DİLEK 2 3 2003-05-06T12:46:00Z 2003-05-06T12:46:00Z 34 21567 122935 TBMM 1024 245 150972 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 12       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

68 inci Birleşim

17 . 4 . 2003 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili İnci Gülser Özdemir'in, Türkiye'de deniz turizminin sorunları ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, Avrupa Konseyinin çalışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi'nin, akut solunum yetersizliği sendromu (SARS) hastalığına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay ve 25 milletvekilinin, Hasanoğlan Beldesindeki Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarının mevcut durumunun araştırılarak tamamlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/64)

2. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir ve 42 milletvekilinin, İzmir-Harmandalı Çöplüğünün yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/65)

C) TEZKELER VE ÖNERGELER

1. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in (6/313) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/46)

V. - ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" bölümünün 2 nci sırasına alınmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73)

2. - 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/559) (S. Sayısı : 121)

3. - Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı : 54)

4. - Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi Genel Müdürlüğü Arasında Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/388) (S. Sayısı : 55)

5. - Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/394) (S. Sayısı : 59)

6. - Kara Avcılığı Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/286) (S. Sayısı : 60)

7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/343) (S. Sayısı : 62)

8. - Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/511) (S. Sayısı : 68)

9. - Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı : 70)

10. - Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/350) (S. Sayısı : 71)

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, yol ihalelerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/337)

2. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, PETLAS A.Ş.'nin özelleştirilmesi sonucu işten çıkarılan işçilere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/342)

3. - İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, kredi kartı borçlarıyla ilgili kanuni düzenlemeyi bankaların uygulamadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/350)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe, e-devlet ve e-Türkiye projesine,

Balıkesir Milletvekili Orhan Sür, Balıkesir SEKA Fabrikasının özelleştirilmesine,

Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu, 15-22 Nisan Turizm Haftası kutlamalarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin, futbol karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Genel Kurulun 16 Nisan 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 36 ncı sırasında yer alan 112 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 2 nci sırasına alınmasına ve tasarının, İçtüzüğün 91 inci maddesine göre; beş bölüm halinde görüşülmesine ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi, görüşmelerini takiben, yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildi.

AK Parti Grubu önerisinin üzerindeki görüşmeleri sırasında :

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek’in, hükümete,

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in partisine,

AK Parti Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek’in, grubuna,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, İş Kanunu Tasarısının (1/534) (S. Sayısı : 73) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi,

2 nci sırasına alınan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının (1/542), (1/51), (1/60), (1/122), (1/123), (1/126), (1/136), (1/160), (1/194) (S. Sayısı : 112) görüşmeleri tamamlandı, elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Tasarının görüşmeleri sırasında :

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Ankara Milletvekili Oya Araslı’nın, şahsına,

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oğuz Oyan :

Kültür Bakanı Erkan Mumcu’nun,

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın,

Grubuna,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

17 Nisan 2003 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.30’da son verildi.

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Türkan Miçooğulları

 

Mehmet Daniş

 

İzmir

 

Çanakkale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


           No. : 93

II. - GELEN KÂĞITLAR

17 . 4 . 2003 PERŞEMBE

Raporlar

1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Protokolun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/410) (S. Sayısı : 119) (Dağıtma tarihi :  17.4.2003) (GÜNDEME)

2. - Atlantik Ton Balıklarının Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme ile Nihai Senet, Atlantik Ton Balıkçılık İşletmeleri İstatistiklerinin Toplanmasına Dair Karar, Usul Kuralları ve Mali Düzenlemelere Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/516) (S. Sayısı : 120) (Dağıtma tarihi : 17.4.2003) (GÜNDEME)

3. - 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/559) (S. Sayısı : 121) (Dağıtma tarihi :  17.4.2003) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, TEKEL'in özelleştirilmesinin nedenlerine ve sonuçlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/380) (Başkanlığa geliş tarihi :  16.4.2003)

2. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Keşan Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/381) (Başkanlığa geliş tarihi :  16.4.2003)

3. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Keşan İlçe Kütüphanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/382) (Başkanlığa geliş tarihi :  16.4.2003)

4. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde'nin bazı ilçelerindeki karayolu onarım ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/383) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

5. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin üniversite giriş sınavındaki mağduriyetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/384) (Başkanlığa geliş tarihi :  16.4.2003)

6. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Bor-Kemerhisar'da kapatılan Ziraat Bankasının yeniden açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/385) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

7. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik Kitreli Kasabasında yaşanan sel felaketinin zararlarının karşılanıp karşılanmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/386) (Başkanlığa geliş tarihi :  16.4.2003)

8. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki Nar Vadisinin turizme açılıp açılmayacağına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/387) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

9. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik İlçesi Kitreli ve Duvarlı kasabalarının elektrik şebekesi yenileme çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/388) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

10. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik İlçesinde uygulanacak Köy-Kent Projesinin iptalinin ne şekilde telafi edileceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/389) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

11. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik-Kitreli'de tarımsal sulama kuyusu çalışmalarının ne zaman tamamlanacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/390) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

12. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik-Azatlı'da baraj veya gölet yapımı planlanıp planlanmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/391) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

13. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Altunhisar'da küçük sanayi sitesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/392) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

14. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik-Kitreli'deki süt inekçiliği projesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/393) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bilim ve araştırma merkezlerinin hazırladıkları raporlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/412) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.2003)

2. - Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, ülkemize deniz yoluyla giriş yapan turistlerden alınan paraya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/413) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

3. - Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, hayvancılığın desteklenmesi için yapılan teşviklere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/414) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

4. - Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, Kırıkkale Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesinden istifa eden personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/415) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

5. - İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, Vergi Barışı Kanunu Genel Tebliğinin bazı hükümlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/416) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

6. - Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, görev tazminatı alamayan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/417) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

7. - Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, şeker fabrikalarındaki mevsimlik işçilerin sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/418) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

8. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, yol ve meydan düzenlemeleri ile kamu binalarının yapım ve onarımında granit taşı kullanılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/419) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

9. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, granit taşı üretiminin ve küresel pazar payının artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/420) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

10. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, granit taşı üretiminin artırılmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/421) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.2003)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay ve 25 milletvekilinin, Hasanoğlan Beldesindeki Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarının mevcut durumunun araştırılarak tamamlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/64) (Başkanlığa geliş tarihi :  15.4.2003)

2. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir ve 42 milletvekilinin, İzmir-Harmandalı Çöplüğünün yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/65) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.2003)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

17 Nisan 2003 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, 3 arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, Türkiye'de deniz turizminin sorunlarıyla ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili İnci Özdemir'e aittir.

Sayın Özdemir, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili İnci Gülser Özdemir'in, Türkiye'de deniz turizminin sorunları ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

İNCİ GÜLSER ÖZDEMİR (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok ciddî ve ivedi kaynak arayışı içerisinde bulunduğumuz şu günlerde dikkatinizi bir konuya çekmek istiyorum.

Yeni kaynaklar ararken yapacağımız ilk iş, ülkemizin potansiyel imkânlarına bakmaktır. Cenabı Allah'ın Türk yurduna bahşettiği, ama, nedense bugüne kadar farkına varılmamış, farkına varılmışsa da, gerektiği kadar önem verilmemiş kaynaklarımız vardır. Borcu borçla çevirmek gibi felakete gidebilecek bir yol yerine, hiç geç kalmadan Türkiye'nin uyuyan devlerini uyandırmalıyız diye düşünüyorum.

Ülkemizin en önemli kaynaklarından birisi deniz turizmidir. 8 500 kilometrelik kıyı şeridimize bakan denizlerimiz, dünyanın en nadide, en cezbedici, en güzel coğrafya parçalarıdır. Türkiye kıyıları, bir görenin bir daha görmek ve yaşamak arzusuyla yanıp tutuşacağı kadar muhteşem doğal güzellikleri barındırmaktadır. İçerisinde yat turizmi, marinacılık, kruvaziyer turizmi, su sporları ve dalış turizmi faaliyetlerini barındıran deniz turizmi, aslında, genel anlamda turizm sektörünün temel dalıdır.

Ülkemize gelen her 100 turistin 70'inin gelme nedeni denizlerimiz ve kıyılarımızdır; fakat, maalesef, bugüne kadar bu müthiş kaynaktan yeterince yararlanamadık. Oysa, azıcık bir çabayla, sadece deniz turizmi yılda 5 milyar dolar döviz geliri sağlayabilirdi. Düşününüz ki, yüksek yaşam standardına sahip 350 milyonluk Avrupa, bir yanda 200 milyonluk petrol zengini Arap âlemi, diğer yanda açılım içindeki 250 milyonluk Rusya Federasyonu ve bunların ortasında dünyanın incisi Türkiye; ancak, ne acıdır ki, sektördeki bilinçsizlik, eğitim eksikliği ve devlet eliyle sektörün önüne konulan engeller, deniz turizminin hak ettiği yerde olmayışına ve bu sektörden elde edilen gelirin düşük kalmasına neden olmuştur.

Oysa, biz istesek de istemeksek de, her türlü uygun koşulun en mükemmel biçimde bir arada olduğu tek ülke olan Türkiye, 21 inci Yüzyılda dünya yat turizminin doğal merkezi olacaktır.

Türkiye'de turizm anlayışı, turizmin tamamlayıcı unsuru olan konaklamayı aslî unsur kabul etmekte, ana amaç olan unsurları ise tali faktörler olarak görmektedir. Turisti öncelikle cezbeden şey, o ülkenin tarihî, kültürel, dinî ve doğal güzellikleridir. Bu motifler için gelen turistlerin konaklaması, sadece tamamlayıcı unsurlardır.

Evet, deniz turizmini harekete geçirmek zorundayız. Bunun için neler yapılmalıdır; bunun için, liman ücretlerinin ve akaryakıt ücretlerinin düşürülmesi gerekmektedir; marina yatırımlarının tamamlanması ve yeni marinaların yapılması gereklidir. Bunun için, yat turizminin ve su sporlarının desteklenmesi, çok önemli bir potansiyeli bünyesinde barındıran turizme uygun sörf alanları ve dalış alanlarının hizmete sokulması da gerekmektedir.

Bugün dünyanın en çok tercih edilen turisti, kuruvaziyer gemi yolcusudur; çünkü, bu çok lüks gemilerde seyahat eden turistler, gelir düzeyi çok yüksek kişilerdir. Bu kişiler, gittikleri ülkelerde sınırsız denilecek ölçüde harcama yapmaktadırlar.

Türkiye, doğal yapısı, dinî ve kültürel motifleriyle, kuruvaziyer turizmin cazibe merkezi, limanlarımız ise, önemli uğrak noktalarıdır; ancak, geliniz görünüz ki, liman ücretlerinin pahalılığı nedeniyle, ülkemiz, kuruvaziyer gemilerin uğrak noktası olmaktan çıkmaktadır. Büyük bir dar görüşlülükle, bir gemiden tonajına bağlı olarak elde edeceğimiz 60 000 ilâ 125 000 doları kamu geliri olarak gördüğümüz bu gemilerin yolcularının sahilde bırakacakları milyonlarca doları hesap edemediğimiz de ayrıca çok acı bir gerçektir.

İstanbul'un içerisinde birer çirkinlik abidesi olarak durmakta bulunan Türkiye Denizcilik İşletmeleri Salı Pazarı ve Devlet Demiryolları Haydarpaşa Limanları, hiç gecikmeksizin, kuruvaziyer turizmin emrine sunulacak rekreasyon alanlı, turizm kompleksli limanlara derhal dönüştürülmelidir.

Marinalarımız sayıları ve imkânları itibariyle yeterli hale getirilmelidir. Ülkemiz karasularında yapılan ve dünyada büyük ses getiren uluslararası yat rallilerine katılım taleplerini karşılamak anlamında, özellikle, Karadeniz ve Ege'de büyük kapasiteli marinalara ihtiyaç vardır.

Çok ciddî ekonomik öneme sahip marina yatırımlarımızı, SİT alanları, ÇED raporları gerekçeleriyle engelliyoruz. Kimi yatırımları ise, yatırımcıların işini kolaylaştırmanın aksine, bunları 10-11 yıl sürecek bürokratik eziyetlerle baş başa bırakıyoruz.

Amatör denizciliği zevkli bir hale getirmek ve insanlarımızın, kendi kıyılarımızdan, kendi denizlerimizden, iklimimizden yararlanmasını engellemek için, önlerine, karmaşık, içinden çıkılmaz ve hatta, yerine getirilmesi imkânsız mevzuatlar koyuyoruz....

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İNCİ GÜLSER ÖZDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Özdemir, buyurun.

İNCİ GÜLSER ÖZDEMİR (Devamla) - Deniz turizminde başarılı olmanın şartlarından birisi ve de en önemlisi, denizcilik olgusunun yaşamsal önemini bütün boyutlarıyla kavramaktır.

Diğer önemli bir husus da, denizlerimizin temizliği, doğanın korunması için her türlü önlemin alınması ve alınmış önlemlerin de acilen hayata geçirilmesidir. Deniz turizmini halkımızla, sivil toplum örgütlerimizle, yerel yönetimlerimizle ve en nihayet devletimizle birlikte bir denizci ruhu içerisinde kavradığımızda, inanıyorum ki, sorun çözüm yoluna girecek, Türkiye ciddî kaynaklara kavuşacaktır.

Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, Avrupa Konseyinin çalışmalarıyla ilgili söz isteyen Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'a aittir.

Sayın Bilgehan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, Avrupa Konseyinin çalışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması

 AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 3 Kasım seçimlerinin ardından, onurlu, ama, ağır sorumluluk taşıyan görevler üstlendik. Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu bu buhranlı dönemde, hepimiz üzerimize düşen yükümlülükleri gereği gibi yerine getirmeye çalışıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurul çalışmaları dışında, bazı arkadaşlarımız da yurt dışındaki uluslararası kurullarda Türkiye'yi temsil ediyorlar. Ne yazık ki, onların çalışmalarından pek sık haberdar olamıyoruz. Oysa, geleceğimizi ilgilendiren pek çok konu, bu platformlarda konuşuluyor.

Ülkeler, temsilcileri vasıtasıyla birbirlerine uluslararası toplantılarda daha kolay ulaşıyor, özelliklerini, sorunlarını öğreniyor, hatta buralarda, birkaç yetkili kişinin görüşüyle, tarihe yön verecek, belki halkların kaderini çizecek kararlar alınıyor. Bu yüzden, milletvekillerimizin yurt dışındaki etkinliklerinin bizlere daha sık duyurulmasının dünya gündemini izleme açısından yararlı olacağını sanıyorum.

Ben, bugün, bu amaçla, sizlere, üyesi bulunduğum Avrupa Konseyinin çalışmaları hakkında bilgi vermek üzere söz aldım.

Avrupa Konseyi, İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa'daki gerginliğin ve çatışmanın yerini güven ve işbirliğinin alması için kurulmuş olan ilk ve en önemli kuruluş. 1949'da 10 Avrupa ülkesi anlaşma imzalamışlar.

Avrupa Konseyi; insan hakları, hukukun üstünlüğü, çoğulcu demokrasi ilkelerini korumak ve güçlendirmek, azınlıklar, ırkçılık, hoşgörüsüzlük ve yabancı düşmanlığı, uyuşturucu madde ve çevre sorunlarına çözüm aramak ve Avrupa kültürel benliğinin oluşmasına ve gelişmesine katkıda bulunmayı hedefliyor. Konseyin, diğer Avrupa kurumları üzerinde önemli saygınlığı ve etkisi var.

44 ülkenin bulunduğu Konseyin Parlamenter Meclisi, 306 üyeden oluşuyordu; geçen dönemde kabul edilen Sırbistan ile bu sayı arttı; soğuk savaşın sona ermesinin ardından Rusya ve Kafkasya Cumhuriyetlerinin de katılımıyla, en geniş Avrupa platformu olarak biliniyor.

Türkiye, Konseyde 1950 yılından beri kurucu üye olarak yer alıyor. Pek çok değerli parlamenterimiz bu köklü kurumda deneyim kazanmışlar, ülkemizin çıkarları için mücadele vermişlerdir. Ama, ne tuhaftır ki, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, üye ülkelerin taahhüt ve yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğinin incelenmesi amacıyla 1995 yılında bir denetim mekanizması oluşturmuş ve esasında, merkezî ve Doğu Avrupa ülkeleri için başlattığı bu sürece, en eski üyelerinden biri olan Türkiye'yi de katmıştır. Böylece, ülkemizdeki demokrasi ve insan hakları konularındaki ilerlemeler denetim altına alınmıştır.

Zaman zaman raportörler inceleme yapmak için gelmektedirler. Türkiye'nin bu denetim sürecinden çıkabilmesi, Avrupa Birliğine adaylık için en önemli işareti oluşturacaktır. Türk delegasyonu olarak ilk hedefimiz, bunu en kısa zamanda sağlamaktır.

Bunun yanında, Avrupa Konseyi bünyesinde bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, geçen yıla kadar, Türkiye'yle ilgili olarak 308 ihlal kararı vermiştir; bunların 295'i aleyhimize, 13'ü ise lehimizedir. Ülkemiz, bugüne kadar, aleyhine sonuçlanan başvurular için, toplam, yaklaşık 9,5 milyon dolar tazminat ödemiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 1998 yılında sonuçlandırdığı Loisidiu davasında ödenmesine hükmettiği 875 000 dolar ödenmemiştir ve Avrupa Konseyi ile ilişkilerimizde bir sorun oluşturmaktadır; ancak, ilkbahar dönemi genel kurulunda, Türkiye'nin Irak savaşında aldığı tavırla büyük itibar kazandığını da gözlemledik. Olağanüstü gündemle bütün bir gün süren Irak oturumunda, büyük çoğunlukla, savaş karşıtı bir rapor yayımlandı ve asamble, önleyici savaş adına yürütülen Irak'a müdahalenin son elli yılın barış ve istikrarını tehlikeye atması endişesini dile getirdi, ihtilafın çözümünün yeniden Birleşmiş Milletlere bırakılmasını önerdi; bu arada, Türkiye'ye de olumlu bir atıf yaparak Irak'la sınırı bulunan tek Avrupa Konseyi üyesi ülke olarak gerekli desteği sağlayacağını belirtti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bilgehan, size 1 dakika eksüre vereceğim efendim; lütfen, tamamlayın.

Buyurun.

AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, son oturumda görüşülen konulardan bir tanesi, benim de çalışmalarına katıldığım, Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonunun hazırladığı, töre cinayetleriyle ilgili bir rapor oldu. Bu önemli insanlık suçunun önlenebilmesi için, tüm ülkelere çağrı yapıldı. Biz, Cumhuriyet Halk Partili kadın milletvekilleri olarak, Sayın Oya Araslı'nın bu sorunla ilgili Türk Ceza Kanununun 462 nci maddesinin iptalini talep eden bir yasa teklifini zaten Meclise sunmuştuk. Bu maddenin yürürlükten kaldırılması için gerekli desteğin tarafınızdan verileceğinden eminim.

Avrupa Konseyi Türk Delegasyonunun çalışmaları, bir iktidar-muhalefet ayrışmasını aşarak, uygar bir çerçeve içinde bugüne kadar yürümüştür. Avrupa Birliğiyle bağlantısı dikkate alınarak, Sayın Meclis Başkanımızın da, etkinliklerimizi gereğince sürdürebilmek için şart olan katkılarını esirgememesini diliyoruz.

Değerli milletvekilleri, birlikte çalıştığım Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin Türk üyeleriyle birlikte, hepinize, beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Bugün, kuruluşunun 63 üncü yılında, efsaneleşmiş eğitim kurumları köy enstitülerini bir kez daha anarak, beni dinlediğiniz için tekrar teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bilgehan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, akut solunum yetersizliği sendromuyla ilgili söz isteyen, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi'ye aittir.

Sayın Tanrıverdi, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3. - Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, akut solunum yetersizliği sendromu (SARS) hastalığına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül’ün cevabı

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; SARS hastalığının yayılması ve ölümlere neden olmaya başlaması nedeniyle, akut solunum yetersizliği sendromu ve alınması gereken önlemler üzerine görüşlerimi açıklamak amacıyla gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son birkaç haftadan beri, basında, radyoda ve televizyonlarda, akut solunum yetersizliği sendromuyla, halk arasında kısa adı söylenen SARS'la ilgili haberler yer almaktadır. Bu haberler ilk zamanlarda tedirginlik yaratmakla birlikte, özellikle hastalığın yayılma istidadı göstermesi ve ölümlere neden olmasıyla birlikte, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, sağlık, turizm, ticaret gibi sebeplerle, dikkat çekmeye ve endişelere sebebiyet vermeye başlamıştır.

Konuyla ilgili olarak, ticaret ve turizm açısından hastalığın sebebiyet verdiği sonuçlar hakkında, kamuoyunda olumlu olumsuz pek çok değerlendirmeler yapılmaktadır. SARS hastalığının, özellikle tekstil ve turizm sektörümüzü etkilediği, hastalığa karşı alınan önlemler nedeniyle, Türk tekstil firmalarının üretim ve satışlarında, turizm rezervasyonları ve turizm hareketlerinde ülkemiz lehine olumlu gelişmeler ve artışlar olduğu ifade edilmektedir.

Dünya çocuklarının bir araya geldiği ve kaynaşmasına vesile olan, uluslararası nitelik arz eden 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle, hastalığın görüldüğü ve hastalık tehdidi altında bulunan ülkelerden çocukların ülkemize gelmeleri de mümkün olamamaktadır. Bu ve benzeri nedenlerle, halkın ilgi ve endişelenmesine sebebiyet vermesi bakımından konuyu sizlerle paylaşmak istedim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1 Nisan 2003 tarihinde yapılan açıklamaya göre, SARS vaka araştırması yapılırken, şüpheli veya muhtemel olaylar değerlendirmeye alınmaktadır. Bu vaka ayırımına göre; 38 derecenin üzerinde yüksek ateş, baş ağrısı, kas güçsüzlüğü, kas ağrısı, iştah kaybı, titreme, kuru öksürük, kısa aralıklarla soluk alıp verme ya da solunum zorluğu belirtilerinden bir ya da birkaçının olması, SARS teşhisi konan bir kişiyle belirtilerin ortaya çıktığı 10 gün içinde yakın temas ve otopsinin yapılmamış olduğu ölüm vakası, SARS ile etkilenmiş bir bölgenin ziyaret edilmiş olması ve SARS ile etkilenmiş bir bölgede yaşıyor olmak gibi durumlar, şüpheli olaylar arasında değerlendirilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütünün araştırmaları sonucunda, kesin olmamakla beraber, hastalığa sebep olan virüsün, korona virüs ailesine ait olduğunu gösterir veriler mevcuttur. SARS virüsünün bir insandan diğerine bulaşması için, virüsü taşıyan kişiyle yakın temasta bulunulması gerekir. Bununla birlikte, virüsü taşıyan kişilerin vücut sıvılarıyla da bulaştığı söylenmektedir. Damlacık şeklinde hava yoluyla bulaşan hastalığın, bu zamana kadar, çoğunlukla, SARS hastalarıyla ilgilenen hastane çalışanları ile bu hastaların yakın akrabalarında ortaya çıktığı tespit edilmiştir. SARS virüsünün, influenzadan daha az bulaşıcı olduğu, canlılık süresininse 2 ilâ 7 gün olduğu da bilinmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Dünya Sağlık Örgütü, 2 Nisan 2003 tarihinden sonraki açıklamalarında, uluslararası seyahatlerin durdurulması veya kısıtlanmasına gerek görmemekle beraber, yolculara önerilerini güncellemiş ve hastalığın birçok ülkeye yayılmasını önlemek için, Çin, Hong Kong ve Çin'in Guangdang eyaletine seyahat edecekler için, zorunlu değilse, geçici süreyle seyahatlerini ertelemelerini önermeye başlamıştır. Yine aynı bölgelerden başka ülkeye geçecek uçaklar için, eğer o ülkeye girecek yolcu yoksa, bu bölgeden transit geçmelerini özellikle önermektedir.

Yakın zamanda, hastalığın görüldüğü ülkelere seyahat edenlerin Sars etkenine maruz kalmış olması ihtimaline karşı, dönüşte, en az 10-14 gün süreyle sağlık kontrolü altında bulunmaları da önerilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Sağlık Örgütü, Uzakdoğu ülkelerinin bulunduğu coğrafya dışındaki seyahatler nedeniyle, başka kıtalardaki ülkelerde de SARS hastalığının görüldüğünü rapor etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi, size 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Dünya genelinde, 18 Mart 2003 tarihi itibariyle tespit edilen toplam vaka sayısı 219 idi; bunlardan 4'ü ölümle sonuçlanmıştı. Bazı ülkelerde, 9 Nisan 2003 tarihi itibariyle vaka ve ölüm gerçekleşmesi ise şöyledir: Çin'de 1 418 vaka, 64 ölüm; Hong Kong'da 1 232 vaka, 56 ölüm. Yani, 16 Nisan 2003 tarihi itibariyle, 18 ülkede, toplam 3 235 SARS vakası görülmüş ve toplam 154 ölüm vakası meydana gelmiş, yine toplam 1 515 kişi tedavi edilerek hastalıktan kurtulmuştur. Hasta ve ölüm sayısı, her geçen gün artma eğilimi göstermektedir. Hemen hemen her gün, bu hastalık sebebiyle, 8-10 kişi yaşamını yitirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; SARS hastalığının yayılması ve ölümlere neden olmaya başlaması sebebiyle, akut solunum yetersizliği sendromu ve alınması gereken önlemler üzerine görüşlerimi açıklamaya çalıştım. Sonu ölümlere varan böyle bir hastalığa karşı devlet ve millet olarak bilgilenmek ve tedbirli olmak zorunda olduğumuzu hatırlatarak, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Ayrıca, sözlerimi noktalarken, Manisalılar olarak, önümüzdeki pazar günü yapılacak olan 463 üncü geleneksel mesir şenliklerimize hepinizi davet ediyoruz. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tanrıverdi.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Millî Savunma Bakanı Sayın Gönül; buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Uzakdoğu'daki bazı ülkelerde, 38 derece üzerinde ateş, halsizlik, baş ağrısı, kas ağrısı, kuru öksürük, iştahsızlık gibi belirtilerle seyreden yeni bir hastalık tanımlanmıştır. Akut solunum yetersizliği sendromu olarak adlandırılan bu hastalık, Uzakdoğu ülkelerinin bulunduğu coğrafya dışında, seyahatler nedeniyle, Avrupa ve Amerika kıtalarında da görülmeye başlanmıştır.

Dünya Sağlık Örgütünün raporlarına göre, SARS, gripten daha yavaş ve daha zor bulaşmaktadır. Gözlemler, uluslararası seyahatlerin hastalığın yayılmasında en önemli etken olduğunu gösteriyor. SARS'a neden olan virüsün bir insandan diğerine bulaşması için, virüsü taşıyan kişiyle yakın temas halinde olmak gerekmektedir. 15 Nisan 2003 tarihi itibariyle vaka sayısı, tüm dünyada 3 235'e ulaşmıştır. Bugüne kadar, Dünya Sağlık Örgütünün SARS vaka tanımına uyan hiçbir şüpheli ya da muhtemel vaka tespiti gerçekleşmemiştir.

SARS'la ilgili olarak, Sağlık Bakanlığınca alınan önlemler şunlardır:

1- SARS'ın belirtileri, korunma yolları ve olası bir vakanın ortaya çıkması durumunda, il sağlık müdürlükleri bulaşıcı hastalıklar şubesi ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının koordinasyonuyla, bütün sağlık personeli, güncel olarak eğitilmektedir. Bu şekilde, SARS'la ilgili yanlış bilgilendirmeler önlenmiş olacaktır.

2- Muhtemel SARS vakalarının tespit edilmesi durumunda izleyecekleri yol haritası, bütün sağlık çalışanlarına anlatılmıştır. Vakaların nihaî değerlendirilmesi Sağlık Bakanlığı eğitim hastaneleri enfeksiyon hastalıkları bölümlerinde yapılacak ve şüpheli kişiden alınacak numuneler, Sağlık Bakanlığı tarafından, Dünya Sağlık Örgütü referans laboratuvarlarına gönderilecektir.

3- Şüpheli SARS vakası görüldüğü zaman, ivedi olarak il sağlık müdürlüklerine ve Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Daire Başkanlığına bildirilmesi, genelgeyle, bütün illere duyurulmuştur.

4- SARS hastalığının yaygın olarak görüldüğü bölgelere seyahat yapacak kişilerle ilgili olarak, Dünya Sağlık Örgütünün 2 Nisan 2003 tarihli açıklamasında "Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong özerk bölgesi ve Guangdong Eyaletine zorunlu bir neden olmadıkça seyahatlerin ertelenmesinin uygun olacağı önerilmektedir" ifadesi kullanılmaktadır. SARS hastalığının yoğun olarak görüldüğü bölgelere seyahat eden kişilere, Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü tarafından, havalimanları, deniz ve kara sınırlarında, SARS'la ilgili olarak, gerekli uyarılar, sözlü ve yazılı olarak yapılmaktadır. SARS hastalığının seyahat yoluyla ülkemize sıçramaması için, son bir ay süresince, 12 havalimanında, 14 kara hudut kapısında ve 44 liman girişinde, bulaşımı önleyici malzeme, yani koruyucu maske, eldiven, tulum, galoş, koruyucu gözlük kullanımı eğitimi verilmekte ve denetimler Dünya Sağlık Örgütünün güncel yayınlarına paralel olarak yürütülmektedir.

5 - Sağlık Bakanlığı web sayfasında SARS ile ilgili olarak güncel bilgiler "www.saglik.gov.tr" adresinde yayınlanmaktadır;.

6 - SARS hastalığının yoğun olarak görüldüğü ülkelerden, ülkemize ithalat yoluyla giren mal girişlerinin hastalığın taşınmasında etken olmadığı bilinmektedir. Bu nedenle, Türkiye'ye, SARS hastalığının yoğun olarak görüldüğü ülkelerden ticarî mal giriş çıkışında herhangi bir sınırlama uygulanmamaktadır.

7 - Son olarak, Sağlık Bakanlığımızda SARS hastalığıyla ilgili olarak, eğitim hastaneleri enfeksiyon hastalıkları anabilim dalı öğretim üyelerinden oluşan Enfeksiyon Hastalıkları Bilimsel Danışma Kurulu, periyodik olarak toplanmakta ve SARS ile ilgili yeni bilgilerin dağılımı ve gerekli önlemlerin alınması konusunda görüş geliştirilmektedir.

Keyfiyeti takdirlerinize ve bilgilerinize sunuyor;ülkemizi ve milletimizi böyle bir beladan koruması için Cenab-ı Hak'ka sığınıyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, 2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay ve 25 milletvekilinin, Hasanoğlan Beldesindeki Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarının mevcut durumunun araştırılarak tamamlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/64)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hasanoğlan Beldesi, Ankara'ya 30 kilometre mesafede, yaklaşık 15 000 insanın yaşadığı, Elmadağ İlçemize bağlı bir beldedir. Bu beldemiz, esas olarak ününü ilk köy enstitüsünün kurulmasıyla kazanmış ve daha sonraki yıllarda da bir eğitim merkezi olarak ülkemize binlerce öğretmen yetiştirmiştir. Hasanoğlan beldesi, bu haklı ünü sayesinde bir eğitim kenti özelliği kazanmıştır.

Bu özelliği sayesinde eğitim alanında yapılacak yatırımlarda ilk akla gelen yer Hasanoğlan olmuş ve zaman içinde beldeye çeşitli yatırımlar yapılmıştır. Bu yatırımların en önemlileri, 1992 yılında temelleri atılan Millî Eğitim Bakanlığı Akademisi ile Ders Aletleri Yapım Merkezidir. Her iki inşaatın da sözleşmeleri 1992 yılında yapılmış ve inşaatlar Zekai Dursun İnşaat, Turizm ve Ticaret AŞ'ye ihale edilmiştir. 1992 birim fiyatlarıyla ihale bedeli 95 milyar 77 milyon TL olarak belirlenmiştir.

1992 yılında temeli atılan inşaatlar bir miktar ilerledikten sonra MEB ile yapımcı firma arasında çıkan sorunlar nedeniyle duraklamış, daha sonra inşaatları bir süre de Haşemoğlu İnşaat Sanayi Limited Şirketi sürdürmüştür. Ancak, ne yazık ki, ihale tarihinin üzerinden 10 yılı aşkın bir süre geçmesine karşın inşaatlar bitirilememiş ve bu millî servet çürümeye terk edilmiştir.

İnşaatlar Hasanoğlan Köy Enstitüsünün arazisi üzerine projelendirilmiştir. Yine aynı alan üzerinde yapımı daha önce gerçekleşen ve bir süre kullanımda da bulunan sinema ve müzik salonu da bulunmaktadır. MEB'na bağlı olan bu tesisler de, aynen MEB Akademisi ile Ders Aletleri Yapım Merkezi gibi işlevsiz bir şekilde çürümeye terk edilmiştir. İnşaatlar, kabası bitmiş vaziyette durmaktadır. Bugünün fiyatlarıyla her üç yatırımın bedelinin trilyon liralarla ölçülebildiği bilinmektedir.

Yıllardan beri sürdürülen yolsuzluk ve talan ekonomisinin bir önemli örneği durumunda bulunan bu üç büyük yatırımın hızla bitirilmesi büyük bir işsizlik sıkıntısı içinde bulunan Hasanoğlan Beldesi ve ülkemiz açısından çok büyük önem arz etmektedir. Bu inşaatların tamamlanmaya başlanmasıyla birlikte bir yandan beldeye ekonomik açıdan büyük bir hareketlilik gelecek ve öte yandan da belde ve ilçede çekilen işsizlik sorunu önemli oranda çözülecektir.

Beldede yapımının yıllardır tamamlanmaması nedeniyle vatandaşların da tepkisini çeken bu ulusal servetin:

-Yıllardan beri tamamlanamamasının altında yatan nedenlerin açığa çıkarılması,

-İhmalleri nedeniyle vatandaşın vergilerinin heba edilmesinin sorumlularının saptanması,

-Başlangıç amaçları dahilinde kullanılmaları olanaklı değilse, daha verimli olarak hangi amaçlar çerçevesinde kullanımlarının uygun olacağının belirlenmesi,

-Böylelikle çürümeye terk edilmiş bu ulusal servetin bir an önce yeniden hem ilçe hem de ülke ekonomisine kazandırılması amacıyla gerekli önlemlerin alınması için, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün ilgili maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1-Mehmet Tomanbay

(Ankara)

2-Sıdıka Aydoğan

(İstanbul)

3-Mustafa Gazalcı

(Denizli)

4-Necati Uzdil

(Osmaniye)

5-Mehmet Küçükaşık

(Bursa)

6-Şevket Gürsoy

(Adıyaman)

7-Uğur Aksöz

(Adana)

8-Zekeriya Akıncı

(Ankara)

9-Mehmet Parlakyiğit

(Kahramanmaraş)

10-Gökhan Durgun

(Hatay)

11-Özlem Çerçioğlu

(Aydın)

12-Vezir Akdemir

(İzmir)

13-Hasan Aydın

(İstanbul)

14-Hüseyin Ekmekçioğlu

(Antalya)

15-Hasan Fehmi Güneş

(İstanbul)

16-Erdal Karademir

(İzmir)

17-Yılmaz Kaya

(İzmir)

18-Feridun Ayvazoğlu

(Çorum)

19-Ahmet Ersin

(İzmir)

20-Mehmet Yıldırım

(Kastamonu)

21-Fikret Ünlü

(Karaman)

22-Hüseyin Bayındır

(Kırşehir)

23-Feridun Fikret Baloğlu

(Antalya)

24-Nail Kamacı

(Antalya)

25-Mehmet Boztaş

(Aydın)

26-Mehmet Semerci

(Aydın)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir ve 42 milletvekilinin, İzmir-Harmandalı Çöplüğünün yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/65)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İzmir'in geniş toplu konut alanı olan Harmandalı'nın kuzeydoğusunda bulunan binlerce konut ve Egekent sınırları içinde bulunan çöp fabrikası, çevreye verdiği zarardan dolayı büyük sağlık sorunlarına yol açmaktadır.

İzmir gibi metropol bir kentte toplanan tonlarca çöpün, toplu konut alanı bulunan bir bölgeye dökülüp, burada bulunan fabrikada mamul hale getirilirken çevreye saçtığı atıklardan dolayı salgın hastalıklara sebep olmaktadır.

Bu bölgede yaşayan vatandaşlarımızın ciddî boyutta rahatsızlığı söz konusudur. Çöplerin, çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek bir bölgeye taşınması ve son teknoloji kullanılarak zararın en asgarî düzeye düşürülmesinin uygun olacağını düşünmekteyiz.

Bu nedenle, belirttiğim sorunların ve çözüm yollarının belirlenebilmesi için Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırmasının açılmasını arz ve teklif ederiz.

1.- Vezir Akdemir

İzmir

2.- K. Kemal Anadol

İzmir

3.- Abdürrezzak Erten

İzmir

4.- Türkan Miçooğulları

İzmir

5.- Enver Öktem

İzmir

6.- Sedat Uzunbay

İzmir

7.- Mustafa Erdoğan Yetenç

Manisa

8.- Berhan Şimşek

İstanbul

9.- Yılmaz Kaya

İzmir

10.- Ahmet Ersin

İzmir

11.- Erdal Karademir

İzmir

12.- Ensar Öğüt

Ardahan

13.- Orhan Sür

Balıkesir

14.- Hüseyin Bayındır

Kırşehir

15.- Muharrem Toprak

İzmir

16.- Feridun Ayvazoğlu

Çorum

17.- Hasan Aydın

İstanbul

18.- Hüseyin Ekmekçioğlu

Antalya

19.- Özlem Çerçioğlu

Aydın

20.- Sıdıka Aydoğan

İstanbul

21.- Muharrem Kılıç

Malatya

22.- Gökhan Durgun

Hatay

23.- Mehmet Tomanbay

Ankara

24.- Mehmet Parlakyiğit

Kahramanmaraş

25.- Uğur Aksöz

Adana

26.- Mehmet Yıldırım

Kastamonu

27.- Ömer Zülfü Livaneli

İstanbul

28.- Fikret Ünlü

Karaman

29.- Mustafa Gazalcı

Denizli

30.- İsmet Atalay

İstanbul

31.- Mehmet Ali Arıkan

Eskişehir

32.- Hasan Fehmi Güneş

İstanbul

33.- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

Ankara

34.- Bayram Ali Meral

Ankara

35.- Mustafa Sayar

Amasya

36.- Abdulkadir Ateş

Gaziantep

37.- Enis Tütüncü

Tekirdağ

38.- Ali Oksal

Mersin

39.- Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Malatya

40.- Zekeriya Akıncı

Ankara

41.- Naci Aslan

Ağrı

42.- Mehmet Boztaş

Aydın

43.- Mehmet Semerci

Aydın

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerine alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

C) TEZKELER VE ÖNERGELER

1. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir’in (6/313) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/46)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 147 nci sırasında yer alan (6/313) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                    Nuri Çilingir

                                            Manisa

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

V. - ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" bölümünün 2 nci sırasına alınmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 17 Nisan 2003 Perşembe günü yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, aşağıdaki Grup önerimizin Genel Kurulda okunarak oylanmasını saygılarımla arz ederim.

 

Eyüp Fatsa

 

Ordu

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

Grup Önerisi:

Genel Kurulun 17 Nisan 2003 Perşembe günkü birleşiminde, 121 sıra sayılı "4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" bölümünün 2 nci sırasına alınmasının,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun onayına sunulması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneri üzerinde, aleyhte, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan söz istemişlerdir.

Sayın Oyan, buyurun.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, yeniden, aynı konu üzerinde görüşüyoruz; bir Danışma Kurulu kararının, Danışma Kurulundan oybirliğiyle geçmemesi üzerine, Genel Kurulun görüşüne başvurulması söz konusudur.

Niçin geçmiyor; bir kere, bizim, burada, önem verdiğimiz üç temel mesele var. Genel Kurulun, tabiî, Türkiye Büyük Millet Meclisinin; ama, bu arada Genel Kurulun, demokratik tartışma kültürü itibariyle çalışması için birkaç temel nokta vardır. Bu konuda mutabık olmak için çok fazla çabaya gerek yoktur diye düşünüyoruz. Bunlardan bir tanesi, İçtüzük hükümlerine uymaktır. İçtüzük hükümlerine uymak da, istisnaları kural haline getirmemekten geçiyor. Nedir bu İçtüzük hükümlerinin kuralı; 48 saat geçmeden, komisyondan çıkmış tasarıların Genel Kurula getirilmemesi. Bu, belki, bir tek maddeli bir tasarıda çok büyük sorun çıkarmayabilir; ama, dün tartıştığımız gibi 40 maddelik bir tasarıda, milletvekillerinin, bunu, öğrenme sürecini aksatan bir mekanizmaya sokuyor ve biz, burada, gerçekten, yasama organına katkı sağlama konusunda, milletvekili olarak görevimizi yapamaz duruma düşüyoruz. Birincisi bu; İçtüzük hükümlerine uymamız gerekiyor.

İkincisi: Burada, yasama faaliyetlerini düzenleyen bir yöntem olarak İçtüzüğü de, keyfî olarak ve antidemokratik olarak değiştirmemek gerekiyor. İkinci titizliğimiz bu noktadadır. O nedenle de, 91 inci maddenin, antidemokratik biçimde -dün burada konuşulduğu ve daha önce muhalefet saflarında olan AKP'li milletvekilinin değindiği gibi- değiştirilmemesi gerekiyordu. Umuyoruz, bunun, yakın zamanda düzeltilmesi sağlanır.

Üçüncüsü de: Danışma Kurulunun, ciddî bir uzlaşma mekanizması olarak çalışması gerekiyor. Örnek vereyim, biz, Danışma Kurulu önerisi olarak getirip, burada ne karar aldık; salı günlerini denetim günü olarak seçtik. Bu bir Danışma Kurulu kararıdır. Şimdi, bunun değiştirilmesi yönünde, giderek bunun istisna olması yönünde eğilimler görüyoruz; salı gününü de, denetim günü olmaktan çıkaran eğilimler görüyoruz. Bunu, burada, kayda geçsin diye söylüyorum. Bunun da, tehlikeli, bizim yasama organı olarak yürütmeyi denetleme işlevimizi aksatan bir süreç olacağını özellikle dikkatinize sunmak istiyorum.

Bugün, burada görüşülmesi -iktidar çoğunluğuyla- birazdan karara bağlanacak ve muhtemelen de görüşülecek olan yasa tasarısı, bilindiği gibi, Cumhurbaşkanı tarafından geri döndürüldü, ikinci kez görüşülecek. İkinci kez görüşülürken, mutat olana aykırı olarak bir değişiklik yapılıyor; çünkü, şimdiye kadar, geri dönen bütün kanunları aynen geçirme geleneğimiz vardı Mecliste. Şimdi, bir değişiklik yapılıyor. Bu değişiklik yapılınca, tasarının, bugün, sadece muhalefetin değil, belki, İktidar Partisi milletvekillerinin de daha uygun göreceği bir şekle büründüğünü düşünüyorum.

Burada, bir  iki söz etme fırsatı da var. Niye karşı çıkıyoruz: Yani, kalan biçimiyle vergi barışına, bazı bölgelerde vergi matrah indirimlerinin farklı uygulanması konusunda bir itirazımız olduğundan değil; çünkü, biz, bu yönde bir önergeyi, bu tasarı komisyonda ilk kez görüşülürken biz getirmiştik zaten, ama kabul görmemişti. Onun üzerine, burada, bir başka tasarı görüşülürken "vergi paketi 1" adı altında görüşülen pakette, iktidar kanadı, bu değişikliği getirmek istedi; ama, bu, İçtüzüğe aykırıydı, olmadı; ertesi gün, bir yasa önerisi olarak geldi;  ama, bu, yasa önerisi olarak gelirken de, komisyonda, ne yazık ki, bu 30 günlük sürenin 20 güne indirilmesi meselesi milletvekillerinin dikkatinden kaçırıldı. Yani, burada, sadece Muhalefet Partisi değil, İktidar Partisi milletvekilleri de, bu 20 günü, aslında, 20 günlük süre uzatımı olarak algıladılar ve yanılgıya düştüler. Yani, burada yanıltılan İktidar Partisi milletvekillerinin daha büyük bir çoğunluğu oluşturduğunu söylemek isterim.

Bir anlamda da şunu söylemek istiyorum: Burada, her ne kadar, hükümetin ya da Maliye Bakanının bir önergesi biçiminde gelmemiş olsa da; yani, vergi denetmenlerini, müfettişlerini, hesap uzmanlarını by-pass etme yönünde, onların raporlarını hiçe sayma yönünde bir önerge, doğrudan Maliye Bakanı tarafından getirilmemiş olsa bile, bizzat o makam tarafından, bazı milletvekillerine böyle bir önerge verilmesi salık verilmiş ve nitekim, hükümetin olumlu oyuyla -evet, biz bunu kabul ediyoruz oyuyla- bu önerge kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Maliye Bakanının, sağda solda "efendim, okuma-yazmaları yok mu; bunu bilseydiler; zaten bu önergeyi biz getirmedik, milletvekilleri getirdi" demek gibi bir kaçış noktası yoktur.

Bugün geri çekilen önergenin geri çekilmesi de iyi niyetten olmamaktadır. Bunun geri çekilmesi, bunun işlerliğinin kalmaması dolayısıyladır; çünkü, eğer burada yer alsaydı, Cumhurbaşkanının bunu onaylama süresi içinde bu zaten hükümsüz kalacaktı. Dolayısıyla, bugün atılan geri adım, şirket kayırma mantığından atılan bir geri adım değildir; bu geri adım, bunun artık hükümsüz kalacağının anlaşılmış olmasından dolayıdır. Dolayısıyla, Balıkesir'de SEKA fabrikasını Albayraklara 1 000 000 dolara satma zihniyetiyle, yine aynı şirket ve benzerlerini kayırmaya dönük, süreyi 30 günden 20 güne çekerek ve bizzat teftiş kurulu raporlarını hiçe sayarak yapılan anlayış, aslında geri adım atmamıştır; bunun altını çizmek istiyorum.

Biz, bu nedenle, burada, bugün, hem Danışma Kurulunda bu tür önerilerin 48 saat geçmeden buraya getirilmesine karşı çıktığımız için hem de bu netameli yasanın bu yönlerine dikkati çekmek için karşı oyumuzu kullandık. Bu konuda, umarım, Genel Kurulu aydınlatma görevimizi yerine getirmişizdir.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Oyan, teşekkür ediyorum.

Önerinin lehinde, Sayın Eyüp Fatsa; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Danışma Kurulunda, 121 sıra sayılı olarak basılıp dağıtılan ve Cumhurbaşkanımız tarafından bir kere daha görüşülmek üzere Meclise iade edilen kanunun, komisyondan geçtikten sonra 48 saat süre dolmadığı için, Danışma Kurulu kararıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesini ihtiva eden bir talebimiz oldu; ancak, Danışma Kurulunda bir mutabakat sağlanamadığı için, biz, önerimizi Genel Kurula getirdik. Önerimizin lehinde konuşmak üzere huzurlarınızdayım.

Değerli arkadaşlar, iade edilen bu kanunla ilgili lehte, aleyhte çok şey söylendi. Herkesin haklı düşünceleri, talepleri, tarafları olabilir; ama, dün, Plan ve Bütçe Komisyonumuz, bununla ilgili tepkileri de, beklentileri de dikkate alarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın da iade gerekçelerini gözönünde tutarak bir karar vermiştir. 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci ve bu maddeyle bağlantılı 3 üncü maddesini, Cumhurbaşkanımız, bir kere daha görüşülmek üzere, biliyorsunuz, iade etmişti. Kanunun 2 nci maddesi, Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde reddedilmiş ve kanunun diğer maddeleri de aynen kabul edilmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonu, büyük bir çoğunlukla, 2 nci maddenin hukuksal temelden yoksun olduğu ve kamu yararıyla bağdaşmadığı tespitini yaparak maddeyi reddetmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, iade nedeniyle örtüşen bir karar alınmış, bir ihtisas komisyonu olarak Plan ve Bütçe Komisyonumuzun bu değerlendirmesini biz de Grup olarak yerinde bulmaktayız.

2 nci madde düzenlemesinin hukukîlik ilkesine uygun olmadığının yanı sıra, güven duygusunu zedeleyeceği ve gelir azaltıcı bir etki ortaya çıkaracağı endişesi, yaptığımız tetkikler sonucunda artmıştır. İade gerekçesinin uygun haliyle görüşülüp kabulünün sağlanması temennisiyle Grup önerimizi gündeminize getirdik.

Önerimizin lehinde oy kullanacağınız umuduyla, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Fatsa, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2 nci sıraya alınan, 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 tarihli ve 4840 sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha  Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

2. - 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/559) (S.Sayısı:121) (1) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 121 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

4811 Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli ve 4840 Sayılı Kanunun 2 nci maddesi ve bu maddeyle bağlantısı nedeniyle 3 üncü maddesi, Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak, bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.

Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında "...Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir" hükmü ile İçtüzüğümüzün 81 inci maddesinin son fıkrasında da "Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmayan kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine, kanunun görüşmelerine başlamadan önce, Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir" hükmü yer almaktadır. Bu hükümlere göre, geri gönderilen kanunun bütün maddelerinin veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına bağlıdır.

Kanun, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş ve Komisyon, Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak geri gönderilen 2 nci maddeyi metinden çıkarmıştır. Cumhurbaşkanınca, kanunun 2 nci maddesiyle bağlantısı nedeniyle geri gönderilen 3 üncü maddesi, Plan ve Bütçe Komisyonunca, 2 nci madde olarak kabul edilmiştir. Kanunun sadece bu 2 nci maddesinin dahi görüşülmesine mani olmadığı yönünde görüşler ileri sürülebilir ise de, doğabilecek duraksama ve tereddütleri gidermek amacıyla, kanunun sadece bu 2 nci maddesinin görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunacağım.

Sadece 2 nci maddenin görüşülmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kanunun 3 üncü maddesini 2 nci madde olarak okutuyorum:

4811 SAYILI VERGİ BARIŞI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASI HAKKINDA KANUN

MADDE 2. - Bu Kanun 27.2.2003 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

                                                      

(1) 4840 Sayılı Kanunun ilk görüşmeleri 4.4.2003 tarihli 62 nci Birleşimde yapılmıştır.

(2) 121 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edilen Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

2 maddelik bir kanundur bu ve kanunun 2 nci maddesi, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, hukuk devleti kavramına ve kamu yararı ilkelerine aykırı bulunarak, bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edilmiştir.

Hepinizin bildiği gibi, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu, 27 Şubat tarihinde yürürlüğe girmiştir. Vergi Barışı Kanunu veya diğer ismiyle Vergi Affı Kanunu, mükelleflere, esas olarak, zamanında ödenmeyen vergi borçları konusunda birtakım kolaylıklar getirmiştir. Bu kolaylıklar yanında, ihtilaflı kamu alacakları için veya inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan vergiler için de birtakım kolaylıklar getirmiştir. Bunların yanında, yine, dileyen mükelleflere, zamanaşımı dönemi içinde kalan yıllarla sınırlı kalmak üzere, o yıllarla ilgili matrah artırımında bulunma imkânını getirmiştir.

Bu hükümlere göre, mükellefler, matrah artırımında bulundukları takdirde, matrah artırımında bulundukları yıllarla ilgili olarak, kanunun yürürlüğünden sonraki dönemlerde herhangi bir şekilde vergi incelemesine tabi olmayacaklardır. Yalnız, bunun, yasada bir istisnası vardır. İstisna şudur: Kanunun yürürlük tarihi itibariyle, bitmemiş olan vergi incelemelerine devam edilecektir. Ne zamana kadar; kanunun yayımını izleyen ayın sonuna kadar; yani, 31 Mart 2003 tarihine kadar bu incelemeler devam edecektir. Eğer, incelemeler 31 Mart 2003 tarihine kadar sonuçlandırılmaz ise, bu incelemelere devam edilmeyecektir. Bu, son derece önemli bir hükümdür. Hem Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında hem de Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında matrah artırımına ilişkin bu hükümler konusunda oldukça detaylı görüşmelerde bulunmuştuk hatırlayacaksınız.

Maddedeki bu düzenleme, vergi idaresi açısından bir yükümlülüğü ifade etmektedir; yani, devam etmekte olan vergi incelemelerini, mutlaka, 31 Mart 2003 tarihine kadar, vergi inceleme elemanları bitirmek zorundadırlar. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra inceleme elemanları yoğun bir şekilde çalışmışlar ve bitirilebilecek nitelikte olan vergi incelemelerini büyük ölçüde, büyük bir çoğunlukla da, 31 Mart 2003 tarihine kadar -mart ayının son günlerinde önemli bir kısmı olmak üzere- sonuçlandırmışlardır. Kanunun yürürlüğünden sonra, 4 Nisan 2003 tarihinde verilen bir kanun teklifiyle, buradaki 31 Mart 2003 tarihi, 20 Mart 2003 tarihine çekilmiştir.

Hatırlayacaksınız, o kanun 2 maddeden ibaretti. 2 maddelik kanunun 1 inci maddesi, matrah artırımı oranlarını biraz daha yumuşatan bir düzenlemeyi kapsıyordu. Matrah artırımı, Türkiye'nin bütün bölgelerinde aynı oranlarda uygulanıyordu. Kanunun gerekçesine baktığımızda, kalkınmada öncelikli yörelerde bu oranların yüksek olduğu ifade edilerek, bu yörelerde bu oranların düşürülmesinin daha uygun olduğu gerekçesiyle oranlar indirilmekteydi. Kanunun gerekçesi bu olmakla birlikte, 1 inci maddede, sadece kalkınmada öncelikli yörelerde matrah artırımı oranları indirilmiş değil, kalkınmada öncelikli yöreler dışındaki diğer yörelerde de matrah artırımı oranları indirilmiştir. Oranlar farklıdır; kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 50 oranında indirim öngörülürken, diğer yörelerde bu indirim yüzde 25 oranında yapılacaktır.

Bir diğer indirim konusu da, adi ortaklıkların gerçekkişi ortakları içindir. Bu düzenlemeden, hükümetin, bir miktar daha gelir elde etmeyi amaçladığı anlaşılıyor. Oranlar yumuşarsa, matrah artırımına başvuru biraz daha fazla olacaktır ve Hazine, bir miktar daha fazla gelir elde edecektir. Bu nedenle, böylesi bir gerekçeyle hazırlanmış olan önergeye, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da destek vermiştir, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da destek vermiştir.

Burada, gruplar arasında oluşmuş olan mutabakat, konsensüs, gerçekte son derece önemlidir. Böylesi bir düzenlemede, mükellef hukukunu ilgilendiren bir düzenlemede iki parti grubunun bir araya gelerek bir uzlaşmaya varması, gerçekten, Meclis çalışmaları açısından örnek teşkil edecek bir durumdur. Ancak, bu uzlaşmayı bozan, zedeleyen, kanunun 2 nci maddesi vardır; 2 nci madde, çok farklı bir düzenlemeyi kapsıyor. Biraz önce ifade ettim, vergi incelemelerindeki son tarih olan 31 Martı 20 Marta çekmektedir; yani, 21 Mart ile 31 Mart arasında düzenlenmiş olan vergi inceleme raporları ile takdir komisyonu kararları uyarınca yapılması gereken tarhiyatlar yok sayılmıştır.

İlginç olan, kanunun ne genel gerekçesinde ne de madde gerekçesinde buna ilişkin bir açıklamanın yer almadığıdır; yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu bu konuda doğru bilgilendirilmemiştir; doğru bilgilendirilmiş olsaydı, Plan ve Bütçe Komisyonunda dün yapılmış olan o düzeltmenin içeriği olan hususun, burada kabul görmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Nitekim, bu husus, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından da ifade edilmiştir. İlginç olan, bu şekildeki bir hazırlığın, bu şekildeki bir hazırlığın gerekçesinin Meclise eksik bir şekilde nasıl sunulduğudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun eksik bilgilendirilmesi ve yanlış bilgilendirilmesi son derece üzücü bir durumdur. Bu yanlışlık burada düzeltilmektedir; ancak, bu yanlışlığın tesadüfî bir yanlışlık olmadığını, bu yanlışlığın doğmasına yol açan bir iradenin bulunduğunu da gözden uzak tutmamak gerekir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yanlışlık neye yol açmaktadır; 21 Mart ile 31 Mart arasındaki raporlar ve takdir komisyonu kararları uyarınca yapılması gereken tarhiyatların yok sayılmasına yol açmaktadır. Tabiî ki, geriye yönelik bu tip düzenlemeler, eğer kamu yararı varsa, belki hoş görülebilir; ama, burada, kamu yararı değil, tam tersine kamu zararı söz konusudur, hukuk devletine aykırıdır ve devlete güven ilkesini de zedelemektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Vergi Barışı Kanunu, diğer ismiyle -gerçek içeriğiyle- Vergi Affı Kanunu, toplumun önünde yeni bir sayfa açma iddiasıyla hazırlanmıştır. Tabiî ki, eski dönemin, kriz döneminin birtakım sorunlarını, mükellef üzerindeki, işletmeler üzerindeki ağır tahribatını hiçbir zaman görmezlikten gelmek mümkün değildir. Yeni bir dönem başlarken, bunların da bir şekilde tamir edilmesi, bu zararların, tahribatın giderilmesi, tabiî ki düşünülmelidir; ancak, yeni bir sayfa açmak için, vergi affı gibi düzenlemeler, hiçbir zaman, tek başına yeterli değildir.

Eğer, vergi aflarıyla birlikte başka önlemleri almazsanız, sistem, tekrar, yeni vergi affı taleplerini yaratacak şekilde birikimlere yol açacaktır. Bunu, hem Vergi Affı Yasasının görüşmeleri sırasında hem de diğer vergi yasalarının görüşmeleri sırasında çokça ifade ettik. Bunun arkasından, gerçek anlamda vergiyi tabana yayacak, tabana yaymaya paralel olarak vergi oranlarında indirime gidecek ve mükellefleri kayıtdışına iten unsurları vergi sisteminden ayıklayacak düzenlemelerin de yapılması gerekir. Eğer bunlar yapılmazsa, sistem, çok kısa bir süre sonra, tekrar, bu vergi affının gerekçelerini yaratan unsurları, yeniden üretecektir. Bir süre sonra, yeniden vergi affı talepleri gündeme gelecektir. O halde, sistemde, gerçekten kalıcı bir şekilde, biraz önce sözünü ettiğim unsurları kapsayacak şekilde birtakım düzenlemelerin yapılması gerekir. Hükümet, bir vergi yasa tasarısını, çok yakın bir geçmişte, geçen hafta buraya getirdi, görüştük; şüphesiz, olumlu düzenlemeler vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Esasen, Türk vergi sisteminin öteden beri bilinen birtakım sorunlarını, maliye bürokrasisinin öteden beri üzerinde çalıştığı sorunları ve önceki hükümetin bir Bakanlar Kurulu kararıyla niyet olarak ifade ettiği sorunları çözmeye yönelik adımları atıyor o tasarı; ancak, yeterli değildir; sisteme enflasyon muhasebesi girmezse, Türk vergi idaresini güçlendirmezsek, bu düzenlemeler kendisinden beklenen sonucu yaratmayacaktır. Hep ifade ettik; harcamalardan alınan vergiler ne kadar yüksek olursa, sistem o kadar adaletsiz hale gelmektedir ve harcamalar üzerinden alınan vergilerin payı giderek yükselmektedir. Bakın, 2003 yılı bütçesinde, harcamalardan alınan vergilerin payı bir önceki yıla göre 4 puan yükselmektedir; yüzde 66'dan yüzde 70'e çıkmaktadır. Bir defalık vergi önlemlerini hariç tutalım, bu oran yüzde 70'dir. Yani, sistem, giderek adaletsiz hale gelmektedir ve 2003 yılı, bu olağanüstü birtakım vergi önlemleriyle, harcamalarda alınan birtakım önlemlerle kurtarılmış gözükmektedir. 2003 yılı bütçesinin dengeleri belki kurulmuştur; ancak, 2004 yılı, inanın, vergide çok temel adımları atmazsak, vergi sisteminde kalıcı adımları atmazsak, bir kâbus gibi hükümetin önüne gelecektir. 2004 yılında, hangi vergi önlemleriyle faizdışı fazla tutturulacaktır, bunun üzerinde ciddî bir şekilde düşünülmesi gerekir.

Şu anda, vergi barışından sağlanan başvuruya dayanılarak pembe bir tablo çizilmektedir; bu tablo geçicidir, o rakamları da çok kısaca değerlendirmek gerekir. 5 katrilyon liralık başvuru, tabiî ki, bizi de mutlu eder. 5 katrilyon liralık bir başvurunun, sonuçta nakde, vergi gelirine dönüşmesi, tabiî ki, son derece önemli ve iyi bir gelişmedir; ancak, bu, başvuru toplamıdır, tabiî ki, ödeme bunun çok daha altında olacaktır. 1,2 katrilyonluk matrah artırımı nakde dönüşebilir, dönüşecektir; ancak, onun ötesi, bir taleptir, sonrasında "ödemeyiz" denilirse ödeme o rakamın altında olacaktır. Ne olursa olsun, sonuçta, ek bir gelir sağlanabilir; ama, bu, bu yıla aittir. Önümüzdeki yıl, 2004 yılı çok büyük sorunlarla karşımızda durmaktadır. Sadece vergi barışı gibi gelip geçici önlemlerle vergi gelirlerini düzeltmek, bütçe dengelerini kurmak aldatıcıdır. Vergi sisteminde kalıcı adımları atmazsak, her geçen yıl, her gelecek yıl daha doğrusu, bizim için sorun olmaya devam edecektir. Bu vesileyle, bunları da sizlerin dikkatlerinize sunmayı görev bildim.

Sözlerimi burada bitiriyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Ergün Dağcıoğlu konuşacaklardır.

Sayın Dağcıoğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Az önce, Sayın Hamzaçebi'nin de ifade ettiği gibi, ülkemizde, geçtiğimiz dönemlerde, ülke insanının hak etmediği ekonomik sıkıntılar ve çalkantılar yaşandı; ancak, son seçimlerden sonra ülkede bir rahat ve huzur ortamının oluşabilmesi için ülke insanı ortak akılla, kolektif akılla Parlamentoya iki partiyi göndermek suretiyle geçmişteki siyasî çalkantıları, ekonomik istikrarsızlıkları önlemek için ülke insanının hak etmediği ağır bedeli ödeten siyasî kanaatlere dersini verdi ve iki siyasî partiyi Yüce Meclis çatısı altında buluşturmak suretiyle bir mesaj verdi; bundan böyle bir araya gelin, uyum içerisinde, konsensüs içerisinde ülkemizi hak ettiği iyi, güzel yönetimlerle geleceğe taşıyın mesajını verdi.

İşte, bu mesajdan sonra, Yüce Parlamentoda ve hükümetteki şekillenme hızla ülke insanının problemlerini çözmek için organize oldu ve geldiğimiz noktada,  seçimlerden hemen sonra, kucağımızda bulduğumuz yurt dışındaki sıkıntıların, Avrupa Birliği meselelerinin, Kıbrıs problemlerinin ve hemen yanıbaşımızdaki Irak problemlerinin ve komşu ülkemizdeki savaşın sıkıntılarının, dışpolitika ve ekonomik kulvardaki handikaplarını aşmaya çalışırken, hayat devam ediyor mantığıyla, hükümetimiz, ekonomik problemleri de çözebilmek üzere organize oldu ve gecesini gündüzüne katmak suretiyle, toplumsal barışı, sevgi toplumunu, sevgi ortamını oluşturmak için yoğun bir mesai, yoğun bir gayret sarf etti; bunun semeresi de, kısa zamanda görülmeye başladı. Bu, güzel, dingin barış ortamını sağlayabilmek için, sadece söz söylemek değil, icraat yapmak da gerekir mantığıyla, toplumsal huzuru temin etmek için, toplumun bütün katmanlarını rahatlatan, dinlendiren eylemlere, icraatlara başlanıldı.

Bunlar neydi; çiftçinin, köylünün, işçinin, emeklinin, çalışanın maaş dengelerini, ücretlerini, zamlarını, kotaları, primleri... Bütün bu katmanların ihtiyaçlarını karşılayacaksınız; ama, şimdiye kadar ağır faturalar ödediğimiz IMF ve Dünya Bankası politikalarından arındırılmış ekonomik programlarla bu problemleri aşacaksınız. Nasıl yapılacaktı; önce, fesimizi önümüze koyup ciddî bir durum değerlendirmesi yapmamız ve ülke bilançosunu çıkarmamız gerekiyordu. İşte, ülke ekonomisinin problemlerini çözmeye yönelik çalışmaların yanı sıra, sosyal dengelerin de korunmasının ağırlık taşıdığı bir vergi barışı oluşturmak gerekiyordu. Bunu yapabilmek için de, Maliye Bakanlığımız, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunuyla, önce ülke insanlarını rahatlatmak; geçmişteki sıkıntıları, sosyal çalkantıları arkaya atarak, emin adımlarla, geleceğe temiz bir sayfa açma ihtiyacıyla birtakım çalışmalar yaptı. Bu çalışmaların en belirleyici unsurlarından birisi nedir derseniz; az önce ifade ettiğimiz, 25 Şubat 2003 tarihli ve 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunudur.

Bu Vergi Barışı Kanununu çıkardığımızda, bizler, ülkemizdeki insanların, ticaret yapan insanların nabzını tuttuğumuzda bir şeyi tespit ettik arkadaşlar; o da şu idi: Ülke insanları "sizler, iyiniyetle ve adına 'barış, sevgi' dediğiniz bir kanun çıkarıyor olabilirsiniz; ama, toplumsal gerçeklerle tam bir örtüşme sağlamazsanız, arzu edilen taş yerini bulmamış oluyor. Bu manada, sizin bu çıkardığınız kanunla, bizler, mevcut, birikmiş vergi borçlarımızı yeniden yapılandırmak üzere, koşar adımlarla Maliye Bakanlığına müracaat ediyoruz; ancak, hemen bunun akabinde çıkardığınız matrah artırımı şartları, her türlü iyiniyetinize rağmen, bizim şartlarımızla örtüşmediğinden ötürü, bu iyiniyetiniz, karşılıklı elektriklenmeyi ve kontağı sağlayamıyor" dediler. İşte, biz, bunları da değerlendirdikten sonra, milletvekillerimizle, Maliye Bakanlığımızla, uzmanlarla, teknokratlarla yaptığımız istişarî toplantılar sonucunda, Yüce Milletimizin bize haykırışlarını tekrar değerlendirdik ve acaba, nasıl bir toplumsal konsensüs ve adına "barış" dediğimiz kanunu, hakikaten nasıl bir barış zemini haline getirebiliriz diye yoğun bir mesai sarf ettik. Bu mesainin içerisinde, şükran ve minnetle de yâd ediyorum ki, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımızın da çok büyük katkıları ve emekleri olmuştur. Neden bu ifadeyi kullanıyorum; çünkü, Parlamentoda sayısal çoğunluk, mutlak çoğunluk demek değildir. AK Parti olarak biz, her kanun çalışmasında, sayısal çoğunluğumuza değil, psikolojik çoğunluğumuza mutlak önem veren bir siyasî kanaatiz. İşte, burada da önem verdik ve Cumhuriyet Halk Partisinin değerli uzmanlarıyla, değerli yöneticileriyle de bir araya gelip görüşerek, ülke insanının faydalanmak istediği halde, imkânsızlıkları nedeniyle faydalanamadığı vergi barışının bu matrah artımıyla ilgili maddesini, nasıl, faydalanılabilir, kullanılabilir, tatbiki kabil bir madde haline getirebiliriz diye ortak bir çalışma yaptık.

Bu çalışmanın sonucunda da, kalkınmada öncelikli yörelerdeki illerimizle ilgili olarak daha önce tespit edilmiş olan rakamları -barajı- yüzde 50'ye çekip, kalkınmada öncelikli yörelerin dışında kalan illerimizin tamamında ise yüzde 25 oranında indirerek, insanlarımızın, bu vergi barışından, kelimenin tam anlamıyla, layıkı veçhile faydalanabileceği bir kanun haline getirelim dedik. Sonuçta, iki partinin ortak mutabakatıyla, sağlamış oldukları konsensüsle, biliyorsunuz, bu kanunu çıkardık ve ülke insanı da bizim matrah artırımındaki yüzde 50'lere varan indirimlerimizi büyük bir sevinçle karşıladı ve Parlamentoya her platformda şükranlarını arz etti; ancak, bu anlattığım kanunun Sayın Cumhurbaşkanımızca sadece 2 nci maddesine itiraz edilerek geri gönderilmek suretiyle, bir daha gözden geçirilmesi talep edildi.

Plan ve Bütçe Komisyonunda dün yaptığımız uzun istişarî tartışmalar ve toplantılardan sonra, iki partinin konsensüsüyle, 2 nci maddenin kaldırılarak 3 üncü maddenin 2 nci madde haline getirilmesi kanaati, hâkim kanaat olarak ortaya çıktı. Sayın Bakanımızın dün Plan ve Bütçe Komisyonunda yapmış olduğu -bana göre çok veciz- konuşmasındaki "Parlamentonun kanaati her türlü kanaatin üzerindedir; Parlamento neyi tensip ederse biz o kanaate uyarız" ifadesinden sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda uyum içerisinde kararlaştırılarak, tek maddeye düşürülen ve bugün Yüce Meclise sunulan bu değişiklik kanununu şu anda tartışıyor ve konuşuyoruz.

Biraz sonra hepinizin, sayın milletvekillerimizin destekleriyle kabul edileceğini ümit ettiğim bu kanun, işte bu basamaklardan geçtikten sonra bugün huzurunuza gelmiş bulunuyor. Zannediyorum ki, yine, az önce Sayın Hamzaçebi'nin de ifade ettiği gibi, üç beş katrilyon liraya tekabül edebilecek bu rakamlar, maliye veznelerine intikal edecek bu sıcakparalar, ülke insanlarının sıkıntılarını sarıp sarmalamakta, problemlerini izale etmekte kullanılacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan; teşekkür ediyorum.

Sadece Maliyemizin, Hazinemizin geliri olarak değil, aslında, çok enteresan bir şekilde, uluslararası alana da ortak bir mesaj hüviyetinde olan bu kanun, inşallah, önümüzdeki dört, beş günlük çok kısa bir süre içerisinde insanlarımızın yoğun ilgisiyle, tahmin edilen rakamların da üzerine çıkmak suretiyle, büyük bir problemi de izale edecektir; ama, her şeyden evvel, Hazinemize gelecek sıcakparadan da önemli olarak, ülke insanımızın geçmişini temizleyeceği, ak bir sayfa açacağı ve bir barış ortamı içerisinde, huzur ortamı içerisinde, geçmişteki bütün sıkıntılarını arkaya atmış ve huzurla geleceğini temin edeceği bir kanun hükmü olarak ortaya çıktı.

Hepinizin desteğini bekliyoruz ve kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 50, diğer illerde yüzde 25 indirimleri muhtevi bu kanunun hayırlı hizmetlere vesile olmasını niyaz ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Dağcıoğlu.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun metnindeki 4 üncü madde, değişiklikle, 3 üncü madde olarak yer almıştır.

Kanunun tümünü oylarınıza sunacağım. Kanunun tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 4.4.2003 Tarihli  ve 4840 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı

:

247

Kabul

:

242

Ret

:

5

Böylece, kanun kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun. (Alkışlar) (1)

Sayın milletvekilleri, saat 16.50'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 16.32

                                             

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.50

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Gündemin 3 üncü sırasında yer alan, Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı : 54)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemin 4 üncü sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Kültür ve Sanatların Ortak Yönetimi Genel Müdürlüğü Arasında Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

4. - Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Kültür ve Sanatların Ortak Yönetimi Genel Müdürlüğü Arasında Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/388) (S. Sayısı : 55) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?... Burada.

Komisyon raporu, 55 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Komisyon raporu tasarının reddine ilişkindir.

Rapor üzerinde söz isteyen?.. Gruplar adına bir söz talebi yok.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Hamit Taşçı.

Sayın Taşçı?.. Yok.

Rapor üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, komisyonun tasarının reddine dair raporunu oylarınıza sunacağım. Komisyon raporu kabul edildiği takdirde, tasarı reddedilmiş olacaktır; komisyon raporu kabul edilmediği takdirde, tasarı, İçtüzüğün 80 inci maddesine göre komisyona geri verilecektir.

Komisyonun, tasarının reddine dair raporunu...

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN - Arayacağım.

Komisyonun tasarının reddine dair raporunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.55

                                          

(1) 55 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.10

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Kültür ve Sanatların Ortak Yönetimi Genel Müdürlüğü Arasında Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/388) (S. Sayısı : 55) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Görüşmekte olduğumuz 55 sıra sayılı tasarının reddine dair komisyon raporunun oylamasında kalmıştık.

Komisyonun söz talebi vardır; buyurun.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ EMİN ŞİRİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, müsaadenizle, komisyonda tekrar tezekkür etmek üzere, tasarıyı geri çekmek istiyoruz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, komisyon, raporu geri çekmek istemektedir; İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, tasarı, bir defaya mahsus olmak üzere, komisyona iade edilmiştir.

OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, usul üzerinde söz istiyorum! Nasıl iade ediliyor; oylama aşamasına gelindi?!. İçtüzüğe göre, tasarı, oylamadan önce geri çekilir!

BAŞKAN - Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz...

OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, nasıl yapabilirsiniz siz böyle bir usulsüzlüğü?!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Ben yaptım oldu deyince oluyor!

OYA ARASLI (Ankara) - Oyladınız, karar yetersayısı bulunmadı, tekrar oyluyorsunuz... Geri çekilmesi gerekiyorsa, oylamadan önce geriye çekilebilir.

OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Oylayın Sayın Başkan.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Meclisi siz mi yöneteceksiniz, Başkan mı yönetecek!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Başkan, Tüzüğe göre yönetecek, kendi keyfine göre değil!

OYA ARASLI (Ankara) - Eğer, aykırı uyguluyorsa, bilen öğretecek, ben öğreteceğim! Beyefendi, bilenin mutlaka oraya geçmesi gerekmiyor, burada da bilen öğretir. Hukuk bilin, hukuk öğrenin bir parça!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)- Biliyorsanız, siz geçin oraya!

OYA ARASLI (Ankara) - Benim geçmem gerekmiyor, hukuku sizin öğrenmeniz gerekiyor. Konuşacağınız bir şey varsa, kürsüden konuşun;  beni de böyle dışarıdan konuşmaya mecbur etmeyin.

ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Siz de oradan konuşuyorsunuz Hoca Hanım!

OYA ARASLI (Ankara)- Arkadaşınız beni böyle konuşmaya mecbur ediyor, laf atıyor... Biraz Parlamento adabını öğrenin!

ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Bizim adaba ihtiyacımız yok, ihtiyacı olan belli oluyor!..

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Biraz saygılı olun.

ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Biz saygıyı da biliriz, haddimizi de biliriz. (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen efendim... Lütfen sükûnete avdet edelim.

Sayın milletvekilleri, konuyla ilgili olarak Sayın Oya Araslı'nın itirazı yerinde görülmüştür. (CHP sıralarından alkışlar)

Rapor üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, komisyonun, tasarının reddine dair raporunu oylarınıza sunacağım. Komisyon raporu kabul edildiği takdirde tasarı reddedilmiş olacaktır; komisyon raporu reddedildiği takdirde, tasarı, İçtüzüğün 80 inci maddesine göre komisyona geri verilecektir.

Komisyonun, tasarının reddine dair raporunu kabul edenler... Kabul etmeyenler... Komisyonun raporu kabul edilmemiştir. Tasarı, İçtüzüğün 80 inci maddesine göre komisyona geri verilmiştir.

Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

5. - Devlet Mezarlığı Dışında Defnedilen Bazı Devlet Büyüklerinin Mezarları Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/394) (S. Sayısı : 59)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kara Avcılığı Kanunu Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

6. - Kara Avcılığı Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/286) (S. Sayısı : 60)  

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/343) (S. Sayısı : 62) (1)

BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 62 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Halil Akyüz'ün söz talebi vardır.

Sayın Akyüz, buyurun.

CHP GRUBU ADINA HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili bilgi sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Dışişleri Komisyonu ve Grubum adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

                                    

(1) 62 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Arnavutluk, Balkan Yarımadasının batısında, Adriyatik Denizinin kıyısında yer alır. Kuzeyinde Bosna Hersek, kuzeydoğusunda Yugoslavya, doğusunda Makedonya ve güneyinde Yunanistan ile komşudur.

Yüzölçümü 28 748 kilometrekaredir. Başkenti Tiran'dır. 3 000 000'u aşkın nüfusunun yüzde 97,8'i Arnavut, yüzde 2'si Yunan ve geriye kalanı da Makedon'dur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akyüz, bir yanlışlık oldu; mikrofonunuzu tekrar açıyorum.

HASAN AKYÜZ (Devamla) - Ülkenin, krom, nikel, bakır, boksit, fosforit, petrol ve kömür dahil olmak üzere, yeraltı kaynakları oldukça zengindir.

Arnavutluk, yaklaşık elli yıl süren bir baskı rejimi ve kapalı ekonomi döneminin ardından, demokrasi ve serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinin ağır ekonomik ve sosyal problemlerini aşabilmek amacıyla, dışpolitikasını, genel olarak, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerle her alanda ilişki ve işbirliğini geliştirmek ve Avrupa ile bütünleşmek hedefleri üzerine kurmuştur. Dışpolitikada ilişkilerini çeşitlendirmek de, Arnavutluk'un önemli amaçlarından biri olmaya devam etmektedir.

1990 yılına kadar planlı ve merkezî sistemli ekonomiye sahip olan Arnavutluk'ta, 1991 yılından itibaren ciddî reformlar başlatılmıştır. Bir özelleştirme programı uygulamaya konulmuş ve fiyatlar devlet kontrolünden çıkarılarak dışticaret serbestleştirilmiştir.

1990'lı yılların büyük kısmında Arnavutluk, ekonomik reformlarda kaydettiği aşamalar bakımından, Balkan ülkeleri için bir model olarak görülmüştür. IMF ve Dünya Bankasının desteğiyle, 1996 yılı itibariyle ekonominin büyük ölçüde özel sektörün eline geçmesini sağlayan bir özelleştirme programı uygulanmıştır. Bunun yanı sıra, bankacılık sektörünün yeniden yapılanmasını sağlamak amacıyla çalışmalar yürütülmüştür. Bu çalışmaların neticesinde ortaya çıkan hızlı büyüme oranları da reformların başarısını destekler görünmektedir.

1990'lı yılların ilk yarısında, diğer Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Arnavutluk sanayi üretiminde de şiddetli bir azalma yaşanmıştır. Ancak, sanayideki daralmayı hizmetler sektöründeki gelişmenin izlediği diğer bölge ülkelerinin aksine, Arnavutluk'ta nüfusun büyük kısmı tarım sektörüne yönelmiştir. Bunun sonucu olarak, 1990 yılında yüzde 37 olan tarımın gayrisafî yurtiçi hasıla içindeki payı, 1998'e gelindiğinde yüzde 54'e kadar yükselmiştir. Böylelikle, ülke, geçiş dönemi içinde olan ülkeler arasında, tarım sektörünün gayrisafî yurtiçi hâsıla içindeki payının yüzde 50'den fazla ve hizmetler sektörünün de yüzde 22 ile en düşük olduğu tek ülke olarak diğer bölge ülkelerine göre ekonomik kalkınmanın farklı bir aşamasında olduğunu göstermiştir.

Mevcut işletmelerin yüzde 14'ü, taşımacılık alanında faaliyet göstermektedir.

Arnavutluk'ta işsizlik oranı, şu anda yüzde 19 civarındadır.

Ayrıca, Arnavutluk ekonomisi, 1997'de yaşanan iç karışıklıkların ve 1999'daki Kosova savaşının olumsuz etkilerine rağmen, 1991-2002 yılları arasında istikrarlı bir gelişme kaydetmiştir denilebilir. Toplam yurtiçi gayrisafî millî hâsılanın yarısından çoğunu teşkil eden ve toplam işgücünün büyük bölümünün istihdam edildiği bir sektör olan tarım sektörü, Arnavutluk ekonomisinin belkemiği niteliğindedir. 1970 ve 1980'li yıllarda, sulama, drenaj, taraça ve tuzlu su arıtma projeleri sayesinde ekilebilir alan ikiye katlanmıştır. Arnavutluk şu anda kendi gıda ihtiyacının yüzde 80'ini karşılayabilmektedir.

Ülkede enerji üretimi hidroelektrik santrallarına dayanmaktadır. Barajlardaki su seviyelerinin düşüklüğü nedeniyle, Arnavutluk, enerji ihtiyacını büyük ölçüde karşılayamamaktadır.

Madencilik sektörü, ihracat gelirlerinin büyük kısmını oluşturmuş, ülke, dünyanın üçüncü büyük krom üreticisi konumuna yükselmiştir.

Arnavutluk'un ulaştırma ağı, diğer Avrupa ülkeleri standartlarının çok altındadır. Toplam 18 000 kilometre uzunluğunda olan yol ağının sadece üçte 1'i asfaltlanmıştır.

Ülkenin en önemli iki limanı Durres ve Vlore şehirlerindedir. Bunların yanı sıra, güneyde İtalya ve Yunanistan'a yolcu ve hafif yük taşımacılığı konusunda hizmet vermekte olan Saranda Limanı vardır. Kosovo savaşına kadar ülkedeki tek ticarî havaalanı Tiran yakınlarında Rinas Havaalanı iken, savaş sonrasında Kukes Havaalanı da ilave edilmiştir.

Ülke kuzeyden güneye ve Balkan Yarımadası üzerinden batıdan doğuya uzanan bölgesel ulaşım ağının kesişim noktasındadır. Pan-Avrupa ulaşım ağının "sekizinci koridor" adı verilen ve Durres'ten başlayarak Arnavutluk ve Makedonya üzerinden Bulgaristan'ın Varna Limanına uzanan karayolunun çalışmaları istikrar paktı çerçevesinde yürütülmektedir. Söz konusu karayolunun bir bölümü bir Türk firması tarafından yapılmaktadır.

Ayrıca, hükümet tarafından, 2002 yılı içerisinde ulaştırma fonlarının yüzde 43'ü karayolları yapımı için, kalan bölümü ise limanların ve Rinas Havaalanının yapımı ve başta Tiran olmak üzere şehiriçi ulaşım yollarının bakım ve onarımı için ayrılmaktadır.

1990'lı yılların ikinci yarısında, komşu ülke olan Yugoslavya'daki savaş ve özellikle 1997 yılında ülkede yaşanan karışıklıklara bağlı olarak hayat standartlarında yaşanan düşme sebebiyle, önce ithalat şiddetli biçimde azalmış, ardından da ihracat fazlasıyla gerilemiştir. 1998 yılında ülke içi düzenin kısmen sağlanmasına bağlı olarak ithalat ve ihracat performansında iyileşme görülmüştür.

2001 yılı sonu itibariyle Arnavutluk'ta Türk firmaları toplam olarak 20 000 000 dolarlık yatırım yapabilmişlerdir.

Türkiye ile Arnavutluk arasındaki karayolu eşya ve yolcu taşımaları, 2 Ağustos 1998 tarihinde akdedilen uluslararası karayolu taşıma anlaşması ve bu anlaşmanın 6 ncı maddesine göre yapılan, kara ulaştırması karma komisyon toplantıları sonunda imzalanan protokoller çerçevesinde yürütülmektedir.

Anlaşmanın, günün gelişen ve değişen şartlarına göre tadil edilmesi amacıyla, 28 Şubat 2000 tarihinde yeni bir anlaşma imzalanmıştır. Türkiye ile Arnavutluk arasında imzalanan bu yeni uluslararası karayolu taşıma anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle iki ülke arasında ve üzerlerinden yapılmakta olan karayoluyla yolcu ve eşya taşımacılığı belli düzenlemeler içerisinde cereyan edecek, bu alanda sorunların ortaya çıkması halinde, çözümlenebilmesi için başvurulabilecek bir mevzuat mevcut olacaktır.

Anılan anlaşmayla, iki ülke arasında ve bu ülkeler üzerinden transit olarak yapılacak yolcu ve eşya taşımaları için kolaylıklar getirilmektedir.

Bu anlaşmayla, geçiş ücretleri, dönüş yükü ve üçüncü ülke taşımaları, hangi tür eşya taşımalarının izin belgesinden muaf tutulacağı, taşıt personeli ve taşımacıların uyacağı kurallar, taşıma faaliyetlerinden doğan ödemelerin ne şekilde yapılacağı, yolcu ve eşya taşımacılığına ilişkin gümrük ve diğer formalitelerin kolaylaştırılması, eşya taşımacılığında teminat konusu, yolcular, bagaj ve eşya için yaptırılacak sigorta, karma komisyonun kurulması ve görevleri gibi konular kapsamlı şekilde düzenlenmiştir.

Bu anlaşmaya göre, belirli bir güzergâhta, önceden saptanmış zaman ve ücret tarifesine göre iki âkit taraf arasında ve ülkeleri üzerinden transit yolcu taşınması yapılacaktır. Sırasıyla, iki âkit taraf topraklarında bulunan tek bir hareket noktasından tek bir varış noktasına önceden oluşturulan yolcu gruplarının seri olarak gidiş ve dönüş seyahatleri için servisler düzenlenmiştir. Dışarı giden yolculardan oluşan her bir grup, sonraki bir seyahatte hareket noktasına geri taşınacaktır

Âkit taraf topraklarında yerleşik taşımacılar, iki ülke arasında ve ülkeleri üzerinden yapılacak transit yük taşımacılığını herhangi bir izne tabi olmadan yapabileceklerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akgül, size, 1 dakika eksüre veriyorum.

Lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

HALİL AKYÜZ (Devamla) - Sayın Başkan, 2 dakika vermelisiniz galiba.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, zaten, eksik süreyle başlattınız.

HALİL AKYÜZ (Devamla) - Üçüncü ülkelere veya üçüncü ülkelerden yapılacak yük taşımaları izne tabi olacaktır. Üçüncü ülke izin belgelerinin biçimi ve sayısı karma komite tarafından saptanacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu nedenlerle, Türkiye ile Arnavutluk arasında imzalanan, Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının onaylanarak yürürlüğe girmesinin, Balkan ülkeleri üzerinden yapılan uluslararası karayolu taşımacılığımıza olumlu katkılarının olacağı düşüncesindeyiz.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akyüz.

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, benim konuşma hakkım 20 dakika değil miydi? Bir yanlışlık olmasın...

BAŞKAN - Pardon... Affedersiniz; doğru...

Sayın Akyüz, alacağınızı iade edebiliriz.

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Şimdi geliyorum... (Gülüşmeler)

BAŞKAN - Geliyor musunuz; peki...

Tamam, alacağınız baki.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 62 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; küreselleşmiş dünya sisteminin özü, milletlerarası ticarî, turistik, siyasî  ve kültürel ilişki ağlarının geliştirilmesidir. Bu ağlar, tarih, kültür ve diplomasi kanallarıyla sağlanıyorsa, altyapısı, iletişim ve ulaşımdır. Bu pencereden bakıldığı zaman, Türkiye ile Arnavutluk arasında yapılacak olan karayolu taşımacılığı anlaşması, bölgeye yönelik etkin ve etkili bir dışpolitikayı geliştirebilmemiz için önemli bir araç olacaktır. Balkanların, Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapısı olması ve Arnavutluk Cumhuriyetinin bölgedeki önemli müttefik ve dost ülkelerden biri olması, bu anlaşmanın önemini daha da artırmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye ile Arnavutluk arasında imzalanan uluslararası karayolu taşımacılığı anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle, iki ülke  arasındaki ve üzerlerinden yapılmakta olan karayoluyla yolcu taşımacılığının belli düzenlemeler içerisinde cereyan edeceği, bu alanda sorunların ortaya çıkması halinde, çözümlenebilmesi için başvurulabilecek bir mevzuat olacağı; ikili transit yolcu ve eşya taşımaları için kolaylıklar sağlanmasının yanı sıra, geçiş ücretleri, dönüş yükü ve üçüncü ülke taşımaları, hangi tür eşya taşımalarının izin belgesinden muaf tutulacağı, taşıt personeli ve taşımacıların uyacağı kurallar, taşıma faaliyetlerinden doğan ödemelerin ne şekilde yapılacağı, yolcu ve eşya taşımacılığına ilişkin gümrük ve diğer formalitelerin kolaylaştırılması, eşya taşımacılığında teminat konusu, yolcular, bagaj ve eşya için yaptırılacak sigorta, karma komisyonun kurulması ve görevleri gibi konuların kapsamlı bir şekilde düzenlendiği anlaşmayla, özellikle, ikili transit yolcu ve eşya taşımaları için kolaylıklar getirilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu anlaşmayla, Balkanlardaki etkinliğimizin biraz daha güçleneceği ve sağlanacak ekonomik çıkarlar yanında, siyasî ve diplomatik menfaatlarımızın da göz önünde tutulması gerektiği kanaatindeyim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu anlaşma, Türkiye ve Arnavutluk'u birbirine bağlamakla kalmayıp, tüm bölgedeki taşıma faaliyetlerini bir ölçüde bize yöneltecek bir fonksiyon görecektir. Bu durumda, ilişkiler ağının önemli bir unsurunu oluşturacak olan bu imkân sayesinde bölgeyi bize bağlamış ve daha da etkin bir manevra alanı sağlamış olacağız.

Türkiye, Bulgaristan, Makedonya ve Arnavutluk'a ulaşacak olan, yıllardır üzerinde durulan Balkan otoyolunun da mutlaka gerçekleştirilmesi gereği üzerinde durmak istiyorum. Özellikle, İstanbul, Sofya, Üsküp, Tiran ve Arnavutluk'un Adriyatik sahilindeki Durres Limanına kadar ulaşacak olan bu otoyol, bölgeyi, tamamen, bize, Türkiye'ye açacaktır. İnşallah, bu dönemde, bu hükümetimizin, bunu gerçekleştirmek hususunda üzerine düşecek olan görevi yerine getireceğini bekliyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dışpolitikanın bir ilişkiler bütünü olması yönüyle, bu anlaşmanın, bölgemizde bize sağlayacağı, siyasî, kültürel, ticarî ve diplomatik imkânları düşündüğümüzde, anlaşmayı onaylamakla ne kadar isabetli bir iş yaptığımızı, gelecekte de, gelecek kuşaklar hayırla yâd edeceklerdir.

Bu kanun tasarısına kabul oyu vereceğimizi belirtiyor ve Genel Kurulu, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kansu, teşekkür ediyorum.

Sayın Akyüz, şahsınız adına konuşacak mısınız?

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Hayır, ben, bir sonraki tasarıda konuşacağım.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahısları adına söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 nci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ARNAVUTLUK CUMHURİYETİ

HÜKÜMETİ ARASINDA ULUSLARARASI KARAYOLU TAŞIMACILIĞI

ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 28.2.2000 tarihinde Tiran'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı

 :

245

Kabul

 :

244

Ret

 :

1

Buna göre, kanun tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Anlaşmanın, Türkiye Cumhuriyetine, Arnavutluk Cumhuriyetine ve tüm dünya ülkelerine hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. (Alkışlar) (1)

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

8. - Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/511) (S. Sayısı : 68) (2)

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 68 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Halil Akyüz'ün söz talebi vardır.

Sayın Akyüz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili bilgi sunmak üzere söz almış bulunuyorum; bu olanaktan yararlanarak, Dışişleri Komisyonu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, Hollanda, Avrupa'nın kuzeybatısında olup, kuzey ve batıda Kuzey Denizi, doğuda Almanya ve güneyde Belçika ile komşudur. Yüzölçümü 41 864 kilometrekare, nüfusu 16 000 000, Başkenti Amsterdam'dır.

Toplam 1 500 000 göçmen arasında sayıca birinci sıra, Türklerdir. Daha sonra, Fas, Surinam ve Endonezya kökenliler gelmektedir.

Doğal kaynaklar olarak, Kuzey Denizindeki petrol ve ülkenin kuzeyindeki doğalgaz rezervleri sayılabilir.

                                            

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(2) 68 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tarım sektörü; süt ürünleri, bahçecilik ve bostancılık konularında çok gelişmiştir. Bahçecilik alanında, çiçek, sebze, meyve, mantar, ağaç ve çiçek soğanı üretimi önemli yer tutmaktadır. Tabiî, hepiniz Hollanda lalesini bilirsiniz.

Dünyanın küçük ülkelerinden biri olmasına karşın, büyük ve güçlü bir ekonomisi vardır. Dünyanın ihracatçı ülkeler sıralamasında 6 ncı, gıda ihracatında 3 üncü sırada yer almaktadır.

Gayri safî yurtiçi hâsıla açısından dünyanın 14 üncü büyük ülkesidir. 6 800 000 kişiye ulaşan işgücünün yüzde 64'ü hizmet, yüzde 36'sı imalat, tarım ve devlet sektörlerinde çalışmaktadır. İşsizlik oranı yüzde 3'tür.

İthal edilen hammadde ve girdilere bağımlı olan imalat sektörü için ticaret can alıcı bir öneme sahiptir. İmalat sektörünün uluslararası yöneliminin göstergesi olarak, dünyaca bilinen Royal Dutch/Shell (petrol), Unilever (gıda), Philips (elektronik) ve Heineken (bira) gibi çokuluslu şirketleri sayabiliriz. Birçok uluslararası şirketin de üretim ve dağıtım merkezi durumundadır.

Hollanda, Kuzey Denizi kıyısında olması ve üç önemli Batı Avrupa nehrinin (Ren, Maas, Scheldt) ağzında bulunması nedeniyle Avrupa'nın giriş kapısı durumundadır. Avrupa Birliği bünyesinde iç sınırların kaldırılmasıyla bu konumu daha da güçlenmiştir.

Hollanda, uluslararası bir ticaret ve dağıtım merkezidir. Gelişmiş bir nakliye altyapısına sahip olan dünyanın en büyük limanı Rotterdam ve dördüncü en büyük havaalanı Schiphol (Amsterdam Uluslararası Havaalanı) Hollanda'dadır.

Ayrıca, Hollanda, Avrupa'nın Amerika'yla doğrudan internet 2 nci linki olan Gigaport'un da dahil olduğu dünyanın en gelişmiş telekomünikasyon altyapılarından birine sahiptir.

Hollanda'nın gayri safî yurtiçi hâsılasının yarısından fazlası uluslararası ticaretten elde edilir. Bunun sonucunda, ödemeler dengesi hep fazla vermektedir. Coğrafi konumu, işçi-işveren ilişkileri, eğitimli, birkaç dil konuşabilen işgücü, uluslararası firmaların Hollanda'ya yatırım yapmaya yönelmelerine neden olmaktadır.

Avrupa'nın içlerine kadar nehir, kara ve demiryolu bağlantısı bulunmaktadır. Özellikle, taşımacılık, gümrükleme, elleçleme ve lojistik açısından kusursuz hizmetler sunmaktadır. 2000 yılında, 323 000 000 ton kargo, dökme yük olarak işlem görmüştür. Hampetrol, petrol ürünleri ve kimyasallar, bu taşıma ürünleri arasında sayılabilir. Bunların yanında, konteyner taşımacılığı da önemli bir yer tutmaktadır.

Hollanda'nın en önemli ihracat ürün grupları, makine ve ulaşım ekipmanları başta olmak üzere, tekstil, kâğıt, demir - çelik ve diğer metal ürünler ile kimyasallardır. Ardından gıda, içecek ve tütün ile yakıtlar ve muhtelif hammaddeler gelmektedir. Önemli ithalat ürün gruplarını ise, hammadde, yarı işlenmiş maddeler, makine ve ulaşım ekipmanları yanı sıra kimyasallar ve gıda maddeleri ile içecek ve tütün oluşturmaktadır.

Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte, dünyada yükselen değer küreselleşme oldu. Globalleşmenin birçok faktörü olsa da, ekonominin serbestleşmesi önplana çıktı. Dünyadaki ticaret, hızlı bir şekilde sınır ötesine yayılmaya başladı. Dünya küreselleşmeyle birlikte küçüldü. Politikalar, ticaretin önündeki engelleri ortadan kaldırmayı hedefledi ve bugün, hızlı bir şekilde de devam ediyor. Bu durum, ülkeler arasındaki sınırları şeffaflaştırmakta ve teknolojik imkânlarla birlikte, dünya ticaretini sürekli artırmaktadır.

2000 yılında, dünya ticaret hacmi 6,4 trilyon dolara çıkmıştır. 2005 yılında ise, dünya ticaretinin 8 trilyon dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir.

Bugün, sadece Amerika Birleşik Devletlerinde, haftada 450 civarında yeni ürün piyasaya sunulmaktadır. Bu olayların hepsi, ticaretin hızlı yükselmesi, öte yandan elektronik ortamda ticarî hacmin büyük boyutlara ulaşması, artık, bir konuyu dünya ülkelerinin dikkate almasına neden oluyor; bu konu da taşımacılıktır. Dünyada bu kadar milyon dolarlık ticaret yapılırken, yapılan ticaretin taşınması gerekiyor. Yani, elektronik ortamda satış yapılıyor; ancak, aynı şey, taşımada mümkün olamıyor.

Bu tablolar gösteriyor ki, taşımacılık, dünyada yükselen yıldız konumundadır. Türkiye, jeopolitik ve coğrafî konumunu kullanarak, dünyanın lojistik ve taşıma merkezî olabilir; çünkü, Türkiye, Batı ile doğu arasında çok önemli bir köprü görevi yapmaktadır. Batı'da üretilen malların doğuya, doğudaki hammaddenin Batı pazarlarına taşınması için, Türkiye kilit noktadadır.

Dünyada, taşımacılık sektöründeki payın fazla olması nedeniyle, ülkeler arasında, bu alanda rekabet de başlamıştır. Bundan dolayı, modern ipekyolu uluslararası taşımacılık koridoruna alternatif olarak, İran, Hindistan ve Rusya bir araya gelerek kuzey - güney koridorunu oluşturdular. Hindistan'dan başlayan koridor, İran üzerinden Hazar Denizini geçerek, Rusya üzerinden St. Petesburg'a bağlanıyor. Hindistan, Avrupa'ya, her yıl, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden taşınmakta olan 15 000 000 ton yükün bir kısmının bu koridor üzerinden taşınması amaçlanıyor. Bu anlamda, Türkiye'nin, acilen bu koridora katkı sağlaması ve üye olması gerekiyor.

Türk taşımacılarının, bugünden yurt dışında yatırım yapması, ileride uluslararası networklerin yaratılması, dünya taşımacılık pazarından aldığımız payın artması için son derece önem taşımaktadır. Bunu sağlamak için, yurt dışında yatırım yapmak isteyen nakliyecilere, düşük faizli ve uzun vadeli işyeri açma kredisi verilebilir. Buna karşılık, yurt dışında yaratılacak bu yeni potansiyelin oluşturacağı yeni sinerjiyle kazanç fazlasıyla artabilir.

Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle, iki ülke arasında ve üzerlerinden yapılmakta olan karayolu yolcu ve eşya taşımacılığı belli düzenlemeler içerisinde cereyan edecek; bu alanda sorunların ortaya çıkması halinde, çözümlenebilmesi için başvurulabilecek bir mevzuat mevcut olacaktır. Anılan anlaşmayla, ikili transit yolcu ve eşya taşımaları için kolaylıklar getirilmektedir. Geçiş ücretleri; dönüş yükü ve üçüncü ülke taşımaları; hangi tür eşya taşımalarının izin belgesinden muaf tutulacağı; taşıt personeli ve taşımacıların uyacağı kurallar; taşıma faaliyetlerinden doğan ödemelerin ne şekilde yapılacağı; yolcu ve eşya taşımacılığına ilişkin gümrük ve diğer formalitelerin kolaylaştırılması; eşya taşımacılığında teminat konusu; yolcular, bagaj ve eşya için yaptırılacak sigorta; karma komisyonun kurulması ve görevleri gibi konular kapsamlı şekilde düzenlenmiştir.

Yüzyıllardır süregelen ticaret geleneğiyle, her türlü ürünü dünyanın her yerine pazarlayabilecek yetenekte olan Hollandalılar, reeksport ticarette uzmanlaşmışlardır. Hollanda üzerinden yapılan reeksport ticaret, ihracatın yüzde 40'ını oluşturur ki, bu oran, Hollanda'nın küçük olan iç pazarından çok Batı Avrupa ve hatta dünyanın diğer bölgelerindeki pazarlar için giriş kapısı niteliğinde olduğunun bir göstergesidir.

Denizdeki stratejik konumu, küçüklüğü ve ticaret ülkesi olma geleneği, ülkenin uluslararası yönelimli açık bir ekonomiye sahip olmasında rol oynamıştır. Bu ekonomi, mükemmel donanımlı ticaret ve dağıtım ağının yanı sıra, gelişmiş bir sanayi ve dinamik bir hizmetler sektörüne dayanmaktadır. Hollanda gayri safî millî hâsılasının yüzde 50'sinden fazlasını ticaretten sağlamaktadır. Hollanda ile ticaretin geliştirilmesinin ve Hollanda üzerinden diğer pazarlara ulaşmanın önemi açıkça görülmektedir.

Türkiye'nin dış ticaretinde her zaman önemli bir yeri olan Hollanda için, Türkiye aynı önemde değildir. Hollanda'nın 975 milyar guldenlik büyük ticaret hacmi içinde Türkiye'nin payı sadece yüzde 0.67'dir; bu, çok küçük bir orandır.

Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının onaylanarak yürürlüğe girmesinin, karayolu taşımacılığımıza olumlu katkılarının olacağı düşüncesindeyiz. Bu nedenle, bu anlaşmaya olumlu oy kullanacağımızı bildirir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP Sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akyüz, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dışişleri Komisyonumuz, gerçekten, etkin çalışıyor ve bu kanunları Genel Kurulumuza hızla yetiştiriyor. Biz de burada fazla zamanınızı almak istemiyoruz. Dolayısıyla hem komisyonumuzun daha hızlı, iştiyaklı çalışması ve Genel Kuruldan bu kanunların hızlı geçmesi adına iki üç dakikalık bir zamanınızı kullanmak arzusundayım.

Değerli arkadaşlar, Türkiye ile Hollanda arasındaki karayoluyla eşya ve yolcu taşımaları, 21 Mayıs 1971 tarihli Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması ile bu anlaşmanın bazı maddelerini değiştiren 18 Haziran 1976 tarihli tadil anlaşması ve protokoller çerçevesinde yürütülmektedir. Son olarak, Hollanda tarafı, iki ülke arasında 1971 tarihli (1976'da tadil edilen) mevcut anlaşmanın, Hollanda ile diğer muhtelif Doğu Avrupa ülkeleri arasında yapılan anlaşmalardan farklı olması ve Hollanda'da 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren ve 6 Avrupa ülkesinde uygulanmakta olan euro with  net sisteminin, sisteme dahil olmayan ülkelerle uyumu amacıyla 1971 tarihli anlaşmanın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasını önermiştir.

Bu çerçevede sürdürülen müzakereler sonucunda, üzerinde mutabakat sağlanan Karayolu Taşımacılığı Anlaşması 17 Nisan 2001 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır. Tabiî ki, anlaşma, aynı zamanda Hollanda Parlamentosunca onaylanmıştır; şimdi de, Türkiye Büyük Millet Meclisince de onaylanma sürecine girmiştir diye düşünüyoruz.

Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle, iki ülke arasında ve üzerlerinden yapılmakta olan karayolu yolcu ve eşya taşımacılığı belli düzenlemeler içerisinde cereyan edecektir. Bu alanda sorunların ortaya çıkması halinde -eğer sorun çıkarsa tabiî ki- bu sorunların çözümlenebilmesi için başvurulabilecek bir mevzuat aynı zamanda mevcut olacaktır.

Anılan anlaşmayla ikili transit yolcu ve eşya taşımaları için kolaylıklar getirilmektedir.

Bu anlaşmayla, geçiş ücretleri; dönüş yükü ve üçüncü ülke taşımaları; hangi tür eşya taşımalarının izin belgesinden muaf tutulacağı; taşıma personeli ve aynı zamanda taşımacıların uyacağı kurallar; taşıma faaliyetlerinden doğan ödemelerin ne şekilde yapılacağı; yolcu ve eşya taşımacılığına ilişkin gümrük ve diğer formalitelerin kolaylaştırılması; eşya taşımacılığında teminat konusu; yolcular, bagaj ve eşya için yaptırılacak olan sigorta; karma komisyonun kurulması ve görevleri gibi konular kapsamlı şekilde düzenlenmiştir.

Türkiye ile Hollanda Arasında İmzalanan Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının onaylanarak yürürlüğe girmesinin, karayolu taşımacılığımıza olumlu katkılarının olacağını düşünüyoruz. Bu konuda, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak -ve zaten Dışişleri Komisyonu da bu noktada kabul oyu vermiş idi- "kabul" oyu kullanacağımızı belirtiyor; bu kanunun kabul edilmesi için göstereceğiniz katkılardan dolayı, şimdiden hepinize teşekkür ediyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın  Eraslan, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yoktur.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE HOLLANDA KRALLIĞI ARASINDA

ULUSLARARASI KARAYOLU TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1.- 17 Nisan 2001 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı) 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı

:

202

Kabul

:

200

Ret

:

2

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (Alkışlar) (1)

Tasarının, Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı ile tüm dünyaya hayırlı olmasını diliyorum.

Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

                                               

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

9. - Karayolları Trafik Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı : 70)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının ve Dışişleri Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.

10. - Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/350) (S. Sayısı : 71) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 71 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ konuşacaklardır.

Sayın Elekdağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum.

Avrupa Konseyi tarafından 1996 yılında başlatılan çalışmalar sonucunda oluşturulan Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi, iş dünyasında ceza hukuku kapsamına girmeyen fiilleri düzenlemekte, yolsuzluk nedeniyle zarar gören kişilerin yararına olarak, iç hukukta etkin önlemler alınmasını öngörmektedir.

Değerli arkadaşlarım, sözleşmenin yürürlüğe girmesi, Avrupa Konseyine üye ülkeler açısından iki önemli gelişmeye yol açacaktır. Bunlardan birincisi, uluslararası alanda, yolsuzlukla mücadelede sıkı bir işbirliğinin gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır. İkincisi de, her üye ülke, bu mücadeleyi, kendi içhukukuna evrensel norm ve yaptırımlara uygun düzenlemeler kazandırarak sürdürecektir. Sözleşmenin dibacesinde yer alan şu ifadeler dikkat çekicidir: "Yolsuzluk olgusu, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları, hakkaniyet ve sosyal adalet için ciddî bir tehdit oluşturmakta, ekonomik gelişmeyi engellemekte ve piyasa ekonomilerinin düzgün ve dürüst işlemelerini tehlikeye atmaktadır."

Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere, sözleşme, temiz yönetim ve temiz toplum ile bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınması arasında birebir ilişki kuruyor. Bu açıdan, sözleşme, 2001 yılında açıklanan Türkiye hakkında Dünya Bankası raporundaki değerlendirmelerle tamamen örtüşüyor. Sözünü ettiğim Dünya Bankası raporunda, Türkiye'nin rüşvet ve yolsuzluk sıralamasında dünya ülkelerinin en başındaki grupta yer aldığı vurgulandıktan sonra, ülkemize proje kredileri verilmesi için, rüşvet ve yolsuzluğun üstesinden gelinmesi önkoşul olarak ileri sürülüyor. Bu raporda, yolsuzluğun ülkemiz üzerindeki olumsuz sosyal ve ekonomik etkileri ayrıntılı biçimde ortaya konuluyor. Bunlar Türkiye hakkında söyleniyor ve bellibaşlıları da şunlar değerli arkadaşlarım: "Yolsuzluk, Türk hukuk sistemini zedeleyerek ülkenin kuralsız bir toplum haline gelmesine yol açmaktadır. Türkiye'deki kamusal makamlar, çıkar karşılığı, belli gruplara hizmet veren mekânlara dönüşmüştür. Siyasetçi baskısı ve etkisiyle, Türkiye'de, bürokrasi, ahlakî değerlerini yitirme sürecine girmiştir. Yolsuzluk ortamına ayak uydurmayan dürüst ve onurlu memurlar elenmekte, bunun sonucunda, bürokrasi tam anlamıyla yozlaşmaktadır." Raporda, aynı zamanda, Türkiye'nin içine düştüğü ekonomik krizlerin büyük ölçüde bu yozlaşmış ve çürük yapıdan kaynaklandığı vurgulanmaktadır ve nihayet, Türkiye'yi saran yolsuzluk ortamının yabancı yatırımların gelmesini engelleyen en önemli sebep olduğu belirtilmektedir.

                                             

(1) 71 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlarım, gördüğünüz gibi, bu raporla Türkiye'ye çok önemli bir mesaj veriliyor. Bu da, ülkemizde yolsuzluğun kol gezmesine göz yumulursa, siyasetçi zümresi hem iktidarını sürdürmek hem de kendine çıkar sağlamak için devlet kaynaklarını sömürürse, keza, siyasetçi zümresi devlet kaynaklarını usulsüz ihalelerle, kredilerle, sübvansiyonlarla ve diğer karanlık yollarla yakınlarına ve yandaşlarına peşkeş çekerse, bu durumda, Türkiye, asla kalkınamaz ve geleceği karanlık bir üçüncü dünya ülkesi olmaya mahkûm olur.

Değerli arkadaşlarım, evet, raporda verilen mesaj bu. Nitekim, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından yaptırılan bir araştırmanın bulguları bu söylediklerimizi tam anlamıyla teyit ediyor. 1980-2000 yıllarını; yani, yirmi yıllık bir zaman dilimini kapsayan bu araştırma, bu dönemde yapılan gereksiz yatırım, rüşvet ve yolsuzluğun ekonomiye 190 milyar dolarlık bir fatura çıkarmış olduğunu ortaya koyuyor. Akla durgunluk veren bir rakam değil mi bu? Bu meblağ soygun düzeninin, rüşvetin ve yolsuzluğun -beni mazur görün; fakat, bu tabiri kullanmak mecburiyetindeyim- ülkemizi kanlı dizanteri gibi tükettiğini ortaya koyuyor.

Hemen belirteyim ki, biraz önce zikrettiğim Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği araştırmasının başlangıç tarihinin 1980 olması bir rastlantı değil değerli arkadaşlarım; çünkü, soygun ve sömürü düzeninin Türkiye'de kökleşmesi, daha doğrusu, yolsuzluk olgusunun ülkemizde kurumsal hale gelmesi 1980'de başlamıştır. Bu dönemde alınan bazı kararların temelinde kayıtdışı parayı ekonomiye kazandırmak vardı; ancak, bu yapılırken, siyasî iktidar, çetelerle, mafyalarla âdeta işbirliği yapmış ve bu kişileri, topluma saygın kişiler olarak tanıtmıştır.

Hayalî ihracat uygulamalarının yaygınlaştığı ve devlete bağlı bankalardaki usulsüzlükler yoluyla devletin ve milletin soyulduğu bu vurgun dönemini, ben "birinci dalga yolsuzluk dönemi" diye adlandıracağım. Bu, birinci dalga yolsuzluk döneminin göze çok çarpan bir niteliği vardır. Bu da, devletin zirvesinde oturan siyasî lider tarafından devlete bağlı bankaların başlarına getirilen sözde prenslerin, korkmadan, utanmadan devleti dolandırmış olduklarıdır. Bu sözde prensler, belli kişi ve şirketlere, yasalara aykırı şekilde kredi verdiler; sonra da, bu kredileri bilinçli şekilde geri almadılar. Bu prensler, yakınlarının taşınmazlarını yüksek bedelle bankalarına satın aldılar. Bu prensler, bankaları, bazı kişilerin batık şirketlerine ortak ettiler. Bu prensler, bankaların değerli varlıklarını düşük bedelle yakınlarına sattılar.

Değerli arkadaşlarım, bu prenslerin yuttukları lüpü fil yutsa çatlardı; ama, rahatça yuttular ve hazmettiler; sonra da, yakalarını, türlü desiselerle adaletin elinden kurtardılar; biri de Amerika'ya kaçıp izini kaybettirdi.

Bu birinci dalga yolsuzluk döneminde siyasî kirlenmenin, yolsuzluk ve rüşvetin boyutlarının çarpıcı biçimde artmasının esas sorumlusu, ahlakî değerlere itibar etmeyen devletin başındaki siyasî liderdir; çünkü, bir toplumun önderinin kötü örnek olması, o ülkede ahlaksızlığı kurumsallaştırır. Esasen, devletin zirvesinde oturan siyasî liderin "ben zengini severim", "benim memurum işini bilir" yolundaki ifadeleri, kamu çalışanlarının tümünü rüşvete ve yolsuzluğa teşvik etmekten başka bir anlama gelebilir mi?!

Bu lider, hile ve devleti dolandırma gibi yollardan büyük vurgunlar vuranların toplumun en saygın kişileri haline geldiği bir çığırı açtı. Malı götürme ve köşeyi dönme, bu döneme damgasını vuran lüpçü görüşün temel ilkeleri haline geldi.

Değerli arkadaşlarım, rüşvetin hâkim olduğu kirli bir ortamda hukuk nefes alamaz. Bu nedenle, yabancı sermaye, böyle bir devletin semtine uğramaz; çünkü, ülke, uluslararası alanda kötü bir nam kazanmış ve saygınlığını kaybetmiştir. Bu hususta bir örnek vermek için dünya çapında ün yapmış ve ekonomi dalında Nobel ödülü kazanmış olan Chicago Üniversitesi ekonomi profesörü Morton Miller'in, ülkemizdeki bir diğer siyasî lider hakkında yapmış olduğu değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak isterim. Bunu yaşadım.

Profesör Miller, 1997 Ekim ayında, Chicago'da toplanan ve Türkiye'nin Amerika'daki gönüllü lobi kuruluşu olan Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesinin yıllık genel kurul toplantısı vesilesiyle düzenlenen bir öğle yemeğine misafir konuşmacı olarak davet edilmişti. Ülkemizi çok iyi tanıyan Morton Miller, konuşmasında, o sırada Güneydoğu Asya'da hüküm süren ekonomik krize de değinerek şunları söyledi: "Rüşvet ve yolsuzluk, bir ülkenin moral dokusunu kanser gibi kemirir, çürütür. Halkın, yöneticilere karşı olan güven duygusunu yitirmelerine yol açar. Böyle bir gelişmenin ekonomi üzerinde derin olumsuz etkileri olması kaçınılmazdır. Bir ara, ismi Asya Kaplanları arasında geçen Tayland ekonomisindeki çöküntünün en başta gelen bir nedeni de budur. Bir toplumun önderlerinin kötü örnek olması ve onların yaptıklarının yanlarına kalması, o ülkede ahlaksızlığı kurumsallaştırır."

Profesör Miller, bundan sonra, Türkiye'nin durumuna temasla "her ülkede yolsuzluğa ve kirliliğe rastlandığını; ancak, bu ülkelerin çoğunda devlet sisteminin kirliliği temizleyecek etkin mekanizmalara sahip olduğunu" belirterek "Türkiye'de, maalesef, parlamenter sistem, bu temizlik görevini yapamıyor, bu nedenle de kirlilik birikip, kat kat artıyor, katmerleşiyor ve ülkenin ekonomik kalkınmasını engelleyen temel bir olgu olarak ortaya çıkıyor" dedi. Miller, konuşmasının bu noktasında, bir süre önce görev yapan Türkiye Başbakanı ile eşinin isimlerini telaffuz ettikten sonra, kendisini dinleyen yüzlerce Türkü ve Amerikalıyı bir anda şoke eden şu sözleri sarf etti: "ve onlar, hâlâ hapiste değiller." (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, tarih 3 Ekim 1997; Chicago'da Türk-Amerikan Dernekleri yıllık genel kurul toplantısı yapılıyor. Amerika'nın dört bir tarafından gelen 600 Amerikalı Türk bu toplantıya katılmış. Yemekli bir konferansta, Nobel ödülü almış olan bir Amerikalı profesör konuşuyor. Konuşmacı, bir Türk Başbakanının ve yönettiği bankayı batıran eşinin isimlerini zikrediyor, sonra da "bu kişiler ülkenizi soydular; ama, Türk Devleti bu kişileri yargılayamadı, hapse atamadı; başbakan ile eşinin yaptıkları yanlarına kaldı. Bunun sonucu, Türkiye'de yolsuzluğun kurumsallaşmasıdır" diyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, bu olayı, Amerika'dan Türkiye'ye dönüşümde, Milliyet Gazetesindeki köşemde, 13 Ekim 1997 tarihinde yazdım. Bir kere yazdım, bir daha yazdım, bir daha yazdım; suçlanan başbakanın ve eşinin de isimlerini vererek, ayrıntılı biçimde yazdım; hiçbir tekzip gelmedi, bana karşı dava açılmadı. Nasıl açılsın ki, beni doğrulayacak yüzlerce tanığım varken!

Şimdi, bu anımı sizlerle paylaşmaktan maksadım, Türkiye'deki yolsuzluk olaylarının ayyuka çıkmasına ve ta okyanusların ötesine gitmesine, orada gündeme gelmesine rağmen, o dönemde Meclisin ve hükümetin bu gelişmelere kayıtsız kaldığını ve hiçbir önlem alınmadığını belirtmektir. Bu kayıtsızlığın yarattığı ortamda, siyasetçilerin desteğiyle yapılan yolsuzluk, çeteleşmeyi ve mafyalaşmayı besleyip büyüterek, organize suç boyutunu ve niteliğini kazanmış ve böylece, ikinci yolsuzluk dalgası dönemi başlamıştır.

Dünya Bankası raporunda söz konusu edilen ihalelere fesat karıştıran siyasetçi- bürokrat-işadamından oluşan şeytan üçgeni, işte, bu dönemde, bu ikinci dalga döneminde yaygınlaşmış ve etkinlik kazanmıştır. İkinci yolsuzluk dalgası döneminde, ülkemizde geliştirilen özgün bir soygun yöntemiyle, Türkiye, dünya medyasında kendisinden uzun uzun söz ettirmeyi başardı.

Değerli arkadaşlarım, bu yöntemde, özel bankalar, sahipleri tarafından bizzat soyuluyordu. Banka sahipleri, devlet garantisi altında topladıkları paraları yurt dışına veya yandaş şirketlere aktarıp, sonra da planlı bir şekilde bankalarını batırıyorlardı. 1997 Ekiminden 2002 Haziranına kadarki beş yıllık sürede 20 banka peş peşe batırıldı. Bunlardan sadece ikisinin patronu, kısa süreler için cezaevine girip çıktılar; ama, bütün banka patronlarının çalıp çırptıkları ve hortumladıkları paralar yanlarına kaldı. Buna karşılık, paraları çalınan vatandaşlar ortada kaldılar.

Değerli arkadaşlarım, 57 nci hükümetin Maliye Bakanı, bu kürsüden banka patronlarının hortumladıkları meblağın 40 milyar dolar olduğunu belirtmişti. Evet, verdiğim rakam Sayın Masum Türker'in bu konudaki açıklamasına dayanıyor; hata varsa onun. Bu hortumlanan 40 milyar ne oldu; bu hortumlanan 40 milyar, sonuçta, vatandaşa vergi ve enflasyon olarak fatura edildi; ancak, devlet, bu çalınan parayı çalanlardan tahsil etmedi.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir durumun, ancak, her alanda kuralları çiğnemeyi ilke edinmiş, ahlaken çökmüş, vatan sevgisini yitirmiş, tüm değerlerini kaybetmiş, sahipsiz bir ülkede vuku bulabileceğini kabul edersiniz.

Değerli arkadaşlarım, bu şaibeyi, bu ülkenin, bu devletin üstünden kaldırma görevini, milletimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiştir; bu bizim görevimiz. Türk kamuoyu, suçlulardan hesap sorulmasını ve milletten çaldıkları bu kaynakların onlardan mutlaka geri alınmasını, tahsil edilmesini istemektedir. (Alkışlar) Bu bakımdan, Sayın Azmi Ateş başkanlığındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Yolsuzlukları Araştırma Komisyonuna bu konuda çok önemli bir görev düşmektedir. Bu komisyon, bu konudaki icraatıyla "yapanın yanına kâr kalır" anlayışını çürütürse bu ülkeye çok büyük bir hizmet yapacaktır. Bu yoldaki icraat, bu Meclisin fazilet göstergesi olacaktır değerli arkadaşlarım. Bütün bunlar, Türkiye'nin kaynaklarının nasıl bir soygun ve talan düzeniyle çarçur edildiğini ortaya koyuyor.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde siyaset ve siyasetçi hakkında yerleşmiş derin ve olumsuz önyargılar var. Biraz önce sözünü ettiğim siyaset-bürokrat-işadamı şeytan üçgeni yöntemiyle yapılan soygunlar bu önyargının daha da pekişmesine yol açtı. Kanımca, Beyaz Enerji davası, tipik bir şeytan üçgeni soygunu. Anımsayacaksınız, bu davadan ağır mahkûmiyet kararları çıktı; Enerji Bakanlığının üst düzey bürokratları ağır hapis cezalarına mahkûm edildiler. Ayrıca, bürokratlara rüşvet veren işadamları da ağır para cezasına çarptırıldı. Bürokrat sanıklar, ifadelerinde, yasal olmayan talimatları dönemin Enerji Bakanından aldıklarını ileri sürdüler. Ayrıca, iddianamede, Bakanın görevini kötüye kullandığı belirtiliyordu. İddianameyi okudum; 60 sayfa; 50 yerinde Bakanın adı geçiyor. Buna rağmen, hakkında çok ağır töhmet ve iddialar varken, bakan, dokunulmazlık zırhından yararlanarak adalet önüne çıkarılmadı ve sonuçta, kirli bir pazarlık bağlamında siyasî liderler tarafından aklandı. Böylece, dünya yolsuzluk literatürüne geçmiş olan Meclisteki aklama skandallarına bir tanesi daha eklendi. Ama, biz bunu hep yapıyoruz. İşte, bundan dolayı da iflah olmuyoruz. İnşallah, bundan sonra olmaz. Fakat, bakan ve başbakana ilişkin yolsuzluk iddiaları Türkiye'de araştırılamıyor; Anayasanın 100 üncü maddesine göre kurulan soruşturma komisyonlarında, sonra da Genel Kurulda, sorumlular türlü dalaverelerle aklanıyorlar. Bunları belirtmekten maksadım, Anayasanın 83 üncü maddesindeki milletvekili dokunulmazlığının kapsamı daraltılmadan ve Anayasanın 100 üncü maddesi sorumluların kesenkes yargı önüne çıkmalarını sağlayacak şekilde değiştirilmeden, siyasetin Türkiye'de kirlenmesini önlemenin mümkün olmayacağıdır. (Alkışlar)

Şimdiye kadar, değerli arkadaşlarım, dokunulmazlık, genelde, yargıdan kaçmak  için kalkan olarak kullanıldı; hatta, bazı kişiler, haklarında davalar sürmekteyken milletvekili seçilmek için özel gayretlere girdiler ve sonuçta yargıdan kurtuldular. Sayın Başbakan Erdoğan, seçim kampanyası sırasında, defalarca televizyonlarda milletvekili dokunulmazlığı hakkında konuştu; Anayasa maddelerini, kesinlikle, dokunulmazlığı daraltacak şekilde değiştireceklerini ve kimsenin milletvekiliyim diye adaletten kaçmasına izin vermeyeceklerini söyledi.

Değerli arkadaşlarım, halkımız, siyasetin bir kamu hizmeti olmaktan çıktığına, çıkar kapısı haline dönüştüğüne, servet kazanımına ve devleti soymanın aracı haline geldiğine inanıyor.

Ayrıca, Türkiye'nin Batıda çok bulanık bir imajı var. Türkiye, siyasal avantacılığın kol gezdiği ve politikacıları tarafından soyulup soğana çevrilen bir ülke olarak görülüyor. Bu imaj, emin olun, dış ilişkilerimize ve dış politikamıza çok büyük zararlar veriyor.

Bu Meclis çatısı altında yer alan hepimiz, seçim meydanlarında açıklık, şeffaflık ve hesap verebilirliği savunduk. Hepimiz, yolsuzlukları önleyeceğimiz ve kirli siyasetin çanına ot tıkayacağımız hususunda onur ve namus sözü verdik. Verdiğimiz söze sadık kalarak, dokunulmazlığı kısıtlayalım değerli arkadaşlarım. Anayasanın 100 üncü maddesini, yargı yolunu açacak şekilde değiştirelim. Böylece, yolsuzluğa açık tüm kapıları kapayarak hem halkımızın önyargılarını kıralım hem de Türkiye'nin dünyadaki olumsuz ve bulanık imajını değiştirip parlatalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Elekdağ.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, eğer, büyük geçmişimize layık olmak istiyorsak, kaderimizin efendisi olmak istiyorsak, onurumuza, kimliğimize sahip çıkmak istiyorsak, hakka, hukuka, vicdana ve meşruiyete kulak asmayanların dayatmalarına başımız dik ve ezilmeden "hayır" demek istiyorsak, silik, çaresiz ve ürkek olmak istemiyorsak, millî irademizin satılık olmadığını, parayla satın alınamayacağını dünyaya haykırmak istiyorsak, Türkiye'de yolsuzluğun kökünü kazımamız lazım. (Alkışlar) Başka türlü büyük Türkiye'yi kuramayız.

Türkiye'nin çevresindeki ateş çemberi, tartıştığımız bu konuya, bugün olağanüstü bir anlam kazandırıyor. Karşılaştığımız dayatmacı ve baskıcı durumlardan ders almalıyız. Sorunlarımızı, kendi aklımıza, ülkemizin kendi iç dinamiklerine, kendi gayretimize ve kendi irademize dayanarak, ama, gerçekçi bir bakışla, global dengeleri göz ardı etmeden ve dünyadan  kopmadan çözme çabasına girmeliyiz. Unutmayalım, güçlü Türkiye'nin yolu, yolsuzluğun kökünün kazınmasından geçer. Zira, bir ülkede yolsuzluk önlenmeden, ekonomik kaynakların verimli dağılımını sağlamak, kamu hizmetlerinin kalitesini ve etkinliğini artırmak, ekonomik büyümeyi hızlandırmak, rekabet ve istihdamı artırmak mümkün olmaz. Bu gerçek ışığında, bu Meclisin öncelikli hedefi, temiz bir toplum yaratılmasına azamî katkıda bulunmaktır.

Bu sınavdaki başarımız, hepimizin başarısı; Meclis olarak, bizim, Tevfik Fikret'in şu mısralarındaki felsefeyi ülkemizde egemen kılmak isteyenlere atacağımız tarihî bir şamar olacaktır: "Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin / Doyuncaya, tiksininceye, çatlayıncaya kadar yiyin / Bu harmanın gelir sonu, kapışın giderayak / Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak."

Bu görüşlerle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin onaylanmasını desteklediğimizi bildirir, Yüce Meclise saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.

Sayın milletvekilleri, AK Parti Grubu adına, Bursa Milletvekili Mustafa Dündar.

Sayın Dündar, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yolsuzluk, kamu görevinin özel çıkar sağlama amacıyla istismarı olarak tanımlanabilir. Yolsuzluk, yeni bir olgu değildir; ancak, 80'li yıllar, yolsuzluğun başdöndürücü bir şekilde geliştiği bir dönem olmuştur.

Yolsuzluğun uluslararası alandaki yaklaşık ekonomik büyüklüğünü kestirmek için çok sayıda tahmin yapılmıştır. Bir tahmine göre, gelişmekte olan ülkelere yönelik mal ihracatı ve yabancı yatırımlar toplamının yüzde 5'inin yolsuzluğa gittiği varsayıldığında, 1992 yılında 950 milyar dolar üzerinden 47 milyar doların yolsuzluk yoluyla çalındığı hesaplanmıştır.

Yolsuzluklar, siyasal yapıyı, devletin ve idarenin yasallığını ve saygınlığını zedeler; kamu yönetimi felce uğrar ve pahalılaşır.

Yolsuzluğun olumsuz birçok etkisinin yanı sıra, en önemli etkisi, evrensel, dokunulmaz ve eşitlik içerisinde kullanılması gereken insan temel hak ve özgürlükleri alanını kısıtlamasıdır.

Yolsuzluklar, demokraside tüm bireylerin eşitliği ilkesini ortadan kaldırmaktadır; çünkü, öncelikle, kamu mallarına ve olanaklarına eşitlik içerisinde ulaşabilme imkânı ortadan kalktığından, kamusal makamları, küçük bir grubun, hak ve yetkileri, gerçek sahibi olan halkın elinden aldığı bir tür ayrıcalıklı yerlere dönüştürmektedir.

Diğer yandan, yolsuzluklar, yasal otoriteye karşı duyulan saygıya büyük zarar verir. Bunun sonucu olarak da, siyasî otorite halkın desteğinden yoksun kalır, hükümet ile vatandaşlar birbirine yabancılaşır.

Yolsuzluklar, ekonomik, siyasî ve sosyal gelişmeyi tahrip etmektedir; gerek ülke ölçeğinde gerekse dünya genelinde gelir dağılımı dengesizlikleri veya bölgelerarası kalkınmışlık farklarına yol açmaktadır; yani, yolsuzluk ile yoksulluk arasında sıkı bir bağ vardır.

Yolsuzlukların ekonomik maliyeti oldukça yüksektir. Yolsuzluklar nedeniyle öncelikle kamu yatırımlarının maliyeti artmaktadır; ayrıca, ekonomik belirsizlik pekişmektedir.

Yolsuzluklar, ekonomide kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasını sekteye uğratmakta, uzun vadeli yerli ve yabancı yatırımları frenlemekte, rant sağlamaya yönelik faaliyetler teşvik edilmekte, sektörel öncelikler ve teknolojik tercihler olumsuz yönde etkilenmektedir.

Yolsuzluk olgusu birçok şirketi resmî sektör dışına itmekte, böylece, kayıtdışı ekonomi büyümekte ve büyük vergi kayıplarına yol açmaktadır.

Ülkemiz, geçmişte, yolsuzlukların ciddî sonuçlarını en acı şekilde yaşamış bir ülkedir.

Yolsuzluk fiillerinin gerçek bir sınır tanımayan suç niteliği, sırf ulusal bir mücadelenin yetersizliğini göstermiş ve uluslararası toplumun aktif biçimde seferber olarak, farklı mevzuatları yakınlaştırma ve ülkelerarası işbirliğini geliştirmeye yönelik bir dizi belge ve sözleşmeleri meydana getirmeye yol açmıştır.

Yolsuzlukla mücadele konusu, ülkemizin kuruluşundan beri içerisinde yer aldığı Avrupa Konseyinin de öncelikleri arasına girmiştir. Avrupa Konseyi tarafından Malta'nın başkenti La Valetta'da 1994 yılında gerçekleştirilen 19 uncu Avrupa Adalet Bakanları Konferansında alınan karar doğrultusunda, konferans bünyesinde, Yolsuzluğa Karşı Çok Yönlü Mücadele Grubu oluşturulmuş ve bu grubun çalışmaları sonucunda, Yolsuzluğa Karşı Eylem Programı, Yolsuzlukla Mücadele Ceza Sözleşmesi, ulusal düzeyde alınacak tedbirler için 20 maddelik yönlendirici ilkeler belgesi, Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu Anlaşması hazırlanmıştır ve Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi de anılan eylem grubu tarafından hazırlanmıştır.

Toplam 20 maddeden ibaret sözleşme, özel hukuk alanındaki ilişkilerde ortaya çıkan rüşvet olaylarında alınacak önlem ve yaptırımları düzenlemektedir. Yolsuzluk fiillerinden zarar görmüş kişilere hakkaniyete uygun bir tazminat sağlanması, sözleşmedeki mekanizmalarla mümkün kılınmaktadır.

Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanan sözleşme, 4 Kasım 1999 tarihinde imzaya açılmış ve Avrupa Konseyi nezdindeki daimi temsilcimiz tarafından 27 Eylül 2001 tarihinde Strasbourg'da imzalanmıştır; ancak, sözleşmenin yürürlüğe girebilmesi için en az 14 ülke tarafından onaylanmış olması gerekirken, bugüne kadar 10 ülke tarafından onaylanmış, ülkemizin de dahil olduğu 24 ülke tarafından imzalanmamıştır.

Ülkemizin hazırlık çalışmalarına da katıldığı bu sözleşmenin onaylanması, çağdaş ve etkin bir yolsuzlukla mücadele mekanizmasının hayata geçirilmesi ve ülkemizin yolsuzlukla mücadeledeki kararlılığının ortaya konulmasının yanı sıra, Avrupa Birliği müktesebatına uyum yönünde ileri ve önemli bir adım teşkil edecektir.

Yolsuzluk ve yoksullukla mücadelede önemli bir fonksiyon icra edeceğine inandığımız bu tasarıyı Yüce Meclisimize arz eder, saygılarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Dündar, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Aydın Milletvekili Sayın Özlem Çerçioğlu; buyurun.

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz sözleşme, taraf devletlere kendi iç hukuklarında yolsuzluk fiilinden zarar gören kişilerin haklarını savunmak üzere etkili başvurulu yollarını düzenleme yükümlülüğü getirmektedir. Yolsuzluktan zarar gören kişiler, bu zararlarının ödenmesi için dava açabilecekler, kamu görevlilerinin sorumluluğu olması durumunda, bu zararlar devlet tarafından karşılanacak ve zincirleme sorumluluk ilkesi geçerli olacaktır.

Ayrıca, yolsuzlukların önlenmesi için şirketlerin bilançolarının doğru düzenlenmesi ve hesaplarının denetiminin düzgün yapılması için yeni önlemler alınması zorunlu kılınmaktadır.

Bu düzenlemeler ve bu alandaki diğer belgeler değerlendirildiğinde, iki önemli sonuç çıkmaktadır:

Birincisi; yolsuzluk ve yolsuzlukla mücadele, artık, ülkelerin iç sorunu olmaktan çıkmış, uluslararası bir nitelik kazanmıştır.

İkincisi; yolsuzluk sadece siyasal alanın, kamu yönetiminin değil, özel hukuk alanının, ticaret ve iş dünyasının da sorunu olmuştur.

Yolsuzluğun bu niteliği, yolsuzlukla mücadele konusunda uluslararası işbirliğinin önemini artırmaktadır. Ayrıca, bu işbirliğinin ve mücadelenin ortak hukuksal zeminde yürütülmesi zorunlu hale gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, çeşitli araştırmaların vardığı ortak sonuca göre, yolsuzluk, bir tarafta mutlaka kamu görevlisinin bulunduğu, ahlakî ve hukukî kuralların dışına çıkılarak, gizlilik içerisinde gerçekleştirilen çıkar değiş tokuşudur. Yolsuzluk, rüşvet, iltimas, adam kayırmayla sınırlı değildir; bütün kaynakları israf eden, siyasal, yönetsel ve ekonomik boyutları olan bir olgudur. Yolsuzluk, hukuk devleti ilkesini, demokrasiyi, insan haklarını, sosyal adaleti ve ekonomik gelişmeyi tehdit etmektedir; ahlak ve değer yargılarını törpülemektedir; bireylerin yasa önünde eşitliğini ortadan kaldırmakta, siyasî otoriteye olan inancı zayıflatmaktadır. Yolsuzluk, yoksullaşmanın en önemli nedenidir; kamu kaynaklarının israfına yol açmaktadır. İsrafın maliyeti ise daha yoksul ve daha korumasız topluluklara yansıtılmaktadır; kayıtdışı ekonominin, enflasyonun ve kamu borçlarının artışına yol açmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu sözleşmenin kabulünden daha çok önemli olan, yolsuzlukla mücadelede samimî ve tutarlı olmaktır. Bu yaklaşımla sözleşme hükümleri uygulanmalı ve hedeflenen amaçları gerçekleştirilerek, yasalar hemen çıkarılmalıdır.

Hepimizin bildiği gibi, Türkiye'de yolsuzluk, sistemin kanseri haline gelmiştir. Öylesine yayılmış ve büyümüştür ki, şu oturduğumuz koltuklar bile tartışma konusu olmuştur; maalesef, şu oturduğumuz koltuklar tartışma konusu olmuştur. (CHP sıralarından alkışlar) İktidar olmak uğruna, hükümette kalmak adına, yolsuzluklar, bu yüce çatı altında, şu meşhur 8'e 7 oyla aklanmıştır.

Eğer, samimiyetle "değiştik, biz başkayız" deniliyorsa, yolsuzlukla mücadeleye önce buradan başlamalıyız. Anayasayı değiştirerek milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırmalıyız. Hatta, Meclis soruşturmasını, geçmişte olduğu gibi, politik pazarlıklara konu olmaktan çıkarmalıyız; siyasî ahlak kabul etmeliyiz.

Sizler de hatırlayacaksınız ki, Cumhuriyet Halk Partisi, 1993 yılında yeniden açıldıktan sonra, siyasî yaşamımıza "ahlaklı siyaset" ve "dürüst kamu yönetimi" çağrısı yapmıştır; bu yönde tutarlı çizgisini sürdürerek, gerekli anayasa ve yasa değişikliklerini Meclise teklif etmiştir. Bu dönemde de, Sayın Hacaloğlu'nun verdiği teklif, komisyonda, iktidar çoğunluğunun ilgisini beklemektedir.

Değerli arkadaşlar, yolsuzluğu ortadan kaldırmak için, bunların yanı sıra, yargı bağımsızlığının önündeki engelleri kaldırmalıyız; memurların yargılanmasındaki ayrıcalıklara son vermeliyiz; denetim mekanizmalarını bağımsız hale getirerek, yetkilerini genişletip etkinleştirmeliyiz; kamu yönetiminde şeffaflığı sağlamalıyız; siyasî partilerin ve adayların gelir kaynaklarını denetleyecek etkin mekanizmalar geliştirmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, aklanmaktan, adaletten, şeffaflıktan söz edilecekse, önce bunların yapılması gerekmektedir. Gelin, bu sözleşmeleri yapalım. Siyaseti ve kamu yöneticiliğini zenginleşme aracı olmaktan hep birlikte çıkaralım. Suçüstü yakalanan bakan ayıplarını yaşamayalım. Devlet bankalarında kredi borcu olan kişiler, bu bankalardan sorumlu devlet bakanı olmasın. Vergi borcu olan, yargılanan kişiler bakan olup, kendileriyle barışan yasalar çıkarmasın.

Bu düşüncelerle, sözleşmenin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çerçioğlu.

Şahsı adına, Ağrı Milletvekili Mehmet Melik Özmen söz istemiştir.

Sayın Özmen, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyon raporu üzerinde şahsım adına görüşlerimi açıklamak için huzurunuza geldim. Fazla vaktinizi almayacağım.

Bu kürsüden, daha önceki bir konuşmamda, şu cümleleri söylemiştim: Faiz enflasyonu, enflasyon işsizliği, işsizlik borçlanmayı, borçlanma açlığı, açlık rüşveti ve yolsuzluğu, yolsuzluk anarşiyi, anarşi de hukuk düzenini ortadan kaldırmaktadır. Konunun sebeplerini iyi tespit edip, bu sebeplerin kurutulmasına dönük tedbirleri bu Meclisin bu dönemde alacağına eminim.

Ben, özellikle şu konunun altının çizilmesini istiyorum: Özellikle, Türk hukuk sistemine göre suç olan bir yolla gelir elde etmiş bir kişi, bu gelirini, Türkiye dışındaki çeşitli ülkelerin bankalarına aktarmışsa, bu aktarmayla ilgili olarak, bu tasarı, aktarılmış olan gelirin, tekrar geri gelmesini de sağlayabilir nitelikteyse, o zaman son derece yararlı bir tasarı üzerinde çalışıyoruz demektir. Ya da, eğer bu yolla Türkiye'ye aktarılmış bir para varsa, biz bunu ödemeyi taahhüt ederiz; yani, aktaralım, yolsuzluk yaparak yurt dışından Türkiye'ye para aktarmış olanlara paralarını ödeyelim. Yolsuzluk yaparak Türkiye'den başka ülkelere para aktarmış olanların da paralarını isteme hakkımız, o zaman, müktesep olarak bizim elimizde olmalıdır. Bunun da sağlanması gerektiğine inanıyorum. Çifte standardın olmaması gerektiğine inanıyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özmen.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

YOLSUZLUĞA KARŞI ÖZEL HUKUK SÖZLEŞMESİNİN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - Avrupa Konseyi  tarafından 4 Kasım 1999 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına 27 Eylül 2001 tarihinde Strazburg'da imzalanan "Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi"nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN- 1 inci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                     :                           191

Kabul             :                           191

Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; ülkemiz ve insanlık için hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. (1)

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 22 Nisan 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 18.58

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                         

(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.