BIM 2 3 2003-06-01T07:22:00Z 2003-06-01T07:22:00Z 54 35452 202079 TBMM 1683 404 248167 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 11       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

64 üncü Birleşim

9 . 4 . 2003 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan’ın, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve çözüm yollarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in cevabı

2. - Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz’ün, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa'nın düşman işga-linden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 milletvekilinin, tarım sektöründe tohum üretimi ve tohumculuğun sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç’ın, (6/201) esas numaralı sözlü surusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/42)

2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler’in, (6/221) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/43)

3. - Ekli listede isimleri belirtilen ülke parlamentoları ile TBMM arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/238)

IV. - ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S.Sayısı: 73)

2. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu’nun; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/543, 2/88) (S. Sayısı : 113)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, olası Irak operasyonu için ülkemizde bulunabilecek ABD askerlerine vergi indirimi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/270)

2. - İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, gazilerin maaşlarının yetersizliğine, artırılması ve ilaç bedeli kesintilerinin kaldırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/277)

3. - Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, askerî üs ve tesisler ile limanların modernizasyonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/286)

4. - Hatay Milletvekili Abdülaziz Yazar’ın, askerî üs ve tesisler ile limanların modernizasyonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün yazılı cevabı (7/291)

5. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci’nin, bakanlığa bağlı kuruluşların yatırım programına alınan projelere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen’in cevabı (7/292)

6. - Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu’nun, Siirt İlindeki seçimle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in cevabı (7/296)

7. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli’nin, Mamak Belediyesiyle ilgili bazı imar ve personel durumlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı (7/309)

8. - Batman Milletvekili Nezir Nasıroğlu’nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde boşaltılan köylere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı (7/313)

9. - İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, bazı açıklamalarının piyasalara etkisine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/318)

10. - Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, Diyanet İşleri Başkanının görevinden ayrılması için baskı yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/323)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Genel Kurulu ziyaret eden Bosna-Hersek Federasyonu Ulaştırma Bakanı ve beraberindeki heyete, Başkanlıkça, "Hoş geldiniz " denildi.

Uşak Milletvekili Alim Tunç, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü,

İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Anadolu Ajansının kuruluşunun 83 üncü yıldönümü,

Bursa Milletvekili Şevket Orhan, Bursa'nın fethinin 677 nci yıldönümü etkinlikleri,

Münasebetiyle gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Hatay Milletvekili Züheyir Amber ve 42 milletvekilinin, Asi Nehrinin taşmasının nedenlerinin ve yol açtığı zararların araştırılarak tazmini ve önlenmesi için,

Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve 20 milletvekilinin, Trakya Bölgesindeki çeltik üreticilerinin sorunlarının araştırılarak,

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/58), (10/59) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun (6/141),

Samsun Milletvekili Haluk Koç'un (6/268),

Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun (6/340),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

Ağrı Milletvekili Naci Aslan hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının iade edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Anayasa ve Adalet Komisyonunda bulunan söz konusu dosyanın Hükümete geri verildiği bildirildi.

Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde  İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 21.1.1998 Tarih ve 4325 Sayılı Kanun ile 15 Nisan 2000 Tarih ve 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda (2/15),

Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde (2/68),

Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri açıklandı.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/127) esas numaralı  sözlü soruya, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik,

2 nci sırasında bulunan (6/129),

3 üncü " " (6/130),

4 üncü " " (6/131),

Esas numaralı sorulara, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güner,

9 uncu sırasında bulunan (6/142) esas numaralı soruya, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,

14 üncü sırasında bulunan (6/155) esas numaralı soruya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu,

 Cevap verdi; (6/127), (6/129) ve (6/155) esas numaralı soruların sahipleri, karşı görüşlerini açıkladılar.

  5 inci sırasında bulunan (6/132),

  6 ncı " " (6/139),

  7 nci " " (6/140),

10 uncu " " (6/144),

11 inci " " (6/146),

12 nci " " (6/148),

13 üncü " " (6/154),

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının:

5 inci sırasında bulunan ve öngörüşmelerine devam olunan, Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ve 30 milletvekilinin, Amik Gölü kurutularak kazanılan arazinin dağıtımı, kullanımı ve bu konulardaki bazı iddiaların  araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin (10/13), kabul edilmediği, açıklandı.

1 inci sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek ve 20 milletvekilinin (10/8),

35 inci sırasında bulunan Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 26 milletvekilinin (10/48),

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birleştirilerek yapılan öngörüşmelerine bir süre devam olundu.

9 Nisan 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.

İsmail Alptekin

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Suat Kılıç

Yaşar Tüzün

 

Samsun

Bilecik

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

No. : 87

II. - GELEN KÂĞITLAR

9 . 4 . 2003 ÇARŞAMBA

Tasarılar

1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanağın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/551) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)

2. - Moğolistan Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/552) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)

3. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Başta Terörizm ve Örgütlü Suçlar Olmak Üzere Büyük Önemi Haiz Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/553) (İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)

4. - 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Sağlık Bakanlığına  Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/554) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)

5. - İl İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/555) (Anayasa ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)

6. - Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/556) (Dışişleri ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2003)

Teklifler

1. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın; Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Türkiye Zirai Donatım Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Olan Borç Faizlerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifi (2/109) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2003)

2. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın; Küçük Esnaf ve Sanatkârlar ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme Kredilerinde 1.1.2003 Tarihine Kadar Olan Senet Protestolarının ve Karşılıksız Çeklerin Nazara Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi (2/110) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2003)

3. - İzmir Milletvekilleri Yılmaz Kaya ile Erdal Karademir'in; Çiftçilerin, Bankacılık  Düzenleme ve Denetleme Kuruluna Devredilen Milli Aydın Bankası T.A.Ş - Tarişbank'a Olan Zirai Kredi Borç Faizlerinin Silinmesine ve Asıl Borcun Taksitlendirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/111) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2003)

Rapor

1. - Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ile Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 32 Milletvekilinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/108) (S. Sayısı: 116) (Dağıtma tarihi: 9.4.2003) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergesi

1. -Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 Milletvekilinin, tarım sektöründe tohum üretimi ve tohumculuğun sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2003)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.00

9 Nisan 2003 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN(Karaman), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. (CHP sıralarından "nerede var Sayın Başkan!" sesleri)

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Sayın Başkan, yoklama yapar mısınız lütfen...

BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Bizi başka türlü tedbir almaya zorlamayın Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gündemdışı ilk söz, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve çözüm yolları konusunda söz isteyen, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Yılmazcan'a aittir.

Buyurun Sayın Yılmazcan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan’ın, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve çözüm yollarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in cevabı

MEHMET YILMAZCAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve çözüm yolları hakkında gündemdışı konuşmak üzere, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi ve Büyük Türk Milletini saygıyla selamlıyorum.

Uzun yıllardan beri sonu gelmeyecek gibi görünen borçlanmalar, borçlanılan paranın verimli yerlerde kullanılmayışı, hatta bir kısmının yolsuzluklara kaynak olarak kullanılması, banka hortumlamanın ve yolsuzluk ekonomisinin borçlanmayla örtbas edilmesi, kamu maliyesinin elini kolunu bağlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bu ülkeye, bu halka inanarak siyasete talip olan ve bu sıralarda oturan her milletvekilinin bildiği gibi, Türkiye, büyük bir devlettir, aciz değildir. Türkiye'nin borç miktarının göstergesi olan rakamlar, emsali ülkelere göre yüksek değildir. Son açıklanan verilere göre, Türkiye'nin toplam borçlarının gayri safî millî gelire oranı yüzde 79'dur. Bu oranın yüzde 116 olduğu ülkeler vardır; ama, bu ülkelerde borç çevirme riski söz konusu değildir. Türkiye'de ise kamu borçlarının çevrilme riskine sebep olan konu, kamu gelir-gideri arasında olan dengesizliktir. Daha doğrusu, kamu gelirlerinin yeterli seviyede olmayışıdır. Devlet gelirleri faiz ödemelerini zar zor karşılar hale gelmiştir. Türkiye, uzun yıllar, yüksek reel faiz oranlarıyla borçlandırılmıştır. İç borçlanmanın dış borçlanmayla finanse edilen kısmı Türkiye'nin dış politikada manevra alanını daraltmıştır. Dış politika kararlarının alınmasında hibe ve dış kredilerin gündeme gelmesi, bunun somut örneklerindendir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda, milletimizin duygu ve düşüncelerine tercüman olan ve onun tam destek ve güvenine mazhar olan AK Parti Hükümeti işbaşındadır. Hükümetimiz, ekonomiyi borç batağından kurtarıp düzlüğe çıkaracak formülleri bilmekte ve bunları uygulamaya koyacak liyakat ve kudrete sahip bulunmaktadır. Gelir artırıcı tedbirlerde, hükümetimiz, son derece önemli ve cesur kararlar almıştır. Türk ekonomisi, olağanüstü şartlara, yanı başımızdaki Irak savaşına rağmen dimdik ayaktadır. Bu kararlılık ve güven duygusuyla ekonominin borç yükünden kurtarılması sağlanacaktır; ancak, bu sürecin hızlandırılması için, halkımız, iktidara olan güveninin tezahürü olarak gönüllü bağışlar yapmak istemektedir.

Amasya Tamiminde belirtildiği gibi, milletimizi düştüğü durumdan yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır. Halkımız, yapacağı fedakârlık için, Meclisimizden ve uzmanlardan bir formül beklemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Kahramanmaraş'tan geliyorum; Kurtuluş Savaşında düşmana ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam'ın torunları, şimdi de dışborç ödemesine katkıda bulunmak için ilk harcı koyarak ekonomik kurtuluş savaşını başlatmak istemektedirler. Kendi adıma asaleten, hemşerilerime vekâleten bir maaşımla bu kampanyaya katkıda bulunmak istiyorum.

Nasıl bu yüce milletimiz, fakiri ve zenginiyle, zamanında, TRT'nin öncülüğünde, Mehmetçik Vakfına yardım kampanyasında gönlünden kopanı verme yarışına girmiş ise, şimdi de, Merkez Bankasına açılacak bir hesaba yatıracağı bağışlarla, dış borçlarımızı ödeme yarışına girmeye hazırdır. Hükümet olarak alınan tedbirlerin yanında, milletimiz, Kuvayı Milliye ruhu içerisinde, kısa zamanda çocuklarının geleceğini ipotekten kurtarma arzusundadır.

Halkımızın, AK Parti iktidarında, ödenen vergilerin yerinde kullanılacağına, hortumlamaların cezasız kalmayacağına, devletten hortumlanan paraların geri dönüşü için yasal düzenlemelerin yapılacağına, kamuyu soyan organize yolsuzluk şebekelerinin üzerine gidileceğine, her türlü yolsuzluk ve israfın önleneceğine, işçi dövizlerinin ülkeye getirileceğine olan güveni tamdır. Milletimizin başaramayacağı hiçbir zorluk yoktur. İnandığı için Kurtuluş Savaşı destanını yazan bu necip millet, yine, inanırsa, dışborç boyunduruğundan kurtuluş destanını da yazacaktır.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yılmazcan, teşekkür ediyorum.

Şimdi, hükümet adına, Başbakan Yardımcımız Sayın Abdüllatif Şener söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en içten, en sıcak duygularla selamlıyorum.

Bugün, ilk gündemdışı konuşma olarak, Sayın Milletvekilimiz Mehmet Yılmazcan, ekonominin içinde bulunduğu duruma ilişkin görüşlerini beyan etmişlerdir. Türkiye gündeminde yıllardır, ekonomi en önemli sırayı almaktadır, gündemin en ağırlıklı maddesi olarak kabul edilmektedir ve bugünlerde de, ekonomik tartışmalar, yine, aynı şekilde, aynı yoğunlukta devam etmektedir. Bunun bir parçası olarak, gündemin canlı konularından biri olarak, böyle önemli bir konuyu Meclis kürsüsünden dile getirmek, elbette önemlidir; bu imkânı sağladıkları için sayın milletvekilimize teşekkür ediyorum.

Gerçekten, özellikle son yıllarda izlenen politikaların Türkiye'yi getirdiği nokta, aşırı bir borç yüküdür. Şu anda Türkiye'nin ekonomik sorunlarının temelinde, kamunun borç miktarının yüksekliği gelmektedir ve buna bağlı olarak, sürekli, Hazinenin borçlanması, piyasada bulunan kredi olarak kullanılabilecek paraların kamu borçlanması için çekilmesi, diğer taraftan, özel sektörün de kullanabileceği, iş yapabileceği ucuz kredilere ulaşmasını engellemektedir.

Buna bağlı olarak, geçmişte, zaman zaman, ekonomide darboğazlar, tıkanmalar meydana gelmiştir ve biz, 3 Kasım seçimleri öncesinde, Türkiye'nin ekonomik dengelerini dikkate almak suretiyle, ekonomimizin içinde bulunduğu durumla ilgili tahliller yapmak suretiyle, iki temel çizgi benimsedik, ekonomik politikalarımızda iki temel nokta belirledik.

Bu temel noktalardan birisi, borç stokunun azaltılmasıdır; yani, kamunun üzerinde birikmiş olan bu aşırı borçların, süratli bir şekilde, mümkün olan en hızlı bir şekilde düşürülmesidir. Onun için, borçların sürdürülebilirliği problemi, sürekli olarak, ekonomik yorumcular tarafından da televizyonlarda, gazetelerde de tartışılmaktadır. Borçlanmanın sürdürülebilirliğinden öte, bizim açımızdan önemli olan, borç stokunu azaltarak bunu çevirebilmektir. Bu, belirlediğimiz birinci temel ana politikadır. Seçim öncesi yaptığımız açıklamalarda, seçim beyannamelerimizde, bu, yer etmiştir. Seçimden sonra da, gerek 58 inci gerekse 59 uncu hükümetlerin programlarının çizdiği ana çerçeve de budur; ama, ikinci temel bir nokta vardır, o da ekonominin büyümesidir. Eğer, çağdaş ülkelerin içinde bulunduğu refah düzeyine 70 000 000 halkımızı ulaştırmamız gerekliyse -ki, gereklidir- ve de ekonomik refah düzeyine bağlı olarak, kültürel, sosyal ve hukukî standartları yakalamamız gerekiyorsa, mutlaka, ekonomideki büyümeyi gerçekleştirmek lazım. Son yıllardaysa, Türkiye, sürekli, bir büyüyen, bir küçülen, son dört yıla baktığınızda bile, ortalama olarak, büyümemiş, küçülmüş bir ülke görüntüsü sergilemektedir. Bunu aşmak ve Türkiye'de büyüme oranlarını rasyonel bir düzeyde gerçekleştirmek ve halkın refah payını artırmak gereklidir dedik. Buna bağlı olarak, millî hâsıla içerisindeki borç stoku miktarını azaltmak gerekir dedik ve ekonomik politikalarımızı, programımızı ona göre belirledik. Şu anda, 59 uncu hükümetin ekonomik politikaları da, bu ana çizgiyi gerçekleştirecek şekilde devam etmektedir.

Biz, hazırlıklı, kararlı, ne yaptığını bilen, neyi nasıl yapması gerektiğini bilen bir iktidar olarak bunu gerçekleştirmeyi görevimiz ve sorumluluğumuz olarak görmekteyiz ve nitekim, Türkiye, iktidarımızla birlikte, 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde, belki de, cumhuriyet tarihinin en önemli kararlarını vermek zorunda kalmıştır.

Bu kararlardan en önemlilerinden birisi, bildiğiniz gibi, yanı başımızda cereyan eden bir savaş hadisesidir. Irak savaşıyla ilgili olarak Türkiye'nin alacağı tavır, takınacağı tavır, ülkemizi ve geleceğimizi çok yakından ilgilendiren bir konuydu. Hükümet, gerek 58 inci cumhuriyet hükümeti gerekse 59 uncu cumhuriyet hükümeti, en yoğun mesailerini -sabahlara kadar- bu konuya ayırmıştır, sürekli konuyu takipte olmuştur ve neticede -Meclisle birlikte değerlendiriyorum- Türkiye'nin, şu anda Irak konusunda ortaya koymuş olduğu tavır veya Irak konusundaki politik tavrı, hem uluslararası duyarlılıklara en uygun olan tavırdır hem de Türkiye'nin çıkarlarına ve geleceğine en uygun düşen tavırdır. İşte, bunun neticesidir ki, savaş ihtimalinin belirdiği günlerde Türkiye ekonomisi üzerinde yoğun tartışmalar yapılırken, bugün, savaşın en sıcak günlerini yaşamaktayız; ama, açıkça şunu da görüyoruz ki, bu savaş atmosferi içerisinde, yanı başımızda cereyan eden sıcak gelişmelere rağmen, Türkiye'de, vatandaşlarımız güven içerisindedir, 70 000 000 insanımız, güven duygusu içerisinde işiyle, kesbiyle, kazancıyla hayatına devam etmektedir. Alışveriş devam ediyor, borsa yükseliyor, döviz düşüyor, piyasalarda olumlu bir bekleyiş var; hatta -olağan dönemlerde bazı özelleştirme ihalelerine teklif verilmediğini hepiniz bilirsiniz- şu ortamlara rağmen, hükümetin özelleştirme programına, geçmişte görülmedik derecede yoğun ilgi duyuluyor. Diğer taraftan, yatırımcılar, üretimciler, üretim yapma niyetinde olanlar, gelecekle ilgili hesaplarını gözden geçiriyorlar ve hiç savaş yokmuşçasına, gelecekten umutlu olmayı gerektirecek bütün verilerle birlikte halkımız ve bu toplum ayaktadır, yoluna devam etmektedir. Bu ortamda, topraklarımızdan son model silahlar veya yabancı askerler geçmiyor. Dünya, Türkiye'nin izlemiş olduğu politik tavra saygı duyuyor. Avrupa Birliği, Türkiye'nin ortaya koymuş olduğu politik tavırdan dolayı, Türkiye'deki demokrasinin sağlıklı işleyişinden dolayı, Türkiye'ye karşı, saygılı bir tutum içerisindedir. Ortadoğu ülkeleri, üçüncü dünya ülkeleri, Türkiye'nin bu konuda izlemiş olduğu politikalardan dolayı memnundur ve Türkiye'yi, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere -üst düzey yetkililerin Türkiye'yi ziyaretlerinden de anlaşılmaktadır- daha bir saygın ülke olarak görmektedirler ve algılamaktadırlar. Türkiye'de de, ülkemizde de, halk, hayatına, yaşamına devam etmektedir, piyasalarda da olumlu ve ılımlı bir beklenti vardır. O halde, izlenen politika doğrudur.

Sürekli olarak, ekonomi savaş ortamında ne olacak diye sorulduğunda, hükümetin, çok farklı alternatif senaryolara göre programını hazırladığını, atacağı adımları belirlediğini, sürekli olarak ifade etmiştik ve biz, bu atmosfer içerisinde, Türkiye'nin önünde aydınlık günler olduğuna inanıyoruz, milletimizin önünün açık olduğuna inanıyoruz ve onunla ilgili mekanizmaları da kurduk.

Bu arada, ben, şunu da belirtmek isterim: Elbette, büyüme ve borç stokunu azaltmak önemlidir. Buna yönelik olarak hükümetimizin ortaya koyduğu politikaların en önemlilerinden biri, Türkiye'deki yatırım ortamının iyileştirilmesidir. Bakanlar Kurulu prensip kararıyla, bununla ilgili bir koordinasyon kurulu teşekkül etmiştir; Devlet Bakanımız Sayın Ali Babacan, bu kurulun başkanıdır. Ekonomi bürokratlarından oluşan bu kurul, 14 komite halinde, yoğun bir şekilde, Türkiye'de yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik olarak çalışmalarını sürdürmektedir ve yatırımcının, önü açılacağı gibi, Türkiye, bir büyük yabancı sermaye yatırımını çeken ülke konumuna gelecektir.

Diğer taraftan, vergi reformuna yönelik çalışmalarla da, özellikle başta enflasyon muhasebesi olmak üzere, verginin tabana yaygınlaştırılacağı ve sağlıklı bir vergi yapısının ortaya çıkacağı mekanizmalar, dengeler ve vergi sistemi de ona göre oluşturulmuş olacaktır.

Bu çerçeve içerisinde, değerli milletvekilimiz Mehmet Yılmazcan'ın ifade ettiği, bu savaş ortamında vatandaşlarımızın gösterdiği duyarlılık, elbette, her türlü takdirin üzerindedir. Milletimiz, her zaman, vatanına ve milletinin geleceğine duyduğu güven ve bağlılık duygusu içerisinde olmuştur ve bununla ilgili, hangi dönemde, hangi fedakârlık yapılması gerekiyorsa bunu ifade etmiştir, ortaya koymuştur, hamiyetperverdir, vatanseverdir ve ülkesini, geleceğini her şeyin üzerinde görmektedir. Bu ortamda da, bunu ifade eden talepler, müracaatlar, hatta sivil kitle örgütleri, değişik işadamları tarafından verilen demeçler, beyanlar vardır; ancak, 59 uncu cumhuriyet hükümeti olarak, bir savaşın devam ettiği bu ortamda da izleyeceğimiz ekonomik politikaların ne olduğunu belirledik ve sağlıklı bir zeminde yürümekteyiz. Böyle bir ortamda, vatandaşlarımızın her türlü iyiniyet duygularına ve ifadelerine rağmen, herhangi bir bağış, yardım gibi bir kampanya ortaya çıkarma niyetimiz yoktur. Biz, elimizdeki iktisat politikası araçlarıyla ülkemizin ihtiyaç duyduğu bütün kaynakları ortaya çıkarabilecek konumdayız, durumdayız. Onun için, bu tür taleplere rağmen, böyle bir bağış beklentisi hükümette yoktur; hükümette olmadığı gibi, böyle bir mekanizmayı kurma niyetimiz de yoktur, düşüncemiz de yoktur; ama milletimizin fedakârlık duygularını ve milletimize, vatanımıza bağlılık ifadelerini her şeyin, her takdirin üzerinde gördüğümüzü de ifade etmek isterim.

Ben, tekrar, sayın milletvekilimize, iktidara ve muhalefete mensup tüm değerli Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerimize teşekkürlerimi saygılarımı sunuyorum, sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, ikinci gündemdışı söz sahibi, Şanlıurfa İlinin düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Turan Tüysüz.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2. - Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz’ün, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, kendi kurtuluş savaşını yapıp, yine kendi kendisini kurtaran Urfa'nın 83 üncü kurtarılış yıldönümü. "Şanlıurfa" ismini hak ederek alışının gerçek ve gurur verici sebebi, Büyük Atatürk'ün, yine büyük Nutuk'unda haklı övgüsüyle yer alan, Gaziantep ve Kahramanmaraş'la beraber kendi kendini kurtaran 3 şehir diye tarihin sayfalarında şanlı yerini alan bir ilin temsilcisi olarak, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce çatısı altında bulunmaktan hep birlikte gurur duyduğumuz bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş tarihi, bildiğimiz gibi, 23 Nisan 1920'dir. Urfa'nın kurtarılış tarihi ise 11 Nisan 1920'dir. Yani, bu, daha Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmadan önce, neyin ne olacağı belli değilken bile, o günün en büyük güçleri olarak kabul edilen, önce İngilizlerin sonra Fransızların istilasına karşı, istiklali namus sayan bir avuç kahraman insanın yazdığı bir destandır.

İsmimizin önündeki o "şanlı" kelimesi... O günlerin, bugün hâlâ söylenen türkülerinde tekrarlanan şudur: "Vurun Urfalılar, bugün namus günüdür." Yani, istiklal ve hürriyet, insanın namusudur. Benim hemşerilerim, 83 yıl önce, bunu dünyaya haykırmış, çıplak bağrıyla, o günkü dünyanın en büyük emperyalist güçlerine karşı çıkıp, "istiklal namustur" demiştir. "Vurun Urfalılar, bugün namus günüdür" sözünün daha yüce bir manası olabilir mi değerli arkadaşlar?! Nitekim, bugünkü Birleşmiş Milletler Antlaşmasına esas teşkil eden 1945 tarihli San Francisco Beyannamesinin bir maddesinde "yönetim hakkı, insanlık hakkıdır" diyor. İnsanın kendi kendini yönetmesi; yani, istiklali, artık, bir siyasî hak olma evresini bile geride bırakmış, insanlık haklarının arasına girmiştir. Oysa, benim Urfalım, 83 yıl önce, bu yüce düşünce ve ilkeyi daha ileri, daha da anlamlı ifade etmiştir: "Vurun Urfalılar, bugün namus günüdür" diyerek, istiklalini namus saymıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, dünyaya öğretip ezberlettiğimiz istiklalin, herkes için bir hak olduğunu da unutmamalıyız. Eğer, istiklali, yalnız kendimiz için düşünürsek, onun yüce manasını küçültmüş oluruz; onun için can, baş verip onu dünyaya öğreten kendimize de tarihimize de büyük haksızlık etmiş oluruz.

Değerli arkadaşlar, şunu asla unutmayalım: Dünya lügatına soktuğumuz o "istiklal" kelimesindeki yüce kavramın, insanlığın ortak değeri ve ortak malı olduğunu, herkesin vazgeçilmez hakkı bulunduğunu, her zaman aynı inançla haykıralım.

Değerli arkadaşlar, ünlü şairimiz Sayın Ahmed Arif'ten de, günün anlam ve önemini belirten bir şiirle konuşmama son vermek istiyorum. Urfalıların kahramanlıklarını anlatan "Otuzüç Kurşun" adlı şiirden alınma bir bölüm okumak istiyorum sizlere:

"Vurun ulan,

Vurun,

Ben kolay ölmem.

Ocakta küllenmiş közüm,

Karnımda sözüm var

Haldan bilene.

Babam gözlerini verdi Urfa önünde

Üç de kardaşını

Üç nazlı selvi,

Ömrüne doymamış üç dağ parçası.

Burçlardan, tepelerden, minarelerden

Kirve, hısım, dağların çocukları

Fransız kuşatmasına karşı koyanda.

 

Bıyıkları yeni terlemiş daha

Benim küçük dayım Nazif

Yakışıklı,

Hafif,

İyi süvari

Vurun Kardaş demiş

Namus günüdür.

Ve şaha kaldırmış atını.

 

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz

Rivayet sanılır belki

Gül memeler değil

Domdom kurşunu

Paramparça ağzımdaki..."

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüysüz.

Yine, Şanlıurfa İlimizin düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümü nedeniyle, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol söz istemişlerdir.

Sayın İzol'e söz vermeden önce, bir hususu daha, zabıtlara geçmesi açısından arz ediyorum: Bu konuda, yine Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mehmet Özlek de söz istemişlerdir; ancak, söz verme imkânımız olmadığından, Sayın Özlek'in de her iki konuşmacının hissiyatına katıldığını ifade ediyorum.

Buyurun Sayın İzol.(Alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

3. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılış yıldönümü münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Peygamberler şehri Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının yıldönümü olarak kutlanan 11 nisan, millî Kurtuluş Savaşımıza büyük katkı yapması açısından da önemli günlerimizdendir.

Birinci Dünya Savaşının galip devletleri tarafından işgal edilen güzel ülkemizin bu cennet köşesi, tam 12 ay 5 gün düşman işgali altında kalmıştır. 15 Eylül 1919 tarihinde, İngilizler ile Fransızlar arasında yapılan Suriye Anlaşması sonucu İngiliz kuvvetleri Urfa'dan çekilmiş ve şehir, 31 Ekim 1919'da Fransız işgaline uğramıştır. Maraş, Antep ve Adana'nın işgalinde olduğu kadar, Urfa'nın da Fransızlar tarafından işgaline, Anadolu'nun her tarafından tepkiler gelmiştir.

Fransızlar, halkı yıldırmak için baskı, zulüm ve sert uygulamalara yönelmiş, bununla da yetinmeyerek uzun süreli işgal planları yapmışlardır. Fransızlar, işgal ettikleri diğer Türk şehirlerinde olduğu gibi, Urfa'da da, Ermeni azınlığına dayanarak, Urfalıların onurlarını kırıcı davranışlarda bulunmuşlardır. Fransızların işbirlikçileri olan Ermenilerin, halka karşı kışkırtıcı ve tahrik edici davranışları tepkiyle karşılanmış olup, yöre halkı, birlik ve beraberlik içerisinde, işgalci Fransızlara karşı tek vücut olmuştur.

Urfa'da, Jandarma Komutanı Ali Rıza Bey ile Belediye Başkanı Hacı Mustafa önderliğinde kurulan Urfa Müdafaai Hukuk Cemiyeti faaliyetlerine başlamıştır. Cemiyetin varlığını haber alan Fransızlar, Ali Rıza Beyi Fransız karargâhına çağırarak tutuklamış; ancak, Ali Rıza Bey, bir yolunu bulup Siverek'e kaçmıştır. Bununla beraber, Müdafaai Hukuk Cemiyeti başkanlığına getirilen Ali Saip Bey, bölge halkı ve aşiret reislerine mektup yazarak, Fransızlara karşı ayaklanma için hazırlıklara başlamıştır. Ali Saip Bey, Siverek'te, Cudi Paşa, Badıllı Sait ve Amcam İzollu Bozan Ağa gibi aşiret ileri gelenleriyle görüşüp, kuvvet toplamalarına yardımcı olmalarını istemiştir. Urfa'da başlayan genel ayaklanmaya, Suruç, Akçakale, Siverek'teki hemşerilerim de katılmış, büyük kuvvet oluşturmuşlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8-9 Şubat gecesi Urfa'ya giren millî kuvvetler, Fransız kuvvetlerini kuşatmışlar ve 9 Şubat günü çarpışmalar başlamıştır. Fransız işgal güçlerine karşı, Mustafa Kemal Paşanın Urfa'nın kurtuluşu için öngördüğü savaş taktikleri başarıyla uygulanmış, yararlı sonuçlar alınmıştır.

Bağımsızlığı, kişiliğinin bir parçası olarak gören kahraman Urfa halkı, bu işgale daha fazla dayanamamış ve Mustafa Kemal Paşanın emir ve direktifleriyle kurtuluş hareketini başlatmıştır. Millî amaçlar uğruna, yerel imkânlarla savaşa başlayan yürekli ve inançlı millî kuvvetler, silah ve teçhizatı zayıf olmasına rağmen, işgalci Fransızları topraklarından atmayı başarmıştır; Şanlıurfa'nın bağımsızlığı için yürüttükleri anlamlı mücadele, ülkemizin kurtuluşunda önemli rol oynamıştır. Şanlıurfa'da başlatılan kurtuluş mücadelesinin kazanılması, diğer şehirlerde başlatılan millî hareketler için de esin kaynağı olmuştur.

Urfa halkının kararlı tutumu ve vatan aşkıyla gösterdiği güçlü direniş üzerine, Cerablus'tan bekledikleri yardımı almayan Fransızlar, 8 Nisan 1920 tarihinde, mütareke yapmak ve bazı şartlarla şehri terk etmek istediklerini bildirmişlerdir. Fransız kuvvetleri, 11 Nisan 1920 sabahı, Urfa'yı terk etmeye başlamışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İzol, sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şanlıurfa, 11 Nisan 1920'de, yerel önderlerinin ve halkının yaptığı onurlu, anlamlı ve soylu bir mücadelenin sonunda, tarihte, kendi kendini kurtaran şehirlerden birisi olma onurunu Urfa'nın tarihine yazmıştır. 11 Nisan günü, Şanlıurfa halkı, tarihe altın sayfalarla geçti; onlar, kanlarıyla çeliği erittiler, namus ve şereflerini düşmandan kurtardılar; düşman çizmeleriyle kirletilen toprakları temizlediler; esaret işareti olan,  Şanlıurfa Kalesinde ve Tılfındır Tepesinde dalgalanan düşman bayrağının yerine, şanlı Türk Bayrağını dikme şerefine nail oldular. (Alkışlar) O gün, karanlıkta kalan Şanlıurfa'yı aydınlattılar; o gün, esaret zincirini kırdılar, ebedî olarak özgürlüklerine kavuştular; o gün, bizim gücümüzü dünyaya tanıttılar; o gün, Müslümanların, silahsız da kalsa, askersiz de olsa, kadın, çocuk ve ihtiyarlarıyla düşmanı yok edeceklerini, vatanlarını kurtaracaklarını tüm dünyaya ispat ettiler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfalılar, 83 yıl önce kazanılan zaferin yaratıcıları ve mirasçıları olarak, kuşkusuz, haklı bir gurura sahiptirler. Urfa topraklarını terbiyesizce ve haksızca çiğneyen düşmana, hak ettikleri cezayı ve cevabı geciktirmeden vermişlerdir. Bu kutsal mücadelenin sonucu olarak "Şanlı" unvanını almaya hak kazanmış ve bu zaferin anısını yaşatmak için "Urfa" ismi, Yüce Meclisimiz tarafından "Şanlıurfa" olarak değiştirilmiştir.

Urfa'nın kurtuluşu, ülke içinde sevinçle karşılanırken, Fransa'da geniş yankılar uyandırmıştır. Fransız basınında yer alan manşetlerde bu işgalin haksız ve yersizliğine dikkat çekerek, şu başlıkları atmışlardı: "Urfa'da ne arıyorduk", "Fransız askerlerinin işi neydi", "Bizde halk, askerlerimize verilen angaryalardan habersizdir", "Fransa, başkası hesabına ve çıkarına jandarma rolü oynamamalı", "Halkımız çıkarına olmayan bir politika için verecek tek adamımız yoktur", "Fransa'nın çıkarı ve gelenekleri, Türk Halkıyla savaşı değil, barışı gerektirir."

Bu gazete manşetleri, işgallerin haksızlığını ve masum insanların kanlarının dökülmesini göstermesi açısından da son derece önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yurdumuzun her karış toprağını şehit kanlarıyla yoğurarak bizlere emanet eden atalarımıza karşı minnet borcumuz sonsuzdur.

Şanlıurfamızın kurtuluş bayramını candan kutlar, yurdumuzun her türlü savaş, afet ve belalardan korunmasını temenni ediyor, bu vesileyle, bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın İzol, teşekkür ediyorum.

Her iki konuşmacının konuşmalarına Başkanlık olarak aynı hissiyatla katılıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutup, Meclisin bilgisine sunacağım:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 milletvekilinin, tarım sektöründe tohum üretimi ve tohumculuğun sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım sektörü, gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun, ülkelerin ekonomik yaşamında büyük bir öneme ve vazgeçilmez bir yere sahiptir. Tarım sektörü, insan hayatı için gerekli olan gıda maddeleri ile sanayi için gerekli hammaddeleri üretmesinin yanında, kendi bünyesinde ve diğer sektörlerde de istihdam yaratması açısından önem arz etmektedir.

Bugün, bitkisel üretim alanında tohum, üretimin verimini ve kalitesini etkileyen en önemli girdidir. Bu nedenle, gelişmiş-sanayileşmiş ülkeler, tarımın bu önemli girdisi üzerinde çok geniş araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmak zorunluluğu içine girmişlerdir. Bu eğilim, sanayileşmiş ülkelerin tohum sanayilerini de geliştirerek, dünya tohum ticaretinde önemli bir paya sahip olmalarını sağlamıştır.

Bugün, dünya genelinde tohumluk ticaret hacminin 30 milyar dolar tutarında bir miktara ulaştığı hesap edilmektedir. Büyük bir tarım potansiyeline, tohum yetiştiriciliği için uygun iklim, toprak ve diğer koşullara sahip olan ülkemizde, kaliteli tohum elde edilmesi konusunda yapılacak yatırımlara, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yeterli desteğin verilmediği, konuyla ilgili olarak ciddî politikaların oluşturulamadığı görülmektedir. Tohum ithalat ve ihracat rakamlarına bakmamız dahi bugün içinde bulunduğumuz durumu ifade etmeye yetecektir. Ülkemiz, halen, tohum ihracatından 15-16 000 000 dolar gelir elde ederken, tohum ithalatına 70-74 milyon dolar ödemektedir.

Tohumculuk konusunda etkin ve geçerli politika oluşturamayan ülkeler, her yıl için aynı tohumu tekrar ithal etmek zorunda kalmakta, bu durum, söz konusu ülkeleri sürekli bir biçimde dışa bağımlı hale getirmektedir. Ne yazık ki, Türkiye de söz konusu ülkeler arasında yer almaktadır.

Bugün ülkemizde, özellikle Trakya bölgemizde, buğday tohumluğu ile ayçiçeği tohumluğu ithalat, üretim ve kullanımında önemli problemler yaşandığı görülmektedir. Özellikle son yıllarda, Balkan ülkeleri ve Doğu Avrupa ülkelerinden kontrolsüz tohumluk getirilmektedir. Bu durum, hem ürün kalitesinde hem de verimde ciddî kayıplara yol açmaktadır.

Bitkisel üretimde, üstün nitelikli ve kaliteli tohum kullanılması, verimi diğer üretim koşullarına da bağlı olarak yüzde 20-30 oranında artırmaktadır. Yabancı döllenen türlerde ise bu artışın 3 katına kadar çıktığı görülmektedir. Ülkemizde tarım alanlarının genişlemesinde sınıra gelinmiştir. Bu durum, elde edilecek ürünün artırılmasında tohumun önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Ülkemizde 1982 ve 1984 yılında yapılan yasal düzenlemeler sonucu, tohumculuk özel sektöre dayalı yeni bir yapılanma içine girmiştir.

Yaşanılan bu süreçte, atılan olumlu adımlara rağmen, özel sektör, kamu ve çiftçi örgütleri arasındaki dengenin oluşturulamaması, çok sayıda sorunu da beraberinde getirmiştir. Halen ülkemizde 3 023 adet tohum satış bayii faaliyet göstermektedir. Sayıları hızla artan tohum üretim ve satış firmaları nedeniyle, Ziraî Araştırma Enstitülerinin etkinliğinin azalması, tohumluk kontrol ve denetimde ciddî sorunları da ortaya çıkarmıştır.

Türkiye'de bitkisel üretimin tarım içindeki payı yüzde 65-75 dolayında seyretmektedir. Türk tarımının gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarılması için önde gelen konuların başında, tohumculuğun ülke koşullarına uygun, dünya pazarından ciddî anlamda pay alabilen bir endüstri haline getirilmesi gerekmektedir.

Değinilen görüşlerin ışığında, bitkisel üretimin en önemli girdilerinden biri olan tohumun ve tohumculuğun Türkiye'deki sorunlarının araştırılarak bu konudaki üretim ve verimliliğin artırılması, tohumculuk alanındaki örgütlenmenin sağlanması, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha fazla kaynak aktarılması, Avrupa Birliğine uyum sürecinde bu alana yönelik olarak ortaya çıkacak sorunların tespit edilmesi ve bunlara çözüm bulunması açısından, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1- Enis Tütüncü

(Tekirdağ)

2- Mehmet Nuri Saygun

(Tekirdağ)

3- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

(Ankara)

4- Erdoğan Kaplan

(Tekirdağ)

5- Yüksel Çorbacıoğlu

(Artvin)

6- Necdet Budak

(Edirne)

7- Selami Yiğit

(Kars)

8- Yakup Kepenek

(Ankara)

9- Halil Tiryaki

(Kırıkkale)

10- Salih Gün

(Kocaeli)

11- Yaşar Tüzün

(Bilecik)

12- Mustafa Özyurt

(Bursa)

13- Muharrem Toprak

(İzmir)

14- Ali Oksal

(Mersin)

15- İzzet Çetin

(Kocaeli)

16- Türkân Miçooğulları

(İzmir)

17- İsmail Değerli

(Ankara)

18- Ali Arslan

(Muğla)

19- A. İsmet Çanakçı

(Ankara)

20- Oya Araslı

(Ankara)

21- Mustafa Yılmaz

(Gaziantep)

22- Ahmet Yılmazkaya

(Gaziantep)

23- Muhsin Koçyiğit

(Diyarbakır)

24- Mesut Değer

(Diyarbakır)

25- Mehmet Ali Özpolat

(İstanbul)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, biraz önce, 2 adet Meclis araştırması önergesi olduğunu ifade ettimse de, zabıtlarda düzeltiyorum, Meclis araştırması önergesi 1 adettir.

Şimdi, sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair önergeler vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç’ın, (6/201) esas numaralı sözlü surusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/42)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 47 nci sırasında yer alan (6/201) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

      Nadir Saraç

       Zonguldak

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler’in, (6/221) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/43)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 66 ncı sırasında yer alan (6/221) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Hüseyin Güler

             Mersin

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi sayın milletvekiline geri verilmiştir.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi var; okutup oylarınıza sunacağım.

3. - Ekli listede isimleri belirtilen ülke parlamentoları ile TBMM arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/238)

8.4.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, ekli listede isimleri belirtilen ülke parlamentoları ile TBMM arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulması Genel Kurulun tasvibine sunulur.

    Bülent Arınç

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

Başkanı

Ürdün

Cezayir

İsrail

Libya

Katar

Mısır

Tunus

Fas

Suriye

Yemen

Filistin

Finlandiya

Portekiz

Hollanda

İspanya

Meksika

Bosna-Hersek

Kuveyt

BAŞKAN - Efendim, tezkereyi okuttum.

Şimdi, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; önce tümünü okutup işleme alacağım, sonra ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 9 Nisan 2003 Çarbamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerilerinin Genel Kurula sunulmasını arz ederim.

Salih Kapusuz

AK Parti Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1 - Genel Kurulun 9 Nisan 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde, sözlü soruların görüşülmemesi, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 113 sıra sayılı, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile 116 sıra sayılı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ile Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 32 milletvekilinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci ve 3 üncü sıralarına, gündemin 10 uncu sırasındaki 63 sıra sayılı Kanun Tasarısının ise bu kısmın 7 nci sırasına alınması ve sıra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesi,

2- 9 Nisan 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşimde, gündemin 3 üncü sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 10 Nisan 2003 Perşembe günkü birleşimde ise, gündemin 8 inci sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma sürelerinin uzatılmasının,

Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.

BAŞKAN - Efendim, şimdi, bu öneriyle ilgili, İçtüzüğümüze göre, bir lehte, bir aleyhte olmak üzere iki milletvekilimize, istem halinde, söz vereceğim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, aleyhte...

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde, Sayın Özyürek; buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulunda uzlaşmaya varamadığımız konular hakkında sık sık kürsüye gelmiş olmaktan gerçekten bir mutluluk duymuyorum; ama, ne yazık ki, iktidar partisiyle, Meclisin hangi yöntemlerle, nasıl çalışması gerektiği konusunda bir uzlaşmaya varma şansına sahip olamıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisi olarak biraz önce buraya sunulan tezkerede ifade edildiği gibi, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmesinden henüz 48 saat dolmamış bulunan vergi kanunu tasarısını -ki, 40 maddelik bir tasarıdır; öyle zannediyorum ki, milletvekillerimizin çok büyük bir çoğunluğu bunu inceleme, değerlendirme fırsatı bulamamışlardır- alelacele, bugün, burada görüşelim ve ne zaman tamamlanırsa; yani, gece yarısı, sabaha karşı bunu tamamlayalım isteniyor; birinci mesele bu. İkinci mesele de, yarın; yani, perşembe günü, İçtüzükle ilgili -yine hiçbir arkadaşımın raporu gördüğünü tahmin etmiyorum- Anayasa Komisyonunda kabul edilmiş bulunan raporu görüşelim, sonuçlandıralım isteniliyor.

Değerli arkadaşlarım, elbette, Meclisin görevi yasa yapmaktır, Meclisin görevi denetim yapmaktır; ama, yasaları oylarken, görüşürken bilerek oylamalıyız, görüşmeliyiz. Bu kırksekiz saat de İçtüzüğümüze bu nedenle konulmuştur. Kırksekiz saat geçmeden, Başkanlıktan komisyonlara intikal eden tasarılar komisyonlarda görüşülemez. Kırsekiz saat geçmeden, komisyonlardan Genel Kurula intikal eden tasarı ve teklifler görüşülemez; bu, bir ilke ve doğru konulmuş bir ilke; ama, ne yazık ki, son zamanlarda bu ilke, Adalet ve Kalkınma Partisi, neyi, ne zaman isterse o zaman görüşülür şekline dönüşmüştür; geldiğimiz nokta budur. Bugün huzurunuza gelmiş olan Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisinin esası da budur.

Şimdi, peki, Adalet ve Kalkınma Partisi, önerilerinde hep mi haksız, niçin hep karşı çıkıyorsunuz diye aklınıza bir soru gelebilir; ama, değerli arkadaşlarım, bu kırksekiz saat, yeterli bir süre değildir. Ben, işi, mesleği vergicilik olan bir arkadaşınızım; inanmanızı isterim -Sayın Kapusuz söylemişti- dün akşamdan beri, aldım, acaba ne değişmiş, mevcut kanunda ne var, değiştirilmek istenen ne, gerekçesi ne, hükümet neyi teklif etmiş, komisyon neyi kararlaştırmış; bunu, bütünüyle inceleyebilmiş değilim. Başka arkadaşlarımızın da bu çalışmayı yapma şansına sahip olduklarını zannetmiyorum.

Şimdi, böyle olunca, Meclis, sadece, noter gibi önüne getirilmiş olan metinleri, el kaldırmak suretiyle tasdik eden bir merci, bir makam haline geliyor. Bu -hepimiz, özel konuşmalarımızda birbirimize ifade ediyoruz- gerçekten, özellikle, bizim gibi yeni gelen milletvekillerinin psikolojisini çok olumsuz etkiliyor; yani "biz, sadece parmak kaldıran insanlar mıyız; niçin bizim hiçbir katkımız aranmıyor; niçin bizim görüşümüzün bir önemi yok" anlayışı gittikçe egemen oluyor; bu anlayış egemen oldukça, işte, bu boş sıralarda kanunları görüşüyoruz, bu boş sıralara hitap etmek durumunda kalıyoruz. Bu psikoloji, daha çok, benim gibi yeni milletvekillerinde hâkim olabilir, Sayın Kapusuz gibi tecrübeli milletvekillerinde böyle bir psikolojinin olmadığına hiç kuşku yok ki, her seferinde, böyle sıkıştırılmış bir takvimi Meclisin önüne getiriyor.

Şimdi, bu uyarıyı yapmak, bizim görevimiz. Bu uyarıyı yaparken de, biz, kanun görüşmekten kaçalım, bu kanun çıkmasın filan da diyor değiliz; belki, yararlı tarafları da vardır; ama, ne olduğunu bir bilelim, bilerek oy verelim, düşünerek değerlendirelim istiyoruz.

Bir diğer nokta, yarın görüşeceğimiz İçtüzük konusu. Şimdiden, bu raporu arkadaşlarımın bulup, değerlendirmeleri açısından söylemek istiyorum ki, geçen dönem, İçtüzük tartışmalarının, burada büyük kavgalara yol açtığını ve o tartışmanın yarattığı stres içinde, talihsiz bir şekilde de bir eski milletvekilimizin hayatını kaybettiğini hepimiz biliyoruz. Yani, İçtüzük, demokrasi açısından, anayasal düzen açısından ve bu Meclisin salim bir şekilde çalışması açısından son derece önemlidir. Orada, özellikle 91 inci madde, yani, bazı tasarıların temel kanun halinde, kısaltılmış bir şekilde görüşülmesini öngören bir düzenleme var. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekillerinin önerisi olarak Anayasa Komisyonuna geldi; dün, Anayasa Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partili üyelerin muhalefetine rağmen, çoğunluğun oylarıyla geçti.

Şimdi, yine, böylesine önemli bir düzenlemeyi hiç kimse yeteri kadar inceleyemeyecek, değerlendiremeyecek ve yarın buraya gelecek, belki, bilmediğimiz bir düzenleme için, içeriğine, anlamına, kapsamına yeteri kadar vâkıf olamadığımız bir düzenleme için, gereksiz bir şekilde birbirimizi hırpalayacağız. Belki biraz vakit olsa, belki üzerinde çalışsak, muhalefetin ne yapmak istediğini, neyi önerdiğini sizler de bilseniz, bir uzlaşma sağlarız. Burada, her tartışmalı, kavgalı oturumdan sonra, pek çok milletvekilimize, bize, kuliste, özel konuşmalarımızda "şu Meclisi daha sakin, kamuoyu açısından daha saygıdeğer bir şekilde çalıştırmanın bir yolu yok mu? Bu noktalarda niçin çaba göstermiyorsunuz" eleştirileri geliyor. Ben de, bu eleştirileri yeteri kadar değerlendirmeye çalışan bir arkadaşınızım. Biz istiyoruz ki, bu Meclis, kamuoyunda saygınlık kazanacak şekilde konuları değerlendirsin, tasarıları, teklifleri görüşsün, elbette, sonunda, herkes, düşüncesine göre, grubunun temayülüne göre oyunu versin. Buna hiç kimsenin söyleyecek bir şeyi yok; ama, bu şansı, bu inceleme şansını, bu değerlendirme şansını milletvekillerimize tanıyalım istiyoruz. Bu nedenle de, biz, Danışma Kurulunda bir uzlaşmayı sağlayamadık; Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisi olarak bu öneri huzurunuza geldi. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak buna katılamadığımızı, İçtüzüğün hükümlerine aykırı olan bu öneriyi tasdik etmediğimizi, tasvip etmediğimizi huzurlarınızda ifade ediyorum ve Meclisin sakin bir şekilde çalışmasının, İçtüzüğün kurallarına uygun bir şekilde çalışmasının, çalıştırılmasının sadece muhalefetin görevi olmadığını, özellikle bu görevin iktidar partisine düştüğünü, bu noktada ortaya çıkacak gereksiz tartışmalardan, huzursuzluklardan en çok rahatsız olan bir arkadaşınız olarak bunun sorumluluğunun da bize ait olmadığını bir kez daha belirtiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

İkinci söz isteği, lehte olmak üzere, Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz'a aittir.

Buyurun Sayın Kapusuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşımın ifade ettiği gibi, bugünkü yapmış olduğumuz Danışma Kurulu toplantısında, Cumhuriyet Halk Partimizin itirazından dolayı bir mutabakat sağlayamadık. Biraz önce kendileri de ifade ettiler. İki husustan karşı olduklarını öncelikle ifade ettiler. Birinci olarak, kırksekiz saat geçmeden bu kanun tasarılarının görüşülmesini uygun bulmadıklarını ifade ettiler. İkinci olarak da, bu çalışma süreleriyle ilgili olarak, Danışma Kurulunda da ifade ettikleri gibi, burada, tekraren, çalışma sürelerinin bitinceye kadar uzatılmasına da katkı sağlamayacaklarını ifade ettiler.

Değerli arkadaşlar, milletvekili arkadaşlarımız, bugün, bizim getirmek istediğimiz, Danışma Kuruluna götürdüğümüz önerilerimizin ne olduğunu öğrensinler için bir kez daha hatırlatmak istiyorum: Bugün, geçen hafta boyu, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonumuzda ve tali komisyonlarımızda da gerekli olduğu kadarıyla, herkesin yakından takip etmiş olduğu, vergiyle ilgili bir düzenleme var. Buna, biz "vergi reformunun birinci ayağı" diyoruz. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine 113 sıra sayısıyla girdi. Evet, bu tasarı, İçtüzüğe göre, dağıtım tarihinden itibaren kırksekiz saat geçmeden görüşülemeyecek bir tasarı olmakla birlikte, kamuoyunda beklenen, teknik olarak da, herkesin, içeriği itibariyle büyük ekseriyetle katıldığı, beklediği vergi tasarısıyla ilgili olarak Meclis bugün çalışsın istiyoruz. Ne kadar çalışsın; bitinceye kadar çalışsın. Neden; çünkü, bu tasarı, bir bütünlük içerisinde takip edilebilecek olursa, buna katkı sağlamak isteyen arkadaşlarımızın katkıları da, bu vesileyle, bu görüşme süresince gündeme gelebilir, bir kopukluk olmasın...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - İncelemeden nasıl katkısı olacak?

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bugün yarım kalıp, yarın devam etmek, gelecek haftaya bırakmak gibi olmasın...

Siz biraz sakin olun sayın milletvekilim, hiç merak etmeyin. Bakınız, bunu inceleme konusunda kırksekiz saat değil elliiki saat de versek inceleyecek arkadaşlarımız incelemiş olur; ama, belki, incelemek istemeyen, ilgi alanlarına girmeyen, bu konuyu çok yakından takip etmeyen milletvekillerimiz de olabilir. Bunlar da, bu konuyu incelemiş olan arkadaşlarımızdan, komisyonumuzdan, hükümetimizden, buradaki müzakerelerden yakinen takip etmek gibi bir imkân ve fırsatı yakalayabilir.

Değerli arkadaşlar, bugün, çalışmak istediğimiz vergi reformuyla ilgili olarak birkaç şey hatırlatmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, biz, AK Parti olarak, millete birtakım konuları vaat ederek iktidara geldik. Bunlardan bir tanesi, malî miladı kaldıracağımızı ilan etmiştik; bunu, burada gerçekleştirdik. Yani, vergi konusuyla birebir alakalı olan malî milat kaldırıldı. Vergi barışıyla ilgili olarak -bildiğiniz gibi- bir çalışma yaptık, vergi barışı da hayata geçirildi. Şu anda, bunları takviye etmemiz gereken bir sürece girdik; yani, yapısal reformların da devam etmesi lazım. Dolayısıyla, bunu da üç basamak halinde getireceğiz. Arkadaşlarımız, belki, biraz fazla gelir, çok olur yönünde şikâyet etmesinler diye üç bölüm halinde getiriyoruz. Bu, birinci basamağıdır. Bu da, sadeleştirme, basitleştirme, vergi yükünü hafifletmeye yönelik bir tasarıdır. Kanaatim odur ki, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız da, Cumhuriyet Halk Partililer de, milletimizin lehine olan böyle bir tasarıyı uygun bulacaklar, destekleyeceklerdir.

O halde, ne yapmak istiyoruz; bu konuyu, 48 saat beklemeden, bugün bitinceye kadar görüşelim istiyoruz; çünkü, buna, Türkiye'nin hem ihtiyacı vardır hem de Türkiye açısından, bu tip yapısal reformların yapılmasına acil ihtiyaç vardır.

İkinci talebimiz: Perşembe günü -yani, yarın- İçtüzükte, Anayasada yaptığımız değişiklikler muvacehesinde, ona uygun hale getirilmesi için gerekli olan düzeltmelere ihtiyaç vardı. Bu konuyla ilgili olarak istedik ki, Meclisimizde, aynen Anayasa uyum komisyonu, mutabakat komisyonu kurulsun talebimiz gibi, İçtüzükle ilgili bir çalışmayı da Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarla beraber yapalım. İnşallah, bunu başlatacağız; fakat, biraz gecikme görünce, ister istemez, Anayasaya uyumlu hale getirilmiş bir İçtüzükle çalışmak bu Meclise daha yakışmaktadır. Bundan dolayı, İçtüzüğün -Anayasadaki yapılan değişiklikleri eşit noktaya getirecek- 10 maddesinde değişiklik yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi de, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olan 91 inci maddedir. Anayasa Mahkemesi "bu eksikliği üç ay içerisinde giderin" diye Türkiye Büyük Millet Meclisine de bir görev vermişti. Üzülerek ifade edelim ki, bu konu, geçen hükümet döneminde ihmal edildi. Biz de, bu konunun mutabakatla çıkmasını beklediğimiz bir süreçte baktık ki, gecikme oluyor, o halde Grup olarak, teknik konuları ihtiva ettiği için, bu eksikliği derhal giderelim diye bir İçtüzük teklifi yaptık. Bu da, Anayasa  Komisyonunda tartışıldı. Zannedersem, sadece 91 inci maddenin dışında hiçbir ihtilaf yok, olması da mümkün değil; çünkü, Anayasadaki yapılan değişiklikle, Meclis Başkanlığı adaylığı için, Anayasadaki 10 günlük süreyi 5 güne indirmişiz, İçtüzükte "10 gün" olarak duruyor; İçtüzükteki 10 günlük süreyi şu anda, biz de, 5 güne, Anayasadaki gün sayısına uygun hale getiriyoruz. Zannedersem, bunda da, ihtilaf çıkacak bir boyut yoktur. Dolayısıyla, yarınki çalışmalarımızı da, 4 tane uluslararası anlaşma ve İçtüzükteki değişiklikle tamamlamak istiyoruz. Bizim, milletimiz adına söz verdiğimiz hizmetleri yapabilmemiz için ne yapmamız gerekiyor; çalışmamız gerekiyor. Kim çalışacak, sadece AK Parti mi çalışacak; hayır, Cumhuriyet Halk Partisi de çalışacak.

Değerli arkadaşlar, bu milletin büyük beklentileri var. İki partili bu Parlamentoda, mutlaka, çok çalışmaya ihtiyaç var. Hani, çok güzel bir reklam var "çook çalışmalıyız, çook çalışmalıyız" diyor ya... Evet, bu millet de, bu Parlamentodan çok çalışmasını bekliyor; derdine derman bulmasını ve bununla ilgili düzenlemelerin, bu Meclisten, mutlaka, gecikmeden çıkmasını istiyor.

Öyle olunca, bizce, 48 saat bekleyelime ihtiyaç yok. Arkadaşlarımızı saygıyla karşılıyorum, "acelemiz yok, bunlar 48 saat bekleyebilir" diyebilirler. Arkadaşlarımız, belki, gece geç saatlere kadar süren çalışmalarımız için, zaman zaman, birtakım farklı değerlendirmelerde bulunabilirler; ama, ben şuna inanıyorum ki, onlar da, biz de, bu ve benzeri faydalı çalışmaların yapılmasına mutlaka katkı sağlayacağız. Bundan dolayı da kendilerine şimdiden teşekkür ediyorum. Her ne kadar, orada, uzlaşma sağlanamamış olsa bile, burada yapılan çalışmaların onların da takviyeleriyle, iyileştirmeleriyle nihaî sonuca ulaşacağını ümit etmekteyim.

Değerli arkadaşlar, şu ana kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak iyi bir performans gösteriyoruz. İnşallah, bu artarak devam edecektir.

Katkılarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor, önerimizi desteklemenizi istirham ediyor; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, teşekkür ederim.

Şu ana kadar başka bir söz talebi yoktur.

Şimdi, önerinin maddelerini ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:

Öneriler:

1- Genel Kurulun 9 Nisan 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde; sözlü soruların görüşülmemesi, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan, 113 sıra sayılı, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile 116 sıra sayılı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ile Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 32 milletvekilinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci ve 3 üncü sıralarına, gündemin 10 uncu sırasındaki 63 sıra sayılı kanun tasarısının ise bu kısmın 7 nci sırasına alınması ve sıra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesi,

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2- 9 Nisan 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşimde, gündemin 3 üncü sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 10 Nisan 2003 Perşembe günkü birleşimde ise, gündemin 8 inci sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma sürelerinin uzatılmasının,

Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S.Sayısı: 73)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Efendim, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.10

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.23

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Sayın milletvekilleri, ikinci sıraya alınan, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu’nun; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/543, 2/88) (S. Sayısı : 113) (1)

BAŞKAN- Komisyon?.. Hazır

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu 113 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Şimdi, tasarının tümü üzerinde söz isteyenlere söz vereceğim.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)- Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hükümet, ek vergilerden sonra, yeni bir vergi yasa tasarısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş bulunuyor. Tasarıya hükümetin vermiş olduğu isim "yeni vergi düzenlemeleri; bir." Yani, bu, birinci tasarı. Bu tasarıyı takip edecek daha başka tasarılar da olacak. Bunun anlamı, vergi hep gündemde olacak, hükümetin gündeminde sürekli vergi düzenlemeleri olacak.

Hükümet, işe vergiyle başladı, vergiyle devam ediyor. Her iki adımdan biri, neredeyse, vergi düzenlemeleri oluyor. Eskiden, vergi düzenlemeleri, vergi yasalarındaki değişiklikler bu kadar sık gündemde olmazdı. Neden olmazdı?.. Vergi yasaları tabiî ki değişmez değildir; ekonominin ihtiyaçlarını tabiî ki takip edecektir; toplumsal ihtiyaçları, bu ihtiyaçlardaki değişiklikleri tabiî ki takip edecektir. Yine, hükümetler, kendi anlayışlarına uygun olarak vergi yasalarında da, doğal olarak, değişiklik yapma hakkına sahiptirler; ancak, vergi gibi çok temel bir konuda, toplumsal uzlaşma, diğer bütün konulardan çok daha önce gelir. Eğer, vergi düzenlemeleri bir toplumsal uzlaşmaya dayanmıyorsa, mutlaka, daha sonra -aynı hükümet döneminde de olabilir, bir başka hükümet döneminde de olabilir- bu düzenlemeler gözden geçirilir ve değişikliğe tabi tutulur.

Hükümetin bugüne kadar yapmış olduğu vergi düzenlemeleri, bir toplumsal uzlaşmaya, arayışa dayalı olmadı; bu düzenleme de öyle gözüküyor. Malî milat ve "nereden buldun"un kaldırılmasıyla işe başlandı. Ardından, vergi affı geldi. Bunun ardından, ekvergilere ilişkin düzenlemeler yapıldı ve geçen hafta da, iki maddelik, çok küçük bir düzenleme yapıldı. Gerçekte, bu iki maddelik düzenleme, hükümetin vergi konusuna yaklaşımı açısından oldukça ilginç bir düzenleme.

Vergi Affı Kanununa ilişkin olarak, kalkınmada öncelikli yörelerdeki matrah artırımı oranlarını düzenleyen bir kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine geliyor. Olay, bu şekilde sunuluyor. Teklifin gerekçesine bakıldığında, kalkınmada öncelikli yörelerdeki matrah artırımını daha makul seviyelere indirmeyi amaçlayan bir teklif olduğu görülüyor. Teklifin genel gerekçesi bu şekilde. Madde gerekçelerine baktığımızda da, yine bu şekilde ifade ediliyor. Genel Kurul, vergi affındaki süreleri de dikkate alarak, bunu son derece süratle görüşüp, kabul ediyor, buradan çıkıyor; ancak, teklifin 2 nci maddesi konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu yeterince bilgilendirilmemiştir. Teklifin gerekçesinde yazılı olan açıklamalar, teklifin gerçek mahiyetini ortaya koymaktan uzaktır, onunla hiçbir ilgisi yoktur. Kalkınmada öncelikli yörelerdeki matrah artırımı oranlarının yumuşatılmasına yönelik olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna getirilen bu teklifi, hükümetin bu yaklaşımına destek vermek amacıyla, Gruptaki arkadaşlarımız da imzalıyor. Bu, çok doğal. Hükümetin yaptığı her şey veya getirmiş olduğu her teklif tabiî ki yanlış değildir. Bizim muhalefet anlayışımız, bütün konulara bu şekilde yaklaşmaya engeldir. Ancak, teklifin 2 nci maddesinde, söylenilenin çok dışında bir düzenleme yapılıyor. Ne yapılıyor 2 nci maddede? Yapılan şudur: Vergi Affı Kanununda, vergi affının yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bitmemiş olan vergi incelemelerinin devam edeceği öngörülüyor. Ne zamana kadar; kanunun yayımını izleyen ayın sonuna kadar. Yani, 31 Mart 2003 tarihine kadar bu vergi incelemeleri devam edecektir. Eğer, 31 Mart itibariyle incelemeler hâlâ bitmemişse, bu incelemelere artık devam edilmeyecektir. Olabilir; kendi yaklaşımı içerisinde sürekli vergi incelemesini gündemde tutup, mükellefi, böyle bir yasanın getirmiş olduğu haklardan yararlanabilir miyim yararlanamaz mıyım endişesi içerisinde yaşatmanın bir anlamı yok. 31 Marta kadar, vergi inceleme elemanları, ellerindeki iş durumuna göre programlarını yapıyorlar, buna göre incelemelerini sonuçlandırıyorlar. Hangi incelemeleri sonuçlandıracağına inceleme elamanı karar veriyor. O yoğunluk içerisinde gece gündüz çalışarak, 31 Marta kadar incelemeleri yetiştiriyorlar; fakat, geçen hafta, 4 Nisan tarihinde Genel Kurulda kabul edilen teklifle, 31 Mart tarihi 20 Marta çekilmektedir. Bu da, ilgili kanunun şu maddesindeki ay ibaresi 20 Mart olarak düzeltilmiştir, şeklinde bir düzenlemeyle buradan geçiyor.

Bu, çok enteresan bir düzenleme. Bu, Meclis Genel Kuruluna yeterli açıklama yapılmadan, kalkınmada öncelikli yörelerdeki mükelleflerin matrah artırımını düzenleyen bir düzenleme kapsamında buraya getirilerek, Genel Kurulun takdirine, kabulüne sunulan bir teklif; ama, yapılan, 20 Mart tarihi ile 31 Mart tarihi arasında vergi inceleme raporları tamamlanmış olan birkısım mükelleflerin vergi inceleme raporlarının geçersiz kılınmasına yönelik bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye Cumhuriyet Halk Partisinin destek vermesi mümkün değildir. 31 Mart bitmiş; siz, geriye yönelik olarak getirip, 31 Mart tarihinde vergi dairesine teslim edilmiş olan raporlar geçersizdir diyecek bir yasal düzenlemeyi yapıyorsunuz. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeterli bilgiyi alarak, yeterli bilgilenmeye sahip olarak yapacağı bir düzenleme olarak görmüyorum.

Ben şundan eminim: Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün üyelerinin, bütün milletvekillerinin, eğer bu teklif hakkında yeterli bilgi kendilerine verilmiş olsaydı, bu maddeye kabul oyu vermelerinin mümkün olmadığını düşünüyorum; fakat, 4 Nisandan bu yana zaman geçti, bu haftaya girdik, hükümetin, bu konuda yanlış yaptık, bunu düzeltelim şeklinde bir yaklaşımını maalesef görebilmiş değiliz. Hükümet, sessizlik içerisindedir; yapılanın, âdeta, doğru olduğunu kabul etme eğilimi içerisindedir. Sayın Maliye Bakanının "hatalı raporları düzeltmeye yönelik bir işlemdir" şeklinde bir açıklaması oldu; daha sonra, bir televizyon programında "bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdiridir, hükümetin dışında yapılmış olan bir iştir" şeklinde bir açıklaması olmuştur; doğrudur, teklif olduğu için, hükümetten gelmemiştir; ama, Sayın Bakan, hükümet eğer bu düzenlemeye katılmıyorsa, bunun hemen gereğini yapmak zorundadır. Tabiî, biz, buna yönelik olarak yapılması gereken işlemler konusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna, bugün, bu konuda gerekli önergemizi sunacağız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hükümet işe vergiyle başladı demiştik, vergiyle devam ediyor. Daha önce konuşmuştuk, bilgilerinizi tazelemek açısından tekrar dikkatinize sunmak istiyorum; Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim beyannamesinde vergi konusunda tam 15 tane taahhüt vardı. Bir tanesi, malî miladın ve nereden buldun yasasının kaldırılmasıydı; bir tanesi, vergi affıydı; bu 2'si yapılmıştır. Kalan 13 adet düzenleme, çeşitli vergilerde indirim veya bazı vergilerin kaldırılması şeklindeki taahhütlerdi. 58 inci hükümet programıyla, bu taahhütler, sadece 3'e indirilmiştir. Bir tanesi vergi reformu olarak ifade edilmiştir ve vergi reformunun hareket noktası da, vergi adaleti ve vergi ödeme gücü olarak ifade edilmiştir. Diğer 2 düzenleme de, çeşitli vergilerde indirimi hedefliyordu. 15 taahhütten 3 tane taahhüde inmiştir hükümet programında. "Vergi reformu" denildiği için "vergi reformu bütün vergi indirimlerini kapsıyor" denilebilir; doğrudur, olabilir. Hükümet programında, o detaylara yer vermemek için "vergi reformu" lafıyla, cümlesiyle bunlar ifade edilmiş olabilir.

59 uncu hükümet programına geliyoruz, yine, vergi reformu kavramı var; ama, başka bir şekilde; şöyle deniliyor: "Vergi reformuyla, vergi tabanı genişletilecek ve marjinal vergi oranları uygun seviyelere indirilecektir." Bir vergi reformu yeni hükümetin gündeminde var; ama, bunun, artık, amacı, vergi adaletini sağlamak değil, marjinal vergi oranlarını uygun seviyelere indirmektir. 58 inci hükümet, hiç değilse, bir vergi adaletini ortaya koymuştu -herkesin şikâyet ettiği, Türk vergi sisteminde vergi adaleti yok, vergi ödeme gücünü dikkate almıyor- böyle bir iyiniyeti ortaya koymuştu; 59 uncu hükümet bundan vazgeçti. 2003 yılı bütçesin görüşürken burada çok konuştuk. 2003 yılı bütçesinde vergi adaletinden vazgeçildiğinin işaretleri vardı. Dolaylı vergiler diyor, işte, harcamalar üzerinden alınan vergiler, örneğin Katma Değer Vergisi ve benzerleri. Bunların vergi gelirleri içerisindeki payı, 2003 yılında, yüzde 70'e çıkmış durumda, ek vergi önlemlerini, bir defalık önlemleri bir tarafa bırakalım, yüzde 70'dir. Bu oran, geçen yıl yüzde 66 idi.

Dolaysız vergiler, kazanç üzerinden alınan vergiler, Gelir Vergisi örneğin. En önemli kalem Gelir Vergisidir. Gelir Vergisinin vergi gelirleri içerisindeki payı geçen yıl yüzde 23'ken, bu yıl yüzde 20'ye iniyor. Yani, hükümetin "vergi tabanını genişleteceğiz" iddiasının aksine bir bütçe gelmişti oraya. Peki, bütçe neydi; bütçe, hükümet programının bir özetiydi, bir yansımasıydı. Oradaki vergi geliri tahminlerinin yansımasını, biz, bugün burada görüşeceğimiz bu kanunda görüyoruz. Bu kanun, hükümetin vergi adaleti konusunda bir programının olmadığını, bu konuda ciddî bir düşüncesinin olmadığını gösteren bir tasarıdır.

Tasarıda yapılan şüphesiz iyi düzenlemeler vardır. Bunları, tasarıyı tümüyle reddetmek mümkün değildir. Birçok iyi düzenleme vardır; yatırım indirimi stopajının kaldırılması, yine, teşvik belgesiz bir yatırım sistemine geçilmesi, kâr payı üzerindeki vergi yükünün azaltılması...

Kâr payı üzerinde son derece yüksek bir vergi yükü vardır; uluslararası ortalamaların üzerinde, yüzde 65'e ulaşan oranda bir yük vardır. Kâr dağıtımı halinde kâr üzerindeki vergi yükü -uluslararası ortalamalar yüzde 51-52-53 düzeyindedir- çok ağırdır; bunun, hakikaten indirilmesi gerekir.

Yine, Gelir ve Kurumlar Vergileri üzerinden alınan fon paylarının kaldırılarak sistemin sadeleştirilmesi. Basit usuldeki mükelleflerin -ki, 800 000 mükelleftir- Katma Değer Vergi yükümlülüklerinin kaldırılarak, beyanname vermekten kurtarılmaları. Bu, bir anlamda, vergi idaresine de çok daha güç katacak, 800 000 mükellefi bir kenara bırakıp, çok daha farklı mükellef kesimleriyle uğraşacak bir alan yaratmaktadır.

Bütün bunların hepsi olumlu düzenlemelerdir. Esasen, eski hükümet, önceki hükümet bu düzenlemeleri tasarlamış ve bir Bakanlar Kurulu kurulu kararına bağlayarak da, vergi sisteminde bu iyileştirmeleri yapacağım şeklinde, Dünya Bankasına sunmuştu. Belki, bu vesileyle, eski hükümete de, bu çalışmaları yaptığından dolayı teşekkür etmek gerekir.

Kâr payı üzerindeki vergi yükünün azaltılmasının son derece doğru olduğunu söylemiştim. Ancak, kâr payı üzerindeki vergi yükü azaltılırken, bu tasarıyla yapılan bir başka şey daha vardır; Gelir Vergisi tarifesi 5 puan yükseltilmektedir. Halen yüzde 15-yüzde 40 aralığında olan Gelir Vergisi tarifesi yüzde 20-yüzde 45 aralığına çekilmektedir. Bunun anlamı, şirketler üzerindeki vergi yükünü azaltıyorum demektir; oradaki vergi yükü de, fon payıyla, yüzde 33'ten yüzde 30'a inmektedir, kâr payında yüzde 65'ten yüzde 45 küsura inmektedir. Ama, bu tasarı, buradan doğan bir gelir kaybı var, bunu da, ücret dışındaki Gelir Vergisi mükelleflerinin vergi yükünü 5'er puan artırmak suretiyle telafi edeceğim diyor; tasarının yaklaşımı budur.

Şimdi, oradaki fon paylarını da kaldırıyoruz, oradan bir miktar tasarruf olacaktır, mükellefin yükü biraz azalacaktır denilebilir. Gerçek şudur: Şu anda yürürlükte olan Vergi Kanununa göre Gelir Vergisi mükelleflerinin yükü artırılmaktadır; hükümet, bunun aksini hiçbir şekilde söyleyemez. O zaman, hakikaten "59 uncu hükümet programındaki vergi reformunun amacı, marjinal vergi oranlarını indirmektir" yaklaşımı bu tasarıda ifadesini buluyor. Evet, bu yaklaşım, marjinal vergi oranını, yani, en uçtaki mükelleflerin vergi oranını indiriyorum, yüzde 33'lük Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'a indiriyorum, kâr payı üzerindeki yüzde 65'e ulaşan vergi yükü oranını da yüzde 45'lere indiriyorum; ben, buradan doğan vergi kaybını da, diğer Gelir Vergisi mükelleflerinin -esnafın, serbest meslek erbabının- 800 000 civarındaki basit usuldeki Gelir Vergisi mükellefinin -taksici, nakliyeci, tamirci gibi esnafın- vergi oranını 5'er puan artırmak suretiyle telafi ediyorum diyor. Hükümetin vergi adaleti konusundaki yaklaşımı bu.

Başka ne yapılıyor; ücret vergilemesinde çok önemli bir değişiklik yapılıyor. 1960'lardan beri sistemde olan ve ücret gelirlerinin, diğer gelirlere kıyasla, daha farklı bir şekilde, daha düşük oranlı birtakım istisnaları uygulamak suretiyle, daha düşük miktarda bir vergi yükü taşıyacak şekilde vergilenmesini sağlayan özel indirim, bu tasarıyla kaldırılmaktadır. Bizim, sadece ücretlilere mahsus olmasın, diğer Gelir Vergisi mükelleflerinde de gelirinin bir kısmını "en az geçim indirimi" veya benzeri adlar altında vergidışı bırakalım şeklinde bir çabanın içerisine girmemiz gerekirken, tam tersi bir yaklaşım var; ücretlilerdeki özel indirim kaldırılmaktadır. Ne yapılıyor; ücretliler, şu anda, fiş, fatura toplayarak "özel gider indirimi" dediğimiz bir vergi iadesinden yararlanıyor, onunla birleştiriliyor; yani, sen, fiş ve fatura toplarsan, özel indirimden yararlanacaksın.

Belirlenen oranlar, asgarî ücretlinin elde edeceği vergi iadesinde bir kayba yol açmayacak şekildedir, asgarî ücretin üzerindeki bütün ücretlerde bu kayba yol açacaktır; ama, hukuken, yapılan özel indirim, sistemden çıkmış olmaktadır; bu tasarı yasalaşırsa, Türk vergi sisteminde, artık, özel indirim olmayacaktır. Bu, sosyal adalete, vergi adaletine son derece aykırı bir düzenlemedir. Yapılması gereken, özel indirimi kaldırmak değil -belki, bugün için, o anlamlı bir rakama çıkarılamıyordur ama- bunun yanına, en az geçim indirimini de ilave edebilir miyiz, diğer Gelir Vergisi mükelleflerimizin gelirlerinin bir kısmını vergi dışında bırakabilir miyiz yaklaşımı olmalıydı. Bu, bütün ülkelerde vardır; bütün ülkelerde, gelirin belli bir bölümü, ücretli olsun olmasın, gelir vergisi dışındadır; ama, hükümetin, bu tasarıda, bu yaklaşımını göremiyoruz; daha doğrusu, böyle bir yaklaşım yok zaten. Hükümet vergiyi tabana yaymak için bugüne kadar neler yapmıştır; yapılan şudur: Ek Emlak Vergisini getirmiştir, ek Motorlu Taşıtlar Vergisini getirmiştir ve bu tasarıyla da, Gelir Vergisi tarifesini artırmıştır; hükümetin vergiyi tabana yaymaktan anladığı bu maalesef.

Bütün bunlara rağmen, 2003 malî yılı bütçesi içerisinde dolaysız vergilerin, yani kazanç üzerinden alınan vergilerin payı düşmüştür, düşmektedir. Harcamalar üzerinden alınan ve kişinin gelir durumuyla ilgilenmeyen, Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi gibi vergilerin payı 4 puan artmıştır. O zaman nerede?.. Vergi reformu yok.

Gerçekte, vergi tasarıları görüşülürken, konuşulması gereken asıl konu ekonomidir; çünkü, vergi bir araçtır. Ekonomide dengelerin yerine oturması, ekonominin üretim yapar hale gelmesi, ihracat yapar hale gelmesi, istihdam yaratması için, vergi de bir araçtır. Temel araç kamu finansmanıdır; ama, ekonomide birtakım etkilerde bulunmak için de vergi bir araç olarak kullanılır.

Şimdi, ekonomide neredeyiz? Dün yapılan ihalede faiz yüzde 63'e çıktı. Seçim sonrası, bu vadeyle, aynı vadeyle yapılan 26 Kasım ihalesindeki faiz yüzde 51 idi. Yüzde 63, dünkü faiz, tabiî, faizin düşmüş halidir. Yüzde 51'lik faizle kıyaslarsanız, 12 puanlık bir artış; 12 puanlık artışın, bu ekonomiye maliyeti 12 milyar dolardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Ekonomide bu durumdayız; ama, maalesef, hükümet, çözümü çok farklı yerlerde aramaktadır. Gönül havuzu, Hazreti Ömer fonu; bütün bunlar, ekonomide ciddî olmayan yaklaşımları gösteriyor. Ekonomide durum ne kadar ciddî olursa olsun, eğer siz kararlı değilseniz, ekonomide çözebileceğiniz hiçbir mesele yoktur. "Bize serum lazım, oksijen çadırındayız" cümlesiyle, ekonomide çözülebilecek hiçbir sorun yoktur.

Şimdi, 2002 yılının güçlü ekonomiye geçiş programı çokça eleştirildi. O program çok eleştirildi; ama, hükümetin imzalayıp IMF'ye gönderdiği niyet mektubu, 2002 yılında uygulanan güçlü ekonomiye geçiş programının arkasındaki niyet mektubundan çok daha geride kalmıştır. IMF, vereceği 1,7 milyar dolarlık dilimi, 300'er milyon dolarlık dilimler halinde, krediler halinde verecektir. Bu, Türk ekonomisinin çok iyi yolda olmadığını, hâlâ bir güven veremediğini göstermektedir.

İlk üç ayda enflasyon hedeflerini aşmış bulunuyoruz. İlk üç ayda TEFE hedefi yüzde 12, TÜFE'de de yüzde 8'e ulaştı. TEFE'nin yıl sonu hedefi yüzde 17,4'tü; TÜFE yıl son hedefi de yüzde 20'ydi. Bu ulaşılan enflasyon rakamlarıyla, yıl sonu hedefinin gerçekleşmesi mümkün gözükmüyor maalesef.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, gündeminde, artık, sürekli olarak vergi düzenlemelerini tutmak zorunda kalmamalı. Hükümetler, vergi reformu yapacağız iddiasıyla gelip, sonra, vergi reformu dışında çok başka şeyler yaparlarsa, maalesef, vergi hep Türkiye'nin gündeminde kalmak zorunda olacaktır. Vergi yükü Türkiye'de yeteri kadar artmıştır. 1990'da var olan yük, 2001 yılına geldiğimizde reel olarak yüzde 93 oranında artmıştır; vergi gelirlerinin gayri safî millî hâsılaya oranı 11-12 yılda yüzde 93 oranında artmıştır. Bu reel bir artıştır. Aynı dönemde harcamalar yüzde 145 oranında artmıştır. Bunlar çok önemli gelişmelerdir. Artık, harcamaların hızına vergi gelirlerinin yetişmesi mümkün değildir. Vergide, biraz daha vergi koyalım, biraz daha vergileri artıralım, böylece harcamalarımızı karşılayalım, böylece kamu finansman dengesini kuralım yaklaşımı artık sınıra gelmiştir. Gerçekten, vergi tabanını genişletecek önlemlere ihtiyaç vardır. Vergi tabanını genişletmek, sadece "genişleteceğiz" demekle olmaz. Bakın, bugün nisan ayında yaşadığımız bir sorun var; sosyal güvenlik primlerinde prim oranı yüzde 40 artmaktadır şu an. Eğer hükümet farklı bir karar almazsa, sosyal güvenlik primleri bu ay yüzde 40 oranında artacaktır; eğer hedef enflasyonu dikkate alırsanız, bu oran çok yüksektir. Ya hedef enflasyona inanmamak gerekir. Eğer inanıyorsak, bu oran çok yüksektir. Primlerin yüzde 40 oranında artması, sosyal güvenlik sisteminin açığını kapamaya yöneliktir; ama, Türkiye, sigorta prim oranlarında, yani oran yüksekliğinde, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin en yukarılarında yer almaktadır; toplanan prim hâsılatında ise, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin en geri sıralarında yer almaktadır. Yani, biz, çok yüksek prim oranlarıyla, çok dar bir kesimden bu primleri tahsil etmeye çalışıyoruz. Neden; taban dar; vergi tabanı nasıl darsa, prim tabanı da dar, çok dar bir kesimden alıyoruz. Tabanı genişletecek önlemler yok. Hükümetin getirmiş olduğu bu vergi yasa tasarısı da, kısmen iyi düzenlemeleri içeren, kapsayan; ama, bunun yanında, vergi yükünü belirli kesimlerde artıran bir tasarıdır.

Vergi yükünü artıran, vergi oranlarını artıran bu yaklaşımları benimsemek mümkün değildir. Bu tip tasarılarla vergiyi tabana yaymak, vergi adaletini sağlamak mümkün değildir.

Sözlerimi burada bitiriyorum; teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, teşekkür ediyoruz.

AK Parti Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli; buyurun.

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 113 sıra sayılı bazı vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısı hakkında AK Parti Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce, hem Grup Başkanvekilimizin ve hem de Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Hamzaçebi'nin de belirttiği gibi, şu anda, 58 ve 59 uncu hükümetimizin dördüncü vergi paketini görüşüyoruz. Bunlardan birincisi, malî miladın kaldırılması ki -4369 sayılı Kanunla mevzuatımıza girmiş, ama, uygulama imkânı hiç olmamıştı ve çok eleştirilmişti hatırlarsanız- özellikle yatırımları azaltıcı, sermayenin yurt dışına çıkışını teşvik edici ve kayıtdışı ekonomiyi besleyici, vergi kayıp ve kaçağını artırıcı özelliklerinin olduğu iddiasıyla bu kanun uygulanamadı ve yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra da, yine hepimizin hatırlayacağı üzere, çok önemli değişiklikler yapıldı ve verdiğimiz söz üzerine, malî milat uygulamasını yürürlükten kaldırdık.

Daha sonra, yine, seçim döneminde verdiğimiz sözün gereği olarak Vergi Barışı Kanunu uygulamaya konuldu ve gerçekten, beklenenin, hedeflenenin, en azından birilerinin, bazılarının beklediğinin üzerinde bir hâsılat, bir tahsilat, bir katılım, bir kabul söz konusu olmuştur. Biliyorsunuz, Vergi Barışı Kanunundan 2003 yılı için bütçeye..

BAŞKAN - Sayın Canikli, bir dakikanızı rica edeyim...

Değerli arkadaşlar, hükümet ve komisyon safında görev yapan hükümet ve komisyon temsilcileri elbette ki konuşmayı da dinlemek durumundalar. Bu konuda milletvekili arkadaşlarımızın anlayışlı olmalarını rica ediyorum.

Buyurun efendim, sözlerinize devam edin; aradaki farkı ilave edeceğim.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Vergi Barışı Kanunu çerçevesinde 2003 yılı bütçesine 2,4 katrilyon liralık bir gelir tahmini konulmuş idi; onun 2,2 katrilyon liralık bölümü Hazine tarafından kullanılacak, 200 trilyon liralık bölümü de ilgili mevzuat gereğince belediyelere aktarılacaktır. Şu ana kadar oluşan -21 Mart tarihine kadar süre de uzatıldı biliyorsunuz- rakamlar gösteriyor ki, bu rakam aşılacaktır, hedefin üzerine çıkılacaktır.

Tabiî, bu kanunların, bu iki düzenlemenin, ilk iki paketin esas amacı, birincisini şu anda tartıştığımız vergide reform düzenlemeleri için uygun altyapı oluşturmaktır.

Biz, geçmişteki vergi uygulamalarını hep şikâyet ettik, hep eleştirdik; herkes eleştirdi; gerçekten doğru. Eğer yeni bir sayfa açılması gerekiyor ise, büyük oranda kamuoyunun, hepimizin eleştirdiği bu düzenlemelerin ortadan kaldırılması gerekiyor ve ciddî anlamda bir reform gereği ortaya çıkıyor ve bu yapılacak ise, bu reformun realize edilmesinden önce, geçmişle, geçmişteki yanlış uygulamalarla bağlantılarının kopartılması, bir başka ifadeyle, vergi uygulamasında yeni ve temiz bir sayfa açılması gerekiyor idi. Özellikle, Vergi Barışı Kanununun en önemli amacı budur. Birinci ayağını, birinci bölümünü bugün görüştüğümüz vergi reformu paketinin görüşülmesinden önce, yürürlüğe girmesinden önce bu düzenlemenin yapılması gerekiyor idi ve Vergi Barışı Kanunu da esas itibariyle bu amaçla yapılmıştır. Artık, bugün, vergi mevzuatındaki, vergi uygulamasındaki hatalı düzenlemelerin ortadan kaldırılması, reform olarak nitelendirebileceğimiz değişikliklerin yapılması için herhangi bir engel kalmamış, altyapı hazırlanmış, geçmişteki olumsuz uygulamalarla ilgili bağlantı tamamen koparılmıştır. Artık, vergi reformu yapmanın altyapısı hazırdır ve zaten hükümetimiz de bu çerçevede birinci bölümü huzurunuza getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, yine hepimizin bildiği gibi, vergi uygulamasında en büyük problem, vergi oranlarının yüksekliğidir. Türk vergi sistemi, vergi mevzuatımız, özellikle, enflasyondan doğan, gerçek olmayan fiktif kazançları vergilendirir bir yapıdadır. Enflasyondan doğan bir kazanç, gerçek bir kazanç değildir, fiktif bir kazançtır; ama, vergi mevzuatımız bu kazançları maalesef vergilendirmektedir.

Özellikle, belli bazı vergilerde bu fiktif vergilendirmeyi dikkate aldığınızda, reel vergi oranı yüzde 100'ün üzerine çıkabilmektedir. Bugün itibariyle Kurumlar Vergisinde nominal vergi oranı yüzde 60'ın üzerindedir -ki, bu tasarıyla, o problemi büyük oranda ortadan kaldırıyoruz- özellikle belli sektörlerde bu oran yüzde 100'ün üzerine dahi çıkabilmektedir. Yani, sermayeyi dahi vergilendiren bir noktaya gelmektedir. Mikro bazda bu böyledir; yani, vergi oranları gerçekten çok yüksektir. Bu realite, bu gerçek, global vergi yükü için de geçerlidir. Yani, toplumun bütün olarak ödediği vergi yükü itibariyle de artık sınıra yaklaşılmıştır. Bundan sonra, bu milletin, bu ekonominin, hem vergi oranı itibariyle daha yüksek vergi oranını hem de toplam vergi yükü itibariyle de daha yüksek bir vergi yükü oranını kaldırma imkânı yoktur.

Vergi yükü oranlarına şöyle kısaca bir göz atarsak -ki, vergi yükünü, biz, bir yılda, herhangi bir dönemde toplanan vergi rakamının gayri safî yurt içi hasalıya oranı olarak tanımlıyoruz- bu oran 1992 yılında yüzde 18,1 iken 1994'te yüzde 19,3'e, 1998'de yüzde 22,2'ye, 2000 yılında yüzde 26,2'ye, 2001 yılında yüzde 27,8'e ve 2002 yılında yüzde 28'e ulaşmıştır. Bu rakam, OECD ortalamasının üzerinde bir rakamdır ve artık bu açıdan da, bu nokta itibariyle de, Türkiye ekonomisi, daha fazla, ağır bir vergi yükünü kaldırma kapasitesinden uzaktır. Bu itibarla, bugün yapılan ve vergi reformu çerçevesinde bundan sonra yapılacak olan bütün düzenlemelerin bu gerçeği hiç gözden uzak tutmaması gerekir ve işin olumlu tarafı şu -gerçekten biraz sonra ayrıntılarını gereceğiz- bu düzenlemede görüyoruz ki, hükümetimiz, bu gerçeği gerçekten çok hassas bir şekilde vergi reformuna serpiştirmiş durumda.

Değerli arkadaşlar, sözü fazla uzatmadan, vergi mevzuatımızda veya vergi uygulamasındaki en büyük iki problemden bir tanesi -biraz önce söyledim- vergi oranlarının yüksekliği, diğeri ise karmaşıklığı, vergi mevzuatının, vergi uygulamasının karmaşıklığı ve uygulamada bürokrasinin çok fazla hâkim olması, bürokratik işlemlerin ağırlığı konularında bu paket neler getiriyor, ne gibi düzenlemeler getiriyor, ne gibi avantajlar getiriyor; isterseniz onlara bakalım.

Şu anda görüştüğümüz tasarının en önemli özelliği, toplam vergi yükünde ciddî anlamda bir azalma meydana getiriyor; ama, buraya geçmeden önce, Sayın Hamzaçebi'nin belirttiği bir noktayı vurgulamakta sanıyorum fayda var.

Gelir Vergisi Kanununda, Gelir Vergisi oranları, madde metninde -103 üncü maddede- yüzde 15'ten başlar, yüzde 40'a kadar çıkar; fakat, 4444 sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 57 nci madde söz konusu. Bu maddeye göre, her ne kadar, kanunun madde metninde, Gelir Vergisi oranları yüzde 15'ten yüzde 40'a uzanan bir yelpaze içinde olsa da, bu maddeyle, yani Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 57 nci maddeyle, bu oranlar 5 puan artırılmıştır; ama, üç yıllık geçici bir dönem için uygulanmak üzere artırılmıştır ve 1999-2002 yılları arasında uygulanmak üzere artırılmıştır. Bir başka ifadeyle, 2002 yılında verilmiş veya verilecek olan Gelir Vergisi beyannamelerinde vergi oranı yüzde 20'den başlamakta, yüzde 45'e kadar çıkmaktadır. Biz, bu tasarıyla, madde metnindeki vergi oranlarını, şu anda fiilen uygulanan efektif vergi oranlarıyla birleştirdik. Şimdi, belki hemen diyeceksiniz ki, eğer herhangi bir değişiklik yapılmaz ise, geçici madde olduğu için, önümüzdeki yıldan itibaren oranlar 5 puan düşecek. Değerli arkadaşlar, teorik olarak böyle oluyor gibi veya böyle gibi gözükse de, realite bu değil, gerçek bu değil. Biz hepimiz biliyoruz ki, geçici maddelerle getirilen bu düzenlemeler, aslında, düşünce bazında daimî hale getirilmiştir, süresi bittiği zaman bu tekrarlanır. Vergide bu çok yapılır.

Hatırlarsanız, bir hayat standardı esası uygulaması vardı; yine, çok tartışmalı bir şekilde, AK Parti iktidarı tarafından yürürlükten kaldırıldı; ama, muhalefet şöyle bir itirazda bulundu; dedi ki: "Hayır, zaten, bunun süresi bitiyor idi." Fakat, süresi biten kanunla ilgili, bürokrasi, teşkilat, bütçe çalışmalarında bir gelir tahmininde bulunuyor. Bu nasıl yürürlükten kalkma, değerli arkadaşlar?!. Bunu, herkes çok iyi biliyor, sizler de biliyorsunuz, biz de biliyoruz; bunlar her yıl uzatır...

Ha, yöntem yanlıştır; gerçekten yanlıştır yöntem; yani, sürekli olarak geçici vergilerle, geçici maddelerle vergiye müteallik temel konularda  düzenleme yapılması teknik olarak yanlıştır.

İşte, biz, bu yanlışı ortadan kaldırıyoruz. Yoksa, Gelir Vergisi dilimleri 5'er puan artırılmamaktadır değerli arkadaşlar; bir artış yoktur; önce bunu, net olarak ifade edelim; daha sonra, vergi oranlarında ve vergi yükünde, bu tasarı, nasıl indirim yaptığını, hangi konularda indirim yaptığını açıklayalım.

Biliyorsunuz, Gelir ve Kurumlar Vergisi üzerinden yüzde 10 oranında bir de fon tahsil edilmektedir. Bugüne kadar bu uygulama böyle devam ediyor idi; yani, Kurumlar Vergisi oranı yüzde 30; 3 puan da, yani, yüzde 10 oranında fon payı alınıyor idi; bu, tabiî, mükellef açısından nihaî bir vergi olarak ortaya çıkıyor idi; bir vergi yükü, ilave bir vergi olarak ortaya çıkıyor idi. Bu tasarıyla, bu fon kaldırılmaktadır. Yani, hem Gelir Vergisi mükellefleri için hem de Kurumlar Vergisi mükellefleri için vergi yükü, bu düzenlemeyle, yüzde 10 oranında azaltılmaktadır. İşte, size, gerçek anlamda bir  indirimdir bu, değerli arkadaşlar.

Diğer bir vergi yükündeki indirim -ki, bu son derece önemli bir düzenlemedir- yatırım indirimi istisnasına uygulanan stopajın, vergilemenin ortadan kaldırılmasıdır. Biliyorsunuz, uzun yıllardan beri, mevzuatımızda bir yatırım indirim istisnası var. Yani, devlet ya da  mevzuat, kanun, mükellefe diyor ki: "Sen, belirli şartlarda yatırım yapar isen, bu yaptığın yatırım harcamasının belirli bir oranını, matrahtan indirirsin. Bir başka ifadeyle, vergiye tabi tutmazsın, vergiden istisnadır bu." Diyor ama, hemen peşinden "senin faydalandığın bu istisnadan, ben, ayrıca vergi alırım; tevkifat yoluyla, stopaj yoluyla bir vergilendirmeye tabi tutarım" diyor. Kurumlar Vergisinden bir örnek verelim; Kurumlar Vergisi mükellefi olan bir anonim şirket, 100 liralık bir yatırım yaptı; diyelim ki, yatırım indirimi oranı yüzde 40, bu, yaptığı 100 liralık harcamanın 40 lirasını matrahtan indirdi. 40 liralık bölüm için yüzde 30'luk Kurumlar Vergisinden kurtuldu, istisna uygulandı; ancak, yüzde 19,8 oranında bir vergiye tabi tutuldu. Bu, tabiî, yatırım indirimi müessesesinden beklenen faydanın, amacın gerçekleşmesine pek fazla katkı sağlamıyordu; tam tersine, yatırım indirimi istisnası, bu yönüyle mükellefler açısından cazip olmaktan çıkmıştı. Yani, bir taraftan Kurumlar Vergisinden istisnaya tabi tutuyorsunuz; ama, diğer taraftan, onun üçte 2 oranında ilave bir vergi alıyorsunuz. Şimdi, bu tasarıyla, getirilen düzenlemeyle bu oran sıfırlanmaktadır. Yani, biraz önce verdiğim örnekteki yüzde 19,8 oranındaki vergi yükü tamamen ortadan kaldırılmaktadır; ama, bir şartla; mükellefe diyoruz ki, bu, elde ettiğin avantajı ortaklarına kâr olarak dağıtmayacaksın; onu, işletmede tutacaksın; sermayeye ilave edebilirsin; bu, kâr dağıtımı sayılmaz; ayrıca onun için vergi almam; ancak, işletmeden çekmeyeceksin. Bu da, son derece doğal; çünkü, şirketlerin, işletmelerin, imkânlarını, kaynaklarını yatırımlara daha çok kanalize edebilmelerini sağlamak amacıyla böyle bir düzenlemenin yapılması son derece doğaldır.

Yine, diğer önemli bir düzenleme; yıllardan beri sorun olan, gerçekten kangren haline gelmiş olan ve bu sektörde de ciddî anlamda vergi kayıp ve kaçağının büyümesine yol açan bir sorun ortadan kaldırılmaktadır değerli arkadaşlar. O da, altın ticaretiyle uğraşan işletmelerin, mükelleflerin problemi çözülmüştür. Biliyorsunuz, bu sektörde kâr marjları son derece düşüktür ve burada da, altın ticaretiyle uğraşan mükelleflerin, altın alımı ile sattıkları tarih arasındaki fiyat farkı; ki, bunun bir kısmı enflasyondan doğan bir artıştır ya da kurdaki değişimden kaynaklanan artıştır, bunu, vergi mevzuatımız kazanç olarak kabul ediyor ve vergiye tabi tutuyordu. Diyelim, bugün altını 10 liraya aldı, bir ay sonra 12 liraya sattı; bunun 1,5 lirası enflasyondan ya da kurdaki değişimden doğan bir artıştır, gerçek anlamdaki kâr sadece 0,5 liradır; fakat, vergi mevzuatı, aradaki bu 2 lirayı, kazanç olarak kabul ediyor ve vergiye tabi tutuyordu. Bu da, bu sektörde, tabiî, sermayenin erimesine ve aynı zamanda kayıp ve kaçağın büyümesine yol açıyordu. Bu sorun da, yıllardan beri hep konuşulur, yıllardan beri gündeme getirilir; ama, bu sorunu çözmek hiçbir hükümete nasip olmamıştır; hamdolsun, AK Parti iktidarına nasip olmuştur. Özellikle bu alana ilgi duyan veya bu alandaki sorunları bilen arkadaşlarımız, bunun ne anlama geldiğini, nasıl önemli bir düzenleme olduğunu çok iyi bilirler; bu problem de, bizim dönemimizde çözülmüştür. Bu, aynı zamanda, enflasyon muhasebesine geçişin de önemli adımlarından bir tanesidir. Şimdi, burada, tabiî, şu soru akla gelebilir; belki, bu noktada, arkadaşlarımızın bir kısmı "keşke, bunu, diğer tüm mükellefler için yapsak" diyebilir. Evet, doğru; hedef bu zaten; ama, altın ticaretiyle uğraşan mükelleflerde konu acildir. Neden; çünkü, kâr marjları son derece düşüktür; dolayısıyla, bir an önce bu fiktif vergilemenin önüne geçilmesi gerekiyordu ve bu tasarıyla, bu yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, yine, indirim çerçevesinde tasarıda yapılan önemli düzenlemelerden bir tanesi de, eğitim ve öğretim yatırımları için yapılan harcamaların tamamının istisna kapsamına alınmasıdır. Daha önce, bir oran, sınırlama söz konusuydu; bu sınırlama kaldırılmıştır; mükellefler, bu amaçla yaptıkları harcamaları matrahlarından indireceklerdir.

Yine, vergi oranlarında indirim ve vergi yükünün azaltılması çerçevesinde diğer olumlu bir düzenleme, bazı harçlarda indirimlerin yapılmasıdır.

Biraz önce, Sayın Hamzaçebi de belirtti; Kurumlar Vergisiyle bağlantılı olarak dağıtılan kâr paylarının vergilendirilmesindeki vergi yükü son derece yüksekti, yüzde 65 civarındaydı; bu düzenlemeyle, bu oran yüzde 45'lere çekilmiştir. Bu da, tasarıyla getirilen önemli düzenlemelerden bir tanesidir.

Değerli arkadaşlar, şimdi, tasarıyla getirilen ve vergi sistemini basitleştiren, kolaylaştıran ve bürokrasiyi azaltan önemli düzenlemelere bir göz atalım isterseniz. Bunların başında, basit usulde vergilendirilen mükelleflerle ilgili yapılan düzenleme geliyor. Biliyorsunuz, basit usuldeki mükellefiyet kavramı, yine, 4369 sayılı Kanunla mevzuatımıza girdi; esasında, bunlar, bu tarihten önce, yani, 1998'den önce, götürü olarak vergilendirilen mükelleflerdi. Bu kanunda yapılan düzenlemeyle, bunların, hem ismi değiştirildi hem de vergileme yöntemleri değiştirildi; götürü mükellefiyetten basit usulde vergilemeye geçildi; fakat, bu da, bu değişiklikten beklenen amacı gerçekleştirmedi. Birinci amaç şuydu: Kayıtdışının azaltılması ve vergi tahsilatının artırılması. Bu, bugün, Türkiye'de, aşağı yukarı 800 000 mükellefi ilgilendirmektedir. Bu dönüşüm gerçekleşmedi; tam tersine, 800 000 mükellefin iş yükünü artırdı, vergilemedeki gereksiz bürokratik işlemleri artırdı ve toplanan vergide de bir hâsılat kaybı söz konusu oldu. Dolayısıyla, bu soruna da, bu kanun tasarısıyla neşter vurulmaktadır ve basit usulde vergilendirilen mükelleflerin KDV mükellefiyetleri ortadan kaldırılmaktadır; yani, bu mükellefler, sattıkları mal ve hizmetler için KDV hesaplamayacaklar, KDV tahsil etmeyecekler, kendi satın aldıkları mal ve hizmetler dolayısıyla ödedikleri Katma Değer Vergilerini ise, doğal olarak, gider yazacaklar veya maliyetin bir unsuru olarak kaydedecekler.

Yine, tasarıyla getirilen son derece önemli bir düzenleme de, yatırım indirimindedir; yatırım indirimi uygulaması ile teşvik belgesi arasındaki bağın koparılmasıdır. Biliyorsunuz, bugüne kadarki uygulamada, yatırım indiriminden faydalanmak isteyen bir mükellefin, çok küçük bir istisna dışında, mutlak surette, teşvik belgesine sahip olması, usulüne uygun bir şekilde teşvik belgesi alması gerekiyordu. Bu da, tabiî, yine, özellikle, sadece yatırım teşviklerinden, sadece yatırım indiriminden faydalanmak isteyen mükellefler açısından,  son derece zor ve zahmetli, külfetli bir işti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu yönüyle de, bir kolaylık getirilmekte ve bu mükelleflerin teşvik belgesi olmadan da yatırım indiriminden faydalanma imkânı getirilmektedir. Şimdi, aslında, tabiî, zamanın da darlığı nedeniyle bu düzenlemeleri çok süratli geçiyoruz, geçmek zorundayız; ama her biri, gerçekten, çok uzun yıllar tartışılan; ama bir türlü, hiçbir hükümet tarafından realize edilmeyen, edilemeyen ve her birisi başlıbaşına reform olarak nitelendirebileceğimiz düzenlemelerdir. Bu yönüyle bunların tekrar altının çizilmesi gerekiyor değerli arkadaşlar.

Kamuoyunda leasing diye bilinen veya leasing uygulaması olarak adlandırılan finansal kiralama sisteminde de sıkıntılar var idi. Türkiye uygulaması, uluslararası muhasebe standartlarına aykırı idi, uygun değildi. Bu aykırılık da giderilmekte ve basitleştirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, yine, önemli düzenlemelerden bir tanesi; uygulamada, Laleli piyasası diye bilinen ve ülke ekonomisine çok ciddî hem istihdam hem de döviz katkısı sağlayan ihracatçı grubuna yapılan, getirilen kolaylıktır. Biliyorsunuz, Laleli, her yıl ülke ekonomisine milyarlarca dolar katkı sağlar; ancak, vergilemedeki o problemler hiçbir zaman tam olarak çözülememiştir ve her zamanda Laleli esnafıyla, Laleli piyasasıyla vergi idaresi arasında bir ihtilaf vardır, bir köşe kapmaca, kovalamaca oynanır sürekli olarak ve bu sorunların üzerine bir türlü gidilemez. Tabiî, ilgilenenler bilir, Laleli piyasasının probleminin çözümü, esasında, serbest bölge ilanından geçmektedir; yani Laleli piyasası olarak bildiğimiz o bölgenin serbest bölge olarak ilan edilmesinden geçmektedir; ama, bölge, fizikî olarak böyle bir düzenlemeye imkân vermemektedir. İşte, bütün bu sakıncaları ortadan kaldırmak üzere ve bu zorlukları giderecek, aşacak şekilde önemli bir düzenleme getirilmektedir; ihracat amaçlı antrepo kurulması, işletilmesi ve bu antrepolara yapılacak olan teslimlerin de ihracat sayılması kuralı getirilmektedir. Bu, tabiî, kanunda genel bir kural olarak düzenlenmiştir; ama esas itibariyle Laleli piyasası için getirilmiştir. Bu da, gerçekten, oradaki sıkıntıları büyük oranda ortadan kaldıracak bir düzenlemedir.

Değerli arkadaşlar, yine, SSK prim borçlarının, aynı mükellefin KDV alacağına mahsubunda birtakım sıkıntılar vardı, birtakım bürokratik işlemler vardı ve bu uygulamada, mükellefin mağduriyeti vardı -ayrıntıya girmiyorum- bu mağduriyet de, büyük oranda ortadan kaldırılmakta ve giderilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bugüne kadar, bu Yüce Meclis, birçok vergi reformu olarak adlandırılan paketlerle karşı karşıya kaldı; ama, biz, çoğunu sonradan öğrendik ki, bunların hiçbiri reform değil, hatta, tam tersi, vergi sistemini bozucu, tahrip edici özelliklere sahip. Bunların en önemlilerinden bir tanesi -yakın tarih olduğu için onu söylüyorum, başka bir amaçla söylemiyorum- 4369 sayılı Kanun, 1998 yılında yürürlüğe konulan kanun. O zamanki tartışmaları çok iyi hatırlıyorum; yüz yılın reformu, inanılmaz bir reform paketi olarak adlandırılan bu kanunun, altı aylık bir yürürlük süresi geçmeden, önemli bölümleri değiştirildi ve düzeltildi.

Bugünkü tartıştığımız tasarıyla getirilen düzenlemeler, çok iddialı konuşmamak lazım; ama, bugüne kadar, hakikaten, kangren olmuş, birçok iktidarın, birçok hükümetin çözemediği önemli vergisel problemleri çözücü özelliğe sahiptir ve bu -biraz önce arkadaşlarımız da söyledi- vergi reform projesinin, paketinin birinci bölümüdür. Bunun bütünü tamamlandığında, kamuoyunun beklediği ve gerçekten sıkıntı olarak ortaya çıkan birçok problemin aşıldığını ve daha iyi bir vergileme rejimine doğru gidildiğini göreceksiniz.

Tabiî, bununla, şunu söylemek istemiyoruz: Yani, bütün bu düzenlemelerden sonra, her şey güllük gülistanlık olacak, kusursuz bir vergi sistemi ve vergi uygulaması ortaya çıkacak. Bunu söylemek mümkün değil; ama, şunu söyleyebiliriz: Bu uygulamalardan sonra, temenni ediyorum, inşallah, vergi uygulamasındaki problemler, büyük oranda asgariye indirilmiş olacaktır.

Ben, tasarının, ülkemize ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.

Şahsı adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz vergi tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli sözcüsünü dinlerken "ne kadar güzel şeyler oluyor, bu tasarı kanunlaştığı zaman, Türkiye'de insanlar çok mutlu olacaklar, vergi sorunlarından kurtulacaklar" gibi bir izlenim doğuyor. Elbette, bir iktidar partisi milletvekili görevini yapıyor; ama, hepimiz biliriz ki, bu konular, şu anda tasarı olarak önümüze gelmiş olan konular, Maliye bürokrasisinde yıllardır üzerinde çalışılmış, zaman zaman düzeltilmiş, zaman zaman eksik kalmış düzeltmelerin bir parçasından ibarettir. Burada, Adalet ve Kalkınma Partisi değil de, başka bir parti olsaydı, benzer düzenlemeler yapılacaktı. Yani, bunu, Maliye bürokrasisinde çalışan arkadaşlarımız hep bilirler. Bu önerileri yapan bürokratlar, Zekeriya Temizel zamanında da, aşağı yukarı, aynı arkadaşlarımızdı, bugün de, aşağı yukarı, aynı arkadaşlarımızdır. Keşke, Sayın Canikli gibi biz de iyimser olabilsek. Yarın kalktığımız zaman "Salih Kapusuz, bu Meclisi zorla sabahlara kadar çalıştırdı; ama, Türkiye'nin vergi düzenini değiştirdik, iyileştirdik" diyebilsek.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - De Başkan de; bir şey olmaz!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Bu anlayıştan, bu imkândan yoksunuz. Böyle bir beyanda bulunabilmek için, gerçekten, iktidar partisine mensup olmak, biraz da çok fazla iyimser olmak gerekir.

Değerli arkadaşlarım, burada yapılmak istenen, elbette -üzerinde biraz önce de durdum- yıllardır çalışılan bu yatırım indirimi gibi, kâr payı dağıtıldığı zaman kurum kazançları üzerindeki yüksek vergi oranlarının aşağı çekilmesi gibi...

Bundan önceki hükümetin yayımladığı bir vergi stratejisi var, Bakanlar Kurulu kararı olarak da yayımlanmıştı; orada deniliyordu ki: "Kurum kazançları üzerindeki yüzde 65'lik vergi yükünü yüzde 45'ler civarına çekeceğiz." Yani, o hükümetin ömrü vefa etmemiş, çekememiş; bu hükümet, bunu yapıyor. Teşekkür ederiz; güzel bir düzenleme; ama, bunu, böyle, bir reform, sadece Adalet ve Kalkınma Partisine nasip olan büyük düzenlemeler olarak sunmak, geçmişte bazı düzenlemelere reform demek kadar abartılı bir yaklaşımdır. Onun için, gerçekçi olmak, gerçekleri ortaya koymak lazım. Bu, bir iyileştirme; bu, bir düzenleme; bazı grupların vergi yükünü azaltmayı, buna karşılık bazı grupların vergi yükünü artırmayı öngören bir düzenlemedir.

Burada, Sayın Canikli dedi ki: 2002 yılı sonunda vergi oranları yüzde 15'e, yüzde 40'a düşmüştü -tarife olarak söylüyorum- ama, 2003'ten itibaren artacaktı.

Şimdi, 2003 yılının nisan ayındayız; kanunlara baktığımız zaman, Türkiye'de şu anda yürürlükte olan Gelir Vergisi tarifesi, yüzde 15'ten başlar yüzde 40'a kadar gider; ama, 2003 yılı için...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Geçici 57 nci madde.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - O, 2002 yılı sonunda kalkmıştı.

Diyelim ki, mart ayı içerisinde, üç aylık bir dönem için işini terk eden bir mükellef, bugün beyanname verse, yüzde 15 ile yüzde 40'lık tarifeye göre vergilendirilir. Bu bir teknik sorundur; bu, bir hukukî sorundur.

Şimdi, hükümet diyor ki: Nasıl olsa bu artacaktı, yüzde 20-yüzde 45 bandına çekilecekti; öyleyse, ben, bunu, ücretliler dışında, bu banda çekeyim; yani, bunun adı şudur: Hükümet, şu anda yürürlükte olan vergi oranlarını, ücretliler dışında, 5 puan artırmaktadır. Bu, saklanamaz bir gerçektir. Yine, doğruyu ifade etme adına söyleyeyim ki, yüzde 10 fon payı da kalktığı için, bu artış yüzde 3,5'tir; yani, bu, her platformda, vergiden anlayan herkesin, kanunları önüne koyduğu zaman tespit edeceği bir gerçektir.

Şimdi, esnafın, serbest meslek erbabının, avukatın, doktorun vergi oranları 3,5 puan artmaktadır; buna karşılık, kâr dağıtan büyük şirketlerin vergi yükünde de azalma olmaktadır; yani, yapılan iş budur; bunun değerlendirmesi halkımıza aittir.

Yine, ben, şunu da anlayabilmiş değilim; yani, Maliyedeki arkadaşlarımızın iyi niyetlerinden, çalışkanlıklarından kuşku duymuyorum da, bu düzenlemeleri niye bu kadar taksit taksit getiriyoruz; çünkü, bunların hiçbiri yeni değil. Ben, iddiayla söyleyebilirim ki, üç ay bize süre tanıyın; burada, biz, vergiden anlayan arkadaşlarımızla, vergi sistemini, bütünüyle yeniden yazar, geçiririz; çünkü, bununla ilgili, yıllardır oluşan raporlar var, öneriler var, taslaklar var; o nedenle de, bu, zor bir iş değildir; bunun hepsini birden getirmek lazım. Eğer hepsi birden gelmiş olsaydı, burada yapılan bazı eleştirilere gerek kalmazdı.

Örneğin, burada ne yapılıyor; kuyumcularla ilgili enflasyon muhasebesi getiriliyor, doğru bir yaklaşım; ama, tabiî, hemen akla, bu, niçin diğer mükellefler için de getirilmiyor sorusu geliyor. Arkadaşlarımız diyorlar ki, onu da sonra getireceğiz. Hepsini birden getirin; meseleyi çözelim, gitsin. Tabiî, öbürü herhangi bir nedenle gecikirse, burada, belli meslek grubuna dönük bir avantaj sağlanıyor; diğer meslek grupları fiktif kazançlar üzerinden vergi ödemeye devam ediyorlar.

Yine, bu tasarıyla, hükümet, bundan böyle, asgarî ücreti vergi dışında bırakma iddiasından tümüyle vazgeçmiş oluyor. Şu ana kadar, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunumuzun 31 inci maddesinde, asgarî ücrete kadar olan ücretleri vergi dışında tutma yetkisi Bakanlar Kuruluna tanınmıştı. Bu tasarıyla, bu yetki de kaldırılıyor; yani, hükümet, demek istiyor ki "ben, kesinlikle, asgarî ücreti vergi dışında tutmayacağım." Asgarî ücreti vergi dışında tutmak için, bundan böyle, kanun çıkarmak gerekir; eğer, böyle bir niyeti olsaydı, Bakanlar Kuruluna verilmiş olan bu yetkiyi kaldırmazdı.

Bir diğer önemli nokta -bu konuda önerge de sunacağız ve Yüce Meclisin desteğini de talep edeceğiz- değerli arkadaşlarım, birkaç işverenden ücret alan ücretliler vardır. Mesela doktorlar; bir, normal ücretlerini alırlar; iki, dönersermayeden ücret alırlar. Şimdi, biz diyoruz ki onlara "gelin, bize beyanname verin." Veya bir profesör, TÜBİTAK'ta ek bir görev almış veya özel sektörde, bir kişi, holding bünyesinde çalışan birkaç işletmede -bazen imza mecburiyeti gereği- birkaç bordroda birden gösterilir ve her işveren, her şirket, öderken, müterakki tarifeye göre o ücretlinin vergisini keser. Şimdi, biz diyoruz ki "bunu birleştirelim." Ne olacak; belki, birkaç puan fark eder. Ekonominin yarısının kayıtdışı olduğu bir ülkede, birkaç puan daha fazla vergi alacağız diye, insanları, böylesine eziyete sokmak, beyanname külfetiyle muhatap kılmak, doğru bir yaklaşım değildir.

Bu, daha önce de böyleydi; 1998 yılında, bu konuda, en az 12 yazı yazdığımı çok iyi hatırlıyorum. O zamanki Maliye bürokrasisini herhalde ikna etmiştik ki, bu ücretlerde beyan mecburiyeti kaldırılmıştı. Şimdi, o bilinen yönteme, inanınız, büyük rakamlar içinde en ufak bir getirisi filan olmayacak bir yönteme dönülüyor. Tabiî, denilecektir ki, adalet var; bazı holdinglerde bu ücretler bölünerek, bazı insanlara avantaj sağlanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Olabilir; çok küçük miktarda bazı kaçaklar olabilir; ama, bu nedenle, binlerce insana eziyet etmenin hiçbir gereği yok. Yani, bula bula reform diye, bula bula iyileştirme diye bunları buluyorsak, işimiz biraz zor değerli arkadaşlar.

Yine, burada, iyileştirmelerden, mükellef lehine düzenlemelerden bahsedildi. Şimdi, Gelir Vergisi beyannamesi; diyelim, mart ayında veriyorsunuz; eskiden üç taksitte ödenirdi, şimdi iki taksite çekiliyor. Kurumlar Vergisi keza, tek taksite çekiliyor ve ayrıca, üç aydan üç aya ödenmekte olan geçici vergi oranları, Kurumlar Vergisinde yüzde 25'ten, yüzde 30'a çıkarılıyor.

Şimdi, biraz, piyasayı tanıyan; biraz, nakit yönetimi, finans yönetimi nedir bilen arkadaşlarımız için, bu 5 puanların falan çok önemi vardır. Belki, bürokratlar için bunlar çok önemli olmayabilir; ne olacak, ha 25 olmuş ha 30 diyebilirsiniz; ama, yerine göre, bunlar büyük paralar tutar ve ekonomide büyük sıkıntılar yaratır.

Denilebilir ki, biz daha çok vergi almak istiyoruz, biz daha kısa sürede vergi almak istiyoruz, bizim paraya ihtiyacımız var. Bunları da anlayışla karşılayabilirim de "biz mükellefe kolaylık getiriyoruz, biz mükelleflerin vergi yükünü azaltıyoruz" anlayışıyla yola çıkıldığı zaman, bunların yapılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Yine, Sayın Başkanın müsamahasına sığınarak şunu ifade etmek istiyorum ki, değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin vergicilikteki temel sorunu, o kanunun şu maddesi, bu kanunun bu maddesi değildir. Ekonominin yarısı kayıtdışındadır; bu kayıtdışındaki kesimleri kayıtiçine alacak, vergi dairesinin önünden geçmeyen insanları da mükellef yapacak bir düzeni kurmaktır. Bunun öncelikli yolu da vergi idaresini güçlendirmektir, vergi denetimini yaygınlaştırmaktır; birinci öncelik oradadır. Yoksa, bizim hiçbir kanunumuzda, bugün de       -arkadaşlarımız getireceklerdir- yarın da, vergi kaçırmak serbesttir diye bir hüküm yok. Vergi kaçırmanın çok büyük müeyyideleri var; ama, vergi kaçıranı yakalayacak etkin bir vergi idaresi kurmamız gerekiyor, etkin bir vergi denetimi gerçekleştirmemiz gerekiyor ve vergi ihtilaflarını, geciktirmeden, adil bir şekilde karara bağlayacak bir vergi yargısını kurmamız gerekiyor. Saygı duyuyorum; eksiktir, tamamlayalım. Eski, güzel bir tabiri vardı Sayın Erbakan'ın. Sayın Erbakan'ın adını söyleyince bazı arkadaşlarımız şey etmiyor; ama, ben kendisini çok severim ve çok renkli bir simaydı. Gelip geçmiş siyasetçiler arasında Osman Bölükbaşı, bir; Sayın Erbakan, iki; çok iyi hatipti, çok renkli konuşmalar da yapardı. O derdi ki: "Bunlar pansuman tedbirleri." Gerçekten, bu getirdiğiniz tedbirler pansuman tedbirleridir. Büyük bir yara varsa, bir kanama varsa pansumana da ihtiyaç var; ama, Türkiye'nin ihtiyacı ameliyattır, değerli arkadaşlarım. Gelin, hep beraber şu sistemi masaya yatıralım, ameliyat yapalım; durmadan pansuman yapma, durmadan yara sarma durumunda kalmayalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun yürürlükten kaldırılmış olan 19 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

"Ticarî ve ziraî kazançlarda yatırım indirimi istisnası:

Madde 19. - 1. Dar mükellefiyete tâbi olanlar dahil, ticarî veya ziraî kazançları bilanço esasına göre tespit edilen vergiye tâbi mükellefler (adi ortaklıklar, kollektif ve adi komandit şirketler ile kurumlar vergisi mükellefleri dahil) faaliyetlerinde kullanmak üzere satın aldıkları veya imal ettikleri amortismana tâbi iktisadî kıymetlerin maliyet bedellerinin % 40'ını vergi matrahlarının tespitinde ilgili kazançlarından yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yaparlar.

Petrol Kanunu ve Maden Kanununa göre yürütülen arama ve sondaj faaliyetleri için yapılan ve aktifleştirilen harcamalar yatırım indirimi istisnası uygulamasından yararlanır.

2. Yatırım indirimi istisnası tutarının hesaplanmasında amortismana tâbi iktisadî kıymetin maliyet bedeli esas alınır.

3. Yatırım indirimi istisnası uygulamasına, istisnaya konu iktisadî kıymete ilişkin harcamaların yapıldığı yılda başlanır ve indirilecek tutara ulaşılıncaya kadar devam olunur.

Yatırım harcamalarının yapıldığı yıla ilişkin vergi matrahının tespitinde, kazancın yetersiz olması nedeniyle dikkate alınamayan istisna tutarı, izleyen yıllarda Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre bu yıllar için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak dikkate alınır.

4. Aşağıda belirtilen iktisadî kıymetler ile ilgili olarak yatırım indirimi hesaplanmaz.

- Bedeli 5 milyar liradan az olan iktisadî kıymetler (iktisadî ve teknik bakımdan bütünlük arz eden iktisadî kıymetler haddin aşılıp aşılmadığının tespitinde bir bütün olarak dikkate alınır.)

- Yurt içinde veya dışında daha önce kullanılmış olan iktisadî kıymetler (yüzer havuzlar ile oniki yaşından küçük gemiler hariç)

- Gayri maddî haklar (yatırım indiriminden yararlanan iktisadî kıymetlerin kullanılabilmesi için gerekli olan bilgisayar programları hariç)

- Mal ve hizmet üretimi ile doğrudan ilgili olmayan; alet, edevat, mefruşat ve büro demirbaşları.

- Bedelsiz olarak iktisap edilen iktisadî kıymetler

- Satın alma suretiyle iktisap edilen veya inşa edilen binalar (mal ve hizmet üretim yeri olarak kullanılmak üzere inşa edilenler hariç)

- Arazi veya arsalar

- Binek otomobili ve benzeri kara taşıtları, yat, kotra, tekne ve benzeri motorlu deniz araçları ile uçak ve helikopter gibi hava taşıtları (işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olanlar hariç).

- Yurt dışındaki yatırımlarda kullanılmak üzere alınan iktisadî kıymetler.

5. Yatırım indirimi istisnasına konu iktisadî kıymetleri aktife alındıkları tarihten itibaren iki yıl içinde elden çıkaran mükellefler, bu iktisadî kıymetlerle ilgili olarak yatırım indirimi istisnası uygulama haklarını kaybederler. Bu durumda daha önce yararlanılan yatırım indirimi istisnası için herhangi bir işlem yapılmaz.

6. Mükellefler kayıtlarını, hesaplanan ve yararlanılan yatırım indirimi istisnası tutarlarının yıllar itibariyle takibini yapacak şekilde tutarlar.

7. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi'ye ait.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesi, Gelir Vergisi Kanununda kırk yılı aşkın bir süredir yer alan yatırım indirimi konusunda yeni bir düzenleme getiriyor.

Yatırım indirimi, bizim vergi sistemimizin en temel teşvik kurumlarından bir tanesidir. Gerek Gelir Vergisi mükellefleri gerek Kurumlar Vergisi mükellefleri, yaptıkları yatırımlarla ilgili harcamaları, kanunda yazılı şartlar dahilinde matrahlarından indirirler. Çok temel bir teşviktir ve bugüne kadar, vergi sisteminde en iyi işleyen, amacına en uygun işleyen teşvik hangisidir diye sorulsa, bunun cevabı, yatırım indirimi olur.

Tabiî, zaman içerisinde kurumlar da eskiyor, ihtiyaçlar da değişiyor. Burada yeni bir yaklaşım söz konusu. Yaklaşım şudur: Eskiden, proje bazında ve teşvik belgesine bağlı olarak yatırım indiriminden yararlanılması öngörülüyordu ve bu teşvik, kalkınma planıyla, yıllık programlarla bağlantılı olarak işliyordu. Yeni düzenlemede, proje uygulamasından vazgeçilmiştir, teşvik belgesinden vazgeçilmiştir, amortismana tabi iktisadî kıymet bazında işleyen bir sistem getirilmesi öngörülmektedir.

Yine, şu anda var olan, tasarıyla değiştirilmesi öngörülen sistemde, yatırım indirimine konu olan harcamalar, bir yandan Gelir ve Kurumlar Vergisinden istisna ediliyordu; ancak, Kurumlar Vergisinden istisna edilen bu harcamalar, diğer yandan Gelir Vergisi stopajına tabi tutuluyordu; yani, hem Kurumlar Vergisinden istisna edip hem de bu istisna edilen tutarı stopaja tabi tutmak, çok doğru bir yaklaşım değildi. Belki, vergi teorisinde bunun birtakım açıklamaları bulunabilir, birtakım dayanaklar gösterilebilir; ama, doğru olan, bir şey eğer istisna ise, bunu herhangi bir şekilde, hangi aşamada olursa olsun, vergiye tabi tutmamaktır. İstisna olan bu kazanç, kazançtan istisna edilen bu tutar, şu anda yüzde 19,8 oranında stopaja tabi tutulmaktadır. Tasarıyla, bu stopajın kaldırılması öngörülüyor; ancak, buna paralel olarak, yatırım indirimi oranı da yüzde 40'a indirilmektedir. Daha önce, Bakanlar Kurulunun yüzde 100'e kadar çıkarma yetkisine sahip olduğu, 250 000 000 doları aşan yatırımlarda yüzde 200'e kadar Bakanlar Kurulunun oran belirleme yetkisine sahip olduğu yatırım indiriminde, yatırım indirim oranı, sabit bir oran olarak, yüzde 40 olarak öngörülmektedir.

Teşvik belgesi, bir yönüyle kalkınma planıyla ve onun yıllık uygulama programlarıyla bağ kurmak açısından doğru bir yaklaşımdı belki; ama, sistemi saydamlıktan uzaklaştırıyordu. Yatırım yapmak için, yatırım indiriminden yararlanmak için, önce bir kamu kurumuna başvuracaksınız, onun istediği raporları hazırlayacaksınız, daha sonra da o kurum uygun görürse, teşvik belgesini alacaksınız ve teşvik belgesi aldığınız bu yatırımla ilgili olarak da, yarın öbür gün, Bakanlar Kurulu, hükümet farklı yaklaşımlarla vergi oranlarını değiştirebilecek. Bu, yatırımcı açısından son derece yanlış bir sistemdi, yanlış sonuçlara yol açıyordu, teşvik belgesi almak herkes için kolay bir iş değildi. Hakikaten, teşvik belgesiz bir sisteme geçmek doğru bir yaklaşımdır. Stopaj oranını sıfırlamak, daha doğrusu kaldırmak yine doğrudur. Yatırım indirimi oranını da, sabit bir oran olarak, kanunda belirlemek son derece doğrudur.

Peki, neresi yanlıştır veya eksiktir bana göre; o şudur kanaatimce: Şimdi, yeni gelen sistemde proje yok artık. Hani, şurada şu fabrikayı kuracaksınız, şu yatırımı yapacaksınız, bu yatırım için yapacağınız yatırım harcamaları vergiden istisna edilecek şeklinde bir yaklaşım yok. Yapılacak olan şu: Hangi mükellef olursa olsun, 5 milyar liranın üzerindeki bir iktisadî kıymeti, amortismana tabi iktisadî kıymeti satın aldığı zaman, bunun için yapmış olduğu harcama, yatırım indiriminden yararlanacaktır.

Şimdi, eski sistem bir başka uçtu; bu, bir başka ucu ifade ediyor ve teşvik özelliği ortadan kalkıyor. 5 milyar liranın üzerindeki amortismana tabi bütün iktisadî kıymet alımlarını yatırım indiriminden yararlandırırsanız, yatırım indiriminin teşvik olma özelliği ortadan kalkmış olur. Teşvik nedir; genel vergi normuna, genel vergi kurallarına bir istisna getirerek, belirli gruplara veya belirli faaliyet alanlarına, diğerlerine kıyasla bir ayrıcalık tanımaktır; teşvikin anlamı budur. Teşvik doğru bulunur, yanlış bulunur; ama, teşvikin anlamı bu. 5 milyar liranın üzerindeki bütün iktisadî kıymet alımlarını yatırım indiriminden yararlandırırsanız, bunun adı bir kere teşvik değildir; bunu, doğru bilmekte fayda var. Hemen hemen, neredeyse, bütün mükellef grupları bundan yararlanacaktır.

Ne var, herkes yararlansın denilebilir; doğru, herkesin yararlanacağı böyle bir sistemi kurmak da mümkündür. O zaman benim önerim şu: 5 milyar lira çok anlamlı bir rakam değil, küçük bir rakam; neredeyse bütün harcamalar girecek niteliktedir. Sadece, belki, hizmet sektöründeki bazı mükellefler bundan yararlanamaz; çünkü, amortismana tabi iktisadî kıymeti çok fazla yoktur. Madem, neredeyse, bütün mükellef grupları yararlanacak, o zaman, gelin, şunu yapalım; yatırım indirimini kaldıralım, Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'dan yüzde 15'e indirelim, daha saydam bir sistem yaratalım. Bugün, bu tasarının gelmiş olduğu nokta budur. Eğer buraya doğru gidiyorsak, bu şekilde, teşvik belgesiz bir sistemi, daha düşük oranlı bir Kurumlar Vergisiyle kurmak mümkündür; doğru olan budur.

Türkiye'de yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda yapılmış olan çok çeşitli çalışmalar vardır; bürokrasinin çok çalışmaları vardır, sivil toplum örgütlerinin, özel sektör kuruluşlarının son derece fazla çalışmaları vardır, Dünya Bankasının çalışmaları vardır. Hakikaten, yatırımın önündeki idarî engelleri kaldırmak gerekir. Konu, sadece, yatırım indirimi değildir. Yatırımcıyı ürküten, iş yapma, yatırım yapma şevkini kıran birçok konu, birçok düzenleme vardır; bunları, birer birer sistemden çıkarıp, sistemi bunlardan arındırmak gerekir.

Yatırım ortamının iyileştirilmesindeki temel şartlardan biri de ortamın saydam olmasıdır, saydam bir mevzuata sahip olmasıdır. İdarenin, Bakanlar Kurulunun muhtelif yetkilerle donatıldığı, zaman zaman bu yetkileri kullanarak, yatırımcıların, mükelleflerin beklemediği kurallar koyduğu bir sistemden çıkarmak gerekir; sistemi, bu düzenlemelerden uzak tutmak gerekir. Yatırım indiriminin, bu şekilde, sistemden çıkarılarak, bizim Kurumlar Vergisi sisteminin daha düşük oranlı bir kurumlar vergisiyle şekillendirilmesi, inanın, bütün yatırımcılar, bütün mükellefler ve yabancı yatırımcılar açısından çok daha cazip bir Türkiye yaratacaktır. Bunun hesabı yapılabilir, Kurumlar Vergisi yüzde 25 olmaz, yüzde 26 olur, yüzde 24 olur, yüzde 27 olur, her neyse, hesabı yapılır, bu oran belirlenir; ancak, şu anda getirilen sistemi, ben, teşvik olmaktan uzak görüyorum. Bu teşvik değil; bir düzenlemeden herkes yararlanıyorsa, bunun adı teşvik değildir. O halde, hakikaten, farklı bir sistemi kurmak mümkündür.

Yatırım indiriminde yapılan bir diğer düzenleme de şudur: Stopaj oranının kaldırılmasına paralel olarak, yatırım harcamaları üzerindeki vergi yükü de -bu kazancın dağıtılması halinde ulaşılan vergi yükü- bir miktar düşmektedir. Bu da, doğru bir düzenlemedir.

Bu düzenlemeler, esasen, önceki hükümet döneminde tasarlanıp, bir Bakanlar Kurulu kararına da bağlanarak niyet olarak ifade edilmiştir; düzenleme olarak bu hükümet dönemine rastlamıştır. Yatırımlar üzerindeki vergi yükünün azaltılması ve azamî vergi yükünün de Gelir Vergisinde yüzde 45 olarak -Kurumlar Vergisi ve artı kâr payı dağıtımında ödenen Gelir Vergisinin toplamı olarak yüzde 45- belirlenip, Gelir Vergisinin en üst tarifesindeki oranla eşitlenmesi, yatırımcı açısından son derece iyi düzenlemelerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, lütfen toparlayınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ancak, yatırım indiriminde yapılan bu düzenlemeyi, biraz daha ileri bir adımla, daha saydam, herkesin uyum sağlayabileceği, yabancılar için de son derece cazip olacak bir sistem olarak tasarlamak mümkündür, elimizdedir. Bu yönüyle, yatırım indiriminin bir daha düşünülmesinde, ele alınmasında fayda vardır diye düşünüyorum.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Şimdi, şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; teşvik belgesini kaldırmak, bürokrasiyi kaldırmak, yatırımcılara bu kolaylığı sağlamak çok güzel bir olgu; ancak, tek mantığa gelmişiz, tek mantık var; yüzde 40, Türkiye'nin her yerine aynı tarifeyi uyguluyoruz. Yüzde 40 yatırım indirimi, özellikle küçük işletmeler ve kalkınmada öncelikli yöreler için vurulmuş bir darbedir.

Gelin, bu yatırım indirimini, bir şekilde, istihdama bağlayalım, yüzde 100 yatırım indirimini kesmeyelim, yüzde 40'a tek mantıkla indirmeyelim ve bir işyeri -özellikle KOBİ'ler- ne kadar işçi çalıştırıyorsa, yatırım indirimini çalıştırdığı işçi sayısı kadar yükseltelim. Türkiye'nin sorunu ekmek, Türkiye'nin sorunu istihdam. Eğer, siz, İstanbul'daki yatırımcıyla, Ağrı'daki yatırımcıyı aynı kefeye koyarsanız, doğuda artık hiçbir yatırım yapılmaz. O zaman, kalkınmada öncelikli yöreler ne oldu?! Burada yapılacak yatırımlar ne oldu?! Buraya artık kimseyi gönderemezsiniz. Eğer, İstanbul'da bir işletmede eğer yüzde 40 yatırım indirimi uygulanıyorsa, aynı işletme için Ağrı'da da yüzde 40 uygulanıyorsa, o zaman bu bölgelerin farkı ne?! Niçin oraya gitsin bu insanlar?! Amaç doğudaki insanı, amaç kalkınmada öncelikli yöreleri kalkındırmak değil miydi?! Bu, tek mantığa getiriyor; o zaman, buralara artık kimse gitmez. Gelin, bu yatırım indirimini, birtakım şeyler getirerek, örneğin istihdam yaratmak için, her istihdam için belli oranlara yükselterek, böyle bir sisteme bağlayalım. Aksi halde, Türkiye'de istihdamı sağlayamayız, hiç kimseyi doğuya gönderemeyiz.

Ben, teşvik belgesinin kaldırılmasına son derece taraftarım; ancak, tek tip yatırım indirimi Türkiye'deki istihdamı çökertir, hiç kimseyi gönderemezsiniz doğuya.

1983 yılından bu yana baktığımız zaman, Türkiye'de verilen teşvikler, bu ülkenin içborcunun bugün bu hale gelmesinin sebeplerinden biridir. Yerine gitmeyen, yerinde kullanılmayan ve ceza verilmeyen... O gün, hazine bonosu karşılığı teşvik belgeleri verildi; yüzde 30, yüzde 25 bazı yörelerde, cash para verildi, cash para... Para yerine hazine bonosu verildi. Bu yatırımların yüzde 70'i yapılmadı. Bugün, Türkiye'nin içborcunun bu seviyeye gelmesinin ilk halkası oradan başlamıştır. Para vermeyelim insanlara; ama, istihdam yaratacak, herkese, belli, göreceli oranda yatırım indirimini fazlalaştıralım. Tek tip yatırım indirimi bu ülkede istihdama darbe olur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Başka söz isteği?.. Yok.

Şimdi, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Efendim, oylamaya geçildi.

Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarı metinleri uzun; Sayın Kâtip Üyemizin oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun yürürlükten kaldırılmış olan 22 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

"Menkul sermaye iratlarında:

Madde 22. - 1. Bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazananlar ile bu sistemden vefat, malûliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin % 25'i, Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan diğer sigorta şirketlerinden on yıl süreyle prim ödeyenler ile vefat, malûliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin % 10'u ve tek primli yıllık gelir sigortalarından yapılan ödemelerin tamamı gelir vergisinden müstesnadır.

İstisna edilen tutar üzerinden 94 üncü maddenin birinci fıkrasının (15) numaralı bendine göre tevkifat yapılmaz.

2. Tam mükellef kurumlardan elde edilen, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarının yarısı gelir vergisinden müstesnadır. İstisna edilen tutar üzerinden 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılır ve tevkif edilen verginin tamamı, kâr payının yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda yıllık beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 193 sayılı Kanunun 31 inci maddesi madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Sakatlık İndirimi:

Madde 31. - Çalışma gücünün asgarî % 80'ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci derece sakat, asgarî % 60'ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ikinci derece sakat, asgarî % 40'ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ise üçüncü derece sakat sayılır ve aşağıda sakatlık dereceleri itibariyle belirlenen aylık tutarlar, hizmet erbabının ücretinden indirilir.

Sakatlık indirimi;

- Birinci derece sakatlar için 440.000.000 lira,

- İkinci derece sakatlar için 220.000.000 lira,

- Üçüncü derece sakatlar için 110.000.000 liradır.

Sakatlık derecelerinin tespit şekli ile uygulamaya ilişkin esas ve usuller Maliye, Sağlık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarınca bu konuda müştereken hazırlanacak bir yönetmelik ile belirlenir."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 40 küsur maddelik bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarıyı görüşürken Meclisimizin çok fazla ilgi göstermediğini görüyorum. Bu tasarının komisyondan buraya gelişi sürecinde de çok az sayıda milletvekilinin, bu tasarıyla ilgili inceleme yaptığını tahmin ediyorum.

Burada, bu konu konuşuldu; Meclisin çalıştırılmasında, gerçekten, bu 48 saat meselesi, boşuna konulmuş bir hüküm değil; yani, burada, bu tasarıyı, belki Plan ve Bütçe Komisyonunda olmayan başka arkadaşların da inceleyip, söyleyecek sözleri olabilirdi. Bu kadar önemli düzenlemelerin, bu kadar ilgisiz bir şekilde Meclisten geçmesi, Yasama Organı açısından ciddî bir sorun teşkil etmektedir. O nedenle, ben, bunu, usul açısından burada tekrar hatırlatmak istiyorum.

Tabiî, ikinci olarak söylemek istediğim mesele şudur: 4 Nisan tarihinde, burada -biraz önce Sayın Hamzaçebi de dile getirdi- vergi incelemesi raporlarının 20 Mart-31 Mart arasında olanlarının en azından, geçersiz sayılması üzerine bir önerge verildi. Bu önergenin -ki, bu önergeyi verenler, gerçi, milletvekilleri olarak gözüküyorlar ama- verilişinin arkasında Maliye Bakanının özel talebi olduğu da bugünlerde basında yankılanıp duruyor. Şimdi, bu tür konuların, böyle, Meclisi yanıltarak gündeme getirilmesi doğru bir yöntem değil; hem yöntem olarak yanlış hem de amacı bakımından savunulamaz bir durum. Bakınız, bu Meclisi oluşturan iki parti de, yolsuzluklara karşı mücadele etmek üzere oy istediler ve buraya geldiler.

Değerli milletvekilleri, bu, getirilen 4 Nisan düzenlemesiyle, vergi barışında yapılan yeni düzenlemeyle; yani, Maliye Bakanının, Teftiş Kurulunun, maliye müfettişlerinin raporlarını dahi geçersiz kılmaya yönelik böyle bir teşebbüsüyle mi biz yolsuzluklara karşı mücadele edeceğiz?!

Bakınız, bugün, burada, birçok maddede değişiklik yapan yeni bir vergi yasa tasarısını görüşüyoruz. Birazdan bununla ilgili bir önergemiz olacak. Eğer, gerçekten, burada bir yanlış yapıldıysa, bilmeden oy kullandıysak -ki, büyük bölümümüz bilmeden oy kullandı Mecliste- geliniz, bunu değiştirelim; böyle bir şey olamaz. Bu, Meclise sürülmüş kara bir lekedir, bunu, mutlaka temizlemek gerekiyor; yani, bu tür küçük kurnazlıklarla, Meclisi amaçlarına alet ederek, birtakım kişileri, kurumları, birtakım şirketleri koruyarak, yolsuzluklar üzerine gidilmesi değil, tam tersine yolsuzlukların artırılması mümkün olabilir. Bu Meclise, bu yakışmaz. Aslında, bu, AKP'ye de yakışmaz. Dolayısıyla, bunu, mutlaka düzetmeliyiz; bunu düzeltmezsek, bu, gerçekten, bu dönem Meclisinin üzerinde kalacaktır; bunu tutmayalım üzerimizde.

Şimdi, bu maddeyle -özel indirimin kalkmasıyla- ilgili şunları söylemek istiyorum: Yaklaşık kırk yıldır sistemde olan bir kurumu kaldırıyoruz. Bu kurumu niçin kaldırıyoruz; bir kere, bu kurumun etkili işlemediği biliniyor; yani, özel indirim mekanizması, bizim sistemimizde ücretlilere tanınmış bir haktır; ücretlilerin, ücret geliri sahiplerinin, sermaye geliri sahiplerine kıyasla daha fazla korunmaya muhtaç olduğu düşünülerek, bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de konulmuş bir düzenlemedir. Böyle bir düzenlemeyi, bugün, eğer, kaldırıyorsak bunun arkasında bir gerekçe olmalı. Gerekçe "etkili çalışmıyor" ise, o zaman bunu etkili hale getirelim; yani, indirim tutarlarını yükseltelim.

Neydi bu indirim tutarları; çok sembolikti, bunları belli katsayılara bağlama imkânı vardı. Örneğin, geliniz, bunu kaldırmak yerine, tam tersine, asgarî ücretin belli bir bölümüne endeksleyelim. Asgarî ücretin tümüne kadar özel indirimi yükseltmek, Bakanlar Kurulunun yetkisindedir zaten, bugün kaldırılana kadar da yetkisinde olmaya devam edecektir; yani, Türkiye'de, herhangi bir yasa çıkarmadan, Bakanlar Kurulu, üstündeki yetkiyle, özel gider indirimini asgarî ücret düzeyine kadar çıkararak asgarî ücreti tümüyle vergi dışı bırakabilir. Hadi, tümüne kadar çıkarmayalım, gelin, yarısına kadar çıkaralım; bu, bir yöntem olabilirdi. Eğer, etkili çalışmıyorsa, çok sembolikse, bunu asgarî ücretin belli bir bölümüne endeksleyerek, zaman içinde aşınmasını da önleyerek ve giderek vergi gelirlerinde daha iyi imkânlar elde edildiğinde, günün birinde, belki, tamamına çıkararak -bunu belki bu dönem içinde yapma imkânı da buluruz- böyle bir şey yapılabilirdi. Şimdi, bundan vazgeçiyorsunuz; yani, bu tasarıyla, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 63 üncü maddesinin 5 numaralı bendi daha sonra yürürlükten kaldırılarak, ücretlilerin vergi iadesini de sona erdirecek bir düzenleme yapıyorsunuz. Burada iki açıdan ücretlilerin aleyhine bir gelişme yapılıyor; bir, özel indirim gündemden kalkıyor; iki, ücretlilere, esas itibariyle ücrete dönük olan özel gider indirimi -birazdan geleceğiz, madde 15'te- yürürlükten kalkıyor. Bunun yerine getirilen ne var; özel gider indirimi diye bir şey var; yani, artık, vergi iadesi yerine bir başka mekanizma getiriliyor, özel gider indirimi -bu ne kadar onu karşılar, o ayrı- fakat, eğer, özel gider indirimi ücretlilere vergi iadesini karşılayan bir şeyse, peki, özel indirimi karşılayan nedir? Bunu karşılayan hiçbir mekanizma yok. Yani, özel indirimi sistemden çıkarmanın karşılığı ücretlilere verilen bir şey yok; çünkü, getirilen özel gider indirimi -birazdan tartışacağımız- aslında, ücretlilere vergi iadesinin yerine geçen bir uygulama.

Yani, burada, sonuç olarak, Türkiye'de, belki de, Özal döneminde kaldırılan genel indirimi tekrar düşünmemiz gerekirken; yani, asgarî gelir düzeyi için bir indirim getirmeyi belki, Türkiye'nin tartışması, gündemde olması gerekirken, biz, bir kesim için, ücretliler için getirilmiş indirimi ortadan kaldırıyoruz ve bunu, sadece özürlülere dönük bir uygulama haline getiriyoruz. Burada yeni bir olgu yok; burada sakatlar için getirilen indirim, zaten eski düzenlemede vardı.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)- Bu kadar mıydı?

OĞUZ OYAN (Devamla)- Evet, eski düzenlemede zaten vardı. Özel indirimin bilmem kaç katı oranında uygulanıyor idi; orada bir değişiklik yok. Yani, burada yeni bir şey getirilmiyor. Sadece, orada, sistemde bütün bu ücretliler çıkarılıyor, orada var olan, özürlülerle ilgili, sakatlarla ilgili indirim tutuluyor. Burada yeni bir şey getirmiyorsunuz; var olanı geri alıyorsunuz. Yani, bu var olanı geri alma meselesi, ne yazık ki, bizim bu son beş ayda gördüğümüz uygulamalardan yeni bir tanesi, ilki değil; çünkü, gerçekten, burada, birçok hakkı, yani, çalışma hakkından tutun, 65 yaştan 61 yaşa gelinmesi ve diğer birçok hakkı geri aldınız; yani, emeklilere bir sağlık sigortası primi dahi getirebildiniz...

Şimdi, bakınız, burada, bir başka, yine vergi artışı getirdiğiniz konu, vergi oranlarında yapacağınız yeni gelir vergisi tarifesi düzenlemesi. Yüzde 15-40 arasında şu an var olan tarifeyi, 20-45 arasına çıkarıyorsunuz. Eski Başbakan, sizin ilk hükümetinizin Başbakanı bu konuda bir özür dilemişti biliyorsunuz bir vergi artışı dolayısıyla "biz, sözümüzde durmadık, artış yapmayacaktık, artış yaptık" diye. Şimdi, bunun özrünü kim dileyecek; yani, bir artış yapmayacağız diyorsunuz, bu indirimlerin sözünü veriyorsunuz; buraya geliyorsunuz, tarifeyi 5 puan artırıyorsunuz. Hadi 5 puan demeyelim, demin arkadaşın deyişiyle, oradan fon payını düşelim, fon payı kalktı; ama, yine, bu tarifeyi 3,5 puan artırıyorsunuz; yani, sonuçta bir artış var. Tarifeyi bütünüyle artıran böyle bir düzenlemeyi, vergi indirimi sözü veren bir iktidar nasıl içine sindiriyor gibi bir temel meselemiz var. Tabiî, Özel İşlem Vergilerinin artması, bazı servet vergilerinde, yani Emlak Vergisinde, Motorlu Taşıtlar Vergisinde duble vergiye gidiş ve dolaylı vergi artışları; bunların sözünü etmiyorum.

Öte yandan, biraz önce tartışıldı yatırım indirimi. Yatırım indirimini eğer, herkese yapıyorsanız, bu, bir teşvik olmaktan çıkıyor, biraz önce arkadaşlarımız söyledi. Eğer, teşvik olmasını istiyorsanız, bunun seçmeci olması lazım; yani, bir sektör tercihiniz ve bölge tercihiniz olması lazım. Eğer, sektör ve bölge tercihi yoksa, herkese birden uyguluyorsanız, bu, bir teşvik olmuyor, herkes yararlanıyor. Yatırım yapanı daha fazla teşvik etmek KDV içinde de yapılabilir; yani, tüketim tipi KDV ile zaten, siz, böyle bir şeyi yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Oyan, sizin, bir de, kişisel söz isteğiniz var...

OĞUZ OYAN (Devamla) - Ona gerek yok, tamamlıyorum zaten.

BAŞKAN - Peki, buyurun, efendim.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Yatırım indirimi meselesinde -aslında bütün düzenlemelerde böyle- eğer, bir sektör ve bölge tercihiniz varsa -firma tercihinden bahsetmiyorum, firma tercihlerini, son dakika önergeleriyle çok güzel yapıyorsunuz. Firma tercihi bir Meclisin yapacağı iş değil, bir hükümetin yapacağı iş değil- eğer, sektör ve bölge tercihi yapıyorsanız, şu sektörü öne çıkarmak, şu bölgeyi desteklemek türü tercihleriniz varsa, bu, ancak seçmeci bir düzenlemeyle olabilir, yatırım indirimi veya başka düzenlemede; ama, bütün kesimlere ve bütün bölgelere eğer, bunu sağlıyoruz diyorsanız, o, bir teşvik olmaktan çıkıyor. İnsanlar bunu algılamazlar bile zaten. Dolayısıyla, muhtemelen daha sonra yeni bir düzenlemeyle karşımıza gelip, burada düzeltme talebinde bulunabilirsiniz; bunları, mutlaka, dikkate almak gerekir. Gerçekten, ben, burada daha önce konuşan konuşmacılara katılıyorum; bu vergiyle ilgili düzenlemeyi, bir, iki, üç diye getirmemek lazım; bunların tümünü tek bir düzenleme olarak getirmek ve burada sistemi reforma etmekse reforma etmek...

Biz, aslında, bazı bölümlerini desteklediğimiz bu tasarının, bu nedenlerle bütününü desteklemiyoruz ve bu nedenlerle de maddelerde karşı oy kullanıyoruz; çünkü, bu tasarıyla ilgili bizim önerilerimiz, en azından, kısmen kabul görebilse, düzeltmeler yapılabilse, biz, bu tür düzenlemeye daha gönül rahatlığıyla destek verebiliriz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Madde üzerinde bir önerge vardır; şimdi, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle yapılan düzenlemelerin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Özyürek

Hüseyin Ekmekcioğlu

Mehmet Akif Hamzaçebi

 

Mersin

Antalya

Trabzon

 

Halil Akyüz

Halil Tiryaki

Ramazan Kerim Özkan

 

İstanbul

Kırıkkale

Burdur

 

 

Oğuz Oyan

 

 

 

İzmir

 

BAŞKAN - Efendim, Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Efendim, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeniz hakkında konuşacak mısınız, gerekçesini mi okuyalım?

OĞUZ OYAN (İzmir) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Gelir Vergisi Kanununun yürürlükteki 31 inci maddesi sakatlık indirimi yanında, ücretlerde özel indirimi de düzenlemektedir. Tasarıda ise, ücretlerde özel indirim kaldırılarak sakatlık indirimi de muhafaza edilmektedir. Ayrıca özel indirim tutarını asgarî ücret tutarına kadar yükseltmeye ilişkin Bakanlar Kurulu yetkisi de tasarıda bulunmamaktadır.

Türk vergi sisteminde ücret gelirlerinin farklı bir vergi rejimine tabi tutulmasının aracı olan özel indirimin ve buna ilişkin Bakanlar Kurulu yetkisinin muhafaza edilmesi öngörülmektedir."

BAŞKAN - Gerekçesini okuduğumuz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 193 sayılı Kanunun 37 nci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki (7) numaralı bent eklenmiştir.

"7. Diş protezciliğinden elde edilen kazançlar"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 193 sayılı Kanunun 38 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Sürekli olarak işlenmiş altın alım - satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler, altın satış tarihindeki İstanbul Altın Borsasında oluşan has altın değeri ile satılan mamulün has altın maliyet bedeli arasında oluşan farkı, maliyet bedeline ilave ederler. Söz konusu fark, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında izlenir. Bu fon, sermayeye ilave dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, o yılın kazancına dahil edilerek vergiye tâbi tutulur. Bu mükelleflerin kullandıkları yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet unsurlarının sadece ilgili dönemde ayrılan fonu aşan kısmı gider kabul edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısının olumlu maddelerinden biri bu; yani, altın işleyenler için enflasyon muhasebesini getiren bir uygulama; ama, maalesef, bu uygulama, sadece dar bir alan için getirilen bir yenilik. Oysa, bu ülkenin sanayicisi var; onlar için enflasyon muhasebesi yok. İstihdam yaratan asıl alanlar için bu yapılmıyor; ama, dar bir alan için, özel olarak, enflasyon muhasebesi uygulaması getiriliyor. Eğer, biz, vergi sisteminde adaleti getireceksek, vergi sisteminde herkes için eşit kuralların olmasını istiyorsak, o zaman, enflasyon muhasebesini tümüyle getirmek ve bütün sistemi yararlandırmak gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, enflasyon muhasebesini sadece dar bir alan için getirirsek ne olur; kayıtdışı ekonomiyi özendirmiş oluruz. Bugün, hepimiz şikâyet ediyoruz; az önce, Sayın Grup Başkanvekilimiz, tasarının geneli üzerinde konuşma yaparken de, bu yöndeki şikâyetini dile getirdi. Ekonominin yarısının kayıtdışı olduğu bir ortamda, biz, sadece dar bir alan için enflasyon muhasebesi getiriyoruz ve bununla da, ekonomiye canlılık kazandıracağımızı sanıyoruz; birbirimizi kandırıyoruz değerli arkadaşlar.

Bir başka şey; bakınız, bu ülkede 70 000 000 insan yaşıyor. Az önce, buraya gelmeden önce, internetten, Gelirler Genel Müdürlüğünün sayfasına baktım. 70 000 000'luk bir ülkede, beyanname veren Gelir Vergisi mükellefi sayısı  1 800 000 civarında, Kurumlar Vergisi mükellefi sayısı 600 000 civarında. Bu rakamlar bile, bu ülkede, kayıtdışı ekonominin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor bize. Şimdi, şöyle bir düşünelim; acaba, gelen bu tasarıyla, kayıtdışı ekonomiyi kayda alma yönünde ne kadar ciddî önlemler alındı; pek de ciddî bir önlemin alınmadığı görülüyor burada.

Benim, vergiyle ilgili yaptığım bütün konuşmalarda, ısrarla üzerinde durduğum bir şey var; Bakanlığın üst düzey bürokratları hazır buradayken -Sayın Bakanımız gelmedi galiba; evet, Sayın Bakanımız yok- bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyorum: Eğer, vergi yönetimini düzeltemezseniz, vergi yönetimini etkin kılamazsanız, vergi denetimini güçlendiremezseniz, kayıtdışı ekonomiyi önleyemezsiniz. Eğer, 1 katrilyon liranın üzerinde gelir toplayan bir vergi dairesi müdürünü, 500 000 000-600 000 000 lira maaşa mahkûm ederseniz, o ülkede vergi toplayamazsınız. Eğer, bir ülkede, yazdığı bir raporla 1 trilyon liranın üzerinde gelir bulan bir denetim elemanına ayda 1 milyar lira verirseniz, o ülkede vergi toplayamazsınız. Dengeyi ve adaleti sistemin tümü için kurmak gerekiyor. Eğer, bundan sonraki tasarılarla, vergi yönetimini güçlendirebilirsek, vergi yönetimini bağımsız kılabilirsek, vergi yönetimini siyasal iradenin dışında ekonominin gereklerini yerine getirebilecek bir idare olarak kurabilirsek, o zaman, bu Parlamento görevini ve işlevini yapmış olabilir; yoksa, sadece dar bir alanda ve sadece onların sorunlarını çözerek biz ekonominin sorunlarını çözeceğiz diyorsak yanılırız arkadaşlar.

Ben, yine de, bu değişiklik için teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

5 inci madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok.

Başka bir talep yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- 193 sayılı Kanunun 66 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"4. Dava vekilleri, müşavirler, kurumlar ve tüccarlarla serbest meslek erbabının ticarî ve mesleki işlerini takip edenler ve konser veren müzik sanatçıları;"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - 193 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"4. Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmı,"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7 nci madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. - 193 sayılı Kanunun mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1. İvazsız olarak iktisap edilenler, Türkiye'de kurulu menkul kıymet borsalarında işlem gören ve üç aydan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri ile tam mükellef kurumlara ait olan ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar (Üç aylık süreyi bir yıla kadar çıkartmaya veya tekrar kanunî süreye kadar indirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.)."

BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...  8 inci madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9. - 193 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Toplama yapılmayan haller

Madde 86. - Aşağıda belirtilen gelirler için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde bu gelirler beyannameye dahil edilmez.

1. Tam mükellefiyette;

a) Gerçek usulde vergilendirilmeyen ziraî kazançlar, bu Kanunun 75 inci maddesinin (15) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iratları, kazanç ve iratların istisna hadleri içinde kalan kısmı,

b) Tek işverenden alınmış ve tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretler (birden fazla işverenden ücret almakla beraber ücret dışındaki gelirleri için beyanname vermek zorunda olmayan ve birden sonraki işverenden aldıkları ücretlerinin toplamı, 103 üncü maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşmayan mükelleflerin, tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretleri dahil),

c) Vergiye tâbi gelir toplamının [(a) ve (b) bentlerinde belirtilenler hariç] 103 üncü maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşmaması koşuluyla, Türkiye'de tevkifata tâbi tutulmuş olan; birden fazla işverenden elde edilen ücretler, menkul sermaye iratları ve gayrimenkul sermaye iratları,

d) Bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 600 milyon lirayı aşmayan, tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratları.

2. Dar mükellefiyette, tamamı Türkiye'de tevkif suretiyle vergilendirilmiş olan; ücretler, serbest meslek kazançları, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile diğer kazanç ve iratlar."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Ancak, maddeyle ilgili bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

113 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesiyle değiştirilmek istenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesinin (b) fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Özyürek

Oğuz Oyan

Halil Akyüz

 

Mersin

İzmir

İstanbul

 

Orhan Ziya Diren

Ramazan Kerim Özkan

 

 

Tokat

Burdur

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergenin sahipleri söz istiyor mu?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Ücretler işverenler tarafından ödenirken stopaja tabi tutulduğu için ayrıca beyanname verilmesi gereksiz külfet olacaktır."

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 9 uncu madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10. - 193 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendine birinci alt bentten  sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bent  ile (3) numaralı bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (4) numaralı bent eklenmiştir.

"Yukarıda sayılan kamu idare ve müesseselerine bağışlanan okul ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu inşaası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşaası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdi ve ayni bağış ve yardımların tamamı yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerden indirilir."

"4. Beyan edilen gelirin % 5'ini aşmaması, Türkiye'de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin olarak yapılan eğitim ve sağlık harcamaları (mükerrer 121 inci madde çerçevesinde eğitim ve sağlık harcamaları nedeniyle vergi indiriminden yararlanan ücretliler, aynı harcamalarını bu hükümden yararlanarak matrahlarından indiremezler)."

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit.

Buyurun Sayın Koçyiğit. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 10 uncu maddesiyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun bağış ve yardımlara ilişkin 89 uncu maddesine eklenen bentlere ait görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamusal hizmetler, varlığını, bu hizmetlerin finansmanı sonucunda beraberinde getirir. Bu açıdan, vergi, tarih boyunca, en güvenilir kamu finansman aracı olarak kullanılmıştır.

Kamu hizmetlerinin finansal yükünün topluma yüklenmesi ve bu yükün hangi vergi karmasıyla dağıtılacağı önemli bir konudur. Kamu harcamalarının sürekli artması, belirli gelir kaynaklarının önemini kaybetmesi, sürekli yeni vergi olanaklarının aranmasına yol açmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir ve Kurumlar Vergisinde, vergiye tabi kazancın tespitinde, gayri safî irattan indirilebilecek giderlerin neler olduğu, ilgili maddelerde belirtilmiştir. Bu giderlerin tümünün, genel kural olarak, kazancın elde edilmesi ve idamesiyle ilgili olması gerekmektedir.

Kanun, bu giderlerin yanı sıra, gelirin elde edilmesi, idamesiyle ilgili doğrudan ilgisi bulunmayan, bağış ve yardım niteliğindeki birtakım giderlerin de indirilmesine bazı sosyal amaçlarla izin vermiştir. Mükelleflerin dönem içerisinde yaptıkları bağış ve yardımları dönem vergi matrahından indirebileceklerine dair hükümler Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesinde yer almış bulunmaktadır. Aynı şekilde, Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinde de, hangi bağış ve yardımların indirilebileceği açıkça belirtilmiştir.

Her iki mükellefiyet türünde de, yapılan bağış ve yardımların indirilebilmesi için, bunun makbuz karşılığında ve karşılıksız olarak yapılması zorunludur. Gerek Gelir Vergisi Kanunu gerekse Kurumlar Vergisi Kanununda belirtilen kurum ve kuruluşlara yapılan bağış ve yardımların gider olarak indirilebilmesinin bir sınırı varken, özel bazı kanunların öngördüğü şekilde yapılan bağış ve yardımların matrahtan indirilmesinde herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. Gerek Gelir Vergisi Kanununda ve gerekse Kurumlar Vergisi Kanununda, bağış ve yardımların matrahtan indirilebilmesi için, ilgili kanunlarda belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarına belge karşılığında, bir karşılık beklenmeksizin yapılan bağışlar maddeler halinde sayılmıştır.

Kurumlar Vergisi mükelleflerinin yaptıkları bağış ve yardımlar kurum kazancının tespitinde bir bütün olarak indirilirken, Gelir Vergisi uygulamasında, ortaklık halindeki teşebbüslerde yapılan bağış ve yardımlar ortakların hisseleri oranında paylaştırılmak suretiyle, her ortak, kendi payına düşen tutar oranında kendi Gelir Vergisi beyannamesinden düşmektedir.

Gelir Vergisi Kanununda, yapılan bağış ve yardımın üst sınırı, beyan edilen gelirin yüzde 5'i olarak tespit edilmişken, Kurumlar Vergisi Kanununda bu, giderler arasında sayılmıştır, kKurum kazancından hangi giderlerin indirileceği belirtilmiştir. Burada bir gider unsuru olarak da bağış ve yardımlar vardır. Oysa, Gelir Vergisi Kanununda bu bağış ve yardımlar gider olarak değil, sadece, verilen yıllık Gelir Vergisi beyannamesinden indirilmektedir. Bu da, beyan edilen gelirin yüzde 5'iyle sınırlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi, kamu kesimi tarafından, karşılığı olmaksızın ve yaptırım gücüne dayanılarak alınan gelir demektir. Verginin, ekonomik, sosyal ve malî amacı vardır. Vergiler toplanırken bu amaçlara hizmet etmesi büyük önem arz etmektedir. Bağış ve yardımların ilgili kişi ve kurumların gelirlerinden indirilebilmesi, bir bakıma vergi niteliğine bürünmektedir. Eğer bu bağış ve yardımlar olmazsa, devletin, kendi hazinesinden bu giderleri karşılaması gerekecektir. Bu bakımdan, bağış ve yardımlar, bir bakıma, devlete dolaylı şekilde verilmiş bir vergi olarak da düşünülebilir.

Kamunun, sadece gelir elde etme amacı yoktur; kamu kesiminin, aynı zamanda, sosyal amaçları da vardır. Anayasamızda yerini bulan sosyal devlet ilkesi gereği, devletin, sosyal adalet ve gelirin ve servetin yeniden dağıtımı hedefleri vardır. Bu bakış açısıyla, verginin de, sadece kamu harcamalarını karşılama fonksiyonuyla sınırlı olduğu söylenemez. Vergi de bir maliye politikası aracı olarak, devletin sosyal ve ekonomik amaçları doğrultusunda önemli işlevler görür. Bunun için, vergide adalet, genellik, eşitlik ve ödeme gücü ilkelerini benimseyen bir vergi sisteminin getirilmesi amaçlanmalıdır.

Bunun için, vergi sistemimizi tehdit eden ve dar ve sabit gelirliler aleyhine işleyen dolaylı dolaysız vergiler ayırımındaki dengenin dolaysız vergilere doğru kaydırılması büyük önem arz etmektedir. Bugün, vergi gelirlerinin yüzde 70'i dolaylı vergilerden, yüzde 30'u ise dolaysız vergilerden oluşmaktadır. Bu, yoksullar ve düşük gelirliler aleyhine işleyen bir sistemdir; adaletsizdir; çünkü, bakkaldan bir paket sigara alan en zengin kişi de aynı vergiyi ödemekte, en fakir kişi de aynı vergiyi ödemektedir. Bu adaletsiz durum, gerçek ve tüzelkişileri, vergiden kaçınmaya, vergi kaçakçılığına ve kayıtdışı ekonomiye doğru yöneltmektedir. Bu da doğal olarak, vergi gelirlerinin azalmasına neden olmaktadır. Vergi gelirlerinin azalması sonucu, devlet, vergi alamadığı kesimlerden borç almak suretiyle, içborçları döndürmeye çalışmaktadır. Bunun için, öncelikle kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınmasına yönelik önlemlerin tez elden alınması gerekmektedir. Bunun için, vergi kanunlarında geniş şekilde yer alan muafiyet ve istisnaların ya tümden kaldırılması ya da mümkün olduğu kadar daraltılması gerekir.

İkincisi, bugün, vergi oranları oldukça yüksek düzeydedir. Vergi oranlarının yüksekliği, mükelleflerde vergiye karşı bir direnç oluşturmaktadır. Vergi oranları düşürülmek suretiyle bu direncin ortadan kaldırılması, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması için gerekmektedir.

Ayrıca, vergi yönetiminin yeniden yapılandırılarak, kendisini tamamen vergi toplamaya bahşetmesi gerekir. Bunun için, vergide, özellikle, yaygın ve yoğun vergi denetimi genişletilmeli, vergi inceleme oranları artırılmalıdır. Vergi incelemeleri yapılırken, mümkün olduğu kadar yeni inceleme teknikleri geliştirilerek, sektör incelemeleri önplanda tutulmalıdır.

Bu kanun tasarısıyla getirilen bağış ve yardımlar, kanımızca olumlu olmaktadır. Çünkü, bu bağış ve yardımların, bir yerde, manevî değeri de olduğu için, devlete vergi vermek istemeyen bazı kesimler, bağış ve yardım yapmak suretiyle kendilerini manen tatmin etme yoluna gitmektedirler. Bu, tarafımızdan olumlu olarak görülmektedir.

Bu vesileyle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlar, hepinize teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, teşekkür ediyorum.

10 uncu madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 10 uncu madde, kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11. - 193 sayılı Kanunun 92 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bir takvim yılına ait beyanname izleyen yılın Mart ayı içinde, gelirin sadece basit usulde tespit edilen ticarî kazançlardan ibaret olması halinde izleyen yılın Şubat ayı içinde, tam mükellefiyette vergiyi tarha yetkili vergi dairesine, dar mükellefiyette Türkiye'de vergi muhatabı mevcutsa onun Türkiye'de oturduğu yerin, Türkiye'de vergi muhatabı yoksa işyerinin, işyeri birden fazla ise bu işyerlerinden herhangi birisinin bulunduğu yer vergi dairesine verilir veya taahhütlü olarak posta ile gönderilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12. - 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi ile dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) i) Tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.)

ii) Tam mükellef kurumlar tarafından; dar mükellef gerçek kişilere, dar mükellef kurumlara (Türkiye'de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç) ve gelir ve kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (Kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.)

iii) 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iradının ana merkeze aktarılan tutarı üzerinden,"

"Bu maddenin (6) numaralı bendinin (a) alt bendine göre üzerinden vergi tevkifatı yapılan kurum kazancından kâr payı alanlara, tevkif suretiyle alınan vergi red ve iade olunmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 12 nci madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13. - 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 103. - Gelir vergisine tâbi gelirler;

5.000.000.000 liraya kadar % 20

12.000.000.000 liranın 5.000.000.000 lirası için 1.000.000.000 lira, fazlası % 25

24.000.000.000 liranın 12.000.000.000 lirası için 2.750.000.000 lira, fazlası % 30

60.000.000.000 liranın 24.000.000.000 lirası için 6.350.000.000 lira, fazlası % 35

120.000.000.000 liranın 60.000.000.000 lirası için 18.950.000.000 lira, fazlası % 40

120.000.000.000 liradan fazlasının 120.000.000.000 lirası için 42.950.000.000 lira, fazlası % 45

Oranında vergilendirilir.

Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde, yukarıdaki tarifede yer alan vergi oranları beş puan indirilmek suretiyle uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14. - 193 sayılı Kanunun 117 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 117. - 1. Şubat ayı içerisinde verilmesi gereken beyanname ile bildirilen gelir üzerinden tahakkuk ettirilen gelir vergisi Şubat ve Haziran aylarında;

2. Mart ayı içerisinde verilmesi gereken beyanname ile bildirilen gelir üzerinden tahakkuk ettirilen gelir vergisi Mart ve Temmuz aylarında;

Olmak üzere iki eşit taksitte ödenir.

Maliye Bakanlığı, gelirlerinin büyük bir kısmı ziraî kazançtan oluşan mükellefler hakkında gerekli görülen hallerde, iki taksitten fazla olmamak üzere, belli üretim bölgeleri ve ziraat ürünlerine göre, özel ödeme zamanları tayin edebilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15. - 193 sayılı Kanunun mükerrer 121 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ücretlilerde vergi indirimi

Mükerrer Madde 121. - Gerçek ücretlerin vergilendirilmesinde, mükellefin kendisi, eşi ve çocukları ile ilgili eğitim, sağlık, gıda, giyim ve ikamet edilen konuta ait kira harcamalarının yıllık toplam tutarının;

- 3 milyar liraya kadar % 8'i,

- 6 milyar liranın 3 milyar lirası için % 8'i, aşan kısmı için % 6'sı,

- 6 milyar liradan fazlasının, 6 milyar lirası için % 7'si, aşan kısmı için % 4'ü,

Ücretlinin ertesi yılda ödeyeceği gelir vergisinden mahsup edilir veya işverenler aracılığı ile kendisine nakden iade edilir.

Şu kadar ki; harcamaların Türkiye'de yapılması, gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınan belgelerle tevsik edilmesi ve bu belgelerin işverene verilmesi şarttır. Mahsup hakkı kazanılan tutarın hesaplanmasında dikkate alınan harcama tutarı, vergi matrahının toplamını geçemez.

Ücretlilerin harcama belgelerinin işverene ibrazı, beyanı ve verginin mahsup veya iadesine ilişkin süreleri tespit etmeye, iadeyi nakden veya mahsuben yaptırmaya, vergi mahsup ve iadesine tâbi tutulacak mal ve hizmet alımlarını yukarıda sayılanlarla sınırlı olmaksızın tespit etmeye ve uygulamanın usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - 15 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

10 dakika değil, kısa bir konuşma yapıp, Yüce Meclisi bilgilendirmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddenin başlığı "ücretlilerde vergi indirimi." Ayırma prensibi gereği olarak, vergi sisteminde, vergi hukukunda, ücretlilerin, daha doğrusu sabit gelirlilerin korunmasıyla ilgili özel düzenlemeler yapılır. Nitekim, bu özel düzenlemelerden birisi de 121 inci madde; yani, bu tasarının 15 inci maddesi; fakat, bu gelmekle beraber, ücretlilerdeki özel indirimi kaldırmış oluyorsunuz. Özel indirim kalkınca, bu maddenin ayırma kuramına uygun düşmediği kanısındayız. Eğer, o da kalsaydı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, biz, bu maddeye de "evet" oyu verecektik; ama, bu maddeye "hayır" oyu vermemizin nedeni, ücretlilerin ayrıca korunmasını öngören düzenlemenin bu tasarıdan çıkarılmış olması. Bu nedenle, biz, bu maddeye "hayır" oyu vereceğiz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Başka söz isteği?.. Yok.

15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16. - 193 sayılı Kanunun mükerrer 123 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Mükerrer Madde 123. - 1. Bu Kanunun 21, 23/8, 47 ve 48 inci maddelerinde yer alan maktu had ve tutarlar, 1.1.2003 tarihi itibariyle geçerli olan had ve tutarlarına yükseltilmiştir.

2. Bu Kanunun 19, 21, 23/8, 31, 47, 48, mükerrer 80, 82, 86 ve mükerrer 121 inci maddelerinde yer alan maktu had ve tutarlar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Bu şekilde hesaplanan maktu had ve tutarların % 5'ini aşmayan kesirler dikkate alınmaz. Bakanlar Kurulu, bu surette tespit edilen had ve tutarları  % 50'sine kadar artırmaya veya indirmeye yetkilidir.

3. Bu Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan vergi tarifesinin gelir dilim tutarları hakkında, bu maddenin (2) numaralı fıkrası uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun.

Sayın Hamzaçebi, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 16 ncı maddesiyle yapılan düzenleme, birçok diğer maddeyle yapılan düzenlemenin bir uzantısı, onunla bağlantılı bir düzenleme. Dolayısıyla, bunların hepsinin birlikte ele alınması gerekir.

Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 123 üncü maddesi, Gelir Vergisi Kanunundaki birtakım hadlere ilişkin yetkileri düzenliyor; Bakanlar Kurulunun yetkileri var.

Önceki düzenlemede, daha doğrusu, bu tasarıyla yürürlükten kaldırılmak istenen Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümlerinde, hepinizin bildiği gibi, Gelir Vergisi tarifesi, bütün gelir unsurları için yüzde 15'ten başlayıp, yüzde 40'ta biten bir tarifeyle vergilendiriliyordu.

Bu tasarıyla, ücret dışındaki gelirler için Gelir Vergisi tarifesi 5 puan yükseltiliyor; yüzde 15'lik oran, yüzde 20'ye; yüzde 40'lık oran da yüzde 45'e yükseltilmektedir. Fon payının kaldırılmasıyla birlikte, tabiî ki, toplam vergi yükündeki artış, her gelir diliminde 5 puan olmuyor; en altta 3,5 puan oluyor, en yukarıda da 1 puan civarında bir artış olmaktadır.

Gerçekte, Gelir Vergisi tarifesinin yüzde 15'e inmesi, 1998 yılında yürürlüğe giren 4369 sayılı Yasayladır. Daha sonra, 4369 sayılı Yasayla getirilen bu düzenlemelerin 2002 yılı sonuna kadar ertelenmiş olması nedeniyle -ki, bu erteleme, 1999 yılında çıkan 4444 sayılı Yasayla yapılmıştır- bu erteleme sırasında, ücret dışındaki gelir unsurları için, vergi tarifesinin 5 puan artırımlı olarak uygulanması öngörülmüştür. Ne zamana kadar; 2002 yılı sonuna kadar. O zaman, Türkiye, 2000 yılında, bir, istikrar programı uygulamasına girdi; faizdışı fazlanın, yine, yüzde 6,5 olarak belirlenmiş olması nedeniyle, bu fazlayı tutturabilmek için, o zamanki hükümetler, böyle bir vergi önlemi öngörmüştü; ama, bunu, geçici olarak öngörmüşlerdi.

Bu tasarı, tarifedeki artışı, daimî bir düzenleme olarak öngörmektedir. Bir kere, bu, son derece büyük bir yanlıştır. Hükümetin, daha önce vermiş olduğu sözlere olan aykırılığını, burada, çeşitli vesilelerle ifade ettik. Vergi indirimi vaat eden hükümet, bazı vergileri yürürlükten kaldırmayı vaat eden hükümet, bu vaatlerinin aksine, Gelir Vergisi tarifesinde bir artışa gitmektedir. Üstelik, bu artışı, daimî olarak düşünmektedir. Tasarının bu hükmüne bakılırsa, bu, daimî olarak artış konusunda herhangi bir indirim de düşünülmemektedir. Bakanlar Kurulunun bu konudaki yetkileri de ihmal edilmiştir. Aslında, yapılması gereken, yine, tasarıyı, yüzde 15-yüzde 40 aralığına çekmektir, Gelir Vergisi tarifesini bu oranlar dahilinde düzenlemektir; doğru olan budur.

Bütün ülkeler, vergi tarifelerinde, vergi oranlarında indirime gitmişlerdir. Avrupa Birliği ülkelerine bakın, Türkiye'nin de üyesi olduğu ve Türkiye ile birlikte 30 ülkenin üyesi olduğu OECD üyesi ülkelerdeki tarifelere bakın, hepsinde, vergi oranlarında indirim vardır. 1986 yılından 2000 yılına kadar olan aralığı, yaklaşık 14 yıllık bir dönemi incelediğimizde, en yüksek gelir vergisi oranının bu ülkelerde 16 puan düştüğünü görüyoruz. Yine, ortalama kurumlar vergisi oranının 10 puan düştüğünü görüyoruz. Tabiî, bizde de, Türkiye'de de buna paralel eğilim var, Türkiye'de de oranlar hep yüksek kalmış değil. Bu tasarıda da, kâr payındaki vergi yükü bir yandan indiriliyor; ama, diğer yandan da Gelir Vergisi tarifesinde 1998'de geldiğimiz noktanın daha gerisine gidiliyor. 1998'de bu oranların indirilmesi öngörülmüştü.

Program ihtiyacı var denebilir, faiz dışı fazla ihtiyacı var denebilir; o zaman, neden bunu geçici bir düzenleme olarak yapmıyorsunuz?! O zaman, bunun, geçici bir düzenleme olarak yapılması gerekir. Bu maddede, Bakanlar Kurulunun bu konuda herhangi bir yetkisi de öngörülmemektedir. Bu konuyu, Genel Kurulun dikkatlerine, takdirlerine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

16 ncı madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 16 ncı madde kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 17. - 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 61.- Bu maddenin yürürlük tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki yatırımlarla ilgili yatırım harcamalarına (teşvik belgelerine bu tarihten sonra ilave edilen iktisadî kıymetler için yapılan harcamalar hariç), yatırım indirimi uygulamasına ilişkin olarak Gelir Vergisi Kanununun bu tarihten önce yürürlükte bulunan hükümleri uygulanır.

Yukarıda belirtilen şekilde yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançlar ile bu maddenin yürürlük tarihinden önce gerçekleşen yatırımlar üzerinden hesaplanan ve kazancın yetersiz olması nedeniyle sonraki dönemlere devreden yatırım indiriminden yararlanan kazançlar üzerinden dağıtılsın, dağıtılmasın %19,8 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılır.

İsteyen mükellefler, bu maddenin yürürlük tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında bu tarihten itibaren yaptıkları harcamaları (öngörülen harcamalar kapsamında daha önce yatırım indirimi istisnasından yararlanmış harcamalar hariç) için bu Kanunun 19 uncu maddesinde yer alan hükümler çerçevesinde yatırım indirimi istisnasından yararlanabilirler. Bunun için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki ilk geçici vergilendirme dönemine ilişkin beyannamenin verileceği tarihe kadar bağlı bulunulan vergi dairesine bir bildirimde bulunulması ve tercihin, alınmış olan yatırım teşvik belgelerinin tamamı için yapılması şarttır."

BAŞKAN - Geçici 61 inci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Geçici 61 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 62 nci maddeyi okutuyorum:

"GEÇİCİ MADDE 62. - 1. Kurumlar vergisi mükelleflerinin;

a) 31.12.1998 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde ettikleri kazançlarının,

b) (a) bendi kapsamı dışında kalan ve 31.12.2002 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilen, kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlarının,

c) Geçici 61 inci madde kapsamında tevkifata tâbi tutulmuş kazançlarının,

Dağıtımı halinde 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılmaz.

2. Gerçek kişilerce (1) numaralı fıkranın (a) bendi kapsamında elde edilen kâr payları gelir vergisinden müstesnadır.

3. Gerçek kişilerce (1) numaralı fıkranın (b) ve (c) bendi kapsamında elde edilen kâr paylarının net tutarına elde edilen kâr payının 1/9’ u eklendikten sonra, bulunan tutarın yarısı vergiye tâbi gelir olarak dikkate alınır. Bu gelirler ile ilgili olarak yıllık beyanname verilmesi halinde, beyannameye intikal ettirilen tutarın 1/5'i beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilir.

4. Kurumlar vergisi mükelleflerinin doğrudan veya iştirakleri aracılığıyla, bu maddenin (1) numaralı fıkrasında belirtilen nitelikte kâr payı elde etmeleri halinde, bu kâr paylarının dağıtımı ve kâr payı elde eden gerçek kişilerce bu kâr paylarının beyanı ile ilgili olarak (1), (2) ve (3) numaralı fıkra hükümleri uygulanır.

5. Bu madde kapsamındaki kâr payları için 22 nci madde hükümleri uygulanmaz."

BAŞKAN - Geçici 62 nci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Geçici 62 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 62 nci madde kabul edilmiştir.

Geçici 63 üncü maddeyi okutuyorum:

"GEÇİCİ MADDE 63. - 1. İşlenmiş altın ticareti ve imalatı ile iştigal eden gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinden (adi, kollektif  ve adi komandit şirketler dahil) 4811 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine istinaden bildirimde bulunmayanların 31.12.2002 tarihi itibariyle defter kayıtlarında yer alan altın maliyet bedelleri, İstanbul Altın Borsasının aynı tarihteki (aynı tarihte işlem görmemesi halinde bu tarihten önceki son işlem günündeki) has altın kapanış fiyatından düşük olamaz. Maliyet bedelinin bu fiyattan düşük olması halinde aradaki fark altın satış kârı addolunur ve 2002 yılı kazancına eklenerek bu Kanunun yayımını izleyen ikinci ayın sonuna kadar beyan edilir ve tahakkuk eden vergi aynı sürede ödenir.

2. Kıymetli maden ve ziynet eşyası imalatı ve ticareti faaliyetinde bulunan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dahil) işletmelerinde mevcut olup kayıtlarında yer almayan kıymetli maden (altın, platin ve gümüş) ve kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet,  inci gibi ) ile bunlardan mamûl ziynet eşyasını 4811 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında belirtilen şekilde bildirmeleri halinde aynı Kanunun 13 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre vergi öderler."

BAŞKAN - Geçici 63 üncü madde üzerinde, şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; tüm dünyaya bakalım, gelişmiş ülkelere bakalım, altın saiki kimde var; baktığınız zaman, hep az gelişmiş ülkelerde vardır. Biz altın üreten bir ülke değiliz, biz altın çıkaran bir ülke değiliz; hep yıllarca döviz ödedik. Bu ülke, yıllarca, ta Osmanlılar döneminden bu yana dışarıya döviz ödedi ve altın aldı. Nedir; emniyet saikiyle, ta Osmanlıdan beri, halkın emniyet saikiyle, yarın bir şey olursa acaba diye, bir emniyet saikiyle hep alındı. Türkiye'de yaklaşık 100 milyar dolarlık altın var. Gidin Kayseri'nin Yahyalısına, Afyon'un Emirdağına... 100 milyar dolarlık altın var Türkiye'de. Bu altınları hep döviz ödeyerek aldık bu ülkeye. Yabancı ülkelere döviz ödeyerek, bugüne kadar, yıllardan beri, bu ülkede, altın birikimi oldu. Bu altın ekonomiye hiçbir şey katmıyor; sadece süs eşyası ve halkın emniyet saiki...

Gelin, bu altını ekonomiye kazandıralım. İstanbul Altın Borsası, sadece trafik memurluğu yapıyor; gelen altını mühürlüyor. Halbuki, altın borsasının kuruluş amacı bu değildi. Altın borsası, bu ülkede, devlet politikası yaparak, altını, yeraltından yerüstüne çıkarırsa, tıpkı döviz tevdiatlar gibi ekonomiye kazandırırsa, bu ülke bir şey kazanır. Eğer, İstanbul Altın Borsası veya ülkemiz, bunu bir devlet politikası yapıp, altını, yastık altından yastık üstüne çıkarmadığı sürece, bu ülke her yıl altın ithal ediyor ve ülkenin kaynakları, ülkeye bir şey üretmeyen, ülkeye kaynak yaratmayan bir şekilde gidiyor. Tabiî, insanların zevkleri tartışılmaz; ama, ülke ekonomisi, halkımızın ekmeği, insanlarımızın ekmeği daha önplanda.

Gelin, İstanbul Altın Borsasına özel bir görev verin. İstanbul Altın Borsası, bu altını, bir devlet politikası yaparak, tıpkı döviz tevdiatta olduğu gibi, altın tevdiat hesaplarını... En azından bunları yaparsak, bu ülkedeki 100 milyar dolarlık altının önemli bir kısmı yastık üstüne çıkar.Bana göre, İstanbul Altın Borsasının temel görevi bu olmalıdır; yoksa, dışarıdan ithal edilen altını mühürleyip satmak olmamalıdır. İstanbul Altın Borsası üretici olmalıdır. İstanbul Altın Borsası, ülkenin mevcut altın kaynaklarını ekonomiye kazandırmalıdır.

Baktığımız zaman, Türkiye'nin altın ihracatı, "kuyum" sektörü dediğimiz sektörde önemli bir yere gelmiştir; ama, Türkiye, her yıl, yaklaşık 2 milyar dolarlık altın ithal ediyor. Bu altını, özellikle yastık altındaki altını işleyip ihraç konusu, İstanbul Altın Borsasının temel görevi olmalıdır; yani, altını ekonomiye kazandırmak, hepimizin temel görevi olmalıdır. Aksi halde, biz, bu ülkede, yıllarca, altına para öderiz. Ekonomiye gitmeyen, istihdama gitmeyen kaynaklar, ülkemizin döviz kaybına yol açıyor. Bu ülkenin, ziynet eşyasından çok, artık, insanlarımızın yarın ekmek yiyeceği, iş tutacağı istihdam alanlarına ihtiyaç var. Gelin, bu altını, bir devlet politikası yapıp, yastık altından yastık üstüne çıkaralım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Geçici 63 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 64 üncü maddeyi okutuyorum:

"GEÇİCİ MADDE 64. - 31.12.2007 tarihine kadar sporculara ücret olarak yapılan ödemeler gelir vergisinden müstesnadır. Bu ücretler üzerinden % 15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılır. Bu istisnanın tevkif yoluyla ödenen gelir vergisine şümulü yoktur.

Bakanlar Kurulu % 15 oranını % 25 oranına kadar artırmaya veya kanunî oranına kadar indirmeye yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Özyürek söz istemiştir.

Buyurun Sayın Özyürek.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; futbolcuların vergilendirilmesi konusu, Türk vergiciliğinin kronik bir sorunudur. Biliyorsunuz, futbol kulüpleri, futbolculara astronomik transfer ücretlerini öderler, çeşitli paraları öderler, bazen bunun üzerinden vergiyi keserler, bazen de kesmezler; sonra, müthiş bir vergi borcu birikir, Maliyenin vergi inceleme elemanları giderler, incelemeleri yaparlar, her şey ortaya çıkar; sonra, futbol kulüplerimizin yöneticileri kapı kapı dolaşmaya başlarlar: "Bu ne olacak?.." İşte, her sayın bakanımızın da tuttuğu bir kulüp vardır; Beşiktaşlıya Beşiktaşlılar gelir, Fenerbahçeliye Fenerbahçeliler gelir; buna, geçici çözümler aranır.

Bu, burada da, dikkat ederseniz, 2007'ye kadar denmiş. Yani, bu çözümü getiren hükümetimizin de içine sürekli bir çözüm olarak bu sinmemiş olacak ki, hele şöyle 2007'ye kadar diyelim, ondan sonra Allah kerim denilmiştir. Buna benzer uygulamalar, çözümler, geçmişte de uygulandı; ama, her seferinde, futbol kulüplerinin çok büyük miktarda vergi borçları birikti ve birikmeye de devam eder. Ne yazık ki, astronomik transfer ücretlerini ödemekte beis görmeyen futbol kulüplerimiz, vergi ödemeye gelince, onu yok sayıyorlar, sonra bir çözüm bulunur diyorlar.

Şimdi, burada bir çözüm bulunmuş. Deniliyor ki, yüzde 15 vergi kesilir. Biz, asgarî ücretten de yüzde 15 vergi kesiyoruz. Yani, futbolcularımızın çok para almasına bir şey demiyorum; ama, asgarî ücretli yüzde 15 vergi öderken, trilyonlarca liralık transfer ücreti alan futbolcu niçin yüzde 15 ödüyor?! Burada, çok ciddî bir adaletsizlik var, haksızlık var. Gerekirse, Bakanlar Kurulu bunu yüzde 25'e kadar çıkarır diyoruz.

Bu konuşmamın sempatik bir konuşma olmadığının da farkındayım. Her nedense, bu kulüpler bir spor tesisi yapmak isterler, bütün belediyelerimiz, bütün imar planlarını altüst ederek, o kulüplere o izni verirler. Arkasından, vergi ödemeye gelince, trilyonlarca lira para kazanandan da asgarî ücretli kadar vergi almayı içimize sindiririz. Doğrusu, hiç yoksa Meclisin de bu çelişkinin, bu haksızlığın farkında olduğunu, böyle bir haksızlığın içimize sinmediğini belirtmek için, tutanaklarda yer alsın diye düşündüm. Bu, gerçekten büyük bir haksızlık, bir yanlış uygulama ve inanmanızı isterim, sorunu da çözmüyor. Onlar, yine, yüzde 15 üzerinden de vergileri ödemeyecekler; daha sonra, aman, bu vergiden bizi kurtarın diye bakanlarımızın kapılarını çalacaklar.

Ben, bu görüşlerimi, bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, ben de teşekkür ediyorum.

Geçici 64 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 64 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, çerçeve 17 nci maddenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 18. - 3.6.1949 tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesine aşağıdaki (7)  numaralı bent eklenmiştir.

"7. Yurt dışında yapılan inşaat, onarma, montaj işleri ve teknik hizmetlerden sağlanan ve Türkiye'de genel netice hesaplarına intikal ettirilen kazançlar."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 19. - 5422 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendine birinci alt bentten  sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bent eklenmiştir.

"Yukarıda sayılan kamu idare ve müesseselerine bağışlanan okul ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu inşaası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşaası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış ve yardımların tamamı kurum kazancının tespitinde hasılattan gider olarak indirilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 20. - 5422 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 40. - Kurumlar vergisi beyanname verme süresi içinde ödenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 20 nci madde kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 21. - 25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde, (c) bendinin üçüncü alt bendinde  yer alan "gecikme zammının % 50 fazlası ile birlikte" ibaresi "gecikme zammıyla birlikte" şeklinde değiştirilmiş, bu bendin sonuna aşağıdaki hüküm eklenmiştir.

"a) İhracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetler ve karşılıklı olmak şartıyla uluslararası roaming anlaşmaları çerçevesinde yurt dışındaki müşteriler için Türkiye'de verilen roaming hizmetleri,"

"İhracatın mücbir sebepler veya beklenmedik durumlar nedeniyle üç ay içinde gerçekleştirilememesi halinde, en geç üç aylık sürenin dolduğu tarihten itibaren onbeş gün içinde başvuran ihracatçılara, Maliye Bakanlığınca veya Bakanlığın uygun görmesi halinde vergi dairelerince üç aya kadar ek süre verilebilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 21 inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 19.45'te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.45

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

113 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu’nun; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/543, 2/88) (S. Sayısı : 113) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

Tasarının 21 inci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, tasarının 22 nci maddesini okutuyorum:

MADDE 22. - 3065  sayılı   Kanunun 12 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile (b) bendinin ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (b)  bendinin sonuna  aşağıdaki  alt bent  eklenmiştir. 

"a) Teslim yurt dışındaki bir müşteriye veya bir serbest bölgedeki alıcıya ya da yetkili gümrük antreposu işleticisine yapılmalıdır."

" Teslim konusu mal Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesinden çıkarak bir dış ülkeye veya bir serbest bölgeye vasıl olmalı ya da yurt dışındaki müşteriye gönderilmek üzere yetkili gümrük antreposuna konulmalıdır."

" İhracat teslimi yapılacak yetkili gümrük antrepoları ile buralarda düzenlenmesi zorunlu belgeleri belirlemeye, konulacak mal miktarı ve cinsi ile bunların antrepoda bekleme sürelerine ilişkin olarak sınırlama getirmeye,  Gümrük Müsteşarlığının görüşü alınmak  suretiyle, Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Gümrük antreposuna konulan malın ihracatının belirlenen sürede veya şartlara uygun olarak gerçekleşmemesi veya tevsik edilememesi hallerinde; ziyaa uğratılan vergi, buna ilişkin olarak kesilecek ceza ve hesaplanacak gecikme faizinin ödenmesinden katma değer vergisi iadesi alanla birlikte antrepo işleticisi de müteselsilen sorumludur."

BAŞKAN - Madde üzerinde, CHP Grubu adına, Sayın Hamzaçebi; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 22 nci maddesiyle, Katma Değer Vergisi Kanununda bugüne kadar uygulanmış ve kurumlaşmış olan ihracat istisnası müessesesine yeni bir ilave getirilmektedir. İlave şudur: Bir işlemin ihracat sayılabilmesi için, yürürlükteki yasaya göre, yurt dışındaki bir müşteriye teslim edilmesi zorunludur. Burada getirilen ilaveyle, yurt dışındaki müşteri yanında, serbest bölgelere ve antrepolara yapılan teslimler de ihracat kapsamında değerlendirilmektedir. Esasen, serbest bölgelere yapılan teslimler, mevcut mevzuatımızda da ihracat sayılmaktadır; sadece, tasarıya veya mevcut uygulamaya açıklık getirmek amacıyla buraya ilave edilmektedir; ancak "antrepo" tamamen yeni bir deyimdir Katma Değer Vergisi Kanunu açısından. Antrepolara yapılan teslimlerin ihracat sayılması, tamamen yeni bir uygulamadır.

Katma Değer Vergisi Kanunu 1985 yılında yürürlüğe girmiştir. 2003 yılına gelene kadar ihracatın tanımı kurumlaşmıştır, yerleşmiştir. Şimdi, bu yerleşmiş olan tanıma, antrepolara yapılan teslimler de ilave edilmektedir. Bu konudaki endişelerimizi Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında ifade ettik. Endişelerimiz şudur: Esasen, hükümet tasarısında olmayan bir düzenlemeydi; komisyondaki görüşmeler sırasında önergeyle getirilip tasarı metnine dahil edildi ve görüşmeler sırasında, daha çok "Laleli" olarak isimlendirilen bavul turizminin merkezinden yapılan, ihracatın sorunlarının aşılması amacıyla yapılan bir düzenleme olarak komisyona sunuldu. Laleli, tabiî ki, bizim ihracatımız içerisinde çok önemli bir yere sahip olan bir merkezdir. Gerçekte, ismi Laleli olmakla birlikte, coğrafî olarak Laleli ile sınırlı olmayan bir ticareti ifade etmektedir. İstanbul'da Laleli'de konumlanan, merkezi Laleli olarak isimlendirilen, diğer adıyla bavul turizminin merkezi olan bu yerde, gerçekte, Merter olsun, Avcılar olsun, İstanbul'un diğer semtlerinde olsun, yapılan ticaret de, ihracat da  Laleli olarak isimlendirilmektedir. Yolcular vasıtasıyla bu yapılmaktadır. Yurt dışından buraya gelen yolcular, yanlarında veya beraberlerinde veya kendileriyle aynı uçakta olmasalar bile, bir başka şekilde, satın aldıkları malları, emtiaları yurtdışına götürmektedirler; bunlar da ihracat sayılmaktadır. Mevcut mevzuatımızda da, bu, ihracat sayılıyor.

Laleli, gerçekten önemlidir dedim. Türk ihracatının sorun yaşadığı dönemlerde, çok önemli rakamlara ulaşmak suretiyle, Türkiye'nin ödemeler dengesine olumlu katkıları olmuş olan bir merkezdir. Sadece, 1996'daki ihracat tutarının, bavul turizmi yoluyla yapılan ihracat tutarının rakamı 8 milyar dolardır. 1997, 1998'lerde giderek bu azalmıştır. Özellikle 1998'de Rusya'da kriz meydana gelmesi üzerine, bu krizin, daha sonra, 1999'da Türkiye ekonomisini de etki alanına alması nedeniyle, bu ihracat, zamanla çok daha az rakamlara, 2 milyar dolarların altına inmiştir. Son iki yıldır, yeniden bir ivme kazanmış; Laleli merkezli bavul turizmi, eski rakamlarına doğru tekrar gitmeye başlamıştır. Bu, gerçekten mutluluk vericidir.

Laleli'nin yaşamış olduğu sorunlar varsa, bunları idarî olarak çözmek mümkündür. İdarî olarak çözmek mümkün değilse, bir yasal düzenleme ihtiyacı varsa, yine, üzerinde çalışılarak bir başka metin oluşturmak mümkündür. Buraya gelen bu metin, tasarıda yer alan bu ifade, sadece Laleli'yi değil, yetkili antrepolara yapılacak tüm teslimleri ihracat saymaktadır. Tabiî, şu denebilir: Bu antrepoları idare belirleyecektir, Maliye Bakanlığı belirleyecektir. Gümrük Müsteşarlığıyla koordineli olarak bu belirlemeyi yapabilir; ama, bütün antrepoları da kapsama almasına engel bir durum yoktur. Tasarıya göre, yasalaştığı takdirde, bütün antrepolar kapsama alınabilir. Böyle bir yetkiye ihtiyaç olduğu kanaatinde değiliz. Sorun, Laleli'de yaşanan birtakım meseleleri çözmekse, bir başka düzenlemeyle, başka şekilde ifade edilecek bir düzenlemeyle bunu çözmek mümkündür. Bunu, vergi idaresinin, yıllardan beri sürdürdüğü ve ihracatta gerçek olmayan işlemleri ortaya çıkarmaya yönelik veya gerçek olmayan işlemler nedeniyle Katma Değer Vergisi iadesini önlemeye yönelik çabalarına darbe vuracak bir düzenleme olarak düşünüyoruz. Laleli'yi bir kenara koyuyorum, bavul turizmini bir kenara koyuyorum -tabiî ki destekleyeceğiz, tabiî ki teşvik edeceğiz, tabiî ki sorunlarını çözeceğiz- ancak, burada getirilen düzenleme, Laleli'yi değil, bütün antrepoları kapsamına alan, Türkiye'de oturmuş, yerleşmiş olan ihracat istisnası nedeniyle Katma Değer Vergisi iadesi sistemine önemli bir istisna getiren, vergi idaresini ileride çok büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacak olan bir düzenlemedir.

Sizlerin bilgilerine ve takdirlerine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok.

22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 23. - 3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (a) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki (l) ve (m) bentleri eklenmiştir.

"a) Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf esnaf ile basit usulde vergilendirilen mükellefler tarafından yapılan teslim ve hizmetler,"

"e) Banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına giren işlemler ve tali acenteler dahil sigorta acente ve prodüktörlerinin sigorta muamelelerine ilişkin işlemleri ile Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin (24) numaralı bendinde belirtilen kurumların kredi teminatı sağlama işlemleri,"

" l) 30.1.2002 tarihli ve 4743 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan varlık yönetim şirketlerinin bankalar, özel finans kurumları ve diğer malî kurumlardan devraldığı alacakların tahsili amacıyla bu alacakların teminatını oluşturan mal ve hakların  (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi ile aynı Kanuna göre finansal yeniden yapılandırma çerçeve anlaşmaları hükümleri kapsamında yeniden yapılandırılan  borçların ödenmemesi nedeniyle  bu borçların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi,

m) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerine göre Tasarruf  Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi ve kiralanması,"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, maddeyle ilgili bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 113 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 23 üncü maddesine bağlı 3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin 4 numaralı fıkrasına aşağıdaki (n), (o) ve (ö) bentlerinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

  Atilla Başoğlu

              Adana

n) Her türlü kitap ve eğitim amaçlı kırtasiye malzemeleri,

o) Sağlık sebepleriyle tüketimi yapılan ilaç ve malzemeler,

ö) Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek temel besin maddeleri.

BAŞKAN - Önergeyle ilgili, Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Efendim, Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

Önergenizin gerekçesini okuyalım mı?

ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Evet, gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Son on yıllık dönem, halkımızın fakirleştiği; ancak, temel ihtiyaçlarının fiyatlarının yükseldiği bir dönem olmuştur. İnsanlarımız birçok eylemle sıkıntısını dile getirmiş; ancak, feryatlar, Başbakanlık binasının önüne dikilen parmaklıklara boğulmuştur; ancak, Anayasanın 2 nci ve 5 inci maddelerinde "sosyal devlet" vurgusunda bulunmuş olan bir devletin, halkının en temel ihtiyaçlarına kulak tıkaması düşünülemez.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu, birtakım vergi istisnaları öngörmüştür. Söz konusu istisnalar içerisinde külçe altın, döviz, para, damga pulu, hisse senedi ve tahvil teslimleri gibi hususlar vergilendirme haricinde tutulmuştur; ancak, halkımızın gerçek anlamda teminine muhtaç olduğu kalemler yüzde 18'lik bir KDV oranına tabi tutulmuş yahut 17.7.2002 tarihli ve 2002/4480 sayılı Kararnamede belirtilen listelerle vergi indirimine uğramışlardır. Devletimiz, kitaptan yüzde 8, kırtasiyeden, ilaçtan yüzde 18 ve temel beslenme ürünlerinden değişen oranlarda Katma Değer Vergisi almaktadır.

Fakirleşmenin, halkımızı, özellikle sağlık alanında vurduğunu görüyoruz. İlaca 2001 yılında yüzde 98 oranında, 2002 yılının ilk üç ayı içerisinde de yüzde 27 (yüzde 15 ve yüzde 12 olarak) oranında bir zam yapılmıştır. Türkiye'deki ilaç fiyatları pek çok ülkeden pahalı hale gelmiştir. İlaç fiyatlarındaki artışlar, enflasyon oranları ve dolardaki artışla da açıklanamayacak hale gelmiştir. Örneğin, 1986-1996 arası aspirin fiyatı 427 kat, bactrimin fiyatı 380 kat artarken, aynı dönemde dolardaki artış 109 kat olmuştur. Bu, hem bireyleri hem de alıcı konumundaki kurumları olumsuz etkilemektedir. İlaç hammadde fiyatları, maliyetler, tüm girdiler gerçekçi belirlenmediğinden, fiyatlarda, ulusal ve uluslararası düzeyde çok önemli farklılıklar oluşmaktadır. Bütün bu olumsuz şartlar karşısında ülkemizde, ilaca yüzde 18 oranında bir Katma Değer Vergisi uygulanmaktadır. Söz konusu oranın yüksekliği ve kaldırılması, müteaddit defalar, gerek Türk Eczacılar Birliği gerekse Türk Tabipler Birliği tarafından hükümetlere bildirilmiştir. Söz konusu oran, dünyanın en yüksek miktarları arasında yer almaktadır. Nitekim, Avrupa ülkelerinin beşi ilaçtan Katma Değer Vergisi almamakta, altı ülkenin oranları ise yüzde 5'in altında tutulmuştur. Aday olduğumuz Avrupa Birliği üyesi ülkelerin uygulamalarının Birliğe uyum açısından rehber alınması gereği gözardı edilemez.

Kimsenin eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağı hususunu Anayasamız, 42 nci maddesinde hükme bağlamıştır. Ancak, evine ekmek götürmekte zorlanan velilerin, her okul döneminde sürüklendikleri -intihara kadar varan- hüznü biliyoruz. Yaşanan bütün üzüntülere karşın, hükümetlerimiz, kitaplardan yüzde 8, kırtasiye malzemelerinden ise yüzde 18 miktarında Katma Değer Vergisi almaya devam etmektedir. Eğitim sadece okullarda edinilen bilgileri değil, tüm hayatımızı kapsayan bir süreçtir. Ülkemizde kitap fiyatları birçok vatandaşımızın alım gücünün üzerine çıkmıştır.

Her gün ağırlaşan hayat şartları, yaşanmış olan krizler, halkımızın alım gücünü ciddî miktarda düşürmüş ve ders sırasında açlık sebebiyle bayılan öğrencilerin haberlerini alır olmuşuzdur. Fiyat artışları ivmesi azalmış olmakla beraber, durmaktan halen çok uzaktır. Ekmek, yumurta, süt, peynir gibi temel tüketim maddelerimiz, fiyatlarında en fazla artış olanlardır. Buna karşılık gelirinde yükseliş yaşayan kimse yok gibidir. Kanunlar, toplumsal gerçekliğe uygun olarak düzenlenmek zorundadır. Halkımız eğer ki, en temel gıda maddelerini temin etmekte zorlanıyorsa, devletimiz, hayatlarını kolaylaştıracak tedbirleri almak yoluna gitmelidir. Artık, birtakım büyük marketlerimizin gıdadan Katma Değer Vergisi almadıklarını görüyoruz. Bu durumda, devletimizin de, tamamen kaldırmamakla beraber toplumu takip ederek bu uygulamayı bir sayılı listeye dahil ederek uygulaması gerekmektedir.

Gelecekte bilgiyle donanmış, sağlıklı bir toplum kurmak arzusundaysak, Meclisimiz tarafından, yukarıda belirtilmiş sağlık, beslenme ve eğitim hususlarında kalıcı ve kökten çözümler getirilmesi gerekmektedir. Bu kanun teklifiyle amaçlanan, halkımızın hayatiyetinin devamı açısından şartların hafifletilmesidir. Arzu edilen, bu uygulamanın bir başlangıç için Yüce Meclisimizde kabulü ve gerekli düzenlemelerin hükümet tarafından ele alınmasıdır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergenin gerekçesini dinledik.

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, 23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 24. - 3065 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 18. - Bu Kanunun 13 üncü maddesinin (d) bendi hükmü, teşvik belgesine sahip katma değer vergisi mükellefiyeti bulunmayanlara bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar belge kapsamında yapılan makine ve teçhizat teslimlerinde de uygulanır."

BAŞKAN - Geçici 18 inci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Geçici 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 18 inci madde kabul edilmiştir.

Geçici 19 uncu maddeyi okutuyorum:

"GEÇİCİ MADDE 19. - Asya Kalkınma Bankasının 2003 yılında ülkemizde yapılacak yıllık toplantılarıyla ilgili olarak bu bankaya ve temsilcilerine yapılacak teslim ve hizmetler katma değer vergisinden müstesnadır. Toplantıya ilişkin teslim ve hizmetleri tanımlamaya, istisna uygulanacak miktara ilişkin alt sınır belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. Bu kapsamda teslim edilen mal ve hizmetler için yüklenilen vergiler, vergiye tâbi işlemler nedeniyle hesaplanan vergiden indirilir. İndirimle giderilemeyen vergiler iade edilmez."

BAŞKAN - Söz isteği?.. Yok.

Geçici 19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 19 uncu madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, çerçeve 24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Çerçeve 24 üncü madde kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 25. - 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa aşağıdaki mükerrer 290 ıncı madde eklenmiştir.

"Finansal kiralama işlemlerinde değerleme:

MÜKERRER MADDE 290. - 1. Finansal kiralama işlemlerinde, finansal kiralamaya konu olan iktisadî kıymet ile sözleşmeden doğan hak, borç ve alacakların değerlemesi aşağıdaki esaslara göre yapılır.

Kiracı tarafından finansal kiralama işlemine konu iktisadî kıymeti kullanma hakkı ve sözleşmeden doğan borç, kiralama konusu iktisadî kıymetin rayiç bedeli veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerinden düşük olanı ile değerlenir.

Kiralayan tarafından sözleşmeden doğan alacak, kiralama süresi boyunca yapılacak kira ödemelerinin toplam tutarı, kiralama konusu iktisadî kıymet ise, bu iktisadî kıymetin net bilanço aktif değerinden kira ödemelerinin bugünkü değerinin düşülmesi sonucu bulunan tutar ile değerlenir. İktisadi kıymetin net bilanço aktif değerinden kira ödemelerinin bugünkü değerinin düşülmesi sonucu bulunan tutarın sıfır veya negatif olması halinde, iktisadî kıymet iz bedeliyle değerlenir ve aradaki fark iktisadî kıymetin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar gibi işleme tâbi tutulur.

Kiralayan tarafından aktifleştirilen alacak tutarı ile kira ödemelerinin bugünkü değeri arasındaki fark, gelecek dönemlere ait faiz geliri olarak pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.

Kiralayanın finansal kiralamaya konu iktisadî kıymetin üretimini veya alım satımını yapması halinde, iktisadî kıymetin net bilanço aktif değeri olarak rayiç bedeli dikkate alınır. Rayiç bedel ile maliyet bedeli arasındaki fark, normal bir satış işleminden elde edilen kâr veya zarar olarak işleme tâbi tutulur.

2. Kiracı tarafından aktifleştirilen finansal kiralamaya konu iktisadî kıymeti kullanma hakkı, bu Kanunun mükerrer 298 inci maddesi ve üçüncü kitabının üçüncü kısmının birinci bölümünde kiralama konusu iktisadî kıymet için belirlenmiş esaslar çerçevesinde yeniden değerlemeye ve amortismana tâbi tutulur.

Kiralayan tarafından, finansal kiralamaya konu iktisadî kıymetin bu maddenin (1) numaralı fıkrasının üçüncü paragrafına göre belirlenen değeri üzerinden amortisman ayrılmaya devam olunur.

Bu madde kapsamında değerlenen borç ve alacak tutarları reeskonta tâbi tutulmaz.

Kiracı tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan kira ödemeleri, borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılır. Ayrıştırma işlemi, her bir dönem sonunda kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmasını sağlayacak şekilde yapılır.

Kiralayan tarafından gelecek dönemlere ait faiz gelirleri, kiralanan iktisadî kıymetin finansal kiralama sözleşmesinin yapıldığı tarihteki rayiç bedelinden, her bir dönem sonunda anapara geri ödemelerinin düşülmesi sonucu kalan tutar üzerinden sabit bir dönemsel faiz oranı yaratacak şekilde hesaplanması suretiyle tahakkuk ettirilir.

3. Bu maddenin uygulamasında aşağıda yer alan tanımlar dikkate alınır.

Finansal Kiralama: Kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya devredilip devredilmediğine bakılmaksızın, bir iktisadî kıymetin mülkiyetine sahip olmaktan kaynaklanan tüm riskler ile yararların kiracıya bırakılması sonucunu doğuran kiralamalardır.

Kiralama işleminde; iktisadî kıymetin mülkiyetinin kira süresi sonunda kiracıya devredilmesi, kiracıya kira süresi sonunda iktisadî kıymeti rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınması, kiralama süresinin iktisadî kıymetin ekonomik ömrünün % 80'inden daha büyük bir bölümünü kapsaması veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerlerinin toplamının iktisadî kıymetin rayiç bedelinin % 90'ından daha büyük bir değeri oluşturması hallerinden herhangi birinin varlığı durumunda kiralama işlemi finansal kiralama kabul edilir.

Doğal kaynakların araştırılması veya kullanılmasına yönelik kiralama sözleşmeleri ile sinema filmleri, video kayıtları, patentler, kopyalama hakları gibi kıymetlerle ilgili lisans sözleşmeleri bu madde kapsamında değerlendirilmez.

Arazi, arsa ve binalarla ilgili kiralama sözleşmeleri, sadece, sözleşmede kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya devri öngörülmüşse veya kiracıya kira süresi sonunda kiralama konusu gayrimenkulu düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınmışsa bu madde kapsamında değerlendirilir.

Kira Ödemeleri: Sözleşmeye göre, kira süresi boyunca yapılması gereken kira ödemeleridir. Kira süresi sonunda, kiralama konusu iktisadî kıymetin kalan değerine ilişkin bir taahhüt olması halinde bu değer de kira ödemesi kabul edilir.

Kira süresi sonunda kiracıya düşük bir bedelle iktisadî kıymeti satın alma hakkı tanındığı ve sözleşme tarihinde bu hakkın kullanılma olasılığının yüksek olduğu durumda kira ödemeleri kira süresi boyunca yapılan kira ödemeleri ile satın alma hakkının kullanılması durumunda ödenmesi gereken bedelin toplamıdır.

Kira Ödemelerinin Bugünkü Değeri: Kira ödemelerinin, sözleşme tarihinde, kiralamada kullanılan faiz oranının dikkate alınması suretiyle hesaplanan bugünkü değerlerinin toplamıdır.

Kiralamada kullanılan faiz oranı tespit edilemiyorsa, kiracının kiralamaya konu iktisadî kıymeti satın almak için aynı vade ile alması gereken borç için katlanacağı faiz oranı kullanılır.

Kiralamada Kullanılan Faiz Oranı: Kira ödemeleri ile garanti edilmemiş kalan değer toplamının bugünkü değerini, kiralamaya konu iktisadî kıymetin rayiç bedeline eşitleyen iskonto oranıdır.

4. Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulamasına yönelik usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 25 inci madde kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 26. - 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 123 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin birleşme, devir ve bölünmeleri nedeniyle yapılacak işlemler ile yurt içi ve yurt dışı kredi kuruluşlarınca kullandırılan ve ortalama vadesi bir yıl ve daha uzun süreli nakdi yatırım kredileri nedeniyle verilen teminatlarla ilgili işlemler harca tâbi tutulmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 26 ncı madde kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 27. - 492 sayılı  Kanuna bağlı (8) sayılı tarifenin " VI - Meslek erbabına verilecek tezkere, vesika ve ruhsatnamelerden alınacak harçlar"  bölümünün 18 inci fıkrasının (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi eklenmiş ve (9) sayılı Tarifenin "VI- Ruhsat (izin) harçları" bölümünün (f) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

"d) Karayolları Trafik Kanununun 123 üncü maddesine göre özel kişi ve kuruluşlara sürücü kursları açmak için ilgili Bakanlıkça verilecek okul açma belgelerinden (Her yıl için),

Son nüfus sayımına göre;

Nüfusu  200.000'e kadar olan şehirlerde                220.000.000.- TL,

Nüfusu  500.000'e kadar olan şehirlerde                440.000.000.- TL,

Nüfusu  500.000' den yukarı olan şehirlerde 660.000.000.- TL,"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 28. - 1.7.1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkra-sında yer alan "200 milyar lirayı aşamaz" ibaresi "800 milyar lirayı aşamaz" şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkranın sonuna "Bakanlar Kurulu yeniden değerleme oranının % 50 fazlasını geçmemek ve % 20'sinden az olmamak üzere yeni oranlar tespit etmeye yetkilidir." ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN -  28 inci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 29. - 488 sayılı Kanuna ekli (2) sayılı tablonun; "IV. Ticarî ve medeni işlerle ilgili kâğıtlar" başlıklı bölümüne aşağıdaki (23), (24) ve (25) numaralı fıkralar, "V - Kurumlarla ilgili kâğıtlar" başlıklı bölümü-ne aşağıdaki (22) numaralı fıkra eklenmiştir.

“23. Yurt içi ve yurt dışı kredi kuruluşlarından temin edilen ve ortalama vadesi bir yıl ve daha uzun süreli olan nakdi yatırım kredileri nedeniyle düzenlenen kâğıtlar (kredilerin kullanımları hariç).

24. Devlet dış borçları ile ilgili kredi anlaşmalarında öngörülen bütün ödemeler dolayısıyla düzenlenen kâğıtlar (dış proje kredileri çerçevesinde yapılacak ödemeler dahil, kredilerin kullanımları hariç)

25. 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında tanımlanan nakit iş-lemleri ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca çıkarılacak likidite senetlerine (veya bu mahiyetteki kâğıtla-ra) ilişkin işlemler dolayısıyla düzenlenen kâğıtlar."

"22. Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin 24 numaralı bendinde belirtilen kurumların kredi teminatlarına ilişkin işlemlerinde düzenlenen kâğıtlar."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

29 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 30. - 2.2.1984 tarihli ve 2978 sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi  aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 3. - Vergi iadesi aylık, yıllık veya dönemsel olarak hesap edilebilir. Vergi iadesi, 2  nci madde hükmü de dikkate alınarak mal ve hizmet alımları tutarına % 5 nispeti uygulanarak hesaplanır.

Bu maddede belirtilen nispeti; yarısına kadar artırarak yeniden tespit etmeye, faaliyet kolları, iş nevileri veya mükellef grupları veya vergi iadesine konu harcama kalemleri itibariyle farklı bir şekilde belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Bu maddede yazılı veya Bakanlar Kurulu  kararı ile yeniden tespit edilecek nispette bir değişiklik yapmadan, aylık tutarları, yıllık olarak veya vergi iadesinin dönemine uygun bir şekilde tespit etmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

30 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 31. - 10.6.1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununun 28 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 28. - Yatırımların tamamının veya bir bölümünün finansal kiralama yoluyla gerçekleştirilmesi halinde kiralayan, finansal kiralamaya konu olan iktisadî kıymetlerle ilgili olarak bunların satın alınması halinde uygulanan  teşviklerden yararlanır." 

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 32. - 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80 inci maddesine, birinci fıkra-dan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Prim borçlarının, katma değer vergisi iade alacağından mahsubu suretiyle de ödenmesi mümkündür. Bu takdirde katma değer vergisi iade hakkı sahibi; kendisinin, mal ya da hizmet satın aldığı veya iştirak ya da ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu işverenlerin prim borçları için de mahsup talep edebilir. Kurumun bağlı olduğu Bakanlık, Maliye Bakanlığının uygun görüşü ile bu uygulamadan faydalanacak işverenleri, iştigal konusu, işletme türü ve işletme büyüklüğü itibariyle belirlemeye ve lehine mahsup talebinde bulunulan işverenlerin prim borcu ödeme süresini otuz günü aşmamak üzere uzatmaya yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyen-ler... Madde kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 33. - 506 sayılı  Kanunun 85 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Şartlar

Madde 85. - Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına isteğe bağlı olarak devam edilebilmesi için;

A - a) En az 1080 gün  malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak,

b) Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna zorunlu ya da isteğe bağlı sigortalı olmamak ve buralardan kendi sigortalılığından dolayı aylık bağlanmamış olmak,

c) İsteğe bağlı olarak her ay kesintisiz otuz gün üzerinden malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemek,

d) Örneği Kurumca hazırlanacak isteğe bağlı sigorta talep dilekçesiyle Kuruma müracaatta bulunmak,

Şarttır.

B -  İsteğe bağlı sigortalılık, müracaatın Kurumca alındığı tarihi takip eden aybaşından itibaren başlar. Şu kadar ki, isteğe bağlı sigortanın başladığı tarihte, sosyal güvenlik kuruluşları ile ilgileri  kesilmediği tespit edilenlerin isteğe bağlı sigortalılıkları başladığı tarih itibariyle  iptal edilerek, ödedikleri primler faiz uygulanmaksızın ilgililere iade edilir.

C - a) İsteğe bağlı sigortaya devam etmek isteyenler, ödeyecekleri sigorta primlerini bu Kanunun 78 inci maddesine göre belirlenen prime  esas kazanç alt sınırı ile üst sınırı arasında olmak şartıyla kendileri belirlerler. İsteğe bağlı sigorta primi oranı % 30 olarak uygulanır.

b) İsteğe bağlı sigorta primlerinin, en geç ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmesi zorunludur. Ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmeyen primler için, bu tarihten başlanarak 80 inci madde hükmüne göre gecikme zammı uygulanır.

D - İsteğe bağlı sigortalılık;

a) Sosyal güvenlik kuruluşlarına tâbi olarak çalışmaya başlayanların, çalışmaya başladıkları günden,

b) İsteğe bağlı sigortalılığını sona erdirme talebinde bulunanların, buna ait dilekçelerinin Kurumca alındığı tarihten önceki primi ödenmiş son ayın  bitiminden,

c) İsteğe bağlı sigorta primini art  arda üç ay ödemeyenlerin primi ödenmiş son  ayın bitiminden,

d) Tahsis talebinde bulunanların, aylığa hak kazanmış veya toptan ödeme yapılmış olmak koşulu ile tahsis talep tarihinden,

e) Ölen sigortalının ölüm tarihinden,

İtibaren sona erer.

E - Bu maddenin (A) bendinin (a) alt bendinde belirtilen koşul, 3 üncü  maddesinin II inci fıkrasının (D) bendine göre çalışanlar için aranmaz. Bu maddenin (D) bendinin (a), (b) ve (c) alt bentlerine göre isteğe bağlı sigortalılığı sona eren sigortalının, yeniden isteğe bağlı sigortaya  devam edebilmesi için tekrar yazılı müracaatta bulunması gerekir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

33 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 33 üncü madde kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 34. - 506 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici  madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 85. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce;

a) İsteğe bağlı sigortalı olanların sigortalılıklarının devamında,

b) İsteğe bağlı sigortaya  müracaatta bulunanların sigortalılıklarının kabulünde,

85 inci maddenin  birinci fıkrasının (A) bendinin (a) alt bendi hükümleri uygulanmaz.

c) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce isteğe bağlı sigortalı olup, Kuruma prim borcu bulunanlar bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde prim borçlarını gecikme zammı ile birlikte ödemeleri halinde sigortalılıkları devam eder, ancak bu süre içinde borcun ödenmeyen kısmına ait süreler hizmetten sayılmaz."

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

34 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 35. - 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 20 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (6) numaralı fıkrasının (c) bendinin sonuna aşağıdaki hüküm eklenmiştir.

"Mevduat kabul etmeyen bankalar bu Kanunun 10 uncu maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı, 11 inci maddesinin (1), (2), (3), (4), (5) ve (6 ) numaralı fıkraları ile 12 nci maddesi, 14 üncü maddesinin (5), (6) ve (7) numaralı fıkraları, 15  (2/c, d ve  e bentleri hariç), 16 ve 17 nci maddeleri hükümleri dışındaki diğer madde hükümlerine tâbidir."

"Güvence Fonu gelir ve kurumlar vergisi dahil her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır."

BAŞKAN-  Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

35 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 36. - 1.  31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Kanunun;

a) 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan "bu Kanunun 31 inci maddesinin (2) numaralı bendinde" ibaresi, "bu Kanunun 31 inci maddesinde",

b) 98 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar" ibaresi "ertesi ayın yirmiüçüncü günü akşamına kadar", üçüncü fıkrasında yer alan "Şubat, Mayıs, Ağustos ve Kasım aylarının yirminci günü" ibaresi, "Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarının yirmiüçüncü günü",

2. 3.6.1949 tarihli ve 5422 sayılı Kanunun;

a) 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan "ödenme taksitleri ile birlikte eşit taksitler halinde ödenir." ibaresi, "ödenme süreleri içerisinde eşit taksitler halinde ödenir."

b) 24 üncü maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "yirminci günü akşamına kadar" ibaresi, "yirmiüçüncü günü akşamına kadar",

c) 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "% 20 oranında" ibaresi "kurumlar vergisi oranında",

d) 42 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "sürelerde" ibaresi, "sürede,"

3. 25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkralarında yer alan “yirmibeşinci günü" ibareleri "yirmiüçüncü günü",

4. 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Kanunun mükerrer 138 inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki "10.000 lira" ibaresi "100.000 lira",

5. 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Kanuna bağlı (4) sayılı tarifenin "I - Tapu işlemleri" başlıklı bölümünün (20) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan "binde 36" ibaresi "binde 15",

6. 1.7.1964 tarihli ve 488 sayılı Kanunun mükerrer 30 uncu maddesinde yer alan "Bu suretle hesaplanan vergi miktarlarında 10.000 lira kesirleri nazara alınmaz." ibaresi "Bu suretle hesaplanan vergi miktarlarında 100.000 lira kesirleri dikkate alınmaz.",

7. 18.2.1963 tarihli ve 197 sayılı  Kanunun 10 uncu maddesinin son fıkrasındaki "10.000 liranın" ibaresi "100.000 liranın", "1.000 liranın" ibaresi "10.000" liranın,

8. 2.2.1984 tarihli ve 2978 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi "Bu dönemleri bir aydan az olmamak üzere yeniden tespit etmeye ve vergi iadesinden mahsup edilmek üzere avans olarak ödeme yaptırmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.",

9. 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Kanunun ek 13 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (a) bendinin birinci alt bendinde yer alan "(sözleşmeli personel ile bağlı kuruluşların personeli dahil)" ibaresi "(sözleşmeli personel ile bağlı kuruluşların personeli dahil, bağlı kuruluşların kadro karşılığı sözleşmeli personeli hariç)", aynı fıkranın (b) ve (c) bentlerinde yer alan " 70" ibareleri  "100", aynı fıkranın (b) bendinde yer alan "Gelirler Genel Müdürlüğü" ibaresi ile (c)  bendinde yer alan "Vergi incelemesine yetkili personel ile Gelirler Genel Müdürlüğü" ibaresi "Maliye Bakanlığı", yine aynı fıkranın (b) bendinde yer alan  "bir katını" ibaresi "üç katını",                                 

Şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

36 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 37. - 1. 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

a) Mükerrer 21 inci maddesi,

b) 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (14) numaralı bendi,

c) İkinci Kısmındaki Sekizinci Bölüm başlığı ile birlikte ek 1, ek 2, ek 3, ek 4, ek 5 ve  ek 6 ncı maddeleri,

d) 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendi,

e) 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (13) numaralı bendi,

f) Mükerrer 75 inci maddesi,

g) 119 uncu maddesinin ikinci cümlesi,

h) Mükerrer 120 nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi,

2. 1.7.1964 tarihli ve 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı tablonun "IV. Makbuzlar ve diğer kâğıtlar" başlıklı bölümünde yer alan havale mektupları, posta ve telgraf havalenamelerine ilişkin 3 üncü fıkrası,

3. 25.6.1992 tarihli ve 3824 sayılı Kanunun 18, 19, 20, 21 ve 22 nci maddeleri,

4. 7.11.1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendi,

5. 29.5.1986 tarihli ve 3294 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi,

Yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bir önergemiz var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partili sayın milletvekillerimiz bir önerge vermişlerdir. Bu önergede, 4840 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin yürürlükten kaldırılması... Ancak, bu yasa, bu madde, bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanı tarafından henüz onaylanmamıştır.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - İzin verir misiniz Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Ben, izahatımı yapayım; elbette ki, bu önerge sizin, siz konuşacaksınız.

Henüz yürürlüğe girmemiş olan bir yasa ve onun ilgili maddesi hakkında burada herhangi bir işlem yapmamız mümkün değil diye düşünüyorum.

Benim düşüncem bu; ama, size söz veriyorum; buyurun, izahatınızı, gerekçenizi açıklayın.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Özyürek, önerge üzerinde mi, yoksa, usul yönünden mi konuşuyorsunuz?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın Kapusuz, burayı Sayın Başkanvekilimiz yönetiyorlar; hangi açıdan söz verdiklerinin takdiri de kendilerine aittir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Konuşmanızın hangi yönde olduğunu anlamak istiyorum; onun için söyledim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Siz, daha sonra, özel olarak sorabilirsiniz; benim, bunu bilmem mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu Mecliste, inşallah, çok uzun sürecek beraberliğimiz açısından, burada ortaya koyacağım görüşleri dikkatle dinlemenizi istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, geçenlerde, burada, benim de imzam olan, iktidar partisine mensup milletvekillerinin ve Grup Başkanvekili Sayın Faruk Çelik'in de imzası bulunan böyle bir önerge verdik ve bu önergeye uygun olarak da, bir yasa buradan kabul edilerek çıktı. Şimdi, olay şuydu: Biliyorsunuz, Vergi Barışı Yasası görüşüldü, kabul edildi. Daha sonra, yine, bizim desteğimizle, katkımızla, onun süresini 21 Marta kadar uzattık. Bazı noktalarına karşı olmakla beraber, biz, Vergi Barışı Kanununun, esas itibariyle, dürüst mükellefleri himaye eden bir yönünün de olduğunu düşündük ve orada, eksüre verilmesi noktasında da katkıda bulunduk. Diyebilirsiniz ki, sizin katkınızın ne önemi var, bizim büyük çoğunluğumuz var; arkadaşlarımız istediler, biz de o yönde bir katkı verdik; yoksa, böyle bir ihtiyacınız olmadığını biliyoruz.

Bu yasa tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, matrah artırımından yararlanmakta asgarî miktarlar var -diyelim Gelir Vergisi mükellefinde 5 milyar, Kurumlar Vergisi mükellefinde 7 milyar gibi; bunlar, sadece misal olarak söylediğim rakamlardır, doğru olmayabilir- bu miktarların az gelişmiş bölgeler açısından daha düşük uygulanması noktasında, Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın önerileri oldu; ama, özellikle hükümetin karşı çıkması nedeniyle, bu, kabul edilmedi. İstanbul'daki bakkala da aynı asgarî miktar uygulanacak, Ağrı'daki bakkala da aynı asgarî miktar uygulanacak; bu, bir haksızlıktı ve bunun, bu miktarların çok olması nedeniyle, matrah artırımına dönük talepleri kıracağını da söyledik; o zaman kabul edilmedi. Daha sonra, burada, ek vergilerle ilgili, Ek Emlak ve Ek Taşıt Vergisi Kanunu Tasarısı görüşülürken, arkadaşlarımız geldiler, dediler ki: "Sizin de grupta böyle bir öneriniz vardı, az gelişmiş bölgeler açısından matrah artırımındaki asgarî tutarları yüzde 50 düşürelim, ne dersiniz?" Çok uygun olur, biz de bunu düşünüyoruz demiştik; fakat, bu kanun tasarısı görüşülürken, yani, ek vergilerle ilgili tasarı görüşülürken "bu kanunun içine onu koyamayız" denildi. Ne yapalım; o zaman bir teklif hazırlayalım, o teklif hızlı bir şekilde gündeme girsin. Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin çoğunluğu buradaydı -hatta, hatırlarsınız, bazı arkadaşlarımız bu sağdaki sıralara oturmuşlardı, bir kısmı da, şu anda sayın bakanımızın bulunduğu sıralara oturmuşlardı- ve orada hızlı bir şekilde imzalanarak geçti.

Şimdi, ben, bunda imzası olan bir arkadaşınızım. Burada, Faruk Çelik, Enver Yılmaz, Ergun Dağcıoğlu, İrfan Rıza Yazıcıoğlu, Mustafa Özyürek, Sabri Varan diye böyle imzalar var; bu imzaları attık.

Şimdi, bunun gerekçesini sizlere okuyorum: "Kalkınmada öncelikli yörelerde illerin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri dikkate alınarak, bu yörelerde faaliyette bulunan mükellefler için asgarî matrah artırım tutarlarının yüzde 50 oranında, diğer illerde faaliyette bulunan mükellefler için de yüzde 25 oranında indirimli uygulanması sağlanmaktadır. Ayrıca, Türkiye genelinde adi ortaklıkların gerçek kişi ortakları için de asgarî matrah artırım tutarlarının yüzde 50 indirimli uygulanması amaçlanmaktadır."

Maksat bu, buna uygun olarak madde düzenlenmişti, biz de bunu imzalamıştık ve Meclisten geçtikten sonra da pek çok insandan -sizlere de gelmiş olabilir- bana teşekkür telgrafları geldi.

Bu, doğru bir yaklaşımdı, doğru bir düzenlemeydi; ama, sonra bir de ne görüyoruz; burada hiçbirimizin imzası yok, altında bir ek; bu ekte 1 inci madde, biraz önce okuduğum gerekçe doğrultusunda, az gelişmiş yörelerde asgarî tutarların yüzde 50 indirimli nazara alınması, ikinci olarak, Vergi Barışı Kanununun 10 uncu maddesinin dört numaralı fıkrasında yer alan "bir ay" ibaresi "20 gün" olarak değiştirilmiştir. Bununla ilgili hiçbir gerekçe önergede yer almamıştır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir grup başkanvekilimiz, hangi partiden olursa olsun, bir milletvekilimiz "sizin de isteğiniz doğrultusunda böyle bir önerge hazırladık, bunu imzalar mısınız" dediği zaman, ben, insan ilişkisinin gereği olarak -hepimizin, asgarî, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları olduğumuzu da düşünürseniz- buna güvenerek imzalarım. Ben, buna güvenerek imzaladım, Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımıza da "benim de mutabakatım var, lütfen, siz de imzalayın" dedim. Hiç kimse buna bakmadan imzaladı ve bu yasa, Meclisimizden, neredeyse oybirliğiyle çıktı; iki grubun mutabık kaldığı bir konu. Ama, bu yasa teklifinde yer alan 30 günlük sürenin 20 güne indirileceği konusunda bizim hiçbir bilgimiz yok. Böyle bir şey konulmuş olsa bile, bir amacı, bir mükellef grubunu himaye amacını gütmesi noktasında en ufak bir bilgimiz yok. Sonra, bunu, ertesi günden itibaren medyadan öğreniyoruz ki -basında yer aldığı için söylüyorum- işte, Albayraklar gibi, İGDAŞ gibi bazı mükelleflerin, ayın 20'si ile 30'u arasında 10 günlük sürede incelemeleri tamamlanmış, raporları vergi dairelerine teslim edilmiş, vergi dairelerine teslim edilen bu raporlardaki matrah farklarını ödemedikleri takdirde veya o miktarı ilave etmeden matrah artırımında bulunamayacakları... Biz, burada, bilmeden -ben bilmeden imzaladım, bizim arkadaşlarımız da, eminim sizler de bilmeden buna el kaldırdınız- el kaldırdığımız bir düzenlemeyle, belli firmalara ayrıcalık tanıdık, avantaj tanıdık. Yani, biz, burada, bilmeden, şahsa mahsus, firmaya mahsus düzenleme yaptık.

Değerli arkadaşlarım, bu, yakışmaz; bu, hiçbirimize, aramızda mevcut olan ilişkiye yakışmaz; bu, hükümete yakışmaz; bu, hiçbir bürokrata yakışmaz; Sayın Bakana da, bürokratlara da, AKP Grubundaki arkadaşlarım bunu eğer bilerek imzalamışlarsa, bizi uyarmamışlarsa, onlara da yakışmaz.

Böylesi bir yanlışlık olmuştur. Burada, oradan üç kuruş vergi alalım, buradan beş kuruş vergi alalım diye didinirken, birkaç firmaya trilyonlarca liralık indirim yapmak, avantaj sağlamak, yazılmış raporları yok saymak, doğrusu, kabul edilebilir bir anlayış değildir; bu anlayıştan dönmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - İzin verir misiniz Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Özyürek, toparlarsanız, memnun olurum.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Tamamlıyorum.

Ben, bu önergemi hazırlarken, bu konunun uzmanlarıyla konuştum. Henüz, Cumhurbaşkanı onaylamamış olmasına rağmen, Meclisimizin aldığı bir karar olduğu için, kanun niteliğine büründüğü için, bu konuda bir değişiklik yapılabileceğini söylediler. Usul yönünden bir sorun yok, sorun esas yönünden. Eğer, bilmeyerek bizim Grubumuzun, yine, bilmeyerek iktidar partisine mensup pek çok milletvekilinin alet olduğu bu yanlışlığı elbirliğiyle düzeltmezsek, inanmanızı isterim ki, bundan sonra, hiçbir konuda birbirimize güvenemeyiz, hiçbir konuda, birimizin ak dediğine başkası ak diyemez. Oysa, elbette, kavgamız da olacak, mücadelemiz de olacak, farklı da düşüneceğiz; siyaset yapıyoruz; ama, bir ahlakî baz var ki, orada farklılığımız olmayacak, hep beraber yapacağız.

Burada çok büyük bir yanlış yaptırılmıştır. Ben, şahsen, burada imzası olan milletvekili olarak -gerekçesi belli, düzenlemesi belli, amacımız belli- bunun dışındaki, 30 günlük süresi 20 güne indirilmiştir diyerek, belli gruplara, belli insanlara avantaj sağlanmasını, ayrıcalık tanınmasını... Kendimi aldatılmış hissediyorum ve arkadaşlarıma da böylesine oy vermeleri yönünde telkinde bulunan birisi olarak, arkadaşlarımı da aldatmış konumuna düştüm. Ömrümde hiçbir zaman böylesine aldatılmamıştım, hiçbir zaman böylesine yanlışa alet olmamıştım. Bu yanlıştan dönmek fazilettir, bu yanlıştan tüm Meclisin elini vicdanına koyarak dönmesini bekliyorum.

Sayın Bakanımız -televizyonlarda da konuştu- diyor ki: "Bazı milletvekilleri geldiler, bize dediler ki, işte bazı inceleme elemanları maksatlı raporlar yazıyorlar, alelacele, içerisinde şöyle böyle şeyler olan raporlar yazıyorlar ve buna dayalı olarak fazladan vergi alınıyor."

Değerli arkadaşlarım, hepimiz inceleme elemanlığı yaptık, burada pek çok arkadaşımız yaptı. İnceleme elemanının raporu nihaî belge değildir. İdare buna ister itibar eder, ister itibar etmez. Sayın Nurettin Canikli burada, Sayın Akif Hamzaçebi burada, geçmişte pek çok yanlış rapor yazılmıştır; ama, yanlış olduğu biliniyorsa, buna itibar edilmez. Bilmiyorum, hiç kimseyle alıp veremeyeceğim de yok; ama, İGDAŞ yetkililerinin açıklaması var; diyorlar ki "Biz, yazılan raporları doğru bulduk, bunun vergisini kuruşuna kadar ödedik." Albayraklar için de böyle bir rapor var mıdır, yok mudur, onu da bilmem; ama, numaralarıyla basında, Milliyet Gazetesinde yer aldığına göre, böyle bir rapor olduğuna eminim.

İnanıyorum ki, Türkiye'de iş yapmak isteyen, büyük iş yapmak isteyen hiçbir firma, böylesine bir himayeyle, böylesine bir kıyak tasarrufla, üç kuruş para kazanmak istemez. Bunun, o firmaların istediği olduğunu zannetmiyorum, o firmalara yaranma amacının ötesinde bir şeyi yoktur; ben buna inanıyorum. Bu yanlışlığı, bu çok vahim yanlışlığı, geliniz, kısa yoldan geri çevirelim. Şimdi, bu görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının içinde -kırkambar bir kanun- Sosyal Sigortalarla ilgili konudan tutunuz, Kurumlar Vergisine, Gelir Vergisine, vergi usulüne, harçlara kadar her şeyi düzenliyoruz. Kaldırdığımız hükümler de var, tekrar yürürlüğe koyduğumuz hükümler de var. Hukukî hiçbir engel yoktur, Anayasaya aykırı olarak burada, bilmeden, hepimizin aldanarak, hepimizin yanılarak kabul ettiğimiz o 2 maddelik kanunu, geliniz iptal edelim, yanlışından dönelim; ama, elbette, doğuda, az gelişmiş yörelerde çalışan mükelleflerimizi himaye etmeye, onların hakkını korumaya devam edelim. Bizim, doğudaki insanlarımıza bir kolaylık sağlayalım derken, üç beş firmayı himaye eder duruma gelmiş olmamızdan büyük üzüntü duyuyorum. Bu yanlıştan mutlaka ve mutlaka dönmenizi bekliyorum. Hep birlikte bu yanlışı düzeltelim. Eğer bu yanlıştan dönmezsek, benim, insan ilişkisi hakkındaki tavrım çok değişik olacak, arkadaşlarımın da değişik olacak ve bundan sonra da birbirimizin yüzüne bakamayacağız.

Bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Takdir sizin. Yanlıştan dönmek, yanlışı düzeltmek hepimizin elindedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Sayın Başkan...

BAŞKAN- Bir şey mi söyleyeceksiniz?

SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Sayın Başkan, ben sadece bir şey sordum; ama, Grup Başkanvekili, benim kendisine sorduğumu zannetti. Hitap makamının siz olduğunu biliyorum elbette.

İşleme koyduğunuz bir önerge mi var, yoksa usul yönünden mi konuşturdunuz sayın sözcüyü; ben bunu öğrenmek istedim. Mustafa Bey, size atfen ve benimle ilgili bir şeyler söyledi; ama, ben bundan dolayı kırılmış değilim. Sadece şunu söylemek istiyorum: Sayın Özyürek'in esas hakkındaki görüşleri kendisiyle alakalı görüşlerdir, saygı duyarım; ama, usul yönünden, şu anda yürürlüğe girmemiş bir kanunun işlem olarak burada bizim tarafımızdan kaldırılması, yok edilmesi mümkün değildir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, bir şey söyleyebilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, 37 nci maddenin (b) şıkkındaki "23 üncü maddenin" ibaresi "23 üncü maddesinin" olacak. Onu o şekilde düzeltirsek efendim.

BAŞKAN - Matbaa hatası var; onu o şekilde düzelterek geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, burada her şeyi büyük bir olgunluk içerisinde tartışıyoruz. Belki, zamandan tasarruf bakımından, bazı arkadaşlarımız rahat bir şekilde fikirlerini arz ediyorlar.

Sayın Özyürek'in Başkanlığımıza sunduğu değişiklik önergesi hakkında açıklamamı yaptım; ama, bir açıklama yaparak, neden bunu verdiklerini ifade -bir noktada usulî bir beyandır- ettiler. Ben, bu konuda, Başkanlığın hoşgörüsü içerisinde, kendilerine 15 dakikalık bir süre verdim, açıkladılar. Elbette ki, o fikirlerine, önergelerine saygı duyuyorum.

Burada yaptığım istişarede de gördüm ki, çok haklı olabilirler; hatta, AK Parti Grubu da bunda müşterek düşünebilir, ona saygı duyuyorum; ancak, henüz yürürlüğe girmemiş, girip girmeyeceği hususunda da hiçbirimizin tahmini olmayan bir yasayla ilgili önerge vermişlerdir; önergelerini okuyorum: 4.4.2003 tarihli ve 4840 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin "Yürürlükten kaldırılan hükümler" arasına konulmasını teklif ediyorlar ve bunun, bu maddeye 6 numaralı fıkra olarak eklenmesini istiyorlar.

Bu bakımdan, bu konuda verilen önergeyi işleme koymam mümkün değil. Mutlaka bir haklılık varsa, iki grup, bundan sonra yapacakları bir değişiklikle, varsa eksikliği giderebilirler; bunu işleme koyamıyorum.

37 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 38. - Gelir ve kurumlar vergisi tahsilat toplamı üzerinden aşağıda yer alan fonlara, karşılarında belirtilen oranlarda pay verilir. Bu paylar aylık olarak hesaplanır, tahsil edilen ayı takip eden ayın sonuna kadar fonlar adına Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde açılan hesap veya hesaplara yatırılır.

Savunma Sanayii Destekleme Fonu % 3,5

Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Fonu % 2,8

Yukarıdaki oranları sıfıra kadar indirmeye ve tekrar kanunî oranına kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Maliye Bakanlığı fon payı uygulaması ile ilgili usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

BAŞKAN - 38 inci madde üzerinde söz isteği var mı efendim?.. Yok.

38 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 38 inci madde, kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü ve Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi gereğince vergi tevkifatı yapmak zorunda olanlar, Aralık 2003 dönemi ile ilgili olarak hesapladıkları fon payını, bu Kanunun 37 nci  maddesinin (3) numaralı fıkrası ile kaldırılan hükümler çerçevesinde öderler.

2003 yılı vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak 1.1.2004 tarihinden sonra verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan gelir ve kurumlar vergisi tutarlarından ayrıca fon payı hesaplanmaz, bu kazanç ve iratlara ilişkin olarak vergilendirme dönemi içinde ödenen fon payları mahsup ve iadeye konu olmaz.

2004 yılı Ocak ayı gelir ve kurumlar vergisi tahsilatından bu Kanunun 38 inci  maddesi hükümleri çerçevesinde pay verilmez.

BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan finansal kiralama sözleşmeleri ile ilgili olarak, 10.6.1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununun bu Kanun ile değiştirilmeden önceki 28 inci maddesi hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Geçici madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yeni geçici madde eklenmesine dair bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısına aşağıdaki geçici 3 üncü maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Nurettin Canikli

Bülent Gedikli

 

Ankara

Giresun

Ankara

 

Mehmet Mustafa Açıkalın

Faruk Koca

 

 

İstanbul

Ankara

 

"GEÇİCİ MADDE 3. - 15.11.2000 tarihli ve 4603 sayılı Kanun kapsamında olan bankalarca yeniden yapılandırma süreci içinde, açılmış veya açılacak dava ve takipler sonuçlandırılıncaya kadar 492 sayılı Harçlar Kanununun 2 nci, 23 üncü, 29 uncu maddeleri ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükümleri uygulanmayacağı gibi her türlü ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz taleplerinde teminat şartı aranmaz. Ayrıca bankaların mahkeme ilamını alması ve tebliğe çıkartması işlemlerinde karşı tarafa yükletilmiş olan harcın ödenmiş olması şartı da aranmaz."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümetin görüşü?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, gerekçeyi mi okutalım?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankaların birer kamu bankası olması, kullandıkları kaynakların büyük bir bölümünün Hazineye ait bulunması sebebiyle, yeniden yapılandırma süreci içinde geçici olarak, kredi alacaklarının tahsili yapılandırma işlemlerinin süratle tamamlanabilmesi açısından zorunlu görülmüştür. Böylece, yeniden yapılandırma süreci içinde bu bankaların amaçlandığı gibi özelleştirilebileceği değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, 4603 sayılı Yasaya 4684 sayılı Yasayla geçici madde 4 eklenmiş bulunmaktadır.

Bununla beraber; Kasım 2000 ve Ocak 2001 krizlerinde ana etkenlerden birisi de bankaların içinde bulunduğu ve sistemi tıkayan ekonomik konumlarıdır. Para piyasasında dengelerin bozulması ve buna bağlı olarak gecelik faizlerin önlenemez yükselişi sonucunda  Hazine borçlanmalarındaki maliyet artışı bir bütün olarak ekonomiyi etkilemiştir. Konu kamu bankaları açısından değerlendirildiğinde, bankacılık kurallarına aykırı olarak açılan nakdî ve gayri nakdî kredilerin dönüşünün sağlanamaması, bir anlamda kredilerin açılış tarihlerinde, bu kredilerin dönmemesi koşullarının yaratıldığı, dolayısıyla yönetici ve bazı banka çalışanlarının malî ve cezaî sorumluluklarının gündeme geldiği, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Yeminli Murakıplar Kurulu, Hazine Kontrolörleri Kurulu ve bankaların iç denetim organı raporlarıyla sabittir.

Günümüzde sorumlular aleyhine açılan kamu davlarının 4616 sayılı Yasa kapsamında ertelendiği, açılan hazırlık tahkikatlarının bu aşamada yine ertelendiği, dolayısıyla, ceza davalarına müdahil sıfatıyla katılarak banka hak ve alacağını koruma şansının yitirildiği yadsınmaz bir gerçektir.

Bu durumda, haksızlık ve yolsuzlukların yargısal açıdan yaptırıma konu edilmesinin tek yolu, banka yönetici ve görevlileri aleyhine malî sorumluluk, tazminat ve alacak davaları ve ayrıca icra takipleri olmaktadır.

Bu doğrultuda, açılacak hukuk davaları ile yapılacak icra takiplerinde harç uygulaması sürdürüldüğü takdirde bankaların trilyonlarca lira dava ve takip harcı, bunların sonuçlanması halinde ise ilam ve tahsil harçları ödenmesi gerekecektir. Bu durum banka bilançolarını olumsuz etkileyebileceği gibi, özelleştirmeye hazırlık aşamasında olan  bankaların özelleştirme sürecini uzatacaktır. Ayrıca, yine bankaların diğer iş ve işlemlerinden kaynaklanan dava ve takiplerinin süratle sonuçlandırılması yeniden yapılandırma ve özelleştirmeye hazırlık açısından önemli olup, geçmiş dönem zararları ile Türkiye ekonomisini etkileyen kamu bankalarının malî tablolarının güçlendirilerek satışa sunulmaları düşünülmektedir. Bu amaçla öngörülen değişikliğin yapılması zorunlu hale gelmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yeni geçici madde eklenmesine dair önergenin gerekçesini de dinledik.

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 39. - Bu Kanunun;

a) 2, 8, 9, 13 ve 35 inci maddeleri 2003 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

b) 27 nci maddesi 31.12.2003 tarihinde,

c) 11, 14 ve 20 nci maddeleri 2003 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere 1.1.2004 tarihinde,

d) 3, 4, 6, 15, 18, 26, 29 ve 38 inci maddeleri, 36 ncı maddesinin (1), (3) ve (7) numaralı fıkraları ile (2) numaralı fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri, 37 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) ve (g) bentleri ve (3), (4) ve (5) numaralı fıkraları 1.1.2004 tarihinde,

e) 21, 33 ve 34 üncü maddeleri ve 23 üncü maddesi ile 3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesine eklenen (l) ve (m) bentleri  yayımını izleyen ay başında,

f) 37 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi ile yapılan düzenleme yayımını izleyen ikinci ay başında,

g) 23 üncü maddesi ile 3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (a) ve (e) bentlerinde yapılan değişiklik hükmü 1.7.2003 tarihinde,

h) 25 inci maddesi 1.6.2003 tarihinden itibaren yapılacak kiralama işlemlerinde uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

i) 30 uncu maddesi ile 36 ncı maddesinin 9 numaralı fıkrası 1.4.2003 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

j) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?..Yok.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 113 sıra sayılı kanun tasarısının 39 uncu maddesinin (h) bendinde geçen "1.6.2003" tarihinin "1.7.2003" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hüseyin Özcan

Salih Kapusuz

 

Malatya

Mersin

Ankara

 

Sedat Pekel

Şevket Gürsoy

 

 

Balıkesir

Adıyaman

 

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz.

Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

Komisyonun takdire bıraktığı ve Hükümetin katıldığı bu önergenin gerekçesini okutuyorum:

"Gerekçe:

Finansal kiralama şirketlerinin yeni mevzuata uygun olarak yazılım ve bilgi işlem altyapıları ile diğer hazırlık ve düzenlemelerini yapabilmesi için bir geçiş sürecine ihtiyaç olduğundan, yürürlük tarihinin 1.7.2003 (Temmuz) olarak değiştirilmesi önerilmektedir."

BAŞKAN - Evet, gerekçesini de okuduk.

Şimdi, oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 39 uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 39 uncu madde kabul edilmiştir.

40 ıncı maddeyi okutuyorum :

MADDE 40. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen ?..Yok.

40 ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler.. 40 ıncı madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum.

Kullanılan oy sayısı:                                 249

Kabul:                                183

Ret:                                66

Böylece, tasarı kabul edilmiştir; hayırlı olsun. (Alkışlar) (1)

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Nisan 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 21.08