BIM 2 17 2003-04-24T07:03:00Z 2003-04-24T07:03:00Z 111 63153 359977 TBMM 2999 719 442077 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 10       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

55 inci Birleşim

25 . 3 . 2003 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Bazı kanun tasarılarının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/228)

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1. - 28.3.2003 Cuma günü Genel Kurul çalışması yapılmamasına, o gün görüşülmesi kararlaştırılan günlük programda yer alan Bütçe ve Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşmelerinin 29.3.2003 Cumartesi günü saat 13.30’da yapılmasına ve anılan programdaki konuların bitimine kadar çalışmaların sürdürülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/530; 1/531; 1/280, 3/87, 3/89, 3/90; 1/281, 3/88) (S. Sayıları : 76, 77, 78, 79)

A)MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1. - Millî Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Millî Savunma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI

1. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

b) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

C) SAĞLIK BAKANLIĞI

1. - Sağlık Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Sağlık Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

D) ADALET BAKANLIĞI

1. - Adalet Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Adalet Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

E) YARGITAY BAŞKANLIĞI

1. - Yargıtay Başkanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Yargıtay Başkanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

F) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

1. - Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Ulaştırma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI

1. - Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Denizcilik Müsteşarlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

G) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

1. - İçişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - İçişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Emniyet Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Emniyet Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

b) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI

1. - Jandarma Genel Komutanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Jandarma Genel Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

c) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI

1. - Sahil Güvenlik Komutanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Sahil Güvenlik Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

H) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI

1. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

I) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI

1. - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

b) KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kamu kurum ve kuruluşlarında faaliyet gösteren derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı (7/190)

2. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, TBMM Kapalı oturumundaki görüşmeler hakkında AKP Genel Başkanına bilgi verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in cevabı (7/248)

3. - Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın, çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/255)

4. - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Irak ziyaretine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/262)

5. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Yedigöze Barajı projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/263)

6. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Antalya-Finike-Sahilkent Beldesinde imara açılan tarım alanlarına ilişkin,

- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, çiftçi kayıt sistemine kaydolmayanların durumuna ilişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü’nün cevabı (7/266, 7/268)

7. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak’ın, İzmir İlindeki içme suyu ve sulama göleti projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/269)

8. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun’un, İstanbul’da çalışan bazı TEDAŞ personeline emekli olması için baskı yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/306)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak dört oturum yaptı.

Oturum Başkanı TBMMBaşkanvekili Sadık Yakut, 18-24 Mart Yaşlılar Haftasını ve 21-26 Mart Orman Haftasını kutlayan bir konuşma yaptı.

2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/530; 1/531; 1/280, 3/87, 3/89, 3/90; 1/281, 3/88) (S. Sayıları : 76, 77, 78, 79) görüşmelerine devam olunarak;

Başbakanlık,

Diyanet İşleri Başkanlığı,

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü,

Danıştay Başkanlığı,

Gümrük Müsteşarlığı,

Vakıflar Genel Müdürlüğü,

Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı,

Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı,

Dış Ticaret Müsteşarlığı,

Hazine Müsteşarlığı,

Turizm Bakanlığı,

2003 Malî Yılı Bütçeleri ile, 2001 Malî Yılı Kesinhesapları kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 25 Mart 2003 Salı günü saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime 19.36’da son verildi.

Sadık Yakut

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Enver Yılmaz

Yaşar Tüzün

 

Ordu

Bilecik

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                      II. - GELEN KÂĞITLAR                                             No. : 76

25 . 3 . 2003 SALI

Tasarı

1. - Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/542) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Anayasa ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, 2002-2003 öğrenim yılında verilecek Başbakanlık burslarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) sözlü soru önergesi (6/323) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

2. - Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun, Antalya İlinde yatırım programına alınacak projelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/324) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD'nin İskenderun Limanından füze sevkiyatı yaptığı iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/325) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

4. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/326) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

5. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dava açtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un, Diyanet İşleri Başkanının görevinden ayrılması için baskı yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/323) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

2. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasına yönelik Anayasa değişikliğinin ne zaman yapılacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/324) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

3. - Çanakkale Milletvekili İsmail Özay'ın, THY Genel Müdürlüğü personeline ve yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/325) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

4. - Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün, Hereke-Yukarı Hereke Karayolu yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/326) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

5. - Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, Manisalı Gençler Davasında mahkum olan polislere tebligat yapılmadığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/327) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

6. - Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, Menderes Havzasındaki kirliliğe ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/328) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

7. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, kamu görevlilerinin görev ve temsil tazminatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/329) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

8. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Irak Savaşıyla ilgili alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/330) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.3.2003)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 11.03

25 Mart 2003 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 20 Mart 2003 tarihli 51 inci Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin, İçtüzüğün 71 inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir.

Bu nedenle, sayın milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica ediyorum.

Tutanak özeti okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir.

Sayın idare amirlerinin, bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.

Kapanma Saati : 11.04

 

 

İKİNCİ OTURUM

(Kapalıdır)

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 11.15

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin, kapalı oturumdan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Başbakanlığın, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre gönderilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Bazı kanun tasarılarının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/228)

                                        24.3.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 13/1/2003 tarihli ve B.02.0.KKG/196-279/295 sayılı yazımız.

b) 18/3/2003 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-619/1224 sayılı yazımız.

İlgi (a) yazımızla yenilenmesi talep edilen ve ilgi (b) yazımızla Başkanlığınıza arz edilen ilişik listedeki kanun tasarılarının, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste

1- Eşyanın Geçici İthalatına İlişkin İstanbul Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı

2- Marka Kanunu Antlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı

3- Endüstriyel Tasarımların Uluslararası Tesciline İlişkin Lahey Anlaşmasına Bağlı Cenevre Metnine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı

4- Orman ve Çevre Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Tasarılar, hükümete geri verilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım :

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1. - 28.3.2003 Cuma günü Genel Kurul çalışması yapılmamasına, o gün görüşülmesi kararlaştırılan günlük programda yer alan Bütçe ve Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşmelerinin 29.3.2003 Cumartesi günü saat 13.30’da yapılmasına ve anılan programdaki konuların bitimine kadar çalışmaların sürdürülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 27   Tarihi : 25.3.2003

Danışma Kurulunca; 28.3.2003 Cuma günü Genel Kurul çalışması yapılmaması, bugünde görüşülmesi kararlaştırılan günlük programda yer alan, bütçe ve kesinhesap kanunu tasarılarının görüşmelerinin, 29.3.2003 Cumartesi günü saat 13.30'da yapılması ve anılan programdaki konuların bitimine kadar çalışmaların sürdürülmesinin Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.

 

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Salih Kapusuz

Haluk Koç

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Danışma Kurulu önerisinin lehinde ve aleyhinde söz isteyen sayın milletvekili?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, lehinde, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugünkü çalışmaların hayırlı olmasını temenni ediyorum. Zaten mutabakat üzere getirdiğimiz Danışma Kurulu önerisi hakkında, belki, arkadaşlarımızın gerekçesini bilmesinde fayda vardır diye, kısa bir açıklama yapmak üzere söz aldım.

Biliyorsunuz, bütçe programımız cuma gün tamamlanıyordu, son görüşmeler cuma günü yapılacaktı; fakat, cuma günü, mutat olarak yapılan Millî Güvenlik Kurulu toplantısına -takdir edersiniz ki- Başbakan dahil, ilgili bakanlar katılacaklardır. Buradaki çalışmalar ile Millî Güvenlik Kurulu toplantısı aynı saate denk geldiği için, değerli grup başkanvekillerimizle, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızla dün görüşmeleri yaptık, mutabakatı sağladık. Zaten, perşembe günü geç saatlere kadar, sabah saat 2.00 - 3.00'e kadar devam edecek olan çalışmalar ve aynı zamanda cuma günkü, bu bahsi geçen Millî Güvenlik Kurulu toplantısından dolayı, bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerin cumartesi günü saat 13.30'a alınmasını birlikte kararlaştırdık.

Arkadaşlarımızın bilgisine bir kez daha sunmak üzere ifade ediyorum: Cuma gün çalışmamız yok; cumartesi gün saat 13.30'da çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Sadece bu hususu arkadaşlarımıza bir kez daha hatırlatmak için söz aldım.

Hepinize teşekkür ediyor, başarılar diliyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

Aleyhinde söz isteyen?.. Yok.

Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanun Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanun Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca, bugün, üç tur görüşme yapacağız.  Beşinci turda, Millî Savunma Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/530; 1/531; 1/280, 3/87, 3/89, 3/90; 1/281, 3/88) (S. Sayıları : 76, 77, 78, 79) (1)

A)MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1. - Millî Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Millî Savunma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI

1. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

b) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

C) SAĞLIK BAKANLIĞI

1. - Sağlık Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Sağlık Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Sayın milletvekilleri, 18.3.2003 tarihli 49 uncu Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.

Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp, parmak izlerini tanıttıktan sonra ekranda söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıklar yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.

Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.

                                                

(1) 76, 77, 78 ve 79 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 23.3.2003 tarihli 53 üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

Bilgilerinize sunulur.

Beşinci turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum :

AK Parti Grubu adına, Sayın Fahri Keskin, Sayın Mustafa Ilıcalı, Sayın Medeni Yılmaz; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Şükrü Elekdağ, Sayın Mahmut Yıldız, Sayın Hakkı Akalın.

Şahısları adına, lehinde söz isteyen sayın milletvekilleri, Sabri Varan, Ahmet İnal, Muzaffer Gülyurt, Osman Akman, Recep Koral, Ali Osman Sali; aleyhinde söz talebinde bulunan sayın milletvekilleri, Atilla Emek, Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Hüseyin Güler, Orhan Sür, Sedat Pekel, Turhan Çömez.

Sayın Grup Başkanvekillerimiz de burada. Süreler konuşmacılar tarafından eşit mi kullanılacaktır?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Eşit kullanılacaktır efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim

Sayın milletvekilleri, şimdi, ilk söz, AK Parti Grubu adına Sayın Fahri Keskin'indir.

Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın Keskin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının 2003 malî yılı bütçesi hakkında, mensubu olmaktan büyük gurur duyduğum AK Parti Grubu adına görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım. Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu bütçenin, Atatürk'ün hedef olarak gösterdiği muasır medeniyet seviyesine erişebilmemiz için güvenli ortamın teessüsüne katkı sağlayacağına inanıyor ve güveniyoruz. Bakanlığımızın 2003 bütçe teklifi, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar, bölgedeki askerî ve siyasî gelişmeler, mevcut ekonomik ve sosyal politikalar, kalkınma planları, ekonomik istikrarı sağlama ve enflasyonla mücadele programı çerçevesinde hazırlanmıştır; buna göre değerlendirilmesi gerekir. Bu bütçe, Türk Silahlı Kuvvetlerinin zorunlu ihtiyaçları, uluslararası siyasî durum dikkate alınarak, azamî tasarruf prensibiyle düzenlenmiştir.

Bu bütçemiz, geçen yıl uygulanmakta olan 2002 Millî Savunma bütçesine göre yüzde 24 artış göstermektedir. Buna göre, 2003 Millî Savunma bütçesi 10 katrilyon 209 trilyon 250 milyar lirayla huzurlarınıza getirilmiş bulunmaktadır. Bu bütçenin yüzde 29,4'ü personel giderlerine harcanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 11 Eylül saldırıları, uluslararası toplum içinde yeni bir dönemi başlatmıştır. Dünya gündemine asimetrik tehdit kavramını getirmiştir bu olaylar. Asimetrik tehditlerle birlikte, günümüzde güvenlik kavramı, geçmişte olduğundan farklı algılanmaya başlanmıştır. Düzenli orduların oluşturduğu klasik anlamdaki tehditler, yerini, terörizm, mikro milliyetçilik, kitle imha silahlarının kontrolsüz olarak yayılması, çevre sorunları ve organize suçlar ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi çok yönlü tehditlere bırakmıştır.

Dünyanın en istikrarsız bölgesinin jeopolitik kavşak noktasında bulunan bir ülkenin konjonktüre göre aldığı tedbirlerle ayakta kalması mümkün değil, düşünülemez. Soğuk savaş sonrası dünyada olan hızlı ve köklü gelişmeler, Türkiye'yi farklı sorumluluklar ve farklı yükler altına sokmuştur. Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu'daki gelişmeler ve komşu ülkelerimizdeki gelişmeler üzerine etkili olmayan bir Türkiye düşünülemez.

Asimetrik tehdidin en önemli unsuru terörizmdir. Askerî terminolojide bu kavramın karşılığı, savaş dışı araçlar kullanılarak yapılan saldırı olarak tanımlanmaktadır. Ülkemiz, yıllardır teröre karşı mücadele vermiş ve bu sıkıntıları, maddî-manevî olarak tek başına karşılamış ve yaşamıştır. Bu mücadele, 30 000 kişinin hayatını kaybetmesine, ülke kaynaklarının heba edilmesine, kalkınmamızın gerilemesine ve ülkemizde, geride unutulmaz acılar bırakmasına sebep olmuştur. Bu hassas ve jeopolitik alan üzerinde, ne bütünlüğümüzü muhafaza edebilir ne de dünyadan uzaklaşabiliriz konjonktürü kaybettiğimiz takdirde; bu, böyle bilinmelidir.

İçinde bulunduğumuz dünyada kavramlar kargaşası da yaşanmaktadır. Bunu da, terörizmle mücadele bağlamında dikkate almamız gerekir. Bütün dengelerin güçlüden yana olduğu, beynelmilel hukukun siyasallaştığı, siyasal ve hukuk alanında netice alınamadığı bugünkü dünya düzeni bağlamında asimetrik davranışlar artarak devam etmektedir. Komşumuz Filistin'de, Türkistan'da, Çeçenistan'da vatanları adına canlarını seve seve feda eden vatanperver insanların da, bu kavramın dışında bırakılması gerekir. Vatanperverlik ile teröristlik sınırının iyi belirlenmesi gerektiği hususunun altını çizmekle yetiniyorum arkadaşlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimizin silah, mühimmat ve uçak konusunda dışa bağımlı olmaması için, yerli ağır sanayimizi geliştirmemiz gerekir. Bu bağlamda, Bakanlığımıza bağlı olan ARGE ve Teknoloji Dairesi Başkanlığı, millî harp sanayimizi araştırma, geliştirme ve teknolojik faaliyetlerini yürütmektedir. Hepimizin bildiği gibi, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ülkemize uygulanan silah ambargosu, savunma sanayimizin ve millî olmasının önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Geçmişte, Amerika'nın, PPK dolayısıyla ve haşhaş ekimi dolayısıyla, yine, bize silah ambargosu uyguladığını da hatırlardan uzak tutmamamız gerekir. Bu süreç içinde, ordumuzda, sayı üstünlüğü yerine, etki üstünlüğünün oluşturulması esas olarak alınmalıdır. Küçülmeyle birlikte daha az sayıda, fakat modern silah gücüne sahip, vurucu gücü fazla, profesyonel ordunun çağın gereği olduğunu, altını çizerek belirtiriz.

Değerli milletvekilleri, burada, Irak konusu, ülkemizin geleceği yönünden hayatî önem arz etmektedir. Bu bölgede yaşayan halk, bizim dostumuz, kardeşimiz ve akrabamızdır. Irak'ın bağımsızlığı, toprak bütünlüğünün aynen korunması, Irak'ın doğal kaynaklarının tüm Irak halkının zenginliği olarak kalması, ülkemizin temel hedeflerinden birisidir. Mevcut durumun kısa zamanda barışla sonuçlanmasını, bölgeye istikrar gelmesini büyük ümitle beklemekteyiz.

Türkiye, Irak konusunda, savaşın önlenmesi için, yapabileceklerinin tamamını ortaya koymuştur. 58 inci ve 59 uncu cumhuriyet hükümetleri, bu bağlamda, diplomasi trafiği başlatmıştır; başta Arap âlemi olmak üzere, bütün dünya bu husustaki gayretimize şahittir.

Sınırlarımızda oluşan bu türlü sıcak çatışmaya seyirci kalmamız, bizden beklenemez. Burada olanlar, en çok bizim ülkemizi ilgilendirir. Komşumuzda olan yangına karşı önlem almak, bizim, en tabiî hakkımızdır. Bu bölgede yaşayan soydaşlarımız, Türkmenler yalnız bırakılamaz. Bizim, bunların geleceklerini garanti altına almamız lazımdır. Burada oluşacak yapıda, bunların söz sahibi olması lazımdır. Üçüncü unsur olarak bunların belirlenmesi, hükümetimizin, Yüce Meclisimizin gayretleriyle sağlanmıştır.

Kuzey Irak'ta oluşabilecek bütün ihtimallere müdahil olmak, bizim, en tabiî hakkımızdır. Buradaki otorite boşluğundan kimse cesaretlenmesin. Bizim bayrağımız, bizim sancağımız, bizim toprağımız çok kutsaldır; cümle âlem, bunu böyle bile. (Alkışlar) Türkiye'yle kimse oyun oynamaya kalkmasın; sel gider, kum kalır.

Türkiye'nin millî savunma politikasını yönlendiren temel ilke, Atatürk'ün "yurtta sulh, cihanda sulh" vecizesiyle belirlenmiştir. Bölgenin geleceği, ülkenin geleceğiyle yakinen ilgilidir; bitaraf kalmamız mümkün değildir. Bitaraf olan arkadaşlar, bertaraf olur. Ege Adalarında böyle olmadı mı? Şanlı ordumuz ve hükümetimiz, işin bilincinde, millî menfaatlarımızın gereğini yerine getirebilecek kuvvet ve güçtedir; bundan kimsenin şüphesi olmasın arkadaşlar. 

Bilmeliyiz ki, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Ulusunun ayrılmaz bir parçasıdır. Gücü, ulusun gücünü yansıtır.

Bu vesileyle, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin, milletimiz ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına hayırlı olmasını diler; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keskin; sürenizi de çok iyi kullandığınız için, ayrıca teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci söz, Sayın Mustafa Ilıcalı'da.

Buyurun Sayın Ilıcalı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 2003 malî yılı bütçesi üzerinde, AK Parti Grubu ve şahsım adına, görüşlerimi ifade etmek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyor ve içerisinde bulunduğumuz sıkıntılı günlerin de bir an önce barış ortamına kavuşmasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçesini görüştüğümüz Bayındırlık Bakanlığı, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü, İller Bankası, Karayolları, Tapu ve Kadastro, Toplukonut, Arsa Ofisi gibi birçok birimi içerisinde barındıran ve son derece önemli görevler yapan bir bakanlığımızdır. Şöyle ki; Bakanlığımız, kamu binalarının inşaatı, imar planları, şehir altyapı tesisleri standartlarının hazırlanması, karayolu ağındaki yolların yapım ve bakımı, toplukonut yapılması, toplukonutların desteklenmesi, bunun dışında tapu sicilinin düzenli bir şekilde tutulması, siciller üzerinde meydana gelen değişikliklerin izlenmesi gibi çok önemli görevler yapmasına karşılık, bütün bu işleri, bütçedeki 2 katrilyon 922 trilyon 717 milyarlık bir genel toplamla yapması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Bayındırlık Bakanlığı bütçesi üzerindeki tespitlerimi -sorunlarını ve çözümlerini- sizlere arz etmeye çalışırken, tenkit etmenin kolaylığına ve ucuzluğuna kapılmadan, çözüm üretmenin zorluğunu tercih edeceğim ve bu değerlendirmelerimde de, ulaştırma dalında çalışan bir öğretim üyesi olarak bu konudaki tartışmalara teknik yönden yaklaşarak ve özellikle de Bayındırlık ve İskân Bakanlığı derken, biraz önce sıraladığım birçok genel müdürlük olmasına rağmen, öne çıkan genel müdürlüğümüz Karayolları Genel Müdürlüğü olduğundan, Karayolları Genel Müdürlüğümüzle ilgili gerek 58 inci gerek 59 uncu hükümet programlarında yer alan bölünmüş yollar, duble yollar üzerinde teknik değerlendirmeler yapacağım ve zamanım yettiği sürece diğer bağlı birimler üzerinde de bazı görüşler bildireceğim.

Ulaştırma, insan ve eşyanın yer değiştirmesi olarak tanımlanır. Bu, kara, hava, su, demiryolu ve boru hatları gibi sistemlerden oluşur. Ulaştırma sektöründeki temel amaç, gelişen ekonomik ve sosyal yaşamın gereksinimi olan ulaştırma altyapısını zamanında, ekonomik, güvenli bir şekilde inşa etmek, mevcut altyapının ömrü çerçevesinde en az işletme giderleriyle hayatta kalmasını sağlamaktır. Finansman yetersizliği, ulaştırma sektöründeki yenileme, bakım ve onarım ihtiyaçlarının ilerideki yıllara ötelenmesine ve aynı performansı verecek bir yenileme ve onarım yatırımının çok daha yüksek bedellere ulaşmasına neden olmaktadır.

Ulaştırma alt sektörlerinin birbirlerinin tamamlayıcısı olması gerekir; yani, bunların birbirinin rakibi olmadığını, bir bütün içerisinde ele alınması gerektiğini vurgulamak istiyorum ve bu çerçevede, tabiî, bu ulaşım sistemlerinin dengesini sağlayabilmesi için yapılması gereken, ulaşım ana planlarıdır. Ulaşım ana planlarıyla bu denge sağlanır. Yalnız, bunlar hazırlanırken dikkat edilmesi gereken husus, uygulanabilir olmasıdır. Ulaştırma dalında bir uzman olarak şunu belirtmek isterim ki, 58 inci hükümet döneminde Ulaştırma Bakanlığımız, benim de içerisinde bulunduğum ulaşım ana planı çalışmasını başlatmıştır ve bu, Türkiye'de bu konuda çok sayıda uzman kişi ve bürokratlarla devam etmektedir.

Bu çerçevede ulaştırmanın bir alt sektörü olan karayolu ulaştırmasına bir göz attığımız zaman, bu konuda 1950 yılında kurulan Karayolları Genel Müdürlüğümüzün yapmış olduğu hizmetler oldukça büyüktür. 1960 yılı bütçesinde yüzde 13 pay alan Karayolları Genel Müdürlüğümüze, bugün baktığımızda, bu oran yüzde 1'e düşmüştür. 2002 yılında şehirlerarası yolcu taşımalarının yüzde 95,3'ü, yük taşımalarının ise yüzde 91'i karayollarıyla gerçekleştirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, burada önemle altını çizmem gereken nokta şudur: Tartışırken, işte, neden demiryolu yapmıyoruz, neden bölünmüş yollar yapmıyoruz diyoruz, size bazı rakamlar verdiğimiz zaman şunu göreceğiz ki, Türkiye'deki karayolu ağı da, gerek uzunluk olarak gerek geometrik fizikî standartlar olarak yeterli değildir. Bir örnek vereyim; esas alınan bir kritere göre, yani, kilometrekareye düşen yol uzunluğu olarak, bizim otoyolları, devlet ve il yollarını aldığımız zaman, değerli milletvekilleri, bu Türkiye'de 80 metredir; Avrupa'dan bir örnek verirsem, Belçika'da 4 710 metredir. Bu ne ifade etmektedir; yani, yol ağımız, uzunluk itibariyle yeterli değildir.

Diğer taraftan, bu yolların geometrik fizikî standartlarını karşılaştırdığımızda ise, yine gelişmiş ülkelerin çok gerisindeyiz. Örneğin, bölünmüş yollar, duble yollar olarak tartıştığımız yollar, şu anda, Türkiye'de 3 673 kilometre olup, bu, tüm yolların ancak yüzde 9,5'idir. Gelişmiş ülkelerdeki yolların büyük bir kısmı bölünmüş yoldur.

Diğer taraftan, bir de trafik kazalarına bakacak olursak, burada, trafik kazalarında da -çok fazla zaman almamak için- hem taşıt sayısını hem katettiği mesafeyi esas alan uluslararası kriter olan 100 000 000 taşıt/kilometreye göre bir karşılaştırma yaptığımızda, ölüm oranı Almanya'da 1,2 iken, Türkiye'de 9,24, yani 9 katı; yaralanma oranı ise Almanya'da 81,43 iken, Türkiye'de 227'dir. Yani, hangi kriteri karşılaştırırsak karşılaştıralım, trafik kazalarındaki oranlarımız, maalesef, gelişmiş ülkelerin çok üzerindedir.

Peki, bunların oluş nedenlerine baktığımızda ne görüyoruz; bunların büyük bir oranı, karşılıklı çarpışma şeklinde olur. Bu karşılıklı çarpışmayı ortadan kaldırmanın yolu ise, mevcut yolları, yani tek platformlu yolları çift platform haline, bölünmüş yollar haline getirmektir. Bu yolları bölünmüş hale getirdiğimiz zaman, buradaki kazalarda önemli ölçüde azalma olacaktır.

Sizlere, yine önemli bir rakam vermek istiyorum: Bu kazaların Türkiye'ye sosyoekonomik maliyeti, gayri safî millî hâsılanın yüzde 2'si olarak kabul edersek, 2000 yılı fiyatlarına göre, 6 milyar dolardır. Bu çok muazzam bir rakamdır; yani, bu 6 milyar dolarla, bugün, Sayın Bayındırlık Bakanımızın planladığı yolları yapmak mümkündür.

Ülkemizdeki araç sayısına göz attığımız zaman, toplam araç sayısının 7 500 000 olduğunu görüyoruz ki, bu, daha çok artacaktır. Yani, ülkemizdeki kişi başına düşen araç sayısı hareketlilik oranları oldukça düşüktür. Bunların artması durumunda, bu yollarımızın standartlarının yükseltilmesinin ne kadar önemli olduğunu görebiliriz.

Diğer taraftan, yine, Karayolları Genel Müdürlüğümüzün, karayollarımız üzerinde tespit ettiği kaza kara noktaları vardır. Bu kaza kara noktaları, kazaların yoğunlaştığı nokta veya kesimlerdir veyahut da başka bir deyişle, belirli bir nedenle, belirli kazaların yoğunlaşmış olduğu kesimlerdir. Yine, bunları da incelediğimiz zaman görülecektir ki, bu bölünmüş yol projesi çerçevesinde, birçok kara nokta, kara kesim ortadan kaldırılacaktır. Yine, size, bunun önemini vurgulamak için, 75 kara noktanın düzeltilmesinden önce ve sonra yapılan gözlemi arz ediyorum: Önlem alınmadan önceki kaza sayısı 3 661, önlem alındıktan sonra bu sayı 674 olmuş; ölü sayısı 268 iken 17 olmuştur.

Değerli milletvekilleri, demek ki, burada, bölünmüş yolları eleştirirken, teknik özellikleri önplana çıkarmamız gerekir, yani, bunun gerekli olduğunu vurgulamamız lazım. Tabiî, bunlar nasıl tespit edilmiş? Burada, hemen, Karayolları Genel Müdürlüğümüzün bürokratlarını tebrik etmek gerekir; akademik çalışmalarda en fazla kullandığımız yayınlar, Karayollarının yayınlarıdır. Burada, tabiî, konuya yüzeysel olarak bakıldığında, bu 15 000 kilometre nereden gelmektedir? Tabiî ki, bunların birtakım kriterleri vardır. Nedir bunlar; hacim/kapasite oranlarıdır. Yani, bu yollarda, hacim, kapasiteye yaklaşmıştır, yollardaki hizmet düzeyi düşmüştür; D, E, F hizmet düzeyleridir. Bunlar, birinci öncelikli yollardır veyahut da, bir başka açıdan, yıllık ortalama ve günlük trafik değerlerine göre sıralanmış kriterlerdir. İkincisi, uluslararası yol bütünlüğünün sağlanması gereken yol ağımız vardır; ulusal bütünlüğümüzün sağlanması gerekir. Bunlar hacim/kapasite trafik değerlerine göre değerlendirildiği gibi, daha sonra, fayda/maliyet analizleriyle de öncelikleri belirlenecektir; ama, bu konuda çok sayıda proje üzerinde çalışmış bir kişi olarak şunu söylüyorum; birinci öncelikli olarak tespit edilmiş olan, özellikle bölünmüş yollara hiç kimsenin itiraz etmemesi gerekir; ki, yapılacak tüm ayrıntılı analizlerde de bunların önemi ortaya çıkacaktır. O açıdan, kendilerini bir kere daha kutluyor ve bu bölünmüş yol projesinin bir an önce devam etmesini diliyoruz. Tabiî ki, bu arada, kısıtlı bütçe imkânları çerçevesinde, epeyce kilometre bölünmüş yola başlanmıştır. Burada, yalnız, Bayındırlık Bakanlığımız, bunları müteahhide ihaleli şekilde yaptırdığı zaman, maliyetleri oldukça yüksektir. Bu maliyetleri, Türkiye'de daha önce yapılmış otoyolların maliyetleriyle karşılaştırdığımız zaman, burada da şu şekilde eleştiri gelmektedir: 15 000 kilometre yolu bu maliyetlerle nasıl yapacağız? Tabiî ki, Türkiye'de otoyol maliyetlerine baktığımızda, kilometresi 7,5-8,5 milyon dolardır. Buna göre alınırsa, çok yüksek rakamlar çıkacaktır; ama, burada da, Bakanlığımız, içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumları göz önüne alarak yeni birtakım yöntemler içerisine girmiştir. Buradaki temel espri, bunun müteahhitlere ihaleli şekilde yaptırılmasının yanı sıra -yatırım programlarında yer alan- diğer taraftan, karayollarımızın, valiliklerde diğer bağlı yatırımcı kuruluşların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, sözlerinizi tamamlamanız için size eksüre veriyorum; buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Ne kadar eksüre veriyorsunuz?

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, bunlar tartışmaya açık konular olduğu için, ben size burada, bilimsel, teknik bilgileri veriyorum. Bu tartışmalarda bunlar göz önüne alınırsa, bunlarla zaman kaybetmeyiz, ülkemizin daha önemli konularıyla ilgileniriz. Tabiî ki, demiryolu ulaştırması da yapılacaktır, havayolu ulaştırması da yapılacaktır, denizyolu ulaştırması da yapılacaktır; Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde bunlar da anlatılacaktır.

Yalnız, size çarpıcı bir rakam veriyorum. Bakın, ben, Karayolları Genel Müdürlüğünün rakamları dışında, akşam oturdum, kendim bir analiz yaptım. Burada, değerli milletvekilleri, bir yolun maliyeti, belli kriterlerde, belli bir kazı derinliğiyle ve 53 santimetrelik bir üst yapı kalınlığıyla yaptığımız zaman 750-800 milyar liraya çıkıyor. Buradaki nakliye payları oldukça yüksek bir rakam -vakit kaybetmemek için notlarıma bakmadan söylüyorum- 250 milyar mertebesinde. Burada, eğer idarenin imkânlarıyla yapılırsa, makine idarenin, işçi idarenin, sadece mazot fiyatı; yani, burada, yaklaşık olarak 1/3'üne gelecek, 160 milyar lira sadece nakliyeden kâr edilecek. Dolayısıyla da, bu rakamlar, Bayındırlık Bakanlığımızın hesapladığı rakamlar ile benim hesapladığım rakamlar birbirini tutuyor; 15 000 kilometre yolun maliyeti yaklaşık olarak 4 milyar dolar, bugünkü sıkıntılı durumlar olmamış olsa, çok rahat bir şekilde bu yolları tamamlayabiliriz ve ben, yine de, bütün olumsuzluklara rağmen bu yolların tamamlanacağı kanaatindeyim.

Diğer taraftan, 15 000 kilometrelik yoldan sonra diğer bir önemli konu, Bayındırlık Bakanlığımızın başlattığı toplukonut hamlesidir. Toplukonut da son derece önemlidir, bunun da üzerinde durmamız gerekir. Özellikle, seçim bölgem olan Erzurum'da, diğer illerde, şehircilik yönünden, gecekondu yapımının önlenmesi, oradaki tarihî , kültürel mirasın ortaya çıkarılması için toplukonuta ihtiyacımız vardır. Burada, yine, sevinerek söyleyeyim; Toplukonut İdaremiz bu sene içerisinde 25 000 konutun yapılmasını planlamıştır; bu, önemli bir rakamdır.

Değerli milletvekilleri, burada da maliyetlere baktığımız zaman, Emlak Bankasının fiyatları metrekarede 900 000 000'ken, bugünkü fiyatlara göre, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde bu maliyet 300 000 000'a gelmiştir, yani, 3 katlık bir fark vardır, 25 000 konut da bu şekilde tamamlanacaktır. Bunun yanında, kooperatiflere krediler verilecektir ve bunun için 75 000 konut kredisi planlanmış, 9 000'i bu dönemde verilmiştir. Bu dönemde kredi verilecek konut sayısı 36 000'den 45 000'e çıkarılmıştır, bu nedenle, 36 000 konut yapımı için daha kredi verilecektir. Bu sayede de, şehircilik açısından çok önemli adımlar atılacaktır.

Başkanımın sabrını daha fazla zorlamamak için diğer müdürlüklerin bütçelerine, üzülerek, değinemeyeceğim; ama, Sayın Bakanımız, Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 2003 malî yılı bütçesiyle ilgili şu kitapçığı dağıtmıştır, bundan, o müdürlüklere ait bilgileri öğrenebiliriz.

Konuşmamı bitirirken, bütçenin, ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ilıcalı.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Sayın Medeni Yılmaz.

Buyurun Sayın Yılmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEDENİ YILMAZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 yılı Sağlık Bakanlığı Bütçesiyle ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasamızın 56 ncı maddesine göre "Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.

Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.

Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir."

Okuduğum Anayasa hükmü, devleti sorumlu tutmakta ve aynı zamanda yol göstermektedir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar, sağlık hizmetleri yönünden imkânlar nispetinde çalışmalar yapılmış ve önemli bir mesafe katedilmiş, zaman zaman iyi bir sağlık hizmeti oluşturma çabaları ve niyetleri sonucu, 1961 yılında kabul edilen ve 1962 yılında pilot bölge seçilen Muş İlinde uygulanmaya başlayan 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi, kamuoyunda bilinen adıyla "Sosyalizasyon Yasası" yürürlüğe girmiş, günün şartları içerisinde önemli bir atılım olarak 1970'li yılların sonlarına kadar devam etmiştir.

Bu uygulamayla, birinci basamak sağlık hizmetlerine ve koruyucu hekimlik çalışmalarına ağırlık verilirken, bir yandan da sevk zinciri oluşturulmaya çalışılmıştır. Sosyalizasyon Yasası akamete uğradıktan sonra, ne yazık ki, yerine yeni bir sistem oluşturulamadığı için, günümüze kadar sıkıntılar büyüyerek gelmiştir.

Şimdi, 2003 yılı itibariyle durumumuza birkaç göstergeyle bakacak olursak, manzara, doğrusu arzu ettiğimiz noktada değildir. Bebek ölüm hızı Türkiye'de binde 33 iken, komşularımızdan Bulgaristan'da binde 14, Yunanistan'da binde 5, Suriye'de binde 23, İran'da binde 35, Irak'ta binde 107 seviyelerindedir. Ayrıca, bu oranlar, kırsal yerleşim yerlerinde kentlere göre yüzde 56 daha yüksektir. Bir başka gösterge, 5 yaş altı ölüm hızı binde 52,1 olmakla beraber, bu oran, kır-kent ve bölgelerarası önemli farklılıklar göstermektedir. Örneğin, bu rakamlar, kırda binde 68, kentte binde 42,4'tür; Batı Anadolu'da binde 38,3, Orta Anadolu'da binde 49,6 iken, Doğu Anadolu'da binde 75,9'dur. Ülkemizde hasta-yatak, hekim-hasta oranları ile bunların bölgelerarası dağılımı da, yine gelişmiş ülkeler düzeyinden bir hayli uzaktadır. Sağlık alanında gelişmiş ülkelere göre göstergelerimiz arzu ettiğimiz noktalarda olmadığı gibi, bölgelerarası farklılıklar da çarpıcı bir şekilde önümüzde durmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığımızın 2003 yılı bütçesinin genel bütçeye oranı yüzde 2,45'tir. Bugün, her ne kadar, ülkemiz bütçesinden sağlığa ayrılan payın Sağlık Bakanlığına ayrılan pay olduğu düşünülse de, sağlık hizmeti veren diğer kurum ve kuruluşların sağlığa ayırdıkları kaynakları da eklediğimizde, sağlığın gayri safî millî hâsıla içindeki payı yüzde 6'lar civarındadır. Hükümetimizin devraldığı ağır ekonomik tabloyu göz önüne aldığımızda bu rakamları yeterli görmemekle beraber, anlayışla karşıladığımızı belirtmek istiyorum.

Bir önemli hususun altını da çizmek istiyorum ki, kaynaklar doğru biçimde ve yerinde kullanıldığında, çok daha iyi mesafeler alınabileceğine yürekten inanıyorum. Hizmeti alanın da  sunanın da memnun olmadığı bir yapıyı yeniden düzenlemek ve uygulanabilir, çağın gereklerine uygun, doğru bir sistemin kurulması ihtiyacı herkesin kabul edebileceği bir durumdur. İşte bu noktada, acil eylem planında ve hükümet programında özenle altı çizilerek belirtilen sağlık reformunun, Sağlık Bakanlığımız tarafından "Sağlıkta Dönüşüm Projesi" adıyla hızla hazırlandığını memnuniyetle ve heyecanla izlemekteyiz. Parçalı ve dağınık yapının bir an önce toparlanarak bir sisteme oturtulması hedeflenmektedir. Aile hekimliği uygulaması, genel sağlık sigortası, sağlık kurumları ve hastanelerin tek çatı altında Sağlık Bakanlığı bünyesine alınması, sosyal güvenlik kurumları, Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve diğerlerinin tek çatı altında toplanarak, sosyal güvencesi olmayanların da bu çatıya dahil edilmesi, hastaya, hekimi seçme özgürlüğünün getirilmesi, sağlıklı bir sevk zincirinin oluşturulması, düşünülen sistemin birkaç ana başlığı olarak zikredilebilir.

Yıllardır bir türlü kurulamayan bir sistemin oluşmasını heyecanla izliyor ve başta Sayın Bakanımız olmak üzere, emeği ve katkısı olanlara başarılar diliyoruz.

Bu arada, Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşülürken, sağlık çalışanlarının özlük haklarının mutlaka iyileştirilmesi gerektiğini de belirtmeden geçmek mümkün değildir. Elbette, sağlık alanında çalışanlar, şu ana kadar hak ettikleri özlük haklarına kavuşmuş değiller. Bu konuda, bakanlığımızın çok iyi niyetli çalışmaları olduğunu biliyor ve takip ediyoruz. Performans değerlendirilmesi ve geri kalmış yörelerde hekim ve sağlık personeli istihdamı yönünde birtakım özendirici tedbirlerin düşünülmesi bu konuda gerçekten önemli adımlardır.

Ayrıca, sağlıkta hizmet içi eğitimin, mutlaka, iyi bir şekilde yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz. Tıp alanında başdöndürücü bir hızla oluşan gelişmeleri yakından izlemek, değişiklikleri takip etmek, onlara adaptasyonu sağlamak açısından, mutlaka, sürekli bir hizmet içi eğitim uygulamasının yapılması gerektiğine inanıyoruz.

Ayrıca, özellikle, yardımcı sağlık personeli, hemşire, ebe, laborant ve teknisyen gibi vazgeçilmez elemanlar konusunda büyük bir eksikliğin olduğunu görüyoruz. Bir taraftan bu eksiklikler varken, diğer taraftan da bu alanda kadro beklemekte olan personelimizin olduğunu biliyoruz. Bu konuda da yeterli ve hızlı çalışmaların olması gerektiğine inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığımızın hazırlamakta olduğu önemli bir reform niteliği taşıyan Sağlıkta Dönüşüm  Projesini dikkatle ve hassasiyetle takip etmekteyiz. Bu alanda yaratacağımız ulusal sinerji bizi başarıya taşıyacaktır. Buna inancımızı tekrar belirtirken, 2003 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesinin, ülkemize, Bakanlığımıza ve sağlık çalışanlarına hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Şükrü Elekdağ'da.

Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısındaki Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, dünya tarihinin son derece tehlikeli ve insanlığa büyük acılar yaşatan bir dönemine girdiğimiz şu günlerde, Türkiye de, güvenliği açısından, ciddî ve acil tehditlere karşı koyma durumunda kalmaktadır. Bu bakımdan, ben konuşmamda, bu tehditleri oldukça ayrıntılı biçimde ele alan ve 20 Mart 2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen tezkere üzerinde duracağım.

Sayın milletvekilleri, hükümet, bu tezkerede, Amerika'nın Irak'a müdahalesiyle Türkiye'nin güvenliğine yönelik tehdit ve risklerin endişe verici boyutlar kazandığını belirtmiş ve olumsuz gelişmelere karşı etkili bir caydırıcılık sürdürülmesinin Kuzey Irak'ta yeterli bir Türk askerî mevcudiyetini gerekli kıldığını vurgulamıştır. Bu görüşle, tezkerede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak'a gönderilmesi ve buna koşut olarak da Türk hava sahasının Amerika'ya açılması belirtilmiştir.

Türkiye'nin Amerika'ya hava sahasını açmasının Amerika açısından son derece önemli stratejik etkileri olacaktır. Amerika, Türkiye'nin açtığı hava koridorlarından Kuzey Irak'a kısa bir süre içinde binlerce askerden oluşan bir yığınak yapabilecektir. Ayrıca, Amerika, kısa bir süre içinde, bu bölgeye, çok ağır silahlar hariç, her türlü silah ve askerî donanımı büyük miktarlarda nakletmek imkânına sahip olacaktır. Amerika, buna ilaveten, Türkiye üzerinden, bölgedeki muharip güçlere, hava örtüsü ve desteği sağlayacaktır. Bu hava desteği olmadan Saddam kuvvetlerine karşı harekete geçirilecek Peşmergelerin ve diğer Amerikan birliklerinin fazla bir kıymeti harbiyesi olmayacağı bilinmelidir. Keza, Türkiye'nin hava sahasından yararlanacak Amerikan uçakları Irak'ı sürekli bombardıman edecek ve bu ülkeye ölüm ve dehşet yağdıracaklardır. Bunu kesinlikle tasvip etmiyorum, sadece bir durum tespiti yapıyorum.

Gene, bir durum tespiti olarak şunu söyleyeyim: Erdoğan Hükümeti, hava sahasını açarak Amerika'ya kuzeyde bir cephe açma imkânını vermiş bulunmaktadır. Bunun, Amerika'nın savaş stratejisi açısından fevkalade önemi vardır; çünkü, kuzey cephesinin açılması, Amerika'ya, Saddam Hüseyin'in kuvvetlerini ikiye bölmek gibi önemli bir avantaj sağlayacaktır.

Bu nedenle, şu noktayı önemle kaydetmek isterim: Stratejik açıdan, Tayyip Erdoğan Hükümeti, ülkemizin hava sahasını açarak, Türkiye'yi, İngiltere'den ve Kuveyt'ten sonra, Amerika'nın üçüncü büyük stratejik destekçisi haline getirmiştir. Bütün bu hususlar dikkate alındığında, sayın milletvekilleri, Türkiye'nin, hava sahasını açmasının, Amerika'nın Irak harekâtındaki stratejik etkinliğini artıran ve siyasî, askerî alanlarda karşılığı alınmadan verilmemesi gereken çok değerli bir stratejik destek oluşturduğu anlaşılır.

Değerli milletvekilleri, uluslararası hukuk açısından, Türkiye, Amerika hava kuvvetlerine hava sahasını açmak suretiyle, Irak'a hukuken ve fiilen savaş ilan etmiş olmaktadır. Bu, bir gerçektir ve tevile açık hiçbir yönü yoktur. Nitekim, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 14 Aralık 1974 tarihli ve 3314 sayılı kararında, saldırı kavramı tanımlanmış ve bu bağlamda, bir devletin, ülkesinin bir başka devlet tarafından bir üçüncü devlete karşı bir saldırı eyleminin yapılması için kullanılmasına izin vermesini, saldırı, yani, savaş olarak nitelemiştir. Bu bakımdan, Türkiye, Amerikan uçaklarının hava sahasından geçerek Irak'ı bombalamalarına izin vererek, saldırgan vasfını kazanmış ve uluslararası hukuk açısından Irak'a karşı savaşa girmiştir. Ne var ki, Anayasamızın 92 nci maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine, yabancı bir devlete, bir üçüncü ülkeyi vurmak üzere Türkiye'nin hava sahasını açma gibi bir yetki verilmemiştir. Böyle bir kararı ancak hükümet verebilir; ancak, hükümetin bu kararı verebilmesi için de, önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Irak'a savaş ilan etmesi gerekir. Bu bakımdan, Irak'a savaş ilan edilmeden hava sahamızın Amerika'ya açılması, Anayasamızın bir ihlali olmuştur. Anayasamızın amir hükümleri açısından da bu tezkerenin bir yasal geçerliliği olmaması gerekir.

Değerli milletvekilleri, ben, şimdi, bu hukukî konuyu bir tarafa bırakıyorum ve biraz daha önemli bir nokta üzerinde durmayı öngörüyorum. Tezkerede, Türkiye'nin Kuzey Irak'taki caydırıcı askerî mevcudiyetinin son derece önemli olduğu belirtilmiş ve Türk askerî birliklerine şu dört görevin verilmesi öngörülmüştür.

Birincisi, Kuzey Irak'taki PKK terör örgütünün, kriz ortamından yararlanarak, Türkiye aleyhine yeni tertipler içine girmesini önleyecek tedbirlerin Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından alınması zaruridir, zorunludur.

İkincisi, yine, tezkerede "Amerika'nın askerî müdahalesi nedeniyle, Kuzey Irak'ta, ülkenin etnik temelde parçalanmasına yol açacak çabaların yoğunluk kazandığı bildirilmektedir. Bu itibarla, Türkiye'nin, bölgede etkin bir askerî mevcudiyet idame ederek, Kuzey'de bağımsız bir devletin kurulması yönündeki girişimleri caydırması hayatî önemdedir" denilmektedir. Bunun için de, yine, Kuzey Irak'ta, caydırıcı güç olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin bulunması vurgulanmaktadır.

Üçüncüsü, Irak'taki istikrarsızlık ortamında Türkmenlerin mal ve can güvenliği tehlikeye düştüğü takdirde, Türkiye'nin Kuzey Irak'taki askerî mevcudiyeti Türkmenlerin güvenliği için bir teminat oluşturacaktır; bu da tezkerede vurgulanmaktadır.

Dördüncüsü, büyük sayıda göçmen ve sığınmacının Türk sınırlarının ötesinde durdurularak, insanî yardım ihtiyaçlarının bu bölgelerde karşılanmasının sağlanması da, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgedeki mevcudiyetine ihtiyaç göstermektedir.

Sayın milletvekilleri, tezkerede belirtilen bu caydırıcı görevleri gerçekleştirebilmesi için, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Kuzey Irak'ta yeterli kuvvet düzeyinde olması, etkin silahlarla donatılması ve bölgede yeterli bir derinlikte konuşlandırılması, ülkemiz çıkarları açısından hayatî bir önem taşıyor; tezkereden çıkan anlam budur.

Sayın Başbakan Erdoğan, Newsweek Dergisine verdiği mülakatta, Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesi konusunda Amerika ile anlaşıldığını söylenmişti; ancak, 23 Mart günü, Başkan Bush, gazetecilere, böyle bir anlaşmanın olmadığını vurguladı. Aynı günün akşamı, Başbakan Sayın Erdoğan, yaptığı "Ulusa Sesleniş" konuşmasında, Başkan Bush'un bu açıklamasının aksine, Kuzey Irak konusunda Amerika ile anlaşmaya varıldığını tekrar ettiyse de, bu konudaki ifadeleri incelenince, durumun Türkiye açısından son derece endişe verici olduğu ortaya çıktı. Sayın Başbakanın ifadelerine göre, Kuzey Irak'a Türk askerleri geçebilecekti; ama, göçmen ve sığınmacı dalgasını durdurmak ve sınır güvenliğini sağlamak görevi dışında bir görevleri olamayacaktı. Yani, Türk askeri, Kuzey Irak'a bir Kızılay veya gözlemci görevi yapmak için gidecekti; sadece hafif silahları olacaktı. Bu, benim yorumlamam tabiatıyla, böyle bir ifadesi yok. Diğer bir deyişle, sayın milletvekilleri, Türk askerinin, tezkerede kayıtlı ve ülkemiz için hayatî önemde olan tehditlere karşı koyması engelleniyor.

Bu itibarla, hükümet, Amerika'ya önemli bir stratejik destek sağlamışken, kendi temel ve meşru güvenlik endişelerini karşılayacak düzenlemeleri, maalesef, gerçekleştiremiyor. Bu, benim kanımca, büyük bir başarısızlıktır. Yanılmış olmayı candan arzu ediyorum; ancak, benim değerlendirmem, hükümetin, son derece hassas bu güvenlik meselesinde Türkiye'nin çıkarlarına tam anlamıyla sahip çıkamadığı merkezindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Elekdağ, konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum.

Buyurun.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu itibarla, ben, Sayın Savunma Bakanımızdan, şu 5 soruyu sarih olarak yanıtlamalarını istirham edeceğim:

1- İran, kimseye sormadan Kuzey Irak'a kuvvet kaydırırken, hükümetimiz, bölgeye ilave kuvvet sevk etmek için, neden Amerika'nın icazetini almak lüzumunu hissetmiştir? (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye, ne zamandan beri kendi güvenliği için önlem almak amacıyla Amerika'nın iznine ihtiyaç duymaktadır?

2- Kuzey Irak'ta bulunan Türk askerî varlığına ilaveten, bu bölgeye hangi büyüklükte birliklerimiz gidecek ve Türkiye sınırından itibaren kaç kilometre derinlikte konuşlanacaklardır? Türk askerinin harekât alanına hangi sınırlamalar getirilmiştir?

3- Kuzey Irak'ta konuşlanacak Türk kuvvetlerine, bu bölgede bağımsız bir devlet kurulması yolundaki girişimleri caydırma yolunda bir görev talimatı verilecek midir; verilmeyecekse, bu husustaki derin endişeler neden tezkereye derç edilmiş ve tezkerede, bu amaçla Kuzey Irak'taki Türk kuvvetlerine caydırıcı bir rol verileceği belirtilmiştir?

4- Türk kuvvetlerine, Musul, Kerkük Kentlerini işgale yönelik oldubittileri önleme yolunda bir görev talimatı verilecek midir?

5- İstikrarsızlık ortamında, Türkmenlerin mal ve can güvenliği tehlikeye düştüğünde, Türk askerî kuvvetleri müdahale edecek midir; etmeyecekse, tezkerede, Türk askerî mevcudiyetinin Türkmenlerin güvenliğinin teminatı olduğu neden kaydedilmiştir?

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bu bütçeyi yetersiz bulduğu için ret oyu verecektir. Ancak, ben, sözlerimi şu noktaların altını çizerek bitirmek istiyorum:

Sözünü ettiğim tezkereyle, hükümet, bizlere ve Türk Milletine, açık ve kesin taahhütlerde bulunmuştur; ancak, bu taahhütleri yerine getirmekte, maalesef, aciz kalmıştır. Ortaya çıkan tablo vahimdir. Bu bakımdan, ben, Sayın Millî Savunma Bakanımızın, özellikle bu belirttiğim 5 nokta üzerinde, ayrıntılı biçimde bizleri aydınlatmasının son derece önemli olduğunu, burada, bir kere daha vurgulamak istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşma Sayın Mahmut Yıldız'ın.

Buyurun Sayın Yıldız.

CHP GRUBU ADINA MAHMUT YILDIZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 2003 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Bakanlığın bütçesinden önce, genel bütçeyle ilgili bir iki cümle söylemekte yarar görüyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi, seçim öncesi, seçim meydanlarında, programında ve acil eylem planında, ekonomide sürdürülebilir bir büyüme ortamını yaratmak için, iç dinamiklerin harekete geçirileceğini, çalışmayan işyerlerinin çalıştırılacağını, 300 000 konutun ve 15 000 kilometre bölünmüş yolun devreye sokulacağını ve böylece ülkenin her tarafının şantiyeye çevrileceğini söyleyerek, herkese iş, aş ve ekmek vaat etmiştir; fakat, ne yazık ki, yatırım ödenekleriyle 2002 yılı bütçesinin gerisinde olan 2003 yılı bütçesine baktığımızda, çalışan şantiyelerin kapanacağını, iş alanlarının kapanacağını, işi olanların işlerini kaybedeceklerini, karınlarını çöplüklerdeki ekmek kırıntılarıyla doyuran milyonlarca insanımıza milyonların katılacağını, herkesin daha da fakirleşeceğini, yaşanan ekonomik krizler neticesinde kepengini kapatan 500 000 esnafımıza ayakta kalabilme mücadelesi verenlerin de katılacağını, tarlalarını ekebilmek için umutlarını doğrudan destekleme primine bağlayan çiftçilerimizin bir daha tarlalarını ekemeyeceklerini üzülerek görmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülke hepimizindir. En az birbirimiz kadar sevdiğimiz Türkiyemizdeki siyaset anlayışımız, bütün insanların, mutlu yaşadığı, yarınlarına güvenle baktığı; insanın insana kul olmadığı, demokrasi ve özgürlüklerin egemen olduğu koşulların yaratılmasıdır. Bu koşulların yaratılmasının mihenk taşı da, Türkiye'yi idare eden iktidarların önümüze sürdüğü bütçelerdir.

Ülkemizin imarını ve altyapı hizmetlerini üslenmiş Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 2003 yılı bütçesi, genel bütçeden farklı değildir. Ülkemizin en büyük yatırım kuruluşu olan Karayolları Genel Müdürlüğünün 2002 yılındaki yatırım ödeneği, genel bütçenin yüzde 1,5'i iken, 2003 yılında yüzde 1'e düşürülmüştür; yani, 2002 yılında 1 katrilyon 886 trilyon olan yatırım ödeneği, 1 katrilyon 454 trilyona bağlanmıştır.

Türkiye'deki karayolları ağının konumunu size arz etmekte yarar görüyorum. 1.1.2002 tarihinde, karayolları ağında 1 851 kilometre otoyol, 31 376 kilometre devlet yolu, 29 929 kilometre il yolu bulunmaktadır. Bu yolların 8 303 kilometresi beton asfalt, 1 113 kilometresi toprak, 2 615 kilometresi stabilize ve 958 kilometresi de, maalesef, geçit veremeyecek bir konumdadır.

Ülkenin genelinde ise, mevcut olan köy yolarımızın toplam uzunluğu 291 217 kilometredir. Bu köy yollarımızın 72 000 kilometresi de kışın geçit vermeyen stabilize ve ham yoldan ibarettir.

15 000 kilometrelik bölünmüş yol konusuna gelmeden önce, Karayolları Genel Müdürlüğünün ekonomik yapısı hakkında da bilgi sunmakta yarar görüyorum. Bütçeden finanse edilen devlet ve il yolları projelerinin toplam proje yükü, 2002 yılı birim fiyatlarıyla 15 katrilyon 474 trilyondur. Bu bütçe yükünün 2002 yılı sonuna kadar harcanan parası ise 5 katrilyon 575 trilyon olarak tespit edilmiştir. İnşaatı devam eden bu yolların bitmesi için de 10 katrilyon liraya ihtiyaç görülmektedir.

Otoyolların toplam proje yükü ise 18 katrilyon civarındadır. Bunun 2002 yılı sonuna kadar harcanan, kullanılan parası ise 13,8 katrilyon olup, bu yolların bitmesi için de, 2002 yılı birim fiyatlarıyla 4 katrilyon 225 trilyona ihtiyaç vardır.

Netice olarak, Karayolları Genel Müdürlüğünün, ülkenin ekonomisine endirekt katkı yapan ve 19,4 katrilyon harcamasına rağmen atıl vaziyette duran inşaatı, devam eden projeleri bitirmek için yaklaşık olarak 14 katrilyona ihtiyaç vardır; yani, bütçelere yaklaşık 9 milyar dolar koyduğumuz takdirde, inşaatı devam eden bu yolları tamamlamış, ülkemizin hizmetine sunmuş olacağız.

Yolların bitirilmesiyle, ayrıca, bu şantiyelerin açılmasını bekleyen ve esir konumda bulunan, değeri milyarlarca lira tutan iş makinelerini de serbest bırakma noktasına taşıyacağız.

Hükümetimiz, 9 milyar doları bulma arayışı içinde olacağına, acil eylem planında kendisini angaje ettiği 15 000 kilometrelik bölünmüş yol için gerekli -stabilize veyahut da beton asfalt konumuna göre- 10 ilâ 20 milyar doları da Karayollarının sırtına yüklemiştir.

Değerli milletvekilleri, bölünmüş yolları, devletin atıl vaziyette duran makineleriyle emaneten daha ucuza mal edeceğini iddia eden Bakanlığımız, büyük bir yanılgı içerisindedir. Ben, pratikten ve uygulamadan gelen bir arkadaşınız olarak diyorum ki, emaneten yapılan işlerin, mevcut yasa ve bürokratik nedenlerle ucuza mal edilme şansı yoktur; çünkü, arızalanan bir makine parçasını en az bir iki ayda satın alabiliyorsak ve 8 saat çalışması düşünülen personelimizi, iş sahasına taşımanın neticesinde, günde 4-5 saat çalıştırabiliyorsak, bunların rantabl olma şansı kendiliğinden ortadan kalkıyor.

Ayrıca, hantal devlet yapısından kurtulmak için devleti küçültmedeki siyasî anlayışımız ile devletin, tüccarlık, müteahhitlik yapamayacağı anlayışını birbiriyle bağdaştırmayan politikaları gündeme getirmiş oluyoruz.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, otoyolların ve öncelikle, bölünmüş yolların yapılmasına karşı değiliz; fakat, ülkemizin olanakları ve ekonomik yapısı içerisinde, öncelikli işler kategorisinde ele alınmasını ve değerlendirilmesini istiyoruz. Örneğin, dünyanın ve Türkiye'nin en büyük projesi olan GAP'ı bitirelim diyoruz. GAP'ın maliyeti 32 milyar dolardır; 1977 yılından bugüne kadar 16 milyar dolar kullanılmıştır; bu projenin bitmesi için de 16 milyar dolara ihtiyaç vardır.

Türkiye'nin, enerji darboğazını çözecek, 1 700 000  hektar araziyi sulayacak, bölgenin makûs talihini yenecek işsizliği ve beraberinde anarşiyi yok edecek; bölgenin, gelişmiş bölgelerle arasında kalkınmışlık katsayısı olan 12'yi aşağıya çekecek, insanları doğrudan zenginleştirecek, 50 000 000 insanı bağrında besleyebilecek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum; buyurun.

MAHMUT YILDIZ (Devamla) - ...bu projeye, bölünmüş yola ayıracağımız parayı ayıralım ve on yılda bitirelim. Türkiye'nin bütün otoyollarını ve bölünmüş yollarını, ekonomiye bu projenin sağladığı girdilerle tamamlayalım; aksi takdirde, bu bütçe ödenekleriyle bu projenin bitmesi elli yılımıza mal olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki, ulaşım politikamızı ulusal çıkarlarımız doğrultusunda yeniden gözden geçirerek, geçmişteki hatalarımızı tekrarlamayalım. Gelişmiş ülkelerde ve bize, Marshall yardımı adı altında yapılan yardımla Karayolları Genel Müdürlüğünü kuran Amerika Birleşik Devletlerinde, yük taşımacılığının yüzde 95'i, yolcu taşımacılığının da büyük kısmı demiryoluyla yapılmaktadır. Bizde ise bunun tam tersi yapılmaktadır. Hatta, bu ülkelerde demiryollarının havayollarıyla rekabet eder düzeye getirilme uğraşısı mevcuttur.

Çözüm, ulaşım türlerinde günlük ihtiyaca cevap vereni seçmek değil, bunları koordineli olarak en verimli biçimde kullanmaktır. Çözüm, ulaşımda toplu kombine taşımacılıktan geçmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu genç cumhuriyetin önem verdiği demiryolları, özellikle, çokpartili döneme geçilmesinden bugüne kadar unutulmuş bir konumdadır. Osmanlı İmparatorluğundan devralınan demiryolu ağımızın uzunluğu 4 559 kilometre, 1923-1931 yılları arasında 6 011 kilometreye, 1940 yılında 8 637 kilometreye, 1950 yılında 9 204 kilometreye ulaşan demiryolu ağımız, bugün ise  10 508 kilometredir; yani, elli yılda 1 300 kilometre demiryolu yapılmış, bunun da senede yapılan miktarı 27,5 kilometredir.

Ülkenin ulaşımında yapılan bu yanlış tercih, yılda 8 - 10 000 insanımızın ölümüne, 120 - 150 000 insanımızın yaralanmasına ve katrilyonluk zararların oluşmasına neden olmaktadır.

Ayrıca, Avrupa ülkelerindeki toplam kamyondan daha çok sayıda kamyona sahibiyiz. İthal edilen makinelere, yedek parçaya ve akaryakıta ödediğimiz milyonlarca doların yanında, dünya ulaşım sisteminden devre dışı bırakılmamızın ve doğamızın kirletilmesinin tek nedeni, dayatılan dışa bağımlı karayolları politikasını benimseyerek, ülkeye getireceği zararları bile bile, topluma çözüm gibi sunan, karayollarını çözüm olarak öne süren, demiryollarına karşı çıkanları da komünistlikle suçlayıp "demiryolu komünistlerin işidir" diyerek halkı kandıran hükümetlerin yanlış politikalarıdır.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın bünyesindeki İller Bankasıyla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı bütçelerini görüşmemize gerek yoktur; çünkü bütçelerine ayrılan paraya baktığımız zaman, bu kuruluşlarımızla ilgili yeterli bir bütçenin mevcut olmadığını görmekteyiz.

BAŞKAN - Sayın Yıldız, sözlerinizi tamamlar mısınız.

MAHMUT YILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işçimize, memurumuza, emeklimize, çiftçimize, köylümüze, esnafımıza, açlık sınırında yaşayan 12 000 000, yoksulluk sınırında yaşayan 15 000 000 insanımıza hiçbir umut vermeyen, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarındaki umutları umutsuzluğa dönüştüren; ayrıca, çalışan emekçi kesime 15,7 katrilyonluk vergi yükü yükleyen bu bütçeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak ret oyu vereceğiz.

Bu duygularla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Sayın Hakkı Akalın.

Buyurun Sayın Akalın. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HAKKI AKALIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sağlık Bakanlığının 2003 yılı bütçesi hakkında konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir ülkenin kalkınmışlığının temel göstergelerinden birisi de sağlıktaki durumudur. Sağlıktaki durumu belirlemek için başvurulan temel sağlık göstergeleri arasında, bebek ölüm hızı, anne ölüm hızı, hekim ve hemşire başına düşen nüfus sayısı ilk sıraları almaktadır. Türkiye'deki sağlık göstergeleriyle Avrupa ülkelerinin sağlık göstergeleri karşılaştırıldığında en kötü sonuçlara sahip olduğumuz görülmektedir.

Ulusal gelirleri 1 000 doların altında olan Honduras ve Nikaragua gibi uzak ülkelerin sağlık göstergeleri bile bizden daha iyidir. Bu gibi ülkelerin sağlık göstergelerinin, Türkiye'den daha yoksul olmalarına karşın daha iyi durumda olmasının temel nedeni, bu ülkeleri yöneten siyasal iktidarların tercihlerini halktan yana kullanmasıdır. Bu ülkeler, yoksul olmalarına karşın, sağlığın bir yaşam hakkı, bir insanlık hakkı olduğu bilinciyle yönetilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık politikamızda ele alınması gereken önemli sorunlardan birisi, dengesiz dağılım ve eşitsizlik sorunudur. Türkiye'de sağlık göstergeleriyle sağlık hizmetlerinin sunumu ve finansmanında, bölgeler ve gelir grupları arasında önemli eşitsizlikler mevcuttur. Ülkedeki hasta yatağı, hekim ve hemşire sayısının yüzde 40'ından fazlası üç büyük kentte toplanmıştır. Buna karşın, birçok yerde hekim, hemşire ve ebe eksikliği söz konusudur. Anayasamızda "sosyal devlet" yazmasına karşın 20 000 000 vatandaşımız kaderlerine terk edilmiş durumdadır.

Sağlık Bakanlığımızın 2003 yılı bütçesi 3 katrilyon 570 trilyon 54 milyar lira olarak hesaplanmıştır. Bu rakamın yüzde 70'i personel, yüzde 7,4'ü ise yatırım giderlerine ayrılmıştır. 2003 yılı toplam bütçe içinde sağlık için ayrılan pay ise, sadece ve sadece yüzde 2,4'tür; Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi gelişmiş ülkelerde bu pay yüzde 10'dan fazladır. Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye gibi ülkelerde, genel bütçenin en az yüzde 10'unun Sağlık Bakanlığına ayrılmasını önermektedir.

İzninizle, ulusal geliri ülkemizden çok daha düşük olan bazı ülkelerin sağlığa ayırdıkları payları örnek vermek istiyorum: Angola; kişi başına ulusal geliri 220 dolar, sağlığa ayrılan pay yüzde 6. Arnavutluk; kişi başına ulusal geliri 870 dolar, sağlığa ayrılan pay yüzde 4. Burkina Faso; kişi başına ulusal geliri 240 dolar, sağlığa ayrılan pay yüzde 7.

Hükümetimiz, bu durumu düzeltemediği gibi, bir de emeklilere yüzde 1 sağlık kesintisi getirmek gibi yanlış ve haksız bir uygulamayla bu sıkıntıları daha da artırmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de, hastalar aldıkları, sağlık personeli de sunmuş olduğu sağlık hizmetinden memnun değildir. Bu, bizler için, ne yazık ki, çok acı bir gerçektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; otuz yıl hekimlik yapmış bir arkadaşınız olarak, bu acı gerçeklerden bazılarını sizlere anlatmak istiyorum. Vatandaşlar, perişan bir halde, sosyal güvenceleri yok; köyünden kasabasından kalkıp, büyük kentlerdeki akrabasının yanına hastasını alıp geliyor; hastanelerde kuyruklarda bekliyor; çoğunun cebinde yiyecek parası dahi yok. Üç dört gün geçiyor; sonunda bir hekime ulaşabiliyor. Hekim "senin çocuğuna açık kalp ameliyatı yapmak gerekiyor" diyor. Adam soruyor: "Doktor bey ne kadara mal olur?" Yanıt: "5-6 milyar liraya." Adamı bir sıkıntı alıyor "Doktor Bey, ineğim yok satayım, tarlam yok satayım, sen söyle, ben ne yapayım? Ölürse ölsün, geride benim 5 çocuğum daha var" diyor ve çocuğunu alıp geri dönüyor. Buna benzer olayları, günde bir kez, en az bir kez yaşayan doktor, hemşire ve yanlarındaki hastabakıcı, bu ortamın yarattığı acı ve sıkıntı içinde kendi durumlarını düşünüyorlar; nasıl düşünmesinler ki?! Doktor, 30 yaşına kadar yaptığı eğitimin sonunda hâlâ bir yere gelememiş; aldığı ücret 650 000 000-750 000 000 lira, eğer dönersermayeli bir kurumda çalışıyorsa oradan aldığı da 250 000 000 lira; ama, tamamına baktığınız zaman, yoksulluk sınırında. Hemşire, bin bir güçlükle zor şartlar altında yetişmiş, yedi sekiz yıldır çalışıyor; aldığı ücret 500 000 000 lira; yarısından çoğu ev kirasına gidiyor. Hastabakıcı ise tümden gariban; 400 000 000 lira aylık, neredeyse açlık sınırında.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sorunların çözümüne katkıda bulunma anlayışı içinde muhalefet yapacağımızı daha önce de belirtmiştik; bunu da yapıyoruz, yapmaya gayret ediyoruz; ancak, iktidardan, ne yazık ki, bir cevap alamıyoruz. Bu konuyla ilgili olarak bazı somut örnekler vermek istiyorum.

26 Aralık 2002 tarihinde, 2003 yılı geçici bütçe görüşmelerinde, tedavi ve ilaç giderleriyle ilgili, yüzde 4,2'ye indirilen ödeneğin yüzde 8,3'e yükseltilmesine yönelik önerge verdik; Türkiye'deki sağlık göstergelerinin zaten çok kötü olduğunu, sağlığa yeterince pay ayrılamadığını, bunun için annelerin ve çocukların öldüğünü belirttik; bu talebimiz reddedildi.

15 Mart 2003 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı görüşmelerinde, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda, 65 yaş uygulamasında klinik şeflerinin ve yardımcılarının da dikkate alınmasına yönelik önerge verdik. Gerekçesinde de, çoğu profesör ve doçent olan bu kişilerin yaşıtları 2547 sayılı Yasayla üniversitelerde 67 yaşına kadar görevlerine devam ederken, 61 yaşında, deneyimlerini aktaracakları zaman, kulaklarından tutulup dışarıya bırakılmalarının sorunlara yol açacağını, şef ve şef muavinlerinin bir günde yetişmediğini; ayrıca, bunların, idarî ve eğitim görevleri de bulunduğunu, deneyimin bir gecede oluşmadığını, kör topal giden bir sistemin daha da aksayacağını belirttik; bu talebimiz de reddedildi.

16 Mart 2003 tarihinde, Plan ve Bütçe Komisyonunda Maliye Bakanlığı bütçesi görüşülürken, üniversitelerin dönersermayelerinde yapılan değişikliklerin tam gün uygulamasına engel oluşturacağını, zaten ortada araştırmaya ayrılacak bir ödenek kalmayacağını ifade ettik; üniversite hastanelerinde eğitim ve hizmetin aksayacağını, bunların da, devlet eliyle, âdeta, batırılacağını söyledik; düzeltilmesi için değişiklik önergesi verdik.

Sayın Sağlık Bakanı tam günü savunmasına karşın, Sayın Maliye Bakanının uygulamalarının tam tersine olduğunu anlatmaya çalıştık; bu talebimiz de reddedildi.

Sağlık personelinin çalışma şartları çok ağır. Her zaman bulaşıcı bir hastalığa yakalanma riskleri mevcut. Yaşamlarının riske girmesi söz konusu. Yılda üç ay fiilî hizmet zammı almalarına yönelik bir yasa teklifi verdik; otuzbeş gün oldu, komisyonda bekliyor, ne olacağı meçhul.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de karmaşık ve sorunlu bir sağlık sistemi, çokbaşlı, bağımsız ve küçük küçük, birbirlerinin sınırlarına el uzattırmayan imparatorluklar halinde bir yönetim organizasyonu var. Sağlık Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, üniversiteler, Millî Savunma Bakanlığı, özel, KİT, diğer kamu kuruluşları, belediyeler, vakıflar, azınlıklar ve yabancılara ait 1 226'yı aşkın hastane ve 172 449 hasta yatağı var. Ameliyat olacak olan hastaya, bir kuruma ait hastaneden, yataklar boş olmadığı gerekçesiyle üçbuçuk ay, altı ay sonrasına randevu veriliyor. Oysa, hemen o hastanenin yanı başındaki bir başka kuruma ait hastanede yatakların yarısı boş. Basit bir karar, yetkili bir otorite ve uygun bir koordinasyonla bu sorunlar anında çözülebilir. Sadece, Anayasamızın sağlık hizmetlerinin tek elden, Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmesine ilişkin hükmünü uygulamak yeterli.

Türkiye'de, sağlıkta, kaynak, israf, dengesiz dağılım, koordinasyon bozukluğu, çokbaşlı yönetim gibi siyasal iradeyle düzeltilebilir birçok sorun vardır. Bu sorunların son yirmi yılda bir yumak halini almasının temelinde, ülkeyi yöneten siyasal iktidarların küreselleşme ve özelleştirme söylemleriyle, sosyal adaleti koruyan, insan onurunu koruyan sosyal devleti tasfiye etmeleri ve sağlığa ayrılan payı her bütçede daha da kısmaları yatmaktadır. Sağlıktaki sorunların çözümü için Anayasamızın 2 nci maddesine sarılmak, sosyal devlete sahip çıkmak, 56 ncı maddesine yönelmek, sağlık hizmetlerini tek elden yürütmek ve siyasal tercih yaparak sağlığa kaynak aktarmak gerekmektedir. İşin temeli, çözümün formülü budur. Bunun için cesaretle, radikal, kalıcı ve esas tedavi olan ameliyatı gecikmeden, hastayı kaybetmeden gerçekleştirmenin zamanı gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akalın, buyurun.

HAKKI AKALIN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'deki sağlık sorunlarından halkımız sorumlu değildir; plansızlık, üretime dönmeyen altyapı yatırımları, borcu borçla ödemek, üretmeden tüketmek, Çankaya zirvelerine taşınan Lale Devrini anımsatan saltanat görüntüleri, yönetimlerdeki başıbozukluk, yeni sömürgeciliğe teslimiyet, ne olursa olsun bir yere yamanma tutkusu, ver kurtulculuk... İşte, Türkiye, uzun yıllardan beri uygulanan bu yanlış ve dışa bağımlı politikalarla bugünlere sürüklendi. Her seferinde ülkeyi biraz daha dışa bağımlı kılan kararlar, Ankara'nın elini kolunu bağlamıştır. Ekonomik, teknolojik, siyasal ve askerî bağımlılıklar, Türkiye'nin Ankara'dan yönetilmesine olanak vermemiştir. Kararlar, siyasal iktidarlar tarafından üzülerek, katlanılarak, utanılarak büyük bir teslimiyetle alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; batık borçlar, üçte 1'i açık veren bütçeler, sıkıntılı bir ekonomi, dağınık yönetimler, başarısız diplomasi... Âdeta köşeye sıkıştırılmış, dizleri üzerine çökertilmiş, boynunu kılıcın altına uzatmış gibi gözüken bir ülke; halk çaresiz, bezmiş, âdeta üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibi, borç zinciriyle prangaya vurulmuşuz; ama cumhuriyetin kuruluşundan önce Sevr'i canı ve kanı pahasına yırtıp atan Anadolu'nun yaptığı gibi, öyle bir gün gelir ki, o, yere düşmüş gibi gözüken ulus, doğrulur, ayağa kalkar ve zincirleri kırar; özgürlüğün onuruna, şerefine ulaşır ve esenliğe kavuşur, ansızın, birdenbire.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu düşünce ve umudun ışığı altında, ulusumuza olan inançla, 2003 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını, yarınların halkımıza ve sizlere sağlık ve esenlikler getirmesini diliyor, sevgi dolu saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akalın.

Sayın milletvekilleri, beşinci turdaki bütçeler üzerinde, şahsı adına, lehinde, Sayın Sabri Varan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; bugün, burada, çok zor bir görevi hep beraber yerine getireceğiz; Sağlık Bakanlığımızın bütçesini konuşacağız.

Bütçenin lehinde konuşmak için söz aldım; ama, bütçedeki payı yüzde 2,5 civarlarında olan bir Bakanlığın, Türkiye'de yediden yetmişyediye herkesi ilgilendiren, âdeta herkesten sorumlu olan bir Bakanlığın bu şekildeki bütçesinin lehinde nasıl konuşabileceğimizi de merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Herhalde, bir vekile yapılacak en büyük kötü dua, yani beddua, zannediyorum "Allah seni yüzde 2,5 bütçeli bir bakanlığa bakan etsin; yani, Sağlık Bakanı yapsın" demektir.

Değerli arkadaşlar, Sağlık Bakanlığımızla ilgili bütçe oranını söylediğim zaman alkışları duyuyorum. Duyuyorum; ama, bunun sorumlusunun Adalet ve Kalkınma Partisi olmadığını da biliyorum. Biz, daha dört aylık iktidarız. Bu Meclis 59 hükümet, yüzlerce de Sağlık Bakanı gördü. Bunun için, bunun sorumluluğu şu andaki iktidarın olmaması gerekir.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Bu bir siyasî tercihtir.

SABRİ VARAN (Devamla) - Daha teşkilat yasasını bile yapmamış, personel kanununu bile çıkarmamış bir Bakanlığın, neleri nasıl yapabileceğini burada konuşmaya çalışacağız.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; günümüzde, sağlık kavramı, eskisine oranla çok daha fazla unsur içermektedir. Hasta haklarından çevre sağlığına kadar geniş bir yelpaze karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye'de sağlık sorunları, kesinlikle sistemden kaynaklanmaktadır. Sağlık sisteminde, hizmeti alan hasta da, hizmeti veren hekim ve sağlık personeli de ve bunun finansmanını sağlayan Bakanlık da, maalesef memnun değildir. Sağlıkta, millet olarak ne aradığımızı bilmeliyiz, nereye gitmek istediğimizi bilmeliyiz; aksi takdirde, sağlıkta vardığımız yerin tespitini yapamayız.

Sistemdeki hataları savunamayız. Bizler, hataları miras olarak kabul etmiyoruz; bunun için, hatalar da savunmaya değmemelidir. Başkalarına acıyı getirecek ihmal bize yakışmaz. Yürekleri yakmak, gözleri yaşartmak, Türk sağlık sisteminin neticesi olmamalıdır.

Hedefi olmayan; ama, hep hayal edilen işten kimseye bir fayda gelmez. Büyük milletlerin hayalleri olamaz, büyük milletlerin hedefleri vardır ve olmalıdır. Sağlık sorunlarını, hasta-hastane-doktor üçgeninde çözmeye çalışırsak, çözülemez, çözemeyiz. Genel bütçe içerisinde yüzde  2,5 pay alan, bunun da yüzde 80'ini personel giderlerine harcayan bir Bakanlığın, kısa sürede bu sistemin sorunlarını çözmesi tabiî ki düşünülemez.

Değerli arkadaşlarım, Sağlık Bakanlığının konumu da çok önemlidir. Sağlıkta söz sahibi birçok kuruluş vardır; eğer, sağlıkta sorunlar çözülecekse, çözüm, etkin ve güçlü bir Bakanlığın oluşturulmasındadır.

Sağlık Bakanlığını, ülkenin tüm sağlık politikalarını üreten, yöneten, planlayan, uygulayan bir yapıya kavuşturmalıyız. Bireyi; yani, insanı hedef alan "insanı yaşat ki, devlet yaşasın" mantığına göre politikalar üretmeliyiz.

Sağlık sektörümüzdeki problemlerden bir diğeri de planlamadır. Bunun temelinde de çokbaşlılık yatmaktadır. Uzun vadeli sağlık politikaları üretmeliyiz; başarı bundadır.

Sağlık personeli ve sağlık tesisindeki dağılımda da dengesizlikler vardır. Öyle ki, tıbbî malzemenin olduğu yerde, sağlık ocağında, doktoru bulamazsınız, doktorun olduğu yerde de tıbbî alet edevatı bulamazsınız. Bunun için, hastanın var olduğu yerde doktor olması lazım, doktorun var olduğu yerde de hastanın olması lazım. Planlamanın daha düzenli yapılmasına dikkat etmek gerekir.

İsterseniz, dünyadaki yerimize göz atalım. Devletler, genel bütçelerinden  ne kadar ayırıyor; sağlığa ayrılan pay olarak, Avusturya yüzde 14'ünü ayırıyorken, Türkiye'deki oranı biraz önce belirttim. Almanya'da bu oran yüzde 17'dir. Avrupa'da sağlık harcamaları en düşük ülke, maalesef, Türkiye'dir; bu rakam 108 dolar civarındadır. Ancak, şuna dikkatinizi çekmek istiyorum: Ülkemizde, millî savunma harcamalarında kişi başına 123 dolar harcama yapıyoruz. Bizim sağlığa biraz daha fazla kaynak ayırmamız gerektiğini, bu kıyastan da anlayabiliriz.

Sağlık hizmetleri geciktirilemez ve ertelenemez. Ülkelerin gelişmişlik ölçütlerinden olan bebek ölüm oranlarını, Medeni Yılmaz arkadaşımız, biraz önce sizlere söyledi; ama, insanların yaşam süresinde, insanlarımızın medenî milletlerden on yıl önce hayata veda ettiğini de bilmeliyiz. Türkiye'de ortalama yaşam süresi 69 yıl iken, Avrupa'da ve medenî milletlerde, bu süre on yıl daha uzundur.

Sağlık ocağı sayısı 5 800 civarındadır. Bir doktora 4 353 kişi, bir hemşireye 5 556 kişi, bir ebeye de 3 007 kişinin mesuliyeti düşmektedir.

Değerli arkadaşlar, devletimiz, koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık vermeli, birinci basamak sağlık hizmeti veren sağlık ocaklarını, röntgen, tıbbî cihazlar ve benzeri donanımlarla desteklemeli ve bilahara da aile hekimliği sistemine geçmelidir. Sağlık ocaklarımızı, tıpta uzmanlık sınavına hazırlanan pratisyen hekimlerin barınma yeri olmaktan çıkarmalıyız.

Hastaya, hastane ve hekim seçme hakkı vermeliyiz. Devlet, ikinci basamak sağlık hizmetlerinden belirli bir zaman sonra çekilmeli, bu hizmeti yerel yönetimlere, özel sektöre ve üçüncü sektör dediğimiz vakıf ve derneklere devretmelidir. Bunun örnekleri, Avrupa'da sayısız olarak vardır.

Bilahara, hastanelerin özerkleşmesine gidilmelidir. Hastanelerimize, kendi hastanelerinde bulunmayan branşlarda hekimi, eczacıyı, diş hekimini ve sağlık personelini, dönersermaye imkânlarından sözleşmeli olarak çalıştırma imkânı verilmelidir. Bunda devletin çok büyük kârı olacaktır arkadaşlar. İsterseniz, ilimizden bir örnek verelim. Gümüşhane Devlet Hastanesinde, bugün nöroloji uzmanı bulunmamaktadır. Evde ranzasından düşen bir çocuğun hastaneye müracaatında, ailesiyle beraber mecburen Trabzon'a sevki mümkündür. Hastayı, refakatçisiyle beraber Trabzon'a sevk edersek, buna bir de ambulans tahsis edilirse ve bu tür vakanın da bir ay içerisinde on olduğunu hesap edersek, bir hekime, Gümüşhane'de vereceğimiz maaşın ne olabileceği ile buradaki hesap ortaya çıkar. Burada, devletimizin çok büyük kayıpları olmaktadır.

Avrupa Birliği normlarında, ebe hemşirenin eğitimi yüksekokul seviyesinde olmalıdır. Maalesef, ilimizde, 5 katlı, 500 öğrenci kapasiteli bir okulumuzu da Karadeniz Teknik Üniversitesine tahsis ettiğimiz halde, sağlık meslek yüksekokulu açılmamıştır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, neleri yapmalıyız, neleri önermeliyiz, belki bunu konuşmak lazım; ama, ülkemizde, sağlığa ayrılan payın, sadece bütçeden ayrılan yüzde 2,5'lik pay olmadığını da bilmemiz lazım. Hastanelerdeki dönersermayelerin payını, üniversite hastanelerinin dönersermaye payını ve Silahlı Kuvvetlerimizin sağlığa ayırdığı payı da kattığımız zaman, bütçedeki oranın yüzde 6 - yüzde 7'lere vardığını da bilmemiz lazım. Şunu ifade edeyim ki: Sayın Bakanımızın ve hükümetimizin, bu bütçeyi, doğru ve yerinde, uygun zamanlamayla kullanacağı inancını taşıyorum.

Bütün bu olumsuz rakam ve mevzuat bir gerçekken, olumsuzlukları çözmek için de şunları öneriyorum :

Her şeyden önce, sağlıkta bir veri bankasının oluşturulması gerekir; başarı da bundadır.

Sosyal güvenliği olmayan garip gurebaya, birinci sınıf sağlık hizmetini, çok kaliteli şekilde vermeli; yeşil kartın, insanları rencide...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Varan, konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.

SABRİ VARAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Yeşil kart, maalesef, bu garip gurebayı, başvurdukları hastanelerde, kurumlarda yüz kızartıcı bir duruma sokmuştur. Bunun için, bu yeşil kartı kaldırmalıyız; herkese sağlık hizmetini sunmalıyız.

Personelin moral motivasyonu da yoktur. Sağlık personeline moral motivasyon verecek çok iyi ücret tahsis etmeliyiz; performans kriterlerini esas alan bir ücretlendirme ve bölgesel farklılıklara göre farklı ücret getirmeliyiz.

Ağız ve diş sağlığı konusunda da durum aynıdır. Ülkemizde, ancak beş yılda 1 defa diş hekimine müracaat edildiği söylenir; Avrupa'da ise, bu, bir yılda 5 defadır. Bunun için, çocukluktan başlayacak şekilde ağız ve diş sağlığı eğitimi vermeliyiz.

Sağlıkta, personel kanununu yeniden yapılandırmalıyız. Bir meslek, diğer mesleğin yardımcısı değil, tamamlayıcısıdır. Sağlıkta, hekimler dışında anılan personele "yardımcı sağlık hizmetleri" deyimini kullanmamalıyız; bunlara yeni tanımlar getirmeliyiz.

Tıpta uzmanlıkta, eczacılarımıza branşlaşma hakkı vermeliyiz.

Diplomasız diş hekimlerinin bu faaliyeti yapmaları engellenmelidir. Çıraklık eğitim merkezlerinde lise öğretmenlerinin verdiği diş hekimliği, ağız ve diş sağlığı dersleriyle bu insanlar teknisyen yapılıyor. Burada diş hekimlerinin görev almadığını biliyoruz. Bu yanlışın da ortadan kaldırılması gerekiyor.

Personelde norm kadroya geçmemiz lazım.

Kısa sürede bitirmek için, biraz hızlı okumak istiyorum.

Turizm hekimliği ve sağlık turizmi konusunda yeni çalışmalara ihtiyaç vardır. Mavi bayrak projesine de önem vermeliyiz.

Yüzde 100'ünü devletin satın aldığı ilaç sanayiinde katma değer kaybının önlenmesi için KDV oranını yüzde 1'e indirmeliyiz.

Bebek mamalarımızın ruhsatları hâlâ  Tarım Bakanlığımızca verilmektedir. Bebek mamalarının ruhsatları Sağlık Bakanlığımıza devredilmeli, marketlerde sağlıksız koşullarda satışından vazgeçilmelidir. Mamalar, ancak eczanelerce satılmalıdır.

Devletimizin, kısa sürede, özel sağlık sigortasına geçmesi gerekmektedir. 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Yasa, bölgesel ihtiyaçlara da cevap verecek şekilde düzenlenmelidir.

İlaçlarda fiyatlandırma sistemi değiştirilmelidir. Muadil ilaçlardaki çok yüksek fiyat farkına geçit verilmemelidir ve ithal ilacın iç piyasadaki yüzde 40'lara varan oranına dur denilmelidir. Ulusal ilaç kurumu oluşturulmalıdır.

İlçelerde sağlık alanındaki bir boşluğu doldurmak için, ilçelerimizde de ilçe sağlık müdürlükleri kurulmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Varan, toparlar mısınız.

SABRİ VARAN (Devamla) - 2 dakika içinde bitiriyorum Sayın Başkanım.

Mobil sağlık hizmeti verilerek, her köye bir sağlıkevi ve bir ebe projesinden vazgeçmeliyiz.

Medikal malzemelerde de suiistimali önleyecek tedbirleri almalıyız.

Çocuk ölümlerini azaltacak, anne ölümlerine son verecek tedbirleri almalıyız. Anneleri, doğum öncesi, doğum için hazırlamalıyız.

Özürlülerle ilgili koordinasyon, eğitim, öğretim ortamları hazırlanmalı ve ülkenin tamamına hitap edecek şekilde organize edilmelidir.

Teşkilat yasasının acilen düzenlenmesi gerekmektedir arkadaşlar. Sağlık Bakanlığımız, yıllardır kanun hükmünde kararnameyle idare edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu Meclis 59 hükümet, yüzlerce de Sağlık Bakanına şahit oldu. Bunların birçoğunun da ismi hiç kimsenin hafızasında yoktur. Son söz olarak, gelin, iktidarı ve muhalefetiyle, AK Partinin başlattığı sağlıktaki dönüşüm projesine hep beraber sahip çıkalım; ülkemizi medenî ülkeler, medenî milletler seviyesine kavuşturalım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Varan.

Şimdi, beşinci turda yer alan bütçeler aleyhinde son konuşmacı olarak Sayın Atilla Emek'i çağırmadan önce, hükümet üyelerimiz konuşmak istiyorlar mı?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Evet.

BAŞKAN - Diğer Sayın Bakanlarımız da konuşacaklar mı?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - 10'ar dakika konuşacağız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının 2003 yılı bütçesiyle ilgili açıklamalarda bulunmak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; sizleri, şahsım ve mesai arkadaşlarım adına selamlıyor ve saygılar sunuyorum.

Dünyamız, 21 inci Yüzyıla hızlı değişimlerle girerken, bilim ve teknolojinin baş döndürücü ilerleyişiyle birlikte, sadece ekonomik ve siyasî alanda değil, aynı zamanda savunma alanında da yeniliklere sahne olmuştur. Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, içinde bulunduğumuz dönemin güvenlik ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapı içerisinde, imkân ve kabiliyetleri nitelik bakımından daha geliştirilerek, daha az mevcutlu; ancak, daha yüksek teknolojiye sahip, daha modern, ateş gücü yüksek ve manevra kabiliyeti yüksek bir güce kavuşması için gerekli çalışmalar yapılmaktadır.

Bu kapsamda, Savunma Sanayii Müsteşarlığının kuruluşundan bu yana geçen süre içerisinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin modern ekipmanla teçhiz edilmesi, savunma sanayii altyapısının oluşturulması ve geliştirilmesi yönünde çaba gösterilmektedir. Ulu Önder Atatürk, 1 Kasım 1937 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış konuşmasında savunma sanayiine verilmesi gereken önemi belirtirken şu ifadeleri kullanmışlardır: "Harp sanayii tesisatımızı, daha ziyade inkişaf ve tevsi için alınan tedbirlere devam edilmeli ve endüstrileşme mesaimizde ordu ihtiyacı ayrıca gözönünde tutulmalıdır." Bizler de, bugün, bu direktifin ışığında savunma sanayiimize gereken önemi vererek her türlü gayret ve faaliyet içerisinde çalışmalarımızı sürdürmeye devam etmekteyiz.

1991-2001 yılları arasında on yıllık dönemde tamamlanan, toplam bedeli 2,3 milyar ABD Doları olan 12 projede yaklaşık yüzde 40 yerli katkı oranına erişilmiştir. Aynı zamanda, yurtdışı rekabet gücü yüksek bir millî savunma sanayiinin geliştirilmesi için, bu sanayi, Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından teşvik edilmekte ve bu amaçla kaynak temini için gayret gösterilmektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; son yıllar, savunma teçhizatı ürünlerimizin ihracatı açısından da önemli bir dönem olmuştur. Savunma sanayii kuruluşlarımız tarafından üretilmekte olan ürünlerle ilgili önemli bağlantılar yapılmakta ve yurtdışında uluslararası ihalelere katılım gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda, Birleşik Arap Emirlikleri tarafından FNSS Anonim Şirketi firmasına sipariş edilmiş olan 136 adet, Türk yapımı, değişik modellerde zırhlı muharebe aracının teslimatı tamamlanmıştır. Yine, FNSS firmasına, Malezya'yla yaptığı anlaşma sonucunda imzalanan sözleşme gereği, 2004 yılı sonuna kadar Malezya Silahlı Kuvvetlerine 211 değişik tipte zırhlı muharebe aracını teslim etmek üzere, gerekli çalışmalar takvime uygun bir şekilde devam etmektedir. Bu projeyle, ilk defa, ülkemizden yurtdışına, Malezya'ya teknoloji transferi de gerçekleşmiş olmaktadır.

Ayrıca, Türkiye ile Tunus arasında yürütülen savunma sanayii işbirliği faaliyetleri sonucunda, 300 adet 4x4 tekerlekli hafif arazi aracının Tunus'a satılması maksadıyla, Tunus ile Otokar Anonim Şirketi arasında imzalanan kontrat çerçevesinde araçların teslimi tamamlanmıştır.

Makine Kimya Endüstrisi Kurumu ise, 17 Haziran 2000 tarihinden itibaren Millî Savunma Bakanlığıyla ilgilendirilmiştir. Bu kurum, 233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükmüne tabi bir iktisadî devlet teşekkülü olup, kurumun ana görevi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü silah, mühimmat, roket ve benzeri malzemelerini üretmektir. Daha etkin ve verimli bir üretim için, Yüksek Planlama Kurulu kararı gereği, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü bağlı ortaklığı olan 12 şirketin tasfiyesi infisah suretiyle tüzelkişilikleri kaldırılarak, fabrika işletme statüsüne dönüştürülme çalışmalarına başlanmıştır.

Bu yılki bütçemizle ilgili bilgileri şöyle özetlemek mümkündür. Bakanlığımız 2003 yılı bütçe teklifi, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgedeki askerî ve siyasî gelişmeler, mevcut ekonomik ve sosyal politikalar, kalkınma planları, ekonomik istikrarı sağlama ve enflasyonla mücadele programı çerçevesinde hazırlanmıştır ve savunma alanındaki kamu harcamalarının azaltılması çalışmaları, Türk Silahlı Kuvvetlerinin zorunlu ihtiyaçları ile uluslararası siyasal durum dikkate alınarak, azamî tasarruf prensibiyle düzenlenmiştir.

Bütçemiz, 2002 yılına göre, yüzde 24 artışla 10 katrilyon 209 trilyon 250 milyar lira olarak huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır. Bu bütçenin yüzde 29,4'ü personel giderlerini oluşturmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin barınma, beslenme, giyim gibi yasalarla belirlenmiş istihkakları, akaryakıt, yakacak, taşıma, ulaşım gibi tüketim mal ve hizmet alımları ile diğer modernizasyon programlarının yer aldığı diğer cari harcamalar bölümünün 2003 yılı Millî Savunma Bakanlığı bütçesi içindeki payı ise yüzde 61'dir.

Bu kaynağın yüzde 45'i, personelin yasal istihkakları ile tüketim mal ve hizmetlerinin tedarikine; yüzde 55'i ise, Türk Silahlı Kuvvetleri için yatırım niteliğinde olan stratejik hedef planı, 2003 yılı programı kapsamında modernizasyon faaliyetlerine ayrılmıştır.

Bütçe teklifinin binde 1'ine tekabül eden ve 9 trilyon olan yatırım harcamaları ödeneği ise, şehitliklerimizin onarımı ve yapımı ile teknolojik araştırma projeleri, ekonomik ömrünü doldurmuş ve bakım-onarım masrafları çok yüksek bazı araçların yenilenmesine kullanılmasına amaçlanmıştır.

Bu vesileyle, dikkatlerinizi bir hususa çekmek istiyorum. Ana malzeme ve silah sistemlerini içeren modernizasyon projeleri, ekonomik anlamda yatırım kapsamında olmakla birlikte, bütçe tekniği bakımından, az önce arz ettiğim gibi, bütçe teklifimizin diğer cari bölümünde yer almaktadır.

Bütçe teklifimizin yüzde 29'luk bölümünü kapsayan ve 301 trilyon 130 milyar lira olan transfer harcamaları, NATO başta olmak üzere, üyesi bulunduğumuz uluslararası kuruluşlara yapılacak üyelik aidatlarının ödenmesi, Türk cumhuriyetleri ve diğer dost ülkelerin eğitim maksadıyla gelen personelinin masraflarının karşılanması, ve altyapı ihtiyacı için gerekli kamulaştırma bedelleri gibi unsurlardan oluşmaktadır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 2003 yılı bütçe teklifimiz, hazırlanışı sırasında, azamî tasarruf ve kaynakların etkin kullanımı ilkelerini temel almıştır. Bütçemizde, sözleşmesi yapılmış ve devam eden projeler, kanunlara dayalı istihkaklar, sefer stoku tamamlama, uluslararası görevler, işletme, bakım, idame ihtiyaçları, dost ülkelerdeki birliklerimizin ihtiyaçları için planlanan ödeneklerden vazgeçilmesi, takdir edersiniz, mümkün değildir.

Bu sebeple, diğer ihtiyaçların bir bölümünü gelecek yıllara ertelemek suretiyle idame ve modernizasyon ihtiyaçlarının kısmen karşılanması hedeflenmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; daha önceki konuşmalarda geçen bazı hususlarda, özellikle Sayın Şükrü Elekdağ'ın temas ettiği noktalarda görüşümü arz etmek istiyorum.

Sayın Elekdağ'ın temas ettiği noktalar tamamen tezkereyle alakalı hususlardır. Burada iki itirazım var kendilerine; birincisi, bu bütçeyle Irak'a bir operasyon yapılacaktır ve bu sebeple, Irak bütçesi olarak şu ödenekleri getirdik diye bizim herhangi bir bütçe tahminimiz yoktur. Bu sebeple, bütçemizle Irak operasyonu arasında ilişki kurulması bütçe müzakereleri bakımından doğru olamaz.

İkincisi, tezkereyle ilgili bir araştırma önergesi verilmiş ve bu önerge kabul edilmiş değildir ki, tezkerenin mahiyetiyle ve Bakanlar Kurulunun bunu uygulamasıyla ilgili görüşmelere yer verelim.

Bildiğiniz gibi, Anayasanın 98 inci maddesi Meclis araştırmasını "belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemelerden ibarettir" diye özetlemekte, İçtüzüğün 104 üncü maddesi Meclis araştırması açılması için "genel görüşme açılmasındaki hükümler uygulanır" demekte ve 102 nci madde ise "genel görüşme açılıp açılmamasına Genel Kurul karar verir" demektedir. Genel Kurulumuzun böyle bir kararı yoktur; ancak, Sayın Elekdağ, Cumhuriyet Halk Partisinin saygın bir üyesidir; bu sebeple, bir iki noktayı hemen edindiğimiz bilgiler olarak arz etmek istiyorum, eğer sizler de müsaade ederseniz..

Hava üssünün, daha doğrusu (over flight) havadan geçişin açılmasına izin veren ülkeleri arz etmek istiyorum: Kanada, Hollanda, İtalya, Belçika, Polonya, Danimarka ve özellikle Almanya -Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve NATO ülkelerinin, üst geçişine  ve aynı ülkelerin transit geçişine izin verilmesi için karar vermiştir Yunanistan, Fransa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, 18.3.2003 tarihinde Genel Kurulumuzun kabul ettiği çalışma ilkelerimize göre, saat 13.00'te ara vermemiz gerekiyordu; Sayın Bakanın sözlerini tamamlamasına kadar Genel Kurulumuzun çalışmalarını sürdürmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Bakanım.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) - Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, 10 Mart 2003 tarihinde televizyonda yaptığı konuşmada, bir askerî harekât halinde, Amerika Birleşik Devletleri uçaklarının Fransız hava sahasından geçmelerine izin verildiğini belirtmiştir. Diğer izin veren ülkeler: Çek Cumhuriyeti, Macaristan, İspanya, Portekiz'dir; bunlara ilaveten, Bulgaristan, Estonya, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Romanya da hava sahasını açan ülkeler arasındadır. Bu konuda karar vermeyen ülkeler de var: Lüksemburg, Norveç ve İzlanda. Resmî kayıtlarımıza göre bugün bu durum mevcuttur.

Tezkereyle ilgili bir araştırma önergesi verilip, kabul edilmemesine rağmen, Sayın Elekdağ'ın sorularına, bütçeyle ilgili sorulmuş sorular meyanında yazılı olarak cevap vereceğimizi de arz etmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; savunma alanındaki ihtiyaçlarımızı, büyük fedakârlıklara katlanarak karşılayan ve askerlerine "Mehmetçik" ismini vererek askerliği kendisiyle özdeşleştiren büyük Türk Milletinin değerli temsilcileri olan sizlerin, huzurunuza getirilen Bakanlık bütçemizin aynen kabulünü takdirlerinize arz eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati :13.07

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 14.05

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2003 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMiSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/530; 1/531; 1/280, 3/87, 3/89, 3/90; 1/281, 3/88) (S. Sayıları : 76, 77, 78, 79) (Devam)

A)MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1. - Millî Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Millî Savunma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)

1. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

b) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1. - Sağlık Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Sağlık Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Şimdi, söz sırası, Hükümet adına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen'de.

Buyurun Sayın Ergezen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bakanlığımın bütçesi görüşülürken, hepinize saygılarımı sunarım.

Bakanlığımın 2003 yılı bütçesi üzerinde destek vererek konuşma yapan Sayın Mustafa Ilıcalı'ya ve olumlu tenkitleriyle yol göstermek isteyen Cumhuriyet Halk Parti Milletvekili Sayın Mahmut Yıldız'a teşekkür ederim. Ayrıca, Plan ve Bütçe Komisyonunda, gerek Cumhuriyet Halk Partili gerekse iktidar milletvekillerinin olumlu yaklaşımlarını, yol gösterici tavırlarını da dikkate alacağımızı huzurlarınızda tekrar belirtir, arkadaşlarımın tümüne teşekkür ederim.

Geçmiş yıllarda, bu Mecliste yol yapımı konuşulmazdı; yollardaki yolsuzluklar konuşulurdu, yollardaki yolsuzluklar tartışılırdı; ama, şükrediyorum, bugün, burada "bu yollar yapılabilir mi”, “yapabilir misiniz”, “ödeneğini nereden bulacaksınız”, “nasıl yapacaksınız”, “ayrılan bu bütçe ödeneğiyle başaramazsınız" gibi, gerek tenkit gerek ümit veren gerekse yapabilirseniz bizim şehrin yolunu da unutmayın dercesine bir üslup sergilenmektedir; doğrusu, bundan da mutluluk duyuyorum; çünkü, Bakanlığıma ve şahsıma, bürokratlara, gerek iktidar gerekse muhalefet kanadından gelen teklifler, bu işe herkesin inandığını gösteriyor, bunun bir ihtiyaç olduğunu hissediyoruz.

Halkımızın ve hükümetimizin, Bakanlığımıza üç önemli görev yüklediğini görüyorum, üç önemli başlık; biri, yol yapımı; diğeri, yolsuzluklarla mücadele; üçüncüsü de, konut ihtiyacının karşılanması. Bunlarla mücadelede başarılı olabilmek için, kamu yararına, sarsılan otoritenin yeniden tesis edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu otoritenin sarsıldığını, hırslar, ihtiraslar, kaprisler ve çıkarlar uğruna otoritelerin tesis edildiğini görüyorum; bu otoritelerin mutlaka kırılmasının gerektiğini düşünüyorum; bunun yerine, kamu yararını gerektiren otoritelerin sağlanması amacımız olmalıdır ve bunda da başarılı olduğumuza inanıyorum. Bu, atacağımız her adımda, alacağımız her kararda milletin çıkarlarını önplana çıkarmakla mümkün olabilecektir. Yüreklerimize bu duyguları koyduğumuz zaman, bunu başarmak da mümkündür.

Bölünmüş yollarla mücadele, konut seferberliği projeleri, hükümetin hedefi olduğu kadar, milletin de vazgeçemediği projelerdir. Şimdi, arkadaşlarımız konuşuyorlar, zaman zaman bize de soruluyor; gerek alışılagelmiş muhalefet üslubuyla gerekse gerçekten kafalardaki soru doğuran sebeplerle "15 000 kilometrelik bölünmüş yolu nasıl yapacaksınız, nasıl yürüyeceksiniz; mümkün mü" diyorlar. Tabiî ki, alışılagelmiş usullerle bu yolları bitirmek mümkün değil; ömrümüz biter, bu metotlarla, bu usullerle, bu alışkanlıklarla bu yolların bitmediğini torunlarımız da görürler.

Şimdi, biz, ne yapmak istiyoruz; biz, önce Türkiye'de, yol yapımındaki lüzumsuz projeleri orta yerden kaldırmak istiyoruz; gereksiz, lüzumsuz, bugün için, yarın için ihtiyaç olmayan ilave projeler var. Bir başka konu da şu: Biz, mevcut yolun yanına yol koyuyoruz; arkadaşlarımızın dikkat etmedikleri, kamunun bir türlü hatırına getirmediği bir husus var; mevcut yolun yanına yol koyuyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İkincisi, kamulaştırma problemimiz yok; çünkü, daha önce yollar kamulaştırılmış, öylesine geniş kamulaştırılmış ki -çünkü, Türkiye'nin paralarını nasıl tüketeceksiniz; lüzumsuz kamulaştırmalarda, lüzumsuz projelerde tüketeceksiniz, israflarda tüketeceksiniz, bugün geldiğimiz noktaya geleceksiniz-  biz kamulaştırma yapmıyoruz; 5 000-6 000 kilometrelik proje stokumuz var; mevcut yolların yanına yol koyuyoruz, BSK asfaltından vazgeçiyoruz, satıh kaplamalı asfalt... Şimdi, birçok yerin fikrini çelmeye çalışıyorlar; "canım, BSK kaliteli bir asfalt, niye vazgeçiyorsunuz" diyorlar; yani, yemeye ekmek bulamayıp da, atla düğüne gitmeye kalkışan adam gibi.

Şimdi, yıllardan beri, ben, buradan Van'a satıh kaplamalı yoldan gidiyorum; İstanbul'un beyefendileri, yıllardır, buradan İstanbul'a satıh kaplamalı yoldan gidiyorlar; İzmir'in sayın milletvekilleri, Denizli'ye, Aydın'a nereden gidiyorlardı; satıh kaplamalı yoldan gidiyorlardı. Buradan Sıvas'a gidenler, İzmir'e gidenler, Konya'ya gidenler, Nevşehir'e gidenler satıh kaplamalı yoldan gidiyorlar. Şimdiye kadar kimse "bu satıh kaplamalı yollar niye var" diye konuşmuyordu. Biz, BSK'lı asfalttan vazgeçip satıh kaplamalı yola başladığımız zaman birilerinin nasırına bastık, birilerinin çıkarlarına dokunduk kıyamet oradan başladı; bizi caydırmak istiyorlar. Siz dünyadan kredi alacaksınız, kapı kapı dolanacaksınız, yüksek faizlerle borç para alacaksınız, karınca adımıyla yol yapacaksınız, borçların altında ezileceksiniz, ülkenin yolları da yapılmayacak, her sene 5 000 - 6 000 insan canını verecek, milyarlarca dolarla ifade edilen maddî kayıplar olacak, ondan sonra da "niçin satıh kaplamalı yol, niçin kamunun imkânlarıyla yol yapmaya kalkışacaksınız" diyeceksiniz; bu gibi tenkitleri de anlamak mümkün değildir.

Ayrıca, bazı yerlerde, gerçekten, kamulaştırılan mevcut yer yeterli değilse, yolların arasındaki boşluğu daraltıyoruz; beton bariyerler koyarak, biz, kamulaştırmadan da kaçmaya çalışıyoruz. Biz, kamunun imkânlarıyla yolun yüzde 60'ını yapıyoruz. Sadece Karayollarında 14 000 yatan işçimiz var, devlete maliyeti 2 500 000 000 milyar; Köy Hizmetlerinde 40 000 işçi var, benzeri işçi sayısı Devlet Su İşlerinde, Ormanda, özel idarelerde; bu işçiler yatacak, devletten her ay maaşını alacak, makinelerin bıçakları paslanacak, depolara kimse girmeyecek, 20-30 trilyonluk malzemeler depolarda bekleyecek, siz bunları değerlendirmeyeceksiniz, bunları kullanmayacaksınız, bunları harekete geçirmeyeceksiniz, ondan sonra da dünyanın kapılarında dolanıp para toplayacaksınız; bunu anlamak mümkün değil, bu, doğru bir yaklaşım değil. Biz, buna dur demek için hükümet olduk, iktidar olduk; bunun için varız, bunun çabası içindeyiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bir ülkenin çocuklarını, memurlarına maaş vermekten âciz duruma getiren zihniyete dur demenin zamanıdır artık. İsraflar önlenmelidir, keyfî projeler önlenmelidir, devlet dairelerinde, bazı şirketlerin, büyük şirketlerin otoriteleri kırılmalıdır; milletin âli menfaatlarının otoriteleri sağlanmalıdır devlet dairelerinde. (Alkışlar) Biz, bunu görüyoruz.

Şimdi, arkadaşlarımız, zaman zaman, en yakınlarımızı dahi bize karşı kışkırtmaya çalışıyorlar, "Ergezen, geldi, Bayındırlık Bakanı oldu; bazı projeleri durdurdu" diyorlar. Doğrudur; niçin durdurdum, hepinizin vicdanına, aklına, bilgisine ve tecrübesine sunmak istiyorum: Türkiye'de herhangi bir kanun var mı yüzde 500 keşif artışları öngörsün?!. Türkiye'de herhangi bir kanun var mı yüzde 400, bir ayın içinde iki defa yüzde 160, yüzde 180 keşif artışları versin?!. 2886 sayılı Yasanın ilgili maddesinde "yüzde 30 keşif artışları verilir" deniliyor; ama, 63 üncü maddede de deniliyor ki "temel, tünel, tabiî afetler ve benzeri işlerden dolayı yüzde 30'un üzerinde keşif artışları verilir." Biz geldik, şikâyet dilekçeleri önümüzde, dosyalar önümüzde; keşif artışları yüzde 200, 300, 400, 500!.. Hepsinin gerekçesi aynı, aynı matbaadan çıkmış, aynı şirketin matbu evrakı. Temel, tünel ve tabiî afet... Soruyoruz, burada afet oldu mu; yok. Tünel var mı; yok. Fore kazıkları var mı; yok. Allah'ın düz tarlasında tünelden dolayı yüzde 300-400 keşif artışları!.. Bunları, elbette ki, ben, durdurmalıyım. (Alkışlar) Benim kamu menfaatına uygun olan bu otoritemi kırmak ve yıkmak isteyenler var; ben, bunlara boyun bükmeyeceğim, bunların karşısında da eğilmeyeceğim, bu doğruyu hayata geçirebilmenin onurlu mücadelesini vermeye de devam edeceğim. (Alkışlar)

Ben, örnek vermek istiyorum. Böyle çok safiyane, çok mazlumane, çok insanî duygularla bu uygulamamızı tersine çevirmek isteyenler var. Efendim, yollar durdurulmuş, insanlar ölüyormuş. Bu insanlar şimdiye kadar ölürken yollar mı durdurulmuştu; ben mi durdurmuştum?!.

Türkiye'de, bölünmüş yolun kilometre maliyeti 7 800 000 milyon dolar olacak; ben de, orada, Bayındırlık Bakanlığı yapacağım ve seyredeceğim öyle mi?! Dünyada otoyolların kilometre maliyeti 2 300 000-2 500 000 dolar veya 3 500 000-4 000 000 dolar olacak -istisnalar hariç- ama, benim ülkemde, şu anda ödenen fiyatları topladığımız zaman 7 800 000 dolar/kilometre yol olacak. Ondan sonra, ben, bunları durdurduğum zaman da, en yakın çevremi dahi tahrik edip, benim üzerime gönderecekler; heyhat, boşuna bunlar!.. Ben, bunlara boyun eğmem, bu mücadelemi devam ettireceğim. (Alkışlar) "Yetimin malını yedirmem" lafını söylemekle kalmayacaksınız, bizzat yedirmeyeceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, sözlerinizi tamamlamanız için eksüre verdim.

Buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Sayın Başkan, özür diliyorum.

Şimdi, yollarla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Kamunun imkânlarını en iyi şekilde organize ediyoruz. 120 kilometrelik Şereflikoçhisar-Pozantı yolu, Eskişehir yolu, Nazilli yolu ve benzeri yollar olmak üzere toplam 1 500 kilometre yol başlattık. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütçesinden sadece akaryakıt alıyoruz; sadece devletin makinelerini bir araya getirdik; sadece devletin işçilerini bir araya getirdik, organize ettik, planladık, bu yolları yapıyoruz. “Bu yollar yapılabilir mi”? Bunun için, elbette, ki, paraya ihtiyaç var. “Siz, bu yolların hepsini kamu imkânlarıyla mı yapacaksınız?” Hayır, müteahhide yaptıracağız, taşerona yaptıracağız, kamunun imkânlarından da en iyi şekilde yararlanacağız.

Elbette ki, paraya ihtiyaç vardır; ama, daha dört ay oldu; beş yıl için iktidar olmuş bir partiden, dört ayda, beş yıllık iktidarın icraatını beklemek, talep etmek ne iktidara yakışır ne de muhalefetin böyle bir tenkit yapmaya hakkı vardır. Beş yılın sonunda bunları gerçekleştirdiğimiz veya gerçekleştiremediğimiz zaman burada hesaplaşırız. Onun için, en azından, bize bir yıl müsaade etmeniz lazım. Biz, kar kürümüyoruz ki, yol yapıyoruz. Yol yapmak, leblebici dükkânından leblebi almak değil. (AK Parti sıralarından alkışlar) Siz, koskoca yetmiş yılda, seksen yılda 3 600 kilometre bölünmüş yol yapmışsınız, ondan sonra da kalkıyorsunuz "efendim, bir yılda 1 500 kilometre, 2 000 kilometre yol yapacak mısınız" diyorsunuz. Niye yapılmasın; her yıl 3 000 kilometre yol yaparsanız, beş yılda 15 000 kilometre yol yapar. Biz, bu yıl geç başladık, 2 000 kilometre yapacağız; 1 000 kilometreyi diğer yıllara yayacağız, eğer beş yıl burada kalırsak 15 000 kilometre dört yıl kalırsak 12 000 kilometre yol yapacağız; o kadar yani.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şimdi, söz sırası, Hükümet adına, Sayın Sağlık Bakanımızda.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son derecede kritik bir dönemden geçtiğimiz bugünlerde hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Ülkemiz, tarih boyunca olduğu gibi, bu defa da bütün darboğazları aşmasını bilecektir; yeter ki bizler meseleleri iyi tahlil edebilelim, sorunların üzerine cesaret ve kararlılıkla gidelim, ulusal konuları geniş bir bakış açısıyla ülkemiz ve halkımızın esenliği açısından birlik ve beraberlik içerisinde ele alabilelim.

Sağlık durumumuzla ilgili göstergelere baktığımızda karşılaştığımız tablonun iç açıcı olmadığını benden önce konuşan değerli konuşmacı arkadaşlarım -milletvekili arkadaşlarım- gayet güzel bir biçimde ifade ettiler.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde sağlıkla ilgili sorunları kavramak, birbirleriyle münasebetlerini kurmak, entegre çözüm önerileri geliştirmek ve bunları uygulamak gerçekten zor süreçlerdir; zordur, ama, imkânsız değildir. Hükümetimiz ve Bakanlığımız "sağlıkta dönüşüm programı" çerçevesinde, sistematik bir yaklaşımla bu sorunların üzerine kararlılıkla yürümektedir.

Bu bütçe döneminde bir yandan rutin işlerimizi yaparken, diğer yandan ilgili dönüşüm programını hayata geçirecek faaliyetlere başlamış bulunmaktayız.

1961 yılında 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanunla oluşturulmuş sağlıkocağı ve sağlıkevi hizmet modeli ve 154 sayılı Yönergede tanımlanan hizmet sunumu, gerçekten, zamanının en modern, en gelişmiş sistemlerinden biridir. Dünya kamuoyu, temel sağlık hizmetlerinde, teorik anlamda, aynı noktaya ancak 1978 yılında, Alma Ata Bildirgesiyle ulaşabilmiştir. Bu vesileyle, 224 sayılı Yasanın hazırlanmasına ve uygulanmasına büyük emeği geçen Prof. Dr. Nusret Fişek'i rahmet ve minnetle anmak isterim.

Bugün, bizlere düşen, 1960'ların Türkiyesinin ekonomik, sosyal, demografik yapısına çok uygun olan bu sistemi ve sistemin mantık yapısını 21 inci Yüzyıl Türkiyesinin değişen şartlarına uyarlamaktır. Nusret Fişek Hoca da, bunun yolunu, ta 1960'lı yıllarda, kendi yazdığı "Halk Sağlığına Giriş" kitabında açık bir şekilde göstermiş ve Türkiye'de gerekli şartlar oluştuğunda, aile hekimliği ile birinci basamak hizmetlerin verilmesi gerektiğine işaret etmiştir.

Artık, bunun zamanının geldiğine inanıyoruz. Bu ülkede, yıllarca, aile hekimliği konuşulmuş, bununla ilgili projeler geliştirilmiş, reform çalışmalarına başlanmış; ancak, üzülerek söylemeliyim ki, bütün bu çalışmalar yarım kalmıştır. Hem kırsalda hem şehir bölgelerinde aile hekimliği sistemini geliştirebilecek altyapımız bugün için mevcuttur. Kırsalda, özellikle ulaşılması zor olan bölgelerde mobil sağlık hizmetlerini geliştirmek suretiyle, bu yapıyı daha da güçlendirmeyi düşünüyoruz. Yapacağımız bütün hizmetlerde, bugüne kadar oluşturulmuş olan sağlık ocakları altyapısı, özellikle kırsalda yine temel noktayı teşkil edecektir.

Ülkemizde aile hekimi ve genel pratisyen terimlerinin net olmadığını ve zaman zaman yanlış anlamalara yol açtığını biliyorum. Bize hep şu soruluyor: Siz, aile hekimliği hizmetlerini, kimle, hangi hekimlerle yapacaksınız? Kuşkusuz, bu hizmetleri, aile hekimliği eğitimi almış, iki veya üç yıl aile hekimliği uzmanlığı eğitimi almış kişilerin yapması, en doğru olandır ve dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde bu hizmetler bu şekilde verilmektedir. Ancak, ülkemizde, pratisyen hekimlerimizin, yani, altı yıllık eğitim sonunda hekimlik diploması alan kişilerin, bugün, sağlık hizmetlerini, birinci basamak sağlık hizmetlerini yaygın bir biçimde yerine getirdiği de bir gerçektir. Pratisyen hekimlerimize hizmetiçi eğitimlerle destek olmak suretiyle, bu sistemi başlatacağız; çünkü, ülkede, aile hekimliği uzmanı olan, maalesef, çok az sayıda hekimimiz vardır; ancak, süreç içerisinde, aile hekimlerinin sayısını da artırarak, bunları da sisteme dahil edeceğiz.

Aile hekimleri, kendisine kayıt yaptırmış ailelere koruyucu sağlık hizmetlerini verecek, ailelerin ve bireylerin sağlık eğitimlerini yapacak ve onların ayaktan tanı ve tedavilerini sürdürecektir. Böylece, bireylerin sürekli olarak sağlık takipleri yapılıp, kayıtları tutulmuş olabilecektir. Çağdaş sağlık hizmeti anlayışı aile ve bireye bütünsel bir yaklaşımı öngörmektedir. Gereken durumlarda farklı klinik uzmanlık alanına veya hastaneye sevkler de, yine, aile hekimi tarafından yapılacaktır.

Bugün için temel sağlık hizmetleri kapsamında öncelikli alanlarımızın başında, çocuklardaki aşılama çalışmalarımız gelmektedir. Türkiye'de, hakikaten, rutin aşılama çalışmaları son yirmi yılda başarılı bir durumdadır. Biz, bu sene, kızamık hastalığında köklü bir program başlatarak, bebek ve çocuk ölümlerinin önemli sebeplerinden birisi olan bu hastalığı sorun olmaktan çıkarmak kararlılığındayız. Bu amaçla, 2003 yılı sonbahar aylarında, 9 ay ile 15 yaş arasındaki çocuklara, yaklaşık 20 000 çocuğumuza, kızamık aşısı uygulamayı planlıyoruz.

Bu sene, 2003 yılında çocuk sağlığı alanında 3 yeni projeye başlıyoruz. Bunlardan birincisi, anne sütünün -özellikle, ilk altı ayda- teşviki ve bu süre sonrasında da, çocuklarda kansızlığı önleyecek demir ilaçlarının ülkedeki bütün çocuklara başlanmasıdır.

Şunu söylemeliyim: Ülkemizde, 1 yaş civarındaki her 2 çocuktan birisi demir eksikliği kansızlığına sahiptir ve bu durum, çocuklarımızın zihinsel gelişmesini olumsuz etkilemektedir. Yapacağımız çalışmayla, bunu, büyük ölçüde azaltmayı ümit ediyoruz. Zihinsel geriliğe yol açan hastalıklardan, doğumsal hastalıklardan en sık görülen iki tanesini, koruyucu sağlık hizmetleri açısından, bu yıl hedefimize almış bulunmaktayız ve bunlarla ilgili taramalar yapmak suretiyle, bu hastalıkları sorun olmaktan çıkaracağız.

Değerli arkadaşlarım, sağlıklı bir toplum sağlıklı anneden ve çocuktan geçmektedir. Ülkemizin sosyoekonomik olarak dezavantajlı yörelerinde çalışmış bir çocuk hekimi olarak, anne ve çocuk sağlığı problemlerinin içerisinde yıllarca birlikte yaşamış bir kişiyim. Anne ve çocuk sağlığıyla ilgili programlar, benim, bir bakan olarak önceliğim olduğu kadar, bir hekim olarak da yüreğimin derinliklerinde hissettiğim bir sorumluluktur.

Koruyucu sağlık hizmetleriyle ilgili olarak, ağız ve diş sağlığını çocukluktan itibaren değerlendirecek ve takip edecek yeni bir yaklaşım içerisinde olacağımızı söylemek isterim.

Kıymetli milletvekili arkadaşlarım, hastanelerimizde yaşanan sorunları sizlere anlatmama gerek olmadığını düşünüyorum; hepimiz, bunları, bizzat yaşadık ve yaşıyoruz. Yüzlerce hastaneyi merkezden yönetmeye çalışır, personel atamasını, yatırım programını, bütçesini Ankara'dan idare edersek, bundan çok daha farklı bir sonuca ulaşmamızın zor olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, hastalara daha iyi bir hizmet sunmak ve kamu imkânlarını daha iyi şekilde kullanmak amacıyla, farklı kurumlara ait hastanelerin birlikte kullanımının sağlanması hususunda önemli adımlar atmış bulunmaktayız ve bu konudaki çalışmalarımızı ağırlıklı bir şekilde yürütüyoruz.

Hastaneler kompleks işletmelerdir ve bunları, herhangi bir fabrikadan, bir okuldan, idarî yapıdan çok daha karmaşık ve girift özellikleri itibariyle, mutlaka, işletmeler şeklinde yönetmemiz gerekmektedir. Hükümetimiz, bu konuda da gerekli çalışmalara başlamıştır. Her hastanenin, yerel koşullarında kendi ihtiyaçlarını görerek hizmetlerini planlayacak şekilde, halkın ve hizmeti kullananların, hastane çalışanlarının da yönetime katılacakları bir işletme modeli geliştirmekteyiz.

İlaçla ilgili problemler hepinizin malumudur. Ülkemizde, ilaç kullanımı, maalesef, son derece rasyonel olmayan bir biçimde sürmektedir. Bu sene, bu hususta ciddî bir atılım yılı olacaktır. Bu anlamda, 2003 Malî Yılı Bütçe Uygulama Talimatında yer almasını öngördüğümüz antibiyotik kullanım kılavuzu ve bedelleri karşılanmayacak ilaçlar listesiyle, devletin geri ödeme yükü önemli ölçüde hafifletilmiş durumdadır.

Değerli arkadaşlarım, maalesef, ülkemizde, sağlık harcamalarına yönelik olarak tutulan bir hesap yoktur. Bugün, hangi kurumun, sağlık için ne harcadığını, bu harcamaların nereden yapıldığını ve kaynağının nereden geldiğini tam olarak bilmemekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akdağ, konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum.

Buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakanlık olarak, haziran ayına kadar bitirmeyi planladığımız sağlık harcamalarının yükünün nereden geldiğini gösteren bir çalışma şu anda yürütülmektedir.

Kamu sağlık sigortacılığı konusunda, önümüzdeki dönemde, kısaca şunları yapacağımızı söylemek isterim: Herkes, ödeme gücüyle orantılı bir prim ödeyecek, hizmetleri ise, ihtiyacı ölçüsünde kullanabilecektir; yani, hakkaniyete, sosyal adalete ve insanlık onuruna yaraşır bir hizmet modeli ortaya konulacaktır. Bu yaklaşımı, sosyal devlet olmanın temel ilkelerinden sayıyor ve böylece, Anayasamızın bir amir hükmünü hayata geçireceğimizi de söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Bakanlığımızın 2003 malî yılı bütçesi 3 katrilyon 570 trilyon 54 milyar TL olarak belirlenmiştir. Bu bütçe, içinden geçtiğimiz hassas ekonomik dönemin sonucu olarak hazırlanmış bir bütçedir. Doğrudur; yüzde 2,45'ler civarındaki bir Sağlık Bakanlığı bütçesi, sağlık harcamaları için biraz kısıtlı bir bütçedir; ancak, biz, şuna, yürekten inanıyoruz: Bu bütçeyle, iyi yapılmış planlamalarla, organizasyonel operasyonlarla çok daha iyi bir sağlık hizmeti vermek mümkündür.

Bu arada bir gerçeğe de dikkatinizi çekmek isterim: Türkiye'nin son yirmi yılında, gayri safî millî hâsıladan sağlık bütçesine ayrılan en yüksek payı bu yıl görmekteyiz. Evet, genel bütçemizden ayrılan pay her ne kadar düşük olsa da, son yirmi yıl içerisinde gayri safî millî hâsıladan, ilk defa, 1 rakamının üzerinde, yüzde 1'in üzerinde bir pay ayırmaktayız.

Bütün çalışmalarımızı katılımcı, uzlaşmacı, yapıcı bir biçimde, kapımızı bütün ilgililere, Anamuhalefet Partimize, diğer siyasî partilere, meslek örgütlerine, akademisyenlere, bu konuda sözü olan herkese açarak yürütüyoruz. Amacımız, ülkemiz için, halkımız için, hepimiz için en doğrusunu bulmaktır. Biz, Allah'ın yardımıyla başaracağımıza yürekten inanıyoruz. Bu düşüncelerle, 2003 yılı bütçemizin hayırlı olmasını temenni eder, hepinizi en samimî duygularımla, tekrar, selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdağ.

Sayın milletvekilleri, şimdi, son söz, aleyhte konuşacak olan Sayın Atilla Emek'e ait.

Buyurun Sayın Emek. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Emek, süreniz 10 dakika.

ATİLLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 2003 yılı bütçe tasarısıyla ilgili olarak beşinci turda görüşülmekte olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Bütçesi hakkındaki görüşlerimi açıklamak üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12.3.2003 tarihinde Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Zeki Ergezen'in Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşmasında, Karayolları Genel Müdürlüğüne 2 katrilyon 348 trilyon 106 milyar lira ödenek ayrıldığı belirtilmiştir. Bu meblağ, 2003 yılı içinde Karayolları Genel Müdürlüğünce sürdürülecek her türlü faaliyetin gerçekleştirilmesinde kullanılacaktır.

Sayın üyeler, hepinizin bildiği gibi, Adalet ve Kalkınma Partisinin Acil Eylem Planında, 58 ve 59 uncu Hükümet Programında 15 000 kilometre duble yol yapılacağı açıklanmıştır. 15 000 kilometrelik bölünmüş yolun maliyetinin, 2002 yılı birim fiyatları esas alınarak, 37 katrilyon liraya baliğ olacağı ifade edilmektedir. Bu hale göre, bütçeden Karayolları Genel Müdürlüğüne ayrılmış olan ödeneğin tamamının duble yol yapımına tahsis edildiği düşünülse bile, amacın, yaklaşık onyedi yılda gerçekleştirilebileceği gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır. O halde, bu yetersiz ödeneklerle "15 000 kilometre duble yolu hemen yapıyoruz" denilmesinin gerçeği ifade etmediği ortadadır. Bu hesaba göre, beş yıllık dönem içinde 15 000 kilometre bölünmüş yolun yapılmasının imkânsızlığı açıkça görülüyor. Kaldı ki, Sayın Maliye Bakanı 2003 yılı bütçesi sunuş konuşmasında, öncelikli ve acil karayolu projeleri dışında, gerçekleştirilmesi bir yıldan fazla sürecek yeni projelerin yatırım programına alınmayacağını; ayrıca, çok zorunlu haller dışında, yeni dışkredili projelere programda yer verilmeyeceğini açık bir şekilde ifade etmiştir.

Hükümetçe, inşaat sektörünün ayağa kaldırılması ve canlı tutulmasının sağlanması amacıyla karayolu yapımına verilen bunca önem ve önceliğin, genel tercihler politikasına göre doğru olup olmadığı tartışmasına girmiyorum. Keşke, temel tercihimiz karayolu değil de, cumhuriyetin ilk yıllarında başladığı gibi, demiryolu ağırlıklı olsaydı da, şairin dediği gibi, demir ağlarla örebilseydik anayurdu baştan başa veya üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde taşımacılık faaliyeti ağırlıklı olarak denizyoluyla yapılabilseydi. Demiryollarının ve limanların yapımı, inşaat sektörü içerisinde yer almıyor mu?

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kaynak ve olanakların ne kadar kıt ve sınırlı olduğu ortadadır. O halde, bize düşen, bu kıt kaynakların en verimli şekilde, ekonominin alternatif maliyet prensibi çerçevesinde kullanılmasını sağlamaktır.

Sayın üyeler, hafızalarınızı yoklarsanız, bir dönem de toprağa gömülerek heba edilen bütçe kaynaklarının, yarım kalmış ve hatta, temeli atıldığı halde hiç tamamlanmamış hayalî vaatlere ilişkin yatırımların yarattığı tahribatın izleri hâlâ silinmemiştir.

Kısa bir araştırma sonucunda, Karayolları Teşkilatının, gerçek ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yaptığı etütlere göre, trafik yoğunluğu, ekonomik göstergeler ve diğer ihtiyaçlar göz önüne alındığında, 2000-2010 yılları arasında, ülkemiz genelinde 8 000 kilometre bölünmüş yol yapılması uygun görülmektedir. Hal böyle iken, siyasî nitelikli vaatlerde ısrar edilerek 15 000 kilometre duble yol yapımına yönelinmesinin ne derecede doğru olacağını Yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum. Akılcı olalım, gerçekçi olalım!..

Değerli arkadaşlarım, hatırlayacaksınız, bir zamanlar "ağır sanayi hamlesi" adı altında boş arsalara temeller atıldı. Yüce Meclisimizin deneyimli parlamenterleri buradadır; bir parlamenterimiz de bunu Erzincan'dan arabasının bagajına koyup, bu temeli Meclise getirdi. Şimdi, böyle bir yanılgıya düşmemeyi, millet adına öneriyorum bu kürsüden. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, sakin olunuz... Sakin olunuz... Bakınız, benim seçim bölgem Gazipaşa'da bir havaalanı var; onu da bakanlar, hükümetler yaptı; bu ülkenin 35 trilyon lirası toprağa gömüldü.

Şimdi, Sayın Ulaştırma Bakanımızın, yazılı sorum için bana verdiği cevap burada. Diyor ki Sayın Bakan: "Bu havaalanı hiçbir şekilde kullanılmayacaktır; ancak, helikopterler ve küçük ilaç uçakları için kullanılacaktır." 35 trilyon toprağa gömülecek ve biz, bu havaalanını kullanamayacağız. Oysa, Antalya'nın doğusunda, turizm bölgesinde 1 değil, 2 havaalanına ihtiyaç var; ama, gün geldi, bir sayın bakan 1998 Aralık ayında bu havaalanına ineceğini söyleyerek "hemşehrilerim beni karşılasın" dedi; ama, inemedi; arkasından gelen hükümetlerin sayın bakanları, bu havaalanının uçuşa ve inişe elverişli olmadığını ifade etti. Şimdi, millet adına bunun hesabını kimden soracağız değerli arkadaşlarım; bunun için söylüyorum.

Hepimiz burada bir amaçla bulunuyoruz. Yüce Milletimizden, 3 Kasımda buraya gelirken, Türkiye'de yoksulluğu ve yolsuzluğu yenmek üzere yetki aldık, geldik; gelin, bunu hep beraber gerçekleştirelim. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, özümüzle sözümüz bir olsun.

Bakınız, Sayın Maliye Bakanımız, geçen gün, burada, Cumhuriyet Halk Partisinin sıralarına, bize doğru dönerek "gidin, bu vergi barışıyla ilgili, esnafla konuşun" dedi. Ben, Antalya'da Serik İlçemizde, Manavgat İlçemizde, Alanyamızda esnaf kefalet kooperatiflerinin kongrelerine katıldım. Oradaki esnaf bunu kabul etmiyor,  tepkisini ortaya koyuyor, "biz hiçbir fayda görmedik" diyor. Sayın Bakanım beni bağışlasın, herhalde, affettiği naylon faturacı esnafla görüşmüş; ama, siftah yapamayan esnafa gittiğiniz zaman tablo budur değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu bakanlık, geçmişte en şaibeli yolsuzlukların odak noktası oldu. Sayın Bakanım biraz önce açıkladı, dedi ki "Avrupa'da 1 kilometrelik otoyol maliyeti dünya fiyatlarıyla 2 500 000-3 000 000 dolar; ama, benim ülkemde 7 800 000 dolara ulaşmış!" Demek ki, bu aradaki fark, birilerinin cebine gitmiş; gelin, bunları takip edelim, millet adına hesap soralım, milletin tek kuruşunun hesabını bu Yüce Meclis sorsun ve peşinde olalım.

Bunu, elbette Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli üyelerinden de bekliyoruz. Bu amaçla buradayız ve bunun için, milletimiz adına bunları söylüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, yapılması öngörülen duble yoldaki öncelikler meselesinde, bölünmüş yol projesine başlanırken öncelik arz eden arterlerin dikkate alınacağı ve önce bunların, mevcut imkânlarla ikmal edileceği, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bizzat, Sayın Bakan tarafından ifade edilmiştir. Bu bağlamda, seçim bölgemiz olan Antalya'yı Manavgat'a, Alanya'ya bağlayan 135 kilometrelik bir ana arter yolumuz vardır; onbeş yıldır bu yol yapılamadı değerli arkadaşlarım.

Sayın Bakanıma, ben, yazılı soru önergesi vermiştim, Sayın Bakanım lütfetti, cevap verdi.

Biraz önce Sayın Bakanımızı dinledik; kendisine büyük saygım var, içtenliğine inanıyorum; Sayın Bakanım dedi ki: "Yılda 2 000 kilometre duble yol yapacağız." Alkışlarız... (Alkışlar) Bunu, milletimiz adına alkışlarız; ama; bakınız, bu, kalan 28 kilometre yolun adı, ölüm yolu! Avrupa'nın bütün gazete manşetlerinde, televizyonlarında, bu yolun adı, ölüm yolu. Benim vatandaşım hayatını kaybediyor, Avrupa'dan döviz getiren turist hayatını kaybediyor; onun için, turizm sektörünü etkiliyor ve Sayın Bakanım diyor ki: "Yeterli ödenek sağlanması durumunda 2005 yılında tamamlanması hedeflenmiştir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Emek, konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.

Buyurun.

ATİLLA EMEK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, 28 kilometreyi 2005'e ertelersek 2 000 kilometrenin inandırıcılığı nasıl olacak?!

Şimdi, diyorum ki, gelin, şu 28 kilometreyi yapalım ve ölüm yolu, hayat yolu olsun. Eko-nomimize katkı sağlayan bu yol...

Bakınız, daha dün, turizm müdürlüklerinden bilgi getirdim. Alanyamızda 1 141 000 000 dolar turizm girdisi sağlanıyor, Manavgat'ta 840 000 000 dolar sağlanıyor; 2 milyar dolar turizm girdisi var! Ekonomiye bu kadar önemli katkı yapıyor bu yol. Değerli arkadaşlarım, insanî boyutu var, ekonomik boyutu var; bunları bir kenara itmek mümkün değil.

Şimdi, Sayın Bakanıma, bütün içtenliğimle ve içtenliğine güvenerek, Yüce Meclisin huzurunda şunu ifade ediyorum: Sayın Bakanım, ne olur, 2003 yılında bu yolu bitirelim ve kurdelesini, Yüce Meclisin değerli üyeleriyle birlikte keselim. Bu ölüm yolunu, hayat yoluna çevirelim. Ben, şimdiden, bu katkınızdan dolayı size teşekkür ediyorum; ama, asıl teşekkürü Manavgatımızın, Alanyamızın yöre halkı, çile çeken, çocuğunu, kardeşini, babasını kaybeden insanlarımız sunacaktır; ama, ondan önemlisi, Avrupa'da "ölüm yolu" diye manşet atan... Daha geçen gün, Berlin Fuarına giden yerel yöneticilerimize ilk soru bu. Sayın Belediye Başkanına, turizm sektörü mensuplarına, ölüm yolu bitti mi diye soruluyor. Onun için, bundan daha öncelikli, bundan daha önemli bir yol olabilir mi değerli arkadaşlarım.

Sayın Bakanım, geçen gün, buradaki bir konuşmasında "içtenlikle teşekkür bekliyorum yaptığım işler dolayısıyla" dedi. Huzurlarınızda, Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.

Bizim Antalyamızın batısında ve doğusunda içmesuyu projeleri vardı. Gazipaşa İçmesuyu Projesi ve Antalya'nın batısında Andrasan, Mavikent, Beykonak ve Kumluca İlçemizin grup projesi için, sağ olsunlar, Meclis kulisinde bütün yetkililerini çağırdı, talimat verdi. Sayın Bakanım, bunun için içtenlikle teşekkür ediyorum ve bu projelerin hayata geçmesi için de desteklerinizi istirham ediyorum. Sayın Bakanım, burada gösterdiğiniz duyarlılığı, ne olur, şu yolda da gösterelim; içtenliğinize inanıyorum.

Bu bakanlık, geçmişte çok şaibeli. Çok önemli bir görev yapıyorsunuz. Bu bakanlığın geçmişini de temizleyelim, sizin eliniz de temiz kalsın Sayın Bakanım.

Değerli arkadaşlarım...

BAŞKAN - Sayın Emek, toparlar mısınız.

ATİLLA EMEK (Devamla) - Hemen bağlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Yüce Meclisimizin desteğiyle, hükümetimizin desteğiyle, Sayın Bakanımızın dirayetli çalışmasıyla, ölüm yolunun hayat yolu olmasını diliyorum ve kurdeleyi, hep beraber, 2003 yılında keseceğimizi umut ediyorum.

Bu duygularla, Yüce Meclise saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum; sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Emek.

Sayın milletvekilleri, beşinci turdaki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, sorulara geçiyoruz.

Önce, soru sormak isteyen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyacağım: Sayın Amber, Sayın Doğan, Sayın Gazalcı, Sayın Işık, Sayın Yerlikaya, Sayın Bölünmez, Sayın Bayraktar, Sayın Koral, Sayın Eri, Sayın Doğan, Sayın Akın, Sayın Güyüldar, Sayın Öğüt, Sayın Yıldız, Sayın Karademir, Sayın Erdöl, Sayın Önder, Sayın Ekmekçioğlu, Sayın Yılmazer, Sayın Güney, Sayın Çetin, Sayın Tandoğdu, Sayın Ateş, Sayın Arz, Sayın Türkmen, Sayın Yıldırım, Sayın Tunç, Sayın Aslanoğlu, Sayın Aslan.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, soru sorma süresi 10 dakika, Hükümetin cevap verme süresi de 10 dakika. Ben, sırası gelen sayın milletvekiline soru sorması için süre vereceğim; ama, 30 milletvekilimizin de soru sorabilmesi için, her milletvekiline 20 saniye düşüyor. Bu süre içerisinde, gönlüm arzu eder ki, bütün milletvekillerimize soru sormaları için fırsat verelim; ancak, süre 10 dakikayla sınırlı olduğu için de, bunu uzatma olanağım yok. O nedenle, milletvekillerimizin, soru sormada birbirlerine bir kolaylık tanımalarını diliyorum.

Şimdi, ilk soru sorma hakkı Sayın Amber'in.

Buyurun Sayın Amber.

ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Sağlık Bakanımıza sorulmak üzere 4 tane sorum söz konusu.

Sosyoekonomik bir hastalık olan tüberküloz, son yıllarda, özellikle rezistans hastalarda ciddî bir artma göstermektedir. Tedavisi pahalı ve zor olan bu hastalığın hastalarının, özellikli uzman hastaneler tarafından tedavi edilmeleri gerektiği bilinmektedir.

Şimdi, sorularıma geçiyorum.

Birinci sorum: İlaçlara dirençli hastalar hangi hastanelerde tedavi olmaktadır ve bugüne kadar, bunun için kaç yatak ayrılmıştır?

İkinci sorum: Bu hastanelerin kaçında özel donanımlı oda mevcuttur?

Üçüncü sorum : Çok ilaca dirençli hastalarımız ne kadardır? Sayısı bilinmiyorsa, bunun nedenleri nedir; bunun açıklanmasını istiyorum.

Dördüncü sorum da, rezistans tüberküloz hastaları için mevcut bir tedavi protokolü var mıdır; eğer yoksa, bunun nedeninin açıklanmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Amber.

Sayın milletvekilleri, eğer mümkünse, diğer arkadaşlarımıza da süre tanınabilmesi için, bir soruyla sınırlandırmanızı rica ediyorum.

İkinci söz, Sayın Doğan'ın; buyurun.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sorumu Sayın Sağlık Bakanımıza iletiyorum: 710 000 nüfuslu, tarihî Mardin'de, 300 yataklı, tam teşekküllü devlet hastanesi var; ama, anestezi ve psikiyatri uzmanı yoktur. Bu nedenle, hayatî tehlike arz eden hiçbir ameliyat yapılamıyor; ayrıca, heyet raporu verilemiyor.

İkinci sorum: Sağlık ocaklarına gerekli ödeneği ayırarak, gerekli sağlık hizmetlerinin verilmesi için, köylü vatandaşımıza gerekli sağlık hizmetlerinin sunulması için doktor, ebe, hemşire gönderecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Mikrofon çalışmıyor!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tekrar, tuşa basmamanızı rica ediyorum. Teknik bir sorunla söz istemi kayboldu.

Sayın Işık, buyurun.

MEHMET IŞIK (Giresun) - Mikrofon çalışmıyor!

BAŞKAN - Peki.

Sayın Yerlikaya, buyurun.

V. SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Sayın Başkan, delaletinizle iki sorum olacak. İlk sorumu Sayın Bayındırlık Bakanına ileteceğim. İkinci sorumu Sağlık Bakanımıza ileteceğim, bu konuyu da cevaplandırmasını rica ediyorum.

Sayın Bakanım, bundan iki ay önce Pülümür'de büyük bir deprem oldu, 6,5 şiddetinde bir depremdi. Bu depremin hemen ilk gününde Sayın Bakan olay yerine intikal etti ve ondan sonra da büyük yardımlarını gördük; huzurunuzda kendisine teşekkür ediyorum. Ancak, Tunceli ve ilçelerindeki hasar tespitleri henüz tamamlanmadı, yapılmadı.

İkinci olarak, Tunceli'nin afet bölgesi ilan edilmesi talebimiz henüz yerine getirilmedi. Tunceli'nin afet bölgesi kapsamına alınması düşünülüyor mu, düşünülüyorsa, bu konudaki çalışmaları nelerdir?

Sağlık Bakanımıza sorumu yöneltiyorum.

Tunceli Merkezde, devlet hastanesi kanalıyla, ilçelerimizde sağlık merkezleri kanalıyla vatandaş sağlık ihtiyaçlarını karşılıyor. Köylerimizde ve beldelerimizde uzun süreden beri sağlık ocakları kapalıdır; hemen hemen on yıldan beri hiçbir köyümüzde sağlık ocağı yoktur. Ancak, son yapılan çalışmalarda, ilçelerdeki sağlık merkezlerinin de sağlık ocağı kapsamına dönüştürülme çalışmalarını görüyoruz, bu konudaki yazılar bize intikal ediyor.

Değerli arkadaşlar, Tunceli'nin iklimi, coğrafî yapısı gözönüne alındığında, sağlık merkezlerinin sağlık ocaklarına dönüştürülmesi konusu tahakkuk ederse, vatandaş büyük bir mağduriyete düşecektir ve dolayısıyla, sağlık hizmetlerinden faydalanamayacaktır.

Bizim temennimiz, bu tür bir çalışmanın sona erdirilerek, bunların, sağlık merkezi olarak yerinde kalmasıdır; ancak, bu konuda bir çalışmanın olup olmadığını Sayın Bakanımdan öğrenmek istiyorum. Biz, sağlık merkezlerimizin, yine, sağlık merkezi olarak kalmasını istiyoruz. Aksi halde, sağlık ocağına dönüştürülme durumunda, buraların, 25 yataklı hastaneye dönüştürülmesi konusunda bir çalışmaları var mıdır?

İki; Tunceli Devlet Hastanesinde, uzun zamandan beri uzman hekim bulunmamaktadır, pratisyen hekimlerle sağlık hizmetleri yürütülmektedir. Tunceli Devlet Hastanesine yeterli uzman hekim gönderilecek midir; gönderilmesi konusunda herhangi bir çalışmaları var mıdır?

Teşekkür ediyorum, bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.

Şimdi, Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Kamu binalarının depreme dayanıklılığı ölçüldü mü? Özellikle, hastane, okul gibi, insanların topluca bulunduğu yerlerde sağlamlaştırma çalışmaları yapıldı mı? Örneğin, Denizli Devlet Hastanesinde, Pamukkale Üniversitesinin yaptığı bir ölçüme göre, binanın depreme dayanıklılığı olmadığı söylenilmiştir; ama, bir blok onarılmış, öteki bloklar, ödenek yokluğu nedeniyle, durmaktadır.

Yine, turizmi, çevrenin sosyal ve ekonomik yaşamını etkileyen, bir türlü bitirilmeyen yollar var; onlardan birkaçının bu yıl yatırım programına alınıp alınmadığını, bitirilip bitirilmeyeceğini Sayın Bakandan soruyorum.

Bu yollar :

1-Çameli-Fethiye Yolu,

2-Acıpayam-Kelekçi-Dalaman yolu,

3-Beyağaç-Köyceğiz yolu.

Sağlık Bakanı ile ilgili sorularıma gelince: Ağız ve diş sağlığı için Millî Eğitim Bakanlığıyla işbirliği yapılarak, acaba, kalabalık okullarda diş hekimleri görevlendirmeyi düşünüyor mu?

ABD'nin Irak'a saldırısından insanımızın sağlığını korumak için maske, aşı dahil, ne gibi önlemler alınmıştır?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Işık, buyurun.

MEHMET IŞIK (Giresun) - Sayın Başkan, mümkün olduğu kadar zamanı az kullanmak istiyorum.

Bayındırlık Bakanına bir sorum var, daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda da kendisine bahsetmiştim, Giresun şehiriçi geçişi. Doğu Karadeniz'in tüm güzelliklerini yok eden Karayolları, Giresun merkezini de, maalesef, yaşanmaz hale getirdi. Sahilde herhangi bir suretle insanların gezeceği bir yer bırakmadı, kavşaklar bırakarak şehre girişi engelledi; planların...

BAŞKAN - Sayın Işık, sorunuzu sorarsanız iyi olur; çünkü, diğer arkadaşlarımız da var.

MEHMET IŞIK (Giresun) - Sorum: Giresun şehiriçi geçişi için yeni bir proje düşünüyorlar mı? Bunu öğrenmek istiyorum.

Bir de, Sağlık Bakanına bir sorum var: Giresun Merkezde 1 bölge hastanesi inşaatı ve Görele'de 1 hastane inşaatı var. Bu hastanelere başlanılanı on oniki sene oldu, yüzde 80'i tamamlandı, bitirilemiyor, bina yeniden eskimeye başladı. Bu binaların bu sene bitirilmesi mümkün müdür?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bölünmez, buyurun.

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Delaletinizle aşağıdaki soruları sayın bakanlarımıza yöneltmek istiyorum:

Güneydoğunun tüm hastaneleri gibi, Mardin'deki hastane de, şifa dağıtan kurumlar değil, mikrop yuvası olan eski hastanelerimizdendir. Vatandaşlarımızı kurtaracak yeni Mardin Devlet Hastanesinin bitirilmesi için kesin tarih verebilir misiniz?

Değerli Bayındırlık Bakanıma sorum da: Mardin Organize Sanayi ve Serbest Bölgesi, tugay ve birçok birliğimizi, okullarımızı, havaalanı ve ilimizi İpek Yoluna bağlayan 20 kilometrelik Mardin-Kızıltepe duble yolunun bitirilmesi için ayrılan ödenek yeterli mi? Bitiş tarihi verebilir misiniz?

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru sorma süremiz bitti.

Hükümet üyelerimiz, soruları eşit mi cevaplandıracaklar?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkanım, ben, sorulara yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN - Yazılı cevap vereceksiniz. Peki, teşekkür ederim.

Sayın Millî Savunma Bakanı?..

MİLLî SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Ben de yazılı cevap vereceğim, müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Akdağ?..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Ben, iki soruya sözlü cevap  vereceğim; kalanlara yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN - Buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Tüberkülozla ilgili soruya cevap vermek istiyorum: İlaçlara dirençli hastalarımız için Heybeliada, Yedikule, Atatürk ve İzmir Göğüs Hastanelerinde yatarak tedavi imkânı vardır. Bunlar, özellikle seçilmiş hastanelerdir, ihtisas hastaneleridir. Bunların yatak sayısı 200 kadardır ve bunlar için ikinci kuşak ilaçlar ve özel uygulanan protokol mevcuttur ve bu hastaların, ülkemizde tespit edilmiş sayısı 1 000 civarındadır.

Bir de savaşla ilgili olarak, aşı konusunda görüşümü bildirmek, arkadaşımın sorusuna cevap vermek istiyorum:

Ülkemizde, çiçek aşısı, şu anda, yapılmış planlamalar dahilinde, ihtiyaç halinde kullanılmak üzere getirtilmiş bulunmaktadır. Bu işle ilgili olarak, bir ihtisas komisyonu, bir bilim kurulu kurmuş bulunmaktayız. Bu bilim kuruluyla birlikte, yapılmış planlamalar çerçevesinde çalışmalarımız devam etmektedir ve bu bilim kurulumuzun görüşü, hali hazırda, herhangi bir kitle aşılaması yapılmasının gerekli olmadığı yönündedir.

Diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN - Sayın Bakanlara teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri; 8,5 dakikalık bir süremiz var; o sürede de sayın milletvekillerimizin sorularını alacağım.

Sayın Eri, buyurun.

NİHAT ERİ (Mardin) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bayındırlık Bakanına bir sorum olacak. 

Cumhuriyetimizin kuruluşunun üzerinden seksen yıl geçmiştir; ama, hâlâ, coğrafyamızın kadastrosu tamamlanamamıştır. Örneğin, benim seçim yörem olan Mardin ve Midyat'ta, mevcut kadro ve bu çalışma temposuyla, yüz ilâ ikiyüz yılda kadastro çalışmalarının tamamlanabileceği hesaplanmaktadır. Kadastronun yapılmayışı, birçok sıkıntılara, özellikle tarımsal destekleme ödemelerinde karışıklığa, gecikmelere ve hak kayıplarına neden olmaktadır. 

Sorumu soruyorum: Mevcut kadro ve çalışma temposuyla, Türkiye kadastrosunu ne zaman tamamlamayı düşünüyorsunuz? Bu süreyi kısaltmak için bir çalışmanız var mı?

Sağlık Bakanına da bir sorum olacak. Hükümet programında, bölgelerarası dengesizliğin ortadan kaldırılması yönünde çalışmalar yapılacağı yazılıdır. Sayın Bakanım, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde sağlık göstergeleri, Türkiye ortalamasının yarısı düzeyindedir.

İlk sorum şu : Personel atamalarında ve yatırımlarda, bu dengesizliği ortadan kaldırmak amacıyla, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri için özel bir uygulama düşünüyor musunuz?

İkinci sorum : Mardin'de inşaatları tamamlanma aşamasına gelen merkez devlet hastanesi ile Dargeçit ve Derik İlçeleri hastaneleri bu yıl hizmete girecek mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, sorularınızın gerekçeye veya açıklamaya ihtiyacı yok; Sayın Bakanlar konuya hâkim. O nedenle, bundan sonraki sayın milletvekillerimizin, bir açıklamaya gerek duymadan direkt sorularını sormalarını rica ediyorum.

Sayın Akın?.. Yok.

Sayın Güyüldar, buyurun.

HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanıma sorularım olacak.

Bilindiği üzere, Pülümür'de, 27 Ocakta bir deprem olmuştu. Bu deprem sonrası Sayın Bakanımın ilgisini ve yapılan olumlu çalışmaları belirterek sorularımı soracağım.

Toplu Konut İdaresince yapılan çalışmalarda, Tunceli'de toplukonut yapımı uygulamasına başlanmış olduğunu takip ediyoruz. Mayıs ayında da...

BAŞKAN - Sayın Güyüldar, şu açıklama kısmını atlayıp direkt sorulara gelir misiniz.

HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Mayıs ayında da Pülümür'de bu konutların temelinin atılacağını memnuniyetle öğrenmiş bulunmaktayız.

İkincisi de, güneyi Karadenize bağlayan Pülümür yolunun, Sayın Bakanımın hassasiyetiyle bu sene tamamlanacağına dair görüşmelerimiz olmuştur. Sayın Bakanıma ve bürokratlarına şimdiden şükranlarımı sunuyorum.

Tunceli'nin afet kapsamına alınması hususunda Sayın Yerlikaya sorusunu iletmiştir. Benim, Sayın Bakanımdan sorum şu olacak efendim: Tunceli İlimizde yıllardan beri yatırım programında yer alan, gerek ihale gerekse  EYY yöntemiyle yapımı benimsenen işlere şu ana kadar başlanmamıştır. Programda yer alan bu işlere 2003 yılında başlanabilir mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Öğüt?.. Yok.

Sayın Yıldız, buyurun.

MEHMET KERİM YILDIZ (Ağrı) - Sayın Sağlık Bakanımıza sorularım olacak.

Yapımı oniki yıldır devam eden, fizikî gerçekleşme oranı yüzde 75 olan 150 yataklı Ağrı Devlet Hastanesi bu yıl bitirilecek mi?

İkinci sorum : Hepatit B aşısı, rutin aşı takviminde yer alacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Sayın Karademir, buyurun.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bayındırlık Bakanına sormak istiyorum. Sayın Bakanın konuşma kitapçığında, Tapu ve Kadastro Bilgi Sisteminden (TAKBİS) bahsedilmektedir. Bu proje Başbakanlık tarafından onaylanmış mıdır? Ne zaman bitirilecektir? Devlet bütçesine mal oluşu ne olacaktır? Devlet bütçesine katkısı ne olacaktır? Bu projenin, kadastro haritalarının ülke genelinde tamamının sayısal hale getirilmedikçe yaşama geçirilmesi olanaklı mıdır?

İkinci sorum da şu olacak, yine Bayındırlık Bakanımıza : Ülke kadastro çalışmalarının yenilenmesi aşamasında, harita özel sektörünün imkân ve gücünden yararlanmak üzere, kamu sorumluluğunu taşıyan lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarından bahsedilmektedir. Bu büroları ne zaman yaşama geçirmeyi düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Erdöl, buyurun.

CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkanım, her üç Bakanımıza da değerli çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.

Millî Savunma Bakanımıza üç sorum var. Birinci sorum : Malumunuz olduğu üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay ve assubayların mecburî hizmetleri 15 yıldır. Gerek tıp doktorları gerekse kurmay subayların akademilerde geçirdikleri süreleri bunlara ilave edilmektedir. Bu mecburî hizmetler, matematiksel olarak 21, hatta 26 yıla kadar uzamaktadır. Bu çarpıcı durumu sona erdirmeyi düşünüyor musunuz?

İkinci sorum : Türk Silahlı Kuvvetlerinden, amirlerince suçlu oldukları zannedilerek, kanaate dayalı olarak çıkarılan subay ve assubayların belki de çok ciddî suçları vardır. Bunlar hiç mahkeme edilmiyorlar; âdeta, mahkemeden kaçırılıyorlar. Bu, çok ciddî suçu olan, yani askerlikten atılması gerekecek kadar suçlu olan kişilerin, mutlaka, ilave cezayı da hak etmeleri gerekir. Bunların mahkemeden kaçırılması yerine, mahkeme yolunu onlara açmayı, yani özetle, Anayasanın 125 inci maddesini değiştirmeyi düşünüyor musunuz?

Üçüncü ve son sorum : Trabzon İli Merkezde Çamoba Beldesinde, terk edilmiş, daha önce Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından kullanılan ağaçlıklı bir arazi var; park, bahçe ve mesire yeri için oldukça uygundur. Bunu Trabzon Belediyemize devretmeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Ekmekçioğlu, buyurun.

HÜSEYİN EKMEKÇİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Sağlık Bakanıma sorularımı yönelteceğim.

Hastanelerimizde yapılan ilaç ihalelerinde 1 000 000'a alınan aynı ilaç, eczanelerde 11 000 000'a satılmaktadır; bunun nedeni nedir? Bu çarpıklığı gidermek için Bakanlık olarak ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?

Yardımcı sağlık personeli olarak açığın kapatılması için Bakanlığınızın yaptığı çalışmalar nelerdir?

Kent merkezlerinde sağlık personelinde yığılmalar vardır. Buna karşın, ilçe, belde ve köylerimizde sağlık personeli açığı mevcuttur. Sağlık Bakanlığının nakil, puanlama, norm kadro gibi çalışmaları var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ekmekçioğlu.

Sayın Güney, buyurun.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın Sağlık Bakanımızdan bir sualim var.

Takriben iki yıl önce Bayburt Devlet Hastanesi bünyesinde kurulan Kanser Araştırma Erken Teşhis Merkezi için patolog ve röntgen mütehassısı göndermeyi düşünüyor musunuz? İki yıldan beri burası çalışmamaktadır, açıldığı halde kapalıdır. Hiç olmazsa, rotasyonla, bu merkeze, bu bahsettiğim doktorların gönderilmesi mümkün müdür? Bu konuda yardımlarını rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim Sayın Güney.

Sayın milletvekilleri, soru sorma süremiz sona erdi.

Sayın bakanlarımız bu sorulara yazılı cevap vereceklerdir.

Şimdi, sırasıyla, beşinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:

Millî Savunma Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

A) MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI

1. - Millî Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

1 093 549 119 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

102

Millî Savunma Hizmetleri

9 115 700 881 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                     

 

 

T O P L A M

10 209 250 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Millî Savunma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Millî Savunma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

6 967 626 711 420 000

- Toplam Harcama

:

5 413 528 749 810 000

- İptal Edilen Ödenek

:

1 594 308 469 180 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

48 961 311 150 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

  Kanunlar Gel.Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

8 750 803 580 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve

 

 

  Dış Proje Kredilerinden Ertesi

 

 

  Yıla Devreden

:

1 317 739 438 860 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI

1. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

156 354 500 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Devlet Yapı İşleri

77 078 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

112

Konut Müsteşarlığı Hizmetleri

1 466 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

113

Doğal Afetlerin Zararlarını Önleme ve Giderme

 

 

 

Hizmetleri

6 314 500 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

114

Teknik Araştırma ve Uygulama Hizmetleri

 5 488 000  000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

 167 920 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                      

 

 

T O P L A M

414 621 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum :

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

945 679 521 170 000

 

- Toplam Harcama

:

902 677 178 310 000

 

- İptal Edilen Ödenek

:

38 603 558 400 000

 

- Ödenek Dışı Harcama

:

1 139 122 860 000

 

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

 

  Kanunlar Ger.Ertesi Yıla

 

 

 

  Devreden Ödenek

:

5 537 907 320 000

 

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

a) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

631 316 700 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Karayolları Planlama, Proje ve Keşif Hizmetleri

34 704 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

112

Karayolları Yatırım Hizmetleri

809 534 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

113

Bakım ve İşletme Hizmetleri

179 295 300 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

2 549 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

999

Dış Proje Kredileri

690 707 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                      

 

 

T O P L A M

2 348 106 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

B - C E T V E L İ

 

 

 

 

Gelir

 

 

 

Türü

A ç ı k l a m a

L i r a

 

2

Vergi Dışı Normal Gelirler

40 000 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

3

Özel Gelirler, Hazine Yardımı ve Devlet

 

 

 

Katkısı

2 308 106 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                        

 

 

T O P L A M

2 348 106 000 000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Karayolları Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Karayolları Genel Müdürlüğü  2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

2 029 799 982 545 000

- Toplam Harcama

:

1 968 240 083 830 000

- İptal edilen Ödenek

:

51 745 424 325 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

30 097 350 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

   Kanunlar Ger.Ertesi Yıla

 

 

   Devreden Ödenek

:

9 844 571 740 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve

 

 

   Dış Proje Kredilerinden Ertesi

 

 

   Yıla Devreden

:

5 192 531 850 000

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum :

 

 

B  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L i r a

- Bütçe tahmini

:

1 031 980 299 000 000

- Yılı tahsilatı

:

1 796 364 736 210 000

BAŞKAN - (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

b) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

31 243 050 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Tapu-Kadastro ve Fotogrametri Çalışmalarının

 

 

 

Yürütülmesi

127 630 950 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

1 116 000 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                    

 

 

T O P L A M

159 990 000 000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum :

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

82 078 722 630 000

- Toplam Harcama

:

81 987 531 550 000

- İptal Edilen Ödenek

:

896 447 740 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

805 256 660 000

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 

Sayın milletvekilleri, şimdi, Sağlık Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

C) SAĞLIK BAKANLIĞI

1. - Sağlık Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

516 272 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Temel Sağlık Hizmetleri ve Sosyalleştirme

1 091 506 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

113

Tedavi Hizmetleri

1 355 420 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

529 355 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

999

Dış Proje Kredileri

77 501 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                     

 

 

T O P L A M

3 570 054 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sağlık Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Sağlık Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Sağlık Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum :

Sağlık Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

1 654 362 992 100 000

- Toplam Harcama

:

1 821 580 979 050 000

- İptal Edilen Ödenek

:

64 422 712 300 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

236 566 647 170 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

  Kanunlar Ger.Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

4 925 947 920 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve

 

 

  Dış Proje Kredilerinden Ertesi

 

 

  Yıla Devreden

:

14 691 707 140 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sağlık Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

a) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

1 495 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Uluslararası İlişkilerden Doğan Bulaşıcı

 

 

 

Hastalıklardan Korunma

4 225 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

159 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                   

 

 

T O P L A M

5 879 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum :

B - C E T V E L İ

 

 

 

 

Gelir

 

 

 

Türü

A ç ı k l a m a

L i r a

 

1

Vergi Gelirleri

3 729 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

2

Vergi  Dışı Normal Gelirler

1 650 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

3

Özel Gelirler, Hazine Yardımı ve Devlet Katkısı

500 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                  

 

 

T O P L A M

5 879 000 000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

36 010 612 360 000

- Toplam Harcama

:

3 908 857 880 000

- İptal edilen Ödenek

:

397 804 050 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

75 731 070 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

  Kanunlar Ger.Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

31 779 681 500 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum :

 

 

B  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L i r a

- Bütçe tahmini

:

2 514 000 000 000

- Yılı tahsilatı

:

27 769 349 320 000

BAŞKAN - (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri  kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece, Millî Savunma Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı ve Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçeleri ile 2001 malî yılı kesinhesaplarının bölümleri kabul edilmiştir.

Şimdi, altıncı tur görüşmelerine başlıyoruz.

Altıncı turda, Adalet Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı bütçeleri yer almaktadır.

D) ADALET BAKANLIĞI

1. - Adalet Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Adalet Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

E) YARGITAY BAŞKANLIĞI

1. - Yargıtay Başkanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Yargıtay Başkanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

F) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

1. - Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Ulaştırma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI

1. - Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Denizcilik Müsteşarlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, 18.3.2003 tarihli 49 uncu Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.

Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp, parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki "söz isteme" butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.

Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır; cevap işlemi için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.

Bilgilerinize sunulur. 

Sayın milletvekilleri, altıncı turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum :

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; Sayın Mehmet Ziya Yergök, Sayın Orhan Eraslan, Sayın Hakkı Ülkü.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına; Sayın Musa Sıvacıoğlu, Sayın Ahmet Çağlayan, Sayın Cengiz Kaptanoğlu.

Şahısları adına, lehinde söz talebinde bulunan sayın üyeler; Mevlüt Akgün, Mustafa Nuri Akbulut, Hakkı Köylü, Alaattin Büyükkaya, Mehmet Kurt, Mehmet Sekmen, Halil Özyolcu.

Aleyhinde söz isteyen sayın üyeler; Sayın Atilla Kart, Sayın Mahmut Uğur Çetin, Sayın Kemal Demirel.

Sayın milletvekilleri, ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ziya Yergök'ün.

Sayın Grup Başkanvekilleri, ben, bu söz talebinden, sayın üyelerin süreyi eşit kullanacaklarını anlıyorum.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Yergök. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşlerimi sunmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyetle birlikte gerçekleştirilen hukuk devrimi, toplumu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmayı amaçlamış ve büyük atılımlar yapılmıştır. Aradan geçen zaman içerisinde toplumun ihtiyaçlarını karşılamak üzere birçok yeni düzenlemeler yapılmıştır; ancak, ülkemizde ve dünyada sosyal, toplumsal ve ekonomik alanda öylesine hızlı bir değişim yaşanmıştır ki, yapılan düzenlemeler, bu gelişim ve değişim hızını yakalayamamıştır. Bütün bunlara, hızlı nüfus artışı, yoğun iş yükü ve çalışma koşullarının olumsuzluğu da eklenince, adalet mekanizması, bugün, çağdaş ve demokratik bir toplumun hizmet beklentilerinin gerisinde kalmıştır. Bu durum, doğal olarak, adalet hizmetlerinin gecikmesine ve adalete güvenin azalmasına neden olmuştur. Yargının çağdaş bir yapıya, adil ve hızlı bir işleyişe kavuşması, toplumun ihtiyacına cevap verecek düzenlemelerin süratle yapılması yolunda, bugüne kadar, yasama ve yürütme organları üzerlerine düşen görevleri yerine getirmemişlerdir. Beş yıllık kalkınma planlarında bütün bu konulara, yargı sorunlarına ve çözümlerine yer verilmiş olmasına rağmen, adalet hizmetleri için yeterli kaynak ayrılmadığı, Adalet Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içerisindeki payı yüzde 1'lerin altında kaldığı için, bu öneriler yaşama geçirilememiştir.

Görüşmekte olduğumuz 2003 malî yılı bütçesinde de bu acı gerçek değişmemiş, Adalet Bakanlığının genel bütçe içerisindeki payı binde 7,5 olarak geçen yılın da altında gerçekleşmiştir. Bu durum, üzüntü verici, hatta utanç verici bir tabloyu ortaya koymaktadır. Bugün, birçok kurumun ve genel müdürlüğün bütçesi bile Adalet Bakanlığının bütçesinden kat kat fazladır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, kuruluş döneminin zorluklarına ve imkânsızlıklarına rağmen, adalete bütçeden ayrılan pay, bugünkünün 4 katı, 5 katı düzeyindeydi. İşte, cumhuriyeti kuranların adalete bakışları ile günümüzde ve son yıllarda ülkeyi yönetenlerin adalete verdikleri değer.

Adalet Bakanlığının 2002 malî yılı bütçesi üzerinde 6 Aralık 2001 tarihinde bu kürsüden Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan bir sayın sözcü "bir devletin hukuk devleti olup olmadığının bir turnusol kâğıdı var; bunun adı, bütçedir; Adalet Bakanlığına bütçeden yüzde 1'in altında pay ayrılıyorsa, o devlet, hukuk devleti değildir" demiştir. Aynı partinin diğer sözcüsü ise, Adalet Bakanlığına bütçeden ayrılan payın düşük oluşunu eleştirerek "adaletten tasarruf edemezsiniz; adaletten tasarruf demek, hırsıza, soyguncuya doğrudan yardım etmek demektir; bu tasarruf nedeniyle, bu düşüncede olanları ayıplıyorum, bu düzenlemeyi getirenleri ayıplıyorum" demiştir. Ancak, bu konuşmaların yapılmasından bir yıl sonra, bu sayın sözcülerin mensubu olduğu ve üstelik, isminde "adalet" sözcüğü bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi, büyük bir çoğunlukla ve tek başına iktidara gelmiş olmasına rağmen, adalete ayrılan pay, bir önceki yılın da altında gerçekleşmiştir. Bu tutarsızlığı ve çelişkiyi, ben de, burada, ayıplamak durumundayım.

Kuşkusuz, devletimizin içerisinde bulunduğu imkânları ve zorlukları biliyoruz; ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda önerdiğimiz ve Sayın Bakanın da dile getirdiği gibi, bütçenin diğer fasıllarından, diğer kurumların bütçelerinden belli oranda yapılacak kesintilerle, Adalet Bakanlığının bütçesinde gerçekçi bir iyileştirme yapılabilirdi; fakat, yapılmamıştır. Bu bütçe olanaklarıyla, hukuk alanında, yargı alanında yapılması gereken -bir kısmı hükümet programında da ifade edilen- reformların yapılması şöyle dursun, adalet teşkilatı, artan sorunlar karşısında günlük işleyişini bile sürdürmekte zorlanmaya devam edecektir.

Bugün, yargının, bireyler arasındaki ilişkiyi düzenlemekte yetersiz kalması ve adaletin gecikmesiyle ortaya çıkan boşluğu yasadışı gruplar doldurmaktadır. Halbuki, demokratik hukuk devletinde, bağımsız yargı, ülkenin ve toplumun güvencesidir. Bir insanlık onuru olan hak aramanın en son ve en etkili yeri yargıdır. Ünlü bir düşünürün dediği gibi "bağımsız bir mahkemenin varlığı ve orada adaletin mutlaka gerçekleşeceği inancı, kişiye en büyük güven duygusunu verir." Bugün, yurttaşlarımızın bu güven duygusunu taşıdıklarını söyleyebilir miyiz; üzülerek ifade etmeliyim ki, artık, adliyenin adaletine güvenmiyor, adaletin kestiği parmak acıyor, hukukdışı güç odaklarında hak arama eğilimi giderek artıyor. Ne var ki, bunun sorumlusu, kesinlikle, sınırlı olanaklara karşın sınırsız bir özveriyle çalışan yargı mensupları değildir; adalet hizmetlerini yalnız tüketici bir hizmet sektörü olarak gören, adalet hizmetlerine yıllardır gerekli yatırımı yapmayan, adaletin, güçlü, etkin, yansız ve bağımsız olmasından korkan yürütme organlarıdır, hükümetlerdir; ancak, bu, çok yanlış bir yaklaşımdır. Adalet hizmetlerine olan bu yaklaşım değiştirilmeli, adalet hizmetlerine yatırım hızlandırılmalı, kadro açıkları hızla kapatılmalı, her kademede, yargıya, en son teknoloji sokulmalı, işlevi olan, çağdaş mimariye sahip, adliye hizmet binaları yapılmalı, yargı bağımsızlığının önündeki bütün engeller ortadan kaldırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bağımsız yargı ve güvenceli yargıç, hukuk devleti olmanın vazgeçilmez koşuludur. Hukuk devletini, artık, bir yaşam biçimi olarak görmeli ve kabul etmeliyiz; ancak, ne yazık ki, bizde, devlet, zaman zaman kendi kurallara uymadığı gibi, bazen, kesinleşmiş yargı kararlarını bile uygulamamaktadır; bu, devletin hukuk devleti niteliğiyle asla bağdaşmayacak bir durumdur.

Sayın milletvekilleri, 22 nci Dönemde de Yüce Mecliste birçok yasa çıkarıldı. Birkısım yasa tasarıları komisyonlarda görüşülmektedir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, bunlardan, hukuka uygun bulduklarımıza, ülkemiz için, ulusumuz için yararlı olacağına inandıklarımıza hem komisyon aşamalarında hem Genel Kurulda destek verdik, katkıda bulunduk. Bu anlayışımızı, bundan sonraki yasama çalışmaları içinde de sürdüreceğiz; ancak, bilinmelidir ki, Yüce Meclisten yasa çıkarmak yetmiyor. Yıllar önce çocuk mahkemeleri ve trafik mahkemelerinin kurulması öngörülmüş; ancak, kâğıt üzerinde kalmış, yaygınlaştırılamamıştır. Umarım, aile mahkemeleri de aynı akıbete uğramaz.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde bir önemli sorun da hukuk eğitimi alanında yaşanmaktadır. Bugün, ülkemizde yeni açılan vakıf üniversitelerindeki fakültelerle birlikte 33 hukuk fakültesi bulunmaktadır. Bu sayı, ihtiyacın çok üzerindedir. Hukuk fakültelerindeki hukuk eğitimi düzeyi ve öğretim üyesi sayısı yetersizdir. Fakültelerimizin bu durumu, ülkemiz hukukunun ve yargı sisteminin de önemli sorunlarından ve asıl parçalarından birini teşkil etmektedir. "Bir dekan, bir mekân" anlayışıyla, artık, hukuk fakültesi açılmasının önüne geçilmelidir.

Günümüzde yargıda en çok yakınma bilirkişilik kurumundan gelmektedir. Bu kurum, kesinlikle yeniden ele alınarak, yargılamaya yardımcı bir kurum haline getirilmelidir.

Diğer taraftan, yargıçlar ve savcılar, uygun ve yeterli biçimde, meslekiçi eğitime tabi tutulmalıdır. Adalet akademisi tasarısının Genel Kurulda kabul edilmesiyle, bu düşüncenin gerçekleşeceğini umuyoruz.

Yargı mensuplarının özlük haklarının ve gelir durumlarının mutlak surette iyileştirilmesi gerekmektedir. Yargıç, millet adına karar vermekte ve bu nedenle hiçbir kamu görevlisinde olmayan bir sorumluluğu taşımaktadır. Yargıcı, sıradan bir meslek memuru, herhangi bir devlet memuru olarak gören anlayışı terk etmeliyiz.

Ayrıca, yargıda nitelikli ve eğitimli personel seçimine de önem verilmelidir. Bugün adlî işlerde ve ceza infaz kurumlarında çalışan personel, çok ağır koşullarda, büyük özveriyle görev yapmaktadır.

Diğer taraftan, adlî makamların emir ve denetiminde çalışacak idarî kolluktan ayrı bir adlî kolluk gücü de mutlaka oluşturulmalıdır.

Sayın üyeler, yargı, sav-savunma-karar üçlüsünden oluşur. Adalet, nasıl ülkenin temeliyse, savunma da, adaletin temelidir. Bugün, sağlık ve sosyal güvenlik yönünden, avukatlar, hemen hiçbir güvenceye sahip bulunmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yergök, konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.

MEHMET ZİYA YERGÖK (Devamla) - Avukatları tam anlamıyla sosyal güvenliğe kavuşturacak düzenlemenin bu yasama döneminde yapılmasını diliyoruz. Diğer taraftan, kamu avukatlarının kurumlarındaki statü ve özlük hakları düzeltilerek, avukatın emeğinin sömürüsü haline gelmiş olan hukuk dışı uygulamaya da son verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bugün, Türk yargısının, bu kısıtlı zaman dilimi içerisinde değinemediğimiz birçok sorunu vardır. Bu sorunlar, yıllardır, bu kürsüde ve çeşitli platformlarda dile getirilmiş ve sadece sorunlar dile getirilmekle kalmamış, somut ve özlü çözüm önerileri de ortaya konulmuştur. Ancak, bugüne kadar, bu sorunları çözecek bir büyük irade ortaya konulamamıştır. Bu sorunlar, yargı gücünün işlemesine tamamen engel değildir; ancak, en duyarlı toplumsal ve bireysel ihtiyaç olan adalet dağıtımında aksaklıklara, bazen de haksızlıklara neden olmaktadır. Ancak, şunu açık yüreklilikle belirtmeliyiz ki, bugün, hangi kurum adalet kadar ihmal edilseydi, ayakta kalamaz, çoktan çökerdi. Bunun için, yine de, yargımızın kıymetini bilelim, buradan, tüm yargı mensuplarına, adalet teşkilatı mensuplarına, gösterdikleri büyük özveri için şükranlarımızı sunalım. Artık, adalete her yönüyle sahip çıkmak, yargının tüm sorunlarına çözüm getirmek zamanı gelmiş de geçmektedir. Yargıyı güçlendirmeliyiz; adaleti etkinleştirmeliyiz; tüm mevzuatımızı, yasalarımızı, günün gereksinmelerini yeni suç nevilerini karşılayacak şekilde yeniden düzenlemeliyiz; adaleti, güçlü, güçsüz suç işleyen herkesin yakasına yapışacak donanıma sahip kılmalıyız. Eğer, bunlar yapılmaz ve mevcut durumun devam etmesine göz yumulacak olursa, o zaman, eski filozoflardan birini, yasaların, örümcek ağlarına benzediğini, sadece zayıfları yakalayıp güçlüleri zaptetmeyecek bir ağ olduğunu iddia eden Anacharsis'i hakkı çıkarmanın utancını yüklenmiş oluruz. Sadece güçsüzler için değil, güçlüler için de adaletin harekete geçme zamanı, artık, gelmiştir. Halkımız, sadece baklava çalan çocukların değil, bankalardan milyarlarca doları çalanların da yakasına yapışan bir adalet istiyor.

Ayrıca, 12 Eylül döneminin mağdurlarının, 1978 kuşağının kamu hakları, siyasî ve medenî hakları üzerindeki yasakları kaldıracak düzenlemeleri bir an önce yapmalıyız.

Diğer taraftan, özel yargılama usulleri uygulayan, olağanüstü mahkeme niteliğinde olan ve doğal yargıç ilkesine de aykırı bulunan devlet güvenlik mahkemelerini de artık kaldıralım.

BAŞKAN - Sayın Yergök, sözlerinizi tamamlar mısınız.

MEHMET ZİYA YERGÖK (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Değerli milletvekilleri, Sayın Adalet Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonundaki sunuşunda, adliye binalarımızın yetersizliğini ve içinde bulunduğu durumu görünce, Adalet Bakanı olarak, yüzünün kızardığını söyledi; adalete ayrılan payın son yıllarda yüzde 1'in altında tutulmasını utanç verici olarak niteledi ve mevcut bütçe ödenekleriyle, adaletin, zamanında ve hızlı bir şekilde tesisine imkân bulunmadığını dile getirdi.

Yine, Plan ve Bütçe Komisyonunda söz alan Adalet ve Kalkınma Partisinin bir değerli milletvekili, yargının içinde bulunduğu sorunlara değindi ve adaletin gecikmesine hiçbir şeyin neden olmaması gerektiğini, bunun için hiçbir mazeretin kabul edilmeyeceğini söyledi.

Şimdi, ben, burada, Yüce Milletimizin ve Yüce Meclisimizin huzurunda, iktidar grubuna ve Sayın Adalet Bakanına soruyorum: Sizin yakınmaya hakkınız var mı?! Siz, çözüm mevkiindesiniz ve tek başına iktidarsınız. Sayın Adalet Bakanı, hükümetin güçlü adamı ve hükümet sözcüsüdür. İktidarlar, ağıt yakmak için değil, şikâyet etmek için değil, sorun çözmek için vardır.

Yargının bütün sorunları biliniyor ve bu sorunlar artık çözüm bekliyor. Peki, bu sorunlar nasıl çözülecek? Siz değilse kim?.. Şimdi değilse, ne zaman?..

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yergök.

Sayın milletvekilleri, mümkün olduğu kadar uyarı kısmına gitmemeye çalışıyorum; ancak, zaman zaman bu cep telefonlarıyla yapılan konuşmalar, bizim buradaki hem çalışmamızı bozuyor  hem de hoş olmayan bir görüntü dışarıya verilmiş oluyor. Arkadaşlarımdan rica ediyorum, cep telefonlarını lütfen kullanmasınlar.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, ikinci söz, Sayın Orhan Eraslan'ın.

Buyurun Sayın Eraslan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; Yüksek Yargıtayımızın 2003 malî yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi sevgiyle, saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz üzere, Yargıtayımız 1868 yılında kurulmuş olan ve Anayasamızın 154 üncü maddesinde tanımlanan bir yüksek mahkememizdir. Anayasamızda da ifade edildiği gibi, yargının, yargısal denetimini yapan, en üst karar merciidir, bir içtihat mahkemesidir.

Bu nedenle, yargının en üst noktasında olan Yargıtayımızın bütçesi "Adalet Mülkün Temelidir" özdeyişinden de hareketle, büyük önem arz etmektedir. Yargıtayımıza bütçeden ayrılan pay, bir anlamda, yargıya verilen değer anlamına gelmektedir, hukuk devletine verilen değer anlamına gelmektedir.

Sayın Adalet Bakanımız bir konuşmasında "Siyasetçilerin yargıya yapılan yatırımların prim yapmadığını düşündüğünü; çünkü, bu yatırımların oya dönüşmediğini, kimsenin adliye binası güzel oldu diye, oy vermediğini, bu yüzden de adliyelerimizin bakımsız ve perişan olduğu" nu söylemesi üzerine -ki, bu, isabetli bir fotoğraftır, doğru bir fotoğraf çekimidir- doğrusu, 59 uncu cumhuriyet hükümetinin adalet işlerinde daha titiz olacağı zannına kapılmıştık; ancak, ne yazık ki, Adalet Bakanlığı ve Yargıtayın bütçesini de gördükten sonra, boş yere ümitlendiğimizi üzüntüyle anlamış bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, bütçeler hükümetlerin politikalarını uygulama aracıdır. Bu bütçeyle de anlaşılacağı üzere, 59 uncu cumhuriyet hükümetinin öncelikleri arasında ne yazık ki, adalet yok, ne yazık ki, hukuk devleti yok; gerisi laf... Bütçede ödenek olmayınca ya da yeterli ödenek olmayınca, ona önem de vermemiş oluyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, Yargıtayımızın bütçeden aldığı pay binde 2'nin altındadır. Üç temel erkten biri olan yargıya verilen pay budur. Yasama, yürütme, yargı. Yargı, Türkiye Cumhuriyeti bütçesinde binde 2'nin altında pay alıyor.

Adalet Bakanlığının bütçesi de, aynı şekilde, binde 8'in altındadır. Bu payla, bu ödeneklerle adaleti gerçekleştirmek mümkün değildir ya da sağlıklı biçimde gerçekleştirmek mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, Yüksek Yargıtayımızın bütçesi 27 küsur trilyondur. Bunun 16 trilyonu personel gideri, 1,4 trilyonu personelin emekli keseneği karşılığı, 5,4 trilyonu bilgisayar alımı ve program yazılımı içindir -ki, bana göre, bir önceki yıllara göre tek olumlu gelişme bu fasıldır- geriye, tedavi gideri, yakıt gideri, pul gideri, harcırah ve sair giderler kalmaktadır. Bu koşullar altında, Yüksek Yargıtayın elinde sandalye alacak parası bile yoktur. Yargıtaya gittiğinizde görürsünüz ki, yüksek hâkimlerimizin her birinin oturduğu sandalyeler başka başka modellerde, kırık döküktür. Bu, Türkiye için yüz ağartıcı bir durum değildir.

Değerli arkadaşlarım, özellikle, son yıllarda görev yapan her cumhuriyet hükümetinin Adalet Bakanı, iyi niyetle -bakın, altını çiziyorum, iyi niyetle- ve parlak laflarla, yapacakları yargı reformundan, adalet reformundan bahsederler; hatta, kendisinden önceki bakanlara da göndermelerde bulunurlar; ancak, bu bütçe ödenekleriyle, bu paralarla hiçbir şey yapma olanağı yoktur. Gerçekçi olalım. Bu parlak sözler, sadece arşivlerde kalmaya mahkûmdur.

Ayrıca, ülkemizde sahiden adalet reformunu gerçekleştirmek mi öncelikli, yoksa, daha da işin başlangıcı olan adliye reformunu mu gerçekleştirmek öncelikli; burası biraz tartışmalıdır.

Değerli milletvekilleri, önüne gelenin -bilgili bilgisiz, ilgili ilgisiz- Türk adaletini içine düştüğü çıkmazdan kurtarmak için parlak adalet reformları önerdiğini biliyoruz; bunların bir bölümü hiç denenmemiştir ve ne getireceği ne götüreceği belli değildir. Bu açıdan, sonucu ne olacağı belli olmayan, sırf reformcu görünmek adına adalet reformu hazırlama yerine, öncelikli olarak, bir adliye reformu hazırlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın, hangi reformu yaparsanız yapın, adil, kaliteli ve hızlı adalet, ancak, iyi fizik mekânlarda ve iyi yetişmiş elemanlarla ve iyi donanım ve iyi olanaklarla olur. Onun için, ilk önce, adalet binaları çağdaş standartlarda olmalıdır. Tüm çağdaş dünyada en görkemli binalar adalet sarayları iken, ne yazık ki, ülkemizde, adliye binalarının beşte 1'i bile Adalet Bakanlığının malı değildir. Çoğu binalarımız apartman dairesi ya da bodrum katıdır veyahut bir kahvehanenin üstü ya da kebapçı dükkânının üstüdür; buram buram kebap kokusuna boğularak adalet gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır; çok dramatik bir durumdur. Bu koşullar altında, hangi reformun, ne kıymeti olabilir?!

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün; ancak, bunun için adliye aramaya gerek yok. Başkentimizde bulunan ve şu anda bütçesini görüştüğümüz yargımızın başı Yüksek Yargıtayımıza bakmak yeterlidir. Yüksek Yargıtayımızın, beş ayrı hizmet binasında hizmet gördüğünü biliyoruz. Yargıtay Başkanlığının bulunduğu bina da dahil, tüm Yargıtay binalarımız dökülüyor; kanalizasyonları patlamış, sıvaları dökülmüş, pencereleri onarımsız; yani, bir perişanlık içerisinde, koku içerisinde, hâkimlerimiz, yargı erkini, yargıyı yerine getirmeye çalışıyorlar, yargı görevini yapmaya çalışıyorlar, adalet dağıtmaya çalışıyorlar. Ciddî bir onarıma ihtiyaç var; bunun için istenen ödenekler bile karşılanmamaktadır; burada da kısıntıya, kesintiye gidilmektedir. Yargıtayın pencereleri dökülmüş, her odasına girdiğinizde içeride rüzgâr esiyor. Ciddî anlamda güvenlik sorunları vardır. Bunun karşılığında yeterli ödenek konulmamıştır.

Bunun yanı sıra, iyi yetişmiş eleman sıkıntısı da had safhadadır. Politik amaçlarla çeşitli küçük kasabalar ilçe haline getirilmiş ve buralara devletin başka personeli gitmediği halde, hâkim ve savcılar gitmektedir. Ancak, bu personel yeteri kadar deneyimli olmadığı gibi, deneyimli hâkim yanında çalışmadıkları için gereği gibi yetişemeyen hâkimler, gittikleri yerlerde yeterli derecede verimli olamamaktadırlar. Keza, adliyelerin böyle küçülmesi, bilgi aktarımını sağlamadığı gibi, insangücü planlamasını da rasyonel hale getirmemekte, yargıyı da hızlandırmamaktadır.

Aynı şekilde, hâkim, savcı dışındaki yardımcı adliye personeli de daima adliyelerimizde yetersizdir. Bugün, adliyelerimizdeki manzara müthiş derecede kötüdür. Zabıt kâtibi ve mübaşir açığı had seviyededir. Kırık dökük, 30-40 yıllık daktilolarla, eksik kadroyla adalet gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.

Keza, hâkim ve savcılar ve gerekse de diğer adalet personeli, çalıştığının karşılığını alamamaktadır. Mübaşir ve zabıt kâtipleri ve diğer adliye personeli, ülkemizin en az maaş alan devlet memurları arasındadır. Aynı şekilde, infaz koruma memurları da, yaptıkları göreve nazaran mağdur durumdadırlar. Eksik kadroyla, tatmin edici ücret almadan çalışan memurdan yeterli verim almak mümkün müdür?!

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, adliyelerimiz donanım yönünden de perişandır. Mahkemelerin çoğu, halen, 30-40 yıllık daktiloyla çalışmaktadır, mübaşir halen pazarcı esnafı gibi tarafları bağıra çağıra duruşmaya çağırmaktadır; adliyelerimizde bir ışıklı pano bile yoktur.

Tüm bunlar düzeltilmeden yapılacak adalet reformunun yeni karışıklıklar çıkarmaktan başka bir yararını görmek mümkün değildir. Bunun için, adalete para ayırmalıyız. Çözümü yanlış yerde aramamak gerekir. Mutlaka ve mutlaka, adalet reformu da gerekir, yargı reformu da gerekir. Buna karşı çıktığımı zannetmeyin. Ancak, önce, adliye reformu, yakıcı bir ihtiyaç haline gelmiştir. Adliyeyi düzeltmeden, adaleti düzeltmek mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, diyebilirsiniz ki, bu bütçe restorasyon bütçesi, tasarruf bütçesi, ne yapalım, bunun için Yüksek Yargıtay'ın ödeneklerinde de kısıntıya gidilmiştir, ülkenin yaşadığı şartlar bellidir...

Değerli arkadaşlarım, böyle bir yaklaşımda, kısmen haklılık olabilir; ama, adalette tasarruf olmaz, tasarruflu adalet olmaz; her şeyde tasarruf olur, adalette tasarruf olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuşmanızı tamamlamanız için size eksüre veriyorum; buyurun.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Adaletten yapılan kısıntı, adaleti kısıtlı hale getirir. Kısıntılı adalet, kısıtlı adalet olur.

Adalet binalarını bile restore edemeyen bütçeye de, biz, restorasyon bütçesi demiyoruz değerli arkadaşlarım.

Bakınız, çarpıcı bir örnek vermek istiyorum size: Yargıtayımızın 2,5 trilyon lira pul parasına ihtiyacı vardır -bu resmî pul- konulan ödenek 1,5 trilyon lira; 1 trilyon lira açık var arkadaşlarım. Pul parası kullanılmazsa, bildiğiniz gibi, gelecek yıllara aktarılmaz, yıl sonunda imha edilir, lüzumsuz kullanılmaz. Hiçbir sıkıntı olmamasına rağmen, pul parasında bile kısıntıya gidilmiş.

Bu bütçe ödenekleriyle görülmekte olan davaların ödeneksizlik nedeniyle sürüncemede kalacağını ve hak arama özgürlüğü ve adil yargılama hakkıyla ilgili sıkıntılar doğacağını ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde mahkûm olacağını görmek için müneccim olmaya gerek yoktur. Kıstığımız o 1 trilyon lira pul parası, Türkiye'ye belki 100 trilyon, belki 20 trilyon -neyse- tazminat olarak dönecektir.

Sayın milletvekilleri, bu bütçeyle, yargı sıkıntı içine sokularak, yargı mercilerinin saygınlığı zedelenerek, yargı, âdeta, özelleştirilmeye zorlanmaktadır. Yargının nasıl özelleştiğini ve özelleşince ne büyük felaketler olduğunu, sanırım, hepiniz bilirsiniz.

Değerli arkadaşlarım, bu bütçede çiftçiye bir şey yok, bu bütçede işçiye bir şey yok, bu bütçede memura bir şey yok, bu bütçede esnafa ve küçük sanatkâra bir şey yok, bu bütçede adalete de bir şey yok. Bu bütçede adalet yok adalet! Adalet olmayan bütçe, restorasyon bütçesi değildir, bitkisel hayatı idame bütçesidir. Kusura bakmayın, reçetesini de IMF yazmıştır.

Bütçeye ret oyu vereceğiz.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, Sayın Hakkı Ülkü.

Buyurun Sayın Ülkü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı çerçevesinde Ulaştırma Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek için söz almış bulunuyorum.

Ulaştırma Bakanlığı, gerek ülkemizin yüzölçümü itibariyle gerekse de üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olmamız nedeniyle, son derece önemli bir bakanlıktır. Buna bilgi ve haberleşme teknolojisini de eklersek, Bakanlığın, demiryolları, denizyolları, havayolları ve iletişim hizmetleri gibi dört ana görevi vardır.

Ulaştırma Bakanlığına bütçeden ayrılan ödenek 363 trilyondur. Bu bütçeyle iletişim teknolojisindeki gelişmelerin takibi ve buna ilişkin yatırımlar mı, mevcut havaalanlarının yalnızca bakımı mı, yeni demiryolları projeleri mi, personel harcamaları mı, yoksa denizyollarında yeni bir anlayış mı gerçekleştirilecek? Görülen, bu bütçeyle bu alanlarda hiçbir yatırımın olamayacağıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçeler, bir ailenin, bir ilçenin, bir ülkenin geleceğini planlama açısından son derece önemlidir. Bütçelerle birlikte, planlama da, tabiî, aynı öneme sahiptir. Ancak, 1961 Anayasasıyla geçilen planlı döneme, o günün iktidarları "plan değil, pilav istiyoruz" sloganıyla yaklaşmışlardır. Şimdilerde onun acısını hep birlikte çekiyoruz. “Marshall yardımı” adı altında ülkemizi tahakküm altına alanların acılarını, şimdilerde, iliklerimize kadar hissediyoruz.

Memleketimi seviyorum diyen şairlere, yani, Nazım Hikmet gibi şairlere, bu konuda bunların söylediklerine bir kulak vermiş olsa idik, herhalde bugünkü durumlara gelmezdik. Bakın, Nazım Hikmet, günümüze nasıl da tıpatıp oturan bir şiirinde, neler söylüyor:

"Bizi bir başımıza bıraksalar,

tarafgirlik, cehalet

ve çok konuşmaktan başka müspet

bir hayat kuramayız.

İşte bu yüzden Amerika çok işimize geliyor.

Filipin gibi vahşi bir memleketi adam etti Amerika.

Ne olacak,

Biz de on beş, yirmi sene zahmet çekeriz,

Sonra Yeni Dünya'nın sayesinde

İstiklali kafasında ve cebinde taşıyan

Bir Türkiye vücuda geliverir,"

Bunları söylediği için onlara hapse atarak, toplumu susturarak ödüllendiriyoruz. Bunun sonucunda, önce borçlanıyoruz, sonra batağa saplanıyoruz; çaresiz kalınca da, Mustafa Kemal'in Gençliğe Hitabesinden yola çıkıp soruyoruz: "Limanlarımıza girdiler, hava alanlarımızı işgal ettiler, hatta tarlalarımızı, otellerimizi, sanayi sitelerimizi bile dolar verip ele geçirdiler. Üstelik hapse attıkları ve susturdukları şairler yokken! Üstelik küçük Amerika olacağız diye diye... Peki, olduk mu?"

Değerli milletvekilleri, uygulanan bu yanlış politikalar ve plansızlık nedeniyle, ülkemiz, âdeta, yarı sömürge konumuna gelmiştir. Toplumun hemen hemen hiçbir kesimi durumdan memnun değildir.

İktidara hazırlıksız gelen AKP hükümeti, vermiş olduğu sözleri yerine getirememenin telaşıyla, bir söylediği diğerini tutmayan bir durum sergilemektedir. Yoksulluk düne göre artmış, işsizlik düne göre çoğalmıştır. Yarına güven düne göre eksilmiş, dayanışma ve sevgi düne göre epey törpülenmiştir.

Akaryakıta yapılan zamlardan sonra, köylülerimiz, traktörlerinin depolarını -ya da onların tabiriyle, gözlerini- dolduramaz olmuşlardır. Köy kahvelerinde veresiye çay içenlerin sayısı artmıştır. Orta halli bir çiftçi, arabasını evinin avlusuna kapatmış durumdadır, yeni mahsul ekememe tehlikesiyle karşı karşıyadır. Şehirlerde toplutaşım araçlarına yapılan zamlar nedeniyle, eş, dost, akraba ziyaretleri bile yapılamamaktadır. Hastanelerdeki yakınlarını ziyaret edememekten dolayı, halk, ıstırap çekmektedir. Köylülerimizin, en yakın hastanelere gidip tedavi olamadıklarını görmekteyiz, duymaktayız. Kısacası, ekmek mi, akraba ziyareti mi; ekmek mi, sağlık mı ikileminde kalınmıştır. Öğrencilerimiz, günlük gazete okuyamamakta, sanat ve kültür faaliyetlerinden hiç faydalanamamakta, hatta, köy kökenli öğrencilerimiz, okullarını yarıda bırakmaktadır. Aile bağları zayıflamaktadır. Kısaca, sosyal devlet ilkesinden uzaklaşılmaktadır. Hani, bir Arjantin atasözü vardır "açlık kapıdan girince, sevgi pencereden atlar" diye; tam da o durumu yaşıyoruz.

Sayın milletvekilleri, şimdi bizi bekleyen büyük bir tehlike daha var; Irak'ta olup bitenler... Dünya, küresel politikanın acımasız sonucu olarak yeniden şekilleniyor. Ortadoğu'nun haritası yeniden çiziliyor. Ülkemiz de bu ateş çemberinin içerisine çekilmeye çalışılıyor. Zaten, yeteri kadar yoksullaştırılan ülkemiz insanları, televizyonlarda naklen izledikleri bir cehennemin gölgesinde yaşıyorlar. Devletlerin terörü, burnumuzun dibindeki petrol uğruna bizi de tehdit ediyor. Tüm savaşların temel nedeninin ekonomiden kaynaklandığını hepimiz biliyoruz. Dikkat ederseniz, Amerika Birleşik Devletlerini destekleyen ve askeriyle saldıran tek ülke, İngiltere. Avrupa Birliği ülkelerinin hepsi euroya geçerken, sadece İngiltere geçmedi. Niye; çünkü, bu savaş, petrolü elinde bulundurmanın yanı sıra, euro-dolar savaşıdır.

Ayrıca, düne kadar yaşamış olduğumuz ve 30 000 kişinin canına mal olan ilan edilmemiş içsavaşı da unutmadan, tüm politikalarımızı yeniden gözden geçirmek zorundayız. Unutmayalım ki, terör, yoksulların ve itilmişlerin savaşı; savaş ise, zenginlerin ve güçlülerin terörüdür. Biz, ne terörü ne de savaşı yaşamak istiyoruz; eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin hâkim olduğu bir dünyada, barış içinde yaşamak istiyoruz.

AKP, seçim bildirgesinde, 15 000 000 kişiyi sosyal güvence içerisine alma sözü vermişti; ancak, bugün, 15 000 000 insan açlık sınırında yaşıyor. Hükümet, yardım bekleyen insanlarımız için sosyal politikalardan elini eteğini çekip, onları kendi kaderlerine terk ediyor.

Yine, AKP, sosyal politika adına 15 000 kilometre duble yol yapacağını söylüyordu. Oysa, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında böyle bir şey yok. Zaten, yeterli ödenek de yok. Mevcut ödenekle yapılacak ihaleleri Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkararak, siyaseti bir rant aracı olarak devam ettirmek istemeleri geliyor aklımıza. “Acaba, bölünerek yapılması düşünülen duble yollar, bir diyetin karşılığı olarak belli yandaşlara mı verilecektir” diye sormak geliyor insanın aklına.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, demiryolu politikaları için de bazı şeyler söylemek istiyorum. Demiryolu ağımızın toplam uzunluğu, yaklaşık 11 000 kilometredir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan çokpartili döneme geçinceye kadar, mevcut demiryollarımıza 4 100 kilometre ilave edilmiştir; geriye kalan altmış yıllık zaman zarfında -yani, çokpartili döneme geçtikten sonra- ancak 1 735 kilometre ilave edilebilmiştir. Oysa, en güvenli, en ekonomik, en çevreye duyarlı olan yol, demiryoludur. 1 kilometrelik demiryolu hattı, 20 varil daha az petrol ithali demektir. 8 şeritli bir otoyolun kilometre maliyeti yaklaşık 15 000 000 dolar iken, çift hatlı, elektrikli, sinyalli demiryolunun maliyeti sadece 4 000 000 dolardır. Önümüzdeki on yıl içinde, hiç değilse yük taşımacılığı için demiryollarının payı yüzde 30'lara çıkarılırsa, trafik tıkanıklığını, hava kirliliğini azaltması nedeniyle 12 milyar dolar tasarruf sağlanacağı bilim adamlarınca söylenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ülkü, sözlerinizi tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, demiryollarına doğru yatırım yapılmış olsa, yani, Ayaş tüneli açılabilmiş olsa, İstanbul-Ankara arası ikibuçuk saate indirilebilecektir ve böylece, biz de İzmir'e ondört saatte gitmemiş olacağız.

Sayın Başkan müsaade ederse, size, buna ilişkin bir anekdot anlatmak istiyorum: 1940'lı yıllar, Çin İmparatorluğunun oldukça fakir olduğu yıllar. Ulaşım yoluyla, hiç değilse tarım ürünlerini ekonomiye kazandırmayı akıllarına getiren imparatorluk, geliştirdiği demiryolu projesini gerçekleştirmek için kamulaştırma yapmadan, tarla sahiplerini ikna etmeye teknisyenlerini görevlendirir. Tarlada çalışan bir köylüye, teknisyenler, bu tarlaya kaç saatte geldiğini, bu tarlanın köyüne ne kadar uzakta olduğunu sorarlar; köylü de 9 saatte geldiğini söyler. Teknisyenler, tarla sahibine, tarlasının belli bir alanının imparatorluğa bağışlanması halinde, oradan demiryolu geçirileceğini ve köyünden tarlasına 1 saatte varılabileceğini söyler. Köylü de "peki, geri kalan 8 saatte ben ne yapacağım" diye sorar. Demiryolu politikasının önemini belirtmek için size bunu anlatmaya çalıştım.

Sayın milletvekilleri, kültürler, bilgi ve teknolojiler, denizyoluyla ülkelere yayılır. Uzakdoğu'ya geç ulaşıldığından dolayı, pusula bin yıl geç gelmiştir Batıya. Buharlı makineler ilk denizcilikte uygulandığından, sanayi devrimi denizcilik sektörünün önderliğinde başlamıştır. Demiryollarında olduğu gibi deniz ulaştırmasında da, karayollarına oranla 10 kat daha az yakıt sarf edilir. Bildiğiniz gibi ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili. Bununla övünç duyuyoruz. 8 300 kilometrelik kıyı şeridimiz var. Bununla da övünç duyuyoruz; ancak, denizleri gerektiği gibi kullanmamamız nedeniyle de, ayrıca, üzüntü duyuyoruz. Denizlerle çevrili bir ülke olmamıza rağmen, herhalde, dünyada bizim kadar denize sırtını dönen ülke yoktur.

Gerek insan taşımacılığında -yani iç ve dış turizmde- gerekse yük taşımacılığında olması istenilen düzeyin çok çok altında bir paya sahip denizcilik sektörümüz. Oysa, deniz ulaşımında asfalt yoktur, yol bakım ve tamiri yoktur, trafik levhaları ve lambaları da yoktur...

BAŞKAN - Sayın Ülkü, tamamlar mısınız sözlerinizi.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

...bunun için de malî külfeti yoktur.

Küçük küçük iskelelerle dışticaretimizi fazlalaştıramayız. Bunun örneğini de, kendi ilçemde, 13,5 yıl belediye başkanlığı yaptığım Aliağa İlçemde görüyorum. İzmir'e seçenek olarak sunulacak büyük bir liman yapılması varken, 8 adet küçük küçük iskelelerle ithalat ihracat yapılmaya çalışılmaktadır ki, İzmir Limanının 8 milyon ton kapasitesine karşılık, şu anda Aliağa'daki o küçük küçük iskelelerden 25 milyon ton ithalat ve ihracat yapılabilmektedir.

Denizle barışık olsak, deniz ticaretinden yüzde 1 pay alan, iç ulaşımının yüzde 95'ini denizyolu dışında yapan bir ülke olmayız. Komşumuz Yunanistan'ın, dünya deniz ticaretinin yüzde 20'sini elinde bulundurduğunun farkına varsak, ülkemizin nüfusunun yüzde 60'ının deniz kıyılarında yaşadığını bir kavrayabilsek, mevcut sanayilerimizin yüzde 80'inin sahillerimizde olduğunu bir bilebilsek, o zaman öğreneceğiz denizin nimetini, o zaman öğreneceğiz kaynak yaratmanın ne demek olduğunu.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; önerilerim de olacaktı; ancak, zamanım olmadığı için, Ulaştırma Bakanlığı bütçesinin ülkemize ve ulusumuza yararlı olması dileklerimle, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ülkü.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın Musa Sıvacıoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığının 2003 yılı bütçesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde bana tanınan 10 dakikalık süre içinde, devasa boyutta problemleri olan adalet teşkilatını ve problemlerini, efradını cami, ağyarını mâni bir tarzda anlatmanın zorluğunu takdirlerinize sunuyorum.

Hukukun üstünlüğünü esas alan devlet, vatandaşlarının özgürlük ve haklarının teminatıdır. Dolayısıyla, hukuk devleti olmayan ve hukukun hâkim olmadığı bir toplumda, demokratik rejimden bahsedilemez. Demokrasinin hukuk yoluyla varlık kazandığı demokratik hukuk devletinde, hukukun evrensel ilkelerine saygı, hak arama yollarının açık tutulması, kanun önünde eşitlik, bireysel hak ve özgürlüklerin korunması, devletin hukuka bağlılığının güvence altına alınması temel değerlerdir. Bu değerlerin hayata geçirilmesi, anayasa, yasalar ve bağımsız bir yargıyla mümkündür.

Anayasanın 9 uncu maddesine göre, yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır ve yine Anayasanın 6 ncı maddesine göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Adalet mülkün; yani, devletin temelidir. Şu halde, millet, devlet, hakimiyet ve adalet dörtgeni, birbirinin ayrılmaz unsurlarıdır. Bu unsurların görev ve yetkilerini belirleyen en üstün norm ve yine hukuk devletinin meşru kaynağı olan Anayasa, tartışılır olmaktan mutlaka, ama, mutlaka çıkarılmalıdır. Bu da, tüm toplum kesimlerinin mutabakatıyla olmalıdır.

Burada, yeri gelmişken, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'ın, 58 inci hükümet programı üzerinde yaptığı konuşması sırasında, Adalet ve Kalkınma Partisinin yeni anayasa teklifine karşı çıkmasına bir mana veremediğimi de belirtmek istiyorum; çünkü, biliyorum ki, Cumhuriyet Halk Partisi de, Avrupa Birliğine karşı değildir, Avrupa Birliğine girmeye taraftardır. Birçok alanda Avrupa Birliği, bütünlüğünü sağlamıştır; para birliği de dahil olmak üzere. Bu manada, anayasa taslağına karşı gelinmesini manidar buluyorum. Avrupa Birliği de, kendi anayasa taslağını hazırlamış, üzerinde müzakerelerine devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adalet konusunda en çok tenkit edilen husus, adaletin geç işlemesi veya yerini bulmaması noktasında toplanmaktadır. Yıllarca süren davalar "oğlum oldu hâkim bey" mısraında şiirleşmiş, "ben bu davanın peşinde koştuğum kadar Yunan'ın peşinde koşmadım" serzenişiyle hukuk literatürüne girmiş, "geciken adalet adalet değildir" ilkesiyle evrensel bir boyut kazanmıştır.

Nitekim, bizim de taraf olduğumuz, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin 6 ncı maddesinde öngörülen "davanın makul sürede bitirilmesi" ilkesinin ihlali, ülkemizin en çok başını ağrıtan hususlardan biridir. Bu nedenle, mahkemeler, teknolojinin son imkânlarıyla donatılmalı, iş yükleri azaltılarak, mahkeme binaları çağdaş bir görünüme kavuşturulmalı, "geç gelen adalet adaletsizliktir" özdeyişinden hareketle, yargı sürecinin hızlandırılması için tüm düzenlemeler yapılmalıdır. Tabiî ki, bunların gerçekleştirilebilmesi de ülkenin ekonomik durumuna ve bütçe imkânlarına bağlıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değinmek istediğim ve önemli gördüğüm bir diğer husus da, mevzuat açısından Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileridir. Türkiye-Avrupa Birliği bütünleşmesine baktığımız zaman, 1959 yılında başlayan serüvende çok inişli çıkışlı bir seyir izlediğini görmekteyiz. Avrupa Birliğine giriş için müzakere tarihinin  2004 yılında belirlenecek olması nedeniyle, daha önce de Ulusal Programda öngörüldüğü şekilde, mevzuat uyumu açısından büyük bir gayret sarf edilmektedir.

Bilindiği gibi, kanunlar, genel ve soyut kurallar olup, devamlılık gösteren bağlayıcı hukuk kurallarıdır. Avrupa Birliğine uyum sürecinde çok hızlı bir kanunlaştırma hareketi gözlerimizin önündedir. Kanunların değiştirilmesi gelişen şartların tabiî bir sonucu olarak gerekebilirse de, çok kısa aralarla kanun değişikliklerine gidilmesi, toplumun kanunlara karşı olan güvenini sarsıcı bir husus olarak da karşımıza çıkabilir.

Türkiye'nin Avrupa Birliğine giriş sürecinde, 100 000 sayfa tutan mevzuata uyum açısından, yabancı dil bilen yetişmiş personele, gerçekten, büyük ihtiyaç duyulmaktadır. Bir başka dünyaya bütün yönleriyle gidiş sürecinde, mevzuat uyumu basit bir olay değildir. Bu nedenle, halen, muhtelif bakanlıklar bünyesinde bulunan Avrupa Birliği birimlerinin daha rasyonel çalışabilmeleri için, Avrupa Birliği işlerinden sorumlu bir bakanlığın kurulması büyük bir önem taşımaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu kısmında, vaktimin müsaade ettiği ölçüde, adaletin zamanında ve tam olarak gerçekleştirilebilmesi için, bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum.

Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulunun tartışılır bir kurum olmaktan çıkarılması.

Adalet hizmetlerinde hâkim ve savcı açığının giderilmesi, görev yapan yardımcı personelin yetiştirilmesi ve ücretlerinin artırılması.

Kanunların kamuoyuna sunulması için Resmî Gazetede yayım dışındaki yolların araştırılması, vatandaşın yararlanabileceği rehber kitapçıkların, Adalet Bakanlığı tarafından düşük ücretle halkın istifadesine sunulması.

Davaların azaltılması için, Avrupa Konseyine üye birçok ülkelerdeki gibi ceza hukukunda uzlaşma, sulh (mediation) denilen müessesenin kabul edilmesi.

Hâkim ve savcıların bağımsızlığı ve teminatı konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmesi, daha iyi yetiştirilebilmeleri için de adalet akademisinin kurulması. Bununla ilgili çalışmaların devam ettiğini bildiğinizi düşünüyorum.

Adlî zabıtanın, suçların unsurlarını tespit açısından bir an önce kurulması.

Suçtan zarar görenlerin, yani, mağdurların korunması ve haklarının bir yasayla düzenlenmesi.

Hükümlülerin topluma yeniden kazandırılmaları amacıyla, cezaevlerinin çağdaş hale getirilmesi.

Adlî tıp kurumunun, ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılması.

Hâkim ve savcıların, örgütlü suçlar, haksız rekabet, döviz işlemleri, sigortacılık, karapara aklama ve sermaye piyasası suçları gibi alanlarda uzmanlaşmalarının sağlanmasında, günümüz Türkiyesinde çok büyük bir yarar bulunduğuna inanmaktayım; adalet alanında, Partimizin ana hedeflerinden birisi de budur.

Muhalefet partisine ve iktidar partisine mensup tüm konuşmacı arkadaşlarımızın, yargı konusu üzerindeki konuşmalarının hepsinin de -dikkatinizi çektiği gibi- bir serzeniş olduğunu gözlemlemektesiniz. Bu bakımdan, kuruluşundan bu yana iki yıl kadar bir süre geçmiş olan bir partiden, henüz dört aylık olan iktidarı döneminde birtakım şeyleri fazlasıyla istemenin, hele hele ülkemizin içerisinde bulunduğu bu ekonomik durum karşısında "şunları şunları yapamıyorsunuz" şeklindeki tenkitlerin muhatabının Adalet ve Kalkınma Partisi olmadığını düşünüyorum; bunun, en azından iştirak halinde failinin birisinin de Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu kanaatindeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUSA  SIVACIOĞLU (Devamla) - Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle tasarruf zihniyetine göre hazırlandığı anlaşılan Adalet Bakanlığının 2003 yılına ait bütçesinin tüm Bakanlığa, çalışanlara ve mensuplarına hayırlı olmasını diliyor, bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sıvacıoğlu.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Sayın Ahmet Çağlayan.

Buyurun Sayın Çağlayan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÇAĞLAYAN (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yargıtay bütçesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yargıtayımız, davaların temyizen görüldüğü, ayrıca kanunla verilen bazı davaların sonuçlandırılması bakımından da ilk ve son derece mahkemesi olarak görev yapan, anayasal bir müessesedir.

İstatistiklere göre, hukuk ve ceza dairelerine 2002 yılında gelen 564 770, çıkan 441 272, devreden 123 498 dosyadan bahsedilmektedir. Ayrıca, 2001 yılında bu rakam -kıyaslama bakımından söylüyorum- gelen 505 864, çıkan 428 096 ve devreden 77 768 dosya... Görülmektedir ki, 1 yılda, hatta, Af Kanunu gibi çok önemli bir kanunun da çıkmasına ve birçok dosyanın eksilmesine rağmen, davalarda artma olmuştur. Esasen, daha önceki yıllarda kapasitesinin de üstünde dosyaya bakan Yargıtayın ne kadar fazla dosyayla uğraştığı görülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Yargıtay bir içtihat mahkemesidir. Yargıtay, kanunların, güne, gelişen çağa göre uygulanmalarında, uygulayıcılara kolaylık olması için içtihatlar üreten, tefsirler yapan ve kanunların çağa uygulanmasını kolaylaştıran bir müessese olarak düşünülmüş; ancak, bugünkü fonksiyonu itibariyle, iş yoğunluğu göz önüne alındığında, bu özelliğini yitirmiş; deliller şudur, verilecek karar budur diyebilecek duruma getirilmiştir.

Bunlar, yıllarca söylenmiş, gelmiş; ama, bir türlü çözüm bulunamamıştır. Arkadaşımın dediği gibi, muhalefet de, iktidar da hep serzenişte bulunmaktadır; ama, bunları mutlaka dile getirmenin problemlerin çözümünde önemli katkısı olduğu gözardı edilmemelidir.

Sevgili arkadaşlarım, sayısı hâlâ artan hukuk fakültelerinden, öğretim üyesi yetersiz, ne bileyim, diğer kaynakları yetersiz ve öğrenimi yetersiz hukukçular yetişmektedir. Yine, hâkim ve savcılar açısından ve avukatlar açısından düşünüldüğünde, staj döneminde çalışan çoğu stajyer, iş yoğunluğu nedeniyle kendisine ilgi gösteremeyen hâkim ve savcıların yanında gereği şekilde staj yapamamaktadır. Taşraya giden hâkim ve savcılarımız, kendinden önceki hâkim ve savcı ne yapmıştır veya eğer, üçüncü bölge ağır ceza merkezi gibi bir yere kura çekme şansını bulmuşsa, yanındaki meslektaşı ne yapmaktadır, bunlardan sorup öğrenerek mesleği uygulamaya çalışmaktadır.

Neticede, daha başında hâkim ve savcı olmayı hesaplayarak branşlaşmış insanların ve mesleğine özenen insanların seçmesiyle olan bir durum da olmadığı için, bari bu mesleği seçerim diye seçilen, rasgele seçilen bir özellik arz etmekte. Bu da, ne yazık ki, uygulayıcıların yeterli olmaması nedeniyle, yetersiz adalet dağıtımı sonucunu getirmektedir.

Taklidî olarak öğrenilen bir mesleğin uygulaması yanında, biraz önce konuşan arkadaşlarımın dediği gibi, bina yetersizliği, personel yetersizliği ve bin bir sıkıntı içinde dağıtılan bir adalet uygulaması görülmektedir.

Ankara Adliyesinde asliye ceza mahkemelerinin dosya standardı 600-800'dür; ama, gelen dosyalar, 2 500-2 600 civarındadır. Biraz önce, Yargıtaydaki iş kapasitesini ifade ettik. Geciken adalet dediğimiz bir müessese neden oluyor; bunlar, açıkça ortaya koymaktadır.

Bunun yanında, hukukumuzda birtakım müesseseler vardır. Nedir bunlar; sulhtur, vazgeçmedir, barıştır. Bunlar, adaleti hızlandıran, adaleti çabuklaştıran, adaletin yükünü hafifleten müesseselerdir; ama, uygulamada, ne yazık ki, bu müesseselerden de yeterince faydalanılamadığı anlaşılmaktadır.

Amerika'ya giden bir arkadaşıma sormuştum; görgü ve bilgi artırımı için gittin, orada ne öğrendin diye. Bana şunu söyledi, dedi ki: "Onlar, problemi daha mahkemelere gelmeden çözmüşler. Ölüm cezasında dahi, eğer vazgeçme varsa, o konuda devlet müdahaleci tutum takınmıyor." Bizlerde ise, uygulamasını bizzat yaşadığım bir olay... Kavga eden bir karı koca... Kadın yirmi günden fazla rapor almış, hayatî tehlike geçirmiş, aradan yedi ay geçtikten sonra mahkemenin önüne gelmiş ve diyorlar ki: "Biz, yedi aydır birlikte kalıyoruz; barıştık; adaletinize sığınıyoruz." Ama, bizim hukukumuzda, bu sağlanmış düzene, bu barışık ortama verilen çözüm çok ilginçtir. Derhal, savcı arkadaş mütalaa vermişti. Burada sağlanmış bir düzen var; bu, düzeni bozmak mı diye söyledim ve güldük gerçekten. Bizim hukukumuzda, asgarî, böyle bir olayda vazgeçme yeterli olmuyor, üçbuçuk yıl ceza vermek gerekiyor. İnanın -hani "çalı taşlama" diye bir terim vardır- o tavşan çıkar mı diye çalı taşlama misali, ben, gelen şahide şunu sormuştum: Sizin oralarda, bu söylenen söz, kavgaya neden olan söz, boşanmalara neden oluyormuş -aslında, öyle bir şey olduğundan değil; ama, başka yerlerdeki uygulamalarda gördüğümüz için, bunu orada sormak zorunluluğunu hissettim- şahit "evet, bizim orada böyle bir söz nedeniyle çıkan kavga sonucu, kocası eşini boşadı" dedi. Telafi edilemez bir sonuçtu. O sağlanmış düzeni devam ettirme adına haksız tahrik uygulayıp, o davada, sağlanmış düzeni devam ettirme amacı güden bir arkadaşınız olarak, bu uygulamayla Amerika'daki o arkadaşımın uygulaması arasındaki farkı takdirlerinize bırakıyorum.

İktidar, çözüm yeridir. İktidar, bu hususlarda da çözümü getirecektir. Bu konularda, inşallah, gelecekte çalışmalar yapacağız. Ayrıca, adlî...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çağlayan, süre veriyorum; sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) - Biraz önce arkadaşım söyledi; adlî zabıta hâlâ kurulamamıştır. Hukuk fakültesinde öğrendiğimiz yıllarda “adlî zabıta kurulsun, ihtiyaçtır” deniliyordu. Sicili ve özlük haklarıyla idareye bağlı bir kurum, hakikaten, zabıta hizmeti görmektedir.

Ayrıca, adlî tebligat denilen, yıllara yayılan, hatta yıllar sonra delil olarak getirilecek konularda, o tebligat memurunun, bir yargılamada, hiç eğitim yapmadan tebligata gönderildiğini gördük. Bu hizmeti Ulaştırma Bakanlığı yapmaktadır; yine, idarenin bir müessesesidir; ama, biz, yargı, yürütme ve yasama ayrı ayrı güçlerdir diye devamlı öğretilen ve Anayasası böyle ölçülerle düzenlenmiş bir ülkeyiz. Bu bakımdan da, adlî tebligat ve adlî zabıtanın kurulması, geciken adalet bakımından önemlidir.

İstinaf mahkemeleri kurulmalıdır. Bilirkişilik müessesi -arkadaşlarımız ifade ettiler- ıslah edilmelidir diyorum. Adlî tıp müesseseleri, bir değişik ifadeyle, yaygınlaştırılmalı ve modernleştirilmelidir. Bilhassa, hâkim ve savcıların dışında çalışan personel, gerçekten, mağdur durumdadır; cumartesi pazar kal dersin kalır, 5'den sonra kal dersin kalır; ama, ne mesai ücreti vardır ne zammı vardır, hiçbir şeyi yoktur. Bunlar, yine, çözülmesi icap eden hususlardır.

Adalet Bakanlığı bütçesi, tasarruf amacıyla hazırlanmıştır. Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi -Bakanımız da bu konudan şikâyetçi olmuş- birtakım çalışmalar esnasında artırım da yapıldığını öğrenmiş bulunuyorum. Bu hususu, yeterli olmamakla birlikte, olumlu bir davranış olarak gördüğümü belirtiyorum.

Ayrıca, bir hususu söylemeden geçemeyeceğim. Bazı mahkemelerimizde bilgisayara geçilmiş; ama, bu bilgisayarlar, biliyorsunuz, kısa sürede demode olup, yenileri geliyor. O tamir işleri ve bu değişikliğe ayak uyduramadığı için, bilgisayar bazen ayakbağı olabiliyor. Benim mahkememde 1 400 dosya silinmiş; ancak, yedi ayda o dosyaları tekrar bilgisayara girme gibi komik bir pozisyonla karşı karşıya kalmıştım.

Bunları, uygulamadan gelen bir arkadaşınız olarak ifade ediyorum ve meslek hayatında insanların hayatlarının kolaylaştırılması gerektiğiyle ilgili düzenlemeler yapılmalıdır diyorum. Bunda, iktidar kadar muhalefete de görev düşmektedir; elbirliğiyle yapılacaktır.

Bunları burada ifade ettikten sonra, bu bütçenin, milletimize ve Yargıtay çalışanlarına hayırlı olmasını diliyor; saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çağlayan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Bakanlığımızın ulaştırma hizmetleri, demiryolları, karayolları, denizyolları ve havayollarının bir bütün halinde organizasyonuyla sağlanırken, haberleşmede ise, en son teknolojiler kullanılarak hizmetler yerine getirilmeye çalışılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; ne yazık ki, bugün için ülkemiz, ulaşım alt sistemlerinin bütün olarak ele alınmasını sağlayacak bir ulaşım ana planına sahip değildir. Bu yüzden, demiryolları, karayolları ve denizyolları gibi alt sektörler, birbirlerinden bağımsız, kısa vadeli çözümlere yönelmekte ve ülke kaynaklarımız ziyan olmaktadır. Yurtiçi yolcu ve yük taşımacılığının yüzde 90'ından fazlasının yapıldığı karayolu taşımacılığında, fazla yük yüklenmesi nedeniyle yollarımız ve araçların ekonomik ömrü verimsiz olarak kullanılırken, 8 333 kilometre uzunluğundaki sahillerimiz ve denizyolu taşımacılığından yeterince faydalanamamaktayız. Yine, aynı şekilde, limanlarımız ile demiryolu bağlantılarının tam anlamıyla kullanılmamış olması nedeniyle, bu hatlar üzerinde çağdaş bir işletmecilik yapılamamaktadır. Ancak, Sayın Bakanımızın yapmış olduğu bütçe konuşmasından, ulaştırma alt sektörleri arasında denge sağlayacak entegre bir ulaşım ana planının hazırlandığını memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz. İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile üniversite öğretim üyelerinden oluşan bir  kurulun çalışmalarını bir an önce tamamlayarak, ulaşım ana planının hayata geçirilmesi, hepimizi ziyadesiyle memnun edecektir.

Değerli milletvekilleri, ben, müsaade ederseniz, bir denizcilik mensubu olarak, burada bundan sonraki bölümümde denizciliğin önemini anlatmayacağım; çünkü, iki grup olarak verdiğimiz, Türk denizciliğinin potansiyelini ortaya çıkaracak araştırma önergesi vesilesiyle, denizcilik hakkında mümkün olan geniş bilgileri size arz edeceğiz. Ancak, bu arada, biliyorsunuz ki, çok kısa dönem burada birlikte olduğumuz günlerde, 22 nci Dönem milletvekillerimizi, herhalde, yalnız ve yalnız denizcilik sektörü bilgi akışıyla doyurmaktadır. Sizlere her ay, Deniz Ticaret Odamızın deniz ticaret mecmuası, benim Mecliste ve Grubumda yaptığım konuşmalar ve bunun dışında sizlere son olarak yolladığımız -iddia ediyoruz, bu bir iddia işidir; biz iddialı insanlarız. Ben, bu 22 nci Dönemde de bunun mücadelesini vereceğimize ve başaracağımıza inanıyorum- şu kitabımızı eğer dikkatle okursanız ve Cenabı Allah bize bunları burada yapmayı nasip ederse, inanın, Türkiye'nin çok büyük bir kaynakla en yakın zamanda buluşacağını ümit ediyorum ve bu kaynak, öyle zannediyorum ki -iddia ediyorum- hemen hemen, ödemeler dengesini düzeltecek, Türkiye'de çok önemli döviz potansiyeli yaratacak bir kaynak olacaktır.

Kısaca söyleyeyim, eğer, Yunanistan, dünya payının yüzde 20'sine hâkimse, eğer, yabancı bayraklı gemilerle, senede 100 milyar dolar sırf denizcilik sektöründen girdi sağlıyorsa ve eğer, Barbaros'un "denize hâkim olan, cihana hâkim olur" sözlerini o daha evvel duymuş, bu imkâna erişmişse, niye, biz, Barbaros'un evlatları, bu denizcilik sektöründe istediğimiz, bizi en tatmin edecek bir dereceye, bir sınıra gelmeyelim.

Bizim iddiamız şudur: Farkındaysanız, biz, sizden büyük finans da istemeyeceğiz, bu kitapta büyük bir finans yok; çünkü, içerideki duyumlarınızdan Türk denizcisinin kredibilitesi yok farz edersiniz belki; ama, bugün, dünyada ve Türkiye'de en rahat, en ucuz, en kısa vadeli kredi alabilen tek sektör, denizcilik sektörüdür ve müsaade ederseniz, ben, Denizcilik Müsteşarlığının, bugüne kadarki amaçları, görevleri ve kuruluşlarıyla ilgili olarak sizi bilgilendirmek istiyorum. Bu konuşmalarımız, 22 inci Dönemle, buradaki milletvekillerimizle ilgili değildir, bugünkü hükümetle de ilgili değildir, onun için yanlış anlaşılmasın; ama, ben, 22 inci Dönemin bu yanlışlıklardan döneceğine inanıyorum.

Bakın, biz denizciler bir şeye inandık : Bu sektörün sahibi olan bir kurum olmazsa, Türkiye'de, denizcilik sektörünün istenilen seviyeye gelmesi mümkün değil; çünkü, biz, karacı bir toplumuz; ama, öyle yapmamışız.

Bakın, 1771 senesinde, Bahriye Kanunnamesi diye bir kanun çıkarılıyor; bunun ilk maddesinde, özetle "siz, bir bakanlık kurulduktan sonra, bu bakanlığın başına getireceğiniz insanları, eğer, kara adamlarından veya denizcilikle iştigal etmeyen, denizcilik kültürü ve tahsiliyle ilgisi olmayan değerli elemanlardan donatırsanız, geleceğe aydınlık bakmak mümkün değildir" deniliyor.

Bakın, bundan sonra, 1804'te Denizcilik Bakanlığı kuruluyor; ama, yeterli ilgiyi görmüyor. Herhalde, bugünkü yapılanması gibi, o gün de, kurulan bakanlık veya müsteşarlıklar, bu hakkı savunamıyor, kendisini kabul ettiremiyor. Bizim amacımız, Denizcilik Müsteşarlığımızı, 1993 senesinde Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğünü Ulaştırma Bakanlığından ayırarak... Onu da söyleyeyim, Mehmet Köstepen'e huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Hiçbir bakanımızın, Türkiye'nin menfaatına olan bir birimini, diğer bir bakanlığa vermekten imtina etmesini anlamak mümkün değildir; ama, arzum odur ki, tek başına kurulan 59 uncu hükümetimizde, herhalde, Denizcilik Müsteşarlığının bu sıkıntıları kalmayacak.

Ne demek istiyorum; 1993'te kurduğumuz Denizcilik Müsteşarlığımız, maalesef ve maalesef, o günden bu yana, Ulaştırma Bakanlığından ayrılan Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğünün görevlerinin dışında başka hiçbir şey yapamaması durumundan ziyade, çok kötü şekilde kadrolaştı. Bugünkü durumumuz da budur; ama, gelin bakın ki, o söylediğim Bahriye Kanunnamesindeki gibi, hele 57 nci hükümette -sayıvereyim size- 57 nci hükümetten evvel 56 ncı hükümetin teslim ettiği ana merkezdeki ve taşradaki personel sayısı 450'yken, maalesef, bugün, 1 500'e çıkarıldı. Kıyı Emniyeti de ona bağlıydı. Aynı şekilde, TDİ'den ayrılan Kıyı Emniyeti 280 kişiydi; maalesef, bugün, 1 350-1 400'lerdedir, gerçi yatırım yapmıştır; ama, bu kadar fazla kadrolu olmamalıydı. Dediğim gibi, Bahriye Kanunnamesindeki gibi, Türkiye'de denizcilik sektörü, denizciliği bilen, denizcilikte tahsilli kişilerden oluşmadığı ve Deniz Kuvvetlerinden yararlanılmadığı müddetçe, bu sektörden bir netice alınacağına inanmıyorum. Onun için, amacımız, Türkiye'yi denizci ülke yapmaktır. Mesela, niçin Denizcilik Müsteşarlığının kurulmasını istedik veya bizlerin gönlündeki Denizcilik Bakanlığının kurulmasını istedik? Hiçbir sektör...

BAŞKAN - Sayın Kaptanoğlu, konuşmanızı tamamlamanız için size eksüre veriyorum; buyurun.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum efendim. Çok teşekkür ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Finansmandan da bahsedin...

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Hayır, finansmandan bahsetmeyeceğim. Dış kredibilitemiz var. O finansman bir soru işareti ve bu Yüce Mecliste bunuda söyleyeyim; gazetelerde yazıldığı gibi, denizcilik sektörünün batırdığı tek kuruş yoktur. Vardır; nasıl vardır, söylüyorum -Sayın eski Turizm Bakanım, gülmeyin; söylüyorum, doğrudur; ben buradayım- iflaslardan dolayı -Sayın Mevlüt Aslan bankacı- burada, finansal kuruluşlardan Denizciliğe verilen krediler vardır; ama, iflas ederek belki geri dönmeyen vardır ve onu söyleyeyim, rakam nedir biliyor musunuz; cumhuriyet tarihinde, Türk denizciliği milyar dolar yardım almamıştır; ama, Türkiye'de, bugün, denizcilik sektöründen geri dönmeyen para 100 000 000 doların üzerinde değildir. Bir gemi 150 000 000 dolar, biliyor musunuz?! Bir geminin 150 000 000 dolar olduğu bir anda, cumhuriyet tarihinde 100 000 000 dolar kaybolmuş bir sektörü bu kadar yerden yere vurmak hakkı mıydı; değildi. Ben, bu Yüce Meclisten söylüyorum, bunun tersi ise, biz buradayız, o arkadaşlarımız gelsin, bizlere bunları ispat etsin.

Bakın, niçin bu kurumu istedik: Denizcilik sektörü, türlü bakanlıklara bağlı, 57 kanun, o kadar kararname, o kadar tüzük -çok affedersiniz, bu kürsüden onu söylemek istemezdim- "7 kocalı Hürmüz" gibi bir denizcilik sektörü. Şimdi, Denizcilik Müsteşarlığımıza, Turizm Bakanlığının deniz turizmiyle ilgili bölümü, Tarım Bakanlığının deniz balıkçılığıyla -çünkü, Tarım Bakanlığında denizcilik balıkçılığı unutulmuştur- ilgili bölümü niçin bağlanmasın?! Deniz ticaret filosunun gelişmesine en büyük faydayı sağlayacak olan teşvik ve uygulamalar, niçin, Denizcilik Müsteşarlığı tarafından yönlendirilmesin?! Niçin, bütün limanlar Denizcilik Müsteşarlığı bünyesinde toplanmasın?! Eğer bunları yaparsak, inanın, tekrar söylüyorum, bu ülke, denizci ülke olur. Bu ülke denizci ülke olduğu zaman, denizcilik sektörü ekonomide de lokomotif bir güç olur ve dolayısıyla da, ülkeye, umduğu kaynakları daha fazla aktarır.

Gelelim, sona. Ben çok ümitliyim; niçin ümitliyim; çünkü, 22 nci Dönem Meclisindeki milletvekilleri bunları başaracaktır. Bunun artısı var; mensubu bulunmaktan onur duyduğum Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı, Sevgili Başbakanımız, bir denizci evladı -gelin, ilave edelim- Sayın Bakanımız -aynı, Bahriye Kanununda dediği gibi- denizcilikte yetişmiş, denizcilikte tahsilini yapmış, özel sektöründe de kamusunda da bulunmuş bir kardeşimiz ve Denizcilik Müsteşarımız da böyle.

BAŞKAN - Sayın Kaptanoğlu, sözlerinizi tamamlar mısınız.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Çok özür dilerim Sayın Başkanım.

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Konuş, konuş; sana serbest.

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin sayın milletvekilleri.

Buyurun Sayın Kaptanoğlu.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, bu tablo ve milletvekilleri arasındaki arkadaşlarımın benim konuşmalarımda çevirdiği... Hele, hiç unutamam, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Sayın Başkanı "bakın, ben de denizciyim, gemi inşa mühendisiyim" dedi. İşte, biz, bunu, topyekûn halledeceğiz; Türkiye'ye, Barbaros'un evlatlarına bu yakışır. 22 nci Dönemde, 59 uncu hükümetle, biz, ülkemizi, denizci bir ülke yapacağız.

Ulaştırma Bakanlığımızın bütçesinin milletimize, memleketimize ve tüm âleme hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptanoğlu.

Hükümetin söz talebi var mı efendim?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Bir arkadaşımız lehte konuştuktan sonra Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Şahsı adına, lehinde, Sayın Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Adalet Bakanlığı bütçesi lehinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Toplum hayatında, sosyal düzenin, barış ve güvenin gerçekleşmesinde, hukuk düzeni tartışılmaz bir öneme sahiptir. Mutluluk, huzur ve güvenin sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin sağlam güvencelere bağlanmasıyla mümkündür. Böyle bir düzenin sağlanması, çağdaş devletin en önemli varlık nedenidir. Bu görevi layıkıyla yerine getiremeyen devlet, giderek, varlık nedenine yabancılaşmış olacaktır. Temel hak ve özgürlüklerin güvenceye bağlanması, Anayasamızda da ifadesini bulan demokratik, hukuk devletinin belirleyici özelliğidir.

Hukuk devleti tasarımı, 21 inci Yüzyılda insanlığın ulaştığı en yüksek devlet idealidir. Ekonomik ve sosyal kalkınma, gerçek bir hukuk devleti olmadan gerçekleştirilemez. Hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşmesi için, kapsamlı bir hukuk reformuna ihtiyaç duyulduğu gibi, adalet hizmetlerinin hızlı, etkin, verimli ve toplumsal barışı sağlayacak şekilde yürütülmesi gerekmektedir.

Adalet hizmetlerini iyileştirme çabaları, Üçüncü Beş Yıllık Plan çalışmaları ve bir uygarlık projesi olan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında ele alınmıştır. Ne yazık ki, plan çalışmalarındaki temel hedeflere ulaşılamamıştır. Adalet hizmeti, bir kamu hizmeti olarak değerlendirilirken, sıradan bir kamu hizmeti olarak değil, toplumsal barışın temeli olarak önceliğe sahip olmalıdır.

1924 yılında bütçeden Adalet Bakanlığına ayrılan pay yüzde 3,5 iken, 1934 yılında yüzde 4'lere yükselmiştir, maalesef, son yıllarda ayrılan pay ise yüzde 1'lerin altına düşmüştür. Bu kısıtlı bütçeyle adalet dağıtma ve vatandaşa güven verme mümkün değildir. Tasarruf zihniyetiyle hazırlanan 2003 yılı bütçesinde de Adalet Bakanlığına yeterli bütçenin konulmamış olması, korkarım ki, reform çalışmaları önündeki en büyük engeli teşkil edecektir.

Değerli milletvekilleri, tüm dünyada, adalet, saraylarda dağıtılırken, bizde, izbe han köşelerinin, tavanı akan, yıkık dökük yerlerin ve benzeri mekânların 21 inci Yüzyıl Türkiyesinin adalet dağıtılma yerleri olması çok hazindir. Birçok adliyemizde binaların yetersizliği nedeniyle hâkim, savcı ve diğer adlî personele oda bulunamamakta, hatta, duruşma salonlarının yetersizliği nedeniyle duruşmalar küçük hâkim odalarında yürütülmektedir.

Mahkemelerin iş yükü çok fazladır. Adliyelerimiz çağın gerektirdiği teknik donanımlardan yoksundur. Mahkemelerimiz, pul parası ve keşif ücretleri yokluğundan iş yapamaz hale gelmiştir. Usul yasalarımız değişikliğe muhtaçtır. Adalet sistemimiz çok yavaş işlemekte, bu durum, adalete olan güven duygusunu zayıflatmaktadır. Vatandaşlarımız, kimi zaman haklarını mahkemelerde aramak yerine ihkakı hakka kalkışmakta ya da yargı dışı organizasyonları devreye sokmakta veya umutsuz bir şekilde hak aramaktan vazgeçerek haksızlığa boyun eğmektedir. Geciken adalet, adalet olmaktan çıkmaktadır; siyasallaşan yargıdan adliye personelinin özlük haklarındaki olumsuzluklara kadar birçok sorun yumağı adalet dağıtımını engellemektedir.

Sayın milletvekilleri, adının ilk kelimesi "adalet" olan ve Adalet ve Kalkınma Partimiz işe adaletten başlamak zorundadır. Nitekim, 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde, hukuk reformuna katkıda bulunacak, Anayasa değişikliği de dahil olmak üzere, Avrupa Birliği mevzuatına uyum yasaları çıkarılmıştır. Meclisimize sunulan ve bir kısmı kanunlaşan kanun tasarılarının sayısı 20'dir. Meclise gelmesi an meselesi olan, temel kanunlarımızdaki reform çalışmaları da hızla devam etmektedir. Bu demektir ki, Meclisimizin mesaisinin büyük bir kısmı, elli yıldır ihmal edilen hukuk reformları üzerinde yoğunlaşacaktır.

Yeri gelmişken, böylesi hummalı bir çalışmaya girişen ve yılların ihmalini ortadan kaldırmaya çaba gösteren Kıymetli Bakanımız Sayın Cemil Çiçek Beyi milletimiz adına tebrik etmek istiyorum.

Burada önem verdiğim bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum: Bunlardan birincisi, Adalet Bakanlığının hayata geçirme kararlılığını gösterdiği (UYAP) Ulusal Yargı Projesidir. Projeyle, bakanlık ile taşra birimleri otomasyona geçecek, derdest olan davaların makul süreden fazla uzaması engellenecek, uzunca zaman alan yazışmalar, elektronik ortamda çok kolay bir şekilde yapılabilecektir.

Diğer yandan, suç delillerinin toplanması, suçluların kovuşturulması ve etkin bir hazırlık soruşturması için, mutlaka, adlî kolluğun kurulması gerekmektedir.

Yargıtay, hukuk birliğini sağlaması gereken bir içtihat mahkemesi olmalıdır. Yargıtaya gelen işleri kaynağında sınırlama çalışması mutlaka yapılmalıdır. Bu yapılırken, hak arama özgürlüğünün anayasal özüne dokunulmaksızın, istinaf mahkemeleri mutlaka kurulmalıdır.

Toplumsal hayatımızı yönlendiren temel yasalar Türk toplumunun dokusuna ve ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. Avrupa Birliği gündemindeki 100 000 sayfayı bulan hukukî metnin mevzuatımıza hızla uyarlanması gerekmektedir.

Uygulamada sıkıntı arz eden bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum: İcra müdürlüklerinde ve mahkeme kalemlerinde ayyuka çıkan rüşvet olayları mutlaka önlenmelidir. Hâkim, savcı, adliye personeli ve ceza infaz koruma memurlarının özlük hakları iyileştirilmeli ve özellikle, hâkim ve savcı sınıfında birinci- ikinci-sınıf ayırımındaki ücret dengesizliği mutlaka giderilmelidir.

Bilirkişilik müessesesi yeniden yapılandırılmalıdır. Bilirkişiliğin, karar verme merci haline gelmesi önlenmelidir. Cezaevlerindeki sükûnet ortamı devam ettirilmeli, bununla paralel koşullar iyileştirilmelidir. İnfaz hukukumuz yeniden gözden geçirilmelidir. Özellikle, meşruten tahliye kavramı yeniden tanımlanmalıdır. Suçlunun yeniden topluma kazandırılması süreci Bakanlıkça izlenmelidir. Adalet mekanizmasının üç ayağından biri olan savunmanın görev ifa etmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Özellikle, avukatların tabi olduğu topluluk sigortasının kapsamına sağlık sigortası dahil edilmelidir. 10 yıl fiili avukatlık hizmeti yürüten meslektaşlarımıza yeşil pasaport verilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum kanun teklifine tüm milletvekili arkadaşlarımın desteğini bekliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Partinin yeni güvenoyu alan 59 uncu hükümetinin, ülkemizde ihtiyaç duyduğumuz hukuk devleti önündeki engelleri bir bir kaldıracağına olan inancım tamdır. Türkiye Cumhuriyeti, temel insan haklarının garanti altına alındığı, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, laik ve sosyal devlet yapısıyla bir barış ve huzur devleti olmalıdır. Bu yapısıyla, barışa her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyan tüm insanlığa örnek olmalıdır. Adaletin önemini ifade etmek üzere, Osmanlı padişahına yazılan bir şiirde "ekmek, su, aş gecikebilir; temele taş bulmak gecikebilir; devlete baş bulmak gecikebilir; adalet gecikmez, tez verile" denilmektedir.

Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar gözönüne alındığında, bu kısıtlı bütçeyle hizmet verecek olan tüm yargı mensuplarına, bütçenin hayırlı olmasını dileyerek, hepinize selam ve saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akgün'e teşekkür ederim.

Hükümet adına, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek; buyurun (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Çiçek, süreyi siz mi kullanacaksınız, yoksa...

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Ben kısa bir maruzatta bulunacağım.

BAŞKAN - Peki; teşekkür ederim.

Buyurun.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Programın sarktığını biliyorum, onun için, mümkün olduğu kadar size kısa bir maruzatta bulunmak istiyorum.

Türkiye'de, adalet eşittir problem demektir. Bunun idraki içerisindeyiz. Ama, iktidarıyla muhalefetiyle bu dönem farklı bir dönem; adalete ve hukuka inanan ve bu sorunları çözmek üzere işbirliği yapan yeni bir dönem, farklı bir dönem. Onun için, burada, Bakanlığımızla ilgili olarak, adalet hizmetleriyle ilgili olarak dile getirilen hususlar, benim de tasvip ettiğim, benim de bunları çözmek üzere gayret içerisinde bulunduğum farklı bir dönemi ifade ediyor.

Gerçekten, Türkiye'de, adalet hizmetlerinde, mekân problemi var, özlük haklarıyla ilgili problemler var, personel problemleri var, yasa problemleri var; netice itibariyle problemler var; ancak, bu problemleri çözmeyi öncelikli görev kabul eden bir hükümet var ve onun arkasında da bu Yüce Parlamento var. İnanıyorum ki, Türkiye'nin hukuk tarihini yazanlar, yazacak olanlar, bu 22 nci Dönemi farklı cümlelerle ifade edeceklerdir ve bu döneme ayrı bir paragraf ayıracaklardır.

Gerçekten de, 22 nci Dönem Parlamento çalışmaları başladığı günden beri, gerek Adalet Komisyonunda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda, adalet hizmetleri için, arkadaşlarımız, ellerinden geleni yapmışlardır. Huzurlarınızda, bütün bu arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Çünkü, şu kısa dönem içerisinde, biz, Adalet Bakanlığı olarak, Türkiye'de, temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması, özgürlük alanının genişlemesi, örgütlenme hakkının tesisi ve siyasî yasakların ortadan kalkması da dahil olmak üzere, pek çok alanı düzenleyen 15 kanunu birlikte çıkardık.

Şu an, Bakanlık olarak, başta Türk Ceza Kanunu olmak üzere, Türkiye'nin temel yasalarını esas alan 10 tane kanun taslağı Başbakanlıktadır -kısa bir süre sonra bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilecektir- 18 kanun taslağı görüşe sunulmuştur ve 25 konu üzerinde de Bakanlığımızda çalışma yapılmaktadır; dolayısıyla, şu an, Bakanlık olarak -10'u Başbakanlıkta, 18'i görüşe sunulmuş, 25'inin üzerinde çalışıyoruz- 53 konuyla ilgili bir düzenlemeyi bu yıl içerisinde mümkünse sizlerin huzuruna getirmeye çalışacağız. Bu düzenlemeler yapıldığı takdirde, inanıyorum ki, Türkiye'nin hukuk altyapısı büyük ölçüde sağlamlaşmış olacaktır.

Esasen, bunların yapılabilmesi için de, gerçekten, hiçbir dönemde olmayacak kadar bir anlayış var. Hukuka olan ihtiyacı, özlemi yüreğinde hisseden ve bunun için de, çabasını, gayretini, teklifini, tenkitini bu maksada yöneltmiş olan ve hukuka saygıda kusur etmemek için çaba gösteren bir Parlamentomuz var; dolayısıyla, hükümet olarak da, biz, bunun idraki içerisindeyiz. İnşallah, bu dönemi en iyi şekilde değerlendirmeye çalışacağız.

Sözlerimi, Gandhi'ye izafe edilen bir sözle bitirmek isterim. Gandhi diyor ki: "Büyükbabam, bana, iki tip insan olduğunu söylemişti. Birinci grupta, çalışıp iş yapanlar; ikinci grupta, övgüleri toplayanlar. Büyükbabam, bana, ilk grupta yer almamı söyledi; çünkü, o grupta rekabet az olurmuş." İnanıyorum ki, bu dönem (22 Dönem Parlamentosu) birinci grupta yer alan bir parlamento dönemi olacaktır.

Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Hükümet adına ikinci söz, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanımızın yurt dışında bulunması nedeniyle, Ulaştırma Bakanlığı bütçesinin Yüce Meclisimize sunumunu ben yapacağım. Yalnız, zamanınızı fazla almamak için birkaç noktaya değinmek istiyorum; çünkü, malum, zamana karşı bir yarış içerisindeyiz.

Burada vurgulamak istediğim birkaç nokta var. Birincisi, özellikle Bakanlığımızın ve dolayısıyla, hükümetimizin, demiryollarına bakış tarzıdır, bakış farklılığıdır. Biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Hakkı Ülkü Bey, demiryollarına önemin az verildiğini, bu, bütçeye de bu şekilde yansıdığını ifade etmişlerdi. Ben, rakamlara hemen şöyle bir göz attım ve arkadaşlar da hemen birkaç aritmetik hesabı yaptılar. Burada, 1997'den 1999 yılına kadar eksi yüzde 6 düşüş varken, 1999'dan 2000 yılına kadar yüzde 15 artış var -ki, düşüşten sonra, artış, biraz daha farklı ele alınmalıdır- ondan sonra, tekrar, bir artı yüzde 5 var, sonra, 2002 yılında artı yüzde 26 var ve bizim dönemimizdeki rakam ise, artı yüzde 522; yani, bu, demiryollarına verilen önemi de, bir parça olsun, göstermektedir. Malum, Türkiye'de, uzunca bir süredir, demiryolları kötülenmiştir, karalanmıştır ve daha çok, karayollarının lehine bir tercih sergilenmiştir. Bu çarpık kavramlara, kavram kargaşalığına biz yabancı değiliz. Yakın tarihimizdeki gelişmeleri gözönüne aldığımız zaman, yani, bu süttozu-anasütü, margarin-tereyağı mukayeseleri gibi, demiryolu-karayolu mukayeseleri de olmuştur.

Türkiye'de demiryollarının yaygınlaşmamasında, genellikle, Türkiye'nin engebeli olduğu söylenir; ama, aynı bizim gibi engebeli olan ülkelerde, hatta, daha farklı olan ülkelerde, Çin'de, İsviçre'de tepelere tırmanan trenleri görmüşüzdür; önden ve arkadan iten ve çeken lokomotiflerin kullanıldığı sistemleri görmüşüzdür. Dolayısıyla, bunun, pek doğru olmadığını tespit ediyoruz. Hükümetimiz, özellikle, demiryollarına, bu dönemde ağırlık vereceğini, çalışmalarıyla göstermektedir. Bunun için de, mutlaka, kuzey-güney bağlantısının yanında, aynı zamanda, bir doğu-batı bağlantısının sağlanması gerekmektedir. Burada da önemli bir nokta, Bakü-Tiflis hattıdır. Bu hat, 98 kilometrelik bir hattır ve uzunca bir süredir ihmal edilmiştir. 60 kilometre artı 38 kilometrenin toplamı olan 98 kilometrenin gerçekleşmesiyle, olay, sadece Kars-Tiflis'e bağlanma meselesi değildir, aynı zamanda, Ortaasya'nın, bir şekliyle, Türkiye'ye, dolayısıyla, Avrupa'nın bağlanmasıdır, Avrupa Birliğinin Asya'ya bağlanmasıdır; bu projenin, mutlaka, gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bu, aynı zamanda, bir anlayış farkıdır, bir yaklaşım farkıdır; bunu, mutlaka, gerçekleştireceğiz.

Bunun dışında, denizyollarıyla ilgili olan çalışmalar... Biraz önce konuşan Sayın Kaptanoğlu'nu yürekten alkışlıyoruz; çünkü, gerçekten, Türkiye'nin  üç tarafı denizle çevrili olduğu halde, sorarım size; buradaki kaç kişi, İstanbul'daki şehir hatları hariç, bir yerden bir yere gemiyle seyahat yapmıştır, gemiyi kullanmıştır, deniz yollarını kullanmıştır?! Burada karayollarına bağlılık aşırı derecededir ve maalesef, denizi kullanmıyoruz. Denizi, hem insan taşımacılığında kullanmıyoruz hem de yük taşımacılığında kullanmıyoruz; aynı demiryollarında olduğu gibi.

Demiryollarını kullanım eksikliği, aynı zamanda, bizim sanayideki kalkınmamızı da negatif etkilemektedir; çünkü, en azından, enerji sektörünü düşünürseniz, ağır sanayii düşünürseniz veya demir çelik sektörünü düşünürseniz, bugün, yakın zamana kadar -bilmiyorum şimdiki durum nedir- demiryollarında, demir cevherinin, kömürün cam eşya fiyatına taşındığını biliyoruz; yani, burada da çarpık bir fiyatlandırma var. Dolayısıyla, bu, maliyetleri büyük ölçüde etkilemektedir. Bunun, mutlaka, ciddî bir şekilde ele alınması lazım. Burada, aynı zamanda, hem denizyollarının hem demiryollarının dışticaret açısından da büyük önemini hiç kimse inkâr edemez.

Bunun dışında, bizim hükümetimizin bir ayrı farkı da, olaylara sistem yaklaşımıdır. Bu sistem yaklaşımı içerisinde, biz, ulaşıma bir bütün olarak bakıyoruz. Bu bütün içinde de, bu sistem yaklaşımı içinde de ulaşım anaplanını ciddî bir şekilde ele aldık. Bu, Ulaştırma Bakanlığımızın en önemli, en hayırlı hizmetlerinden bir tanesidir; çünkü, ulaşım ana planında, tüm ulaşım unsurları bir bütün olarak ele alınmaktadır. Bu ele alınış halinde de, birtakım ayıplar, birtakım eksiklikler, birtakım aksaklıklar çok net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunların etkisini yakın bir gelecekte rahatlıkla görebileceğiz.

Dolayısıyla, buradaki ana unsur, sistem yaklaşımıyla birlikte, bir verim seferberliğidir. Yine, burada da, temel unsur olarak, ulaşımın, deniz ve demiryollarıyla bağlı ve karayollarının da geliştirilmesiyle... Burada, biz, özellikle duble yolu, sadece karayollarının modernize edilmesi veya geliştirilmesi olarak değil, aynı zamanda, bir istihdam meselesi olarak ele alıyoruz. Bu bakımdan, biraz önce yapılan eleştirileri de, en azından, istihdam açısından baktığımız takdirde, bir parça insafsız buluyoruz.

Dolayısıyla, ulaşım anaplanı son derece önemlidir ve bunun, bir bütün olarak ele alınması da, yine, hükümetimizin önemli bir farklılığıdır.

Bu arada, karayolu taşıma kanunu tasarısı gündemdedir. Bu da, ciddî bir şekilde ele alınmaktadır ve netice olarak, taşıma sektörüne de önemli kolaylıklar sağlayacak, ekonominin gelişmesinde artı etkileri olacaktır.

Bizim bir başka yaklaşım tarzımız da, özellikle havaalanlarına yapılan çalışmalardır. Bunlar modernize edilerek, burada, aynı zamanda, insan sağlığına ve hayatına verilen değer ele alınmaktadır, bununla ilgili köklü çalışmalar geliştirilmektedir.

Bu arada, Marmaray ve Boğaz tüp geçitleriyle ilgili dev projeler, mega projeler, inşallah, bizim dönemimizde realize edilecek önemli projeler olacaktır. Bu, aynı zamanda, prestij projesi olarak da, bizim, diğer çağdaş ülkelerle boy ölçüşmemizde de önemli bir faktör olacaktır. Yüzeysel metroya dönüştürülmesi, banliyö hatlarının geliştirilmesi, aynı şekilde, önemli, ciddî projeler olarak gözükmektedir. Bunlar, tabiî, finansman modellerinin geliştirilmesiyle ciddî bir şekilde ele alınacaktır.

İzmit kentiçi dört hatlı demiryolu altyapı inşaatlarının eksiklikleri ve Divriği-Sıvas (Tecer-Kangal) Demiryolu önemli projelerden görünmektedir; çünkü, bunlar, aynı zamanda, kalkınmanın temeli olan projelerdir.

Bu arada, belki, yaklaşım olarak baktığımız zaman, yine de, demiryollarına tekrar ağırlık vermek istiyorum; çünkü, burada, bütçenin tamamını, zaman kısıtlılığı nedeniyle ele almak istemiyorum.

Demiryolları açısından olaya baktığımız zaman, Türkiye'de demir cevherimiz var, uzun mamul üreten demir çelik fabrikalarımız var ve burada, Karabük gibi bir fabrikamız var, İskenderun gibi, yine, uzum mamul üreten bir fabrikamız var; neden rayları biz üretmeyelim.

İkinci olarak, Eskişehir'de TÜLOMSAŞ var, lokomotifi yapmamız mümkün. Aynı zamanda, İzmit'te vagon yapmamız mümkün. Dolayısıyla, bizim her şeyimiz tamam. Bu konuda ciddî çalışmaları, ciddî projeleri rahatlıkla yürütebiliriz. Bu bakımdan, yakın gelecekte, ulaşımı, ulaşım ana planı çerçevesinde, master planı çerçevesinde, çok ciddî bir proje bütünlüğü içinde, entegrasyonu içinde ele almamız mümkün olacak.

Diğer konulara girmek istemiyorum; çünkü, onlar, zaten, uzunca bir süredir, çağdaş seviyede yürütülmektedir; telefon hizmetleri, internet çalışmaları, hatta, uydu çalışmaları, şu anda, aksaksız bir şekilde yürümektedir ve bu konularda da, zaten, Batılı ülkeler seviyesinde, hatta, bazılarından daha ileri seviyededir ve en ufacık bir aksama da, zaten, ortaya çıkacaktır; ama, biraz önce temas ettiğim noktalar, maalesef, uzunca bir süredir ihmal edilmiştir ve çoğumuz, ihmal edildiğinin farkında da değiliz. Dolayısıyla, bunun, mutlaka, tekrar, Yüce Meclisimizce gözönüne alınması gerekiyordu; partimizin ve hükümetimizin politikasının farklılığı ve mukayeseli üstünlüğü burada ortaya çıkmaktadır.

Ben, Ulaştırma Bakanlığı bütçesinin, inşallah, hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyorum ve değerli oylarınızla kabul edilmesini temenni ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahsı adına, Sayın Atilla Kart; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adalet Bakanlığı ve Yargıtay Başkanlığı bütçeleri hakkında kişisel görüşümü açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, her adlî yılın açılış törenlerinde ifade edilen yargının sorunları ve çözümlerine dair söylemler, her bütçe yılında, yasama organında da ifade edilmekte; ancak ve maalesef, yargının gerçek fonksiyonu ve bütün unsurlarıyla etkinliği ve bağımsızlığı bir türlü sağlanamamaktadır.

Cumhuriyetin kuruluşu sürecindeki olağanüstü olumsuz şartlara rağmen, adalet bütçesine, yüzde 5'lere yakın bir bütçe ayrılabilmişken, günümüzde -Sayın Bakanın yüzde 2'ler seviyesinde bir bütçe ayrılması yolundaki gayretlerine karşılık- bütçe payının yüzde 1'lerin altında kalması, üzücü ve düşündürücüdür.

Ödenek yetersizliği konusunu somut bir örnekle -bu olayı- açıklamak istiyorum. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 316 ncı maddesinde yapılan değişiklikle, artık, tebliğnamelerin Yargıtay tarafından tebliği gerekmektedir. Salt bu değişiklik sebebiyle, Yargıtayın gideri 2 trilyonu aşmışken, bu giderin ancak 1 trilyonluk bölümü eködenek talebiyle karşılanabilmiştir. Oysa, yargının gücüne ve önemine içtenlikle inanan bir siyasî iktidar, ne türlü engelleme yapılırsa yapılsın, öncelikle, bu payı, her halükârda ve gerçekçi olmak adına, yüzde 2'lerin üstüne çıkarmak zorundadır. Bunu yapmadığınız takdirde, bütçesi kısıtlanan bir yargının vesayet altına girmesine razı oluyorsunuz demektir.

Bu mutat eleştirinin dışında, üzerinde önemle durulması gereken asıl temel konulara gelmek istiyorum; hükümetin, hukuk devleti kavramına bakışını yorumlamak ve irdelemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu noktada şunu görüyoruz: İşin esasında, yürütme erkinin, güçlü ve bağımsız bir yargı istememesi, kendi güç ve yetkilerini paylaşmak istememesi yaklaşımını görüyoruz. Bu yaklaşımı, daha evvelki hükümetlerde de gördüğümüzü açık yüreklilikle ifade etmek gerekiyor.

Bütün bunların yanında, hukukumuzda, mevzuat olarak, genel anlamda olumlu ve evrensel normlara yakın düzenlemeler mevcut olmasına rağmen, insanlık onurunun temel ölçülerinden olan, hak arama özgürlüğünün, ülkemiz gerçeğinde kolay kolay gerçekleşemediğini görüyoruz.

Devleti oluşturan üç temel gücün yanında, medya kuruluşları, ülkenin ve kamuoyunun gündemini belirleme etkinliğine sahip olma durumuna gelmişler; yolsuzluk ve haksızlıkların ortaya çıkması, kartelleşen medyanın çıkarlarını ihlal edip etmeme unsuruna bağlı hale gelmiştir. Hazırlık soruşturmaları, ciddî ve teknik bir araştırma yapılmadan, teftiş kurulu raporları ve fezlekeler doğrultusunda hazırlanmakta, bu şekilde oluşan iddianameler yetersiz kaldığı için, yargılama esnasında, mahkemeler, fiilen yeni baştan hazırlık soruşturması yapmakta, bunun sonucunda da, doğal olarak, etkin ve adil karar süreci sağlanamamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre, her ne kadar, hazırlık soruşturmasında polis ve jandarma, cumhuriyet savcısının nezaretinde görev yapmakta ise de, adlî kolluk yapılanmasının sağlanamaması, savcının denetiminde görülen polis ve jandarmanın sicil yönünden savcıya bağlı olmaması vakıası karşısında sağlıklı bir yargılamanın yapılamadığını görüyoruz. Bu bütçede bu yolda düzenlemelerin yapılacağına dair hiçbir işaret yoktur.

Yargıç teminatını sağlamak yolunda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılanmasında ne gibi çalışmalar yapıldığı belli değildir. Bu konuda yapılacak anayasal değişikliklere destek verileceğini hemen ifade etmek istiyorum.

Yardımcı adlî personelin özlük haklarını iyileştirecek ve personel ihtiyacını giderecek çözümlere bütçede yer verilmemiştir. Adalet meslek yüksekokulu mezunlarından yeterince yararlanılamadığını görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, hukuku bekleyen, yargıyı bekleyen en önemli sorunlardan birisi de, yargı ve yargıcın bürokratlaşmasına yol açan 1982 Anayasasının bu temel yanlışını düzeltecek hiçbir ciddî ve tutarlı yaklaşımı bu bütçede göremiyoruz. Maalesef, bu bürokratik yapının yasama organına dahi sirayet ettiğini görüyoruz. Üzülerek ifade ediyorum: Yasama organı, kendi yapısal dinamikleri ve fonksiyonları yerine, zaman zaman, hükümetin yönlendirmesine dayalı bir faaliyet anlayışı içine girmiştir. Tüm meslek yaşamı boyunca idarecilik yapan bir hukukçuyu, siyasî iktidar değişikliği üzerine görevden alıp, ödüllendirircesine, Yargıtayın ceza dairesine üye olarak görevlendirme anlayışından, artık, uzaklaşmamız gerekiyor. Bu türlü uygulamaların münferit olmadığını, yoğunluk kazandığını vurgulamak istiyorum. Yargıyı bürokratlaştırmanın somut örneklerinden birisini teşkil eden bu tür uygulamalara artık son verilmesi gereğini, Sayın Bakanın dikkat ve takdirlerine önemle sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, hukuk devleti yapılanmasında, kamu yönetiminde olduğu gibi, tutarlı ve ciddî olmak gerekiyor. Basın Affı Yasası olarak bilinen yasaya, tamamen kişisel ve özel uygulamalarla ve yargının fonksiyonunu gasbetmek pahasına erteleme hükümleri getirilmesi, Vergi Barışı Yasasındaki, bilerek sahte evrak kullanılmasına ilişkin af düzenlemeleri ve İş Güvencesi Yasasının ertelenmesine dair yasal düzenlemeler karşısında, hükümetin, bu konuda içten ve tutarlı bir davranış içerisinde olduğunu kabul etmek mümkün değildir.

Öte yandan, dokunulmazlığın kaldırılmamasının gerekçesi olarak kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının bulunduğunun ileri sürülmesi, tutarsızlık ve zafiyetten başka bir anlama gelmez. Zira, kamu görevlilerinin yargılanmalarını engelleyen bir dokunulmazlık zırhı mevzuatımızda söz konusu değildir. Tüm kamu görevlileri, idarî yargı ve ceza muhakemesi prosedürü içerisinde yargılanmaktadırlar.

Hukukun siyasallaşmasından şikâyet edip, akabinde iktidar olunduğunda, aritmetik çoğunluğa dayanarak hukukun temel ilkelerinin ihlal edilmesi halinde, herhalde ve mutlaka sorgulanması gereken bir hal var demektir.

Böylesine hukuk normu özelliği taşımayan yaklaşımlarla, hukuk devleti inşasını sağlamak mümkün olamaz. Öyle bir yaklaşım, keyfî ve otoriter yönetim anlayışının tezahüründen başka bir anlama gelmez değerli arkadaşlarım; bundan, mutlaka kaçınılması gerekir. Bu tarz uygulamalarda ısrar edilmesi, otoriter yönetim anlayışı anlamına gelir.

Bir diğer temel konuyu ifade etmek istiyorum: Bilindiği üzere, hukuk devleti yapılanmasında idarî yargının adlî yargıya göre daha öncelikli bir konumu vardır. Çünkü, idarî yargıda, siz, sonuçta kişi ile kamu arasındaki ihtilafı çözüyorsunuz. Bu yaklaşım içinde olaya baktığımız zaman, hukuk devleti yapılanmasının temelini teşkil eden idarî yargı yapılanmasında sayıları yüzde 75'e varan, hukukçu olmayan hâkimlerden kaynaklanan yapının nasıl düzeltileceğine dair hiçbir çalışmayı, hiçbir işareti göremiyoruz. Haricen edindiğimiz bilgilere göre, bu şekildeki yapılanma sayesindedir ki, idarî yargı kadrolarında 2018, 2020 yıllarına varan bir doluluk söz konusu. Bu yapıyı tamamen teknik sebeplerle yüzde 10'lar, yüzde 15'ler seviyesine indirmediğiniz takdirde, hukuk devleti yapılanmasında bir aşama sağlamanız mümkün değildir.

Esasen, bütün bunların yanında kamu yönetimi anlayışını ifade kapsamında, insan unsurundan "beşerî sermaye" diye söz eden, ülkemizin nihaî hedefini "bölgenin süpermarketi olmak" amacıyla sınırlayan bir yaklaşım ve program karşısında daha fazlasını da beklememiz, maalesef, mümkün değil; bunu görüyoruz değerli arkadaşlarım.

Yargıya nüfuz suiistimali yoluyla müdahale yapılıp yapılmadığını araştırmaya yönelik bir önergeye grup olarak katılıp, aradan geçen 15 gün içinde hiçbir haklı gerekçe getirmeden, o önergenin reddi yolunda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum; buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Bu cümleyi baştan alıyorum değerli arkadaşlarım: Yargıya nüfuz suiistimali yoluyla müdahale yapılıp yapılmadığını araştırmaya yönelik bir önergeye grup olarak katılıp, aradan geçen 15 gün içinde hiçbir haklı gerekçe getirmeden ve o önergenin verilmesini yaratan şartlarda değişme olmamasına rağmen, aleyhte bir tavır alınıyor ise, orada hukuk devleti yapılanmasında ciddî ve temel sorunların bulunduğunu ve bu noktada kararlı bir iradenin mevcut olmadığını üzülerek kabul etmemiz gerekmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, hükümet programında ifade ve iddia edildiği gibi, adalete güven duygusunun yerleşmesi, toplumun ihkakı hak anlayışına ve arayışına girmemesi, liyakat ve fırsat eşitliğine dayalı kamu personel rejiminin kurulabilmesi, toplumsal denetim ve katılımın artırılması, sosyal hukuk devleti anlayışının bütün kurum ve kurallarıyla işlerliğinin sağlanabilmesi, ancak, yukarıda anlattığımız hususların yanında, hükümet programında isabetli bir şekilde önem verilen ve öne çıkarılan ulusal yargı ağı projesinin bir an evvel uygulamaya konulmasıyla mümkün olabilecektir.

Bu anlayış ve yaklaşım içinde, siyasî iktidarı, hukuk devleti kavramının, hukuk devleti yapılanmasının sağlanmasında sağduyulu olmaya ve daha sorumlu davranmaya davet ediyor, ret oyu kullanacağım bütçenin, ülkemiz için hayırlı olmasını elbette temenni ediyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kart.

Sayın milletvekilleri, şimdi sorulara geçiyoruz; yalnız, bir hususu daha anımsatmak istiyorum: Soru talebinde bulunan sayın milletvekillerinin butonlarına dokunmamalarını diliyorum; çünkü, bir kayma oluyor.

Ben şimdi soru sorma talebinde bulunan sayın milletvekillerini Genel Kurula arz ediyorum:

Sayın Bayraktar, Sayın Deveciler, Sayın Yeni, Sayın Emek, Sayın Karademir, Sayın Eri, Sayın Özcan, Sayın Yerlikaya, Sayın Koçyiğit, Sayın Yıldırım, Sayın Ercenk, Sayın Arz, Sayın Gazalcı, Sayın Seyda, Sayın Bulut, Sayın Koral, Sayın Anbarcıoğlu, Sayın Terzibaşıoğlu, Sayın Varan, Sayın Ekmekçioğlu, Sayın Kambur, Sayın Bölünmez, Sayın Aydın, Sayın Tunç.

Sayın milletvekilleri, yirmialtı sayın milletvekili soru sorma talebinde bulundu. Bildiğiniz gibi, soru sorma süremiz toplam olarak 10 dakika. Bütün milletvekillerimize soru sorma hakkını kullandırmak istiyorum; ama, 10 dakika içine de sığması mümkün görünmüyor. Milletvekillerimizin anlayış göstererek, sorularını, gerekçesiz, açıklamasız olarak direkt sayın bakanlara yöneltmelerini rica ediyorum.  Böylece daha çok milletvekiline soru sorma olanağı tanımış olacağız.

Şimdi, sırasıyla soru sorma işlemine başlıyoruz.

Sayın Bayraktar, buyurun.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, delaletlerinizle iki bakanıma birkaç soru sormak ve cevap almak istiyorum.

Birincisi Adalet Bakanımıza. Adalet mülkün temelidir. Mülkün temelinde bir sarsıntı ve çatlak meydana gelirse onun telafisinin zor olduğunu biliyoruz. Günümüzde, bu konudaki hassasiyetinizi de görüyor ve takdir ediyoruz; ancak, birçok hukukçunun da dile getirdikleri bir, mahkeme sonucu hususundaki söz beni son derece etkiliyor. Bu konuyu geniş anlayışınız ve yorumunuzla cevaplandırmanızı istiyorum. O da şudur: "En kötü anlaşma en iyi mahkeme neticesinden iyidir" sözü adalete olan güveni biraz daha sarsıyor. Bu bakımdan, bu güvenin yenilenmesi hususundaki gayretlerinize... Bu konuyla ilgili yorumunuzla birlikte cevabınızı almak istiyorum; bir.

İkincisi de, adlî tıp kurumlarındaki, özellikle personel eksikliği ve çalışma düzenindeki aksamalar sonucu, Erzurum Devlet Güvenlik Mahkemesinde sanık olarak yargılanan bir mahkûmun bilirkişi raporunu İstanbul'dan almasını beklemek hem mahkeme neticelerini hem de mahkûmiyet süresini uzattığı için, mağduriyetin daha da arttığını görmekteyiz. Bu tip uzak noktalardaki bilirkişi ve adlî tıp kurumu raporlarıyla ilgili çalışmalarda bir yeni tedbiriniz var mıdır? Zatıâlinizin açıklamasını arzu ediyorum.

Teşekkür ederim.

İkinci sorum Ulaştırma Bakanına. Değerli Bakanımızın, İstanbul tüp geçit projesiyle ilgili yorumunu... Bizim dönemimizde olacağı varsayımından hareketle, sorumu kısaltıyorum. Bu geciken projenin ne zaman başlayıp bitirileceği hususunda çok kısa cevabınızı almak istiyorum. Ankara-İstanbul arasındaki hızlı tren projesinin, gerek fay hattı üzerinde oluşu gerek fizibl olmaması nedeniyle çok yüksek maliyete iblağ olduğundan, bu projeden vazgeçileceği konuşulmakta; alternatif olarak da, İstanbul-Eskişehir güzergâhından, hızlı trene yakın bir rehabilitasyon projesinin gerçekleşeceği söylenmektedir.

Birinci söylediğim konuda, projeden vazgeçilip geçilmeyeceği hususunda net bir cevap bekliyorum. İkinci konuda ise, Eskişehir üzerinden gerçekleşecek olan Ankara-İstanbul demiryolunun ne zaman başlayıp bitirileceğini, kaç saatte İstanbul'a varılabileceğini soruyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

İkinci sorum da...

BAŞKAN - Bu üçüncü...

Sayın Bayraktar, kısaca, hemen özetler misiniz.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkanım, bir önceki turda soru hakkım gitmişti; elektronik cihazdaki aksamadan bahsettiniz.

BAŞKAN - Sorunuza geçin; buyurun.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) -  Sayın Başkan, bu kaçıncı soru!

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Peki, teşekkür ediyorum.

Ben, denizyollarında, Türkiye'nin gerçekten istifade edeceği noktada master planı projesinin olup olmadığını soruyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.

Sayın Yeni, buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, Ulaştırma Bakanına iki soru yöneltmek istiyorum.

Birinci sorum: Bafra ve Çarşamba Ovalarından elde edilen tarım ürünlerinin yabancı pazarlara ihracını kolaylaştırmak için, Samsun Çarşamba Havalimanında, kargo terminali ve soğuk hava deposu inşa etmeyi düşünüyor musunuz? Bu, birinci sorum.

İkinci sorum : Samsun Limanındaki vinçlerin ekonomik ömrünü tamamlamış olması nedeniyle, hem indirme, yükleme süreleri uzamakta hem de maliyet ve navlunlar artmaktadır. Bu durum, Samsun İlinin ihracat imkânları önündeki en önemli engellerden biridir. Bu konuda, Samsun Limanında bir iyileştirme ya da özelleştirme çalışması yaptırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yeni.

Sayın Deveciler, buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Ulaştırma Bakanına soruyorum:

Balıkesir İli Edremit Körfezi, Kuzey Egenin en büyük turizm yörelerinden birisidir. Bu yörede turizm çeşitliliği vardır; deniz turizminin yanında, termal turizmi, av turizmi, dağ, doğa ve rüzgârların bol olması sebebiyle sörf ve yelken turizminin yapıldığı bir bölgedir. Bu bölgenin dış turizme açılabilmesi ve yabancı tur operatörlerinin bu yöreye yönelebilmeleri için, Balıkesir İlinin tek havaalanı olan Körfez Havaalanının, Ayvalık İlçesinde bulunan gümrükten de istifade edilerek, Bakanlığınızca, uluslararası havaalanı olarak ulaşıma açılması gerekmektedir. Bakanlığınızca, Körfez Havaalanı...

BAŞKAN - Sorunuzu sorar mısınız Sayın Deveciler.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Bitiriyorum.

...uluslararası havaalanı olarak ulaşıma açıldığında, havaalanından en uzak turizm bölgesi 30 dakikaya düşecektir. Onun için, yabancı tur operatörlerinin tercih ettiği uğrak yeri olacaktır.

Sayın Bakan, ülkemizin ve Kuzey Egenin büyük turizm potansiyeli olan deniz, termal, dağ, sörf, yelken ve av turizmine müsait, 12 ay turizm yapılacak bir yöre olan Körfez yöresine hizmet edecek Edremit Körfez Havaalanını, hiçbir masraf yapılmaksızın, kesinlikle, 2003 yılı yaz sezonuna yetiştirilecek şekilde uluslararası trafiğe açmayı düşünüyor musunuz? Çünkü, Avrupa'daki tur operatörlerinin böyle bir beklentileri var.

Ben, bu konuları, Turizm Bakanlığı bütçesi görüşülürken Plan ve Bütçe Komisyonunda da gündeme getirmiştim. Turizm Bakanımız, Ulaştırma Bakanlığıyla görüşüleceğini ve bu konuda gereken hassasiyeti göstereceğini söylemişti. Yardımcı olursanız, turizme kazandırmış oluruz. Hiçbir masrafa gerek yok.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.

Sayın Emek, buyurun. Direkt sorunuzu alalım, yorum olmasın.

ATİLLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Ulaştırma Bakanımıza, Antalya'nın doğusunda, Manavgat-Alanya güzergâhında raylı sistem hızlı tren projesi düşünülüp düşünülmediğini sormak istiyorum.

İkincisi de, Gazipaşa Havaalanı atıl vaziyette bekletildiğine göre, ıslahı mümkün mü; olmayacaksa, milleti ve memleketi trilyonlarca lira zarara sokan sorumlular hakkında bir soruşturma başlatılacak mı?

Bir de, alternatif havaalanları düşünülüyor mu?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Emek.

Sayın Karademir, buyurun.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, Ulaştırma Bakanına sormak istiyorum.

Bakanlığınızın DLH İnşaatı Genel Müdürlüğünce 1997 yılında ihale edilen Hava Ulaşımı Genel Etüdü, 28.2.1999 tarihinde tamamlanmıştır. Türk ve Kanada firmalarıyla ortak yapılan proje çalışması neticesinde, İzmir Adnan Menderes Havaalanı için, 1998-2008 yıllarını kapsayan 261 624 000 dolarlık yatırım önerilmektedir. Adnan Menderes Havaalanının 1999-2001 yılları arasında gerçekleşmesi öngörülen birinci aşama gelişmeleri adı altında 42 400 000 dolarlık dış hat terminali, apron, otopark, handling tesisleri, mevcut dış hat terminallerinin iç hat terminallerine dönüşümüyle ilgili tadilat işlemlerinin gerçekleşmesi oranları nedir; gerçekleşmeyen kısımlar için Bakanlığınız ne gibi bir çalışmada bulunmaktadır; gerçekleşmeyen kısımlar için neden bütçede ödenek ayrılmamıştır?

Hava Ulaşımı Genel Etüdü Projesi için, 1997 yılında, birim fiyatlarıyla, 74 milyar Türk Lirası harcanmıştır. Bugünkü değerle 797 milyar Türk Lirasına mal olan bu proje verilerinin uygulanmasından vazgeçilmiş midir?

Adnan Menderes Havalimanını yanı sıra inşaat aşamasında bulunan Çeşme Havaalanının altyapısının tamamlanarak, bölgesel taşımacılığın hizmetine sunulmasını düşünüyor musunuz? İnşaatın tamamlanabilmesi için İzmir Valiliği İl Özel İdaresine para aktarmayı düşünüyor musunuz?

Ülkemizin üçüncü büyük sanayi ve ticaret kenti olmasının yanı sıra Türk turizminin merkezi sayılan ve ayrıca ülkemizin Batı'ya yönelik, çağdaş ve aydın bir kenti olan İzmirimize, 3 Kasım seçimi sonuçlarının faturası mı kesilmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karademir.

Sayın Eri, buyurun.

NİHAT ERİ (Mardin) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Adalet Bakanına sormak istiyorum.

Midyat Cezaevinde, tutuklular cezaevine ilk girdiklerinde tüm elbiseleri çıkarılmakta, çırılçıplak soyulmakta, bununla da yetinilmemekte, bacakları havaya kaldırılmak suretiyle, güya kontroller yapılmaktadır. Sayın Bakan, bu uygulamadan haberdar mısınız? Sizce, bu, insanlık onuruyla bağdaşıyor mu? Midyat Cezaevindeki bu uygulama münferit bir uygulamama mıdır, yaygın bir uygulama mıdır? Bunun yasal dayanağı var mı? Yasaklamayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eri.

Sayın Özcan, buyurun.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Adalet Bakanından cevap rica ediyorum.

1- Alanya'da gerçek bir cezaevi yoktur; ne zaman yapımına başlanacaktır?

2- Gazipaşa'da hiç cezaevi yoktur; oranın mahkûmları başka ilçelere gönderilmektedir. Orada bir cezaevi yapılacak mıdır?

3- Gazipaşa Adliyesi 1940 yapımıdır. Yeni bir adliye sarayı yapılacak mıdır?

BAŞKAN - Sayın Özcan, sorunuzu tamamladınız mı?

OSMAN ÖZCAN (Antalya)- Evet, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, sorulara ayırdığımız 10 dakikalık bölüm sonuçlandı.

Sayın Bakan?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Yazılı cevap vereceğiz.

BAŞKAN - Sayın Adalet Bakanı yazılı cevap verecek.

Sayın Bakan?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Evet, yazılı vereceğiz.

BAŞKAN - Yazılı cevap vereceksiniz.

Sayın milletvekilleri, kalan 10 dakikalık bir süre var; onu, sayın milletvekillerinin sorularına ayıracağız.

Sayın Yerlikaya, buyurun.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalet Bakanımıza sorularım olacaktır. Delaletinizle, saygıyla arz ediyorum.

Geçmişte açlık grevlerinde birçok hükümlü ve tutuklunun öldüğünü biliyoruz. Bunlardan, bir insan olarak, hepimiz üzüntü duyduk. Son olarak aldığımız bir habere göre, Kırşehir Cezaevinde de bu tür açlık grevinde olan hükümlü ve tutuklular vardır; ancak, bunların ilgili hastanelere sevkleri bugüne kadar gerçekleştirilmemiştir. Sayın Bakanın duyarlılığını bilerek soruyorum; bu hükümlü ve tutukluların ilgili hastanelere sevkleri konusunda bir çalışmaları var mıdır?

İkinci sorum : Adalet camiasında çalışan memurların maddî sıkıntıları çok büyüktür, özlük durumları çok dar bir ölçü içindedir; diğer kamu çalışanları gibi, bu insanlar da geçimlerinde büyük sıkıntılar duymaktadır. Adalet mekanizması içinde çalışan bu kamu görevlileri konusunda, özlük haklarının düzeltilmesi düşünülüyor mu, bu konuda çalışmalar var mıdır?

Sayın Ulaştırma Bakanına bir sorum olacaktır. Elazığ Havaalanı, bizim için, Doğu ve Güneydoğu için çok önemli bir havaalanıdır. Buranın, dar bir havaalanına sahip olduğunu biliyoruz; şu anda havaalanının kapatıldığını duydum; bu, ulaşımda büyük güçlükler doğuracaktır, Elazığ Havaalanının iyileştirilmesi konusunda bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) -Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Benim iki tane sorum olacak. Birisi Ulaştırma Bakanına, birisi de Adalet Bakanımıza; önce ulaştırmadan başlıyorum.

8 Ocak 2003 tarihinde Diyarbakır'da meydana gelen elim uçak kazası sonucu yaşamlarını kaybeden yurttaşlarımızın yakınlarına tazminat ödemesinde bulunuldu mu, bulunulmadıysa ne zaman bulunulacak? Bir de, bu uçak kazasının sorumluları tespit edildi mi, bunlara herhangi bir işlem yapılacak mı?

İkinci sorum Adalet Bakanımıza. Diyarbakır'ın Ergani İlçesinin nüfusu 100 000'in üzerinde; maalesef, bugün, Ergani'de bir ağır ceza mahkemesi bulunmamaktadır Bunun için, Erganililer, Diyarbakır'a gitmek zorunda kalıyorlar. Ergani İlçemizde bir ağır ceza mahkemesi kurmayı düşünüyorlar mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın Yıldırım, buyurun.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, önce, Adalet Bakanına bir soru sormak istiyorum.

Biliyorsunuz, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun var. Türkiye'de, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanuna muhalefetten, yurttaşlarımız yargılanmaktadır. 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun kapsamında bir değişiklik yaparak, Avrupa Birliği standartlarında, isteyen vatandaşımıza, bir defaya mahsus olmak üzere, menşe araştırması yapılmadan, bulundurma veyahut da taşıma ruhsatına tabi... Aynı zamanda kaynak yaratmayı, sürpriz kaynak yaratmayı, aynı zamanda da, faili meçhul olaylarda balistik muayeneden suçluya ulaşmayı sağlama yönünde bir kanun tasarısı hazırlayarak, 6136 sayılı Yasanın kapsamı içerisinde değişiklik yaparak, vatandaşlarımızı, bu kanuna muhalefet etmekten kurtarmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum Sayın Ulaştırma Bakanına. Sayın Bakan, Ulaştırma Bakanlığı olarak, Türkiye'nin bir ulaşım ana planını hazırlamayı düşünüyor musunuz? Biliyorsunuz, Türkiye, kara taşımacılığında yüzde 92; demiryolunda da neredeyse yüzde 2'lere, 3'lere düşmüş bir orana sahiptir. Karabük-Kastamonu-Boyabat-Havza demiryolu projesini gündeme almayı düşünüyor musunuz?

Ayrıca, bir başka sorum da, Kastamonu'da devam etmekte olan, hatta 1946'dan beri devam etmekte olan, İç Anadolu'nun penceresi, Ankara'nın denize açılan penceresi olarak bilinen İnebolu Limanını ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz; ne zaman hizmete açmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın Ercenk, buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Efendim, Adalet Bakanımıza bir soru yöneltmek istiyorum.

Bilindiği gibi, Antalya İlimiz, ülkemizin her yöresinden göç alan ve ülkemizin her yöresinden gelen vatandaşlarımızın yaşadığı bir kenttir. Ayrıca, Antalya, turizm, tarım ve yükseköğrenim açısından da önemli bir kentimizdir.

BAŞKAN - Sayın Ercenk, sorunuza gelir misiniz.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bitiyor efendim, hemen soruya geliyorum.

Nüfusu hızla artan ve gelişen Antalya'ya yapılan her yatırım ve hizmet, elbette ki, Türkiye'ye yapılıyor demektir. Bu nedenle, Antalya'ya yapılan hizmet Türkiye'ye yapılan hizmettir...

BAŞKAN - Anladım, soruya gelir misiniz; sorunuzu alayım.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Soruya geliyorum efendim.

Antalyamızda mevcut Adliye Sarayı ihtiyacı karşılamamaktadır artık. Bakanlığınızca, Karayollarına ait arsanın bir kısmının yeni adliye sarayı için tahsisi konusunda Bayındırlık Bakanlığıyla ortak bir çalışma yapılmakta mıdır? Böyle bir çalışma yoksa, bunun acilen yapılması gerektiğine inanıyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ercenk.

Sayın Arz, buyurun.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, sorularım Ulaştırma Bakanınadır.

1-Batum-Hopa arası 25 kilometredir; 25 kilometrelik tren yolu yapıldığı takdirde, Hopa ve Trabzon limanlarından yüklenecek yükler, bir haftada Hindistan ve Çin'e ulaşacaktır. Bu hizmet, ekonomimize büyük güç katacaktır. Bu tren yolu ne zaman projelendirilip hayata geçirilecektir?

2-Türkiye'nin yaş sebze ve meyvesinin yüzde 35'ini Karadeniz limanlarından kuzey komşularımız ve Kafkasya'ya ihraç ediyoruz. Bu ihracatı gerçekleştiren ihracatçılarımız limanlarda sıkıntılar çekmektedir. Ne gibi kolaylıklar sağlamayı düşünüyorsunuz?

3-1950 yılında yapılan Trabzon Limanı dimdik ayakta dururken, 2000 yılında ihtiyaç gereği 75 metre uzatma yapılmıştır. Bu 75 metrelik uzatma, yapım eksikliği nedeniyle denizin dibine gitmiştir. Bu mendireği eksik yapan ve yaptıranlardan hesap soracak mısınız? Mendireğin 75 metrelik bölümünü ne zaman tamamlayacaksınız?

4- Ülkemiz demiryolu ağına, Trabzon'u bağlayan Erzincan-Trabzon demiryolunu yapmayı düşünüyor musunuz; düşünüyorsanız, ne zaman gerçekleştireceksiniz?

5- Yol yapımı, istimlâk..

BAŞKAN - Sayın Arz, bu son sorunuzdur herhalde.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Çok bekledim; kaç seferdir, söz hakkı bekledim. Herkes 4 dakika, 5 dakika konuştu; ben daha 2 dakika konuşmadım.

BAŞKAN - Sorunuzu alayım; buyurun.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Yol yapımı, istimlâk ve onarım istemeyen denizyollarını, ulaşım ve taşımacılık alanında gerektiği gibi ne zaman değerlendireceksiniz?

Son sorum: 1910 yılında... Trabzon'un güneydoğusunda bulunan ve o dönemde 10 000 nüfusu olan Santa Şehrinde, bugün, kimse yaşamamaktadır. 9 tane kilisenin bulunduğu, yedi tepe üzerinde bulunan bu şehre Yanbolu Deresinden ne zaman yol yapılacaktır?

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arz.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, Sayın Bakanlara birer soru yöneltmek istiyorum.

1- 12 Eylül 1980'den sonra, güvenlik soruşturması düzeltildi, işe girmede aranmadı; ancak, askerî ve emniyet alanlarında ikinci derecede güvenlik soruşturması aranmaktadır; bu yüzden, birçok mağduriyetler vardır. Suçların şahsîliği ilkesinden giderek, bu konuda bir düzenleme yapılacak mıdır?

2- Denizli-Çardak Havaalanı, uluslararası bir statüdedir; ancak, 1997 yılında başlayan terminal binası henüz büyütülememiştir. Askerî havaalanı statüsünde olduğu için de charter uçakları inememektedir. Acaba, Hava Kuvvetleri Komutanlığıyla bir anlaşma yapılıp, oraya büyük uçaklar inebilir mi?

Denizli-Çardak arasındaki trafik yoğun olduğundan, raylı sistem için başvuru yapılmıştır. Fizibilitesi yapılan bu yolun ne zaman yapılacağını Sayın Bakandan soruyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Sayın milletvekilleri, sorulara ayırdığımız süre bitti.

Sayın Bakanların anlayışlarına, soruları yazılı cevaplandırmak istediklerini bildirmek suretiyle, daha çok milletvekilimizin soru sormasına olanak tanıdıkları için teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sırasıyla, altıncı turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Adalet Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

D) ADALET BAKANLIĞI

1. - Adalet Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

151 175 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Yargılama  İşleri

542 141 200 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

112

Hükümlülerin Eğitimi, Cezalarının İnfazı ve

 

 

 

Tutukluların Muhafazası

365 727 500 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

113

Resmî Bilirkişilik Hizmetlerinin Yürütül-

 

 

 

mesi

13 909 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

114

Yüksek Seçim Kurulu

31 159 300 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Trans-

 

 

 

ferler

5 819 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                     

 

 

T O P L A M

1 109 931 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Adalet Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Adalet Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Adalet Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN-  (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum :

Adalet Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

543 833 652 020 000

- Toplam Harcama

:

544 348 843 250 000

- İptal Edilen Ödenek

:

9 129 634 020 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

9 744 656 590 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

  Kanunlar Ger.Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

99 831 340 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Adalet Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Yargıtay Başkanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

E) YARGITAY BAŞKANLIĞI

1. - Yargıtay Başkanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

12 257 700 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Yargı Hizmetleri

15 217 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

112

Cumhuriyet Başsavcılığı Hizmetleri

357 300 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

142 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                       

 

 

T O P L A M

27 974 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yargıtay Başkanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Yargıtay Başkanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Yargıtay Başkanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Yargıtay Başkanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

11 795 732 500 000

- Toplam Harcama

:

11 755 158 630 000

- İptal Edilen Ödenek

:

106 154 740 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

65 580 870 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yargıtay Başkanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

F) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

1. - Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

36 422 250 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Ulaştırma Politikasının Düzenlenmesi Hizmetleri

7 024 500 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

112

Ulaştırma İnşaat  Hizmetleri

151 370 250 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

8 400 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

999

Dış Proje Kredileri

160 000 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                   

 

 

T O P L A M

363 217 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Ulaştırma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Ulaştırma Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

118 493 049 600 000

- Toplam Harcama

:

77 738 223 980 000

- İptal Edilen Ödenek

:

38 687 340 530 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

824 200 250 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

  Kanunlar Gel.Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

2 891 685 340 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri  kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

a) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI

1. - Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

26 013 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Denizciliğin Geliştirilmesi Hizmetleri

16 455 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

796 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                 

 

 

T O P L A M

43 264 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Denizcilik Müsteşarlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Denizcilik Müsteşarlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

25 457 726 960 000

- Toplam Harcama

:

13 587 614 300 000

- İptal Edilen Ödenek

:

11 357 876 330 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

74 497 160 000

-1050 S.K.55 inci Mad. ve

 

 

  Özel Kanunlar Ger.Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

586 733 490 000

-1050 S.K. 83.Mad. ve Dış Proje

 

 

Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden

:

9 122 945 230 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece, Adalet Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Denizcilik Müsteşarlığı 2003 malî yılı bütçeleri ile 2001 malî yılı kesinhesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını diliyorum.

Yedinci tura geçmeden önce, saat 18.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Teşekkür ederim.

Kapanma Saati : 18.12

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.30

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Bütçe görüşmelerine devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/530; 1/531; 1/280, 3/87, 3/89, 3/90; 1/281, 3/88) (S. Sayıları :  76, 77, 78, 79) (Devam)

G) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

1. - İçişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - İçişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Emniyet Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Emniyet Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

b) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI

1. - Jandarma Genel Komutanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Jandarma Genel Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

c) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI

1. - Sahil Güvenlik Komutanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Sahil Güvenlik Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

H) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI

1. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

I) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI

1. - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

a) TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

b) KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

2. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, şimdi yedinci tur görüşmelerine başlayacağız.

Yedinci turda, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve bütçeleri yer almaktadır.

Sayın milletvekilleri, 18.3.2003 tarihli 49 uncu Birleşimde, bütçe görüşmelerinde, soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.

Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine kadar, sorularını sorabilmesi için, şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra, ekrandaki "söz isteme" butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıklar yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.

Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.

Bilgilerinize sunulur.

Sayın milletvekilleri, yedinci turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına; Sayın Tevfik Ziyaeddin Akbulut, Sayın Edip Uğur, Sayın Mehmet Mehdi Eker.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Hasan Fehmi Güneş, Sayın Yakup Kepenek, Sayın Gürol Ergin.

Şahısları adına, lehinde söz talebinde bulunan sayın milletvekilleri: Sayın Selahattin Dağ, Sayın Ümmet Kandoğan, Sayın Ahmet Rıza Acar, Sayın Ahmet Ertürk, Sayın Fahri Çakır, Sayın Reyhan Balandı, Sayın Hasan Bilir, Sayın Fetani Battal, Sayın Fatma Şahin, Sayın Selami Uzun, Sayın Özkan Öksüz, Sayın Fahri Keskin, Sayın Mustafa Zeydan.

Aleyhinde söz isteyen sayın milletvekilleri: Sayın Mehmet Vedat Melik, Sayın Necati Uzdil, Sayın Vahit Kirişçi, Sayın Ahmet Yılmazkaya, Sayın Mehmet Siyam Kesimoğlu, Sayın Hakkı Ülkü, Sayın Necdet Budak, Sayın Mehmet Küçükaşık, Sayın Fahrettin Üstün.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, ilk söz, Sayın Tevfik Ziyaeddin Akbulut'un.

Sayın Grup Başkanvekillerimiz, konuşmacılarımız süreleri eşit kullanacaklardır sanırım?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Evet.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Evet.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Akbulut. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşları olan Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının 2003 malî yılı bütçeleri üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, Türk kamu yönetim sistemi içinde köklü bir yeri olan İçişleri Bakanlığı, yurdun iç güvenliği ve asayişinin sağlanması, kamu düzeninin korunması, illerin genel yönetiminin düzenlenmesi, mahallî idarelerimiz açısından yön verici düzenlemelerin yapılması, yurt sathında halkımızın nüfus ve vatandaşlık iş ve işlemlerinin yerine getirilmesi, olası savaş ve doğal afetler konularında sivil savunma hizmetlerinin yürütülmesi gibi devlet ve toplum yaşamında önemli işlevler üstlenmiş bir bakanlıktır.

İçişleri Bakanlığına verilmiş olan bütün bu önemli görevler, Anayasayla tanımlanmış olan, il sistemi içinde, vali ve kaymakamlar tarafından ve bunlara bağlı teşkilatlar eliyle yürütülmektedir.

Türk idare yapısının en köklü kuruluşlarından biri olan mülkî idare amirliği sistemi -aralarından gelen birisi olarak söylüyorum- ülkemizdeki idarî yapı içinde dinamizmini, etkinliğini, verimliliğini ve üretkenliğini hep sürdürmüş, gerek cumhuriyetimizin kurumsallaşmasında ve gerekse toplumsal kalkınmada vazgeçilmez bir konuma sahip olmuştur. Tarımdan sanayie, eğitimden sağlığa, imardan ulaşıma, kırsal kalkınmadan çağdaşlaşma yolundaki her adımda mülkî idare amirlerinin planlamaları, organizasyonları, koordinasyonları, denetimleri, kısacası, yönetimleri vardır.

Vali ve kaymakamlarımızı çağın getirdiği yeni işlevlerle donatmak, yönetsel etkinliklerini artırmak, halk için daha da verimli olmalarını sağlamak, İçişleri Bakanlığının temel amaçları arasındadır.

Yurt kalkınmasında çok önemli bir yeri olan mülkî idare amirlerimizin özlük haklarında son yıllarda görülen bariz gerilemenin telafi edilmesi ve ayrıca, birinci sınıf mülkî idare amirliği yasasının çıkarılması konularında, İçişleri Bakanlığımızın ciddî gayretlerine, AK Parti Grubu olarak, her türlü desteği vermeye hazırız.

Değerli arkadaşlarım, 21 inci Yüzyıl, insan odaklı yönetim anlayışını önplana çıkarmaktadır; çünkü, demokratik düzen, halkın katılımını ve denetimini esas almaktadır. Demokratik yönetimin bir başka önermesi de, kararların halka en yakın noktada alınmasıdır. Bizim, AK Parti olarak, yönetim anlayışımız, bu bilimsel tespitle tam anlamıyla örtüşmektedir. Biz diyoruz ki: "İnsanı yücelt ki, devlet yücelsin." Bu cümleden hareketle, hükümetimiz, bu amacı realize etmek için, mahallî idareler reformunu en önde gelen hedefleri arasına almış bulunmaktadır. Hükümetimizin üstlendiği bu reform çabalarını en iyi şekilde sonuçlandırmak, inşallah, bizim iktidarımıza, bu yıl içerisinde, nasip olacaktır.

Bu bağlamda, İçişleri Bakanlığınca merkezî idare ile mahallî idareler arasında görev, yetki, sorumluluk ve kaynak paylaşımına ilişkin esasları belirlemek amacıyla hazırlanan ve Bakanlar Kurulunun görüşlerine sunulan mahalli idareler yasa taslağı, önümüzdeki günlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelecektir. Hazırlanan bu tasarıyla, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartında belirtildiği gibi, merkezî idarenin görev ve yetkileri tek tek belirlenerek sınırlanacak ve bunun dışında kalan tüm görevler yerel yönetimlere bırakılacaktır. Hantallaşan ve verimsiz hale gelen merkezî idare yapımızda önemli bir değişim sağlanarak, sorumlu, şeffaf, katılımcı ve vatandaşa kaliteli hizmeti en hızlı ve ucuz sunmayı esas alan yerinden yönetim ilkesine dayalı, merkezde toplanan yetkilerin, süratle mahallî idarelere devredilmesini sağlayan bir düzenleme gerçekleştirilecek, mahallî idareler üzerindeki ağır vesayet yetkisi en aza indirilecektir. Böylelikle vatandaşlarımız, isteklerini, Ankara'ya gelerek takip etmekten kurtulacak, halkın hizmetinin halkın ayağında görülmesi sağlanmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; terörle mücadele, yakın tarihimizden bu yana, ülkemizin en önemli gündem maddesini oluşturmuştur. Ülkemizde onbeş yıla yakın süren ve 30 000 insanımızın kaybına yol açan terörle mücadelede, Türk Silahlı Kuvvetleri yanında bütün güvenlik güçlerimizin üstün gayretleri sonucu başarılı olunmuştur. Terörle mücadelenin etkili bir şekilde yürütülmesi için, Bakanlıkça sürdürülen güvenlik güçlerimizin yeniden yapılandırılması çalışmalarına devam edilmektedir. Çağımızda, ulusal ve uluslararası bağlantılı, özellikle, uyuşturucu ve malî suçlar ile silah kaçakçılığı başta olmak üzere yasadışı haksız kazanç ve yüksek çıkar amaçlayan organize suçlar; yani, her türlü yolsuzluklar, toplumun barış ve sükûnunu bozmakta, kamu otoritesini tehdit etmektedir; bu nedenle, yolsuzluklarla mücadelede de hükümetimiz son derece kararlı davranmaktadır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; cumhuriyetimizin 59 uncu hükümeti olan İkinci AK Parti Hükümeti olarak, temel hak ve hürriyetleri evrensel standartlara ulaştırması konusu önem verdiğimiz konuların başında, gelmektedir. Birinci AK Parti Hükümeti döneminde, bu konuda gerekli birtakım yasal değişiklikler yapılmıştır. Bu hükümet döneminde de, insanlık ayıbı olan işkence ve kötü muamelenin tamamen kaldırılması için gereken her şey yapılacaktır. Bu hususta, İçişleri Bakanlığının kararlılığını ve uygulayıcılardan beklentilerini çok açık biçimde, zaman içerisinde göreceğiz. Kuşkusuz, mülkî idare amirlerimiz, her türlü insan hakları ihlali iddialarını derhal inceleyerek sonuçlandıracaklar ve bu konunun devamlı takipçisi olacaklardır.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, İçişleri Bakanlığına bağlı içgüvenlik kuruluşlarımız Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığıdır.

Emniyet teşkilatımız, trafikten asayişin sağlanmasına, terör ve suç örgütleriyle mücadeleden toplumsal olaylara müdahaleye kadar, ülkemizde huzur ve güvenin temini, kamu düzeninin sağlanması ve her türlü suç ve suçlularla mücadele amacıyla faaliyet gösteren, sahip olduğu geniş imkânları, mücadele azmi, kararlılığı ve disipliniyle halk nezdinde büyük itibarı olan sayılı kamu kurumlarından birisidir. Bu teşkilatın fedakâr mensuplarının da özlük haklarının iyileştirilmesi yolunda, hükümetimizin ciddî gayretleri devam etmektedir.

Bir diğer içgüvenlik birimimiz olan Jandarma Genel Komutanlığının genel olarak görev ve sorumluluk alanı, polis görev sahası dışı olup, bu alanlar, il ve ilçe belediye sınırları dışında kalan yerler ile polis teşkilatı bulunmayan yerlerdir. Jandarma, bu yerlerde emniyet ve asayişin sağlanmasında üstün bir gayret anlayışıyla hareket etmekte ve hizmet vermektedir.

İçgüvenlik birimlerimiz içerisinde, deniz güvenliğini sağlamaya yönelik gayret gösteren birimimiz olan Sahil Güvenlik Komutanlığı, bütün sahillerimizin, karasularımızın, içsularımız olan Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile liman ve körfezlerimizin güvenliğini sağlamak, ulusal ve uluslararası hukuk kuralları uyarınca, hükümranlık haklarına sahip olduğumuz denizlerde, bu hak ve yetkilerin Deniz Kuvvetleri Komutanlığının genel sorumluluğu dışında kalanlarını kullanmak, denizyoluyla yapılan her türlü kaçakçılığı önlemek ve izlemek amacıyla kurulmuş, bir anlamda deniz polisliği yapan değerli bir güvenlik kuvvetidir.

İçgüvenlik kuruluşlarımızın bütçe, örgütlenme, personel ve teknoloji yönünden sürekli desteklenip güçlendirilmesinin, personelin malî ve sosyal haklarında görevleriyle mütenasip iyileştirmelerin yapılmasının, İçişleri Bakanlığımızın anahedefleri arasında olduğunu biliyoruz. Biz, AK Parti Grubu olarak, bu konularda da, gereken desteği her zaman vermeye devam edeceğiz.

Sayın milletvekilleri, trafik kazaları, ülkemizde de, en başta gelen sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Son iki yıl içerisinde, araç, sürücü ve nüfusumuzdaki artışa paralel olarak, trafik kazalarındaki ve kazalardan dolayı meydana gelen yaralanmalardaki rakamları dikkatlerinize sunmak istiyorum: 2002 yılında, 407 247 trafik kazasında   2 885 kişi hayatını yitirmiş, 93 713 kişi yaralanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akbulut, sözlerinizi tamamlamanız için eksüre veriyorum.

Buyurun.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

2001 yılında ise, 409 407 trafik kazasında 2 954 kişi hayatını kaybetmiş, 94 497 kişi yaralanmıştır. Bu olaylarda, ayrıca, yaklaşık olarak, 2001 yılında 261 trilyonluk, 2002 yılında ise 356 trilyonluk maddî hasar meydana gelmiştir. Hükümetimiz, işbaşına geçer geçmez, bu konuya el atmış ve trafik para cezaları oldukça artırılmış, hatalı ve kusurlu sürücülerle ilgili bir dizi ilave kanun çıkarılarak, uygulamaya başlanılmıştır. Bununla birlikte, dünyada, trafik kazalarında küçümsenmeyecek bir yerdeyiz. Bu yolda, karayollarının iyileştirilmesi, hükümetimizin planladığı 15 000 kilometre duble yol yapımı, trafik kazalarını önemli ölçüde önleyecektir. Bu konu, bu alanda topyekûn bir seferberliği gerektirecek kadar önemlidir.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık otuz yıldır, çeşitli nedenlerle, İçişleri Bakanlığınca sürdürülen ve fakat bitirilemeyen MERNİS Projesi, AK Parti iktidarımız zamanında, 20 Ocak 2003 tarihinde ülke düzeyinde hayata geçirilmiş, kamu kurum ve kuruluşlarıyla vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Bu projeyle nüfus hizmetleri çağdaş ve modern bir yapıya kavuşturulmuş, nüfus kayıtlarının elektronik ortamda tutulmasına, toplanan bilgilerin kamu hizmetleri ve vatandaş için çok yönlü değerlendirilmesine imkân sağlanmıştır. Herkese bir Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası verilerek, devlet idaresindeki bütün işlemlerin bu numarayla takip edilmesi uygulamasına geçilmiştir.

Sözlerime, İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının bütçe rakamları üzerinde yapacağım değerlendirmeyle son vermek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 malî yılı konsolide bütçesi içerisinde İçişleri Bakanlığına 504 trilyon 809 milyar TL, Emniyet Genel Müdürlüğüne 3 katrilyon 236 trilyon 679 milyar TL, Jandarma Genel Komutanlığına 1 katrilyon 823 trilyon 009 milyar TL, Sahil Güvenlik Komutanlığına ise, 116 trilyon 829 milyar TL ödenek öngörülmüştür. Bu rakamlar 2002 malî yılı rakamlarına göre İçişleri Bakanlığı bütçesinde yüzde 27, Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinde yüzde 33, Jandarma Genel Komutanlığı bütçesinde yüzde 25, Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçesinde de yüzde 27'lik bir artışa karşılık gelmektedir. Bu artışlar ve sağlanan yeni imkânlarla İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının daha iyi ve etkin hizmetler vereceği düşüncesindeyim.

Bu duygu ve düşüncelerle, İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2003 malî yılı bütçelerinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci söz, Sayın Edip Uğur'un.

Buyurun Sayın Uğur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET EDİP UĞUR (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın 2003 malî yılı bütçesiyle ilgili, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi  saygıyla selamlıyorum.

Bakanlık bütçesine geçmeden önce, dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumdan kısaca bahsetmekte yarar var.

Dünya ekonomisi, Asya krizi sonrası, 2000'li yılların başında bir toparlanma ve büyüme sürecine girmişti; ancak, 11 Eylül olayı ve ardından gelen savaş ortamının belirsizlikleriyle, dünya, bir durgunluk, hatta şaşkınlık süreci yaşamaya başlamıştır. Bütün dünya ekonomileri açısından en büyük tehlike, petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak piyasalarda meydana gelecek olumsuzlukların yaşanmasıdır. Burnumuzun dibinde ve ne kadar süreceği belli olmayan bu savaşın, başta ülkemiz olmak üzere, bütün dünyayı olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır. Güven ortamının tesisi, Türk ve dünya ekonomisi açısından büyük önem arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, ekonomik sorunlar dağ gibi yükselmiş, gelir dağılımı bozulmuş, iç ve dışborç cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış ve bir genel seçimin kaçınılmaz hale geldiği bir ortamda, milletimizin teveccühüyle, AK Parti tek başına iktidara gelmiştir. İhracatı artırmak, borçları çevirmek, doğrudan yabancı sermayeyi yurda çekmek, sanayileşme ve kalkınma hedeflerini gerçekleştirmek, yatırımcının ve reel sektörün önünü açmak, yeni teknolojileri millî ekonomiye kazandırmak, gelir dağılımını adil bir yapıya kavuşturmak ve sürdürülebilir bir kalkınma ortamını yakalayarak, yeni yüzyılda, sade, güçlü ve etkin bir Türkiye meydana getirmek, hükümetimizin en büyük hedefi olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bunları yaparken, eski hükümetlerin enflasyon hedeflerine ulaşmak için uygulamış oldukları katı ekonomi politikaları sonucu yaşanan iki büyük krizin ve toplumda açtığı derin yaraların farkında olup, söz konusu olumsuzlukları bir daha yaşamamak üzere, hükümetimizin, dengeli bir ekonomi politikasını yürütme gayreti içinde olacağına inanıyorum. Yaşanan savaş ortamında yürütülen bu ekonomi politikasının amaca ulaşmasındaki zorlukları da göz önünde bulundurarak, toplumun her kesiminde, hükümetimize ve uygulanan ekonomik programa olan güven ve desteğin devam edeceği umudunu taşıyorum. Savaş dahil, inşallah, bu sıkıntılı ortamdan en az zararla kurtuluruz.

Değerli milletvekilleri, sanayi sektörüne yönelik olarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, ülkemizin sanayi politikalarını teknolojinin gereklerine ve mevcut şartlara göre tespit etmek, kalkınma plan ve programlarında yer alan ilke ve hedefler doğrultusunda sanayiin dengeli ve süratli şekilde gelişmesine yardımcı olmak için vardır ve bunu yapmak istemektedir; ancak, bütün bunları söylerken, gözardı etmememiz gereken şeyler vardır. Bu, piyasa ekonomisi ve serbest rekabet şartlarının oluşturulmasıdır. Sermaye birikiminin kaynağı kârdır. Serbest piyasa fiyatı, olabilecek en düşük fiyat, dolayısıyla, serbest piyasa kârı, olabilecek en düşük kârdır arkadaşlar.

Türkiye, gelişmiş, çağdaş refah toplumunun bir üyesi olmak istiyorsa, mutlaka sanayileşmek zorundadır. Bu temel tercih yapılmış gibi gözüküyorsa da, gerçekler bu ivmenin kaybolmakta olduğunu, hatta gerilediğini göstermektedir. Sanayi toplumuna geçiş, sadece sanayiin iradesiyle başarılamaz. Sanayiin rahat rekabet edebileceği pazar ekonomisi hukuk düzeninin oluşturulması son derece önemlidir. Temelde kamu yönetimiyle sanayi politikaları birbirini etkiler hale gelmiştir. Sanayideki uygulamalar değerlendirildiğinde, Türk sanayiinin çağa bir türlü ayak uyduramadığı, eksik ve hatalı stratejiler benimsendiği kolayca görülecektir. Bunun sonucu olarak, yeterli ölçek büyüklüğüne ve gücüne sahip firma sayısı azdır. Şirketlerin büyük çoğunluğu finansal açıdan güçsüzdür ve rekabet açısından geri kalmıştır. Verimlilik artışı ise, yetersiz düzeydedir. Genel olarak değerlendirildiğinde ise, Türk sanayii katmadeğeri düşük ürünler üretmekten kurtulamamıştır. Mevcut duruma -kriz yaşandığı herkesin malumudur- sadece sanayide değil, tarım, finans, enerji, eğitim, sağlık, dışticaret ve kamu hizmetleri başta olmak üzere pek çok kesimde rastlanmaktadır. Bugün gelinen noktada, hastalık, sadece sanayi, finans, hatta ekonominin bütünüyle dahi sınırlı değildir, vücudun tümünü sarmıştır. Kamu kaynakları, hileli ihaleler, yapılmamış ihracatlar, geri dönüşümsüz krediler, popülist harcamalar, gereksiz kadrolar gibi sayısız suiistimallerle israf edilirken, yaygın bir şekilde içi boşaltılan bankalar da, maalesef, bir diğer kamburu oluşturmuştur. Kamuoyunda "yolsuzluk ekonomisi" diye adlandırılan bu yapının sadece yüklü parasal boyutu hesaplanabilmekte, sebep olduğu ahlakî ve toplumsal maliyeti ise hesaplanmasa bile yaygın şekilde fark edilmektedir. Bu kapsamda, gerek kamu gerekse sanayi kesimine önemli görevler düşmektedir. Öncelikle, kamu yönetimi ve bürokrasinin yeniden örgütlenmesi ve yıllardır gerçekleştirilemeyen reformların hayata geçirilmesi zarurî hale gelmiştir. Kaçınılmaz bir sanayi hamlesinin ancak kapsamlı ve radikal bir atılımla, kamu, sanayi ve sivil toplum örgütlerinin ortak çabalarıyla hayata geçirilmesi söz konusudur.

Hem yabancı hem yerli yatırımcıların önünde ciddî problemler vardır. Yatırımcının önündeki idarî engellerin kaldırılması konusundaki düzenlemelerin, önümüzdeki günlerde yürürlüğe girecek bir programla, yatırım yeri seçiminden şirket kuruluşuna, gümrüklemeden vergi ve teşvik konularına kadar bir yatırımcının karşılaştığı her türlü soruna çözüm getirilmek istenmektedir. Ayrıca, doğrudan yabancı yatırım mevzuatının geliştirilmesi ve etkin bir yatırım promosyonu faaliyetinin yürütülmesi için de çalışmalar başlatıldığını gözlüyoruz. Bu doğrultudaki çalışmaların, sivil toplum örgütleriyle birlikte, süreklilik taşıyan bir anlayışla devam edeceğini umarım.

3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra AK Parti İktidarıyla gereken güven ortamı tesis edilmiş bulunmaktadır. Bu güven ortamında kısa sürede sanayicilerimizin önündeki bütün bürokratik engeller kaldırılacak, yatırım ve üretim teşvik edilecek, istihdam sağlanacaktır. Aynı şekilde, yabancı sermayenin ülkemize gelmesi için, 1954 tarihli Sermayeyi Teşvik Kanunu değiştiriliyor. Yabancı yatırımcı, bir tane form dolduracak ve yatırımını başlatabilecektir. Endüstri Bölgeleri Kanununun amacı da, yatırımların teşvik edilmesi, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarının ülkemizde yatırıma yönlendirilmesi ve yabancı sermaye girişinin artırılması olarak belirtilmektedir. Bir yatırımcının, tesisi faaliyete geçinceye kadar, 30'dan fazla kuruluştan 180 ayrı belge alması gerekli; bunun için, haftalarca, aylarca kapı kapı dolaştırıldığı düşünülürse, yapılmak istenilen işin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Acil Eylem Planımızda, yatırımcıya bedelsiz olarak arsa tahsis edilebileceği ifade edilmektedir. Boş olan organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgelerine dönüştürülmesi halinde, yatırımcıya bedelsiz arsa tahsisi imkânı doğacak ve bu teşvik yoluyla da, organize sanayi bölgeleri doluluk oranının artması yönünde önemli bir adım atılmış olacaktır.

Ayrıca, Türkiye genelinde, organize sanayi bölgeleri doluluk oranı ortalaması yüzde 40'ın altındadır. Organize sanayi bölgeleri, şimdiye kadar, istenen doluluk oranına ulaşamadığından, alınan kredilerin de geri ödemeleri yapılamamakta, sürekli borç ertelemesi yoluyla, bu bölgeler ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Bu sorunun çözümü için, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, bir an önce, bölgelerin taraması yapılarak, doluluk oranı düşük organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgelerine dönüştürülmesi çalışmalarının tamamlanması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, kısaca, zeytinyağı konusuna da değinmek istiyorum. Zeytinyağı, 2 500 dolar/ton fiyatıyla, en yüksek fiyatlı zirai ürün, ihraç ürünlerimizdendir. Zeytinyağı sektörünün önünde çok ciddî bir ihraç potansiyeli; dolayısıyla, bir döviz girdi potansiyeli bulunmaktadır. Ülkemizde, 250 000 üretici ailesi zeytincilikle uğraşmaktadır. Bu demektir ki, 1 000 000'dan fazla insanımızın doğrudan geçim kaynağını zeytin oluşturmaktadır. Memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz ki, bu yıl zeytinyağına prim ödemesi için bütçemizden ödenek ayrılmıştır.

Ayrıca, zeytinyağı ihracatının önündeki engellerin kaldırılması ve her türlü zeytinyağı ihracatının serbest bırakılması gerekmektedir; bu da, üreticiye büyük rahatlık getirecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uğur, konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum.

Buyurun.

AHMET EDİP UĞUR (Devamla) - Teşekkür ederim Başkan.

Nüfusunun yüzde 40'ından fazlası tarımla uğraşan ülkemizde, maalesef, uygulanan yanlış tarım politikaları neticesinde, Türkiye yılda 1 milyar dolara yakın döviz ödeyerek, yağ ve yağlı tohum ithal etmektedir. Yağlı tohum üretimimiz, ayçiçeği, soya, kanola özendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Yine, bütçemizde, zeytinyağında olduğu gibi, ayçiçeği, soya, pamuk ve kanolaya da destekleme primleri için ödenek ayrılmıştır. Uygulama Tebliğinde, 2001-2002 dönemi ürünü kütlü pamukta 70 000 Türk Lirası/kilogram, zeytinyağında 150 000 Türk Lirası/kilogram, yağlık ayçiçeğinde 75 000 Türk Lirası/kilogram, soya fasulyesinde 90 000 Türk Lirası/kilogram, kanolada 70 000 Türk Lirası/kilogram destek ödemesi yapılmaktadır. Bu da, üreticimiz ve ülkemiz açısından memnuniyet vericidir.

Yine, şekerpancarıyla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Tabiî, haklı olarak şekerpancarı ekim alanları daraltılmaktadır; ancak, mutlaka, çiftçimize alternatif ürünün belirlenmesi ve bu ürünün teşvik edilmesi gerekmektedir.

Yine, şeker fabrikalarımız, maalesef, sezonluk çalışmaktadır. Balıkesir-Susurluk'taki şeker fabrikamız limana çok yakındır. Arzu ediyoruz ki, Susurluk Şeker Fabrikası, şeker şerbeti de işleyebilen bir fabrika haline gelsin; sezon dışında şeker şerbetinden şeker elde edilerek ihraç imkânı da olabileceğini düşünüyorum.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 yılı bütçesinin, memleketimize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uğur.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, üçüncü konuşmacı Sayın Mehmet Mehdi Eker.

Buyurun Sayın Eker. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 2003 yılı bütçesi üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, Türkiye ekonomisinin önde gelen sektörlerinden biri olan tarım, hızla gelişen hizmetler ve sanayi sektörüne oranla nispî önemini kaybetmesine rağmen, hayatımızdaki yerini hâlâ korumaktadır. Sektörün başlıca fonksiyonları arasında 70 000 000’a varan nüfusumuzun beslenmesi için gıda maddeleri üretmesi, ekonomik aktif nüfusun yüzde 40'ına istihdam yaratması, sanayi sektörüne ucuz hammadde temin etmesi, ihracat yoluyla ülkeye döviz kazandırması, ekolojik dengenin korunmasında vazgeçilmez katkı sağlaması ve gayri safî millî hâsılanın yüzde 14'ünü karşılaması sıralanabilir.

Tarım sektörü, yukarıda belirtilen fonksiyonlarıyla, ekonominin önemli, ama, sınırlı bir alanını etkilemekte, dolayısıyla, toplumun da belirli bir kesimini etkilediği ve ilgilendirdiği izlenimini vermektedir; ancak, tarım sektörü, gıda maddeleri üretmesi fonksiyonuyla toplumun tamamını etkilemekte ve ilgilendirmektedir. İşte, sektörü önemli ve stratejik kılan temel özelliklerin başında bu husus gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli sektörlerinden olan tarımın uzun yılların ihmali sonucu birikmiş ağır yapısal sorunları bulunmaktadır. Esasen, 10 dakikayla sınırlı bir konuşmanın boyutunu çok aşan bu sorunların tamamını irdelemek mümkün olmasa bile, bazılarını kısaca belirtmeden sağlıklı bir değerlendirme yapmanın mümkün olamayacağı kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde, 4 000 000’u aşkın tarım işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerin ortalama büyüklüğü yaklaşık 54 dekardır ve her bir işletme de ortalama 5 parçadan oluşmaktadır. Böyle bir işletme yapısında ekonomik üretim yapmak, takdir edilir ki, çok zor, hatta, mümkün görünmemektedir. Tarımsal nüfus fazladır. Toplam nüfusumuzun yüzde 35'i tarım nüfusudur.

Tarımda teknoloji ve girdi kullanımı yetersiz; bu nedenle, verimlilik çok düşüktür. Bir örnek vermek bakımından, ülkemizde, sığır süt verimi yıllık 1 600-1 700 kilogram; buna karşı, Avrupa Birliği ortalaması 6 000 kilogram, dünya ortalaması ise 2 250 kilogram civarındadır. Yine, dekara buğday verimi Türkiye'de ortalama 203 kilogramken, Avrupa Birliğinde bu rakam 574 kilogram, dünya ortalaması ise 270 kilogramdır.

Tarım sektöründe altyapı ve sulama sorunu halledilememiştir. Ekonomik olarak sulanabilir 8 500 000 hektar alanın günümüzde ancak yüzde 40'ı kamu tarafından sulamaya açılmıştır.

Toprak koruma ve arazi kullanım yasası olmadığı için, toprak varlığımız korunamamış, üretim potansiyeli yüksek 1 000 000 hektar birinci sınıf tarım arazisi çeşitli sebeplerle kaybedilmiştir.

Tarımsal politikalar devamlılık arz etmemiş ve dağılmış olan yetkiler koordine edilememiştir. Birçok bakanlık ve kuruluşun görev alanına giren tarımsal konular bir merkezden yönetilemediği için, politikalar birbirinden kopuk, verimsiz ve etkin değildir.

Üretici örgütlenmesi yetersizdir. Bu durum, üreticilerin demokratik haklarını yeteri kadar kullanmasını engellenmekte ve çeşitli platformlarda etkin olamamasına yol açmaktadır.

Tarımsal pazar ve pazarlama kurumları yeterince gelişmemiştir; bu durum, üreticilerin potansiyel gelir kaybına neden olmaktadır.

Tarım ürünleri sigorta sistemi kurulamamıştır. Yasa olmadığı için, sigorta şirketleri, uygulamada, tarım ürünlerini sigortalamaya yanaşmamaktadır. Üretimin büyük ölçüde tabiat şartlarına bağlı bulunduğu tarım sektöründe, 5254 sayılı Yasanın da 2001 yılında yürürlükten kaldırılmış olmasıyla, üreticilerimiz, ağır kayıp ve zararlarla karşı karşıya bırakılmıştır.

Tarımda sermaye birikimi sağlanamamış, tarıma ayrılan kamu ve özel sektör kaynağı yıllar boyu yetersiz kalmıştır. Yatırımlardaki bu azalma sonucu, tarım sektöründe çalışanların gayri safî millî hâsıladan aldığı miktarda son yirmi yılda hiçbir değişiklik olmamış, yaklaşık, 900 dolar civarında kalmıştır. Ülkemizde, sektörler arasındaki gelir dağılımında var olan dengesizlik, insanları kırsal kesimde tutmayı oldukça zorlaştırmıştır.

Arazinin niteliği, parsel büyüklükleri, ekim alanı, üretim miktarı, hayvan sayısı ve mülkiyet yapısı gibi konularda, maalesef, düzenli bir kayıt sistemi ve veri tabanı bulunmamaktadır.

57 nci hükümet tarafından kamu bankalarında yapılan düzenleme sonucu, çiftçiye gerçek anlamda tarımsal kredi kullandıracak banka veya başka bir kredi kurumu kalmamıştır.

Ülkenin agroekolojik özelliklerine uygun tarımsal ürün planlaması ve yönlendirmesi yapılamamış, yukarıda belirtilen diğer yapısal sorunlarla da birleşince, çiftçi ve üretici, kendine yeterli bir işletmecilik anlayışından uzak, sürekli desteğe muhtaç hale getirilmiştir.

Uluslararası gelişmeler ve Avrupa'yla entegrasyon sürecinin gerekleri dikkate alındığında, sektörün en önemli organı durumundaki Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, mevcut teşkilat yapısıyla, günümüz ihtiyaçlarına, maalesef, cevap verememektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sorunlar listesini daha da uzatmak mümkündür. Seçim bildirgemizde, bu sorunlar, kapsamlı şekilde yer almıştır. Aynı bildirgede tarımsal konularda ne yapılacağı da açıkça ifade edilmiştir.

Biz, AK Parti olarak seçim meydanlarında ne söylemişsek, söylediklerimizin arkasında durup, projelerimizi makul bir süre içerisinde birer birer hayata geçireceğiz; ancak, anlayışla karışlayacağınız gibi, günümüzde ülkelerin tarihlerinde sıkça rastlanmayan gelişmeler ve olaylar yaşanmaktadır. Bu gelişmeler ve içerisinde bulunduğumuz konjonktür içerisinde tarım sektörüne verilen destek, son derece kısıtlı imkânlara rağmen, artarak devam edecektir. Bu nedenle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 2003 yılı bütçesinin geçen yıla göre yüzde 37,7'lik bir artışla 730 trilyon TL olarak, hayvancılık desteğinin 2002 yılına göre yüzde 134,6'lık bir artışla 176 trilyon TL olarak tasarlanmış olmasını, birikmiş olan sorunları bir yıl içerisinde çözecek ölçüde bulmamakla birlikte, AK Parti hükümetinin bu konudaki kararlılığı ve önündeki süre dikkate alındığında, bu bütçeyi, mevcut imkânlar ölçüsünde makul karşılamaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda sayılan sorunlar ve öngörülen çözümler, hükümet programında ve acil eylem planında da belirtilmiştir. Söz konusu acil eylem planının süreleri dikkate alınarak, sorunların büyük kısmının öngörülen süre içerisinde çözüme kavuşturulacağına olan inancımız tamdır.

Yukarıda özet olarak sunduğum sektörün yapısal sorunlarına ilişkin çözümler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hızla planlanmış ve uygulama başlatılmıştır; kendilerine teşekkür ederim.

Bir örnek olması açısından, bu kapsamda, Medenî Kanunun 659 uncu maddesiyle Tarım ve Köyişleri Bakanlığına verilen yetki çerçevesinde, tarımsal işletmelerin değerinde azalmaya sebep olan ve ekonomik bütünlüğünü bozacak nitelikte miras yoluyla paylaşımlarını önlemek için, 26 Ocak 2003 tarihinde bir yönetmelik çıkarılmıştır. Bu yönetmelikle, tarımsal işletmelerin ekonomik bütünlüğünün korunması, işletme arazilerinin bölünmesi önlenerek, ekonomik ve sürdürülebilir işletmelerin oluşması amaçlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eker, konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Benzer şekilde, sektördeki düşük verimlilik düzeyinin, beş yıl içerisinde, hangi düzeye ulaştırılacağı hususunda Bakanlıkça yapılan çalışmalar sonuçlanarak, hedefler belirlenmiştir. Bu da, takdir edilmesi ve göz önünde bulundurulması gereken bir husustur. Keza, tarımsal üretimin olmazsa olmaz girdisi olan tohum ve tohumculuk faaliyetlerinin geliştirilmesi konusunda önemli çalışmaların yapıldığını biliyoruz. Bu çerçevede, öncelikle yasal mevzuatın oluşturulması gerekliliği hepimizin malumudur. Hazırlanmış olan tohumculuk tescil ve sertifikasyon ile ıslahçı haklarının ödenmesine ilişkin yasa tasarıları önümüzdeki günlerde Yüce Meclise sevk edilecektir.

AK Parti Grubu olarak, hükümetimizin ve Tarım Bakanlığımızın, çiftçilerimizin, üreticilerimizin sorunlarını çözmeye dönük bütün çalışmalarını, proje ve tasarılarını destekleyeceğimizin Türk çiftçi ve üreticisine olan sevgi ve bağlılığımızın bir gereği olarak bilinmesini istiyoruz. Biz, ülkemiz çiftçisinin yıllardır birike birike gelmiş sorunlarını dile getirmek, takip etmek ve çözüme kavuşturmak için buradayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu amaçla, öncelikle, sektörde etkin ve verimli bir hizmet sağlamak, Avrupa Birliğiyle entegrasyon sürecinin gerektirdiği çalışmaları hızlandırmak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanlığını yeniden yapılandıracak yasal düzenlemenin; tarım sektörünün uzun vadeli kalkınma ve destekleme programlarının yapılmasını sağlayacak, sektörde yer alan kurumların görevlerini belirleyecek, koordinasyon bozukluğunu giderecek tarım çerçeve kanun tasarısının; tarımsal üretici birlikleri yasa tasarısının; tarım ürünleri sigortası yasa tasarısının; arazi kullanımı ve toprak koruma kanunu tasarısının ve son yıllarda Avrupa ve Birleşik Devletlerde önemli bir ivme kazanan organik tarım ürünleri tüketiminin dikkate alınmak suretiyle, buna dönük üretim ve ihracat imkânlarını geliştirecek organik tarım yasa tasarısının bir an önce ikmal edilerek Yüce Meclise sunulmasını beklemekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak, Bakanlığımızın, çalışmalarında gözönünde bulundurmasını beklediğimiz bazı hususları da çok kısaca belirtmek istiyorum.

Aynı zamanda birer gıda maddesi tüketicisi olan 70 000 000 insanımızın yeterli, dengeli ve sağlıklı şekilde beslenmesini temin edecek sağlıklı gıdaya ulaşması için gerekli zincirin kurulması ve kontrol edilmesi Bakanlığımızdan beklenen en önemli hizmetlerdendir.

Dünyada, zengin-fakir bütün ülkelerde, önemi ve stratejik değeri hesaba katılarak, üreticiler desteklenmektedir.  Ülkemizde de, zaten yoksul olan çiftçi ve üreticilerimizin yetersiz olan gelirlerini artırmaya dönük çalışmalar Bakanlığımız ve hükümetimiz tarafından yapılmalı, gerekli tedbirler alınmalıdır.

Son olarak, coğrafî yapısı ve özelliği gereği kalkınmasında tarım ve hayvancılığın lokomotif görev üstlenebileceği Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, sektörün, bölgeye yönelik özel projelerle desteklenmesi gerektiğinin önemine bilhassa işaret etmek istiyorum.

Bu duygularla, 2003 yılı bütçesinin Bakanlığımız ve ülkemiz için hayırlı olmasını diler; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eker.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk söz, Sayın Hasan Fehmi Güneş'in.

Buyurun Sayın Güneş.

CHP GRUBU ADINA HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devlet kurumumuzun taşıyıcı örgütü niteliğindeki İçişleri Bakanlığını 10 dakikada konuşmak, elbette, olanaklı değildir; bu nedenle, sunuşum, güncel ve öncelikli önerilerle sınırlı kalmak zorundadır.

İçişleri Bakanlığı, devlet yapımızın bayrak direği sayılır; ana gövdesidir, devletin topluma dönük yüzüdür. Devletin, topluma, hep, güleryüzle, sonsuz bir sevgi, hoşgörü ve şefkatle bakması İçişleri Bakanlığının sorumluluğundadır; çünkü, İçişleri Bakanlığı, toplumsal ve yönetsel çağdaşlık düzeyimizin de ölçüsüdür, göstergesidir.

Günümüz çağdaş toplumlarında kamu düzeni, yönetimin uyandırdığı güven ve saygınlık duygusundan kaynaklanan, gönüllü otoriteyle sağlanmaktadır. Bu sebeple, çağdaşlaşmaya, modernleşmeye yönelik atılımlar başarılı olsun isteniyorsa, öncelikle ve kesinlikle kamu yönetiminden başlanmalıdır; çünkü, insan haklarının, özgürlüklerin, barışın, sevginin koruyucusu ve yükselticisi olmak, İçişleri Bakanlığına düşen temel görevlerdendir.

Sayın milletvekilleri, apaçıktır ki, mevcut yönetim modelimiz, 21 inci Yüzyılın çağdaş toplumunun, bilgi toplumunun demokratik gereksinmelerine yanıt veremeyecek derecede eskimiş, çağdışı ve bilimdışı kalmıştır. Yaklaşık yüz yıl öncesinin yönetim felsefesinin ürünü olan bu düzen, geçen zaman içerisinde kendini yeterince yenileyememiş, geliştirememiş, tutucu, kaynak yutucu, hizmet üretemeyen, aşırı merkeziyetçi, hantal bir yapı haline gelmiştir; polis devleti anlayışının eğilim ve alışkanlıklarından arındırılamamıştır; toplumdaki hızlı kentleşme olgusunu ve yapısal değişim sürecini izleyememiştir. Bir başka anlatımla, onarılamaz, iyileştirilemez bir sorun haline gelmiş olan yönetim yapımızın, zaman yitirmeden çağdaş, demokratik toplum beklentilerini karşılayacak düzeyde, yeniden yapılandırma göreviyle yüz yüzeyiz. Bu tasarımı, kamu yönetiminin hep yeni kalmasını ve toplumsal gelişmeyi kolaylaştırmasını güvenceye alacak işlerlikte, sürekli yürürlükte tutacak önlemlerle donatmalıyız; çünkü, devlet ve kamu yönetimi kavramlarının değişim ve başkalaşma hızına ancak böyle yetişebiliriz. Gelişmelerden ve değişimden kopmamanın tek ve sağlıklı yolu, yenileşmenin dinamik sürekliliğidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu hızlı değişimin görünen iki nedenini yakından izlemeliyiz. Bunlardan birincisi, bilgi çağının ürünü olan bilgi toplumu ve bilgi toplumu devleti aşamasının devlet kavramına yüklediği yeni değerler ve yeni somut içerik zenginliğidir. Bir diğer neden olarak, küreselleşme olgusunun, özellikle ulus devlet duyarlılığını yok etmeyi hedefleyen yeni yayılmacı, yeni sömürgeci, sermayenin dünya imparatorluğunu kurmaya programlanmış zorlamaları görülmektedir. Bunlar gözümüzden kaçmamalıdır. Özellikle, bu yöndeki saldırılarda yeni Neronlar, Roma benzeri kentleri, Bağdat'tan başlayarak bütün dünyanın gözü önünde vicdanları isyan ettiren bir acımasızlıkla yakıp yıkarak dünya zorbalığı sergilemektedirler. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yıkım, dünyayı yeniden şekillendirme uygulamasıdır. Bu olayı doğru görmeli, doğru algılamalı, doğru yerde durup, gecikmeden doğru önlemleri almalıyız; çünkü, uluslararası düzeydeki tüm geleneksel yapıları ve örgütleri yıka yıka gelen bu azgın dalga bize de çarpmaktadır. Avrupa Parlamentosuna sunulan son rapor, bu zorlamanın giderek haddini de aşarak Kemalizme ve laiklik ilkemize dil uzatarak, etnik ve dinî duygularımızı da sinsice kanatarak ülke ve ulus bütünlüğümüzü bölüp parçalamayı, aydınlanma devriminin ışığını söndürmeyi, bağımsızlık tutkumuzu aşındırmayı hedefleyen boyutlara ulaşacağının somut ve kabul edilmez dışavurum belgesidir. Bu nedenledir ki Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; elbirliğiyle ve öncelikle, en öncelikle, küreselleşme adına düzenlenen bu saldırılara karşı hazır ve hazırlıklı olmalıyız, yönetim yapımızı bu darbelere dayanıklı hale getirmeliyiz. Bunu sağlayabilmek için, sınırlı, sıradan, bildik çözüm önerileriyle yetinemeyiz. Bu kolaycılığı aşarak, köktenci yaklaşımlarla, yeni tip yönetim modellerini özgürce ve yüreklice tartışarak, yeni açılımları göze alarak, ulusal dokumuza uygun, gerçek çözümler üretmeliyiz. Cumhuriyet Halk Partisi, bu konudaki engin birikimiyle katkı yapmaya hazırdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; iktidar partisinin çeşitli belgelerinde yerel yönetim reformundan söz edilmektedir. Yönetim yapımızı, tümüyle, personel rejimini de kapsayacak bütünsellik içerisinde ele almadan, sadece onun bir parçası olan yerel yönetimleri yeniden yapılandırmak iddiası, ciddî, gerçekçi ve bilimsel olamaz. Böyle bir girişim, esasen, çok sınırlı ve iddiasız olan 2003 bütçesini ve programını, sadece kaynak ve zaman savurganlığına uğratır o kadar.

Sayın milletvekilleri, hazır ve hazırlıklı olmak bağlamında gözden kaçırılmaması gereken diğer bir zorunluluk da, terör konusunda sürekli dikkat gösterilmesi gereğidir. Düşmanlarımız, bizi, hep, terörle vurmayı, terörle geriletmeyi, terörle engellemeyi yeğlediler ve uyguladılar. Önümüzdeki dönemde de, yeni dünya düzeni kurgusunda bize biçtikleri rolü bu yöntemle kabul ettirmeyi deneyebilirler. Üstelik, 11 Eylül olaylarından bu yana, terör kavramı yeni boyutlar kazandı; tanımını da nedenini de önlemini de hukukunu da yaptırımını da değiştirdiler; işlerine geldiği gibi yeniden yazdılar, düzenlediler, yürürlüğe soktular. Terör itirafları ya da terör provokasyonları, artık, savaş ve işgal nedeni sayılmaktadır; uluslararası hukuka, evrensel vicdana, insanlık onuruna rağmen, barbar soykırımlara, işkencelere, gizli din savaşlarına gerekçe yapılagelmektedir. Bu nedenle, küresel terör ya da üçüncü kuşak terörizme karşı koymaya, bu tür provokasyon eylemlerini önlemeye en üst düzeyde duyarlılıkla hazır olmak zorundayız.

Geçtiğimiz yirmi yıllık dönemde ülke ve ulus bütünlüğüne yönelik bölücü terör saldırılarını üstün bir başarıyla söndüren iç güvenlik örgütümüzün bu deneyimleri değerlendirilerek, oluşturulacak yeni bir iç güvenlik konseptine göre iç güvenlik örgütümüzü yeniden donatarak, eğiterek, yapılandırarak olası sorunların üstesinden gelebilecek güce ulaştırmalıyız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; demek istediğim o ki, dünya yeniden yazılıp çizilirken, oluşacak bütün olumsuzluklara karşı kamu yönetimi ve iç güvenlik örgütümüz hazır ve hazırlıklı olmalıdır. Türkiye'yi üçüncü dünya ülkesi olarak görmelerine razı değilsek, büyük ulus, büyük devlet olarak kalmak niyetindeysek, günlük küçük işleri aşarak bunu başarmalıyız; çünkü, siyaset öngörmektir, siyaset önceden görebilmektir.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güneş.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Sayın Yakup Kepenek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi ve Yüce Meclisimizi izleyen yurttaşlarımızı ben de saygıyla selamlıyorum. Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın 2003 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım.

Sayın milletvekilleri, dünya hızla değişiyor; dünya bilimsel ve teknolojik devrimle yeni dönüşümler, yeni aşamalar kaydediyor. Günümüzün ekonomik ve toplumsal gelişme alanında büyük değişimler yaşanıyor; yeni sanayi devrimiyle teknolojik yenilik, Adem'in Havva'ya dediği gibi, biz, farkında olsak da olmasak da dünyayı bütünüyle kucaklıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu dönüşümün, bu değişimin, bu teknoloji devriminin kanıtladığı bazı gerçeklerin altını çizmek gerekiyor.

Teknolojik yenilik, ekonomik ve toplumsal yapıları bütünüyle ve kökten değiştiriyor. Bugün, gelişmiş ekonomilerde, ekonomik büyümenin yarısı ya da üçte 2'si bilimsel yenilikten, teknolojik yenilikten kaynaklanıyor; işgücünün, üretimin niteliği değişiyor ve daha çok üretmenin, daha çok artık değer yaratmanın, daha çok fazla yaratmanın yolu, buradan geçiyor; Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için, ileride gidenlere yetişmenin, çok daha fazla sermaye yatırımı yapabilmenin, yatırımı çekmenin, özellikle dışpazarlarda nitelikli ürünlerle rekabet edebilmenin ve -iyi dinleyiniz- küreselleşmenin yararlarından ulus olarak yararlanabilmenin yolu, buradan geçiyor ve günümüzde, devletin ekonomideki yeri ve rolü, yeniden tanımlanıyor, yeni gelişmelere kucak açıyor.

Günümüzde, unutmamamız gereken bir gerçek var: Ulusların zenginliğinin kaynağı, artık, teknolojik yeniliktir. Peki, bu süreçte Türkiye ne yapıyor: Türkiye, üzülerek vurgulamak gerekir ki, sanayileşmeden elini ayağını çekmiş bulunuyor. Türkiye, birinci sanayi devrimini kaçırdı; Türkiye, cumhuriyetle sanayileşmede atılımlar yapmak istedi; ama, geldiğimiz noktada, özellikle araştırma, geliştirmeye kaynak ayrılmaması, bütüncül bir politika üretilmemesi sonucu, Türkiye'de bugün, araştırma, geliştirmeye ayrılan kaynaklar Avrupa'nın ayırdığının üçte 1'inin çok daha altındadır. Avrupa'da kişi başına sabit sermaye ya da araştırma yatırımı, dolar olarak, Türkiye'nin 10 katı dolayındadır. Bu, insan gücüne de yansıyor. Bugün Türkiye'de araştırmacı sayısı her 10 000 çalışana 1 kişidir; üyesi olmak istediğimiz Avrupa'da bunun 10 katıdır.

Değerli arkadaşlar, bu süreç, son yıllardaki yanlış politikalarla sanayiciyi üretimden uzaklaştırdı, sanayiciyi rantiye yaptı, rantlaştırdı. Türkiye, bunu düzeltmek zorundadır. Tam bu sırada, tam bu dönemde işbaşına gelen Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti ne yapıyor?.. Baktığımızda, başından bu yana, ne parti programında, ne hükümet programında, ne de bütçe anlayışında sanayileşmeye önem verdiğini, üzülerek belirteyim, göremiyoruz.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığına ayrılan bütçe ödeneği, bütçenin toplam ödeneklerinin binde 1'inin bile altına çekilmiş bulunuyor. Bütçe toplamı yüzde 49,7 artırılırken Bakanlığın bütçesi yalnızca yüzde 8,5 artırılıyor. Bu, büyük bir yanlıştır; bu yanlış, başka yanlışlarla besleniyor. Birinci yanlış şudur: Sanayileşmeyi tamamıyla özel sektöre bırakmak istediğinizde bile, bütüncül, bütün ülkeyi kapsayan bir makro sanayileşme politikası yapmak zorundasınız; bu yapılmıyor.

İkinci yapmanız gereken, hükümet, ihracata önem veriyor; ama, ihracatı (dışsatımı) ucuz işçilik anlayışıyla destekliyor. Türkiye, ucuz işçilikte ipin sonuna geldi. Türkiye'nin dış rekabeti için yapılması gereken teknolojik yeniliktir. Bu, yalnız partinin programında, gelişmelerinde, bütçe ödeneklerinde görülmüyor. Bu yaklaşım, bu anlayış, bu, bilimsel üretimden, teknolojik yenilikten uzaklaşma anlayışı, örneğin, eğitime ayrılan paylarda, örneğin, üniversitelerin dönersermayelerinin gelirlerinin genel bütçeye irat kaydedilmesinde de kendini gösteriyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, bu haliyle, yeni bir sanayileşme hamlesini yapacak gücü taşımıyor. Peki, bu durumda ne yapılabilir; bu durumda yapılabilecek bazı noktalara değineyim.

Her sorunun çözümü için mutlaka para gerekmiyor. Bakanlık, öncelikle, ülkenin bütüncül, kalıcı, büyük sanayileşme politikasını oluşturmak zorundadır. Yine, ülkenin koşullarına uygun teknolojik yeniliklerin geliştirilmesine çaba harcanmalıdır. Ticaret ve sanayi odaları yeniden yapılandırılmalı, KOSGEB ve KOBİ'ler buna ayak uydurmalıdır. Patent, marka konularında yapılacak çok şey vardır. Ölçüler ve standartlar yasası bir an evvel çıkarılmalıdır.

Çok önemli bir nokta daha var. Türkiye sanayiinin Kopenhag ölçülerine uyarak, Avrupa Birliği üyeliğinin yolunun açılmasında katkısını sağlamak için, firmaların rekabet gücünün geliştirilmesi gerekiyor. Bu amaçla da, sektör politikaları ve benzeri uygulamalara ihtiyaç var. Örneğin, "Türkiye'de üretileni satın alın" kampanyalarına ihtiyaç var, bölgesel gelişme odaklarını güçlendirmeye ihtiyaç var ve bu çerçevede, kimi, bölgesel, yoğun araştırma-geliştirme faaliyetlerinin sergilenmesine gereksinim var.

Değerli arkadaşlar, asıl yapılması gereken nedir; asıl yapılması gereken, eğitimden, toplumsal yapıdan başlayarak, bir yenilik, bir bilgi toplumuna geçiş projesini somut öğeleriyle uygulamaya koymaktır. Bunun başında, Türkiye'deki işletmelerin, girişimcilerin, mal ve hizmet üreticilerinin yenilik bilincine varmaları ve bu alana pay ayırmaları, kaynak ayırmaları gerekiyor. Bu yapılırsa, Türkiye'nin nitelikli işgücü talebi artacak, Türk mühendis ve teknisyeni, kendi ülkesinde, daha nitelikli üretim, daha verimli üretimle kendini kanıtlayabilecektir.

Yine, kamunun elindeki çok sayıdaki araştırma geliştirme birimleri, MTA'dan Hıfzıssıhha Enstitüsüne kadar, tarım araştırma birimlerinden, şimdilerde bürokrasinin sürgün yeri olan APK'lara kadar -araştırma, planlama, koordinasyon birimlerine kadar- her yönüyle bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç var gibi görünüyor ve bu arada, günümüzde, artık, sivil-asker teknoloji ayırımı giderek yok oluyor. O nedenle, Türkiye'nin, teknoloji yaratma kapasitesinde tüm olanaklarını kullanırken, bu gerçeği gözardı etmemesi gerekiyor.

Bütün bunların ötesinde, pazar araştırmaları yapılması, katılımcı bir anlayışla stratejik sektörler saptanması, özellikle de bilişim, gen teknolojileri ve biyoteknoloji, yeni malzemeler ve benzeri alanlarda atılımlar yapılması, politikalar üretilmesi, bir zorunluluk oluyor.

Bütün bunların ötesinde, toplumun, bütünüyle, eğitimden başlayarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum; izninizle...

BAŞKAN - Buyurun.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Toplumsal yapının, bütünüyle, aileden başlayarak, eğitimden geçerek, yediden yetmişe kadar dediğiniz biçimde, yenilik kavramıyla, yaratıcılık kavramıyla, eleştirel bakışla bütünleştirilmesi, bunu özümsemesi gerekiyor. Çocuklarının ve gençlerinin yaratıcı yeteneklerini geliştiremeyen toplumların geleceğinin olamayacağı bilinciyle, böyle bütüncül bir politikayı, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak öneriyoruz. Bu yapıldığı takdirde, bu yapıldığı ölçüde, Türkiye'nin düzlüğe çıkacağı bilincini taşıyoruz. Bu önerilerimiz yaşama geçtiği zaman, insanımız, kendi ürettikleriyle, ürettiklerinin niteliğiyle, sanatın tüm dallarında, bilimde, kültürde ve sporun bütün dallarında, beyin gücüne dayalı üretimiyle tüm dünyaya kafa tutabilecek, dünyada söz sahibi olabilecek, onurlu bir kişiliği sergileyebilecektir.

Konuşmamı, Mustafa Kemal'in bir sözüyle noktalamak istiyorum: "Efendiler, medeniyet yolunda muvaffakiyet yenileşmeye bağlıdır."

Sanayi ve Ticaret Bakanımıza, Bakanlığın tüm çalışanlarına, yeni dönemde, bu bütçeyle başarılar diliyorum.

Ben, sanayileşmeyi gözardı eden, çok küçülten, binde 1'lere düşüren, gerekli kaynakları ayırmayan, bilime, teknolojiye önem vermeyen bu bütçenin reddedilmesin öneriyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü söz, Sayın Gürol Ergin'in.

Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere, Grubum adına, söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, Büyük Türk Ulusunu ve sizleri saygıyla selamlıyor, aziz çiftçilerimize, köylü yurttaşlarımıza, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sevgilerini, saygılarını sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, zamanın sınırlı oluşu nedeniyle, görüşlerimi ve eleştirilerimi belli noktalarda yoğunlaştıracağım.

Değerli milletvekilleri, bu bütçeye iyi dikkat edin; bu bütçe, uzun yıllardan sonra, ilk kez, bir tek parti hükümeti bütçesidir. Bu bütçe neyi ifade ediyorsa, bu hükümet odur, Adalet ve Kalkınma Partisi odur.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, 1980'li yılların ortalarından itibaren, tarımda, tam anlamıyla bir geriye gidiş başlamıştır. Türkiye'de, tarımda yıllık gelişme hızı 1980'lerden sonraki yirmi  yıl içerisinde yüzde 1,1 düzeyindedir; oysa, nüfus artışımız yüzde 1,8'dir. Bu, şu anlama gelir: Bundan sonra doğacak her 2 Türk çocuğundan 1'i aç kalmaya mahkûm edilmektedir.

Bu niye böyle olmuştur; çok özetle söylüyorum, Türkiye'de, 1980'li yıllardan başlayarak, bir tarım düşmanlığı, bir çiftçi düşmanlığı toplumu sarmış; kimi bilgisizlikten, kimi ihanetten ötürü, birkısım çevreler, tarımın fazla desteklendiğini, tarımdan desteklerin çekilmesi gerektiğini sürekli öne sürmüşler ve 1984'ten itibaren bütün hükümetler, bu politikalara uyarak, tarımda desteği gittikçe kısmışlardır. Oysa, hiçbir yıl ve hiçbir kez, Türkiye'de tarım, Avrupa Birliği ülkeleri kadar desteklenmemiştir; ama, bu yalan yıllarca söylenmiştir. 1980'li yıllarda Tarım Bakanlığı işlevsiz hale getirilmiş, ülkede üretim hızla azalmış, hesapsız kitapsız dışalıma gidilmiş, bütün bunlar yetmezmiş gibi, 1990'lı yıllarda tarımsal KİT'ler birbiri ardına özelleştirilmiş, geçtiğimiz üç yıl içerisinde ise, tarımda var olan bütün destekler kaldırılmıştır. Sabit sermaye yatırımları içerisinde tarımın payı gittikçe azaltılmış; bu oran, 1980'lerde yüzde 10'un üzerindeyken, 2002'de yüzde 4,3 düzeyine inmiştir ve korkarım, 2003'te bu oranı da göremeyeceğiz.

Arkadaşlar, yatırım yoksa üretim yok! Türkiye, 1980'de dışarıdan aldığı tarım ürününün tam 7 katı dışarıya tarım ürünü satarken, ilk kez 1996 tarihinde -cumhuriyet tarihinde ilk kez- Türkiye'nin dışarıdan aldığı tarım ürünü miktarı dışarıya sattığının üstüne çıkmıştır.

Değerli arkadaşlarım, gübresine, ziraî mücadele ilacına destek alamayan, muhtaç olduğu halde, devlet tarafından buğday tohumluğu alamayan insanlarla Türkiye'de tarım yapamazsınız. Bugün, Türkiye'de ziraî kredinin faizi yüzde 59, ticarî kredi faizi de aynı. Hiçbir ülkede ticarî kredi faiziyle tarım yapılamaz. Dünyada, tarımını şu ya da bu şekilde; ama, bir şekilde bankacılık sistemiyle desteklemeyen tek bir ülke yoktur. Türkiye'de Ziraat Bankasının özelleştirilmesi çalışmaları hızla ilerlemektedir; ama özelleştirilse de özelleştirilmese de, artık, bugün uyguladığı kredi politikalarıyla Ziraat Bankası, Ziraat Bankası olmaktan çıkarılmıştır. Daha acı olanı tarımsal afet yasası devreden çıkarılmış, çiftçi, afet karşısında kaderiyle ve kendisiyle baş başa bırakılmıştır.

Hayvancılığımız çok ciddî yara almıştır. Büyükbaş, küçükbaş hayvan sayıları hızla azalmıştır. Bakanlığımızın bütçe tasarısında ipekböcekçiliğinden, tiftik keçisinden söz ediliyor... Bunlar kaldı mı, neyinden söz ediyorsunuz? Türkiye'de bugün ipekböcekçiliği diye bir olay kalmamıştır. Ankara'da tiftik keçisi, Ankara keçisi yoktur.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde, ayrıca, çok ciddî, toprakta mülkiyet sorunu vardır. Bakınız, 4 100 000 işletmenin 102 000'inin hiç toprağı yoktur. Güneydoğuda çok vahim bir durum vardır. Güneydoğuda varlıklı 405 ailenin toprağı, yoksul 50 000 ailenin toprağının 70 katıdır. Bu, şu anlama gelir: Bu bölgede 6 aile, 50 000 aile kadar toprağa sahiptir. Bu sorunu çözmediğimiz sürece, tarım, dededen kalma bir olay olarak sürdürülüp gider, meslek haline gelemez.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de 1980'den sonra yaşanan olaylar aslında bir karşı devrim niteliğindedir. Son dönemde, 1923'lerden başlayarak kurulmuş olan kurumların hepsi ya tasfiye edilmiş ya da tasfiye sürecine sokulmuştur. Bakınız, 1925 yılında Tekel, yabancı reji idaresinden alınıp, devlet tekeli kurulmuş. 1926'da şeker fabrikaları faaliyete başlamış. 1935'te Tarım Satış ve Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği kurulmuş. 1937'de, Atatürk, Ziraat Bankasını çiftçiye daha iyi hizmet edebilsin diye anonim şirket olmaktan çıkarıp KİT haline getirmiş. 1938'de Toprak Mahsulleri Ofisi, Zirai Donatım Kurumu ve TİGEM'in öncüsü olan kuruluşlar kurulmuş. Zaman içerisinde Süt Endüstrisi Kurumu ve Çaykur kurularak Türk çiftçisi olabildiğince desteklenmeye çalışılmıştır. Şimdi, Ziraat Bankası elden çıkarılmak isteniyor, Toprak Mahsulleri Ofisi işlevsizleştiriliyor, devlet üretme çiftlikleri özelleştirilerek büyük sermayenin emrine veriliyor, şeker fabrikaları özelleştirilmeye çalışılıyor, Tekel, yeniden yabancılara devredilmeye çalışılıyor, Ziraî Donatım Kurumu ise çoktan işlevsizleştirildi, traktör fabrikaları kapatıldı; ancak, bununla da yetinilmedi, 1963 yılında kurulmuş olan ve çiftçinin, gerçekten çok ciddî gereksinimi olan Süt Endüstrisi Kurumu ve Et ve Balık Kurumu fabrika ve işletmeleri, “özelleştirme” adı altında kapatıldı. Şimdi de Tekelin kapatılmasına, Tekelin yabancı uluslararası kuruluşlara verilme aşamasına gelindi. Aynı şekilde, yabancı kuruluşlar, Türkiye Şeker Fabrikalarının kârlı olan fabrikalarını almaya, diğerlerini devletin üzerine yıkmaya çaba göstermektedirler.

Hükümet programında "özelleştirmenin temel amacı, etkinlik ve verimliliği artırmaktır" deniliyor. Vicdanınıza sesleniyorum; süt fabrikaları, et ve balık kombinaları özelleştirildi de verimlilik arttı mı, etkinlik arttı mı?! (CHP sıralarından alkışlar) Tarımsal alanda yapılan özelleştirmelerin, Türk tarımını da Türk çiftçisini de perişan ettiği herkes tarafından bilinirken, yeni özelleştirmeleri histeri halinde istemenin nedeni nedir?! Tekelin sigara ve içki fabrikalarını, Türk Şeker’in şeker fabrikalarını yabancılara vermek, Türkiye ekonomisine ve Türk Halkına ne getirecektir?!

Değerli milletvekilleri, tarım çökünce, tarıma girdi sağlayan sanayi de çöküyor. Bakın Türkiye'de pulluk üretim miktarlarına, bakın traktör üretim miktarlarına, hepsi bir çöküş dönemi yaşıyor. Türkiye'nin en büyük traktör üreticisi firma, son 10 yılda, yılda 30 000 traktörü iç satış olarak satarken, bu firmanın satışları, 2000 yılında 20 000'e, 2001 yılında 10 000'e, 2002 yılında ise 5 000'e düşmüştür. Üretimi düşürse olmuyor, üretimi sürdürse olmuyor; sanayi de sıkıntıdadır.

Şimdi, günümüze gelelim. Her şeyden önce, Sayın Bakana ve Bakanlığa başarı diliyorum. Hükümet programında "personel alımında objektif kriterler getirilerek, terfilerde liyakat esas alınacaktır" deniliyor. Bu nasıl bir liyakat anlayışıdır ki, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığında, görevden alınanların yerine atanan 3 Müsteşar Yardımcısından biri tarih öğretmeni, diğeri ekonomisttir. (CHP sıralarından alkışlar) Yeni atanan müsteşar yardımcıları içerisinde bir ziraat mühendisi yoktur. Tarım Bakanlığı, bir uzmanlık Bakanlığıdır ve tarım uzmanları tarafından yönetilmesi gerekir. Liyakatten, siyasî tercihten vazgeçtik, hiç olmazsa, tarım eğitimi almış insanlar atansaydı Tarım Bakanlığının üst yönetimine.

Sayın Başbakan, hükümet programında şöyle söylüyor: "Eski siyaset mantığı ve köhnemiş siyasî akıl tarafından uygulanan ekonomi politikaları başarısızlıkla sonuçlanmış, halkımız görülmemiş bir şekilde yoksulluğa maruz bırakılmıştır." Ancak, gerek hükümet programında gerekse Bütçe Kanunu Tasarısında, yeni bir mantığın, çağdaş siyasî aklın zerresine rastlamamaktayız. "58 inci hükümet ile 59 uncu hükümet arasında organik bir devamlılık ve hükümet etme mantığı açısından süreklilik vardır" diyen 59 uncu hükümet programı ve 2003 yılı bütçesi, aslında, yalnız 58 inci değil, 57 nci hükümet programı ile de ciddî bir uyum içindedir. Tarım, köylü ve çiftçi konularında 57 nci hükümet neyi uygulamışsa, aynısını 58 ve 59 uncu hükümet programlarında ve 2003 yılı bütçesinde görüyoruz.

Tarım bakımından 57 nci hükümetin haklı olarak çok eleştirilen yanı, ulusal çıkarı gözeten politikalar bir yana bırakılarak, tamamen IMF patentli politikaları uygulamaya koyması ve bu politikaların sonucunda köylünün, çiftçinin perişan edilmesiydi. Türk köylüsü, Türk çiftçisi, AKP'yi, herhalde, IMF politikalarını noktası virgülüne kadar uygulasın diye iktidara getirmiş olacak ki, bugün, IMF politikalarını, öncüllerinden daha bir hevesle ve imanla uygulamak isteyen bir bütçeyle karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ergin, konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu hükümet IMF bağımlılığını o ölçüde ileri götürmüştür ki, IMF'nin ikiz kardeşi olan Dünya Bankasının bile sabrı taşmış, Dünya Bankası, hükümete, "biraz da halkını, köylünü, çiftçini düşün" demek zorunluluğunu duymuştur. Beğenmediğiniz, bizim de beğenmediğimiz 57 nci hükümetin tarım politikaları çiftçiyi batırdı, doğru; ama, bu politikalarla siz çiftçiyi tamamen bitireceksiniz; bu yoldan dönün.

Şimdi, diyeceksiniz ki: "İyi de, IMF'ye verilmiş sözümüz var." IMF'ye verilmiş sözümüz var da halkımıza verilen sözümüz yok mu?! Halka verdiğiniz sözlerin hiç önemi yok mu?! Hepimiz, yarın, tekrar, o sandığın önüne gideceğiz. Karşısına gittiğimizde, halkın yüzüne bakacak yüzümüz olsun. Bunu hatırınızdan çıkarmayın.

Değerli milletvekilleri, AKP, verdiği sözleri çok erken unuttuğunu, daha 58 inci hükümet programını açıklarken ortaya koydu. Bunu, daha sonra, ikinci acil eylem planında ve son hükümet programında görmekteyiz.

Şimdi, 59 uncu hükümet programı karşımıza geldi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçe kitapçığında, bakınız, Bakanlığımız ne diyor: "Geçen yıl 2 600 000 düzeyinde olan destek için başvuran çiftçi sayısını 4 000 000'a çıkaracağız."

Arkadaşlarım, bu miktar 4 000 000'a çıkarsa ve dönüm başına verilen parayı da artırmasanız, 13 500 000 lirada bıraksanız, toplam  doğrudan gelir desteği 3,4 katrilyon eder. Nerede 3,4 katrilyon, nerede Dünya Bankasının zorlamasıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin zorlamasıyla koyabildiğiniz 500 trilyon! Bunun hesabını iyi yapın! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar [!])

MAHMUT KOÇAK (Afyon) - Bravo!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Tabiî, bravo!.. Bu yanlışı yapanlara değil; ama, söyleyenlere, tabiî, bravo!..

Değerli arkadaşlarım, çiftçi, hâlâ, geçen yıldan kalan 2 katrilyon alacağını bekliyor; 2003'ü hiç alamayacağını da biliyor. Bunu, siz de biliyorsunuz. Nerede pamuk primi?! Nerede zeytinyağı primi?! Nerede verdiğiniz sözler?! Hani?!

Hükümet programına, seçim bildirgenize göre, pamuğa, zeytinyağına, kanolaya, soyaya prim verecektiniz. 2002 için bir tek kuruş prim verdiniz mi?! 2003 için de bir tek kuruş prim bütçede yoktur. Oraya konulan miktar, 2002'nin, yarın kuşa çevrileceğini bildiğimiz, çok düşük miktardır.

BAŞKAN - Sayın Ergin, sözlerinizi tamamlar mısınız.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Aynı olay, fındıkta yaşanmıştır. Fındıkta verilen sözün de tutulamayacağı, ortaya konulan uygulamayla hepimizin gözünün önüne gelmiştir.

Şimdi, mazot girdisini, artık, söylemeyeceğim. Biz, söylemekten bıktık; ama, siz, hâlâ "verdiğimiz sözün arkasındayız" diyorsanız, size, ben, “maşallah” derim, “bravo” derim; hâlâ o sözün arkasındasınız!.. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, burada, Sayın Maliye Bakanımız, hepimizin gözlerinin içine baka baka ne dedi; "mazot fiyatını bir kere de düşürdük." Niye 16 kere artırdığını unuttu, niye?! (CHP sıralarından alkışlar) Bir kere düşürdü; doğru, 16 kere artırdıktan, yüzde 25 zam yaptıktan sonra yüzde 1,2 düşürmüştür; doğru, kutlarız!

Değerli arkadaşlarım, yalnız mazot değil, bütün gübrelerin fiyatı yüzde 35-40 arasında, beş aylık sürede artmıştır. Traktör fiyatları; 16 milyar liralık traktör 18 milyar liraya, 18 milyar liralık traktör de 20 milyar liraya çıkmıştır ve bu bağlamda, ben, size, buğday fiyatları konusunda da bir şeyler söylemek istiyorum.

Geçen yıl, buğdaya 230 000 lira fiyat verildi. Konuyu bilenler bas bas bağırdı, fiyat burada durmaz diye. Çiftçi, malını tüccara teslim etti; fazla değil, bir ay sonra, Türkiye'de buğday fiyatı 350 000 lira oldu. Niye böyle oldu?..

Değerli arkadaşlarım, Toprak Mahsulleri Ofisi, yalnız düşük fiyat vermekle kalmadı; 19 000 000 tonluk buğdayın yalnızca 350 000 tonunu aldı. Bu mudur destekleme?! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ergin, son sözlerinizi söyler misiniz.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Arkadaşlar, Türkiye'de sinsi bir oyun oynanıyor. Bu oyun, alçakça bir oyundur. Bu, çiftçiyi canından bezdirip tarlalarından kaçırma oyunudur. Dün, buğday üreticisi kaçırıldı, bugün Konya Ovası boş. Şimdi de pamuk üreticisi kaçırılmak isteniliyor. Bu yıl pamuk üreticisinin yarısı pamuk ekmeyecek.

Değerli arkadaşlarım, bu konular hepimizin konusu...

BAŞKAN - Sayın Ergin, son sözlerinizi rica edeyim.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Son sözlerim şöyle: Sayın Unakıtan, burada, şöyle dedi: "Türkiye ve Türk Milleti, kendi ayakları üzerinde durmasını ve yürümesini öğrenmek zorundadır." Ve bu ifade, AKP Grubu tarafından hararetle alkışlandı. Çok üzüldüm; çünkü, Büyük Türk Ulusu, kendi ayakları üzerinde durma azmini, Kurtuluş Savaşıyla başlayan sürecin sonunda, 29 Ekim 1923'te kurduğu cumhuriyet ve cumhuriyetin öncü kadroları önderliğinde yürüttüğü bilinçli ve özverili politikalarla tüm dünyaya gösterdi. Cumhuriyet, bu inanç ve azmin kristalleşmiş bir yapısıdır. Bugün, sizin söylemeniz gereken, 29 Ekim ruhuna yeniden dönmemiz gerektiğidir.

Arkadaşlarım, cumhuriyet kurulduğunda, Türkiye'de şekerpancarı, ayçiçeği, çay ekilmiyordu. Cumhuriyet, hepsini getirdi; ama, böyle giderseniz, Şeker Yasasına bu haliyle sahip çıkarsanız, Tütün Yasasına bu haliyle sahip çıkarsanız, bırakın çayı, bırakın ayçiçeğini, Türkiye'yi tütünden de edersiniz, şekerden de ediyorsunuz. "Edersiniz" demiyorum, ediyorsunuz!..

BAŞKAN - Sayın Ergin, konuşmanızı kesmek durumunda kalacağım; lütfen...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Hemen tamamlıyorum; 1 dakika... (AK Parti sıralarından alkışlar[!])

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere ve aziz Türk çiftçisine, bir kez daha, şahsımın ve CHP Grubunun sevgi ve saygılarını sunuyorum ve hükümetimizi bir kez daha uyarıyorum; bu politikalar sürdükçe, halkımızın hiç de hayırla anmadığı geçmiş hükümetlere rahmet okutacaksınız; ama, halkımız, köylümüz, çiftçimiz, sizi, ileride, hiçbir zaman hayırla anmayacak.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ergin, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şahsı adına, lehte, Sayın Selahattin Dağ konuşacaklardır.

Sayın Dağ, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

SELAHATTİN DAĞ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 yılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yoğun terör sonrası, geçmişte ve 57 nci hükümet döneminde, Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, bölgelerarası kalkınmışlık farkını yok edecek ve asgariye indirecek en önemli adımlar atılmamıştır. O kadar sorunlar ve sıkıntılar var ki, buradan dile getirmeye, değil 10 dakika,  saatler bile yetmez. Yirmi yıldır bölgemizde yaşanan terör, binlerce kardeşin kanını akıttı, ülkemize 160 milyar dolara, 40 000 şehide, o kadar gaziye, anasız babasız, yetim kalan çocuklara, yüreği yanan ana-baba ve eşlere mal oldu.

59 uncu hükümet, bu sorunun toplum hayatımızda neden olduğu olumsuzlukların bilinciyle, bölge halkının mutluluğunun, refahın sağlanması, bölgeyi tehdit eden terörün önlenmesi için, sorunları kökünden çözmeye yönelik bir politika izleyerek, bölgenin ticarî ve ekonomik faaliyetler açısından cazip hale gelebilmesi için, çıkmazları giderip, komşu ülkelerle, sınır ticareti dahil, dinamik bir ticaret ortamının yanında, yöreye yönelik istihdam artırıcı, ciddî ekonomik projeler gerçekleştirecek, terör olgusundan şu veya bu şekilde zarar gören vatandaşlarımızın mağduriyetini giderici uygulamaları devreye sokarak, ihtiyaç duyulan iyileştirmeyi sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili seçildiğim GAP kapsamındaki Mardin'den söz etmek istiyorum. Tarihî Mardin Kentimizi görmeyen mutlaka görsün. Tarihî Mardin Kentimiz, mutlaka, turizm bölgesi olarak ilan edilmelidir. Fakültesiz Mardin'e acil fakülteler açalım. Mardin Serbest Bölgesi özelleştirilmeli, Ortadoğu ülkelerinin ticaret merkezi haline getirilmelidir. Mardin Organize Sanayii için özel elektrik hattı çekilmeli, üç zamanlı sayaç uygulamasına geçilmelidir. Sanayi tesislerimizin birçoğu, kriz nedeniyle durma noktasına gelmiş, bazıları kapanmış, çoğu insanımız işsiz kalmıştır. Bunları, ucuz KOBİ kredileriyle desteklemeliyiz.

Mardin, GAP programında olmasına rağmen, projenin Mardin Ovasına isabet edecek kısmının kati projeleri 1998 yılından beri yatırım programlarında yer almamaktadır. Mardin Ovası Sulama Projesi, ön inceleme ve etüt çalışması sonrası yavaşlayarak gecikmektedir. Temennim, Mardin Ovasına düşen iletim ve ana kanal inşaatlarına bir an önce başlanmasıdır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşayan ve geçimlerini tarımcılıkla sağlayan çiftçilerimiz bugüne kadar her dönemde mağdur olmuşlardır. Kızıltepe Ovasında sulu tarım, çiftçilerimiz tarafından açılan 2 000'den fazla özel kuyularla yapılmaktadır. Su kaynakları 300 metre derinlikteki sondaj kuyularıyla karşılanmaktadır. Bu derinlikteki suyu yeryüzüne çıkarmak için çok büyük masraflara ve çok fazla elektrik gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Bundan dolayıdır ki, mevcut ekili tarım alanlarımızın sadece yüzde 11'i onbeş yıldan bu yana bilinçsizce sulanmakta, toprak çoraklaşmaktadır. Geri kalan yüzde 89'unda da susuz tarım alanı yapılmaktadır. Bu sorunun tek çözümü, GAP kanallarının bir an önce Mardin Ovasına gelmesidir. Bu sayede, bölgemiz, daha yaşanabilir, güzel bir ovaya kavuşmuş olur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemiz çok hassas bir konumda. Geriye baktığımızda, feodal yapı kalıntıları hâlâ var. Aşiret ve kan davalarından faydalanan bu feodal yapı, siyaseti ve ekonomiyi kendi çıkarları için kullanan bu feodal kalıntılar, eski hükümetlerdeki yanlı idarecilerle beraber hareket etmişlerdir. Bölgeye huzur ve barışın gelmesini hiçbir zaman istemediler. Birlik ve beraberliğimize, halkımıza, devletimize çok zarar verdiler. Geçmiş siyasîler, Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi, bölgemizde de çıkarları ve oy uğruna Türk-Kürt, Alevî-Sünnî, sağ-sol, laik-antilaik ayırımı getirerek devletimize çok büyük zararlar verdiler. Politikamızı ulusal çıkarlarımız üzerinde kuralım. Geçmişteki hatalara düşmeyelim. Halkıyla bütünleşen partimiz, her şeyden önce, toplumda yok olan güven duygusunu mutlaka yeniden tesis edecektir. “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” düşüncesinden hareket eden partimiz, dolayısıyla hükümetimiz, bütün icraatlarının merkezine insanı koyacaktır.

Uzun süren terör ve 1991 Körfez Savaşı sonrası, işsizlik, yokluk ve sefalet had safhaya varmış, halkımız içinden çıkılmaz bir darboğaza girmiştir. Bu nedenle, yaşanmış terör olgusundan menfi yönden etkilenen köylerdeki halkımız aç; yokluk ve sefalet içinde; sağlıksız, eğitimsiz ve işsizdir; yalnızlığa terk edilmişlerdir. Vatandaşımız çocuklarına bir şey alamadığı için, akşam eve onların uyumasını bekledikten sonra gidiyor. Ekonomisi yok olan bölgemde yaşayan, vatanına, halkına, kardeşliğe ve demokrasiye inanan, insanca yaşamayı, kendini özgürce ifade etmeyi isteyen, benim tertemiz mazlum halkımın kaderi bu olmamalıdır.

Bölge insanımız için ekonomik kazanım açısından iki önemli faktör, Habur Sınır Kapısından yapılan ticaret ile çiftçiliktir.

Sınır komşularımız Irak ve Suriye ile ticareti canlandıracak tedbirler süratle alınmalıdır. Habur Sınır Kapısına alternatif olarak Nusaybin-Şenyurt Sınır Kapılarının transit taşımacılığa ve açık pazara acilen açılması gerekmektedir.

Çiftçilerimiz, ektiğinin karşılığını mahsul olarak alamamaktadır. Çiftçilerimizin refah düzeyini yükseltebilmek için, onlara meyve fidanı ve arı kovanı desteği ile Köye Dönüş Projesi kapsamında ailelere yönelik kredi şeklinde büyük ve küçükbaş hayvan yardımının yapılması, orman alanlarının imar ve ıslahı sağlanmalıdır. Zarar eden 1 000 760 dönüm Ceylanpınar Tarım İşletmesi arazilerinin, terörden dolayı yoksul duruma düşen köylülere kiralanmasına bir an evvel başlanmalıdır.

Ödeme güçlüğü içinde, zorda olan çiftçilerimizden, 100 dekarlık arazilerine karşılık TEDAŞ'ın haksız yere kestiği 20-80 ve 100 milyara varan elektrik fatura bedellerinin hemen tahsili isteniyor veya adlî mercilere sevk ediliyor. Bir kuyunun ise, ortalama 50-100 dönüm araziyi sulayabileceğini göz önüne alırsak, bir kuyunun sulayabileceği araziden çiftçilerimizin elde ettiği gelir, bu faturaları ödemelerine yetmemektedir. Zulüm niteliğindeki bu uygulamaya son verilerek, çiftçiyi rahatlatmak için, faizler silinmeli ve borçlar uzun vadeye yayılarak bir ödeme planı getirilmelidir.

57 nci hükümet döneminde yapılan yanlış uygulamalardan dolayı, haklarında adlî takibat yapılan hak sahibi çiftçiler, doğrudan gelir desteğinden mahrum edilerek zor duruma düşürülmüştür. Mağduriyetleri mutlaka düzeltilmelidir.

Pamuk prim ödemeleri ve doğrudan gelir desteği uygulamalarında, 57 nci hükümet döneminde, Mardin'e gönderilen Tarım Bakanlığı müfettişlerinin objektif olmaktan uzak, yanlı raporları doğrultusunda, çiftçiler, âdeta cezalandırılmıştır; mahkemelere sevk edilmiş; ödenen primler, misliyle, dolar bazında geri istenmiştir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dağ, konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.

Buyurun.

SELAHATTİN DAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bunun yanı sıra, Diyarbakır Bölge Mahkemesinde davası olan vatandaşlarımızın, 2 000 000 ceza için Diyarbakır'a gidiş gelişleri, zaten,  20 000 000'u bulmaktadır. Bu mağduriyetlerin mutlaka giderilmesi gerekmektedir.

Bu sıkıntılar yetmiyormuş gibi, bölgemizin ticarî can damarı olan Habur Sınır Kapısının kapalı olması nedeniyle, işsizlikten çalışamayan, atıl durumda bekleyen ve hurdaya dönen 56 000 nakliye aracının sahipleri cezalandırılmıştır. Hiçbir faaliyetleri ve gelirleri olmayan bu araç sahiplerinden, çalışmadığı halde, yıllık tüm araç vergileri, SSK, Bağ-Kur gibi prim ödemelerinin peşin olarak ödenmesi isteniyor. Esnafımızın bunları ödemeye gücü yoktur. Bu kesimde çalışanlarımızın borçlarının faizleri affedilmeli ve ana paralarının ödenebilecek şekilde, vergi barışı kapsamında, mağduriyetleri mutlaka giderilmelidir.

Kızıltepe İlçemiz, köyleriyle birlikte 200 000 nüfusludur; mevcut olan elektrik hatları, 1970 yılından kalma olup, yetersiz kalmakta,. trafolar sık sık arıza yapmakta ve ilçemiz ve köylerimiz günlerce elektriksiz kalmaktadır. Bu kesintiler, vatandaşlarımızı çileden çıkarmakta, haberleşmeye, eğitime, sanayie ve ticarete büyük sekte vurmaktadır. Acilen ilçemize yeni ve güçlü trafoların gönderilmesi gerekmektedir.

Etüt aşamasında bulunan Nusaybin-Kızıltepe-Mardin güzergâhını takip edecek beyaz su içmesuyu projesinin acilen hayata geçirilmesi son derece önemlidir.

Seçim çalışmalarımızda karşılaştığımız manzara şuydu: Hem il ve ilçe merkezlerinde kanalizasyon ağı yetersiz hem de bağlı köylerimizde altyapıların olmadığını gördüm. Sokaklar toz çamur içindeydi, altyapı eksiklikleri had safhadaydı. Çoğu köylerimizin, ne suyu ne elektriği ne yolu vardı. Suyu hayvanlarla veya sırtlarında taşıyan analarımızı ve bacılarımızı gördüm. Mardin merkez ve ilçelerine bağlı 120 köyde ve 112 mezrada içmesuyu yoktur. Yollarının olmaması ve sağlık koşullarına uymayan kuyulardan ve çevre taşıma yoluyla su ihtiyaçlarını karşıladıklarından dolayı, 2003 yılı su ve asfaltlama programına acilen alınması gereklidir.

Bölgemiz insanı açlık ve sefalet içindedir. Bu duruma acil çare bulmalıyız. Bölgedeki yoksul ailelerin gençlerini tespit edip, 10 000 memur ve işçi kadrosu verelim. Bölgemiz huzura kavuşmuşken, geçmişi unutalım.

Barış ve demokrasinin olmadığı bir ülkede ekonomiden ve refahtan bahsetmek mümkün değildir. Bölgedeki huzur ortamının devamı için, terör döneminde köyünü terk etmiş insanlarımızın ihtiyaçlarının karşılanması ve yaralarının sarılması gerekmektedir. Bu insanlarımıza devlet tarafından ekonomik destek sağlanmalı, Köye Dönüş Projesine hız verilmelidir.

Ülkemizin her bölgesinde ciddî bir çalışma yaparak çok zor durumda olan fakir, yoksul, yetim, dul, özürlü, kimsesiz, aç ve her şeyini kaybeden aileleri, şahısları tespit edip, devlet olarak derhal sahip çıkmalı, onlara maddî ve manevî destek sağlamalıyız. Onların hayır dualarını almalıyız.

BAŞKAN - Sayın Dağ, sözlerinizi toparlar mısınız...

SELAHATTİN DAĞ (Devamla) - Sayın Başkanım, az kaldı... (Alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cenabı Hak bize emrediyor, "haktan yana, adaletten yana olun; zorda, darda olana, yetime, fakire ve hastalara yardım edin" buyuruyor.

Bir çiftçimizin bize gönderdiği bir şiiri okuyacağım:

"Bir çiftçi düşünün ki, milletin efendisidir.

Bir çiftçi düşünün ki, perişan durumdadır.

Bir çiftçi düşünün ki, komşusu verdiği pamuğun desteğini alırken o seyrediyor.

Bir çiftçi düşünün ki, yolsuzluk yapıyor, o da 1 dolar; yani, 1 500 000 Türk Lirası için icralık oluyor.

Bir çiftçi düşünün ki, üç yıldan beri daha hiç destek almamış.

Bir çiftçi düşünün ki, daha destek almadan fazla aldığının hesabı soruluyor.

Mardin-Kızıltepe çiftçisini düşünün ki, müfettişin hazırladığı gerçekdışı rapora göre hepsi hırsız ve suçlu olarak ilan edilmiş.

Bir çiftçi düşünün ki, sahipsiz olduğunu düşünüyor; ama, bu çiftçi inadına Türkiyemiz için üretiyor ve üretmeye devam edecek."

59 uncu hükümetin geçmişten gelen bu sorunların üstesinden geleceğine inancım tamdır.

2003 yılı bütçesinin, milletimize hayırlı olmasını, halkımıza refah getirmesini diler; bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dağ.

Tabiî, Sayın Bakan, bu konuşmayı hangi kategoriye koyarak değerlendirecek göreceğiz bakalım; lehte mi, aleyhte mi...

Hükümetin söz talebi var mı?

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Evet, var.

BAŞKAN - İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının faaliyetleri ve 2003 yılı bütçe tasarıları hakkında bilgi sunmak üzere huzurlarınızda bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarımın Bakanlığımızın icraatlarıyla ilgili ortaya koydukları kıymetli görüşleri için teşekkür ediyorum. Demokratik, saydam ve katılımcı yönetim anlayışımızın gereği olarak, çalışmalarımızla ilgili yapıcı eleştiri ve önerilere daima açık olduğumuzu, bu tür tenkit ve tavsiyelerin, hedeflerimize ulaşmamızda büyük katkı sağlayacağına inandığımı da belirtmek isterim. Takdir edersiniz ki, oldukça sınırlı bir zaman diliminde, çok geniş bir sorumluluk alanı bulunan Bakanlığımın faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı değerlendirme yapmanın zorluğu ortadadır. Ancak, zamanı olabildiğince tasarruflu kullanmaya gayret ederek, üzerinde önemle durduğumuz ana stratejilerimize, hedeflerimize, projelerimize kısaca değinerek siz değerli milletvekili arkadaşlarımı bilgilendirmeye çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; çalışmalarımızda en önemli hassasiyetlerimiz, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne sadakat ve hukukun üstünlüğüne olan inancımızdır.

İnsan haklarını korumak ve sürekli geliştirmek, yönetimin kalitesini artırmak, sivil inisiyatifi ve yönetime katılmayı teşvik etmek, taşra yönetimini, yoksullukla savaşmak konusunda dinamik kılmak, en önemli stratejilerimizdendir.

Bu stratejiler doğrultusunda temel hedeflerimizden biri, mahallî idareler reformunu gerçekleştirmektir. Tabiî, burada hemen şunu da ifade edeyim ki -bir değerli arkadaşımız da burada belirttiler- biz, mahallî idareler reformunu, kamu idaresinin yeniden yapılandırılmasıyla birlikte mütalaa ediyoruz ve yerel yönetimler reformunda hedefe ulaşabilmemiz için, kamu yönetimi ile idarenin yeniden yapılandırılmasıyla birlikte konuyu mütalaa ediyoruz, ele alıyoruz ve onun içindir ki, her iki konuda hazırladığımız tasarıları birlikte, 58 inci hükümetimize sunmuştuk. İnanıyorum ki, 59 uncu hükümetimiz konuyu inceleyip, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacak ve bu önemli konuların, bu her iki tasarının kanunlaşması, inşallah 22 nci Dönem Parlamentosuna, siz değerli milletvekillerimize nasip olacaktır.

Bu reformların yanında diğer hedeflerimiz, her türlü kaçakçılık, yolsuzluk ve terörle büyük bir kararlılıkla ve etkili biçimde mücadele etmek; bilgi ve iletişim teknolojilerini, yurt sathında yaygın ve etkili bir biçimde kullanmak; yerel ve mülkî idarelerin sosyal hizmet kapasitelerini artırmak; güvenlik hizmetlerinin sunumunda ve suçla mücadelede toplumsal katılımı sağlamaktır.

Bakanlığımızın temel hedeflerinin hayata geçirilmesi için, mevzuat çalışmalarının yanı sıra, icraata dönük, uygulanabilir, somut program ve projeleri de geliştirmekteyiz; çağdaş bir devlet yönetiminde izlenmesi gereken model de bu değil midir. Merkezî yönetimin görevi, araştırma, geliştirme, hedef koyma, standart belirleme, izleme ve değerlendirme yapmak olmalıdır. Eğer, merkezî idare, taşraya inisiyatif vermez ve her işi yapmayı üstlenirse, neticede, hiçbir iş yapılmaz hale gelir ve yönetim tıkanır. İşte, aşırı merkeziyetçiliğin vardığı en son nokta da budur. Bu bakımdan, biz, Bakanlık olarak, içgüvenlik kuvvetlerimizin eğitiminden birinci sınıf mülkî idare amirliği sistemine, yerel yönetim reformundan sivil savunma teşkilatının yeniden yapılanmasına kadar, birçok yapısal değişim projesini gerçekleştirmek gayreti içerisindeyiz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerinin korunması, kamu düzen ve güvenliğinin tesisi, demokratik bir hukuk devletinin en temel görevidir. Bunun için de, kolluk güçlerinin, hukuka uygun yetkilerle, üst düzey bilgiyle, beceriyle ve yüksek teknolojiyle donatılmaları gerekir. Emniyet, Jandarma ve Sahil Güvenlik teşkilatlarımızın, bu alanda, çağın gereklerine uygun bir performans ve yapılanma içinde olduğunu, burada, bir kez daha ifade etmekten büyük bir gurur duyuyorum.

Toplum destekli güvenlik hizmeti anlayışını yaşama geçirerek, güvenlik hizmeti üretiminde vatandaşlarımızın daha aktif hale getirilmesine de çalışmaktayız. Polis teşkilatımız bulunmayan ilçe kalmaması için de gayret gösterilmektedir.

Yine, önemli bir projemiz de, parmak izi tespit ve teşhis işlemlerine doğruluk ve hız kazandırmayı amaçlayan, kısa adı AFIS olan parmak izi bilgisayarı projesi kapsamında, başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere 9 il emniyet müdürlüğünün altyapı çalışmaları tamamlanmıştır; ilk aşamada 25 ilde, ikinci aşamada 47 ilde AFIS kurumları gerçekleştirilecektir.

Polis veri bankası ve polis sistem iletişim altyapısını oluşturan POLNET Projesinin ilk etabı tamamlanmıştır. Polis bilgisayar ağı, merkez, taşra ve hudut kapılarını kapsamaktadır.

Trafik bilgi sistemi projemiz sayesinde denetim araçlarıyla kesintisiz iletişim ve sorgulamanın, polis ekip yerlerinin merkezde yer alan sayısal harita üzerinde takip edilmesinin ve en önemlisi de, kara noktaların harita üzerinde tespit edilebilmesinin sağlanacağı önemli bir projedir. Bu proje için Dünya Bankasından 13 000 000 dolar kredi sağlanmış olup, bu proje sayesinde trafik kazalarının yoğun olduğu yaklaşık 4 207 kilometrelik güzergâh daha seri ve daha rahat bir şekilde denetlenecektir.

Yine, bunun yanında, kriminal laboratuvar hizmetlerini bölgesel olarak yaygınlaştırma çalışmalarımız da hızla devam etmektedir.

Diğer taraftan, jandarma entegre muhabere ve bilgi sistemi (JEMUS) projesi, muhtelif jandarma asayiş destek projeleriyle birlikte yürüttüğümüz, uygulamaya çalıştığımız projelerdendir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör, bütün insanlığı tehdit eden, global anlamda tüm ülke ve devletlerin kararlı ve samimî bir şekilde mücadele etmesi gereken ciddî bir tehlikedir. İnsan hakları ve demokrasinin önündeki en büyük engel terördür ve terörizmle mücadele, her devletin başta gelen yükümlülüğü olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde olağanüstü hal uygulaması 30 Kasım 2002 tarihinden itibaren tamamen sona erdirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, konuşmanızı tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Geçen üçbuçuk aylık zaman dilimi de göstermiştir ki, bu durum, terörle mücadelede herhangi bir zafiyete yol açmamıştır. Terörün bölgede yarattığı sosyal, psikolojik ve ekonomik tahribatın giderilmesi, temel hedeflerimizdendir. Terör nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kalmış olan vatandaşlarımızdan geri dönüş yapmak isteyenlere, gereken destek sağlanmaya devam edilmektedir. Amacımız, yerleşim yerlerindeki altyapı eksikliklerini gidererek, köye dönüş ve rehabilitasyon çalışmalarını, ivedilikle, ülkenin öncelikli konusu olmaktan çıkarmaktır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ülkemizin Avrupa Birliğine uyum sürecinde, Bakanlığımızın görev alanına giren konularda önemli faaliyetler yürütülmektedir. Bu faaliyetler, daha ziyade, bizim için en öncelikli olan Avrupa Birliğinin siyasî kriterleriyle ilgili konularda gerçekleştirilmektedir. Bu çerçevede, bugüne kadar çıkarılan beş uyum paketinde, Bakanlığımız görev alanına giren konularda oldukça önemli değişiklikler yapılmıştır. Bunlar, insan hakları ihlallerinin önlenmesi, düşünce ve ifade hürriyetinin genişletilmesi, sivil toplumun geliştirilmesi ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün kolaylaştırılması gibi değişikliklerdir. Bununla birlikte, asıl önemli olan, bunların uygulamaya tam anlamıyla yansıtılmasıdır. Bu amaçla, İçişleri Bakanlığı görevine atanır atanmaz, konu, özel ilgi alanımıza alınmıştır. Alınması gereken tedbirler, 16 Ocak 2003 tarihli genelgemizle, 81 il valimize, Emniyet Genel Müdürlüğümüze ve Jandarma Genel Komutanlığımıza bildirilmiş, bilahara, Ankara'da valilerimizle yaptığımız toplantıda da, bu husus, bir kez daha gündeme getirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biz, mümkün olduğunca hizmetlerin, halka en yakın olan birimlerce planlanması ve yürütülmesini istiyoruz. Kırtasiyeciliğe, bugün git, yarın gel anlayışına, devlet idaresinde bilinmezliğe son vermek istiyoruz. Demokrasinin, hukuk devletinin, insan haklarının bütün kurum ve kurallarını her vatandaşımıza ayrı ayrı, en çağdaş anlamıyla hissettirmek istiyoruz. Bunun için de, biraz önce söylediğim gibi, mahallî idareler reformu ile kamu yönetimi reformunu eşzamanlı olarak, bir an önce çıkarmanın gayreti içerisindeyiz.

Yine, yerel yönetimlerle ilgili önemli bir projemiz de -yerel yönetimler reformundan bahsetmişken, bir iki satırla değinmek istiyorum- yerel bilgi projesidir. Bu projeyle, yerel yönetimlerle ilgili verileri elektronik ortamda toplayarak, bu verilerin politika geliştirme, karar alma sürecine yardımcı olacak şekilde düzenlenmesi ve bunların analitik sorgulamaya tabi tutulması hedeflenmektedir.

Yine ayrıca, Avrupa Birliği kaynaklarından sağladığımız 3 500 000 euroluk hibeyle, yerel yönetimlerde reform kapasitesini artırmayı, belediyelerin bütçeleme prosedürünü iyileştirmeyi, yerel yönetimlerin insan kaynaklarını etkin kılmayı amaçlıyoruz.

Yine önemli bir projemiz, parasal kaynağı TİKA tarafından karşılanan bir diğer projeyle, Türk Cumhuriyetleri Mahallî İdareler İşbirliği Projesidir. Bu projeyle, Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan arasında mahallî idarelerle ilgili işbirliği alanlarını araştırmak, mevcut işbirliğini geliştirmek ve karşılıklı bilgi ve deneyim alışverişinde bulunmayı amaçlamaktayız.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, toparlar mısınız.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; kamu güvenliğini ve dolayısıyla Bakanlığımızı yakından ilgilendiren önemli bir alan da acil durum yönetimidir. Ülkemiz, bulunduğu coğrafya ve özellikle jeolojik yapısı nedeniyle, doğal afetler açısından dünyada yüksek risk bölgeleri içerisinde yer almaktadır. Etkin bir afet yönetimi için, üzerimize düşen görev ve sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirmenin kararlılığı içerisindeyiz ve bu yolda çalışmalarımız sürdürülmektedir.

Ayrıca, Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesinde kurulan acil müdahale timleri, giderek yaygınlaşan afet yönetim merkezleri, kent bilgi sistemleri ve coğrafî enformasyon sistemi gibi çalışmalar, bu alandaki diğer önemli faaliyetlerimizdendir.

Değerli arkadaşlarım, sizlere, Bakanlığım ve bağlı kuruluşlarının icraatları hakkında, özet halinde de olsa, bilgi arz etmeye çalıştım. Biz, Türkiyemizin her köşesinde huzur istiyoruz, birlik istiyoruz, beraberlik istiyoruz, kardeşlik istiyoruz; herkesin birbirini hoşgörmesini, sevmesini istiyoruz. İçişleri Bakanlığı olarak bu konuda üzerimize düşen bütün görev ve sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirmenin gayreti içerisinde olacağız.

Bütçelerimiz, Yüce Meclisimizin tasvibine mazhar olursa, verilen ödeneklerin en tasarruflu ve hizmet gereklerine en uygun bir şekilde kullanılması yönünde her türlü çaba gösterilecektir.

Bu vesileyle, vatan ve görevi uğruna hayatlarını kaybeden aziz şehitlerimize huzurlarınızda bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, gazilerimize şükran duygularımı ifade ediyor, şahsım ve Bakanlığım mensupları adına hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Hükümet adına ikinci konuşma Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun'a ait.

Buyurun Sayın Coşkun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, konuşma süreniz 10 dakika.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi şahsım ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı adına saygıyla selamlıyorum.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, sorumluluğu oldukça geniş; fakat, yetkileri koalisyon hükümetleri zamanında koalisyon partileri arasında paylaşılmış bir Bakanlıkken, hükümetimizin kararlı tutumu sonucunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, yetkileriyle sorumlu, dengeli bir hale getirilmiştir; daha da bazı eksiklerimiz vardır. Devlette yeniden yapılanma sürecinde bakanlık sayısı, nasıl ki, 38'den 24'e, ondan sonra da 22'ye indirildiyse, devleti bu hantal yapıdan kurtarmak için, biraz önce İçişleri Bakanımızın da belirttiği gibi, yerel yönetimler reformuna paralel olarak, eşzamanlı olarak bütün bakanlıklarda yeniden yapılandırma süreci devam etmektedir; Bakanlığımda da en verimli, en kaliteli hizmetin verilebilmesi için bütün eksiklikler giderilmek üzeredir.

Bakanlığımın merkez teşkilat ve il müdürlükleri dışında hizmetlerin yürütülebilmesi için, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Akreditasyon Kurumu, Rekabet Kurulu, Patent Enstitüsü, KOSGEB, Millî Prodüktivite Merkezi, Türkiye Şeker Fabrikaları, Sümer Halı Anonim Şirketi, bağlı ve ilgili kuruluşlar olarak bünyemizde bulunmaktadır.

Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımız Yakup Kepenek'in sorduğu gibi, aslında, Türkiye'nin sanayi politikası vardır. Bunu, uzun uzun anlatmak oldukça vakit alacaktır. Kısaca söylemek gerekirse, globalleşme sürecinde, gümrük duvarları yıkılmakta, ekonomik sınırlar kalkmaktadır. Türkiye'nin var olma şartlarından bir tanesi de, rekabet gücü yüksek Türkiye olmaktır. Bizim sanayi politikamız budur. Türkiye'yi rekabet gücü yüksek bir ülke haline getirmek için, her türlü tedbir alınmaktadır. Aynı zamanda, ticarî hayatımızın da sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, Bakanlığımın hedefleri arasında bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu kapsamda -bilgi olarak arz etmek istiyorum- 679 443 ortaklı tarım satış kooperatifleri, Bakanlığımıza bağlıdır; 500 000 şekerpancarı ekicisi, Bakanlığımızla ilgilidir; 200 000 üretici KOBİ kayıtlı olarak bulunmaktadır; 76 361 kooperatifin 4 700 000 üyesi, Bakanlığımızla ilgilidir; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği şemsiyesi altında 356 oda, borsa, Bakanlığımızla ilgilidir; 3 399 esnaf odası, 12 esnaf federasyonu ve bunlara bağlı 2 800 000 esnaf ve sanatkâr vardır; bütün ticarî ve sınaî şirketlerin denetlenmesi Bakanlığımızla ilgilendirilmiştir. Bunun dışında, sizlerin desteklerinizle geçen haftalar içinde yasalaşan Tüketici Haklarını Koruma Yasasıyla 65 000 000 insanımızın bütün şikâyetleri, dertleri Bakanlığımızca çözüme kavuşturulmaktadır.

Takdir edersiniz ki, arkadaşların da gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse Yüce Mecliste belirttiği gibi, 126 trilyon 882 milyar liralık bütçe bu Bakanlığımız için yeterli değildir; ama, yine takdir edersiniz ki, kaynaklar ve imkânlar bunlardır. Beceri de, aslında, daha az bütçeyle çok iş yapmaktır; çünkü, devlet israf batağı içindedir. Biz, yolsuzlukla mücadele ediyoruz ve bu israfları önlediğimiz takdirde, bu bütçelerle de çok iş yapıldığını, en kısa zamanda hep beraber yaşayacağız.

Değerli arkadaşlar, Ahmet Edip Uğur kardeşimiz, organize sanayi bölgeleri üzerinde durdular; haklıdırlar. Endüstri Bölgeleri Yasası da ayrı olarak çıkmıştır; fakat, endüstri bölgeleri ile organize sanayi bölgeleri arasında yasaları ayrı ayrı olduğu için ilişki kurulamamaktadır. Bununla ilgili yasa  değişikliği Başbakanlığa sunulmuştur; önümüzdeki günlerde Meclisten geçtiği takdirde, bu konularda daha aktif hizmet yapılabilecektir.

Yine, Yakup Kepenek arkadaşımız, ar-ge çalışmaları ve teknoloji hakkında görüşlerini bildirdi; kendisine teşekkür ediyorum. Tabiî ki, OECD ülkeleri içerisinde genel bütçeden ar-ge'ye, teknolojiye çok az pay ayıran ülkeler arasındayız; ama, 58 inci hükümetimizle başlayan ve 59 uncu hükümetimizle devam eden program çerçevesinde büyük ölçüde önlemler alınmış ve atılımlar yapılmıştır. Bu kapsamda, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun yürürlüğe girmesiyle iki üniversitede faaliyetler başlamıştır ve Ortadoğu Teknik Üniversitesinde yapılan bu çalışmalar meyvelerini vermeye başlamıştır. Şimdi, geliştirilen teknolojilerin yurt dışına satışı başlamıştır. Bunu müjde olarak veriyorum.

Tabiî, TÜBİTAK'ın çalışmaları, bizim Bakanlığımızın kapsamı dışındadır. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezinde böyle bir alan açıldı. İzmir, Ankara, Gebze Organize Sanayi Bölgesinde 2002 yılında 3 Teknoloji Geliştirme Merkezi kuruldu. Ayrıca, 2003 yılında 2 üniversiteye daha bu yetki verildi. Bakanlar Kurulunda, pazartesi günü, Yıldız Teknik Üniversitesine, İstanbul Üniversitesine ve Eskişehir Üniversitesine bu yetkiler verildi. 2 üniversitemizin daha müracaatı var. Bu teknoloji geliştirme alanlarına paralel olarak, biraz önce söylediğim, Bakanlığımıza bağlı olan KOSGEB tarafından 11 üniversitede teknoloji geliştirme merkezleri (TEKMER) kurulmuştur ve çalışmaktadır, 9 üniversitede duvarsız teknoloji dediğimiz inkübatör mevcuttur ve teknoloji geliştirme hizmetlerine, ar-ge çalışmalarına, TÜBİTAK'ın dışında, Bakanlığımız ve KOSGEB bünyesinde hızla devam edilmektedir.

Ayrıca, tabiî ki, bir taraftan Avrupa Birliği süreci içinde yoğun çalışmalar, diğer taraftan yavru vatan Kıbrıs'ta kördüğüm olan sorunların çözümü ve hepimizin yüreğini dağlayan Irak'taki savaşın gölgesi gündemi biraz doldurduğu için, aslında, bakanlıklarımızın ve hükümetimizin çalışmaları halkımıza tam olarak yansıtılamamıştır; ama, şunu hemen söyleyeyim ki, bütün bu yoğun çalışmaların arkasında, ekonomik ve sosyal sorunlarla ilgili hiçbir konu ihmal edilmemiştir.

Kendi Bakanlığımdan bazı konuları özet olarak arz etmek istiyorum: Bir tanesi 4077 sayılı Tüketici Yasası konusudur; halkımızı bu çok mutlu etmiştir.

Organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgeleriyle ilgili kanun hazırlanmıştır.

Ürün Borsalarını Geliştirme Projesinin pilot uygulamaları tamamlanmak üzeredir. Yakında, bütün Türkiye genelinde ürün borsaları çağdaş bir anlayışla yaygın hale getirilecek; bu, aynı zamanda, kayıtdışı ekonominin de kayıt altına -ekonomik bakımdan- alınmasını sağlayacaktır.

Ticarî İşletme Rehni Kanununda değişiklik yapılmıştır. Bu, yine, şu anda duran, çalışamayan işletmelere yeni bir hayatiyet kazandıracaktır.

KOBİ piyasalarını oluşturmaya yönelik olarak, borsa dışı, özel KOBİ borsalarının kuruluşuyla ilgili yönetmelik Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Girişim sermayesi yatırım ortaklıklarıyla ilgili Resmî Gazetede gerekli tebliğ yayımlanmıştır. Ayrıca, KOBİ'lerin kredilendirilmesi için, banka kapılarında rencide edilip beklemelerini önleyecek, onlara destek verecek Kredi Garanti Fonu oluşturulmuştur ve çalışmaya başlamıştır. Bu kredi fonuna, KOSGEB, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Halk Bankası ortak olarak girmiştir. Bu ortaklıklar genişletilecek, adetleri artırılacaktır.

Ayrıca, göreve başladığımızda onbir türlü KOBİ tanımı vardı. Bunları bir tanıma kavuşturmak için, Avrupa Birliğindeki gelişmeler de, şartnameler de incelenerek, KOBİ tanım kanunu tasarısı Meclise sevk edilmiştir.

Bakanlığımız kuruluş kanunu, kamuda yeniden yapılanmaya paralel olarak elden geçirilmektedir. Başlangıçta arz ettiğim gibi, devletin yeniden yapılandırılmasına, bizim Bakanlığımız da, hızlı bir tempoyla, destek vermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.

Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Hemen toparlıyorum.

1163 sayılı Kooperatifler ve 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunlarıyla ilgili değişiklik tasarıları,  kısa bir süre içerisinde Başbakanlığa sunulacak ve Meclise arz edilecektir.

Türkiye Şeker Fabrikaları ve Sümer Halıcılık özelleştirme kapsamındadır; ancak, bunların özelleştirilmesi fevkalade engelli gözüktüğünden, bunlar, önümüzdeki günlerde kapsam dışına alınıp, önce rehabilite edilecek, sonra da özelleştirilecektir. Bu konuda ciddî çalışmalar devam etmektedir.

Tarım satış kooperatifleri ve birlikleriyle ilgili yeniden yapılandırma çalışmaları da, yine, Dünya Bankasının destekleriyle devam etmektedir.

Bütün faaliyetleri burada arz etmek istiyorum; ama, vakit azaldı. Sizlerin taleplerinizle, sizlerin desteklerinizle, ümit ediyorum ki, bu yıl içerisinde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı çok verimli, kaliteli hizmet seviyesine ulaşacaktır.

Şimdiye kadar verdiğiniz destekler için teşekkür ediyorum. Ayrıca, huzurunuzda, bürokrat arkadaşlarıma ve tüm emeği geçenlere de teşekkür ederek, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Hükümet adına, üçüncü konuşmacı Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bakanlığımın 2003 yılı bütçesinin görüşülmesi nedeniyle yapılmış olan değerlendirmelere, eleştirilere ve katkılara teşekkür ediyorum.

Muhtelif vesilelerle ifade ettiğim gibi, tarım sektörü, ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde çok önemli görevler üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar da sürdürmüştür.

70 milyonluk nüfusumuzun yaklaşık yüzde 40'nın kırsal kesimde yaşamasına ve istihdam içinde yüzde 36'lık bir paya sahip olmasına rağmen, izlenen yanlış ekonomik ve sosyal politikalar nedeniyle, ülkemizde, tarım sektörü yıllarca ihmal edilmiştir.

Tarım sektörünün gayri safî millî hâsıla içindeki payı, cumhuriyet dönemi başlarında yüzde 60'lar seviyesinde seyretmişken, diğer sektörlerin gelişmesi sonucunda, bu oran, günümüzde yüzde 14'ler seviyesine düşmüştür.

Tarım sektörünün, ekonomik ve sosyal yönden ülkemizde işgal ettiği bu önemli yere rağmen, yıllardır çözülemeyen çok önemli sorunları da bulunmaktadır. Bu sorunların başında, tarımda izlenecek politikaların altyapısını oluşturacak güvenilir bir veri tabanının bulunmaması gelmektedir.

Bir diğer önemli sorun ise, günümüzde, 4 milyona ulaşan tarımsal işletme sayılarının sürekli artması ve buna bağlı olarak işletmelerin küçülerek parçalanmasıdır.

Ayrıca, tarıma verilen destekler açısından, tarımın alt sektörler arasında bir denge kurulamaması ve sürekli istihdam yaratmada en önemli alt sektör olan hayvancılığın gözardı edilmesidir.

Bu nedenlerle, tarım sektörü ilgiye muhtaç olup, ülke ekonomisindeki yeriyle aynı paralellikte desteklenmesi gerekmektedir; ancak, bütçeden alınan destek, ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle, arzu edilen seviyede olamamıştır. Buna rağmen, mevcut bütçe imkânı çerçevesinde yapacaklarımız şunlardır:

Tarımda veri tabanını oluşturmak için yapılan çiftçi kayıt sistemini 2003 yılı içerisinde tamamlamaya çalışacağız; öncelikle, Bakanlığımızca hazırlıkları tamamlanan tarımsal üretici birlikleri kanunu tasarısı, yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı haklarının korunmasına ilişkin kanun tasarısı, çerçeve tarım kanunu tasarısı, toprak koruma ve arazi kullanımı kanunu tasarısı, toprak sulama ve tarım reformu genel müdürlüğünün kuruluşu ve görevleri hakkında kanun tasarısı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı teşkilat kanunu tasarısı olmak üzere...

Bu dönemdeki doğrudan gelir desteği uygulaması, 2003 yılında da devam edecektir.

Ülkemizde üretim açığı bulunan pamuk, ayçiçeği, soya ve kanola gibi yağlı tohumlu bitkiler ile zeytinyağı üretiminin artırılmasına yönelik prim uygulamaları, yine, bu yıl devam edecek ve 2003 yılı ekiminden önce de bunlarla ilgili prim desteğinin sürdürülmesi konusunda açıklama yapılacaktır.

Hayvancılık kararnamesiyle yapılan desteklemelerin kapsamı genişletilecek ve destekleme miktarı artırılacaktır. Nitekim, 2002 yılına göre hayvancılık desteklerinin yüzde 135 oranında arttığını ve 176 trilyonluk bir seviyeye ulaştığını sizler de biliyorsunuz.

Kaliteli kaba yem üretiminin artırılması teşvik edilecek, aynı zamanda, mera alanlarının tespit, tahdit ve ıslah çalışmalarına hız verilecektir.

Tarımsal verimliliğin artırılması için bitki ve hayvan ıslah çalışmaları ağırlıklı olarak sürdürülecektir.

Organik ürün tarımının ülke çapında geliştirilmesi teşvik edilecektir.

Bitki ve hayvan sağlığını korumak, sağlıklı ve güvenilir gıdaları halkın tüketimine sunabilmek amacıyla gerekli önlemler alınacaktır.

Üreticilerimizin kooperatif, üretici birliği ve ziraat odalarından oluşan üçlü bir model içerisinde teşkilatlanması sağlanacaktır.

Tarım ürünleri pazarlamasında serbest piyasa şartlarının oluşturulmasını sağlayacak tedbirler alınacaktır.

Ayrıca, verimli tarım arazilerinin korunmasına ve geliştirilmesine yönelik hizmetlerin yanı sıra, arazi kullanım planlaması yapılarak, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı önlenecektir.

Özellikle konuşmamın son kısmında belirttiğim 2003 yılıyla ilgili bu değerlendirmelerden sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu sözcüsü Sayın Gürol Engin Hocamızın burada dile getirdiği bazı konulara cevap vermek ve dolayısıyla, konunun, Tarım Bakanlığıyla ilgili faaliyetlerin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamak istiyorum.

Elbette, konuşmasının başında belirttiği hususlara ben de prensip olarak katılıyorum. Türk tarımı 1980 yılından itibaren geri kalmaya başlamıştır, gerekli ilgi ve alaka gösterilmemiştir. Bu sektöre yönelik olarak ortaya çıkan durum, hedef alınan büyüme hızının hep altında kalması ve dolayısıyla, üretim içerisindeki nispî payının düşmesidir.

Bununla ilgili olarak söylenilmesi gereken husus şudur: Bu, elbette, tabiî bir gelişmedir. Dünyanın bütün ülkelerinde, ekonomik gelişme ortaya çıktıkça, tarım sektörünün nispî payında bir daralma kaçınılmazdır. Bu, iktisadî kalkınmanın da bir sonucudur; ama, elbette, Türkiye'deki gelişme buna tam uygun cereyan etmemiştir. Hizmet ve sanayi sektöründeki gelişme nispî olarak daha yüksek, tarımsal gelişme daha az olduğu için payı düşmüştür. Ancak, tarımdaki reel gelişmelerin arzu edilen seviyede olmadığını, bu genel gelişme içerisinde seyreden durumun ihmale dayanan bir yönünün bulunduğunu ifade edebiliriz, söyleyebiliriz.

Nitekim, Sayın Gürol, bununla ilgili olarak, sabit sermaye yatırımları içerisindeki payının 1980'lerde yüzde 10 iken, 2002'de yüzde 2,5'lara düştüğünü söyledi.

GÜROL ERGİN (Muğla) - 4 küsur dedim efendim.

TARIM VE  KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Evet, bu düşüş doğrudur. Tarım sektöründeki yatırımlardaki gerileme, elbette, üretime de yansıyacaktır, üretim artış hızını belirleyecektir.

Bu dönem içerisinde esas tarımsal gelişmedeki büyük hamlenin yapıldığı yıllar ise, hepimizin bildiği gibi, 1950-1960 dönemidir. Sabit sermaye yatırımları içerisinden tarıma ayrılan pay, bu yıllarda yüzde 20 seviyesine ulaşmıştır ve bu yıllarda sanayi sektörüne ayrılan paya da eşit hale gelmiştir.

Buradaki hadisenin bir tabiî yönü var bütün dünyadaki gelişmelere uygun; ancak, kabul edemediğimiz yön, tarıma ayrılan kaynakların haddinden fazla azalmış olmasıdır ve bunun, tabiî ki, üretime ve gelire yansıyan yönünün varlığıdır.

Kısaca şöyle söyleyebiliriz: Biz, tarıma daha büyük kaynak ayırarak, ülkenin iktisadî kalkınmasını sağlayamayız; ülkenin iktisadî kalkınmasını sağlayabilmek için -Sayın Yakup Kepenek Hocamızın belirttiği gibi- sanayileşmeyi mutlaka sağlamalıyız; özellikle içinde bulunduğumuz zaman diliminde, bu ülkede, yüksek teknolojiyi, yeni teknolojileri geliştirecek ve üretime yansıtacak bir yapıyı kurmak zorundayız. Eğer, biz, 21 inci Yüzyılın başında, dünyadaki bu hızlı gelişmeyi ekonomimize aktaramaz ve katamazsak, Türkiye'nin, bugün, dünyadaki mevcut olan seviyesini ve yerini gelecek yıllarda arar hale gelebiliriz. Dolayısıyla, Türkiye, ana hedeften sapamaz; çünkü, tarımın da gelişmesi, bu alandaki gelişmeye bağlıdır; yani, sanayideki gelişmeye bağlıdır, yüksek teknoloji alanında göstereceğimiz gelişmeye bağlıdır. Ülkeyi, hep birlikte, bu zorunlu ve kaçınılmaz gelişme çizgisine sokmak zorundayız.

1996 yılına kadar, sürekli olarak, tarımsal ürünler ihracatının ithalatından fazla olduğunu söyledi ve o yıldan itibaren aleyhe döndüğünü söyledi Sayın Gürol Ergin Hocamız. Evet, doğru, 1996 yılı için böyledir; ama, müteakip bütün yıllar içinde, yine, tarım ürünleri ihracatı, tarım ürünleri ithalatından daha büyüktür. Bir fikir vermek istiyorum size: 1980 yılında tarım ürünleri ihracatı 1,6 milyar dolardır, ithalat ise sadece 51 milyon dolardır. Evet, bu yıllar içerisinde, Türkiye büyük bir tarım ürünü ihracatçısı ülkedir; çünkü, ihracatının yüzde 60'ına yakınını tarım ürünleri oluşturmaktadır; ama, Türkiye 2001 yılına geldiğinde, 31 milyar dolarlık ihracatının içerisinde 2,3 milyar dolarlık tarım ürünü ihracatı vardır, ithalatı ise, 1,4 milyar dolardır. Dünyadaki gelişmeye baktığımızda, bundan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güçlü, konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.

Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu izah etmeye çalıştığım husus içerisinde, şunu demek istiyorum: Biz -daha önceki yıllarda da- tarım ürünü ihraç eden ve ithal eden bir ülkeyiz. Bundan daha tabiî bir şey olamaz; çünkü, dünyanın bütün ülkeleri, birçok sektörde olduğu gibi, tarımda da, üretim fazlalarını ihraç ederler, eksik olanları da ithal ederler. Türkiye buna devam ediyor. Türkiye, tarımsal ürün ihracatını çok fazla artıramamıştır. Hakikat olan budur, bunu artırmak durumundayız. Tarım ürünleri ithalatı içerisinde de bir artış vardır; ama, 1996 yılını çıkardığımızda, Türkiye'nin, tarım ürünleri ihracatı, ithalatından sürekli fazla hale gelmiştir.

Sayın Ergin'in, özellikle, üzerinde durduğu önemli bir husus var; o da, Türkiye'de özelleştirme konusu. Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'nin iktisadî kalkınma hamlesinde, birinci altın yıllar, 1932 yılından başlayan ve 1938-1939 yıllarına kadar, İkinci Dünya Savaşı öncesine gelinceye kadar devam eden yıllardır. Türkiye büyük bir sanayi hamlesi yapmıştır ve bugüne de intikal eden birçok iktisadî devlet teşekkülleri o yıllarda kurulmuştur. Türkiye, başta şeker olmak üzere, tüm temel ürünlerini ithal ederken, hızla yurtiçi üretimle ihtiyacını karşılar hale gelmiştir, arkadaşlar; ancak, 1980'lere geldiğimizde, dünyada ve Türkiye'de meydana gelen bütün sosyal değişmeleri dikkate aldığımızda, özellikle, 1980'li yılların sonunda, Sovyetler Birliğinde meydana gelen gelişmeyi hatırladığımızda, artık, dünyada kamu kesiminin üretimde çok etkin ve verimli bir şekilde faaliyetlerini sürdüremeyeceği, âdeta, yaygın bir kanaat haline dönüşmüştür, bu, ülkemiz için de geçerlidir. Çok teorik ve uzun tartışmalara girmeye hiç lüzum görmüyorum, sadece şunu söylemek istiyorum: Türkiye, 1980 sonrası dönemde, gerek mahallî idarelerde gerekse merkezî hükümette, değişik siyasal anlayışlara sahip partiler tarafından yönetildi, şahıslar tarafından yönetildi. Bu dönem içerisinde, çok genel olarak baktığımızda, biz, kamu kaynaklarının çok verimli kullanılmadığını biliyoruz. Dolayısıyla, özelleştirmeyle ilgili yöntem konusundaki tartışmaya evet; ama, özelleşmede, ben, Türk toplumu açısından geldiğimiz noktanın bir zaruret olduğunu görüyorum. Hiçbir siyasal düşünce, bugüne kadar, kamu kesiminin teşebbüs faaliyetlerinde çok başarılı olacağını toplumun önüne sunamadı. Buna ait örnekler bütün bünyemizde mevcuttur.

BAŞKAN- Sayın Bakan, toparlar mısınız sözlerinizi.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla)- Efendim, ben o zaman şöylece hızlandırayım.

Özellikle, Sayın Hocam Gürol Ergin Bey, Tarım Bakanlığı bünyesinde meydana gelen değişikliği çok şiddetle eleştirdi; hükümet programımıza atıflarda bulundu, kamu yönetimindeki anlayışımızı dile getirdi ve Tarım Bakanlığının buna çok aykırı bir yapılanma sergilediğini ifade etti. Örnek olarak da dedi ki: "Müsteşarlık yardımcılığı görevine, bir tarih öğretmenini, bir ekonomisti getirdi." Evet, doğru söylüyor. Bunlarla ilgili konuda söyleyeceklerim şudur: "Bir öğretmen" dediğimiz arkadaş, Devlet Personel Başkan Yardımcılığı yapmış, üniversite genel sekreterliği yapmış, idarecilik konusunda deneyim kazanmış bir arkadaştır. Bir bakanlık bünyesinde, idarî konularda tecrübeli bir arkadaşın göreve getirilmesinde, prensip itibariyle çok mahzur yoktur. Elimde özgeçmişi vardır, Sayın Hocama takdim edeceğim.

"İkincisi bir ekonomist" dedi. Evet, bu ekonomist, sadece 25 yılını Devlet Planlamada harcamıştır ve Devlet Planlamada çalışan bu arkadaşımızı... Burada, Planlamacı arkadaşlar hemen karşımda... Düşünün; bugün hangi bakanlıkta, hangi etkin görevlerde Planlama menşeli arkadaş yoktur, söyleyebilir misiniz?

GÜROL ERGİN (Muğla) - Efendim, Tarım Bakanlığı, uzmanlık bakanlığıdır; lütfen...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) -Bakanlığın planlamalarını yapmak, bu konuda daha öncelikleri belirlemek, daha dengeli hareket etmek, daha doğru hareket etmek, daha isabetli karar vermek ve belki -çok pratik bir faydasını söyleyeyim- Bakanlığın bütün bürokrasiyle olan ilişkisini tanzim etmek görevi, böyle bir arkadaşındır. Başka, Sayın Hocamı tatmin edecek birkaç cümle söyleyeceğimden eminimdir.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Biliyorum; biz görüşürüz...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - O bakımdan, şey etmesin, beni biraz daha dikkatle dinlesin.

Sayın Hocam şöyle söylüyor... Evet, bunun dışında...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Ben, size, odanızda da aynı şeyleri söylemiştim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Hayır... Yani, ben, aynı zamanda, hem AK Parti Grubu milletvekili...

BAŞKAN - Sayın Bakan, sözlerinizi tamamlarsanız...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, şöyle birkaç şeyi okumak istiyorum.

GÜROL ERGİN (Muğla) - O kadar söylüyorum; Bakanlığa yazık ediyorsunuz, Türkiye'ye yazık ediyorsunuz!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, müsaade ederseniz, şöyle söyleyeyim :Şu anda müsteşar yardımcılarımızdan Dr. Vedat Uzunlu, Dr. Ramazan Kadak; Teftiş Kurulu Başkanı Dr. Sabri Uyanık. Genel müdürleri okuyorum: Doç. Dr. Hasan Ekiz, Dr. Nihat Pakdil, Dr. Hüseyin Velioğlu. Genel müdür yardımcılarını okuyorum: Dr. Mesut Keser, Dr. Lütfü Tahtacıoğlu, Dr. Durali Koçak, Dr. Cevdet Akdeniz, Dr. Halil İbrahim Özbayat, Dr. Talat Şentürk, Dr. Fethi Güven.

Sayın Hocam, bunların, muhtemel yarısı sizin öğrenciniz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sadece şunu söylemek istiyorum; bütün...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Biz bunlara itiraz etmiyoruz; bunları siz sayıyorsunuz.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Bakan, siz, Genel Kurula hitap ediniz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Şimdi, efendim, nitelikten vazgeçemeyiz; emekten, bilginin gücünden, emeğin gücünden, hakikatin gücünden vazgeçemeyiz.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Burası Tarım Bakanlığı; tarım bilgisi nerede?

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz, lütfen sözlerinizi toparlar mısınız.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Sayın Başkan, arkadaşımız susarsa iyi olur.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin lütfen...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben, bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu ve AK Parti Grubunu tatmin edecek bir bilgi aktardığımı sanıyorum. Hocama daha kapsamlı bilgi verebilirim.

Son sözlerimi şöyle toparlamak istiyorum: Prim konusunda çok sert ifadeler kullandı... 2002 mahsulü prim ödemelerinin kararnamesi hazırlanmıştır. Bütçe kabul edildiği gün, Sayın Hocama prim miktarlarını ve 256 trilyonluk ödeme planını sunacağım.

Efendim, bu ülke bir günde bu hale gelmedi, dört ayda da gelmedi; hepimiz biliyoruz; bu ülke -uzun gitmeyelim- 1980 sonrası uygulanan politikalarla geldi. Biz, IMF politikalarını eleştirdik, halktan da destek gördük. Biz, 18 Kasımda güven almış 58 inci hükümetin üyesi olarak geldik; 2003 bütçesini, biliyorsunuz, 57 nci hükümet hazırladı. Bu, elbette, bizim bütçemiz; ama, arkadaşlar Türkiye 65 katrilyon faiz, 92 milyar dolar borç anapara ve faizini ödeyecek 2003 yılında. Siz bu konuda, bu yapıyı bilen insanlar olarak AK Partiye bu kadar eleştiri yöneltiyorsunuz, Tarım Bakanına bu kadar eleştiri yöneltiyorsunuz ve sonra Sayın Gürol Ergin o kadar çok ilgi gördü, alkış gördü ki, arkadaşlar, bu hakikat karşısında eleştiri kolay. Bütün buna rağmen, söylenecek husus şu...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Bakan, doğruyu yapmak çok zor değil.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Yeter yahu bu kadar!..

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Biz, hesabı halka vereceğiz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, şunu söylüyorum son olarak; bitiriyorum. Lütfen arkadaşlarım... Yani, son sözlerimi söylüyorum: Arkadaşlar, biz halktan destek aldık, güven aldık. Tarım Bakanlığı, Tarım Bakanı olarak halka karşı borcumuzun sorumluluğu içerisindeyiz; yapamazsak, gideceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, sayın üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, son söz milletvekilinin.

Şahsı adına, Sayın Vedat Melik; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 malî yılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini ve tüm yurttaşlarımı saygıyla selamlarım. Bu arada, pazar günü akşam saatlerinde 2 adet akıllı, Amerikan füzesinin düştüğü Şanlıurfa'nın Viranşehir ve Birecik İlçelerindeki hemşehrilerime de geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyanın gelişmiş sanayi ülkeleri, aynı zamanda, tarımda da dünyanın en ileri ülkeleridir. İnsanlık tarihi boyunca, bütün toplumlar, öncelikle beslenme sorunlarını çözmeye, başka toplumlara muhtaç olmamaya çalışmış, icat edilen ilk alet ve makinelerin tamamı da öncelikle tarımda kullanılmıştır. Bu mantıktan, bu düşünceden hareket eden gelişmiş sanayi ülkeleri, hiçbir zaman tarımlarını ihmal etmemişler, aksine, dünyanın her yerinde zor ve meşakkatli bir iş olan tarımsal üretimin durmaması ve ürün veriminin giderek artırılması için her türlü tedbiri almaktan çekinmemişlerdir. Bu tedbirlerin içinde, klasik destekleme primlerinin yanında, ihtiyaç duydukları birçok ürünü daha ucuza satın alma olanakları varken, kendileri üretmeye devam etmişlerdir. Örneğin, Avrupa ülkelerinde halk sağlığı için sigara kullanımına karşı çok yoğun bir mücadele verilmesine rağmen, Avrupa Birliğindeki toplam 150 000 dekarlık tütün ekim alanı korunmaktadır. Yine, çok yüksek verim elde ettikleri mısırdan tüm şekerlerini üretebilecekleri halde, şeker üretiminde mısırdan elde ettikleri tatlandırıcıya sınırlama getirerek şekerpancarı üretim alanlarını da korumaya devam etmektedirler. Bu noktayı esas alarak, aslında yüzde 5'lerin altına düşürdükleri tarımla uğraşan nüfuslarının tarımı terk etmelerini önlemek, ülkede tarımsal üretimin devamını sağlamak için çok çeşitli teşvikler uygulamaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, biraz önce, aslında, diğer değerli konuşmacılar ve Sayın Bakanımız da bu konuya değinmişti; ama, yine ben de değinmeden geçemeyeceğim; ülkemizde ise, tarımın önemi hiçbir zaman tam olarak anlaşılamamış, aksine, özellikle son yıllarda, yaşamakta olduğumuz, bitmek tükenmek bilmeyen ekonomik krizlerden dolayı bu sorunun temel kaynağının tarım sektörüne verilen destekler olduğu, hatta daha da ileri götürülerek, tarımın, Türk ekonomisinin sırtındaki en büyük kambur olduğu, evinde saksıda çiçek dahi yetiştirmesini bilmeyen insanlar tarafından sık sık kamuoyunda dile getirildiği hepinizin malumlarıdır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de nüfusumuzun yüzde 40'ından fazlasının doğrudan geçim kaynağı olan tarım, başta, şimdiye kadar gelen hükümetler olmak üzere, bu işle ilgisi olan olmayan herkes tarafından, ırgatlık, köylülük ve geri kalmışlıkla eşanlamlı olarak anılmış, bu anlayış, çağdaş, akılcı bir tarım politikası oluşturulmasına veya tarıma gerekli önemin verilmesine engel olmuştur. Halbuki, ülkede bugün var olan sanayiin ve turizm sektörünün aslında ana finans kaynağı tarım sektörü değil midir veya ülkemizde en önemli yatırımlar için alınan kredilerin ana borçlusu yine tarım sektörü, yani nüfusun yüzde 40'ı değil midir?

Şimdi, değerli arkadaşlar, isterseniz biraz da dünyadaki uygulamalara bakalım. Dünyada, her yıl, 300 milyar dolar tarımsal ürünlere destek sağlanmaktadır. Bu rakamın hemen en büyük kısmını, yani tam 284 milyar dolarını, dünyanın en zengin 7 ülkesi kendi çiftçilerine vermektedir. Amerika Birleşik Devletleri ise, bir yandan, tarım sektörüne malî destek programını artırarak devam ettirirken, diğer yandan, Türkiye gibi kalkınmakta olan ülkelerin hemen hepsinde tarım sübvansiyonlarına son verilmesini ısrarla istemektedir. Bu yıl, Amerika Birleşik Devletlerindeki tarımsal destek miktarı 97 milyar dolara çıkarılmıştır.

Yine, bu destekleme primlerinden birkaç örnek vermek gerekirse, Amerika Birleşik Devletlerinde pamuğa verilen destekleme primi kilo başına 20,8 sent, yani yaklaşık 350 000 lira; Yunanistan'da 52,4 sent, yani 900 000 Türk Lirası ve İspanya'da 67 sentken, ülkemizde 2002 yılı için pamuk çiftçisine ödenen destekleme primi sadece 70 000 liradır. Şanlıurfa'da ise, şu anda, emanetteki kütlü pamuğun fiyatı 780 000 liradır; yani, piyasadaki pamuk fiyatı, birçok ülkedeki destekleme fiyatlarından daha düşüktür.

Elbette ki, yukarıda söylediğim destekleme primini alan Yunan çiftçisinin malı, Türkiye'de kendi pamuğumuzdan daha ucuza satılabilecek; ama, bunun nedenlerini bilen bilmeyen herkes "Türk çiftçisi pamuk üretimini bilmiyor" diye yorum yapacaktır.

Yine, Almanya'da buğday çiftçisine dekar başına ödenen doğrudan destekleme primi 65 mark, Fransa'da 285 frank iken, bizde ise 13 500 000 Türk Lirasıdır. Bunun da, 30 il hariç, şimdiye kadar, örneğin, Şanlıurfa gibi bütün ekonomisi tarıma dayalı bir ilde, ancak bu primin yüzde 40'ı ödenmiş, Ağrı İlimizin çiftçilerinin tamamı, Hakkâri İlimizin ise bazı ilçelerinde hiç ödeme yapılmamış, çiftçilerin büyük bir kısmı bu pirimin yüzde 40'lık bölümünü dahi alamamışlardır.

Ayrıca, yine, gelişmiş bu ülkelerde, çiftçiye ucuz fiyatla mazot verilmekte, başta traktör olmak üzere, makine ve teçhizat alımında 20 yıla varan düşük faizli krediler sağlanmaktadır.

Aslında, sağlanan bu krediler, o ülkenin sanayi ürünleri içindir; çünkü, çiftçi, bizim ülkemizde de olduğu gibi, orada da, yılık kazançlarını sanayi mamullerine yatırmaktadır. Yani, sonuçta, tarımdan elde edilen gelir, başta sanayi olmak üzere, diğer sektörlere aktarılmaktadır.

AK Parti hükümetinin seçim kampanyası döneminde söz verdiği, ancak bir türlü gerçekleştiremediği çiftçiye düşük fiyatlı mazot uygulaması, bu ülkelerde, 1950'li yıllardan beri uygulanmaktadır. Ancak, bundan birkaç hafta önce yapılan "Tarım ve GAP" adlı panelde konuşan Sayın Tarım Bakanımızın dediği gibi, Türkiye'nin siyasî kültürü çerçevesinde seçim döneminde bu tür sözler verilebileceğinden, Türk çiftçisinin ucuz mazot hayallerini bir tarafa bırakması gerekir.

Değerli arkadaşlar, biz, elbette ki, bir ülkenin sadece tarımla kalkınacağı iddiasında değiliz; aksine, ülkemizde tarımla uğraşan nüfusun, hiç olmazsa, yüzde 20'lere indirilmeye çalışılması gerekir. Bunun için de, tarım sektöründe çalışan insanların, süratle sanayi veya hizmet sektörlerine kaydırılması gerekir; ancak, bu alanlarda yatırım yapabilmek için kaynak gerekmektedir. İşte, bizi yabancıya muhtaç etmeyecek, bize kredi verdikten sonra, bir gün, bu alacağını bize karşı kullanıp şantaj yaparak, ulusal onurumuzla oynamayacak ve eğer, bize borç verenlerin yanında istemediğimiz bir savaşa katılmazsak "bu alacaklarımız, acaba başımıza ne işler açar" kaygısına düşmek istemiyorsak, diyetsiz kaynak arıyorsak, bunu bulmanın yolu, tarım sektörümüzü baştan sona yeniden yapılandırmaktan geçer; çünkü, tarım sektörü, Türkiye'de, tekstilden gıdaya, deriye kadar, sanayi hammaddesini yarıya yakın oranda sağlayan sektördür. Bu yüzden, Türk tarımının yeniden yapılandırılması, ülkenin sıkıntılarını her zaman daha çok...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Melik, tamamlamanız için süre veriyorum; buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - ...çekmiş olan çiftçilik yapan insanların hak ettikleri itibarlarının iade edilmesi, tarıma dayalı sanayilerin hammadde ihtiyacının daha rahat karşılanabilmesi için, kısaca, aşağıdaki sorunların öncelikle ele alınıp, çözüme kavuşturulması gerekir.

İşletme büyüklüğünü koruma bakımından, arazi bölünmesinin önlenmesi açısından, Medeni Yasanın, Miras Hukukunun, tarım arazileriyle ilgili bölümleri değiştirilmelidir.

Ülkemizdeki tarım arazilerinin büyük bir bölümü de Hazineye aittir; bu durum, çağdaş bir tarım işletmesi oluşturulması yönünde büyük bir engel olduğu gibi, birçok sosyal sorun yaratmaktadır. Hazine arazileri yönünden mülkiyet meselesinin bir an önce çözülmesi gerekir.

Ülke kaynaklarının, öncelikle ve süratle, tarım arazilerinin sulanabilmesine tahsis edilmesi gerekir. Bundan elde edilebilecek kaynaklarla, çok duble yol yapılabilir.

Ayrıca, ihracatımızda önemli bir yer tutan tarıma dayalı sanayi ürünlerimiz için hammadde ithalatından kurtulmuş oluruz ki, bu da, yüzmilyonlarca dolar tasarruf etmek demektir. Örneğin, Sayın Tarım Bakanımızın, geçen günlerde burada yaptığı bir konuşmada ifade ettiğine göre, bu ülke, geçtiğimiz yıl 450 000 ton pamuk ithal etmiştir ki, bu, yaklaşık 500 000 000 Amerikan Dolarıdır; ancak, projesi hazır bekleyen Suruç Ovasının sulanması halinde -ki, proje bedeli yaklaşık 700 000 000 dolardır- yılda 350 000 ton pamuk elde edilebilecek, onbinlerce insan işe kavuşacak, bölgede tarıma dayalı sanayilerde patlama olacak; ayrıca, yöredeki göç duracak ve hiç olmazsa, Suruçlu çocuklar ilköğretimlerine evlerinde devam edebileceklerdir.

Yine, öncelikle, ülkedeki tüm tarım arazilerinin kadastro işlemi bitirilerek, sulanacak veya şu anda sulanabilen arazilerde arazi toplulaştırmasının da derhal yapılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Toparlıyorsunuz sanırım Sayın Melik.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Bitiriyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük değişimler ve büyük gelişmeler vaadiyle tek başına iktidara gelen AK Parti hükümeti, dört aylık iktidar deneyiminde, geçmişteki yanlış ve ufuksuz uygulamaları devam ettireceği izlenimi vermektedir. Hükümet programı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi göstermektedir ki, AK Parti iktidarı, Türkiye'de tarımın yeniden nasıl yapılandırılacağını ve çiftçinin sorunlarının nasıl çözüleceğini gerçekleştirme düşüncesinden uzaktır. Tarım sektörünün sorunlarına sadece kırsal alanda yaşayan kitlelerin değil, bütünüyle toplumun, genel ekonominin ve Türkiye gerçeği teşhisini koyamayan bu bütçeye ret oyu vereceğimi belirtir, Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Melik.

Sayın milletvekilleri, şimdi sorulara geçiyoruz.

Daha önce de hatırlattığım gibi, soru sorma süresi 10 dakika. 30 arkadaşımız soru sorma talebinde bulunmuş; gönlüm arzu eder ki, bütün arkadaşlarımız soru sorma hakkını kullansınlar; ancak, önde yer alan arkadaşlarımızın bu süreyi iyi kullanmalarını diliyorum.

Şimdi, soru sormak isteyen arkadaşların isimlerini arz ediyorum: Sayın Bölünmez, Sayın Doğan, Sayın Yerlikaya, Sayın Kamacı, Sayın Çekmez, Sayın Deveciler, Sayın Gazalcı, Sayın Yıldırım, Sayın Özcan, Sayın Bayraktar, Sayın Ünlütepe, Sayın Eri, Sayın Kaya, Sayın Yiğit, Sayın Bulut, Sayın Uzun, Sayın Koçyiğit, Sayın Küçükaydın, Sayın Torun, Sayın Yeni, Sayın Kaptan, Sayın Ilıcalı, Sayın Arz, Sayın Tüysüz, Sayın Üstün, Sayın Anbarcıoğlu, Sayın Tütüncü, Sayın Güyüldar arkadaşlarımız söz istemişlerdir.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, siz sözü verir vermez ben düğmeye bastım; nasıl en sonda çıkıyor?!

BAŞKAN - Demek ki, arkadaşlarımız çok hızlıymış Sayın Arz.

Sayın Bölünmez, buyurun.

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Delaletinizle, değerli bakanlarımıza sorularım olacaktır.

Sayın Güçlü, Köy Hizmetleri, Mardin İlinde, 2003 yılında kaç sondaj kuyusu açmayı planlamaktadır? Fizikî şartları tamamen bozulmuş olan köy yollarımızın bu yıl kaç kilometresi asfalt, kaç kilometresi stabilize kaplanacaktır? Pamuk destekleme primi nedeniyle cezalandırılan çiftçilerimizin yeniden incelenmesi için müfettişler talep ettik; fakat, halen gitmedi. Müfettiş kadrosu yetersiz midir?

Sayın Aksu, karayollarında her zaman kazaya sebebiyet veren karanlık noktalar iyi tespit ediliyor mu? Bunlar için çözümleriniz nedir?

Son olarak, Sayın Coşkun'a, kredi kartları konusunda göstermiş olduğu üstün gayretinden dolayı, vatandaşlarımız adına, burada, huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum; sağ olsun, var olsun.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bölünmez.

Sayın Doğan, buyurun.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, izninizle, sorularımı Sayın İçişleri Bakanına yöneltiyorum.

Doğu ve güneydoğuda, özellikle Mardin'de, geri dönüş izni verilen köy ve mezraların çoğunda elektrik yoktur. Dolayısıyla su sondaj kuyuları da çalışmamaktadır. Buradaki vatandaşlar, tabiî hakkı olan çamaşır makinesi, buzdolabı ve televizyon kullanamıyor. Yaşam koşullarını iyileştirmek için ödenek ayrıldı mı? Söz konusu köy ve mezralar 2003 yılında elektriğe kavuşturulacak mıdır?

İkinci sorum, polisin özlük haklarının ve sosyal yardımlarının iyileştirilmesi yolunda bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Sayın Yerlikaya, buyurun.

V. SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Teşekkür ediyorum.

İki sorumu İçişleri Bakanımıza, bir sorumu da Tarım ve Köyişleri Bakanına tevcih ediyorum.

Sayın Bakanımız az önce konuşmasında köye dönüş projesinden bahsettiler; ancak, geçmiş hükümetler köye dönüş projesi konusunda yeterli bir finansman sağlayamadılar. Bu nedenle köylülerimiz yerlerine dönemediler, dönenler ise büyük bir mağduriyet içinde kaldılar.

Şimdi, az önce söylediği gibi, bu köye dönüş projesi daha kapsamlı bir biçime getirilecek midir, bu konuda yeni çalışmalar var mıdır, nelerdir? Bunu öğrenmek istiyorum.

İkinci sorum, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in kanun tanımaz hareketleri devam ediyor. Bunlardan biri, mahkeme kararları, yürütmeyi durdurma kararları olmasına rağmen, bunları yerine getirmek istemiyor; son örneği, Sıhhiye “U dönüşü” köprüsünün bitişiğinde kaçak bina yaptırdı, yıkım kararı olmasına rağmen, Çankaya Belediyesine engel olmakta, bununla ilgili bir işlem yapılmakta mıdır?

Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımıza da şunu sormak istiyorum. Elmadağ'da, Çaykur'a bağlı çay fabrikasının kapatılacağı söylentileri var, bunlar doğru mudur? Bu fabrikaya bağlı makinelerin Rize'ye götürüleceği iddia ediliyor, bu konu doğru mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.

Sayın Çekmez, buyurun.

VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Benim sorum, Sayın Sanayi Bakanına olacaktır.

Yaşanan kriz sonucunda, esnaf ve sanatkârlarca açılan işyerlerinin sayısına göre, kapanma oranı en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Bu oran, 1999 yılında yüzde 26 iken, 2000 yılında yüzde 52, 2001 yılında yüzde 84 ve 2002 yılında yüzde 96 düzeyine gelmiştir.

BAŞKAN - Sayın Çekmez, sorunuzu direkt sorarsanız, Sayın Bakan konuya hâkim...

VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) - Hemen soracağım Sayın Başkan.

2002 yılında, 122 393 işyeri açılmış, 117 600 işyeri kapanmıştır. Bu saptamadan yola çıkarak, esnaf sanatkâr ve küçük işletmelerin kurulması ve desteklenmesiyle ilgili ne tür önlemler alınması düşünülüyor? Esnaf ve sanatkâra kullandırılan kooperatif kredileriyle ilgili düzenlemelerin dışında, bu kesime yönelik başka destek unsurlarını devreye sokmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum, hipermarketlerin, grosmarketlerin kent merkezlerinde kurulmaları ve faaliyet göstermelerinin önüne geçilecek mi? 80 tür esnaf ve sanatkârın meslek dalını olumsuz etkileyen hipermarket ve  grosmarketlerin haksız ve insafsızca rekabetinin önlenmesi için yasal düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Üçüncü sorum, Türkiye Halk Bankasını yeniden yapılandırma çalışmaları kapsamında, bankanın yönetiminde, esnaf, sanatkâr ile KOBİ'lerin yasal temsilcilerinin yer aması ve bu kuruluşların bankaya ortak olması yönünde düzenlemeler yapılacak mı? Bankanın özelleştirilmesi halinde, esnaf, sanatkâr ve KOBİ'leri temsil eden kuruluşlara sermayeden pay aktarmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çekmez.

Sayın Kamacı, buyurun.

NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın İçişleri Bakanına soru sormak istiyorum.

Bütçe kanunu ile 1580 sayılı Kanuna tabi belediyelerin payları 1 puan, 3030 sayılı Kanuna tabi belediyelerin payı ise 1,1 puan kesilecektir. Bunun gerekçesi de, ek Emlak Vergisinin, bu yıl içinde belediyelere bırakılmasıdır. 3 228 belediyeden 2 000'den fazlası belde belediyeleridir. Bu belde belediyeleri, Emlak Vergisi toplamakta zorluk çekmektedir. Acaba, bunların zararlarını nasıl telafi edeceksiniz?

Sayın Tarım Bakanına sormak istediğim sorum: Çiftçilerin tarım kredi kooperatilerine ve Ziraat Bankasına olan borçları konusunda bir düzenleme içine girecek misiniz? Çiftçilerin temerrüt faizlerini affedecek misiniz?

"Pancar kotaları indirilmeyecek" denilmesine rağmen, kotalar yüzde 20 oranında indirilmiştir. Kotaların yükseltilmesi konusunda bir çalışmanız var mı?

Acil eylem planında yer alan, ürün sigortası yapılmasına ne zaman başlayacaksınız?

Tarım arazilerinin amaçdışı kullanılmasını engellemeyi düşünüyor musunuz?

Bölge koşullarına uygun alternatif ürünler için, üreticileri yönlendirmeyi düşünüyor musunuz?

Yeraltı sularının azaldığı bu dönemlerde, sulama için kapalı sisteme geçmeyi düşünüyor musunuz?

Özellikle tarım ürünleri konusunda teşvikler yetersiz ve zamanında verilmiyor. Bu teşvikleri yılbaşı gelmeden önce vermeyi düşünüyor musunuz?

Şu anda, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü ve Tarım İşletmelerinde ayrı ayrı bulunan bazı kısımları, Su Ürünleri Genel Müdürlüğü adı altında bir arada toplamayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kamacı.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Tekel, her üreticiden 200 kilogram tütün aldığı için, binbir emek ve harcamayla yetiştirilen tütün, üreticisinin elinde kalmıştır. Sosyal devlet anlayışına aykırı olarak ortada bırakılan tütün üreticisinin bu tütünleri alınacak mıdır? Bu üretimle, kim, nasıl geçinir, yaşamını nasıl sürdürür?

Kalite ve araziye göre kota uygulaması ve yabancı sigara tekellerinin işine yarayan Tütün Yasası değiştirilecek mi?

Pamukta prim ödenecek mi? Ödenecekse, ne zaman ve miktarı ne olacak?

Türkiye'nin  deri ve kösele gereksiniminin yüzde 75'ini karşılayan Denizli'de, yer tespiti ve kamulaştırma çalışmaları tamamlanan deri organize sanayi bölgesinin altyapı inşaatı ne zaman yapılacaktır? Kent içinde ve olumsuz koşullarda hizmet veren tabakhanenin taşınması ne zaman olacaktır?

Son soru : 1940'lı yıllarda yapılmış, 1976 depreminde büyük hasar görmüş, iki katlı, yığma Denizli Hükümet Konağı, gereksinimi karşılamamaktadır. Her yönden gelişen Denizli'ye yeni hükümet binası ne zaman yapılacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Sayın Yıldırım, buyurun.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, Sayın bakanlarım; öncelikle İçişleri Bakanına iki soru yöneltmek istiyorum. Adalet Bakanına yönelttiğim soruyu size tekrarlamak istiyorum.

6136 sayılı Yasayla, vatandaşlarımız, devletle davalı durumdadır, sürekli suç işleme noktasında töhmet altındadır. Türklerin, anane olarak üç tane özelliği vardır, at ve silah, diğerini söylemek istemiyorum. Bu tutku, Türk olan, Türkiye'de yaşayan her yurttaşın genel bir çizgisidir. Görüyorum ki -biz, buraya gelen milletvekilleri olarak, asillerin vekiliyiz- şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, ben de dahil, Ateşli Silahlar Kanunundan istifade ederek, taşıma ruhsatlı silah bulundurma yetkisini süresiz olarak haiz duruma geldik. Ama...

BAŞKAN - Sorunuzu yöneltir misiniz Sayın Yıldırım.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) -  Sorumu yöneltiyorum.

Bizler ruhsatlı silah alırken, bize vekillik ruhsatını sağlayan vatandaşımıza bu hakkı vermek için 6136 Sayılı Yasada bir değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz; bu bir.

İkinci sorum şudur: Kastamonu'nun Devrekâni, İhsangazi ve Araç İlçelerinde, Kastamonu Valiliğinin ve Devrekâni, Araç ve İhsangazi Kaymakamlıklarının organizasyonuyla, özel idare tarafından organize edilen süt toplama merkezlerinde, vatandaştan iki yıla yakın süt toplanmıştır ve parası ödenmemiştir. Talimatınızla, kaymakamlıklara ve valiliğe talimatınızla, bu vatandaşlarımızın parasını ödettirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın bakanlar, sizin de süreniz 10 dakika; bu sürenizi de aşmamanızı diliyorum.

Sayın Aksu?..

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Yazılı cevap vereceğim efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Coşkun?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, vakit olmadığından yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Güçlü?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ben de arkadaşlarıma uygun hareket edeceğim, söz hakkımı arkadaşlarımıza veriyorum; sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, geriye kalan 10 dakikayı da soru şeklinde değerlendireceğiz.

Sayın Özcan, buyurun.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın İçişleri Bakanına soruyorum. Muhtarların aylıklarını asgarî ücret seviyesine çıkarmayı düşünüyor musunuz?

Bana göre çok önemli olan, fakat uygulama sahası bulunmayan bir konuyu da Sayın Tarım Bakanımıza soruyorum: 2-B ile ilgili olarak anayasa değişikliği Meclise getiriliyor; fakat, bu 2-B sorunu halledilmeden, ikinci bir 2-B sorunu çıkmış bulunuyor. Orman arazisinde narenciye bahçeleri, avokado bahçeleri, muz bahçeleri oluşmuştur, daha da ötesi kentler oluşmuştur, belediyeler kurulmuştur; buraları yıkabileceğinizi sanıyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Sayın Bayraktar, buyurun.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önce, İçişleri Bakanıma bir sorum var: Emniyet teşkilatımızın, halkımızın, can ve mal güvenliği sağlanarak, huzur ve güven içerisinde yaşaması hususundaki azamî gayretler takdire değerdir. Bu güven ortamının devamı konusunda, emniyet teşkilatı üzerinde bir olumsuzluk var; bu noktaya, biraz parmak basılması gerekir. Bu olumsuzluk da, karşılıklı veren ve alanın memnun olduğu ikili olumsuz münasebetlerdir. Bunların ortadan kaldırılması için yeni tedbirler düşünüyor musunuz? Örneğin, tebdili kıyafetle suçüstü yapılmasının, caydırıcılık açısından önem arz edeceğini düşünüyorum. Bu güven ortamının sağlanması noktasında, ödül ve ceza müessesesinin kurularak, çalıştırılması hususunda bir düşünceniz var mı?

Teşekkür ediyorum.

Sanayi ve Ticaret Bakanıma sorularım: Yatırım ve ticaret ile istihdam faaliyetlerinin hızla artması için bürokratik engellerin kaldırılması önem arz ediyor; bu, hep dile getirilip, konuşuluyor. Bu hususta almış olduğunuz etkin bir tedbiriniz var mı? Kriz dönemi ve diğer önemli sebepler dolayısıyla, şirket faaliyetlerini donduran veya durduran veya tasfiye eden şirket sahiplerinin bürokratik engeller ve zorlamalarla karşı karşıya kaldığı malumunuzdur. Bununla ilgili bir tedbiriniz var mı?

Teşekkür ediyorum.

Tarım Bakanıma da bir sorum var: Toprak ve mahsullerini uzun vadede verimsiz hale getiren, su ürünleri ve su kalitesini bozan, ekolojik dengeyle olumsuz katkı yapan, Avrupa'da kırk yıldan beri kullanılmasından kaçınılan azotlu yapay gübreler yerine, ekolojik denge açısından da olumlu katkıları olacağını düşündüğümüz tabiî gübrelerin kullanılması yönünde tedbir almayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bilgi verirseniz memnun olurum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bayraktar.

Sayın Ünlütepe, buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan, Sanayi Bakanına sormak istiyorum: Bilindiği gibi, 3 Şubat 2002 tarihinde, Afyon yöresinde deprem olmuştur. Çay İlçemizin sanayi sitesi tamamen yerle bir olmuştur. 219 esnafın dükkânı tamamen yıkılmış, esnafın kullandığı alet ve edevatlar da kullanılmaz hale gelmiştir. Halihazırda, bu 219 esnaf, işyeri bulamadığı için açlık ve sefalet içerisindedir.   Çay sanayi sitesinin ne zaman yapılabileceğini öğrenmek istiyorum.

İkinci sorum da, Dinar organize sanayiiyle ilgili. Dinar organize sanayi bölgesinin harita çalışmaları tamamlanmıştır; fakat, uzun bir dönemdir, Dinar organize sanayiinin faaliyete geçmesi için hiçbir etkinlik gözükmemektedir. 2003 yılında Dinar organize sanayii için bir çalışma yapılacak mıdır?

Üçüncü sorum da şu: Seçimlerde, iktidar partisi ve muhalefet partisi olarak bizler de, pancar ekimindeki kotanın kaldırılacağını yüksek sesle söyledik; fakat, uygulamalarda, kotanın daha altında bir pancar ekimi yapılmaktadır. Örneğin, Şeker Fabrikalarının yaptığı bir uygulama sonucu, 2001 ve 2002 yıllarında pancar eken vatandaşlar, 2003 yılında pancar ekememektedirler.

BAŞKAN - Sorunuzu alayım, Sayın Ünlütepe.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Soruyu soruyorum; 2001 ve 2002 yılları içinde pancar eken üreticilerimiz, 2003 yılı için arazisini hazırladığı halde, kotadan dolayı pancar ekememektedirler. Bunun sebebini öğrenmek istiyorum; çünkü, pancar eken vatandaş cezalandırılıyor.

Son sorum, Sayın İçişleri Bakanımıza; Dinar İlçemizde emniyet binası yarım kalmış durumdadır. Çok az bir destekle tamamlanabileceğine inanıyorum. 2003 yılında Dinar emniyet binasının faaliyete geçip geçmeyeceğini öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.

Sayın Eri, buyurun.

NİHAT ERİ (Mardin) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın İçişleri Bakanımıza soru sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, doğu ve güneydoğuda, 90 000 ile 100 000 civarında korucu olduğu bilinmektedir. Olayların sona ermesine rağmen, koruculuk sistemi devam edecek mi? Şayet bu sistem devam ettirilecekse, koruculara emeklilik hakkı tanınacak mı? 657'ye tabi memurlar gibi, korucuların da sağlık harcamalarına devlet güvencesi sağlanacak mı? Uzun yıllar korucu olarak çalıştıktan sonra, kendi isteğiyle ya da herhangi bir nedenle koruculuktan çıkarılanlara tazminat ödenecek mi? Yetkililerden izin almadan köylerini bile terk etmeleri yasak olan korucuların özlük hakları makul ve belirli kurallara bağlanacak mı? Yok, eğer, koruculuk sistemine son vermeyi düşünüyorsanız, emekliliği hak edenlere emekli ikramiyeleri ödenecek mi? Emeklilik yaşına gelmemiş genç korucuları, örneğin, ağaçlandırma projeleri gibi farklı alanlarda çalıştırmayı düşünüyor musunuz?

Zimmetlerinde bulunan silahları, kişisel güvenlikleri için ruhsatlandırıp kendilerinde bırakmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum, Güneydoğu Anadoluda geçmişte yaşanan olaylar dolayısıyla boşaltılan köy sayısı kaçtır? Bu köylerden kaçına yeniden dönüş izni verildi? İskâna açılan köylerde yol, elektrik, su, telefon, okul, sağlık evi gibi temel sorunların ne kadarı çözüldü?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eri.

Sayın Kaya, buyurun.

HALİL KAYA (Van) - Sayın Başkanım, diğer arkadaşların hukukuna saygı için tek soru soracağım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaya, buyurun.

HALİL KAYA (Van) - Sorumu Tarım ve Köyişleri Bakanımıza arz etmek istiyorum.

Geçmişten beri süregelen önemli bir sorun, Doğu Anadolu Bölgesi köy yolları yatırım programlarının bölgenin sorunlarına çözüm niteliği taşımadığıdır. Böylece, bölgeler arasında dengesizlik boyutlanarak, köylerimiz, sorunlar diyarı olmuştur. Ülkemizin her yerinde ve her alanda sosyal adaleti sağlamak için iktidar olduk.

BAŞKAN - Siz sorunuzu sorar mısınız Sayın Kaya...

HALİL KAYA (Van) - Soruma geldim. Bölgemizin kaçınılmaz ihtiyacı olan olağanüstü yoğunlaştırılmış yatırım programları için nasıl bir çalışma öngörülmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Sayın Yiğit, buyurun.

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanına bir sorum olacak.

Sayın Bakanım, yıllık 20 000 ton süt işleme kapasitesine sahip olan Kars süt fabrikası, ne yazık ki, 1980'li yıllardan sonra özelleştirme kurbanı olarak, şu anda, Kars İl Özel İdaresi bünyesinde işlevsiz olarak durmaktadır. Söz konusu fabrikanın yeniden Kars hayvancılığına kazandırılması için ne gibi önlemler alacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yiğit.

Sayın Bulut, buyurun.

ERSOY BULUT (Mersin) - Sayın Başkanım, ben, Tarım Bakanlığında uzun süre teknik eleman, başmüfettiş, müfettiş ve genel müdür olarak görev yapan bir arkadaşınızım; o itibarla, lütfen, benim süremde bana birazcık yardımcı olunuz.

BAŞKAN - Ben sorunuzu alayım Sayın Bulut.

ERSOY BULUT (Mersin) - Sayın Tarım Bakanına sorum şu:

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün hepimize güzide bir emaneti olan Atatürk Orman Çiftliği, hızla büyüyen Ankara'nın ortasında çok büyük bir rant merkezi haline gelmiştir. Uzun yılların ihmali ve kendi kaderiyle baş başa bırakılmışlığı yüzünden adına yakışır değildir. Atatürk'ün vasiyet ettiği zamanki 52 000 dönüm, 33 000'e düşmüştür; yağmalanmıştır...

BAŞKAN - Sayın Bulut, sorunuzu alayım. Benim de seçim bölgem tabiî, teşekkür ederim de, sorunuzu alayım.

ERSOY BULUT (Mersin) - Bir Marmara Oteli on yıl için yap-işlet-devret modeliyle verilmiştir; 49 yıla çıkarılmıştır, daha taş taş üzerine konulmamıştır. Gençlerbirliği, Ankaragücü antrenman sahası almıştır; beş yıldızlı otel yapmıştır. Bu bakanlık bunları nasıl geri alacak bunlardan? Öylesine sağ siyasal iktidarlar işgale alışmışlar, kanunsuzluğa alışmışlar ki, Alpaslan Türkeş'in mezarı bile, kanunsuzca işgal şeklinde oraya konulmuştur.

BAŞKAN - Sorunuzu alabilir miyim Sayın Bulut. Lütfen, sorunuzu alayım...

ERSOY BULUT (Mersin) - Bunları nasıl geri alacak Sayın Bakan, nasıl?!. Bu mezar yerini nasıl halledecek; onu söylesin bize. Ama, bir şansı var; geçmiş MHP iktidarı zamanında getirilen, çok yürekli, cesur, fevkalade yetenekli bir müdürü var. Lütfen, Sayın Bakanım, ona sahip çıkınız.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim Sayın Bulut.

ERSOY BULUT (Mersin) - Daha çok sorum var...

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Sayın milletvekilleri, soru sorma süremiz de sona erdi.

3 sayın bakanımıza, cevap haklarını kullanmayıp, sayın milletvekillerimize soru sorma olanağı tanıdıkları için de, ayrıca teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sırasıyla, yedinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:

İçişleri Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

G) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

1. - İçişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

317 165 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Mahallî İdareler Hizmetleri

81 508 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

112

Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri

70 087 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

113

Sivil Savunma ve Seferberlik Hizmetleri

19 964 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

16 085 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                    

 

 

T O P L A M

504 809 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçişleri Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

İçişleri Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - İçişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum :

İçişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

 

L  i  r  a

 

- Genel Ödenek Toplamı

:

313 474 933 680 000

 

- Toplam Harcama

:

311 893 558 840 000

 

- İptal Edilen Ödenek

:

8 201 836 120 000

 

- Ödenek Dışı Harcama

:

6 620 461 280 000

 

-1050 S.K. 83. Mad. Ve Dış Proje

 

 

 

Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden

:

76 697 850 000

 

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçişleri Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri  kabul edilmiştir..

Emniyet Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

a) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Emniyet Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

784 649 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Güvenliği Sağlama ve Düzenleme Hizmetleri

2 358 730 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan

 

 

 

Transferler

11 250 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

999

Dış Proje Kredileri

82 050 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                   

 

 

T O P L A M

3 236 679 000 000 000

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Emniyet Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Emniyet Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Emniyet Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Emniyet Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

1 718 090 962 600 000

- Toplam Harcama

:

1 683 508 624 870 000

- İptal Edilen Ödenek

:

66 235 862 480 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

33 665 353 260 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

  Kanunlar Gel.Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

2 011 828 510 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve

 

 

  Dış Proje Kredilerinden Ertesi

 

 

  Yıla Devreden

:

20 860 590 050 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Emniyet Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri  kabul edilmiştir.

Jandarma Genel Komutanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

b) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI

1. - Jandarma Genel Komutanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

220 985 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Güvenlik Hizmetleri

1 602 024 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                   

 

 

T O P L A M

1 823 009 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Jandarma Genel Komutanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Jandarma Genel Komutanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Jandarma Genel Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Jandarma Genel Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

 

L  i  r  a

 

- Genel Ödenek Toplamı

:

985 615 986 620 000

 

- Toplam Harcama

:

953 029 834 300 000

 

- İptal Edilen Ödenek

:

55 569 935 380 000

 

- Ödenek Dışı Harcama

:

23 440 957 780 000

 

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

 

  Kanunlar Gel.Ertesi Yıla

 

 

 

  Devreden Ödenek

:

457 174 720 000

 

- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve

 

 

 

  Dış Proje Kredilerinden Ertesi

 

 

 

  Yıla Devreden

:

40 176 309 010 000

 

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Jandarma Genel Komutanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri  kabul edilmiştir.

Sahil Güvenlik Komutanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

c ) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI

1. - Sahil Güvenlik Komutanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

10 364 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Sahil Güvenlik Hizmetleri

105 825 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                   

 

 

T O P L A M

116 189 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sahil Güvenlik Komutanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Sahil Güvenlik Komutanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Sahil Güvenlik Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Sahil Güvenlik Komutanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

44 102 451 250 000

- Toplam Harcama

:

38 006 337 740 000

- İptal Edilen Ödenek

:

6 568 564 980 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

472 451 470 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve

 

 

  Dış Proje Kredilerinden Ertesi

 

 

  Yıla Devreden

:

4 378 730 700 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sahil Güvenlik Komutanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

H) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI

1. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

11 523 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Sanayi Hizmetleri

89 264 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

112

İç Ticaret-Teşkilatlandırma-Tüketicinin ve

 

 

 

Rekabetin Korunması-Esnaf ve Sanatkârlar

 

 

 

Hizmetleri

4 459 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

113

Merkez Dışı Hizmetleri

16 190 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

1 845 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

999

Dış Proje Kredileri

3 601 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                      

 

 

T O P L A M

126 882 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

L  i  r  a

 

- Genel Ödenek Toplamı

:

84 629 784 125 000

- Toplam Harcama

:

76 311 208 010 000

- İptal Edilen Ödenek

:

5 725 235 135 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

59 369 450 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

  Kanunlar Gel.Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

2 652 710 430 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

I) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI

1. - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

577 278 500 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Tarımın Geliştirilmesi, Korunması, Araştırıl-

 

 

 

ması, Desteklenmesi ve Koordinasyonu Hiz-

 

 

 

metleri

143 830 500 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Trans-

 

 

 

ferler

6 955 000 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

999

Dış Proje Kredileri

2 310 000 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                      

 

 

T O P L A M

730 374 000 000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

425 856 874 455 000

- Toplam Harcama

:

413 013 790 050 000

- İptal Edilen Ödenek

:

14 053 795 745 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

1 210 714 620 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

  Kanunlar Gel.Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

3 280 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve

 

 

  Dış Proje Kredilerinden Ertesi

 

 

  Yıla Devreden

:

40 558 990 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri  kabul edilmiştir.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

a ) TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

3 810 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Tarım Reformu Uygulamaları

11 713 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan Transferler

309 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                     

 

 

T O P L A M

15 832 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum :

B - C E T V E L İ

 

 

 

 

Gelir

 

 

 

Türü

A ç ı k l a m a

L i r a

 

2

Vergi  Dışı Normal Gelirler

300 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

3

Özel Gelirler , Hazine Yardımı ve Devlet Katkısı

15 532 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                        

 

 

T O P L A M

15 832 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

8 774 231 830 000

- Toplam Harcama

:

7 629 024 290 000

- İptal Edilen Ödenek

:

1 145 862 730 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

655 190 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum :

 

 

B  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L i r a

- Bütçe tahmini

:

7 236 500 000 000

- Yılı tahsilatı

:

7 422 192 510 000

BAŞKAN-  (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum :

b) KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

 

 

Program

 

 

 

Kodu

A ç ı k l a m a

L i r a

 

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

1 084 410 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

111

Köy Hizmetleri

465 505 500 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

900

Hizmet Programlarına Dağıtılamayan

 

 

 

Transferler

3 972 500 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

999

Dış Proje Kredileri

950 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                   

 

 

T O P L A M

1 554 838 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

(B) cetvelini okutuyorum :

 

 

 

B - C E T V E L İ

 

 

 

 

Gelir

 

 

 

Türü

A ç ı k l a m a

L i r a

 

2

Vergi Dışı Normal Gelirler

42 430 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

3

Özel Gelirler, Hazine Yardımı ve Devlet

 

 

 

Katkısı

1 512 408 000 000 000

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

                                          

 

 

T O P L A M

1 554 838 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN-  (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2001 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L  i  r  a

- Genel Ödenek Toplamı

:

1 098 389 269 405 000

- Toplam Harcama

:

1 070 699 881 200 000

- İptal edilen Ödenek

:

25 040 918 235 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

300 429 920 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel

 

 

  Kanunlar Ger.Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

2 948 899 890 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad.ve

 

 

  Dış Proje Kredilerinden Ertesi

 

 

  Yıla Devreden

:

2 436 945 470 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum :

 

 

B  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

L i r a

- Bütçe tahmini

:

803 031 0001 000 000

- Yılı tahsilatı

:

1 039 570 113 340 000

BAŞKAN-  (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2001 malî yılı kesinhesabının bölümleri  kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı bütçeleri ile 2001 malî yılı kesinhesapları kabul edilmiştir; hayırlı olmalarını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, yedinci tur görüşmeler tamamlanmıştır; bugünkü programda yer alan bütçelerin görüşmeleri tamamlanmıştır.

Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesinhesaplarını sırasıyla görüşmek için, 26 Mart 2003 Çarşamba günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 22.03