DÖNEM
: 22 CİLT : 12 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
68 inci Birleşim
17 . 4 . 2003 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
1. - İstanbul Milletvekili İnci Gülser
Özdemir'in, Türkiye'de deniz turizminin sorunları ve alınması gereken önlemlere
ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan'ın, Avrupa Konseyinin çalışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Manisa Milletvekili Hüseyin
Tanrıverdi'nin, akut solunum yetersizliği sendromu (SARS) hastalığına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay
ve 25 milletvekilinin, Hasanoğlan Beldesindeki Millî Eğitim Bakanlığı
yatırımlarının mevcut durumunun araştırılarak tamamlanması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/64)
2. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir ve 42
milletvekilinin, İzmir-Harmandalı Çöplüğünün yol açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/65)
C) TEZKELER
VE ÖNERGELER
1. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in
(6/313) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/46)
V. -
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı
Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin, 48 saat geçmeden, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
bölümünün 2 nci sırasına alınmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73)
2. - 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı
Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/559) (S. Sayısı : 121)
3. - Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu,
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/324) (S. Sayısı : 54)
4. - Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Kültür
ve Sanatları Ortak Yönetimi Genel Müdürlüğü Arasında Arsa Tahsisi Hakkında
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/388) (S. Sayısı : 55)
5. - Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen
Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/394) (S. Sayısı : 59)
6. - Kara Avcılığı Kanunu Tasarısı ve
Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/286) (S. Sayısı :
60)
7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/343) (S. Sayısı : 62)
8. - Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda
Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/511) (S. Sayısı :
68)
9. - Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta
Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/525)
(S. Sayısı : 70)
10. - Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/350) (S. Sayısı : 71)
VII. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, yol ihalelerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Zeki Ergezen'in cevabı (7/337)
2. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin
Bayındır'ın, PETLAS A.Ş.'nin özelleştirilmesi sonucu işten çıkarılan işçilere
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/342)
3. - İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın,
kredi kartı borçlarıyla ilgili kanuni düzenlemeyi bankaların uygulamadığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
(7/350)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Denizli Milletvekili
Mehmet Yüksektepe, e-devlet ve e-Türkiye projesine,
Balıkesir Milletvekili
Orhan Sür, Balıkesir SEKA Fabrikasının özelleştirilmesine,
Muğla Milletvekili Orhan
Seyfi Terzibaşıoğlu, 15-22 Nisan Turizm Haftası kutlamalarına,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Diyarbakır Milletvekili
Mesut Değer ve 25 milletvekilinin, futbol karşılaşmalarında meydana gelen
istenmeyen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulun 16 Nisan
2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine,
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 36 ncı sırasında yer alan 112 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın
2 nci sırasına alınmasına ve tasarının, İçtüzüğün 91 inci maddesine göre; beş
bölüm halinde görüşülmesine ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma
süresinin uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi, görüşmelerini takiben,
yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildi.
AK Parti Grubu önerisinin
üzerindeki görüşmeleri sırasında :
Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, hükümete,
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in partisine,
AK Parti Grup
Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek’in, grubuna,
Sataşmaları nedeniyle
birer konuşma yaptılar.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :
1 inci sırasında bulunan,
İş Kanunu Tasarısının (1/534) (S. Sayısı : 73) görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi,
2 nci sırasına alınan,
Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının
(1/542), (1/51), (1/60), (1/122), (1/123), (1/126), (1/136), (1/160), (1/194)
(S. Sayısı : 112) görüşmeleri tamamlandı, elektronik cihazla yapılan açık
oylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.
Tasarının görüşmeleri
sırasında :
Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Ankara Milletvekili Oya Araslı’nın, şahsına,
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oğuz Oyan :
Kültür Bakanı Erkan
Mumcu’nun,
Kahramanmaraş Milletvekili
Avni Doğan’ın,
Grubuna,
Sataşmaları nedeniyle
birer konuşma yaptılar.
17 Nisan 2003 Perşembe
günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.30’da son verildi.
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Türkan Miçooğulları |
|
Mehmet Daniş |
|
İzmir |
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
No. : 93
II. - GELEN KÂĞITLAR
17 . 4 . 2003 PERŞEMBE
Raporlar
1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve İşleyişi
Hakkında Protokolun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/410) (S. Sayısı : 119) (Dağıtma tarihi :
17.4.2003) (GÜNDEME)
2. - Atlantik Ton Balıklarının Korunmasına
İlişkin Uluslararası Sözleşme ile Nihai Senet, Atlantik Ton Balıkçılık
İşletmeleri İstatistiklerinin Toplanmasına Dair Karar, Usul Kuralları ve Mali
Düzenlemelere Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/516) (S. Sayısı :
120) (Dağıtma tarihi : 17.4.2003) (GÜNDEME)
3. - 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı
Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/559) (S. Sayısı : 121) (Dağıtma tarihi :
17.4.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
TEKEL'in özelleştirilmesinin nedenlerine ve sonuçlarına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/380) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
2. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Keşan Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/381) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
3. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Keşan İlçe Kütüphanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/382) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
4. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde'nin bazı ilçelerindeki karayolu onarım ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/383) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
5. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin üniversite giriş sınavındaki
mağduriyetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/384)
(Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
6. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Bor-Kemerhisar'da kapatılan Ziraat Bankasının yeniden açılıp açılmayacağına
ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/385) (Başkanlığa
geliş tarihi : 16.4.2003)
7. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Çiftlik Kitreli Kasabasında yaşanan sel felaketinin zararlarının
karşılanıp karşılanmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/386) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
8. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde İlindeki Nar Vadisinin turizme açılıp açılmayacağına ilişkin Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/387) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
9. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Çiftlik İlçesi Kitreli ve Duvarlı kasabalarının elektrik şebekesi
yenileme çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/388) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
10. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Çiftlik İlçesinde uygulanacak Köy-Kent Projesinin iptalinin ne şekilde
telafi edileceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/389) (Başkanlığa
geliş tarihi : 16.4.2003)
11. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Çiftlik-Kitreli'de tarımsal sulama kuyusu çalışmalarının ne zaman
tamamlanacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/390) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
12. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Çiftlik-Azatlı'da baraj veya gölet yapımı planlanıp planlanmadığına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/391)
(Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
13. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Altunhisar'da küçük sanayi sitesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/392) (Başkanlığa geliş tarihi :
16.4.2003)
14. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Çiftlik-Kitreli'deki süt inekçiliği projesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/393) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
Yazılı Soru
Önergeleri
1. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, bilim ve araştırma merkezlerinin hazırladıkları raporlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/412) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.2003)
2. - Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlu'nun, ülkemize deniz yoluyla giriş yapan turistlerden alınan paraya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/413) (Başkanlığa geliş tarihi :
16.4.2003)
3. - Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlu'nun, hayvancılığın desteklenmesi için yapılan teşviklere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/414) (Başkanlığa geliş
tarihi : 16.4.2003)
4. - Kırıkkale Milletvekili Halil
Tiryaki'nin, Kırıkkale Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesinden istifa eden personele
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/415) (Başkanlığa geliş tarihi
: 16.4.2003)
5. - İzmir Milletvekili Erdal
Karademir'in, Vergi Barışı Kanunu Genel Tebliğinin bazı hükümlerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/416) (Başkanlığa geliş tarihi :
16.4.2003)
6. - Çorum Milletvekili Feridun
Ayvazoğlu'nun, görev tazminatı alamayan personele ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/417) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
7. - Çorum Milletvekili Feridun
Ayvazoğlu'nun, şeker fabrikalarındaki mevsimlik işçilerin sorunlarına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/418) (Başkanlığa geliş
tarihi : 16.4.2003)
8. - İzmir Milletvekili Muharrem
Toprak'ın, yol ve meydan düzenlemeleri ile kamu binalarının yapım ve onarımında
granit taşı kullanılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/419) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)
9. - İzmir Milletvekili Muharrem
Toprak'ın, granit taşı üretiminin ve küresel pazar payının artırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/420) (Başkanlığa geliş tarihi :
16.4.2003)
10. - İzmir Milletvekili Muharrem
Toprak'ın, granit taşı üretiminin artırılmasına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/421) (Başkanlığa geliş tarihi :
16.4.2003)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1. - Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay
ve 25 milletvekilinin, Hasanoğlan Beldesindeki Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarının
mevcut durumunun araştırılarak tamamlanması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/64) (Başkanlığa
geliş tarihi : 15.4.2003)
2. - İzmir Milletvekili
Vezir Akdemir ve 42 milletvekilinin, İzmir-Harmandalı Çöplüğünün yol açtığı
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/65) (Başkanlığa geliş tarihi :
15.4.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
17 Nisan
2003 Perşembe
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68 inci Birleşimini açıyorum.
III. - Y O
K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağım.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, 3 arkadaşıma gündemdışı
söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet
bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, Türkiye'de deniz
turizminin sorunlarıyla ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili İnci Özdemir'e
aittir.
Sayın Özdemir, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
İstanbul Milletvekili İnci Gülser Özdemir'in, Türkiye'de deniz turizminin
sorunları ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
İNCİ GÜLSER ÖZDEMİR (İstanbul)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok ciddî ve ivedi kaynak arayışı içerisinde
bulunduğumuz şu günlerde dikkatinizi bir konuya çekmek istiyorum.
Yeni kaynaklar ararken yapacağımız ilk iş,
ülkemizin potansiyel imkânlarına bakmaktır. Cenabı Allah'ın Türk yurduna
bahşettiği, ama, nedense bugüne kadar farkına varılmamış, farkına varılmışsa
da, gerektiği kadar önem verilmemiş kaynaklarımız vardır. Borcu borçla çevirmek
gibi felakete gidebilecek bir yol yerine, hiç geç kalmadan Türkiye'nin uyuyan
devlerini uyandırmalıyız diye düşünüyorum.
Ülkemizin en önemli kaynaklarından birisi
deniz turizmidir. 8 500 kilometrelik kıyı şeridimize bakan denizlerimiz,
dünyanın en nadide, en cezbedici, en güzel coğrafya parçalarıdır. Türkiye
kıyıları, bir görenin bir daha görmek ve yaşamak arzusuyla yanıp tutuşacağı
kadar muhteşem doğal güzellikleri barındırmaktadır. İçerisinde yat turizmi,
marinacılık, kruvaziyer turizmi, su sporları ve dalış turizmi faaliyetlerini
barındıran deniz turizmi, aslında, genel anlamda turizm sektörünün temel
dalıdır.
Ülkemize gelen her 100 turistin 70'inin
gelme nedeni denizlerimiz ve kıyılarımızdır; fakat, maalesef, bugüne kadar bu
müthiş kaynaktan yeterince yararlanamadık. Oysa, azıcık bir çabayla, sadece
deniz turizmi yılda 5 milyar dolar döviz geliri sağlayabilirdi. Düşününüz ki,
yüksek yaşam standardına sahip 350 milyonluk Avrupa, bir yanda 200 milyonluk
petrol zengini Arap âlemi, diğer yanda açılım içindeki 250 milyonluk Rusya Federasyonu
ve bunların ortasında dünyanın incisi Türkiye; ancak, ne acıdır ki, sektördeki
bilinçsizlik, eğitim eksikliği ve devlet eliyle sektörün önüne konulan
engeller, deniz turizminin hak ettiği yerde olmayışına ve bu sektörden elde
edilen gelirin düşük kalmasına neden olmuştur.
Oysa, biz istesek de istemeksek de, her
türlü uygun koşulun en mükemmel biçimde bir arada olduğu tek ülke olan Türkiye,
21 inci Yüzyılda dünya yat turizminin doğal merkezi olacaktır.
Türkiye'de turizm anlayışı, turizmin tamamlayıcı
unsuru olan konaklamayı aslî unsur kabul etmekte, ana amaç olan unsurları ise
tali faktörler olarak görmektedir. Turisti öncelikle cezbeden şey, o ülkenin
tarihî, kültürel, dinî ve doğal güzellikleridir. Bu motifler için gelen
turistlerin konaklaması, sadece tamamlayıcı unsurlardır.
Evet, deniz turizmini harekete geçirmek
zorundayız. Bunun için neler yapılmalıdır; bunun için, liman ücretlerinin ve
akaryakıt ücretlerinin düşürülmesi gerekmektedir; marina yatırımlarının
tamamlanması ve yeni marinaların yapılması gereklidir. Bunun için, yat
turizminin ve su sporlarının desteklenmesi, çok önemli bir potansiyeli
bünyesinde barındıran turizme uygun sörf alanları ve dalış alanlarının hizmete
sokulması da gerekmektedir.
Bugün dünyanın en çok tercih edilen
turisti, kuruvaziyer gemi yolcusudur; çünkü, bu çok lüks gemilerde seyahat eden
turistler, gelir düzeyi çok yüksek kişilerdir. Bu kişiler, gittikleri ülkelerde
sınırsız denilecek ölçüde harcama yapmaktadırlar.
Türkiye, doğal yapısı, dinî ve kültürel motifleriyle,
kuruvaziyer turizmin cazibe merkezi, limanlarımız ise, önemli uğrak
noktalarıdır; ancak, geliniz görünüz ki, liman ücretlerinin pahalılığı
nedeniyle, ülkemiz, kuruvaziyer gemilerin uğrak noktası olmaktan çıkmaktadır.
Büyük bir dar görüşlülükle, bir gemiden tonajına bağlı olarak elde edeceğimiz
60 000 ilâ 125 000 doları kamu geliri olarak gördüğümüz bu gemilerin
yolcularının sahilde bırakacakları milyonlarca doları hesap edemediğimiz de
ayrıca çok acı bir gerçektir.
İstanbul'un içerisinde birer çirkinlik
abidesi olarak durmakta bulunan Türkiye Denizcilik İşletmeleri Salı Pazarı ve
Devlet Demiryolları Haydarpaşa Limanları, hiç gecikmeksizin, kuruvaziyer
turizmin emrine sunulacak rekreasyon alanlı, turizm kompleksli limanlara derhal
dönüştürülmelidir.
Marinalarımız sayıları ve imkânları
itibariyle yeterli hale getirilmelidir. Ülkemiz karasularında yapılan ve
dünyada büyük ses getiren uluslararası yat rallilerine katılım taleplerini
karşılamak anlamında, özellikle, Karadeniz ve Ege'de büyük kapasiteli
marinalara ihtiyaç vardır.
Çok ciddî ekonomik öneme sahip marina
yatırımlarımızı, SİT alanları, ÇED raporları gerekçeleriyle engelliyoruz. Kimi
yatırımları ise, yatırımcıların işini kolaylaştırmanın aksine, bunları 10-11
yıl sürecek bürokratik eziyetlerle baş başa bırakıyoruz.
Amatör denizciliği zevkli bir hale
getirmek ve insanlarımızın, kendi kıyılarımızdan, kendi denizlerimizden,
iklimimizden yararlanmasını engellemek için, önlerine, karmaşık, içinden
çıkılmaz ve hatta, yerine getirilmesi imkânsız mevzuatlar koyuyoruz....
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İNCİ GÜLSER ÖZDEMİR (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özdemir, buyurun.
İNCİ GÜLSER ÖZDEMİR (Devamla) - Deniz
turizminde başarılı olmanın şartlarından birisi ve de en önemlisi, denizcilik
olgusunun yaşamsal önemini bütün boyutlarıyla kavramaktır.
Diğer önemli bir husus da, denizlerimizin
temizliği, doğanın korunması için her türlü önlemin alınması ve alınmış
önlemlerin de acilen hayata geçirilmesidir. Deniz turizmini halkımızla, sivil
toplum örgütlerimizle, yerel yönetimlerimizle ve en nihayet devletimizle
birlikte bir denizci ruhu içerisinde kavradığımızda, inanıyorum ki, sorun çözüm
yoluna girecek, Türkiye ciddî kaynaklara kavuşacaktır.
Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci
söz, Avrupa Konseyinin çalışmalarıyla ilgili söz isteyen Ankara Milletvekili
Ayşe Gülsün Bilgehan'a aittir.
Sayın Bilgehan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2. - Ankara
Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, Avrupa Konseyinin çalışmalarına ilişkin
gündemdışı konuşması
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 3 Kasım seçimlerinin ardından, onurlu, ama, ağır sorumluluk
taşıyan görevler üstlendik. Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu bu buhranlı
dönemde, hepimiz üzerimize düşen yükümlülükleri gereği gibi yerine getirmeye
çalışıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurul
çalışmaları dışında, bazı arkadaşlarımız da yurt dışındaki uluslararası
kurullarda Türkiye'yi temsil ediyorlar. Ne yazık ki, onların çalışmalarından
pek sık haberdar olamıyoruz. Oysa, geleceğimizi ilgilendiren pek çok konu, bu
platformlarda konuşuluyor.
Ülkeler, temsilcileri vasıtasıyla
birbirlerine uluslararası toplantılarda daha kolay ulaşıyor, özelliklerini,
sorunlarını öğreniyor, hatta buralarda, birkaç yetkili kişinin görüşüyle,
tarihe yön verecek, belki halkların kaderini çizecek kararlar alınıyor. Bu
yüzden, milletvekillerimizin yurt dışındaki etkinliklerinin bizlere daha sık
duyurulmasının dünya gündemini izleme açısından yararlı olacağını sanıyorum.
Ben, bugün, bu amaçla, sizlere, üyesi
bulunduğum Avrupa Konseyinin çalışmaları hakkında bilgi vermek üzere söz aldım.
Avrupa Konseyi, İkinci Dünya Savaşından
sonra Avrupa'daki gerginliğin ve çatışmanın yerini güven ve işbirliğinin alması
için kurulmuş olan ilk ve en önemli kuruluş. 1949'da 10 Avrupa ülkesi anlaşma
imzalamışlar.
Avrupa Konseyi; insan hakları, hukukun
üstünlüğü, çoğulcu demokrasi ilkelerini korumak ve güçlendirmek, azınlıklar,
ırkçılık, hoşgörüsüzlük ve yabancı düşmanlığı, uyuşturucu madde ve çevre
sorunlarına çözüm aramak ve Avrupa kültürel benliğinin oluşmasına ve
gelişmesine katkıda bulunmayı hedefliyor. Konseyin, diğer Avrupa kurumları
üzerinde önemli saygınlığı ve etkisi var.
44 ülkenin bulunduğu Konseyin Parlamenter
Meclisi, 306 üyeden oluşuyordu; geçen dönemde kabul edilen Sırbistan ile bu
sayı arttı; soğuk savaşın sona ermesinin ardından Rusya ve Kafkasya
Cumhuriyetlerinin de katılımıyla, en geniş Avrupa platformu olarak biliniyor.
Türkiye, Konseyde 1950 yılından beri
kurucu üye olarak yer alıyor. Pek çok değerli parlamenterimiz bu köklü kurumda
deneyim kazanmışlar, ülkemizin çıkarları için mücadele vermişlerdir. Ama, ne
tuhaftır ki, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, üye ülkelerin taahhüt ve
yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğinin incelenmesi amacıyla 1995
yılında bir denetim mekanizması oluşturmuş ve esasında, merkezî ve Doğu Avrupa
ülkeleri için başlattığı bu sürece, en eski üyelerinden biri olan Türkiye'yi de
katmıştır. Böylece, ülkemizdeki demokrasi ve insan hakları konularındaki
ilerlemeler denetim altına alınmıştır.
Zaman zaman raportörler inceleme yapmak
için gelmektedirler. Türkiye'nin bu denetim sürecinden çıkabilmesi, Avrupa
Birliğine adaylık için en önemli işareti oluşturacaktır. Türk delegasyonu
olarak ilk hedefimiz, bunu en kısa zamanda sağlamaktır.
Bunun yanında, Avrupa Konseyi bünyesinde
bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, geçen yıla kadar, Türkiye'yle ilgili
olarak 308 ihlal kararı vermiştir; bunların 295'i aleyhimize, 13'ü ise
lehimizedir. Ülkemiz, bugüne kadar, aleyhine sonuçlanan başvurular için,
toplam, yaklaşık 9,5 milyon dolar tazminat ödemiştir. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin 1998 yılında sonuçlandırdığı Loisidiu davasında ödenmesine
hükmettiği 875 000 dolar ödenmemiştir ve Avrupa Konseyi ile ilişkilerimizde bir
sorun oluşturmaktadır; ancak, ilkbahar dönemi genel kurulunda, Türkiye'nin Irak
savaşında aldığı tavırla büyük itibar kazandığını da gözlemledik. Olağanüstü
gündemle bütün bir gün süren Irak oturumunda, büyük çoğunlukla, savaş karşıtı
bir rapor yayımlandı ve asamble, önleyici savaş adına yürütülen Irak'a
müdahalenin son elli yılın barış ve istikrarını tehlikeye atması endişesini
dile getirdi, ihtilafın çözümünün yeniden Birleşmiş Milletlere bırakılmasını
önerdi; bu arada, Türkiye'ye de olumlu bir atıf yaparak Irak'la sınırı bulunan
tek Avrupa Konseyi üyesi ülke olarak gerekli desteği sağlayacağını belirtti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bilgehan, size 1 dakika
eksüre vereceğim efendim; lütfen, tamamlayın.
Buyurun.
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, son oturumda görüşülen konulardan bir tanesi, benim de
çalışmalarına katıldığım, Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonunun hazırladığı, töre
cinayetleriyle ilgili bir rapor oldu. Bu önemli insanlık suçunun önlenebilmesi
için, tüm ülkelere çağrı yapıldı. Biz, Cumhuriyet Halk Partili kadın milletvekilleri
olarak, Sayın Oya Araslı'nın bu sorunla ilgili Türk Ceza Kanununun 462 nci
maddesinin iptalini talep eden bir yasa teklifini zaten Meclise sunmuştuk. Bu
maddenin yürürlükten kaldırılması için gerekli desteğin tarafınızdan
verileceğinden eminim.
Avrupa Konseyi Türk Delegasyonunun
çalışmaları, bir iktidar-muhalefet ayrışmasını aşarak, uygar bir çerçeve içinde
bugüne kadar yürümüştür. Avrupa Birliğiyle bağlantısı dikkate alınarak, Sayın
Meclis Başkanımızın da, etkinliklerimizi gereğince sürdürebilmek için şart olan
katkılarını esirgememesini diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, birlikte
çalıştığım Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin Türk üyeleriyle birlikte,
hepinize, beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Bugün, kuruluşunun 63 üncü
yılında, efsaneleşmiş eğitim kurumları köy enstitülerini bir kez daha anarak,
beni dinlediğiniz için tekrar teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bilgehan, teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü
söz, akut solunum yetersizliği sendromuyla ilgili söz isteyen, Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi'ye aittir.
Sayın Tanrıverdi, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
3. - Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, akut solunum yetersizliği sendromu (SARS)
hastalığına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi
Gönül’ün cevabı
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; SARS hastalığının yayılması ve
ölümlere neden olmaya başlaması nedeniyle, akut solunum yetersizliği sendromu
ve alınması gereken önlemler üzerine görüşlerimi açıklamak amacıyla gündemdışı
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
birkaç haftadan beri, basında, radyoda ve televizyonlarda, akut solunum
yetersizliği sendromuyla, halk arasında kısa adı söylenen SARS'la ilgili
haberler yer almaktadır. Bu haberler ilk zamanlarda tedirginlik yaratmakla
birlikte, özellikle hastalığın yayılma istidadı göstermesi ve ölümlere neden
olmasıyla birlikte, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, sağlık, turizm,
ticaret gibi sebeplerle, dikkat çekmeye ve endişelere sebebiyet vermeye
başlamıştır.
Konuyla ilgili olarak, ticaret ve turizm
açısından hastalığın sebebiyet verdiği sonuçlar hakkında, kamuoyunda olumlu
olumsuz pek çok değerlendirmeler yapılmaktadır. SARS hastalığının, özellikle
tekstil ve turizm sektörümüzü etkilediği, hastalığa karşı alınan önlemler
nedeniyle, Türk tekstil firmalarının üretim ve satışlarında, turizm
rezervasyonları ve turizm hareketlerinde ülkemiz lehine olumlu gelişmeler ve
artışlar olduğu ifade edilmektedir.
Dünya çocuklarının bir araya geldiği ve
kaynaşmasına vesile olan, uluslararası nitelik arz eden 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle, hastalığın görüldüğü ve hastalık tehdidi
altında bulunan ülkelerden çocukların ülkemize gelmeleri de mümkün
olamamaktadır. Bu ve benzeri nedenlerle, halkın ilgi ve endişelenmesine
sebebiyet vermesi bakımından konuyu sizlerle paylaşmak istedim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya
Sağlık Örgütü tarafından 1 Nisan 2003 tarihinde yapılan açıklamaya göre, SARS
vaka araştırması yapılırken, şüpheli veya muhtemel olaylar değerlendirmeye
alınmaktadır. Bu vaka ayırımına göre; 38 derecenin üzerinde yüksek ateş, baş
ağrısı, kas güçsüzlüğü, kas ağrısı, iştah kaybı, titreme, kuru öksürük, kısa
aralıklarla soluk alıp verme ya da solunum zorluğu belirtilerinden bir ya da
birkaçının olması, SARS teşhisi konan bir kişiyle belirtilerin ortaya çıktığı
10 gün içinde yakın temas ve otopsinin yapılmamış olduğu ölüm vakası, SARS ile
etkilenmiş bir bölgenin ziyaret edilmiş olması ve SARS ile etkilenmiş bir
bölgede yaşıyor olmak gibi durumlar, şüpheli olaylar arasında
değerlendirilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütünün araştırmaları
sonucunda, kesin olmamakla beraber, hastalığa sebep olan virüsün, korona virüs
ailesine ait olduğunu gösterir veriler mevcuttur. SARS virüsünün bir insandan
diğerine bulaşması için, virüsü taşıyan kişiyle yakın temasta bulunulması
gerekir. Bununla birlikte, virüsü taşıyan kişilerin vücut sıvılarıyla da
bulaştığı söylenmektedir. Damlacık şeklinde hava yoluyla bulaşan hastalığın, bu
zamana kadar, çoğunlukla, SARS hastalarıyla ilgilenen hastane çalışanları ile
bu hastaların yakın akrabalarında ortaya çıktığı tespit edilmiştir. SARS
virüsünün, influenzadan daha az bulaşıcı olduğu, canlılık süresininse 2 ilâ 7
gün olduğu da bilinmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Dünya Sağlık Örgütü,
2 Nisan 2003 tarihinden sonraki açıklamalarında, uluslararası seyahatlerin
durdurulması veya kısıtlanmasına gerek görmemekle beraber, yolculara
önerilerini güncellemiş ve hastalığın birçok ülkeye yayılmasını önlemek için,
Çin, Hong Kong ve Çin'in Guangdang eyaletine seyahat edecekler için, zorunlu
değilse, geçici süreyle seyahatlerini ertelemelerini önermeye başlamıştır. Yine
aynı bölgelerden başka ülkeye geçecek uçaklar için, eğer o ülkeye girecek yolcu
yoksa, bu bölgeden transit geçmelerini özellikle önermektedir.
Yakın zamanda, hastalığın görüldüğü
ülkelere seyahat edenlerin Sars etkenine maruz kalmış olması ihtimaline karşı,
dönüşte, en az 10-14 gün süreyle sağlık kontrolü altında bulunmaları da
önerilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Dünya Sağlık Örgütü, Uzakdoğu ülkelerinin bulunduğu coğrafya dışındaki
seyahatler nedeniyle, başka kıtalardaki ülkelerde de SARS hastalığının
görüldüğünü rapor etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi, size 1 dakika
eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Dünya genelinde,
18 Mart 2003 tarihi itibariyle tespit edilen toplam vaka sayısı 219 idi;
bunlardan 4'ü ölümle sonuçlanmıştı. Bazı ülkelerde, 9 Nisan 2003 tarihi
itibariyle vaka ve ölüm gerçekleşmesi ise şöyledir: Çin'de 1 418 vaka, 64 ölüm;
Hong Kong'da 1 232 vaka, 56 ölüm. Yani, 16 Nisan 2003 tarihi itibariyle, 18
ülkede, toplam 3 235 SARS vakası görülmüş ve toplam 154 ölüm vakası meydana
gelmiş, yine toplam 1 515 kişi tedavi edilerek hastalıktan kurtulmuştur. Hasta
ve ölüm sayısı, her geçen gün artma eğilimi göstermektedir. Hemen hemen her
gün, bu hastalık sebebiyle, 8-10 kişi yaşamını yitirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
SARS hastalığının yayılması ve ölümlere neden olmaya başlaması sebebiyle, akut
solunum yetersizliği sendromu ve alınması gereken önlemler üzerine görüşlerimi
açıklamaya çalıştım. Sonu ölümlere varan böyle bir hastalığa karşı devlet ve
millet olarak bilgilenmek ve tedbirli olmak zorunda olduğumuzu hatırlatarak,
Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.
Ayrıca, sözlerimi noktalarken, Manisalılar
olarak, önümüzdeki pazar günü yapılacak olan 463 üncü geleneksel mesir
şenliklerimize hepinizi davet ediyoruz. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Tanrıverdi.
Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere,
Millî Savunma Bakanı Sayın Gönül; buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Uzakdoğu'daki bazı ülkelerde,
38 derece üzerinde ateş, halsizlik, baş ağrısı, kas ağrısı, kuru öksürük,
iştahsızlık gibi belirtilerle seyreden yeni bir hastalık tanımlanmıştır. Akut
solunum yetersizliği sendromu olarak adlandırılan bu hastalık, Uzakdoğu
ülkelerinin bulunduğu coğrafya dışında, seyahatler nedeniyle, Avrupa ve Amerika
kıtalarında da görülmeye başlanmıştır.
Dünya Sağlık Örgütünün raporlarına göre,
SARS, gripten daha yavaş ve daha zor bulaşmaktadır. Gözlemler, uluslararası
seyahatlerin hastalığın yayılmasında en önemli etken olduğunu gösteriyor.
SARS'a neden olan virüsün bir insandan diğerine bulaşması için, virüsü taşıyan
kişiyle yakın temas halinde olmak gerekmektedir. 15 Nisan 2003 tarihi
itibariyle vaka sayısı, tüm dünyada 3 235'e ulaşmıştır. Bugüne kadar, Dünya
Sağlık Örgütünün SARS vaka tanımına uyan hiçbir şüpheli ya da muhtemel vaka
tespiti gerçekleşmemiştir.
SARS'la ilgili olarak, Sağlık Bakanlığınca
alınan önlemler şunlardır:
1- SARS'ın belirtileri, korunma yolları ve
olası bir vakanın ortaya çıkması durumunda, il sağlık müdürlükleri bulaşıcı
hastalıklar şubesi ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının koordinasyonuyla,
bütün sağlık personeli, güncel olarak eğitilmektedir. Bu şekilde, SARS'la
ilgili yanlış bilgilendirmeler önlenmiş olacaktır.
2- Muhtemel SARS vakalarının tespit
edilmesi durumunda izleyecekleri yol haritası, bütün sağlık çalışanlarına
anlatılmıştır. Vakaların nihaî değerlendirilmesi Sağlık Bakanlığı eğitim
hastaneleri enfeksiyon hastalıkları bölümlerinde yapılacak ve şüpheli kişiden
alınacak numuneler, Sağlık Bakanlığı tarafından, Dünya Sağlık Örgütü referans
laboratuvarlarına gönderilecektir.
3- Şüpheli SARS vakası görüldüğü zaman,
ivedi olarak il sağlık müdürlüklerine ve Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık
Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Daire Başkanlığına
bildirilmesi, genelgeyle, bütün illere duyurulmuştur.
4- SARS hastalığının yaygın olarak
görüldüğü bölgelere seyahat yapacak kişilerle ilgili olarak, Dünya Sağlık
Örgütünün 2 Nisan 2003 tarihli açıklamasında "Çin Halk Cumhuriyeti Hong
Kong özerk bölgesi ve Guangdong Eyaletine zorunlu bir neden olmadıkça
seyahatlerin ertelenmesinin uygun olacağı önerilmektedir" ifadesi
kullanılmaktadır. SARS hastalığının yoğun olarak görüldüğü bölgelere seyahat
eden kişilere, Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü tarafından,
havalimanları, deniz ve kara sınırlarında, SARS'la ilgili olarak, gerekli
uyarılar, sözlü ve yazılı olarak yapılmaktadır. SARS hastalığının seyahat
yoluyla ülkemize sıçramaması için, son bir ay süresince, 12 havalimanında, 14
kara hudut kapısında ve 44 liman girişinde, bulaşımı önleyici malzeme, yani
koruyucu maske, eldiven, tulum, galoş, koruyucu gözlük kullanımı eğitimi
verilmekte ve denetimler Dünya Sağlık Örgütünün güncel yayınlarına paralel
olarak yürütülmektedir.
5 - Sağlık Bakanlığı web sayfasında SARS
ile ilgili olarak güncel bilgiler "www.saglik.gov.tr" adresinde
yayınlanmaktadır;.
6 - SARS hastalığının yoğun olarak
görüldüğü ülkelerden, ülkemize ithalat yoluyla giren mal girişlerinin
hastalığın taşınmasında etken olmadığı bilinmektedir. Bu nedenle, Türkiye'ye,
SARS hastalığının yoğun olarak görüldüğü ülkelerden ticarî mal giriş çıkışında
herhangi bir sınırlama uygulanmamaktadır.
7 - Son olarak, Sağlık Bakanlığımızda SARS
hastalığıyla ilgili olarak, eğitim hastaneleri enfeksiyon hastalıkları anabilim
dalı öğretim üyelerinden oluşan Enfeksiyon Hastalıkları Bilimsel Danışma
Kurulu, periyodik olarak toplanmakta ve SARS ile ilgili yeni bilgilerin
dağılımı ve gerekli önlemlerin alınması konusunda görüş geliştirilmektedir.
Keyfiyeti takdirlerinize ve bilgilerinize
sunuyor;ülkemizi ve milletimizi böyle bir beladan koruması için Cenab-ı Hak'ka
sığınıyorum.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 2 adet Meclis
araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Ankara
Milletvekili Mehmet Tomanbay ve 25 milletvekilinin, Hasanoğlan Beldesindeki
Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarının mevcut durumunun araştırılarak
tamamlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/64)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hasanoğlan Beldesi, Ankara'ya 30 kilometre
mesafede, yaklaşık 15 000 insanın yaşadığı, Elmadağ İlçemize bağlı bir
beldedir. Bu beldemiz, esas olarak ününü ilk köy enstitüsünün kurulmasıyla
kazanmış ve daha sonraki yıllarda da bir eğitim merkezi olarak ülkemize
binlerce öğretmen yetiştirmiştir. Hasanoğlan beldesi, bu haklı ünü sayesinde
bir eğitim kenti özelliği kazanmıştır.
Bu özelliği sayesinde eğitim alanında
yapılacak yatırımlarda ilk akla gelen yer Hasanoğlan olmuş ve zaman içinde
beldeye çeşitli yatırımlar yapılmıştır. Bu yatırımların en önemlileri, 1992
yılında temelleri atılan Millî Eğitim Bakanlığı Akademisi ile Ders Aletleri
Yapım Merkezidir. Her iki inşaatın da sözleşmeleri 1992 yılında yapılmış ve
inşaatlar Zekai Dursun İnşaat, Turizm ve Ticaret AŞ'ye ihale edilmiştir. 1992
birim fiyatlarıyla ihale bedeli 95 milyar 77 milyon TL olarak belirlenmiştir.
1992 yılında temeli atılan inşaatlar bir
miktar ilerledikten sonra MEB ile yapımcı firma arasında çıkan sorunlar
nedeniyle duraklamış, daha sonra inşaatları bir süre de Haşemoğlu İnşaat Sanayi
Limited Şirketi sürdürmüştür. Ancak, ne yazık ki, ihale tarihinin üzerinden 10
yılı aşkın bir süre geçmesine karşın inşaatlar bitirilememiş ve bu millî servet
çürümeye terk edilmiştir.
İnşaatlar Hasanoğlan Köy Enstitüsünün
arazisi üzerine projelendirilmiştir. Yine aynı alan üzerinde yapımı daha önce
gerçekleşen ve bir süre kullanımda da bulunan sinema ve müzik salonu da
bulunmaktadır. MEB'na bağlı olan bu tesisler de, aynen MEB Akademisi ile Ders
Aletleri Yapım Merkezi gibi işlevsiz bir şekilde çürümeye terk edilmiştir.
İnşaatlar, kabası bitmiş vaziyette durmaktadır. Bugünün fiyatlarıyla her üç
yatırımın bedelinin trilyon liralarla ölçülebildiği bilinmektedir.
Yıllardan beri sürdürülen yolsuzluk ve
talan ekonomisinin bir önemli örneği durumunda bulunan bu üç büyük yatırımın
hızla bitirilmesi büyük bir işsizlik sıkıntısı içinde bulunan Hasanoğlan
Beldesi ve ülkemiz açısından çok büyük önem arz etmektedir. Bu inşaatların
tamamlanmaya başlanmasıyla birlikte bir yandan beldeye ekonomik açıdan büyük
bir hareketlilik gelecek ve öte yandan da belde ve ilçede çekilen işsizlik
sorunu önemli oranda çözülecektir.
Beldede yapımının yıllardır tamamlanmaması
nedeniyle vatandaşların da tepkisini çeken bu ulusal servetin:
-Yıllardan beri tamamlanamamasının altında
yatan nedenlerin açığa çıkarılması,
-İhmalleri nedeniyle vatandaşın
vergilerinin heba edilmesinin sorumlularının saptanması,
-Başlangıç amaçları dahilinde
kullanılmaları olanaklı değilse, daha verimli olarak hangi amaçlar çerçevesinde
kullanımlarının uygun olacağının belirlenmesi,
-Böylelikle çürümeye terk edilmiş bu
ulusal servetin bir an önce yeniden hem ilçe hem de ülke ekonomisine
kazandırılması amacıyla gerekli önlemlerin alınması için, Anayasanın 98 inci ve
İçtüzüğün ilgili maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1-Mehmet Tomanbay |
(Ankara) |
2-Sıdıka Aydoğan |
(İstanbul) |
3-Mustafa Gazalcı |
(Denizli) |
4-Necati Uzdil |
(Osmaniye) |
5-Mehmet
Küçükaşık |
(Bursa) |
6-Şevket
Gürsoy |
(Adıyaman) |
7-Uğur
Aksöz |
(Adana) |
8-Zekeriya
Akıncı |
(Ankara) |
9-Mehmet
Parlakyiğit |
(Kahramanmaraş) |
10-Gökhan
Durgun |
(Hatay) |
11-Özlem
Çerçioğlu |
(Aydın) |
12-Vezir
Akdemir |
(İzmir) |
13-Hasan
Aydın |
(İstanbul) |
14-Hüseyin
Ekmekçioğlu |
(Antalya) |
15-Hasan
Fehmi Güneş |
(İstanbul) |
16-Erdal
Karademir |
(İzmir) |
17-Yılmaz
Kaya |
(İzmir) |
18-Feridun Ayvazoğlu |
(Çorum) |
19-Ahmet Ersin |
(İzmir) |
20-Mehmet Yıldırım |
(Kastamonu) |
21-Fikret Ünlü |
(Karaman) |
22-Hüseyin Bayındır |
(Kırşehir) |
23-Feridun Fikret Baloğlu |
(Antalya) |
24-Nail Kamacı |
(Antalya) |
25-Mehmet Boztaş |
(Aydın) |
26-Mehmet Semerci |
(Aydın) |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2. - İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir ve 42 milletvekilinin, İzmir-Harmandalı Çöplüğünün
yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/65)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İzmir'in geniş toplu konut alanı olan
Harmandalı'nın kuzeydoğusunda bulunan binlerce konut ve Egekent sınırları
içinde bulunan çöp fabrikası, çevreye verdiği zarardan dolayı büyük sağlık
sorunlarına yol açmaktadır.
İzmir gibi metropol bir kentte toplanan
tonlarca çöpün, toplu konut alanı bulunan bir bölgeye dökülüp, burada bulunan
fabrikada mamul hale getirilirken çevreye saçtığı atıklardan dolayı salgın
hastalıklara sebep olmaktadır.
Bu bölgede yaşayan vatandaşlarımızın ciddî
boyutta rahatsızlığı söz konusudur. Çöplerin, çevreye ve insan sağlığına zarar
vermeyecek bir bölgeye taşınması ve son teknoloji kullanılarak zararın en
asgarî düzeye düşürülmesinin uygun olacağını düşünmekteyiz.
Bu nedenle, belirttiğim sorunların ve
çözüm yollarının belirlenebilmesi için Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis araştırmasının açılmasını arz ve teklif ederiz.
1.- Vezir Akdemir |
İzmir |
2.- K. Kemal Anadol |
İzmir |
3.- Abdürrezzak Erten |
İzmir |
4.-
Türkan Miçooğulları |
İzmir |
5.-
Enver Öktem |
İzmir |
6.-
Sedat Uzunbay |
İzmir |
7.-
Mustafa Erdoğan Yetenç |
Manisa |
8.- Berhan Şimşek |
İstanbul |
9.- Yılmaz Kaya |
İzmir |
10.- Ahmet Ersin |
İzmir |
11.- Erdal Karademir |
İzmir |
12.- Ensar Öğüt |
Ardahan |
13.- Orhan Sür |
Balıkesir |
14.- Hüseyin Bayındır |
Kırşehir |
15.- Muharrem Toprak |
İzmir |
16.- Feridun Ayvazoğlu |
Çorum |
17.- Hasan Aydın |
İstanbul |
18.- Hüseyin Ekmekçioğlu |
Antalya |
19.- Özlem Çerçioğlu |
Aydın |
20.- Sıdıka Aydoğan |
İstanbul |
21.- Muharrem Kılıç |
Malatya |
22.- Gökhan Durgun |
Hatay |
23.- Mehmet Tomanbay |
Ankara |
24.- Mehmet Parlakyiğit |
Kahramanmaraş |
25.- Uğur Aksöz |
Adana |
26.- Mehmet Yıldırım |
Kastamonu |
27.- Ömer Zülfü Livaneli |
İstanbul |
28.- Fikret Ünlü |
Karaman |
29.- Mustafa Gazalcı |
Denizli |
30.- İsmet Atalay |
İstanbul |
31.- Mehmet Ali Arıkan |
Eskişehir |
32.- Hasan Fehmi Güneş |
İstanbul |
33.- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
Ankara |
34.- Bayram Ali Meral |
Ankara |
35.- Mustafa Sayar |
Amasya |
36.- Abdulkadir Ateş |
Gaziantep |
37.- Enis Tütüncü |
Tekirdağ |
38.- Ali Oksal |
Mersin |
39.- Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
40.- Zekeriya Akıncı |
Ankara |
41.- Naci Aslan |
Ağrı |
42.- Mehmet Boztaş |
Aydın |
43.- Mehmet Semerci |
Aydın |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerine alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına
dair bir önerge vardır; okutuyorum:
C) TEZKELER
VE ÖNERGELER
1. - Manisa
Milletvekili Nuri Çilingir’in (6/313) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/46)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 147 nci sırasında yer alan (6/313) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Nuri
Çilingir
Manisa
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun,
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
V. -
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - 4811
Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin, 48 saat
geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" bölümünün 2 nci sırasına alınmasına ilişkin AK Parti Grubu
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 17 Nisan 2003 Perşembe
günü yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, aşağıdaki Grup önerimizin Genel Kurulda okunarak oylanmasını
saygılarımla arz ederim.
|
Eyüp
Fatsa |
|
Ordu |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
Grup Önerisi:
Genel Kurulun 17 Nisan 2003 Perşembe günkü
birleşiminde, 121 sıra sayılı "4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı
Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin, 48 saat geçmeden, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
bölümünün 2 nci sırasına alınmasının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun onayına sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneri üzerinde, aleyhte, İzmir
Milletvekili Sayın Oğuz Oyan söz istemişlerdir.
Sayın Oyan, buyurun.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, yeniden, aynı konu üzerinde görüşüyoruz; bir Danışma Kurulu kararının,
Danışma Kurulundan oybirliğiyle geçmemesi üzerine, Genel Kurulun görüşüne
başvurulması söz konusudur.
Niçin geçmiyor; bir kere, bizim, burada,
önem verdiğimiz üç temel mesele var. Genel Kurulun, tabiî, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin; ama, bu arada Genel Kurulun, demokratik tartışma kültürü itibariyle
çalışması için birkaç temel nokta vardır. Bu konuda mutabık olmak için çok
fazla çabaya gerek yoktur diye düşünüyoruz. Bunlardan bir tanesi, İçtüzük
hükümlerine uymaktır. İçtüzük hükümlerine uymak da, istisnaları kural haline
getirmemekten geçiyor. Nedir bu İçtüzük hükümlerinin kuralı; 48 saat geçmeden,
komisyondan çıkmış tasarıların Genel Kurula getirilmemesi. Bu, belki, bir tek
maddeli bir tasarıda çok büyük sorun çıkarmayabilir; ama, dün tartıştığımız
gibi 40 maddelik bir tasarıda, milletvekillerinin, bunu, öğrenme sürecini
aksatan bir mekanizmaya sokuyor ve biz, burada, gerçekten, yasama organına
katkı sağlama konusunda, milletvekili olarak görevimizi yapamaz duruma
düşüyoruz. Birincisi bu; İçtüzük hükümlerine uymamız gerekiyor.
İkincisi: Burada, yasama faaliyetlerini
düzenleyen bir yöntem olarak İçtüzüğü de, keyfî olarak ve antidemokratik olarak
değiştirmemek gerekiyor. İkinci titizliğimiz bu noktadadır. O nedenle de, 91
inci maddenin, antidemokratik biçimde -dün burada konuşulduğu ve daha önce
muhalefet saflarında olan AKP'li milletvekilinin değindiği gibi-
değiştirilmemesi gerekiyordu. Umuyoruz, bunun, yakın zamanda düzeltilmesi
sağlanır.
Üçüncüsü de: Danışma Kurulunun, ciddî bir
uzlaşma mekanizması olarak çalışması gerekiyor. Örnek vereyim, biz, Danışma
Kurulu önerisi olarak getirip, burada ne karar aldık; salı günlerini denetim
günü olarak seçtik. Bu bir Danışma Kurulu kararıdır. Şimdi, bunun
değiştirilmesi yönünde, giderek bunun istisna olması yönünde eğilimler
görüyoruz; salı gününü de, denetim günü olmaktan çıkaran eğilimler görüyoruz.
Bunu, burada, kayda geçsin diye söylüyorum. Bunun da, tehlikeli, bizim yasama
organı olarak yürütmeyi denetleme işlevimizi aksatan bir süreç olacağını
özellikle dikkatinize sunmak istiyorum.
Bugün, burada görüşülmesi -iktidar
çoğunluğuyla- birazdan karara bağlanacak ve muhtemelen de görüşülecek olan yasa
tasarısı, bilindiği gibi, Cumhurbaşkanı tarafından geri döndürüldü, ikinci kez
görüşülecek. İkinci kez görüşülürken, mutat olana aykırı olarak bir değişiklik
yapılıyor; çünkü, şimdiye kadar, geri dönen bütün kanunları aynen geçirme
geleneğimiz vardı Mecliste. Şimdi, bir değişiklik yapılıyor. Bu değişiklik
yapılınca, tasarının, bugün, sadece muhalefetin değil, belki, İktidar Partisi
milletvekillerinin de daha uygun göreceği bir şekle büründüğünü düşünüyorum.
Burada, bir iki söz etme fırsatı da var. Niye karşı çıkıyoruz: Yani, kalan
biçimiyle vergi barışına, bazı bölgelerde vergi matrah indirimlerinin farklı
uygulanması konusunda bir itirazımız olduğundan değil; çünkü, biz, bu yönde bir
önergeyi, bu tasarı komisyonda ilk kez görüşülürken biz getirmiştik zaten, ama
kabul görmemişti. Onun üzerine, burada, bir başka tasarı görüşülürken
"vergi paketi 1" adı altında görüşülen pakette, iktidar kanadı, bu
değişikliği getirmek istedi; ama, bu, İçtüzüğe aykırıydı, olmadı; ertesi gün,
bir yasa önerisi olarak geldi; ama, bu,
yasa önerisi olarak gelirken de, komisyonda, ne yazık ki, bu 30 günlük sürenin
20 güne indirilmesi meselesi milletvekillerinin dikkatinden kaçırıldı. Yani,
burada, sadece Muhalefet Partisi değil, İktidar Partisi milletvekilleri de, bu
20 günü, aslında, 20 günlük süre uzatımı olarak algıladılar ve yanılgıya
düştüler. Yani, burada yanıltılan İktidar Partisi milletvekillerinin daha büyük
bir çoğunluğu oluşturduğunu söylemek isterim.
Bir anlamda da şunu söylemek istiyorum:
Burada, her ne kadar, hükümetin ya da Maliye Bakanının bir önergesi biçiminde
gelmemiş olsa da; yani, vergi denetmenlerini, müfettişlerini, hesap uzmanlarını
by-pass etme yönünde, onların raporlarını hiçe sayma yönünde bir önerge,
doğrudan Maliye Bakanı tarafından getirilmemiş olsa bile, bizzat o makam
tarafından, bazı milletvekillerine böyle bir önerge verilmesi salık verilmiş ve
nitekim, hükümetin olumlu oyuyla -evet, biz bunu kabul ediyoruz oyuyla- bu
önerge kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Maliye Bakanının, sağda solda
"efendim, okuma-yazmaları yok mu; bunu bilseydiler; zaten bu önergeyi biz
getirmedik, milletvekilleri getirdi" demek gibi bir kaçış noktası yoktur.
Bugün geri çekilen önergenin geri
çekilmesi de iyi niyetten olmamaktadır. Bunun geri çekilmesi, bunun
işlerliğinin kalmaması dolayısıyladır; çünkü, eğer burada yer alsaydı,
Cumhurbaşkanının bunu onaylama süresi içinde bu zaten hükümsüz kalacaktı.
Dolayısıyla, bugün atılan geri adım, şirket kayırma mantığından atılan bir geri
adım değildir; bu geri adım, bunun artık hükümsüz kalacağının anlaşılmış
olmasından dolayıdır. Dolayısıyla, Balıkesir'de SEKA fabrikasını Albayraklara 1
000 000 dolara satma zihniyetiyle, yine aynı şirket ve benzerlerini kayırmaya
dönük, süreyi 30 günden 20 güne çekerek ve bizzat teftiş kurulu raporlarını
hiçe sayarak yapılan anlayış, aslında geri adım atmamıştır; bunun altını çizmek
istiyorum.
Biz, bu nedenle, burada, bugün, hem
Danışma Kurulunda bu tür önerilerin 48 saat geçmeden buraya getirilmesine karşı
çıktığımız için hem de bu netameli yasanın bu yönlerine dikkati çekmek için
karşı oyumuzu kullandık. Bu konuda, umarım, Genel Kurulu aydınlatma görevimizi
yerine getirmişizdir.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Oyan, teşekkür ediyorum.
Önerinin lehinde, Sayın Eyüp Fatsa;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Danışma Kurulunda, 121 sıra sayılı
olarak basılıp dağıtılan ve Cumhurbaşkanımız tarafından bir kere daha
görüşülmek üzere Meclise iade edilen kanunun, komisyondan geçtikten sonra 48
saat süre dolmadığı için, Danışma Kurulu kararıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirilmesini ihtiva eden bir talebimiz oldu; ancak,
Danışma Kurulunda bir mutabakat sağlanamadığı için, biz, önerimizi Genel Kurula
getirdik. Önerimizin lehinde konuşmak üzere huzurlarınızdayım.
Değerli arkadaşlar, iade edilen bu kanunla
ilgili lehte, aleyhte çok şey söylendi. Herkesin haklı düşünceleri, talepleri,
tarafları olabilir; ama, dün, Plan ve Bütçe Komisyonumuz, bununla ilgili
tepkileri de, beklentileri de dikkate alarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın da iade
gerekçelerini gözönünde tutarak bir karar vermiştir. 4811 sayılı Vergi Barışı
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci ve bu
maddeyle bağlantılı 3 üncü maddesini, Cumhurbaşkanımız, bir kere daha
görüşülmek üzere, biliyorsunuz, iade etmişti. Kanunun 2 nci maddesi, Plan ve
Bütçe Komisyonu görüşmelerinde reddedilmiş ve kanunun diğer maddeleri de aynen
kabul edilmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonu, büyük bir çoğunlukla, 2 nci maddenin
hukuksal temelden yoksun olduğu ve kamu yararıyla bağdaşmadığı tespitini
yaparak maddeyi reddetmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, iade nedeniyle örtüşen
bir karar alınmış, bir ihtisas komisyonu olarak Plan ve Bütçe Komisyonumuzun bu
değerlendirmesini biz de Grup olarak yerinde bulmaktayız.
2 nci madde düzenlemesinin hukukîlik
ilkesine uygun olmadığının yanı sıra, güven duygusunu zedeleyeceği ve gelir
azaltıcı bir etki ortaya çıkaracağı endişesi, yaptığımız tetkikler sonucunda
artmıştır. İade gerekçesinin uygun haliyle görüşülüp kabulünün sağlanması
temennisiyle Grup önerimizi gündeminize getirdik.
Önerimizin lehinde oy kullanacağınız
umuduyla, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Fatsa, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - İş
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/534) (S. Sayısı : 73)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2 nci sıraya alınan, 4811 Sayılı Vergi
Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003
tarihli ve 4840 sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
2. - 4811
Sayılı Vergi Barışı Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/559) (S.Sayısı:121) (1) (2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 121 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı
Kanunun 2 nci maddesi ve bu maddeyle bağlantısı nedeniyle 3 üncü maddesi,
Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak, bir daha görüşülmek üzere, bu hususta
gösterilen gerekçeyle birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.
Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci
fıkrasında "...Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye
Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir" hükmü
ile İçtüzüğümüzün 81 inci maddesinin son fıkrasında da "Cumhurbaşkanınca
kısmen uygun bulunmayan kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin
görüşülmesine, kanunun görüşmelerine başlamadan önce, Genel Kurulca görüşmesiz
karar verilebilir" hükmü yer almaktadır. Bu hükümlere göre, geri
gönderilen kanunun bütün maddelerinin veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun
bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına bağlıdır.
Kanun, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmüş ve Komisyon, Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak geri gönderilen 2
nci maddeyi metinden çıkarmıştır. Cumhurbaşkanınca, kanunun 2 nci maddesiyle
bağlantısı nedeniyle geri gönderilen 3 üncü maddesi, Plan ve Bütçe
Komisyonunca, 2 nci madde olarak kabul edilmiştir. Kanunun sadece bu 2 nci
maddesinin dahi görüşülmesine mani olmadığı yönünde görüşler ileri sürülebilir
ise de, doğabilecek duraksama ve tereddütleri gidermek amacıyla, kanunun sadece
bu 2 nci maddesinin görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunacağım.
Sadece 2 nci maddenin görüşülmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kanunun 3 üncü maddesini 2 nci madde
olarak okutuyorum:
4811 SAYILI
VERGİ BARIŞI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI
HAKKINDA KANUN
MADDE 2. - Bu Kanun 27.2.2003 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
(1) 4840 Sayılı Kanunun
ilk görüşmeleri 4.4.2003 tarihli 62 nci Birleşimde yapılmıştır.
(2) 121 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edilen Vergi
Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum.
2 maddelik bir kanundur bu ve kanunun 2
nci maddesi, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, hukuk devleti kavramına ve kamu
yararı ilkelerine aykırı bulunarak, bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine iade edilmiştir.
Hepinizin bildiği gibi, 4811 sayılı Vergi
Barışı Kanunu, 27 Şubat tarihinde yürürlüğe girmiştir. Vergi Barışı Kanunu veya
diğer ismiyle Vergi Affı Kanunu, mükelleflere, esas olarak, zamanında ödenmeyen
vergi borçları konusunda birtakım kolaylıklar getirmiştir. Bu kolaylıklar
yanında, ihtilaflı kamu alacakları için veya inceleme ve tarhiyat safhasında
bulunan vergiler için de birtakım kolaylıklar getirmiştir. Bunların yanında,
yine, dileyen mükelleflere, zamanaşımı dönemi içinde kalan yıllarla sınırlı
kalmak üzere, o yıllarla ilgili matrah artırımında bulunma imkânını
getirmiştir.
Bu hükümlere göre, mükellefler, matrah
artırımında bulundukları takdirde, matrah artırımında bulundukları yıllarla
ilgili olarak, kanunun yürürlüğünden sonraki dönemlerde herhangi bir şekilde
vergi incelemesine tabi olmayacaklardır. Yalnız, bunun, yasada bir istisnası
vardır. İstisna şudur: Kanunun yürürlük tarihi itibariyle, bitmemiş olan vergi
incelemelerine devam edilecektir. Ne zamana kadar; kanunun yayımını izleyen
ayın sonuna kadar; yani, 31 Mart 2003 tarihine kadar bu incelemeler devam
edecektir. Eğer, incelemeler 31 Mart 2003 tarihine kadar sonuçlandırılmaz ise,
bu incelemelere devam edilmeyecektir. Bu, son derece önemli bir hükümdür. Hem
Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında hem de Genel Kuruldaki
görüşmeler sırasında matrah artırımına ilişkin bu hükümler konusunda oldukça
detaylı görüşmelerde bulunmuştuk hatırlayacaksınız.
Maddedeki bu düzenleme, vergi idaresi
açısından bir yükümlülüğü ifade etmektedir; yani, devam etmekte olan vergi
incelemelerini, mutlaka, 31 Mart 2003 tarihine kadar, vergi inceleme elemanları
bitirmek zorundadırlar. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra inceleme elemanları
yoğun bir şekilde çalışmışlar ve bitirilebilecek nitelikte olan vergi
incelemelerini büyük ölçüde, büyük bir çoğunlukla da, 31 Mart 2003 tarihine
kadar -mart ayının son günlerinde önemli bir kısmı olmak üzere-
sonuçlandırmışlardır. Kanunun yürürlüğünden sonra, 4 Nisan 2003 tarihinde
verilen bir kanun teklifiyle, buradaki 31 Mart 2003 tarihi, 20 Mart 2003
tarihine çekilmiştir.
Hatırlayacaksınız, o kanun 2 maddeden
ibaretti. 2 maddelik kanunun 1 inci maddesi, matrah artırımı oranlarını biraz
daha yumuşatan bir düzenlemeyi kapsıyordu. Matrah artırımı, Türkiye'nin bütün
bölgelerinde aynı oranlarda uygulanıyordu. Kanunun gerekçesine baktığımızda,
kalkınmada öncelikli yörelerde bu oranların yüksek olduğu ifade edilerek, bu
yörelerde bu oranların düşürülmesinin daha uygun olduğu gerekçesiyle oranlar
indirilmekteydi. Kanunun gerekçesi bu olmakla birlikte, 1 inci maddede, sadece
kalkınmada öncelikli yörelerde matrah artırımı oranları indirilmiş değil,
kalkınmada öncelikli yöreler dışındaki diğer yörelerde de matrah artırımı
oranları indirilmiştir. Oranlar farklıdır; kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde
50 oranında indirim öngörülürken, diğer yörelerde bu indirim yüzde 25 oranında
yapılacaktır.
Bir diğer indirim konusu da, adi
ortaklıkların gerçekkişi ortakları içindir. Bu düzenlemeden, hükümetin, bir
miktar daha gelir elde etmeyi amaçladığı anlaşılıyor. Oranlar yumuşarsa, matrah
artırımına başvuru biraz daha fazla olacaktır ve Hazine, bir miktar daha fazla
gelir elde edecektir. Bu nedenle, böylesi bir gerekçeyle hazırlanmış olan
önergeye, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da destek vermiştir, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu da destek vermiştir.
Burada, gruplar arasında oluşmuş olan
mutabakat, konsensüs, gerçekte son derece önemlidir. Böylesi bir düzenlemede,
mükellef hukukunu ilgilendiren bir düzenlemede iki parti grubunun bir araya
gelerek bir uzlaşmaya varması, gerçekten, Meclis çalışmaları açısından örnek
teşkil edecek bir durumdur. Ancak, bu uzlaşmayı bozan, zedeleyen, kanunun 2 nci
maddesi vardır; 2 nci madde, çok farklı bir düzenlemeyi kapsıyor. Biraz önce
ifade ettim, vergi incelemelerindeki son tarih olan 31 Martı 20 Marta
çekmektedir; yani, 21 Mart ile 31 Mart arasında düzenlenmiş olan vergi inceleme
raporları ile takdir komisyonu kararları uyarınca yapılması gereken tarhiyatlar
yok sayılmıştır.
İlginç olan, kanunun ne genel gerekçesinde
ne de madde gerekçesinde buna ilişkin bir açıklamanın yer almadığıdır; yani,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu bu konuda doğru bilgilendirilmemiştir;
doğru bilgilendirilmiş olsaydı, Plan ve Bütçe Komisyonunda dün yapılmış olan o
düzeltmenin içeriği olan hususun, burada kabul görmesinin mümkün olmadığını
düşünüyorum. Nitekim, bu husus, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından da
ifade edilmiştir. İlginç olan, bu şekildeki bir hazırlığın, bu şekildeki bir
hazırlığın gerekçesinin Meclise eksik bir şekilde nasıl sunulduğudur. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun eksik bilgilendirilmesi ve yanlış
bilgilendirilmesi son derece üzücü bir durumdur. Bu yanlışlık burada
düzeltilmektedir; ancak, bu yanlışlığın tesadüfî bir yanlışlık olmadığını, bu
yanlışlığın doğmasına yol açan bir iradenin bulunduğunu da gözden uzak tutmamak
gerekir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yanlışlık neye yol açmaktadır; 21 Mart ile 31 Mart arasındaki raporlar ve
takdir komisyonu kararları uyarınca yapılması gereken tarhiyatların yok
sayılmasına yol açmaktadır. Tabiî ki, geriye yönelik bu tip düzenlemeler, eğer
kamu yararı varsa, belki hoş görülebilir; ama, burada, kamu yararı değil, tam
tersine kamu zararı söz konusudur, hukuk devletine aykırıdır ve devlete güven
ilkesini de zedelemektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Vergi
Barışı Kanunu, diğer ismiyle -gerçek içeriğiyle- Vergi Affı Kanunu, toplumun
önünde yeni bir sayfa açma iddiasıyla hazırlanmıştır. Tabiî ki, eski dönemin,
kriz döneminin birtakım sorunlarını, mükellef üzerindeki, işletmeler üzerindeki
ağır tahribatını hiçbir zaman görmezlikten gelmek mümkün değildir. Yeni bir
dönem başlarken, bunların da bir şekilde tamir edilmesi, bu zararların,
tahribatın giderilmesi, tabiî ki düşünülmelidir; ancak, yeni bir sayfa açmak
için, vergi affı gibi düzenlemeler, hiçbir zaman, tek başına yeterli değildir.
Eğer, vergi aflarıyla birlikte başka
önlemleri almazsanız, sistem, tekrar, yeni vergi affı taleplerini yaratacak
şekilde birikimlere yol açacaktır. Bunu, hem Vergi Affı Yasasının görüşmeleri
sırasında hem de diğer vergi yasalarının görüşmeleri sırasında çokça ifade
ettik. Bunun arkasından, gerçek anlamda vergiyi tabana yayacak, tabana yaymaya
paralel olarak vergi oranlarında indirime gidecek ve mükellefleri kayıtdışına
iten unsurları vergi sisteminden ayıklayacak düzenlemelerin de yapılması
gerekir. Eğer bunlar yapılmazsa, sistem, çok kısa bir süre sonra, tekrar, bu
vergi affının gerekçelerini yaratan unsurları, yeniden üretecektir. Bir süre
sonra, yeniden vergi affı talepleri gündeme gelecektir. O halde, sistemde,
gerçekten kalıcı bir şekilde, biraz önce sözünü ettiğim unsurları kapsayacak
şekilde birtakım düzenlemelerin yapılması gerekir. Hükümet, bir vergi yasa
tasarısını, çok yakın bir geçmişte, geçen hafta buraya getirdi, görüştük;
şüphesiz, olumlu düzenlemeler vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Esasen, Türk vergi sisteminin öteden beri
bilinen birtakım sorunlarını, maliye bürokrasisinin öteden beri üzerinde
çalıştığı sorunları ve önceki hükümetin bir Bakanlar Kurulu kararıyla niyet
olarak ifade ettiği sorunları çözmeye yönelik adımları atıyor o tasarı; ancak,
yeterli değildir; sisteme enflasyon muhasebesi girmezse, Türk vergi idaresini
güçlendirmezsek, bu düzenlemeler kendisinden beklenen sonucu yaratmayacaktır.
Hep ifade ettik; harcamalardan alınan vergiler ne kadar yüksek olursa, sistem o
kadar adaletsiz hale gelmektedir ve harcamalar üzerinden alınan vergilerin payı
giderek yükselmektedir. Bakın, 2003 yılı bütçesinde, harcamalardan alınan
vergilerin payı bir önceki yıla göre 4 puan yükselmektedir; yüzde 66'dan yüzde
70'e çıkmaktadır. Bir defalık vergi önlemlerini hariç tutalım, bu oran yüzde
70'dir. Yani, sistem, giderek adaletsiz hale gelmektedir ve 2003 yılı, bu
olağanüstü birtakım vergi önlemleriyle, harcamalarda alınan birtakım önlemlerle
kurtarılmış gözükmektedir. 2003 yılı bütçesinin dengeleri belki kurulmuştur;
ancak, 2004 yılı, inanın, vergide çok temel adımları atmazsak, vergi sisteminde
kalıcı adımları atmazsak, bir kâbus gibi hükümetin önüne gelecektir. 2004
yılında, hangi vergi önlemleriyle faizdışı fazla tutturulacaktır, bunun
üzerinde ciddî bir şekilde düşünülmesi gerekir.
Şu anda, vergi barışından sağlanan
başvuruya dayanılarak pembe bir tablo çizilmektedir; bu tablo geçicidir, o
rakamları da çok kısaca değerlendirmek gerekir. 5 katrilyon liralık başvuru,
tabiî ki, bizi de mutlu eder. 5 katrilyon liralık bir başvurunun, sonuçta
nakde, vergi gelirine dönüşmesi, tabiî ki, son derece önemli ve iyi bir
gelişmedir; ancak, bu, başvuru toplamıdır, tabiî ki, ödeme bunun çok daha altında
olacaktır. 1,2 katrilyonluk matrah artırımı nakde dönüşebilir, dönüşecektir;
ancak, onun ötesi, bir taleptir, sonrasında "ödemeyiz" denilirse
ödeme o rakamın altında olacaktır. Ne olursa olsun, sonuçta, ek bir gelir
sağlanabilir; ama, bu, bu yıla aittir. Önümüzdeki yıl, 2004 yılı çok büyük sorunlarla
karşımızda durmaktadır. Sadece vergi barışı gibi gelip geçici önlemlerle vergi
gelirlerini düzeltmek, bütçe dengelerini kurmak aldatıcıdır. Vergi sisteminde
kalıcı adımları atmazsak, her geçen yıl, her gelecek yıl daha doğrusu, bizim
için sorun olmaya devam edecektir. Bu vesileyle, bunları da sizlerin
dikkatlerinize sunmayı görev bildim.
Sözlerimi burada bitiriyorum; hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
Tokat Milletvekili Ergün Dağcıoğlu konuşacaklardır.
Sayın Dağcıoğlu, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERGÜN
DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi Grubum adına
saygıyla selamlıyorum.
Az önce, Sayın Hamzaçebi'nin de ifade
ettiği gibi, ülkemizde, geçtiğimiz dönemlerde, ülke insanının hak etmediği
ekonomik sıkıntılar ve çalkantılar yaşandı; ancak, son seçimlerden sonra ülkede
bir rahat ve huzur ortamının oluşabilmesi için ülke insanı ortak akılla,
kolektif akılla Parlamentoya iki partiyi göndermek suretiyle geçmişteki siyasî
çalkantıları, ekonomik istikrarsızlıkları önlemek için ülke insanının hak
etmediği ağır bedeli ödeten siyasî kanaatlere dersini verdi ve iki siyasî
partiyi Yüce Meclis çatısı altında buluşturmak suretiyle bir mesaj verdi;
bundan böyle bir araya gelin, uyum içerisinde, konsensüs içerisinde ülkemizi
hak ettiği iyi, güzel yönetimlerle geleceğe taşıyın mesajını verdi.
İşte, bu mesajdan sonra, Yüce Parlamentoda
ve hükümetteki şekillenme hızla ülke insanının problemlerini çözmek için
organize oldu ve geldiğimiz noktada,
seçimlerden hemen sonra, kucağımızda bulduğumuz yurt dışındaki
sıkıntıların, Avrupa Birliği meselelerinin, Kıbrıs problemlerinin ve hemen
yanıbaşımızdaki Irak problemlerinin ve komşu ülkemizdeki savaşın
sıkıntılarının, dışpolitika ve ekonomik kulvardaki handikaplarını aşmaya
çalışırken, hayat devam ediyor mantığıyla, hükümetimiz, ekonomik problemleri de
çözebilmek üzere organize oldu ve gecesini gündüzüne katmak suretiyle,
toplumsal barışı, sevgi toplumunu, sevgi ortamını oluşturmak için yoğun bir
mesai, yoğun bir gayret sarf etti; bunun semeresi de, kısa zamanda görülmeye
başladı. Bu, güzel, dingin barış ortamını sağlayabilmek için, sadece söz
söylemek değil, icraat yapmak da gerekir mantığıyla, toplumsal huzuru temin
etmek için, toplumun bütün katmanlarını rahatlatan, dinlendiren eylemlere,
icraatlara başlanıldı.
Bunlar neydi; çiftçinin, köylünün,
işçinin, emeklinin, çalışanın maaş dengelerini, ücretlerini, zamlarını,
kotaları, primleri... Bütün bu katmanların ihtiyaçlarını karşılayacaksınız;
ama, şimdiye kadar ağır faturalar ödediğimiz IMF ve Dünya Bankası
politikalarından arındırılmış ekonomik programlarla bu problemleri aşacaksınız.
Nasıl yapılacaktı; önce, fesimizi önümüze koyup ciddî bir durum değerlendirmesi
yapmamız ve ülke bilançosunu çıkarmamız gerekiyordu. İşte, ülke ekonomisinin
problemlerini çözmeye yönelik çalışmaların yanı sıra, sosyal dengelerin de
korunmasının ağırlık taşıdığı bir vergi barışı oluşturmak gerekiyordu. Bunu
yapabilmek için de, Maliye Bakanlığımız, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunuyla,
önce ülke insanlarını rahatlatmak; geçmişteki sıkıntıları, sosyal çalkantıları
arkaya atarak, emin adımlarla, geleceğe temiz bir sayfa açma ihtiyacıyla
birtakım çalışmalar yaptı. Bu çalışmaların en belirleyici unsurlarından birisi
nedir derseniz; az önce ifade ettiğimiz, 25 Şubat 2003 tarihli ve 4811 sayılı
Vergi Barışı Kanunudur.
Bu Vergi Barışı Kanununu çıkardığımızda,
bizler, ülkemizdeki insanların, ticaret yapan insanların nabzını tuttuğumuzda
bir şeyi tespit ettik arkadaşlar; o da şu idi: Ülke insanları "sizler,
iyiniyetle ve adına 'barış, sevgi' dediğiniz bir kanun çıkarıyor olabilirsiniz;
ama, toplumsal gerçeklerle tam bir örtüşme sağlamazsanız, arzu edilen taş
yerini bulmamış oluyor. Bu manada, sizin bu çıkardığınız kanunla, bizler,
mevcut, birikmiş vergi borçlarımızı yeniden yapılandırmak üzere, koşar
adımlarla Maliye Bakanlığına müracaat ediyoruz; ancak, hemen bunun akabinde
çıkardığınız matrah artırımı şartları, her türlü iyiniyetinize rağmen, bizim
şartlarımızla örtüşmediğinden ötürü, bu iyiniyetiniz, karşılıklı
elektriklenmeyi ve kontağı sağlayamıyor" dediler. İşte, biz, bunları da
değerlendirdikten sonra, milletvekillerimizle, Maliye Bakanlığımızla,
uzmanlarla, teknokratlarla yaptığımız istişarî toplantılar sonucunda, Yüce Milletimizin
bize haykırışlarını tekrar değerlendirdik ve acaba, nasıl bir toplumsal
konsensüs ve adına "barış" dediğimiz kanunu, hakikaten nasıl bir
barış zemini haline getirebiliriz diye yoğun bir mesai sarf ettik. Bu mesainin
içerisinde, şükran ve minnetle de yâd ediyorum ki, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşlarımızın da çok büyük katkıları ve emekleri olmuştur.
Neden bu ifadeyi kullanıyorum; çünkü, Parlamentoda sayısal çoğunluk, mutlak
çoğunluk demek değildir. AK Parti olarak biz, her kanun çalışmasında, sayısal
çoğunluğumuza değil, psikolojik çoğunluğumuza mutlak önem veren bir siyasî
kanaatiz. İşte, burada da önem verdik ve Cumhuriyet Halk Partisinin değerli
uzmanlarıyla, değerli yöneticileriyle de bir araya gelip görüşerek, ülke
insanının faydalanmak istediği halde, imkânsızlıkları nedeniyle faydalanamadığı
vergi barışının bu matrah artımıyla ilgili maddesini, nasıl, faydalanılabilir,
kullanılabilir, tatbiki kabil bir madde haline getirebiliriz diye ortak bir
çalışma yaptık.
Bu çalışmanın sonucunda da, kalkınmada
öncelikli yörelerdeki illerimizle ilgili olarak daha önce tespit edilmiş olan
rakamları -barajı- yüzde 50'ye çekip, kalkınmada öncelikli yörelerin dışında
kalan illerimizin tamamında ise yüzde 25 oranında indirerek, insanlarımızın, bu
vergi barışından, kelimenin tam anlamıyla, layıkı veçhile faydalanabileceği bir
kanun haline getirelim dedik. Sonuçta, iki partinin ortak mutabakatıyla,
sağlamış oldukları konsensüsle, biliyorsunuz, bu kanunu çıkardık ve ülke insanı
da bizim matrah artırımındaki yüzde 50'lere varan indirimlerimizi büyük bir
sevinçle karşıladı ve Parlamentoya her platformda şükranlarını arz etti; ancak,
bu anlattığım kanunun Sayın Cumhurbaşkanımızca sadece 2 nci maddesine itiraz
edilerek geri gönderilmek suretiyle, bir daha gözden geçirilmesi talep edildi.
Plan ve Bütçe Komisyonunda dün yaptığımız
uzun istişarî tartışmalar ve toplantılardan sonra, iki partinin konsensüsüyle,
2 nci maddenin kaldırılarak 3 üncü maddenin 2 nci madde haline getirilmesi
kanaati, hâkim kanaat olarak ortaya çıktı. Sayın Bakanımızın dün Plan ve Bütçe
Komisyonunda yapmış olduğu -bana göre çok veciz- konuşmasındaki
"Parlamentonun kanaati her türlü kanaatin üzerindedir; Parlamento neyi
tensip ederse biz o kanaate uyarız" ifadesinden sonra, Plan ve Bütçe
Komisyonunda uyum içerisinde kararlaştırılarak, tek maddeye düşürülen ve bugün
Yüce Meclise sunulan bu değişiklik kanununu şu anda tartışıyor ve konuşuyoruz.
Biraz sonra hepinizin, sayın
milletvekillerimizin destekleriyle kabul edileceğini ümit ettiğim bu kanun,
işte bu basamaklardan geçtikten sonra bugün huzurunuza gelmiş bulunuyor.
Zannediyorum ki, yine, az önce Sayın Hamzaçebi'nin de ifade ettiği gibi, üç beş
katrilyon liraya tekabül edebilecek bu rakamlar, maliye veznelerine intikal
edecek bu sıcakparalar, ülke insanlarının sıkıntılarını sarıp sarmalamakta,
problemlerini izale etmekte kullanılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, 1 dakika eksüre
veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan; teşekkür ediyorum.
Sadece Maliyemizin, Hazinemizin geliri
olarak değil, aslında, çok enteresan bir şekilde, uluslararası alana da ortak
bir mesaj hüviyetinde olan bu kanun, inşallah, önümüzdeki dört, beş günlük çok
kısa bir süre içerisinde insanlarımızın yoğun ilgisiyle, tahmin edilen
rakamların da üzerine çıkmak suretiyle, büyük bir problemi de izale edecektir;
ama, her şeyden evvel, Hazinemize gelecek sıcakparadan da önemli olarak, ülke
insanımızın geçmişini temizleyeceği, ak bir sayfa açacağı ve bir barış ortamı
içerisinde, huzur ortamı içerisinde, geçmişteki bütün sıkıntılarını arkaya
atmış ve huzurla geleceğini temin edeceği bir kanun hükmü olarak ortaya çıktı.
Hepinizin desteğini bekliyoruz ve
kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 50, diğer illerde yüzde 25 indirimleri
muhtevi bu kanunun hayırlı hizmetlere vesile olmasını niyaz ediyor; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Dağcıoğlu.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, kanun metnindeki 4 üncü madde, değişiklikle, 3 üncü madde
olarak yer almıştır.
Kanunun tümünü oylarınıza sunacağım.
Kanunun tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama için 3
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4811
sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanun
ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek
üzere geri gönderme tezkeresinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
247 |
Kabul |
: |
242 |
Ret |
: |
5 |
Böylece, kanun kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun. (Alkışlar) (1)
Sayın milletvekilleri, saat 16.50'de
toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 16.32
(1) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.50
BAŞKAN : Başkanvekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mehmet
DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Gündemin 3 üncü sırasında yer alan, Sahil
Güvenlik Komutanlığı Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ile Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3. - Sahil
Güvenlik Komutanlığı Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ile Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı : 54)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 4 üncü sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Kültür ve Sanatların Ortak Yönetimi Genel
Müdürlüğü Arasında Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
4. -
Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Kültür ve Sanatların Ortak Yönetimi Genel
Müdürlüğü Arasında Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/388) (S.
Sayısı : 55) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?... Burada.
Komisyon raporu, 55 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır.
Komisyon raporu tasarının reddine
ilişkindir.
Rapor üzerinde söz isteyen?.. Gruplar
adına bir söz talebi yok.
Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Hamit
Taşçı.
Sayın Taşçı?.. Yok.
Rapor üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, komisyonun tasarının reddine dair
raporunu oylarınıza sunacağım. Komisyon raporu kabul edildiği takdirde, tasarı
reddedilmiş olacaktır; komisyon raporu kabul edilmediği takdirde, tasarı,
İçtüzüğün 80 inci maddesine göre komisyona geri verilecektir.
Komisyonun, tasarının reddine dair
raporunu...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım.
Komisyonun tasarının reddine dair raporunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 16.55
(1) 55 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 17.10
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. -
Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Kültür ve Sanatların Ortak Yönetimi Genel
Müdürlüğü Arasında Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/388) (S.
Sayısı : 55) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Görüşmekte olduğumuz 55 sıra sayılı
tasarının reddine dair komisyon raporunun oylamasında kalmıştık.
Komisyonun söz talebi vardır; buyurun.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ EMİN
ŞİRİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, müsaadenizle, komisyonda tekrar tezekkür
etmek üzere, tasarıyı geri çekmek istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, komisyon,
raporu geri çekmek istemektedir; İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, tasarı, bir
defaya mahsus olmak üzere, komisyona iade edilmiştir.
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, usul
üzerinde söz istiyorum! Nasıl iade ediliyor; oylama aşamasına gelindi?!.
İçtüzüğe göre, tasarı, oylamadan önce geri çekilir!
BAŞKAN - Devlet Mezarlığı Dışında
Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz...
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, nasıl
yapabilirsiniz siz böyle bir usulsüzlüğü?!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Ben yaptım oldu
deyince oluyor!
OYA ARASLI (Ankara) - Oyladınız, karar
yetersayısı bulunmadı, tekrar oyluyorsunuz... Geri çekilmesi gerekiyorsa,
oylamadan önce geriye çekilebilir.
OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Oylayın Sayın
Başkan.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Meclisi siz mi
yöneteceksiniz, Başkan mı yönetecek!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Başkan, Tüzüğe
göre yönetecek, kendi keyfine göre değil!
OYA ARASLI (Ankara) - Eğer, aykırı
uyguluyorsa, bilen öğretecek, ben öğreteceğim! Beyefendi, bilenin mutlaka oraya
geçmesi gerekmiyor, burada da bilen öğretir. Hukuk bilin, hukuk öğrenin bir
parça!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)- Biliyorsanız, siz
geçin oraya!
OYA ARASLI (Ankara) - Benim geçmem
gerekmiyor, hukuku sizin öğrenmeniz gerekiyor. Konuşacağınız bir şey varsa,
kürsüden konuşun; beni de böyle
dışarıdan konuşmaya mecbur etmeyin.
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Siz de oradan
konuşuyorsunuz Hoca Hanım!
OYA ARASLI (Ankara)- Arkadaşınız beni
böyle konuşmaya mecbur ediyor, laf atıyor... Biraz Parlamento adabını öğrenin!
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Bizim adaba
ihtiyacımız yok, ihtiyacı olan belli oluyor!..
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Biraz saygılı
olun.
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Biz saygıyı da
biliriz, haddimizi de biliriz. (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim... Lütfen sükûnete avdet edelim.
Sayın milletvekilleri, konuyla ilgili
olarak Sayın Oya Araslı'nın itirazı yerinde görülmüştür. (CHP sıralarından
alkışlar)
Rapor üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, komisyonun, tasarının reddine dair
raporunu oylarınıza sunacağım. Komisyon raporu kabul edildiği takdirde tasarı
reddedilmiş olacaktır; komisyon raporu reddedildiği takdirde, tasarı, İçtüzüğün
80 inci maddesine göre komisyona geri verilecektir.
Komisyonun, tasarının reddine dair
raporunu kabul edenler... Kabul etmeyenler... Komisyonun raporu kabul
edilmemiştir. Tasarı, İçtüzüğün 80 inci maddesine göre komisyona geri
verilmiştir.
Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı
Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine
başlayacağız.
5. - Devlet
Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/394) (S. Sayısı : 59)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Kara Avcılığı Kanunu Tasarısının
müzakerelerine başlayacağız.
6. - Kara
Avcılığı Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları
Raporları (1/286) (S. Sayısı : 60)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları raporlarının
müzakerelerine başlıyoruz.
7. -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/343) (S. Sayısı : 62) (1)
BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 62 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Halil Akyüz'ün söz talebi vardır.
Sayın Akyüz, buyurun.
CHP GRUBU ADINA HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili
bilgi sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Dışişleri Komisyonu ve Grubum adına,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(1) 62 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Arnavutluk, Balkan Yarımadasının
batısında, Adriyatik Denizinin kıyısında yer alır. Kuzeyinde Bosna Hersek,
kuzeydoğusunda Yugoslavya, doğusunda Makedonya ve güneyinde Yunanistan ile
komşudur.
Yüzölçümü 28 748 kilometrekaredir.
Başkenti Tiran'dır. 3 000 000'u aşkın nüfusunun yüzde 97,8'i Arnavut, yüzde
2'si Yunan ve geriye kalanı da Makedon'dur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akyüz, bir yanlışlık oldu;
mikrofonunuzu tekrar açıyorum.
HASAN AKYÜZ (Devamla) - Ülkenin, krom,
nikel, bakır, boksit, fosforit, petrol ve kömür dahil olmak üzere, yeraltı
kaynakları oldukça zengindir.
Arnavutluk, yaklaşık elli yıl süren bir
baskı rejimi ve kapalı ekonomi döneminin ardından, demokrasi ve serbest piyasa
ekonomisine geçiş sürecinin ağır ekonomik ve sosyal problemlerini aşabilmek
amacıyla, dışpolitikasını, genel olarak, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa
Birliği üyesi ülkelerle her alanda ilişki ve işbirliğini geliştirmek ve Avrupa
ile bütünleşmek hedefleri üzerine kurmuştur. Dışpolitikada ilişkilerini
çeşitlendirmek de, Arnavutluk'un önemli amaçlarından biri olmaya devam
etmektedir.
1990 yılına kadar planlı ve merkezî
sistemli ekonomiye sahip olan Arnavutluk'ta, 1991 yılından itibaren ciddî
reformlar başlatılmıştır. Bir özelleştirme programı uygulamaya konulmuş ve
fiyatlar devlet kontrolünden çıkarılarak dışticaret serbestleştirilmiştir.
1990'lı yılların büyük kısmında
Arnavutluk, ekonomik reformlarda kaydettiği aşamalar bakımından, Balkan
ülkeleri için bir model olarak görülmüştür. IMF ve Dünya Bankasının desteğiyle,
1996 yılı itibariyle ekonominin büyük ölçüde özel sektörün eline geçmesini
sağlayan bir özelleştirme programı uygulanmıştır. Bunun yanı sıra, bankacılık
sektörünün yeniden yapılanmasını sağlamak amacıyla çalışmalar yürütülmüştür. Bu
çalışmaların neticesinde ortaya çıkan hızlı büyüme oranları da reformların
başarısını destekler görünmektedir.
1990'lı yılların ilk yarısında, diğer Doğu
Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Arnavutluk sanayi üretiminde de şiddetli bir
azalma yaşanmıştır. Ancak, sanayideki daralmayı hizmetler sektöründeki
gelişmenin izlediği diğer bölge ülkelerinin aksine, Arnavutluk'ta nüfusun büyük
kısmı tarım sektörüne yönelmiştir. Bunun sonucu olarak, 1990 yılında yüzde 37
olan tarımın gayrisafî yurtiçi hasıla içindeki payı, 1998'e gelindiğinde yüzde
54'e kadar yükselmiştir. Böylelikle, ülke, geçiş dönemi içinde olan ülkeler
arasında, tarım sektörünün gayrisafî yurtiçi hâsıla içindeki payının yüzde
50'den fazla ve hizmetler sektörünün de yüzde 22 ile en düşük olduğu tek ülke
olarak diğer bölge ülkelerine göre ekonomik kalkınmanın farklı bir aşamasında
olduğunu göstermiştir.
Mevcut işletmelerin yüzde 14'ü,
taşımacılık alanında faaliyet göstermektedir.
Arnavutluk'ta işsizlik oranı, şu anda
yüzde 19 civarındadır.
Ayrıca, Arnavutluk ekonomisi, 1997'de
yaşanan iç karışıklıkların ve 1999'daki Kosova savaşının olumsuz etkilerine
rağmen, 1991-2002 yılları arasında istikrarlı bir gelişme kaydetmiştir
denilebilir. Toplam yurtiçi gayrisafî millî hâsılanın yarısından çoğunu teşkil
eden ve toplam işgücünün büyük bölümünün istihdam edildiği bir sektör olan
tarım sektörü, Arnavutluk ekonomisinin belkemiği niteliğindedir. 1970 ve
1980'li yıllarda, sulama, drenaj, taraça ve tuzlu su arıtma projeleri sayesinde
ekilebilir alan ikiye katlanmıştır. Arnavutluk şu anda kendi gıda ihtiyacının
yüzde 80'ini karşılayabilmektedir.
Ülkede enerji üretimi hidroelektrik santrallarına
dayanmaktadır. Barajlardaki su seviyelerinin düşüklüğü nedeniyle, Arnavutluk,
enerji ihtiyacını büyük ölçüde karşılayamamaktadır.
Madencilik sektörü, ihracat gelirlerinin
büyük kısmını oluşturmuş, ülke, dünyanın üçüncü büyük krom üreticisi konumuna
yükselmiştir.
Arnavutluk'un ulaştırma ağı, diğer Avrupa
ülkeleri standartlarının çok altındadır. Toplam 18 000 kilometre uzunluğunda
olan yol ağının sadece üçte 1'i asfaltlanmıştır.
Ülkenin en önemli iki limanı Durres ve
Vlore şehirlerindedir. Bunların yanı sıra, güneyde İtalya ve Yunanistan'a yolcu
ve hafif yük taşımacılığı konusunda hizmet vermekte olan Saranda Limanı vardır.
Kosovo savaşına kadar ülkedeki tek ticarî havaalanı Tiran yakınlarında Rinas
Havaalanı iken, savaş sonrasında Kukes Havaalanı da ilave edilmiştir.
Ülke kuzeyden güneye ve Balkan Yarımadası
üzerinden batıdan doğuya uzanan bölgesel ulaşım ağının kesişim noktasındadır.
Pan-Avrupa ulaşım ağının "sekizinci koridor" adı verilen ve
Durres'ten başlayarak Arnavutluk ve Makedonya üzerinden Bulgaristan'ın Varna
Limanına uzanan karayolunun çalışmaları istikrar paktı çerçevesinde
yürütülmektedir. Söz konusu karayolunun bir bölümü bir Türk firması tarafından
yapılmaktadır.
Ayrıca, hükümet tarafından, 2002 yılı
içerisinde ulaştırma fonlarının yüzde 43'ü karayolları yapımı için, kalan
bölümü ise limanların ve Rinas Havaalanının yapımı ve başta Tiran olmak üzere
şehiriçi ulaşım yollarının bakım ve onarımı için ayrılmaktadır.
1990'lı yılların ikinci yarısında, komşu
ülke olan Yugoslavya'daki savaş ve özellikle 1997 yılında ülkede yaşanan
karışıklıklara bağlı olarak hayat standartlarında yaşanan düşme sebebiyle, önce
ithalat şiddetli biçimde azalmış, ardından da ihracat fazlasıyla gerilemiştir.
1998 yılında ülke içi düzenin kısmen sağlanmasına bağlı olarak ithalat ve
ihracat performansında iyileşme görülmüştür.
2001 yılı sonu itibariyle Arnavutluk'ta
Türk firmaları toplam olarak 20 000 000 dolarlık yatırım yapabilmişlerdir.
Türkiye ile Arnavutluk arasındaki karayolu
eşya ve yolcu taşımaları, 2 Ağustos 1998 tarihinde akdedilen uluslararası
karayolu taşıma anlaşması ve bu anlaşmanın 6 ncı maddesine göre yapılan, kara
ulaştırması karma komisyon toplantıları sonunda imzalanan protokoller
çerçevesinde yürütülmektedir.
Anlaşmanın, günün gelişen ve değişen
şartlarına göre tadil edilmesi amacıyla, 28 Şubat 2000 tarihinde yeni bir
anlaşma imzalanmıştır. Türkiye ile Arnavutluk arasında imzalanan bu yeni
uluslararası karayolu taşıma anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle iki ülke
arasında ve üzerlerinden yapılmakta olan karayoluyla yolcu ve eşya taşımacılığı
belli düzenlemeler içerisinde cereyan edecek, bu alanda sorunların ortaya
çıkması halinde, çözümlenebilmesi için başvurulabilecek bir mevzuat mevcut
olacaktır.
Anılan anlaşmayla, iki ülke arasında ve bu
ülkeler üzerinden transit olarak yapılacak yolcu ve eşya taşımaları için
kolaylıklar getirilmektedir.
Bu anlaşmayla, geçiş ücretleri, dönüş yükü
ve üçüncü ülke taşımaları, hangi tür eşya taşımalarının izin belgesinden muaf
tutulacağı, taşıt personeli ve taşımacıların uyacağı kurallar, taşıma
faaliyetlerinden doğan ödemelerin ne şekilde yapılacağı, yolcu ve eşya
taşımacılığına ilişkin gümrük ve diğer formalitelerin kolaylaştırılması, eşya
taşımacılığında teminat konusu, yolcular, bagaj ve eşya için yaptırılacak
sigorta, karma komisyonun kurulması ve görevleri gibi konular kapsamlı şekilde
düzenlenmiştir.
Bu anlaşmaya göre, belirli bir güzergâhta,
önceden saptanmış zaman ve ücret tarifesine göre iki âkit taraf arasında ve
ülkeleri üzerinden transit yolcu taşınması yapılacaktır. Sırasıyla, iki âkit
taraf topraklarında bulunan tek bir hareket noktasından tek bir varış noktasına
önceden oluşturulan yolcu gruplarının seri olarak gidiş ve dönüş seyahatleri
için servisler düzenlenmiştir. Dışarı giden yolculardan oluşan her bir grup,
sonraki bir seyahatte hareket noktasına geri taşınacaktır
Âkit taraf topraklarında yerleşik
taşımacılar, iki ülke arasında ve ülkeleri üzerinden yapılacak transit yük
taşımacılığını herhangi bir izne tabi olmadan yapabileceklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akgül, size, 1 dakika
eksüre veriyorum.
Lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HALİL AKYÜZ (Devamla) - Sayın Başkan, 2
dakika vermelisiniz galiba.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, zaten,
eksik süreyle başlattınız.
HALİL AKYÜZ (Devamla) - Üçüncü ülkelere
veya üçüncü ülkelerden yapılacak yük taşımaları izne tabi olacaktır. Üçüncü
ülke izin belgelerinin biçimi ve sayısı karma komite tarafından saptanacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu nedenlerle,
Türkiye ile Arnavutluk arasında imzalanan, Uluslararası Karayolu Taşımacılığı
Anlaşmasının onaylanarak yürürlüğe girmesinin, Balkan ülkeleri üzerinden
yapılan uluslararası karayolu taşımacılığımıza olumlu katkılarının olacağı
düşüncesindeyiz.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akyüz.
HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan,
benim konuşma hakkım 20 dakika değil miydi? Bir yanlışlık olmasın...
BAŞKAN - Pardon... Affedersiniz; doğru...
Sayın Akyüz, alacağınızı iade edebiliriz.
HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Şimdi
geliyorum... (Gülüşmeler)
BAŞKAN - Geliyor musunuz; peki...
Tamam, alacağınız baki.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 62 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyet Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası
Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
küreselleşmiş dünya sisteminin özü, milletlerarası ticarî, turistik,
siyasî ve kültürel ilişki ağlarının
geliştirilmesidir. Bu ağlar, tarih, kültür ve diplomasi kanallarıyla sağlanıyorsa,
altyapısı, iletişim ve ulaşımdır. Bu pencereden bakıldığı zaman, Türkiye ile
Arnavutluk arasında yapılacak olan karayolu taşımacılığı anlaşması, bölgeye
yönelik etkin ve etkili bir dışpolitikayı geliştirebilmemiz için önemli bir
araç olacaktır. Balkanların, Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapısı olması ve
Arnavutluk Cumhuriyetinin bölgedeki önemli müttefik ve dost ülkelerden biri
olması, bu anlaşmanın önemini daha da artırmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye ile Arnavutluk arasında imzalanan uluslararası karayolu taşımacılığı
anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle, iki ülke
arasındaki ve üzerlerinden yapılmakta olan karayoluyla yolcu taşımacılığının
belli düzenlemeler içerisinde cereyan edeceği, bu alanda sorunların ortaya
çıkması halinde, çözümlenebilmesi için başvurulabilecek bir mevzuat olacağı;
ikili transit yolcu ve eşya taşımaları için kolaylıklar sağlanmasının yanı sıra,
geçiş ücretleri, dönüş yükü ve üçüncü ülke taşımaları, hangi tür eşya
taşımalarının izin belgesinden muaf tutulacağı, taşıt personeli ve
taşımacıların uyacağı kurallar, taşıma faaliyetlerinden doğan ödemelerin ne
şekilde yapılacağı, yolcu ve eşya taşımacılığına ilişkin gümrük ve diğer
formalitelerin kolaylaştırılması, eşya taşımacılığında teminat konusu,
yolcular, bagaj ve eşya için yaptırılacak sigorta, karma komisyonun kurulması ve
görevleri gibi konuların kapsamlı bir şekilde düzenlendiği anlaşmayla,
özellikle, ikili transit yolcu ve eşya taşımaları için kolaylıklar
getirilmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
anlaşmayla, Balkanlardaki etkinliğimizin biraz daha güçleneceği ve sağlanacak
ekonomik çıkarlar yanında, siyasî ve diplomatik menfaatlarımızın da göz önünde
tutulması gerektiği kanaatindeyim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
anlaşma, Türkiye ve Arnavutluk'u birbirine bağlamakla kalmayıp, tüm bölgedeki
taşıma faaliyetlerini bir ölçüde bize yöneltecek bir fonksiyon görecektir. Bu
durumda, ilişkiler ağının önemli bir unsurunu oluşturacak olan bu imkân
sayesinde bölgeyi bize bağlamış ve daha da etkin bir manevra alanı sağlamış
olacağız.
Türkiye, Bulgaristan, Makedonya ve
Arnavutluk'a ulaşacak olan, yıllardır üzerinde durulan Balkan otoyolunun da
mutlaka gerçekleştirilmesi gereği üzerinde durmak istiyorum. Özellikle,
İstanbul, Sofya, Üsküp, Tiran ve Arnavutluk'un Adriyatik sahilindeki Durres
Limanına kadar ulaşacak olan bu otoyol, bölgeyi, tamamen, bize, Türkiye'ye
açacaktır. İnşallah, bu dönemde, bu hükümetimizin, bunu gerçekleştirmek
hususunda üzerine düşecek olan görevi yerine getireceğini bekliyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
dışpolitikanın bir ilişkiler bütünü olması yönüyle, bu anlaşmanın, bölgemizde
bize sağlayacağı, siyasî, kültürel, ticarî ve diplomatik imkânları
düşündüğümüzde, anlaşmayı onaylamakla ne kadar isabetli bir iş yaptığımızı,
gelecekte de, gelecek kuşaklar hayırla yâd edeceklerdir.
Bu kanun tasarısına kabul oyu vereceğimizi
belirtiyor ve Genel Kurulu, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kansu, teşekkür ediyorum.
Sayın Akyüz, şahsınız adına konuşacak
mısınız?
HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Hayır, ben, bir
sonraki tasarıda konuşacağım.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları adına söz talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 nci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE ARNAVUTLUK CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA
ULUSLARARASI KARAYOLU TAŞIMACILIĞI
ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 28.2.2000 tarihinde Tiran'da
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası
Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
245 |
Kabul |
: |
244 |
Ret |
: |
1 |
Buna göre, kanun tasarısı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Anlaşmanın, Türkiye Cumhuriyetine, Arnavutluk Cumhuriyetine ve
tüm dünya ülkelerine hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. (Alkışlar) (1)
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlıyoruz.
8. -
Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/511) (S. Sayısı : 68) (2)
Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 68 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Halil Akyüz'ün söz talebi vardır.
Sayın Akyüz, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı
Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili bilgi sunmak üzere söz almış
bulunuyorum; bu olanaktan yararlanarak, Dışişleri Komisyonu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, Hollanda, Avrupa'nın
kuzeybatısında olup, kuzey ve batıda Kuzey Denizi, doğuda Almanya ve güneyde
Belçika ile komşudur. Yüzölçümü 41 864 kilometrekare, nüfusu 16 000 000,
Başkenti Amsterdam'dır.
Toplam 1 500 000 göçmen arasında sayıca
birinci sıra, Türklerdir. Daha sonra, Fas, Surinam ve Endonezya kökenliler
gelmektedir.
Doğal kaynaklar olarak, Kuzey Denizindeki
petrol ve ülkenin kuzeyindeki doğalgaz rezervleri sayılabilir.
(1) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(2) 68 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Tarım sektörü; süt ürünleri, bahçecilik ve
bostancılık konularında çok gelişmiştir. Bahçecilik alanında, çiçek, sebze,
meyve, mantar, ağaç ve çiçek soğanı üretimi önemli yer tutmaktadır. Tabiî,
hepiniz Hollanda lalesini bilirsiniz.
Dünyanın küçük ülkelerinden biri olmasına
karşın, büyük ve güçlü bir ekonomisi vardır. Dünyanın ihracatçı ülkeler
sıralamasında 6 ncı, gıda ihracatında 3 üncü sırada yer almaktadır.
Gayri safî yurtiçi hâsıla açısından
dünyanın 14 üncü büyük ülkesidir. 6 800 000 kişiye ulaşan işgücünün yüzde 64'ü
hizmet, yüzde 36'sı imalat, tarım ve devlet sektörlerinde çalışmaktadır.
İşsizlik oranı yüzde 3'tür.
İthal edilen hammadde ve girdilere bağımlı
olan imalat sektörü için ticaret can alıcı bir öneme sahiptir. İmalat
sektörünün uluslararası yöneliminin göstergesi olarak, dünyaca bilinen Royal
Dutch/Shell (petrol), Unilever (gıda), Philips (elektronik) ve Heineken (bira)
gibi çokuluslu şirketleri sayabiliriz. Birçok uluslararası şirketin de üretim
ve dağıtım merkezi durumundadır.
Hollanda, Kuzey Denizi kıyısında olması ve
üç önemli Batı Avrupa nehrinin (Ren, Maas, Scheldt) ağzında bulunması nedeniyle
Avrupa'nın giriş kapısı durumundadır. Avrupa Birliği bünyesinde iç sınırların
kaldırılmasıyla bu konumu daha da güçlenmiştir.
Hollanda, uluslararası bir ticaret ve
dağıtım merkezidir. Gelişmiş bir nakliye altyapısına sahip olan dünyanın en
büyük limanı Rotterdam ve dördüncü en büyük havaalanı Schiphol (Amsterdam
Uluslararası Havaalanı) Hollanda'dadır.
Ayrıca, Hollanda, Avrupa'nın Amerika'yla
doğrudan internet 2 nci linki olan Gigaport'un da dahil olduğu dünyanın en
gelişmiş telekomünikasyon altyapılarından birine sahiptir.
Hollanda'nın gayri safî yurtiçi
hâsılasının yarısından fazlası uluslararası ticaretten elde edilir. Bunun
sonucunda, ödemeler dengesi hep fazla vermektedir. Coğrafi konumu, işçi-işveren
ilişkileri, eğitimli, birkaç dil konuşabilen işgücü, uluslararası firmaların
Hollanda'ya yatırım yapmaya yönelmelerine neden olmaktadır.
Avrupa'nın içlerine kadar nehir, kara ve
demiryolu bağlantısı bulunmaktadır. Özellikle, taşımacılık, gümrükleme,
elleçleme ve lojistik açısından kusursuz hizmetler sunmaktadır. 2000 yılında,
323 000 000 ton kargo, dökme yük olarak işlem görmüştür. Hampetrol, petrol
ürünleri ve kimyasallar, bu taşıma ürünleri arasında sayılabilir. Bunların
yanında, konteyner taşımacılığı da önemli bir yer tutmaktadır.
Hollanda'nın en önemli ihracat ürün
grupları, makine ve ulaşım ekipmanları başta olmak üzere, tekstil, kâğıt, demir
- çelik ve diğer metal ürünler ile kimyasallardır. Ardından gıda, içecek ve
tütün ile yakıtlar ve muhtelif hammaddeler gelmektedir. Önemli ithalat ürün
gruplarını ise, hammadde, yarı işlenmiş maddeler, makine ve ulaşım ekipmanları
yanı sıra kimyasallar ve gıda maddeleri ile içecek ve tütün oluşturmaktadır.
Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte,
dünyada yükselen değer küreselleşme oldu. Globalleşmenin birçok faktörü olsa
da, ekonominin serbestleşmesi önplana çıktı. Dünyadaki ticaret, hızlı bir
şekilde sınır ötesine yayılmaya başladı. Dünya küreselleşmeyle birlikte
küçüldü. Politikalar, ticaretin önündeki engelleri ortadan kaldırmayı hedefledi
ve bugün, hızlı bir şekilde de devam ediyor. Bu durum, ülkeler arasındaki
sınırları şeffaflaştırmakta ve teknolojik imkânlarla birlikte, dünya ticaretini
sürekli artırmaktadır.
2000 yılında, dünya ticaret hacmi 6,4
trilyon dolara çıkmıştır. 2005 yılında ise, dünya ticaretinin 8 trilyon dolara
ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Bugün, sadece Amerika Birleşik
Devletlerinde, haftada 450 civarında yeni ürün piyasaya sunulmaktadır. Bu
olayların hepsi, ticaretin hızlı yükselmesi, öte yandan elektronik ortamda
ticarî hacmin büyük boyutlara ulaşması, artık, bir konuyu dünya ülkelerinin
dikkate almasına neden oluyor; bu konu da taşımacılıktır. Dünyada bu kadar milyon
dolarlık ticaret yapılırken, yapılan ticaretin taşınması gerekiyor. Yani,
elektronik ortamda satış yapılıyor; ancak, aynı şey, taşımada mümkün olamıyor.
Bu tablolar gösteriyor ki, taşımacılık,
dünyada yükselen yıldız konumundadır. Türkiye, jeopolitik ve coğrafî konumunu
kullanarak, dünyanın lojistik ve taşıma merkezî olabilir; çünkü, Türkiye, Batı
ile doğu arasında çok önemli bir köprü görevi yapmaktadır. Batı'da üretilen
malların doğuya, doğudaki hammaddenin Batı pazarlarına taşınması için, Türkiye
kilit noktadadır.
Dünyada, taşımacılık sektöründeki payın
fazla olması nedeniyle, ülkeler arasında, bu alanda rekabet de başlamıştır.
Bundan dolayı, modern ipekyolu uluslararası taşımacılık koridoruna alternatif
olarak, İran, Hindistan ve Rusya bir araya gelerek kuzey - güney koridorunu
oluşturdular. Hindistan'dan başlayan koridor, İran üzerinden Hazar Denizini
geçerek, Rusya üzerinden St. Petesburg'a bağlanıyor. Hindistan, Avrupa'ya, her
yıl, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden taşınmakta olan 15 000 000 ton yükün
bir kısmının bu koridor üzerinden taşınması amaçlanıyor. Bu anlamda,
Türkiye'nin, acilen bu koridora katkı sağlaması ve üye olması gerekiyor.
Türk taşımacılarının, bugünden yurt
dışında yatırım yapması, ileride uluslararası networklerin yaratılması, dünya
taşımacılık pazarından aldığımız payın artması için son derece önem
taşımaktadır. Bunu sağlamak için, yurt dışında yatırım yapmak isteyen
nakliyecilere, düşük faizli ve uzun vadeli işyeri açma kredisi verilebilir.
Buna karşılık, yurt dışında yaratılacak bu yeni potansiyelin oluşturacağı yeni
sinerjiyle kazanç fazlasıyla artabilir.
Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle, iki ülke
arasında ve üzerlerinden yapılmakta olan karayolu yolcu ve eşya taşımacılığı
belli düzenlemeler içerisinde cereyan edecek; bu alanda sorunların ortaya
çıkması halinde, çözümlenebilmesi için başvurulabilecek bir mevzuat mevcut
olacaktır. Anılan anlaşmayla, ikili transit yolcu ve eşya taşımaları için kolaylıklar
getirilmektedir. Geçiş ücretleri; dönüş yükü ve üçüncü ülke taşımaları; hangi
tür eşya taşımalarının izin belgesinden muaf tutulacağı; taşıt personeli ve
taşımacıların uyacağı kurallar; taşıma faaliyetlerinden doğan ödemelerin ne
şekilde yapılacağı; yolcu ve eşya taşımacılığına ilişkin gümrük ve diğer
formalitelerin kolaylaştırılması; eşya taşımacılığında teminat konusu;
yolcular, bagaj ve eşya için yaptırılacak sigorta; karma komisyonun kurulması
ve görevleri gibi konular kapsamlı şekilde düzenlenmiştir.
Yüzyıllardır süregelen ticaret
geleneğiyle, her türlü ürünü dünyanın her yerine pazarlayabilecek yetenekte
olan Hollandalılar, reeksport ticarette uzmanlaşmışlardır. Hollanda üzerinden
yapılan reeksport ticaret, ihracatın yüzde 40'ını oluşturur ki, bu oran,
Hollanda'nın küçük olan iç pazarından çok Batı Avrupa ve hatta dünyanın diğer
bölgelerindeki pazarlar için giriş kapısı niteliğinde olduğunun bir
göstergesidir.
Denizdeki stratejik konumu, küçüklüğü ve
ticaret ülkesi olma geleneği, ülkenin uluslararası yönelimli açık bir ekonomiye
sahip olmasında rol oynamıştır. Bu ekonomi, mükemmel donanımlı ticaret ve
dağıtım ağının yanı sıra, gelişmiş bir sanayi ve dinamik bir hizmetler
sektörüne dayanmaktadır. Hollanda gayri safî millî hâsılasının yüzde 50'sinden
fazlasını ticaretten sağlamaktadır. Hollanda ile ticaretin geliştirilmesinin ve
Hollanda üzerinden diğer pazarlara ulaşmanın önemi açıkça görülmektedir.
Türkiye'nin dış ticaretinde her zaman
önemli bir yeri olan Hollanda için, Türkiye aynı önemde değildir. Hollanda'nın
975 milyar guldenlik büyük ticaret hacmi içinde Türkiye'nin payı sadece yüzde
0.67'dir; bu, çok küçük bir orandır.
Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının onaylanarak yürürlüğe
girmesinin, karayolu taşımacılığımıza olumlu katkılarının olacağı
düşüncesindeyiz. Bu nedenle, bu anlaşmaya olumlu oy kullanacağımızı bildirir,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP Sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akyüz, teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERASLAN
(Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dışişleri Komisyonumuz, gerçekten, etkin
çalışıyor ve bu kanunları Genel Kurulumuza hızla yetiştiriyor. Biz de burada
fazla zamanınızı almak istemiyoruz. Dolayısıyla hem komisyonumuzun daha hızlı,
iştiyaklı çalışması ve Genel Kuruldan bu kanunların hızlı geçmesi adına iki üç
dakikalık bir zamanınızı kullanmak arzusundayım.
Değerli arkadaşlar, Türkiye ile Hollanda
arasındaki karayoluyla eşya ve yolcu taşımaları, 21 Mayıs 1971 tarihli
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması ile bu anlaşmanın bazı maddelerini
değiştiren 18 Haziran 1976 tarihli tadil anlaşması ve protokoller çerçevesinde
yürütülmektedir. Son olarak, Hollanda tarafı, iki ülke arasında 1971 tarihli
(1976'da tadil edilen) mevcut anlaşmanın, Hollanda ile diğer muhtelif Doğu
Avrupa ülkeleri arasında yapılan anlaşmalardan farklı olması ve Hollanda'da 1
Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren ve 6 Avrupa ülkesinde uygulanmakta olan
euro with net sisteminin, sisteme dahil
olmayan ülkelerle uyumu amacıyla 1971 tarihli anlaşmanın bazı maddelerinde değişiklik
yapılmasını önermiştir.
Bu çerçevede sürdürülen müzakereler
sonucunda, üzerinde mutabakat sağlanan Karayolu Taşımacılığı Anlaşması 17 Nisan
2001 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır. Tabiî ki, anlaşma, aynı zamanda
Hollanda Parlamentosunca onaylanmıştır; şimdi de, Türkiye Büyük Millet
Meclisince de onaylanma sürecine girmiştir diye düşünüyoruz.
Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle, iki ülke
arasında ve üzerlerinden yapılmakta olan karayolu yolcu ve eşya taşımacılığı
belli düzenlemeler içerisinde cereyan edecektir. Bu alanda sorunların ortaya
çıkması halinde -eğer sorun çıkarsa tabiî ki- bu sorunların çözümlenebilmesi
için başvurulabilecek bir mevzuat aynı zamanda mevcut olacaktır.
Anılan anlaşmayla ikili transit yolcu ve
eşya taşımaları için kolaylıklar getirilmektedir.
Bu anlaşmayla, geçiş ücretleri; dönüş yükü
ve üçüncü ülke taşımaları; hangi tür eşya taşımalarının izin belgesinden muaf
tutulacağı; taşıma personeli ve aynı zamanda taşımacıların uyacağı kurallar;
taşıma faaliyetlerinden doğan ödemelerin ne şekilde yapılacağı; yolcu ve eşya
taşımacılığına ilişkin gümrük ve diğer formalitelerin kolaylaştırılması; eşya
taşımacılığında teminat konusu; yolcular, bagaj ve eşya için yaptırılacak olan
sigorta; karma komisyonun kurulması ve görevleri gibi konular kapsamlı şekilde
düzenlenmiştir.
Türkiye ile Hollanda Arasında İmzalanan
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının onaylanarak yürürlüğe
girmesinin, karayolu taşımacılığımıza olumlu katkılarının olacağını
düşünüyoruz. Bu konuda, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak -ve zaten Dışişleri
Komisyonu da bu noktada kabul oyu vermiş idi- "kabul" oyu
kullanacağımızı belirtiyor; bu kanunun kabul edilmesi için göstereceğiniz
katkılardan dolayı, şimdiden hepinize teşekkür ediyor; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde başka söz
talebi?.. Yoktur.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE
HOLLANDA KRALLIĞI ARASINDA
ULUSLARARASI KARAYOLU
TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1.- 17 Nisan 2001 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması"nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz talebi?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..
Yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..
Yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
202 |
Kabul |
: |
200 |
Ret |
: |
2 |
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (Alkışlar) (1)
Tasarının, Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda
Krallığı ile tüm dünyaya hayırlı olmasını diliyorum.
Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta
Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine
başlayacağız.
(1) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
9. -
Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı : 70)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun müzakeresine başlıyoruz.
10. -
Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/350) (S. Sayısı : 71) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 71 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ konuşacaklardır.
Sayın Elekdağ, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Yolsuzluğa Karşı
Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak amacıyla söz
almış bulunuyorum.
Avrupa Konseyi tarafından 1996 yılında
başlatılan çalışmalar sonucunda oluşturulan Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk
Sözleşmesi, iş dünyasında ceza hukuku kapsamına girmeyen fiilleri düzenlemekte,
yolsuzluk nedeniyle zarar gören kişilerin yararına olarak, iç hukukta etkin
önlemler alınmasını öngörmektedir.
Değerli arkadaşlarım, sözleşmenin
yürürlüğe girmesi, Avrupa Konseyine üye ülkeler açısından iki önemli gelişmeye
yol açacaktır. Bunlardan birincisi, uluslararası alanda, yolsuzlukla mücadelede
sıkı bir işbirliğinin gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır. İkincisi de, her üye
ülke, bu mücadeleyi, kendi içhukukuna evrensel norm ve yaptırımlara uygun
düzenlemeler kazandırarak sürdürecektir. Sözleşmenin dibacesinde yer alan şu
ifadeler dikkat çekicidir: "Yolsuzluk olgusu, hukukun üstünlüğü, demokrasi
ve insan hakları, hakkaniyet ve sosyal adalet için ciddî bir tehdit
oluşturmakta, ekonomik gelişmeyi engellemekte ve piyasa ekonomilerinin düzgün
ve dürüst işlemelerini tehlikeye atmaktadır."
Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere,
sözleşme, temiz yönetim ve temiz toplum ile bir ülkenin ekonomik ve sosyal
kalkınması arasında birebir ilişki kuruyor. Bu açıdan, sözleşme, 2001 yılında
açıklanan Türkiye hakkında Dünya Bankası raporundaki değerlendirmelerle tamamen
örtüşüyor. Sözünü ettiğim Dünya Bankası raporunda, Türkiye'nin rüşvet ve
yolsuzluk sıralamasında dünya ülkelerinin en başındaki grupta yer aldığı
vurgulandıktan sonra, ülkemize proje kredileri verilmesi için, rüşvet ve
yolsuzluğun üstesinden gelinmesi önkoşul olarak ileri sürülüyor. Bu raporda,
yolsuzluğun ülkemiz üzerindeki olumsuz sosyal ve ekonomik etkileri ayrıntılı
biçimde ortaya konuluyor. Bunlar Türkiye hakkında söyleniyor ve bellibaşlıları
da şunlar değerli arkadaşlarım: "Yolsuzluk, Türk hukuk sistemini
zedeleyerek ülkenin kuralsız bir toplum haline gelmesine yol açmaktadır.
Türkiye'deki kamusal makamlar, çıkar karşılığı, belli gruplara hizmet veren
mekânlara dönüşmüştür. Siyasetçi baskısı ve etkisiyle, Türkiye'de, bürokrasi,
ahlakî değerlerini yitirme sürecine girmiştir. Yolsuzluk ortamına ayak
uydurmayan dürüst ve onurlu memurlar elenmekte, bunun sonucunda, bürokrasi tam
anlamıyla yozlaşmaktadır." Raporda, aynı zamanda, Türkiye'nin içine
düştüğü ekonomik krizlerin büyük ölçüde bu yozlaşmış ve çürük yapıdan
kaynaklandığı vurgulanmaktadır ve nihayet, Türkiye'yi saran yolsuzluk ortamının
yabancı yatırımların gelmesini engelleyen en önemli sebep olduğu
belirtilmektedir.
(1) 71 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlarım, gördüğünüz gibi, bu
raporla Türkiye'ye çok önemli bir mesaj veriliyor. Bu da, ülkemizde yolsuzluğun
kol gezmesine göz yumulursa, siyasetçi zümresi hem iktidarını sürdürmek hem de
kendine çıkar sağlamak için devlet kaynaklarını sömürürse, keza, siyasetçi zümresi
devlet kaynaklarını usulsüz ihalelerle, kredilerle, sübvansiyonlarla ve diğer
karanlık yollarla yakınlarına ve yandaşlarına peşkeş çekerse, bu durumda,
Türkiye, asla kalkınamaz ve geleceği karanlık bir üçüncü dünya ülkesi olmaya
mahkûm olur.
Değerli arkadaşlarım, evet, raporda
verilen mesaj bu. Nitekim, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından
yaptırılan bir araştırmanın bulguları bu söylediklerimizi tam anlamıyla teyit
ediyor. 1980-2000 yıllarını; yani, yirmi yıllık bir zaman dilimini kapsayan bu
araştırma, bu dönemde yapılan gereksiz yatırım, rüşvet ve yolsuzluğun ekonomiye
190 milyar dolarlık bir fatura çıkarmış olduğunu ortaya koyuyor. Akla durgunluk
veren bir rakam değil mi bu? Bu meblağ soygun düzeninin, rüşvetin ve
yolsuzluğun -beni mazur görün; fakat, bu tabiri kullanmak mecburiyetindeyim-
ülkemizi kanlı dizanteri gibi tükettiğini ortaya koyuyor.
Hemen belirteyim ki, biraz önce
zikrettiğim Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği araştırmasının başlangıç
tarihinin 1980 olması bir rastlantı değil değerli arkadaşlarım; çünkü, soygun
ve sömürü düzeninin Türkiye'de kökleşmesi, daha doğrusu, yolsuzluk olgusunun
ülkemizde kurumsal hale gelmesi 1980'de başlamıştır. Bu dönemde alınan bazı
kararların temelinde kayıtdışı parayı ekonomiye kazandırmak vardı; ancak, bu
yapılırken, siyasî iktidar, çetelerle, mafyalarla âdeta işbirliği yapmış ve bu
kişileri, topluma saygın kişiler olarak tanıtmıştır.
Hayalî ihracat uygulamalarının
yaygınlaştığı ve devlete bağlı bankalardaki usulsüzlükler yoluyla devletin ve
milletin soyulduğu bu vurgun dönemini, ben "birinci dalga yolsuzluk
dönemi" diye adlandıracağım. Bu, birinci dalga yolsuzluk döneminin göze
çok çarpan bir niteliği vardır. Bu da, devletin zirvesinde oturan siyasî lider
tarafından devlete bağlı bankaların başlarına getirilen sözde prenslerin,
korkmadan, utanmadan devleti dolandırmış olduklarıdır. Bu sözde prensler, belli
kişi ve şirketlere, yasalara aykırı şekilde kredi verdiler; sonra da, bu
kredileri bilinçli şekilde geri almadılar. Bu prensler, yakınlarının
taşınmazlarını yüksek bedelle bankalarına satın aldılar. Bu prensler, bankaları,
bazı kişilerin batık şirketlerine ortak ettiler. Bu prensler, bankaların
değerli varlıklarını düşük bedelle yakınlarına sattılar.
Değerli arkadaşlarım, bu prenslerin
yuttukları lüpü fil yutsa çatlardı; ama, rahatça yuttular ve hazmettiler; sonra
da, yakalarını, türlü desiselerle adaletin elinden kurtardılar; biri de
Amerika'ya kaçıp izini kaybettirdi.
Bu birinci dalga yolsuzluk döneminde
siyasî kirlenmenin, yolsuzluk ve rüşvetin boyutlarının çarpıcı biçimde
artmasının esas sorumlusu, ahlakî değerlere itibar etmeyen devletin başındaki
siyasî liderdir; çünkü, bir toplumun önderinin kötü örnek olması, o ülkede
ahlaksızlığı kurumsallaştırır. Esasen, devletin zirvesinde oturan siyasî
liderin "ben zengini severim", "benim memurum işini bilir"
yolundaki ifadeleri, kamu çalışanlarının tümünü rüşvete ve yolsuzluğa teşvik
etmekten başka bir anlama gelebilir mi?!
Bu lider, hile ve devleti dolandırma gibi
yollardan büyük vurgunlar vuranların toplumun en saygın kişileri haline geldiği
bir çığırı açtı. Malı götürme ve köşeyi dönme, bu döneme damgasını vuran lüpçü
görüşün temel ilkeleri haline geldi.
Değerli arkadaşlarım, rüşvetin hâkim
olduğu kirli bir ortamda hukuk nefes alamaz. Bu nedenle, yabancı sermaye, böyle
bir devletin semtine uğramaz; çünkü, ülke, uluslararası alanda kötü bir nam
kazanmış ve saygınlığını kaybetmiştir. Bu hususta bir örnek vermek için dünya
çapında ün yapmış ve ekonomi dalında Nobel ödülü kazanmış olan Chicago Üniversitesi
ekonomi profesörü Morton Miller'in, ülkemizdeki bir diğer siyasî lider hakkında
yapmış olduğu değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak isterim. Bunu yaşadım.
Profesör Miller, 1997 Ekim ayında,
Chicago'da toplanan ve Türkiye'nin Amerika'daki gönüllü lobi kuruluşu olan
Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesinin yıllık genel kurul toplantısı vesilesiyle
düzenlenen bir öğle yemeğine misafir konuşmacı olarak davet edilmişti. Ülkemizi
çok iyi tanıyan Morton Miller, konuşmasında, o sırada Güneydoğu Asya'da hüküm
süren ekonomik krize de değinerek şunları söyledi: "Rüşvet ve yolsuzluk,
bir ülkenin moral dokusunu kanser gibi kemirir, çürütür. Halkın, yöneticilere
karşı olan güven duygusunu yitirmelerine yol açar. Böyle bir gelişmenin ekonomi
üzerinde derin olumsuz etkileri olması kaçınılmazdır. Bir ara, ismi Asya
Kaplanları arasında geçen Tayland ekonomisindeki çöküntünün en başta gelen bir
nedeni de budur. Bir toplumun önderlerinin kötü örnek olması ve onların
yaptıklarının yanlarına kalması, o ülkede ahlaksızlığı kurumsallaştırır."
Profesör Miller, bundan sonra, Türkiye'nin
durumuna temasla "her ülkede yolsuzluğa ve kirliliğe rastlandığını; ancak,
bu ülkelerin çoğunda devlet sisteminin kirliliği temizleyecek etkin
mekanizmalara sahip olduğunu" belirterek "Türkiye'de, maalesef,
parlamenter sistem, bu temizlik görevini yapamıyor, bu nedenle de kirlilik
birikip, kat kat artıyor, katmerleşiyor ve ülkenin ekonomik kalkınmasını
engelleyen temel bir olgu olarak ortaya çıkıyor" dedi. Miller, konuşmasının
bu noktasında, bir süre önce görev yapan Türkiye Başbakanı ile eşinin
isimlerini telaffuz ettikten sonra, kendisini dinleyen yüzlerce Türkü ve
Amerikalıyı bir anda şoke eden şu sözleri sarf etti: "ve onlar, hâlâ
hapiste değiller." (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, tarih 3 Ekim 1997; Chicago'da
Türk-Amerikan Dernekleri yıllık genel kurul toplantısı yapılıyor. Amerika'nın
dört bir tarafından gelen 600 Amerikalı Türk bu toplantıya katılmış. Yemekli
bir konferansta, Nobel ödülü almış olan bir Amerikalı profesör konuşuyor. Konuşmacı,
bir Türk Başbakanının ve yönettiği bankayı batıran eşinin isimlerini
zikrediyor, sonra da "bu kişiler ülkenizi soydular; ama, Türk Devleti bu
kişileri yargılayamadı, hapse atamadı; başbakan ile eşinin yaptıkları yanlarına
kaldı. Bunun sonucu, Türkiye'de yolsuzluğun kurumsallaşmasıdır" diyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, bu
olayı, Amerika'dan Türkiye'ye dönüşümde, Milliyet Gazetesindeki köşemde, 13
Ekim 1997 tarihinde yazdım. Bir kere yazdım, bir daha yazdım, bir daha yazdım;
suçlanan başbakanın ve eşinin de isimlerini vererek, ayrıntılı biçimde yazdım;
hiçbir tekzip gelmedi, bana karşı dava açılmadı. Nasıl açılsın ki, beni
doğrulayacak yüzlerce tanığım varken!
Şimdi, bu anımı sizlerle paylaşmaktan
maksadım, Türkiye'deki yolsuzluk olaylarının ayyuka çıkmasına ve ta
okyanusların ötesine gitmesine, orada gündeme gelmesine rağmen, o dönemde
Meclisin ve hükümetin bu gelişmelere kayıtsız kaldığını ve hiçbir önlem
alınmadığını belirtmektir. Bu kayıtsızlığın yarattığı ortamda, siyasetçilerin
desteğiyle yapılan yolsuzluk, çeteleşmeyi ve mafyalaşmayı besleyip büyüterek,
organize suç boyutunu ve niteliğini kazanmış ve böylece, ikinci yolsuzluk
dalgası dönemi başlamıştır.
Dünya Bankası raporunda söz konusu edilen
ihalelere fesat karıştıran siyasetçi- bürokrat-işadamından oluşan şeytan
üçgeni, işte, bu dönemde, bu ikinci dalga döneminde yaygınlaşmış ve etkinlik
kazanmıştır. İkinci yolsuzluk dalgası döneminde, ülkemizde geliştirilen özgün
bir soygun yöntemiyle, Türkiye, dünya medyasında kendisinden uzun uzun söz
ettirmeyi başardı.
Değerli arkadaşlarım, bu yöntemde, özel
bankalar, sahipleri tarafından bizzat soyuluyordu. Banka sahipleri, devlet
garantisi altında topladıkları paraları yurt dışına veya yandaş şirketlere
aktarıp, sonra da planlı bir şekilde bankalarını batırıyorlardı. 1997 Ekiminden
2002 Haziranına kadarki beş yıllık sürede 20 banka peş peşe batırıldı.
Bunlardan sadece ikisinin patronu, kısa süreler için cezaevine girip çıktılar;
ama, bütün banka patronlarının çalıp çırptıkları ve hortumladıkları paralar
yanlarına kaldı. Buna karşılık, paraları çalınan vatandaşlar ortada kaldılar.
Değerli arkadaşlarım, 57 nci hükümetin
Maliye Bakanı, bu kürsüden banka patronlarının hortumladıkları meblağın 40
milyar dolar olduğunu belirtmişti. Evet, verdiğim rakam Sayın Masum Türker'in
bu konudaki açıklamasına dayanıyor; hata varsa onun. Bu hortumlanan 40 milyar
ne oldu; bu hortumlanan 40 milyar, sonuçta, vatandaşa vergi ve enflasyon olarak
fatura edildi; ancak, devlet, bu çalınan parayı çalanlardan tahsil etmedi.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir durumun,
ancak, her alanda kuralları çiğnemeyi ilke edinmiş, ahlaken çökmüş, vatan
sevgisini yitirmiş, tüm değerlerini kaybetmiş, sahipsiz bir ülkede vuku
bulabileceğini kabul edersiniz.
Değerli arkadaşlarım, bu şaibeyi, bu
ülkenin, bu devletin üstünden kaldırma görevini, milletimiz, Türkiye Büyük
Millet Meclisine vermiştir; bu bizim görevimiz. Türk kamuoyu, suçlulardan hesap
sorulmasını ve milletten çaldıkları bu kaynakların onlardan mutlaka geri
alınmasını, tahsil edilmesini istemektedir. (Alkışlar) Bu bakımdan, Sayın Azmi
Ateş başkanlığındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Yolsuzlukları Araştırma
Komisyonuna bu konuda çok önemli bir görev düşmektedir. Bu komisyon, bu
konudaki icraatıyla "yapanın yanına kâr kalır" anlayışını çürütürse
bu ülkeye çok büyük bir hizmet yapacaktır. Bu yoldaki icraat, bu Meclisin
fazilet göstergesi olacaktır değerli arkadaşlarım. Bütün bunlar, Türkiye'nin
kaynaklarının nasıl bir soygun ve talan düzeniyle çarçur edildiğini ortaya
koyuyor.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde siyaset ve
siyasetçi hakkında yerleşmiş derin ve olumsuz önyargılar var. Biraz önce sözünü
ettiğim siyaset-bürokrat-işadamı şeytan üçgeni yöntemiyle yapılan soygunlar bu
önyargının daha da pekişmesine yol açtı. Kanımca, Beyaz Enerji davası, tipik
bir şeytan üçgeni soygunu. Anımsayacaksınız, bu davadan ağır mahkûmiyet
kararları çıktı; Enerji Bakanlığının üst düzey bürokratları ağır hapis
cezalarına mahkûm edildiler. Ayrıca, bürokratlara rüşvet veren işadamları da
ağır para cezasına çarptırıldı. Bürokrat sanıklar, ifadelerinde, yasal olmayan
talimatları dönemin Enerji Bakanından aldıklarını ileri sürdüler. Ayrıca,
iddianamede, Bakanın görevini kötüye kullandığı belirtiliyordu. İddianameyi
okudum; 60 sayfa; 50 yerinde Bakanın adı geçiyor. Buna rağmen, hakkında çok
ağır töhmet ve iddialar varken, bakan, dokunulmazlık zırhından yararlanarak
adalet önüne çıkarılmadı ve sonuçta, kirli bir pazarlık bağlamında siyasî
liderler tarafından aklandı. Böylece, dünya yolsuzluk literatürüne geçmiş olan
Meclisteki aklama skandallarına bir tanesi daha eklendi. Ama, biz bunu hep
yapıyoruz. İşte, bundan dolayı da iflah olmuyoruz. İnşallah, bundan sonra
olmaz. Fakat, bakan ve başbakana ilişkin yolsuzluk iddiaları Türkiye'de
araştırılamıyor; Anayasanın 100 üncü maddesine göre kurulan soruşturma
komisyonlarında, sonra da Genel Kurulda, sorumlular türlü dalaverelerle
aklanıyorlar. Bunları belirtmekten maksadım, Anayasanın 83 üncü maddesindeki
milletvekili dokunulmazlığının kapsamı daraltılmadan ve Anayasanın 100 üncü
maddesi sorumluların kesenkes yargı önüne çıkmalarını sağlayacak şekilde değiştirilmeden,
siyasetin Türkiye'de kirlenmesini önlemenin mümkün olmayacağıdır. (Alkışlar)
Şimdiye kadar, değerli arkadaşlarım,
dokunulmazlık, genelde, yargıdan kaçmak
için kalkan olarak kullanıldı; hatta, bazı kişiler, haklarında davalar
sürmekteyken milletvekili seçilmek için özel gayretlere girdiler ve sonuçta yargıdan
kurtuldular. Sayın Başbakan Erdoğan, seçim kampanyası sırasında, defalarca
televizyonlarda milletvekili dokunulmazlığı hakkında konuştu; Anayasa
maddelerini, kesinlikle, dokunulmazlığı daraltacak şekilde değiştireceklerini
ve kimsenin milletvekiliyim diye adaletten kaçmasına izin vermeyeceklerini
söyledi.
Değerli arkadaşlarım, halkımız, siyasetin
bir kamu hizmeti olmaktan çıktığına, çıkar kapısı haline dönüştüğüne, servet
kazanımına ve devleti soymanın aracı haline geldiğine inanıyor.
Ayrıca, Türkiye'nin Batıda çok bulanık bir
imajı var. Türkiye, siyasal avantacılığın kol gezdiği ve politikacıları tarafından
soyulup soğana çevrilen bir ülke olarak görülüyor. Bu imaj, emin olun, dış
ilişkilerimize ve dış politikamıza çok büyük zararlar veriyor.
Bu Meclis çatısı altında yer alan hepimiz,
seçim meydanlarında açıklık, şeffaflık ve hesap verebilirliği savunduk.
Hepimiz, yolsuzlukları önleyeceğimiz ve kirli siyasetin çanına ot tıkayacağımız
hususunda onur ve namus sözü verdik. Verdiğimiz söze sadık kalarak,
dokunulmazlığı kısıtlayalım değerli arkadaşlarım. Anayasanın 100 üncü
maddesini, yargı yolunu açacak şekilde değiştirelim. Böylece, yolsuzluğa açık
tüm kapıları kapayarak hem halkımızın önyargılarını kıralım hem de Türkiye'nin
dünyadaki olumsuz ve bulanık imajını değiştirip parlatalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, eğer, büyük
geçmişimize layık olmak istiyorsak, kaderimizin efendisi olmak istiyorsak,
onurumuza, kimliğimize sahip çıkmak istiyorsak, hakka, hukuka, vicdana ve
meşruiyete kulak asmayanların dayatmalarına başımız dik ve ezilmeden
"hayır" demek istiyorsak, silik, çaresiz ve ürkek olmak istemiyorsak,
millî irademizin satılık olmadığını, parayla satın alınamayacağını dünyaya
haykırmak istiyorsak, Türkiye'de yolsuzluğun kökünü kazımamız lazım. (Alkışlar)
Başka türlü büyük Türkiye'yi kuramayız.
Türkiye'nin çevresindeki ateş çemberi,
tartıştığımız bu konuya, bugün olağanüstü bir anlam kazandırıyor.
Karşılaştığımız dayatmacı ve baskıcı durumlardan ders almalıyız. Sorunlarımızı,
kendi aklımıza, ülkemizin kendi iç dinamiklerine, kendi gayretimize ve kendi
irademize dayanarak, ama, gerçekçi bir bakışla, global dengeleri göz ardı
etmeden ve dünyadan kopmadan çözme
çabasına girmeliyiz. Unutmayalım, güçlü Türkiye'nin yolu, yolsuzluğun kökünün
kazınmasından geçer. Zira, bir ülkede yolsuzluk önlenmeden, ekonomik
kaynakların verimli dağılımını sağlamak, kamu hizmetlerinin kalitesini ve
etkinliğini artırmak, ekonomik büyümeyi hızlandırmak, rekabet ve istihdamı
artırmak mümkün olmaz. Bu gerçek ışığında, bu Meclisin öncelikli hedefi, temiz
bir toplum yaratılmasına azamî katkıda bulunmaktır.
Bu sınavdaki başarımız, hepimizin
başarısı; Meclis olarak, bizim, Tevfik Fikret'in şu mısralarındaki felsefeyi
ülkemizde egemen kılmak isteyenlere atacağımız tarihî bir şamar olacaktır:
"Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin / Doyuncaya, tiksininceye,
çatlayıncaya kadar yiyin / Bu harmanın gelir sonu, kapışın giderayak / Yarın
bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak."
Bu görüşlerle, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin onaylanmasını
desteklediğimizi bildirir, Yüce Meclise saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Sayın milletvekilleri, AK Parti Grubu
adına, Bursa Milletvekili Mustafa Dündar.
Sayın Dündar, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DÜNDAR
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yolsuzluk, kamu görevinin özel çıkar
sağlama amacıyla istismarı olarak tanımlanabilir. Yolsuzluk, yeni bir olgu
değildir; ancak, 80'li yıllar, yolsuzluğun başdöndürücü bir şekilde geliştiği
bir dönem olmuştur.
Yolsuzluğun uluslararası alandaki yaklaşık
ekonomik büyüklüğünü kestirmek için çok sayıda tahmin yapılmıştır. Bir tahmine
göre, gelişmekte olan ülkelere yönelik mal ihracatı ve yabancı yatırımlar
toplamının yüzde 5'inin yolsuzluğa gittiği varsayıldığında, 1992 yılında 950
milyar dolar üzerinden 47 milyar doların yolsuzluk yoluyla çalındığı
hesaplanmıştır.
Yolsuzluklar, siyasal yapıyı, devletin ve
idarenin yasallığını ve saygınlığını zedeler; kamu yönetimi felce uğrar ve
pahalılaşır.
Yolsuzluğun olumsuz birçok etkisinin yanı
sıra, en önemli etkisi, evrensel, dokunulmaz ve eşitlik içerisinde kullanılması
gereken insan temel hak ve özgürlükleri alanını kısıtlamasıdır.
Yolsuzluklar, demokraside tüm bireylerin
eşitliği ilkesini ortadan kaldırmaktadır; çünkü, öncelikle, kamu mallarına ve
olanaklarına eşitlik içerisinde ulaşabilme imkânı ortadan kalktığından, kamusal
makamları, küçük bir grubun, hak ve yetkileri, gerçek sahibi olan halkın
elinden aldığı bir tür ayrıcalıklı yerlere dönüştürmektedir.
Diğer yandan, yolsuzluklar, yasal
otoriteye karşı duyulan saygıya büyük zarar verir. Bunun sonucu olarak da,
siyasî otorite halkın desteğinden yoksun kalır, hükümet ile vatandaşlar
birbirine yabancılaşır.
Yolsuzluklar, ekonomik, siyasî ve sosyal
gelişmeyi tahrip etmektedir; gerek ülke ölçeğinde gerekse dünya genelinde gelir
dağılımı dengesizlikleri veya bölgelerarası kalkınmışlık farklarına yol
açmaktadır; yani, yolsuzluk ile yoksulluk arasında sıkı bir bağ vardır.
Yolsuzlukların ekonomik maliyeti oldukça
yüksektir. Yolsuzluklar nedeniyle öncelikle kamu yatırımlarının maliyeti
artmaktadır; ayrıca, ekonomik belirsizlik pekişmektedir.
Yolsuzluklar, ekonomide kaynakların
verimli bir şekilde kullanılmasını sekteye uğratmakta, uzun vadeli yerli ve
yabancı yatırımları frenlemekte, rant sağlamaya yönelik faaliyetler teşvik
edilmekte, sektörel öncelikler ve teknolojik tercihler olumsuz yönde
etkilenmektedir.
Yolsuzluk olgusu birçok şirketi resmî
sektör dışına itmekte, böylece, kayıtdışı ekonomi büyümekte ve büyük vergi
kayıplarına yol açmaktadır.
Ülkemiz, geçmişte, yolsuzlukların ciddî
sonuçlarını en acı şekilde yaşamış bir ülkedir.
Yolsuzluk fiillerinin gerçek bir sınır
tanımayan suç niteliği, sırf ulusal bir mücadelenin yetersizliğini göstermiş ve
uluslararası toplumun aktif biçimde seferber olarak, farklı mevzuatları
yakınlaştırma ve ülkelerarası işbirliğini geliştirmeye yönelik bir dizi belge
ve sözleşmeleri meydana getirmeye yol açmıştır.
Yolsuzlukla mücadele konusu, ülkemizin
kuruluşundan beri içerisinde yer aldığı Avrupa Konseyinin de öncelikleri
arasına girmiştir. Avrupa Konseyi tarafından Malta'nın başkenti La Valetta'da
1994 yılında gerçekleştirilen 19 uncu Avrupa Adalet Bakanları Konferansında
alınan karar doğrultusunda, konferans bünyesinde, Yolsuzluğa Karşı Çok Yönlü
Mücadele Grubu oluşturulmuş ve bu grubun çalışmaları sonucunda, Yolsuzluğa
Karşı Eylem Programı, Yolsuzlukla Mücadele Ceza Sözleşmesi, ulusal düzeyde
alınacak tedbirler için 20 maddelik yönlendirici ilkeler belgesi, Yolsuzluğa
Karşı Devletler Grubu Anlaşması hazırlanmıştır ve Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk
Sözleşmesi de anılan eylem grubu tarafından hazırlanmıştır.
Toplam 20 maddeden ibaret sözleşme, özel
hukuk alanındaki ilişkilerde ortaya çıkan rüşvet olaylarında alınacak önlem ve
yaptırımları düzenlemektedir. Yolsuzluk fiillerinden zarar görmüş kişilere
hakkaniyete uygun bir tazminat sağlanması, sözleşmedeki mekanizmalarla mümkün
kılınmaktadır.
Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanan
sözleşme, 4 Kasım 1999 tarihinde imzaya açılmış ve Avrupa Konseyi nezdindeki
daimi temsilcimiz tarafından 27 Eylül 2001 tarihinde Strasbourg'da
imzalanmıştır; ancak, sözleşmenin yürürlüğe girebilmesi için en az 14 ülke
tarafından onaylanmış olması gerekirken, bugüne kadar 10 ülke tarafından
onaylanmış, ülkemizin de dahil olduğu 24 ülke tarafından imzalanmamıştır.
Ülkemizin hazırlık çalışmalarına da
katıldığı bu sözleşmenin onaylanması, çağdaş ve etkin bir yolsuzlukla mücadele
mekanizmasının hayata geçirilmesi ve ülkemizin yolsuzlukla mücadeledeki
kararlılığının ortaya konulmasının yanı sıra, Avrupa Birliği müktesebatına uyum
yönünde ileri ve önemli bir adım teşkil edecektir.
Yolsuzluk ve yoksullukla mücadelede önemli
bir fonksiyon icra edeceğine inandığımız bu tasarıyı Yüce Meclisimize arz eder,
saygılarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Dündar, teşekkür ediyorum.
Şahsı adına, Aydın Milletvekili Sayın
Özlem Çerçioğlu; buyurun.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz sözleşme, taraf
devletlere kendi iç hukuklarında yolsuzluk fiilinden zarar gören kişilerin
haklarını savunmak üzere etkili başvurulu yollarını düzenleme yükümlülüğü
getirmektedir. Yolsuzluktan zarar gören kişiler, bu zararlarının ödenmesi için
dava açabilecekler, kamu görevlilerinin sorumluluğu olması durumunda, bu
zararlar devlet tarafından karşılanacak ve zincirleme sorumluluk ilkesi geçerli
olacaktır.
Ayrıca, yolsuzlukların önlenmesi için
şirketlerin bilançolarının doğru düzenlenmesi ve hesaplarının denetiminin
düzgün yapılması için yeni önlemler alınması zorunlu kılınmaktadır.
Bu düzenlemeler ve bu alandaki diğer
belgeler değerlendirildiğinde, iki önemli sonuç çıkmaktadır:
Birincisi; yolsuzluk ve yolsuzlukla
mücadele, artık, ülkelerin iç sorunu olmaktan çıkmış, uluslararası bir nitelik
kazanmıştır.
İkincisi; yolsuzluk sadece siyasal alanın,
kamu yönetiminin değil, özel hukuk alanının, ticaret ve iş dünyasının da sorunu
olmuştur.
Yolsuzluğun bu niteliği, yolsuzlukla
mücadele konusunda uluslararası işbirliğinin önemini artırmaktadır. Ayrıca, bu
işbirliğinin ve mücadelenin ortak hukuksal zeminde yürütülmesi zorunlu hale
gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, çeşitli
araştırmaların vardığı ortak sonuca göre, yolsuzluk, bir tarafta mutlaka kamu
görevlisinin bulunduğu, ahlakî ve hukukî kuralların dışına çıkılarak, gizlilik
içerisinde gerçekleştirilen çıkar değiş tokuşudur. Yolsuzluk, rüşvet, iltimas,
adam kayırmayla sınırlı değildir; bütün kaynakları israf eden, siyasal,
yönetsel ve ekonomik boyutları olan bir olgudur. Yolsuzluk, hukuk devleti
ilkesini, demokrasiyi, insan haklarını, sosyal adaleti ve ekonomik gelişmeyi
tehdit etmektedir; ahlak ve değer yargılarını törpülemektedir; bireylerin yasa
önünde eşitliğini ortadan kaldırmakta, siyasî otoriteye olan inancı
zayıflatmaktadır. Yolsuzluk, yoksullaşmanın en önemli nedenidir; kamu
kaynaklarının israfına yol açmaktadır. İsrafın maliyeti ise daha yoksul ve daha
korumasız topluluklara yansıtılmaktadır; kayıtdışı ekonominin, enflasyonun ve
kamu borçlarının artışına yol açmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu sözleşmenin
kabulünden daha çok önemli olan, yolsuzlukla mücadelede samimî ve tutarlı
olmaktır. Bu yaklaşımla sözleşme hükümleri uygulanmalı ve hedeflenen amaçları
gerçekleştirilerek, yasalar hemen çıkarılmalıdır.
Hepimizin bildiği gibi, Türkiye'de
yolsuzluk, sistemin kanseri haline gelmiştir. Öylesine yayılmış ve büyümüştür
ki, şu oturduğumuz koltuklar bile tartışma konusu olmuştur; maalesef, şu
oturduğumuz koltuklar tartışma konusu olmuştur. (CHP sıralarından alkışlar)
İktidar olmak uğruna, hükümette kalmak adına, yolsuzluklar, bu yüce çatı
altında, şu meşhur 8'e 7 oyla aklanmıştır.
Eğer, samimiyetle
"değiştik, biz başkayız" deniliyorsa, yolsuzlukla mücadeleye önce
buradan başlamalıyız. Anayasayı değiştirerek milletvekili dokunulmazlıklarını
kaldırmalıyız. Hatta, Meclis soruşturmasını, geçmişte olduğu gibi, politik
pazarlıklara konu olmaktan çıkarmalıyız; siyasî ahlak kabul etmeliyiz.
Sizler de hatırlayacaksınız ki, Cumhuriyet
Halk Partisi, 1993 yılında yeniden açıldıktan sonra, siyasî yaşamımıza
"ahlaklı siyaset" ve "dürüst kamu yönetimi" çağrısı
yapmıştır; bu yönde tutarlı çizgisini sürdürerek, gerekli anayasa ve yasa
değişikliklerini Meclise teklif etmiştir. Bu dönemde de, Sayın Hacaloğlu'nun
verdiği teklif, komisyonda, iktidar çoğunluğunun ilgisini beklemektedir.
Değerli arkadaşlar, yolsuzluğu ortadan
kaldırmak için, bunların yanı sıra, yargı bağımsızlığının önündeki engelleri
kaldırmalıyız; memurların yargılanmasındaki ayrıcalıklara son vermeliyiz;
denetim mekanizmalarını bağımsız hale getirerek, yetkilerini genişletip
etkinleştirmeliyiz; kamu yönetiminde şeffaflığı sağlamalıyız; siyasî partilerin
ve adayların gelir kaynaklarını denetleyecek etkin mekanizmalar
geliştirmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, aklanmaktan,
adaletten, şeffaflıktan söz edilecekse, önce bunların yapılması gerekmektedir.
Gelin, bu sözleşmeleri yapalım. Siyaseti ve kamu yöneticiliğini zenginleşme
aracı olmaktan hep birlikte çıkaralım. Suçüstü yakalanan bakan ayıplarını
yaşamayalım. Devlet bankalarında kredi borcu olan kişiler, bu bankalardan
sorumlu devlet bakanı olmasın. Vergi borcu olan, yargılanan kişiler bakan olup,
kendileriyle barışan yasalar çıkarmasın.
Bu düşüncelerle, sözleşmenin ülkemiz için
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Çerçioğlu.
Şahsı adına, Ağrı Milletvekili Mehmet
Melik Özmen söz istemiştir.
Sayın Özmen, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) - Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyon raporu üzerinde şahsım adına görüşlerimi açıklamak için huzurunuza
geldim. Fazla vaktinizi almayacağım.
Bu kürsüden, daha önceki bir konuşmamda,
şu cümleleri söylemiştim: Faiz enflasyonu, enflasyon işsizliği, işsizlik
borçlanmayı, borçlanma açlığı, açlık rüşveti ve yolsuzluğu, yolsuzluk anarşiyi,
anarşi de hukuk düzenini ortadan kaldırmaktadır. Konunun sebeplerini iyi tespit
edip, bu sebeplerin kurutulmasına dönük tedbirleri bu Meclisin bu dönemde
alacağına eminim.
Ben, özellikle şu konunun altının
çizilmesini istiyorum: Özellikle, Türk hukuk sistemine göre suç olan bir yolla
gelir elde etmiş bir kişi, bu gelirini, Türkiye dışındaki çeşitli ülkelerin
bankalarına aktarmışsa, bu aktarmayla ilgili olarak, bu tasarı, aktarılmış olan
gelirin, tekrar geri gelmesini de sağlayabilir nitelikteyse, o zaman son derece
yararlı bir tasarı üzerinde çalışıyoruz demektir. Ya da, eğer bu yolla
Türkiye'ye aktarılmış bir para varsa, biz bunu ödemeyi taahhüt ederiz; yani,
aktaralım, yolsuzluk yaparak yurt dışından Türkiye'ye para aktarmış olanlara
paralarını ödeyelim. Yolsuzluk yaparak Türkiye'den başka ülkelere para aktarmış
olanların da paralarını isteme hakkımız, o zaman, müktesep olarak bizim
elimizde olmalıdır. Bunun da sağlanması gerektiğine inanıyorum. Çifte
standardın olmaması gerektiğine inanıyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özmen.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
YOLSUZLUĞA
KARŞI ÖZEL HUKUK SÖZLEŞMESİNİN
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE 1. - Avrupa Konseyi tarafından 4 Kasım 1999 tarihinde imzaya
açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına 27 Eylül 2001 tarihinde Strazburg'da
imzalanan "Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi"nin onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN- 1 inci madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Yolsuzluğa
Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 191
Kabul : 191
Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
ülkemiz ve insanlık için hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. (1)
Sayın milletvekilleri, sözlü soru
önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 22 Nisan 2003
Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 18.58
(1) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.