DÖNEM
: 22 CİLT : 11 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
64 üncü Birleşim
9 . 4 . 2003 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan’ın, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve çözüm yollarına
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener’in cevabı
2. - Şanlıurfa Milletvekili Turan
Tüysüz’ün, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar
İzol'un, Şanlıurfa'nın düşman işga-linden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve
24 milletvekilinin, tarım sektöründe tohum üretimi ve tohumculuğun sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Zonguldak Milletvekili Nadir
Saraç’ın, (6/201) esas numaralı sözlü surusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/42)
2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler’in,
(6/221) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/43)
3. - Ekli listede isimleri belirtilen ülke
parlamentoları ile TBMM arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/238)
IV. -
ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - Genel Kurulun çalışma saatleriyle
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S.Sayısı: 73)
2. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu’nun; Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/543, 2/88) (S. Sayısı : 113)
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Konya Milletvekili Atilla Kart’ın,
olası Irak operasyonu için ülkemizde bulunabilecek ABD askerlerine vergi
indirimi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.
Vecdi Gönül’ün cevabı (7/270)
2. - İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, gazilerin maaşlarının yetersizliğine,
artırılması ve ilaç bedeli kesintilerinin kaldırılmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/277)
3. - Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlu’nun, askerî üs ve tesisler ile limanların modernizasyonuna ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/286)
4. - Hatay Milletvekili Abdülaziz
Yazar’ın, askerî üs ve tesisler ile limanların modernizasyonuna ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün yazılı cevabı
(7/291)
5. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci’nin, bakanlığa bağlı kuruluşların yatırım programına alınan projelere
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen’in cevabı (7/292)
6. - Adana Milletvekili Atillâ
Başoğlu’nun, Siirt İlindeki seçimle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in cevabı
(7/296)
7. - Ankara Milletvekili İsmail
Değerli’nin, Mamak Belediyesiyle ilgili bazı imar ve personel durumlarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı (7/309)
8. - Batman Milletvekili Nezir
Nasıroğlu’nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde boşaltılan köylere
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı (7/313)
9. - İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgil’in, bazı açıklamalarının piyasalara
etkisine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/318)
10. - Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un,
Diyanet İşleri Başkanının görevinden ayrılması için baskı yapılıp yapılmadığına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/323)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Genel Kurulu ziyaret eden Bosna-Hersek
Federasyonu Ulaştırma Bakanı ve beraberindeki heyete, Başkanlıkça, "Hoş
geldiniz " denildi.
Uşak Milletvekili Alim Tunç, 7 Nisan Dünya
Sağlık Günü,
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek,
Anadolu Ajansının kuruluşunun 83 üncü yıldönümü,
Bursa Milletvekili Şevket Orhan, Bursa'nın
fethinin 677 nci yıldönümü etkinlikleri,
Münasebetiyle gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
Hatay Milletvekili Züheyir Amber ve 42
milletvekilinin, Asi Nehrinin taşmasının nedenlerinin ve yol açtığı zararların
araştırılarak tazmini ve önlenmesi için,
Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve 20
milletvekilinin, Trakya Bölgesindeki çeltik üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak,
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/58), (10/59)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun (6/141),
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un (6/268),
Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun
(6/340),
Esas numaralı sözlü sorularını geri
aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi.
Ağrı Milletvekili Naci Aslan hakkında
tanzim edilen soruşturma dosyasının iade edilmesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi okundu; Anayasa ve Adalet Komisyonunda bulunan söz konusu dosyanın
Hükümete geri verildiği bildirildi.
Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik
Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
21.1.1998 Tarih ve 4325 Sayılı Kanun ile 15 Nisan 2000 Tarih ve 4562 Sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda (2/15),
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde (2/68),
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri açıklandı.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/127) esas
numaralı sözlü soruya, Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik,
2 nci sırasında
bulunan (6/129),
3 üncü " " (6/130),
4 üncü " " (6/131),
Esas numaralı sorulara, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güner,
9 uncu sırasında bulunan (6/142) esas
numaralı soruya, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,
14 üncü sırasında bulunan (6/155) esas
numaralı soruya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu,
Cevap verdi; (6/127), (6/129) ve (6/155) esas numaralı soruların
sahipleri, karşı görüşlerini açıkladılar.
5
inci sırasında bulunan (6/132),
6
ncı " " (6/139),
7
nci " " (6/140),
10 uncu " " (6/144),
11 inci " " (6/146),
12 nci " " (6/148),
13 üncü " " (6/154),
Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının:
5 inci sırasında bulunan ve
öngörüşmelerine devam olunan, Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ve 30
milletvekilinin, Amik Gölü kurutularak kazanılan arazinin dağıtımı, kullanımı
ve bu konulardaki bazı iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin (10/13), kabul edilmediği,
açıklandı.
1 inci sırasında bulunan, İstanbul
Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek ve 20 milletvekilinin (10/8),
35 inci sırasında bulunan Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ve 26 milletvekilinin (10/48),
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birleştirilerek yapılan
öngörüşmelerine bir süre devam olundu.
9 Nisan 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.
İsmail
Alptekin |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Suat Kılıç |
Yaşar Tüzün |
|
Samsun |
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
No. : 87
II. - GELEN KÂĞITLAR
9 . 4 . 2003 ÇARŞAMBA
Tasarılar
1. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi
Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/551) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)
2. - Moğolistan Hükümeti
ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/552)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)
3. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Başta Terörizm ve
Örgütlü Suçlar Olmak Üzere Büyük Önemi Haiz Suçlarla Mücadelede İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/553)
(İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)
4. - 190 sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Sağlık
Bakanlığına Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/554) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)
5. - İl İdaresi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/555) (Anayasa ve İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)
6. - Türk Vatandaşlığı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/556) (Dışişleri ve
İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)
Teklifler
1. - Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın; Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankasına, Tarım Kredi
Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Türkiye Zirai Donatım
Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Olan Borç Faizlerinin
Silinmesine Dair Kanun Teklifi (2/109) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2003)
2. - Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın; Küçük Esnaf ve Sanatkârlar ile Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletme Kredilerinde 1.1.2003 Tarihine Kadar Olan Senet Protestolarının ve
Karşılıksız Çeklerin Nazara Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi (2/110) (Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2003)
3. - İzmir
Milletvekilleri Yılmaz Kaya ile Erdal Karademir'in; Çiftçilerin,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kuruluna Devredilen Milli Aydın Bankası T.A.Ş - Tarişbank'a Olan Zirai Kredi
Borç Faizlerinin Silinmesine ve Asıl Borcun Taksitlendirilmesine Dair Kanun
Teklifi (2/111) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2003)
Rapor
1. - Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa
Milletvekili Faruk Çelik ile Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 32
Milletvekilinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/108) (S. Sayısı: 116)
(Dağıtma tarihi: 9.4.2003) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergesi
1. -Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü ve 24 Milletvekilinin, tarım sektöründe tohum üretimi ve
tohumculuğun sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.4.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.00
9 Nisan 2003 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN(Karaman), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 64 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz. (CHP sıralarından "nerede var Sayın
Başkan!" sesleri)
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Sayın Başkan, yoklama yapar mısınız lütfen...
BAŞKAN - Gündeme geçmeden
önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
MUSTAFA
ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Bizi başka türlü tedbir almaya zorlamayın Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Gündemdışı ilk
söz, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve çözüm yolları konusunda
söz isteyen, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Yılmazcan'a aittir.
Buyurun Sayın Yılmazcan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan’ın, ülkemizin içinde bulunduğu
ekonomik sıkıntılar ve çözüm yollarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in cevabı
MEHMET YILMAZCAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin içinde
bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve çözüm yolları hakkında gündemdışı konuşmak
üzere, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi ve Büyük Türk
Milletini saygıyla selamlıyorum.
Uzun yıllardan beri sonu
gelmeyecek gibi görünen borçlanmalar, borçlanılan paranın verimli yerlerde
kullanılmayışı, hatta bir kısmının yolsuzluklara kaynak olarak kullanılması,
banka hortumlamanın ve yolsuzluk ekonomisinin borçlanmayla örtbas edilmesi,
kamu maliyesinin elini kolunu bağlamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, bu ülkeye, bu halka inanarak siyasete talip olan ve bu
sıralarda oturan her milletvekilinin bildiği gibi, Türkiye, büyük bir
devlettir, aciz değildir. Türkiye'nin borç miktarının göstergesi olan rakamlar,
emsali ülkelere göre yüksek değildir. Son açıklanan verilere göre, Türkiye'nin
toplam borçlarının gayri safî millî gelire oranı yüzde 79'dur. Bu oranın yüzde
116 olduğu ülkeler vardır; ama, bu ülkelerde borç çevirme riski söz konusu
değildir. Türkiye'de ise kamu borçlarının çevrilme riskine sebep olan konu,
kamu gelir-gideri arasında olan dengesizliktir. Daha doğrusu, kamu gelirlerinin
yeterli seviyede olmayışıdır. Devlet gelirleri faiz ödemelerini zar zor karşılar
hale gelmiştir. Türkiye, uzun yıllar, yüksek reel faiz oranlarıyla
borçlandırılmıştır. İç borçlanmanın dış borçlanmayla finanse edilen kısmı
Türkiye'nin dış politikada manevra alanını daraltmıştır. Dış politika
kararlarının alınmasında hibe ve dış kredilerin gündeme gelmesi, bunun somut
örneklerindendir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu anda, milletimizin duygu ve düşüncelerine tercüman olan ve
onun tam destek ve güvenine mazhar olan AK Parti Hükümeti işbaşındadır.
Hükümetimiz, ekonomiyi borç batağından kurtarıp düzlüğe çıkaracak formülleri
bilmekte ve bunları uygulamaya koyacak liyakat ve kudrete sahip bulunmaktadır.
Gelir artırıcı tedbirlerde, hükümetimiz, son derece önemli ve cesur kararlar
almıştır. Türk ekonomisi, olağanüstü şartlara, yanı başımızdaki Irak savaşına
rağmen dimdik ayaktadır. Bu kararlılık ve güven duygusuyla ekonominin borç
yükünden kurtarılması sağlanacaktır; ancak, bu sürecin hızlandırılması için,
halkımız, iktidara olan güveninin tezahürü olarak gönüllü bağışlar yapmak
istemektedir.
Amasya Tamiminde
belirtildiği gibi, milletimizi düştüğü durumdan yine milletin azim ve
kararlılığı kurtaracaktır. Halkımız, yapacağı fedakârlık için, Meclisimizden ve
uzmanlardan bir formül beklemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; seçim bölgem Kahramanmaraş'tan geliyorum; Kurtuluş Savaşında
düşmana ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam'ın torunları, şimdi de dışborç ödemesine
katkıda bulunmak için ilk harcı koyarak ekonomik kurtuluş savaşını başlatmak
istemektedirler. Kendi adıma asaleten, hemşerilerime vekâleten bir maaşımla bu
kampanyaya katkıda bulunmak istiyorum.
Nasıl bu yüce milletimiz,
fakiri ve zenginiyle, zamanında, TRT'nin öncülüğünde, Mehmetçik Vakfına yardım
kampanyasında gönlünden kopanı verme yarışına girmiş ise, şimdi de, Merkez
Bankasına açılacak bir hesaba yatıracağı bağışlarla, dış borçlarımızı ödeme
yarışına girmeye hazırdır. Hükümet olarak alınan tedbirlerin yanında,
milletimiz, Kuvayı Milliye ruhu içerisinde, kısa zamanda çocuklarının
geleceğini ipotekten kurtarma arzusundadır.
Halkımızın, AK Parti
iktidarında, ödenen vergilerin yerinde kullanılacağına, hortumlamaların cezasız
kalmayacağına, devletten hortumlanan paraların geri dönüşü için yasal
düzenlemelerin yapılacağına, kamuyu soyan organize yolsuzluk şebekelerinin
üzerine gidileceğine, her türlü yolsuzluk ve israfın önleneceğine, işçi
dövizlerinin ülkeye getirileceğine olan güveni tamdır. Milletimizin
başaramayacağı hiçbir zorluk yoktur. İnandığı için Kurtuluş Savaşı destanını
yazan bu necip millet, yine, inanırsa, dışborç boyunduruğundan kurtuluş
destanını da yazacaktır.
Bu duygularla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yılmazcan,
teşekkür ediyorum.
Şimdi, hükümet adına,
Başbakan Yardımcımız Sayın Abdüllatif Şener söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi en içten, en sıcak duygularla selamlıyorum.
Bugün, ilk gündemdışı
konuşma olarak, Sayın Milletvekilimiz Mehmet Yılmazcan, ekonominin içinde
bulunduğu duruma ilişkin görüşlerini beyan etmişlerdir. Türkiye gündeminde
yıllardır, ekonomi en önemli sırayı almaktadır, gündemin en ağırlıklı maddesi
olarak kabul edilmektedir ve bugünlerde de, ekonomik tartışmalar, yine, aynı
şekilde, aynı yoğunlukta devam etmektedir. Bunun bir parçası olarak, gündemin
canlı konularından biri olarak, böyle önemli bir konuyu Meclis kürsüsünden dile
getirmek, elbette önemlidir; bu imkânı sağladıkları için sayın milletvekilimize
teşekkür ediyorum.
Gerçekten, özellikle son
yıllarda izlenen politikaların Türkiye'yi getirdiği nokta, aşırı bir borç
yüküdür. Şu anda Türkiye'nin ekonomik sorunlarının temelinde, kamunun borç
miktarının yüksekliği gelmektedir ve buna bağlı olarak, sürekli, Hazinenin
borçlanması, piyasada bulunan kredi olarak kullanılabilecek paraların kamu
borçlanması için çekilmesi, diğer taraftan, özel sektörün de kullanabileceği,
iş yapabileceği ucuz kredilere ulaşmasını engellemektedir.
Buna bağlı olarak,
geçmişte, zaman zaman, ekonomide darboğazlar, tıkanmalar meydana gelmiştir ve
biz, 3 Kasım seçimleri öncesinde, Türkiye'nin ekonomik dengelerini dikkate
almak suretiyle, ekonomimizin içinde bulunduğu durumla ilgili tahliller yapmak
suretiyle, iki temel çizgi benimsedik, ekonomik politikalarımızda iki temel
nokta belirledik.
Bu temel noktalardan
birisi, borç stokunun azaltılmasıdır; yani, kamunun üzerinde birikmiş olan bu
aşırı borçların, süratli bir şekilde, mümkün olan en hızlı bir şekilde
düşürülmesidir. Onun için, borçların sürdürülebilirliği problemi, sürekli
olarak, ekonomik yorumcular tarafından da televizyonlarda, gazetelerde de
tartışılmaktadır. Borçlanmanın sürdürülebilirliğinden öte, bizim açımızdan
önemli olan, borç stokunu azaltarak bunu çevirebilmektir. Bu, belirlediğimiz birinci
temel ana politikadır. Seçim öncesi yaptığımız açıklamalarda, seçim
beyannamelerimizde, bu, yer etmiştir. Seçimden sonra da, gerek 58 inci gerekse
59 uncu hükümetlerin programlarının çizdiği ana çerçeve de budur; ama, ikinci temel
bir nokta vardır, o da ekonominin büyümesidir. Eğer, çağdaş ülkelerin içinde
bulunduğu refah düzeyine 70 000 000 halkımızı ulaştırmamız gerekliyse -ki,
gereklidir- ve de ekonomik refah düzeyine bağlı olarak, kültürel, sosyal ve
hukukî standartları yakalamamız gerekiyorsa, mutlaka, ekonomideki büyümeyi
gerçekleştirmek lazım. Son yıllardaysa, Türkiye, sürekli, bir büyüyen, bir
küçülen, son dört yıla baktığınızda bile, ortalama olarak, büyümemiş, küçülmüş
bir ülke görüntüsü sergilemektedir. Bunu aşmak ve Türkiye'de büyüme oranlarını
rasyonel bir düzeyde gerçekleştirmek ve halkın refah payını artırmak gereklidir
dedik. Buna bağlı olarak, millî hâsıla içerisindeki borç stoku miktarını
azaltmak gerekir dedik ve ekonomik politikalarımızı, programımızı ona göre
belirledik. Şu anda, 59 uncu hükümetin ekonomik politikaları da, bu ana çizgiyi
gerçekleştirecek şekilde devam etmektedir.
Biz, hazırlıklı, kararlı,
ne yaptığını bilen, neyi nasıl yapması gerektiğini bilen bir iktidar olarak
bunu gerçekleştirmeyi görevimiz ve sorumluluğumuz olarak görmekteyiz ve
nitekim, Türkiye, iktidarımızla birlikte, 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde,
belki de, cumhuriyet tarihinin en önemli kararlarını vermek zorunda kalmıştır.
Bu kararlardan en
önemlilerinden birisi, bildiğiniz gibi, yanı başımızda cereyan eden bir savaş
hadisesidir. Irak savaşıyla ilgili olarak Türkiye'nin alacağı tavır, takınacağı
tavır, ülkemizi ve geleceğimizi çok yakından ilgilendiren bir konuydu. Hükümet,
gerek 58 inci cumhuriyet hükümeti gerekse 59 uncu cumhuriyet hükümeti, en yoğun
mesailerini -sabahlara kadar- bu konuya ayırmıştır, sürekli konuyu takipte
olmuştur ve neticede -Meclisle birlikte değerlendiriyorum- Türkiye'nin, şu anda
Irak konusunda ortaya koymuş olduğu tavır veya Irak konusundaki politik tavrı,
hem uluslararası duyarlılıklara en uygun olan tavırdır hem de Türkiye'nin
çıkarlarına ve geleceğine en uygun düşen tavırdır. İşte, bunun neticesidir ki,
savaş ihtimalinin belirdiği günlerde Türkiye ekonomisi üzerinde yoğun
tartışmalar yapılırken, bugün, savaşın en sıcak günlerini yaşamaktayız; ama,
açıkça şunu da görüyoruz ki, bu savaş atmosferi içerisinde, yanı başımızda
cereyan eden sıcak gelişmelere rağmen, Türkiye'de, vatandaşlarımız güven
içerisindedir, 70 000 000 insanımız, güven duygusu içerisinde işiyle, kesbiyle,
kazancıyla hayatına devam etmektedir. Alışveriş devam ediyor, borsa yükseliyor,
döviz düşüyor, piyasalarda olumlu bir bekleyiş var; hatta -olağan dönemlerde
bazı özelleştirme ihalelerine teklif verilmediğini hepiniz bilirsiniz- şu
ortamlara rağmen, hükümetin özelleştirme programına, geçmişte görülmedik
derecede yoğun ilgi duyuluyor. Diğer taraftan, yatırımcılar, üretimciler,
üretim yapma niyetinde olanlar, gelecekle ilgili hesaplarını gözden
geçiriyorlar ve hiç savaş yokmuşçasına, gelecekten umutlu olmayı gerektirecek
bütün verilerle birlikte halkımız ve bu toplum ayaktadır, yoluna devam
etmektedir. Bu ortamda, topraklarımızdan son model silahlar veya yabancı
askerler geçmiyor. Dünya, Türkiye'nin izlemiş olduğu politik tavra saygı
duyuyor. Avrupa Birliği, Türkiye'nin ortaya koymuş olduğu politik tavırdan
dolayı, Türkiye'deki demokrasinin sağlıklı işleyişinden dolayı, Türkiye'ye
karşı, saygılı bir tutum içerisindedir. Ortadoğu ülkeleri, üçüncü dünya
ülkeleri, Türkiye'nin bu konuda izlemiş olduğu politikalardan dolayı memnundur
ve Türkiye'yi, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere -üst düzey
yetkililerin Türkiye'yi ziyaretlerinden de anlaşılmaktadır- daha bir saygın
ülke olarak görmektedirler ve algılamaktadırlar. Türkiye'de de, ülkemizde de,
halk, hayatına, yaşamına devam etmektedir, piyasalarda da olumlu ve ılımlı bir
beklenti vardır. O halde, izlenen politika doğrudur.
Sürekli olarak, ekonomi
savaş ortamında ne olacak diye sorulduğunda, hükümetin, çok farklı alternatif
senaryolara göre programını hazırladığını, atacağı adımları belirlediğini,
sürekli olarak ifade etmiştik ve biz, bu atmosfer içerisinde, Türkiye'nin
önünde aydınlık günler olduğuna inanıyoruz, milletimizin önünün açık olduğuna
inanıyoruz ve onunla ilgili mekanizmaları da kurduk.
Bu arada, ben, şunu da
belirtmek isterim: Elbette, büyüme ve borç stokunu azaltmak önemlidir. Buna
yönelik olarak hükümetimizin ortaya koyduğu politikaların en önemlilerinden
biri, Türkiye'deki yatırım ortamının iyileştirilmesidir. Bakanlar Kurulu
prensip kararıyla, bununla ilgili bir koordinasyon kurulu teşekkül etmiştir;
Devlet Bakanımız Sayın Ali Babacan, bu kurulun başkanıdır. Ekonomi
bürokratlarından oluşan bu kurul, 14 komite halinde, yoğun bir şekilde,
Türkiye'de yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik olarak çalışmalarını
sürdürmektedir ve yatırımcının, önü açılacağı gibi, Türkiye, bir büyük yabancı
sermaye yatırımını çeken ülke konumuna gelecektir.
Diğer taraftan, vergi
reformuna yönelik çalışmalarla da, özellikle başta enflasyon muhasebesi olmak
üzere, verginin tabana yaygınlaştırılacağı ve sağlıklı bir vergi yapısının
ortaya çıkacağı mekanizmalar, dengeler ve vergi sistemi de ona göre
oluşturulmuş olacaktır.
Bu çerçeve içerisinde,
değerli milletvekilimiz Mehmet Yılmazcan'ın ifade ettiği, bu savaş ortamında
vatandaşlarımızın gösterdiği duyarlılık, elbette, her türlü takdirin
üzerindedir. Milletimiz, her zaman, vatanına ve milletinin geleceğine duyduğu
güven ve bağlılık duygusu içerisinde olmuştur ve bununla ilgili, hangi dönemde,
hangi fedakârlık yapılması gerekiyorsa bunu ifade etmiştir, ortaya koymuştur,
hamiyetperverdir, vatanseverdir ve ülkesini, geleceğini her şeyin üzerinde
görmektedir. Bu ortamda da, bunu ifade eden talepler, müracaatlar, hatta sivil
kitle örgütleri, değişik işadamları tarafından verilen demeçler, beyanlar
vardır; ancak, 59 uncu cumhuriyet hükümeti olarak, bir savaşın devam ettiği bu
ortamda da izleyeceğimiz ekonomik politikaların ne olduğunu belirledik ve
sağlıklı bir zeminde yürümekteyiz. Böyle bir ortamda, vatandaşlarımızın her
türlü iyiniyet duygularına ve ifadelerine rağmen, herhangi bir bağış, yardım
gibi bir kampanya ortaya çıkarma niyetimiz yoktur. Biz, elimizdeki iktisat
politikası araçlarıyla ülkemizin ihtiyaç duyduğu bütün kaynakları ortaya
çıkarabilecek konumdayız, durumdayız. Onun için, bu tür taleplere rağmen, böyle
bir bağış beklentisi hükümette yoktur; hükümette olmadığı gibi, böyle bir
mekanizmayı kurma niyetimiz de yoktur, düşüncemiz de yoktur; ama milletimizin
fedakârlık duygularını ve milletimize, vatanımıza bağlılık ifadelerini her
şeyin, her takdirin üzerinde gördüğümüzü de ifade etmek isterim.
Ben, tekrar, sayın
milletvekilimize, iktidara ve muhalefete mensup tüm değerli Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerimize teşekkürlerimi saygılarımı sunuyorum, sağ olun.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana
teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
ikinci gündemdışı söz sahibi, Şanlıurfa İlinin düşman işgalinden kurtarılışının
83 üncü yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Turan
Tüysüz.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
2. -
Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz’ün, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden
kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, kendi kurtuluş savaşını yapıp,
yine kendi kendisini kurtaran Urfa'nın 83 üncü kurtarılış yıldönümü.
"Şanlıurfa" ismini hak ederek alışının gerçek ve gurur verici sebebi,
Büyük Atatürk'ün, yine büyük Nutuk'unda haklı övgüsüyle yer alan, Gaziantep ve
Kahramanmaraş'la beraber kendi kendini kurtaran 3 şehir diye tarihin
sayfalarında şanlı yerini alan bir ilin temsilcisi olarak, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce çatısı altında bulunmaktan hep birlikte gurur duyduğumuz
bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş tarihi, bildiğimiz gibi, 23 Nisan
1920'dir. Urfa'nın kurtarılış tarihi ise 11 Nisan 1920'dir. Yani, bu, daha
Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmadan önce, neyin ne olacağı belli değilken
bile, o günün en büyük güçleri olarak kabul edilen, önce İngilizlerin sonra
Fransızların istilasına karşı, istiklali namus sayan bir avuç kahraman insanın
yazdığı bir destandır.
İsmimizin önündeki o
"şanlı" kelimesi... O günlerin, bugün hâlâ söylenen türkülerinde
tekrarlanan şudur: "Vurun Urfalılar, bugün namus günüdür." Yani,
istiklal ve hürriyet, insanın namusudur. Benim hemşerilerim, 83 yıl önce, bunu
dünyaya haykırmış, çıplak bağrıyla, o günkü dünyanın en büyük emperyalist
güçlerine karşı çıkıp, "istiklal namustur" demiştir. "Vurun Urfalılar,
bugün namus günüdür" sözünün daha yüce bir manası olabilir mi değerli
arkadaşlar?! Nitekim, bugünkü Birleşmiş Milletler Antlaşmasına esas teşkil eden
1945 tarihli San Francisco Beyannamesinin bir maddesinde "yönetim hakkı,
insanlık hakkıdır" diyor. İnsanın kendi kendini yönetmesi; yani,
istiklali, artık, bir siyasî hak olma evresini bile geride bırakmış, insanlık
haklarının arasına girmiştir. Oysa, benim Urfalım, 83 yıl önce, bu yüce düşünce
ve ilkeyi daha ileri, daha da anlamlı ifade etmiştir: "Vurun Urfalılar,
bugün namus günüdür" diyerek, istiklalini namus saymıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, dünyaya öğretip ezberlettiğimiz istiklalin, herkes için bir
hak olduğunu da unutmamalıyız. Eğer, istiklali, yalnız kendimiz için
düşünürsek, onun yüce manasını küçültmüş oluruz; onun için can, baş verip onu
dünyaya öğreten kendimize de tarihimize de büyük haksızlık etmiş oluruz.
Değerli arkadaşlar, şunu
asla unutmayalım: Dünya lügatına soktuğumuz o "istiklal"
kelimesindeki yüce kavramın, insanlığın ortak değeri ve ortak malı olduğunu,
herkesin vazgeçilmez hakkı bulunduğunu, her zaman aynı inançla haykıralım.
Değerli arkadaşlar, ünlü
şairimiz Sayın Ahmed Arif'ten de, günün anlam ve önemini belirten bir şiirle
konuşmama son vermek istiyorum. Urfalıların kahramanlıklarını anlatan
"Otuzüç Kurşun" adlı şiirden alınma bir bölüm okumak istiyorum
sizlere:
"Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmiş közüm,
Karnımda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi
Urfa önünde
Üç de kardaşını
Üç nazlı selvi,
Ömrüne doymamış üç dağ
parçası.
Burçlardan, tepelerden,
minarelerden
Kirve, hısım, dağların
çocukları
Fransız kuşatmasına karşı
koyanda.
Bıyıkları yeni terlemiş
daha
Benim küçük dayım Nazif
Yakışıklı,
Hafif,
İyi süvari
Vurun Kardaş demiş
Namus günüdür.
Ve şaha kaldırmış atını.
Kirvem hallarımı aynı
böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça
ağzımdaki..."
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkürler. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüysüz.
Yine, Şanlıurfa İlimizin
düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümü nedeniyle, Şanlıurfa
Milletvekili Zülfükar İzol söz istemişlerdir.
Sayın İzol'e söz vermeden
önce, bir hususu daha, zabıtlara geçmesi açısından arz ediyorum: Bu konuda,
yine Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mehmet Özlek de söz istemişlerdir; ancak,
söz verme imkânımız olmadığından, Sayın Özlek'in de her iki konuşmacının
hissiyatına katıldığını ifade ediyorum.
Buyurun Sayın
İzol.(Alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
3. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa'nın
düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması
ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa'nın düşman işgalinden
kurtarılış yıldönümü münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Peygamberler şehri
Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının yıldönümü olarak kutlanan 11
nisan, millî Kurtuluş Savaşımıza büyük katkı yapması açısından da önemli
günlerimizdendir.
Birinci Dünya Savaşının
galip devletleri tarafından işgal edilen güzel ülkemizin bu cennet köşesi, tam
12 ay 5 gün düşman işgali altında kalmıştır. 15 Eylül 1919 tarihinde,
İngilizler ile Fransızlar arasında yapılan Suriye Anlaşması sonucu İngiliz
kuvvetleri Urfa'dan çekilmiş ve şehir, 31 Ekim 1919'da Fransız işgaline
uğramıştır. Maraş, Antep ve Adana'nın işgalinde olduğu kadar, Urfa'nın da
Fransızlar tarafından işgaline, Anadolu'nun her tarafından tepkiler gelmiştir.
Fransızlar, halkı
yıldırmak için baskı, zulüm ve sert uygulamalara yönelmiş, bununla da
yetinmeyerek uzun süreli işgal planları yapmışlardır. Fransızlar, işgal
ettikleri diğer Türk şehirlerinde olduğu gibi, Urfa'da da, Ermeni azınlığına
dayanarak, Urfalıların onurlarını kırıcı davranışlarda bulunmuşlardır.
Fransızların işbirlikçileri olan Ermenilerin, halka karşı kışkırtıcı ve tahrik
edici davranışları tepkiyle karşılanmış olup, yöre halkı, birlik ve beraberlik
içerisinde, işgalci Fransızlara karşı tek vücut olmuştur.
Urfa'da, Jandarma
Komutanı Ali Rıza Bey ile Belediye Başkanı Hacı Mustafa önderliğinde kurulan
Urfa Müdafaai Hukuk Cemiyeti faaliyetlerine başlamıştır. Cemiyetin varlığını
haber alan Fransızlar, Ali Rıza Beyi Fransız karargâhına çağırarak tutuklamış;
ancak, Ali Rıza Bey, bir yolunu bulup Siverek'e kaçmıştır. Bununla beraber,
Müdafaai Hukuk Cemiyeti başkanlığına getirilen Ali Saip Bey, bölge halkı ve
aşiret reislerine mektup yazarak, Fransızlara karşı ayaklanma için hazırlıklara
başlamıştır. Ali Saip Bey, Siverek'te, Cudi Paşa, Badıllı Sait ve Amcam İzollu
Bozan Ağa gibi aşiret ileri gelenleriyle görüşüp, kuvvet toplamalarına yardımcı
olmalarını istemiştir. Urfa'da başlayan genel ayaklanmaya, Suruç, Akçakale,
Siverek'teki hemşerilerim de katılmış, büyük kuvvet oluşturmuşlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8-9 Şubat gecesi Urfa'ya giren millî kuvvetler, Fransız
kuvvetlerini kuşatmışlar ve 9 Şubat günü çarpışmalar başlamıştır. Fransız işgal
güçlerine karşı, Mustafa Kemal Paşanın Urfa'nın kurtuluşu için öngördüğü savaş
taktikleri başarıyla uygulanmış, yararlı sonuçlar alınmıştır.
Bağımsızlığı, kişiliğinin
bir parçası olarak gören kahraman Urfa halkı, bu işgale daha fazla dayanamamış
ve Mustafa Kemal Paşanın emir ve direktifleriyle kurtuluş hareketini
başlatmıştır. Millî amaçlar uğruna, yerel imkânlarla savaşa başlayan yürekli ve
inançlı millî kuvvetler, silah ve teçhizatı zayıf olmasına rağmen, işgalci
Fransızları topraklarından atmayı başarmıştır; Şanlıurfa'nın bağımsızlığı için
yürüttükleri anlamlı mücadele, ülkemizin kurtuluşunda önemli rol oynamıştır.
Şanlıurfa'da başlatılan kurtuluş mücadelesinin kazanılması, diğer şehirlerde
başlatılan millî hareketler için de esin kaynağı olmuştur.
Urfa halkının kararlı
tutumu ve vatan aşkıyla gösterdiği güçlü direniş üzerine, Cerablus'tan
bekledikleri yardımı almayan Fransızlar, 8 Nisan 1920 tarihinde, mütareke
yapmak ve bazı şartlarla şehri terk etmek istediklerini bildirmişlerdir.
Fransız kuvvetleri, 11 Nisan 1920 sabahı, Urfa'yı terk etmeye başlamışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İzol,
sözlerinizi tamamlayın.
Buyurun.
ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şanlıurfa, 11 Nisan
1920'de, yerel önderlerinin ve halkının yaptığı onurlu, anlamlı ve soylu bir
mücadelenin sonunda, tarihte, kendi kendini kurtaran şehirlerden birisi olma
onurunu Urfa'nın tarihine yazmıştır. 11 Nisan günü, Şanlıurfa halkı, tarihe
altın sayfalarla geçti; onlar, kanlarıyla çeliği erittiler, namus ve şereflerini
düşmandan kurtardılar; düşman çizmeleriyle kirletilen toprakları temizlediler;
esaret işareti olan, Şanlıurfa
Kalesinde ve Tılfındır Tepesinde dalgalanan düşman bayrağının yerine, şanlı
Türk Bayrağını dikme şerefine nail oldular. (Alkışlar) O gün, karanlıkta kalan
Şanlıurfa'yı aydınlattılar; o gün, esaret zincirini kırdılar, ebedî olarak
özgürlüklerine kavuştular; o gün, bizim gücümüzü dünyaya tanıttılar; o gün,
Müslümanların, silahsız da kalsa, askersiz de olsa, kadın, çocuk ve
ihtiyarlarıyla düşmanı yok edeceklerini, vatanlarını kurtaracaklarını tüm
dünyaya ispat ettiler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfalılar, 83 yıl önce kazanılan zaferin yaratıcıları ve
mirasçıları olarak, kuşkusuz, haklı bir gurura sahiptirler. Urfa topraklarını
terbiyesizce ve haksızca çiğneyen düşmana, hak ettikleri cezayı ve cevabı
geciktirmeden vermişlerdir. Bu kutsal mücadelenin sonucu olarak
"Şanlı" unvanını almaya hak kazanmış ve bu zaferin anısını yaşatmak
için "Urfa" ismi, Yüce Meclisimiz tarafından "Şanlıurfa"
olarak değiştirilmiştir.
Urfa'nın kurtuluşu, ülke
içinde sevinçle karşılanırken, Fransa'da geniş yankılar uyandırmıştır. Fransız
basınında yer alan manşetlerde bu işgalin haksız ve yersizliğine dikkat
çekerek, şu başlıkları atmışlardı: "Urfa'da ne arıyorduk",
"Fransız askerlerinin işi neydi", "Bizde halk, askerlerimize
verilen angaryalardan habersizdir", "Fransa, başkası hesabına ve
çıkarına jandarma rolü oynamamalı", "Halkımız çıkarına olmayan bir
politika için verecek tek adamımız yoktur", "Fransa'nın çıkarı ve
gelenekleri, Türk Halkıyla savaşı değil, barışı gerektirir."
Bu gazete manşetleri,
işgallerin haksızlığını ve masum insanların kanlarının dökülmesini göstermesi
açısından da son derece önemlidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yurdumuzun her karış toprağını şehit kanlarıyla yoğurarak
bizlere emanet eden atalarımıza karşı minnet borcumuz sonsuzdur.
Şanlıurfamızın kurtuluş
bayramını candan kutlar, yurdumuzun her türlü savaş, afet ve belalardan
korunmasını temenni ediyor, bu vesileyle, bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet
diliyor ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın İzol,
teşekkür ediyorum.
Her iki konuşmacının
konuşmalarına Başkanlık olarak aynı hissiyatla katılıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
2 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; okutup, Meclisin bilgisine sunacağım:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. -
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 milletvekilinin, tarım sektöründe
tohum üretimi ve tohumculuğun sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/60)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tarım sektörü,
gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun, ülkelerin ekonomik yaşamında büyük bir
öneme ve vazgeçilmez bir yere sahiptir. Tarım sektörü, insan hayatı için
gerekli olan gıda maddeleri ile sanayi için gerekli hammaddeleri üretmesinin
yanında, kendi bünyesinde ve diğer sektörlerde de istihdam yaratması açısından
önem arz etmektedir.
Bugün, bitkisel üretim
alanında tohum, üretimin verimini ve kalitesini etkileyen en önemli girdidir.
Bu nedenle, gelişmiş-sanayileşmiş ülkeler, tarımın bu önemli girdisi üzerinde
çok geniş araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmak zorunluluğu içine
girmişlerdir. Bu eğilim, sanayileşmiş ülkelerin tohum sanayilerini de
geliştirerek, dünya tohum ticaretinde önemli bir paya sahip olmalarını
sağlamıştır.
Bugün, dünya genelinde
tohumluk ticaret hacminin 30 milyar dolar tutarında bir miktara ulaştığı hesap
edilmektedir. Büyük bir tarım potansiyeline, tohum yetiştiriciliği için uygun
iklim, toprak ve diğer koşullara sahip olan ülkemizde, kaliteli tohum elde
edilmesi konusunda yapılacak yatırımlara, araştırma ve geliştirme
faaliyetlerine yeterli desteğin verilmediği, konuyla ilgili olarak ciddî
politikaların oluşturulamadığı görülmektedir. Tohum ithalat ve ihracat rakamlarına
bakmamız dahi bugün içinde bulunduğumuz durumu ifade etmeye yetecektir.
Ülkemiz, halen, tohum ihracatından 15-16 000 000 dolar gelir elde ederken,
tohum ithalatına 70-74 milyon dolar ödemektedir.
Tohumculuk konusunda
etkin ve geçerli politika oluşturamayan ülkeler, her yıl için aynı tohumu
tekrar ithal etmek zorunda kalmakta, bu durum, söz konusu ülkeleri sürekli bir
biçimde dışa bağımlı hale getirmektedir. Ne yazık ki, Türkiye de söz konusu
ülkeler arasında yer almaktadır.
Bugün ülkemizde,
özellikle Trakya bölgemizde, buğday tohumluğu ile ayçiçeği tohumluğu ithalat,
üretim ve kullanımında önemli problemler yaşandığı görülmektedir. Özellikle son
yıllarda, Balkan ülkeleri ve Doğu Avrupa ülkelerinden kontrolsüz tohumluk
getirilmektedir. Bu durum, hem ürün kalitesinde hem de verimde ciddî kayıplara
yol açmaktadır.
Bitkisel üretimde, üstün
nitelikli ve kaliteli tohum kullanılması, verimi diğer üretim koşullarına da
bağlı olarak yüzde 20-30 oranında artırmaktadır. Yabancı döllenen türlerde ise
bu artışın 3 katına kadar çıktığı görülmektedir. Ülkemizde tarım alanlarının
genişlemesinde sınıra gelinmiştir. Bu durum, elde edilecek ürünün
artırılmasında tohumun önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Ülkemizde 1982 ve 1984
yılında yapılan yasal düzenlemeler sonucu, tohumculuk özel sektöre dayalı yeni
bir yapılanma içine girmiştir.
Yaşanılan bu süreçte,
atılan olumlu adımlara rağmen, özel sektör, kamu ve çiftçi örgütleri arasındaki
dengenin oluşturulamaması, çok sayıda sorunu da beraberinde getirmiştir. Halen
ülkemizde 3 023 adet tohum satış bayii faaliyet göstermektedir. Sayıları hızla
artan tohum üretim ve satış firmaları nedeniyle, Ziraî Araştırma Enstitülerinin
etkinliğinin azalması, tohumluk kontrol ve denetimde ciddî sorunları da ortaya
çıkarmıştır.
Türkiye'de bitkisel
üretimin tarım içindeki payı yüzde 65-75 dolayında seyretmektedir. Türk
tarımının gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarılması için önde gelen konuların
başında, tohumculuğun ülke koşullarına uygun, dünya pazarından ciddî anlamda
pay alabilen bir endüstri haline getirilmesi gerekmektedir.
Değinilen görüşlerin
ışığında, bitkisel üretimin en önemli girdilerinden biri olan tohumun ve
tohumculuğun Türkiye'deki sorunlarının araştırılarak bu konudaki üretim ve
verimliliğin artırılması, tohumculuk alanındaki örgütlenmenin sağlanması,
araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha fazla kaynak aktarılması, Avrupa
Birliğine uyum sürecinde bu alana yönelik olarak ortaya çıkacak sorunların
tespit edilmesi ve bunlara çözüm bulunması açısından, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün
104 üncü maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1- Enis Tütüncü |
(Tekirdağ) |
2- Mehmet Nuri Saygun |
(Tekirdağ) |
3- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
(Ankara) |
4- Erdoğan Kaplan |
(Tekirdağ) |
5- Yüksel Çorbacıoğlu |
(Artvin) |
6- Necdet Budak |
(Edirne) |
7- Selami Yiğit |
(Kars) |
8- Yakup Kepenek |
(Ankara) |
9- Halil Tiryaki |
(Kırıkkale) |
10- Salih Gün |
(Kocaeli) |
11- Yaşar Tüzün |
(Bilecik) |
12- Mustafa Özyurt |
(Bursa) |
13- Muharrem Toprak |
(İzmir) |
14- Ali Oksal |
(Mersin) |
15- İzzet Çetin |
(Kocaeli) |
16- Türkân Miçooğulları |
(İzmir) |
17- İsmail Değerli |
(Ankara) |
18- Ali Arslan |
(Muğla) |
19- A. İsmet Çanakçı |
(Ankara) |
20- Oya Araslı |
(Ankara) |
21- Mustafa Yılmaz |
(Gaziantep) |
22- Ahmet Yılmazkaya |
(Gaziantep) |
23- Muhsin Koçyiğit |
(Diyarbakır) |
24- Mesut Değer |
(Diyarbakır) |
25- Mehmet Ali Özpolat |
(İstanbul) |
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
biraz önce, 2 adet Meclis araştırması önergesi olduğunu ifade ettimse de,
zabıtlarda düzeltiyorum, Meclis araştırması önergesi 1 adettir.
Şimdi, sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair önergeler vardır; okutuyorum:
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. -
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç’ın, (6/201) esas numaralı sözlü surusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/42)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 47 nci sırasında yer alan (6/201) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Nadir Saraç
Zonguldak
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
2. - Mersin
Milletvekili Hüseyin Güler’in, (6/221) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/43)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 66 ncı sırasında yer alan (6/221) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Hüseyin Güler
Mersin
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi sayın milletvekiline geri verilmiştir.
Şimdi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi var; okutup oylarınıza sunacağım.
3. - Ekli
listede isimleri belirtilen ülke parlamentoları ile TBMM arasında
parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/238)
8.4.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesi uyarınca, ekli listede isimleri belirtilen ülke parlamentoları ile TBMM
arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulması Genel Kurulun tasvibine
sunulur.
Bülent Arınç
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
Başkanı |
Ürdün
Cezayir
İsrail
Libya
Katar
Mısır
Tunus
Fas
Suriye
Yemen
Filistin
Finlandiya
Portekiz
Hollanda
İspanya
Meksika
Bosna-Hersek
Kuveyt
BAŞKAN - Efendim,
tezkereyi okuttum.
Şimdi, oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
önce tümünü okutup işleme alacağım, sonra ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
IV. -
ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - Genel
Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 9 Nisan
2003 Çarbamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerilerinin Genel Kurula sunulmasını arz ederim.
Salih Kapusuz
AK Parti Grubu Başkanvekili
Öneriler:
1 - Genel Kurulun 9 Nisan
2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde, sözlü soruların görüşülmemesi, daha
önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 113 sıra
sayılı, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile 116 sıra sayılı, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa
Milletvekili Faruk Çelik ile Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 32
milletvekilinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması
Hakkında İçtüzük Teklifinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci ve 3 üncü
sıralarına, gündemin 10 uncu sırasındaki 63 sıra sayılı Kanun Tasarısının ise
bu kısmın 7 nci sırasına alınması ve sıra numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesi,
2- 9 Nisan 2003 Çarşamba
günkü (bugün) birleşimde, gündemin 3 üncü sırasına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 10 Nisan 2003 Perşembe günkü birleşimde
ise, gündemin 8 inci sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışma sürelerinin uzatılmasının,
Genel Kurulun onayına
sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN - Efendim, şimdi,
bu öneriyle ilgili, İçtüzüğümüze göre, bir lehte, bir aleyhte olmak üzere iki
milletvekilimize, istem halinde, söz vereceğim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, aleyhte...
BAŞKAN - Önerinin
aleyhinde, Sayın Özyürek; buyurun efendim.
Süreniz 10 dakika.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulunda uzlaşmaya
varamadığımız konular hakkında sık sık kürsüye gelmiş olmaktan gerçekten bir
mutluluk duymuyorum; ama, ne yazık ki, iktidar partisiyle, Meclisin hangi
yöntemlerle, nasıl çalışması gerektiği konusunda bir uzlaşmaya varma şansına
sahip olamıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisi olarak biraz önce buraya sunulan
tezkerede ifade edildiği gibi, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmesinden henüz 48
saat dolmamış bulunan vergi kanunu tasarısını -ki, 40 maddelik bir tasarıdır;
öyle zannediyorum ki, milletvekillerimizin çok büyük bir çoğunluğu bunu
inceleme, değerlendirme fırsatı bulamamışlardır- alelacele, bugün, burada
görüşelim ve ne zaman tamamlanırsa; yani, gece yarısı, sabaha karşı bunu tamamlayalım
isteniyor; birinci mesele bu. İkinci mesele de, yarın; yani, perşembe günü,
İçtüzükle ilgili -yine hiçbir arkadaşımın raporu gördüğünü tahmin etmiyorum-
Anayasa Komisyonunda kabul edilmiş bulunan raporu görüşelim, sonuçlandıralım
isteniliyor.
Değerli arkadaşlarım,
elbette, Meclisin görevi yasa yapmaktır, Meclisin görevi denetim yapmaktır;
ama, yasaları oylarken, görüşürken bilerek oylamalıyız, görüşmeliyiz. Bu
kırksekiz saat de İçtüzüğümüze bu nedenle konulmuştur. Kırksekiz saat geçmeden,
Başkanlıktan komisyonlara intikal eden tasarılar komisyonlarda görüşülemez.
Kırsekiz saat geçmeden, komisyonlardan Genel Kurula intikal eden tasarı ve
teklifler görüşülemez; bu, bir ilke ve doğru konulmuş bir ilke; ama, ne yazık
ki, son zamanlarda bu ilke, Adalet ve Kalkınma Partisi, neyi, ne zaman isterse
o zaman görüşülür şekline dönüşmüştür; geldiğimiz nokta budur. Bugün huzurunuza
gelmiş olan Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisinin esası da budur.
Şimdi, peki, Adalet ve
Kalkınma Partisi, önerilerinde hep mi haksız, niçin hep karşı çıkıyorsunuz diye
aklınıza bir soru gelebilir; ama, değerli arkadaşlarım, bu kırksekiz saat,
yeterli bir süre değildir. Ben, işi, mesleği vergicilik olan bir arkadaşınızım;
inanmanızı isterim -Sayın Kapusuz söylemişti- dün akşamdan beri, aldım, acaba
ne değişmiş, mevcut kanunda ne var, değiştirilmek istenen ne, gerekçesi ne,
hükümet neyi teklif etmiş, komisyon neyi kararlaştırmış; bunu, bütünüyle
inceleyebilmiş değilim. Başka arkadaşlarımızın da bu çalışmayı yapma şansına
sahip olduklarını zannetmiyorum.
Şimdi, böyle olunca,
Meclis, sadece, noter gibi önüne getirilmiş olan metinleri, el kaldırmak
suretiyle tasdik eden bir merci, bir makam haline geliyor. Bu -hepimiz, özel
konuşmalarımızda birbirimize ifade ediyoruz- gerçekten, özellikle, bizim gibi
yeni gelen milletvekillerinin psikolojisini çok olumsuz etkiliyor; yani
"biz, sadece parmak kaldıran insanlar mıyız; niçin bizim hiçbir katkımız
aranmıyor; niçin bizim görüşümüzün bir önemi yok" anlayışı gittikçe egemen
oluyor; bu anlayış egemen oldukça, işte, bu boş sıralarda kanunları
görüşüyoruz, bu boş sıralara hitap etmek durumunda kalıyoruz. Bu psikoloji,
daha çok, benim gibi yeni milletvekillerinde hâkim olabilir, Sayın Kapusuz gibi
tecrübeli milletvekillerinde böyle bir psikolojinin olmadığına hiç kuşku yok
ki, her seferinde, böyle sıkıştırılmış bir takvimi Meclisin önüne getiriyor.
Şimdi, bu uyarıyı yapmak,
bizim görevimiz. Bu uyarıyı yaparken de, biz, kanun görüşmekten kaçalım, bu
kanun çıkmasın filan da diyor değiliz; belki, yararlı tarafları da vardır; ama,
ne olduğunu bir bilelim, bilerek oy verelim, düşünerek değerlendirelim
istiyoruz.
Bir diğer nokta, yarın
görüşeceğimiz İçtüzük konusu. Şimdiden, bu raporu arkadaşlarımın bulup,
değerlendirmeleri açısından söylemek istiyorum ki, geçen dönem, İçtüzük
tartışmalarının, burada büyük kavgalara yol açtığını ve o tartışmanın yarattığı
stres içinde, talihsiz bir şekilde de bir eski milletvekilimizin hayatını
kaybettiğini hepimiz biliyoruz. Yani, İçtüzük, demokrasi açısından, anayasal
düzen açısından ve bu Meclisin salim bir şekilde çalışması açısından son derece
önemlidir. Orada, özellikle 91 inci madde, yani, bazı tasarıların temel kanun
halinde, kısaltılmış bir şekilde görüşülmesini öngören bir düzenleme var. Bu,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekillerinin önerisi olarak Anayasa Komisyonuna
geldi; dün, Anayasa Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partili üyelerin muhalefetine
rağmen, çoğunluğun oylarıyla geçti.
Şimdi, yine, böylesine
önemli bir düzenlemeyi hiç kimse yeteri kadar inceleyemeyecek,
değerlendiremeyecek ve yarın buraya gelecek, belki, bilmediğimiz bir düzenleme
için, içeriğine, anlamına, kapsamına yeteri kadar vâkıf olamadığımız bir düzenleme
için, gereksiz bir şekilde birbirimizi hırpalayacağız. Belki biraz vakit olsa,
belki üzerinde çalışsak, muhalefetin ne yapmak istediğini, neyi önerdiğini
sizler de bilseniz, bir uzlaşma sağlarız. Burada, her tartışmalı, kavgalı
oturumdan sonra, pek çok milletvekilimize, bize, kuliste, özel konuşmalarımızda
"şu Meclisi daha sakin, kamuoyu açısından daha saygıdeğer bir şekilde
çalıştırmanın bir yolu yok mu? Bu noktalarda niçin çaba göstermiyorsunuz"
eleştirileri geliyor. Ben de, bu eleştirileri yeteri kadar değerlendirmeye
çalışan bir arkadaşınızım. Biz istiyoruz ki, bu Meclis, kamuoyunda saygınlık
kazanacak şekilde konuları değerlendirsin, tasarıları, teklifleri görüşsün,
elbette, sonunda, herkes, düşüncesine göre, grubunun temayülüne göre oyunu
versin. Buna hiç kimsenin söyleyecek bir şeyi yok; ama, bu şansı, bu inceleme
şansını, bu değerlendirme şansını milletvekillerimize tanıyalım istiyoruz. Bu
nedenle de, biz, Danışma Kurulunda bir uzlaşmayı sağlayamadık; Adalet ve
Kalkınma Partisinin önerisi olarak bu öneri huzurunuza geldi. Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak buna katılamadığımızı, İçtüzüğün hükümlerine aykırı olan bu
öneriyi tasdik etmediğimizi, tasvip etmediğimizi huzurlarınızda ifade ediyorum
ve Meclisin sakin bir şekilde çalışmasının, İçtüzüğün kurallarına uygun bir
şekilde çalışmasının, çalıştırılmasının sadece muhalefetin görevi olmadığını,
özellikle bu görevin iktidar partisine düştüğünü, bu noktada ortaya çıkacak
gereksiz tartışmalardan, huzursuzluklardan en çok rahatsız olan bir arkadaşınız
olarak bunun sorumluluğunun da bize ait olmadığını bir kez daha belirtiyor;
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
İkinci söz isteği, lehte
olmak üzere, Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz'a aittir.
Buyurun Sayın Kapusuz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşımın ifade
ettiği gibi, bugünkü yapmış olduğumuz Danışma Kurulu toplantısında, Cumhuriyet
Halk Partimizin itirazından dolayı bir mutabakat sağlayamadık. Biraz önce
kendileri de ifade ettiler. İki husustan karşı olduklarını öncelikle ifade
ettiler. Birinci olarak, kırksekiz saat geçmeden bu kanun tasarılarının
görüşülmesini uygun bulmadıklarını ifade ettiler. İkinci olarak da, bu çalışma
süreleriyle ilgili olarak, Danışma Kurulunda da ifade ettikleri gibi, burada, tekraren, çalışma sürelerinin bitinceye
kadar uzatılmasına da katkı sağlamayacaklarını ifade ettiler.
Değerli arkadaşlar,
milletvekili arkadaşlarımız, bugün, bizim getirmek istediğimiz, Danışma
Kuruluna götürdüğümüz önerilerimizin ne olduğunu öğrensinler için bir kez daha
hatırlatmak istiyorum: Bugün, geçen hafta boyu, esas komisyon olarak Plan ve
Bütçe Komisyonumuzda ve tali komisyonlarımızda da gerekli olduğu kadarıyla,
herkesin yakından takip etmiş olduğu, vergiyle ilgili bir düzenleme var. Buna,
biz "vergi reformunun birinci ayağı" diyoruz. Bu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine 113 sıra sayısıyla girdi. Evet, bu tasarı, İçtüzüğe göre,
dağıtım tarihinden itibaren kırksekiz saat geçmeden görüşülemeyecek bir tasarı
olmakla birlikte, kamuoyunda beklenen, teknik olarak da, herkesin, içeriği
itibariyle büyük ekseriyetle katıldığı, beklediği vergi tasarısıyla ilgili
olarak Meclis bugün çalışsın istiyoruz. Ne kadar çalışsın; bitinceye kadar
çalışsın. Neden; çünkü, bu tasarı, bir bütünlük içerisinde takip edilebilecek
olursa, buna katkı sağlamak isteyen arkadaşlarımızın katkıları da, bu vesileyle,
bu görüşme süresince gündeme gelebilir, bir kopukluk olmasın...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
İncelemeden nasıl katkısı olacak?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Bugün yarım kalıp, yarın devam etmek, gelecek haftaya bırakmak gibi olmasın...
Siz biraz sakin olun
sayın milletvekilim, hiç merak etmeyin. Bakınız, bunu inceleme konusunda
kırksekiz saat değil elliiki saat de versek inceleyecek arkadaşlarımız
incelemiş olur; ama, belki, incelemek istemeyen, ilgi alanlarına girmeyen, bu
konuyu çok yakından takip etmeyen milletvekillerimiz de olabilir. Bunlar da, bu
konuyu incelemiş olan arkadaşlarımızdan, komisyonumuzdan, hükümetimizden,
buradaki müzakerelerden yakinen takip etmek gibi bir imkân ve fırsatı yakalayabilir.
Değerli arkadaşlar,
bugün, çalışmak istediğimiz vergi reformuyla ilgili olarak birkaç şey
hatırlatmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, biz, AK Parti olarak, millete birtakım
konuları vaat ederek iktidara geldik. Bunlardan bir tanesi, malî miladı
kaldıracağımızı ilan etmiştik; bunu, burada gerçekleştirdik. Yani, vergi
konusuyla birebir alakalı olan malî milat kaldırıldı. Vergi barışıyla ilgili
olarak -bildiğiniz gibi- bir çalışma yaptık, vergi barışı da hayata geçirildi.
Şu anda, bunları takviye etmemiz gereken bir sürece girdik; yani, yapısal
reformların da devam etmesi lazım. Dolayısıyla, bunu da üç basamak halinde
getireceğiz. Arkadaşlarımız, belki, biraz fazla gelir, çok olur yönünde şikâyet
etmesinler diye üç bölüm halinde getiriyoruz. Bu, birinci basamağıdır. Bu da,
sadeleştirme, basitleştirme, vergi yükünü hafifletmeye yönelik bir tasarıdır.
Kanaatim odur ki, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız da,
Cumhuriyet Halk Partililer de, milletimizin lehine olan böyle bir tasarıyı
uygun bulacaklar, destekleyeceklerdir.
O halde, ne yapmak
istiyoruz; bu konuyu, 48 saat beklemeden, bugün bitinceye kadar görüşelim
istiyoruz; çünkü, buna, Türkiye'nin hem ihtiyacı vardır hem de Türkiye
açısından, bu tip yapısal reformların yapılmasına acil ihtiyaç vardır.
İkinci talebimiz:
Perşembe günü -yani, yarın- İçtüzükte, Anayasada yaptığımız değişiklikler
muvacehesinde, ona uygun hale getirilmesi için gerekli olan düzeltmelere
ihtiyaç vardı. Bu konuyla ilgili olarak istedik ki, Meclisimizde, aynen Anayasa
uyum komisyonu, mutabakat komisyonu kurulsun talebimiz gibi, İçtüzükle ilgili
bir çalışmayı da Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarla beraber yapalım.
İnşallah, bunu başlatacağız; fakat, biraz gecikme görünce, ister istemez, Anayasaya
uyumlu hale getirilmiş bir İçtüzükle çalışmak bu Meclise daha yakışmaktadır.
Bundan dolayı, İçtüzüğün -Anayasadaki yapılan değişiklikleri eşit noktaya
getirecek- 10 maddesinde değişiklik yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi de, Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olan 91 inci maddedir. Anayasa Mahkemesi
"bu eksikliği üç ay içerisinde giderin" diye Türkiye Büyük Millet
Meclisine de bir görev vermişti. Üzülerek ifade edelim ki, bu konu, geçen
hükümet döneminde ihmal edildi. Biz de, bu konunun mutabakatla çıkmasını
beklediğimiz bir süreçte baktık ki, gecikme oluyor, o halde Grup olarak, teknik
konuları ihtiva ettiği için, bu eksikliği derhal giderelim diye bir İçtüzük
teklifi yaptık. Bu da, Anayasa
Komisyonunda tartışıldı. Zannedersem, sadece 91 inci maddenin dışında
hiçbir ihtilaf yok, olması da mümkün değil; çünkü, Anayasadaki yapılan
değişiklikle, Meclis Başkanlığı adaylığı için, Anayasadaki 10 günlük süreyi 5
güne indirmişiz, İçtüzükte "10 gün" olarak duruyor; İçtüzükteki 10
günlük süreyi şu anda, biz de, 5 güne, Anayasadaki gün sayısına uygun hale
getiriyoruz. Zannedersem, bunda da, ihtilaf çıkacak bir boyut yoktur.
Dolayısıyla, yarınki çalışmalarımızı da, 4 tane uluslararası anlaşma ve
İçtüzükteki değişiklikle tamamlamak istiyoruz. Bizim, milletimiz adına söz
verdiğimiz hizmetleri yapabilmemiz için ne yapmamız gerekiyor; çalışmamız
gerekiyor. Kim çalışacak, sadece AK Parti mi çalışacak; hayır, Cumhuriyet Halk
Partisi de çalışacak.
Değerli arkadaşlar, bu
milletin büyük beklentileri var. İki partili bu Parlamentoda, mutlaka, çok
çalışmaya ihtiyaç var. Hani, çok güzel bir reklam var "çook çalışmalıyız,
çook çalışmalıyız" diyor ya... Evet, bu millet de, bu Parlamentodan çok
çalışmasını bekliyor; derdine derman bulmasını ve bununla ilgili
düzenlemelerin, bu Meclisten, mutlaka, gecikmeden çıkmasını istiyor.
Öyle olunca, bizce, 48
saat bekleyelime ihtiyaç yok. Arkadaşlarımızı saygıyla karşılıyorum,
"acelemiz yok, bunlar 48 saat bekleyebilir" diyebilirler.
Arkadaşlarımız, belki, gece geç saatlere kadar süren çalışmalarımız için, zaman
zaman, birtakım farklı değerlendirmelerde bulunabilirler; ama, ben şuna
inanıyorum ki, onlar da, biz de, bu ve benzeri faydalı çalışmaların yapılmasına
mutlaka katkı sağlayacağız. Bundan dolayı da kendilerine şimdiden teşekkür
ediyorum. Her ne kadar, orada, uzlaşma sağlanamamış olsa bile, burada yapılan
çalışmaların onların da takviyeleriyle, iyileştirmeleriyle nihaî sonuca
ulaşacağını ümit etmekteyim.
Değerli arkadaşlar, şu
ana kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak iyi bir performans gösteriyoruz.
İnşallah, bu artarak devam edecektir.
Katkılarınızdan dolayı
hepinize teşekkür ediyor, önerimizi desteklemenizi istirham ediyor; saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
teşekkür ederim.
Şu ana kadar başka bir
söz talebi yoktur.
Şimdi, önerinin
maddelerini ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:
Öneriler:
1- Genel Kurulun 9 Nisan
2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde; sözlü soruların görüşülmemesi, daha
önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan, 113 sıra
sayılı, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile 116 sıra sayılı, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa
Milletvekili Faruk Çelik ile Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 32
milletvekilinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması
Hakkında İçtüzük Teklifinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci ve 3 üncü
sıralarına, gündemin 10 uncu sırasındaki 63 sıra sayılı kanun tasarısının ise
bu kısmın 7 nci sırasına alınması ve sıra numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesi,
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci öneriyi okutuyorum:
2- 9 Nisan 2003 Çarşamba
günkü (bugün) birleşimde, gündemin 3 üncü sırasına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 10 Nisan 2003 Perşembe günkü birleşimde
ise, gündemin 8 inci sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışma sürelerinin uzatılmasının,
Genel Kurulun onayına
sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
İş Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - İş
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/534) (S.Sayısı: 73)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Efendim, birleşime 5
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.10
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.23
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Sayın milletvekilleri, ikinci sıraya
alınan, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana
Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. - Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atillâ
Başoğlu’nun; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/543, 2/88) (S. Sayısı : 113) (1)
BAŞKAN- Komisyon?.. Hazır
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu 113 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Şimdi, tasarının tümü üzerinde söz
isteyenlere söz vereceğim.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon)- Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hükümet, ek vergilerden
sonra, yeni bir vergi yasa tasarısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş
bulunuyor. Tasarıya hükümetin vermiş olduğu isim "yeni vergi
düzenlemeleri; bir." Yani, bu, birinci tasarı. Bu tasarıyı takip edecek
daha başka tasarılar da olacak. Bunun anlamı, vergi hep gündemde olacak,
hükümetin gündeminde sürekli vergi düzenlemeleri olacak.
Hükümet, işe vergiyle başladı, vergiyle
devam ediyor. Her iki adımdan biri, neredeyse, vergi düzenlemeleri oluyor.
Eskiden, vergi düzenlemeleri, vergi yasalarındaki değişiklikler bu kadar sık
gündemde olmazdı. Neden olmazdı?.. Vergi yasaları tabiî ki değişmez değildir;
ekonominin ihtiyaçlarını tabiî ki takip edecektir; toplumsal ihtiyaçları, bu
ihtiyaçlardaki değişiklikleri tabiî ki takip edecektir. Yine, hükümetler, kendi
anlayışlarına uygun olarak vergi yasalarında da, doğal olarak, değişiklik yapma
hakkına sahiptirler; ancak, vergi gibi çok temel bir konuda, toplumsal uzlaşma,
diğer bütün konulardan çok daha önce gelir. Eğer, vergi düzenlemeleri bir
toplumsal uzlaşmaya dayanmıyorsa, mutlaka, daha sonra -aynı hükümet döneminde
de olabilir, bir başka hükümet döneminde de olabilir- bu düzenlemeler gözden
geçirilir ve değişikliğe tabi tutulur.
Hükümetin bugüne kadar yapmış olduğu vergi
düzenlemeleri, bir toplumsal uzlaşmaya, arayışa dayalı olmadı; bu düzenleme de
öyle gözüküyor. Malî milat ve "nereden buldun"un kaldırılmasıyla işe
başlandı. Ardından, vergi affı geldi. Bunun ardından, ekvergilere ilişkin
düzenlemeler yapıldı ve geçen hafta da, iki maddelik, çok küçük bir düzenleme
yapıldı. Gerçekte, bu iki maddelik düzenleme, hükümetin vergi konusuna
yaklaşımı açısından oldukça ilginç bir düzenleme.
Vergi Affı Kanununa ilişkin olarak,
kalkınmada öncelikli yörelerdeki matrah artırımı oranlarını düzenleyen bir
kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine geliyor. Olay, bu şekilde
sunuluyor. Teklifin gerekçesine bakıldığında, kalkınmada öncelikli yörelerdeki
matrah artırımını daha makul seviyelere indirmeyi amaçlayan bir teklif olduğu
görülüyor. Teklifin genel gerekçesi bu şekilde. Madde gerekçelerine
baktığımızda da, yine bu şekilde ifade ediliyor. Genel Kurul, vergi affındaki
süreleri de dikkate alarak, bunu son derece süratle görüşüp, kabul ediyor,
buradan çıkıyor; ancak, teklifin 2 nci maddesi konusunda Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu yeterince bilgilendirilmemiştir. Teklifin gerekçesinde
yazılı olan açıklamalar, teklifin gerçek mahiyetini ortaya koymaktan uzaktır,
onunla hiçbir ilgisi yoktur. Kalkınmada öncelikli yörelerdeki matrah artırımı
oranlarının yumuşatılmasına yönelik olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
getirilen bu teklifi, hükümetin bu yaklaşımına destek vermek amacıyla, Gruptaki
arkadaşlarımız da imzalıyor. Bu, çok doğal. Hükümetin yaptığı her şey veya
getirmiş olduğu her teklif tabiî ki yanlış değildir. Bizim muhalefet
anlayışımız, bütün konulara bu şekilde yaklaşmaya engeldir. Ancak, teklifin 2
nci maddesinde, söylenilenin çok dışında bir düzenleme yapılıyor. Ne yapılıyor
2 nci maddede? Yapılan şudur: Vergi Affı Kanununda, vergi affının yürürlüğe
girdiği tarih itibariyle bitmemiş olan vergi incelemelerinin devam edeceği
öngörülüyor. Ne zamana kadar; kanunun yayımını izleyen ayın sonuna kadar. Yani,
31 Mart 2003 tarihine kadar bu vergi incelemeleri devam edecektir. Eğer, 31
Mart itibariyle incelemeler hâlâ bitmemişse, bu incelemelere artık devam
edilmeyecektir. Olabilir; kendi yaklaşımı içerisinde sürekli vergi incelemesini
gündemde tutup, mükellefi, böyle bir yasanın getirmiş olduğu haklardan
yararlanabilir miyim yararlanamaz mıyım endişesi içerisinde yaşatmanın bir
anlamı yok. 31 Marta kadar, vergi inceleme elemanları, ellerindeki iş durumuna
göre programlarını yapıyorlar, buna göre incelemelerini sonuçlandırıyorlar.
Hangi incelemeleri sonuçlandıracağına inceleme elamanı karar veriyor. O
yoğunluk içerisinde gece gündüz çalışarak, 31 Marta kadar incelemeleri
yetiştiriyorlar; fakat, geçen hafta, 4 Nisan tarihinde Genel Kurulda kabul
edilen teklifle, 31 Mart tarihi 20 Marta çekilmektedir. Bu da, ilgili kanunun
şu maddesindeki ay ibaresi 20 Mart olarak düzeltilmiştir, şeklinde bir
düzenlemeyle buradan geçiyor.
Bu, çok enteresan bir düzenleme. Bu,
Meclis Genel Kuruluna yeterli açıklama yapılmadan, kalkınmada öncelikli
yörelerdeki mükelleflerin matrah artırımını düzenleyen bir düzenleme kapsamında
buraya getirilerek, Genel Kurulun takdirine, kabulüne sunulan bir teklif; ama,
yapılan, 20 Mart tarihi ile 31 Mart tarihi arasında vergi inceleme raporları
tamamlanmış olan birkısım mükelleflerin vergi inceleme raporlarının geçersiz
kılınmasına yönelik bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye Cumhuriyet Halk Partisinin
destek vermesi mümkün değildir. 31 Mart bitmiş; siz, geriye yönelik olarak
getirip, 31 Mart tarihinde vergi dairesine teslim edilmiş olan raporlar
geçersizdir diyecek bir yasal düzenlemeyi yapıyorsunuz. Bunu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yeterli bilgiyi alarak, yeterli bilgilenmeye sahip olarak
yapacağı bir düzenleme olarak görmüyorum.
Ben şundan eminim: Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütün üyelerinin, bütün milletvekillerinin, eğer bu teklif hakkında
yeterli bilgi kendilerine verilmiş olsaydı, bu maddeye kabul oyu vermelerinin
mümkün olmadığını düşünüyorum; fakat, 4 Nisandan bu yana zaman geçti, bu
haftaya girdik, hükümetin, bu konuda yanlış yaptık, bunu düzeltelim şeklinde
bir yaklaşımını maalesef görebilmiş değiliz. Hükümet, sessizlik içerisindedir;
yapılanın, âdeta, doğru olduğunu kabul etme eğilimi içerisindedir. Sayın Maliye
Bakanının "hatalı raporları düzeltmeye yönelik bir işlemdir" şeklinde
bir açıklaması oldu; daha sonra, bir televizyon programında "bu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin takdiridir, hükümetin dışında yapılmış olan bir
iştir" şeklinde bir açıklaması olmuştur; doğrudur, teklif olduğu için,
hükümetten gelmemiştir; ama, Sayın Bakan, hükümet eğer bu düzenlemeye
katılmıyorsa, bunun hemen gereğini yapmak zorundadır. Tabiî, biz, buna yönelik
olarak yapılması gereken işlemler konusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna, bugün, bu konuda gerekli önergemizi sunacağız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hükümet işe vergiyle başladı demiştik, vergiyle devam ediyor. Daha önce
konuşmuştuk, bilgilerinizi tazelemek açısından tekrar dikkatinize sunmak
istiyorum; Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim beyannamesinde vergi konusunda
tam 15 tane taahhüt vardı. Bir tanesi, malî miladın ve nereden buldun yasasının
kaldırılmasıydı; bir tanesi, vergi affıydı; bu 2'si yapılmıştır. Kalan 13 adet
düzenleme, çeşitli vergilerde indirim veya bazı vergilerin kaldırılması
şeklindeki taahhütlerdi. 58 inci hükümet programıyla, bu taahhütler, sadece 3'e
indirilmiştir. Bir tanesi vergi reformu olarak ifade edilmiştir ve vergi
reformunun hareket noktası da, vergi adaleti ve vergi ödeme gücü olarak ifade
edilmiştir. Diğer 2 düzenleme de, çeşitli vergilerde indirimi hedefliyordu. 15
taahhütten 3 tane taahhüde inmiştir hükümet programında. "Vergi
reformu" denildiği için "vergi reformu bütün vergi indirimlerini
kapsıyor" denilebilir; doğrudur, olabilir. Hükümet programında, o
detaylara yer vermemek için "vergi reformu" lafıyla, cümlesiyle
bunlar ifade edilmiş olabilir.
59 uncu hükümet programına geliyoruz,
yine, vergi reformu kavramı var; ama, başka bir şekilde; şöyle deniliyor:
"Vergi reformuyla, vergi tabanı genişletilecek ve marjinal vergi oranları
uygun seviyelere indirilecektir." Bir vergi reformu yeni hükümetin
gündeminde var; ama, bunun, artık, amacı, vergi adaletini sağlamak değil,
marjinal vergi oranlarını uygun seviyelere indirmektir. 58 inci hükümet, hiç
değilse, bir vergi adaletini ortaya koymuştu -herkesin şikâyet ettiği, Türk
vergi sisteminde vergi adaleti yok, vergi ödeme gücünü dikkate almıyor- böyle
bir iyiniyeti ortaya koymuştu; 59 uncu hükümet bundan vazgeçti. 2003 yılı
bütçesin görüşürken burada çok konuştuk. 2003 yılı bütçesinde vergi adaletinden
vazgeçildiğinin işaretleri vardı. Dolaylı vergiler diyor, işte, harcamalar
üzerinden alınan vergiler, örneğin Katma Değer Vergisi ve benzerleri. Bunların
vergi gelirleri içerisindeki payı, 2003 yılında, yüzde 70'e çıkmış durumda, ek
vergi önlemlerini, bir defalık önlemleri bir tarafa bırakalım, yüzde 70'dir. Bu
oran, geçen yıl yüzde 66 idi.
Dolaysız vergiler, kazanç üzerinden alınan
vergiler, Gelir Vergisi örneğin. En önemli kalem Gelir Vergisidir. Gelir
Vergisinin vergi gelirleri içerisindeki payı geçen yıl yüzde 23'ken, bu yıl
yüzde 20'ye iniyor. Yani, hükümetin "vergi tabanını genişleteceğiz"
iddiasının aksine bir bütçe gelmişti oraya. Peki, bütçe neydi; bütçe, hükümet
programının bir özetiydi, bir yansımasıydı. Oradaki vergi geliri tahminlerinin
yansımasını, biz, bugün burada görüşeceğimiz bu kanunda görüyoruz. Bu kanun,
hükümetin vergi adaleti konusunda bir programının olmadığını, bu konuda ciddî
bir düşüncesinin olmadığını gösteren bir tasarıdır.
Tasarıda yapılan şüphesiz iyi düzenlemeler
vardır. Bunları, tasarıyı tümüyle reddetmek mümkün değildir. Birçok iyi
düzenleme vardır; yatırım indirimi stopajının kaldırılması, yine, teşvik
belgesiz bir yatırım sistemine geçilmesi, kâr payı üzerindeki vergi yükünün
azaltılması...
Kâr payı üzerinde son derece yüksek bir
vergi yükü vardır; uluslararası ortalamaların üzerinde, yüzde 65'e ulaşan
oranda bir yük vardır. Kâr dağıtımı halinde kâr üzerindeki vergi yükü
-uluslararası ortalamalar yüzde 51-52-53 düzeyindedir- çok ağırdır; bunun,
hakikaten indirilmesi gerekir.
Yine, Gelir ve Kurumlar Vergileri
üzerinden alınan fon paylarının kaldırılarak sistemin sadeleştirilmesi. Basit usuldeki
mükelleflerin -ki, 800 000 mükelleftir- Katma Değer Vergi yükümlülüklerinin
kaldırılarak, beyanname vermekten kurtarılmaları. Bu, bir anlamda, vergi
idaresine de çok daha güç katacak, 800 000 mükellefi bir kenara bırakıp, çok
daha farklı mükellef kesimleriyle uğraşacak bir alan yaratmaktadır.
Bütün bunların hepsi olumlu
düzenlemelerdir. Esasen, eski hükümet, önceki hükümet bu düzenlemeleri
tasarlamış ve bir Bakanlar Kurulu kurulu kararına bağlayarak da, vergi
sisteminde bu iyileştirmeleri yapacağım şeklinde, Dünya Bankasına sunmuştu.
Belki, bu vesileyle, eski hükümete de, bu çalışmaları yaptığından dolayı
teşekkür etmek gerekir.
Kâr payı üzerindeki vergi yükünün
azaltılmasının son derece doğru olduğunu söylemiştim. Ancak, kâr payı
üzerindeki vergi yükü azaltılırken, bu tasarıyla yapılan bir başka şey daha
vardır; Gelir Vergisi tarifesi 5 puan yükseltilmektedir. Halen yüzde 15-yüzde
40 aralığında olan Gelir Vergisi tarifesi yüzde 20-yüzde 45 aralığına
çekilmektedir. Bunun anlamı, şirketler üzerindeki vergi yükünü azaltıyorum
demektir; oradaki vergi yükü de, fon payıyla, yüzde 33'ten yüzde 30'a
inmektedir, kâr payında yüzde 65'ten yüzde 45 küsura inmektedir. Ama, bu
tasarı, buradan doğan bir gelir kaybı var, bunu da, ücret dışındaki Gelir
Vergisi mükelleflerinin vergi yükünü 5'er puan artırmak suretiyle telafi
edeceğim diyor; tasarının yaklaşımı budur.
Şimdi, oradaki fon paylarını da
kaldırıyoruz, oradan bir miktar tasarruf olacaktır, mükellefin yükü biraz
azalacaktır denilebilir. Gerçek şudur: Şu anda yürürlükte olan Vergi Kanununa
göre Gelir Vergisi mükelleflerinin yükü artırılmaktadır; hükümet, bunun aksini
hiçbir şekilde söyleyemez. O zaman, hakikaten "59 uncu hükümet
programındaki vergi reformunun amacı, marjinal vergi oranlarını
indirmektir" yaklaşımı bu tasarıda ifadesini buluyor. Evet, bu yaklaşım,
marjinal vergi oranını, yani, en uçtaki mükelleflerin vergi oranını
indiriyorum, yüzde 33'lük Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'a indiriyorum, kâr
payı üzerindeki yüzde 65'e ulaşan vergi yükü oranını da yüzde 45'lere
indiriyorum; ben, buradan doğan vergi kaybını da, diğer Gelir Vergisi
mükelleflerinin -esnafın, serbest meslek erbabının- 800 000 civarındaki basit
usuldeki Gelir Vergisi mükellefinin -taksici, nakliyeci, tamirci gibi esnafın-
vergi oranını 5'er puan artırmak suretiyle telafi ediyorum diyor. Hükümetin
vergi adaleti konusundaki yaklaşımı bu.
Başka ne yapılıyor; ücret vergilemesinde
çok önemli bir değişiklik yapılıyor. 1960'lardan beri sistemde olan ve ücret
gelirlerinin, diğer gelirlere kıyasla, daha farklı bir şekilde, daha düşük
oranlı birtakım istisnaları uygulamak suretiyle, daha düşük miktarda bir vergi
yükü taşıyacak şekilde vergilenmesini sağlayan özel indirim, bu tasarıyla
kaldırılmaktadır. Bizim, sadece ücretlilere mahsus olmasın, diğer Gelir Vergisi
mükelleflerinde de gelirinin bir kısmını "en az geçim indirimi" veya
benzeri adlar altında vergidışı bırakalım şeklinde bir çabanın içerisine
girmemiz gerekirken, tam tersi bir yaklaşım var; ücretlilerdeki özel indirim
kaldırılmaktadır. Ne yapılıyor; ücretliler, şu anda, fiş, fatura toplayarak
"özel gider indirimi" dediğimiz bir vergi iadesinden yararlanıyor,
onunla birleştiriliyor; yani, sen, fiş ve fatura toplarsan, özel indirimden
yararlanacaksın.
Belirlenen oranlar, asgarî ücretlinin elde
edeceği vergi iadesinde bir kayba yol açmayacak şekildedir, asgarî ücretin
üzerindeki bütün ücretlerde bu kayba yol açacaktır; ama, hukuken, yapılan özel
indirim, sistemden çıkmış olmaktadır; bu tasarı yasalaşırsa, Türk vergi
sisteminde, artık, özel indirim olmayacaktır. Bu, sosyal adalete, vergi
adaletine son derece aykırı bir düzenlemedir. Yapılması gereken, özel indirimi
kaldırmak değil -belki, bugün için, o anlamlı bir rakama çıkarılamıyordur ama-
bunun yanına, en az geçim indirimini de ilave edebilir miyiz, diğer Gelir
Vergisi mükelleflerimizin gelirlerinin bir kısmını vergi dışında bırakabilir
miyiz yaklaşımı olmalıydı. Bu, bütün ülkelerde vardır; bütün ülkelerde, gelirin
belli bir bölümü, ücretli olsun olmasın, gelir vergisi dışındadır; ama, hükümetin,
bu tasarıda, bu yaklaşımını göremiyoruz; daha doğrusu, böyle bir yaklaşım yok
zaten. Hükümet vergiyi tabana yaymak için bugüne kadar neler yapmıştır; yapılan
şudur: Ek Emlak Vergisini getirmiştir, ek Motorlu Taşıtlar Vergisini
getirmiştir ve bu tasarıyla da, Gelir Vergisi tarifesini artırmıştır; hükümetin
vergiyi tabana yaymaktan anladığı bu maalesef.
Bütün bunlara rağmen, 2003 malî yılı
bütçesi içerisinde dolaysız vergilerin, yani kazanç üzerinden alınan vergilerin
payı düşmüştür, düşmektedir. Harcamalar üzerinden alınan ve kişinin gelir
durumuyla ilgilenmeyen, Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi gibi
vergilerin payı 4 puan artmıştır. O zaman nerede?.. Vergi reformu yok.
Gerçekte, vergi tasarıları görüşülürken,
konuşulması gereken asıl konu ekonomidir; çünkü, vergi bir araçtır. Ekonomide
dengelerin yerine oturması, ekonominin üretim yapar hale gelmesi, ihracat yapar
hale gelmesi, istihdam yaratması için, vergi de bir araçtır. Temel araç kamu
finansmanıdır; ama, ekonomide birtakım etkilerde bulunmak için de vergi bir
araç olarak kullanılır.
Şimdi, ekonomide neredeyiz? Dün yapılan
ihalede faiz yüzde 63'e çıktı. Seçim sonrası, bu vadeyle, aynı vadeyle yapılan
26 Kasım ihalesindeki faiz yüzde 51 idi. Yüzde 63, dünkü faiz, tabiî, faizin
düşmüş halidir. Yüzde 51'lik faizle kıyaslarsanız, 12 puanlık bir artış; 12
puanlık artışın, bu ekonomiye maliyeti 12 milyar dolardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Ekonomide bu durumdayız; ama, maalesef, hükümet, çözümü çok farklı yerlerde
aramaktadır. Gönül havuzu, Hazreti Ömer fonu; bütün bunlar, ekonomide ciddî
olmayan yaklaşımları gösteriyor. Ekonomide durum ne kadar ciddî olursa olsun,
eğer siz kararlı değilseniz, ekonomide çözebileceğiniz hiçbir mesele yoktur.
"Bize serum lazım, oksijen çadırındayız" cümlesiyle, ekonomide
çözülebilecek hiçbir sorun yoktur.
Şimdi, 2002 yılının güçlü ekonomiye geçiş
programı çokça eleştirildi. O program çok eleştirildi; ama, hükümetin imzalayıp
IMF'ye gönderdiği niyet mektubu, 2002 yılında uygulanan güçlü ekonomiye geçiş
programının arkasındaki niyet mektubundan çok daha geride kalmıştır. IMF,
vereceği 1,7 milyar dolarlık dilimi, 300'er milyon dolarlık dilimler halinde,
krediler halinde verecektir. Bu, Türk ekonomisinin çok iyi yolda olmadığını,
hâlâ bir güven veremediğini göstermektedir.
İlk üç ayda enflasyon hedeflerini aşmış
bulunuyoruz. İlk üç ayda TEFE hedefi yüzde 12, TÜFE'de de yüzde 8'e ulaştı.
TEFE'nin yıl sonu hedefi yüzde 17,4'tü; TÜFE yıl son hedefi de yüzde 20'ydi. Bu
ulaşılan enflasyon rakamlarıyla, yıl sonu hedefinin gerçekleşmesi mümkün
gözükmüyor maalesef.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye, gündeminde, artık, sürekli olarak vergi düzenlemelerini tutmak zorunda
kalmamalı. Hükümetler, vergi reformu yapacağız iddiasıyla gelip, sonra, vergi
reformu dışında çok başka şeyler yaparlarsa, maalesef, vergi hep Türkiye'nin
gündeminde kalmak zorunda olacaktır. Vergi yükü Türkiye'de yeteri kadar
artmıştır. 1990'da var olan yük, 2001 yılına geldiğimizde reel olarak yüzde 93
oranında artmıştır; vergi gelirlerinin gayri safî millî hâsılaya oranı 11-12
yılda yüzde 93 oranında artmıştır. Bu reel bir artıştır. Aynı dönemde
harcamalar yüzde 145 oranında artmıştır. Bunlar çok önemli gelişmelerdir.
Artık, harcamaların hızına vergi gelirlerinin yetişmesi mümkün değildir.
Vergide, biraz daha vergi koyalım, biraz daha vergileri artıralım, böylece
harcamalarımızı karşılayalım, böylece kamu finansman dengesini kuralım
yaklaşımı artık sınıra gelmiştir. Gerçekten, vergi tabanını genişletecek
önlemlere ihtiyaç vardır. Vergi tabanını genişletmek, sadece
"genişleteceğiz" demekle olmaz. Bakın, bugün nisan ayında yaşadığımız
bir sorun var; sosyal güvenlik primlerinde prim oranı yüzde 40 artmaktadır şu
an. Eğer hükümet farklı bir karar almazsa, sosyal güvenlik primleri bu ay yüzde
40 oranında artacaktır; eğer hedef enflasyonu dikkate alırsanız, bu oran çok
yüksektir. Ya hedef enflasyona inanmamak gerekir. Eğer inanıyorsak, bu oran çok
yüksektir. Primlerin yüzde 40 oranında artması, sosyal güvenlik sisteminin
açığını kapamaya yöneliktir; ama, Türkiye, sigorta prim oranlarında, yani oran
yüksekliğinde, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin en yukarılarında yer almaktadır;
toplanan prim hâsılatında ise, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin en geri
sıralarında yer almaktadır. Yani, biz, çok yüksek prim oranlarıyla, çok dar bir
kesimden bu primleri tahsil etmeye çalışıyoruz. Neden; taban dar; vergi tabanı
nasıl darsa, prim tabanı da dar, çok dar bir kesimden alıyoruz. Tabanı genişletecek
önlemler yok. Hükümetin getirmiş olduğu bu vergi yasa tasarısı da, kısmen iyi
düzenlemeleri içeren, kapsayan; ama, bunun yanında, vergi yükünü belirli
kesimlerde artıran bir tasarıdır.
Vergi yükünü artıran, vergi oranlarını
artıran bu yaklaşımları benimsemek mümkün değildir. Bu tip tasarılarla vergiyi
tabana yaymak, vergi adaletini sağlamak mümkün değildir.
Sözlerimi burada bitiriyorum; teşekkür
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, teşekkür
ediyoruz.
AK Parti Grubu adına, Giresun Milletvekili
Sayın Nurettin Canikli; buyurun.
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 113 sıra
sayılı bazı vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısı hakkında AK
Parti Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce, hem Grup
Başkanvekilimizin ve hem de Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın
Hamzaçebi'nin de belirttiği gibi, şu anda, 58 ve 59 uncu hükümetimizin dördüncü
vergi paketini görüşüyoruz. Bunlardan birincisi, malî miladın kaldırılması ki
-4369 sayılı Kanunla mevzuatımıza girmiş, ama, uygulama imkânı hiç olmamıştı ve
çok eleştirilmişti hatırlarsanız- özellikle yatırımları azaltıcı, sermayenin
yurt dışına çıkışını teşvik edici ve kayıtdışı ekonomiyi besleyici, vergi kayıp
ve kaçağını artırıcı özelliklerinin olduğu iddiasıyla bu kanun uygulanamadı ve
yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra da, yine hepimizin hatırlayacağı
üzere, çok önemli değişiklikler yapıldı ve verdiğimiz söz üzerine, malî milat
uygulamasını yürürlükten kaldırdık.
Daha sonra, yine, seçim döneminde
verdiğimiz sözün gereği olarak Vergi Barışı Kanunu uygulamaya konuldu ve
gerçekten, beklenenin, hedeflenenin, en azından birilerinin, bazılarının
beklediğinin üzerinde bir hâsılat, bir tahsilat, bir katılım, bir kabul söz
konusu olmuştur. Biliyorsunuz, Vergi Barışı Kanunundan 2003 yılı için bütçeye..
BAŞKAN - Sayın Canikli, bir dakikanızı
rica edeyim...
Değerli arkadaşlar, hükümet ve komisyon
safında görev yapan hükümet ve komisyon temsilcileri elbette ki konuşmayı da
dinlemek durumundalar. Bu konuda milletvekili arkadaşlarımızın anlayışlı
olmalarını rica ediyorum.
Buyurun efendim, sözlerinize devam edin;
aradaki farkı ilave edeceğim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Vergi Barışı Kanunu çerçevesinde 2003 yılı
bütçesine 2,4 katrilyon liralık bir gelir tahmini konulmuş idi; onun 2,2
katrilyon liralık bölümü Hazine tarafından kullanılacak, 200 trilyon liralık
bölümü de ilgili mevzuat gereğince belediyelere aktarılacaktır. Şu ana kadar
oluşan -21 Mart tarihine kadar süre de uzatıldı biliyorsunuz- rakamlar
gösteriyor ki, bu rakam aşılacaktır, hedefin üzerine çıkılacaktır.
Tabiî, bu kanunların, bu iki düzenlemenin,
ilk iki paketin esas amacı, birincisini şu anda tartıştığımız vergide reform
düzenlemeleri için uygun altyapı oluşturmaktır.
Biz, geçmişteki vergi uygulamalarını hep
şikâyet ettik, hep eleştirdik; herkes eleştirdi; gerçekten doğru. Eğer yeni bir
sayfa açılması gerekiyor ise, büyük oranda kamuoyunun, hepimizin eleştirdiği bu
düzenlemelerin ortadan kaldırılması gerekiyor ve ciddî anlamda bir reform
gereği ortaya çıkıyor ve bu yapılacak ise, bu reformun realize edilmesinden
önce, geçmişle, geçmişteki yanlış uygulamalarla bağlantılarının kopartılması,
bir başka ifadeyle, vergi uygulamasında yeni ve temiz bir sayfa açılması
gerekiyor idi. Özellikle, Vergi Barışı Kanununun en önemli amacı budur. Birinci
ayağını, birinci bölümünü bugün görüştüğümüz vergi reformu paketinin
görüşülmesinden önce, yürürlüğe girmesinden önce bu düzenlemenin yapılması
gerekiyor idi ve Vergi Barışı Kanunu da esas itibariyle bu amaçla yapılmıştır.
Artık, bugün, vergi mevzuatındaki, vergi uygulamasındaki hatalı düzenlemelerin
ortadan kaldırılması, reform olarak nitelendirebileceğimiz değişikliklerin
yapılması için herhangi bir engel kalmamış, altyapı hazırlanmış, geçmişteki
olumsuz uygulamalarla ilgili bağlantı tamamen koparılmıştır. Artık, vergi
reformu yapmanın altyapısı hazırdır ve zaten hükümetimiz de bu çerçevede
birinci bölümü huzurunuza getirmiştir.
Değerli arkadaşlar, yine hepimizin bildiği
gibi, vergi uygulamasında en büyük problem, vergi oranlarının yüksekliğidir.
Türk vergi sistemi, vergi mevzuatımız, özellikle, enflasyondan doğan, gerçek
olmayan fiktif kazançları vergilendirir bir yapıdadır. Enflasyondan doğan bir
kazanç, gerçek bir kazanç değildir, fiktif bir kazançtır; ama, vergi
mevzuatımız bu kazançları maalesef vergilendirmektedir.
Özellikle, belli bazı vergilerde bu fiktif
vergilendirmeyi dikkate aldığınızda, reel vergi oranı yüzde 100'ün üzerine
çıkabilmektedir. Bugün itibariyle Kurumlar Vergisinde nominal vergi oranı yüzde
60'ın üzerindedir -ki, bu tasarıyla, o problemi büyük oranda ortadan
kaldırıyoruz- özellikle belli sektörlerde bu oran yüzde 100'ün üzerine dahi
çıkabilmektedir. Yani, sermayeyi dahi vergilendiren bir noktaya gelmektedir.
Mikro bazda bu böyledir; yani, vergi oranları gerçekten çok yüksektir. Bu
realite, bu gerçek, global vergi yükü için de geçerlidir. Yani, toplumun bütün
olarak ödediği vergi yükü itibariyle de artık sınıra yaklaşılmıştır. Bundan
sonra, bu milletin, bu ekonominin, hem vergi oranı itibariyle daha yüksek vergi
oranını hem de toplam vergi yükü itibariyle de daha yüksek bir vergi yükü
oranını kaldırma imkânı yoktur.
Vergi yükü oranlarına şöyle kısaca bir göz
atarsak -ki, vergi yükünü, biz, bir yılda, herhangi bir dönemde toplanan vergi
rakamının gayri safî yurt içi hasalıya oranı olarak tanımlıyoruz- bu oran 1992
yılında yüzde 18,1 iken 1994'te yüzde 19,3'e, 1998'de yüzde 22,2'ye, 2000
yılında yüzde 26,2'ye, 2001 yılında yüzde 27,8'e ve 2002 yılında yüzde 28'e
ulaşmıştır. Bu rakam, OECD ortalamasının üzerinde bir rakamdır ve artık bu
açıdan da, bu nokta itibariyle de, Türkiye ekonomisi, daha fazla, ağır bir
vergi yükünü kaldırma kapasitesinden uzaktır. Bu itibarla, bugün yapılan ve
vergi reformu çerçevesinde bundan sonra yapılacak olan bütün düzenlemelerin bu
gerçeği hiç gözden uzak tutmaması gerekir ve işin olumlu tarafı şu -gerçekten
biraz sonra ayrıntılarını gereceğiz- bu düzenlemede görüyoruz ki, hükümetimiz,
bu gerçeği gerçekten çok hassas bir şekilde vergi reformuna serpiştirmiş
durumda.
Değerli arkadaşlar, sözü fazla uzatmadan,
vergi mevzuatımızda veya vergi uygulamasındaki en büyük iki problemden bir
tanesi -biraz önce söyledim- vergi oranlarının yüksekliği, diğeri ise
karmaşıklığı, vergi mevzuatının, vergi uygulamasının karmaşıklığı ve uygulamada
bürokrasinin çok fazla hâkim olması, bürokratik işlemlerin ağırlığı konularında
bu paket neler getiriyor, ne gibi düzenlemeler getiriyor, ne gibi avantajlar
getiriyor; isterseniz onlara bakalım.
Şu anda görüştüğümüz tasarının en önemli
özelliği, toplam vergi yükünde ciddî anlamda bir azalma meydana getiriyor; ama,
buraya geçmeden önce, Sayın Hamzaçebi'nin belirttiği bir noktayı vurgulamakta
sanıyorum fayda var.
Gelir Vergisi Kanununda, Gelir Vergisi
oranları, madde metninde -103 üncü maddede- yüzde 15'ten başlar, yüzde 40'a
kadar çıkar; fakat, 4444 sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici
57 nci madde söz konusu. Bu maddeye göre, her ne kadar, kanunun madde metninde,
Gelir Vergisi oranları yüzde 15'ten yüzde 40'a uzanan bir yelpaze içinde olsa
da, bu maddeyle, yani Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 57 nci maddeyle, bu
oranlar 5 puan artırılmıştır; ama, üç yıllık geçici bir dönem için uygulanmak
üzere artırılmıştır ve 1999-2002 yılları arasında uygulanmak üzere
artırılmıştır. Bir başka ifadeyle, 2002 yılında verilmiş veya verilecek olan
Gelir Vergisi beyannamelerinde vergi oranı yüzde 20'den başlamakta, yüzde 45'e
kadar çıkmaktadır. Biz, bu tasarıyla, madde metnindeki vergi oranlarını, şu
anda fiilen uygulanan efektif vergi oranlarıyla birleştirdik. Şimdi, belki
hemen diyeceksiniz ki, eğer herhangi bir değişiklik yapılmaz ise, geçici madde
olduğu için, önümüzdeki yıldan itibaren oranlar 5 puan düşecek. Değerli
arkadaşlar, teorik olarak böyle oluyor gibi veya böyle gibi gözükse de, realite
bu değil, gerçek bu değil. Biz hepimiz biliyoruz ki, geçici maddelerle
getirilen bu düzenlemeler, aslında, düşünce bazında daimî hale getirilmiştir,
süresi bittiği zaman bu tekrarlanır. Vergide bu çok yapılır.
Hatırlarsanız, bir hayat standardı esası
uygulaması vardı; yine, çok tartışmalı bir şekilde, AK Parti iktidarı
tarafından yürürlükten kaldırıldı; ama, muhalefet şöyle bir itirazda bulundu;
dedi ki: "Hayır, zaten, bunun süresi bitiyor idi." Fakat, süresi
biten kanunla ilgili, bürokrasi, teşkilat, bütçe çalışmalarında bir gelir
tahmininde bulunuyor. Bu nasıl yürürlükten kalkma, değerli arkadaşlar?!. Bunu,
herkes çok iyi biliyor, sizler de biliyorsunuz, biz de biliyoruz; bunlar her
yıl uzatır...
Ha, yöntem yanlıştır; gerçekten yanlıştır
yöntem; yani, sürekli olarak geçici vergilerle, geçici maddelerle vergiye
müteallik temel konularda düzenleme
yapılması teknik olarak yanlıştır.
İşte, biz, bu yanlışı ortadan
kaldırıyoruz. Yoksa, Gelir Vergisi dilimleri 5'er puan artırılmamaktadır
değerli arkadaşlar; bir artış yoktur; önce bunu, net olarak ifade edelim; daha
sonra, vergi oranlarında ve vergi yükünde, bu tasarı, nasıl indirim yaptığını,
hangi konularda indirim yaptığını açıklayalım.
Biliyorsunuz, Gelir ve Kurumlar Vergisi
üzerinden yüzde 10 oranında bir de fon tahsil edilmektedir. Bugüne kadar bu
uygulama böyle devam ediyor idi; yani, Kurumlar Vergisi oranı yüzde 30; 3 puan
da, yani, yüzde 10 oranında fon payı alınıyor idi; bu, tabiî, mükellef
açısından nihaî bir vergi olarak ortaya çıkıyor idi; bir vergi yükü, ilave bir
vergi olarak ortaya çıkıyor idi. Bu tasarıyla, bu fon kaldırılmaktadır. Yani,
hem Gelir Vergisi mükellefleri için hem de Kurumlar Vergisi mükellefleri için
vergi yükü, bu düzenlemeyle, yüzde 10 oranında azaltılmaktadır. İşte, size,
gerçek anlamda bir indirimdir bu,
değerli arkadaşlar.
Diğer bir vergi yükündeki indirim -ki, bu
son derece önemli bir düzenlemedir- yatırım indirimi istisnasına uygulanan
stopajın, vergilemenin ortadan kaldırılmasıdır. Biliyorsunuz, uzun yıllardan
beri, mevzuatımızda bir yatırım indirim istisnası var. Yani, devlet ya da mevzuat, kanun, mükellefe diyor ki:
"Sen, belirli şartlarda yatırım yapar isen, bu yaptığın yatırım
harcamasının belirli bir oranını, matrahtan indirirsin. Bir başka ifadeyle, vergiye
tabi tutmazsın, vergiden istisnadır bu." Diyor ama, hemen peşinden
"senin faydalandığın bu istisnadan, ben, ayrıca vergi alırım; tevkifat
yoluyla, stopaj yoluyla bir vergilendirmeye tabi tutarım" diyor. Kurumlar
Vergisinden bir örnek verelim; Kurumlar Vergisi mükellefi olan bir anonim
şirket, 100 liralık bir yatırım yaptı; diyelim ki, yatırım indirimi oranı yüzde
40, bu, yaptığı 100 liralık harcamanın 40 lirasını matrahtan indirdi. 40
liralık bölüm için yüzde 30'luk Kurumlar Vergisinden kurtuldu, istisna
uygulandı; ancak, yüzde 19,8 oranında bir vergiye tabi tutuldu. Bu, tabiî,
yatırım indirimi müessesesinden beklenen faydanın, amacın gerçekleşmesine pek
fazla katkı sağlamıyordu; tam tersine, yatırım indirimi istisnası, bu yönüyle
mükellefler açısından cazip olmaktan çıkmıştı. Yani, bir taraftan Kurumlar
Vergisinden istisnaya tabi tutuyorsunuz; ama, diğer taraftan, onun üçte 2
oranında ilave bir vergi alıyorsunuz. Şimdi, bu tasarıyla, getirilen
düzenlemeyle bu oran sıfırlanmaktadır. Yani, biraz önce verdiğim örnekteki
yüzde 19,8 oranındaki vergi yükü tamamen ortadan kaldırılmaktadır; ama, bir
şartla; mükellefe diyoruz ki, bu, elde ettiğin avantajı ortaklarına kâr olarak
dağıtmayacaksın; onu, işletmede tutacaksın; sermayeye ilave edebilirsin; bu,
kâr dağıtımı sayılmaz; ayrıca onun için vergi almam; ancak, işletmeden
çekmeyeceksin. Bu da, son derece doğal; çünkü, şirketlerin, işletmelerin,
imkânlarını, kaynaklarını yatırımlara daha çok kanalize edebilmelerini sağlamak
amacıyla böyle bir düzenlemenin yapılması son derece doğaldır.
Yine, diğer önemli bir düzenleme;
yıllardan beri sorun olan, gerçekten kangren haline gelmiş olan ve bu sektörde
de ciddî anlamda vergi kayıp ve kaçağının büyümesine yol açan bir sorun ortadan
kaldırılmaktadır değerli arkadaşlar. O da, altın ticaretiyle uğraşan
işletmelerin, mükelleflerin problemi çözülmüştür. Biliyorsunuz, bu sektörde kâr
marjları son derece düşüktür ve burada da, altın ticaretiyle uğraşan
mükelleflerin, altın alımı ile sattıkları tarih arasındaki fiyat farkı; ki,
bunun bir kısmı enflasyondan doğan bir artıştır ya da kurdaki değişimden
kaynaklanan artıştır, bunu, vergi mevzuatımız kazanç olarak kabul ediyor ve
vergiye tabi tutuyordu. Diyelim, bugün altını 10 liraya aldı, bir ay sonra 12
liraya sattı; bunun 1,5 lirası enflasyondan ya da kurdaki değişimden doğan bir
artıştır, gerçek anlamdaki kâr sadece 0,5 liradır; fakat, vergi mevzuatı,
aradaki bu 2 lirayı, kazanç olarak kabul ediyor ve vergiye tabi tutuyordu. Bu
da, bu sektörde, tabiî, sermayenin erimesine ve aynı zamanda kayıp ve kaçağın
büyümesine yol açıyordu. Bu sorun da, yıllardan beri hep konuşulur, yıllardan
beri gündeme getirilir; ama, bu sorunu çözmek hiçbir hükümete nasip olmamıştır;
hamdolsun, AK Parti iktidarına nasip olmuştur. Özellikle bu alana ilgi duyan
veya bu alandaki sorunları bilen arkadaşlarımız, bunun ne anlama geldiğini,
nasıl önemli bir düzenleme olduğunu çok iyi bilirler; bu problem de, bizim dönemimizde
çözülmüştür. Bu, aynı zamanda, enflasyon muhasebesine geçişin de önemli
adımlarından bir tanesidir. Şimdi, burada, tabiî, şu soru akla gelebilir;
belki, bu noktada, arkadaşlarımızın bir kısmı "keşke, bunu, diğer tüm
mükellefler için yapsak" diyebilir. Evet, doğru; hedef bu zaten; ama,
altın ticaretiyle uğraşan mükelleflerde konu acildir. Neden; çünkü, kâr
marjları son derece düşüktür; dolayısıyla, bir an önce bu fiktif vergilemenin
önüne geçilmesi gerekiyordu ve bu tasarıyla, bu yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, yine, indirim
çerçevesinde tasarıda yapılan önemli düzenlemelerden bir tanesi de, eğitim ve
öğretim yatırımları için yapılan harcamaların tamamının istisna kapsamına
alınmasıdır. Daha önce, bir oran, sınırlama söz konusuydu; bu sınırlama
kaldırılmıştır; mükellefler, bu amaçla yaptıkları harcamaları matrahlarından
indireceklerdir.
Yine, vergi oranlarında indirim ve vergi
yükünün azaltılması çerçevesinde diğer olumlu bir düzenleme, bazı harçlarda
indirimlerin yapılmasıdır.
Biraz önce, Sayın Hamzaçebi de belirtti;
Kurumlar Vergisiyle bağlantılı olarak dağıtılan kâr paylarının
vergilendirilmesindeki vergi yükü son derece yüksekti, yüzde 65 civarındaydı;
bu düzenlemeyle, bu oran yüzde 45'lere çekilmiştir. Bu da, tasarıyla getirilen
önemli düzenlemelerden bir tanesidir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, tasarıyla
getirilen ve vergi sistemini basitleştiren, kolaylaştıran ve bürokrasiyi
azaltan önemli düzenlemelere bir göz atalım isterseniz. Bunların başında, basit
usulde vergilendirilen mükelleflerle ilgili yapılan düzenleme geliyor.
Biliyorsunuz, basit usuldeki mükellefiyet kavramı, yine, 4369 sayılı Kanunla
mevzuatımıza girdi; esasında, bunlar, bu tarihten önce, yani, 1998'den önce,
götürü olarak vergilendirilen mükelleflerdi. Bu kanunda yapılan düzenlemeyle,
bunların, hem ismi değiştirildi hem de vergileme yöntemleri değiştirildi;
götürü mükellefiyetten basit usulde vergilemeye geçildi; fakat, bu da, bu
değişiklikten beklenen amacı gerçekleştirmedi. Birinci amaç şuydu: Kayıtdışının
azaltılması ve vergi tahsilatının artırılması. Bu, bugün, Türkiye'de, aşağı
yukarı 800 000 mükellefi ilgilendirmektedir. Bu dönüşüm gerçekleşmedi; tam
tersine, 800 000 mükellefin iş yükünü artırdı, vergilemedeki gereksiz
bürokratik işlemleri artırdı ve toplanan vergide de bir hâsılat kaybı söz
konusu oldu. Dolayısıyla, bu soruna da, bu kanun tasarısıyla neşter
vurulmaktadır ve basit usulde vergilendirilen mükelleflerin KDV mükellefiyetleri
ortadan kaldırılmaktadır; yani, bu mükellefler, sattıkları mal ve hizmetler
için KDV hesaplamayacaklar, KDV tahsil etmeyecekler, kendi satın aldıkları mal
ve hizmetler dolayısıyla ödedikleri Katma Değer Vergilerini ise, doğal olarak,
gider yazacaklar veya maliyetin bir unsuru olarak kaydedecekler.
Yine, tasarıyla getirilen son derece
önemli bir düzenleme de, yatırım indirimindedir; yatırım indirimi uygulaması
ile teşvik belgesi arasındaki bağın koparılmasıdır. Biliyorsunuz, bugüne
kadarki uygulamada, yatırım indiriminden faydalanmak isteyen bir mükellefin,
çok küçük bir istisna dışında, mutlak surette, teşvik belgesine sahip olması,
usulüne uygun bir şekilde teşvik belgesi alması gerekiyordu. Bu da, tabiî,
yine, özellikle, sadece yatırım teşviklerinden, sadece yatırım indiriminden
faydalanmak isteyen mükellefler açısından,
son derece zor ve zahmetli, külfetli bir işti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlayın
lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu yönüyle
de, bir kolaylık getirilmekte ve bu mükelleflerin teşvik belgesi olmadan da
yatırım indiriminden faydalanma imkânı getirilmektedir. Şimdi, aslında, tabiî,
zamanın da darlığı nedeniyle bu düzenlemeleri çok süratli geçiyoruz, geçmek
zorundayız; ama her biri, gerçekten, çok uzun yıllar tartışılan; ama bir türlü,
hiçbir hükümet tarafından realize edilmeyen, edilemeyen ve her birisi
başlıbaşına reform olarak nitelendirebileceğimiz düzenlemelerdir. Bu yönüyle bunların
tekrar altının çizilmesi gerekiyor değerli arkadaşlar.
Kamuoyunda leasing diye bilinen veya
leasing uygulaması olarak adlandırılan finansal kiralama sisteminde de
sıkıntılar var idi. Türkiye uygulaması, uluslararası muhasebe standartlarına
aykırı idi, uygun değildi. Bu aykırılık da giderilmekte ve
basitleştirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, yine, önemli
düzenlemelerden bir tanesi; uygulamada, Laleli piyasası diye bilinen ve ülke
ekonomisine çok ciddî hem istihdam hem de döviz katkısı sağlayan ihracatçı
grubuna yapılan, getirilen kolaylıktır. Biliyorsunuz, Laleli, her yıl ülke
ekonomisine milyarlarca dolar katkı sağlar; ancak, vergilemedeki o problemler
hiçbir zaman tam olarak çözülememiştir ve her zamanda Laleli esnafıyla, Laleli
piyasasıyla vergi idaresi arasında bir ihtilaf vardır, bir köşe kapmaca,
kovalamaca oynanır sürekli olarak ve bu sorunların üzerine bir türlü gidilemez.
Tabiî, ilgilenenler bilir, Laleli piyasasının probleminin çözümü, esasında,
serbest bölge ilanından geçmektedir; yani Laleli piyasası olarak bildiğimiz o
bölgenin serbest bölge olarak ilan edilmesinden geçmektedir; ama, bölge, fizikî
olarak böyle bir düzenlemeye imkân vermemektedir. İşte, bütün bu sakıncaları
ortadan kaldırmak üzere ve bu zorlukları giderecek, aşacak şekilde önemli bir
düzenleme getirilmektedir; ihracat amaçlı antrepo kurulması, işletilmesi ve bu
antrepolara yapılacak olan teslimlerin de ihracat sayılması kuralı
getirilmektedir. Bu, tabiî, kanunda genel bir kural olarak düzenlenmiştir; ama
esas itibariyle Laleli piyasası için getirilmiştir. Bu da, gerçekten, oradaki
sıkıntıları büyük oranda ortadan kaldıracak bir düzenlemedir.
Değerli arkadaşlar, yine, SSK prim
borçlarının, aynı mükellefin KDV alacağına mahsubunda birtakım sıkıntılar
vardı, birtakım bürokratik işlemler vardı ve bu uygulamada, mükellefin
mağduriyeti vardı -ayrıntıya girmiyorum- bu mağduriyet de, büyük oranda ortadan
kaldırılmakta ve giderilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar, bu Yüce
Meclis, birçok vergi reformu olarak adlandırılan paketlerle karşı karşıya
kaldı; ama, biz, çoğunu sonradan öğrendik ki, bunların hiçbiri reform değil,
hatta, tam tersi, vergi sistemini bozucu, tahrip edici özelliklere sahip.
Bunların en önemlilerinden bir tanesi -yakın tarih olduğu için onu söylüyorum,
başka bir amaçla söylemiyorum- 4369 sayılı Kanun, 1998 yılında yürürlüğe
konulan kanun. O zamanki tartışmaları çok iyi hatırlıyorum; yüz yılın reformu,
inanılmaz bir reform paketi olarak adlandırılan bu kanunun, altı aylık bir
yürürlük süresi geçmeden, önemli bölümleri değiştirildi ve düzeltildi.
Bugünkü tartıştığımız tasarıyla getirilen
düzenlemeler, çok iddialı konuşmamak lazım; ama, bugüne kadar, hakikaten,
kangren olmuş, birçok iktidarın, birçok hükümetin çözemediği önemli vergisel
problemleri çözücü özelliğe sahiptir ve bu -biraz önce arkadaşlarımız da
söyledi- vergi reform projesinin, paketinin birinci bölümüdür. Bunun bütünü
tamamlandığında, kamuoyunun beklediği ve gerçekten sıkıntı olarak ortaya çıkan
birçok problemin aşıldığını ve daha iyi bir vergileme rejimine doğru
gidildiğini göreceksiniz.
Tabiî, bununla, şunu söylemek istemiyoruz:
Yani, bütün bu düzenlemelerden sonra, her şey güllük gülistanlık olacak,
kusursuz bir vergi sistemi ve vergi uygulaması ortaya çıkacak. Bunu söylemek
mümkün değil; ama, şunu söyleyebiliriz: Bu uygulamalardan sonra, temenni
ediyorum, inşallah, vergi uygulamasındaki problemler, büyük oranda asgariye
indirilmiş olacaktır.
Ben, tasarının, ülkemize ve milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Şahsı adına, Mersin Milletvekili Sayın
Mustafa Özyürek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz
vergi tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
sözcüsünü dinlerken "ne kadar güzel şeyler oluyor, bu tasarı kanunlaştığı
zaman, Türkiye'de insanlar çok mutlu olacaklar, vergi sorunlarından
kurtulacaklar" gibi bir izlenim doğuyor. Elbette, bir iktidar partisi
milletvekili görevini yapıyor; ama, hepimiz biliriz ki, bu konular, şu anda
tasarı olarak önümüze gelmiş olan konular, Maliye bürokrasisinde yıllardır
üzerinde çalışılmış, zaman zaman düzeltilmiş, zaman zaman eksik kalmış
düzeltmelerin bir parçasından ibarettir. Burada, Adalet ve Kalkınma Partisi
değil de, başka bir parti olsaydı, benzer düzenlemeler yapılacaktı. Yani, bunu,
Maliye bürokrasisinde çalışan arkadaşlarımız hep bilirler. Bu önerileri yapan
bürokratlar, Zekeriya Temizel zamanında da, aşağı yukarı, aynı
arkadaşlarımızdı, bugün de, aşağı yukarı, aynı arkadaşlarımızdır. Keşke, Sayın
Canikli gibi biz de iyimser olabilsek. Yarın kalktığımız zaman "Salih
Kapusuz, bu Meclisi zorla sabahlara kadar çalıştırdı; ama, Türkiye'nin vergi
düzenini değiştirdik, iyileştirdik" diyebilsek.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - De Başkan de; bir
şey olmaz!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Bu anlayıştan,
bu imkândan yoksunuz. Böyle bir beyanda bulunabilmek için, gerçekten, iktidar
partisine mensup olmak, biraz da çok fazla iyimser olmak gerekir.
Değerli arkadaşlarım, burada yapılmak
istenen, elbette -üzerinde biraz önce de durdum- yıllardır çalışılan bu yatırım
indirimi gibi, kâr payı dağıtıldığı zaman kurum kazançları üzerindeki yüksek
vergi oranlarının aşağı çekilmesi gibi...
Bundan önceki hükümetin yayımladığı bir
vergi stratejisi var, Bakanlar Kurulu kararı olarak da yayımlanmıştı; orada
deniliyordu ki: "Kurum kazançları üzerindeki yüzde 65'lik vergi yükünü
yüzde 45'ler civarına çekeceğiz." Yani, o hükümetin ömrü vefa etmemiş,
çekememiş; bu hükümet, bunu yapıyor. Teşekkür ederiz; güzel bir düzenleme; ama,
bunu, böyle, bir reform, sadece Adalet ve Kalkınma Partisine nasip olan büyük
düzenlemeler olarak sunmak, geçmişte bazı düzenlemelere reform demek kadar
abartılı bir yaklaşımdır. Onun için, gerçekçi olmak, gerçekleri ortaya koymak
lazım. Bu, bir iyileştirme; bu, bir düzenleme; bazı grupların vergi yükünü
azaltmayı, buna karşılık bazı grupların vergi yükünü artırmayı öngören bir
düzenlemedir.
Burada, Sayın Canikli dedi ki: 2002 yılı
sonunda vergi oranları yüzde 15'e, yüzde 40'a düşmüştü -tarife olarak
söylüyorum- ama, 2003'ten itibaren artacaktı.
Şimdi, 2003 yılının nisan ayındayız;
kanunlara baktığımız zaman, Türkiye'de şu anda yürürlükte olan Gelir Vergisi
tarifesi, yüzde 15'ten başlar yüzde 40'a kadar gider; ama, 2003 yılı için...
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Geçici 57 nci
madde.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - O, 2002 yılı
sonunda kalkmıştı.
Diyelim ki, mart ayı içerisinde, üç aylık
bir dönem için işini terk eden bir mükellef, bugün beyanname verse, yüzde 15
ile yüzde 40'lık tarifeye göre vergilendirilir. Bu bir teknik sorundur; bu, bir
hukukî sorundur.
Şimdi, hükümet diyor ki: Nasıl olsa bu
artacaktı, yüzde 20-yüzde 45 bandına çekilecekti; öyleyse, ben, bunu,
ücretliler dışında, bu banda çekeyim; yani, bunun adı şudur: Hükümet, şu anda
yürürlükte olan vergi oranlarını, ücretliler dışında, 5 puan artırmaktadır. Bu,
saklanamaz bir gerçektir. Yine, doğruyu ifade etme adına söyleyeyim ki, yüzde
10 fon payı da kalktığı için, bu artış yüzde 3,5'tir; yani, bu, her platformda,
vergiden anlayan herkesin, kanunları önüne koyduğu zaman tespit edeceği bir
gerçektir.
Şimdi, esnafın, serbest meslek erbabının,
avukatın, doktorun vergi oranları 3,5 puan artmaktadır; buna karşılık, kâr
dağıtan büyük şirketlerin vergi yükünde de azalma olmaktadır; yani, yapılan iş
budur; bunun değerlendirmesi halkımıza aittir.
Yine, ben, şunu da anlayabilmiş değilim;
yani, Maliyedeki arkadaşlarımızın iyi niyetlerinden, çalışkanlıklarından kuşku
duymuyorum da, bu düzenlemeleri niye bu kadar taksit taksit getiriyoruz; çünkü,
bunların hiçbiri yeni değil. Ben, iddiayla söyleyebilirim ki, üç ay bize süre
tanıyın; burada, biz, vergiden anlayan arkadaşlarımızla, vergi sistemini,
bütünüyle yeniden yazar, geçiririz; çünkü, bununla ilgili, yıllardır oluşan
raporlar var, öneriler var, taslaklar var; o nedenle de, bu, zor bir iş değildir;
bunun hepsini birden getirmek lazım. Eğer hepsi birden gelmiş olsaydı, burada
yapılan bazı eleştirilere gerek kalmazdı.
Örneğin, burada ne yapılıyor; kuyumcularla
ilgili enflasyon muhasebesi getiriliyor, doğru bir yaklaşım; ama, tabiî, hemen
akla, bu, niçin diğer mükellefler için de getirilmiyor sorusu geliyor.
Arkadaşlarımız diyorlar ki, onu da sonra getireceğiz. Hepsini birden getirin;
meseleyi çözelim, gitsin. Tabiî, öbürü herhangi bir nedenle gecikirse, burada,
belli meslek grubuna dönük bir avantaj sağlanıyor; diğer meslek grupları fiktif
kazançlar üzerinden vergi ödemeye devam ediyorlar.
Yine, bu tasarıyla, hükümet, bundan böyle,
asgarî ücreti vergi dışında bırakma iddiasından tümüyle vazgeçmiş oluyor. Şu
ana kadar, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunumuzun 31 inci maddesinde, asgarî
ücrete kadar olan ücretleri vergi dışında tutma yetkisi Bakanlar Kuruluna
tanınmıştı. Bu tasarıyla, bu yetki de kaldırılıyor; yani, hükümet, demek
istiyor ki "ben, kesinlikle, asgarî ücreti vergi dışında tutmayacağım."
Asgarî ücreti vergi dışında tutmak için, bundan böyle, kanun çıkarmak gerekir;
eğer, böyle bir niyeti olsaydı, Bakanlar Kuruluna verilmiş olan bu yetkiyi
kaldırmazdı.
Bir diğer önemli nokta -bu konuda önerge
de sunacağız ve Yüce Meclisin desteğini de talep edeceğiz- değerli
arkadaşlarım, birkaç işverenden ücret alan ücretliler vardır. Mesela doktorlar;
bir, normal ücretlerini alırlar; iki, dönersermayeden ücret alırlar. Şimdi, biz
diyoruz ki onlara "gelin, bize beyanname verin." Veya bir profesör,
TÜBİTAK'ta ek bir görev almış veya özel sektörde, bir kişi, holding bünyesinde
çalışan birkaç işletmede -bazen imza mecburiyeti gereği- birkaç bordroda birden
gösterilir ve her işveren, her şirket, öderken, müterakki tarifeye göre o
ücretlinin vergisini keser. Şimdi, biz diyoruz ki "bunu
birleştirelim." Ne olacak; belki, birkaç puan fark eder. Ekonominin
yarısının kayıtdışı olduğu bir ülkede, birkaç puan daha fazla vergi alacağız
diye, insanları, böylesine eziyete sokmak, beyanname külfetiyle muhatap kılmak,
doğru bir yaklaşım değildir.
Bu, daha önce de böyleydi; 1998 yılında,
bu konuda, en az 12 yazı yazdığımı çok iyi hatırlıyorum. O zamanki Maliye
bürokrasisini herhalde ikna etmiştik ki, bu ücretlerde beyan mecburiyeti
kaldırılmıştı. Şimdi, o bilinen yönteme, inanınız, büyük rakamlar içinde en
ufak bir getirisi filan olmayacak bir yönteme dönülüyor. Tabiî, denilecektir
ki, adalet var; bazı holdinglerde bu ücretler bölünerek, bazı insanlara avantaj
sağlanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Olabilir; çok
küçük miktarda bazı kaçaklar olabilir; ama, bu nedenle, binlerce insana eziyet
etmenin hiçbir gereği yok. Yani, bula bula reform diye, bula bula iyileştirme
diye bunları buluyorsak, işimiz biraz zor değerli arkadaşlar.
Yine, burada, iyileştirmelerden, mükellef
lehine düzenlemelerden bahsedildi. Şimdi, Gelir Vergisi beyannamesi; diyelim,
mart ayında veriyorsunuz; eskiden üç taksitte ödenirdi, şimdi iki taksite
çekiliyor. Kurumlar Vergisi keza, tek taksite çekiliyor ve ayrıca, üç aydan üç
aya ödenmekte olan geçici vergi oranları, Kurumlar Vergisinde yüzde 25'ten,
yüzde 30'a çıkarılıyor.
Şimdi, biraz, piyasayı tanıyan; biraz,
nakit yönetimi, finans yönetimi nedir bilen arkadaşlarımız için, bu 5 puanların
falan çok önemi vardır. Belki, bürokratlar için bunlar çok önemli olmayabilir;
ne olacak, ha 25 olmuş ha 30 diyebilirsiniz; ama, yerine göre, bunlar büyük
paralar tutar ve ekonomide büyük sıkıntılar yaratır.
Denilebilir ki, biz daha çok vergi almak
istiyoruz, biz daha kısa sürede vergi almak istiyoruz, bizim paraya ihtiyacımız
var. Bunları da anlayışla karşılayabilirim de "biz mükellefe kolaylık
getiriyoruz, biz mükelleflerin vergi yükünü azaltıyoruz" anlayışıyla yola
çıkıldığı zaman, bunların yapılmaması gerektiğini düşünüyorum.
Yine, Sayın Başkanın müsamahasına
sığınarak şunu ifade etmek istiyorum ki, değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin
vergicilikteki temel sorunu, o kanunun şu maddesi, bu kanunun bu maddesi
değildir. Ekonominin yarısı kayıtdışındadır; bu kayıtdışındaki kesimleri
kayıtiçine alacak, vergi dairesinin önünden geçmeyen insanları da mükellef
yapacak bir düzeni kurmaktır. Bunun öncelikli yolu da vergi idaresini
güçlendirmektir, vergi denetimini yaygınlaştırmaktır; birinci öncelik oradadır.
Yoksa, bizim hiçbir kanunumuzda, bugün de
-arkadaşlarımız getireceklerdir- yarın da, vergi kaçırmak serbesttir
diye bir hüküm yok. Vergi kaçırmanın çok büyük müeyyideleri var; ama, vergi
kaçıranı yakalayacak etkin bir vergi idaresi kurmamız gerekiyor, etkin bir
vergi denetimi gerçekleştirmemiz gerekiyor ve vergi ihtilaflarını,
geciktirmeden, adil bir şekilde karara bağlayacak bir vergi yargısını kurmamız
gerekiyor. Saygı duyuyorum; eksiktir, tamamlayalım. Eski, güzel bir tabiri
vardı Sayın Erbakan'ın. Sayın Erbakan'ın adını söyleyince bazı arkadaşlarımız
şey etmiyor; ama, ben kendisini çok severim ve çok renkli bir simaydı. Gelip
geçmiş siyasetçiler arasında Osman Bölükbaşı, bir; Sayın Erbakan, iki; çok iyi
hatipti, çok renkli konuşmalar da yapardı. O derdi ki: "Bunlar pansuman
tedbirleri." Gerçekten, bu getirdiğiniz tedbirler pansuman tedbirleridir.
Büyük bir yara varsa, bir kanama varsa pansumana da ihtiyaç var; ama,
Türkiye'nin ihtiyacı ameliyattır, değerli arkadaşlarım. Gelin, hep beraber şu
sistemi masaya yatıralım, ameliyat yapalım; durmadan pansuman yapma, durmadan
yara sarma durumunda kalmayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BAZI
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - 31.12.1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun yürürlükten kaldırılmış olan 19 uncu maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
"Ticarî ve ziraî kazançlarda yatırım
indirimi istisnası:
Madde 19. - 1. Dar mükellefiyete tâbi olanlar
dahil, ticarî veya ziraî kazançları bilanço esasına göre tespit edilen vergiye
tâbi mükellefler (adi ortaklıklar, kollektif ve adi komandit şirketler ile
kurumlar vergisi mükellefleri dahil) faaliyetlerinde kullanmak üzere satın
aldıkları veya imal ettikleri amortismana tâbi iktisadî kıymetlerin maliyet
bedellerinin % 40'ını vergi matrahlarının tespitinde ilgili kazançlarından
yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yaparlar.
Petrol Kanunu ve Maden Kanununa göre
yürütülen arama ve sondaj faaliyetleri için yapılan ve aktifleştirilen
harcamalar yatırım indirimi istisnası uygulamasından yararlanır.
2. Yatırım indirimi istisnası tutarının
hesaplanmasında amortismana tâbi iktisadî kıymetin maliyet bedeli esas alınır.
3. Yatırım indirimi istisnası
uygulamasına, istisnaya konu iktisadî kıymete ilişkin harcamaların yapıldığı
yılda başlanır ve indirilecek tutara ulaşılıncaya kadar devam olunur.
Yatırım harcamalarının yapıldığı yıla
ilişkin vergi matrahının tespitinde, kazancın yetersiz olması nedeniyle dikkate
alınamayan istisna tutarı, izleyen yıllarda Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre
bu yıllar için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak dikkate
alınır.
4. Aşağıda belirtilen iktisadî kıymetler
ile ilgili olarak yatırım indirimi hesaplanmaz.
- Bedeli 5 milyar liradan az olan iktisadî
kıymetler (iktisadî ve teknik bakımdan bütünlük arz eden iktisadî kıymetler
haddin aşılıp aşılmadığının tespitinde bir bütün olarak dikkate alınır.)
- Yurt içinde veya dışında daha önce
kullanılmış olan iktisadî kıymetler (yüzer havuzlar ile oniki yaşından küçük
gemiler hariç)
- Gayri maddî haklar (yatırım indiriminden
yararlanan iktisadî kıymetlerin kullanılabilmesi için gerekli olan bilgisayar
programları hariç)
- Mal ve hizmet üretimi ile doğrudan
ilgili olmayan; alet, edevat, mefruşat ve büro demirbaşları.
- Bedelsiz olarak iktisap edilen iktisadî
kıymetler
- Satın alma suretiyle iktisap edilen veya
inşa edilen binalar (mal ve hizmet üretim yeri olarak kullanılmak üzere inşa
edilenler hariç)
- Arazi veya arsalar
- Binek otomobili ve benzeri kara
taşıtları, yat, kotra, tekne ve benzeri motorlu deniz araçları ile uçak ve
helikopter gibi hava taşıtları (işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili
olanlar hariç).
- Yurt dışındaki yatırımlarda kullanılmak
üzere alınan iktisadî kıymetler.
5. Yatırım indirimi istisnasına konu
iktisadî kıymetleri aktife alındıkları tarihten itibaren iki yıl içinde elden
çıkaran mükellefler, bu iktisadî kıymetlerle ilgili olarak yatırım indirimi
istisnası uygulama haklarını kaybederler. Bu durumda daha önce yararlanılan
yatırım indirimi istisnası için herhangi bir işlem yapılmaz.
6. Mükellefler kayıtlarını, hesaplanan ve
yararlanılan yatırım indirimi istisnası tutarlarının yıllar itibariyle takibini
yapacak şekilde tutarlar.
7. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul
ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi'ye
ait.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesi,
Gelir Vergisi Kanununda kırk yılı aşkın bir süredir yer alan yatırım indirimi
konusunda yeni bir düzenleme getiriyor.
Yatırım indirimi, bizim vergi sistemimizin
en temel teşvik kurumlarından bir tanesidir. Gerek Gelir Vergisi mükellefleri
gerek Kurumlar Vergisi mükellefleri, yaptıkları yatırımlarla ilgili
harcamaları, kanunda yazılı şartlar dahilinde matrahlarından indirirler. Çok
temel bir teşviktir ve bugüne kadar, vergi sisteminde en iyi işleyen, amacına
en uygun işleyen teşvik hangisidir diye sorulsa, bunun cevabı, yatırım indirimi
olur.
Tabiî, zaman içerisinde kurumlar da
eskiyor, ihtiyaçlar da değişiyor. Burada yeni bir yaklaşım söz konusu. Yaklaşım
şudur: Eskiden, proje bazında ve teşvik belgesine bağlı olarak yatırım
indiriminden yararlanılması öngörülüyordu ve bu teşvik, kalkınma planıyla,
yıllık programlarla bağlantılı olarak işliyordu. Yeni düzenlemede, proje
uygulamasından vazgeçilmiştir, teşvik belgesinden vazgeçilmiştir, amortismana
tabi iktisadî kıymet bazında işleyen bir sistem getirilmesi öngörülmektedir.
Yine, şu anda var olan, tasarıyla
değiştirilmesi öngörülen sistemde, yatırım indirimine konu olan harcamalar, bir
yandan Gelir ve Kurumlar Vergisinden istisna ediliyordu; ancak, Kurumlar
Vergisinden istisna edilen bu harcamalar, diğer yandan Gelir Vergisi stopajına
tabi tutuluyordu; yani, hem Kurumlar Vergisinden istisna edip hem de bu istisna
edilen tutarı stopaja tabi tutmak, çok doğru bir yaklaşım değildi. Belki, vergi
teorisinde bunun birtakım açıklamaları bulunabilir, birtakım dayanaklar
gösterilebilir; ama, doğru olan, bir şey eğer istisna ise, bunu herhangi bir
şekilde, hangi aşamada olursa olsun, vergiye tabi tutmamaktır. İstisna olan bu
kazanç, kazançtan istisna edilen bu tutar, şu anda yüzde 19,8 oranında stopaja
tabi tutulmaktadır. Tasarıyla, bu stopajın kaldırılması öngörülüyor; ancak,
buna paralel olarak, yatırım indirimi oranı da yüzde 40'a indirilmektedir. Daha
önce, Bakanlar Kurulunun yüzde 100'e kadar çıkarma yetkisine sahip olduğu, 250
000 000 doları aşan yatırımlarda yüzde 200'e kadar Bakanlar Kurulunun oran
belirleme yetkisine sahip olduğu yatırım indiriminde, yatırım indirim oranı,
sabit bir oran olarak, yüzde 40 olarak öngörülmektedir.
Teşvik belgesi, bir yönüyle kalkınma
planıyla ve onun yıllık uygulama programlarıyla bağ kurmak açısından doğru bir
yaklaşımdı belki; ama, sistemi saydamlıktan uzaklaştırıyordu. Yatırım yapmak
için, yatırım indiriminden yararlanmak için, önce bir kamu kurumuna
başvuracaksınız, onun istediği raporları hazırlayacaksınız, daha sonra da o
kurum uygun görürse, teşvik belgesini alacaksınız ve teşvik belgesi aldığınız
bu yatırımla ilgili olarak da, yarın öbür gün, Bakanlar Kurulu, hükümet farklı
yaklaşımlarla vergi oranlarını değiştirebilecek. Bu, yatırımcı açısından son
derece yanlış bir sistemdi, yanlış sonuçlara yol açıyordu, teşvik belgesi almak
herkes için kolay bir iş değildi. Hakikaten, teşvik belgesiz bir sisteme geçmek
doğru bir yaklaşımdır. Stopaj oranını sıfırlamak, daha doğrusu kaldırmak yine
doğrudur. Yatırım indirimi oranını da, sabit bir oran olarak, kanunda
belirlemek son derece doğrudur.
Peki, neresi yanlıştır veya eksiktir bana
göre; o şudur kanaatimce: Şimdi, yeni gelen sistemde proje yok artık. Hani,
şurada şu fabrikayı kuracaksınız, şu yatırımı yapacaksınız, bu yatırım için
yapacağınız yatırım harcamaları vergiden istisna edilecek şeklinde bir yaklaşım
yok. Yapılacak olan şu: Hangi mükellef olursa olsun, 5 milyar liranın
üzerindeki bir iktisadî kıymeti, amortismana tabi iktisadî kıymeti satın aldığı
zaman, bunun için yapmış olduğu harcama, yatırım indiriminden yararlanacaktır.
Şimdi, eski sistem bir başka uçtu; bu, bir
başka ucu ifade ediyor ve teşvik özelliği ortadan kalkıyor. 5 milyar liranın
üzerindeki amortismana tabi bütün iktisadî kıymet alımlarını yatırım
indiriminden yararlandırırsanız, yatırım indiriminin teşvik olma özelliği
ortadan kalkmış olur. Teşvik nedir; genel vergi normuna, genel vergi
kurallarına bir istisna getirerek, belirli gruplara veya belirli faaliyet
alanlarına, diğerlerine kıyasla bir ayrıcalık tanımaktır; teşvikin anlamı
budur. Teşvik doğru bulunur, yanlış bulunur; ama, teşvikin anlamı bu. 5 milyar
liranın üzerindeki bütün iktisadî kıymet alımlarını yatırım indiriminden
yararlandırırsanız, bunun adı bir kere teşvik değildir; bunu, doğru bilmekte
fayda var. Hemen hemen, neredeyse, bütün mükellef grupları bundan
yararlanacaktır.
Ne var, herkes yararlansın denilebilir;
doğru, herkesin yararlanacağı böyle bir sistemi kurmak da mümkündür. O zaman
benim önerim şu: 5 milyar lira çok anlamlı bir rakam değil, küçük bir rakam;
neredeyse bütün harcamalar girecek niteliktedir. Sadece, belki, hizmet
sektöründeki bazı mükellefler bundan yararlanamaz; çünkü, amortismana tabi
iktisadî kıymeti çok fazla yoktur. Madem, neredeyse, bütün mükellef grupları
yararlanacak, o zaman, gelin, şunu yapalım; yatırım indirimini kaldıralım,
Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'dan yüzde 15'e indirelim, daha saydam bir
sistem yaratalım. Bugün, bu tasarının gelmiş olduğu nokta budur. Eğer buraya
doğru gidiyorsak, bu şekilde, teşvik belgesiz bir sistemi, daha düşük oranlı
bir Kurumlar Vergisiyle kurmak mümkündür; doğru olan budur.
Türkiye'de yatırım ortamının
iyileştirilmesi konusunda yapılmış olan çok çeşitli çalışmalar vardır;
bürokrasinin çok çalışmaları vardır, sivil toplum örgütlerinin, özel sektör
kuruluşlarının son derece fazla çalışmaları vardır, Dünya Bankasının çalışmaları
vardır. Hakikaten, yatırımın önündeki idarî engelleri kaldırmak gerekir. Konu,
sadece, yatırım indirimi değildir. Yatırımcıyı ürküten, iş yapma, yatırım yapma
şevkini kıran birçok konu, birçok düzenleme vardır; bunları, birer birer
sistemden çıkarıp, sistemi bunlardan arındırmak gerekir.
Yatırım ortamının iyileştirilmesindeki
temel şartlardan biri de ortamın saydam olmasıdır, saydam bir mevzuata sahip
olmasıdır. İdarenin, Bakanlar Kurulunun muhtelif yetkilerle donatıldığı, zaman
zaman bu yetkileri kullanarak, yatırımcıların, mükelleflerin beklemediği
kurallar koyduğu bir sistemden çıkarmak gerekir; sistemi, bu düzenlemelerden
uzak tutmak gerekir. Yatırım indiriminin, bu şekilde, sistemden çıkarılarak,
bizim Kurumlar Vergisi sisteminin daha düşük oranlı bir kurumlar vergisiyle
şekillendirilmesi, inanın, bütün yatırımcılar, bütün mükellefler ve yabancı
yatırımcılar açısından çok daha cazip bir Türkiye yaratacaktır. Bunun hesabı
yapılabilir, Kurumlar Vergisi yüzde 25 olmaz, yüzde 26 olur, yüzde 24 olur, yüzde
27 olur, her neyse, hesabı yapılır, bu oran belirlenir; ancak, şu anda
getirilen sistemi, ben, teşvik olmaktan uzak görüyorum. Bu teşvik değil; bir
düzenlemeden herkes yararlanıyorsa, bunun adı teşvik değildir. O halde,
hakikaten, farklı bir sistemi kurmak mümkündür.
Yatırım indiriminde yapılan bir diğer
düzenleme de şudur: Stopaj oranının kaldırılmasına paralel olarak, yatırım
harcamaları üzerindeki vergi yükü de -bu kazancın dağıtılması halinde ulaşılan
vergi yükü- bir miktar düşmektedir. Bu da, doğru bir düzenlemedir.
Bu düzenlemeler, esasen, önceki hükümet
döneminde tasarlanıp, bir Bakanlar Kurulu kararına da bağlanarak niyet olarak
ifade edilmiştir; düzenleme olarak bu hükümet dönemine rastlamıştır. Yatırımlar
üzerindeki vergi yükünün azaltılması ve azamî vergi yükünün de Gelir Vergisinde
yüzde 45 olarak -Kurumlar Vergisi ve artı kâr payı dağıtımında ödenen Gelir
Vergisinin toplamı olarak yüzde 45- belirlenip, Gelir Vergisinin en üst
tarifesindeki oranla eşitlenmesi, yatırımcı açısından son derece iyi
düzenlemelerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, lütfen toparlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ancak, yatırım indiriminde yapılan bu
düzenlemeyi, biraz daha ileri bir adımla, daha saydam, herkesin uyum
sağlayabileceği, yabancılar için de son derece cazip olacak bir sistem olarak
tasarlamak mümkündür, elimizdedir. Bu yönüyle, yatırım indiriminin bir daha
düşünülmesinde, ele alınmasında fayda vardır diye düşünüyorum.
Teşekkür eder, saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
Şimdi, şahsı adına, Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; teşvik belgesini kaldırmak,
bürokrasiyi kaldırmak, yatırımcılara bu kolaylığı sağlamak çok güzel bir olgu;
ancak, tek mantığa gelmişiz, tek mantık var; yüzde 40, Türkiye'nin her yerine
aynı tarifeyi uyguluyoruz. Yüzde 40 yatırım indirimi, özellikle küçük
işletmeler ve kalkınmada öncelikli yöreler için vurulmuş bir darbedir.
Gelin, bu yatırım indirimini, bir şekilde,
istihdama bağlayalım, yüzde 100 yatırım indirimini kesmeyelim, yüzde 40'a tek
mantıkla indirmeyelim ve bir işyeri -özellikle KOBİ'ler- ne kadar işçi
çalıştırıyorsa, yatırım indirimini çalıştırdığı işçi sayısı kadar yükseltelim.
Türkiye'nin sorunu ekmek, Türkiye'nin sorunu istihdam. Eğer, siz, İstanbul'daki
yatırımcıyla, Ağrı'daki yatırımcıyı aynı kefeye koyarsanız, doğuda artık hiçbir
yatırım yapılmaz. O zaman, kalkınmada öncelikli yöreler ne oldu?! Burada
yapılacak yatırımlar ne oldu?! Buraya artık kimseyi gönderemezsiniz. Eğer,
İstanbul'da bir işletmede eğer yüzde 40 yatırım indirimi uygulanıyorsa, aynı
işletme için Ağrı'da da yüzde 40 uygulanıyorsa, o zaman bu bölgelerin farkı
ne?! Niçin oraya gitsin bu insanlar?! Amaç doğudaki insanı, amaç kalkınmada
öncelikli yöreleri kalkındırmak değil miydi?! Bu, tek mantığa getiriyor; o
zaman, buralara artık kimse gitmez. Gelin, bu yatırım indirimini, birtakım
şeyler getirerek, örneğin istihdam yaratmak için, her istihdam için belli
oranlara yükselterek, böyle bir sisteme bağlayalım. Aksi halde, Türkiye'de
istihdamı sağlayamayız, hiç kimseyi doğuya gönderemeyiz.
Ben, teşvik belgesinin kaldırılmasına son
derece taraftarım; ancak, tek tip yatırım indirimi Türkiye'deki istihdamı
çökertir, hiç kimseyi gönderemezsiniz doğuya.
1983 yılından bu yana baktığımız zaman,
Türkiye'de verilen teşvikler, bu ülkenin içborcunun bugün bu hale gelmesinin
sebeplerinden biridir. Yerine gitmeyen, yerinde kullanılmayan ve ceza
verilmeyen... O gün, hazine bonosu karşılığı teşvik belgeleri verildi; yüzde
30, yüzde 25 bazı yörelerde, cash para verildi, cash para... Para yerine hazine
bonosu verildi. Bu yatırımların yüzde 70'i yapılmadı. Bugün, Türkiye'nin
içborcunun bu seviyeye gelmesinin ilk halkası oradan başlamıştır. Para
vermeyelim insanlara; ama, istihdam yaratacak, herkese, belli, göreceli oranda
yatırım indirimini fazlalaştıralım. Tek tip yatırım indirimi bu ülkede
istihdama darbe olur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
1 inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Başka söz isteği?.. Yok.
Şimdi, 1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, yoklama
yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Efendim, oylamaya geçildi.
Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci
madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarı metinleri
uzun; Sayın Kâtip Üyemizin oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununun yürürlükten kaldırılmış olan 22 nci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
"Menkul sermaye iratlarında:
Madde 22. - 1. Bireysel emeklilik
sisteminden emeklilik hakkı kazananlar ile bu sistemden vefat, malûliyet veya
tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin % 25'i,
Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan diğer sigorta şirketlerinden on
yıl süreyle prim ödeyenler ile vefat, malûliyet veya tasfiye gibi zorunlu
nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin % 10'u ve tek primli yıllık gelir
sigortalarından yapılan ödemelerin tamamı gelir vergisinden müstesnadır.
İstisna edilen tutar üzerinden 94 üncü
maddenin birinci fıkrasının (15) numaralı bendine göre tevkifat yapılmaz.
2. Tam mükellef kurumlardan elde edilen,
75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı
kâr paylarının yarısı gelir vergisinden müstesnadır. İstisna edilen tutar
üzerinden 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılır ve tevkif edilen verginin
tamamı, kâr payının yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda yıllık
beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 193 sayılı Kanunun 31 inci
maddesi madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sakatlık İndirimi:
Madde 31. - Çalışma gücünün asgarî %
80'ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci derece sakat, asgarî % 60'ını
kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ikinci derece sakat, asgarî % 40'ını kaybetmiş
bulunan hizmet erbabı ise üçüncü derece sakat sayılır ve aşağıda sakatlık
dereceleri itibariyle belirlenen aylık tutarlar, hizmet erbabının ücretinden
indirilir.
Sakatlık indirimi;
- Birinci derece sakatlar için 440.000.000
lira,
- İkinci derece sakatlar için 220.000.000
lira,
- Üçüncü derece sakatlar için 110.000.000
liradır.
Sakatlık derecelerinin tespit şekli ile
uygulamaya ilişkin esas ve usuller Maliye, Sağlık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
bakanlıklarınca bu konuda müştereken hazırlanacak bir yönetmelik ile
belirlenir."
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3 üncü
madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın
Oğuz Oyan; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 40 küsur maddelik bir kanun tasarısını
görüşüyoruz. Bu tasarıyı görüşürken Meclisimizin çok fazla ilgi göstermediğini
görüyorum. Bu tasarının komisyondan buraya gelişi sürecinde de çok az sayıda
milletvekilinin, bu tasarıyla ilgili inceleme yaptığını tahmin ediyorum.
Burada, bu konu konuşuldu; Meclisin
çalıştırılmasında, gerçekten, bu 48 saat meselesi, boşuna konulmuş bir hüküm
değil; yani, burada, bu tasarıyı, belki Plan ve Bütçe Komisyonunda olmayan
başka arkadaşların da inceleyip, söyleyecek sözleri olabilirdi. Bu kadar önemli
düzenlemelerin, bu kadar ilgisiz bir şekilde Meclisten geçmesi, Yasama Organı
açısından ciddî bir sorun teşkil etmektedir. O nedenle, ben, bunu, usul
açısından burada tekrar hatırlatmak istiyorum.
Tabiî, ikinci olarak söylemek istediğim
mesele şudur: 4 Nisan tarihinde, burada -biraz önce Sayın Hamzaçebi de dile
getirdi- vergi incelemesi raporlarının 20 Mart-31 Mart arasında olanlarının en
azından, geçersiz sayılması üzerine bir önerge verildi. Bu önergenin -ki, bu
önergeyi verenler, gerçi, milletvekilleri olarak gözüküyorlar ama- verilişinin
arkasında Maliye Bakanının özel talebi olduğu da bugünlerde basında yankılanıp
duruyor. Şimdi, bu tür konuların, böyle, Meclisi yanıltarak gündeme getirilmesi
doğru bir yöntem değil; hem yöntem olarak yanlış hem de amacı bakımından
savunulamaz bir durum. Bakınız, bu Meclisi oluşturan iki parti de,
yolsuzluklara karşı mücadele etmek üzere oy istediler ve buraya geldiler.
Değerli milletvekilleri, bu, getirilen 4
Nisan düzenlemesiyle, vergi barışında yapılan yeni düzenlemeyle; yani, Maliye
Bakanının, Teftiş Kurulunun, maliye müfettişlerinin raporlarını dahi geçersiz
kılmaya yönelik böyle bir teşebbüsüyle mi biz yolsuzluklara karşı mücadele
edeceğiz?!
Bakınız, bugün, burada, birçok maddede
değişiklik yapan yeni bir vergi yasa tasarısını görüşüyoruz. Birazdan bununla
ilgili bir önergemiz olacak. Eğer, gerçekten, burada bir yanlış yapıldıysa,
bilmeden oy kullandıysak -ki, büyük bölümümüz bilmeden oy kullandı Mecliste-
geliniz, bunu değiştirelim; böyle bir şey olamaz. Bu, Meclise sürülmüş kara bir
lekedir, bunu, mutlaka temizlemek gerekiyor; yani, bu tür küçük kurnazlıklarla,
Meclisi amaçlarına alet ederek, birtakım kişileri, kurumları, birtakım
şirketleri koruyarak, yolsuzluklar üzerine gidilmesi değil, tam tersine
yolsuzlukların artırılması mümkün olabilir. Bu Meclise, bu yakışmaz. Aslında,
bu, AKP'ye de yakışmaz. Dolayısıyla, bunu, mutlaka düzetmeliyiz; bunu
düzeltmezsek, bu, gerçekten, bu dönem Meclisinin üzerinde kalacaktır; bunu
tutmayalım üzerimizde.
Şimdi, bu maddeyle -özel indirimin
kalkmasıyla- ilgili şunları söylemek istiyorum: Yaklaşık kırk yıldır sistemde
olan bir kurumu kaldırıyoruz. Bu kurumu niçin kaldırıyoruz; bir kere, bu
kurumun etkili işlemediği biliniyor; yani, özel indirim mekanizması, bizim
sistemimizde ücretlilere tanınmış bir haktır; ücretlilerin, ücret geliri
sahiplerinin, sermaye geliri sahiplerine kıyasla daha fazla korunmaya muhtaç
olduğu düşünülerek, bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de konulmuş
bir düzenlemedir. Böyle bir düzenlemeyi, bugün, eğer, kaldırıyorsak bunun
arkasında bir gerekçe olmalı. Gerekçe "etkili çalışmıyor" ise, o
zaman bunu etkili hale getirelim; yani, indirim tutarlarını yükseltelim.
Neydi bu indirim tutarları; çok
sembolikti, bunları belli katsayılara bağlama imkânı vardı. Örneğin, geliniz,
bunu kaldırmak yerine, tam tersine, asgarî ücretin belli bir bölümüne
endeksleyelim. Asgarî ücretin tümüne kadar özel indirimi yükseltmek, Bakanlar
Kurulunun yetkisindedir zaten, bugün kaldırılana kadar da yetkisinde olmaya
devam edecektir; yani, Türkiye'de, herhangi bir yasa çıkarmadan, Bakanlar
Kurulu, üstündeki yetkiyle, özel gider indirimini asgarî ücret düzeyine kadar
çıkararak asgarî ücreti tümüyle vergi dışı bırakabilir. Hadi, tümüne kadar
çıkarmayalım, gelin, yarısına kadar çıkaralım; bu, bir yöntem olabilirdi. Eğer,
etkili çalışmıyorsa, çok sembolikse, bunu asgarî ücretin belli bir bölümüne
endeksleyerek, zaman içinde aşınmasını da önleyerek ve giderek vergi
gelirlerinde daha iyi imkânlar elde edildiğinde, günün birinde, belki, tamamına
çıkararak -bunu belki bu dönem içinde yapma imkânı da buluruz- böyle bir şey
yapılabilirdi. Şimdi, bundan vazgeçiyorsunuz; yani, bu tasarıyla, 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 63 üncü maddesinin 5 numaralı bendi daha sonra
yürürlükten kaldırılarak, ücretlilerin vergi iadesini de sona erdirecek bir
düzenleme yapıyorsunuz. Burada iki açıdan ücretlilerin aleyhine bir gelişme
yapılıyor; bir, özel indirim gündemden kalkıyor; iki, ücretlilere, esas
itibariyle ücrete dönük olan özel gider indirimi -birazdan geleceğiz, madde
15'te- yürürlükten kalkıyor. Bunun yerine getirilen ne var; özel gider indirimi
diye bir şey var; yani, artık, vergi iadesi yerine bir başka mekanizma
getiriliyor, özel gider indirimi -bu ne kadar onu karşılar, o ayrı- fakat,
eğer, özel gider indirimi ücretlilere vergi iadesini karşılayan bir şeyse,
peki, özel indirimi karşılayan nedir? Bunu karşılayan hiçbir mekanizma yok.
Yani, özel indirimi sistemden çıkarmanın karşılığı ücretlilere verilen bir şey
yok; çünkü, getirilen özel gider indirimi -birazdan tartışacağımız- aslında,
ücretlilere vergi iadesinin yerine geçen bir uygulama.
Yani, burada, sonuç olarak, Türkiye'de,
belki de, Özal döneminde kaldırılan genel indirimi tekrar düşünmemiz
gerekirken; yani, asgarî gelir düzeyi için bir indirim getirmeyi belki,
Türkiye'nin tartışması, gündemde olması gerekirken, biz, bir kesim için,
ücretliler için getirilmiş indirimi ortadan kaldırıyoruz ve bunu, sadece
özürlülere dönük bir uygulama haline getiriyoruz. Burada yeni bir olgu yok;
burada sakatlar için getirilen indirim, zaten eski düzenlemede vardı.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)- Bu kadar mıydı?
OĞUZ OYAN (Devamla)- Evet, eski
düzenlemede zaten vardı. Özel indirimin bilmem kaç katı oranında uygulanıyor
idi; orada bir değişiklik yok. Yani, burada yeni bir şey getirilmiyor. Sadece,
orada, sistemde bütün bu ücretliler çıkarılıyor, orada var olan, özürlülerle
ilgili, sakatlarla ilgili indirim tutuluyor. Burada yeni bir şey
getirmiyorsunuz; var olanı geri alıyorsunuz. Yani, bu var olanı geri alma
meselesi, ne yazık ki, bizim bu son beş ayda gördüğümüz uygulamalardan yeni bir
tanesi, ilki değil; çünkü, gerçekten, burada, birçok hakkı, yani, çalışma
hakkından tutun, 65 yaştan 61 yaşa gelinmesi ve diğer birçok hakkı geri
aldınız; yani, emeklilere bir sağlık sigortası primi dahi getirebildiniz...
Şimdi, bakınız, burada, bir başka, yine
vergi artışı getirdiğiniz konu, vergi oranlarında yapacağınız yeni gelir
vergisi tarifesi düzenlemesi. Yüzde 15-40 arasında şu an var olan tarifeyi,
20-45 arasına çıkarıyorsunuz. Eski Başbakan, sizin ilk hükümetinizin Başbakanı
bu konuda bir özür dilemişti biliyorsunuz bir vergi artışı dolayısıyla
"biz, sözümüzde durmadık, artış yapmayacaktık, artış yaptık" diye.
Şimdi, bunun özrünü kim dileyecek; yani, bir artış yapmayacağız diyorsunuz, bu
indirimlerin sözünü veriyorsunuz; buraya geliyorsunuz, tarifeyi 5 puan
artırıyorsunuz. Hadi 5 puan demeyelim, demin arkadaşın deyişiyle, oradan fon
payını düşelim, fon payı kalktı; ama, yine, bu tarifeyi 3,5 puan
artırıyorsunuz; yani, sonuçta bir artış var. Tarifeyi bütünüyle artıran böyle
bir düzenlemeyi, vergi indirimi sözü veren bir iktidar nasıl içine sindiriyor
gibi bir temel meselemiz var. Tabiî, Özel İşlem Vergilerinin artması, bazı
servet vergilerinde, yani Emlak Vergisinde, Motorlu Taşıtlar Vergisinde duble
vergiye gidiş ve dolaylı vergi artışları; bunların sözünü etmiyorum.
Öte yandan, biraz önce tartışıldı yatırım
indirimi. Yatırım indirimini eğer, herkese yapıyorsanız, bu, bir teşvik olmaktan
çıkıyor, biraz önce arkadaşlarımız söyledi. Eğer, teşvik olmasını istiyorsanız,
bunun seçmeci olması lazım; yani, bir sektör tercihiniz ve bölge tercihiniz
olması lazım. Eğer, sektör ve bölge tercihi yoksa, herkese birden
uyguluyorsanız, bu, bir teşvik olmuyor, herkes yararlanıyor. Yatırım yapanı
daha fazla teşvik etmek KDV içinde de yapılabilir; yani, tüketim tipi KDV ile
zaten, siz, böyle bir şeyi yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, sizin, bir de, kişisel
söz isteğiniz var...
OĞUZ OYAN (Devamla) - Ona gerek yok,
tamamlıyorum zaten.
BAŞKAN - Peki, buyurun, efendim.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Yatırım indirimi
meselesinde -aslında bütün düzenlemelerde böyle- eğer, bir sektör ve bölge
tercihiniz varsa -firma tercihinden bahsetmiyorum, firma tercihlerini, son
dakika önergeleriyle çok güzel yapıyorsunuz. Firma tercihi bir Meclisin
yapacağı iş değil, bir hükümetin yapacağı iş değil- eğer, sektör ve bölge
tercihi yapıyorsanız, şu sektörü öne çıkarmak, şu bölgeyi desteklemek türü
tercihleriniz varsa, bu, ancak seçmeci bir düzenlemeyle olabilir, yatırım
indirimi veya başka düzenlemede; ama, bütün kesimlere ve bütün bölgelere eğer,
bunu sağlıyoruz diyorsanız, o, bir teşvik olmaktan çıkıyor. İnsanlar bunu
algılamazlar bile zaten. Dolayısıyla, muhtemelen daha sonra yeni bir
düzenlemeyle karşımıza gelip, burada düzeltme talebinde bulunabilirsiniz;
bunları, mutlaka, dikkate almak gerekir. Gerçekten, ben, burada daha önce
konuşan konuşmacılara katılıyorum; bu vergiyle ilgili düzenlemeyi, bir, iki, üç
diye getirmemek lazım; bunların tümünü tek bir düzenleme olarak getirmek ve
burada sistemi reforma etmekse reforma etmek...
Biz, aslında, bazı bölümlerini
desteklediğimiz bu tasarının, bu nedenlerle bütününü desteklemiyoruz ve bu
nedenlerle de maddelerde karşı oy kullanıyoruz; çünkü, bu tasarıyla ilgili
bizim önerilerimiz, en azından, kısmen kabul görebilse, düzeltmeler
yapılabilse, biz, bu tür düzenlemeye daha gönül rahatlığıyla destek
verebiliriz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde bir önerge vardır; şimdi,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının
çerçeve 3 üncü maddesiyle yapılan düzenlemelerin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Özyürek |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
Mehmet
Akif Hamzaçebi |
|
Mersin |
Antalya |
Trabzon |
|
Halil
Akyüz |
Halil
Tiryaki |
Ramazan
Kerim Özkan |
|
İstanbul |
Kırıkkale |
Burdur |
|
|
Oğuz
Oyan |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN - Efendim, Komisyon katılıyor mu
önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Efendim, Hükümetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeniz hakkında konuşacak mısınız, gerekçesini mi okuyalım?
OĞUZ OYAN (İzmir) - Gerekçe okunsun
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
"Gerekçe:
Gelir Vergisi Kanununun yürürlükteki 31
inci maddesi sakatlık indirimi yanında, ücretlerde özel indirimi de
düzenlemektedir. Tasarıda ise, ücretlerde özel indirim kaldırılarak sakatlık
indirimi de muhafaza edilmektedir. Ayrıca özel indirim tutarını asgarî ücret
tutarına kadar yükseltmeye ilişkin Bakanlar Kurulu yetkisi de tasarıda
bulunmamaktadır.
Türk vergi sisteminde ücret gelirlerinin
farklı bir vergi rejimine tabi tutulmasının aracı olan özel indirimin ve buna
ilişkin Bakanlar Kurulu yetkisinin muhafaza edilmesi öngörülmektedir."
BAŞKAN - Gerekçesini okuduğumuz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 193 sayılı Kanunun 37 nci
maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki (7) numaralı bent eklenmiştir.
"7. Diş protezciliğinden elde edilen
kazançlar"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. - 193 sayılı Kanunun 38 inci
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Sürekli olarak işlenmiş altın alım -
satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler, altın satış tarihindeki İstanbul
Altın Borsasında oluşan has altın değeri ile satılan mamulün has altın maliyet
bedeli arasında oluşan farkı, maliyet bedeline ilave ederler. Söz konusu fark,
bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında izlenir. Bu fon, sermayeye ilave
dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden
çekildiği takdirde, o yılın kazancına dahil edilerek vergiye tâbi tutulur. Bu
mükelleflerin kullandıkları yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet
unsurlarının sadece ilgili dönemde ayrılan fonu aşan kısmı gider kabul
edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu yasa
tasarısının olumlu maddelerinden biri bu; yani, altın işleyenler için enflasyon
muhasebesini getiren bir uygulama; ama, maalesef, bu uygulama, sadece dar bir
alan için getirilen bir yenilik. Oysa, bu ülkenin sanayicisi var; onlar için
enflasyon muhasebesi yok. İstihdam yaratan asıl alanlar için bu yapılmıyor;
ama, dar bir alan için, özel olarak, enflasyon muhasebesi uygulaması
getiriliyor. Eğer, biz, vergi sisteminde adaleti getireceksek, vergi sisteminde
herkes için eşit kuralların olmasını istiyorsak, o zaman, enflasyon
muhasebesini tümüyle getirmek ve bütün sistemi yararlandırmak gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, enflasyon
muhasebesini sadece dar bir alan için getirirsek ne olur; kayıtdışı ekonomiyi
özendirmiş oluruz. Bugün, hepimiz şikâyet ediyoruz; az önce, Sayın Grup
Başkanvekilimiz, tasarının geneli üzerinde konuşma yaparken de, bu yöndeki
şikâyetini dile getirdi. Ekonominin yarısının kayıtdışı olduğu bir ortamda,
biz, sadece dar bir alan için enflasyon muhasebesi getiriyoruz ve bununla da,
ekonomiye canlılık kazandıracağımızı sanıyoruz; birbirimizi kandırıyoruz
değerli arkadaşlar.
Bir başka şey; bakınız, bu ülkede 70 000
000 insan yaşıyor. Az önce, buraya gelmeden önce, internetten, Gelirler Genel
Müdürlüğünün sayfasına baktım. 70 000 000'luk bir ülkede, beyanname veren Gelir
Vergisi mükellefi sayısı 1 800 000 civarında,
Kurumlar Vergisi mükellefi sayısı 600 000 civarında. Bu rakamlar bile, bu
ülkede, kayıtdışı ekonominin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor bize. Şimdi,
şöyle bir düşünelim; acaba, gelen bu tasarıyla, kayıtdışı ekonomiyi kayda alma
yönünde ne kadar ciddî önlemler alındı; pek de ciddî bir önlemin alınmadığı
görülüyor burada.
Benim, vergiyle ilgili yaptığım bütün
konuşmalarda, ısrarla üzerinde durduğum bir şey var; Bakanlığın üst düzey
bürokratları hazır buradayken -Sayın Bakanımız gelmedi galiba; evet, Sayın
Bakanımız yok- bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyorum: Eğer, vergi
yönetimini düzeltemezseniz, vergi yönetimini etkin kılamazsanız, vergi
denetimini güçlendiremezseniz, kayıtdışı ekonomiyi önleyemezsiniz. Eğer, 1
katrilyon liranın üzerinde gelir toplayan bir vergi dairesi müdürünü, 500 000
000-600 000 000 lira maaşa mahkûm ederseniz, o ülkede vergi toplayamazsınız.
Eğer, bir ülkede, yazdığı bir raporla 1 trilyon liranın üzerinde gelir bulan
bir denetim elemanına ayda 1 milyar lira verirseniz, o ülkede vergi toplayamazsınız.
Dengeyi ve adaleti sistemin tümü için kurmak gerekiyor. Eğer, bundan sonraki tasarılarla,
vergi yönetimini güçlendirebilirsek, vergi yönetimini bağımsız kılabilirsek,
vergi yönetimini siyasal iradenin dışında ekonominin gereklerini yerine
getirebilecek bir idare olarak kurabilirsek, o zaman, bu Parlamento görevini ve
işlevini yapmış olabilir; yoksa, sadece dar bir alanda ve sadece onların
sorunlarını çözerek biz ekonominin sorunlarını çözeceğiz diyorsak yanılırız arkadaşlar.
Ben, yine de, bu değişiklik için teşekkür
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kılıçdaroğlu.
5 inci madde üzerinde başka söz isteği?..
Yok.
Başka bir talep yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- 193 sayılı Kanunun 66 ncı
maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"4. Dava vekilleri, müşavirler,
kurumlar ve tüccarlarla serbest meslek erbabının ticarî ve mesleki işlerini
takip edenler ve konser veren müzik sanatçıları;"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - 193 sayılı Kanunun 75 inci
maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"4. Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca
yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar
düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten
sonra kalan kısmı,"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 7 nci madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8. - 193 sayılı Kanunun mükerrer 80
inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"1. İvazsız olarak iktisap edilenler,
Türkiye'de kurulu menkul kıymet borsalarında işlem gören ve üç aydan fazla
süreyle elde tutulan hisse senetleri ile tam mükellef kurumlara ait olan ve bir
yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin
elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar (Üç aylık süreyi bir yıla kadar
çıkartmaya veya tekrar kanunî süreye kadar indirmeye Bakanlar Kurulu
yetkilidir.)."
BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde söz
isteği?.. Yok.
8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 8 inci madde
kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9. - 193 sayılı Kanunun 86 ncı
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Toplama yapılmayan haller
Madde 86. - Aşağıda belirtilen gelirler
için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde
bu gelirler beyannameye dahil edilmez.
1. Tam mükellefiyette;
a) Gerçek usulde vergilendirilmeyen ziraî
kazançlar, bu Kanunun 75 inci maddesinin (15) numaralı bendinde yazılı menkul
sermaye iratları, kazanç ve iratların istisna hadleri içinde kalan kısmı,
b) Tek işverenden alınmış ve tevkif
suretiyle vergilendirilmiş ücretler (birden fazla işverenden ücret almakla beraber
ücret dışındaki gelirleri için beyanname vermek zorunda olmayan ve birden
sonraki işverenden aldıkları ücretlerinin toplamı, 103 üncü maddede yazılı
tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşmayan mükelleflerin, tamamı
tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretleri dahil),
c) Vergiye tâbi gelir toplamının [(a) ve
(b) bentlerinde belirtilenler hariç] 103 üncü maddede yazılı tarifenin ikinci
gelir diliminde yer alan tutarı aşmaması koşuluyla, Türkiye'de tevkifata tâbi
tutulmuş olan; birden fazla işverenden elde edilen ücretler, menkul sermaye
iratları ve gayrimenkul sermaye iratları,
d) Bir takvim yılı içinde elde edilen ve
toplamı 600 milyon lirayı aşmayan, tevkifata ve istisna uygulamasına konu
olmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratları.
2. Dar mükellefiyette, tamamı Türkiye'de
tevkif suretiyle vergilendirilmiş olan; ücretler, serbest meslek kazançları,
menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile diğer kazanç ve iratlar."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Ancak, maddeyle ilgili bir önerge var;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
113 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu
maddesiyle değiştirilmek istenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı
maddesinin (b) fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Oğuz Oyan |
Halil Akyüz |
|
Mersin |
İzmir |
İstanbul |
|
Orhan Ziya Diren |
Ramazan Kerim Özkan |
|
|
Tokat |
Burdur |
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergenin sahipleri söz istiyor mu?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
"Gerekçe:
Ücretler işverenler tarafından ödenirken
stopaja tabi tutulduğu için ayrıca beyanname verilmesi gereksiz külfet
olacaktır."
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
9 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 9 uncu madde kabul
edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10. - 193 sayılı Kanunun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendine birinci alt bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bent ile (3) numaralı bentten sonra gelmek üzere
aşağıdaki (4) numaralı bent eklenmiştir.
"Yukarıda sayılan kamu idare ve
müesseselerine bağışlanan okul ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde
elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu inşaası dolayısıyla
yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşaası için bu kuruluşlara yapılan her
türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam
ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdi ve ayni bağış ve yardımların
tamamı yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerden indirilir."
"4. Beyan edilen gelirin % 5'ini
aşmaması, Türkiye'de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti
bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla,
mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin olarak yapılan eğitim ve
sağlık harcamaları (mükerrer 121 inci madde çerçevesinde eğitim ve sağlık
harcamaları nedeniyle vergi indiriminden yararlanan ücretliler, aynı
harcamalarını bu hükümden yararlanarak matrahlarından indiremezler)."
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit.
Buyurun Sayın Koçyiğit. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 10
uncu maddesiyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun bağış ve yardımlara ilişkin
89 uncu maddesine eklenen bentlere ait görüşlerimi belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamusal hizmetler, varlığını, bu hizmetlerin finansmanı sonucunda beraberinde
getirir. Bu açıdan, vergi, tarih boyunca, en güvenilir kamu finansman aracı olarak
kullanılmıştır.
Kamu hizmetlerinin finansal yükünün
topluma yüklenmesi ve bu yükün hangi vergi karmasıyla dağıtılacağı önemli bir
konudur. Kamu harcamalarının sürekli artması, belirli gelir kaynaklarının
önemini kaybetmesi, sürekli yeni vergi olanaklarının aranmasına yol açmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gelir ve Kurumlar Vergisinde, vergiye tabi kazancın tespitinde, gayri safî
irattan indirilebilecek giderlerin neler olduğu, ilgili maddelerde
belirtilmiştir. Bu giderlerin tümünün, genel kural olarak, kazancın elde
edilmesi ve idamesiyle ilgili olması gerekmektedir.
Kanun, bu giderlerin yanı sıra, gelirin
elde edilmesi, idamesiyle ilgili doğrudan ilgisi bulunmayan, bağış ve yardım
niteliğindeki birtakım giderlerin de indirilmesine bazı sosyal amaçlarla izin
vermiştir. Mükelleflerin dönem içerisinde yaptıkları bağış ve yardımları dönem
vergi matrahından indirebileceklerine dair hükümler Gelir Vergisi Kanununun 89
uncu maddesinde yer almış bulunmaktadır. Aynı şekilde, Kurumlar Vergisi
Kanununun 14 üncü maddesinde de, hangi bağış ve yardımların indirilebileceği
açıkça belirtilmiştir.
Her iki mükellefiyet türünde de, yapılan
bağış ve yardımların indirilebilmesi için, bunun makbuz karşılığında ve
karşılıksız olarak yapılması zorunludur. Gerek Gelir Vergisi Kanunu gerekse
Kurumlar Vergisi Kanununda belirtilen kurum ve kuruluşlara yapılan bağış ve
yardımların gider olarak indirilebilmesinin bir sınırı varken, özel bazı
kanunların öngördüğü şekilde yapılan bağış ve yardımların matrahtan indirilmesinde
herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. Gerek Gelir Vergisi Kanununda ve
gerekse Kurumlar Vergisi Kanununda, bağış ve yardımların matrahtan
indirilebilmesi için, ilgili kanunlarda belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarına
belge karşılığında, bir karşılık beklenmeksizin yapılan bağışlar maddeler
halinde sayılmıştır.
Kurumlar Vergisi mükelleflerinin
yaptıkları bağış ve yardımlar kurum kazancının tespitinde bir bütün olarak
indirilirken, Gelir Vergisi uygulamasında, ortaklık halindeki teşebbüslerde
yapılan bağış ve yardımlar ortakların hisseleri oranında paylaştırılmak
suretiyle, her ortak, kendi payına düşen tutar oranında kendi Gelir Vergisi
beyannamesinden düşmektedir.
Gelir Vergisi Kanununda, yapılan bağış ve
yardımın üst sınırı, beyan edilen gelirin yüzde 5'i olarak tespit edilmişken,
Kurumlar Vergisi Kanununda bu, giderler arasında sayılmıştır, kKurum
kazancından hangi giderlerin indirileceği belirtilmiştir. Burada bir gider
unsuru olarak da bağış ve yardımlar vardır. Oysa, Gelir Vergisi Kanununda bu
bağış ve yardımlar gider olarak değil, sadece, verilen yıllık Gelir Vergisi
beyannamesinden indirilmektedir. Bu da, beyan edilen gelirin yüzde 5'iyle
sınırlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vergi, kamu kesimi tarafından, karşılığı olmaksızın ve yaptırım gücüne
dayanılarak alınan gelir demektir. Verginin, ekonomik, sosyal ve malî amacı
vardır. Vergiler toplanırken bu amaçlara hizmet etmesi büyük önem arz
etmektedir. Bağış ve yardımların ilgili kişi ve kurumların gelirlerinden indirilebilmesi,
bir bakıma vergi niteliğine bürünmektedir. Eğer bu bağış ve yardımlar olmazsa,
devletin, kendi hazinesinden bu giderleri karşılaması gerekecektir. Bu
bakımdan, bağış ve yardımlar, bir bakıma, devlete dolaylı şekilde verilmiş bir
vergi olarak da düşünülebilir.
Kamunun, sadece gelir elde etme amacı
yoktur; kamu kesiminin, aynı zamanda, sosyal amaçları da vardır. Anayasamızda
yerini bulan sosyal devlet ilkesi gereği, devletin, sosyal adalet ve gelirin ve
servetin yeniden dağıtımı hedefleri vardır. Bu bakış açısıyla, verginin de,
sadece kamu harcamalarını karşılama fonksiyonuyla sınırlı olduğu söylenemez.
Vergi de bir maliye politikası aracı olarak, devletin sosyal ve ekonomik
amaçları doğrultusunda önemli işlevler görür. Bunun için, vergide adalet,
genellik, eşitlik ve ödeme gücü ilkelerini benimseyen bir vergi sisteminin
getirilmesi amaçlanmalıdır.
Bunun için, vergi sistemimizi tehdit eden
ve dar ve sabit gelirliler aleyhine işleyen dolaylı dolaysız vergiler
ayırımındaki dengenin dolaysız vergilere doğru kaydırılması büyük önem arz
etmektedir. Bugün, vergi gelirlerinin yüzde 70'i dolaylı vergilerden, yüzde
30'u ise dolaysız vergilerden oluşmaktadır. Bu, yoksullar ve düşük gelirliler
aleyhine işleyen bir sistemdir; adaletsizdir; çünkü, bakkaldan bir paket sigara
alan en zengin kişi de aynı vergiyi ödemekte, en fakir kişi de aynı vergiyi
ödemektedir. Bu adaletsiz durum, gerçek ve tüzelkişileri, vergiden kaçınmaya,
vergi kaçakçılığına ve kayıtdışı ekonomiye doğru yöneltmektedir. Bu da doğal
olarak, vergi gelirlerinin azalmasına neden olmaktadır. Vergi gelirlerinin
azalması sonucu, devlet, vergi alamadığı kesimlerden borç almak suretiyle,
içborçları döndürmeye çalışmaktadır. Bunun için, öncelikle kayıtdışı ekonominin
kayıt altına alınmasına yönelik önlemlerin tez elden alınması gerekmektedir.
Bunun için, vergi kanunlarında geniş şekilde yer alan muafiyet ve istisnaların
ya tümden kaldırılması ya da mümkün olduğu kadar daraltılması gerekir.
İkincisi, bugün, vergi oranları oldukça
yüksek düzeydedir. Vergi oranlarının yüksekliği, mükelleflerde vergiye karşı
bir direnç oluşturmaktadır. Vergi oranları düşürülmek suretiyle bu direncin
ortadan kaldırılması, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması için
gerekmektedir.
Ayrıca, vergi yönetiminin yeniden
yapılandırılarak, kendisini tamamen vergi toplamaya bahşetmesi gerekir. Bunun
için, vergide, özellikle, yaygın ve yoğun vergi denetimi genişletilmeli, vergi
inceleme oranları artırılmalıdır. Vergi incelemeleri yapılırken, mümkün olduğu
kadar yeni inceleme teknikleri geliştirilerek, sektör incelemeleri önplanda
tutulmalıdır.
Bu kanun tasarısıyla getirilen bağış ve
yardımlar, kanımızca olumlu olmaktadır. Çünkü, bu bağış ve yardımların, bir
yerde, manevî değeri de olduğu için, devlete vergi vermek istemeyen bazı
kesimler, bağış ve yardım yapmak suretiyle kendilerini manen tatmin etme yoluna
gitmektedirler. Bu, tarafımızdan olumlu olarak görülmektedir.
Bu vesileyle, hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlar, hepinize teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, teşekkür
ediyorum.
10 uncu madde üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 10 uncu madde, kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11. - 193 sayılı Kanunun 92 nci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bir takvim yılına ait beyanname
izleyen yılın Mart ayı içinde, gelirin sadece basit usulde tespit edilen ticarî
kazançlardan ibaret olması halinde izleyen yılın Şubat ayı içinde, tam
mükellefiyette vergiyi tarha yetkili vergi dairesine, dar mükellefiyette
Türkiye'de vergi muhatabı mevcutsa onun Türkiye'de oturduğu yerin, Türkiye'de
vergi muhatabı yoksa işyerinin, işyeri birden fazla ise bu işyerlerinden
herhangi birisinin bulunduğu yer vergi dairesine verilir veya taahhütlü olarak
posta ile gönderilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 12. - 193 sayılı Kanunun 94 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi ile dördüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) i) Tam mükellef kurumlar
tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi
olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci
fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın
sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.)
ii) Tam mükellef kurumlar tarafından; dar
mükellef gerçek kişilere, dar mükellef kurumlara (Türkiye'de bir işyeri veya
daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç) ve gelir ve kurumlar
vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci
fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (Kârın
sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.)
iii) 75 inci maddenin ikinci fıkrasının
(4) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iradının ana merkeze aktarılan
tutarı üzerinden,"
"Bu maddenin (6) numaralı bendinin
(a) alt bendine göre üzerinden vergi tevkifatı yapılan kurum kazancından kâr
payı alanlara, tevkif suretiyle alınan vergi red ve iade olunmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 12 nci madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 13. - 193 sayılı Kanunun 103 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 103. - Gelir vergisine tâbi
gelirler;
5.000.000.000 liraya kadar % 20
12.000.000.000 liranın 5.000.000.000
lirası için 1.000.000.000 lira, fazlası % 25
24.000.000.000 liranın 12.000.000.000
lirası için 2.750.000.000 lira, fazlası % 30
60.000.000.000 liranın 24.000.000.000
lirası için 6.350.000.000 lira, fazlası % 35
120.000.000.000 liranın 60.000.000.000
lirası için 18.950.000.000 lira, fazlası % 40
120.000.000.000 liradan fazlasının
120.000.000.000 lirası için 42.950.000.000 lira, fazlası % 45
Oranında vergilendirilir.
Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde,
yukarıdaki tarifede yer alan vergi oranları beş puan indirilmek suretiyle
uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 14. - 193 sayılı Kanunun 117 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 117. - 1. Şubat ayı içerisinde
verilmesi gereken beyanname ile bildirilen gelir üzerinden tahakkuk ettirilen
gelir vergisi Şubat ve Haziran aylarında;
2. Mart ayı içerisinde verilmesi gereken
beyanname ile bildirilen gelir üzerinden tahakkuk ettirilen gelir vergisi Mart
ve Temmuz aylarında;
Olmak üzere iki eşit taksitte ödenir.
Maliye Bakanlığı, gelirlerinin büyük bir
kısmı ziraî kazançtan oluşan mükellefler hakkında gerekli görülen hallerde, iki
taksitten fazla olmamak üzere, belli üretim bölgeleri ve ziraat ürünlerine
göre, özel ödeme zamanları tayin edebilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 15. - 193 sayılı Kanunun mükerrer
121 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ücretlilerde vergi indirimi
Mükerrer Madde 121. - Gerçek ücretlerin
vergilendirilmesinde, mükellefin kendisi, eşi ve çocukları ile ilgili eğitim,
sağlık, gıda, giyim ve ikamet edilen konuta ait kira harcamalarının yıllık
toplam tutarının;
- 3 milyar liraya kadar % 8'i,
- 6 milyar liranın 3 milyar lirası için %
8'i, aşan kısmı için % 6'sı,
- 6 milyar liradan fazlasının, 6 milyar
lirası için % 7'si, aşan kısmı için % 4'ü,
Ücretlinin ertesi yılda ödeyeceği gelir
vergisinden mahsup edilir veya işverenler aracılığı ile kendisine nakden iade
edilir.
Şu kadar ki; harcamaların Türkiye'de
yapılması, gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel
kişilerden alınan belgelerle tevsik edilmesi ve bu belgelerin işverene
verilmesi şarttır. Mahsup hakkı kazanılan tutarın hesaplanmasında dikkate
alınan harcama tutarı, vergi matrahının toplamını geçemez.
Ücretlilerin harcama belgelerinin işverene
ibrazı, beyanı ve verginin mahsup veya iadesine ilişkin süreleri tespit etmeye,
iadeyi nakden veya mahsuben yaptırmaya, vergi mahsup ve iadesine tâbi tutulacak
mal ve hizmet alımlarını yukarıda sayılanlarla sınırlı olmaksızın tespit etmeye
ve uygulamanın usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir."
BAŞKAN - 15 inci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
10 dakika değil, kısa bir konuşma yapıp,
Yüce Meclisi bilgilendirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddenin
başlığı "ücretlilerde vergi indirimi." Ayırma prensibi gereği olarak,
vergi sisteminde, vergi hukukunda, ücretlilerin, daha doğrusu sabit
gelirlilerin korunmasıyla ilgili özel düzenlemeler yapılır. Nitekim, bu özel
düzenlemelerden birisi de 121 inci madde; yani, bu tasarının 15 inci maddesi;
fakat, bu gelmekle beraber, ücretlilerdeki özel indirimi kaldırmış oluyorsunuz.
Özel indirim kalkınca, bu maddenin ayırma kuramına uygun düşmediği
kanısındayız. Eğer, o da kalsaydı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, biz,
bu maddeye de "evet" oyu verecektik; ama, bu maddeye
"hayır" oyu vermemizin nedeni, ücretlilerin ayrıca korunmasını
öngören düzenlemenin bu tasarıdan çıkarılmış olması. Bu nedenle, biz, bu
maddeye "hayır" oyu vereceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kılıçdaroğlu.
Başka söz isteği?.. Yok.
15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 16. - 193 sayılı Kanunun mükerrer
123 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Mükerrer Madde 123. - 1. Bu Kanunun
21, 23/8, 47 ve 48 inci maddelerinde yer alan maktu had ve tutarlar, 1.1.2003
tarihi itibariyle geçerli olan had ve tutarlarına yükseltilmiştir.
2. Bu Kanunun 19, 21, 23/8, 31, 47, 48,
mükerrer 80, 82, 86 ve mükerrer 121 inci maddelerinde yer alan maktu had ve
tutarlar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine
göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Bu
şekilde hesaplanan maktu had ve tutarların % 5'ini aşmayan kesirler dikkate
alınmaz. Bakanlar Kurulu, bu surette tespit edilen had ve tutarları % 50'sine kadar artırmaya veya indirmeye
yetkilidir.
3. Bu Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan
vergi tarifesinin gelir dilim tutarları hakkında, bu maddenin (2) numaralı
fıkrası uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun.
Sayın Hamzaçebi, süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 16 ncı maddesiyle
yapılan düzenleme, birçok diğer maddeyle yapılan düzenlemenin bir uzantısı,
onunla bağlantılı bir düzenleme. Dolayısıyla, bunların hepsinin birlikte ele
alınması gerekir.
Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 123 üncü
maddesi, Gelir Vergisi Kanunundaki birtakım hadlere ilişkin yetkileri
düzenliyor; Bakanlar Kurulunun yetkileri var.
Önceki düzenlemede, daha doğrusu, bu
tasarıyla yürürlükten kaldırılmak istenen Gelir Vergisi Kanununun ilgili
hükümlerinde, hepinizin bildiği gibi, Gelir Vergisi tarifesi, bütün gelir
unsurları için yüzde 15'ten başlayıp, yüzde 40'ta biten bir tarifeyle
vergilendiriliyordu.
Bu tasarıyla, ücret dışındaki gelirler
için Gelir Vergisi tarifesi 5 puan yükseltiliyor; yüzde 15'lik oran, yüzde
20'ye; yüzde 40'lık oran da yüzde 45'e yükseltilmektedir. Fon payının
kaldırılmasıyla birlikte, tabiî ki, toplam vergi yükündeki artış, her gelir
diliminde 5 puan olmuyor; en altta 3,5 puan oluyor, en yukarıda da 1 puan
civarında bir artış olmaktadır.
Gerçekte, Gelir Vergisi tarifesinin yüzde
15'e inmesi, 1998 yılında yürürlüğe giren 4369 sayılı Yasayladır. Daha sonra,
4369 sayılı Yasayla getirilen bu düzenlemelerin 2002 yılı sonuna kadar
ertelenmiş olması nedeniyle -ki, bu erteleme, 1999 yılında çıkan 4444 sayılı
Yasayla yapılmıştır- bu erteleme sırasında, ücret dışındaki gelir unsurları
için, vergi tarifesinin 5 puan artırımlı olarak uygulanması öngörülmüştür. Ne
zamana kadar; 2002 yılı sonuna kadar. O zaman, Türkiye, 2000 yılında, bir,
istikrar programı uygulamasına girdi; faizdışı fazlanın, yine, yüzde 6,5 olarak
belirlenmiş olması nedeniyle, bu fazlayı tutturabilmek için, o zamanki
hükümetler, böyle bir vergi önlemi öngörmüştü; ama, bunu, geçici olarak
öngörmüşlerdi.
Bu tasarı, tarifedeki artışı, daimî bir
düzenleme olarak öngörmektedir. Bir kere, bu, son derece büyük bir yanlıştır.
Hükümetin, daha önce vermiş olduğu sözlere olan aykırılığını, burada, çeşitli
vesilelerle ifade ettik. Vergi indirimi vaat eden hükümet, bazı vergileri
yürürlükten kaldırmayı vaat eden hükümet, bu vaatlerinin aksine, Gelir Vergisi
tarifesinde bir artışa gitmektedir. Üstelik, bu artışı, daimî olarak
düşünmektedir. Tasarının bu hükmüne bakılırsa, bu, daimî olarak artış konusunda
herhangi bir indirim de düşünülmemektedir. Bakanlar Kurulunun bu konudaki
yetkileri de ihmal edilmiştir. Aslında, yapılması gereken, yine, tasarıyı,
yüzde 15-yüzde 40 aralığına çekmektir, Gelir Vergisi tarifesini bu oranlar
dahilinde düzenlemektir; doğru olan budur.
Bütün ülkeler, vergi tarifelerinde, vergi
oranlarında indirime gitmişlerdir. Avrupa Birliği ülkelerine bakın, Türkiye'nin
de üyesi olduğu ve Türkiye ile birlikte 30 ülkenin üyesi olduğu OECD üyesi
ülkelerdeki tarifelere bakın, hepsinde, vergi oranlarında indirim vardır. 1986
yılından 2000 yılına kadar olan aralığı, yaklaşık 14 yıllık bir dönemi incelediğimizde,
en yüksek gelir vergisi oranının bu ülkelerde 16 puan düştüğünü görüyoruz.
Yine, ortalama kurumlar vergisi oranının 10 puan düştüğünü görüyoruz. Tabiî,
bizde de, Türkiye'de de buna paralel eğilim var, Türkiye'de de oranlar hep
yüksek kalmış değil. Bu tasarıda da, kâr payındaki vergi yükü bir yandan
indiriliyor; ama, diğer yandan da Gelir Vergisi tarifesinde 1998'de geldiğimiz
noktanın daha gerisine gidiliyor. 1998'de bu oranların indirilmesi
öngörülmüştü.
Program ihtiyacı var denebilir, faiz dışı
fazla ihtiyacı var denebilir; o zaman, neden bunu geçici bir düzenleme olarak
yapmıyorsunuz?! O zaman, bunun, geçici bir düzenleme olarak yapılması gerekir.
Bu maddede, Bakanlar Kurulunun bu konuda herhangi bir yetkisi de
öngörülmemektedir. Bu konuyu, Genel Kurulun dikkatlerine, takdirlerine
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
16 ncı madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 16 ncı madde kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 17. - 193 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 61.- Bu maddenin
yürürlük tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım
teşvik belgeleri kapsamındaki yatırımlarla ilgili yatırım harcamalarına (teşvik
belgelerine bu tarihten sonra ilave edilen iktisadî kıymetler için yapılan
harcamalar hariç), yatırım indirimi uygulamasına ilişkin olarak Gelir Vergisi
Kanununun bu tarihten önce yürürlükte bulunan hükümleri uygulanır.
Yukarıda belirtilen şekilde yatırım
indirimi istisnasından yararlanan kazançlar ile bu maddenin yürürlük tarihinden
önce gerçekleşen yatırımlar üzerinden hesaplanan ve kazancın yetersiz olması
nedeniyle sonraki dönemlere devreden yatırım indiriminden yararlanan kazançlar
üzerinden dağıtılsın, dağıtılmasın %19,8 oranında gelir vergisi tevkifatı
yapılır.
İsteyen mükellefler, bu maddenin yürürlük
tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik
belgeleri kapsamında bu tarihten itibaren yaptıkları harcamaları (öngörülen
harcamalar kapsamında daha önce yatırım indirimi istisnasından yararlanmış
harcamalar hariç) için bu Kanunun 19 uncu maddesinde yer alan hükümler
çerçevesinde yatırım indirimi istisnasından yararlanabilirler. Bunun için bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki ilk geçici vergilendirme dönemine
ilişkin beyannamenin verileceği tarihe kadar bağlı bulunulan vergi dairesine
bir bildirimde bulunulması ve tercihin, alınmış olan yatırım teşvik
belgelerinin tamamı için yapılması şarttır."
BAŞKAN - Geçici 61 inci madde üzerinde söz
isteği?.. Yok.
Geçici 61 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 62 nci maddeyi okutuyorum:
"GEÇİCİ MADDE 62. - 1. Kurumlar
vergisi mükelleflerinin;
a) 31.12.1998 veya
daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde ettikleri
kazançlarının,
b) (a) bendi kapsamı dışında kalan ve
31.12.2002 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilen,
kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlarının,
c) Geçici 61 inci madde kapsamında
tevkifata tâbi tutulmuş kazançlarının,
Dağıtımı halinde 94 üncü madde uyarınca
tevkifat yapılmaz.
2. Gerçek kişilerce (1) numaralı fıkranın
(a) bendi kapsamında elde edilen kâr payları gelir vergisinden müstesnadır.
3. Gerçek kişilerce (1) numaralı fıkranın
(b) ve (c) bendi kapsamında elde edilen kâr paylarının net tutarına elde edilen
kâr payının 1/9’ u eklendikten sonra, bulunan tutarın yarısı vergiye tâbi gelir
olarak dikkate alınır. Bu gelirler ile ilgili olarak yıllık beyanname verilmesi
halinde, beyannameye intikal ettirilen tutarın 1/5'i beyanname üzerinden
hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilir.
4. Kurumlar vergisi mükelleflerinin
doğrudan veya iştirakleri aracılığıyla, bu maddenin (1) numaralı fıkrasında
belirtilen nitelikte kâr payı elde etmeleri halinde, bu kâr paylarının dağıtımı
ve kâr payı elde eden gerçek kişilerce bu kâr paylarının beyanı ile ilgili
olarak (1), (2) ve (3) numaralı fıkra hükümleri uygulanır.
5. Bu madde kapsamındaki kâr payları için
22 nci madde hükümleri uygulanmaz."
BAŞKAN - Geçici 62 nci madde üzerinde söz
isteği?.. Yok.
Geçici 62 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 62 nci madde kabul edilmiştir.
Geçici 63 üncü maddeyi okutuyorum:
"GEÇİCİ MADDE 63. - 1. İşlenmiş altın
ticareti ve imalatı ile iştigal eden gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinden
(adi, kollektif ve adi komandit
şirketler dahil) 4811 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine istinaden bildirimde
bulunmayanların 31.12.2002 tarihi itibariyle defter kayıtlarında yer alan altın
maliyet bedelleri, İstanbul Altın Borsasının aynı tarihteki (aynı tarihte işlem
görmemesi halinde bu tarihten önceki son işlem günündeki) has altın kapanış fiyatından
düşük olamaz. Maliyet bedelinin bu fiyattan düşük olması halinde aradaki fark
altın satış kârı addolunur ve 2002 yılı kazancına eklenerek bu Kanunun yayımını
izleyen ikinci ayın sonuna kadar beyan edilir ve tahakkuk eden vergi aynı
sürede ödenir.
2. Kıymetli maden ve ziynet eşyası imalatı
ve ticareti faaliyetinde bulunan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi,
kollektif ve adi komandit şirketler dahil) işletmelerinde mevcut olup
kayıtlarında yer almayan kıymetli maden (altın, platin ve gümüş) ve kıymetli
taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci gibi ) ile bunlardan mamûl ziynet
eşyasını 4811 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında belirtilen
şekilde bildirmeleri halinde aynı Kanunun 13 üncü maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre vergi öderler."
BAŞKAN - Geçici 63 üncü madde üzerinde,
şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; tüm dünyaya bakalım, gelişmiş ülkelere
bakalım, altın saiki kimde var; baktığınız zaman, hep az gelişmiş ülkelerde
vardır. Biz altın üreten bir ülke değiliz, biz altın çıkaran bir ülke değiliz;
hep yıllarca döviz ödedik. Bu ülke, yıllarca, ta Osmanlılar döneminden bu yana
dışarıya döviz ödedi ve altın aldı. Nedir; emniyet saikiyle, ta Osmanlıdan
beri, halkın emniyet saikiyle, yarın bir şey olursa acaba diye, bir emniyet
saikiyle hep alındı. Türkiye'de yaklaşık 100 milyar dolarlık altın var. Gidin
Kayseri'nin Yahyalısına, Afyon'un Emirdağına... 100 milyar dolarlık altın var
Türkiye'de. Bu altınları hep döviz ödeyerek aldık bu ülkeye. Yabancı ülkelere
döviz ödeyerek, bugüne kadar, yıllardan beri, bu ülkede, altın birikimi oldu.
Bu altın ekonomiye hiçbir şey katmıyor; sadece süs eşyası ve halkın emniyet
saiki...
Gelin, bu altını ekonomiye kazandıralım.
İstanbul Altın Borsası, sadece trafik memurluğu yapıyor; gelen altını
mühürlüyor. Halbuki, altın borsasının kuruluş amacı bu değildi. Altın borsası,
bu ülkede, devlet politikası yaparak, altını, yeraltından yerüstüne çıkarırsa,
tıpkı döviz tevdiatlar gibi ekonomiye kazandırırsa, bu ülke bir şey kazanır.
Eğer, İstanbul Altın Borsası veya ülkemiz, bunu bir devlet politikası yapıp,
altını, yastık altından yastık üstüne çıkarmadığı sürece, bu ülke her yıl altın
ithal ediyor ve ülkenin kaynakları, ülkeye bir şey üretmeyen, ülkeye kaynak
yaratmayan bir şekilde gidiyor. Tabiî, insanların zevkleri tartışılmaz; ama,
ülke ekonomisi, halkımızın ekmeği, insanlarımızın ekmeği daha önplanda.
Gelin, İstanbul Altın Borsasına özel bir
görev verin. İstanbul Altın Borsası, bu altını, bir devlet politikası yaparak,
tıpkı döviz tevdiatta olduğu gibi, altın tevdiat hesaplarını... En azından
bunları yaparsak, bu ülkedeki 100 milyar dolarlık altının önemli bir kısmı
yastık üstüne çıkar.Bana göre, İstanbul Altın Borsasının temel görevi bu
olmalıdır; yoksa, dışarıdan ithal edilen altını mühürleyip satmak olmamalıdır.
İstanbul Altın Borsası üretici olmalıdır. İstanbul Altın Borsası, ülkenin
mevcut altın kaynaklarını ekonomiye kazandırmalıdır.
Baktığımız zaman, Türkiye'nin altın
ihracatı, "kuyum" sektörü dediğimiz sektörde önemli bir yere
gelmiştir; ama, Türkiye, her yıl, yaklaşık 2 milyar dolarlık altın ithal
ediyor. Bu altını, özellikle yastık altındaki altını işleyip ihraç konusu,
İstanbul Altın Borsasının temel görevi olmalıdır; yani, altını ekonomiye
kazandırmak, hepimizin temel görevi olmalıdır. Aksi halde, biz, bu ülkede,
yıllarca, altına para öderiz. Ekonomiye gitmeyen, istihdama gitmeyen kaynaklar,
ülkemizin döviz kaybına yol açıyor. Bu ülkenin, ziynet eşyasından çok, artık,
insanlarımızın yarın ekmek yiyeceği, iş tutacağı istihdam alanlarına ihtiyaç
var. Gelin, bu altını, bir devlet politikası yapıp, yastık altından yastık
üstüne çıkaralım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Geçici 63 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 64 üncü maddeyi okutuyorum:
"GEÇİCİ MADDE 64. - 31.12.2007
tarihine kadar sporculara ücret olarak yapılan ödemeler gelir vergisinden
müstesnadır. Bu ücretler üzerinden % 15 oranında gelir vergisi tevkifatı
yapılır. Bu istisnanın tevkif yoluyla ödenen gelir vergisine şümulü yoktur.
Bakanlar Kurulu % 15 oranını % 25 oranına
kadar artırmaya veya kanunî oranına kadar indirmeye yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Özyürek söz istemiştir.
Buyurun Sayın Özyürek.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; futbolcuların vergilendirilmesi konusu,
Türk vergiciliğinin kronik bir sorunudur. Biliyorsunuz, futbol kulüpleri,
futbolculara astronomik transfer ücretlerini öderler, çeşitli paraları öderler,
bazen bunun üzerinden vergiyi keserler, bazen de kesmezler; sonra, müthiş bir
vergi borcu birikir, Maliyenin vergi inceleme elemanları giderler, incelemeleri
yaparlar, her şey ortaya çıkar; sonra, futbol kulüplerimizin yöneticileri kapı
kapı dolaşmaya başlarlar: "Bu ne olacak?.." İşte, her sayın
bakanımızın da tuttuğu bir kulüp vardır; Beşiktaşlıya Beşiktaşlılar gelir,
Fenerbahçeliye Fenerbahçeliler gelir; buna, geçici çözümler aranır.
Bu, burada da, dikkat ederseniz, 2007'ye
kadar denmiş. Yani, bu çözümü getiren hükümetimizin de içine sürekli bir çözüm
olarak bu sinmemiş olacak ki, hele şöyle 2007'ye kadar diyelim, ondan sonra
Allah kerim denilmiştir. Buna benzer uygulamalar, çözümler, geçmişte de
uygulandı; ama, her seferinde, futbol kulüplerinin çok büyük miktarda vergi
borçları birikti ve birikmeye de devam eder. Ne yazık ki, astronomik transfer
ücretlerini ödemekte beis görmeyen futbol kulüplerimiz, vergi ödemeye gelince,
onu yok sayıyorlar, sonra bir çözüm bulunur diyorlar.
Şimdi, burada bir çözüm bulunmuş.
Deniliyor ki, yüzde 15 vergi kesilir. Biz, asgarî ücretten de yüzde 15 vergi
kesiyoruz. Yani, futbolcularımızın çok para almasına bir şey demiyorum; ama,
asgarî ücretli yüzde 15 vergi öderken, trilyonlarca liralık transfer ücreti
alan futbolcu niçin yüzde 15 ödüyor?! Burada, çok ciddî bir adaletsizlik var,
haksızlık var. Gerekirse, Bakanlar Kurulu bunu yüzde 25'e kadar çıkarır
diyoruz.
Bu konuşmamın sempatik bir konuşma
olmadığının da farkındayım. Her nedense, bu kulüpler bir spor tesisi yapmak
isterler, bütün belediyelerimiz, bütün imar planlarını altüst ederek, o
kulüplere o izni verirler. Arkasından, vergi ödemeye gelince, trilyonlarca lira
para kazanandan da asgarî ücretli kadar vergi almayı içimize sindiririz.
Doğrusu, hiç yoksa Meclisin de bu çelişkinin, bu haksızlığın farkında olduğunu,
böyle bir haksızlığın içimize sinmediğini belirtmek için, tutanaklarda yer
alsın diye düşündüm. Bu, gerçekten büyük bir haksızlık, bir yanlış uygulama ve
inanmanızı isterim, sorunu da çözmüyor. Onlar, yine, yüzde 15 üzerinden de
vergileri ödemeyecekler; daha sonra, aman, bu vergiden bizi kurtarın diye
bakanlarımızın kapılarını çalacaklar.
Ben, bu görüşlerimi, bu düşüncelerimi
sizlerle paylaşmak istedim.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, ben de teşekkür
ediyorum.
Geçici 64 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 64 üncü madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, çerçeve 17
nci maddenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
18 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 18. - 3.6.1949 tarihli ve 5422
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesine aşağıdaki (7) numaralı bent eklenmiştir.
"7. Yurt dışında yapılan inşaat,
onarma, montaj işleri ve teknik hizmetlerden sağlanan ve Türkiye'de genel
netice hesaplarına intikal ettirilen kazançlar."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 19. - 5422 sayılı Kanunun 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendine birinci alt bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bent
eklenmiştir.
"Yukarıda sayılan kamu idare ve
müesseselerine bağışlanan okul ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde
elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu inşaası dolayısıyla
yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşaası için bu kuruluşlara yapılan her
türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam
ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış ve yardımların
tamamı kurum kazancının tespitinde hasılattan gider olarak indirilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 20. - 5422 sayılı Kanunun 40 ıncı
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 40. - Kurumlar vergisi
beyanname verme süresi içinde ödenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
20 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 20 nci madde kabul
edilmiştir.
21 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 21. - 25.10.1984 tarihli ve 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(a) bendi aşağıdaki şekilde, (c) bendinin üçüncü alt bendinde yer alan "gecikme zammının % 50 fazlası
ile birlikte" ibaresi "gecikme zammıyla birlikte" şeklinde
değiştirilmiş, bu bendin sonuna aşağıdaki hüküm eklenmiştir.
"a) İhracat teslimleri ve bu
teslimlere ilişkin hizmetler ile yurt dışındaki müşteriler için yapılan
hizmetler ve karşılıklı olmak şartıyla uluslararası roaming anlaşmaları
çerçevesinde yurt dışındaki müşteriler için Türkiye'de verilen roaming
hizmetleri,"
"İhracatın mücbir sebepler veya
beklenmedik durumlar nedeniyle üç ay içinde gerçekleştirilememesi halinde, en
geç üç aylık sürenin dolduğu tarihten itibaren onbeş gün içinde başvuran
ihracatçılara, Maliye Bakanlığınca veya Bakanlığın uygun görmesi halinde vergi
dairelerince üç aya kadar ek süre verilebilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 21 inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 19.45'te toplanmak
üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 19.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.45
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
113 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. - Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili
Atillâ Başoğlu’nun; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/543, 2/88) (S. Sayısı : 113)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.
Tasarının 21 inci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, tasarının 22 nci maddesini
okutuyorum:
MADDE 22. - 3065 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile (b) bendinin ilk cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (b)
bendinin sonuna aşağıdaki alt bent
eklenmiştir.
"a) Teslim yurt dışındaki bir
müşteriye veya bir serbest bölgedeki alıcıya ya da yetkili gümrük antreposu
işleticisine yapılmalıdır."
" Teslim konusu mal Türkiye
Cumhuriyeti gümrük bölgesinden çıkarak bir dış ülkeye veya bir serbest bölgeye
vasıl olmalı ya da yurt dışındaki müşteriye gönderilmek üzere yetkili gümrük
antreposuna konulmalıdır."
" İhracat teslimi yapılacak yetkili
gümrük antrepoları ile buralarda düzenlenmesi zorunlu belgeleri belirlemeye,
konulacak mal miktarı ve cinsi ile bunların antrepoda bekleme sürelerine
ilişkin olarak sınırlama getirmeye,
Gümrük Müsteşarlığının görüşü alınmak
suretiyle, Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Gümrük antreposuna konulan malın
ihracatının belirlenen sürede veya şartlara uygun olarak gerçekleşmemesi veya
tevsik edilememesi hallerinde; ziyaa uğratılan vergi, buna ilişkin olarak
kesilecek ceza ve hesaplanacak gecikme faizinin ödenmesinden katma değer
vergisi iadesi alanla birlikte antrepo işleticisi de müteselsilen
sorumludur."
BAŞKAN - Madde üzerinde, CHP Grubu adına,
Sayın Hamzaçebi; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 22 nci maddesiyle,
Katma Değer Vergisi Kanununda bugüne kadar uygulanmış ve kurumlaşmış olan ihracat
istisnası müessesesine yeni bir ilave getirilmektedir. İlave şudur: Bir işlemin
ihracat sayılabilmesi için, yürürlükteki yasaya göre, yurt dışındaki bir
müşteriye teslim edilmesi zorunludur. Burada getirilen ilaveyle, yurt dışındaki
müşteri yanında, serbest bölgelere ve antrepolara yapılan teslimler de ihracat
kapsamında değerlendirilmektedir. Esasen, serbest bölgelere yapılan teslimler,
mevcut mevzuatımızda da ihracat sayılmaktadır; sadece, tasarıya veya mevcut
uygulamaya açıklık getirmek amacıyla buraya ilave edilmektedir; ancak
"antrepo" tamamen yeni bir deyimdir Katma Değer Vergisi Kanunu
açısından. Antrepolara yapılan teslimlerin ihracat sayılması, tamamen yeni bir
uygulamadır.
Katma Değer Vergisi Kanunu 1985 yılında
yürürlüğe girmiştir. 2003 yılına gelene kadar ihracatın tanımı kurumlaşmıştır,
yerleşmiştir. Şimdi, bu yerleşmiş olan tanıma, antrepolara yapılan teslimler de
ilave edilmektedir. Bu konudaki endişelerimizi Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmeler sırasında ifade ettik. Endişelerimiz şudur: Esasen, hükümet
tasarısında olmayan bir düzenlemeydi; komisyondaki görüşmeler sırasında
önergeyle getirilip tasarı metnine dahil edildi ve görüşmeler sırasında, daha
çok "Laleli" olarak isimlendirilen bavul turizminin merkezinden
yapılan, ihracatın sorunlarının aşılması amacıyla yapılan bir düzenleme olarak
komisyona sunuldu. Laleli, tabiî ki, bizim ihracatımız içerisinde çok önemli
bir yere sahip olan bir merkezdir. Gerçekte, ismi Laleli olmakla birlikte,
coğrafî olarak Laleli ile sınırlı olmayan bir ticareti ifade etmektedir.
İstanbul'da Laleli'de konumlanan, merkezi Laleli olarak isimlendirilen, diğer
adıyla bavul turizminin merkezi olan bu yerde, gerçekte, Merter olsun, Avcılar
olsun, İstanbul'un diğer semtlerinde olsun, yapılan ticaret de, ihracat da Laleli olarak isimlendirilmektedir. Yolcular
vasıtasıyla bu yapılmaktadır. Yurt dışından buraya gelen yolcular, yanlarında
veya beraberlerinde veya kendileriyle aynı uçakta olmasalar bile, bir başka
şekilde, satın aldıkları malları, emtiaları yurtdışına götürmektedirler; bunlar
da ihracat sayılmaktadır. Mevcut mevzuatımızda da, bu, ihracat sayılıyor.
Laleli, gerçekten önemlidir dedim. Türk
ihracatının sorun yaşadığı dönemlerde, çok önemli rakamlara ulaşmak suretiyle,
Türkiye'nin ödemeler dengesine olumlu katkıları olmuş olan bir merkezdir.
Sadece, 1996'daki ihracat tutarının, bavul turizmi yoluyla yapılan ihracat
tutarının rakamı 8 milyar dolardır. 1997, 1998'lerde giderek bu azalmıştır.
Özellikle 1998'de Rusya'da kriz meydana gelmesi üzerine, bu krizin, daha sonra,
1999'da Türkiye ekonomisini de etki alanına alması nedeniyle, bu ihracat,
zamanla çok daha az rakamlara, 2 milyar dolarların altına inmiştir. Son iki
yıldır, yeniden bir ivme kazanmış; Laleli merkezli bavul turizmi, eski
rakamlarına doğru tekrar gitmeye başlamıştır. Bu, gerçekten mutluluk vericidir.
Laleli'nin yaşamış olduğu sorunlar varsa,
bunları idarî olarak çözmek mümkündür. İdarî olarak çözmek mümkün değilse, bir
yasal düzenleme ihtiyacı varsa, yine, üzerinde çalışılarak bir başka metin
oluşturmak mümkündür. Buraya gelen bu metin, tasarıda yer alan bu ifade, sadece
Laleli'yi değil, yetkili antrepolara yapılacak tüm teslimleri ihracat
saymaktadır. Tabiî, şu denebilir: Bu antrepoları idare belirleyecektir, Maliye
Bakanlığı belirleyecektir. Gümrük Müsteşarlığıyla koordineli olarak bu
belirlemeyi yapabilir; ama, bütün antrepoları da kapsama almasına engel bir
durum yoktur. Tasarıya göre, yasalaştığı takdirde, bütün antrepolar kapsama
alınabilir. Böyle bir yetkiye ihtiyaç olduğu kanaatinde değiliz. Sorun,
Laleli'de yaşanan birtakım meseleleri çözmekse, bir başka düzenlemeyle, başka
şekilde ifade edilecek bir düzenlemeyle bunu çözmek mümkündür. Bunu, vergi
idaresinin, yıllardan beri sürdürdüğü ve ihracatta gerçek olmayan işlemleri
ortaya çıkarmaya yönelik veya gerçek olmayan işlemler nedeniyle Katma Değer
Vergisi iadesini önlemeye yönelik çabalarına darbe vuracak bir düzenleme olarak
düşünüyoruz. Laleli'yi bir kenara koyuyorum, bavul turizmini bir kenara koyuyorum
-tabiî ki destekleyeceğiz, tabiî ki teşvik edeceğiz, tabiî ki sorunlarını
çözeceğiz- ancak, burada getirilen düzenleme, Laleli'yi değil, bütün
antrepoları kapsamına alan, Türkiye'de oturmuş, yerleşmiş olan ihracat
istisnası nedeniyle Katma Değer Vergisi iadesi sistemine önemli bir istisna
getiren, vergi idaresini ileride çok büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacak
olan bir düzenlemedir.
Sizlerin bilgilerine ve takdirlerine
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok.
22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 23. - 3065 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin (4) numaralı fıkrasının (a) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki (l) ve (m) bentleri eklenmiştir.
"a) Gelir Vergisi Kanununa göre
vergiden muaf esnaf ile basit usulde vergilendirilen mükellefler tarafından
yapılan teslim ve hizmetler,"
"e) Banka ve sigorta muameleleri
vergisi kapsamına giren işlemler ve tali acenteler dahil sigorta acente ve
prodüktörlerinin sigorta muamelelerine ilişkin işlemleri ile Kurumlar Vergisi
Kanununun 7 nci maddesinin (24) numaralı bendinde belirtilen kurumların kredi
teminatı sağlama işlemleri,"
" l) 30.1.2002 tarihli ve 4743 sayılı
Kanun hükümlerine göre kurulan varlık yönetim şirketlerinin bankalar, özel
finans kurumları ve diğer malî kurumlardan devraldığı alacakların tahsili
amacıyla bu alacakların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi
ile aynı Kanuna göre finansal yeniden yapılandırma çerçeve anlaşmaları
hükümleri kapsamında yeniden yapılandırılan
borçların ödenmemesi nedeniyle
bu borçların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde
satışı dahil) teslimi,
m) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı
Bankalar Kanunu hükümlerine göre Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden mal ve hakların (müzayede
mahallinde satışı dahil) teslimi ve kiralanması,"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, maddeyle ilgili bir
önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 113 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 23 üncü maddesine bağlı 3065 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin 4 numaralı fıkrasına aşağıdaki (n), (o) ve (ö) bentlerinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
n) Her türlü kitap ve eğitim amaçlı
kırtasiye malzemeleri,
o) Sağlık sebepleriyle tüketimi yapılan
ilaç ve malzemeler,
ö) Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek
temel besin maddeleri.
BAŞKAN - Önergeyle ilgili, Sayın
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Efendim, Komisyon ve Hükümet
katılmıyor.
Önergenizin gerekçesini okuyalım mı?
ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Evet, gerekçe
okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Son on yıllık dönem, halkımızın
fakirleştiği; ancak, temel ihtiyaçlarının fiyatlarının yükseldiği bir dönem
olmuştur. İnsanlarımız birçok eylemle sıkıntısını dile getirmiş; ancak,
feryatlar, Başbakanlık binasının önüne dikilen parmaklıklara boğulmuştur;
ancak, Anayasanın 2 nci ve 5 inci maddelerinde "sosyal devlet"
vurgusunda bulunmuş olan bir devletin, halkının en temel ihtiyaçlarına kulak
tıkaması düşünülemez.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu,
birtakım vergi istisnaları öngörmüştür. Söz konusu istisnalar içerisinde külçe
altın, döviz, para, damga pulu, hisse senedi ve tahvil teslimleri gibi hususlar
vergilendirme haricinde tutulmuştur; ancak, halkımızın gerçek anlamda teminine
muhtaç olduğu kalemler yüzde 18'lik bir KDV oranına tabi tutulmuş yahut
17.7.2002 tarihli ve 2002/4480 sayılı Kararnamede belirtilen listelerle vergi
indirimine uğramışlardır. Devletimiz, kitaptan yüzde 8, kırtasiyeden, ilaçtan
yüzde 18 ve temel beslenme ürünlerinden değişen oranlarda Katma Değer Vergisi
almaktadır.
Fakirleşmenin, halkımızı, özellikle sağlık
alanında vurduğunu görüyoruz. İlaca 2001 yılında yüzde 98 oranında, 2002
yılının ilk üç ayı içerisinde de yüzde 27 (yüzde 15 ve yüzde 12 olarak)
oranında bir zam yapılmıştır. Türkiye'deki ilaç fiyatları pek çok ülkeden
pahalı hale gelmiştir. İlaç fiyatlarındaki artışlar, enflasyon oranları ve
dolardaki artışla da açıklanamayacak hale gelmiştir. Örneğin, 1986-1996 arası
aspirin fiyatı 427 kat, bactrimin fiyatı 380 kat artarken, aynı dönemde
dolardaki artış 109 kat olmuştur. Bu, hem bireyleri hem de alıcı konumundaki
kurumları olumsuz etkilemektedir. İlaç hammadde fiyatları, maliyetler, tüm
girdiler gerçekçi belirlenmediğinden, fiyatlarda, ulusal ve uluslararası
düzeyde çok önemli farklılıklar oluşmaktadır. Bütün bu olumsuz şartlar
karşısında ülkemizde, ilaca yüzde 18 oranında bir Katma Değer Vergisi
uygulanmaktadır. Söz konusu oranın yüksekliği ve kaldırılması, müteaddit defalar,
gerek Türk Eczacılar Birliği gerekse Türk Tabipler Birliği tarafından
hükümetlere bildirilmiştir. Söz konusu oran, dünyanın en yüksek miktarları
arasında yer almaktadır. Nitekim, Avrupa ülkelerinin beşi ilaçtan Katma Değer Vergisi
almamakta, altı ülkenin oranları ise yüzde 5'in altında tutulmuştur. Aday
olduğumuz Avrupa Birliği üyesi ülkelerin uygulamalarının Birliğe uyum açısından
rehber alınması gereği gözardı edilemez.
Kimsenin eğitim ve öğrenim hakkından
yoksun bırakılamayacağı hususunu Anayasamız, 42 nci maddesinde hükme
bağlamıştır. Ancak, evine ekmek götürmekte zorlanan velilerin, her okul
döneminde sürüklendikleri -intihara kadar varan- hüznü biliyoruz. Yaşanan bütün
üzüntülere karşın, hükümetlerimiz, kitaplardan yüzde 8, kırtasiye
malzemelerinden ise yüzde 18 miktarında Katma Değer Vergisi almaya devam
etmektedir. Eğitim sadece okullarda edinilen bilgileri değil, tüm hayatımızı
kapsayan bir süreçtir. Ülkemizde kitap fiyatları birçok vatandaşımızın alım
gücünün üzerine çıkmıştır.
Her gün ağırlaşan hayat şartları, yaşanmış
olan krizler, halkımızın alım gücünü ciddî miktarda düşürmüş ve ders sırasında
açlık sebebiyle bayılan öğrencilerin haberlerini alır olmuşuzdur. Fiyat
artışları ivmesi azalmış olmakla beraber, durmaktan halen çok uzaktır. Ekmek,
yumurta, süt, peynir gibi temel tüketim maddelerimiz, fiyatlarında en fazla
artış olanlardır. Buna karşılık gelirinde yükseliş yaşayan kimse yok gibidir.
Kanunlar, toplumsal gerçekliğe uygun olarak düzenlenmek zorundadır. Halkımız
eğer ki, en temel gıda maddelerini temin etmekte zorlanıyorsa, devletimiz,
hayatlarını kolaylaştıracak tedbirleri almak yoluna gitmelidir. Artık, birtakım
büyük marketlerimizin gıdadan Katma Değer Vergisi almadıklarını görüyoruz. Bu
durumda, devletimizin de, tamamen kaldırmamakla beraber toplumu takip ederek bu
uygulamayı bir sayılı listeye dahil ederek uygulaması gerekmektedir.
Gelecekte bilgiyle donanmış, sağlıklı bir
toplum kurmak arzusundaysak, Meclisimiz tarafından, yukarıda belirtilmiş
sağlık, beslenme ve eğitim hususlarında kalıcı ve kökten çözümler getirilmesi
gerekmektedir. Bu kanun teklifiyle amaçlanan, halkımızın hayatiyetinin devamı
açısından şartların hafifletilmesidir. Arzu edilen, bu uygulamanın bir başlangıç
için Yüce Meclisimizde kabulü ve gerekli düzenlemelerin hükümet tarafından ele
alınmasıdır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergenin
gerekçesini dinledik.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Önergeyi kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, 23 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 24. - 3065 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 18. - Bu Kanunun 13
üncü maddesinin (d) bendi hükmü, teşvik belgesine sahip katma değer vergisi
mükellefiyeti bulunmayanlara bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar belge
kapsamında yapılan makine ve teçhizat teslimlerinde de uygulanır."
BAŞKAN - Geçici 18 inci madde üzerinde söz
isteği?.. Yok.
Geçici 18 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 18 inci madde kabul
edilmiştir.
Geçici 19 uncu maddeyi okutuyorum:
"GEÇİCİ MADDE 19. - Asya Kalkınma
Bankasının 2003 yılında ülkemizde yapılacak yıllık toplantılarıyla ilgili
olarak bu bankaya ve temsilcilerine yapılacak teslim ve hizmetler katma değer
vergisinden müstesnadır. Toplantıya ilişkin teslim ve hizmetleri tanımlamaya,
istisna uygulanacak miktara ilişkin alt sınır belirlemeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir. Bu kapsamda teslim edilen mal ve hizmetler için yüklenilen
vergiler, vergiye tâbi işlemler nedeniyle hesaplanan vergiden indirilir.
İndirimle giderilemeyen vergiler iade edilmez."
BAŞKAN - Söz isteği?.. Yok.
Geçici 19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 19 uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, çerçeve 24
üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Çerçeve 24
üncü madde kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 25. - 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı
Vergi Usul Kanununa aşağıdaki mükerrer 290 ıncı madde eklenmiştir.
"Finansal kiralama işlemlerinde
değerleme:
MÜKERRER MADDE 290. - 1. Finansal kiralama
işlemlerinde, finansal kiralamaya konu olan iktisadî kıymet ile sözleşmeden
doğan hak, borç ve alacakların değerlemesi aşağıdaki esaslara göre yapılır.
Kiracı tarafından finansal kiralama
işlemine konu iktisadî kıymeti kullanma hakkı ve sözleşmeden doğan borç,
kiralama konusu iktisadî kıymetin rayiç bedeli veya sözleşmeye göre yapılacak
kira ödemelerinin bugünkü değerinden düşük olanı ile değerlenir.
Kiralayan tarafından sözleşmeden doğan
alacak, kiralama süresi boyunca yapılacak kira ödemelerinin toplam tutarı,
kiralama konusu iktisadî kıymet ise, bu iktisadî kıymetin net bilanço aktif
değerinden kira ödemelerinin bugünkü değerinin düşülmesi sonucu bulunan tutar
ile değerlenir. İktisadi kıymetin net bilanço aktif değerinden kira
ödemelerinin bugünkü değerinin düşülmesi sonucu bulunan tutarın sıfır veya
negatif olması halinde, iktisadî kıymet iz bedeliyle değerlenir ve aradaki fark
iktisadî kıymetin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar gibi işleme tâbi
tutulur.
Kiralayan tarafından aktifleştirilen
alacak tutarı ile kira ödemelerinin bugünkü değeri arasındaki fark, gelecek
dönemlere ait faiz geliri olarak pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.
Kiralayanın finansal kiralamaya konu
iktisadî kıymetin üretimini veya alım satımını yapması halinde, iktisadî
kıymetin net bilanço aktif değeri olarak rayiç bedeli dikkate alınır. Rayiç
bedel ile maliyet bedeli arasındaki fark, normal bir satış işleminden elde
edilen kâr veya zarar olarak işleme tâbi tutulur.
2. Kiracı tarafından aktifleştirilen
finansal kiralamaya konu iktisadî kıymeti kullanma hakkı, bu Kanunun mükerrer
298 inci maddesi ve üçüncü kitabının üçüncü kısmının birinci bölümünde kiralama
konusu iktisadî kıymet için belirlenmiş esaslar çerçevesinde yeniden
değerlemeye ve amortismana tâbi tutulur.
Kiralayan tarafından, finansal kiralamaya
konu iktisadî kıymetin bu maddenin (1) numaralı fıkrasının üçüncü paragrafına
göre belirlenen değeri üzerinden amortisman ayrılmaya devam olunur.
Bu madde kapsamında değerlenen borç ve
alacak tutarları reeskonta tâbi tutulmaz.
Kiracı tarafından finansal kiralama
sözleşmesine göre yapılan kira ödemeleri, borç anapara ödemesi ve faiz gideri
olarak ayrıştırılır. Ayrıştırma işlemi, her bir dönem sonunda kalan borç
tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmasını sağlayacak şekilde
yapılır.
Kiralayan tarafından gelecek dönemlere ait
faiz gelirleri, kiralanan iktisadî kıymetin finansal kiralama sözleşmesinin
yapıldığı tarihteki rayiç bedelinden, her bir dönem sonunda anapara geri
ödemelerinin düşülmesi sonucu kalan tutar üzerinden sabit bir dönemsel faiz
oranı yaratacak şekilde hesaplanması suretiyle tahakkuk ettirilir.
3. Bu maddenin uygulamasında aşağıda yer
alan tanımlar dikkate alınır.
Finansal Kiralama: Kira süresi sonunda
mülkiyet hakkının kiracıya devredilip devredilmediğine bakılmaksızın, bir
iktisadî kıymetin mülkiyetine sahip olmaktan kaynaklanan tüm riskler ile
yararların kiracıya bırakılması sonucunu doğuran kiralamalardır.
Kiralama işleminde; iktisadî kıymetin
mülkiyetinin kira süresi sonunda kiracıya devredilmesi, kiracıya kira süresi
sonunda iktisadî kıymeti rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkı
tanınması, kiralama süresinin iktisadî kıymetin ekonomik ömrünün % 80'inden
daha büyük bir bölümünü kapsaması veya sözleşmeye göre yapılacak kira
ödemelerinin bugünkü değerlerinin toplamının iktisadî kıymetin rayiç bedelinin
% 90'ından daha büyük bir değeri oluşturması hallerinden herhangi birinin
varlığı durumunda kiralama işlemi finansal kiralama kabul edilir.
Doğal kaynakların araştırılması veya
kullanılmasına yönelik kiralama sözleşmeleri ile sinema filmleri, video
kayıtları, patentler, kopyalama hakları gibi kıymetlerle ilgili lisans
sözleşmeleri bu madde kapsamında değerlendirilmez.
Arazi, arsa ve binalarla ilgili kiralama
sözleşmeleri, sadece, sözleşmede kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya
devri öngörülmüşse veya kiracıya kira süresi sonunda kiralama konusu
gayrimenkulu düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınmışsa bu madde kapsamında
değerlendirilir.
Kira Ödemeleri: Sözleşmeye göre, kira
süresi boyunca yapılması gereken kira ödemeleridir. Kira süresi sonunda,
kiralama konusu iktisadî kıymetin kalan değerine ilişkin bir taahhüt olması
halinde bu değer de kira ödemesi kabul edilir.
Kira süresi sonunda kiracıya düşük bir
bedelle iktisadî kıymeti satın alma hakkı tanındığı ve sözleşme tarihinde bu
hakkın kullanılma olasılığının yüksek olduğu durumda kira ödemeleri kira süresi
boyunca yapılan kira ödemeleri ile satın alma hakkının kullanılması durumunda
ödenmesi gereken bedelin toplamıdır.
Kira Ödemelerinin Bugünkü Değeri: Kira
ödemelerinin, sözleşme tarihinde, kiralamada kullanılan faiz oranının dikkate
alınması suretiyle hesaplanan bugünkü değerlerinin toplamıdır.
Kiralamada kullanılan faiz oranı tespit
edilemiyorsa, kiracının kiralamaya konu iktisadî kıymeti satın almak için aynı
vade ile alması gereken borç için katlanacağı faiz oranı kullanılır.
Kiralamada Kullanılan Faiz Oranı: Kira
ödemeleri ile garanti edilmemiş kalan değer toplamının bugünkü değerini,
kiralamaya konu iktisadî kıymetin rayiç bedeline eşitleyen iskonto oranıdır.
4. Maliye Bakanlığı, bu maddenin
uygulamasına yönelik usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 25 inci madde kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 26. - 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununun 123 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Anonim, eshamlı komandit ve limited
şirketlerin birleşme, devir ve bölünmeleri nedeniyle yapılacak işlemler ile
yurt içi ve yurt dışı kredi kuruluşlarınca kullandırılan ve ortalama vadesi bir
yıl ve daha uzun süreli nakdi yatırım kredileri nedeniyle verilen teminatlarla
ilgili işlemler harca tâbi tutulmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 26 ncı madde kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 27. - 492 sayılı Kanuna bağlı (8) sayılı tarifenin " VI
- Meslek erbabına verilecek tezkere, vesika ve ruhsatnamelerden alınacak
harçlar" bölümünün 18 inci
fıkrasının (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi eklenmiş ve (9)
sayılı Tarifenin "VI- Ruhsat (izin) harçları" bölümünün (f) bendi
yürürlükten kaldırılmıştır.
"d) Karayolları Trafik Kanununun 123
üncü maddesine göre özel kişi ve kuruluşlara sürücü kursları açmak için ilgili
Bakanlıkça verilecek okul açma belgelerinden (Her yıl için),
Son nüfus sayımına göre;
Nüfusu
200.000'e kadar olan şehirlerde 220.000.000.- TL,
Nüfusu
500.000'e kadar olan şehirlerde 440.000.000.- TL,
Nüfusu
500.000' den yukarı olan şehirlerde 660.000.000.- TL,"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 28. - 1.7.1964 tarihli ve 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkra-sında yer alan
"200 milyar lirayı aşamaz" ibaresi "800 milyar lirayı
aşamaz" şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkranın sonuna "Bakanlar
Kurulu yeniden değerleme oranının % 50 fazlasını geçmemek ve % 20'sinden az
olmamak üzere yeni oranlar tespit etmeye yetkilidir." ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN -
28 inci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 29. - 488 sayılı Kanuna ekli (2)
sayılı tablonun; "IV. Ticarî ve medeni işlerle ilgili kâğıtlar"
başlıklı bölümüne aşağıdaki (23), (24) ve (25) numaralı fıkralar, "V -
Kurumlarla ilgili kâğıtlar" başlıklı bölümü-ne aşağıdaki (22) numaralı
fıkra eklenmiştir.
“23. Yurt içi ve yurt dışı kredi
kuruluşlarından temin edilen ve ortalama vadesi bir yıl ve daha uzun süreli
olan nakdi yatırım kredileri nedeniyle düzenlenen kâğıtlar (kredilerin
kullanımları hariç).
24. Devlet dış borçları ile ilgili kredi
anlaşmalarında öngörülen bütün ödemeler dolayısıyla düzenlenen kâğıtlar (dış
proje kredileri çerçevesinde yapılacak ödemeler dahil, kredilerin kullanımları
hariç)
25. 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı
Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında tanımlanan nakit iş-lemleri ile
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca çıkarılacak likidite senetlerine (veya bu
mahiyetteki kâğıtla-ra) ilişkin işlemler dolayısıyla düzenlenen kâğıtlar."
"22. Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci
maddesinin 24 numaralı bendinde belirtilen kurumların kredi teminatlarına
ilişkin işlemlerinde düzenlenen kâğıtlar."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
29 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 30. - 2.2.1984 tarihli ve 2978
sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 3. - Vergi iadesi aylık,
yıllık veya dönemsel olarak hesap edilebilir. Vergi iadesi, 2 nci madde hükmü de dikkate alınarak mal ve
hizmet alımları tutarına % 5 nispeti uygulanarak hesaplanır.
Bu maddede belirtilen nispeti; yarısına
kadar artırarak yeniden tespit etmeye, faaliyet kolları, iş nevileri veya
mükellef grupları veya vergi iadesine konu harcama kalemleri itibariyle farklı
bir şekilde belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Bu maddede yazılı veya Bakanlar
Kurulu kararı ile yeniden tespit
edilecek nispette bir değişiklik yapmadan, aylık tutarları, yıllık olarak veya
vergi iadesinin dönemine uygun bir şekilde tespit etmeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
30 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 31. - 10.6.1985 tarihli ve 3226
sayılı Finansal Kiralama Kanununun 28 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 28. - Yatırımların tamamının
veya bir bölümünün finansal kiralama yoluyla gerçekleştirilmesi halinde
kiralayan, finansal kiralamaya konu olan iktisadî kıymetlerle ilgili olarak
bunların satın alınması halinde uygulanan
teşviklerden yararlanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 32. - 17.7.1964 tarihli ve 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80 inci maddesine, birinci fıkra-dan sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Prim borçlarının, katma değer
vergisi iade alacağından mahsubu suretiyle de ödenmesi mümkündür. Bu takdirde
katma değer vergisi iade hakkı sahibi; kendisinin, mal ya da hizmet satın
aldığı veya iştirak ya da ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu işverenlerin prim
borçları için de mahsup talep edebilir. Kurumun bağlı olduğu Bakanlık, Maliye
Bakanlığının uygun görüşü ile bu uygulamadan faydalanacak işverenleri, iştigal
konusu, işletme türü ve işletme büyüklüğü itibariyle belirlemeye ve lehine
mahsup talebinde bulunulan işverenlerin prim borcu ödeme süresini otuz günü
aşmamak üzere uzatmaya yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyen-ler... Madde kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 33. - 506 sayılı Kanunun 85 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Şartlar
Madde 85. - Malûllük, yaşlılık ve ölüm
sigortalarına isteğe bağlı olarak devam edilebilmesi için;
A - a) En az 1080 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi
ödemiş olmak,
b) Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna
zorunlu ya da isteğe bağlı sigortalı olmamak ve buralardan kendi
sigortalılığından dolayı aylık bağlanmamış olmak,
c) İsteğe bağlı olarak her ay kesintisiz
otuz gün üzerinden malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemek,
d) Örneği Kurumca hazırlanacak isteğe
bağlı sigorta talep dilekçesiyle Kuruma müracaatta bulunmak,
Şarttır.
B -
İsteğe bağlı sigortalılık, müracaatın Kurumca alındığı tarihi takip eden
aybaşından itibaren başlar. Şu kadar ki, isteğe bağlı sigortanın başladığı
tarihte, sosyal güvenlik kuruluşları ile ilgileri kesilmediği tespit edilenlerin isteğe bağlı sigortalılıkları
başladığı tarih itibariyle iptal
edilerek, ödedikleri primler faiz uygulanmaksızın ilgililere iade edilir.
C - a) İsteğe bağlı sigortaya devam etmek
isteyenler, ödeyecekleri sigorta primlerini bu Kanunun 78 inci maddesine göre
belirlenen prime esas kazanç alt sınırı
ile üst sınırı arasında olmak şartıyla kendileri belirlerler. İsteğe bağlı
sigorta primi oranı % 30 olarak uygulanır.
b) İsteğe bağlı sigorta primlerinin, en
geç ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmesi zorunludur. Ait olduğu
ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmeyen primler için, bu tarihten başlanarak
80 inci madde hükmüne göre gecikme zammı uygulanır.
D - İsteğe bağlı sigortalılık;
a) Sosyal güvenlik kuruluşlarına tâbi
olarak çalışmaya başlayanların, çalışmaya başladıkları günden,
b) İsteğe bağlı sigortalılığını sona
erdirme talebinde bulunanların, buna ait dilekçelerinin Kurumca alındığı
tarihten önceki primi ödenmiş son ayın
bitiminden,
c) İsteğe bağlı sigorta primini art arda üç ay ödemeyenlerin primi ödenmiş
son ayın bitiminden,
d) Tahsis talebinde bulunanların, aylığa
hak kazanmış veya toptan ödeme yapılmış olmak koşulu ile tahsis talep tarihinden,
e) Ölen sigortalının ölüm tarihinden,
İtibaren sona erer.
E - Bu maddenin (A) bendinin (a) alt
bendinde belirtilen koşul, 3 üncü
maddesinin II inci fıkrasının (D) bendine göre çalışanlar için aranmaz.
Bu maddenin (D) bendinin (a), (b) ve (c) alt bentlerine göre isteğe bağlı
sigortalılığı sona eren sigortalının, yeniden isteğe bağlı sigortaya devam edebilmesi için tekrar yazılı
müracaatta bulunması gerekir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
33 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 33 üncü madde kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 34. - 506 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 85. - Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce;
a) İsteğe bağlı sigortalı olanların
sigortalılıklarının devamında,
b) İsteğe bağlı sigortaya müracaatta bulunanların sigortalılıklarının
kabulünde,
85 inci maddenin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) alt bendi hükümleri
uygulanmaz.
c) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce isteğe bağlı sigortalı olup, Kuruma prim borcu bulunanlar bu Kanunun
yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde prim borçlarını gecikme zammı ile
birlikte ödemeleri halinde sigortalılıkları devam eder, ancak bu süre içinde
borcun ödenmeyen kısmına ait süreler hizmetten sayılmaz."
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
34 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 35. - 18.6.1999 tarihli ve 4389
sayılı Bankalar Kanununun 20 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (6) numaralı fıkrasının (c) bendinin
sonuna aşağıdaki hüküm eklenmiştir.
"Mevduat kabul etmeyen bankalar bu
Kanunun 10 uncu maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı, 11 inci maddesinin (1),
(2), (3), (4), (5) ve (6 ) numaralı fıkraları ile 12 nci maddesi, 14 üncü
maddesinin (5), (6) ve (7) numaralı fıkraları, 15 (2/c, d ve e bentleri
hariç), 16 ve 17 nci maddeleri hükümleri dışındaki diğer madde hükümlerine
tâbidir."
"Güvence Fonu gelir ve kurumlar
vergisi dahil her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır."
BAŞKAN-
Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
35 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 36. - 1. 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Kanunun;
a) 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(3) numaralı bendinde yer alan "bu Kanunun 31 inci maddesinin (2) numaralı
bendinde" ibaresi, "bu Kanunun 31 inci maddesinde",
b) 98 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar" ibaresi
"ertesi ayın yirmiüçüncü günü akşamına kadar", üçüncü fıkrasında yer
alan "Şubat, Mayıs, Ağustos ve Kasım aylarının yirminci günü" ibaresi,
"Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarının yirmiüçüncü günü",
2. 3.6.1949 tarihli ve 5422 sayılı
Kanunun;
a) 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(6) numaralı bendinde yer alan "ödenme taksitleri ile birlikte eşit
taksitler halinde ödenir." ibaresi, "ödenme süreleri içerisinde eşit
taksitler halinde ödenir."
b) 24 üncü maddesinin sekizinci fıkrasında
yer alan "yirminci günü akşamına kadar" ibaresi, "yirmiüçüncü
günü akşamına kadar",
c) 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "% 20 oranında" ibaresi "kurumlar vergisi
oranında",
d) 42 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan "sürelerde" ibaresi, "sürede,"
3. 25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı
Kanunun 41 inci maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkralarında yer alan
“yirmibeşinci günü" ibareleri "yirmiüçüncü günü",
4. 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Kanunun
mükerrer 138 inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki "10.000 lira"
ibaresi "100.000 lira",
5. 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Kanuna
bağlı (4) sayılı tarifenin "I - Tapu işlemleri" başlıklı bölümünün
(20) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan "binde 36" ibaresi
"binde 15",
6. 1.7.1964 tarihli ve 488 sayılı Kanunun
mükerrer 30 uncu maddesinde yer alan "Bu suretle hesaplanan vergi
miktarlarında 10.000 lira kesirleri nazara alınmaz." ibaresi "Bu
suretle hesaplanan vergi miktarlarında 100.000 lira kesirleri dikkate
alınmaz.",
7. 18.2.1963 tarihli ve 197 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin son fıkrasındaki
"10.000 liranın" ibaresi "100.000 liranın", "1.000
liranın" ibaresi "10.000" liranın,
8. 2.2.1984 tarihli ve 2978 sayılı Kanunun
4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi "Bu dönemleri bir aydan az
olmamak üzere yeniden tespit etmeye ve vergi iadesinden mahsup edilmek üzere
avans olarak ödeme yaptırmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.",
9. 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Kanunun ek
13 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (a) bendinin birinci alt bendinde
yer alan "(sözleşmeli personel ile bağlı kuruluşların personeli
dahil)" ibaresi "(sözleşmeli personel ile bağlı kuruluşların
personeli dahil, bağlı kuruluşların kadro karşılığı sözleşmeli personeli
hariç)", aynı fıkranın (b) ve (c) bentlerinde yer alan " 70"
ibareleri "100", aynı
fıkranın (b) bendinde yer alan "Gelirler Genel Müdürlüğü" ibaresi ile
(c) bendinde yer alan "Vergi
incelemesine yetkili personel ile Gelirler Genel Müdürlüğü" ibaresi
"Maliye Bakanlığı", yine aynı fıkranın (b) bendinde yer alan "bir katını" ibaresi "üç
katını",
Şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
36 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 37. - 1. 31.12.1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun;
a) Mükerrer 21 inci maddesi,
b) 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(14) numaralı bendi,
c) İkinci Kısmındaki Sekizinci Bölüm
başlığı ile birlikte ek 1, ek 2, ek 3, ek 4, ek 5 ve ek 6 ncı maddeleri,
d) 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(5) numaralı bendi,
e) 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının
(13) numaralı bendi,
f) Mükerrer 75 inci maddesi,
g) 119 uncu maddesinin ikinci cümlesi,
h) Mükerrer 120 nci maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesi,
2. 1.7.1964 tarihli ve 488 sayılı Kanuna
ekli (1) sayılı tablonun "IV. Makbuzlar ve diğer kâğıtlar" başlıklı
bölümünde yer alan havale mektupları, posta ve telgraf havalenamelerine ilişkin
3 üncü fıkrası,
3. 25.6.1992 tarihli ve 3824 sayılı
Kanunun 18, 19, 20, 21 ve 22 nci maddeleri,
4. 7.11.1985 tarihli ve 3238 sayılı
Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendi,
5. 29.5.1986 tarihli ve 3294 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi,
Yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bir önergemiz
var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partili sayın milletvekillerimiz bir önerge vermişlerdir. Bu önergede,
4840 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin yürürlükten kaldırılması... Ancak, bu
yasa, bu madde, bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanı tarafından henüz
onaylanmamıştır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - İzin verir
misiniz Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Ben, izahatımı yapayım; elbette
ki, bu önerge sizin, siz konuşacaksınız.
Henüz yürürlüğe girmemiş olan bir yasa ve
onun ilgili maddesi hakkında burada herhangi bir işlem yapmamız mümkün değil
diye düşünüyorum.
Benim düşüncem bu; ama, size söz
veriyorum; buyurun, izahatınızı, gerekçenizi açıklayın.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Özyürek,
önerge üzerinde mi, yoksa, usul yönünden mi konuşuyorsunuz?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın Kapusuz,
burayı Sayın Başkanvekilimiz yönetiyorlar; hangi açıdan söz verdiklerinin
takdiri de kendilerine aittir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Konuşmanızın
hangi yönde olduğunu anlamak istiyorum; onun için söyledim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Siz, daha
sonra, özel olarak sorabilirsiniz; benim, bunu bilmem mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu Mecliste,
inşallah, çok uzun sürecek beraberliğimiz açısından, burada ortaya koyacağım
görüşleri dikkatle dinlemenizi istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, geçenlerde, burada,
benim de imzam olan, iktidar partisine mensup milletvekillerinin ve Grup
Başkanvekili Sayın Faruk Çelik'in de imzası bulunan böyle bir önerge verdik ve
bu önergeye uygun olarak da, bir yasa buradan kabul edilerek çıktı. Şimdi, olay
şuydu: Biliyorsunuz, Vergi Barışı Yasası görüşüldü, kabul edildi. Daha sonra,
yine, bizim desteğimizle, katkımızla, onun süresini 21 Marta kadar uzattık.
Bazı noktalarına karşı olmakla beraber, biz, Vergi Barışı Kanununun, esas
itibariyle, dürüst mükellefleri himaye eden bir yönünün de olduğunu düşündük ve
orada, eksüre verilmesi noktasında da katkıda bulunduk. Diyebilirsiniz ki,
sizin katkınızın ne önemi var, bizim büyük çoğunluğumuz var; arkadaşlarımız
istediler, biz de o yönde bir katkı verdik; yoksa, böyle bir ihtiyacınız
olmadığını biliyoruz.
Bu yasa tasarısı Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülürken, matrah artırımından yararlanmakta asgarî miktarlar
var -diyelim Gelir Vergisi mükellefinde 5 milyar, Kurumlar Vergisi mükellefinde
7 milyar gibi; bunlar, sadece misal olarak söylediğim rakamlardır, doğru
olmayabilir- bu miktarların az gelişmiş bölgeler açısından daha düşük
uygulanması noktasında, Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekili
arkadaşlarımızın önerileri oldu; ama, özellikle hükümetin karşı çıkması
nedeniyle, bu, kabul edilmedi. İstanbul'daki bakkala da aynı asgarî miktar
uygulanacak, Ağrı'daki bakkala da aynı asgarî miktar uygulanacak; bu, bir
haksızlıktı ve bunun, bu miktarların çok olması nedeniyle, matrah artırımına
dönük talepleri kıracağını da söyledik; o zaman kabul edilmedi. Daha sonra,
burada, ek vergilerle ilgili, Ek Emlak ve Ek Taşıt Vergisi Kanunu Tasarısı
görüşülürken, arkadaşlarımız geldiler, dediler ki: "Sizin de grupta böyle
bir öneriniz vardı, az gelişmiş bölgeler açısından matrah artırımındaki asgarî
tutarları yüzde 50 düşürelim, ne dersiniz?" Çok uygun olur, biz de bunu
düşünüyoruz demiştik; fakat, bu kanun tasarısı görüşülürken, yani, ek
vergilerle ilgili tasarı görüşülürken "bu kanunun içine onu
koyamayız" denildi. Ne yapalım; o zaman bir teklif hazırlayalım, o teklif
hızlı bir şekilde gündeme girsin. Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin çoğunluğu
buradaydı -hatta, hatırlarsınız, bazı arkadaşlarımız bu sağdaki sıralara
oturmuşlardı, bir kısmı da, şu anda sayın bakanımızın bulunduğu sıralara
oturmuşlardı- ve orada hızlı bir şekilde imzalanarak geçti.
Şimdi, ben, bunda imzası olan bir
arkadaşınızım. Burada, Faruk Çelik, Enver Yılmaz, Ergun Dağcıoğlu, İrfan Rıza
Yazıcıoğlu, Mustafa Özyürek, Sabri Varan diye böyle imzalar var; bu imzaları
attık.
Şimdi, bunun gerekçesini sizlere okuyorum:
"Kalkınmada öncelikli yörelerde illerin sosyoekonomik gelişmişlik
düzeyleri dikkate alınarak, bu yörelerde faaliyette bulunan mükellefler için
asgarî matrah artırım tutarlarının yüzde 50 oranında, diğer illerde faaliyette
bulunan mükellefler için de yüzde 25 oranında indirimli uygulanması
sağlanmaktadır. Ayrıca, Türkiye genelinde adi ortaklıkların gerçek kişi
ortakları için de asgarî matrah artırım tutarlarının yüzde 50 indirimli
uygulanması amaçlanmaktadır."
Maksat bu, buna uygun olarak madde
düzenlenmişti, biz de bunu imzalamıştık ve Meclisten geçtikten sonra da pek çok
insandan -sizlere de gelmiş olabilir- bana teşekkür telgrafları geldi.
Bu, doğru bir yaklaşımdı, doğru bir
düzenlemeydi; ama, sonra bir de ne görüyoruz; burada hiçbirimizin imzası yok,
altında bir ek; bu ekte 1 inci madde, biraz önce okuduğum gerekçe
doğrultusunda, az gelişmiş yörelerde asgarî tutarların yüzde 50 indirimli
nazara alınması, ikinci olarak, Vergi Barışı Kanununun 10 uncu maddesinin dört
numaralı fıkrasında yer alan "bir ay" ibaresi "20 gün"
olarak değiştirilmiştir. Bununla ilgili hiçbir gerekçe önergede yer almamıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir grup
başkanvekilimiz, hangi partiden olursa olsun, bir milletvekilimiz "sizin
de isteğiniz doğrultusunda böyle bir önerge hazırladık, bunu imzalar
mısınız" dediği zaman, ben, insan ilişkisinin gereği olarak -hepimizin,
asgarî, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları olduğumuzu da düşünürseniz- buna
güvenerek imzalarım. Ben, buna güvenerek imzaladım, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki arkadaşlarımıza da "benim de mutabakatım var, lütfen, siz
de imzalayın" dedim. Hiç kimse buna bakmadan imzaladı ve bu yasa, Meclisimizden,
neredeyse oybirliğiyle çıktı; iki grubun mutabık kaldığı bir konu. Ama, bu yasa
teklifinde yer alan 30 günlük sürenin 20 güne indirileceği konusunda bizim hiçbir
bilgimiz yok. Böyle bir şey konulmuş olsa bile, bir amacı, bir mükellef grubunu
himaye amacını gütmesi noktasında en ufak bir bilgimiz yok. Sonra, bunu, ertesi
günden itibaren medyadan öğreniyoruz ki -basında yer aldığı için söylüyorum-
işte, Albayraklar gibi, İGDAŞ gibi bazı mükelleflerin, ayın 20'si ile 30'u
arasında 10 günlük sürede incelemeleri tamamlanmış, raporları vergi dairelerine
teslim edilmiş, vergi dairelerine teslim edilen bu raporlardaki matrah farklarını
ödemedikleri takdirde veya o miktarı ilave etmeden matrah artırımında
bulunamayacakları... Biz, burada, bilmeden -ben bilmeden imzaladım, bizim
arkadaşlarımız da, eminim sizler de bilmeden buna el kaldırdınız- el
kaldırdığımız bir düzenlemeyle, belli firmalara ayrıcalık tanıdık, avantaj
tanıdık. Yani, biz, burada, bilmeden, şahsa mahsus, firmaya mahsus düzenleme
yaptık.
Değerli arkadaşlarım, bu, yakışmaz; bu,
hiçbirimize, aramızda mevcut olan ilişkiye yakışmaz; bu, hükümete yakışmaz; bu,
hiçbir bürokrata yakışmaz; Sayın Bakana da, bürokratlara da, AKP Grubundaki
arkadaşlarım bunu eğer bilerek imzalamışlarsa, bizi uyarmamışlarsa, onlara da
yakışmaz.
Böylesi bir yanlışlık olmuştur. Burada,
oradan üç kuruş vergi alalım, buradan beş kuruş vergi alalım diye didinirken,
birkaç firmaya trilyonlarca liralık indirim yapmak, avantaj sağlamak, yazılmış
raporları yok saymak, doğrusu, kabul edilebilir bir anlayış değildir; bu
anlayıştan dönmemiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - İzin verir
misiniz Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Özyürek, toparlarsanız,
memnun olurum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Tamamlıyorum.
Ben, bu önergemi hazırlarken, bu konunun
uzmanlarıyla konuştum. Henüz, Cumhurbaşkanı onaylamamış olmasına rağmen,
Meclisimizin aldığı bir karar olduğu için, kanun niteliğine büründüğü için, bu
konuda bir değişiklik yapılabileceğini söylediler. Usul yönünden bir sorun yok,
sorun esas yönünden. Eğer, bilmeyerek bizim Grubumuzun, yine, bilmeyerek
iktidar partisine mensup pek çok milletvekilinin alet olduğu bu yanlışlığı
elbirliğiyle düzeltmezsek, inanmanızı isterim ki, bundan sonra, hiçbir konuda
birbirimize güvenemeyiz, hiçbir konuda, birimizin ak dediğine başkası ak
diyemez. Oysa, elbette, kavgamız da olacak, mücadelemiz de olacak, farklı da
düşüneceğiz; siyaset yapıyoruz; ama, bir ahlakî baz var ki, orada farklılığımız
olmayacak, hep beraber yapacağız.
Burada çok büyük bir yanlış
yaptırılmıştır. Ben, şahsen, burada imzası olan milletvekili olarak -gerekçesi
belli, düzenlemesi belli, amacımız belli- bunun dışındaki, 30 günlük süresi 20
güne indirilmiştir diyerek, belli gruplara, belli insanlara avantaj
sağlanmasını, ayrıcalık tanınmasını... Kendimi aldatılmış hissediyorum ve
arkadaşlarıma da böylesine oy vermeleri yönünde telkinde bulunan birisi olarak,
arkadaşlarımı da aldatmış konumuna düştüm. Ömrümde hiçbir zaman böylesine
aldatılmamıştım, hiçbir zaman böylesine yanlışa alet olmamıştım. Bu yanlıştan
dönmek fazilettir, bu yanlıştan tüm Meclisin elini vicdanına koyarak dönmesini
bekliyorum.
Sayın Bakanımız -televizyonlarda da
konuştu- diyor ki: "Bazı milletvekilleri geldiler, bize dediler ki, işte
bazı inceleme elemanları maksatlı raporlar yazıyorlar, alelacele, içerisinde
şöyle böyle şeyler olan raporlar yazıyorlar ve buna dayalı olarak fazladan
vergi alınıyor."
Değerli arkadaşlarım, hepimiz inceleme
elemanlığı yaptık, burada pek çok arkadaşımız yaptı. İnceleme elemanının raporu
nihaî belge değildir. İdare buna ister itibar eder, ister itibar etmez. Sayın
Nurettin Canikli burada, Sayın Akif Hamzaçebi burada, geçmişte pek çok yanlış
rapor yazılmıştır; ama, yanlış olduğu biliniyorsa, buna itibar edilmez.
Bilmiyorum, hiç kimseyle alıp veremeyeceğim de yok; ama, İGDAŞ yetkililerinin
açıklaması var; diyorlar ki "Biz, yazılan raporları doğru bulduk, bunun
vergisini kuruşuna kadar ödedik." Albayraklar için de böyle bir rapor var
mıdır, yok mudur, onu da bilmem; ama, numaralarıyla basında, Milliyet
Gazetesinde yer aldığına göre, böyle bir rapor olduğuna eminim.
İnanıyorum ki, Türkiye'de iş yapmak
isteyen, büyük iş yapmak isteyen hiçbir firma, böylesine bir himayeyle,
böylesine bir kıyak tasarrufla, üç kuruş para kazanmak istemez. Bunun, o
firmaların istediği olduğunu zannetmiyorum, o firmalara yaranma amacının
ötesinde bir şeyi yoktur; ben buna inanıyorum. Bu yanlışlığı, bu çok vahim
yanlışlığı, geliniz, kısa yoldan geri çevirelim. Şimdi, bu görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısının içinde -kırkambar bir kanun- Sosyal Sigortalarla ilgili
konudan tutunuz, Kurumlar Vergisine, Gelir Vergisine, vergi usulüne, harçlara
kadar her şeyi düzenliyoruz. Kaldırdığımız hükümler de var, tekrar yürürlüğe
koyduğumuz hükümler de var. Hukukî hiçbir engel yoktur, Anayasaya aykırı olarak
burada, bilmeden, hepimizin aldanarak, hepimizin yanılarak kabul ettiğimiz o 2
maddelik kanunu, geliniz iptal edelim, yanlışından dönelim; ama, elbette,
doğuda, az gelişmiş yörelerde çalışan mükelleflerimizi himaye etmeye, onların
hakkını korumaya devam edelim. Bizim, doğudaki insanlarımıza bir kolaylık
sağlayalım derken, üç beş firmayı himaye eder duruma gelmiş olmamızdan büyük
üzüntü duyuyorum. Bu yanlıştan mutlaka ve mutlaka dönmenizi bekliyorum. Hep
birlikte bu yanlışı düzeltelim. Eğer bu yanlıştan dönmezsek, benim, insan
ilişkisi hakkındaki tavrım çok değişik olacak, arkadaşlarımın da değişik olacak
ve bundan sonra da birbirimizin yüzüne bakamayacağız.
Bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
istedim. Takdir sizin. Yanlıştan dönmek, yanlışı düzeltmek hepimizin elindedir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Sayın Başkan...
BAŞKAN- Bir şey mi söyleyeceksiniz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Sayın Başkan, ben
sadece bir şey sordum; ama, Grup Başkanvekili, benim kendisine sorduğumu
zannetti. Hitap makamının siz olduğunu biliyorum elbette.
İşleme koyduğunuz bir önerge mi var, yoksa
usul yönünden mi konuşturdunuz sayın sözcüyü; ben bunu öğrenmek istedim.
Mustafa Bey, size atfen ve benimle ilgili bir şeyler söyledi; ama, ben bundan
dolayı kırılmış değilim. Sadece şunu söylemek istiyorum: Sayın Özyürek'in esas
hakkındaki görüşleri kendisiyle alakalı görüşlerdir, saygı duyarım; ama, usul
yönünden, şu anda yürürlüğe girmemiş bir kanunun işlem olarak burada bizim
tarafımızdan kaldırılması, yok edilmesi mümkün değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, bir şey söyleyebilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, 37 nci maddenin (b)
şıkkındaki "23 üncü maddenin" ibaresi "23 üncü maddesinin"
olacak. Onu o şekilde düzeltirsek efendim.
BAŞKAN - Matbaa hatası var; onu o şekilde
düzelterek geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, burada her şeyi
büyük bir olgunluk içerisinde tartışıyoruz. Belki, zamandan tasarruf
bakımından, bazı arkadaşlarımız rahat bir şekilde fikirlerini arz ediyorlar.
Sayın Özyürek'in Başkanlığımıza sunduğu
değişiklik önergesi hakkında açıklamamı yaptım; ama, bir açıklama yaparak,
neden bunu verdiklerini ifade -bir noktada usulî bir beyandır- ettiler. Ben, bu
konuda, Başkanlığın hoşgörüsü içerisinde, kendilerine 15 dakikalık bir süre
verdim, açıkladılar. Elbette ki, o fikirlerine, önergelerine saygı duyuyorum.
Burada yaptığım istişarede de gördüm ki,
çok haklı olabilirler; hatta, AK Parti Grubu da bunda müşterek düşünebilir, ona
saygı duyuyorum; ancak, henüz yürürlüğe girmemiş, girip girmeyeceği hususunda
da hiçbirimizin tahmini olmayan bir yasayla ilgili önerge vermişlerdir;
önergelerini okuyorum: 4.4.2003 tarihli ve 4840 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin
"Yürürlükten kaldırılan hükümler" arasına konulmasını teklif
ediyorlar ve bunun, bu maddeye 6 numaralı fıkra olarak eklenmesini istiyorlar.
Bu bakımdan, bu
konuda verilen önergeyi işleme koymam mümkün değil. Mutlaka bir haklılık varsa,
iki grup, bundan sonra yapacakları bir değişiklikle, varsa eksikliği
giderebilirler; bunu işleme koyamıyorum.
37 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 38. - Gelir ve kurumlar vergisi
tahsilat toplamı üzerinden aşağıda yer alan fonlara, karşılarında belirtilen
oranlarda pay verilir. Bu paylar aylık olarak hesaplanır, tahsil edilen ayı
takip eden ayın sonuna kadar fonlar adına Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
nezdinde açılan hesap veya hesaplara yatırılır.
Savunma Sanayii Destekleme Fonu % 3,5
Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik
Fonu % 2,8
Yukarıdaki oranları sıfıra kadar indirmeye
ve tekrar kanunî oranına kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Maliye Bakanlığı fon payı uygulaması ile
ilgili usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
BAŞKAN - 38 inci madde üzerinde söz isteği
var mı efendim?.. Yok.
38 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 38 inci madde, kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Gelir Vergisi Kanununun
94 üncü ve Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi gereğince vergi tevkifatı
yapmak zorunda olanlar, Aralık 2003 dönemi ile ilgili olarak hesapladıkları fon
payını, bu Kanunun 37 nci maddesinin
(3) numaralı fıkrası ile kaldırılan hükümler çerçevesinde öderler.
2003 yılı vergilendirme dönemlerine
ilişkin olarak 1.1.2004 tarihinden sonra verilmesi gereken yıllık gelir ve
kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan gelir ve kurumlar vergisi
tutarlarından ayrıca fon payı hesaplanmaz, bu kazanç ve iratlara ilişkin olarak
vergilendirme dönemi içinde ödenen fon payları mahsup ve iadeye konu olmaz.
2004 yılı Ocak ayı gelir ve kurumlar
vergisi tahsilatından bu Kanunun 38 inci
maddesi hükümleri çerçevesinde pay verilmez.
BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. - Bu Kanunun yayımı
tarihinden önce yapılan finansal kiralama sözleşmeleri ile ilgili olarak,
10.6.1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununun bu Kanun ile
değiştirilmeden önceki 28 inci maddesi hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Geçici madde 2'yi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yeni geçici madde eklenmesine dair bir
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısına
aşağıdaki geçici 3 üncü maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Nurettin Canikli |
Bülent Gedikli |
|
Ankara |
Giresun |
Ankara |
|
Mehmet Mustafa Açıkalın |
Faruk Koca |
|
|
İstanbul |
Ankara |
|
"GEÇİCİ MADDE 3. - 15.11.2000 tarihli
ve 4603 sayılı Kanun kapsamında olan bankalarca yeniden yapılandırma süreci
içinde, açılmış veya açılacak dava ve takipler sonuçlandırılıncaya kadar 492
sayılı Harçlar Kanununun 2 nci, 23 üncü, 29 uncu maddeleri ve 2548 sayılı Ceza
Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve
Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükümleri
uygulanmayacağı gibi her türlü ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz taleplerinde
teminat şartı aranmaz. Ayrıca bankaların mahkeme ilamını alması ve tebliğe
çıkartması işlemlerinde karşı tarafa yükletilmiş olan harcın ödenmiş olması
şartı da aranmaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümetin görüşü?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, gerekçeyi mi
okutalım?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankaların
birer kamu bankası olması, kullandıkları kaynakların büyük bir bölümünün
Hazineye ait bulunması sebebiyle, yeniden yapılandırma süreci içinde geçici
olarak, kredi alacaklarının tahsili yapılandırma işlemlerinin süratle
tamamlanabilmesi açısından zorunlu görülmüştür. Böylece, yeniden yapılandırma
süreci içinde bu bankaların amaçlandığı gibi özelleştirilebileceği
değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, 4603 sayılı Yasaya 4684 sayılı Yasayla geçici
madde 4 eklenmiş bulunmaktadır.
Bununla beraber; Kasım 2000 ve Ocak 2001
krizlerinde ana etkenlerden birisi de bankaların içinde bulunduğu ve sistemi
tıkayan ekonomik konumlarıdır. Para piyasasında dengelerin bozulması ve buna
bağlı olarak gecelik faizlerin önlenemez yükselişi sonucunda Hazine borçlanmalarındaki maliyet artışı bir
bütün olarak ekonomiyi etkilemiştir. Konu kamu bankaları açısından
değerlendirildiğinde, bankacılık kurallarına aykırı olarak açılan nakdî ve
gayri nakdî kredilerin dönüşünün sağlanamaması, bir anlamda kredilerin açılış
tarihlerinde, bu kredilerin dönmemesi koşullarının yaratıldığı, dolayısıyla
yönetici ve bazı banka çalışanlarının malî ve cezaî sorumluluklarının gündeme
geldiği, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Başbakanlık Teftiş Kurulu,
Yeminli Murakıplar Kurulu, Hazine Kontrolörleri Kurulu ve bankaların iç denetim
organı raporlarıyla sabittir.
Günümüzde sorumlular aleyhine açılan kamu
davlarının 4616 sayılı Yasa kapsamında ertelendiği, açılan hazırlık
tahkikatlarının bu aşamada yine ertelendiği, dolayısıyla, ceza davalarına
müdahil sıfatıyla katılarak banka hak ve alacağını koruma şansının yitirildiği
yadsınmaz bir gerçektir.
Bu durumda, haksızlık ve yolsuzlukların
yargısal açıdan yaptırıma konu edilmesinin tek yolu, banka yönetici ve
görevlileri aleyhine malî sorumluluk, tazminat ve alacak davaları ve ayrıca
icra takipleri olmaktadır.
Bu doğrultuda, açılacak hukuk davaları ile
yapılacak icra takiplerinde harç uygulaması sürdürüldüğü takdirde bankaların
trilyonlarca lira dava ve takip harcı, bunların sonuçlanması halinde ise ilam
ve tahsil harçları ödenmesi gerekecektir. Bu durum banka bilançolarını olumsuz
etkileyebileceği gibi, özelleştirmeye hazırlık aşamasında olan bankaların özelleştirme sürecini
uzatacaktır. Ayrıca, yine bankaların diğer iş ve işlemlerinden kaynaklanan dava
ve takiplerinin süratle sonuçlandırılması yeniden yapılandırma ve özelleştirmeye
hazırlık açısından önemli olup, geçmiş dönem zararları ile Türkiye ekonomisini
etkileyen kamu bankalarının malî tablolarının güçlendirilerek satışa
sunulmaları düşünülmektedir. Bu amaçla öngörülen değişikliğin yapılması zorunlu
hale gelmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yeni
geçici madde eklenmesine dair önergenin gerekçesini de dinledik.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 39. - Bu Kanunun;
a) 2, 8, 9, 13 ve 35 inci maddeleri 2003
yılı gelirlerine de uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
b) 27 nci maddesi 31.12.2003 tarihinde,
c) 11, 14 ve 20 nci maddeleri 2003 yılı
gelirlerine de uygulanmak üzere 1.1.2004 tarihinde,
d) 3, 4, 6, 15, 18, 26, 29 ve 38 inci
maddeleri, 36 ncı maddesinin (1), (3) ve (7) numaralı fıkraları ile (2)
numaralı fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri, 37 nci maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (d) ve (g) bentleri ve (3), (4) ve (5) numaralı fıkraları 1.1.2004
tarihinde,
e) 21, 33 ve 34 üncü maddeleri ve 23 üncü
maddesi ile 3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesine eklenen (l) ve (m)
bentleri yayımını izleyen ay başında,
f) 37 nci maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (b) bendi ile yapılan düzenleme yayımını izleyen ikinci ay başında,
g) 23 üncü maddesi ile 3065 sayılı Kanunun
17 nci maddesinin (a) ve (e) bentlerinde yapılan değişiklik hükmü 1.7.2003
tarihinde,
h) 25 inci maddesi 1.6.2003 tarihinden
itibaren yapılacak kiralama işlemlerinde uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
i) 30 uncu maddesi ile 36 ncı maddesinin 9
numaralı fıkrası 1.4.2003 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
j) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?..Yok.
Maddeyle ilgili bir önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 113 sıra sayılı kanun
tasarısının 39 uncu maddesinin (h) bendinde geçen "1.6.2003"
tarihinin "1.7.2003" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Hüseyin Özcan |
Salih Kapusuz |
|
Malatya |
Mersin |
Ankara |
|
Sedat Pekel |
Şevket Gürsoy |
|
|
Balıkesir |
Adıyaman |
|
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) -Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz.
Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
Komisyonun takdire bıraktığı ve Hükümetin
katıldığı bu önergenin gerekçesini okutuyorum:
"Gerekçe:
Finansal kiralama şirketlerinin yeni
mevzuata uygun olarak yazılım ve bilgi işlem altyapıları ile diğer hazırlık ve
düzenlemelerini yapabilmesi için bir geçiş sürecine ihtiyaç olduğundan,
yürürlük tarihinin 1.7.2003 (Temmuz) olarak değiştirilmesi
önerilmektedir."
BAŞKAN - Evet, gerekçesini de okuduk.
Şimdi, oylarınıza sunuyorum : Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 39 uncu maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 39 uncu madde kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi okutuyorum :
MADDE 40. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen
?..Yok.
40 ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum :
Kabul edenler... Etmeyenler.. 40 ıncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili
Atillâ Başoğlu'nun; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum.
Kullanılan oy sayısı: 249
Kabul: 183
Ret: 66
Böylece, tasarı kabul
edilmiştir; hayırlı olsun. (Alkışlar) (1)
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Nisan 2003 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 21.08