DÖNEM
: 22 CİLT : 12 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
69 uncu Birleşim
22 . 4 . 2003 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1. - Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
Sadık Yakut'un, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu üyesi tarafından
hazırlanan yıllık Türkiye raporunda yer alan görüş ve öneriler ile 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına ilişkin konuşması
B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı'nın, İzmir, Urla ve Seferihisar depremlerine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
2. - Balıkesir Milletvekili Ali
Aydınlıoğlu’nun, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftasına ilişkin
gündemdışı konuşması
3. - İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağ'ın, Ermeni Devleti-nin ve Ermeni diasporasının mesnetsiz iddialarına
ilişkin gündemdışı ko-nuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin'in cevabı
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun, Anayasanın 175 inci
maddesine göre bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/246)
2. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün
ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Çiftçilerimizin T.C. Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borç Faizlerinin İndirilmesi, Gecikme Cezalarının
Affedilmesi ve Borçlarını Vadesinde Ödeyen Çiftçilerimizin Kullanacakları Kredi
Faizinde İndirime Gidilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/80) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/47)
D) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç
ve 25 milletvekilinin, çöken tünel nedeniyle Malatya-Adana demiryolunda ulaşım
yapılmamasının yol açtığı zararların ve onarımın bitirilememesinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/66)
IV. -
ÖNERİLER
A)
BAŞKANLIK ÖNERİLERİ
1. - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Kuruluşunun 83 üncü Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları
için Genel Kurulda özel bir görüşme açılmasının ve bu görüşmelerde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı ile siyasî parti grup başkanları ve Mecliste üyesi
bulunan diğer siyasî partilerin milletvekili olan genel başkanlarının konuşma
süreleriyle o gün başka bir konunun görüşülmemesine ilişkin Başkanlık önerisi
B) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. - Gündemin "Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 11 inci
sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin,
esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair
önergelerinin (10/24) öngörüşmesinin yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.- SORULAR
VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
İpsala ve Pazarkule gümrük kapılarına bağlanan yolların yapımına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/132) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
2. - Çanakkale Milletvekili Ahmet
Küçük'ün, duble yol yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/148) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
3. - Şanlıurfa Milletvekili Sabahattin
Cevheri'nin, Şanlıurfa il sınırlarındaki otoyol projesine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/156) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Zeki Ergezen'in cevabı
4. - Zonguldak Milletvekili Nadir
Saraç'ın, Devrek-Ereğli Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/157) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in
cevabı
5. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
Göcek Tüneli Projesine ve Muğla'nın bölünmüş yol programındaki yerine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/162) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
6. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın,
Finike-Kale Karayolunun yenilenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/168) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in
cevabı
7. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın,
Finike-Elmalı Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/169) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
8. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın,
Antalya-Gazipaşa İçmesuyu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/170) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in
cevabı
9. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın,
Antalya-Konya karayolu Büyükalan mevkiinin 2003 yılı yatırım programına alınıp
alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/171) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
10. - Çanakkale Milletvekili Ahmet
Küçük'ün, yerel basının desteklenmesi için yasal düzenleme yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/139)
11. - İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadol'un, bir davada sanık olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü
soru önergesi (6/140)
12. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, SPK kaydına alınmaksızın halktan para toplayan şirketlere ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/144) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
13. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
bir Başbakanlık müşavirinin bir şirketin yönetim kurulu başkanı olduğu
iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/159) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasına yönelik Anayasa
değişikliğinin ne zaman yapılacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/324)
2. - Çanakkale Milletvekili İsmail
Özay'ın, THY Genel Müdürlüğü personeline ve yapılan atamalara ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/325)
3. - Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlu'nun, Menderes Havzasındaki kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı
Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/328)
4. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan
Kaplan'ın, kamu görevlilerinin görev ve temsil tazminatlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/329)
5. - Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, Isparta'da turizmi teşvik amacıyla alınacak önlemlere ilişkin
sorusu ve Turizm Bakanı Güldal Akşit'in cevabı (7/332)
6. - Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, Isparta İlindeki sağlık personeline ve Yalvaç Sağlık Meslek Lisesi
inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/333)
7. - Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, sulama kooperatiflerinin elektrik borçlarına ve Eğirdir Gölü
çevresinde damla sulama yöntemine geçilmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/334)
8. - Kırıkkale Milletvekili Halil
Tiryaki'nin, Kırıkkale-Yahşihan-Irmak Beldesinde tren yolunda meydana gelen
kazalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/339)
9. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
milli parkların işletmesinin ihaleye çıkarılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve
Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/340)
10. - Tokat Milletvekili Orhan Ziya
Diren'in, Vergi Barışı Kanununda yeni düzenlemeler yapılıp yapılmayacağına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/341)
11.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur
Yaka'nın, görevden alınan yöneticilerin yerlerine yapılan atamalara ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/343)
12.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının Maliye Bakanlığına bağlanmasına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/344)
13.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
Kumluca Devlet Hastanesi inşaatı ile Mavikent Beldesinin sağlık personeli
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/355)
14.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in,
TEKEL'in özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın
cevabı (7/365)
VI. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve
54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili İnci Gülser Özdemir,
Türkiye'de deniz turizminin sorunları ve alınması gereken önlemlere,
Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan,
Avrupa Konseyinin çalışmalarına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;
Manisa Milletvekili Hüseyin
Tanrıverdi'nin, akut solunum yetersizliği sendromu (SARS) hastalığına ilişkin
konuşmasına, Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül cevap verdi.
Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay ve 25
milletvekilinin, Hasanoğlan Beldesindeki Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarının
mevcut durumunun araştırılarak tamamlanması için (10/64),
İzmir Milletvekili Vezir Akdemir ve 42
milletvekilinin, İzmir-Harmandalı Çöplüğünün yol açtığı sorunların araştırılarak
(10/65),
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri okundu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in
(6/313) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Genel Kurulun 17 Nisan 2003 Perşembe günkü
birleşiminde, 121 sıra sayılı 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı
Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin, 48 saat geçmeden, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
bölümünün 2 nci sırasına alınmasına ilişkin AK Parti Grubunun önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, İş (1/534) (S.
Sayısı: 73),
3 üncü sırasında bulunan, Sahil Güvenlik
Komutanlığı Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ile Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/324) (S. Sayısı:
54),
5 inci sırasında bulunan, Devlet Mezarlığı
Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında (1/394) (S.
Sayısı: 59),
6 ncı sırasında bulunan, Kara Avcılığı
(1/286) (S. Sayısı: 60),
9 uncu sırasında bulunan, Karayolları
Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
(1/525) (S. Sayısı: 70),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;
4 üncü sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Türk Kültür ve Sanatların Ortak Yönetimi Genel Müdürlüğü
Arasında Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/388) (S. Sayısı: 55), tasarının reddine dair raporunun Genel
Kurulca kabul edilmemesi üzerine, İçtüzüğün 80 inci maddesi uyarınca, Komisyona
geri verildi.
2 nci sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca
bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen, 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4840 Sayılı Kanun (1/559) (S.
Sayısı: 121) görüşmelerini takiben, elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan
sonra, kabul edildi;
7 nci sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası
Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının (1/343) (S. Sayısı: 62),
8 inci sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı
Anlaşmasının (1/511) (S. Sayısı: 68),
10 uncu sırasında bulunan, Yolsuzluğa
Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının (1/350) (S. Sayısı: 71),
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarılarının, görüşmelerini takiben elektronik cihazla yapılan açık
oylamalardan sonra, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.
22 Nisan 2003 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 18.58'de son verildi.
Nevzat
Pakdil |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mehmet Daniş |
Türkân Miçooğulları |
|
Çanakkale |
İzmir |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No. : 94
II. - GELEN
KÂĞITLAR
18.4.2003
CUMA
Teklifler
1. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın;
Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi (2/116) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)
2. - Kocaeli Milletvekilleri Salih Gün,
İzzet Çetin ve Sefa Sirmen'in; Altı İlçe ve Bir İl Kurulmasına İlişkin Kanun
Teklifi (2/117) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.4.2003)
3. - Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri
Akbulut'un; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/118) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.4.2003)
Sözlü Soru
Önergeleri
1. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in
Sağlık Yüksek Okulları mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/394) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)
2. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in
İzmir İlindeki depremde hasar gören yerlerin afet kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/395) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.4.2003)
3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Balçova jeotermal ısıtma sistemine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/396) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)
4. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Balçova jeotermal merkezi ısıtma sisteminin yapımına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/397) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.4.2003)
5. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Balçova jeotermal ısıtma sisteminin maliyetine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/398) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.4.2003)
6. - Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın,
Denizli'nin bazı ilçelerindeki tütün ve anason üreticilerinin sorunlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/399) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.4.2003)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın, ülkemizin
Eurovizyon Şarkı Yarışmasına katılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
Atalay) yazılı soru önergesi (7/422) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)
2.- Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in,
sınırda ve seyyar cerrahi hastanelerinde görevlendirilen sağlık personeline
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/423) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.4.2003)
3.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, kanuni borçlanmadan yararlanan milletvekili sayısına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/424)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)
No.
: 95
21 . 4 . 2003
PAZARTESİ
Tasarı
1. - Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı (1/583) (Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2003)
Teklifler
1. - Erzurum Milletvekili
Mustafa Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin; Geri Kalmış İllerde İstihdam
Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/119)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2003)
2. - Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın; 6.1.1982 Tarih ve 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
53 üncü Maddesinin 1 ve 3 üncü Fıkralarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/120) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2003)
Tezkereler
1. - Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/244) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
2. - Kahramanmaraş
Milletvekili Hanefi Mahçiçek'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/245) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
Raporlar
1. - Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan
Kyoto ve Minneapolis Tam Yetkili Konferansları Sonuç Belgelerinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/454) (S. Sayısı:
117) (Dağıtma tarihi: 21.4.2003) (GÜNDEME)
2.- İl İdaresi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/555)
(S. Sayısı: 123) (Dağıtma tarihi: 21.4.2003) (GÜNDEME)
3. - Türk Vatandaşlığı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/556) (S. Sayısı: 124) (Dağıtma tarihi: 21.4.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, RTÜK'ün yapacağı frekans ihalesinde istenen Ulusal
Güvenlik Belgesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/400) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.4.2003)
2. - İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in, orman yangınlarının takibine ve orman çalışanlarının özlük
haklarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/401) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.4.2003)
3. - Mersin Milletvekili
Ersoy Bulut'un, BAĞ-KUR primlerinde yapılan artışa ve prim borçlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/402) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.4.2003)
4. - Mersin Milletvekili
Ersoy Bulut'un, özelleştirilen kuruluşlardaki özürlü işçilerin durumuna ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/403) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.4.2003)
5. - Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çamardı karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/404) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
6. - Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, emekli maaşlarının aylık olarak ödenip ödenmeyeceğine ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/405) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.4.2003)
7. - Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, Niğde İlinde ve Çamardı İlçesinde ağaçlandırma çalışması
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/406)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
8. - Iğdır Milletvekili
Yücel Artantaş'ın, RTÜK'ün görev süresi biten üyelerinin yerine ne zaman yeni
üyelerin seçileceğine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) sözlü soru
önergesi (6/407) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, bazı hâkim, savcı ve mülkiye
başmüfettişlerinin görev değişikliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/425) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.4.2003)
2. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/426) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
3. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/427) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
4. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/428) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
5. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/429) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.4.2003)
6. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru
önergesi (7/430) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
7. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/431) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
8.- Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/432) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
9. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/433) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
10. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/434) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
11. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/435) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
12. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/436) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
13. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/437) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
14. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/438) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
15. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/439) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
16. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/440) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
17. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/441) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
18. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi
(7/442) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
19. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/443) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
20. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/444) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
21. - Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, kadrosu Ankara'nın ilçelerinde olup geçici görevle başka
yerlerde çalışan personele ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi
(7/445) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
22. - İzmir Milletvekili
Muharrem Toprak'ın, Menemen Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/446) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
23. - Edirne Milletvekili
Rasim Çakır'ın, Türkiye'nin Turizm Değerleri adlı yayında Uzunköprü'nün yer
almamasının nedenlerine ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/447)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
24. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan ekonomiyi canlandırıcı
tedbirlerin alınıp alınmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/448) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
25. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan dış ticarete yönelik
düzenlemelerin uygulanıp uygulanmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/449) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
26. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan Türk Cumhuriyetleriyle
işbirliği ve ticaretin geliştirilmesi konularında ne gibi tedbirler alındığına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/450) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.4.2003)
27. - İzmir Milletvekili
Muharrem Toprak'ın, köy enstitüsü sisteminin üniversitelerde uygulanıp
uygulanmayacağına ve öğretmenlerin ekonomik durumlarının iyileştirilmesi
çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/451)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
28. - Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan'ın, TİKA lojmanlarına ve personeline ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/452) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.4.2003)
29. - Sinop Milletvekili
Engin Altay'ın, görevden alınan Sinop Millî Eğitim Müdürlüğü Sağlık Eğitim
Merkezi Baştabibinin tekrar göreve döndürüldüğü iddiasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/453) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2003)
No. : 96
22.4.2003
SALI
Rapor
1. - Eski Yugoslavya'da İşlenen Bazı
Suçların Kovuşturulması Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri ve Adalet
Komisyonları Raporları (1/396) (S. Sayısı: 122) (Dağıtma tarihi: 22.4.2003)
(GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve
25 Milletvekilinin, çöken tünel nedeniyle Malatya-Adana demiryolunda ulaşım yapılamamasının
yol açtığı zararların ve onarımın bitirilememesinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/66) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.4.2003)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
22 Nisan
2003 Salı
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69 uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1. - Oturum
Başkanı TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler
Komisyonu üyesi tarafından hazırlanan yıllık Türkiye raporunda yer alan görüş
ve öneriler ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, tarihin
belki de en önemli dönüşümlerini yaşayan Türkiye, yine tarihin belki de en
yoğun değişimine sahne olan bir uluslararası çevre içerisinde yeniden
şekillenmektedir. Bu çerçevede, Türkiye de tarihin önemli yol ayırımlarından
birisi önünde durmaktadır. Türkiye'nin kendi tarih ve coğrafya derinliğini
akılcı bir stratejik planlamayla bütünleştirebilmesi, bu çift yönlü dinamizmin
bir millî atılım potansiyeli haline dönüştürülebilmesine imkân tanıyacaktır.
Eğer, bir toplum, kendi dinamizmini yönlendirme konusunda özgüvene sahip değilse,
kendi dinamizminden korkuyorsa ve kendisini, bu nedenle, statik tanımlamalar
içinde tutmaya çalışıyorsa, inisiyatif elden çıkmış demektir. Oysa, Türkiye ve
onun yüce kurumlarının başında gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi, kaynağını
millî iradeden aldığı güçle, kendi dinamizmini, potansiyelini, uluslararası
dinamizmin potasında bir millî güç parametresi haline dönüştürecek millî
kuvvete, millî iradeye, millî inisiyatife sahiptir.
Asrın başında, Osmanlı tarih mirasından,
millî ve çağdaş tanımlara dayalı bir ulus devlet olarak ortaya çıkan Türkiye
Cumhuriyeti, yeni bin yılın başında, bu mirasın jeokültürel ve jeopolitik
sorumluluklarıyla tekrar yüzleşmek zorunda kalmıştır. Türk dış politikasına
önemli yüklerle birlikte, yeni ufuklar ve yeni imkânlar kazandıran bu
sorumluluklar, önümüzdeki dönemde, Türk stratejik zihniyet ve millî Türk
kimliğinin yeniden şekillenmesindeki en belirleyici unsurlar olarak devreye
gireceklerdir.
Bu bağlamda, Türkiye, kendine güveni ve
gelecekle ilgili ufku, uluslararası ilişkilerdeki zamanlaması, müzakere
sürecindeki tarihî ve millî psikolojik üstünlüğü ve millî kuvvetlerinden mülhem
inisiyatif gücüyle "çözüm içinde ben de varım" ataklığı içinde millî
duruşunu sergileme noktasındadır; başkalarının stratejik gölgelerinde yalpalama
yerine, kendi tarih ve coğrafyamızın engin ufkunda, vakur, hesaplı ve kararlı
bir yürüyüşe çıkmak zorundadır. Tarih hafızası ve bilinci güçlü bir toplum
olarak, tarihe kendi varoluş çizgisini ve damgasını yeniden vurmak zorundadır.
Bu noktalardan hareketle, Avrupa
Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu üyesi tarafından hazırlanan yıllık Türkiye
raporunda yer alan görüş ve önerileri kınıyor; hatta, daha da ileri giderek,
Avrupa Parlamentosunun, birçok kez, haksız ve gerçekdışı kararlarında, Türkiye Cumhuriyetine,
Türk Parlamentosuna, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türk yargısına yönelik
kullandığı bir tabirle cevap veriyor ve taslağını reddediyorum. (AK Parti ve
Bağımsızlar sıralarından alkışlar)
Atatürkçülüğü, Türk milliyetçiliğini, Türk
kültürünü, laikliği, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en güvenli kurum olmasını,
Avrupa Birliğine giden yolda en önemli engel olarak gören çağdışı anlayış
sahiplerini, tüm millî duygu ve heyecanımla kınıyor, Türk Milletinden özür
dilemeye davet ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yüce Atatürk'ün, 1937 yılında son kez
seslendiği gibi "kuvvet, birdir ve o, milletindir" düsturundan
hareketle, Türk Milletinin varlığına, bekasına, kültürüne, tam bağımsızlığına,
ulusal birlik ve bölünmez bütünlüğüne yönelik saldırılara karşı, nereden ve ne
şekilde gelirse gelsin, millî kuvvetlerinden aldığı güçle karşı koymaya hazır
olan Türk Milleti, gereğini yapacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Türkiye Büyük
Millet Meclisini, anılan rapora ve bu rapor çerçevesinde Türkiye aleyhine
alınacak kararlarla yeni bir şer cephesi açılmasına karşı hassas olmaya, Kıbrıs
ve Musul, Kerkük konusunda, özel gündemle
toplanarak, karar almaya ve dünyaya ilan etmeye davet ediyor; millî
hassasiyetlerimizin ışığı altında, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramını kutluyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden
önce, 3 arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5 dakikadır. Hükümet, bu
konuşmalara cevap verebilir; hükümetin
cevap süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, İzmir İlinde meydana
gelen depremle ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'ya aittir.
Buyurun, Sayın Baratalı. (Alkışlar)
B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı'nın, İzmir, Urla ve Seferihisar depremlerine
ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in
cevabı
BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 10 Nisan Perşembe günü meydana gelen ve halen devam
eden, İzmir, Urla, Seferihisar depremleri nedeniyle söz almış bulunmaktayım; bu
nedenle, sözlerime başlamadan önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, başta Seferihisar
ve Urla olmak üzere, bütün İzmir, 13 günden beri, deprem şoku altında ve
tedirgin bir bekleyiş içinde yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. 10 Nisan Perşembe
sabahı yaşanan 5,6'lık depremden sonra, devam eden yüzlerce artçı sarsıntının
ardından, 18 Nisan Cuma günü akşamı meydana gelen 4,8 büyüklüğündeki ikinci
şok, yurttaşlarımız arasında büyük panik yaşanmasına yol açmıştır. Halk,
psikolojisi bozulmuş durumda, geceleri evine girememektedir.
Yapılan incelemeler sonrasında, Urla ve
Seferihisar başta olmak üzere, deprem merkez üssü, Bademler, Sığacık merkezine
yakın bölgelerde, Afet İşleri Genel Müdürlüğünden alınan rakamlara göre, her
iki büyük depremin ardından yıkılan ev sayısı 11, oturulamayacak derecede
hasarlı bina sayısı 328, az sayıda hasara uğramış bina ve ev sayısı da 542'dir.
Bu binalardan 654 adedi Seferihisar'dadır. Sonuç olarak, bu deprem,
Seferihisar'da olmuştur, depremin adının da Seferihisar depremi olması
gerekmektedir. Ayrıca, sarsıntılar hâlâ devam etmekte ve bu sayının giderek
artmasından korkulmaktadır. En büyük tesellimizse, her iki depremde de can
kaybının olmamasıdır.
Sayın milletvekilleri, yaşanan iki büyük
depremin ardından yapılan çelişkili açıklamalar, özellikle bilim adamlarının
açıklamaları, her an için daha büyük bir depremin olması olasılığı karşısında,
halkımızda büyük bir korku yaratmış ve özellikle Seferihisar'da yaşayan
yurttaşlarımızın psikolojileri bozulmuştur. Bu nedenle, Seferihisar'da yaşam,
bir nevi felce uğramıştır. Özellikle Seferihisar'da yaşam çok zorlaşmış; deprem
çadırları su sızdırıyor, esnaf siftah yapamıyor, çocuklar okula gidemiyor,
insanlar yıkanamıyor, sıcak yemek verilmeye yeni başlanmış; ama, çekler, senetler,
vergiler, sigortalar ödenmeyi bekliyor.
22 yıl belediye başkanlığı yaptığım
Urla'da ise, yumuşak, çevreye uyumlu, katsız yerleşim tercihleri nedeniyle, çok
eski, terk edilmiş binaların dışında bir sıkıntı yaşanmıyor; yaşam, doğru
tercihlerin kanıtlanması nedeniyle, normal bir şekilde devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, yurttaşlarımızın
sorunlarına çözüm bulmak, dikkatleri ve devlet olanaklarını bu bölgeye sevk
etmek amacıyla, arkadaşlarımla beraber, 10-19 Nisan günleri arasında İzmir'de
kaldım. İlk depremle birlikte olayı yerinde görmek üzere İzmir'e gelen ve
incelemelerde bulunan, başta Sayın Genel Başkanım Deniz Baykal olmak üzere,
Bayındırlık Bakanı Sayın Zeki Ergezen'e, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın'a,
Bakanlık Müsteşarı Sayın Sabri Erbakan'a, Afet İşleri Genel Müdürü Sayın
Mustafa Taymaz'a, Yapı İşleri Genel Müdürü Sayın Sefer Akkaya'ya, Ankara'dan
gelen olanaklar ölçüsünde görevlerini hakkıyla yapan kaymakam, belediye başkanı
ve kamu görevlileri ile baştan beri duyarlılığını devam ettiren İzmir Valisi
Sayın Yusuf Göksu'ya, ilgi ve yakınlıklarından dolayı şükran ve teşekkürlerimi
sunarken, merkez üssü olmasına karşın olayı olgunlukla karşılayan Bademler
halkı ve sevgili muhtarına, bu arada, sevgilerimi sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, bölgede iyiniyetli
çabalar devam ediyor; ama, bütün bu iyiniyetli çabalara rağmen, şu anda,
yapılan yardımların yeterli olduğunu söylemek, ne yazık ki, mümkün değildir.
Özellikle Seferihisarlılar, devletten, su geçirmeyen daha fazla çadır, sıcak
bir kap yemek -girişimler sonucu şu anda veriliyor- evlerini tamir etmek
isteyenlere düşük faizli kredi verilmesini, Bayındırlık Bakanlığı ekiplerinin
incelemeye devam etmesini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baratalı, konuşmanızı tamamlayabilmeniz
için, eksüre veriyorum.
Buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
...yıkılacak binaların, bir an önce tespit
edilip, yıkılmasını; afet bölgesi ilan edilmeden açılan yaraların sarılmasını,
DASK kapsamında olmayan evlerin sahiplerinin mağdur edilmemesini ve her şeyden
önemlisi, unutulmamayı istiyorlar. Belediyelerimiz ise, bu ay yapıldığı gibi,
kesintisiz pay gönderilmesinin devamını -Maliye kaynaklı yardım- istiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime son verirken, içinde bulunduğumuz ulusal egemenlik haftasıyla ilgili
olarak, birkaç cümle söylemek istiyorum. Bundan tam 83 yıl önce, yani, 23 Nisan
1920'de gerçekleşen olay, tarihin yeniden yazılışı, millî iradeye dayalı
egemenlik anlayışının ilk adımıdır. Bu adımla, ümmetçi Osmanlı potasından ulus
devlete, teokrasiden cumhuriyete, laikliğe, kulluktan yurttaşlığa, zorbalıktan
hukuka geçilmiştir. Bu süreçte en büyük onur, Birinci ve İkinci Meclisindir.
Birinci Meclis, Millet Meclisini kurmuş,
ulusal Kurtuluş Savaşını idare ederek, emperyalizme karşı meydan okuyarak,
sömürge ve yarı sömürgelerde bağımsızlık ateşini yakmıştır; şereflidir,
onurludur, kahramandır.
İkinci Meclis ise, Lozan Barış
Antlaşmasını onaylamış, cumhuriyeti ilan etmiş, devrimleri yapmış, başkenti
seçmiş; çağdaş, laik ve demokratik Türkiye Devletinin temellerini atmıştır;
şereflidir, onurludur, kahramandır.
Bugün, ülkemizin içinde bulunduğu durum ve
karşı karşıya bulunduğumuz sorunlar karşısında, 23 Nisan 1920'nin olağanüstü
başarısından bir ışık, bir umut yakalama ihtiyacında olduğumuz açıktır. Bu
nedenle, 23 Nisanı, sadece geçmişe saygı anlamında bir övünçle, bir gururla
değil, geleceğe dönük olarak da sevinçle, coşkuyla kutluyor ve yaşıyoruz.
Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği bu anlamlı ve güzel bayram bütün dünya
çocuklarına kutlu olsun diyor, sevginin ve barışın egemen olduğu bir dünya
diliyorum.
Sayın Başkanın gösterdiği duyarlılığa
teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Sayın Başkan, konuşmaya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. (Alkışlar)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Sayın Başkanım, sayın milletvekillerimiz; İzmir Milletvekilimiz
Bülent Baratalı'ya teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum; çünkü, konuyu
sıcağı sıcağına Meclisin gündemine getirmiş oldu, tekrar dikkatlerimizi çekti,
alınması gereken tedbirlerde daha fazla duyarlı olmamız konusunda bizi ikaz
etti.
10 Nisan’da Urla'da, 17 Nisan’da da
Seferihisar'da deprem oldu. Ben, tabiî, buradan, Sayın Bülent Baratalı'nın
dediği gibi, hem valimize hem oranın çok çalışkan belediye başkanlarına hem
kaymakamlarımıza ve hem de kendi Bakanlığımın bürokratlarına teşekkür etmek istiyorum;
çünkü, gerçekten, anında deprem bölgesine ulaştılar. Ben, hem vatandaşlarımıza
moral ve motivasyon olsun diye -çünkü, çalışmalar tamamlanmıştı- hem de
olayları, arkadaşlarla yerinde tespit etmek, birebir görüşmek için, eksiklikler
varsa yerinde göreyim, tamamlayayım diye üç gün önce oraya gittim;
vatandaşlarımız memnun oldular.
Sayın Başkan, ben sizin yerinize ikaz
edeyim, ayaktaki arkadaşlarımız otururlarsa iyi olur. Özellikle Sayın Grup
Başkanvekilimiz Salih Kapusuz'u ben ikaz edeyim; yerinize oturursanız iyi olur.
(Alkışlar) Çünkü, burada depremi konuşuyoruz; deprem var, evi yıkılan insanlar
var...
Tabiî, bu depremin sonucunda, hakikaten
insanlara sıcak yemek veriliyor. Ne kadar insana sıcak yemek veriliyor;
Seferihisar'da 1 200 kişiye, Urla'da da 30 kişiye sıcak yemek veriliyor.
Urla'dakiler, Sağlık Bakanlığının sosyal tesislerinde kalıyorlar; yerleri iyi
mi değil mi diye bizzat gittim gördüm.
Seferihisar'da da 530 çadır vardı, vatandaşlar 200 çadır daha talep ettiler;
valimiz, anında bu çadırları tamamladı; herhalde ulaştı; toplam 730 çadır
kurulmuş oldu.
Ayrıca, biz de, sıcak yemek verilsin diye,
hemen, 105 milyar lirayı çıkardık; buna, acil yardım diyoruz ve yine -sizin,
tahmin ediyorum oradaki belediyelerin payları kesilmesin diye telefonunuz
üzerine- Güzelbahçe, Seferihisar, Urla, Narlıdere, Menemen Belediyelerinin,
paralarını bu ay kesintisiz gönderdik, bundan sonraki birkaç ay daha,
arkadaşlarımız hizmet etsinler diye, aynı şekilde devam edeceğiz.
Seferihisar'da, yıkık 8, hasarlı oturulamaz
265 -bunun 222'si merkezde, 43'ü köylerde- hasarlı oturulur 382 -bunun 334'ü
merkezde, 48'i köylerde- konut var. Urla'da, yıkık 3 -bunun 1'i merkezde 2'si
köylerde- hasarlı oturulamaz 49 -bunun 40'ı merkezde, 9'u köylerde- hasarlı
oturulur 112 -bunun 98'i merkezde, 14'ü köylerde- konut var. Ayrıca diğer
ilçelerde, 19 adet hasarlı oturulamaz ve 63 adet de hasarlı oturulur konut var;
yani, depremde zarar görmüş, toplam, 11 adet yıkık, 333 adet hasarlı
oturulamaz, 557 adet de hasarlı oturulur konut bulunmaktadır.
Burada, sayın milletvekillerimize,
belediyle başkanlarımıza, medyaya, kaymakamlara bir görev düşüyor; zorunlu
deprem sigortası... Maalesef, İzmir gibi halkı kültürlü bir ilimizde de, bunun
yürümediğini gördük. Vatandaşlarımız, bu kanuna rağmen, zorunlu deprem
sigortalarını yaptırmamışlar; konutun maliyetinin yüzde 2'sine tekabül ediyor
bu. Tabiî, bu yaptırılmayınca, kanuna göre, siz, il ve ilçelerde, depremde
yıkılan binaları yapamıyorsunuz veya hasar görenleri depreme dayanıklı hale
getiremiyorsunuz; ancak köylerdeki konutları yapabiliyorsunuz.
Vatandaşların iki endişesi var: Birincisi
"deprem sigortası yaptırmadığımızdan dolayı, yıkılan konutlarımızı kim
yapacak" diye kendilerini sahipsiz hissetmekteler. İkincisi -can çok
kıymetli- evi sağlam olan insanlar bile, her an deprem olabilir diye evlerine
girmek istemiyorlar. Biz, kendilerine "konteyner gönderelim" dedik
-elimizde yeterince konteyner var- ancak, konteyneri, oradaki vali ve
kaymakamlarımız istemediler, çadırı tercih ettiler.
Gördüğümüz bir şey var, her defasında
söylüyorum; tabiî, bizim, depreme karşı gücümüz yetmez, yetmiyor. Deprem, bir
takdiri ilahidir; ancak, yine, bizim ahlak sorunumuz olduğunu gördüm. Çok
önemli, güzel, baktığınız zaman mimarî yönden fevkalade binalarda deniz kumu
kullanılmış. O güzelim binaların, yeni binaların, kolonları ve kirişleri
kırılmış; ama, yanı başında yapılan, normal, sıradan binalara da hiçbir şey
olmamış.
Bizim, Türkiye'de önemli sıkıntımız,
ahlakî sorundur; bunu, bizim çözmemiz lazım. Ben, buradan bir daha
sesleniyorum; müteahhitlerimize sesleniyorum, mimarlarımıza sesleniyorum; orada
da söyledim, belediye başkanlarına, kaymakamlara, valilere sesleniyorum; insan
hayatiyetini ilgilendiren bu binalar, bu konutlar yapılırken, lütfen,
denetimleri doğru dürüst yapsınlar; lütfen, sahip çıksınlar. Herkes, kendi
sorumluluğunu bilsin. Yani, biz, Kızılay'a gidip bir ayakkabı aradığımız zaman,
ayakkabıyı kırk defa inceliyoruz; topuğuna bakıyoruz, burnuna bakıyoruz,
genişliğine bakıyoruz; ev alırken de, balkonuna bakıyoruz, manzarasına
bakıyoruz; ama, bu evin kaliteli yapılıp yapılmadığını araştırmıyoruz.
İnsanlarımızın buna önem vermesi lazım ki, bunu yapan insanlar da, ha, ben bu
evi satarsam, ben bu kooperatifi yaparsam, ben bu işin ticaretini yaptığım zaman,
bu insanlar, önce, benim temelimin, kolonumun, kirişimin sağlam olup olmadığını
araştıracaklar... Bunu araştırmak, incelemek de çok zor değildir. Ben, yıllarca
bunun tecrübesini yaşamışım ve birçok binayı da, bağırmalarına rağmen, dozeri
dayayıp yıktırmışım; biten binaları bile yıktırmışım. Onun için, vatandaşlar -kendi emekleriyle, çoluk
çocuğunun birikimleriyle bir ev sahibi oluyorlar- ev alırken, lütfen,
kalitesine dikkat etsinler; lütfen, betonuna, kumuna, çakılına, demirine,
kalıbına dikkat etsinler; çünkü, ahlak kalmamış. İnsanlar, kısa yoldan köşeyi
dönme alışkanlığını kendilerine meziyet kabul ediyorlar; bunu, âdeta, bir
övünme meselesi kabul ediyorlar. Cidden, gördüm o binaları; o depremde, o
binaların yıkılmaması gerekirdi; ama, hem de Seferihisar'ın içinde, güzel
binalar, kolonlar ve kirişler gitmiş! Şimdi, vatandaşa, tabiî, biz orada
toplukonut yapacağız. Bizim toplu konut projemiz iyi yürüyor, gayet iyi
yürüyor. Oranın toplukonuta da ihtiyacı var. Biz, bu toplukonutu yaparken
depremzedelere öncelik tanıyacağız, onlara kolaylık getireceğiz. Ben, orada da
söyledim; bugün de arkadaşlarımı topladım; bu konuda talimat verdik.
Tabiî, bir başka sorun; oradaki
vatandaşlar kira yardımı istiyorlar. Tabiî, bu zorunlu deprem sigortasından
dolayı biz de sıkıntı içerisine giriyoruz. Keşke, zorunlu deprem sigortası
olmasaydı; çünkü, vatandaşımızda bir alışkanlık var, eskiden beri gelen:
"Devlet, babadır; bu tip sorunları devlet çözer." Dolayısıyla,
sigorta işine vatandaşımız pek de alışamadı. İzmirli buna alışamadıysa,
Bitlisli bu işten haydi haydi uzak durur; çünkü, bu bir kültür meselesi.
Türkiye'de bu kültür yerleşmedi; bunu çözmemiz lazım. Belki, bu kanunu gözden
geçirmemiz lazım; çünkü, ben de sıkıntıdayım, Bayındırlık Bakanı olarak. Bir
taraftan, vatandaşların ıstırabını görüyorum; diğer taraftan, kanun önümde.
Onun için, yine, buradan sesleniyoruz. Tabiî, İzmir milletvekilleri rahat
olsunlar. Biz elimizden geleni yapacağız. Bunlar bizim vatandaşlarımız, bizim
insanlarımız. Sonucu da zatıâlilerinize bildireceğiz. Sizi bilgilendirmek bizim
görevimizdir; çünkü, siz, tabanda siyaset yapıyorsunuz. İnsanlar size
soracaktır, hükümet ne yapıyor, ne ediyor diye. Siz de o doğru bilgileri
vatandaşa aktaracaksınız. Varsa bizim eksiklerimiz, onlarda da bize yol gösterici
olun, ışık tutucu olun. Biz elbirliğiyle, gönül birliğiyle bu işleri
kucaklayalım, götürelim diyorum.
Cenabı Hak, bir daha bu musibetleri bize
yaşatmasın temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz, 23 Nisan Ulusal
Egemenlik Haftasıyla ilgili söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ali
Aydınlıoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Aydınlıoğlu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2. -
Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftası
nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum.
Millî birlik ve beraberlik duygusu ve
bilinciyle güçlenen millî irademizin temsil edildiği Türkiye Büyük Millet
Meclisini 23 Nisan 1920'de açmanın, millî egemenliğimize yeniden kavuşmanın 83
üncü yıldönümünü yürekten kutlamanın heyecanı ve mutluluğu içindeyiz.
Milletimiz, engin tarihi boyunca, kurduğu medeniyetlerin, kaydettiği tarihî
başarıların yanı sıra, altından kalkılması güç pek çok sıkıntılar yaşamış,
büyük badireler atlatmıştır. Özellikle, 20 nci Yüzyılın başlarında
yaşadıklarımız çok hazindir. Bir dünya imparatorluğu olarak, 600 yıl boyunca
egemen olduğu topraklarda, barışı, adaleti ve hoşgörüsüyle bir arada yaşama
kültürünü yerleştiren Osmanlı İmparatorluğu çökmüş ve onun mirasından 26 devlet
ortaya çıkmıştır. Bu olay, başlı başına dünya tarihini değiştiren bir
gelişmedir. Bu süreç içerisinde, Anadoluya sıkışıp kalan ve dört bir taraftan
kuşatılan Türk Milleti, neredeyse yok olma noktasına gelmiştir. Her bakımdan
sıkıntılar, imkânsızlıklar ve çaresizlikler içinde kurulan Büyük Millet
Meclisimizin ilk büyük başarısı, o dönem şartlarında, dünyanın en acımasız,
dengesiz ve doğrudan doğruya milletimizin varlığını tehdit eden Kurtuluş
Savaşını yönetmek ve başarıya ulaştırmaktır. Kurtuluş Savaşımız, başlıbaşına
muhteşem bir destandır. Büyük Millet Meclisimiz, bu yönüyle, gazi bir
Meclistir. Kurtuluş Savaşıyla milletimizin varlığını ve hukukunu koruyan
Meclisimiz, yine her türlü imkânsızlığa rağmen, yepyeni bir Türk Devletini,
Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur. Yüce Meclisimizin ve Büyük Atatürk'ün eşsiz
ileri görüşleri ile her türlü demokratik gelişmeye açık bir yapıda kurulan
Türkiye Cumhuriyeti, milletimizin, tarih sahnesinden asla silinemeyeceğinin,
ebediyete kadar varlığını sürdüreceğinin bizatihi göstergesi ve delilidir.
Böyle bir Meclisin üyesi olmaktan sonsuz gurur duyduğumu belirtmek istiyorum.
Siz değerli arkadaşlarımın da, aynı gururu ve coşkuyu paylaştığınızı biliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Yüce
Meclisimizin kuruluşundan bugüne kadar geçen 83 yılda, bu kutsal çatı altında
çok şey yaşanmış; burada tartışılan konular, alınan kararlar ve uygulamalar,
bir ülkenin ve milletin kaderini şekillendirmiştir.
Meclisimizin 83 yıllık tarihi,
milletimizin binlerce yıllık birikiminin, yönetim tecrübesinin ve devlet geleneğinin
zirvesidir. Bugün, Parlamentomuzun duvarında bütün haşmetiyle duran
"Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi, ulusal, demokratik,
laik, çoğulcu bir sosyal hukuk devleti oluşumuzun önkoşulunun ifadesidir. Millî
birliğimizin sağlanmasında, demokrasimizin sürekliliğinde, kişilerin siyasal
hak ve özgürlüklerinin korunmasında ve insan haklarının yücelmesinde, egemenlik
ilkesi, vazgeçilemez bir anlayışın kabulünü ortaya koymaktadır.
23 Nisan, emperyalist ülkeler tarafından
parçalanıp yıkılarak tarih sahnesinden silinmek istenen bir milletin yeniden
şahlanarak, yepyeni ve bağımsız bir Türk Devletinin kuruluş günüdür. Bugün,
aynı zamanda, mazlum milletlerin yaşamında ve kurtuluşunda da önemli bir dönüm
noktası oluşturmuştur.
23 Nisan, evrensel boyutta etkiler
göstererek, uluslararası önemli bir sürecin başlamasında, sömürgeci,
emperyalist devletlerin mazlum milletler üzerindeki kıskacının parçalanmasında
tarihî bir başlangıç olmuş; günümüzdeki siyasal dünya coğrafyasının oluşumunda
da örnek ve yol gösterici bir rol oynamıştır.
23 Nisan, ırk, dil, din, cinsiyet ve
mezhep ayırımına yer vermeyen ve "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Halkına
Türk Milleti denir" anlayışını kazandıran bir dönemin başlangıcıdır.
Bugün, Türk Milletini ırk, dil, din, cinsiyet ve mezhep açısından bölmeye
çalışanlar ya da bu görüşü benimseyenler, bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşımıza
katılmış bulunan, cumhuriyetimizi kuran, bugünkü Türkiye Halkına hakaret...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydınlıoğlu, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Peki,
bitiriyorum efendim.
...bugünkü Türk Halkına hakaret ve hatta
ihanet ettiklerini bilmelidirler. Bu vatanda yaşayan herkes, Türk Milletinin
eşit haklara sahip şerefli birer bireyleridir. Bu vatan, hepimizin vatanıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hepimizin devletidir. Ülkemizin ormanları,
dağları, nehirleri, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri hepimizin ve bu vatanda
yaşayan herkesin ortak malıdır. Bu varlığımız, hiçbir ayrılıkçı düşünceyle
parçalanamaz, bölünemez.
Özetle, 23 Nisan, milletimizin kimlik ve
benliğini, kültürünü, örfünü ve geleneklerini saklı tutarak, milletimizi çağdaş
ve evrensel değerlerle bütünleştiren, bütün uygar milletlerle eşit ve insanlık
âleminin seçkin ve şerefli bir üyesi durumuna yükselten bir göstergedir.
Dolayısıyla, hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî
egemenliktir. Daha medenî, daha fazla birbirini anlayan, daha sağlıklı, güçlü
ve zengin bir millet ve devlet olarak, millî varlığımızı yüceltmenin azmini,
heyecanını ve bilincini yüreğimizde duymalı ve sürekli olarak yaşatmalıyız.
Kendimize, ailemize, vatanımıza,
milletimize, kültürümüze, demokratik ve hür yaşamımıza, bizi biz yapan millî ve
manevî değerlerimize, inançlarımıza ve ideallerimize karşı görevlerimiz ve
sorumluluklarımız vardır. Bu sorumluluk, bizi çok daha fazla çalışmaya,
araştırmaya, toplumumuzun kalkınması ve refahı noktasında üretken kılmaya
zorlamaktadır. Bu bakımdan, sadece alıcı, seyirci ve transferci değil, kendi ihtiyaçlarımıza,
şartlarımıza, özelliklerimize ait teknolojileri günümüz şartlarında üretmeye
mecburuz. Ürettiklerimizi ise, geliştirmek, çeşitlendirmek ve artırmakla
yükümlüyüz. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, daha hızlı ve etkin gayretlerimizle güçlenecektir. Milletimiz, dünya
milletleri arasında millî tarihimizdeki şerefli yerini tekrar alacaktır.
Sevgili çocuklar, sizler, milletimizin en
değerli varlığı ve geleceğisiniz. Daha güzel bir dünya kurulabilmesi için, yaptığınız
çalışmalarla gurur duyuyoruz. Hepimiz, yarının büyükleri olan sizlerle daha
güçlü, daha güzel bir Türkiye bırakma çabasını gösteriyoruz. Sizi seviyor ve
sizlere güveniyoruz.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Haftasını bu duygularla kutluyor; tüm çocuklarımıza, öğretmenlerimize ve
yurttaşlarımıza esenlikler diliyor; hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aydınlıoğlu.
Gündemdışı üçüncü söz, Ermeni Devletinin
ve Ermeni diasporasının mesnetsiz iddialarıyla ilgili söz isteyen, İstanbul
Milletvekili Sayın Şükrü Mustafa Elekdağ'a aittir.
Sayın milletvekilleri, Ermeni meselesi
millî bir mesele olduğu için, Sayın Şükrü Mustafa Elekdağ'ın konuşma süresi 5
dakikayla sınırlı değildir. (Alkışlar)
Buyurun Sayın Elekdağ.(Alkışlar)
3. -
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, Ermeni Devletinin ve Ermeni
diasporasının mesnetsiz iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ermenistan'da ve başta Amerika olmak üzere Ermeni diasporasının etkin bir
konuma sahip olduğu ülkelerde, Ermeniler, her yıl 24 Nisan gününde, sözde
Ermeni soykırımını anarlar; bu münasebetle, söz konusu ülkelerde, Türkiye'yi,
insanlığa karşı ağır suçla itham eden parlamento kararları çıkarmaya
çalışırlar, gazete makaleleri yayımlatırlar, çeşitli eylemler düzenlerler. Ben,
bu sorunu, Yüce Meclisin dikkatine getirmek ve sadece tarihimizi karalamayı
değil, aynı zamanda, ulusal çıkarlarımızı ve toprak bütünlüğümüzü hedef alan
dünya çapındaki bu sistematik kampanyayla mücadelede yararlanabileceğimiz iki
öneride bulunmak için gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda önemle
altını çizmek istediğim bir husus var: Konuşmamda kullanacağım
"Ermeni" sıfatıyla, hiçbir şekilde, cumhuriyet Türkiyesinin sadık
evlatları olan Ermeni vatandaşlarımızı kastetmiyorum. Onlar, bu devlete bağlı,
kaderlerini bu devletin, bu ülkenin geleceğiyle özdeşleştirmiş, vatanlarına
karşı her türlü yükümlülüklerini yerine getiren kardeşlerimiz, değer verdiğimiz
yurttaşlarımızdır.
Değerli milletvekilleri, Ermenilerin 24
Nisanda geleneksel olarak en önemli çabalarından birini, Amerikan Kongresinden,
Türkleri, 1915'te, Ermenilere karşı soykırımı uygulamakla suçlayan bir karar
çıkarmak oluşturur. Amerika'ya öncelik verilmesinin iki nedeni vardır;
bunlardan birincisi, Amerika'daki propaganda kampanyasında Ermeni tarafının
kendini diğer ülkelere nazaran daha güçlü hissetmesidir. Bu güç, Ermenilerin,
Amerika'da, bu ülkenin kamuoyunu, medyasını ve siyasal sistemini yönlendirmede
yararlandıkları vasıtaların; yani, lobileri ile finansal kaynaklarının etkin ve
zengin olmasından kaynaklanıyor. İkinci neden ise, dünyanın yegâne süper gücü
olan Amerikan Kongresinden çıkarılacak bir kararın, diğer parlamentolara ve
Birleşmiş Milletler ile diğer uluslararası örgütler bünyesindeki insan hakları
kurullarına örnek olacağı ve bu şekilde, Ermeniler tarafından hedeflenen
amaçlara daha kolay ulaşabileceği görüşünden kaynaklanıyor.
Değerli arkadaşlarım, ulus olarak
belleğimiz çok zayıf olduğundan anımsatma ihtiyacını duyuyorum: ASALA terör
örgütü, aralarında 5 büyükelçimiz ile 4 başkonsolosumuz ve 1 de askerî ataşemiz
bulunan 36 diplomat ve dışgörevlimiz ile bunların aile efradı da dahil olmak
üzere 42 vatandaşımızı alçakça katlettikten sonra, 1984 yılında eylemlerine son
verdi. Bu tutum, Ermeni radikallerin üç aşamalı planlarının birinci aşaması
olan terör eylemleriyle Ermeni sorununun dünya gündemine getirilmesi hedefinin
gerçekleştirildiği inancından ileri geliyor ve terör yöntemine devam
edilmesinin davaya zarar vereceği görüşüne dayanıyordu. Bunu izleyen ikinci
aşamada, Ermeni soykırımının dünya tarafından fiilen ve hukuken bir gerçek
olarak tanınmasını amaçlayan bir kamuoyu etkileme stratejisinin yürürlüğe
konulması hedefleniyor. Halen uygulanan bu stratejinin hedefi, başta Amerikan
Kongresi olmak üzere, mümkün olduğu kadar çok parlamentonun, soykırımı
iddiasına destek vermesini sağlamak suretiyle, Türkiye'yi, baskı altında,
soykırımını kabul etmek zorunda bırakmaktır.
Bundan sonra üçüncü aşamaya geçilecek ve
önce, Ermenilerin Türkiye'den yüklü bir tazminat talebinde bulunmaları
sağlanacak, sonra da, Ermenistan'ın toprak taleplerine hukukî bir zemin
hazırlanmış olacaktır. Diasporanın, yani, Amerika'nın ve diğer ülkelerin Ermeni
orijinli vatandaşlarının bu amaca yönelik faaliyetlerini, Ermenistan Hükümeti
desteklemektedir, yönlendirmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Ermeni davasını
destekleyen Amerikan Temsilciler Meclisi üyeleri, bu yıl, yine, Kongreye bir
soykırımı karar tasarısı sunmuşlardır. Doğrudan Türkiye'yi hedef almayan bu
tasarı, Amerika'nın, onbeş yıl önce, Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun
Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesine imza atmasını anma vesilesiyle
öneriliyor. Tasarıda, Holokost -yani, Yahudi- Kamboçya, Ruanda soykırımlarının
yanı sıra, Ermeni soykırımından da gerekli derslerin alınması gereği savunuluyor.
Bu tasarıyla güdülen amaç, metindeki "Ermeni soykırımı" ibaresini,
Amerikan Kongresi tutanaklarına resmen geçirmektir.
Değerli arkadaşlarım, Amerika'daki Ermeni
lobisinin geleneksel bir diğer çabası da, Amerika Başkanının, her yıl 24
Nisanda bir Ermeni soykırımı anma mesajı yayımlamasını sağlamaktır. Nitekim,
geçen yıl, Yunan-Rum lobisinin desteğinden de yararlanan Ermeni lobisi, Başkan
Bush'a, Türkiye'yi soykırımıyla suçlayan bir açıklama yaptırmaya çalışmıştı;
ancak, Başkan Bush, açıklamasında "soykırım" yerine
"katliam" sözcüğünü kullandı. Başkanın, geçen yıl 24 Nisanda yaptığı
açıklama şöyleydi arkadaşlarım, aynen okuyorum: "Bugün, Osmanlı
İmparatorluğunun son döneminde, 20 nci Yüzyılın korkunç trajedilerinden biri
olan 1 500 000 kadar Ermeninin göçe zorlanma ve öldürülmesiyle gerçekleşen
katliamı anıyoruz."
Değerli arkadaşlarım, esasında, bu
açıklama, Ermenileri tatmin etmek için, tarihî gerçekleri çarpıtan ve Osmanlı
İmparatorluğunu korkunç bir katliamla suçlayan bir nitelik taşıyordu, bu
niteliğiyle Türk Ulusuna karşı haksız ve rencide edici bir tutum sergiliyordu;
ama, yine de, Ermeni lobisi "soykırımı" sözcüğünü içermemesi
nedeniyle, bu açıklamaya ateş püskürdü. Zira, kendi yarattıkları bir efsaneyi
gerçek gibi gören radikal Ermenilerin, Türkiye, soykırımıyla suçlanmadıkça
tatmin olmaları imkânsız. Bu yıl da, Amerikan Temsilciler Meclisinde, Başkan
Bush'a hitaben hazırlanan 165 imzalı bir mektupla, Başkandan, Ermeni olayları
konusunda yapacağı açıklamada, özellikle "soykırımı" sözcüğünü kullanması
talep ediliyor. Başkanın, açıklamasında "soykırımı" sözcüğünü
kullanarak veya Türkleri katliamla suçlayarak, Ermenilerin tarihimizi tahrif
etme girişimlerine alet olmayacağını ümit ediyoruz. Zira, sırf Ermenileri
tatmin etmek için, Türk tarihinin karalanması ve ülkemizin en ağır insanlık
suçuyla itham edilmesi, milletimizi rencide edecek ve böylesine kritik bir
ortamda, Türk-Amerikan ilişkilerinin derin bir yara almasına neden olacaktır.
Aynı görüşle, Amerikan yönetiminin, Kongreye sunulmuş bulunan ve içerisinde
"Ermeni soykırımı" ibaresi bulunan kararın kabulünü önlemesini de
bekliyoruz. Amerikalı siyasetçiler şöyle derler: "Washington'da en etkin
lobici, Amerikan yönetimidir." Bu bakımdan, Bush yönetiminin, bu konuda
gerekli çabayı göstererek Türk-Amerikan ilişkilerinin tehlikeli mecralara
sapmasını önlemesi, ortak çıkarların korunması açısından büyük önem taşıyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, kısaca tarihî
gerçeklere gireceğim.
Soykırımı iddiasına objektif bir şekilde
ve belgelere dayanılarak yaklaşılırsa, şu gerçekler tartışılmaz bir şekilde
ortaya çıkmaktadır: Dünyaya soykırımı olarak kabul ettirilmeye çalışılan olayın
bu kavramla uzaktan yakından ilişkisi yoktur değerli arkadaşlarım. Zira,
Osmanlı Hükümetinin Ermeni Milletine karşı sistematik bir kıyım uygulamak veya
Ermenileri yok etmek gibi önceden veya sonradan alınmış bir kararı, planı veya
niyeti hiçbir zaman olmamıştır. Ermeni ahalinin bir bölümünün zorunlu göçe;
yani, tehcire tabi tutulmasının nedeni etnik kökenleri veya dinî inançları
değildir. Bu kişiler, sırf savaş sırasında Osmanlı topraklarını işgal eden
Rusya'yla işbirliği yaptıkları, gönüllü birlikler oluşturarak düşmana yardım
ettikleri, yer yer ayaklandıkları, Türk ve Müslüman ahalinin köylerine silahlı
saldırılar düzenledikleri ve ülke savunmasını yapan cephedeki askerlerin
hayatlarına kastettiklerinden dolayı yer değişimine; yani, tehcire mecbur
edilmişlerdir.
Osmanlı Devletinin ölüm kalım savaşı
verdiği bir dönemde, Ermenilerin düşmanla işbirliğinde bulunarak devlete ihanet
etmelerinden, devletin güvenliğini ve ülke savunmasını büyük boyutlarda tehdit
eden sabotaj ve silahlı eylemler yapmalarından dolayı tehcir olayı devletin
varlığını koruma hakkı çerçevesinde meşru ve hukuken haklı bir önlemdir.
Ermenilerin Doğu Anadoluda çarpışmalar ve tehcir sırasında kayıplar verdikleri
doğrudur; ancak, savaşın başlamasıyla birlikte Doğu Anadolu'da ayaklanan Ermeni
çetelerin Türk ve Müslüman ahaliye karşı büyük katliamlar yaptıklarını
unutmamak lazımdır. Bu durumda, toplumlar arasında had safhaya varmış olan kin
ve intikam duyguları ve savaş koşullarında hükümetin asayişi sağlamaktan aciz
kalmış olması tehcir süresinde, sürecinde kafilelerin sevkiyatında ciddî
düzensizliklere yol açmış ve Ermeni kafilelerin, uğradıkları saldırılardan zarar
görmeleri sonucunu doğurmuştur. Ayrıca, araç, yakıt, gıda ve ilaç yetersizliği,
ağır iklim koşulları ve tifüs gibi salgın hastalıklar Ermeniler üzerinde olduğu
kadar Türkler üzerinde de çok ağır tahribat yapmıştır.
Bu gerçekler ışığında, Ermenilerin soykırımına
uğradıkları yolundaki iddiaların geçersizliği, tartışılmaz bir şekilde ortaya
çıkmaktadır; ancak, konuya hukukî açıdan bakıldığında, bu gerçek daha berrak
bir nitelik kazanıyor değerli arkadaşlarım. Soykırımı kavramı, Birleşmiş
Milletlerin, bu konuda, 1951'de yürürlüğe giren ve Türkiye'nin de imzalamış ve
onaylamış olduğu Soykırımı Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinde
şöyle tarif edilmiştir: " Soykırımı, ulusal, ırksal, etnik veya dinsel bir
grubun mensuplarının, yok etme niyet ve kastıyla, tamamen veya kısmen imha
edilmesidir." Oysa, buraya kadarki izahatımızdan, Osmanlı Hükümetinin,
Ermeni Milletine karşı kıyım uygulamak ve Ermenileri kısmen veya tamamen imha
etmek gibi bir planı hiçbir zaman olmadığı anlaşılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, Ermeniler,
seksensekiz yıldır, tüm çabalarına rağmen, böyle bir niyet ve planı ortaya
koyan geçerli tek bir belgeyi dünya kamuoyuna sunamamışlardır. Nitekim, ünlü
bilimadamı ve tarihçi Bernard Levy, bu konuda, 1993'te Le Monde Gazetesinde
yayımlanan makalesinde şöyle diyordu: "Osmanlı Hükümetinin, Ermeni Ulusuna
karşı kitlesel imhayı öngören bir planı olduğunu gösteren geçerli kanıt yoktur.
Türklerin tehcire başvurmalarının meşru nedenleri vardır. Zira, Ermeniler,
Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya'yla ittifak halinde, Türklere karşı
çarpışıyorlardı."
Değerli arkadaşlarım, bu gerçekler,
Ermenilerin, soykırımına uğradıkları yolundaki iddialarını temelden çürütüyor.
Hemen belirteyim ki, savaş sonrasında
Osmanlı İmparatorluğunu işgal eden müttefik kuvvetler, iktidardaki İttihat ve
Terakki Partisi yöneticilerini, Ermeni katliamı iddiasıyla yargılamak
istemişler; ancak, bu kişileri suçlamak için belge, kanıt bulamamışlardır. Bu
olay şöyle cereyan etmiştir: İstanbul'daki İngiliz işgal yönetimi, Ermeni
Patrikhanesinin raporlarına dayanarak katliam ve değişik suçlarla suçladıkları,
aralarında bakan, politikacı, vali, yüksek rütbeli asker ve bürokrat bulunan
144 Türkü tutuklayarak Malta'ya sürgün etmiştir; ancak, sonradan bu raporların
propaganda niteliğinde olduğu ve mahkemede kanıt olarak kullanılamayacağı
anlaşılmıştır. Bunun üzerine, İstanbul'da mutlak otorite konumunda olan İngiliz
işgal yönetimi, Osmanlı Devletinin tüm arşivlerini bir uzmanlar kuruluyla elden
geçirmiş, bunları inceden inceye tetkik etmiş ve ayrıca yoğun sorgulamalarda
bulunmuştur; buna rağmen, katliam iddiasını doğrulayacak tek bir kanıt
bulunamamıştır. İngilizler, bu durumda çaresizlik içinde kalmışlardır; çünkü,
Türkleri, Malta'da iki yıldan fazla bir zamandır sürgünde tutuyorlar, yedirip,
içiriyorlar, bunları muhafızlar bekliyor, bunun bir sebebi olması lazım.
İşte, İngilizler, bu durumda çaresizlik
içinde Amerikan Hükümetine başvurmuşlardır. Birinci Dünya Savaşı sırasında
Amerika, Osmanlı İmparatorluğuna karşı savaşa girmemiş, bundan dolayı da
ilişkiler kesilmemişti. Bu durumda, Türkiye'de
görevlerini sürdüren Amerikan diplomatik ve konsolosluk görevlileri ve
misyonerleri, Ermeni tehcirini çok özel bir dikkatle izlemişlerdi, hatta,
bilhassa misyonerler -ki, bunlar konsolosluğa bağlı olarak çalışıyorlar-
tehcire uğrayan Ermenilere insanî yardımda bulunmuşlardı. Ermenilere karşı
planlanmış toplu bir kıyım yapıldıysa, bunların kayıtlarının Amerikan
arşivlerinde muhakkak bulunması gerekiyordu. Ne var ki, Amerika Dışişleri
Bakanlığı, arşivlerinde yapılan araştırmalar sonucunda, Türkleri, Ermeni
katliamıyla suçlayıcı nitelikte hiçbir belge bulunamadı. Bu durumda Malta
sürgünleri temize çıktı ve serbest bırakıldı. Bununla birlikte, Ermeni
soykırımı iddialarının mesnetsizliği de saptanmış oldu.
Değerli arkadaşlarım, kısa bir süre önce,
Amerikalı tarihçi Prof. Justin McCarthy, İngiliz arşivlerinde müthiş bir belge
buldu. Bu belge, Ermeni soykırımı iddiasının, İngiltere istihbarat örgütünün
savaş propagandası gizli bürosu tarafından hazırlatılan asılsız belgelere
dayanılarak uydurulan büyük bir yalan olduğunu koyuyordu. Bu propaganda bürosu,
savaş sonuna kadar Londra'da Wellington House'de çalışmıştı. Savaş bitince
İngiltere Hükümeti tüm belgeleri yaktırarak imha ettirmişti; ama, nasılsa, Prof.
Justin McCarthy'nin bulduğu belge bu imhadan kurtulmuş ve bugüne kadar kimsenin
el atmadığı bir arşiv kutusunda kalmıştı. O zaman İngiliz istihbaratına bağlı
gizli propaganda bürosu Lord Bryce tarafından yönetiliyordu. Asılsız belgeleri
yayıma hazırlayan da, sonradan dünya çapında üne kavuşan Tarihçi Arnold Toynbee
idi. İngiltere'nin bu yalan belgeleri hazırlatmaktan amacı, Amerikan kamuoyunun
Ermenilere acıma duygusunu sömürerek, Amerika'nın savaşa mümkün olduğu kadar
erken girmesini sağlamaktı; diğer bir amaç da, Osmanlı İmparatorluğunun
beklenen çöküşünden sonra, Doğu Anadolu'da İngiltere ve Fransa'nın himayesinde
bir Ermeni devleti kurdurmak için zemin hazırlamaktı. İngiltere ve Fransa,
Ermenileri kendi taraflarına çekerek, Rusya'nın işgal etmeyi planladığı Osmanlı
toprakları yoluyla Akdenize çıkma stratejisinin önünü kesmeyi düşünüyorlardı.
Sözünü ettiğim uydurma belgeler, 1916'da
İngiliz Hükümeti tarafından Avam Kamarasının onayı alınarak yayımlanan
"Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilere Yapılan Muamele, 1915-1916"
adlı, gayet hacimli -500 sayfadan daha fazla- bir kitapta toplanmış ve tüm
dünyaya dağıtılmıştı. Aynı zamanda "Mavi Kitap" adıyla anılan bu
yayım, Türkleri, dünyaya, insanlıktan nasibini almamış, her türlü kötülüğe
meyyal, kana susamış, onur, vicdan ve merhamet duyguları körlenmiş yaratıklar
olarak tanıtıyor. Mavi Kitap, tehcirin Osmanlı Hükümeti tarafından tasarlanan
bir etnik imha planı olduğunu ileri sürüyor ve bu plan çerçevesinde Ermenilere
uygulanan vahşet, zulüm ve toplu katliamları anlatan sahte belgeler ve uydurma
raporlar içeriyor.
Değerli arkadaşlarım, Mavi Kitap'ın
savaşın gidişatı üzerine son derece etkili olduğu kesin. Nitekim, bu kitabın,
Başkan Wilson'un Amerika'nın savaşa katılması hususundaki kararını almasında
başta gelen bir etken olduğu, o dönemde İngiliz Hükümetinde görev yapan
bakanların ifadelerine atfen saptanmış bulunuyor. İlgilenen arkadaşlarım olursa
bu kitapların isimlerini, yayımlandıkları tarihleri verebilirim.
Ermeni soykırımı iddiasının altyapısını
1916'da yayımlanan bu menfur kitap oluşturmuştur arkadaşlarım. Türkiye'nin
tarihinde hiçbir yayım, bu kitap kadar ülkemize, Türkiye'ye zarar vermemiştir.
1916'dan bugüne kadar Ermeni soykırımı hakkında yazılan onbinlerce kitap,
onbinlerce makale, Mavi Kitap'ın gerçekleri yansıttığı varsayımıyla, Türklere
karşı iftira ve karalama kampanyasının sürdürülmesini sağlamıştır. Sahteliğinin
ortaya çıkmasına rağmen, 2000 yılı sonunda, Ermeni propaganda kuruluşları,
İngiltere'de, Mavi Kitap'ı yeniden bastırdılar ve Lordlar Kamarası üyelerinin
de katıldığı bir toplantıda medyaya tanıttılar. Bu durumdan çok rahatsız olan
hayırsever ve milliyetçi bir işadamı olan Remzi Gür, Londra Büyükelçiliğimizin
de onayıyla, 2001 yılı şubat ayında, İngiliz Lordlar Kamarası binasındaki bir lokalde,
Lord Ahmet'in ev sahipliği yaptığı ikiyüzelli kişilik yemekli bir konferans
düzenledi. Birçok Lordlar Kamarası üyesi ile Avam Kamarası üyesinin ve medya
temsilcilerinin katıldığı bu toplantıya ben ve değerli arkadaşım Prof. Nevzat
Yalçıntaş beraberce katıldık ve davetlilere hitap ettik. Prof. Yalçıntaş,
tarihsel belge ve argümanlara dayanarak Ermeni iddialarının tutarsızlığını
ortaya koyan açıklamalarda bulundu. Ben, konuşmamda, Mavi Kitap'ın tamamen
sahte ve uydurma belgelerden oluştuğunun, artık, açık seçik ortaya çıkmış
olduğunu, buna rağmen, bugün hâlâ İngiliz medyasının, Türkiye'yi soykırımı
iddiasıyla suçlamak için sürekli olarak bu kitaba atıfta bulunduğunu
belirttikten sonra, dinleyicilere, İngiltere'nin, 1920'de İstanbul'u işgali
sırasında, Ermeni katliamıyla suçladığı Türkleri Malta'ya sürdüğünü; ancak,
sanıkların aleyhlerinde hiçbir kanıt bulunmaması nedeniyle serbest
bırakıldıklarını anımsattım ve şu soruyu sordum: "Malta sürgünlerini
mahkûm etmek için, neden 1916'da yayımlanan Mavi Kitap kullanılmadı?"
Bundan sonra, konuşmama şöyle devam ettim:
"Mavi Kitap kullanılamazdı; çünkü, tamamen sahte ve uydurma belgelerden
oluşuyordu. Çünkü, İngiltere Kraliyet Savcısı, Mavi Kitap'taki iddia ve
belgelerin bir İngiliz mahkemesinde kanıt olarak kabul edilemeyecek derecede
mesnetsiz ve gerçekdışı olduğu kanısına varmıştı. İngiltere'nin,
Parlamentosunun onayıyla 85 yıl önce, savaş sırasında, Türklere karşı bir
iftira ve aşağılama kampanyası yürüttüğü ve bu amaçla, yalan belgelerle dolu
Mavi Kitap'ı yayımlattığı, bugün, artık, tartışmasız kanıtlanmıştır. Buna
rağmen, bugün hâlâ İngiliz medyası, Türkiye'yi soykırımıyla suçlamak için bu
kitaba atıfta bulunuyor. O dönemin tarihi hakkında yazılan tezler, araştırmalar
ve kitaplar Mavi Kitap'tan alıntılar yapıyor. Türkiye'yi soykırımıyla suçlayan
bu kitap, bir ara terörü teşvik etti ve çok sayıda masum insanın ölümüne yol
açtı, halen de halkları birbirine düşman ediyor, barış ve güveni
dinamitliyor."
Bu saptamalardan sonra dinleyicilere şu
hususu belirttim: Dedim ki "milletlerin fikirlerini zehirlemek, onları
birbirlerinin can düşmanı haline getirmek ve kin, nefret ve intikam
saplantısının nesilden nesile geçmesine yol açmak bir insanlık suçudur, bir
cinayettir. Bu bakımdan, İngiltere Parlamentosundan ve İngiliz Hükümetinden,
Mavi Kitap'ın asılsızlığını ilan etmelerini ve Türkiye'den özür dilemelerini
bekliyoruz."
Değerli arkadaşlarım, Birinci Dünya Savaşı
sırasında İngiliz istihbaratı, Almanların, savaş esirlerini kaynatıp, onlardan
sabun yaptığı hakkında, düzinelerce görgü tanığının ifadesine ve gizlice
çekilen fotoğraflara dayanan bir kitap yayımlamış ve bütün dünyayı da bunun
gerçek olduğuna inandırmıştı. Savaş sonrasında bunun bir iftira ve yalan olduğu
ortaya çıkınca, İngiliz Parlamentosu 1936 yılında yaptığı bir açıklamayla
gerçeği kabul etti ve Almanya'dan özür diledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu davaya
sahip çıkmalı ve İngiliz Parlamentosunun onayıyla yayımlanan Mavi Kitap'ın
asılsızlığının tanınması ve açıklanması konusunun takipçisi olmalıdır.
Hükümetimiz de, bu konuda İngiltere'den resmen talepte bulunmalıdır. İngiliz
Parlamentosunun veya Hükümetinin bu yolda bir açıklama yapmasının, Ermeni
soykırımı iddiasını temelden çürütecek bir gelişme olacağı bilinmelidir.
Değerli arkadaşlarım, Amerika'da yaşayan
Ermeniler, Türkiye aleyhindeki propagandalarını güçlendirmek amacıyla, 2000
yılında bir Ermeni soykırım müzesi kurmaya karar verdiler. Bu maksatla, Amerika
Ermeni Assamblesi, Beyaz Saraya 250 metre mesafede görkemli bir bina satın
alarak, bunu restore etmeye başladı. Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan
ile Ermeni Kilisesinin Başpiskoposu II. Karakin, inşaatı ziyaret ederek
kutsadılar. Gelişmeler, müzenin açılmasıyla ilgili hazırlıkların son aşamasına
geldiğini gösteriyor. Müzeyi tasarlayanlar, her yıl, en azından, 250 000
kişinin ziyaretini bekliyorlar. Bu açıdan, müze, Amerika'daki hasım lobilerin
Türkiye'nin imajını karartma kampanyasında son derece etkin bir rol
oynayacaktır ve bu müze, Amerikan kamuoyunu ülkemiz aleyhine sürekli zehirleyecek
bir faktör oluşturacaktır.
Değerli arkadaşlarım, Amerika'da yapılmış
olan bilimsel anketler, Türkiye ile Amerika arasındaki yarım asırlık ittifak
ilişkisine rağmen, Amerikan kamuoyunun ülkemiz aleyhinde derin önyargılara
sahip olduğunu ve bunun nedeninin de, çok büyük ölçüde, Yunan, Rum ve
Ermenilerin 20 nci Asrın başından itibaren Türkiye aleyhinde yürüttükleri yoğun
ve sistematik iftira kampanyasından kaynaklandığını ortaya koymuştur. Bu durum,
Türk-Amerikan ilişkilerinin istikrarlı bir yörüngeye yerleşmesini engelleyen
temel faktördür. Soykırım müzesinin kurulmasının, Türkiye'nin Amerika'daki
imajının daha da bulanmasına yol açacağı ve dolayısıyla, ikili ilişkiler
üzerinde olumsuz baskılar oluşturacağı muhakkaktır.
Yapılan hukukî araştırmalardan,
Türkiye'nin, müzenin açılmasını engelleyecek hiçbir imkâna sahip olmadığı
anlaşılmıştır. Bu durumda, Ermeni soykırım müzesinin zararlı etkilerini
bertaraf etmek ve ülkemizin kültür, tarih ve uygarlığını tanıtmak amacıyla
Washington'un mutena bir yerinde bir "Anadolu Kültür ve Medeniyetleri
Müzesi" kurmanın en isabetli yol olacağı düşünülmektedir.
Anadolu Kültür ve Medeniyetleri Müzesinin
önde gelen bir amacı Türkiye'nin tanıtımı olduğu kadar, Ermeni iddialarını da
dolaylı bir şekilde çürütmek olacaktır. Müzenin esas teması, tarih boyunca,
Anadolu'daki Türk sanatının, kültürünün ve uygarlığının teşhiridir. Bu
bağlamda, müzenin, Türk'ün geleneksel hoşgörüsünü ortaya koymak amacıyla,
Hıristiyan zulmünden ve engizisyondan kaçan Yahudilere Osmanlının vatanını açmasını,
Anadolu topraklarında yüzyıllar boyunca Müslümanlar ile Hıristiyanların ve
Yahudilerin kendi kültürel, meslekî, dinsel ve adalet geleneklerini
sürdürmelerini ve barış içinde yaşamalarını sağlayan millet sisteminin
işleyişini ve Osmanlının dinî inançlara karşı toleranslı tavrını, görsel bir
biçimde teşhir etmesi sağlanabilir. Keza, müze, 72 millete bir gözle bakan ve
onlara "ne olursan ol, yine de gel" diyen Yunus Emre ve Celalettin
Rumi'nin hümanizmasını yansıtabilir.
Değerli arkadaşlarım, Ermeni propagandası,
Osmanlı Türklerinin, tarih boyunca, gayrimüslimlere ve Ermenilere her zaman
kötü muamele ettiğini iddia etmektedir. Bu yaklaşımla, konuyu, bir
Hıristiyan-Müslüman çatışması zeminine oturtarak, Hıristiyanlık dünyasının
desteğini peşinen elde etmeye çalışmaktadır. Oysa, gerçekler, Ermenilerin
iddialarının tam tersi yöndedir. Fatih'in İstanbul'u fethinden sonra Bizans'ın
zulmünden kurtarılan Ermeniler için, tarihlerinin hiçbir döneminde
yaşamadıkları bir güven, özgürlük ve refah çağı başlamıştır. Ermeniler, millet
adı altında örgütlenmiş; patrikleri, onların ruhanî ve cismanî liderleri
olmuştur. İstanbul, Ermeniler için bir çekim merkezi haline gelmiştir.
Osmanlı, milleti sadıka olarak baktığı
Ermenileri, bütün mülkî üst görevlere getirmiş, devletin en yüksek makamlarına
atamıştır. Bunu, Salnamei Devleti Âliyei Osmaniyeye, yani, Osmanlı Devletinin
devlet yıllıklarına baktığınız zaman görürsünüz. Burada, bakan, paşa, savcı,
büyükelçi, vali, yargıç, müsteşar olarak yüzlerce, yüzlerce Ermeninin adı
vardır. Bunlar, nişanlarıyla birlikte, bu belgelerde gösterilmiştir. Osmanlı
Devletinin son döneminde Gabriel Noradunkyan Efendi Dışişleri Bakanı, Agop Paşa
da Hazine Bakanıydı. Bütün bu hususların, Osmanlının gayrimüslimlere gösterdiği
hoşgörü ve eşitlik anlayışı çerçevesinde, Washington'da kurulacak müzede görsel
bir şekilde yer alması sağlanabilir.
Bağışlarla finanse edilmesi halinde,
Anadolu Kültür ve Medeniyetleri Müzesinin kurulmasının daha kolay olacağı
anlaşılıyor. Bu amaçla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî desteğiyle, müze
projesinin gerçekleştirilmesi amacıyla Türkiye'de bir vakıf kurulması
gerekecektir. Bu vakfın esas görevi, müze projesini ortaya çıkarmak, finansman
imkânlarını oluşturmak, kuruluş safhasında denetimini yapmak ve kurulduktan
sonra da, müzenin etkin biçimde çalışan ve kendini yenileyen bir kurum
niteliğini kazanması için gerekli önlemleri almak olacaktır. Bu konuda,
Washington'daki Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi ve New York'taki
federasyonla istişarelerde bulunulması uygun olabilir. Bu kuruluşlarla
işbirliği çerçevesinde, Amerika'yı ve Türk varlığının mevcut olduğu Almanya,
Hollanda, Fransa ve Avustralya gibi ülkeleri de kapsamak üzere, bir bağış
kampanyası başlatılabilir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin,
dünyaya, Ermenilere soykırımı uygulamış bir Müslüman ülke olarak tanıtılmasını
öngören bir kampanya ile karşı karşıyayız. Uluslararası bir boyut kazanan bu
kampanya giderek yaygınlaşıyor. Nitekim, son yıllarda, Rusya'da Dumadan sonra,
Kanada ve Yunanistan Parlamentoları, Belçika Senatosu, İtalyan Parlamentosu,
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve Avrupa Birliği Avrupa Parlamentosu, peş
peşe, Ermeni soykırımını tanıdıkları yolunda kararlar aldılar; Arjantin ve
Lübnan yasama organlarının da bu yolda kararları mevcut. Tarihsel perspektiften
değerlendirildiği takdirde, bu gelişmeler kaygı verici çağrışımlara yol açıyor
değerli arkadaşlarım. Şimdiden, pek çok devletin ve bazı uluslararası
kuruluşların Türkiye'yi sıkıştırarak istediklerini elde etmek için yararlanmayı
tasarladıkları bir koz haline dönüşmeye başlıyor Ermeni sorunu, Ermeni
iddiaları.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve
Avrupa Birliği Avrupa Parlamentosu tarafından, Türkiye'yi Ermeni soykırımıyla
suçlayan kararlar alınırken, bunun iyi niyetle ve tarihî gerçekleri ortaya
çıkarmak amacıyla yapıldığını aklı başında kimse söyleyemez. Esas amacın,
Türkiye'yi, hem Amerika'dan hem de Avrupa Birliğinden, daha doğrusu Batı'dan
koparmak ve izole etmek olduğu açıktır; amaç budur.
Bu açıdan değerlendirildiği takdirde,
yapmış olduğum önerilerin ülkemizin çıkarları açısından hayatî önem taşıdıkları
takdir edilecektir.
Yüce Meclisimiz bu önerileri benimser,
bunlara desteğini verirse, tarihin Türkiye için bir yük olmaktan ve ülkemize
karşı bir siyasî malzeme olarak kullanılmaktan çıkarılması doğrultusunda somut
adımlar atılmış olacaktır.
Teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum,
Hükümet adına.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Gündemdışı söz alan arkadaşlarımızın
değerlendirmeleri üzerinde hükümetimizin görüşlerini arz etmek için
huzurunuzdayım.
Sayın Aydınlıoğlu, 23 Nisan Millî
Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla düşüncelerini ifade ettiler; o
düşüncelere katılmamak mümkün değil. Bilindiği gibi, yarın, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, olağanüstü, özel bir gündemle toplanmak suretiyle, Millî
Egemenlik ve Çocuk Bayramıyla ilgili çalışma yapacaktır. O bakımdan, hükümet
olarak, bu konuyla ilgili başka bir beyanda bulunma ihtiyacını hissetmiyorum.
Sayın Şükrü Elekdağ'ın biraz önce bu
kürsüden yapmış olduğu isabetli açıklamalara katılmamak mümkün değildir.
Kendileri, sözde Ermeni iddialarına vâkıf, tecrübeli bir devlet adamı
kişiliğiyle Genel Kurulumuzu bilgilendirdiler. Derinliği olan, gerçekten bu
konuya vâkıf bir devlet adamı olarak konuşmaları sebebiyle kendilerine teşekkür
ediyoruz. Hükümet olarak, konuşmasından ve önerilerinden kuşkusuz ki
yararlanacağız.
Biraz önce Sayın Elekdağ'ın da ifade
ettiği gibi, Amerika Birleşik Devletlerindeki Ermeni lobisi, Amerikan
Kongresinde sözde Ermeni soykırımının kabul edilmesi hususunda her türlü gayret
ve girişimin içindedir. Bu çerçevede, Ermeni lobisine mensup 65 kadar
Temsilciler Meclisi üyesinin, Amerika Birleşik Devletlerinin 1948 Birleşmiş
Milletler Soykırım Sözleşmesini 1987'de içhukukuna yansıtmasının 15 inci
yıldönümünü gerekçe göstererek, sözde Ermeni soykırımını Amerika Birleşik
Devletleri Kongresinde dolaylı olarak kabul ettirmek amacıyla bir tasarı
sunduğunu da esefle öğrendik.
Görünüşe göre, bu tasarı, Birleşmiş
Milletler Soykırım Sözleşmesini ve buna ilişkin Amerika Birleşik Devletleri
mevzuatını desteklemek amacıyla sunulmuştur. Biraz önce, Sayın Elekdağ da ifade
ettiler; ancak, tasarı metninde, Musevî, Ruanda ve Kamboçya soykırımlarıyla
beraber sözde Ermeni soykırımına da bir atfın yer almış olması, sunulan
önergenin gerçek amacını ortaya koymaktadır. Nitekim, dünya üzerindeki Ermeni
örgüt ve lobi temsilcileri, bizi rahatsız eden bu ilavenin başarı şansıyla
ilgili olarak, şimdiden sevinç çığlıkları atmaya başlamışlardır. Söz konusu
tasarı, sözde Ermeni soykırımına yapılan atıf yer almasa bizim de
destekleyebileceğimiz niteliktedir. Ancak, tasarının gerçek amacı, sözde Ermeni
soykırımına yapılan atıftır. Bilindiği üzere, Ermeni lobisi, bugüne kadar,
Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde sözde Ermeni soykırımını tanıtmak
amacıyla, hâlâ hatırlarda olan -2000 yılındaki- birçok girişimi yapmıştır. Bu
kez, Türkiye olarak çok sinsi bir manevrayla karşı karşıyayız.
Tarihimizde vuku bulmamış, soykırım gibi
insanlıkdışı bir suçun üzerimize atılmaya gayret edilmesini şiddet ve esefle
kınıyoruz.
Yeri gelmişken, bu çerçevede,
parlamentoların tarihi yargılamaya hakkı bulunmadığını da vurgulamak isterim.
Birer siyasî karar organı olan ve her ülkenin kendi millî çıkarlarına göre
hareket eden parlamentoların, tarihi yargılamaya ve başka ülkelerin tarihleri
hakkında kararlar almaya ne yetkisi vardır ne de hakkı vardır; tarihi, ancak,
tarafsızlığına ve bilimselliğine güvenilen tarihçiler doğru biçimde
değerlendirebilirler.
Amerika Birleşik Devletlerindeki Ermeni
lobisinin, Amerika Birleşik Devletleri başkanlarının her yıl 24 Nisanda
yapmaları mutat hale gelen anma açıklamalarında da, 1915 yılında Doğu
Anadolu'da cereyan eden olayları "soykırım" olarak tanımlaması
konusunda Başkan Bush üzerinde baskı yapmaya çalıştıklarını ibretle izliyoruz.
Bu çerçevede, son olarak Sayın Bush'a Amerikan Kongresinden gönderilen ve 24
Nisan açıklamasında "Ermeni soykırımı" ifadesini açıkça kullanmasını
isteyen bir mektubun imzaya açıldığını ve imzacı sayısının 165'e ulaştığını da
öğrenmiş bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, ancak, bilmenizi
isterim ki, gerek Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisine sunulan söz
konusu sinsi karar tasarısı gerekse Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın
Bush'un 24 Nisan günü yapması beklenen açıklama konusunda Ankara'da ve
Washington'da diplomatik girişimlerimiz kesintisiz olarak sürdürülmektedir. Bu
çerçevede, Amerika Birleşik Devletleri yönetiminden, Başkanın açıklamasında
soykırıma yer verilmeyeceği yönünde bilgi alınmıştır. Ayrıca, Amerika Birleşik
Devletleri yönetimi, Kongreden bir karar çıkmasını tasvip etmediğini de
bilgimize getirmiş bulunmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri yetkililerini,
Ermeni lobisinin her iki girişiminin yaratacağı olumsuzluklar hakkında
bilgilendirme çabalarımız sürecektir. Ümidimiz, Ermeni lobisinin bu çabasının
da boşa çıkmasıdır. Ermeni tarafına, tarihten husumet çıkarmak yerine, ileriye
bakmalarını tavsiye ediyoruz. Türkiye'nin ve Türk Halkının dostluğunu ve
işbirliğini kazanmak, ilk başta Ermeni tarafına sayılamayacak yararlar
getirecektir; bunu önemle vurguluyor, düşünmelerini öneriyoruz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Ermenilerin her yıl tekrar eden bu çabalarının Amerika Birleşik Devletleri
yönetimlerini de en az bizim kadar rahatsız ettiği düşünülmektedir. Amerika
Birleşik Devletleri yasama kurumlarının Ermeni lobilerince etki altına alınarak
başka ülkelerin tarihlerinin çarpıtılmasına zorlanmasına bir son verilmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, tarihimizin ve Türk Halkının
haksız şekilde karalanmasına karşı, Hükümetimizin her şart altında kararlı bir
tutumla mücadelesini sürdüreceğini bir kez daha vurgulamak isterim. Şunu herkes
bilmelidir: Geçmişimizde halkımızı utandıracak hiçbir olay cereyan etmemiştir.
Asıl utanç, asılsız iddialarla, bize boyun eğdirebileceklerini sananlara
aittir.
Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki Ergezen, gündemin "Sözlü Sorular" bölümünün 1, 6,
8, 9, 14, 17, 18, 19 ve 20 nci sıralarındaki sözlü soruları birlikte
cevaplandırmak istemektedir. Bu istemini yeri geldiğinde değerlendireceğim.
Kâtip Üyenin, sunuşları oturarak okumasını
Genel Kurulun oylarına sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır;
okutuyorum:
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. -
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun, Anayasanın 175 inci maddesine göre bir defa daha görüşülmek
üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/246)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İLGİ:07.04.2003 günlü,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-1130/4608 sayılı yazınız
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunca 4.4.2003 gününde kabul edilen, 4841 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun"
incelenmiştir:
1.- İncelenen 4841 sayılı Yasanın,
2 nci maddesiyle, Anayasanın 169 uncu
maddesinin ikinci fıkrası değiştirilerek, devlet ormanlarının gerçek ya da tüzelkişilerce
işletilmesine olanak sağlanmakta,
3 üncü maddesiyle, Anayasanın 170 inci
maddesi değiştirilerek, 31.12.1981 gününden önce, bilim ve fen yönünden orman
niteliğini tümüyle yitirmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin
devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı aynî hak tesisi,
satışı ve satış gelirinden orman köylülerinin kalkındırılmalarının
desteklenmesi amacıyla ayrılacak payın belirlenmesinin yasayla düzenleneceği;
orman köyleri içinde kalan yerlerin satışında, kullanıcısı orman köylüsüne
öncelik tanınacağı belirtilmektedir.
2- Ormanın genel tanımı bulunmakla
birlikte, hukuksal yönden ormanı tanımlamak oldukça güçtür. Ağaç bulunan her
yere hukuksal yönden orman denilemeyeceği gibi, üzerinde ağaç bulunmayan kimi
alanların orman kapsamına girmesi olanaklıdır.
Ormanın tanımlanmasındaki bu güçlük,
ülkeleri "orman rejimi"ni belirleyerek, kimi alanları bu rejime bağlı
kılmaya yönlendirmiştir. Ormanların sağladığı çeşitli ve önemli yararlar,
bunların korunmasının, işletilmesinin ve ürünlerinden yararlanılmasının özel
biçimde düzenlenmesini gerektirmiştir.
Ormanlara ilişkin hukuksal rejim
düzenlenirken kural olarak, çok önemli doğa hazinesi ve ülke kaynağı olan
ormanların, korunması ve sürekliliğinin sağlanması için "devlet elinde
bulunması" ve "devletçe işletilmesi" ilkelerinden
esinlenilmektedir.
Ormancılığın uygar dünyadaki ekonomik,
tarımsal, endüstriyel, toplumsal ve kültürel önemini kavramış olan cumhuriyet
döneminde ormancılığın hukuksal ve teknik esasları belirlenerek, ülkenin bu
temel sorununa bilimsel yöntemler kullanılarak ve yurt gerçekleri gözetilerek
yaklaşılmıştır.
Ülkemizde, yukarıda belirtilen ilkelere
uygun ilk orman rejimi, 8.2.1937'de kabul edilen 3116 sayılı Orman Yasası ile
düzenlenmiştir. Daha sonra, 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Yasası
çıkarılmıştır. Bu yasada da, uygar dünya orman rejiminde bulunması gereken
ilkelere uygun düzenlemelere yer verilmiştir.
1961 Anayasasıyla, ormanların korunması ve
sürekliliğinin sağlanması için mülkiyetinin ve işletmeciliğinin devlet elinde
bulunması ilkesi, anayasal kurala dönüştürülerek, orman hukukunun temel
ilkeleri durumuna getirilmiştir. 1982 Anayasasında da bu ilkeler korunmuştur.
3- İnsanlığın geleceği yönünden, çağdaş
ülkelerde ormancılık alanında benimsenen ve ormanların hukuksal düzenini
oluşturan "süreklilik" ve "devlet elinde bulunma ve devletçe
işletilme" genel ilkeleri üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
a- Ormanlarda süreklilik ilkesiyle güdülen
amaç, orman varlığının korunması, genişletilmesi ve geliştirilmesinin
sağlanmasıdır. Kuşkusuz, insanlığın yararı gözetilerek ormanlardan olanaklar
ölçüsünde yararlanılmalı; ancak, bu yararlanma orman varlığına zarar verecek
boyuta ulaşmamalıdır.
Ormanlarda süreklilik ilkesi, insanlığın
ve ulusal ekonominin yararı için ormanların kuşaktan kuşağa kutsal bir değer
olarak devredilmesini gerektirmektedir.
Ormanlarda süreklilik ilkesinin
gerçekleşmesi devletin denetim ve gözetimiyle olanaklıdır. 1961 Anayasasının 37
nci ve 131 inci maddelerindeki düzenlemeler, Anayasa koyucunun bu ilkeyi
benimsediğinin açık göstergesidir.
1982 Anayasasında da, 1961 Anayasasında
ormancılık konusunda getirilen ilkelere genel çizgileriyle bağlı kalınmıştır.
Ormanlarda süreklilik ilkesi yönünden 1982 Anayasasının 169 uncu maddesinin
birinci ve üçüncü fıkraları, orman suçlarının affıyla ilgili düzenleme dışında,
1961 Anayasasının 131 inci maddesindeki kuralların yinelenmesi niteliğindedir.
Yine, 1982 Anayasasının 169 uncu
maddesinin dördüncü fıkrasında "orman sınırlarının daraltılamayacağı"
belirtildikten sonra, bu genel kuralın ayrıklıklarına da yer verilmiştir.
"Orman dışına çıkarma" olanağı sağlayan bu ayrık düzenlemeler, halkı
orman suçu işlemeye özendirdiği, orman suçu işleyenlerin ödüllendirildiği gibi
savlarla, orman rejiminin en çok eleştirildiği alan olmuştur.
Anayasa Mahkemesinin 10.3.1966 günlü,
E.1965/44, K.1966/14 sayılı kararında da,
"Ormanlar ulusal bir zenginliktir.
Bunların çeşitli yönlerden yurdumuz için taşıdıkları büyük önem meydandadır.
Ormanların sağladıkları birçok faydalar arasında erozyonu da önledikleri ve bu
yüzden tarıma elverişli yurt topraklarının yok olmasına engel oldukları göz
önünde tutulursa, ülkenin geleceği ve hatta varlığı ile ilgili bir servet
oldukları söylenebilir. Şu halde ormanları korumak, yetiştirmek ve genişletmek,
ihmali caiz olmayan bir devlet ödevidir..."
denilerek, ormanlarda süreklilik ilkesinin
önemi vurgulanmıştır.
b) Ormanların korunabilmeleri ve
sürekliliklerinin sağlanabilmesi için düzenlemelerin "devlet elinde olması
ve devletçe işletilmesi" ilkesine de uygun düşmesi gerekmektedir.
Toplumsal yaşamda taşıdığı ekonomik ve
sosyal yarar göz önünde bulundurulduğunda, ulusal zenginlik olan ormanların
"devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamu malı" olduğu sonucuna varmak
zorunludur.
Devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulundurduğu kamu malları üzerindeki yetkisinin içeriği ve sınırları önem
taşımaktadır. Bilim dünyasında egemen görüş, devletin kamu malları üzerindeki
hakkının gerçek anlamda bir mülkiyet hakkı olmayıp, egemenlik hakkından
kaynaklanan bir denetim ve gözetim hakkı, nesnel hukuk kurallarından doğan bir
tür koruma hakkı olduğu yolundadır.
Gerçekten, devlet, mülkiyet hakkına
sahibine tanınan yetkilerden en önemlisini kullanamamakta, bu malları başkasına
devredememekte ve satamamaktadır. Bu nedenle, devletin kamu malları ve bu
bağlamda ormanlar üzerinde sahip olduğu yetki, ülke üzerindeki egemenlik
hakkının doğal sonucu olan gözetim ve denetim yetkisidir.
Bu yetkiye dayanarak, ormanların ulusal
çıkarlara en uygun biçimde kullanılması ve işletilmesi için gerekli önlemleri
almak, aynı zamanda devletin görevidir.
c) İncelenen Yasanın 2 nci maddesiyle,
Anayasanın 169 uncu maddesinin ormanların gerçek ya da tüzelkişilerce de
işletilmesine olanak verecek biçimde değiştirilmesi, Türk hukukunda kabul gören
"ormanların devlet eliyle işletilmesi" ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Ormanların gerçek ya da devlet dışındaki
tüzelkişilerce işletilmesi durumunda, ormanların düzenlemelerle güvence altına
alınarak, korunması güçleşecektir. Bu nedenle değişiklik, kamu yararına da
uygun düşmemektedir.
Sürdürülebilir orman yönetiminin temel
ilkesi, tüm ormancılık etkinliklerinin işlev, alan ve zamanlama yönünden
bütüncül bir yaklaşımla planlanmasını, yürütülmesini ve izlenmesini zorunlu
kılmaktadır. Devlet ormanlarının, devlet orman işletmelerinin dışında kişi ya
da kuruluşlara işlettirilmesi bu zorunlulukla da çelişmektedir.
d) Ayrıca, 169 uncu
maddede yapılan değişiklikle getirilen "işlettirilir" sözcüğüyle,
devlet ormanlarının işletilmesinin yolu özel sektöre, yani, yerli ve yabancı
kişi ya da şirketlere açılmış olmaktadır.
Yukarıda da değinildiği gibi, ormanlar,
kamu malı niteliğindedir ve korunmaları bir ulusal varlık sorunu olarak,
devletin temel görevleri arasındadır.
Osmanlı döneminde ve cumhuriyetin ilk
yıllarında yürürlükte olan ormanların "taahhüt" yoluyla işletilmesi
uygulamasının ormanlar aleyhine çok kütü sonuçlar vermesi üzerine, ormanların
bilimsel yöntemlerle ve devletçe işletilmesi esasına dönülmüş, bu konuda
yabancı şirketlere verilen ve önemli sakıncaları görülen ayrıcalıklar ancak
1940'lı yıllarda kaldırılabilmiştir.
Yoğun emeği gerektiren orman işletmeleri,
orman köylerinin kalkınmalarını da desteklemek zorundadır. Ayrıca, ormanların
alan ve nitelik olarak geliştirilmesinin ve verimliliğinin artırılmasının kamu
yararını doğrudan ilgilendirdiği tartışmasızdır. Ormanların özel sektörce
işletilmesine izin verilmesi, bu amaçlardan vazgeçmek anlamına geldiği gibi
ormanların yağmalanması riskini de birlikte getirmektedir. Çünkü, orman
işletmeciliği kısa sürede kâr eden bir işletme türü değildir. Ormanların
oluşması, 50-100 yıllık gibi bir süreye gereksinim göstermektedir.
Böylesine uzun bir süre sonra elde edeceği
kâr için yatırım yapmak özel sektörün doğasına aykırıdır. Dolayısıyla,
ormanların işletilmesinin özel sektöre bırakılması devlet eliyle yetiştirilen
ormanların, bir an önce kâr elde etmek amacıyla olumsuz kullanılması sonucunu
yaratacaktır.
Bu durumu ulusal zenginliğin korunması
zorunluluğu ve kamu yararı amacıyla bağdaştırmak olanaksızdır.
Ormanların işletilmesinin özel sektöre
bırakılmasının diğer bir sonucu, köyündeki işi ve geliri olumsuz etkilenen
orman köylüsü ile işleticiler arasında önemli çatışmaların ortaya çıkması ve
toplumsal barışın bozulması olasılığıdır.
4-a- Çağdaş ormancılık ilkeleri
doğrultusunda bir orman rejiminin sağlıklı biçimde yürütülebilmesinin öncelikli
koşulu, orman sayılan yerlerin sınırlarının belirlenmesi ve kadastrosunun
yapılmasıdır.
Ülkemizde 1937 yılında çıkarılan 3116
sayılı Yasayla başlatılan ve beş yıl içinde sonuçlandırılması öngörülen
kadastro çalışmaları henüz bitirilememiştir. Orman Genel Müdürlüğünün
saptamalarına göre Türkiye'de, orman sayılan yerlerin yüzde 76'sında orman
kadastrosu çalışmaları yapılabilmiş, ancak, bu alanın yalnızca yüzde 27'si
tapuya tescil edilebilmiştir. Üstelik, kadastrosu yapılan alanlarda,
uyuşmazlıkların doğması ve bunların çoğunun yargıya götürülmüş olması nedeniyle
belirsizlikler sürmektedir.
Orman sayılan alanlar, uzun yıllardan bu
yana yürütme erkini ellerinde bulunduranlarca politik amaçlarla kullanılmıştır.
Sonuçta, ülkemizde kamu yararına uygun biçimde yönetilmesi zorunlu olan
ormanlar, işgalcilerle gelişigüzel kullanılan alanlar olarak ortaya çıkmıştır.
Son değişiklik ile de, gelir sağlanması amacıyla eylemli duruma anayasal
düzeyde yasallık kazandırılmak istenilmektedir.
Orman niteliğini tümüyle kaybetmiş ve
orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin devri, tahsisi, terki, kiraya
verilmesi, üzerinde sınırlı aynî hak tesisi ve satışı, sorumluların
ödüllendirilmesi anlamı taşımaktadır. Bu durum, orman alanlarının yok
edilmesini özendirecek ve yeni orman yıkımlarına neden olacaktır.
Bu tür özendirici düzenlemelerin yaptığı
yıkımın örnekleri geçmişte yaşanmıştır. 1961 Anayasasının 131 inci maddesinde
1255 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle getirilen tarih sınırı 15.10.1961 iken
bu sınır 1982 Anayasasının 170 inci maddesiyle 31.12.1981'e çekilmiştir.
1974-1983 döneminde, devlet ormanı
sayılan, yaklaşık 1,2 milyon dönüm alan "orman niteliğini yitirdiği",
"tarım ve hayvancılık için yarar görüldüğü", "otlak, kışlak ve
yaylak durumuna geldiği" ya da "şehir, kasaba ve köy yapılarının
toplu olarak bulunduğu" gerekçeleriyle orman rejimi dışına çıkarılmıştır.
Orman sınırları dışına çıkarma çalışmaları
1982 Anayasası döneminde de sürdürülmüş, devlet ormanı sayılan araziler 1984 ve
1985 yıllarında 224 000 ve 1986-2000 döneminde de 2,5 milyon dönüm
daraltılmıştır.
1990'lı yıllarda yapılan "orman
sınırları dışına çıkarılmış yerlerin hak sahibi orman köylülerine
satılması" uygulamalarının, yoksul orman köylülerinden çok ilgili
yörelerdeki çıkarcılara yaradığı, aynı uygulamaların orman idareleri ile yöre
halkı arasında yeni ve yoğun anlaşmazlıklara yol açtığı, bu gibi yerlerin,
kaçak yapılaşmaya konu olduğu, bir kısmında minik kentler kurulduğu, çeşitli
çıkar gruplarının yasadışı kazanç sağlama yolu durumuna geldiği bilinmektedir.
İncelenen yasa ile, orman sınırları dışına
çıkarılmış yerlerin, kullanıcılarına, öncelik verilerek de olsa satışının
yapılabilecek olması orman yağmasını artıracak, yağmalanan bu taşınmazlardaki
kaçak yapılar için yeni "imar affı" umudu doğuracaktır.
b- Ayrıca, 170 inci maddenin üçüncü
fıkrasıyla ilgili yeni düzenlemede, 31.12.1981 gününden önce bilim ve fen
yönünden orman niteliğini tümüyle yitirmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış
yerlerin, üçüncü kişi ve kurumlara, bu bağlamda, yerli ya da yabancı sermayeye
satışı dışında "devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı
aynî hak tesisi"ne de olanak sağlanmaktadır.
Orman sınırları dışına çıkarılmış olsa da,
bu alanların, orman köylüsü gözardı edilerek ve bir sınır çizilmeden ya da
çerçevesi belirlenmeden üçüncü kişiler yararına elden çıkarılması, bu
alanların, kabulü olanaksız yollarla, gerekli görüldüğünde bedelsiz olarak
elden çıkarılmasının da önünü açmaktadır. Doğabilecek bu sonuçlar nedeniyle de,
düzenlemenin kamu yararına uygun düştüğünden söz edilemez.
Belirtilen alanların, satış dışında devir
ve terk gibi yollarla elden çıkarılabilmesi, incelenen yasanın kabul ediliş
gerekçesiyle ve devlete gelir sağlama amacıyla da bağdaşmamaktadır.
c- Öte yandan, bir yerin bilim ve fen
yönünden tam olarak orman niteliğini yitirmesi, toprak ve arazi yapısının
bozulması ve o yerde bir daha orman yetiştirme olgusunun hiçbir biçimde
kalmamış olmasını anlatmaktadır. Ülkemizde doğal yollardan bir yerin orman
niteliğini yitirmesine rastlanmamıştır. Dolayısıyla, bir yerin orman niteliğini
yitirmesi, insan eliyle kasten ormanların tahrip edilmesi ve bu alanların bu
kişilerce işgali biçiminde gerçekleşmektedir.
Bu tür davranışlar, 6831 sayılı Orman
Yasasına göre suç oluşturan eylemlerdir. Yapılan yeni düzenlemeyle, orman
niteliğini 31.12.1981 gününden önce yitirmiş alanların, bu duruma kasıtlı
eylemleriyle neden olan kişilere satılması yolunun açılması, işgalcilerin bu
yerlerin yasal sahibi olabilmelerine olanak tanınması hukuk devleti ve adalet
ilkesiyle bağdaştırılamaz.
Suç işleyerek ormandan yer elde etmiş kişi
ya da kurumların bu yolla ödüllendirilmesi, ormana zarar vermeyen, yasalara ve
Anayasaya saygılı yurttaşların devlete, hukuka ve yasalara güvenini
sarsacaktır.
Ayrıca, ormanlık alanların tahribine ve
orman varlığının sona erdirilmesine yönelik eylemlere anayasal dayanak
kazandırılması, işgale ve ormanların tahrip ve yağmasına süreklilik
kazandıracaktır.
Hukuksal statü olarak orman alanı dışına
çıkarılan yerlere sahip olanların ya da bu alanlara kurulacak konut ve sınaî
tesislerin, bu alanlara bitişik ormanlara verebilecekleri zararın nasıl
önlenebileceği ise, ayrı bir sorun olarak önemini korumaktadır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle
yayımlanması uygun görülmeyen 4841 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun",
Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın 175
inci maddesi uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 4 ve 11 inci sıralarında yer alan sözlü soruları birlikte
cevaplandırmak istemektedir. Bu istemi, sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Bir Meclis araştırması önergesi vardır;
okutuyorum :
D) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. -
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 25 milletvekilinin, çöken tünel
nedeniyle Malatya-Adana demiryolunda ulaşım yapılmamasının yol açtığı
zararların ve onarımın bitirilememesinin nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/66)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
7 nolu tünelde meydana gelen çökme
nedeniyle, Malatya-Adana Demiryolu hattının, 1 Mayıs 2002 tarihinden itibaren
ulaşıma kapalı kalmasının, ülke ekonomisine verdiği zararların ve halen bu
tünelde süren onarım çalışmalarının bitirilememesinin altında yatan sebeplerin
araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1-Muherrem Kılıç (Malatya)
2-Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
3-Uğur Aksöz (Adana)
4-Vezir Akdemir (İzmir)
5-Sıdıka Aydoğan (İstanbul)
6-Enver Öktem (İzmir)
7-Abdürrezzak Erten (İzmir)
8-Sedat Uzunbay (İzmir)
9-Özlem Çerçioğlu (Aydın)
10-Ensar Öğüt (Ardahan)
11-İsmet Atalay (İstanbul)
12-Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
13-Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
14-Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
15-Yılmaz Kaya (İzmir)
16-Ahmet Ersin (İzmir)
17-Erdal Karademir (İzmir)
18-Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
19-Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
20-Orhan Sür (Balıkesir)
21-Mehmet Ziya Yergök (Adana)
22-Tacidar Seyhan (Adana)
23-Mustafa Gazalcı (Denizli)
24-Şevket Arz (Trabzon)
25-Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)
26-Mehmet Küçükaşık (Bursa)
Gerekçe :
Malatya-Adana Demiryolu, cumhuriyetimizin
ilk yıllarında, ekonomik ve teknik zorluklara rağmen, âdeta, kazma-kürekle inşa
edilerek 23.4.1931 tarihinde Ulu Önder Atatürk tarafından hizmete açılmıştır.
Kurtuluş mücadelesi yıllarında en zor
koşullarda her tarafını demir ağlarla ördüğümüz ülkemizde, 1950'li yıllardan
beri bir demiryolu politikamız yoktur ve mevcut demiryollarımız da kendi
kaderine terk edilmiştir.
Bunun açık örneğini, halen Malatya-Adana
Demiryolunda görmekteyiz. Malatya-Adana Demiryolu arasındaki 7 nolu tünelde
meydana gelen çökme nedeniyle, bu yolumuz, maalesef, Mayıs 2002'den bu yana
yaklaşık bir yıldır kapalıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında kazma kürekle açılan
bu tünel, ülkemizin bugünkü ekonomik ve teknik gücüne rağmen, halen ıslah
edilememiş ve ulaşıma açılamamıştır.
Bu demiryolumuz, doğuyu güneye bağlayan
bir anayol olduğu gibi, İran ve Suriye'ye de gitmekte olan uluslararası bir
ulaşım yoludur. Yolcu, yük ve maden cevheri taşımacılığında önemli bir hattır.
Hekimhan ve Divriği madenleri, elektrikli tren ulaşımı nedeniyle, bu yoldan
İskenderun'a ucuz bir maliyetle taşınmaktadır. Yolun kapalı olması nedeniyle,
maden cevheri nakliyesi Sıvas-Kayseri güzergâhına kaydırılmış; ancak, taşıma
maliyeti 4-5 kat artmıştır. Hatta, bu nedenle, dışarıdan demir cevheri ithalatı
yapıldığından ve ülkemizin büyük döviz kaybından da bahsedilmektedir.
Bu konu hakkında verdiğimiz soru
önergesine, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, Ocak 2003'de verdiği
cevapta; "Malatya-Adana hattının kapalı olması nedeniyle, Adana
bölgesinden Sıvas, Malatya ve ilerisine yapılan ya da buralardan dolup Adana
bölgesine giden yükler, uzun yol olan Kayseri-Ulukışla-Adana güzergâhına
taşınmış ve bu zorunlu güzergâh değişikliğinde taşınan 960 670 tonluk yükün
uzun yoldan taşınması, işletme maliyetlerini artırmış ve toplam 16,3 trilyonluk
bir zarara neden olmuştur" diye belirtmiştir. Bu rakam, bugün itibariyle
20 trilyonu aşmaktadır.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Mart
2003 ortasında tünelin ulaşıma açılacağını söylemesine rağmen, tüneldeki onarım
hâlâ devam etmekte ve bu hatta ulaşım yapılamamaktadır. Tünelin onarımıyla
ilgili olarak ODTÜ ve Malatya İnönü Üniversitesi bilim adamları inceleme
yaparak çözüm önerileri sunmuşlarsa da, bu raporlar da dikkate alınmamıştır.
Kamuoyunda, bu onarım çalışmalarının,
ülkemizin sahip olduğu ekonomik ve teknik güce rağmen, böylesine sürüncemede
bırakılmasının altında; bu ulaşım yoluyla sağlanan gelirlerin, karayolu ulaşımı
yapan bazı imtiyazlı ulaşım firmalarına taşıma yaptırılarak, bu firmalara
aktarılmak istenmesi; keza, yurtdışından demir cevheri ithal eden bazı
grupların kendi çıkarları açısından engellenmesi gibi başka şaibeli sebepler
yattığı inancı da oluşmuştur.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle; ülke
ekonomisi açısından bu kadar önemli bir konuma sahip olan Malatya-Adana
demiryolu hattındaki 7 nolu tünelde devam eden onarım çalışmalarının, ülkemizin
sahip olduğu ekonomik ve teknik güce rağmen bir türlü bitirilememesinin altında
yatan sebeplerin, bu hattın kullanılır duruma getirilememesinin ülkemiz
ekonomisine verdiği zararın, yüklenici firma STFA AŞ'nin, taşeron firma Acar
İnşaat AŞ'nin, Ulaştırma Bakanlığının ve TCDD Genel Müdürlüğünün bu konudaki
sorumluluklarının, ulusal yararımız ve bölge insanlarının mağduriyetinin
giderilmesi için, ortaya çıkarılması amacıyla bu araştırma önergesi
hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
IV. -
ÖNERİLER
A)
BAŞKANLIK ÖNERİLERİ
1. -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 83 üncü Yıldönümü ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için Genel Kurulda özel bir görüşme
açılmasının ve bu görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile siyasî
parti grup başkanları ve Mecliste üyesi bulunan diğer siyasî partilerin
milletvekili olan genel başkanlarının konuşma süreleriyle o gün başka bir
konunun görüşülmemesine ilişkin Başkanlık önerisi
Başkanlık Önerisi
No: 1 Tarihi:
17.4.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kuruluşunun 83 üncü yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23
Nisan 2003 Çarşamba günü saat 14.00'te Genel Kurulda özel bir görüşme açılması
ve bu görüşmelerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile siyasî parti grup
başkanları ve Mecliste üyesi bulunan diğer siyasî partilerin milletvekili olan
genel başkanlarına 10'ar dakika süreyle söz verilmesi ve o gün başka bir
konunun görüşülmemesi, Danışma Kurulunun görüşüne uygun olarak, önerilmiştir.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım:
B) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. -
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 11 inci sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili
Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına dair önergelerinin (10/24) öngörüşmesinin
yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 29 Tarihi:
22.4.2003
Genel Kurulun 22 Nisan 2003 Salı günkü
(bugün) birleşiminde, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 11 inci sırasında yer alan,
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar
ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesine ilişkin (10/24) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
öngörüşmesinin yapılmasının, Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
|
Bülent Arınç |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
|
Salih Kapusuz |
Haluk Koç |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır; önce okutup, işleme alacağım, sonra oylarınıza
sunacağım.
Önergeyi okutuyorum:
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2. - Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Çiftçilerimizin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borç
Faizlerinin İndirilmesi, Gecikme Cezalarının Affedilmesi ve Borçlarını
Vadesinde Ödeyen Çiftçilerimizin Kullanacakları Kredi Faizinde İndirime
Gidilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/80) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/47)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/80) esas numaralı Çiftçilerimizin TC
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borç Faizlerinin
İndirilmesi ve Gecikme Cezalarının Affedilmesine, Borçlarını Vadesinde Ödeyen
Çiftçilerimizin Kullanacakları Kredi Faizinde İndirime Gidilmesine Dair Kanun
Teklifimiz, havale edildiği komisyonlarda 45 içerisinde görüşülmediğinden,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederiz.
|
Fahrettin Üstün |
Ensar Öğüt |
|
Muğla |
Manisa |
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen,
önerge sahibi, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramını kutlarım.
Bu kanun teklifimizle, Ziraat Bankasına ve
tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını imkânsızlıklar nedeniyle
yatıramayan çiftçilerimize ödeme kolaylığı getirildiği gibi, borcunu zamanında
yatıran çiftçilerimize de, yeni alacağı kredide indirime gidilmekte ve böylece,
borcunu zamanında ödeyen çiftçimizi de ödüllendirmiş olmaktayız. Sizlerin de
sık sık ifade ettiği katkıyı, işte, bu teklifle yapmaktayız; ama, sizler, az
sonra kullanacağınız oyla, bunu reddedecek ve çiftçinin yanında olmadığınızı,
bir kez daha göstereceksiniz. Zaten, çiftçi de, artık, sizin, onların yanında
olmadığınızı biliyor. Unutmayınız ki, çiftçiyi geçen dönem unutanlar, bu dönem,
bu sıralarda yok.
Çiftçimiz, borç batağında, kara kara
düşünüyor. Artık, Muğla'nın ve Türkiye'nin birçok köyünde, kahvelerde
"veresiye çay yok" levhaları, kanıksadığımız bir olay olmaya başladı.
Temerrüde düşen ve tefecilerin eline düşmekten daha kötü olan faiz uygulamaları
da, bir an önce durdurulmalıdır.
9 milyar lira ziraî kredi alan Tunceli'nin
Mazgirt İlçesinin Karabulut Köyünden astım hastası Yunus Yurtsever, temerrüde
düşen borçla birlikte 35 milyar Türk Lirası ödemeyi nasıl yapacaktır?
Değerli arkadaşlarım, ülke hayvancılığı da
bir çöküş içindedir. Birçok işletme kapanmıştır. Ülkenin dört bir yanından
canlı hayvan ve hayvan ürünleri kaçak olarak yurda girmektedir. Hayvan
kaçakçılığından, devletin, sadece vergiden kaybının 10 milyar doların üzerinde
olduğu, yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Özellikle, doğrudan
gelir desteği ve diğer destekler Fak-Fuk Fon'a dönmüş durumda. Benim çiftçim
hangi parayla ürünü ekip yetiştirecek; belli değildir.
Dünyada bir ilk daha gerçekleşmiştir.
Şöyle ki: Ziraî krediler, devletin açıkladığı enflasyon rakamlarının iki
katıyla verilmekte, böylelikle devlet, çiftçisini tefecilerin eline mahkûm
etmektedir. Bu durum, üretimi kösteklemekle eşanlamlıdır.
Çiftçi, ucuz mazotla avutulmaya
çalışılırken, altı ayda mazota veya diğer akaryakıt ürünlerine yapılan zamların
sayısını bile hatırlamak mümkün değildir. Hocanızın dediği gibi, kadayıfın altı
kızarmakta ve gün geçtikçe umut olmaktan çıkmakta, halkın gözünde büyük bir
itibar kaybına uğramaktasınız.
Acil olarak çiftçiye ekkaynak bulun ve
verin. Yoksa, Milas Ovası, Söke Ovası, Nazilli Ovası, Fethiye Ovası, Konya
Ovası, Harran Ovası ve yurdun birçok ovasında ekim, dikim yapılamayacak
tarlaların sayısı gün geçtikçe artacaktır.
Çiftçimizin yüzü gülmüyor, çiftçi evine
gidemiyor, çocuklarının ihtiyacını karşılayamamanın ezikliği içerisinde,
intihar olayları oluyor. Siz böyle devam ederseniz, bu kürsüde, üzülerek,
intihar mektuplarını okumaya devam ederiz. Bu ülkenin güzel insanlarına kulak
verin ve "ben bilirim" yanlışından geri dönün.
Tütün kotası sonrası, vatandaşın elinde
kalan tütünün ne olacağı belli değil.
Pancar üreticisi, ortalama 10 dönümde ekim
yapıyor; şekerpancarı yasasından sonra, pancar üreticisinin durumunun ne
olacağı yine belli değil.
Yıllardır söyleniyor, alternatif ürün,
alternatif ürün; ama, alternatif ürünün daha tanımı yapılamadı.
Buğday üreticisi, buğdayın, elinden
çıktıktan sonra para etmesinin nasıl önleneceğini düşünmekte.
Zeytinyağı ve zeytin üreticisi, dökme
zeytinyağı ihracatının sezon başında niye açılmadığını hâlâ merak ediyor.
Sera üreticisi perişan. Seracılık -birim
başına en fazla maliyete sebep olan, gerek ilaç gerek gübre gerek tohum
girdileriyle- dönüm başına maliyeti en fazla olan bir sektör olmasına karşın, bu konuda, şu ana kadar yapılmış bir
şey yoktur.
"Dün dündür, bugün bugündür"
siyasetinin devam ettiğini görmekteyiz.
Şu an, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
sıralarında oturan bazı milletvekili arkadaşların, geçmiş dönemde yaptıkları
konuşmalardan alıntılar sunuyorum:
"Nitekim, bütün dünyada ve bilhassa
gelişmiş ülkelerde, tarım ve hayvancılık sektörleri, en fazla desteklenen
sektörlerdir. Buna karşılık, ülkemizde, son yıllarda, tarım sektörü ve
çiftçilerimiz, en fazla ihmal edilen, âdeta çökertilmesine göz yumulan bir
sektördür; çiftçilerimize, üvey evlat muamelesi reva görülmektedir; girdiler ve
tabanfiyat yoluyla verilen destek sürekli olarak azalmaktadır. Bu şekilde,
çiftçi, sürekli olarak yoksullaştırılmaktadır....
Önceden, 1 kilogram pamuk 3 litre mazot
alırken, şu anda, 1 kilogram..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - "...
Nüfusun yüzde 45'ini oluşturan çiftçiler ne olacak? Onlardan bir haber yok,
onlara verilecek bir şey yok."
"Bugün, toplumumuzun bütün kesimleri,
özellikle çiftçilerimiz, esnafımız, emeklilerimiz, memurlarımız, işçilerimiz
çok büyük sıkıntı içerisindeler."
Bir değerli milletvekili de, doğrudan
gelir desteğiyle ilgili konuşmasında şunu söylüyor: 'Dünya Bankasından verilen
bu parayı bile zamanında çiftçisine veremeyen bu aciz hükümeti burada kınıyorum
ve burada da ilan ediyorum."
Bunları söyleyenler, bugün, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu sıralarında oturan değerli milletvekili arkadaşlarım.
Bu teklifimizin dikkate alınmasını ve
desteğinizi bekliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Önerge üzerinde, Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Ögüt; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bizi
izleyen çok değerli, kıymetli halkımız; çiftçilerin Ziraat Bankası, tarım kredi
kooperatifleri ve Toprak Mahsulleri Ofisine olan borçlarının faizlerinin
silinmesiyle ilgili vermiş olduğum kanun teklifinin kabul edilmesi için
konuşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin her
yerinden, çiftçi borçlarının silinmesiyle ilgili ve doğrudan gelir desteği
parasının ödenmesiyle ilgili mektuplar geliyor. İşte, halktan gelen bu
mektupların birisini de Sayın Salih Kapusuz Beyefendiye verdim, Kayseri'den
geldiği için.
Artık, ben, söylemekten bıktım; hakikaten,
utanıyorum da. Altı ay geçti; hükümet, halen, çiftçi borçlarını silecek bir
karar almadı. Evet, Sayın Bakanın iyi niyetli bir çalışması var; ama, neticeye
bağlanmadı. Halen, 2002 yılının doğrudan gelir desteği parası ödenmedi. Bir laf
var: "Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az." İnanın, şu
duvarlara söyleseydik altı aydır, bu duvarlar yıkılırdı.
Ben, ne söyleyeceğimi de bilemiyorum, ne
yapacağımı da bilemiyorum; ama, rica ediyorum, daha fazla insan intihar
etmesin. Geçen, on gün önceki konuşmamda, Kırşehir Kaman'da intihar eden bir
insanın mektubunu okudum; Konya'dan yazan bir insanın mektubunu okudum;
Kayseri'den yazan insanların mektuplarını okuyoruz; Babaeski'den, Rize'den, her
taraftan yazan insanların mektuplarını okumaktan da artık utanıyorum,
sıkılıyorum.
Bizi halk niçin seçti, niye buraya
gönderdi; dertlerine çare bulalım diye. Allahaşkına, şu çiftçi borçlarını
sileceğiz diye siz de, biz de söz verdik, 3 Kasımdan önce. Altı aydır, halen,
neticeye varılmadı. Tamam, bir çalışma var; ama, nedir, onu biz de bilmiyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, önemli bir şey
söyleyeceğim. Hepimiz çiftçilik yaptık. Çiftçinin tohum zamanı nisan ayıdır.
Peki, nisan ayında doğrudan gelir desteğiyle ilgili para ödendi mi; hayır. 2002
yılında ödenecek 900 trilyon lira, bari, nisan ayında ödenmiş olsa, çiftçi
gübre alacak, gübreleme yapacak; mazot alacak, mazotunu traktörüne koyarak
tarlasını sürecek. Şu anda borçları silmedik. Borcu silmediğimiz gibi, doğrudan
gelir desteğinin 2000 yılından kalan parasını da ödemedik. Doğrudan destek
parası için 2003 yılı bütçesine 3,5 katrilyon lira koymamız gerekirken, 500
trilyon lira gibi komik bir rakam konuldu; orada da ödeme yok. Şimdi,
Türkiye'de bulunan 22 milyon insanı bu kadar ezmeye kimin hakkı var?! Bizim
hakkımız var mı?! Değerli arkadaşlar, biraz, elimizi vicdanımıza koyalım ve bu
işleri hızlandıralım.
Şimdi, farklı bir şey anlatacağım. Ben,
Ardahan milletvekiliyim ve Ardahan milletvekili olarak diyorum ki, Ardahan'dan
göç eden insan sayısı 500 000'in üzerinde, yurt dışında olanlar dahil. Şu anda
Ardahan'ın mevcut nüfusu 133 000 civarında. Sekiz ay karlar altında kalan
Ardahan'a, çiftçisine ve esnafına, hiçbir hükümet, geçmiş hükümetler de dahil,
hiçbir katkı sunmadı. Tarihinde kahramanlıklar yazan Ardahan bugün gündemde.
Niye gündemde; 24 Nisan 1915'teki Ermeni zulmünden ötürü gündemde. Sözde
soykırımı olan Ermeni gündemindeki iddialarla Kars ve Ardahan bölgesini
istemektedirler. O bölgeyi boşalttıkça, o bölgeye katkı sunmadıkça, o bölgeye
yatırım yapmadıkça, o bölgeyi kalkındırmadıkça, o bölgedeki insanları orada
tutmadıkça, siz hangi ülkeyle savaş yapacaksınız, hangi ülkeyle baş
edeceksiniz; bunu bana söyleyebilir misiniz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öğüt, konuşmanızı tamamlar
mısınız...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
İki tane sınır kapımız var; ikisi de
kapalı. 1992'de il oldu Ardahan, 1996'da mazot ticareti başladı Posof'tan; daha
sonra kestiler; 750 aile iflas etti. Şu anda Ardahanlının, 50 trilyonun
üzerinde devlete borcu var; neyle ödeyecek?! Sekiz ay karlar altında kalıp, her
tarafı kapanan, hiçbir üretim yapmayan Ardahan esnafı, Ardahan çiftçisi ne
yapacak göç etmeyip de! Doktoru ilaçsız kalmış, hastası kızakta ölmüş, her
türlü sıkıntılar içerisinde; ama, devletine her zaman sahip çıkmış, doğduğundan
bugüne kadar sınırda bekçilik yapan Ardahan'a ve Ardahan halkına bu işkence
niye?..
Değerli arkadaşlar, şu anda çiftçi
borçlarından ötürü Ardahan insanının yüzde 70'i icralık. Doğrudan gelir desteği
parası yüzde 40 ödendi. Ben sizden rica ediyorum; biraz sonra bu kanun
teklifinin gündeme alınıp alınmaması hususu oylanacak; çiftçi borçları
konusunda söz verdik; TEFE ve TÜFE faizine dönüştürerek uzatma değil; çiftçi
faizleri silinecek, anapara da 4'e bölünecek. Siz de söz verdiniz, biz de... Şu
kanun teklifine lütfen el kaldırın, bütün Türkiye'yi rahatlatın; çünkü,
tarımda, işçilerimizin, insanlarımızın, çalışanlarımızın yüzde 40'ını istihdam
ediyoruz. Yüzde 40'ını istihdam ettiğimiz bir tarımda, lütfen katkı sunun ve
kanun teklifini kabul edin.
Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
Hükümet adına, Tarım Bakanı; buyurun. (CHP
sıralarından "oylamaya geçtiniz" sesleri, gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan,
oylamaya geçtikten sonra söz verilmez!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan
burada...
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - O zaman oylamayı
iptal edin.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan,
oylamaya geçtiniz!..
BAŞKAN - Ben, belki biraz aceleci
davranmış olabilirim; ama, önergeyi oylarınıza sunuyorum diye söylediğimizde...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - "Kabul
edenler" dediniz!..
BAŞKAN - ...Sayın Bakan cevap vereceğini
söyledi. Onun için, itiraz edecek herhangi bir konu yok.
Buyurun Sayın Bakanım. (CHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
oylamaya geçtiniz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Eski köye yeni
âdet!.. Oylamaya geçtikten sonra Bakan konuşuyor!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Efendim, müsaade eder misiniz...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Oylama kesiliyor;
Sayın Bakan konuşuyor!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan,
oylamaya geçtiniz!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Efendim, müsaade eder misiniz...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan; siz devam
edin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Usul olarak...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yakışmadı Sayın
Başkan!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya) -
Tarafsızlığınızı kaybediyorsunuz!..
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Başkanım,
tarafsızlık kayboluyor... Oylamaya geçtiniz!..
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz buyurur
musunuz...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Evet, arkadaşlar, ilginize teşekkür ediyorum. Tarımla ilgili çok
önemli bir konuda iki milletvekilimiz, Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ve
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt çok önemli açıklamalar yaparak, bir kanun
teklifi verdiler. Ben, teklif ettikleri kanun maddelerini okudum; gerekçelerini
de dikkatle gözden geçirdim.
Evet, tarımla ilgili konuda,
arkadaşlarımız, ülkemizin içinde bulunduğu durumu tespit etmişler ve
çiftçilerimizin içinde bulunduğu durumu özetlemişler; dolayısıyla, ben de Tarım
Bakanı olarak, bu görüşlere bir katkıda bulunmak, değerlendirme yapmak imkânını
bulmak istiyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - "Kabul
edenler" diyorsunuz, ondan sonra "buyurun Sayın Bakan"
diyorsunuz!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Efendim, ben, bu arkadaşlarımızı, Sayın Ensar Öğüt ve Fahrettin
Üstün'ü dikkatle dinledim. Her iki arkadaşımızın da, evvela, sektörle ilgili
tespitleri doğru. Bugün, yaklaşık 1 200 000 çiftçimiz, gerçekten, borçları
konusunda çok büyük sıkıntı içerisinde; bunu hepimiz biliyoruz.
Yalnız, tabiî, burada, her iki arkadaşımız
da, gerçekten, konuyu tespit ederken, hayata ait örnekler verdiler; ancak, itham
ederken, çok ağır ithamlarda bulundular. Mesela, daha başlangıçta, Fahrettin
Bey, evet, biz, bir teklif getirdik; siz, bunu reddedeceksiniz ve çiftçileri ne
kadar ihmal ettiğinizi göstereceksiniz dedi. Aşağı yukarı, mana itibariyle bu
anlamda bir ifade kullandı. İşte, hayvancılıkla ilgili konuda ülkemizdeki
durumdan bahsetti. Ziraî kredilerde cari faiz, hedef enflasyonun iki katı bir
faizle veriliyor; ucuz mazot konusunda bir çalışma olmadı; bu konuda, hatta,
işte, o çok popüler olan bir ifadeyi kullanarak, bize, geçmişe yönelik olarak
bazı göndermeler yaptı, atıflar yaptı. Bu kadar geriye gitmeye lüzum yok
arkadaşlar.
Şimdi, Ensar Bey de benzer ifadeler
kullandı; hatta, çok utandığını, sıkıldığını ve aynı konuda birlikte söz
verdiğimizi ve bu hususta verdikleri kanun teklifine de "evet" deyin
dedi.
Şimdi, arkadaşlar, ülkenin durumunu bir an
için düşünün. Ben, zaman zaman burada cevap verirken, realist olmaya, gerçekçi
olmaya çalışıyorum; yani, çok popülist bir yaklaşım içerisinde bulunmamamız
lazım geldiğini söylüyorum ve o anlayışa da sahibim.
Şimdi, arkadaşlar, tarım kesiminin içinden
geldik. Buradaki milletvekili arkadaşlarımızın da muhtemelen yüzde 50'si kırsal
kesimle doğrudan, belki tamamı da dolaylı olarak ilgili; yani, biz, zaten,
ülkemizin de yüzde 40'ı orada yaşadığına göre, o insanların da oyunu alıp
geldik. Dolayısıyla, o insanların sorunu, hepimizin sorunu. Yalnız, biz, bu
kesimin sorunlarını 2003 yılında çözeceğiz... Böyle bir şey diyebilir miyiz
arkadaşlar?! Böyle bir şey denilebilir mi?! Böyle bir şeyi kim diyebilir?!
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Seçim
bildirgenizde söylediniz Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Lütfen, Fahrettin Bey; yani, biraz makul olun; yani, biz, bir parti
olarak seçim bildirgesinde tarımla ilgili sorunları tespit edip sıralamak ve
bunların çözümü konusunda gayret göstermek durumunda düşüncelerimizi tabiî ki
söyleyeceğiz sizin gibi; ama, çözüm dediğimiz olay, zaman, kaynak, bilgi,
organizasyon ister, her olayda olduğu gibi.
Şimdi, arkadaşlar, biz -çok uzatmadan
söyleyeyim- içinde bulunduğumuz dönemde, eğitim, kültür, sağlık, enerji
konusunda ve başka öncelikli alanlarımızda neler yaptığımızı biliyoruz,
bütçemizin hangi şartlarda olduğunu biliyoruz. Biz, bütçemize sağlıkla ilgili
reel gelişmeleri koyamadık, kültürde kesintiler yaptık. Bir ülkede eğitim ve
kültür alanında reel artışlar sağlayamazken, başka alanlarda "şunları
yapmadınız, bunları yapmadınız" demek kolay; ama, ülke gerçeklerine çok
aykırıdır.
Şimdi, Türk ekonomisindeki bütün bu
olumsuzluklara rağmen yapılan şeyleri sadece sıralamak istiyorum: Prim
ödemelerinde -264 trilyon- 2002 yılına göre reel olarak bir gerileme yoktur;
hayvancılığın desteklenmesinde reel olarak yüzde 100 artış vardır. Arkadaşlar,
şeker pancarı kotasında bu hükümet bir çözüm üretmiştir ve şu anda, şeker
üreticilerinden bir tek şikâyet gelmemiştir, gelmiyor; çünkü, çok medenî bir
çözüm bulduk. Çiftçilerin borçları konusunda -hepiniz biliyorsunuz- Sayın
Başbakanımız bir hafta önce açıklama yaptı; biz, konu üzerinde kısmî
açıklamalar yapıyoruz. Şu anda, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri
halen çalışıyorlar; 1 200 000 çiftçimiz var, bunlarla ilgili hesapların
birleştirilmesi gerekiyor; çünkü, iki kurum birbiriyle kredi alışverişi
içerisinde ve Hazineden sorumlu Devlet Bakanımızın konuyla ilgili hazırlığı
var, kanun hazırlığı içerisinde.
Şimdi, efendim, konu bu şartlarda iken, bu
durumda iken, Başbakan açıklamış, ilgili bakanlar bu konuda beyanlar vermiş
iken, siz, kalkıp...
MEHMET KARTAL (Van) - Bu önergeyi de kabul
edelim Sayın Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Efendim, insaf edin yani...
O zaman, iktidar olarak hazırlanalım,
muhalefet olarak kanun teklifi verin ve sizin dediğiniz olsun; yani, bu,
dünyanın neresinde görülmüş?!
MEHMET KARTAL (Van) - Kabulse
birleşelim...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Tabiî birleşelim; ama, şimdi, önümüzdeki günlerde bu kanun
teklifini getireceğimizi bilen muhalefetimiz... Yani, bir adım öne geçmesi de
çok kabul edilebilir değildir.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Bakan, tam
altı ay geçti.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Efendim, altı ay geçti tabiî, altı ay geçti.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sizden gelirse
yanlış, bizden gelirse doğru mu diyorsunuz Sayın Bakan?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Ama, düşünün, altı ay geçti. Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin
iktidar dönemlerini bir düşünün; toplasanız çok uzun bir yıl. Türkiye'de fert
başına düşen millî gelir 2 500 dolar; hâlâ 2 500 dolar. Ne diyeceğiz şimdi;
bunu mu tartışalım?! Bunun bir zamana ihtiyacı var.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Efendim, biz, sizin
iyi niyetinizi anlıyoruz; ama, rica ediyoruz, bu, bir an evvel hayata geçsin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Ensar Bey, şimdi bir daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakın, bir
nokta daha var söyleyeceğim; prim, hayvancılık destekleri, şekerpancarı kotası,
ucuz mazot, çiftçi affı; yani, 2003 yılının şu nisan ayının 22'sine kadar, bu
hükümet, bunlarla ilgili tedbir almış. Şimdi elinizi vicdanınıza koyup düşünün.
Arkadaşlar, biz, 2003 yılında bunlardan sadece birisini yapsaydık, Türk
çiftçisi bize güvenini sürdürürdü; sadece borçları affetseydik, borçlarla
ilgili düzenleme yapsaydık... Mazotu ucuzlatıyoruz ve şekerpancarı kotasında
gelişme sağladık diyorum. Hayvancılık ve prim ödemelerinde ise, en azından,
primde reel azalma olmadı, hayvancılıkta da yüzde 100 reel artış yaptık. Şöyle
bir düşünün, 2003 yılı şartlarında daha ne yapabiliriz biz; ben, bunu, bütün
samimiyetimle söylüyorum. Şimdi, ucuz mazotun, yaklaşık olarak, ekonomiye
getireceği yükü bir tasavvur edin. Ben, rakam telaffuz etmek istemiyorum.
Bugünkü fiyattan yüzde 35 indirim yapacağız.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Üretimle size
fazlasıyla döner Sayın Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - İnşallah, onun için ümit ediyoruz.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Üretime
yapacağınız katkıdan hiçbir zarar gelmez.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Ama, şimdi, burada şu bizim tutumumuzun kamuoyu tarafından
anlaşıldığına inanıyorum.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Vallahi
anlaşılmadı Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Örnek, Balıkesir... Bu cumartesi, pazar Balıkesir'deydim, bir hafta
önce Konya'daydım. Bir tek çiftçi bu konuda bana şikâyette bulunmadı.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Konya'dan mektup
geldi efendim. Ereğli'den...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Bir tek çiftçi bana şikâyette bulunmadı ve bunları biliyorlar. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla....
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakan,
telefonu kapattım, çiftçilerden gelen telefonu...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Ama, şu anda, artık, telefonlarınızı açabilirsiniz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Konya Ereğli'den
Rafet Kılıç'ın işte mektubu. Kayseri'den gelen mektubu da Salih Beye verdim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Efendim, bakın, ben sözlerimi, şöyle, tekrar ederek toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Efendim, sözlerimi şöyle tamamlıyorum, tekrar ediyorum: AK Parti,
çiftçilere yönelik olarak vaat ettiği bütün temel çözümlerde, siyasî irade
olarak kararını vermiştir; yasal düzenlemeleri yoldadır.
Ben, sizlere, 22.4.2003 tarihi itibariyle
-yani bugün- neyin nerede olduğunu, sadece okuyacağım: Hayvancılık kararnamesi,
Başbakanlık Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğünde; prim ödemeleri, Başbakanlık
Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğünde; şekerpancarı telafi ödeme kararnamesi,
Başbakanlık Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğünde; mazot desteği, Sayın Devlet
Bakanının üzerinde yaptığı bir çalışma var, orada; çiftçi borçları konusunda
kanun hazırlığı sürüyor.
Arkadaşlar, ben, bu yapılanların
çiftçilerimiz için çok olumlu olduğuna inanıyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Bakan, sizin
iyi niyetinizi biliyoruz, teşekkür ederiz; ama, bir an evvel gelsin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.
Daha sonra Sayın Anadol'a da söz
vereceğim.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; az önce, bir olayı hep birlikte yaşadık. Ben, iki dönem
Meclis Divan Üyeliği yaptım, Sayın Başkanın yanında oturdum. Bu Meclis,
İçtüzüğe göre yönetilir. Oylamaya başladıktan sonra, oylama yarım kesilmez;
hatta, bütün isteklere karşı "oylamaya geçtim" diye, Başkan durdurur;
ama, biraz önce, üzücü bir olayı hep birlikte yaşadık, bunu tutanaklara
geçirmek istiyorum ve Sayın Başkanın tutumunu da gerçekten kınıyorum. Şimdi,
kendisi, tutanakları getirtebilir. "Kabul edenler..." dedi ve CHP
Grubu ellerini kaldırdı. O sıra, AKP'li arkadaşlar belki sempozyumdaydı, belki
dışarıdaydı. "Kabul etmeyenler..." denilmesi gerekirdi, cümlenin
yarısı bölündü.
Değerli arkadaşlar, konu önemli değil;
ama, biçim, öze ilişkindir. Türkiye, bir hukuk devletidir. Hukuk, önce
Parlamentoda uygulanır.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Şükrü Beye yarım
saat konuşma fırsatı verildi; ne diyorsunuz ona...
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Şükrü Bey
Türkiye için konuştu.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, bir iki dakika hoşgörü, daha önce sözü uzatma, ayrı konu;
ben, başka bir şey söylüyorum. Eğer, şu anda, CHP'li bir Başkanvekili de
olsaydı, ben, aynı refleksi, aynı tepkiyi gösterir, burada, yine söz isterdim.
Sizlere soruyorum, oylamaya geçtikten sonra -oylamayı yitireceğiniz
düşüncesiyle- ertelenebilir mi? Sayın Bakan söz istedi de, burada konuşamadı
mı? Her zaman, biz, 5 dakika konuşuruz, Sayın Bakanlar 10 dakika, 20 dakika
konuşur ve kendilerini de büyük beğeniyle dinleriz; ama, konu o değil. Burada,
bir usul hatası yapılmıştır, bir yanlışlık yapılmıştır, hukuk çiğnenmiştir.
Bunu yol edersek, yarın roller değişebilir. Eğer, kural ortadan kalkarsa, hukuk
ortadan kalkarsa, bir karmaşa olur. Bunu içimize sindirirsek, yarın, başka bir
şeyi de sindirmek zorunda kalırız. Haksızlığın, yanlışlığın küçüğü büyüğü
olmaz. Haksızlık karşısında, gerçekten, hepimiz birlik olabiliyor muyuz? Peki,
Ensar Öğüt'ün tarımla ilgili o teklifi kabul edilmiş olsaydı kıyamet mi
kopardı? Neyi yitirirdiniz siz?! Ama, şimdi, reddedilse bile yitireceğimiz çok
şey var.
Değerli arkadaşlar, AKP'li arkadaşlar,
birçok şeyi kılıfına uydurarak, temel yasa diyerek, başka şeyler yaparak hızla
geçiriyorsunuz. Belki bunların bir ölçüde savunulma durumu var. Bizce uygun
değil ama, orada, eh, bir usule uydurmaya çalışıyorsunuz,. Bu, çuvala da
sığmıyor, bu, usule de uymuyor. Oylamaya geçtikten sonra, parmakların yarısı
kalkmış, bir de bakıyorsunuz ki, sıralar boş, durduruyorsunuz.
Sayın Başkanım, ben, bunu tutanaklara
geçirmek istiyorum. Bir milletvekili olarak tepkimi söylemek istiyorum. Konu
önemli değil, kabul ya da ret önemli değil, hukuk önemli, İçtüzük önemli. Önce,
burası örnektir. Bakın, 23 Nisan nedeniyle minicik çocukları buraya
getiriyoruz, örnek olalım diye ve onları oturtuyoruz sizin yerinize.
Değerli arkadaşlar, alıp kaçacak bir şey
yoktur. Ben, bütün milletvekillerinin hukuka uygun olarak davranmak
istediklerine inanıyorum, hele başkanlarımızın... Onlar, parti kimliklerinden
de sıyrılır, artık, orada hukuku uygular. Bütün içtenliğimle söylüyorum, bu bir
ayrıntı değildir, küçük bir olay değildir, yarın daha büyük konularda, daha
büyük işler, roller değiştiği zaman, sizin de tepki göstermeniz gereken bir
durumdur diyorum ve olayı tepkiyle karşılıyorum, düzeltilmesi gerektiğini
düşünüyorum; yani, büyük bir olayı içimize sindirmenin ileride daha büyük
rahatsızlıklara yol açacağını inanıyorum.
Tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP
sırlarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Buyurun Sayın Anadol. (CHP sıralarından
alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yarın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 83
üncü yıldönümü; bu vesileyle, bu Meclisi kuran, başta Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere, Birinci Büyük Millet Meclisinin bütün üyelerini saygıyla, rahmetle
anıyorum.
Tabiî, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kuruluşundan bu yana geçen uzun yaşamında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarında ona en büyük rehber -Anayasadan da önce; çünkü, anayasalar
değişir, bir başka anayasa yürürlüğe girer- Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğüdür. Sayın Gazalcı, olan biteni gayet veciz biçimde özetledi. Şimdi,
ben, sizlerden, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden, grup
başkanvekillerinden ve çok daha önemlisi, Meclisi yöneten Millet Meclisi
Başkanından ve başkanvekillerinden rica ediyorum. Buraya, millî irade sonucunda
çok fazla sayıda milletvekiliyle girmiş olabilirsiniz, sizin başarınızdır,
saygı duyuyoruz millî iradeye; ama, buraya girdikten sonra, hukuk kurallarının
genelliği ilkesine, hukukun üstünlüğü ilkesine herkes riayet edecektir, buna
mecburdur. Nedir o; bir hukuk kuralı ülkenin her yerinde, herkese, her zaman
uygulanacaktır. Kimse, bu hukuk kuralının dışına çıkmaya hak kazanamaz, böyle
bir hak kimsenin değildir, ayrıcalıklı işlem yapılamaz. Biraz önce uygulanan
muamele, işlem, ilk değil.
Arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz, nelere
tanık olduk; daha bir ay önce, iktidar partisine mensup bir milletvekili, Plan
ve Bütçe Komisyonunda bütçeyi hararetle savunmuş, ona olumlu oy vermiş, sonra
bütçe müzakerelerine sıra geldi, bütçenin aleyhinde söz istedi ve Başkan da
sözü verdi. Bunlar ayrıntı değil; yani, karakucak güreşiriz, burada çoğunluğuz,
İçtüzüğü de istediğimiz gibi deleriz, istediğimiz gibi yorumlarız anlayışı,
bizi, önce millet karşısında küçük düşürür.
Eğer bu Parlamento, herkesin buna uyması
gereklidir diye yasalar çıkarıyorsa ve bu Parlamento, o çıkardığı yasalara
rağmen, önce kendisi, kendi İçtüzüğüne aykırı davranıyorsa millî irade
zedelenir, millî iradeyi temsilen buraya gelmiş olan Meclisin saygınlığı
azalır; bunlar ayrıntı değil. Ben, oturumu yöneten Sayın Başkandan, diğer
başkanvekillerinden ve başta Millet Meclisi Başkanından çok rica ediyorum,
böyle usuldışı, hukukdışı uygulamalar yapmayalım.
Bugün, 22 nci Dönem, yarın 23 üncü Dönem
milletvekilleri gelecek, bu Meclis sonsuza kadar yaşayacak; ama, zabıtlarla
beraber. Tutanaklar, bizim doğru ve yanlışlarımızı zapteden bir tarih
belgesidir. Böyle küçük, çıkarcı hesaplarla sayın bakana söz vereyim de, o
sırada kalabalık toplansın, kulisten buraya insanlar gelsin, bunlar küçük
hesaplar.
Sayın Bakanımızın da -bütün bakanlarımızın
- hükümet adına, her zaman öncelikle konuşma hakkı vardır- tam Başkanın
"kabul edenler" diye daveti üzerine, kabul edenler el kaldırdıktan
sonra mı söz istemek aklına geldi?! Bu da, bakanlık ciddiyetiyle bağdaşmıyor.
Her zaman söz alabilir, oylamadan evvel...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Öyle değil...
K.KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Kapusuz,
konuşmamdan memnun olmuyorsunuz, anlıyorum;ama, siz Grup Başkanvekilisiniz;
benim yerime, bu kürsüden, bunları sizin söylemeniz lazım, bu uyarıyı sizin
yapmanız lazım!.. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, başka bir şey istemiyorum; kurallara
uyalım diyorum, bundan sonra da bu tür hatalar yapmayalım diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.
Sayın milletvekilleri, hukuk ve İçtüzük
ihlaliyle ilgili olarak... İhlal kastı bulunmamaktadır; sadece, ortada bir
yanlışlık olabilir; bu da, Sayın Bakanın söz talebinin Başkanlığımız tarafından
geç duyulmasından kaynaklanmıştır. Sayın Gazalcı ve Sayın Anadol'un, yapılan
yanlışlığı dile getirmeleri anlamında söz taleplerini kabul ederek kendilerine
söz verdim. Kaldı ki, sayın konuşmacıların belirttiği gibi, bu, kesinlikle,
burada iktidar partisi milletvekillerinin Genel Kurula gelmesi anlamında zaman
kazanmak için yapılmış değildir, böyle bir şeye Başkanlıkça tevessül edilmesi
de mümkün değildir; ancak, yanlışlık olmuştur, bu yanlışlık dışında da herhangi
bir kasıt veya ihmal söz konusu değildir.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına
geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve
İskan Bakanı Sayın Zeki Ergezen, 1, 6, 8, 9, 14, 17, 18, 19, 20 nci sıralardaki
soruları birlikte cevaplandıracaktır.
V.- SORULAR
VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Edirne
Milletvekili Necdet Budak'ın, İpsala ve Pazarkule gümrük kapılarına bağlanan
yolların yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/132) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
2. -
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, duble yol yapımına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/148) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Zeki Ergezen'in cevabı
3. -
Şanlıurfa Milletvekili Sabahattin Cevheri'nin, Şanlıurfa il sınırlarındaki
otoyol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/156) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
4. -
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Devrek-Ereğli Karayolu Projesine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/157) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
5. - Muğla
Milletvekili Ali Arslan'ın, Göcek Tüneli Projesine ve Muğla'nın bölünmüş yol
programındaki yerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/162) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
6. -
Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Finike-Kale Karayolunun yenilenmesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/168) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
7. -
Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Finike-Elmalı Karayolu Projesine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/169) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
8. -
Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya-Gazipaşa İçmesuyu Projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/170) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
9. -
Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya-Konya karayolu Büyükalan
mevkiinin 2003 yılı yatırım programına alınıp alınmayacağına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/171) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
BAŞKAN -
Şimdi, soru önergelerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Necdet Budak
Edirne
1- İpsala sınır kapısı, ülkemizin
Avrupa'ya açılan, Adriyatik'ten gelen Trans-Avrupa karayolunun kesiştiği,
Kapıkule'den sonra yolcu ve yük taşıma kapasitesi olarak ikinci büyük gümrük
kapısıdır. Ulaşım yükü İpsala sınır kapısından başlayarak,
Keşan-Malkara-Tekirdağ-Kınalı kavşağı üzerinden TEM otobanına bağlayan
güzergâhtır.
Tekirdağ-Kınalı arasının yapım
çalışmalarının sürdüğü bu güzergâhı, İpsala sınır kapısına kadar duble yol
programına almayı düşünüyor musunuz?
2- Üç önemli Trans-Avrupa karayolunun
kesiştiği noktada bulunan Pazarkule gümrük kapısını -12 kilometrelik bir yolun
yapılmasıyla- TEM otobanına bağlayarak, uluslararası karayollarına entegre
olması son derece düşük maliyetle sağlanabilir.
Bu konuda bir çalışmanız var mı? Yoksa,
projelendirip, programa almayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ahmet Küçük
Çanakkale
58 inci hükümetin Acil Eylem Planı
çerçevesinde karayolları altyapısının iyileştirilmesine yönelik 15 000
kilometre duble yol yapım kararı alınmıştır.
1- 15 000 km duble yolun bölge ve mesafe
belirlenmesinde hangi kriterler göz önüne alınmıştır; bu konuda DPT'nin ve
ilgili kuruluşların uygun görüşü alınmış mıdır?
2- 15 000 km olarak belirlenmiş duble
yollar içerisinde Çanakkale İli sınırları içerisinde yapılması düşünülen yollar
var mıdır; varsa bu güzergâhlar hangileridir ve toplam kaç kilometredir?
Yapılacak yolların etüt, proje ve keşif çalışmaları yapılmış mıdır; yapıldıysa
ihalesi ne zaman yapılacak ve yapım çalışması ne zaman bitirilecektir?
Yapılmadı ise, etüt, proje ve keşif çalışmaları ne zaman yapılarak yapım
çalışmaları bitirilecektir?
3- 15 000 km yol için ne kadar harcama
yapılacaktır; bu harcama için hangi kaynakları kullanmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla. 30.1.2003
Sabahattin Cevheri
Şanlıurfa
Şanlıurfa İl sınırı içerisinde devam eden
otoyol projesi kapsamındaki Şanlıurfa-Mardin (Doğu Devlet Yolu) bağlantısı
Şanlıurfa'nın 13-14 km ilerisinden Viranşehir-Mardin karayoluna bağlanmaktadır.
Bu bağlantı noktasının 4-5 km ilerisinde Harran Üniversitesi Kampusu ve
otoyolla birleşmektedir. Üniversitenin tam kapasiteyle hizmete girmesi halinde,
bu birleşim noktasından itibaren Üniversiteye kadar olan yolun bu trafiği
kaldırması mümkün görülmemektedir. Otoyolun Üniversite kampusunun ilerisine
alınması halinde bu sıkıntılardan büyük ölçüde kurtulunacaktır.
Bakanlık olarak bu konudaki plan ve
projeniz nedir? Yukarıda arz ettiğim hususları dikkate almayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 30.1.2003
Nadir Saraç
Zonguldak
Hükümetimizin Acil Eylem Planında yer alan
bölünmüş yol projelerinin Zonguldak İlimizdeki uygulamasının ilk aşaması Zonguldak-Devrek-Mengen-Yeniçağa
yolu olarak başlama noktasındadır. Programda, bunu, Düzce-Akçakoca-Ereğli ile
Bartın-Çaycuma yolu izleyeceği öngörülmektedir.
Yıllardır Zonguldak İli karayolu
projelerinde yer almasına, proje ve kamulaştırma planları hazır olmasına
karşın, Devrek-Ereğli yolu hep program dışı bırakılmıştır. İki ilçeyi doğrudan
birbirine bağlayan ve güzergâhı üzerinde üç belde, onsekiz köyü bulunan, hatta
20 kilometrelik kesimde kamulaştırma bile gerektirmeyen ve Zonguldak için
yaşamsal önem taşıyan 56 kilometrelik Devrek-Ereğli yolu, neden ihalesi
yapılıp, yapım programına alınmamıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan konunun Bayındırlık ve
İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini
arz ederim.
Ali Arslan
Muğla
Muğla ile Fethiye arasındaki tek ulaşım,
sarp ve bol virajlı Göcek Belinden yapılmaktadır. Günde ortalama 6 000 aracın
geçtiği Göcek Tüneli, 4 kilometrelik mesafeyi 960 metreye düşürecek, bu
durumda, turizm ve sera ürünlerinin büyük kentlere ulaşımı açısından önemli
olan sorunlardan biri daha çözülmüş olacaktır.
57 nci hükümet döneminde yap-işlet-devret
modeliyle ihale edilen ve iki yılda tamamlanacağı bilinen Göcek Tüneli inşaatı
henüz başlamamıştır.
1. Yöre için çok önemli olan Göcek Tüneli
Projesi, Hükümet Programından çıkarılmış mıdır?
2. Eğer, 2003 yılı programında varsa,
inşaat ne zaman başlayacaktır?
3. Muğla için çok önemli olan duble yol
yapımı programınızda var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Osman Kaptan
Antalya
Ülkemizin dünyaya açılan penceresi olan
Antalyamızın, turfanda sebze ve meyve üretiminde önemli bir yer tutan batı
bölümünde Finike-Kale (Demre) arasındaki mevcut yol çok yetersizdir. Sebze
meyve ihracatımızda ve turizm gelirlerimizde önemli bir yere sahip bu yolda,
insan ve yük taşımacılığında kullanılan normal büyüklükteki TIR'lar ve
otobüsler bile virajlarda dönüş yapamamaktadır. Yöremiz için büyük öneme sahip
bu yol ne zaman yapılacak? 2003 yılı programında mevcut yolun ıslahı veya yeni
yol yapımı için ne kadar ödenek ayrılacaktır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından gereğini saygılarımla arz ederim.
Osman Kaptan
Antalya
Finike-Elmalı karayolunun bir an önce
bitirilmesi, Finike, Kumluca, Kale (Demre) İlçelerinde yetişen turfanda sebze
ve narenciye nakli açısından çok önem taşımaktadır.
1- Finike-Elmalı yolu ne zaman
bitirilecektir?
2- 2002 yılı ödeneklerinin tamamı
kullanılmış mıdır?
3- Bu yolun bitirilmesi için 2003 yılında
ne kadar ödenek ayırmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Osman Kaptan
Antalya
Devam etmekte olan Antalya İli Gazipaşa
İlçesi içmesuyu projesinin 2002 yılı ödeneklerinin tamamı kullanıldı mı? 2003
yılında hizmete girecek mi? Girmesi için gerekli ödenek ayrılacak mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Osman Kaptan
Antalya
Antalya-Konya karayolunda Akseki İlçesi
Büyükalan mevkiinde yoğun yağmurlarda anayolda su birikmesi sonucu yol ulaşıma
kapanmakta ve trafik uzun süre beklemek zorunda kalmaktadır. Antalya-Konya
yolunun bu bölümü 2003 yılı yatırım programına alınarak yapılacak mıdır?
BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Bakan, konuşma süreniz 45 dakikadır.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Sayın Başkanım, sayın milletvekillerim; sayın milletvekillerinin 1,
6, 8, 9, 14, 17, 18, 19 ve 20 nci sıralardaki sözlü sorularına cevap vermek
üzere huzurunuzdayım; sözlerime başlarken saygılarımı sunarım.
Birinci soru önergesi, Edirne Milletvekili
Necdet Budak'ın -soruyu kısaca tekrarlayayım- İpsala ve Pazarkule gümrük
kapılarına bağlanan yolların yapımına ilişkin sorusu. Belki taban dinliyor,
sorular ne sorulardır diye, milletvekillerimize yardımcı olmak için tekrar
etmekte fayda görüyorum.
Sayın Budak, İpsala-Tekirdağ arası,
bölünmüş yol kapsamında yer almaktadır; ancak, şu anda yatırım programında
değildir.
Ayrıca, Tekirdağ-Kınalı ayırımı arası ise,
bölünmüş yol olarak yatırım programındadır; 3 trilyon lira ödenek ayrılmıştır
ve Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Sizin sorunuzla ilgili diğer bir cevap
şudur: Edirne-Pazarkule yolu 8 kilometre uzunluğunda olup, projesi yoktur ve
ileriki yıllarda yatırım programına alınmak üzere, çalışmalar devam etmektedir.
Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet
Küçük "duble yol yapımıyla ilgili kriterleriniz nelerdir" diye soru
sormuş; ayrıca, bu sorunun içerisinde, Çanakkale yollarıyla ilgili sorular
sormuş. Her iki soruya da ayrı ayrı cevap vermeye çalışacağım; birini okuyarak
cevap vermekte yarar var diye düşünüyorum. Yani, bunu şunun için okuyorum:
"Kriterleriniz nedir" diyorsunuz, "siz planlamaya gidiyor
musunuz, projeniz var mı, nedir ölçünüz" diye soruyorsunuz. Bu, çok haklı
bir soru ve bu soruyu herkes bize soruyor. Dolayısıyla, bunu, sizin tekrar
sorup, Meclisin gündemine getirmenizden dolayı, hem sizleri hem iktidar
kanadındaki arkadaşlarımızı aydınlatmak bakımından da önemli görmüş
bulunuyorum. Bu bakımdan teşekkür ederim.
Sayın Ahmet Küçük, 15 000 kilometre
bölünmüş yolun planlama çalışmalarında güzergâh tespiti, ülkemizin ana aksları
ve transit koridorları olan devlet yolları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu
amaçla, hizmet seviyeleri itibariyle kapasitede problem yaratan veya yakın gelecekte
problem yaratacak kısımlar, birinci öncelikli bölünmüş yol hedefi olarak
yaklaşık 6 000 kilometre olarak belirlenmiştir.
Ayrıca, çalışmalarda transit Avrupa
otoyolu, e-Avrupa yolları, Karadeniz Ekonomik İşbirliği ve böyle uluslararası
akslar dikkate alınarak, yaklaşık 4 000 kilometre yol, uluslararası aks
bütünlüğü nedeniyle bölünmüş yol hedefi olarak tespit edilmiş ve harita üzerine
işlenmiştir.
Diğer sorunuzla, üçüncü sorunuzla ilgili
cevap şudur: Çalışmamızın üçüncü aşamasında ise, Türkiye'nin kuzeyini güneyine
-özellikle buna çok önem veriyoruz, GAP'a bağlamak istiyoruz kuzeyimizi-
doğusunu batısına bağlayan koridorlar yaklaşık 5 400 kilometre, ileride olması
beklenen bölgesel gelişmeler de dikkate alınarak, birbirine alternatif
olabilecek şekilde, ulusal aks bütünlüğü nedeniyle bölünmüş yol hedefi olarak
belirlenmiştir. Yani, bu toplam rakam 15 400 kilometre oluyor. Eğer, gücümüz
yeterse, ömrümüz kâfi gelirse, 5 yılı tamamlayabilirsek, püremanete de gerekli
ödenek temin edilebilirse, bunu tamamlayacağımıza inanıyoruz.
Bir diğer konu olarak, Çanakkale İlindeki
yatırımlarla ilgili haklı bir sorunuz var; tabanınızın duymasında da fayda var.
Milletvekillerinin çalıştığını da, taban, hiç olmazsa, duysun; çünkü, başka
türlü sesinizi duyuramıyorsunuz. Onun için, sorularınızı, burada
cevaplandırırken, zevk alıyorum.
Çanakkale-Lapseki-Biga-Balıkesir il sınırı
diye isimlendirilen 111 kilometrelik bir yolunuz var. Bunun proje çalışmaları
devam ediyor; ama, maalesef, üzülerek söyleyeyim, yatırım programı yok; çünkü,
2001 yılında, Bakanlar Kurulu kararıyla programdan çıkarılmıştır. Ben, bugün,
gelirken, 2001 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla programdan çıkarılmış, bunu
ileriki yıllarda tekrar programa koyma imkânımız yok mu diye arkadaşlarımla
görüştüm. Elbette ki, bu konuda çalışıyoruz; imkân, yani, ödenek temin
ettiğimiz takdirde, ileriki yıllarda programa alma bizim gündemimizdedir. Bunu
da bildirmek istiyorum.
Biga-Çan bölünmüş yolu -ki, bu 111
kilometrelik yol da bölünmüş yol olarak planlanmıştır- 40 kilometredir, proje
programında yer alıyor, yatırım programında var, ihale edilmiştir.
Yine, Küçükkuyu-Ayvacık bölünmüş yolu, 25
kilometre, proje programında yer alıyor, yatırım programında var, ihale edildi.
Çanakkale-Ezine-Ayvacık 68 kilometre, proje
programında yer alıyor, yatırım programında da ayrıca yer alıyor. Bu yolların
hem proje programı var hem yatırım programı var; onun için ayrı ayrı okuyorum.
Eceabat-Edirne il sınırı 88 kilometre,
proje programında yer alıyor, yatırım programında yoktur, ileride bunu
düşünüyoruz.
Sizin üzerinde çok durduğunuz, iktidar
kanadının, bizim partimizin milletvekillerinin ısrarla üzerinde durdukları ve
Plan ve Bütçe Komisyonunda da söylediğiniz... 2 trilyon lira ödenek sözü
vermiştik. Biz, 2 trilyon lira ödeneği koymamıza rağmen... Maalesef, Türkiye'de
bakanların gücünün yetmediği bürokratlar var. Biz, 2 trilyon lira ödeneği
koyduk, mutabakat sağlandıktan sonra, matbaaya giderken, bu, 1 trilyon liraya
düştü. Üzülerek söylüyorum. Bu, bir itiraftır. Bunların düzelmesini temenni
ediyorum. Gücümüzün aşmadığı güçler var.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - O ne demek Sayın
Bakanım?!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla) - İşte, söyledim ben, bürokratlara gücümüz yetmedi dedim ya! Yani,
bir daha tekrar edeyim mi beyefendi?!
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Bürokratlar
hızınızı kesmesin, hızınıza yetişsin.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla) - Maalesef diyorum, üzülerek söylüyorum; yani, herkes duysun diye
söylüyorum. Türkiye'de problemler çok fazla, bunların çözülmesi lazım. Bu,
şeffaflığımızın ifadesidir. Bize "şeffaf olun" demiyor musunuz? Ben
de şeffafım işte, size söylüyorum, duyun! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben, bir CHP'li milletvekiline söz verdim.
Söz, bir taahhüttür. Ben, bu taahhüdümü yerine getirdim; o ilgili yere kadar
götürdüm, tembih de ettim; söz vermiştim Çanakkale milletvekillerine. Samimî
söylüyorum, Resmî Gazetede yayımlanırken 2 trilyon liranın 1 trilyon liraya
düştüğünü gördüm. Gerekli müdahaleyi de yaptım. Biraz önce size şifahen
söyledim; yazışmalarımız devam ediyor, görüşmelerimiz devam ediyor. Üzüldüğümü
ifade etmek istiyorum.
Doğruları söylemek suç mu?! Bu, gerçek, bu
ülkenin gerçekleri. İhale Yasasını değiştiremiyoruz. Niye değiştiremiyoruz;
bizim de üstümüzde bir güç var, değiştiremezsin diyor.
NAİL KAMACI (Antalya) - Kim o güç?!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla) - O gücü sen biliyorsun, yıllar önce siz yerleştirdiniz! (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan
Meclisin üstünde güç olmaz!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla) - Meclisten bahsetmedim, benim gücümün üstünde güç var canım!
Şimdi, ben, işi ciddiye almak istiyorum,
sizin de bu işi ciddiye almanızı istiyorum. Ben, bu işin şamatasından yana değilim,
yüreğim yandığı için konuşuyorum. Samimî söylüyorum...
NADİR SARAÇ (Zonguldak) - Şamata yok zaten
Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla) - Hayır, sizi kastetmedim; sizi görüyorum. Yani, herkes için, burada,
şunu üzülerek söylüyorum. Onun için, burada, böyle gülecek mülecek bir taraf
yok! Kim mim de değil, hepimiz biliyoruz; bunları hepimiz biliyoruz ve
yıllardan beri de konuşuyoruz; ama, düzelteceğimize inanıyorum, düzeltmemiz
gerektiğine de inanıyorum. Bunun mücadelesini vermiyor değiliz, veriyoruz; ama,
bu gerçeği de şurada söylemekte yarar var diye sesleniyorum.
Sekizinci sırada, Şanlıurfa Milletvekili
Sabahattin Cevheri'nin, Şanlıurfa İli sınırlarındaki otoyol projesine ilişkin
bir soru önergesi var. Mevcut Şanlıurfa-Viranşehir-Mardin yolu, D-400 2x2
bölünmüş yol projesinin çalışmaları hızlı bir şekilde devam ediyor. Bu proje
bitirildiği zaman -2003 yılı içerisinde zaten bitirilecek- D-400 yolunun
bölünmüş yol olarak inşaatı tamamlandığında, üniversite kampusu ve Şanlıurfa
arasındaki trafiğin önemli ölçüde rahatlayacağı düşünülmektedir. Biz bu fikre
katılıyoruz. Dolayısıyla, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Cevheri'nin sorusu
doğrultusunda çalışmalarımız devam ediyor.
Bu, tek soruydu zaten. Bunu da bu şekilde
cevaplandırmış oluyorum.
Bir diğer soru, yine, Cumhuriyet Halk
Partisi Milletvekili Nadir Saraç'ın sorusudur. Soru, Devrek-Ereğli karayolu
projesine ilişkin soru; ama, sorunun içerisinde birçok soru var. Hepsini
cevaplandırayım; hem milletvekilimize bilgi sunmuş olurum hem de Zonguldaklılar
dinliyorlarsa, sevineceklerine de inanıyorum.
Zonguldak-Çaycuma
ayrımı-Devrek-Mengen-Yeniçağa yolu ile Devrek-Çaycuma ayrımı-Zonguldak
(Zonguldak geçişi ve Üzülmez Tüneli dahil) yolu 2001 yılı sonunda, Bakanlar
Kurulu kararıyla yatırım programından çıkarılmıştır. Ancak, bizim, iktidar
kanadındaki kendi milletvekillerimiz de sık sık bu projeyi takip ediyor, sizler
de takip ediyorsunuz, elbirliğiyle... Biz de sizleri sevindirmek için, buna,
püremanet olarak başladık, bu yolun 35 kilometrelik kısmına başladık. Bu yolu
bitirmek için bütün gücümle uğraşacağım. Ben, Zonguldaklılara, Zonguldak
milletvekillerine söz verdim. Valilikle de görüştük; 35 kilometrelik kısmı,
programda olmadığı halde, kamunun imkânlarıyla... Buradan, kamunun yetkililerine
teşekkür ediyorum; Köy Hizmetlerine, Karayollarına, Devlet Su İşlerine,
valimize ve işçilerimize teşekkür ediyorum; çünkü, milletvekilleri, hakikaten,
bu konu üzerinde çok ısrar ettiler. Parasal imkânımız yok; ama, 35 kilometreye
başladık. Yağmurlar biraz geciktirdi. Ben, bugün de telefonla tekrar bilgi
aldım ki, size yanlış bilgi vermeyeyim. 35 kilometre üzerinde çalışmalarımız
tamamlanacak. Hatta, benim niyetim, eğer imkânlarımızda bir problem olmazsa, bu
yolun tamamını hizmete açmayı planlıyoruz; çalışmalarımız öyle. Arkadaşlarımın
o konuda rahat olmalarını istiyorum.
Bir diğer konu, Düzce-Akçakoca-Ereğli
yolu. Bu, BSK yapım projesi kapsamında yer almakta olup -BSK, beton asfalt
dediğimiz yol, sıcak asfalt dediğimiz yol- böyle başlamış, buna 6 trilyon 260
milyar TL ödenek ayrılmıştır. Bunu böyle ifade etmek istiyorum. Ayrıca,
Ereğli-Zonguldak-Çaycuma-Bartın güzergâhı da bölünmüş yol olarak planlanan
yollardan olup, bu güzergâhın Zonguldak-Ereğli arasının -46 kilometre
uzunluğunda- 1A standardında yapımı sürdürülmektedir. 2003 yılı ödeneği 250
milyar TL olup, bölünmüş yol standardına dönüştürülecektir.
Bu 250 milyar TL ile yol yapılmaz; biz,
bunun bilinci içindeyiz. Biz iktidar olduğumuz zaman, Bakanlığı devraldığım
zaman, buna 1 milyar ödenek konulmuştu. Bu 250 milyarlık, 350 milyarlık, 500
milyarlık projelerimize, ben görevi devraldığımda, Devlet Planlama 1'er milyar
koymuştu; o günün hükümeti böyle öngörmüştü. Biz, arkadaşlarımızla, oturduk,
düşündük ve en azından, müteahhitlerimiz şantiyelerini kapatmasınlar, şantiye
masraflarını karşılasınlar, müteahhitlerimize moral olsun, moral olarak
çökmesinler, bir miktar ödenek var deyip de, senenin ortasında da belki takviye
etme düşüncesiyle, o bölgenin insanları da bizim yolumuz programdan çıkarıldı gibi
bir ümitsizliğe kapılmasınlar diye, böyle bir yol bulduk. Yoksa, ben, 250
milyarı burada ifade etmekten de sıkılan birisiyim. 250 milyarla ne yapılır?! 1
kilometre yolun maliyeti 1 trilyon liranın üzerinde, programa 250 milyar lira
para koyuyorsunuz; ama, bir şeyi itiraf edeyim: Programa 9 katrilyonluk yol
almışlar, projesi yok, planı yok, parası yok. Maliyet 9 katrilyon;
düşünebiliyor musunuz? Yani, şimdi, birileri konuşuyor, birileri yazıyor,
çiziyor; niye konuşuyorlar, niye konuşturuyorlar, niye yazıyorlar, niye
yazdırıyorlar?! Biz, bunların üzerine planlı bir şekilde, cesurca gidiyoruz.
Böyle gelişigüzellik, böyle keyfîlik, böyle layüsellik olamaz; devletin
ciddiyeti olur.
Şimdi, bana diyorlar ki: Sen bölünmüş yol
yapıyorsun; projen var mı? Elbette ki, kamunun imkânlarıyla yaptığım yolların
projeleri var; projesi olmayan yollara başlamıyorum. Her hafta da yaptığım
yolları denetletiyorum, yanlış yapılmasın, yanlış olmasın diye; ama, dünya
kadar dolarla yollar ihale edilmiş, proje yok. Geçenlerde hesaplattım, 9
katrilyon ki, bu parayla, 10-15 yılda bu yolları bitiremezsiniz. Niye yapılmış;
o da belli değil; ama, bunlara bir çeki düzen veriliyor, belli bir yere
getiriliyor. Biz, zarurî ihtiyaçlarımızla yola çıkıyoruz. Birilerinin keyfine
göre de devletin yönetilemeyeceğini herkesin bilmesi lazım.
Ayrıca, Zonguldak-Çaycuma-Bartın arası
ise, yatırım programında Zonguldak-Amasra-Kuruca-Şile Projesi kapsamında yer
almakta olup, Bartın-Amasra-Kuruca-Şile arasının yapımı ihaleli olarak
sürdürülmektedir. Söz konusu yol 1A standardında olup, bölünmüş yol standardına
dönüştürülecektir; 2003 yılı ödeneği 1 trilyon liradır.
Zonguldak-Bartın arasında ise, herhangi
bir çalışmamız yoktur. Ben, Karadeniz'in bu kesimini biliyorum; Karadeniz'in
Zonguldak, Bartın, Sinop gibi yerleri de, Doğu Anadolu'nun bazı yerleri
gibidir. Buralara da öncelik vermek lazım, buralara el atmak lazım. Paramız,
imkânlarımız dahilinde bu işlere de el atacağımızı biliyorum. Ben, o bölgeyi
çok gezdim, gördüm. Sadece Türkiye'nin şu ili, bu ili geri kalmamıştır;
Türkiye'nin birçok ilinde, gerçekten, sorunlar müşterektir.
Bir diğer soru önergemiz, Muğla
Milletvekili Ali Arslan'a ait. Göcek Tüneli projesine ve Muğla'nın bölünmüş yol
programındaki yerine ilişkin bir sorudur. Gelirken de Devlet Planlamayı aradım.
Bu konuyu çok ciddî takip ediyoruz.
NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Sayın Bakanım,
sorum yanıtlanmadı. Devrek-Ereğli yolu... Sorumun asıl yönünü o teşkil ediyor.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla)- Yani, şu anda onunla ilgili dürüstçe cevap verecek olursak, herhangi
bir çalışmamız yok; ama, biz, dönüşümüzde tekrar yeni bir planlama yapalım.
NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Asıl sorum buydu
efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla)- Tekrar bir planlama yapalım. Dürüstçe söyleyecek olursak... Sizi de
üzmemek için, kendim de müşkül durumda kalmayayım diye söylüyorum. Dönüşümde...
Bu akşam arkadaşlarıma... Tekrar Valiyle, tekrar bölgeyle bir görüşelim. Siz de
bizi zorlayın lütfen.
NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Tabiî efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla)- Belki bir proje üretir, bu yola da başlamış olabiliriz.
NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Projesi hazır
efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla)- Tamam; yani, proje üretir derken, ben o anlamda proje demiyorum.
NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Anladım efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla)- Ben, makine parkını bulabilir miyim, akaryakıt parasını bulabilir
miyim, organizeyi yapabilir miyim diye bir plan peşindeyim.
NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla)- Hay hay, o konuda ben yardımcı olmaya çalışırım. Hay hay,
memnuniyetle.
NADİR SARAÇ (Zonguldak)- Sağ olun Sayın
Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla)- Bu Göcek Tüneli konusu son aşamada. Gelirken de elemanlarıma Devlet
Planlamayı arattırdım. Zaten, bizim yatırım programımızda gözüküyor. Devlet
Planlama, kendi hukuk müşavirliğine soru sormuş. Eğer hukuk müşavirliğinden de
müspet görüş gelirse, problemin tamamı bitmiş oluyor ve YPK kararıyla bu iş
devreye girecek. Onu ifade edeyim.
Diğer bir soru ve cevabı: Muğla İli
sınırları dahilinde Aydın-Muğla-Fethiye ve Muğla-Fethiye aıyrımı,
Marmaris-Milas-Bodrum yolları kapasite yetersizliği nedeniyle bölünmüş yol
ihtiyacı olan projeler içerisinde yer almakta mıdır? Acil eylem planında
bölünmüş yol programında olup, gerekli ödeneklerin temini halinde yapımına
başlanılacaktır.
Bir başka konu ise, Muğla-Yatağan arasına
20 kilometre püremanet olarak başladık. Şu ana kadar 10 000 metreküp
hafriyatımız ve dolgumuz yapılmıştır; işimiz hızlı bir şekilde devam
etmektedir.
Antalya Milletvekilimiz Sayın Osman
Kaptan'ın sorusu, Finike-Kale karayolunun yenilenmesine ilişkin. Bu yol,
maalesef, rasyonel görülmemiş, 2002 yatırım programından Bakanlar Kurulu
kararıyla çıkarılmıştır. Şu an için, buna diyecek bir şey görmüyorum; ancak,
Antalya Kemer'de 13 kilometreye, biz, kendi imkânlarımızla, püremanet olarak
başladık, çalışmalarımız devam ediyor. Antalya-Muğla tarafında da püremanet
yolumuz, şu anda arzu ettiğimiz seviyede değil; arzu edilen seviyeye
çıkarılacağına inanıyorum; çünkü, püremanete teşkilatları inandırmak, kurumları
inandırmak çok zor oldu; adım adım, herkes bu işe inanmaya başladı.
Yine, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın, Finike-Elmalı karayolu projesine ilişkin bir sorusu var; ben cevap
vereyim.
Finike-Elmalı yolu, 70 kilometrelik bir
yol. Ben, burada bir şeyin daha altını çizeyim. Bakın, 1977 yılında başlamış 70
kilometre yol; 1977 yılında başlamış -bir daha söylüyorum, herkes duysun diye
söylüyorum, Türk kamuoyu duysun diye söylüyorum- 1977, 1987, 1997, 2003; 70
kilometrenin 50 kilometresi bitmiş, 21 kilometresi de bize nasip olacaktır diye
düşündüm; ama, yeterli ödeneğini koyamadığımız için bir şey diyemiyorum. Ancak,
500 milyar lira kadar bir ödenek koyabilmişiz. Maalesef, bu bir itiraftır.
Geçen yıl da zaten fazla bir ödenek konulmamış; ama, yıl içerisinde
-imkânlarımızı zorluyoruz- biz bu yolları bitireceğiz. Bitireceğiz; ama, bütün arkadaşlarımız
sabırlı olsunlar, bu 15 400 kilometre yolu da 2003'ün dört ayına
sıkıştırmasınlar. Önüne gelen, eline bir kâğıt, bir dilekçe... Her ildeki yola
baksanız, yani, mümkün değil, onu programa almaya bile ömrünüz, zamanınız
yetmez. Onun için, arkadaşlarımız, beş yılı planlayarak yol taleplerinde
bulunsunlar.
Buna da vereceğim cevap bundan ibarettir.
Yani, bir daha söyleyeyim: Bu Finike-Elmalı yolunun 21 kilometresi için geçen
sene 862 milyar lira harcanmış; biz, bu sene, senenin başında 500 milyar lira
ayırabilmişiz. 1977'de başlamış olan bu yol, bölge imkânlarıyla emaneten devam
etmiş, 21 kilometresi ihale edilmiş ve bu sene de biz buna, ancak 500 milyar
lira ayırabilmişiz.
Bir diğer sayın milletvekilimizin...
Pardon, özür diliyorum. Yine, Antalya Milletvekilimiz Osman Kaptan'ın,
Antalya-Gazipaşa içmesuyu projesine ilişkin... Buna rahatlıkla cevap
verebiliyoruz. Ben, bugün İller Bankası Genel Müdürlüğündeki yetkili...
Osman Bey arkadaşımız burada mı?..
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Evet.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla) - Evet, özür diliyorum, bazen isimleri bilemiyoruz; tanıyacağız
senenin sonuna kadar birbirimizi. Albümler yeni yayımlandı; zaman zaman açıp
isimlerle simaları karşılaştırıyoruz ki, gözümüz alışsın, bir de dilimiz alışsın.
Tabiî, hafızaya yerleştirmek de gerçekten çok zor. Eskiden 450 milletvekiliydi,
çok güzeldi, rahat görebiliyorduk; şimdi, oldu 550 kişi; nereden
ezberleyeceğiz! Kendi milletvekillerimizin isimlerini öğrenemeden, herhalde,
seçime gideceğiz; yani, öyle gözüküyor. Onun için de, bazen utandığımızdan
"beyefendi, beyefendi" diyoruz; aslında, ismini bilmediğimiz için
öyle söylüyoruz.
Evet, borular ihaleye çıkarıldı; üç ay
içerisinde sizin borularınız temin edilecek. 2003 yılı sonunda,
Antalya-Gazipaşa içmesuyu inşaatının, Kâhyalar Belediyesiyle birlikte 34
kilometre uzunluğundaki Sugözü Kaynağı İsale Hattı Tasdikli Projesine göre
yapımı tamamlanmış olacaktır. Biz size burada, Meclisin huzurunda bunun
müjdesini veriyoruz; soru sahibi olarak siz de, kendi tabanınıza bunu müjde
olarak verebilirsiniz.
Bir diğer sorumuz, yine, Sayın Osman
Kaptan arkadaşımıza ait: "Antalya-Alanya ayırımı, Akseki-Konya yolu,
Antalya-Konya karayolunun Akseki İlçesindeki Büyükalan mevkii aşırı yağışlar
nedeniyle..." Yani, yolun bozulduğunu söylüyorsunuz.
Ben, bölge müdürümü telefonla aradım;
bunun programlık bir tarafı olmadığını, bölge imkânlarıyla bugüne kadar
yapılmamasının da teşkilatımız adına bir eksiklik olduğunu kendilerine
söyledim. Yakın zamanda bunu tamamlayacaklarını söylediler; dolayısıyla
"soru sahibi sayın milletvekilimize de böyle iletin" dediler;
inanıyoruz. Eğer, tamamlanmazsa, lütfen, bizi haberdar edin; ama, biz de,
kendimiz, zaten, bu konuyu otokontrol sistemiyle iyi götürüyoruz, takip
ediyoruz. Buradan çıktıktan sonra tekrar arayacağım. Çok küçük bir şey bu
aslında; zor bir şey değil.
Evet, ben, bugünkü soruları tamamlamış
oldum.
Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Küçük, yerinizden açıklama
yapacaksınız galiba.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Ben, Sayın
Bakana, Çanakkale'nin yatırımlarına gösterdiği ilgi ve bilgisi dolayısıyla
teşekkür ediyorum; ilgi ve bilgisinin devam etmesini diliyorum.
Bizim, talep ettiğimiz, soru sorduğumuz,
takibinde olduğumuz projeler, gerçekten, hem ülkemiz için hem bölgemiz için
önem verdiğimiz ve ülkemiz ve bölgemize yaratacağı katmadeğerle çok kısa sürede
geri dönüşümü olacak projelerdir.
Sayın Bakanın söz verdiği 2 trilyonun 1
trilyona inmesiyle ilgili yakınmasını da saygıyla karşılıyorum. İnanıyorum ki,
Türkiye'de, hukukun üstünlüğü tartışılmadan, hukukun varlığı tartışılmadan,
siyasetçiler, bürokratlara hükmedebilir duruma gelir. Bu, hepimizin özlemi.
Bu vesileyle, kendisine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçük.
Buyurun Sayın Arslan.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Ben de, Sayın Bakana,
açıklamaları için teşekkür ediyorum.
Gerçekten, Göcek Tüneli, Muğla'nın en
önemli projelerinden bir tanesidir; neredeyse bütün Muğla'nın sahip çıktığı bir
projedir; ama, yıllardan beri de Sayın Bakanın biraz önce bahsettiği birtakım
engelleri aşamadığı için, bu sorunu çözülememiştir.
Göcek Tüneli, hem turizm açısından hem de
-bölge önemli bir tarım merkezidir de aynı zamanda- tarımsal ürünlerin büyük
merkezlere daha çabuk ulaştırılması açısından çok önemli projedir. Sayın
Bakanımızın yakındığı bürokrasi, inşallah -ki, öyle görünüyor, Göcek Tüneli şu
anda o bürokratların önünde- dilerim, bundan önce olduğu gibi bu engeli de
aşarak kısa sürede yaşama geçirilir. Ben, bu konuda, Sayın Bakanımızdan
desteğinin giderek artmasını talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.
Buyurun Sayın Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan,
Sayın Bakana ben de teşekkür ederim. Özellikle, Gazipaşa içmesuyu ve Akseki-Büyükalan
yol onarımı için teşekkür ederim.
4 sorunun 2'sine olumlu yanıt aldık. O
nedenle, orada memnuniyetimizi ifade ederiz; ancak, bu Finike-Kale yolu için
Sayın Bakan bana yazılı cevap vermişti. Bu yazılı cevapta "2002 yatırım
programından Finike-Kale karayolunun çıkarıldığı, projenin yeniden yatırım
programına alınabilmesi için Bakanlar Kurulu kararı gerekmektedir"
denmektedir. Yani, Sayın Bakan lütfederlerse... Kendileri Bakanlar Kurulunun
bir üyesi. Bu konuda, zaten şöyle bir cevap da veriliyor orada. Yani, olumlu
bakıldığı; ama, sanki imkânsızlıklardan dolayı programa alınmadığı tarzında bir
cevap da var orada. Çünkü, önceden programa alınmış eski hükümet zamanında,
tekrar, 2002'de programdan çıkarılmış. Bunun tekrar programa alınması
konusundaki hassasiyetinizi rica ediyorum.
İkincisi, Elmalı-Finike yolu. Sayın
Bakanın yazılı cevabında şöyle diyor: "Elmalı-Finike yolu, Akdeniz
Bölgesinin turizm ve narenciyesiyle ünlenmiş Kumluca, Demre, Finike gibi
yörelerini iç Akdeniz'e bağlayan yegâne yoludur. Ülkemizde turfanda sebze ve
özellikle narenciyenin büyük bölümü Finike, Demre, Turunçova, Kumluca
yörelerinde üretilip Elmalı-Finike yolu üzerinden Anadolu'nun iç kesimlerine
ulaştırılmaktadır." Bu yanıt sizin Sayın Bakanım.
Şimdi, biraz önce açıkladınız; 21
kilometre yol kalmış, 500 milyar lira para koymuşsunuz bu sene. Bu durumda bu
yol yirmiüç yıl daha devam edecek demektir.
Şimdi, Sayın Bakan, hükümet programında
"özellikle, kamu harcamalarında, ekonomik getirisi yüksek ve gelir
dağılımını artırıcı alanlara öncelik verilecektir" deniyor. Siz, cevabî
yazınızda da buranın önemini belirtiyorsunuz. Eğer bu 21 kilometre yolu
yaptıramazsanız, zaten, 15 000 kilometre duble yol konusundaki iddianız havada
kalır.
Takdirlerinize sunuyorum; teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.
Buyurun Sayın Budak.
NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Bakan,
vermiş olduğunuz cevaplar çok net; ama, Edirnelileri sevindirecek cevaplar
değil. Ben, size, hem kaynak bakımından hem de karayolu taşımacılığı açısından
Edirne'nin neden önemli olduğunu vurgulamak istiyorum; çünkü, Edirne, bizim
Avrupa'ya açılan kapımız. Yunanistan, şu anda, Avrupa Birliğinin başkanlığını
yapan bir ülke; Bulgaristan da 2007'de programa girecek.
Bizim ülkemizin sınır ticareti çok zayıf;
Balkan ülkelerine 400 milyar dolarlık ticaret hacmimiz var. Bulgaristan'a
açılan Kapıkule Kapımız var. Edirne'den Pazarkule aracılığıyla Yunanistan'a
girme şansımız var ve bu yol sadece 8-12 kilometre arası bir yol. Bu 8-12
kilometrelik yolu, ben inanıyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti, yani, yapabilirsiniz
bunu; bu kaynağın var olduğuna inanıyorum. Eğer, bu yapılırsa, yük
taşımacılığına açılırsa, şu anda, Avrupa Birliği içerisinde, Inter-reg 3
programı çerçevesinde, Avrupa Birliği ülkeleri kendi içerisinde yol ağını
oluşturuyorlar. Biz de bu ağa dahil olmak açısından, bu hazırlığı yapmamız
gerekiyor. Kaynak anlamında da, Avrupa Birliği Inter-reg 3 çerçevesinde
programdan yararlanılabilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.
Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Süreniz 5 dakikadır.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Sayın Başkanım, sayın milletvekillerim; Edirne'yle ilgili bu yol,
sadece 8 kilometreden ibaret değil, Meriç Nehri üzerinde 300 metrelik bir
köprüye ihtiyaç var. Biraz sıkıntı oradan geliyor, yoksa, biz o 8 kilometrelik
yolu, püremanet imkânlarımızla yaparız; 300 metrelik köprü bizi engelledi. O
bakımdan, yani, burada, size, net "biz, bu işi bu sene bitiririz"
demekten çekindim; ama, yani, ille, 8 kilometrelik yolla bu iş çözülecekse,
ben, yine, dönüşümde, bölge müdürlüğüyle görüşeyim; köprü hariç, köprüyü
emaneten yapma imkânımız yok, o eski, Karayollarındaki köprü yapan ekipler de
yok artık; ama, o yolu bir araştırayım, bu konuda size yardımcı olalım.
Antalya'daki yolla ilgili şunu söyleyeyim
-zaten işin başında ben söyledim o 21
kilometreyle ilgili- yani, paramız olmadığından dolayı; ama, biz, kaynak
bulduğumuz takdirde, bu yolun önemli olduğunu, bu yolu bitirmemiz
gerektiğini... Ama, bir daha söyleyeyim arkadaşlarımın huzurunda; 56 tane
projeye 1'er milyar para konulmuştu para yokluğundan, 56 tane proje! Tabiî, bu,
korkunç bir olay; siz işleri ihale etmişsiniz, sözleşme yapmışsınız, ondan
sonra geliyorsunuz diyorsunuz ki, benim
param yok, ben bu yolları yapamayacağım, sen şantiyene kilit vur, projeleri de
bir tarafa atalım...
Biz, bu 500 milyarları, 1'er trilyonları,
250 milyarları, emin olun ki, bu programa koyuncaya kadar ne zahmetler, ne
meşakkatler çektiğimizi bir Allah bilir!.. Ama, ben inanıyorum; daha işin
başındayız, ümitsizliğe kapılıp... Dediğiniz doğru, 500'er milyar koyarsak, 23
kilometre yol, 46 senede bitiririz biz bu işi; yani, olmaz. Bu işe bizim,
kaynak bulmamız lazım. Biz bu işin
bilincindeyiz; bu işin çözüleceğine inanıyorum.
Ben, arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, sağ
olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sorular cevaplandırılmıştır.
10. -
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, yerel basının desteklenmesi için yasal
düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/139)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak sayın
bakan ?..Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
11. - İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol'un, bir davada sanık olup olmadığına ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/140)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan ?..Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
12. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, SPK kaydına alınmaksızın halktan para
toplayan şirketlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/144) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in
cevabı
13. -
Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, bir Başbakanlık müşavirinin bir şirketin
yönetim kurulu başkanı olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/159) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
BAŞKAN - Soruları cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soruları okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Anayasanın 98 ve
İçtüzüğün 96 ve 98 inci maddeleri uyarınca ilgili Devlet Bakanı tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.
Saygılarımla.
Yakup Kepenek
Ankara
"Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) kayıtlarına
alınmaksızın kimi şirketler ya da holdingler tarafından gerçekleştirilen
halktan para toplama faaliyetleri hakkında:
1- Şimdiye kadar hangi şirketler için, kaç
dava açılmıştır?
2- Açılan davaların sonuçları nedir?
3- SPK tarafından bildirilmesine karşın,
henüz açılmayan kaç dava vardır?
4- Haklarında dava açılanlar arasında
milletvekili var mıdır? Varsa kimlerdir?
5- Bu şirketlerin ortakları kimlerdir?
6- Bu şirketlerin halktan topladıkları
para ne kadardır? Bu paranın yıllara göre dağılımı nasıldır? Ne kadarı yurt
dışından sağlanmıştır?
7- Geniş halk kitlelerinin ağır zararlara
uğramasına neden olan bu uygulama konusunda bir yasal boşluk mu vardır; yoksa,
yasaların uygulanmasında mı yetersiz kalınmaktadır?
8- Bu konuda hangi önlemleri alacaksınız?"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın
Abdullah Gül tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
İzzet Çetin
Kocaeli
Halen Başbakanlık müşavirliği görevinde
bulunan bir kişinin "Proses Sağlık, Turizm, Danışmanlık, Eğitim Hizmetleri
Sanayi ve Ticaret AŞ" adında bir şirketin kurucusu ve yönetim kurulu
başkanı olduğu konusunda iddialar vardır.
1- Anılan şirketin yönetim kurulu başkanı
kimdir?
2- Bir kamu görevlisinin ticarî faaliyette
bulunması mümkün müdür?
3- Bu kişi hakkında bugüne kadar nasıl bir
işlem yapılmıştır?
BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara
Milletvekili Sayın Yakup Kepenek ile Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin'in
sözlü soru önergelerini cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım; hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Önce, şu noktayı açıklamak istiyorum;
Sayın Yakup Kepenek'in soru önergesi, Sermaye Piyasası Kurulunun ilgi
alanındaki bir konudur. Bildiğiniz gibi, Sermaye Piyasası Kurulu ve benzeri
kurullar, bağımsız düzenleyici otorite olarak nitelendirilmektedir, idarî ve
malî özerklikleri vardır, siyasî etkilerden uzak olarak ilgi alanlarına giren
konularda işlemleri ve düzenlemeleri yapma yetkisine sahiptirler.
Ben, bu noktayı da vurguladıktan sonra,
Sermaye Piyasası Kurulunun verdiği notlar çerçevesinde, soruları cevaplandırmak
istiyorum. Sayın Kepenek'in konuyla ilgili 8 sorusu vardır; ilk 3 soru
birbiriyle ilişkili olduğu için, birlikte, diğerleri de ayrı ayrı
cevaplandırılacaktır.
Şimdiye kadar hangi şirketler için kaç
dava açıldığı, açılan davaların sonuçlarının ne olduğu, SPK tarafından
bildirilmesine karşın henüz açılmayan kaç davanın bulunduğu; bu, ilk 3 sorudur.
Hepinizin bildiği gibi, 2499 sayılı
Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca, hisse senetlerini halka arz etmek isteyen
anonim şirketlerin, kayda girmek üzere, Sermaye Piyasası Kuruluna başvurmaları
zorunludur. Eğer, ilgili anonim şirketler, hisse senetlerini halka arzla ilgili
olarak Sermaye Piyasası Kuruluna müracaatlarını yapmazlarsa, bu takdirde,
kanunda birtakım müeyyideler öngörülmüştür ve bu müeyyidelere muhatap
olacaklardır.
Şirketlerin, Sermaye Piyasası Kanununun
47/A-4 maddesi uyarınca Kurul kaydına aldırmaksızın hisse senedini halka arz
fiiline ilişkin olarak, 28 şirket hakkında, 8 merkezde, cumhuriyet
savcılıklarına yapılan suç duyuruları üzerine, 39 kamu davası açılmıştır. Ocak
2003 sonu itibariyle, 3 mahkûmiyet kararı verilmiş, 19 davada 4616 sayılı Kanun
uyarınca erteleme kararı verilmiş olup, 12 davada yargılama devam etmektedir ve
5 suç duyurusu halen savcılık incelemesi aşamasında bulunmaktadır.
Ayrıca, yapılan incelemeler neticesinde,
Sermaye Piyasası Kanununun diğer hükümlerine aykırı davrandığının tespiti
üzerine yapılan suç duyurusu sayısı da 43'tür. Açılan kamu davalarında, Ocak
2003 sonu itibariyle, 1 mahkûmiyet kararı, 13 davada 4616 sayılı Kanun uyarınca
erteleme kararı verilmiş olup, 13 davada yargılama devam etmektedir, 16 suç
duyurusu halen savcılık incelemesi aşamasındadır.
Öte yandan, söz konusu ortaklıkların hisse
senetlerinin Kurul kaydına alınmaksızın satılması nedeniyle, ortaklarının
tespiti mümkün olamamaktadır. Şirketlerin kayıtlarında gözüken ortakları ile
gerçek ortakları uyumlu olmadığından, bu şirketlere yatırım yapan kişilerin
haklarının korunmasını teminen, şirketlerin ortaklık yapılarının tespiti için,
Sermaye Piyasası Kanununun 46 ncı maddesi uyarınca, Kurulca, bugüne kadar, 11
şirket hakkında dava açılmıştır. Bu davalarda, yatırımcıların olası hak
kayıplarının önlenmesi amacıyla, şirket mal varlıklarına tedbir konulması da
istenmiştir. Bu davalardan 2'sinde henüz ihtiyatî tedbir kararı verilmemiş
olup, yargılama devam etmektedir. Diğer 2 dava esastan reddedildiğinden,
kararlar Kurulca temyiz edilmiştir; kalan 7'sinde ise tedbir konulmuş olarak
yargılamalara devam edilmektedir.
4 üncü soru: "Haklarında dava
açılanlar arasında milletvekili var mıdır; varsa kimlerdir?"
Haklarında dava açılan kişilerin meslek
bilgileri türünden veriler mevcut olmadığından, konuya ilişkin bir tespit
yapılamamıştır.
5 inci soru: "Bu şirketlerin
ortakları kimlerdir?"
Söz konusu şirketler, Kurul kaydına
alınmaksızın hisse senetlerini sattıkları için, ortaklık yapılarının tam olarak
tespiti mümkün olamamaktadır. Bu sebeple, Kurulca, bu şirketlerin ortaklık
yapılarının tespiti amacıyla tedbir talepli olarak davalar açılmaktadır; söz
konusu davalar henüz sonuçlanmadığından, ortaklık yapıları hakkında kesin bilgi
bulunmamaktadır.
6 ncı soru: "Bu şirketlerin halktan
topladıkları para ne kadardır? Bu paranın yıllara göre dağılımı nasıldır? Ne
kadarı yurt dışından sağlanmıştır?"
Söz konusu şirketler, Kurul kaydına
alınmaksızın halktan para topladıkları ve bu paralar tam ve doğru şekilde
şirket kayıtlarına intikal ettirilmediği için, toplanan paranın tutarı ve
kaynağı kesin olarak tespit edilememektedir.
7 nci soru: "Geniş halk kitlelerinin
ağır zararlara uğramasına neden olan bu uygulama konusunda bir yasal boşluk var
mıdır; yoksa, yasaların uygulanmasında mı yetersiz kalınmaktadır?"
Sermaye Piyasası Kanununun 4 üncü maddesi
uyarınca ihraç veya halka arz olunacak hisse senetlerinin, Kurul kaydına
alınması zorunludur. Bu zorunluluğa uymayanlar hakkında uygulanacak ceza, aynı
kanunun 47/A-4 hükmünde yer almakta olup, izinsiz halka arz fiilini işleyenler
için öngörülen ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis, 10 milyar liradan 25 milyar
Türk Lirasına kadar ağır para cezasıdır. Bu para cezaları, bugünkü rakamlar
itibariyle, yani 2003 yılı için 57,7 milyar ile 144,3 milyar TL arasındadır.
Kurul, bu hükme uygunluğu, yaptığı
denetimler ve ihbarlar sonucunda tespit ettiği takdirde kanunla verilen
yetkileri kullanmaktadır. Yapılan denetimler sonucunda ulaşılan tespitler
üzerine, kayıt yükümlülüğüne uyulmaksızın yapılan halka arz ve satış sonucu,
satılan kısmın karşılığı veya satışı yapılacak senetler için her türlü
teminattan muaf olarak ihtiyatî tedbir talebiyle tespit davası açmak,
sorumlular hakkında Sermaye Piyasası Kanununun 47 nci maddesinin A-4 bendinin
yanı sıra, tespit edilen diğer kanuna aykırılıklar nedeniyle de, 49 uncu madde
uyarınca suç duyurusunda bulunma yetkilerini, yukarıda da açıklandığı üzere,
kullanmaktadır.
Kurul, Sermaye Piyasası Kanununun 49 uncu
maddesi uyarınca, kanuna muhalefet nedeniyle suç duyurusunda bulunması üzerine,
açılan kamu davalarında, kanun hükmü gereği, müdahil sıfatını kazanmakta olup,
bu kapsamda, yalnızca suç duyurusunda bulunmakla yetinmemekte, ayrıca,
sorumluların cezalandırılması için davalar kamu adına takip edilmektedir.
Sayın Kepenek'in 8 inci ve son sorusu da
şudur: "Bu konuda hangi önlemleri alacaksınız?"
Kurul, mevzuat çerçevesinde yetkili olduğu
konularda gerekli hukukî ve cezaî işlemleri yürütmekte olup, buna devam
edilecektir.
Öte yandan, 21.8.2001-31.10.2001 tarihleri
arasında, yurt çapında 14 şehirde (Aksaray, Eskişehir, Yozgat, Erzurum, Batman,
Bartın, Zonguldak, Karabük, Tokat, Sıvas, Kayseri, Konya, Gaziantep ve Denizli)
ve 16.11.2000 ile 24.11.2001 tarihleri arasında Almanya'da 5 şehirde (Hamburg,
Köln, Münih, Berlin ve Frankfurt) ve 7.6.2002 ve 9.6.2002 tarihleri arasında
Avusturya'nın Viyana Kentinde, yatırımcıları bilgilendirme amacıyla, Kurul
tarafından toplantılar düzenlenmiş ve bu toplantılarda, Kurulun görevleri,
sermaye piyasasının işleyişi ve sermaye piyasası araçları konularında bilgi
verilmiştir. Söz konusu toplantılara, Mart 2003 içinde devam edilmesi
planlanmıştır.
KOBİ ölçeğindeki ortaklıkların hisse
senetlerine likidite kazandırmak ve yöre halkının sermaye piyasasına katılımını
teşvik etmek amacıyla, Sermaye Piyasası Kanununun 40 ıncı maddesi çerçevesinde
KOBİ hisse senetlerinin işlem göreceği borsaların kurulması için de çalışmalar
yürütülmektedir.
Ayrıca, yine KOBİ ölçeğindeki ortaklıklara
finansman teminini kolaylaştırma amacıyla, girişimci sermayesi, risk sermayesi
modelleri geliştirilmektedir.
Öte yandan, yatırımcıların uyarılması
amacıyla, Kurulca, yurtiçi ve yurt dışında yayım yapan gazetelere de ilan
verilmektedir.
İkinci cevaplandırmak istediğim soru,
Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin'e aittir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz doldu,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Hemen tamamlıyorum Sayın Başkan.
Koordinatörlüğümde yapılan araştırmalar
neticesinde "Proses Sağlık, Turizm, Danışmanlık, Eğitim Hizmetleri Sanayi
ve Ticaret AŞ" adlı şirketin Yönetim Kurulu Başkanının Aytunç Çıray olduğu
anlaşılmıştır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesi, memurlar
için, ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı getirmekte,
aynı kanunun 125 inci maddesinde ise, söz konusu yasağa aykırı davranışın
müeyyidesi yer almaktadır.
İlgilinin fiilinin ve bu fiile uygulanacak
müeyyidenin, tesis edilecek işlemlere esas olmak üzere, tespiti amacıyla, konu,
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına iletilmiş bulunmaktadır ve inceleme, Başbakanlık
Teftiş Kurulunda devam etmektedir.
Arz ederim Sayın Başkan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru sahiplerinin söz talebi var mı?
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan,
Değerli Bakanımıza bu açıklamaları için çok teşekkür ediyorum. Yalnız, iki
noktanın altını çizmeme izin verilmesini istiyorum.
Bunlardan bir tanesi şudur: Bu konunun
tartışıldığı günlerde, SPK'nın işlemleri ve o sistemle ilgili kamuoyunda çok
ayrıntılı tartışmalar vardı. Hepinizin bilmesini istiyorum, o tartışmaların
yoğun olduğu günlerde bu yanıt verilseydi ve kamuoyu aydınlatılmış olsaydı çok
daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Bu, birinci yorumum.
İkincisi şu: Sayın Bakan şimdi
söyleyeceğime yanıt verip vermemekte elbette tümüyle serbesttir. Sermaye
Piyasası Kuruluyla ilgili olarak yeni bir düzenleme, bu Kurulun bir başka
kurumla birleştirilmesi veya yeniden yapılandırılması gibi bir düzenleme
düşünülmekte midir? Bu kapsamda, buna yanıt verilebilir mi?
Bunları söylemek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Açıklama yapacak mısınız Sayın
Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas)- Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas)- Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek Beye teşekkür
ediyorum.
Gerçekten, ben de, konuşmamın başında,
vurguladığınız birinci noktayı vurgulamayı düşünüyordum; çünkü, soru önergeleri
Meclis gündeminde uzun süre bekliyor. Halbuki, sorular verildiği zaman, o konu,
Türkiye gündeminde yer alan bir konu oluyor; böyle aktüel, acil, cevabı
beklenirken, ilgili sayın milletvekilleri de cevabını beklerken, Meclis
gündeminde aylarca bekledikten sonra gündemden düşüyor; gündemden düştüğü bir
ortamda cevaplandırılması da kamuoyunun ilgisini zayıflatıyor; belki İçtüzük
değişikliklerinde buna yönelik bir düzenleme yapılması faydalı olabilir diye
düşünüyorum.
İkincisi ise, bağımsız düzenleyici
otoritelerin tamamıyla ilgili olarak düşünülmesi gereken bazı noktalar olduğunu
belirtmek suretiyle açıklayacağım bir husustur.
Bir kere, bu bağımsız düzenleyici
otoritelerin varlığına ihtiyaç vardır. İsimlendirildiği gibi, bu kurumların,
kuruluşların bağımsız niteliğine herhangi bir müdahale asla olmamalıdır,
bağımsız niteliklerine uygun olarak idarî ve malî özerkliğe sahip olmalıdırlar
ve kararları da, özgür iradeleriyle ilgili kurulun karar organları vermelidir;
ancak, Türkiye'de, değişik zamanlarda, değişik pratik ihtiyaçlara göre, değişik
bağımsız otoriteler oluşturulmuştur ve her seferinde de, farklı mülahazalarla
değişik düzenlemeler yapılmıştır.
Bu kurulların yönetim kurulu üye
sayılarında bir standart yok, çok farklı farklı düzenlemeler yapılmıştır.
Denetimleriyle ilgili belli bir standart, düzen yok, karmaşa var;
denetimlerinin nasıl olacağı, zaman zaman tartışmalara bile sebep
olabilmektedir. Diğer taraftan, ücret düzenlerinde belli bazı dağınıklıklar ve
önemli ölçüde farklılıklar var. Tüm, bu ve buna benzer konuları ifade etmek
üzere, belki bir çerçeve kanuna ihtiyaç vardır; ama, asla bağımsız
niteliklerine, idarî ve malî özerkliklerine müdahale anlamı taşıyacak bir
düzenlemenin yapılmaması gerekir diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Böylece, sorular cevaplandırılmıştır.
Sözlü sorular için ayrılan süre
tamamlanmıştır.
Şimdi, gündemin "Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, bu kısmın 11 inci
sırasında yer alan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin,
esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin
öngörüşmesine başlıyoruz.
VI. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1. -
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 54 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar
ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24)
BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.
Meclis araştırması önergesi, Genel Kurulun
23.01.2003 tarihli 26 ncı Birleşiminde okunduğundan tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve
önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine
söz verilecektir.
Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için
20'şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.
İlk söz, hükümet adına, Devlet Bakanı
Sayın Mehmet Aydın'ın.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu saatte, konuşmanın da, dinlemenin de ne
kadar zor olduğunu biliyorum; dolayısıyla -benim gibi öğretmenlikten
geliyorsanız ve hakikaten, bu konuşmanın, aynı zamanda, nasıl bir diyalog
meselesi olduğuna da alışmışsanız- yorgun olunan bu saatlerde, tabiî,
dikkatlerin durumunu da gözönüne alarak, uzun bir konuşma yapmayacağım.
Evvela, Çanakkale Milletvekilimiz Sayın
Ahmet Küçük ve 54 milletvekili arkadaşımız tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilen, ülkemizde son iki yılda yaşanan ekonomik krizden
çok derin bir biçimde etkilenen -örgütlü örgütsüz- sayıları 4 000 000'a
yaklaşan ve 227 değişik işkolunda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârımızın
mevcut durumlarını tespit etmek, yani bir fotoğrafını çekmek, sorunlarını ve çözüm yollarını belirlemek
amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün ise 104
üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması hakkında
önerge üzerinde kısaca hükümetin görüşlerine temas etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepimizin bildiği gibi, esnaf ve sanatkâr ile küçük işletmeler, sermaye ve
refahın tabana yayılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve bu suretle
sosyal dengenin korunmasında, ekonomik ve sosyal hayatın önemli unsurlarından birini
oluşturan bir kesim; hepimiz bunu biliyoruz.
Esnaf ve sanatkârlar, özellikle işletme
sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdam seviyesi, bölgesel kalkınma ve
gelişmeye katkıları yönüyle de, üzerinde durulmasına değer bir kesimdir,
hepimizin malumu.
Bugün, ülkemizde, esnaf ve sanatkârlar,
çoğunlukla bağımsız çalışmayı tercih eden, kendi işinin patronu olma arzusu
içinde hareket eden ve ortalama 1 ile 9 arasında işçi çalıştıran, hukukî açıdan
da bir ortaklık yapısı içinde bulunmayan çok geniş bir kesimi içine alıyor.
Esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olan 2 800 000 civarında esnaf ve sanatkârın
eğer yanlarında çalışanları ve sicile kayıtlı olmadan faaliyet gösterenleri de
katarsak, 4 000 000 insanı ilgilendiren bir alan, bir konu. Bu kesimin aile fertleri
de göz önüne alındığında, bu sayının 15 000 000 ile 20 000 000 arasında bir nüfusa ulaştığı, bunun da toplam
nüfusumuzun yaklaşık yüzde 20'lik kısmına tekabül ettiği ortadadır.
Ülkemizdeki toplam işletmenin yüzde 98'i,
toplam istihdamın yüzde 45'i, toplam üretimin yüzde 37'si, toplam yatırımın
yüzde 26'sı ve nihayet, toplam katma değerin yüzde 30'unun, büyük bir kısmını
esnaf ve sanatkârların oluşturduğu ve kısaca KOBİ olarak adlandırılan küçük ve
orta boy işletmeler tarafından gerçekleştirildiğini de yine biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, nitelikleri ve
nicelikleri, temel özellikleriyle toplumumuzun sosyal ve ekonomik hayatında
önemli bir yere sahip olan esnaf ve sanatkârlar için, Anayasamızın 173 üncü
maddesinde yer alan -iktibas
ediyorum- "devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri
alır" amir hükmünden hareketle, gereken her türlü tedbirin alınması icap
ediyor.
Tarih boyunca, her toplumda, özellikle de
sosyal ve ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin yaşandığı dönemlerde
bir denge ve istikrar unsuru olan ve bunu defalarca -özellikle ülkemiz söz
konusu olduğunda- kanıtlayan esnaf ve sanatkârlar, ekonomik ve sosyal hayata
katkıları yanında, hızla değişen bilimsel ve teknolojik yeniliklere kolaylıkla
uyum sağlayabilen esnek bir yapıya sahip bulunuyorlar.
Kanaatim odur ki, her kesimin, özellikle
bu geniş kesimin hem tarihin süzgecinden geçmiş olan değerleri koruması
açısından, ama, aynı zamanda, çağın her türlü yeniliğine açık olması bakımından
üzerinde durulması ve bu alanın zenginleşmesi ve gelişmesi için her türlü
tedbirin alınması icap ediyor; böyle bir tedbire layıktır.
Yine, biraz önce ifade ettiğim gibi,
özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin -ama, zannediyorum, CHP için de aynı
şeyi söylememiz mümkündür- görüşü şudur: İstikrar içinde kalkınmanın, temelini
esasında yine bu kesim oluşturmaktadır ve bu sebepledir ki, esnaf ve
sanatkârlar ile KOBİ olarak adlandırılan, tabir edilen küçük ve orta boy
işletmelerin sosyal, siyasal ve ekonomik dengeler üzerindeki tartışılmaz önem
ve etkileri nedeniyle, gelişmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmaması
gerekiyor, kaçınılmayacaktır. Bu kapsamda, esnaf ve sanatkârların haksız
rekabete karşı korunması için 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
çıkarılmıştır. Diğer taraftan, bu kesimin örgütlenmesine yardımcı olacak
teknolojik gelişmelerden faydalanması yönünde ciddî çalışmalar yapılmaktadır ve
yapılacaktır.
1964 yılında yürürlüğe giren ve bugüne
kadar yapılan ilave ve değişikliklerle daha da karmaşık bir görünüm kazanan ve
günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermediği anlaşılan 507 sayılı Esnaf ve Küçük
Sanatkârlar Kanununun yeniden hazırlanarak günümüz şartlarına uygun hale
getirilmesi çalışmaları tamamlanmıştır. "Esnaf ve sanatkârlar meslek
kuruluşları kanun tasarısı" adı altında çalışması yapılan bu tasarı,
ilgili bakanlıklar ile esnaf ve sanatkâr kuruluşlarının görüşü alındıktan sonra
nihaî şekle ulaşacak ve Başbakanlığa gönderilecektir. Ayrıca, bu kesimin
kullandığı kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payı da artırılacaktır ve
artırılması için gerekli tedbirler alınmaktadır. Banka cari faiz oranı ile
kredi faiz oranı arasındaki farkın karşılanması için, 2003 malî yılı
bütçesinden 75 trilyon Türk Lirası ayrılmıştır. Bu farkın karşılanması
maksadıyla bütçeye konulan 75 trilyonluk kaynak, esnaf ve sanatkâr kredi limiti
de buna bağlı olarak 5 milyardan 10 milyara çıkarılmıştır.
Esnaf ve sanatkârların bilgiye erişimi,
bilgisayar ortamında temin edilerek, kullanımı ve eğitimi sağlanmak
durumundadır. Bunun için de, özellikle bakanlık düzeyinde önemli tedbirler
alınmış durumdadır. Esnaf ve sanatkâr kesiminde ağırlıklı bir yere sahip olan
bakkal esnafı ile 54 ayrı meslek kolunda faaliyette bulunan diğer esnafımız,
yerleşim merkezlerinde gelişigüzel, plansız ve programsız bir şekilde ticarî
faaliyete geçen büyük mağazalar sebebiyle, hepimiz biliyoruz ki, zor duruma
düşmüşlerdir; kimileri de, maalesef, kepenk kapatmak durumunda kalmışlardır.
Yine, bu konuyla ilgili olarak bakanlığımızın çok ciddî faaliyetleri vardır.
Hükümet programı ve acil eylem planı
çerçevesinde KOBİ'lere özel bir önem verdiğimiz biliniyor. Bu çerçevede, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı bağlı kuruluşu KOSGEB destekleri yeniden gözden
geçirilmektedir ve bu alandaki faaliyetler de hızla sürmektedir. Bu kapsamda,
finansman desteği, teknoloji geliştirme destekleri, KOBİ eğitim desteği,
istihdam desteği, bilgi sistemleri destekleri, pazarlama destekleri, ortak
kullanım atölyeleri ve laboratuvarları, KOBİ bilgilendirme ve tanıtım desteği,
danışmanlık desteği, laboratuvar ve test analiz desteği ve proje desteğiyle
KOSGEB hizmetleri daha etkin hale getirilmektedir. Bu konudaki çalışmalarda,
yakın bir gelecekte önemli sonuçlara ulaşılacak ve bu sonuçlar, hem sizinle hem
de kamuoyuyla paylaşılacaktır.
Sayın milletvekilleri, görüldüğü gibi,
gerek bakanlık gerek hükümetimiz, esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarına vâkıf
bulunmaktadır. Bu sorunları çözmek için de var gücüyle gayret sarf etmektedir.
Göreve geldiğimizden bugüne kadar, esnaf ve sanatkârımızın birçok sıkıntısını
gidermek için çaba harcadık ve bunların bir kısmında da başarılı olduk. Bundan
sonraki çalışmalarımızın neticesinde de, umarız ki, beklediğimiz sonuçlar
alınacaktır.
Bu nedenle, Ahmet Küçük ve 53 arkadaşı
tarafından, esnaf ve sanatkârlarla ilgili olarak Meclis araştırması açılması
talebi, gerek mevzuat açısından gerek başka alanlar açısından yoğun
faaliyetlerin devam ettiği bu aşamada, hükümetimizce uygun görülmemektedir.
Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, burada, esnaf,
sanatkâr ve KOBİ'lerin sorunlarının araştırılması ve alınacak tedbirlerin
belirlenmesiyle ilgili bir araştırma komisyonu kurulması talebimizle ilgili
olarak yapılan görüşmeler nedeniyle, karşınızda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına bulunuyorum; bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına,
Yüce Meclisi ve etkin bir şekilde duyurduğumuz şu oturumu izlediğini bildiğim
esnaf arkadaşlarımı ve yüzbinlerce insanı, bu Meclisten ve bu Meclisin içinden
çıkardığı hükümetten çok şey bekleyen esnaf arkadaşlarımı saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yarın 23 Nisan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 83 üncü yıldönümü. Bu Meclis,
Kurtuluş Savaşı gerçekleştiren ve kurtuluşunu gerçekleştirdiği ulusun devletini
örgütleyen bir Meclis. Tarihî bir Meclis bu Meclis. Belki de dünyada eşi
benzeri bulunmayan bir Meclis ve bu Meclis, çok yakında, beş ay önce bir seçim
yaptı -3 Kasımda- çok ilginç bir siyasal tercih yapılanmasını ortaya koydu ve
iki partili bir siyasal yapı meydana geldi; 365 milletvekilinden oluşan bir
çoğunluk ve 177 milletvekiliyle temsil edilen bir muhalefet yapısı.
Dolayısıyla, çok uzun zamandan beri, çok gruplu, çok değişik partilerin içinde
barındığı bu Meclis, iki partili bir yapı ortaya çıkardı ve halk,
koalisyonların yapamadığını çoğunluk iktidarlarının yapması düşüncesi ve
umuduyla, böyle bir siyasal yapı ortaya koydu ve bu Meclise de büyük umut
bağladı.
Bu Meclis, yarın 23 Nisanı kutlayacağı
bilincinde olarak, bu duygu ve düşünce içerisinde ve bu anlayış içerisinde, o
gün bu Meclisi açan Mustafa Kemal Atatürk ve onun arkadaşları gibi kararlı,
bilinçli, bilgili bir tavır ortaya koyarsa, Türkiye'nin sorunlarını kesinlikle
çözer; çünkü, inanıyoruz ki, bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunlar
elbette çok büyük, elbette bu ülkenin önemli sorunları var; ama, elbette,
bugünkü önemli sorunlar, Kurtuluş Savaşı günlerindeki sorunlardan çok daha ağır
sorunlar değil. O gün çok daha büyük sorunları çözen ve Türkiye'yi bağımsız bir
ülke olarak, büyük ülkelerin manda taleplerine karşı gelerek, bir bağımsızlık
savaşı gerçekleştirerek, bu büyük görevi yapan bu Meclis, bu ülkenin
sorunlarını da çözebilir. Dolayısıyla, çözüm bu Meclistedir. Dolayısıyla,
hiçbir konuyu bu Meclisin gündeminden kaçırmamak, hem iktidarın hem muhalefetin
görevidir. Biz, muhalefet olarak, tespit ettiğimiz sorunları, elbette, Meclisin
gündemine taşıma arayışı içerisindeyiz; çünkü, çözüm, buradadır, burada
olmalıdır, burada aranmalıdır. İktidar da, 11 inci sıradaki, esnaf ve
sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili önergeyi çekip
1 inci sıraya aldığına göre, herhalde bunu kabul edecektir; ama, maalesef,
Sayın Bakan, bu konuya sıcak bakmadıklarını, bu araştırma komisyonunun
kurulmasını doğru bulmadıklarını ifade etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, peki, esnafın
sorunlarını araştıracak bir komisyonun kurulmasıyla ilgili önergeyi neden
Meclisin gündemine getirdiniz?! Efendim, biraz konuşulsunmuş; bu, önemli
konuymuş, bu sırada konuşulsa iyi olurmuş...
Değerli arkadaşlarım, esnaf zaten
sorunlarını konuşuyor, zaten sıkıntıları çekiyor. Esnaf ve Türkiye Halkı, bu
Meclisten sorunlarının konuşulmasını değil, bir an önce çözülmesini bekliyor;
bu konuda da hiçbir bahane kabul etmiyor, hiçbir bahane kabul etmez. Mecliste
sorunlarını konuşarak insanları tatmin edeceğini, avutacağını, uyutacağını
zannedenler, 3 Kasımda bu milletin verdiği cevabın aynısını alırlar; bunu
hatırlatmak istiyorum.
Bakın, bugün, buraya -Sayın Bakan da
söyledi- 4 000 000 işletme, çoluğuyla çocuğuyla, yanında çalışanlarıyla tam 20
000 000 nüfusun sorununu taşıdık. Bu insanlar, bu esnaf, ülkenin omurgası,
belkemiği ve artık, bu omurga, bu yükü taşıyamıyor, bu sıkıntıları taşıyamıyor.
Esnaf, 4 000 000'a yakın sayısı ile 227 değişik işkolunda bu ülkenin hem
üretimine hem tüketimine, üretim ile tüketim arasındaki kırılma noktasında en
kritik noktayı oluşturuyor. Bu ülkenin hiçbir zaman önemli bir sorunu olmayı,
bu ülkenin başına iş açmayı, sorun yaratmayı hiçbir zaman düşünmeyen esnaf,
şimdi, böyle bir uygulama ve anlayışla mı karşılanmalıydı?! Bu Parlamentonun,
12 kişiden oluşacak bir araştırma komisyonu kurmaya hiç mi zamanı yoktu?! 12
kişiyle bu sorunları araştırıp, tespit edip, bu sorunların çözümüyle ilgili
öneriler yapmaya hiç mi zamanı yok; çok daha ciddî işlerle mi uğraşıyoruz?!
Hangi ciddî işlerle uğraşıyoruz?! Bu ne biçim anlayış, bu nasıl anlayış?!
Değerli arkadaşlarım, madem bu konuyu
görüşmeyecektiniz, madem bu konuyla ilgili bir komisyon kurmayacaktınız; o
zaman, neden 11 inci sıradan çekip aldınız bu konuyu?! O zaman, sırası gelince
bu konuyu görüşseydik. Yani, esnafı, şöyle bir arada atalım da çıksın aradan
anlayışıyla hareket edenler, esnaftan, zamanı geldiğinde, en etkili şekilde
tokadı yiyeceklerdir değerli hemşerilerim. Uyarmak bizden.
Değerli arkadaşlarım, madem öyle, biz de
burada zamanımızı iyi değerlendirerek, bu kesimin, herkesin zaten çok iyi
bildiği sorunlarının, hiç olmazsa, birkaçını duyurmak ve bilmeyen arkadaşlarımızı
bu konuda uyarmakla ilgili kendimizi görevli biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, esnafın çok önemli
sorunları var. Esnaf, esnaf-tacir ayırımı konusundaki hukuksal düzenlemelerdeki
eksiklikten tutun da birçok konudan rahatsız. Bakın, kırk yıl önce, esnaf ile
tacir arasındaki ayırımla ilgili bir tespit yapmışız ve bu konuyu, İsviçre ve
Belçika yasalarından almışız; ama, kırk yıl geçmiş, dünya değişmiş, artık, bunu
yeniden ele almak... Bu ayırım, ülkemizde, esas itibariyle, sektör ve gayri
safî gelir hesabı üzerinden yapılıyor. Artık, değişik anlayışlar bu ayırımlar
için kriter olarak alınıyor. Avrupa Birliğine girmek istiyoruz; Avrupa
Birliğindeki bu değişik arayışlar içerisinde gerekli yasal düzenlemeleri yapıp,
esnaf-tacir ayırımını kesinlikle yeniden düzenlemeliyiz.
Değerli arkadaşlarım, bugün, ticaret yapan
tüm insanlar, meslek komiteleri adı altında ticaret odası bünyesinde organize
edilmekte ve örgütlenmektedir; ama, esnaf, her işkolunda ayrı bir örgütlenmeyle
ancak Odalar Birliği bünyesinde veyahut da birlik adı altında örgütlenmekte; bu
da, sağlıklı bir durum ortaya çıkarmamaktadır. Onun için, esnafın birliğini
bozacak bir örgütlenmenden ziyade, onların birliğini sağlayacak bir örgütsel
düzenlemenin yasal altyapısı mutlaka kurulmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, esnafın çok
önemli sorunları var ve hatta, bazıları, artık esnaflığın bittiğini,
elektroniğin ve haberleşmenin bu kadar hızlı geliştiği bir dünyada, artık,
hiper ve grosmarketler çağında esnafa gerek olmadığı da düşünebilir. Böyle
düşünenler de var; ama, doğru değildir. Bugün, en gelişmiş Avrupa ülkelerinde,
dünyanın en gelişmiş ülkelerinde esnaflık koruma altındadır.
Esnaflığı ve esnafımızı en çok tehdit eden
de, hiper ve grosmarketlerin şehir içlerinde yapılanmasıdır. Bu, doğru bir iş değildir,
doğru bir tarz değildir; çünkü, hem şehrin yerleşimiyle ilgili, trafik akışıyla
ilgili, otoparkla ilgili yeni sıkıntılar meydana çıkarmakta hem de her yeni
açılan hiper ve grosmarket, yüzlerce esnafımızın işinden olmasına sebep
olmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, elbette, hiper ve
grosmarketler olacak; ama, şehir içinde değil, şehir dışında, mücavir alanlar
dışında olacak. Bu yasal düzenleme derhal yapılmalı ve belli bir metrekarenin
üstündeki hiper ve grosmarketlerin, kesinlikle, mücavir alan sınırları dışında
ruhsatlandırılması sağlanmalı ve var olanların da, mutlaka, taşınacakları bir
yasal altyapı kurulmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan da, bu
konuyla ilgili ifade etti "bir çalışma var" dedi. Evet, Ticaret
Bakanlığının böyle bir çalışması olduğunu biliyorduk; ama, bugün medyada gördük
ki, bakkalı hipermarkete karşı koruma yasası raftan indi; yine, hipermarketler
kazandı değerli arkadaşlarım. Yine, raftan indi esnafın sorunları, hipermarket
ve grosmarketlerle ilgili bu yapıları, bu ticarî alışveriş merkezlerini şehir
dışına çıkarma arayışı, maalesef, yine gündemden kalktı; ama, biliyorum ki,
esnaf, bir gün, kendi sorunlarını Meclisin gündemi dışına çıkaranlardan,
hipermarketleri şehir dışına çıkarmayanlardan sorduğu gibi hesap soracak.
Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, çok sorun
var; ama, esnafın en temel sorunu, kredi sorunu, finansman sorunudur. Bugün,
Halk Bankası, esnafın finansman ihtiyaçlarını gidermek ve kredi sorunlarını
çözmek için kurulmuş millî bir kuruluşumuz; ama, maalesef, son zamanlarda, ardı
ardına yaşanan ve hiç de sebebi olmadıkları krizler esnafımızı perişan etmiştir
ve özerkleştirme anlayışı içerisinde düzenlenmeye çalışılan Halk Bankası,
esnafın sorunlarına çare olmayı bırakın, diğer ticarî bankaların esnafa
yaklaşımından farklı bir anlayış sergilememeye başlamıştır. Krizler döneminde
yüzde 90'lara, yüzde 100'lere varan faizler, birçok esnafımızın kepenk
indirmesine neden olmuştur ve bugün, hâlâ, esnafımız, yüzde 57'lerle kredi
alabilmektedir. KOBİ'lerin kredi faiz oranları da yüzde 65'ler civarındadır ve
plasmanlar yetersizdir.
Değerli arkadaşlarım, bugün, 960 civarında
esnaf kooperatifi var; bunlar, Halk Bankası aracılığıyla, esnafın finansman
sorunlarını çözmek için uğraşıyorlar; ama, bugün, 250 civarında kooperatif kredi
verebilir durumdadır, diğerleri fonksiyonlarını yitirmiştir. Neden; çünkü,
esnafın içerisinde bulunduğu krizden ve sıkıntılardan, aynı zamanda da Halk
Bankasının yeterli kredi akışını, maalesef, sağlayamamasından.
Değerli arkadaşlarım, yüzde 47-yüzde 57
faiz!.. Geçenlerde, bir hükümet yetkilisini izlemiştim; yüzde 47'lere düşürmek
için arayış içerisinde olduklarını söylemişti. Eğer, bir ülkede, hedef
enflasyon yüzde 25 ise, siz, memurunuza yüzde 25 zam vermeyi hedefliyorsanız,
esnafınıza yüzde 47'yle bile kredi verdiğiniz zaman, o kredi, onun midesine
inmiş bir bombadır ve inmiş kepenk demektir. Eğer, bir kesimi destekleyeceksek,
ona finansman desteği sağlayacaksak, bu, ancak ve ancak, enflasyonun birkaç
puan üzerinde bir maliyetle olabilir.
Değerli arkadaşlarım, bugün, esnaf,
sanatkârlar ve KOBİ'ler, ciddî bir sosyal krizin önündeki en büyük engellerdir
ve bugün, ülkemizdeki üretimin hâlâ yüzde 37'sini bu kesim sağlıyor ve
istihdamın yüzde 45'ini de bu kesim sağlıyor; gene, ihracatın yüzde 8'ini de bu
kesim gerçekleştiriyor; ama, kredilerden aldığı pay yüzde 3, yüzde 3... Bu, hak
mıdır, bu, Hak'tan reva mıdır?!
Değerli arkadaşlarım "birtakım
tedbirler alacağız" demekle olmaz; bu, gereğini yapmakla olur. Hükümet de
gereğini yapmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda,
hükümetin uygulamalarının, maalesef, geçtiğimiz hükümetlerden çok farklı
olmadığı ve "al birini vur ötekine" anlayışından ileri gitmediği
ortaya çıkmıştır. Aynı sağ anlayışlar, aynı neoliberal politikalar, maalesef,
devam etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Vergi Barışı diye
bir kanun çıkardık. O kanunun çıkarılmasına karşı çıktık. Belli maddelerine
özellikle isyan ettik; ama, uygulamaya konuldu. "2,5 katrilyon
hedefliyoruz" denildi. Sayın bakanlar, şimdi de, övünçle, 6,5 katrilyona
ulaşıldığını söylüyor. Nasıl toplanıyor biliyor musunuz?! Biliyor musunuz nasıl
toplanıyor?!
Değerli arkadaşlarım, gittiniz mi
memleketinize? Ben, dün Çanakkale'den geldim. Her esnafa telefon ediliyor, her
esnafın dükkânına vergi denetmenleri gönderilip "21 Nisana kadar
başvurmazsanız karışmayız ha" deniliyor, biliyor musunuz?
Değerli arkadaşlarım, kepengini indirmeme
gayreti içinde olan ve bununla ilgili her türlü gayreti gösteren insanlara, bu,
Hak'tan reva mıdır?! İnsanları zorla Vergi Barışı kapsamı içerisinde
-bildiğiniz gibi- değerlendirme gayreti içindeler.
Değerli arkadaşlarım, basit usulde vergi
mutlaka devam etmelidir. Esnaf, basit usulde verginin devam eden bir politika
olmasını istiyor.
Değerli arkadaşlarım, gene, bir duble
vergi paketi çıkarıldı. Bir dükkânı olan, bir evi olan esnaftan, bir arabadan,
ticarî araçtan -biliyorsunuz, depremlerin olduğu dönemde, deprem vergilerinin
çıkarılmadığı dönemde- vergi alınmazken, tekrar alınmazken, en azından, bugün,
maalesef, hiçbir istisna gözetilmeden, verdiğimiz önergeler reddedilerek
hepsinden duble vergi alınmaktadır. Bu, adalet midir, adaletli bir olay mıdır?
Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, bunların hiçbirinin esnaf tarafından
unutulmayacağını ve bir gün karşınıza ne olarak çıkacağını göreceksiniz.
Bakın değerli arkadaşlarım, size, bir oda,
birlik başkanının bize gönderdiği mektuptan birkaç şey söyleyeceğim.
Arkadaşımız, bugünkü sorunların, esas olarak bugünden kaynaklanmadığını, çok
eski sorunlar olduğunu; ama, aradan geçen zamanda, esnaf ve sanatkârımızla
ilgili merciler tarafından rahatlatıcı, somut, radikal kararların ne yazık ki
alınmadığını, halen de alınmadığını söylüyor. "Tüm olumsuzluklar ve
yaşanılan ekonomik sıkıntıların yanında, 1 Nisan 2003 tarihinden itibaren,
seyyar ve işyeri sahibi esnaf ve sanatkârımızın ödemiş oldukları Bağ-Kur
primlerine yüzde 40, yanlarında çalıştırdıkları işçilerin SSK primlerine de
yüzde 30 zam yapılmıştır. Bu şartlarda bunları bizim ödememiz mümkün değildir.
Yılbaşından beri, sadece Çanakkale'de, resmî olarak 500, gayriresmî olarak 1
000 işyeri kapanmıştır. Uzun süredir her türlü destekten yoksun bırakılan ve
dışlanan esnaf ve sanatkârımız için, hükümet tarafından alınacak yeni tedbir ve
kararlarla, 1 Nisan 2003 tarihinde yürürlüğe giren Bağ-Kur ve SSK primlerinin
artışının en azından yılsonuna kadar ertelenmesini ve primlere artış
yapılmamasını talep ediyoruz; bize yardımcı olun iktidar ve
muhalefetinizle" diyor, yalvarıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu arkadaşımızın
ismini açıklamayacağım; çünkü, siyasetle ilgili, belki istismar edilir, biraz
siyasî bir kişilik; ama, bir oda başkanı, herhalde ciddîdir; her halde ciddîye
alınmalıdır bu isyan. Merak etmiyor musunuz hangi siyasî partiden? AKP'nin
kurucu, il yönetim kurulu üyesi ve milletvekili aday adayıdır. Artık, AKP'li
arkadaşlarımız da, sizin politikalarınıza isyan etme noktasına gelmiş ve
kispete vurmuşlardır.
Değerli arkadaşlarım, birçok haksızlıkla
karşı karşıya esnaf. Bağ-Kur hiçbir hizmet yapamıyor, maalesef, sağlıklı,
kaliteli bir hizmet veremiyor esnafımıza. Bağ-Kurluların bir cezası var. Bugün,
SSK'dan veya Emekli Sandığından emekli olsanız, bir iş yapsanız, emekli
maaşınızdan kesinti yok; ama, Bağ-Kurlunun maaşı zaten az; ama, iş yaptığı
zaman, bir de yüzde 10 destekleme primi kesiliyor. Bu, hak mıdır, Hak'tan reva
mıdır?! Bunun önüne geçmeyecek miyiz, bunu araştırmayacak mıyız?
Sadece bu mu?.. Değerli arkadaşlarım, bir
de Bağ-Kurluların göremeyeceği haksızlıklar var. Bakın, bugün, Emekli Sandığına
bağlı bir vatandaş öldüğünde 651 700 000 lira ölüm yardımı alır; SSK ölüm
yardımı tutarı 171 000 000 lira, Bağ-Kur ölüm yardımı tutarı 129 700 000 lira;
eğer, tarımda çalışan Bağ-Kurlu ise 77 000 000 lira. Değerli arkadaşlarım,
Bağ-Kurlunun ölüsü ucuz mu?! Hadi, dirisine para vermiyorsunuz, ölüsü de mi para
etmiyor?! Bu, Hak'tan reva mıdır?! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bizden sizleri
uyarması. Bakın, daha önce uyardıklarımız söz dinlemediler ve gittikleri yer
görüldü.
Değerli arkadaşlarım, bu hükümetin de,
esas olarak, hem bugünkü araştırma önergesini kabul etmeyişi hem de hükümet
programını okuduğunuzda hangi kesimlere sıcak baktığı ortaya çıkıyor,
görüyorsunuz. Yahu, bu iş matematik değildir, niyetimize bakın, yaptığımız işe
bakın diyebilirsiniz. Arkadaşlar, biz, oturduk, saydık, bir araştırma yaptık;
bakalım, hükümet hangi kesim için ne diyor, ne yapmış, hükümet programında ne
söylüyor; çok ilginç bir şey çıktı. Hükümet programında, özellikle esnaf için
ne söylendiğini burada ifade etmek istiyorum: "Ülkemizde iktisadî ve sosyal
yapımızın omurgası olan üretim, istihdam ve katmadeğeri oluşturmamızda önemli
katkılar sağlayan esnaf ve sanatkârımız çok yönlü olarak
desteklenecektir." Hükümet programında esnaf için söylenen laf bu; bir tek
bu söylenmiş. Yetmez mi diyebilirsiniz; yetmez, 20 000 000 insan için bu
yetmez.
Değerli arkadaşlarım, hükümet
programınızda "AK Parti" kelimesini 33 kez söylemişsiniz
"rekabet" kelimesi 20 kez "finans" kelimesi 17 kez
"ticaret" kelimesi 11 kez "sermaye" kelimesi 11 kez, bunun
yanında "işçi" kelimesi 1 kez "esnaf" kelimesi de 1 kez
ifade edilmiş. İşçi de, işçi-işveren ikilemi içerisinde ifade edilmiş; ama,
bunun yanında, memur hiç yok, çiftçi yok, köylü yok, emekli yok, dul ve yetim
yok; çalışanların, ne yazık ki, programda adı yok, adı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Var; ama,
görmüyorsunuz.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Bakarsanız
görürsünüz değerli arkadaşlarım. Eğer, bu anlayışla devam ederseniz, başınıza
neler geleceğini çok iyi göreceksiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Göz lazım göz...
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu ülkenin bu durumlara düşmesinde, bu sıkıntıları çekmesinde,
krizlere girmesinde hiçbir suçu olmayan kesim, esnaf kesimidir. Bu ülke, esnaf
kredileri battığı için krize girmedi; esnaf, Halk Bankasını batırmadı, Halk
Bankasına borçlarını ödemezlik etmedi. Halk Bankasına da, diğer bankalara da
kimlerin borçlarını ödemediğini, kimlerin çamura yattığını, bu ülkeye kimlerin
yük olduğunu herkes biliyor, siz de biliyorsunuz değerli arkadaşlarım. Öyle
değil mi?! Öyle değil mi?! (Ak Parti sıralarından gülüşmeler) Ama, aynı
kesimlere destek olmaya, aynı kesimlerin politikalarını uygulamaya, aynı
kesimleri tekrar tekrar ülkenin gündeminde, birinci sırada tutmaya devam
ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, eğer, bu
politikayla devam ederseniz, bu aptesle namaz kılmaya devam ederseniz,
gideceğiniz yer belli. Halkın ne kadar memnun olduğunu görmek için, biraz zaman
lazım tabiî, göreceğiz, göreceksiniz.
Bakın, bugün, esnaf arkadaşlarımız, büyük
bir dirençle ve inançla, dükkânlarını açık tutma, çoluğuna çocuğuna nafaka
temin etme peşindeler. Onların dükkânlarını açık tutma gayreti, esas olarak,
köşeyi dönmek, malı götürmek anlayışından kaynaklanmıyor. Bu ülkede, eğer,
duble vergilerle birilerinin üzerine gidecekseniz, vergi barışı politikalarıyla
birilerinin üzerine gidecekseniz, düğünlerde dolarları havaya fırlatanların;
denizde yatı, Boğazda yalısı, en güzel yerde katı olanların ve hovardaca para
harcayanların, bu ülkenin bankalarını batırıp hesap vermeyenlerin üzerine
gidin.
Değerli arkadaşlarım, biz uyarıyoruz. Bu
uyarıya kulak asmayanların başına gelenler, elbette sizin de başınıza
gelecektir.
BAŞKAN - Sayın Küçük, konuşmanızı toparlar
mısınız.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, esnafın sorunları -tabiî
ki, burada hepsini dile getirmemiz mümkün değil- bu kadar kısa sürede dile
getirilebilecek kadar küçük sorunlar değil, önemli sorunlar; ama, bir niyet
meselesidir bu. Cumhuriyet Halk Partili 54 milletvekili bu sorunları Meclise
taşımak istemiştir, tıpkı, Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşında, Türkiye'nin
meselelerini Meclise taşımak istediği gibi. Buradan çözüm üretilir, buradan
çözüm çıkar. "Buradan bir şey çıkmaz" anlayışı, Meclise saygı
duymamak anlayışıdır. Siz, yirmi milyon insanın sorunlarını Meclise taşımaktan
kaçınırsanız, o zaman, Meclise taşıyacağınız konuların önemini, halk dikkatle
takip eder.
Sözlerime son verirken, bizi dikkatle
takip eden esnaflarımıza ve tüm Parlamentoya, Meclise saygılar, sevgiler
sunuyorum; bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 83 üncü
Yıldönümünün ilk Meclise layık bir itibar anlayışı içerisinde devamını
diliyorum.
Saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçük.
Çalışma süremizin dolmuş olması sebebiyle,
alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 83 üncü
Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem
ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için, 23 Nisan 2003
Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.00