DÖNEM
: 22 CİLT : 12 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
67 nci Birleşim
16 . 4 . 2003 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Denizli Milletvekili Mehmet
Yüksektepe'nin, e-devlet ve e-Türkiye projesine ilişkin gündemdışı konuşması
2.-
Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, Balıkesir SEKA Fabrikasının
özelleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Muğla Milletvekili Orhan Seyfi
Terzibaşıoğlu'nun, 15-22 Nisan Turizm Haftası kutlamalarına ilişkin gündemdışı
konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer
ve 25 milletvekilinin, futbol karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen
olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63)
IV. -
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - Genel Kurulun 16 Nisan 2003 Çarşamba
günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 36 ncı
sırasında yer alan 112 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 2 nci sırasına
alınmasına ve tasarının, İçtüzüğün 91 inci maddesine göre; beş bölüm halinde
görüşülmesine ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V .-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek'in, hükümete sataşması nedeniyle konuşması
2. - Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, partisine sataşması nedeniyle konuşması
3. - AK Parti Grup Başkanvekili Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek'in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
4. - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in, Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5. - Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, Kültür Bakanı Erkan Mumcu'nun,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6. - Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın Kahramanmaraş Milletvekili Avni
Doğan'ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı: 73)
2. - Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 8.6.1984
Tarihli ve 216 Sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 24.1.1989 Tarihli ve 354
Sayılı Kültür Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname, 24.1.1989 Tarihli ve 355 Sayılı Turizm Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 17.3.1989 Tarihli ve 364 Sayılı
190, 354 ve 355 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Hükmünde Kararname, 13.9.1989 Tarihli ve 379 Sayılı 190 ve 354 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname, 25.3.1990 Tarihli ve 411 Sayılı 190 ve 355 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 13.12.1991
Tarihli ve 468 Sayılı 190 ve 354 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporları (1/542, 1/51, 1/60, 1/122, 1/123, 1/126, 1/136, 1/160, 1/194) (S.
Sayısı : 112)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
Ağrı Milletvekilleri:
Mehmet Melik Özmen ile,
Naci Aslan,
Ağrı İlinin düşman işgalinden
kurtarılışının 85 inci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, Kalp
Haftası münasebetiyle gündemdışı konuşmasına, Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap
verdi.
4.4.2003 tarihli ve 4840 sayılı, 4811
Sayılı Vergi Barışı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun (6/293) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın,
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Güney Kore'ye yaptığı resmî
ziyarete, İstanbul Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın'ın da,
Japonya'nın Kyoto Şehrinde düzenlenen
Dünya Üçüncü Su Forumu ve Bakanlar Konferansına, Rize Milletvekili İmdat
Sütlüoğlu'nun da,
Turizm Bakanı Güldal Akşit'in:
Almanya'ya,
Rusya'ya,
Yaptığı resmî ziyaretlere ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de,
İştirak etmelerinin uygun bulunduğuna dair
Başbakanlık tezkereleri ile,
Genel Kurulun 15 Nisan 2003 Salı günkü
(bugün) birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 1
inci ve 34 üncü sıralarındaki, öngörüşmelerinin birleştirilerek yapılması
kararlaştırılan Meclis araştırması açılmasına dair önergelerin görüşmelerinin
tamamlanmasını müteakip, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 34 üncü sırasındaki 111 sıra sayılı
Avrupa Birliği ile İlişkiler Komisyonu Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin bu
kısmın 2 nci sırasına alınmasına ve görüşmelerinin bitimine kadar Genel Kurul
çalışmalarına devam edilmesine ilişkin AK Parti Grubunun önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra,
Kabul edildi.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan ve
öngörüşmelerine devam olunan, İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek ve 20
milletvekilinin (10/8),
34 üncü sırasında bulunan Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa ve 26 milletvekilinin (10/48),
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin, birleştirilerek yapılan
öngörüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.
Kurulacak komisyonun :
12 üyeden oluşması,
Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden başlamak üzere, üç ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, İş Kanunu
Tasarısının (1/534) (S. Sayısı: 73) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi,
2 nci sırasına alınan, Avrupa Birliği ile
İlişkiler Komisyonu Kanunu Teklifinin (2/102) (S. Sayısı: 111), yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.
16 Nisan 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 17.46'da son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Türkân Miçooğulları |
Mehmet Daniş |
|
İzmir |
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
No. : 92
II. - GELEN KÂĞITLAR
16 . 4 . 2003 ÇARŞAMBA
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Tokat Milletvekili
Feramus Şahin'in, emekli gece bekçilerinin silah ruhsatı yenileme harçlarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/377) (Başkanlığa geliş
tarihi : 15.4.2003)
2. - Muğla Milletvekili
Ali Arslan'ın, gemiadamlarının zorunlu sağlık muayenelerine ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/378) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.2003)
3. - Muğla Milletvekili
Ali Arslan'ın, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun görev
alanının yeniden düzenlenmesine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi
(6/379) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Manisa Milletvekili
Hasan Ören'in, Manisa Devlet Hastanesinden özel hastanelere yapılan sevklere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/408) (Başkanlığa geliş tarihi
: 15.4.2003)
2. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, ülkemizin tanıtımı ve lobicilik faaliyetlerini yürüten
şirketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/409) (Başkanlığa geliş
tarihi : 15.4.2003)
3. - Mersin Milletvekili
Hüseyin Özcan'ın, BAĞ-KUR primlerindeki artışa ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/410) (Başkanlığa geliş tarihi :
15.4.2003)
4. - Denizli Milletvekili
Mustafa Gazalcı'nın, Başbakanlıkta çalışan personele ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/411) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.2003)
Meclis Araştırması Önergesi
1. - Diyarbakır
Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin, futbol karşılaşmalarında
meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63) (Başkanlığa
geliş tarihi : 15.4.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
16 Nisan 2003 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkan MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakikadır.
Hükümet, bu konuşmalara
cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, bilim
çağında e-devlet ve e-Türkiye projesiyle ilgili söz isteyen, Denizli Milletvekili
Sayın Mehmet Yüksektepe'ye aittir.
Buyurun Sayın Yüksektepe.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin, e-devlet ve e-Türkiye projesine
ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET YÜKSEKTEPE
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; içerisinde
bulunduğumuz Internet Haftası, yurt çapında çeşitli etkinliklerle
kutlanmaktadır. Bu vesileyle, e-devlet ve e-Türkiye projesi hakkında konuşmak
üzere gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlar, Sayın
Başkana, bana bu fırsatı verdiği için teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, gittiğimiz, Almanya'nın Hannover
Şehrinde 11-14 Mart 2003 tarihlerinde düzenlenen Sebit Fuarından bahsetmek
istiyorum. Sebit Fuarı, teknolojik ürünler konusunda dünyanın en kapsamlı
fuarıdır. Bu fuarda, bu yıl, 69 ülkeden 6 500 firma, ürün ve hizmetlerini sunma
imkânını bulmuşlardır. Bu yıl ziyaretçi sayısında yüzde 10 gibi bir düşüş
olmasına rağmen, bu fuarı, dünyanın değişik yerlerinden yaklaşık 700 000 kişi
ziyaret etmiştir.
Irak savaşı, global
ekonomideki daralma, katılımcı şirket sayısının azalmasına neden olurken, geçen
yıla oranla Türk şirketlerinin sayısında ciddî bir artış sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünya internet kullanımına ait istatistiklerden bahsetmek
gerekirse: Dünyada internet kullanıcıları, son yedi yıl içerisinde 16 000
000'dan 531 000 000'a ulaşmıştır; başka bir anlatımla, bugün, dünyada her 100
kişiden 7'si internet kullanmaktadır.
Internetin yaşamımıza
getirdiği iki temel kavram olarak, e-devlet ve e-ticaret öne çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu
arada, içerisinde bulunduğumuz Internet Haftası sebebiyle, yurt çapında bazı
etkinlikler yapılıyor. Umarım, bu vesileyle, ülke olarak, internet konusundaki
eksiklerimizi bir daha iyi analiz eder ve zamanın şartlarına uyum sağlamakta
geç kalmayız; daha hızlı ve daha ucuz internet erişimi olanaklarının sağlanması
gibi.
Yine, Internet Haftası
dolayısıyla, maalesef, Mecliste, Meclis bünyesi çerçevesinde hiçbir etkinlik
gözlemlenmemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; e-devlet "devletin vatandaşlarına karşı yerine getirmekle
yükümlü olduğu görev ve hizmetler ile vatandaşların devlete karşı olan
yükümlülüklerinin, karşılıklı olarak, elektronik iletişim ve işlem ortamında
kesintisiz ve güvenli olarak yürütülmesi" şeklinde tanımlanıyor. Bana
göre, bu tanım biraz yetersiz kalıyor; çünkü, e-devlet projesi, aynı zamanda
sosyal boyutu da olan ve gerçekte, devlette ve toplumda karşılıklı değişimi ve
dönüşümü gerektiren bir projedir. E-devlet dönüşümü, toplumun taleplerini
karşılamayan kurumsal yapının da dönüşümünü sağlaması ve toplumun dinamiklerini
harekete geçirici bir rol oynaması bakımından da değerlidir ve önemsenmelidir.
E-devlet anlayışı
olmaksızın kurumsal yapıda yapılan yasal düzenlemeler, eski alışkanlıkların
terkindeki zorluklar sebebiyle boşlukta kalmaktadır. Bundan dolayı,
çıkaracağımız her yasa, e-devlet dönüşüm projesiyle uyumlu çıkarılmalı ve ona
göre düzenlenmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; e-devlet anlayışı, sadece kamu kuruluşlarının bilgisayar ve
network tabanlı altyapılara geçişi olarak düşünülemez. E-devlet, aynı zamanda,
kamusal işleyişte ve bürokraside köklü anlayış ve işleyiş değişikliğini ifade
etmektedir.
E-devletin sağlıklı bir
biçimde kurulması ve işletilmesi için, öncelikle toplumsal anlamda e-kültür
kavramının anlaşılması gerekmektedir.
Bilgi teknolojisinin
günlük yaşamdaki kullanımının kişiler üzerinde bıraktığı etki ya da değerler
olarak tanımlanan e-kültür yaygınlaştırılmadan, e-devlete gerçek anlamda
ulaşmak mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabiî ki, bu süreçte, bazı hukukî ve teknik altyapı
çalışmalarının da tamamlanması gerekmektedir; örneğin, elektronik ortamda
yapılan işlemlere geçerlilik kazandıran elektronik imzanın kanunlaşması gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Size 1 dakika
eksüre veriyorum Sayın Yüksektepe.
Buyurun efendim.
MEHMET YÜKSEKTEPE
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Taraflararası iletilerde,
bilginin gizliliği, bütünlüğü ve tarafların kimliklerinin doğruluğu, kurulacak
olan teknik ve yasal altyapıyla garanti edilmelidir. Elektronik ortamda
yapılması planlanan işlemlerin ve bilgi transferinin güvenliğini sağlayacak
olan elektronik imza kullanımı için gerekli yasal değişiklikler en kısa sürede
hazırlanmalıdır. Bu hazırlık, yapılmış olmasını rağmen, Meclis gündeminde beklemektedir.
Dünyada "Taylor
Nelson" adlı bir araştırma şirketinin "E-Devlete Uluslararası
Bakış" isimli çalışmasında ülkeler üç gruba ayrılmıştır. Türkiye, yüzde
3'le, e-devlet kullanımında, en az kullanan ülkeler grubundadır.
Dünyadaki e-devlet
uygulamalarından bahsetmek gerekirse, başta Singapur olmak üzere, İngiltere,
ABD, Kanada, Avrupa Birliği ülkeleri, çoğu Güney Asya ülkeleri e-devlet
yapılanmasında büyük yol almışlardır ve önümüzdeki birkaç yıl içerisinde
elektronik ortama tamamen geçiş yapmayı planlamaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Yüksektepe,
lütfen tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET YÜKSEKTEPE
(Devamla) - Tamamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
konuda, gerçekten, söylenecek çok şey var. Özellikle, bu konunun, Meclis
gündeminde, özel bir gündem maddesi olarak ele alınmasını, ayrıntılı bir
şekilde değerlendirilmesini, irdelenmesini, bu konuda tüm arkadaşlarımızın
bilgilendirilmesini umuyorum. Ben inanıyorum ki, bugün sahip olduğumuz sinerji,
siyasal güç, toplumun genç olması ve değişime yatkınlığı gibi faktörler
e-devlet projesinin hayata geçirilmesi imkânını kolaylaştırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, beni dinlediğiniz için çok teşekkür eder, hepinize saygılar
sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Yüksektepe, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı ikinci söz, Balıkesir SEKA Fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili
söz isteyen Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'e aittir.
Sayın Sür, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün,
Balıkesir SEKA Fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir SEKA Fabrikasının
özelleştirilmesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 3
Kasım seçimlerinden önce, gerek Adalet ve Kalkınma Partisinin adayları olarak
gerek Cumhuriyet Halk Partisinin adayları olarak, bizler, köyü, kenti gezerken,
ülkenin ne denli yanlış yönetildiğini, böyle bir yönetimin sonucunda da ülkenin
battığını açık açık herkese söyledik. Dedik ki, bu ülkenin değerleri peşkeş
çekiliyor; biz, eğer, iktidara gelirsek, öncelikle bu peşkeş çekmeye dur
diyeceğiz. Seçim sonucunda Meclise, sadece iki parti girebildi. Elbette,
birimiz iktidar, birimiz muhalefetiz.
Ben, KİT Komisyonunda
çalışan bir arkadaşınızım. Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımla beraber
KİT'leri denetlemeye çalışıyoruz. Orada, bu ülkenin insanının, bu ülkenin
halkının değerlerini korumaya çalışıyoruz. Orada yapılan savurganlıkları, orada
yapılan hataları düzeltmeye ve bu ülkenin değerlerini, bu ülkenin insanının
emrine sunmaya çalışıyoruz. Gerçekten, çok ciddî boyutta ve nitelikli
çalışmalar yaptığımıza inanıyorum; ama, bu arada, hükümetimizin yaptığı
özelleştirme çalışmalarını da görünce, inanın, ne çalışma zevki kalıyor ve ne
de acaba biz neler söyledik, neler yapıyoruz diye düşünmeden edemiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Balıkesir SEKA Fabrikası özelleştirme programında ve geçtiğimiz haftalarda, bu
fabrika, özelleştirilmek amacıyla satışa çıktı. Nedir Balıkesir'deki sorun?..
Maliye Bakanımıza göre, Balıkesir SEKA Fabrikası zarar ediyor. Bu zarardan
Balıkesir SEKA Fabrikasında çalışan işçiler sorumlu değil. SEKA'nın
çalışmalarını incelediğimizde, SEKA'nın gerekli yatırımları yapmadığını
görüyoruz. Gerekli yatırımlar yapılmayınca, fabrika devamlı duruşta olunca,
fabrika elbette zarar ediyor; ama, şimdi şöyle deniliyor: "Fabrika zarar
ediyorsa, biz de bu fabrikayı satarız." Peki, satarken nasıl satıyorsunuz;
işte önemli olan bir nokta orada başlıyor.
Değerli arkadaşlarım,
Balıkesir SEKA Fabrikasında ne var; önce size onu anlatmak istiyorum. Balıkesir
SEKA Fabrikasında, fabrika binalarının kurulu olduğu, yaklaşık 823 000
metrekare, yani 823 dönüm fabrika alanı var, tarla vasfında. Ayrıca,
lojmanların bulunduğu, yaklaşık 443 dönümlük ikinci bir parça daha var.
Bunların ikisinin toplamı 1 255 942 metrekare; yani, yaklaşık 1 255 dönümlük
bir arazi.
Değerli arkadaşlarım, bu
arazinin üzerinde 60 788 metrekare kapalı alanı olan bir fabrika var, 2 978
metrekarelik sosyal tesisler var, lojmanlar, SEKA Evi ve bekâr pansiyonu dahil,
22 749 metrekarelik bir kapalı alan var, 203 lojman var; ama, bu güzelim
fabrikaya önerilen fiyat 1,1 milyon dolar; yani, Türk parasıyla 1 trilyon 800
milyar lira!.. Bugün, sadece lojmanları satarsanız bundan fazla para
toplarsınız, devletin kasasına girecek olan para bundan fazladır. Fabrika bir
tarafta; fabrikaya daha dokunulmadan bundan büyük paranın kazanılması mümkündür.
Ayrıca, fabrikanın
ambarlarında yaklaşık 4 trilyon liralık yedek parça var. Fabrikada çalışan 47
iş makinesi var. Bunların hiçbirisi dikkate alınmıyor ve maalesef, fabrikaya
üretim garantisi, sadece 1 yıl isteniyor.
Değerli arkadaşlarım,
burada kamu yararı nedir?! Burada kamu yararını göremiyoruz.
Şimdi, Maliye Bakanımız
diyor ki: "Biz daha satmadık." Ee, sattıktan sonra mı konuşacağız?!
Maalesef, hiç hoş olmayan sözler işitiyoruz. Maliye Bakanımız aynen şunu
söylüyor: "Parayı veren düdüğü çalar."
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz günlerde buradan çıkan bir yasayla, bu fabrikaya talip olan
Albayraklar Şirketine -gazetelerden okuduğumuz kadarıyla- 100 trilyon liralık
bir kaynak aktarıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sür, 1
dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Yani, bu milletin parası bu şirkete aktarıldı. Bu şirket de şimdi geliyor,
Balıkesir SEKA fabrikasını satın alıyor. Bakanımız da diyor ki: "Parayı
veren düdüğü çalar." Ee, parayı halk veriyor, fabrikayı şirket alıyor,
düdüğü şirket çalıyor. Halk ne zaman düdük çalacak, işçi ne zaman düdük
çalacak, sormak istiyorum?! (CHP sıralarından alkışlar)
Bakanımızın çok
yadırgadığım bir sözü daha var; onu da burada eleştirmek istiyorum.
"KİT'leri babalar gibi satarız" diyor.
AHMET YENİ (Samsun) -
Satacağız... Satacağız...
ORHAN SÜR (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, "satacağız" diyorsunuz da, satışlarda bulunan
babalar başka babalardır. Ne zamandan beri, Türkiye Cumhuriyetinin bakanları
kendisini baba ilan ediyor?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Müşteri bul...
ORHAN SÜR (Devamla) - Ne
zamandan beri baba ilan ediyor?! Yakışıyor mu Türkiye Cumhuriyetinin bakanına?!
Yakışıyor mu!..
AHMET YENİ (Samsun) -
Müşteri bul, müşteri!..
ORHAN SÜR (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, siyaset ve ülke yönetimi ciddî iştir, yandaşlara peşkeş
çekme işi değildir. Lütfen, Yüce Meclisi, bu konuda hassas davranmaya, bu konu
üzerinde bir kez daha düşünmeye ve hükümetimizi bu konuda uyarmaya davet
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sür,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım; son sözlerim.
Değerli arkadaşlarım, bu
KİT'ler hepimizin malıdır; ama, bu mantıkla giderse, sadece bir tek şey
söylenebilir: Bunlar peşkeş çekilmektedir.
Eğer, sizler, bu
peşkeşlerden sonra hâlâ kendinize AK Parti diyorsanız, benim sizlere söyleyecek
bir şeyim yok; halk, size gerekeni söyleyecektir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sür,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı üçüncü söz, Turizm Haftası nedeniyle söz isteyen, Muğla Milletvekili
Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın
Terzibaşıoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3. - Muğla
Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun, 15-22 Nisan Turizm Haftası
kutlamalarına ilişkin gündemdışı konuşması
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15-22 Nisan tarihleri arasında
kutladığımız Turizm Haftası dolayısıyla gündemdışı söz almış bulunuyorum; aziz
milletimizi ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Turizm, dünyada en hızlı
gelişen sektördür. Turizm sektörü, dünya ticaretinde petrolden sonra ikinci
sırayı almaktadır. Dünya Turizm Örgütünün geleceğe yönelik projeksiyonlarında,
önümüzdeki kırk yıl içerisinde en hızlı ve düzenli büyüyecek sektör olarak
turizm sektörü gösterilmektedir. Yine, Dünya Turizm Örgütü tespitlerine göre,
dünya turizmi, önümüzdeki on yıl içinde her yıl ortalama yüzde 17 büyüyecektir.
Turizm sektörü, ürünleri
ve bu ürünlerin paketlenmesi, artı, pazarlanmasıyla, yaklaşık 40 sektöre
doğrudan girdi sağlamaktadır. Geleceğe yönelik olarak, istihdam imkânının en
fazla olduğu sektörlerden biri olacaktır. Bu bağlamda, toplumsal refahı en kısa
sürede yükseltecek sektördür.
Turizm, Türkiye'nin dünya
pazarlarındaki en rekabetçi ürünüdür. Ülkemize 2002 yılında yaklaşık 13 500 000
turist gelmiş ve 11,9 milyar dolar döviz kazandırmıştır. İhracat gelirlerinden
sonra en büyük gelir kalemini, turizm sektöründen elde edilen gelirler
oluşturmaktadır. Bugün ülkemizde turizm sektörü, 1 000 000 insanımıza doğrudan,
2 500 000 insanımıza da dolaylı istihdam sağlamaktadır. Özellikle, istihdam
yaratma bakımından avantajsız kesimler olarak adlandırılan gençlerin ve
kadınların istihdam edilmesinde oynadığı etkin rolden dolayı, turizm sektörü,
gelecekteki en önemli gelir kaynağı olmasının yanı sıra, en önemli istihdam
kaynağı haline gelecektir.
1980 yılı itibariyle
Türkiye'de turizm belgeli tesis sayısı 511, yatak sayısı ise 82 000 idi. Bugün
ise, tesis sayısı, yüzde 100'ün üzerinde artış göstererek, 511'den 1 260'a,
yatak sayısı da yaklaşık 6 kat artış göstererek, 82 000'den 498 000'e
ulaşmıştır.
Pazar payımızı dünya
ortalamasının üzerinde geliştirebilirsek, 50 000 000 turisti ve 50 milyar dolar
girdiyi ülkemize kazandırabilmemiz pekâlâ mümkündür. Turist sayısı ve döviz
girdisiyle bugün 9 uncu ve 10 uncu sıralarda yer alan Türkiye, mutlaka ilk 5'e
girebilmelidir.
Dünyada 23 uygarlığın iz
bırakarak geçtiği Türkiye gibi ikinci bir ülke
yoktur. Ülkemiz, dört mevsim, oniki ay turizmi arza sunabilecek ender
ülkelerden biridir. Bu nedenlerden dolayı, mutlaka, turizm sektöründe bir
Türkiye markası oluşturmalıyız.
Sektörün gelişmesi için
acil yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:
Turizm sektöründeki rakip
ülkelerle rekabet edebilmemiz için, KDV oranları, rekabet edeceğimiz ülkelerin
seviyelerine düşürülmelidir.
AK Parti olarak
programımızda belirttiğimiz turizm kentleri projelerini bir an önce hayata
geçirmeliyiz.
Marinası, spor alanları
ve yerleşim alanlarıyla turizm merkezleri oluşturmalıyız.
Yasal düzenlemeler
yapılarak, yabancıların mülk ve devre mülk edinmeleri sağlanmalıdır. Bu
şekilde, yabancılar, ülkemizde daha çok kalacaklar ve dolayısıyla daha çok
döviz bırakacaklardır.
Geleceğe yönelik
planlama, yatırım, tahsis, teşvik ve dış tanıtım yönünde sektöre daha fazla
destek verilmesi halinde, turizm sektörü Türkiye'nin lider sektörü olacaktır.
Elimizdeki imkânları, ayrıcalıkları ve avantajları iyi kullandığımızda, bu
yönde yeni turizm yatırımlarının harekete geçirilmesi kaçınılmazdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Terzibaşıoğlu, ek 1 dakika süre vereceğim size, lütfen, konuşmanızı
tamamlarmısınız.
Buyurun.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
1987-1991 yılları
arasında, devletin, turizm sektörüne verdiği her 1 dolar nakdî destek, 25 dolar
olarak geri dönmüştür.
Seçim bölgem olan Muğla
İlinin sahil bandı 1 124 kilometre uzunluğundadır. Rakibimiz İspanya'nın ise
700 kilometre sahil bandıyla 60 milyar dolar gelir elde ettiği gerçeğinden
hareketle, Türkiye'nin büyük turizm merkezlerinden biri olan Muğla'da turizmin
geliştirilebilmesi için öncelikle yeni yat turizm alan merkezleri açılmalıdır.
Yat turizmine gereken önem verilmeli, yap-işlet-devret modelleriyle yeni
marinalar, yeni yat çekek yerleri yapılmalıdır.
Turizm Bakanlığı
tarafından, sektöre yön vermek amacıyla, yat turizmi master planı
hazırlanmıştır. Master planı önerileri çerçevesinde yat turizmi fiziksel planı
çalışması tamamlanmış olup, buna göre, Bodrum-Kaş arası birinci öncelikli bölge
olarak ortaya çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen
tamamlayınız...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Tamamlıyorum.
Bu plan çerçevesinde,
öncelikle, Bodrum yeni yat limanı, Datça yat limanı, Dalaman yat limanı ve
deniz otobüsü yanaşma yeri, Fethiye Çavuşlu limanı, Bozburun yat yanaşma yeri
inşaatlarına bir an önce başlanılmalı ve bütçe imkânlarının elverdiği ölçüler
içerisinde bitirilmelidir.
Turizm Bakanlığının
desteğiyle yapımına başlanan altyapı hizmetlerinden, Bodrum-Gümbet atık su
arıtma tesisi ve inşaatı, Fethiye-Ölüdeniz atık su arıtma inşaatı en kısa
zamanda tamamlanmalıdır. Fethiye İlçesi turizminin gelişmesine büyük katkı
sağlayacak olan, ihalesi yapılan Göcek tünelinin, Yüksek Planlama Kurulu
tarafından onaylanarak, bir an önce yapımına başlanmalıdır.
Yine, bu çerçevede,
turizmin oniki aya yayılması için, yamaç paraşütü yapılan Fethiye-Ölüdeniz-Babadağ'a
yapılması planlanan teleferik hattı projesi hayata geçirilmelidir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak da, Turizm Hizmet Bölge ve Meslek Birlikleri Kanunu ve turizmle
ilgili bazı kanunlarda, günümüz ihtiyaçlarına uygun değişiklikleri ivedilikle
yapmamızın çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Turizm Haftasının, ülkemize, milletimize yararlı olmasını, yeni turizm
sezonunun iyi ve kazançlı geçmesini temenni eder, turizm sektöründe çalışanlara
başarılar diler; AK Parti Grubu ve şahsım adına hepinize saygılar sunarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Terzibaşıoğlu.
Gündemdışı konuşmalar
tamamlanmıştır
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Bir Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. -
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin, futbol
karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Evrensel bir spor olan
futbol bütün sosyal sınıfları büyüler ve bir araya getirir; bu gücüyle bir ulus
içindeki sosyal ilişkileri etkiler. Başarılı takımlar halka mal olmuştur. Büyük
oyuncular yıldızlaşır, hatta idolleşir; ancak, yarattıkları tutkular ve
uyandırdıkları beklentiler bazen şiddete de yol açar.
Futbol karşılaşmaları
büyük bir rekabete yol açar. Karşılaşmalar, şampiyonluklar bazı siyasî rejimler
için propaganda öğesi durumuna gelebilir.
Coşku ve tutku bazen
tribünlerde ve stadın çevresinde şiddete dönüşür. Bu şiddet, istenmeyen
olayları da beraberinde getirir.
Futbol karşılaşmaları
esnasında gerekli bütün önlemlerin alınması, güvenlik görevlilerinin stat
içinde artırılması ve spor il müdürlüklerinden görevli memurların tribünlerde
yer alması, kulüp görevlilerinin ve futbolcuların dostluk içerisinde maçlarını
yapmaları gerekmektedir.
Son günlerde sahalarda,
tribünlerde ve maç sonrası meydana gelen olaylar hoş karşılanmamakla birlikte,
meydana gelen anarşinin bir an önce durdurulması ve bu konuda Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bir araştırma komisyonu oluşturulup, bu olayların
araştırılması ile meydana gelişi ve nedenleri aydınlığa kavuşturulmalıdır.
Biz, aşağıda imzaları
bulunan siyasî parti temsilcileri, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca araştırma konusunda bir Meclis araştırması açılmasını
istiyoruz.
Saygılarımızla. 9.4.2003
1- Mesut Değer (Diyarbakır)
2- Berhan Şimşek (İstanbul)
3- Şevket Gürsoy (Adıyaman)
4-Erdal Karademir (İzmir)
5-Uğur Aksöz (Adana)
6-Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
7-Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
8-Mehmet Tomanbay (Ankara)
9-Enver Öktem (İzmir)
10-Abdurrezzak Erten (İzmir)
11-Gökhan Durgun (Hatay)
12-Özlem Çerçioğlu (Aydın)
13-Vezir Akdemir (İzmir)
14-Sıdıka Aydoğan (İstanbul)
15-Sedat Uzunbay (İzmir)
16-Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
17-Mustafa Gazalcı (Denizli)
18-Zeynep Damla Gürel (İstanbul)
19-Orhan Sür (Balıkesir)
20-Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
21-Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
22-Ahmet Ersin (İzmir)
23-Yılmaz Kaya (İzmir)
24-Hasan Aydın (İstanbul)
25-Hüseyin Ekmekçioğlu (Antalya)
26- Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 ve 91 inci maddelerine göre verilmiş bir önerisi
vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
IV. -
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - Genel
Kurulun 16 Nisan 2003 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 36 ncı sırasında yer alan 112 sıra sayılı
kanun tasarısının, bu kısmın 2 nci sırasına alınmasına ve tasarının, İçtüzüğün
91 inci maddesine göre; beş bölüm halinde görüşülmesine ve görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubu
önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Bakanlığına
Danışma Kurulunun
16.4.2003 Çarşamba günü(bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 ve 91 inci maddeleri
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurula sunulmasını arz ederim.
Eyüp
Fatsa
Ordu
AK
Parti Grup Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun 16 Nisan
2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde; sözlü soruların görüşülmemesi,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 36 ncı sırasında
yer alan 112 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına alınması ve
tasarının, İçtüzüğün 91 inci maddesine göre; 1 nci maddesinden 7 nci maddesine
kadar birinci bölüm, 7 nci maddesinden 17 nci maddesine kadar ikinci bölüm, 17
nci maddesinden 22 nci maddesine kadar üçüncü bölüm, 22 nci maddesinden 31 inci
maddesine kadar dördüncü bölüm, 31 inci maddesinden 40 ıncı maddesi dahil olmak
üzere beşinci bölüm olarak bölümler halinde görüşülmesi ve görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına
sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneriyle ilgili
olarak söz talebi?..
OYA ARASLI (Ankara) -
Aleyhinde söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Oya Araslı. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sonra da ben istiyorum Sayın Başkan.
ÖNDER SAV (Ankara) -
Kişisel sözdür Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Araslı,
şahsınız adına konuşuyorsunuz.
OYA ARASLI (Ankara) -
Kişisel sözdür efendim zaten.
BAŞKAN - Aleyhte, değil
mi Sayın Hocam?
OYA ARASLI (Ankara) -
Evet.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Lehinde de ben söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamam.
Sayın Hocam, bir dakika
müsaade eder misiniz.
Sayın Özyürek, sonrasında
sizin de söz talebiniz var mı efendim?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Evet efendim.
BAŞKAN - Tamam.
Buyurun Sayın Araslı.
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü görüşme yöntemlerini olağan
hale getiren olaylardan birisini daha yaşıyoruz bugün. Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki milletvekilleri, çok uzun zamandan beri, haftanın hangi günü
gündemde yer alan hangi konuyu görüşeceklerini bilebilmek imkânına sahip
değiller; çünkü, gündem, mütemadiyen, günlük olarak değiştiriliyor. Danışma
Kurulu toplanıyor, partilerimizden birisi oraya öneri götürüyor, Danışma
Kurulunda görüş birliğine varılmadığı için de, buraya, siyasî parti önerisi
olarak geliyor, parmaklar kalkıyor ve günlük gündemler yapılıyor. Bu, yasama
çalışmalarında belirsizlik demektir. Görüyorum ki, özellikle, iktidar partisi
grubu, bu belirsizliği çok sevmiş durumda.
Değerli arkadaşlarım,
belirsizliği sevmek, hukuk devleti ilkesinden uzaklaşmak demektir; bu konuda
sizleri uyarıyorum. Hukuksuzluğa giden yol, belirsizlikten geçer. Bu niçin
yapılıyor? Bu, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katkısını engelleyen bir
durum; o halde, milletvekillerinin, yasama çalışmalarına etkin bir biçimde
katkı vermesi istenmiyor. Hükümetin uygun gördüğü tasarılar buraya getiriliyor,
jet hızıyla görüşülüyor, çıkarılıyor ve bir anlamda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi etkisizliğe mahkûm ediliyor, devreden çıkarılıyor. Bu yapılırken de,
özellikle, muhalefetin muhalefet etme imkânları elinden alınıyor.
Değerli arkadaşlarım,
parlamentolarda, genellikle, muhalefetler iktidarı engellerler; ama, görüyorum
ki, bu dönem işler tersine döndü, iktidar muhalefeti engelliyor. Bu da şunu
gösteriyor: Sayısal bir çoğunluğa sahip olmasına rağmen, iktidar, muhalefetin
gücü karşısında eziliyor; muhalefetin sesini duyurmasını engelleyebilmek için
de, bu tür, demokrasiyle bağdaşmayan, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan
yöntemler getiriyor. Bu yöntemlere, bugün, bir başkasının daha eklendiğini
görüyoruz. Geçen hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Cumhuriyet Halk
Partisinin muhalefetine rağmen, kabul edilmiş olunan Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 91 inci maddesi, olağanüstü yasama yöntemi getiren 91 inci
maddesi, gündeme taşınan 112 sıra sayılı Turizm ve Kültür Bakanlıklarının
birleşmesine ve bu şekilde ortaya çıkacak yapının düzenlenmesine ilişkin
tasarının görüşülmesinde uygulanması suretiyle kendisini gösteriyor. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak karşı çıktığımız, yanlışlıklarını belirttiğimiz ve
hakkında Anayasa Mahkemesine iptal davası açtığımız İçtüzük değişikliği, bu
olay nedeniyle, bugün uygulanıyor.
Değerli arkadaşlarım,
burada uygulanan İçtüzüğün 91 inci maddesinde yapılan yeni düzenlemeyle ihdas
edilmiş olan yöntemin, bu konu görüşülürken, ne kadar sakıncalı olduğunu ifade
ettik ve bir noktaya dikkatlerinizi özellikle çektik: Temel yasa nedir? Bu,
kapsamı fevkalade belirsiz, esnek bir kavramdır, bunun içine nelerin gireceği
hiç belli olmaz dedik. Bu sözleri söylerken, ne kadar büyük bir gerçeği ifade
etmiş olduğumuz, bugün, yaşadığımızla ortaya çıkıyor.
112 sıra sayılı kanun
tasarısının neresi temel kanundur değerli arkadaşlar?! İki bakanlığın, yani,
devlet düzenindeki çok özel bir alanın, bu kanun tasarısıyla düzenlendiğini
görüyoruz. Neresi temel kanun bunun da, biz, bunu, temel kanunlar ve içtüzükler
için uygulanması gereken yöntemle görüşülmesine gidiyoruz?! Öyle görünüyor ki,
bazı arkadaşlarımız, temel kanun ile uzun kavramını eş tutar anlamda konuşmalar
yapmışlardı; artık, uzun da değil, orta boyutta, 40 maddelik kanunlar da, uzun kanun
olarak kabul ediliyor ve temel kanun kapsamında mütalaa ediliyor.
Değerli arkadaşlar, bu
kanun tasarısının temel kanun olup olmadığı çok tartışmalıdır. Onun için,
İçtüzüğün 91 inci maddesi doğrultusunda buraya getirilmesini hoş
karşılamıyoruz, buna karşıyız ve bu nedenle, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun önerisine karşı, olumsuz bir tavır içerisinde olduğumuzu belirtmek
istiyorum.
Diğer yandan, 112 sıra
sayılı yasa tasarısını, 91 inci maddede getirilen usule uygun olarak
görüştüğümüz zaman neler olacak: Yasa tasarısı, bölümler halinde görüşülecek;
maddeleri üzerinde hiçbir görüşme yapılamayacak; önergeler verilecek, bölümler
üzerinde görüşme açılacak ve bölümler bütünüyle oylanacak; yani bölümlerde yer
alan maddelerden bir kısmını kabul eden, diğerleri hakkında ise ret iradesi
oluşan milletvekilleri, bölüm hakkında oylarını verirken, bu oyu nasıl
kullanacaklarını tayin edemeyecekler veya tayin etmekte zorluk çekecekler ve
büyük bir kısmı hakkında olumsuz görüşe sahip oldukları bölümler için beğendikleri
birkaç maddesi nedeniyle, onların yüzü suyu hürmetine, olumlu oy kullanacaklar
veya beğenmedikleri maddeler nedeniyle, beğendikleri maddeleri de reddetmek
zorunda kalacaklar. Böyle bir duruma milletvekillerini sıkıştırmanın,
milletvekilinin iradesini baskı altına almak olduğunu hepimiz bilmeliyiz.
Demokratik rejimler, milletvekillerinin irade özgürlüğüne dayanan rejimlerdir.
Getirilen bu düzenleme, bu anlamda da demokrasiyi zedelemektedir.
Ayrıca, Anayasa
Mahkememizin, maddeler görüşülmeden, Anayasanın gereği olan görüşme olgusunun
gerçekleşmiş sayılamayacağına ilişkin kararları mevcuttur. Şu anda, içinde
bulunduğumuz tutum, uygulamaya kalkıştığımız, Adalet ve Kalkınma Partisinin
önerdiği tutum, Anayasanın bu hükmüyle de açıkça çelişmektedir. Biz, bunları,
Anayasa Mahkemesine açtığımız iptal davasında da, İçtüzüğün 91 inci maddesiyle
ilgili düzenleme burada görüşülürken de huzurunuzda dile getirdik; ama dikkate
alınmadı. Dava dilekçesi şimdi Anayasa Mahkemesinin önünde. Eğer şu olay,
yargının önünde olsaydı öyle zannediyorum ki, çok kolaylıkla meseleyi müstehire
addedilirdi, addedilmesi gerekirdi. Biz, niçin yargının yapması gereken bir
şeyi, siyasal bakımdan, burada yapmıyoruz ve Anayasa Mahkemesinin açılmış olan
iptal davasıyla ilgili kararı ortaya çıkıncaya kadar, İçtüzüğün bu yeniden
düzenlenen 91 inci maddesini, burada uygulamaktan kaçınmıyoruz. Siyasî
bakımdan, bunu yapabilmek elimizdedir. Bunu yaptığımız zaman, demokrasiyi
selamete çıkarmak imkânı ortadadır; ama, biz bunu yapmıyoruz ve eğer bu grup
önerisi kabul edilirse, burada, kararlarımızla, demokrasiye darbe vurmuş
olacağız. Bunun, demokrasiye bir darbe niteliği taşıdığını, daha önce, benzer
bir düzenleme nedeniyle, Anayasa Mahkemesinde açtığı iptal davasında veya
burada yaptığı konuşmalardaki sözleriyle, şu anda sizin grubunuzun sıralarında
oturan milletvekili arkadaşlarımız iddia etmişlerdir. Eğer, bu gelen öneriyi
kabul edecek olursak, tıpkı o arkadaşlarımızın, gene, değindiğim görüşmelerde
ve iptal davasında belirttikleri gibi, yasama organına saygısızlık yapmış
olacağız, millî iradeyi, belirdiği yer olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde
boğmuş olacağız. Bu tür bir günaha katkı verilmesini, asla ve kat'a kabul
etmiyorum ve diliyorum ki, burada dile getirdiğim uyarılar, milletvekili
arkadaşlarımı, böyle bir öneriye katkı vermekten, böyle bir yanlışı yapmaktan
korur.
Teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Araslı.
Önerinin lehinde, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın söz talebi vardır.
Sayın Fatsa, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının, İçtüzüğümüzün 91
inci maddesine dayanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir temel yasa olarak
görüşülmesi için Danışma Kurulu talebimiz oldu. Saat 13.15'te Danışma Kurulu
toplandı; ancak, Danışma Kurulunda bir mutabakat sağlanamadığı için, Grup
önerimizi Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirdik.
Tabiî, muhalefet
partimizin konuya yaklaşımını, değerlendirmesini saygıyla karşılıyoruz; ancak,
mutabakata varamayış gerekçelerimizi dikkate aldığımızda, özellikle neyin temel
yasa olduğu, neyin temel yasa olmadığı üzerinde bir mutabakat olmayışından
kaynaklanan farklılıklar olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, komisyonlarında, ilgili yerlerde, bilim adamları tarafından temel
yasanın ne olup olmadığı konusu ciddî şekilde tartışıldı; ancak, bir türlü,
neyin temel yasa olup olamayacağı konusunda bir birliktelik sağlanamadı.
Biraz önce Sayın
Araslı'yı hep beraber dinledik "bunun bir temel yasa olmadığına
inanıyoruz" diye ifadede bulundu. Tabiî, biz, Sayın Araslı'dan şunu da
beklerdik: Eğer, bunun bir temel yasa olmadığına inanılıyorsa, öyleyse, temel
yasanın ne olduğunu burada söylemesi gerekirdi, neyin temel yasa olarak
değerlendirilebileceğini de ifade etmesi gerekirdi diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, geçmişte hep şahit olduk; birçok kanun teklif
ve tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek temel yasa olarak görüşüldü
ve kabul edildi.
Biz, Kültür ve Turizm
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının, İçtüzüğümüzün 91
inci maddesine göre, temel yasa kapsamında görüşülebileceğine inandığımız için;
yani, bunu bir temel yasa kapsamında değerlendirebileceğimize inandığımız için,
bunun bir temel yasa olarak görüşülmesini Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirdik.
Ancak, Sayın Araslı'nın
ifade ettiği gibi, biz, bunu yaparken, asla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
milletvekillerinin yasama faaliyetlerini engelleme gibi bir düşüncenin, bir
gayretin içerisinde de olmadık. Eğer böyle olsaydı, biz, yaklaşık 50 maddeden
oluşan bir tasarıyı, 1 bölüm halinde veya 2 bölüm halinde de getirebilirdik;
her bir bölümü yaklaşık 7-8 maddeyi ihtiva eden 5 bölüm halinde getirdik.
Siyasî parti gruplarımız geneli üzerinde ve her bir bölüm üzerinde
düşüncelerini ifade etme imkânı bulabilecekleri gibi, her bölümde 7 tane önerge
verme hakkına da sahiptir. Eğer, engelleme gibi bir düşüncemiz olsaydı, bu
bölümleri bu kadar çok sayıda getirmezdik; 1 bölüm halinde getirirdik, 2 bölüm
halinde getirirdik.
Kaldı ki, sadece bizim
Meclisimizde değil, özellikle demokrasisi gelişmiş Batı ülkelerinde de
parlamentolarda, çoğu zaman, ivedilik, aciliyet kesp eden kanun teklif ve
tasarılarının temel yasa olarak görüşüldüğünü, hatta, hızlandırılarak, üzerinde
az konuşmak suretiyle, zamanı iyi kullanmak suretiyle, getirilen tasarının bir
an önce hayata geçmesi için uygulamaların var olduğuna da şahit oluyoruz.
Özellikle de Avrupa Birliği müktesebatına, ülkelerin kanunlarının uyumunu
sağlama konusunda, yoğun olarak bu tür yöntemlere başvurulduğunu da biliyoruz;
yani, bu, ilk defa uygulanan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine ilk defa gelen, hiç bilinmeyen bir şeyi ihdas
etmek gibi bir yöntem değildir. Bu yöntem, hem bizim Parlamentomuzda, geçmişte,
bir hayli yoğun şekilde başvurulmuş bir yöntemdir hem de gelişmiş Batı demokrasilerinde,
parlamentolarında yoğun olarak uygulanan bir yöntemdir.
Ayrıca, Anayasa
Mahkemesinin, İçtüzüğümüzün 91 inci maddesini iptal gerekçesini ileri sürerek,
bunun yanlış olduğunu Sayın Araslı ifade ettiler. Evet, Anayasa Mahkemesinin,
yapılan müracaat üzerine, İçtüzüğün 91 inci maddesindeki uygulamaları iptal
ettiğini biliyoruz; ancak, geçtiğimiz hafta yapmış olduğumuz İçtüzük
değişikliğinde ve 91 inci maddede yapılan değişiklikte, Anayasa Mahkemesinin
iptal gerekçeleri de dikkate alınarak yeni bir düzenleme yapılmıştır. Muhalefet
partimiz, iptal için yeniden Anayasa Mahkemesine müracaat etmiştir, haklarıdır,
saygı duyarız; ama, bu, Anayasa Mahkemesinin, muhalefet müracaat etti diye,
yeniden, bu İçtüzük değişikliğini ortadan kaldıracağı veya iptal edeceği
manasına da gelmez.
Dolayısıyla, yapılan iş,
İçtüzüğümüzün 91 inci maddesine uygundur; bir yanlışlık, bir eksiklik ortada
değildir. Görüşülecek tasarının bir temel yasa olarak görüşülmesinin Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmiş olması da, asla, muhalefetin
görüşlerini kesme, muhalefetin fikirlerini Meclis kürsüsünde ifade etme
imkânını kısıtlama gibi bir düşünceden hareketle ortaya konulmamıştır;
Milletvekillerimizin yasama çalışmalarını engelleme gibi bir düşünceden
hareketle, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmemiştir.
İçtüzüğümüzün ilgili maddesi, 91 inci maddesine dayanarak, oradaki geçerli olan
kuralları da dikkate alarak, bir temel yasa değişikliği olarak bunu Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdik. Dolayısıyla, Genel Kurulumuz
tarafından bunun kabul edileceği düşüncesiyle, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN - Söz vereceğim
Sayın Özyürek; bir hususu hatırlatacağım.
Sayın milletvekilleri,
önemli bir yasa tasarısıyla ilgili grup önerisini görüşüyoruz; önemli bir
katılım var, Meclis çoğunluğumuz da burada. Milletvekili arkadaşlarımızın kendi
aralarındaki konuşmaları, hatibin salonda sağlıklı bir şekilde dinlenilmesine
elvermiyor. Onun için, dikkatinizi çekiyorum; lütfen, hatibin konuşmasının
sağlıklı bir şekilde dinlenilmesine fırsat verelim.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Özyürek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; doğrusu, İçtüzük tartışmalarını
yaparken, daha mürekkebi kurumadan, böyle, antidemokratik bir uygulamayla karşı
karşıya kalacağımızı asla tahmin etmemiştik. Demek ki, biz, Cumhuriyet Halk
Partililer olarak, hâlâ, İktidar Partisiyle ilgili iyi niyetimizi koruyormuşuz;
ama, biraz önce okunan, Sayın Fatsa'nın da izah ettiği temel yasa önerisini
dinledikten sonra, burada, muhalefetin, bundan böyle, konuşma hakkının, muhalefet
yapma hakkının, kanunların maddeleriyle ilgili olarak katkı yapma hakkının
bütünüyle ortadan kaldırılacağını, ne yazık ki, çok acı bir şekilde gördük;
bundan büyük üzüntü duyuyoruz değerli arkadaşlarım.
Resmî Gazetede daha yeni
yayımlandı. Buradaki konuşmaları hepiniz hatırlıyorsunuz. Temel yasa nedir?
Deniliyor ki: "Sayın Araslı temel yasayı tarif etsin." Peki, iktidar
partisi, buraya bir teşkilat yasasını getirirken bunun temel yasa olduğuna dair
herhangi bir açıklama getirdi mi?! Diyor ki: "Madde madde görüşülmesi
vakit alır; bizim, muhalefetin eleştirilerini dinlemeye tahammülümüz yok;
öyleyse, bunu bölüm bölüm konuşalım, beş dakikada beşiktaş yapalım,
geçelim." Değerli arkadaşlarım, bu tutum, kesinlikle antidemokratiktir; bu
tutum, kesinlikle, Türkiye'de demokrasinin köküne kibrit atmaktır, benzin
dökmektir. Geliniz, bundan vazgeçiniz. Sayın Başbakan da lütfettiler, buraya
geldiler; mutluluk duyuyorum; ama, bu Meclisi, böyle, yok yerine sayacaksanız,
bu Meclisi çalıştırmayacaksanız, o zaman, milletten niye oy istedik değerli
arkadaşlarım; millet bizi buraya niçin gönderdi?! Hükümet hazırladı; hükümet
hazırladığına göre eller kalksın, kanun kabul edilsin ve mesele bitsin! Değerli
arkadaşlarım, bu, yol değil; bu, demokrasi değil; bu, katılımcılık değil; bu,
Adalet ve Kalkınma Partisinin meydanlardaki söylemine uygun bir yol değil; bu,
Sayın Erdoğan'ın yaptığı demokrasi mücadelesine uygun bir yol değil. Kısa
sürede bu yoldan dönmenizi kesinlikle öneriyoruz.
Şimdi, Sayın Fatsa dedi
ki: “Biz, insaflı davrandık; beş altı bölüm halinde getirdik, bir bölüm halinde
de getirebilirdik." O zaman, bu kanunu hiç getirmeseydiniz. Mademki
-bazen, burada değerli sözcüler de söylüyor- biz seçim bildirgemizde yazdık,
acil eylem planımızda da yeri var; öyleyse, bunları burada görüşmeye bile lüzum
yok, bunun gereği yapılmıştır...
Değerli arkadaşlarım,
şunu kesinlikle bilmeliyiz ki, temel yasa, iki bakanlığı birleştiren yasa
değildir. Temel yasa, toplumun bütününü ilgilendiren yasadır. Nedir; geçmişte
Meclisimizde Medenî Kanun görüşüldü; yüzlerce maddeden oluşuyor, kendi içinde
çok önemli bir tutarlılığı var, çok uzun araştırmalardan, incelemelerden sonra
yapıldı. Ceza Kanununu getirirsiniz, Türk Ticaret Kanununu getirirsiniz, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununu getirirsiniz, toplumun bütün kesimlerini
ilgilendiren, kendi içinde tutarlılığı olan bir yasadır, o zaman, bunu,
elbette, temel yasa olarak biz de kabul ederiz; ama, zaten mevcut olan iki
Bakanlığı tek çatı altında toplamak, zaten pek çoğu eski kuruluş kanunlarında da
olan buradaki maddeleri bir araya getirmek, nasıl bir mantıkla temel yasa kabul
ediliyor?! Doğrusu, bunu hayretle karşılıyorum, büyük üzüntüyle karşılıyorum ve
demokrasi adına büyük üzüntü duyuyorum. Korkarım ki, bugün, Türkiye
Cumhuriyetinin demokrasi tarihine, çoğunluğun demokrasiyi katlettiği bir gün
olarak geçer. Geliniz, böylesine yanlışa imza atmayınız.
Değerli arkadaşlarım, ne
olacaktı, bu iki bakanlığın birleşmesi yasa tasarısı temel yasa olarak
görüşülmeseydi ne olacaktı; zaten topu topu 40 madde, her maddede konuşulması
da söz konusu değil; birkaç saat daha fazla çalışarak, Meclisimiz bunu kabul
etmiş olacaktı; ama demokrasi kurtulacaktı, ama Meclis by-pass edilmeyecekti.
Değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisinin buraya getirilen önerisinde, yasanın sistematiği
de bozulmaktadır. Şimdi, gruplandırmalara bakarsanız, yasa tasarısındaki
gruplandırmaların dışında bir yöntemin izlendiğini de görürsünüz.
Değerli arkadaşlarım,
dünyanın her yerinde, yasa yapmak, teknik bir iştir, millî iradeyi çok yakından
ilgilendiren bir iştir. Dünyanın hiçbir yerinde, yasaların yapılması, kabul
edilmesi, sadece parmakların kalkması değildir.
Cumhuriyet Halk Partisi,
bu antidemokratik yöntemle, bu Meclis Genel Kurulunu by-pass etmek isteyen
yöntemle, bu çoğunluk iradesine dayanarak, muhalefeti yok sayan, muhalefetin
sözünü kesmek isteyen anlayışla, hukuk çerçevesinde, sonuna kadar mücadele
edecektir.
Bu düzenlemeniz,
öncelikle Cumhurbaşkanından dönecektir. Bu düzenlemeniz, öncelikle Anayasa
mahkemesinden dönecektir. Zaman zaman bu uyarıları burada yaptığımızda, bazı
arkadaşlarımız "siz Cumhurbaşkanından bilgi mi aldınız, istihbaratınız mı
var" diyorlar. Hayır, değerli arkadaşlarım, bizim istihbaratımız filan
yok; bizim hukuk bilgimiz var, bizim hukuka saygımız var. (CHP sıralarından
alkışlar) Hiç öyle anlaşma filan yok. Cumhurbaşkanı bu konulara tenezzül edecek
bir insan değildir. Cumhuriyet Halk Partisi de, böyle pazarlıklar içerisine
girecek olan bir parti değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Burada bizim
söylediklerimiz, hukukun gereğidir; burada, bizim söylediklerimiz, demokrasinin
gereğidir; burada, bizim söylediklerimiz, Anayasanın gereğidir.
Değerli arkadaşlarım, 36
ncı sıradaki tasarıyı 2 nci sıraya çekiyorsunuz. Peki, aceleniz ne; ne aceleniz
var?! 36 tane daha tasarı var. Şu, hepimize dağıtılmış olan, bekleyen tasarılar
listesine bir göz atarsanız, bunun kadar önemli tasarılar var; ama, -bunu
herkes söylüyor; ama, ben, burada, söylemek istemezdim- bu acelecilik, bu
hukukdışılık, bu Genel Kurulu, bu Meclisi by-pass etme arzusu, ne yazık ki,
iktidarın, AKP iktidarının kadrolaşma arzusundan başka bir şey değildir değerli
arkadaşlarım.
Türkiye'de insanları
kıyıma uğratacaksınız, çıkaracağınız kanunla iki bakanlıkta çalışan üst düzey
insanları otomatik olarak görevden alacaksınız ve yerine, dilediğiniz insanları
getireceksiniz. Acelenizin bundan olduğu anlaşılıyor; ama, değerli
arkadaşlarım, hiçbir iktidar, partizanlık yaparak uzun süre iktidar
olamamıştır; hiçbir iktidar, kadrolaşmayla bir yere varamamıştır; hiçbir
iktidar, sadece kendi adamlarını, kendi yandaşlarını göreve getirmek suretiyle
topluma hizmet etmemiştir. Ne yazık ki, şu anda, tercih edilen yol, Anayasayı
bir kenara bırakalım, demokrasiyi bir kenara bırakalım, özgürlükleri bir kenara
bırakalım; ama, telaşla, aceleyle, adamlarımızı bir yere yerleştirelim...
Değerli arkadaşlarım, bu
yol, yol değildir. Bu yoldan kısa sürede dönmenizi, demokrasi adına, halkımız
adına diliyorum. Burada biraz sonra yapacağınız oylamanın, mutlaka, açık oylama
şeklinde yapılmasını diliyoruz; bu yönde bir önergeyi de Başkanlık Divanına
sunmuş bulunuyoruz. Korkarım ki, bu tasarrufunuz, Meclisi boşu boşuna işgal
etmek olacaktır. Meclisi by-pass eden, Anayasayı hiçe sayan, demokrasiyi bir
kenara atan bu tasarrufunuz, Cumhurbaşkanından da, Anayasa Mahkemesinden de
dönecektir. O zaman "Cumhuriyet Halk Partisi gelip bunu söylemişti,
Meclisi boşu boşuna işgal ettik" diyeceksiniz; ama, sizden özür dilemenizi
filan beklemiyoruz. Bunu, 6 defa yaptınız. Burada, hep, kalktık, sizleri hep
uyardık. Yine, daha geçenlerde, belli gruplara imtiyaz sağlayan kanunları
buradan çıkarmayın, büyük yanlışları yapmayın dedik, yaptınız. Ne oldu;
Cumhurbaşkanından döndü. Ne oldu; boşu boşuna, belli insanları himaye eder
duruma geldiniz; ama, tam teşebbüs halinde yakalandınız, bir noktaya da
varamadınız.
Değerli arkadaşlarım,
bizden söylemesi, bizden uyarması... Demokrasi zor bir iştir; demokrasi,
tahammül rejimidir. Demokraside muhalefete tahammül edeceksiniz, muhalefetin
eleştirilerini dinleyeceksiniz. Bir "temel yasa" kavramı bulduk, bir
kolay yol bulduk; hadi bakalım, Cumhuriyet Halk Partisi bundan sonra konuşsun
da görelim mantığıyla, daha, içtüzük değişikliğinden sonraki ilk yasayı,
böylesine Meclisin önüne dayayarak, Cumhuriyet Halk Partisinin önüne dayayarak,
"işte, bizim demokrasi anlayışımız budur; hadi bakalım, görün" diye
efelenmenin çok yanlış olduğunu, bu Meclise yakışmadığını, daha beş ayı, altı
ayı dolan bir iktidara yakıştıramadığımızı bir kez daha hatırlatıyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
teşekkür ediyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sayın Özyürek, konuşması
esnasında, biraz sonra temel kanun olup olmamasıyla ilgili oylamaya konu tasarı
üzerinde, bizim, hükümet olarak kadrolaşma amacıyla böyle bir tasarıyı
düzenlediğimizi ifade etti. (CHP sıralarından "yalan mı" sesleri)
Gerçekten, bu, çok ciddî
bir bühtandır, bir haksızlıktır ve hükümetimize ciddî bir sataşmadır; o nedenle
söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
yeni bir sataşmaya sebebiyet vermeyecek şekilde, çok kısa bir açıklama yapmak
üzere, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
V. –
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, hükümete sataşması
nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilli
arkadaşlarım; hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
Aslında, Cumhuriyet Halk
Partisi sözcüsü arkadaşlarımızın, buraya çıkıp, hükümetimize teşekkür etmeleri
gerekir; çünkü, 365 milletvekili olan bir siyasî iktidar, 38 olan bakanlık
sayısını 22'ye indirmişse (AK Parti sıralarından alkışlar) ve böylece, devleti
küçültmeye, Ankara'da, merkezde toplanmış olan bu hantal yapıyı yerele
devretmeye ve böylece, çağdaş yönetim anlayışını Türkiye'ye getirmeye
niyetliyse, kararlıysa ve bu konuda Mecliste adımlar atılıyorsa, cumhuriyeti
kuran parti olarak övünen Cumhuriyet Halk Partililerin, bundan övünç duyması ve
bizi tebrik etmeleri gerekir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir defa, iki bakanlık
birleşiyor; nasıl kadrolaşacağız allahaşkına?!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Demokratik bir şekilde birleşsin.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Bakan, içerik tartışmıyoruz, usul tartışıyoruz. Bu temel yasa mıdır değil
midir; burada usulü tartışıyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - İki bakanlıktaki kadroları, bir tek
bakanlık çatısı altında toplayacağız. Buralarda çalışan hiçbir arkadaşımız
mağdur edilmeyecek, hiçbirisi açıkta kalmayacak. Nasıl dışarıdan personel
alırız?! Böyle bir şey düşünülebilir mi?!
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Bakan, bu, temel bir yasa mıdır? Lütfen, buna cevap verin.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Dinlemeyi öğrenin...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
91 inci maddeyle ilgili, yine, hükümetimiz, dolayısıyla partimiz eleştirildi.
Şimdi "temel kanun" ibaresinin İçtüzükte tarif edilmemiş olmasını,
demokrasinin katledilmesi anlamında yorumladı Sayın Özyürek. Eğer, bu böyleyse,
bunun sorumlusu sizsiniz arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar) 91 inci
maddeyi İçtüzüğe bu haliyle taşıyan... 1973 yılında siz neredeydiniz?! Ama, biz
yoktuk; biz, daha yirmi aylık bir siyasî partiyiz. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
ERSOY BULUT (Mersin) -
İyi ki yoktunuz, ülkeyi batırırdınız!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Ne alakası var?!
DEVLET BAKANI ve BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 91 inci maddeyi, temel kanunu tarif
etmeden İçtüzüğe getiren sizsiniz. 1973 yılında, siz Parlamentodaydınız. Gidin,
zabıtlara bakın; kendi arkadaşlarınız getirdiler bunu.
OYA ARASLI (Ankara) - Bu
hali değil 1973'teki.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 1973 efendim... Buyurun, işte
İçtüzük...
OYA ARASLI (Ankara) - Bu
haliyle değil oradaki düzenleme.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - İşte İçtüzük... Buyurun...
Okuyorum efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Bakan, cevap vereceğiz; siz buyurun...
OYA ARASLI (Ankara) - Bu
haliyle değil...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Oya Hanım, okuyorum. Madde 91... (CHP
sıralarından gürültüler) 1973 tarihli İçtüzük, işte, elimde; biraz önce,
Meclisin ilgili birimindeki arkadaşlardan aldım. Bakın, ne diyor: Madde 91.-
Temel kanunları ve İçtüzüğü bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştiren veya
yürürlüğe koyan tasarı veya teklifler -okumuyorum devamını- temel kanun olarak
görüşülür. Var mı burada temel kanunun tarifi?!
OYA ARASLI (Ankara) -
Arkasını da okuyun efendim...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Niye yapmadınız siz? Biz, size
soruyoruz şimdi. Siz cevabını verin bakayım bunun. Niye yapmadınız? (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
OYA ARASLI (Ankara) -
Arkasını da okuyun... Aldatmayın Türkiye Büyük Millet Meclisini...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sizin, bir defa, neye karşı çıktığınızı
açık ve net şekilde burada ortaya koymanız lazım.
OYA ARASLI (Ankara) -
Yanlış bilgilendirmeyin Türkiye Büyük Millet Meclisini...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Bakan, maddenin tamamını okuyun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Temel kanunun tarifi İçtüzükte yapılmış
olsaydı, doğru olurdu; ben de bu fikirdeyim.
Ben, geçtiğimiz yasama
döneminde -altında imzam olduğu için açıklamak durumundayım- 91 inci maddede
yapılan değişikliğin, yani, Danışma Kurulunda ittifakla ancak bir kanun
tasarısı veya teklifi temel kanun olarak görüşülebilir şeklindeki düzenlemenin,
330 oyla kabulüne de imkân tanıyan düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu savıyla
dava açan ve altında imzası olan milletvekillerinden birisiyim.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Evet, dün dündür, bugün bugündür!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Anayasa Mahkemesine gitti; ancak,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararını okuduğunuzda, 330 oya indirilmiş olmakla
ilgili Anayasa Mahkemesi bir beyanda bulunmuyor, bu konuya hiç temas etmemiş.
Sadece “temel kanunun tarifi yapılmalıdır" demiş ve bir de...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Demokrasiye inancınızı kaybediyorsunuz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - ...ülkenin ekonomik ve teknolojik
gelişmesiyle ilgili yeniden yapılanma kanunlarının da ne anlama geldiğinin
açıklanmasını istemiş ve işte, iki gün önce burada yapılan yeni düzenlemede,
bu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda "ülkenin ekonomik ve
teknolojik gelişmesiyle ilgili yeniden yapılanma" tabiri İçtüzükten
çıkarılmış. Böylece, Anayasa Mahkemesinin iptaline uygun bir düzenleme
yapılmış; ama, tekrar ediyorum, temel kanunun tarifi keşke yapılabilseydi.
Geçmişte, CHP bunu yapamamış; şimdi, niye yapmıyorsunuz diye bize soruyor.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Siz ne yaptınız Sayın Bakan?!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Siz, istediğiniz kanunu temel yasa kabul ediyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O bakımdan, burada konuşurken, geçmişte
kendimizin yapamadığı bir şeyin hesabını yirmi aylık bir siyasî partiden
sormayalım.
Kadrolaşmayla ilgili
konuya bir iki cümleyle temas etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bizler, bu iki bakanlığı birleştirirken buralara yeni elemanlar alalım diye
birleştirmiyoruz. Zaten, bu iki bakanlıktaki personeli topladığınız zaman,
fazla da gelecektir; ama, biz, hiçbir kamu görevlisini, bir yasal düzenleme
yaparken mağdur da edemeyiz. Şimdi, bu tasarı tamamen, baştan sona okunduğunda,
yeni bir personel alınmayacağını; ama, mevcut personelin de mağdur edilmeyeceği
gerçeğini, zaten, tasarının içinde göreceksiniz.
O bakımdan, bizim
kadrolaşma yaptığımıza dair iddianın tamamen haksız olduğunu ifade ediyor; AK
Parti iktidarı olarak yetmiş milyonun hükümeti olma bilinciyle hareket
ettiğimiz belirtiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Evet Sayın
Özyürek, buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, Sayın Bakan Cumhuriyet Halk Partisine sataştılar. (AK Parti
sıralarından gülüşmeler) Maalesef... Maalesef... Bu, gülünecek bir şey değil
yalnız. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) -
Sataşmadı.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Cumhuriyet Halk Partisine sataştılar ve haksız suçlamalarda bulundular, 91
inci maddeyle ilgili 1973 yılındaki düzenlemeyi de eksik okudular; bu konularda
söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, sataşma yok.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
lütfen, çok kısa ve özlü konuşmanızı rica ediyorum.
Buyurun efendim.
2. -
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek'in, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, öncelikle, neyin temel yasa olup
neyin olmadığı konusuyla ilgili bir tartışmayı gündeme getirdik. İki bakanlık
birleşsin mi, birleşmesin mi, nasıl birleşsin, hangi maddelerde ne gibi
değişiklikler yapılırsa daha etkin bir çalışma yöntemi bulunabilir konularında
görüşlerimizi, eğer fırsat verilseydi anlatacaktık; ama, Sayın Şahin, büyük bir
iyi niyetle dedi ki: "Ben, 91 inci maddenin bu şekliyle düzenlemesine
karşıydım, imza attım, dava ettik; ama, Anayasa Mahkemesi o kısmıyla ilgili bir
karar vermedi."
Şimdi, Sayın Şahin,
pozisyonunuz değişince görüşünüz değişti mi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hayır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Pozisyonunuz değişince, adalet anlayışınız, hukuk anlayışınız değişti mi?
(CHP sıralarından alkışlar)
Anayasa Mahkemesi, o
konuda bir görüş bildirmeyebilir; ama, siz samimiyseniz, gerçekten demokrasiden
yanaysanız, gerçekten hukuktan yanaysanız, o görüşünüzü muhafaza ederdiniz ve
burada, antidemokratik bir düzenleme yapılmasına engel olurdunuz.
Şimdi, 1973'teki
düzenlemeden, 1973'ten hareketle Cumhuriyet Halk Partisini suçlamaya kadar
giden şeyler oldu. Burada, tekrar oralara dönmek istemem; ama, Sayın
Erbakan'dan bahsettiğim zaman, burada, pek çok arkadaşım itiraz ediyor. 1973
yılında, buradaki arkadaşlarımızın bir kısmı vardı, bir kısmı yoktu. Yani, böyle,
çok eskiye dayalı değerlendirmeler yapılırsa, bu değerlendirmelerden Adalet ve
Kalkınma Partisi kârlı çıkmaz. Bunu peşinen ifade edeyim; ama, benim anlayışım,
Sayın Başkanın da verdiği izin çerçevesinde, buralara girmeye, tahrik etmeye,
Mecliste kavga çıkarmaya müsait değil. Biz, hiçbir zaman bu yola başvurmayız;
ama, demokrasinin... (AK Parti sıralarından "Yapma yahu!" sesleri)
"Yapma yahu"
diyen arkadaşımın, ben, aylardır burada konuşuyorum, beni dikkatli dinlemediği
anlaşılıyor. Bizim buradaki bütün çabamız, bu Meclisi açık tutmaktır değerli
arkadaşlarım; bunu açıkça anlamanız lazım. Birinci mesele, bu Meclisi açık
tutmaktır. "Yanlış yaparsanız, bu Meclisi ben bile açık tutamam"
demişti İsmet Paşa; hiç kimse açık tutamaz. (AK Parti sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler) Onun için, şimdi, bu Meclisi... Birinci
mesele... (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Özyürek...
Sayın Özyürek... Sayın Özyürek, müsaade eder misiniz. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Buyurun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri... Arkadaşlar, sükuneti sağlar mısınız.
Sayın Özyürek, Türkiye
Büyük Meclisinin açık olması, tamamen Türk Milletinin iradesiyle seçilmiş olan
milletvekillerine aittir, hiçbir şahsa ve hiçbir partiye ait değildir. Bu
hususta, lütfen, konuşmalarımıza dikkat edelim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Uyarınıza teşekkür ederim Sayın Başkan da, ben, sadece, Meclisin açık kalması
için çaba harcadığımızı söylüyorum. Meclis kapansın mı dedim?! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) -
Yanlış konuşuyorsun, yanlış!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Şimdi, Meclis açık kalmalıdır diyorum, Meclisi açık tutmak hepimizin
görevidir diyorum, Meclisin demokratik bir şekilde çalışmasını sağlamak
hepimizin görevidir diyorum, Meclisi hukuk içerisinde çalıştırmak hepimizin
görevidir diyorum, Meclise Anayasaya uygun kanun yaptırmak hepimizin görevidir
diyorum. Yanlış bunun neresinde değerli arkadaşlarım?! (AK Parti sıralarından
gürültüler) Niçin rahatsız oluyorsunuz; Meclisin açık olmasından, demokrasiden,
tasarıların burada madde madde görüşülmesinden niçin rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
lütfen, tamamlar mısınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Birkaç kez söyledim; yine
ifade ediyorum: Biz, hiçbir zaman, Meclisin kapanmasından yana olmadık. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Belli oluyor... Belli oluyor...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Belli çevrelerin bu Meclisi kapattığı dönemlerde, Cumhuriyet Halk Partililer,
göğsünü gere gere mücadele etmiştir; ama, pek çok insan, kıyıda köşede
saklanmıştır değerli arkadaşlarım. Bunu da hepiniz biliyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, konumuza dönersek,
mesele şudur...
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
lütfen, son cümlenizi alayım; lütfen...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, mesele şu: Mesele
çok basittir değerli arkadaşlarım. Burada, bunca çoğunluğunuzla, Cumhuriyet
Halk Partisinin muhalefet yapmasına, yasalarla ilgili eleştiri getirmesine
tahammül edecek misiniz etmeyecek misiniz? Ölçü budur. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Sizin buraya getirdiğiniz
önerinin esası, biz muhalefet istemiyoruz, biz Meclis Genel Kurulunu by-pass
etmek istiyoruz demektir. Bunun anlamı budur; bunun başka hiçbir anlamı yoktur.
Hem bu önergeyi kabul edip hem de demokrasi şarkıları söylemek büyük
yanlışlıktır. Bu, hiçbirimize yakışmaz.
Ben, Adalet ve Kalkınma
Partisini demokrasiye davet ediyorum, hukuka davet ediyorum, Anayasaya saygıya
davet ediyorum ve Başbakan Yardımcımız Sayın Şahin'in de, dava açarken attığı
imzaya sahip çıkmaya devam etmesini diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Aynen sahip çıkıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyürek.
Sayın milletvekilleri...
EYÜP FATSA (Ordu)- Sayın
Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkanım, söz talebim var.
BAŞKAN - Hangi konuda?
EYÜP FATSA (Ordu) -
Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Sözcüsü kürsüde konuşurken...
BAŞKAN - Bir dakika,
mikrofonunuzu açtıracağım.
MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) -
Sayın Başkan, konuşmak için muhalefete kürsüden söz veriyorsunuz, Sayın Bakana
ve Sayın Başkanvekiline ise yerinden...
BAŞKAN - Sayın Özyol, bir
dakikanızı rica edeyim.
Evet, Sayın Fatsa,
buyurun.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Cumhuriyet Halk
Partisinin Sayın Sözcüsü, biraz önce temel yasa teklifimizi konuşurken, ifade
ederken, buna karşı oluş gerekçelerini ifade ederken, AK Parti Grubunun Türkiye
Büyük Millet Meclisini çalıştırmama gibi bir düşünceden hareket ettiğini ifade
etti.
BAŞKAN - Bu gerekçeyle mi
söz istiyorsunuz?
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet,
bu gerekçeyle söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Türkiye Büyük Millet Meclisi, gündemine hâkimdir...
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
kürsüye buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3. - AK
Parti Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
EYÜP FATSA (Ordu) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Cumhuriyet Halk
Partisinin Sayın Grup Başkanvekili, biraz önce, temel yasaya karşı oluş
gerekçelerini ifade ederken, AK Parti Grubunun Türkiye Büyük Millet Meclisini
çalıştırmama gibi bir düşünceden hareket ettiğini anlatmaya çalıştı ve
kendilerinin de demokrasiye sahip çıkarak Meclisi çalıştırma gibi, açık tutma
gibi bir misyon üstlendiklerini, bir fonksiyon üstlendiklerini ifade etti ve
rahmetli İnönü'ye atfedilen "bu Meclisi ben bile açık tutamam"
ifadesiyle, aba altından sopa gösterme gibi bir tehdit de Grubumuza savrulmuş
oldu.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)-
Ne alakası var!
EYÜP FATSA (Devamla)- Bu,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin, bu dönemde bu Mecliste ilk defa
kullandıkları bir söz değildir.
Şunu söylemek istiyorum:
Daha önce de, bu kürsüde, değişik gerekçelerle söz alan Cumhuriyet Halk
Partisine mensup sözcü arkadaşlarımız aynı ifadeleri kullanmışlardır. Ben,
üzülerek ifade ediyorum ki, bütün bunları dinlerken, seçilmiş bir milletvekili
olarak dehşete kapılıyorum; demek ki, Cumhuriyet Halk Partisinin bastırılmış
cüzünde, Meclisin bir şekilde kapatılmasını beklenti gibi bir düşünce vardır
diye düşünüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
OYA ARASLI (Ankara)- Ne
alakası var!
BAŞKAN - Sayın Fatsa....
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)-
Sözünü geri alsın!
EYÜP FATSA (Devamla)-
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Fatsa, bir
dakika efendim... Burada, hiçbir parti grubunun veya hiçbir milletvekilinin
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin kapatılmasıyla ilgili bir düşüncesi olamaz.
Bu, herhalde bir sürçülisan. Bunu sürçülisan olarak kabul ediyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından "Bravo Başkan" sesleri, alkışlar)
IV. -
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1. - Genel
Kurulun 16 Nisan 2003 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 36 ncı sırasında yer alan 112 sıra Sayılı
Kanun Tasarısının, bu kısmın 2 nci sırasına alınmasına ve tasarının, İçtüzüğün
91 inci maddesine göre; beş bölüm halinde görüşülmesine ve görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubu
önerisi (Devam)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 ve 91 inci maddelerine göre verilmiş
bulunan önerilerinin açık oylama şeklinde oylanmasına ilişkin bir önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
AKP Grup önerisinin
değişen İçtüzük 91 inci maddesindeki 3/5 çoğunluğun belirlenmesi için açık
oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz
Oyan |
Hüseyin
Ekmekçioğlu |
Muharrem
Eskiyapan |
|
İzmir |
Antalya |
Kayseri |
|
Halil
Tiryaki |
Muharrem
Toprak |
Ali Rıza
Gülçiçek |
|
Kırıkkale |
İzmir |
İstanbul |
|
Ufuk
Özkan |
Yılmaz
Kaya |
Atilla
Emek |
|
Manisa |
İzmir |
Antalya |
|
Mustafa
Özyürek |
Sefa
Sirmen |
Feridun
Baloğlu |
|
Mersin |
Kocaeli |
Antalya |
|
Kerim
Özkan |
Orhan
Ziya Diren |
Feramus
Şahin |
|
Burdur |
Tokat |
Tokat |
|
Selami
Yiğit |
Rasim
Çakır |
Feridun
Ayvazoğlu |
|
Kars |
Edirne |
Çorum |
|
Atilla
Kart |
Vedat
Melik |
Mevlüt
Coşkuner |
|
Konya |
Şanlıurfa |
Isparta |
|
Mehmet
Parlakyiğit |
Nejat
Gencan |
Muharrem
Doğan |
|
Kahramanmaraş |
Edirne |
Mardin |
|
Hüseyin
Özcan |
Nurettin
Sözen |
Muhsin
Koçyiğit |
|
Mersin |
Sıvas |
Diyarbakır |
|
|
Naci
Aslan |
|
|
|
Ağrı |
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, İçtüzüğün 19 uncu maddesinin son fıkrasında, bu tür önerilerin
oylanmasının Genel Kurulda işaret oyuyla yapılacağına ilişkin hüküm mevcuttur.
Ayrıca, İçtüzüğün 143
üncü maddesine göre, işaret oyuyla yapılacak oylamaların açıkoylama şeklinde
yapılması mümkün değildir.
Ayrıca, İçtüzüğün 91 inci
maddesine göre, bu önerinin üye tamsayısının beşte 3 çoğunluğuyla kabul
edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için 3 dakika süre
veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum...
ÖNDER SAV (Ankara) -
Sayın Başkan, nasıl yapacaksınız?! Okuduğunuz maddeye göre nasıl yapacaksınız
bunu?! Bu önerge kabul edilmeden nasıl yapacaksınız?! İşaretle oylamanın ne
şekilde yapılacağı belli, okuduğunuz maddelerde açık.
BAŞKAN - Sayın Sav,
burada yapacağımız oylama, sizin önerinizin oylanması noktasındaki husustur;
onu takdirlerinize sunuyorum.
ÖNDER SAV (Ankara) -
Oylamayı reddettiniz. Oylamaya tekrar geri dönüyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Oylanamaz dediniz Sayın Başkan.
ÖNDER SAV (Ankara) - İzin
verir misiniz Sayın Başkan; yerimden, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Sav,
elektronik cihazla yapılan oylamada sayı çıkıyor; sayı, elektronik oylamada
açıkça bellidir. Dolayısıyla, yapılacak olan hüküm de bellidir. Sizin, burada,
bunun açıkoylama şeklinde yapılması isteğiniz mümkün değildir; ama, sayıların
sizlere verilmesi mümkündür. O bakımdan, oylamayı, tek tek burada -beşte 3
çoğunluğu- benim sayıp yapmam mümkün değildir. Dolayısıyla, oylamayı elektronik
cihazla, İçtüzüğe uygun olarak yapıyorum.
Oylamayı başlatıyorum efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Oylamayı
başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlanıldı)
ÖNDER SAV (Ankara) -
Sayın Başkan, geçmeden başlatamazsınız oylamayı.
BAŞKAN - Hayır efendim.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, usul hakkında bir önerge varsa, bunu Meclis dinlemek zorunda.
BAŞKAN - Oylamayı
başlattım efendim.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, kurallara lütfen uyunuz.
BAŞKAN - Sayın Oyan,
oylamayı başlattım efendim; buyurun.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Başlatamazsınız efendim; usul hakkında bir söz talebi var.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, AK Partinin Grup önerisini oylatıyorum.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, yanlış yönetiyorsun.
BAŞKAN - Hayır efendim.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Yani, açıkoylamaya dahi izin vermiyorsunuz.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Yanlış yönetiyorsun, taraflı yönetiyorsun; böyle bir yönetim olmaz.
BAŞKAN - Hayır... Sayın
Oyan, lütfen efendim...
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisi işaret oyuyla
oylanmıştır. Önerinin kabulü için nitelikli çoğunluk arandığından, sonucu ilan
ediyorum.
Kullanılan oy sayısı : 356
Kabul : 352
Ret : 4
Bilgilerinize
sunulmuştur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
İş Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2 nci sıraya alınan,
Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile bu
konudaki kanun hükmündeki kararnameler ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.
2. - Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 8.6.1984
Tarihli ve 216 Sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Hükümlerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 24.1.1989
Tarihli ve 354 Sayılı Kültür Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 24.1.1989 Tarihli ve 355 Sayılı Turizm Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 17.3.1989 Tarihli ve
364 Sayılı 190, 354 ve 355 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 13.9.1989 Tarihli ve 379 Sayılı 190
ve 354 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname, 25.3.1990 Tarihli ve 411 Sayılı 190 ve 355 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname,
13.12.1991 Tarihli ve 468 Sayılı 190 ve 354 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/542, 1/51, 1/60, 1/122, 1/123, 1/126, 1/136,
1/160, 1/194) (S. Sayısı : 112) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporları, 112
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
biraz önce alınan karar gereğince, bu tasarı, İçtüzüğün 91 inci maddesi
kapsamında değerlendirilmiştir. Bu nedenle, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp, maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra, bölümler halinde
görüşülecek ve oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar
ve şahısları adına, Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu, Antalya Milletvekili
Osman Kaptan ve Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek'e aittir.
Sayın Şimşek, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının tümüyle ilgili, Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
bir dakika; kalan vaktinizi iade edeceğim.
Sayın milletvekilleri,
sayın milletvekili arkadaşlarım; lütfen, yerlerimize oturalım ve hatibi
dikkatle dinleyelim efendim.
Buyurun Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabiî, konuştuğumuz bu
yasa tasarısının, sanırım ki, Büyük Millet Meclisinin sayın vekilleri
tarafından çok ciddiye alınır bir hali yoktur. Neyi konuşuyoruz; kültürü. Neyi
konuşuyoruz; turizmi ve bunların evliliğini. Nasıl olsa oyladık, mesele bitti,
temel yasa olarak getirdik ve 5 bölüm içerisinde görüşeceğiz; ama, hiçbir şey
dinlemek gibi, cevaplamak gibi bir geleneği de değerlendirmeyeceğiz!.. Bu
anlayış hükümet tarafından da bu şekilde değerlendirilmiş.
Kültür ve Turizm
Bakanlıklarının birleştirilmesi olayını 12 Eylül sonrasında da
gerçekleştirdiler, bu yanlışlık o dönemde de yapıldı. Sosyal bir değer olan
kültür ve ticarî bir değer olan turizm tek çatı altında toplanıldı. Toplumumuz
da sayısız zararlarını yaşadı. Hatırlayacağınız gibi, söz konusu bakanlıklar,
1983 yılında, Birinci Özal Hükümeti tarafından birleştirildi. Farklı uzmanlık
alanlarından oluşan kadrolar, tek bir merkezî yapıda uyumlu çalışamadı. Turizm
hizmetlerinin yoğunluğu, kültür hizmetlerinin gölgelenmesine ve kültürün geri
planda kalmasına neden oldu. Önemli hiçbir proje uygulanmadı, kaynaklar heba
oldu ve büyük bir karmaşanın ardından, 1989 yılında, yine Turgut Özal'ın
başbakanlık yaptığı dönemde, bir kanun hükmünde kararnameyle, iki bakanlık yeniden
ayrıldı. Yani, Özal'ın "ben yaparsam olur" mantığıyla bile, bu iki
bakanlığın beraberliği altı yıl sürdü.
(1) 112 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Kültürün toplumsal bir
değer olması, bu iki bakanlığın birleştirilmesinin ne kadar büyük bir hata
olduğunu açıklamaya yeter. Kültür, bir toplumu diğerlerinden ayırt eden,
tarihsel gelişim süreci içinde yaratılan değerlerin toplamıdır; yani, bir ulusu
ulus yapan, ona sosyolojik kimlik tanıyan unsura "kültür" denilir.
Kültür; sanat, dil, örf,
âdet ve sosyal alışkanlıklardan oluşur. Bu kavramlar içerisinde yer alan sanat,
tüketilerek biriktirilen tek şeydir. Eğer bir toplum sanatı tüketiyorsa, o
toplum, gelişmeye, değişmeye ve dönüşmeye açıktır. Dil ise, kültürü yeni
nesillere taşıyan en önemli köprüdür. Özellikle yazı dili, başlıca ulusal
kültürel değerler olarak algılanmalıdır; çünkü, kırsal bir toplum olma
özelliğinden çıkıp, kentleşen, sanayileşen toplumun, aynı zamanda, kültürü de,
sözlü kültürden, yazılı kültüre dönüşür. Sanat gibi, dil gibi, toplumumuzun
hayat damarlarını, ticarî bir sektör olan turizme bağlamak, geri dönüşü mümkün
olmayan zararlara neden olur. Küreselleşen dünyamızda çözünüp yok olmak
istemeyen toplumların, kültürlerine sahip çıkmaları gerekir. Özellikle son
yıllarda ortaya çıkan hızlı kentleşme ve çarpık sanayileşmenin sonucu olarak,
kitle iletişim araçları, kültürel yaşamımızı kirletmiş, baskı altına almıştır.
Görsel ve işitsel medya, sosyal ve kültürel yapımızı büyük bir tahribata maruz
bırakıyor. Bu durum karşısında, bağımsız, yeterli bütçeye sahip bir bakanlık
tarafından yönetilmezse, kültürel yapımız çökecek, buna bağlı olan sosyal
bütünlüğümüz de büyük yara alıp, ortadan kalkacaktır.
Büyük Atatürk
"Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür" diyerek, bu ulusun temel
var olma güvencesi olan kültürün önemini yıllar önce ortaya koymuştu.
Atatürk'ün kültür anlayışının karşısına, 12 Eylül sonrası uygulanan anlayış
bugün bir kez daha tekrar karşımıza çıkarılıyor. Bakanlık sayısının azaltılması
bahanesiyle, maalesef, böyle "devleti küçülteceğiz" diye kültürden
başlayanların, kültürümüze ne kadar önem verdikleri, ayan beyan, bu tasarıyla
ortaya çıkmıştır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gelişmiş dünya devletleri arasında kültürle ilgili kamusal
yükümlülükleri turizme bağlayan herhangi bir devlet bulunmuyor. Çoğu devlette,
kültür bakanlıkları bağımsızdır. Bazı devletlerde ise, kültür, cumhuriyetimizin
ilk yıllarında, yani 1977 yılında bizde de kabul edildiği gibi, eğitim
bakanlıklarıyla birlikte düzenlenmiştir. Bunun örneğini Avrupa'da, İspanya'da
ve diğer Avrupa ülkelerinde de görebiliriz. Yani, eğitimle kültürü yan yana
düşünebilmek mümkün; fakat, bunun farklı örnekleri de var: Fransa'da Kültür ve
İletişim Bakanlığı beraber; Latin Amerika ülkelerinde Kültür ve Ekoloji
Bakanlıkları beraber bulunmakta. Bu uygulamanın bile, doğayla yaşamayı ve
kültürü bağdaştırmak gibi bir mantığı var. Uygarlık tarihine beşiklik etmiş
olan bu coğrafyayı yurt edinen Türkiye'nin böyle bir birleşmeyi gündeme alması,
her seferinde, her defasında kültürü, tarihi, hayatı dile getiren Yüce Meclise
ve hükümete yakışmıyor; esef verici bir durum olarak değerlendiriyorum.
Üstelik, gerek kurucuları
arasında bulunduğumuz Avrupa Konseyinin gerekse üye olmak istediğimiz Avrupa Birliğinin
tüm temel metinlerinde kültürün yaşamsal önemi defalarca belirtilmiştir.
Uluslararası Avrupa sözleşmelerinde yer alan, çeşitlilik içinde ortak bir
Avrupa kültürünü sürekli ve kalıcı kılmak için, tüm uluslar kendi kültürel
değerlerine gereken önemi vermelidir. Birleşmiş Milletler ve UNESCO'nun
anlaşmalarında, her ülkenin kendi kültür zenginliğini, bağımsız, özerk ve özel
kurumlar aracılığıyla geliştirip koruması öneriliyor. Aksi takdirde, Amerika
Birleşik Devletlerine bağımlı, küresel tek tip kültür dayatması altında
değerlerini yitiren, kişiliksiz toplumlar ortaya çıkar. Maalesef, bugün
Türkiye'nin maruz kaldığı tehlike de budur.
Kültür ve turizmi
birbirine bağlayan anlayışın temelinde, kültürü kendi halkı ve ulusu için
değil, sadece ve sadece turistler için bir gösteri kaynağı olarak gören düşünce
yatar. Selçuklunun medreselerini, Sinan'ın mimarîsini, İyonya'nın
tiyatrolarını, Yunus'un şiirlerini, Mevlana'nın semazenlerini, Dede Efendi'nin
musikîsini, turistlere eğlencelik olduğu ölçüde mi koruyacağız?
Anadolunun eşsiz
zenginlikleri ve kültürel mirasıyla ilgili konular, beton yığını otellerde,
büyük şirketlerin gezi turlarıyla bir arada mı karara bağlanacak?
Bu anlayış, turizm
konusunda da yaşanan düzeysizliği artıracak, kültürümüzü yozlaştıracak,
Anadoludaki kimi geleneklerin ve önemli ritüellerin "turistik
animasyon" adı altında düzeysizce çarpıtılmasına ve değerlerimizi
yitirmemize neden olacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu genel değerlendirmenin ardından, iki bakanlığın birleştirilmesiyle
ilgili somut çekincelerimizi de ifade etmek istiyorum.
SİT alanlarındaki turizm
yapılanmasına getirilen korumacı önlemleri biliyorsunuz. Birtakım çevrelerin
iştahını kabartan SİT alanlarına tabi yapıların ve alanların devlet
kontrolünden çıkarılması söz konusu olacak; çünkü, AKP'nin acil eylem planında,
kültürle ilgili tek bir düzenleme olmamasına rağmen, turizme yönelik maddeler,
SİT alanlarının talan edileceği kuşkusunu yaratıyor. Acil eylem planının
“ekonomik dönüşüm programı" bölümünde, turizmle ilgili olarak 70 ve 71
inci maddede, son derece şaibeli uygulamalardan bahsediliyor.
Acil eylem planında,
hükümet, oluşturacağı turizm kentlerinde özel hukuk statüsü yaratacağını ve
mevzuata istisnalar getireceğini ilan etmişti. Bu istisnalar arasında,
yabancılara satışın bile mümkün olacağı açıkça ifade edildi. Yabancıya satış
olarak acil eylem planınızda yazdığınız satışın kapsamı nedir?
Ayrıca, acil eylem
planında, 12 Eylül’ün parlamentosuz döneminden kalma Turizmi Teşvik Kanununun
tekrar uygulanacağını belirttiniz.
Şimdi hükümete soruyorum:
Bu getirilecek istisnaî düzenlemelerle, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu ve İmar Kanunu delik deşik mi edilecek? SİT alanları başta olmak üzere,
tarihî ve doğal önemi olan yerler ve yapılar, bazı çevrelere mi sunulacak? SİT
alanları, bildiğiniz gibi, Kültür Bakanlığına bağlı koruma kurullarında alınan
kararlarla ilan ediliyor. Bu sayede getirilen imar kısıtlamaları, Turizm
Bakanlığı emriyle verilen ayrıcalıklı imar izinlerine karşı tek güvencedir. SİT
uygulamaları sayesinde, Turizmi Teşvik Kanunuyla kamusal alanın yağmalanması
önlenmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlıklarının birleşmesiyle, çok daha önceden
yapılmış bir talan etme planına, korkarım ki, zemin hazırlanmakta.
Acil eylem planında yer alan,
bor madenlerinin işletilmesi gibi, verginin tabana yayılması gibi önemli
açıklamalar, vaatlerden ileri gitmedi, gidemedi. Ayrıca, demiryolları ve deniz
ulaşımıyla ilgili tüm vaatlere karşın, tek somut adım atılmadı. Bilakis,
vaatlerin tam tersine, halktan yana olmayan uygulamalar gerçekleştirildi.
Fakat, belirli müteahhitlerin bayram ettiği 15 000 kilometrelik duble yol gibi
konularda derhal uygulamaya geçildi ve ayrıca, bunu da buradan belirteyim:
Türkiye'nin en büyük otobüs taşımacılığı şirketinin sahibi diyor ki
"demiryolu ile karayolu arasındaki taşıma farkı 1'e 5'tir." Yani,
bizim, hâlâ demiryollarına değil de karayollarına yatırım yaparak, bu ülkeyi
buradan öteye götürebilmemiz mümkün değil.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yani, altı ay içerisinde, hükümet olarak, halkımıza yararı
dokunabilecek projeleri uygulamamak ve halkımızı mağdur eden bütün planlarınızı
uygulamak gibi bir alışkanlık edindiniz; ama, seçim alanlarında böyle
söylemiyordunuz. Çünkü, bu tip konularda ne halkın tepkisine ne Sayın
Cumhurbaşkanının yetkisine aldırdığınız var. Meclis aritmetiğine güvenip
bildiğinizi okuyor, toplumun yaşadığı sıkıntılara kulak tıkıyorsunuz. Bu
tasarıyı mutlaka ve mutlaka geri çekmelisiniz. Tam yeri gelmişken, Sayın
Süleyman Demirel'in kulaklarını çınlatayım: "Keser döner, sap döner; gün
gelir, hesap döner." Ona göre hareket etmek gerek.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu kanunla ortaya çıkacak sorunlar, anlattıklarımla sınırlı
değil. Bakanlıkların birleştirilmesi için 20 trilyon lira kadar ek bir maliyet
getirilecek. Kaynak yaratacağız diye ek vergiler getiren, halkımızın ilacından,
çalışanın ve emeklinin maaşından kısıntıya giden hükümet, bu konuyu allahaşkına
hiç mi düşünmedi?! 20 trilyonluk ek maliyete karşın, yine de iki bakanlığın birleştirilmesiyle
bir tasarruf düşünülüyor; fakat, siyaseten kendimizden farklı düşünen kimi
bürokratları ve memurları tek çatı altında daha kolay tasfiye edebilmek için,
tasarruf gibi konuları sadece bahane ederek bu iki bakanlığı
birleştiriyorsunuz. Bugün öğleyin saat 13.00'te Kültür Bakanlığının önünde 800
arkadaşımız protestodaydı; polisler dağıttı. Sayın Başbakan Yardımcım
"kamuda çalışanları mağdur etmeyeceğiz" diyor; yani, bunlar merihten
mi, aydan mı geldi?! 57 nci hükümet döneminde Başbakanlık izniyle bu arkadaşlar
orada çalışıyor.
Kültür Bakanlığının 17
000 personeli var. Bugüne kadar, hemen hemen -aldığım rakamlara göre- 1 000
kişi işten çıkarılmış. Ne acıdır ki, hamile bir arkadaşımız "yakın
ildir" diye Sinop'a tayin edilmiş. Halkın yanında olmak, çalışanı, kamuda
çalışanları mağdur etmemek anlayışı buysa, bu anlayışa kimler katılır, kimler
katılmaz; sayın milletvekillerinin takdirine sunuyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ayrıca, birleştirilecek olan bakanlıkların bütçesi ortada.
Kültür Bakanlığının 349 trilyon 327 milyarlık bütçesi var, Turizm Bakanlığının
186 trilyon 130 milyarlık bütçesi var. Bu bütçenin binde 1'inden biraz fazlası
-yani genelde- turizme ayrılmış. Bu kadar yetersiz kaynaklarla, turizmle
kültürü birleştireceğimize, bu iki bakanlığın kısıtlı bütçelerini
güçlendirerek, bu sayede ülkemizin etkin tanıtımını yapıp, kültürüne ve
turizmine sahip çıkmak gerekirdi. Hükümetse, merkezî yapıda bu iki bakanlığı
birleştirip, halihazırdaki yetersiz olan imkânları iyice kuşa çevirecek. Çünkü,
yarımşar porsiyonluk malzemelerden iki porsiyonluk yemek çıkmaz. Böyle bir
durumda, elinizdeki yarım porsiyonluk malzemeden de olursunuz, kimse de bu
sofradan tok kalkmaz. Yani, anlayacağınız ve anlayacağımız dille söyleyeyim;
iki cami arasında binamaz kalınır; ne turizme katkı sunulur ne kültüre katkı
sunulur.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; tasarının 32 nci maddesine göre, uzman ve uzman yardımcısı
statüsünde istihdam edilecek personelin yazılı sınavdan sonra sözlü sınava,
yani mülakata alınacak olması da, kadrolaşma iddialarını bence biraz haklı
çıkarıyor.
Bakanlıklar birleşirse
görevi son bulacak personelin durumu da 3046 sayılı Yasayla çelişiyor. 3046
sayılı Kanun değiştirilmeden böyle bir hükmün getirilmesi de -hukukçu
arkadaşlarımız daha iyi bilecektir- Anayasaya aykırıdır. Çünkü, 3046 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesine göre, bakanlıkların ve bağlı kuruluşların
kuruluş kanunlarında yapılacak düzenlemeler nedeniyle kadro ve unvanı
değişikliğe uğrayan görevlilerin eski kadrolarına ait aylık, ekgösterge ve her
türlü tazminat hakları, yeni görevlerinde kaldıkları sürece şahıslara bağlı
olarak devam eder; yani, çalıştıkları kurum ya da kadrosu, yapısal olarak
değişen personel, eski özlük haklarına sahip olmaya devam eder.
Tasarının geçici 2 nci
maddesi, 3046 sayılı Yasayı hiçe sayıyor. Zira, geçici 2 nci maddenin son
cümlesi kısaca şöyle: Söz konusu personelin atandıkları yeni kadroların aylık,
ekgösterge ile zam ve tazminat toplamı eski görevlerindeyken almakta oldukları
miktarların toplamından az ise, aradaki fark giderilinceye kadar tazminat
olarak verilir. Yani, kadroların şahsa bağlı olarak devamından bahsetmiyor. Bu
durumda, sadece eski görevdeyken alınan maaş ve diğer haklar dondurularak esas
alınacak, aradaki fark tazminat olarak ödenecek; oysa, eski göreve bağlı
terfilerden doğacak ücret artışları gibi konular, şahsa bağlı kadrolarda 3046
sayılı Kanunun düzenlediği gibi korunmalıydı.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bunlar görünürdeki sorunlar. Zaman içerisinde yaşanacak, şimdiden
öngörülebilen yanlışlıklara ne demeli... Paha biçilmez elyazmaları içeren
kütüphanelerin, eşsiz arkeolojik hazineleri barındıran müzelerin durumu ne
olacak? Birtakım siyasî sebeplerle dayatılmak istenen bu birleştirme, yılların
çalışması ve deneyimiyle ulusal kültüre hizmet eden kimi akademisyenleri,
uzmanları yerinden edecek; bu, çok açık. Bu arkadaşlarımızın daha verimli
çalıştırılması, meslekiçi eğitimlerinin artırılması gerek. Oysa, yerlerine ehil
olmayan kişilerin gelmesi olasılığı yüksek. Daha önceki atamalarınızdan
bildiğimiz için, parantez içerisinde bunu ifade ediyorum.
Müzelerin ve Kültür
Bakanlığına bağlı kütüphanelerin yönetiminde, ileride yerel yönetimlerin söz
sahibi yapılmak istendiği söyleniyor. Bu anlayış, kapalı toplum yaratır. Ulusal
kültür, merkezî planlı yönetim yerine, mahallî politikacıların oyuncağı haline
getirilir. Evet, bunu daha önce yaşadık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Bakın, Ankara'nın amblemi
olan Hitit Güneşini reddeden, "tükürürüm böyle sanata" diyerek yontu
sanatına hakaret eden yerel yöneticileri hep beraber tanıdık ve unutmadık da.
Özellikle, müzeler, Devlet Opera ve Balesi, Telif Hakları ve Sinema Genel
Müdürlüğü gibi kurumlar, bu söylentiler karşısında güvencede olabilecek mi;
kuşkuluyum; çünkü, toplumun bunca sorununa çare yolları aramak varken,
gereksiz, hatta zararlı ve siyasî bir icraatla karşı karşıyayız.
Bu iki bakanlığın
birleştirilmesi talebi, toplumun hangi kesiminden, hangi yurttaş
inisiyatifinden geldi; tasarıya "kabul" oyu vermeden, bunu yanıtlamak
gerekiyor. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi olarak değil, burada bakan koltuğunda
oturan beyefendilerin daha önce bulunmuş olduğu partilerdeki kültür bakanları
ve farklı partilere ait kültür eski
bakanları, dün, Kültür Bakanlığında bir toplantı yaptı; yani, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, burada sadece bu derdi anlatmıyoruz; bilgi, birikim ve tecrübe
sahibi olan bakanların "bunların birleşmemesi gerekir" diye basında bir
bildirgesi var
Ayrıca, 1983-1989
arasında, bu, yaşanmış; basından okuyoruz; sayın bakanların bazıları "ben,
Özal'ım" diyor; bazıları "hayır, ben Özal'ım"diyor.
Pekala, sizden
birilerinin Özal olduğunu düşünüyoruz, yeni Özal; ama, 1983-1989 arasında,
rahmetli Özal "ben yaptım"mantığıyla bile bunu başaramamış.
Sonuç olarak; devleti
küçültüp, kültürü yok sayarak, Türkiye'ye ve kurumlara zarar veriyoruz. Bunu
yapmamak gerektiğini düşünüyorum. Sadece -61-65 yaş meselesinde de söyledim-
kadrolaşma yapma adına, böyle bir uygulama, Türkiye'nin kültür dünyasına, sanat
dünyasına büyük zararlar verir.
Ayrıca, turizm
sektöründen de büyük şikâyetler var; yani, bu evliliğe karşılar. Turizm
sektörü, dile getirip diyemiyor ki: "Hayır, bunları birleştirmeyin."
Yani, sivil inisiyatif ve
derneklere danışmadan, onlarla görüşmeden böyle bir uygulamayı yapmanın
zararlarını yarınki günlerde göreceğiz; yanlış hesap Bağdat'tan dönmeyecek,
Türkiye zarar görecek.
Bir şeyle bitiriyorum
Sayın Başkanım. Sayın Bakanım ifade buyurdu ki, İsmet İnönü, Sayın İkinci Genel
Başkanım, Millî Şef, şöyle söylemiş:" Ben bile, bu Meclisi açık
tutamam." Böyle dememiş Sayın Başkan; rahmetli Adnan Menderes'e "ben
bile seni kurtaramam"demiş.
Hep beraber, amacımız,
Türkiye Cumhuriyetini daha iyi günlere taşımak ve daha güzel günlerde yaşatmak.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.
Sayın Bayraktar, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve
Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının geneli
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, şahsım ve Grubum adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Turizm Haftasının
kutlandığı bugünlerde, bu kadar önemli iki bakanlığın teşkilat yapısıyla ilgili
kanun düzenlemesinin güzel bir isabet olduğu kanaatiyle, bu kanun tasarısıyla
ilgili genel gerekçeleri özetlemeye, kanun tasarısının maddelerinin detayına
girmeden bazı bilgileri sizlere sunmaya çalışacağım.
Türkiye'de, her konuda
verimsizliğin ana sebebinin israf olduğunu hep dile getiriyoruz. Bu israfın
birinci derecede tetikleyici unsuru, insan kaynaklarının, geriye dönüşü olmayan
zaman ve nakit akışındaki israf olduğunu bilerek -aslında, Anayasanın elverdiği
ölçüler çerçevesinde, İçtüzük maddelerinin de burada tartışılarak, konuşularak
karara bağlanan şekliyle- zamanın da fazla israf edilmeden, maddeler halinde
geneli üzerinde konuşma şansını bulmak, aslında, bir yerde, konunun önemini bir
kere daha bizlere hatırlatma açısından önem arz ediyor.
Çalışmalarımızın ana
hedefi insandır. Programlarımızın ve organizasyonlarımızın ana hedefi, yine,
insanlarımızın maddî ve manevî mutluluğa ulaşmasıdır. Kültür ve Turizm
Bakanlıklarımızın faaliyetleri de, ülkemizin tarihî, coğrafî, sanatsal ve
kültürel zenginliklerimizin, halkın mutluluğuna yönelik faaliyetlere kapı
açmasına vesiledir. Kültür ve turizm, sadece ülke içindeki dinamikleri değil,
ulusal ve uluslararası boyutlarda hareket ve sirkülasyonları tetikleyen,
barışa, kaynaşmaya, dayanışmaya, sevgiye ve hoşgörüye açılan kapının birer
örnekleridir.
Türkiye'de, özellikle son
yıllarda, genişlemiş ve hantal bir yapıya bürünmüş olan kamu yönetiminin gözden
geçirilmesinin ve reforma tabi tutulmasının kaçınılmaz bir ihtiyaç haline
geldiğini, 3 Kasım seçimleri öncesi, muhalefet partisi de, iktidar partisi de,
Adalet ve Kalkınma Partisi de halkın önünde sürekli olarak söylemişlerdir. En
büyük sıkıntımızın, güven kaynağının ortadan kaybolduğu ve devletin milletine,
milletin devletine güvenmediği, karşılıklı kargaşanın yaşandığı ortamlarda...
Geçmiş tarihlerde büyüklerimizden duyduğumuz, benim küçük yaşta babaannemden
duyduğum, hiçbir zaman unutmadığım ve zaman zaman gençlere hatırlattığım şu
sözleri, burada, tekrarlamak istiyorum. Devletin baba şefkatiyle milletine,
milletin de babalık makamıyla devletine hürmet etmesi noktasında "Allah,
devlet babaya zeval vermesin" anlayışı hâkimdi; ama, aradan geçen süreç
içerisinde... Hükümetler, devletin tamamını teşkil etmezler; Parlamento,
Cumhurbaşkanlığı makamı, diğer kurumlar ve hükümet, devletin tüm yapısını oluşturur.
Aslında, yıpranmaya vesile olan en önemli kurum, icra makamı olan hükümettir.
Halkımız, hükümetlerin, iktidarların yapmış olduğu hizmet ve faaliyetlerden
memnun olmadığı için, hem devlet kurumu hem hükümet hem de siyasî partiler
-muhalefet dahil olmak üzere- öyle yıprandılar öyle yıprandılar ki, halkın ne
yapacağı hususunda arayışlarda, işte 3 Kasım seçimleri öncesinde, güven
ortamının yeniden sağlanacağı vaatleriyle seçim çalışmalarına girdik. Adalet ve
Kalkınma Partisi de, seçim öncesi beyannameleriyle, gerek 58 inci hükümetin
gerek 59 uncu hükümetin acil eylem planlarında da görüldüğü gibi, devletin
güvenilirliğini sağlayabilmesi, hantal yapısının küçültülebilmesi ve israfın
önlenebilmesi hususunda atmış olduğu adımları, kararlılıkla devam ettireceği
hususunu dile getiriyorlardı. Nitekim, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün
belirttiği gibi, burada, aslında, kadro ve partizanlık yapılacağı izlenimi
olmadığını, küçültmenin kültürden başlandığı gibi bir konunun da yanlış
olduğunu vurgulamak istiyorum. Küçülme, ilk etapta, 58 inci hükümet göreve
gelir gelmez -hep tartışılan, ama, yapılamayan- 38 bakanlıktan oluşan Türkiye
Cumhuriyeti hükümetinin 24 bakanlığa düşürülmesi suretiyle başlamıştır.
Aslında, sadece kültür önemli değildir, bütün bakanlıklar, bütün kurumlar, hepsi
önemlidir; eğer, küçülmesi gerekiyorsa, sırası geldikçe, bir bir, hepsini
küçültmek gerekir. İşte, bunlar yapılmaktadır. Bu bakımdan, kamu kurumlarındaki
verimsizlik ve israf, bu kurumlara güveni sarsmıştır. Uzun vadeli strateji ve
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında da belirtildiği üzere, kamu
kuruluşlarının amaçlarında, görevlerin bölüşümünde, teşkilat yapısında,
kaynaklarında ve bunların kullanılış biçimlerinde yaşanan aksaklık ve
eksikliklerin giderilmesinin amaçlandığı bu çalışma... Devlet teşkilatında
karşılaşılan temel sorunlar, hantal yapılar ve bürokrasinin, kamusal
faaliyetlerin etkinliğini ve sosyal kalitesini düşürmesi, kamu harcamalarında
verimsizliğe yol açması ve kamu hizmetlerinde yavaşlama, nitelik kaybı olarak
ortaya çıkmaktadır; bütün bu sorunlar, birbirleriyle bağlantılıdır. Söz konusu
aksaklıklar, devlet teşkilatının genel sorunları olduğu gibi, Kültür ve Turizm
Bakanlığında da, bugün, aynı sorunlarla karşı karşıya kaldığımızı görmekteyiz.
Bu sorunların ortadan kaldırılması amacıyla tasarlanan çözüm ise, benzer ya da
yakın faaliyetler içinde bulunan bakanlıkların ve hatta bakanlık birimlerinin
birleştirilmesi, teşkilatın organik yapısında küçülmeye gidilmesi, buna paralel
olarak, personel sayısının azaltılması bunların sonucunda, kamunun, personel,
demirbaş ve benzeri harcamalarında tasarrufa gidilmesi şeklinde bir zincirleme
etkileşimin harekete geçirilmesi olarak formüle edilmektedir.
Kamusal organizmalarda
yılların birikimi olarak ortaya çıkan rahatsızlıkların, ulusal çapta yaşanmakta
olan ekonomik sıkıntıların aşılabilmesi ve bir daha yaşanmaması açısından da,
devletin yeniden yapılanmasını zorunlu kılmaktadır. Ülkemizin uzun yıllar
mahrum kaldığı siyasî istikrarın sağlandığı bu dönem, söz konusu yeniden
yapılanmanın gerçekleştirilebilmesi için tarihî bir fırsat sunmaktadır.
Mevcut durumda merkez ve
taşra dahil olmak üzere, Kültür Bakanlığının 17 700, Turizm Bakanlığının 2 000
olmak üzere toplam 19 700 kadrosunun bulunduğu; tasarıyla 3 200 kişilik bir
kadrodan vazgeçilebileceği; ama, mevcut kadroların da değerlendirileceği
konuşulmakta.
Tüm dünyada, kültür ve
turizm konularının, birleşik yapılarda yer aldığı gözükmekte; örneğin, kültür
ve turizm varlıklarını birleştirerek pazarlayan İtalya ve İspanya gibi
ülkelerde, bu varlıkların turizm ürünü olarak yeniden ortaya çıkarılması ve
pazarlanmasında çok daha başarılı olunduğu, bu ürünlerin adeta bir marka olarak
tescil edildiği ortadadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1983 yılında birleşerek hizmete başlayan Kültür ve Turizm
Bakanlığı, 9 yıl sonra, 5 kez kanun hükmünde kararname değişiklikleriyle
yeniden ayrışmış ve 1989'dan bu yana da, tekrar 5 kez, kararnamelerle yeni
ilaveler yapılma ihtiyacı, zorunluluğu hâsıl olmuştur. Bu bakanlıkların yeniden
parçalanarak kurulduğu, şimdi ise bu parçalanmaların kaynaştırılarak,
birleştirileceği amaçlanmaktadır. Zaman zaman dağılan ailelerin toparlanması
gibi, bu da, bir aile hüviyetiyle birlikte, sinerji doğacağının müjdesi olarak
çalışma yapıldığını; kamu yönetimi yeniden yapılandırma projesinin bir parçası
olan Kültür ve Turizm Bakanlıklarının birleştirilmesinin, sadece iki bakanlığın
birleştirilmesi şeklinde görülmemesi gerektiği; bu çalışmaları, Başbakanlığa
bağlı çok sayıda birimce gerçekleştirilen görevlerin, ilgili bakanlıklara, merkezdeki
yetkilerin yerel yönetimlere devredilmesini öngören yeni yasaların takip
edeceğini, kültür varlıkları ve turizm ürün potansiyeli çok yüksek ve zengin
bir ülke olan Türkiye'de, Kültür ve Turizm Bakanlıklarının birleşmesiyle,
kültür ve turizm konularında ortak bir bakış açısının yakalanacağını, yepyeni
bir sinerjinin doğacağını; bu birleşmenin, kamu yönetiminde tasarrufa
gidilmesinin yanında, çok önemli bir başlangıç olarak da görülmesi gerektiğini
belirtmekte fayda vardır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bu kanun tasarısında, 1 inci maddede, amaç "kültürel
değerleri yaşatmak, geliştirmek, yaymak, tanıtmak değerlendirmek ve
benimsetmek, tarihî ve kültürel varlıkların tahribini ve yok edilmesini
önlemek, yurdun turizme elverişli bütün imkânlarını ülke ekonomisine olumlu
katkı sağlayacak şekilde değerlendirmek, turizmin geliştirilmesi, pazarlanması,
teşvik ve desteklenmesi için gerekli önlemleri almak, kültür ve turizm
konularıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını yönlendirmek ve bu kuruluşlarla
işbirliğinde bulunmak, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve özel
sektör ile iletişimi geliştirmek ve işbirliği yapmak üzere Kültür ve Turizm
Bakanlığının kurulmasına, teşkilat ve görevlerine ilişkin esasları
düzenlemektir" olarak belirtilmiştir. Artık, her şeyin devlet tarafından
ve bakanlık tarafından yapılmasının uygun olmadığını, yeterli olmadığını
hepimiz biliyoruz. Bütün dünyada ve Türkiye'de, artık, özel kesim ve şahıslar
bile bu konulardaki hassasiyeti ortaya koydukları zaman, neler ortaya çıktığını
görmekteyiz.
2 nci maddede, Kültür ve
Turizm Bakanlıklarını birlikte mütalaa etmek suretiyle, görevleri şu şekilde
belirtilmektedir:
"a) Millî, manevî,
tarihî, kültürel ve turistik değerleri araştırmak, geliştirmek, korumak,
yaşatmak, değerlendirmek, yaymak, tanıtmak, benimsetmek ve bu suretle millî
bütünlüğün güçlenmesine ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunmak,
b) Kültür ve turizm
konuları ile ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını yönlendirmek, bu kuruluşlarla
işbirliğinde bulunmak, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve özel
sektörle iletişimi geliştirmek ve işbirliği yapmak,
c) Tarihî ve kültürel
varlıkları korumak,
d) Turizmi, millî
ekonominin verimli bir sektörü haline getirmek için yurdun turizme elverişli
bütün imkânlarını değerlendirmek, geliştirmek ve pazarlamak" Yani, deniz,
dağ, yayla, tarihî zenginlikler; inanç turizmi, vesaire; bütün potansiyeller.
"e) Kültür ve turizm
alanlarında her türlü yatırım, iletişim ve gelişim potansiyellerini
yönlendirmek,
f) Kültür ve turizm
yatırımları ile ilgili taşınmazları temin etmek, gerektiğinde kamulaştırmak,
bunların etüt, proje ve inşaatını yapmak, yaptırmak,
g) Türkiye'nin turistik
varlıklarını her alanda tanıtıcı faaliyetler ile her türlü imkân ve araçlardan
faydalanarak, kültür ve turizmle ilgili tanıtma hizmetlerini yürütmek,
h) Kanunlarla verilen
diğer görevleri yapmak."
Diğer maddeler, teşkilat
kurulum çalışmaları, denetim çalışmaları ve diğer organizasyonlarla ilgilidir;
maddelere geçildiğinde bunlarla ilgili görüşme yapılacaktır.
Tasarıyla getirilen
yeniden yapılanmanın özeti şudur: Kültür Bakanlığının, daha önce tek çatı
altında toplanmış olan Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Kültür
Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü "Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğü" olarak birleştirilmiştir.
Kültür Bakanlığının,
Kütüphaneler Genel Müdürlüğü ile Yayımlar Dairesi Başkanlığı "Kütüphaneler
ve Yayımlar Genel Müdürlüğü" çatısı altında birleştirilmiştir.
Turizm Bakanlığının,
Turizm Eğitimi Genel Müdürlüğü ile Kültür Bakanlığının Halk Kütüphaneleri
Araştırma Geliştirme Genel Müdürlüğü ve Eğitim Daire Başkanlığı birleştirilerek
"Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü" adı altında toplanmıştır.
Kültür Bakanlığının geri kalan tüm ana hizmet birimleri aynı şekliyle kalmıştır.
Turizm Bakanlığının,
İşletmeler Genel Müdürlüğü ve Yatırımlar Genel Müdürlüğü birimleri ile Kültür
Bakanlığının, Kültür Merkezleri Daire Başkanlığı "Yatırım ve İşletmeler
Genel Müdürlüğü" olarak birleştirilmiş, her iki bakanlığın dış ilişkiler birimleri
"Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı" adı
altında birleştirilmektedir. Her iki bakanlığın denetim ve yardımcı hizmet
birimleri de birleştirilmektedir.
Dünyada, kültür ve turizm
örgütlerinin durumuna şöyle bir göz atacak olursak; bu konuda faaliyet gösteren
kültür bakanlığı, ülkeler itibariyle, İsveç, Norveç, Portekiz ve
Yunanistan'dadır. Genel olarak eğilim, kültür bakanlığının ilişkili bulunduğu
diğer sektörlerle aynı çatı altında toplanmak yönündedir. Bu eğilimlerden biri,
kültür bakanlığı, turizm ve iletişim alanlarıyla birleşmek; diğer eğilim ise,
eğitim ve bilim çatısı altında toplanmaktır. Turizm bakanlığı ise, ya ekonomi
ya da kültür bakanlığı çatısı altında yer almaktadır. Turizm, daha ziyade,
müsteşarlık olarak örgütlenmekte ve çoğunlukla yerel birimler eliyle
yürütülmektedir. Örneğin, İspanya'da, Eğitim ve Kültür, Spor Bakanlığı yanında,
ekonomi; Fransa'da, Kültür ve İletişim Bakanlığı yanında, İmar, Ulaşım ve Konut
Bakanlığına bağlı Turizm Müsteşarlığı bulunmaktadır. Belçika'da, Başbakanlığa
bağlı Bilim, Teknik ve Kültür İşleri Federal Hizmetleri ve bölgesel düzeyde
turizm birimleri bulunmaktadır. Kore, Endonezya, Hindistan gibi ülkeler ile
Amerika'da bazı eyaletlerde, kültür ve turizm bakanlığı ya da departman olarak
faaliyetler yürütülmektedir. İngiltere'de, Kültür, Medya ve Spor Bakanlığına
bağlı turizm otoritesi; İrlanda'da ise, Turizm, Spor ve Sanat Bakanlığı
bulunmaktadır.
Özet olarak,
Avusturya'da, Eğitim, Bilim ve Kültür Bakanlığı; Almanya'da, Kültür ve Medya
Bakanlığı; Hollanda'da, Eğitim, Kültür, Bilim Bakanlığı ile merkezî düzeyde
Hollanda Turizm Kurulu; Belçika'da, Başbakanlığa bağlı Bilim, Teknik ve
Kültürel İşler Federal Hizmetlerine bağlı bölgesel turizm otoritesi; Fransa'da,
İmar, Ulaşım ve Konut Bakanlığı içerisinde Turizm Müsteşarlığı ve Kültür ve
İletişim Bakanlığı; Danimarka'da, Kültür Bakanlığı; İtalya'da, Kültürel
Varlıklar ve Etkinlikler Bakanlığı;
İngiltere'de, Kültür, Medya ve Spor Bakanlığına bağlı turizm otoritesi;
İrlanda'da, Turizm, Spor ve Sanat Bakanlığı; Lüksemburg'da, Kültür, Yüksek
Öğretim ve Araştırma Bakanlığı, Orta Sınıflar Tarım ve Konut Bakanlığına bağlı
Ulusal Turist Ofisi; İspanya'da Eğitim, Kültür ve Spor Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı içerisinde Ticaret ve Turizm Müsteşarlığı; Amerika'da ve Luisiana'da,
Kültür, Rekreasyon ve Turizm Departmanı olarak faaliyetlerini sürdürdüklerini
görmekteyiz.
Turizm ve Kültür
Bakanlıklarının birleştirilmesinde doğacak sinerji nasıl olacak; tüm kültür
alanları, tabiî ki, turizm fırsatı sunmaz; ancak, Kültür ve Turizm
Bakanlıklarının faaliyet alanları büyük oranda kesişmektedir. Her iki sektörün
duyarlılıkları, planlama ve işletme kararları, bu iki sektörün birleşmesinin
üreteceği sinerjiden büyük oranda faydalanacaklardır. Ancak, bunun için, turizm
olgusunun algılanışı ve yeni vizyonuna ilişkin yeni bir bakış açısı da
gerekmektedir.
Turizmi, kıyı
alanlarında, izole edilmiş otellerde geçirilen dinlenme ve eğlence süresi
olarak ele alan yaklaşım, kitlesel taleple karşılaşan Türk turizminin bulduğu
ilk çözümdü. Bugün, doğa, ekoloji, tarih, kültür gibi farklı turizm türlerinin
ciddî talep bulduğu bir turizm pazarı vardır. Kültür, kalite, otantiklik ve
ülkenin ayırt edici değerleri, alanını koruyup geliştirmek gibi bir misyona
sahiptir. Sahip olduğumuz kültürel varlıklar ve değerler, aynı zamanda birer
turizm ürünü olarak da bir değere sahiptirler. Film, müzik, folklor, geleneksel
ürünler, olaylar ve gösterilerin organizasyonu gibi etkinlikler, kültürel alana
ait olduğu kadar, ülkenin imajı ve pazarlanmasının temel unsurlarını da
oluşturmaktadır.
Kültür ve turizmin,
ulusal ve uluslararası tanışmalara, kaynaşmalara, dayanışmalara, sevgi, saygı,
dostluk ve barışa katkı sağlayan en önemli unsurlar olduğu aşikârdır. Tarih
boyu, ecdadımız, bu noktalarda ciddî sınavlar vererek, bütün dünyaya örnekler
sunmuşlardır. Bugün, kültür ve turizm faaliyetleri, devlet eliyle organize
edildiği gibi, birçok başarılı özel sektör eliyle de, ticarî ve sosyal
zeminlerde yürütülebilmektedir.
Bir turizm
destinasyonunun markalaşması, imajı ve kimliği kültür üzerinde yükselmektedir.
İç ve dış turizm hareketleri arttıkça da, kaynakları korumak, kaçınılmaz tek
strateji olmak durumundadır. Korumanın, yasaklamak veyahut yasakçı anlayışın
sürdürülmesiyle değil, değerlerimizin, maksadına uygun ve meşru ölçülerde
kullanılmasıyla mümkün olduğunu yaşıyor ve görüyoruz. Yasakçı mantıkla SİT
alanlarının, tarihî değerlerin ve eserlerin nasıl talan edildiğini yaşayan bir
kardeşiniz olarak bunu söylüyorum.
Maili inhidam kararı alınan 480 tarihî eserin yıkılamadığı, organize
edilemediği, kullanılamadığı, devredilemediği bir Beyoğlu'nda -bütün binaların
terk edileceği, yakılacağı, yıkılacağı günü bekleyerek- tenkit ve eleştirileri
bekliyorduk. Böyle dönemlerden kurtulmak için, kullanım ve koruma dengesini iyi
sağlamak gerekir.
Bu yönüyle, turizmin,
kültür sektörü için ciddî bir kaynak oluşturma potansiyeline sahip olduğunu ve
bunun da, kültürel altyapıların korunup, geliştirilebilmesi imkânını
sağlayacağını ifade etmek istiyorum. Nitekim, turizm gelirlerinin yüksek olduğu
ülkelerde, kültürel varlıkların ve merkezlerin hassasiyetle korunduğu da bir
gerçektir. Dikkat edin, tekrar ediyorum; turizm gelirleri -ki, Türkiye'nin
potansiyeli buna müsaittir- Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinasyonu içerisinde
algılandığı sürece, bu gelirler yükseldiği oranda, o ülkelerde olduğu gibi,
Türkiye'de de, Kültür varlıklarının ve merkezlerinin hassasiyetle korunacağı ve
turizmin, bir kültür olgusu olarak ele alındığını bilmemiz gerekiyor.
Sonuçta, yerli ve yabancı
turistin de temel güdüsü yaşayacağı deneyimin gerçekçiliği, sahiciliği ve
kalitesi olacaktır. Destinasyon yanında farklı deneyimler arayan yerli ve
yabancı turist için deneyimlenmeyecek bir imaj satılamayacağına göre,
orijinalliği korumaktan başka çaremiz yoktur. Çevre, ekolojik denge, tarih,
sanat, kültür gibi konuların tümü, aslına uygun bir şekilde korunması gerekir.
Üstelik, ülkemizin zengin kültürel varlık envanteri ve birikimi, diğer ülkeler
gibi kolajlar oluşturmaya geçmiş...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bayraktar,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Düne ait olanı, yapay
teknolojik unsurlarla günümüze taşımaya ihtiyacımız yok. Bizim, büyük bir
kültürel mirasımız, doğal güzelliklerle dolu coğrafyamız var; ancak, bu
mirasın, bugüne kadar olduğu gibi kararlar alınarak ve alanların etrafından bir
sınır çizilerek korunmasının mümkün olmadığını hep birlikte gördük. Sahip
olduğumuz potansiyel, geleneksel biçim ve ürünlerimizin kapsam ve
ulaşılabilirliğinin genişletilmesinin de, koruma ve kullanma dengesini çok iyi
sağlamakla mümkün olacağının altını bir kez daha çiziyorum.
Turizm, kültürün geçmiş
öğesinin yanına, bugünün ve yarının konulmasını da sağlayacaktır; yani,
geçmişten geleceğe gerçek köprü olmasına yardımcı olacaktır.
Bugüne kadar, iki
Bakanlığın yetki mücadelesi, ülkemizin büyük kayıplara uğramasına neden
olmuştur; halbuki, iki bakanlığın birleştirilmesinin oluşturacağı sinerjiden
yararlanma gereği vardır. İki Bakanlığın birleştirilmesi, aynı zamanda, kamu
yönetimi reformu gibi genel bir düzenlemenin içinde değerlendirilmelidir.
Hatta, çalışmaları devam eden, ülkenin ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap
verebilecek düzeyde, yerel yönetimler reform yasa tasarısıyla daha etkili ve
kalıcı hizmetlerin sunumu sağlanmalıdır. Kamu yönetiminin daha etkin, verimli
ve kaliteli hizmet sunması, sektörel ilgilere göre kamu kurum ve kuruluşlarının
yeniden organizasyonuyla, bürokratik kademe ve süreçlerin azaltılmasını gerekli
kılmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlıklarının birleştirilmesiyle toplamda 1 243
ile 3 200 arasında kadrodan tasarruf
imkânı sağlanacağı gibi, etkinlik alanları büyük oranda kesişen her iki
bakanlığın aynı vizyon ve amaç doğrultusunda yönetilmesi ve yönlendirilmesi
yüksek verimlilik sağlayacaktır.
İki bakanlığın
birleştirilmesi konusundaki bu yasa tasarısına destek vereceğinizi umarken,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü değerli arkadaşımın belirttiği bir iki şeye
cevap vermek istiyorum. "Dinlemiyorlar, cevap vermeyecekler" dedi;
biz, dikkatle dinledik. Büyük bir bölümüne katıldığımız güzel sözlerden,
hakikaten, istifade ettiğimizi söylemek istiyoruz; ama, öncelikle, küçültmenin
kültürden başlamadığını tekrar hatırlatıyorum. Yozlaşmanın olmayacağını, tam
tersine, gerçek hüviyetimizin, benliğimizin, kimliğimizin korunmasına yönelik
bir faaliyet olacağını, SİT alanları ve buna benzer tarihî eserlerin talanı
diye bir şeyin söz konusu olmayacağını konuşmamın içinde belirtmiş oldum. 15 000
kilometre duble yol, ilk etapta yapılması gereken, daha kolay ve az yatırımla
mümkündür. Demiryollarına da aynı hassasiyetle önem verileceğini hükümet
programından biliyoruz. Tekerleme bir söz vardır; "keser döner, sap döner;
bir gün bu hesap döner" derler. Evet, keser döndü, sap döndü; bugün bu
hesap dönüyor ve halkımıza dönüyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu tasarıyla, bu
bakanlıkların birleşmesi ve teşkilat çalışmalarının hayırlı olması dileğiyle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor ve desteğinizi tekrar bekliyorum.
Saygılarımla. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bayraktar.
Sayın milletvekilleri,
şahsı adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Eyiceoğlu?.. Yok.
Şahsı adına, Antalya
Milletvekili Sayın Osman Kaptan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Bazı bakanlıkların
birleştirilmesini, bakanlık sayısının azaltılmasını Türkiye gündemine taşıyan,
son seçimde değil, 1999'da seçim bildirgesine alan ilk parti Cumhuriyet Halk
Partisidir. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisinin dediği birleştirme bu değildir;
çünkü, Kültür ve Turizm Bakanlıkları ülkemiz için çok önemli iki bakanlıktır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün belirttiği gibi, Türkiye Cumhuriyetinin temeli
kültürdür geleceği ise turizmdir. Dünyadaki araştırmalar da gösteriyor ki,
turizm, önümüzdeki kırk elli yıl daha Türkiye'nin değişmez, olmazsa olmazı
olacaktır. Son elli yıldır dünyada, son yirmi yıldır da Türkiye'de en hızlı gelişen
sektör turizmdir. Günümüzde 500 milyar dolarlık turizm pastasından Türkiye'nin
aldığı pay ancak yüzde 2'dir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye'nin en önemli sorunu, ekonomide borç ve faiz batağından çıkmak, işsiz
insanlarımıza iş bulmaktır; bunun yolu da, üretimdir, ihracattır, turizmdir.
Turizm sektörü, 2 000 000 insanımıza iş vermektedir. Turizm, gayri safî millî
hâsılamızın yüzde 6'sını oluşturmaktadır. Turizme yapılan yatırım 31 milyar
dolardır. İhracat geliri içindeki payı yüzde 30'dur. Vergi gelirlerinin yüzde
10'u turizmden sağlanmaktadır. Turizm sektörüyle, doğrudan ve dolaylı olarak,
39 sektörün yakın ilişkisi bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
gelin, bu iki bakanlığı birleştirmeyelim; gelin, bindiğimiz dalı kesmeyelim.
Sayın milletvekilleri
"ben, turizm ile kültürü pazarlarım" anlayışı yanlıştır. Eğer, siz,
kültürümüzü, turistik otellerdeki animasyonlara indirgerseniz, Kültürle Turizmi
birleştirebilirsiniz; ancak, hem kültürümüze hem de turizmimize yazık
edersiniz.
Turizm Bakanlığının, sabahlara
kadar, bakanlık birleştirme çalışmaları yerine, bu yıl 13 milyar dolar turizm
gelirini nasıl sağlayabiliriz, Irak ile turizm bölgelerimiz arasında 1 500-2
000 kilometre mesafe olduğunu dış ülkelere nasıl anlatabiliriz, Türkiye'nin
2020 yılında 60 000 000 turist 50 milyar dolar gelir hedefine nasıl
ulaşabiliriz çalışmalarını yapması gerekir.
Sayın milletvekilleri,
turizmde sezon başlamıştır; birleştirme çalışmalarını sezon sonuna bırakın.
İllâki birleştirecekseniz, Turizm ile Çevre Bakanlıklarını birleştirin. Sayın
Başbakan, bütçe görüşmelerinde "Cumhuriyet Halk Partisi topu taca
atıyor" dedi. Sayın arkadaşlar, biz, topu taca atmıyoruz; biz, bu
önerileri, size pas olarak veriyoruz. Dikkat edin, kendi kalenize gol
atıyorsunuz, Türkiye'nin kalesine gol atıyorsunuz.
Bu iki bakanlık, 1983
yılında, Turgut Özal'ın Başbakanlığı döneminde, şimdiki gibi, Kültür ve Turizm
Bakanlığı olarak birleştirilmiş; 1989'da, yine Özal'ın Başbakanlığı döneminde,
tekrar, iki bakanlık olarak, birbirinden ayrılmıştır. 1989 yılında iki
bakanlığı ayırma gerekçesinde "turizm hizmetlerinin yoğunluğu kültür
hizmetlerini gölgelemektedir; millî kültürümüzün yozlaşmasını önlemek amacıyla,
bir bakanlığın iki işinden biri olma hüviyetinden çıkarılarak, Kültür Bakanlığı
isimli müstakil bir bakanlık eliyle yürütülmesinde fayda ve zaruret
görülmüştür" denilmektedir.
Sayın milletvekilleri,
peki, şimdi size soruyorum: Turizm hizmetlerinin yoğunluğu yirmi yıl önceye
göre artmış mıdır, azalmış mıdır; artmışsa, turizm, kültür hizmetlerini o
dönemde gölgelediğine göre, bundan sonra gölgelemeyecek mi; gölgeleyecekse,
peki, niye iki bakanlığı tekrar birleştiriyorsunuz?
Yine, millî kültürümüzün
yozlaşmasını önlemek için iki bakanlık tekrar ayrıldığına ve o zamanki gerekçe
ortadan kalkmadığına göre, şimdi bu bakanlıkları birleştirerek, kültürümüzün
yozlaşmasına, bizi biz yapan değerlerimizin yok olmasına olanak vermiş olmuyor
musunuz? Yirmi yıl geriye gitmek niyedir? Denenmişi tekrar niye denemeye
kalkıyorsunuz?
Değerli milletvekilleri,
turizm sezonu başlamış, burnumuzun dibinde Irak Savaşı; Amerika, İngiltere,
Japonya, Almanya, Fransa gibi ülkeler, bölgemizi turizmde riskli bölge ilan
etmiş, Türkiye'de ise hükümet, Kültür ile Turizm Bakanlıklarını birleştiriyor.
"Siyasî tercihimiz, birleştirirsek ne olacak" diyebilirsiniz.
Sayın arkadaşlarım,
bakın, ben, size söyleyeyim ne olacağını; muhakeme hakkı olmamak üzere, bütün
mevcut yetişmiş kadroları sıfırlıyorsunuz, yeniden kadrolaşma yapacaksınız.
Bütün tabelalar, mühürler, başlıklı kırtasiyeler değişecek, bir hengâme
yaşanacak. İki bakanlığın görevlerini alt alta yazdınız, yeni bakanlığı
kurdunuz; bu birleşme, önceden araştırılmış işlevlere, analizlere dayalı bir
birleşme olmadığı için, yeniden iş ve işlem yaprakları hazırlanacak, görevler,
yetkiler, sorumluluklar belirlenecek. Bu görevlere uygun liyakatli personel mi
atayacaksınız, yoksa, kendi kadrolaşma anlayışınıza uygun, size sadakatli
personel mi atayacaksınız; onun takipçisi olacağız. Şu anda, her iki bakanlık
personeli, yurtiçi ve yurtdışı dahil, kendi derdine düşmüş durumdadır, biz ne
olacağız tedirginliğini yaşamaktadır.
Sayın arkadaşlar, zaman
kaybediyoruz, zaman... Dahası var; görevler ve görevliler belirlendikten sonra,
o oda benim, bu oda senin, o masa benim, bu masa senin, o personel benim, bu
personel senin gibi, altı ay, bir yıl bu birleşme telaşı içinde zaman
kaybedilecek; turizm sektöründen gelen kişiler bir günde yapılacak işlerini
sezon sonuna kadar yapamayacaklar, yaptıramayacaklar. Belki, siz, şimdi
diyorsunuz ki, siz muhalefet anlayışı içinde bunu söylüyorsunuz; hayır, sayın
arkadaşlar, ben, gerçekleri söylüyorum.
Örgüt, bir yapıdır;
yönetim ise, bu yapıyı işletmek. Örgütteki insanlar bir makine değildir. Bir
örgüt psikolojisi vardır, bir örgüt havası, bir örgüt iklimi vardır. Şu anda,
örgüt iklimleri, bu birleşmeye hazır değildir, herkes kara kışı yaşamaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu
bakanlıkların birleştirilmesinden turizm sektörü de memnun değildir, kültür ile
kamuoyu da memnun değildir. Kültür eski bakanları da bu birleşmeye karşıdır.
Gazetelerde çıkan haberlerden iki örnek vermek istiyorum. "Hükümet, Turizm
ile Kültür Bakanlıklarını birleştirmekle meşgul; kime hangi koltuğu vereceğinin
hesabını yapıyor. Sektör rezervasyon iptalleriyle boğuşurken, bir de Tekel Üst
Kurulunun getirdiği içki ruhsatı meselesi çıktı; yani, beş yıldızlı yirmi
yıllık bir otel bile şimdi müşterisine içki vermek için aylarca ruhsat almaya
çalışacak." Bu sözler, Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Sayın
Sinan Babila'ya ait.
Kültür eski Bakanı
İstemihan Talay, bakanlığın önemli görevlerinden birinin de doğal ve kültürel
mirası korumak olduğunu belirtiyor; özellikle sit alanlarına yönelen bazı
iştahlı taleplerin bu bakanlıkça önlendiğini söylüyor. Gerçekten de, iki
bakanlık birleştiğinde sit alanları büyük sorun olacaktır.
Sayın milletvekilleri,
kültür, bir ulusun, bir devletin, bir ülkenin en temel var olma güvencesidir.
Onun için, müstakil bakanlık olarak kalması zorunludur. Turizm Bakanlığının
birleştirilmesine ise ihtiyaç vardır; ancak, bu birleştirme, Kültür
Bakanlığıyla değildir; Turizm Bakanlığı ile turizm sektörünün hedeflerini,
anlayışlarını ve olanaklarını, ilkesel ve eylemsel bazda birleştirmek gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaptan,
size, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Turizm Bakanlığı ile yerel yönetimlerin, ilgili bakanlıkların, üniversitelerin,
tüm resmî, özel ve gönüllü kuruluşların turizm anlayışlarını, olanaklarını
birleştirmek gerekir. Verimli ve etkin bir eşgüdüm ve işbirliği sağlamak
gerekir. Bu ortak anlayış ve olanaklarla yurt dışında bir tanıtım
seferberliğini, bir tanıtım kampanyasını sürekli kılmak gerekir. Etkin ve
işlevsel bir turizm eğitimiyle, tüm halkımızın turizm bilincini geliştirmek,
birleştirmek, kaynaştırmak gerekir. Hepsinden önemlisi de, kültürümüze ve
turizmimize Yüce Meclisimizin sahip çıkması gerekir. Yüce Meclisimiz sahip
çıksın ki, KDV oranları, sağlıkta, eğitimde, temel gıdalarda ve turizmde indirilsin;
turizmde, ihracattaki gibi teşvik sağlansın, elektrik ücretleri düşürülsün,
ayakbastı ücretleri rakip ülkelerin düzeyine indirilsin. Yüce Meclisimiz sahip
çıksın ki, iki bakanlık birleştirilmesin, Türkiye Cumhuriyetinin temeli olan
kültürümüz yozlaşmasın, Türkiyemizin geleceği olan turizmin hızı kesilmesin.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptan.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı...
Sayın Gazalcı?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, Sayın Kumkumoğlu'nun söz hakkı vardı, Sayın Oya Araslı'ya
devrettiğini size iletmişti.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
Sayın Kumkumoğlu'nun Sayın Hocama sözünü devretmesi 1 inci bölüm üzerindedir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Gazalcı'nın söz hakkını verebilirseniz çok seviniriz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Bu, özel bir nedenden kaynaklandı. Madem böyle bir boşluk var;
ben, bu fırsatı vereceğinize inanıyorum. (AK Parti sıralarından "oylamaya
geçildi" sesleri)
BAŞKAN - Artık bir dahaki
sefere... Şu anda oylamaya geçmiş bulunuyoruz, izninizle, tekrar geriye
dönmeyelim.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesi
hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ilâ 6
ncı maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan; AK
Parti Grubu adına, Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere; şahısları adına,
Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın söz
talepleri vardır.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Mersin) - Sayın Başkan, benim söz talebim dördüncü bölüm içindi.
BAŞKAN - İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'a
aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili görüşlerimizi
sunmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi en derin saygılarla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Sayın Şahin'e cevap vermek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisinin seçim kampanyasında, bakanlık sayısının düşürüleceği
de vardı, bunu kabul ediyoruz; ama, Cumhuriyet Halk Partisinin anlayışı bu
değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin anlayışı, nitelikleri, yapıları, amaçları
örtüşen, aynı olan bakanlıkları birleştirmektir. Kültür Bakanlığı ile Millî
Eğitim Bakanlığı birleştirilse, Cumhuriyet Halk Partisi destek verecekti; ama,
karşımıza getirilen tasarı, Kültür Bakanlığı ve Turizm Bakanlığının
birleştirilmesidir. Kültür Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı, yapıları,
nitelikleri, amaçları birbirinden tamamen farklı olan iki bakanlıktır. Bu,
ister istemez, aklımıza bir soruyu getiriyor; hükümet, Turizm Bakanlığını ya da
Kültür Bakanlığını gözden mi çıkarıyor? Türkiye'nin en önemli gelirleri
arasında yer alan turizmin gözden çıkarılmasını kimsenin göze alamayacağı
düşünülürse, burada ortadan kaldırılan Kültür Bakanlığı olacaktır. Her fırsatta
bütçesi kırpılan Kültür Bakanlığı, büyük bir yük olarak mı görülmektedir? İki
bakanlığın birleştirilmesi, kültür kavramının ruhuna aykırıdır, yeniden gündeme
gelen bu birleşmede başarı sağlanamayacağı da açıktır.
Turizm, bacasız bir
sanayi, her bir yatırımı dumansız bir fabrika, bir ticarî işletmeciliktir,
kültür ise bir sanat alanıdır. Kültür Bakanlığını yok etmek, tarihe ve geleceğe
karşı, onarılması zor yaralar açacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
Anadolu kültür mirasının yok olmasına asla sessiz kalamayız; çünkü, bu,
insanlığın mirasıdır. Bu birleşmeden, bu kurumlar büyük zarar görecektir.
Atatürk'ün "sanatsız kalmış bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş
demektir" sözünü anımsayalım. Zaten, gitgide yozlaşan sanat ve kültür
hayatımız büyük bir darbe yiyecek, belki de Atatürk'ün dediği gibi, toplumun
hayat damarlarından biri daha kesilmiş olacaktır.
Türkiye, öyle bir
uygarlık hazinesi ve kültür cumhuriyetidir ki, hiçbir ülkede Kültür Bakanlığı
olmasa bile, bizde, bütçesiyle, kadrosuyla çok güçlü ve bağımsız bir Kültür
Bakanlığının olması lazımdır. Kültür Bakanlığında ve Turizm Bakanlığında toplam
18 000 civarında personel mevcuttur, bu tasarıyla sayının 13 000'e
indirileceği, 5 000 kadronun ise Millî Eğitim Bakanlığına kaydırılacağı
söylenilmektedir. Kimler, hangi amaçla, nereye kaydırılacak; bu, bilinmiyor.
Kısacası, her iki bakanlığın birleştirilmesiyle bir kadro kıyımı yaşanacaktır.
AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Millî Eğitimle Kültür birleştirilirse o yapılmaz mı?!
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Hayır... Asla da olmaz.
Konuyla ilgili kanun
tasarısının geçici 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında, bu kanunun yayımı
tarihinde görevde bulunan müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdür, genel müdür
yardımcısı, daire başkanı, daire başkan yardımcıları, şube müdürleri ve tüm
yetişmiş bürokratlar görevden alınır deniliyor. Bu, bir tuzaktır arkadaşlar.
Kültür ve Turizm Bakanlıkları birleştirilince, mevcut personel sayısını
azaltıyorsunuz; ama, 5 000'e yakın, eğitim kökenli personeli de Millî Eğitim
Bakanlığına veya başka bir kuruma kaydırmayı düşünüyorsunuz. Tabiî,
diyeceksiniz ki, siz, öğretmenlik yapacaksınız, Mardin'e gidin, Şırnak'a gidin,
Siirt'e gidin; gidemeyecektir veya bir engeli olacaktır, istifaya
zorlayacaksınız veyahut da ayrılmak zorunda kalacaktır. Bu nedenle, diyoruz ki,
burada kadro kıyımı olacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görevden alınacak bürokratlar, Türk turizmini, bugün gelinen
noktaya taşıyan başarılı bürokratlardır. Yoksa, diğer bakanlıklarda olduğu
gibi, İstanbul Büyükşehirdeki yakınlarınızı buraya getirip, hedeflediğiniz 60
000 000 turist, 50 milyar dolar turizm gelirini bunlarla mı elde edeceksiniz?!
Yoksa, hedeflediğiniz sinerjiyi bu şekilde mi elde edeceksiniz?!
Ayrıca, her iki
bakanlığın birleştirilmesiyle, 600 kültür ve turizm uzmanı, uzman yardımcısı
kadrosu oluşturulacaktır. Bunların 400'ünün sınavla alınacağını, 200'ünün ise
bakanın takdiriyle istihdam edileceğini duymaktayız; bu da, AKP'nin
kadrolaşmaya doğru gittiğini göstermektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Turizm Bakanlığının ana amacı, daha çok turist çekmek, daha
çok turistik yatırım yapmak, yaptırmak ve ülkemize daha çok döviz
kazandırmaktır; işsizliği ve yoksulluğu yenen bir yaratıcılıktır.
Kültür Bakanlığının ana
işlevi ise; kültür mirasımızı ortaya çıkarmak, korumak ve zarar gelmeden
yarınlara taşımaktır. Kültür Bakanlığı, Avrupa kültürü ile Anadolu kültürünü
kaynaştıran bir bakanlıktır. Mardin, Urfa Batman, Siirt ve Adıyaman gibi doğu
ve güneydoğudaki şehirlerde büyük turizm potansiyeli vardır; fakat, bugüne
kadar geliştirilemeyen turizm olanakları, bu birleşmeyle, maalesef, yok
olacaktır, büyük bir yara alacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Doğan,
size 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Tarihiyle, mimarisiyle, Dünya Bankası ve UNESCO'nun odağı olan, dünyada
üçüncü sit şehri olmaya aday gösterilen Mardin İlimiz bile, bu birleşmeden
dolayı büyük bir yara alacaktır.
AKP'nin kültüre ne kadar
önem verdiği görülmektedir. Kültür eski Bakanımız Sayın Çelik, vatanî görevini
Mardin-Midyat'ta yapmıştır; dillerin ve dinlerin merkezi, çanın ve ezanın bir
arada kardeşçe yaşadığı Midyat'ta, kültür binası ve bir kütüphanemizin
olmadığını göremiyor da "devletten maaş alan 60 yaşında balerin var"
diyebiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Doğan,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Başkanım.
AKP Genel Başkanı ve
Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan'ın seçim bölgesi olan Siirt'te, evliyalar diyarı
Aydınlar İlçesinde (Tillo'da) resmî kurumların hepsi mevcut; ama, ne yazık ki,
lise yoktur. Çocuklarımız, sadece ve sadece, Aydınlar İlçesine 9 kilometre
mesafesi olan Siirt'teki liselerde okumaktadırlar. Vatandaşlar, bakanlıkların
birleştirilmesini değil, bu olumsuzlukların giderilmesini istiyorlar değerli
arkadaşlar.
Kültür ve Turizm
Bakanlıklarını birleştiren projeniz yanlıştır. Bu projeden vazgeçmek, turizm
adına, sanat adına, kültür adına ve iş, aş adına çok faydalı olacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerimle, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bu tasarıya karşı
olduğunu bildirir, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Doğan,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
ikinci konuşma, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili
İbrahim Köşdere'ye aittir.
Sayın Köşdere, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, beş aydır hayretle izlediğim bir muhalefet partisinin
sözcülerinin şu mübarek ve güzel çatı altında hiç mi olumlu görüşü yoktur?
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Olumlu iş yapmanız lazım. Olumlu iş yaparsanız, olur.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla)
- Sürekli olumlu yönde çaba gösteren ve ülkemizin içerisinde bulunduğu
sorunları bilen bu insanlar için ve insanlarımıza hangi konuda olursa olsun,
lütfen, artık, kara tablo çizmeyiniz.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Kültürü yok ediyorsunuz.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla)
- Biz, bir ak sayfa açmaya geldik ve açacağımızdan da emin olunuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Kabul ettiğiniz bir önergemiz bile yok!
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Millî
Eğitime, konuşmacının dediği gibi, ne
kadro aktarılması diye bir konu ne de bir tasarı var. Şimdi, bugünkü
konu bu mu?! Bu madde burada görüşülürken, böyle duyumlarla konuşarak,
halkımıza veyahut da seçmeninize mesaj mı vermek istiyorsunuz? Konu gündeme
geldiği için söylüyorum, sözcü kendiliğinden hep icatlar yapıyor. Lütfen,
artık, bu halk hep duyumlarla konuşmaktan, "cak", "cuk"lardan
bıktı, bundan sonra, artık "olacak", "yapacak" değil,
"oldu" ve "bitti" diyeceğiz.
Görüşmekte olduğumuz 112
sıra sayılı kanun tasarısının birinci ve ikinci bölümüyle ilgili olarak AK
Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; sözlerime
başlamadan önce, yine, hepinizi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu
tasarıyla, Kültür ve Turizm Bakanlıkları birleştirilerek Kültür ve Turizm
Bakanlığına dönüştürülmektedir. Önce, kültür nedir, nasıl tanımlanır; bu hususu
açıklamamız gerekmektedir.
Kültür, bir milletin
şahsiyetini ve benliğini belirleyen, diğer milletler arasındaki farkı ortaya
çıkaran maddî ve manevî değerlerin tamamıdır. Ülkemizin kalkınması, ekonomik,
sosyal ve kültürel kalkınmasının beraberce yürütülmesiyle mümkündür. Millî,
manevî, tarihî ve kültürel değerleri araştırmak, geliştirmek, korumak,
yaşatmak, tanıtmak; turizmi millî ekonominin verimli bir sektörü haline
getirmek, değerlendirmek ve pazarlamakla ilgili kurum ve kuruluşları
yönlendirmek, işbirliğinde bulunmak, her iki bakanlığın görevleri arasında
bulunmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlıklarının faaliyet alanları büyük oranda
kesişmektedir. Her iki sektörün duyarlılıkları, planlama ve işletme kararları
bu iki sektörün birleşmesinin yaratacağı sinerjiden büyük oranda
faydalanacaktır; ancak, bunun için, turizm olgusunun algılanışı ve vizyonuna
ilişkin yeni bir bakış açısı da gerekmektedir.
Turizmi, kıyı
alanlarındaki otellerde geçirilen dinlenme ve eğlence süresi olarak ele alan
yaklaşım, kitlesel taleple karşılaşan Türk turizminin bulduğu ilk çözümdür.
Bugün, doğa, ekoloji, kültür gibi farklı turizm türlerine ciddî taleplerin
bulunduğu bir turizm pazarı vardır. Ülkemiz, turizm cennetidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sahip olduğumuz kültürel varlıklar ve değerler, aynı zamanda,
birer turizm ürünü olarak da bir değere sahiptir. Film, müzik, geleneksel
ürünler, olaylar ve gösterilerin organizasyonu gibi etkinlikler, kültürel alana
ait olduğu kadar, ülkelerin imajı ve pazarlamasının temel unsurlarını da
oluşturmaktadır. Bugün birçok başarılı kültürel temsil, özel sektör eliyle ve
ticaret zemininde yürütülmektedir. Turizmde özel sektörümüz, turizmin önemini
kavramış ve kendi üstüne düşen görevi fazlasıyla yapmaktadır.
Türk Ulusu olarak sahip olduğumuz kültürel mirasımız,
Ayasofya'nın, Sultan Ahmet'in minarelerinde, Anadolu'nun anası olan
kadınlarımızın işlediği oyalarda, kilim ve halılarda, Mahmut Karahan'ın yazdığı
altın yazılı Kuranı Kerim'in satırlarında, Münir Nurettin'in güzel sesinde vardır;
kültürümüz bizim için iftihar vesilesidir. Bir turizm destinasyonunun
markalanması, imaj ve kimliği kültür üzerinde yükselmektedir. İç ve dış turizm
hareketleri arttıkça da, kaynakları korumak kaçınılmaz tek strateji olarak
durmaktadır. Bu yönüyle turizm, kültür sektörü için ciddî bir kaynak yaratma
potansiyeline sahiptir; bu da, kültürel altyapıların korunup, geliştirilmesi
imkânını sağlayacaktır. Nitekim, turizm gelirinin yüksek olduğu ülkelerde,
kültürel varlıkların ve merkezlerin hassasiyetle korunduğu ve turizmin bir
kültür olgusu olarak ele alındığı bilinmektedir.
Türk turizmi 2000 yılında
13 250 000 turist ağırlamış, tanıtım kampanyasının başarılı bir çalışmasıyla
yüzde 14 büyüme sağlamıştır. 2003 yılı hedeflerimizde ise, 15 000 000 turist ve
13 milyar dolar turizm geliri beklenmektedir.
2003 yılında Kültür
Bakanlığına bütçeden ayrılan pay, 349 trilyon, Turizm Bakanlığına ise, 186
trilyon 130 milyar liradır.
Destinasyon yanında,
farklı deneyimler arayan yerli ve yabancı turist için, deneyimlenemeyecek bir
imaj satılamayacağına göre, orijinalliği korumaktan başka çaremiz yok; üstelik,
ülkemizin zengin kültürel varlık envanteri ve birikimi, diğer ülkeler gibi,
kolajlar oluşturmaya, geçmiş zamanı düne ait olan yapay teknolojik unsurlarla
günümüze taşımaya hiç de ihtiyacımız yok.
Kültür Bakanlığının
Anıtlar Genel Müdürlüğü ile Kültür Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Kültür
Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Kütüphaneler Genel Müdürlüğü ile
Yayımlar Dairesi Başkanlığı, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü adı
altında toplanmaktadır. Geri kalan tüm ana hizmet birimleri, Güzel Sanatlar
Genel Müdürlüğü, Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü, Millî Kütüphane
Başkanlığı ile Turizm Bakanlığının Tanıtma Genel Müdürlüğü yeni yapıda aynen korunmaktadır.
Turizm Bakanlığının Turizm Eğitimi Genel Müdürlüğü ile Kültür Bakanlığının Halk
Kütüphanelerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ve Eğitim Dairesi
Başkanlığı, Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü olarak, Turizm Bakanlığının
İşletmeler Genel Müdürlüğü ve Yatırımlar Genel Müdürlüğü birimleri ile Kültür
Bakanlığının Kültür Merkezleri Dairesi Başkanlığı, Yatırım ve İşletmeler Genel
Müdürlüğü olarak birleştirilmektedir. Her iki bakanlığın dış ilişkiler birimi,
Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı adı altında
birleştirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iki bakanlığın birleştirilmesi, aynı zamanda, kamu yönetimi
reformu gibi genel bir düzenlemenin içinde yer almaktadır. Kamu yönetiminin
daha etkin, verimli, kaliteli hizmet sunması, sektörel ilgilere göre kamu kurum
ve kuruluşlarının yeniden organizasyonu ile bürokratik kademe ve süreçlerin
azaltılmasını gerekli kılmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlıklarının
birleştirilmesiyle personelden de tasarruf sağlanabileceği gibi, etkinlik
alanları büyük oranda kesişen her iki bakanlığın aynı vizyon ve amaç
doğrultusunda yönetilmesi ve yönlendirilmesi büyük verimlilik yaratacaktır.
Bu vesileyle, iki
bakanlığın birleştirilmesinin memleketimize hayırlı olmasını diler, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Köşdere,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerinde, Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın söz talebi vardır.
Sayın Araslı, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birinci bölüm üzerinde, tıpkı 112 sıra
sayılı tasarının tümü üzerinde olduğu gibi, olumsuz bir görüşe sahip olduğumu
ifade etmek için söz almış bulunuyorum.
Beni, böyle bir görüşe
iten neden, bu tasarının görüşülmesinde uygulanan yöntemdir. Bu yöntemin ne
kadar sakıncalı olduğunu bu oturumun başındaki sözlerimle ifade etmiştim;
fakat, o sözlerden sonra, burada bir Sayın Bakanımız söz aldılar -Sayın Mehmet
Ali Şahin- ve eleştirdiğim önerinin, eleştirdiğim İçtüzük maddesinin, 1973
yılında, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarı döneminde yapılan İçtüzükle
getirildiğini söylediler.
Değerli milletvekilleri,
1973'te yapılan İçtüzüğün 91 inci maddesini okuyorum: "Anayasa değişiklik
teklifleri, diğer kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesindeki usule tabidir.
Ancak, bu teklifler Genel Kurulda iki defa görüşülür.
İkinci görüşmeye, birinci
görüşmenin bitiminden kırksekiz saat geçmeden başlanamaz.
İkinci görüşmede, sadece
maddeler üzerinde verilmiş olan değişiklik önergeleri görüşülür." 1973'te
yapılan İçtüzüğün 91 inci maddesinde yer alan hüküm budur; duyurulur Sayın
Bakanımız, duyurulur Sayın Mehmet Ali Şahin.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Bakan başka madde okumuş.
OYA ARASLI (Devamla) - 91
inci maddeyle ilgili temel kanun kavramı, 1996'da, 424 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi kararıyla yapılan İçtüzük değişikliğiyle Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğüne girmiştir. O zaman kimin iktidarda olduğunu araştırmayı da,
ben, Sayın Mehmet Ali Şahin'e bırakmak istiyorum; araştıracağı daha çok şey
var.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi, kökleri, tarihi cumhuriyetle sarıla sarıla gelişmiş
olan bir partidir.
AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Onun için hiç iktidar olamıyorsunuz!
OYA ARASLI (Devamla) -
Dinleyiniz; ihtiyacınız var bu uyarılara!
Cumhuriyet Halk Partisi
hakkında değerlendirme yapacak olanların, köklü bir tarih bilgisine ve dürüst
bir inceleme yöntemine ihtiyacı vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Benim,
Sayın Bakana tavsiyem, kimler kendisine bu bilgiyi verdiyse, bir daha o
kaynaklara başvurmamasıdır; eğer, kendisi bu bilgiyi bulduysa, bundan sonra
birtakım sözleri sarf ederken, hele bu sözleri Cumhuriyet Halk Partisiyle
ilgili olarak sarf ediyorsa, çok daha dikkatli sarf etmesidir.
1996 yılında gelen
düzenlemede, temel kanunlar terimi kullanılmıştır. Hata yapılmış diyebiliriz
buna. İnsanlar iyi niyetle de hata yapabilirler; ama, Sayın Bakanın unuttuğu
bir husus var; İçtüzüğün 91 inci maddesiyle ilgili temel kanunlar konusunda
getirilen düzenleme, 2001 yılında yapılan bir İçtüzük değişikliğiyle yeniden
ele alınmıştır ve o İçtüzük değişikliği Anayasa Mahkemesinin önüne gittiği
zaman, temel kanun kavramıyla da ilgili bir karar verilmiştir. Bugün, eğer,
biz, temel kanunlar kavramına karşı çıkıyorsak, çıkışımızın altında, Anayasa
Mahkemesinin verdiği karar vardır. Biz, hukuka saygılı bir partiyiz.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Demokrasiye de...
OYA ARASLI (Devamla) -
Demokrasiye de saygılıyız efendim, onun için bu konuşmaları burada yapıyoruz.
Sizin göz yumduğunuz şeylere de göz yummuyoruz. O değişiklikte de, Anayasa
Mahkemesi, böyle bir karar verdiği için, artık, düşüncelerimizi, Anayasa
Mahkemesi kararı doğrultusunda şekillendirmeye gerek görüyoruz; ama, eğer,
Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak gereği duyulmuyorsa, onlar doğrultusunda
düzenleme gereği duyulmuyorsa, orada, hukuksuzluğa doğru bir gidiş başlamıştır.
Bu konuda, bu hususu dikkate almayanları uyarmanın da, bir milletvekili olarak,
görevim olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
demokrasiye, Anayasa Mahkemesi kararına ve Anayasaya aykırı bir yöntemi, bugün,
bu tasarıyı görüşürken uyguluyoruz. Arkanıza dönün ve şu sıralara bakın,
bomboş; neden boş biliyor musunuz...
AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Tembeller de ondan.
OYA ARASLI (Devamla) -
Milletvekilleri, artık, yasama işlevine katkı imkânlarının kalmadığını gördüler
de onun için.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OYA ARASLI (Devamla) -
Sayın Başkan, birkaç dakika daha...
BAŞKAN - Tabiî Sayın Hocam.
OYA ARASLI (Devamla) -
Şurada yapılacak 10 dakikalık bir görüşmeyle, bir bölüm hakkında, hangi görüş
ayrıntılı bir biçimde ifade edilebilir veya milletvekillerine tanınan 5 dakika
içerisinde, hangi yanlışlara dikkat çekilebilir, bunun mümkün olmadığını
bildiği için, milletvekillerimiz, dışarıda oturmayı, bu sıraları terk etmeyi
yeğlemiş durumdalar.
AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Siz buradasınız.
OYA ARASLI (Devamla) -
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan da, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan da;
ben, grup ayırımı yapmıyorum; burada, bu yöntemin milletvekilini getirdiği
noktayı ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biz, milletvekilleri olarak burada yasama işlevine katkıda bulunmak için varız,
konuşmak için varız. "Parlamento" kelimesi, kökenini
"konuşmak" fiilinden alıyor ve biz, kendi rızamızla kendimizi
suskunluğa mahkûm ettik. (CHP sıralarından alkışlar) Ne oldu; hükümetin
getirdiği tasarı, düdüklü tencerede yemek pişirir gibi, bir farkıyla, iyice
pişirilmeden, jet hızıyla çıkarılıyor. Biz, yasama organı olarak, bir işe
karışmadan, bu yasama işlevini hükümetin etki alanına terk etmiş durumdayız.
Ben, doğrusu, milletvekili olarak, bu durumu kendime yaraştıramıyorum.
Kendime yaraştıramadığım
ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yaraştıramadığım bir başka durum daha var;
Sayın Mehmet Ali Şahin'in, açıklamasını yaparken, bizi düşürmüş olduğu durum.
Biz, gerçekdışı açıklamaları dinlemek durumunda mütalaa edilmemeliydik.
Bu uyarılarımın, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bundan sonraki çalışmalarında daha sağlıklı yönlere
yönelmemize yardımcı olacağını düşünüyorum. Getirilen bu yöntemin, getirenlere
hayırlı olmasını diliyorum; ama, Türkiye'ye hiç hayrı olmayacağını da, bir kere
daha ifade etmek istiyorum.
Sizleri saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Araslı,
teşekkür ediyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, ismimden birkaç kere
bahsedilerek, bir anlamda sataşma sayılabilecek beyanda bulunuldu. İzin
verirseniz, bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
evet, isminizden bahsedildi. Çok kısa bir şekilde bir açıklama yaparsanız,
Sayın Hocam da... (AK Parti sıralarından alkışlar)
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4. - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin’in, Ankara Milletvekili Oya Araslı’nın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Sayın Araslı, İçtüzükle ilgili beyanda bulunurken, benim,
İçtüzüğün 1973 yılında yürürlüğe girdiğini ifade ettiğimden hareketle, 1996
yılında İçtüzükte değişiklikler yapıldığını da beyan etti.
Elimdeki Tüzüğe -ki, şu
anda, Anayasayla birlikte sizin elinizde olması gereken Tüzük- baktığınızda
"Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü, Karar No: 584, Kabul Tarihi:
5.3.1973" olarak göreceksiniz.
OYA ARASLI (Ankara) -
Efendim, o sonra kaç kere tadile uğradı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, gelelim 91 inci maddenin
hikâyesine.
Sayın Araslı, 20 nci
Dönemde siz de Parlamentodaydınız, Anayasa Komisyonunda birlikte görev yaptık.
OYA ARASLI (Ankara) -
Anayasa Komisyonu üyesi değildim efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Yok, beraber de yaptık.
OYA ARASLI (Ankara) -
Üyesi değildim, katıldığım olmuştur.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Başka kimler vardı; Sayın Atilâ Sav
vardı, Sayın Seyfi Oktay vardı, birlikte çalıştık CHP'yle.
OYA ARASLI (Ankara) -
Seyfi Oktay'la birlikte hiç çalışmadık efendim.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hatıralarınızı mı anlatıyorsunuz Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bir saniye efendim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna mensup arkadaşlarımızla birlikte İçtüzükte önemli değişiklikler yaptık.
Benim demin çıktığımda
söylemek istediğim husus şuydu: 91 inci maddeyle ilgili temel kanunun tarifini
yapmayı, o zaman, Cumhuriyet Halk Partisi öngörmemişti, bu tarifi yapmamayı
demokrasiyle de çelişir bulmamıştı, şimdi, çelişir bulmasının izahı noktasında
bir eleştiri getirdim.
OYA ARASLI (Ankara) -
Anayasa Mahkemesi kararı çıktı efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ayrıca, biraz önce, grup başkanvekili
arkadaşımız da, burada, çıktı, benim imzamın arkasında olup olmadığımı sordu.
Ben, yanılmıyorsam 2001 yılında, İçtüzüğün 91 inci maddesinde yapılan
değişiklik üzerine Anayasa Mahkemesine giden iptal dilekçesinde imza sahibi
olduğumu ifade etmiştim.
İki bakımdan itiraz
etmiştik; bir tanesi -demin okumuştum- "ülkenin ekonomik ve teknolojik
gelişimiyle ilgili yeniden yapılanma kanunları" ifadesinin tarifinin
olmadığını, Anayasaya aykırı olduğunu ifade etmiştim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Bir de bu konuda partiler
arasında konsensüs aranmalı; yani, Danışma Kurulunda konsensüs aranmalı,
ittifak aranmalı demiştim. Anayasa Mahkemesi, 330 oyla ilgili bizim talebimize
bir cevap vermedi; ama, bana sorarsanız, ben, Mehmet Ali Şahin olarak, hâlâ, o
iddiamın arkasındayım; Mehmet Ali Şahin olarak, o iddiamın arkasındayım...
Anayasa Mahkemesi farklı düşünebilir; ama, Anayasa Mahkemesinin kararları da
herkesi bağlar Anayasanın ilgili maddesi gereği; ama, ben, İstanbul
Milletvekili Mehmet Ali Şahin olarak, temel kanun olarak kabul edilmesiyle
ilgili ittifak aranmasının daha doğru olduğunu hâlâ düşünmeye devam ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Karşı oy verdiniz mi Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Efendim?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Burada karşı oy verdiniz mi 91'e?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Hayır, ben, ona karşı oy vermedim; ben,
ona karşı oy vermedim...
Özetle şunu ifade etmek
istiyorum: Temel kanunla ilgili tarif yapılsaydı daha iyi olurdu dedim; hâlâ,
aynı fikirdeyim; ancak, Cumhuriyet Halk Partisine getirdiğim eleştiri,
geçmişte, bunu birlikte yaptık; yani, bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisiyle
birlikte, 1996 yılında, 91 inci maddede değişiklik yapılırken "buna tarif
getirelim" teklifi gelmemişti ve bu, demokrasiye de aykırı görülmemişti.
Şimdi farklı görüş ortaya sürülünce, bir çelişki var, onu ifade etmeye
çalıştım.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - 91 inci madde öyle değildi; anayasa değişikliğiyle ilgiliydi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisinin
cumhuriyetle yaşıt olduğunu ifade ederken, bunu, Cumhuriyet Halk Partisini
eleştirmek için değil, Türkiye'nin köklü bir siyasî partisi olduğunu ifade
etmek için kullandım; onu, asla, eleştiri anlamında da kullanmış değilim.
Kuşkusuz ki, 1973 yılındaki Tüzüğü yaparken de Cumhuriyet Halk Partisi
buradaydı.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Anayasa değişikliğiydi o Sayın Bakan.
OYA ARASLI (Ankara) -
Anayasa değişikliğiydi o zaman.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 91 inci madde, 1973 yılındaki Tüzükte
91 olarak yoktu ki, 1996'da değişti.
OYA ARASLI (Ankara) -
Tamam... Anayasa değişikliğiydi o zaman.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Madde numaraları da değişti; teselsül
etti tabiî; gayet tabiî, teselsül etti.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- O zaman temel yasa yoktu Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 1973 yılındaki tüzüğün 91 inci
maddesini okursanız başka bir şey çıkar tabiî; çünkü, değişti sonra.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- O zaman temel yasa yoktu Sayın Bakan.
OYA ARASLI (Ankara) -
Temel yasa yoktu...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Efendim, temel yasayla ilgili, 91 inci
maddedeki yeni düzenlemenin 1996'da geldiğini ben de ifade ettim ve CHP'li
arkadaşlarla birlikte hazırladığımı söylüyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- 1973'te dediniz... 1973'te dediniz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarla
hazırlandı. O zaman, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar, bu temel kanuna bir
tarif getirelim demediler ve o şekilde Parlamentodan geçti.
OYA ARASLI (Ankara) -
Anayasa Mahkemesi kararı yoktu o zaman.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Olay bundan ibarettir.
Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim. Sadece izah için çıkmıştım. Hassasiyetleri sebebiyle
milletvekili arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. - Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 8.6.1984
Tarihli ve 216 Sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Hükümlerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 24.1.1989
Tarihli ve 354 Sayılı Kültür Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 24.1.1989 Tarihli ve 355 Sayılı Turizm Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 17.3.1989 Tarihli ve
364 Sayılı 190, 354 ve 355 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 13.9.1989 Tarihli ve 379 Sayılı 190
ve 354 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname, 25.3.1990 Tarihli ve 411 Sayılı 190 ve 355 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 13.12.1991
Tarihli ve 468 Sayılı 190 ve 354 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/542, 1/51, 1/60, 1/122, 1/123, 1/126, 1/136, 1/160,
1/194) (S. Sayısı : 112) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şahsı adına, ikinci söz talebi Tokat Milletvekili Resul Tosun'a
aittir.
Sayın Tosun, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şahsım adına kimi düşüncelerimi ifade etmek üzere Yüce
Meclisin huzuruna çıkmış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
turizmin bacasız bir fabrika olduğunu söylememize hiç hacet yok. Bütün dünya
ülkelerinin, döviz rezervlerini artırabilmek için, turizme ne denli önem
verdiklerini hepimiz biliyoruz.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Kültürü turizme baca yapmayın.
RESUL TOSUN (Devamla) -
Acele etme Hüseyin bey, acele etme, kültüre de sıra gelecek, çok farklı
düşünceler serdedeceğiz.
BAŞKAN - Sayın Tosun,
sürenizi fazla uzatmayacağım; onun için, siz, Genel Kurula hitabınıza devam
edin, sataşmalara cevap vermeyin.
RESUL TOSUN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan, herkese gösterdiğiniz müsamahayı bana da
gösterirseniz, başka bir şey istemem.
Değerli arkadaşlar,
turizm hizmetlerinin ülkemizde yeterli olduğunu söyleyebilmemiz, elbette ki,
mümkün değildir. Turizm deyince, milletimizin hemen hemen genelinde aklına
gelen, sadece, yaz mevsiminde sahillerde yapılan yaz tatilidir. Oysa, ülkemiz,
hem kış mevsiminde hem de diğer turizm dallarında dünyada eşine ender rastlanan
değil, eşine rastlanmayan tek ülkedir, bir medeniyetler ocağıdır, yurdudur.
Biz, sadece, yurt dışından sahillerimize turist celp ederken, öte yandan,
mesela, kışın, kış turizminde, ne Erzurum'un dünyada adının anıldığını
görüyoruz, ne Kayseri'nin anıldığını görüyoruz, ne Ilgaz'ın anıldığını
görüyoruz, ne Bolu'nun anıldığını görüyoruz, ne de Bursamızın... Turizmin,
sadece, yazın gelip kışın durması mı lazım. Yaz turizmine gösterdiğimiz ilginin
yanında, acaba, bugüne kadar, yönetimlerimiz, bu kış turizminde, ülkemizin o
güzelim mekânlarını neden değerlendirmediler diye sormadan geçemiyoruz.
Öte yandan, bırakınız yaz
ve kış turizmlerini, turizme açılmayı bırakın, ülkemizin ihya edilmesi gereken,
yok olmaya yüz tutmuş nice tarihî mekânları, maalesef, yıllardır, Turizm
Bakanlığımızın ve hükümetlerimizin ilgisinden mahrum kalmışlardır. Mesela,
biraz önce değerli bir milletvekili arkadaşımız temas etti; bir Mardin İlimiz
ihya edilse, Mardin İlimizdeki tarihî eserler canlandırılmış olsa, ben
inanıyorum ki, Venedik'e giden ziyaretçilerin en az 2 katı, 3 katı Mardin'e
gelecektir. Venedik'te tek bir kültür var; ama, Mardin'de bütün tarihin
kültürlerini bulabilirsiniz. Ya yok olmaya yüz tutmuş, sular altında kalacak
Hasankeyfimize ne demeli.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)-
İşte, sahip çıkalım beraber.
RESUL TOSUN (Devamla)- AK
Parti Hükümeti beş aylık hükümet, beyler. Eğer bugüne kadar Cumhuriyet Halk
Partisinin tarihle beraber olduğunu söylüyorsanız, o onyedi yıllık iktidarınız
döneminde bunları ihya etmeniz için yeterli bir vakit vardı sizin için; beş
aylık hükümete laf atmaya hakkınız yok.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)-
Refah dönemini unutmayalım.
RESUL TOSUN (Devamla)- 5
yıl sonra eğer bu hükümet bu eserleri ihyada ihmal gösterirse, ilk eleştirecek
olan da bizler olacağız hep birlikte.
Değerli arkadaşlar,
mesela -gitmeyenlerinize de burada tavsiye ederim- Tokat'ta bir Ballıca
Mağarası vardır, dünyanın sekizinci harikasıdır; gidilecek yolu yoktur. Biz,
sadece Ballıca Mağarasını, inanınız, dünyaya tanıtsak, Orta Anadolu'daki
turizmde de ne denli büyük bir patlama olduğunu göreceksiniz.
Yine, Tokat'ın Sulusaray
İlçesinde Sebastopolis diye bir tarihî kent vardır. Bu tarihî kent ortaya
çıkarılırsa, Selçuk'taki Efes kalıntılarından daha büyük ve daha köklü bir
medeniyetin eserlerini, bir medeniyetin tezahürünü orada göreceğiz ki, bu,
bizim turizm açısından ne denli gelişeceğimizi gösterecek.
Kültür Bakanlığına
gelince; bu söyleyeceklerim benim tamamen şahsî düşüncelerimdir, AK Partiye mal
edilmemesini rica ediyorum; çünkü, ben Türkiye'de Kültür Bakanlığını çok
lüzumlu görenlerden biri değilim. Kültür Bakanlığı -otuz yıldır kültürel
faaliyetlerle ilgilenen, yakından takip eden bir insan olarak, bir arkadaşınız
olarak söylüyorum- mesela, kimi eserleri bugüne kadar satın aldı, dağıttı; ama,
hangi bakan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tosun,
sürenize 1 dakika ilave ediyorum.
Buyurun.
RESUL TOSUN (Devamla) - 1
dakika çok az Sayın Başkanım.
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Ama, güzel bir konuya geldi.
RESUL TOSUN (Devamla) - Evet,
Kültür Bakanlığının bugüne kadar yaptığı faaliyetlere baktığımızda, bizim millî
kültürümüzü yaşatmaktan ziyade, hangi ideolojiye mensup bakan gelmişse, o
ideolojinin öne çıkarıldığı bir politikayı görmüşüzdür. Kitaplar alınır;
bakanın mensup olduğu ideolojiye mensup kitaplar alınır; dergiler satın alınır,
kütüphanelere gönderilir; yine, bakanın mensup olduğu ideolojiye mensup
dergiler alınır. Yani, istisnasız hiçbir Kültür Bakanımızın, bizim kültürümüze
bugüne kadar topyekûn hizmet ettiğini söylememiz mümkün değildir.
Onun için de,
kültürümüzü, böylesi siyasî ellere bırakmaktansa -21 inci Yüzyıl, üçüncü
sektörün yüzyılıdır; yani, sivil toplum örgütlerinin yüzyılıdır- kültürel
faaliyetleri sivil toplum örgütleri yürütmelidir ve kültürel faaliyetleri yürüten
tüm sivil toplum örgütleri ve kuruluşlardan -eğer biz yapacaksak; ki, ben,
bunu, bir milletvekili olarak düşünüyorum ve Meclise getireceğim- kültürel
faaliyet gösteren bütün etkinliklerden, bütün çalışmalardan sıfır vergiyle,
kültüre bir ivme kazandıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RESUL TOSUN (Devamla) -
Sayın Başkan, 1 dakika istiyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Trabzon) - On kere uzatma olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Evet, buyurun.
RESUL TOSUN (Devamla) -
Kültür Bakanlığımızın benim şimdiye kadar gördüğüm en lüzumlu hizmeti,
müzelerimiz ve kütüphanelerimizdir. Bunlar, zaten mevcut yasada olduğu için
yasaya itirazım yok.
Yalnız, devletimizin,
yine bu Kültür Bakanlığı marifetiyle yürüttüğü, kimi sanatlara, kimi
sanatçılara destek vererek, yine ideolojik davranarak, kimi sanatçıları ihya
ettiği bir çalışması var; ama, nice sanatçılar var ki, sadece herhangi bir
ideolojiye mensup olmadığı için, şu anda emeklilik hakkından dahi mahrum,
köşede dilenecek vaziyettedir. Dolayısıyla, Kültür Bakanlığı, bana göre, çok
lüzumlu bir bakanlık değildi, Turizm Bakanlığıyla birleştirilmesi gayet
isabetli olmuştur. Biz, eğer kültürümüzü yaşatmak istiyorsak, kültürü halk
yaşatır, halkın destek verdiği sivil toplum örgütleri yaşatır. Devlet sanatçısı
diyerek, 1 500 kişiyi getirin siz!.. Yahu, sanatçı, milletvekili gibi özgür
olmalı; sanatçı, ilim adamı gibi özgür olmalı; devletin ilkeleriyle bağımlı bir
sanatçı hangi ürünü üretecek arkadaşlar?!
Evet, saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Tosun.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, 1 ilâ 6 ncı
maddeleri kapsayan birinci bölümü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
saat 18.40'ta toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.26
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 18.40
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 67 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. - Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 8.6.1984
Tarihli ve 216 Sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Hükümlerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 24.1.1989
Tarihli ve 354 Sayılı Kültür Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 24.1.1989 Tarihli ve 355 Sayılı Turizm Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 17.3.1989 Tarihli ve
364 Sayılı 190, 354 ve 355 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 13.9.1989 Tarihli ve 379 Sayılı 190
ve 354 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname, 25.3.1990 Tarihli ve 411 Sayılı 190 ve 355 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname,
13.12.1991 Tarihli ve 468 Sayılı 190 ve 354 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/542, 1/51, 1/60, 1/122, 1/123,
1/126, 1/136, 1/160, 1/194) (S. Sayısı : 112) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Görüşmekte olduğumuz 112
sıra sayılı kanun tasarısının birinci bölümü kabul edilmişti. Şimdi, ikinci
bölüm üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.
İkinci bölüm 7 ilâ 16 ncı
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde,
grupları adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili
Mustafa Gazalcı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili
Adem Baştürk; şahısları adına, İzmir Milletvekili Erdal Karademir ve İstanbul
Milletvekili Berhan Şimşek'in söz talepleri vardır.
İlk sözü, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Mustafa Gazalcı kullanacaktır.
Sayın Gazalcı, buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, temel
yasa kabul ettiğimiz, çok önemli, yaşamsal bir konuyu, Kültür Bakanlığı ile
Turizm Bakanlığını birleştiren bir yasayı görüşüyoruz. Aslında, keşke, bütün
milletvekilleri burada maddeler üzerinde tek tek görüşlerini belirtebilseydi ve
özgürce bu konuyu enine boyuna ulusun önünde tartışabilseydik.
Değerli arkadaşlar, bu
yasanın genel gerekçesinde şöyle deniyor: "Kamu kurumlarında verimliliği
sağlamak, israf ve hantal yapıyı önlemek. Bunun çözümü olarak da benzer ya da
etkinlikleri aynı bakanlıkları birleştirmek... Devletin yeniden yapılanması
için tarihî bir fırsat yakalandığı söyleniyor ve yapılan birleşmeyle de
yönetimde etkinliğin kazanılmasının yanı sıra, kamu harcamalarında bir tasarruf
olacağı belirtiliyor; devletin, küçültülerek hantal bir yapının önlenmesinin
amaçlandığı" belirtiliyor.
Değerli arkadaşlar,
devleti küçültmek, kamu harcamalarında tasarruf kültürle olmamalıydı, işe
Kültür Bakanlığıyla başlamamalıydı. Her şeyden önce, küçülme, belki,
Başbakanlık kadrolarında olabilirdi, Devlet Bakanlıklarının sayıları biraz daha
inebilirdi, danışmanların sayıları eksiltilebilirdi, yönetim kurullarına
atadığımız yandaşlarda bir eksilme, bir tasarruf yapılabilirdi; belki,
yolsuzlukları önlemede bir tasarruf olabilirdi; ama, kültürde, bizi biz yapan
değerlerde, ulusal değerlerde, geçmişimizi, kimliğimizi, bugünümüzü, yarınımızı
belirleyecek kültürde bir tasarrufu, devlet küçültmesini kabul etmek
olanaksızdır. Zaten, devlet bütçesinden binde 3 gibi çok küçük bir pay ayırarak
Kültür Bakanlığını yeterince küçültüyoruz ve kültürel etkinlikleri kısıyoruz.
Şimdi, siz, turizm anlayışıyla, bir kez daha Kültür Bakanlığını
birleştiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu,
geçmişte denendi, başarısız bir deneyim oldu. 1981 ile 1989 arasında bu iki
bakanlık birleştirildi, hem de Parlamento özgür tartışmazken, 12 Eylülün oldu
bitti anlayışı içinde bu iki bakanlık birleştirildi; ama, burada, gerekçede
söylendiği gibi, bir hareketlilik, bir sinerji değil, tam tersine bir hantallık
yaratıldı ve yeniden ayrılma kararı alındı.
Bakın, bu başarısız
denemeden sonra, 1989'da yeniden ayrılma kararındaki, o genel gerekçeyi sizlere
sunmak istiyorum: Türk toplumunun hızlı bir gelişme içinde olduğu, hızlı bir
sanayileşmenin ve kentleşmenin olduğu, dolayısıyla, bu kentleşme içinde
kültürel değerlerimizin yok olduğu o gerekçede söyleniyor. İki bakanlık bir
arada yürütülmeye çalışılmış ise de, turizm hizmetlerinin yoğunluğunun kültür
hizmetlerini gölgelemesi dolayısıyla, Kültür Bakanlığının, yeniden, ayrı bir
biçimde örgütlenmesini söylüyor. Ayrıca, millî kültürümüzün bozulmasını önlemek
amacıyla, konuyla ilgili faaliyetlerin, bir bakanlığın iki işinden biri olma
kimliğinden çıkarılarak, Kültür Bakanlığının bağımsız bir bakanlık olarak
kurulmasını, yeniden kurulmasını bir zorunluluk olarak görüyor 1989'daki
gerekçede.
Devlet, bir deneme
tahtası değildir; devlet örgütlenmesi çok ciddî bir iştir. 12 Eylülün
gölgesinde bu iki bakanlık birleşmiş; ama, yararlı olmamış. Sonra, bir yasa
daha, bir kararname daha çıkmış; orada, ulusal kültürümüzün yok olmaması için,
Kültür Bakanlığının turizmin gölgesinde kalmaması için ve bir bakanlığın iki
işinden biri olmaması için, yeniden ayrı bakanlık olarak örgütlenmesinin bir
zorunluluk olduğu dile getirilmiş; ama, maalesef, bu, dikkate alınmıyor,
yeniden aynı başarısızlık deneyimi tekrarlanıyor.
Değerli arkadaşlar, bu
iki bakanlığın birleştirilmesine, yalnız Cumhuriyet Halk Partisi Grubu karşı
çıkmıyor, bakın; eski kültür bakanları dün Sayın Kültür Bakanını ziyaret etti.
Gazetelere yansıyan duruma göre "aman, ne olur, yangından mal kaçırır gibi
bu işi yapmayın; kültür adına kaygı duyuyoruz"diye kendisinden dilekte
bulunmuşlar ve bir de bildiri yayımlamışlar. Sol hükümetin bakanları da var,
sağ hükümetin bakanları da var; Namık Kemal Zeybek de, İsmail Cem de var, ilk
Kültür Bakanımız Talat Halman da, Ercan Karakaş da var, Nermin Neftçi var,
Fikri Sağlar, Timurçin Savaş, İstemihan Talay, Tınaz Titiz de var. Bir bildiri
yayımlıyorlar, diyorlar ki: "Vicdanî bir borç olarak halkımıza
sesleniyoruz: Bu iki bakanlık birleştirilmesin, yanlış olur; çünkü, turizm, bir
sanayi dalı, bir ticarî işletmeciliktir; kültür ise, bir sanat alanıdır.
Turizm, yatırımcılıktır; kültür, yaratıcılıktır." Devam ediyor;
"birçok ülkede olduğu gibi bizde de turistik gelişme, çoğu zaman, kültürel
çevreyi ve varlıkları tehlikeye düşürüyor.
Bunun içindir ki, hiçbir yerde, birleşik bir turizm ve kültür bakanlığı
kurulmamıştır."
Değerli arkadaşlar, bize
"işte, şu devletlerde böyle bir ayrı bir bakanlık yok" deniyor; ama,
kültür bakanları, otuz yıldır, sağ-sol hükümetlerde, bu ülkenin tarihî
zenginliklerini dışarıdan tekrar almış gelmiş, o değerlerimize bekçilik yapmış
kültür bakanları, sağ-sol ayırımı gözetmeden "dünyada böyle bir örnek yok;
biz kaygı duyuyoruz; sakın bu birleşmeyi yapmayın"diyorlar; ama, biz ısrar
ediyoruz. Yalnız kültür bakanları, Cumhuriyet Halk Partililer de değil;
vakıflar, dernekler, uzmanlar, bu konudaki, kültüre değer veren herkes aynı
kaygıyı duyuyor.
Değerli arkadaşlar,
bakın, yedibin yıllık tarihi içeren, 17 000 tarihî kalıtın bulunduğu Bağdat,
hem de uygar olduğunu söyleyen tek dişi kalmış canavarlar tarafından, o
Mezopotamya kültürü, o, Asurluların, Osmanlının, Selçuklunun, insanlığın kalıtı
yağma ettirildi. Belki, dünyanın hiçbir yerinde olmasa bile Türkiye'de Kültür
Bakanlığı ayrı olmak zorundadır; çünkü, bizim kültürümüz zengindir.Anadolu, bir
açıkhava müzesidir.
"Beşikler vermişim
Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana, dünkü çocuk
sayılır,
Anadolu'yum ben,
Tanıyor musun?"
diyor Ahmed Arif.
Değerli arkadaşlar, böyle
bir zenginlik... Yarın, Bağdat Müzesinin başına geldiği gibi. Biz, kültürümüzü
asıl onlardan korumak isteriz. Üç kuruşluk kaynak için... Tamam, gelsin turizm;
ama...
Değerli arkadaşlar, bu
konuştuğumuz bölümlerde, kimi genel müdürlükler birleştiriliyor. Ne oluyor, bu
tasarıyla; yani, şimdi görüştüğümüz ve hızlıca yasalaştırmaya çalıştığımız
bölümle, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Genel Müdürlüğüyle, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü adı altında
birleştiriliyor. Yani, burada korumacılık önemsiz duruma getiriliyor.
Değerli arkadaşlar, 17.2.2002
tarihi itibariyle, Türkiye'de, birçok SİT alanı tespit edilmiştir.
Bunlardan 6 812 SİT alanı, koruma
alanı olarak saptanmış ve 25 203 taşınmaz sivil mimarlık örneği, toplam 45 451
de "bu sokağa, bu şehitliğe, bu yere, bu binaya dokunmayın" diye saptanmış.
Şimdi, bunlar yetmiyor, daha devam ediyor; çünkü, yerin altında
zenginliklerimiz var, yerin üstünde zenginliklerimiz var; ama, bu tasarıyla
koruma önemsizleştiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, 1
dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Sayın Başkanım, tamamlayacağım; ama, bu konuda doluyuz.
Değerli arkadaşlar,
yapmayın!.. Siz, kendinizi muhafazakâr kabul ediyorsunuz; ulusal değerlerimizi
muhafaza etmeyen bir partinin, ulusal değerlerimizi korumayan bir partinin
muhafazakâr olması bile olanaksızdır; lütfen, kültüre kıymayın. Az önce bir
arkadaşımız -adını vermek istemiyorum- "Kültür Bakanlığı zaten gerekli
değildir" dedi. Belki de, bizim -bu ekonomik sıkıntılar gelir geçer- en
büyük zenginliğimiz, en büyük güvencemiz, tek varlığımız kültürel varlıktır.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarının olsa olsa iki amacı var. Bir; arkadaşlarımın da söylediği gibi,
kadrolaşmaktır; çünkü, iki bakanlığın kadroları boşa çıkıyor -şahsa bağlı kadro
yok- ve siz, kültür ve turizm uzmanlığı ve uzman yardımcılığı diye, şimdiye
kadar hiçbir yerde görmediğimiz bir uzmanlık tahsis ediyorsunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
lütfen konuşmanızı tamamlayın.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Bitiriyorum efendim.
Yani, bir, kadrolaşma;
iki, yağmadır. Ne yağması; demin söylediğim, SİT alanlarının yağmasıdır,
höyüklerin yağmasıdır.
Değerli arkadaşlar,
gelin, yapmayın! Bakın, gelecek kuşaklar hesap sorabilir. Kültür Bakanlığı
bizim övüncümüzdür; Kültür Bakanlığı bağımsız kalsın. Devlet Bakanlıklarının
birini daha yok edin; ama, Kültür Bakanlığı dursun; sizin de övüneceğiniz bir
iştir. O yüzden, biz, bu birleşmeye, geçmişte denenmiş ve başarısız olmuş bu
birleşmeye karşıyız ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak ret oyu vereceğiz.
Kültür, bizim güvencemizdir. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin
temelini "kültür" olarak söylemiştir. Bakın, olaylar, kültürel
varlıklarımıza sahip çıkmamızı bize dayatıyor; son Irak saldırısında bunu
gördük. Lütfen, binde 3 bütçeyle ve böyle,turizmin gölgesinde, oradan üç kuruş
gelir, beş kuruş gelir anlayışıyla, kültürel varlığımızı yok etmek çok
yanlıştır. Çanakkale'den, Uşak'tan ve başka yerlerden, Amerika'ya,
İngiltere'ye, Paris'e, birçok değerlerimiz gitti. Kimilerine Kültür
Bakanlıkları sahip çıktı. Bugünlerde gazetelerde ilan var: "Eski
değerlerimiz gene gidiyor..." Değerli arkadaşlar, turizm başka bir şey;
ama, kültür başka bir şey. Bu iki bakanlık birleşmesin diyoruz; ama, ne desek,
bir yararı yok gibi.
Tümünüze saygılar
sunuyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Adem Baştürk; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ADEM
BAŞTÜRK (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 7-16 ncı maddeleri
hakkında, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, şahsım
ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısının Üçüncü
Bölümü, ana hizmet birimlerini ihtiva etmektedir. 10 maddeden oluşan bu
bölümde, her bir ana hizmet biriminin görevleri ifade edilmiştir. Halen, ayrı
ayrı iki bakanlıkta 14 olan genel müdürlük ve daire başkanlıkları sayıları,
yarıya yakın indirilerek, 9'la sınırlandırılmıştır. Böylece, hükümetimizin,
kanunun sunuş gerekçesinde de ifade ettiği gibi, benzer veya yakın faaliyet
alanlarındaki birimlerin birleştirilmesiyle, kadrolarda da önemli bir tasarrufa
gidilmiştir.
Ülkemizin, içinde
bulunduğu zor durumdan kurtulabilmesi için, kamu harcamaları kontrol altına
alınmalı, harcamalarda azamî tasarruf sağlanmalıdır. Ayrıca, karar süreçleri
kısaltılmalı, hızlı ve dinamik bir kamu yönetimi tesis edilmelidir.
Hükümetimiz, kamu
yönetimini yeniden yapılandırmak üzere köklü bir çalışma başlatmıştır. Bu
çalışmanın birinci kademesi olarak 58 inci hükümette bakanlık sayısı 38'den
25'e, 59 uncu hükümette de 23'e düşürülmüştür. Halen görüştüğümüz yasa tasarısı
da bu çalışmaların bir halkası olarak sayılabilir.
Genel müdürlük ve daire
başkanlıklarının sayısını 14'ten 9'a düşürmek suretiyle, benzer ya da yakın
görev üstlenen birimler devlette etkinliği artırmak ve devlet teşkilatını
küçültmek için birleştirilmiştir.
Kültür Bakanlığı
bünyesinde bulunan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü aynen korunmuş; yine, aynı
Bakanlık bünyesinde bulunan Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, yakın görev yapmaları sebebiyle
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü olarak tekrar teşkilatlanmıştır.
Yine, Kültür Bakanlığı
bünyesinde bulunan Kütüphaneler Genel Müdürlüğü ile Yayımlar Dairesi
Başkanlığı; Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü olarak benzer düşünceyle
yeniden yapılandırılmıştır.
Turizm Bakanlığı
bünyesinde bulunan, her biri birbiriyle yakın ilişkileri olan Yatırımlar ve
İşletmeler Genel Müdürlükleri birleştirilerek tek genel müdürlük haline
getirilmiştir. Böylece karar süreçleri hızlandırılmış ve bürokrasi
azaltılmıştır.
Turizm yatırımlarını
yönlendiren, yatırımlara teşvik veren, tesislere işletme ruhsatı veren ve
denetleyen bu genel müdürlük daha da etkin hale getirilmiştir.
Ayrıca, özel kanunla
kurulan Millî Kütüphaneye, TRT tarafından yayınlanan eserlerden memleketin
tarihi ve kültürü bakımından önemli olanlarının çoğaltılması ve bir nüshasının
Millî Kütüphanede saklanması görevi verilmiştir.
Kanun kapsamında,
Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü ihdas edilerek, Kültür Bakanlığı bünyesindeki
Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi Genel Müdürlüğü (TÜRKSOY) ve Turizm
Bakanlığı bünyesindeki Turizm Eğitimi Genel Müdürlüğü ile Kültür Bakanlığının
eğitim ve araştırma birimleri aynı çatı altında toplanarak, böylece, ciddî bir
zaman ve personel tasarrufu sağlanmıştır.
Ülke olarak, bu yeni
yapılanmanın, ülkemizin geleceği için önemli beklentilerin bulunduğu turizme
yeni bir ivme getirmesini umuyoruz ayrıca, kültür faaliyetlerinin
yaygınlaştırılmasının sağlanmasını da bekliyoruz.
Ülkemiz, son yirmi yılda,
özellikle sahil turizminde çok önemli mesafeler kat etmiştir; 1980-1990 yılları
arasında, turist sayısı yüzde 400, gelir yüzde 1 000 (10 kat), tesis sayısı
yüzde 120, yatak kapasitesi ise yüzde 500 artmıştır. Yine, 1987-1997 yılları
arasında, dünyadaki turist artış oranı yüzde 4,5 iken, ülkemizde bu oran yüzde
10 olmuştur. 2002 yılında, ülkemize gelen turist sayısı 13 200 000, turizm
geliri ise 11 900 000 dolara ulaşmıştır. 2020 yılı için 60 000 000 turist, 50
milyar dolar gelir hedeflenmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, başta da ifade ettiğim gibi, ülkemizde, ağırlıklı olarak sahil
turizmi önceliği almaktadır. Bu turist türü, sadece yaz aylarında gelmekte ve
dış etkilere karşı çok hassas davranmaktadır, son Irak krizinde olduğu gibi.
Kültür ve Turizm
Bakanlıklarının birleşmesiyle, kültür turizminin de ciddî olarak ele
alınmasının gerektiğine inanıyorum. Ülkemizin, tarihte onlarca medeniyete ev
sahipliği yaptığı ve yine tarih boyunca, her devirde, herhangi bir bağnazlığa
kapılmadan, tarihî eserlere sahip çıkılması, ülkemizi bu konuda emsalsiz bir
konuma taşımaktadır.
Dünyanın hiçbir
metropolünde İstanbul'daki kadar sahip çıkılmış, bu kadar çok değişik
kültürlere ait eski eser bulunmamaktadır. Aynı mahallede, cami, kilise, sinagog
birlikte yaşamaktadır; İstanbul Darülaceze'de, bildiğimiz gibi, cami, sinagog
ve kilise yan yanadır. Ancak, bu güzellikler, şimdiye kadar insanlığa yeteri
kadar anlatılamamıştır, eserlerimiz, uluslararası platforma taşınamamıştır.
Mesela, UNESCO dünya mirası listesinde, sadece 9 varlığımız kabul edilmiştir;
bunlar, İstanbul, Safranbolu, Boğazköy, Nemrut Dağı, Divriği-Ulucamii, Truva
arkeolojik kenti, Pamukkale ve Göreme'dir. Dünyada kabul görmüş varlıkların
sayısı ise, 620'dir.
Özellikle İstanbul'daki
tarihî varlıklarımız, turistlere ve insanlığa sunulamamaktadır. Suriçi, SİT
alanı ilan edilmiştir. SİT alanı tersine çalışmaktadır. Koruma kurullarının
hantal yapısı, karar üretememesi sebebiyle İstanbul'un Suriçi elden
gitmektedir.
İstanbul'da Osmanlıdan
kalan toplu bir sivil mimarî örneği neredeyse kalmamaktadır. Elden çıkmak üzere
olan son bölge, Süleymaniye çevresini ihya etmek için hükümetimiz mutlaka bir
çözüm üretmelidir.
Yine, İstanbul, kongre
turizmi açısından mutlaka değerlendirilmelidir. Bu konuda çok önemli bir talep
ve potansiyel bulunmaktadır. Kültür ve kongre turizmi bakımından İstanbul,
Roma, Londra ve Paris gibi şehirlerle mukayese edildiğinde, çok zayıf
kalmaktadır. Kongre turizminin toplam turizmden aldığı pay, dünyada yüzde
30'dur; Türkiye'de ise, 150 milyar dolarlık pastadan ancak yüzde 2 pay
alınmaktadır. Bu tür turizmden en çok pay alan şehirler arasında Berlin,
Lizbon, Viyana, Londra gibi tarihî şehirler yer almaktadır. İstanbul ise, bu
sıralamada çok arka sıralarda kalmaktadır.
İstanbul, toplam turist
açısından da benzeri şehirlere göre daha az pay almaktadır. Mesela, Paris,
yılda 40 000 000, Londra 14 000 000 ziyaretçi kabul ederken, bu rakam,
İstanbul'da, ancak 2 500 000'dir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baştürk, 1
dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ADEM BAŞTÜRK (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sonuç olarak, İstanbul,
Bursa, Edirne, Mardin, Şanlıurfa gibi -şu anda aklıma gelen şehirler- kültür
varlıklarının yoğun olduğu yörelerin, yeni bakanlık şemsiyesi altında, kültür
ve kongre turizmine açılarak, insanlığın bilgisine ve ilgisine sunulması
gerektiğine inanıyorum.
Bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Baştürk.
Sayın milletvekilleri,
hükümet adına, Kültür Bakanı Sayın Erkan Mumcu'nun söz talebi vardır.
Sayın Mumcu, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak şahısları
adına ve grupları adına söz alan çok değerli milletvekillerinin, bu kürsüden
ifade ettikleri bazı hususların, görüşülmekte olan tasarıyla ilişkisi
bulunmayan bazı hususların Genel Kurulun bilgisine sunulmasında yarar mütalaa
ettiğim için huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, her
şeyden önce bir şeyin altının çizilmesine sanıyorum ki ihtiyaç var; burada
görüştüğümüz bir teşkilat yasa tasarısı. Bunun bir temel kanun olarak görüşülüp
görüşülmemesi meselesi elbette tartışılabilir ve bu konudaki farklı görüşlere
saygı duymak durumundayız; ama, bizim yaklaşımımız şudur: Yeni bir bakanlık
yapısı ihdas eden bir yasanın temel yasa kabul edilebilmesi gerekir.
Arkadaşlarımız da ifade
ettiler, ülke ekonomisinde, gayri safî millî hâsıla içerisinde çok önemli bir
yer tutan bir sektörü ve Atatürk'ün sözleriyle ifadesini bulan
"cumhuriyetin temeli kültürdür" sözleriyle ifadesini bulan önemini
hepimizin kabul ettiği bir alanı düzenleyen ve bu alana ilişkin görevleri,
yetkileri düzenleyen bir yasanın temel yasa, bu alana ilişkin bürokrasiyi kuran
yasanın temel yasa kabul edilebilmesi gerektiği kanaatindeyiz biz.
Ancak, burada, değerli
milletvekilleri, benim gerekçesini anlayamadığım bazı ifadelerde bulundular.
Mesela, bir milletvekili arkadaşımız, bu tasarıyla 5 000 kadronun Millî Eğitim
Bakanlığına devredileceğinden söz etti. Ben, arkadaşımızın, bu tasarıyı okumuş
olduğundan emin değilim; yani, bu tasarının neresinde böyle bir şey görüldü ki,
5 000 kadronun Millî Eğitim Bakanlığına devredileceği ve bu devir işleminde de
subjektif seçimler yapılacağı, burada da eğitim kökenlilerin olacağı ve
böylece, bir kadro kıyımının yaşanacağı filan gibi sözler söylendi burada.
Bunun gerekçesinin ne olduğunu anlayamadım; yani, bu, hangi somut gerekçeden ya
da hangi emareden yola çıkılarak iddia edilen bir tezdir, anlamak mümkün değil.
Bunun, görüşülmekte olan tasarıyla hiçbir şekilde ilgisi yoktur; kaldı ki,
böyle bir şey, böyle bir teşkilat yasasıyla, zaten, istense de yapılamaz. Bu
arkadaşımız, sanıyorum, herhangi bir gazetede okuduğu haberi, en azından,
tasarıda karşılığı var mıdır yok mudur gibi bir karşılaştırma gereği duymadan,
belki, eleştirilecek bir husus olarak değerlendirdiği için burada ifade etti.
Burada sürekli,
kadrolaşma sözlerinden dem vuruldu; bunu da anlamak mümkün değil. Acaba, hangi
hükümet, boş kadrolarının tamamından feragat ederek, kadro cetvellerinde 1 120
kadrodan feragat ederek, yani açık bir kadro eksiltmeye giderek
kadrolaşabilir?! Bunun nasıl olacağını, fiziken nasıl mümkün olabileceğini,
yani, yaşadığımız reel hayatta bunun nasıl mümkün olabileceğini, bundan sonra
gelecek arkadaşlar bir izah ederlerse memnun olurum. Hakikaten, biz, bunun bir
yöntemini, akıl içinde, fizik imkânlar içinde bilmiyoruz; yani, bilenler izah
ederse, memnun olurum. Bir taraftan, bir hükümet gelecek, kadro cetvellerinde
binlerle ifade edilen rakamda bir kadro feragatında bulunacak, bunlar kadro
cetvellerinden silinecek, bunların yerine atama yapmak gibi var olan bir
inisiyatifi kullanmayacak; ama, bu hükümetin niyeti kadrolaşmak olacak... Ha,
siz, şunu söylemeye çalışıyorsanız; birleşen bakanlık yapısında müsteşar, müsteşar
yardımcılığı, genel müdürlük gibi azalan pozisyonlarda nasıl bir tercihte
bulunacaksınız diyorsanız, elbette, liyakat tercihinde bulunacağız ve elbette,
tüm teşkilat kanunlarında olduğu gibi ve elbette, cumhuriyetimiz kurulalı beri
olageldiği gibi, bu konuda, siyasî iradenin, yani Meclisin güven oyunu arak
siyasî iradenin oraya koyduğu bakan yetkili olacak. Doğaldır ki, bu tasarrufta
o bulunacak ve eğer burada hukuku aşan bir yaklaşım varsa, bunun hesabını da o
verecek.
Şimdi, kadrolaşmaya
ilişkin şeyler o kadar sık söylendi, o kadar sık söylendi ki, bunların bir
reel, bunların bir gerçek zemininin olması lazım, bir reel zemine oturması
lazım, bir gerçeklik tabanının olması lazım. Önce, bir haber, bir iddia icat
edilip, ondan sonra, o iddianın üzerinden türlü çeşitli kurgulamalarla bir
tezvirat yapılırsa, buradan nereye varabiliriz, buradan nasıl bir iletişim
kurabiliriz ve buradan demokrasi kültürüne ne katabiliriz; bunu anlamak mümkün
değil. Burada, arkadaşlarımız, uzman yardımcılığı ve uzmanlık kadrolarının
ihdas edilmesini eleştiriyorlar. Yıllardan beri bakanlıklarda bir kariyer
uzmanlığı sisteminin olmayışı değil midir zaten, kadrolaşma sorununu ya da
bürokraside kalite sorununu getiren şey.
Tasarı önünüzde. Tasarı,
yeni uzman kadroları getiriyor; tıpkı, Dışişleri Bakanlığında, Maliye
Bakanlığında, Hazine Müsteşarlığında, Dış Ticaret Müsteşarlığında ve
Başbakanlıkta olduğu gibi ve belki de hiçbir uzman kadrosunda atanmayan
nitelikleri de koşul olarak ileri sürüyor; yani, sadece Sümeroloji, Hititoloji,
arkeoloji bölümünden mezun olmak, Orta Doğu Teknik Üniversitesinin çevre
plancılığı bölümünden mezun olmak yetmiyor. Sadece giriş sınavını kazanmak
yetmiyor. KPDS 70 düzeyinde dil puanı isteniyor. Bu kadar ilave, ekstra
şartlarla bu hükümet kadrolaşacak... İstese, kadro cetvellerine 5 000 tane
ilave yapması mümkünken, kadro cetvellerini küçülterek, ama, getirdiği 600
kadroyu da geçirdiği...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Peki, Sayın Bakan, işçileri de mi onun için sokağa attınız?!
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Değerli milletvekilim, böyle bir usul yoktur Parlamentoda; ama,
ben, sorunuza da cevap vereyim.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen, Genel Kurula hitap ediniz.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Hemen bir parantez açalım.
Değerli milletvekilim,
bahsettiğiniz işçi sorunu, bizden önce, AK Parti var olmazdan da önce, geçmişte
beraber siyaset yaptığınız arkadaşlarınızın ürettiği bir sorun. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Nasıl bir sorun olduğunu ben size söyleyeyim. Müze ve
ören yerleri gelirlerinden elde edilen gelirlerle, DÖSİM, geçici işçiler
istihdam ediyor. DÖSİM'in geçici istihdam gerekçesi, aslında, müze ve ören
yerlerinin korunması ve bakımı; ama, nasıl, biliyor musunuz; DÖSİM kadrolarının
yüzde 80'i üç kentte. Birincisi, Ankara; her genel müdürlüğe üç sekreter, bir
tane şoför vesaire vesaire... İkincisi, Mersin; sanıyorum, bundan başka bir
izah yapmama gerek yok; en çok sayının, kadro sayısının bulunduğu yer. Üçüncüsü
de İzmir; bu da, seçim kararı alındıktan sonra olmuş ve DÖSİM'in beş yıllık
gelirlerini ipotek altına alacak onlarca ihale de yapılmış, gidilmiş ve bu
insanlara ücret vermek lazım. Siz, bunun hesabını mutlaka sorun. Ben, bu
kürsüden bunları söylemeye alışığım; ama, nedense, söylediklerimin karşılığını
her zaman bulmuyorum. Lütfen, bir soruşturma önergesi verin.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Biz verdik...
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Hayır, vermediniz...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Verdik... Verdik...
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Vermediniz; bekliyorum...
Değerli milletvekilleri,
bunu yapın. Bir araştırma önergesi, bir soruşturma önergesi verin. Meclis,
denetim hakkını, denetim yetkisini kullansın. Böyle, tezvirat babında kalan
işler olmasın bunlar, bunların hesabı verilsin.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - "Tezvirat" çok yanlış kelime; yapmayın bunu...
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Bunların hesabı kimden sorulacaksa, onlardan da sorulsun.
Şimdi, peki, bu kadar
nitelikli kadrolara, bu kadar nitelikli vasıfları gösteren memur, 8 inci ya da
9 uncu dereceden başlayacak; yani, bugünkü ücret karşılığı 450 000 000, buna
görev tazminatıyla 150 000 000 daha vereceksiniz, azamî 600 000 000; siz, azamî
600 000 000 lirayla aşağı yukarı TOEFL karşılığı 550-600 düzeyinde yabancı dil
bilen adam alacaksınız; bu bir ihtisas mesleğine sahip olacak, yarışma
sınavından geçecek; bu mu kadrolaşma?! Bu kadrolaşma mıdır?! Eğer, buna
kadrolaşma diyecek bir izan ve insaf varsa bu Parlamentoda, hakikaten pes
demekten başka bir şey söyleyemeyeceğim. Hakikaten, pes...
Değerli milletvekilleri,
bir arkadaşımız burada yerel yönetimlere ilişkin bir şey söyledi; bunu da
anlamak mümkün değil. Birtakım örnekler filan verdi. Değerli milletvekilleri,
burada konuşan sözcüler, acaba dünyada bu işin nasıl yapıldığına hiç bakmışlar
mı? Kütüphanelerin yerel yönetimlerle birlikte işletilmesi, kütüphaneler
konusunda yerel yönetimlere inisiyatif verilmesi eleştirildi. Acaba, dünyanın
ileri ülkelerinde; yani, bizden yüzlerce kat daha fazla yayın yapılan ve bu
yüzlerce kat yayının tüketildiği, okunduğu ülkelerde bu işin nasıl yapıldığına
hiç bakmışlar mı? Acaba, Türkiye'deki gibi bir tane örnek görmüşler mi?
Kültür Bakanlığına
ilişkin burada sözler söylendi ve eski Kültür Bakanları referans edildiler.
Eski Kültür Bakanlarının hepsi, şu ya da bu ölçekte, bu ülkeye hizmet etmiş
insanlar; hepsine de saygımız var; ama, bunların sözlerine vahiy değeri
kazandıran şey nedir acaba? Nedir?.. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bütün
sözler aklın ölçeğinden geçmek zorunda. (CHP sıralarından "Sizinkiler ne
Sayın Bakan!" sesleri)
Bakın, dünyada, kültür
bakanlığının, sadece kültür segmentine, sadece kültüre has kılındığı dört örnek
var: Yunanistan, İsveç, Norveç ve Portekiz. Bunun dışında, kültür bakanlığı,
ana ilim olarak, hemen hemen tüm dünyada... Avrupa Birliği chart'ını, Avrupa
Birliğinin tablosunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda üye arkadaşlarımıza vermiştim;
şimdi, isteyen...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Bütün ülkelerde kültür bakanlığı, mutlaka, birtakım sektörlerle
ilişkilendirilmiştir ve bu sektörler, çoğunlukla, yani yüzde 95 diyebileceğimiz
bir oranda, ya eğitim bilim sektörüyle ilişkilendirmek ya da turizm, antikler,
el sanatları gibi alanlarla ilişkilendirmek biçiminde olmuştur. Bütün dünyadaki
örnek bu. Kaldı ki, bunun Türkiye'ye getireceği sinerji ortada, bunun
Türkiye'ye kazandıracağı şey ortada. Türkiye'nin, bir turizm ülkesi ve bir açık
müze olan Türkiye'nin, nitelikli bir turizm ülkesi olabilmek için, turizm
anlayışını, turizm planlamasını, turizm tanıtımını, mutlaka, kültür merceğinden
geçirmesi gerekiyor ve Türk turizminin kazandırdığı, Türkiye'ye kazandırdığı
özellikle ekonomik dinamizmin, Türkiye'nin kültür varlıklarının korunmasında ve
Türkiye'de kültürel etkinliklerin yaşatılmasında ve genişletilmesinde mutlaka
etkili olması gerekiyor. Bu, son derece iyi niyetli, pozitif ve yapıcı bir
yaklaşımdır; hiç kuşkunuz olmasın ve bunun sonuçlarını, Türkiye, çok uzun
olmayan bir zaman dilimi içerisinde, bir iki yıl içerisinde çok somut, net bir
şekilde görecektir. Bu kadar sabrımız varsa, bunu hep birlikte göreceğiz; ama,
bunun dışında, değerli milletvekili arkadaşlarımdan şundan emin olmalarını
istiyorum: Biz, bu ülkede, devlet geleneğine, devlet anlayışına ve devlet
kültürüne saygısı olan bir siyasî hareketiz ve o saygı içinde, bugüne kadarki
uygulamamız, o kültürü geliştirmek, o kültürü daima pozitife doğru ilerletmek
yolunda adımlar atmak olmuştur. Kadrolaşmak yönünde en küçük bir girişimimiz de
söz konusu değildir.
Bakın, bu, ölçülebilir
bir şeydir. Herhangi bir hükümetin beş aylık dönemindeki atamalarının toplamını
alırsınız -cumhuriyet tarihindeki her hangi bir hükümetin- bununla mukayese
edersiniz. Eğer, bundan daha az olan varsa, gelir, huzurunuzda özür dileriz;
ama, bir şartla, yoksa, gelip, sizden özür dilemenizi de bekleriz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekillerim,
sözlerimin sonunda şunu ifade etmek istiyorum: Bu pozitif girişime destek olun,
bu pozitif girişimde paydaş olun; gelin, Türkiye'de kültür varlıklarının
korunmasında; gelin, Türkiye'de turizmin daha düzeyli bir algılama ve anlayışla
gelişmesinde sizler de paydaş olun. Katkılarınız için şimdiden çok çok teşekkür
ediyorum.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
şahsı adına, İzmir Milletvekili Erdal Karademir.
Sayın Karademir, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının ikinci bölümü
üzerinde kişisel olarak söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, turizmin amacı ve kapsamı 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasasında
görüleceği gibi, turizm sektörünü düzenleyerek, geliştirerek; yani, dinamik bir
yapı ve işleyişe kavuşturmak, tertip ve tedbirlerinin alınmasını sağlamakla
beraber, turizm yatırım ve işletmelerinin teşvik edilmesine ilişkin hükümleri
içermektedir. Yasadan da anlaşılacağı gibi, turizm sektörünün, yatırımlara ve
bu yatırımların teşvik edilmesine ihtiyacı vardır. Görüldüğü üzere
"bacasız sanayi" diye tanımlanan turizm, bir ticarî kurumdur ve
işletmeciliktir.
Bunun yanı sıra, Kültür
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 354 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin amaç ve görevlerine ilişkin maddelerine baktığımızda, kültürel
değerlerimizi yaşatmak, geliştirmek, tanıtmanın yanında, tarihî ve kültürel
varlıkların tahribini ve yok edilmesini önlemek olduğunu görmekteyiz. Bununla
birlikte, tarihî ve kültürel varlıklarımızın korunması, bunlara ilişkin
yapılacak işlem ve faaliyetlerin düzenlenmesi, bu konuda gerekli ilke ve
uygulama kararlarının alınması, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununda ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ile
Koruma Kurulları Yönetmeliğinde düzenlenmiş ve yürütülmektedir.
Görüldüğü gibi, Kültür
Bakanlığının görev alanı, tarihî, kültürel ve doğal mirasın sorumluluğunu ve
götüreceği hizmeti koruma ve korunma ağırlıklı olarak tanımlanmıştır; yani,
doğal ve kültürel mirasın korunması Kültür Bakanlığının görevlerinden biridir.
Doğal, tarihî ve kültürel varlıkların korunması ticarî amaçlı değildir. Kültür
ve tabiat varlıklarını koruma kurulları da, onca baskıya ve siyasal
müdahalelere rağmen, kültürel ve tarihî varlıklarımız üzerinde önemli kararlar
alabilmişlerdir. Bunun için, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek
Kurulunun almış olduğu ilke kararlarına ve koruma kurullarının kararlarına
bakıldığında, birçok bölgede doğal ve kültürel alanlarımızın turizm amaçlı
kullanıma uygun olmadığına ilişkin kararlar aldığı da görülecektir. İşte bu
kanunla, böylesi haklı kararları yok saymak amaç edinilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kültür ve turizm kendi mecralarında sürdürülmelidir.
Turizmdeki büyümeyi hızlandırmak pahasına, doğal ve kültürel varlıklarımız
turizme feda edilmemelidir. Bilinmelidir ki, yok edilen doğal ve tarihî
değerlerin geriye dönüşü ve yeniden üretilmesi söz konusu değildir.
Türkiye Cumhuriyeti
hükümetleri ve bakanları olarak, doğal ve kültürel varlıklarımızın korunmasına
ilişkin sözleşmelerde imzalarımız bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, 14 Şubat
1983 tarihli 17959 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Dünya Kültürel ve Doğal
Mirasının Korunmasına Dair Sözleşmedir. Bu sözleşme, kültürel ve doğal mirasın
herhangi bir parçasının bozulmasının veya yok olmasının, bütün dünya
uluslarının mirası için zararlı bir yok oluşu teşkil ettiğinden bahisle,
kültürel ve doğal varlıklara ilişkin, mevcut uluslararası sözleşme, tavsiye ve
kararlarda, hangi halka ait olursa olsun bu eşsiz ve yeri doldurulamaz kültür varlıklarının
korunmasının dünyanın bütün halkları için önemi vurgulanmaktadır. Bu sözleşme,
taraf olan her devlet topraklarındaki kültürel ve doğal mirasın korunması,
muhafazası ve teşhiri amacıyla etkili ve faal önlemlerin alınmasını
sağlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa, kültür ve tabiat varlıklarına ilişkin kararlara
müdahale etme kolaylığı getirmektedir. Bu yasayla, kültür ve tabiat
varlıklarına ilişkin kurumların bağımsızlığı tehlikeye düşürülecektir. Kültür
ve tabiat varlıklarımız, fiilen, korumadan uzak bir müdahaleyle turizmin ve
ticaretin eline teslim edilecektir ve paylaşılmayı beklemektedir. Ancak,
bizler, inatla, bu coğrafyada yaşayan insanların tarihini, kültürünü ve doğal
değerlerini korumaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısı, Anayasanın 90 ıncı maddesine de aykırıdır;
çünkü, UNESCO'ya üye ülkelerle birlikte ülkemizin 1983 yılında benimsediği
Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme hükümlerine
aykırıdır. Anayasanın 90 ıncı maddesi "usulüne göre yürürlüğe konulmuş
uluslararası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık
iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz" hükmünü içermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karademir,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğal ve tarihî varlıkları korumak bir
gereklilik, koruma amaçlı girişimler ve müdahaleler ise birer toplumsal
sorumluluktur. Kaldı ki, ülkemiz, tarihî ve kültürel mirasın korunması
konusunda evrensel sorumlulukları yüksek olan ülkelerin başında gelmektedir.
Bizlere düşen, turizm adı altında SİT alanlarımız üzerinde hesapları olanların
önünü açmak değil, doğal, tarihî ve kültürel değerlerimiz üzerindeki baskıları
ve engelleri kaldırmaktır.
Bu düşüncelerle, Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Şahsı adına ikinci
konuşma, İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'e aittir.
Sayın Şimşek?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
bölüm üzerinde verilmiş üç adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına
göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci
maddesinin (d) bendinde yer alan "kültür ve turizm gelişim bölgeleri"
ibarelerinin "kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Fatih
Arıkan |
Ahmet
Büyükakkaşlar |
|
Ordu |
Kahramanmaraş |
Konya |
|
Soner
Aksoy |
Mehmet
Dülger |
Halil
Ürün |
|
Kütahya |
Antalya |
Konya |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci
maddesinin (o) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(o) Bakanlığın
hizmetlerine bağlı olarak ihtiyaç duyduğu üst yapılar ile Bakanlık birimlerinin
yatırım programında bulunan yapı, tesis, restorasyon, restitüsyon, büyük
onarımlar ve bunlarla ilgili proje, keşif, ihale ve kontrollük işlerini yapmak
ve yaptırmak."
|
Eyüp
Fatsa |
Ahmet
Koca |
Bayram
Özçelik |
|
Ordu |
Afyon |
Burdur |
|
Murat
Mercan |
Burhan
Kuzu |
Fatih
Arıkan |
|
Eskişehir |
İstanbul |
Kahramanmaraş |
BAŞKAN - Okutacağım bu
son önerge, aynı zamanda en aykırı önergedir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci
maddesinin (ı) bendindeki "ve turist rehberlerinin" ibaresinin
çıkarılarak, 13 üncü maddesinin (j) bendine "turist rehberlerinin
faaliyetlerini denetlemek" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Fatih
Arıkan |
Halil
Kaya |
|
Ordu |
Kahramanmaraş |
Van |
|
Fehmi
Öztunç |
Halil
Ürün |
Osman
Akman |
|
Hakkâri |
Konya |
Antalya |
|
|
Fikret
Badazlı |
|
|
|
Antalya |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri?..
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Profesyonel turist
rehberlerinin, onlara kurs veren, meslekle ilgili eğitimlerini sağlayan,
gelişimlerini izleyen ve mevzuatla ilgili resmî işlemlerini yürüten birim olan
Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından denetlenmesi daha uygun
olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci
maddesinin (d) bendinde yer alan "kültür ve turizm gelişim bölgeleri"
ibarelerinin "kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa
(Ordu)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kültür varlıkları
bakımından önem taşıyan bölgelerde korumanın bir öncelik olduğundan hareketle,
bu işlevi de tanımlayan bir bölge kavramının kullanılmasının daha uygun olacağı
düşünülmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci
maddesinin (o) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(o) Bakanlığın
hizmetlerine bağlı olarak ihtiyaç duyduğu üst yapılar ile Bakanlık birimlerinin
yatırım programında bulunan yapı, tesis, restorasyon, restitüsyon, büyük
onarımlar ve bunlarla ilgili proje, keşif, ihale ve kontrollük işlerini yapmak
ve yaptırmak."
Eyüp
Fatsa
(Ordu)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri, konuşacak mısınız?
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlığın, yapım,
onarım, inşaat ve ihaleyle ilgili iş ve işlemlerinin tek elden yürütülmesi,
kaynak kullanımında verimliliği sağlayacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümü, kabul edilen
önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Üçüncü bölüm üzerindeki
görüşmelere başlıyoruz.
Üçüncü bölüm, 17 ilâ 21
inci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı, şahsı adına
Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu'nun söz talepleri vardır.
Birinci söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı'ya aittir.
Sayın Akıncı, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz Kültür ve Turizm Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili görüşlerimizi açıklamak
üzere, Grubum adına söz aldım.
Konuşmama başlarken,
burada yapılan değerlendirmelerle ilgili ilginç bir iki görüşümü de sizlerle
paylaşmak istiyorum. Birincisi şudur: Sayın Bakanımız yaptığı
değerlendirmelerde öylesine güzel davranışlar sergiliyor ki, sanki, benim gibi,
ilk kez Meclise gelmiş, ilk kez Parlamentonun çatısı altında bulunuyor. Oysa,
tartıştığımız bu tasarı, bana, Sayın Bakanımızın, geçmişteki, bir Turizm
Bakanlığına bile gerek yok biçimindeki düşüncelerini hatırlattı; ama,
ilginçtir, aynı bakanımız, şimdi, Kültür Bakanlığını da yutmuş, onu da
bünyesine almış bir başka bakanlığın başında bulunacak. Yani, geçmişi, böyle
kolayca öteleyebilmek mümkün.
Ayrıca, Cumhuriyet Halk
Partili milletvekillerinin kadrolaşma konusundaki sıkıntılarını anlayışla
karşılamalarını diliyoruz. Bizim hiçbir değerlendirme yapmamıza gerek yok.
Sayın Bakan, AKP'nin iktidar olmasından sonra, beş ay boyunca, kamuoyunda,
gazetelerde, kadrolaşmalara ilişkin yayımlanmış yazılara ve köşe yazılarına
tekrar bir göz gezdirirse, sanıyorum, konuşmacı olarak bulunan Cumhuriyet Halk
Partili milletvekillerinin kaygılarını çok daha kolay anlayacaktır.
Ayrıca, Kültür
Bakanlığına ihtiyacının olmadığını, bir kez daha, bu Meclisin çatısı altında
duyma şansızlığını yaşadık. Birleşmeler olabilir, herhangi başka bir bakanlıkla
da birleşebilir; ama, sanıyorum, bu ülkenin, Kültür Bakanlığına ciddî olarak
ihtiyacı var. Eğer, biz, hele bir de bunun ucunu açık bırakırsak sevgili
arkadaşlarım, bir adım ötesi, heykellerin içine tüküren belediye başkanlığına,
birkaç adım ötesi de -üzülerek söylüyorum ve Yüce Meclisin çatısı altındaki bütün
arkadaşlarımı tenzih ediyorum- "kültüre bile gerek yok" diyerek,
heykelleri topla, tüfekle yıkmaya kadar götürebilir. Bundan kaygı duyduğumu
ifade etmek istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım, bir
gerçeği, belki birlikte tespit edebiliriz. Dünya ve ülke gerçekleri göz önünde
tutulduğunda, ülkemizdeki bakanlık sayısının fazlaca olduğu ve sayılarının
azaltılması gereği, birçoğumuzun ortak görüşü olabilir; ama, buradaki sorun, bu
azaltma işine nereden başlayacağımız ve hangi yöntemle yapacağımızdır. Ülkemizin
tarihî, kültürel zenginlikleri ve doğa güzellikleri göz önünde tutulduğunda, ne
yazık ki, biz, son yapmamız gereken ve belki de hiç yapmamamız gereken işi en
baştan yapmaya kalkışıyoruz. Korkarım ki, bu işi de, birçok konuda olduğu gibi,
yine yeterince incelemeden, bilgili ve deneyimli çevrelerle tartışmadan, bazı
uyarıları "vahiy midir" diye geçiştirerek ve sadece kendimize yakın
gördüğümüz teknik bir heyete havale ederek alelacele yapacağız ve yine kaygı
duyuyorum ki, daha vahim durumlarla karşılaşabiliriz ve kaygı duyuyorum ki,
Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz.
Bakanlık sayısını azaltma
işine nereden başlamış olduğumuz, bir bakıma, bizim, neyi, ne kadar
önemsediğimizle, dikkate aldığımızla doğrudan ilgili; yani, biz, eğer,
kültürümüzü, çevremizi korumayı, geliştirmeyi ve yarınlara en sağlıklı biçimde
devretmeyi gerçekten istiyorsak, bu işi, herhalde, Kültür ve Turizm
Bakanlıklarını kaldırarak ya da ikinci plana iterek başaramayız.
Değerli arkadaşlarım,
görünüşte ve hükümetin gerekçelerinde, bakanlık sayısının azaltılması yoluyla
bir tasarrufa gidilmesi gereğinden söz ediliyor. Bu, bir ihtiyaç olabilir; ama,
eğer Türkiye gibi bir ülke, tasarrufa, doğal güzelliklerinden ve kültüründen
neredeyse vazgeçerek başlarsa, korkarım ki, tasarruf edeceğinden çok daha fazla
kayıplara da uğrayabilir ya da sanki, kültür ve turizm gibi konular birbiriyle
çok yakından ilgiliymiş gibi değerlendirilip, aslında, bunların ilgi alanları
ve çalışma yöntemleri göz önünde tutulduğunda, birbiriyle örtüşmekten çok,
birbirleriyle çoğu zaman çatışan ve çelişen kurumlar olduğu gerçeği
görülmeyebilir. Hele, bu bakanlıklara konumları itibariyle bakıldığında,
turizmin önemli ölçüde geliri amaçladığı, kültürün ise maddî kazanım
gözetmeksizin, korumacı ve kollayıcı bir yaklaşım içerisinde olduğu gerçeği göz
önünde tutulduğunda sanıyorum ki, bu çelişkiler çok daha kolay kavranacaktır.
Üstelik, söz konusu olan, Türkiye gibi, neredeyse dünya kültürünün üçte 1'inin
geçtiği, 200'e yakın kültürün hayat bulduğu, tarihi 15 000 yıl öncesine kadar
giden ve dünyada çok az ülkeye nasip olan kültürel bir tarihe sahip, kısacası,
medeniyetler beşiği olmuş Anadolumuzsa, hani "olmasa da olur"
anlayışıyla, Kültür Bakanlığının, güya, kendisine yakın bulunan bir bakanlıkla
birleştirilmesi planı, turizm ve kültür adına neyi, ne kadar açıklar, anlamak
mümkün değildir. Kaldı ki, binlerce yıllık tarihin arkasından dünyanın ilk
bağımsızlık savaşını vermiş ve seksen yıl önce cumhuriyeti kurmuş Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürk'ün -herkes tekrarladı, ben de bir kez daha tekrarlamakta
yarar görüyorum- "Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür" sözünü yok
sayarak hareket etmek, öncelikle, Yüce Önderimizin kurduğu bu Yüce Meclisimizin
kendi kültürüne yapacağı bir haksızlıktır diye düşünüyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
gerçekten bakanlık sayısını azaltmak istiyorsak, buna neden önce medeniyetimize
göz dikerek başladığımızı açıklamak, anlamak mümkün değildir. Bu konuyla
ilgilenen herkesin, aydınlarımızın, kültür dünyamızın insanlarının, hatta,
Kültür ve Turizm Bakanlıklarındaki emektarlarımızın, üniversite ve sanat
çevrelerinin, son olarak da, otuz yıldan beri Kültür Bakanlığı yapmış bütün
siyaset adamlarımızın karşı çıktığı bir birleşmenin haklılığını, kime, nasıl
anlatabiliriz. Devletteki tasarrufa kültürümüzden başlayarak yol alamayız;
devletimizin ancak kültürle büyüyebileceğini unutamayız. Küresel tek tip kültür
dayatmasına karşı ve medeniyetlerarası yarışta bizi güçlü kılabilecek olan
tarihsel ve doğal mirasımızı, böyle düşüncesizce riske edemeyiz. Geleceğimizi
emanet edeceğimiz gençlerimizin bilgili, kültürlü, tarih bilincine sahip,
ülkesini seven ve ülkesinin her türlü zenginliğini koruyan, geliştiren nesiller
olarak yetişmesini de hiç mi hiç sağlayamayız. Hiç uzağa gitmeyelim; folkloru,
sinemayı, tiyatroyu, müziği, tarihsel zenginliklerimizi, doğal güzelliklerimizi
sevdirmeyi ve onların -deyim yerindeyse- kültürlü birer insan olarak
yetişmesini arzuladığımız çocuklarımıza bile bunu anlatamayız.
"Boş ver bunları,
asıl olan para, kültür ne kadar önemli olabilir ki; siz, Kültür Bakanlığından
vazgeçip, daha çok gelir elde etmek adına, bu Bakanlığı turizmin hizmetine ve
ipoteğine vermediniz mi" diyecek olan insanların karşısında boğazımız
düğümlenmez mi? Tasarrufa ve olası gelir kaynaklarına kurban edeceğimiz
kültürümüzün, aslında ulusumuzun ve devletimizin en temel var olma güvencesi
olduğunu, Kültür Bakanlığı kaldırıldıktan sonra nasıl savunabiliriz?
"Canım, kaldırmıyoruz, sadece birleştiriyoruz" diyerek, aslında
nelerden vazgeçiyor olduğumuz gerçeğini gizleyebilir miyiz?
Bakın sevgili
arkadaşlarım, yakın bir zamanda başlayan ve halen devam eden, nerede nasıl
biteceği belli olmayan, hukuktan, insanlıktan, ahlaktan yoksun bir savaşı her
an televizyonlardan ve basından izliyoruz. Savaş bittiğinde belleklerimizde,
bombalanan kentler, suçsuz, günahsız yere ölen insanlar, anasız babasız kalan
çocuklar, açlık ve sefalet görüntüleri kalacak; ama, bir şey daha kalacak;
binlerce yıllık tarihin korunduğu, aslında, sadece Irak halkının değil, tüm
uygarlıkların ve insanlığın ortak malı, ortak kültürü olan müzelerdeki
eserlerin yağmalanması ve bu yağmalama görüntülerinin içinde olan, o müzedeki
binlerce yıllık kültürün talanla yok edilmesi, inanıyorum ki, gözümüzün önünden
hiç gitmeyecektir.
Kim bilir, belki de,
müzelerin yağmalanmasını izlerken, tarihsel ve kültürel mirasın insanlık adına
korunarak geleceğe devredilmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha
hissetmişizdir. Peki, Türkiye gibi, neredeyse her karış toprağı bir açık hava
müzesi olan ve büyük tarihsel, kültürel zenginliğe sahip olan bir ülkeye Kültür
Bakanlığını çok görerek, bu konuda çok duyarlı davrandığımızı iddia edebilir
miyiz?!. Bunun önemini anlayabilmemiz için, bizim ülkemizde de, farklı
biçimlerde de olsa müze yağmalamalarının olması mı gerekiyor?!
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bazen de, girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği
ülkelerinden ve onların bakanlıklarından örnek vererek durumu açıklamaya
çalışıyoruz; sanki, Avrupa Birliği ülkelerindeki bütün bakanlıkların bizde
olması gerekiyormuş gibi. Bakınız, Hollanda gibi küçücük bir ülkede bile Kültür
Bakanlığı var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Akıncı,
lütfen, tamamlar mısınız.
ZEKERİYA AKINCI
(Devamla)- Peki, Türkiye gibi turizm ve kültür konusunda ayrı ayrı iddiaları
olması gereken bir ülke, bu iki önemli konuyu tek kalemde toplayarak, bu büyük
iddialarını nasıl sürdürebilir? Avrupa Birliği ülkelerinde var olan her
bakanlık bizde var mı? Biz, kendi ülkemizin somut gerçeğinden vazgeçip,
dünyanın en eski, 10 000 yıllık şehrine sahip bir ülke olarak "bizim
Kültür Bakanlığına fazlaca da bir ihtiyacımız yok" deme hakkımız var mı?!
Hepimizin tanıdığı ve
bazen örnek verdiği De Gaulle'ün ünlü Kültür Bakanı Malraux'un "kültür
miras kalmaz, fethedilir. Bir kültür, ancak, kendi zafiyetleri yüzünden
ölür" sözlerini asla unutmayalım. Malraux'un tanımıyla, nasıl olur da,
biz, bugün, kendi zafiyetimiz yüzünden, belki de, kültür değerlerimizin
ölmesine neden olabiliriz?!
Sevgili arkadaşlarım, iki
bakanlığın birden başında olabilmek, kadrolarını istediğimiz gibi
belirleyebilmek, para getireceğine inandığımız turizmin yeri geldiğinde
açgözlülüğüne kültürümüzü feda edebilmek; bütün bunlar, bu büyük ulusun, bu
binlerce yıllık tarihsel zenginliklere sahip ülkemizin siyasetçilerinin
yapacağı iş midir allahaşkına?!
Turizm, elbette ki
önemli. Ülkemizin büyük bir gelir kaynağı olduğu da gerçek. Daha çokça
atılımlar yapmamız gereken bir sektör; bu da bir gerçek; ama, bunu, kültürel ve
doğal zenginliklerimizi turizme feda edecek bir yaklaşımla başarabileceğimizi
sanıyorsak, bence yanılıyoruz. Açıktır ki, bu birleşme, Kültür Bakanlığının,
Turizm Bakanlığının emrine verilmesi demektir. İlk başta doğru gibi görünen bu
yaklaşımın, daha uzun vadede ne gibi zararlar vereceği ortada değil mi?
Turizmin, özellikle, SİT alanlarına yönelmiş iştahlı taleplerini ve bu acımasız
yönelişin, ancak, Kültür Bakanlığınca önlenebildiği gerçeğini kendimize itiraf
etmezsek, nereye varabiliriz? Üstelik, geçmiş dönemde bu konuda bir deneyim
yaşanmışken ve bundan istenilen sonuç alınamamışken, yeniden böyle bir deneyime
girişmenin -lütfen düşününüz- Türkiye'nin turizmine ne faydası olur, kültürüne
ne faydası olur? Çevremize ve kültürümüze hor yaklaşarak, küçük görerek,
istediğimiz gelişmeyi ve büyümeyi nasıl sağlayabiliriz?
Sevgili arkadaşlarım,
unutmayalım ki, insanlık tarihindeki her önemli ekonomik atılımın temelinde,
aslında, bir büyük düşünsel ve kültürel değişim süreci vardır. Dolayısıyla,
eğer, biz de, gerçekten, büyük ekonomik atılımlar gerçekleştirmek istiyorsak,
bunun temelinde, yine, büyük düşünsel ve kültürel gelişimin olması gerektiğini
unutmamalıyız. Peki, o zaman , Kültür Bakanlığından vazgeçebilen bir ülke,
ekonomik sıçramasının altyapısını oluşturacak o büyük düşünsel ve kültürel
değişimi nasıl gerçekleştirecektir, bu büyük sıçramayı nasıl başaracaktır?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer, kültürden sadece kavun karpuz festivali ve turistleri
karşılayan kılıç kalkan ekibini anlamıyor isek, yapmamız gereken, Kültür
Bakanlığımızı korumak ve onun himayesinde Anadolu'nun bu büyük mirasına sonuna
kadar sahip çıkmak, geliştirmek ve yarınlara, yeni nesillere bunları eksiksiz
devredebilmektir. Kendimizden, gelecek nesillerde, bu büyük kültürel mirası bir
ekonomik kriz sürecinde paranın açgözlülüğüne feda etmiş siyaset adamları
olarak söz edilmesini istemiyor isek, eski Kültür Bakanlarımızın şu sözlerine
kulak vermeliyiz: "Türkiye, kültürü turizme kurban etmemelidir. Aksine,
Kültür Bakanlığımızın nitelikli ve uzman kadrolarıyla bütünlüğü korunmalı,
Kültür Bakanlığı güçlendirilmeli, devlet bütçesi içindeki payı çok daha
yükseltilmeli, koruyucu ve yaratıcı bir kurum olarak geliştirilmelidir.
Türkiye, öyle bir uygarlıklar hazinesi ve kültür cumhuriyetidir ki, hiçbir
ülkede kültür bakanlığı olmasa bile, bizde güçlü bir kültür bakanlığı
olmalıdır."
Evet, sevgili
arkadaşlarım, bu sözler vahiy değildir; ama, başta Sayın Bakanımız olmak üzere,
sanıyorum, hepimiz, uzun yıllar bu koltuklarda oturmuş ve bu ülkeye büyük
hizmetler vermiş eski Kültür Bakanlarımızın çağrısını bir kez daha okumalıyız
diye düşünüyorum. Elbette, bizim, hem kültür hem turizm bakanlığımız olmalıdır;
çünkü, bizim için, ülkemizin somut gerçeğinde, bu her ikisi de vazgeçilmezdir.
Bu, Türkiye'nin gerçeğidir. Bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akıncı,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
üçüncü bölüm üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya
Milletvekili Sayın Mustafa Ünaldı konuşacak.
Sayın Ünaldı, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz mevcut Kültür Bakanlığı ile mevcut Turizm Bakanlığını tek
çatı altında toplayan, Kültür ve Turizm Bakanlığı adı altında birleştiren 112
sıra sayılı tasarının 3 üncü bölümü üzerinde Grubumuzun görüşlerini arz etmek
üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına saygılar
sunuyorum.
Tasarının bu bölümü,
danışma ve denetim birimlerinin oluşum ve fonksiyonunu belirleyip, bu
belirlemeler sınırlarında düzenlemeler yapmaktadır.
Birleşme sonucu oluşan
Kültür ve Turizm Bakanlığı merkez teşkilatındaki danışma ve denetim birimleri
şöyle sıralanıyor: Teftiş Kurulu Başkanlığı, Araştırma, Planlama ve
Koordinasyon Kurulu Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği, Bakanlık Müşavirleri, Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği. Bunlar, elbette, olması gereken şeyler. Bunlar
hakkında ne denilebilir; bunlar hakkında, eksiği fazlası, bir şey diyeceğimiz yok;
ancak, bu yapılanma, bu bakanlıkların birleştirilmesi tartışmalarına bir cevap
oluşturmaktadır. Mesele, birimler ve fonksiyonları değil elbette.
Elbette, denetleme,
inceleme, soruşturma ve bu işlemler sonucunda tespit edilen hususların takibi,
elzem bir ihtiyaçtır; hatta, şu zamanda çok daha önemli bir ihtiyaçtır. Şu anda
ülkenin en önemli meselesi, soygunların ve vurgunların durdurulması,
önlenmesidir. Böyle bir durumda, denetim, inceleme ve soruşturma, elbette önem
kazanır. Toplumun maddî ve manevî kaynaklarının göz göre göre yağmalandığını
gördüğümüz yakın geçmişimizi göz önünde tutarsak, elbette, bu fonksiyonlara bir
kat daha fazla ihtiyaç vardır. Hiç, bakanlığın çalışma usul ve esaslarını
tespit etmek gereksiz işlemlerdir denilebilir mi; hükümet programının, kalkınma
plan ve programlarının ve Bakanlar Kurulu kararlarının gereklerinin yerine
getirilmesi, gereklerinin yapılması, çalışma ve usullerinin tespit edilmesi
gereksizdir denilebilir mi; bakanlığın ana hizmet politikalarının ve
planlarının hazırlanması gereksiz bir işlemdir denilebilir mi; bakanlıkta
önemli hizmet ve tespitleri belirlemek, mevcut kaynakların en uygun bir şekilde
kullanılmasını sağlamak, çıkabilecek sorunlara ve aksamalara karşı tedbirler
almak gereksizdir denilebilir mi; hukukî konularda, hukukî, malî ve cezaî
sonuçlar doğuran veya doğurabilecek konularda görüşler oluşturmak gereksiz
şeylerdir denilebilir mi; elbette denilemez, elbette bütün bunlara olumsuz bir
cevap vermek mümkün değildir, olumsuz bir şey dememiz de mümkün değildir. Her
iki bakanlığı birleştirip, bu hizmetleri bir yerde yürütmekte ne sakınca
olabilir? İşte, "devleti küçülteceğiz, küçülteceğiz" diye uzun
zamandır söylenegelen sözlerin fiiliyata geçirilmesi sağlanmış olmakta, bu
yolda bir başlangıç teşkil edilmektedir.
Hizmet birimlerinden
benzer veya paralel görev üretenlerin, üstlenenlerin, bu üstlenmeyi
gerçekleştiren birimlerin tek bir birim şeklinde teşkilatlandırılmış olması,
herhalde, matluba uygun bir şeydir. Bu değişim, hep söylenegelen,
gerçekleştirilmemiş bir değişimdir.
Bugün yaşadığımız
sıkıntıların önemli sebeplerinden birisi de, verimsizlikten, israflardan
sorumlu olan ve toplumda bir güvensizliği de geliştiren ağır, hantal, dağılmış
bir devlet yapılanmasıdır. Hemen hemen bütün işlerimizin içinden çıkılamaz
bürokratik engellere takılmasına, sonuçsuz kalmasına sebep olarak bilinen bu
hantal ve dağınık yapının derlenip toparlanmasına ihtiyaç vardır ve bu ihtiyaç
had safhadadır. Bu hantal ve ağır bürokratik yapı hepimizin karşısına çıkmakta,
basit ve çözülebilir olarak sonuçlanacak işleri engellemekte, frenleyici bir
etki oluşturmaktadır.
Bir yandan, merkezde
böyle toparlayıcı işlemlerle, bir yandan da, yerel yönetimlerin
güçlendirilmesiyle, şikâyetçi olduğumuz bu frenleyici, hantal, ağır yapı, işlek,
kıvrak, üretken, verimli bir şekilde yapılandırılacaktır. Hükümetimizin amacı
budur, halkımızın beklentisi de budur. İnşallah, bunu takip edecek reform
faaliyetleri sonucunda, adama göre iş politikaları kalkacak, işe göre adam
politikaları gelişecektir.
Şimdiye kadar süregelen
yanlışları sürdürenler, yaptıklarını sahipleniyor ve bu değişimlere karşı
çıkıyorlar. Bu durum, belki psikolojik olarak uygun bir tavırdır; ama, ülke
için doğru değildir. Psikolojik, duygusal tavırları terk edip, ülke için doğru
olanları desteklemek gerekir.
Bu meyanda, eski Kültür
Bakanları bir araya gelip, bu birleşmeye karşı çıkmışlar, bir de bildiri
yayımlamışlar ve konuyu konuşmak üzere Sayın Bakanımızı ziyarette bulunmuşlar.
Ziyarette bulunmuşlar; ama, bildirilerini bu ziyaretten önce hazırlamışlar.
Garip!.. Eski bakanlardan birisi daha da garip bir şey söylemiş "iki
bakanlığın birleşmesinin ardında ideolojik bir kadrolaşmaya zemin hazırlanacağı
kuşkusunu taşıdıklarını" ifade etmiş. Hakikaten garip!.. Daha geniş kadrolarla
mı kadrolaşma olur, daha dar kadrolarla mı?! Ama, böyle söylemiş, böyle
buyurmuş işte. Neden acaba?.. Aslında, nedeni anlaşılıyor. Adama sormuşlar
"âlemi nasıl bilirsin" diye "kendim gibi" demiş. İşte öyle
bir şey.
Körler dolma yiyorlarmış,
birisi diğerine "niye ikişer ikişer yiyorsun" demiş. Diğeri "sen
de benim gibi kör değil misin, nereden biliyorsun ikişer ikişer yediğimi"
demiş. Birincisi "kendimden" demiş. İşte, ülkenin bu hale
getirilişinin resmi bu.
Bir de "iki bakanlık
arasında ne alaka var" itirazları yükseliyor. Sebep-sonuç ilişkileri
bakımından alaka vardır, birçok noktada ortak materyale sahip olmalarından
dolayı bir alaka vardır. Her turistik faaliyet kültür değildir; ama, turizmin
ağırlığını kültür oluşturur veya oluşturmalıdır ve hemen hemen her kültür
faaliyeti, aynı zamanda bir turistik faaliyettir. Nasıl birbiriyle alakası
yoktur denilebilir?! Elbette bazı farklılıklar var. Öyle olmasa, zaten
birleştirmekten bahsedilmez. Birleştirmekten bahsedildiğine göre, elbette, bazı
farklılıkların olması normaldir; ama, bunun hedefini biraz evvel vurgulamaya
çalıştım. Farklılıklar var ki, birleştirmekten bahsediyoruz.
Yeni bakanlığın adında da
her iki bakanlığın ismini kullanıyoruz; yani, her iki bakanlığın da
hizmetlerinin devam ettirileceğini vurguluyoruz. Neden acaba, bakanlığın
kapatılmasından bahsediliyor? Her iki bakanlık da, insanın ruhî ve manevî
ihtiyaçlarına cevap veren, bunlarla ilgilenen, insanın hayatını daha renkli,
daha cazip hale getirme gayretinde olan bakanlıklardır. Bize miras bırakılmış
coğrafya üzerinde, yine bize miras kalmış kültürel varlıklarımızı korumak,
yaşatmak, insanlığa sunmak, daha sonraki nesillere devretmek, ülke sathında
bediî zevklerle, heyecanlarla ilgiyi artırmak, böylece, hayatı daha renkli,
daha cazip, daha hareketli bir hale dönüştürmek, bu iki bakanlığın da ortak
stratejisini oluşturmuyor mu?! Bu hedefler gerçekleştiğinde, insanın insanî
yönleri geliştirilecek ve merak duyguları cevaplandırılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ünaldı, 1
dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÜNALDI (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bütün bu çabalarla, bize
bırakılan miras ve yeni üretilen değerlerle, insanımıza, bütün insanlığa
tanıtılacak, ülke lehine üç tür gelişme olacaktır: Birincisi, insanımızı ve
insanlığı olgunlaştırmaktır; ikincisi, tanıtım faaliyetini gerçekleştirmektir;
üçüncüsü, maddî gelir sağlamaktır. Bunlar önemli hedeflerdir ve hükümetimizin
de bu hedeflere yönelmişliği vardır, bu birleşme ona dayanmaktadır.
Bundan evvel konuşan
arkadaşım ne güzel söyledi: "İşler güzel gitmedikten sonra, iki tane
bakanlık olsa neye yarar" dedi. İşte, biz, işlerin güzel gitmesini
sağlayacak dönüşümü gerçekleştirmeye çalışıyoruz. İnşallah, buna, yerel
yönetimler yasasını da çıkardığımız zaman, çok büyük bir ivme kazandırmış
olacağız.
Düşüncelerimizi bu
şekilde beyan ettikten sonra, özetle, bu birleştirme olayının bu bölüm
hükümlerinin de uygun olduğunu ifade ederek, Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ünaldı.
Sayın milletvekilleri,
üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü bölüm, 22 ilâ 30
uncu maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu;
şahısları adına, Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner ve Sinop Milletvekili
Engin Altay söz talep etmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü bölümü
üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
gerek iktidar partisine mensup arkadaşlarımız gerek Cumhuriyet Halk Partisine
mensup arkadaşlarımız, mantık olarak, hem Adalet ve Kalkınma Partisi hem
Cumhuriyet Halk Partisi programlarında, seçim beyannamelerinde, belki, hep
bugün yapmaya çalıştığımız şeyin yapılması gerektiğini, doğru olduğunu ifade
ederek geldi. Bugün de burada belki en çok seslendirilen, belki her iki
partinin ortak yanını oluşturan en temel yaklaşım bu.
Cumhuriyet Halk Partisi
seçim beyannamesinde, seçim çalışmalarında, özellikle Sayın Genel Başkanımız,
Çin gibi bir devletin 16 bakanlıkla idare edilirken, 70 000 000 nüfusa sahip
Türkiye'nin 36 bakanlıkla idare edilmesinin, ne kadar anlamsız olduğunu,
kullandığı en önemli argümanlardan birisi olarak seslendirdi.
Peki, nedir o zaman,
bugün Cumhuriyet Halk Partisini bu itiraz noktasına taşıyan, toplumun geniş
kesimlerini bu itiraz noktasına taşıyan; şimdi birleştirmek üzere olduğumuz iki
bakanlığın birisinde bugüne kadar görev yapmış olan bütün bakanların kaygıları,
endişeleri?..
Değerli arkadaşlarım,
sanıyorum, burada, sadece ifade edilenlere değil, yaklaşıma bakmamız lazım.
İfade edilenler, dışarıdan bakıldığında, birbiriyle benzeş; ama, yaklaşım,
içerisinde olağanüstü kaygılar taşıyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Her şeyden kaygılanıyorsunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Doğrudur. Şimdi niye kaygılandığımızı, biraz sonra ifade edeceğim.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, biz bu günlerde sadece Kültür ve Turizm Bakanlığını birleştirmiyoruz,
aynı zamanda Orman ve Çevre Bakanlığını birleştirme gibi bir çaba
içerisindeyiz. Sanıyorum, önümüzdeki günlerde bu da buraya gelecek.
Peki, nedir burada daha
çok seslendirilen şey; Kültür ve Turizm Bakanlığı birleştirildiğinde Kültür
Bakanlığının Turizm Bakanlığının gölgesinde kalacağı, Orman ve Çevre Bakanlığı
birleştirildiğinde Çevre Bakanlığının Orman Bakanlığının gölgesinde kalacağı.
Yani, bu iktidarın bu bütünleştirme işlerinde, Kültür ve Çevre Bakanlıklarını
bugüne kadarki uygulamalarından uzaklaştıracağı noktasında toplumun geniş
kesimlerinin, konuyla ilgili olan kesimlerinin, muhalefet partisinin çok ciddî
kaygıları vardır. Nereden kaynaklanıyor bu, nereden vehmediyorsunuz bu tür
şeyleri... Bakın değerli arkadaşlarım...
ÜNAL KACIR (İstanbul)-
Siz o noktaya nasıl ulaştınız?!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla)- Müsaade eder misiniz.
Sanıyorum, eğer elinizi
biraz vicdanınıza koyar, vicdanınızın sesini dinlerseniz, siz de 2 dakika sonra
benim kaygılarımı paylaşacaksınız.
Sayın Bakanın 2003 yılı
bütçe sunuşundan bir bölüm okumak istiyorum size: "Unutmamak gerekir;
toplumların her türlü birikiminin ardında kültür vardır. Sahip olduğumuz maddî
ortamın, taşıdığımız duygu ve düşüncelerin, ürettiğimiz teori, varsayım,
strateji ve ihtimal senaryolarının ardında, kültür adını verdiğimiz derin yapı
yatar. Bu anlamda, her şeyin özü kültürdür." Biraz önce Sayın Bakan burada
yaptığı konuşmada Ulu Önder Atatürk'e atıfta bulunarak "Türkiye'nin temeli
kültürdür" dedi. Değerli arkadaşlarım, bakın, aynı bakan Plan ve Bütçe
Komisyonunda ne söylüyor. Kendileri burada, çıkıp cevap verebilirler; tabiî,
eğer burada ne söylediğinin notunu benim gibi tutabilmişse. "Turizm ve
Kültür Bakanlıkları birleştirilmelidir. Bu, turizmin istenilen noktaya
gelebilmesi için bir zorunluluktur; çünkü, ben bakan olduğum süre içerisinde
Kültür Bakanlığının çok sayıda engellemesiyle karşılaştım." Sayın Bakan,
Turizm Bakanı olduğu dönemde Kültür Bakanlığının çok sayıda engellemesiyle
karşılaştığını ifade ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
biz, burada, sadece iki bakanlığı birleştiriyor muyuz, yoksa, bakanlıkların
işleyişlerini de mi değiştiriyoruz? Yani, nasıl olacak da, bu birleşmenin
ardından, Kültür Bakanlığının kendi ilgi alanı içerisine giren konularda, daha
önceki bakanlık döneminde Sayın Bakanın Turizm Bakanı iken önüne çıkarılmış
olan engellemeler, bu defa bir engelleme olmaktan çıkacak?
Bu, nerede yer alıyor
Sayın Bakan?! Yani, siz burada eğer bu ifadeyi kullanırsanız, siz, bu
bütünleşme içerisinde, bu bütünleşmeyi, sadece bir teşkilat bütünleşmesidir diye,
hem gerekçesini oluşturup hem topluma böyle sunup hem Parlamentoya böyle
getirip, ardından da, Turizm Bakanlığı yaptığınız dönemde Kültür Bakanlığının
sizin çalışmalarınızı nasıl engellediğini ifade ederek, bu birleşmeyle, bu
engellemeden kurtulabileceğinizi düşünüp ifade edebiliyor iseniz, bu
ifadelerinizden, milletvekillerinin, eski Kültür Bakanlarının, kültüre ve
toplumun geçmişe dönük değerlerine ilişkin olarak belli kaygıları taşıyan
kesimlerin kaygılanmalarını, nasıl, bir haksız kaygılanma, bir vehim diye
değerlendirebilirsiniz Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım?!
Sayın milletvekili,
soruyorum şimdi size; bu bir vehim midir?
HASAN ANGI (Konya) - Tam
vehimdir.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet... Yani, yapacak çok fazla bir şey yok maalesef...
Değerli arkadaşlarım,
bakın, burada devreye ne giriyor biliyor musunuz; burada devreye giren şey,
tüccar siyaset. Sayın Genel Başkan burada ifade etti, tüccar siyaset... Siyasal
literatüre yeni bir ifade kattınız, Sayın Genel Başkanınız yeni bir ifade
kattı; tüccar siyaset... Buradaki asıl yaklaşım, asıl anlayış, işte bu tüccar
siyaset mantığıdır.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Sizin ufkunuz yetmez!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Dolayısıyla, her şeyi paraya tahvil eden, paranın dışındaki ve
kadrolaşmanın dışındaki her şeyi yok sayan bir anlayış. Hani muhafazakârdınız
siz?! Hani muhafazakârdınız siz?! Yani, muhafazakârlık, geçmişin değerlerini en
azından, bir kalıp içerisinde bile olsa, sahiplenmek değil midir! Peki, nasıl
oluyor da, siz, geçmişin bütün değerlerini, şimdi, paraya tahvil edebileceğiniz
birtakım değerler adına heba edebiliyorsunuz, yok sayabiliyorsunuz?! Nasıl
oluyor da, geçmişin bütün değerlerinin korunabilmesini, bugün, parasal anlamda
kaynak oluşturabilecek, kaynak sağlayabilecek bir bakanlığın önünde engel
olarak görebiliyorsunuz, değerlendirebiliyorsunuz?! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu iki bakanlıktan, feda edilmek istenen, hakkında endişe duyulan,
kaygılanılan iki bakanlıktan birisinin ismi Kültür Bakanlığı, diğerinin ismi
Çevre Bakanlığı; ama, ilginçtir, iki bakanlığın da ilk ismi, o feda edilmek
istenenlerle ilgili. Şimdi, oluşturulmaya çalışılan bakanlığın ismi Kültür ve
Turizm Bakanlığı, öbür birleştirmek üzere olduğumuz bakanlığın da ismi Çevre ve
Orman Bakanlığı olarak konuluyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne var bunda?!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Temel, arkadaşına bir bilmece sormuş, demiş ki: Saridur,
kafestedur, öter. (AK Parti sıralarından "Balık, balık" sesleri)
Vatandaş, aklına ne kadar kuş gelmişse, kanaryadan başlayarak, saymış;
bilemeyince "e, nedir sen söyle" demiş. "Hamsidur" demiş.
"Yahu, nasıl olur" demiş "hamsi sari midur?" "Boyadum
oni" "Yahu, hamsi kafeste olur mu?"
AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Siz, öyle yapıyorsunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - "Ben koydum oni
oraya" "Peki, hamsi öter mi kardeşim?" "O da
şaşirtmacasidur" demiş.
Şimdi, sizin bu
getirdiğiniz Kültür Bakanlığı, Çevre Bakanlığı isimleri, olsa olsa, bu işin
şaşırtmacası olabilir değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
TELAT KARAPINAR (Ankara)
- Buzağı aramaya devam edin siz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Ama, siz eğer bu Parlamentoyu, siz eğer bugüne kadar bakanlık
yapmış, bu ülkeye ve bu bakanlıklara hizmet etmiş bütün değerli insanlarımızı,
siz eğer bu konuda duyarlılık gösteren, duyarlılık sergileyen bütün çevreleri
böyle Temel'in anlayışıyla yanıltabileceğinizi, kandırabileceğinizi, kurnazlık
yaparak yönlendirebileceğinizi düşünüyorsanız, kesinlikle yanıldığınızı ifade
etmek isterim.
Değerli arkadaşlarım,
buradaki en temel hedeflerden bir tanesi kadrolaşmadır.
TELAT KARAPINAR (Ankara)
- Bu kadroları kim getirdi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, size 1 dakika eksüre vereceğim; lütfen, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bazı arkadaşlar ikişer üçer dakika fazla konuştular.
BAŞKAN - Bütün birleşim
boyunca, dikkat ederseniz, herkese 1 dakika eksüre verdim.
Sayın Kumkumoğlu,
buyurunuz efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakın, şimdi, Sayın Bakan
diyor ki: "Burada sürekli kadrolaşmadan dem vuruldu. Bu fiziken nasıl
olacak bunu bir arkadaşımız izah ederse memnun olurum. Eğer burada, müsteşar,
müsteşar yardımcısı gibi yöneticilerin nasıl atanacağı konusu gündeme
getirilmek isteniyorsa, elbette bundan da, millî iradenin bir yansıması olarak,
bakan sorumlu olacaktır." (AK Parti sıralarından "Tabiî ki"
sesleri)
Şüphesiz...
Değerli arkadaşlarım, bu
birleşmeyle, her iki bakanlığın müsteşarından il müdür yardımcılarına kadar
olan bütün bürokratlar, başında bulundukları görevden ayrılmak durumuyla karşı
karşıya.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Kültür soykırımı yapıyorlar!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yani, kadrolaşma illa yeni
eleman alarak o elemanları bir yere taşımaktan mı ibarettir?
AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Eski elemanlar birinin kadrosu muydu?
TELAT KARAPINAR (Ankara)
- O kadrolar kime aitti, o kadrolar?..
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sizin sadece bu konuda...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, size 1 dakika daha eksüre veriyorum.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - ... bakanlıklarda yaşananlar zorunlu emeklilik yaşını 65'ten 61'e
çekme noktasındaki mantığınız, anlayışınız ve bu bakanlıkların birleştirilmesi
noktasında ortaya koyduğunuz tavır...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Günü gelince bize teşekkür edeceksiniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - ... ortaya koyduğunuz tavır değerlendirildiğinde, burada önyargılı
olmaya falan gerek yok. Siz, ikişer bakanlıktan dört bakanlığın Türkiye'nin
bütün illerindeki müdür yardımcılıklarına kadar bütün kadrolarını görevden
alıp, onların hiçbir yasal başvuru hakkı ellerinde olmadan onları görevlerinden
alıp, ardından, istediğiniz insanları oraya atayarak, devamında "bizim
kadrolaşmak gibi bir hedefimiz yoktur" demenizi nasıl izah edebiliyorsunuz
Sayın Bakan, siz bunu nasıl izah ediyorsunuz?! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Önyargı... Önyargı...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Ben, Sayın Başkanın müsamahasına teşekkür ederek, hepinizi, Genel
Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanın, ismi
geçerek kendisine hitap edildiği için, söz talebi vardır.
Sayın Bakan, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Çok çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Kumkumoğlu iyi ki
de bu fıkrayı anlattı; yoksa, bu fıkrayı anlatmasaydı, gerçekten, durumu izah
edecek bir emsal bulmakta ben zorluk çekebilirdim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Kumkumoğlu, benim
konuşmalarımdan cümleler aktardınız burada. Doğrudur, o cümleler benim
konuşmalarımdan alınmıştır. Siz, not tuttuğunuzu söylediniz, zahmet ettiniz;
ama, zahmet etmeseydiniz de olurdu; çünkü, Plan ve Bütçe Komisyonunun bütün
müzakereleri zaten tutanaktadır. Dolayısıyla, ben diyorum ki, siz, benim
konuşmalarımdan aralardaki pasajları çıkarıp kendi kurgunuzu geldiniz burada
okudunuz, ondan sonra da oradan çıkan yeni anlamı benim sözlerim gibi takdim
ettiniz. Eğer benim bu sözlerimde bir yanlış varsa benim sözlerim Plan ve Bütçe
Komisyonu tutanaklarında kayıtlıdır. Dolayısıyla, kimin Yüce Meclisi yanıltan
bir ifade içinde bulunduğunu tetkik etmek kabildir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Sayın Kumkumoğlu'na danışın, ihtiyacınız var.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Şimdi, ben size sormak istiyorum. Söylediğiniz şey doğru; il müdür
yardımcıları da dahil, iki bakanlığı birleştiriyorsunuz, taşra teşkilatlarını
da birleştiriyorsunuz; her iki bakanlıkta 2 tane il müdürü ve birleşen il müdür
yardımcılığı kadroları ne olacak, ne yapacaksınız?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ölçü var mı Sayın Bakan, nasıl bir ölçü koydunuz?
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Siz, bana, hukukun gösterdiği başka bir çözüm gösterin ya da
cumhuriyet tarihimiz içinde -tekrar tekrar bu atıfta bulunma ihtiyacını
duyuyorum mecburen- başka türlü bir uygulama örneği gösterin.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Çözüm, bizim önerimizde.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Gelin burada deyin ki, hukuken şöyle bir yol vardı, onu
uygulayabilirdiniz ya da geçmişte, bu kadar -59 uncu hükümet işbaşında- gelen
geçen hükümetler bu işleri şöyle yaptılar deyin, biz de ona uyalım; ama,
söyleyemeyeceksiniz; bu kürsü açık.
Onun dışında, 65 yaşından
örnek veriyorsunuz, benzerlik kuruyorsunuz. Şimdi, 65 yaşla ilgili kanun Yüce
Meclis tarafından kabul edildi; 65 yaşını 61'e indiren kanun. Şimdi, biz bir
liste mi yayımladık yani; yoksa, insanların 61 yaşına gelmelerini düzenleyen
bizim bir özel düzeneğimiz mi var!.. Yani, kimileri, 59'da dururlar, 60'da
dururlar, asla 61 olmazlar; ama, sözgelimi, Cumhuriyet Halk Partisine sempatisi
olan ya da Cumhuriyet Halk Partisinin kendisine sempati duyduğu milletvekilleri
61'e, 62'ye doğru ilerler diye bir düzenek mi var?!
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Ne alakası var Sayın Bakan!..
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Bu, genel, objektif bir uygulama. Yani, burada nasıl bir seçim yapılabilir
ki, bu bir kadrolaşma girişimi olsun!
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Hükümete yetki... 61 yaşındakileri görevde tutma yetkisi veriyorsunuz
kendinize.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Şimdi, bazı şeyleri... Ben, orada, ne söyledim.
HASAN AYDIN (İstanbul) -
61 yaşındakileri görevde tutma yetkisi veriyorsunuz; hükümete yetki
veriyorsunuz!
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Şimdi, şu Plan ve Bütçe Komisyonundaki sözlerimi bir söyleyeyim. O
cümleleri ben söyledim, o cümlelerle beraber de bir örnek verdim; verdiğim
örnek de, Demre'deki Saint Nicolas Kilisesi. Bunlar uydurulmuş şeyler değil,
bunlar devletin kayıtlarında var olan şeyler; bunlar, bugün, burada argüman
olsun, burada, Cumhuriyet Halk Partili değerli milletvekillerini ikna edelim
diye bugün icat ettiğimiz izahlar, hikâyeler değil; bunlar, devletin
kayıtlarına girmiş vakalar. Bakın, vakayı orada da anlattım, burada da
anlatayım; niye bu birleşmenin hayırlı olacağını anlamak böylece daha kolay
olur.
Turizmciler bana geldiler
-Turizm Bakanıyım- dediler ki: "Biz, çok büyük bir ıstırapla karşı
karşıyayız." Nedir ıstırabınız; "Antalya'ya gelen turistlerin tamamı,
kendileri -bizim de Noel Baba diye bildiğimiz- Aziz Nicolas, Saint Nicolas'ın
yurdu olan Demre'yi ve onun kilisesini ziyaret etmek istiyorlar. Biz de onları
otobüslerimize bindirip, belli bir ücret karşılığında oraya götürüyoruz; ama,
oraya götürdüğümüzde, karşılaştıkları manzara onları çok üzüyor, bizi de çok
üzüyor; oradaki manzara, gerçekten utanç verici bir manzara. Buranın süratle
restore edilmesi lazım. Bu insanlık
mirası eserin korunması ve Türklerin, Türk Milletinin, kendisine tarihin emanet
ettiği bu eseri koruma duyarlılığının da onlara gösterilmesi lazım." Buna
inandığım için, Turizm Bakanlığının son derece kıt kaynaklarından, o günün
rakamlarıyla 50-55 milyar lira gibi bir rakamı derhal ve defaten İl Özel
İdaresine gönderdim ve bu kaynağı restorasyonda kullanın, bu restorasyonu
yapalım dedim Valiliğe. Antalya Valisinden cevap: "Efendim, yapılamıyor;
çünkü, Kültür Bakanlığı bunun yetkisinin kendilerinde olduğunu, bu
restorasyonun ancak kendileri
tarafından yapılabileceğini söylüyorlar."
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Doğru.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Doğru.
Dedik ki, peki, yapın;
tamam, siz yapın; ama, bizi bu sorundan kurtarın. Dediler ki:"Biz
yapamıyoruz, çünkü kaynağımız yok." Ne oldu kaynağınız dedik. Onlar da
"kaynaklarımızın önemli bir kısmı DÖSİM'den geliyor; yani, buranın ören
yerlerinden elde edilen gelirlerden geliyor; biz de bunları geçici istihdam ediyoruz,
o geçici istihdam ettiklerimizle de Mersin'de, İzmir'de ve Bakanlık merkezinde
çalışıyorlar" dediler.
Peki, öyle olmadı; siz
projenizi verin, sizin projenizi aynen biz uygulayalım dedik; buna da
"hayır" dediler. Peki,
parasını biz verelim, siz kendi projenizi kendiniz uygulayın dedik, ona da
"hayır; UNESCO'ya müracaat ettik, Dünya Bankasına müracaat ettik, buradan
yirmi yıl içinde belli vadelerle gelecek krediler var, bu kredi dilimleri
içinde bunu halledeceğiz" dediler.
Türkiye yirmi yıl bunu beklemeli
mi?! Türkiye diyelim ki bekledi, bir nesil bunu bekleyerek hayatını geçirdi; bu
eser bekleyecek mi ?!
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Bunun için bakanlık mı kaldırılıyor?..
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Ha, bakanlık mı kaldırılıyor; şimdi gelelim ona.
HÜSEYİN GÜLER
(Mersin)-Sayın Bakan, tek başınıza iktidarsınız. Koalisyonda olabilir bunlar.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, sürekli gazete haberlerine atıflarda
bulunuyorsunuz, ama, önünüzde bir kanun tasarısı var. Yani, değerli
milletvekillerinin gazete okumalarına elbette saygı duyuyorum, gazete
tercihlerine de saygı duyuyorum; ama, bir kanun tasarısı Genel Kurulda
görüşülürken, o kanun tasarısına da atıflarda bulunulmalı, doğrudan tasarı
üzerinden de bir şeyler konuşulabilmeli.
Bakın, önünüzdeki tasarıda, birleşen iki bakanlık, 7 genel müdürlük olarak
birleşiyorlar. Bu 7 genel müdürlükten, sadece 2 tanesi Turizm Bakanlığından
gelen yapıdır. Bunlardan bir tanesi Tanıtma Genel Müdürlüğüdür; ki, Kültür
Bakanlığının şiddetle ihtiyacı olan bir yapıdır. En çok da Kültür Bakanlığına
yarayacaktır, en çok da Türkiye'nin kültür varlıklarının tanıtılmasına ve
özellikle de kültürel aktivitelerin zenginleştirilmesine yarayacaktır; çünkü,
Türkiye'nin kaliteli bir turizm destinasyonu olarak imaj yükseltebilmesinin
yolu, kültür varlıklarını özgün bir biçimde koruması ve özgün kültürel
etkinlikler üretebilmesidir.
Dünyada, turizm geliri
Türkiye'nin total gelirinin önünde olan bazı kentler var; Paris, Londra, Prag,
Budapeşte, Roma, Venedik, bunların toplam gelirleri Türkiye'nin birkaç katı. Ne
var burada; korunmuş özgün bir kültürel çevre, kültürel doku, mimarî doku, kent
dokusu ve özgün bir kültürel etkinlik atmosferi. Kente gittiğiniz zaman, özgün
bir kente, korunmuş bir çevreye gittiğinizi anlarsınız; gittiğiniz zaman,
akşam, yüzlerce operanın, tiyatronun, konserin, müzikalin, etkinliğin, önünüze
alternatif olarak sunulduğunu görürsünüz. Ancak temiz bir yatak ve sade bir
kahvaltı, basit bir standartta aldığınız şeye de, Türkiye'deki beş yıldız
standarda ödediğinizin 5 katını ödersiniz. Niçin; çünkü, turizm, bir kültürel
etkinliktir. İnsanlar özgün çevreye gidiyorlar, insanlar iyi korunmuş doğaya,
iyi korunmuş çevreye ve nitelikli kültür atmosferine gidiyorlar ve bunun
bedelini ödüyorlar. Onun için, Türkiye'de, turizmin, artık, anlayış olarak up
grade edilmesi gerekiyor, anlayış olarak yükseltilmesi, bir evrim yaşaması
gerekiyor. Bunun için, bu iki bakanlık vizyonunun örtüşmesi gerekiyor; çünkü,
Türkiye'nin tamamı kültür varlıkları coğrafyası; birincisi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Çok özür dileyerek...
BAŞKAN - Estağfurullah.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Bir diğer husus; bir tek genel müdürlükle mi, bu bakanlık, Turizm
Bakanlığı, gelip, Kültür Bakanlığını alacak!
Değerli arkadaşlar, şunu
hatırlamakta fayda var; kültüre ilişkin, kültür varlıklarının korunmasına
ilişkin alanı düzenleyen 2863 sayılı Kanun, temel kanun niteliğindedir ve
carîdir; turizme ilişkin alanı düzenleyen 2634 sayılı Kanun, temel kanun
niteliğindedir ve carîdir. Biz, burada, bu kanunların düzenlemelerine ilişkin
bir değişiklik yapmıyoruz; biz, burada, bu kanunların görevlendirdiği
bürokratik yapıyı yeni bir organizasyon şemasına kavuşturuyoruz. Dolayısıyla,
meselenin kültüre önem vermemekle nasıl bir alakasının kurulduğunu anlamakta
zorluk çekiyorum; böyle bir şey yok! Herkes, hukukun üstünlüğüne saygı
göstermek zorunda; bu, temel kanunların getirdiği hükümlere uygun bir işleyiş.
Burada gözetilen şey, verimliliktir ve bu verimliliğin getirilebilmesi için,
böyle bir organizasyon şeması geliyor. Bu yeni yapıda, bir tek genel müdürlük,
Yatırımlar Genel Müdürlüğü, Türkiye'ye, kültür merceğinden süzülmüş bir yatırım
planlamasını getirecektir; korunmuş bir turizm çevresi, kültür çevresi
kavramını getirecektir; olağanüstü kazanımlar getirecektir; sizin ifade
ettiğiniz kaygıları da tatmin eden, onların önüne geçen kazanımlar
getirecektir. Bu organizasyon, bunu getiriyor; sonuçları da bunlar olacak.
Kadrolaşma konusunda son
cümle: Anladığım o ki, biz ne söylersek söyleyelim, siz, bu kadrolaşma
türküsünü söylemeye devam edeceksiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Demokratik hoşgörü içinde, biz, buna da anlayış göstermek, anlamaya çalışmak
durumundayız; bunu anlıyorum...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Görüyoruz!..
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - ...ama, bir şeyi istirham ediyorum; samimiyetle, içtenlikle, bütün
benliğimle istirham ediyorum ve kelimeyi de bilerek seçiyorum değerli
arkadaşlar; lütfen, bu kürsüye gelip, demokrasi hakkında karanlık sözler
söylemeyelim; kendini gerçekleştiren bazı kehanetler yaşadı Türkiye Büyük Millet
Meclisi; kötü kehanetlerde bulunmayalım; ikaz ve uyarı cümleleri, her ne kadar
iyiniyetli olsalar bile, şık durmuyor, zarif durmuyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Hepimiz aynı sandıktan çıktık geldik
Bu Meclisin kapatılması, vesaire gibi şeyleri, biz telaffuz etmeyelim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Yanlış anlıyorsunuz...
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Kim demokrasiye daha çok saygı duyuyor; elbette, hepimiz
demokrasiye saygı duyuyoruz, hepimiz aynı sandıktan çıktık, aynı milletin
iradesiyle geldik. Siz ve biz -bu grubun milletvekilleri ve Cumhuriyet Halk
Parti Grubunun değerli milletvekilleri- aynı seçmenin iradesiyle, aynı milletin
iradesiyle, aynı seçimde, aynı koşullarda seçilerek geldik ve Anayasanın
koyduğu, yasaların koyduğu çerçeve içinde, burada, ülkeye hizmet etmeye
çalışıyoruz. Dolayısıyla, bu "sizi ikaz ediyoruz", "sizi
uyarıyoruz", işte "Meclisi kapattırmak" vesaire gibi sözler şık
olmuyor. Bunları, ne olur yapmayalım. Bunlar, sonradan, sizi de üzecek şeyler
olabilir. Bunların, kendini gerçekleştiren kötü kehanetler olmasından endişe
ederim. Bunları yapmayalım.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kumkumoğlu.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Bakan "bu kürsü açıktır" diyerek, yani,
kendiliğinden, kendisi de kabul etti zaten bunun bir sataşma olduğunu, isim
vererek söyledi.
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, Bakanın konuşmasını, ben de dikkatle dinledim. Sadece, kuş
örneğinize katıldığını ifade etti, başka bir şey yok.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ben, Sayın Bakanın...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, burada, Sayın Bakan, grubumuza, söylenmemiş sözleri atfetti; burada,
buna, cevap verme hakkımız var. Bizim söylemediğimiz sözler atfedildi.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Hangi sözleri?!.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Biz, darbelere direnmiş bir partiyiz Sayın Bakan...
BAŞKAN - Sayın Başkanım,
bakınız, burada, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, şahsı adına söz isteyen
iki üyemiz var. Şimdi, onlara söz vereceğim. Gerekirse...
OĞUZ OYAN (İzmir) - O,
ayrı bir mesele; 69 uncu maddeye göre, hemen, şimdi söz vermeniz gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Başkanım,
Oğuz Bey, hangi konuyu kastediyorsanız, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar [!])
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) - Süre 1 dakika olsun
efendim, 5 dakika oluyor.
BAŞKAN - Sayın Oyan,
buyurun.
V. - AÇIKLAMALAR VE
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5. - Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Kültür Bakanı Erkan Mumcu’nun grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Efendim, teşekkür ederim.
Burada, hiçbir Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekili, Meclisi kapattırmaktan söz etmemiştir. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Kapatma derken bunu kastediyor...
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Cumhuriyet Halk Partisinin, hiçbir milletvekili...
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlar...
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Lütfen dinler misiniz... Siz de söz alın konuşun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BURHAN KILIÇ (Antalya) -
İkaz edin.
BAŞKAN - Sayın Oyan,
müsaade eder misiniz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
fikirlerini ifade etmek üzere kürsüye geldi; birbirimize tahammül etmek, sabır
göstermek zorundayız. Gördüğünüz gibi, herhangi bir şekilde sataşma olursa,
başka bir husus olursa söz veriyoruz.
Lütfen, sabırla
dinleyelim hatibi. En kısa zamanda sözlerini tamamlasın. Lütfen, müdahale
etmeyelim.
Buyurun Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Bakanın,
buraya gelip, üst perdeden bize demokrasi dersi verme hakkı olmadığını
düşünüyoruz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
TELAT KARAPINAR (Ankara)
- Siz mi biliyorsunuz?!
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Böyle bir hakkın hiçbir şekilde doğmadığını düşünüyoruz. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Sizin hakkınız mı? Siz yapıyorsunuz. Demokrasi dersini siz veriyorsunuz.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Eğer, hatibi dinleme konusunda bir saygımız olmayacaksa, hiç konuşmayalım. (AK
Parti sıralarından gürültüler) İzin verin.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlar, lütfen...
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, bugün burada yaptığımız bu tartışma dahi, bu tasarının
bu biçimde konuşulması dahi antidemokratiktir; biz bunu uyardık. Burada, siz,
muhalefeti...
Eğer siz, yasama organı
olarak kendi haklarınıza sahip çıksanız, yürütmeye haklarınızı devretmeseniz,
gasp edilmesine izin vermeseniz, böyle bir yasanın temel yasa olarak burada
görüşülmesine karşı çıkarsınız, ilkönce, yasama organı olarak kendi haklarınıza
sahip çıkın.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Biz sahip çıkıyoruz.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Burada
yapmadığınız şey budur. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
BURHAN KILIÇ (Antalya) -
Seni ilgilendirmez o.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Sayın Bakan, demokrasi dersi verecek en son kişi bu durumda; çünkü, burada
konuşulan tasarı, konuşulma yöntemi itibariyle antidemokratiktir; bunu
söyledik, başından itibaren söyledik. Siz, muhalefeti çiğneyerek, burada,
yasaları... 40 maddesi ve 6 geçici maddesi olan, toplam 46 maddesi olan bir tasarıyı 5 madde gibi görüşmek üzere
bir dayatma yapıyorsunuz.
TELAT KARAPINAR (Ankara)
- Bu, Meclisin çıkardığı kanuna saygı göstermek zorundasınız.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Burada, çocukların bile güleceği, ciddiye almayacağı, bir temel yasa olması, en
son akla gelebilecek bir bakanlık birleştirme yasasını temel yasa olarak
görüştürüyorsunuz. Eğer, bu, demokrasiyse, sizin demokrasi anlayışınız,
kesinlikle demokratlıkla bağdaşmamaktadır.
TELAT KARAPINAR (Ankara)
- Meclisin verdiği bir irade; saygı göstermek zorundasınız.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Bakınız, bu Meclisin daha fazla saygıya hakkı vardır. Eğer, siz, yasama organı
olarak, yürütmenin her dediğine "evet" derseniz, yasama-yürütme
ayırımı ortadan kalkar. O zaman, bizim fonksiyonumuz kalmaz; biz, sadece,
yürütmenin istediği her şeye parmak kaldıran birtakım mekanizmalar haline
geliriz! Buna hakkınız yok. O nedenle, burada, bu sözler söyleniyor.
Değerli arkadaşlarım,
demokrasi dediğiniz, azınlık haklarının korunmasıdır, çoğunluk diktası
değildir.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Hangi azınlık hakkı Sayın Oyan?!
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Sizin burada yaptığınız şey, burada, temel yasayla yapılan şey, çoğunluk
diktası olayıdır.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Siz de oy kullandınız o zaman...
BAŞKAN - Sayın Hocam,
lütfen tamamlar mısınız.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Sayın Bakan burada dedi ki: "Bu kadrolaşma değil."
Bakın, bizim, bu
tasarıya, 4 tane temel itirazımız var. Birincisi; bu bir temel yasa değil; bu,
temel yasa olarak görüşülemez, bu yanlıştır.
BAŞKAN - Sayın Hocam,
lütfen, Sayın Bakanın konuşmasıyla ilgili değerlendirmeniz...
OĞUZ OYAN (Devamla) -
İkincisi, bu birleştirmeyle ilgili, bizim temel itirazımız şudur: -Tıpkı, Orman
Bakanlığında önümüze gelecek konuda olduğu gibi- Ayakbağı olarak görülen,
dikenli gül bahçesinin dikeni olarak görülen; yani, bu ülkede, kültür adına ne
varsa, çevre değerleri adına ne varsa, ÇED raporlarını, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu raporlarını, bağımsız karar veren kurulları
defetmek, bunları by-pass etmek için getirilmektedir bu birleşme.
BAŞKAN - Sayın Hocam...
OĞUZ OYAN (Devamla) - Son
olarak şunu söyleyeyim: Kadrolaşma vardır. Bakınız, il turizm müdür
yardımcıları yetmemiş; birazdan, önümüze bir önerge gelecek ve bu önergede,
Halk Kültürlerini Araştırma Dairesi Başkanı, Millî Folklor Araştırma Dairesi
Başkanı, Güzel Sanatlar Galerisi Müdürü, Güzel Sanatlar Galerisi Müdür
Yardımcısı, Danışma Müdürü; bunlar da, böylece, kadrolara girecek.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ne ilgisi var?!.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Bunlar birleşecek, biz ne yapalım."
Efendim, birleşse de, Turizm Bakanlığının Güzel Sanatlar Galerisi Müdürü yoktur
ki zaten; birleşince, o, tek elemandır zaten. Yani, burada, kadrolaşma son
derece bariz bir şekilde... Bütün taşra teşkilatlarında olduğu gibi, üst düzeyi
elden geçireceksiniz.
BURHAN KILIÇ (Antalya) -
Sataşma nedeniyle söz aldı Sayın Başkan!..
BAŞKAN - Sayın Hocam...
OĞUZ OYAN (Devamla) - En
azından, bunu gizlemek için... Biraz daha açıksözlü olun.
BAŞKAN - Sayın Oyan,
lütfen son cümlenizi alayım.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Burada, bugün yapılan tartışma, demokratik tartışma yönteminin katledilmesidir.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
TELAT KARAPINAR (Ankara)
- Hazımsızlığı bırakın, hazmedin önce!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, kürsünün masuniyeti vardır, bütün arkadaşlarımız görüşlerini
beyan ediyorlar; ama, herhangi bir husus, bir grubun veya bir milletvekilinin
hoşuna gitmedi diye, burada, "antidemokratik" nitelendirmesini son
derece yanlış buluyorum.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Yanlış değil...
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisimizin vermiş olduğu her karar, ne olursa olsun, demokratiktir;
çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk Milletinin temsil edildiği bir yerdir.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için, konuşmalarımızda, her
arkadaşımızın...
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Aldığınız her karar demokratikti de Anayasa Mahkemesinden niye geri geliyor
Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tartışacak yer... (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri,
bakar mısınız; müzakere edilecek yer, konuşulacak yer hatip kürsüsüdür.
Arkadaşlarımız, gruplar adına, şahsı adına söz alıp konuşabilirler. Lütfen,
konuşmalarda hatipleri incitecek bir şey söylemeyelim.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Başkan, nihayet aklınıza geldi; sabahtan beri aynı şeyi
yapıyorlar.
BAŞKAN - Lütfen...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sabahtan beri aynı şeyi yapıyorlar!
BAŞKAN - Lütfen...
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. - Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ile 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 8.6.1984 Tarihli ve
216 Sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında
13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 24.1.1989 Tarihli ve 354
Sayılı Kültür Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname, 24.1.1989 Tarihli ve 355 Sayılı Turizm Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 17.3.1989 Tarihli ve 364 Sayılı
190, 354 ve 355 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Hükmünde Kararname, 13.9.1989 Tarihli ve 379 Sayılı 190 ve 354 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname, 25.3.1990 Tarihli ve 411 Sayılı 190 ve 355 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 13.12.1991
Tarihli ve 468 Sayılı 190 ve 354 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/542, 1/51, 1/60, 1/122, 1/123, 1/126, 1/136, 1/160,
1/194) (S. Sayısı : 112) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Mustafa Eyiceoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA EYİCEOĞLU (Mersin) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri;
görüşmekte olduğumuz Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı konusunda Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Muhterem Heyeti saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Az önce, Cumhuriyet Halk
Partisi sözcüsü, Sayın Genel Başkanının, seçim meydanlarında, Çin'in 26 bakanla
idare edildiğini söylemişti.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - 16, 16; rakamı aklında tut.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Bu da bana şunu hatırlatıyor ki, Cumhuriyet Halk Partisi, iktidar
olsaydı, bizim yaptığımızın aynısını yapacaktı. Şu anda, bütün söylediklerini,
ben, bir muhalefet olgusu, vitrinlere ve seçmenlere bir mesaj olarak algılıyor,
sözlerime devam ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Devletlerarası
ilişkilerimizin geliştirilmesinde ve ilerletilmesinde kültürel tanışıklığımızın
son derece büyük ve önemli etkileri olduğu gözardı edilemez bir gerçektir.
Dolayısıyla, kendi kültürümüzü tanıtmak ve bunu gerçekleştirirken de yabancı kültürleri
tanımak mecburiyetindeyiz. Kendi kültürümüzü tanıtmak veya yabancı kültürleri
tanımak, ekonomik güce, paraya dayanmaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu
ekonomik sıkıntı da ortadadır. Çözüm, turizmin ülke ekonomisine katkısının
gerçek anlamda sağlanmasında yatmaktadır. Turistik varlığımızın ve kültür
unsurlarımızın bir bütün olarak tanıtılmasıyla, amaç gerçekleştirilecektir.
Türk kültürü, hızla
değişen ve gelişen dünya üzerinde geniş bir coğrafyada varlığını sürdürmekte;
ancak, kültür mirasımızı ve yaşayan kültür ve tabiat varlıklarımızı bir bütün
olarak ele almak, incelemek, araştırmak, değerlendirmek ve tanıtmak henüz
mümkün olmamıştır. Zamanın gerisinde kalmadan, sosyal bünyenin ihtiyacı olan
yapılanmayı sağlayarak, iç dinamiklerimizi harekete geçirmek mecburiyetimiz
vardır.
Kültür ve Turizm
Bakanlıklarının mahiyet ve fonksiyonları farklı görülmekle birlikte, görev
alanları arasında yer yer benzerlikler, paralellikler vardır. Her iki
bakanlığın da işlevleri, birbirinin tamamlayıcısı durumundadır. Turizmi, sadece
güneş, deniz ve tesislerle sınırlandıramayacağımıza göre, kültürü turizmden,
turizmi de kültürden bağımsız düşünmek mümkün değildir.
Dolayısıyla, söz konusu
görevlerin tek bir bakanlık uhdesinde olması, planlama, programlama, koordinasyon
ve kaynak kullanımında yaşanan aksaklık ve eksikleri gidererek, kamu hizmetinin
sunumunda kalite, hız ve verimliliği getirecektir; karar alma sürecinde,
dinamizm ve etkinliği sağlayacaktır. Kamu harcamalarında, kaynak kullanımında
tasarrufa gidilecek; girdiler ve ürünler bazında israf ekonomisi önlenecektir.
Görev, yetki ve sorumlulukları kanunla belirlenmiş, sorumluluk mevkiine gelmiş
bürokrat kadroların, her iki bakanlığın da ilgi alanına giren meselelere
topluca bakabilmeleri ve ana meselelere ivedi çözüm getirebilmeleri hususunda
bürokratik tıkanmışlığa son verecek bir
yapıya kavuşulacaktır.
Kültür ve tabiat
varlıklarımızın korunması Kültür Bakanlığının görev alanına girerken, ekonomik
olarak değerlendirilmesi Turizm Bakanlığımızın görev alanlarındandır. Aynı
konularda veya birbirleriyle çok yakın ilişkisi olan konularda iki ayrı
bakanlığın ilgili birimlerine görev verilmesinin oluşturacağı karmaşayı, Yüce
Meclisin takdirine sunuyorum; ama, tasarıda öngörüldüğü üzere, bu düzenlemeyle,
yeniden yapılanma çerçevesinde farklı ekollerden ve farklı bilimsel
disiplinlerden gelen konu uzmanlarının aynı kurumsal organizasyonda birlikte
yer almalarıyla, belirli bir konu, farklı açılardan değerlendirilerek ülkemizin
âli menfaatlarının temini ve tahakkuku sağlanırken, hantal bürokratik yapı
içerisinde mevcut görev ve hizmetler aksatılmadan kalite ve verimlilik
artırılacak; daha etkin ve güçlü kararlar alınması sağlanırken, meseleler hızla
çözüme kavuşturulacaktır.
Kültür varlıkları ve
turizm ürün ve imkânları bakımından çok zengin bir potansiyele sahip olan
ülkemizde, bu birleşmeyle, kültür ve turizm alanında ortak bir anlayışla tespit
edilen ilke ve hedefler doğrultusunda, kültür unsurlarımız ve turizm
konusundaki politikamız belirlenecektir. Kültür ve tabiat varlıklarımız, salt
turizm açısından, pazarlanabilir bir ürün olarak değerlendirilmemekte, aksine,
kültürümüzü tanıtmak için turizmin imkânlarının etkin bir şekilde kullanılması
hedeflenmektedir.
1981 - 1989 yılları
arasında birleşmeyle yaşanılan başarısızlığın sebebi, kültür ve turizm
birbirini destekler tarzda millî bir politikanın oluşturulamamış olmasıdır. Bu
politikayı oluşturmak da, yine paraya dayanmaktadır.
Kültür ve turizm
konularını birleşik yapılarda ele alan
İtalya ve İspanya gibi ülkelerin başarısı, söz konusu tasarı için güncel bir
örnektir.
Kültür ve ekonomi
arasındaki karşılıklı etkileşim: İktisadî gelişmenin ve ortaya çıkardığı daha
üst düzeydeki refahın, kültür hareketlerinin canlanmasında itici güç olarak
yönlendirici etkisi olduğu açıktır. Bunun için, ilk göze çarpıcı örnekleri,
eski antik Yunan sitelerinde ortaya çıkmıştır. Para dolaşımının yaygınlaşması,
ticaretin gelişmesi ve şehirlere nüfus akımıyla birlikte, kültür hareketlerinin
büyük canlılık kazanması rastlantı değildir. Kültür ve ekonomi arasındaki çift
yönlü etkileşimin örneklerini çoğaltmak mümkündür.
Kalkınma için itici bir
güç olan kültürümüzün gücünün korunması ve memleketimizin iç dinamiklerinin
harekete geçirilmesi için, konuyla ilgili tüm hizmetlerin tek elden ve koordineli
yürütülmesi gerektiği açıktır. Kültürümüzü tanıtamazsak, kültür, yaşanan
bölgeyle sınırlı kalır ve zamanla unutulmaya, yok olmaya yüz tutar.
Kültürümüzün ve kültür unsurlarımızın yaşatılması, korunması, geliştirilmesi ve
tanıtılması, sağlam bir kültür politikası oluşturmayı zarurî kılmaktadır; bu,
ancak ekonomik, finansal güçle gerçekleşebilecektir.
Kültür ve turizm
olgularının iç içe geçtiği turistik bölgelerde kültür varlıklarının daha iyi
korunduğu ve bu bölgelerde, bölge halkının sosyokültürel ve ekonomik durumunun
daha iyi olduğu gözlenmektedir. Pamukkale, Karahayıt, Safranbolu, Ürgüp, bu
gerçeğin yaşanan en bariz örneklerindendir.
Söz konusu tasarıyla,
devletin görevlerinin ve kamusal sorumluluklarının azaltılması değil, aksine,
görevlerin ve kamusal sorumlulukların daha etkin ve verimli bir şekilde
sunulması ve ortak geçmişleriyle Türk kültürünü yaratan, dünyanın en köklü ve
en birikimli kültür coğrafyasını, dünya milletler ailesine turizm aracılığıyla
tanıtmak amaçlanmıştır. Yoksa, kültür değerlerimizi ve tabiat varlıklarımızı
pazara çıkarmak gibi bir düşünce, millî harsa sahip bir vatanseverin aklına
bile gelebilecek bir şey değildir.
Ülkemizin kalkınması,
ekonomik ve sosyokültürel kalkınmanın beraber uyumuyla mümkündür. Kültür, bir
millete benlik ve şahsiyet kazandıran, maddî ve manevî varlıklar ve değerler
bütünüdür. Turizmse, kültürümüzü korumak, yaşatmak, değerlendirmek, yaymak ve
tanıtmak için, ülkemizin halen içinde bulunduğu ekonomik buhran döneminde çok
büyük gelir sağlayan önemli bir araçtır. Günümüzde, bırakın verimsizliği, son
derece başarılı, dünya çapındaki şirketlerde bile birleşmeler görülmektedir.
Birlikten kuvvet doğar. Söz konusu bakanlıkların, kendi işlevleriyle ilgili ana
yapı korunarak milletimizin âli menfaatlarının tahakkuku için tek bir merkezde
koordinasyonu, sayılamayacak derecede büyük faydalar getirecektir.
Devletin görev ve kamusal
sorumluluklarının azaltılması iddiası: 1981-1989 yılları arasında yaşanan,
başarısızlıkla sonuçlanmış Kültür ve Turizm Bakanlığı deneyimi; kültürün sadece
turizm açısından pazarlanabilir bir ürün olarak görüldüğü veya kültürü turizmde
kullanılan bir hammadde olarak gördüğümüz, iki bakanlık birleştiğinde
kadrolaşma iddiası ve ithamlarıyla karşı karşıyayız; kesinlikle yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eyiceoğlu,
size 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; devlet adamlarının kendi
milletlerine yalan söyleme hakkı yoktur. "Kültür elden gidiyor, kültürümüz
pazara çıkarılmak isteniyor; bu iki bakanlık birleşirse, turizm, kültürün önüne
geçer, kültürümüz yok olacak" ve benzeri şeyler söyleyerek vaveylalar
kopartılıyor. Bu millet, millî kültür hassasiyeti taşıyan gerçek vatanseverleri
tanır ve değerlendirir.
Değerli arkadaşlarım,
hükümet olmak, Türkiye'nin meselelerine sahip çıkmak büyük sorumluluk taşıyan
bir iştir. Biz, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı olarak, taşıdığımız bu
sorumluluğun gereğini millet önünde, tarih önünde mesuliyetimizi yerine
getirmek için, devletin görev ve kamusal sorumluluklarının layıkıyla yerine
getirilmesinin önünde engel gibi duran hantal bürokrasi ve kamu yönetiminin
yeniden yapılanmasını sağlayacak olan kanunları çıkarmaya çalışıyoruz.
Muhalefetin sürekli olarak AK Partiye yönelik ağır eleştiri ve polemikleri
siyasî istismardan başka bir mana ifade etmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eyiceoğlu,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bu millet, sömürü yaparak
siyaset yapmaya çalışanların istismarını öteden beri görüyor. İnsaf perdesini
parçalayan bu ağır siyaset ve siyasî sömürü, AK Parti açısından, mücadeleyi
zorunlu, aciz ve kaçınılmaz kılmaktadır.
Yapılması tasarlanan
düzenlemeler ülkemiz için iyi olacak, insanımız için iyi olacak, bizi biz yapan
öz değerimiz, kültürümüz için iyi olacak, turizmimiz için iyi olacak diyor,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eyiceoğlu.
Sayın milletvekilleri,
şahsı adına, Isparta Milletvekili Sayın Mevlüt Coşkuner; buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vaktim dar olduğu için, tasarının
şeklini şemalini konuşmayacağım; zaten, bunun da önemi kalmadı. O nedenle, ben,
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, burada,
milletvekilliğimin ne anlama geldiğini düşünmek durumunda kaldım. Oysa ki,
burada konuşmanın da bir anlamı yok. Dün yapılan da buydu. Burada, milletvekili
5 dakika konuşuyor ve bakan da 20 dakika konuşuyor; milletvekili, seçmenine
"selam" diyor, bakan da kendi düşüncelerini aktarma gayreti içinde.
Oysaki, bugün, bunun tersini yaşıyoruz. Milletvekili, kendi katkısını yapamıyor
ve herkes de, kendi düşüncesinin ötesinde, birilerinin söylevine uymak
durumunda kalıyor.
Değerli dostlarım, bu
tasarıyı konuşmanın bir anlamı kalmadı dedim. Neden; çünkü, bu tasarı başında
kabul edildi, bizim katkı yapma gibi bir şansımız ortadan kalktı. Oysaki, ben,
bugün, burada, turizmden ne anlıyorum, kültürden ne anlıyorum, bu konuda
katkılarım ne olur, onu anlatmaya çalışacaktım; ama, değerli konuşmacılar,
burada, Sayın Genel Başkanımızın, seçim bildirgelerinde, seçim mitinginde
söylediği sözleri hatırlattılar. Elbette ki, biz, bakan sayısının düşürülmesini
istiyoruz; ama, buradan, kültüre, turizme karşı olduğumuz anlaşılmasın. Biz,
kültüre karşı değiliz, turizme karşı değiliz, ikisinin de ayrı ayrı değer
olduğu ve kendi işlevlerini ayrı ayrı yapmasının gerekliliği ve Türkiye'nin
sosyoekonomik yapısının, konumunun da bunu gerektirdiği inancındaydık. O
nedenle, öncelikle, millî kültür kavramı yerine, insanlığın doğuşundan bugüne
uygarlığımızın gelişmesinin, evrensel insanî değerlerimizin oluşmasında katkıda
bulunan bütün değerleri, insanlığın ortak mirası olarak görmekteyiz. Kültür
kavramında, bu çerçevede meselelere bakmak istiyoruz.
Oldukça zengin bir
kültürel mirasımız var. Tarihî ve kültürel değerlerimizi, Atatürk'ün belirttiği
çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak hedefiyle iç içe düşünmekteyiz. Ortak
mirasımız, Rousseu'dan, Dostoyevski'den, Beethooven'dan, Ömer Hayyam'dan
Farabî'ye, Fuzuli'den Nazım'a, Mevlânâ'dan Yunus Emre'ye kadar tüm evrensel
değerlerimize sahip çıkmak istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bunları söylerken, ne yazık ki, huzurunuzda Nazımını
vatandaşlıktan çıkarmış bir devletin utancını yaşamaktayım. Oysaki, Dede
Korkut'a UNESCO sahip çıkarken, Mevlânâ'nın penceresinden, başka ülkeler, bizim
ülkemizi değerlendirirken, biz, işimize geleni değer sayıp, işimize gelmeyeni
elimizin ucuyla itmek durumunda kalmışız.
HASAN ANGI (Konya) - Kim
çıkarmış vatandaşlıktan?!.
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla)
- Sana da cevap veririm. Ben, öğretmenimden öğütlüyüm; taşın arkasından gitmem,
taş atana da cevap vermem. Sana da, istersen, şöyle bir cevap vereyim:
Anadolu'da bir köy
Köyün içinde bir ev
Evin içinde bir adam
Adamın içinde şeytan
Kezban... Kezban. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli dostlarım,
Anadolumuz uygarlık beşiğidir. Sümerlerden Ligyalılara, Helen'den Bizans
İmparatorluğunun Uyguruna ve Selçukluya, Osmanlıdan Türkiyemize kadar birçok
uygarlığa ev sahipliği yapmışız. Şair Arif de bunu şöyle söylüyor:
"Beşikler vermişim
Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk
sayılır,
Anadolu'yum ben,
Tanıyor musun?"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Coşkuner,
1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Evet, düşüncelerimizi tam
anlatamıyoruz. Ben, Sayın Başkanımdan o 1 dakikayı 2-3 dakika yapmasını
istiyorum.
MUHARREM CANDAN (Konya) -
O biliyor...
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla)
- O zaman, burada konuşmak için, uzatmak için, bakan mı olmak gerekiyor?! (CHP
sıralarından alkışlar) Özgür irademizi aktarmamızdan korkuyor musunuz?
Değerli milletvekilleri,
1 dakikalık süre içerisinde anlatacaklarımı tamamlayamayacağım; o nedenle,
şöyle söyleyeceğim: Elbette ki, turizmin canlanmasını istiyoruz; elbette ki,
kültürümüzün yaşamasını istiyoruz; ama, bu, iç içe bakanlıklarla olmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Hocam.
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla)
- Sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum değerli dostlarım: Bir gün Nasrettin
Hoca kıra çıkar. Orada kuşa benzer bir hayvan görür. "Bu, kuş olmaya kuş,
ama, böyle kuş olmaz" der ve arkadaşlarıyla beraber o varlığı yakalar.
Biraz gagasından keser, biraz ayaklarından keser, biraz da kanatlarından keser
ve sonunda şöyle söyler: "Hah, şimdi kuşa benzedi."
Sizin yaptığınız da kuşa
benzer; çünkü, bu evliliği yaptınız, doğacak çocuğa bakacağız nasıl doğacak
diye. O nedenle, siz, kuş ve deveyi yan yana getirerek devekuşu yapmak
istiyorsunuz. Bunu kim söylemişse doğru söylemiş. Dolayısıyla, oluşturmayı
düşündüğünüz yeni bakanlık ise, devekuşu misali, tam hakkıyla ne Turizm
Bakanlığına, turizm anlayışına ne de Kültür Bakanlığına, kültür anlayışına
yaraşacaktır; çünkü, ikisini birleştirdiğimiz zaman birbirlerinin kurdu
olacaklardır ve birbirlerini yiyeceklerdir.
Beni dinlediğiniz için,
hepinize saygılarımı ve sevgilerimi iletiyorum. Sağ olun, var olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Coşkuner.
Şahsı adına ikinci söz,
Sinop Milletvekili Engin Altay'a aittir.
Sayın Altay, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Sayın Başkan, değerli mesai arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu bardağın yarısına
kadar suyu koydunuz, üstüne zeytinyağını koyuyorsunuz, çalkalayıp duruyorsunuz.
Bu karışım gerçekleşmez, işin doğasına aykırıdır; bunu, peşinen dikkatinize
sunuyorum.
Biraz önce, Sayın Grup
Başkanvekilim konuşurken, iktidar sıralarındaki tavır -içtenlikle söylüyorum-
oturduğum yerde beni ürkütmüştür, beni korkutmuştur.
AHMET YENİ (Samsun) -
Korkma, hiç korkma.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Yani, o anlamda korkmayız; o, ayrı bir şey. Ancak, bizim Sinop'ta bir Bektaşağa
Meydanı vardır; burası, Bektaşağa Meydanı değildir. Bu kürsü, hak kürsüsüdür.
Herkes, kimseye hakaret etmemek kaydıyla bu kürsüyü özgürce kullanacaktır.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Doğru söylüyorsun.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Sizlerin de bu konuda tahammül göstermeniz gerekir. Anlıyorum ki, birçoğunuz,
geçmişte, Meclis TV'yi pek izlememiş. Yine anlıyorum ki, birçoğunuz, siyasetten
epeyce uzakta, başka şeylerle iştigal etmişsiniz.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Hakaret ediyorsun...
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Şayet, siyasetle bir parça ilgilenmiş olsaydınız, bu Parlamentoyu bir parça
takip etmiş olsaydınız ya da Meclis Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın size
geçenlerde yapmış olduğu tavsiyeye uysaydınız ve eski tutanaklara bir parça göz
atsaydınız, bu, biraz önce yaşanan ve benzeri olaylar burada cereyan etmezdi
diye düşünüyorum.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Sadede gel, sadede...
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Arkadaşlar, bakın, burada İçtüzük var. Burada, 157 ve 160 ıncı maddeler var.
BAŞKAN - Sayın Hatip,
müsaade eder misiniz...
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Sayın Başkan, ben, bu kürsüye ne zaman çıkarsam, iktidar sıralarından...
RESUL TOSUN (Tokat) -
Sadede gel, sadede...
BAŞKAN - Sayın Altay,
müsaade eder misiniz.
Karşılıklı konuşma
şeklinde değil; yani, konuyla ilgili olarak görüşlerinizi beyan ediniz ve
herhangi bir grubu da, şunu veya bunu okumakla, okumamakla veya başka şeylerle
lütfen eleştirmeyiniz.
Lütfen, konuyla ilgili
konuşmanızı yapınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Sayın Başkan, ben yaşadığım fiilî durumu arz ediyorum.
İktidar milletvekilleri,
İçtüzüğün -alışkınsınız da İçtüzük değiştirmeye- 157 ile 160 ncı maddelerini de
değiştirin ya da onun gereğine göre hareket edilsin diye düşünüyorum.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Onu, biz biliriz.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen, hatibe müdahale etmeyiniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Şimdi, bu Parlamentonun eski bir başkanvekili, bize bir olay nakletti.
Fransa'da Paris Havaalanına gider, taksiciye "çek Meclise" derseniz,
taksici size sorar "hangi meclis; ticaret meclisi mi, sanayi odası mı,
şehir meclisi mi?" Ancak, Ankara'da, Esenboğa'da ya da AŞTİ'de bir taksiye
biner, taksiciye "çek Meclise" derseniz, taksici direkt Türkiye Büyük
Millet Meclisine çeker. Ülkemizde, Parlamento bu kadar büyük bir değeri ve
önemi haizdir; gelin, hep beraber bu değeri ve önemi koruyalım.
Değerli milletvekilleri,
şu tasarı, sekiz bölümdür. Hadi, bir temel kanun meselesi getirdiniz; ama,
elinsaf, sekiz bölümlük tasarıyı da, burada, beş bölüme düşürdünüz. Şimdi,
kafama şu takılıyor; yani, bu komisyonda mı bir hata var, yoksa -Sayın Fatsa'yı
da pek severim- AKP Grup yönetiminde mi bir hata var? Böyle şey olmaz değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, birleşmenin
çeşitli gerekçeleri olabilir. İddiayla söylüyoruz, bu birleşmenin temel
gerekçelerinden biri, kadrolaşmadır. (AK Parti sıralarından "Allah,
Allah!.." sesleri)
Sayın Başbakan geçenlerde
basına bir mülakat verirken "efendim, biz uzaydan mı adam getiriyoruz da,
koyuyoruz" diyor. Yani, görevden aldıklarınız, görevini
değiştirdikleriniz, tenzili rütbe yaptığınız adamlar uzaydan mı geldi de,
onları değiştiriyorsunuz; bunu sorarlar adama, böyle şey olmaz.
Kant demiş ki:
"Dünyanın en güç işi, bir şeyin nasıl yapılacağını bilirken, başkalarının
nasıl yapamadığını, ses çıkarmadan seyretmektir, izlemektir." Maalesef,
siz, bizi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu, dünyanın bu en güç işiyle baş başa
bıraktınız.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığını birleştirmeye çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Sayın Başkan, ben de müsamahanızı rica ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Bakın, aynen okuyorum, kültür şudur: "Bir insan toplumunun, devlet
hayatında, fikir hayatında, yani ilimde, toplum biliminde ve güzel sanatlarda,
ekonomik hayatta, yani tarımda, sanatta, ticarette, ulaştırmada yapabildiği
şeylerin ortak sonucudur. Kültür, bir değerler bütünüdür." Bunu niye
söyledim, biraz sonra oraya geleceğim.
Hizmetler, ekonomik
bakışla üç türde ifade edilir: Kamusal hizmetler vardır, yarı kamusal hizmetler
vardır, kamusal olmayan hizmetler vardır. Sürem kısa olduğu için, burayı biraz
hızlı geçiyorum.
Değerli arkadaşlar,
kültür gibi, eğitim gibi, adalet gibi, sağlık gibi iş, işlem ve hizmetler
kamusal hizmetlerdir; ancak, turizm, sanayi, ticaret vesaire, bunlar yarı
kamusaldır; ikisi çok ayrı hadisedir, bunları birleştirmek akla da, mantığa da,
bilme de sığmaz. Kültür, bir ülkenin tarihî kalıtıdır, birikimidir, teslim
alınan mirasın gelecek kuşaklara devri gibi, ulusal ve uluslararası bir
sorumluluğu ifade eder. (AK Parti sıralarından alkışlar [!])
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Sayın Başkan, herkese verdiğiniz ikinci 1 dakikayı bana da vermenizi
bekliyorum.
BAŞKAN - Sayın Altay,
size, son defa olarak, 1 dakikalık eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı
tamamlayınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, turizm ise, büyük çapta ticarî bir hadisedir, mal ve
hizmet üretimi, alımı, satımıdır. Bir ulusun ulus olabilmesi için, kültürel
kimliğini, kültürel benliğini kaybetmemesi, aksine, sürekli bir şekilde koruması
mecburiyeti vardır. Kültürün çok tanınması önemli değil; ancak, korunması çok
önemlidir. Bu sebeple, daha yolun başındayken, bu yanlıştan dönülmesini rica
ediyorum. Kamu hizmeti öyle bir faaliyettir ki, bazen maliyeti faydasını aşıyor
olsa bile, bundan vazgeçemezsiniz, bundan cayamazsınız; ülkenin bekası,
esenliği, güvenliği, geleceği bununla direkt ilgilidir, maliyeti düşünerek bu
konuda tasarrufa gidemezsiniz; ancak, siz, faydayı tercih ederseniz bu fikirden
vazgeçersiniz. Maliyeti tercih ediyorsanız, benim, size başka bir önerim var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Bakın, turizmin bir amacı vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar [!])
NAİL KAMACI (Antalya) -
Arkadaşlar niye alkışlıyorlar ki!..
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Spor için turizm yapılır, sağlık için turizm yapılır. (AK Parti sıralarından
alkışlar [!]) O zaman Ormanı, Turizmi, Sağlığı hepsini birleştirin, daha büyük
bir bakanlık yaparsınız... (CHP sıralarından "Duyamıyoruz" sesleri)
BAŞKAN - Arkadaşlar...
Sayın Altay, teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Sayın Köşdere'nin söylediği gibi... (AK Parti sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN - Sayın Altay,
teşekkür ediyorum. Lütfen...
ENGİN ALTAY (Devamla) -
...siz, beyaz bir sayfa açmıyorsunuz; siz, mevcut olan defteri yırtıyorsunuz,
mevcut olan defteri parçalıyorsunuz... (AK Parti sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN - Arkadaşlar...
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, dördüncü bölümü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Beşinci bölüm üzerindeki
görüşmelere başlıyoruz.
Beşinci bölüm, 31 ilâ 40
ıncı maddeleri kapsamaktadır.
Beşinci bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü; Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan;
şahısları adına Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan, Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekcioğlu ve Ordu Milletvekili Cemal Uysal'ın söz talepleri vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü konuşacaklardır.
Sayın Tütüncü, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce Meclisin değerli
milletvekilleri, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bir yığınak
hatası yapılmakta; İsmet Paşanın deyimiyle bir yığınak hatası yapılmakta.
Rahmetli İsmet Paşa, deneme yanılma yöntemiyle Osmanlı İmparatorluğunun o çöküş
döneminde bir gerçeği yakalamış. Eğer yığınakta bir yanlış yapılırsa, yani,
muharebe öncesinde, harekât öncesinde yığınak hatası yapılırsa, o yığınak
hatasının tahribatını, yanlışını, sakıncalarını muharebenin sonuna kadar,
harekâtın sonuna kadar ortadan kaldırmak mümkün değil. İsmet Paşa, bu yığınak
yanlışıyla, yığınak hatasıyla, stratejik yanlışın önemine işaret etmek istemiş.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, bir yığınak hatası, bir stratejik hata yapılmaktadır
iki bakanlığın birleştirilmesiyle. Kültür Bakanlığının, Turizm Bakanlığı içinde
eritilmesiyle, bir stratejik hata, stratejik yanlış yapılmaktadır; bunu,
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bilindiği gibi, Türkiye,
uluslaşma sürecini tamamlayamadan, 1950'li yıllardan itibaren, hem içten hem de
dıştan olumsuz siyasî ve ideolojik saldırılara maruz kaldı. Bu saldırıların
öncelikli hedefi, oluşum sürecindeki ulus devleti ve onun anlayışını, onun
yurttaşlık bilincini sarsmak ve yıpratmaktı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu değerler, ne yazık ki, belli ölçüde yıpratılmış
durumdadır. Türkiye, ulus devlet anlayışıyla, onun yurttaşlık bilincinde
meydana gelen tahribatı, Avrupa Birliği standartlarını esas alarak, yeni bir
anlayışla onarmak zorundadır; çünkü, küreselleşme sürecinde, dünya genelinde
kimi yeni haklar, yeni olanaklar ve talepler ortaya çıkmaktadır. Ne var ki,
anılan yeni olanaklar, haklar ve talepler ile ulus devletin gerektirdiği
görevler, sorumluluklar arasında uyumsuzluklar, hatta sürtüşmeler meydana
gelmeye başlamıştır. Bu bağlamda, örneğin, farklı etnik grupların kendi alt
kimliklerini ve kültürlerini geliştirmeye yönelik işlemleri, istemleri giderek
yükselmektedir. Geniş halk yığınlarının daha özgür ve daha eşitlikçi bir
dünyada, daha temiz bir doğada, daha yüksek yaşam standartlarında yaşama
özlemleri ve iddiaları her geçen gün artmaktadır.
Uluslaşma sürecini 19
uncu Yüzyılda tamamlamış olan gelişmiş ülkelerde, söz konusu değişim sürecinde
ortaya çıkan uyumsuzlukların sorun yaratmadan aşılmakta olduğu gözlenmektedir.
Ne var ki, söz konusu olgular, esasen, zayıflamış ulusçuluk bilincinin
yarattığı kargaşa ortamında, mevcut ekonomik ve toplumsal sıkıntılarla bir
arada, özellikle, Türkiye'nin sorunlarını daha da ağırlaştırmaya başlamıştır.
Türkiye'de siyasetin
önündeki en önemli mesele, kanımızca, böylesine karmaşık ve güç koşullar içinde
Türkiye'nin, esenliğe nasıl çıkarılabileceğinin gösterilmesi, halka
inandırılması ve gereğinin yerine getirilmesidir. Bunun yolunun, öncelikle,
kültürün yeni bir anlayışla ele alınmasından, kültürel gelişmenin ve düşünce
üretiminin önünün açılmasından geçtiğine inanmaktayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; neden inanmaktayız; çünkü, kültür, bir toplumun yaşam ve doğa karşısında
ortaya koyduğu tavır ve davranışlarla, bunların belirlediği düşünsel, maddî ve
manevî değerler bütünüdür. Bu bütünün içinde din, dil, tarih, edebiyat,
folklor, musikî, mimarî, plastik sanatlar, sahne sanatları, sinema gibi
değerler ön plana çıkmaktadır. Bu çerçevede kültürü, toplumun üzerinde
yükseldiği, beslediği ve toplumun beslendiği muhteşem bir temel taşı olarak
düşünmeliyiz. Toplumu ayakta tutan ve onun gelişmesini sağlayan söz konusu
düşünsel maddî ve manevî değerler, süreklilik içerisinde değişim ve gelişim
halindedir. Bugün, kültürün önemi açısından tartışılmayan bir gerçek şudur:
Eğer, bir toplumda kültürel gelişme ve düşünce üretimi yeterli değilse, o
toplumun bilgi ve teknoloji üretiminde ilerlemesi kesinlikle mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kültürel ve düşünsel üretimde gelişme esastır. Bu gelişme,
uzun zaman sürecinde, gözle görülemeyen, pek fark edilemeyen; ama, süreklilik
arz eden, sayısız ve üst üste binen değişimler sonucunda olur ve bu gelişmenin
dinamosu, bu gelişmenin özü, insan ve yaratma edimidir, insan ve yaratma
melekesidir. İnsan, yaratma edimini; insan, yaratma melekesini kullanarak,
kendini belirleyen; yani, tamamen insansal olan bir yapıt ya da bir sanat eseri
meydana getiriyor. Yaratma edimi, yani, melekesi sürecinde, insan, kendi
sınırlarını, hatta, evrenin boyutlarını aşıyor, evrenin değerlerini çoğaltıyor
ve büyütüyor ve böylece, sonuçta, her insan, kendisinde, evrenin bir boyutunu
yansıtmaya çalışıyor. İşte, bu nedenle, insan, evrende yaratılmış en yüce
varlıktır; işte, bu nedenle, Ahi şeyhi Şeyh Edebali "Ey oğul, insanı yaşat
ki, devlet yaşasın" demiştir; işte, bu nedenle, Hacı Bektaş Veli
"benim Kâbem insandır" demiştir; yine, işte, bu nedenle, Hacı Bektaş
Veli "düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu" demiştir; işte, bu
nedenle, Yunus Emre "Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/
Yetmişiki millet dahi/ Elin, yüzün yumaz değil" demiştir. (Alkışlar)
İşte, bu nedenle -yani,
insan en yüce varlık olduğu için- yine, Yunus Emre "Çalış, kazan, ye,
yedir/ Bir gönül ele getir/ Bin Kâbe'den yeğrektir/ Bir gönül ziyareti"
demiştir. İşte, bu nedenle, Şeyh Galip, insanı, âlemin özü, yaradılışın
gözbebeği olarak kabul etmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; değindiğim bu dizeler, Anadolu hümanizmasının insan, sevgi ve
bilgi odaklı düşünce akımının özünü yansıtmaktadır ve bu öz, Anadolu ve Rumeli
İslamiyet yorumunu oluşturmuştur. Şimdi, bu gerçeğin ışığı altında insanı nasıl
yücelteceğiz, insandaki yaratma edimini nasıl besleyeceğiz, nasıl
destekleyeceğiz; kültürel üretimi ve düşünsel üretimi desteklemekle,
geliştirmekle, çağdaşlaşmakla, çağdaşlaştırmakla. Bunun yolu ise, turizm
hizmetini daha iyi pazarlamak için Kültür Bakanlığını Turizm Bakanlığı içinde
eritmek değildir; aksine, kültürü, tüm değerleriyle, yeni bir anlayışla ele
almak, çağdaş, kültürel gelişmenin ve düşünce üretiminin önünü açmaktır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu duygu ve düşüncelerle sizleri bir daha düşünmeye davet
ediyorum. Eğer, insan, evrende yaratılmış en yüce varlıksa, Kültür Bakanlığına
Türkiye'de her zamankinden daha fazla, her zamankinden daha fazla, her
zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Hepinizi en iyi
dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni
Doğan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 112 sıra sayılı
Kültür ve Turizm Bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilgili kanun tasarısı
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
sözlerime başlamadan hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
yıllardır Türkiye'de bütün partilerin, bütün sivil toplum örgütlerinin
konuştuğu bir şey var. Türkiye'de bakanlık sayısının çok fazla olduğu hep
söylenir, hatta bugüne kadar bütün partiler, seçim beyannamelerine, bakanlık
sayısını azaltacaklarına dair çok kesin ifadeler koyarlar; ama, seçimden sonra
bu sözlerini bir türlü tutmazlar. Adalet ve Kalkınma Partisi, verdiği sözlerin
hepsini tutan bir parti olarak, seçim beyannamesine koyduğu bu vaadi şimdi
yerine getiriyor.
Şimdi "bakanlık
sayısının azaltılmasına Kültür Bakanlığından mı başlanmalıydı" dedi CHP'li
bir arkadaş. Günaydın; arkadaşım, bakanlık sayısı zaten azaltıldı. Zaten,
36'dan 22'ye indirildi; şimdi, son iki hareket yapılıyor ve Kültür ve Turizm
Bakanlıkları birleştiriliyor. Bunu yaparken de, sizin düşündüğünüz gibi, ne Kültür
küçültülüyor ne Turizm küçültülüyor; ikisi de büyültülüyor, aksine, devlet
küçültülüyor, devletin hantal yapısı küçültülüyor; bizim yaptığımız şey bu.
Bakın, Adalet ve Kalkınma
Partisini eleştirirken, klasik siyaset anlayışından, o, her zaman alışılagelen
siyasî perspektiften bakarsanız ne Türkiye'yi bir yere götürürsünüz ne de bizi
anlayabilirsiniz, bizi anlamakta güçlük çekersiniz. Bizi eleştirirken, değişen
dünyaya bakın, küreselleşen dünyaya bakın. Görürsünüz ki, Adalet ve Kalkınma
Partisi, değişen dünyada, küreselleşen dünyada Türk Milletinin nefsi
müdafaasını yapıyor, Türk Milletinin ayakta kalmasının yollarını arıyor, onu
buluyor.
Değerli arkadaşlar,
bakanlık sayısı, Türkiye'de sunî olarak çoğaltıldı zaten; koalisyon ortaklarına
bakanlık bulmak için çoğaltıldı, küskün milletvekillerine bir makam hediye
etmek için çoğaltıldı. Hatırlarsınız, bir parti genel başkanı, CHP Genel
Başkanı Ecevit "bana kumar borcu olmayan 10 milletvekili lazım"
demişti. Sonra, o 10 milletvekilini buldu, 10 tane bakanlık verdi Güneş
Motel'de. Bakanlık sayısı böyle çoğaltıldı. Biz, bunu, tabiî olan yerine
çekiyoruz, çağdaş olan noktasına çekiliyor.
Bakın, şu olabilir;
Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığı mı birleştirilmeliydi, bu
eleştirilebilir. Bu eleştiriyi yapmak, her zaman, sizin hakkınız.
Demokrasilerin muhalefete ihtiyacı var. Esasen, iktidarların, muhalefetlerin
eleştirilerini de çok ciddî dinlemeye ihtiyaçları var. Yani, siz, bizi çok
ciddî eleştireceksiniz, biz de, sizi dinleyeceğiz, faydalı bulduklarımızı
uygulamaya çalışacağız; bu, zaruret, bu, demokrasinin gereği; ama, bakın,
eleştiri nedir; eleştiri, analitik düşünmedir, bir konunun, bir fikrin
analizini iyi yapıp, iyi yanlarını, kötü yanlarını ortaya koymaktır. Eleştiri,
her zaman kötüyü ortaya koymak değil; eleştiri, yapılan her şeye bahane bulmak
değil. Eğer, analitik düşünmüyorsanız, ister sağcı olun ister solcu olun, aynı
kamptasınız. Türkiye'nin ihtiyacı, analitik düşünme.
Biz, açık söylüyoruz,
sizin eleştirilerinizi dinleyeceğiz; ama, eleştiriyor musunuz?! Siz, akşam
gidince yatın bir düşünün; yani, şu ne demek arkadaşlar allahaşkına "sizi
ikaz ediyorum; biz, Meclisi açık tutmaya çalışıyoruz." Bu, eleştiri mi;
bu, eleştiri değil. Bu, olsa olsa Türkiye'deki demokrasi düşmanlarına,
demokrasiye ara vermek isteyenlere cephane üretmektir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi, hep,
"cek", "cak"ların arkasına saklanarak eleştiri olmaz.
"Efendim, turizmi öldüreceksiniz." Neresinde yazıyor turizmi
öldüreceğimiz? Neye dayanarak söylüyorsunuz? "Efendim, kadrolaşacaksınız.
Bu iki bakanlık birleşince kadrolaşacaksınız." Peki, Millî Eğitim
Bakanlığı ile Kültür Bakanlığını birleştirirsek kadrolaşmayacak mıyız?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Her zaman kadrolaşıyorsunuz!
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Şimdi, "kadrolaşacaksınız" derken, CHP'nin hükümet olduğu yılları
biliyoruz. Gerçi, CHP'nin kuvvetli bir muhalefet geleneği var, 50 yıldır tek
başına iktidar olmadı, bu kafayla olamaz da. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kendine bak sen!
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Lütfen, uyarır mısınız...
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Şimdi, biz, sizden fazla ne yaptık? Siz hükümet olduğunuz dönemlerde hangi
müsteşarı yerinde koydunuz, hangi genel müdürü yerinde koydunuz, hangi millî
eğitim müdürünü yerinde koydunuz?
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, lütfen, hatibi uyarırın.
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Bakın, açık ve net söylüyorum...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, lütfen, uyarır mısınız hatibi...
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
...bundan önceki hükümetlerden, kadrolaşma açısından, bir, fazla yapmayacağız;
iki, az yapacağız.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Hatibi saygıya ve terbiyeye davet edin Sayın Başkan.
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Şimdi, başka ne diyorsunuz?..
BAŞKAN - Sayın Doğan...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, özür dilemesi gerekir. Lütfen...
BAŞKAN - Bir dakika...
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Efendim, kadrolaşacaksınız...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bu insanlara yakışmıyorsunuz.
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
...millî kültürü ortadan kaldıracaksınız; bu itham. Bakın, bu duyarlılığınıza
gerçekten çok seviniyoruz. Eğer, bu ülkede, CHP, millî kültürün ortadan
kaldırılmasına karşı tavır almışsa, bu ülke kurtulur.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hadi oradan!..
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Tebrik ediyorum sizi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hadi oradan!.. Sen, Cumhuriyet Halk Partisinin ne anlama geldiğini
bilmezsin; bu ülkeyi kurmuştur Cumhuriyet Halk Partisi.
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Efendim, bakın, burada insanlar ne konuştuğunu iyi bilmeli. Bir CHP
milletvekilinin konuştuğu...
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Ortalığı karıştırma!..
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
...heykelleri topla, tüfekle ortadan kaldıracaksınız. Bir CHP milletvekili
konuşuyor. Bakın, açık söylüyorum, AK Partinin topu da yok tüfeği de yok, AK
Parti İttihat ve Terakki geleneğinden de gelmiyor, o gelenekten gelenlere
saygısı da yok. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK Parti, Türkiye'ye,
demokrasiyi yerleştirmeye çalışıyor. Kimse, bu Yüce Meclise topu tüfeği, kendi
sanrılarını taşımasın. Bu, muhalefet değil arkadaşlar... Bu, muhalefet değil...
Birisi soruyor
"efendim, hani muhafazakârdınız..." Yahu, bugün, siz o kadar
muhafazakâr oldunuz ki, bize kala kala sosyal demokratlık kaldı. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yani, bu ne muhafazakârlık,
bu ne müthiş muhafazakârlık.
Değerli arkadaşlar, siz
"cek", "cak"ların arkasına... "Caksınız,
ceksiniz" diye konuşarak, böyle, şeyhliği bize verip, kerameti kendiniz
göstermeyin. İrticaı bize verip, bu kürsüde âyeti, hadisi siz okumayın.
Milletin manevî değerlerini istismar etmeyin. Buna devam ederseniz, bakın, 1950
yılından beri hiç iktidar görmediniz, bir elli yıl daha beklemek zorunda
kalırsınız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben, geçen dönem - siz
burada yoktunuz- bu kürsüde, Atatürk'ün kurduğu partinin baraj altında
kalmasından ıstırap duyduğumu söyledim.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, yeter artık...
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Bizi bir daha ıstıraba gark etmeyin. (CHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sen kendi partinden bahset; sana ne CHP'den?!
BAŞKAN - Avni Bey...
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, hatip hakaret ediyor...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Dişimizle, tırnağımızla geldik Meclise biz.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, lütfen müdahale edin.
BAŞKAN - Sayın Oyan...
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Hakaret ediyor; siz ona göz yumuyorsunuz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sen, bu Gruba layık değilsin. Sen, AK Partiye layık değilsin.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Temiz bir dille, terbiyeli bir dille, edepli bir dille konuşmak
zorundadır.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bu Gruba layık değilsin.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Bir dakika dur! (AK Parti sıralarından alkışlar[!])
Terbiyesizlik ediyor,
edepsizlik ediyor, hakaret ediyor ve siz ona göz yumuyorsunuz. Ayıp
ediyorsunuz... Ayıp ediyorsunuz...
BAŞKAN - Sayın Güneş...
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, kimseye hakaret etmiyorum; söylediğim şeyler doğrudur ve
arkasında duruyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
OYA ARASLI (Ankara) -
Nasıl yasa çıkarıyorsunuz; ona bakın.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Tahrikçisin sen, tahrikçi!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Bir de sırıtıyorsun; şu haline baksana... Yazıklar olsun sana!
Konuşma!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bu ne tahrikçilik!..
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Hatip hakaret ediyor, terbiyesizlik ediyor...
BAŞKAN - Sayın Güneş...
AVNİ DOĞAN (Devamla) - Bu
ülkede...
BAŞKAN - Sayın Doğan,
müsaade eder misiniz.
Sayın Güneş, Sayın Oyan,
tutanakları getirteceğim, inceleyeceğim...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Ne
tutanağı Sayın Başkan?!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Yazıklar olsun sana! Şu haline bak...
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum sana, teşekkür ediyorum.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, tutanaklara gerek yok; söylediği her şeyi kulaklarımızla duyduk.
BAŞKAN - Sayın Hocam, bir
dakika... Gerektiği şekilde gerekeni yapacağız.
Sayın Doğan, konuşmanızı
tamamlar mısınız. (CHP sıralarından gürültüler)
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Arkadaşlar, bu ülkede her zaman iki zihniyet çarpışmıştır.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Senin zihniyetin batsın!
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Birisi "Keban Barajını yapacağım" der; öbürü "yaptırmam,
elektriği toprağa mı vereceksiniz" der; bu, Türkiye'nin talihsizliğidir.
Birisi "Boğaz Köprüsünü yapacağım" der; öbürü "yaptırmam"
der. Birisi "satacağım" der; öbürü "sattırmam" der.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Biz de bu ülkeyi size sattırmayacağız.
AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Arkadaşlar, yapmazsınız, yaptırmazsınız... Siz ne işe yararsınız allahaşkına?!
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sen ne işe yararsın?!
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Hocam,
tutanakları getirtiriyorum, birleşim içerisinde... (CHP sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sizin orada başka göreviniz ne?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Söylediklerini duymuyor musunuz?! Bu tahrikçinin ne işi var bu
Mecliste?..
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, söylediğinin dakikasında uyardım sizi; ama, siz hiçbir şey yapmadınız;
hiçbir şey gizli değil.
BAŞKAN - Sayın Oyan,
tutanaklar gelsin, kesinlikle size söz hakkı vereceğim. Lütfen Hocam...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, tarafsız olun lütfen.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, söylediklerine gülüyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın
Başkanım... (CHP sıralarından gürültüler)
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, görevinizi yapmıyorsunuz; bu hatip hakaretler yaptığı zaman, uyarmanız
lazımdı.
BAŞKAN - Sayın
Başkanım...
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Burada tarafsız davranmıyorsunuz ve hatibin sözlerine gülüyorsunuz; böyle
Başkanlık olmaz!
BAŞKAN - Sayın Başkan,
bir dakika... Lütfen... Lütfen...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Başkan, niye lütfen?!.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onu partisi yargılasın, partisi!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilim, lütfen...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Niye lütfen?!.
BAŞKAN - Tutanakları
getirteceğim; eğer, hakaretamiz bir şey varsa, çağırıp, özür dileteceğim.
Lütfen...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Maşallahın var... Maşallahın var...
BAŞKAN - Sizin bu
tavrınız ne oluyor şimdi?!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Benim tavrım yerinde.
BAŞKAN - Öyle mi?!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Evet. (AK Parti sıralarından "Ne bağırıyorsun" sesleri,
gürültüler)
BAŞKAN - Sakin olun...
Sayın Oyan, tutanakları
getirtip inceleyeceğim; söz hakkı vereceğim; lütfen, sakin olun.
Şahsı adına, Mersin
Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; biz, burada, iki bakanlığın
birleştirilmesiyle ilgili kanun tasarısının üzerinde konuşuyorduk; maalesef,
AKP'den bir arkadaşımız, Cumhuriyet Halk Partisi gibi, Kuvayı Milliyeden gelen,
Atatürk'ün çağdaş anlayışında olan bir partiyi, neredeyse, ortaçağ karanlığı
içerisinde, kendi kafasına göre yorumlamaya başladı. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz Atatürkçüyüz, biz, laikiz, çağdaşız, bağımsızız; gerçekten, laik
bir Türkiye Cumhuriyetinin temsilcisiyiz, kurucusuyuz; gerici ve şeriatçı
anlayışta hiçbir zaman olmadık, olamayız, onlara da karşıyız; o anlayışta
olanların Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında da bulunmaması gerekir.
(CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından alkışlar[!])
Eğer, gerçekten, bu
arkadaşımız Türkiye'yi seviyorsa, Türkiye'de yaşayan insanları seviyorsa,
ayırımcılık yapmasın.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Sizden öğrendik.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Evet, yapıyorsunuz; çünkü, mandacı anlayışı temsil eden bir anlayışla konuştu.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) -
Olur mu öyle şey yahu!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
O anlayışla konuştu. Ben, AKP'yi suçlamıyorum, o arkadaşın konuşmasını
söylüyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Hakaret edemezsin!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen...
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Bizim kafamız yerindedir, çağdaştır, laiktir, Atatürkçüdür, bağımsızlıktan
yanadır. Onun için, hiç kimsenin, bizi "kafaları yerinde değildir"
diye suçlamaya hakkı yoktur. Bu Meclise, bu davranış, bu konuşma yakışmıyor.
(CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar[!]) Bunu çok çirkin
buluyorum.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Bina okuyorsun, bina!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Bina değil.
Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, sosyal demokratlar olarak, çağdaş Atatürkçüler olarak
Türkiye'nin geleceğiyiz. Onun için, lütfen, bırakın, Türkiye'yi daha güzele
yönlendirmek için, uzlaşarak, yasaları birlikte çıkaralım diyoruz.
MUSTAFA DURU (Kayseri) -
Halk biliyor, halk biliyor!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Oldubittiyle ülkeyi yönetemezsiniz, biz yaptık ettik anlayışıyla bu ülkeyi
yönetemezsiniz; çünkü, yarın perişan oluruz; bu ülkeye yazık olur! (AK Parti
sıralarından "tehdit etme" sesleri, gürültüler)
Hayır, biz tehdit
etmiyoruz; ama, bu mantık, Atatürkçü anlayışa karşı çıkan mantık, gerçekten,
Türkiye'yi, ülkeyi karanlığa götürür; biz, onu söylemek istiyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Kim karşı çıkıyor?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
İşte biraz önce konuşan arkadaşımız.
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Senin anlama kabiliyetin yok!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Kimin anlama kabiliyetinin noksan olduğunu gördük ve yaşadık; kayıtlardan
çıkacaktır.
BURHAN KILIÇ (Antalya) -
Sataşma var Sayın Başkan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Hayır, biz, kimseye sataşmıyoruz, bize sataşanlara cevap veriyoruz. Biz, onun
için, hiçbir zaman çekinmiyoruz, Atatürkçüyüz diyoruz, çağdaşız diyoruz.
Türkiye'nin kuruluşunda emeğimiz var, alın terimiz var; hep birlikte, bu
bağımsızlık savaşını vererek, Türkiye'yi özgür ülkeler katarına katmışız.
Biz, her zaman için
birlikten yanayız ve uzlaşarak çözelim diyoruz. Bakanımız, çıkıyor, biz
Cumhuriyet Halk Partililere diyor ki: "Hiçbir atama yok..." İşte,
burada listeler var, listeleri isterseniz burada; bakanların en yakınlarından
başlamak üzere bir sürü atama. Yazık değil mi?! Bunların, görevden alınan
memurların suçu Türkiye Cumhuriyetine hizmet etmek mi?! Bunları yerinden
alarak, yeni atamalarla kimi kayırmak istiyorsunuz? İşte, size bir örnek daha:
Bir devlet memurunu Anamur'dan alıp, taa Kars'ın Susuz İlçesine gönderiyorsunuz.
İşte burada. Günah değil mi bu devlet memurlarına?
AHMET YENİ (Samsun) -
Türkiye sınırları içerisinde yapıyoruz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Elbette Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, orası da bizim yurdumuz; ama,
zamansız atamalarla, bu insanları gerçekten mağdur etmeyelim.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce, AK Partili milletvekillerinden birisi dedi ki: "Biz, Kültür
Bakanlığını kaldıracağız." Yakında, bir bakarsınız ki, "turistler
kolları kısa geliyor, Turizm Bakanlığını da kaldıralım..."
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Ne alakası var?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Bunu da yapacaksınız. Bu anlayış bunu getirir.
Biz, şunu açık ve net
söylüyoruz; diyoruz ki: Bakın, Irak'ta savaş oldu, binlerce insan öldü ve orada
kültür yağmalandı. Bu kültür yağmalanmasına, bu savaşın olmasına, gerçekten,
yakın...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Eğer burada savaş olmasaydı... Bakın, gazetelerden okuduğunuzda, bir kültür,
Bağdat'taki kültür Paris'te satılıyor. Biz, buna niçin tezkere çıkardık diye,
biraz daha düşünmenizi tavsiye ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, şunu
açık ve net söylüyorum; Turizm Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı konusunda
düşüncelerimi şöyle izah etmek istiyorum: Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığının
ayrı ayrı olmasında yarar vardır; çünkü, ayrı ayrı olduğu halde, yeteri kadar
önem vermedik. Kültür Bakanlığının durumu belli. Ben, kendi bölgemden örnek
vereyim; neredeyse, Tarsus gibi büyük bir ilçede Turizm Bakanlığını temsil eden
bir memur dahi bulamıyoruz.
Diğer taraftan, bu
kültürle ilgili düşüncelerimiz...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan, son
olarak 1 dakikalık eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Kısa ve öz olarak, Kültür ve Turizm Bakanlıklarının birleştirilmesinin bu
aşamada faydalı olamayacağını - gerçekten işlerlik kazandırmayacağını- ayrı
ayrı olması gerektiğini; çünkü, birinin -kültürün- insanın geleceğini ve
geçmişini, hepsini kapsadığını, diğerinin ise -turizmin- gerçekten, ülkemiz
için bir ekonomik dal olduğunu, bir yatırım, bir gelir olduğunu, ülkemizin
tanıtımında etken olduğunu belirtiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Şahsı adına ikinci söz,
Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu'na aittir.
Sayın Ekmekcioğlu,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 112 sıra sayılı, Kültür ve
Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının beşinci
bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Kütüphaneler, bilimsel ve
kültürel eserleri gelecek kuşaklara aktarmak üzere toplayıp koruyan bir köprü
görevini görürler. Mevcut kütüphanelerimiz daha geliştirilmeli, ulusal bilgi
ağı kurularak, daha rasyonel bir hizmet vermeleri sağlanmalıdır. Teknolojideki
tüm gelişmeler kütüphanelerimizin hizmetine verilmeli, bilgi birikimi ve kültür,
insanın hizmetine, en geniş kitlelere sunulmalıdır.
Fakat, hükümet, kaynak
tasarrufu yapmak için, iki bakanlığı birleştirmek istemektedir. Hem tasarruf
yaparak hem de yeni kütüphaneler -ihtisas kütüphaneleri, dokümantasyon
merkezleri- kurulmasını teklif ederek ve bunlara araç-gereç sağlayarak ve
üreterek bu söylenenler nasıl başarılacaktır? Eğer, yurttaşlarımıza kitap okuma
alışkanlığı kazandırmak istiyorsak, kütüphanelerin yaygınlaştırılması ve çağdaş
düzeye taşınması gerekir. Bunun için de, bütçe içindeki yatırım payının
artırılması mutlak şarttır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk kültürü 2000 yıllık bir geçmişe sahiptir ve Türkler, bu
tarihsel gelişim süreci içerisinde dünya tarihine eşsiz katkılar yapmış bir
ulustur. Böylesine köklü bir mirasa sahip kültür zenginliğimizi daha ileriye
götürecek düzenlemeler yapmak yerine, ilgiyi azaltıcı, parçalayıcı, dağıtıcı
düzenlemeler yapıyoruz.
Kültür ve Turizm
Bakanlıklarını birleştirmek yerine, görevlerini daha etkin yapabilecekleri bir
konuma getirmemiz gerekmektedir. Farklı iki alanı tek çatı altında toplama
düşüncesi yanlıştır. Kültür gibi, parayla ifade edilmeyen bir konu ile
kendisini, artık, bir endüstriye dönüştürmüş olan turizmin birleştirilmesinin
her iki alana da zarar vereceği düşüncesindeyim.
Değerli milletvekilleri,
Kültür ve Turizm Bakanlıkları eğer birleştirilirse, iki farklı kesimden birinin
diğerinin gölgesinde kalacağı endişesini taşımaktayım. Daha önceki
birleşmelerde bunun sonuçlarını gördük. Kültür ve Turizm Bakanlıklarının
birleştirilmesine, turizm sektörünün bazı kesimlerinin yanı sıra, iki
bakanlığın bir arada olduğu dönemde bakan olanlar da, iki bakanlığın
müsteşarları da karşı çıkıyor.
Değerli milletvekilleri,
kültür ve turizmin önemi azaldı mı ki, bakanlıklar birleştirilmek isteniyor?
Kurulduğundan bu yana, iki kez birleştirilen, iki kez adı değiştirilen Turizm
Bakanlığı, kırk yıl sonra, yeniden bir dönüm noktasındadır. Kültür Bakanlığının
başka bir bakanlıkla birleştirilmesinde dikkatli olmak zorundayız; çünkü, Türkiyemiz
çok çeşitli eşsiz bir kültürel mirasa sahiptir. Bu mirastan pay almak isteyen
geniş bir rant çevresi bulunmaktadır.
Kültür Bakanlığını Turizm
Bakanlığıyla birleştirmenin, kültürü yalnızca turizm kaynaklı ve her şeyini
ticarî meta olarak gören anlayışın sonucu olduğunu düşünüyorum. Ülkemiz, zengin
tarih ve kültür varlıklarıyla bir açık hava müzesidir. Kültür Bakanlığı Turizm
Bakanlığıyla birleştirildiği takdirde,
gerçekten önlenemeyen büyük tahribatlar meydana gelecektir. Turizm Bakanlığı
ticarî, Kültür Bakanlığı ise geleneksel kültürümüzü korumak ve yaşatmak isteyen
bir kurumdur. Kültür Bakanlığı bir yük olarak görülmemeli, kültür, turizme
kurban edilmemelidir.
Devlet bütçesi içerisinde
binde 3 pay alan Bakanlık bütçesinin yüzde 1'lere çıkarılması gerekmektedir.
Çağdaş bir ülkeye yakışan da budur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; turizmin işlevinin yatırım, kültürün ise sanat olduğu
unutulmamalıdır. Olaya sadece parasal boyutlardan bakılmaması gerekir. Kültür
politikamızın sürekli olarak ikinci planda ele alındığı, iki bakanlığımızın
birleştirilmek istenmesinden anlaşılmaktadır.
Kültür konularına ve
politikasına Meclisimizin daha fazla önem vermesi gerekmektedir. Yıllar
geçmekte, kültür adına bir şeyler yapıldığı öne sürülmekte; ancak, Türkiye,
göreceli olarak kültürel alanda geriye gitmektedir. Tarihin her döneminde
dünyanın en önemli kültür ülkesi olan ülkemizin, 21 inci Yüzyıla girerken
kültür açısından arkada kalması üzücüdür.
Atatürk'ün, geleceği
görerek bağımsız bir yapılanmaya oturttuğu kültürümüz, ne yazık ki, son
yıllarda siyasal güdüm altına alınmıştır. Kültürümüzü çağdaş dünyanın bağımsız
kültür politikalarıyla yarıştırmamız gerekirken, var olan kültür politikamız da
kimliksizleştiriliyor.
Değerli milletvekilleri,
dünyanın en köklü ve en birikimli kültür coğrafyası olan ülkemizin, kültürün
başka hizmet alanına eklemlenmesinde akla gelebilecek en son ülke olması
gerekir. Böylesi bir ayrıcalığı en önemli ve eşsiz bir kimlik ve kalkınma
kaynağı olarak görmesi gereken hükümetin, devleti küçültme adına Kültür
Bakanlığını yok etmeye çalışması, tarihe ve geleceğe karşı onarılması zor bir
sorumsuzluk olacaktır.
Hükümet, devlet
teşkilatında karşılaşılan temel sorunun, hantal yapı ve bürokrasinin kamusal
faaliyetlerin etkinliğini ve kalitesini düşürmesi, kamu harcamalarında
verimsizliğe yol açması, bunun da kamu hizmetlerinde yavaşlama ve nitelik
kaybına neden olduğunu belirtmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlıklarının da aynı
sorunla karşı karşıya bulunduğunu söylemektedirler. Kamu yönetiminde hantal bir
yapıdan daha etkin bir yapıya geçilmesi, kamu yönetiminin yeniden
yapılandırılmasıyla mümkündür. İki bakanlığın birleştirilerek birkısım
kadroların kaldırılması dışında tasarruf sağlanamayacağı için, bu düzenleme,
kamu yönetimi alanındaki reformların göstergesi olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Ekmekçioğlu, mikrofonunuzu açıyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HÜSEYİN EKMEKÇİOĞLU
(Devamla) - Devleti küçültme anlayışının kültürden başlaması sakıncalı ve
ülkemizin ulusal değerleri açısından kaygı vericidir. Maksat tasarruf ise,
birleştirmelerin devlet bakanlıkları arasında olması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
devlet teşkilatı küçültülerek hantal bir yapıya bürünmesinin önlenmesi
amaçlanmakta; ancak, Turizm ve Kültür Bakanlıklarının benzer olmadığı, bu
birleşmenin kadrolarda şişkinlik yaratacağı görülmektedir. Ayrıca, bu durum,
verimlilik kaybına yol açacaktır.
Diğer devletlerin kamusal
örgütlenmesini incelediğimizde, kültürün turizm ile aynı kurumsal yapı
içerisinde ele alındığı başka bir ülke bulmak zordur. Kültürü, bir turizm
kaynağı olarak göremeyiz. Kültürü ve turizmi birbirine bağımlı gören anlayış,
kültürü, sadece turistlere folklorik gösteri olarak görmektedir. Oysa, kültür
zenginliğimiz, bütün bunları da yaratan ulusal ve evrensel tüm değerlerimizdir.
Kültür ve Turizm
Bakanlıklarının birleştirilmesi girişimi, Türkiye'nin kimlik ve yaşam
değerlerini hiçe sayarak, ülke ve ulus değerlerini talana teslim etmektir.
Sözlerime son verirken,
iki bakanlığın birleştirilmesinin yanlış olduğunu bildirir, Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan
sayın hatibin konuşma tutanaklarını aşağıdan istettim, henüz gelmedi; ama,
benim de burada tespit ettiğim, konuşması sırasında Sayın Oyan'ın da ilkönce
işaretle belirttiği hususlarda bazı sataşma durumları var.
Ben tutanakları
getirteceğim, bekliyorum; ama, birleşime ara vermeden önce, Sayın Hocam, siz mi
konuşacaksınız?
OĞUZ OYAN (İzmir) - Evet.
BAŞKAN - Sayın Oyan,
buyurun.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6. - Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada, biraz önce AKP Grubu adına konuşan
sayın hatip, terbiye ve saygı sınırlarını aşmıştır; Cumhuriyet Halk Partisinin
manevî kişiliğine ve burada denetim görevini hakkıyla yerine getirmeye çalışan
bir muhalefet grubuna hakaret etmiştir, bu partinin tarihsel geçmişine hakaret
etmiştir, bu partinin bu ülkeye kazandırdıklarını, âdeta, alay konusu
yapmıştır; çok yazık ve çok hazin bir durumdur.
Değerli arkadaşlarım,
keyfîliği herkesçe bilinen, bir hukuk fakültesi birinci sınıfı öğrencisinin
bile "bu, temel yasa değildir" diyebileceği bir tasarıyı temel yasa
olarak görüşüp tartışmadan kaçıran bir zihniyet varken, burada birilerinin
demokrasi dersi vermeye hakkı ve haddi yoktur. Burada, altını tekrar çiziyorum,
temel yasa olmadığı herkesçe ve sizin hepiniz tarafından çok güzel bilinen bir
demokrasi dışına kaçırma olayına tanık oluyoruz ve birileri, kalkıp bize hem de
üstelik tarihimize de laf ve dil uzatarak hakaret ediyor. Bu ne biçim iştir
arkadaşlar?! Bu kadar zeytinyağı gibi üste çıkmak nereden geliyor?!
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş)
- Sizden... Sizden...
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Nereden geliyor?! Yani, çoğunluk grubu olmak, biraz daha olgunluk gerektirir,
biraz daha tahammül gerektirir. Siz çoğunluk grubusunuz, zaten, bunu 40 madde
olarak görüşseniz de geçirirsiniz. Bunu 40 madde olarak getirseydiniz buraya,
temel yasa değil de, mevcut haliyle, biz zaten bugün olduğundan daha fazla
konuşmayacaktık bunun üzerinde. Neyi kaçırıyorsunuz? Ama, en azından, burada,
bu yasanın maddeleri okunacak ve belki içimizden üç beş kişi dinleyecekti,
şimdi o dahi yok. Eğer bunu oturup okumadıysanız, burada da okunmadığı için,
neyi oyladığınızın da farkında olmadan, okunmadan, 40 maddelik bir yasa,
tartışılmadan geçip gidiyor ve birileri de çıkıp bize ders veriyor. Bu ne hazin
bir durumdur, bu ne üzüntü verici bir durumdur, bu ne kaygı verici bir
durumdur!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Hep siz mi ders vereceksiniz yani...
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Bu ne kaygı verici bir durumdur değerli
arkadaşlarım!
Bakınız, demokrasi ve
hukuk sizin de işinize yarar, hepimizin işine yarar. Burada içtüzük
değişikliğine biz karşı çıkarken bir şey yapmadık, sizlerin burada daha iki
sene önce söylediğiniz sözleri tekrarladık ve size şunu söyledik: Muhalefette
başka türkü, iktidarda başka türkü; bu, bir samimiyetsizliktir ve yakışmaz.
Türkiye demokrasiyi görecekse, ancak muhalefette söylenenlerle iktidarda
söylenenler örtüştüğü zaman görecek. Bu ülke ancak böyle...
Siz, burada, Meclis
Başkanı dahil, burada Başbakan Yardımcısı dahil, kendi sözleri daha
kurumamışken, onun tam aksine bir tüzük değişikliği getiriyorsunuz ve ilk
uygulamasını bugün burada yapıyorsunuz ve bizim 5 bölüm üzerinde konuşmalarımıza
dahi sataşarak, müdahale ederek konuşturmamaya çalışıyorsunuz. Yani, lütfedin
de 40 madde değil de 5 madde üzerinde bari konuşalım, özgürce konuşalım. Buna
da tahammülünüz yoksa... Başka rejimler var tabiî. Başka rejim nedir; ille
askerî yönetim gerekmiyor, sivil diktalar da vardır, sivil diktalar da. Sizin
bu gittiğiniz yol, sivil dikta yoludur... Sivil dikta yoludur bu... (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu konuda Türkiye birkaç
tecrübe yaşadı, bu sivil dikta konusunda... 1950'lerde gördük bunu, muhalefeti
hiçe sayma olayını. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Türkiye, tek parti sağ
iktidarlarında, ne zaman iktidarı eline geçirdiyse, bunu bir baskı aracı olarak
kullandı. Bakın 1980'lerde 12 Eylülün içinden gelen tek parti, yasama organını
hiçe saydı, bütçe gelirlerinin yüzde 55'ine varan bir fon sistemi yarattı. Bunu
kim yarattı; aslında yasama organı yarattı. Yasama organı her önüne getirilen
yasaya, iktidarın milletvekili olduğu için evet oyu verdi. Sonuçta, yasama
organı Türkiye'deki bütçe gelirlerinin yüzde 55'ine varan bir fon sistemini
kendi denetiminin dışına attı, Sayıştay denetiminin dışına attı, bunu kendi
elleriyle verdi, yasamayla yürütme arasındaki kuvvetler ayrılığını kendi eliyle
bozdu. Şimdi siz bunu yapmaktasınız. Siz, bir yasama organı olarak, kendi
haklarınızı teslim ediyorsunuz yürütmeye.
Bakınız, şunu söylüyorum:
Bu yürütme, bu hükümet sizin hükümetiniz dahi olsa bunu yapmayınız, yanlıştır,
yanlış yapılıyor, kendi haklarınızı vermeyin; yoksa, demokrasi olmaz. Yasamayla
yürütme ayrılığı yoksa, bir demokrasiden bahsedilemez ve siz bugün bunun
örneğini sergiliyorsunuz ve çok üzülüyoruz; gerçekten, kaygı duyuyoruz ve sizin
adınıza da üzülüyorum. (AK Parti sıralarından "buna gerek yok"
sesleri)
Değerli arkadaşlarım,
burada, biraz önceki hatip "bu kafa" dedi. Bunu aynen iade etmek
yetmez tabiî; bunu söyleme haddini ve cüretini burada bulmaması gerekir. Sayın
Meclis Başkanının, bu söylendiği an müdahale etmesi gerekir, buna izin
verilmemesi, bu kürsüde bu tür bir hitap tarzına izin verilmemesi gerekir.
Manevî değerleri istismar
etmekle suçluyor Cumhuriyet Halk Partisini. Efendim, sen önce aynaya bak. İnanç
özgürlüğü üzerinden kim geliyor, ona, önce aynaya bakın. (CHP sıralarından
alkışlar) Kimse, bize, manevî değerleri istismar ederek herhangi bir eleştiri,
herhangi bir muhalefet yaptığımızı söyleyemez; herhangi bir seçmen çalışması
yaptığımızı söyleyemez. Bunu yapanlar başkaları ve burada iktidar grubu.
Değerli arkadaşlarım
"İttihat ve Terakki" dedi; Cumhuriyet Halk Partisi-İttihat ve Terakki
bağlantısı kurdu kendi kafasınca. Mustafa Kemal Atatürk, İttihat ve Terakkinin
de içinde olduğu hareketin Birinci Dünya Savaşı macerasından sonra Osmanlıyı
getirdiği o çöküntüden kurtaran liderin adıdır ve bunu İttihat ve Terakki
hareketi üzerinden yapmamıştır; ama, İttihat ve Terakki hareketinin
yargılanacağı yer burası değil ayrıca.
Cumhuriyet Halk Partisi,
bu ülkenin siyasî yapısını, bir padişahlıktan cumhuriyete geçişi, bu ülkenin
ekonomik bağımsızlığını, bu ülkenin hukukî devrimlerini yapan partidir.
Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı Amerikan mandası altında bir ülkenin
milletvekili olma olasılığınız çok yüksekti, Cumhuriyet Halk Partisini kuranlar
olmasaydı. Bakın, bugün, Cumhuriyet Halk Partisi şimdi de olmasaydı, 1 Marttaki
tezkere geçmişti. Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı, 62 000 Amerikan askeri
orada üs kurmuştu ve eğer Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı, Türkiye, bugün
olduğu kadar dahi bağımsızlığını kurtaramazdı, elinde tutamazdı ve bugün,
bakın, -bu konuda Türkiye'ye çok dayatma var. Tüzük değişikliği dayatması da
Türkiye'ye dıştan dayatıldı bir ara; bu yasalar hızlı geçmiyor, çabuk geçirin
diye- sizin içinizden bazı arkadaşlar, Şubat 2001'de, buna karşı burada
mücadele ettiler, saygı duyuyorum; ama, şimdiki duruma saygı duymuyorum.
Mücadele ettiniz, saygı duyuyoruz; ama, şimdi, bütün laflarınızı yuttunuz, buna
hiçbir şekilde saygı duymuyoruz. Bu kadar tutarsızlık ve bu kadar
samimiyetsizlikle Türkiye'de doğru şeyler yapmak mümkün değildir, Türkiye'nin
geleceğini aydınlığa götürmek mümkün değildir. Önce samimiyet, önce samimiyet
arkadaşlar! Kendimize güvenmemiz, kendimize inanmamız, söylediğimiz söze
güvenmemiz, ancak, kendimize saygıyla mümkün olur.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Sayın Başkan, bu hakaret değil mi?! "Samimiyetsiz" demek hakaret
değil mi?!
Sayın Başkan, lütfen,
ikaz edin!
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Bütün bunlara rağmen, kendimize saygı duyuyoruz diyorsanız, o zaman yapacak bir
şey yok.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Lütfen ikaz edin!
BAŞKAN - Sayın Oyan, bir
dakika...
AHMET YENİ (Samsun) -
Samimiyetimizin ölçüsünü siz mi koyacaksınız!
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Sayın Başkan, ikaz eder misiniz lütfen?
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri; Anamuhalefet Partisinin Grup
Başkanvekili, Meclis kürsüsünde, kendi partilerine sataşma olduğu gerekçesiyle
söz aldı. Lütfen...
RESUL TOSUN (Tokat) -
Ama, yeni bir sataşmaya sebebiyet veriyor.
BAŞKAN - Efendim, sataşma
olacaksa, yeniden, tekrar söz verilir.
Lütfen, sabırla
dinleyiniz. Burada birbirimizi sabırla dinleyemeyeceksek, hiçbir yerde
dinleyemeyiz. Lütfen...
RESUL TOSUN (Tokat) -
Ama, bu konuşmayı...
BAŞKAN - Sayın Tosun,
lütfen efendim.
Sayın Oyan, buyurunuz.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Bakınız, burada,
Cumhuriyet Halk Partisi için, biraz önce konuşan hatibin, "siz ne işe
yararsınız" gibi birtakım sataşmaları da oldu. Bunları söylemek yakışıyor
mu; yani, bunu bir düşünün bakalım. Yani, kalktı, burada, işte, "biz baraj
deriz de şey yapar..." Yani, siz, ne zamandan beri iktidardasınız; ben,
sizin, yeni bir parti olduğunuzu sanıyordum ve geçmişte, 1996-1997'de, sadece
bir yıllık bir Refah Partisi dönemi var, onun dışında pek bilmiyorum; neyin
sahipliğini yapıyorsunuz?!.
Özelleştirme konusunda
söz söyledi arkadaşımız; "özelleştirme deriz, siz sattırmam
dersiniz..." Arkadaşlar, bu Mecliste son on küsur yılda özelleştirmeye
karşı Anayasa Mahkemesine dava açıldı, bu açılan davaların altında en fazla
imzası olan partilerden bir tanesi bu Refah hareketi, bir tanesi Cumhuriyet
Halk Partisi oldu; yani, şimdi, neyi tartışıyorsunuz, neyi tartışıyoruz? Bir
kere, içinizden bazı arkadaşlar, daha önceki kendi icraatlarınızı, kendi
tutumunuzu bu kadar unutarak burada konuşmasın.
Burada, ne yazık ki,
konuşmalarda ciddî bir fütursuzluk
vardır. Muhalefetin burada sözünün kısılması, sadece, bu tür sataşmalarla
değil, ama, böylesi bir yasama prosedürüyle sözünün kısılması, ancak otokrasi
özlemleriyle olabilir. Bunu daha önce söyledik. Dünyada yeterince otokrat
vardır, burada yeni bir otokrasi özlemiyle yol almayınız, 12 Eylül rejiminin sivil
özentilerine soyunmayınız. Türkiye, merak etmeyiniz, demokrasi yolunda
ilerlemeyi sürdürecektir. (AK Parti sıralarından gürültüler)
RESUL TOSUN (Tokat) -
Sayın Başkan, hakaret dolu sözler...
BAŞKAN- Sayın Oyan,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Bunu, gerekirse, size rağmen sürdürecektir; bizim görevimiz burada, sizi doğru
yola çekmektir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar)
RESUL TOSUN (Tokat) - Siz
kendi yolunuza bakın, biz yolumuzda yürürüz.
Baştan sona hakaret bu,
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Fatsa...
EYÜP FATSA (Ordu) -
Sataşma yapmayacağım, yeni bir sataşmaya yol açmayacağım.
BAŞKAN - Buyurun; çok
kısa olarak, bir sözünüz varsa, buyurun.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Olur mu yani farklı farklı?!.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Baktın mı tutanaklara?.. Tutanakları getirt.
BAŞKAN - Baktım
tutanaklara...
NAİL KAMACI (Antalya) -
Lütfen tarafsız ol, başka bir şey yapma.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
müsaade eder misiniz...
Sayın milletvekilleri,
tutanaklara baktım; Saygıdeğer Hocam Sayın Oyan'ın söylediği sözler ifade
edildi. Burada yorumlamaya tabi olan hususlar var.
Hocam, "iktidar
olmadı, bu kafayla olamaz da" şeklinde burada geçmiş; bunun haricinde
söylenen söz; "Cumhuriyet Halk Partisi millî kültürün ortadan
kaldırılmasına karşı tavır almışsa bu ülke kurtulur" demiş, bunda zaten
sizin de bir itirazınız yok. Burada başka da bir şey yok; Hocam da konuştuğu
için, ben bunları buraya koyuyorum.
Şimdi, Sayın Fatsa, bir
sataşmaya sebebiyet vermeden kısaca konuşursanız, konuyu tamamlarız.
Buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, gönül arzu ederdi ki, gecenin bu saatinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında bu tür tartışmalara sebebiyet verilmemiş olsun; ancak, zaman
zaman muhalefet partisine mensup milletvekili arkadaşlar, zaman zaman da
iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşlar, karşılıklı, grupların hoşuna
gitmeyecek veya grupların duyduğu zaman rahatsız olacağı şeyler söyleyebilir;
olabilir. Tabiî, gönül arzu eder ki, bunlar olmasın; ama, bu Meclis çatısı
altında ilk defa olan şeyler değildir.
Sayın Oyan, özellikle, AK
Parti Grubunu, bir sivil diktatörlük özlemiyle ve samimiyetsizlikle itham
ettiler; doğrusunu isterseniz, biz, kendimizi bu sözlerin muhatabı olarak
görmüyoruz.
Ben, sadece bir şey
söylemek istiyorum, herkes, buradan, ne istiyorsa onu anlasın; tarih, değişim
ile statükonun mücadelesinden ibarettir; ama, hep değişim galip gelmiştir.
Saygılar sunuyor,
teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
22.15'de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 22.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 22.20
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Türkan MİÇOOĞULLARI (İzmir),Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67 nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalara kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. - Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 8.6.1984
Tarihli ve 216 Sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında 13.12.1983 Tarihli ve 187 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Hükümlerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 24.1.1989
Tarihli ve 354 Sayılı Kültür Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 24.1.1989 Tarihli ve 355 Sayılı Turizm Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 17.3.1989 Tarihli ve 364
Sayılı 190, 354 ve 355 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname, 13.9.1989 Tarihli ve 379 Sayılı 190 ve 354
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname, 25.3.1990 Tarihli ve 411 Sayılı 190 ve 355 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 13.12.1991
Tarihli ve 468 Sayılı 190 ve 354 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/542, 1/51, 1/60, 1/122, 1/123, 1/126, 1/136, 1/160,
1/194) (S. Sayısı : 112) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Bölüm üzerinde, Sayın
Bakanın söz talebi vardır.
Sayın Bakan, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
kürsüde, görüşülmekte olan tasarı hakkında görüş beyan eden arkadaşlarımızın
çok sık ifade ettikleri, çok sık vurgu yaptıkları bazı hususların açıklığa
kavuşturulması gereği var. Arkadaşlarımız, çok haklı olarak, kültür alanının
önemine değindiler, çeşitli kültür tanımlarından bahsettiler ve bir toplumun,
her alanda, her anlamda ilerleyebilmesinin temelinde yatan şeyin kültür
olduğuna, bunun da ötesinde, bir topluma, özgün bir toplum niteliği kazandıran
şeyin kültür olduğuna değindiler. Hiç kuşkusuz, bu yargıların tamamı doğru;
ancak, gözden kaçan bir şey var. Kültür dediğimiz şey, doğrudan doğruya, o
alana ilişkin hizmetle görevlendirilmiş bürokrasinin bir mütemmimi değil, bir
ayrılmaz parçası değil. Yani, Allah korusun, bir ülkede, herhangi bir alanı
yöneten, herhangi bir alana ilişkin görevlendirilmiş olan bürokratik kademenin
başına bir şey gelse, o alan yok mu olacak?! Yani, burada ifade edilen
iddiaları çok daha ileri götürerek, varsayalım ki, Türkiye'de Kültür Bakanlığı
tümüyle ortadan kaldırılmış olsun, kültür bürokrasisi tümüyle ortadan kaldırılmış
olsun -böyle, bir ileri varsayımda
bulunalım- ne olacak; Türkiye'de kültür ortadan mı kalkacak?!
Sanıyorum, her alana
ilişkin bir kurum kurmak, bunun bürokrasisini oluşturmak, aslında, çağın çok
gerisinde kalmış, yönetim ve bürokrasi anlayışlarından kalma bir şey.
Baktığınız zaman, dünyada da örneklerine rastladığımız kültür bakanlıklarının,
bizim kadar kapsamlı kadrolara sahip, kadrolarının önemli bir kısmını merkezde
bulunduran, kalan kısmını da tamamen hiyerarşik bir örgütlenme modeli içinde,
yukarıdan emredileni aşağıda diğer kademelere duyuran bir bürokratik yapı
örneği yok.
Esas itibariyle kültür
bakanlıklarının işlevi, kültür ortamına bir kuluçka fırsatı sunmak; yani
kültür, kendi doğal çevresi içinde, kendi doğal koşulları içinde çeşitli sosyal
kesim, katman, kategori ve çeşitli sosyal süreçlerde kendiliğinden gelişen bir
şey.
Bu alana ilişkin liderlik
işlevini dünyanın hiçbir yerinde kurumlar üstlenmezler. Bu alana ilişkin
liderlik işlevini üstlenenler daha çok aydınlardır, sanatçılardır, yaratıcı
düşünce ve fikir adamlarıdır ve onların varlığı, onların üretimleri, onların
toplumla etkileşimleri, onun da ötesinde toplumun kendisinin kendi beğenisi, bu
beğenisini ifadeye; ama üç boyutta, ama sözel boyutta ifadeye dönüştürme alışkanlıkları,
bu alışkanlıkları nesilden nesle aktarma konusundaki duyarlılığı ve
yetenekleri, kültürü yaratan süreçlerdir.
Burada sözünü ettiğimiz
şey, böyle bir kültür yaratma, kültür üretme, kültürü geliştirme ortamına
hizmet edecek, katkı sağlayacak, karşı karşıya bulunulan sorunları gidermekte,
özellikle kamu kaynaklarını seferber ederek, özellikle kamu önderliğini, kamu
kurumlarının takınması gereken tutumları koordine ederek katkı sağlayacak bir
kuluçka işlevi görecek bir kurum, burada sözünü ettiğimiz şey bu. Bütün
dünyanın kültürden anladığı şey de bu; ama, öyle şeylerden söz ediyoruz ki,
yani bir müdür yardımcısı, bir müdür kadrosuyla kültür meselesinin birebir
ilişkili olduğunu varsayan, bunların birbirinden ayrılmaz olduğunu varsayan
görüşler ifade ediyoruz. Bence, kültüre bakışımızı değiştirmek zorundayız;
kültür sivil bir alan, kültür bürokratik bir alan değil.
Burada yapılmaya
çalışılan şey ne? Burada yapılmaya çalışılan şey, bu alana hizmet eden
bürokrasinin daha etkin, daha verimli çalışabilmesi için yeni bir organizasyon
yapısına kavuşturulması, yeni bir organizasyon yapısına kavuşturulurken de,
burada ifade edildiği gibi, bir tasarruf odaklı mantıktan önce, sinerji odaklı,
yani, 1'in 1'le toplamından 2'nin elde edildiği değil, 1'in 1'le toplamından
2'den daha fazlasının, 3'ün, 4'ün, 5'in elde edildiği yeni bir bileşim ortaya
koymak.
Böyle bir bileşim ortaya
koymak ihtiyacı var mı; var. Biraz önce, dünyadaki örneklerinden söz ettim,
dünyada, kültür alanı, mutlaka, değişik sektörlerle, çeşitli sektörlerle
ilişkilendirilmiş, tek başına bırakılmamış bir alandır; ya eğitim bilim
sektörüyle ilişkilendirilmiştir ya medya enformasyon sektörüyle
ilişkilendirilmiştir, çoğu zaman da, eski eserler ve turizmle
ilişkilendirilmiştir.
Özellikle, tüm coğrafyası
bir müze niteliğinde olan, üzerinde 8 ayrı uygarlığın izlerini taşıyan ve
insanlık mirasını tarihten tevarüs etmiş bir ülkenin, bir toplumun, diğer
yandan, ülkesinin tamamını bir turizm destinasyonu olarak görmek ve ülkesinin
turizm anlayışını, kültür varlıklarıyla geliştiren, kültürü, korunmuş kültürel
çevreyi ve nitelikli kültürel etkinlikleri nitelikli bir turizm ürünü olarak
dünyaya sunmak isteyen, bundan elde ettiği gelirleri, bugüne kadar olageldiği
gibi, tatil anlayışına sıkıştırılmış bir turizm yapılanması içinde, sadece
ülkenin belli köşelerinde -ki, batı ve güney kesitlerinde- sıkışmış bir
ekonomik faaliyet olmaktan çıkarmak isteyen bir ülke için, bu birleştirme, bir
ortak vizyon yaratma çabasıdır ki, son derece doğrudur ve son derecede verimli
olacaktır.
Bakınız, turizmin tahrip
edici iştihasından söz edildi.
Zannediyorum, Türkiye'deki geçmişten kalma kötü örnekler, hafızamızda
hak ettiğinden daha fazla bir yer almış. Türkiye'de en iyi korunmuş doğal ve
kültürel çevre örnekleri, geçmişten bugüne kadar Turizm Bakanlığının planladığı
turizm çevreleridir. Turizm Bakanlığının yatırımlarını planladığı turizm
çevrelerinde; yani, bir bölge, bir havza olarak planlanmış çevrelerde, hâlâ her
yıl çevre ödülleri alırız. Hâlâ dünyayla rekabet eden en nitelikli ürünlerimiz
buradan çıkar; ama, geçmişte kurumlararası yetki kargaşasından, kurumsal
taassuptan doğan bir tutumla, bu planlama alanları olabildiğince dar tutulduğu
için, dar tutulmak eğiliminde olduğu için, turizm, işletme odaklı, kıyılara
sıkışmış bir plan çevresine mahkûm edilmiştir. Bundan dolayıdır ki, turizm
bürokrasisinin planlayamadığı çevrede kontrol edilemeyen, bu ekonomik yarara
yönelen, plansız ve niteliksiz bir yapılaşma ve bir tahribat oluşmuştur.
Bakın, ben size en
çarpıcı örneğini ifade edeyim; en çarpıcı örneklerden bir tanesi, Belek turizm
bölgesidir. Belek turizm bölgesi, Turizm Bakanlığının planladığı bir turizm
çevresidir. O dönemde, plan kapsamı, bugünkü planlanmış çevrenin çok daha
ötesinde bir çap içinde planlanmak istenmiş; ancak, kurumlararası taassuptan
kaynaklanan bir nedenle, bu plandan çıkarılmış ve civar, özel çevre koruma
bölgesi ilan edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
mikrofonunuzu açıyorum; lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, bakın, koruma
kararı almanın, korumak için hiçbir zaman yeterli olmadığının en açık örneği,
somut bir biçimde, bugün, Türkiye'nin önünde durmaktadır.
Şimdi, Belek turizm
çevresinin etrafında, o özel çevre koruma alanının üzerinde, bugün, yaklaşık 10
000 ikinci konut vardır. Hiçbir tanesinin ne kanalizasyonu ne fosseptiği...
Hiçbir şeyi de yoktur. Acısu marifetiyle, her şey, bütün atıklar, hiçbir
arıtmaya tabi tutulmaksızın denize bırakılmakta ve çok kısa mesafede, çözülme
fırsatı da bulamayan bu atıklar, turizm çevresinin sahiline olduğu gibi
vurmaktadır ve her sene, Türk turizmcilerin yüreği ağzındadır; niye, bir tifo,
tifüs vakası olur da bu yanlış haberler Türk turizmini baltalar ve bu baltalama
milyarlarca dolara ve yüzbinlerce insanın ekmeğine mani olur diye.
Turizm Bakanlığım
döneminde, turizmcilerin sağladığı paralarla, güya, özel çevre koruma alanı
ilan edilip de korunamamış o bölgede oluşan ikinci konutların atıklarını
arıtacak bir kanalizasyon ve atıksu arıtma sistemini yapmak da bize nasip oldu.
Nasıl; turizmcilerden toplanmış paralarla. Niye -bakın, buradaki sebep çok
açık- çünkü, dünyanın neresine giderseniz gidin, seyahat eden insanlar, özgün
çevreye, iyi korunmuş çevreye, özgün olarak, kültürel olarak iyi korunmuş bir
çevreye ve nitelikli bir çevreye gitmek istiyorlar; hiç kimse, sıradan bir yere
gitmek istemiyor. Bunun milyonlarla izah edilen bir istatistiği var.
Son örnek: Safranbolu,
korunmuş bir çevre olmasaydı, bugün, bir nitelikli turizm ürünü olamazdı; ama,
acaba, turizmin nimetlerinden yararlanmış olmasaydı, Safranbolu, bu düzeyde
korunabilir miydi?
Dolayısıyla, bu örnekler
bize, bu alanın ortak bir alan olduğunu ve ortak bir bakış açısıyla yönetilmesi
gerektiğini söylüyor. Bu birleşme, kurumlararası taassubu ortadan kaldıracak ve
bakış açılarını bir araya getiren, tarafların duyarlılıklarını birbirleriyle
buluşturan, bu duyarlılıklardan yeni bir sentez, doğru bir sentez üreten bir çözüm getirecek Türkiye'ye.
Türkiye'de kültür varlıklarının korunması için, olağanüstü bir imkân geliyor bu
yasayla. Emin olunuz, bu yasayla, bundan önce yıllardır yapamadığımız şeyi
yapacağız; emin olunuz, bunu başaracağız.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Devamla) - Sayın Başkanım, özür diliyorum.
Yüce Meclisi, tekrar
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkana, gösterdiği
tolerans için çok teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
son söz milletvekilinindir kaidesi gereğince, şahsı adına söz talep eden Ordu
Milletvekili Cemal Uysal'a söz vereceğim.
Sayın Uysal, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; şahsım adına konuşmama başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, tabiî, iki
bakanlığın birleştirilmesi konusunda, şimdiye kadar çok değerli fikirler öne
sürüldü, bazı endişeler de belirtildi.
Kanaatime göre, kültür
denildiği zaman, bunu, Millî Eğitim Bakanlığından ayrı düşünmek mümkün
değildir. Türkiye'de kültür öğretiminin, formel eğitimin temeli Millî Eğitim
Bakanlığıdır; ama, bunun icrası, bunun yürütülmesi, bunun gösteri şekline
dönüştürülmesi, bir ürün ve üretim haline gelmesi, tabiî ki ayrı bir konudur,
entelektüel yönü ayrı bir konudur. Tabiî, bu entelektüel yönü ve özellikle de,
kültürün bir üretim alanı, büyük ölçüde turizmle ilgilidir. Düşünelim, bir
öğrenci grubunun veya bir öğretmen grubunun veyahut da bir başka meslekten bir
grubun toplu halde Göreme'ye gitmesini, Sümela'ya gitmesini ne olarak
değerlendirebiliriz; oradaki kültür faaliyetini, oradaki kültürü görmek için
gidiyor, bundan başka bir maksadı yok. Şimdi, buna turizm mi dersiniz, yoksa,
bir kültür faaliyeti mi dersiniz; bunu birbirinden ayırmak mümkün değil.
Çok değerli arkadaşlarım,
ben, esasen, bu son konuşmamda, bürokrasi üzerinde durmak istiyorum. Deniliyor
ki: "Bir kadrolaşma olacak." Katiyen bir kadrolaşma olmayacak; çünkü,
bakınız, iki bakanlıkta da birbiriyle çakışan yüzlerce kadro var; müsteşar, APK
dairesi başkanı, teftiş kurulu başkanı, müsteşar yardımcısı, genel müdür;
bunların hepsi teke iniyor. Halbuki, çok büyük bir çoğunluğu olan ve bugün
hükümet olan Partimiz, bunların hepsini atama imkânına sahiptir; ama, aşağı
yukarı, taşradaki teşkilatların da tek bir bakanlık bünyesinde toplanmasıyla,
bir yerde, onlarca, yüzlerce makamı atamaktan feragat ediyor; tek bakanlık
çatısı altında, bunlar tek makam olarak belirleniyor ve bunların ataması bu
şekilde yapılacaktır.
Bu vesileyle, bu kısa
konuşmamda -zamanım da çok azaldı- iki anekdottan bahsetmek istiyorum: Ben,
Sosyal Güvenlik Bakanlığında görev yaptığım zaman, 1984 yılında, Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığı birleşti. O zaman da böyle endişeler
oldu. Tabiî, bakanlıklar birleşti de, bürokraside birtakım tedirginlikler oldu;
çakışan makamlarda açığa çıkanlar oldu. Tabiî, bakanlıkların formel olarak
birleşmesi bir problem yaratmadı; ama, masaların dağılımı veyahut da
paylaşılması, odaların paylaşılması, hatta kalemliklerin bile paylaşılması bir
mesele haline geldi. Tabiî, bunlar, o zaman, bürokrasinin kendi içinde olan çok
küçük bazı kırgınlıklar da yarattı.
Bir konu daha var; o
sıralarda -veyahut da 1986'da olabilir- Çekoslovakya tek bir devletken ikiye
ayrıldı. Çekoslovak elçiliğinden bana bir görevli geldi; oradaki sigortalıların
iki devlet arasında nasıl dağılacağını sormaya gelmişti. Ben kendisine dedim
ki: Biz iki bakanlıktık, tek bakanlık haline geldik ve bürokraside bazı
sıkıntılar oldu; siz, iki devleti ayırdınız, Çekler ve Slovaklar diye iki
devlet oldunuz, orada bir problem çıkmadı; ama, elçilikteki eşyaları nasıl
ayırdınız dediğim zaman "en büyük kıyamet orada koptu; masaların,
sandalyelerin, odaların paylaşılması bile bir problem haline geldi" dedi.
Tabiî, bunlar oluyor, bürokrasi arasında; çünkü, iki Bakanlık birleştiği zaman
bazı kadrolar açığa çıkacak, makamlar teke düşecek. Bu da hiçbir problem teşkil
etmeyecektir; ama, turizm ile kültürü birbirinden ayırmak mümkün değildir, gerçekten
de iç içedir, hangisi hangisinin üzerindedir, bunu da tespit etmek mümkün
değildir. Turizm için gelen insanlar veyahut da bulunduğu yerden, mekândan
başka yere giden insanlar, mutlaka, oradaki kültürel değerleri görmek için
gidiyorlardır büyük ölçüde. O bakımdan da bu tasarının çok olumlu olduğu
kanaatindeyim. İki Bakanlığın birleşmesi hem statü hukuku bakımından hem de
devletin rasyonel çalışması bakımından çok daha verimli olacaktır.
Bu bakımdan da bu
tasarıyı desteklediğimi ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
bölüm üzerinde 5 adet önerge vardır. Önergeleri, önce, geliş sıralarına göre
okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyenin birleşimin sonuna kadar oturarak görevini yapmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür
ederim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 31 inci
maddesinin ikinci fıkrasına "atanmaları" ibaresinden sonra gelmek
üzere; "taşra teşkilatına ilişkin bulunanlar valilik emrine olmak ve bunlar
hakkında 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümleri uygulanmak ve ilk 6 ay için
Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmeliğe,
3.10.2000 tarih ve 24189 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Devlet Memurlarının
Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılması
Hakkında Yönetmelikle eklenen ek 1 inci madde hükümlerinin uygulanmaması
kaydıyla" ibaresinin, yine aynı maddenin sonuna ise "2003 yılı için
190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu
maddesinin son fıkrası hükmü uygulanmaz" fıkrasının eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
İbrahim
Köşdere |
Recep
Garip |
|
Ordu |
Çanakkale |
Adana |
|
Fahri
Keskin |
Ahmet
Koca |
Fatih
Arıkan |
|
Eskişehir
|
Afyon |
Kahramanmaraş |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 3
üncü maddesinin birinci fıkrasının sonuna "Aynı uygulamadan bu fıkradaki
şartları taşıyan Bakanlık personeli de yararlandırılır" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Fatih
Arıkan |
Sadullah
Ergin |
|
Ordu |
Kahramanmaraş |
Hatay |
|
Fuat
Geçen |
Nur
Doğan Topaloğlu |
|
|
Hatay |
Ankara |
|
BAŞKAN - 3 üncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 2
nci maddesinin ikinci fıkrasına "İl Turizm Müdür Yardımcısı"
ibaresinden sonra gelmek üzere; "Halk Kültürlerini Araştırma Dairesi
Başkanı, Millî Folklor Araştırma Dairesi Başkanı, Güzel Sanatlar Galerisi
Müdürü, Güzel Sanatlar Galerisi Müdür Yardımcısı, Danışma Müdürü"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Haluk
İpek |
Mehmet
Fehmi Uyanık |
|
Ordu |
Ankara |
Diyarbakır |
|
Yahya
Akman |
Recep
Özel |
Fatih
Arıkan |
|
Şanlıurfa |
Isparta |
Kahramanmaraş |
BAŞKAN - 4 üncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci bölümü Geçici
2 nci maddesinin 2 nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Oğuz
Oyan |
Yücel
Artantaş |
Mustafa
Gazalcı |
|
İzmir |
Iğdır |
Denizli |
|
Ali
Oksal |
Mustafa
Özyürek |
|
|
Mersin |
Mersin |
|
Kültür Bakanlığı ve
Turizm Bakanlığında; Müsteşar, Teftiş Kurulu Başkanı, Müsteşar Yardımcısı,
Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Millî Kütüphane Başkanı, 1 inci Hukuk
Müşaviri, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanı, Millî Kütüphane
Başkan Yardımcısı, Daire Başkanı, Ataşe, Tanıtma Ataşesi, Kültür Müşaviri, Tanıtma
Müşaviri, Tanıtma Ataşe Yardımcısı, Tanıtma Müşaviri Yardımcısı, Özel Kalem
Müdürü, Bakanlık Müşaviri, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri, Savunma
Sekreteri ile İl Kültür Müdürü, İl Kültür Müdür Yardımcısı, İl Turizm Müdürü ve
İl Turizm Müdür Yardımcısı unvanlı görevlerde bulunanların görevleri, bu
Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bu kişilerin kadroları, 3046 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesi uyarınca şahıslarına bağlı olarak saklı tutulur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 5 inci önerge en aykırı önergedir; bu önergeyi okuttuktan
sonra işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının geçici 2
nci maddesine bağlı eki 1 Sayılı Listenin, önergemiz ekinde sunulduğu şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Fatih Arıkan |
Recep Koral |
|
Ordu |
Kahramanmaraş |
İstanbul |
|
Halil İbrahim Yılmaz |
Fatma Şahin |
Gülseren Topuz |
|
Kütahya |
Gaziantep |
İstanbul |
( I ) SAYILI LİSTE
KURUMU :
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
TEŞKİLÂTI :
MERKEZ
İHDASI UYGUN GÖRÜLEN
KADROLARIN
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH MÜSTEŞAR 1 1 1
GİH MÜSTEŞAR YARDIMCISI 1 4 4
GİH BAKANLIK MÜŞAVİRİ 1 30 30
GİH TEFTİŞ KUR.BŞK. 1 1 1
GİH A.P.K. KURULU BAŞKANI 1 1 1
GİH GÜZEL SANATLAR GN. MD. 1 1 1
GİH KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GN. MD. 1 1 1
GİH KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GN. MD. 1 1 1
GİH TELİF HAKLARI VE SİNEMA GN. MD. 1 1 1
GİH YATIRIM VE İŞLETMELER GN. MD. 1 1 1
GİH TANITMA GN. MD. 1 1 1
GİH ARAŞTIRMA VE EĞİTİM GN. MD. 1 1 1
GİH MİLLÎ KÜTÜPHANE BAŞKANI 1 1 1
GİH DIŞ İLİŞK. VE AVR. BİR. KOOR. DAİ. BŞK. 1 1 1
GİH GENEL MÜDÜR YRD. 1 20 20
GİH MİLLÎ KÜTÜPHANE BŞK. YRD. 1 1 1
GİH BASIN VE HALKLA İLİŞ. MÜŞAVİRİ 1 1 1
GİH PERSONEL DAİRESİ BAŞKANI 1 1 1
GİH İDARÎ VE MALÎ İŞLER DAİ. BŞK. 1 1 1
GİH 1. HUKUK MÜŞAVİRİ 1 1 1
GİH DAİRE BAŞKANI 1 42 42
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH HUKUK MÜŞAVİRİ 1 16 16
GİH HUKUK MÜŞAVİRİ 4 1 1
GİH SAVUNMA SEKRETERİ 1 1 1
GİH ÖZELKALEM MÜDÜRÜ 1 1 1
GİH BAŞMÜFETTİŞ 1 27 27
GİH BAŞKONTROLÖR 1 26 26
GİH MÜFETTİŞ 2 1 1
GİH MÜFETTİŞ 3 3 3
GİH MÜFETTİŞ 5 20 20
GİH MÜFETTİŞ 6 4 4
GİH KONTROLÖR 1 18 18
GİH KONTROLÖR 2 1 1
GİH KONTROLÖR 3 4 4
GİH KONTROLÖR 4 5 5
GİH KONTROLÖR 5 13 13
GİH MÜFETTİŞ YARDIMCISI 8 24 24
GİH STAJYER KONTROLÖR 8 6 6
GİH STAJYER KONTROLÖR 9 10 10
GİH ŞUBE MÜDÜRÜ 1 194 194
GİH ŞUBE MÜDÜRÜ 2 1 1
GİH ŞUBE MÜDÜRÜ 3 7 7
GİH KÜLTÜR VE TURİZM UZMANI 1 200 200
GİH KÜLTÜR VE TURİZM UZMAN YRD. 9 400 400
GİH UZMAN 1 300 300
GİH UZMAN (ÖZELLEŞTİRME) 3 16 16
GİH UZMAN (ÖZELLEŞTİRME) 5 16 16
GİH APK. UZMANI 1 150 150
GİH EĞİTİM UZMANI 1 3 3
GİH SİVİL SAVUNMA UZMANI 1 2 2
GİH KÜTÜPHANECİ 1 14 14
GİH KÜTÜPHANECİ 2 6 6
GİH KÜTÜPHANECİ 3 10 10
GİH KÜTÜPHANECİ 5 1 1
GİH KÜTÜPHANECİ 6 4 4
GİH KÜTÜPHANECİ 7 6 6
GİH ARAŞTIRMACI 1 39 39
GİH ARAŞTIRMACI 2 17 17
GİH ARAŞTIRMACI 3 13 13
GİH ARAŞTIRMACI 4 16 16
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 1 10 10
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 3 5 5
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 4 2 2
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 5 2 2
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 6 2 2
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 7 3 3
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 1 10 10
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 2 1 1
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 4 1 1
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 6 2 2
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 7 1 1
GİH REHBER 5 1 1
GİH REHBER 6 1 1
GİH REHBER 7 1 1
GİH MÜTERCİM 1 6 6
GİH MÜTERCİM 2 1 1
GİH MÜTERCİM 3 2 2
GİH MÜTERCİM 5 3 3
GİH MÜTERCİM 7 1 1
GİH RAPORTÖR 6 1 1
GİH RAPORTÖR 7 1 1
GİH PROGRAMCI 1 6 6
GİH PROGRAMCI 3 2 2
GİH PROGRAMCI 4 3 3
GİH PROGRAMCI 6 1 1
GİH PROGRAMCI 7 3 3
GİH PROGRAMCI 8 2 2
GİH KORUMA VE GÜVENLİK ŞEFİ 5 1 1
GİH ŞEF (ÖZELLEŞTİRME) 3 18 18
GİH ŞEF (ÖZELLEŞTİRME) 5 1 1
GİH ŞEF 3 159 159
GİH ŞEF 4 14 14
GİH ŞEF 5 27 27
GİH ŞEF 6 7 7
GİH ŞEF 7 2 2
GİH AYNİYAT SAYMANI 1 12 12
GİH AYNİYAT SAYMANI 3 1 1
GİH MEMUR 5 225 225
GİH MEMUR 6 66 66
GİH MEMUR 7 42 42
GİH MEMUR 8 29 29
GİH MEMUR 9 20 20
GİH MEMUR 10 44
44
GİH MEMUR 11 1
1
GİH MEMUR 12 1
1
GİH AMBAR MEMURU 5 16 16
GİH AMBAR MEMURU 6 4 4
GİH AMBAR MEMURU 7 2 2
GİH AMBAR MEMURU 8 5 5
GİH AMBAR MEMURU 10 4
4
GİH AMBAR MEMURU 11 1
1
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 6 3 3
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 7 4 4
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 8 3 3
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 9 3 3
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 10 10
10
GİH MUTEMET 5 1 1
GİH DAKTİLOGRAF 5 17 17
GİH DAKTİLOGRAF 6 4 4
GİH DAKTİLOGRAF 7 4 4
GİH DAKTİLOGRAF 8 9 9
GİH DAKTİLOGRAF 9 4 4
GİH DAKTİLOGRAF 10 9
9
GİH DAKTİLOGRAF 11 7
7
GİH DAKTİLOGRAF 12 2
2
GİH DAKTİLOGRAF 13 1
1
GİH SEKRETER 8 3 3
GİH SEKRETER 9 2 2
GİH SEKRETER 10 1
1
GİH SEKRETER 11 2
2
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 3 20 20
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 4 5 5
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 5 15 15
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 6 8 8
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 7 3 3
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 8 2 2
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 9 5 5
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 10 1
1
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 11 1
1
GİH VERİ HAZ. VE KONT.İŞLETMENİ 3 17 17
GİH VERİ HAZ. VE KONT. İŞLETMENİ 4 4 4
GİH VERİ HAZ. VE KONT.İŞLETMENİ 5 12 12
GİH VERİ HAZ. VE KONT.İŞLETMENİ 6 5 5
GİH VERİ HAZ. VE KONT.İŞLETMENİ 7 8 8
GİH VERİ HAZ. VE KONT.İŞLETMENİ 8 6 6
GİH VERİ HAZ. VE KONT.İŞLETMENİ 9 2 2
GİH VERİ HAZ. VE KONT. İŞLETMENİ 10 4
4
GİH VERİ HAZ. VE KONT.İŞLETMENİ 11 2
2
GİH ŞOFÖR 5 15 15
GİH ŞOFÖR 6 6 6
GİH ŞOFÖR 7 7 7
GİH ŞOFÖR 8 6 6
GİH ŞOFÖR 9 4 4
GİH ŞOFÖR 10 4
4
GİH ŞOFÖR 11 7
7
GİH ŞOFÖR 12 2
2
GİH ÇOCUK EĞİTİMCİSİ 1 1 1
GİH ÇOCUK EĞİTİMCİSİ 5 1 1
SH DİŞ TABİBİ 1 1 1
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
SH DAİRE TABİBİ 1 7 7
SH DAİRE TABİBİ 3 1 1
SH DAİRE TABİBİ 5 1 1
SH DAİRE TABİBİ 6 1 1
SH PSİKOLOG 1 1 1
SH PSİKOLOG 3 1 1
SH BİYOLOG 7 2 2
SH LABORANT 7 1 1
SH SAĞLIK TEKNİSYENİ 7 1 1
SH HEMŞİRE 1 1 1
SH HEMŞİRE 3 2 2
SH HEMŞİRE 5 2 2
TH ARKEOLOG 1 34 34
TH ARKEOLOG 2 2 2
TH ARKEOLOG 3 8 8
TH ARKEOLOG 5 4 4
TH ARKEOLOG 6 2 2
TH ARKEOLOG 7 1 1
TH ARKEOLOG 8 2 2
TH MÜHENDİS 1 43 43
TH MÜHENDİS 2 6 6
TH MÜHENDİS 3 1 1
TH MÜHENDİS 5 3 3
TH MÜHENDİS 6 3 3
TH MÜHENDİS 7 5 5
TH MÜHENDİS 8 1 1
TH MİMAR 1 34 34
TH MİMAR 2 1 1
TH MİMAR 3 1 1
TH MİMAR 5 8 8
TH MİMAR 6 8 8
TH MİMAR 7 2 2
TH MİMAR 8 1 1
TH ŞEHİR PLANCISI 1 9 9
TH ŞEHİR PLANCISI 2 1 1
TH ŞEHİR PLANCISI 3 2 2
TH ŞEHİR PLANCISI 4 1 1
TH ŞEHİR PLANCISI 5 5 5
TH ŞEHİR PLANCISI 6 9 9
TH İSTATİSTİKÇİ 1 5 5
TH İSTATİSTİKÇİ 2 4 4
TH İSTATİSTİKÇİ 5 1 1
TH EKONOMİST 1 1 1
TH DEKORATÖR 1 1 1
TH TEKNİKER 1 3 3
TH FEN MEMURU 3 1 1
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
TH TEKNİSYEN 3 23 23
TH TEKNİSYEN 4 3 3
TH TEKNİSYEN 5 6 6
TH TEKNİSYEN 6 3 3
TH TEKNİSYEN 7 4 4
TH TEKNİSYEN 8 3 3
TH TEKNİSYEN 9 1 1
TH TOPOGRAF 3 1 1
TH TEKNİK RESSAM 3 5 5
TH TEKNİK RESSAM 5 3 3
TH TEKNİK RESSAM 6 1 1
TH TEKNİK RESSAM 9 1 1
YH TEKNİSYEN YARDIMCISI 5 8 8
YH TEKNİSYEN YARDIMCISI 7 3 3
YH TEKNİSYEN YARDIMCISI 9 1 1
YH TEKNİSYEN YARDIMCISI 10 1
1
YH TEKNİSYEN YARDIMCISI 12 1
1
YH HİZMETLİ 5 12 12
YH HİZMETLİ 6 1 1
YH HİZMETLİ 7 11 11
YH HİZMETLİ 8 6 6
YH HİZMETLİ 9 3 3
YH HİZMETLİ 10 10
10
YH HİZMETLİ 11 19
19
YH HİZMETLİ 12 13
13
YH HİZMETLİ 13 4
4
YH AŞÇI 5 3 3
YH AŞÇI 7 1 1
YH AŞÇI 10 1
1
YH KALORİFERCİ 6 1 1
YH KALORİFERCİ 10 1
1
YH KALORİFERCİ 11 3
3
YH KALORİFERCİ 12 2
2
YH BEKÇİ 5 17 17
YH BEKÇİ 6 1 1
YH BEKÇİ 7 3 3
YH BEKÇİ 8 1 1
YH BEKÇİ 10 1
1
YH BEKÇİ 11 4
4
YH BEKÇİ 12 1
1
YH DAĞITICI 5 6 6
YH DAĞITICI 6 1 1
YH DAĞITICI 7 2 2
YH DAĞITICI 8 3 3
YH DAĞITICI 9 1 1
YH DAĞITICI 11 1
1
TOPLAM 3
183 0 3 183
(I) SAYILI LİSTE
KURUMU :
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
TEŞKİLÂTI :
TAŞRA
İHDASI UYGUN GÖRÜLEN
KADROLARIN
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH BÖL. DEV. SENF. ORK.MD. 1 1 1
GİH İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRÜ 1 81 81
GİH İL KÜLTÜR VE TURİZM MD. YRD. 1 100 100
GİH İST.
ATATÜRK KÜL.MRK. MD. 1 1 1
GİH ANK.ATATÜRK KÜL.MRK. MD 1 1 1
GİH İST.
ATATÜRK KÜL.MRK. MD. YRD 1 3 3
GİH ANK.ATATÜRK KÜL.MRK. MD. YRD. 1 3 3
GİH ANK. RESİM HEYKEL MÜZESİ MD. 1 1 1
GİH BASMA YAZI VE RES. DRL. MD. 1 1 1
GİH CUMHURBAŞKANLIĞI SENF. ORK. MD. 1 1 1
GİH DEV. GÜZEL SANAT. GALERİ MD. 1 3 3
GİH DEV. KLASİK TÜRK MÜZ. KOR. MD. 1 8 8
GİH DEV. TÜRK MÜZ. TOP. MD. 1 4 4
GİH DEV. TÜRK MÜZ. TOP. MD. 1 4 4
GİH DEV. TÜRK HALK MÜZ. KO. MD. 1 4 4
GİH DEV. MOD. DANS TOP. MD. 1 1 1
GİH DEV. SENF. ORK MD. 1 4 4
GİH DEV. MOD. FOLK MÜZ. TOP. MD. 1 1 1
GİH TÜRK TASAVVUF MÜZ. TOP. MD. 1 1 1
GİH DEV. ÇOK SES. MÜZ. KO. MD. 1 1 1
GİH DEV. HALK DANS. TOP. MD. 1 1 1
GİH ATATÜRK KÜL. M. AL. TES. VE İŞ MD. 1 1 1
GİH TELİF HAKLARI VE SİNEMA MD. 1 1 1
GİH DEV. GELEN. TÜRK. TIY. TOP. MD. 1 1 1
GİH TAR. TÜRK MÜZİĞİ TOP. MD 1 1 1
GİH DEV. TÜRK DÜN. DANS VE MÜZ. TOP. MD. 1 1 1
GİH DEV. HALK OZAN TOP. MD. 1 1 1
GİH KÜTÜPHANE MÜD. 1 215 215
GİH KÜTÜPHANE MÜD. 2 16 16
GİH KÜTÜPHANE MÜD. 3 28 28
GİH KÜTÜPHANE MÜD. 4 6 6
GİH KÜTÜPHANE MÜD. 5 16 16
GİH MÜZE MÜD. 1 88 88
GİH MÜZE MÜD. 2 1 1
GİH MÜZE MÜD. 3 6 6
GİH RESİM HEYKEL MÜZESİ VE GAL. MD. 1 2 2
GİH REST. VE KONS. MRK. LAB. MD 1 1 1
GİH RÖLÖVE VE ANITLAR MD. 1 11 11
GİH KORUMA KURULU BÜRO MÜD. 1 20 20
GİH TURİZM EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRÜ 1 12 12
GİH TURİZM AŞÇ. EĞ. MER. MÜD. 1 1 1
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH BASMA YAZI VE RES. DRL. MD.YRD. 1 2 2
GİH KÜTÜPHANE MÜD.YRD. 1 50 50
GİH KÜTÜPHANE MÜD.YRD. 2 4 4
GİH KÜTÜPHANE MÜD.YRD. 3 5 5
GİH MÜZE MÜD.YRD 1 25 25
GİH RESİM HEY. MÜZESİ VE GAL. MD. YRD. 1 2 2
GİH RESİM HEYKEL MÜZESİ MD. YRD. 1 2 2
GİH RESİM HEYKEL MÜZESİ MD. YRD. 1 2 2
GİH RESİM VE KON. MRK. LB. MD. YRD. 1 2 2
GİH RÖLÖVE VE ANITLAR MD. YRD. 1 8 8
GİH ŞUBE MÜDÜRÜ 1 270 270
GİH ŞUBE MÜDÜRÜ 2 3 3
GİH ŞUBE MÜDÜRÜ 3 2 2
GİH UZMAN (ÖZELLEŞTİRME) 3 4 4
GİH UZMAN (ÖZELLEŞTİRME) 5 4 4
GİH KÜTÜPHANECİ 1 133 133
GİH KÜTÜPHANECİ 2 5 5
GİH KÜTÜPHANECİ 3 62 62
GİH KÜTÜPHANECİ 5 6 6
GİH KÜTÜPHANECİ 6 170 170
GİH KÜTÜPHANECİ 7 43 43
GİH ARAŞTIRMACI 1 35 35
GİH ARAŞTIRMACI 2 5 5
GİH ARAŞTIRMACI 3 18 18
GİH ARAŞTIRMACI 4 2 2
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 1 7 7
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 2 2 2
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 3 4 4
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 6 2 2
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 7 6 6
GİH FOLKLOR ARAŞTIRMACISI 8 12 12
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 1 97 97
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 2 3 3
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 3 14 14
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 5 2 2
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 6 29 29
GİH MÜZE ARAŞTIRMACISI 7 15 15
GİH KİTAP PATALOĞU 7 2 2
GİH KİTAP PATALOĞU 8 3 3
GİH MÜTERCİM 1 1 1
GİH FOTOĞRAFÇI 5 5 5
GİH FOTOĞRAFÇI 6 2 2
GİH ŞEF 3 292 292
GİH ŞEF 4 31 31
GİH ŞEF 5 57 57
GİH ŞEF 6 5 5
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH ŞEF 7 6 6
GİH ŞEF (ÖZELLEŞTİRME) 3 32 32
GİH ŞEF (ÖZELLEŞTİRME) 5 26 26
GİH AYNİYAT SAYMANI 1 32 32
GİH AYNİYAT SAYMANI 2 15 15
GİH AYNİYAT SAYMANI 3 26 26
GİH AYNİYAT SAYMANI 4 18 18
GİH AYNİYAT SAYMANI 5 17 17
GİH AYNİYAT SAYMANI 6 15 15
GİH AYNİYAT SAYMANI 7 1 1
GİH AYNİYAT SAYMANI 8 1 1
GİH AYNİYAT SAYMANI 9 1 1
GİH AYNİYAT SAYMANI 10 2
2
GİH MEMUR 5 1182 1182
GİH MEMUR 6 216 216
GİH MEMUR 7 152 152
GİH MEMUR 8 102 102
GİH MEMUR 9 84 84
GİH MEMUR 10 138 138
GİH MEMUR 11 24
24
GİH MEMUR 12 2
2
GİH AMBAR MEMURU 5 139 139
GİH AMBAR MEMURU 6 13 13
GİH AMBAR MEMURU 7 8 8
GİH AMBAR MEMURU 8 3 3
GİH AMBAR MEMURU 9 5 5
GİH AMBAR MEMURU 10 12
12
GİH AMBAR MEMURU 11 3
3
GİH AMBAR MEMURU 12 1
1
GİH ENFORMASYON MEMURU 5 89 89
GİH ENFORMASYON MEMURU 6 31 31
GİH ENFORMASYON MEMURU 7 24 24
GİH ENFORMASYON MEMURU 8 10 10
GİH ENFORMASYON MEMURU 9 13 13
GİH ENFORMASYON MEMURU 10 11 11
GİH ENFORMASYON MEMURU 11 2 2
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 5 41 41
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 6 54 54
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 7 61 61
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 8 36 36
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 9 29 29
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 10 125
125
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 11 70
70
GİH KORUMA VE GÜVENLİK GÖREVLİSİ 12 40
40
GİH DAKTİLOGRAF 5 165 165
GİH DAKTİLOGRAF 6 39 39
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH DAKTİLOGRAF 7 26 26
GİH DAKTİLOGRAF 8 14 14
GİH DAKTİLOGRAF 9 16 16
GİH DAKTİLOGRAF 10 14
14
GİH DAKTİLOGRAF 11 6
6
GİH DAKTİLOGRAF 12 2
2
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 6 2 2
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 7 2 2
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 9 3 3
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 10 47
47
GİH VERİ HAZ.VE KONT. İŞLETMENİ 5 5 5
GİH VERİ HAZ.VE KONT. İŞLETMENİ 6 3 3
GİH VERİ HAZ.VE KONT. İŞLETMENİ 7 2 2
GİH VERİ HAZ.VE KONT. İŞLETMENİ 9 1 1
GİH ŞOFÖR 5 51 51
GİH ŞOFÖR 6 33 33
GİH ŞOFÖR 7 33 33
GİH ŞOFÖR 8 16 16
GİH ŞOFÖR 9 9 9
GİH ŞOFÖR 10 11
11
GİH ŞOFÖR 11 17
17
GİH ŞOFÖR 12 5
5
SH DAİRE TABİBİ 1 3 3
SH HEMŞİRE 3 1 1
SH HEMŞİRE 9 1 1
TH HEYKELTRAŞ 1 1 1
TH HEYKELTRAŞ 3 1 1
TH RESTORATÖR 1 7 7
TH RESTORATÖR 3 1 1
TH RESTORATÖR 7 2 2
TH ARKEOLOG 1 240 240
TH ARKEOLOG 2 6 6
TH ARKEOLOG 3 24 24
TH ARKEOLOG 5 42 42
TH ARKEOLOG 6 6 6
TH ARKEOLOG 8 10 10
TH MÜHENDİS 1 49 49
TH MÜHENDİS 3 2 2
TH MÜHENDİS 5 7 7
TH MÜHENDİS 6 9 9
TH MÜHENDİS 7 2 2
TH MÜHENDİS 8 11 11
TH MİMAR 1 54 54
TH MİMAR 2 5 5
TH MİMAR 3 1 1
TH MİMAR 5 4 4
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
TH MİMAR 6 4 4
TH MİMAR 7 3 3
TH MİMAR 8 26 26
TH ŞEHİR PLANCISI 1 10 10
TH ŞEHİR PLANCISI 5 1 1
TH ŞEHİR PLANCISI 6 1 1
TH ŞEHİR PLANCISI 7 1 1
TH ŞEHİR PLANCISI 8 7 7
TH JEOLOG 1 1 1
TH JEOMORFOLOG 1 1 1
TH KİMYAGER 1 1 1
TH DEKORATÖR 1 2 2
TH DEKORATÖR 7 2 2
TH TEKNİKER 1 9 9
TH TEKNİKER 2 3 3
TH TEKNİKER 2 3 3
TH TEKNİKER 3 5 5
TH TEKNİKER 7 2 2
TH GRAFİKER 1 1 1
TH TEKNİSYEN 3 54 54
TH TEKNİSYEN 4 14 14
TH TEKNİSYEN 5 35 35
TH TEKNİSYEN 6 3 3
TH TEKNİSYEN 7 3 3
TH TEKNİSYEN 8 5 5
TH TEKNİSYEN 9 5 5
TH TEKNİSYEN 10 4
4
TH TEKNİSYEN 11 1
1
TH TOPOGRAF 5 1 1
TH TEKNİK RESSAM 3 1 1
TH TEKNİK RESSAM 4 4 4
TH TEKNİK RESSAM 5 4 4
TH TEKNİK RESSAM 6 2 2
TH TEKNİK RESSAM 7 1 1
YH TEKNİSYEN YRD. 5 29 29
YH TEKNİSYEN YRD. 6 7 7
YH TEKNİSYEN YRD. 7 11 11
YH TEKNİSYEN YRD. 8 3 3
YH TEKNİSYEN YRD. 9 2 2
YH TEKNİSYEN YRD. 10 1
1
YH TEKNİSYEN YRD. 11 3
3
YH TEKNİSYEN YRD. 12 1
1
YH HİZMETLİ 5 227 227
YH HİZMETLİ 6 117 117
YH HİZMETLİ 7 251 251
YH HİZMETLİ 8 68 68
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
YH HİZMETLİ 9 48 48
YH HİZMETLİ 10 34
34
YH HİZMETLİ 11 130
130
YH HİZMETLİ 12 26
26
YH HİZMETLİ 13 1
1
YH AŞÇI 5 1 1
YH AŞÇI 6 1 1
YH AŞÇI 7 2 2
YH AŞÇI 8 2 2
YH AŞÇI 10 1
1
YH AŞÇI 12 1
1
YH KALORİFERCİ 5 26 26
YH KALORİFERCİ 6 27 27
YH KALORİFERCİ 7 46 46
YH KALORİFERCİ 8 14 14
YH KALORİFERCİ 9 8 8
YH KALORİFERCİ 10 8
8
YH KALORİFERCİ 11 24
24
YH KALORİFERCİ 12 9
9
YH İTFAİYECİ 5 1 1
YH İTFAİYECİ 6 1 1
YH İTFAİYECİ 7 5 5
YH İTFAİYECİ 8 5 5
YH İTFAİYECİ 11 9
9
YH İTFAİYECİ 12 5
5
YH BEKÇİ 5 276 276
YH BEKÇİ 6 63 63
YH BEKÇİ 7 287 287
YH BEKÇİ 8 99 99
YH BEKÇİ 9 49 49
YH BEKÇİ 10 79
79
YH BEKÇİ 11 366
366
YH BEKÇİ 12 68
68
YH DAĞITICI 5 1 1
TOPLAM 8 686 0 8
686
(I) SAYILI LİSTE
KURUMU :
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
TEŞKİLÂTI : YURT DIŞI
İHDASI UYGUN GÖRÜLEN
KADROLARIN
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH KÜLTÜR VE TANITMA ATAŞESİ 2 7 7
GİH KÜLTÜR VE TANITMA ATAŞESİ 3 4 4
GİH KÜLTÜR VE TANITMA ATAŞESİ 4 5 5
GİH KÜLTÜR VE TANITMA MÜŞAVİRİ 1 20 20
GİH KÜLTÜR VE TANITMA MÜŞAVİRİ 2 4 4
GİH KÜLTÜR VE TANITMA ATAŞE YRD. 4 5 5
GİH KÜLTÜR VE TANITMA ATAŞE YRD. 5 8 8
GİH KÜLTÜR VE TANITMA MÜŞAVİR YRD. 2 4 4
GİH KÜLTÜR VE TANITMA MÜŞAVİR YRD. 3 3 3
TOPLAM 60 0 60
(I) SAYILI LİSTE
KURUMU :
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
TEŞKİLÂTI :
DÖNER SERMAYE İŞLETMESİ
İHDASI UYGUN GÖRÜLEN
KADROLARIN
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH İŞLETME MÜDÜRÜ 1 10 10
GİH MERKEZ MÜDÜRÜ 1 1 1
GİH ŞEF 3 10 10
GİH ŞEF 4 2 2
GİH ŞEF 5 2 2
GİH SAYMAN 1 1 1
GİH PROGRAMCI 4 1 1
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 5 1 1
GİH BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 7 1 1
GİH DAKTİLOGRAF 5 1 1
GİH DAKTİLOGRAF 7 1 1
GİH DAKTİLOGRAF 8 1 1
GİH AMBAR MEMURU 5 1 1
GİH VEZNEDAR 4 2 2
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH VEZNEDAR 5 1 1
GİH VEZNEDAR 6 2 2
GİH VEZNEDAR 7 1 1
GİH VEZNEDAR 8 1 1
GİH MEMUR 5 2 2
GİH MEMUR 7 1 1
GİH MEMUR 9 1 1
GİH MEMUR 10 2
2
GİH AYNİYAT MEMURU 8 1 1
GİH ŞOFÖR 5 1 1
GİH ŞOFÖR 7 1 1
GİH TEKNİSYEN 4 1 1
YH HİZMETLİ 11 1
1
YH HİZMETLİ 12 1
1
TOPLAM 52 0 52
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri?..
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
4046 sayılı Özelleştirme
Yasasıyla Bakanlığa verilen uzman kadrolarının sayısıyla İl Koordinasyon Kurulu
kararıyla verilen koruma ve güvenlik görevlisi kadro sayısı korunmadığından,
mevcut kadro sayısını oldukça aşan araştırmacı kadrosu verildiğinden, Kültür
Merkezleri Müdürlüğü ile Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğü il müdürlüğü
koordinasyonunda şube müdürü olarak tek çatı altında birleştirildiğinden,
Bakanlık tarafından kullanılamayacak 15 inci derece 350 adet memur kadrosu
ihdas edildiğinden ve halihazırda vekâleten ya da tedviren yürütülmek zorunda
olup, boş görünmesi nedeniyle iptal edilen kadrolar olduğundan ve kütüphaneci,
kütüphane müdürü, koruma ve güvenlik görevlisi gibi Bakanlığın en çok ihtiyaç
duyduğu kadrolar için, halen görev yapan ve gerçekte yetersiz olan personel
sayısı kadar kadro ihdas edilmiş olmasından dolayı kadro cetvelinin yeniden
düzenlenmesi zarureti doğmuştur. Bu yeni düzenlemeyle, Bakanlık, toplamda 1 211
kadrosundan feragat etmektedir.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Komisyonun katılmadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 31 inci
maddesinin ikinci fıkrasına "atanmaları" ibaresinden sonra gelmek
üzere "taşra teşkilatına ilişkin bulunanlar valilik emrine olmak ve bunlar
hakkında 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümleri uygulanmak ve ilk altı ay için
Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmeliğe
3.10.2000 tarih ve 24189 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Devlet Memurlarının
Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılması
Hakkında Yönetmelikle eklenen ek 1 inci madde hükümlerinin uygulanmaması
kaydıyla" ibaresinin, yine aynı maddenin sonuna ise "2003 yılı için 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu
maddesinin son fıkrası hükmü uygulanmaz" fıkrasının eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN- Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükümet katılıyor
mu?
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci Bölümü Geçici
2 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Oğuz
Oyan (İzmir) ve arkadaşları
Kültür Bakanlığı ve
Turizm Bakanlığında; Müsteşar, Teftiş Kurulu Başkanı, Müsteşar Yardımcısı,
Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Millî Kütüphane Başkanı, 1 inci Hukuk
Müşaviri, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanı, Millî Kütüphane
Başkan Yardımcısı, Daire Başkanı, Ataşe, Tanıtma Ataşesi, Kültür Müşaviri,
Tanıtma Müşaviri, Tanıtma Ataşe
Yardımcısı, Tanıtma Müşaviri Yardımcısı, Özel Kalem Müdürü, Bakanlık Müşaviri,
Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri, Savunma Sekreteri ile İl Kültür Müdürü, İl
Kültür Müdür Yardımcısı, İl Turizm Müdürü ve İl Turizm Müdür Yardımcısı unvanlı
görevlerde bulunanların görevleri, bu kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bu
kişilerin kadroları 3046 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesi uyarınca
şahıslarına bağlı olarak saklı tutulur.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Takdire
bırakıyorsunuz.
Hükümet katılıyor mu?
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Katılamıyorsunuz.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlıkların tasarıdaki
gibi birleşmeleri durumunda yönetim kadrolarının toptan iptal edilmesi ve şahsa
bağlı kadro olarak gösterilmemesi her iki bakanlıkta çalışmakta olan yetişmiş
birçok personeli mağdur edecektir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 2
nci maddesinin ikinci fıkrasına "İl Turizm Müdür Yardımcısı"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Halk Kültürlerini Araştırma Dairesi
Başkanı, Millî Folklor Araştırma Dairesi Başkanı, Güzel Sanatlar Galerisi
Müdürü, Güzel Sanatlar Galerisi Müdür Yardımcısı, Danışma Müdürü"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Takdire
bırakıyorsunuz.
Hükümet katılıyor mu?
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge sahipleri
gerekçeyi mi okutalım?
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlık taşra
teşkilatının iş ve işlemlerinin il müdürlüğünün koordinasyonunda tek elden
yürütülmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 3
üncü maddesinin birinci fıkrasının sonuna "Aynı uygulamadan bu fıkradaki
şartları taşıyan bakanlık personeli de yararlandırılır" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI
SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
KÜLTÜR BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi?..
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçeyi okuyalım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Başka kurumlarda çalışan
personel için tanınan haklardan aynı şartları taşıyan bakanlık personelinin de
eşitlik ve hakkaniyet ilkesi gereği yararlandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
beşinci bölümü, kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, bir düzeltme talebimiz var, onu ifade
edeyim.
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - 33 üncü maddenin (d) bendinde, paragraf ortasında
"ibaresinin" kelimesinin "ibaresi" olarak değiştirilmesi; yine,
paragraf sonunda "ise" kelimesinin kaldırılması; 38 inci maddenin
paragraf sonunda, geçici madde 3'ün paragraf sonunda "38 inci madde"
ifadesinin "32 nci madde" olarak değiştirilmesi.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun belirttiği redaksiyonla birlikte, kabul edilen
önergeler doğrultusunda beşinci bölümü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 279
Kabul : 224
Ret : 55
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)
Kültür ve Turizm
Bakanlığının ülkemize, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor;
özverili çalışmalarından dolayı Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna ve tüm milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Nisan 2003 Perşembe
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 23.30
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.