı arasının yapım çalışmalarının sürdüğü bu güzergâhı, İpsala sınır kapısına kadar duble yol programına almayı düşünüyor musunuz?

2- Üç önemli Trans-Avrupa karayolunun kesiştiği noktada bulunan Pazarkule gümrük kapısını -12 kilometrelik bir yolun yapılmasıyla- TEM otobanına bağlayarak, uluslararası karayollarına entegre olması son derece düşük maliyetle sağlanabilir.

Bu konuda bir çalışmanız var mı? Yoksa, projelendirip, programa almayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

  Ahmet Küçük

        Çanakkale

58 inci hükümetin Acil Eylem Planı çerçevesinde karayolları altyapısının iyileştirilmesine yönelik 15 000 kilometre duble yol yapım kararı alınmıştır.

1- 15 000 km duble yolun bölge ve mesafe belirlenmesinde hangi kriterler göz önüne alınmıştır; bu konuda DPT'nin ve ilgili kuruluşların uygun görüşü alınmış mıdır?

2- 15 000 km olarak belirlenmiş duble yollar içerisinde Çanakkale İli sınırları içerisinde yapılması düşünülen yollar var mıdır; varsa bu güzergâhlar hangileridir ve toplam kaç kilometredir? Yapılacak yolların etüt, proje ve keşif çalışmaları yapılmış mıdır; yapıldıysa ihalesi ne zaman yapılacak ve yapım çalışması ne zaman bitirilecektir? Yapılmadı ise, etüt, proje ve keşif çalışmaları ne zaman yapılarak yapım çalışmaları bitirilecektir?

3- 15 000 km yol için ne kadar harcama yapılacaktır; bu harcama için hangi kaynakları kullanmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla. 30.1.2003

        Sabahattin Cevheri

          Şanlıurfa

Şanlıurfa İl sınırı içerisinde devam eden otoyol projesi kapsamındaki Şanlıurfa-Mardin (Doğu Devlet Yolu) bağlantısı Şanlıurfa'nın 13-14 km ilerisinden Viranşehir-Mardin karayoluna bağlanmaktadır. Bu bağlantı noktasının 4-5 km ilerisinde Harran Üniversitesi Kampusu ve otoyolla birleşmektedir. Üniversitenin tam kapasiteyle hizmete girmesi halinde, bu birleşim noktasından itibaren Üniversiteye kadar olan yolun bu trafiği kaldırması mümkün görülmemektedir. Otoyolun Üniversite kampusunun ilerisine alınması halinde bu sıkıntılardan büyük ölçüde kurtulunacaktır.

Bakanlık olarak bu konudaki plan ve projeniz nedir? Yukarıda arz ettiğim hususları dikkate almayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 30.1.2003

      Nadir Saraç

       Zonguldak

Hükümetimizin Acil Eylem Planında yer alan bölünmüş yol projelerinin Zonguldak İlimizdeki uygulamasının ilk aşaması Zonguldak-Devrek-Mengen-Yeniçağa yolu olarak başlama noktasındadır. Programda, bunu, Düzce-Akçakoca-Ereğli ile Bartın-Çaycuma yolu izleyeceği öngörülmektedir.

Yıllardır Zonguldak İli karayolu projelerinde yer almasına, proje ve kamulaştırma planları hazır olmasına karşın, Devrek-Ereğli yolu hep program dışı bırakılmıştır. İki ilçeyi doğrudan birbirine bağlayan ve güzergâhı üzerinde üç belde, onsekiz köyü bulunan, hatta 20 kilometrelik kesimde kamulaştırma bile gerektirmeyen ve Zonguldak için yaşamsal önem taşıyan 56 kilometrelik Devrek-Ereğli yolu, neden ihalesi yapılıp, yapım programına alınmamıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan konunun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.

        Ali Arslan

              Muğla

Muğla ile Fethiye arasındaki tek ulaşım, sarp ve bol virajlı Göcek Belinden yapılmaktadır. Günde ortalama 6 000 aracın geçtiği Göcek Tüneli, 4 kilometrelik mesafeyi 960 metreye düşürecek, bu durumda, turizm ve sera ürünlerinin büyük kentlere ulaşımı açısından önemli olan sorunlardan biri daha çözülmüş olacaktır.

57 nci hükümet döneminde yap-işlet-devret modeliyle ihale edilen ve iki yılda tamamlanacağı bilinen Göcek Tüneli inşaatı henüz başlamamıştır.

1. Yöre için çok önemli olan Göcek Tüneli Projesi, Hükümet Programından çıkarılmış mıdır?

2. Eğer, 2003 yılı programında varsa, inşaat ne zaman başlayacaktır?

3. Muğla için çok önemli olan duble yol yapımı programınızda var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

Osman Kaptan

           Antalya

Ülkemizin dünyaya açılan penceresi olan Antalyamızın, turfanda sebze ve meyve üretiminde önemli bir yer tutan batı bölümünde Finike-Kale (Demre) arasındaki mevcut yol çok yetersizdir. Sebze meyve ihracatımızda ve turizm gelirlerimizde önemli bir yere sahip bu yolda, insan ve yük taşımacılığında kullanılan normal büyüklükteki TIR'lar ve otobüsler bile virajlarda dönüş yapamamaktadır. Yöremiz için büyük öneme sahip bu yol ne zaman yapılacak? 2003 yılı programında mevcut yolun ıslahı veya yeni yol yapımı için ne kadar ödenek ayrılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından gereğini saygılarımla arz ederim.

Osman Kaptan

           Antalya

Finike-Elmalı karayolunun bir an önce bitirilmesi, Finike, Kumluca, Kale (Demre) İlçelerinde yetişen turfanda sebze ve narenciye nakli açısından çok önem taşımaktadır.

1- Finike-Elmalı yolu ne zaman bitirilecektir?

2- 2002 yılı ödeneklerinin tamamı kullanılmış mıdır?

3- Bu yolun bitirilmesi için 2003 yılında ne kadar ödenek ayırmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

Osman Kaptan

           Antalya

Devam etmekte olan Antalya İli Gazipaşa İlçesi içmesuyu projesinin 2002 yılı ödeneklerinin tamamı kullanıldı mı? 2003 yılında hizmete girecek mi? Girmesi için gerekli ödenek ayrılacak mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

Osman Kaptan

           Antalya

Antalya-Konya karayolunda Akseki İlçesi Büyükalan mevkiinde yoğun yağmurlarda anayolda su birikmesi sonucu yol ulaşıma kapanmakta ve trafik uzun süre beklemek zorunda kalmaktadır. Antalya-Konya yolunun bu bölümü 2003 yılı yatırım programına alınarak yapılacak mıdır?

BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, konuşma süreniz 45 dakikadır.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkanım, sayın milletvekillerim; sayın milletvekillerinin 1, 6, 8, 9, 14, 17, 18, 19 ve 20 nci sıralardaki sözlü sorularına cevap vermek üzere huzurunuzdayım; sözlerime başlarken saygılarımı sunarım.

Birinci soru önergesi, Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın -soruyu kısaca tekrarlayayım- İpsala ve Pazarkule gümrük kapılarına bağlanan yolların yapımına ilişkin sorusu. Belki taban dinliyor, sorular ne sorulardır diye, milletvekillerimize yardımcı olmak için tekrar etmekte fayda görüyorum.

Sayın Budak, İpsala-Tekirdağ arası, bölünmüş yol kapsamında yer almaktadır; ancak, şu anda yatırım programında değildir.

Ayrıca, Tekirdağ-Kınalı ayırımı arası ise, bölünmüş yol olarak yatırım programındadır; 3 trilyon lira ödenek ayrılmıştır ve Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Sizin sorunuzla ilgili diğer bir cevap şudur: Edirne-Pazarkule yolu 8 kilometre uzunluğunda olup, projesi yoktur ve ileriki yıllarda yatırım programına alınmak üzere, çalışmalar devam etmektedir.

Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet Küçük "duble yol yapımıyla ilgili kriterleriniz nelerdir" diye soru sormuş; ayrıca, bu sorunun içerisinde, Çanakkale yollarıyla ilgili sorular sormuş. Her iki soruya da ayrı ayrı cevap vermeye çalışacağım; birini okuyarak cevap vermekte yarar var diye düşünüyorum. Yani, bunu şunun için okuyorum: "Kriterleriniz nedir" diyorsunuz, "siz planlamaya gidiyor musunuz, projeniz var mı, nedir ölçünüz" diye soruyorsunuz. Bu, çok haklı bir soru ve bu soruyu herkes bize soruyor. Dolayısıyla, bunu, sizin tekrar sorup, Meclisin gündemine getirmenizden dolayı, hem sizleri hem iktidar kanadındaki arkadaşlarımızı aydınlatmak bakımından da önemli görmüş bulunuyorum. Bu bakımdan teşekkür ederim.

Sayın Ahmet Küçük, 15 000 kilometre bölünmüş yolun planlama çalışmalarında güzergâh tespiti, ülkemizin ana aksları ve transit koridorları olan devlet yolları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla, hizmet seviyeleri itibariyle kapasitede problem yaratan veya yakın gelecekte problem yaratacak kısımlar, birinci öncelikli bölünmüş yol hedefi olarak yaklaşık 6 000 kilometre olarak belirlenmiştir.

Ayrıca, çalışmalarda transit Avrupa otoyolu, e-Avrupa yolları, Karadeniz Ekonomik İşbirliği ve böyle uluslararası akslar dikkate alınarak, yaklaşık 4 000 kilometre yol, uluslararası aks bütünlüğü nedeniyle bölünmüş yol hedefi olarak tespit edilmiş ve harita üzerine işlenmiştir.

Diğer sorunuzla, üçüncü sorunuzla ilgili cevap şudur: Çalışmamızın üçüncü aşamasında ise, Türkiye'nin kuzeyini güneyine -özellikle buna çok önem veriyoruz, GAP'a bağlamak istiyoruz kuzeyimizi- doğusunu batısına bağlayan koridorlar yaklaşık 5 400 kilometre, ileride olması beklenen bölgesel gelişmeler de dikkate alınarak, birbirine alternatif olabilecek şekilde, ulusal aks bütünlüğü nedeniyle bölünmüş yol hedefi olarak belirlenmiştir. Yani, bu toplam rakam 15 400 kilometre oluyor. Eğer, gücümüz yeterse, ömrümüz kâfi gelirse, 5 yılı tamamlayabilirsek, püremanete de gerekli ödenek temin edilebilirse, bunu tamamlayacağımıza inanıyoruz.

Bir diğer konu olarak, Çanakkale İlindeki yatırımlarla ilgili haklı bir sorunuz var; tabanınızın duymasında da fayda var. Milletvekillerinin çalıştığını da, taban, hiç olmazsa, duysun; çünkü, başka türlü sesinizi duyuramıyorsunuz. Onun için, sorularınızı, burada cevaplandırırken, zevk alıyorum.

Çanakkale-Lapseki-Biga-Balıkesir il sınırı diye isimlendirilen 111 kilometrelik bir yolunuz var. Bunun proje çalışmaları devam ediyor; ama, maalesef, üzülerek söyleyeyim, yatırım programı yok; çünkü, 2001 yılında, Bakanlar Kurulu kararıyla programdan çıkarılmıştır. Ben, bugün, gelirken, 2001 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla programdan çıkarılmış, bunu ileriki yıllarda tekrar programa koyma imkânımız yok mu diye arkadaşlarımla görüştüm. Elbette ki, bu konuda çalışıyoruz; imkân, yani, ödenek temin ettiğimiz takdirde, ileriki yıllarda programa alma bizim gündemimizdedir. Bunu da bildirmek istiyorum.

Biga-Çan bölünmüş yolu -ki, bu 111 kilometrelik yol da bölünmüş yol olarak planlanmıştır- 40 kilometredir, proje programında yer alıyor, yatırım programında var, ihale edilmiştir.

Yine, Küçükkuyu-Ayvacık bölünmüş yolu, 25 kilometre, proje programında yer alıyor, yatırım programında var, ihale edildi.

Çanakkale-Ezine-Ayvacık 68 kilometre, proje programında yer alıyor, yatırım programında da ayrıca yer alıyor. Bu yolların hem proje programı var hem yatırım programı var; onun için ayrı ayrı okuyorum.

Eceabat-Edirne il sınırı 88 kilometre, proje programında yer alıyor, yatırım programında yoktur, ileride bunu düşünüyoruz.

Sizin üzerinde çok durduğunuz, iktidar kanadının, bizim partimizin milletvekillerinin ısrarla üzerinde durdukları ve Plan ve Bütçe Komisyonunda da söylediğiniz... 2 trilyon lira ödenek sözü vermiştik. Biz, 2 trilyon lira ödeneği koymamıza rağmen... Maalesef, Türkiye'de bakanların gücünün yetmediği bürokratlar var. Biz, 2 trilyon lira ödeneği koyduk, mutabakat sağlandıktan sonra, matbaaya giderken, bu, 1 trilyon liraya düştü. Üzülerek söylüyorum. Bu, bir itiraftır. Bunların düzelmesini temenni ediyorum. Gücümüzün aşmadığı güçler var.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - O ne demek Sayın Bakanım?!

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - İşte, söyledim ben, bürokratlara gücümüz yetmedi dedim ya! Yani, bir daha tekrar edeyim mi beyefendi?!

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Bürokratlar hızınızı kesmesin, hızınıza yetişsin.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Maalesef diyorum, üzülerek söylüyorum; yani, herkes duysun diye söylüyorum. Türkiye'de problemler çok fazla, bunların çözülmesi lazım. Bu, şeffaflığımızın ifadesidir. Bize "şeffaf olun" demiyor musunuz? Ben de şeffafım işte, size söylüyorum, duyun! (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ben, bir CHP'li milletvekiline söz verdim. Söz, bir taahhüttür. Ben, bu taahhüdümü yerine getirdim; o ilgili yere kadar götürdüm, tembih de ettim; söz vermiştim Çanakkale milletvekillerine. Samimî söylüyorum, Resmî Gazetede yayımlanırken 2 trilyon liranın 1 trilyon liraya düştüğünü gördüm. Gerekli müdahaleyi de yaptım. Biraz önce size şifahen söyledim; yazışmalarımız devam ediyor, görüşmelerimiz devam ediyor. Üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.

Doğruları söylemek suç mu?! Bu, gerçek, bu ülkenin gerçekleri. İhale Yasasını değiştiremiyoruz. Niye değiştiremiyoruz; bizim de üstümüzde bir güç var, değiştiremezsin diyor.

NAİL KAMACI (Antalya) - Kim o güç?!

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - O gücü sen biliyorsun, yıllar önce siz yerleştirdiniz! (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan Meclisin üstünde güç olmaz!

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Meclisten bahsetmedim, benim gücümün üstünde güç var canım!

Şimdi, ben, işi ciddiye almak istiyorum, sizin de bu işi ciddiye almanızı istiyorum. Ben, bu işin şamatasından yana değilim, yüreğim yandığı için konuşuyorum. Samimî söylüyorum...

NADİR SARAÇ (Zonguldak) - Şamata yok zaten Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Hayır, sizi kastetmedim; sizi görüyorum. Yani, herkes için, burada, şunu üzülerek söylüyorum. Onun için, burada, böyle gülecek mülecek bir taraf yok! Kim mim de değil, hepimiz biliyoruz; bunları hepimiz biliyoruz ve yıllardan beri de konuşuyoruz; ama, düzelteceğimize inanıyorum, düzeltmemiz gerektiğine de inanıyorum. Bunun mücadelesini vermiyor değiliz, veriyoruz; ama, bu gerçeği de şurada söylemekte yarar var diye sesleniyorum.

Sekizinci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Sabahattin Cevheri'nin, Şanlıurfa İli sınırlarındaki otoyol projesine ilişkin bir soru önergesi var. Mevcut Şanlıurfa-Viranşehir-Mardin yolu, D-400 2x2 bölünmüş yol projesinin çalışmaları hızlı bir şekilde devam ediyor. Bu proje bitirildiği zaman -2003 yılı içerisinde zaten bitirilecek- D-400 yolunun bölünmüş yol olarak inşaatı tamamlandığında, üniversite kampusu ve Şanlıurfa arasındaki trafiğin önemli ölçüde rahatlayacağı düşünülmektedir. Biz bu fikre katılıyoruz. Dolayısıyla, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Cevheri'nin sorusu doğrultusunda çalışmalarımız devam ediyor.

Bu, tek soruydu zaten. Bunu da bu şekilde cevaplandırmış oluyorum.

Bir diğer soru, yine, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Nadir Saraç'ın sorusudur. Soru, Devrek-Ereğli karayolu projesine ilişkin soru; ama, sorunun içerisinde birçok soru var. Hepsini cevaplandırayım; hem milletvekilimize bilgi sunmuş olurum hem de Zonguldaklılar dinliyorlarsa, sevineceklerine de inanıyorum.

Zonguldak-Çaycuma ayrımı-Devrek-Mengen-Yeniçağa yolu ile Devrek-Çaycuma ayrımı-Zonguldak (Zonguldak geçişi ve Üzülmez Tüneli dahil) yolu 2001 yılı sonunda, Bakanlar Kurulu kararıyla yatırım programından çıkarılmıştır. Ancak, bizim, iktidar kanadındaki kendi milletvekillerimiz de sık sık bu projeyi takip ediyor, sizler de takip ediyorsunuz, elbirliğiyle... Biz de sizleri sevindirmek için, buna, püremanet olarak başladık, bu yolun 35 kilometrelik kısmına başladık. Bu yolu bitirmek için bütün gücümle uğraşacağım. Ben, Zonguldaklılara, Zonguldak milletvekillerine söz verdim. Valilikle de görüştük; 35 kilometrelik kısmı, programda olmadığı halde, kamunun imkânlarıyla... Buradan, kamunun yetkililerine teşekkür ediyorum; Köy Hizmetlerine, Karayollarına, Devlet Su İşlerine, valimize ve işçilerimize teşekkür ediyorum; çünkü, milletvekilleri, hakikaten, bu konu üzerinde çok ısrar ettiler. Parasal imkânımız yok; ama, 35 kilometreye başladık. Yağmurlar biraz geciktirdi. Ben, bugün de telefonla tekrar bilgi aldım ki, size yanlış bilgi vermeyeyim. 35 kilometre üzerinde çalışmalarımız tamamlanacak. Hatta, benim niyetim, eğer imkânlarımızda bir problem olmazsa, bu yolun tamamını hizmete açmayı planlıyoruz; çalışmalarımız öyle. Arkadaşlarımın o konuda rahat olmalarını istiyorum.

Bir diğer konu, Düzce-Akçakoca-Ereğli yolu. Bu, BSK yapım projesi kapsamında yer almakta olup -BSK, beton asfalt dediğimiz yol, sıcak asfalt dediğimiz yol- böyle başlamış, buna 6 trilyon 260 milyar TL ödenek ayrılmıştır. Bunu böyle ifade etmek istiyorum. Ayrıca, Ereğli-Zonguldak-Çaycuma-Bartın güzergâhı da bölünmüş yol olarak planlanan yollardan olup, bu güzergâhın Zonguldak-Ereğli arasının -46 kilometre uzunluğunda- 1A standardında yapımı sürdürülmektedir. 2003 yılı ödeneği 250 milyar TL olup, bölünmüş yol standardına dönüştürülecektir.

Bu 250 milyar TL ile yol yapılmaz; biz, bunun bilinci içindeyiz. Biz iktidar olduğumuz zaman, Bakanlığı devraldığım zaman, buna 1 milyar ödenek konulmuştu. Bu 250 milyarlık, 350 milyarlık, 500 milyarlık projelerimize, ben görevi devraldığımda, Devlet Planlama 1'er milyar koymuştu; o günün hükümeti böyle öngörmüştü. Biz, arkadaşlarımızla, oturduk, düşündük ve en azından, müteahhitlerimiz şantiyelerini kapatmasınlar, şantiye masraflarını karşılasınlar, müteahhitlerimize moral olsun, moral olarak çökmesinler, bir miktar ödenek var deyip de, senenin ortasında da belki takviye etme düşüncesiyle, o bölgenin insanları da bizim yolumuz programdan çıkarıldı gibi bir ümitsizliğe kapılmasınlar diye, böyle bir yol bulduk. Yoksa, ben, 250 milyarı burada ifade etmekten de sıkılan birisiyim. 250 milyarla ne yapılır?! 1 kilometre yolun maliyeti 1 trilyon liranın üzerinde, programa 250 milyar lira para koyuyorsunuz; ama, bir şeyi itiraf edeyim: Programa 9 katrilyonluk yol almışlar, projesi yok, planı yok, parası yok. Maliyet 9 katrilyon; düşünebiliyor musunuz? Yani, şimdi, birileri konuşuyor, birileri yazıyor, çiziyor; niye konuşuyorlar, niye konuşturuyorlar, niye yazıyorlar, niye yazdırıyorlar?! Biz, bunların üzerine planlı bir şekilde, cesurca gidiyoruz. Böyle gelişigüzellik, böyle keyfîlik, böyle layüsellik olamaz; devletin ciddiyeti olur.

Şimdi, bana diyorlar ki: Sen bölünmüş yol yapıyorsun; projen var mı? Elbette ki, kamunun imkânlarıyla yaptığım yolların projeleri var; projesi olmayan yollara başlamıyorum. Her hafta da yaptığım yolları denetletiyorum, yanlış yapılmasın, yanlış olmasın diye; ama, dünya kadar dolarla yollar ihale edilmiş, proje yok. Geçenlerde hesaplattım, 9 katrilyon ki, bu parayla, 10-15 yılda bu yolları bitiremezsiniz. Niye yapılmış; o da belli değil; ama, bunlara bir çeki düzen veriliyor, belli bir yere getiriliyor. Biz, zarurî ihtiyaçlarımızla yola çıkıyoruz. Birilerinin keyfine göre de devletin yönetilemeyeceğini herkesin bilmesi lazım.

Ayrıca, Zonguldak-Çaycuma-Bartın arası ise, yatırım programında Zonguldak-Amasra-Kuruca-Şile Projesi kapsamında yer almakta olup, Bartın-Amasra-Kuruca-Şile arasının yapımı ihaleli olarak sürdürülmektedir. Söz konusu yol 1A standardında olup, bölünmüş yol standardına dönüştürülecektir; 2003 yılı ödeneği 1 trilyon liradır.

Zonguldak-Bartın arasında ise, herhangi bir çalışmamız yoktur. Ben, Karadeniz'in bu kesimini biliyorum; Karadeniz'in Zonguldak, Bartın, Sinop gibi yerleri de, Doğu Anadolu'nun bazı yerleri gibidir. Buralara da öncelik vermek lazım, buralara el atmak lazım. Paramız, imkânlarımız dahilinde bu işlere de el atacağımızı biliyorum. Ben, o bölgeyi çok gezdim, gördüm. Sadece Türkiye'nin şu ili, bu ili geri kalmamıştır; Türkiye'nin birçok ilinde, gerçekten, sorunlar müşterektir.

Bir diğer soru önergemiz, Muğla Milletvekili Ali Arslan'a ait. Göcek Tüneli projesine ve Muğla'nın bölünmüş yol programındaki yerine ilişkin bir sorudur. Gelirken de Devlet Planlamayı aradım. Bu konuyu çok ciddî takip ediyoruz.

NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Sayın Bakanım, sorum yanıtlanmadı. Devrek-Ereğli yolu... Sorumun asıl yönünü o teşkil ediyor.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla)- Yani, şu anda onunla ilgili dürüstçe cevap verecek olursak, herhangi bir çalışmamız yok; ama, biz, dönüşümüzde tekrar yeni bir planlama yapalım.

NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Asıl sorum buydu efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla)- Tekrar bir planlama yapalım. Dürüstçe söyleyecek olursak... Sizi de üzmemek için, kendim de müşkül durumda kalmayayım diye söylüyorum. Dönüşümde... Bu akşam arkadaşlarıma... Tekrar Valiyle, tekrar bölgeyle bir görüşelim. Siz de bizi zorlayın lütfen.

NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Tabiî efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla)- Belki bir proje üretir, bu yola da başlamış olabiliriz.

NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Projesi hazır efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla)- Tamam; yani, proje üretir derken, ben o anlamda proje demiyorum.

NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Anladım efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla)- Ben, makine parkını bulabilir miyim, akaryakıt parasını bulabilir miyim, organizeyi yapabilir miyim diye bir plan peşindeyim.

NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Teşekkür ederim Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla)- Hay hay, o konuda ben yardımcı olmaya çalışırım. Hay hay, memnuniyetle.

NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Sağ olun Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla)- Bu Göcek Tüneli konusu son aşamada. Gelirken de elemanlarıma Devlet Planlamayı arattırdım. Zaten, bizim yatırım programımızda gözüküyor. Devlet Planlama, kendi hukuk müşavirliğine soru sormuş. Eğer hukuk müşavirliğinden de müspet görüş gelirse, problemin tamamı bitmiş oluyor ve YPK kararıyla bu iş devreye girecek. Onu ifade edeyim.

Diğer bir soru ve cevabı: Muğla İli sınırları dahilinde Aydın-Muğla-Fethiye ve Muğla-Fethiye aıyrımı, Marmaris-Milas-Bodrum yolları kapasite yetersizliği nedeniyle bölünmüş yol ihtiyacı olan projeler içerisinde yer almakta mıdır? Acil eylem planında bölünmüş yol programında olup, gerekli ödeneklerin temini halinde yapımına başlanılacaktır.

Bir başka konu ise, Muğla-Yatağan arasına 20 kilometre püremanet olarak başladık. Şu ana kadar 10 000 metreküp hafriyatımız ve dolgumuz yapılmıştır; işimiz hızlı bir şekilde devam etmektedir.

Antalya Milletvekilimiz Sayın Osman Kaptan'ın sorusu, Finike-Kale karayolunun yenilenmesine ilişkin. Bu yol, maalesef, rasyonel görülmemiş, 2002 yatırım programından Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılmıştır. Şu an için, buna diyecek bir şey görmüyorum; ancak, Antalya Kemer'de 13 kilometreye, biz, kendi imkânlarımızla, püremanet olarak başladık, çalışmalarımız devam ediyor. Antalya-Muğla tarafında da püremanet yolumuz, şu anda arzu ettiğimiz seviyede değil; arzu edilen seviyeye çıkarılacağına inanıyorum; çünkü, püremanete teşkilatları inandırmak, kurumları inandırmak çok zor oldu; adım adım, herkes bu işe inanmaya başladı.

Yine, Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Finike-Elmalı karayolu projesine ilişkin bir sorusu var; ben cevap vereyim.

Finike-Elmalı yolu, 70 kilometrelik bir yol. Ben, burada bir şeyin daha altını çizeyim. Bakın, 1977 yılında başlamış 70 kilometre yol; 1977 yılında başlamış -bir daha söylüyorum, herkes duysun diye söylüyorum, Türk kamuoyu duysun diye söylüyorum- 1977, 1987, 1997, 2003; 70 kilometrenin 50 kilometresi bitmiş, 21 kilometresi de bize nasip olacaktır diye düşündüm; ama, yeterli ödeneğini koyamadığımız için bir şey diyemiyorum. Ancak, 500 milyar lira kadar bir ödenek koyabilmişiz. Maalesef, bu bir itiraftır. Geçen yıl da zaten fazla bir ödenek konulmamış; ama, yıl içerisinde -imkânlarımızı zorluyoruz- biz bu yolları bitireceğiz. Bitireceğiz; ama, bütün arkadaşlarımız sabırlı olsunlar, bu 15 400 kilometre yolu da 2003'ün dört ayına sıkıştırmasınlar. Önüne gelen, eline bir kâğıt, bir dilekçe... Her ildeki yola baksanız, yani, mümkün değil, onu programa almaya bile ömrünüz, zamanınız yetmez. Onun için, arkadaşlarımız, beş yılı planlayarak yol taleplerinde bulunsunlar.

Buna da vereceğim cevap bundan ibarettir. Yani, bir daha söyleyeyim: Bu Finike-Elmalı yolunun 21 kilometresi için geçen sene 862 milyar lira harcanmış; biz, bu sene, senenin başında 500 milyar lira ayırabilmişiz. 1977'de başlamış olan bu yol, bölge imkânlarıyla emaneten devam etmiş, 21 kilometresi ihale edilmiş ve bu sene de biz buna, ancak 500 milyar lira ayırabilmişiz.

Bir diğer sayın milletvekilimizin... Pardon, özür diliyorum. Yine, Antalya Milletvekilimiz Osman Kaptan'ın, Antalya-Gazipaşa içmesuyu projesine ilişkin... Buna rahatlıkla cevap verebiliyoruz. Ben, bugün İller Bankası Genel Müdürlüğündeki yetkili...

Osman Bey arkadaşımız burada mı?..

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Evet.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Evet, özür diliyorum, bazen isimleri bilemiyoruz; tanıyacağız senenin sonuna kadar birbirimizi. Albümler yeni yayımlandı; zaman zaman açıp isimlerle simaları karşılaştırıyoruz ki, gözümüz alışsın, bir de dilimiz alışsın. Tabiî, hafızaya yerleştirmek de gerçekten çok zor. Eskiden 450 milletvekiliydi, çok güzeldi, rahat görebiliyorduk; şimdi, oldu 550 kişi; nereden ezberleyeceğiz! Kendi milletvekillerimizin isimlerini öğrenemeden, herhalde, seçime gideceğiz; yani, öyle gözüküyor. Onun için de, bazen utandığımızdan "beyefendi, beyefendi" diyoruz; aslında, ismini bilmediğimiz için öyle söylüyoruz.

Evet, borular ihaleye çıkarıldı; üç ay içerisinde sizin borularınız temin edilecek. 2003 yılı sonunda, Antalya-Gazipaşa içmesuyu inşaatının, Kâhyalar Belediyesiyle birlikte 34 kilometre uzunluğundaki Sugözü Kaynağı İsale Hattı Tasdikli Projesine göre yapımı tamamlanmış olacaktır. Biz size burada, Meclisin huzurunda bunun müjdesini veriyoruz; soru sahibi olarak siz de, kendi tabanınıza bunu müjde olarak verebilirsiniz.

Bir diğer sorumuz, yine, Sayın Osman Kaptan arkadaşımıza ait: "Antalya-Alanya ayırımı, Akseki-Konya yolu, Antalya-Konya karayolunun Akseki İlçesindeki Büyükalan mevkii aşırı yağışlar nedeniyle..." Yani, yolun bozulduğunu söylüyorsunuz.

Ben, bölge müdürümü telefonla aradım; bunun programlık bir tarafı olmadığını, bölge imkânlarıyla bugüne kadar yapılmamasının da teşkilatımız adına bir eksiklik olduğunu kendilerine söyledim. Yakın zamanda bunu tamamlayacaklarını söylediler; dolayısıyla "soru sahibi sayın milletvekilimize de böyle iletin" dediler; inanıyoruz. Eğer, tamamlanmazsa, lütfen, bizi haberdar edin; ama, biz de, kendimiz, zaten, bu konuyu otokontrol sistemiyle iyi götürüyoruz, takip ediyoruz. Buradan çıktıktan sonra tekrar arayacağım. Çok küçük bir şey bu aslında; zor bir şey değil.

Evet, ben, bugünkü soruları tamamlamış oldum.

Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Buyurun Sayın Küçük, yerinizden açıklama yapacaksınız galiba.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Ben, Sayın Bakana, Çanakkale'nin yatırımlarına gösterdiği ilgi ve bilgisi dolayısıyla teşekkür ediyorum; ilgi ve bilgisinin devam etmesini diliyorum.

Bizim, talep ettiğimiz, soru sorduğumuz, takibinde olduğumuz projeler, gerçekten, hem ülkemiz için hem bölgemiz için önem verdiğimiz ve ülkemiz ve bölgemize yaratacağı katmadeğerle çok kısa sürede geri dönüşümü olacak projelerdir.

Sayın Bakanın söz verdiği 2 trilyonun 1 trilyona inmesiyle ilgili yakınmasını da saygıyla karşılıyorum. İnanıyorum ki, Türkiye'de, hukukun üstünlüğü tartışılmadan, hukukun varlığı tartışılmadan, siyasetçiler, bürokratlara hükmedebilir duruma gelir. Bu, hepimizin özlemi.

Bu vesileyle, kendisine teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçük.

Buyurun Sayın Arslan.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Ben de, Sayın Bakana, açıklamaları için teşekkür ediyorum.

Gerçekten, Göcek Tüneli, Muğla'nın en önemli projelerinden bir tanesidir; neredeyse bütün Muğla'nın sahip çıktığı bir projedir; ama, yıllardan beri de Sayın Bakanın biraz önce bahsettiği birtakım engelleri aşamadığı için, bu sorunu çözülememiştir.

Göcek Tüneli, hem turizm açısından hem de -bölge önemli bir tarım merkezidir de aynı zamanda- tarımsal ürünlerin büyük merkezlere daha çabuk ulaştırılması açısından çok önemli projedir. Sayın Bakanımızın yakındığı bürokrasi, inşallah -ki, öyle görünüyor, Göcek Tüneli şu anda o bürokratların önünde- dilerim, bundan önce olduğu gibi bu engeli de aşarak kısa sürede yaşama geçirilir. Ben, bu konuda, Sayın Bakanımızdan desteğinin giderek artmasını talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.

Buyurun Sayın Kaptan.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakana ben de teşekkür ederim. Özellikle, Gazipaşa içmesuyu ve Akseki-Büyükalan yol onarımı için teşekkür ederim.

4 sorunun 2'sine olumlu yanıt aldık. O nedenle, orada memnuniyetimizi ifade ederiz; ancak, bu Finike-Kale yolu için Sayın Bakan bana yazılı cevap vermişti. Bu yazılı cevapta "2002 yatırım programından Finike-Kale karayolunun çıkarıldığı, projenin yeniden yatırım programına alınabilmesi için Bakanlar Kurulu kararı gerekmektedir" denmektedir. Yani, Sayın Bakan lütfederlerse... Kendileri Bakanlar Kurulunun bir üyesi. Bu konuda, zaten şöyle bir cevap da veriliyor orada. Yani, olumlu bakıldığı; ama, sanki imkânsızlıklardan dolayı programa alınmadığı tarzında bir cevap da var orada. Çünkü, önceden programa alınmış eski hükümet zamanında, tekrar, 2002'de programdan çıkarılmış. Bunun tekrar programa alınması konusundaki hassasiyetinizi rica ediyorum.

İkincisi, Elmalı-Finike yolu. Sayın Bakanın yazılı cevabında şöyle diyor: "Elmalı-Finike yolu, Akdeniz Bölgesinin turizm ve narenciyesiyle ünlenmiş Kumluca, Demre, Finike gibi yörelerini iç Akdeniz'e bağlayan yegâne yoludur. Ülkemizde turfanda sebze ve özellikle narenciyenin büyük bölümü Finike, Demre, Turunçova, Kumluca yörelerinde üretilip Elmalı-Finike yolu üzerinden Anadolu'nun iç kesimlerine ulaştırılmaktadır." Bu yanıt sizin Sayın Bakanım.

Şimdi, biraz önce açıkladınız; 21 kilometre yol kalmış, 500 milyar lira para koymuşsunuz bu sene. Bu durumda bu yol yirmiüç yıl daha devam edecek demektir.

Şimdi, Sayın Bakan, hükümet programında "özellikle, kamu harcamalarında, ekonomik getirisi yüksek ve gelir dağılımını artırıcı alanlara öncelik verilecektir" deniyor. Siz, cevabî yazınızda da buranın önemini belirtiyorsunuz. Eğer bu 21 kilometre yolu yaptıramazsanız, zaten, 15 000 kilometre duble yol konusundaki iddianız havada kalır.

Takdirlerinize sunuyorum; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.

Buyurun Sayın Budak.

NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Bakan, vermiş olduğunuz cevaplar çok net; ama, Edirnelileri sevindirecek cevaplar değil. Ben, size, hem kaynak bakımından hem de karayolu taşımacılığı açısından Edirne'nin neden önemli olduğunu vurgulamak istiyorum; çünkü, Edirne, bizim Avrupa'ya açılan kapımız. Yunanistan, şu anda, Avrupa Birliğinin başkanlığını yapan bir ülke; Bulgaristan da 2007'de programa girecek.

Bizim ülkemizin sınır ticareti çok zayıf; Balkan ülkelerine 400 milyar dolarlık ticaret hacmimiz var. Bulgaristan'a açılan Kapıkule Kapımız var. Edirne'den Pazarkule aracılığıyla Yunanistan'a girme şansımız var ve bu yol sadece 8-12 kilometre arası bir yol. Bu 8-12 kilometrelik yolu, ben inanıyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti, yani, yapabilirsiniz bunu; bu kaynağın var olduğuna inanıyorum. Eğer, bu yapılırsa, yük taşımacılığına açılırsa, şu anda, Avrupa Birliği içerisinde, Inter-reg 3 programı çerçevesinde, Avrupa Birliği ülkeleri kendi içerisinde yol ağını oluşturuyorlar. Biz de bu ağa dahil olmak açısından, bu hazırlığı yapmamız gerekiyor. Kaynak anlamında da, Avrupa Birliği Inter-reg 3 çerçevesinde programdan yararlanılabilir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Süreniz 5 dakikadır.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkanım, sayın milletvekillerim; Edirne'yle ilgili bu yol, sadece 8 kilometreden ibaret değil, Meriç Nehri üzerinde 300 metrelik bir köprüye ihtiyaç var. Biraz sıkıntı oradan geliyor, yoksa, biz o 8 kilometrelik yolu, püremanet imkânlarımızla yaparız; 300 metrelik köprü bizi engelledi. O bakımdan, yani, burada, size, net "biz, bu işi bu sene bitiririz" demekten çekindim; ama, yani, ille, 8 kilometrelik yolla bu iş çözülecekse, ben, yine, dönüşümde, bölge müdürlüğüyle görüşeyim; köprü hariç, köprüyü emaneten yapma imkânımız yok, o eski, Karayollarındaki köprü yapan ekipler de yok artık; ama, o yolu bir araştırayım, bu konuda size yardımcı olalım.

Antalya'daki yolla ilgili şunu söyleyeyim -zaten işin başında ben söyledim  o 21 kilometreyle ilgili- yani, paramız olmadığından dolayı; ama, biz, kaynak bulduğumuz takdirde, bu yolun önemli olduğunu, bu yolu bitirmemiz gerektiğini... Ama, bir daha söyleyeyim arkadaşlarımın huzurunda; 56 tane projeye 1'er milyar para konulmuştu para yokluğundan, 56 tane proje! Tabiî, bu, korkunç bir olay; siz işleri ihale etmişsiniz, sözleşme yapmışsınız, ondan sonra  geliyorsunuz diyorsunuz ki, benim param yok, ben bu yolları yapamayacağım, sen şantiyene kilit vur, projeleri de bir tarafa atalım...

Biz, bu 500 milyarları, 1'er trilyonları, 250 milyarları, emin olun ki, bu programa koyuncaya kadar ne zahmetler, ne meşakkatler çektiğimizi bir Allah bilir!.. Ama, ben inanıyorum; daha işin başındayız, ümitsizliğe kapılıp... Dediğiniz doğru, 500'er milyar koyarsak, 23 kilometre yol, 46 senede bitiririz biz bu işi; yani, olmaz. Bu işe bizim, kaynak bulmamız lazım. Biz bu  işin bilincindeyiz; bu işin çözüleceğine inanıyorum.

Ben, arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sorular cevaplandırılmıştır.

10. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, yerel basının desteklenmesi için yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/139)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak sayın bakan ?..Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

11. - İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, bir davada sanık olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/140)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan ?..Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

12. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, SPK kaydına alınmaksızın halktan para toplayan şirketlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/144) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

13. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, bir Başbakanlık müşavirinin bir şirketin yönetim kurulu başkanı olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/159) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

BAŞKAN - Soruları cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 96 ve 98 inci maddeleri uyarınca ilgili Devlet Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.

Saygılarımla.

              Yakup Kepenek

             Ankara

"Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) kayıtlarına alınmaksızın kimi şirketler ya da holdingler tarafından gerçekleştirilen halktan para toplama faaliyetleri hakkında:

1- Şimdiye kadar hangi şirketler için, kaç dava açılmıştır?

2- Açılan davaların sonuçları nedir?

3- SPK tarafından bildirilmesine karşın, henüz açılmayan kaç dava vardır?

4- Haklarında dava açılanlar arasında milletvekili var mıdır? Varsa kimlerdir?

5- Bu şirketlerin ortakları kimlerdir?

6- Bu şirketlerin halktan topladıkları para ne kadardır? Bu paranın yıllara göre dağılımı nasıldır? Ne kadarı yurt dışından sağlanmıştır?

7- Geniş halk kitlelerinin ağır zararlara uğramasına neden olan bu uygulama konusunda bir yasal boşluk mu vardır; yoksa, yasaların uygulanmasında mı yetersiz kalınmaktadır?

8- Bu konuda hangi önlemleri alacaksınız?"

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

      İzzet Çetin

            Kocaeli

Halen Başbakanlık müşavirliği görevinde bulunan bir kişinin "Proses Sağlık, Turizm, Danışmanlık, Eğitim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ" adında bir şirketin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olduğu konusunda iddialar vardır.

1- Anılan şirketin yönetim kurulu başkanı kimdir?

2- Bir kamu görevlisinin ticarî faaliyette bulunması mümkün müdür?

3- Bu kişi hakkında bugüne kadar nasıl bir işlem yapılmıştır?

BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek ile Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin'in sözlü soru önergelerini cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Önce, şu noktayı açıklamak istiyorum; Sayın Yakup Kepenek'in soru önergesi, Sermaye Piyasası Kurulunun ilgi alanındaki bir konudur. Bildiğiniz gibi, Sermaye Piyasası Kurulu ve benzeri kurullar, bağımsız düzenleyici otorite olarak nitelendirilmektedir, idarî ve malî özerklikleri vardır, siyasî etkilerden uzak olarak ilgi alanlarına giren konularda işlemleri ve düzenlemeleri yapma yetkisine sahiptirler.

Ben, bu noktayı da vurguladıktan sonra, Sermaye Piyasası Kurulunun verdiği notlar çerçevesinde, soruları cevaplandırmak istiyorum. Sayın Kepenek'in konuyla ilgili 8 sorusu vardır; ilk 3 soru birbiriyle ilişkili olduğu için, birlikte, diğerleri de ayrı ayrı cevaplandırılacaktır.

Şimdiye kadar hangi şirketler için kaç dava açıldığı, açılan davaların sonuçlarının ne olduğu, SPK tarafından bildirilmesine karşın henüz açılmayan kaç davanın bulunduğu; bu, ilk 3 sorudur.

Hepinizin bildiği gibi, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca, hisse senetlerini halka arz etmek isteyen anonim şirketlerin, kayda girmek üzere, Sermaye Piyasası Kuruluna başvurmaları zorunludur. Eğer, ilgili anonim şirketler, hisse senetlerini halka arzla ilgili olarak Sermaye Piyasası Kuruluna müracaatlarını yapmazlarsa, bu takdirde, kanunda birtakım müeyyideler öngörülmüştür ve bu müeyyidelere muhatap olacaklardır.

Şirketlerin, Sermaye Piyasası Kanununun 47/A-4 maddesi uyarınca Kurul kaydına aldırmaksızın hisse senedini halka arz fiiline ilişkin olarak, 28 şirket hakkında, 8 merkezde, cumhuriyet savcılıklarına yapılan suç duyuruları üzerine, 39 kamu davası açılmıştır. Ocak 2003 sonu itibariyle, 3 mahkûmiyet kararı verilmiş, 19 davada 4616 sayılı Kanun uyarınca erteleme kararı verilmiş olup, 12 davada yargılama devam etmektedir ve 5 suç duyurusu halen savcılık incelemesi aşamasında bulunmaktadır.

Ayrıca, yapılan incelemeler neticesinde, Sermaye Piyasası Kanununun diğer hükümlerine aykırı davrandığının tespiti üzerine yapılan suç duyurusu sayısı da 43'tür. Açılan kamu davalarında, Ocak 2003 sonu itibariyle, 1 mahkûmiyet kararı, 13 davada 4616 sayılı Kanun uyarınca erteleme kararı verilmiş olup, 13 davada yargılama devam etmektedir, 16 suç duyurusu halen savcılık incelemesi aşamasındadır.

Öte yandan, söz konusu ortaklıkların hisse senetlerinin Kurul kaydına alınmaksızın satılması nedeniyle, ortaklarının tespiti mümkün olamamaktadır. Şirketlerin kayıtlarında gözüken ortakları ile gerçek ortakları uyumlu olmadığından, bu şirketlere yatırım yapan kişilerin haklarının korunmasını teminen, şirketlerin ortaklık yapılarının tespiti için, Sermaye Piyasası Kanununun 46 ncı maddesi uyarınca, Kurulca, bugüne kadar, 11 şirket hakkında dava açılmıştır. Bu davalarda, yatırımcıların olası hak kayıplarının önlenmesi amacıyla, şirket mal varlıklarına tedbir konulması da istenmiştir. Bu davalardan 2'sinde henüz ihtiyatî tedbir kararı verilmemiş olup, yargılama devam etmektedir. Diğer 2 dava esastan reddedildiğinden, kararlar Kurulca temyiz edilmiştir; kalan 7'sinde ise tedbir konulmuş olarak yargılamalara devam edilmektedir.

4 üncü soru: "Haklarında dava açılanlar arasında milletvekili var mıdır; varsa kimlerdir?"

Haklarında dava açılan kişilerin meslek bilgileri türünden veriler mevcut olmadığından, konuya ilişkin bir tespit yapılamamıştır.

5 inci soru: "Bu şirketlerin ortakları kimlerdir?"

Söz konusu şirketler, Kurul kaydına alınmaksızın hisse senetlerini sattıkları için, ortaklık yapılarının tam olarak tespiti mümkün olamamaktadır. Bu sebeple, Kurulca, bu şirketlerin ortaklık yapılarının tespiti amacıyla tedbir talepli olarak davalar açılmaktadır; söz konusu davalar henüz sonuçlanmadığından, ortaklık yapıları hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır.

6 ncı soru: "Bu şirketlerin halktan topladıkları para ne kadardır? Bu paranın yıllara göre dağılımı nasıldır? Ne kadarı yurt dışından sağlanmıştır?"

Söz konusu şirketler, Kurul kaydına alınmaksızın halktan para topladıkları ve bu paralar tam ve doğru şekilde şirket kayıtlarına intikal ettirilmediği için, toplanan paranın tutarı ve kaynağı kesin olarak tespit edilememektedir.

7 nci soru: "Geniş halk kitlelerinin ağır zararlara uğramasına neden olan bu uygulama konusunda bir yasal boşluk var mıdır; yoksa, yasaların uygulanmasında mı yetersiz kalınmaktadır?"

Sermaye Piyasası Kanununun 4 üncü maddesi uyarınca ihraç veya halka arz olunacak hisse senetlerinin, Kurul kaydına alınması zorunludur. Bu zorunluluğa uymayanlar hakkında uygulanacak ceza, aynı kanunun 47/A-4 hükmünde yer almakta olup, izinsiz halka arz fiilini işleyenler için öngörülen ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis, 10 milyar liradan 25 milyar Türk Lirasına kadar ağır para cezasıdır. Bu para cezaları, bugünkü rakamlar itibariyle, yani 2003 yılı için 57,7 milyar ile 144,3 milyar TL arasındadır.

Kurul, bu hükme uygunluğu, yaptığı denetimler ve ihbarlar sonucunda tespit ettiği takdirde kanunla verilen yetkileri kullanmaktadır. Yapılan denetimler sonucunda ulaşılan tespitler üzerine, kayıt yükümlülüğüne uyulmaksızın yapılan halka arz ve satış sonucu, satılan kısmın karşılığı veya satışı yapılacak senetler için her türlü teminattan muaf olarak ihtiyatî tedbir talebiyle tespit davası açmak, sorumlular hakkında Sermaye Piyasası Kanununun 47 nci maddesinin A-4 bendinin yanı sıra, tespit edilen diğer kanuna aykırılıklar nedeniyle de, 49 uncu madde uyarınca suç duyurusunda bulunma yetkilerini, yukarıda da açıklandığı üzere, kullanmaktadır.

Kurul, Sermaye Piyasası Kanununun 49 uncu maddesi uyarınca, kanuna muhalefet nedeniyle suç duyurusunda bulunması üzerine, açılan kamu davalarında, kanun hükmü gereği, müdahil sıfatını kazanmakta olup, bu kapsamda, yalnızca suç duyurusunda bulunmakla yetinmemekte, ayrıca, sorumluların cezalandırılması için davalar kamu adına takip edilmektedir.

Sayın Kepenek'in 8 inci ve son sorusu da şudur: "Bu konuda hangi önlemleri alacaksınız?"

Kurul, mevzuat çerçevesinde yetkili olduğu konularda gerekli hukukî ve cezaî işlemleri yürütmekte olup, buna devam edilecektir.

Öte yandan, 21.8.2001-31.10.2001 tarihleri arasında, yurt çapında 14 şehirde (Aksaray, Eskişehir, Yozgat, Erzurum, Batman, Bartın, Zonguldak, Karabük, Tokat, Sıvas, Kayseri, Konya, Gaziantep ve Denizli) ve 16.11.2000 ile 24.11.2001 tarihleri arasında Almanya'da 5 şehirde (Hamburg, Köln, Münih, Berlin ve Frankfurt) ve 7.6.2002 ve 9.6.2002 tarihleri arasında Avusturya'nın Viyana Kentinde, yatırımcıları bilgilendirme amacıyla, Kurul tarafından toplantılar düzenlenmiş ve bu toplantılarda, Kurulun görevleri, sermaye piyasasının işleyişi ve sermaye piyasası araçları konularında bilgi verilmiştir. Söz konusu toplantılara, Mart 2003 içinde devam edilmesi planlanmıştır.

KOBİ ölçeğindeki ortaklıkların hisse senetlerine likidite kazandırmak ve yöre halkının sermaye piyasasına katılımını teşvik etmek amacıyla, Sermaye Piyasası Kanununun 40 ıncı maddesi çerçevesinde KOBİ hisse senetlerinin işlem göreceği borsaların kurulması için de çalışmalar yürütülmektedir.

Ayrıca, yine KOBİ ölçeğindeki ortaklıklara finansman teminini kolaylaştırma amacıyla, girişimci sermayesi, risk sermayesi modelleri geliştirilmektedir.

Öte yandan, yatırımcıların uyarılması amacıyla, Kurulca, yurtiçi ve yurt dışında yayım yapan gazetelere de ilan verilmektedir.

İkinci cevaplandırmak istediğim soru, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin'e aittir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz doldu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Hemen tamamlıyorum Sayın Başkan.

Koordinatörlüğümde yapılan araştırmalar neticesinde "Proses Sağlık, Turizm, Danışmanlık, Eğitim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ" adlı şirketin Yönetim Kurulu Başkanının Aytunç Çıray olduğu anlaşılmıştır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesi, memurlar için, ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı getirmekte, aynı kanunun 125 inci maddesinde ise, söz konusu yasağa aykırı davranışın müeyyidesi yer almaktadır.

İlgilinin fiilinin ve bu fiile uygulanacak müeyyidenin, tesis edilecek işlemlere esas olmak üzere, tespiti amacıyla, konu, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına iletilmiş bulunmaktadır ve inceleme, Başbakanlık Teftiş Kurulunda devam etmektedir.

Arz ederim Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru sahiplerinin söz talebi var mı?

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, Değerli Bakanımıza bu açıklamaları için çok teşekkür ediyorum. Yalnız, iki noktanın altını çizmeme izin verilmesini istiyorum.

Bunlardan bir tanesi şudur: Bu konunun tartışıldığı günlerde, SPK'nın işlemleri ve o sistemle ilgili kamuoyunda çok ayrıntılı tartışmalar vardı. Hepinizin bilmesini istiyorum, o tartışmaların yoğun olduğu günlerde bu yanıt verilseydi ve kamuoyu aydınlatılmış olsaydı çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Bu, birinci yorumum.

İkincisi şu: Sayın Bakan şimdi söyleyeceğime yanıt verip vermemekte elbette tümüyle serbesttir. Sermaye Piyasası Kuruluyla ilgili olarak yeni bir düzenleme, bu Kurulun bir başka kurumla birleştirilmesi veya yeniden yapılandırılması gibi bir düzenleme düşünülmekte midir? Bu kapsamda, buna yanıt verilebilir mi?

Bunları söylemek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Açıklama yapacak mısınız Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas)- Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas)- Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek Beye teşekkür ediyorum.

Gerçekten, ben de, konuşmamın başında, vurguladığınız birinci noktayı vurgulamayı düşünüyordum; çünkü, soru önergeleri Meclis gündeminde uzun süre bekliyor. Halbuki, sorular verildiği zaman, o konu, Türkiye gündeminde yer alan bir konu oluyor; böyle aktüel, acil, cevabı beklenirken, ilgili sayın milletvekilleri de cevabını beklerken, Meclis gündeminde aylarca bekledikten sonra gündemden düşüyor; gündemden düştüğü bir ortamda cevaplandırılması da kamuoyunun ilgisini zayıflatıyor; belki İçtüzük değişikliklerinde buna yönelik bir düzenleme yapılması faydalı olabilir diye düşünüyorum.

İkincisi ise, bağımsız düzenleyici otoritelerin tamamıyla ilgili olarak düşünülmesi gereken bazı noktalar olduğunu belirtmek suretiyle açıklayacağım bir husustur.

Bir kere, bu bağımsız düzenleyici otoritelerin varlığına ihtiyaç vardır. İsimlendirildiği gibi, bu kurumların, kuruluşların bağımsız niteliğine herhangi bir müdahale asla olmamalıdır, bağımsız niteliklerine uygun olarak idarî ve malî özerkliğe sahip olmalıdırlar ve kararları da, özgür iradeleriyle ilgili kurulun karar organları vermelidir; ancak, Türkiye'de, değişik zamanlarda, değişik pratik ihtiyaçlara göre, değişik bağımsız otoriteler oluşturulmuştur ve her seferinde de, farklı mülahazalarla değişik düzenlemeler yapılmıştır.

Bu kurulların yönetim kurulu üye sayılarında bir standart yok, çok farklı farklı düzenlemeler yapılmıştır. Denetimleriyle ilgili belli bir standart, düzen yok, karmaşa var; denetimlerinin nasıl olacağı, zaman zaman tartışmalara bile sebep olabilmektedir. Diğer taraftan, ücret düzenlerinde belli bazı dağınıklıklar ve önemli ölçüde farklılıklar var. Tüm, bu ve buna benzer konuları ifade etmek üzere, belki bir çerçeve kanuna ihtiyaç vardır; ama, asla bağımsız niteliklerine, idarî ve malî özerkliklerine müdahale anlamı taşıyacak bir düzenlemenin yapılmaması gerekir diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Böylece, sorular cevaplandırılmıştır.

Sözlü sorular için ayrılan süre tamamlanmıştır.

Şimdi, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, bu kısmın 11 inci sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin öngörüşmesine başlıyoruz.

VI. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24)

BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.

Meclis araştırması önergesi, Genel Kurulun 23.01.2003 tarihli 26 ncı Birleşiminde okunduğundan tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.

İlk söz, hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın'ın.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu saatte, konuşmanın da, dinlemenin de ne kadar zor olduğunu biliyorum; dolayısıyla -benim gibi öğretmenlikten geliyorsanız ve hakikaten, bu konuşmanın, aynı zamanda, nasıl bir diyalog meselesi olduğuna da alışmışsanız- yorgun olunan bu saatlerde, tabiî, dikkatlerin durumunu da gözönüne alarak, uzun bir konuşma yapmayacağım.

Evvela, Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet Küçük ve 54 milletvekili arkadaşımız tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen, ülkemizde son iki yılda yaşanan ekonomik krizden çok derin bir biçimde etkilenen -örgütlü örgütsüz- sayıları 4 000 000'a yaklaşan ve 227 değişik işkolunda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârımızın mevcut durumlarını tespit etmek, yani bir fotoğrafını çekmek,  sorunlarını ve çözüm yollarını belirlemek amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün ise 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması hakkında önerge üzerinde kısaca hükümetin görüşlerine temas etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, esnaf ve sanatkâr ile küçük işletmeler, sermaye ve refahın tabana yayılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve bu suretle sosyal dengenin korunmasında, ekonomik ve sosyal hayatın önemli unsurlarından birini oluşturan bir kesim; hepimiz bunu biliyoruz.

Esnaf ve sanatkârlar, özellikle işletme sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdam seviyesi, bölgesel kalkınma ve gelişmeye katkıları yönüyle de, üzerinde durulmasına değer bir kesimdir, hepimizin malumu.

Bugün, ülkemizde, esnaf ve sanatkârlar, çoğunlukla bağımsız çalışmayı tercih eden, kendi işinin patronu olma arzusu içinde hareket eden ve ortalama 1 ile 9 arasında işçi çalıştıran, hukukî açıdan da bir ortaklık yapısı içinde bulunmayan çok geniş bir kesimi içine alıyor. Esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olan 2 800 000 civarında esnaf ve sanatkârın eğer yanlarında çalışanları ve sicile kayıtlı olmadan faaliyet gösterenleri de katarsak, 4 000 000 insanı ilgilendiren bir alan, bir konu. Bu kesimin aile fertleri de göz önüne alındığında, bu sayının 15 000 000  ile 20 000 000 arasında bir nüfusa ulaştığı, bunun da toplam nüfusumuzun yaklaşık yüzde 20'lik kısmına tekabül ettiği ortadadır.

Ülkemizdeki toplam işletmenin yüzde 98'i, toplam istihdamın yüzde 45'i, toplam üretimin yüzde 37'si, toplam yatırımın yüzde 26'sı ve nihayet, toplam katma değerin yüzde 30'unun, büyük bir kısmını esnaf ve sanatkârların oluşturduğu ve kısaca KOBİ olarak adlandırılan küçük ve orta boy işletmeler tarafından gerçekleştirildiğini de yine biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, nitelikleri ve nicelikleri, temel özellikleriyle toplumumuzun sosyal ve ekonomik hayatında önemli bir yere sahip olan esnaf ve sanatkârlar için, Anayasamızın 173 üncü maddesinde yer alan        -iktibas ediyorum- "devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" amir hükmünden hareketle, gereken her türlü tedbirin alınması icap ediyor.

Tarih boyunca, her toplumda, özellikle de sosyal ve ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin yaşandığı dönemlerde bir denge ve istikrar unsuru olan ve bunu defalarca -özellikle ülkemiz söz konusu olduğunda- kanıtlayan esnaf ve sanatkârlar, ekonomik ve sosyal hayata katkıları yanında, hızla değişen bilimsel ve teknolojik yeniliklere kolaylıkla uyum sağlayabilen esnek bir yapıya sahip bulunuyorlar.

Kanaatim odur ki, her kesimin, özellikle bu geniş kesimin hem tarihin süzgecinden geçmiş olan değerleri koruması açısından, ama, aynı zamanda, çağın her türlü yeniliğine açık olması bakımından üzerinde durulması ve bu alanın zenginleşmesi ve gelişmesi için her türlü tedbirin alınması icap ediyor; böyle bir tedbire layıktır.

Yine, biraz önce ifade ettiğim gibi, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin -ama, zannediyorum, CHP için de aynı şeyi söylememiz mümkündür- görüşü şudur: İstikrar içinde kalkınmanın, temelini esasında yine bu kesim oluşturmaktadır ve bu sebepledir ki, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ olarak adlandırılan, tabir edilen küçük ve orta boy işletmelerin sosyal, siyasal ve ekonomik dengeler üzerindeki tartışılmaz önem ve etkileri nedeniyle, gelişmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmaması gerekiyor, kaçınılmayacaktır. Bu kapsamda, esnaf ve sanatkârların haksız rekabete karşı korunması için 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Diğer taraftan, bu kesimin örgütlenmesine yardımcı olacak teknolojik gelişmelerden faydalanması yönünde ciddî çalışmalar yapılmaktadır ve yapılacaktır.

1964 yılında yürürlüğe giren ve bugüne kadar yapılan ilave ve değişikliklerle daha da karmaşık bir görünüm kazanan ve günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermediği anlaşılan 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanununun yeniden hazırlanarak günümüz şartlarına uygun hale getirilmesi çalışmaları tamamlanmıştır. "Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları kanun tasarısı" adı altında çalışması yapılan bu tasarı, ilgili bakanlıklar ile esnaf ve sanatkâr kuruluşlarının görüşü alındıktan sonra nihaî şekle ulaşacak ve Başbakanlığa gönderilecektir. Ayrıca, bu kesimin kullandığı kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payı da artırılacaktır ve artırılması için gerekli tedbirler alınmaktadır. Banka cari faiz oranı ile kredi faiz oranı arasındaki farkın karşılanması için, 2003 malî yılı bütçesinden 75 trilyon Türk Lirası ayrılmıştır. Bu farkın karşılanması maksadıyla bütçeye konulan 75 trilyonluk kaynak, esnaf ve sanatkâr kredi limiti de buna bağlı olarak 5 milyardan 10 milyara çıkarılmıştır.

Esnaf ve sanatkârların bilgiye erişimi, bilgisayar ortamında temin edilerek, kullanımı ve eğitimi sağlanmak durumundadır. Bunun için de, özellikle bakanlık düzeyinde önemli tedbirler alınmış durumdadır. Esnaf ve sanatkâr kesiminde ağırlıklı bir yere sahip olan bakkal esnafı ile 54 ayrı meslek kolunda faaliyette bulunan diğer esnafımız, yerleşim merkezlerinde gelişigüzel, plansız ve programsız bir şekilde ticarî faaliyete geçen büyük mağazalar sebebiyle, hepimiz biliyoruz ki, zor duruma düşmüşlerdir; kimileri de, maalesef, kepenk kapatmak durumunda kalmışlardır. Yine, bu konuyla ilgili olarak bakanlığımızın çok ciddî faaliyetleri vardır.

Hükümet programı ve acil eylem planı çerçevesinde KOBİ'lere özel bir önem verdiğimiz biliniyor. Bu çerçevede, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bağlı kuruluşu KOSGEB destekleri yeniden gözden geçirilmektedir ve bu alandaki faaliyetler de hızla sürmektedir. Bu kapsamda, finansman desteği, teknoloji geliştirme destekleri, KOBİ eğitim desteği, istihdam desteği, bilgi sistemleri destekleri, pazarlama destekleri, ortak kullanım atölyeleri ve laboratuvarları, KOBİ bilgilendirme ve tanıtım desteği, danışmanlık desteği, laboratuvar ve test analiz desteği ve proje desteğiyle KOSGEB hizmetleri daha etkin hale getirilmektedir. Bu konudaki çalışmalarda, yakın bir gelecekte önemli sonuçlara ulaşılacak ve bu sonuçlar, hem sizinle hem de kamuoyuyla paylaşılacaktır.

Sayın milletvekilleri, görüldüğü gibi, gerek bakanlık gerek hükümetimiz, esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarına vâkıf bulunmaktadır. Bu sorunları çözmek için de var gücüyle gayret sarf etmektedir. Göreve geldiğimizden bugüne kadar, esnaf ve sanatkârımızın birçok sıkıntısını gidermek için çaba harcadık ve bunların bir kısmında da başarılı olduk. Bundan sonraki çalışmalarımızın neticesinde de, umarız ki, beklediğimiz sonuçlar alınacaktır.

Bu nedenle, Ahmet Küçük ve 53 arkadaşı tarafından, esnaf ve sanatkârlarla ilgili olarak Meclis araştırması açılması talebi, gerek mevzuat açısından gerek başka alanlar açısından yoğun faaliyetlerin devam ettiği bu aşamada, hükümetimizce uygun görülmemektedir.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, burada, esnaf, sanatkâr ve KOBİ'lerin sorunlarının araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesiyle ilgili bir araştırma komisyonu kurulması talebimizle ilgili olarak yapılan görüşmeler nedeniyle, karşınızda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bulunuyorum; bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce Meclisi ve etkin bir şekilde duyurduğumuz şu oturumu izlediğini bildiğim esnaf arkadaşlarımı ve yüzbinlerce insanı, bu Meclisten ve bu Meclisin içinden çıkardığı hükümetten çok şey bekleyen esnaf arkadaşlarımı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yarın 23 Nisan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 83 üncü yıldönümü. Bu Meclis, Kurtuluş Savaşı gerçekleştiren ve kurtuluşunu gerçekleştirdiği ulusun devletini örgütleyen bir Meclis. Tarihî bir Meclis bu Meclis. Belki de dünyada eşi benzeri bulunmayan bir Meclis ve bu Meclis, çok yakında, beş ay önce bir seçim yaptı -3 Kasımda- çok ilginç bir siyasal tercih yapılanmasını ortaya koydu ve iki partili bir siyasal yapı meydana geldi; 365 milletvekilinden oluşan bir çoğunluk ve 177 milletvekiliyle temsil edilen bir muhalefet yapısı. Dolayısıyla, çok uzun zamandan beri, çok gruplu, çok değişik partilerin içinde barındığı bu Meclis, iki partili bir yapı ortaya çıkardı ve halk, koalisyonların yapamadığını çoğunluk iktidarlarının yapması düşüncesi ve umuduyla, böyle bir siyasal yapı ortaya koydu ve bu Meclise de büyük umut bağladı.

Bu Meclis, yarın 23 Nisanı kutlayacağı bilincinde olarak, bu duygu ve düşünce içerisinde ve bu anlayış içerisinde, o gün bu Meclisi açan Mustafa Kemal Atatürk ve onun arkadaşları gibi kararlı, bilinçli, bilgili bir tavır ortaya koyarsa, Türkiye'nin sorunlarını kesinlikle çözer; çünkü, inanıyoruz ki, bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunlar elbette çok büyük, elbette bu ülkenin önemli sorunları var; ama, elbette, bugünkü önemli sorunlar, Kurtuluş Savaşı günlerindeki sorunlardan çok daha ağır sorunlar değil. O gün çok daha büyük sorunları çözen ve Türkiye'yi bağımsız bir ülke olarak, büyük ülkelerin manda taleplerine karşı gelerek, bir bağımsızlık savaşı gerçekleştirerek, bu büyük görevi yapan bu Meclis, bu ülkenin sorunlarını da çözebilir. Dolayısıyla, çözüm bu Meclistedir. Dolayısıyla, hiçbir konuyu bu Meclisin gündeminden kaçırmamak, hem iktidarın hem muhalefetin görevidir. Biz, muhalefet olarak, tespit ettiğimiz sorunları, elbette, Meclisin gündemine taşıma arayışı içerisindeyiz; çünkü, çözüm, buradadır, burada olmalıdır, burada aranmalıdır. İktidar da, 11 inci sıradaki, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili önergeyi çekip 1 inci sıraya aldığına göre, herhalde bunu kabul edecektir; ama, maalesef, Sayın Bakan, bu konuya sıcak bakmadıklarını, bu araştırma komisyonunun kurulmasını doğru bulmadıklarını ifade etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, peki, esnafın sorunlarını araştıracak bir komisyonun kurulmasıyla ilgili önergeyi neden Meclisin gündemine getirdiniz?! Efendim, biraz konuşulsunmuş; bu, önemli konuymuş, bu sırada konuşulsa iyi olurmuş...

Değerli arkadaşlarım, esnaf zaten sorunlarını konuşuyor, zaten sıkıntıları çekiyor. Esnaf ve Türkiye Halkı, bu Meclisten sorunlarının konuşulmasını değil, bir an önce çözülmesini bekliyor; bu konuda da hiçbir bahane kabul etmiyor, hiçbir bahane kabul etmez. Mecliste sorunlarını konuşarak insanları tatmin edeceğini, avutacağını, uyutacağını zannedenler, 3 Kasımda bu milletin verdiği cevabın aynısını alırlar; bunu hatırlatmak istiyorum.

Bakın, bugün, buraya -Sayın Bakan da söyledi- 4 000 000 işletme, çoluğuyla çocuğuyla, yanında çalışanlarıyla tam 20 000 000 nüfusun sorununu taşıdık. Bu insanlar, bu esnaf, ülkenin omurgası, belkemiği ve artık, bu omurga, bu yükü taşıyamıyor, bu sıkıntıları taşıyamıyor. Esnaf, 4 000 000'a yakın sayısı ile 227 değişik işkolunda bu ülkenin hem üretimine hem tüketimine, üretim ile tüketim arasındaki kırılma noktasında en kritik noktayı oluşturuyor. Bu ülkenin hiçbir zaman önemli bir sorunu olmayı, bu ülkenin başına iş açmayı, sorun yaratmayı hiçbir zaman düşünmeyen esnaf, şimdi, böyle bir uygulama ve anlayışla mı karşılanmalıydı?! Bu Parlamentonun, 12 kişiden oluşacak bir araştırma komisyonu kurmaya hiç mi zamanı yoktu?! 12 kişiyle bu sorunları araştırıp, tespit edip, bu sorunların çözümüyle ilgili öneriler yapmaya hiç mi zamanı yok; çok daha ciddî işlerle mi uğraşıyoruz?! Hangi ciddî işlerle uğraşıyoruz?! Bu ne biçim anlayış, bu nasıl anlayış?!

Değerli arkadaşlarım, madem bu konuyu görüşmeyecektiniz, madem bu konuyla ilgili bir komisyon kurmayacaktınız; o zaman, neden 11 inci sıradan çekip aldınız bu konuyu?! O zaman, sırası gelince bu konuyu görüşseydik. Yani, esnafı, şöyle bir arada atalım da çıksın aradan anlayışıyla hareket edenler, esnaftan, zamanı geldiğinde, en etkili şekilde tokadı yiyeceklerdir değerli hemşerilerim. Uyarmak bizden.

Değerli arkadaşlarım, madem öyle, biz de burada zamanımızı iyi değerlendirerek, bu kesimin, herkesin zaten çok iyi bildiği sorunlarının, hiç olmazsa, birkaçını duyurmak ve bilmeyen arkadaşlarımızı bu konuda uyarmakla ilgili kendimizi görevli biliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, esnafın çok önemli sorunları var. Esnaf, esnaf-tacir ayırımı konusundaki hukuksal düzenlemelerdeki eksiklikten tutun da birçok konudan rahatsız. Bakın, kırk yıl önce, esnaf ile tacir arasındaki ayırımla ilgili bir tespit yapmışız ve bu konuyu, İsviçre ve Belçika yasalarından almışız; ama, kırk yıl geçmiş, dünya değişmiş, artık, bunu yeniden ele almak... Bu ayırım, ülkemizde, esas itibariyle, sektör ve gayri safî gelir hesabı üzerinden yapılıyor. Artık, değişik anlayışlar bu ayırımlar için kriter olarak alınıyor. Avrupa Birliğine girmek istiyoruz; Avrupa Birliğindeki bu değişik arayışlar içerisinde gerekli yasal düzenlemeleri yapıp, esnaf-tacir ayırımını kesinlikle yeniden düzenlemeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, bugün, ticaret yapan tüm insanlar, meslek komiteleri adı altında ticaret odası bünyesinde organize edilmekte ve örgütlenmektedir; ama, esnaf, her işkolunda ayrı bir örgütlenmeyle ancak Odalar Birliği bünyesinde veyahut da birlik adı altında örgütlenmekte; bu da, sağlıklı bir durum ortaya çıkarmamaktadır. Onun için, esnafın birliğini bozacak bir örgütlenmenden ziyade, onların birliğini sağlayacak bir örgütsel düzenlemenin yasal altyapısı mutlaka kurulmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, esnafın çok önemli sorunları var ve hatta, bazıları, artık esnaflığın bittiğini, elektroniğin ve haberleşmenin bu kadar hızlı geliştiği bir dünyada, artık, hiper ve grosmarketler çağında esnafa gerek olmadığı da düşünebilir. Böyle düşünenler de var; ama, doğru değildir. Bugün, en gelişmiş Avrupa ülkelerinde, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde esnaflık koruma altındadır.

Esnaflığı ve esnafımızı en çok tehdit eden de, hiper ve grosmarketlerin şehir içlerinde yapılanmasıdır. Bu, doğru bir iş değildir, doğru bir tarz değildir; çünkü, hem şehrin yerleşimiyle ilgili, trafik akışıyla ilgili, otoparkla ilgili yeni sıkıntılar meydana çıkarmakta hem de her yeni açılan hiper ve grosmarket, yüzlerce esnafımızın işinden olmasına sebep olmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, elbette, hiper ve grosmarketler olacak; ama, şehir içinde değil, şehir dışında, mücavir alanlar dışında olacak. Bu yasal düzenleme derhal yapılmalı ve belli bir metrekarenin üstündeki hiper ve grosmarketlerin, kesinlikle, mücavir alan sınırları dışında ruhsatlandırılması sağlanmalı ve var olanların da, mutlaka, taşınacakları bir yasal altyapı kurulmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan da, bu konuyla ilgili ifade etti "bir çalışma var" dedi. Evet, Ticaret Bakanlığının böyle bir çalışması olduğunu biliyorduk; ama, bugün medyada gördük ki, bakkalı hipermarkete karşı koruma yasası raftan indi; yine, hipermarketler kazandı değerli arkadaşlarım. Yine, raftan indi esnafın sorunları, hipermarket ve grosmarketlerle ilgili bu yapıları, bu ticarî alışveriş merkezlerini şehir dışına çıkarma arayışı, maalesef, yine gündemden kalktı; ama, biliyorum ki, esnaf, bir gün, kendi sorunlarını Meclisin gündemi dışına çıkaranlardan, hipermarketleri şehir dışına çıkarmayanlardan sorduğu gibi hesap soracak.

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, çok sorun var; ama, esnafın en temel sorunu, kredi sorunu, finansman sorunudur. Bugün, Halk Bankası, esnafın finansman ihtiyaçlarını gidermek ve kredi sorunlarını çözmek için kurulmuş millî bir kuruluşumuz; ama, maalesef, son zamanlarda, ardı ardına yaşanan ve hiç de sebebi olmadıkları krizler esnafımızı perişan etmiştir ve özerkleştirme anlayışı içerisinde düzenlenmeye çalışılan Halk Bankası, esnafın sorunlarına çare olmayı bırakın, diğer ticarî bankaların esnafa yaklaşımından farklı bir anlayış sergilememeye başlamıştır. Krizler döneminde yüzde 90'lara, yüzde 100'lere varan faizler, birçok esnafımızın kepenk indirmesine neden olmuştur ve bugün, hâlâ, esnafımız, yüzde 57'lerle kredi alabilmektedir. KOBİ'lerin kredi faiz oranları da yüzde 65'ler civarındadır ve plasmanlar yetersizdir.

Değerli arkadaşlarım, bugün, 960 civarında esnaf kooperatifi var; bunlar, Halk Bankası aracılığıyla, esnafın finansman sorunlarını çözmek için uğraşıyorlar; ama, bugün, 250 civarında kooperatif kredi verebilir durumdadır, diğerleri fonksiyonlarını yitirmiştir. Neden; çünkü, esnafın içerisinde bulunduğu krizden ve sıkıntılardan, aynı zamanda da Halk Bankasının yeterli kredi akışını, maalesef, sağlayamamasından.

Değerli arkadaşlarım, yüzde 47-yüzde 57 faiz!.. Geçenlerde, bir hükümet yetkilisini izlemiştim; yüzde 47'lere düşürmek için arayış içerisinde olduklarını söylemişti. Eğer, bir ülkede, hedef enflasyon yüzde 25 ise, siz, memurunuza yüzde 25 zam vermeyi hedefliyorsanız, esnafınıza yüzde 47'yle bile kredi verdiğiniz zaman, o kredi, onun midesine inmiş bir bombadır ve inmiş kepenk demektir. Eğer, bir kesimi destekleyeceksek, ona finansman desteği sağlayacaksak, bu, ancak ve ancak, enflasyonun birkaç puan üzerinde bir maliyetle olabilir.

Değerli arkadaşlarım, bugün, esnaf, sanatkârlar ve KOBİ'ler, ciddî bir sosyal krizin önündeki en büyük engellerdir ve bugün, ülkemizdeki üretimin hâlâ yüzde 37'sini bu kesim sağlıyor ve istihdamın yüzde 45'ini de bu kesim sağlıyor; gene, ihracatın yüzde 8'ini de bu kesim gerçekleştiriyor; ama, kredilerden aldığı pay yüzde 3, yüzde 3... Bu, hak mıdır, bu, Hak'tan reva mıdır?!

Değerli arkadaşlarım "birtakım tedbirler alacağız" demekle olmaz; bu, gereğini yapmakla olur. Hükümet de gereğini yapmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda, hükümetin uygulamalarının, maalesef, geçtiğimiz hükümetlerden çok farklı olmadığı ve "al birini vur ötekine" anlayışından ileri gitmediği ortaya çıkmıştır. Aynı sağ anlayışlar, aynı neoliberal politikalar, maalesef, devam etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Vergi Barışı diye bir kanun çıkardık. O kanunun çıkarılmasına karşı çıktık. Belli maddelerine özellikle isyan ettik; ama, uygulamaya konuldu. "2,5 katrilyon hedefliyoruz" denildi. Sayın bakanlar, şimdi de, övünçle, 6,5 katrilyona ulaşıldığını söylüyor. Nasıl toplanıyor biliyor musunuz?! Biliyor musunuz nasıl toplanıyor?!

Değerli arkadaşlarım, gittiniz mi memleketinize? Ben, dün Çanakkale'den geldim. Her esnafa telefon ediliyor, her esnafın dükkânına vergi denetmenleri gönderilip "21 Nisana kadar başvurmazsanız karışmayız ha" deniliyor, biliyor musunuz?

Değerli arkadaşlarım, kepengini indirmeme gayreti içinde olan ve bununla ilgili her türlü gayreti gösteren insanlara, bu, Hak'tan reva mıdır?! İnsanları zorla Vergi Barışı kapsamı içerisinde -bildiğiniz gibi- değerlendirme gayreti içindeler.

Değerli arkadaşlarım, basit usulde vergi mutlaka devam etmelidir. Esnaf, basit usulde verginin devam eden bir politika olmasını istiyor.

Değerli arkadaşlarım, gene, bir duble vergi paketi çıkarıldı. Bir dükkânı olan, bir evi olan esnaftan, bir arabadan, ticarî araçtan -biliyorsunuz, depremlerin olduğu dönemde, deprem vergilerinin çıkarılmadığı dönemde- vergi alınmazken, tekrar alınmazken, en azından, bugün, maalesef, hiçbir istisna gözetilmeden, verdiğimiz önergeler reddedilerek hepsinden duble vergi alınmaktadır. Bu, adalet midir, adaletli bir olay mıdır? Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, bunların hiçbirinin esnaf tarafından unutulmayacağını ve bir gün karşınıza ne olarak çıkacağını göreceksiniz.

Bakın değerli arkadaşlarım, size, bir oda, birlik başkanının bize gönderdiği mektuptan birkaç şey söyleyeceğim. Arkadaşımız, bugünkü sorunların, esas olarak bugünden kaynaklanmadığını, çok eski sorunlar olduğunu; ama, aradan geçen zamanda, esnaf ve sanatkârımızla ilgili merciler tarafından rahatlatıcı, somut, radikal kararların ne yazık ki alınmadığını, halen de alınmadığını söylüyor. "Tüm olumsuzluklar ve yaşanılan ekonomik sıkıntıların yanında, 1 Nisan 2003 tarihinden itibaren, seyyar ve işyeri sahibi esnaf ve sanatkârımızın ödemiş oldukları Bağ-Kur primlerine yüzde 40, yanlarında çalıştırdıkları işçilerin SSK primlerine de yüzde 30 zam yapılmıştır. Bu şartlarda bunları bizim ödememiz mümkün değildir. Yılbaşından beri, sadece Çanakkale'de, resmî olarak 500, gayriresmî olarak 1 000 işyeri kapanmıştır. Uzun süredir her türlü destekten yoksun bırakılan ve dışlanan esnaf ve sanatkârımız için, hükümet tarafından alınacak yeni tedbir ve kararlarla, 1 Nisan 2003 tarihinde yürürlüğe giren Bağ-Kur ve SSK primlerinin artışının en azından yılsonuna kadar ertelenmesini ve primlere artış yapılmamasını talep ediyoruz; bize yardımcı olun iktidar ve muhalefetinizle" diyor, yalvarıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu arkadaşımızın ismini açıklamayacağım; çünkü, siyasetle ilgili, belki istismar edilir, biraz siyasî bir kişilik; ama, bir oda başkanı, herhalde ciddîdir; her halde ciddîye alınmalıdır bu isyan. Merak etmiyor musunuz hangi siyasî partiden? AKP'nin kurucu, il yönetim kurulu üyesi ve milletvekili aday adayıdır. Artık, AKP'li arkadaşlarımız da, sizin politikalarınıza isyan etme noktasına gelmiş ve kispete vurmuşlardır.

Değerli arkadaşlarım, birçok haksızlıkla karşı karşıya esnaf. Bağ-Kur hiçbir hizmet yapamıyor, maalesef, sağlıklı, kaliteli bir hizmet veremiyor esnafımıza. Bağ-Kurluların bir cezası var. Bugün, SSK'dan veya Emekli Sandığından emekli olsanız, bir iş yapsanız, emekli maaşınızdan kesinti yok; ama, Bağ-Kurlunun maaşı zaten az; ama, iş yaptığı zaman, bir de yüzde 10 destekleme primi kesiliyor. Bu, hak mıdır, Hak'tan reva mıdır?! Bunun önüne geçmeyecek miyiz, bunu araştırmayacak mıyız?

Sadece bu mu?.. Değerli arkadaşlarım, bir de Bağ-Kurluların göremeyeceği haksızlıklar var. Bakın, bugün, Emekli Sandığına bağlı bir vatandaş öldüğünde 651 700 000 lira ölüm yardımı alır; SSK ölüm yardımı tutarı 171 000 000 lira, Bağ-Kur ölüm yardımı tutarı 129 700 000 lira; eğer, tarımda çalışan Bağ-Kurlu ise 77 000 000 lira. Değerli arkadaşlarım, Bağ-Kurlunun ölüsü ucuz mu?! Hadi, dirisine para vermiyorsunuz, ölüsü de mi para etmiyor?! Bu, Hak'tan reva mıdır?! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bizden sizleri uyarması. Bakın, daha önce uyardıklarımız söz dinlemediler ve gittikleri yer görüldü.

Değerli arkadaşlarım, bu hükümetin de, esas olarak, hem bugünkü araştırma önergesini kabul etmeyişi hem de hükümet programını okuduğunuzda hangi kesimlere sıcak baktığı ortaya çıkıyor, görüyorsunuz. Yahu, bu iş matematik değildir, niyetimize bakın, yaptığımız işe bakın diyebilirsiniz. Arkadaşlar, biz, oturduk, saydık, bir araştırma yaptık; bakalım, hükümet hangi kesim için ne diyor, ne yapmış, hükümet programında ne söylüyor; çok ilginç bir şey çıktı. Hükümet programında, özellikle esnaf için ne söylendiğini burada ifade etmek istiyorum: "Ülkemizde iktisadî ve sosyal yapımızın omurgası olan üretim, istihdam ve katmadeğeri oluşturmamızda önemli katkılar sağlayan esnaf ve sanatkârımız çok yönlü olarak desteklenecektir." Hükümet programında esnaf için söylenen laf bu; bir tek bu söylenmiş. Yetmez mi diyebilirsiniz; yetmez, 20 000 000 insan için bu yetmez.

Değerli arkadaşlarım, hükümet programınızda "AK Parti" kelimesini 33 kez söylemişsiniz "rekabet" kelimesi 20 kez "finans" kelimesi 17 kez "ticaret" kelimesi 11 kez "sermaye" kelimesi 11 kez, bunun yanında "işçi" kelimesi 1 kez "esnaf" kelimesi de 1 kez ifade edilmiş. İşçi de, işçi-işveren ikilemi içerisinde ifade edilmiş; ama, bunun yanında, memur hiç yok, çiftçi yok, köylü yok, emekli yok, dul ve yetim yok; çalışanların, ne yazık ki, programda adı yok, adı.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Var; ama, görmüyorsunuz.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Bakarsanız görürsünüz değerli arkadaşlarım. Eğer, bu anlayışla devam ederseniz, başınıza neler geleceğini çok iyi göreceksiniz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Göz lazım göz...

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin bu durumlara düşmesinde, bu sıkıntıları çekmesinde, krizlere girmesinde hiçbir suçu olmayan kesim, esnaf kesimidir. Bu ülke, esnaf kredileri battığı için krize girmedi; esnaf, Halk Bankasını batırmadı, Halk Bankasına borçlarını ödemezlik etmedi. Halk Bankasına da, diğer bankalara da kimlerin borçlarını ödemediğini, kimlerin çamura yattığını, bu ülkeye kimlerin yük olduğunu herkes biliyor, siz de biliyorsunuz değerli arkadaşlarım. Öyle değil mi?! Öyle değil mi?! (Ak Parti sıralarından gülüşmeler) Ama, aynı kesimlere destek olmaya, aynı kesimlerin politikalarını uygulamaya, aynı kesimleri tekrar tekrar ülkenin gündeminde, birinci sırada tutmaya devam ediyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, eğer, bu politikayla devam ederseniz, bu aptesle namaz kılmaya devam ederseniz, gideceğiniz yer belli. Halkın ne kadar memnun olduğunu görmek için, biraz zaman lazım tabiî, göreceğiz, göreceksiniz.

Bakın, bugün, esnaf arkadaşlarımız, büyük bir dirençle ve inançla, dükkânlarını açık tutma, çoluğuna çocuğuna nafaka temin etme peşindeler. Onların dükkânlarını açık tutma gayreti, esas olarak, köşeyi dönmek, malı götürmek anlayışından kaynaklanmıyor. Bu ülkede, eğer, duble vergilerle birilerinin üzerine gidecekseniz, vergi barışı politikalarıyla birilerinin üzerine gidecekseniz, düğünlerde dolarları havaya fırlatanların; denizde yatı, Boğazda yalısı, en güzel yerde katı olanların ve hovardaca para harcayanların, bu ülkenin bankalarını batırıp hesap vermeyenlerin üzerine gidin.

Değerli arkadaşlarım, biz uyarıyoruz. Bu uyarıya kulak asmayanların başına gelenler, elbette sizin de başınıza gelecektir.

BAŞKAN - Sayın Küçük, konuşmanızı toparlar mısınız.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, esnafın sorunları   -tabiî ki, burada hepsini dile getirmemiz mümkün değil- bu kadar kısa sürede dile getirilebilecek kadar küçük sorunlar değil, önemli sorunlar; ama, bir niyet meselesidir bu. Cumhuriyet Halk Partili 54 milletvekili bu sorunları Meclise taşımak istemiştir, tıpkı, Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşında, Türkiye'nin meselelerini Meclise taşımak istediği gibi. Buradan çözüm üretilir, buradan çözüm çıkar. "Buradan bir şey çıkmaz" anlayışı, Meclise saygı duymamak anlayışıdır. Siz, yirmi milyon insanın sorunlarını Meclise taşımaktan kaçınırsanız, o zaman, Meclise taşıyacağınız konuların önemini, halk dikkatle takip eder.

Sözlerime son verirken, bizi dikkatle takip eden esnaflarımıza ve tüm Parlamentoya, Meclise saygılar, sevgiler sunuyorum; bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 83 üncü Yıldönümünün ilk Meclise layık bir itibar anlayışı içerisinde devamını diliyorum.

Saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçük.

Çalışma süremizin dolmuş olması sebebiyle, alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 83 üncü Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için, 23 Nisan 2003 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.00