DÖNEM
: 22 CİLT : 10 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
55 inci Birleşim
25 . 3 . 2003 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Bazı kanun tasarılarının geri
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/228)
IV. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİSİ
1. - 28.3.2003 Cuma günü Genel Kurul
çalışması yapılmamasına, o gün görüşülmesi kararlaştırılan günlük programda yer
alan Bütçe ve Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşmelerinin 29.3.2003
Cumartesi günü saat 13.30’da yapılmasına ve anılan programdaki konuların
bitimine kadar çalışmaların sürdürülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/530; 1/531; 1/280, 3/87,
3/89, 3/90; 1/281, 3/88) (S. Sayıları : 76, 77, 78, 79)
A)MİLLÎ
SAVUNMA BAKANLIĞI
1. - Millî Savunma Bakanlığı 2003 Malî
Yılı Bütçesi
2. - Millî Savunma Bakanlığı 2001 Malî
Yılı Kesinhesabı
B)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2003
Malî Yılı Bütçesi
2. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001
Malî Yılı Kesinhesabı
a)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2003 Malî
Yılı Bütçesi
2. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2001 Malî
Yılı Kesinhesabı
b) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003
Malî Yılı Bütçesi
2. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001
Malî Yılı Kesinhesabı
C) SAĞLIK
BAKANLIĞI
1. - Sağlık Bakanlığı 2003 Malî Yılı
Bütçesi
2. - Sağlık Bakanlığı 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
a) HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
D) ADALET
BAKANLIĞI
1. - Adalet Bakanlığı 2003 Malî Yılı
Bütçesi
2. - Adalet Bakanlığı 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
E) YARGITAY
BAŞKANLIĞI
1. - Yargıtay Başkanlığı 2003 Malî Yılı
Bütçesi
2. - Yargıtay Başkanlığı 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
F)
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1. - Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı
Bütçesi
2. - Ulaştırma Bakanlığı 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
a)
DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1. - Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî
Yılı Bütçesi
2. - Denizcilik Müsteşarlığı 2001 Malî
Yılı Kesinhesabı
G) İÇİŞLERİ
BAKANLIĞI
1. - İçişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı
Bütçesi
2. - İçişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
a) EMNİYET
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Emniyet Genel Müdürlüğü 2003 Malî
Yılı Bütçesi
2. - Emniyet Genel Müdürlüğü 2001 Malî
Yılı Kesinhesabı
b) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI
1. - Jandarma Genel Komutanlığı 2003 Malî
Yılı Bütçesi
2. - Jandarma Genel Komutanlığı 2001 Malî
Yılı Kesinhesabı
c) SAHİL
GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1. - Sahil Güvenlik Komutanlığı 2003 Malî
Yılı Bütçesi
2. - Sahil Güvenlik Komutanlığı 2001 Malî
Yılı Kesinhesabı
H) SANAYİ
VE TİCARET BAKANLIĞI
1. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî
Yılı Bütçesi
2. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2001 Malî
Yılı Kesinhesabı
I) TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1. - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003
Malî Yılı Bütçesi
2. - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001
Malî Yılı Kesinhesabı
a) TARIM
REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003
Malî Yılı Bütçesi
2. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2001
Malî Yılı Kesinhesabı
b) KÖY
HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003
Malî Yılı Bütçesi
2. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2001
Malî Yılı Kesinhesabı
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu’nun, kamu kurum ve kuruluşlarında faaliyet gösteren derneklere
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı (7/190)
2. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın,
TBMM Kapalı oturumundaki görüşmeler hakkında AKP Genel Başkanına bilgi verilip
verilmediğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener’in cevabı (7/248)
3. - Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın,
çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/255)
4. - Konya Milletvekili Nezir
Büyükcengiz’in, Irak ziyaretine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Kürşad Tüzmen’in
cevabı (7/262)
5. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın,
Yedigöze Barajı projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/263)
6. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın,
Antalya-Finike-Sahilkent Beldesinde imara açılan tarım alanlarına ilişkin,
- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, çiftçi
kayıt sistemine kaydolmayanların durumuna ilişkin soruları ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü’nün cevabı (7/266, 7/268)
7. - İzmir Milletvekili Muharrem
Toprak’ın, İzmir İlindeki içme suyu ve sulama göleti projelerine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/269)
8. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun’un, İstanbul’da çalışan bazı TEDAŞ personeline emekli olması için baskı
yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi Güler’in cevabı (7/306)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak
dört oturum yaptı.
Oturum Başkanı TBMMBaşkanvekili Sadık
Yakut, 18-24 Mart Yaşlılar Haftasını ve 21-26 Mart Orman Haftasını kutlayan bir
konuşma yaptı.
2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/530; 1/531; 1/280,
3/87, 3/89, 3/90; 1/281, 3/88) (S. Sayıları : 76, 77, 78, 79) görüşmelerine
devam olunarak;
Başbakanlık,
Diyanet İşleri Başkanlığı,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü,
Danıştay Başkanlığı,
Gümrük Müsteşarlığı,
Vakıflar Genel Müdürlüğü,
Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı,
Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı,
Dış Ticaret Müsteşarlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
Turizm Bakanlığı,
2003 Malî Yılı Bütçeleri ile, 2001 Malî
Yılı Kesinhesapları kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 25 Mart 2003 Salı
günü saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime 19.36’da son verildi.
Sadık
Yakut |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Enver Yılmaz |
Yaşar Tüzün |
|
Ordu |
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN
KÂĞITLAR No. : 76
25 . 3 . 2003 SALI
Tasarı
1. - Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/542) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Anayasa ve
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2003)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin'in, 2002-2003 öğrenim yılında verilecek Başbakanlık burslarına
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) sözlü soru önergesi (6/323)
(Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
2.
- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun, Antalya İlinde yatırım
programına alınacak projelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/324) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
3.
- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD'nin İskenderun Limanından füze
sevkiyatı yaptığı iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/325) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
4. - Mersin Milletvekili
Hüseyin Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/326)
(Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
5. - Mersin Milletvekili
Hüseyin Özcan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti
aleyhine dava açtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327)
(Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Hatay Milletvekili
Gökhan Durgun'un, Diyanet İşleri Başkanının görevinden ayrılması için baskı
yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/323) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
2. - Ankara Milletvekili
Yakup Kepenek'in, milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasına yönelik
Anayasa değişikliğinin ne zaman yapılacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/324) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
3. - Çanakkale
Milletvekili İsmail Özay'ın, THY Genel Müdürlüğü personeline ve yapılan
atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener)
yazılı soru önergesi (7/325) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
4. - Kocaeli Milletvekili
Salih Gün'ün, Hereke-Yukarı Hereke Karayolu yapım çalışmalarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/326) (Başkanlığa geliş
tarihi : 24.3.2003)
5. - Aydın Milletvekili
Özlem Çerçioğlu'nun, Manisalı Gençler Davasında mahkum olan polislere tebligat
yapılmadığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/327)
(Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
6. - Aydın Milletvekili
Özlem Çerçioğlu'nun, Menderes Havzasındaki kirliliğe ilişkin Çevre Bakanından
yazılı soru önergesi (7/328) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
7. - Tekirdağ
Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, kamu görevlilerinin görev ve temsil
tazminatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/329) (Başkanlığa
geliş tarihi : 24.3.2003)
8. - Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Irak Savaşıyla ilgili alınan önlemlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/330) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 11.03
25 Mart 2003 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
görüşmelere başlamadan önce, 20 Mart 2003 tarihli 51 inci Birleşimde yapılan
kapalı oturuma ait tutanak özetinin, İçtüzüğün 71 inci maddesine göre
okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir.
Bu nedenle, sayın
milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve
yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica ediyorum.
Tutanak özeti okunduktan
sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir.
Sayın idare amirlerinin,
bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra Başkanlığa haber
vermelerini rica ediyorum.
Kapanma Saati : 11.04
İKİNCİ OTURUM
(Kapalıdır)
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 11.15
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin, kapalı
oturumdan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Başbakanlığın, İçtüzüğün
75 inci maddesine göre gönderilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Bazı
kanun tasarılarının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/228)
24.3.2003
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) 13/1/2003
tarihli ve B.02.0.KKG/196-279/295 sayılı yazımız.
b) 18/3/2003 tarihli ve
B.02.0.KKG.0.10/101-619/1224 sayılı yazımız.
İlgi (a) yazımızla
yenilenmesi talep edilen ve ilgi (b) yazımızla Başkanlığınıza arz edilen ilişik
listedeki kanun tasarılarının, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri
gönderilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
1- Eşyanın Geçici
İthalatına İlişkin İstanbul Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı
2- Marka Kanunu
Antlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
3- Endüstriyel
Tasarımların Uluslararası Tesciline İlişkin Lahey Anlaşmasına Bağlı Cenevre
Metnine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
4- Orman ve Çevre
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarılar, hükümete geri
verilmiştir.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım :
IV. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİSİ
1. -
28.3.2003 Cuma günü Genel Kurul çalışması yapılmamasına, o gün görüşülmesi
kararlaştırılan günlük programda yer alan Bütçe ve Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının görüşmelerinin 29.3.2003 Cumartesi günü saat 13.30’da yapılmasına
ve anılan programdaki konuların bitimine kadar çalışmaların sürdürülmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No. : 27 Tarihi : 25.3.2003
Danışma Kurulunca;
28.3.2003 Cuma günü Genel Kurul çalışması yapılmaması, bugünde görüşülmesi
kararlaştırılan günlük programda yer alan, bütçe ve kesinhesap kanunu
tasarılarının görüşmelerinin, 29.3.2003 Cumartesi günü saat 13.30'da yapılması
ve anılan programdaki konuların bitimine kadar çalışmaların sürdürülmesinin
Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.
|
|
Bülent Arınç |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Salih Kapusuz |
Haluk Koç |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Danışma Kurulu önerisinin
lehinde ve aleyhinde söz isteyen sayın milletvekili?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, lehinde, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugünkü çalışmaların hayırlı olmasını temenni
ediyorum. Zaten mutabakat üzere getirdiğimiz Danışma Kurulu önerisi hakkında,
belki, arkadaşlarımızın gerekçesini bilmesinde fayda vardır diye, kısa bir
açıklama yapmak üzere söz aldım.
Biliyorsunuz, bütçe
programımız cuma gün tamamlanıyordu, son görüşmeler cuma günü yapılacaktı;
fakat, cuma günü, mutat olarak yapılan Millî Güvenlik Kurulu toplantısına
-takdir edersiniz ki- Başbakan dahil, ilgili bakanlar katılacaklardır. Buradaki
çalışmalar ile Millî Güvenlik Kurulu toplantısı aynı saate denk geldiği için,
değerli grup başkanvekillerimizle, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızla dün
görüşmeleri yaptık, mutabakatı sağladık. Zaten, perşembe günü geç saatlere
kadar, sabah saat 2.00 - 3.00'e kadar devam edecek olan çalışmalar ve aynı
zamanda cuma günkü, bu bahsi geçen Millî Güvenlik Kurulu toplantısından dolayı,
bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerin cumartesi günü saat 13.30'a alınmasını
birlikte kararlaştırdık.
Arkadaşlarımızın
bilgisine bir kez daha sunmak üzere ifade ediyorum: Cuma gün çalışmamız yok;
cumartesi gün saat 13.30'da çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Sadece bu hususu
arkadaşlarımıza bir kez daha hatırlatmak için söz aldım.
Hepinize teşekkür ediyor,
başarılar diliyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kapusuz.
Aleyhinde söz isteyen?..
Yok.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Teşekkür ederim. Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanun Tasarıları ile 2001 Malî Yılı
Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanun Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program uyarınca, bugün,
üç tur görüşme yapacağız. Beşinci
turda, Millî Savunma Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Karayolları
Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - 2003
Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî
Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/530; 1/531; 1/280, 3/87, 3/89, 3/90; 1/281, 3/88) (S. Sayıları : 76, 77, 78,
79) (1)
A)MİLLÎ
SAVUNMA BAKANLIĞI
1. - Millî
Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Millî
Savunma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
B)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1. -
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. -
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
a)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. -
Karayolları Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. -
Karayolları Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
b) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
C) SAĞLIK
BAKANLIĞI
1. - Sağlık
Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Sağlık
Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
a) HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Sayın milletvekilleri,
18.3.2003 tarihli 49 uncu Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz
olarak yerinden sorulması ve her tur için soru cevap işleminin 20 dakikayla
sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.
Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin
bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp, parmak
izlerini tanıttıktan sonra ekranda söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir.
Mikrofonlarındaki kırmızı ışıklar yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz
talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki görüşmeler
bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden
soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi
için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği
takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
(1) 76, 77, 78 ve 79 S.
Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 23.3.2003 tarihli 53 üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
Bilgilerinize sunulur.
Beşinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum :
AK Parti Grubu adına,
Sayın Fahri Keskin, Sayın Mustafa Ilıcalı, Sayın Medeni Yılmaz; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Şükrü Elekdağ, Sayın Mahmut Yıldız, Sayın
Hakkı Akalın.
Şahısları adına, lehinde
söz isteyen sayın milletvekilleri, Sabri Varan, Ahmet İnal, Muzaffer Gülyurt,
Osman Akman, Recep Koral, Ali Osman Sali; aleyhinde söz talebinde bulunan sayın
milletvekilleri, Atilla Emek, Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Hüseyin Güler, Orhan Sür,
Sedat Pekel, Turhan Çömez.
Sayın Grup
Başkanvekillerimiz de burada. Süreler konuşmacılar tarafından eşit mi
kullanılacaktır?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Eşit kullanılacaktır efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın milletvekilleri,
şimdi, ilk söz, AK Parti Grubu adına Sayın Fahri Keskin'indir.
Konuşma süreniz 10
dakikadır Sayın Keskin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma
Bakanlığının 2003 malî yılı bütçesi hakkında, mensubu olmaktan büyük gurur
duyduğum AK Parti Grubu adına görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım.
Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu bütçenin, Atatürk'ün
hedef olarak gösterdiği muasır medeniyet seviyesine erişebilmemiz için güvenli
ortamın teessüsüne katkı sağlayacağına inanıyor ve güveniyoruz. Bakanlığımızın
2003 bütçe teklifi, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar, bölgedeki askerî ve
siyasî gelişmeler, mevcut ekonomik ve sosyal politikalar, kalkınma planları,
ekonomik istikrarı sağlama ve enflasyonla mücadele programı çerçevesinde
hazırlanmıştır; buna göre değerlendirilmesi gerekir. Bu bütçe, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin zorunlu ihtiyaçları, uluslararası siyasî durum dikkate alınarak,
azamî tasarruf prensibiyle düzenlenmiştir.
Bu bütçemiz, geçen yıl
uygulanmakta olan 2002 Millî Savunma bütçesine göre yüzde 24 artış
göstermektedir. Buna göre, 2003 Millî Savunma bütçesi 10 katrilyon 209 trilyon
250 milyar lirayla huzurlarınıza getirilmiş bulunmaktadır. Bu bütçenin yüzde
29,4'ü personel giderlerine harcanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; 11 Eylül saldırıları, uluslararası toplum içinde yeni bir dönemi
başlatmıştır. Dünya gündemine asimetrik tehdit kavramını getirmiştir bu
olaylar. Asimetrik tehditlerle birlikte, günümüzde güvenlik kavramı, geçmişte
olduğundan farklı algılanmaya başlanmıştır. Düzenli orduların oluşturduğu
klasik anlamdaki tehditler, yerini, terörizm, mikro milliyetçilik, kitle imha
silahlarının kontrolsüz olarak yayılması, çevre sorunları ve organize suçlar ve
uyuşturucu kaçakçılığı gibi çok yönlü tehditlere bırakmıştır.
Dünyanın en istikrarsız
bölgesinin jeopolitik kavşak noktasında bulunan bir ülkenin konjonktüre göre
aldığı tedbirlerle ayakta kalması mümkün değil, düşünülemez. Soğuk savaş
sonrası dünyada olan hızlı ve köklü gelişmeler, Türkiye'yi farklı sorumluluklar
ve farklı yükler altına sokmuştur. Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu'daki
gelişmeler ve komşu ülkelerimizdeki gelişmeler üzerine etkili olmayan bir
Türkiye düşünülemez.
Asimetrik tehdidin en
önemli unsuru terörizmdir. Askerî terminolojide bu kavramın karşılığı, savaş
dışı araçlar kullanılarak yapılan saldırı olarak tanımlanmaktadır. Ülkemiz,
yıllardır teröre karşı mücadele vermiş ve bu sıkıntıları, maddî-manevî olarak
tek başına karşılamış ve yaşamıştır. Bu mücadele, 30 000 kişinin hayatını
kaybetmesine, ülke kaynaklarının heba edilmesine, kalkınmamızın gerilemesine ve
ülkemizde, geride unutulmaz acılar bırakmasına sebep olmuştur. Bu hassas ve
jeopolitik alan üzerinde, ne bütünlüğümüzü muhafaza edebilir ne de dünyadan
uzaklaşabiliriz konjonktürü kaybettiğimiz takdirde; bu, böyle bilinmelidir.
İçinde bulunduğumuz
dünyada kavramlar kargaşası da yaşanmaktadır. Bunu da, terörizmle mücadele
bağlamında dikkate almamız gerekir. Bütün dengelerin güçlüden yana olduğu,
beynelmilel hukukun siyasallaştığı, siyasal ve hukuk alanında netice
alınamadığı bugünkü dünya düzeni bağlamında asimetrik davranışlar artarak devam
etmektedir. Komşumuz Filistin'de, Türkistan'da, Çeçenistan'da vatanları adına
canlarını seve seve feda eden vatanperver insanların da, bu kavramın dışında
bırakılması gerekir. Vatanperverlik ile teröristlik sınırının iyi belirlenmesi
gerektiği hususunun altını çizmekle yetiniyorum arkadaşlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimizin silah, mühimmat ve uçak konusunda
dışa bağımlı olmaması için, yerli ağır sanayimizi geliştirmemiz gerekir. Bu
bağlamda, Bakanlığımıza bağlı olan ARGE ve Teknoloji Dairesi Başkanlığı, millî
harp sanayimizi araştırma, geliştirme ve teknolojik faaliyetlerini
yürütmektedir. Hepimizin bildiği gibi, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası
ülkemize uygulanan silah ambargosu, savunma sanayimizin ve millî olmasının
önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Geçmişte, Amerika'nın, PPK dolayısıyla
ve haşhaş ekimi dolayısıyla, yine, bize silah ambargosu uyguladığını da
hatırlardan uzak tutmamamız gerekir. Bu süreç içinde, ordumuzda, sayı üstünlüğü
yerine, etki üstünlüğünün oluşturulması esas olarak alınmalıdır. Küçülmeyle
birlikte daha az sayıda, fakat modern silah gücüne sahip, vurucu gücü fazla,
profesyonel ordunun çağın gereği olduğunu, altını çizerek belirtiriz.
Değerli milletvekilleri,
burada, Irak konusu, ülkemizin geleceği yönünden hayatî önem arz etmektedir. Bu
bölgede yaşayan halk, bizim dostumuz, kardeşimiz ve akrabamızdır. Irak'ın
bağımsızlığı, toprak bütünlüğünün aynen korunması, Irak'ın doğal kaynaklarının
tüm Irak halkının zenginliği olarak kalması, ülkemizin temel hedeflerinden
birisidir. Mevcut durumun kısa zamanda barışla sonuçlanmasını, bölgeye istikrar
gelmesini büyük ümitle beklemekteyiz.
Türkiye, Irak konusunda,
savaşın önlenmesi için, yapabileceklerinin tamamını ortaya koymuştur. 58 inci
ve 59 uncu cumhuriyet hükümetleri, bu bağlamda, diplomasi trafiği başlatmıştır;
başta Arap âlemi olmak üzere, bütün dünya bu husustaki gayretimize şahittir.
Sınırlarımızda oluşan bu
türlü sıcak çatışmaya seyirci kalmamız, bizden beklenemez. Burada olanlar, en
çok bizim ülkemizi ilgilendirir. Komşumuzda olan yangına karşı önlem almak,
bizim, en tabiî hakkımızdır. Bu bölgede yaşayan soydaşlarımız, Türkmenler
yalnız bırakılamaz. Bizim, bunların geleceklerini garanti altına almamız
lazımdır. Burada oluşacak yapıda, bunların söz sahibi olması lazımdır. Üçüncü
unsur olarak bunların belirlenmesi, hükümetimizin, Yüce Meclisimizin
gayretleriyle sağlanmıştır.
Kuzey Irak'ta
oluşabilecek bütün ihtimallere müdahil olmak, bizim, en tabiî hakkımızdır.
Buradaki otorite boşluğundan kimse cesaretlenmesin. Bizim bayrağımız, bizim
sancağımız, bizim toprağımız çok kutsaldır; cümle âlem, bunu böyle bile.
(Alkışlar) Türkiye'yle kimse oyun oynamaya kalkmasın; sel gider, kum kalır.
Türkiye'nin millî savunma
politikasını yönlendiren temel ilke, Atatürk'ün "yurtta sulh, cihanda
sulh" vecizesiyle belirlenmiştir. Bölgenin geleceği, ülkenin geleceğiyle
yakinen ilgilidir; bitaraf kalmamız mümkün değildir. Bitaraf olan arkadaşlar,
bertaraf olur. Ege Adalarında böyle olmadı mı? Şanlı ordumuz ve hükümetimiz,
işin bilincinde, millî menfaatlarımızın gereğini yerine getirebilecek kuvvet ve
güçtedir; bundan kimsenin şüphesi olmasın arkadaşlar.
Bilmeliyiz ki, Türk
Silahlı Kuvvetleri, Türk Ulusunun ayrılmaz bir parçasıdır. Gücü, ulusun gücünü
yansıtır.
Bu vesileyle, Millî
Savunma Bakanlığı bütçesinin, milletimiz ve Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarına hayırlı olmasını diler; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Keskin; sürenizi de çok iyi kullandığınız için, ayrıca teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına ikinci söz, Sayın Mustafa Ilıcalı'da.
Buyurun Sayın Ilıcalı.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının 2003 malî yılı bütçesi üzerinde, AK Parti Grubu ve şahsım
adına, görüşlerimi ifade etmek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Yüce
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyor ve içerisinde bulunduğumuz
sıkıntılı günlerin de bir an önce barış ortamına kavuşmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
bütçesini görüştüğümüz Bayındırlık Bakanlığı, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, Afet
İşleri Genel Müdürlüğü, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü, İller
Bankası, Karayolları, Tapu ve Kadastro, Toplukonut, Arsa Ofisi gibi birçok
birimi içerisinde barındıran ve son derece önemli görevler yapan bir
bakanlığımızdır. Şöyle ki; Bakanlığımız, kamu binalarının inşaatı, imar
planları, şehir altyapı tesisleri standartlarının hazırlanması, karayolu
ağındaki yolların yapım ve bakımı, toplukonut yapılması, toplukonutların
desteklenmesi, bunun dışında tapu sicilinin düzenli bir şekilde tutulması,
siciller üzerinde meydana gelen değişikliklerin izlenmesi gibi çok önemli
görevler yapmasına karşılık, bütün bu işleri, bütçedeki 2 katrilyon 922 trilyon
717 milyarlık bir genel toplamla yapması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Bayındırlık Bakanlığı bütçesi üzerindeki tespitlerimi -sorunlarını ve
çözümlerini- sizlere arz etmeye çalışırken, tenkit etmenin kolaylığına ve
ucuzluğuna kapılmadan, çözüm üretmenin zorluğunu tercih edeceğim ve bu
değerlendirmelerimde de, ulaştırma dalında çalışan bir öğretim üyesi olarak bu
konudaki tartışmalara teknik yönden yaklaşarak ve özellikle de Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı derken, biraz önce sıraladığım birçok genel müdürlük olmasına
rağmen, öne çıkan genel müdürlüğümüz Karayolları Genel Müdürlüğü olduğundan,
Karayolları Genel Müdürlüğümüzle ilgili gerek 58 inci gerek 59 uncu hükümet
programlarında yer alan bölünmüş yollar, duble yollar üzerinde teknik
değerlendirmeler yapacağım ve zamanım yettiği sürece diğer bağlı birimler
üzerinde de bazı görüşler bildireceğim.
Ulaştırma, insan ve
eşyanın yer değiştirmesi olarak tanımlanır. Bu, kara, hava, su, demiryolu ve
boru hatları gibi sistemlerden oluşur. Ulaştırma sektöründeki temel amaç,
gelişen ekonomik ve sosyal yaşamın gereksinimi olan ulaştırma altyapısını
zamanında, ekonomik, güvenli bir şekilde inşa etmek, mevcut altyapının ömrü
çerçevesinde en az işletme giderleriyle hayatta kalmasını sağlamaktır.
Finansman yetersizliği, ulaştırma sektöründeki yenileme, bakım ve onarım
ihtiyaçlarının ilerideki yıllara ötelenmesine ve aynı performansı verecek bir
yenileme ve onarım yatırımının çok daha yüksek bedellere ulaşmasına neden
olmaktadır.
Ulaştırma alt
sektörlerinin birbirlerinin tamamlayıcısı olması gerekir; yani, bunların
birbirinin rakibi olmadığını, bir bütün içerisinde ele alınması gerektiğini
vurgulamak istiyorum ve bu çerçevede, tabiî, bu ulaşım sistemlerinin dengesini
sağlayabilmesi için yapılması gereken, ulaşım ana planlarıdır. Ulaşım ana
planlarıyla bu denge sağlanır. Yalnız, bunlar hazırlanırken dikkat edilmesi
gereken husus, uygulanabilir olmasıdır. Ulaştırma dalında bir uzman olarak şunu
belirtmek isterim ki, 58 inci hükümet döneminde Ulaştırma Bakanlığımız, benim
de içerisinde bulunduğum ulaşım ana planı çalışmasını başlatmıştır ve bu, Türkiye'de
bu konuda çok sayıda uzman kişi ve bürokratlarla devam etmektedir.
Bu çerçevede ulaştırmanın
bir alt sektörü olan karayolu ulaştırmasına bir göz attığımız zaman, bu konuda
1950 yılında kurulan Karayolları Genel Müdürlüğümüzün yapmış olduğu hizmetler
oldukça büyüktür. 1960 yılı bütçesinde yüzde 13 pay alan Karayolları Genel
Müdürlüğümüze, bugün baktığımızda, bu oran yüzde 1'e düşmüştür. 2002 yılında
şehirlerarası yolcu taşımalarının yüzde 95,3'ü, yük taşımalarının ise yüzde
91'i karayollarıyla gerçekleştirilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
burada önemle altını çizmem gereken nokta şudur: Tartışırken, işte, neden
demiryolu yapmıyoruz, neden bölünmüş yollar yapmıyoruz diyoruz, size bazı
rakamlar verdiğimiz zaman şunu göreceğiz ki, Türkiye'deki karayolu ağı da,
gerek uzunluk olarak gerek geometrik fizikî standartlar olarak yeterli
değildir. Bir örnek vereyim; esas alınan bir kritere göre, yani,
kilometrekareye düşen yol uzunluğu olarak, bizim otoyolları, devlet ve il
yollarını aldığımız zaman, değerli milletvekilleri, bu Türkiye'de 80 metredir;
Avrupa'dan bir örnek verirsem, Belçika'da 4 710 metredir. Bu ne ifade
etmektedir; yani, yol ağımız, uzunluk itibariyle yeterli değildir.
Diğer taraftan, bu
yolların geometrik fizikî standartlarını karşılaştırdığımızda ise, yine
gelişmiş ülkelerin çok gerisindeyiz. Örneğin, bölünmüş yollar, duble yollar
olarak tartıştığımız yollar, şu anda, Türkiye'de 3 673 kilometre olup, bu, tüm
yolların ancak yüzde 9,5'idir. Gelişmiş ülkelerdeki yolların büyük bir kısmı
bölünmüş yoldur.
Diğer taraftan, bir de
trafik kazalarına bakacak olursak, burada, trafik kazalarında da -çok fazla
zaman almamak için- hem taşıt sayısını hem katettiği mesafeyi esas alan
uluslararası kriter olan 100 000 000 taşıt/kilometreye göre bir karşılaştırma
yaptığımızda, ölüm oranı Almanya'da 1,2 iken, Türkiye'de 9,24, yani 9 katı;
yaralanma oranı ise Almanya'da 81,43 iken, Türkiye'de 227'dir. Yani, hangi
kriteri karşılaştırırsak karşılaştıralım, trafik kazalarındaki oranlarımız,
maalesef, gelişmiş ülkelerin çok üzerindedir.
Peki, bunların oluş
nedenlerine baktığımızda ne görüyoruz; bunların büyük bir oranı, karşılıklı
çarpışma şeklinde olur. Bu karşılıklı çarpışmayı ortadan kaldırmanın yolu ise,
mevcut yolları, yani tek platformlu yolları çift platform haline, bölünmüş
yollar haline getirmektir. Bu yolları bölünmüş hale getirdiğimiz zaman,
buradaki kazalarda önemli ölçüde azalma olacaktır.
Sizlere, yine önemli bir
rakam vermek istiyorum: Bu kazaların Türkiye'ye sosyoekonomik maliyeti, gayri
safî millî hâsılanın yüzde 2'si olarak kabul edersek, 2000 yılı fiyatlarına
göre, 6 milyar dolardır. Bu çok muazzam bir rakamdır; yani, bu 6 milyar
dolarla, bugün, Sayın Bayındırlık Bakanımızın planladığı yolları yapmak
mümkündür.
Ülkemizdeki araç sayısına
göz attığımız zaman, toplam araç sayısının 7 500 000 olduğunu görüyoruz ki, bu,
daha çok artacaktır. Yani, ülkemizdeki kişi başına düşen araç sayısı
hareketlilik oranları oldukça düşüktür. Bunların artması durumunda, bu
yollarımızın standartlarının yükseltilmesinin ne kadar önemli olduğunu
görebiliriz.
Diğer taraftan, yine,
Karayolları Genel Müdürlüğümüzün, karayollarımız üzerinde tespit ettiği kaza
kara noktaları vardır. Bu kaza kara noktaları, kazaların yoğunlaştığı nokta
veya kesimlerdir veyahut da başka bir deyişle, belirli bir nedenle, belirli
kazaların yoğunlaşmış olduğu kesimlerdir. Yine, bunları da incelediğimiz zaman
görülecektir ki, bu bölünmüş yol projesi çerçevesinde, birçok kara nokta, kara
kesim ortadan kaldırılacaktır. Yine, size, bunun önemini vurgulamak için, 75
kara noktanın düzeltilmesinden önce ve sonra yapılan gözlemi arz ediyorum:
Önlem alınmadan önceki kaza sayısı 3 661, önlem alındıktan sonra bu sayı 674
olmuş; ölü sayısı 268 iken 17 olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
demek ki, burada, bölünmüş yolları eleştirirken, teknik özellikleri önplana
çıkarmamız gerekir, yani, bunun gerekli olduğunu vurgulamamız lazım. Tabiî,
bunlar nasıl tespit edilmiş? Burada, hemen, Karayolları Genel Müdürlüğümüzün
bürokratlarını tebrik etmek gerekir; akademik çalışmalarda en fazla
kullandığımız yayınlar, Karayollarının yayınlarıdır. Burada, tabiî, konuya
yüzeysel olarak bakıldığında, bu 15 000 kilometre nereden gelmektedir? Tabiî
ki, bunların birtakım kriterleri vardır. Nedir bunlar; hacim/kapasite
oranlarıdır. Yani, bu yollarda, hacim, kapasiteye yaklaşmıştır, yollardaki
hizmet düzeyi düşmüştür; D, E, F hizmet düzeyleridir. Bunlar, birinci öncelikli
yollardır veyahut da, bir başka açıdan, yıllık ortalama ve günlük trafik
değerlerine göre sıralanmış kriterlerdir. İkincisi, uluslararası yol
bütünlüğünün sağlanması gereken yol ağımız vardır; ulusal bütünlüğümüzün
sağlanması gerekir. Bunlar hacim/kapasite trafik değerlerine göre
değerlendirildiği gibi, daha sonra, fayda/maliyet analizleriyle de öncelikleri
belirlenecektir; ama, bu konuda çok sayıda proje üzerinde çalışmış bir kişi
olarak şunu söylüyorum; birinci öncelikli olarak tespit edilmiş olan, özellikle
bölünmüş yollara hiç kimsenin itiraz etmemesi gerekir; ki, yapılacak tüm
ayrıntılı analizlerde de bunların önemi ortaya çıkacaktır. O açıdan,
kendilerini bir kere daha kutluyor ve bu bölünmüş yol projesinin bir an önce
devam etmesini diliyoruz. Tabiî ki, bu arada, kısıtlı bütçe imkânları
çerçevesinde, epeyce kilometre bölünmüş yola başlanmıştır. Burada, yalnız,
Bayındırlık Bakanlığımız, bunları müteahhide ihaleli şekilde yaptırdığı zaman,
maliyetleri oldukça yüksektir. Bu maliyetleri, Türkiye'de daha önce yapılmış
otoyolların maliyetleriyle karşılaştırdığımız zaman, burada da şu şekilde
eleştiri gelmektedir: 15 000 kilometre yolu bu maliyetlerle nasıl yapacağız?
Tabiî ki, Türkiye'de otoyol maliyetlerine baktığımızda, kilometresi 7,5-8,5
milyon dolardır. Buna göre alınırsa, çok yüksek rakamlar çıkacaktır; ama,
burada da, Bakanlığımız, içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumları göz önüne
alarak yeni birtakım yöntemler içerisine girmiştir. Buradaki temel espri, bunun
müteahhitlere ihaleli şekilde yaptırılmasının yanı sıra -yatırım programlarında
yer alan- diğer taraftan, karayollarımızın, valiliklerde diğer bağlı yatırımcı kuruluşların...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı,
sözlerinizi tamamlamanız için size eksüre veriyorum; buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Ne kadar eksüre veriyorsunuz?
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri,
bunlar tartışmaya açık konular olduğu için, ben size burada, bilimsel, teknik
bilgileri veriyorum. Bu tartışmalarda bunlar göz önüne alınırsa, bunlarla zaman
kaybetmeyiz, ülkemizin daha önemli konularıyla ilgileniriz. Tabiî ki, demiryolu
ulaştırması da yapılacaktır, havayolu ulaştırması da yapılacaktır, denizyolu
ulaştırması da yapılacaktır; Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde bunlar da
anlatılacaktır.
Yalnız, size çarpıcı bir
rakam veriyorum. Bakın, ben, Karayolları Genel Müdürlüğünün rakamları dışında,
akşam oturdum, kendim bir analiz yaptım. Burada, değerli milletvekilleri, bir
yolun maliyeti, belli kriterlerde, belli bir kazı derinliğiyle ve 53
santimetrelik bir üst yapı kalınlığıyla yaptığımız zaman 750-800 milyar liraya
çıkıyor. Buradaki nakliye payları oldukça yüksek bir rakam -vakit kaybetmemek
için notlarıma bakmadan söylüyorum- 250 milyar mertebesinde. Burada, eğer
idarenin imkânlarıyla yapılırsa, makine idarenin, işçi idarenin, sadece mazot
fiyatı; yani, burada, yaklaşık olarak 1/3'üne gelecek, 160 milyar lira sadece
nakliyeden kâr edilecek. Dolayısıyla da, bu rakamlar, Bayındırlık Bakanlığımızın
hesapladığı rakamlar ile benim hesapladığım rakamlar birbirini tutuyor; 15 000
kilometre yolun maliyeti yaklaşık olarak 4 milyar dolar, bugünkü sıkıntılı
durumlar olmamış olsa, çok rahat bir şekilde bu yolları tamamlayabiliriz ve
ben, yine de, bütün olumsuzluklara rağmen bu yolların tamamlanacağı
kanaatindeyim.
Diğer taraftan, 15 000
kilometrelik yoldan sonra diğer bir önemli konu, Bayındırlık Bakanlığımızın
başlattığı toplukonut hamlesidir. Toplukonut da son derece önemlidir, bunun da
üzerinde durmamız gerekir. Özellikle, seçim bölgem olan Erzurum'da, diğer
illerde, şehircilik yönünden, gecekondu yapımının önlenmesi, oradaki tarihî ,
kültürel mirasın ortaya çıkarılması için toplukonuta ihtiyacımız vardır.
Burada, yine, sevinerek söyleyeyim; Toplukonut İdaremiz bu sene içerisinde 25
000 konutun yapılmasını planlamıştır; bu, önemli bir rakamdır.
Değerli milletvekilleri,
burada da maliyetlere baktığımız zaman, Emlak Bankasının fiyatları metrekarede
900 000 000'ken, bugünkü fiyatlara göre, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde bu maliyet 300 000 000'a gelmiştir,
yani, 3 katlık bir fark vardır, 25 000 konut da bu şekilde tamamlanacaktır.
Bunun yanında, kooperatiflere krediler verilecektir ve bunun için 75 000 konut
kredisi planlanmış, 9 000'i bu dönemde verilmiştir. Bu dönemde kredi verilecek
konut sayısı 36 000'den 45 000'e çıkarılmıştır, bu nedenle, 36 000 konut yapımı
için daha kredi verilecektir. Bu sayede de, şehircilik açısından çok önemli
adımlar atılacaktır.
Başkanımın sabrını daha
fazla zorlamamak için diğer müdürlüklerin bütçelerine, üzülerek,
değinemeyeceğim; ama, Sayın Bakanımız, Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 2003
malî yılı bütçesiyle ilgili şu kitapçığı dağıtmıştır, bundan, o müdürlüklere
ait bilgileri öğrenebiliriz.
Konuşmamı bitirirken,
bütçenin, ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ilıcalı.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Sayın Medeni Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEDENİ
YILMAZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 yılı Sağlık
Bakanlığı Bütçesiyle ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasamızın 56 ncı
maddesine göre "Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde
sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak,
işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp
hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu
ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları
denetleyerek yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin
yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası
kurulabilir."
Okuduğum Anayasa hükmü,
devleti sorumlu tutmakta ve aynı zamanda yol göstermektedir. Cumhuriyetimizin
kuruluşundan günümüze kadar, sağlık hizmetleri yönünden imkânlar nispetinde
çalışmalar yapılmış ve önemli bir mesafe katedilmiş, zaman zaman iyi bir sağlık
hizmeti oluşturma çabaları ve niyetleri sonucu, 1961 yılında kabul edilen ve
1962 yılında pilot bölge seçilen Muş İlinde uygulanmaya başlayan 224 sayılı
Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi, kamuoyunda bilinen adıyla
"Sosyalizasyon Yasası" yürürlüğe girmiş, günün şartları içerisinde
önemli bir atılım olarak 1970'li yılların sonlarına kadar devam etmiştir.
Bu uygulamayla, birinci
basamak sağlık hizmetlerine ve koruyucu hekimlik çalışmalarına ağırlık
verilirken, bir yandan da sevk zinciri oluşturulmaya çalışılmıştır. Sosyalizasyon
Yasası akamete uğradıktan sonra, ne yazık ki, yerine yeni bir sistem
oluşturulamadığı için, günümüze kadar sıkıntılar büyüyerek gelmiştir.
Şimdi, 2003 yılı
itibariyle durumumuza birkaç göstergeyle bakacak olursak, manzara, doğrusu arzu
ettiğimiz noktada değildir. Bebek ölüm hızı Türkiye'de binde 33 iken,
komşularımızdan Bulgaristan'da binde 14, Yunanistan'da binde 5, Suriye'de binde
23, İran'da binde 35, Irak'ta binde 107 seviyelerindedir. Ayrıca, bu oranlar,
kırsal yerleşim yerlerinde kentlere göre yüzde 56 daha yüksektir. Bir başka
gösterge, 5 yaş altı ölüm hızı binde 52,1 olmakla beraber, bu oran, kır-kent ve
bölgelerarası önemli farklılıklar göstermektedir. Örneğin, bu rakamlar, kırda
binde 68, kentte binde 42,4'tür; Batı Anadolu'da binde 38,3, Orta Anadolu'da
binde 49,6 iken, Doğu Anadolu'da binde 75,9'dur. Ülkemizde hasta-yatak,
hekim-hasta oranları ile bunların bölgelerarası dağılımı da, yine gelişmiş
ülkeler düzeyinden bir hayli uzaktadır. Sağlık alanında gelişmiş ülkelere göre
göstergelerimiz arzu ettiğimiz noktalarda olmadığı gibi, bölgelerarası
farklılıklar da çarpıcı bir şekilde önümüzde durmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığımızın 2003 yılı bütçesinin genel bütçeye oranı
yüzde 2,45'tir. Bugün, her ne kadar, ülkemiz bütçesinden sağlığa ayrılan payın
Sağlık Bakanlığına ayrılan pay olduğu düşünülse de, sağlık hizmeti veren diğer
kurum ve kuruluşların sağlığa ayırdıkları kaynakları da eklediğimizde, sağlığın
gayri safî millî hâsıla içindeki payı yüzde 6'lar civarındadır. Hükümetimizin
devraldığı ağır ekonomik tabloyu göz önüne aldığımızda bu rakamları yeterli
görmemekle beraber, anlayışla karşıladığımızı belirtmek istiyorum.
Bir önemli hususun altını
da çizmek istiyorum ki, kaynaklar doğru biçimde ve yerinde kullanıldığında, çok
daha iyi mesafeler alınabileceğine yürekten inanıyorum. Hizmeti alanın da sunanın da memnun olmadığı bir yapıyı
yeniden düzenlemek ve uygulanabilir, çağın gereklerine uygun, doğru bir
sistemin kurulması ihtiyacı herkesin kabul edebileceği bir durumdur. İşte bu
noktada, acil eylem planında ve hükümet programında özenle altı çizilerek
belirtilen sağlık reformunun, Sağlık Bakanlığımız tarafından "Sağlıkta
Dönüşüm Projesi" adıyla hızla hazırlandığını memnuniyetle ve heyecanla
izlemekteyiz. Parçalı ve dağınık yapının bir an önce toparlanarak bir sisteme
oturtulması hedeflenmektedir. Aile hekimliği uygulaması, genel sağlık
sigortası, sağlık kurumları ve hastanelerin tek çatı altında Sağlık Bakanlığı
bünyesine alınması, sosyal güvenlik kurumları, Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve
diğerlerinin tek çatı altında toplanarak, sosyal güvencesi olmayanların da bu
çatıya dahil edilmesi, hastaya, hekimi seçme özgürlüğünün getirilmesi, sağlıklı
bir sevk zincirinin oluşturulması, düşünülen sistemin birkaç ana başlığı olarak
zikredilebilir.
Yıllardır bir türlü
kurulamayan bir sistemin oluşmasını heyecanla izliyor ve başta Sayın Bakanımız
olmak üzere, emeği ve katkısı olanlara başarılar diliyoruz.
Bu arada, Sağlık
Bakanlığı bütçesi görüşülürken, sağlık çalışanlarının özlük haklarının mutlaka
iyileştirilmesi gerektiğini de belirtmeden geçmek mümkün değildir. Elbette,
sağlık alanında çalışanlar, şu ana kadar hak ettikleri özlük haklarına kavuşmuş
değiller. Bu konuda, bakanlığımızın çok iyi niyetli çalışmaları olduğunu
biliyor ve takip ediyoruz. Performans değerlendirilmesi ve geri kalmış
yörelerde hekim ve sağlık personeli istihdamı yönünde birtakım özendirici
tedbirlerin düşünülmesi bu konuda gerçekten önemli adımlardır.
Ayrıca, sağlıkta hizmet
içi eğitimin, mutlaka, iyi bir şekilde yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz. Tıp
alanında başdöndürücü bir hızla oluşan gelişmeleri yakından izlemek,
değişiklikleri takip etmek, onlara adaptasyonu sağlamak açısından, mutlaka,
sürekli bir hizmet içi eğitim uygulamasının yapılması gerektiğine inanıyoruz.
Ayrıca, özellikle,
yardımcı sağlık personeli, hemşire, ebe, laborant ve teknisyen gibi vazgeçilmez
elemanlar konusunda büyük bir eksikliğin olduğunu görüyoruz. Bir taraftan bu
eksiklikler varken, diğer taraftan da bu alanda kadro beklemekte olan
personelimizin olduğunu biliyoruz. Bu konuda da yeterli ve hızlı çalışmaların
olması gerektiğine inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığımızın hazırlamakta olduğu önemli bir reform
niteliği taşıyan Sağlıkta Dönüşüm
Projesini dikkatle ve hassasiyetle takip etmekteyiz. Bu alanda
yaratacağımız ulusal sinerji bizi başarıya taşıyacaktır. Buna inancımızı tekrar
belirtirken, 2003 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesinin, ülkemize, Bakanlığımıza ve
sağlık çalışanlarına hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yılmaz.
Şimdi söz sırası,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Şükrü Elekdağ'da.
Buyurun Sayın Elekdağ.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısındaki Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
dünya tarihinin son derece tehlikeli ve insanlığa büyük acılar yaşatan bir
dönemine girdiğimiz şu günlerde, Türkiye de, güvenliği açısından, ciddî ve acil
tehditlere karşı koyma durumunda kalmaktadır. Bu bakımdan, ben konuşmamda, bu
tehditleri oldukça ayrıntılı biçimde ele alan ve 20 Mart 2003 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen tezkere üzerinde duracağım.
Sayın milletvekilleri,
hükümet, bu tezkerede, Amerika'nın Irak'a müdahalesiyle Türkiye'nin güvenliğine
yönelik tehdit ve risklerin endişe verici boyutlar kazandığını belirtmiş ve
olumsuz gelişmelere karşı etkili bir caydırıcılık sürdürülmesinin Kuzey Irak'ta
yeterli bir Türk askerî mevcudiyetini gerekli kıldığını vurgulamıştır. Bu
görüşle, tezkerede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak'a gönderilmesi ve
buna koşut olarak da Türk hava sahasının Amerika'ya açılması belirtilmiştir.
Türkiye'nin Amerika'ya
hava sahasını açmasının Amerika açısından son derece önemli stratejik etkileri
olacaktır. Amerika, Türkiye'nin açtığı hava koridorlarından Kuzey Irak'a kısa
bir süre içinde binlerce askerden oluşan bir yığınak yapabilecektir. Ayrıca,
Amerika, kısa bir süre içinde, bu bölgeye, çok ağır silahlar hariç, her türlü
silah ve askerî donanımı büyük miktarlarda nakletmek imkânına sahip olacaktır.
Amerika, buna ilaveten, Türkiye üzerinden, bölgedeki muharip güçlere, hava
örtüsü ve desteği sağlayacaktır. Bu hava desteği olmadan Saddam kuvvetlerine
karşı harekete geçirilecek Peşmergelerin ve diğer Amerikan birliklerinin fazla
bir kıymeti harbiyesi olmayacağı bilinmelidir. Keza, Türkiye'nin hava
sahasından yararlanacak Amerikan uçakları Irak'ı sürekli bombardıman edecek ve
bu ülkeye ölüm ve dehşet yağdıracaklardır. Bunu kesinlikle tasvip etmiyorum,
sadece bir durum tespiti yapıyorum.
Gene, bir durum tespiti
olarak şunu söyleyeyim: Erdoğan Hükümeti, hava sahasını açarak Amerika'ya
kuzeyde bir cephe açma imkânını vermiş bulunmaktadır. Bunun, Amerika'nın savaş
stratejisi açısından fevkalade önemi vardır; çünkü, kuzey cephesinin açılması,
Amerika'ya, Saddam Hüseyin'in kuvvetlerini ikiye bölmek gibi önemli bir avantaj
sağlayacaktır.
Bu nedenle, şu noktayı
önemle kaydetmek isterim: Stratejik açıdan, Tayyip Erdoğan Hükümeti, ülkemizin
hava sahasını açarak, Türkiye'yi, İngiltere'den ve Kuveyt'ten sonra,
Amerika'nın üçüncü büyük stratejik destekçisi haline getirmiştir. Bütün bu
hususlar dikkate alındığında, sayın milletvekilleri, Türkiye'nin, hava sahasını
açmasının, Amerika'nın Irak harekâtındaki stratejik etkinliğini artıran ve
siyasî, askerî alanlarda karşılığı alınmadan verilmemesi gereken çok değerli
bir stratejik destek oluşturduğu anlaşılır.
Değerli milletvekilleri,
uluslararası hukuk açısından, Türkiye, Amerika hava kuvvetlerine hava sahasını
açmak suretiyle, Irak'a hukuken ve fiilen savaş ilan etmiş olmaktadır. Bu, bir
gerçektir ve tevile açık hiçbir yönü yoktur. Nitekim, Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunun 14 Aralık 1974 tarihli ve 3314 sayılı kararında, saldırı kavramı
tanımlanmış ve bu bağlamda, bir devletin, ülkesinin bir başka devlet tarafından
bir üçüncü devlete karşı bir saldırı eyleminin yapılması için kullanılmasına
izin vermesini, saldırı, yani, savaş olarak nitelemiştir. Bu bakımdan, Türkiye,
Amerikan uçaklarının hava sahasından geçerek Irak'ı bombalamalarına izin
vererek, saldırgan vasfını kazanmış ve uluslararası hukuk açısından Irak'a
karşı savaşa girmiştir. Ne var ki, Anayasamızın 92 nci maddesinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisine, yabancı bir devlete, bir üçüncü ülkeyi vurmak üzere Türkiye'nin
hava sahasını açma gibi bir yetki verilmemiştir. Böyle bir kararı ancak hükümet
verebilir; ancak, hükümetin bu kararı verebilmesi için de, önce, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Irak'a savaş ilan etmesi gerekir. Bu bakımdan, Irak'a savaş
ilan edilmeden hava sahamızın Amerika'ya açılması, Anayasamızın bir ihlali
olmuştur. Anayasamızın amir hükümleri açısından da bu tezkerenin bir yasal
geçerliliği olmaması gerekir.
Değerli milletvekilleri,
ben, şimdi, bu hukukî konuyu bir tarafa bırakıyorum ve biraz daha önemli bir
nokta üzerinde durmayı öngörüyorum. Tezkerede, Türkiye'nin Kuzey Irak'taki
caydırıcı askerî mevcudiyetinin son derece önemli olduğu belirtilmiş ve Türk
askerî birliklerine şu dört görevin verilmesi öngörülmüştür.
Birincisi, Kuzey
Irak'taki PKK terör örgütünün, kriz ortamından yararlanarak, Türkiye aleyhine
yeni tertipler içine girmesini önleyecek tedbirlerin Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından alınması zaruridir, zorunludur.
İkincisi, yine, tezkerede
"Amerika'nın askerî müdahalesi nedeniyle, Kuzey Irak'ta, ülkenin etnik
temelde parçalanmasına yol açacak çabaların yoğunluk kazandığı
bildirilmektedir. Bu itibarla, Türkiye'nin, bölgede etkin bir askerî mevcudiyet
idame ederek, Kuzey'de bağımsız bir devletin kurulması yönündeki girişimleri
caydırması hayatî önemdedir" denilmektedir. Bunun için de, yine, Kuzey
Irak'ta, caydırıcı güç olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin bulunması
vurgulanmaktadır.
Üçüncüsü, Irak'taki
istikrarsızlık ortamında Türkmenlerin mal ve can güvenliği tehlikeye düştüğü takdirde,
Türkiye'nin Kuzey Irak'taki askerî mevcudiyeti Türkmenlerin güvenliği için bir
teminat oluşturacaktır; bu da tezkerede vurgulanmaktadır.
Dördüncüsü, büyük sayıda
göçmen ve sığınmacının Türk sınırlarının ötesinde durdurularak, insanî yardım
ihtiyaçlarının bu bölgelerde karşılanmasının sağlanması da, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bölgedeki mevcudiyetine ihtiyaç göstermektedir.
Sayın milletvekilleri,
tezkerede belirtilen bu caydırıcı görevleri gerçekleştirebilmesi için, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, Kuzey Irak'ta yeterli kuvvet düzeyinde olması, etkin
silahlarla donatılması ve bölgede yeterli bir derinlikte konuşlandırılması,
ülkemiz çıkarları açısından hayatî bir önem taşıyor; tezkereden çıkan anlam
budur.
Sayın Başbakan Erdoğan,
Newsweek Dergisine verdiği mülakatta, Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesi
konusunda Amerika ile anlaşıldığını söylenmişti; ancak, 23 Mart günü, Başkan
Bush, gazetecilere, böyle bir anlaşmanın olmadığını vurguladı. Aynı günün
akşamı, Başbakan Sayın Erdoğan, yaptığı "Ulusa Sesleniş"
konuşmasında, Başkan Bush'un bu açıklamasının aksine, Kuzey Irak konusunda
Amerika ile anlaşmaya varıldığını tekrar ettiyse de, bu konudaki ifadeleri
incelenince, durumun Türkiye açısından son derece endişe verici olduğu ortaya
çıktı. Sayın Başbakanın ifadelerine göre, Kuzey Irak'a Türk askerleri
geçebilecekti; ama, göçmen ve sığınmacı dalgasını durdurmak ve sınır
güvenliğini sağlamak görevi dışında bir görevleri olamayacaktı. Yani, Türk
askeri, Kuzey Irak'a bir Kızılay veya gözlemci görevi yapmak için gidecekti;
sadece hafif silahları olacaktı. Bu, benim yorumlamam tabiatıyla, böyle bir
ifadesi yok. Diğer bir deyişle, sayın milletvekilleri, Türk askerinin,
tezkerede kayıtlı ve ülkemiz için hayatî önemde olan tehditlere karşı koyması
engelleniyor.
Bu itibarla, hükümet,
Amerika'ya önemli bir stratejik destek sağlamışken, kendi temel ve meşru
güvenlik endişelerini karşılayacak düzenlemeleri, maalesef, gerçekleştiremiyor.
Bu, benim kanımca, büyük bir başarısızlıktır. Yanılmış olmayı candan arzu
ediyorum; ancak, benim değerlendirmem, hükümetin, son derece hassas bu güvenlik
meselesinde Türkiye'nin çıkarlarına tam anlamıyla sahip çıkamadığı
merkezindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elekdağ,
konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu itibarla, ben, Sayın
Savunma Bakanımızdan, şu 5 soruyu sarih olarak yanıtlamalarını istirham
edeceğim:
1- İran, kimseye sormadan
Kuzey Irak'a kuvvet kaydırırken, hükümetimiz, bölgeye ilave kuvvet sevk etmek
için, neden Amerika'nın icazetini almak lüzumunu hissetmiştir? (CHP
sıralarından alkışlar) Türkiye, ne zamandan beri kendi güvenliği için önlem
almak amacıyla Amerika'nın iznine ihtiyaç duymaktadır?
2- Kuzey Irak'ta bulunan
Türk askerî varlığına ilaveten, bu bölgeye hangi büyüklükte birliklerimiz
gidecek ve Türkiye sınırından itibaren kaç kilometre derinlikte
konuşlanacaklardır? Türk askerinin harekât alanına hangi sınırlamalar getirilmiştir?
3- Kuzey Irak'ta
konuşlanacak Türk kuvvetlerine, bu bölgede bağımsız bir devlet kurulması
yolundaki girişimleri caydırma yolunda bir görev talimatı verilecek midir;
verilmeyecekse, bu husustaki derin endişeler neden tezkereye derç edilmiş ve
tezkerede, bu amaçla Kuzey Irak'taki Türk kuvvetlerine caydırıcı bir rol
verileceği belirtilmiştir?
4- Türk kuvvetlerine,
Musul, Kerkük Kentlerini işgale yönelik oldubittileri önleme yolunda bir görev
talimatı verilecek midir?
5- İstikrarsızlık
ortamında, Türkmenlerin mal ve can güvenliği tehlikeye düştüğünde, Türk askerî
kuvvetleri müdahale edecek midir; etmeyecekse, tezkerede, Türk askerî
mevcudiyetinin Türkmenlerin güvenliğinin teminatı olduğu neden kaydedilmiştir?
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bu bütçeyi yetersiz bulduğu için ret oyu
verecektir. Ancak, ben, sözlerimi şu noktaların altını çizerek bitirmek
istiyorum:
Sözünü ettiğim
tezkereyle, hükümet, bizlere ve Türk Milletine, açık ve kesin taahhütlerde
bulunmuştur; ancak, bu taahhütleri yerine getirmekte, maalesef, aciz kalmıştır.
Ortaya çıkan tablo vahimdir. Bu bakımdan, ben, Sayın Millî Savunma Bakanımızın,
özellikle bu belirttiğim 5 nokta üzerinde, ayrıntılı biçimde bizleri
aydınlatmasının son derece önemli olduğunu, burada, bir kere daha vurgulamak
istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Elekdağ.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına ikinci konuşma Sayın Mahmut Yıldız'ın.
Buyurun Sayın Yıldız.
CHP GRUBU ADINA MAHMUT
YILDIZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının 2003 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum.
Bakanlığın bütçesinden
önce, genel bütçeyle ilgili bir iki cümle söylemekte yarar görüyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi, seçim öncesi, seçim meydanlarında, programında ve acil eylem planında,
ekonomide sürdürülebilir bir büyüme ortamını yaratmak için, iç dinamiklerin harekete
geçirileceğini, çalışmayan işyerlerinin çalıştırılacağını, 300 000 konutun ve
15 000 kilometre bölünmüş yolun devreye sokulacağını ve böylece ülkenin her
tarafının şantiyeye çevrileceğini söyleyerek, herkese iş, aş ve ekmek vaat
etmiştir; fakat, ne yazık ki, yatırım ödenekleriyle 2002 yılı bütçesinin
gerisinde olan 2003 yılı bütçesine baktığımızda, çalışan şantiyelerin
kapanacağını, iş alanlarının kapanacağını, işi olanların işlerini
kaybedeceklerini, karınlarını çöplüklerdeki ekmek kırıntılarıyla doyuran
milyonlarca insanımıza milyonların katılacağını, herkesin daha da
fakirleşeceğini, yaşanan ekonomik krizler neticesinde kepengini kapatan 500 000
esnafımıza ayakta kalabilme mücadelesi verenlerin de katılacağını, tarlalarını
ekebilmek için umutlarını doğrudan destekleme primine bağlayan çiftçilerimizin
bir daha tarlalarını ekemeyeceklerini üzülerek görmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ülke hepimizindir. En az birbirimiz kadar sevdiğimiz Türkiyemizdeki
siyaset anlayışımız, bütün insanların, mutlu yaşadığı, yarınlarına güvenle
baktığı; insanın insana kul olmadığı, demokrasi ve özgürlüklerin egemen olduğu
koşulların yaratılmasıdır. Bu koşulların yaratılmasının mihenk taşı da,
Türkiye'yi idare eden iktidarların önümüze sürdüğü bütçelerdir.
Ülkemizin imarını ve
altyapı hizmetlerini üslenmiş Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 2003 yılı
bütçesi, genel bütçeden farklı değildir. Ülkemizin en büyük yatırım kuruluşu
olan Karayolları Genel Müdürlüğünün 2002 yılındaki yatırım ödeneği, genel bütçenin
yüzde 1,5'i iken, 2003 yılında yüzde 1'e düşürülmüştür; yani, 2002 yılında 1
katrilyon 886 trilyon olan yatırım ödeneği, 1 katrilyon 454 trilyona
bağlanmıştır.
Türkiye'deki karayolları
ağının konumunu size arz etmekte yarar görüyorum. 1.1.2002 tarihinde,
karayolları ağında 1 851 kilometre otoyol, 31 376 kilometre devlet yolu, 29 929
kilometre il yolu bulunmaktadır. Bu yolların 8 303 kilometresi beton asfalt, 1
113 kilometresi toprak, 2 615 kilometresi stabilize ve 958 kilometresi de,
maalesef, geçit veremeyecek bir konumdadır.
Ülkenin genelinde ise,
mevcut olan köy yolarımızın toplam uzunluğu 291 217 kilometredir. Bu köy
yollarımızın 72 000 kilometresi de kışın geçit vermeyen stabilize ve ham yoldan
ibarettir.
15 000 kilometrelik
bölünmüş yol konusuna gelmeden önce, Karayolları Genel Müdürlüğünün ekonomik
yapısı hakkında da bilgi sunmakta yarar görüyorum. Bütçeden finanse edilen
devlet ve il yolları projelerinin toplam proje yükü, 2002 yılı birim
fiyatlarıyla 15 katrilyon 474 trilyondur. Bu bütçe yükünün 2002 yılı sonuna
kadar harcanan parası ise 5 katrilyon 575 trilyon olarak tespit edilmiştir.
İnşaatı devam eden bu yolların bitmesi için de 10 katrilyon liraya ihtiyaç görülmektedir.
Otoyolların toplam proje
yükü ise 18 katrilyon civarındadır. Bunun 2002 yılı sonuna kadar harcanan,
kullanılan parası ise 13,8 katrilyon olup, bu yolların bitmesi için de, 2002
yılı birim fiyatlarıyla 4 katrilyon 225 trilyona ihtiyaç vardır.
Netice olarak,
Karayolları Genel Müdürlüğünün, ülkenin ekonomisine endirekt katkı yapan ve
19,4 katrilyon harcamasına rağmen atıl vaziyette duran inşaatı, devam eden
projeleri bitirmek için yaklaşık olarak 14 katrilyona ihtiyaç vardır; yani,
bütçelere yaklaşık 9 milyar dolar koyduğumuz takdirde, inşaatı devam eden bu
yolları tamamlamış, ülkemizin hizmetine sunmuş olacağız.
Yolların bitirilmesiyle,
ayrıca, bu şantiyelerin açılmasını bekleyen ve esir konumda bulunan, değeri
milyarlarca lira tutan iş makinelerini de serbest bırakma noktasına
taşıyacağız.
Hükümetimiz, 9 milyar
doları bulma arayışı içinde olacağına, acil eylem planında kendisini angaje
ettiği 15 000 kilometrelik bölünmüş yol için gerekli -stabilize veyahut da
beton asfalt konumuna göre- 10 ilâ 20 milyar doları da Karayollarının sırtına
yüklemiştir.
Değerli milletvekilleri,
bölünmüş yolları, devletin atıl vaziyette duran makineleriyle emaneten daha
ucuza mal edeceğini iddia eden Bakanlığımız, büyük bir yanılgı içerisindedir.
Ben, pratikten ve uygulamadan gelen bir arkadaşınız olarak diyorum ki, emaneten
yapılan işlerin, mevcut yasa ve bürokratik nedenlerle ucuza mal edilme şansı
yoktur; çünkü, arızalanan bir makine parçasını en az bir iki ayda satın
alabiliyorsak ve 8 saat çalışması düşünülen personelimizi, iş sahasına
taşımanın neticesinde, günde 4-5 saat çalıştırabiliyorsak, bunların rantabl
olma şansı kendiliğinden ortadan kalkıyor.
Ayrıca, hantal devlet
yapısından kurtulmak için devleti küçültmedeki siyasî anlayışımız ile devletin,
tüccarlık, müteahhitlik yapamayacağı anlayışını birbiriyle bağdaştırmayan
politikaları gündeme getirmiş oluyoruz.
Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri; biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, otoyolların ve öncelikle,
bölünmüş yolların yapılmasına karşı değiliz; fakat, ülkemizin olanakları ve
ekonomik yapısı içerisinde, öncelikli işler kategorisinde ele alınmasını ve
değerlendirilmesini istiyoruz. Örneğin, dünyanın ve Türkiye'nin en büyük
projesi olan GAP'ı bitirelim diyoruz. GAP'ın maliyeti 32 milyar dolardır; 1977
yılından bugüne kadar 16 milyar dolar kullanılmıştır; bu projenin bitmesi için
de 16 milyar dolara ihtiyaç vardır.
Türkiye'nin, enerji
darboğazını çözecek, 1 700 000 hektar
araziyi sulayacak, bölgenin makûs talihini yenecek işsizliği ve beraberinde
anarşiyi yok edecek; bölgenin, gelişmiş bölgelerle arasında kalkınmışlık
katsayısı olan 12'yi aşağıya çekecek, insanları doğrudan zenginleştirecek, 50
000 000 insanı bağrında besleyebilecek...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldız,
konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum; buyurun.
MAHMUT YILDIZ (Devamla) -
...bu projeye, bölünmüş yola ayıracağımız parayı ayıralım ve on yılda
bitirelim. Türkiye'nin bütün otoyollarını ve bölünmüş yollarını, ekonomiye bu
projenin sağladığı girdilerle tamamlayalım; aksi takdirde, bu bütçe
ödenekleriyle bu projenin bitmesi elli yılımıza mal olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki, ulaşım politikamızı
ulusal çıkarlarımız doğrultusunda yeniden gözden geçirerek, geçmişteki
hatalarımızı tekrarlamayalım. Gelişmiş ülkelerde ve bize, Marshall yardımı adı
altında yapılan yardımla Karayolları Genel Müdürlüğünü kuran Amerika Birleşik
Devletlerinde, yük taşımacılığının yüzde 95'i, yolcu taşımacılığının da büyük
kısmı demiryoluyla yapılmaktadır. Bizde ise bunun tam tersi yapılmaktadır.
Hatta, bu ülkelerde demiryollarının havayollarıyla rekabet eder düzeye
getirilme uğraşısı mevcuttur.
Çözüm, ulaşım türlerinde
günlük ihtiyaca cevap vereni seçmek değil, bunları koordineli olarak en verimli
biçimde kullanmaktır. Çözüm, ulaşımda toplu kombine taşımacılıktan geçmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün
kurduğu genç cumhuriyetin önem verdiği demiryolları, özellikle, çokpartili
döneme geçilmesinden bugüne kadar unutulmuş bir konumdadır. Osmanlı
İmparatorluğundan devralınan demiryolu ağımızın uzunluğu 4 559 kilometre,
1923-1931 yılları arasında 6 011 kilometreye, 1940 yılında 8 637 kilometreye,
1950 yılında 9 204 kilometreye ulaşan demiryolu ağımız, bugün ise 10 508 kilometredir; yani, elli yılda 1 300
kilometre demiryolu yapılmış, bunun da senede yapılan miktarı 27,5
kilometredir.
Ülkenin ulaşımında
yapılan bu yanlış tercih, yılda 8 - 10 000 insanımızın ölümüne, 120 - 150 000
insanımızın yaralanmasına ve katrilyonluk zararların oluşmasına neden
olmaktadır.
Ayrıca, Avrupa
ülkelerindeki toplam kamyondan daha çok sayıda kamyona sahibiyiz. İthal edilen
makinelere, yedek parçaya ve akaryakıta ödediğimiz milyonlarca doların yanında,
dünya ulaşım sisteminden devre dışı bırakılmamızın ve doğamızın kirletilmesinin
tek nedeni, dayatılan dışa bağımlı karayolları politikasını benimseyerek,
ülkeye getireceği zararları bile bile, topluma çözüm gibi sunan, karayollarını
çözüm olarak öne süren, demiryollarına karşı çıkanları da komünistlikle
suçlayıp "demiryolu komünistlerin işidir" diyerek halkı kandıran
hükümetlerin yanlış politikalarıdır.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığımızın bünyesindeki İller Bankasıyla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
bütçelerini görüşmemize gerek yoktur; çünkü bütçelerine ayrılan paraya
baktığımız zaman, bu kuruluşlarımızla ilgili yeterli bir bütçenin mevcut
olmadığını görmekteyiz.
BAŞKAN - Sayın Yıldız,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
MAHMUT YILDIZ (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işçimize, memurumuza, emeklimize,
çiftçimize, köylümüze, esnafımıza, açlık sınırında yaşayan 12 000 000,
yoksulluk sınırında yaşayan 15 000 000 insanımıza hiçbir umut vermeyen, Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarındaki umutları umutsuzluğa dönüştüren; ayrıca,
çalışan emekçi kesime 15,7 katrilyonluk vergi yükü yükleyen bu bütçeye
Cumhuriyet Halk Partisi olarak ret oyu vereceğiz.
Bu duygularla, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldız.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına üçüncü konuşmacı Sayın Hakkı Akalın.
Buyurun Sayın Akalın.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAKKI
AKALIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Sağlık Bakanlığının 2003 yılı bütçesi hakkında konuşmama başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir ülkenin kalkınmışlığının
temel göstergelerinden birisi de sağlıktaki durumudur. Sağlıktaki durumu
belirlemek için başvurulan temel sağlık göstergeleri arasında, bebek ölüm hızı,
anne ölüm hızı, hekim ve hemşire başına düşen nüfus sayısı ilk sıraları
almaktadır. Türkiye'deki sağlık göstergeleriyle Avrupa ülkelerinin sağlık
göstergeleri karşılaştırıldığında en kötü sonuçlara sahip olduğumuz
görülmektedir.
Ulusal gelirleri 1 000
doların altında olan Honduras ve Nikaragua gibi uzak ülkelerin sağlık
göstergeleri bile bizden daha iyidir. Bu gibi ülkelerin sağlık göstergelerinin,
Türkiye'den daha yoksul olmalarına karşın daha iyi durumda olmasının temel
nedeni, bu ülkeleri yöneten siyasal iktidarların tercihlerini halktan yana
kullanmasıdır. Bu ülkeler, yoksul olmalarına karşın, sağlığın bir yaşam hakkı,
bir insanlık hakkı olduğu bilinciyle yönetilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık politikamızda ele alınması gereken önemli sorunlardan
birisi, dengesiz dağılım ve eşitsizlik sorunudur. Türkiye'de sağlık göstergeleriyle
sağlık hizmetlerinin sunumu ve finansmanında, bölgeler ve gelir grupları
arasında önemli eşitsizlikler mevcuttur. Ülkedeki hasta yatağı, hekim ve
hemşire sayısının yüzde 40'ından fazlası üç büyük kentte toplanmıştır. Buna
karşın, birçok yerde hekim, hemşire ve ebe eksikliği söz konusudur.
Anayasamızda "sosyal devlet" yazmasına karşın 20 000 000 vatandaşımız
kaderlerine terk edilmiş durumdadır.
Sağlık Bakanlığımızın
2003 yılı bütçesi 3 katrilyon 570 trilyon 54 milyar lira olarak hesaplanmıştır.
Bu rakamın yüzde 70'i personel, yüzde 7,4'ü ise yatırım giderlerine
ayrılmıştır. 2003 yılı toplam bütçe içinde sağlık için ayrılan pay ise, sadece
ve sadece yüzde 2,4'tür; Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa ve
Almanya gibi gelişmiş ülkelerde bu pay yüzde 10'dan fazladır. Dünya Sağlık
Örgütü, Türkiye gibi ülkelerde, genel bütçenin en az yüzde 10'unun Sağlık
Bakanlığına ayrılmasını önermektedir.
İzninizle, ulusal geliri
ülkemizden çok daha düşük olan bazı ülkelerin sağlığa ayırdıkları payları örnek
vermek istiyorum: Angola; kişi başına ulusal geliri 220 dolar, sağlığa ayrılan
pay yüzde 6. Arnavutluk; kişi başına ulusal geliri 870 dolar, sağlığa ayrılan
pay yüzde 4. Burkina Faso; kişi başına ulusal geliri 240 dolar, sağlığa ayrılan
pay yüzde 7.
Hükümetimiz, bu durumu
düzeltemediği gibi, bir de emeklilere yüzde 1 sağlık kesintisi getirmek gibi
yanlış ve haksız bir uygulamayla bu sıkıntıları daha da artırmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de, hastalar aldıkları, sağlık personeli de sunmuş
olduğu sağlık hizmetinden memnun değildir. Bu, bizler için, ne yazık ki, çok
acı bir gerçektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; otuz yıl hekimlik yapmış bir arkadaşınız olarak, bu acı
gerçeklerden bazılarını sizlere anlatmak istiyorum. Vatandaşlar, perişan bir
halde, sosyal güvenceleri yok; köyünden kasabasından kalkıp, büyük kentlerdeki
akrabasının yanına hastasını alıp geliyor; hastanelerde kuyruklarda bekliyor;
çoğunun cebinde yiyecek parası dahi yok. Üç dört gün geçiyor; sonunda bir hekime
ulaşabiliyor. Hekim "senin çocuğuna açık kalp ameliyatı yapmak
gerekiyor" diyor. Adam soruyor: "Doktor bey ne kadara mal olur?"
Yanıt: "5-6 milyar liraya." Adamı bir sıkıntı alıyor "Doktor
Bey, ineğim yok satayım, tarlam yok satayım, sen söyle, ben ne yapayım? Ölürse
ölsün, geride benim 5 çocuğum daha var" diyor ve çocuğunu alıp geri
dönüyor. Buna benzer olayları, günde bir kez, en az bir kez yaşayan doktor,
hemşire ve yanlarındaki hastabakıcı, bu ortamın yarattığı acı ve sıkıntı içinde
kendi durumlarını düşünüyorlar; nasıl düşünmesinler ki?! Doktor, 30 yaşına
kadar yaptığı eğitimin sonunda hâlâ bir yere gelememiş; aldığı ücret 650 000
000-750 000 000 lira, eğer dönersermayeli bir kurumda çalışıyorsa oradan aldığı
da 250 000 000 lira; ama, tamamına baktığınız zaman, yoksulluk sınırında.
Hemşire, bin bir güçlükle zor şartlar altında yetişmiş, yedi sekiz yıldır
çalışıyor; aldığı ücret 500 000 000 lira; yarısından çoğu ev kirasına gidiyor.
Hastabakıcı ise tümden gariban; 400 000 000 lira aylık, neredeyse açlık sınırında.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sorunların çözümüne
katkıda bulunma anlayışı içinde muhalefet yapacağımızı daha önce de
belirtmiştik; bunu da yapıyoruz, yapmaya gayret ediyoruz; ancak, iktidardan, ne
yazık ki, bir cevap alamıyoruz. Bu konuyla ilgili olarak bazı somut örnekler
vermek istiyorum.
26 Aralık 2002 tarihinde,
2003 yılı geçici bütçe görüşmelerinde, tedavi ve ilaç giderleriyle ilgili,
yüzde 4,2'ye indirilen ödeneğin yüzde 8,3'e yükseltilmesine yönelik önerge
verdik; Türkiye'deki sağlık göstergelerinin zaten çok kötü olduğunu, sağlığa
yeterince pay ayrılamadığını, bunun için annelerin ve çocukların öldüğünü
belirttik; bu talebimiz reddedildi.
15 Mart 2003 tarihinde,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı görüşmelerinde, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda,
65 yaş uygulamasında klinik şeflerinin ve yardımcılarının da dikkate alınmasına
yönelik önerge verdik. Gerekçesinde de, çoğu profesör ve doçent olan bu
kişilerin yaşıtları 2547 sayılı Yasayla üniversitelerde 67 yaşına kadar
görevlerine devam ederken, 61 yaşında, deneyimlerini aktaracakları zaman,
kulaklarından tutulup dışarıya bırakılmalarının sorunlara yol açacağını, şef ve
şef muavinlerinin bir günde yetişmediğini; ayrıca, bunların, idarî ve eğitim
görevleri de bulunduğunu, deneyimin bir gecede oluşmadığını, kör topal giden bir
sistemin daha da aksayacağını belirttik; bu talebimiz de reddedildi.
16 Mart 2003 tarihinde,
Plan ve Bütçe Komisyonunda Maliye Bakanlığı bütçesi görüşülürken,
üniversitelerin dönersermayelerinde yapılan değişikliklerin tam gün
uygulamasına engel oluşturacağını, zaten ortada araştırmaya ayrılacak bir ödenek
kalmayacağını ifade ettik; üniversite hastanelerinde eğitim ve hizmetin
aksayacağını, bunların da, devlet eliyle, âdeta, batırılacağını söyledik;
düzeltilmesi için değişiklik önergesi verdik.
Sayın Sağlık Bakanı tam
günü savunmasına karşın, Sayın Maliye Bakanının uygulamalarının tam tersine olduğunu
anlatmaya çalıştık; bu talebimiz de reddedildi.
Sağlık personelinin
çalışma şartları çok ağır. Her zaman bulaşıcı bir hastalığa yakalanma riskleri
mevcut. Yaşamlarının riske girmesi söz konusu. Yılda üç ay fiilî hizmet zammı
almalarına yönelik bir yasa teklifi verdik; otuzbeş gün oldu, komisyonda
bekliyor, ne olacağı meçhul.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de karmaşık ve sorunlu bir sağlık sistemi, çokbaşlı,
bağımsız ve küçük küçük, birbirlerinin sınırlarına el uzattırmayan imparatorluklar
halinde bir yönetim organizasyonu var. Sağlık Bakanlığı, Sosyal Sigortalar
Kurumu, üniversiteler, Millî Savunma Bakanlığı, özel, KİT, diğer kamu
kuruluşları, belediyeler, vakıflar, azınlıklar ve yabancılara ait 1 226'yı
aşkın hastane ve 172 449 hasta yatağı var. Ameliyat olacak olan hastaya, bir
kuruma ait hastaneden, yataklar boş olmadığı gerekçesiyle üçbuçuk ay, altı ay
sonrasına randevu veriliyor. Oysa, hemen o hastanenin yanı başındaki bir başka
kuruma ait hastanede yatakların yarısı boş. Basit bir karar, yetkili bir
otorite ve uygun bir koordinasyonla bu sorunlar anında çözülebilir. Sadece,
Anayasamızın sağlık hizmetlerinin tek elden, Sağlık Bakanlığı tarafından
yürütülmesine ilişkin hükmünü uygulamak yeterli.
Türkiye'de, sağlıkta,
kaynak, israf, dengesiz dağılım, koordinasyon bozukluğu, çokbaşlı yönetim gibi
siyasal iradeyle düzeltilebilir birçok sorun vardır. Bu sorunların son yirmi
yılda bir yumak halini almasının temelinde, ülkeyi yöneten siyasal iktidarların
küreselleşme ve özelleştirme söylemleriyle, sosyal adaleti koruyan, insan
onurunu koruyan sosyal devleti tasfiye etmeleri ve sağlığa ayrılan payı her
bütçede daha da kısmaları yatmaktadır. Sağlıktaki sorunların çözümü için
Anayasamızın 2 nci maddesine sarılmak, sosyal devlete sahip çıkmak, 56 ncı
maddesine yönelmek, sağlık hizmetlerini tek elden yürütmek ve siyasal tercih
yaparak sağlığa kaynak aktarmak gerekmektedir. İşin temeli, çözümün formülü
budur. Bunun için cesaretle, radikal, kalıcı ve esas tedavi olan ameliyatı
gecikmeden, hastayı kaybetmeden gerçekleştirmenin zamanı gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akalın,
buyurun.
HAKKI AKALIN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'deki sağlık sorunlarından halkımız sorumlu değildir;
plansızlık, üretime dönmeyen altyapı yatırımları, borcu borçla ödemek,
üretmeden tüketmek, Çankaya zirvelerine taşınan Lale Devrini anımsatan saltanat
görüntüleri, yönetimlerdeki başıbozukluk, yeni sömürgeciliğe teslimiyet, ne
olursa olsun bir yere yamanma tutkusu, ver kurtulculuk... İşte, Türkiye, uzun
yıllardan beri uygulanan bu yanlış ve dışa bağımlı politikalarla bugünlere
sürüklendi. Her seferinde ülkeyi biraz daha dışa bağımlı kılan kararlar,
Ankara'nın elini kolunu bağlamıştır. Ekonomik, teknolojik, siyasal ve askerî
bağımlılıklar, Türkiye'nin Ankara'dan yönetilmesine olanak vermemiştir.
Kararlar, siyasal iktidarlar tarafından üzülerek, katlanılarak, utanılarak
büyük bir teslimiyetle alınmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
batık borçlar, üçte 1'i açık veren bütçeler, sıkıntılı bir ekonomi, dağınık
yönetimler, başarısız diplomasi... Âdeta köşeye sıkıştırılmış, dizleri üzerine
çökertilmiş, boynunu kılıcın altına uzatmış gibi gözüken bir ülke; halk
çaresiz, bezmiş, âdeta üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibi, borç zinciriyle
prangaya vurulmuşuz; ama cumhuriyetin kuruluşundan önce Sevr'i canı ve kanı
pahasına yırtıp atan Anadolu'nun yaptığı gibi, öyle bir gün gelir ki, o, yere
düşmüş gibi gözüken ulus, doğrulur, ayağa kalkar ve zincirleri kırar;
özgürlüğün onuruna, şerefine ulaşır ve esenliğe kavuşur, ansızın, birdenbire.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu düşünce ve umudun ışığı altında, ulusumuza olan inançla,
2003 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını, yarınların halkımıza ve
sizlere sağlık ve esenlikler getirmesini diliyor, sevgi dolu saygılarımı
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akalın.
Sayın milletvekilleri,
beşinci turdaki bütçeler üzerinde, şahsı adına, lehinde, Sayın Sabri Varan;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) -
Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; bugün, burada, çok zor bir görevi hep
beraber yerine getireceğiz; Sağlık Bakanlığımızın bütçesini konuşacağız.
Bütçenin lehinde konuşmak
için söz aldım; ama, bütçedeki payı yüzde 2,5 civarlarında olan bir Bakanlığın,
Türkiye'de yediden yetmişyediye herkesi ilgilendiren, âdeta herkesten sorumlu
olan bir Bakanlığın bu şekildeki bütçesinin lehinde nasıl konuşabileceğimizi de
merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Herhalde, bir vekile
yapılacak en büyük kötü dua, yani beddua, zannediyorum "Allah seni yüzde
2,5 bütçeli bir bakanlığa bakan etsin; yani, Sağlık Bakanı yapsın"
demektir.
Değerli arkadaşlar,
Sağlık Bakanlığımızla ilgili bütçe oranını söylediğim zaman alkışları
duyuyorum. Duyuyorum; ama, bunun sorumlusunun Adalet ve Kalkınma Partisi
olmadığını da biliyorum. Biz, daha dört aylık iktidarız. Bu Meclis 59 hükümet,
yüzlerce de Sağlık Bakanı gördü. Bunun için, bunun sorumluluğu şu andaki
iktidarın olmaması gerekir.
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Bu bir siyasî tercihtir.
SABRİ VARAN (Devamla) -
Daha teşkilat yasasını bile yapmamış, personel kanununu bile çıkarmamış bir
Bakanlığın, neleri nasıl yapabileceğini burada konuşmaya çalışacağız.
Değerli arkadaşlarım,
değerli milletvekilleri; günümüzde, sağlık kavramı, eskisine oranla çok daha
fazla unsur içermektedir. Hasta haklarından çevre sağlığına kadar geniş bir
yelpaze karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye'de sağlık sorunları,
kesinlikle sistemden kaynaklanmaktadır. Sağlık sisteminde, hizmeti alan hasta
da, hizmeti veren hekim ve sağlık personeli de ve bunun finansmanını sağlayan
Bakanlık da, maalesef memnun değildir. Sağlıkta, millet olarak ne aradığımızı
bilmeliyiz, nereye gitmek istediğimizi bilmeliyiz; aksi takdirde, sağlıkta
vardığımız yerin tespitini yapamayız.
Sistemdeki hataları
savunamayız. Bizler, hataları miras olarak kabul etmiyoruz; bunun için, hatalar
da savunmaya değmemelidir. Başkalarına acıyı getirecek ihmal bize yakışmaz.
Yürekleri yakmak, gözleri yaşartmak, Türk sağlık sisteminin neticesi
olmamalıdır.
Hedefi olmayan; ama, hep
hayal edilen işten kimseye bir fayda gelmez. Büyük milletlerin hayalleri
olamaz, büyük milletlerin hedefleri vardır ve olmalıdır. Sağlık sorunlarını,
hasta-hastane-doktor üçgeninde çözmeye çalışırsak, çözülemez, çözemeyiz. Genel
bütçe içerisinde yüzde 2,5 pay alan,
bunun da yüzde 80'ini personel giderlerine harcayan bir Bakanlığın, kısa sürede
bu sistemin sorunlarını çözmesi tabiî ki düşünülemez.
Değerli arkadaşlarım,
Sağlık Bakanlığının konumu da çok önemlidir. Sağlıkta söz sahibi birçok kuruluş
vardır; eğer, sağlıkta sorunlar çözülecekse, çözüm, etkin ve güçlü bir
Bakanlığın oluşturulmasındadır.
Sağlık Bakanlığını,
ülkenin tüm sağlık politikalarını üreten, yöneten, planlayan, uygulayan bir
yapıya kavuşturmalıyız. Bireyi; yani, insanı hedef alan "insanı yaşat ki,
devlet yaşasın" mantığına göre politikalar üretmeliyiz.
Sağlık sektörümüzdeki
problemlerden bir diğeri de planlamadır. Bunun temelinde de çokbaşlılık
yatmaktadır. Uzun vadeli sağlık politikaları üretmeliyiz; başarı bundadır.
Sağlık personeli ve
sağlık tesisindeki dağılımda da dengesizlikler vardır. Öyle ki, tıbbî
malzemenin olduğu yerde, sağlık ocağında, doktoru bulamazsınız, doktorun olduğu
yerde de tıbbî alet edevatı bulamazsınız. Bunun için, hastanın var olduğu yerde
doktor olması lazım, doktorun var olduğu yerde de hastanın olması lazım.
Planlamanın daha düzenli yapılmasına dikkat etmek gerekir.
İsterseniz, dünyadaki
yerimize göz atalım. Devletler, genel bütçelerinden ne kadar ayırıyor; sağlığa ayrılan pay olarak, Avusturya yüzde
14'ünü ayırıyorken, Türkiye'deki oranı biraz önce belirttim. Almanya'da bu oran
yüzde 17'dir. Avrupa'da sağlık harcamaları en düşük ülke, maalesef,
Türkiye'dir; bu rakam 108 dolar civarındadır. Ancak, şuna dikkatinizi çekmek
istiyorum: Ülkemizde, millî savunma harcamalarında kişi başına 123 dolar
harcama yapıyoruz. Bizim sağlığa biraz daha fazla kaynak ayırmamız gerektiğini,
bu kıyastan da anlayabiliriz.
Sağlık hizmetleri
geciktirilemez ve ertelenemez. Ülkelerin gelişmişlik ölçütlerinden olan bebek
ölüm oranlarını, Medeni Yılmaz arkadaşımız, biraz önce sizlere söyledi; ama,
insanların yaşam süresinde, insanlarımızın medenî milletlerden on yıl önce
hayata veda ettiğini de bilmeliyiz. Türkiye'de ortalama yaşam süresi 69 yıl
iken, Avrupa'da ve medenî milletlerde, bu süre on yıl daha uzundur.
Sağlık ocağı sayısı 5 800
civarındadır. Bir doktora 4 353 kişi, bir hemşireye 5 556 kişi, bir ebeye de 3
007 kişinin mesuliyeti düşmektedir.
Değerli arkadaşlar,
devletimiz, koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık vermeli, birinci basamak
sağlık hizmeti veren sağlık ocaklarını, röntgen, tıbbî cihazlar ve benzeri
donanımlarla desteklemeli ve bilahara da aile hekimliği sistemine geçmelidir.
Sağlık ocaklarımızı, tıpta uzmanlık sınavına hazırlanan pratisyen hekimlerin
barınma yeri olmaktan çıkarmalıyız.
Hastaya, hastane ve hekim
seçme hakkı vermeliyiz. Devlet, ikinci basamak sağlık hizmetlerinden belirli
bir zaman sonra çekilmeli, bu hizmeti yerel yönetimlere, özel sektöre ve üçüncü
sektör dediğimiz vakıf ve derneklere devretmelidir. Bunun örnekleri, Avrupa'da
sayısız olarak vardır.
Bilahara, hastanelerin
özerkleşmesine gidilmelidir. Hastanelerimize, kendi hastanelerinde bulunmayan
branşlarda hekimi, eczacıyı, diş hekimini ve sağlık personelini, dönersermaye
imkânlarından sözleşmeli olarak çalıştırma imkânı verilmelidir. Bunda devletin
çok büyük kârı olacaktır arkadaşlar. İsterseniz, ilimizden bir örnek verelim.
Gümüşhane Devlet Hastanesinde, bugün nöroloji uzmanı bulunmamaktadır. Evde
ranzasından düşen bir çocuğun hastaneye müracaatında, ailesiyle beraber
mecburen Trabzon'a sevki mümkündür. Hastayı, refakatçisiyle beraber Trabzon'a
sevk edersek, buna bir de ambulans tahsis edilirse ve bu tür vakanın da bir ay
içerisinde on olduğunu hesap edersek, bir hekime, Gümüşhane'de vereceğimiz
maaşın ne olabileceği ile buradaki hesap ortaya çıkar. Burada, devletimizin çok
büyük kayıpları olmaktadır.
Avrupa Birliği normlarında,
ebe hemşirenin eğitimi yüksekokul seviyesinde olmalıdır. Maalesef, ilimizde, 5
katlı, 500 öğrenci kapasiteli bir okulumuzu da Karadeniz Teknik Üniversitesine
tahsis ettiğimiz halde, sağlık meslek yüksekokulu açılmamıştır.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, neleri yapmalıyız, neleri önermeliyiz, belki bunu konuşmak lazım; ama,
ülkemizde, sağlığa ayrılan payın, sadece bütçeden ayrılan yüzde 2,5'lik pay
olmadığını da bilmemiz lazım. Hastanelerdeki dönersermayelerin payını,
üniversite hastanelerinin dönersermaye payını ve Silahlı Kuvvetlerimizin
sağlığa ayırdığı payı da kattığımız zaman, bütçedeki oranın yüzde 6 - yüzde
7'lere vardığını da bilmemiz lazım. Şunu ifade edeyim ki: Sayın Bakanımızın ve
hükümetimizin, bu bütçeyi, doğru ve yerinde, uygun zamanlamayla kullanacağı
inancını taşıyorum.
Bütün bu olumsuz rakam ve
mevzuat bir gerçekken, olumsuzlukları çözmek için de şunları öneriyorum :
Her şeyden önce, sağlıkta
bir veri bankasının oluşturulması gerekir; başarı da bundadır.
Sosyal güvenliği olmayan
garip gurebaya, birinci sınıf sağlık hizmetini, çok kaliteli şekilde vermeli;
yeşil kartın, insanları rencide...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Varan,
konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.
SABRİ VARAN (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Yeşil kart, maalesef, bu
garip gurebayı, başvurdukları hastanelerde, kurumlarda yüz kızartıcı bir duruma
sokmuştur. Bunun için, bu yeşil kartı kaldırmalıyız; herkese sağlık hizmetini
sunmalıyız.
Personelin moral
motivasyonu da yoktur. Sağlık personeline moral motivasyon verecek çok iyi
ücret tahsis etmeliyiz; performans kriterlerini esas alan bir ücretlendirme ve
bölgesel farklılıklara göre farklı ücret getirmeliyiz.
Ağız ve diş sağlığı
konusunda da durum aynıdır. Ülkemizde, ancak beş yılda 1 defa diş hekimine
müracaat edildiği söylenir; Avrupa'da ise, bu, bir yılda 5 defadır. Bunun için,
çocukluktan başlayacak şekilde ağız ve diş sağlığı eğitimi vermeliyiz.
Sağlıkta, personel
kanununu yeniden yapılandırmalıyız. Bir meslek, diğer mesleğin yardımcısı
değil, tamamlayıcısıdır. Sağlıkta, hekimler dışında anılan personele
"yardımcı sağlık hizmetleri" deyimini kullanmamalıyız; bunlara yeni tanımlar
getirmeliyiz.
Tıpta uzmanlıkta,
eczacılarımıza branşlaşma hakkı vermeliyiz.
Diplomasız diş
hekimlerinin bu faaliyeti yapmaları engellenmelidir. Çıraklık eğitim
merkezlerinde lise öğretmenlerinin verdiği diş hekimliği, ağız ve diş sağlığı
dersleriyle bu insanlar teknisyen yapılıyor. Burada diş hekimlerinin görev almadığını
biliyoruz. Bu yanlışın da ortadan kaldırılması gerekiyor.
Personelde norm kadroya
geçmemiz lazım.
Kısa sürede bitirmek
için, biraz hızlı okumak istiyorum.
Turizm hekimliği ve
sağlık turizmi konusunda yeni çalışmalara ihtiyaç vardır. Mavi bayrak projesine
de önem vermeliyiz.
Yüzde 100'ünü devletin
satın aldığı ilaç sanayiinde katma değer kaybının önlenmesi için KDV oranını
yüzde 1'e indirmeliyiz.
Bebek mamalarımızın
ruhsatları hâlâ Tarım Bakanlığımızca
verilmektedir. Bebek mamalarının ruhsatları Sağlık Bakanlığımıza devredilmeli,
marketlerde sağlıksız koşullarda satışından vazgeçilmelidir. Mamalar, ancak
eczanelerce satılmalıdır.
Devletimizin, kısa
sürede, özel sağlık sigortasına geçmesi gerekmektedir. 224 sayılı Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Yasa, bölgesel ihtiyaçlara da cevap
verecek şekilde düzenlenmelidir.
İlaçlarda fiyatlandırma
sistemi değiştirilmelidir. Muadil ilaçlardaki çok yüksek fiyat farkına geçit
verilmemelidir ve ithal ilacın iç piyasadaki yüzde 40'lara varan oranına dur
denilmelidir. Ulusal ilaç kurumu oluşturulmalıdır.
İlçelerde sağlık
alanındaki bir boşluğu doldurmak için, ilçelerimizde de ilçe sağlık
müdürlükleri kurulmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Varan,
toparlar mısınız.
SABRİ VARAN (Devamla) - 2
dakika içinde bitiriyorum Sayın Başkanım.
Mobil sağlık hizmeti
verilerek, her köye bir sağlıkevi ve bir ebe projesinden vazgeçmeliyiz.
Medikal malzemelerde de
suiistimali önleyecek tedbirleri almalıyız.
Çocuk ölümlerini
azaltacak, anne ölümlerine son verecek tedbirleri almalıyız. Anneleri, doğum
öncesi, doğum için hazırlamalıyız.
Özürlülerle ilgili
koordinasyon, eğitim, öğretim ortamları hazırlanmalı ve ülkenin tamamına hitap
edecek şekilde organize edilmelidir.
Teşkilat yasasının acilen
düzenlenmesi gerekmektedir arkadaşlar. Sağlık Bakanlığımız, yıllardır kanun
hükmünde kararnameyle idare edilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu Meclis 59 hükümet, yüzlerce de Sağlık Bakanına şahit oldu. Bunların
birçoğunun da ismi hiç kimsenin hafızasında yoktur. Son söz olarak, gelin,
iktidarı ve muhalefetiyle, AK Partinin başlattığı sağlıktaki dönüşüm projesine
hep beraber sahip çıkalım; ülkemizi medenî ülkeler, medenî milletler seviyesine
kavuşturalım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Varan.
Şimdi, beşinci turda yer
alan bütçeler aleyhinde son konuşmacı olarak Sayın Atilla Emek'i çağırmadan
önce, hükümet üyelerimiz konuşmak istiyorlar mı?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Evet.
BAŞKAN - Diğer Sayın
Bakanlarımız da konuşacaklar mı?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - 10'ar dakika konuşacağız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Millî Savunma
Bakanı Sayın Vecdi Gönül, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî
Savunma Bakanlığının 2003 yılı bütçesiyle ilgili açıklamalarda bulunmak üzere
huzurunuza gelmiş bulunuyorum; sizleri, şahsım ve mesai arkadaşlarım adına
selamlıyor ve saygılar sunuyorum.
Dünyamız, 21 inci Yüzyıla
hızlı değişimlerle girerken, bilim ve teknolojinin baş döndürücü ilerleyişiyle
birlikte, sadece ekonomik ve siyasî alanda değil, aynı zamanda savunma alanında
da yeniliklere sahne olmuştur. Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, içinde
bulunduğumuz dönemin güvenlik ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapı
içerisinde, imkân ve kabiliyetleri nitelik bakımından daha geliştirilerek, daha
az mevcutlu; ancak, daha yüksek teknolojiye sahip, daha modern, ateş gücü
yüksek ve manevra kabiliyeti yüksek bir güce kavuşması için gerekli çalışmalar
yapılmaktadır.
Bu kapsamda, Savunma
Sanayii Müsteşarlığının kuruluşundan bu yana geçen süre içerisinde Türk Silahlı
Kuvvetlerinin modern ekipmanla teçhiz edilmesi, savunma sanayii altyapısının
oluşturulması ve geliştirilmesi yönünde çaba gösterilmektedir. Ulu Önder
Atatürk, 1 Kasım 1937 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış
konuşmasında savunma sanayiine verilmesi gereken önemi belirtirken şu ifadeleri
kullanmışlardır: "Harp sanayii tesisatımızı, daha ziyade inkişaf ve tevsi
için alınan tedbirlere devam edilmeli ve endüstrileşme mesaimizde ordu ihtiyacı
ayrıca gözönünde tutulmalıdır." Bizler de, bugün, bu direktifin ışığında
savunma sanayiimize gereken önemi vererek her türlü gayret ve faaliyet içerisinde
çalışmalarımızı sürdürmeye devam etmekteyiz.
1991-2001 yılları
arasında on yıllık dönemde tamamlanan, toplam bedeli 2,3 milyar ABD Doları olan
12 projede yaklaşık yüzde 40 yerli katkı oranına erişilmiştir. Aynı zamanda,
yurtdışı rekabet gücü yüksek bir millî savunma sanayiinin geliştirilmesi için,
bu sanayi, Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından teşvik edilmekte ve bu
amaçla kaynak temini için gayret gösterilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; son yıllar, savunma teçhizatı ürünlerimizin ihracatı açısından da
önemli bir dönem olmuştur. Savunma sanayii kuruluşlarımız tarafından
üretilmekte olan ürünlerle ilgili önemli bağlantılar yapılmakta ve yurtdışında
uluslararası ihalelere katılım gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda, Birleşik Arap
Emirlikleri tarafından FNSS Anonim Şirketi firmasına sipariş edilmiş olan 136
adet, Türk yapımı, değişik modellerde zırhlı muharebe aracının teslimatı
tamamlanmıştır. Yine, FNSS firmasına, Malezya'yla yaptığı anlaşma sonucunda
imzalanan sözleşme gereği, 2004 yılı sonuna kadar Malezya Silahlı Kuvvetlerine
211 değişik tipte zırhlı muharebe aracını teslim etmek üzere, gerekli
çalışmalar takvime uygun bir şekilde devam etmektedir. Bu projeyle, ilk defa,
ülkemizden yurtdışına, Malezya'ya teknoloji transferi de gerçekleşmiş
olmaktadır.
Ayrıca, Türkiye ile Tunus
arasında yürütülen savunma sanayii işbirliği faaliyetleri sonucunda, 300 adet
4x4 tekerlekli hafif arazi aracının Tunus'a satılması maksadıyla, Tunus ile
Otokar Anonim Şirketi arasında imzalanan kontrat çerçevesinde araçların teslimi
tamamlanmıştır.
Makine Kimya Endüstrisi
Kurumu ise, 17 Haziran 2000 tarihinden itibaren Millî Savunma Bakanlığıyla
ilgilendirilmiştir. Bu kurum, 233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname hükmüne tabi bir iktisadî devlet teşekkülü olup,
kurumun ana görevi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü silah, mühimmat, roket
ve benzeri malzemelerini üretmektir. Daha etkin ve verimli bir üretim için,
Yüksek Planlama Kurulu kararı gereği, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu Genel
Müdürlüğü bağlı ortaklığı olan 12 şirketin tasfiyesi infisah suretiyle
tüzelkişilikleri kaldırılarak, fabrika işletme statüsüne dönüştürülme
çalışmalarına başlanmıştır.
Bu yılki bütçemizle
ilgili bilgileri şöyle özetlemek mümkündür. Bakanlığımız 2003 yılı bütçe
teklifi, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgedeki askerî ve siyasî gelişmeler,
mevcut ekonomik ve sosyal politikalar, kalkınma planları, ekonomik istikrarı
sağlama ve enflasyonla mücadele programı çerçevesinde hazırlanmıştır ve savunma
alanındaki kamu harcamalarının azaltılması çalışmaları, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin zorunlu ihtiyaçları ile uluslararası siyasal durum dikkate
alınarak, azamî tasarruf prensibiyle düzenlenmiştir.
Bütçemiz, 2002 yılına
göre, yüzde 24 artışla 10 katrilyon 209 trilyon 250 milyar lira olarak
huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır. Bu bütçenin yüzde 29,4'ü personel
giderlerini oluşturmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin barınma,
beslenme, giyim gibi yasalarla belirlenmiş istihkakları, akaryakıt, yakacak,
taşıma, ulaşım gibi tüketim mal ve hizmet alımları ile diğer modernizasyon
programlarının yer aldığı diğer cari harcamalar bölümünün 2003 yılı Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi içindeki payı ise yüzde 61'dir.
Bu kaynağın yüzde 45'i,
personelin yasal istihkakları ile tüketim mal ve hizmetlerinin tedarikine;
yüzde 55'i ise, Türk Silahlı Kuvvetleri için yatırım niteliğinde olan stratejik
hedef planı, 2003 yılı programı kapsamında modernizasyon faaliyetlerine
ayrılmıştır.
Bütçe teklifinin binde
1'ine tekabül eden ve 9 trilyon olan yatırım harcamaları ödeneği ise,
şehitliklerimizin onarımı ve yapımı ile teknolojik araştırma projeleri,
ekonomik ömrünü doldurmuş ve bakım-onarım masrafları çok yüksek bazı araçların
yenilenmesine kullanılmasına amaçlanmıştır.
Bu vesileyle,
dikkatlerinizi bir hususa çekmek istiyorum. Ana malzeme ve silah sistemlerini
içeren modernizasyon projeleri, ekonomik anlamda yatırım kapsamında olmakla
birlikte, bütçe tekniği bakımından, az önce arz ettiğim gibi, bütçe
teklifimizin diğer cari bölümünde yer almaktadır.
Bütçe teklifimizin yüzde
29'luk bölümünü kapsayan ve 301 trilyon 130 milyar lira olan transfer
harcamaları, NATO başta olmak üzere, üyesi bulunduğumuz uluslararası
kuruluşlara yapılacak üyelik aidatlarının ödenmesi, Türk cumhuriyetleri ve
diğer dost ülkelerin eğitim maksadıyla gelen personelinin masraflarının
karşılanması, ve altyapı ihtiyacı için gerekli kamulaştırma bedelleri gibi
unsurlardan oluşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; 2003 yılı bütçe teklifimiz, hazırlanışı sırasında, azamî tasarruf ve
kaynakların etkin kullanımı ilkelerini temel almıştır. Bütçemizde, sözleşmesi
yapılmış ve devam eden projeler, kanunlara dayalı istihkaklar, sefer stoku
tamamlama, uluslararası görevler, işletme, bakım, idame ihtiyaçları, dost
ülkelerdeki birliklerimizin ihtiyaçları için planlanan ödeneklerden
vazgeçilmesi, takdir edersiniz, mümkün değildir.
Bu sebeple, diğer
ihtiyaçların bir bölümünü gelecek yıllara ertelemek suretiyle idame ve
modernizasyon ihtiyaçlarının kısmen karşılanması hedeflenmiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; daha önceki konuşmalarda geçen bazı hususlarda, özellikle
Sayın Şükrü Elekdağ'ın temas ettiği noktalarda görüşümü arz etmek istiyorum.
Sayın Elekdağ'ın temas
ettiği noktalar tamamen tezkereyle alakalı hususlardır. Burada iki itirazım var
kendilerine; birincisi, bu bütçeyle Irak'a bir operasyon yapılacaktır ve bu
sebeple, Irak bütçesi olarak şu ödenekleri getirdik diye bizim herhangi bir
bütçe tahminimiz yoktur. Bu sebeple, bütçemizle Irak operasyonu arasında ilişki
kurulması bütçe müzakereleri bakımından doğru olamaz.
İkincisi, tezkereyle
ilgili bir araştırma önergesi verilmiş ve bu önerge kabul edilmiş değildir ki,
tezkerenin mahiyetiyle ve Bakanlar Kurulunun bunu uygulamasıyla ilgili görüşmelere
yer verelim.
Bildiğiniz gibi,
Anayasanın 98 inci maddesi Meclis araştırmasını "belli bir konuda bilgi
edinilmek için yapılan incelemelerden ibarettir" diye özetlemekte,
İçtüzüğün 104 üncü maddesi Meclis araştırması açılması için "genel görüşme
açılmasındaki hükümler uygulanır" demekte ve 102 nci madde ise "genel
görüşme açılıp açılmamasına Genel Kurul karar verir" demektedir. Genel
Kurulumuzun böyle bir kararı yoktur; ancak, Sayın Elekdağ, Cumhuriyet Halk
Partisinin saygın bir üyesidir; bu sebeple, bir iki noktayı hemen edindiğimiz
bilgiler olarak arz etmek istiyorum, eğer sizler de müsaade ederseniz..
Hava üssünün, daha
doğrusu (over flight) havadan geçişin açılmasına izin veren ülkeleri arz etmek
istiyorum: Kanada, Hollanda, İtalya, Belçika, Polonya, Danimarka ve özellikle
Almanya -Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve NATO ülkelerinin, üst
geçişine ve aynı ülkelerin transit
geçişine izin verilmesi için karar vermiştir Yunanistan, Fransa...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
bir saniye...
Sayın milletvekilleri,
18.3.2003 tarihinde Genel Kurulumuzun kabul ettiği çalışma ilkelerimize göre,
saat 13.00'te ara vermemiz gerekiyordu; Sayın Bakanın sözlerini tamamlamasına
kadar Genel Kurulumuzun çalışmalarını sürdürmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) - Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, 10 Mart 2003
tarihinde televizyonda yaptığı konuşmada, bir askerî harekât halinde, Amerika
Birleşik Devletleri uçaklarının Fransız hava sahasından geçmelerine izin
verildiğini belirtmiştir. Diğer izin veren ülkeler: Çek Cumhuriyeti,
Macaristan, İspanya, Portekiz'dir; bunlara ilaveten, Bulgaristan, Estonya,
Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Romanya da hava sahasını açan ülkeler
arasındadır. Bu konuda karar vermeyen ülkeler de var: Lüksemburg, Norveç ve
İzlanda. Resmî kayıtlarımıza göre bugün bu durum mevcuttur.
Tezkereyle ilgili bir
araştırma önergesi verilip, kabul edilmemesine rağmen, Sayın Elekdağ'ın
sorularına, bütçeyle ilgili sorulmuş sorular meyanında yazılı olarak cevap
vereceğimizi de arz etmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; savunma alanındaki ihtiyaçlarımızı, büyük fedakârlıklara
katlanarak karşılayan ve askerlerine "Mehmetçik" ismini vererek
askerliği kendisiyle özdeşleştiren büyük Türk Milletinin değerli temsilcileri
olan sizlerin, huzurunuza getirilen Bakanlık bütçemizin aynen kabulünü
takdirlerinize arz eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati :13.07
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 14.05
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
2003 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMiSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - 2003
Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî
Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/530; 1/531; 1/280, 3/87, 3/89, 3/90; 1/281, 3/88) (S. Sayıları : 76, 77, 78,
79) (Devam)
A)MİLLÎ
SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1. - Millî
Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Millî
Savunma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
B)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)
1. -
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. -
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
a)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1. -
Karayolları Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. -
Karayolları Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
b) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1. - Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
C) SAĞLIK
BAKANLIĞI (Devam)
1. - Sağlık
Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Sağlık
Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
a) HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1. - Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Şimdi, söz sırası,
Hükümet adına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen'de.
Buyurun Sayın Ergezen.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Bakanlığımın bütçesi görüşülürken, hepinize saygılarımı sunarım.
Bakanlığımın 2003 yılı
bütçesi üzerinde destek vererek konuşma yapan Sayın Mustafa Ilıcalı'ya ve
olumlu tenkitleriyle yol göstermek isteyen Cumhuriyet Halk Parti Milletvekili
Sayın Mahmut Yıldız'a teşekkür ederim. Ayrıca, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
gerek Cumhuriyet Halk Partili gerekse iktidar milletvekillerinin olumlu
yaklaşımlarını, yol gösterici tavırlarını da dikkate alacağımızı huzurlarınızda
tekrar belirtir, arkadaşlarımın tümüne teşekkür ederim.
Geçmiş yıllarda, bu
Mecliste yol yapımı konuşulmazdı; yollardaki yolsuzluklar konuşulurdu,
yollardaki yolsuzluklar tartışılırdı; ama, şükrediyorum, bugün, burada "bu
yollar yapılabilir mi”, “yapabilir misiniz”, “ödeneğini nereden bulacaksınız”,
“nasıl yapacaksınız”, “ayrılan bu bütçe ödeneğiyle başaramazsınız" gibi,
gerek tenkit gerek ümit veren gerekse yapabilirseniz bizim şehrin yolunu da
unutmayın dercesine bir üslup sergilenmektedir; doğrusu, bundan da mutluluk
duyuyorum; çünkü, Bakanlığıma ve şahsıma, bürokratlara, gerek iktidar gerekse
muhalefet kanadından gelen teklifler, bu işe herkesin inandığını gösteriyor,
bunun bir ihtiyaç olduğunu hissediyoruz.
Halkımızın ve
hükümetimizin, Bakanlığımıza üç önemli görev yüklediğini görüyorum, üç önemli
başlık; biri, yol yapımı; diğeri, yolsuzluklarla mücadele; üçüncüsü de, konut
ihtiyacının karşılanması. Bunlarla mücadelede başarılı olabilmek için, kamu
yararına, sarsılan otoritenin yeniden tesis edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu
otoritenin sarsıldığını, hırslar, ihtiraslar, kaprisler ve çıkarlar uğruna
otoritelerin tesis edildiğini görüyorum; bu otoritelerin mutlaka kırılmasının
gerektiğini düşünüyorum; bunun yerine, kamu yararını gerektiren otoritelerin
sağlanması amacımız olmalıdır ve bunda da başarılı olduğumuza inanıyorum. Bu,
atacağımız her adımda, alacağımız her kararda milletin çıkarlarını önplana
çıkarmakla mümkün olabilecektir. Yüreklerimize bu duyguları koyduğumuz zaman,
bunu başarmak da mümkündür.
Bölünmüş yollarla
mücadele, konut seferberliği projeleri, hükümetin hedefi olduğu kadar, milletin
de vazgeçemediği projelerdir. Şimdi, arkadaşlarımız konuşuyorlar, zaman zaman
bize de soruluyor; gerek alışılagelmiş muhalefet üslubuyla gerekse gerçekten
kafalardaki soru doğuran sebeplerle "15 000 kilometrelik bölünmüş yolu
nasıl yapacaksınız, nasıl yürüyeceksiniz; mümkün mü" diyorlar. Tabiî ki,
alışılagelmiş usullerle bu yolları bitirmek mümkün değil; ömrümüz biter, bu metotlarla,
bu usullerle, bu alışkanlıklarla bu yolların bitmediğini torunlarımız da
görürler.
Şimdi, biz, ne yapmak
istiyoruz; biz, önce Türkiye'de, yol yapımındaki lüzumsuz projeleri orta yerden
kaldırmak istiyoruz; gereksiz, lüzumsuz, bugün için, yarın için ihtiyaç olmayan
ilave projeler var. Bir başka konu da şu: Biz, mevcut yolun yanına yol
koyuyoruz; arkadaşlarımızın dikkat etmedikleri, kamunun bir türlü hatırına
getirmediği bir husus var; mevcut yolun yanına yol koyuyoruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İkincisi, kamulaştırma
problemimiz yok; çünkü, daha önce yollar kamulaştırılmış, öylesine geniş
kamulaştırılmış ki -çünkü, Türkiye'nin paralarını nasıl tüketeceksiniz;
lüzumsuz kamulaştırmalarda, lüzumsuz projelerde tüketeceksiniz, israflarda
tüketeceksiniz, bugün geldiğimiz noktaya geleceksiniz- biz kamulaştırma yapmıyoruz; 5 000-6 000
kilometrelik proje stokumuz var; mevcut yolların yanına yol koyuyoruz, BSK
asfaltından vazgeçiyoruz, satıh kaplamalı asfalt... Şimdi, birçok yerin fikrini
çelmeye çalışıyorlar; "canım, BSK kaliteli bir asfalt, niye
vazgeçiyorsunuz" diyorlar; yani, yemeye ekmek bulamayıp da, atla düğüne
gitmeye kalkışan adam gibi.
Şimdi, yıllardan beri,
ben, buradan Van'a satıh kaplamalı yoldan gidiyorum; İstanbul'un beyefendileri,
yıllardır, buradan İstanbul'a satıh kaplamalı yoldan gidiyorlar; İzmir'in sayın
milletvekilleri, Denizli'ye, Aydın'a nereden gidiyorlardı; satıh kaplamalı
yoldan gidiyorlardı. Buradan Sıvas'a gidenler, İzmir'e gidenler, Konya'ya
gidenler, Nevşehir'e gidenler satıh kaplamalı yoldan gidiyorlar. Şimdiye kadar
kimse "bu satıh kaplamalı yollar niye var" diye konuşmuyordu. Biz,
BSK'lı asfalttan vazgeçip satıh kaplamalı yola başladığımız zaman birilerinin
nasırına bastık, birilerinin çıkarlarına dokunduk kıyamet oradan başladı; bizi
caydırmak istiyorlar. Siz dünyadan kredi alacaksınız, kapı kapı dolanacaksınız,
yüksek faizlerle borç para alacaksınız, karınca adımıyla yol yapacaksınız,
borçların altında ezileceksiniz, ülkenin yolları da yapılmayacak, her sene 5
000 - 6 000 insan canını verecek, milyarlarca dolarla ifade edilen maddî
kayıplar olacak, ondan sonra da "niçin satıh kaplamalı yol, niçin kamunun
imkânlarıyla yol yapmaya kalkışacaksınız" diyeceksiniz; bu gibi tenkitleri
de anlamak mümkün değildir.
Ayrıca, bazı yerlerde,
gerçekten, kamulaştırılan mevcut yer yeterli değilse, yolların arasındaki
boşluğu daraltıyoruz; beton bariyerler koyarak, biz, kamulaştırmadan da kaçmaya
çalışıyoruz. Biz, kamunun imkânlarıyla yolun yüzde 60'ını yapıyoruz. Sadece
Karayollarında 14 000 yatan işçimiz var, devlete maliyeti 2 500 000 000 milyar;
Köy Hizmetlerinde 40 000 işçi var, benzeri işçi sayısı Devlet Su İşlerinde,
Ormanda, özel idarelerde; bu işçiler yatacak, devletten her ay maaşını alacak,
makinelerin bıçakları paslanacak, depolara kimse girmeyecek, 20-30 trilyonluk
malzemeler depolarda bekleyecek, siz bunları değerlendirmeyeceksiniz, bunları
kullanmayacaksınız, bunları harekete geçirmeyeceksiniz, ondan sonra da dünyanın
kapılarında dolanıp para toplayacaksınız; bunu anlamak mümkün değil, bu, doğru
bir yaklaşım değil. Biz, buna dur demek için hükümet olduk, iktidar olduk;
bunun için varız, bunun çabası içindeyiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bir
ülkenin çocuklarını, memurlarına maaş vermekten âciz duruma getiren zihniyete
dur demenin zamanıdır artık. İsraflar önlenmelidir, keyfî projeler
önlenmelidir, devlet dairelerinde, bazı şirketlerin, büyük şirketlerin
otoriteleri kırılmalıdır; milletin âli menfaatlarının otoriteleri sağlanmalıdır
devlet dairelerinde. (Alkışlar) Biz, bunu görüyoruz.
Şimdi, arkadaşlarımız,
zaman zaman, en yakınlarımızı dahi bize karşı kışkırtmaya çalışıyorlar,
"Ergezen, geldi, Bayındırlık Bakanı oldu; bazı projeleri durdurdu"
diyorlar. Doğrudur; niçin durdurdum, hepinizin vicdanına, aklına, bilgisine ve
tecrübesine sunmak istiyorum: Türkiye'de herhangi bir kanun var mı yüzde 500
keşif artışları öngörsün?!. Türkiye'de herhangi bir kanun var mı yüzde 400, bir
ayın içinde iki defa yüzde 160, yüzde 180 keşif artışları versin?!. 2886 sayılı
Yasanın ilgili maddesinde "yüzde 30 keşif artışları verilir"
deniliyor; ama, 63 üncü maddede de deniliyor ki "temel, tünel, tabiî
afetler ve benzeri işlerden dolayı yüzde 30'un üzerinde keşif artışları
verilir." Biz geldik, şikâyet dilekçeleri önümüzde, dosyalar önümüzde;
keşif artışları yüzde 200, 300, 400, 500!.. Hepsinin gerekçesi aynı, aynı
matbaadan çıkmış, aynı şirketin matbu evrakı. Temel, tünel ve tabiî afet...
Soruyoruz, burada afet oldu mu; yok. Tünel var mı; yok. Fore kazıkları var mı;
yok. Allah'ın düz tarlasında tünelden dolayı yüzde 300-400 keşif artışları!..
Bunları, elbette ki, ben, durdurmalıyım. (Alkışlar) Benim kamu menfaatına uygun
olan bu otoritemi kırmak ve yıkmak isteyenler var; ben, bunlara boyun
bükmeyeceğim, bunların karşısında da eğilmeyeceğim, bu doğruyu hayata
geçirebilmenin onurlu mücadelesini vermeye de devam edeceğim. (Alkışlar)
Ben, örnek vermek
istiyorum. Böyle çok safiyane, çok mazlumane, çok insanî duygularla bu
uygulamamızı tersine çevirmek isteyenler var. Efendim, yollar durdurulmuş,
insanlar ölüyormuş. Bu insanlar şimdiye kadar ölürken yollar mı durdurulmuştu;
ben mi durdurmuştum?!.
Türkiye'de, bölünmüş
yolun kilometre maliyeti 7 800 000 milyon dolar olacak; ben de, orada,
Bayındırlık Bakanlığı yapacağım ve seyredeceğim öyle mi?! Dünyada otoyolların
kilometre maliyeti 2 300 000-2 500 000 dolar veya 3 500 000-4 000 000 dolar
olacak -istisnalar hariç- ama, benim ülkemde, şu anda ödenen fiyatları
topladığımız zaman 7 800 000 dolar/kilometre yol olacak. Ondan sonra, ben, bunları
durdurduğum zaman da, en yakın çevremi dahi tahrik edip, benim üzerime
gönderecekler; heyhat, boşuna bunlar!.. Ben, bunlara boyun eğmem, bu mücadelemi
devam ettireceğim. (Alkışlar) "Yetimin malını yedirmem" lafını
söylemekle kalmayacaksınız, bizzat yedirmeyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
sözlerinizi tamamlamanız için eksüre verdim.
Buyurun.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Sayın Başkan, özür diliyorum.
Şimdi, yollarla ilgili
çalışmalarımız devam ediyor. Kamunun imkânlarını en iyi şekilde organize
ediyoruz. 120 kilometrelik Şereflikoçhisar-Pozantı yolu, Eskişehir yolu,
Nazilli yolu ve benzeri yollar olmak üzere toplam 1 500 kilometre yol
başlattık. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütçesinden sadece akaryakıt
alıyoruz; sadece devletin makinelerini bir araya getirdik; sadece devletin
işçilerini bir araya getirdik, organize ettik, planladık, bu yolları yapıyoruz.
“Bu yollar yapılabilir mi”? Bunun için, elbette, ki, paraya ihtiyaç var. “Siz,
bu yolların hepsini kamu imkânlarıyla mı yapacaksınız?” Hayır, müteahhide
yaptıracağız, taşerona yaptıracağız, kamunun imkânlarından da en iyi şekilde
yararlanacağız.
Elbette ki, paraya
ihtiyaç vardır; ama, daha dört ay oldu; beş yıl için iktidar olmuş bir
partiden, dört ayda, beş yıllık iktidarın icraatını beklemek, talep etmek ne
iktidara yakışır ne de muhalefetin böyle bir tenkit yapmaya hakkı vardır. Beş
yılın sonunda bunları gerçekleştirdiğimiz veya gerçekleştiremediğimiz zaman
burada hesaplaşırız. Onun için, en azından, bize bir yıl müsaade etmeniz lazım.
Biz, kar kürümüyoruz ki, yol yapıyoruz. Yol yapmak, leblebici dükkânından
leblebi almak değil. (AK Parti sıralarından alkışlar) Siz, koskoca yetmiş
yılda, seksen yılda 3 600 kilometre bölünmüş yol yapmışsınız, ondan sonra da
kalkıyorsunuz "efendim, bir yılda 1 500 kilometre, 2 000 kilometre yol
yapacak mısınız" diyorsunuz. Niye yapılmasın; her yıl 3 000 kilometre yol
yaparsanız, beş yılda 15 000 kilometre yol yapar. Biz, bu yıl geç başladık, 2
000 kilometre yapacağız; 1 000 kilometreyi diğer yıllara yayacağız, eğer beş
yıl burada kalırsak 15 000 kilometre dört yıl kalırsak 12 000 kilometre yol
yapacağız; o kadar yani.
Saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şimdi, söz sırası,
Hükümet adına, Sayın Sağlık Bakanımızda.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son derecede kritik bir
dönemden geçtiğimiz bugünlerde hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Ülkemiz, tarih boyunca
olduğu gibi, bu defa da bütün darboğazları aşmasını bilecektir; yeter ki bizler
meseleleri iyi tahlil edebilelim, sorunların üzerine cesaret ve kararlılıkla
gidelim, ulusal konuları geniş bir bakış açısıyla ülkemiz ve halkımızın
esenliği açısından birlik ve beraberlik içerisinde ele alabilelim.
Sağlık durumumuzla ilgili
göstergelere baktığımızda karşılaştığımız tablonun iç açıcı olmadığını benden
önce konuşan değerli konuşmacı arkadaşlarım -milletvekili arkadaşlarım- gayet
güzel bir biçimde ifade ettiler.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde sağlıkla ilgili sorunları kavramak, birbirleriyle münasebetlerini
kurmak, entegre çözüm önerileri geliştirmek ve bunları uygulamak gerçekten zor
süreçlerdir; zordur, ama, imkânsız değildir. Hükümetimiz ve Bakanlığımız
"sağlıkta dönüşüm programı" çerçevesinde, sistematik bir yaklaşımla
bu sorunların üzerine kararlılıkla yürümektedir.
Bu bütçe döneminde bir
yandan rutin işlerimizi yaparken, diğer yandan ilgili dönüşüm programını hayata
geçirecek faaliyetlere başlamış bulunmaktayız.
1961 yılında 224 sayılı
Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanunla oluşturulmuş sağlıkocağı
ve sağlıkevi hizmet modeli ve 154 sayılı Yönergede tanımlanan hizmet sunumu,
gerçekten, zamanının en modern, en gelişmiş sistemlerinden biridir. Dünya
kamuoyu, temel sağlık hizmetlerinde, teorik anlamda, aynı noktaya ancak 1978
yılında, Alma Ata Bildirgesiyle ulaşabilmiştir. Bu vesileyle, 224 sayılı
Yasanın hazırlanmasına ve uygulanmasına büyük emeği geçen Prof. Dr. Nusret
Fişek'i rahmet ve minnetle anmak isterim.
Bugün, bizlere düşen,
1960'ların Türkiyesinin ekonomik, sosyal, demografik yapısına çok uygun olan bu
sistemi ve sistemin mantık yapısını 21 inci Yüzyıl Türkiyesinin değişen
şartlarına uyarlamaktır. Nusret Fişek Hoca da, bunun yolunu, ta 1960'lı
yıllarda, kendi yazdığı "Halk Sağlığına Giriş" kitabında açık bir
şekilde göstermiş ve Türkiye'de gerekli şartlar oluştuğunda, aile hekimliği ile
birinci basamak hizmetlerin verilmesi gerektiğine işaret etmiştir.
Artık, bunun zamanının
geldiğine inanıyoruz. Bu ülkede, yıllarca, aile hekimliği konuşulmuş, bununla
ilgili projeler geliştirilmiş, reform çalışmalarına başlanmış; ancak, üzülerek
söylemeliyim ki, bütün bu çalışmalar yarım kalmıştır. Hem kırsalda hem şehir
bölgelerinde aile hekimliği sistemini geliştirebilecek altyapımız bugün için
mevcuttur. Kırsalda, özellikle ulaşılması zor olan bölgelerde mobil sağlık
hizmetlerini geliştirmek suretiyle, bu yapıyı daha da güçlendirmeyi
düşünüyoruz. Yapacağımız bütün hizmetlerde, bugüne kadar oluşturulmuş olan
sağlık ocakları altyapısı, özellikle kırsalda yine temel noktayı teşkil
edecektir.
Ülkemizde aile hekimi ve
genel pratisyen terimlerinin net olmadığını ve zaman zaman yanlış anlamalara
yol açtığını biliyorum. Bize hep şu soruluyor: Siz, aile hekimliği
hizmetlerini, kimle, hangi hekimlerle yapacaksınız? Kuşkusuz, bu hizmetleri,
aile hekimliği eğitimi almış, iki veya üç yıl aile hekimliği uzmanlığı eğitimi
almış kişilerin yapması, en doğru olandır ve dünyanın bütün gelişmiş
ülkelerinde bu hizmetler bu şekilde verilmektedir. Ancak, ülkemizde, pratisyen
hekimlerimizin, yani, altı yıllık eğitim sonunda hekimlik diploması alan
kişilerin, bugün, sağlık hizmetlerini, birinci basamak sağlık hizmetlerini
yaygın bir biçimde yerine getirdiği de bir gerçektir. Pratisyen hekimlerimize
hizmetiçi eğitimlerle destek olmak suretiyle, bu sistemi başlatacağız; çünkü,
ülkede, aile hekimliği uzmanı olan, maalesef, çok az sayıda hekimimiz vardır;
ancak, süreç içerisinde, aile hekimlerinin sayısını da artırarak, bunları da
sisteme dahil edeceğiz.
Aile hekimleri, kendisine
kayıt yaptırmış ailelere koruyucu sağlık hizmetlerini verecek, ailelerin ve
bireylerin sağlık eğitimlerini yapacak ve onların ayaktan tanı ve tedavilerini
sürdürecektir. Böylece, bireylerin sürekli olarak sağlık takipleri yapılıp,
kayıtları tutulmuş olabilecektir. Çağdaş sağlık hizmeti anlayışı aile ve bireye
bütünsel bir yaklaşımı öngörmektedir. Gereken durumlarda farklı klinik uzmanlık
alanına veya hastaneye sevkler de, yine, aile hekimi tarafından yapılacaktır.
Bugün için temel sağlık
hizmetleri kapsamında öncelikli alanlarımızın başında, çocuklardaki aşılama
çalışmalarımız gelmektedir. Türkiye'de, hakikaten, rutin aşılama çalışmaları
son yirmi yılda başarılı bir durumdadır. Biz, bu sene, kızamık hastalığında
köklü bir program başlatarak, bebek ve çocuk ölümlerinin önemli sebeplerinden
birisi olan bu hastalığı sorun olmaktan çıkarmak kararlılığındayız. Bu amaçla,
2003 yılı sonbahar aylarında, 9 ay ile 15 yaş arasındaki çocuklara, yaklaşık 20
000 çocuğumuza, kızamık aşısı uygulamayı planlıyoruz.
Bu sene, 2003 yılında
çocuk sağlığı alanında 3 yeni projeye başlıyoruz. Bunlardan birincisi, anne
sütünün -özellikle, ilk altı ayda- teşviki ve bu süre sonrasında da, çocuklarda
kansızlığı önleyecek demir ilaçlarının ülkedeki bütün çocuklara başlanmasıdır.
Şunu söylemeliyim:
Ülkemizde, 1 yaş civarındaki her 2 çocuktan birisi demir eksikliği kansızlığına
sahiptir ve bu durum, çocuklarımızın zihinsel gelişmesini olumsuz
etkilemektedir. Yapacağımız çalışmayla, bunu, büyük ölçüde azaltmayı ümit
ediyoruz. Zihinsel geriliğe yol açan hastalıklardan, doğumsal hastalıklardan en
sık görülen iki tanesini, koruyucu sağlık hizmetleri açısından, bu yıl
hedefimize almış bulunmaktayız ve bunlarla ilgili taramalar yapmak suretiyle, bu
hastalıkları sorun olmaktan çıkaracağız.
Değerli arkadaşlarım,
sağlıklı bir toplum sağlıklı anneden ve çocuktan geçmektedir. Ülkemizin
sosyoekonomik olarak dezavantajlı yörelerinde çalışmış bir çocuk hekimi olarak,
anne ve çocuk sağlığı problemlerinin içerisinde yıllarca birlikte yaşamış bir
kişiyim. Anne ve çocuk sağlığıyla ilgili programlar, benim, bir bakan olarak
önceliğim olduğu kadar, bir hekim olarak da yüreğimin derinliklerinde
hissettiğim bir sorumluluktur.
Koruyucu sağlık
hizmetleriyle ilgili olarak, ağız ve diş sağlığını çocukluktan itibaren
değerlendirecek ve takip edecek yeni bir yaklaşım içerisinde olacağımızı
söylemek isterim.
Kıymetli milletvekili
arkadaşlarım, hastanelerimizde yaşanan sorunları sizlere anlatmama gerek
olmadığını düşünüyorum; hepimiz, bunları, bizzat yaşadık ve yaşıyoruz. Yüzlerce
hastaneyi merkezden yönetmeye çalışır, personel atamasını, yatırım programını,
bütçesini Ankara'dan idare edersek, bundan çok daha farklı bir sonuca
ulaşmamızın zor olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, hastalara daha iyi bir hizmet
sunmak ve kamu imkânlarını daha iyi şekilde kullanmak amacıyla, farklı
kurumlara ait hastanelerin birlikte kullanımının sağlanması hususunda önemli adımlar
atmış bulunmaktayız ve bu konudaki çalışmalarımızı ağırlıklı bir şekilde
yürütüyoruz.
Hastaneler kompleks
işletmelerdir ve bunları, herhangi bir fabrikadan, bir okuldan, idarî yapıdan
çok daha karmaşık ve girift özellikleri itibariyle, mutlaka, işletmeler
şeklinde yönetmemiz gerekmektedir. Hükümetimiz, bu konuda da gerekli
çalışmalara başlamıştır. Her hastanenin, yerel koşullarında kendi ihtiyaçlarını
görerek hizmetlerini planlayacak şekilde, halkın ve hizmeti kullananların,
hastane çalışanlarının da yönetime katılacakları bir işletme modeli geliştirmekteyiz.
İlaçla ilgili problemler
hepinizin malumudur. Ülkemizde, ilaç kullanımı, maalesef, son derece rasyonel
olmayan bir biçimde sürmektedir. Bu sene, bu hususta ciddî bir atılım yılı
olacaktır. Bu anlamda, 2003 Malî Yılı Bütçe Uygulama Talimatında yer almasını
öngördüğümüz antibiyotik kullanım kılavuzu ve bedelleri karşılanmayacak ilaçlar
listesiyle, devletin geri ödeme yükü önemli ölçüde hafifletilmiş durumdadır.
Değerli arkadaşlarım,
maalesef, ülkemizde, sağlık harcamalarına yönelik olarak tutulan bir hesap
yoktur. Bugün, hangi kurumun, sağlık için ne harcadığını, bu harcamaların
nereden yapıldığını ve kaynağının nereden geldiğini tam olarak bilmemekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akdağ,
konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum.
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakanlık olarak, haziran
ayına kadar bitirmeyi planladığımız sağlık harcamalarının yükünün nereden
geldiğini gösteren bir çalışma şu anda yürütülmektedir.
Kamu sağlık sigortacılığı
konusunda, önümüzdeki dönemde, kısaca şunları yapacağımızı söylemek isterim:
Herkes, ödeme gücüyle orantılı bir prim ödeyecek, hizmetleri ise, ihtiyacı
ölçüsünde kullanabilecektir; yani, hakkaniyete, sosyal adalete ve insanlık
onuruna yaraşır bir hizmet modeli ortaya konulacaktır. Bu yaklaşımı, sosyal
devlet olmanın temel ilkelerinden sayıyor ve böylece, Anayasamızın bir amir
hükmünü hayata geçireceğimizi de söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Bakanlığımızın 2003 malî yılı bütçesi 3 katrilyon 570 trilyon 54 milyar TL
olarak belirlenmiştir. Bu bütçe, içinden geçtiğimiz hassas ekonomik dönemin
sonucu olarak hazırlanmış bir bütçedir. Doğrudur; yüzde 2,45'ler civarındaki
bir Sağlık Bakanlığı bütçesi, sağlık harcamaları için biraz kısıtlı bir
bütçedir; ancak, biz, şuna, yürekten inanıyoruz: Bu bütçeyle, iyi yapılmış
planlamalarla, organizasyonel operasyonlarla çok daha iyi bir sağlık hizmeti
vermek mümkündür.
Bu arada bir gerçeğe de
dikkatinizi çekmek isterim: Türkiye'nin son yirmi yılında, gayri safî millî
hâsıladan sağlık bütçesine ayrılan en yüksek payı bu yıl görmekteyiz. Evet,
genel bütçemizden ayrılan pay her ne kadar düşük olsa da, son yirmi yıl
içerisinde gayri safî millî hâsıladan, ilk defa, 1 rakamının üzerinde, yüzde
1'in üzerinde bir pay ayırmaktayız.
Bütün çalışmalarımızı
katılımcı, uzlaşmacı, yapıcı bir biçimde, kapımızı bütün ilgililere,
Anamuhalefet Partimize, diğer siyasî partilere, meslek örgütlerine,
akademisyenlere, bu konuda sözü olan herkese açarak yürütüyoruz. Amacımız,
ülkemiz için, halkımız için, hepimiz için en doğrusunu bulmaktır. Biz, Allah'ın
yardımıyla başaracağımıza yürekten inanıyoruz. Bu düşüncelerle, 2003 yılı
bütçemizin hayırlı olmasını temenni eder, hepinizi en samimî duygularımla,
tekrar, selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdağ.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, son söz, aleyhte konuşacak olan Sayın Atilla Emek'e ait.
Buyurun Sayın Emek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Emek, süreniz 10
dakika.
ATİLLA EMEK (Antalya) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 2003 yılı bütçe tasarısıyla ilgili
olarak beşinci turda görüşülmekte olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Bütçesi
hakkındaki görüşlerimi açıklamak üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 12.3.2003 tarihinde Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Zeki
Ergezen'in Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşmasında, Karayolları Genel
Müdürlüğüne 2 katrilyon 348 trilyon 106 milyar lira ödenek ayrıldığı
belirtilmiştir. Bu meblağ, 2003 yılı içinde Karayolları Genel Müdürlüğünce
sürdürülecek her türlü faaliyetin gerçekleştirilmesinde kullanılacaktır.
Sayın üyeler, hepinizin
bildiği gibi, Adalet ve Kalkınma Partisinin Acil Eylem Planında, 58 ve 59 uncu
Hükümet Programında 15 000 kilometre duble yol yapılacağı açıklanmıştır. 15 000
kilometrelik bölünmüş yolun maliyetinin, 2002 yılı birim fiyatları esas
alınarak, 37 katrilyon liraya baliğ olacağı ifade edilmektedir. Bu hale göre,
bütçeden Karayolları Genel Müdürlüğüne ayrılmış olan ödeneğin tamamının duble
yol yapımına tahsis edildiği düşünülse bile, amacın, yaklaşık onyedi yılda
gerçekleştirilebileceği gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır. O halde, bu yetersiz
ödeneklerle "15 000 kilometre duble yolu hemen yapıyoruz"
denilmesinin gerçeği ifade etmediği ortadadır. Bu hesaba göre, beş yıllık dönem
içinde 15 000 kilometre bölünmüş yolun yapılmasının imkânsızlığı açıkça görülüyor.
Kaldı ki, Sayın Maliye Bakanı 2003 yılı bütçesi sunuş konuşmasında, öncelikli
ve acil karayolu projeleri dışında, gerçekleştirilmesi bir yıldan fazla sürecek
yeni projelerin yatırım programına alınmayacağını; ayrıca, çok zorunlu haller
dışında, yeni dışkredili projelere programda yer verilmeyeceğini açık bir
şekilde ifade etmiştir.
Hükümetçe, inşaat
sektörünün ayağa kaldırılması ve canlı tutulmasının sağlanması amacıyla
karayolu yapımına verilen bunca önem ve önceliğin, genel tercihler politikasına
göre doğru olup olmadığı tartışmasına girmiyorum. Keşke, temel tercihimiz
karayolu değil de, cumhuriyetin ilk yıllarında başladığı gibi, demiryolu
ağırlıklı olsaydı da, şairin dediği gibi, demir ağlarla örebilseydik anayurdu
baştan başa veya üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde taşımacılık faaliyeti
ağırlıklı olarak denizyoluyla yapılabilseydi. Demiryollarının ve limanların
yapımı, inşaat sektörü içerisinde yer almıyor mu?
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kaynak ve olanakların ne kadar kıt ve sınırlı olduğu
ortadadır. O halde, bize düşen, bu kıt kaynakların en verimli şekilde,
ekonominin alternatif maliyet prensibi çerçevesinde kullanılmasını sağlamaktır.
Sayın üyeler,
hafızalarınızı yoklarsanız, bir dönem de toprağa gömülerek heba edilen bütçe
kaynaklarının, yarım kalmış ve hatta, temeli atıldığı halde hiç tamamlanmamış
hayalî vaatlere ilişkin yatırımların yarattığı tahribatın izleri hâlâ
silinmemiştir.
Kısa bir araştırma
sonucunda, Karayolları Teşkilatının, gerçek ihtiyaçları göz önünde bulundurularak
yaptığı etütlere göre, trafik yoğunluğu, ekonomik göstergeler ve diğer
ihtiyaçlar göz önüne alındığında, 2000-2010 yılları arasında, ülkemiz genelinde
8 000 kilometre bölünmüş yol yapılması uygun görülmektedir. Hal böyle iken,
siyasî nitelikli vaatlerde ısrar edilerek 15 000 kilometre duble yol yapımına
yönelinmesinin ne derecede doğru olacağını Yüce Meclisin takdirlerine
sunuyorum. Akılcı olalım, gerçekçi olalım!..
Değerli arkadaşlarım,
hatırlayacaksınız, bir zamanlar "ağır sanayi hamlesi" adı altında boş
arsalara temeller atıldı. Yüce Meclisimizin deneyimli parlamenterleri
buradadır; bir parlamenterimiz de bunu Erzincan'dan arabasının bagajına koyup,
bu temeli Meclise getirdi. Şimdi, böyle bir yanılgıya düşmemeyi, millet adına
öneriyorum bu kürsüden. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
sakin olunuz... Sakin olunuz... Bakınız, benim seçim bölgem Gazipaşa'da bir
havaalanı var; onu da bakanlar, hükümetler yaptı; bu ülkenin 35 trilyon lirası
toprağa gömüldü.
Şimdi, Sayın Ulaştırma Bakanımızın,
yazılı sorum için bana verdiği cevap burada. Diyor ki Sayın Bakan: "Bu
havaalanı hiçbir şekilde kullanılmayacaktır; ancak, helikopterler ve küçük ilaç
uçakları için kullanılacaktır." 35 trilyon toprağa gömülecek ve biz, bu
havaalanını kullanamayacağız. Oysa, Antalya'nın doğusunda, turizm bölgesinde 1
değil, 2 havaalanına ihtiyaç var; ama, gün geldi, bir sayın bakan 1998 Aralık
ayında bu havaalanına ineceğini söyleyerek "hemşehrilerim beni
karşılasın" dedi; ama, inemedi; arkasından gelen hükümetlerin sayın
bakanları, bu havaalanının uçuşa ve inişe elverişli olmadığını ifade etti.
Şimdi, millet adına bunun hesabını kimden soracağız değerli arkadaşlarım; bunun
için söylüyorum.
Hepimiz burada bir amaçla
bulunuyoruz. Yüce Milletimizden, 3 Kasımda buraya gelirken, Türkiye'de
yoksulluğu ve yolsuzluğu yenmek üzere yetki aldık, geldik; gelin, bunu hep
beraber gerçekleştirelim. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım,
özümüzle sözümüz bir olsun.
Bakınız, Sayın Maliye
Bakanımız, geçen gün, burada, Cumhuriyet Halk Partisinin sıralarına, bize doğru
dönerek "gidin, bu vergi barışıyla ilgili, esnafla konuşun" dedi.
Ben, Antalya'da Serik İlçemizde, Manavgat İlçemizde, Alanyamızda esnaf kefalet
kooperatiflerinin kongrelerine katıldım. Oradaki esnaf bunu kabul etmiyor, tepkisini ortaya koyuyor, "biz hiçbir
fayda görmedik" diyor. Sayın Bakanım beni bağışlasın, herhalde, affettiği
naylon faturacı esnafla görüşmüş; ama, siftah yapamayan esnafa gittiğiniz zaman
tablo budur değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu bakanlık, geçmişte en şaibeli yolsuzlukların odak noktası oldu.
Sayın Bakanım biraz önce açıkladı, dedi ki "Avrupa'da 1 kilometrelik
otoyol maliyeti dünya fiyatlarıyla 2 500 000-3 000 000 dolar; ama, benim
ülkemde 7 800 000 dolara ulaşmış!" Demek ki, bu aradaki fark, birilerinin
cebine gitmiş; gelin, bunları takip edelim, millet adına hesap soralım,
milletin tek kuruşunun hesabını bu Yüce Meclis sorsun ve peşinde olalım.
Bunu, elbette Adalet ve
Kalkınma Partisinin değerli üyelerinden de bekliyoruz. Bu amaçla buradayız ve
bunun için, milletimiz adına bunları söylüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, yapılması öngörülen duble yoldaki öncelikler
meselesinde, bölünmüş yol projesine başlanırken öncelik arz eden arterlerin
dikkate alınacağı ve önce bunların, mevcut imkânlarla ikmal edileceği, Plan ve
Bütçe Komisyonunda, bizzat, Sayın Bakan tarafından ifade edilmiştir. Bu
bağlamda, seçim bölgemiz olan Antalya'yı Manavgat'a, Alanya'ya bağlayan 135
kilometrelik bir ana arter yolumuz vardır; onbeş yıldır bu yol yapılamadı
değerli arkadaşlarım.
Sayın Bakanıma, ben,
yazılı soru önergesi vermiştim, Sayın Bakanım lütfetti, cevap verdi.
Biraz önce Sayın
Bakanımızı dinledik; kendisine büyük saygım var, içtenliğine inanıyorum; Sayın
Bakanım dedi ki: "Yılda 2 000 kilometre duble yol yapacağız."
Alkışlarız... (Alkışlar) Bunu, milletimiz adına alkışlarız; ama; bakınız, bu,
kalan 28 kilometre yolun adı, ölüm yolu! Avrupa'nın bütün gazete manşetlerinde,
televizyonlarında, bu yolun adı, ölüm yolu. Benim vatandaşım hayatını
kaybediyor, Avrupa'dan döviz getiren turist hayatını kaybediyor; onun için,
turizm sektörünü etkiliyor ve Sayın Bakanım diyor ki: "Yeterli ödenek
sağlanması durumunda 2005 yılında tamamlanması hedeflenmiştir."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Emek,
konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.
Buyurun.
ATİLLA EMEK (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, 28
kilometreyi 2005'e ertelersek 2 000 kilometrenin inandırıcılığı nasıl olacak?!
Şimdi, diyorum ki, gelin,
şu 28 kilometreyi yapalım ve ölüm yolu, hayat yolu olsun. Eko-nomimize katkı
sağlayan bu yol...
Bakınız, daha dün, turizm
müdürlüklerinden bilgi getirdim. Alanyamızda 1 141 000 000 dolar turizm girdisi
sağlanıyor, Manavgat'ta 840 000 000 dolar sağlanıyor; 2 milyar dolar turizm
girdisi var! Ekonomiye bu kadar önemli katkı yapıyor bu yol. Değerli
arkadaşlarım, insanî boyutu var, ekonomik boyutu var; bunları bir kenara itmek
mümkün değil.
Şimdi, Sayın Bakanıma,
bütün içtenliğimle ve içtenliğine güvenerek, Yüce Meclisin huzurunda şunu ifade
ediyorum: Sayın Bakanım, ne olur, 2003 yılında bu yolu bitirelim ve
kurdelesini, Yüce Meclisin değerli üyeleriyle birlikte keselim. Bu ölüm yolunu,
hayat yoluna çevirelim. Ben, şimdiden, bu katkınızdan dolayı size teşekkür
ediyorum; ama, asıl teşekkürü Manavgatımızın, Alanyamızın yöre halkı, çile
çeken, çocuğunu, kardeşini, babasını kaybeden insanlarımız sunacaktır; ama, ondan
önemlisi, Avrupa'da "ölüm yolu" diye manşet atan... Daha geçen gün,
Berlin Fuarına giden yerel yöneticilerimize ilk soru bu. Sayın Belediye
Başkanına, turizm sektörü mensuplarına, ölüm yolu bitti mi diye soruluyor. Onun
için, bundan daha öncelikli, bundan daha önemli bir yol olabilir mi değerli
arkadaşlarım.
Sayın Bakanım, geçen gün,
buradaki bir konuşmasında "içtenlikle teşekkür bekliyorum yaptığım işler
dolayısıyla" dedi. Huzurlarınızda, Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.
Bizim Antalyamızın
batısında ve doğusunda içmesuyu projeleri vardı. Gazipaşa İçmesuyu Projesi ve
Antalya'nın batısında Andrasan, Mavikent, Beykonak ve Kumluca İlçemizin grup
projesi için, sağ olsunlar, Meclis kulisinde bütün yetkililerini çağırdı,
talimat verdi. Sayın Bakanım, bunun için içtenlikle teşekkür ediyorum ve bu
projelerin hayata geçmesi için de desteklerinizi istirham ediyorum. Sayın
Bakanım, burada gösterdiğiniz duyarlılığı, ne olur, şu yolda da gösterelim;
içtenliğinize inanıyorum.
Bu bakanlık, geçmişte çok
şaibeli. Çok önemli bir görev yapıyorsunuz. Bu bakanlığın geçmişini de
temizleyelim, sizin eliniz de temiz kalsın Sayın Bakanım.
Değerli arkadaşlarım...
BAŞKAN - Sayın Emek,
toparlar mısınız.
ATİLLA EMEK (Devamla) -
Hemen bağlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Yüce Meclisimizin desteğiyle, hükümetimizin desteğiyle, Sayın Bakanımızın
dirayetli çalışmasıyla, ölüm yolunun hayat yolu olmasını diliyorum ve
kurdeleyi, hep beraber, 2003 yılında keseceğimizi umut ediyorum.
Bu duygularla, Yüce
Meclise saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum; sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Emek.
Sayın milletvekilleri,
beşinci turdaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, sorulara
geçiyoruz.
Önce, soru sormak isteyen
sayın milletvekillerinin isimlerini okuyacağım: Sayın Amber, Sayın Doğan, Sayın
Gazalcı, Sayın Işık, Sayın Yerlikaya, Sayın Bölünmez, Sayın Bayraktar, Sayın
Koral, Sayın Eri, Sayın Doğan, Sayın Akın, Sayın Güyüldar, Sayın Öğüt, Sayın
Yıldız, Sayın Karademir, Sayın Erdöl, Sayın Önder, Sayın Ekmekçioğlu, Sayın
Yılmazer, Sayın Güney, Sayın Çetin, Sayın Tandoğdu, Sayın Ateş, Sayın Arz,
Sayın Türkmen, Sayın Yıldırım, Sayın Tunç, Sayın Aslanoğlu, Sayın Aslan.
Sayın milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, soru sorma süresi 10 dakika, Hükümetin cevap verme süresi de
10 dakika. Ben, sırası gelen sayın milletvekiline soru sorması için süre
vereceğim; ama, 30 milletvekilimizin de soru sorabilmesi için, her milletvekiline
20 saniye düşüyor. Bu süre içerisinde, gönlüm arzu eder ki, bütün
milletvekillerimize soru sormaları için fırsat verelim; ancak, süre 10
dakikayla sınırlı olduğu için de, bunu uzatma olanağım yok. O nedenle,
milletvekillerimizin, soru sormada birbirlerine bir kolaylık tanımalarını
diliyorum.
Şimdi, ilk soru sorma
hakkı Sayın Amber'in.
Buyurun Sayın Amber.
ZÜHEYİR AMBER (Hatay) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın
Sağlık Bakanımıza sorulmak üzere 4 tane sorum söz konusu.
Sosyoekonomik bir
hastalık olan tüberküloz, son yıllarda, özellikle rezistans hastalarda ciddî
bir artma göstermektedir. Tedavisi pahalı ve zor olan bu hastalığın
hastalarının, özellikli uzman hastaneler tarafından tedavi edilmeleri gerektiği
bilinmektedir.
Şimdi, sorularıma
geçiyorum.
Birinci sorum: İlaçlara
dirençli hastalar hangi hastanelerde tedavi olmaktadır ve bugüne kadar, bunun
için kaç yatak ayrılmıştır?
İkinci sorum: Bu
hastanelerin kaçında özel donanımlı oda mevcuttur?
Üçüncü sorum : Çok ilaca
dirençli hastalarımız ne kadardır? Sayısı bilinmiyorsa, bunun nedenleri nedir;
bunun açıklanmasını istiyorum.
Dördüncü sorum da,
rezistans tüberküloz hastaları için mevcut bir tedavi protokolü var mıdır; eğer
yoksa, bunun nedeninin açıklanmasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Amber.
Sayın milletvekilleri,
eğer mümkünse, diğer arkadaşlarımıza da süre tanınabilmesi için, bir soruyla
sınırlandırmanızı rica ediyorum.
İkinci söz, Sayın
Doğan'ın; buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Sorumu Sayın Sağlık Bakanımıza iletiyorum: 710 000 nüfuslu, tarihî Mardin'de,
300 yataklı, tam teşekküllü devlet hastanesi var; ama, anestezi ve psikiyatri
uzmanı yoktur. Bu nedenle, hayatî tehlike arz eden hiçbir ameliyat yapılamıyor;
ayrıca, heyet raporu verilemiyor.
İkinci sorum: Sağlık
ocaklarına gerekli ödeneği ayırarak, gerekli sağlık hizmetlerinin verilmesi
için, köylü vatandaşımıza gerekli sağlık hizmetlerinin sunulması için doktor,
ebe, hemşire gönderecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Mikrofon çalışmıyor!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tekrar, tuşa basmamanızı rica ediyorum. Teknik bir sorunla söz
istemi kayboldu.
Sayın Işık, buyurun.
MEHMET IŞIK (Giresun) -
Mikrofon çalışmıyor!
BAŞKAN - Peki.
Sayın Yerlikaya, buyurun.
V. SİNAN YERLİKAYA
(Tunceli) - Sayın Başkan, delaletinizle iki sorum olacak. İlk sorumu Sayın
Bayındırlık Bakanına ileteceğim. İkinci sorumu Sağlık Bakanımıza ileteceğim, bu
konuyu da cevaplandırmasını rica ediyorum.
Sayın Bakanım, bundan iki
ay önce Pülümür'de büyük bir deprem oldu, 6,5 şiddetinde bir depremdi. Bu
depremin hemen ilk gününde Sayın Bakan olay yerine intikal etti ve ondan sonra
da büyük yardımlarını gördük; huzurunuzda kendisine teşekkür ediyorum. Ancak,
Tunceli ve ilçelerindeki hasar tespitleri henüz tamamlanmadı, yapılmadı.
İkinci olarak,
Tunceli'nin afet bölgesi ilan edilmesi talebimiz henüz yerine getirilmedi.
Tunceli'nin afet bölgesi kapsamına alınması düşünülüyor mu, düşünülüyorsa, bu
konudaki çalışmaları nelerdir?
Sağlık Bakanımıza sorumu
yöneltiyorum.
Tunceli Merkezde, devlet
hastanesi kanalıyla, ilçelerimizde sağlık merkezleri kanalıyla vatandaş sağlık
ihtiyaçlarını karşılıyor. Köylerimizde ve beldelerimizde uzun süreden beri
sağlık ocakları kapalıdır; hemen hemen on yıldan beri hiçbir köyümüzde sağlık
ocağı yoktur. Ancak, son yapılan çalışmalarda, ilçelerdeki sağlık merkezlerinin
de sağlık ocağı kapsamına dönüştürülme çalışmalarını görüyoruz, bu konudaki
yazılar bize intikal ediyor.
Değerli arkadaşlar,
Tunceli'nin iklimi, coğrafî yapısı gözönüne alındığında, sağlık merkezlerinin
sağlık ocaklarına dönüştürülmesi konusu tahakkuk ederse, vatandaş büyük bir
mağduriyete düşecektir ve dolayısıyla, sağlık hizmetlerinden
faydalanamayacaktır.
Bizim temennimiz, bu tür
bir çalışmanın sona erdirilerek, bunların, sağlık merkezi olarak yerinde
kalmasıdır; ancak, bu konuda bir çalışmanın olup olmadığını Sayın Bakanımdan
öğrenmek istiyorum. Biz, sağlık merkezlerimizin, yine, sağlık merkezi olarak
kalmasını istiyoruz. Aksi halde, sağlık ocağına dönüştürülme durumunda,
buraların, 25 yataklı hastaneye dönüştürülmesi konusunda bir çalışmaları var
mıdır?
İki; Tunceli Devlet
Hastanesinde, uzun zamandan beri uzman hekim bulunmamaktadır, pratisyen
hekimlerle sağlık hizmetleri yürütülmektedir. Tunceli Devlet Hastanesine
yeterli uzman hekim gönderilecek midir; gönderilmesi konusunda herhangi bir
çalışmaları var mıdır?
Teşekkür ediyorum,
bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yerlikaya.
Şimdi, Sayın Gazalcı,
buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Kamu binalarının depreme
dayanıklılığı ölçüldü mü? Özellikle, hastane, okul gibi, insanların topluca
bulunduğu yerlerde sağlamlaştırma çalışmaları yapıldı mı? Örneğin, Denizli
Devlet Hastanesinde, Pamukkale Üniversitesinin yaptığı bir ölçüme göre, binanın
depreme dayanıklılığı olmadığı söylenilmiştir; ama, bir blok onarılmış, öteki
bloklar, ödenek yokluğu nedeniyle, durmaktadır.
Yine, turizmi, çevrenin
sosyal ve ekonomik yaşamını etkileyen, bir türlü bitirilmeyen yollar var;
onlardan birkaçının bu yıl yatırım programına alınıp alınmadığını, bitirilip
bitirilmeyeceğini Sayın Bakandan soruyorum.
Bu yollar :
1-Çameli-Fethiye Yolu,
2-Acıpayam-Kelekçi-Dalaman
yolu,
3-Beyağaç-Köyceğiz yolu.
Sağlık Bakanı ile ilgili
sorularıma gelince: Ağız ve diş sağlığı için Millî Eğitim Bakanlığıyla
işbirliği yapılarak, acaba, kalabalık okullarda diş hekimleri görevlendirmeyi
düşünüyor mu?
ABD'nin Irak'a
saldırısından insanımızın sağlığını korumak için maske, aşı dahil, ne gibi
önlemler alınmıştır?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Işık, buyurun.
MEHMET IŞIK (Giresun) - Sayın
Başkan, mümkün olduğu kadar zamanı az kullanmak istiyorum.
Bayındırlık Bakanına bir
sorum var, daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda da kendisine bahsetmiştim,
Giresun şehiriçi geçişi. Doğu Karadeniz'in tüm güzelliklerini yok eden
Karayolları, Giresun merkezini de, maalesef, yaşanmaz hale getirdi. Sahilde
herhangi bir suretle insanların gezeceği bir yer bırakmadı, kavşaklar bırakarak
şehre girişi engelledi; planların...
BAŞKAN - Sayın Işık,
sorunuzu sorarsanız iyi olur; çünkü, diğer arkadaşlarımız da var.
MEHMET IŞIK (Giresun) -
Sorum: Giresun şehiriçi geçişi için yeni bir proje düşünüyorlar mı? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Bir de, Sağlık Bakanına
bir sorum var: Giresun Merkezde 1 bölge hastanesi inşaatı ve Görele'de 1
hastane inşaatı var. Bu hastanelere başlanılanı on oniki sene oldu, yüzde 80'i
tamamlandı, bitirilemiyor, bina yeniden eskimeye başladı. Bu binaların bu sene
bitirilmesi mümkün müdür?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bölünmez, buyurun.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Delaletinizle aşağıdaki
soruları sayın bakanlarımıza yöneltmek istiyorum:
Güneydoğunun tüm
hastaneleri gibi, Mardin'deki hastane de, şifa dağıtan kurumlar değil, mikrop
yuvası olan eski hastanelerimizdendir. Vatandaşlarımızı kurtaracak yeni Mardin
Devlet Hastanesinin bitirilmesi için kesin tarih verebilir misiniz?
Değerli Bayındırlık
Bakanıma sorum da: Mardin Organize Sanayi ve Serbest Bölgesi, tugay ve birçok
birliğimizi, okullarımızı, havaalanı ve ilimizi İpek Yoluna bağlayan 20
kilometrelik Mardin-Kızıltepe duble yolunun bitirilmesi için ayrılan ödenek
yeterli mi? Bitiş tarihi verebilir misiniz?
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
soru sorma süremiz bitti.
Hükümet üyelerimiz,
soruları eşit mi cevaplandıracaklar?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkanım, ben, sorulara yazılı cevap
vereceğim.
BAŞKAN - Yazılı cevap
vereceksiniz. Peki, teşekkür ederim.
Sayın Millî Savunma
Bakanı?..
MİLLî SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Ben de yazılı cevap vereceğim, müsaade
ederseniz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Akdağ?..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Ben, iki soruya sözlü cevap
vereceğim; kalanlara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN - Buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Tüberkülozla ilgili soruya cevap vermek istiyorum: İlaçlara
dirençli hastalarımız için Heybeliada, Yedikule, Atatürk ve İzmir Göğüs
Hastanelerinde yatarak tedavi imkânı vardır. Bunlar, özellikle seçilmiş
hastanelerdir, ihtisas hastaneleridir. Bunların yatak sayısı 200 kadardır ve
bunlar için ikinci kuşak ilaçlar ve özel uygulanan protokol mevcuttur ve bu
hastaların, ülkemizde tespit edilmiş sayısı 1 000 civarındadır.
Bir de savaşla ilgili
olarak, aşı konusunda görüşümü bildirmek, arkadaşımın sorusuna cevap vermek
istiyorum:
Ülkemizde, çiçek aşısı,
şu anda, yapılmış planlamalar dahilinde, ihtiyaç halinde kullanılmak üzere
getirtilmiş bulunmaktadır. Bu işle ilgili olarak, bir ihtisas komisyonu, bir
bilim kurulu kurmuş bulunmaktayız. Bu bilim kuruluyla birlikte, yapılmış
planlamalar çerçevesinde çalışmalarımız devam etmektedir ve bu bilim
kurulumuzun görüşü, hali hazırda, herhangi bir kitle aşılaması yapılmasının
gerekli olmadığı yönündedir.
Diğer sorulara yazılı
olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN - Sayın Bakanlara
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri;
8,5 dakikalık bir süremiz var; o sürede de sayın milletvekillerimizin
sorularını alacağım.
Sayın Eri, buyurun.
NİHAT ERİ (Mardin) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bayındırlık Bakanına bir sorum
olacak.
Cumhuriyetimizin
kuruluşunun üzerinden seksen yıl geçmiştir; ama, hâlâ, coğrafyamızın kadastrosu
tamamlanamamıştır. Örneğin, benim seçim yörem olan Mardin ve Midyat'ta, mevcut
kadro ve bu çalışma temposuyla, yüz ilâ ikiyüz yılda kadastro çalışmalarının
tamamlanabileceği hesaplanmaktadır. Kadastronun yapılmayışı, birçok
sıkıntılara, özellikle tarımsal destekleme ödemelerinde karışıklığa,
gecikmelere ve hak kayıplarına neden olmaktadır.
Sorumu soruyorum: Mevcut
kadro ve çalışma temposuyla, Türkiye kadastrosunu ne zaman tamamlamayı
düşünüyorsunuz? Bu süreyi kısaltmak için bir çalışmanız var mı?
Sağlık Bakanına da bir
sorum olacak. Hükümet programında, bölgelerarası dengesizliğin ortadan
kaldırılması yönünde çalışmalar yapılacağı yazılıdır. Sayın Bakanım, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde sağlık göstergeleri, Türkiye ortalamasının
yarısı düzeyindedir.
İlk sorum şu : Personel
atamalarında ve yatırımlarda, bu dengesizliği ortadan kaldırmak amacıyla, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri için özel bir uygulama düşünüyor musunuz?
İkinci sorum : Mardin'de
inşaatları tamamlanma aşamasına gelen merkez devlet hastanesi ile Dargeçit ve
Derik İlçeleri hastaneleri bu yıl hizmete girecek mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
sorularınızın gerekçeye veya açıklamaya ihtiyacı yok; Sayın Bakanlar konuya
hâkim. O nedenle, bundan sonraki sayın milletvekillerimizin, bir açıklamaya
gerek duymadan direkt sorularını sormalarını rica ediyorum.
Sayın Akın?.. Yok.
Sayın Güyüldar, buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Sayın Başkan, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanıma sorularım olacak.
Bilindiği üzere,
Pülümür'de, 27 Ocakta bir deprem olmuştu. Bu deprem sonrası Sayın Bakanımın
ilgisini ve yapılan olumlu çalışmaları belirterek sorularımı soracağım.
Toplu Konut İdaresince
yapılan çalışmalarda, Tunceli'de toplukonut yapımı uygulamasına başlanmış
olduğunu takip ediyoruz. Mayıs ayında da...
BAŞKAN - Sayın Güyüldar,
şu açıklama kısmını atlayıp direkt sorulara gelir misiniz.
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Mayıs ayında da Pülümür'de bu konutların temelinin atılacağını memnuniyetle
öğrenmiş bulunmaktayız.
İkincisi de, güneyi
Karadenize bağlayan Pülümür yolunun, Sayın Bakanımın hassasiyetiyle bu sene
tamamlanacağına dair görüşmelerimiz olmuştur. Sayın Bakanıma ve bürokratlarına
şimdiden şükranlarımı sunuyorum.
Tunceli'nin afet
kapsamına alınması hususunda Sayın Yerlikaya sorusunu iletmiştir. Benim, Sayın
Bakanımdan sorum şu olacak efendim: Tunceli İlimizde yıllardan beri yatırım
programında yer alan, gerek ihale gerekse
EYY yöntemiyle yapımı benimsenen işlere şu ana kadar başlanmamıştır.
Programda yer alan bu işlere 2003 yılında başlanabilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Öğüt?.. Yok.
Sayın Yıldız, buyurun.
MEHMET KERİM YILDIZ
(Ağrı) - Sayın Sağlık Bakanımıza sorularım olacak.
Yapımı oniki yıldır devam
eden, fizikî gerçekleşme oranı yüzde 75 olan 150 yataklı Ağrı Devlet Hastanesi
bu yıl bitirilecek mi?
İkinci sorum : Hepatit B
aşısı, rutin aşı takviminde yer alacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldız.
Sayın Karademir, buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, Sayın Bayındırlık Bakanına sormak istiyorum. Sayın Bakanın
konuşma kitapçığında, Tapu ve Kadastro Bilgi Sisteminden (TAKBİS)
bahsedilmektedir. Bu proje Başbakanlık tarafından onaylanmış mıdır? Ne zaman
bitirilecektir? Devlet bütçesine mal oluşu ne olacaktır? Devlet bütçesine
katkısı ne olacaktır? Bu projenin, kadastro haritalarının ülke genelinde tamamının
sayısal hale getirilmedikçe yaşama geçirilmesi olanaklı mıdır?
İkinci sorum da şu
olacak, yine Bayındırlık Bakanımıza : Ülke kadastro çalışmalarının yenilenmesi
aşamasında, harita özel sektörünün imkân ve gücünden yararlanmak üzere, kamu
sorumluluğunu taşıyan lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarından
bahsedilmektedir. Bu büroları ne zaman yaşama geçirmeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Erdöl, buyurun.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
Sayın Başkanım, her üç Bakanımıza da değerli çalışmalarından dolayı teşekkür
ediyorum.
Millî Savunma Bakanımıza
üç sorum var. Birinci sorum : Malumunuz olduğu üzere, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde subay ve assubayların mecburî hizmetleri 15 yıldır. Gerek tıp
doktorları gerekse kurmay subayların akademilerde geçirdikleri süreleri bunlara
ilave edilmektedir. Bu mecburî hizmetler, matematiksel olarak 21, hatta 26 yıla
kadar uzamaktadır. Bu çarpıcı durumu sona erdirmeyi düşünüyor musunuz?
İkinci sorum : Türk
Silahlı Kuvvetlerinden, amirlerince suçlu oldukları zannedilerek, kanaate
dayalı olarak çıkarılan subay ve assubayların belki de çok ciddî suçları
vardır. Bunlar hiç mahkeme edilmiyorlar; âdeta, mahkemeden kaçırılıyorlar. Bu,
çok ciddî suçu olan, yani askerlikten atılması gerekecek kadar suçlu olan
kişilerin, mutlaka, ilave cezayı da hak etmeleri gerekir. Bunların mahkemeden
kaçırılması yerine, mahkeme yolunu onlara açmayı, yani özetle, Anayasanın 125
inci maddesini değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Üçüncü ve son sorum :
Trabzon İli Merkezde Çamoba Beldesinde, terk edilmiş, daha önce Silahlı
Kuvvetlerimiz tarafından kullanılan ağaçlıklı bir arazi var; park, bahçe ve
mesire yeri için oldukça uygundur. Bunu Trabzon Belediyemize devretmeyi düşünür
müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ekmekçioğlu,
buyurun.
HÜSEYİN EKMEKÇİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Sağlık Bakanıma sorularımı
yönelteceğim.
Hastanelerimizde yapılan
ilaç ihalelerinde 1 000 000'a alınan aynı ilaç, eczanelerde 11 000 000'a
satılmaktadır; bunun nedeni nedir? Bu çarpıklığı gidermek için Bakanlık olarak
ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?
Yardımcı sağlık personeli
olarak açığın kapatılması için Bakanlığınızın yaptığı çalışmalar nelerdir?
Kent merkezlerinde sağlık
personelinde yığılmalar vardır. Buna karşın, ilçe, belde ve köylerimizde sağlık
personeli açığı mevcuttur. Sağlık Bakanlığının nakil, puanlama, norm kadro gibi
çalışmaları var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ekmekçioğlu.
Sayın Güney, buyurun.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) - Sayın Sağlık Bakanımızdan bir sualim var.
Takriben iki yıl önce
Bayburt Devlet Hastanesi bünyesinde kurulan Kanser Araştırma Erken Teşhis
Merkezi için patolog ve röntgen mütehassısı göndermeyi düşünüyor musunuz? İki
yıldan beri burası çalışmamaktadır, açıldığı halde kapalıdır. Hiç olmazsa,
rotasyonla, bu merkeze, bu bahsettiğim doktorların gönderilmesi mümkün müdür?
Bu konuda yardımlarını rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim Sayın Güney.
Sayın milletvekilleri, soru
sorma süremiz sona erdi.
Sayın bakanlarımız bu
sorulara yazılı cevap vereceklerdir.
Şimdi, sırasıyla, beşinci
turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı
ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:
Millî Savunma Bakanlığı
2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
A) MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI
1. - Millî Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
1 093 549 119 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
102 |
Millî Savunma Hizmetleri |
9 115 700 881 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
10 209 250 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı
2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı
2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Millî Savunma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Millî
Savunma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L
i r a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
6 967 626 711 420 000 |
- Toplam Harcama |
: |
5 413 528 749 810 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
1 594 308 469 180 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
48 961 311 150 000 |
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
Kanunlar
Gel.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
8 750 803 580 000 |
- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve |
|
|
Dış Proje
Kredilerinden Ertesi |
|
|
Yıla Devreden |
: |
1 317 739 438 860 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı
2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
156 354 500 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Devlet Yapı İşleri |
77 078 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
112 |
Konut Müsteşarlığı Hizmetleri |
1 466 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
113 |
Doğal Afetlerin Zararlarını Önleme ve Giderme |
|
|
|
Hizmetleri |
6 314 500 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
114 |
Teknik Araştırma ve Uygulama Hizmetleri |
5 488 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
167 920 000 000
000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
414 621 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum :
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
|
|
L i r
a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
945 679 521 170 000 |
|
- Toplam Harcama |
: |
902 677 178 310 000 |
|
- İptal Edilen Ödenek |
: |
38 603 558 400 000 |
|
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
1 139 122 860 000 |
|
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
|
Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla |
|
|
|
Devreden Ödenek |
: |
5 537 907 320 000 |
|
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
a) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
631 316 700 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Karayolları Planlama, Proje ve Keşif Hizmetleri |
34 704 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
112 |
Karayolları Yatırım Hizmetleri |
809 534 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
113 |
Bakım ve İşletme Hizmetleri |
179 295 300 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
2 549 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
999 |
Dış Proje Kredileri |
690 707 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
2 348 106 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Gelir |
|
|
|
Türü |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
2 |
Vergi Dışı Normal Gelirler |
40 000 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
3 |
Özel Gelirler, Hazine Yardımı ve Devlet |
|
|
|
Katkısı |
2 308 106 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
2 348 106 000 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Karayolları
Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L i r
a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
2 029 799 982 545 000 |
- Toplam Harcama |
: |
1 968 240 083 830 000 |
- İptal edilen Ödenek |
: |
51 745 424 325 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
30 097 350 000 |
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
9 844 571 740 000 |
- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve |
|
|
Dış Proje
Kredilerinden Ertesi |
|
|
Yıla Devreden |
: |
5 192 531 850 000 |
BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. |
|
|
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum : |
|
|
B
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L i r a |
- Bütçe tahmini |
: |
1 031 980 299 000 000 |
- Yılı tahsilatı |
: |
1 796 364 736 210 000 |
BAŞKAN - (B) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
b) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
31 243 050 000 000 |
|
|
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Tapu-Kadastro ve Fotogrametri Çalışmalarının |
|
|
|
Yürütülmesi |
127 630 950 000 000 |
|
|
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
1 116 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
159 990 000 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum :
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L
i r a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
82 078 722 630 000 |
- Toplam Harcama |
: |
81 987 531 550 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
896 447 740 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
805 256 660 000 |
BAŞKAN - (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri,
Sayın milletvekilleri,
şimdi, Sağlık Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
C) SAĞLIK BAKANLIĞI
1. - Sağlık Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
516 272 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Temel Sağlık Hizmetleri ve Sosyalleştirme |
1 091 506 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
113 |
Tedavi Hizmetleri |
1 355 420 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
529 355 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
999 |
Dış Proje Kredileri |
77 501 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
3 570 054 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık Bakanlığı 2003
malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sağlık Bakanlığı 2001
malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Sağlık Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum :
Sağlık
Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L
i r a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
1 654 362 992 100 000 |
- Toplam Harcama |
: |
1 821 580 979 050 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
64 422 712 300 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
236 566 647 170 000 |
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
4 925 947 920 000 |
- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve |
|
|
Dış Proje
Kredilerinden Ertesi |
|
|
Yıla Devreden |
: |
14 691 707 140 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık Bakanlığı 2001
malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
a) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı
Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
1 495 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Uluslararası İlişkilerden Doğan Bulaşıcı |
|
|
|
Hastalıklardan Korunma |
4 225 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
159 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
5 879 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum
:
B - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Gelir |
|
|
|
Türü |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
1 |
Vergi Gelirleri |
3 729 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
2 |
Vergi Dışı Normal
Gelirler |
1 650 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
3 |
Özel Gelirler, Hazine Yardımı ve Devlet Katkısı |
500 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
5 879 000 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L
i r a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
36 010 612 360 000 |
- Toplam Harcama |
: |
3 908 857 880 000 |
- İptal edilen Ödenek |
: |
397 804 050 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
75 731 070 000 |
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
31 779 681 500 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
|
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum : |
|
|
B
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L i r a |
- Bütçe tahmini |
: |
2 514 000 000 000 |
- Yılı tahsilatı |
: |
27 769 349 320 000 |
BAŞKAN - (B) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, Millî Savunma Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Karayolları
Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı ve Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçeleri ile 2001 malî yılı
kesinhesaplarının bölümleri kabul edilmiştir.
Şimdi, altıncı tur
görüşmelerine başlıyoruz.
Altıncı turda, Adalet
Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı
bütçeleri yer almaktadır.
D) ADALET
BAKANLIĞI
1. - Adalet
Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Adalet
Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
E) YARGITAY
BAŞKANLIĞI
1. -
Yargıtay Başkanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. -
Yargıtay Başkanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
F)
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1. -
Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. -
Ulaştırma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
a)
DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1. -
Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. -
Denizcilik Müsteşarlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerlerini aldılar.
Sayın milletvekilleri,
18.3.2003 tarihli 49 uncu Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz
olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla
sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.
Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin
bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp, parmak
izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki "söz isteme" butonuna basmaları
gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan
milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki görüşmeler
bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden
soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır; cevap işlemi
için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği
takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
Sayın milletvekilleri,
altıncı turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum :
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına; Sayın Mehmet Ziya Yergök, Sayın Orhan Eraslan, Sayın Hakkı Ülkü.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına; Sayın Musa Sıvacıoğlu, Sayın Ahmet Çağlayan, Sayın Cengiz
Kaptanoğlu.
Şahısları adına, lehinde
söz talebinde bulunan sayın üyeler; Mevlüt Akgün, Mustafa Nuri Akbulut, Hakkı
Köylü, Alaattin Büyükkaya, Mehmet Kurt, Mehmet Sekmen, Halil Özyolcu.
Aleyhinde söz isteyen
sayın üyeler; Sayın Atilla Kart, Sayın Mahmut Uğur Çetin, Sayın Kemal Demirel.
Sayın milletvekilleri,
ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ziya Yergök'ün.
Sayın Grup
Başkanvekilleri, ben, bu söz talebinden, sayın üyelerin süreyi eşit
kullanacaklarını anlıyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Yergök.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Adalet
Bakanlığı bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşlerimi
sunmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
cumhuriyetle birlikte gerçekleştirilen hukuk devrimi, toplumu çağdaş uygarlık
düzeyine ulaştırmayı amaçlamış ve büyük atılımlar yapılmıştır. Aradan geçen
zaman içerisinde toplumun ihtiyaçlarını karşılamak üzere birçok yeni
düzenlemeler yapılmıştır; ancak, ülkemizde ve dünyada sosyal, toplumsal ve
ekonomik alanda öylesine hızlı bir değişim yaşanmıştır ki, yapılan
düzenlemeler, bu gelişim ve değişim hızını yakalayamamıştır. Bütün bunlara,
hızlı nüfus artışı, yoğun iş yükü ve çalışma koşullarının olumsuzluğu da
eklenince, adalet mekanizması, bugün, çağdaş ve demokratik bir toplumun hizmet
beklentilerinin gerisinde kalmıştır. Bu durum, doğal olarak, adalet hizmetlerinin
gecikmesine ve adalete güvenin azalmasına neden olmuştur. Yargının çağdaş bir
yapıya, adil ve hızlı bir işleyişe kavuşması, toplumun ihtiyacına cevap verecek
düzenlemelerin süratle yapılması yolunda, bugüne kadar, yasama ve yürütme organları
üzerlerine düşen görevleri yerine getirmemişlerdir. Beş yıllık kalkınma
planlarında bütün bu konulara, yargı sorunlarına ve çözümlerine yer verilmiş
olmasına rağmen, adalet hizmetleri için yeterli kaynak ayrılmadığı, Adalet
Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içerisindeki payı yüzde 1'lerin altında
kaldığı için, bu öneriler yaşama geçirilememiştir.
Görüşmekte olduğumuz 2003
malî yılı bütçesinde de bu acı gerçek değişmemiş, Adalet Bakanlığının genel
bütçe içerisindeki payı binde 7,5 olarak geçen yılın da altında
gerçekleşmiştir. Bu durum, üzüntü verici, hatta utanç verici bir tabloyu ortaya
koymaktadır. Bugün, birçok kurumun ve genel müdürlüğün bütçesi bile Adalet
Bakanlığının bütçesinden kat kat fazladır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, kuruluş
döneminin zorluklarına ve imkânsızlıklarına rağmen, adalete bütçeden ayrılan
pay, bugünkünün 4 katı, 5 katı düzeyindeydi. İşte, cumhuriyeti kuranların
adalete bakışları ile günümüzde ve son yıllarda ülkeyi yönetenlerin adalete
verdikleri değer.
Adalet Bakanlığının 2002
malî yılı bütçesi üzerinde 6 Aralık 2001 tarihinde bu kürsüden Adalet ve
Kalkınma Partisi adına konuşan bir sayın sözcü "bir devletin hukuk devleti
olup olmadığının bir turnusol kâğıdı var; bunun adı, bütçedir; Adalet
Bakanlığına bütçeden yüzde 1'in altında pay ayrılıyorsa, o devlet, hukuk
devleti değildir" demiştir. Aynı partinin diğer sözcüsü ise, Adalet
Bakanlığına bütçeden ayrılan payın düşük oluşunu eleştirerek "adaletten
tasarruf edemezsiniz; adaletten tasarruf demek, hırsıza, soyguncuya doğrudan
yardım etmek demektir; bu tasarruf nedeniyle, bu düşüncede olanları ayıplıyorum,
bu düzenlemeyi getirenleri ayıplıyorum" demiştir. Ancak, bu konuşmaların
yapılmasından bir yıl sonra, bu sayın sözcülerin mensubu olduğu ve üstelik,
isminde "adalet" sözcüğü bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi, büyük
bir çoğunlukla ve tek başına iktidara gelmiş olmasına rağmen, adalete ayrılan
pay, bir önceki yılın da altında gerçekleşmiştir. Bu tutarsızlığı ve çelişkiyi,
ben de, burada, ayıplamak durumundayım.
Kuşkusuz, devletimizin
içerisinde bulunduğu imkânları ve zorlukları biliyoruz; ancak, Plan ve Bütçe
Komisyonunda önerdiğimiz ve Sayın Bakanın da dile getirdiği gibi, bütçenin
diğer fasıllarından, diğer kurumların bütçelerinden belli oranda yapılacak
kesintilerle, Adalet Bakanlığının bütçesinde gerçekçi bir iyileştirme
yapılabilirdi; fakat, yapılmamıştır. Bu bütçe olanaklarıyla, hukuk alanında,
yargı alanında yapılması gereken -bir kısmı hükümet programında da ifade
edilen- reformların yapılması şöyle dursun, adalet teşkilatı, artan sorunlar
karşısında günlük işleyişini bile sürdürmekte zorlanmaya devam edecektir.
Bugün, yargının, bireyler
arasındaki ilişkiyi düzenlemekte yetersiz kalması ve adaletin gecikmesiyle
ortaya çıkan boşluğu yasadışı gruplar doldurmaktadır. Halbuki, demokratik hukuk
devletinde, bağımsız yargı, ülkenin ve toplumun güvencesidir. Bir insanlık
onuru olan hak aramanın en son ve en etkili yeri yargıdır. Ünlü bir düşünürün
dediği gibi "bağımsız bir mahkemenin varlığı ve orada adaletin mutlaka
gerçekleşeceği inancı, kişiye en büyük güven duygusunu verir." Bugün,
yurttaşlarımızın bu güven duygusunu taşıdıklarını söyleyebilir miyiz; üzülerek
ifade etmeliyim ki, artık, adliyenin adaletine güvenmiyor, adaletin kestiği
parmak acıyor, hukukdışı güç odaklarında hak arama eğilimi giderek artıyor. Ne var
ki, bunun sorumlusu, kesinlikle, sınırlı olanaklara karşın sınırsız bir
özveriyle çalışan yargı mensupları değildir; adalet hizmetlerini yalnız
tüketici bir hizmet sektörü olarak gören, adalet hizmetlerine yıllardır gerekli
yatırımı yapmayan, adaletin, güçlü, etkin, yansız ve bağımsız olmasından korkan
yürütme organlarıdır, hükümetlerdir; ancak, bu, çok yanlış bir yaklaşımdır.
Adalet hizmetlerine olan bu yaklaşım değiştirilmeli, adalet hizmetlerine yatırım
hızlandırılmalı, kadro açıkları hızla kapatılmalı, her kademede, yargıya, en
son teknoloji sokulmalı, işlevi olan, çağdaş mimariye sahip, adliye hizmet
binaları yapılmalı, yargı bağımsızlığının önündeki bütün engeller ortadan kaldırılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, bağımsız yargı ve güvenceli yargıç, hukuk devleti olmanın
vazgeçilmez koşuludur. Hukuk devletini, artık, bir yaşam biçimi olarak görmeli
ve kabul etmeliyiz; ancak, ne yazık ki, bizde, devlet, zaman zaman kendi
kurallara uymadığı gibi, bazen, kesinleşmiş yargı kararlarını bile
uygulamamaktadır; bu, devletin hukuk devleti niteliğiyle asla bağdaşmayacak bir
durumdur.
Sayın milletvekilleri, 22
nci Dönemde de Yüce Mecliste birçok yasa çıkarıldı. Birkısım yasa tasarıları
komisyonlarda görüşülmektedir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
bunlardan, hukuka uygun bulduklarımıza, ülkemiz için, ulusumuz için yararlı
olacağına inandıklarımıza hem komisyon aşamalarında hem Genel Kurulda destek
verdik, katkıda bulunduk. Bu anlayışımızı, bundan sonraki yasama çalışmaları
içinde de sürdüreceğiz; ancak, bilinmelidir ki, Yüce Meclisten yasa çıkarmak
yetmiyor. Yıllar önce çocuk mahkemeleri ve trafik mahkemelerinin kurulması
öngörülmüş; ancak, kâğıt üzerinde kalmış, yaygınlaştırılamamıştır. Umarım, aile
mahkemeleri de aynı akıbete uğramaz.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde bir önemli sorun da hukuk eğitimi alanında yaşanmaktadır. Bugün,
ülkemizde yeni açılan vakıf üniversitelerindeki fakültelerle birlikte 33 hukuk
fakültesi bulunmaktadır. Bu sayı, ihtiyacın çok üzerindedir. Hukuk
fakültelerindeki hukuk eğitimi düzeyi ve öğretim üyesi sayısı yetersizdir.
Fakültelerimizin bu durumu, ülkemiz hukukunun ve yargı sisteminin de önemli
sorunlarından ve asıl parçalarından birini teşkil etmektedir. "Bir dekan,
bir mekân" anlayışıyla, artık, hukuk fakültesi açılmasının önüne
geçilmelidir.
Günümüzde yargıda en çok
yakınma bilirkişilik kurumundan gelmektedir. Bu kurum, kesinlikle yeniden ele
alınarak, yargılamaya yardımcı bir kurum haline getirilmelidir.
Diğer taraftan, yargıçlar
ve savcılar, uygun ve yeterli biçimde, meslekiçi eğitime tabi tutulmalıdır.
Adalet akademisi tasarısının Genel Kurulda kabul edilmesiyle, bu düşüncenin
gerçekleşeceğini umuyoruz.
Yargı mensuplarının özlük
haklarının ve gelir durumlarının mutlak surette iyileştirilmesi gerekmektedir.
Yargıç, millet adına karar vermekte ve bu nedenle hiçbir kamu görevlisinde
olmayan bir sorumluluğu taşımaktadır. Yargıcı, sıradan bir meslek memuru,
herhangi bir devlet memuru olarak gören anlayışı terk etmeliyiz.
Ayrıca, yargıda nitelikli
ve eğitimli personel seçimine de önem verilmelidir. Bugün adlî işlerde ve ceza
infaz kurumlarında çalışan personel, çok ağır koşullarda, büyük özveriyle görev
yapmaktadır.
Diğer taraftan, adlî
makamların emir ve denetiminde çalışacak idarî kolluktan ayrı bir adlî kolluk
gücü de mutlaka oluşturulmalıdır.
Sayın üyeler, yargı,
sav-savunma-karar üçlüsünden oluşur. Adalet, nasıl ülkenin temeliyse, savunma
da, adaletin temelidir. Bugün, sağlık ve sosyal güvenlik yönünden, avukatlar,
hemen hiçbir güvenceye sahip bulunmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yergök,
konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Devamla) - Avukatları tam anlamıyla sosyal güvenliğe kavuşturacak düzenlemenin
bu yasama döneminde yapılmasını diliyoruz. Diğer taraftan, kamu avukatlarının
kurumlarındaki statü ve özlük hakları düzeltilerek, avukatın emeğinin sömürüsü
haline gelmiş olan hukuk dışı uygulamaya da son verilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
bugün, Türk yargısının, bu kısıtlı zaman dilimi içerisinde değinemediğimiz
birçok sorunu vardır. Bu sorunlar, yıllardır, bu kürsüde ve çeşitli
platformlarda dile getirilmiş ve sadece sorunlar dile getirilmekle kalmamış,
somut ve özlü çözüm önerileri de ortaya konulmuştur. Ancak, bugüne kadar, bu
sorunları çözecek bir büyük irade ortaya konulamamıştır. Bu sorunlar, yargı
gücünün işlemesine tamamen engel değildir; ancak, en duyarlı toplumsal ve
bireysel ihtiyaç olan adalet dağıtımında aksaklıklara, bazen de haksızlıklara
neden olmaktadır. Ancak, şunu açık yüreklilikle belirtmeliyiz ki, bugün, hangi
kurum adalet kadar ihmal edilseydi, ayakta kalamaz, çoktan çökerdi. Bunun için,
yine de, yargımızın kıymetini bilelim, buradan, tüm yargı mensuplarına, adalet
teşkilatı mensuplarına, gösterdikleri büyük özveri için şükranlarımızı sunalım.
Artık, adalete her yönüyle sahip çıkmak, yargının tüm sorunlarına çözüm
getirmek zamanı gelmiş de geçmektedir. Yargıyı güçlendirmeliyiz; adaleti
etkinleştirmeliyiz; tüm mevzuatımızı, yasalarımızı, günün gereksinmelerini yeni
suç nevilerini karşılayacak şekilde yeniden düzenlemeliyiz; adaleti, güçlü, güçsüz
suç işleyen herkesin yakasına yapışacak donanıma sahip kılmalıyız. Eğer, bunlar
yapılmaz ve mevcut durumun devam etmesine göz yumulacak olursa, o zaman, eski
filozoflardan birini, yasaların, örümcek ağlarına benzediğini, sadece zayıfları
yakalayıp güçlüleri zaptetmeyecek bir ağ olduğunu iddia eden Anacharsis'i hakkı
çıkarmanın utancını yüklenmiş oluruz. Sadece güçsüzler için değil, güçlüler
için de adaletin harekete geçme zamanı, artık, gelmiştir. Halkımız, sadece
baklava çalan çocukların değil, bankalardan milyarlarca doları çalanların da
yakasına yapışan bir adalet istiyor.
Ayrıca, 12 Eylül
döneminin mağdurlarının, 1978 kuşağının kamu hakları, siyasî ve medenî hakları
üzerindeki yasakları kaldıracak düzenlemeleri bir an önce yapmalıyız.
Diğer taraftan, özel
yargılama usulleri uygulayan, olağanüstü mahkeme niteliğinde olan ve doğal
yargıç ilkesine de aykırı bulunan devlet güvenlik mahkemelerini de artık
kaldıralım.
BAŞKAN - Sayın Yergök,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Devamla) - Bitiriyorum efendim.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Adalet Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonundaki sunuşunda, adliye
binalarımızın yetersizliğini ve içinde bulunduğu durumu görünce, Adalet Bakanı
olarak, yüzünün kızardığını söyledi; adalete ayrılan payın son yıllarda yüzde
1'in altında tutulmasını utanç verici olarak niteledi ve mevcut bütçe
ödenekleriyle, adaletin, zamanında ve hızlı bir şekilde tesisine imkân
bulunmadığını dile getirdi.
Yine, Plan ve Bütçe
Komisyonunda söz alan Adalet ve Kalkınma Partisinin bir değerli milletvekili,
yargının içinde bulunduğu sorunlara değindi ve adaletin gecikmesine hiçbir
şeyin neden olmaması gerektiğini, bunun için hiçbir mazeretin kabul
edilmeyeceğini söyledi.
Şimdi, ben, burada, Yüce
Milletimizin ve Yüce Meclisimizin huzurunda, iktidar grubuna ve Sayın Adalet
Bakanına soruyorum: Sizin yakınmaya hakkınız var mı?! Siz, çözüm mevkiindesiniz
ve tek başına iktidarsınız. Sayın Adalet Bakanı, hükümetin güçlü adamı ve
hükümet sözcüsüdür. İktidarlar, ağıt yakmak için değil, şikâyet etmek için
değil, sorun çözmek için vardır.
Yargının bütün sorunları
biliniyor ve bu sorunlar artık çözüm bekliyor. Peki, bu sorunlar nasıl
çözülecek? Siz değilse kim?.. Şimdi değilse, ne zaman?..
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yergök.
Sayın milletvekilleri,
mümkün olduğu kadar uyarı kısmına gitmemeye çalışıyorum; ancak, zaman zaman bu
cep telefonlarıyla yapılan konuşmalar, bizim buradaki hem çalışmamızı
bozuyor hem de hoş olmayan bir görüntü
dışarıya verilmiş oluyor. Arkadaşlarımdan rica ediyorum, cep telefonlarını
lütfen kullanmasınlar.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, ikinci söz, Sayın Orhan Eraslan'ın.
Buyurun Sayın Eraslan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyeleri; Yüksek Yargıtayımızın 2003 malî yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi
sevgiyle, saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz üzere, Yargıtayımız 1868 yılında kurulmuş olan ve Anayasamızın 154
üncü maddesinde tanımlanan bir yüksek mahkememizdir. Anayasamızda da ifade
edildiği gibi, yargının, yargısal denetimini yapan, en üst karar merciidir, bir
içtihat mahkemesidir.
Bu nedenle, yargının en
üst noktasında olan Yargıtayımızın bütçesi "Adalet Mülkün Temelidir"
özdeyişinden de hareketle, büyük önem arz etmektedir. Yargıtayımıza bütçeden
ayrılan pay, bir anlamda, yargıya verilen değer anlamına gelmektedir, hukuk
devletine verilen değer anlamına gelmektedir.
Sayın Adalet Bakanımız
bir konuşmasında "Siyasetçilerin yargıya yapılan yatırımların prim
yapmadığını düşündüğünü; çünkü, bu yatırımların oya dönüşmediğini, kimsenin
adliye binası güzel oldu diye, oy vermediğini, bu yüzden de adliyelerimizin
bakımsız ve perişan olduğu" nu söylemesi üzerine -ki, bu, isabetli bir
fotoğraftır, doğru bir fotoğraf çekimidir- doğrusu, 59 uncu cumhuriyet
hükümetinin adalet işlerinde daha titiz olacağı zannına kapılmıştık; ancak, ne
yazık ki, Adalet Bakanlığı ve Yargıtayın bütçesini de gördükten sonra, boş yere
ümitlendiğimizi üzüntüyle anlamış bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği gibi, bütçeler hükümetlerin politikalarını uygulama aracıdır. Bu
bütçeyle de anlaşılacağı üzere, 59 uncu cumhuriyet hükümetinin öncelikleri
arasında ne yazık ki, adalet yok, ne yazık ki, hukuk devleti yok; gerisi laf...
Bütçede ödenek olmayınca ya da yeterli ödenek olmayınca, ona önem de vermemiş
oluyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
Yargıtayımızın bütçeden aldığı pay binde 2'nin altındadır. Üç temel erkten biri
olan yargıya verilen pay budur. Yasama, yürütme, yargı. Yargı, Türkiye
Cumhuriyeti bütçesinde binde 2'nin altında pay alıyor.
Adalet Bakanlığının
bütçesi de, aynı şekilde, binde 8'in altındadır. Bu payla, bu ödeneklerle
adaleti gerçekleştirmek mümkün değildir ya da sağlıklı biçimde gerçekleştirmek
mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri,
Yüksek Yargıtayımızın bütçesi 27 küsur trilyondur. Bunun 16 trilyonu personel
gideri, 1,4 trilyonu personelin emekli keseneği karşılığı, 5,4 trilyonu
bilgisayar alımı ve program yazılımı içindir -ki, bana göre, bir önceki yıllara
göre tek olumlu gelişme bu fasıldır- geriye, tedavi gideri, yakıt gideri, pul
gideri, harcırah ve sair giderler kalmaktadır. Bu koşullar altında, Yüksek
Yargıtayın elinde sandalye alacak parası bile yoktur. Yargıtaya gittiğinizde
görürsünüz ki, yüksek hâkimlerimizin her birinin oturduğu sandalyeler başka
başka modellerde, kırık döküktür. Bu, Türkiye için yüz ağartıcı bir durum
değildir.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle, son yıllarda görev yapan her cumhuriyet hükümetinin Adalet Bakanı,
iyi niyetle -bakın, altını çiziyorum, iyi niyetle- ve parlak laflarla,
yapacakları yargı reformundan, adalet reformundan bahsederler; hatta,
kendisinden önceki bakanlara da göndermelerde bulunurlar; ancak, bu bütçe
ödenekleriyle, bu paralarla hiçbir şey yapma olanağı yoktur. Gerçekçi olalım.
Bu parlak sözler, sadece arşivlerde kalmaya mahkûmdur.
Ayrıca, ülkemizde sahiden
adalet reformunu gerçekleştirmek mi öncelikli, yoksa, daha da işin başlangıcı
olan adliye reformunu mu gerçekleştirmek öncelikli; burası biraz tartışmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
önüne gelenin -bilgili bilgisiz, ilgili ilgisiz- Türk adaletini içine düştüğü
çıkmazdan kurtarmak için parlak adalet reformları önerdiğini biliyoruz;
bunların bir bölümü hiç denenmemiştir ve ne getireceği ne götüreceği belli
değildir. Bu açıdan, sonucu ne olacağı belli olmayan, sırf reformcu görünmek
adına adalet reformu hazırlama yerine, öncelikli olarak, bir adliye reformu
hazırlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın, hangi reformu yaparsanız yapın, adil,
kaliteli ve hızlı adalet, ancak, iyi fizik mekânlarda ve iyi yetişmiş
elemanlarla ve iyi donanım ve iyi olanaklarla olur. Onun için, ilk önce, adalet
binaları çağdaş standartlarda olmalıdır. Tüm çağdaş dünyada en görkemli binalar
adalet sarayları iken, ne yazık ki, ülkemizde, adliye binalarının beşte 1'i
bile Adalet Bakanlığının malı değildir. Çoğu binalarımız apartman dairesi ya da
bodrum katıdır veyahut bir kahvehanenin üstü ya da kebapçı dükkânının üstüdür;
buram buram kebap kokusuna boğularak adalet gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır;
çok dramatik bir durumdur. Bu koşullar altında, hangi reformun, ne kıymeti
olabilir?!
Bu örnekleri çoğaltmak
mümkün; ancak, bunun için adliye aramaya gerek yok. Başkentimizde bulunan ve şu
anda bütçesini görüştüğümüz yargımızın başı Yüksek Yargıtayımıza bakmak
yeterlidir. Yüksek Yargıtayımızın, beş ayrı hizmet binasında hizmet gördüğünü
biliyoruz. Yargıtay Başkanlığının bulunduğu bina da dahil, tüm Yargıtay
binalarımız dökülüyor; kanalizasyonları patlamış, sıvaları dökülmüş,
pencereleri onarımsız; yani, bir perişanlık içerisinde, koku içerisinde, hâkimlerimiz,
yargı erkini, yargıyı yerine getirmeye çalışıyorlar, yargı görevini yapmaya
çalışıyorlar, adalet dağıtmaya çalışıyorlar. Ciddî bir onarıma ihtiyaç var;
bunun için istenen ödenekler bile karşılanmamaktadır; burada da kısıntıya,
kesintiye gidilmektedir. Yargıtayın pencereleri dökülmüş, her odasına
girdiğinizde içeride rüzgâr esiyor. Ciddî anlamda güvenlik sorunları vardır.
Bunun karşılığında yeterli ödenek konulmamıştır.
Bunun yanı sıra, iyi
yetişmiş eleman sıkıntısı da had safhadadır. Politik amaçlarla çeşitli küçük
kasabalar ilçe haline getirilmiş ve buralara devletin başka personeli gitmediği
halde, hâkim ve savcılar gitmektedir. Ancak, bu personel yeteri kadar deneyimli
olmadığı gibi, deneyimli hâkim yanında çalışmadıkları için gereği gibi
yetişemeyen hâkimler, gittikleri yerlerde yeterli derecede verimli
olamamaktadırlar. Keza, adliyelerin böyle küçülmesi, bilgi aktarımını sağlamadığı
gibi, insangücü planlamasını da rasyonel hale getirmemekte, yargıyı da
hızlandırmamaktadır.
Aynı şekilde, hâkim,
savcı dışındaki yardımcı adliye personeli de daima adliyelerimizde yetersizdir.
Bugün, adliyelerimizdeki manzara müthiş derecede kötüdür. Zabıt kâtibi ve
mübaşir açığı had seviyededir. Kırık dökük, 30-40 yıllık daktilolarla, eksik
kadroyla adalet gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.
Keza, hâkim ve savcılar
ve gerekse de diğer adalet personeli, çalıştığının karşılığını alamamaktadır.
Mübaşir ve zabıt kâtipleri ve diğer adliye personeli, ülkemizin en az maaş alan
devlet memurları arasındadır. Aynı şekilde, infaz koruma memurları da,
yaptıkları göreve nazaran mağdur durumdadırlar. Eksik kadroyla, tatmin edici
ücret almadan çalışan memurdan yeterli verim almak mümkün müdür?!
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, adliyelerimiz donanım yönünden de perişandır. Mahkemelerin
çoğu, halen, 30-40 yıllık daktiloyla çalışmaktadır, mübaşir halen pazarcı
esnafı gibi tarafları bağıra çağıra duruşmaya çağırmaktadır; adliyelerimizde
bir ışıklı pano bile yoktur.
Tüm bunlar düzeltilmeden
yapılacak adalet reformunun yeni karışıklıklar çıkarmaktan başka bir yararını
görmek mümkün değildir. Bunun için, adalete para ayırmalıyız. Çözümü yanlış
yerde aramamak gerekir. Mutlaka ve mutlaka, adalet reformu da gerekir, yargı
reformu da gerekir. Buna karşı çıktığımı zannetmeyin. Ancak, önce, adliye
reformu, yakıcı bir ihtiyaç haline gelmiştir. Adliyeyi düzeltmeden, adaleti
düzeltmek mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri,
diyebilirsiniz ki, bu bütçe restorasyon bütçesi, tasarruf bütçesi, ne yapalım,
bunun için Yüksek Yargıtay'ın ödeneklerinde de kısıntıya gidilmiştir, ülkenin
yaşadığı şartlar bellidir...
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir yaklaşımda, kısmen haklılık olabilir; ama, adalette tasarruf olmaz,
tasarruflu adalet olmaz; her şeyde tasarruf olur, adalette tasarruf olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
konuşmanızı tamamlamanız için size eksüre veriyorum; buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Adaletten yapılan kısıntı, adaleti kısıtlı hale getirir. Kısıntılı adalet, kısıtlı
adalet olur.
Adalet binalarını bile
restore edemeyen bütçeye de, biz, restorasyon bütçesi demiyoruz değerli
arkadaşlarım.
Bakınız, çarpıcı bir
örnek vermek istiyorum size: Yargıtayımızın 2,5 trilyon lira pul parasına
ihtiyacı vardır -bu resmî pul- konulan ödenek 1,5 trilyon lira; 1 trilyon lira
açık var arkadaşlarım. Pul parası kullanılmazsa, bildiğiniz gibi, gelecek
yıllara aktarılmaz, yıl sonunda imha edilir, lüzumsuz kullanılmaz. Hiçbir
sıkıntı olmamasına rağmen, pul parasında bile kısıntıya gidilmiş.
Bu bütçe ödenekleriyle
görülmekte olan davaların ödeneksizlik nedeniyle sürüncemede kalacağını ve hak
arama özgürlüğü ve adil yargılama hakkıyla ilgili sıkıntılar doğacağını ve
Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde mahkûm olacağını görmek
için müneccim olmaya gerek yoktur. Kıstığımız o 1 trilyon lira pul parası,
Türkiye'ye belki 100 trilyon, belki 20 trilyon -neyse- tazminat olarak
dönecektir.
Sayın milletvekilleri, bu
bütçeyle, yargı sıkıntı içine sokularak, yargı mercilerinin saygınlığı
zedelenerek, yargı, âdeta, özelleştirilmeye zorlanmaktadır. Yargının nasıl
özelleştiğini ve özelleşince ne büyük felaketler olduğunu, sanırım, hepiniz
bilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, bu
bütçede çiftçiye bir şey yok, bu bütçede işçiye bir şey yok, bu bütçede memura
bir şey yok, bu bütçede esnafa ve küçük sanatkâra bir şey yok, bu bütçede
adalete de bir şey yok. Bu bütçede adalet yok adalet! Adalet olmayan bütçe,
restorasyon bütçesi değildir, bitkisel hayatı idame bütçesidir. Kusura
bakmayın, reçetesini de IMF yazmıştır.
Bütçeye ret oyu
vereceğiz.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına üçüncü konuşmacı, Sayın Hakkı Ülkü.
Buyurun Sayın Ülkü. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAKKI
ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı çerçevesinde Ulaştırma Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek için söz almış bulunuyorum.
Ulaştırma Bakanlığı,
gerek ülkemizin yüzölçümü itibariyle gerekse de üç tarafı denizlerle çevrili
bir ülke olmamız nedeniyle, son derece önemli bir bakanlıktır. Buna bilgi ve
haberleşme teknolojisini de eklersek, Bakanlığın, demiryolları, denizyolları,
havayolları ve iletişim hizmetleri gibi dört ana görevi vardır.
Ulaştırma Bakanlığına
bütçeden ayrılan ödenek 363 trilyondur. Bu bütçeyle iletişim teknolojisindeki
gelişmelerin takibi ve buna ilişkin yatırımlar mı, mevcut havaalanlarının yalnızca
bakımı mı, yeni demiryolları projeleri mi, personel harcamaları mı, yoksa
denizyollarında yeni bir anlayış mı gerçekleştirilecek? Görülen, bu bütçeyle bu
alanlarda hiçbir yatırımın olamayacağıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçeler, bir ailenin, bir ilçenin, bir ülkenin geleceğini
planlama açısından son derece önemlidir. Bütçelerle birlikte, planlama da,
tabiî, aynı öneme sahiptir. Ancak, 1961 Anayasasıyla geçilen planlı döneme, o
günün iktidarları "plan değil, pilav istiyoruz" sloganıyla
yaklaşmışlardır. Şimdilerde onun acısını hep birlikte çekiyoruz. “Marshall
yardımı” adı altında ülkemizi tahakküm altına alanların acılarını, şimdilerde,
iliklerimize kadar hissediyoruz.
Memleketimi seviyorum
diyen şairlere, yani, Nazım Hikmet gibi şairlere, bu konuda bunların
söylediklerine bir kulak vermiş olsa idik, herhalde bugünkü durumlara
gelmezdik. Bakın, Nazım Hikmet, günümüze nasıl da tıpatıp oturan bir şiirinde,
neler söylüyor:
"Bizi bir başımıza
bıraksalar,
tarafgirlik, cehalet
ve çok konuşmaktan başka
müspet
bir hayat kuramayız.
İşte bu yüzden Amerika
çok işimize geliyor.
Filipin gibi vahşi bir
memleketi adam etti Amerika.
Ne olacak,
Biz de on beş, yirmi sene
zahmet çekeriz,
Sonra Yeni Dünya'nın
sayesinde
İstiklali kafasında ve
cebinde taşıyan
Bir Türkiye vücuda
geliverir,"
Bunları söylediği için
onlara hapse atarak, toplumu susturarak ödüllendiriyoruz. Bunun sonucunda, önce
borçlanıyoruz, sonra batağa saplanıyoruz; çaresiz kalınca da, Mustafa Kemal'in
Gençliğe Hitabesinden yola çıkıp soruyoruz: "Limanlarımıza girdiler, hava
alanlarımızı işgal ettiler, hatta tarlalarımızı, otellerimizi, sanayi
sitelerimizi bile dolar verip ele geçirdiler. Üstelik hapse attıkları ve
susturdukları şairler yokken! Üstelik küçük Amerika olacağız diye diye... Peki,
olduk mu?"
Değerli milletvekilleri,
uygulanan bu yanlış politikalar ve plansızlık nedeniyle, ülkemiz, âdeta, yarı
sömürge konumuna gelmiştir. Toplumun hemen hemen hiçbir kesimi durumdan memnun
değildir.
İktidara hazırlıksız
gelen AKP hükümeti, vermiş olduğu sözleri yerine getirememenin telaşıyla, bir
söylediği diğerini tutmayan bir durum sergilemektedir. Yoksulluk düne göre
artmış, işsizlik düne göre çoğalmıştır. Yarına güven düne göre eksilmiş,
dayanışma ve sevgi düne göre epey törpülenmiştir.
Akaryakıta yapılan
zamlardan sonra, köylülerimiz, traktörlerinin depolarını -ya da onların
tabiriyle, gözlerini- dolduramaz olmuşlardır. Köy kahvelerinde veresiye çay
içenlerin sayısı artmıştır. Orta halli bir çiftçi, arabasını evinin avlusuna kapatmış
durumdadır, yeni mahsul ekememe tehlikesiyle karşı karşıyadır. Şehirlerde
toplutaşım araçlarına yapılan zamlar nedeniyle, eş, dost, akraba ziyaretleri
bile yapılamamaktadır. Hastanelerdeki yakınlarını ziyaret edememekten dolayı,
halk, ıstırap çekmektedir. Köylülerimizin, en yakın hastanelere gidip tedavi
olamadıklarını görmekteyiz, duymaktayız. Kısacası, ekmek mi, akraba ziyareti
mi; ekmek mi, sağlık mı ikileminde kalınmıştır. Öğrencilerimiz, günlük gazete
okuyamamakta, sanat ve kültür faaliyetlerinden hiç faydalanamamakta, hatta, köy
kökenli öğrencilerimiz, okullarını yarıda bırakmaktadır. Aile bağları
zayıflamaktadır. Kısaca, sosyal devlet ilkesinden uzaklaşılmaktadır. Hani, bir
Arjantin atasözü vardır "açlık kapıdan girince, sevgi pencereden
atlar" diye; tam da o durumu yaşıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
şimdi bizi bekleyen büyük bir tehlike daha var; Irak'ta olup bitenler... Dünya,
küresel politikanın acımasız sonucu olarak yeniden şekilleniyor. Ortadoğu'nun
haritası yeniden çiziliyor. Ülkemiz de bu ateş çemberinin içerisine çekilmeye
çalışılıyor. Zaten, yeteri kadar yoksullaştırılan ülkemiz insanları,
televizyonlarda naklen izledikleri bir cehennemin gölgesinde yaşıyorlar.
Devletlerin terörü, burnumuzun dibindeki petrol uğruna bizi de tehdit ediyor.
Tüm savaşların temel nedeninin ekonomiden kaynaklandığını hepimiz biliyoruz.
Dikkat ederseniz, Amerika Birleşik Devletlerini destekleyen ve askeriyle
saldıran tek ülke, İngiltere. Avrupa Birliği ülkelerinin hepsi euroya geçerken,
sadece İngiltere geçmedi. Niye; çünkü, bu savaş, petrolü elinde bulundurmanın
yanı sıra, euro-dolar savaşıdır.
Ayrıca, düne kadar
yaşamış olduğumuz ve 30 000 kişinin canına mal olan ilan edilmemiş içsavaşı da
unutmadan, tüm politikalarımızı yeniden gözden geçirmek zorundayız. Unutmayalım
ki, terör, yoksulların ve itilmişlerin savaşı; savaş ise, zenginlerin ve
güçlülerin terörüdür. Biz, ne terörü ne de savaşı yaşamak istiyoruz; eşitliğin,
özgürlüğün ve kardeşliğin hâkim olduğu bir dünyada, barış içinde yaşamak
istiyoruz.
AKP, seçim bildirgesinde,
15 000 000 kişiyi sosyal güvence içerisine alma sözü vermişti; ancak, bugün, 15
000 000 insan açlık sınırında yaşıyor. Hükümet, yardım bekleyen insanlarımız
için sosyal politikalardan elini eteğini çekip, onları kendi kaderlerine terk
ediyor.
Yine, AKP, sosyal
politika adına 15 000 kilometre duble yol yapacağını söylüyordu. Oysa,
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında böyle bir şey yok. Zaten, yeterli ödenek
de yok. Mevcut ödenekle yapılacak ihaleleri Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkararak,
siyaseti bir rant aracı olarak devam ettirmek istemeleri geliyor aklımıza.
“Acaba, bölünerek yapılması düşünülen duble yollar, bir diyetin karşılığı
olarak belli yandaşlara mı verilecektir” diye sormak geliyor insanın aklına.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, demiryolu politikaları için de bazı şeyler söylemek
istiyorum. Demiryolu ağımızın toplam uzunluğu, yaklaşık 11 000 kilometredir.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan çokpartili döneme geçinceye kadar, mevcut
demiryollarımıza 4 100 kilometre ilave edilmiştir; geriye kalan altmış yıllık
zaman zarfında -yani, çokpartili döneme geçtikten sonra- ancak 1 735 kilometre
ilave edilebilmiştir. Oysa, en güvenli, en ekonomik, en çevreye duyarlı olan
yol, demiryoludur. 1 kilometrelik demiryolu hattı, 20 varil daha az petrol
ithali demektir. 8 şeritli bir otoyolun kilometre maliyeti yaklaşık 15 000 000
dolar iken, çift hatlı, elektrikli, sinyalli demiryolunun maliyeti sadece 4 000
000 dolardır. Önümüzdeki on yıl içinde, hiç değilse yük taşımacılığı için
demiryollarının payı yüzde 30'lara çıkarılırsa, trafik tıkanıklığını, hava
kirliliğini azaltması nedeniyle 12 milyar dolar tasarruf sağlanacağı bilim adamlarınca
söylenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ülkü,
sözlerinizi tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, demiryollarına doğru yatırım yapılmış olsa, yani, Ayaş
tüneli açılabilmiş olsa, İstanbul-Ankara arası ikibuçuk saate
indirilebilecektir ve böylece, biz de İzmir'e ondört saatte gitmemiş olacağız.
Sayın Başkan müsaade
ederse, size, buna ilişkin bir anekdot anlatmak istiyorum: 1940'lı yıllar, Çin
İmparatorluğunun oldukça fakir olduğu yıllar. Ulaşım yoluyla, hiç değilse tarım
ürünlerini ekonomiye kazandırmayı akıllarına getiren imparatorluk, geliştirdiği
demiryolu projesini gerçekleştirmek için kamulaştırma yapmadan, tarla
sahiplerini ikna etmeye teknisyenlerini görevlendirir. Tarlada çalışan bir
köylüye, teknisyenler, bu tarlaya kaç saatte geldiğini, bu tarlanın köyüne ne
kadar uzakta olduğunu sorarlar; köylü de 9 saatte geldiğini söyler.
Teknisyenler, tarla sahibine, tarlasının belli bir alanının imparatorluğa
bağışlanması halinde, oradan demiryolu geçirileceğini ve köyünden tarlasına 1
saatte varılabileceğini söyler. Köylü de "peki, geri kalan 8 saatte ben ne
yapacağım" diye sorar. Demiryolu politikasının önemini belirtmek için size
bunu anlatmaya çalıştım.
Sayın milletvekilleri,
kültürler, bilgi ve teknolojiler, denizyoluyla ülkelere yayılır. Uzakdoğu'ya
geç ulaşıldığından dolayı, pusula bin yıl geç gelmiştir Batıya. Buharlı
makineler ilk denizcilikte uygulandığından, sanayi devrimi denizcilik
sektörünün önderliğinde başlamıştır. Demiryollarında olduğu gibi deniz
ulaştırmasında da, karayollarına oranla 10 kat daha az yakıt sarf edilir.
Bildiğiniz gibi ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili. Bununla övünç duyuyoruz.
8 300 kilometrelik kıyı şeridimiz var. Bununla da övünç duyuyoruz; ancak,
denizleri gerektiği gibi kullanmamamız nedeniyle de, ayrıca, üzüntü duyuyoruz.
Denizlerle çevrili bir ülke olmamıza rağmen, herhalde, dünyada bizim kadar denize
sırtını dönen ülke yoktur.
Gerek insan
taşımacılığında -yani iç ve dış turizmde- gerekse yük taşımacılığında olması
istenilen düzeyin çok çok altında bir paya sahip denizcilik sektörümüz. Oysa,
deniz ulaşımında asfalt yoktur, yol bakım ve tamiri yoktur, trafik levhaları ve
lambaları da yoktur...
BAŞKAN - Sayın Ülkü,
tamamlar mısınız sözlerinizi.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Tamamlıyorum efendim.
...bunun için de malî
külfeti yoktur.
Küçük küçük iskelelerle
dışticaretimizi fazlalaştıramayız. Bunun örneğini de, kendi ilçemde, 13,5 yıl
belediye başkanlığı yaptığım Aliağa İlçemde görüyorum. İzmir'e seçenek olarak
sunulacak büyük bir liman yapılması varken, 8 adet küçük küçük iskelelerle
ithalat ihracat yapılmaya çalışılmaktadır ki, İzmir Limanının 8 milyon ton
kapasitesine karşılık, şu anda Aliağa'daki o küçük küçük iskelelerden 25 milyon
ton ithalat ve ihracat yapılabilmektedir.
Denizle barışık olsak,
deniz ticaretinden yüzde 1 pay alan, iç ulaşımının yüzde 95'ini denizyolu
dışında yapan bir ülke olmayız. Komşumuz Yunanistan'ın, dünya deniz ticaretinin
yüzde 20'sini elinde bulundurduğunun farkına varsak, ülkemizin nüfusunun yüzde
60'ının deniz kıyılarında yaşadığını bir kavrayabilsek, mevcut sanayilerimizin
yüzde 80'inin sahillerimizde olduğunu bir bilebilsek, o zaman öğreneceğiz
denizin nimetini, o zaman öğreneceğiz kaynak yaratmanın ne demek olduğunu.
Değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlarım; önerilerim de olacaktı; ancak, zamanım olmadığı için,
Ulaştırma Bakanlığı bütçesinin ülkemize ve ulusumuza yararlı olması
dileklerimle, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ülkü.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Sayın Musa Sıvacıoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
Bakanlığının 2003 yılı bütçesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini
saygıyla selamlıyorum.
Adalet Bakanlığı bütçesi
üzerinde bana tanınan 10 dakikalık süre içinde, devasa boyutta problemleri olan
adalet teşkilatını ve problemlerini, efradını cami, ağyarını mâni bir tarzda
anlatmanın zorluğunu takdirlerinize sunuyorum.
Hukukun üstünlüğünü esas
alan devlet, vatandaşlarının özgürlük ve haklarının teminatıdır. Dolayısıyla,
hukuk devleti olmayan ve hukukun hâkim olmadığı bir toplumda, demokratik
rejimden bahsedilemez. Demokrasinin hukuk yoluyla varlık kazandığı demokratik
hukuk devletinde, hukukun evrensel ilkelerine saygı, hak arama yollarının açık
tutulması, kanun önünde eşitlik, bireysel hak ve özgürlüklerin korunması,
devletin hukuka bağlılığının güvence altına alınması temel değerlerdir. Bu
değerlerin hayata geçirilmesi, anayasa, yasalar ve bağımsız bir yargıyla
mümkündür.
Anayasanın 9 uncu
maddesine göre, yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılır ve yine Anayasanın 6 ncı maddesine göre, egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir, hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet
yetkisi kullanamaz. Adalet mülkün; yani, devletin temelidir. Şu halde, millet,
devlet, hakimiyet ve adalet dörtgeni, birbirinin ayrılmaz unsurlarıdır. Bu
unsurların görev ve yetkilerini belirleyen en üstün norm ve yine hukuk
devletinin meşru kaynağı olan Anayasa, tartışılır olmaktan mutlaka, ama,
mutlaka çıkarılmalıdır. Bu da, tüm toplum kesimlerinin mutabakatıyla olmalıdır.
Burada, yeri gelmişken, Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'ın, 58 inci hükümet programı
üzerinde yaptığı konuşması sırasında, Adalet ve Kalkınma Partisinin yeni
anayasa teklifine karşı çıkmasına bir mana veremediğimi de belirtmek istiyorum;
çünkü, biliyorum ki, Cumhuriyet Halk Partisi de, Avrupa Birliğine karşı
değildir, Avrupa Birliğine girmeye taraftardır. Birçok alanda Avrupa Birliği,
bütünlüğünü sağlamıştır; para birliği de dahil olmak üzere. Bu manada, anayasa
taslağına karşı gelinmesini manidar buluyorum. Avrupa Birliği de, kendi anayasa
taslağını hazırlamış, üzerinde müzakerelerine devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adalet konusunda en çok tenkit edilen husus, adaletin geç
işlemesi veya yerini bulmaması noktasında toplanmaktadır. Yıllarca süren
davalar "oğlum oldu hâkim bey" mısraında şiirleşmiş, "ben bu davanın
peşinde koştuğum kadar Yunan'ın peşinde koşmadım" serzenişiyle hukuk
literatürüne girmiş, "geciken adalet adalet değildir" ilkesiyle
evrensel bir boyut kazanmıştır.
Nitekim, bizim de taraf
olduğumuz, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin 6 ncı
maddesinde öngörülen "davanın makul sürede bitirilmesi" ilkesinin
ihlali, ülkemizin en çok başını ağrıtan hususlardan biridir. Bu nedenle,
mahkemeler, teknolojinin son imkânlarıyla donatılmalı, iş yükleri azaltılarak,
mahkeme binaları çağdaş bir görünüme kavuşturulmalı, "geç gelen adalet
adaletsizliktir" özdeyişinden hareketle, yargı sürecinin hızlandırılması
için tüm düzenlemeler yapılmalıdır. Tabiî ki, bunların gerçekleştirilebilmesi
de ülkenin ekonomik durumuna ve bütçe imkânlarına bağlıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; değinmek istediğim ve önemli gördüğüm bir diğer husus da,
mevzuat açısından Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileridir. Türkiye-Avrupa Birliği
bütünleşmesine baktığımız zaman, 1959 yılında başlayan serüvende çok inişli
çıkışlı bir seyir izlediğini görmekteyiz. Avrupa Birliğine giriş için müzakere
tarihinin 2004 yılında belirlenecek
olması nedeniyle, daha önce de Ulusal Programda öngörüldüğü şekilde, mevzuat
uyumu açısından büyük bir gayret sarf edilmektedir.
Bilindiği gibi, kanunlar,
genel ve soyut kurallar olup, devamlılık gösteren bağlayıcı hukuk kurallarıdır.
Avrupa Birliğine uyum sürecinde çok hızlı bir kanunlaştırma hareketi
gözlerimizin önündedir. Kanunların değiştirilmesi gelişen şartların tabiî bir
sonucu olarak gerekebilirse de, çok kısa aralarla kanun değişikliklerine
gidilmesi, toplumun kanunlara karşı olan güvenini sarsıcı bir husus olarak da
karşımıza çıkabilir.
Türkiye'nin Avrupa
Birliğine giriş sürecinde, 100 000 sayfa tutan mevzuata uyum açısından, yabancı
dil bilen yetişmiş personele, gerçekten, büyük ihtiyaç duyulmaktadır. Bir başka
dünyaya bütün yönleriyle gidiş sürecinde, mevzuat uyumu basit bir olay
değildir. Bu nedenle, halen, muhtelif bakanlıklar bünyesinde bulunan Avrupa
Birliği birimlerinin daha rasyonel çalışabilmeleri için, Avrupa Birliği
işlerinden sorumlu bir bakanlığın kurulması büyük bir önem taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın bu kısmında, vaktimin müsaade ettiği ölçüde,
adaletin zamanında ve tam olarak gerçekleştirilebilmesi için, bazı hususlara
dikkat çekmek istiyorum.
Yüksek Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun tartışılır bir kurum olmaktan çıkarılması.
Adalet hizmetlerinde
hâkim ve savcı açığının giderilmesi, görev yapan yardımcı personelin
yetiştirilmesi ve ücretlerinin artırılması.
Kanunların kamuoyuna
sunulması için Resmî Gazetede yayım dışındaki yolların araştırılması,
vatandaşın yararlanabileceği rehber kitapçıkların, Adalet Bakanlığı tarafından
düşük ücretle halkın istifadesine sunulması.
Davaların azaltılması
için, Avrupa Konseyine üye birçok ülkelerdeki gibi ceza hukukunda uzlaşma, sulh
(mediation) denilen müessesenin kabul edilmesi.
Hâkim ve savcıların
bağımsızlığı ve teminatı konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmesi, daha iyi
yetiştirilebilmeleri için de adalet akademisinin kurulması. Bununla ilgili
çalışmaların devam ettiğini bildiğinizi düşünüyorum.
Adlî zabıtanın, suçların
unsurlarını tespit açısından bir an önce kurulması.
Suçtan zarar görenlerin,
yani, mağdurların korunması ve haklarının bir yasayla düzenlenmesi.
Hükümlülerin topluma
yeniden kazandırılmaları amacıyla, cezaevlerinin çağdaş hale getirilmesi.
Adlî tıp kurumunun,
ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılması.
Hâkim ve savcıların,
örgütlü suçlar, haksız rekabet, döviz işlemleri, sigortacılık, karapara aklama
ve sermaye piyasası suçları gibi alanlarda uzmanlaşmalarının sağlanmasında,
günümüz Türkiyesinde çok büyük bir yarar bulunduğuna inanmaktayım; adalet
alanında, Partimizin ana hedeflerinden birisi de budur.
Muhalefet partisine ve
iktidar partisine mensup tüm konuşmacı arkadaşlarımızın, yargı konusu
üzerindeki konuşmalarının hepsinin de -dikkatinizi çektiği gibi- bir serzeniş
olduğunu gözlemlemektesiniz. Bu bakımdan, kuruluşundan bu yana iki yıl kadar
bir süre geçmiş olan bir partiden, henüz dört aylık olan iktidarı döneminde
birtakım şeyleri fazlasıyla istemenin, hele hele ülkemizin içerisinde bulunduğu
bu ekonomik durum karşısında "şunları şunları yapamıyorsunuz" şeklindeki
tenkitlerin muhatabının Adalet ve Kalkınma Partisi olmadığını düşünüyorum;
bunun, en azından iştirak halinde failinin birisinin de Cumhuriyet Halk Partisi
olduğunu kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) - Ülkemizin içinde
bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle tasarruf zihniyetine göre hazırlandığı
anlaşılan Adalet Bakanlığının 2003 yılına ait bütçesinin tüm Bakanlığa,
çalışanlara ve mensuplarına hayırlı olmasını diliyor, bu vesileyle Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sıvacıoğlu.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Sayın Ahmet Çağlayan.
Buyurun Sayın Çağlayan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET ÇAĞLAYAN (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yargıtay
bütçesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yargıtayımız, davaların
temyizen görüldüğü, ayrıca kanunla verilen bazı davaların sonuçlandırılması
bakımından da ilk ve son derece mahkemesi olarak görev yapan, anayasal bir
müessesedir.
İstatistiklere göre,
hukuk ve ceza dairelerine 2002 yılında gelen 564 770, çıkan 441 272, devreden
123 498 dosyadan bahsedilmektedir. Ayrıca, 2001 yılında bu rakam -kıyaslama
bakımından söylüyorum- gelen 505 864, çıkan 428 096 ve devreden 77 768 dosya...
Görülmektedir ki, 1 yılda, hatta, Af Kanunu gibi çok önemli bir kanunun da
çıkmasına ve birçok dosyanın eksilmesine rağmen, davalarda artma olmuştur.
Esasen, daha önceki yıllarda kapasitesinin de üstünde dosyaya bakan Yargıtayın
ne kadar fazla dosyayla uğraştığı görülmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Yargıtay bir içtihat mahkemesidir. Yargıtay, kanunların, güne, gelişen çağa
göre uygulanmalarında, uygulayıcılara kolaylık olması için içtihatlar üreten,
tefsirler yapan ve kanunların çağa uygulanmasını kolaylaştıran bir müessese
olarak düşünülmüş; ancak, bugünkü fonksiyonu itibariyle, iş yoğunluğu göz önüne
alındığında, bu özelliğini yitirmiş; deliller şudur, verilecek karar budur
diyebilecek duruma getirilmiştir.
Bunlar, yıllarca
söylenmiş, gelmiş; ama, bir türlü çözüm bulunamamıştır. Arkadaşımın dediği
gibi, muhalefet de, iktidar da hep serzenişte bulunmaktadır; ama, bunları
mutlaka dile getirmenin problemlerin çözümünde önemli katkısı olduğu gözardı
edilmemelidir.
Sevgili arkadaşlarım,
sayısı hâlâ artan hukuk fakültelerinden, öğretim üyesi yetersiz, ne bileyim,
diğer kaynakları yetersiz ve öğrenimi yetersiz hukukçular yetişmektedir. Yine,
hâkim ve savcılar açısından ve avukatlar açısından düşünüldüğünde, staj
döneminde çalışan çoğu stajyer, iş yoğunluğu nedeniyle kendisine ilgi
gösteremeyen hâkim ve savcıların yanında gereği şekilde staj yapamamaktadır.
Taşraya giden hâkim ve savcılarımız, kendinden önceki hâkim ve savcı ne yapmıştır
veya eğer, üçüncü bölge ağır ceza merkezi gibi bir yere kura çekme şansını
bulmuşsa, yanındaki meslektaşı ne yapmaktadır, bunlardan sorup öğrenerek
mesleği uygulamaya çalışmaktadır.
Neticede, daha başında
hâkim ve savcı olmayı hesaplayarak branşlaşmış insanların ve mesleğine özenen
insanların seçmesiyle olan bir durum da olmadığı için, bari bu mesleği seçerim
diye seçilen, rasgele seçilen bir özellik arz etmekte. Bu da, ne yazık ki,
uygulayıcıların yeterli olmaması nedeniyle, yetersiz adalet dağıtımı sonucunu
getirmektedir.
Taklidî olarak öğrenilen
bir mesleğin uygulaması yanında, biraz önce konuşan arkadaşlarımın dediği gibi,
bina yetersizliği, personel yetersizliği ve bin bir sıkıntı içinde dağıtılan
bir adalet uygulaması görülmektedir.
Ankara Adliyesinde asliye
ceza mahkemelerinin dosya standardı 600-800'dür; ama, gelen dosyalar, 2 500-2
600 civarındadır. Biraz önce, Yargıtaydaki iş kapasitesini ifade ettik. Geciken
adalet dediğimiz bir müessese neden oluyor; bunlar, açıkça ortaya koymaktadır.
Bunun yanında,
hukukumuzda birtakım müesseseler vardır. Nedir bunlar; sulhtur, vazgeçmedir,
barıştır. Bunlar, adaleti hızlandıran, adaleti çabuklaştıran, adaletin yükünü
hafifleten müesseselerdir; ama, uygulamada, ne yazık ki, bu müesseselerden de
yeterince faydalanılamadığı anlaşılmaktadır.
Amerika'ya giden bir
arkadaşıma sormuştum; görgü ve bilgi artırımı için gittin, orada ne öğrendin
diye. Bana şunu söyledi, dedi ki: "Onlar, problemi daha mahkemelere
gelmeden çözmüşler. Ölüm cezasında dahi, eğer vazgeçme varsa, o konuda devlet
müdahaleci tutum takınmıyor." Bizlerde ise, uygulamasını bizzat yaşadığım
bir olay... Kavga eden bir karı koca... Kadın yirmi günden fazla rapor almış,
hayatî tehlike geçirmiş, aradan yedi ay geçtikten sonra mahkemenin önüne gelmiş
ve diyorlar ki: "Biz, yedi aydır birlikte kalıyoruz; barıştık; adaletinize
sığınıyoruz." Ama, bizim hukukumuzda, bu sağlanmış düzene, bu barışık
ortama verilen çözüm çok ilginçtir. Derhal, savcı arkadaş mütalaa vermişti.
Burada sağlanmış bir düzen var; bu, düzeni bozmak mı diye söyledim ve güldük
gerçekten. Bizim hukukumuzda, asgarî, böyle bir olayda vazgeçme yeterli
olmuyor, üçbuçuk yıl ceza vermek gerekiyor. İnanın -hani "çalı
taşlama" diye bir terim vardır- o tavşan çıkar mı diye çalı taşlama
misali, ben, gelen şahide şunu sormuştum: Sizin oralarda, bu söylenen söz,
kavgaya neden olan söz, boşanmalara neden oluyormuş -aslında, öyle bir şey
olduğundan değil; ama, başka yerlerdeki uygulamalarda gördüğümüz için, bunu
orada sormak zorunluluğunu hissettim- şahit "evet, bizim orada böyle bir
söz nedeniyle çıkan kavga sonucu, kocası eşini boşadı" dedi. Telafi
edilemez bir sonuçtu. O sağlanmış düzeni devam ettirme adına haksız tahrik
uygulayıp, o davada, sağlanmış düzeni devam ettirme amacı güden bir arkadaşınız
olarak, bu uygulamayla Amerika'daki o arkadaşımın uygulaması arasındaki farkı
takdirlerinize bırakıyorum.
İktidar, çözüm yeridir.
İktidar, bu hususlarda da çözümü getirecektir. Bu konularda, inşallah,
gelecekte çalışmalar yapacağız. Ayrıca, adlî...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çağlayan,
süre veriyorum; sözlerinizi tamamlayın.
Buyurun.
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla)
- Biraz önce arkadaşım söyledi; adlî zabıta hâlâ kurulamamıştır. Hukuk
fakültesinde öğrendiğimiz yıllarda “adlî zabıta kurulsun, ihtiyaçtır”
deniliyordu. Sicili ve özlük haklarıyla idareye bağlı bir kurum, hakikaten,
zabıta hizmeti görmektedir.
Ayrıca, adlî tebligat
denilen, yıllara yayılan, hatta yıllar sonra delil olarak getirilecek
konularda, o tebligat memurunun, bir yargılamada, hiç eğitim yapmadan tebligata
gönderildiğini gördük. Bu hizmeti Ulaştırma Bakanlığı yapmaktadır; yine,
idarenin bir müessesesidir; ama, biz, yargı, yürütme ve yasama ayrı ayrı
güçlerdir diye devamlı öğretilen ve Anayasası böyle ölçülerle düzenlenmiş bir
ülkeyiz. Bu bakımdan da, adlî tebligat ve adlî zabıtanın kurulması, geciken
adalet bakımından önemlidir.
İstinaf mahkemeleri
kurulmalıdır. Bilirkişilik müessesi -arkadaşlarımız ifade ettiler- ıslah
edilmelidir diyorum. Adlî tıp müesseseleri, bir değişik ifadeyle,
yaygınlaştırılmalı ve modernleştirilmelidir. Bilhassa, hâkim ve savcıların
dışında çalışan personel, gerçekten, mağdur durumdadır; cumartesi pazar kal
dersin kalır, 5'den sonra kal dersin kalır; ama, ne mesai ücreti vardır ne
zammı vardır, hiçbir şeyi yoktur. Bunlar, yine, çözülmesi icap eden
hususlardır.
Adalet Bakanlığı bütçesi,
tasarruf amacıyla hazırlanmıştır. Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi
-Bakanımız da bu konudan şikâyetçi olmuş- birtakım çalışmalar esnasında artırım
da yapıldığını öğrenmiş bulunuyorum. Bu hususu, yeterli olmamakla birlikte,
olumlu bir davranış olarak gördüğümü belirtiyorum.
Ayrıca, bir hususu
söylemeden geçemeyeceğim. Bazı mahkemelerimizde bilgisayara geçilmiş; ama, bu
bilgisayarlar, biliyorsunuz, kısa sürede demode olup, yenileri geliyor. O tamir
işleri ve bu değişikliğe ayak uyduramadığı için, bilgisayar bazen ayakbağı
olabiliyor. Benim mahkememde 1 400 dosya silinmiş; ancak, yedi ayda o dosyaları
tekrar bilgisayara girme gibi komik bir pozisyonla karşı karşıya kalmıştım.
Bunları, uygulamadan
gelen bir arkadaşınız olarak ifade ediyorum ve meslek hayatında insanların
hayatlarının kolaylaştırılması gerektiğiyle ilgili düzenlemeler yapılmalıdır
diyorum. Bunda, iktidar kadar muhalefete de görev düşmektedir; elbirliğiyle
yapılacaktır.
Bunları burada ifade
ettikten sonra, bu bütçenin, milletimize ve Yargıtay çalışanlarına hayırlı
olmasını diliyor; saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çağlayan.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma
Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Bakanlığımızın ulaştırma
hizmetleri, demiryolları, karayolları, denizyolları ve havayollarının bir bütün
halinde organizasyonuyla sağlanırken, haberleşmede ise, en son teknolojiler
kullanılarak hizmetler yerine getirilmeye çalışılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; ne yazık ki, bugün için ülkemiz, ulaşım alt sistemlerinin bütün olarak
ele alınmasını sağlayacak bir ulaşım ana planına sahip değildir. Bu yüzden,
demiryolları, karayolları ve denizyolları gibi alt sektörler, birbirlerinden
bağımsız, kısa vadeli çözümlere yönelmekte ve ülke kaynaklarımız ziyan
olmaktadır. Yurtiçi yolcu ve yük taşımacılığının yüzde 90'ından fazlasının
yapıldığı karayolu taşımacılığında, fazla yük yüklenmesi nedeniyle yollarımız
ve araçların ekonomik ömrü verimsiz olarak kullanılırken, 8 333 kilometre
uzunluğundaki sahillerimiz ve denizyolu taşımacılığından yeterince
faydalanamamaktayız. Yine, aynı şekilde, limanlarımız ile demiryolu
bağlantılarının tam anlamıyla kullanılmamış olması nedeniyle, bu hatlar
üzerinde çağdaş bir işletmecilik yapılamamaktadır. Ancak, Sayın Bakanımızın
yapmış olduğu bütçe konuşmasından, ulaştırma alt sektörleri arasında denge
sağlayacak entegre bir ulaşım ana planının hazırlandığını memnuniyetle öğrenmiş
bulunuyoruz. İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile üniversite
öğretim üyelerinden oluşan bir kurulun
çalışmalarını bir an önce tamamlayarak, ulaşım ana planının hayata geçirilmesi,
hepimizi ziyadesiyle memnun edecektir.
Değerli milletvekilleri,
ben, müsaade ederseniz, bir denizcilik mensubu olarak, burada bundan sonraki
bölümümde denizciliğin önemini anlatmayacağım; çünkü, iki grup olarak
verdiğimiz, Türk denizciliğinin potansiyelini ortaya çıkaracak araştırma
önergesi vesilesiyle, denizcilik hakkında mümkün olan geniş bilgileri size arz
edeceğiz. Ancak, bu arada, biliyorsunuz ki, çok kısa dönem burada birlikte
olduğumuz günlerde, 22 nci Dönem milletvekillerimizi, herhalde, yalnız ve
yalnız denizcilik sektörü bilgi akışıyla doyurmaktadır. Sizlere her ay, Deniz
Ticaret Odamızın deniz ticaret mecmuası, benim Mecliste ve Grubumda yaptığım
konuşmalar ve bunun dışında sizlere son olarak yolladığımız -iddia ediyoruz, bu
bir iddia işidir; biz iddialı insanlarız. Ben, bu 22 nci Dönemde de bunun
mücadelesini vereceğimize ve başaracağımıza inanıyorum- şu kitabımızı eğer
dikkatle okursanız ve Cenabı Allah bize bunları burada yapmayı nasip ederse,
inanın, Türkiye'nin çok büyük bir kaynakla en yakın zamanda buluşacağını ümit
ediyorum ve bu kaynak, öyle zannediyorum ki -iddia ediyorum- hemen hemen,
ödemeler dengesini düzeltecek, Türkiye'de çok önemli döviz potansiyeli
yaratacak bir kaynak olacaktır.
Kısaca söyleyeyim, eğer,
Yunanistan, dünya payının yüzde 20'sine hâkimse, eğer, yabancı bayraklı
gemilerle, senede 100 milyar dolar sırf denizcilik sektöründen girdi sağlıyorsa
ve eğer, Barbaros'un "denize hâkim olan, cihana hâkim olur" sözlerini
o daha evvel duymuş, bu imkâna erişmişse, niye, biz, Barbaros'un evlatları, bu
denizcilik sektöründe istediğimiz, bizi en tatmin edecek bir dereceye, bir
sınıra gelmeyelim.
Bizim iddiamız şudur:
Farkındaysanız, biz, sizden büyük finans da istemeyeceğiz, bu kitapta büyük bir
finans yok; çünkü, içerideki duyumlarınızdan Türk denizcisinin kredibilitesi
yok farz edersiniz belki; ama, bugün, dünyada ve Türkiye'de en rahat, en ucuz,
en kısa vadeli kredi alabilen tek sektör, denizcilik sektörüdür ve müsaade
ederseniz, ben, Denizcilik Müsteşarlığının, bugüne kadarki amaçları, görevleri
ve kuruluşlarıyla ilgili olarak sizi bilgilendirmek istiyorum. Bu
konuşmalarımız, 22 inci Dönemle, buradaki milletvekillerimizle ilgili değildir,
bugünkü hükümetle de ilgili değildir, onun için yanlış anlaşılmasın; ama, ben,
22 inci Dönemin bu yanlışlıklardan döneceğine inanıyorum.
Bakın, biz denizciler bir
şeye inandık : Bu sektörün sahibi olan bir kurum olmazsa, Türkiye'de,
denizcilik sektörünün istenilen seviyeye gelmesi mümkün değil; çünkü, biz,
karacı bir toplumuz; ama, öyle yapmamışız.
Bakın, 1771 senesinde,
Bahriye Kanunnamesi diye bir kanun çıkarılıyor; bunun ilk maddesinde, özetle
"siz, bir bakanlık kurulduktan sonra, bu bakanlığın başına getireceğiniz
insanları, eğer, kara adamlarından veya denizcilikle iştigal etmeyen,
denizcilik kültürü ve tahsiliyle ilgisi olmayan değerli elemanlardan
donatırsanız, geleceğe aydınlık bakmak mümkün değildir" deniliyor.
Bakın, bundan sonra,
1804'te Denizcilik Bakanlığı kuruluyor; ama, yeterli ilgiyi görmüyor. Herhalde,
bugünkü yapılanması gibi, o gün de, kurulan bakanlık veya müsteşarlıklar, bu
hakkı savunamıyor, kendisini kabul ettiremiyor. Bizim amacımız, Denizcilik
Müsteşarlığımızı, 1993 senesinde Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğünü Ulaştırma
Bakanlığından ayırarak... Onu da söyleyeyim, Mehmet Köstepen'e huzurlarınızda
teşekkür ediyorum. Hiçbir bakanımızın, Türkiye'nin menfaatına olan bir
birimini, diğer bir bakanlığa vermekten imtina etmesini anlamak mümkün değildir;
ama, arzum odur ki, tek başına kurulan 59 uncu hükümetimizde, herhalde,
Denizcilik Müsteşarlığının bu sıkıntıları kalmayacak.
Ne demek istiyorum;
1993'te kurduğumuz Denizcilik Müsteşarlığımız, maalesef ve maalesef, o günden
bu yana, Ulaştırma Bakanlığından ayrılan Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğünün
görevlerinin dışında başka hiçbir şey yapamaması durumundan ziyade, çok kötü
şekilde kadrolaştı. Bugünkü durumumuz da budur; ama, gelin bakın ki, o
söylediğim Bahriye Kanunnamesindeki gibi, hele 57 nci hükümette -sayıvereyim
size- 57 nci hükümetten evvel 56 ncı hükümetin teslim ettiği ana merkezdeki ve
taşradaki personel sayısı 450'yken, maalesef, bugün, 1 500'e çıkarıldı. Kıyı
Emniyeti de ona bağlıydı. Aynı şekilde, TDİ'den ayrılan Kıyı Emniyeti 280
kişiydi; maalesef, bugün, 1 350-1 400'lerdedir, gerçi yatırım yapmıştır; ama,
bu kadar fazla kadrolu olmamalıydı. Dediğim gibi, Bahriye Kanunnamesindeki
gibi, Türkiye'de denizcilik sektörü, denizciliği bilen, denizcilikte tahsilli
kişilerden oluşmadığı ve Deniz Kuvvetlerinden yararlanılmadığı müddetçe, bu
sektörden bir netice alınacağına inanmıyorum. Onun için, amacımız, Türkiye'yi
denizci ülke yapmaktır. Mesela, niçin Denizcilik Müsteşarlığının kurulmasını
istedik veya bizlerin gönlündeki Denizcilik Bakanlığının kurulmasını istedik?
Hiçbir sektör...
BAŞKAN - Sayın
Kaptanoğlu, konuşmanızı tamamlamanız için size eksüre veriyorum; buyurun.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Tamamlıyorum efendim. Çok teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Finansmandan da bahsedin...
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Hayır, finansmandan bahsetmeyeceğim. Dış kredibilitemiz var. O
finansman bir soru işareti ve bu Yüce Mecliste bunuda söyleyeyim; gazetelerde
yazıldığı gibi, denizcilik sektörünün batırdığı tek kuruş yoktur. Vardır; nasıl
vardır, söylüyorum -Sayın eski Turizm Bakanım, gülmeyin; söylüyorum, doğrudur;
ben buradayım- iflaslardan dolayı -Sayın Mevlüt Aslan bankacı- burada, finansal
kuruluşlardan Denizciliğe verilen krediler vardır; ama, iflas ederek belki geri
dönmeyen vardır ve onu söyleyeyim, rakam nedir biliyor musunuz; cumhuriyet
tarihinde, Türk denizciliği milyar dolar yardım almamıştır; ama, Türkiye'de,
bugün, denizcilik sektöründen geri dönmeyen para 100 000 000 doların üzerinde
değildir. Bir gemi 150 000 000 dolar, biliyor musunuz?! Bir geminin 150 000 000
dolar olduğu bir anda, cumhuriyet tarihinde 100 000 000 dolar kaybolmuş bir
sektörü bu kadar yerden yere vurmak hakkı mıydı; değildi. Ben, bu Yüce Meclisten
söylüyorum, bunun tersi ise, biz buradayız, o arkadaşlarımız gelsin, bizlere
bunları ispat etsin.
Bakın, niçin bu kurumu
istedik: Denizcilik sektörü, türlü bakanlıklara bağlı, 57 kanun, o kadar
kararname, o kadar tüzük -çok affedersiniz, bu kürsüden onu söylemek
istemezdim- "7 kocalı Hürmüz" gibi bir denizcilik sektörü. Şimdi,
Denizcilik Müsteşarlığımıza, Turizm Bakanlığının deniz turizmiyle ilgili
bölümü, Tarım Bakanlığının deniz balıkçılığıyla -çünkü, Tarım Bakanlığında
denizcilik balıkçılığı unutulmuştur- ilgili bölümü niçin bağlanmasın?! Deniz
ticaret filosunun gelişmesine en büyük faydayı sağlayacak olan teşvik ve
uygulamalar, niçin, Denizcilik Müsteşarlığı tarafından yönlendirilmesin?!
Niçin, bütün limanlar Denizcilik Müsteşarlığı bünyesinde toplanmasın?! Eğer
bunları yaparsak, inanın, tekrar söylüyorum, bu ülke, denizci ülke olur. Bu
ülke denizci ülke olduğu zaman, denizcilik sektörü ekonomide de lokomotif bir
güç olur ve dolayısıyla da, ülkeye, umduğu kaynakları daha fazla aktarır.
Gelelim, sona. Ben çok
ümitliyim; niçin ümitliyim; çünkü, 22 nci Dönem Meclisindeki milletvekilleri
bunları başaracaktır. Bunun artısı var; mensubu bulunmaktan onur duyduğum
Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı, Sevgili Başbakanımız, bir denizci
evladı -gelin, ilave edelim- Sayın Bakanımız -aynı, Bahriye Kanununda dediği
gibi- denizcilikte yetişmiş, denizcilikte tahsilini yapmış, özel sektöründe de
kamusunda da bulunmuş bir kardeşimiz ve Denizcilik Müsteşarımız da böyle.
BAŞKAN - Sayın
Kaptanoğlu, sözlerinizi tamamlar mısınız.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Çok özür dilerim Sayın Başkanım.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Konuş, konuş; sana serbest.
BAŞKAN - Lütfen, müdahale
etmeyin sayın milletvekilleri.
Buyurun Sayın Kaptanoğlu.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Dolayısıyla, bu tablo ve milletvekilleri arasındaki arkadaşlarımın
benim konuşmalarımda çevirdiği... Hele, hiç unutamam, Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Sayın Başkanı "bakın, ben de
denizciyim, gemi inşa mühendisiyim" dedi. İşte, biz, bunu, topyekûn
halledeceğiz; Türkiye'ye, Barbaros'un evlatlarına bu yakışır. 22 nci Dönemde,
59 uncu hükümetle, biz, ülkemizi, denizci bir ülke yapacağız.
Ulaştırma Bakanlığımızın
bütçesinin milletimize, memleketimize ve tüm âleme hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptanoğlu.
Hükümetin söz talebi var
mı efendim?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Bir arkadaşımız lehte konuştuktan sonra Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Şahsı adına,
lehinde, Sayın Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
Adalet Bakanlığı bütçesi lehinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Toplum hayatında, sosyal
düzenin, barış ve güvenin gerçekleşmesinde, hukuk düzeni tartışılmaz bir öneme
sahiptir. Mutluluk, huzur ve güvenin sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin
sağlam güvencelere bağlanmasıyla mümkündür. Böyle bir düzenin sağlanması,
çağdaş devletin en önemli varlık nedenidir. Bu görevi layıkıyla yerine
getiremeyen devlet, giderek, varlık nedenine yabancılaşmış olacaktır. Temel hak
ve özgürlüklerin güvenceye bağlanması, Anayasamızda da ifadesini bulan
demokratik, hukuk devletinin belirleyici özelliğidir.
Hukuk devleti tasarımı,
21 inci Yüzyılda insanlığın ulaştığı en yüksek devlet idealidir. Ekonomik ve
sosyal kalkınma, gerçek bir hukuk devleti olmadan gerçekleştirilemez. Hukuk
devletinin tam anlamıyla gerçekleşmesi için, kapsamlı bir hukuk reformuna
ihtiyaç duyulduğu gibi, adalet hizmetlerinin hızlı, etkin, verimli ve toplumsal
barışı sağlayacak şekilde yürütülmesi gerekmektedir.
Adalet hizmetlerini
iyileştirme çabaları, Üçüncü Beş Yıllık Plan çalışmaları ve bir uygarlık
projesi olan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında ele alınmıştır. Ne yazık
ki, plan çalışmalarındaki temel hedeflere ulaşılamamıştır. Adalet hizmeti, bir
kamu hizmeti olarak değerlendirilirken, sıradan bir kamu hizmeti olarak değil,
toplumsal barışın temeli olarak önceliğe sahip olmalıdır.
1924 yılında bütçeden
Adalet Bakanlığına ayrılan pay yüzde 3,5 iken, 1934 yılında yüzde 4'lere
yükselmiştir, maalesef, son yıllarda ayrılan pay ise yüzde 1'lerin altına
düşmüştür. Bu kısıtlı bütçeyle adalet dağıtma ve vatandaşa güven verme mümkün
değildir. Tasarruf zihniyetiyle hazırlanan 2003 yılı bütçesinde de Adalet
Bakanlığına yeterli bütçenin konulmamış olması, korkarım ki, reform çalışmaları
önündeki en büyük engeli teşkil edecektir.
Değerli milletvekilleri,
tüm dünyada, adalet, saraylarda dağıtılırken, bizde, izbe han köşelerinin,
tavanı akan, yıkık dökük yerlerin ve benzeri mekânların 21 inci Yüzyıl
Türkiyesinin adalet dağıtılma yerleri olması çok hazindir. Birçok adliyemizde
binaların yetersizliği nedeniyle hâkim, savcı ve diğer adlî personele oda
bulunamamakta, hatta, duruşma salonlarının yetersizliği nedeniyle duruşmalar
küçük hâkim odalarında yürütülmektedir.
Mahkemelerin iş yükü çok
fazladır. Adliyelerimiz çağın gerektirdiği teknik donanımlardan yoksundur.
Mahkemelerimiz, pul parası ve keşif ücretleri yokluğundan iş yapamaz hale
gelmiştir. Usul yasalarımız değişikliğe muhtaçtır. Adalet sistemimiz çok yavaş
işlemekte, bu durum, adalete olan güven duygusunu zayıflatmaktadır.
Vatandaşlarımız, kimi zaman haklarını mahkemelerde aramak yerine ihkakı hakka
kalkışmakta ya da yargı dışı organizasyonları devreye sokmakta veya umutsuz bir
şekilde hak aramaktan vazgeçerek haksızlığa boyun eğmektedir. Geciken adalet,
adalet olmaktan çıkmaktadır; siyasallaşan yargıdan adliye personelinin özlük
haklarındaki olumsuzluklara kadar birçok sorun yumağı adalet dağıtımını
engellemektedir.
Sayın milletvekilleri,
adının ilk kelimesi "adalet" olan ve Adalet ve Kalkınma Partimiz işe
adaletten başlamak zorundadır. Nitekim, 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde,
hukuk reformuna katkıda bulunacak, Anayasa değişikliği de dahil olmak üzere,
Avrupa Birliği mevzuatına uyum yasaları çıkarılmıştır. Meclisimize sunulan ve
bir kısmı kanunlaşan kanun tasarılarının sayısı 20'dir. Meclise gelmesi an
meselesi olan, temel kanunlarımızdaki reform çalışmaları da hızla devam etmektedir.
Bu demektir ki, Meclisimizin mesaisinin büyük bir kısmı, elli yıldır ihmal
edilen hukuk reformları üzerinde yoğunlaşacaktır.
Yeri gelmişken, böylesi
hummalı bir çalışmaya girişen ve yılların ihmalini ortadan kaldırmaya çaba
gösteren Kıymetli Bakanımız Sayın Cemil Çiçek Beyi milletimiz adına tebrik
etmek istiyorum.
Burada önem verdiğim bazı
hususlara dikkat çekmek istiyorum: Bunlardan birincisi, Adalet Bakanlığının
hayata geçirme kararlılığını gösterdiği (UYAP) Ulusal Yargı Projesidir.
Projeyle, bakanlık ile taşra birimleri otomasyona geçecek, derdest olan
davaların makul süreden fazla uzaması engellenecek, uzunca zaman alan
yazışmalar, elektronik ortamda çok kolay bir şekilde yapılabilecektir.
Diğer yandan, suç
delillerinin toplanması, suçluların kovuşturulması ve etkin bir hazırlık
soruşturması için, mutlaka, adlî kolluğun kurulması gerekmektedir.
Yargıtay, hukuk birliğini
sağlaması gereken bir içtihat mahkemesi olmalıdır. Yargıtaya gelen işleri
kaynağında sınırlama çalışması mutlaka yapılmalıdır. Bu yapılırken, hak arama
özgürlüğünün anayasal özüne dokunulmaksızın, istinaf mahkemeleri mutlaka
kurulmalıdır.
Toplumsal hayatımızı
yönlendiren temel yasalar Türk toplumunun dokusuna ve ihtiyaçlarına uygun
olarak yeniden düzenlenmelidir. Avrupa Birliği gündemindeki 100 000 sayfayı
bulan hukukî metnin mevzuatımıza hızla uyarlanması gerekmektedir.
Uygulamada sıkıntı arz
eden bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum: İcra müdürlüklerinde ve mahkeme
kalemlerinde ayyuka çıkan rüşvet olayları mutlaka önlenmelidir. Hâkim, savcı,
adliye personeli ve ceza infaz koruma memurlarının özlük hakları
iyileştirilmeli ve özellikle, hâkim ve savcı sınıfında birinci- ikinci-sınıf
ayırımındaki ücret dengesizliği mutlaka giderilmelidir.
Bilirkişilik müessesesi
yeniden yapılandırılmalıdır. Bilirkişiliğin, karar verme merci haline gelmesi
önlenmelidir. Cezaevlerindeki sükûnet ortamı devam ettirilmeli, bununla paralel
koşullar iyileştirilmelidir. İnfaz hukukumuz yeniden gözden geçirilmelidir.
Özellikle, meşruten tahliye kavramı yeniden tanımlanmalıdır. Suçlunun yeniden
topluma kazandırılması süreci Bakanlıkça izlenmelidir. Adalet mekanizmasının üç
ayağından biri olan savunmanın görev ifa etmesinin önündeki engeller
kaldırılmalıdır. Özellikle, avukatların tabi olduğu topluluk sigortasının
kapsamına sağlık sigortası dahil edilmelidir. 10 yıl fiili avukatlık hizmeti
yürüten meslektaşlarımıza yeşil pasaport verilmesine ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum kanun teklifine tüm milletvekili
arkadaşlarımın desteğini bekliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK Partinin yeni güvenoyu alan 59 uncu hükümetinin, ülkemizde
ihtiyaç duyduğumuz hukuk devleti önündeki engelleri bir bir kaldıracağına olan
inancım tamdır. Türkiye Cumhuriyeti, temel insan haklarının garanti altına
alındığı, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, laik ve sosyal
devlet yapısıyla bir barış ve huzur devleti olmalıdır. Bu yapısıyla, barışa her
zamankinden daha fazla ihtiyaç duyan tüm insanlığa örnek olmalıdır. Adaletin
önemini ifade etmek üzere, Osmanlı padişahına yazılan bir şiirde "ekmek,
su, aş gecikebilir; temele taş bulmak gecikebilir; devlete baş bulmak
gecikebilir; adalet gecikmez, tez verile" denilmektedir.
Dünyanın ve ülkemizin
içinde bulunduğu ekonomik şartlar gözönüne alındığında, bu kısıtlı bütçeyle
hizmet verecek olan tüm yargı mensuplarına, bütçenin hayırlı olmasını
dileyerek, hepinize selam ve saygılarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akgün'e
teşekkür ederim.
Hükümet adına, Adalet
Bakanı Sayın Cemil Çiçek; buyurun (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Çiçek, süreyi siz
mi kullanacaksınız, yoksa...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Ben kısa bir maruzatta bulunacağım.
BAŞKAN - Peki; teşekkür
ederim.
Buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Programın sarktığını
biliyorum, onun için, mümkün olduğu kadar size kısa bir maruzatta bulunmak
istiyorum.
Türkiye'de, adalet
eşittir problem demektir. Bunun idraki içerisindeyiz. Ama, iktidarıyla
muhalefetiyle bu dönem farklı bir dönem; adalete ve hukuka inanan ve bu
sorunları çözmek üzere işbirliği yapan yeni bir dönem, farklı bir dönem. Onun
için, burada, Bakanlığımızla ilgili olarak, adalet hizmetleriyle ilgili olarak
dile getirilen hususlar, benim de tasvip ettiğim, benim de bunları çözmek üzere
gayret içerisinde bulunduğum farklı bir dönemi ifade ediyor.
Gerçekten, Türkiye'de,
adalet hizmetlerinde, mekân problemi var, özlük haklarıyla ilgili problemler
var, personel problemleri var, yasa problemleri var; netice itibariyle
problemler var; ancak, bu problemleri çözmeyi öncelikli görev kabul eden bir
hükümet var ve onun arkasında da bu Yüce Parlamento var. İnanıyorum ki,
Türkiye'nin hukuk tarihini yazanlar, yazacak olanlar, bu 22 nci Dönemi farklı
cümlelerle ifade edeceklerdir ve bu döneme ayrı bir paragraf ayıracaklardır.
Gerçekten de, 22 nci
Dönem Parlamento çalışmaları başladığı günden beri, gerek Adalet Komisyonunda
gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda, adalet hizmetleri için, arkadaşlarımız,
ellerinden geleni yapmışlardır. Huzurlarınızda, bütün bu arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum. Çünkü, şu kısa dönem içerisinde, biz, Adalet Bakanlığı
olarak, Türkiye'de, temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması,
özgürlük alanının genişlemesi, örgütlenme hakkının tesisi ve siyasî yasakların
ortadan kalkması da dahil olmak üzere, pek çok alanı düzenleyen 15 kanunu
birlikte çıkardık.
Şu an, Bakanlık olarak,
başta Türk Ceza Kanunu olmak üzere, Türkiye'nin temel yasalarını esas alan 10
tane kanun taslağı Başbakanlıktadır -kısa bir süre sonra bunlar Türkiye Büyük
Millet Meclisine sevk edilecektir- 18 kanun taslağı görüşe sunulmuştur ve 25
konu üzerinde de Bakanlığımızda çalışma yapılmaktadır; dolayısıyla, şu an,
Bakanlık olarak -10'u Başbakanlıkta, 18'i görüşe sunulmuş, 25'inin üzerinde
çalışıyoruz- 53 konuyla ilgili bir düzenlemeyi bu yıl içerisinde mümkünse
sizlerin huzuruna getirmeye çalışacağız. Bu düzenlemeler yapıldığı takdirde,
inanıyorum ki, Türkiye'nin hukuk altyapısı büyük ölçüde sağlamlaşmış olacaktır.
Esasen, bunların
yapılabilmesi için de, gerçekten, hiçbir dönemde olmayacak kadar bir anlayış
var. Hukuka olan ihtiyacı, özlemi yüreğinde hisseden ve bunun için de,
çabasını, gayretini, teklifini, tenkitini bu maksada yöneltmiş olan ve hukuka
saygıda kusur etmemek için çaba gösteren bir Parlamentomuz var; dolayısıyla,
hükümet olarak da, biz, bunun idraki içerisindeyiz. İnşallah, bu dönemi en iyi
şekilde değerlendirmeye çalışacağız.
Sözlerimi, Gandhi'ye
izafe edilen bir sözle bitirmek isterim. Gandhi diyor ki: "Büyükbabam,
bana, iki tip insan olduğunu söylemişti. Birinci grupta, çalışıp iş yapanlar;
ikinci grupta, övgüleri toplayanlar. Büyükbabam, bana, ilk grupta yer almamı
söyledi; çünkü, o grupta rekabet az olurmuş." İnanıyorum ki, bu dönem (22
Dönem Parlamentosu) birinci grupta yer alan bir parlamento dönemi olacaktır.
Bu duygularla, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Hükümet adına ikinci söz,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma Bakanımızın yurt dışında bulunması nedeniyle, Ulaştırma Bakanlığı
bütçesinin Yüce Meclisimize sunumunu ben yapacağım. Yalnız, zamanınızı fazla
almamak için birkaç noktaya değinmek istiyorum; çünkü, malum, zamana karşı bir
yarış içerisindeyiz.
Burada vurgulamak
istediğim birkaç nokta var. Birincisi, özellikle Bakanlığımızın ve dolayısıyla,
hükümetimizin, demiryollarına bakış tarzıdır, bakış farklılığıdır. Biraz önce,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Hakkı Ülkü Bey, demiryollarına önemin az
verildiğini, bu, bütçeye de bu şekilde yansıdığını ifade etmişlerdi. Ben,
rakamlara hemen şöyle bir göz attım ve arkadaşlar da hemen birkaç aritmetik
hesabı yaptılar. Burada, 1997'den 1999 yılına kadar eksi yüzde 6 düşüş varken,
1999'dan 2000 yılına kadar yüzde 15 artış var -ki, düşüşten sonra, artış, biraz
daha farklı ele alınmalıdır- ondan sonra, tekrar, bir artı yüzde 5 var, sonra,
2002 yılında artı yüzde 26 var ve bizim dönemimizdeki rakam ise, artı yüzde
522; yani, bu, demiryollarına verilen önemi de, bir parça olsun,
göstermektedir. Malum, Türkiye'de, uzunca bir süredir, demiryolları
kötülenmiştir, karalanmıştır ve daha çok, karayollarının lehine bir tercih
sergilenmiştir. Bu çarpık kavramlara, kavram kargaşalığına biz yabancı değiliz.
Yakın tarihimizdeki gelişmeleri gözönüne aldığımız zaman, yani, bu süttozu-anasütü,
margarin-tereyağı mukayeseleri gibi, demiryolu-karayolu mukayeseleri de
olmuştur.
Türkiye'de
demiryollarının yaygınlaşmamasında, genellikle, Türkiye'nin engebeli olduğu
söylenir; ama, aynı bizim gibi engebeli olan ülkelerde, hatta, daha farklı olan
ülkelerde, Çin'de, İsviçre'de tepelere tırmanan trenleri görmüşüzdür; önden ve
arkadan iten ve çeken lokomotiflerin kullanıldığı sistemleri görmüşüzdür.
Dolayısıyla, bunun, pek doğru olmadığını tespit ediyoruz. Hükümetimiz,
özellikle, demiryollarına, bu dönemde ağırlık vereceğini, çalışmalarıyla
göstermektedir. Bunun için de, mutlaka, kuzey-güney bağlantısının yanında, aynı
zamanda, bir doğu-batı bağlantısının sağlanması gerekmektedir. Burada da önemli
bir nokta, Bakü-Tiflis hattıdır. Bu hat, 98 kilometrelik bir hattır ve uzunca
bir süredir ihmal edilmiştir. 60 kilometre artı 38 kilometrenin toplamı olan 98
kilometrenin gerçekleşmesiyle, olay, sadece Kars-Tiflis'e bağlanma meselesi
değildir, aynı zamanda, Ortaasya'nın, bir şekliyle, Türkiye'ye, dolayısıyla, Avrupa'nın
bağlanmasıdır, Avrupa Birliğinin Asya'ya bağlanmasıdır; bu projenin, mutlaka,
gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bu, aynı zamanda, bir anlayış farkıdır, bir
yaklaşım farkıdır; bunu, mutlaka, gerçekleştireceğiz.
Bunun dışında,
denizyollarıyla ilgili olan çalışmalar... Biraz önce konuşan Sayın
Kaptanoğlu'nu yürekten alkışlıyoruz; çünkü, gerçekten, Türkiye'nin üç tarafı denizle çevrili olduğu halde,
sorarım size; buradaki kaç kişi, İstanbul'daki şehir hatları hariç, bir yerden
bir yere gemiyle seyahat yapmıştır, gemiyi kullanmıştır, deniz yollarını
kullanmıştır?! Burada karayollarına bağlılık aşırı derecededir ve maalesef,
denizi kullanmıyoruz. Denizi, hem insan taşımacılığında kullanmıyoruz hem de
yük taşımacılığında kullanmıyoruz; aynı demiryollarında olduğu gibi.
Demiryollarını kullanım
eksikliği, aynı zamanda, bizim sanayideki kalkınmamızı da negatif
etkilemektedir; çünkü, en azından, enerji sektörünü düşünürseniz, ağır sanayii
düşünürseniz veya demir çelik sektörünü düşünürseniz, bugün, yakın zamana kadar
-bilmiyorum şimdiki durum nedir- demiryollarında, demir cevherinin, kömürün cam
eşya fiyatına taşındığını biliyoruz; yani, burada da çarpık bir fiyatlandırma
var. Dolayısıyla, bu, maliyetleri büyük ölçüde etkilemektedir. Bunun, mutlaka,
ciddî bir şekilde ele alınması lazım. Burada, aynı zamanda, hem denizyollarının
hem demiryollarının dışticaret açısından da büyük önemini hiç kimse inkâr
edemez.
Bunun dışında, bizim
hükümetimizin bir ayrı farkı da, olaylara sistem yaklaşımıdır. Bu sistem
yaklaşımı içerisinde, biz, ulaşıma bir bütün olarak bakıyoruz. Bu bütün içinde
de, bu sistem yaklaşımı içinde de ulaşım anaplanını ciddî bir şekilde ele
aldık. Bu, Ulaştırma Bakanlığımızın en önemli, en hayırlı hizmetlerinden bir
tanesidir; çünkü, ulaşım ana planında, tüm ulaşım unsurları bir bütün olarak
ele alınmaktadır. Bu ele alınış halinde de, birtakım ayıplar, birtakım eksiklikler,
birtakım aksaklıklar çok net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunların etkisini
yakın bir gelecekte rahatlıkla görebileceğiz.
Dolayısıyla, buradaki ana
unsur, sistem yaklaşımıyla birlikte, bir verim seferberliğidir. Yine, burada
da, temel unsur olarak, ulaşımın, deniz ve demiryollarıyla bağlı ve
karayollarının da geliştirilmesiyle... Burada, biz, özellikle duble yolu,
sadece karayollarının modernize edilmesi veya geliştirilmesi olarak değil, aynı
zamanda, bir istihdam meselesi olarak ele alıyoruz. Bu bakımdan, biraz önce
yapılan eleştirileri de, en azından, istihdam açısından baktığımız takdirde,
bir parça insafsız buluyoruz.
Dolayısıyla, ulaşım
anaplanı son derece önemlidir ve bunun, bir bütün olarak ele alınması da, yine,
hükümetimizin önemli bir farklılığıdır.
Bu arada, karayolu taşıma
kanunu tasarısı gündemdedir. Bu da, ciddî bir şekilde ele alınmaktadır ve
netice olarak, taşıma sektörüne de önemli kolaylıklar sağlayacak, ekonominin
gelişmesinde artı etkileri olacaktır.
Bizim bir başka yaklaşım
tarzımız da, özellikle havaalanlarına yapılan çalışmalardır. Bunlar modernize
edilerek, burada, aynı zamanda, insan sağlığına ve hayatına verilen değer ele
alınmaktadır, bununla ilgili köklü çalışmalar geliştirilmektedir.
Bu arada, Marmaray ve
Boğaz tüp geçitleriyle ilgili dev projeler, mega projeler, inşallah, bizim
dönemimizde realize edilecek önemli projeler olacaktır. Bu, aynı zamanda,
prestij projesi olarak da, bizim, diğer çağdaş ülkelerle boy ölçüşmemizde de
önemli bir faktör olacaktır. Yüzeysel metroya dönüştürülmesi, banliyö
hatlarının geliştirilmesi, aynı şekilde, önemli, ciddî projeler olarak
gözükmektedir. Bunlar, tabiî, finansman modellerinin geliştirilmesiyle ciddî bir
şekilde ele alınacaktır.
İzmit kentiçi dört hatlı
demiryolu altyapı inşaatlarının eksiklikleri ve Divriği-Sıvas (Tecer-Kangal)
Demiryolu önemli projelerden görünmektedir; çünkü, bunlar, aynı zamanda,
kalkınmanın temeli olan projelerdir.
Bu arada, belki, yaklaşım
olarak baktığımız zaman, yine de, demiryollarına tekrar ağırlık vermek
istiyorum; çünkü, burada, bütçenin tamamını, zaman kısıtlılığı nedeniyle ele
almak istemiyorum.
Demiryolları açısından
olaya baktığımız zaman, Türkiye'de demir cevherimiz var, uzun mamul üreten
demir çelik fabrikalarımız var ve burada, Karabük gibi bir fabrikamız var,
İskenderun gibi, yine, uzum mamul üreten bir fabrikamız var; neden rayları biz
üretmeyelim.
İkinci olarak,
Eskişehir'de TÜLOMSAŞ var, lokomotifi yapmamız mümkün. Aynı zamanda, İzmit'te
vagon yapmamız mümkün. Dolayısıyla, bizim her şeyimiz tamam. Bu konuda ciddî
çalışmaları, ciddî projeleri rahatlıkla yürütebiliriz. Bu bakımdan, yakın
gelecekte, ulaşımı, ulaşım ana planı çerçevesinde, master planı çerçevesinde,
çok ciddî bir proje bütünlüğü içinde, entegrasyonu içinde ele almamız mümkün
olacak.
Diğer konulara girmek
istemiyorum; çünkü, onlar, zaten, uzunca bir süredir, çağdaş seviyede
yürütülmektedir; telefon hizmetleri, internet çalışmaları, hatta, uydu
çalışmaları, şu anda, aksaksız bir şekilde yürümektedir ve bu konularda da,
zaten, Batılı ülkeler seviyesinde, hatta, bazılarından daha ileri seviyededir
ve en ufacık bir aksama da, zaten, ortaya çıkacaktır; ama, biraz önce temas
ettiğim noktalar, maalesef, uzunca bir süredir ihmal edilmiştir ve çoğumuz, ihmal
edildiğinin farkında da değiliz. Dolayısıyla, bunun, mutlaka, tekrar, Yüce
Meclisimizce gözönüne alınması gerekiyordu; partimizin ve hükümetimizin
politikasının farklılığı ve mukayeseli üstünlüğü burada ortaya çıkmaktadır.
Ben, Ulaştırma Bakanlığı
bütçesinin, inşallah, hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyorum ve değerli
oylarınızla kabul edilmesini temenni ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şahsı adına, Sayın Atilla
Kart; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adalet Bakanlığı ve Yargıtay Başkanlığı
bütçeleri hakkında kişisel görüşümü açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
her adlî yılın açılış törenlerinde ifade edilen yargının sorunları ve
çözümlerine dair söylemler, her bütçe yılında, yasama organında da ifade
edilmekte; ancak ve maalesef, yargının gerçek fonksiyonu ve bütün unsurlarıyla
etkinliği ve bağımsızlığı bir türlü sağlanamamaktadır.
Cumhuriyetin kuruluşu
sürecindeki olağanüstü olumsuz şartlara rağmen, adalet bütçesine, yüzde 5'lere
yakın bir bütçe ayrılabilmişken, günümüzde -Sayın Bakanın yüzde 2'ler
seviyesinde bir bütçe ayrılması yolundaki gayretlerine karşılık- bütçe payının
yüzde 1'lerin altında kalması, üzücü ve düşündürücüdür.
Ödenek yetersizliği
konusunu somut bir örnekle -bu olayı- açıklamak istiyorum. Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun 316 ncı maddesinde yapılan değişiklikle, artık, tebliğnamelerin
Yargıtay tarafından tebliği gerekmektedir. Salt bu değişiklik sebebiyle,
Yargıtayın gideri 2 trilyonu aşmışken, bu giderin ancak 1 trilyonluk bölümü
eködenek talebiyle karşılanabilmiştir. Oysa, yargının gücüne ve önemine
içtenlikle inanan bir siyasî iktidar, ne türlü engelleme yapılırsa yapılsın,
öncelikle, bu payı, her halükârda ve gerçekçi olmak adına, yüzde 2'lerin üstüne
çıkarmak zorundadır. Bunu yapmadığınız takdirde, bütçesi kısıtlanan bir
yargının vesayet altına girmesine razı oluyorsunuz demektir.
Bu mutat eleştirinin
dışında, üzerinde önemle durulması gereken asıl temel konulara gelmek
istiyorum; hükümetin, hukuk devleti kavramına bakışını yorumlamak ve irdelemek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
noktada şunu görüyoruz: İşin esasında, yürütme erkinin, güçlü ve bağımsız bir
yargı istememesi, kendi güç ve yetkilerini paylaşmak istememesi yaklaşımını
görüyoruz. Bu yaklaşımı, daha evvelki hükümetlerde de gördüğümüzü açık
yüreklilikle ifade etmek gerekiyor.
Bütün bunların yanında,
hukukumuzda, mevzuat olarak, genel anlamda olumlu ve evrensel normlara yakın
düzenlemeler mevcut olmasına rağmen, insanlık onurunun temel ölçülerinden olan,
hak arama özgürlüğünün, ülkemiz gerçeğinde kolay kolay gerçekleşemediğini
görüyoruz.
Devleti oluşturan üç
temel gücün yanında, medya kuruluşları, ülkenin ve kamuoyunun gündemini
belirleme etkinliğine sahip olma durumuna gelmişler; yolsuzluk ve
haksızlıkların ortaya çıkması, kartelleşen medyanın çıkarlarını ihlal edip etmeme
unsuruna bağlı hale gelmiştir. Hazırlık soruşturmaları, ciddî ve teknik bir
araştırma yapılmadan, teftiş kurulu raporları ve fezlekeler doğrultusunda
hazırlanmakta, bu şekilde oluşan iddianameler yetersiz kaldığı için, yargılama
esnasında, mahkemeler, fiilen yeni baştan hazırlık soruşturması yapmakta, bunun
sonucunda da, doğal olarak, etkin ve adil karar süreci sağlanamamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre, her ne kadar, hazırlık soruşturmasında
polis ve jandarma, cumhuriyet savcısının nezaretinde görev yapmakta ise de,
adlî kolluk yapılanmasının sağlanamaması, savcının denetiminde görülen polis ve
jandarmanın sicil yönünden savcıya bağlı olmaması vakıası karşısında sağlıklı
bir yargılamanın yapılamadığını görüyoruz. Bu bütçede bu yolda düzenlemelerin
yapılacağına dair hiçbir işaret yoktur.
Yargıç teminatını
sağlamak yolunda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılanmasında ne gibi
çalışmalar yapıldığı belli değildir. Bu konuda yapılacak anayasal değişikliklere
destek verileceğini hemen ifade etmek istiyorum.
Yardımcı adlî personelin
özlük haklarını iyileştirecek ve personel ihtiyacını giderecek çözümlere
bütçede yer verilmemiştir. Adalet meslek yüksekokulu mezunlarından yeterince
yararlanılamadığını görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
hukuku bekleyen, yargıyı bekleyen en önemli sorunlardan birisi de, yargı ve
yargıcın bürokratlaşmasına yol açan 1982 Anayasasının bu temel yanlışını
düzeltecek hiçbir ciddî ve tutarlı yaklaşımı bu bütçede göremiyoruz. Maalesef,
bu bürokratik yapının yasama organına dahi sirayet ettiğini görüyoruz. Üzülerek
ifade ediyorum: Yasama organı, kendi yapısal dinamikleri ve fonksiyonları
yerine, zaman zaman, hükümetin yönlendirmesine dayalı bir faaliyet anlayışı
içine girmiştir. Tüm meslek yaşamı boyunca idarecilik yapan bir hukukçuyu,
siyasî iktidar değişikliği üzerine görevden alıp, ödüllendirircesine,
Yargıtayın ceza dairesine üye olarak görevlendirme anlayışından, artık,
uzaklaşmamız gerekiyor. Bu türlü uygulamaların münferit olmadığını, yoğunluk
kazandığını vurgulamak istiyorum. Yargıyı bürokratlaştırmanın somut
örneklerinden birisini teşkil eden bu tür uygulamalara artık son verilmesi
gereğini, Sayın Bakanın dikkat ve takdirlerine önemle sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hukuk devleti yapılanmasında, kamu yönetiminde olduğu gibi, tutarlı ve ciddî
olmak gerekiyor. Basın Affı Yasası olarak bilinen yasaya, tamamen kişisel ve
özel uygulamalarla ve yargının fonksiyonunu gasbetmek pahasına erteleme
hükümleri getirilmesi, Vergi Barışı Yasasındaki, bilerek sahte evrak
kullanılmasına ilişkin af düzenlemeleri ve İş Güvencesi Yasasının ertelenmesine
dair yasal düzenlemeler karşısında, hükümetin, bu konuda içten ve tutarlı bir
davranış içerisinde olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
Öte yandan,
dokunulmazlığın kaldırılmamasının gerekçesi olarak kamu görevlilerinin de
dokunulmazlıklarının bulunduğunun ileri sürülmesi, tutarsızlık ve zafiyetten
başka bir anlama gelmez. Zira, kamu görevlilerinin yargılanmalarını engelleyen
bir dokunulmazlık zırhı mevzuatımızda söz konusu değildir. Tüm kamu
görevlileri, idarî yargı ve ceza muhakemesi prosedürü içerisinde
yargılanmaktadırlar.
Hukukun
siyasallaşmasından şikâyet edip, akabinde iktidar olunduğunda, aritmetik
çoğunluğa dayanarak hukukun temel ilkelerinin ihlal edilmesi halinde, herhalde
ve mutlaka sorgulanması gereken bir hal var demektir.
Böylesine hukuk normu
özelliği taşımayan yaklaşımlarla, hukuk devleti inşasını sağlamak mümkün
olamaz. Öyle bir yaklaşım, keyfî ve otoriter yönetim anlayışının tezahüründen
başka bir anlama gelmez değerli arkadaşlarım; bundan, mutlaka kaçınılması
gerekir. Bu tarz uygulamalarda ısrar edilmesi, otoriter yönetim anlayışı
anlamına gelir.
Bir diğer temel konuyu
ifade etmek istiyorum: Bilindiği üzere, hukuk devleti yapılanmasında idarî
yargının adlî yargıya göre daha öncelikli bir konumu vardır. Çünkü, idarî
yargıda, siz, sonuçta kişi ile kamu arasındaki ihtilafı çözüyorsunuz. Bu
yaklaşım içinde olaya baktığımız zaman, hukuk devleti yapılanmasının temelini
teşkil eden idarî yargı yapılanmasında sayıları yüzde 75'e varan, hukukçu
olmayan hâkimlerden kaynaklanan yapının nasıl düzeltileceğine dair hiçbir çalışmayı,
hiçbir işareti göremiyoruz. Haricen edindiğimiz bilgilere göre, bu şekildeki
yapılanma sayesindedir ki, idarî yargı kadrolarında 2018, 2020 yıllarına varan
bir doluluk söz konusu. Bu yapıyı tamamen teknik sebeplerle yüzde 10'lar, yüzde
15'ler seviyesine indirmediğiniz takdirde, hukuk devleti yapılanmasında bir
aşama sağlamanız mümkün değildir.
Esasen, bütün bunların
yanında kamu yönetimi anlayışını ifade kapsamında, insan unsurundan
"beşerî sermaye" diye söz eden, ülkemizin nihaî hedefini
"bölgenin süpermarketi olmak" amacıyla sınırlayan bir yaklaşım ve
program karşısında daha fazlasını da beklememiz, maalesef, mümkün değil; bunu
görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Yargıya nüfuz suiistimali
yoluyla müdahale yapılıp yapılmadığını araştırmaya yönelik bir önergeye grup
olarak katılıp, aradan geçen 15 gün içinde hiçbir haklı gerekçe getirmeden, o
önergenin reddi yolunda...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum; buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bu cümleyi baştan alıyorum değerli arkadaşlarım: Yargıya nüfuz suiistimali
yoluyla müdahale yapılıp yapılmadığını araştırmaya yönelik bir önergeye grup
olarak katılıp, aradan geçen 15 gün içinde hiçbir haklı gerekçe getirmeden ve o
önergenin verilmesini yaratan şartlarda değişme olmamasına rağmen, aleyhte bir
tavır alınıyor ise, orada hukuk devleti yapılanmasında ciddî ve temel
sorunların bulunduğunu ve bu noktada kararlı bir iradenin mevcut olmadığını
üzülerek kabul etmemiz gerekmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
hükümet programında ifade ve iddia edildiği gibi, adalete güven duygusunun
yerleşmesi, toplumun ihkakı hak anlayışına ve arayışına girmemesi, liyakat ve
fırsat eşitliğine dayalı kamu personel rejiminin kurulabilmesi, toplumsal
denetim ve katılımın artırılması, sosyal hukuk devleti anlayışının bütün kurum
ve kurallarıyla işlerliğinin sağlanabilmesi, ancak, yukarıda anlattığımız
hususların yanında, hükümet programında isabetli bir şekilde önem verilen ve
öne çıkarılan ulusal yargı ağı projesinin bir an evvel uygulamaya konulmasıyla
mümkün olabilecektir.
Bu anlayış ve yaklaşım
içinde, siyasî iktidarı, hukuk devleti kavramının, hukuk devleti yapılanmasının
sağlanmasında sağduyulu olmaya ve daha sorumlu davranmaya davet ediyor, ret oyu
kullanacağım bütçenin, ülkemiz için hayırlı olmasını elbette temenni ediyor,
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kart.
Sayın milletvekilleri,
şimdi sorulara geçiyoruz; yalnız, bir hususu daha anımsatmak istiyorum: Soru
talebinde bulunan sayın milletvekillerinin butonlarına dokunmamalarını
diliyorum; çünkü, bir kayma oluyor.
Ben şimdi soru sorma
talebinde bulunan sayın milletvekillerini Genel Kurula arz ediyorum:
Sayın Bayraktar, Sayın
Deveciler, Sayın Yeni, Sayın Emek, Sayın Karademir, Sayın Eri, Sayın Özcan,
Sayın Yerlikaya, Sayın Koçyiğit, Sayın Yıldırım, Sayın Ercenk, Sayın Arz, Sayın
Gazalcı, Sayın Seyda, Sayın Bulut, Sayın Koral, Sayın Anbarcıoğlu, Sayın
Terzibaşıoğlu, Sayın Varan, Sayın Ekmekçioğlu, Sayın Kambur, Sayın Bölünmez,
Sayın Aydın, Sayın Tunç.
Sayın milletvekilleri,
yirmialtı sayın milletvekili soru sorma talebinde bulundu. Bildiğiniz gibi,
soru sorma süremiz toplam olarak 10 dakika. Bütün milletvekillerimize soru
sorma hakkını kullandırmak istiyorum; ama, 10 dakika içine de sığması mümkün
görünmüyor. Milletvekillerimizin anlayış göstererek, sorularını, gerekçesiz,
açıklamasız olarak direkt sayın bakanlara yöneltmelerini rica ediyorum. Böylece daha çok milletvekiline soru sorma
olanağı tanımış olacağız.
Şimdi, sırasıyla soru
sorma işlemine başlıyoruz.
Sayın Bayraktar, buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
delaletlerinizle iki bakanıma birkaç soru sormak ve cevap almak istiyorum.
Birincisi Adalet
Bakanımıza. Adalet mülkün temelidir. Mülkün temelinde bir sarsıntı ve çatlak
meydana gelirse onun telafisinin zor olduğunu biliyoruz. Günümüzde, bu konudaki
hassasiyetinizi de görüyor ve takdir ediyoruz; ancak, birçok hukukçunun da dile
getirdikleri bir, mahkeme sonucu hususundaki söz beni son derece etkiliyor. Bu
konuyu geniş anlayışınız ve yorumunuzla cevaplandırmanızı istiyorum. O da
şudur: "En kötü anlaşma en iyi mahkeme neticesinden iyidir" sözü
adalete olan güveni biraz daha sarsıyor. Bu bakımdan, bu güvenin yenilenmesi
hususundaki gayretlerinize... Bu konuyla ilgili yorumunuzla birlikte cevabınızı
almak istiyorum; bir.
İkincisi de, adlî tıp
kurumlarındaki, özellikle personel eksikliği ve çalışma düzenindeki aksamalar
sonucu, Erzurum Devlet Güvenlik Mahkemesinde sanık olarak yargılanan bir
mahkûmun bilirkişi raporunu İstanbul'dan almasını beklemek hem mahkeme
neticelerini hem de mahkûmiyet süresini uzattığı için, mağduriyetin daha da
arttığını görmekteyiz. Bu tip uzak noktalardaki bilirkişi ve adlî tıp kurumu
raporlarıyla ilgili çalışmalarda bir yeni tedbiriniz var mıdır? Zatıâlinizin
açıklamasını arzu ediyorum.
Teşekkür ederim.
İkinci sorum Ulaştırma
Bakanına. Değerli Bakanımızın, İstanbul tüp geçit projesiyle ilgili yorumunu...
Bizim dönemimizde olacağı varsayımından hareketle, sorumu kısaltıyorum. Bu
geciken projenin ne zaman başlayıp bitirileceği hususunda çok kısa cevabınızı
almak istiyorum. Ankara-İstanbul arasındaki hızlı tren projesinin, gerek fay
hattı üzerinde oluşu gerek fizibl olmaması nedeniyle çok yüksek maliyete iblağ
olduğundan, bu projeden vazgeçileceği konuşulmakta; alternatif olarak da,
İstanbul-Eskişehir güzergâhından, hızlı trene yakın bir rehabilitasyon
projesinin gerçekleşeceği söylenmektedir.
Birinci söylediğim
konuda, projeden vazgeçilip geçilmeyeceği hususunda net bir cevap bekliyorum.
İkinci konuda ise, Eskişehir üzerinden gerçekleşecek olan Ankara-İstanbul
demiryolunun ne zaman başlayıp bitirileceğini, kaç saatte İstanbul'a
varılabileceğini soruyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
İkinci sorum da...
BAŞKAN - Bu üçüncü...
Sayın Bayraktar, kısaca,
hemen özetler misiniz.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Sayın Başkanım, bir önceki turda soru hakkım gitmişti; elektronik
cihazdaki aksamadan bahsettiniz.
BAŞKAN - Sorunuza geçin;
buyurun.
ŞEVKET ARZ (Trabzon)
- Sayın Başkan, bu kaçıncı soru!
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Peki, teşekkür ediyorum.
Ben, denizyollarında,
Türkiye'nin gerçekten istifade edeceği noktada master planı projesinin olup
olmadığını soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bayraktar.
Sayın Yeni, buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, Ulaştırma Bakanına iki soru yöneltmek istiyorum.
Birinci sorum: Bafra ve
Çarşamba Ovalarından elde edilen tarım ürünlerinin yabancı pazarlara ihracını
kolaylaştırmak için, Samsun Çarşamba Havalimanında, kargo terminali ve soğuk
hava deposu inşa etmeyi düşünüyor musunuz? Bu, birinci sorum.
İkinci sorum : Samsun
Limanındaki vinçlerin ekonomik ömrünü tamamlamış olması nedeniyle, hem indirme,
yükleme süreleri uzamakta hem de maliyet ve navlunlar artmaktadır. Bu durum,
Samsun İlinin ihracat imkânları önündeki en önemli engellerden biridir. Bu
konuda, Samsun Limanında bir iyileştirme ya da özelleştirme çalışması
yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yeni.
Sayın Deveciler, buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Ulaştırma Bakanına soruyorum:
Balıkesir İli Edremit
Körfezi, Kuzey Egenin en büyük turizm yörelerinden birisidir. Bu yörede turizm
çeşitliliği vardır; deniz turizminin yanında, termal turizmi, av turizmi, dağ,
doğa ve rüzgârların bol olması sebebiyle sörf ve yelken turizminin yapıldığı
bir bölgedir. Bu bölgenin dış turizme açılabilmesi ve yabancı tur
operatörlerinin bu yöreye yönelebilmeleri için, Balıkesir İlinin tek havaalanı
olan Körfez Havaalanının, Ayvalık İlçesinde bulunan gümrükten de istifade edilerek,
Bakanlığınızca, uluslararası havaalanı olarak ulaşıma açılması gerekmektedir.
Bakanlığınızca, Körfez Havaalanı...
BAŞKAN - Sorunuzu sorar
mısınız Sayın Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Bitiriyorum.
...uluslararası havaalanı
olarak ulaşıma açıldığında, havaalanından en uzak turizm bölgesi 30 dakikaya
düşecektir. Onun için, yabancı tur operatörlerinin tercih ettiği uğrak yeri
olacaktır.
Sayın Bakan, ülkemizin ve
Kuzey Egenin büyük turizm potansiyeli olan deniz, termal, dağ, sörf, yelken ve
av turizmine müsait, 12 ay turizm yapılacak bir yöre olan Körfez yöresine
hizmet edecek Edremit Körfez Havaalanını, hiçbir masraf yapılmaksızın,
kesinlikle, 2003 yılı yaz sezonuna yetiştirilecek şekilde uluslararası trafiğe
açmayı düşünüyor musunuz? Çünkü, Avrupa'daki tur operatörlerinin böyle bir
beklentileri var.
Ben, bu konuları, Turizm
Bakanlığı bütçesi görüşülürken Plan ve Bütçe Komisyonunda da gündeme
getirmiştim. Turizm Bakanımız, Ulaştırma Bakanlığıyla görüşüleceğini ve bu
konuda gereken hassasiyeti göstereceğini söylemişti. Yardımcı olursanız,
turizme kazandırmış oluruz. Hiçbir masrafa gerek yok.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Deveciler.
Sayın Emek, buyurun.
Direkt sorunuzu alalım, yorum olmasın.
ATİLLA EMEK (Antalya) -
Sayın Başkanım, Sayın Ulaştırma Bakanımıza, Antalya'nın doğusunda,
Manavgat-Alanya güzergâhında raylı sistem hızlı tren projesi düşünülüp
düşünülmediğini sormak istiyorum.
İkincisi de, Gazipaşa
Havaalanı atıl vaziyette bekletildiğine göre, ıslahı mümkün mü; olmayacaksa,
milleti ve memleketi trilyonlarca lira zarara sokan sorumlular hakkında bir
soruşturma başlatılacak mı?
Bir de, alternatif
havaalanları düşünülüyor mu?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Emek.
Sayın Karademir, buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, Ulaştırma Bakanına sormak istiyorum.
Bakanlığınızın DLH
İnşaatı Genel Müdürlüğünce 1997 yılında ihale edilen Hava Ulaşımı Genel Etüdü,
28.2.1999 tarihinde tamamlanmıştır. Türk ve Kanada firmalarıyla ortak yapılan
proje çalışması neticesinde, İzmir Adnan Menderes Havaalanı için, 1998-2008
yıllarını kapsayan 261 624 000 dolarlık yatırım önerilmektedir. Adnan Menderes
Havaalanının 1999-2001 yılları arasında gerçekleşmesi öngörülen birinci aşama
gelişmeleri adı altında 42 400 000 dolarlık dış hat terminali, apron, otopark,
handling tesisleri, mevcut dış hat terminallerinin iç hat terminallerine
dönüşümüyle ilgili tadilat işlemlerinin gerçekleşmesi oranları nedir;
gerçekleşmeyen kısımlar için Bakanlığınız ne gibi bir çalışmada bulunmaktadır;
gerçekleşmeyen kısımlar için neden bütçede ödenek ayrılmamıştır?
Hava Ulaşımı Genel Etüdü
Projesi için, 1997 yılında, birim fiyatlarıyla, 74 milyar Türk Lirası
harcanmıştır. Bugünkü değerle 797 milyar Türk Lirasına mal olan bu proje
verilerinin uygulanmasından vazgeçilmiş midir?
Adnan Menderes
Havalimanını yanı sıra inşaat aşamasında bulunan Çeşme Havaalanının
altyapısının tamamlanarak, bölgesel taşımacılığın hizmetine sunulmasını
düşünüyor musunuz? İnşaatın tamamlanabilmesi için İzmir Valiliği İl Özel
İdaresine para aktarmayı düşünüyor musunuz?
Ülkemizin üçüncü büyük
sanayi ve ticaret kenti olmasının yanı sıra Türk turizminin merkezi sayılan ve
ayrıca ülkemizin Batı'ya yönelik, çağdaş ve aydın bir kenti olan İzmirimize, 3
Kasım seçimi sonuçlarının faturası mı kesilmektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Karademir.
Sayın Eri, buyurun.
NİHAT ERİ (Mardin) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Adalet Bakanına sormak istiyorum.
Midyat Cezaevinde,
tutuklular cezaevine ilk girdiklerinde tüm elbiseleri çıkarılmakta, çırılçıplak
soyulmakta, bununla da yetinilmemekte, bacakları havaya kaldırılmak suretiyle,
güya kontroller yapılmaktadır. Sayın Bakan, bu uygulamadan haberdar mısınız?
Sizce, bu, insanlık onuruyla bağdaşıyor mu? Midyat Cezaevindeki bu uygulama
münferit bir uygulamama mıdır, yaygın bir uygulama mıdır? Bunun yasal dayanağı
var mı? Yasaklamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eri.
Sayın Özcan, buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sayın Adalet Bakanından cevap rica ediyorum.
1- Alanya'da gerçek bir
cezaevi yoktur; ne zaman yapımına başlanacaktır?
2- Gazipaşa'da hiç
cezaevi yoktur; oranın mahkûmları başka ilçelere gönderilmektedir. Orada bir
cezaevi yapılacak mıdır?
3- Gazipaşa Adliyesi 1940
yapımıdır. Yeni bir adliye sarayı yapılacak mıdır?
BAŞKAN - Sayın Özcan,
sorunuzu tamamladınız mı?
OSMAN ÖZCAN (Antalya)-
Evet, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
sorulara ayırdığımız 10 dakikalık bölüm sonuçlandı.
Sayın Bakan?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Yazılı cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Sayın Adalet
Bakanı yazılı cevap verecek.
Sayın Bakan?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Evet, yazılı vereceğiz.
BAŞKAN - Yazılı cevap
vereceksiniz.
Sayın milletvekilleri,
kalan 10 dakikalık bir süre var; onu, sayın milletvekillerinin sorularına
ayıracağız.
Sayın Yerlikaya, buyurun.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet Bakanımıza
sorularım olacaktır. Delaletinizle, saygıyla arz ediyorum.
Geçmişte açlık
grevlerinde birçok hükümlü ve tutuklunun öldüğünü biliyoruz. Bunlardan, bir
insan olarak, hepimiz üzüntü duyduk. Son olarak aldığımız bir habere göre,
Kırşehir Cezaevinde de bu tür açlık grevinde olan hükümlü ve tutuklular vardır;
ancak, bunların ilgili hastanelere sevkleri bugüne kadar
gerçekleştirilmemiştir. Sayın Bakanın duyarlılığını bilerek soruyorum; bu
hükümlü ve tutukluların ilgili hastanelere sevkleri konusunda bir çalışmaları
var mıdır?
İkinci sorum : Adalet
camiasında çalışan memurların maddî sıkıntıları çok büyüktür, özlük durumları
çok dar bir ölçü içindedir; diğer kamu çalışanları gibi, bu insanlar da
geçimlerinde büyük sıkıntılar duymaktadır. Adalet mekanizması içinde çalışan bu
kamu görevlileri konusunda, özlük haklarının düzeltilmesi düşünülüyor mu, bu
konuda çalışmalar var mıdır?
Sayın Ulaştırma Bakanına
bir sorum olacaktır. Elazığ Havaalanı, bizim için, Doğu ve Güneydoğu için çok
önemli bir havaalanıdır. Buranın, dar bir havaalanına sahip olduğunu biliyoruz;
şu anda havaalanının kapatıldığını duydum; bu, ulaşımda büyük güçlükler
doğuracaktır, Elazığ Havaalanının iyileştirilmesi konusunda bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yerlikaya.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) -Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim iki tane sorum
olacak. Birisi Ulaştırma Bakanına, birisi de Adalet Bakanımıza; önce
ulaştırmadan başlıyorum.
8 Ocak 2003 tarihinde
Diyarbakır'da meydana gelen elim uçak kazası sonucu yaşamlarını kaybeden
yurttaşlarımızın yakınlarına tazminat ödemesinde bulunuldu mu, bulunulmadıysa
ne zaman bulunulacak? Bir de, bu uçak kazasının sorumluları tespit edildi mi,
bunlara herhangi bir işlem yapılacak mı?
İkinci sorum Adalet
Bakanımıza. Diyarbakır'ın Ergani İlçesinin nüfusu 100 000'in üzerinde;
maalesef, bugün, Ergani'de bir ağır ceza mahkemesi bulunmamaktadır Bunun için,
Erganililer, Diyarbakır'a gitmek zorunda kalıyorlar. Ergani İlçemizde bir ağır
ceza mahkemesi kurmayı düşünüyorlar mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Sayın Yıldırım, buyurun.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sayın Başkan, önce, Adalet Bakanına bir soru sormak istiyorum.
Biliyorsunuz, 6136 sayılı
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun var. Türkiye'de, Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar Hakkında Kanuna muhalefetten, yurttaşlarımız yargılanmaktadır. 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun kapsamında bir değişiklik
yaparak, Avrupa Birliği standartlarında, isteyen vatandaşımıza, bir defaya
mahsus olmak üzere, menşe araştırması yapılmadan, bulundurma veyahut da taşıma
ruhsatına tabi... Aynı zamanda kaynak yaratmayı, sürpriz kaynak yaratmayı, aynı
zamanda da, faili meçhul olaylarda balistik muayeneden suçluya ulaşmayı sağlama
yönünde bir kanun tasarısı hazırlayarak, 6136 sayılı Yasanın kapsamı içerisinde
değişiklik yaparak, vatandaşlarımızı, bu kanuna muhalefet etmekten kurtarmayı
düşünüyor musunuz?
İkinci sorum Sayın
Ulaştırma Bakanına. Sayın Bakan, Ulaştırma Bakanlığı olarak, Türkiye'nin bir
ulaşım ana planını hazırlamayı düşünüyor musunuz? Biliyorsunuz, Türkiye, kara
taşımacılığında yüzde 92; demiryolunda da neredeyse yüzde 2'lere, 3'lere düşmüş
bir orana sahiptir. Karabük-Kastamonu-Boyabat-Havza demiryolu projesini gündeme
almayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca, bir başka sorum
da, Kastamonu'da devam etmekte olan, hatta 1946'dan beri devam etmekte olan, İç
Anadolu'nun penceresi, Ankara'nın denize açılan penceresi olarak bilinen
İnebolu Limanını ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz; ne zaman hizmete açmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldırım.
Sayın Ercenk, buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Efendim, Adalet Bakanımıza bir soru yöneltmek istiyorum.
Bilindiği gibi, Antalya
İlimiz, ülkemizin her yöresinden göç alan ve ülkemizin her yöresinden gelen
vatandaşlarımızın yaşadığı bir kenttir. Ayrıca, Antalya, turizm, tarım ve
yükseköğrenim açısından da önemli bir kentimizdir.
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
sorunuza gelir misiniz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Bitiyor efendim, hemen soruya geliyorum.
Nüfusu hızla artan ve
gelişen Antalya'ya yapılan her yatırım ve hizmet, elbette ki, Türkiye'ye
yapılıyor demektir. Bu nedenle, Antalya'ya yapılan hizmet Türkiye'ye yapılan
hizmettir...
BAŞKAN - Anladım, soruya
gelir misiniz; sorunuzu alayım.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Soruya geliyorum efendim.
Antalyamızda mevcut
Adliye Sarayı ihtiyacı karşılamamaktadır artık. Bakanlığınızca, Karayollarına
ait arsanın bir kısmının yeni adliye sarayı için tahsisi konusunda Bayındırlık
Bakanlığıyla ortak bir çalışma yapılmakta mıdır? Böyle bir çalışma yoksa, bunun
acilen yapılması gerektiğine inanıyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ercenk.
Sayın Arz, buyurun.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Başkan, sorularım Ulaştırma Bakanınadır.
1-Batum-Hopa arası 25
kilometredir; 25 kilometrelik tren yolu yapıldığı takdirde, Hopa ve Trabzon
limanlarından yüklenecek yükler, bir haftada Hindistan ve Çin'e ulaşacaktır. Bu
hizmet, ekonomimize büyük güç katacaktır. Bu tren yolu ne zaman projelendirilip
hayata geçirilecektir?
2-Türkiye'nin yaş sebze
ve meyvesinin yüzde 35'ini Karadeniz limanlarından kuzey komşularımız ve
Kafkasya'ya ihraç ediyoruz. Bu ihracatı gerçekleştiren ihracatçılarımız
limanlarda sıkıntılar çekmektedir. Ne gibi kolaylıklar sağlamayı
düşünüyorsunuz?
3-1950 yılında yapılan
Trabzon Limanı dimdik ayakta dururken, 2000 yılında ihtiyaç gereği 75 metre
uzatma yapılmıştır. Bu 75 metrelik uzatma, yapım eksikliği nedeniyle denizin
dibine gitmiştir. Bu mendireği eksik yapan ve yaptıranlardan hesap soracak
mısınız? Mendireğin 75 metrelik bölümünü ne zaman tamamlayacaksınız?
4- Ülkemiz demiryolu
ağına, Trabzon'u bağlayan Erzincan-Trabzon demiryolunu yapmayı düşünüyor musunuz;
düşünüyorsanız, ne zaman gerçekleştireceksiniz?
5- Yol yapımı, istimlâk..
BAŞKAN - Sayın Arz, bu
son sorunuzdur herhalde.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Çok bekledim; kaç seferdir, söz hakkı bekledim. Herkes 4 dakika, 5 dakika
konuştu; ben daha 2 dakika konuşmadım.
BAŞKAN - Sorunuzu alayım;
buyurun.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Yol yapımı, istimlâk ve onarım istemeyen denizyollarını, ulaşım ve taşımacılık
alanında gerektiği gibi ne zaman değerlendireceksiniz?
Son sorum: 1910
yılında... Trabzon'un güneydoğusunda bulunan ve o dönemde 10 000 nüfusu olan
Santa Şehrinde, bugün, kimse yaşamamaktadır. 9 tane kilisenin bulunduğu, yedi
tepe üzerinde bulunan bu şehre Yanbolu Deresinden ne zaman yol yapılacaktır?
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arz.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, Sayın Bakanlara
birer soru yöneltmek istiyorum.
1- 12 Eylül 1980'den
sonra, güvenlik soruşturması düzeltildi, işe girmede aranmadı; ancak, askerî ve
emniyet alanlarında ikinci derecede güvenlik soruşturması aranmaktadır; bu
yüzden, birçok mağduriyetler vardır. Suçların şahsîliği ilkesinden giderek, bu
konuda bir düzenleme yapılacak mıdır?
2- Denizli-Çardak
Havaalanı, uluslararası bir statüdedir; ancak, 1997 yılında başlayan terminal
binası henüz büyütülememiştir. Askerî havaalanı statüsünde olduğu için de
charter uçakları inememektedir. Acaba, Hava Kuvvetleri Komutanlığıyla bir
anlaşma yapılıp, oraya büyük uçaklar inebilir mi?
Denizli-Çardak arasındaki
trafik yoğun olduğundan, raylı sistem için başvuru yapılmıştır. Fizibilitesi
yapılan bu yolun ne zaman yapılacağını Sayın Bakandan soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri,
sorulara ayırdığımız süre bitti.
Sayın Bakanların
anlayışlarına, soruları yazılı cevaplandırmak istediklerini bildirmek
suretiyle, daha çok milletvekilimizin soru sormasına olanak tanıdıkları için
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, sırasıyla, altıncı turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Adalet Bakanlığı 2003
malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
D) ADALET BAKANLIĞI
1. - Adalet Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
151 175 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Yargılama İşleri |
542 141 200 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
112 |
Hükümlülerin Eğitimi, Cezalarının İnfazı ve |
|
|
|
Tutukluların Muhafazası |
365 727 500 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
113 |
Resmî Bilirkişilik Hizmetlerinin Yürütül- |
|
|
|
mesi |
13 909 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
114 |
Yüksek Seçim Kurulu |
31 159 300 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Trans- |
|
|
|
ferler |
5 819 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
1 109 931 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2003
malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2001
malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Adalet Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum :
Adalet
Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L
i r a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
543 833 652 020 000 |
- Toplam Harcama |
: |
544 348 843 250 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
9 129 634 020 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
9 744 656 590 000 |
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
99 831 340 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2001
malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay Başkanlığı 2003
malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
E) YARGITAY BAŞKANLIĞI
1. - Yargıtay Başkanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
12 257 700 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Yargı Hizmetleri |
15 217 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
112 |
Cumhuriyet Başsavcılığı Hizmetleri |
357 300 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
142 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
27 974 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay Başkanlığı 2003
malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay Başkanlığı 2001
malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Yargıtay Başkanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Yargıtay
Başkanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L
i r a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
11 795 732 500 000 |
- Toplam Harcama |
: |
11 755 158 630 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
106 154 740 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
65 580 870 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay Başkanlığı 2001
malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2003
malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
F) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1. - Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
36 422 250 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Ulaştırma Politikasının Düzenlenmesi Hizmetleri |
7 024 500 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
112 |
Ulaştırma İnşaat
Hizmetleri |
151 370 250 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
8 400 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
999 |
Dış Proje Kredileri |
160 000 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
363 217 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2003
malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2001
malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Ulaştırma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Ulaştırma
Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L
i r a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
118 493 049 600 000 |
- Toplam Harcama |
: |
77 738 223 980 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
38 687 340 530 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
824 200 250 000 |
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
Kanunlar
Gel.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
2 891 685 340 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2001
malî yılı kesinhesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı
2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
a) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1. - Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
26 013 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Denizciliğin Geliştirilmesi Hizmetleri |
16 455 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
796 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
43 264 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı
2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı
2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Denizcilik Müsteşarlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Denizcilik
Müsteşarlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L
i r a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
25 457 726 960 000 |
- Toplam Harcama |
: |
13 587 614 300 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
11 357 876 330 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
74 497 160 000 |
-1050 S.K.55 inci Mad. ve |
|
|
Özel Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
586 733 490 000 |
-1050 S.K. 83.Mad. ve Dış Proje |
|
|
Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden |
: |
9 122 945 230 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı
2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, Adalet Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve
Denizcilik Müsteşarlığı 2003 malî yılı bütçeleri ile 2001 malî yılı
kesinhesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını diliyorum.
Yedinci tura geçmeden
önce, saat 18.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Teşekkür ederim.
Kapanma Saati : 18.12
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 18.30
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Bütçe görüşmelerine devam
ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe
Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve
Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/530; 1/531; 1/280, 3/87, 3/89, 3/90;
1/281, 3/88) (S. Sayıları : 76, 77, 78,
79) (Devam)
G) İÇİŞLERİ
BAKANLIĞI
1. -
İçişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. -
İçişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
a) EMNİYET
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. -
Emniyet Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. -
Emniyet Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
b) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI
1. -
Jandarma Genel Komutanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. -
Jandarma Genel Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
c) SAHİL
GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1. - Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
H) SANAYİ
VE TİCARET BAKANLIĞI
1. - Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
I) TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1. - Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
a) TARIM
REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
b) KÖY
HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
2. - Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri,
şimdi yedinci tur görüşmelerine başlayacağız.
Yedinci turda, İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve bütçeleri yer almaktadır.
Sayın milletvekilleri,
18.3.2003 tarihli 49 uncu Birleşimde, bütçe görüşmelerinde, soruların
gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20
dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.
Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin
bitimine kadar, sorularını sorabilmesi için, şifrelerini yazıp parmak izlerini
tanıttıktan sonra, ekrandaki "söz isteme" butonuna basmaları
gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıklar yanıp sönmeye başlayan
milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki görüşmeler
bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden
soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi
için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği
takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Sayın milletvekilleri,
yedinci turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum:
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına; Sayın Tevfik Ziyaeddin Akbulut, Sayın Edip Uğur, Sayın
Mehmet Mehdi Eker.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Sayın Hasan Fehmi Güneş, Sayın Yakup Kepenek, Sayın Gürol Ergin.
Şahısları adına, lehinde
söz talebinde bulunan sayın milletvekilleri: Sayın Selahattin Dağ, Sayın Ümmet
Kandoğan, Sayın Ahmet Rıza Acar, Sayın Ahmet Ertürk, Sayın Fahri Çakır, Sayın
Reyhan Balandı, Sayın Hasan Bilir, Sayın Fetani Battal, Sayın Fatma Şahin,
Sayın Selami Uzun, Sayın Özkan Öksüz, Sayın Fahri Keskin, Sayın Mustafa Zeydan.
Aleyhinde söz isteyen
sayın milletvekilleri: Sayın Mehmet Vedat Melik, Sayın Necati Uzdil, Sayın
Vahit Kirişçi, Sayın Ahmet Yılmazkaya, Sayın Mehmet Siyam Kesimoğlu, Sayın
Hakkı Ülkü, Sayın Necdet Budak, Sayın Mehmet Küçükaşık, Sayın Fahrettin Üstün.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, ilk söz, Sayın Tevfik Ziyaeddin Akbulut'un.
Sayın Grup
Başkanvekillerimiz, konuşmacılarımız süreleri eşit kullanacaklardır sanırım?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Evet.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Evet.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Akbulut.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşları olan Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının 2003 malî yılı bütçeleri
üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği üzere, Türk
kamu yönetim sistemi içinde köklü bir yeri olan İçişleri Bakanlığı, yurdun iç
güvenliği ve asayişinin sağlanması, kamu düzeninin korunması, illerin genel
yönetiminin düzenlenmesi, mahallî idarelerimiz açısından yön verici
düzenlemelerin yapılması, yurt sathında halkımızın nüfus ve vatandaşlık iş ve
işlemlerinin yerine getirilmesi, olası savaş ve doğal afetler konularında sivil
savunma hizmetlerinin yürütülmesi gibi devlet ve toplum yaşamında önemli
işlevler üstlenmiş bir bakanlıktır.
İçişleri Bakanlığına
verilmiş olan bütün bu önemli görevler, Anayasayla tanımlanmış olan, il sistemi
içinde, vali ve kaymakamlar tarafından ve bunlara bağlı teşkilatlar eliyle
yürütülmektedir.
Türk idare yapısının en
köklü kuruluşlarından biri olan mülkî idare amirliği sistemi -aralarından gelen
birisi olarak söylüyorum- ülkemizdeki idarî yapı içinde dinamizmini,
etkinliğini, verimliliğini ve üretkenliğini hep sürdürmüş, gerek
cumhuriyetimizin kurumsallaşmasında ve gerekse toplumsal kalkınmada vazgeçilmez
bir konuma sahip olmuştur. Tarımdan sanayie, eğitimden sağlığa, imardan
ulaşıma, kırsal kalkınmadan çağdaşlaşma yolundaki her adımda mülkî idare
amirlerinin planlamaları, organizasyonları, koordinasyonları, denetimleri,
kısacası, yönetimleri vardır.
Vali ve kaymakamlarımızı
çağın getirdiği yeni işlevlerle donatmak, yönetsel etkinliklerini artırmak,
halk için daha da verimli olmalarını sağlamak, İçişleri Bakanlığının temel
amaçları arasındadır.
Yurt kalkınmasında çok
önemli bir yeri olan mülkî idare amirlerimizin özlük haklarında son yıllarda
görülen bariz gerilemenin telafi edilmesi ve ayrıca, birinci sınıf mülkî idare
amirliği yasasının çıkarılması konularında, İçişleri Bakanlığımızın ciddî
gayretlerine, AK Parti Grubu olarak, her türlü desteği vermeye hazırız.
Değerli arkadaşlarım, 21
inci Yüzyıl, insan odaklı yönetim anlayışını önplana çıkarmaktadır; çünkü,
demokratik düzen, halkın katılımını ve denetimini esas almaktadır. Demokratik
yönetimin bir başka önermesi de, kararların halka en yakın noktada alınmasıdır.
Bizim, AK Parti olarak, yönetim anlayışımız, bu bilimsel tespitle tam anlamıyla
örtüşmektedir. Biz diyoruz ki: "İnsanı yücelt ki, devlet yücelsin."
Bu cümleden hareketle, hükümetimiz, bu amacı realize etmek için, mahallî
idareler reformunu en önde gelen hedefleri arasına almış bulunmaktadır.
Hükümetimizin üstlendiği bu reform çabalarını en iyi şekilde sonuçlandırmak,
inşallah, bizim iktidarımıza, bu yıl içerisinde, nasip olacaktır.
Bu bağlamda, İçişleri
Bakanlığınca merkezî idare ile mahallî idareler arasında görev, yetki,
sorumluluk ve kaynak paylaşımına ilişkin esasları belirlemek amacıyla
hazırlanan ve Bakanlar Kurulunun görüşlerine sunulan mahalli idareler yasa
taslağı, önümüzdeki günlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
gelecektir. Hazırlanan bu tasarıyla, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartında
belirtildiği gibi, merkezî idarenin görev ve yetkileri tek tek belirlenerek sınırlanacak
ve bunun dışında kalan tüm görevler yerel yönetimlere bırakılacaktır.
Hantallaşan ve verimsiz hale gelen merkezî idare yapımızda önemli bir değişim
sağlanarak, sorumlu, şeffaf, katılımcı ve vatandaşa kaliteli hizmeti en hızlı
ve ucuz sunmayı esas alan yerinden yönetim ilkesine dayalı, merkezde toplanan
yetkilerin, süratle mahallî idarelere devredilmesini sağlayan bir düzenleme
gerçekleştirilecek, mahallî idareler üzerindeki ağır vesayet yetkisi en aza indirilecektir.
Böylelikle vatandaşlarımız, isteklerini, Ankara'ya gelerek takip etmekten
kurtulacak, halkın hizmetinin halkın ayağında görülmesi sağlanmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; terörle mücadele, yakın tarihimizden bu yana, ülkemizin en önemli
gündem maddesini oluşturmuştur. Ülkemizde onbeş yıla yakın süren ve 30 000
insanımızın kaybına yol açan terörle mücadelede, Türk Silahlı Kuvvetleri
yanında bütün güvenlik güçlerimizin üstün gayretleri sonucu başarılı
olunmuştur. Terörle mücadelenin etkili bir şekilde yürütülmesi için, Bakanlıkça
sürdürülen güvenlik güçlerimizin yeniden yapılandırılması çalışmalarına devam
edilmektedir. Çağımızda, ulusal ve uluslararası bağlantılı, özellikle,
uyuşturucu ve malî suçlar ile silah kaçakçılığı başta olmak üzere yasadışı
haksız kazanç ve yüksek çıkar amaçlayan organize suçlar; yani, her türlü
yolsuzluklar, toplumun barış ve sükûnunu bozmakta, kamu otoritesini tehdit
etmektedir; bu nedenle, yolsuzluklarla mücadelede de hükümetimiz son derece
kararlı davranmaktadır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; cumhuriyetimizin 59 uncu hükümeti olan İkinci AK Parti
Hükümeti olarak, temel hak ve hürriyetleri evrensel standartlara ulaştırması
konusu önem verdiğimiz konuların başında, gelmektedir. Birinci AK Parti
Hükümeti döneminde, bu konuda gerekli birtakım yasal değişiklikler yapılmıştır.
Bu hükümet döneminde de, insanlık ayıbı olan işkence ve kötü muamelenin tamamen
kaldırılması için gereken her şey yapılacaktır. Bu hususta, İçişleri
Bakanlığının kararlılığını ve uygulayıcılardan beklentilerini çok açık biçimde,
zaman içerisinde göreceğiz. Kuşkusuz, mülkî idare amirlerimiz, her türlü insan
hakları ihlali iddialarını derhal inceleyerek sonuçlandıracaklar ve bu konunun
devamlı takipçisi olacaklardır.
Sayın milletvekilleri,
bilindiği üzere, İçişleri Bakanlığına bağlı içgüvenlik kuruluşlarımız Emniyet
Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığıdır.
Emniyet teşkilatımız,
trafikten asayişin sağlanmasına, terör ve suç örgütleriyle mücadeleden
toplumsal olaylara müdahaleye kadar, ülkemizde huzur ve güvenin temini, kamu
düzeninin sağlanması ve her türlü suç ve suçlularla mücadele amacıyla faaliyet
gösteren, sahip olduğu geniş imkânları, mücadele azmi, kararlılığı ve
disipliniyle halk nezdinde büyük itibarı olan sayılı kamu kurumlarından
birisidir. Bu teşkilatın fedakâr mensuplarının da özlük haklarının iyileştirilmesi
yolunda, hükümetimizin ciddî gayretleri devam etmektedir.
Bir diğer içgüvenlik
birimimiz olan Jandarma Genel Komutanlığının genel olarak görev ve sorumluluk
alanı, polis görev sahası dışı olup, bu alanlar, il ve ilçe belediye sınırları
dışında kalan yerler ile polis teşkilatı bulunmayan yerlerdir. Jandarma, bu
yerlerde emniyet ve asayişin sağlanmasında üstün bir gayret anlayışıyla hareket
etmekte ve hizmet vermektedir.
İçgüvenlik birimlerimiz
içerisinde, deniz güvenliğini sağlamaya yönelik gayret gösteren birimimiz olan
Sahil Güvenlik Komutanlığı, bütün sahillerimizin, karasularımızın, içsularımız
olan Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile liman ve
körfezlerimizin güvenliğini sağlamak, ulusal ve uluslararası hukuk kuralları
uyarınca, hükümranlık haklarına sahip olduğumuz denizlerde, bu hak ve
yetkilerin Deniz Kuvvetleri Komutanlığının genel sorumluluğu dışında kalanlarını
kullanmak, denizyoluyla yapılan her türlü kaçakçılığı önlemek ve izlemek
amacıyla kurulmuş, bir anlamda deniz polisliği yapan değerli bir güvenlik kuvvetidir.
İçgüvenlik
kuruluşlarımızın bütçe, örgütlenme, personel ve teknoloji yönünden sürekli
desteklenip güçlendirilmesinin, personelin malî ve sosyal haklarında
görevleriyle mütenasip iyileştirmelerin yapılmasının, İçişleri Bakanlığımızın
anahedefleri arasında olduğunu biliyoruz. Biz, AK Parti Grubu olarak, bu
konularda da, gereken desteği her zaman vermeye devam edeceğiz.
Sayın milletvekilleri,
trafik kazaları, ülkemizde de, en başta gelen sorunlardan biri olarak karşımıza
çıkmaktadır. Son iki yıl içerisinde, araç, sürücü ve nüfusumuzdaki artışa
paralel olarak, trafik kazalarındaki ve kazalardan dolayı meydana gelen
yaralanmalardaki rakamları dikkatlerinize sunmak istiyorum: 2002 yılında, 407
247 trafik kazasında 2 885 kişi
hayatını yitirmiş, 93 713 kişi yaralanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
sözlerinizi tamamlamanız için eksüre veriyorum.
Buyurun.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
2001 yılında ise, 409 407
trafik kazasında 2 954 kişi hayatını kaybetmiş, 94 497 kişi yaralanmıştır. Bu
olaylarda, ayrıca, yaklaşık olarak, 2001 yılında 261 trilyonluk, 2002 yılında
ise 356 trilyonluk maddî hasar meydana gelmiştir. Hükümetimiz, işbaşına geçer
geçmez, bu konuya el atmış ve trafik para cezaları oldukça artırılmış, hatalı
ve kusurlu sürücülerle ilgili bir dizi ilave kanun çıkarılarak, uygulamaya
başlanılmıştır. Bununla birlikte, dünyada, trafik kazalarında küçümsenmeyecek
bir yerdeyiz. Bu yolda, karayollarının iyileştirilmesi, hükümetimizin
planladığı 15 000 kilometre duble yol yapımı, trafik kazalarını önemli ölçüde
önleyecektir. Bu konu, bu alanda topyekûn bir seferberliği gerektirecek kadar
önemlidir.
Değerli milletvekilleri,
yaklaşık otuz yıldır, çeşitli nedenlerle, İçişleri Bakanlığınca sürdürülen ve
fakat bitirilemeyen MERNİS Projesi, AK Parti iktidarımız zamanında, 20 Ocak
2003 tarihinde ülke düzeyinde hayata geçirilmiş, kamu kurum ve kuruluşlarıyla
vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Bu projeyle nüfus hizmetleri çağdaş ve
modern bir yapıya kavuşturulmuş, nüfus kayıtlarının elektronik ortamda
tutulmasına, toplanan bilgilerin kamu hizmetleri ve vatandaş için çok yönlü
değerlendirilmesine imkân sağlanmıştır. Herkese bir Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarası verilerek, devlet idaresindeki bütün işlemlerin bu numarayla takip
edilmesi uygulamasına geçilmiştir.
Sözlerime, İçişleri
Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının bütçe rakamları üzerinde yapacağım
değerlendirmeyle son vermek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2003 malî yılı konsolide bütçesi içerisinde İçişleri
Bakanlığına 504 trilyon 809 milyar TL, Emniyet Genel Müdürlüğüne 3 katrilyon
236 trilyon 679 milyar TL, Jandarma Genel Komutanlığına 1 katrilyon 823 trilyon
009 milyar TL, Sahil Güvenlik Komutanlığına ise, 116 trilyon 829 milyar TL
ödenek öngörülmüştür. Bu rakamlar 2002 malî yılı rakamlarına göre İçişleri
Bakanlığı bütçesinde yüzde 27, Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinde yüzde 33,
Jandarma Genel Komutanlığı bütçesinde yüzde 25, Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçesinde de yüzde 27'lik bir artışa karşılık gelmektedir. Bu artışlar ve
sağlanan yeni imkânlarla İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının daha iyi ve
etkin hizmetler vereceği düşüncesindeyim.
Bu duygu ve düşüncelerle,
İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2003 malî yılı bütçelerinin ülkemiz
ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diler, Yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akbulut.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına ikinci söz, Sayın Edip Uğur'un.
Buyurun Sayın Uğur. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET EDİP UĞUR (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığımızın 2003 malî yılı bütçesiyle ilgili, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlık bütçesine
geçmeden önce, dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumdan kısaca
bahsetmekte yarar var.
Dünya ekonomisi, Asya
krizi sonrası, 2000'li yılların başında bir toparlanma ve büyüme sürecine
girmişti; ancak, 11 Eylül olayı ve ardından gelen savaş ortamının
belirsizlikleriyle, dünya, bir durgunluk, hatta şaşkınlık süreci yaşamaya
başlamıştır. Bütün dünya ekonomileri açısından en büyük tehlike, petrol
fiyatlarındaki artışa bağlı olarak piyasalarda meydana gelecek olumsuzlukların
yaşanmasıdır. Burnumuzun dibinde ve ne kadar süreceği belli olmayan bu savaşın,
başta ülkemiz olmak üzere, bütün dünyayı olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır.
Güven ortamının tesisi, Türk ve dünya ekonomisi açısından büyük önem arz
etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ekonomik sorunlar dağ gibi yükselmiş, gelir dağılımı bozulmuş, iç ve dışborç
cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış ve bir genel seçimin
kaçınılmaz hale geldiği bir ortamda, milletimizin teveccühüyle, AK Parti tek
başına iktidara gelmiştir. İhracatı artırmak, borçları çevirmek, doğrudan
yabancı sermayeyi yurda çekmek, sanayileşme ve kalkınma hedeflerini
gerçekleştirmek, yatırımcının ve reel sektörün önünü açmak, yeni teknolojileri
millî ekonomiye kazandırmak, gelir dağılımını adil bir yapıya kavuşturmak ve
sürdürülebilir bir kalkınma ortamını yakalayarak, yeni yüzyılda, sade, güçlü ve
etkin bir Türkiye meydana getirmek, hükümetimizin en büyük hedefi olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütün bunları yaparken, eski hükümetlerin enflasyon
hedeflerine ulaşmak için uygulamış oldukları katı ekonomi politikaları sonucu
yaşanan iki büyük krizin ve toplumda açtığı derin yaraların farkında olup, söz
konusu olumsuzlukları bir daha yaşamamak üzere, hükümetimizin, dengeli bir
ekonomi politikasını yürütme gayreti içinde olacağına inanıyorum. Yaşanan savaş
ortamında yürütülen bu ekonomi politikasının amaca ulaşmasındaki zorlukları da
göz önünde bulundurarak, toplumun her kesiminde, hükümetimize ve uygulanan
ekonomik programa olan güven ve desteğin devam edeceği umudunu taşıyorum. Savaş
dahil, inşallah, bu sıkıntılı ortamdan en az zararla kurtuluruz.
Değerli milletvekilleri,
sanayi sektörüne yönelik olarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, ülkemizin
sanayi politikalarını teknolojinin gereklerine ve mevcut şartlara göre tespit
etmek, kalkınma plan ve programlarında yer alan ilke ve hedefler doğrultusunda
sanayiin dengeli ve süratli şekilde gelişmesine yardımcı olmak için vardır ve
bunu yapmak istemektedir; ancak, bütün bunları söylerken, gözardı etmememiz
gereken şeyler vardır. Bu, piyasa ekonomisi ve serbest rekabet şartlarının
oluşturulmasıdır. Sermaye birikiminin kaynağı kârdır. Serbest piyasa fiyatı,
olabilecek en düşük fiyat, dolayısıyla, serbest piyasa kârı, olabilecek en
düşük kârdır arkadaşlar.
Türkiye, gelişmiş, çağdaş
refah toplumunun bir üyesi olmak istiyorsa, mutlaka sanayileşmek zorundadır. Bu
temel tercih yapılmış gibi gözüküyorsa da, gerçekler bu ivmenin kaybolmakta
olduğunu, hatta gerilediğini göstermektedir. Sanayi toplumuna geçiş, sadece
sanayiin iradesiyle başarılamaz. Sanayiin rahat rekabet edebileceği pazar
ekonomisi hukuk düzeninin oluşturulması son derece önemlidir. Temelde kamu
yönetimiyle sanayi politikaları birbirini etkiler hale gelmiştir. Sanayideki
uygulamalar değerlendirildiğinde, Türk sanayiinin çağa bir türlü ayak
uyduramadığı, eksik ve hatalı stratejiler benimsendiği kolayca görülecektir.
Bunun sonucu olarak, yeterli ölçek büyüklüğüne ve gücüne sahip firma sayısı
azdır. Şirketlerin büyük çoğunluğu finansal açıdan güçsüzdür ve rekabet
açısından geri kalmıştır. Verimlilik artışı ise, yetersiz düzeydedir. Genel
olarak değerlendirildiğinde ise, Türk sanayii katmadeğeri düşük ürünler
üretmekten kurtulamamıştır. Mevcut duruma -kriz yaşandığı herkesin malumudur-
sadece sanayide değil, tarım, finans, enerji, eğitim, sağlık, dışticaret ve
kamu hizmetleri başta olmak üzere pek çok kesimde rastlanmaktadır. Bugün
gelinen noktada, hastalık, sadece sanayi, finans, hatta ekonominin bütünüyle
dahi sınırlı değildir, vücudun tümünü sarmıştır. Kamu kaynakları, hileli
ihaleler, yapılmamış ihracatlar, geri dönüşümsüz krediler, popülist harcamalar,
gereksiz kadrolar gibi sayısız suiistimallerle israf edilirken, yaygın bir
şekilde içi boşaltılan bankalar da, maalesef, bir diğer kamburu oluşturmuştur.
Kamuoyunda "yolsuzluk ekonomisi" diye adlandırılan bu yapının sadece
yüklü parasal boyutu hesaplanabilmekte, sebep olduğu ahlakî ve toplumsal
maliyeti ise hesaplanmasa bile yaygın şekilde fark edilmektedir. Bu kapsamda,
gerek kamu gerekse sanayi kesimine önemli görevler düşmektedir. Öncelikle, kamu
yönetimi ve bürokrasinin yeniden örgütlenmesi ve yıllardır gerçekleştirilemeyen
reformların hayata geçirilmesi zarurî hale gelmiştir. Kaçınılmaz bir sanayi
hamlesinin ancak kapsamlı ve radikal bir atılımla, kamu, sanayi ve sivil toplum
örgütlerinin ortak çabalarıyla hayata geçirilmesi söz konusudur.
Hem yabancı hem yerli
yatırımcıların önünde ciddî problemler vardır. Yatırımcının önündeki idarî
engellerin kaldırılması konusundaki düzenlemelerin, önümüzdeki günlerde
yürürlüğe girecek bir programla, yatırım yeri seçiminden şirket kuruluşuna,
gümrüklemeden vergi ve teşvik konularına kadar bir yatırımcının karşılaştığı
her türlü soruna çözüm getirilmek istenmektedir. Ayrıca, doğrudan yabancı
yatırım mevzuatının geliştirilmesi ve etkin bir yatırım promosyonu faaliyetinin
yürütülmesi için de çalışmalar başlatıldığını gözlüyoruz. Bu doğrultudaki
çalışmaların, sivil toplum örgütleriyle birlikte, süreklilik taşıyan bir
anlayışla devam edeceğini umarım.
3 Kasım 2002
seçimlerinden sonra AK Parti İktidarıyla gereken güven ortamı tesis edilmiş
bulunmaktadır. Bu güven ortamında kısa sürede sanayicilerimizin önündeki bütün
bürokratik engeller kaldırılacak, yatırım ve üretim teşvik edilecek, istihdam
sağlanacaktır. Aynı şekilde, yabancı sermayenin ülkemize gelmesi için, 1954
tarihli Sermayeyi Teşvik Kanunu değiştiriliyor. Yabancı yatırımcı, bir tane
form dolduracak ve yatırımını başlatabilecektir. Endüstri Bölgeleri Kanununun
amacı da, yatırımların teşvik edilmesi, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin
tasarruflarının ülkemizde yatırıma yönlendirilmesi ve yabancı sermaye girişinin
artırılması olarak belirtilmektedir. Bir yatırımcının, tesisi faaliyete
geçinceye kadar, 30'dan fazla kuruluştan 180 ayrı belge alması gerekli; bunun
için, haftalarca, aylarca kapı kapı dolaştırıldığı düşünülürse, yapılmak
istenilen işin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Acil Eylem Planımızda, yatırımcıya bedelsiz olarak arsa tahsis
edilebileceği ifade edilmektedir. Boş olan organize sanayi bölgelerinin
endüstri bölgelerine dönüştürülmesi halinde, yatırımcıya bedelsiz arsa tahsisi
imkânı doğacak ve bu teşvik yoluyla da, organize sanayi bölgeleri doluluk
oranının artması yönünde önemli bir adım atılmış olacaktır.
Ayrıca, Türkiye
genelinde, organize sanayi bölgeleri doluluk oranı ortalaması yüzde 40'ın
altındadır. Organize sanayi bölgeleri, şimdiye kadar, istenen doluluk oranına
ulaşamadığından, alınan kredilerin de geri ödemeleri yapılamamakta, sürekli
borç ertelemesi yoluyla, bu bölgeler ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Bu
sorunun çözümü için, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, bir an önce, bölgelerin
taraması yapılarak, doluluk oranı düşük organize sanayi bölgelerinin endüstri
bölgelerine dönüştürülmesi çalışmalarının tamamlanması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
kısaca, zeytinyağı konusuna da değinmek istiyorum. Zeytinyağı, 2 500 dolar/ton
fiyatıyla, en yüksek fiyatlı zirai ürün, ihraç ürünlerimizdendir. Zeytinyağı
sektörünün önünde çok ciddî bir ihraç potansiyeli; dolayısıyla, bir döviz girdi
potansiyeli bulunmaktadır. Ülkemizde, 250 000 üretici ailesi zeytincilikle
uğraşmaktadır. Bu demektir ki, 1 000 000'dan fazla insanımızın doğrudan geçim
kaynağını zeytin oluşturmaktadır. Memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz ki, bu yıl
zeytinyağına prim ödemesi için bütçemizden ödenek ayrılmıştır.
Ayrıca, zeytinyağı
ihracatının önündeki engellerin kaldırılması ve her türlü zeytinyağı
ihracatının serbest bırakılması gerekmektedir; bu da, üreticiye büyük rahatlık
getirecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uğur,
konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum.
Buyurun.
AHMET EDİP UĞUR (Devamla)
- Teşekkür ederim Başkan.
Nüfusunun yüzde 40'ından
fazlası tarımla uğraşan ülkemizde, maalesef, uygulanan yanlış tarım
politikaları neticesinde, Türkiye yılda 1 milyar dolara yakın döviz ödeyerek,
yağ ve yağlı tohum ithal etmektedir. Yağlı tohum üretimimiz, ayçiçeği, soya,
kanola özendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Yine, bütçemizde, zeytinyağında
olduğu gibi, ayçiçeği, soya, pamuk ve kanolaya da destekleme primleri için
ödenek ayrılmıştır. Uygulama Tebliğinde, 2001-2002 dönemi ürünü kütlü pamukta
70 000 Türk Lirası/kilogram, zeytinyağında 150 000 Türk Lirası/kilogram, yağlık
ayçiçeğinde 75 000 Türk Lirası/kilogram, soya fasulyesinde 90 000 Türk
Lirası/kilogram, kanolada 70 000 Türk Lirası/kilogram destek ödemesi yapılmaktadır.
Bu da, üreticimiz ve ülkemiz açısından memnuniyet vericidir.
Yine, şekerpancarıyla
ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Tabiî, haklı olarak şekerpancarı ekim
alanları daraltılmaktadır; ancak, mutlaka, çiftçimize alternatif ürünün
belirlenmesi ve bu ürünün teşvik edilmesi gerekmektedir.
Yine, şeker
fabrikalarımız, maalesef, sezonluk çalışmaktadır. Balıkesir-Susurluk'taki şeker
fabrikamız limana çok yakındır. Arzu ediyoruz ki, Susurluk Şeker Fabrikası,
şeker şerbeti de işleyebilen bir fabrika haline gelsin; sezon dışında şeker
şerbetinden şeker elde edilerek ihraç imkânı da olabileceğini düşünüyorum.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2003 yılı bütçesinin, memleketimize, milletimize hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uğur.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, üçüncü konuşmacı Sayın Mehmet Mehdi Eker.
Buyurun Sayın Eker. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım
ve Köyişleri Bakanlığının 2003 yılı bütçesi üzerinde, AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye ekonomisinin önde gelen sektörlerinden biri olan tarım, hızla gelişen
hizmetler ve sanayi sektörüne oranla nispî önemini kaybetmesine rağmen,
hayatımızdaki yerini hâlâ korumaktadır. Sektörün başlıca fonksiyonları arasında
70 000 000’a varan nüfusumuzun beslenmesi için gıda maddeleri üretmesi,
ekonomik aktif nüfusun yüzde 40'ına istihdam yaratması, sanayi sektörüne ucuz
hammadde temin etmesi, ihracat yoluyla ülkeye döviz kazandırması, ekolojik
dengenin korunmasında vazgeçilmez katkı sağlaması ve gayri safî millî hâsılanın
yüzde 14'ünü karşılaması sıralanabilir.
Tarım sektörü, yukarıda
belirtilen fonksiyonlarıyla, ekonominin önemli, ama, sınırlı bir alanını
etkilemekte, dolayısıyla, toplumun da belirli bir kesimini etkilediği ve
ilgilendirdiği izlenimini vermektedir; ancak, tarım sektörü, gıda maddeleri
üretmesi fonksiyonuyla toplumun tamamını etkilemekte ve ilgilendirmektedir.
İşte, sektörü önemli ve stratejik kılan temel özelliklerin başında bu husus
gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin en önemli sektörlerinden olan tarımın uzun yılların
ihmali sonucu birikmiş ağır yapısal sorunları bulunmaktadır. Esasen, 10
dakikayla sınırlı bir konuşmanın boyutunu çok aşan bu sorunların tamamını
irdelemek mümkün olmasa bile, bazılarını kısaca belirtmeden sağlıklı bir
değerlendirme yapmanın mümkün olamayacağı kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde, 4 000 000’u aşkın tarım işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerin
ortalama büyüklüğü yaklaşık 54 dekardır ve her bir işletme de ortalama 5
parçadan oluşmaktadır. Böyle bir işletme yapısında ekonomik üretim yapmak,
takdir edilir ki, çok zor, hatta, mümkün görünmemektedir. Tarımsal nüfus
fazladır. Toplam nüfusumuzun yüzde 35'i tarım nüfusudur.
Tarımda teknoloji ve
girdi kullanımı yetersiz; bu nedenle, verimlilik çok düşüktür. Bir örnek vermek
bakımından, ülkemizde, sığır süt verimi yıllık 1 600-1 700 kilogram; buna
karşı, Avrupa Birliği ortalaması 6 000 kilogram, dünya ortalaması ise 2 250
kilogram civarındadır. Yine, dekara buğday verimi Türkiye'de ortalama 203
kilogramken, Avrupa Birliğinde bu rakam 574 kilogram, dünya ortalaması ise 270
kilogramdır.
Tarım sektöründe altyapı
ve sulama sorunu halledilememiştir. Ekonomik olarak sulanabilir 8 500 000
hektar alanın günümüzde ancak yüzde 40'ı kamu tarafından sulamaya açılmıştır.
Toprak koruma ve arazi
kullanım yasası olmadığı için, toprak varlığımız korunamamış, üretim
potansiyeli yüksek 1 000 000 hektar birinci sınıf tarım arazisi çeşitli
sebeplerle kaybedilmiştir.
Tarımsal politikalar
devamlılık arz etmemiş ve dağılmış olan yetkiler koordine edilememiştir. Birçok
bakanlık ve kuruluşun görev alanına giren tarımsal konular bir merkezden
yönetilemediği için, politikalar birbirinden kopuk, verimsiz ve etkin değildir.
Üretici örgütlenmesi
yetersizdir. Bu durum, üreticilerin demokratik haklarını yeteri kadar
kullanmasını engellenmekte ve çeşitli platformlarda etkin olamamasına yol
açmaktadır.
Tarımsal pazar ve
pazarlama kurumları yeterince gelişmemiştir; bu durum, üreticilerin potansiyel
gelir kaybına neden olmaktadır.
Tarım ürünleri sigorta
sistemi kurulamamıştır. Yasa olmadığı için, sigorta şirketleri, uygulamada,
tarım ürünlerini sigortalamaya yanaşmamaktadır. Üretimin büyük ölçüde tabiat
şartlarına bağlı bulunduğu tarım sektöründe, 5254 sayılı Yasanın da 2001
yılında yürürlükten kaldırılmış olmasıyla, üreticilerimiz, ağır kayıp ve
zararlarla karşı karşıya bırakılmıştır.
Tarımda sermaye birikimi
sağlanamamış, tarıma ayrılan kamu ve özel sektör kaynağı yıllar boyu yetersiz
kalmıştır. Yatırımlardaki bu azalma sonucu, tarım sektöründe çalışanların gayri
safî millî hâsıladan aldığı miktarda son yirmi yılda hiçbir değişiklik olmamış,
yaklaşık, 900 dolar civarında kalmıştır. Ülkemizde, sektörler arasındaki gelir
dağılımında var olan dengesizlik, insanları kırsal kesimde tutmayı oldukça
zorlaştırmıştır.
Arazinin niteliği, parsel
büyüklükleri, ekim alanı, üretim miktarı, hayvan sayısı ve mülkiyet yapısı gibi
konularda, maalesef, düzenli bir kayıt sistemi ve veri tabanı bulunmamaktadır.
57 nci hükümet tarafından
kamu bankalarında yapılan düzenleme sonucu, çiftçiye gerçek anlamda tarımsal
kredi kullandıracak banka veya başka bir kredi kurumu kalmamıştır.
Ülkenin agroekolojik
özelliklerine uygun tarımsal ürün planlaması ve yönlendirmesi yapılamamış,
yukarıda belirtilen diğer yapısal sorunlarla da birleşince, çiftçi ve üretici,
kendine yeterli bir işletmecilik anlayışından uzak, sürekli desteğe muhtaç hale
getirilmiştir.
Uluslararası gelişmeler
ve Avrupa'yla entegrasyon sürecinin gerekleri dikkate alındığında, sektörün en
önemli organı durumundaki Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, mevcut teşkilat
yapısıyla, günümüz ihtiyaçlarına, maalesef, cevap verememektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu sorunlar listesini daha da uzatmak mümkündür. Seçim
bildirgemizde, bu sorunlar, kapsamlı şekilde yer almıştır. Aynı bildirgede
tarımsal konularda ne yapılacağı da açıkça ifade edilmiştir.
Biz, AK Parti olarak
seçim meydanlarında ne söylemişsek, söylediklerimizin arkasında durup,
projelerimizi makul bir süre içerisinde birer birer hayata geçireceğiz; ancak,
anlayışla karışlayacağınız gibi, günümüzde ülkelerin tarihlerinde sıkça
rastlanmayan gelişmeler ve olaylar yaşanmaktadır. Bu gelişmeler ve içerisinde
bulunduğumuz konjonktür içerisinde tarım sektörüne verilen destek, son derece
kısıtlı imkânlara rağmen, artarak devam edecektir. Bu nedenle, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının 2003 yılı bütçesinin geçen yıla göre yüzde 37,7'lik bir
artışla 730 trilyon TL olarak, hayvancılık desteğinin 2002 yılına göre yüzde
134,6'lık bir artışla 176 trilyon TL olarak tasarlanmış olmasını, birikmiş olan
sorunları bir yıl içerisinde çözecek ölçüde bulmamakla birlikte, AK Parti
hükümetinin bu konudaki kararlılığı ve önündeki süre dikkate alındığında, bu
bütçeyi, mevcut imkânlar ölçüsünde makul karşılamaktayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yukarıda sayılan sorunlar ve öngörülen çözümler, hükümet
programında ve acil eylem planında da belirtilmiştir. Söz konusu acil eylem
planının süreleri dikkate alınarak, sorunların büyük kısmının öngörülen süre
içerisinde çözüme kavuşturulacağına olan inancımız tamdır.
Yukarıda özet olarak
sunduğum sektörün yapısal sorunlarına ilişkin çözümler Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı tarafından hızla planlanmış ve uygulama başlatılmıştır; kendilerine
teşekkür ederim.
Bir örnek olması
açısından, bu kapsamda, Medenî Kanunun 659 uncu maddesiyle Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına verilen yetki çerçevesinde, tarımsal işletmelerin değerinde
azalmaya sebep olan ve ekonomik bütünlüğünü bozacak nitelikte miras yoluyla
paylaşımlarını önlemek için, 26 Ocak 2003 tarihinde bir yönetmelik
çıkarılmıştır. Bu yönetmelikle, tarımsal işletmelerin ekonomik bütünlüğünün
korunması, işletme arazilerinin bölünmesi önlenerek, ekonomik ve sürdürülebilir
işletmelerin oluşması amaçlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eker,
konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.
MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benzer şekilde,
sektördeki düşük verimlilik düzeyinin, beş yıl içerisinde, hangi düzeye
ulaştırılacağı hususunda Bakanlıkça yapılan çalışmalar sonuçlanarak, hedefler
belirlenmiştir. Bu da, takdir edilmesi ve göz önünde bulundurulması gereken bir
husustur. Keza, tarımsal üretimin olmazsa olmaz girdisi olan tohum ve
tohumculuk faaliyetlerinin geliştirilmesi konusunda önemli çalışmaların
yapıldığını biliyoruz. Bu çerçevede, öncelikle yasal mevzuatın oluşturulması gerekliliği
hepimizin malumudur. Hazırlanmış olan tohumculuk tescil ve sertifikasyon ile
ıslahçı haklarının ödenmesine ilişkin yasa tasarıları önümüzdeki günlerde Yüce
Meclise sevk edilecektir.
AK Parti Grubu olarak,
hükümetimizin ve Tarım Bakanlığımızın, çiftçilerimizin, üreticilerimizin
sorunlarını çözmeye dönük bütün çalışmalarını, proje ve tasarılarını
destekleyeceğimizin Türk çiftçi ve üreticisine olan sevgi ve bağlılığımızın bir
gereği olarak bilinmesini istiyoruz. Biz, ülkemiz çiftçisinin yıllardır birike
birike gelmiş sorunlarını dile getirmek, takip etmek ve çözüme kavuşturmak için
buradayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu amaçla, öncelikle, sektörde etkin ve verimli bir hizmet
sağlamak, Avrupa Birliğiyle entegrasyon sürecinin gerektirdiği çalışmaları
hızlandırmak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanlığını yeniden yapılandıracak yasal
düzenlemenin; tarım sektörünün uzun vadeli kalkınma ve destekleme
programlarının yapılmasını sağlayacak, sektörde yer alan kurumların görevlerini
belirleyecek, koordinasyon bozukluğunu giderecek tarım çerçeve kanun
tasarısının; tarımsal üretici birlikleri yasa tasarısının; tarım ürünleri
sigortası yasa tasarısının; arazi kullanımı ve toprak koruma kanunu tasarısının
ve son yıllarda Avrupa ve Birleşik Devletlerde önemli bir ivme kazanan organik
tarım ürünleri tüketiminin dikkate alınmak suretiyle, buna dönük üretim ve
ihracat imkânlarını geliştirecek organik tarım yasa tasarısının bir an önce
ikmal edilerek Yüce Meclise sunulmasını beklemekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son olarak, Bakanlığımızın, çalışmalarında gözönünde
bulundurmasını beklediğimiz bazı hususları da çok kısaca belirtmek istiyorum.
Aynı zamanda birer gıda
maddesi tüketicisi olan 70 000 000 insanımızın yeterli, dengeli ve sağlıklı
şekilde beslenmesini temin edecek sağlıklı gıdaya ulaşması için gerekli
zincirin kurulması ve kontrol edilmesi Bakanlığımızdan beklenen en önemli
hizmetlerdendir.
Dünyada, zengin-fakir
bütün ülkelerde, önemi ve stratejik değeri hesaba katılarak, üreticiler
desteklenmektedir. Ülkemizde de, zaten
yoksul olan çiftçi ve üreticilerimizin yetersiz olan gelirlerini artırmaya
dönük çalışmalar Bakanlığımız ve hükümetimiz tarafından yapılmalı, gerekli
tedbirler alınmalıdır.
Son olarak, coğrafî
yapısı ve özelliği gereği kalkınmasında tarım ve hayvancılığın lokomotif görev
üstlenebileceği Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, sektörün, bölgeye yönelik
özel projelerle desteklenmesi gerektiğinin önemine bilhassa işaret etmek
istiyorum.
Bu duygularla, 2003 yılı
bütçesinin Bakanlığımız ve ülkemiz için hayırlı olmasını diler; bu vesileyle,
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eker.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına ilk söz, Sayın Hasan Fehmi Güneş'in.
Buyurun Sayın Güneş.
CHP GRUBU ADINA HASAN
FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devlet
kurumumuzun taşıyıcı örgütü niteliğindeki İçişleri Bakanlığını 10 dakikada
konuşmak, elbette, olanaklı değildir; bu nedenle, sunuşum, güncel ve öncelikli
önerilerle sınırlı kalmak zorundadır.
İçişleri Bakanlığı,
devlet yapımızın bayrak direği sayılır; ana gövdesidir, devletin topluma dönük
yüzüdür. Devletin, topluma, hep, güleryüzle, sonsuz bir sevgi, hoşgörü ve
şefkatle bakması İçişleri Bakanlığının sorumluluğundadır; çünkü, İçişleri
Bakanlığı, toplumsal ve yönetsel çağdaşlık düzeyimizin de ölçüsüdür,
göstergesidir.
Günümüz çağdaş
toplumlarında kamu düzeni, yönetimin uyandırdığı güven ve saygınlık duygusundan
kaynaklanan, gönüllü otoriteyle sağlanmaktadır. Bu sebeple, çağdaşlaşmaya,
modernleşmeye yönelik atılımlar başarılı olsun isteniyorsa, öncelikle ve
kesinlikle kamu yönetiminden başlanmalıdır; çünkü, insan haklarının, özgürlüklerin,
barışın, sevginin koruyucusu ve yükselticisi olmak, İçişleri Bakanlığına düşen
temel görevlerdendir.
Sayın milletvekilleri,
apaçıktır ki, mevcut yönetim modelimiz, 21 inci Yüzyılın çağdaş toplumunun,
bilgi toplumunun demokratik gereksinmelerine yanıt veremeyecek derecede
eskimiş, çağdışı ve bilimdışı kalmıştır. Yaklaşık yüz yıl öncesinin yönetim
felsefesinin ürünü olan bu düzen, geçen zaman içerisinde kendini yeterince
yenileyememiş, geliştirememiş, tutucu, kaynak yutucu, hizmet üretemeyen, aşırı
merkeziyetçi, hantal bir yapı haline gelmiştir; polis devleti anlayışının
eğilim ve alışkanlıklarından arındırılamamıştır; toplumdaki hızlı kentleşme
olgusunu ve yapısal değişim sürecini izleyememiştir. Bir başka anlatımla,
onarılamaz, iyileştirilemez bir sorun haline gelmiş olan yönetim yapımızın,
zaman yitirmeden çağdaş, demokratik toplum beklentilerini karşılayacak düzeyde,
yeniden yapılandırma göreviyle yüz yüzeyiz. Bu tasarımı, kamu yönetiminin hep
yeni kalmasını ve toplumsal gelişmeyi kolaylaştırmasını güvenceye alacak
işlerlikte, sürekli yürürlükte tutacak önlemlerle donatmalıyız; çünkü, devlet
ve kamu yönetimi kavramlarının değişim ve başkalaşma hızına ancak böyle
yetişebiliriz. Gelişmelerden ve değişimden kopmamanın tek ve sağlıklı yolu,
yenileşmenin dinamik sürekliliğidir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu hızlı değişimin görünen iki nedenini yakından izlemeliyiz.
Bunlardan birincisi, bilgi çağının ürünü olan bilgi toplumu ve bilgi toplumu
devleti aşamasının devlet kavramına yüklediği yeni değerler ve yeni somut
içerik zenginliğidir. Bir diğer neden olarak, küreselleşme olgusunun, özellikle
ulus devlet duyarlılığını yok etmeyi hedefleyen yeni yayılmacı, yeni sömürgeci,
sermayenin dünya imparatorluğunu kurmaya programlanmış zorlamaları
görülmektedir. Bunlar gözümüzden kaçmamalıdır. Özellikle, bu yöndeki
saldırılarda yeni Neronlar, Roma benzeri kentleri, Bağdat'tan başlayarak bütün
dünyanın gözü önünde vicdanları isyan ettiren bir acımasızlıkla yakıp yıkarak
dünya zorbalığı sergilemektedirler. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yıkım,
dünyayı yeniden şekillendirme uygulamasıdır. Bu olayı doğru görmeli, doğru
algılamalı, doğru yerde durup, gecikmeden doğru önlemleri almalıyız; çünkü,
uluslararası düzeydeki tüm geleneksel yapıları ve örgütleri yıka yıka gelen bu
azgın dalga bize de çarpmaktadır. Avrupa Parlamentosuna sunulan son rapor, bu
zorlamanın giderek haddini de aşarak Kemalizme ve laiklik ilkemize dil uzatarak,
etnik ve dinî duygularımızı da sinsice kanatarak ülke ve ulus bütünlüğümüzü
bölüp parçalamayı, aydınlanma devriminin ışığını söndürmeyi, bağımsızlık
tutkumuzu aşındırmayı hedefleyen boyutlara ulaşacağının somut ve kabul edilmez
dışavurum belgesidir. Bu nedenledir ki Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
elbirliğiyle ve öncelikle, en öncelikle, küreselleşme adına düzenlenen bu
saldırılara karşı hazır ve hazırlıklı olmalıyız, yönetim yapımızı bu darbelere
dayanıklı hale getirmeliyiz. Bunu sağlayabilmek için, sınırlı, sıradan, bildik
çözüm önerileriyle yetinemeyiz. Bu kolaycılığı aşarak, köktenci yaklaşımlarla,
yeni tip yönetim modellerini özgürce ve yüreklice tartışarak, yeni açılımları
göze alarak, ulusal dokumuza uygun, gerçek çözümler üretmeliyiz. Cumhuriyet
Halk Partisi, bu konudaki engin birikimiyle katkı yapmaya hazırdır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; iktidar partisinin çeşitli belgelerinde yerel yönetim
reformundan söz edilmektedir. Yönetim yapımızı, tümüyle, personel rejimini de
kapsayacak bütünsellik içerisinde ele almadan, sadece onun bir parçası olan
yerel yönetimleri yeniden yapılandırmak iddiası, ciddî, gerçekçi ve bilimsel
olamaz. Böyle bir girişim, esasen, çok sınırlı ve iddiasız olan 2003 bütçesini
ve programını, sadece kaynak ve zaman savurganlığına uğratır o kadar.
Sayın milletvekilleri,
hazır ve hazırlıklı olmak bağlamında gözden kaçırılmaması gereken diğer bir
zorunluluk da, terör konusunda sürekli dikkat gösterilmesi gereğidir.
Düşmanlarımız, bizi, hep, terörle vurmayı, terörle geriletmeyi, terörle
engellemeyi yeğlediler ve uyguladılar. Önümüzdeki dönemde de, yeni dünya düzeni
kurgusunda bize biçtikleri rolü bu yöntemle kabul ettirmeyi deneyebilirler.
Üstelik, 11 Eylül olaylarından bu yana, terör kavramı yeni boyutlar kazandı;
tanımını da nedenini de önlemini de hukukunu da yaptırımını da değiştirdiler;
işlerine geldiği gibi yeniden yazdılar, düzenlediler, yürürlüğe soktular. Terör
itirafları ya da terör provokasyonları, artık, savaş ve işgal nedeni sayılmaktadır;
uluslararası hukuka, evrensel vicdana, insanlık onuruna rağmen, barbar
soykırımlara, işkencelere, gizli din savaşlarına gerekçe yapılagelmektedir. Bu
nedenle, küresel terör ya da üçüncü kuşak terörizme karşı koymaya, bu tür
provokasyon eylemlerini önlemeye en üst düzeyde duyarlılıkla hazır olmak
zorundayız.
Geçtiğimiz yirmi yıllık
dönemde ülke ve ulus bütünlüğüne yönelik bölücü terör saldırılarını üstün bir
başarıyla söndüren iç güvenlik örgütümüzün bu deneyimleri değerlendirilerek,
oluşturulacak yeni bir iç güvenlik konseptine göre iç güvenlik örgütümüzü
yeniden donatarak, eğiterek, yapılandırarak olası sorunların üstesinden
gelebilecek güce ulaştırmalıyız.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; demek istediğim o ki, dünya yeniden yazılıp çizilirken,
oluşacak bütün olumsuzluklara karşı kamu yönetimi ve iç güvenlik örgütümüz
hazır ve hazırlıklı olmalıdır. Türkiye'yi üçüncü dünya ülkesi olarak
görmelerine razı değilsek, büyük ulus, büyük devlet olarak kalmak
niyetindeysek, günlük küçük işleri aşarak bunu başarmalıyız; çünkü, siyaset
öngörmektir, siyaset önceden görebilmektir.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güneş.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına ikinci konuşmacı Sayın Yakup Kepenek; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi ve Yüce
Meclisimizi izleyen yurttaşlarımızı ben de saygıyla selamlıyorum. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığımızın 2003 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım.
Sayın milletvekilleri,
dünya hızla değişiyor; dünya bilimsel ve teknolojik devrimle yeni dönüşümler,
yeni aşamalar kaydediyor. Günümüzün ekonomik ve toplumsal gelişme alanında
büyük değişimler yaşanıyor; yeni sanayi devrimiyle teknolojik yenilik, Adem'in
Havva'ya dediği gibi, biz, farkında olsak da olmasak da dünyayı bütünüyle
kucaklıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
dönüşümün, bu değişimin, bu teknoloji devriminin kanıtladığı bazı gerçeklerin
altını çizmek gerekiyor.
Teknolojik yenilik,
ekonomik ve toplumsal yapıları bütünüyle ve kökten değiştiriyor. Bugün,
gelişmiş ekonomilerde, ekonomik büyümenin yarısı ya da üçte 2'si bilimsel
yenilikten, teknolojik yenilikten kaynaklanıyor; işgücünün, üretimin niteliği
değişiyor ve daha çok üretmenin, daha çok artık değer yaratmanın, daha çok
fazla yaratmanın yolu, buradan geçiyor; Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler
için, ileride gidenlere yetişmenin, çok daha fazla sermaye yatırımı
yapabilmenin, yatırımı çekmenin, özellikle dışpazarlarda nitelikli ürünlerle
rekabet edebilmenin ve -iyi dinleyiniz- küreselleşmenin yararlarından ulus
olarak yararlanabilmenin yolu, buradan geçiyor ve günümüzde, devletin
ekonomideki yeri ve rolü, yeniden tanımlanıyor, yeni gelişmelere kucak açıyor.
Günümüzde, unutmamamız
gereken bir gerçek var: Ulusların zenginliğinin kaynağı, artık, teknolojik
yeniliktir. Peki, bu süreçte Türkiye ne yapıyor: Türkiye, üzülerek vurgulamak
gerekir ki, sanayileşmeden elini ayağını çekmiş bulunuyor. Türkiye, birinci
sanayi devrimini kaçırdı; Türkiye, cumhuriyetle sanayileşmede atılımlar yapmak
istedi; ama, geldiğimiz noktada, özellikle araştırma, geliştirmeye kaynak
ayrılmaması, bütüncül bir politika üretilmemesi sonucu, Türkiye'de bugün,
araştırma, geliştirmeye ayrılan kaynaklar Avrupa'nın ayırdığının üçte 1'inin
çok daha altındadır. Avrupa'da kişi başına sabit sermaye ya da araştırma
yatırımı, dolar olarak, Türkiye'nin 10 katı dolayındadır. Bu, insan gücüne de
yansıyor. Bugün Türkiye'de araştırmacı sayısı her 10 000 çalışana 1 kişidir;
üyesi olmak istediğimiz Avrupa'da bunun 10 katıdır.
Değerli arkadaşlar, bu
süreç, son yıllardaki yanlış politikalarla sanayiciyi üretimden uzaklaştırdı,
sanayiciyi rantiye yaptı, rantlaştırdı. Türkiye, bunu düzeltmek zorundadır. Tam
bu sırada, tam bu dönemde işbaşına gelen Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti ne
yapıyor?.. Baktığımızda, başından bu yana, ne parti programında, ne hükümet
programında, ne de bütçe anlayışında sanayileşmeye önem verdiğini, üzülerek
belirteyim, göremiyoruz.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına ayrılan bütçe ödeneği, bütçenin toplam ödeneklerinin binde 1'inin
bile altına çekilmiş bulunuyor. Bütçe toplamı yüzde 49,7 artırılırken
Bakanlığın bütçesi yalnızca yüzde 8,5 artırılıyor. Bu, büyük bir yanlıştır; bu
yanlış, başka yanlışlarla besleniyor. Birinci yanlış şudur: Sanayileşmeyi
tamamıyla özel sektöre bırakmak istediğinizde bile, bütüncül, bütün ülkeyi
kapsayan bir makro sanayileşme politikası yapmak zorundasınız; bu yapılmıyor.
İkinci yapmanız gereken,
hükümet, ihracata önem veriyor; ama, ihracatı (dışsatımı) ucuz işçilik
anlayışıyla destekliyor. Türkiye, ucuz işçilikte ipin sonuna geldi. Türkiye'nin
dış rekabeti için yapılması gereken teknolojik yeniliktir. Bu, yalnız partinin
programında, gelişmelerinde, bütçe ödeneklerinde görülmüyor. Bu yaklaşım, bu
anlayış, bu, bilimsel üretimden, teknolojik yenilikten uzaklaşma anlayışı,
örneğin, eğitime ayrılan paylarda, örneğin, üniversitelerin dönersermayelerinin
gelirlerinin genel bütçeye irat kaydedilmesinde de kendini gösteriyor. Adalet
ve Kalkınma Partisi, bu haliyle, yeni bir sanayileşme hamlesini yapacak gücü
taşımıyor. Peki, bu durumda ne yapılabilir; bu durumda yapılabilecek bazı
noktalara değineyim.
Her sorunun çözümü için
mutlaka para gerekmiyor. Bakanlık, öncelikle, ülkenin bütüncül, kalıcı, büyük
sanayileşme politikasını oluşturmak zorundadır. Yine, ülkenin koşullarına uygun
teknolojik yeniliklerin geliştirilmesine çaba harcanmalıdır. Ticaret ve sanayi
odaları yeniden yapılandırılmalı, KOSGEB ve KOBİ'ler buna ayak uydurmalıdır.
Patent, marka konularında yapılacak çok şey vardır. Ölçüler ve standartlar
yasası bir an evvel çıkarılmalıdır.
Çok önemli bir nokta daha
var. Türkiye sanayiinin Kopenhag ölçülerine uyarak, Avrupa Birliği üyeliğinin
yolunun açılmasında katkısını sağlamak için, firmaların rekabet gücünün
geliştirilmesi gerekiyor. Bu amaçla da, sektör politikaları ve benzeri
uygulamalara ihtiyaç var. Örneğin, "Türkiye'de üretileni satın alın"
kampanyalarına ihtiyaç var, bölgesel gelişme odaklarını güçlendirmeye ihtiyaç
var ve bu çerçevede, kimi, bölgesel, yoğun araştırma-geliştirme faaliyetlerinin
sergilenmesine gereksinim var.
Değerli arkadaşlar, asıl
yapılması gereken nedir; asıl yapılması gereken, eğitimden, toplumsal yapıdan
başlayarak, bir yenilik, bir bilgi toplumuna geçiş projesini somut öğeleriyle
uygulamaya koymaktır. Bunun başında, Türkiye'deki işletmelerin, girişimcilerin,
mal ve hizmet üreticilerinin yenilik bilincine varmaları ve bu alana pay
ayırmaları, kaynak ayırmaları gerekiyor. Bu yapılırsa, Türkiye'nin nitelikli
işgücü talebi artacak, Türk mühendis ve teknisyeni, kendi ülkesinde, daha
nitelikli üretim, daha verimli üretimle kendini kanıtlayabilecektir.
Yine, kamunun elindeki
çok sayıdaki araştırma geliştirme birimleri, MTA'dan Hıfzıssıhha Enstitüsüne
kadar, tarım araştırma birimlerinden, şimdilerde bürokrasinin sürgün yeri olan
APK'lara kadar -araştırma, planlama, koordinasyon birimlerine kadar- her
yönüyle bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç var gibi görünüyor ve bu arada,
günümüzde, artık, sivil-asker teknoloji ayırımı giderek yok oluyor. O nedenle,
Türkiye'nin, teknoloji yaratma kapasitesinde tüm olanaklarını kullanırken, bu
gerçeği gözardı etmemesi gerekiyor.
Bütün bunların ötesinde,
pazar araştırmaları yapılması, katılımcı bir anlayışla stratejik sektörler
saptanması, özellikle de bilişim, gen teknolojileri ve biyoteknoloji, yeni
malzemeler ve benzeri alanlarda atılımlar yapılması, politikalar üretilmesi,
bir zorunluluk oluyor.
Bütün bunların ötesinde,
toplumun, bütünüyle, eğitimden başlayarak...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum; izninizle...
BAŞKAN - Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Toplumsal yapının, bütünüyle, aileden başlayarak, eğitimden geçerek, yediden
yetmişe kadar dediğiniz biçimde, yenilik kavramıyla, yaratıcılık kavramıyla,
eleştirel bakışla bütünleştirilmesi, bunu özümsemesi gerekiyor. Çocuklarının ve
gençlerinin yaratıcı yeteneklerini geliştiremeyen toplumların geleceğinin
olamayacağı bilinciyle, böyle bütüncül bir politikayı, biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak öneriyoruz. Bu yapıldığı takdirde, bu yapıldığı ölçüde,
Türkiye'nin düzlüğe çıkacağı bilincini taşıyoruz. Bu önerilerimiz yaşama
geçtiği zaman, insanımız, kendi ürettikleriyle, ürettiklerinin niteliğiyle,
sanatın tüm dallarında, bilimde, kültürde ve sporun bütün dallarında, beyin gücüne
dayalı üretimiyle tüm dünyaya kafa tutabilecek, dünyada söz sahibi olabilecek,
onurlu bir kişiliği sergileyebilecektir.
Konuşmamı, Mustafa
Kemal'in bir sözüyle noktalamak istiyorum: "Efendiler, medeniyet yolunda
muvaffakiyet yenileşmeye bağlıdır."
Sanayi ve Ticaret
Bakanımıza, Bakanlığın tüm çalışanlarına, yeni dönemde, bu bütçeyle başarılar
diliyorum.
Ben, sanayileşmeyi
gözardı eden, çok küçülten, binde 1'lere düşüren, gerekli kaynakları ayırmayan,
bilime, teknolojiye önem vermeyen bu bütçenin reddedilmesin öneriyorum;
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına üçüncü söz, Sayın Gürol Ergin'in.
Buyurun Sayın Ergin. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜROL
ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde görüşlerimi
açıklamak üzere, Grubum adına, söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken,
Büyük Türk Ulusunu ve sizleri saygıyla selamlıyor, aziz çiftçilerimize, köylü
yurttaşlarımıza, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sevgilerini, saygılarını
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
zamanın sınırlı oluşu nedeniyle, görüşlerimi ve eleştirilerimi belli noktalarda
yoğunlaştıracağım.
Değerli milletvekilleri,
bu bütçeye iyi dikkat edin; bu bütçe, uzun yıllardan sonra, ilk kez, bir tek
parti hükümeti bütçesidir. Bu bütçe neyi ifade ediyorsa, bu hükümet odur,
Adalet ve Kalkınma Partisi odur.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de, 1980'li yılların ortalarından itibaren, tarımda, tam anlamıyla bir
geriye gidiş başlamıştır. Türkiye'de, tarımda yıllık gelişme hızı 1980'lerden
sonraki yirmi yıl içerisinde yüzde 1,1
düzeyindedir; oysa, nüfus artışımız yüzde 1,8'dir. Bu, şu anlama gelir: Bundan
sonra doğacak her 2 Türk çocuğundan 1'i aç kalmaya mahkûm edilmektedir.
Bu niye böyle olmuştur;
çok özetle söylüyorum, Türkiye'de, 1980'li yıllardan başlayarak, bir tarım
düşmanlığı, bir çiftçi düşmanlığı toplumu sarmış; kimi bilgisizlikten, kimi
ihanetten ötürü, birkısım çevreler, tarımın fazla desteklendiğini, tarımdan
desteklerin çekilmesi gerektiğini sürekli öne sürmüşler ve 1984'ten itibaren
bütün hükümetler, bu politikalara uyarak, tarımda desteği gittikçe
kısmışlardır. Oysa, hiçbir yıl ve hiçbir kez, Türkiye'de tarım, Avrupa Birliği
ülkeleri kadar desteklenmemiştir; ama, bu yalan yıllarca söylenmiştir. 1980'li
yıllarda Tarım Bakanlığı işlevsiz hale getirilmiş, ülkede üretim hızla azalmış,
hesapsız kitapsız dışalıma gidilmiş, bütün bunlar yetmezmiş gibi, 1990'lı
yıllarda tarımsal KİT'ler birbiri ardına özelleştirilmiş, geçtiğimiz üç yıl
içerisinde ise, tarımda var olan bütün destekler kaldırılmıştır. Sabit sermaye
yatırımları içerisinde tarımın payı gittikçe azaltılmış; bu oran, 1980'lerde
yüzde 10'un üzerindeyken, 2002'de yüzde 4,3 düzeyine inmiştir ve korkarım,
2003'te bu oranı da göremeyeceğiz.
Arkadaşlar, yatırım yoksa
üretim yok! Türkiye, 1980'de dışarıdan aldığı tarım ürününün tam 7 katı
dışarıya tarım ürünü satarken, ilk kez 1996 tarihinde -cumhuriyet tarihinde ilk
kez- Türkiye'nin dışarıdan aldığı tarım ürünü miktarı dışarıya sattığının
üstüne çıkmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
gübresine, ziraî mücadele ilacına destek alamayan, muhtaç olduğu halde, devlet
tarafından buğday tohumluğu alamayan insanlarla Türkiye'de tarım yapamazsınız.
Bugün, Türkiye'de ziraî kredinin faizi yüzde 59, ticarî kredi faizi de aynı.
Hiçbir ülkede ticarî kredi faiziyle tarım yapılamaz. Dünyada, tarımını şu ya da
bu şekilde; ama, bir şekilde bankacılık sistemiyle desteklemeyen tek bir ülke
yoktur. Türkiye'de Ziraat Bankasının özelleştirilmesi çalışmaları hızla
ilerlemektedir; ama özelleştirilse de özelleştirilmese de, artık, bugün
uyguladığı kredi politikalarıyla Ziraat Bankası, Ziraat Bankası olmaktan
çıkarılmıştır. Daha acı olanı tarımsal afet yasası devreden çıkarılmış, çiftçi,
afet karşısında kaderiyle ve kendisiyle baş başa bırakılmıştır.
Hayvancılığımız çok ciddî
yara almıştır. Büyükbaş, küçükbaş hayvan sayıları hızla azalmıştır.
Bakanlığımızın bütçe tasarısında ipekböcekçiliğinden, tiftik keçisinden söz
ediliyor... Bunlar kaldı mı, neyinden söz ediyorsunuz? Türkiye'de bugün
ipekböcekçiliği diye bir olay kalmamıştır. Ankara'da tiftik keçisi, Ankara
keçisi yoktur.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde, ayrıca, çok ciddî, toprakta mülkiyet sorunu vardır. Bakınız, 4 100
000 işletmenin 102 000'inin hiç toprağı yoktur. Güneydoğuda çok vahim bir durum
vardır. Güneydoğuda varlıklı 405 ailenin toprağı, yoksul 50 000 ailenin
toprağının 70 katıdır. Bu, şu anlama gelir: Bu bölgede 6 aile, 50 000 aile
kadar toprağa sahiptir. Bu sorunu çözmediğimiz sürece, tarım, dededen kalma bir
olay olarak sürdürülüp gider, meslek haline gelemez.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de 1980'den sonra yaşanan olaylar aslında bir karşı devrim
niteliğindedir. Son dönemde, 1923'lerden başlayarak kurulmuş olan kurumların
hepsi ya tasfiye edilmiş ya da tasfiye sürecine sokulmuştur. Bakınız, 1925
yılında Tekel, yabancı reji idaresinden alınıp, devlet tekeli kurulmuş. 1926'da
şeker fabrikaları faaliyete başlamış. 1935'te Tarım Satış ve Tarım Kredi
Kooperatifleri Birliği kurulmuş. 1937'de, Atatürk, Ziraat Bankasını çiftçiye
daha iyi hizmet edebilsin diye anonim şirket olmaktan çıkarıp KİT haline
getirmiş. 1938'de Toprak Mahsulleri Ofisi, Zirai Donatım Kurumu ve TİGEM'in
öncüsü olan kuruluşlar kurulmuş. Zaman içerisinde Süt Endüstrisi Kurumu ve
Çaykur kurularak Türk çiftçisi olabildiğince desteklenmeye çalışılmıştır.
Şimdi, Ziraat Bankası elden çıkarılmak isteniyor, Toprak Mahsulleri Ofisi
işlevsizleştiriliyor, devlet üretme çiftlikleri özelleştirilerek büyük
sermayenin emrine veriliyor, şeker fabrikaları özelleştirilmeye çalışılıyor,
Tekel, yeniden yabancılara devredilmeye çalışılıyor, Ziraî Donatım Kurumu ise
çoktan işlevsizleştirildi, traktör fabrikaları kapatıldı; ancak, bununla da
yetinilmedi, 1963 yılında kurulmuş olan ve çiftçinin, gerçekten çok ciddî
gereksinimi olan Süt Endüstrisi Kurumu ve Et ve Balık Kurumu fabrika ve
işletmeleri, “özelleştirme” adı altında kapatıldı. Şimdi de Tekelin
kapatılmasına, Tekelin yabancı uluslararası kuruluşlara verilme aşamasına
gelindi. Aynı şekilde, yabancı kuruluşlar, Türkiye Şeker Fabrikalarının kârlı
olan fabrikalarını almaya, diğerlerini devletin üzerine yıkmaya çaba
göstermektedirler.
Hükümet programında
"özelleştirmenin temel amacı, etkinlik ve verimliliği artırmaktır" deniliyor.
Vicdanınıza sesleniyorum; süt fabrikaları, et ve balık kombinaları
özelleştirildi de verimlilik arttı mı, etkinlik arttı mı?! (CHP sıralarından
alkışlar) Tarımsal alanda yapılan özelleştirmelerin, Türk tarımını da Türk
çiftçisini de perişan ettiği herkes tarafından bilinirken, yeni
özelleştirmeleri histeri halinde istemenin nedeni nedir?! Tekelin sigara ve
içki fabrikalarını, Türk Şeker’in şeker fabrikalarını yabancılara vermek,
Türkiye ekonomisine ve Türk Halkına ne getirecektir?!
Değerli milletvekilleri,
tarım çökünce, tarıma girdi sağlayan sanayi de çöküyor. Bakın Türkiye'de pulluk
üretim miktarlarına, bakın traktör üretim miktarlarına, hepsi bir çöküş dönemi
yaşıyor. Türkiye'nin en büyük traktör üreticisi firma, son 10 yılda, yılda 30
000 traktörü iç satış olarak satarken, bu firmanın satışları, 2000 yılında 20
000'e, 2001 yılında 10 000'e, 2002 yılında ise 5 000'e düşmüştür. Üretimi
düşürse olmuyor, üretimi sürdürse olmuyor; sanayi de sıkıntıdadır.
Şimdi, günümüze gelelim.
Her şeyden önce, Sayın Bakana ve Bakanlığa başarı diliyorum. Hükümet
programında "personel alımında objektif kriterler getirilerek, terfilerde
liyakat esas alınacaktır" deniliyor. Bu nasıl bir liyakat anlayışıdır ki,
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığında, görevden alınanların yerine atanan 3 Müsteşar
Yardımcısından biri tarih öğretmeni, diğeri ekonomisttir. (CHP sıralarından
alkışlar) Yeni atanan müsteşar yardımcıları içerisinde bir ziraat mühendisi
yoktur. Tarım Bakanlığı, bir uzmanlık Bakanlığıdır ve tarım uzmanları tarafından
yönetilmesi gerekir. Liyakatten, siyasî tercihten vazgeçtik, hiç olmazsa, tarım
eğitimi almış insanlar atansaydı Tarım Bakanlığının üst yönetimine.
Sayın Başbakan, hükümet
programında şöyle söylüyor: "Eski siyaset mantığı ve köhnemiş siyasî akıl
tarafından uygulanan ekonomi politikaları başarısızlıkla sonuçlanmış, halkımız
görülmemiş bir şekilde yoksulluğa maruz bırakılmıştır." Ancak, gerek
hükümet programında gerekse Bütçe Kanunu Tasarısında, yeni bir mantığın, çağdaş
siyasî aklın zerresine rastlamamaktayız. "58 inci hükümet ile 59 uncu
hükümet arasında organik bir devamlılık ve hükümet etme mantığı açısından
süreklilik vardır" diyen 59 uncu hükümet programı ve 2003 yılı bütçesi,
aslında, yalnız 58 inci değil, 57 nci hükümet programı ile de ciddî bir uyum
içindedir. Tarım, köylü ve çiftçi konularında 57 nci hükümet neyi uygulamışsa,
aynısını 58 ve 59 uncu hükümet programlarında ve 2003 yılı bütçesinde
görüyoruz.
Tarım bakımından 57 nci
hükümetin haklı olarak çok eleştirilen yanı, ulusal çıkarı gözeten politikalar
bir yana bırakılarak, tamamen IMF patentli politikaları uygulamaya koyması ve
bu politikaların sonucunda köylünün, çiftçinin perişan edilmesiydi. Türk
köylüsü, Türk çiftçisi, AKP'yi, herhalde, IMF politikalarını noktası virgülüne
kadar uygulasın diye iktidara getirmiş olacak ki, bugün, IMF politikalarını,
öncüllerinden daha bir hevesle ve imanla uygulamak isteyen bir bütçeyle karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ergin,
konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu hükümet IMF
bağımlılığını o ölçüde ileri götürmüştür ki, IMF'nin ikiz kardeşi olan Dünya
Bankasının bile sabrı taşmış, Dünya Bankası, hükümete, "biraz da halkını,
köylünü, çiftçini düşün" demek zorunluluğunu duymuştur. Beğenmediğiniz,
bizim de beğenmediğimiz 57 nci hükümetin tarım politikaları çiftçiyi batırdı,
doğru; ama, bu politikalarla siz çiftçiyi tamamen bitireceksiniz; bu yoldan
dönün.
Şimdi, diyeceksiniz ki:
"İyi de, IMF'ye verilmiş sözümüz var." IMF'ye verilmiş sözümüz var da
halkımıza verilen sözümüz yok mu?! Halka verdiğiniz sözlerin hiç önemi yok mu?!
Hepimiz, yarın, tekrar, o sandığın önüne gideceğiz. Karşısına gittiğimizde,
halkın yüzüne bakacak yüzümüz olsun. Bunu hatırınızdan çıkarmayın.
Değerli milletvekilleri,
AKP, verdiği sözleri çok erken unuttuğunu, daha 58 inci hükümet programını
açıklarken ortaya koydu. Bunu, daha sonra, ikinci acil eylem planında ve son
hükümet programında görmekteyiz.
Şimdi, 59 uncu hükümet
programı karşımıza geldi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçe kitapçığında,
bakınız, Bakanlığımız ne diyor: "Geçen yıl 2 600 000 düzeyinde olan destek
için başvuran çiftçi sayısını 4 000 000'a çıkaracağız."
Arkadaşlarım, bu miktar 4
000 000'a çıkarsa ve dönüm başına verilen parayı da artırmasanız, 13 500 000
lirada bıraksanız, toplam doğrudan
gelir desteği 3,4 katrilyon eder. Nerede 3,4 katrilyon, nerede Dünya Bankasının
zorlamasıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin zorlamasıyla koyabildiğiniz 500 trilyon!
Bunun hesabını iyi yapın! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
alkışlar [!])
MAHMUT KOÇAK (Afyon) -
Bravo!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Tabiî, bravo!.. Bu yanlışı yapanlara değil; ama, söyleyenlere, tabiî, bravo!..
Değerli arkadaşlarım,
çiftçi, hâlâ, geçen yıldan kalan 2 katrilyon alacağını bekliyor; 2003'ü hiç
alamayacağını da biliyor. Bunu, siz de biliyorsunuz. Nerede pamuk primi?!
Nerede zeytinyağı primi?! Nerede verdiğiniz sözler?! Hani?!
Hükümet programına, seçim
bildirgenize göre, pamuğa, zeytinyağına, kanolaya, soyaya prim verecektiniz.
2002 için bir tek kuruş prim verdiniz mi?! 2003 için de bir tek kuruş prim
bütçede yoktur. Oraya konulan miktar, 2002'nin, yarın kuşa çevrileceğini
bildiğimiz, çok düşük miktardır.
BAŞKAN - Sayın Ergin,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bitiriyorum efendim.
Aynı olay, fındıkta
yaşanmıştır. Fındıkta verilen sözün de tutulamayacağı, ortaya konulan
uygulamayla hepimizin gözünün önüne gelmiştir.
Şimdi, mazot girdisini,
artık, söylemeyeceğim. Biz, söylemekten bıktık; ama, siz, hâlâ "verdiğimiz
sözün arkasındayız" diyorsanız, size, ben, “maşallah” derim, “bravo”
derim; hâlâ o sözün arkasındasınız!.. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
burada, Sayın Maliye Bakanımız, hepimizin gözlerinin içine baka baka ne dedi;
"mazot fiyatını bir kere de düşürdük." Niye 16 kere artırdığını
unuttu, niye?! (CHP sıralarından alkışlar) Bir kere düşürdü; doğru, 16 kere artırdıktan,
yüzde 25 zam yaptıktan sonra yüzde 1,2 düşürmüştür; doğru, kutlarız!
Değerli arkadaşlarım,
yalnız mazot değil, bütün gübrelerin fiyatı yüzde 35-40 arasında, beş aylık
sürede artmıştır. Traktör fiyatları; 16 milyar liralık traktör 18 milyar
liraya, 18 milyar liralık traktör de 20 milyar liraya çıkmıştır ve bu bağlamda,
ben, size, buğday fiyatları konusunda da bir şeyler söylemek istiyorum.
Geçen yıl, buğdaya 230
000 lira fiyat verildi. Konuyu bilenler bas bas bağırdı, fiyat burada durmaz
diye. Çiftçi, malını tüccara teslim etti; fazla değil, bir ay sonra, Türkiye'de
buğday fiyatı 350 000 lira oldu. Niye böyle oldu?..
Değerli arkadaşlarım,
Toprak Mahsulleri Ofisi, yalnız düşük fiyat vermekle kalmadı; 19 000 000 tonluk
buğdayın yalnızca 350 000 tonunu aldı. Bu mudur destekleme?! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ergin, son
sözlerinizi söyler misiniz.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bitiriyorum efendim.
Arkadaşlar, Türkiye'de
sinsi bir oyun oynanıyor. Bu oyun, alçakça bir oyundur. Bu, çiftçiyi canından
bezdirip tarlalarından kaçırma oyunudur. Dün, buğday üreticisi kaçırıldı, bugün
Konya Ovası boş. Şimdi de pamuk üreticisi kaçırılmak isteniliyor. Bu yıl pamuk
üreticisinin yarısı pamuk ekmeyecek.
Değerli arkadaşlarım, bu
konular hepimizin konusu...
BAŞKAN - Sayın Ergin, son
sözlerinizi rica edeyim.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Son sözlerim şöyle: Sayın Unakıtan, burada, şöyle dedi: "Türkiye ve Türk
Milleti, kendi ayakları üzerinde durmasını ve yürümesini öğrenmek
zorundadır." Ve bu ifade, AKP Grubu tarafından hararetle alkışlandı. Çok
üzüldüm; çünkü, Büyük Türk Ulusu, kendi ayakları üzerinde durma azmini,
Kurtuluş Savaşıyla başlayan sürecin sonunda, 29 Ekim 1923'te kurduğu cumhuriyet
ve cumhuriyetin öncü kadroları önderliğinde yürüttüğü bilinçli ve özverili politikalarla
tüm dünyaya gösterdi. Cumhuriyet, bu inanç ve azmin kristalleşmiş bir
yapısıdır. Bugün, sizin söylemeniz gereken, 29 Ekim ruhuna yeniden dönmemiz
gerektiğidir.
Arkadaşlarım, cumhuriyet
kurulduğunda, Türkiye'de şekerpancarı, ayçiçeği, çay ekilmiyordu. Cumhuriyet,
hepsini getirdi; ama, böyle giderseniz, Şeker Yasasına bu haliyle sahip
çıkarsanız, Tütün Yasasına bu haliyle sahip çıkarsanız, bırakın çayı, bırakın
ayçiçeğini, Türkiye'yi tütünden de edersiniz, şekerden de ediyorsunuz.
"Edersiniz" demiyorum, ediyorsunuz!..
BAŞKAN - Sayın Ergin,
konuşmanızı kesmek durumunda kalacağım; lütfen...
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Hemen tamamlıyorum; 1 dakika... (AK Parti sıralarından alkışlar[!])
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizlere ve aziz Türk çiftçisine, bir kez daha, şahsımın ve CHP
Grubunun sevgi ve saygılarını sunuyorum ve hükümetimizi bir kez daha
uyarıyorum; bu politikalar sürdükçe, halkımızın hiç de hayırla anmadığı geçmiş
hükümetlere rahmet okutacaksınız; ama, halkımız, köylümüz, çiftçimiz, sizi,
ileride, hiçbir zaman hayırla anmayacak.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ergin,
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
şahsı adına, lehte, Sayın Selahattin Dağ konuşacaklardır.
Sayın Dağ, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
SELAHATTİN DAĞ (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 yılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
bütçesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yoğun terör sonrası, geçmişte ve 57 nci hükümet döneminde, Güneydoğu Anadolu
Bölgemizde, bölgelerarası kalkınmışlık farkını yok edecek ve asgariye indirecek
en önemli adımlar atılmamıştır. O kadar sorunlar ve sıkıntılar var ki, buradan
dile getirmeye, değil 10 dakika,
saatler bile yetmez. Yirmi yıldır bölgemizde yaşanan terör, binlerce
kardeşin kanını akıttı, ülkemize 160 milyar dolara, 40 000 şehide, o kadar
gaziye, anasız babasız, yetim kalan çocuklara, yüreği yanan ana-baba ve eşlere
mal oldu.
59 uncu hükümet, bu
sorunun toplum hayatımızda neden olduğu olumsuzlukların bilinciyle, bölge
halkının mutluluğunun, refahın sağlanması, bölgeyi tehdit eden terörün
önlenmesi için, sorunları kökünden çözmeye yönelik bir politika izleyerek,
bölgenin ticarî ve ekonomik faaliyetler açısından cazip hale gelebilmesi için,
çıkmazları giderip, komşu ülkelerle, sınır ticareti dahil, dinamik bir ticaret
ortamının yanında, yöreye yönelik istihdam artırıcı, ciddî ekonomik projeler
gerçekleştirecek, terör olgusundan şu veya bu şekilde zarar gören
vatandaşlarımızın mağduriyetini giderici uygulamaları devreye sokarak, ihtiyaç
duyulan iyileştirmeyi sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletvekili seçildiğim GAP kapsamındaki Mardin'den söz etmek
istiyorum. Tarihî Mardin Kentimizi görmeyen mutlaka görsün. Tarihî Mardin
Kentimiz, mutlaka, turizm bölgesi olarak ilan edilmelidir. Fakültesiz Mardin'e
acil fakülteler açalım. Mardin Serbest Bölgesi özelleştirilmeli, Ortadoğu
ülkelerinin ticaret merkezi haline getirilmelidir. Mardin Organize Sanayii için
özel elektrik hattı çekilmeli, üç zamanlı sayaç uygulamasına geçilmelidir.
Sanayi tesislerimizin birçoğu, kriz nedeniyle durma noktasına gelmiş, bazıları
kapanmış, çoğu insanımız işsiz kalmıştır. Bunları, ucuz KOBİ kredileriyle
desteklemeliyiz.
Mardin, GAP programında
olmasına rağmen, projenin Mardin Ovasına isabet edecek kısmının kati projeleri
1998 yılından beri yatırım programlarında yer almamaktadır. Mardin Ovası Sulama
Projesi, ön inceleme ve etüt çalışması sonrası yavaşlayarak gecikmektedir.
Temennim, Mardin Ovasına düşen iletim ve ana kanal inşaatlarına bir an önce
başlanmasıdır.
Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde yaşayan ve geçimlerini tarımcılıkla sağlayan çiftçilerimiz bugüne
kadar her dönemde mağdur olmuşlardır. Kızıltepe Ovasında sulu tarım,
çiftçilerimiz tarafından açılan 2 000'den fazla özel kuyularla yapılmaktadır.
Su kaynakları 300 metre derinlikteki sondaj kuyularıyla karşılanmaktadır. Bu
derinlikteki suyu yeryüzüne çıkarmak için çok büyük masraflara ve çok fazla
elektrik gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Bundan dolayıdır ki, mevcut ekili tarım
alanlarımızın sadece yüzde 11'i onbeş yıldan bu yana bilinçsizce sulanmakta,
toprak çoraklaşmaktadır. Geri kalan yüzde 89'unda da susuz tarım alanı
yapılmaktadır. Bu sorunun tek çözümü, GAP kanallarının bir an önce Mardin Ovasına
gelmesidir. Bu sayede, bölgemiz, daha yaşanabilir, güzel bir ovaya kavuşmuş
olur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bölgemiz çok hassas bir konumda. Geriye baktığımızda, feodal
yapı kalıntıları hâlâ var. Aşiret ve kan davalarından faydalanan bu feodal
yapı, siyaseti ve ekonomiyi kendi çıkarları için kullanan bu feodal kalıntılar,
eski hükümetlerdeki yanlı idarecilerle beraber hareket etmişlerdir. Bölgeye
huzur ve barışın gelmesini hiçbir zaman istemediler. Birlik ve beraberliğimize,
halkımıza, devletimize çok zarar verdiler. Geçmiş siyasîler, Türkiye'nin her
yerinde olduğu gibi, bölgemizde de çıkarları ve oy uğruna Türk-Kürt,
Alevî-Sünnî, sağ-sol, laik-antilaik ayırımı getirerek devletimize çok büyük
zararlar verdiler. Politikamızı ulusal çıkarlarımız üzerinde kuralım. Geçmişteki
hatalara düşmeyelim. Halkıyla bütünleşen partimiz, her şeyden önce, toplumda
yok olan güven duygusunu mutlaka yeniden tesis edecektir. “İnsanı yaşat ki,
devlet yaşasın” düşüncesinden hareket eden partimiz, dolayısıyla hükümetimiz,
bütün icraatlarının merkezine insanı koyacaktır.
Uzun süren terör ve 1991
Körfez Savaşı sonrası, işsizlik, yokluk ve sefalet had safhaya varmış, halkımız
içinden çıkılmaz bir darboğaza girmiştir. Bu nedenle, yaşanmış terör olgusundan
menfi yönden etkilenen köylerdeki halkımız aç; yokluk ve sefalet içinde;
sağlıksız, eğitimsiz ve işsizdir; yalnızlığa terk edilmişlerdir. Vatandaşımız
çocuklarına bir şey alamadığı için, akşam eve onların uyumasını bekledikten
sonra gidiyor. Ekonomisi yok olan bölgemde yaşayan, vatanına, halkına,
kardeşliğe ve demokrasiye inanan, insanca yaşamayı, kendini özgürce ifade
etmeyi isteyen, benim tertemiz mazlum halkımın kaderi bu olmamalıdır.
Bölge insanımız için
ekonomik kazanım açısından iki önemli faktör, Habur Sınır Kapısından yapılan
ticaret ile çiftçiliktir.
Sınır komşularımız Irak
ve Suriye ile ticareti canlandıracak tedbirler süratle alınmalıdır. Habur Sınır
Kapısına alternatif olarak Nusaybin-Şenyurt Sınır Kapılarının transit
taşımacılığa ve açık pazara acilen açılması gerekmektedir.
Çiftçilerimiz, ektiğinin
karşılığını mahsul olarak alamamaktadır. Çiftçilerimizin refah düzeyini
yükseltebilmek için, onlara meyve fidanı ve arı kovanı desteği ile Köye Dönüş
Projesi kapsamında ailelere yönelik kredi şeklinde büyük ve küçükbaş hayvan
yardımının yapılması, orman alanlarının imar ve ıslahı sağlanmalıdır. Zarar
eden 1 000 760 dönüm Ceylanpınar Tarım İşletmesi arazilerinin, terörden dolayı
yoksul duruma düşen köylülere kiralanmasına bir an evvel başlanmalıdır.
Ödeme güçlüğü içinde,
zorda olan çiftçilerimizden, 100 dekarlık arazilerine karşılık TEDAŞ'ın haksız
yere kestiği 20-80 ve 100 milyara varan elektrik fatura bedellerinin hemen
tahsili isteniyor veya adlî mercilere sevk ediliyor. Bir kuyunun ise, ortalama
50-100 dönüm araziyi sulayabileceğini göz önüne alırsak, bir kuyunun
sulayabileceği araziden çiftçilerimizin elde ettiği gelir, bu faturaları
ödemelerine yetmemektedir. Zulüm niteliğindeki bu uygulamaya son verilerek, çiftçiyi
rahatlatmak için, faizler silinmeli ve borçlar uzun vadeye yayılarak bir ödeme
planı getirilmelidir.
57 nci hükümet döneminde
yapılan yanlış uygulamalardan dolayı, haklarında adlî takibat yapılan hak
sahibi çiftçiler, doğrudan gelir desteğinden mahrum edilerek zor duruma
düşürülmüştür. Mağduriyetleri mutlaka düzeltilmelidir.
Pamuk prim ödemeleri ve
doğrudan gelir desteği uygulamalarında, 57 nci hükümet döneminde, Mardin'e
gönderilen Tarım Bakanlığı müfettişlerinin objektif olmaktan uzak, yanlı raporları
doğrultusunda, çiftçiler, âdeta cezalandırılmıştır; mahkemelere sevk edilmiş;
ödenen primler, misliyle, dolar bazında geri istenmiştir...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dağ,
konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.
Buyurun.
SELAHATTİN DAĞ (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bunun yanı sıra,
Diyarbakır Bölge Mahkemesinde davası olan vatandaşlarımızın, 2 000 000 ceza
için Diyarbakır'a gidiş gelişleri, zaten,
20 000 000'u bulmaktadır. Bu mağduriyetlerin mutlaka giderilmesi
gerekmektedir.
Bu sıkıntılar yetmiyormuş
gibi, bölgemizin ticarî can damarı olan Habur Sınır Kapısının kapalı olması
nedeniyle, işsizlikten çalışamayan, atıl durumda bekleyen ve hurdaya dönen 56
000 nakliye aracının sahipleri cezalandırılmıştır. Hiçbir faaliyetleri ve
gelirleri olmayan bu araç sahiplerinden, çalışmadığı halde, yıllık tüm araç
vergileri, SSK, Bağ-Kur gibi prim ödemelerinin peşin olarak ödenmesi isteniyor.
Esnafımızın bunları ödemeye gücü yoktur. Bu kesimde çalışanlarımızın
borçlarının faizleri affedilmeli ve ana paralarının ödenebilecek şekilde, vergi
barışı kapsamında, mağduriyetleri mutlaka giderilmelidir.
Kızıltepe İlçemiz,
köyleriyle birlikte 200 000 nüfusludur; mevcut olan elektrik hatları, 1970
yılından kalma olup, yetersiz kalmakta,. trafolar sık sık arıza yapmakta ve
ilçemiz ve köylerimiz günlerce elektriksiz kalmaktadır. Bu kesintiler,
vatandaşlarımızı çileden çıkarmakta, haberleşmeye, eğitime, sanayie ve ticarete
büyük sekte vurmaktadır. Acilen ilçemize yeni ve güçlü trafoların gönderilmesi
gerekmektedir.
Etüt aşamasında bulunan
Nusaybin-Kızıltepe-Mardin güzergâhını takip edecek beyaz su içmesuyu projesinin
acilen hayata geçirilmesi son derece önemlidir.
Seçim çalışmalarımızda
karşılaştığımız manzara şuydu: Hem il ve ilçe merkezlerinde kanalizasyon ağı
yetersiz hem de bağlı köylerimizde altyapıların olmadığını gördüm. Sokaklar toz
çamur içindeydi, altyapı eksiklikleri had safhadaydı. Çoğu köylerimizin, ne
suyu ne elektriği ne yolu vardı. Suyu hayvanlarla veya sırtlarında taşıyan
analarımızı ve bacılarımızı gördüm. Mardin merkez ve ilçelerine bağlı 120 köyde
ve 112 mezrada içmesuyu yoktur. Yollarının olmaması ve sağlık koşullarına
uymayan kuyulardan ve çevre taşıma yoluyla su ihtiyaçlarını karşıladıklarından
dolayı, 2003 yılı su ve asfaltlama programına acilen alınması gereklidir.
Bölgemiz insanı açlık ve
sefalet içindedir. Bu duruma acil çare bulmalıyız. Bölgedeki yoksul ailelerin
gençlerini tespit edip, 10 000 memur ve işçi kadrosu verelim. Bölgemiz huzura kavuşmuşken,
geçmişi unutalım.
Barış ve demokrasinin
olmadığı bir ülkede ekonomiden ve refahtan bahsetmek mümkün değildir. Bölgedeki
huzur ortamının devamı için, terör döneminde köyünü terk etmiş insanlarımızın
ihtiyaçlarının karşılanması ve yaralarının sarılması gerekmektedir. Bu
insanlarımıza devlet tarafından ekonomik destek sağlanmalı, Köye Dönüş
Projesine hız verilmelidir.
Ülkemizin her bölgesinde
ciddî bir çalışma yaparak çok zor durumda olan fakir, yoksul, yetim, dul,
özürlü, kimsesiz, aç ve her şeyini kaybeden aileleri, şahısları tespit edip,
devlet olarak derhal sahip çıkmalı, onlara maddî ve manevî destek sağlamalıyız.
Onların hayır dualarını almalıyız.
BAŞKAN - Sayın Dağ,
sözlerinizi toparlar mısınız...
SELAHATTİN DAĞ (Devamla)
- Sayın Başkanım, az kaldı... (Alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cenabı Hak bize emrediyor, "haktan yana, adaletten yana
olun; zorda, darda olana, yetime, fakire ve hastalara yardım edin"
buyuruyor.
Bir çiftçimizin bize
gönderdiği bir şiiri okuyacağım:
"Bir çiftçi düşünün
ki, milletin efendisidir.
Bir çiftçi düşünün ki,
perişan durumdadır.
Bir çiftçi düşünün ki,
komşusu verdiği pamuğun desteğini alırken o seyrediyor.
Bir çiftçi düşünün ki,
yolsuzluk yapıyor, o da 1 dolar; yani, 1 500 000 Türk Lirası için icralık
oluyor.
Bir çiftçi düşünün ki, üç
yıldan beri daha hiç destek almamış.
Bir çiftçi düşünün ki,
daha destek almadan fazla aldığının hesabı soruluyor.
Mardin-Kızıltepe
çiftçisini düşünün ki, müfettişin hazırladığı gerçekdışı rapora göre hepsi
hırsız ve suçlu olarak ilan edilmiş.
Bir çiftçi düşünün ki,
sahipsiz olduğunu düşünüyor; ama, bu çiftçi inadına Türkiyemiz için üretiyor ve
üretmeye devam edecek."
59 uncu hükümetin
geçmişten gelen bu sorunların üstesinden geleceğine inancım tamdır.
2003 yılı bütçesinin,
milletimize hayırlı olmasını, halkımıza refah getirmesini diler; bu duygu ve
düşüncelerle, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Dağ.
Tabiî, Sayın Bakan, bu
konuşmayı hangi kategoriye koyarak değerlendirecek göreceğiz bakalım; lehte mi,
aleyhte mi...
Hükümetin söz talebi var
mı?
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Evet, var.
BAŞKAN - İçişleri Bakanı
Sayın Abdülkadir Aksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakika.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en
içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının faaliyetleri ve 2003 yılı bütçe
tasarıları hakkında bilgi sunmak üzere huzurlarınızda bulunmaktan büyük bir
memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarımın Bakanlığımızın icraatlarıyla ilgili ortaya koydukları kıymetli
görüşleri için teşekkür ediyorum. Demokratik, saydam ve katılımcı yönetim
anlayışımızın gereği olarak, çalışmalarımızla ilgili yapıcı eleştiri ve
önerilere daima açık olduğumuzu, bu tür tenkit ve tavsiyelerin, hedeflerimize
ulaşmamızda büyük katkı sağlayacağına inandığımı da belirtmek isterim. Takdir
edersiniz ki, oldukça sınırlı bir zaman diliminde, çok geniş bir sorumluluk
alanı bulunan Bakanlığımın faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı değerlendirme
yapmanın zorluğu ortadadır. Ancak, zamanı olabildiğince tasarruflu kullanmaya
gayret ederek, üzerinde önemle durduğumuz ana stratejilerimize, hedeflerimize,
projelerimize kısaca değinerek siz değerli milletvekili arkadaşlarımı
bilgilendirmeye çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; çalışmalarımızda en önemli hassasiyetlerimiz, Atatürk ilke ve
inkılaplarına bağlılık, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne
sadakat ve hukukun üstünlüğüne olan inancımızdır.
İnsan haklarını korumak
ve sürekli geliştirmek, yönetimin kalitesini artırmak, sivil inisiyatifi ve
yönetime katılmayı teşvik etmek, taşra yönetimini, yoksullukla savaşmak
konusunda dinamik kılmak, en önemli stratejilerimizdendir.
Bu stratejiler
doğrultusunda temel hedeflerimizden biri, mahallî idareler reformunu
gerçekleştirmektir. Tabiî, burada hemen şunu da ifade edeyim ki -bir değerli
arkadaşımız da burada belirttiler- biz, mahallî idareler reformunu, kamu idaresinin
yeniden yapılandırılmasıyla birlikte mütalaa ediyoruz ve yerel yönetimler
reformunda hedefe ulaşabilmemiz için, kamu yönetimi ile idarenin yeniden
yapılandırılmasıyla birlikte konuyu mütalaa ediyoruz, ele alıyoruz ve onun
içindir ki, her iki konuda hazırladığımız tasarıları birlikte, 58 inci
hükümetimize sunmuştuk. İnanıyorum ki, 59 uncu hükümetimiz konuyu inceleyip,
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacak ve bu önemli konuların, bu her iki
tasarının kanunlaşması, inşallah 22 nci Dönem Parlamentosuna, siz değerli
milletvekillerimize nasip olacaktır.
Bu reformların yanında
diğer hedeflerimiz, her türlü kaçakçılık, yolsuzluk ve terörle büyük bir
kararlılıkla ve etkili biçimde mücadele etmek; bilgi ve iletişim
teknolojilerini, yurt sathında yaygın ve etkili bir biçimde kullanmak; yerel ve
mülkî idarelerin sosyal hizmet kapasitelerini artırmak; güvenlik hizmetlerinin
sunumunda ve suçla mücadelede toplumsal katılımı sağlamaktır.
Bakanlığımızın temel
hedeflerinin hayata geçirilmesi için, mevzuat çalışmalarının yanı sıra, icraata
dönük, uygulanabilir, somut program ve projeleri de geliştirmekteyiz; çağdaş
bir devlet yönetiminde izlenmesi gereken model de bu değil midir. Merkezî
yönetimin görevi, araştırma, geliştirme, hedef koyma, standart belirleme,
izleme ve değerlendirme yapmak olmalıdır. Eğer, merkezî idare, taşraya
inisiyatif vermez ve her işi yapmayı üstlenirse, neticede, hiçbir iş yapılmaz
hale gelir ve yönetim tıkanır. İşte, aşırı merkeziyetçiliğin vardığı en son
nokta da budur. Bu bakımdan, biz, Bakanlık olarak, içgüvenlik kuvvetlerimizin
eğitiminden birinci sınıf mülkî idare amirliği sistemine, yerel yönetim reformundan
sivil savunma teşkilatının yeniden yapılanmasına kadar, birçok yapısal değişim
projesini gerçekleştirmek gayreti içerisindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerinin korunması, kamu
düzen ve güvenliğinin tesisi, demokratik bir hukuk devletinin en temel
görevidir. Bunun için de, kolluk güçlerinin, hukuka uygun yetkilerle, üst düzey
bilgiyle, beceriyle ve yüksek teknolojiyle donatılmaları gerekir. Emniyet,
Jandarma ve Sahil Güvenlik teşkilatlarımızın, bu alanda, çağın gereklerine
uygun bir performans ve yapılanma içinde olduğunu, burada, bir kez daha ifade
etmekten büyük bir gurur duyuyorum.
Toplum destekli güvenlik
hizmeti anlayışını yaşama geçirerek, güvenlik hizmeti üretiminde
vatandaşlarımızın daha aktif hale getirilmesine de çalışmaktayız. Polis
teşkilatımız bulunmayan ilçe kalmaması için de gayret gösterilmektedir.
Yine, önemli bir projemiz
de, parmak izi tespit ve teşhis işlemlerine doğruluk ve hız kazandırmayı
amaçlayan, kısa adı AFIS olan parmak izi bilgisayarı projesi kapsamında, başta
Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere 9 il emniyet müdürlüğünün altyapı
çalışmaları tamamlanmıştır; ilk aşamada 25 ilde, ikinci aşamada 47 ilde AFIS
kurumları gerçekleştirilecektir.
Polis veri bankası ve
polis sistem iletişim altyapısını oluşturan POLNET Projesinin ilk etabı tamamlanmıştır.
Polis bilgisayar ağı, merkez, taşra ve hudut kapılarını kapsamaktadır.
Trafik bilgi sistemi
projemiz sayesinde denetim araçlarıyla kesintisiz iletişim ve sorgulamanın,
polis ekip yerlerinin merkezde yer alan sayısal harita üzerinde takip
edilmesinin ve en önemlisi de, kara noktaların harita üzerinde tespit edilebilmesinin
sağlanacağı önemli bir projedir. Bu proje için Dünya Bankasından 13 000 000
dolar kredi sağlanmış olup, bu proje sayesinde trafik kazalarının yoğun olduğu
yaklaşık 4 207 kilometrelik güzergâh daha seri ve daha rahat bir şekilde
denetlenecektir.
Yine, bunun yanında,
kriminal laboratuvar hizmetlerini bölgesel olarak yaygınlaştırma çalışmalarımız
da hızla devam etmektedir.
Diğer taraftan, jandarma
entegre muhabere ve bilgi sistemi (JEMUS) projesi, muhtelif jandarma asayiş
destek projeleriyle birlikte yürüttüğümüz, uygulamaya çalıştığımız
projelerdendir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terör, bütün insanlığı tehdit eden, global anlamda tüm ülke ve
devletlerin kararlı ve samimî bir şekilde mücadele etmesi gereken ciddî bir
tehlikedir. İnsan hakları ve demokrasinin önündeki en büyük engel terördür ve
terörizmle mücadele, her devletin başta gelen yükümlülüğü olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde olağanüstü hal
uygulaması 30 Kasım 2002 tarihinden itibaren tamamen sona erdirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Geçen üçbuçuk aylık zaman
dilimi de göstermiştir ki, bu durum, terörle mücadelede herhangi bir zafiyete
yol açmamıştır. Terörün bölgede yarattığı sosyal, psikolojik ve ekonomik
tahribatın giderilmesi, temel hedeflerimizdendir. Terör nedeniyle köylerini
terk etmek zorunda kalmış olan vatandaşlarımızdan geri dönüş yapmak
isteyenlere, gereken destek sağlanmaya devam edilmektedir. Amacımız, yerleşim
yerlerindeki altyapı eksikliklerini gidererek, köye dönüş ve rehabilitasyon
çalışmalarını, ivedilikle, ülkenin öncelikli konusu olmaktan çıkarmaktır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; ülkemizin Avrupa Birliğine uyum sürecinde, Bakanlığımızın görev
alanına giren konularda önemli faaliyetler yürütülmektedir. Bu faaliyetler,
daha ziyade, bizim için en öncelikli olan Avrupa Birliğinin siyasî
kriterleriyle ilgili konularda gerçekleştirilmektedir. Bu çerçevede, bugüne
kadar çıkarılan beş uyum paketinde, Bakanlığımız görev alanına giren konularda
oldukça önemli değişiklikler yapılmıştır. Bunlar, insan hakları ihlallerinin
önlenmesi, düşünce ve ifade hürriyetinin genişletilmesi, sivil toplumun
geliştirilmesi ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin, toplantı ve
gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün kolaylaştırılması gibi değişikliklerdir.
Bununla birlikte, asıl önemli olan, bunların uygulamaya tam anlamıyla
yansıtılmasıdır. Bu amaçla, İçişleri Bakanlığı görevine atanır atanmaz, konu,
özel ilgi alanımıza alınmıştır. Alınması gereken tedbirler, 16 Ocak 2003
tarihli genelgemizle, 81 il valimize, Emniyet Genel Müdürlüğümüze ve Jandarma
Genel Komutanlığımıza bildirilmiş, bilahara, Ankara'da valilerimizle yaptığımız
toplantıda da, bu husus, bir kez daha gündeme getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; biz, mümkün olduğunca hizmetlerin, halka en yakın olan birimlerce
planlanması ve yürütülmesini istiyoruz. Kırtasiyeciliğe, bugün git, yarın gel
anlayışına, devlet idaresinde bilinmezliğe son vermek istiyoruz. Demokrasinin,
hukuk devletinin, insan haklarının bütün kurum ve kurallarını her vatandaşımıza
ayrı ayrı, en çağdaş anlamıyla hissettirmek istiyoruz. Bunun için de, biraz
önce söylediğim gibi, mahallî idareler reformu ile kamu yönetimi reformunu
eşzamanlı olarak, bir an önce çıkarmanın gayreti içerisindeyiz.
Yine, yerel yönetimlerle
ilgili önemli bir projemiz de -yerel yönetimler reformundan bahsetmişken, bir
iki satırla değinmek istiyorum- yerel bilgi projesidir. Bu projeyle, yerel
yönetimlerle ilgili verileri elektronik ortamda toplayarak, bu verilerin
politika geliştirme, karar alma sürecine yardımcı olacak şekilde düzenlenmesi
ve bunların analitik sorgulamaya tabi tutulması hedeflenmektedir.
Yine ayrıca, Avrupa
Birliği kaynaklarından sağladığımız 3 500 000 euroluk hibeyle, yerel
yönetimlerde reform kapasitesini artırmayı, belediyelerin bütçeleme prosedürünü
iyileştirmeyi, yerel yönetimlerin insan kaynaklarını etkin kılmayı amaçlıyoruz.
Yine önemli bir projemiz,
parasal kaynağı TİKA tarafından karşılanan bir diğer projeyle, Türk
Cumhuriyetleri Mahallî İdareler İşbirliği Projesidir. Bu projeyle, Türkiye,
Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan arasında mahallî idarelerle
ilgili işbirliği alanlarını araştırmak, mevcut işbirliğini geliştirmek ve
karşılıklı bilgi ve deneyim alışverişinde bulunmayı amaçlamaktayız.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
toparlar mısınız.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Toparlıyorum efendim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; kamu güvenliğini ve dolayısıyla Bakanlığımızı yakından
ilgilendiren önemli bir alan da acil durum yönetimidir. Ülkemiz, bulunduğu
coğrafya ve özellikle jeolojik yapısı nedeniyle, doğal afetler açısından
dünyada yüksek risk bölgeleri içerisinde yer almaktadır. Etkin bir afet
yönetimi için, üzerimize düşen görev ve sorumlulukları en iyi şekilde yerine
getirmenin kararlılığı içerisindeyiz ve bu yolda çalışmalarımız
sürdürülmektedir.
Ayrıca, Sahil Güvenlik
Komutanlığı bünyesinde kurulan acil müdahale timleri, giderek yaygınlaşan afet
yönetim merkezleri, kent bilgi sistemleri ve coğrafî enformasyon sistemi gibi
çalışmalar, bu alandaki diğer önemli faaliyetlerimizdendir.
Değerli arkadaşlarım,
sizlere, Bakanlığım ve bağlı kuruluşlarının icraatları hakkında, özet halinde
de olsa, bilgi arz etmeye çalıştım. Biz, Türkiyemizin her köşesinde huzur
istiyoruz, birlik istiyoruz, beraberlik istiyoruz, kardeşlik istiyoruz;
herkesin birbirini hoşgörmesini, sevmesini istiyoruz. İçişleri Bakanlığı olarak
bu konuda üzerimize düşen bütün görev ve sorumlulukları en iyi şekilde yerine
getirmenin gayreti içerisinde olacağız.
Bütçelerimiz, Yüce
Meclisimizin tasvibine mazhar olursa, verilen ödeneklerin en tasarruflu ve
hizmet gereklerine en uygun bir şekilde kullanılması yönünde her türlü çaba
gösterilecektir.
Bu vesileyle, vatan ve
görevi uğruna hayatlarını kaybeden aziz şehitlerimize huzurlarınızda bir kez
daha Allah'tan rahmet diliyor, gazilerimize şükran duygularımı ifade ediyor,
şahsım ve Bakanlığım mensupları adına hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aksu.
Hükümet adına ikinci
konuşma Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun'a ait.
Buyurun Sayın Coşkun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, konuşma
süreniz 10 dakika.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, hepinizi şahsım ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı adına saygıyla
selamlıyorum.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, sorumluluğu oldukça geniş; fakat, yetkileri koalisyon hükümetleri
zamanında koalisyon partileri arasında paylaşılmış bir Bakanlıkken, hükümetimizin
kararlı tutumu sonucunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, yetkileriyle sorumlu,
dengeli bir hale getirilmiştir; daha da bazı eksiklerimiz vardır. Devlette
yeniden yapılanma sürecinde bakanlık sayısı, nasıl ki, 38'den 24'e, ondan sonra
da 22'ye indirildiyse, devleti bu hantal yapıdan kurtarmak için, biraz önce
İçişleri Bakanımızın da belirttiği gibi, yerel yönetimler reformuna paralel
olarak, eşzamanlı olarak bütün bakanlıklarda yeniden yapılandırma süreci devam
etmektedir; Bakanlığımda da en verimli, en kaliteli hizmetin verilebilmesi için
bütün eksiklikler giderilmek üzeredir.
Bakanlığımın merkez
teşkilat ve il müdürlükleri dışında hizmetlerin yürütülebilmesi için, Türk
Standartları Enstitüsü, Türk Akreditasyon Kurumu, Rekabet Kurulu, Patent
Enstitüsü, KOSGEB, Millî Prodüktivite Merkezi, Türkiye Şeker Fabrikaları, Sümer
Halı Anonim Şirketi, bağlı ve ilgili kuruluşlar olarak bünyemizde
bulunmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşımız Yakup Kepenek'in sorduğu gibi, aslında, Türkiye'nin
sanayi politikası vardır. Bunu, uzun uzun anlatmak oldukça vakit alacaktır.
Kısaca söylemek gerekirse, globalleşme sürecinde, gümrük duvarları yıkılmakta,
ekonomik sınırlar kalkmaktadır. Türkiye'nin var olma şartlarından bir tanesi
de, rekabet gücü yüksek Türkiye olmaktır. Bizim sanayi politikamız budur.
Türkiye'yi rekabet gücü yüksek bir ülke haline getirmek için, her türlü tedbir
alınmaktadır. Aynı zamanda, ticarî hayatımızın da sağlıklı bir yapıya
kavuşturulması, Bakanlığımın hedefleri arasında bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu
kapsamda -bilgi olarak arz etmek istiyorum- 679 443 ortaklı tarım satış
kooperatifleri, Bakanlığımıza bağlıdır; 500 000 şekerpancarı ekicisi,
Bakanlığımızla ilgilidir; 200 000 üretici KOBİ kayıtlı olarak bulunmaktadır; 76
361 kooperatifin 4 700 000 üyesi, Bakanlığımızla ilgilidir; Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği şemsiyesi altında 356 oda, borsa, Bakanlığımızla ilgilidir; 3
399 esnaf odası, 12 esnaf federasyonu ve bunlara bağlı 2 800 000 esnaf ve
sanatkâr vardır; bütün ticarî ve sınaî şirketlerin denetlenmesi Bakanlığımızla
ilgilendirilmiştir. Bunun dışında, sizlerin desteklerinizle geçen haftalar
içinde yasalaşan Tüketici Haklarını Koruma Yasasıyla 65 000 000 insanımızın
bütün şikâyetleri, dertleri Bakanlığımızca çözüme kavuşturulmaktadır.
Takdir edersiniz ki,
arkadaşların da gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse Yüce Mecliste
belirttiği gibi, 126 trilyon 882 milyar liralık bütçe bu Bakanlığımız için
yeterli değildir; ama, yine takdir edersiniz ki, kaynaklar ve imkânlar bunlardır.
Beceri de, aslında, daha az bütçeyle çok iş yapmaktır; çünkü, devlet israf
batağı içindedir. Biz, yolsuzlukla mücadele ediyoruz ve bu israfları
önlediğimiz takdirde, bu bütçelerle de çok iş yapıldığını, en kısa zamanda hep
beraber yaşayacağız.
Değerli arkadaşlar, Ahmet
Edip Uğur kardeşimiz, organize sanayi bölgeleri üzerinde durdular; haklıdırlar.
Endüstri Bölgeleri Yasası da ayrı olarak çıkmıştır; fakat, endüstri bölgeleri
ile organize sanayi bölgeleri arasında yasaları ayrı ayrı olduğu için ilişki
kurulamamaktadır. Bununla ilgili yasa
değişikliği Başbakanlığa sunulmuştur; önümüzdeki günlerde Meclisten
geçtiği takdirde, bu konularda daha aktif hizmet yapılabilecektir.
Yine, Yakup Kepenek
arkadaşımız, ar-ge çalışmaları ve teknoloji hakkında görüşlerini bildirdi;
kendisine teşekkür ediyorum. Tabiî ki, OECD ülkeleri içerisinde genel bütçeden
ar-ge'ye, teknolojiye çok az pay ayıran ülkeler arasındayız; ama, 58 inci
hükümetimizle başlayan ve 59 uncu hükümetimizle devam eden program çerçevesinde
büyük ölçüde önlemler alınmış ve atılımlar yapılmıştır. Bu kapsamda, Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Kanununun yürürlüğe girmesiyle iki üniversitede
faaliyetler başlamıştır ve Ortadoğu Teknik Üniversitesinde yapılan bu
çalışmalar meyvelerini vermeye başlamıştır. Şimdi, geliştirilen teknolojilerin
yurt dışına satışı başlamıştır. Bunu müjde olarak veriyorum.
Tabiî, TÜBİTAK'ın
çalışmaları, bizim Bakanlığımızın kapsamı dışındadır. TÜBİTAK Marmara Araştırma
Merkezinde böyle bir alan açıldı. İzmir, Ankara, Gebze Organize Sanayi
Bölgesinde 2002 yılında 3 Teknoloji Geliştirme Merkezi kuruldu. Ayrıca, 2003
yılında 2 üniversiteye daha bu yetki verildi. Bakanlar Kurulunda, pazartesi
günü, Yıldız Teknik Üniversitesine, İstanbul Üniversitesine ve Eskişehir
Üniversitesine bu yetkiler verildi. 2 üniversitemizin daha müracaatı var. Bu
teknoloji geliştirme alanlarına paralel olarak, biraz önce söylediğim,
Bakanlığımıza bağlı olan KOSGEB tarafından 11 üniversitede teknoloji geliştirme
merkezleri (TEKMER) kurulmuştur ve çalışmaktadır, 9 üniversitede duvarsız teknoloji
dediğimiz inkübatör mevcuttur ve teknoloji geliştirme hizmetlerine, ar-ge
çalışmalarına, TÜBİTAK'ın dışında, Bakanlığımız ve KOSGEB bünyesinde hızla
devam edilmektedir.
Ayrıca, tabiî ki, bir
taraftan Avrupa Birliği süreci içinde yoğun çalışmalar, diğer taraftan yavru
vatan Kıbrıs'ta kördüğüm olan sorunların çözümü ve hepimizin yüreğini dağlayan
Irak'taki savaşın gölgesi gündemi biraz doldurduğu için, aslında,
bakanlıklarımızın ve hükümetimizin çalışmaları halkımıza tam olarak
yansıtılamamıştır; ama, şunu hemen söyleyeyim ki, bütün bu yoğun çalışmaların
arkasında, ekonomik ve sosyal sorunlarla ilgili hiçbir konu ihmal edilmemiştir.
Kendi Bakanlığımdan bazı
konuları özet olarak arz etmek istiyorum: Bir tanesi 4077 sayılı Tüketici
Yasası konusudur; halkımızı bu çok mutlu etmiştir.
Organize sanayi bölgeleri
ve endüstri bölgeleriyle ilgili kanun hazırlanmıştır.
Ürün Borsalarını
Geliştirme Projesinin pilot uygulamaları tamamlanmak üzeredir. Yakında, bütün
Türkiye genelinde ürün borsaları çağdaş bir anlayışla yaygın hale getirilecek;
bu, aynı zamanda, kayıtdışı ekonominin de kayıt altına -ekonomik bakımdan-
alınmasını sağlayacaktır.
Ticarî İşletme Rehni
Kanununda değişiklik yapılmıştır. Bu, yine, şu anda duran, çalışamayan
işletmelere yeni bir hayatiyet kazandıracaktır.
KOBİ piyasalarını
oluşturmaya yönelik olarak, borsa dışı, özel KOBİ borsalarının kuruluşuyla
ilgili yönetmelik Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Girişim sermayesi yatırım
ortaklıklarıyla ilgili Resmî Gazetede gerekli tebliğ yayımlanmıştır. Ayrıca,
KOBİ'lerin kredilendirilmesi için, banka kapılarında rencide edilip
beklemelerini önleyecek, onlara destek verecek Kredi Garanti Fonu
oluşturulmuştur ve çalışmaya başlamıştır. Bu kredi fonuna, KOSGEB, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği ve Halk Bankası ortak olarak girmiştir. Bu
ortaklıklar genişletilecek, adetleri artırılacaktır.
Ayrıca, göreve
başladığımızda onbir türlü KOBİ tanımı vardı. Bunları bir tanıma kavuşturmak
için, Avrupa Birliğindeki gelişmeler de, şartnameler de incelenerek, KOBİ tanım
kanunu tasarısı Meclise sevk edilmiştir.
Bakanlığımız kuruluş
kanunu, kamuda yeniden yapılanmaya paralel olarak elden geçirilmektedir.
Başlangıçta arz ettiğim gibi, devletin yeniden yapılandırılmasına, bizim
Bakanlığımız da, hızlı bir tempoyla, destek vermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.
Buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Hemen toparlıyorum.
1163 sayılı Kooperatifler
ve 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunlarıyla ilgili değişiklik
tasarıları, kısa bir süre içerisinde
Başbakanlığa sunulacak ve Meclise arz edilecektir.
Türkiye Şeker Fabrikaları
ve Sümer Halıcılık özelleştirme kapsamındadır; ancak, bunların özelleştirilmesi
fevkalade engelli gözüktüğünden, bunlar, önümüzdeki günlerde kapsam dışına
alınıp, önce rehabilite edilecek, sonra da özelleştirilecektir. Bu konuda ciddî
çalışmalar devam etmektedir.
Tarım satış
kooperatifleri ve birlikleriyle ilgili yeniden yapılandırma çalışmaları da,
yine, Dünya Bankasının destekleriyle devam etmektedir.
Bütün faaliyetleri burada
arz etmek istiyorum; ama, vakit azaldı. Sizlerin taleplerinizle, sizlerin
desteklerinizle, ümit ediyorum ki, bu yıl içerisinde, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı çok verimli, kaliteli hizmet seviyesine ulaşacaktır.
Şimdiye kadar verdiğiniz
destekler için teşekkür ediyorum. Ayrıca, huzurunuzda, bürokrat arkadaşlarıma
ve tüm emeği geçenlere de teşekkür ederek, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Hükümet adına, üçüncü
konuşmacı Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bakanlığımın 2003
yılı bütçesinin görüşülmesi nedeniyle yapılmış olan değerlendirmelere,
eleştirilere ve katkılara teşekkür ediyorum.
Muhtelif vesilelerle
ifade ettiğim gibi, tarım sektörü, ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde
çok önemli görevler üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar da sürdürmüştür.
70 milyonluk nüfusumuzun
yaklaşık yüzde 40'nın kırsal kesimde yaşamasına ve istihdam içinde yüzde 36'lık
bir paya sahip olmasına rağmen, izlenen yanlış ekonomik ve sosyal politikalar
nedeniyle, ülkemizde, tarım sektörü yıllarca ihmal edilmiştir.
Tarım sektörünün gayri
safî millî hâsıla içindeki payı, cumhuriyet dönemi başlarında yüzde 60'lar
seviyesinde seyretmişken, diğer sektörlerin gelişmesi sonucunda, bu oran,
günümüzde yüzde 14'ler seviyesine düşmüştür.
Tarım sektörünün,
ekonomik ve sosyal yönden ülkemizde işgal ettiği bu önemli yere rağmen,
yıllardır çözülemeyen çok önemli sorunları da bulunmaktadır. Bu sorunların
başında, tarımda izlenecek politikaların altyapısını oluşturacak güvenilir bir
veri tabanının bulunmaması gelmektedir.
Bir diğer önemli sorun
ise, günümüzde, 4 milyona ulaşan tarımsal işletme sayılarının sürekli artması
ve buna bağlı olarak işletmelerin küçülerek parçalanmasıdır.
Ayrıca, tarıma verilen
destekler açısından, tarımın alt sektörler arasında bir denge kurulamaması ve
sürekli istihdam yaratmada en önemli alt sektör olan hayvancılığın gözardı
edilmesidir.
Bu nedenlerle, tarım
sektörü ilgiye muhtaç olup, ülke ekonomisindeki yeriyle aynı paralellikte
desteklenmesi gerekmektedir; ancak, bütçeden alınan destek, ülkemizin
içerisinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle, arzu edilen seviyede
olamamıştır. Buna rağmen, mevcut bütçe imkânı çerçevesinde yapacaklarımız
şunlardır:
Tarımda veri tabanını
oluşturmak için yapılan çiftçi kayıt sistemini 2003 yılı içerisinde tamamlamaya
çalışacağız; öncelikle, Bakanlığımızca hazırlıkları tamamlanan tarımsal üretici
birlikleri kanunu tasarısı, yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı haklarının
korunmasına ilişkin kanun tasarısı, çerçeve tarım kanunu tasarısı, toprak
koruma ve arazi kullanımı kanunu tasarısı, toprak sulama ve tarım reformu genel
müdürlüğünün kuruluşu ve görevleri hakkında kanun tasarısı, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı teşkilat kanunu tasarısı olmak üzere...
Bu dönemdeki doğrudan
gelir desteği uygulaması, 2003 yılında da devam edecektir.
Ülkemizde üretim açığı
bulunan pamuk, ayçiçeği, soya ve kanola gibi yağlı tohumlu bitkiler ile
zeytinyağı üretiminin artırılmasına yönelik prim uygulamaları, yine, bu yıl
devam edecek ve 2003 yılı ekiminden önce de bunlarla ilgili prim desteğinin
sürdürülmesi konusunda açıklama yapılacaktır.
Hayvancılık
kararnamesiyle yapılan desteklemelerin kapsamı genişletilecek ve destekleme
miktarı artırılacaktır. Nitekim, 2002 yılına göre hayvancılık desteklerinin
yüzde 135 oranında arttığını ve 176 trilyonluk bir seviyeye ulaştığını sizler
de biliyorsunuz.
Kaliteli kaba yem
üretiminin artırılması teşvik edilecek, aynı zamanda, mera alanlarının tespit,
tahdit ve ıslah çalışmalarına hız verilecektir.
Tarımsal verimliliğin
artırılması için bitki ve hayvan ıslah çalışmaları ağırlıklı olarak
sürdürülecektir.
Organik ürün tarımının
ülke çapında geliştirilmesi teşvik edilecektir.
Bitki ve hayvan sağlığını
korumak, sağlıklı ve güvenilir gıdaları halkın tüketimine sunabilmek amacıyla
gerekli önlemler alınacaktır.
Üreticilerimizin
kooperatif, üretici birliği ve ziraat odalarından oluşan üçlü bir model
içerisinde teşkilatlanması sağlanacaktır.
Tarım ürünleri
pazarlamasında serbest piyasa şartlarının oluşturulmasını sağlayacak tedbirler
alınacaktır.
Ayrıca, verimli tarım
arazilerinin korunmasına ve geliştirilmesine yönelik hizmetlerin yanı sıra,
arazi kullanım planlaması yapılarak, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı
önlenecektir.
Özellikle konuşmamın son
kısmında belirttiğim 2003 yılıyla ilgili bu değerlendirmelerden sonra,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu sözcüsü Sayın Gürol Engin Hocamızın burada dile
getirdiği bazı konulara cevap vermek ve dolayısıyla, konunun, Tarım
Bakanlığıyla ilgili faaliyetlerin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamak
istiyorum.
Elbette, konuşmasının
başında belirttiği hususlara ben de prensip olarak katılıyorum. Türk tarımı
1980 yılından itibaren geri kalmaya başlamıştır, gerekli ilgi ve alaka
gösterilmemiştir. Bu sektöre yönelik olarak ortaya çıkan durum, hedef alınan
büyüme hızının hep altında kalması ve dolayısıyla, üretim içerisindeki nispî
payının düşmesidir.
Bununla ilgili olarak
söylenilmesi gereken husus şudur: Bu, elbette, tabiî bir gelişmedir. Dünyanın
bütün ülkelerinde, ekonomik gelişme ortaya çıktıkça, tarım sektörünün nispî
payında bir daralma kaçınılmazdır. Bu, iktisadî kalkınmanın da bir sonucudur;
ama, elbette, Türkiye'deki gelişme buna tam uygun cereyan etmemiştir. Hizmet ve
sanayi sektöründeki gelişme nispî olarak daha yüksek, tarımsal gelişme daha az
olduğu için payı düşmüştür. Ancak, tarımdaki reel gelişmelerin arzu edilen
seviyede olmadığını, bu genel gelişme içerisinde seyreden durumun ihmale
dayanan bir yönünün bulunduğunu ifade edebiliriz, söyleyebiliriz.
Nitekim, Sayın Gürol,
bununla ilgili olarak, sabit sermaye yatırımları içerisindeki payının
1980'lerde yüzde 10 iken, 2002'de yüzde 2,5'lara düştüğünü söyledi.
GÜROL ERGİN (Muğla) - 4
küsur dedim efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) -
Evet, bu düşüş doğrudur. Tarım sektöründeki yatırımlardaki gerileme, elbette,
üretime de yansıyacaktır, üretim artış hızını belirleyecektir.
Bu dönem içerisinde esas
tarımsal gelişmedeki büyük hamlenin yapıldığı yıllar ise, hepimizin bildiği
gibi, 1950-1960 dönemidir. Sabit sermaye yatırımları içerisinden tarıma ayrılan
pay, bu yıllarda yüzde 20 seviyesine ulaşmıştır ve bu yıllarda sanayi sektörüne
ayrılan paya da eşit hale gelmiştir.
Buradaki hadisenin bir
tabiî yönü var bütün dünyadaki gelişmelere uygun; ancak, kabul edemediğimiz
yön, tarıma ayrılan kaynakların haddinden fazla azalmış olmasıdır ve bunun,
tabiî ki, üretime ve gelire yansıyan yönünün varlığıdır.
Kısaca şöyle
söyleyebiliriz: Biz, tarıma daha büyük kaynak ayırarak, ülkenin iktisadî
kalkınmasını sağlayamayız; ülkenin iktisadî kalkınmasını sağlayabilmek için
-Sayın Yakup Kepenek Hocamızın belirttiği gibi- sanayileşmeyi mutlaka sağlamalıyız;
özellikle içinde bulunduğumuz zaman diliminde, bu ülkede, yüksek teknolojiyi,
yeni teknolojileri geliştirecek ve üretime yansıtacak bir yapıyı kurmak
zorundayız. Eğer, biz, 21 inci Yüzyılın başında, dünyadaki bu hızlı gelişmeyi
ekonomimize aktaramaz ve katamazsak, Türkiye'nin, bugün, dünyadaki mevcut olan
seviyesini ve yerini gelecek yıllarda arar hale gelebiliriz. Dolayısıyla,
Türkiye, ana hedeften sapamaz; çünkü, tarımın da gelişmesi, bu alandaki
gelişmeye bağlıdır; yani, sanayideki gelişmeye bağlıdır, yüksek teknoloji
alanında göstereceğimiz gelişmeye bağlıdır. Ülkeyi, hep birlikte, bu zorunlu ve
kaçınılmaz gelişme çizgisine sokmak zorundayız.
1996 yılına kadar,
sürekli olarak, tarımsal ürünler ihracatının ithalatından fazla olduğunu
söyledi ve o yıldan itibaren aleyhe döndüğünü söyledi Sayın Gürol Ergin
Hocamız. Evet, doğru, 1996 yılı için böyledir; ama, müteakip bütün yıllar
içinde, yine, tarım ürünleri ihracatı, tarım ürünleri ithalatından daha
büyüktür. Bir fikir vermek istiyorum size: 1980 yılında tarım ürünleri ihracatı
1,6 milyar dolardır, ithalat ise sadece 51 milyon dolardır. Evet, bu yıllar
içerisinde, Türkiye büyük bir tarım ürünü ihracatçısı ülkedir; çünkü,
ihracatının yüzde 60'ına yakınını tarım ürünleri oluşturmaktadır; ama, Türkiye
2001 yılına geldiğinde, 31 milyar dolarlık ihracatının içerisinde 2,3 milyar
dolarlık tarım ürünü ihracatı vardır, ithalatı ise, 1,4 milyar dolardır.
Dünyadaki gelişmeye baktığımızda, bundan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güçlü,
konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu izah etmeye çalıştığım
husus içerisinde, şunu demek istiyorum: Biz -daha önceki yıllarda da- tarım
ürünü ihraç eden ve ithal eden bir ülkeyiz. Bundan daha tabiî bir şey olamaz;
çünkü, dünyanın bütün ülkeleri, birçok sektörde olduğu gibi, tarımda da, üretim
fazlalarını ihraç ederler, eksik olanları da ithal ederler. Türkiye buna devam
ediyor. Türkiye, tarımsal ürün ihracatını çok fazla artıramamıştır. Hakikat
olan budur, bunu artırmak durumundayız. Tarım ürünleri ithalatı içerisinde de
bir artış vardır; ama, 1996 yılını çıkardığımızda, Türkiye'nin, tarım ürünleri
ihracatı, ithalatından sürekli fazla hale gelmiştir.
Sayın Ergin'in,
özellikle, üzerinde durduğu önemli bir husus var; o da, Türkiye'de özelleştirme
konusu. Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'nin iktisadî kalkınma hamlesinde, birinci
altın yıllar, 1932 yılından başlayan ve 1938-1939 yıllarına kadar, İkinci Dünya
Savaşı öncesine gelinceye kadar devam eden yıllardır. Türkiye büyük bir sanayi
hamlesi yapmıştır ve bugüne de intikal eden birçok iktisadî devlet teşekkülleri
o yıllarda kurulmuştur. Türkiye, başta şeker olmak üzere, tüm temel ürünlerini
ithal ederken, hızla yurtiçi üretimle ihtiyacını karşılar hale gelmiştir,
arkadaşlar; ancak, 1980'lere geldiğimizde, dünyada ve Türkiye'de meydana gelen
bütün sosyal değişmeleri dikkate aldığımızda, özellikle, 1980'li yılların
sonunda, Sovyetler Birliğinde meydana gelen gelişmeyi hatırladığımızda, artık,
dünyada kamu kesiminin üretimde çok etkin ve verimli bir şekilde faaliyetlerini
sürdüremeyeceği, âdeta, yaygın bir kanaat haline dönüşmüştür, bu, ülkemiz için
de geçerlidir. Çok teorik ve uzun tartışmalara girmeye hiç lüzum görmüyorum,
sadece şunu söylemek istiyorum: Türkiye, 1980 sonrası dönemde, gerek mahallî
idarelerde gerekse merkezî hükümette, değişik siyasal anlayışlara sahip
partiler tarafından yönetildi, şahıslar tarafından yönetildi. Bu dönem
içerisinde, çok genel olarak baktığımızda, biz, kamu kaynaklarının çok verimli
kullanılmadığını biliyoruz. Dolayısıyla, özelleştirmeyle ilgili yöntem
konusundaki tartışmaya evet; ama, özelleşmede, ben, Türk toplumu açısından
geldiğimiz noktanın bir zaruret olduğunu görüyorum. Hiçbir siyasal düşünce,
bugüne kadar, kamu kesiminin teşebbüs faaliyetlerinde çok başarılı olacağını
toplumun önüne sunamadı. Buna ait örnekler bütün bünyemizde mevcuttur.
BAŞKAN- Sayın Bakan,
toparlar mısınız sözlerinizi.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla)- Efendim, ben o zaman şöylece hızlandırayım.
Özellikle, Sayın Hocam
Gürol Ergin Bey, Tarım Bakanlığı bünyesinde meydana gelen değişikliği çok
şiddetle eleştirdi; hükümet programımıza atıflarda bulundu, kamu yönetimindeki
anlayışımızı dile getirdi ve Tarım Bakanlığının buna çok aykırı bir yapılanma
sergilediğini ifade etti. Örnek olarak da dedi ki: "Müsteşarlık
yardımcılığı görevine, bir tarih öğretmenini, bir ekonomisti getirdi."
Evet, doğru söylüyor. Bunlarla ilgili konuda söyleyeceklerim şudur: "Bir
öğretmen" dediğimiz arkadaş, Devlet Personel Başkan Yardımcılığı yapmış,
üniversite genel sekreterliği yapmış, idarecilik konusunda deneyim kazanmış bir
arkadaştır. Bir bakanlık bünyesinde, idarî konularda tecrübeli bir arkadaşın
göreve getirilmesinde, prensip itibariyle çok mahzur yoktur. Elimde özgeçmişi
vardır, Sayın Hocama takdim edeceğim.
"İkincisi bir
ekonomist" dedi. Evet, bu ekonomist, sadece 25 yılını Devlet Planlamada
harcamıştır ve Devlet Planlamada çalışan bu arkadaşımızı... Burada, Planlamacı
arkadaşlar hemen karşımda... Düşünün; bugün hangi bakanlıkta, hangi etkin
görevlerde Planlama menşeli arkadaş yoktur, söyleyebilir misiniz?
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Efendim, Tarım Bakanlığı, uzmanlık bakanlığıdır; lütfen...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) -Bakanlığın planlamalarını yapmak, bu konuda daha
öncelikleri belirlemek, daha dengeli hareket etmek, daha doğru hareket etmek,
daha isabetli karar vermek ve belki -çok pratik bir faydasını söyleyeyim-
Bakanlığın bütün bürokrasiyle olan ilişkisini tanzim etmek görevi, böyle bir
arkadaşındır. Başka, Sayın Hocamı tatmin edecek birkaç cümle söyleyeceğimden
eminimdir.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Biliyorum; biz görüşürüz...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - O bakımdan, şey etmesin, beni biraz daha dikkatle
dinlesin.
Sayın Hocam şöyle
söylüyor... Evet, bunun dışında...
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Ben, size, odanızda da aynı şeyleri söylemiştim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Hayır... Yani, ben, aynı zamanda, hem AK Parti Grubu
milletvekili...
BAŞKAN - Sayın Bakan,
sözlerinizi tamamlarsanız...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, şöyle birkaç şeyi
okumak istiyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) - O
kadar söylüyorum; Bakanlığa yazık ediyorsunuz, Türkiye'ye yazık ediyorsunuz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, müsaade ederseniz, şöyle söyleyeyim :Şu anda
müsteşar yardımcılarımızdan Dr. Vedat Uzunlu, Dr. Ramazan Kadak; Teftiş Kurulu
Başkanı Dr. Sabri Uyanık. Genel müdürleri okuyorum: Doç. Dr. Hasan Ekiz, Dr.
Nihat Pakdil, Dr. Hüseyin Velioğlu. Genel müdür yardımcılarını okuyorum: Dr.
Mesut Keser, Dr. Lütfü Tahtacıoğlu, Dr. Durali Koçak, Dr. Cevdet Akdeniz, Dr.
Halil İbrahim Özbayat, Dr. Talat Şentürk, Dr. Fethi Güven.
Sayın Hocam, bunların,
muhtemel yarısı sizin öğrenciniz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sadece şunu
söylemek istiyorum; bütün...
GÜROL ERGİN (Muğla) - Biz
bunlara itiraz etmiyoruz; bunları siz sayıyorsunuz.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Sayın Bakan, siz, Genel Kurula hitap ediniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Şimdi, efendim, nitelikten vazgeçemeyiz; emekten,
bilginin gücünden, emeğin gücünden, hakikatin gücünden vazgeçemeyiz.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Burası Tarım Bakanlığı; tarım bilgisi nerede?
BAŞKAN - Sayın Bakan,
siz, lütfen sözlerinizi toparlar mısınız.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Sayın Başkan, arkadaşımız susarsa iyi olur.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin
lütfen...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben, bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu ve AK
Parti Grubunu tatmin edecek bir bilgi aktardığımı sanıyorum. Hocama daha
kapsamlı bilgi verebilirim.
Son sözlerimi şöyle
toparlamak istiyorum: Prim konusunda çok sert ifadeler kullandı... 2002 mahsulü
prim ödemelerinin kararnamesi hazırlanmıştır. Bütçe kabul edildiği gün, Sayın
Hocama prim miktarlarını ve 256 trilyonluk ödeme planını sunacağım.
Efendim, bu ülke bir
günde bu hale gelmedi, dört ayda da gelmedi; hepimiz biliyoruz; bu ülke -uzun
gitmeyelim- 1980 sonrası uygulanan politikalarla geldi. Biz, IMF politikalarını
eleştirdik, halktan da destek gördük. Biz, 18 Kasımda güven almış 58 inci
hükümetin üyesi olarak geldik; 2003 bütçesini, biliyorsunuz, 57 nci hükümet
hazırladı. Bu, elbette, bizim bütçemiz; ama, arkadaşlar Türkiye 65 katrilyon
faiz, 92 milyar dolar borç anapara ve faizini ödeyecek 2003 yılında. Siz bu
konuda, bu yapıyı bilen insanlar olarak AK Partiye bu kadar eleştiri
yöneltiyorsunuz, Tarım Bakanına bu kadar eleştiri yöneltiyorsunuz ve sonra
Sayın Gürol Ergin o kadar çok ilgi gördü, alkış gördü ki, arkadaşlar, bu
hakikat karşısında eleştiri kolay. Bütün buna rağmen, söylenecek husus şu...
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Bakan, doğruyu yapmak çok zor değil.
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Yeter yahu bu kadar!..
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Biz, hesabı halka vereceğiz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, şunu söylüyorum son olarak; bitiriyorum. Lütfen
arkadaşlarım... Yani, son sözlerimi söylüyorum: Arkadaşlar, biz halktan destek
aldık, güven aldık. Tarım Bakanlığı, Tarım Bakanı olarak halka karşı borcumuzun
sorumluluğu içerisindeyiz; yapamazsak, gideceğiz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, sayın
üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
son söz milletvekilinin.
Şahsı adına, Sayın Vedat
Melik; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 malî yılı Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere, şahsım adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini ve tüm
yurttaşlarımı saygıyla selamlarım. Bu arada, pazar günü akşam saatlerinde 2
adet akıllı, Amerikan füzesinin düştüğü Şanlıurfa'nın Viranşehir ve Birecik
İlçelerindeki hemşehrilerime de geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri,
dünyanın gelişmiş sanayi ülkeleri, aynı zamanda, tarımda da dünyanın en ileri
ülkeleridir. İnsanlık tarihi boyunca, bütün toplumlar, öncelikle beslenme
sorunlarını çözmeye, başka toplumlara muhtaç olmamaya çalışmış, icat edilen ilk
alet ve makinelerin tamamı da öncelikle tarımda kullanılmıştır. Bu mantıktan,
bu düşünceden hareket eden gelişmiş sanayi ülkeleri, hiçbir zaman tarımlarını
ihmal etmemişler, aksine, dünyanın her yerinde zor ve meşakkatli bir iş olan
tarımsal üretimin durmaması ve ürün veriminin giderek artırılması için her
türlü tedbiri almaktan çekinmemişlerdir. Bu tedbirlerin içinde, klasik
destekleme primlerinin yanında, ihtiyaç duydukları birçok ürünü daha ucuza
satın alma olanakları varken, kendileri üretmeye devam etmişlerdir. Örneğin,
Avrupa ülkelerinde halk sağlığı için sigara kullanımına karşı çok yoğun bir
mücadele verilmesine rağmen, Avrupa Birliğindeki toplam 150 000 dekarlık tütün
ekim alanı korunmaktadır. Yine, çok yüksek verim elde ettikleri mısırdan tüm
şekerlerini üretebilecekleri halde, şeker üretiminde mısırdan elde ettikleri
tatlandırıcıya sınırlama getirerek şekerpancarı üretim alanlarını da korumaya
devam etmektedirler. Bu noktayı esas alarak, aslında yüzde 5'lerin altına
düşürdükleri tarımla uğraşan nüfuslarının tarımı terk etmelerini önlemek,
ülkede tarımsal üretimin devamını sağlamak için çok çeşitli teşvikler
uygulamaktadırlar.
Değerli milletvekilleri,
biraz önce, aslında, diğer değerli konuşmacılar ve Sayın Bakanımız da bu konuya
değinmişti; ama, yine ben de değinmeden geçemeyeceğim; ülkemizde ise, tarımın
önemi hiçbir zaman tam olarak anlaşılamamış, aksine, özellikle son yıllarda,
yaşamakta olduğumuz, bitmek tükenmek bilmeyen ekonomik krizlerden dolayı bu
sorunun temel kaynağının tarım sektörüne verilen destekler olduğu, hatta daha
da ileri götürülerek, tarımın, Türk ekonomisinin sırtındaki en büyük kambur
olduğu, evinde saksıda çiçek dahi yetiştirmesini bilmeyen insanlar tarafından
sık sık kamuoyunda dile getirildiği hepinizin malumlarıdır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de nüfusumuzun yüzde 40'ından fazlasının doğrudan geçim kaynağı olan
tarım, başta, şimdiye kadar gelen hükümetler olmak üzere, bu işle ilgisi olan
olmayan herkes tarafından, ırgatlık, köylülük ve geri kalmışlıkla eşanlamlı
olarak anılmış, bu anlayış, çağdaş, akılcı bir tarım politikası oluşturulmasına
veya tarıma gerekli önemin verilmesine engel olmuştur. Halbuki, ülkede bugün
var olan sanayiin ve turizm sektörünün aslında ana finans kaynağı tarım sektörü
değil midir veya ülkemizde en önemli yatırımlar için alınan kredilerin ana
borçlusu yine tarım sektörü, yani nüfusun yüzde 40'ı değil midir?
Şimdi, değerli
arkadaşlar, isterseniz biraz da dünyadaki uygulamalara bakalım. Dünyada, her
yıl, 300 milyar dolar tarımsal ürünlere destek sağlanmaktadır. Bu rakamın hemen
en büyük kısmını, yani tam 284 milyar dolarını, dünyanın en zengin 7 ülkesi
kendi çiftçilerine vermektedir. Amerika Birleşik Devletleri ise, bir yandan,
tarım sektörüne malî destek programını artırarak devam ettirirken, diğer
yandan, Türkiye gibi kalkınmakta olan ülkelerin hemen hepsinde tarım
sübvansiyonlarına son verilmesini ısrarla istemektedir. Bu yıl, Amerika
Birleşik Devletlerindeki tarımsal destek miktarı 97 milyar dolara
çıkarılmıştır.
Yine, bu destekleme
primlerinden birkaç örnek vermek gerekirse, Amerika Birleşik Devletlerinde
pamuğa verilen destekleme primi kilo başına 20,8 sent, yani yaklaşık 350 000
lira; Yunanistan'da 52,4 sent, yani 900 000 Türk Lirası ve İspanya'da 67
sentken, ülkemizde 2002 yılı için pamuk çiftçisine ödenen destekleme primi
sadece 70 000 liradır. Şanlıurfa'da ise, şu anda, emanetteki kütlü pamuğun
fiyatı 780 000 liradır; yani, piyasadaki pamuk fiyatı, birçok ülkedeki
destekleme fiyatlarından daha düşüktür.
Elbette ki, yukarıda
söylediğim destekleme primini alan Yunan çiftçisinin malı, Türkiye'de kendi
pamuğumuzdan daha ucuza satılabilecek; ama, bunun nedenlerini bilen bilmeyen
herkes "Türk çiftçisi pamuk üretimini bilmiyor" diye yorum yapacaktır.
Yine, Almanya'da buğday
çiftçisine dekar başına ödenen doğrudan destekleme primi 65 mark, Fransa'da 285
frank iken, bizde ise 13 500 000 Türk Lirasıdır. Bunun da, 30 il hariç, şimdiye
kadar, örneğin, Şanlıurfa gibi bütün ekonomisi tarıma dayalı bir ilde, ancak bu
primin yüzde 40'ı ödenmiş, Ağrı İlimizin çiftçilerinin tamamı, Hakkâri İlimizin
ise bazı ilçelerinde hiç ödeme yapılmamış, çiftçilerin büyük bir kısmı bu
pirimin yüzde 40'lık bölümünü dahi alamamışlardır.
Ayrıca, yine, gelişmiş bu
ülkelerde, çiftçiye ucuz fiyatla mazot verilmekte, başta traktör olmak üzere,
makine ve teçhizat alımında 20 yıla varan düşük faizli krediler sağlanmaktadır.
Aslında, sağlanan bu
krediler, o ülkenin sanayi ürünleri içindir; çünkü, çiftçi, bizim ülkemizde de
olduğu gibi, orada da, yılık kazançlarını sanayi mamullerine yatırmaktadır.
Yani, sonuçta, tarımdan elde edilen gelir, başta sanayi olmak üzere, diğer
sektörlere aktarılmaktadır.
AK Parti hükümetinin
seçim kampanyası döneminde söz verdiği, ancak bir türlü gerçekleştiremediği
çiftçiye düşük fiyatlı mazot uygulaması, bu ülkelerde, 1950'li yıllardan beri
uygulanmaktadır. Ancak, bundan birkaç hafta önce yapılan "Tarım ve
GAP" adlı panelde konuşan Sayın Tarım Bakanımızın dediği gibi, Türkiye'nin
siyasî kültürü çerçevesinde seçim döneminde bu tür sözler verilebileceğinden,
Türk çiftçisinin ucuz mazot hayallerini bir tarafa bırakması gerekir.
Değerli arkadaşlar, biz,
elbette ki, bir ülkenin sadece tarımla kalkınacağı iddiasında değiliz; aksine,
ülkemizde tarımla uğraşan nüfusun, hiç olmazsa, yüzde 20'lere indirilmeye
çalışılması gerekir. Bunun için de, tarım sektöründe çalışan insanların,
süratle sanayi veya hizmet sektörlerine kaydırılması gerekir; ancak, bu
alanlarda yatırım yapabilmek için kaynak gerekmektedir. İşte, bizi yabancıya
muhtaç etmeyecek, bize kredi verdikten sonra, bir gün, bu alacağını bize karşı
kullanıp şantaj yaparak, ulusal onurumuzla oynamayacak ve eğer, bize borç
verenlerin yanında istemediğimiz bir savaşa katılmazsak "bu alacaklarımız,
acaba başımıza ne işler açar" kaygısına düşmek istemiyorsak, diyetsiz kaynak
arıyorsak, bunu bulmanın yolu, tarım sektörümüzü baştan sona yeniden
yapılandırmaktan geçer; çünkü, tarım sektörü, Türkiye'de, tekstilden gıdaya,
deriye kadar, sanayi hammaddesini yarıya yakın oranda sağlayan sektördür. Bu
yüzden, Türk tarımının yeniden yapılandırılması, ülkenin sıkıntılarını her
zaman daha çok...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Melik,
tamamlamanız için süre veriyorum; buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - ...çekmiş olan çiftçilik yapan insanların hak ettikleri
itibarlarının iade edilmesi, tarıma dayalı sanayilerin hammadde ihtiyacının
daha rahat karşılanabilmesi için, kısaca, aşağıdaki sorunların öncelikle ele
alınıp, çözüme kavuşturulması gerekir.
İşletme büyüklüğünü
koruma bakımından, arazi bölünmesinin önlenmesi açısından, Medeni Yasanın,
Miras Hukukunun, tarım arazileriyle ilgili bölümleri değiştirilmelidir.
Ülkemizdeki tarım
arazilerinin büyük bir bölümü de Hazineye aittir; bu durum, çağdaş bir tarım
işletmesi oluşturulması yönünde büyük bir engel olduğu gibi, birçok sosyal
sorun yaratmaktadır. Hazine arazileri yönünden mülkiyet meselesinin bir an önce
çözülmesi gerekir.
Ülke kaynaklarının,
öncelikle ve süratle, tarım arazilerinin sulanabilmesine tahsis edilmesi
gerekir. Bundan elde edilebilecek kaynaklarla, çok duble yol yapılabilir.
Ayrıca, ihracatımızda
önemli bir yer tutan tarıma dayalı sanayi ürünlerimiz için hammadde
ithalatından kurtulmuş oluruz ki, bu da, yüzmilyonlarca dolar tasarruf etmek
demektir. Örneğin, Sayın Tarım Bakanımızın, geçen günlerde burada yaptığı bir
konuşmada ifade ettiğine göre, bu ülke, geçtiğimiz yıl 450 000 ton pamuk ithal
etmiştir ki, bu, yaklaşık 500 000 000 Amerikan Dolarıdır; ancak, projesi hazır
bekleyen Suruç Ovasının sulanması halinde -ki, proje bedeli yaklaşık 700 000
000 dolardır- yılda 350 000 ton pamuk elde edilebilecek, onbinlerce insan işe
kavuşacak, bölgede tarıma dayalı sanayilerde patlama olacak; ayrıca, yöredeki
göç duracak ve hiç olmazsa, Suruçlu çocuklar ilköğretimlerine evlerinde devam
edebileceklerdir.
Yine, öncelikle, ülkedeki
tüm tarım arazilerinin kadastro işlemi bitirilerek, sulanacak veya şu anda
sulanabilen arazilerde arazi toplulaştırmasının da derhal yapılması
gerekmektedir.
BAŞKAN - Toparlıyorsunuz
sanırım Sayın Melik.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Bitiriyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; büyük değişimler ve büyük gelişmeler vaadiyle tek başına
iktidara gelen AK Parti hükümeti, dört aylık iktidar deneyiminde, geçmişteki
yanlış ve ufuksuz uygulamaları devam ettireceği izlenimi vermektedir. Hükümet
programı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi göstermektedir ki, AK Parti
iktidarı, Türkiye'de tarımın yeniden nasıl yapılandırılacağını ve çiftçinin
sorunlarının nasıl çözüleceğini gerçekleştirme düşüncesinden uzaktır. Tarım
sektörünün sorunlarına sadece kırsal alanda yaşayan kitlelerin değil, bütünüyle
toplumun, genel ekonominin ve Türkiye gerçeği teşhisini koyamayan bu bütçeye
ret oyu vereceğimi belirtir, Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Melik.
Sayın milletvekilleri,
şimdi sorulara geçiyoruz.
Daha önce de
hatırlattığım gibi, soru sorma süresi 10 dakika. 30 arkadaşımız soru sorma
talebinde bulunmuş; gönlüm arzu eder ki, bütün arkadaşlarımız soru sorma
hakkını kullansınlar; ancak, önde yer alan arkadaşlarımızın bu süreyi iyi
kullanmalarını diliyorum.
Şimdi, soru sormak
isteyen arkadaşların isimlerini arz ediyorum: Sayın Bölünmez, Sayın Doğan,
Sayın Yerlikaya, Sayın Kamacı, Sayın Çekmez, Sayın Deveciler, Sayın Gazalcı,
Sayın Yıldırım, Sayın Özcan, Sayın Bayraktar, Sayın Ünlütepe, Sayın Eri, Sayın
Kaya, Sayın Yiğit, Sayın Bulut, Sayın Uzun, Sayın Koçyiğit, Sayın Küçükaydın,
Sayın Torun, Sayın Yeni, Sayın Kaptan, Sayın Ilıcalı, Sayın Arz, Sayın Tüysüz,
Sayın Üstün, Sayın Anbarcıoğlu, Sayın Tütüncü, Sayın Güyüldar arkadaşlarımız
söz istemişlerdir.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Başkan, siz sözü verir vermez ben düğmeye bastım; nasıl en sonda
çıkıyor?!
BAŞKAN - Demek ki,
arkadaşlarımız çok hızlıymış Sayın Arz.
Sayın Bölünmez, buyurun.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Delaletinizle, değerli
bakanlarımıza sorularım olacaktır.
Sayın Güçlü, Köy
Hizmetleri, Mardin İlinde, 2003 yılında kaç sondaj kuyusu açmayı
planlamaktadır? Fizikî şartları tamamen bozulmuş olan köy yollarımızın bu yıl
kaç kilometresi asfalt, kaç kilometresi stabilize kaplanacaktır? Pamuk destekleme
primi nedeniyle cezalandırılan çiftçilerimizin yeniden incelenmesi için
müfettişler talep ettik; fakat, halen gitmedi. Müfettiş kadrosu yetersiz midir?
Sayın Aksu,
karayollarında her zaman kazaya sebebiyet veren karanlık noktalar iyi tespit
ediliyor mu? Bunlar için çözümleriniz nedir?
Son olarak, Sayın
Coşkun'a, kredi kartları konusunda göstermiş olduğu üstün gayretinden dolayı,
vatandaşlarımız adına, burada, huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum; sağ
olsun, var olsun.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bölünmez.
Sayın Doğan, buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, izninizle,
sorularımı Sayın İçişleri Bakanına yöneltiyorum.
Doğu ve güneydoğuda,
özellikle Mardin'de, geri dönüş izni verilen köy ve mezraların çoğunda elektrik
yoktur. Dolayısıyla su sondaj kuyuları da çalışmamaktadır. Buradaki
vatandaşlar, tabiî hakkı olan çamaşır makinesi, buzdolabı ve televizyon
kullanamıyor. Yaşam koşullarını iyileştirmek için ödenek ayrıldı mı? Söz konusu
köy ve mezralar 2003 yılında elektriğe kavuşturulacak mıdır?
İkinci sorum, polisin
özlük haklarının ve sosyal yardımlarının iyileştirilmesi yolunda bir çalışmanız
var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Sayın Yerlikaya, buyurun.
V. SİNAN YERLİKAYA
(Tunceli) - Teşekkür ediyorum.
İki sorumu İçişleri
Bakanımıza, bir sorumu da Tarım ve Köyişleri Bakanına tevcih ediyorum.
Sayın Bakanımız az önce
konuşmasında köye dönüş projesinden bahsettiler; ancak, geçmiş hükümetler köye
dönüş projesi konusunda yeterli bir finansman sağlayamadılar. Bu nedenle
köylülerimiz yerlerine dönemediler, dönenler ise büyük bir mağduriyet içinde
kaldılar.
Şimdi, az önce söylediği
gibi, bu köye dönüş projesi daha kapsamlı bir biçime getirilecek midir, bu
konuda yeni çalışmalar var mıdır, nelerdir? Bunu öğrenmek istiyorum.
İkinci sorum, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in kanun tanımaz hareketleri devam
ediyor. Bunlardan biri, mahkeme kararları, yürütmeyi durdurma kararları
olmasına rağmen, bunları yerine getirmek istemiyor; son örneği, Sıhhiye “U
dönüşü” köprüsünün bitişiğinde kaçak bina yaptırdı, yıkım kararı olmasına
rağmen, Çankaya Belediyesine engel olmakta, bununla ilgili bir işlem yapılmakta
mıdır?
Sayın Tarım ve Köyişleri
Bakanımıza da şunu sormak istiyorum. Elmadağ'da, Çaykur'a bağlı çay
fabrikasının kapatılacağı söylentileri var, bunlar doğru mudur? Bu fabrikaya
bağlı makinelerin Rize'ye götürüleceği iddia ediliyor, bu konu doğru mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim Sayın Yerlikaya.
Sayın Çekmez, buyurun.
VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum, Sayın Sanayi
Bakanına olacaktır.
Yaşanan kriz sonucunda,
esnaf ve sanatkârlarca açılan işyerlerinin sayısına göre, kapanma oranı en
yüksek düzeyine ulaşmıştır. Bu oran, 1999 yılında yüzde 26 iken, 2000 yılında
yüzde 52, 2001 yılında yüzde 84 ve 2002 yılında yüzde 96 düzeyine gelmiştir.
BAŞKAN - Sayın Çekmez,
sorunuzu direkt sorarsanız, Sayın Bakan konuya hâkim...
VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) -
Hemen soracağım Sayın Başkan.
2002 yılında, 122 393
işyeri açılmış, 117 600 işyeri kapanmıştır. Bu saptamadan yola çıkarak, esnaf
sanatkâr ve küçük işletmelerin kurulması ve desteklenmesiyle ilgili ne tür
önlemler alınması düşünülüyor? Esnaf ve sanatkâra kullandırılan kooperatif
kredileriyle ilgili düzenlemelerin dışında, bu kesime yönelik başka destek
unsurlarını devreye sokmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum,
hipermarketlerin, grosmarketlerin kent merkezlerinde kurulmaları ve faaliyet
göstermelerinin önüne geçilecek mi? 80 tür esnaf ve sanatkârın meslek dalını
olumsuz etkileyen hipermarket ve
grosmarketlerin haksız ve insafsızca rekabetinin önlenmesi için yasal
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Üçüncü sorum, Türkiye
Halk Bankasını yeniden yapılandırma çalışmaları kapsamında, bankanın
yönetiminde, esnaf, sanatkâr ile KOBİ'lerin yasal temsilcilerinin yer aması ve
bu kuruluşların bankaya ortak olması yönünde düzenlemeler yapılacak mı?
Bankanın özelleştirilmesi halinde, esnaf, sanatkâr ve KOBİ'leri temsil eden
kuruluşlara sermayeden pay aktarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çekmez.
Sayın Kamacı, buyurun.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Sayın İçişleri Bakanına soru sormak istiyorum.
Bütçe kanunu ile 1580
sayılı Kanuna tabi belediyelerin payları 1 puan, 3030 sayılı Kanuna tabi
belediyelerin payı ise 1,1 puan kesilecektir. Bunun gerekçesi de, ek Emlak
Vergisinin, bu yıl içinde belediyelere bırakılmasıdır. 3 228 belediyeden 2 000'den
fazlası belde belediyeleridir. Bu belde belediyeleri, Emlak Vergisi toplamakta
zorluk çekmektedir. Acaba, bunların zararlarını nasıl telafi edeceksiniz?
Sayın Tarım Bakanına
sormak istediğim sorum: Çiftçilerin tarım kredi kooperatilerine ve Ziraat
Bankasına olan borçları konusunda bir düzenleme içine girecek misiniz?
Çiftçilerin temerrüt faizlerini affedecek misiniz?
"Pancar kotaları
indirilmeyecek" denilmesine rağmen, kotalar yüzde 20 oranında
indirilmiştir. Kotaların yükseltilmesi konusunda bir çalışmanız var mı?
Acil eylem planında yer
alan, ürün sigortası yapılmasına ne zaman başlayacaksınız?
Tarım arazilerinin
amaçdışı kullanılmasını engellemeyi düşünüyor musunuz?
Bölge koşullarına uygun
alternatif ürünler için, üreticileri yönlendirmeyi düşünüyor musunuz?
Yeraltı sularının
azaldığı bu dönemlerde, sulama için kapalı sisteme geçmeyi düşünüyor musunuz?
Özellikle tarım ürünleri
konusunda teşvikler yetersiz ve zamanında verilmiyor. Bu teşvikleri yılbaşı
gelmeden önce vermeyi düşünüyor musunuz?
Şu anda, Koruma ve
Kontrol Genel Müdürlüğü ve Tarım İşletmelerinde ayrı ayrı bulunan bazı
kısımları, Su Ürünleri Genel Müdürlüğü adı altında bir arada toplamayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kamacı.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Tekel, her üreticiden 200 kilogram tütün aldığı için, binbir emek ve
harcamayla yetiştirilen tütün, üreticisinin elinde kalmıştır. Sosyal devlet
anlayışına aykırı olarak ortada bırakılan tütün üreticisinin bu tütünleri
alınacak mıdır? Bu üretimle, kim, nasıl geçinir, yaşamını nasıl sürdürür?
Kalite ve araziye göre
kota uygulaması ve yabancı sigara tekellerinin işine yarayan Tütün Yasası
değiştirilecek mi?
Pamukta prim ödenecek mi?
Ödenecekse, ne zaman ve miktarı ne olacak?
Türkiye'nin deri ve kösele gereksiniminin yüzde 75'ini
karşılayan Denizli'de, yer tespiti ve kamulaştırma çalışmaları tamamlanan deri
organize sanayi bölgesinin altyapı inşaatı ne zaman yapılacaktır? Kent içinde
ve olumsuz koşullarda hizmet veren tabakhanenin taşınması ne zaman olacaktır?
Son soru : 1940'lı
yıllarda yapılmış, 1976 depreminde büyük hasar görmüş, iki katlı, yığma Denizli
Hükümet Konağı, gereksinimi karşılamamaktadır. Her yönden gelişen Denizli'ye
yeni hükümet binası ne zaman yapılacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın Yıldırım, buyurun.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sayın Başkan, Sayın bakanlarım; öncelikle İçişleri Bakanına iki
soru yöneltmek istiyorum. Adalet Bakanına yönelttiğim soruyu size tekrarlamak
istiyorum.
6136 sayılı Yasayla,
vatandaşlarımız, devletle davalı durumdadır, sürekli suç işleme noktasında
töhmet altındadır. Türklerin, anane olarak üç tane özelliği vardır, at ve
silah, diğerini söylemek istemiyorum. Bu tutku, Türk olan, Türkiye'de yaşayan
her yurttaşın genel bir çizgisidir. Görüyorum ki -biz, buraya gelen
milletvekilleri olarak, asillerin vekiliyiz- şu anda, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, ben de dahil, Ateşli Silahlar Kanunundan istifade ederek, taşıma
ruhsatlı silah bulundurma yetkisini süresiz olarak haiz duruma geldik. Ama...
BAŞKAN - Sorunuzu
yöneltir misiniz Sayın Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sorumu yöneltiyorum.
Bizler ruhsatlı silah
alırken, bize vekillik ruhsatını sağlayan vatandaşımıza bu hakkı vermek için
6136 Sayılı Yasada bir değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz; bu bir.
İkinci sorum şudur:
Kastamonu'nun Devrekâni, İhsangazi ve Araç İlçelerinde, Kastamonu Valiliğinin
ve Devrekâni, Araç ve İhsangazi Kaymakamlıklarının organizasyonuyla, özel idare
tarafından organize edilen süt toplama merkezlerinde, vatandaştan iki yıla
yakın süt toplanmıştır ve parası ödenmemiştir. Talimatınızla, kaymakamlıklara
ve valiliğe talimatınızla, bu vatandaşlarımızın parasını ödettirmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldırım.
Sayın bakanlar, sizin de
süreniz 10 dakika; bu sürenizi de aşmamanızı diliyorum.
Sayın Aksu?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Yazılı cevap vereceğim efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Coşkun?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, vakit olmadığından yazılı olarak cevap
vereceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Güçlü?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ben de arkadaşlarıma uygun hareket edeceğim, söz hakkımı
arkadaşlarımıza veriyorum; sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, geriye kalan 10 dakikayı da soru şeklinde değerlendireceğiz.
Sayın Özcan, buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sayın Başkan, Sayın İçişleri Bakanına soruyorum. Muhtarların aylıklarını asgarî
ücret seviyesine çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Bana göre çok önemli
olan, fakat uygulama sahası bulunmayan bir konuyu da Sayın Tarım Bakanımıza
soruyorum: 2-B ile ilgili olarak anayasa değişikliği Meclise getiriliyor;
fakat, bu 2-B sorunu halledilmeden, ikinci bir 2-B sorunu çıkmış bulunuyor.
Orman arazisinde narenciye bahçeleri, avokado bahçeleri, muz bahçeleri
oluşmuştur, daha da ötesi kentler oluşmuştur, belediyeler kurulmuştur; buraları
yıkabileceğinizi sanıyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Sayın Bayraktar, buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce, İçişleri Bakanıma
bir sorum var: Emniyet teşkilatımızın, halkımızın, can ve mal güvenliği
sağlanarak, huzur ve güven içerisinde yaşaması hususundaki azamî gayretler
takdire değerdir. Bu güven ortamının devamı konusunda, emniyet teşkilatı üzerinde
bir olumsuzluk var; bu noktaya, biraz parmak basılması gerekir. Bu olumsuzluk
da, karşılıklı veren ve alanın memnun olduğu ikili olumsuz münasebetlerdir.
Bunların ortadan kaldırılması için yeni tedbirler düşünüyor musunuz? Örneğin,
tebdili kıyafetle suçüstü yapılmasının, caydırıcılık açısından önem arz
edeceğini düşünüyorum. Bu güven ortamının sağlanması noktasında, ödül ve ceza
müessesesinin kurularak, çalıştırılması hususunda bir düşünceniz var mı?
Teşekkür ediyorum.
Sanayi ve Ticaret
Bakanıma sorularım: Yatırım ve ticaret ile istihdam faaliyetlerinin hızla
artması için bürokratik engellerin kaldırılması önem arz ediyor; bu, hep dile
getirilip, konuşuluyor. Bu hususta almış olduğunuz etkin bir tedbiriniz var mı?
Kriz dönemi ve diğer önemli sebepler dolayısıyla, şirket faaliyetlerini
donduran veya durduran veya tasfiye eden şirket sahiplerinin bürokratik
engeller ve zorlamalarla karşı karşıya kaldığı malumunuzdur. Bununla ilgili bir
tedbiriniz var mı?
Teşekkür ediyorum.
Tarım Bakanıma da bir
sorum var: Toprak ve mahsullerini uzun vadede verimsiz hale getiren, su
ürünleri ve su kalitesini bozan, ekolojik dengeyle olumsuz katkı yapan,
Avrupa'da kırk yıldan beri kullanılmasından kaçınılan azotlu yapay gübreler
yerine, ekolojik denge açısından da olumlu katkıları olacağını düşündüğümüz
tabiî gübrelerin kullanılması yönünde tedbir almayı düşünüyor musunuz? Bu
konuda bilgi verirseniz memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bayraktar.
Sayın Ünlütepe, buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Sayın Başkan, Sanayi Bakanına sormak istiyorum: Bilindiği gibi, 3 Şubat 2002
tarihinde, Afyon yöresinde deprem olmuştur. Çay İlçemizin sanayi sitesi tamamen
yerle bir olmuştur. 219 esnafın dükkânı tamamen yıkılmış, esnafın kullandığı
alet ve edevatlar da kullanılmaz hale gelmiştir. Halihazırda, bu 219 esnaf,
işyeri bulamadığı için açlık ve sefalet içerisindedir. Çay sanayi sitesinin ne zaman
yapılabileceğini öğrenmek istiyorum.
İkinci sorum da, Dinar
organize sanayiiyle ilgili. Dinar organize sanayi bölgesinin harita çalışmaları
tamamlanmıştır; fakat, uzun bir dönemdir, Dinar organize sanayiinin faaliyete
geçmesi için hiçbir etkinlik gözükmemektedir. 2003 yılında Dinar organize
sanayii için bir çalışma yapılacak mıdır?
Üçüncü sorum da şu:
Seçimlerde, iktidar partisi ve muhalefet partisi olarak bizler de, pancar
ekimindeki kotanın kaldırılacağını yüksek sesle söyledik; fakat, uygulamalarda,
kotanın daha altında bir pancar ekimi yapılmaktadır. Örneğin, Şeker
Fabrikalarının yaptığı bir uygulama sonucu, 2001 ve 2002 yıllarında pancar eken
vatandaşlar, 2003 yılında pancar ekememektedirler.
BAŞKAN - Sorunuzu alayım,
Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Soruyu soruyorum; 2001 ve 2002 yılları içinde pancar eken üreticilerimiz, 2003
yılı için arazisini hazırladığı halde, kotadan dolayı pancar ekememektedirler.
Bunun sebebini öğrenmek istiyorum; çünkü, pancar eken vatandaş
cezalandırılıyor.
Son sorum, Sayın İçişleri
Bakanımıza; Dinar İlçemizde emniyet binası yarım kalmış durumdadır. Çok az bir
destekle tamamlanabileceğine inanıyorum. 2003 yılında Dinar emniyet binasının
faaliyete geçip geçmeyeceğini öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünlütepe.
Sayın Eri, buyurun.
NİHAT ERİ (Mardin) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın İçişleri Bakanımıza soru sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, doğu ve
güneydoğuda, 90 000 ile 100 000 civarında korucu olduğu bilinmektedir.
Olayların sona ermesine rağmen, koruculuk sistemi devam edecek mi? Şayet bu
sistem devam ettirilecekse, koruculara emeklilik hakkı tanınacak mı? 657'ye
tabi memurlar gibi, korucuların da sağlık harcamalarına devlet güvencesi
sağlanacak mı? Uzun yıllar korucu olarak çalıştıktan sonra, kendi isteğiyle ya
da herhangi bir nedenle koruculuktan çıkarılanlara tazminat ödenecek mi? Yetkililerden
izin almadan köylerini bile terk etmeleri yasak olan korucuların özlük hakları
makul ve belirli kurallara bağlanacak mı? Yok, eğer, koruculuk sistemine son
vermeyi düşünüyorsanız, emekliliği hak edenlere emekli ikramiyeleri ödenecek
mi? Emeklilik yaşına gelmemiş genç korucuları, örneğin, ağaçlandırma projeleri
gibi farklı alanlarda çalıştırmayı düşünüyor musunuz?
Zimmetlerinde bulunan
silahları, kişisel güvenlikleri için ruhsatlandırıp kendilerinde bırakmayı
düşünüyor musunuz?
İkinci sorum, Güneydoğu
Anadoluda geçmişte yaşanan olaylar dolayısıyla boşaltılan köy sayısı kaçtır? Bu
köylerden kaçına yeniden dönüş izni verildi? İskâna açılan köylerde yol,
elektrik, su, telefon, okul, sağlık evi gibi temel sorunların ne kadarı
çözüldü?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eri.
Sayın Kaya, buyurun.
HALİL KAYA (Van) - Sayın
Başkanım, diğer arkadaşların hukukuna saygı için tek soru soracağım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaya, buyurun.
HALİL KAYA (Van) - Sorumu
Tarım ve Köyişleri Bakanımıza arz etmek istiyorum.
Geçmişten beri süregelen
önemli bir sorun, Doğu Anadolu Bölgesi köy yolları yatırım programlarının
bölgenin sorunlarına çözüm niteliği taşımadığıdır. Böylece, bölgeler arasında
dengesizlik boyutlanarak, köylerimiz, sorunlar diyarı olmuştur. Ülkemizin her
yerinde ve her alanda sosyal adaleti sağlamak için iktidar olduk.
BAŞKAN - Siz sorunuzu
sorar mısınız Sayın Kaya...
HALİL KAYA (Van) - Soruma
geldim. Bölgemizin kaçınılmaz ihtiyacı olan olağanüstü yoğunlaştırılmış yatırım
programları için nasıl bir çalışma öngörülmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaya.
Sayın Yiğit, buyurun.
SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Sayın Başkan, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanına bir sorum olacak.
Sayın Bakanım, yıllık 20
000 ton süt işleme kapasitesine sahip olan Kars süt fabrikası, ne yazık ki,
1980'li yıllardan sonra özelleştirme kurbanı olarak, şu anda, Kars İl Özel
İdaresi bünyesinde işlevsiz olarak durmaktadır. Söz konusu fabrikanın yeniden
Kars hayvancılığına kazandırılması için ne gibi önlemler alacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yiğit.
Sayın Bulut, buyurun.
ERSOY BULUT (Mersin) -
Sayın Başkanım, ben, Tarım Bakanlığında uzun süre teknik eleman, başmüfettiş,
müfettiş ve genel müdür olarak görev yapan bir arkadaşınızım; o itibarla,
lütfen, benim süremde bana birazcık yardımcı olunuz.
BAŞKAN - Ben sorunuzu
alayım Sayın Bulut.
ERSOY BULUT (Mersin) -
Sayın Tarım Bakanına sorum şu:
Cumhuriyetimizin kurucusu
Ulu Önder Atatürk'ün hepimize güzide bir emaneti olan Atatürk Orman Çiftliği,
hızla büyüyen Ankara'nın ortasında çok büyük bir rant merkezi haline gelmiştir.
Uzun yılların ihmali ve kendi kaderiyle baş başa bırakılmışlığı yüzünden adına
yakışır değildir. Atatürk'ün vasiyet ettiği zamanki 52 000 dönüm, 33 000'e
düşmüştür; yağmalanmıştır...
BAŞKAN - Sayın Bulut,
sorunuzu alayım. Benim de seçim bölgem tabiî, teşekkür ederim de, sorunuzu
alayım.
ERSOY BULUT (Mersin) -
Bir Marmara Oteli on yıl için yap-işlet-devret modeliyle verilmiştir; 49 yıla
çıkarılmıştır, daha taş taş üzerine konulmamıştır. Gençlerbirliği, Ankaragücü
antrenman sahası almıştır; beş yıldızlı otel yapmıştır. Bu bakanlık bunları
nasıl geri alacak bunlardan? Öylesine sağ siyasal iktidarlar işgale alışmışlar,
kanunsuzluğa alışmışlar ki, Alpaslan Türkeş'in mezarı bile, kanunsuzca işgal
şeklinde oraya konulmuştur.
BAŞKAN - Sorunuzu
alabilir miyim Sayın Bulut. Lütfen, sorunuzu alayım...
ERSOY BULUT (Mersin) -
Bunları nasıl geri alacak Sayın Bakan, nasıl?!. Bu mezar yerini nasıl
halledecek; onu söylesin bize. Ama, bir şansı var; geçmiş MHP iktidarı
zamanında getirilen, çok yürekli, cesur, fevkalade yetenekli bir müdürü var. Lütfen,
Sayın Bakanım, ona sahip çıkınız.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ederim Sayın Bulut.
ERSOY BULUT (Mersin) - Daha
çok sorum var...
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bulut.
Sayın milletvekilleri,
soru sorma süremiz de sona erdi.
3 sayın bakanımıza, cevap
haklarını kullanmayıp, sayın milletvekillerimize soru sorma olanağı tanıdıkları
için de, ayrıca teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, sırasıyla, yedinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:
İçişleri Bakanlığı 2003
malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
G) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1. - İçişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
317 165 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Mahallî İdareler Hizmetleri |
81 508 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
112 |
Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri |
70 087 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
113 |
Sivil Savunma ve Seferberlik Hizmetleri |
19 964 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
16 085 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
504 809 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı 2003
malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı 2001
malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - İçişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum :
İçişleri
Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
|
L i r
a |
|
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
313 474 933 680 000 |
|
- Toplam Harcama |
: |
311 893 558 840 000 |
|
- İptal Edilen Ödenek |
: |
8 201 836 120 000 |
|
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
6 620 461 280 000 |
|
-1050 S.K. 83. Mad. Ve Dış Proje |
|
|
|
Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden |
: |
76 697 850 000 |
|
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı 2001
malî yılı kesinhesabının bölümleri
kabul edilmiştir..
Emniyet Genel Müdürlüğü
2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
a) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Emniyet Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
784 649 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Güvenliği Sağlama ve Düzenleme Hizmetleri |
2 358 730 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan |
|
|
|
Transferler |
11 250 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
999 |
Dış Proje Kredileri |
82 050 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
3 236 679 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü
2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü
2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Emniyet Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Emniyet
Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L i r
a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
1 718 090 962 600 000 |
- Toplam Harcama |
: |
1 683 508 624 870 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
66 235 862 480 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
33 665 353 260 000 |
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
Kanunlar
Gel.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
2 011 828 510 000 |
- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve |
|
|
Dış Proje
Kredilerinden Ertesi |
|
|
Yıla Devreden |
: |
20 860 590 050 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü
2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
b) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1. - Jandarma Genel Komutanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
220 985 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Güvenlik Hizmetleri |
1 602 024 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
1 823 009 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Jandarma Genel Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Jandarma
Genel Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
|
L i r
a |
|
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
985 615 986 620 000 |
|
- Toplam Harcama |
: |
953 029 834 300 000 |
|
- İptal Edilen Ödenek |
: |
55 569 935 380 000 |
|
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
23 440 957 780 000 |
|
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
|
Kanunlar
Gel.Ertesi Yıla |
|
|
|
Devreden Ödenek |
: |
457 174 720 000 |
|
- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve |
|
|
|
Dış Proje
Kredilerinden Ertesi |
|
|
|
Yıla Devreden |
: |
40 176 309 010 000 |
|
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
c ) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1. - Sahil Güvenlik Komutanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
10 364 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Sahil Güvenlik Hizmetleri |
105 825 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
116 189 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Sahil Güvenlik Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L i r
a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
44 102 451 250 000 |
- Toplam Harcama |
: |
38 006 337 740 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
6 568 564 980 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
472 451 470 000 |
- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve |
|
|
Dış Proje
Kredilerinden Ertesi |
|
|
Yıla Devreden |
: |
4 378 730 700 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
H) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
1. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
11 523 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Sanayi Hizmetleri |
89 264 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
112 |
İç Ticaret-Teşkilatlandırma-Tüketicinin ve |
|
|
|
Rekabetin Korunması-Esnaf ve Sanatkârlar |
|
|
|
Hizmetleri |
4 459 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
113 |
Merkez Dışı Hizmetleri |
16 190 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
1 845 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
999 |
Dış Proje Kredileri |
3 601 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
126 882 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
L
i r a |
|
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
84 629 784 125 000 |
- Toplam Harcama |
: |
76 311 208 010 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
5 725 235 135 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
59 369 450 000 |
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
Kanunlar
Gel.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
2 652 710 430 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
I) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1. - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
577 278 500 000 000 |
|
|
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Tarımın Geliştirilmesi, Korunması, Araştırıl- |
|
|
|
ması, Desteklenmesi ve Koordinasyonu Hiz- |
|
|
|
metleri |
143 830 500 000 000 |
|
|
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Trans- |
|
|
|
ferler |
6 955 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
999 |
Dış Proje Kredileri |
2 310 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
730 374 000 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L i r
a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
425 856 874 455 000 |
- Toplam Harcama |
: |
413 013 790 050 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
14 053 795 745 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
1 210 714 620 000 |
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
Kanunlar
Gel.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
3 280 000 |
- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve |
|
|
Dış Proje
Kredilerinden Ertesi |
|
|
Yıla Devreden |
: |
40 558 990 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
a ) TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
3 810 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Tarım Reformu Uygulamaları |
11 713 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler |
309 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
15 832 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum
:
B - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Gelir |
|
|
|
Türü |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
2 |
Vergi Dışı Normal
Gelirler |
300 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
3 |
Özel Gelirler , Hazine Yardımı ve Devlet Katkısı |
15 532 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
15 832 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L
i r a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
8 774 231 830 000 |
- Toplam Harcama |
: |
7 629 024 290 000 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
1 145 862 730 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
655 190 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
|
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum : |
|
|
B
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L i r a |
- Bütçe tahmini |
: |
7 236 500 000 000 |
- Yılı tahsilatı |
: |
7 422 192 510 000 |
BAŞKAN- (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum :
b) KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Program |
|
|
|
Kodu |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
101 |
Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri |
1 084 410 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
111 |
Köy Hizmetleri |
465 505 500 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
900 |
Hizmet Programlarına Dağıtılamayan |
|
|
|
Transferler |
3 972 500 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
999 |
Dış Proje Kredileri |
950 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
1 554 838 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
|
(B) cetvelini okutuyorum : |
|
|
|
B - C E T V E L İ |
|
|
|
|
Gelir |
|
|
|
Türü |
A ç ı k l a m a |
L i r a |
|
2 |
Vergi Dışı Normal Gelirler |
42 430 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
3 |
Özel Gelirler, Hazine Yardımı ve Devlet |
|
|
|
Katkısı |
1 512 408 000 000 000 |
|
|
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
T O P L A M |
1 554 838 000 000 000 |
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı
Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L i r
a |
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
1 098 389 269 405 000 |
- Toplam Harcama |
: |
1 070 699 881 200 000 |
- İptal edilen Ödenek |
: |
25 040 918 235 000 |
- Ödenek Dışı Harcama |
: |
300 429 920 000 |
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel |
|
|
Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla |
|
|
Devreden Ödenek |
: |
2 948 899 890 000 |
- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve |
|
|
Dış Proje
Kredilerinden Ertesi |
|
|
Yıla Devreden |
: |
2 436 945 470 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
|
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum : |
|
|
B
- C E T V E L İ |
|
|
|
|
L i r a |
- Bütçe tahmini |
: |
803 031 0001 000 000 |
- Yılı tahsilatı |
: |
1 039 570 113 340 000 |
BAŞKAN- (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçeleri ile 2001 malî yılı kesinhesapları kabul
edilmiştir; hayırlı olmalarını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
yedinci tur görüşmeler tamamlanmıştır; bugünkü programda yer alan bütçelerin
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre,
kuruluşların bütçe ve kesinhesaplarını sırasıyla görüşmek için, 26 Mart 2003
Çarşamba günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 22.03