DÖNEM : 22 CİLT : 11 YASAMA
YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
65 inci
Birleşim
10 . 4 . 2003 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Oturum
BaşkanlarInIn KonuşmalarI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin'in, polis
teşkilatının kuruluşunun 158 inci yıldönümü münasebetiyle konuşması
B) GündemdIşI
Konuşmalar
1.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun, internetin Türkiye'ye
gelişinin 10 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in, Türk deri sanayiinin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun'nun cevabı
3.- Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney'in, polis teşkilatının
kuruluşunun 158 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
C) Çeşİtlİ
İşler
1.- Polis teşkilatının kuruluşunun 158 inci yıldönümü münasebetiyle
Genel Kurulu ziyaret eden polis teşkilatı temsilcileri, şehit anaları ve
çocuklarına Başkanlıkça "hoş geldiniz" denilmesi
2.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan hakkında tanzim edilen ve Anayasa ve
Adalet Komisyonunda bulunan soruşturma dosyasının hükümete iade edilmesine dair
Başbakanlık tezkeresi konusunda, Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın Başkanlığa
müracaatına ilişkin Başkanlık açıklaması
D) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 65 milletvekilinin,
kamyoncuların ve diğer nakliyeci esnafın sorunlarının araştırılarak çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/61)
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen ve 23 milletvekilinin, İzmit
Körfezindeki liman ve iskelelerin mevcut durumları ile yol açtıkları zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/62)
3.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 66 milletvekilinin, kamu
yönetimindeki atamalar konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/1)
E) Tezkereler
ve Önergeler
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in (6/219) ve (6/220) esas
numaralı sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/44)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı: 73)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/108) (S. Sayısı: 116)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan Cumhuriyeti Hükümetleri
Arasında Ankara ve Aşkabad'da Diplomatik Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/417) (S. Sayısı: 49)
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında
Ankara ve Duşanbe'de Diplomatik Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/421) (S. Sayısı: 50)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Kurulu
Arasında Ankara ve Saraybosna'da Diplomatik Temsilciliklerinin Yerleşimine
İlişin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/413) (S. Sayısı: 52)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Tadiline İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/371) (S.
Sayısı: 63)
V.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1.- İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in;
Kadastro haritalarının ne zaman sayısal hale getirileceğine,
Kadastro çalışmalarının ne zaman tamamlanacağına
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
(7/319,7/320)
2.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop'un doğal ve turistik
zenginliklerine ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Güldal Akşit'in cevabı (7/322)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, ülkemizin içinde
bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve çözüm yollarına ilişkin gündemdışı konuşmasına,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener cevap verdi.
Şanlıurfa Milletvekilleri:
Turan Tüysüz ile,
Zülfikar İzol,
Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümü
münasebetiyle gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 milletvekilinin, tarım
sektöründe tohum üretimi ve tohumculuğun sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/60) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini
alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın (6/201),
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in
(6/221),
Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri
okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.
Ekli listede isimleri belirtilen ülke parlamentoları ile TBMM arasında
parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi,
Genel Kurulun 9 Nisan 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde, sözlü
soruların görüşülmemesi, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan 113 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile 116 sıra
sayılı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ile Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa
ve 32 milletvekilinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci
ve 3 üncü sıralarına, gündemin 10 uncu sırasındaki 63 sıra sayılı kanun
tasarısının ise bu kısmın 7 nci sırasına alınması ve sıra numaralarının buna
göre teselsül ettirilmesine; 9 Nisan 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşimde,
gündemin 3 üncü sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar, 10 Nisan 2003 Perşembe günkü birleşimde ise, gündemin 8 inci sırasına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma sürelerinin
uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra,
Kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, İş Kanunu Tasarısının (1/534) (S. Sayısı: 73)
görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,
ertelendi,
2 nci sırasına alınan, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının (1/543, 2/88) (S. Sayısı: 113), görüşmelerini takiben yapılan
açık oylama sonucunda, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.
10 Nisan 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşime
21.08'de son verildi.
|
|
İsmail
Alptekin |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Mevlüt
Akgün |
|
Yaşar
Tüzün |
|
Karaman |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Suat
Kılıç |
|
|
|
Samsun |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 88
II. – GELEN KÂĞITLAR
10.4.2003 PERŞEMBE
Raporlar
1.- Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı (INTELSAT)
Anlaşmasının ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/462) (S. Sayısı: 114) (Dağıtma tarihi:
10.4.2003) (GÜNDEME)
2.- Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/482) (S. Sayısı: 115) (Dağıtma tarihi:
10.4.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, salıverilen tutuklu ve
hükümlülerin Emniyet ve Jandarma Teşkilâtlarındaki kayıtlarına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/363) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
2.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, TEKEL depolarındaki tütünün
vasfına ve satış fiyatına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/364)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Bingöl'ün, Kiğı ve
Yedisu ilçeleri arasındaki ulaşım sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/365) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya deniz
ulaşımı projelerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/366)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Dikencik Yaylasının
yoluna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/375)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya-Gazipaşa
İlçesindeki orman yollarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/376) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya il
merkezindeki TMO depolarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/377) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
4.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, son on yılda çıkarılan
petrole ve sondaj çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/378) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana İlindeki tarihi
binalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/379) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.4.2003)
6.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana İlindeki mezarlıkların
bakımı ve güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/380)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
7.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Adana İlindeki kablolu yayın
şebekesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/381)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
8.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun yoksul ailelerin
belirlenmesine yönelik envanter çalışmasına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
Atalay) yazılı soru önergesi (7/382) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
9.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Bingöl-Yedisu
İlçesine bağlı köylerin telefon sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/383) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, deniz ulaşımında
transit yakıt uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/384) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
11.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya Büyükşehir
Belediyesine mali destek sağlanıp sağlanmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/385) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
Genel Görüşme Önergesi
1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 66 Milletvekilinin, kamu
yönetimindeki atamalar konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü
maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/1)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 65 Milletvekilinin, kamyoncuların
ve diğer nakliyeci esnafın sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/61) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.4.2003)
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen ve 23 Milletvekilinin, İzmit
Körfezindeki liman ve iskelelerin mevcut durumları ile yol açtıkları zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/62) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.00
10 Nisan 2003 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Oturum
BaşkanlarInIn KonuşmalarI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
İsmail Alptekin'in, polis teşkilatının kuruluşunun 158 inci yıldönümü
münasebetiyle konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün, Polis Teşkilâtımızın 158 inci
Kuruluş Yıldönümü. Ülkemizi, ailelerimizi, malımızı, canımızı ve toplumun
güvenliğini, gece gündüz demeden koruyan, cefakâr, vefakâr tüm polis
teşkilâtımıza bu vesileyle saygılar sunuyoruz, kendilerini tebrik ediyoruz. Bu
uğurda şehit olan polis teşkilatımız mensuplarına Cenabı Haktan rahmet,
ailelerine başsağlığı ve sabırlar, yaralananlara sağlık diliyorum ve bu güzel
temennilerle Genel Kurulumuzu açmış bulunuyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç değerli
milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.
İlk sözü, internetin Türkiye'ye gelişinin 10 uncu yıldönümü nedeniyle
söz isteyen Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'na veriyorum.
Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
Süreniz 5 dakikadır.
B) GündemdIşI
Konuşmalar
1.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlu'nun, internetin Türkiye'ye gelişinin 10 uncu yıldönümüne ilişkin
gündemdışı konuşması
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki gün sonra, cumartesi günü,
internetin Türkiye'ye gelişinin 10 uncu yıldönümü. Bu vesileyle, bazı konulara
dikkat çekmek için gündemdışı söz aldım.
Sizlerle paylaşmak istediğim, iki sene önce olmuş, önemli gördüğüm bir
olay var. İki sene önce, dünyada büyük bir şirket, dünyada güçlü bir şirket,
uluslararası bir şirket, çeşitli sektörlerde iş yapan bir şirket, Türkiye'ye,
iletişim konusunda bazı yatırımlar yapmak için gelmişti. Bu şirketin -bu
holdingin diyeyim- bir şirketi de otomobil sanayiinde önemli teknolojileri
geliştiren, önemli üretimler yapan bir şirketti. Dolayısıyla, bunu vesile
bilerek, Türkiye'deki oto yansanayiini, bu dev şirketin, holdingin dikkatine
getirdik, Türkiye'deki oto yansanayiinden yararlanabilmesi konusunu dikkatine
getirdik. Bu, sözünü ettiğim holdingin sadece oto yansanayiinde yıllık cirosu
7,5 milyar dolardı. Kendileri oto yansanayiini inceledi ve Türkiye'deki oto yan
sanayiinin kalitesini, gerçekten, gayet iyi buldu; fakat, Türkiye'yle iş
yapmamaya karar verdi. Neden; bedava arsa bulamadığından değil, vergi muafiyeti
gibi konularda takıldığından da değil; bu holding, bugünkü çağdaş dünyadaki
rekabet gücünün esnek ve hızlı üretim -buna "çevik üretim" de
diyoruz- olduğuna inanmış ve bunu uygulayan bir holding olarak, Türkiye'de oto
yansanayiiyle ilişki kuracak, hızlı bir şekilde verileri gönderip, hızlı bir
şekilde verileri alabilmeyi destekleyecek bir internet altyapısı olmadığı için
Türkiye'yle iş yapmamaya karar vermiştir.
Internet, "bilgi çağı" diye adlandırdığımız çağın karayoludur,
demiryoludur, havayoludur Sanayi devrimini gerçekleştiren dünyamızda,
karayolları, demiryolları ve diğer ulaşım hatları olmamış olsaydı, sanayi
devrimini desteklemek mümkün olmazdı, bundan yararlanmak mümkün olmazdı.
Sanayi devrimi ile bilgi çağı dediğimiz dönüşüm arasındaki fark şudur:
Sanayide maddeler, bu kâğıt gibi maddeler üretilir ve bu maddeler, ulaşım
araçları, ulaşım hatları üzerinden, dünyada, karayolları, demiryolları,
havayolları, denizyollarıyla bir dağıtıma gider.
Bilgi çağında ise, bu madde, bildiğimiz ulaşım ağı üzerinde gidip gelen
bu madde, sanayi ürünüdür. Bu madde atomlardan yapılmıştır. Bilgi çağının
önemli ürünü, önemli dolaşımı ise bilgidir, enformasyondur; enformasyonun
Türkçesine malumat da diyebiliriz; bilgidir, enformasyondur veya malumattır. Bu
bilgi ve enformasyon da, tıpkı şu madde nasıl ulaşım araçları üzerinden atom
olarak, atomların birikimi olarak gidiyorsa, internet üzerinden de bilgi ve
enformasyon çok hızlı bir şekilde "bite" dediğimiz, atomla analojik
bir ifade olarak -belki duyuyorsunuzdur şu kadar kilobite kapasite diye- bite
dediğimiz enformasyon birimi olarak gider.
Sadece iletişimdeki önemi değil, bilgi çağının önemli bir girdisi olan
bilginin de dünya üzerindeki ulaşımı bakımından, internet, yeni bir çağ
açılmasının altyapısı olan teknolojidir.
Şimdi, televizyonlardan, Irak'tan, maalesef, tabiî, üzücü resimleri,
internet teknolojisi sayesinde büyük ölçüde alabiliyoruz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Coşkunoğlu, lütfen tamamlayın.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) -Interneti, üzerinden, iletişimin olduğu
kadar, bilgi ulaşımının da mümkün olduğu bir altyapı olarak düşünürsek,
buradan, hızla...
Bugün, para sıkıntısı olan Türkiyemizde, birçok işlerin devlet
kademesinde arzu edildiği gibi yürümemesi nedeniyle, iş, tayin isteyen
kişilerin sizlere başvurduğu dönemde, bilginin ne önemi olabilir?! Bugün
sıkışmış olduğumuz bu vizyonsuz ve ufuksuz bir üretim ve hizmet anlayışından,
Türkiye'yi, yeni ufuklara, yeni rekabet koşullarına, yeni rekabet gücüne
taşıyacak bir altyapıdır internet. Bunun, bu şekilde değerlendirilmesini ve
Türkiye için, bunun bir lüks olmadığını anlamanızı dilerim.
Tarımdan sağlığa, eğitimden sanayie kadar her sektörde, internet, çok
önemli bir kaldıraçtır. Bunu, dün tartıştığımız vergi yasasında pek fazla
göremedik; ama, Laleli ticaretini orada gördük. Laleli ticareti önemlidir;
fakat, Türkiye, artık, sadece Laleli türü ticaretle belli bir yere gelemez.
Kırk sene önce İtalya'yla rekabetten söz ediyorduk; otuz yıl önce Kore'yle
rekabetten söz ediyorduk; şimdi, Vietnam'la, Filipinler'le, ucuzluk üzerine
rekabet etme durumuna geldik. Türkiye'yi, rekabet konusunda küme düşmekten
kurtaracak olan yeni teknolojileri içimize sindiren politikalar üretmek
önemlidir.
Türkiye'yi bu vizyona taşımak için -eğitiminden sağlığına, üretimine ve
rekabet gücüne kadar bu vizyona taşımak için- bu Meclise önemli bir görev düşmektedir;
ınternet gününde, bunu hatırlatmak isterim.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.
C) Çeşİtlİ
İşler
1.- Polis teşkilâtının kuruluşunun 158
inci yıldönümü münasebetiyle Genel Kurulu ziyaret eden polis teşkilâtı
temsilcileri, şehit anaları ve çocuklarına Başkanlıkça "hoş geldiniz"
denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci konuşmaya geçmeden
önce, biraz önce de ifade ettiğim gibi, Polis Teşkilâtımızın 158 inci Kuruluş
Yıldönümü münasebetiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu ziyaret
eden polis teşkilâtı temsilcilerimizi, şehit analarını ve küçük yavrularımızı
selamlıyorum. (Alkışlar)
Gündemdışı ikinci söz, Türk deri sanayii ve sorunları konusunda, Niğde
Milletvekili Sayın Mahmut Uğur Çetin'e aittir.
Buyurun Sayın Çetin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
B) GündemdIşI
Konuşmalar (Devam)
2.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur
Çetin'in, Türk deri sanayiinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'nun cevabı
MAHMUT UĞUR ÇETİN (Niğde) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli
üyeleri; Türk deri sanayii ve sorunları hakkında gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Derinin, insanoğlunun yaratılışıyla başa baş denebilecek bir tarihi
olduğu ve giyinme, korunma bakımından hayvanların kürklerinden istifade
edilmesi amacıyla ilk tabakların oluştuğu, deri bilimcileri ve araştırmacılar
tarafından belirtilmektedir.
İnsanlığın var oluşundan bu yana kullanılan derinin, dericilik mesleği
sanatı haline dönüşümü ise tarihinin saptanamadığı kadar eskidir.
1990'lı yıllarda bir tesadüf neticesi Alp Dağlarında bulunan ve takribî
5 000 yıl öncesi yaşadığı tahmin edilen insanın buzullar arasında donmuş cesedi
üzerinde, işlenmiş deri giysiler ve av gereçleri olduğu açıklanmıştı.
Türklerin tarihi kadar eski bu sanat dalında, Ahilik teşkilâtı kurucusu
Ahi Evran'ın dericilerin piri ve kendisinin bir debbağ olduğundan, Osmanlı
külliyatında ve Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde bahsedilmektedir.
Günümüz Türkiyesinde, deri ve deri mamulleri, 1970'li yıllar sonrası
büyük bir hamle yaparak, bilhassa konfeksiyon eşyası olarak, ihracatta önemli
bir yer almıştır. Bu yıllara gelene değin sadece korunmak maksadıyla kullanılan
deri, günümüzde gelinlik olarak yaşantımıza girmiştir.
Sektörün ülke ekonomisindeki yeri: Türk deri sektörü, ülke ekonomisinde
çok önemli bir yere sahiptir. Toplam imalat sanayii üretimi içerisinde yüzde
2,5; toplam ülke istihdamı içerisinde yüzde 4'lük payıyla ülkemize sağladığı
katkı bakımından 10 uncu büyük sanayi sektörümüzdür. İhracat büyüklüğü
açısındansa, ülke toplam ihracatının yüzde 2,5'lik payını Türk deri sektörü
almaktadır. Bavul ticareti ve ülkemizdeki turistlere yönelik dışsatımlar dikkate
alındığında genel ihracat içerisindeki payı yüzde 10'dur. Türk deri sektörünün
ihracat performansı, 1985 yılından sonra geometrik artışla büyüme göstermiş,
1988 yılı ihracatı, kayıtlı ekonomi göstergelerinde 850 000 000 dolarla en üst
seviyeye çıkmıştır. 1990'lı yılların başında Doğu Bloku ülkelerinin dışa
açılmaları sonucu Rusya ve diğer ülkelerde yeni pazar imkânları yaratılmış;
ancak, deklaresiz ticaret şekliyle bambaşka bir ihracat yöntemi ortaya
çıkmıştır. Adına "bavul ticareti" dediğimiz bu ihracat şeklinin, 1998
yılına kadar, kayıtlı ihracatın birkaç kat fazlasıyla gerçekleştiği, hammadde
girdilerinin miktarı ve sektörde bu yıllarda ortaya çıkan yüzde 120'lere varan
büyüme hızından anlaşılmaktadır.
Ülkemizde bavul ticaretinde merkez konumundaki bölgeler, dünyadaki
öneklerinde -İtalya'da Napoli- olduğu gibi, yeniden yapılanmalıdır.
Limanlarımıza yanaşan ve bavul ticareti yapmaya gelen turistleri taşıyan
Rus gemilerinden 6 000 ilâ 15 000
dolar yanaşma alınmaktadır. Komşumuz ve rakibimiz durumundaki Yunanistan'da bu
seviyenin 2000-3000 dolar düzeyinde olduğu gözönünde bulundurulursa, bavul
ticareti potansiyeli bu ülkeye kayabilecektir. Bunun için, limanlara yanaşma
parası, en azından Rusya için azaltılmalıdır veya tamamen kaldırılmalıdır.
Bavul ticaretine konu alışverişte ödemelerin Rus Rublesiyle
yapılabilmesine kesinlikle ve kesinlikle imkân sağlanmalıdır. Halen büyük çapta
bavul ticareti yoluyla ihracat yapılan Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine
yapılan özel faturalı resmî ihracatın önü mutlaka açılmalıdır. Sektörün
1995'ten itibaren ithalatındaki büyüme, bavul ticareti olarak değerlendirilen
deklaresiz ihracatın göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. 1998 yılındaki
ithalatın yüzde 68,9'u hamderilerdir; yani, sektör, ana hammaddesi olan
hamderinin ancak yüzde 30'unu yerli girdilerle karşılamış, bir başka anlatımla,
ülkedeki hayvancılığın ve hamderi arzının yetersizliği karşısında, sektör, ana
girdisini ithalatla karşılamak zorunda kalmıştır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın efendim.
MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) - 1980'li yıllarda hamderinin yüzde 90'ını
kendi imkânlarıyla karşılarken, 1990-2000'li yıllarda ibre tamamen ters dönmüş,
yüzde 80'ine yakın girdisini ithal etmek mecburiyetinde kalmıştır.
Bu anlatımlardan sonra, sektörün, hammaddelerini ithal eden; ancak,
katmadeğeri yüksek nihaî ürün haline getirdiği malları ihraç eden bir görünümde
olduğu açıkça görülmektedir.
Deri sektörü, emek-yoğun bir sektördür. Öyle ki, ülkedeki her 19 kişiden
1'inin deri ve deri mamulleri veya yansanayii veya etkileşim içerisinde
bulunduğu diğer sanayi sektörlerinden ekmek yediği belirtilmiştir. Türk deri
sektörünün, üretimde kullanılan büyükbaş hayvan derilerinin yüzde 75'i,
küçükbaş hayvan derilerinin ise yüzde 46'sı ithalatla karşılanmaktadır.
Deri sanayii, ihracat potansiyeli açısından Türkiye ekonomisinin
lokomotif sektörlerinden bir tanesidir. Sektör, sahip olduğu tecrübe, rekabet
gücü, üretim kapasitesiyle dünyanın en gelişmiş deri sanayii olmasını
başarmıştır. 400 000 tonluk yıllık deri işleme kapasitesi ve faaliyette bulunan
1 200 firmayla, Türkiye'nin 10 uncu büyük sanayi kolu durumundadır. Bugün, Türk
deri sanayii, dünya deri işleme kapasitesindeki yüzde 22'lik payıyla, bu
alanda, dünyanın 2 nci büyük ülkesi konumundadır. Türkiye, Avrupa'nın yanı
sıra, Rusya Federasyonu, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri ve eski Doğu
Bloku ülkelerinden gelen deri ürünleri talebini de karşılamaktadır. Deri işleme
kapasitesi bakımından, dünyada, İtalya'dan sonra 2 nci sıradadır.
Emek-yoğun bir sektör olan deri sektörü üzerinde istihdam ve enerji
büyük bir yük oluşturmaktadır. Dünya koşullarında enerji fiyatlarının
uygulanması ve sektörün daha önceden talep ettiği istihdam teşvikinin bir an
evvel yürürlüğe girmesi, sektör üzerindeki yükü azaltacaktır.
Sektörün talepleri: Makro ekonomik dengelerde kur politikası; geçtiğimiz
yıllarda yaşanan, dolar-euro karşısında Türk Lirasının devalüe edilmesinden
kaynaklanan sıkıntıların halledilmesi.
2001 yılının şubat ayında ortaya çıkan kriz sebebiyle ABD Doları
karşısında yüzde 100'lere varan devalüasyon neticesi, pahalı alınan hammadde,
pahalı üretilen mamulün pazarlanamaması sorununu gündeme getirmiştir.
Bu sorunlar, hammadde ithalatına dayalı olarak çalışan bu gibi
sektörlerde görülmekte ve etkilemektedir. Döviz kurunun, enflasyona paralel bir
şekilde dengeli seyir izlemesi için gerekli her türlü tedbir alınmalıdır.
Enerji maliyetlerinin yüksekliği: Dünyanın pek çok ülkesinde
işyerlerinde kullanılan elektrik, meskenlerde kullanılandan daha ucuz olmasına
rağmen, ülkemizde, tam tersi yaşanmakta; ayrıca, elektrik birim fiyatları,
dünya fiyatlarının neredeyse iki katı seviyesinde seyretmektedir.
Vergi ve istihdam maliyetlerinin yüksekliği; özellikle SSK primlerinin
yüksekliği: 1985 yılında, işletmeler üzerindeki toplam vergi yükü ağırlığı
yüzde 15,4 iken, 2000 yılında bu oran yüzde 32,8'e çıkmış; ancak, bu bile,
israf ve verimsizlik sonucu kamu açıklarını kapatmaya yetmemiştir. OECD
ülkeleri arasında pek çok göstergede alt sıralarda yer alan Türkiye, istihdamın
işverene vergi yükü maliyeti açısından birinci sırada yer almaktadır.
Öte yandan, Türkiye'de uygulanan KDV oranları, hem çok yüksektir hem de
ürün grupları arasında çok büyük tutarsızlıklar içermektedir.
Eximbank kredilerinin kullanımı açısından daha fazla kaynak ayrılmalı ve
kullanılan kredilerde yerine getirilmesi istenilen kriterler genelde değil, 3
veya 5 başlık altında ayrı ayrı yeniden belirlenmelidir.
Yasaklanan sınır ticaretinin tekrar serbest hale gelmesiyle, özellikle
sanayi mamulleri üretiminde önemli bir canlılığın yaşanacağı düşünülmektedir.
Yerli istihdam ve üretimin korunmasında, haksız ithalatın önlenmesi
tedbirleri büyük önem taşımaktadır.
Dahilde işleme rejimi çerçevesinde dampingli olarak giren mallar, haksız
rekabet yaratmıştır. Hammadde fiyatlarının dahi altında, özellikle Uzakdoğu ve
Balkan ülkelerinden yapılan mamul ve yarı mamul ithalatı, yerli sanayi ve
rekabet gücünü mahvetmiştir.
BAŞKAN - Sayın Çetin, tamamlar mısınız...
MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Bu haksız ithalatın gerçek olmayan fiyatlarıyla yapılmasını önlemek
için, ülkemize ithalatı yapılan hiçbir ürünün emsal pazar fiyatlarının altında
olmaması sağlanmalıdır.
Görüldüğü üzere, Türk deri sanayii sektörünün sorunları diğer
sektörlerden pek farklılık arz etmiyor.
Sayın Bakanımızın ve hükümetimizin, özellikle Çin'den ve Uzakdoğu'dan
dampingli olarak gelen ve haksız rekabete yol açan mamul ve yarı mamul
ithalatında yerli sanayi lehine yapmış oldukları çalışmaları takdire şayandır.
Ayrıca, Laleli ve bavul ticaretine yönelik düzenlemeler de ilgiyle
izlenmektedir.
Özellikle sanayicimizin, yukarıda, bu kısıtlı zaman zarfında çok
yüzeysel olarak belirttiğim sorunlarına, gerek 22 nci Dönem Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri ve gerekse 59 uncu hükümetimizin çözüm arayışlarında
daha hassas davranacağından, sanayiin içinden gelmiş birisi olarak, haddinden
fazla iyimser olduğumuzu belirtir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Hükümet adına cevap talebi var.
Buyurun Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Mahmut Uğur Çetin'in, Türk deri
sanayii ve sorunları hakkında gündemdışı konuşması nedeniyle söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Bakanlığım adına, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk deri ve deri ürünleri sektörü, toplam imalat sanayii içinde
ortalama yüzde 2,3'lük payı ve toplam ülke istihdamı içinde yüzde 1,5'lik
payıyla ülke ekonomisine katkısı açısından 10 uncu büyük sanayi sektörü
konumundadır. Yaşanan ekonomik krizler dolayısıyla kayıtdışı ekonomiye kayan
sektörlerimizden biri olduğu için, ayrıca, organize sanayi bölgeleri dışında
çalışan küçük atölyeler dolayısıyla ekonomiye çok daha büyük ölçüde katkıda
bulunmakta ve istihdam sağlamaktadır.
Deri ve konfeksiyon sektöründe yaklaşık 1 000 firma, 9 840 000 adet ürün
üretmektedir. Türk deri sektörü ihracat büyüklüğü açısından
değerlendirildiğinde ise, toplam ihracat içindeki yüzde 2'lik payıyla önemli
ihracat sektörlerimiz arasında yer almaktadır. Yurtdışı satış ve teslimler de
dikkate alındığında bu oran, yüzde 5 seviyesine ulaşmaktadır.
Diğer taraftan, Türk deri sektörünün ihracat performansı resmî ihracat
rakamının 4 katı düzeyinde bavul ticaretine dayanmaktadır. Bavul ticareti ya da
ihracatı kapsamında yapılan deri ürünleri dışsatımı da gözönüne alındığında,
deri ürünleri ihracatının genel ihracat içindeki payını yüzde 10 civarında
kabul edebiliriz.
Deri konfeksiyon sektörü, üretiminin yaklaşık yüzde 95'ini ihraç
etmektedir. Deri işleme kapasitesi bakımından dünyada İtalya'dan sonra 2 nci
sırada olup, küçük baş hayvan derisinin yüzde 75'ini işleme kapasitesine
sahiptir.
Deri, deri mamulleri ve ayakkabı ihracatı 2001 yılında 622 000 000 dolar
iken, ithalat 660 000 000 dolara yükselmiştir. İhracatımız, 2002 yılı
ocak-haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre küçük bir azalışla 264
000 000 dolardan, 261 000 000 dolara düşmüştür. Ayakkabı ihracatımız, 2001
yılında 126 000 000 dolara yükselirken, ithalatımız 84 000 000 dolar seviyesine
gerilemiştir. Deri ve deri mamulleri ihracatımızın 2001 yılı verileri
çerçevesinde ürünler itibariyle dağılımı incelendiğinde, deri giyiminin yüzde
45 gibi önemli bir paya sahip olduğu, bunu yüzde 20'lik payla ayakkabının,
yüzde 16'lık payla post ve kürklerin izlediği görülmektedir; hamderiler yüzde
11 ve saraciye ürünleri ise yüzde 7,5'lik paya sahip olan diğer önemli ihraç
ürünlerimizdendir.
Türk deri sanayii, dünya deri işleme kapasitesindeki yüzde 22'lik
payıyla, bu alanda dünyanın ikinci ülkesi konumundadır. Deri ve deri mamulleri
sektörünün imalat sanayiindeki payı yüzde 3,3'tür. Türk deri sektörünün
üretimde kullandığı büyükbaş hayvan derilerinin -maalesef, üzülerek
belirtiyorum- yüzde 75'i, küçükbaş hayvan derilerinin ise yüzde 46'sı ithalatla
karşılanmaktadır; çünkü, son yıllarda uygulanan politikalar dolayısıyla
hayvancılık ölme noktasına gerilemiştir. Bir başka ifadeyle, Türk deri sektörü,
hammaddesini ithal eden ve işledikten sonra katmadeğeri yüksek nihaî ürün
halinde ihracat gerçekleştiren bir yapıya sahiptir.
Sayın milletvekilleri, Türk deri ürünleri ihracatı, Almanya ve Rusya
olmak üzere iki pazarda yoğunlaşmış bulunmaktadır. Bu ülkelerden Rusya'da 1998
yılında meydana gelen ekonomik kriz sonrasında ihracatımızda önemli oranda bir
düşüş görülmüştür. Aynı dönemde fiyat rekabetinde sektörün zorlanmasından
dolayı, başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği pazarında pazar kayıpları
meydana gelmiştir. Rusya krizi, sektöre, yalnızca, pazarın kaybedilmesi olarak
yansımamıştır. Krizin finans sektörünü de etkilemesi, krediler konusunda iki
sektör arasında problemlere yol açmıştır. Bununla beraber, sektör, alternatif
pazarlara yönelmeye başlamıştır. Bu pazarlara girerken, dünyadaki son
gelişmeler ve globalleşme sürecinde ortaya çıkan rekabet yarışması dikkate
alınarak, artık, deri ürünlerimiz de moda, kalite ve marka ürün ihracatına önem
vermeye başlamıştır.
Bunun yanı sıra, iç piyasada, sektörün son dönemde karşı karşıya
bulunduğu en önemli sorunlardan birisi de Çevre Kanununa uyum konusudur.
Bilindiği üzere, Tuzla, Menemen ve Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgelerinde
faaliyet gösteren firmalar, atıksu arıtma tesisleriyle çevre koşullarına uygun
ve ekolojik dengeye zarar vermeyen üretim yapmaktadırlar. Bu da, organize
sanayi bölgeleri dışında üretim yapan firmalarla haksız rekabet ortamı
doğurmaktadır. Bakanlığımız, bu sorunun çözümü için, yoğun çalışmalar
sürdürmektedir. 2003 yılı yatırım programında yer alan ve devam etmekte olan
Balıkesir, Gönen, Bolu, Gerede, Bursa, Isparta, Niğde, Bor ve Uşak Organize
Sanayi Bölgeleri ile Isparta Yalvaç ve Manisa Küçük Sanayi Sitelerinin
önümüzdeki yıllarda devreye girmesiyle, söz konusu problemler büyük ölçüde
giderilmiş olacaktır.
Sonuç olarak, son yıllarda, globalleşme sürecinin başlamış olması
nedeniyle, deri sektörü yeni gelişmelere ayak uydurmak zorunluluğundadır.
Sadece yakın çevre pazarlarıyla ilgilenen işletmelerin aksine, tüm yeniliklere
açık, büyümeye hazır, kalitelerini ispatlamış, dünya piyasalarında marka olmayı
hedefleyen firmalar ayakta kalabilecektir.
Bakanlık olarak, gerek deri organize sanayi bölgeleri ve deri ihtisas
küçük sanayi siteleri gerekse Bakanlığımıza bağlı kuruluş olan Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, kısa ismiyle
KOSGEB kanalıyla, bu sektör fevkalade yüksek düzeyde desteklenmektedir. Bu
kapsamda, eğitim hizmetleri verilmekte, ihracata yönlenmeleriyle, ihracat
konusunda hem eğitim hem fuar destekleri verilmektedir. Ayrıca, ayakkabı
sektöründe, üç bölgede, İtalya'daki teknolojiye paralel olarak, bilgisayar
ortamında ayakkabı tasarım laboratuvarları kurulmuştur ve başarıyla
çalışmalarını sürdürmektedir. Son dört ay içerisinde açılan ayakkabı
fuarlarında, bu tasarım laboratuvarlarının geliştirdiği ayakkabılarla, büyük
bir pazar şansımız doğduğu ortaya çıkmıştır. Kaldı ki, yine, ayakkabı
sektöründeki değerli sanayicilerimizin işbirliğiyle kurdukları vakıf
aracılığıyla, Millî Eğitim Bakanlığımızın ve KOSGEB'in destekleriyle,
İstanbul'da bir meslek okulu yapımına başlanmıştır. Böylece, bu sektörün büyük
ölçüde ihtiyaç duyduğu -eskiden, usta yanında çırak olarak yetiştiği için fazla
bir ihtiyaç yoktu; fakat, gelişen günümüz şartlarında, maalesef teknik eleman
eksikliği vardır- ara elemanları, kalfa ve usta yetiştirmek bakımından,
inşallah, önümüzdeki aylarda, bu okul eğitmeye başlayacak; bu sektörde duyulan,
eğitim ve öğretimden kaynaklanan eleman açığını da gidermiş olacaktır. Böylece,
Bakanlığımız, deri sektörünün gelişmesi için her türlü desteği vermektedir.
Arkadaşımıza, böyle bir konuyu açtığı için teşekkür ederken, beni
sabırla dinlediğiniz için hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Gerekli açıklama, hükümet adına, Sanayi Bakanımız Sayın Coşkun
tarafından yapılmıştır; kendilerine teşekkür ediyoruz.
Üçüncü gündemdışı konuşma sıramız, Polis Teşkilâtının kuruluşunun 158
inci yıldönümü nedeniyle, Bayburt Milletvekilimiz Sayın Ülkü Güney'e aittir.
Buyurun Sayın Güney. (Alkışlar)
3.-
Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney'in, polis teşkilâtının kuruluşunun 158
inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu'nun cevabı
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, polis teşkilâtımızın kuruluşunun 158 inci yıldönümünü kutluyoruz.
Vatandaşın canını, malını, ırzını, hak ve hürriyetlerini koruyan, aynı zamanda
ülkenin rejimi, düzeni ve bölünmez bütünlüğü konusunda görevler yapan Türk
Polis Teşkilâtını, buradan, saygıyla, şükranla selamlıyorum. Bu ulvî görevde
hayatını kaybetmiş şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum.
Ayrıca, bu anlamlı ve önemli günde, bu vesileyle bana gündemdışı söz veren
Değerli Başkanımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk Polis Teşkilâtı, 1845 yılında askerî
teşkilâttan ayrılarak kurulmuş, esas gelişmesini ise cumhuriyet döneminde
tamamlamıştır; halen, 1937 yılında çıkarılan 3201 sayılı Yasayla çalışmalarını
sürdürmektedir. Bugün gelinen noktada mevcut teşkilât yasasının çağın koşullarına
uymadığı ve gerisinde kaldığı görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, toplumun en önemli ihtiyaçlarının başında
güvenlik gelmektedir. Güvenlik olmadan diğer sorunların çözülmesi mümkün
değildir. Ülkemiz nüfusunun yüzde 65'ini kapsayan şehir yerleşim yerlerinin
güvenliği emniyet teşkilâtımız tarafından karşılanmaktadır. Bu hizmetin daha
etkin, daha verimli olarak verilebilmesi ve Avrupa Birliği standartlarına
ulaşabilmemiz için yapmamız gerekenler vardır.
Halen, ülkemizde, 1 polis akademisi, 20 polis meslek yüksekokulu
mevcuttur. Bu okullara, ÖSYM sınavıyla öğrenci alınmaktadır.
Polis Akademisi, kendisine bağlı Güvenlik Birim Fakültesi ve yüksek
lisans, doktora bölümüyle hizmet vermektedir. Yine, bu akademiye öğrenci
yetiştirmek için, 1 polis kolejimiz mevcuttur.
Son yıllarda, gerek polis meslek yüksekokullarının gerekse Polis
Akademisinin standart ve eğitim düzeyi yükseltilmiştir, yükseltilmeye de devam
edilmelidir. Bu bağlamda, yabancı dil meslek eğitimini geliştirmek üzere,
periyodik olarak, yurtdışına sınavla personel gönderilmesini memnuniyetle
karşılıyoruz; geçtiğimiz yıl gönderilen personel sayısı 105'tir. Ayrıca, her
yıl, yabancı dil kurslarına ve okullarına, azımsanmayacak sayıda emniyet
mensubunun gönderilmesinden kıvanç duyuyoruz.
Yine, önümüzdeki yıldan itibaren, lise mezunu polislerimize, fark
derslerini vererek yüksekokul mezunu olma imkânı sağlanacak ve bütün
polislerimizin yüksekokul mezunu olmalarının yolu açılacaktır. Bunlar,
memnuniyet verici, olumlu gelişmelerdir.
Bu bilgileri vermemdeki amaç, Avrupa Birliğine üye olmak için müracaat
ettiğimiz bu aşamada, emniyet mensuplarının eğitim seviyesinin daha da
yükseltilmesi gerektiğine olan inancımdır.
Ayrıca, polisimizin günlük çalışma saatleri, yine, Batılı ülkelerde
olduğu seviyeye, yani, haftada 40 saate indirilerek, teşkilât mensuplarının
sosyal yaşama katılımına imkân sağlanmalıdır; halen, ülkemizde, bu süre 72
saattir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) - Polisin daha etkin, daha sağlıklı ve daha
verimli çalışabilmesi için, bu mesai saatlerinin, Batı ülkelerinde olduğu gibi,
Avrupa Birliği standartlarına uyumlu hale getirilmesi zorunludur.
1937 yılında çıkarılan Polis Teşkilât Yasasının yeniden ele alınarak,
günümüz koşullarına uygun bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir; özellikle
özlük haklarında olumlu gelişmeler sağlanmalıdır. Örneğin, emekli olan emniyet
mensuplarının, diğer memurlara kıyasla, emekli olduklarında, aldıkları ücretin
çok altında bir ücret aldıkları biliniyor; bu, yüzde 50'nin de altındadır.
Bunun için, gerekli kanunî düzenlemeler yapılmalıdır. Atama, terfi ve şark
hizmetinde kalıcı ve hakkaniyete dayanan standartlar mutlaka getirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, diğer bir sorun da, hepinizin bildiği gibi,
ülkemiz, son onbeş yılda teröre karşı büyük bir mücadele verdi. Emniyet
güçlerimiz, bu mücadelede büyük başarılar kazanmışlardır. Tabiî, o günün
şartlarında, ihtiyaç nedeniyle, polis okullarına askerliğini yapmamış lise
mezunları alınarak, dokuz aylık bir eğitimi müteakip mesleğe atanmışlardır. Bu
personelin, günün şartlarına göre, ihtiyaç nedeniyle askerlikleri devamlı
ertelenmiş ve halen 1 124 amir, 3 030 polisimiz, askerlik yaşını geçmiş
olmalarına rağmen, askere gidememişlerdir. Bu sorunun, kalıcı olarak mutlaka
çözülmesi gerekmektedir. Çare, bir defaya mahsus, bu polislerimizin, temel
eğitim yapmak koşuluyla, kısa dönem askerlik yapmalarının, tıpkı öğretmenlerde
olduğu gibi, askerliklerinin devamını görev yerlerinde tamamlamalarının
sağlanması için, kanunî bir düzenleme mutlaka yapılmalıdır. Ben, Yüce
Meclisimizin bu hassas konuya elinden geldiğince yardımcı olacağı inancını
taşımaktayım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bana verilen bu kısa süre
içerisinde, güzide polis teşkilâtımızın tüm sorunlarını dile getirebilmek
elbette mümkün değildir. Değerli hükümetimizin ve bu konuda deneyimli,
çalışmalarını yakinen bildiğim İçişleri Bakanımızın, mevcut sorunların
üstesinden gelmek için büyük gayret sarf ettiğini memnuniyetle izlemekteyim. Bu
konuda, Meclis olarak, elbette, her türlü desteği vereceğiz.
Bu vesileyle, emniyet teşkilâtımızın kuruluşunun 158 inci yıldönümünü
içtenlikle kutluyor, bu teşkilâtımızın başarılarının daha da artarak devam
edeceği inancıyla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güney.
Sayın milletvekilleri, Sayın İçişleri Bakanımıza söz vermeden önce, bu
önemli günde söz isteğiyle bana müracaatta bulunduğu halde söz verme imkânım
olmayan ve bu güzide teşkilâta uzun yıllarını vermiş olan Eskişehir
Milletvekilimiz Muharrem Tozçöken'e, bu, teamül olmamak şartıyla ve işin
ehemmiyetine binaen, yerinden, kısa bir temenni sözü vereceğim.
Buyurun Sayın Tozçöken.
MUHARREM TOZÇÖKEN (Eskişehir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, ben de, tekrardan kaçınmaya çalışarak, emniyet
teşkilâtının iki önemli sorununu sizlerin, kısaca, dikkatlerinize arz etmek
istiyorum. Bunlardan birincisi, polisin olağanüstü çalışma şartlarında
aldıkları fazla mesai ücreti ve çözümüyle ilgilidir.
Sayın milletvekilleri, bir memur günde 8 saat çalışırken, polis 12 saat
çalışmaktadır; diğer memurlar 2 gün hafta tatili yaparken, polis 2 gün değil, 1
gün hafta tatili yapmaktadır; bir memur haftada 40 saat çalışırken, bir polis
genelde 72 saat çalışmaktadır; bayramlarda diğer tüm memurlar tatil yaparken,
emniyet teşkilâtı normal günlerden daha fazla çalışmaktadır. 2002 yılında her
polis, inanın, tam 3 756 saat çalışmıştır, diğer memurların çalışma süresi 1
804 saattir; yani, diğer memurun 2 misli. Buna değil insan, makine dayanmaz.
Tabiî ki, gelsin arkasından poliste psikolojik sorunlar ve intihar olayları.
Nitekim, son 10 yılda 315 emniyet teşkilâtı mensubu intihar etmiş, 1 534 polis
de meslek hastalıkları neticesinde vefat etmiştir.
İçişleri eski Bakanımız Sayın Ülkü Güney, bir polisin 1 saat fazla mesai
ücretinin 175 000 Türk Lirasına geldiğini ifade ettiler; doğrudur. Halbuki,
diğer memurun 1 saatlik fazla çalışma ücreti 2 900 000 Türk Lirasıdır; yani,
bir polisin 1 saatlik fazla mesai ücreti diğer memurun onbeşte 1'i. Çözüm mü;
çözüm, tabiî ki, polisin fazla mesai ücretinin saat başı verilmesinden
geçmektedir. Çalışana vereceksiniz, çalışmayana vermeyeceksiniz ve böylece,
polisin, gerçek çalışma yeri olan sahada çalışmasını sağlayacaksınız, büro
hizmetlerinden polisi çekeceksiniz.
Yeri gelmişken, emniyet teşkilâtının fedakâr bir parçası olan
bekçilerimizin de, yardımcı hizmetler sınıfından çıkarılıp, emniyet hizmetleri
sınıfına alınması sağlanmalıdır.
Müsaade ederseniz, ikinci önemli konu da...
BAŞKAN- Efendim, onu da kısa rica edeyim Sayın Tozçöken.
MUHARREM TOZÇÖKEN (Eskişehir)- Toparlıyorum efendim.
... polisin diğer mesleklerle kıyaslaması yapılırken "eşit işe eşit
ücret denilirken" polis gibi İçişleri Bakanlığına bağlı jandarma
teşkilâtıyla mukayese etmek daha doğru olacaktır.
Bakınız kıymetli milletvekilleri, eşdeğer görev yapan jandarma ve polis
teşkilâtı personeli arasında, polisin aleyhine yüzde 100'e varan bir uçurum
vardır. Örneğin, en az 25 hizmet yılını mesleğinde tamamlamış, rütbenin sonuna
gelmiş ikinci sınıf emniyet müdürü, ancak, 6 yıllık hizmeti bulunan bir
üsteğmen kadar maaş alabilmektedir. Bu fark emeklilikte daha da artmakta hem
emekli aylıklarında hem de emekli ikramiyelerinde farklar ortaya çıkmaktadır.
Müsaade ederseniz, son bir sözüm olarak...
BAŞKAN- Efendim, son sözünüzü alacağım.
MUHARREM TOZÇÖKEN (Eskişehir)- Tamam efendim.
25 yıl hizmet etmiş bir assubay çavuş 23 milyar lira ikramiye, 530 000
000 lira da maaş alırken, aynı hizmet süresine sahip bir polis memuru, 12
milyar lira ikramiye, 400 000 000 lira emekli aylığı almaktadır.
Tabiî, bu kadar kısa zaman içerisinde polisin sorunlarına değinebilmek
oldukça zor; ancak, müsaade ederseniz, sözlerimi tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
MUHARREM TOZÇÖKEN (Eskişehir)- Burada, polis teşkilâtının kuruluşunun
158 inci yıldönümünü kutluyorum ve 22 nci Dönemde, inşallah, polisin
sorunlarının çözüleceğine inancımı bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Tozçöken.
Sayın İçişleri Bakanımız Abdülkadir Aksu Bey söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bayburt Milletvekili Sayın Ülkü Güney'in, Türk Polis
Teşkilâtının Kuruluşunun 158 inci yıldönümü konulu gündemdışı konuşması üzerine
söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ayrıca, bugün sabaha karşı Urla merkez olmak üzere, İzmir ve Aydın
İllerinde hissedilen depremden dolayı da, orada yaşayan vatandaşlarımıza geçmiş
olsun diyorum.
Bu gün münasebetiyle burada görüşlerini, dilek ve temennilerini,
uyarılarını belirten hem Sayın Ülkü Güney hem Sayın Muharrem Tozçöken
kardeşlerime de huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Öyle inanıyorum ki, şu anda
bu Yüce Mecliste bulunan bulunmayan her arkadaşım, bu konuşmalara bütün
yürekleriyle katılmaktadır; onun için, ben, bu gün dolayısıyla, hepinize
teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, 10 Nisan 1845 tarihinde İstanbul'da
"polis" unvanıyla faaliyete başlayan emniyet teşkilâtımız, bugün,
eğitilmiş insan gücü, modern araç ve gereçleriyle ülkemizin yüzakı bir kuruluş
haline gelmiştir. Anagayesi, ülkemizin huzur ve güvenliğini sağlamak olan
emniyet teşkilâtı, kesintisiz 24 saat hizmet üreten birkaç kamu kurumundan
biridir. Bu ayırıcı vasfıyla, polisimiz, Atatürk ilke ve inkılaplarına
bağlılığı, insan haklarına saygıyı, demokratik parlamenter nizamı korumayı
kendisine şiar edinmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayısı 200 000'i bulan emniyet
teşkilâtı, çağın gereklerine uyum ve kendini yenileme konusunda arayışlar
içerisindedir. Teşkilât, gelecek on yılını planlayan projelerle vatandaşımızın
hizmetindedir. Bu vesileyle, pek çok çalışma içinde daha fazla önem atfettiğim
birkaç projeyi dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Gelişmiş Batı ülkelerinde güvenlik birimleri 250 kişiye 1 polis düşecek
biçimde istihdam politikalarını ayarlamaktadırlar; ülkemizde de bu oranı
yakalamak için gayret sarf ediyoruz. Bu amaçla, hazırladığımız proje
gerçekleştiğinde, dünya kenti İstanbulumuzda 44 000 ve ülke genelinde 207 500
polisimiz halkımızın hizmetinde olacaktır; çünkü, sayıca yeterli bir teşkilât,
asayişin daha iyi sağlandığı bir toplum anlamına gelmektedir. Bu hedefe
varıldığı takdirde, uzun zamandır yaşadığımız, polisimizin fazla çalışması
konusuna da bir anlamda çözüm bulunmuş olacaktır. Nitekim, değerli arkadaşlarım
da belirttiler, ben, valiliklerimize göndermiş olduğum bir genelgeyle de haftalık
çalışmanın 40 saati aşmaması konusuna idarecilerimizin dikkatini çekmiştim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; polislik, disiplin ve feragat
mesleğidir. Disiplin ise, sürekli eğitimle sağlanabilecek bir olgudur. Bunun
yanında, 21 inci Yüzyılın toplumu ve insanına hizmet vereceğimizi düşünerek,
yeni bir polis portresi çizmeye kararlıyız. Yeni polis, disiplinli, çalışkan,
halkla ilişkilere önem veren, sorun çözücü, çağın gelişmelerini takip eden ve
uyum gösteren, insan haklarına saygılı ve yardımperver kişilik yapısına sahip
bireylerden oluşacak şekilde yetiştirilmektedir.
Bu çerçevede, Polis Akademisinde eğitim alan yüksek nitelikli personelin
yanı sıra, polis okullarını iki yıllık polis meslek yüksekokullarına
dönüştürmek suretiyle, kaynak, tamamen yüksekokul mezunlarından oluşacak hale
getirilmiştir.
20 polis meslek yüksekokulunda şu anda toplam 10 142 öğrenci eğitim
görmektedir ve ilk mezunlarını da Haziran 2003'te verecektir. Öte yandan, halen
görevde bulunan lise mezunu 130 000 polisimiz için de, Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim Fakültesiyle bir protokol imzalandı; böylece, polis memurlarımızın
tamamının yüksekokul mezunu olma imkânı sağlanmış oldu.
Bir yandan genel eğitim seviyesini yükseltirken, öbür yandan da
meslekiçi eğitim metotlarıyla ve özellikle de, polislerimizin, insan hakları
bağlamında sürekli eğitimden geçirilmesi temin edilmektedir; böylece, personel
kalitesinin hep üst noktada kalması sağlanmaya çalışılmaktadır.
İyi yetiştirilmiş personelin amaca uygun sevk ve idaresi için de tedbirler
geliştirilmektedir. Vatandaş odaklı kamu hizmeti anlayışıyla hazırladığımız
Toplum Destekli Polislik Projesi, bu tedbirler paketinin ilk aşamasıdır.
Projeyle, halkla işbirliğini daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu bakımdan,
polis-halk ilişkilerini karşılıklı olarak geliştirmek amacıyla, vatandaş
taleplerini öne çıkaran bir yaklaşımla hareket ediyoruz. Suç ve suçlularla
mücadelede vatandaşın desteğini alan, halkın polise karşı güven duygusunu
geliştiren hizmet politikaları üretiyoruz; bu şekilde, suçlulukla daha iyi
mücadele edileceğine inanıyoruz. Halkı yanına alan hizmet anlayışında
"bugün git yarın gel" sözlerine ve halkı yok sayan ve ona hep
suçluymuş gibi davranan tavra hiçbir zaman yer olmayacaktır.
Bu temel yaklaşımı, ancak, çağdaş, teknolojik imkânları en kısa sürede
polisin hizmetine sunmakla devam ettirebileceğimizi biliyoruz. Bu bakımdan da,
polisin teknik donanım açısından her zaman yeterli seviyede olması için gerekli
malî imkânları tahsis etmekten de kaçınmıyoruz. Biliyoruz ki, suç işlenmesi ile
trafik kazalarının asgarîye indirilmesi, suç işleyenlerin en hızlı biçimde
adalete teslim edilmesi ve insan haklarının korunması, yüksek teknolojinin
kullanılmasıyla yakından ilgilidir. Bu bakımdan, teknolojiden azamî istifadenin
yollarını arıyoruz. Yüksek teknoloji kullanılan pek çok projemiz bulunmaktadır.
Bunların başında, otomatik parmak izi teşhis sistemi gelmektedir. Bu proje,
parmak izi tespit ve teşhis işlemlerine büyük bir doğruluk ve hız
kazandırmaktadır. Modern teknolojinin uygulandığı bir başka projemiz de, trafik
bilgi sistemi diye adlandırdığımız ve Dünya Bankasından sağlanan 13 000 000
dolarlık krediyle sürdürülen projedir. Bu sistemle, kazaların yoğun olarak
yaşandığı kara noktaların, bilgisayar teknolojisiyle, tespiti sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hizmeti daha kaliteli sunmak
adına verilen bu mücadelenin tamamlanması için bir aya daha ihtiyaç
duyulmaktadır. Yukarıda izah ettiğim gibi, hem personel kadrosunun
yetiştirilmesine ve hem de teknik donanımına, bütçe imkânlarını da zorlayarak
ciddî masraflar yaptığımız polislerimize ücret konusunda da yardımcı olmamız
gerektiğini düşünüyorum; çünkü, ücret, verimli çalışmanın araçlarından biridir.
Parlamentomuzun, emniyet teşkilâtı çalışanlarını kapsayan ücretlerin
iyileştirilmesi ve yukarıda saydığım projelerin artarak kamunun hizmetine
sunulması konusundaki tekliflerimize destek vereceğini umuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emniyet teşkilâtımız, ülkemizin
güzide bir kurumudur, Batı'ya açılan penceresidir, sahip olduğu donanımlarla
pek çok ülkeden meslektaşlarına eğitim verecek bir seviyeye gelmiş, kendisine
gıptayla bakılan güzel bir yuvadır.
Teşkilatın bugünkü başarısını yakalaması için emeğini esirgemeyen
herkese ve bütün mensuplarımıza huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum. Bu
vesileyle, özellikle temel amacımız olan vatanımızın bölünmez bütünlüğünün
korunması ve yurtta emniyet ve asayişin sağlanması uğrunda canlarını feda eden
aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet ve gazilerimize acil şifalar, sağlıklı
ömürler diliyorum.
Emniyet teşkilâtımızın Polis Gününü tebrik ediyor, başarılı
çalışmalarının devamını temenni ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın İçişleri Bakanımıza teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
C) Çeşİtlİ
İşler
2.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan hakkında
tanzim edilen ve Anayasa ve Adalet Komisyonunda bulunan soruşturma dosyasının
hükümete iade edilmesine dair Başbakanlık tezkeresi konusunda, Ağrı
Milletvekili Naci Aslan'ın Başkanlığa müracaatına ilişkin Başkanlık açıklaması
BAŞKAN - Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşlarını arz etmeden önce bir
hususu açıklamak istiyorum: 63 üncü Birleşimde; yani, 8.4.2003 tarihli
Birleşimde, Adalet Bakanlığının Başbakanlığa gönderdiği, Başbakanlığın da
Meclisimizden geri istediği bir dosya vesilesiyle "3167 sayılı Çek
Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Ağrı Milletvekili Naci Aslan
hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının iadesi" diye, biliyorsunuz,
böyle bir talep geldi ve dosya, iade edildi.
Bu oturumda bulunamayan Cumhuriyet Halk Partisi Ağrı Milletvekili Sayın
Naci Aslan, Başkanlığımıza bir müracaatta bulunarak, bu konuda bir yanlış
anlaşılma olduğunu, kendisinin mağduriyetine neden olacağını ifade ederek söz
istemiştir. Ancak, İçtüzüğümüz gereğince, kendisine söz veremedim.
Başkanlığımıza sunduğu dilekçe ve eklerinden -zabıtları da getirterek, evrakı
da inceleyerek- hakikaten, burada, yazı muhtevasından, çekin, Sayın Naci Aslan
tarafından karşılıksız verildiği şeklinde anlaşıldığından, aslında, burada,
Sayın Naci Aslan'ın, Ağrı Spor Kulübü Başkanı sıfatıyla bu çeki imzalayarak
verdiğini ve çekin de, aslında, ödendiğini; fakat, güvene binaen geri
alınmaması ve Sayın Naci Aslan'ın da 2000 yılında Kulüp Başkanlığından
ayrılması sebebiyle, bu gelişmelerin takip edilememesi sebebiyle, arzu
edilmeyen böyle bir sonucun ortaya çıktığını ifade eden dilekçesi ve ekleri
Başkanlığımızdadır. Bu talebini gerçekten haklı buluyorum.
Zabıtlara geçmesi bakımından, bu dosyadaki çekin, Ağrı Spor Kulübü hükmî
şahsiyeti adına başkan sıfatıyla imzalanmış olduğunu ve Sayın Naci Aslan'ın
şahsî bir borcu olmayıp, şahsıyla da ilgisi olmadığını, kendi dilekçelerine
binaen, Yüksek Heyetinize arz etmiş oluyorum. Zabıtlara da böylece geçmiş
oluyor efendim.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; bunları ayrı ayrı okutuyorum:
D) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve
65 milletvekilinin, kamyoncuların ve diğer nakliyeci esnafın sorunlarının
araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/61)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde 2000 Kasım ve 2001 yılı Şubat krizlerinden sonra ekonomik
alanda büyük daralmalar yaşanmış, işletmeler kapanmış ve üretim azalmıştır.
Hemen her sektörde yaşanan ekonomik çöküntü sosyal sorunlara da yol açmış,
yoksulluk ve işsizlik en üst boyutlara ulaşmıştır.
Yaşanan bu olumsuz gelişmelerden en fazla etkilenen kesimlerden birisi
de kamyoncu nakliyeci esnafı olmuştur.
1970'li yıllardan itibaren büyümeye başlayan karayolu taşımacılık
sektörümüz, bugün, Türkiye'yi, Avrupa'nın en fazla kamyon-TIR sayısına sahip
olan ülkesi haline getirmiştir. Türkiye'nin Avrupa ve Asya arasında bir geçiş
bölgesi olması da, uluslararası taşımacılığı etkileyen diğer bir faktör
olmuştur. Bunların doğal sonucu olarak da, kamyon sayısı giderek atmış ve 500
000'in üzerine çıkmıştır.
Ülkemizdeki yurtiçi eşya taşımacılığının yüzde 92'si karayoluyla
yapılmaktadır. İhracatımızın ton bazında yüzde 26'sı (ABD Doları bazında yüzde
53'ü), ithalatımızın ise ton bazında yüzde 7'si (ABD Doları bazında yüzde 35'i)
karayoluyla gerçekleştirilmektedir.
Yurtiçi karayolu taşımacılığının oransal yüksekliği ve kamyon sayısının
büyüklüğü çeşitli sorunların da doğmasına yol açmış, sektör, kırılgan, zayıf ve
risklere açık bir hale gelmiştir.
Kamyoncu-nakliyeci esnafı, yıkıcı bir rekabet altında ve çoğu kez düşük
ücretle taşıma yapmak zorunda kalmaktadır. Mazot fiyatlarındaki olağanüstü
artışlar nakliye fiyatına tam olarak yansıtılmamaktadır.
Toplumumuzun bu kesimi yeterli sosyal güvenceye de sahip değildir.
Yapılan bir araştırma, kamyoncu-nakliyeci esnafının yüzde 23'ünün herhangi bir
sosyal güvencesinin bulunmadığını göstermiştir. Bağ-Kur'a üye olanlar ise yüzde
38 civarındadır. Pek çoğu, aldığı aracın taksitini ödeyemez durumdadır ve
Bağ-Kur primlerini yatıramamaktadır.
Bu olumsuz koşullar altında kamu görevi yapan kamyoncu-nakliyeci esnafı,
çoğu ekonomik ömrünü tamamlamış araçlarıyla aşırı yük almak zorunda kalmakta,
hızlı ve uykusuz olarak sefer yapmaktadır.
Hükümetin, son olarak, 2003 yılı için koyduğu ekvergiler, pek çok esnafımızca
ödenemeyecek durumdadır ve esnaftan büyük tepki almıştır.
Son olarak Irak savaşıyla kamyoncu esnafımız tam bir çıkmaza girmiş,
artık evine ekmek götüremez hale gelmiştir.
Aileleriyle birlikte sayısı milyonları bulan kamyoncu-nakliyeci esnafının
sorunları birikmiş; bugüne kadar sorunlarına sahip çıkan olmamıştır.
Tüm bu sebeplerden ötürü Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddelerine göre, kamyoncu-nakliyeci
esnafının sorunları ve çözüm yollarının belirlenebilmesi için Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1.- Orhan Eraslan (Niğde)
2.- Atilla Kart (Konya)
3.- Uğur Aksöz (Adana)
4.- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
5 - Nevin Gaye Erbatur (Adana)
6.- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
7.- Osman Kaptan (Antalya)
8.- Güldal Okuducu (İstanbul)
9.- İzzet Çetin (Kocaeli)
10.- Nurettin Sözen (Sıvas)
11.- Mehmet Işık (Giresun)
12.- Hüseyin Ekmekçioğlu (Antalya)
13.- Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
14.- Sedat Pekel (Balıkesir)
15.- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
16.- Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
17.- Hüseyin Özcan (Mersin)
18.- Vahit Çekmez (Mersin)
19.- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
20.- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21.- Osman Özcan (Antalya)
22.- Osman Coşkunoğlu (Uşak)
23.- Muharrem Doğan (Mardin)
24.- Züheyir Amber (Hatay)
25.- Abdulaziz Yazar (Hatay)
26.- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
27.- Engin Altay (Sinop)
28.- Hüseyin Güler (Mersin)
29.- Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
30.- İsmail Özay (Çanakkale)
31.- K. Kemal Anadol (İzmir)
32.- Nejat Gencan (Edirne)
33.- Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
34.- Nezir Büyükcengiz (Konya)
35.- Feramus Şahin (Tokat)
36.- Ali Arslan (Muğla)
37.- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
38.- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
39.- Gürol Ergin (Muğla)
40.- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
41.- Necati Uzdil (Osmaniye)
42.- Şefik Zengin (Mersin)
43.- Selami Yiğit (Kars)
44.- Mehmet Uğur Neşşar (Denizli)
45.- Mustafa Gazalcı (Denizli)
46.- Orhan Ziya Diren (Tokat)
47.- Nuri Çilingir (Manisa)
48.- Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
49.- Gökhan Durgun (Hatay)
50.- Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
51.- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
52.- Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
53.- Mehmet Kartal (Van)
54.- Vezir Akdemir (İzmir)
55.- Zekeriya Akıncı (Ankara)
56.- Fikret Ünlü (Karaman)
57.- Mustafa Sayar (Amasya)
58.- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
59.- Muharrem Eskiyapan (Kayseri)
60.- Ali Topuz (İstanbul)
61.- Birgen Keleş (İstanbul)
62.- Şevket Arz (Trabzon)
63.- İsmail Değerli (Ankara)
64.- Nail Kamacı (Antalya)
65.- Hakkı Akalın (İzmir)
66.- Cevdet Selvi (Eskişehir)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa
Sirmen ve 23 milletvekilinin, İzmit Körfezindeki liman ve iskelelerin mevcut
durumları ile yol açtıkları zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/62)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İzmit Körfezinde faaliyet gösteren liman ve iskelelerin yasal ve
hukuksal durumları ile ülke ekonomisine ve çevreye verdikleri zararların
araştırılması ve buna neden olan kamu görevlilerinin ortaya çıkarılması
amacıyla, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1.- Mehmet Sefa Sirmen (Kocaeli)
2.- Salih Gün (Kocaeli)
3.- İzzet Çetin (Kocaeli)
4.- Muharrem Eskiyapan (Kayseri)
5.- Muharrem Toprak (İzmir)
6.- Osman Kaptan (Antalya)
7.- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
8.- Gökhan Durgun (Hatay)
9.- Birgen Keleş (İstanbul)
10.- Ali Topuz (İstanbul)
11.- Mesut Değer (Diyarbakır)
12.- Ersoy Bulut (Mersin)
13.- Cevdet Selvi (Eskişehir)
14.- Nurettin Sözen (Sıvas)
15.- Güldal Okuducu (İstanbul)
16.- Erol Tınastepe (Erzincan)
17.- Nail Kamacı (Antalya)
18.- Bülent Baratalı (İzmir)
19.- Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
20.- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
21.- Sedat Pekel (Balıkesir)
22.- Mehmet Uğur Neşşar (Denizli)
23.- Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
24.- Mustafa Özyurt (Bursa)
Gerekçe:
Bugün, ülkemizde, hukuk tanımazlığın, devlet gelirlerini yağma etmenin
en somut ve belirgin örneklerinden biri, başta İzmit Körfezi olmak üzere, özel
iskelelerde yaşanmaktadır.
İzmit Körfezinin kıyı kesiminde bulunan özel şirket ve fabrikaların
kendi mallarını yüklemek-boşaltmak amacıyla kurulmuş, bir limanda olması
gereken özellikleri haiz olmayan 40 adet özel iskele ve her türlü imkân ve
özelliklere sahip sanayi bölgesinin merkezinde konumlanmış olup, 17 Ağustos
depremiyle büyük hasar gören ve bugün kelimenin tam anlamıyla kaderine terk
edilmiş bulunan Derince Limanı vardır.
İlk olarak 27 Şubat 1982'de yürürlüğe giren "İzmit Liman
Yönetmeliği" ile kâğıt üzerinde "yasal" değil; ama,
"yönetmeliksel" hale getirilen özel iskeleler, 27 Mart 1987 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle yaygınlaştırılmıştır.
Derince Limanı, 1987 yılında İzmit Körfez Yönetmeliğinde yapılan
bilinçli değişikliklere kaderine terk edilmiş ve özel iskele sahiplerine
dünyanın en kârlı iş kolu olan limancılık sektöründeki, yıllık 250 trilyon
TL'lik rant aktarımı yapılmıştır.
Yılda milyonlarca dolar kâr etmesi gereken Derince Limanı, kurulan bu
bilinçli sistemle zarar ettirilmekte ve fizik konumu itibariyle gelişmeye
müsait olan karayolu ve demiryolu bağlantılı tesis atıl bırakılarak kaderine
terk edilmiştir.
6 Temmuz 1995 tarihinde yürürlüğe giren 22335 sayılı Liman
Yönetmeliğiyle Derince Limanının menfaatleri korunmadığı gibi, özel iskelelere
TDİ'nin vermiş olduğu pilotaj-römorkaj hizmetlerini de ortadan kaldırmış,
devletin yaklaşık 100 trilyon liralık yıllık geliri rant gruplarına
yönlendirilmiştir.
Derince Limanında, devlet otoritesini sağlayan gümrük muhafaza,
giriş-çıkış gümrük müdürleri, deniz polisi ve liman koruma teşekkülleri gibi
üçlü güvenlik sistemi olmasına karşın, özel iskeleler gümrük denetimi
bakımından oldukça geri olup, gümrüklü saha görünümünde değildir. Emniyetsiz ve
denetimsiz özel iskelelerden yurda giriş-çıkış müsaadesi verilmesi kaçakçılığa
sebep olmakta ve teşvik etmektedir. 1995 yılında, özel iskelelerden kaçak yurda
sokulmak istenen 1 milyon ton sahte benzin yapımında kullanılan hekzan, Kocaeli
Emniyet Müdürlüğünce ele geçirilmiştir.
Limanlar, ucuz, çabuk, güvenli ve kaliteli hizmet üretmek zorundadır.
Liman işçiliği de, genellikle, sanılanın aksine, elleşleme, yükleme ve
istifleme konularında belli bir uzmanlık isteyen bir işçiliktir. Tahmil-tahliye
işinde çalışan işçilerin durumu çok sıkıntı verici bir haldedir. Tehlikeli ve
riskli bir iş olan tahmil-tahliye işlerinde pek çok işçi kazalar sonucunda
yaşamını yitirmektedir. Ayrıca, bu işçiler sendikasız olarak çalışmak zorunda
bırakılmakta, sendikal örgütlenme çabaları çeşitli baskılarla pasifize edilip,
özel iskeleler "sendikasızlaştırmada" araç olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca, özel iskelelerdeki rıhtımlar için, deniz doldurularak balıkların
üreme alanları yok edilmektedir. Arıtma tesisleri olmayan bu iskelelerde, her
gün onlarca gemi sintinelerini boşaltarak Körfez ve denizin kirlenmesine yol
açıp çevre kirliliğine neden olmaktadır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, ülkemizin deniz kıyılarında, sayıları
belirsiz, hiçbir yasal temele dayanmamalarına karşın, yalnızca bir yönetmelik
değişikliğiyle kurulmalarına olanak sağlanıp, bu da yetmiyormuş gibi,
Anayasanın 43 üncü maddesine aykırı bir şekilde Denizcilik İşletmelerine bağlı
limanların özelleştirilmesi ihalesiyle özendirilen özel iskelelerin durumunun araştırılması
ve devletin, liman menfaatlarını korumayarak zarar etmesine sebep olan kamu
görevlilerinin ortaya çıkarılması amacıyla bu araştırma önergesi
hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:
3.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve
66 milletvekilinin, kamu yönetimindeki atamalar konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/1)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
AKP İktidarı, yapmakta olduğu görevden alma ve atamalarla, kamu
çalışanları üzerinde yoğun bir baskı uygulamaktadır.
Bu uygulama, toplumu ve devlet faaliyetlerini çok yakından etkilemektedir.
Uygulama, yalnız üst düzey bürokratlarla sınırlı kalmamakta, yönetimin
en alt birimlerine kadar uzanmaktadır.
Görevden alma ve atamalarda, siyasal eğilimlerin etkisinin büyük olduğu,
yerleşik ilke ve kurallara uyulmadığı, eğitim düzeyi, meslekî deneyim ve
başarı, hizmet süresi gibi objektif ölçülerin gözardı edildiği görülmektedir.
Ekonomiyi derinden etkileyecek kimi atamaların esasen çok kırılgan olan
ekonomik güven ortamını olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. Eğitim ve sağlık
alanındaki atamaların da, toplumun geleceği açısından kamuoyunda kuşkular
yarattığı görülmektedir.
Hükümetin yarattığı yıldırma ve korku ortamı, kamu hizmetlerini felç
etmekte, kamu çalışanlarını halka hizmet veremez bir duruma getirmektedir.
Giderek, kamu yönetimi işlemez duruma gelmektedir.
İktidarın bürokrasideki uygulamalarının ayrıntılı olarak ele alınması ve
Meclis Genel Kurulunda görüşülmesi kaçınılmaz bir görev özelliği kazanmıştır.
Bu nedenle ve aşağıdaki gerekçelerle, hükümetin kamu yönetimi
kadrolarına yaptığı atamalar konusunda, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 102 ve
103 üncü maddeleri gereğince genel görüşme açılmasını istiyoruz.
1.- Yakup Kepenek (Ankara)
2.- İsmail Değerli (Ankara)
3.- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu (Ankara)
4.- Abdurrezzak Erten (İzmir)
5.- Atila Emek (Antalya)
6.- Hakkı Ülkü (İzmir)
7.- Sedat Uzunbay (İzmir)
8.- Nuri Çilingir (Manisa)
9.- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
10.- Gökhan Durgun (Hatay)
11.- Ali Rıza Bodur (İzmir)
12.- Orhan Ziya Diren (Tokat)
13.- Turan Tüysüz (Şanlıurfa)
14.- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
15.- Mustafa Gazalcı (Denizli)
16.- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
17.- Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
18.- Mehmet Tomanbay (Ankara)
19.- Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)
20.- Ersin Arıoğlu (İstanbul)
21.- Yılmaz Kaya (İzmir)
22.- Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
23.- Selami Yiğit (Kars)
24.- Yücel Artantaş (Iğdır)
25.- Abdulkadir Ateş (Gaziantep)
26.- Uğur Aksöz (Adana)
27.- Mehmet Kartal (Van)
28.- Canan Arıtman (İzmir)
29.- Vezir Akdemir (İzmir)
30.- Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
31.- Cevdet Selvi (Eskişehir)
32.- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
33.- Ali Topuz (İstanbul)
34.- Birgen Keleş (İstanbul)
35.- Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
36.- İzzet Çetin (Kocaeli)
37.- Güldal Okuducu (İstanbul)
38.- Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
39.- Nurettin Sözen (Sıvas)
40.- Osman Kaptan (Antalya)
41.- Orhan Eraslan (Niğde)
42.- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
43.- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
44.-Nevin Gaye Erbatur (Adana)
45.- Sedat Pekel (Balıkesir)
46.- Muharrem Doğan (Mardin)
47.- Züheyir Amber (Hatay)
48.- Abdulaziz Yazar (Hatay)
49.- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
50.- Muharrem Kılıç (Malatya)
51.- A. İsmet Çanakçı (Ankara)
52.- Yüksel Çorbacıoğlu (artvin)
53.- Hüseyin Ekmekçioğlu (Antalya)
54.- Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
55.- Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
56.- K. Kemal Anadol (İzmir)
57.- Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
58.- İsmail Özay (Çanakkale)
59.- Nejat Gencan (Edirne)
60.- Ali Arslan (Muğla)
61.- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
62.- Gürol Ergin (Muğla)
63.- Feramus Şahin (Tokat)
64.- Fikret Ünlü (Karaman)
65.- Yaşar Nuri Öztürk (İstanbul)
66.- Ufuk Özkan (Manisa)
67.- Nail Kamacı (Antalya)
Gerekçe:
1.- 58 inci ve 59 uncu hükümetlerin uyguladığı görevden alma işlemleri,
çoğu kez, ilgilinin görev süresinin kalan kısmı göz önüne alınmadan ve keyfî
bir tutumla yapılmaktadır.
2.- Görevinden alınanların yerine yapılan atamalarda eğitim düzeyi,
meslekî başarı ve deneyim gibi ölçütlere uyulmamakta, tam anlamıyla keyfî bir
tutum sergilenmektedir.
3.- Pek çok atama kararnamesi Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri
çevrilmiştir.
4.- Adı, geçmişte birçok soruşturma ve kovuşturmaya karışanlar, üst
düzey bürokratik görevlere getirilmektedir.
5.- İstanbul Belediyesi eski çalışanları, deneyim ve birikimlerinin
yeterli olup olmadığına bakılmaksızın üst düzey görevlere atanmaktadır.
6.- Eş, dost ve akrabaların kamu görevine getirilmeleri
görülebilmektedir.
7.- Atamaların daha çok ihale, satın alma ve personel birimlerinin
yönetimlerine yapılması, ayrıca dikkat çekicidir.
8.- Millî Eğitim Bakanlığının "Yönetici Atama... Yönetmeliği"
11 Ocak 2003'te değiştirilmiş ve bu bakanlıkta çok yoğun bir atama süreci
başlatılmıştır.
9.- Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarının yalnız merkezi değil, il ve
ilçe birimleri de büyük bir atama baskısı yaşamaktadır. Aynı durum diğer
bakanlıklar için de geçerlidir.
10.- Bakanlıkların birleştirilmesi sonucu pek çok kamu çalışanı çok
büyük bir tedirginlik yaşamaktadır.
11.- Ekonomi bürokrasisine yapılan atamalar, ayrıca ekonomik güven
ortamını sarsıcı özellikler taşımaktadır.
Genel görüşme açılmasıyla:
Kamu yönetiminde, yapılan görevden alma ve atama işlemleri tüm
ayrıntılarıyla ele alınabilecek, halkın ve milletvekillerinin bilgi edinmeleri
sağlanacak ve kamu yönetiminin sağlıklı bir yapı kazanması ve toplumun bu
nedenle görebileceği zararların önüne geçilmesi sağlanabilecektir.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması
konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır,
okutuyorum:
E) Tezkereler
ve Önergeler
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in
(6/219) ve (6/220) esas numaralı sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/44)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 62 nci ve 63 üncü
sıralarında yer alan (6/219) ve (6/220) esas numaralı sözlü soru önergelerimi
geri alıyorum.
Gereğini saygıyla arz ederim.
Hüseyin Güler
Mersin
BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı: 73)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşmeleri ertelenmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve
32 Milletvekilinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/108) (S. Sayısı: 116) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Hükümet yerine Başkanlık temsil ediyor, biliyorsunuz; Sayın
Meclis Başkanvekilimiz de yerini aldı.
Komisyon raporu 116 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara
Milletvekili Sayın Oya Araslı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Araslı, süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; içtüzükler, yasama organlarının yasama erkini kullanırken
uyacakları çalışma yöntemlerini belirleyerek, yasama işlevini etkin, verimli ve
sağlıklı bir biçimde yerine getirmelerini sağlayan kurallardır. Yasama
organının anayasası olarak nitelendirilebilen içtüzükler, bu nedenle,
parlamento hukukunun en önemli kaynakları ve temsilî demokratik yaşamın önde
gelen hukukî dayanaklarıdır.
Bir yasama organının denetim ve yasama kalitesi, ürettiği hizmetlerin
yanı sıra, bağlı bulunduğu ve uyguladığı içtüzük hükümleriyle de ölçülebilir.
İçtüzükler, bir ülkedeki demokrasinin niteliği bakımından da önemli
göstergelerdir. Demokratik bir rejimde, içtüzük hükümleri, yasama organının
süratli, verimli ve etkin bir biçimde çalışmasını sağlamanın yanı sıra, yasama
organındaki çoğunluğun karşısında, muhalefetin yasama işlemine katkısını güven
altına almak ve iktidar-muhalefet uzlaşmasını sağlamak gibi işlevleri de yerine
getirmek durumundadır.
Demokratik ve hukuk devleti anlayışına bağlı bir rejimin varlığından söz
edebilmek için, içtüzük hükümlerinin yalnız içeriğinin anayasaya, hukukun ve
demokrasinin temel ilkelerine uyması da yetmez, bu hükümlerin vazedilişinde de
demokratik yöntem ve usullere uyulması gerekir. Kuşkusuz, yasama organında,
çoğunluğun oyuyla, muhalefetin katkısına ve uzlaşmaya önem verilmeden,
çoğunluğun uygun gördüğü doğrultuda dayatmacı yöntemlerle içtüzükler
çıkartılabilir. Ancak, böylesi yöntemlerin çağdaş, katılımcı ve çoğulcu
demokrasi anlayışıyla, asla ve kata bağdaşmayacağını bilmeliyiz; çünkü, çağdaş
katılımcı ve çoğulcu demokrasi anlayışı, içtüzüğün, bir başka deyişle, Parlamentonun
çalışma yöntemlerinin, Parlamentodaki çoğunluk ile azınlığın uzlaşmasının bir
ortak ürünü olarak çıkarılmasını uygun görür.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sözcüsü olarak, üzerinde daha fazla
çalışma yapılarak gerçekleştirilmesinde ve olgunlaştırılmasında yarar
gördüğümüz, teklifin 4 üncü maddesiyle ilgili alt komisyon kurulması yolundaki
önerimizin Anayasa Komisyonunda reddedilmesini, biraz önce değindiğimiz bu
hususlar bakımından çağdaş, katılımcı ve aynı zamanda çoğulcu demokrasinin
gereklerine aykırı gördüğümüzü, burada ifade etmek isterim.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de, parlamentolu rejimle birlikte siyasal
yaşantımıza giren içtüzük kavramı doğrultusunda pek çok düzenleme yapıldığını
biliyoruz. Bu düzenlemelerden bir kısmı, yeni bir anayasanın veya anayasa
değişikliğinin ardından yasama çalışmalarının yönteminin anayasaya paralel bir
biçimde belirlenmesi amacıyla, bir kısmı da uygulamada karşılaşılan birtakım
sorunları çözmek için yapılmıştır. Bugün de, değindiğimiz bu iki amacı birlikte
taşıyan yeni bir içtüzük düzenlemesi üzerinde çalışmalara başlamış bulunuyoruz.
Görüşmekte olduğumuz teklif, bir yandan, 2.10.2001 tarihli ve 4700
sayılı Kanunla Anayasamızda yapılan ve doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usul ve esaslarıyla ilgili değişikliklere koşut düzenlemelerin Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne yansıtılmasını amaçlamaktadır, diğer yandan da,
İçtüzüğün 91 inci maddesiyle ilgili daha önce yapılmış bir düzenleme hakkında
Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararının yarattığı boşluğu doldurmak
amacına yönelmiş bulunmaktadır.
Önümüzdeki teklifin getirdiği bu düzenlemede, 1, 2, 3, 5, 6, 7, 8 ve 9
uncu maddelerde getirilmiş olan hükümleri, yerinde, gerekli ve zorunlu
buluyoruz; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bunlar hakkında olumlu görüşler
taşıyoruz; ama, teklifin 4 üncü maddesi için aynı sözleri söylemek, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu için mümkün değil. Bu maddede getirilen düzenleme,
Anayasaya, çağdaş, katılımcı ve çoğulcu demokrasi anlayışına aykırı olduğu
gibi, konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen hususların gereğini
de karşılayamamaktadır.
Kuşkusuz, tüm parlamentolu rejimlerde, kapsamlı yasa tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesinde, bütünlüğü korumak ve sürati sağlamak için
birtakım özel görüşme yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır; ancak, çağdaş bir
demokratik rejimde bütünlüğü korumanın ve sürati sağlamanın yolunun, keyfiliğe
ve belirsizliğe kapıyı açmak, muhalefeti çoğunluğa ezdirmek, yasamayı
etkisizleştirmek ve muhalefetin görüşme imkânlarını kısıtlamaktan geçmediğini
herkes bilmektedir. Önümüzdeki teklifin 4 üncü maddesinde yer alan düzenleme,
üzülerek belirtelim ki, bu, yapılmaması gerekenleri yapmak doğrultusundadır.
Yani, öngörülen özel yasama usulü, sınırsız bir biçimde genişletilmeye imkân
tanınarak düzenlenmiştir, bir keyfilik alanı yaratılmıştır ve inisiyatif,
partilerin uzlaşma erdeminden, iktidar çoğunluğunun oylarına terk edilmiştir;
çünkü, söz konusu 4 üncü maddede, temel kanun kavramının kapsamına hangi
kanunların gireceğine ilişkin bir belirleme yapılmamıştır. Ne bir ölçüt tanımı
getirilmiştir ne de tüketici bir biçimde ad saymak suretiyle, temel kanun
kavramının kapsamında hangi kanunların yer alacağı belirtilmiştir. Bu madde
hükmü yürürlüğe girerse, artık, bundan önce yapıldığı üzere Danışma Kurulunun
oybirliği değil, iktidarın muhalefete kulak tıkayan parmakları, hangi kanunun
temel kanun sayılarak özel yöntemle görüşüleceğini belirleyecektir. Bu durumun,
iktidarın her uygun gördüğü yasayı temel kanun kabul ederek özel görüşme
yöntemine tabi tutmasına yol açacağı ve olağan görüşme esaslarının, giderek,
yerini olağanüstü yöntemlerin kullanılmasına terk etmesine yol açacağı açıktır.
Bugün de, aslında, bu noktaya gelmemiş midir Parlamentomuz?! Yasama döneminin
başladığı günden bu yana yaptığımız uygulamalara bakacak olursak, İçtüzüğümüzde
yer alan olağan görüşme yöntemlerine ne kadar uyduk; bir temel yasa, bir
aciliyet, bir bütünlük koruması amacımız söz konusu olmamasına rağmen,
komisyonlara havale edilen işleri bastırdıktan kırksekiz saat sonra mı
görüştük?! Ben, Anayasa Komisyonu üyesiyim, böyle bir şey olmadı. Kimi
toplantıdan sabahın 9'unda haberdar edildik ve aynı günün saat 10.00'unda
görüşmelere başladık. Bu, olağan görüşme yöntemlerinin, yerini, sürekli bir
biçimde olağanüstü görüşme yöntemlerine bırakması demek değil mi?! Genel
Kurulda, hangi tasarıyı, hangi teklifi komisyondan geldikten ve bastırılıp
üyelere dağıtıldıktan kırksekiz saat sonra görüştük; kaç tane
sayabiliyorsunuz?! O kadar az ki!.. Burada, bir öneri geliyor; Danışma Kurulunda
uyuşma sağlanamıyor, uzlaşma sağlanamıyor, çoğunluk partisi grubunun önerisiyle
ve parmak hesabıyla, bu kırksekiz saat bekleme süresi gözardı ediliyor ve hemen
görüşmelere başlanıyor; milletvekillerinin, teklifler, tasarılar üzerinde,
yeterince bilgilenmesine imkân tanınmıyor. Eğer, önümüzdeki teklifin 4 üncü
maddesi yürürlüğe girecek olursa, aynı durum, burada da söz konusu olacaktır ve
olağanüstü görüşme yöntemi, olağan görüşme yöntemlerinin yerini alacaktır. Bu,
parlamenter rejimimizin sağlıklı çalışması bakımından, hiç iç açıcı bir gelişme
olmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, Anayasa Mahkememiz de, temel kanun kavramının
kapsamındaki belirsizliğin doğuracağı sakıncalara, konuyla ilgili iptal
kararında dikkati çekmiş ve bu belirsizliğin, söz konusu kuralın, belirlilik,
genellik, soyutluk, öngörülebilirlik ve yasama yetkisinin amacına uygun biçimde
kullanılmasını sağlama özelliklerini yitirmesine yol açacağını belirtmiştir;
bunun da hukuk devleti ilkesiyle bağdaşamayacağını açıklamıştır. Halbuki, metinde,
Anayasa Mahkemesinin bu kararında belirtilen hususlar gözardı edilerek, temel
kanun kavramının kullanılmasında ısrar edilmektedir ve böylece, Anayasa
Mahkemesinin dikkat çekmiş olduğu Anayasaya aykırılık unsuru, tekrar, önümüze
getirilmektedir. Eğer, bu noktada ısrar edecek olursak, hem Anayasa Mahkemesi
kararlarının bağlayıcılığı ilkesine saygısız bir duruma girmiş olacağız, hem
Anayasanın bu kararlar konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisine yüklemiş olduğu
yükümlülüğün ve görevin gereklerini yerine getirmeyeceğiz hem de yeni iptal
kararlarına karşı, kapıyı ardına kadar açmış olacağız.
Değerli milletvekilleri, önümüzdeki teklifte öngörülen özel yasama
yöntemi, maddeler üzerinde görüş bildirme imkânını ortadan kaldırması
bakımından da, muhalefetin yasama sürecine katkısını son derece sınırlandıracak
ve suskun bir muhalefet yaratacak niteliktedir. Böyle bir durumun ise
"demokrasinin katli" anlamına geleceği açıktır. "Demokrasinin
katli" anlamına geleceğini yalnız ben söylemiyorum, bunu, konuyla ilgili Anayasa
Mahkemesine açılan iptal davasında, şu anda Adalet Bakanımız olan Sayın Cemil
Çiçek ve şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı görevini taşımakta
olan Sayın Bülent Arınç da söylemiş bulunuyor. Bu sözlerin kimisi Türkiye Büyük
Millet Meclisi zabıtlarında yer alıyor, kimisi Anayasa Mahkemesine sunulmuş
olan dava dilekçesinin satırları arasında yer alıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, bu değerli arkadaşlarımın, önümüze konulan bu teklif karşısında
ne düşündüklerini doğrusu çok merak ediyorum; gerçekten merak ediyorum Sayın
Bakanım, Sayın Meclis Başkanım.
Değerli milletvekilleri, teklifin 4 üncü maddesiyle öngörülmüş olan
yöntem, yasama sürecinde, yasamanın giderek etkisizleştirilmesini ve hükümetin
yasama üzerinde egemenlik kurmasını sağlayabilecek niteliktedir. Hükümet,
yasama organındaki iktidar partisi grubundan oluşan tabanından ve onun
sağladığı oy çoğunluğundan yararlanarak, her önemli gördüğü ve hızla
yasalaştırılmasını istediği kanun tasarısını veya teklifini, özel görüşme usulüne
tabi tutabilmek imkânını bulacak, böylece görüşlerini yeterince açıklamak
olanağını bulamayan muhalefet, giderek etkisiz ve suskun bir hale girecek,
yasama, hükümetin uygun gördüğü doğrultuda gerçekleştirilecektir. Böyle bir
durumun demokratik rejimin geleceği bakımından taşıdığı tehlikeler, söz konusu
ettiğim dava dilekçesinde, başta Sayın Cemil Çiçek olmak üzere, şu anda Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunda yer alan pek çok milletvekili tarafından da ifade
edilmiştir. Öyle zannediyorum ki, bu dilekçenin altında imzası bulunan değerli
milletvekilleri, o dilekçede ne yazdıklarını, bu anımsatmadan sonra
hatırlayacaklardır.
Sayın milletvekilleri, 4 üncü maddeyle getirilmiş olan beşte 3
çoğunluğundaki karar yetersayısının, Anayasanın 96 ncı maddesiyle uyumu da çok
tartışma götürecek olan bir husustur. Düzenlemeyle ilgili değerlendirmeyi
yaparken, bu hususa da dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 4 üncü maddede kabul edilen, bölüm esasına
dayalı oylamaların, kimi yasaların yapımında birtakım usul sorunlarına yol
açabileceği de görülmektedir; çünkü, bizim Anayasa sistemimiz, madde oylaması
esası üzerine oturtulmuş bir sistemdir.
Değerli milletvekilleri, İçtüzük değişikliği teklifinin 4 üncü
maddesindeki maddelerin okunmaması doğrultusundaki hüküm, bu maddelerin
tutanağa geçmesini de olanaksızlaştıracaktır ve bu da, çok doğal olarak,
beraberinde bir dizi sorunu getirecektir.
Kısaca, önümüze konulmuş olan bu düzenleme, bu görünümüyle, sorun çözücü
değildir, sorun yaratıcıdır; üzerinde durmuş olduğumuz, dile getirmiş olduğumuz
bu açılardan, Anayasaya aykırıdır; muhalefetsiz parlamento, dikensiz gül
bahçesi yaratma arayışının bir ürünüdür; cumhuriyetin temel niteliği olan
demokratik hukuk devletinin içinin boşaltılmasıdır. Millî iradeyi, millî
iradenin temerküz ettiği yer olan Meclis salonunda can çekişmeye terk etmektir
ve bütün bu sözler gibi, Anayasa Mahkemesine açılan dava dilekçesinde yer alan
ifadesiyle, Sayın Çiçek'in söylediği gibi, sivil darbenin ta kendisidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
"Muhalefetin mutlak olarak dışlandığı böyle bir yönetimin, çoğulcu
demokratik yasamada bir saat dahi yaşamaya hakkı yoktur." Öyle değil mi
Sayın Çiçek? Bunlar sizin nitelemeleriniz, bunlar sizin...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Çiçek gelmedi efendim.
OYA ARASLI (Devamla) - Çok affedersiniz, gördüm zannettim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Şahin'in de imzası var.
OYA ARASLI (Devamla) - Evet, arkadaşlarımız kendilerini tanıyacaklardır;
her seferinde başımı çevirerek, var mı yok mu diye bakıyorum, göremiyorum. Onun
için, sizlerde, Sayın Çiçek'i Sayın Şahin'le karıştırmış olmak gibi bir izlenim
uyandırmak istemem, bakışlarım aramak nedeniyledir.
Bu açıklamalardan sonra, teklifin 4 üncü maddesine, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, katılmak imkânımızın bulunmadığını, böyle bir demokrasi
ve hukuk cinayeti işlenmesine asla ve kata katkı veremeyeceğimizi bilgilerinize
sunuyorum. Kendim ve Grubum adına, sizleri bir kez daha saygıyla selamlayarak
huzurlarınızdan ayrılıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
Şimdi, tümü üzerinde AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Nimet Çubukçu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinizi şahsım ve Grubum
adına saygıyla selamlıyorum; İçtüzük değişikliği sebebiyle Grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Bugün, belki madde sayısı olarak az; ama, içerik olarak son derece
önemli, hepimizi yakından ilgilendiren bir konuyu görüşüyoruz.
Parlamentomuzun, bir bakıma, anayasası olan İçtüzükte yapılacak en ufak
bir değişiklik bile, demokrasimiz adına büyük önem taşımaktadır. Anayasalar ne
kadar demokratik olursa olsun, parlamentoya bu yansımazsa, demokratik rejim
yara alabilir. İçtüzükte yer verilen hükümler nedeniyle, söz hürriyeti
kısıtlanabilir, belli konuların görüşülmesi yasaklanabilir, denetleme yetkisi
sınırlandırılabilir. Bu halde, partilerarası eşitsizlik söz konusu olabilir.
İçtüzükler, böylesi hallerde, demokrasinin sağlanmasının bir aracı olmaktan
çıkıp, bir parti grubunun baskı aracına da dönüşebilir. İçtüzükler, bu önemleri
nedeniyledir ki, sessiz anayasa olarak da nitelendirilmektedir; bir başka
deyişle, oyunun kurallarını düzenleyen, önemli hukukî metinlerdir. İçtüzükle
ilgili denetim yetkisinin, Anayasamızca, Anayasa Mahkemesine verilmiş olması da
taşıdığı bu önem nedeniyledir.
İçtüzükte, gruplara, hakların ve yetkilerin, iktidar-muhalefet ayrımı
yapılmaksızın eşit şekilde tanınması, Meclis çalışmalarına bu zihniyetle bir
düzen getirilmesi, çalışmalarının sağlığını da önemli ölçüde etkileyecektir.
Değerli milletvekilleri, bugün, artık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına hız ve etkinlik kazandıracak bir yöntemle düzenlemeye gidilmesi
de önemli bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Avrupa Birliğine üye olma hedefi
sebebiyle, Meclisimizin daha etkin ve verimli çalışması amacıyla söz konusu
düzenlemeler getirilmiştir.
Bugün görüşeceğimiz değişiklik metninin, bir maddesi hariç, tamamı,
3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanunla gerçekleştirilen değişikliğin
İçtüzüğümüze yansıtılmasından ibarettir. Bu konuda geç bile kalınmıştır.
Elbette, arzu edilen, İçtüzüğün bütünüyle gözden geçirilerek, uygulamada
karşılaşılan sorunları giderecek, ihtiyaç duyulan yeni düzenlemeler içerecek
kapsamlı bir değişikliğin yapılmasıdır. Ancak, Anayasa ile İçtüzük hükümleri
arasında uyum sağlanmasını amaçlayan bu paketi, olumlu ve önemli bir adım olarak
nitelendirmek zorundayız. Kapsamlı bir çalışmanın, bundan sonra önümüze en kısa
sürede geleceğine inanıyorum. Anayasa Komisyonunun bir üyesi olarak, bu konuda
üzerimize düşeni yapacağımızı da huzurunuzda ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin belki de en önemli
maddesi, kuşkusuz temel yasaların görüşme usulünü belirleyen çerçeve 4 üncü
maddesidir. Maddelere tek tek girmeyi uygun görmemekle birlikte, bu maddeyle
ilgili birkaç söz söylemek istiyorum.
Bu madde, Meclisimizin son derece kapsamlı, uzun zaman alacak bazı
yasaları görüşmesinde işleteceği, yararlanacağı bir maddedir. Süratli ve
verimli çalışmanın, halkın ihtiyaçlarına cevap verebilecek önemli yasaları
zamanında çıkarmanın bir aracı olacaktır. Elbette, bu yasaların üstünkörü,
üzerinde durulmadan, incelenmeden çıkarılacağı anlamına gelmemektedir. Bu
yasaların hangi usulle görüşüleceği kararının verilebilmesi, en temel yasa olan
Anayasamızı değiştiren beşte 3 çoğunluğun görüşüyle mümkün olabilecektir. Temel
yasanın tanımı ve kapsamı konusunda esnek davranılması, toplumun dinamizmi
konusunda doğacak yeni beklentilere göre bu kavramın değerlendirilmesinin
zorunluluğu da gözardı edilmemelidir.
Temel yasa kavramı, içi boş, tanımlanmamış, objektif kriterlere
bağlanmamış bir kavram olduğu yönünde itirazlara uğramıştır; fakat, takdir
edilecektir ki, buna karar verecek olan organ, yine de yasama gücü; yani,
Parlamentodur.
Bir başka itiraz da, temel yasaların tadadî olarak belirtilmesi
gerektiğidir. Bu görüşe de katılmak mümkün değildir. Zira, bugün,
öngörmediğimiz sayısız konu da, temel yasa niteliğinde olup, henüz bir yasal
hazırlığı dahi olmayan alanlar vardır. Örneğin, bilişim teknolojisi, son derece
önemli ve gelişmiş bir alan olmasına rağmen, ülkemizde, henüz, ne hukukî ne de
cezaî bir düzenleme alanı bulunmamaktadır. Bu sebeple, temel yasaların, bugün
tadadî olarak tespiti de mümkün değildir.
Anayasa Mahkemesince iptal edilen İçtüzüğün 91 inci maddesi, iptal
gerekçeleri de gözönüne alınarak yeniden düzenlenmiştir.
Bu teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partili üyelerin de desteğini
bekliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çubukçu.
Teklifin tümü üzerinde, şahsı adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk
Koç?.. Yok.
Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İçtüzük
değişikliğiyle ilgili yasa teklifi hakkında, kişisel görüşlerimi ifade etmek
üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden evvel Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan değerli hocam
Sayın Oya Araslı, getirilen İçtüzük değişiklik teklifinin 4 üncü maddesiyle
ilgili hukukî endişelerini, siyasî endişelerini, bütün unsurları ve
boyutlarıyla anlattılar. Bu endişe ve kaygılara, bütünüyle katılıyorum; ancak,
tekrara girmek pahasına, bu konudaki değerlendirmelerimi, yine, Sayın Heyetin
takdirlerine sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, yasama organının çalışmalarını
düzenleyen içtüzükler, uygulamada, anayasalar kadar önemli ve etkin sonuçlar
doğuran metinlerdir. İçtüzük hükümleri, keyfîliği önleyen, çoğunluğun hukuk
normları içerisinde otoritesini dengeleyen ve hukuk devleti yapılanmasını
sağlayan sessiz anayasalardır.
Bu yaklaşım içerisinde, bu anlayış içerisinde, getirilen teklifin,
İçtüzük değişikliğine ilişkin yasa teklifinin 4 üncü maddesi dışında kalan
bölümlerini olumlu karşıladığımı ifade etmek istiyorum; çünkü, 4 üncü madde
dışında yapılan düzenlemeler de "gizli oyla" ibaresinin eklenmesi ve
Meclis soruşturması raporlarının Meclis Başkanlığına teslimi konusunda
zorunluluk getirilmesi, sonuçta "karşılıklı ve danışıklı" aklanmayı
önleyen ve yasama organının özgür iradesinin yansımasını sağlayan düzenlemeler
olmaktadır; İçtüzüğün bu bölümlerinin değiştirilmesine olumlu baktığımı tekrar
ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, getirilen bu teklifin özü ve esası, çerçeve 4 üncü
maddede yoğunlaşmaktadır. Meclis İçtüzüğümüz oluşum halindedir. Yasama
verimliliğinin sağlanabilmesi için, İçtüzük istikrarının bir an evvel
gerçekleştirilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu istikrarın sağlanabilmesi için ise
hukuku öncelikle araç olarak görmemek, hukukun üstünlüğüne yürekten inanmak
gerekir.
Getirilen 4 üncü madde ise, ihtiyaç ve istikrara hizmet görüntüsü
içinde, İçtüzük bütünlüğünü ve sistematiğini altüst eden ve özünde, muhalefetin
sesini kısmaya yönelik olan, talihsiz mahiyette bir girişimdir. Benzer
düzenleme girişimleri için, 57 nci Hükümet döneminde, Genel Kurul tutanaklarında
ve Anayasa Mahkemesine açılan dava dilekçesinde "sivil darbe" diye
söz edenlerin ve arkadaşlarının, 58 ve 59 uncu Hükümet dönemlerinde Başbakan
Yardımcısı, Devlet Bakanı, Adalet Bakanı ve siyasî iktidar olduktan sonra,
böyle bir yasa teklifine destek vermeleri ve sahip çıkmaları, talihsiz olmaktan
öte, tutarlı ve ciddî olmayan bir davranıştır. Getirilen düzenlemenin teklif
olarak gelmiş olması, sözü edilenlerin, adı geçenlerin bu sorumluluğunu ortadan
kaldırmaz ve hafifletmez; aksine, bu sorumluluklarını daha da artırır.
Değerli arkadaşlarım, esasen, üç dört ay içinde gelişen olaylar
sonucunda şunu görüyoruz: Bakıyoruz, 4779 sayılı basın affı düzenlemesi, Vergi
Barışı Yasasındaki bilerek sahte belge kullanmayı yasa kapsamına alan uygulama,
61 yaşla ilgili düzenleme, bütçe yasasındaki düzenlemeler, liyakat ve ehliyeti
esas almayan, partizanlığı, eş dost kayırmacılığını esas alan ve devletin
kurumlarını partileştirmeye yönelik kadrolaşma çalışmaları, 4840 sayılı vergi
mevzuatı düzenlemesindeki 31 Mart tarihini 20 Marta çekme vakıası, ormanlarla
ilgili anayasa oylamasındaki fiilî saldırılar ve oy pusulasına fiilî
müdahaleler hep birlikte değerlendirildiğinde, siyasî iktidarın toplumsal
uzlaşma ve diyalog arayışı içinde olmadığı, açık olarak ve maalesef bir defa
daha ortaya çıkmaktadır. Muhalefetin sesini kısmak amacıyla getirilen bu
düşünceler ile bu yaklaşım ile muhalefetin sesini kısmak amacıyla getirilen bu
İçtüzük değişikliklerini, bu süreçten sonra, artık, pek de yadırgamıyoruz.
Siyasî iktidar, şekilci, yüzeysel, slogana dayalı söylemlerle ve aritmetik
çoğunluğuna güvenerek, ama, bunun yanında, yine, üzülerek ifade ediyorum,
endişelerimizi doğrularcasına, keyfî ve otoriter yönetim anlayışını son iki üç
aydan bu yana, artık, gizleyemez bir hale gelmiştir. Siyasî iktidar, bir
yandan, çok partili ve çoğulcu sistem devam ederken, diğer taraftan da,
yürütmeye tek parti sistemindeki hegemonyayı sağlayabilmek, hatta, Anayasayı
değiştirmeden, Anayasaya aykırı İçtüzük değişikliklerini yapmak suretiyle hukuk
sistemimizi tahrip edecek bir arayışın ve anlayışın içine girmiştir.
Sayın milletvekilleri, Anayasamız, madde oylaması esası üzerine
oturtulmuştur. Temel yasalarda madde oylaması yapılmadan, herkesi bağlayacak
hukuk kuralını tesis etmek mümkün değildir. Böyle bir yaklaşım, toplum için son
derece önemli sonuçları olacak yasalarda toptan oylama arayışlarını
hızlandıracaktır. Getirilen düzenlemeyle, maddeler üzerindeki soru sorma
haklarımız, muhalefetin soru sorma hakkı fiilen ortadan kaldırılmış olacaktır.
Böyle bir uygulama ise Anayasanın 87, 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddelerine
açıkça aykırı olacaktır. Muhalefet olarak bizim temel sorumluluğumuz,
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddelerinden doğan, denetim hakkını
kullanma imkânından geçmektedir. Bu düzenlemeyle, temel sorumluluğumuzun önü
kesilmek istenilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, hukuk sistemimizde ve doktrinde temel yasa,
yeniden yapılanma, kapsamlı değişiklik kavramlarının sınırları ve unsurları
teknik ve objektif esaslara bağlanmamıştır. Bu konu, hem uygulamada ve hem de
doktrinde tartışmalı olan bir konudur. Medenî Kanun, Ceza Kanunu, Borçlar
Kanunu, Ticaret Kanunu gibi yasaların tümüyle veya çok büyük ölçüde
değiştirilmesini esas alan düzenlemelerin temel kanun vasfında olduğu açıktır.
Buna bir itirazımız yok; ancak, Kooperatifler Kanunu, İş Kanunu, idarî yargıya
ve sair yasalara ilişkin sınırlı veya daha geniş düzenlemeleri de bir yaklaşıma
göre ve zorlama yorumlarla her zaman için temel kanun olarak nitelendirip bu ve
benzeri düzenlemelerde muhalefetin çalışmasını ve denetim görevini kısıtlamanın
çalışması ve arayışı içinde olunduğunun bilinmesini bir defa daha ifade
ediyorum. Üstelik, getirilen düzenlemelerde, bakıyoruz "temel
kanunlar" kavramı dışında "kapsamlı değişiklik" gibi, yine,
soyut ve ucu açık bir kavram getirilmiş olmakla, siyasî iktidarın hareket alanı
daha da genişletilmiş olmaktadır. Böylece, bu düzenlemeyle, özel yasama usulü
sınırları daha da genişletilip keyfîlik alanı yaratılmış, tüm inisiyatif,
yasama faaliyetinde iktidar grubuna devredilmiş olmaktadır; hukuk normunun,
genellik, soyut olma ve sürekli olma unsurları ihlal edilmiş olmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, getirilen bu düzenlemeyle ilgili olarak Anayasa
Mahkemesinin daha bir yıl önce bir iptal kararı var. Bu kararın tarihine
dikkatinizi çekiyorum; 30.1.2002 tarihini taşıyor; yani, bir yılı henüz
doldurmuş. Bu kararında, Anayasa Mahkemesi, açık bir şekilde, temel kanun,
yeniden yapılanma kavramlarına açıklık getirilmemiş olmasının, pek çok yasanın
bu kapsam içinde düşünülmesine yol açacağını, ayrıca, her tasarı veya teklife
özgü biçimde uygulanacak görüşme ve oylama usulü önceden bilinmediği takdirde,
objektifliğin sağlanamamış olacağını ve bütün bunların, hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşamayacağını açık bir şekilde tespit etmiş olduğu içindir ki, bizler,
Anayasa Komisyonunda görev yapan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri,
komisyon çalışmaları esnasında, bu kavramların unsurları ve sınırlarını
belirlemek; böylece, komisyon ve Genel Kurul çalışmalarına verimlilik ve etkinlik
sağlamak amacıyla alt komisyon oluşturulması ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen tamamlayın.
ATİLLA KART (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
...çalışma süresinin bir haftayla sınırlandırılması yolunda teklifte
bulunmuşsak da, sayısal çoğunluk karşısında, bu teklifimiz, her zaman olduğu
gibi, yine, değerlendirmeye alınmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, vurgulayarak dikkatinizi çekmek
istiyorum. Ortada, yargı kararını uygulamamaktan dolayı bir Anayasa ihlali
yapıyoruz. 138 inci maddeye açıkça aykırı davranıyoruz ve bu Anayasa Mahkemesi
kararı, henüz bir yılı geçen bir karar. Sayısal çoğunluğa dayalı olan bu
anlayış, biz çoğunluk olarak, işleri hızlandırmak adına, bütün bu
değişiklikleri yapacağız, muhalefetin diyecekleri önemli değildir, biz doğru
bildiğimizi yaparız yolundaki tavır ve uygulamasında ısrarlı da olsa, biz,
muhalefete mensup milletvekilleri olarak, sorumluluk anlayışımızın gereği
olarak, yılgınlığa düşmeden, iktidarın yanlışlarını ve sorumluluklarını her
zeminde ve kararlılıkla dile getireceğimizi bir defa daha ifade ediyoruz.
Siyasî iktidar, hukuk devleti yapılanmasına gerçekten inanıyorsa, bu konuda
samimîyse, tutarlıysa, Sayın Cumhurbaşkanının ayrıntılı ve tutarlı veto
gerekçeleriyle yaptığı geri göndermeleri, mutlaka nazara almalıdır. Bu
değerlendirme yapılmadan "bu yasaları aynen gönderirim" tavrı
sürdürüldüğü takdirde, hukuk devleti yapılanmasında samimî ve tutarlı
olunmadığı bir defa daha görülmüş olacaktır.
Sayın milletvekilleri -üzülerek ifade ediyorum; bunu birkaç defa
kullandım; ama, yine tekrarlıyorum- siyasî iktidarın bu anlayışının hizmet
üretememekten ve vaatlerini gerçekleştirememekten kaynaklandığını, hizmet
üretemeyen iktidarların hemen muhalefetin sesini kısmaya kalktıklarını,
yıpranma sürecine hızla giren siyasî iktidarın güven zafiyeti içerisine
girdiğini, otoriter yönetim arayışlarının başladığını, çok uzağa gitmeye gerek
yok, son on yıl içerisindeki yakın siyasî tarihimizin bu örneklerle dolu
olduğunu bir defa daha ifade ediyor; getirilmek istenilen bu düzenlemenin
toplumsal uzlaşmayı ve diyalog yollarını tıkayacağını tekrar ediyor; bütün bu
süreç içerisinde Yüce Meclisi daha duyarlı, daha sağduyulu davranmaya ve
hakkaniyete davet ediyor; bu anlayış ve sorumluluk içerisinde, 4 üncü maddeye
kararlılıkla muhalefet ettiğimizin bilinmesini bir defa daha beyan ediyor; Yüce
Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Adana Milletvekili Sayın Uğur Aksöz'ün.
Buyurun Sayın Aksöz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
UĞUR AKSÖZ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İçtüzük
değişikliği üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşulacak her şey konuşuldu. Ben, birtakım
eksiklikler gördüğüm için, şahsım adına söz aldım; çünkü, bu Parlamentoda tam
iki dönem İçtüzük üzerinde çalışma yaptım. Türkiye'nin ünlü hukukçularıyla
konuştuk, hukuk fakültelerine gittik, dış dünyadaki içtüzük değişikliklerinin
nasıl olduğunu, neler olduğunu inceledik ve o zamanlar şu karara vardık: Bu
Parlamento iki türlü çalışmalı. Bir, hepimizin bildiği, şu günlük çalışmalar,
genel çalışmalar. Bir de, özel görüşme sistemi konulmalı. Neden konulmalı;
bazen, bin maddelik yasa gelebilir Medenî Kanun gibi, bazen beşyüz maddelik
yasa gelebilir, Ceza Kanunu gibi. Eğer, biz, bu genel görüşme şeklinde o
yasaları da görüşürsek, burada, bir yasanın çıkması bazen altı ay, bazen bir
yılı bulur. O halde, bazı yasaların özel şekilde görüşülmesine ihtiyaç vardır;
bütün dünyada da vardır, bizde de vardır dedik ve bu 91 inci madde, o zaman bu
ihtiyaçtan geldi.
Peki, 91 inci madde niye öyle düzenlendi; yani, temel kanunları ve
kapsamlı değişen yasaları özel gündemle görüşmek için oybirliği gerekir niye
denildi; salt çoğunluk vardı, üçte iki vardı, beşte üç vardı; neden
"oybirliği" denildi; işte, bu noktayı bilirsek, bugün yaptığımızın
yanlış olduğunu görürüz.
Değerli arkadaşlar, temel kanunlar diye yasa hemen giriyor, temel
kanunlar... Şimdi, temel kanun nedir; hiçbir hukuk fakültesinde temel kanun
okutulmaz, öğretilmez. Temel kanun nedir; bunun tarifi de yok. Ben avukatım,
bana göre Avukatlık Yasası temel kanun; birisi işçidir, ona göre İş Yasası
temel kanundur; çünkü, bunun, net, anlaşılabilir, herkesin üzerinde görüş
bildirdiği ve olumlu karşıladığı bir tarifi yok.
O halde, temel kanunda anlaşılamayacağına göre, kapsama bakalım.
Yasaları veya İçtüzüğü kapsamlı değiştiren teklifler özel görüşülsün demişiz.
Peki, kapsamın sınırı ne; acaba, on madde değişirse mi kapsamlı değişikliktir,
yüz madde değişirse mi? Mesela, Vergi Kanununun bir tek maddesini
değiştirirseniz, derseniz ki verginin tanımı şudur, o yasa biter. Bir madde o
yasanın tümünü temsil eder bazen. Demek ki, biz, kapsamda da anlaşamadık.
Peki, ne yapalım; demokrasiye en uygun sistemi nasıl bulalım diye
Parlamento yıllarca düşünmüş; oybirliğini getirelim. Parlamentodaki partiler,
oybirliğiyle, şu şu yasa temel yasadır derse, orada problem çıkmaz, görüşler
ortaya konur ve tarifi olmayan bu temel yasaydı, kapsamlıydı konusu da çözülmüş
olur" denilmiş ve o yasaya bu madde bu şekilde konulmuş, yıllardır hiçbir
problem çıkmadan da gelmiş. Geçen dönem, bu İçtüzüğün o maddesi değiştirilmiş.
Niye değiştirilmiş; her zamanki gibi, iktidardakiler, muhalefeti by-pass etmek
için değiştirmiş; çünkü, oybirliği olunca, Danışma Kurulunda, muhalefetin,
mutlaka olumlu oy vermesi gerekiyor. Bunu temin edemeyince, iktidarlar, her
zaman olduğu gibi, nasıl by-pass ederiz diye düşünmüş ve bu içtüzük
değişikliğini yapmışlar. İçtüzük değişikliği Anayasa Mahkemesine
milletvekillerince götürülmüş ve milletvekilleri, Anayasa Mahkemesine zehir
zemberek bir dilekçe yazmışlar "bu, bir sivil darbedir; böyle şey olur mu,
oybirliği bozulur mu" diye. Halen burada olan pek çok arkadaşımız da var
onların içinde ve Anayasa Mahkemesi çok haklı gerekçelerle bunu bozmuş.
Bakın, Anayasa Mahkemesi neler demiş arkadaşlar; bunları iyi incelemezsek
burada yanlış yaparız:
"1- Bu gelen değişiklik, belirlilik, genellik, soyutluk ve
öngörülebilirlik özellikleri taşımamaktadır. Ayrıca, yasama yetkisinin amacına
uygun biçimde kullanılmasına elverişli değildir. Ayrıca, hukuk devleti
ilkesiyle de bağdaşmaz."
Anayasa Mahkemesi kararlarının hepimizi, herkesi, her kurumu bağladığı
tartışmasızdır. Öyleyse, Anayasa Mahkemesinin bu kararı elimizdeyken, hiçbir
şey yapmadan, aynı şeyi tekrar getirmek, bence hukuka da uygun değildir, oluşa
da uygun değildir, ülkenin ihtiyacına da uygun değildir; çünkü, iktidar
partisi, içtüzük değişikliğini aynen getirmiş. Bakın, ne yapmış sadece: Temel
kanunları ve İçtüzüğü bütünüyle veya kapsam olarak değiştiren şeyi muhafaza
etmiş; ama, oybirliğini kaldırıp, beşte 3'ü getirmiş.
Bakın arkadaşlar, beşte 3 ne yapar; 330 yapar. Bu, zaten sizde var.
Yani, ben bir ihale açarsam, 330 adet iş makinesi olan adama iş veririm,
başkasına vermem dersem; bu, şike değil mi?! Adamı tarif ediyorum. Peki, zaten
sizde olan bir sayıyı buraya yazarsak, 330 dersek, şimdi, biz, demokrasiye
hizmet mi etmiş oluyoruz?! Böyle şey olur mu?! Burada, mesele şudur:
Değerli arkadaşlar, 4 üncü madde böyle geçerse, bu, tekrar bozulacak,
yine buraya gelecek. O zaman, ben, buraya tekrar çıkıp, arkadaşlar, ben buna bu
kadar emek vermiş bir kardeşiniz olarak sizi uyarmıştım, bakın yine beşte 3
dediniz, ben geldim demedim mi derim. O hakkımı saklı tutuyorum; ama, değerli
arkadaşlar, bunun oybirliği olmasının ne sakıncası var? Zaten, şurada iki
partiyiz; bu iki partinin birbiriyle danışarak, görüşerek, böyle çok özel
konuları görüşmesi daha doğru değil mi?
Arkadaşlar, zaten, bu, istisnaî bir hüküm. Yani, bazı yasaları özel
gündemle görüşmek, çok istisnaî ve olağanüstü bir durumdur. Şimdi, siz ne
olacağını biliyor musunuz; söyleyeyim: 500 maddelik bir yasa gelecek, iktidar
partisi diyecek ki "bu temel kanundur", biz "hayır"
diyeceğiz, burada 330 kişi "evet" diyecek; 500 maddenin bir tekini
okumadan, hiçbir şey bilmeden oy verilecek, 500 maddelik bir yasa çıkacak.
Böyle şey olur mu; üzerinde tartışılmadan, konuşulmadan, artısı eksisi
görüşülmeden olur mu arkadaşlar?!
Bakın, biz ne diyoruz: Bu İçtüzük değişikliğine getirdiğiniz bütün
maddeler doğrudur, uygundur; ama, bu getirdiğiniz çerçeve 4 üncü madde
yanlıştır. Bu yanlışı yaparsanız, bakın, o zaman, ben size şunu söyleyeyim:
Bundan yıllarca önce, yine "parmak çokluğuyla, burada, her yasayı
geçiririm" diyen iktidarlar oldu. Onlardan biri, şu sözü söylemiş, ben de
bu sözü söyler çekilirim; ama, iptal olduğunda, bunu tekrar görüşürüz:
"Muhalefet, sadece demokrasilerde var; iktidar, dünyanın her rejiminde
var." (CHP sıralarından alkışlar) Saddam'ın da iktidarı var, Libya'nın da
iktidarı var, diktatörün de iktidarı var; ama, muhalefet yalnız, demokratik ülkelerde
var.
Şimdi, siz "bu 330 oyla, ben istediğim yasayı geçiririm"
derseniz, muhalefeti dolaylı yoldan by-pass edersiniz. Kendi oyunuzla, kendiniz
kanun yapıyor, kendiniz geçiriyorsunuz; muhalefetin hiçbir katkısı kalmıyor. O
zaman, bu Parlamentoda muhalefet oluyor mu; olmuyor. Türkiye, bir hukuk
devleti; muhalefeti by-pass ederseniz, Cumhurbaşkanı var, Anayasa Mahkemesi
var, çeşitli denetim mekanizmaları var; fakat, biz, şunu istiyoruz: İçtüzük
bizim için çok önemli, bu Parlamento için çok önemli; çünkü, biz, her şeyi
İçtüzüğe göre yapacağız; ama, bu İçtüzüğe şu maddeyi koyarsanız, yarın çok
büyük problemler çıkacak. Siz diyeceksiniz "bu temel kanun" biz
diyeceğiz "hayır değil" Anayasa Mahkemesi, denetim, problem, problem,
problem...
Şimdi, biz, halkın geçimsiz partileri elediği şu dönemde, birbirimize
yardım ederek, birbirimize hukuksal destek vererek yasaları sağlıklı çıkarmaya
mı çalışıyoruz, yoksa, muhalefeti bir kenara atıp, dediğim dedik mi yapıyoruz?
Değerli arkadaşlar, o bakımdan, sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum:
Muhalefet, gerçek bir kontrol mekanizmasıdır, demokrasinin sağlıklı işlemesini
sağlar. Bazen, oylamalarda parmak sayısı fazlalığı, iktidarlara bir güç gibi
görünebilir; fakat, siyaseti gerçekten bilenler iyi bilirler ki, kontrolsüz
güç, güç değildir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksöz.
Efendim, şahısları adına yapılan konuşmalardan sonra, Anayasa Komisyonu
Başkanımız Sayın Burhan Kuzu söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Kuzu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önümüzde, bir içtüzük değişikliği var. Daha önce de, İçtüzükle
alakalı olarak benzer değişiklikler bu Parlamentodan geçti. Bunun, aslında, 9
maddesi uyumla alakalıdır. O açıdan, buna katılıp katılmama diye bir şey yok
zaten. Yani, muhalefet partimizin "katılıyoruz, katılmıyoruz"
şeklindeki sözlerinin, bence, bu anlamda bir şeyi yok zaten. Sonuç itibariyle,
buna herkes katılmak zorunda, Anayasanın değişikliğini buraya yansıtıyoruz; bu
bir.
Getirdiğimiz bir tek önemli madde, 91 inci maddeyi değiştiren 4 nolu
maddedir. Bu 4 nolu madde -91 inci madde- daha önceki dönemlerde, yani, 1996
yılındaki değişiklikle de gelmişti; Anayasa Mahkemesinde o zaman dava açılmadığı
için, iptal edilmedi. Daha sonraki dönemde yapılan değişiklikle, biraz farklı
bir düzenleme getirildi, oradaki "oybirliği" sözü "3/5"
şeklinde değiştirildi, konu Anayasa Mahkemesine intikal etti ve Anayasa
Mahkemesi de bunu inceledi, iptal etti; sadece bu maddeyi değil, başka maddeler
de vardı, onları da iptal etti. Geçenlerde, biliyorsunuz, ilk değişiklik
paketinde, biz bunu gündeme aldık, Anayasa Mahkemesinin değişiklik gerekçesi
doğrultusunda bu maddeleri tekrar düzelttik. Muhalefet partimiz de buna katkıda
bulundu. Benim bildiğim kadarıyla, o zaman, oybirliğiyle geçti zaten. O zaman,
91 inci madde üzerinde anlaşma sağlanamadı ve bugün, tekrar, bu madde
gündemimize gelmiş durumda.
Şimdi, 57 nci hükümet döneminde böyle bir değişiklik neden doğdu? Biliyorsunuz,
IMF'yle ilgili anlaşmalar vardı, çok sayıda yasanın süratle çıkması
gerekiyordu. Yine, AB'yle uyum paketi çerçevesinde, uyum yasalarımız vardı. Bu
açıdan da, yine, böyle bir süratli usule gerek duyulmaktaydı. Muhalefet
partileri, o dönemde de -belki, bu, iktidar partisinin bir kısmıdır
"sesimiz kesiliyor, kısılıyor" demiştir; kayıtlarda bunlar vardır.
Bu, doğrudur. Bugünkü muhalefet partimizin demesi gibi oluyor bu da bir
anlamda. Anayasa Mahkemesi, bunun sonunda iptal ettiği zaman da "iktidara
demokrasi dersi" şeklinde basına bu intikal etti.
Değerli arkadaşlar, bu yöntemin aslı, birazdan vereceğim dünya
uygulamalarında bol miktarda olan, çok daha beteri bulunan bir düzenleme
aslında. Bunu unutmamak için söylüyorum -birazdan, verdiğim zaman göreceksiniz-
samimî olarak ve bilim adamı vasfımla söylüyorum; karşı itirazlara da her zaman
açığım, bekliyorum. Dünyadaki uygulamalara baktığımız zaman, en demokratik
düzenlemenin bu olduğunu gördüm, bizim bu getirmekte olduğumuz paket olduğunu
gördüm.
Şimdi, buna "özel yasama yöntemi" diyorlar. Peki, bu nereden
kaynaklanıyor; neden böyle bir yönteme ihtiyaç var? Malumunuz, Parlamentoda,
zaman darlığı sebebiyle, çoğu kez, uzun yasaların, kapsamlı çalışmaların
çıkmasında güçlük çekiliyor. Muhalefet partileri -sadece mevcut partimizi
kastetmiyorum, her zaman böyle olmuştur- engellemek için elinden geleni geri
koymaz. Türk Parlamento hayatı bunun birçok örneğiyle doludur. Bir madde
hakkında yedi önerge verilir, arkasından gizli oturum istenir, bir saat de öyle
geçer. Sonra, hükümetten biri konuştuğu zaman "son söz vekilindir"
diye bir de onun için söz alınır. Hâsılı, bir madde üzerinde, yerine göre, 12
kişinin konuştuğu veya konuşma durumunda kaldığı durumlar olmuştur. Buna
karşılık, iktidar partisi -burada yaşadık, gördük- grubuyla farklı olacak bir
şekilde, hükümet "katılıyorum" der, komisyon "katılıyorum"
der, kendi grubunun katılmadığını görürsünüz; bu da, karşı bir taktiktir.
Dolayısıyla, böylece, İçtüzüğe göre hoş olmayan ve kabul edilmeyen yöntemlere,
maalesef, başvuruluyor. İşte, bu tür yöntemlerin, daha sağlıklı, daha açık, hiç
olmazsa ne yapılacağı bilinen, İçtüzüğe uygun şekilde çalışma bakımından
gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, 1996'da getirilen düzenlemede "yeniden
yapılanma yasaları, ülkenin ekonomik ve teknolojik gelişmesiyle doğrudan ilgili
yasalar" şeklinde ifadeler vardı. Anayasa Mahkemesi, burada geçen temel
kanun kavramına, yeniden yapılanma kanunlarının ne olduğu kavramına dikkat
çekerek, bunlar üzerinde yaptığı incelemenin sonunda, getirilen düzenlemenin
-demin de burada belirtildi muhalefet partimiz tarafından- belirlilik,
genellik, soyutluk, öngörülebilirlilik bakımından yerinde olmadığını söyledi.
ÖNDER SAV (Ankara) - Bu, tutanaklara yanlış geçmiştir Sayın Başkan; 1996'da
değil 2001'de olmuştur.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Hayır, hayır;
1996'daki değişiklikten sonra yapılan değişiklik üzerine... Tabiî ki, yeni
karar verildi Sayın Başkan. 1996'daki değişikliği yapan yasayı iptal etti
dedim. Ben, Anayasa Mahkemesi kararının tarihini vermedim; öyle zannediyorum
yani. O, zaten, demin verildi. O kadarını biliyoruz Sayın Başkan. En sonunda
beni de alıştırdınız bu yönteme. Pek sevdiğim bir yöntem değil; ama, bundan
sonra ben de böyle mi gideceğim, bilmiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Anayasa Mahkemesi ne diyor: "Yasama işlevinin tam olarak yerine
getirilmiş olması bakımından yasa tasarı ve teklifleri hakkında
milletvekillerinin tatminkâr bir şekilde bilgilenmesi" güzel; "yasa
tasarı ve tekliflerinin tümünde tartışma olanağı sağlanması" bu da doğru;
"yasa tasarı ve teklifleri hakkında tatminkâr olacak şekilde önerge
verilmesi." Bunlar, ideal planda, hakikaten, benim de katıldığım çok doğru
tespitler; ama, gelin, bunu uygulayın... Önümüze -zaten gelecek- 400 küsur
maddelik bir ceza yasasının, bir o kadar da usul yasalarının geldiğini
düşünelim -veya daha az; madde sayısı fazla demek istiyorum- ve bundan önceki
iktidar-muhalefet şeklindeki o çalışma yöntemiyle, bunu buradan çıkarmaya
çalışalım. Açık söylüyorum, o yasalar çıkmaz, o yasalar buradan geçmez.
Dolayısıyla, dünya ülkeleri, bu gibi durumlar için özel çalışma
yöntemleri belirlemişler. Gerçekten, zaman sorunu önemli bir engel olarak
gözüküyor ve meclisler, büyük kurullar halinde, fakat, sınırlı sayıda çalışma
gününde, birtakım önemli ve karışık konuları görüşmek ve karara bağlamak
zorunda kalıyorlar. Yani, bir taraftan, muhalefetin, gerçekten ayakta durması
-doğrudur, muhalefetin görevini yapmasını saygıyla karşılıyorum, bunu inkâr
etmemiz elbette ki mümkün değildir; ama- bir taraftan da, iktidar partisinin,
vatandaşa sunduğu programı icra etmesi meselesi; bunun dengesini kurmamız
lazım, birlikte düşünmemiz lazım.
Size, dünya ülkelerindeki uygulamalardan bazı örnekler vereyim; diğer
ülkelerin parlamentoları nasıl çalışıyor. Mesela, İngiltere'ye, İrlanda'ya
baktığımız zaman, 20 çalışma gününü muhalefete, 170 çalışma gününü de iktidara
ayırmışlar; yani, muhalefet, bir anlamda, 20 günlük sürede parlamento
çalışmalarını belirleme hakkına sahip, 170 günlük süreye de iktidar sahip
olacak. Bu, bir yöntem. Buyurun, bunu kabul edelim. Bilemiyorum; yani, bir
örnek olarak sizlere sunuyorum.
Fransa ve Yunanistan parlamentolarının başkanlık divanlarında komisyon
başkanlarının oy hakları var, bulunuyorlar. İktidar partisinin 16 komisyonu
bulunduğunu düşünün; gündemleri o belirleyecek. Hakikaten, bundan ne
çıkacağını, nasıl çıkacağını siz de düşünün. Portekiz'de de böyledir. Bunlar
doğrudur demiyorum; bunları sizlere örnek olarak söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, aciliyet gösteren durumlarla ilgili olarak başka
ülkelere baktığımız zaman şu uygulamaları görüyoruz: Bugünkü konuyla alakalı
olarak, özel görüşme yöntemi uygulayan, üç kategoride ülkeler var. Bunlardan
bir grup, aralarında Fransa, Yunanistan, İrlanda ve İngiltere'nin bulunduğu bir
grup, meclisin basit çoğunluğuyla -altını çiziyorum, basit çoğunlukla; bakın,
salt çoğunluk değil, yarıdan bir fazla değil, basit çoğunlukla- karar veriyor,
bir yasayı temel yasa sayıyor ve görüşmeye devam ediyor. Bunların bütün
belgeleri elimde; isteyenlere takdim edebilirim.
İkinci bir husus: 1958 Fransız Anayasasının ilgili maddesinde
"muhalefet hükümeti düşürmek için bir gensoru verdiğinde, eğer, ret
olunursa, bunun cezası olarak, hükümet, istediği bir tasarıyı görüşmeksizin
geçirme hakkına sahiptir" deniliyor; yani, otomatikman geçiriyor. Şimdi,
bunlar iyi demiyorum; söylediğim şeyleri, hep, bir örnek olarak veriyorum;
bunları katıldığım anlamında düşünmeyin.
Yine, 1958 Fransız Anayasasının 44/3 maddesinde, paket oylama usulü var.
Burada, hükümet, maddeleri ve değişiklik önergelerini istediği gibi
gruplandırıyor, karşı çıktığı önergeleri ayıklıyor; böyle bir uygulama var.
Buna, giyotin sistemi diyorlar. Aman, yani, kayda bile geçmesin bunlar; orada
böyle söylüyorlar.
İngiltere'de bunun bir benzeri uygulama şöyle: Genel kurul çoğunluğu,
bir tasarının her bir bölümü için önceden süre sınırı koyuyor; söz konusu bu
süreler kullanılıyor; bu durumda, süre dolar dolmaz -biter bitmez- Meclis
Başkanı, derhal oylamaya geçiyor. Yani, belli sürelerle konuşma imkânı
getiriliyor. Bakın, 1997-1998 yıllarında, İngiltere'de, bu bahsettiğim yöntem
bir sene içerisinde 18 kere uygulanmış; uygulaması olan bir model.
İngiltere'de şu anda uygulanan başka bir sistem şöyle: Diyelim ki,
komisyonda ya da genel kurul aşamasında, bir milletvekili, isterse bir önerge
veriyor. Bu önergeyi 100 milletvekili benimserse, işte, o zaman, doğrudan
doğruya oylamaya geçiliyor. Diyelim ki, görüşmeler sırasında bir milletvekili
"efendim, görüşmeleri bırakalım, oylamaya geçelim" der ve bunu 100
milletvekili kabul ederse -neticede, tabiî, oylama, kendi tüzüğüne göre, kendi
içerisinde yapılacaktır- görüşmeler o anda kesiliyor, doğrudan doğruya oylamaya
geçiliyor.
Şimdi, İngiltere'de 1986'ya kadar uygulanan bir başka yöntem de şu:
Komisyon başkanı ya da hükümetten bir üye veya meclis başkanı "bu kanunun
sadece şu bölümleri genel kurulda tartışılsın, diğerleri olduğu gibi
geçsin" diye not düşüyor. Komisyon başkanı, ben, bu notu düştüğüm zaman,
burada, sırf o bölümler görüşülüyor, başkası görüşülemiyor. Böyle bir yetki
filan istemiyorum; yanlış anlaşılmasın.
Netice itibariyle, burada gördüğümüz tablo... Görüyorsunuz ki
arkadaşlar, çok farklı olarak uygulanıyor ve şu anda uygulanan İngiltere'deki
bu yöntem, mesela, İskoçya Parlamentosunda böyle kabul edilmiş; parlamentonun
kuruluş yasası, çok önemli bir yasa. Bu, birinci grup; yani, bu birinci grupta
-neymiş, tekrar ediyorum- basit çoğunluk yöntemiyle Genel Kurul bir karara
varıyor, temel yasa sayıyor, devam ediyor.
İkinci gruba geliyorum. Burada, biraz daha nitelikli çoğunluk dediğimiz,
bizim sistemi benimseyen veya yaklaşık, ona benzeyen bir model; nitelikli
çoğunlukla kabul edildiğinde bir yasanın özel görüşme yöntemiyle yapılması
meselesi. Bu gibi durumlarda, bizdeki gibi bir Danışma Kurulunda -orada
isimleri farklı- bir araya gelmek suretiyle karara varıyorlar, belli bir
tasarının kaç oturumda görüşüleceğini gün olarak belirliyorlar; işte
"elimizdeki bu ceza -ya da iş- yasası beş günde bitsin" veya "on
günde bitsin" diyorlar. Her bir gruba -hükümet de tabiî kendi içinde- ve
komisyonlara, grubun büyüklüğüne göre süreler veriliyor. O grup, o komisyon ve
hükümet, kendisine verilen bu süreleri, o zaman dilimi içinde bir yerde
kullanıyor -nerede istiyorsa, belli bir zamanda- ancak o zaman kullanabiliyor,
onun dışında konuşma hakkı yok. Bu ülkeleri sayıyorum: Avusturya, Belçika,
Danimarka, Almanya, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, İspanya,
İsviçre.
Şimdi, bakın, dünyanın genel uygulaması bizim sistemin bir farklı türünü
öngörmüş, belki daha ağır bir türünü öngörmüş.
Neticede, en son, üçüncü kategori ise, ideal olan, doğru olan, benim de
gönlümden geçen... Gerçekten, bir anayasa hocası olarak bundan rahatsızlık
duymadığımı söylemem mümkün değil elbette ki; ama, bir naçardan bahsediyorum,
bir zorunluluktan söz etmeye çalışıyorum; yoksa, bunlar, bu kürsüye çıkıp çok
ballandıra ballandıra söylenecek şeyler değil; ama, ne yapacaksınız, yasanın
kapsamı, zorluğu, birtakım şeyler, parlamentonun kısa sürede sonuç alması
bakımından, maalesef zorunlu oluyor.
Şimdi, üçüncü grup dediğim, ideal olan grup. İşte, onu da veriyorum:
Finlandiya, Hollanda, İsveç. Bu ülkelere baktığımız zaman, buralarda, bugünkü
model, şu anki model -bizde de uygulanıyor; işte- muhalefet iktidar konuşuyor,
madde madde devam ediyor. Doğrusu budur, bunun ideali budur, hakikaten olması
gereken budur; ama, bu yöntemle, biz, 400 maddeyi nasıl geçiririz, onu
bilemiyorum; onu beraber konuşuruz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sonuç itibariyle, özet olarak, şunu
görüyorum: Yasama yöntemlerinin, özel yasama yöntemlerinin varlığı, demokratik
ülkelerde kuraldır -altını çiziyorum bunun- istisna değildir. Demek ki, biz,
kuralı uygulamaya çalışıyoruz. Zorunlu bir kural. Mesela, kanun gücünde
kararnameler hoş bir şey değil; ama, birçok ülkede var. Yerine göre, devirdir,
yetki devridir filan gibi... Üzerinde çok çalıştığım bir konu. Efendim,
olağanüstü haller hoş bir dönem değildir; ama, işte var; Türkiye'nin siyasî
hayatının yüzde 60'ı olağanüstü halle geçmiş. Dolayısıyla, bunlar, biraz
zorunluluktan kaynaklanan hususlardır.
Pekâlâ, gelelim şimdi, temel yasa kavramına. Değerli arkadaşlar, temel
yasanın ne olduğu konusunda, bir bilim adamı yapmış olduğu bir çalışmada konuya
şöyle bir tanımla girmiş... Eğer, sayın muhalefet partimizin yetkilileri,
gerçekten, bu tanıma taraftar olurlarsa, birlikte bunu görüşürüz Komisyon
olarak. Ben, zaten, birazdan değineceğim; komisyon çalışması sırasında buna
benzer birtakım sözler söylemiştim. Şimdi "devletin sosyal, siyasal,
ekonomi ve hukuk alanındaki siyasetine uygun olarak düzenlenen ve genel
ilkeleri belirleyen, içerdiği temel hükümler nedeniyle kendi alanındaki
mevzuatta uyulması gereken usul ve esasları gösteren temel kanunlar" diye
devam ediyor. Şimdi, siz bunu yazdığınızda, hangi yasa yoktur ki, sosyal,
siyasal, ekonomik, hukuk, kültürel yanı olmasın. Bu mümkün değil; ama,
bilemiyorum, buna taraftar isek, hakikaten, bunu maddenin başına koyalım. Bunu,
çok net olarak söylüyorum. Ben, temel yasa tanımının yapılmasının güçlüğünü
düşünüyorum, doğru olmadığını da düşünüyorum. Temel yasa tanımını vermek
muhalefeti daha sıkıntıya sokar. 3/5 çoğunluğu, muhalefet için bir garantidir;
samimi söylüyorum garantidir. Aksi halde, daha farkı görüşmelerde çok daha
farklı sonuçlar çıkabilir. Kaldı ki, biliyorsunuz, Danışma Kurulu var. Danışma
Kurulunun kararı Genel Kurulu bağlamaz. Bu yönde Anayasa Mahkemesinin kararı
var; ama, biz, Genel Kurulda "efendim, Danışma Kurulunda bu konuda usulen
iki taraf anlaşmıştır. Mademki prensipte bu şekilde bir anlaşma var, biz de
buna uyalım ve olduğu gibi gitsin" diyoruz. Buna uymama gibi bir yetkimiz
de var; ama, mümkün olduğu kadar, elbette ki, Danışma Kurulunun
çalıştırılmasını, orada sonuç alınmasını, gerçekten, öneriyoruz; doğrusunun da bu
olduğunu düşünüyoruz; yani, uzlaşma şeklinde yapılmasının doğru olacağını
düşünüyoruz.
Şimdi, temel yasanın ne olduğu "hangi yasa temel yasadır"
sorusuna cevap bulmak, gerçekten, çok zordur; ama, bu konuda benim kanaatim şu:
Temel yasa demek, önemli olan yasa demek değildir. Temel yasa demek, buradaki
zaruretten dolayı, uzun yasa demektir; hangi yasa olursa olsun, görüşmede
zorluk çıkaran yasalar demektir bence. Buna madde sayısı veremiyoruz; yani, 20
maddeyi geçerse mi, 40 maddeyi geçerse mi, 60 maddeyi geçerse mi temel yasa
olacağını söyleyemiyoruz. Bunu söylersek göreceli olur; bu, biraz sıkıntı
çıkarabilir; ama, bunun ne olduğu konusunda, belki, Danışma Kurulu, aşağı
yukarı, karara varacaktır; eğer varamazsa, Genel Kurul 3/5'le karar verecektir.
Arkadaşlar, AK Parti Grubunun bugün bu çoğunluğu vardır; ama, bakın,
başka zaman bu çoğunluğun bulunacağını kimse söyleyemez; yani, 3/5 az bir rakam
değil. Af konusunu böyle çıkarıyoruz, anayasa değişikliğini böyle çıkarıyoruz.
Dolayısıyla, 3/5 bayağı bir çoğunluktur; 330'u küçümsemeyelim. Yani, bugün bu
çoğunluğun bizim elimizde olduğuna bakmayın; gerçekten, ağır bir çoğunluktur ve
başka ülkelerde de böyle bir çoğunluk bu anlamda yoktur; çoğunda salt çoğunluk
ya da basit çoğunluk vardır. Demin bunları anlatmaya çalıştım.
Arkadaşlar, netice itibariyle, söylediğim gibi, bu, ideal bir usul
değildir, bu kürsüye çıkıp, böyle çok iyi usuldür denilecek, arkasında
durulacak bir mesele değildir, zaruretten kaynaklanan bir yoldur. Bir anlamda,
ilaca benzer. Hastaya nasıl ilaç kullandırıyorsunuz, bir nevi, azıcık, öyledir.
Tabiî, bunun dozunu iyi ayarlamak lazım diye düşünüyorum.
Netice itibariyle, arkadaşlar, şunu gördüm: Parlamento hayatındaki Genel
Kurullar gittikçe fonksiyonlarını, maalesef, biraz kaybediyorlar. Tabiî, bunda
hızlı yasalaştırmanın etkisi var. Dünya ülkeleri, bunu ya hükümetlere hızlı
yasa çıkarma şeklinde veriyor -demin bir kısmının örneklerini verdim; Fransız,
İngiliz örnekleri buna benziyor, hükümet ağırlıklı kanun gücünde kararname veya
başka yollarla çıkarıyor- ya da onun dışında, komisyonlara ağırlık veriyor.
Ben, esas, konuyu buraya getirmek istedim.
Şimdi, bakın, İtalya'da mesela komisyondan gelen kimi teklif ya da
tasarılar -komisyondan geçtikten sonra- Genel Kurulda bazen doğrudan doğruya,
görüşmeksizin -tatilde olduğu zaman oluyor, başka bir zaman olabiliyor- geçip
gidiyor. Amerika'da da mesela komiteler çok etkindir bu açıdan baktığımız
zaman. Komisyonlara ağırlık verip, uzmanları buraya çağırarak görüştürmek ve
onların görüşünü alarak komisyon çalışmasını uzun tutmak, tartışmayı oraya
taşımak, zannediyorum, buradaki, Genel Kuruldaki tartışmaları aza indirir.
Bir şeyi daha belirtmek istiyorum, burada biz özel yasa yöntemini
getiriyoruz; ama, buna iktidar ille de başvuracak diye bir kaide yok; yani,
uzun bir yasayı isterse başka türlü görüşebilir, buna bir engel yok. Yani, ben,
öyle okuyorum meseleyi; ille de buraya getirilecek özel yasadır veya özel
yönteme uyulması lazım gibi bir zorunluluk görmüyorum. Belki çok darda
kalınırsa bu yola gidilecektir, çok darda kalınmazsa gitmemenin doğru olacağını
düşünüyorum ben de.
Değerli arkadaşlar, geçenlerde biz bu yolla Medenî Yasayı geçirdik. O
yasa da uzun bir yasa biliyorsunuz, burada tartışmalar yapıldı -biz dışarıdan
takip ettik onu- Genel Kuruldan çabuk geçti.
Bir de şunu söyleyeyim, demin burada yanlış bir bilgi verildi, burada
yasanın tümü birden oylanıp geçmiyor; bölüm bölüm... O bölümler, hangi maddeler
kaç bölüm olacak, ne olacak ve bölüm üzerinde konuşmalar yapılacak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bu, bölüm bölüm oylanırken veya konuşulurken, iktidar partisi ya da
muhalefet partisi o bölümün birkaç maddesi üzerinde durabilir, bölümün tamamı
üzerinde durabilir; yani, daha çok, mümkün olduğu kadar birlikte olan maddeleri
bir araya getirip, birlikte oylamak suretiyle geçmesini sağlamak. Medenî Yasayı
biz böyle geçirdik, demin onu söylemiştim.
O yasanın geçmesine bakın, çıkan yasanın, çok da kötü bir yasa olduğu
söylenemez. Tabiî ki bazı noktalarını eleştirebiliriz. Nereden geldi o; Genel
Kurulda falan pişmedi, komisyonda bir sene konuşuldu o yasa. Dolayısıyla,
neticede, bu gibi büyük yasalar Genel Kurula geldiğinde, daha hazmedilmiş
olarak geldi; çok da sorun çıkmadan geçtiğini düşünüyorum.
Sayın Başkanım, son olarak da şunu belirteyim... Demin, Anayasa
Komisyonuyla alakalı Oya Hocam ve Atilla Kart birkaç kelam ettiler; iki kelam
da bene edeyim. Bir defa, bugüne kadar aşağı yukarı on kez bu komisyonu
topladım ve İçtüzüğün 26 ncı maddesinde "zorunluluk olmadıkça komisyon
toplantısı için çağrı, en az iki gün önceden yapılır" deniliyor. Kendileri
de buradadır. Ben, bir kez, o da bununla alakalı olarak, bundan dolayı, hakikaten,
yanlış yapıldığını orada kendilerine söyledim. Yani, bu böyle oldu; ama, bir
kez olmuş şeyi, sürekli olmuş gibi burada hocam nakletmeye çalıştı; bunun doğru
olmadığını belirtmek istiyorum. Bir kez olmuştur ve hepsinde 48 saat geçmiştir.
Benim gönlüm ister ki, 10 gün geçsin keşke. Yani, onu yapabilirsek... Ona
çalışacağım; onu da söyledim.
Kaldı ki, komisyonda söylediğim bir şeyi daha söylüyorum: Evet "alt
komisyon" denildi; Türkiye'de, alt komisyon -tenzih ederim arkadaşlarımı-
biraz savsaklamak için bulunan bir formüldür; ama, bu amaçla yaptıklarını
söylemek istemiyorum. Şunu söyledim: Bakın, ben, temel yasa konusunda kaç
gündür çalışıyorum; ama, bir tanım bulamadım. Değerli hocam, siz, konuşun,
bulun, grupla da görüşelim, bunu maddeye koyalım; bunu hâlâ söylüyorum. Temel
yasa tanımını getiren varsa, bu komisyon buna hazırdır, maddenin başına
koyarız. Böyle bir tanımın zorluğu var; onu anlatmaya çalışıyorum ve o yüzden
de, muhalefet partimizden buna destek bekliyoruz. Yani, bu, söylediğim gibi, belki
çok hoş bir madde değildir, çok iyi bir madde değildir; ama, dünya uygulamasına
baktığımız zaman, örnekler içerisinde en demokratik olanıdır diye bunu bir daha
söylüyorum ve bunun, belki, en az hafif, en az zararlı olduğunun altını bir kez
daha çizerek vurgulamak istiyorum.
Bir de, Sayın Atilla Kart'ın demin söylediği, bunun teklif şeklinde
gelmesi... Sayın Kart, biliyorsunuz, anayasa değişiklikleri anayasa gereği,
içtüzük değişiklikleri de niteliği gereği teklif şeklinde geliyor zaten; başka
türlü gelemezdi, tasarı biçiminde gelemezdi; bunu da düzeltmek istiyorum.
Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Anayasa Komisyonu Başkanımıza teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
17.45'te toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.
Kapanma Saati : 17.35
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.47
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 65 inci Birleşimin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.-Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/108) (S. Sayısı: 116) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında
İçtüzük Teklifinin tümü üzerinde yapılan görüşmeler tamamlanmış ve teklifin
maddelerine geçilmesi kabul edilmişti; şimdi, maddelerin görüşmelerine
başlıyoruz.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜNDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA İÇTÜZÜK TEKLİFİ
MADDE 1.- 5.3.1973 tarihli ve 584 Karar numaralı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 10 uncu maddesinin son fıkrasında geçen "on gün"
ibareleri "beş gün" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1
inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 35 inci maddesinin sonuna
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Komisyonlar, Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan
ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen
kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerini görüşebilir. Bu durumda, sadece
uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci
madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 81 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan ve bir daha
görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunların
sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine kanunun tümü hakkında
görüşmeler başlamadan önce Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir. Bu
durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır. Kanunun
tümünün görüşülmesine karar verilmesi durumunda ise Kanun yukarıdaki fıkralara
göre görüşülür. Kanunun tümünün oylaması her halde yapılır."
BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
116 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifinin 3 üncü maddesi ile İçtüzüğün 81 inci
maddesine eklenen fıkrada geçen "tümü hakkında görüşmeler" ibaresinin
"görüşmelerine" ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Abdulmecit Alp |
İsmail Bilen |
|
Ankara |
Bursa |
Manisa |
|
M. Emin Tutan |
Ümmet Kandoğan |
Fatih Arıkan |
|
Bursa |
Denizli |
Kahramanmaraş |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Çoğunluğumuz olmadığı
için takdire bırakıyoruz efendim. O, zaten zorunlu bir değişiklik.
BAŞKAN - Hükümet?..
TURİZM BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Başkanvekilimiz?..
TBMM BAŞKANVEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutayım efendim?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan ve bir daha
görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunların
sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine karar verilmesi durumunda,
kanunun tümü hakkında görüşmelerin yapılmasına gerek olmadığı, sadece uygun
bulunmayan maddelerin görüşmelerine doğrudan başlanmasının daha uygun olacağı
gerekçesiyle bu önerge hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasa Mahkemesince
iptal edilen 91 inci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Madde 91. - Temel kanunları ve İçtüzüğü bütünüyle veya kapsamlı
olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan tasarı veya tekliflerin Genel Kurulda
bölümler halinde görüşülmesine ve her bölümün hangi maddelerden oluşacağına,
Hükümetin, esas komisyonun veya grupların teklifi, Danışma Kurulunun önerisi
üzerine Genel Kurulca karar verilebileceği gibi, Danışma Kurulunda oybirliği
sağlanamaması halinde siyasi parti gruplarının önerisi üzerine Genel Kurulca
üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun oyu ile de karar verilebilir. Bu
takdirde bölümler, maddeler okunmaksızın ayrı ayrı görüşülür ve oylanır.
Bölümler üzerinde verilen önergelerin kabulü halinde o bölüm kabul edilen
önergeler ile birlikte oylanır.
Bölümlerin görüşülmesinde maddelerin görüşülmesine ilişkin hükümler
uygulanır."
BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Sayın Önder Sav söz istemiştir.
Buyurun Sayın Sav. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ÖNDER SAV (Ankara)- Sayın Başkan, Yüce
Meclisin değerli üyeleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün kimi
maddelerinde değişiklik yapılması hakkında İçtüzük teklifinin bizce en önemli
maddesi, üzerinde görüşmeye başladığımız 91 inci maddedir; diğerleri, anayasa
değişikliğine paralel olarak İçtüzükte yapılan uyarlamalardır. Zaten, Grubumuz
adına konuşan Sayın Oya Araslı, bu konuda düşüncelerimizi aktarmıştı.
Anılan maddeyle, 21 inci Dönemde, 7 Şubat 2001
tarihinde yapılan değişiklikle, rejim için tehlikeli olabilecek ve aynı oranda
tehlikeli biçimde, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde İçtüzük teklifi
oylanmış ve bu kaba ve hoyrat değişiklik, Anayasa Mahkemesince Türkiye Büyük
Millet Meclisine geri gönderilmişti. Şimdi, benzer ve hatta çok daha vahim ve
kaba bir değişiklikle bugün karşımıza gelinmiştir.
"Dava konusu İçtüzük değişikliği, ihtiyaca ve
istikrara hizmet görüntüsü içerisinde içhukukumuzu tahrip eden talihsiz bir
girişimdir. Bir yersiz kavga, tartışma başlatmak anlayışıdır. Kavga, hukuk
benim diyen parmak gücü ile özünde hukuku arayan demokrasi arasındadır. Anayasa
yok sayılarak, Anayasaya rağmen bir İçtüzük ihdas olunamaz. Artık, Danışma
Kurulunun oybirliği değil, iktidar çoğunluğunun muhalefete kulak tıkayan
parmakları sonucu belirleyecektir. Hukuktan kaçan yürütme, yasamayı kuşatarak
ve onun temel hukukunu askıya alarak, dikensiz gül bahçesi yaratmak
istemektedir. Kuraldaki tarif yokluğu ve getirilen özel yöntemler, İçtüzüğün
diğer hükümlerini askıya alacak bir keyfî yasama sürecini yaşatabilecektir. Bu
yönüyle, diğer kuralları yutacak vahşiliktedir. İmalathaneye dönüştürülecek
yasama organı, yasama kalitesizliğinin ağır yükü altında ezilecek,
güvenilirliğini tamamen yitirecektir."
Bu okuduğum sözlerin hiçbirisi bana ait değil; bu
okuduğum sözler, 21 inci Dönemde Anayasa Mahkemesine iptal için başvuru
dilekçesinden bir tek hecesi dahi değiştirilmeden alınan sözlerdir. Bu sözlerin
altında, bugün hükümette bakanlık görevi yapan Sayın Mehmet Ali Şahin'in, bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yapan Sayın Bülent Arınç'ın, şimdi
karşımda oturan AKP Grup Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz'un imzaları vardır.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bunları, Adalet ve Kalkınma Partili kimi dostlarımızın
nereden nereye ne çabuk geldiğini anlatmak için aktardım. (AK Parti
sıralarından "Değişime uğradık" sesi) Evet, değişime uğradınız; ama,
çok çabuk uğradınız. Metamorfoz oluyorsunuz, dikkat edin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bir başka önemli alıntıyı da vermek istiyorum:
"Meclisin sesinin kesilmesi, milletin temsilcilerinin sesinin kesilmesi,
milletvekillerinin sesinin kesilmesi, sadece Meclisin sesinin kesilmesi
olmuyor; milletin, halkın sesinin kesilmesi oluyor. Bu teklifi verenlere
sesleniyorum, size sesleniyorum, bir defa daha sesleniyorum: Verebilirsiniz. Bu
parmaklarla bu Tüzük bu Mecliste kabul edilebilir; ama, tarih her şeyi
yazacaktır ve yine sesleniyorum ki: Suları asla tersine akıtamazsınız."
Sayın Başkan Alptekin, bu sözler de sizin.
"Bu teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çoğunluğun muhalefete karşı tutumunu göstermesi açısından fevkalade önemlidir.
Şimdi görüşmelerimizde hep beraber göreceğiz ki, teklif bir felakettir. Bu, bizim
var olma, yok olma mücadelemiz kadar önemlidir. Dikensiz gül bahçesi istemek,
suskun Meclis istemek yanlıştır. Bu teklif, âdeta, bir Takriri Sükûn Kanunu
gibidir. Seri imalat yapan fabrika, ancak böyle teklif getirebilir; ama, burası
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bu teklifte hakim olan unsur, ifrat ve tefrit
arasında bocalamaktır. Değerli arkadaşlarım, ben kendi şahsıma böyle bir
zillete tahammül edemem. Vicdanlarınıza sesleniyorum: Böyle bir ayıptan Türkiye
Büyük Millet Meclisini kurtarın." Bu sözler de, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanımız Sayın Bülent Arınç'ın sözleridir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Evet, şimdi, ben de, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna, Meclisi yöneten Sayın Alptekin'e, Meclisimizin Sayın Başkanı Sayın
Arınç'a sesleniyorum: Böyle bir ayıba takılmayın; ayıptan, Türkiye Büyük Millet
Meclisini kurtarın. Gelin, hep beraber kurtaralım yüreğiniz yetiyorsa eğer!
Çağdaş demokrasiler, hukukun üstünlüğüne bağlı, demokratik hukuk devleti
anlayışından ayrılmayan yönetim biçimleridir. Hukuk devletinde içtüzükler,
anayasalar kadar önemli, titizlikle düzenlenmesi ve uygulanması yaşamsal önem
taşıyan metinlerdir.
Anayasa zorlanarak, Anayasa hükümleri dolanarak İçtüzük düzenlemesi
yapılamaz. Karar nisapları Anayasada bellidir; İçtüzükle yeni karar nisabı
koyamazsınız. Anayasa Komisyonu Başkanımızın buna ilişkin sözlerini, bir
hukukçu olarak üzüntüyle izlediğimi de tutanaklara geçirmek istiyorum.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Hangi sözler?..
ÖNDER SAV (Devamla) - Önümüze getirilen 91 inci madde, 2001 yılında
yapılan değişikliğe ve daha önceki madde metnine göre, çok daha ağır bir
biçimde, hukuk devleti ve Anayasa ihlalidir.
İçtüzüğün bir temel kuralı, önemli konularda siyasî partilerin
uzlaşmaları, anlaşmalarıdır. Temel kanunlar ve İçtüzükle ilgili kapsamlı
değişikliklerde, uzlaşma, oybirliği anlayışı, artık, terk ediliyor; çoğunluğun
anlayışı egemen kılınmak isteniliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde beşte 3
çoğunluk karar verirse, sadece bölümlerle ilgili görüşme yapılarak, kanun ve
İçtüzük maddeleri, okunmadan, görüşülmeden, üzerinde önerge bile verilmeden
geçecek.
Sayın Anayasa Komisyonu Başkanı -hiç katılmıyorum ama- böyle bir
antidemokratik anlayış, herhalde, sadece muz cumhuriyetlerinde vardır. Türkiye
Cumhuriyeti gibi engin bir deneyimi olan, tarihin derinliklerinden gelen bir
cumhuriyette böyle değişikliklere rastlanmaz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Genel Kurulu
yanıltmayın Sayın Sav.
ÖNDER SAV (Devamla) - Sayın Başkan, konuşma hakkınız var; benden sonra
söz ister, konuşursunuz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Söz alacağım zaten.
ÖNDER SAV (Devamla) - Daha 1974'lerde yerleşmiş Anayasa Mahkemesi
kararlarıyla istikrar kazanmış kararlar yok sayılıyor, Anayasa Mahkemesi kararlarıyla
yerleşen "kanun tasarı ve teklifleri, maddelerden oluşur. Maddelerin
üzerinde görüşme açılmamışsa, o kanun tasarısı ve teklifi yönünden görüşülme
gereği yerine getirilmiş sayılmaz" şeklindeki bir temel kural, bu maddeyle
çiğnenmiş oluyor.
Temel yasa kavramı nedir? Hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun Sayın
Sözcüsünü dikkatle dinledim hem de Sayın Anayasa Komisyonu Başkanını dikkatle
dinledim ve fevkalade üzüldüm bir hukukçu olarak. Sayın Kuzu, burada, temel
yasanın "uzun yasa" olduğunu söyledi. Sayın Kuzu, böyle bir makale
yazın da, meslektaşlarınız sizinle nasıl tartışacak, bir görelim bakalım! (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, Medenî Kanun, İcra ve İflas Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu, Türk Ceza Kanunu gibi birkaç temel
yasanın dışında yeni bir temel yasa mı arıyoruz?! Yeni bir temel yasa mı icat
etmeye kalkıyoruz?! Korkarım, yarın, elmaların verimliliği, armutları hangi
hayvanların sevdiği ve Millî Görüşün hangi metinlerde yer alıp alamayacağı, nelerin
barış sözcüğü kavramı içine gireceği, işçilerin haklarına nasıl el atılacağı,
esnafın kepenklerinin nasıl kapattırılacağı, köylünün ekmeğine nasıl el
atılacağı, doğrudan gelir desteğinin nasıl düzenleneceği konularını da, siz,
temel kanun kavramı içerisine koyarsınız, kolayca koyarsınız! (CHP sıralarından
alkışlar)
Temel kanun adı altında getirmeye çalıştığınız bu değişiklikler ve temel
kanun kavramıyla yaptığınız açıklamalar ve bu madde, mızrağın çuvala asla
sığmayacağı gibi, Anayasaya ve İçtüzüğe sığmayacaktır. Endişemiz, Anayasa
Mahkemesi kararı açık iken, bu tür bir düzenlemeye gidilmesidir. Ne diyor Sayın
Kuzu'nun aktardığı Anayasa Mahkemesi kararı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sav, buyurun.
ÖNDER SAV (Devamla) - Tamamlıyorum efendim, tamamlıyorum; fazla
üzmeyeceğim sizi.
Endişemiz, Anayasa Mahkemesi kararının açıklığından kaynaklanıyor. Temel
kanun kapsamına açıklık getirilmemesi, pek çok yasanın bu kapsam içerisinde
düşünülmesine neden olacaktır. 91 inci madde, bu haliyle, belirlilik, genellik,
soyutluk ve öngörülebilirlik özelliklerini taşımaması nedeniyle, yasama
yetkisinin amacına uygun biçimde kullanılmasına elverişli olmadığı gibi, hukuk
devleti ilkesiyle de bağdaşmayacaktır.
Anayasa Mahkemesinin böyle bir iptal kararı varken, siz nasıl oluyor da
böyle bir düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi huzuruna tekrar
getirebiliyorsunuz! Doğrusu bir hukukçu olarak bunu anlayışıma sığdıramıyorum.
Temel yasa adı altında getirilecek yasa tasarılarıyla yürütme organı
rahatlıkla yasamayı by-pass edecek -zaten Anayasa Komisyonu Başkanımız da satır
aralarında bu endişesini dile getirdi- çarpık bir iktidar devleti, bir
hukuksuzluk devletine dönüşecektir. Bu kadar uğraşacağınıza, Anayasa Mahkemesi
kararlarına aykırı çarpık içtüzük değişiklikleri getireceğinize, ben size bir
kolaylık öneriyorum; hiç fazla yorulmayın; kolaylığı da söyleyeyim:
Anayasamızın 153 üncü maddesinin son fıkrasını okuyorum: "Anaysa Mahkemesi
kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar."
Ekleyeceğiniz ufak cümle "Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisini
bağlamaz" olursa, emelinize ulaşabilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu anayasa tanımazlığı, bu hukuk devleti tanımazlığı "ben yaparım
olur" anlayışını, Türkiye'nin aştığını, yeni bir ak sayfa açıldığını
sanıyorduk; ama, yanılmışız. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihimiz, talihsiz,
basiretsiz ve hukuk tanımaz çoğunlukların iç karartıcı ve acı sonlarıyla
doludur. Korkarım ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin, bir sona, süratle
yaklaştığını görüyoruz; yeni bir acı öyküyü yazıyor.
Size yazık olacak, demokrasiye yazık olacak, yol yakınken dönün; son
pişmanlık fayda etmez; bu maddeyi geri çekin diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sav.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Salih
Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden önce, bir hususun altını üzülerek çizmek istiyorum. Acı
sonlardan bahsetmek, âdeta, geçmişte bazı sözleriyle uygulamaların önünü
açmanın öncülüğünü yapmış Cumhuriyet Halk Partisinin ileri sözlerinden çıkmış
olan acı sonuçları burada hatırlatmanın, o manada, bir nevî tehdit gibi
anlaşılabilecek bir konuşma üslubunun doğru olmadığı kanaatini taşıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Hiç merak etmeyiniz, geçmiş geride kalmıştır; geleceğe bakmak
mecburiyetindesiniz. Geleceğin umudunu kaybetmemek mecburiyetindesiniz.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Ama, ders alarak!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - 70 000 000 milyona ulaşmış Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin ve vatandaşlarının istikbaliyle ilgili olarak ümitvar olmak
gerekirken, âdeta, umutlarını karartmaya yönelik kötü sonuçları hatırlatmanın
kimseye çıkarı, faydası da yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Biz, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin ve onun yönetiminde esas kabul edilen bu mevcut Anayasanın gereği
olan işlemleri yapmaya çalışıyoruz.
Hatırlatmak istediğim hususları arkadaşlarımızın dikkatlerine bir kez
daha getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, doğrudur; biz, 2001 yılı itibariyle yapılmış olan
İçtüzük değişikliğini AK Parti Grubu olarak götürdük, Anayasa Mahkemesi de
iptal etti ve doğru bir karar verdi. Biz, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu
karardan dolayı bir rahatsızlık da duymuyoruz. Bizim haklı tespitlerimizi
Anayasa Mahkemesi tescil etti. Bununla neyi söylüyorum... Evet, bazı
arkadaşlarımız Parlamentoya yeni girdiler; o günkü tartışmaları, nelerin
değiştiğini, belki de İçtüzükten bilmiyorlardı.
HASAN ÖREN (Manisa) - Önder Bey mi bilmiyordu! Hani, her zaman
danıştığınız Önder Bey mi!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Önder Bey biliyor; ama, bu konuların neler
olduğunu ifade etmek yerine, genel bazı yaklaşımlar içerisinde bulundu.
Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinin iptal etmiş olduğu 60 ıncı
maddeyle neler ortadan kalkmıştı biliyor musunuz; bakınız, 60 ıncı maddede,
Anayasa Mahkemesinin iptal etmiş olduğu hükümler şunları ihtiva ediyordu: Söz
alma, konuşmalar ve yazılı konuşmalarla ilgili 60 ıncı maddede "Görüşme
sırasında Hükümetten veya komisyondan soru sormak isteyenler, sorularını
yerlerinden sorarlar. Soru ve cevap süresi on dakika ile sınırlıdır"
deniliyordu. Aynı şekilde, konuşma süreleri yarıya indirilmişti, önergeler
kaldırılmıştı. Dolayısıyla, sizin, muhalefetin sesini kısmak olarak iddia ettiğiniz
hükümler ihdas edilmişti. Biz, beraberce yapmış olduğumuz İçtüzük
değişikliğiyle, o günkü yanlışlıkları, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini
de gözönünde bulundurarak geri verdik. Önerge sayılarını artırdık, süreleri
artırdık, soru sormayı, maddeler üzerinde konuşmayı, bütün bunları demokratik
hale getirdik. Bundan dolayı, Anayasa Mahkemesi doğru bir karar verdi.
Değerli arkadaşlar, aynı şekilde, yine, bakınız, Anayasa Mahkemesince,
81 inci maddede iptal edilen hususları da söyleyeyim size: Bu yürürlük maddesi
ile yürütme maddesinde konuşma yapılmayacağı... Bunların detayına fazla girmek
istemiyorum.
60 ıncı madde, 81 inci madde, 87 nci madde ve 91 inci madde yanlış
düzenlenmiş; yani, Parlamento çalışmaları açısından, demokrasi açısından uygun
olmayan şekliyle düzenlenmişti. Bu düzenlemeleri, bu yanlışlıkları, biz,
Anayasa Mahkemesine götürüp iptal ettirdik; bundan dolayı da bir çekincemiz,
bir üzüntümüz söz konusu değil.
Gelelim, şimdi, 91 inci maddeye. Değerli arkadaşlar, bakınız, hepimizin
önünde İçtüzük vardır; lütfen, İçtüzüğün ilk sayfasını açınız. Arkadaşlarım
açma fırsatı bulamıyorlar; ama, ben okuyacağım:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü; Karar No:584; Karar
Tarihi:5.3.1973"
Lütfen, düşünün; 1973 yılında düzenlenmiş bir İçtüzük!.. Anayasamızın
tarihi nedir; 1982. Yani, bizim şu anda kullandığımız İçtüzük, hangi Anayasayla
uyumlu hale getirilip başlamış çalışmalara; 1961 Anayasasıyla. Üzülerek ifade
edelim ki, o günden bugüne...Daha öncesinde, nizamname olarak uygulanan İçtüzük
uygulamaları, 1950 sonrasındaki uygulamalar...
Bunları şunun için söylüyorum değerli arkadaşlar, 1982 Anayasasından
bugüne kadar kapsamlı bir İçtüzük değişikliği, maalesef, Anayasaya uygun
şekliyle düzenlenmemiştir. En ciddî değişiklik, en kapsamlı değişiklik, 1995
Anayasa değişikliğinden sonra yapılan değişikliktir. Hatta, o dönem
gerçekleşmedi, 20 nci Dönemde, biz, bunu hayata geçirdik,
Şimdi, buradan şuraya gelmek istiyorum. Anayasanın 95 inci maddesi
açıktır; geçici 6 ncı maddesi de açıktır. Bu kullanmakta olduğumuz İçtüzük,
çift meclisli uygulamalara yönelikti. Bunlarda birtakım değişiklikler yapıldı;
ama, hâlâ, 1982 Anayasasına uygun bir İçtüzük de hazırlanıp devreye konulamadı.
Peki, şimdi, İçtüzüğe 91 inci madde ne zaman girdi; 91 inci madde,
İçtüzüğümüze 6.5.1996 tarihinde girdi. Daha önce "temel kanun" diye
İçtüzükte bir şey var mıydı; yoktu. Bir ihtiyaç olarak, kural olarak konulması
uygun bulunduğu için, 1996 yılında -ki, benim de burada milletvekili olduğum
dönemdir; arkadaşlarımızdan bulunanlar vardı- o dönem, bu, temel kanun olarak,
tarifsiz olarak İçtüzüğe girdi.
Peki, İçtüzüğe böyle girdi; ama, 1980 öncesinde ve daha öncelerinde, bu
ve benzeri hususlarla ilgili uygulamaya girmiş olan hiç temel yasa kavramı yok
muydu; o da vardı.
Değerli arkadaşlar, 1950 öncesinde, Medenî Kanun, 1/97 sayılı olarak ne
yapıldı; yasalaştı. Nasıl yasalaştı; tümü üzerinde görüşmeler açıldı, siyasî
partilerin ve milletvekillerinin görüşleri dinlendi; ama, çok maddeli bir kanun
olduğu için maddeleri görüşülmedi; oylandı ve kabul edildi. Yani, bir temel
yasa tarifi olmadığı halde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin uygulamasında, bir
temel yasa kavramı vardı. İşte, 1996'da devreye giren bu temel yasa kavramı,
İçtüzükte yer aldıktan sonra, 7.2.2001 tarihinde bir değişiklik yapıldı. Biz
de, o zaman, bu değişikliğin şekline karşı çıktık; temel yasaya karşı çıkmadık,
Anayasa Mahkemesine götürme gerekçemiz de bunun için önemlidir. Nedir temel
yasa -evet, temel yasalar var, tek tek tadat edilmese bile bunlar
bilinmektedir- uygulamaları itibariyle, geçmişte yapılan ve genel olarak
hukukçuların da üzerinde ittifak ettiği bir anlayış birliğidir; ama, o,
geçtiğimiz dönemdeki hükümet ve Parlamento gruplarınca, Türkiye'nin ekonomik
şartları, teknolojik gelişmeleri gözönünde bulundurulmak kaydıyla, yapılacak
bütün yasaların -ne olarak- temel yasa gibi özel yöntemle çıkarılması önerildi.
Türkiye'nin ekonomik ihtiyaçlarını sonsuza kadar sıralamak mümkün,
teknolojik gelişmeleri de, yukarıdan aşağıya farklı şekillerde yaklaşarak orta
yere koymak mümkün; bunlar orta yerdeyken, çok geniş, âdeta, bütün kanunları
ihtiva edecek şekliyle, özel yöntemle yasamanın yürütülmesini, yasama
faaliyetlerinin devam ettirilmesini biz uygun bulmadık. Orada, beşte 3 çoğunluk
konusu; ki, altını çizerek ifade ediyorum, değerli arkadaşlar, birçoğunuz bu
Parlamentoda geçen dönem olmadığınız için, hatırlatmak için tekraren
söyleyeceğim. Bakınız, 350-360 milletvekili olan koalisyon hükümeti, birçok
yasayı temel yasa yapmak istedi; ama, muvaffak olamadı. Sebep; bu yürürlükte
olan, yani iptal edilmeden önce beşte 3 çoğunluk aranması şartına bağlı olarak
birçok yasa buraya getirildi, temel yasa olarak görüşülsün istendi; biz,
muhalefet partisi olarak doğru gördüklerimize destek verdik; buna rağmen, temel
yasa haline getirilemedi. Onun için, Bağ-Kur Yasası yürürlükte değil, Anayasa
Mahkemesince iptal edildi; SSK'nın temel yasası yok, iptal edildi; İşKurun
yasası yok, iptal edildi. Bütün bunlar neyi gösteriyor; demek ki, beşte 3
çoğunluğu yakalamak çok kolay bir sonuç değil. Bugüne göre, bu Parlamentoya
göre, bizlere, sizlere göre değil; geleceği de düşünerek, Türkiye'de
demokrasinin çalışması, işlemesi için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, buyurun; tamamlayın efendim.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
...ihtiyaç duyulması halinde, temel yasaların çıkarılmaması gibi bir
zilletin yaşanmaması için neye ihtiyaç var; böyle bir kapının açık tutulmasına
ihtiyaç var.
Şimdi, bakınız, en son örneğini birlikte yaşadığımız bir anayasa
değişikliği oldu. Anayasa değişikliği iki konuyu ihtiva ediyordu: Bir tanesi,
25 yaş; Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesinde var...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Kabul ediyoruz; ormanla ne alakası var?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - 2/B; evet, yine seçim beyannamesinde var; ama,
bütün bunlara rağmen, bu Parlamentoda 366'da takılıp kaldı. Bu neyi gösteriyor
biliyor musunuz arkadaşlarım; demek ki, kendi taahhütleri bile olsa,
Parlamentoda siyasî rekabet ortamı, şartları içerisinde mutabakat sağlanamıyor.
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından "ne alakası var!"
sesleri)
Alakası açık, alakası açık...
HASAN ÖREN (Manisa) - Ne alakası var 25 yaşla?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - İki grubun da, 550 milletvekilinin de
partilerinin bu konuda ittifak etmiş olmalarına rağmen, bu Parlamentoda yeterli
çoğunluk bulunamıyorsa, demek ki, siyasî rekabetin getirdiği birtakım yanlış
sonuçlar da yaşanılabiliyor...
OYA ARASLI (Ankara) - 76 ncı madde değiştirildiğinde niye siz oy
vermediniz?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Onun için, yarın, temel yasa olarak önünüze
getireceğimiz tasarılarda -mesela SSK Yasası, mesela Bağ-Kur Yasası- ne
yapacaksınız; çok maddeli kanun olduğu için karşı çıkacaksınız...
MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Siz yanlış yapıyorsunuz diye biz de mi yanlış
yapacağız?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - ...karşı çıktığınız için bu müesseseler ne
olacak; Türkiye Büyük Millet Meclisini aylarca meşgul edecek bu yasalarla
ilgili, bunun üzerinden siyaset yaparak, engelleme yapabilirsiniz. Dolayısıyla,
bunlara, Türkiye'nin şartları müsait değil arkadaşlarımız. Bakın, sabahtan
akşama kadar, gece sabahlara kadar mesai yapıyoruz; bunun, bir maliyeti var;
zaman zaman karşı da çıksanız, yapılmasından da yanayız.
HASAN ÖREN (Manisa) - Yaparız... Yaparız...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Unutmayın ki, bir temel yasanın görüşmelerini,
siz, tutanak halinde, bir kitap şeklini görseniz, emin olunuz şaşırırsınız.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Gördük... Gördük...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Onbinlerce sayfadan oluşabiliyor.
OYA ARASLI (Ankara) - Allah Allah!...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Binlerce sayfadan oluşan tutanaklarla karşı
karşıya kalmış olan araştırmacıları düşünün, üniversite camiasını düşünün.
Bütün bunlarla, şunu hatırlatmak istiyorum: Evet, biz, komisyon safhasında
da, Genel Kurul safhasında da, temel yasa tanımını getirirseniz, olur, buyurun,
tartışalım dedik. Böyle bir temel yasa; neyi gelmedi; tanımı gelmedi. Sonra,
Anayasa Mahkemesi niçin iptal etti? Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde iki
husus var: Bir tanesi "tanım yok" deniliyor. Değerli arkadaşlar, bu
ülkede, bilinen bir argümandır; ama, birileri tanım yaptı da, biz, onu yok mu
saydık?!. Böyle bir tanım yok ki... (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) - Demirel gibi konuştun...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Eğer, mutabakat sağlayabildiğiniz, üzerinde
anlaşabildiğiniz, hukukçularımızın ittifak ettiği bir tanım varsa, elbette,
bunu, Anayasa Mahkememizin istediği şekliyle getirip, buraya koyalım.
OYA ARASLI (Ankara) - Öyle bir tanım varsa, araştıralım.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Demek ki, bir tanımdan daha çok, neye ihtiyaç
var; bir mutabakata, bir anlayış birliğine ihtiyaç var.
Anayasa Mahkemesinin ikinci iptal gerekçesini de doğru anlamak lazım.
Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Her kanun için ayrı bir yöntem
uygulanmaz." Bakınız, altını çizerek söylüyorum; biz de, bunun, ayrı bir
yöntem olarak uygulanmasını doğru bulmuyoruz; onun için, yapmış olduğumuz
düzenlemede diyoruz ki, tek bir yöntem uygulanmalı. Nedir bu; bölümler haline
getirilmeli. İkincisi, maddeler nasıl görüşülüyorsa, bu bölümler de öyle
görüşülmeli. Bu, SSK Yasası için de böyle, Bağ-Kur Yasası için de böyle, temel
yasa olarak Ceza Yasası için de böyle...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - İş Kanunu için de böyle!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yani, bütün yasalara, tek tip uygulamayı,
kural olarak ne yapalım; belirlemiş olalım; ki, biz, bunu, burada belirliyoruz.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, sözlerimi toparlarken, şunu söylemek
istiyorum: Evet, biz, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini de gözönünde
bulundurarak, geçmişteki uygulamalardan da hareketle, Anayasa Mahkemesinin
iptal tarihi olan 31.12.2002 tarihi itibariyle, Meclise, bunu yapın, yeniden
düzenleyin, gönderin dediği, üç aylık süre de gözönünde bulundurularak, diyoruz
ki, iptal edilmeden önceki döneme ait temel yasa kavramını düzenlemiş olan
İçtüzüğün 91 inci maddesini aynen koyalım, monte edelim; bir de orada kolaylık
sağlayalım; sağlayacağımız kolaylık nedir, açıkçası şudur: Evet, herhangi bir
sebeple Danışma Kurulunda ittifak sağlanamamışsa, çok yüksek bir oran olan 330
sayısını; yani beşte 3 çoğunluğu yakalamak kolay olmadığı için, bu da bir
ağırlaştırıcı sebep olsun; bu çoğunluğun sağlanması halinde, getirilen temel
yasaları, burada, temel yasa yöntemiyle, bir özel yasal düzenleme yöntemiyle
çıkarılmasına yönelik bir düzenlemedir. Bunun, Anayasaya, hukuka aykırılık
tarafı yoktur, demokratiktir. Demokratik olan, hukuka uygun olan 91 inci
maddenin, Meclis çalışmalarına, memleketimizin problemlerinin çözümünde
yasamaya düşen görevlerin kolaylaştırılmasına rahatlık getireceğinden
hareketle, böyle bir düzenlemeye ihtiyaç vardır; böyle bir düzenleme doğru bir
düzenlemedir; Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini de gözönünde
bulundurarak, onu da hesaba katarak yapılan bir düzenlemedir.
Ben, bu düzenlemenin Parlamento çalışmalarına katkı sağlayacağına
inanıyor, Grubumuz adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
Sayın Milletvekilleri, Komisyon Başkanımız Sayın Burhan Kuzu söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ikinci kez kürsüye çıkmayı arzu etmezdim; ama, Sayın Önder
Sav'ın birkaç göndermesi, beni, buraya çıkarmak durumunda bırakmıştır.
Konuşurken, Sayın Sav'a dikkat ettim, dinler gibi gördüm; ama hiç
dinlememiş beni. (AK Parti sıralarından alkışlar) Özellikle bunu belirtmek
isterim. Gerçekten dinlememiş; çünkü "muz cumhuriyetinde olur" dedi.
Şimdi okuyorum, muz mudur, başka mıdır; onu burada tekrar vurgulamak istiyorum.
Efendim, dedim ki, 3...
ÖNDER SAV (Ankara) - Başka anayasalar...
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Sayın Sav, varsa bir
gerekçeniz... Madde konuşuyorum ben burada, hukuk konuşuyorum.
Bu konuda, dünyada 3 tür yol var dedim, halen uygulanıyor bunlar.
Bunlardan bir tanesi, basit çoğunluk yöntemidir dedim. Bunlar şu ülkeler:
Fransa, Yunanistan, İrlanda, İngiltere. Burada muz var mı?! (CHP sıralarından
"Var, var" sesleri)
Nerede var; bu muz mudur, yoksa başka bir şey midir?!
Beni bu yönteme alıştırmayın, pek sevmediğim bir yöntem; ama, gerekirse,
ben, çok güzel yaparım bu yöntemi!
İkinci kategori, bizim de getirdiğimiz şu teklifin, önünüzdeki metnin
daha uygun düşeceği bir yapılanma dedim. Burada da, yapılan incelemeye göre,
Türkiye'deki Danışma Kuruluna benzer kurulların karar verdiği ve nitelikli
çoğunlukla buna karar verildiği şeklinde. Bu ülkeler hangileri, onu söyledim
-söylediklerimi bir daha söylemek zorunda bıraktı Sayın Sav- ve bu ülkelerde
bölüm bölüm oylanıyor; süreler belirleniyor; o yasa, diyelim, beş günde, on
günde bitecek deniliyor; ne kadarsa, onu birlikte kararlaştırıyorlar;
anlaşamazlarsa, nitelikli çoğunlukla genel kurul karar veriyor ve bölüm
hakkında da o parti, istediği anda, ne zaman istiyorsa, verilen süreyi
kullanıyor. Bu uygulama nerede var; Avusturya, Belçika, Danimarka, Almanya,
İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, İspanya, İsviçre. Bir de muz
diyelim, yok ama, gerekirse ilave edebiliriz!
Üçüncü bir kategori -söylediklerimi söylüyorum- ideal olan, Sayın
Başkan, katıldığım, olması gereken, doğru olan, keşke öyle olsa diyebileceğimiz
bir üçüncü grup var dedim. Bunda da, önceden bir sınırlama getirilmiyor ve İsveç,
Finlandiya, Hollanda'da uygulanıyor dedim; ama, bu ülkelerin, takdir edersiniz
ki, sorunları, bizim kadar değil; 3 tane ülke; istisna olarak sayılabilir
bunlar. Diğer saymış olduğum 15 ülkenin büyük bir kesimi, bilinen Batı
ülkeleridir. Dolayısıyla, burada, farklı bir yere çekmenin anlamı yok. Sayın
Sav, buna karşı varsa bir hüküm olarak, bunu bana getirin; bunu dinlemek
isterim doğrusu.
Ben, bir şey daha söyledim, dedim ki: Bakın, bunlar ideal şeyler
değildir. Söylediklerim, bu anlamda, buraya çıkıp da ne güzel şeyler şeklinde,
arkasında duracak şeyler de değildir; ama, bir zaruretten kaynaklanıyor.
Şimdi, önümüzdeki günlerde 400 maddelik Ceza Yasasıyla ilgili tasarı
gelse, nasıl görüşeceksiniz bunu siz?!
ÖNDER SAV (Ankara) - Uzlaşarak.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Bunu burada çözmemiz
lazım.
Şimdi, temel yasa tanımına gelelim. Sayın Başkan, gerçekten temel yasa
tanımı varsa, beraber yapalım. Ben dedim ki: Temel yasayı önemli yasa anlamında
algılarsak -böyle algılanabildiği ülkeler var, mesela, Fransızların "la
foundamentale" dedikleri- işte Siyasî Partiler Yasası, Seçim Yasası,
Anayasa Mahkemesinin Kuruluş Yasası gibi yasalar var. Diyelim ki, önümüze,
Anayasa Mahkemesinin Kuruluş Yasası geldi, üç maddelik bir değişiklik. Şimdi,
bu, temel midir değil midir; bence temel değildir; çünkü, buradaki yasanın
kendi temel; ancak, o görüştüğümüz değişiklik temel değildir. Bu usullerin
getirilme sebebi, bir zaman sorunundandır. Burada, üç maddenin zaman sorunu
olmaz; onu anlatmaya çalışıyorum.
O yüzden, zannediyorum, buradaki konu, nitelikten ziyade, zamanla
alakalı bir konudur. Tabiî, buna bir sayı veremiyorum, kaç maddeyi geçerse
temel yasa sayılır; bunun zorluğu ortada. O yüzden, ben de, Komisyonda, sayın
üyelerimize dedim ki: Hakikaten, temel yasanın tanımı konusunda bir taslak
çalışmanız olursa, ben de buna Komisyon olarak...
OYA ARASLI (Ankara) - O çalışmayı yapmak için alt komisyon kurulmasını
istedik.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Değerli Hocam,
Komisyonda, alt komisyon teklifinde bulundunuz, ben de dedim ki: Bir işin, alt
komisyona gitmesi, uzaması demektir. Ondan bu tarafa iki günlük bir süre var;
fakat, bu konu, Türkiye'nin gündeminde 1996'dan beri var. Bu kadar zaman içinde
bir temel yasa tanımını henüz yapamamışız; ama, alt komisyona gidince
yapacağız; böyle bir şey olamaz; kusura bakmayın! Ben, dünya örneklerini
verdiğimi düşünüyorum, dünya böyle çalışıyor.
Bizim getirdiğimiz uygulama ve yöntem, söylediğim gibi, dünya
uygulamalarına uyan, standardı yakalamış bir düzenleme.
Şimdi gelelim Anayasa Mahkemesi kararına. Bu düzenlemeyle, Anayasa
Mahkemesi kararına mümkün olduğu kadar uyulmaya çalışılmış; temel yasa kavramı
hariç. Bunun zorluğunu yaşıyoruz. Demin bir madde okudum; saymış; sosyal,
siyasî, hukukî, vesaire... Buna katılıyorsak, onu maddenin başına yazalım; ama,
o zaman da şu ortaya çıkacak; muhalefet partisi diyecek ki: Siz, sosyal,
siyasî, hukukî dediniz -her alanın, her kanunun böyle yönleri vardır- temel
yasa saydınız, bizden kaçırdınız. O yüzden, diyorum ki, burada tanımın
olmaması, Danışma Kuruluna bırakılmış olması, 3/5 gibi bir çoğunluk aranması,
bana öyle geliyor ki, muhalefeti kollayan düzenlemelerdir. Ben, o anlamda
düşünüyorum. Bunu, bugünkü sayıya göre değerlendirmemek lazım Sayın Önder Sav;
bunu anlatmaya çalışıyorum.
Anayasa Mahkemesi de yanlış karar verebilir arkadaşlar. Anayasa
Mahkemesinin kararına uymak, elbette ki, bizim boynumuzun borcudur, netice
itibariyle -gerekli hükmü okudu- uymak için gayret gösterilmiş
"bölüm" falan denilmiş, bazı ibareler eski metinden çıkarılmış,
vesaire; ama, temel yasa kavramının tanımı, söylediğim gibi, yapılamıyor.
Anayasa Mahkemesi yanlış karar verebilir; her kararı doğru değildir. Nasıl
değildir; nihayet bir mahkemedir, yanlış karar vermesi çok normaldir. O
bakımdan, getirip getirip Anayasa Mahkemesinin kararı tartışılmaz, dünyaya
uygun... Eğer, Anayasa Mahkemesinde karar veren değerli üyelerimiz, benim demin
verdiğim şu bilgilerin farkında olsalardı, bu karar böyle çıkmazdı veya
çıkmaması lazımdı. Öyle düşünüyorum; evet. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralardan "Yapmayın" sesleri)
Son olarak, Sayın Sav'ın -yine, Kapusuz da bu konuya değindi- tehdit ve
acı son sözlerini söylenmemiş kabul ediyorum; kendisinin de bu konuyu
düzeltmesini bekliyorum.
Teşekkür ediyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim sayın Kuzu.
Şimdi, şahısları adına söz isteklerini yerine getireceğim.
İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi,
burada, İktidar Grubunun kendisinin de aslında inanmadığı gerekçelerle
savunduğu bir İçtüzük değişikliğini tartışıyoruz. Kendinizin inanmadığı
gerekçeleri Meclise kabul ettiremezsiniz; en azından, Meclisin bunu samimî
olarak benimsemesini isteyemezsiniz. Bu güçlüklerinizi anlıyorum; ama, gelin,
daha tartışmacı olun, bundan sonra, daha uzlaşmacı bir Meclis kültürünü ortaya
çıkaralım.
Değerli arkadaşlarım, demokrasi, sadece biçimsel bir konu değildir.
Demokrasi, öncelikle bir içerik sorundur, bir özsorundur, bir benimseme
olayıdır. Bunu, sadece Mecliste değil, bütün davranışlarımızda; hatta, aile
içerisinde dahi göstermezsek, demokrat olamayız.
Demokrat olmak için, ilk önce, bunun bir çoğunluk diktası olmadığını
kabul etmek gerekir. Demokrat olmak için, demokrasinin azınlık haklarını
koruyan bir sistem olduğunu, öncelikle içimize sindirmemiz gerekir. Demokrat
olmak için, güçler ayrımına öncelik vermemiz gerekir. Eğer iktidarın gücünün
göreli olduğunu, nispî olduğunu kabul etmez, bunu mutlak bir güç haline
getirmeye çalışırsak, bunun demokrasiyle yakın uzak bir ilişkisi olmaz. Yasama,
yürütme, yargı arasındaki güçler ayrımını zedelemeye kalkarsak -ki, burada,
bugün, yapılan budur- yasama organı ile yürütme arasındaki ilişkiler
zedelenmekte ve yürütmeden gelen yasaların hangi keyfilikle temel yasa sayılıp,
burada maddeleri tartışılmadan; yani, Meclis by-pass edilerek geçirileceğinin
düzenlemesi yapılmaktadır. Dolayısıyla, burada, çok önemli bir anayasal
kurumun, yasama ile yürütme arasındaki güçler ayrımının hedef alındığını,
özellikle, bilgilerinize sunmak istiyorum.
Burada, biraz önce İngiltere örneği verildi. İngiltere örneği, kuşkusuz,
yazılı anayasası olmayan bir ülke olarak, Türkiye açısından en dikkate değer
örnek değil; Türkiye Anayasası üzerinden bu örneği vermek doğru olur,
Türkiye'de, kendi Anayasamıza uygunluğu aramamız gerekir. Eğer İngiltere
örneğini arayacaksanız, burada, daha önce sözünü etmiştim, gelin, bir başka
şeyi arayalım. İngiltere'de, bütçe kesinhesap kanunları Meclise geldiğinde,
muhalefetin ağırlıklı olduğu bir kesinhesap komisyonu tarafından
incelenmektedir. Eğer İngiltere örneğini alıyorsanız, buyurun size örnek;
gelin, demokrasinin sağlam temeller üzerinde yürümesi için, Meclisin en önemli
işlevlerinden biri olan bütçeyi denetleme işlevini, böylesine sağlıklı bir
yapıya kavuşturalım.
Değerli arkadaşlarım, muhalefetin tepkilerini dizginlemek, muhalefetin
yasama sürecine katılımını sınırlamak için, burada, daha önce de çabalar
gösterildi. Bu çabalara karşı -biraz önce, burada, örnekleri okundu- şimdi
iktidarda olanlar, o zaman, muhalefetken bir direnç gösterdiler, bir direniş
gösterdiler ve hatta, 2001 Şubatında, burada, muhalefet partilerinden birisine
mensup bir arkadaşımız, bir DYP'li arkadaşımız, bir anlamda şehit oldu. 57 nci
hükümet bunu denedi, daha önce başka hükümetler de denemişti. Buna karşı
çıkanlar, bugün, bunu savunma noktasına geldiler. Ne hazin bir çelişki; bu
Meclis adına, bugün burada bulunan, İktidar Partisi kanadında bulunan -önceki
dönem muhalefette olan- arkadaşlar adına ne hazin bir çelişki!..
Değerli arkadaşlarım, muhalefetsiz iktidar özlemleri otokrasi
özlemleridir. Dünyada yeterince otokrat vardır; eğer, bunlara yenilerini
eklemek istiyorsanız, buna izin vermeyeceğimizi, öncelikle, peşinen size
bildirmek isteriz.
Değerli arkadaşlarım, burada, temel yasadan bahsediliyor. Temel yasaya,
hangisinin temel yasa olduğuna kim karar verecek? Sayın Komisyon Başkanı
"bana göre bu değildir" diye örnek verdi. Ona göre temel yasa denilen
şey, temel yasa mı olacak?! Kim belirleyecek?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Genel Kurul
belirleyecek Sayın Başkan.
OĞUZ OYAN (Devamla) - "Genel Kurul belirleyecek" diyorsunuz.
Bakınız, daha önce, Anayasa Mahkemesine başvururken söylediğiniz sözleri
dikkate alalım. Daha önceki, Anayasa Mahkemesi başvurusundan okuyorum:
"Temel yasa, yeniden yapılanma, kapsamlı değişiklik kavramları,
sınırlanamaz, geniş kapsamlı kavramlardır. Şeklî kritere göre, parmakların
'öyle' dediği tanımları ve belirlemeleri geçersiz kılacak bir içölçüt maddede
mevcut değildir. Keyfiliğin temel taşlarını, bu tür ölçüsüz ve üzerine kural
yaftası geçirilmiş hükümler oluşturmaktadır." İşte "Genel Kurul
belirleyecek" dediğiniz bu.
Genel Kurul, eğer, hükümetin getirdiğine karşı bir eleştirel aklı
kullanabiliyorsa, bunda sorun yok; ama, bu ne yazık ki kullanılmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Nitekim, Anayasa Mahkemesi de, söz konusu iptal
gerekçesinde, aynı nedenle, bu kararı "temel yasanın tanımlanamaz
niteliği" açısından vermiştir.
Değerli arkadaşlarım, burada keyfilikleri önlemek mümkün değildir. Bu,
Meclisin birtakım dayatmalarla karşı karşıya kalmasını önlemek değildir.
Muhalefet üzerine baskı kurmak, muhalefetin yasama sürecine katılımını
engellemek dışında bir çözüm getirmiyorsunuz.
Bakınız, size küçük bir önerimiz olsun; bunu başından beri söylüyoruz:
Eğer yasama sürecini hızlandırmak istiyorsanız, bunun iki temel koşulu var;
bunlardan bir tanesi, bir kere, ödevini, dersini iyi çalışmaktır; yani, buraya,
tamamlanmış yasalar getirmektir. Öyle, yarı mamul yasalarla buraya gelmeyiniz;
bu yarı mamul yasalarınız dönüyor. Buraya, 12 civarında temel yasa getirdiniz,
bunun 6 tanesi döndü, 7 ncisi şimdi döndü, haberini aldık. Geliniz, bir kere,
ev ödevinizi iyi yapın. Yani, emrinizde bu kadar bürokrasi var; böyle, yarım
yamalak, buradaki, beşte 3 çoğunluğu dahi dikkate almayan af yasaları
çıkarıyorsunuz, ondan sonra, bunlar geri dönüyor. Gelin, bir kere, ilk önce,
hükümet olarak, Grup olarak ev ödevinizi iyi yapın; birinci mesele budur. Eğer
yasama sürecini hızlandırmak istiyorsanız, birinci yapacağınız budur; dersinizi
çalışın. Biz nasıl olsa büyüğüz, çoğunluğuz, her şeyi geçiririz, her şeyi
yaptırırız anlayışında olmayınız.
İkinci söyleyeceğim şey şudur: Eğer muhalefeti diyaloga çağırırsanız,
muhalefetle uzlaşma kültürünü geliştirirseniz, o zaman, bu süreç çok hızlanır.
Bizim bir kompleksimiz yok; bizim, iktidarın doğru getirdiği şeylere, sırf,
muhalefetiz diye muhalefet yapmak gibi bir derdimiz yok. Bakın, bu İçtüzük
değişikliklerinin bazı maddelerine de evet diyoruz. Gelin, bu uzlaşma kültürünü
geliştirin, muhalefetle diyaloğa girin ve süreci hızlandırın; Türkiye zaman
kazansın, Meclis zaman kazansın; var mısınız?
RESUL TOSUN (Tokat) - Her zaman...
OĞUZ OYAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, her zamansa, gereğini yapın;
bu, lafla olmaz. Bu getirdiğiniz değişiklik, bunun böyle olmadığını gösteriyor.
Bakın, bir şarkının sözleriyle konuşmamı bitireyim: "Muhalefette
doğru söyler, iktidarda şaşar" mantığını bırakın. Türkiye'de eğer
demokrasi gelecekse, bu, ancak, muhalefetteki söylemini, doğru söylediklerini,
iktidarda da söylemeye devam edenler var olursa olacaktır. Siz, ne yazık ki,
bunun iyi bir örneğini oluşturmuyorsunuz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.
Şahsı adına ikinci konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Fehmi
Güneş; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
aslında çok önemli bir konuyu konuşuyoruz, sanki bir madde değişikliği gibi.
Üzerinde durmak istediğim, daha çok, İçtüzüğün 91 inci maddesidir. 91
inci maddenin bir öyküsü var; arkadaşlarım onu anlattılar. Bundan önce varmış,
değişmiş; sonra da Anayasa Mahkemesine gidilmiş. Anayasa Mahkemesine giden
arkadaşlarımız, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinde görev alan arkadaşlarımız.
O zamanki 91 inci madde, bugünkü 91 inci maddeyle öz itibariyle aynı. Öz
itibariyle aynı; öyleyse, ne değişti? Öz itibariyle aynı maddeye karşı çıkıp,
Anayasa Mahkemesine dava açılmış, Anayasa Mahkemesi sizi haklı görmüş, maddeyi
iptal etmiş. Şimdi, ne oldu da aynı özde bir madde getiriyorsunuz; bir tek şey
oldu; o zaman muhalefet durumundaydınız, şimdi iktidar konumundasınız.
Konumunuz değiştiğinde gerçekler değişmez, konumunuz değiştiğinde hukuk
değişmez, konumunuz değiştiğinde adalet değişmez. Büyük olmak için, adaletli
olmak, hukukun üstünlüğüne saygı göstermek gerekir; büyük kalmak için,
konumunuz değiştiğinde de bunu yapmak gerekir. Bu yanlış, değerli arkadaşlarım.
Sizin Anayasa Mahkemesine yazdığınız dilekçe burada; kelime kelime, tek
tek okudum, dikkat ettim; bir yanlışlık, bir haksızlık yapmayalım
arkadaşlarımızla konuşurken diye. Hayır, öyle değil; aynı şeyi getiriyorsunuz;
amaç ne? Kaldı ki, o zaman, bundan önceki dönemde, iktidar, çok grup vardı diye
böyle bir yanlış yola başvurmuş olabilir; yanlış bir şey yapmış. Şimdi, iki
grubuz ve bu grup, Muhalefet Grubu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu size katkı
yapıyor, katkı yapmaya çalışıyor; yani, bundan da şikâyet ediyorsanız haksızlık
yapıyorsunuz.
Önemli bir konu şudur: Getirdiğiniz değişiklikte, getirdiğiniz teklifte
"temel kanunları ve İçtüzüğü bütünüyle veya kapsamlı olarak"
diyorsunuz; yani, sonra, İçtüzüğün tümünü getireceksiniz, bu yöntemle
değiştirteceksiniz ve burada muhalefet varmış gibi görülecek; ama, muhalefet
yapılamayacak, siz iktidar olmuş olacaksınız; olmaz, olamaz... Olmayacakların üzerine
gitmeyin. Temel yasa ne? Sayın Hocam beni bağışlasın; herhalde, öğrencilerine
ders verirken, temel yasayı burada söylediği gibi söylemeyecektir. Temel yasayı
siz tanımlayın, getirin... Biz, böyle bir teklif getirsek, önce temel yasayı
tanımlar, öyle getiririz. Bizim böyle bir sorunumuz yok; böyle, düdüklü
tencerede kanun yapmak gibi bir sorunumuz yok bizim. Biz, yasalar ulusal
iradeye uygun olarak yapılsın istiyoruz, hem iktidarın görüşünü hem muhalefetin
görüşünü yansıtsın istiyoruz, uzlaşarak çıkarılsın istiyoruz.
Değerli Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım, ulusal iradeyi, siz ve
biz temsil ediyoruz; sadece siz temsil etmiyorsunuz. Doğruyu düşünmek sizin
tekelinizde değil. Sadece sizin istediğiniz yasa ulusal iradeyi temsil
etmeyebilir; uzlaşacağız... Bütün içtüzükler, dünyadaki bütün içtüzükler, muz
cumhuriyetinde olanlar da, muz cumhuriyetinde olmayanlar da, hepsi, uzlaşmayı
gerçekleştirmek esprisine dayalı olarak yapılmıştır. Siz bize
dayatmayacaksınız, biz sizi engellemeyeceğiz; siz dayatırsanız... Engelleme,
doğruyu bulmak için meşru bir yöntemdir ve dünyanın bütün parlamentolarında
vardır.
Şimdi, burada önemli bir konu da şu: Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
yetkilerimizin çoğunu, bu değişikliği kabul edersek, yürütmeye veriyoruz, hükümete
veriyoruz, icraya veriyoruz; bunu yapmamalıyız. Kuvvetler ayrılığını, kuvvetler
arasındaki eşitliği, birbirini denetleme, birbirine egemen olmama ilkesini yok
etmemeliyiz; Anayasanın özü bu, Anayasadaki kuvvetler ayrılığı ilkesinin özü
bu. Şimdi, biz, hükümete diyoruz ki, sen hangi yasanın temel yasa olduğuna
karar ver ağabey, bize de de ki, şu kadarını görüşün şu kadarını görüşmeyin,
hızlı görüşün, çabuk çıkarın, düdüklü tencerede olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Güneş.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) - Hayır, vermemeliyiz bu yetkiyi; bu, bizim
yetkimiz. Bizi, ulus, bunun için seçti, buraya gönderdi. Bu yetkiyi verirsek,
kuvvetler ayrılığı ilkesine kökten bir darbe vururuz.
Değerli milletvekilleri, bu oylama, aslında, bizim, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, iççalışmasında, kendisine demokrasiyi layık görüp görmediğinin
oylaması olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, o oylama olacaktır. Bir
demokrasi sınavıdır bu. Yanlış olur; hızlı, süratli yasa çıkması bir başarı
değil. Yok böyle bir şey! Doğru, toplumun, ulusun, milletin, aziz milletin
beklentilerine uygun yasa çıkması doğrusu. Onun için, günlerce, haftalarca,
aylarca çalışabiliriz. Hızlı çıkan yasa iyi yasadır diye bir şey yok. Yok böyle
bir şey! Çalışabiliriz sonuna kadar. Bazı kavramlarda istisna olmaz,
olağanüstülük olmaz; yargıda olmaz, adalette olmaz; yasamada olmaz. Bunlarda
istisna tehlikeli işaretlerdir. Bunlarda olağanüstü yöntemler tehlikeli
işaretlerdir, tehlikeli eğilimlerdir. Bu tür kavramlarda olağanüstülüğe itibar
etmemeliyiz, yolunu tıkamalıyız; yanlış olur.
Demokrasiyi, şu anda, 22 nci Dönemde, muhalefet partisi olarak biz ve
iktidar partisi olarak siz, burada gerçekleştirmek zorundayız. Muhalefetsiz
demokrasi olmaz. Hiç yok!.. Hiç yok!.. Öyleyse, muhalefetin tam muhalefet
görevini yapması, sizin de görevinizin meşruiyeti açısından gereklidir. Sizin
görevinizin meşruiyeti açısından, muhalefetin görevini tam yapabilecek
koşulları sağlamanız gerekir; onu söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bana göre hukuk olmaz. Hatta, bana, benim bugünkü
durumuma göre hukuk hiç olmaz ve onu kabul ederseniz, bu kavrama uygun bir
kuralı kabul etmiş olacaksınız. Bana göre hukuk... Sayın Sav hatırlattı, ondan
alındı arkadaşımız; ama, işte, bazı acı geçmişleri de hatırlarsak, yanlış
yapmayız. Bana göre hukuk, benim bugünkü durumuma göre hukuk özlemi, yanlış bir
özlemdir. O özlemi duyanlar, sonra, hukuk aradılar, hukuka ihtiyaçları oldu;
objektif, genel geçer hukuka ihtiyaçları oldu.
Böyle bir yolu açarsak -şimdiye kadar direnildi 22 nci Dönem olarak-
yanlış yaparız, çok büyük yanlış yaparız, çok büyük yanlış yaparsınız, çok
büyük yanlış yaparsınız. Bunu, benden önce, bu dilekçenin altında imzası
olanlar söylüyor. Dilekçe burada... Benden önce, bunun yanlış olacağını, bu
dilekçenin altına imza atanlar söylüyor, ben de söylüyorum; çok yanlış
yaparsınız.
Yanlış yapmamanız dileğiyle, dikkatinize teşekkür ediyorum. (CHP ve
Bağımsızlar sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güneş.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkanım, yerimden bir şey söyleyebilir
miyim...
BAŞKAN - Buyurun efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkanım, konuşmacı arkadaşımız
"temel kanunları ve İçtüzüğü bütünüyle" ifadesinde İçtüzük üzerinde
bir vurgu yaptı. Şu okuduğum metin, 1996'da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmediği döneme ait metindir. Sadece, biz, temel kanunu ve İçtüzüğü bu metne
koymuş değiliz. Genel Kurulun bilgisi için sunuyorum bunu. Dolayısıyla, bizim,
bu metne, 1996'daki metne ilave ettiğimiz sadece şudur: Oybirliği
bulunamıyorsa, beşte 3 çoğunlukla da karar verilsin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 92 nci maddesinin
başlığı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ölüm cezalarının yerine getirilmesine dair kanun tasarıları ile
genel veya özel af ilanını içeren kanun tasarı ve teklifleri"
"Genel veya özel af ilanını içeren tasarı veya tekliflerin Genel
Kurulda kabulü Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğunun kararı ile mümkündür. Gerekli çoğunluk, söz konusu tasarı veya
tekliflerin afla ilgili maddelerinde ve tümünün oylamasında ayrı ayrı aranır.
Genel veya özel af ilanını içeren bir önergenin Genel Kurulda üye tamsayısının
beşte üç çoğunlukla kabul edilmesi durumunda ise, ilgili maddenin ve tasarı
veya teklifin tümünün kabulü üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun oyunu
gerektirir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Madde üzerinde bir önerge var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan teklifin 5 inci maddesiyle İçtüzüğün 92 nci maddesine
eklenen fıkranın son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Mehmet Çiçek |
Telat Karapınar |
|
Ankara |
Yozgat |
Ankara |
|
Haluk İpek |
|
İsmail Bilen |
|
Ankara |
|
Manisa |
"Tasarı veya teklif hakkında verilen genel veya özel af ilanını
içeren değişiklik önergesinin kabulü halinde, kabul için gerekli beşte üç
çoğunluğun tespiti için bu önergenin oylanması açık oylama suretiyle
tekrarlanır."
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; görüyorum ki,
salonda büyük bir çoğunluk ayakta ve sohbet ediyor.
Arkadaşlarımı oturmaya davet ediyorum. Lütfen, arkadaşlar...
Arka taraftaki arkadaşlar da otursunlar.
Oturmadan, görüşmelere devam etmeyeceğim! (CHP sıralarından alkışlar)
Kendi çalışma tüzüğümüzü yapıyoruz arkadaşlar. Lütfen...
Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Hükümet, İçtüzük
değişikliği olduğu için, beyan etmiyor.
BAŞKAN - Efendim, 62 nci maddeye göre siz de beyanda bulunuyorsunuz.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı?..
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANVEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş)
- Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım efendim?
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
İçtüzüğün 87 nci maddesine göre önergeler, işaret oyuyla oylanır.
Nitelikli çoğunluğun arandığı hallerde, bu sayının tespiti işaretle mümkün
olamamaktadır.
Tasarı veya teklif hakkında verilen genel veya özel af ilanını içeren
değişiklik önergesinin kabulü için, Anayasamızın 87 nci maddesine göre Türkiye
Büyük Millet Meclisinin üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararıyla
mümkündür. Bu sayının tespiti için önergenin işaretle kabul edilmesi halinde,
anayasa değişikliklerindeki usule benzer bir yöntemle önergenin oylanması açık
oylama suretiyle tekrarlanacaktır.
Değişiklik teklifimiz bu amacı gerçekleştirmek için hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının katıldığı bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 108 inci maddesinin
son fıkrasına "Genel Kurulca" ibaresinden sonra gelmek üzere
"gizli oyla" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 110 uncu maddesinin
son fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu süre içinde raporun Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
teslimi zorunludur."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 112 nci maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrasına "Genel
Kurulca" ibaresinden sonra gelmek üzere "gizli oyla" ibaresi
eklenmiştir.
"Soruşturma komisyonu raporu, Başkanlığa verildiği tarihten
itibaren on gün içinde bastırılarak hakkında soruşturma açılması istenen
Başbakan veya bakana derhal gönderilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerine dağıtılır. Rapor, üyelere dağıtımından itibaren on gün içinde
görüşülür."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 115 inci maddesine
"vatandaşlarının" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve
karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye'de ikamet eden
yabancıların" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10. - Bu İçtüzük hükümleri, yayımını takip eden ayın başında
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 116 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Teklifin 10 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
İsmail Bilen |
Abdulmecit Alp |
|
Ankara |
Manisa |
Bursa |
|
Mehmet Emin Tutan |
|
Haluk İpek |
|
Bursa |
|
Ankara |
"Madde 10 - Bu İçtüzük hükümleri, yayımı tarihinde yürürlüğe
girer."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı?..
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANVEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş)
- Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım efendim?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yasamanın etkin ve verimli çalıştırılmasına yönelik değişiklik
hükümlerinin bir an önce yürürlüğe girmesi amacıyla bu önerge hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11.- Bu İçtüzük hükümleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
yürütülür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Şimdi, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... İçtüzük teklifinin tümü kabul edilmiştir; hayırlı olsun.
Efendim, şimdi, uluslararası anlaşmalarla ilgili 4 kanun tasarısı var.
Bu tasarıları süratle geçirmek mümkün; ama, takdir Genel Kurulun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Devam edelim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan Cumhuriyeti Hükümetleri
Arasında Ankara ve Aşkabad'da Diplomatik Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.
Komisyon?.. Dışişleri Komisyonu?.. (CHP sıralarından "Var"
sesleri)
Sayın Dülger yok mu? Ben görmüştüm Genel Kurulda... (CHP sıralarından
"Var" sesleri)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, davet edin, gelsinler;
çalışalım...
BAŞKAN - Hükümet var.
Komisyon?.. Yok.
19.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.10
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında
Ankara ve Aşkabad'da Diplomatik Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan
Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında Ankara ve Aşkabad'da Diplomatik
Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/417) (S.
Sayısı: 49) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu 49 sıra sayısıyla bastırılmış ve dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen'e ait.
Buyurun Sayın Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan Cumhuriyeti Hükümetleri
Arasında Ankara ve Aşkabad 'da Diplomatik Temsilciliklerinin Yerleşimine
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi bildirmek üzere söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkmenistan'ın, Orta Asya ülkeleri arasında çok
özel bir konumu var. Bildiğiniz gibi, bu ülkenin nüfusunun yüzde 80'ini Türkmen
asıllı soydaşlarımız oluşturmaktadır. Türkmenistan, bağımsızlığına kavuştuktan
sonra, 16 Aralık 1991 tarihinde, bu ülkeyi tanıyan ilk devlet Türkiye
Cumhuriyeti olmuştur. Türkmenistan ile 70'e yakın anlaşma yaptık, cumhurbaşkanları
düzeyinde 20 ziyaret gerçekleştirdik, başbakanlar düzeyinde 3 ziyaret
gerçekleştirdik, dışişleri bakanları düzeyinde 7 ziyaret gerçekleştirdik.
Bu ziyaretler, ilk başlangıçta çok yoğun bir şekilde gerçekleşti; fakat,
uzun yıllardan beri -son yıllarda- Türkiye ile Türkmenistan arasındaki üst
düzey ziyaretlerin çok az olduğunu görüyoruz. Bu ülkeyle ilişkilerimizin
özelliklerini biraz sonra açıklayacağım, o zaman bu eksikliğin ne kadar önem
taşıdığını, belki daha iyi anlamak mümkün olacaktır.
Türkmenistan'da 450 firmamız çalışıyor. Bu ülkede çalışan
vatandaşlarımızın sayısı 5 000'e ulaşmıştır.
Yabancı sermayeli şirketler arasında Türk firmaları yüzde 30'luk bir pay
alıyor ve bu, birinci sırada gelmektedir. Türk firmalarının üstlenmiş oldukları
projelerin toplamı 5 milyar doları aşıyor. Türk şirketleri, Türkmenistan'da 1
500 000 000 dolardan fazla yatırım yapmışlardır, bunun 1 milyar doları tekstil
sektörüne gitmiştir.
Türkmenistan'ın ithalatında, Türkiye, yüzde 19 payla birinci sırada yer
alıyor. Ne yazık ki, bu dışticaretimizde bir azalma görüyoruz. 2000 yılında 217
000 000 dolar olan dışticaret hacmi, 2001 yılında 177 000 000 dolara
gerilemiştir. Türkiye'nin genel dışticareti artarken, bu kadar önem verdiğimiz
bir ülkeyle dışticaretimizin azalmasının sebeplerini araştırmamız gerekiyor.
Türkmenistan ile dışticaretimizi geliştirmek için birçok anlaşma yaptık; buna
rağmen bu gerilemenin ortaya çıkması düşündürücüdür.
Bildiğiniz gibi, Türkmenistan, doğal kaynaklar açısından çok önemli bir
ülkedir. Petrol rezervi var; henüz işlenmemiş petrol kaynaklarının 200 milyar
varili bulduğu hesaplanıyor. 40 trilyon metreküp doğalgaz rezervi var ve Orta
Asya ülkeleri arasında Türkmenistan'dan daha fazla doğalgazı olan ülke yok.
Biz, Türkmenistan'dan doğalgaz almak için, otuz yıllık bir anlaşma imzaladık
-1998 yılında, cumhurbaşkanları düzeyinde bir anlaşma imzaladık- bu konuda pek
çok çalışma yaptık; fakat, ne yazık ki, bu anlaşmayı yürütecek olan
uluslararası konsorsiyum projeden çekilmiştir ve bu anlaşma halen askıdadır.
Hükümetten, bu doğalgaz alım anlaşmasını canlandırmak için faaliyette
bulunmasını bekliyoruz, onu teklif ediyoruz.
Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Türkmenbaşı'nın, bu doğalgaz projesinin
yürürlüğe sokulamamasından duyduğu endişeyi ve tepkiyi kamuoyuna açıkladığını
da biliyoruz. Türkiye'nin, Rusya'dan, daha az elverişli koşullar altında
doğalgaz aldığını, bir kardeş cumhuriyet olan Türkmenistan'dan ise -Hazar
Denizini geçerek döşenecek gaz boru hattıyla- bu gazı ithal etmekten vazgeçtiğini
veya bu projeyi geciktirdiğini Türkmenbaşı ifade etmiştir. Bu konuları, ümit
ediyoruz ki, hükümetimiz, gereken önemle ve ciddiyetle ele alacaktır.
Bu ülkeyle diğer alanlarda da çok yoğun işbirliğimiz var, çok yoğun bir
askerî işbirliğimiz var. Şu ana kadar 1 157 Türkmen asıllı askerî personel
Türkiye'de eğitim görmüştür. Halen, Türkiye'de, 1 321 Türkmen öğrenci, askerî
olmayan alanlarda eğitim görmektedir. İşte, böyle bir ülkeyle ilişkilerimizi
çok daha yoğun bir şekilde yürütmek zorundayız. Beş yılı aşkın zamandan beri
Türkmenistan'a başbakan düzeyinde bir ziyaret yapmadık; biz, bunu büyük bir
eksiklik olarak görüyoruz. Ümit ediyoruz ki, çok yakında bu eksikliği
gidereceğiz ve bu ülkeyle ilişkilerimizi başladığımız düzeye, hatta onun daha
ilerisine götüreceğiz. Hükümetimizin bugün çok başka alanlarda önemli
yükümlülükleri olduğunu biliyoruz; Irak konusunda, Kıbrıs konusunda, Avrupa
Birliği konusunda çok yoğun bir program içinde olduğunu biliyoruz; ama, bu
programlar, Türkmenistan gibi, diğer Ortaasya ülkeleri gibi kardeş
cumhuriyetlerle ilişkilerimizi geliştirmemize engel olmamalıdır. Bu ziyaretlere
önem vermeliyiz, karşılıklı ziyaretlerin düzeyini yüksek tutmalıyız; Meclis
heyeti olarak da bu ülkeye yapılacak ziyaretler büyük önem taşımaktadır.
Değerli arkadaşlar, Türkmenistan ile Türkiye arasında 23 Aralık 1999
tarihinde, karşılıklı olarak diplomatik temsilciliklerinin inşaı konusunda
anlaşmalar yaptık, bir protokol yaptık; şimdi, onaylayacağımız protokol budur.
Bu kadar uzun zaman geçmiş olmasına rağmen, bu protokolün Meclise henüz şimdi
sunulmuş olmasını da bir gecikme, bir eksiklik olarak görüyoruz. Daha önce
çeşitli vesilelerle söyledik, Türkiye'nin imzaladığı uluslararası anlaşmalar,
sözleşmeler, protokoller gecikmeden Meclise sunulmalıdır; bir an önce Meclisin
onayına sunulmalıdır. Bunların işlemesinden, Türkiye, kazanç sağlayacaktır.
Şimdi, bu protokolün hayata geçirilmesinden de, senede, Türkiye, 100 000
dolarlık bir avantaj sağlayacaktır. Bu protokol şu ana kadar onaylanmadığı
için, Türkiye, söz verdiği halde Türkmenistan'a bir büyükelçilik binası inşaı
taahhüdünü yerine getirememiştir. Buna karşılık Türkmenistan, ülkemize
Aşkabad'da çok geniş araziler ve binalar tahsis etmiştir.
Türkiye'nin taahhüdünü yerine getirmesi için bu protokolün onaylanması
gerekiyor. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu protokolün
onaylanmasına olumlu oy vereceğiz; fakat, bir kere daha tekrarlıyorum; bu gibi
projeleri, gecikmeden, hükümetimizin, Yüce Meclisin onayına sunmasını
öneriyoruz.
Beni dinlediğiniz için tekrar teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Öymen.
Tasarının tümü üzerinde başka söz isteği?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış olup, maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum:Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE TÜRKMENİSTAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETLERİ ARASINDA ANKARA VE AŞKABAD'DA DİPLOMATİK TEMSİLCİLİKLERİN
YERLEŞİMİNE İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 23 Aralık 1999 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti ile Türkmenistan Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında Ankara ve
Aşkabad'da Diplomatik Temsilciliklerin Yerleşimine İlişkin Protokol"ün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler.. Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen
üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan
Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında Ankara ve Aşkabad'da Diplomatik
Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 212
Kabul : 211
Ret : 1
Böylece, tasarı kabul edilmiştir; hayırlı olsun. (1)
Şimdi, gündemin 4 üncü sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Tacikistan Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında Ankara ve Duşanbe'de Diplomatik
Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan
Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında Ankara ve Duşanbe'de Diplomatik
Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/421) (S. Sayısı:
50) (2)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon raporu, 50 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Onur Öymen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümetleri
Arasında Ankara ve Duşanbe'de Diplomatik Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili
olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Biraz önce, Türkmenistan'la aynı nitelikte imzalanan bir sözleşme
hakkında görüşlerimizi açıklamıştım ve bu vesileyle, Ortaasya ülkeleriyle
ilişkilerimizin geliştirilmesi lüzumuna değinmiştim; o bakımdan, aynı görüşleri
bir kere daha tekrarlamayacağım. Yalnız, şunu özellikle ifade etmek istiyorum:
Türkmenistan'dan farklı olarak, Tacikistan'la ilişkilerimiz, maalesef, çok
düşük düzeyde kalmıştır. Tacikistan'ı da ilk tanıyan devletlerden biri Türkiye
olmuştur. Orada ilk büyükelçilik açan ülkelerden biri Türkiye olmuştur.
Türkiye, başlangıçta, diğer Ortaasya ülkeleri gibi, Tacikistan'la ilişkileri
geliştirmek için de çok çaba sarf etmiştir ve 1994 yılından itibaren birçok
anlaşma imzalanmıştır; fakat, ne yazık ki, bugün, ulaştığımız düzey, gerçekten,
son derece düşüktür, üzüntü vericidir.
2001 yılı verilerine göre, Türkiye'nin, Tacikistan'ın toplam ithalatı
içindeki payı yüzde 0,5'ten ibarettir ve genel ihracatı içindeki payı,
Türkiye'nin, yüzde 2,1'den ibarettir. Bu, son derece düşük bir rakamdır.
Hükümetimizin, bu ilişkilerin geliştirilmemesinin sebeplerini araştırmasını ve
Yüce Meclise bu konuda bilgi vermesini talep ediyoruz.
Biz, Ortaasya'yla ilişkilerimize özel bir önem vermezsek, ileride, bunun
eksikliğini hissedebiliriz. Ortaasya, taşıdığı stratejik önem itibariyle, doğal
kaynakları, zenginlikleri itibariyle ve bizim tarihî ve kültürel ilişkilerimiz
itibariyle, Türkiye açısından fevkalade önem taşıyan bir bölgedir. Biz, bu
bölgeyle ilişkileri ihmal edersek, ekonomik ilişkileri, ticarî ilişkileri,
siyasî ilişkileri ihmal edersek, sonunda, bunun acısını çekeriz, bunun
eksikliğini hissederiz. O bakımdan, şimdiden hükümeti uyarmak istiyoruz. Bu
bölgeye önem veriniz, özellikle, bu bölgede, ilişkilerimizi yeterince
geliştiremediğimiz ülkelere önem veriniz. Üst düzeyde ziyaretler, bu gibi
ilişkilerin geliştirilmesinde öncü rolü oynamaktadır. Türkiye Başbakanları,
geçtiğimiz beş yıl içinde altkıtaya ziyaret yapmışlardır; fakat, Ortaasya'ya
ziyaret yapmamışlardır. Bunu, bir kere daha tekrarlıyorum ve bunun eksikliğine
dikkatinizi çekiyorum.
Türkiye, Ortaasya'ya ve Kafkas ülkelerine mutlaka zaman ayırmalıdır.
Başka işlerimizin çokluğu -biraz önce söylediğim gibi- bir mazeret teşkil
etmez. Aynı şekilde, Balkan ülkeleriyle ilişkilerimizi geliştirmek için de
zaman ayırmak zorundayız. Devletsek, bunları yapacağız.
Türkiye gibi stratejik konumuyla övünen bir devlet, bu kadar önemli ve
bu kadar sağlam geçmişimiz olan, bağlarımız olan ülkeleri ihmal etmek lüksüne
sahip değildir. Parlamento heyetlerimizi göndermek zorundayız, oradan
parlamento heyetleri davet etmek zorundayız; üst düzeyde ticaret heyetleri
göndermek zorundayız. Yani, çökeceği bütün dünyaca çok önceden bilinen bir
rejime üst düzeyde ticaret heyetleri, işadamları gönderirken, bizim, bu kadar
yakın ilişkiler içinde olduğumuz ülkeleri ihmal etmemiz, kabul edilebilir bir
durum değildir. O bakımdan, bizim önerimiz, hükümetin, Tacikistan da dahil
olmak üzere, bütün bu ülkelerle ilişkileri öncelikli bir proje olarak ele
almasıdır...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerimize oturalım... İyi bir
görüntü vermiyor arkadaşlar... Lütfen...
Buyurun Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye ile Tacikistan
arasında, 7 Şubat 2000 tarihinde bu karşılıklı diplomatik misyonların kira
bedellerinin ödenmesi konusunda bir protokol imzalanmıştır. Bu protokolün
uygulanması için, şu sırada, hükümet tarafından Yüce Meclise bu öneride
bulunulmaktadır. Biz, bu protokolün, gecikmiş olmakla birlikte, onaylanmasını
destekliyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buna olumlu oy vereceğiz.
Ancak, bu vesileyle, demin belirttiğimiz hususları bir kere daha hükümetin
dikkatine sunuyoruz ve Meclis olarak da, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
da bu konuların takipçisi olmayı öneriyoruz.
Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Öymen, teşekkür ediyorum.
Başka söz isteği?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE TACİKİSTAN
CUMHURİYETİ HÜKÜMETLERİ ARASINDA ANKARA VE DUŞANBE'DE DİPLOMATİK
TEMSİLCİLİKLERİNİN YERLEŞİMİNE İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1.- 7 Şubat 2000 tarihinde Duşanbe'de imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında Ankara ve
Duşanbe'de Diplomatik Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin Protokol"ün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan
Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında Ankara ve Duşanbe'de Diplomatik
Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 209
Kabul : 208
Ret : 1
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (1)
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek
Bakanlar Kurulu Arasında Ankara ve Saraybosna'da Diplomatik Temsilciliklerinin
Yerleşimine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Bosna ve Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Ankara ve Saraybosna'da Diplomatik
Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/413) (S. Sayısı: 52)
(2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu, 52 sıra sayısıyla bastırılıp dağılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Yozgat
Milletvekili Sayın Emin Koç; buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Maalesef yok Sayın Başkan.
Başka söz talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BOSNA VE
HERSEK BAKANLAR KURULU ARASINDA ANKARA VE SARAYBOSNA'DA DİPLOMATİK
TEMSİLCİLİKLERİNİN YERLEŞİMİNE İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - 28 Aralık 1999 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek
Bakanlar Kurulu Arasında Ankara ve Saraybosna'da Diplomatik
Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin Protokol"ün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Söz isteği?.. Yok.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen sayın üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna
ve Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Ankara ve Saraybosna'da Diplomatik
Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 197
Kabul : 196
Ret : 1
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (1)
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Tadiline İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı
Anlaşmasının Tadiline İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/371) (S. Sayısı: 63) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu, 63 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde şu ana kadar söz talebi yok.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi olmadığına göre, görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE POLONYA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ULUSLARARASI KARAYOLU TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ
TADİLİ-NE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 19.7.1994 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası
Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Tadiline İlişkin Anlaşma"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?... Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci
madde kabul edil-miştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Tadiline İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 196
Kabul : 196
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
(1)
Sayın milletvekilleri, sözlü sorular ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için 15 Nisan 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.57