BIM 2 7 2003-03-31T11:00:00Z 2003-03-31T11:00:00Z 61 39710 226348 TBMM 1886 452 277971 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22          CİLT : 7       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

47 nci Birleşim

15 . 3 . 2003 Cumartesi

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                     Sayfa       I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından oluşturulan Bakanlar Kuruluna seçilen üyelerin atandıklarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/216)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş bulunan (2/97) esas numaralı "İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi" nin, önceliği nedeniyle, İçtüzüğün 78 inci maddesi uyarınca, komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülmesinin Bakanlar Kurulunca uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/215, 3/217)

V.- ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

5.- İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin'in, Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S.Sayısı: 73)

2.- İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/445) (S.Sayısı: 56)

3.- Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/455) (S.Sayısı: 57)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/524) (S.Sayısı: 72)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

Genel Kurul saat 15.00'te açılarak yedi oturum yaptı.

Birinci, İkinci ve Üçüncü Oturum

Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve AK Parti Grubuna düşen bir üyeliğe, Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan, seçildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan İş Kanunu Tasarısının (1/534) (S. Sayısı: 73) görüşmelerine devam olunarak, 11 inci maddesine kadar kabul edildi.

Dördüncü Oturum

(Kapalıdır)

 

Beşinci, Altıncı ve Yedinci Oturum

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan İş Kanunu Tasarısının (1/534) (S. Sayısı: 73) görüşmelerine devam olunarak, 14 üncü maddesine kadar kabul edildi; 14 üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

Tasarının 14 üncü maddesinin görüşmeleri sırasında;

Çorum Milletvekili Agah Kafkas, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, şahsına,

AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, partisine,

CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç da AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik'in, partisine,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Alınan karar gereğince, 15 Mart 2003 Cumartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 23.57'de son verildi.

İsmail Alptekin

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Suat Kılıç

Yaşar Tüzün

 

Samsun

Bilecik

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye


No:  68

II. - GELEN KÂĞITLAR

15 . 3 . 2003 CUMARTESİ

 

Tasarı

1.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Uzman Erbaş Kanunu, Uzman Jandarma Kanunu, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Askerlik Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/538) (Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.3.2003)

Teklifler

1.- İzmir Milletvekili İsmail Katmerci, Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ile Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzer'in; İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/97) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.3.2003)

2.- Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 9 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi (2/98) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.3.2003)

3.- Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 9 Milletvekilinin; 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 462 nci Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi (2/99) (Adalet  Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.3.2003)

Tezkereler

1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/213) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)

2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/214) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, İstanbul-Bakırköy-Yenimahalle'deki yeşil alanın yapılaşmaya açıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/305) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)

2.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, verem hastalarının aşı, ilaç ve tedavilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/306) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)

3.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, şekerpancarı üretim politikasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/307) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in, TBMM'de verilen bazı hizmetlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/308) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)

2.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Mamak Belediyesiyle ilgili bazı imar ve personel durumlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/309) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

15 Mart 2003 Cumartesi

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47 nci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN- Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını teknik personel aracılığıyla 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.

Saat 12.00'de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 11.10

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 12.00

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN- Birinci oturumda yapılan yoklama sonunda, toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yeniden yoklama yapacağım ve Genel Kurulda toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığını tespit edeceğim.

Yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Cumhurbaşkanlığının, Anayasanın 109 uncu maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından oluşturulan Bakanlar Kuruluna seçilen üyele-rin atandıklarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/216)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 11 Mart 2003 günlü, B.01.0.KKB.01-08-2-2003-316 sayılı yazımız.

Başbakanın önerisi üzerine;

1- 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Yasanın 4 üncü maddesi uyarınca, beş devlet bakanının görevlendirilmesi ve bunlardan ikisi ile Dışişleri Bakanına Başbakan Yardımcılığı görevinin verilmesi onaylanmıştır.

2- Yeni Bakanlar Kurulunda yer alan bakanlıklara, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 uncu maddesi gereğince ekli listede gösterilen kişiler atanmıştır.

Bilgilerinize sunarım.

Ahmet Necdet Sezer

Cumhurbaşkanı

Bakanlar Kurulu

Recep Tayyip Erdoğan                                Başbakan (AK Parti sıralarından ayakta alkışlar)

Abdullah Gül                                Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı (AK Parti sıralarından                                     ayakta alkışlar)

Abdüllatif Şener                                Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Mehmet Ali Şahin                                Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Beşir Atalay                                Devlet Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ali Babacan                                Devlet Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Mehmet Aydın                                Devlet Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Cemil Çiçek                                Adalet Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Vecdi Gönül                                Millî Savunma Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Abdülkadir Aksu                                İçişleri Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Kemal Unakıtan                                Maliye Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Hüseyin Çelik                                Millî Eğitim Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Zeki Ergezen                                Bayındırlık ve İskân Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Recep Akdağ                                Sağlık Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Binali Yıldırım                                Ulaştırma Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sami Güçlü                                Tarım ve Köyişleri Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Murat Başesgioğlu                                Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ali Coşkun                                Sanayi ve Ticaret Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Mehmet Hilmi Güler                                Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Erkan Mumcu                                Kültür Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Güldal Akşit                                Turizm Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Osman Pepe                                Orman Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

Kürşad Tüzmen                                Çevre Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Mardin) - Sayın Başkan, Hükümet Programı üzerinde şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Kaydettik efendim.

Sayın Başbakan, Bakanlar Kurulu programının 21 Mart 2003 Cuma gününden önce hangi gün okunacağını bildirebilir misiniz efendim?

BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Siirt) - Salı günü uygundur.

BAŞKAN - Sayın Başbakan, Bakanlar Kurulu Programının salı günü okunması hususunu uygun görmüşlerdir; Hükümet Programı 18 Mart 2003 Salı günü okunacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Başbakanlığın, İçtüzüğün 78 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş bulunan (2/97) esas numaralı "İş Kanunu, Sendi-kalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi" nin, önceliği nedeniyle, İçtüzüğün 78 inci maddesi uyarınca, komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülmesinin Bakanlar Kurulunca uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/215, 3/217)

        15.3.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 78 inci maddesinde "Bakanlar Kurulunun herhangi bir sebeple çekilmesi halinde yeni Bakanlar Kurulu güvenoyu alıncaya kadar, Anayasa ve İçtüzük değişiklikleri hariç, kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülmesi ertelenir. Ancak, Bakanlar Kurulunun öncelikli olduğunu bir yazı ile Başbakanlığa bildirdiği kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine devam olunur" hükmü yer almıştır.

Belirtilen hüküm uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bulunan ve görüşülmesi ertelenmiş olan (2/97) esas numaralı "İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin görüşülmesine devam olunması Bakanlar Kurulunca uygun görülmüştür.

Gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

(AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunuyorum.

OĞUZ OYAN  (İzmir) - Sayın Başkan, bununla ilgili usul hakkında bir konuşma yapmak istiyorum.

Tezkeredeki tarih konusunda bir sorun var.

BAŞKAN - Efendim?

OĞUZ OYAN (İzmir) - Efendim, şimdi okunan Başbakanlık tezkeresinde "görüşülmesi ertelenmiş olan (2/97) esas numaralı İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde ..." deniyor.

Ne zaman görüşüldü de ertelendi?

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Meclisin dışında...

OĞUZ OYAN (İzmir) - Lütfen, bir açıklama getirir misiniz?

ÖNDER SAV (Ankara) - Ne zaman gündeme geldi de ertelendi?

BAŞKAN - Efendim, bir hata...

Şimdi, gündemin diğer bir maddesine geçiyoruz. Bu maddeye geçerken de yeni hükümete hayırlı hizmetler ve başarılar diliyoruz.

V.- ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesi-ne ilişkin AK Parti Grubu önerisi

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; önce, tümünü okutup işleme alacağım; sonra, ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, birinci meseleyi halledelim, ikincisine öyle geçelim. Böyle bir şey yok.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, bir açıklama bekliyoruz.

Meclisin erteleme kararı vermediği (2/97) esas numaralı teklifle ilgili bir tezkere okundu. Ne zaman ertelendi?

BAŞKAN - Efendim, bu bir teklif, yazıda maddî hata olabilir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Başbakan hata yapar mı Sayın Başkan?

BAŞKAN - Burada, kararı biz vereceğiz.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Efendim, bu konuda bir açıklama bekliyoruz. Böyle bir şey olmaz.

BAŞKAN - Kararı biz vereceğiz Sayın Grup Başkanvekili.

Öneriyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 15 Mart 2003  Cumartesi günü yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, aşağıdaki grup önerilerimizin Genel Kurulda okunarak oylanmasını saygılarımla arz ederim.

1- İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında (2/97) esas numaralı Kanun Teklifinin, Başkanlıkça havale edildiği Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasının,

2- TBM Genel Kurulunun 15 Mart 2003 Cumartesi günkü birleşiminde görüşülecek "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" başlıklı bölümündeki kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine, bugün saat 19.00'a kadar devam edilmesinin,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun onayına sunulması önerilmiştir.

 

Faruk Çelik

 

AK Parti Grubu

 

Başkanvekili

 

BAŞKAN - Bu konuda, şahısları adına iki söz isteği vardır.

İlk söz, aleyhte, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral'in.

Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Yeni kurulan hükümete başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, birkaç gündür, bu Yüce Genel Kurulda İş Kanunu Tasarısını görüşmekteyiz. Bütün iyiniyetimizle, sıkıntıları, sorunları, ne getireceğini ortaya koyduk. Bu tasarının, çalışanları köleleştirdiğini, sorumlu işverenlere hiçbir şey getirmediğini, ihbar tazminatını, kıdem tazminatını ortadan kaldırdığını söyledik. Bu da yetmiyormuş gibi, kısa süreli çalışmanın, çalışanların emeklilik hakkını ortadan kaldırdığını söyledik. Bu da yetmiyormuş gibi, kısa süreli çalışmakla, 120 gün prim ödemeyen bir işçinin sağlık sorunlarının çözülemeyeceğini söyledik; ama, ne fayda "suyumu bulandırdın" zihniyetiyle yolunuza devam ettiniz. Bugün, hiçbir karar alınmaksızın, tasarıyı geri çektiğinizi söylüyorsunuz. Altından ne çıkacak; onu da merak ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, 1952 yılında Türk-İş kurulmuştur. Kurulduğu günden bugüne kadar, her zaman iş barışından yana olmuştur; her zaman, sorumlu işverenlere, devlete karşı sorumluluğunu yerine getiren, işçisine karşı sorumluluğunu yerine getiren işverenlere saygı duyulmuştur, güven duyulmuştur ve bugüne kadar, mümkün olduğu kadar iş barışı bozulmamıştır.

1994 yılında bir kriz yaşanmıştır; bunun sorumlusu çalışanlar değildir. 2001 yılında bir kriz daha yaşanmıştır ve binlerce işyeri kapanmıştır; bunun da sorumlusu çalışanlar değildir. Yine, 21 banka batırılmıştır; bunun sorumlusu da çalışanlar değildir; ama, fatura, her nedense değerli arkadaşlarım, çalışanlara çıkarılmıştır.

Köylünün birsürü sorunu varken, işçinin birsürü sorunu varken, emeklinin dünya kadar sorunu varken, halkın sıkıntıları varken, çiftçi sorunlarına çözüm beklerken, her ne hikmetse -sorumlu demiyorum, sorumlulara saygım var- ne yaptığını bilmeyen üç beş kişinin baskısıyla bu yasa tasarısı gündeme getirildi.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'de neler oluyor, neler bitiyor hep birlikte görüyoruz. 100 gündür iktidardasınız; 100 gündür, bunların ne getirip ne götürdüğünü hesap etmiyor musunuz? Görmüyor musunuz, okumuyor musunuz; bu yasa tasarısının ne getirip ne götürdüğünü?

Elbette ki, işçiyi siz de seviyorsunuz, işvereni siz de seviyorsunuz; ama, nedense "dediğim dedik" deyip, bu yasayı bir an önce çıkarmaya çalıştınız. Şimdi ne oldu?! Yazık değil mi, burada birbirimizi yorduk, birbirimizi sıkıntıya soktuk!

Neden, gündeme getirilmesi gereken konuları getirmiyorsunuz? Türkiye'nin en önemli sorunu, Kıbrıs sorunu değil midir? Türkiye'nin en önemli sorunu, bugün ülkemizde at oynatan Amerika Birleşik Devletlerinin -bu Yüce Kurul karar almasına rağmen- bizi dinlemeden, bizi saymadan, ülkemizde cirit atması değil midir?! (CHP sıralarından alkışlar)

Bunları bir tarafa bıraktık; kalktık, acaba, işçilerin kıdem tazminatını ortadan kaldırsak ne olur, ihbarını kaldırsak ne olur...

Değerli arkadaşlarım, bunlar bir şey kazandırmaz, bunlarla bir şey kazanılmaz. Bakınız, 1950'lerde bir parti, iktidara gelmek için, çalışanlara büyük vaatlerde bulunmuş -açın, okuyun bunları- gelirsem şunu yapacağım, şunu yapacağım... İktidara gelmiş; işçiyi unutmuş, çalışanı unutmuş, köylüyü unutmuş gitmiş.

AHMET YENİ (Samsun) - Ülke kalkınmış, ülke...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Arkasından bir başka parti gelmiş, ne yapmış; verdiği sözü tutmuş; 274, 275 sayılı yasaları çıkarmış, iş barışını kurmuş.

Düşününüz, sabahleyin işe geldiği zaman, acaba ertesi gün işime son verilir mi verilmez mi diye düşünen bir işçiden randıman alabilir misiniz?! Dünya kadar kazanç sağlayan bir işverenin işinde asgarî ücretle çalışan bir işçinin, o işverenin servetine düşman olmadığını garanti edebilir misiniz?!

Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin ciddî sorunları var. İşsizlik başlı başına bir sorundur. Bu ülkede dün bir çivi çakılmadı, bugün de çakılır bir yanı yoktur. Dünkü hükümetin bıraktığı IMF programlarına, dünkü hükümetin bıraktığı Dünya Bankasının programlarına aynen uyuluyor. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde, İtalya'dan, Fransa'dan, İngiltere'den uzmanlar geliyor, Osmanlı İmparatorluğunun bütçesini kontrol ediyor, vize veriyor, Meclisten geçiyor. Yıl 2003; ne oluyor; IMF heyeti geliyor, Türkiye Cumhuriyetinin bütçesini kontrol ediyor, ondan sonra Meclisten geçiyor! (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Derviş'e sorun; bunları Kemal Derviş daha iyi bilir.

BAŞKAN - Sayın hatibe müdahale etmeyelim, dinleyelim lütfen.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız, değerli arkadaşlarım, ben, açık sözlü bir adamım. Dönemde söylediğiniz kişiyle mücadele etmiş bir insanım; ama, bir şeyi unutmayın, bir konuyu unutmayın; eğer, Türkiye, geçen birkaç yıl içinde Arjantin'e dönmediyse, bunda, Türk-İş'in ve bir de o zatın katkısı vardır; bunu unutmayın. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer, aldığımız ücretlerde...

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Ülkenize hayır dileyin.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız, arkadaşlar, sorumluluk ayrı bir şeydir. Bana ne derseniz deyin. Deneme vermiş bir insanım, yüzbinleri arkasından yürütmüş bir insanım, bana ne derseniz deyin. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])

Şimdi, bir şey anlatacağım size, bakınız. 21 bankanın içi boşalmış. Bayram Meral çıksa, televizyonda " ey vatandaş, ey işçi; şu bankalarda paranız vardı, bir kontrol edin duruyor mu, durmuyor mu" deseydi, o insanlar gitseydi, o bankalarda para olmadığı zaman cam çerçeve ne olurdu? Ne olurdu; soruyorum size.

AHMET YENİ (Samsun) - Deseydin...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Nerede? Demin burada bankacı bir arkadaş oturuyordu. Böyle bir ülke severlik yaptıysam, eğer, bu suç ise bu suçu kabul ediyorum, kusura bakmayın. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler) Şimdi, bırakın onu... Bırakın...

Bakınız, halk sizi iktidar yaptı. Şimdi, halk sizden bir şey bekliyor. Gelir gelmez, hemen işçiden başladınız. Bakınız, bu işçi size ne yaptı? Tekrar ediyorum, Sayın Başbakanım da dinlesin. Gelir gelmez...

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sizi milletvekili yaptı.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İşçinin, çalışanın 13 katrilyon alacağı var. Peki, bizim de işverenlerimiz var; kendisine saygım var. İşverenler de 13 katrilyonluk bir birikimi bankaya koysun. Değerli arkadaşlarım, bize uyguladığınız standartlar dahilinde bir altı yedi sene onu da yayın bakalım, yayabiliyor musunuz?! İşçi buna sesini çıkarmadı.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Onbeş yıldır neredeydin?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bir dakika... Bir dakika...

Buna sesini çıkarmadı...

Şimdi, Sayın Başbakanım, Devlet Demiryollarının toplantısına geldi, dedi ki: "İşçilerin ertelenmiş ikramiyesini ödeyeceğim." Bekliyoruz, ne zaman?!

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Ödeyeceğiz...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Hani bir laf var ya: "Bekle, Bayburt'a yaz gelsin!" Ne zaman?!. Ne zaman?!. Soruyor orada işçi, bak... Ne zaman?!. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Biraz sabırlı ol, sabırlı...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - O da yetmedi, o da yetmedi... Her türlü fedakârlık yapıyor. Efendim, ne olmuş, iş güvencesi yasa tasarısı çıkmış. Sayın Başbakan, o zaman partinizin genel başkanıydı; yine, böyle bir görüşmede terslik oldu. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bakınız, ben anlatıyorum, kendisi de orada dinliyor; hiç kendinizi yormayın.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sen söyle, söyle...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Genel Başkana rica ettik, Hak-İş Başkanı tarafından. Sayın Genel Başkanınız talimat verdi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral... Sayın Meral...

Şimdi, mikrofonu tekrar açacağım; ancak, son 10 saniyeye kadar öneri üzerinde bir şey söylemediniz. Öneri üzerindeki sözlerinizi lütfen tamamlayın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkanım, burada çok önemli bir şey konuşuyoruz; kusura bakmayınız.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Bol bol su  içiyorsunuz, bol bol...

BAŞKAN - Toparlayın efendim.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız, bu kadar sayınız size bu kadar rahatsızlık veriyor.

Şimdi, şu iş güvencesi yasa tasarısının çıkmasında AK Partinin oyları var.

HASAN ANGI (Konya) - Var...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Var değil mi!..

Ee ne oldu, ne oldu; kriz çıktı, kriz... Bu iş güvencesi yasa tasarısı yürürlükte miydi? Bunun günahını bana anlatabilir misiniz? Şu, daha ayın 15'inde yürürlüğe girdi sayın milletvekilleri, allahaşkına, hissiyatı bırakın. Yani, Türkiye'deki krizin sorumlusu bu muydu; yoksa, parasını götürüp, bankaya yatırıp, faiz alan mı; yoksa, bu ülkede kazanıp, yurt dışına götüren mi? Yoksa, bu ülkede kazanıp, başka ülkede yatırım yapanlar mı? Şurada duran asgarî ücretle çalışan işçi mi bunun sorumlusu? Hangisi bunun sorumlusu?

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Kaçıran sizsiniz...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Geliniz... Bakınız, nereden dönersek, kârdır. Olmuştur; bir yanlışlık yaptınız. Yanlışlık yaptınız. Ben dün de söyledim. Dedim ki, ey AK Partililer, oturduğunuz bazı yerlerde bir şey yazılı "bugün Allah rızası için ne yaptınız" diye yazılı; oradan biri "ne yaptık; ne yaptık, fakirin hakkını aldık, zengine verdik" dedi. Olmuştur; bunu yapmışsınızdır. Allah sizi affeder, yeter ki buradan geri dönün.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun.

Süreniz 10 dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bugün göreve yeni başlayan Sayın Başbakanı ve onunla birlikte -büyük bölümü görevlerini koruyan- yeni Bakanları kutluyorum, başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Efendim, bugün, ne yazık ki, Sayın Başbakan, talihsiz bir imzayla görevine başlamış bulunuyor; çünkü, biraz önce burada okunan ve Sayın Başbakanın imzasını taşıyan tezkerede ifade edileni aynen söylüyorum: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bulunan ve görüşülmesi ertelenmiş olan (2/97) esas numaralı" denilerek, Meclisin gündemine asla gelmemiş, ertelenmesi söz konusu olmamış, sadece komisyona havalesi için bir tezkere gelmişken, böyle bir usul hatasıyla önümüze bir belge geliyor ve burada, Meclis Başkanımız, şu an, bu usul hatası konusunda yaptığımız itirazı görmezden geliyor. Aslında, bunu, zapta geçmesi için söylüyorum. Bu usul hatası, bu kararın bu oturumda konuşulmasına engel olacak kadar önemliydi; yani, bu, burada konuşulamayacak bir metin haline gelmiştir, bu şekilde kaleme alınmış olmasıyla.

Bu tür Başbakanlık tezkerelerinde daha önce de hatalar yapıldı, savaş tezkeresinde de oldu. Biz, burada, bir kere, AKP Grubunu, hükümeti, daha fazla...

İSMAİL BİLEN (Manisa) - AK Parti...

RECEP YILDIRIM (Sakarya) - AK Parti...

CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Siz "CHP" diyorsunuz, biz, bir şey diyor muyuz?..

OĞUZ OYAN (Devamla) - Kendinizi Genel Başkanınıza göstermek konusundaki titizliğinizi anlıyorum -yeni geldi- ama... (CHP sıralarından alkışlar) ...hatibi dinlemeyi öğrenin lütfen.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Okumanız yazmanız varsa, AK Partinin tüzüğünü okuyun!..

OĞUZ OYAN (Devamla) - Sayın Başkan, hatibin zamanından çıkarılan sürenin eklenmesini rica ediyorum.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, hatibi lütfen dinleyelim.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Parti tüzüğünü oku, parti tüzüğünü!..

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen oku!..

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Okuman yazman var mı!..

BAŞKAN - Sayın Çiçek...

Buyurun Sayın Oyan, siz devam edin; Genel Kurula hitap edin.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Biz, hükümeti ve AKP Grubunu, Meclis önüne gelen bu tür tasarı ya da tezkerelerde daha titiz, daha dikkatli olmaya davet ediyoruz. Meclisimizin kıymetli zamanının, özellikle muhalefetin zamanının, bu tür, acaba, tezkerelerde şimdi ne gibi bir yanlış, hata varla kaybedilmemesi, yitirilmemesi önem taşımaktadır.

Tabiî, biz, Başbakanı da, altına imza attığı metinleri iyi değerlendirmeye davet ediyoruz. Eğer, kendisi yeterli danışmanlık alamıyorsa, bizden de bu konuda ricada bulunursa, katkıda bulunmaya hazırız. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, şimdiye kadar, geçen hükümetin, yüz günlük süresi içinde, önümüze getirdiği, kendi damgasını taşıyan, geçmiş iktidarlardan almadığı, 10 yasa oldu; 29 Kasım-1 Mart tarihleri arası itibariyle. Bu 10 taneden 8 tanesi belli bir önem taşıyordu. Bu 8 yasanın 4'ü Cumhurbaşkanından geri döndü. Kabahat Cumhurbaşkanında mıydı; yoksa, bu konuda yeterli özeni göstermeyen İktidar Partisinde miydi?

Bakınız, bunlardan 2 tanesi çok tipik şeyden döndü; beşte 3 çoğunluk... 2 tane af tasarısı -basın affı ve vergi affı- nitelikli çoğunluk gerektirdiği halde ve biz, burada, bu konuda uyarılarımızı yaptığımız halde, kuralları hiçe sayan şekilde bunlar geçirildi ve bu Meclisin değerli zamanının bir daha işgal edilmesine yol açıldı. Dolayısıyla, burada, umarız, Sayın yeni Başbakan, yeni hükümet döneminde bunlardan ders alınmış olsun ve en azından, Meclisin zamanının ve tabiî, Türkiye'nin zamanının, böylesine, boşuna, sebil gibi harcanmasının önüne geçilsin.

Biz, burada, Genel Kurulda -bugün üçüncü gündür- bir tasarıyı tartışıyoruz. Bu tasarı, İş Kanununda değişiklik yapan tasarıdır. Bu tasarı, komisyondan alelacele geçirildi. Komisyonda demokratik tartışma ilkelerine uyulmadı. İktidar Partisi milletvekillerinin önergeleri bile doğru düzgün tartışma ortamı bulamadı. Âdeta yukarıdan bir talimat gelmişti; âdeta değil, bunun gelmiş olduğu anlaşılıyor. Sayın Erdoğan o sırada başbakan değildi; ama, parti lideriydi. Ondan bir talimat geldiği anlaşılıyordu ve ona da, iş çevrelerinden belirli talepler geldiği anlaşılıyordu.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Müneccim... Müneccim...

OĞUZ OYAN (Devamla) - Biz, bunun, doğru bir yöntem olmadığını söyledik ve sizi de burada uyardık. Siz sermayenin partisi olarak oy almadınız. Sermayenin partisi olarak oy almış ve gelmiş olsaydınız, son derece tutarlı olurdu; ama, siz, Türkiye'nin işçisinin, köylüsünün, yoksulunun oylarını alıp geldiniz. Dolayısıyla, böyle bir yöntemi benimserseniz, biz, bunu her gün yüzünüze vururuz.

Meclis Genel Kuruluna gelen bu tasarıyı, muhtemelen, iki günde çıkarmak istediniz; yani, burada, Meclis Genel Kurulunda, 124 maddeli bir tasarıyı yeterince incelemeden, bu tasarıyla ilgili bir olgunlaşma sürecine gitmeden, milletvekillerinin olayı kavramasına izin vermeden, bunu, buradan, alelacele, yangından mal kaçırır gibi çıkarmaya çalıştınız; ama, gördünüz ki, bu konuda işçi sınıfı sahipsiz değil; Cumhuriyet Halk Partisi, bu sınıfın çıkarlarını, burada, sonuna kadar savunacaktır ve savunmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Devam edin...

OĞUZ OYAN (Devamla) - Burada sert bir kayaya çarptınız arkadaşlar. İlk gün, perşembe günü, sadece 6 madde geçirebildiniz. Cuma günü sadece 7 madde geçirebildiniz. Biz, burada, toplumun yüzde 66'sının, yüzde 75'inin çıkarlarını savunuyoruz. Burada, yasama organında, milletvekillerinin dahi anlamadığı birtakım yasaların, özellikle de milyonlarca çalışanın, onlarca yıl çalışma düzenini ilgilendirecek bir tasarının, burada tartışılmadan geçmesine seyirci kalmadığımızı hem sizlere hem de kamuoyuna gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz.

Burada bu tasarı tartışılırken muhalefetin sesini kısmaya da çalıştınız. Önergeler verdik; niyetimiz, önergelerle görüşmeleri tıkamak değildi; sadece, bazı maddelerde veriyorduk ve 7 önerge verme hakkımızı kullanmıyorduk; birkaç önerge vererek tartışılmasını istiyorduk, düzeltilmesini istiyorduk. Önergelerin burada tartışılmaması için bir mizansen yaptınız, bir tiyatro yaptınız. Sayın Bakan ve Komisyon Başkanı önergelere "evet" dediler ki, önergeler üzerinde biri çıkıp konuşamasın ya da gerekçesi okunamasın. Bir çelişkili durum yarattınız. Hükümetin "evet" dediği; ama, hükümet kanadının milletvekillerinin "hayır" dediği bir tiyatro oynadınız; bunu, topluma göstermek için -hiç gereği yokken; ama, sırf bunu protesto etmek için- biz, sizi burada dün, 11 inci maddede kapalı oturuma davet ettik.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Demokrasi işliyor.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Bakınız, demokrasi böyle işlemez. Demokrasiyi işletmek istiyorsanız, demokrasiyi, içeriğiyle özüyle yapacaksınız. Demokrasi, şekilden ibaret değildir; İçtüzüğün şekli hükümlerine uymaktan ibaret değildir. Demokrasi, ancak onu içinize sindirirseniz, ancak onun ilkelerine sahip çıkarsanız, özüne sahip çıkarsanız demokrasidir. (CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Biz sahip çıkıyoruz!

OĞUZ OYAN (Devamla) - Pekala, şimdi ne yapmak istiyorsunuz; şu getirilen şeyle ne yapılmak isteniyor; şimdi yapılmak istenen şu: Geliniz diyorsunuz -onu diyeceksiniz- bu İş Yasası Tasarısını konuşmaktan vazgeçelim; çünkü, çok tepki var, muhalefetin tepkisi var, halkın tepkisi var, işçi sınıfının tepkisi var; ama, bu arada işverenin de talebi üzerine şu 4773'ü; yani, İş Güvencesi Yasasının... Yasadır bu, tasarı falan değil; yürürlüğe de bugün girmiştir; yürürlüğe bugün girmesini engelleyemediniz.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Demokraside çare tükenmez.

OĞUZ OYAN (Devamla) - "Bu Yasayı gelin, 15 Haziran'a erteleyelim; üç ay geriye atalım..." İşveren bunu uzun süredir söylüyordu. Değerli milletvekilleri ve ey hükümet! Mademki bunu yapacaktınız, niye bugünü beklediniz?! Meclis böyle mi çalıştırılır?! 15 Martı mı beklemeniz gerekiyordu?! Mademki bunu ertelemek istiyorsunuz, üçbuçuk dört aydır aklınız neredeydi; siz iktidarda değil misiniz dört aydır?! Mademki bunu yapacaksınız, bırakın dört ayı, bir ay önce şunu düşünün; bu yetişmez, bunu tartışmaya zamanımız yok. 124 maddelik bir tasarı var; bunu bitiremeyiz.

Şunu, şimdiden düşünelim, mademki, ertelemek istiyorsunuz, çoğunluğunuz var, getirirsiniz, ertelersiniz. Bunu niye yapmıyorsunuz da, 15'inde getiriyorsunuz?! Bunu, 15'in de (bugün) getirmekle, bir kere, Meclise kaybettirdiğiniz zamanı tekrar hatırlatayım. Burada, kaç gündür tartışıyoruz, bizim zamanımız sebil değil, eğer, sizinki öyleyse.

Bu millet, bu Parlamentonun çalışması için, vergileriyle para ödüyor, burada bu zamanı sarf etmeniz, bu zamanı israf etmeniz için ödemiyor. Daha önce de söyledim, Türkiye, gelişmiş ülke olmak istiyorsa, gelişmişlerle arasındaki zaman farkını kapatmalıdır. Bu, patinaj yaparak kapanmaz ve siz, bunu, bugün getirmekle, İş Yasa Tasarısının tartışmalarına, bugün, burada bir kesinti getirerek, İş Güvencesi Yasasını bugün erteletmeye çalışmakla, bakın, nelere neden oldunuz:

İş Güvencesi Yasası, bugün yürürlüğe girecek diye, işveren, ondan önce bu iş kanununu çıkarın diye sizi zorladı. Bunu çıkaramadınız; ama, şimdi, İş Güvencesi Yasası yürürlüğe girmeden önce, bu yasayı etkisizleştirmek isteyen işveren kesiminin, bununla ilgili bütün önlemleri almasına yol açmış oldunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Oyan, mikrofonu açıyorum, lütfen toparlayınız.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Ne yaptı işveren; bakınız, iki önemli şey yaptı: Bir, önemli ölçüde işçi çıkarmalarına gitti; bunu, burada, sizin hatipleriniz de söylediler. Madem bu işçi çıkarmaları oluyordu, niye o zaman, üç aydır, dört aydır, bir aydır, hiç olmazsa onbeş gün önce, böyle bir şeyi getirip de "böyle bir durum var, gelin bunları bir daha konuşalım, bunu uzatalım" demediniz de, şimdi, 15'in de getiriyorsunuz. Yani, bütün bunlara neden oldunuz. Şimdi, siz, bunu erteletmekle, işverenden, işten çıkardıklarınızı tekrar işe alacaksınız diye bir söz aldınız mı? Ne olacak o çorbası kaynamayan mutfaklar? Onların çözümünü de buldunuz mu?

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Bulduk.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Peki, işveren, işçisiyle, belirli süreli iş akitleri yapmaya başladı. Biliyorsunuz, İş Güvencesi Yasası, ancak, belirsiz süreli iş akitlerinde geçerli. Bunların hepsini, birçok yerde, belirli süreli hizmet akitlerine dönüştürmeye başladılar. Bunu ne yapacaksınız? Bu tahribat nasıl geri alınacak? Bu akitlerde, işçinin rızasının arandığı her düzenleme, rızayı peşin peşin alarak, delinmiştir; bu koşulları kabul etmeyen işçiler işten çıkarılmıştır; taşerona ödünç veren işveren olarak, yeniden yapılandırmışlardır.

Sevgili arkadaşlarım, ne yazık ki, bir yasa, 4773 sayılı Yasa, yürürlüğe girmeden, yapabileceği bütün olumsuzlukları yapmıştır. Şimdi, bütün bu olumsuzlukları yaptıktan sonra, siz, bize "gelin, bunu üç ay erteleyelim" diyorsunuz. Bu kime yarayacak?! Siz, kime yaranmak istiyorsunuz sevgili arkadaşlarım?!

Ne yazık ki, burada, iktidar oluş sürecinde, çiftçiye, işçiye, yoksula, kimsesize, emekliye büyük umutlar vererek iktidar oldunuz. Cumhuriyet tarihinde, hiçbir parti, tek başına iktidar olmuş hiçbir parti, sizin kadar çabuk aşınmamıştır, toplumda bu kadar hızlı bir güven bunalımı yaratmamıştır.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - O sizin hüsnükuruntunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Oyan, size 2 dakika eksüre verdim; lütfen, son cümlenizi söyleyin.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlıyorum.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Siirt seçimlerinde gördünüz!

OĞUZ OYAN (Devamla) - Siirt seçimlerini örnek vermeyin. Siirt'te, devlet partisi olarak yarıştınız ve Siirtliler, bir başbakan çıkararak, belki 1 000 dolarlık gelir düzeyini biraz artırabiliriz diye düşündüler. Bu, genel seçimlerle karşılaştırılmaz. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

Sizler, burada, söz... Bakın, hâlâ, bunu gayriciddî bir durum gibi algılayabiliyorsunuz, aranızda, bunu müstehzi karşılayanlar var. Sizler, söz verdiğiniz kitlelere sırtınızı döndünüz, dar bir kesime hizmet ediyorsunuz. Bir yılda 608 milyar lira devlet faizlerinden gelir sağlayandan sıfır vergi alıyorsunuz, toplumun üzerine vergi yağdırıyorsunuz. Bu mu Adalet ve Kalkınma Partisi?! Adınızı vestiyerde mi unuttunuz girerken?! Adaleti vestiyerde mi unuttunuz?! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Oyan, teşekkür ederim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz önce, Başbakanlığın bir tezkeresini okuttuk. Cumhuriyet Halk Partisinin sayın grup başkanvekilleri, bir maddî hatayı ifade ederek itiraz ettiler. Her iki konuşmacı da, önergeden ziyade bu konuya ağırlık verdiler. Hepimiz insanız, insan hatadan uzak değildir. Maddî hata, Başkanlığımız tarafından da belirlenmiş, Başbakanlığa bu husus ifade edildikten sonra, Başbakanlık, bu maddî hatayı derhal düzeltmiş, yerine getirmiştir. Size arz ediyoruz. O bakımdan, uzun uzun bunun bir tartışma konusu yapılmasını doğrusu anlayamadım.

Şimdi, lehte üçüncü konuşmacı Sayın Faruk Çelik; buyurun (AK Parti sıralarından alkışlar)

OĞUZ OYAN (İzmir) - Başbakanlık tezkeresini ancak Başbakan düzeltebilir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ne zaman imzalanmış?..

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerimiz üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce, Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz alan muhalefet partisinin çok değerli sözcüleri, gerek kendi gruplarını gerekse AK Parti Grubunu; dolayısıyla, Yüce Genel Kurulu... Ne olup bitiyor, nedir yani bu gelen teklif? Söz almalarının amacı bu olmasına rağmen, teklifle ilgili bir tek cümle söylemediler. Tıpkı dün gece görüştüğümüz ve daha önce görüştüğümüz tasarılardaki konuya bağlı kalmama temayüllerini devam ettirmeleri gibi, aynen, bu konuda da, bugün, böyle bir sınav verdiler.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sen konuşmayı iyi dinlememişsin, dinleseydin ne dediğimizi anlardın! Anlamıyorsun sen! Okuduğunu anlamıyorsun!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bir tek cümle söylenmedi, bir tek cümle...

Şimdi, ben, Danışma Kurulu önerimizin ne olduğunu öncelikle açıklamak istiyorum. Tabiî ki, bu sataşmalara da cevap vereceğiz.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sataşma yok; sana doğruyu hatırlatıyoruz.

AHMET YENİ (Samsun) - Kardeşim, dinlesene ya!..

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Ben dinliyorum, sen iyi dinle!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, Danışma Kurulu önerimiz şu: Bakınız, bildiğiniz gibi, bugün, İş Güvencesi Yasasının yürürlük günü, bugün, yürürlüğe girecek.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Girdi, girdi...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bugün yürürlüğe giriyor. Bugün devam ediyor da onun için diyorum. Siz, bugünü yaşamadan mı yaşıyorsunuz, başka bir yerde mi yaşıyorsunuz yoksa.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Öğren de gel!..

FARUK ÇELİK (Devamla) - Biz, İş Yasası Tasarısıyla ilgili olarak, bütün kesimlere, bu meseleleri enine boyuna tartışmaları ve en üst düzeyde de bir uzlaşma sağlamaları konusunda her türlü imkânı tanıdık. Kesimler bir araya geldiler. Hatta, o kadar imkân tanıdık ki, İş Güvenceliği Yasasının yürürlüğe girmesine iki gün kalana kadar, bu talep onlardan geldi ve biz, bu imkânı onlara verdik.

Sevinçle, şu noktaya geldiğimizi zannettik... Bize ifadelerine binaen söylüyorum, dediler ki: "Biz, iki maddenin dışında bütün maddelerde uzlaştık." Bu beyan bize ulaştı, Bakanlığımıza ulaştı.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Yazılı olarak var mı elinde bir şey?

FARUK ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin... Söyleyeceğim, iyi dinleyin!

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Hayır, yazılı varsa, göster, bilelim.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Biz, bu konuyu...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Yalan söylüyor!..

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bunun üzerine...

RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Sayın Başkan, müdahale edin...

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Yalan, ne demek!..

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Ne yalanı!..

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, lütfen...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Biz bu konuyu Yüce Meclisin gündemine aldık, görüşmelere başladık. Gördük ki, belli kesimler, muhalefet partisi yetkililerine çok farklı bilgiler aktarmışlar. Aslında, bu görüşmelerde olmalarına rağmen, bu görüşmelerde, bize, "uzlaştık" demelerine rağmen, Cumhuriyet Halk Partisine çok farklı şekilde bilgiler aktarmışlar.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sendikalar mı yalan söylüyor demek istiyorsun!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakınız, dün akşam, size kaynak olan sendika başkanlarıyla gece saat 3'e kadar birlikteydik.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Kiminle beraberdin?

FARUK ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Kiminle görüştün?..

RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Sayın Başkan, müdahale edin...

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, olmuyor böyle...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Kimi istiyorsunuz... Buyurun...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Kiminle beraberdin?.. Sen kiminle çözeceksin sorunu?

FARUK ÇELİK (Devamla) - Kimi istiyorsunuz, söyleyin!

BAŞKAN - Sayın Çelik...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bütün... Sayın Başkan...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sen, burayla çözeceksin sorunu...

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Lütfen dinleyin...

BAŞKAN - Sayın Çelik, bir dakikanızı rica ediyorum.

Sayın milletvekilimiz, eğer laf atmakta ve hatibi konuşturmaya engel olmakta ısrar ederseniz, İçtüzük hükümlerini uygulayacağım; üzülerek ifade edeyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Gerek sendika başkanları gerekse işveren temsilcileriyle dün gece yaptığımız üç saat süren toplantıda ifadeleri aynen şudur: "Evet, doğrudur; ihtilaf ettiğimiz maddeler öncelikle 11 idi, bunu 7'ye düşürdük; ana konu olarak ihtilaf ettiğimiz, anlaşamadığımız ise, 2 madde vardır. Gerek işveren gerekse işçi temsilcileri "biz, sizden rica ediyoruz -bakın, buna iki taraf da rıza gösteriyor- eğer bugün yürürlüğe girecek olan İş Güvenliği Yasasının yürürlük tarihini ertelerseniz, aynı zamanda İş Kanunu Tasarısını da görüşmeyelim, bu meseleyi, ihtilaf ettiğimiz birkaç madde üzerindeki değerlendirmemize birkaç ay daha fırsat verin" dediler.

CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Sendikalar mı dedi bunları?

FARUK ÇELİK (Devamla) - Evet, bu toplantıda sendikaların temsilcileri de vardı.

İZZET ÇELİK (Kocaeli) - Hangi konfederasyonlarla görüştünüz?

FARUK ÇELİK (Devamla) - DİSK'in, Hak-İş'in ve Türk-İş'in başkanları vardı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bakınız, bu Yüce Kürsüye çıkıp, buradan rasgele şeyler söyleme hakkına sahip değilsiniz; buranın bir sorumluğu var. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Zaten, bizim ana felsefemiz neydi?.. Biz dedik ki, kesimler uzlaşsın, bu iş yasası, bizim önümüze kesimlerin uzlaşısı olarak gelsin dedik.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Tutanağa doğru geçsin diye söylüyorum:"İş güvencesi", "iş güvenliği" değil.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Dün akşam, böyle bir taleple bize geldiler. Doğrusu, biz bunu değerlendirdik ve bugün, Danışma Kurulu toplansın diye talepte bulunduk. O öneride de şu talepte bulunuyoruz: Kesimlerin uzlaşması, tarafların uzlaşması neticesinde, bugün, yürürlüğe giren İş Güvenliği Yasasının yürürlük tarihini erteleyelim. Dolayısıyla İş Yasası Tasarısını da görüşmeyelim; daha sonra, ilgili tasarı  komisyondan geçip, Genel Kurula gelince, hep birlikte, bir tarih ortaya çıkacak ve o tarihte İş Güvenliği Yasası ile İş Kanunu Yasası, birlikte yürürlüğe girsin teklifiyle buraya geldik. Ama, maalesef, muhalefet partisi sözcüleri, burada öyle şeyler söylediler ki, bu meseleyle ne alakası vardı, bu talebimizle ne ilgisi vardı, doğrusu bunu anlamakta herkes zorlandı.

Şimdi, bu kürsüye çıkan Sayın Meral diyor ki: "Bu tasarı, iş kanunu tasarısı çalışanları köleleştiriyor." Başka ne diyor: "İşçiye, işverene hiçbir şey vermiyor." Esas yalan cümleler bu cümlelerdir bakınız. (AK Parti sıralarından alkışlar) Çünkü, hiçbir işçi temsilcisi ve işveren temsilcisi, bu yasa, böyle Cumhuriyet Halk Partililerin iddia gibi bir yasa değil, uzlaşamadığımız birkaç maddeden ibarettir... Bunun için bir süre istemişlerdir bizden.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önce, "iş güvenliği" ile "iş güvencesini" ayır!..

FARUK ÇELİK (Devamla) - İkinci olarak, yine, burada polemiklere devam ediyor arkadaşlarımız. Bakınız, Sayın Meral diyor ki: "Bazı işyerlerinde şöyle yazılar vardır; bugün Allah için ne yaptın?" Şimdi, Sayın Meral'e ben soruyorum: Otuz yıldır işçi için ne yaptınız allahaşkına?! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Çalışanlar için ne yaptınız?! (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

Bakınız, ayrıca, biz, bu Parlamentoya bu dönem girmedik, Sayın Meral gibi arkadaşlarımızın hafızasında sıkıntı olabilir; ama, bizim hafızamız yerindedir. Bakınız, 21 inci Dönemde Sosyal Güvenlik Yasası çıkarılırken emek platformuna kimin sırt döndüğünü, emekçileri kimin sattığını biz çok iyi biliyoruz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Emekçiyi ve emeği gizli pazarlıklara, gizli odalarda, gizli mahfillerde iktidarlara nasıl pazarladıklarının şahidiyiz bizler. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İçinizde!.. Sen kendi partine bak!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani, bir zahmet, şuraya gelip saatlerce nutuk atılıyor; işçi adına nutuk atılıyor, emek adına, emekçi adına nutuk atılıyor. Bu konuyla ilgili AK Partililerle aşık atamazsınız.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Daha dün Maliye Bakanını akladınız!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani, emeğin, emekçinin ne olduğunu biz biliyoruz, siz de ikrar ediyorsunuz, "siz, emekten, emekçiden oy aldınız" diyorsunuz; sizin de itirafınız bu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bir zahmet, bunları konuşacağına bu sendikaya yıllarca başkanlık yapmış değerli arkadaşlarımız, çıksınlar, desinler ki: "Biz, yıllarca bu sendikaların başındaydık." Ne kadar maaş aldınız Allah aşkına; bunu itiraf edin gelin burada. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler) Hangi imkânlarla...

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul)- Ağalar orada!.. İşçiler burada!..

FARUK ÇELİK (Devamla)- Son olarak, bakınız, bir şey daha ifade edeyim: İki günden beri, bu kürsüye gelen değerli CHP sözcüleri...

İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Para babalarına verdiğiniz sözü yerine getirememenin hırçınlığıyla saldırıyorsun!..

FARUK ÇELİK (Devamla)- ...Siirt seçimlerini, Siirt'i ısrarla dile getiriyorlar; yani, bu konuyla ilgili iki şey söylemek istiyorum...

CEVDET SELVİ (Eskişehir)- Siirt konusuna girme çok mahcup olursun!..

FARUK ÇELİK (Devamla)- Birincisi; neticeler gayet açık ve net ortadadır. Herkes dersini alsın. Gayet açık; tartışacak bir şey yok.

İkinci ve önemli husus şudur: AK Partinin Türk siyasetine getirdiği en önemli özellik, en önemli güzellik, hiçbir seçimde... Bakınız, 23'ünde Çorum seçimleri var; Siirt seçimleri oldu; hiçbirinde devlet imkânları seçimlerden önce kullanılmayacak prensip kararını almıştır bu parti. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bakınız, ne Çorum'da ne Siirt'te devlet imkânlarının kullanıldığını göremeyeceksiniz. Bundan sonra hiçbir seçimde göremeyeceksiniz ve netice olarak şunu söylüyorum: AK Parti iktidarında...

ENVER ÖKTEM (İzmir)- Sayın Başkan, doğruyu söylemiyor!.. Siirt'e devletin tüm imkânlarını getirdiniz; Muş'tan, Gaziantep'ten getirdiniz!..

FARUK ÇELİK (Devamla)- Bakınız, bir örnek veremezsiniz burada diyorum. Siirt'te devlet imkânlarının kullanıldığına dair bir örnek veremezsiniz. Ama, Siirtlilere buradan söylüyorum: AK Parti iktidarı, bundan sonra, Siirt'e gerekeni yapacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Son olarak şunu ifade ediyorum: AK Parti iktidarında emek ve emekçi hak ettiği imkânlara kavuşacak ve emeği ve emekçiyi istismar edenlerin bundan sonra emekçilerin başında bulunamayacağı bir dönem başlayacaktır diyor, önerinize desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan...

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, sataşma var; 69 uncu maddeye göre söz istiyoruz.

BAŞKAN - Anlayamadım...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, konuşmacı ismimi zikrederek...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, siz konuştuğunuz zaman ben buradan anlayamıyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkanım, sayın konuşmacı birkaç defa ismimden bahsederek, hakaretvari ifadeler kullandı.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Hakaret yok efendim.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hakaret yok Sayın Başkan, hepsi doğru.

BAŞKAN - Sayın Meral, sataşma olduğundan mı bahsediyorsunuz?

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Evet.

BAŞKAN - Şimdi, lütfen oturun. Bu hususta zabıtlara bakacağım, eğer sizin... (CHP sıralarından gürültüler)

OĞUZ OYAN (İzmir) - Gerek yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hayır efendim, öyle yok.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Kulakların işitmiyor mu senin?! Niçin zabıtlara bakacaksın, öyle şey olur mu?!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Oyan...

Bakın, iki gündür burada bu yasayı müzakere ederken, muhalefetin sayın sözcüleri, gerçekten, birçok konuda bu İçtüzüğün üslup ölçülerini aşan konuşmalar yaptılar, ikaz etmek zorunda kaldım; ama, hiçbir zaman sataşmadan dolayı AK Parti Grubuna söz vermedim. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 69'a bak Sayın Başkan...

BAŞKAN - O bakımdan, inceleyeceğim -69'a göre- bakacağım, varsa bir şey hakkınızı zayi etmem.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Çok açık...

BAŞKAN - Görüşmelerimize devam ediyoruz efendim.

Teşekkür ederim.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Yalan beyanda bulunmakla suçlamıştır, bana da hakaret etmiştir; onun için söz istiyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Hayır efendim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, İçtüzüğe göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Meral, bakacağım...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - "Kaç lira aylık alıyordunuz" diye soru sormuştur. "İşçiyi sattınız" demiştir. Bir sürü ithamlarda bulunmuştur.

BAŞKAN - Bakacağım Sayın Meral.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, dün, daha hafif bir konudan dolayı söz verdiniz...Sayın Başkan, adil yönetmiyorsunuz. Bakın, yalan beyanda bulunmakla suçlamıştır. Bana da hakaret etmiştir. İçeriği olmayanlar, ancak hakaret ederek konuşabilirler; içeriksizlerin tek silahı hakarettir.

BAŞKAN - Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz...

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Siz konuşunca sataşma olmuyor, biz konuşunca sataşma oluyor!.. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz, sırasını, Tokat Milletvekili Sayın Resul Tosun'a vermiştir.

Buyurun Sayın Tosun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Meral, buyurun, ben, bakacağım ona.

Sayın Tosun, herhangi bir sataşmaya, herhangi bir karşılıklı konuşmaya meydan vermeyecek şekilde bir konuşma bekliyorum. Lütfen...

Buyurun.

Süreniz 10 dakika.

RESUL TOSUN (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, iki gündür, burada, çok önemli bir yasayı tartışıyoruz. Biz, AK Parti Grubu, zaman zaman, her ne kadar hatiplere bazı ifadelerle düzeltme yahut da müdahalede bulunuyorsak da, maalesef, burada, konuşan bütün CHP'li değerli dostlarımız, AK Parti âdeta bir işçi düşmanıymışçasına, böyle bir imajı varmışçasına hep sürekli, aslında, hakarete varan konuşmalar yaptılar. Biz hep sabrettik, sabredeceğiz; çünkü, herkesin bizim gibi düşünmesi mümkün değil. Farklılık, demokrasinin erdemlerinden birisidir. Farklılıklara tahammül edeceğiz; ama, öyle görülüyor ki, 365 henüz CHP'li arkadaşlarımız tarafından hazmedilememiş, bu hazmedilemeyişin acısını burada çıkarmaya çalışıyorlar.

Biraz önce Değerli Grup Başkanvekilimiz gayet veciz bir şekilde ifade ettiler.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Tosun, hakareti duymadın mı? Hakarete ortak oldun işte!

RESUL TOSUN (Devamla) - Madem CHP işçiden yanaydı da, neden 3 Kasım seçimlerinde milletimiz, işçimiz ve emekçimiz CHP'yi değil de AK Partiyi tercih etti acaba? (AK Parti sıralarından alkışlar)

OĞUZ OYAN (İzmir) - Dinî istismar edip, onları kandırdığınız için...

RESUL TOSUN (Devamla) - Burada teori değil, nutuk değil, edebiyat değil, eğer gerçekleri konuşacak olursak, işçilerimizin ve emekçilerimizin neden AK Partiden yana tavır koyduğunu ve neden Cumhuriyet Halk Partisine bir mesaj iletmek istediğini çok iyi anlayacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar) Neden; çünkü, değerli kardeşlerim, CHP, ne zaman yönetime geldiyse ve CHP zihniyeti nerede işbaşına geldiyse, orada emekçiler, orada işçiler ezilmiş; AK Partililer de, gelip, o ezilen işçileri kurtarmıştır. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Nereden geldiniz?..

OĞUZ OYAN (İzmir) - Bu sonucu almak için, dini istismar edip geldiniz.

RESUL TOSUN (Devamla) - Acele etmeyin, acele etmeyin; gerçekler konuşacak, burada nutuk atmayacağım. (CHP sıralarından gürültüler)

CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Dini istismar ederek geldiniz.

RESUL TOSUN (Devamla) - Bakınız, AK Partinin Genel Başkanı, teslim aldığı İstanbul Belediyesinde, kendisinden önce, şu anda CHP sıralarında oturan çok değerli bir milletvekili belediye başkanıydı. O zaman, şu anda işçi edebiyatı yapan CHP'li kardeşlerimizin arasında bulunan bu değerli milletvekilimiz zamanında, bizim Değerli Genel Başkanımız belediyeyi teslim aldığında, 11 aydır işçiye kuruş maaş ödememişlerdi. Bu mu işçi dostluğu?! Bu mu işçiden yana tavır koymak?! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Daha dünkü çocuksun sen!

RESUL TOSUN (Devamla) - Ama, biz geldik, AK Parti zihniyeti geldi, CHP'nin o açığını, o eksiğini de tamamladı ve 11 ay ücret alamayan işçiye...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Ne zaman geldiniz, ne zaman geldiniz?!.

RESUL TOSUN (Devamla) - ...sizin kusurunuzu AK Parti tamamladı, AK Parti temizledi. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Bakın, şimdi, işçiler "keşke elim kırılsaydı da AKP'ye oy vermeseydim" diyor.

RESUL TOSUN (Devamla) - Evet, değerli kardeşlerim, çok uzağa da gitmeyelim. Siz, burada, her münasebette, bizim işçi düşmanı olduğumuzu iddia ediyorsunuz; ama, kendi işçilerinizi bile ezdiğinizi, biraz hafızanızı yoklarsanız, çok iyi göreceksiniz. Daha iki sene önce, bırakın belediyeyi, hükümeti vesaireyi, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezindeki işçiler, hakları verilmediği için grev yapmadılar mı?! Bu mu işçi dostluğu?! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, bu hakarettir; müsamaha gösteriyorsunuz; ama, söz vermiyorsunuz.

RESUL TOSUN (Devamla) - Evet, kendi işçisini mağdur eden...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Çalışanları sendikalı olan tek parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Din tacirliği yaptın sen yahu!

BAŞKAN - Sayın Çetin... Sayın Çetin...

RESUL TOSUN (Devamla) - Kendi işçisini mağdur eden bir yönetimin, kalkıp da, işçileri abat etmiş bir siyasî partiye sataşmaya hakları var mıdır?! (CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, bu hakaretleri dinliyor musunuz, sonra söz vermiyorsunuz.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Senin partinde çalışanlar sendikalı mı?

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen din tacirliği yapıyorsun!

RESUL TOSUN (Devamla) - Devam edin... Eyvallah... Eyvallah...

Şimdi, değerli kardeşlerim, CHP...

BAŞKAN - Sayın Tosun, lütfen...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen din tacirisin!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, burada açıkça hakaret ediyor; müsamaha ediyorsunuz, sonra söz vermiyorsunuz.

BAŞKAN - Lütfen efendim, oturalım.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Çok yanlış yönetiyorsunuz.

RESUL TOSUN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet anlayışına, başından beri "hep ılımlı, yapıcı" diyorlar; ama, maalesef, Cumhuriyet Halk Partisi muhalefeti...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Bundan sonra size adım attırmayacağız.

RESUL TOSUN (Devamla) - Sayın İnönü "muhalefette tasvip olmaz" dedi; yani, muhalefette onay olmaz, iktidar ne getirirse, muhalefet onun aleyhinde konuşacak, onun aleyhinde oy verecek; aynen bu mantıkla hareket ediyorlar.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hep takıyye yapıyorsunuz.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Takıyyecilik yapmayın.

RESUL TOSUN (Devamla) - Söz hakkı doğmasın diye, isim vermeden, dünkü konuşmadan örnek veriyorum. Dün, burada, saat 14.45'te, CHP adına konuşan CHP'li bir değerli dostumuz -ismini vermiyorum, cevap hakkı doğmasın diye- aynen şu ifadeyi kullandı ve dedi ki: "Bu kanun tasarısı içinde destek vereceğimiz çok sayıda madde var; ama, ret veriyoruz."

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Konuşmasından mı korkuyorsun?

RESUL TOSUN (Devamla) - Bu mu muhalefet anlayışı, bu mu yapıcı muhalefet?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, biz işçiyi düşünüyoruz, emekçiyi düşünüyoruz; bunlar, muhalefet anlayışı içerisinde, maalesef, muhalefette tasvip olmaz kuralından hareketle, CHP'ye yakışan bir şekilde devam ediyor.

İşsizlikten hepimiz müştekiyiz, hepimiz şikâyetçiyiz.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Madem doğruydu, niye geri çektiniz?

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Çekmesenize tasarıyı!..

RESUL TOSUN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, işsizlik... Bakınız, 1997 yılında Türkiye'deki büyüme hızı artı 8,5'ti; biz Parlamentoya 3 Kasımda girdiğimizde, bu, eksi 9,5'e inmişti; yani, yüzde 18'lik bir küçülme vardı. Bunun anlamı şudur: Eğer, büyüme hızında yüzde 1'lik bir fark varsa, bunun anlamı, 65 000 kişiye iş imkânı açılmış demektir. Yüzde 18 küçülmenin anlamı, neresinden bakarsanız bakınız, 1 000 000 kişinin işsiz kalması, ailesiyle hesap ettiğiniz zaman, 5 000 000 insanın aç kalması demektir. Bu sürecin başlangıcında çok önemli rol oynayan ve bu sürecin devamında çok önemli rol oynayan, ülkedeki işsizliği kamçılayan politikaların tesis edilmesinde önemli rol oynayan iki değerli milletvekilimiz de, şu anda -isimlerini vermiyorum cevap hakkı doğmasın diye- CHP sıralarında oturuyorlar. Bu memlekette hem işsizliği körükleyeceksiniz, kamçılayacaksınız, ondan sonra da, gelip, işsizleri kollayan, işsizleri abat eden, vermediğiniz ücretleri işçilere ödeyen AK Partiye "işçi düşmanı" diye sataşacaksınız. Bu, hiçbir zaman, mantıklı bir yaklaşım değildir.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi bağlamadan önce, burada bir şeyi itiraf etmek istiyorum. Doğrusu seviniyorum. Eğer ağzımdan maksadını aşan bir söz çıkarsa, bütün Parlamentodan da özür diliyorum...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hepsi maksadını aşıyor.

RESUL TOSUN (Devamla) - CHP'li arkadaşlarımızın, bu dönemde, sanki kimyası değişmiş gibi. Dikkat ediyorum, dinî argümanları biz hiç kullanmıyoruz, burada, sürekli CHP'li arkadaşlarımız dinî argümanları kullanıyorlar.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Takıyye yapma, takıyye!

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Dinden anlıyor musunuz?!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Senin anladığın dilden konuşuyoruz; sen o dilden anlıyorsun!

RESUL TOSUN (Devamla) - Biz, bir argüman kullansak, hemen itham edilebiliriz; ama, sadece dün not aldığım dinî argümanlara bakınız: CHP'li arkadaşlarımız buraya geliyorlar "Allah'tan korkun" diyorlar...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Yine, hâlâ takıyye yapıyorsun!

RESUL TOSUN (Devamla) - ...geliyorlar "yevmi kıyametteki şahitlikten" bahsediyorlar...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Tekelinde mi Allah senin? Yanlış mı?!

RESUL TOSUN (Devamla) - ...geliyorlar "mübarek cuma" diye söz ediyorlar; geliyor bir arkadaşımız "cehennemde yanacaksınız" diyor...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Evet, gerçekten yanacaksın sonunda.

RESUL TOSUN (Devamla) - ...geliyor bir arkadaşımız "çarpılırsınız" diyor... (CHP sıralarından gürültüler)

Doğru, biz korkuyoruz. Biz, CHP ne zaman gelirse memleketi çarptığı için CHP'den korkuyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bir tek iftira atmaktan korkuyorsunuz yani!

RESUL TOSUN (Devamla) - Dün, burada, çok değerli bir sayın CHP'li sözcü dedi ki: "CHP'nin adını ağzınıza alırken, besmele çekmeniz lazım." Yahu, besmele çekmek yeterli olmaz, euzu besmele çekmek lazım! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hâlâ din tacirliği yapıyorsun!

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - CHP'ye sataşma hakkı var mı Sayın Başkan?!

İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Bu terbiyesizliğe nasıl müsaade ediyorsunuz Sayın Başkan.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Terbiye sınırlarını aşıyor Sayın Başkan.

RESUL TOSUN (Devamla) - Sözlerimi bağlarken, tekrar, eğer maksadını aşan bir ifade olursa, özür dileyerek... (CHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Özrünü kabul etmiyoruz.

RESUL TOSUN (Devamla) - Timurlenk, Nasrettin Hoca'yı çağırıp "yahu, bu Abbasilerin adlarında neden hep Muntasır, Billah, El hâkim, Fillah gibi hep Allah adı olan isimler var; ben, onların yerinde olsaydım, bana ne derdiniz" dediğinde "senin adın euzu billah olur" demiş.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bak din tacirine!

RESUL TOSUN (Devamla) - Evet, din ticaretini biz sizden öğreniyoruz; biz, hiç din ticareti yapmadık.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum; maksadını aşan bir ifade olduysa, tekrar tekrar özür diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tosun.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Burası AKP Grubu değil!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, burada açıkça sataşma var.

BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen, oturur musunuz... (CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, burada, partimize çok açık sataşmalarda bulunulmuştur; 69'a göre...

BAŞKAN - Ben, taleplerinizi burada cevaplandıracağım...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ama söz vermiyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bir defa, yerinize oturmazsanız, hiçbir işlem yapmam. Yerinize oturun... (CHP sıralarından gürültüler)

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Niçin oturacağız, dinlemek zorunda mıyız onları?!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ama söz vermiyorsunuz Sayın Başkan...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Söz istiyoruz Sayın Başkan...

BAŞKAN - Lütfen, yerinize oturun. Arkadaşlarımızın hepsi yerine otursun.

Bazı arkadaşlarımızın birinci itirazı, Sayın Tosun'un süresini aştığı noktasında. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Ne süresini aşması; hakaret sınırını aştı.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Ne süresi, sabahtan beri hakaret ediyor!

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Hakaretler hakkında... Ne süresi!

BAŞKAN - Burada, elektronik cihazla hareket ediyoruz. Ben, bütün arkadaşlarıma eksüre verdim, kendisine vermedim. Bu noktada herhangi bir şey yok.

İkincisi: Evet, ben, kürsüye çıkan hiçbir arkadaşımızın, tansiyonu yükseltecek, arkadaşlarımızı kıracak, siyasî partilerin manevî şahsiyetine dokunacak bir konuşma yapmasını arzu etmiyorum ve tasvip etmiyorum.

Ancak, şimdi, eğer zabıtları, bu iki günlük dönemin zabıtlarını incelerseniz, doğrusu, siz de üzüleceksiniz. (AK Parti sıralarından "Doğru" sesleri, CHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, intikam için mi verdiniz o sözü?!

BAŞKAN - Bakın, Sayın Tosun konuşurken, benim tespit edebildiğim, Sayın Çetin'in "din taciri" ve "terbiyesiz" sözlerini tasvip ediyor musunuz? (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Evet.

BAŞKAN - Siz ediyor musunuz?!

Bu, bir...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Dün niye uyarmadınız o sendikacıyı?! Niye uyarmadınız?!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, sorun o değil. 69'a göre...

BAŞKAN - Bir başka arkadaşımızın da "sakalından utan" şeklindeki laf atmasını, siz, Parti olarak tasvip ediyor musunuz? (CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, çok açık sataşma var; 69'a göre, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Özyürek, yapmayın bunları...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Neyi yapmayacağız Sayın Başkan?! 69'a göre...

BAŞKAN - Şimdi, ben, 69'a göre gereğini yapacağım. (CHP sıralarından gürültüler)

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan, bu hakaretleri gülerek izliyorsunuz orada.

BAŞKAN - Yalnız, bu arkadaşlarımın dediği noktasında, Başkanlığın, kesinlikle bunu hoş görmediğini ve arkadaşlarımız talep ettiği takdirde, kendilerine, bu noktada, 69'a göre değerlendireceğimi de bildiriyorum.

Şimdi, sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 69'uncu maddesinde "şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan -yani, yanlış yorumda bulunulan- hükümet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap verebilir.

Açıklama ve cevaplar için, Başkan, aynı oturum içerisinde olmak üzere söz verme zamanını takdir eder" deniliyor.

Sayın Meral ile ilgili zabıtlar henüz gelmedi, baktırıyorum; ancak, ben, aynı sataşmaya meydan vermemek bakımından ve vereceğim kısa sürede, maksadını hasıl edecek bir konuşma yapmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri kimi uygun görüyorsa, birine söz vereceğim... (CHP sıralarından gürültüler)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, şahsıma sataşma vardı, benim konuşma hakkım var.

NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - Sayın Başkan, benim de şahsıma sataşma vardı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Şahsı burada Sayın Başkan.

BAŞKAN - Zabıt gelmedi, onun hakkı bakidir; yani, bakacağım ona.

Sayın Sözen'in de bir talebi var; ona da bakacağım.

Buyurun Sayın Özyürek.

Lütfen, kısa ve yeni bir tartışmaya meydan vermeyelim.

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; öncelikle, Sayın Meral'in ve Sayın Sözen'in söz hakları kesinlikle saklı olması gerekir; çünkü, şahıslarına dönük, burada ağıza alınmayacak hakaretlerde bulunulmuştur.(AK Parti sıralarından "Aa" sesleri, gürültüler) Öncelikle, bunu, büyük bir üzüntüyle karşılıyorum. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisine dönük, gene, çok ağır hakaretlerde bulunmuştur.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisine dil uzatmak, hakaret etmek kimsenin haddine de değildir, hakkı da değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, cumhuriyeti kuran parti olarak, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu parti olarak, namusuyla geçinen insanların sözcüsü olarak, kendimize hakaret ettirmeyiz, kendi hakkımızı da her zaman koruruz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi sendikalı işçilerin çalıştığı tek partidir. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için...

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ağaların çalıştığı...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır, Cumhuriyet Halk Partisinde çalışan insanlar, emekçilerdir.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Emekçi ağalarıdır.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır, işçiden bahsediyoruz. Ağalar bizde yok, ağalar sizde, ağalar sizin aranızda değerli arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Ben, Sayın Başkanın tutumu üzerine söz aldım. Burada sürekli bir tartışmayı, sürekli bir kavgayı tahrik etmek istemiyoruz.

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibin konuşmasına müdahale etmeyelim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, daha yeni, açılalı üçbuçuk ay olan bir Parlamento, daha güvenoyu almamış bir hükümetle karşı karşıyayız ve burada öylesine bir laf atma, öylesine bir hakaret trafiğine tanık oluyoruz ki, bu Parlamento için yazık oluyor, yakışmıyor. Sayın Başkan da çok müsamahalı, çok toleranslı, hoşgörülü, saygı duyuyorum; ama, bazı noktalarda anında mukabele etmezseniz, bu kürsüden ve milyonların önünde belli şahıslara, belli partilere hakaret edilmesine göz yumarsanız, burada sükûneti sağlayamazsınız.

Yapılması gereken şudur: Bir arkadaşımız kalkmış, durup dururken Cumhuriyet Halk Partisine hakaret ediyorsa; bir arkadaşımız kalkmış, şu anda burada olmayan bir kimseye hakaret ediyorsa, Meclis Başkanımızın buna anında müdahale etmek suretiyle sükûneti sağlaması lazım.

Bazen hoşgörü güzeldir de, hoşgörü gösterilecek hoş konuşmalara müsamaha edilir. Küfretmeye, hakaret etmeye müsamaha ettiğimiz zaman, bu Parlamentonun mehabetini, güzelliğini sağlayamayız, yaşayamayız. O bakımdan, ben, özellikle rica ediyorum, bütün hatiplerden rica ediyorum; belli bir anlayış içinde, belli bir seviyeyi koruyarak bu çalışmalarımızı yürütelim.

Sonra, iktidar partisi, çoğunluk partisi, daha çok tahammüllü olur.

Tasarıyı getiren sizsiniz...

FEVZİ BERDİBEK (Bingöl) - Çomak sokma sende...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Ben, çomak filan sokmuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, çok ciddî bir konuşma yapıyorum. Çomak sokmak... Burada çelik çomak mı oynuyoruz; burada Parlamento çalıştırıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, laf atmakla ne kazanıyorsunuz?!

RESUL TOSUN (Tokat) - Siz tarafsınız...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır...

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakınız, hepimiz belli düzeye gelmiş, halktan oy almış, seçilmiş insanlarız. Burada, herkese sorumluluğunu hatırlatan bir konuşma yapıyorum; siz orada "çomak sokuyorsunuz" diyorsunuz. Ne olacak, hakaretamiz laf bulmakta büyük zorluk yoktur; herkes bulur. Önemli olan...

RESUL TOSUN (Tokat) - Siz yapıyorsunuz, biz size bir şey söylemiyoruz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın hatip, değerli arkadaşım, biraz önce konuştunuz, söyleyeceğiniz her şeyi söylediniz, Parlamentoyu tahrik anlamında da bütün görevinizi yaptınız; bari, yerinizde sakin oturunuz, ne olur!

RESUL TOSUN (Tokat) - Siz yapıyorsunuz!..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır, hiç yapmıyorum, hiç yapmıyorum...

Şimdi, birincisi, burada, Cumhuriyet Halk Partisine dönük çok ağır sözler edilmiştir. Değerli arkadaşımın herhalde bir fevrî anına geldi, ağır hakaretler etti. Ben, ondan, Cumhuriyet Halk Partisinden özür dilemesini bekliyorum, bunu açıkça ifade ediyorum; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisi -biraz önce de belirttim- sendikalı işçi çalıştıran tek partidir. Acaba, partinizdeki işçiler sendikalı mıdır sendikasız mıdır; bunu, gelip burada açıkça beyan edersiniz. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)

Önce, işçinin örgütlenme hakkına, sendikalaşma hakkına kendi partinizde saygı gösterirsiniz, sonra başka partiye laf atarsınız. Buna, kamuoyunun dikkatini çekerim. (CHP sıralarından alkışlar)

Cumhuriyet Halk Partisi, işte, şimdi çeşitli haklar getiren bu İş Kanununu getirmiş olan partidir. Şimdi o hakları geri almaya çalışıyorsunuz; ama, dönüp "siz işçiye saygısızsınız, siz çalışana saygısızsınız" diyorsunuz. Buna hakkınız var mı değerli arkadaşlarım?

Şu anda tartıştığımız kanunu kim getirdi, ne zaman geldi; Cumhuriyet Halk Partisinin o zamanki genel başkanı Sayın Ecevit zamanında, Sayın Önder Sav'ın bakanlığı zamanında geldi bunlar. Bu hakları şimdi kısmaya çalışıyoruz, bunu vesile yapıp bize hakaret ediyorsunuz, bu üslupla, bu anlayışla... Bazı şeyleri söylerken de, diyorsunuz ki:"Siz dinî motifler kullanıyorsunuz."

Değerli arkadaşlarım, biz aynı Tanrıya inanmıyor muyuz, biz aynı Allah'a inanmıyor muyuz? (Alkışlar) Elbette, "Allah'tan korkun", "Allah'tan korkmaz" laflarını biz de kullanırız. Onun için, hiçbir şey, din, kimsenin tekelinde değildir; cumhuriyet kimsenin tekelinde değildir; Allah, Peygamber kimsenin tekelinde değildir. (AK Parti sıralarından "doğru, doğru" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından alkışlar)

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Çok güzel, tebrik ediyoruz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Onun için, birbirimize anlayışlı olalım, belli bir düzeyi, belli bir seviyeyi götürelim. İnanmanızı isterim ki, ben, bugünkü Danışma Kurulu önerisi nedeniyle burada konuşmuştum; belli bir uzlaşmayı sağlamadan bu tasarıyı Parlamentonun önüne atarsanız, burada kavgayı başlatırsınız, sokaklarda gerginliği başlatırsınız demiştim.

Şimdi, deniliyor ki: "Biz gece yarısı o sendikayla anlaştık, bu sendikayla anlaştık..." Olabilir. Arkadaşlarımın söylediğine inanıyorum. Peki arkadaşlarım, buradaki milletvekilleri konu mankeni mi? (CHP sıralarından alkışlar)

Tasarıyı getirdiniz, önümüze koydunuz, kırksekiz saat bile geçmeden, "hadi, görüşün" dediniz; başladık, görüşüyoruz, görüşüyoruz; aa "biz gece yarısı başka türlü bir anlaşma sağladık, bunu çekiyoruz!.." Kiminle anlaştınız, nedir; lütfedip, muhalefete, burada, bu kanun tasarısı üzerinde saatlerdir dil döken insanlara da bir bilgi vermek gerekmez mi? Asgarî nezaket bunu gerektirmez mi?

BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen, toparlayın.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Hadi bizi önemsemiyorsunuz, peki, buradaki parlamenterleri, kendi partinize mensup milletvekillerini önemsemeniz gerekmez mi?

Değerli arkadaşlarım, Parlamento saygın bir kurumdur. Parlamentonun iradesini "birkaç kimseyle mutabakat sağladık" diye by-pass etmeye, yok saymaya hiçbirimizin hakkı yoktur. Bu Parlamentoya saygı göstereceğiz, milletvekilleri olarak birbirimize anlayış göstereceğiz ve huzur içinde, sükûn içinde, kurallar içinde bu Parlamentoyu çalıştıracağız.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu iyi niyetli yaklaşımımızın herkes tarafından kabul edileceği umuduyla, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Sayın milletvekilleri, Sayın Özyürek'e teşekkür ediyorum. Elbette ki, bu Parlamentoda beraber çalışacağız, birbirimize dikkat edeceğiz, kırmayacağız.

Ben, yine, Başkanlığın aynı anlayışı içerisinde, Sayın Nurettin Sözen'e kısa bir söz vereceğim. Yanlış anlamayı, belki de kendi açısından nasıl izah edecekse -kendi ifadesidir- 69'a göre söz istemiştir. Yalnız, Sayın Başkanın, ben, bir sataşmaya meydan vermeyecek kadar öz bir açıklama yapacağına inanıyorum.

3 dakikalık kısa bir süre veriyorum Sayın Başkan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sevgili arkadaşlarım, yalan söylemek bütün dinlerde ve bütün insan toplumlarında bütün çağlar boyunca hep suçlanmıştır, ayıp bir işlem olarak, suç olarak kabul edilmiştir.

Şimdi, bir arkadaşımız burada herkesin huzurunda, Tanrının huzurunda yalan söylemiştir. Benim için her şeyi söyleyebilirsiniz; ama, İstanbul'da insana ve emekçiye olan saygımı yadsıyamazsınız, onlara verdiğim büyük hizmeti ve katkıyı yok sayamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Benim programım önce insan programıdır. Benim çalışmalarımda hedef önce insandır. Onun varlığı, onun sağlığı... (AK Parti sıralarından "İSKİ" sesleri)

Ona da cevap vereceğiz.

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyelim efendim.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - İnsanın sağlığı, varlığı, onuru benim için kutsal değerlerdir. Bütün siyaset hayatım boyunca, bütün yaşadığım sürece "önce insan" ilkesini savundum, savunmaya devam edeceğim.

Değerli arkadaşlarım, yanlış bir süreç başlattınız; Sayın Başbakanın süreci ile benim hizmet süremi kıyaslamak gibi talihsiz bir duruma düştünüz. Beş yıl buradayız. Bu yasama süresince, teker teker bu hesaplaşmaları ve bu kıyaslamaları gerçekleştireceğiz. Göreceksiniz ki, Başbakanınız, hizmet sürecinde, bir tek uluslararası projeye imza atmamıştır. İstanbul'da yapılan tüm hizmetlerin altında Cumhuriyet Halk Partisinin ve benim imzam olduğunu burada kanıtlayacağım. (CHP sıralarından alkışlar)

O söz atan arkadaşıma söylüyorum: Başbakanınız, şu anda, ağır cezada yargılanmaktadır; 5 adet ağır ceza davası vardır. (AK Parti sıralarından "İSKİ'yi unutmayın" sesleri) 20'ye yakın -ona cevap veriyorum; dinleyin- asliye ceza mahkemesindeki davası, Rahşan Ecevit... (AK Parti sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı).

BAŞKAN - Sayın Sözen... Sayın Sözen..

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Müsaade edin efendim... Müsaade edin efendim... (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN - Sayın Sözen... Bir dakika efendim... (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Önceki konuşanların sözünü niye kesmediniz?!

BAŞKAN - Bakınız... Bir dakika.... (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Sözen, bir dakikanızı rica ediyorum; mikrofonunuzu açacağım.

Değerli arkadaşlar, bakınız, Grup Başkanvekiliniz Sayın Özyürek, biraz önce konuşurken, burada bulunmayan kişiler hakkında, onlarla ilgili herhangi bir hoş olmayan söz söylendiği zaman, Meclis Başkanını göreve davet etti. Sayın Başbakan burada yok. (CHP sıralarından "Nasıl fark ettiniz!" sesleri, gürültüler) Kendileri, sözü, başka konuda aldılar. O bakımdan, mikrofonunuzu açıyorum; ama, siz, kendi konunuza cevap verin lütfen.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Peki, teşekkür ederim.

Sayın İdris Bey, beş yıl boyunca burada çalışacağız; Başbakanınızla da, sizinle de hesaplaşacağız; çünkü, siz, böyle bir süreci başlattınız.

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Bizim verilmeyecek hesabımız yok Sayın Başkan.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Yalan söylediniz. Tüm dünya... Türkiye'de hesabınızı vermediniz.

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Bizim verilmeyecek hesabımız yok.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Hesabınızı verin, aklanın, ondan sonra gelin buraya. Hesabınızı vermediniz; yargıdan kaçtınız, yargıdan kaçtınız.

İDRİS NAİM ŞAHİH (İstanbul) - Biz, hesap vere vere geldik buraya.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Dokunulmazlıkları kaldırmıyorsunuz, hesap vermediniz; biz, hesap vererek geliyoruz.

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Biz, millete de, yargıya da hesap vererek geldik.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Dokunulmazlıkları kaldırın; dokunulmazlıkları kaldırın, aklanın, sonra, gelin, burada konuşalım. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Şimdi, hesaplaşma sırası geldi.

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - İstanbul'da hesaplaşacağız.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Mademki böyle bir noktaya geldiniz, İSKİ konusuna da değineyim.

Türkiye'de ilk defa, bir siyaset adamı, suç işleyen bir bürokratını önce teftiş ettiriyor, sonra savcılığa teslim ediyor. Siz, bırakın bürokratınızı, kendiniz yargıdan kaçıyorsunuz; müfettişten kaçıyorsunuz, savcıdan kaçıyorsunuz, yargıçtan kaçıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler) Bu yalanlarınızı bu kürsüden boşa çıkartacağım; göreceksiniz, 5 yıl süreyle... Böyle bir fırsat verdiğiniz için, benden evvel konuşan ve benim konuşmama vesile olan arkadaşıma da teşekkür ediyorum.

Gelecek oturumlarda hesaplaşmak üzere, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul)- İstanbul'da hesaplaşacağız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Meral, kendisine sataşıldığından ve hakaret edildiğinden bahisle söz etmiştir. Zabıtları getirdim. Bu noktada, Başkanlığın takdir hakkı vardır.

Ancak, üzülerek ifade edeyim ki, Başkanlığın müsamahasıyla, en azından bir açıklama yapmak üzere söz verdiğim arkadaşlarımız, her nedense, bu kürsüye geldikten sonra şikâyet ettikleri duruma düşüyorlar.

Lütfen, bu duruma düşmemek kaydıyla, size, 3 dakikalık sürede, cevap vermek, açıklama yapmak üzere söz veriyorum.

Buyurun.

3.- Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Benden önce konuşana 10 dakika  verdiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efenim, 69 , açık; bu noktada takdir Başkanlığın.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hemen başlattınız; daha konuşmadım.

BAŞKAN - Ben, onu nazara alıyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bir su daha içebilir miyim müsaadenizle. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, eğer sakin olursanız, konuşmacı süresinde konuşur, bitirir.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, birkaç gündür burada konuşuyorum; mümkün olduğu kadar sizleri rahatsız etmemek için kendimi zorluyorum. Aslında, ben, genelde, açıkhavada konuşmaya alışık bir adamım; burada, mümkün olduğu kadar zorlandım işin doğrusu.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, kusura bakmayın; bakınız, mutlaka okuyorsunuz; ama, bir şey yapamıyorsunuz. Kısa süreli çalışan bir işçinin, ihbar tazminatı olmaz, kıdem tazminatı olmaz, izin hakkı olmaz. Bunları biliyorsunuz, sıralarım, bir sürü şey var. Bunu yapıyorsanız, işçi dostu olamazsınız, işçiyi savunduğunuzu söyleyemezsiniz; bir.

Şu anda Meclis Başkanlığı elinizde. Şu anda Mecliste çalışan insanlar, bir sendikaya üye oldu diye, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamına alıyorsunuz ve bunları ağlatıyorsunuz.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Dün de söylediniz...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Dahası var; ne pahasına olursa olsun özelleştirme yapacağız, işçileri memur yapacağız, istemeyeni kapıya atacağız diyorsunuz; bu bir.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Her gün aynı şeyi söylüyorsunuz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Gelelim Bayram Meral'e. Bayram Meral ne yaptı?

Değerli arkadaşlarım, arkadaşlarımla birlikte onurlu sendikacılık yaptım. "İşçiye ne aldın?.."

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Cevap hakkınızı kullanın...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sorular burada beyefendi...

"İşçiye ne aldın; işçiyi sattın..." İşçiyi nasıl sattım ki, hep, gezip dolanıyorsunuz ki, işçiler, mühendisten çok alıyor, milletvekillerinden çok alıyor diyen siz değil misiniz?! İşte, onları alan Bayram Meral; bu bir. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - En son aldığın maaşı söyle!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İkincisi, gelelim, Bayram Meral ne maaş alıyor?.. Ya, kusura bakmayın, Sayın İçişleri Bakanımız burada oturuyor; ne işe yarıyorsunuz, şuradan, bordroları getirttiririm Türk-İşten; bakalım, ne aldığım ortaya çıkar, siz söylersiniz. Benim aldığım üç küsur milyar liraydı; bu belli, bunu işçi takdir ediyor. Acaba, siz patronlardan ne aldınız, onu merak ediyorum! (CHP sıralarından alkışlar)

Diğer bir konu... (AK Parti sıralarından gürültüler)

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Diğer bir konu... (AK Parti sıralarından gürültüler) "Efendim, biz, sendikalarla anlaştık..." Sendikalarla anlaşabilirsiniz; ama, bir şey daha söyleyeyim, bakınız, sizin için söylüyorum: Şimdi bu yasayı geri çekeceksiniz... (AK Parti sıralarından "Ne aldık patronlardan?!" sesleri) Bu yasayı geri çektiğiniz zaman -yani, şu görüştüğümüz yasayı- eğer, bu maddeler üzerinde tekriri müzakere yapmazsanız... Bu, geçen maddeler, zaten, işçinin her şeyini elinden almıştır, uyarıyorum sizi, her şeyini elinden almıştır, hiçbir yararı yoktur işçiye; iki.

Değerli arkadaşlarım...

BAŞKAN - Sayın Meral...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bitiriyorum, daha cevap vermedim.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sözünü geri alsın Sayın Başkan.

BAŞKAN  - Sayın Meral, sözünüzü bitirirken...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Meral...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bayram Meral daha ne yaptı biliyor musunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Daha ne yaptım biliyor musunuz; işçinin hakkını vermeyenlerin saltanatına son verdim, onlara karşı savaş verdim.

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Meral... Başkanlık kürsüsüne bir bakar mısınız efendim; şimdi sözünüzü bitireceksiniz, mikrofonu açacağım...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sözümü bitirmedim Sayın Başkan.

BAŞKAN - ...ancak, Genel Kuruldaki milletvekillerimize söylediğiniz "siz patronlardan ne aldınız" sözünü geri almanızı rica ediyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Mikrofonumu açar mısınız?

BAŞKAN - Açtım, buyurun efendim.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Eğer bir şey almamışlarsa mesele yok; alanlara söylüyorum. Bir şey almamışlarsa mesele yok. (AK Parti sıralarından "Sayın Başkan, sözünü geri alsın" sesleri, gürültüler) Efendim, bir şey almamışsanız mesele yok, alanlar bağırsın, hepiniz niye bağırıyorsunuz?! Alanlar, suçlular bağırsın... (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Meral, lütfen yerinize geçin.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sözünüzü geri alın.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sayın Meral, sözünü geri alacaksın; sözünü geri almak mecburiyetindesin.(CHP sıralarından "Otur yerine" sesleri)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, hatip sözünü bitirmemiştir, hatibin sözünü kesmeye hakkınız yok. Siz zamanı tespit ediyorsunuz, süreyi tespit etmiyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, Tüzüğe bakın; zamanı ve süre benim takdirimdedir.

HALUK KOÇ (Samsun) - O maddede, siz, konuşmanın zamanını tespit ediyorsunuz; zaman ile süre farklı kavramlardır.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Arkadaşlara açıklayacağım efendim müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Sayın Meral, ben size gereği kadar söz verdim; bu konuda da, sizin özür dilemeniz noktasında Başkanlık size tebliğde bulundu, yerine getirmediniz. Bu konuda size tekrar söz vermiyorum.

AHMET IŞIK (Konya) - Hakkında işlem yapın Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, bir söz talebiniz var...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Evet Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, yeniden Sayın Meral'in üslubu gibi bir konuşma istemiyoruz burada.

Sayın Meral, ne zaman kürsüye çıksanız, siz tansiyonu yükseltiyorsunuz...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Efendim, benim üslubumda ne var; işverenden ne aldı, ben de soruyorum...

BAŞKAN - Hayır efendim. Siz, Genel Kurula konuşmuyorsunuz ki...

AHMET IŞIK (Konya) - Hakkında işlem yapılsın Sayın Başkan!

ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, yanlış bir uygulama başlattınız, yanlış bir usul uyguluyorsunuz.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Sayın Meral, buyurun yerinize geçin. (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Sav, süreyi siz mi takdir edeceksiniz?

ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, yanlış bir uygulama başlattınız; siz, hatibe 3 dakika süre vermeye mezun değilsiniz. 69 uncu maddeyi yanlış yorumluyorsunuz.

BAŞKAN - Yılların parlamenterisiniz ve bu görevleri yaptınız. Lütfen... 1 dakika da verebilirim, sadece maksadını izah edecek bir süre veririm ben. Başkanlığın tatbikatında bir yanlışlık yoktur.

ÖNDER SAV (Ankara) - Süreyi 60 ıncı madde tayin eder; siz tayin edemezsiniz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz; size de 3 dakikalık süre veriyorum.

ÖNDER SAV (Ankara) - Hayır efendim. 60 ıncı maddeyi iyi okuyunuz, yanınızdaki bürokratlarla bir görüşünüz bakalım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, bir yanlış anlaşılma oldu, düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN - Onu ayrıca talep edersiniz. Ben, başka bir arkadaşımıza söz verdim, ondan sonra...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, arkadaşlar rahatsız oldu; düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN - Lütfen, buyurun efendim; yerinize buyurun...

Buyurun Sayın Kapusuz.

3 dakikalık süre veriyorum.

ÖNDER SAV (Ankara) - Neye dayanarak veriyorsunuz 3 dakikayı?..

4.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; merak etmeyiniz, yerlerinize oturunuz, sizlere teşekkür edeceğim.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, Yüce Parlamento, milletimiz adına yasama ve denetleme görevlerini üstlenmek üzere seçilmiş 550 milletvekilinden oluşmaktadır. Bu yüce millet, bu Parlamentoya seçip gönderdiği arkadaşları, kendilerinin beklediği hizmetleri yapmak, onlara layık olmak, onlar için ellerinden gelenleri milletin istediği şekliyle yapmak üzere görevlendirdi. Bizler, şu anda, iktidar ve muhalefet olarak, Parlamentoda, bu görevler için beraberce çalışıyoruz. Elbette, buranın çalışma usulünü belirleyen bir İçtüzük var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Süre bitti, tamam...

BAŞKAN - Efendim, mikrofonunuz mu kapandı? (CHP sıralarından "Süre bitti" sesleri)

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Galiba bir yanlışlık oldu Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu kadar toleranslı davranan bir Başkanlık karşısında, benim 10 dakikaya falan ihtiyacım yok, verilen süre ihtiyacıma kâfidir; sadece, sizden, birazcık anlayış bekliyorum.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tamam, tamam...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu Parlamentonun çalışma usulünü belirleyen bir İçtüzük var; yasalara ve Anayasaya dayalı olarak düzenlenmiştir. Elbette, zaman zaman, birazcık da toleranslı olmak yönetimin takdirindedir; ancak, bu toleransı, bu fırsatı, bu hakkı suiistimal etmek ise, kimseye yakışmıyor; bunun altını özellikle çizmek istiyorum.

Şu anda ben, sadece Grubumuza, hatta Grubumuza değil, 550 milletvekiline yapılmış olan bir sataşmayı düzeltmek istiyorum. Bu Parlamentoda, hiçbir milletvekili, hiç kimse adına, hiçbir zaman satılık değildir; olmamıştır ve olmayacaktır da. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Hangi işadamından, hangi milletvekili arkadaşımın, bir tek lira aldığını ispat ederlerse, istifa etmezsek namerdiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, bu ithamı, bu iddiayı ispatlamayan arkadaşlar, durumlarını gözden geçirsinler. (CHP sıralarından gürültüler)

CANAN ARITMAN (İzmir) - Rüşvetin belgesi mi olur?

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, istirham ediyorum!.. Bakınız, tek cümle söylemek istiyorum ve sözümü bitireceğim. Bizi, AK Parti Grubuyuz, iktidarız, sabırlıyız; ancak, bir husus var ki, söylediğiniz her şeyin de arkasında durmalısınız. Sayın Genel Başkanımız, Başbakan olarak bugün Meclise geldi; sırf Parlamentoya saygısından programını iptal etti -buradaki süreyi, değişen süreyi de bilemediği için- saat 12.00'de, burada, sizlerle beraber oldu ve aranıza iştirak etti. Siz, böyle bir oturumda bile, iyi bir başlangıç yapmadınız.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Siz yapsaydınız...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yetmedi arkadaşlar; asılsız o kadar iddiada bulundunuz ki, bunu da tasvip etmemiz mümkün değil.

Bakınız, Sayın Genel Başkanımızın dokunulmazlığı, bildiğiniz gibi, önceki gün, Siirt seçimlerinden sonra hayata geçti. (AK Parti sıralarından alkışlar) Mahkemeleri devam ediyordu. Sayın Genel Başkanımız, inanıyorum ki, hâlâ, mahkemelerinin -dokunulmazlık dışında- devamından yana olacaktır.

CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Bu mümkün değil.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Böyle asılsız, "beş tane davası var, onbeş tane davası var" gibi konuşmalarla da, bir sayın lideri, bir Başbakanı yaralamak veyahut da lekelemek gibi bir yöntem, doğru bir yöntem değildir.

O halde, biz, şunu açıkça ifade edip, diyoruz ki: Biz, sizlerle, verimli, faydalı çalışmak istiyoruz. Bu çalışmalarda, farklı düşünceleriniz olabilir, farklı yaklaşımlarınız da bulunabilir; ama, biz, her şeye razıyız, hakaretin dışında; hakaretin dışında, her şeye razıyız. Size tahammül göstereceğiz, merak etmeyin; sizi dinleyeceğiz, sabırla dinleyeceğiz. Sizin her türlü katkınızdan da istifade edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi toparlayın lütfen.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkanım, son cümle olarak şunu ifade ediyoruz ki: Evet; milletimiz adına, her türlü hizmet için buradayız, buna azamî gayret sarf edeceğiz. Bu konuda yapılacak bütün katkılara da açık olduğumuzu ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

Sayın milletvekilleri, her sert ve karşı tarafı incitecek konuşma, yeni bir konuşmaya sebep olmaktadır. Ben istirham ediyorum; bakınız, iktidar olmak başka, muhalefet olmak başka; ama, hepimiz, bu Meclisin mensuplarıyız. Şu anda, Türkiye'de 70 milyon, emin olun, bizi çok dikkatli izliyor. O bakımdan, ben istirham ediyorum, tansiyonu yükseltecek herhangi bir şeye meydan vermeyelim.

Başkanlık olarak müsamahalı davranıyoruz, demokrasinin gereği, Parlamentonun gereği diyoruz, müsamahadan da şikâyet olunuyor. O zaman, İçtüzüğü açık ve net bir şekilde uyguladığımız zaman bir başka şikâyetle karşılaşıyoruz. Biz, işin dengesini bulmak ve herkesin, gönül rızası içerisinde bu hizmeti yürütmesini istiyoruz.

Şimdi, Başkanlığımıza, İstanbul Milletvekili Sayın İdris Naim Şahin yazılı müracaatta bulunarak, Sayın Sözen'in, konuşması sırasında, bizzat eliyle göstererek ve de açık isminden bahsederek, çok net bir şekilde kim olduğu anlaşılacak bir şekilde kendisine sataştığını ifade etmiş ve 69 uncu maddeye göre söz isteğinde bulunmuştur.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Tutanaklara bakalım, ne konuşmuş...

BAŞKAN - Ben, şimdi, Sayın İdris Naim Şahin'den bir başka ricada bulunuyorum. Siz, maksadınızı elbette ki açıklayacaksınız; ama, sizden beklenen bir üslupla kürsüde, milletin kürsüsünde konuşmanızı rica ediyorum ve yine, Sayın Sözen'e verdiğim süre kadar, 3 dakikalık süre veriyorum.

Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

5.- İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin'in, Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, şahsına sa-taşması nedeniyle konuşması

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; bugün üçüncü gününü idrak ettiğimiz bir çalışmanın, bir özel çalışmanın biraz tansiyonu yüksek saatlerini hep beraber yaşamaktayız. Bu kürsüden söz alan değerli arkadaşlarımız, iktidar partisinin, muhalefet partisinin değerli milletvekilleri, şüphesiz, burada, gündemin özüne ilişkin ifadelerin yanında, belki siyasetçi alışkanlığıyla, buradan, belli arzularını, belli mesajlarını, gündemdışı konulara yönelik düşüncelerini ifade etme tercihinde bulunuyorlar, bulunuyoruz. Ben, şahsen, söz alma konumun içinde kalmaya gayret edeceğim.

Değerli milletvekili arkadaşımız Sayın Nurettin Sözen, kendisine yönelik bir açıklama çerçevesinde, o açıklamanın, açıklama konusunun dışına çıkarak, 1994 yılına giderek, ne yazık ki, burada hepsini açıklarsam çok mahcup olacakları, ama, bir iki ipucu verdiğimde yeterli görülecek bazı...

NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - Açıkla... Açıkla... Ben de açıklayacağım.

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - 3 dakika yetmez. Gelecekte açıklarız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lüften...

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Yıl, 1994... Nisan 1994... Yer, İstanbul... Bahar mevsimi; ancak, İstanbul'un sokakları kokuyor.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Şiir mi okuyorsunuz?!

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Evet, şiir gibi... Şu anda şiir gibi bir İstanbul...

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sayenizde...

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ama, o zaman harap bir İstanbul... Çöp dağları... Maske dağıtılan, hava kirliliğine sahne bir İstanbul... Uluslararası proje olarak takdim edilen bir metro başlamış; biraz tünel kazılmış -saygıyla anıyoruz- ancak, bir farkla bitirilen bir metro... Uluslararası sözleşme olarak takdim edilen, ulusal kaynaklarla, özkaynaklarla bitirilen daha sonraki bir metro... Susuz bir İstanbul... Susuz bir bahar, susuz bir yaz... Çalışanları mutsuz bir belediye ne yazık ki Sayın Başkan, ne yazık ki Sayın Başkan...

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ağlattın bizi!..

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - İstanbul Büyükşehir Belediyesinin hesaplaşması, aslında, İstanbul'da, 1994'te çoktan yapıldı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Siz, buyurun... Bana kalırsa, bu ülkenin, hep beraber, yeni hesaplarını ve yeni hesaplaşmalarını yapalım. İstanbul'un hesabı, İstanbul'da bitti.

NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - Burada yapacağız, burada...

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ancak, İstanbul'un hesabı, İstanbul'da, pasifle başlayıp aktifle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - 10 dakika daha verin...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, 10 dakika daha verin.

BAŞKAN - Sayın Şahin, kısaca özetleyin efendim; sürenizi uzatmıyorum.

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Biz, sayın başkanımızı, sayın milletvekilimizi severiz; sevdik, insan olduğu için; çünkü, o da "önce insan" diyordu. Biz de, önce ve öncelikle insan diyerek, o noktada devam ettik ve neticede kararı insanlar verdi, kararı halk verdi; 1994'te de verdi, 1999'da da verdi, 2002'de de verdi, 2003'te de vermeye devam ediyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; burada, benim birlikte çalıştığım Siirt Milletvekilimiz, Partimizin değerli Genel Başkanını da ima ve ifade ederek devam eden asılsız iddialar üzerine sayın başkanın ifadeleri oldu.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hani, sen kendine sataşmaya cevap verecektin, sen sataşmaya cevap verecektin?!.

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) -  Evet, cevap veriyorum...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hani kendine sataşma vardı?!.

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) -  Evet, bana sataşma var. Ben de orada sanığım; ama, merak etmeyiniz... (CHP sıralarından alkışlar [!])

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Demek ki sanıksın... Seni gidi seni...

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Değerli milletvekilleri...

BAŞKAN - Sayın Şahin, toparlayın lütfen...

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, her şeyimiz açık, her şey açık...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Acaba?!

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Türk Milleti adına yargı görevi ifa eden mahkemeler gereğini yapmaktadırlar. Ben, sizlere soruyorum: Bana asılsız iddiaları, lütfen, bu kürsüye getirip milletin kafasını karıştırmayın, meşgul etmeyin. Biz, milletten gizli insanlar değiliz; milletin içinde, milletle beraber buralara geldik. Biz, dokunula dokunula buralara geldik. Sizler gibi kaçmadık!.. (CHP sıralarından alkışlar[!])

BAŞKAN - Lütfen, toparlayın efendim...

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Aklan da gel, aklan da gel!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, söz hakkı doğmuştur...

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - ...ve biz, İstanbul'da çalıştık, İstanbul'dan seçildik. Biz, İstanbul'da belediye başkanlığı yapıp da Sıvas'a gidip aday olmadık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen efendim... Lütfen toparlayın...

Teşekkür ediyorum...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen niye Siirt'e gittin!.. Aklan da gel!..

BAŞKAN - Sayın Şahin, son cümlenizi rica ediyorum, son cümlenizi...

ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Sayın Başkan, 10 dakika daha verin!

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Bana burada asılsız iddiaları getirip de milletin kafasını karıştırmayınız. Bir mahkûmiyet kararınız var mı elinizde; bana onu getiriniz...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Aklan da gel sen!

ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Sayın Başkan, yeter artık!

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ben, size şunu ifade ediyorum son olarak: Tarih 7 Kasım 2002, yer İstanbul Adliyesi, İdris Naim Şahin 3 Kasım'da milletvekili seçilmiş; ama, 7 Kasım tarihinde gidip, ifadesini veren ve aklanan bir milletvekili...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin..

NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - Sen davalara bak, davalara!

HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Şahin... Sayın Şahin...

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Asılsız iddialarla, gelip, buradan, maksadı aşan açıklamalar yapmak doğru değil. Burada, İş Kanunu, İş Güvencesi Kanunu üzerine söyleyecek bir sözümüz varsa, buyurun söyleyelim ve hepinize...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sen söyle!.. Sen niye söylemiyorsun?!

BAŞKAN - Teşekkür ederim... Teşekkür ederim...

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; sözlerimi toparlıyorum. Daha sonra...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Yeterince süreyi uzattınız Sayın Başkan.

İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Daha sonra, konuyla alakalı söz almak üzere, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Biraz daha şiir kitabı oku!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Dokunulmazlık kalkmadan konuşma hakkınız olmamalı sizin!

BAŞKAN - Sayın Sav, Başkanlığımıza, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre, takdir yetkisinin sadece söz zamanını belirleme noktasında olduğunu ifade etmişlerdir. İçtüzüğü inceledim, geçmiş tatbikatları da araştırdım. Burada beraber bulunduk; siz, daha önce bu işin tatbikatı içindesiniz; ancak, dikkat ederseniz, ben, Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerine her ne kadar belirli bir süre koymuşsam da, süreyi açık tutuyorum, maksatlarını tam anlatsınlar diye. Her iki sözcüye de, İçtüzükte belirlenen sürenin, emin olun, üzerinde bir zaman verilmiş, maksatlarını açıklamışlardır. Bu da tamamlanmış bitmiştir. O bakımdan, herhangi bir usul tartışması açmıyorum; diğer konulara geçiyoruz efendim.

Teşekkür ederim.

ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapabilir miyim oturduğum yerden?..

BAŞKAN - Sayın Sav, bu iş zaten İçtüzüğe göre tamamlanmıştır.

ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama...

BAŞKAN - Size, yerinizden, kısa bir açıklama için süre veriyorum.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, oylamaya geçelim. Bu, ne oturumu anlayamadım!..

EYÜP FATSA (Ordu) - Oylamaya geçelim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sav.

ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, aslında, kürsüye de gelsem, uzun konuşmayacaktım.

Belli bir süredir, iki gündür Türkiye Büyük Millet Meclisinin tansiyonunun yüksekliğinden, otuz yıllık parlamenterlik deneyimi olan bir üye olarak, üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. Bununla, ne Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu ne de kendi Grubumu aklıyor değilim. Elbette, bu üyelerin, her iki gruptaki üyelerin de karşılıklı sürtüşmeleri, sataşmaları, işin esasını bir kenara bırakıp birbirleriyle uğraşmalarından büyük bir üzüntü duyuyorum.

Otuz yıllık parlamenterlik yaşamımda, ne kimseye sataştım ne de kimsenin bana sataşmasına olanak tanıdım. Deneyimli bir siyaset adamı olarak, deneyimli bir parlamenter olarak, bu üzüntümü, buradaki, Türkiye Büyük Millet Meclisi oturumundaki bütün arkadaşlarımla bölüşmek istiyorum.

Bu arada, sizin -hoşgörüden yola çıkarak- takdir yetkinizi kullanırken İçtüzük hükümlerini de aştığınız konusundaki düşüncemi ifade etmek istedim; yoksa, niyetim sizi eleştirmek değil. Niyetim, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kuralların işlemesini sağlamaya çalışmaktır. Hepimize düşen görev odur. Siz, Meclisi yönetirken, eğer kuralların dışına çıkan bir işleme, hoşgörünüzle bile olsa, olanak tanırsanız, sıkıntıya düşeriz.

Buna bu açıdan yaklaşıldığında, 69 uncu maddenin Türkiye Büyük Millet Meclisi oturumunu yöneten Başkana tanıdığı yetki, aynı oturum içinde sataşma konusunda söz verme yetkisidir; yoksa, o konuşmacının süresini takdir yetkisi değildir. Üzüntüyle izledim. Hem Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundaki arkadaşlarımızın sözlerini 3'er dakikayla sınırladınız. 3'er dakikayla sınırlama yetkisi, Meclis oturumunu yöneten Başkanın değildir. 3'er dakikayla sınırlama yetkisi İçtüzüğün hiçbir yerinde de yoktur; ancak, benim bu konuşmamı 3 dakikayla sınırlarsınız kısa bir açıklama yapacağım için; size o yetkiyi veriyor. Bizim İçtüzüğümüzde en kısa süre 5 dakikadır; gündemdışı konuşma, maddeler üzerinde üyeler tarafından yapılacak konuşmadır.

Şimdi, siz, bir usul geliştirdiniz. İçtüzüğe aykırı bir usul geliştiriyorsunuz. Geçmişte, Meclis oturumunu yöneten kimi arkadaşlarımız böyle uygulama yapmış olabilirler. O uygulamalar, bizi, gelenek doğmuştur diye bir yanılgıya yönlendirmemelidir. Açıklama hakkının zamanını -niçin "zaman" diyor- bir sonraki oturuma taşıramazsınız; sataşmayla ilgili konuşma hakkı verecekseniz, aynı oturum içinde vereceksiniz. O zaman, aynı oturum içerisinde, sonuna doğru mu verirsiniz, tutanak geldiği zaman mı verirsiniz, kani olursunuz -ilk günden beri burada yaptığınız gibi- tutanak gelmeden de verirsiniz o sözü; ama, sözü verdiğiniz zaman, 60 ıncı maddedeki 10 dakikaya yollama yapmış olursunuz.

Bu şudur: Herhangi bir grup adına veya şahsı adına konuşacak parlamenter, dikkatli ve özenli davranmak durumundadır. Birisine sataştığı zaman, karşının 10 dakika hakkı doğduğunu bilerek konuşma anlamındadır; onun için getirilmiş bir maddedir. O nedenle, bu maddenin caydırıcı bir yönü vardır. Bu konuya düşmemesi için arkadaşlarımızın, Meclisi yöneten Başkanımıza İçtüzüğün verdiği yetki, sadece, zamanı belirleme yetkisidir; süreyi belirleme yetkisi değildir.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Kaç dakika konuşacak Sayın Başkan! İçtüzük dersi mi alıyorsunuz!

ÖNDER SAV (Devamla) - Buna açıklık kazandırmak için, size bu düşüncemi açıklamak için söz istemiştim.

Gösterdiğiniz zaman ayırma toleransı için teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

İçtüzüğe hassasiyetle uymakta böyle samimi davranan Başkanlık gibi bütün grupların da hassas davranacağını ümit ediyorum.

V.- ÖNERİLER  (Devam)

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesi-ne ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerileri okutmuştuk; şimdi, maddeleri ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:

1- İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında (2/97) esas numaralı Kanun Teklifinin, Başkanlıkça havale edildiği Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanması,

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

2- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 15 Mart 2003 Cumartesi günkü birleşiminde görüşülecek "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" başlıklı bölümündeki kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine, bugün saat 19.00'a kadar devam edilmesi,

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın İçtüzüğün 78 inci maddesine göre vermiş olduğu tezkeredeki maddî hata düzeltilmiştir; okutuyorum efendim:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) TEZKERELER VE ÖNERGELERÊ(Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş bulunan (2/97) esas numaralı "İş Kanunu, Sendi-kalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi" nin, önceliği nedeniyle, İçtüzüğün 78 inci maddesi uyarınca, komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülmesinin Bakanlar Kurulunca uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/215, 3/217) (Devam)

        15.3.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 78 inci maddesinde "Bakanlar Kurulunun herhangi bir sebeple çekilmesi halinde yeni Bakanlar Kurulu güven oyu alıncaya kadar, Anayasa ve İçtüzük değişiklikleri hariç, kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülmesi ertelenir. Ancak, Bakanlar Kurulunun öncelikli olduğunu bir yazı ile Başkanlığa bildirdiği kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine devam olunur" hükmü yer almıştır.

Belirtilen hüküm uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş bulunan (2/97) esas numaralı "İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi" nin, önceliği nedeniyle komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülmesi Bakanlar Kurulunca uygun görülmüştür.

Gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bu düzeltmenin geliş saatini de, Genel Kurula bilgi olarak söyleyebilir misiniz?

BAŞKAN - Efendim, belli zaten; saat 14.00.

HALUK KOÇ (Samsun) - Düzeltme 14.00'te geldi. Düzeltme saat 14.00'te geldiyse, tutanaklara geçsin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, saat 15.00'te tekrar toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.

 

Kapanma saati:14.00

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı:73)Ê

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

2.- İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/445) (S. Sayısı: 56) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporu 56 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde herhangi bir söz isteği olmamıştır. Dolayısıyla, tasarının tümü üzerinde müzakereler de tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1. - 14.2.1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesine (d) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (e) bendi eklenmiş ve mevcut (e) bendi (f) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.

"e) Nüfus cüzdanlarının yürürlük, değiştirme ve geçerlilik tarihlerini belirlemek ve nüfus cüzdanlarının üretiminde uygulanacak sistem ve teknolojiyi tespit etmek,"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..

EYÜP FATSA (Ordu) - 1 inci madde üzerinde, Adana Milletvekili Ali Küçükaydın konuşacaklardır.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Adana Milletvekili Ali Küçükaydın.

Buyurun Sayın Küçükaydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ KÜÇÜKAYDIN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısıyla yapılacak yasa değişikliğiyle, teknoloji transferi ve kullanımıyla, Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanlarının yeniden düzenlenmesi ve bu cüzdanlarda, kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası bulunacağından, resmî işlerde bu numaraların temel alınması mümkün olacaktır.

Nüfus cüzdanları, aslında, kişinin kimliğinin ve vatandaşlığının belirlenmesinde esas olan çok önemli bir belgedir. Bu tanım gereğince, nüfus cüzdanı için, devlet ve fert arasındaki soyut ilişkiyi somutlaştıran, vatandaşlık bağını göreceli hale getiren ilk ve temel belgedir diyebiliriz. Bu belgenin önemi günlük hayatın her safhasında mevcuttur. Kişi, doğumla başlayarak nüfusa konu olmakta ve nüfusa konu olma işi, çoğu kez, fizikî hayatının sona ermesiyle de devam etmektedir; miras hukukunda olduğu gibi.

Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında, iş ve işlemlerin yürütülmesinde, kimliğin belirlenmesinde nüfus cüzdanı esas alınmaktadır. Bu nedenle, güvenlik açısından, nüfus cüzdanlarının, belirli periyotlarla ve daha güvenlikli nüfus cüzdanlarıyla değiştirilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, halen uygulamada olan nüfus cüzdanları, dış etkenlere açık ve bu dış etkenlere karşı dayanıksızdır. Bunu bir örnekle belirtmek istersek; ülkemizde, 1976'dan 1999 yılına kadar 126 000 000 nüfus cüzdanı değiştirilmiştir. Bu da gösteriyor ki, nüfus cüzdanları, bu dönemde, bütün dış etkenlere karşı dayanaksız, nüfus idarelerinin işlerini çoğaltmakta ve vatandaşlarımızın nüfus idarelerinin kapılarında beklemelerine neden olmuştur.

Ayrıca, soğuk damgalar, çoğu kez okunamamıştır. Yine, nüfus cüzdanlarının üzerine yapıştırılan resimler sökülmek suretiyle, tahrip edilmek suretiyle, taklit edilmek suretiyle birçok yolsuzluğa da konu olmuştur.

Değerli milletvekilleri, işte bu noktada, 1972 yılında, 1587 sayılı Nüfus Kanunuyla bir proje ortaya atılıyor. Bu, aslında büyük bir proje, MERNİS Projesidir. MERNİS Projesi, 1976 yılında çok iyi niyetlerle başlatılıyor; ama, bir türlü amaçlanan hedefe zamanında götürülemiyor. Otuz yıl sonra, 2002 yılında MERNİS veri tabanı hazırlanıyor ve en son da, bildiğiniz gibi, 20 Ocak 2003 yılında Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Başbakanımızın da katıldığı üst düzey bir törenle MERNİS Projesi on-line olarak hizmete sunuluyor.

Değerli arkadaşlarım, bu proje, aslında, hem nüfus idaresi açısından hem de ülkemize getirdiği yenilikler açısından çok önemli bir projedir. Bu projenin, gerçekten bu dönemde hizmete girmesi memnuniyet vericidir, gurur vericidir.

MERNİS Projesinin amaçlarını kısaca şu şekilde özetleyebiliriz: Merkez ve ilçe birimlerindeki nüfus işlemlerinin, nüfus mevzuatına uygun olarak bilgisayar ortamında yapılması bu projeyle sağlanacaktır. Tüm vatandaşlarımız, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasına, bu projeyle kavuşmuş oluyor. Şu ana kadar, 63 milyon vatandaşımız, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını öğrenmiştir. Bu projeyle, kolay taşınabilir, bugünkü yasal değişikliğin konusu olan kolay taklit edilemez, çağdaş nüfus kimlik kartına kavuşmamız sağlanıyor. Bu projeyle, nüfus aile istatistikleri, hızla, sağlanıyor. Bu projeyle, Kamu kuruluşlarına ve vatandaşlara elektronik ortamda bilgi hizmetinin verilmesi de sağlanıyor. Bu anlamda, proje, Türkiye'nin, Avrupa Birliği yolunda elektronik devlet (e-devlet) yapısına gelmesinde de en büyük katkıyı sağlamış oluyor.

Değerli milletvekilleri, bu yasal düzenlemeden, bugün yasalaşacak olan bu tasarımızla, projenin hayata geçirilmesinden -yeni cüzdanlarla- şunlar amaçlanmaktadır:

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sahip oldukları nüfus cüzdanlarını, Batı standartlarına uygun, her çeşit taklit, tahrif ve sahteciliği ortadan kaldıracak özelliklerde, yeni nüfus cüzdanlarıyla değiştirmek.

MERNİS Projesiyle -yeni nüfus cüzdanı projesiyle- oluşturulmuş veri tabanını toplanacak bilgilerle takviye etmek, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün yükümlülüğünde olan nüfus cüzdanı dağıtımının süreçlerini yeni teknoloji yardımıyla iyileştirmek.

Uluslararası standartlara uygun ve güvenlik sağlamak.

Kamu kuruluşları arasındaki bilgi akışını hızlandırmak, işlem zorluklarının yarattığı savurganlığı zaman ve işgücü kaybını önlemek ve vatandaşlara kaliteli, süratli hizmet sunmak.

Daha önce, vatandaşlarımız, nüfus dairelerinin kapılarında "bugün git, yarın gel" anlayışıyla hizmet alıyordu ki, bu projeyle, artık, istediğiniz yerden, istediğiniz nüfus idaresinden nüfus kayıt örneklerini alma imkânına kavuşulmuş oluyor. Nüfus cüzdanı bilgilerini hukukî ve teknik olarak denetim altına alıyoruz, en önemlisi, mal güvenliğini sağlıyoruz ve bütün toplumu içine alan bir arşiv bilgisine de sahip oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, artık, bu tasarının yasalaşmasıyla, bu doğrultuda, beş yıllık bir süre içinde bütün nüfus idarelerimizde bu yeni standarttaki nüfus cüzdanlarımıza vatandaşlarımız kavuşmuş olacaktır.

Yeni nüfus cüzdanları asla taklit ve tahrip edilemeyecektir. Yeni nüfus cüzdanları üzerinde işlenen görsel elemanlar, karta zarar vermeden hiçbir şekilde sökülemeyecek; bu sistem lazer baskı sistemiyle gerçekleştirileceği için, üzerinde hiçbir tahribat yapılamayacaktır. Kart üzerine yonga-çip sistemi konacağı için, kişinin kendisinden başka bu bilgilere ulaşılamaması da sağlanmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının kanunlaşmasıyla, yukarıda belirttiğimiz yenilikler ülkemizde kısa sürede uygulanacak, yeni teknolojilerle üretilen cüzdanlar sayesinde birçok sıkıntıdan devletimiz ve vatandaşımız kurtulmuş olacaktır. Değişim, dünyanın bugünkü durumunu, teknolojinin gelişmesini kavramak ve cesaretle adımlar atmak demektir. İşte, nüfus hizmetlerinin de çağdaş bir yapıya kavuşmasına imkân verecek bu tasarıya Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi belirtiyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Küçükaydın.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Siyam Kesimoğlu.

Buyurun Sayın Kesimoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA MEHMET SİYAM KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yeni kurulan 59 uncu Cumhuriyet Hükümetine başarılar diliyorum, kutluyorum; bu vesileyle de, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, kamu düzeninin temel dayanağını oluşturan nüfus kayıtlarının tutulması ve sürekliliklerinin sağlanmasına ilişkin düzenlemeler 17.2.1926 tarih ve 743 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 5.5.1972 tarih ve 1586 sayılı Nüfus Kanununa göre yapılmaktadır. Ancak, aradan geçen bu kadar uzun süre, bu süreçte ekonomik ve sosyal hayatımızda yaşanan hızlı gelişmeler, değişmeler, günümüzde, artık, işlemlerin, en az düzeye indirilerek basitleştirilmesini ve uygulamada görülen gereksiz işlemlerin ortadan kaldırılarak hizmette hız ve verimliliğin sağlanmasını gerekli hale getirmiştir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, nüfus cüzdanı, kişinin kimliğini ve vatandaşlığını belirlemesinde esas olan çok önemli bir belgedir. Bir başka deyişle, nüfus cüzdanı, kişinin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu ve bu nedenle, Türk nüfus kütüklerine kayıtlı olduğunu kanıtlayan resmî bir belgedir. Bütün kamu ve özel kurumlardaki işlemlerde esas alınan temel belge niteliğindeki nüfus cüzdanının, her vatandaş tarafından alınması, sürekli olarak yanında bulundurulması, gereklilikten öte yasal bir zorunluluk olarak da karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu nedenlerle de, güvenlik açısından, nüfus cüzdanlarının belirli bir süre sonunda değiştirilmesi ve eski nüfus cüzdanlarının hukukî geçerliliklerine son verilmesi, devlet güvenliği açısından önem arz etmektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, tasarıyla, nüfus cüzdanlarının ileri bir teknoloji kullanılarak, her çeşit taklit, tahrif ve sahteciliğe meydan vermeden üretilmesi yetkisi Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasına alınmaktadır.

Yine, tasarıyla, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının nüfus cüzdanlarının yeniden düzenlenmesi, değiştirilmesi ve eski nüfus cüzdanlarının hukukî geçerliliklerine son verilmesi görevi Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne verilmektedir.

Bildiğiniz gibi, ülke nüfusunun yapısı, nitelikleri, nüfus hareketleri ve bunlardaki gelişmelere göre takip edilecek politikaların tespit ve uygulamalara dair çalışmaları, ilgili kuruluşlarla işbirliği içinde yapmak, belirlenecek esasların yürütülmesini sağlamak, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında yer almaktadır.

Diğer taraftan, tasarıyla getirilen bu düzenleme, MERNİS Projesini, yani, Merkezî Nüfus İdaresi Sistem Projesini tamamlayan bir düzenlemedir. Avrupa Birliğine uyum süreci içindeki taahhütlerimiz arasında yer alan bu proje, bazı kanunlarda değişiklikleri gerektirmektedir. Bu nedenle de, bu yasa tasarısıyla, 1972 yılında çalışmalarına başlanan ve yakın bir tarihte tamamlanması planlanan MERNİS Projesine yasal dayanak kazandırılmaya çalışılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu projeyle merkez ve ilçe birimlerinde nüfus hizmetlerinin bilgisayar ortamında verilmesi ve merkezî veri tabanının oluşturulması, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası verilmesi, kamu kuruluşlarına ve vatandaşlara elektronik ortamda bilgi verilmesi, nüfus ve aile istatistiklerinin hızlı ve sağlıklı alınması, kolay taşınabilir, kolay taklit edilemez nüfus cüzdanlarının verilmesi amaçlanmıştır. Bu projenin yürürlüğe girmesiyle her vatandaşa bir kimlik numarası vererek, nüfus cüzdanlarında bu numaranın yer alması ve vatandaşların da bütün işlemlerinde bu numarayı esas almaları hedeflenmiştir. Ayrıca, bildiğiniz gibi, 28 Ekim 2000 tarihinden sonra verilen nüfus cüzdanlarında Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası yer almaktadır. Bu uygulamayla nüfus, vergi, sağlık ve askerlik gibi alanlarda merkezî olarak tutulacak bilgilere tek bir numarayla ulaşılmasına imkân sağlayan altyapının oluşturulması hedeflenmiştir. Tasarıdaki düzenlemelerin de bu amaçlara yönelik olarak yapıldığı görülmektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, tüm bu bilgiler ışığında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, tasarıyı olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyor; bu vesileyle de, tasarıya "evet" oyu vereceğimizi belirtiyor, Yüce Heyetinizi bir kez daha sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kesimoğlu.

Madde üzerinde şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

2 nci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir ve tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

3.- Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/455) (S. Sayısı: 57) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 57 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Sıdıka Aydoğan.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA SIDIKA AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde görüşlerimizi bildirmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi, kısa adıyla, MERNİS Projesi kapsamında görüşmekte olduğumuz Nüfus Kanununun bazı maddelerinin neden değiştirilmesi gerektiğini daha iyi kavrayabilmek için, MERNİS Projesinden söz etmenin yararlı olacağı düşüncesindeyim.

MERNİS Projesi fikri, 1972 tarihli ve 1587 sayılı Nüfus Kanunuyla doğdu. 1976 yılında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından planlanan proje, 1980 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesine ihale edildi. 1982 yılında hayata geçirilen proje kapsamındaki çalışmalar 1996 yılına kadar devam etti ve kütüklerde, tarama, kodlama, veri girişi çalışmaları tamamlandı.

1996 yılında, Dünya Bankası, MERNİS Projesini özelleştirme ve sosyal güvenlik ağı kapsamına aldı ve projenin fizibilite çalışması yapıldı. 1997 yılında yürürlüğe giren 4300 sayılı Kanunla sağlanan ödeneğin kullanılmasıyla, MERNİS Projesi hız kazandı ve Dünya Bankasından proje için 5 500 000 milyon dolar kredi aktarıldı. Bu kaynakla, ilçelerin bilgisayar donanımları alındı, yazılım ihalesi yapıldı, pilot ilçe uygulaması gerçekleştirildi. Aktarılan bu kaynağın 3 500 000 doları kullanıldı.

MERNİS Projesiyle, merkez ilçe ve birimlerinde nüfus hizmetlerinin bilgisayar ortamında verilmesi ve merkezî veri tabanının oluşturulması, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının verilmesi, kamu kuruluşlarına ve vatandaşlara elektronik ortamda bilgi verilmesi, nüfus ve aile istatistiklerinin hızlı ve sağlıklı alınması, kolay taşınabilir ve kolay taklit edilemez nüfus cüzdanlarının verilmesi amaçlanmıştır.

Ayrıca, MERNİS Projesiyle, vergi tahsilatı ve denetimi kolaylaşacak, kayıtdışı ekonomi kontrol altına alınacak.

MERNİS Projesinin, yatırım ve planlama yönünden, güvenlik yönünden, askerlik yönünden, sağlık yönünden, eğitim yönünden, sosyal güvenlik yönünden, seçmen kütükleri yönünden, adalet yönünden getireceği kolaylıkları da gözardı etmemeliyiz.

Gerek bu çalışmalar sırasında elde edilen bulgular ve gerekse 1587 sayılı Nüfus Kanununun uygulaması sonucu tespit edilen aksaklık ve boşlukları gidermek amacıyla, yasada bazı değişikliklerin gerekli olduğu anlaşılmıştır.

5.5.1972 tarihli ve 1587 sayılı Nüfus Kanununun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasındaki değişiklikle, doğum halinde sözlü bildirimle tutanak düzenletme süresi 30 gün olarak düzenlenmekte. Yurt dışındaki doğumlar için de, 60 gün içinde başkonsolosluğa sözlü bildiride bulunarak, tutanak düzenletme yükümlülüğü ilave edilmiştir.

Mevcut yasada, evlenme aktinin yapılmasını takiben bir ay olan evlilik bildirim süresi, yapılmak istenen 23 üncü maddenin 1 inci fıkrasındaki değişiklikle, 10 güne çekilmiştir.

Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, nüfus kütükleri bilgisayar ortamında tutulacak, kimlik sahteciliğini önlemek için parmak izi sistemi uygulanacak.

Nüfus Kanununun 43 üncü maddesinin (b) bendinin sonuna gelmek üzere, komisyonumuzca, hükümetten gelen yasa metnine ilave olarak "medenî hali" ibaresi eklenmiştir. Aile kütüklerine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemeye, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz de katıldık; ancak, MERNİS Projesi kapsamında, şu anda kullandığımız nüfus cüzdanlarının elle doldurulması nedeniyle birçok yanlışlıklara, yazım hatalarına sebebiyet verdiğinden, boyutlarının büyüklüğü nedeniyle muhafaza edilmesi ve taşınması güç olduğundan, mevcut nüfus cüzdanları üzerinde tahrifat yapmak suretiyle sahte kimliklerin türemesine sebebiyet verdiğinden, boyutları küçük, kolay taşınabilen, tahrif etme imkânını ortadan kaldıran, Batı ülkelerinde geliştirilen son teknolojiye uygun nüfus cüzdanları hayata geçirildiğinde "medenî hali" ibaresinin yer almaması gerektiği, bu konuda lüzum eden hazırlıkların da gecikmeden yapılması gerektiğini Yüce Heyetinize bildiririm.

Daha önceki tarihlerde, nüfus cüzdanlarında yer alan "evli, bekâr, boşanmış, dul" ibareleri, atılan bir adım değişiklikle kaldırılmış, yerine, sadece "evli veya bekâr" yazılımına imkân tanınmıştır. Biz, bir adım daha atarak "medenî hali" ibaresinin nüfus cüzdanlarından çıkarılmasını talep etmekteyiz; zira, medenî hal, kişiye özeldir, başkaları tarafından bilinmesine gerek yoktur. Değerli milletvekilleri, bu, insanların özel yaşamına müdahale anlamına gelir, kişilik haklarına saldırı anlamına gelir.

Görüşmekte olduğumuz Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısına Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi bildirir, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sıvas Milletvekili Sayın Selami Uzun.

Buyurun Sayın Uzun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SELAMİ UZUN (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığınca hazırlanarak Bakanlar Kurulunca Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen 1587 sayılı Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına söz aldım.

Değerli milletvekilleri, kamu düzeninin temel dayanağını oluşturan nüfus kayıtlarının tutulması ve sürekliliklerinin sağlanmasına ilişkin düzenlemeler, 1926 tarihli Türk Medenî Kanunu ile 1972 tarihli 1587 sayılı Nüfus Kanunuyla yapılmıştır.

Aradan geçen uzun süre sonunda, Türk toplumunun sosyal ve ekonomik hayatında meydana gelen çok hızlı değişme ve gelişmeler sebebiyle, hizmette sürati ve verimliliği sağlamak zorunlu hale gelmiştir. Soruna köklü ve kalıcı çözüm getirmek için, nüfus hizmetlerinin modernize edilip, bilgiişlem makinelerinin kullanılarak, sürat ve verimliliğin artırılması amaçlanmış ve sistemin uygulamaya geçirilmesine ihtiyaç duyulmuştur.

Tasarıyla, 1974 yılında çalışmalarına başlanılan MERNİS (Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi) Projesi hayata geçirilmeye, projenin uygulanmasına yasal dayanak kazandırılmaya çalışılmaktadır. Vergi toplanmasından sahteciliğin önlenmesine, kimlik taşıma kolaylığından terörün önlenmesine kadar birçok önemli amaca hizmet edecek olan bu projenin hedeflendiği gibi yürütülebilmesi halinde, ülkemizin çağa ayak uydurması kolaylaşacaktır.

Tasarı neleri içermektedir; tasarı, 2'si yürütme ve yürürlük olmak üzere toplam 11 maddeden oluşmaktadır. Ayrıca, 1587 sayılı Kanuna 2 madde ilave edilmektedir. Nüfus Kanununun 7 maddesi kısmen veya tamamen değiştirilmiştir. Kısmen değiştirilen  maddeler 16, 23 ve 52 nci maddelerdir; tamamen değiştirilen maddeler 43, 53, 57 ve 58 inci maddelerdir.

Tasarının 1 inci maddesiyle, Nüfus Kanununun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, yurt dışındaki doğumlarda bildirim süresi altmış güne çıkarılarak, vatandaşlarımızın süre yönündeki mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlanmıştır.

Tasarının 2 nci maddesinde, 1587 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrası değiştirilmektedir. Buna göre, nüfus olaylarının bilgisayar ve aile kütüklerine tescili amacıyla, evlenme akitlerinin on gün içerisinde nüfus idarelerine gönderilmesi hususunda, evlenme akitlerini yapanlara ödev yüklenmektedir.

Tasarının 3 üncü maddesinde, Nüfus Kanununun 43 üncü maddesi değiştirilerek. "nüfus kütüğü" kavramı yeniden tarif edilmekte, MERNİS Projesi gereğince tutulan kütüklere bilgisayar ve mikrofilmler de katılmaktadır. Maddede "nüfus kütükleri, defter veya bilgisayar ortamında tutulan nüfus aile kütükleri ile özel kütükler ve mikrofilmlerden oluşur" denilerek, içerikleri belirlenmektedir. Yenilik olarak, herkese bir Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası verilmekte ve bilgisayarla tutulan kütükler ve mikrofilmler "nüfus kütüğü" kavramı içerisine almaktadır.

Tasarının 4 üncü maddesinde, Nüfus Kanununun 52 nci maddesindeki değişikliklerle, para cezaları günün şartlarına uydurulmuştur.

Tasarının 5 inci maddesi, Nüfus Kanununun 53 üncü maddesindeki bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmesini engelleyen mücbir sebepleri yeniden belirlemekte ve her türlü tabiî afet, gasp, hırsızlık, yangın ve terör nedeniyle bildirim yükümlülüğünü yerine getiremeyenlere ve kimsesiz çocukların bildirimlerine 52 nci maddedeki cezaların uygulanmayacağı hükmünü getirmektedir.

Tasarının 6 ncı maddesi, kanunun 57 nci maddesini değiştiriyor. Madde, nüfus ve aile cüzdanlarının boyutlarına, biçimine ve içeriğine ilişkin hususlar ile dağıtım ve düzenlenmesine ilişkin hükümleri kapsamaktadır. Yapılan değişiklikle, nüfus cüzdanlarında güvenlik unsurunun öne çıktığı bir teknolojinin kullanımına imkân verecek düzenlemeler getirilmektedir.

Bugüne kadar, gereken önem verilmeden hazırlanan nüfus cüzdanları, kimlik değiştirmek isteyen teröristler ile bankaları ve şahısları dolandırmak isteyen her türlü kötü niyetli kişilerin emellerine rahatlıkla ulaşmalarına alet olmuştur. Oysa, nüfus cüzdanı, bireyin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu ve bu nedenle Türk nüfus kütüklerine kayıtlı olduğunu kanıtlayan resmî bir belgedir. Bu tanım gereğince, nüfus cüzdanı, devlet ile fert arasındaki ilişkiyi somutlaştıran ve vatandaşlık bağını elle tutulur hale getiren ilk ve temel belgedir. Bu özelliğiyle, nüfus cüzdanı, bireyin evlenme, tapu, elektrik, su, havagazı, vergi, sürücü belgesi, lisans, diploma, pasaport gibi resmî işlerde, yargı yerlerinde, seçimlerde, otel, motel, pansiyon ve kamping gibi konuklama yerlerinde yürütülecek işlemlerde esas alınacak temel belge olmaktadır.

Bütün bu nedenlerle, her Türk vatandaşının nüfus cüzdanı alması ve sürekli olarak yanında bulundurması yasal bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple, mevcut nüfus cüzdanı uygulamasının aynen sürdürülmesi yanında, nüfus cüzdanının modern teknoloji kullanılarak, İçişleri Bakanlığınca düzenlemesi veya düzenlendirilmesi hususları düzenlenmiştir.

7 nci maddeyle, Nüfus Kanununun 58 inci maddesi değiştirilmektedir. Nüfus ve aile cüzdanlarının verilebilmesi için, İçişleri Bakanlığınca bastırılan ve ilgililerin imzasını, parmak izini, fotoğrafını, adresini ihtiva eden ve oturulan yer mahalle veya köy muhtarlığına ya da görevli olunan kurum ve kuruluş amirine tasdik ettirilen standart bir belgeyi uygulamaya koymaya ve kaldırmaya, parmak izini kâğıt veya bilgisayar ortamında almaya İçişleri Bakanlığı yetkili kılınmıştır.

Hulasa, MERNİS Projesi, ülkemiz açısından çok önemli bir proje olduğu ve bir an önce hayata geçirilmesi gerektiği, projenin hayata geçirilmesiyle, nüfus sayımının otomatik hale geleceği, vatandaşların bütün devlet dairelerinde tek bir kimliğe sahip olmasının işleri büyük oranda kolaylaştıracağı, bu projenin hayata geçirilmesiyle birlikte, her insanın bütün kurumlarda tanımlanmış olacağı ve kendilerini tanıtmanın güçlükleriyle karşılaşmayacakları bir uygulama olacağı için, bu tasarı hazırlanmıştır.

Nüfus hizmetlerinin modernize edilmesi için, hayata geçirilen MERNİS Projesiyle birlikte, nüfus cüzdanlarının da modernize edilmesi gerektiği düşüncesiyle hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzun.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

NÜFUS KANUNUNUN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 5/5/1972 tarihli ve 1587 sayılı Nüfus Kanununun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Doğumları baba, yoksa veya kısıtlı, tutuklu, hasta ve herhangi mecburi bir sebeple orada bulunamazsa ana, veli veya vasisi doğumun olduğu tarihten başlayarak yurt içinde otuz gün içinde nüfus memuruna, yurt dışında altmış gün içinde Başkonsolosluklara sözlü bildiride bulunarak doğum tutunağına yazdırmakla yükümlüdür."

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 1587 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Medenî Kanun hükümlerine göre evlenme akdini yapanlar akdin yapıldığı tarihten başlayarak on gün içinde örneğe uygun üç nüsha evlenme bildirisini bulunduğu yer nüfus müdürlüğüne, onlar da erkek ve kadının kayıtlı bulunduğu nüfus müdürlüğüne göndermekle yükümlüdür."

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 1587 sayılı Kanunun 43 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 43. - Nüfus kütükleri; ilçe ve aile esasına göre tutulan, kişilerin hak ve yükümlülüklerinin, doğumuna esas olmak üzere kimliklerinin, aile bağlarının, vatandaşlık durumlarının ve şahsi hallerinin belirlenmesi amacıyla istatistik verilerinin işlendiği defter veya bilgisayar ortamında tutulan resmi belgelerdir. Nüfus kütükleri; defter veya bilgisayar ortamında tutulan nüfus aile kütükleri ile özel kütükler ve mikrofilmlerden oluşur. Nüfus kütükleri, daimi olarak saklanması gerekli resmi belgelerdir.

Nüfus aile kütükleri; ilçelerde şahsi hallere ilişkin işlemlerin yapılıp yürütülmesinde kullanılmak üzere ilçe, köy, mahalle ve aile esasına göre nüfus idarelerince tutulan resmi belgelerdir.

Özel kütükler; defter veya bilgisayar ortamında tutulan nüfus aile kütüklerine düşürülen kayıtların dayanağı olan tutanak ve resmi belgelerin her yıl kütüğe geçiriliş sırası ve olay türüne göre tasnif edilip, yıllık olarak ciltlenmesinden oluşan resmi belgelerdir.

Dayanak belgelerinden arşivlenmek üzere çıkarılan mikrofilmler ise, mikrofilmler özel kütüğünü teşkil eder. Tekniğine uygun hazırlanan ve saklanan mikrofilmler, özel kütüklerle aynı hukuki değere sahiptir.

Defter ve bilgisayar ortamında tutulan kütük kayıtları arasında farklılık olduğu takdirde hangi kaydın doğru kabul edilip esas alınacağı, tescile esas olan dayanak belgesine göre tespit edilir.

Merkezde, nüfus müdürlüklerindeki kayıtları kapsayacak bir veri tabanı oluşturulur. Nüfus olayları da iletişim ağı kullanılarak nüfus idareleri ve merkezdeki veri tabanlarına işlenir.

İçişleri Bakanlığı, merkezde bilgisayar ortamında tutulan nüfus kütükleri ile özel kütüklere ait mikrofilmlerin yedeklerinin, tespit edeceği farklı bir yerde saklanmasını sağlar. İşlemden kaldırılmış nüfus kütüklerinden saklanmasına ihtiyaç duyulmayanlar, İçişleri Bakanlığınca imha edilebilir.

Nüfus aile kütüklerinde kişi ve aileler hakkında aşağıdaki bilgiler bulunur.

a) Şahsi hale ilişkin bilgiler:

1) Kişinin adı ve soyadı, cinsiyeti, baba-ana ve soyadları, evli kadınların önceki soyadları,

2) Doğum yeri, doğum tarihi, kütüğe kayıt tarihi (yıl, ay , gün olarak),

3) Evlenme, boşanma, nesep düzeltmesi ve reddi, ölüm ve vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi gibi şahsi halde meydana gelen değişiklik veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler.

b) Diğer bilgiler:

1) Türkiye Cumhuriyeti Kimlik numarası,

2) Dini,

3) Medeni hali

c) İdari bilgiler: İl, ilçe, köy veya mahalle adı ile, cilt, aile ve birey sıra numarası.

Merkez ve ilçelerde tutulan nüfus kütüklerinin yetkili makamlarca usulüne göre onaylanmış olması şarttır. Onaysız nüfus aile kütüğündeki bilgilerin doğruluğu Genel Müdürlükçe teyit edilmedikçe hukuken geçerli değildir. İlçe nüfus idarelerinde tutulan ve defter şeklinde olan nüfus kütüklerinin her sayfasına cilt ve sayfa sıra numaraları konur. Kütüğün sonuna kaç sayfadan ibaret olduğu yazılır. Sayfa birleşim yerleri asliye hukuk mahkemesince mühürlenerek sonu onaylanır.

Merkezden çıkarılıp gönderilecek defter ve belgeler Genel Müdürlükçe onaylanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 1587 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin (a) bendinde yer alan "onbin" ibaresi "yedimilyonbeşyüzbin" olarak, (b) bendinde yer alan "yirmibin" ibaresi "onbeşmilyon" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 1587 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 53. - Her türlü tabiî afet, gasp, hırsızlık, yangın ve terör nedeniyle; nüfus ve aile cüzdanlarının kaybedilmesi ve nüfus olaylarının bildirim yükümlülüğünün yerine getirilememesi halleri ile yetkili kurum ve kuruluşların kimsesiz çocuklarla ilgili nüfus cüzdanı talepleri ve doğum bildirimlerinde, 52 nci maddede belirtilen para cezaları uygulanmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - 1587 sayılı Kanunun 57 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 57. - Nüfus cüzdanı, kişinin Türk vatandaşı olduğunu ve nüfus aile kütüklerine kayıtlı bulunduğunu kanıtlayan resmi bir belgedir.

Nüfus cüzdanının kapsam, şekil, ebat, yürürlük, değiştirme ve geçerlilik tarihlerini belirlemeye İçişleri Bakanlığı yetkilidir.

Bakanlık taklit, tahrif ve sahtecilikten korumak amacıyla nüfus cüzdanı üzerine konulacak güvenlik unsurlarını, basım ve vatandaşa teslimat aşamasında uygulanacak sistem ve teknolojiyi tespit etmeye yetkilidir. Nüfus cüzdanları, Maliye Bakanlığının muvafakati üzerine Bakanlıkça uygun görülecek yerlerde bastırılabilir. Düzenlenen nüfus cüzdanları Bakanlık ve Maliye Bakanlığınca tespit edilecek esaslar çerçevesinde nüfus idareleri ve başkonsolosluklara dağıtılır. Nüfus cüzdanları satış bedeli, 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanununa göre Maliye Bakanlığınca belirlenecek değerli kağıt bedelini de ihtiva edecek şekilde ve maliyetler göz önünde bulundurulmak suretiyle, Maliye Bakanlığının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca tespit edilir. Yurt dışında dağıtımı yapılacak nüfus ve aile cüzdanlarının satış bedeli ise İçişleri, Dışişleri ve Maliye Bakanlıklarınca tespit edilir ve cüzdanların satış bedeli, verildiği ülke parası üzerinden, başkonsolosluklarca tahsil edilir. Nüfus cüzdanlarının satış bedeli ile Maliye Bakanlığınca bu cüzdanlar için belirlenen değerli kağıt bedeli arasındaki tutar, nüfus cüzdan basımı, cüzdan üretimine yönelik makine-teçhizat alımı, dağıtımı ile nüfus idaresinin otomasyonu hizmetlerinde kullanılmak üzere Maliye Bakanlığınca bir yandan bütçeye özel gelir, diğer yandan İçişleri Bakanlığı bütçesinde açılacak tertibe özel ödenek kaydedilir. Özel gelir ve özel ödenek kaydolunan tutarlardan yılı içerisinde harcanmayan kısmı ertesi yıla devredilir. Aile cüzdanları Bakanlıkça tespit edilecek şekil ve örneklere uygun olarak Maliye Bakanlığınca bastırılıp, maliye saymanlıklarınca dağıtılır.

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatı ile Başkonsolosluklar, nüfus ve aile cüzdanları bedeli açısından 2.6.1934 tarih ve 2489 sayılı Kefalet Kanunu hükümlerine tabi değildir.

Nüfus cüzdanı, yurt içinde ilçe nüfus müdürlüklerince ve yurt dışında başkonsolosluklarca kişilerin kendilerine, ergin olmayanların veli, vasi veya resmi vekillerine parmak izi karşılığında verilir.

Nüfus cüzdanlarına, bu Kanunda öngörülenler dışında kayıt ve işaret konulamaz, bu cüzdanlar hiçbir kişi, kurum veya kuruluş tarafından alıkonulamaz. Ancak, ihtiyaç duyulan hallerde kurum veya kuruluşlar bir suretini saklayabilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 57 sıra sayılı 1587sayılı Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 57 nci maddeyi değiştiren 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin "Bakanlık taklit, tahrif ve sahtecilikten korumak amacıyla nüfus cüzdanı üzerine konulacak güvenlik unsurlarını, basım ve vatandaşa teslimat aşamasında uygulanacak sistem ve teknolojiyi, nüfus cüzdanının kaybı ve değiştirilmesi halinde yapılacak işlemleri tespit etmeye yetkilidir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Eyüp Fatsa

Fatih Arıkan

 

Ankara

Ordu

Kahramanmaraş

 

Ahmet Faruk Ünsal

Mehmet Soydan

Ramazan Toprak

 

Adıyaman

Hatay

Aksaray

 

 

Mevlüt Akgün

 

 

 

Karaman

 

BAŞKAN- Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Çoğunluğumuz vardır; katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

Hükümet katılıyor mu efendim?

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - 1587 sayılı Kanunun 58 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 58. - Nüfus ve aile cüzdanlarının verilebilmesi için; İçişleri Bakanlığınca bastırılan ve ilgililerin imzasını, parmak izini, fotoğrafını, adresini ihtiva eden ve oturulan yer mahalle veya köy muhtarlığına ya da görevli olunan kurum veya kuruluş amirine tasdik ettirilen standart bir belgeyi uygulamaya koymaya ve kaldırmaya, parmak izini kâğıt veya bilgisayar ortamında almaya İçişleri Bakanlığı yetkilidir.

Bu belgenin alınmasından sonra usulüne ve nüfus kayıtlarına uygun olarak düzenlenen nüfuz cüzdanı, 57 nci maddede belirtilen usullere göre verilir.

Doğum tutanaklarına dayanılarak nüfus cüzdanı düzenlemesinde standart belge aranmaz

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 8. - 1587 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

"EK MADDE 6. - Nüfus aile kütüklerinin bilgisayar ortamında tutulan kütüklere intikalini sağlamaya ve nüfus işlemlerinin bu kütükler üzerinden yürütülmesine imkân hazırlamaya, bilgisayar ortamında tutulan kütüklerin güvenliğini ve gizliliğini sağlayacak tedbirleri almaya, kâğıt ortamındaki nüfus aile kütüklerini uygulamadan kaldırmaya, dayanak belgelerinin düzenlenmesi, tescili ve muhafaza edileceği yetkili nüfus müdürlüğünü belirlemeye, elektronik ortamda yürütülen her türlü nüfus işlemlerinde elektronik imza kullanılmasına karar vermeye, kamu kurum ve kuruluşlarının merkezde bilgisayar ortamında tutulan kayıtlardan bilgi alışverişi taleplerini ve merkez ve taşrada iş akışını nüfus hizmetlerinin bütünlüğü içerisinde belirlenecek esaslar ve usuller çerçevesinde karşılamaya İçişleri Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde siz isteyen ?..Yok.

Madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 57 sıra sayılı 1587 sayılı Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 8 inci maddesinde yer alan "kamu kurum ve kuruluşlarının" ibaresinin "kamu kuruluşları ile kamu hizmeti veren kuruluşların" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Mevlüt Akgün

Mehmet Soydan

 

Ankara

Karaman

Hatay

 

 

 

 

 

Eyüp Fatsa

Fatih Arıkan

Ramazan Toprak

 

Ordu

Kahramanmaraş

Aksaray

 

Ahmet Faruk Ünsal

 

 

 

Adıyaman

 

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeyle katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)- Çoğunluğumuz vardır; katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum :

MADDE 9. - 1587 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 1. - Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi kapsamında nüfus cüzdanları bastırılıncaya kadar, nüfus ve aile cüzdanları, İçişleri Bakanlığınca tespit edilen şekil, ebat ve örneğine uygun olarak Maliye Bakanlığınca bastırılır ve nüfus idarelerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere mal müdürlüğü saymanlıklarına, başkonsoloslukların ihtiyaçlarını karşılamak üzere de Dışişleri Bakanlığına gönderilir.

Mal Müdürlüğü saymanlıklarınca nüfus idarelerinin ihtiyacı göz önünde tutularak, nüfus ve aile cüzdanları kadın-erkek her biri için en fazla iki biner adetinin bedeli sonradan ödenmek üzere, müteakiben iki biner adetlik partiler halinde peşin para karşılığında verilir.

Başkonsoloslukların ihtiyacı olan nüfus cüzdanları ise, Dışişleri Bakanlığınca tespit edilip bildirilen sayıda verilir. Yurtdışındaki nüfus cüzdan satış bedelleri İçişleri, Dışişleri ve Maliye bakanlıklarınca döviz olarak tespit edilir ve verildiği ülke parası üzerinden başkonsolosluklarca tahsil edilir.

Yeni nüfus cüzdanı verilmesi uygulaması başlatılıncaya kadar; nüfus cüzdanları, ancak doğum tutanağı aile kütüğüne işlendikten sonra nüfus memuru tarafından bu kayıtlara uygun olarak doldurulup kendilerine, ergin olmayanların veli, vasi veya resmi vekillerine imza karşılığında, okuryazar olmayanların sağ elini işaret parmağı standart belgeye bastırılmak suretiyle verilmesine ilişkin mevcut uygulama sürdürülür."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

4.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Ta-sarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/524) (S.Sayısı: 72) (1)Ê

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporu 72 sıra sayıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan söz almıştır.

Buyurun Sayın Ayalan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.

Bilindiği üzere, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 40 ıncı maddesine göre, sandık iştirakçilerinin görevleriyle ilgilerinin kesilmesinin yaş haddi 65 yaşı doldurdukları tarihtir. Meclise getirilen bu kanun tasarısıyla, kamuda görev yapan personelin dinamizmini artırmak, genç personelin üst göreve yükselmesini sağlamak amacıyla, sandık iştirakçilerinin azamî çalışma yaşları 65'ten 61'e indirilmekte; hizmetin özelliği ve niteliği gereği bazı görevlerde kalmaları zorunlu görülen, özel bilgisi ve ihtisasına gerek duyulan personelin yaş hadlerinin 65 yaşını doldurdukları tarihi geçmemek üzere uzatılması hususunda Bakanlar Kuruluna yetki tanınmaktadır.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısına benzer, sosyal güvenlik sistemiyle ilgili olarak, özellikle de emeklilik yaşına ilişkin konularda Yüce Meclisin çatısı altında çok sayıda görüşmeler ve tartışmalar yaşanmıştır. Zaman zaman, burada çözüldüğü zannedilen sorunların, kanunlaştırıldığı zannedilen tasarıların Anayasa Mahkemesinden geri döndüğü ve Yüce Meclisin bu yasaları tekrar tekrar görüştüğü hepimizin malumudur; ancak, bu yasa tasarısı, önceki yasa tasarılarından farklı olarak, sadece 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununda çok sınırlı bir değişikliği kapsamaktadır. Bu değişikliğe niçin gereksinim duyulduğunu anlayabilmemiz için, kavramlar üzerinde bir gezinti yapmamız gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, yaşlanma fizyolojik bir süreçtir. Bu süreçte, zamana bağlı olarak, ayrıcalıksız her canlıda biyolojik işlevlerde giderek yetersizleşme, fiziksel ve psişik stres faktörlerine karşı dayanıksızlık ortaya çıkar. Burada, yaşlanmanın fizyolojisini ve tıbbî yönünü anlatacak değilim; ancak, bilimsel veriler bize, yaşlılığın fizyolojik sonuçlarının bireyden bireye büyük farklılık gösterdiğini söylese de, ileri yaşlarda kalp hastalıkları, romatizmal hastalıklar gibi kronik hastalıkların daha sık görüldüğü bilinmektedir; özellikle de, duyum ve algı yetilerinde ve yine, kas gücü ve belleğin, bazı yanlarıyla yaşlılıkla birlikte gerileme eğilimi gösterdiği hepimizin malumudur.

Yaşlanan nüfusun gereksinimleri de değişmektedir. Çalışmalar, yaşlı nüfusun genç nüfusa göre sağlık hizmetlerini daha fazla kullandığını göstermektedir. Yaşlı bireyler daha uzun süre hastanede kalma eğilimindedir. Kronik hastalıklar ve özürlülükteki dramatik artışlar nedeniyle, uzun dönem bakım hizmetlerine duyulan gereksinim bu dönemde artmaktadır. Bu sağlık sorunlarının, yaşlı nüfus için ayrılan tedavi masraflarının artması anlamına geldiği ve bu nedenle, özellikle gelişmiş ülkelerde kurumsal düzenlemelerin yapıldığı da sosyal bir gerçekliktir. Çoğu Avrupa ülkesi, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya'da nüfus yaşlanmakta, önümüzdeki on onbeş yıl içerisinde bağımlı nüfusun; yani, pasif nüfusun aktif nüfusa oranının artması beklenmektedir. Nüfusun yaşlanması sadece bağımlılık oranını artırmamakta, yaşlı insanların, tıbbî teknolojinin gelişmesi ve sağlık bilincinin yükselmesi gibi sebeplerle sağlık harcamalarında da önemli miktarlarda artışlar olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde sağlık harcamalarının önemli bir kısmının hayatın son altı ayı için harcanmakta olduğu bilinmektedir. Yine gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfus yapısının ve ortalama hayat beklentisinin artması sonucunda, emeklilikten sonra daha uzun emekli aylığı alınmasının yanı sıra, sağlık hizmetlerine artan talep de sosyal güvenliğin yükünün artmasına sebep olmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde bu ekonomik yükün azaltılabilmesi amacıyla mümkün olduğunca emeklilik yaşı yükseltilmektedir ve böylece, emekli aylığı alınan süre azaltılmaya çalışılmaktadır. Ancak, ülkemizde bu durum, gelişmiş ülkelerden oldukça farklılık göstermektedir. Ortalama yaşam süresinin, yani, doğuştan hayatta kalma ümidinin ülkemizde düşük olması nedeniyle emeklilik sonrası yaşam çok kısadır.

Gelişmiş ülkelerdeki doğuştan hayatta kalma ümidiyle ilgili vereceğim rakamlar bu konuda çok çarpıcıdır. Almanya, Avusturya, Belçika gibi ülkelerde ortalama yaşam süresi 77 civarındadır, Fransa, İspanya, İsveç gibi ülkelerde 78 - 79 civarındadır, hatta Yunanistan'da 78 civarındadır; ancak ülkemizde ortalama yaşam süresi 66'dır. Yine, 78 ve 80 arasında değişen ortalama yaşam süresi olan bu ülkelerde emeklilik yaşı 60 - 65 arasında, cinsiyete göre de değişmektedir.

Dünya Sağlık Örgütüne göre 60 yaş üzeri kişiler yaşlı, 75 yaş üzeri ise ileri yaşlı kabul edilmektedir. Ülkemizde yapılan araştırmalarda 60 ilâ 65 yaş üzerindeki kişilerin yüzde 90'ının genellikle bir kronik hastalığı olup, bunların yüzde 35'inde 2, yüzde 23'ünde 3, yüzde 14'ünde ise 4 veya daha fazla hastalık bir arada bulunmaktadır.

Yine, Dünya Sağlık Örgütüne göre, hukuk ve çalışma yaşamı bakımından yaşlılık, bir insanın çalışma performansının ve verimliliğinin azaldığı ve emekli olduğu dönem olarak ifade edilmekte ve genellikle de ülkeden ülkeye değişmekle birlikte sınır 60 veya 65 yaş olarak kabul edilmektedir.

Sayın milletvekilleri, toplumsal statü, yaşlandıkça değişmektedir. Tarım toplumlarında, yaşlıların saygın bir statüsü vardır. Bilginin, kültürün sözlü olarak aktarıldığı, yazının az kullanıldığı toplumlarda, tecrübenin önemi çok fazladır; ancak, sanayileşmiş toplumlarda ise, teknolojinin öne çıkmasıyla, yaşlılar, statü olarak gerilerler. Özellikle, özel eğitim gerektiren teknolojinin sürekli yenilenmesi ve bu yeniliğe yaşlıların ayak uyduramaması sonucu, işlevsellikte kayıpla birlikte verimlilikte düşüş başlar. Bu da, mevcut statünün korunamaması, bazen özsaygının yitirilmesi ve çökkünlük yaşanması anlamına gelebilir.

Yaşlıların özelliği olarak kabul edilen değişime direnme, değişme yeteneğinden yoksunluktan çok, yaşamı olduğu gibi kabul etme eğilimine bağlanabilir ve yaşlılar, bilinçli bir şekilde, hayatın bazı yönlerine karşı edilgen kalabilirler. Aslında, bu, üretmek için elzem olan performans anksiyetesinin yitirilmesinin sonucudur; yani, statüyü korumaya çalışan yaşlı, yeni durum ve olaylar karşısında heyecan yaşamak yerine, durağan bir hayatı tercih eder. Bu da, yaşlılığın bir sonucu olarak değerlendirilebilir.

Sayın milletvekilleri, verimlilik, iktisadî olarak, bir etkinliğin sonucunda elde edilen üretimi ifade eder. Burada konumuz, emeğin ve düşüncenin verimliliğidir. Emeğin verimliliğinde, çalışma saatlerinin süresi, harcanabilen enerjinin miktarı ve zihinsel aktivitelerin üretime katkıları önemli rol oynarlar. Bireysel verimlilik, yaşlanmayla doğrudan ilişkilidir. İnsanların en verimli ve en üretken yaşlarının orta yaş olduğu, en hızlı ve isabetli kararların bu dönemlerde verildiği bilinmektedir.

Emeklilik, memur ya da bağımsız çalışanların, yasayla prim ve kesenek ödeyen işçilerin, belirlenmiş bir süre sonunda işten ayrılarak, aylık almasını sağlayan haktır. Yasalarla saptanan belirli bir süre ya da yaşa kadar çalıştıktan sonra işten ayrılan emekli kişi, emekli aylığı almaya -çalışabilecek durumda olup olmadığına bakılmaksızın- hak kazanır.

Emeklilik yaş sınırının saptanması ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, o ülkedeki, biraz önce bahsettiğim ortalama ölüm yaşı, istihdam düzeyi, çalıştığı koşullar ve çalıştığı işkolu bu yaş sınırının belirlenmesinde dikkate alınır.

Bizim tarihimizde emeklilik sistemi, Osmanlı Devletinin kuruluşuna kadar uzanır. Osmanlı Devletinin kuruluşundan tanzimat dönemine kadar iki ayrı sistem uygulanmıştır. Tanzimat döneminde ise, Batı'da görülen emeklilik işlemlerini yürütmekle görevli sandıklara benzer kuruluşlar, Osmanlı Devletinde de faaliyete geçmiştir.

Cumhuriyet döneminde, 1683 sayılı Askerî ve Mülkî Tekaüt Kanunu 3 Haziran 1930 tarihinde, bugünkü 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu ise 17 Haziran 1949'da yürürlüğe girmiştir.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz, dünya üzerinde genç nüfusa sahip nadir ülkelerden birisidir. Yaş gruplarına bakıldığı zaman, en fazla yoğunluğun, aktif nüfus olarak değerlendirilen yaş grubunda bulunduğu görülmektedir. İnsanların en çok çalışma güçlerinin bulunduğu, verimliliklerinin ve dolayısıyla performanslarının en yüksek olduğu dönem de bu dönemdir.

İşsizlerimize, yaş grupları açısından baktığımız zaman karşımıza çıkan tablo çok manidardır. Devlet İstatistik Enstitüsünün 2000 yılında 1 500 000 insan üzerinde yaptığı araştırmada, yaklaşık 1 270 000 işsiz insanımızın 15 ilâ 39 yaş grubuna dahil olduğu görülmektedir; yani, işsiz nüfusun yoğunluğu 15-39 yaşları arasındadır. Bu yaş grubundaki işsizlerimizin toplam işsizlerimize oranı yüzde 85,4 gibi çok yüksek bir orandır. Bu demektir ki, işsizlerimizin yoğun olarak görüldüğü yaş grupları, çalışma gücünün, isteğinin ve fizyolojik enerjinin dorukta olduğu dönemdir.

Yine, dünyadaki bazı ülkelerle mukayeseli olarak işsizlik oranımıza baktığımızda, karşımıza çıkan tabloda, İngiltere, İtalya, Japonya gibi ülkelerde işsizlik oranı, yaklaşık olarak yüzde 5'tir. Bizim ülkemizde işsizlik oranı, yine Devlet İstatistik Enstitüsünün verdiği eksik istihdam ile yaklaşık olarak yüzde 15 civarındadır. Yalnız, diğer ülkelerdeki işsizlikten, bizim ülkemizin sahip olduğu işsizliğin en önemli farkı, işsiz kalan insanlarımızın çok büyük bir kısmının genç yaştaki insanlarımız olmasıdır. Oysa, diğer ülkelerde, işsiz kalan insanların büyük bir kısmı, ileri yaşlara ulaşmış durumda olan, başka bir ifadeyle yaşlı olarak kabul edilen insanlardan oluşmaktadır. Bu sebeple, bazı ülkeler, zaman zaman yabancı işgücü kabul etmektedirler.

Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir. Devletimizin ve hükümetimizin sosyal olma vasfı nedeniyle, işsizlerimize iş bulma konusunda, bütün imkân ve fırsatları sonuna kadar kullanma zorunluluğu bulunmaktadır.

Yeni istihdam imkânları hazırlamanın yolu, ya yeni iş imkânları açmak ya da mevcut imkânları en iyi şekilde değerlendirmekten geçmektedir. Burada, özel sektör, çeşitli imkânlarla ve teşviklerle desteklenebilir. İstihdam garantili kurslar, istihdama yönelik projelerin desteklenmesi, sigorta indirimleri, bu alandaki çalışmalara örnek olarak verilebilir.

Hükümetimiz, kaynağını Anayasamızdan alan, istihdamı artırıcı, dolayısıyla işsizliği önlemeye yönelik çalışmalara, bütün imkânları kullanarak ağırlık vermektedir. Bu kapsamda, emeklilik şartlarını cazip hale getirerek, belli bir süre çalışan ve belli bir yaşa gelen çalışanlarımızın, emekliliklerini teşvik ederek yeni alanların açılması, buralarda yeni işsizlerin istihdam edilmesi, işsizlik nedeniyle muhtelif sorunlarla uğraşan; hatta, öyle ki, fizyolojik ihtiyaçlarını dahi karşılamada zorlanan insanlarımıza imkân sağlamak için, kısmen de olsa bir çözüm olarak düşünülebilir.

Ülkemizde, toplam istihdam içerisinde kamunun; yani, devletin payı önemli bir yere sahiptir. İnsanlık tarihi boyunca, yönetici konumdaki otoriteler, her zaman istihdamın sağlanması noktasında en önemli rolleri üstlenmişlerdir. Ahilik sisteminde Ahilik teşkilatının, daha sonraki dönemlerde loncaların ve sanayileşme hareketlerinin ortaya çıkmasından sonra, devletin çalışma hayatına müdahalesi, zaman içerisinde sosyal devlet anlayışının ve refah devleti anlayışının yerleşmesi, iş hayatına yönelik normatif düzenlemelerin hazırlanarak yürürlüğe konulması ve zaman içerisinde çeşitli ilave ve düzenlemelerin yapılması, işgücü piyasasını düzenlemeye yönelik çalışmalardır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının maddeleri üzerindeki düşüncelerimize gelince.

Kamuda, halen, Emekli Sandığına tabi olarak çalışan personelin emekliye ayrılmalarında yaş haddi 65'tir; ancak, kamu çalışanlarının dinamizminin artırılması ve genç personelin üst görevlere yükselebilmesi için, azamî çalışma yaşının 61'e çekilmesi; diğer yandan, hizmetin özelliği ve niteliği gereği görevde kalmasına ihtiyaç duyulan personelin yaş haddinin ise -kamu yönetiminde, yönetim boşluğuna yol açmamak amacıyla- 65 yaşı geçmemek üzere uzatılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi düşünülmüş ve tasarı bu amaçla hazırlanmıştır.

Geçtiğimiz yıllarda, Emeklilik Kanunu üzerinde yapılan çalışmalarda, ortalama yaşam süresinin yükselmesi de dikkate alınarak, çalışma yaşı haddinin yükseltildiği hepinizce bilinmektedir. Bu tasarıyla çalışma yaşı sınırının aşağıya çekilmesinin, daha önce yapılan düzenlemelere ters düştüğü gözlenirse de, ülkemizde işsizlik sorununun hızla arttığı, özellikle yükseköğrenim mezunlarının yüzde 31,6 gibi çok yüksek bir oranının işsiz olduğu ve kamuda atıl istihdamın da bulunduğu gözönüne alınırsa, bunları kısmen de olsa önlemeye, bu tasarının, bir ölçüde katkıda bulunacağını dikkate almak zorundayız.

Yine bu tasarıyla, kamuda verimlilik artışı ve dinamizmi sağlayacak bir düzenlemenin mümkün olduğuna da inanmaktayız.

Gelişmiş ülkelerde çalışma yaşı haddinin yüksek olduğu, ancak, bu ülkelerde yaşam süresinin buna paralel olarak uzun olduğu hepimizce bilinmektedir. Gelişmiş ülkelerde, insanların -emeklilik yaşı haddinden sonra- 10 ilâ 15 yıl emekli olarak yaşayabildiği; ancak, bu sürenin, ülkemizde -65 yaş sınır olarak alındığında- 1 ya da 1 yılı biraz aştığı gerçekliğini inkâr edemeyiz. Bu nedenlerle de, gelişmiş ülkelerdeki emeklilik yaş haddinin emsal alınmasının gerçekçi olamayacağını düşünmekteyiz.

Ayrıca, çalışan insanların emeklilikten sonra kendi meslekî birikimlerini değişik şekillerde değerlendirme şansına ve imkânına sahip olmaları, bu insanların yaşam sürelerine ve yaşam kalitesine olumlu katkıda bulunacaktır inancındayız.

Sayın milletvekilleri, gelişmiş ülkelerde zorunlu emeklilik yaşının yüksek olmasıyla birlikte, personelin, sürekli olarak, emekli olana kadar hizmetiçi eğitime tabi tutulduğu, çağdaş gelişmeleri takip ettiği, bilgi ve becerisini sürekli olarak geliştirdiği bilinmektedir; ancak, ülkemizde hizmetiçi eğitimin hiçbir zaman gerektiği şekilde yürütülemediği ve bekleneni de veremediği ortadadır. Bu nedenle, yaşı ilerleyen personelin emekli edilmesinin, hizmetin nitelik ve niceliğine olumlu katkıda bulunacağını düşünüyoruz. Bu tasarıyla, her ne kadar atıl istihdamın önleneceğine bir miktar katkı sağlanacağını söylesek bile, bu konuda çok daha kapsamlı bir personel reformuna gidilmesinin gerekli olduğu da aşikârdır.

Yine bu tasarıyla Bakanlar Kuruluna tanınan yaş haddine ilişkin yetki çerçevesinin, özel nitelikli görevleri yürütenleri kapsadığı ve son derece sınırlı tutulacağı için, Bakanlar Kurulu tarafından amacına uygun bir şekilde kullanılacağına olan inancımız tamdır.

Sayın milletvekilleri, cumhuriyetin ilk yıllarında, eğitimli insanların işgücünden azamî düzeyde faydalanılması düşünülmüş; hatta, onlara birtakım istisnalar tanınarak, emeklilik yaş haddi yüksek tutulmuştur; ancak, hepimizce malum olduğu üzere, ülkemizde artık eğitimli işgücü sorunu bulunmamaktadır. Bu nedenle, yaş haddinin aşağıya çekilmesi bir problem oluşturmayacaktır; tam tersine, çağdaş teknolojik bilgi ve becerilerle donanımlı gençlerin önü açılarak, kamu yönetimine bir dinamizm ve kısmen verimlilik kazandırılabilecektir.

Yine, tasarıyı hazırlayanların ifadeleri ve bizim de inancımız odur ki, 61-65 yaş arası personelin emekli edilmesi, sosyal güvenlik kuruluşlarının dengeleri üzerinde olumsuz bir etki doğurmayacaktır.

Sosyal güvenlik sistemimizin zaaflarından biri olan ucuz borçlanma konusuna da bu tasarıyla getirilen düzenlemenin, günün ekonomik şartlarına uygun kanunî faiz uygulaması olarak değiştirilmesi doğru bir yaklaşım modelidir. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 14 üncü maddesinin (a) fıkrasında yer alan ve sandık iştirakçilerinin emekli keseneklerine ilişkin yüzde 15 oranının, sandığın aktuaryel dengesinin düzeltilmesine katkı sağlanması amacıyla yüzde 16 oranına çıkarılmasının iştirakçilere önemli bir yük getirmediği kanaatindeyiz. Ayrıca, yüzde 1 oranındaki kesintinin emekli, malul, dul ve yetim aylıklarına yapılmasının sosyal devlet ilkeleriyle bağdaşmayan bir tarafı yoktur; çünkü, gelişmiş ülkelerde de, sağlık giderlerindeki artış nedeniyle benzer uygulamalar vardır.

Sayın milletvekilleri, gelin, bir an hayal edelim; iyi bir makam sahibisiniz, yüksek maaş alıyorsunuz, sekreteriniz var, lüks makam aracınız var, belki, sınırsız harcama yetkiniz de var; ancak, teknolojiye hâkim değilsiniz, zaman zaman hastalanıyor, işe gelemiyorsunuz, sürekli "üzerime fazla gelinirse nasıl olsa emekliye ayrılırım" düşüncesiyle, hiçbir heyecan duymadan ve mümkün olduğunca risk almadan günü kurtarmak adına çalışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ayalan, mikrofonu açıyorum; konuşmanızı toparlayın.

ŞÜKRÜ AYALAN (Devamla) - Böyle bir durumda, bu tür imkânları ve rahatlığı, siz olsanız, bırakıp gitmek ister misiniz?!

Aslında, kendisine güvenen, yaptığı işin zirvesinde olduğuna inanan insanlar daha iyi şartlarda özel sektörde iş bulabiliyorlar; ancak, aktif çalışma hayatı içerisinde, emekliliği yaşayarak hayatın keyfini çıkarmak isteyenler, elbette, kamudaki görevlerinden ayrılmak istemeyeceklerdir, karşılarında 30-35 yaşlarında, pırıl pırıl, doktora sahibi, sahasında uzman, çağdaş teknolojiye hâkim, çalışma heyecanını içinde duyan, sadece, hayallerini bu ülke üzerine kurmuş olmaktan başka suçu olmayan insanların "iş, iş" diye kıvrandıklarını duysalar bile.

İnsanlar, öncelikle, ihtiyaçlar hiyerarşisi içerisinden fizyolojik ihtiyaçları karşılamaya çalışmaktadırlar. Fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayamayan insanların diğer ihtiyaçlarını karşılamaya çalışması mümkün değildir. Çok sayıdaki insanın her gün biz milletvekillerine gelip gitmesinin en önemli sebebi, fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir işe sahip olma düşüncesi ve ihtiyacıdır.

O halde, insanlarımızın iş imkânlarını artırmak, mevcut imkânlarımızı en iyi şekilde değerlendirmek, gizli işsizliği önleyebilmek, verimliliği en üst düzeye çıkarmak, insanlarımızın bütün ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için mevcut şartları en iyi şekilde değerlendirmek zorundayız. Bu kapsamda, özel sektör, istihdam kapasitelerini genişletecek şekilde desteklenmeli, kamusal imkânlar ve alanlar en iyi şekilde, maksimum verimliliği sağlayacak şekilde kullanılmalı, çalışanların imkânları genişletilmeli ve artırılmalı, emeklilerimizin ekonomik ve sosyal imkânları mümkün mertebe iyileştirilmeli; özetle, istihdamın artırılması için bütün imkânlar kullanılmalıdır.

Sayın milletvekilleri, unutulmaması gereken realite, her şeyin insan için olduğudur. Bir toplumun insanları, bireyleri, yaşama imkânlarından mahrum kalırsa, o insanların çeşitli kötülüklerin kıskacına girmeleri ve bazı kesimler tarafından kullanılmaları mümkündür.

İşte, emeklilerimizin şartlarının iyileştirilmesi, genç işsizlerimize yeni istihdam alanlarının açılması, fizyolojik ihtiyaçların bir gereği olarak emeklilik yaşının 61'e çekilmesi konusunda görüşmekte olduğumuz bu kanun değişikliği, ülkemiz şartları dikkate alındığı zaman yerinde bir düzenleme olmuştur.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, Yüce Meclise çalışmalarında başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayalan.

Şimdi, tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu; buyurun.

Konuşma süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşlerimizi bildirmek üzere huzurunuzdayım.

Önümüzdeki yasa tasarısında genel olarak iki değişiklik yapılıyor; bir tanesi, çalışma hakkını 65 yaştan, 61'e çekiyor, 65 yaşına kadar çalışabilecek olanların 61 yaşından sonra çalışmalarını engelliyor; ikincisi, durumlarını çok iyi bildiğimiz Emekli Sandığından maaş alan yurttaşlarımızın, maaşlarından kesinti yapılıyor. Bu tasarının, genel olarak, bu iki amacı vardır.

Bunlar üzerine konuşmadan önce, bir hatırlatma yapmak isterim. Öncelikle, yeni hükümetimizin, hepimize ve ülkemize hayırlı olmasını dilerim. Bu yeni hükümetin oluşması için, genel başkan seçilmiş kişinin milletvekili seçilememesine neden olan durumu düzeltme çabalarınıza bulunduğumuz katkıları hatırlatmak isterim. Neden; çünkü, bu, alışılmış bir muhalefet anlayışı değildi; biz, bunu, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisine bir iyilik yapmak için yapmadık -özellikle iyilik yapmak için yapacağımız şeyler de olabilir belki- biz, bunu, demokrasi anlayışımızın bir gereği olarak yaptık; biz, bunu, halk iradesine olan saygımızın sonucu olarak yaptık ve de düzgün bir şekilde yaptık. Şimdi, sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri, sizleri de, benzer bir şekilde, halk iradesine, daha üç dört ay önce oyuna talip olduğunuz ve oyunu aldığınız halkın iradesine ve isteklerine biraz daha duyarlı olmaya çağırıyorum. Biz, alışılmış bir muhalefet anlayışıyla hareket etmedik, siz de, alışılmış bir iktidar anlayışı içerisinde -eminim, seçimden önce siz de duydunuz "öyle, parmak kaldırıp indiren milletvekili olmayın" sözünü; değil mi- hükümetiniz istiyor diye, bu yasa tasarısını, otomatik olarak, düşünmeden, değerlendirmeden, oyunu alıp buralara geldiğiniz halkın iradesine saygısızlık yaparcasına, kabul etmeyin.

Konuları, beraberce, bu şekilde değerlendirmemizi dileyerek, yasa tasarısının bu iki amacını, iki önerisini -emeklilik yaşının 65'ten 61'e indirilmesini ve Emekli Sandığından maaş alanların maaşından kesinti yapılmasını- değerlendirmek istiyorum sizinle.

Neden yapılıyor bu? Söyleme göre, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda duyduğumuz iddiaya göre gerekse benden önceki sayın konuşmacının söylediklerinden anladığımız kadarıyla, bu tasarıyla emeklilik yaşını 65'ten 61'e indirirsek eğer, bakın neler kazanıyormuşuz: Genç nüfusumuza istihdam olanağı kazanıyormuşuz! Devlete dinamizm getiriyormuşuz! Devletteki atıl istihdam sorununu çözümlüyormuşuz!

Değerli arkadaşlarım, emeklilik yaşının 65'ten 61'e indirilmesi, 2 116 kişiyi ilgilendiren bir konudur. 2 116 gence iş vererek, gençlerimizin istihdam sorununu mu çözüyoruz?! 61-65 yaş arasındaki  2 116 kişiyi devlet kadrolarından alarak, devletin atıl istihdam sorununu mu çözüyoruz?! Devleti dinamikleştiriyor muyuz?! Çok rica ederim!.. Bu argümanların hiçbir ciddiyeti olamaz. Devletin dinamizmini artırmak için, gençlerin işsizlik sorununu çözmek için, hükümetinizin çok daha ciddî politikaları vardır umarım. Böyle, 2 000 kişiyle bu sorunu çözeceğiz diye ortaya çıkmak, inandırıcı olmuyor. O zaman, bu yasanın, bu önerinin amacı ne olabilir? Ben, sadece tahmin yapabilirim; bunlar bir itham değil; ama, bir tahminimi sizinle paylaşayım, bakalım siz de katılacak mısınız. Bunun bir tahmini olabilir, kadrolaşmak, başka bir şey aklıma gelmiyor.

Değerli arkadaşlarım, bunu deneyen oldu, çok değil, geçen dönem deneyen oldu. Meclis dışındaki bir siyasî parti geldi Meclise, iktidara, hızlı bir kadrolaşma hareketine gitti ve şimdi, Meclis dışında tekrar. Bu, işe yarar bir politika değildir. Siyasî baskı altında olabilirsiniz, çok vaatte bulundunuz seçimden önce. Bunun karşılığı olarak, ona buna iş bulmak için büyük bir gayret ve çaba içerisinde olduğunuzu gözlemliyorum; fakat, bu, onu çözmez. Bunu deneyen oldu, şu anda Meclis dışındadır.

Değerli arkadaşlarım, benim başka tahminim yok bu konuda; yani, 2 000 kişiyle gençlerin istihdam sorununu çözmek, devleti dinamizme kavuşturmak inandırıcı olmuyor.

Şimdi, biraz da ayrıntıya gireyim. Bunun politik anlamı üzerinde de, biraz, isterseniz, karşılıklı fikir alışverişi yapalım. Deniyor ki, gelişmiş ülkelerde çalışma yaş haddi yüksek olmakla birlikte, oralarda hizmetiçi eğitime tabi tutulduğu için bilgi ve beceri bakımından çağdaş gelişmeleri takip edebiliyorlar. Bu, yasa tasarısının gerekçesinde yazılı, bakın, sayfa 3'te. Yani, dış ülkelerde 65 yaşına kadar çalışabiliyor; neden; çünkü, orada hizmetiçi eğitim var deniliyor. Bizde hizmetiçi eğitim yok, onun için emekliye ayıralım. Şimdi, bunun çözümü, hizmetiçi eğitimi mi geliştirmek; yoksa, bizde hizmetiçi eğitim yok diyerek emekliye mi ayırmak?! Böyle, birtakım aksaklıkları gidereceğiz derken, daha büyük aksaklıklar çıkarılıyor.

Yaş haddinde dış ülkeleri örnek almamamız gerektiğinin birinci nedeni; orada eğitiliyor, biz eğitemiyoruz, o zaman emekliye ayıralım      -diğer bir gerekçe- ikinci nedeni de, diğer ülkelerde ortalama yaşam süresinin Türkiye'dekinden daha uzun olduğu; bu da, diğer ülkelerle karşılaştırmanın ikinci sonucu. Doğru, diğer ülkelerde, 65 yaşın emeklilik yaşı olduğu ülkelerde ortalama yaşam süresi Türkiye'dekinden daha uzun; ama, değerli arkadaşlarım, iki nokta unutuluyor; birincisi, orada, emekli olanlara, emeklilikten sonra da kendi meslekî birikimlerini başka şekillerde değerlendirme olanakları sağlanabiliyor, Türkiye'de bu olanak sağlanmıyor; ikincisi, o ülkelerde, emekli olanlar, hak ettikleri yaşam düzeyini sürdürebilecek emeklilik maaşı alabiliyorlar, Türkiye'de alamıyorlar. Dolayısıyla, bir benzetme yaparken, o benzetmenin bir yönünü alıp diğer yönlerini gözardı etmek yanlış oluyor, bu da yakışmıyor.

Şimdi, bunun nedenine gelelim. Emekli Sandığından maaş alanların maaşlarından sağlık için kesinti yapılıyor. Elinizi vicdanınıza koyun, seçimden üç-beş ay önce 1 500 000 kişiyi ilgilendiren bu tasarrufu, böyle bir yasayı çıkaracağınızı söylemiş olsaydınız, yurttaşlardan ne yanıt alırdınız? Bakın, sizin seçim beyannamenizin 71 inci sayfasında neler vaat ediliyor: "Herkese sosyal güvenlik..." Bunun gibi vaatlerle oy alıp, gelip, tam tersini yapmak olmuyor.

Bu arada, gerçekçi de olalım, bütçemiz çok sıkışık; dolayısıyla, sağlık harcamalarında da birtakım israfların olduğu ortada. Bütçe sıkışık, israflar var, o zaman Emekli Sandığından maaş alan emekli, dul ve yetimlerin maaşından keserek bunu halledelim yaklaşımı, bu tasarıyla öneriliyor. Bütçenin sıkışık olduğunu biliyoruz, komisyonda, günledir gece gündüz bütçeyi tartışıyoruz; ama, bütçenin böyle sıkışık olmasından, ülkemizin bu içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan siz sayın Adalet ve Kalkınma Partisinin sorumlu olmadığını da biliyoruz; fakat, iktidara geldikten sonra alelacele çıkarmış olduğunuz 2 yasayı da biliyoruz; bunlardan birisi nereden buldunu ortadan kaldıran, öbürü de naylon faturacıları affeden yasaydı; bu çelişkiyi de, lütfen unutmamanızı diliyorum.

CAHİT CAN (Sinop) - Bilmediğinizi sanıyorduk.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Naylon faturayı neden hatırlatmak istedim; çünkü, "bütçenin durumu ortada" deniliyor. Naylon faturacıları neden affettiğiniz konusunda da bu kürsüden bir mektup okundu  ve verilen örnek şu idi: "30 000 000 dolarlık ihracat yapan birisinin, 30 000 000  Türk Liralık bir hayalî fatura sıkışmış oraya buraya; adamcağız sürünüyor, -bu, elbette haksızlık- bunların küçük bir miktarı" denilmek isteniyordu. Büyük iş hacmi var, küçücük bir miktar sıkışmış oraya, bu yüzden kişiler sürünüyor. Siz onları mı affettiniz? Ben, Sayın Bakana, bu naylon fatura affından kaç dosya, kaç kişi kurtuluyor veya bunun bütçeye yararı nedir sordum; yanıt alamadım.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sayın Bakan burada.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, sadece küçük miktarda, kazaen oraya buraya sıkışmış naylon faturaları affetmeye biz de karşı değiliz; fakat, çok büyük miktarlarda, geçim kaynağını yolsuzluk üzerine kurmuş hayali ihracatçıları da affettiniz bu şekilde. Ondan sonra gelirimiz yok diye, Emekli Sandığından maaş alanların maaşına göz dikiyorsunuz. Bu çelişkinin ötesinde, ayrıca, o küçük miktarda naylon fatura, şu bu olayını da çözmedik; bundan sonra da yine olacak demektir bu; yani, bununla, ne sorunu çözdük ne de geçirilmiş olan yasa için haklı bir gerekçeydi.

Diğer bir çelişkiden daha söz edeyim. Önümüzdeki günlerde önünüze yeni bir yasa tasarısı daha gelecek; bu da, Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıdır. Eğer komisyondan geçecek olursa, önünüze gelecek olan bu yasa tasarısında önerilen nedir biliyor musunuz; özelleştirmeyle ilgili mağdur duruma gelecek işçileri memur kadrosuna geçirmek için 70 000 kişilik memur kadrosu açmak. Özelleştirmeden mağdur duruma geçecek işçileri memur yapıyorsunuz -yapmak için yasa tasarısı var- ondan sonra, devlet memuriyetindeki eğitimi yükseltelim, dinamizmi artıralım diye bu tasarıyı getiriyorsunuz; işçi statüsünde bırakalım, niye memur yapıyoruz?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İşi kalmamış, fabrika satılmış.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Bunlar çelişkidir; bir yandan 70 000 kişilik kadro açılıyor işçiyi memur yapalım diye diğer yandan da 2 116 kişiyi emekliye ayırarak devlette reform (!) yapılıyor.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Bizden önceki hükümetlerin yapmış olduğu hataları düzeltiyoruz.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Bu enkaz edebiyatı devam ediyor, peki...

Şimdi, değerli arkadaşlarım, özetle, 2 000 kişiyle ne genç işsiz sorununu çözersiniz ne hantal devlet sorununu çözersiniz ne de devlete dinamizm getirirsiniz, üstelik 70 000 kişilik yeni bir kadro açıyorsunuz.

Bu yasayı dikkatle değerlendirmenizi diliyorum. Gelir konusunda sıkıntınız varsa, o zaman naylon faturacıyı affetmeyecektiniz. Naylon faturacıyı affediyorsunuz, nereden buldun yasasını çıkaramıyorsunuz, ondan sonra pompanın başında yakaladığınız köylüden, mazotundan vergi alıyorsunuz, emeklilerin Emekli Sandığı maaşından kesinti yapıyorsunuz; siz bunun için mi seçildiniz?!

Değerli arkadaşlarım, burada, 120 kişi sandıktan çıktı; ama, 240 kişi de, biliyorsunuz, şapkadan çıktı. Toplumun üçte 1 oyunu alarak üçte 2 çoğunluk elde ettiniz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ÜNAL KACIR (İstanbul)- Siz ne kadar oy aldınız?

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Bizimkini de siz hesaplayın!..

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)- Sayın Başkan, kendileri nasıl gelmiş?

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Rahatsız oldunuz değil mi gerçekten?.. Rahatsız oldunuz değil mi?...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)- Sayın Başkan, bu bir hakaret, kendisi tombaladan mı çıktı?..

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Hayır efendim, hakaret değil, lütfen...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)- Tombaladan mı çıktı?!...

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Şimdi, yerinden hoplayıp zıplayanlardan kimin şapkadan çıktığı da belli oluyor!..

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)- 22 nci Dönem milletvekillerinin hepsi sandıktan çıkmıştır.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, işte, size tekrar hatırlatıyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Coşkunoğlu, sözünüzü toparlayın; ancak, bu arada, biliyorsunuz ki, Türkiye'de, şu andaki Parlamento mevcut yasalara göre oluştuğundan, söylediğiniz söz sizi de bağlayan bir sözdür. Lütfen, bu sözünüzü de düzeltiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Parlamentoya gölge düşürmeyelim.

Evet, toparlayın efendim.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Toparlıyorum Sayın Başkan.

Tabiî, var olan yasaların ve oy dağılımının bir sonucudur; fakat, benim size hatırlatmak istediğim, bu gerçeği de lütfen unutmamanızdır, üçte 1'in oyunu alarak burada üçte 2'siniz. Eğer Emekli Sandığından maaş alanların maaşına göz dikecek olursanız yarın öbür gün halkımızın önüne çıkmakta zorluk çekersiniz. O 1 500 000 emeklinin önüne nasıl çıkarsınız; lütfen, onu düşünerek oy verin.

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)- Siz kendinizi düşünün!.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Bu arada, madem soruyorsunuz söyleyeyim: Ben, sabah akşam çalışarak güvenine layık olmak çabasında olduğum Cumhuriyet Halk Partisine ve bana güvenmiş 43 000 kişinin oyuyla buradayım.

Teşekkür ederim, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.

Sayın Bakanım, şahsı adına bir söz isteği var. Siz, o konuşmacıdan sonra mı bu tasarının tümü üzerinde söz almak istiyorsunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet, Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Peki.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu

Buyurun, Sayın Kumkumoğlu. .(CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, ilk bakışta -tasarının lehine konuşan arkadaşlarımız adına- son derece makul, mantıklı argümanlar var; 65 yaşı 61 yaşa indirelim. Bizde, emeklilikle ilgili yaş indirimleri, daha çok, işçi statüsünde olanlarla ilgili olarak toplumda konuşulmuştur ve biz, hep genç emeklileri tartışmışızdır bu ülkede. Onun bir mantığı da vardır; niye; çünkü, işçilik, emeğe, güce, belki çoğu zaman kol emeğine, yaptığı iş nedeniyle olağanüstü dikkate dayalı bir iştir; ama, şimdi yapmakta olduğumuz değişiklik, işçilerin yaşını indirmekle ilgili bir olay değil, memurların yaşını indirmekle ilgili bir olay. Memurluk, farklı bir şeydir, zamanla öğrenilir. Burada, belki, devlet kademelerinde görev yapmış çok sayıda arkadaşımız var, belki yüzlerce, binlerce arkadaşımız var. Ben de Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun bir arkadaşınızım. Hangimiz, okulu bitirdiğimiz dönemde, şimdi elde ettiğimiz birikimleri, okuldan ayrılmış olduğumuz günlerde sağlamış olarak ayrılmıştık. Memuriyette, zamanın, yaşın, tecrübenin sağladığı birikim önemlidir.

Şimdi, 2 116 kişiyi ilgilendiren bu yasa değişikliği -devamı da var, 2 116 kişiyi ilgilendiriyor diye getirildi bu yasa- sonuçta, Plan ve Bütçe Komisyonundan 2 300 000 memurumuzu ilgilendiren bir yasa olarak çıktı. Sayın Bakan bu yasayı, bu değişiklik metnini Komisyona sunduğu zaman, başlangıçta "bu, sadece 2 116 kişiyi ilgilendiren bir sorundur" diye sundu, Komisyona getirilen gerekçesinde o vardı; ama, Komisyondan çıkarıldığında 2 300 000 memurumuzu ilgilendiren bir yasa tasarısı haline dönüştürüldü ve şimdi bunu konuşuyoruz biz.

Değerli arkadaşlarım, 2 116 insan 61 yaşın üzerinde. Ne demek bu? Bu. bir memur olarak, işgal ettiği konum açısından, almış olduğu eğitime bakılarak gelebileceği en üst noktaya gelmiş, en üst düzeydeki kadroyu işgal eden kişi anlamındadır. Bu 2 116 kişinin, asgarî düzeyden yarısı, şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst noktalarında görev alan arkadaşlarımızdan oluşuyor şüphesiz; çünkü, bu "yaş" kavramı, memuriyetle bütünleştirildiğinde bu anlama geliyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, eğer, buradan "biz, 2 116 insana yeni iş vereceğiz, genç insanların önünü açıyoruz" gibi bir yaklaşımla bunu geçirmeye çalışıyorsanız, gerçekten, bununla kimseyi yanıltmanız, aldatmanız, hatta kandırmanız mümkün değildir. Bu yasa tasarısı, bu getirilen değişiklik önerisi cumhuriyet tarihinin en iddialı kadrolaşma hareketinin altyapısıdır; çünkü, bu, sadece şu anda 61 yaşını geçmiş olan 2 116 kişiyle ilgili bir olay değildir; bu, aynı zamanda, seneye 61 yaşını doldurmuş olacak olan, ondan sonraki sene 61 yaşını doldurmuş olacak olan herkesle ilgilidir ve bu sene de, önümüzdeki sene de, ondan sonraki sene de 61 yaşını doldurmuş olan her devlet memuru görev yaptığı devlet kademesindeki en üst düzeye, en üst noktaya, en üst kadroya gelmiş olan kişi konumunda olacaktır. Siz, eğer, cumhuriyetin, bugüne kadar oluşturulmuş olan bütün geleneklerini, bütün deneyimlerini, bütün teamüllerini değiştirip, hayır kardeşim, biz bunların hiçbirisini anlamayız; biz, geldiğimizde, nasıl, belediyelerde, bizden olmayan herkesi çıkardık, sadece bizim gibi düşünenlere fırsat verdiysek, şimdi, Türkiye Cumhuriyetini de böyle yönetme anlayışı içerisindeyiz, diyorsanız; o zaman, onu bilelim, ona göre davranalım, siz de ona göre davranın.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir kanun çıkardığınızda, kimse "bana haksızlık yapıldı, beni haksız yere, iyi yaptığım, doğru yaptığım görevimden aldılar" diyemeyecek; çünkü, kanun maddesi çıkarıyorsunuz.

Peki, atamada... Yani, hiç kimse, "ben hak ettiğim halde, beni hak ettiğim kadroya atamadılar, hak ettiğim görevi bana vermediler" diyerek mahkemeye gidebilir mi?! Dolayısıyla, siz, görevden aldıklarınızın yasal haklarının tamamını elinden alıp, göreve atamak istedikleriniz noktasında da kendinize sınırsız bir imkân tanıyorsunuz. Bu, doğru bir yaklaşım değildir değerli arkadaşlarım.

Eğer, sizin bu yaptığınız bir gelenek haline dönüşürse, sizden sonra gelenler, aynı anlayışla bu kadroları değiştirebilmek için "bu 61 yaş fazla oldu, biz bunu 55'e düşürelim" der, buradan çoğunlukla bir karar çıkarır ve sonuçta, sizin o getirdiğiniz kadroların tamamını tasfiye edip, kendi kadrolarını getirmek gibi bir arayışın içerisine girer.

Peki, bu eğilimin bir süreklilik kazanması, sonunda, Türkiye Cumhuriyetini, Türkiye Cumhuriyetini yöneten bu kadroları hangi noktaya taşır? Bu, hepimizin düşünmesi gereken, hepimiz için bir görev, bir sorumluluk değil midir değerli arkadaşlar?!

Üstelik, yasaya bir istisna getiriyorsunuz. Ola ki, o arada, bize çok yakın, bizim istediğimiz; ama, bu yasa kapsamı içerisine girdiği için zorunlu olarak emekli etmek durumunda kalacağımız kişiler olabilir, bunu nasıl telafi edebiliriz diyorsunuz ve orada da özel bir yetki alıyorsunuz Bakanlar Kuruluna. Bakanlar Kurulu, istediklerini o görevde, 61 yaşını geçmiş olsalar bile, bırakabilir. Böyle bir şey olur mu değerli arkadaşlar?! Bunu, hangi anlayışla yapıyorsunuz? Biraz önce İktidar Partisi Grubu adına konuşan arkadaşımızın söyledikleri ile şu söylediklerimizin telafi edilebilmesi, bu söylediklerimizden duyulan kaygının telafi edilebilmesi mümkün müdür?

Dışişleri Bakanına -gerçi, şimdi, şu anda görevde değil ama- Sayın Yaşar Yakış'a, Dışişleri Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonundaki tartışmalarda, "Sayın Bakan, bu yasa sizi nasıl etkileyecek? Büyükelçiler, büyükelçilik kurumu ve bu kurumun gerektirdiği yaş, o statü nasıl etkilenecek, siz buna nasıl itiraz etmediniz" diye söylendiğinde, Sayın Dışişleri Bakanı, "ben, buna şiddetle itiraz ettim; ama, ne yapalım, biz bir iktidarız, bakanların çoğunluğu böyle söylediği için, bunu kabul etmek durumuyla karşı karşıya kaldım" demiştir ve buna, Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütün arkadaşlarımız ve tutanaklar tanıktır.

Değerli arkadaşlarım, iktidarınızın bir bakanının bile, devletin mevcut geleneklerini altüst edebileceğini gördüğü ve itiraz ettiğini kendisinin ifade etmek durumunda kaldığı böyle bir yasanın; Türkiye'nin bunca yıldan bu yana oluşturmuş olduğu geleneklerini, memurlarımızın...

AHMET YENİ (Samsun) - Gençlerimiz işsiz.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Benim gençlere bir diyeceğim yok, gençler başımızın tacı, başımızın üzerinde yerleri var; ama, olmaya sonra, generalleri emekli edip, üsteğmenlere, yüzbaşılara, orduları komuta ettirmek adına sorumluluk verip, karlar üzerinde askerlerini donduran yöneticiler pozisyonuna düşmeyelim. Devletin bütün birimleri önemlidir. Asker bu işten muaftır; ama, Dışişleri Bakanlığı bu işten muaf değildir. Dışişleri Bakanlığı, askerlikten niye daha geri, daha önemsiz, daha az anlamlı bir iş oluyormuş.

Üniversitedeki profesörler bu yasanın dışındadır; ama, hastanelerde aynı statülerde bulunan; ama, hastanede bu görevi yaptığı için, bu sorumluluğu yerine getirdiği için profesör noktasına gelmiş olan arkadaşlarımız bu işin dışındadır deme anlayışını kendimizde nasıl buluyoruz değerli arkadaşlarım? Bu, kötü bir gelenektir. Bu geleneği başlatırsanız, bundan sonra her gelen, kendi kadrolarını yerleştirebilmek için aynı yola başvurabilirler.

Bunun altında bir tek hedef var. Başlangıçta 2 116 kişi; ama, devamındaki her yılda gelebilecek 500 kişiyle, AK Partinin iktidarını tamamladığı bir dönemde, devletin en üst düzeyinde görev ve sorumluluk yürüten 5 000 kadroyu, çıkarılmış olan kanunu gerekçe göstererek tasfiye edip, bunun yerine, belediyelerde yaptığınız gibi, sadece kendinize yakın, sadece sizden yana, sadece sizin gibi düşünen, hatta, zaman zaman, belki yaşamının birçok döneminde sizinle birlikte olmamış, ama siz iktidar olduğunuz için sadece size yağ çekmek durumunda kalan kadroları Türkiye'nin iktidarına taşıyacaksınız. Bu, doğru bir yol değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu, lütfen tamamlayınız.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Ben, arkadaşlarımızın, bu çerçevede tekrar düşünmesinin Türkiye'nin geleceği için bir zorunluluk olduğuna yürekten inanıyorum. Arkadaşlarımı da, bu anlamda, yeniden sağduyulu düşünmeye, tekrar düşünmeye davet ediyorum.

Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kumkumoğlu.

Maliye Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Çok değerli milletvekilleri, bugün, burada, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını konuşuyoruz. Burada, ana gaye, 65 olan emeklilik yaşını 61 yaşına düşürmektir.

Tabiî, biz, AK Parti Hükümeti olarak, daha işbaşına gelirken, seçim beyannamemizde de belirttik, devleti yeniden yapılandıracağız dedik. Bu yapıda devletimize hız kazandırmak mecburiyetindeyiz, dinamikleştirmek mecburiyetindeyiz, kadrolarımızı gençleştirmek mecburiyetindeyiz. Bizim nüfus yapımız, genç nüfus yapısı. Bütün gençler sırada bekliyor. Düşünün, 21 yaşında memur olan bir kimse 61 yaşına kadar kırk sene çalışıyor. Şimdi, değerli muhalefet sözcüleri, bunu, başka yönlere çekiyorlar. Kırk sene içerisinde yeteri kadar tecrübe sağlanıyor ve arkada bekleyen çok değerli genç elemanlarımız var. Biz, bunları zamanında gerekli yerlere getiremezsek, gerekli görevler veremezsek, onlarda da bir sıkıntı oluyor, motivasyonlarını kaybediyorlar. Biz, AK Parti Hükümeti olarak hızlı çalışmak mecburiyetindeyiz, dinamik çalışmak mecburiyetindeyiz, devleti de buna göre yapılandırmak mecburiyetindeyiz.

Muhalefetin sayın sözcüleri "bu niçin yapılıyor acaba; herhalde, olsa olsa, kadrolaşmak için" diyorlar. Niye aklınıza başka şey gelmiyor da hep kadrolaşmak geliyor acaba?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Kendi işinizden bahsediyorsunuz herhalde...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İşiniz gücünüz kadrolaşmak.

Bakın, ben, şimdi, bir şey arz etmek istiyorum: Bu düşünceyle, bu zihniyetle, kadrolaşa kadrolaşa, şu anda, bütçede 1 750 000 memurumuz, Emekli Sandığına tabi 2 300 000 memur yapıldı; işte, bu zihniyetle, bu düşünceyle yapıldı. İşleri güçleri kadrolaşmak... (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ama, biz yapmadık...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Biz, hiç kadrolaşmadık Sayın Bakan. Başkalarının faturasını başkalarına fatura etme...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Peki, başkaları yaptı...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Biz yapmadık...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Peki, başkaları yaptı; ama, siz, o şekilde düşünmeyin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bakın, bir şey daha söyleyeceğim. İşinize geldiği zaman böyle, işinize geldiği zaman da başka türlü konuşmayın.

HASAN AYDIN (İstanbul) - Nasıl, Sayın Bakan?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bir dakika... Müsaade buyur... Müsaade buyur...

HASAN AYDIN (İstanbul) - Ama, olmuyor Sayın Bakan...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sosyal sigortalarda emeklilik yaşı 58-60'a çekildiği zaman, bütün her yerde "mezarda emeklilik" diyen sizler değil miydiniz? (AK Parti sıralarından alkışlar) Memurumuza niye acımıyorsunuz da, 61 yaşında emekli olsun derken, ille 65 olsun diye ısrar ediyorsunuz? (AK Parti sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İşçi ayrı, memur ayrı; işçi ile memuru karıştırmayın Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Onun için, dün ne konuştuysanız, bugün de onu konuşalım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Farklı olay...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yok, farklı değil...

Bir de, tabiî, iş başka yönlere de çekiliyor. Askerlerle ilgili ayrı bir kanun var, o kanun bunun içerisinde değildir. Onların emekliliği de başka şekilde oluyor; tahmin ediyorum, generaller hariç, 58 yaşında emeklilik geliyor. O bakımdan, o konu buraya karıştırılmasın.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Onu karıştırmayın zaten; askerlerle ilgili ayrı bir kanun var, bu kanun ayrı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bizim bütün niyetimiz, devlette dinamizmi sağlamak, devlette yeniden yapılanmak, hızlı çalışmak, güzel neticelere ulaşmak ve Türkiyemizi daha iyi noktalara götürmektir; onun dışında bir düşüncemiz yoktur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum; sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Son söz, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa'ya ait.

Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına, söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu teklif kamuoyunun gündemine geldiğinde, farklı şekilde yorumlara, farklı şekilde algılamalara tabi olduğunu gördük, dünden beri yapılan tartışmalarda da zaman zaman iktidar ve muhalefet grubuna mensup arkadaşlarımızın ifadelerinde de şahit olduk. Biz, ille, her konuda; ama, her konuda siyah ve beyaz konumunda olmak mecburiyetinde değiliz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelen ve Türkiye'nin menfaatlarına ve çıkarlarına olduğuna inandığımız konularda, beraber, ortak söylemler ortaya koyabiliriz. Bunun önünde bir engel yok.

HASAN AYDIN (İstanbul) - Koyduk zaten.

EYÜP FATSA (Devamla) - Şimdi, ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, burada konuşan arkadaşlarımın, özellikle, bu tasarıyıı tenkit ederken, meselelerini iki ana konu üzerinde bina ettiklerine şahit oldum. "Efendim, bunun birinci amacı, kadrolaşmaktır; bir diğer amacı da, bürokrat üzerinde siyasî baskı kurmaktır" gibi ifade edildi. Hepimiz -Sayın Bakanım da biraz önce farklı şekilde ifade etti- iki körün dolma yemesi hikayesini biliriz. Sayın arkadaşlarımız, herhalde, dolmayı çift çift yemeye alıştıkları için, herkesin dolmayı çift çift yiyeceği gibi, bir kanaati taşıyorlar... (CHP sıralarından gürültüler)

HASAN AYDIN (İstanbul) - Olmuyor Sayın Başkan!..

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Cumhuriyet Halk Partisi iktidara gelmedi...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sana hiç yakışmadı.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ayrıca...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Saygısızlık yapıyorsun, haksızlık yapıyorsun.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yakışmadı...

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar... Lütfen... Bakın, arkadaşlar, söz aldınız, düşüncelerinizi ifade ettiniz. Kişisel görüşlerimi ifade ediyorum. Lütfen... Lütfen...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Ama, hakaret ediyorsun.

İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Saygısızlık yapıyorsun, hakaret ediyorsun.

EYÜP FATSA (Devamla)- Hakaret yoktur...

OĞUZ OYAN (İzmir)- Sayın Fatsa, seviyeyi düşürmeden konuşmayı öğreniniz.

EYÜP FATSA (Devamla)- Lütfen... Lütfen...

Diğer bir argüman da şunu kullandılar. Dediler ki: "Siz bu yasayı çıkarmakla seçmene, sizi seçen insanlara saygısızlık yapıyorsunuz." Değerli arkadaşlar, unutmayın ki, AK Partinin almış olduğu oyda en yüksek pay gençlerindir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Genç arkadaşlarımız, Türkiye'nin genç seçmenleri, AK Partiye bütün partilerden daha fazla destek vermiştir.

Burada şunu söylemek istiyorum. Evet, zaman zaman gündeme geliyor. Bakın, 21 inci Dönemde bu Meclis yüzde 70 oranında kendisini değiştirdi ve yeniledi. 22 nci Dönemde de durum aynıdır. 22 nci Dönemde yaklaşık yüzde 90 oranında bu Meclis kendisini yeniledi ve değiştirdi. Bu Meclisin kendisini yenilemesini ve değişimini ayakta alkışlayanlar, takdirle karşılayanlar, bürokrasinin kendisini değiştirmesinden veya genç arkadaşlara, bu ülkenin yetiştirdiği genç beyinlere imkân ve fırsat verilmesinden niye rahatsızlık duyuyorlar?! Doğrusunu istersek, bunu anlamak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Bakın, hep yıllarca; ama, hepimiz, ağzını açan her siyasî -düşüncesi ve kanaati ne olursa olsun- bu ülkenin yetişmiş insanlarının, genç beyinlerinin, dinamik insanlarının, bu ülkenin üniversitelerinde, her bir ailenin ve bu ülkenin, bu devletin milyonlar, milyarlar harcayarak yetiştirdiği insanların Türkiye'de hizmet etme imkânı bulamadığı için beyin göçü yaşadığını ve yurt dışına kaçtığını hep acı acı ifade ettik. Lütfen, müsaade edelim, bu insanlara kendi ülkelerinde hizmet etme imkânı olsun. Olayı bir de böyle düşünelim. 2 116 kişinin kadrolaşmayla ne alakası var?!

Onur duyarız, tebrik ederiz, iftihar ederiz; 61 yaşına kadar bu ülkeye hizmet etmiş her bir insanımız, her bir bürokratımız, hepimizin ve bu ülkenin başının tacıdır; onlara, elbette ki çok şey borçluyuz; onların hizmetlerini, onların emeklerini gözardı etmek, yok saymak veya birtakım siyasî endişelerle, bu insanların saygınlıklıklarına, bu ülkeye yapmış olduğu en güzel ve en kutsal görevlere, hizmetlere gölge düşürmek, elbette ki, hiçbirimizin hakkı ve yetkisi değildir.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum; sadece, bütün arkadaşlarıma, Atatürk'ün bir vecizesini hatırlatmak suretiyle huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum. Unutmayalım ki, Atatürk, cumhuriyeti genç nesillere emanet etmiştir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.18

BAŞKAN : Başkanvekili İSMAİL ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)Ê

4.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Ta-sarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/524) (S. Sayısı: 72) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının 1 inci maddesini okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

 YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1.- 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı   Kanununun 14 üncü maddesinin (a) fıkrasında yer alan "% 15" oranı "% 16" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, hükümet yok.

BAŞKAN - Bir dakika efendim, doğrudur...

OYA ARASLI (Ankara) - Bir hükümet aranıyor!..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ne kadar bekleyeceğiz Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın Komisyon Başkanı, geliyor efendim.

Buyurun efendim, siz devam edin.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yasanın geneli üzerinde görüşülürken...

BAŞKAN - Efendim, Sayın Maliye Bakanımız da geldiler. (CHP sıralarından alkışlar[!])

Buyurun efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yasanın geneli üzerinde görüşülürken genellikle 61 yaş üzerinde duruldu ve kamuda çalışmanın, zorunlu emeklilik yaşının 61'e indirilmesiyle ilgili olarak.

Ben, önce, bir konuyu düzeltmek istiyorum: Sayın Bakanımız burada konuşurken 58 ve 60 yaş olarak belirlendiği zaman, bizim, bunu "mezarda emeklilik" olarak ifade ettiğimizi dile getirdi.

Sayın Bakanım, ben o dönemlerde bir dönem genel müdürlük yaptım daha sonra da emekli olarak da bu konularla ilgilendim ve çıktığım bütün televizyon programlarında da 58 ve 60 yaşın yetersiz olduğunu savundum. Bunu zatı âlinizin bilgisine sunmak isterim.

Değerli arkadaşlar, emeklilik yaşıyla ilgili olarak gelen tasarıya 1 inci madde ilave ediliyor. 1 inci maddenin kamuda zorunlu emeklilikle bir ilgisi yok. 1 inci maddenin gerekçesinde şöyle söylüyor: "Emekli Sandığı iştirakçilerinin emekli keseneklerine ilişkin yüzde 15 oranının sandığın aktuaryel dengesinin düzeltilmesine katkı sağlanması amacıyla yüzde 16 oranına çıkarılması öngörülmektedir." Yani, çalışanlardan yapılan yüzde 15'lik kesinti, bu madde kabul edilirse yüzde 16'ya çıkmış olacak.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, hükümet bundan onbeş gün önce, Parlamentoya bütçe sunulmadan önce, tasarruf ve gelir artırıcı önlemleri ifade etti bir basın toplantısıyla.

Şimdi bakınız, buradan kısaca örnekler vereyim: İşçilerin bir ikramiyesi ertelenecek; buradan 140 trilyon lira gelir bekleniyor. İlaç katkı payları memurların aylığından kesilecek; buradan 65 trilyon liralık gelir bekleniyor. Emekli aylıklarından yüzde 1 sağlık primi kesilecek; buradan 76 trilyon lira bekleniyor.

Çok enteresan bir düzenleme daha öngörülüyor: Beş yıldır prim ödemeyenlerin, belirli bir tarihe kadar ödeme yapmamaları halinde Bağ-Kur'da sistemden çıkarılması; buradan da 100 trilyon lira bekleniyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, elimizi vicdanımıza koyup düşünelim. Bir esnaf düşünün; beş yıldır Bağ-Kur'a prim ödemedi, bunu Bağ-Kur'dan çıkardık; adam hasta oldu, Kızılay'da yere düşmüş, biz de devlet olarak diyoruz ki "kusura bakma, sen beş yıldır prim ödemiyorsun, ben sana bakmam." Değerli arkadaşlar, sosyal devlet ilkesiyle böyle bir olay bağdaşabilir mi?! Ben, buradan, hükümete, özellikle istirham ediyorum; bu tür tasarruf genelgeleri, kamuoyunda, özellikle barışın bozulması yönünde, huzurun bozulması yönünde son derece tehlikeli önlemlerdir; bu tür önlemleri almaktan ivedilikle vazgeçelim.

Şimdi, bu arada bir şey daha var; kayıtdışı ekonomiyle mücadele için de, hükümet, yayınladığı tasarruf önlemlerinde bir şey daha öngörmüş: TÜRMOB ve Devlet İstatistik Enstitüsü işbirliği içinde kaçak işçiler tespit edilecekmiş; acaba, aranızda, buna inanan bir saygıdeğer milletvekili var mı?! Yani, TÜRMOB ile Devlet İstatistik Enstitüsü işbirliği yapacak ve kayıtdışı kaçak çalışan işçiler tespit edilecek.

Değerli arkadaşlarım, Devlet İstatistik Enstitüsü, bilgileri, firma adı yazılı olmaksızın alır; yazılı olduğu takdirde, Devlet İstatistik Enstitüsü doğru bilgi toplayamaz ki. TÜRMOB, devletin dışında bir kuruluştur. Siz, nasıl, kaçak işçilikle mücadele için bu maddeyi getirirsiniz ve buradan da 5 trilyon liralık bir gelir hedefliyorsunuz; bu da doğru değil.

Daha enteresan bir şey getiriyor hükümetimiz: Kredi Yurtlar Kurumunun yatırımlarından kesinti öngörüyor; buradan da 50 trilyon lira bekleniyor. Değerli arkadaşlarım, yoksul halk çocukları, bu insanlar, yurtta kalmayıp da nerede kalacak?! Tasarruf yapılacak Kredi Yurtlar dışında başka bir alan yok mu?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, konuya gelsin...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Konuya geliyorum efendim.

Konuya şunun için geliyorum, bu örnekleri, özellikle şunun için verdim değerli milletvekilleri: Tasarruf, elbette ki yapılacaktır; vergi, elbette ki toplanacaktır; Türkiye'nin ekonomisinin kritik bir dönemde olduğunu da biz biliyoruz; ciddî önlemlerin alınması gerektiğini de biz ısrarla söylüyoruz; ama, bu tür yapay önlemlerle değil.

Bakın, memura ne verdik; yüzde 5. Yüzde 1'ini şimdi kesiyoruz. Emekliye ne verdik; yüzde 5 civarında verdik. Şimdi onun da yüzde 1'ini keseceğiz!

Değerli arkadaşlarım, böyle tasarruf olur mu?

Siz, şunu getirin. Şu önlemlerin içinden ...

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Emekli Yasasına gelin...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Gelecek şimdi, göreceksiniz efendim; emekli aylıklarından da yüzde 1 sağlık primi kesilecek,

Şurada, üst gelir gruplarından beş kuruş ek gelir getirecek bir kaynak yok arkadaşlar; bunun adına tasarruf denemez. Geniş halk kitlelerinden "tasarruf" adı altında para toplamanın çok ahlakî olmadığına kişisel olarak inanıyorum.

Şimdi, emeklilik yaşında, sayın bakanımız ifade etti, "61 yaşında olan kişileri ayıralım, bunlar, zorla emekli olsun."

Değerli arkadaşlarım, bu kişiler, zaten, emeklilik haklarını kazanmışlar. Getirilen tasarı, kişiye erken emekli olanağını sağlayan veya geç emekli olanağını sağlayan bir düzenleme değil; zorunlu olarak kişileri dört yıl önce devlet kadrolarından koparıp, onları emekli etmek. Niçin işi açıkça ortaya koymuyoruz? İşin doğrusu bu.

Şimdi, burada yapılan bir yanlışlık var; yanlışlık da şu: Arzu eden kişinin, Bakanlar Kurulu, süresini uzatacak. Neye göre; yeteneğine göre. Yeteneği kim tespit edecek; belli değil. Kariyer mi; belli değil...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Amiri tespit edecek.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Elbette amiri tespit edecek; ama, değerli arkadaşlarım, siyasî iktidarın tercihine bırakılan bir kamu yönetim düzeni yanlışlıklara yol açar. Bir yakını gelir "şu çok yetenekli" der; öbürü gelir "şu yetenekli" der... Devletin, objektif ve kalıcı kural koyması lazım.

Emeklilik yaşını 61'e indiriyorsanız, herkes için 61 yaparsınız, biz de saygı duyarız; 65 yaparsınız, saygı duyarız; 40 yaparsınız, saygı duyarız; ama, eşit olur, herkes için uygulanır. Siz, belli kişiler için farklı, belli kişiler için farklı emeklilik yaşı koyarsanız, bu, bugün için belki sizi mutlu edebilir; ama, yarın bir başka kişiyi mutsuz edebilir; siz mutsuz olabilirsiniz; işin doğrusunu koymak gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli grup başkanvekili, enteresan bir örnek verdi ve Cumhuriyet Halk Partisi sıralarını göstererek "herhalde, arkadaşlarımız, dolmayı çifter çifter yiyorlar" diye bir söylemde bulundu.

Değerli arkadaşlarım, dolma kültürü, Cumhuriyet Halk Partisinde yoktur, hele hele çifte dolma yeme kültürü hiç yoktur! (CHP sıralarından alkışlar) Bu kültür, dolma yeme kültürü -çok özür dileyerek söylüyorum; çünkü, bu, çok ağır bir laf- o kültürden gelenler için vardır, Cumhuriyet Halk Partisi, asla ve asla o kültürden gelmemiştir. Bizim, şöyle bir kültürümüz vardır, onu da söyleyeyim: Biz, boğazından aşağıya haram lokma inmeyen bir kültürden geliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar[!])

Bir şey daha söyleyeyim değerli arkadaşlar, onu da, tutanaklara geçmesi için izninizle söyleyeyim: Sabahki bölümde, Türkiye ekonomisinin yüzde 8,5 küçüldüğü söylenildi ve çok zor koşullarda hükümetin devralındığı ifade edildi. Herhalde, bunu söyleyen değerli arkadaşım, Devlet Planlama Teşkilatının verilerine bakmayı ihmal etti. Hemen söyleyeyim sektörel büyüme hızlarını; tarımda, 2001'de eksi 6,5 iken, 2002'nin üçüncü çeyreğinde artı 6,6'dır; sanayide, eksi 7,5 iken, 2002'nin üçüncü çeyreğinde artı 10,5'tur; imalat sanayiinde, 2001'in üçüncü çeyreğinde eksi 8,1 iken, 2002'nin üçüncü çeyreğinde artı 11,8'e çıkmıştır. Yani, bir arkadaşımızın söylediği gibi, olumlu bir tabloyu devraldınız değerli arkadaşlarım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Halk çok iyi biliyor...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Olumlu bir tabloyu devraldınız ve biz, bu olumlu tabloyu, sizlerin sürdürmesini istiyoruz. Bunu, gerçekten, samimiyetle söylüyoruz, samimiyetle istiyoruz; ama, bu önlemlerle, göreceksiniz, sağlıklı sonuçlar alınamayacak; çünkü, gidiyoruz, yine, emeklinin aylığından kesiyoruz, memurun aylığından kesiyoruz, işçinin aylığından kesiyoruz, işçinin sağlığından kesiyoruz, ilacından kesiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, halkı zenginleştirme yerine daha da yoksullaştıran bir programı uygularsak, bunun geniş kitleleri mutlu edebileceğine inanıyor muyuz?!.

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, toparlar mısınız; süreniz geçti.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, ben, özetle, şunu altını çizerek ifade edeyim: Her zaman iyi şeylerin yanında olduğumuzu daha önce de ifade etmiştik; ama, toplumda ciddî sarsıntılar, sıkıntılar yaratacak her şeye karşıyız; dolayısıyla, bu yasa tasarısına da karşıyız.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi hakkında, şahsım adına, söz almış bulunuyorum.

Yapılan değişiklikle, Emekli Sandığı Yasasının 14 üncü maddesinin (a) fıkrasında yer alan iştirakçilerden kesilen emekli keseneği oranı yüzde 15'ten yüzde 16'ya çıkarılmaktadır. Yani, bu yasanın çıkmasından itibaren, en kolay tanımıyla, devlet memurlarının emekli kesenekleri yüzde 1 oranında artırılmaktadır. Bu değişikliğin memur açısından anlamı, en düşük derecedeki memurdan 5 000 000 Türk Lirası, en yüksek dereceli memurdan da 10 000 000 Türk Lirası civarında bir kesinti demektir, ek kesinti demektir. Bunun devlet açısından anlamı ise, kapatılması asla mümkün görülmeyen bütçe açığının azaltılması için, 150 trilyon Türk Lirası civarında bir ilave kaynak demektir. Bu değişiklikle, memurdan alınan kesinti oranı 1 puan artırılmaktadır; ancak, emekli keseneği devlet katkı payı yüzde 20'de bırakılmaktadır; yani, Emekli Sandığı gelirleri artırılmak istenirken, memurdan alınan katkı payı artırılıyor, devletten alınan katkı payı ise artırılmıyor. Yani, sadece devlet memurundan fedakârlık beklenmekte, ancak, devlet, bu konuda fedakârlık yapmayı düşünmemektedir. Doğrusu, şartlar ne olursa olsun, devlete hizmetten başka işi ve onun karşılığı olan maaşından başka geliri olmayan memur kesimi adına üzülmemek elde değildir.

Bir taraftan "vergi barışı" adı altında devletin 6 katrilyon lira civarındaki kamu gelirinden vazgeçeceksiniz, buna karşılık, memurun cebindeki 5 000 000-10 000 000 liraya göz dikeceksiniz... Naylon faturalarla devletin trilyonlarını iç eden vergi kaçakçılarını affedeceksiniz, sonra da, bütçe açığını kapatmak için, maaşından başka geliri olmayan memurun cebine el atacaksınız... Demek ki, kalkınma ve adalet böyle sağlanacak!..

Sözlerimi bitirirken, şunu vurgulamak istiyorum: İştirakçi paylarındaki bu yüzde 1'lik artış, kamu görevlerinin maaşlarında bir düşüşe sebebiyet verecektir; diğer tarafta, yüzde 20 kurum keseneklerinde hiçbir artışa gidilmemiştir.  Eğer, amaç, Emekli Sandığının gelirlerini artırmak ise, bu yüzde 20'lik devlet katkı payı neden yüzde 22'ye çıkarılmıyor?!

Bu arada, ben, Sayın Bakana bir önerimi daha dile getirmek istiyorum. Kanun tasarısı, eğer, bu şekliyle çıkacaksa, hiç olmazsa, bu kesintiyi memurun alacağı ilk zamma kadar, lütfen, erteleyin veya devletçe karşılayın.

Ben, bu iki önerimi, şu anda bizi dinleyen milyonlarca memur ve memur emeklisi adına, lütfen, bir kez daha düşünün diye tekrar ediyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sağ.

İkinci konuşma, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin'e ait.

Buyurun Sayın Çetin.

Süreniz 5 dakika.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanun tasarısı, hem 657 sayılı Yasaya tabi olarak çalışan memurlarımızı hem de memur emeklilerini ilgilendiren bir tasarı. Gerçekten, ülkemizde ne zaman bir ekonomik kriz olsa, hemen hemen sağ siyasal partilerin aklına ilk gelen önlem, çalışanlara vergi koymak ve oralardan elde ettiği kaynaklarla açıkları kapatmak gibi bir kolaycı yol. Ülkemizde, biraz evvel Sayın Bakan söyledi, 1 750 000 olması gereken memur sayısı 2 300 000'e çıkmış; bunu biz yapmışız. Cumhuriyet Halk Partisinin, hiçbir zaman, yurttaşlar arasında bir ayırım yaptığını, kadrolaşmak için çaba sarf ettiğini hiç kimse söyleyemez ve gösteremez. Gerçekten, yakın zamana baktığınız zaman, özellikle 1980'den bu yana, Cumhuriyet Halk Partisinin devlet yönetiminde, çok kısa aralıklarla bulunması dışında, olmadığına tanık olursunuz.

Sayın Kılıçdaroğlu da söyledi, Cumhuriyet Halk Partisinin devlet yönetme anlayışında dolma fıkrası yoktur. Dürüst yönetim, temiz siyaset anlayışı vardır. Cumhuriyet Halk Partisini gerçekten tanımıyorsunuz (AK Parti sıralarından "millet tanıyor" sesleri)

Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi emeğe saygılı, insana saygılı bir partidir ve bunu, programında, tüzüğünde açıkça yazan bir partidir; ama, işçiye, memura seçim meydanlarında mutlu bir yaşam vaat edip, iktidara gelindiğinde IMF direktifleri doğrultusunda harekete geçip, yeniden ekonomik önlemleri aldığınızda, ilk aklınıza gelen, ne yazık ki, emekliler, çalışanlar ve köylünün doğrudan gelir desteği oldu.

Sayın Bakan, biraz evvel "bildirgemizde var; biz devleti yeniden yapılandıracağız; bu çerçevede de, dinamik bir yapı oluşturabilmek için, memur emekli yaşını da 61'e indireceğiz" dedi. Sayın Bakan, gerçekten, doğru söylemeniz gerekir. IMF direktif verdi, siz de "emret komutanım" dediniz!

Bakınız, ekonomik önlemler akla geldiği zaman, aldığınız ekonomik önlemlerde, Emekli Sandığından 766 trilyon tasarruf edeceksiniz; kimdir bunlar; memur emeklileri. Bağ-Kur'dan 350 trilyon tasarruf edeceğiz dediniz; kim bunlar; esnaf kesimi. SSK'dan 190 trilyon tasarruf yapacağız dediniz; kim bunlar; çalışanlar; yani, SSK'da, sağlık sigortası primi ödeyip, oradan sağlık hizmeti almaya çalışanların ilaç bedellerinden...

Gelir önlemlerinize baktığımız zaman, gelir önlemi adı altında kimlerden beklentiniz var, görüyoruz. Ek Emlak Vergisinden 650 trilyon; işçisi memuru, kıt kanaat, kafasını sokacak bir ev yapmış, oraya girmiş, oradan 650 trilyon. Yine, ek Motorlu Taşıtlar Vergisinden 1,1 katrilyon; kim bunlar; zorla, belki ufacık bir araba alabilmiş borç harç, ona yükleniyorsunuz. Büyükşehir belediyelerinin vergi gelirlerinden 275 trilyon bekliyorsunuz. Büyükşehir belediyeleri kime hizmet ediyor; halka hizmet ediyor. Otoyol ve köprü geçişlerinden 200 trilyon bekliyorsunuz; kim geçiyor; bir şehirden bir şehre giden, demin söylediğim, belki, hafta sonlarında değişik yerlere gidip, ailelerini ziyaret etmek isteyen yurttaşlarımız.

Biraz evvel grup başkanvekilleriniz de söyledi, işçiden oy aldınız, doğru; memurdan oy aldınız, doğru: emekliden oy aldınız, doğru. İşçi emeklilerini kandırdınız...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Niye kandıralım, kandırmadık; hepsi teşekkür ediyor.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Memur emeklisinin sigorta primlerini yüzde 1 artırıyorsunuz... Emeklilik yaşını düşüreceğiz dediniz; ancak -Bakan ne derse desin- onların içinden bir ayıklama yapıp, bir grubunu, Bakanlar Kurulu kararnamesiyle tutma yetkisi verip ayıklayacaksınız ve  kadrolaşma çabası içine gireceksiniz. Bu memleket, bu millet sahipsiz değil, ahmak değil!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, son cümlenizi rica ediyorum.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Sayın Başkan, zaman zaman 8-10 dakika aşanlar oldu. Üç günden bu yana 1 dakikayı geçirmediniz; teşekkür ediyorum!

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, biraz sonra yine buraya gelip konuşacağım ve yapılması gereken, memurlara ilişkin çalışmaların neler olduğunu da söyleyeceğim. Eğer ülkemizi dürüst ve temiz siyaset anlayışı içerisinde yöneteceksek, aklınıza, ilk önce çalışanlar gelmesin, ilk önce emekliler gelmesin, ilk önce emekçiler gelmesin, ilk önce fakir fukarayı ezmek, onu yoksulluk içerisinde yaşamaya mahkûm etmek gelmesin.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.-  5434 sayılı Kanunun 40 ıncı  maddesinin birinci fıkrası ile aynı maddenin (a), (b) ve  (d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İştirakçilerin görevleri ile ilgilerinin kesilmesini gerektiren yaş haddi 61 yaşını doldurdukları tarihtir. 61 yaşını dolduranların açıktan veya naklen tayinleri yapılamaz. Ancak, personel kanunlarındaki yaş hadlerine ilişkin hükümler ile 43 üncü madde hükmü saklıdır.

a) 6400 ve daha yukarı ek göstergeli görevlere müşterek kararname veya Bakanlar Kurulu  kararı ile atanmış olup, bu görevleri fiilen yürütmekte olanların yaş hadleri, Bakanlar Kurulu  kararı ile 65 yaşını doldurdukları tarihi geçmemek üzere uzatılabilir.

b) Üniversite öğretim üyelerinin görevleri ile  ilişkilerinin kesilmesini gerektiren yaş haddi 67 yaşını doldurdukları tarihtir."

d) “(a) bendinde belirtilen görevlere 61 yaşını, (b) bendinde belirtilen görevlere 67 yaşını ve (ç) bendinde belirtilen görevlere de hizalarında gösterilen yaş hadlerini doldurmuş bulunanlar açıktan veya naklen tayin edilemezler."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Akalın; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HAKKI AKALIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Benden önce konuşan değerli milletvekili arkadaşlarımın ifadelerinde kendini bulan tasarıyla ilgili görüşlere ek olarak, ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun 2 nci maddeyle ilgili görüşlerini arz etmek için söz almış bulunuyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 2 nci maddeyle ilgili olarak, emeklilik yaşının 61'e indirilmesi veya bir başka deyişle, 61 yaşını doldurmuş, kamuda çalışan bazı kamu görevlilerinin, âdeta, kulaklarından tutulup dışarı bırakılması gibi bir durum söz konusu. Dolayısıyla, hukuk devletinde yaşayan ve birtakım hakları kazanmış olmalarına karşın, bu insanların, birdenbire görevlerinden ayrılmaları, ayrılmak zorunda bırakılmaları, son derece yanlış bir durumu ortaya çıkarmaktadır.

Önceki arkadaşlarımdan birisinin ifade ettiği gibi, eşit bir yasa değildir, eşitlik ilkesine aykırı bir durum söz konusudur. Örneğin, verimliliği artırmak ve dinamizmi sağlamak amacıyla getirilmiş bulunan bu tasarıda, valiler ayrı tutulmaktadır. Örneğin, Bakanlar Kurulu kararnamesiyle yapılan vali atamalarında, bugün, en az 8-10 valimizin yaşının 61 yaşın üzerinde olduğunu biliyoruz. Valilik de, gerektiğinde dinamizm gerektiren bir görevdir. Valilik de, bir ilin içerisinde, fizikî olarak yüksek performans göstermesi gereken bir görevdir. Dolayısıyla, burada, ters bir durum söz konusu olmaktadır.

Ben, arkadaşlarımın ifade ettiği genel görüşlerin dışında, bir spesifik hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Tıp mesleğinden gelen bir arkadaşınız olarak, biliyorsunuz, 2547 sayılı Yasaya göre, üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri, 67 yaşında emekli olmaktadır. Bu, tıp fakültelerinde hizmet veren öğretim üyelerinin, 67 yaşına kadarki süre içerisinde, çok müşkül kalp ameliyatlarını, çok ağır beyin ameliyatlarını yaptıkları, öğrenciye eğitim hizmeti verdikleri, araştırma görevlisi yetiştirdikleri, uzman yetiştirdikleri; yani, bir yandan eğitim ve öğretimle ilgilenirken, bir yandan da kamu hizmeti yaptıklarını ve ağır olan mesleklerini yürüttüklerini göz önüne getirecek olursak, bu tasarıyla, 61 yaşında zorunlu olarak emeklilik söz konusu olduğunu da hatırlayacak olursak, özellikle Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı eğitim hastanelerinde şef ve şef muavini statüsünde birçok arkadaşımızın görev yaptığını biliyoruz; üstelik, bu arkadaşlarımızın pek çoğunun da profesör ve doçent gibi akademik unvan sahibi olduklarını da biliyoruz. Dolayısıyla, üniversitelerde, 2547 sayılı Yasa gereği, 67 yaşına kadar  çalışabilme olanağına sahip olan, eğitim ve öğretim yapma şansını elde eden, en ağır, en müşkül ameliyatları gerçekleştirme olanağına sahip olan, laboratuvarlarda en zor, en güç görevleri yerine getirebilme şansına sahip olan öğretim üyeleri, 67 yaşına kadar çalışabilme şansını elde ederken; benzer görevleri yerine getiren ve üstelik pek çoğu da profesör ve doçent olan, Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerinde ve Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı eğitim hastanelerinde 657 sayılı Yasaya göre görev yapan şef ve şef muavinlerinin, 61 yaşında, zorunlu olarak emekliye ayrılmaları, Anayasamızın eşitlik ve adalet ilkesine ters bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla, spesifik olarak baktığımız zaman, çıkaracağımız bu yasanın, sadece bu bölümü bile ters bir durumu ortaya çıkarmaktadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; deneyim, gece yatıp sabah kalkınca elde edilen bir unvan değildir. Deneyim, bir sınava girerek, bir diploma karşılığında veya bir sınav başarısıyla elde edilen bir unvan da değildir. Tıp mesleğini -aranızda pek çok meslektaşım var- yakından bilenler hatırlayacaklardır; bir tıp öğrencisi, 24 yaşında mezun olur, dört yıl, altı yıl, yedi yıl uzmanlık eğitimi alır, erkek olanlar askerlik görevini yerine getirirler ve ondan sonra, üniversitelerde çalışıyorsa uzman olarak görev yaparlar, diğer hastanelerde ise başasistan olarak görev yaparlar ve kendi başlarına, kendi özgürlükleri içerisinde, kendi düşünceleri ve kendi yetenekleri doğrultusunda görev yapmaya başlamaları, ancak 40 yaş sonrasında olur. Üstelik, bu kişilerin doçent ve profesör olduklarını, şef ve şef muavinliği sınavını kazandıklarını hatırlayacak olursak, insanların özgür bir şekilde mesleklerini yapmaya başlamaları için gerekli olan minimum yaş, tıp mesleğinde, ancak 40 - 45 civarıdır. Dolayısıyla, 61 yaşında, bu insanların, deneyimlerini tam kazandıkları zaman, etraflarına yardım edecekleri zaman, deneyimlerini aktaracakları zaman ortadan çekilmeleri büyük sorunlara yol açacaktır. Bakın, ben, milletvekili olduğum sadece İzmir Kentiyle ilgili olarak şunu söyleyeyim: Sadece Sigorta Hastanesinde, şef ve şef muavini olarak 10'a yakın personel ayrılacaktır. Şef ve şef muavinleri bir günde ortaya çıkmaz; bunların idarî görevleri vardır, eğitim hizmetleri vardır ve kamu hizmetleri vardır.

Yine, Sayın Gazi Yaşargil'in, bizim iftiharımız olan ünlü beyin cerrahımızın, 70 yaşından sonra, Amerika Birleşik Devletlerine, Arkansas'a gidip orada bir kürsü sahibi olduğunu, hem eğitim yaptığını hem de en müşkül beyin ameliyatlarını yaptığını hatırlayacak olursak, 60 yaş, gerçekten, tıp mesleğinde erken bir yaştır.

Türkiye'de sağlık sorunlarının var olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Sayın Sağlık Bakanı da bunun bilincinde, siz değerli milletvekili arkadaşlarım da sağlıkta sorunlarımız olduğunu biliyorsunuz ve bu sorunların bir yumak haline geldiğini gayet iyi biliyorsunuz; ama, sağlıktaki sorunlar, dengesiz dağılım sorunudur; sağlıktaki sorunlar, kaynak sorunudur; sağlıktaki sorunlar, koordinasyon sorunudur; sağlıktaki sorun, 61 yaş sorunu değildir. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde, Sosyal Sigortalar Kurumuna ve Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim hastanelerinde, bu yaş grubundaki şef ve şef muavinlerinin bir anda emekliye ayrılmaları, gerçekten, zaten kör topal yürüyen bir sistemin içerisinde, bir de kendi kendine oturmuş olan kurumlarda da sorun yaratacaktır. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu tasarıya karşı olduğumuzu belirtiyorum.

Bunun yanında, özellikle sağlık alanında, kendi meslek alanımla ilgili olarak bir durumu sizlere aktarmaya çalıştım. Umarım, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup değerli milletvekili arkadaşlarım, özellikle bu anlattığım hususu bir kez daha düşünürler, Sayın Bakanımız da bu hususu göz ardı etmez, umutlu bir durum, iyi bir durum ortaya çıkar.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akalın.

Madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu konuda benden önce söz alan arkadaşlarımız Grubumuz adına görüşlerimizi anlattılar; onları size tekrarlamayacağım.

Yalnız, bir konuda özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Yasa tasarısı bu haliyle onaylandığı takdirde, ülkemiz açısından, dışpolitika alanında çok ciddî sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Bildiğiniz gibi, dışpolitikada bizim en önemli servetimiz tecrübemizdir. Arkamızda 700 yıllık bir devlet var. Biz, bu devletin tecrübesini nesilden nesle bugüne kadar taşıdık ve dışpolitikanın yürütülmesinde, tecrübeli diplomatların, kıdemli diplomatların çok büyük bir rolü vardır. Bütün ülkeler önemli görevlerde kıdemli diplomatlarını bulundururlar. Biz, bu yasayı kabul ettiğimiz takdirde, bindiğimiz dalı kesmiş olacağız, bu önemli servetimizden fedakârlıkta bulunmuş olacağız.

İçinde yaşadığımız önemli dışpolitika konularını görüyorsunuz, biliyorsunuz ve size şu kadarını söyleyeyim: Eğer, bu yasa bugün yasalaşmış olsaydı, bugün, Amerikalılarla en önemli müzakereleri yapan Dışişleri Müsteşarımız görevinde yoktu, Washington Büyükelçimiz görevinde yoktu, Londra Büyükelçimiz görevinde yoktu, Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcimiz görevinde yoktu, Paris Büyükelçimiz yoktu, Brüksel yoktu, Lahey yoktu. Bugün görevde olan büyükelçilerimizin yüzde 40'ı yoktu. Biz, bunu göze alabilir miyiz?! Bu kadar kritik bir dönemde, bu kadar önemli işleri müzakere ettiğimiz bir dönemde bunu göze alabilir miyiz?! Size soruyorum; her konuda Avrupa Birliğiyle uyum sağlamaya çalışıyoruz, hükümet olarak gayret sarf ediyorsunuz, biz sizi destekliyoruz; Avrupa Birliğinde bunu yapan var mı?! Bizden başka, emeklilik yaşını indiren var mı?! Avrupa Birliği ülkelerinde, Fransa'da, Almanya'da, İtalya'da, Belçika'da 65 yaş; başka Avrupa Birliği ülkelerinde, İskandinav ülkelerinde 67 yaş; İsveç'te 70 yaş,  diplomatların emeklilik yaşı. IMF bize bunu önerdiyse, IMF'in en önemli ülkesi Amerika'da yaş haddi yok. Ankara'ya bir süre önce tayin edilen Amerikan Büyükelçisi 84 yaşındaydı. Amerika bilmiyor mu dinamizmin önemini, Amerika bilmiyor mu gençlerin değerini?! Amerika tecrübeye önem verecek, Avrupalılar verecek, biz, vermeyeceğiz ve biz önemli bir meselede Avrupalı muhataplarımızla, Amerikalı muhataplarımızla karşı karşıya masaya oturduğumuz zaman, onlar en tecrübeli diplomatlarını kullanacaklar, biz kullanamayacağız... Bu, reva değildir Türkiye'ye, yanlış bir iş yaparız. O bakımdan, zannediyorum ki, hükümet de bu görüşe karşı değildir. Sayın Dışişleri Bakanımızın görüşlerimi desteklediğini, biraz önce, bir arkadaşımız söyledi. Zannediyorum, hükümet de bu işin farkındadır; istisnalar getiriyor; askerler bundan istisnadır, öğretim üyeleri bundan istisnadır. Niçin; çünkü, o mesleklerde tecrübeye ihtiyaç var. Onlarda var da dış politikada yok mu?! Nasıl, bir orduyu tecrübesiz komutanlarla yönetemezseniz, bir Dışişleri Bakanlığını da tecrübesiz büyükelçilerle yönetemezsiniz arkadaşlar. Ben size bu meslekten gelen bir arkadaşınız olarak söylüyorum; biz, bu meslekte, kıdemli diplomatlardan çok şey öğrendik. Eğer meslekte bir yere gelebildiysek, bu tecrübeli diplomatlardan öğrendiklerimiz sayesindir. Biz, yurt dışında öylelikle bu devletin çıkarlarını koruduk, öylelikle itibarını koruduk. En önemli konularda bu insanlardır Avrupa'da televizyona çıkacak, Türkiye'ye karşı haksız saldırılarla mücadele edecek bu kıdemli arkadaşlarımızdır. Deniliyor ki: "Efendim, hükümetin elinde yetki var, istisnaî olarak bunların görevlerini uzatabiliriz." Arkadaşlar, bu meslekte uzun yıllarını vermiş bir arkadaşınız olarak size şunu söyleyeyim: Benim tanıdığım Dışişleri Bakanlığı mensupları, gelip de görevleri bir yıl, iki yıl uzatılsın diye hiçbir hükümetten iltimas istemezler, hiçbir hükümetten şefaat istemezler; 61 yaşını beklemeden, pek çoğu, bu yasa çıktıktan sonra, bu görevlerinden şerefle ayrılırlar. Dışişleri Bakanlığı budur. O nedenle, hiç kimse zannetmesin ki, efendim iltimasla, rüşvetle -rüşvet olmaz tabiî de- şefaatle, bu insanlar birkaç yıl daha görev yapma peşinde olacaklar; olmayacaklardır ve özel sektör, medya kuruluşları, başka kuruluşlar, bunları derhal alacaklardır, devlet kaybedecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öymen, mikrofonunuzu açıyorum; lütfen tamamlayın.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Dışişleri Bakanlığının toplam meslek memuru sayısı 900'ü bulmuyor, yurt içinde ve yurt dışında toplam memurumuz 900'ü bulmuyor; bunun neresinden, neyi tasarruf edeceksiniz? Diplomaside tasarruf olur mu?! Millî menfaatları, millî çıkarları, millî itibarı korumada tasarruf olur mu?!

Şimdi, arkadaşlar, ben inanıyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımız, geçmişte -birkaç gün önce- nasıl, önemli millî konularda bir blok halinde oy kullanmayıp, ulusal çıkarların gerektiği yönde oy kullandılarsa, bu konuda da öyle yapacaklardır ve emin olunuz, vereceğimiz önergeyi desteklerseniz, memlekete çok büyük bir hizmet yapmış olacaksınız. Desteklemezseniz, bunun sıkıntısını yalnız biz çekmeyeceğiz, siz çekeceksiniz, memleket çekecek. Emin olabilir misiniz, sizden sonra iktidara gelen bütün hükümetler, daima, istisna haklarını kullanırken hep adil olacaklardır, hep objektif olacaklardır, hep böyle tarafsızlık kurallarına uyacaklardır; bundan emin misiniz; böyle mi oldu şimdiye kadar?

Ben, sizden özellikle rica ediyorum, bu yasa tasarısı hakkındaki görüşlerimizi biliyorsunuz, onları tekrarlamıyorum; ama, Dışişleri Bakanlığı için getireceğimiz önergeye, lütfen oy veriniz; memlekete önemli bir hizmette bulunacaksınız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.

Şimdi, söz sırası, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın'da.

Buyurun Sayın Aydın.

Süreniz 5 dakika.

HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir çatı altında olduğumuzda çıkarmış olduğumuz yasaların toplum yaşamında ne anlama geldiğini, zaman zaman, içerisinde bulunduğumuz ortamdan ötürü önemsemiyor olabiliriz. Yasa çıkarıyoruz ve bu, toplumumuzun geriye kalan zamanını ve sürecini doğrudan etkileyen, her insanımızı etkileyen bir durum.

61 yaş meselesine neden böyle baktığımı ifade etmek isterim. Ortaya konulan nedenler, gerek tasarruf açısından gerek devletin dinamikleri ya da dinamik çalışması, dinamizminin artırılması açısından gösterilen gerekçeler, ortaya konulan sayılarla karşılaştırıldığında, pek gerçekçi gözükmemektedir.

Arkadaşlarımız, bizim, bu noktaya, kadrolaşma açısından baktığımızı, bu noktadan endişeyle yola çıkarak değerlendirme yaptığımızı söylemektedirler. Aslında, bu noktadaki endişelerimiz haksız değildir. Elbette, bir yasayı çıkarırken, bir yasayı değerlendirirken, içerisinde bulunduğumuz halle, içerisinde bulunduğumuz gidiş ile yasa arasındaki bağlantıyı da kurmamız lazım. Bir kadrolaşma var ve bu kadrolaşma, haklı bir kadrolaşma değil. Bu kadrolaşma, Türkiye'nin menfaatlarını gözeten, ülkede, olumsuzluktan çıkışı hedefleyen bir kadrolaşma da değil. Millî Eğitim Bakanlığı -daha gelir gelmez- bildiğimiz bir kadrolaşmayı, bir maddeye dayanarak, bir boşluğa dayanarak gerçekleştirdi.

Değerli arkadaşlarım, buradan da ibaret değil. Sağlık sektöründe; benim milletvekili olduğum bölgede, sizin partili milletvekili arkadaşlarınızın da, mesela, Kartallı, benimle birlikte milletvekili olan arkadaşımın da çok beğendiği, çok takdir ettiği, açıkça "yazık olacak, günah olacak, bu tür insanları görevden almamak gerek, bu tür insanları görevden alarak bu ülkeye fayda sağlamak mümkün değil" dediği devlet görevlileri, üst düzey yöneticiler görevden alındı. Yani, sadece bir eleştiri olsun diye söylemiyorum, samimiyetle bir tespitimi söylüyorum. Daha dün... Gerçekçi olalım; yani, iktidar, kadrolaşma anlayışı içerisinde değilse, bir özel kurum olan TEDAŞ... Bildiğiniz gibi, özel sektör, fazladan kadro çalıştırmaz; hatta, bir insana iki insanın işini yaptırmak için elinden gelen her şeyi yapar. TEDAŞ, AKTAŞ'tan devralındı. AKTAŞ, inanılmaz bir biçimde elemanında tasarruf yapma noktasında da nam yapmış bir kuruluş. 2 000 küsur insan, hangi nedenle bilmiyoruz... İhtiyaç yok değil, bunlar ihtiyaç fazlasıdır değil, bunlar sözleşmeli eleman... Ne yapılacak? Sözleşmeli elemanların sözleşmelerini neden yenilemezler? İhtiyaç var, kurumda fazlalık yok. Kurum yetkilileriyle görüştüğümde, "bu, bir fazlalıktan mı? Acaba, elemanlar işsiz de, boşuna maaş ödediğinizden ötürü mü bunu yapmaktasınız" diye sorduğumuzda, kurumun hiçbir yöneticisinden "bunlar fazladır, bunlar çalışmaması gerekenlerdir" diye bir cevap almadım. Peki, 2 000 küsur insan, sadece bir bölgede... İşte, 61 yaşla bunun bağlantısını kurmak gibi bir haklı nedenimiz var. Hiçbir neden gösterilmeksizin, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin, çalışan ve oradaki tahsilatı başarmış, oradaki zararı asgarîye indirmiş olan bir kurumda, hangi sebeple, hangi nedenle böyle bir tenkisata, böyle bir işçi çıkarmaya gidilir. Bunu izah etmemiz mümkün mü?!

Ben, burada şöyle bir öneri yapmak isterim değerli arkadaşlarım: Eğer, Adalet ve Kalkınma Partisi başarılı olursa, bütün devlet kadroları -endişeniz olmasın- bugün, hangi siyasal partiye yakın olurlarsa olsunlar, başarılı bir partinin yanında yer alacaklardır; ancak, ne kadar kadrolaşırsanız kadrolaşın, hangi kanun maddelerini değiştirirseniz değiştirin; eğer, bir yıl sonra, iki yıl sonra Adalet ve Kalkınma Partisi başarısızsa, siz, iktidarda olduğunuz müddetçe sizin gibi görünecekler; ama, özenle, itinayla görevlere getirmiş olduğunuz insanlar, şaşırarak bakacaksınız -ki, tecrübelisiniz bu konuda- sizden değiller, sizin karşınızdalar; çünkü, gezegendeki bütün yapılanma, esas itibariyle başarı esasına endeksli. Bir dezavantajı daha var bu işin. Bakınız, düzgün bir devlet yönetme iddianızı sergilemektesiniz. Eğer sizler, siyasal yakınlık, akrabalık, hemşerilik esasına dayanan bir kadrolaşmayı gerçekleştirirseniz, atadığınız her yetkilinin arkasında, sizin partinizin içerisinde, halk diliyle bir dayısı olacak; kötü anlamda ifade için değil...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın, lütfen, tamamlayın.

HASAN AYDIN (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, atamış olduğunuz her unsura -bunu samimiyetle söylüyorum; bu kürsüde konuşurken de, rencide eden, puan toplamaya yönelik olmaktan çok, bu ülkenin menfaatlarının önde tutulması gerektiği inancımla ifade etmek istiyorum ki- atamış olduğunuz her kadroya, üç gün sonra, üç ay sonra, sizin bile ulaşamadığınız, yetkililerin kendilerini dinletemedikleri bir durumla karşı karşıya kalacaksınız.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Nereden biliyorsun?

HASAN AYDIN (Devamla) - Ben, bu noktada, 61 yaşın -benden önceki konuşmacı değerli arkadaşım Sayın Öymen'in de ifade ettiği gibi- bu değerlendirme ölçüleri içerisinde oylanması gerektiğini düşünüyorum.

İki cümleyle bir şey daha ifade etmek istiyorum konuyla ilgili olduğu için. Dört ay uyumlu çalıştık. Arkadaşlar, biz, dört ay uyumlu çalıştığımız zaman, sizden, çok yoğun, çok sempatik teşekkürler almadık, böyle bir şeyin beklentisi içinde de değildik. İki gündür, doğal olarak, bize verilmiş olan meşru haklarımızı kullanarak, görevlerimizi ifa etmeye çalışıyoruz. Mümkündür ki, tarzımızın, tarzınızla aynı olmaması ihtimalî yüksektir, mümkün; farklı düşüncelerin insanlarıyız siyaset anlamında; ama, burada, Sayın Başkanımızın zaman zaman ifade ettiği, Adalet ve Kalkınma Partili bazı arkadaşlarımızın da ifade ettiği şekliyle, iktidar daha da hoşgörülü olmak zorundadır. Eğer, iktidar, sağlıklı bir muhalefet olmazsa, kendisini uyaran bir muhalefet olmazsa, kendisini çok rahat hissedebilir, sorunsuz hissedebilir; ama, bilesiniz ki, sağlıklı bir muhalefeti olmayan demokrasinin, bir parlamentonun sağlıklı işler yapması, ülkeye yararlı işler yapması pek de mümkün değildir; bu anlayışla, bir kere daha bakmanızda fayda var.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sağlıklı muhalefete bir diyeceğimiz yok.

HASAN AYDIN (Devamla) - Hanımefendi, ben, size bir öneride bulunuyorum. Siz, bu kürsüyü kullanın; çünkü, orada çok konuşuyorsunuz... Rica ediyorum... Durmadan konuşuyorsunuz...

Sayın Başkanım, teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sağlıklı muhalefet yaparsan, teşekkür ederiz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, bu madde üzerinde 3 adet önerge var. Bu önergeleri okutmadan önce, Başkanlığımıza verilmiş bir yazılı müracaatı Genel Kurulun bilgisine arz etmek istiyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarıya, her ne kadar Anayasaya aykırı olsa da, 61 yaşını tamamlayan milletvekillerinin de dahil edilmesini arz ederiz. (Alkışlar)

İmzaları takdim ediyorum:

 

 

 

 

Mustafa Özyürek

Salih Kapusuz

 

CHP Grubu Başkanvekili

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

 

 

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanvekili

 

Sayın Maliye Bakanımız da olumlu görüş bildirmiş. (Alkışlar)

Bunu bilgilerinize sundum.

Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve bu Meclisin Başkanı olarak, her şeyi Anayasa ve İçtüzüğe uygun olarak yapmak durumundayız. Zabıtlara geçmiştir, bu talebi işleme koymam mümkün değildir. (Alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çok teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Şimdi, önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (a) bendinde yer alan "...olanların" ibaresinin "olanlardan görevin önem, sorumluluk ve niteliği itibariyle hizmetine ihtiyaç duyulup görevinde kalmalarında fayda görülenlerin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Yahya Akman

Ali Temür

Akif Gülle

 

Şanlıurfa

Giresin

Amasya

 

Müfit Yetkin

Nusret Bayraktar

M.Kerim Yıldız

 

Şanlıurfa

İstanbul

Ağrı

 

BAŞKAN - 2 nci önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının başına "vergi denetim elemanları hariç" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasan Aydın

Mustafa Özyürek

Kemal Kılıçdaroğlu

 

İstanbul

Mersin

İstanbul

 

Oğuz Oyan

Canan Arıtman

Atilla Emek

 

İzmir

İzmir

Antalya

 

 

Mehmet Parlakyiğit

 

 

 

Kahramanmaraş

 

 

BAŞKAN - Üçüncü önerge, en aykırı önerge olup, okutup işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 72 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oğuz Oyan

Onur Öymen

Güldal Okuducu

 

İzmir

İstanbul

İstanbul

 

Mustafa Özyürek

Şükrü Elekdağ

Hüseyin Ekmekçioğlu

 

Mersin

İstanbul

Antalya

 

"Dışişleri Bakanlığı mensuplarının görevleri ile ilişkilerinin kesilmesini gerektiren yaş haddi 65 yaşını doldurdukları tarihtir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler...

Bir dakika efendim. Daha önceki, dünkü toplantımızda, müzakerelerimizde hep üzerinde durduğumuz, tabiî, bir haklı durum vardı. Ben, Başkanlık olarak özür dilerim.

Şimdi ya gerekçesini okutacağız ya da imza sahiplerinden bir değerli milletvekilimize söz vereceğim.

Buyurun Sayın Elekdağ.

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bu tasarının, Dışişleri Bakanlığı personeli ve dış ilişkilerin yürütülmesi üzerindeki olumsuz etkilerini Yüce Heyetinize kısaca izah edeceğim. Önce, bu tasarının ülkemizin dış temsilinde ve dış politikasının yürütülmesinde çok önemli bir görev üstlenen büyükelçilerimizin görevlerini ne şekilde etkileyeceğini sizlere kısaca belirteyim.

Değerli milletvekilleri, zorunlu emeklilik yaşının 61'e indirilmesi ve bundan büyükelçilerin 1'er yıllık görev uzatımı suretiyle muaf tutulması, büyükelçilerimizin 61 yaşından sonra görev yapmalarını istisnaî bir hale getirecektir. Bunun sonucu olarak da büyükelçilerimizin görev süreleri belirsizliğe itilmiş olacaktır; yani, büyükelçiler, görev sırasında görev süreleri aslında sona ermiş; ama, uzatılma ihtimali bulunan personel durumuna indirgenecektir.

Böylece değerli milletvekilleri, kıdemli büyükelçilerimiz, görev uzatma kararının baskı ve tehdidi altında bulunan ve hükümetin mutlak güveninden yoksun bir görüntüye mahkûm olacaklardır. Büyükelçilerimiz kişisel düzeyde, ülkemiz ise her bakımdan ciddî bir itibar kaybına uğrayacaktır. Bu durumda, büyükelçilerimizin ülkemizin yüksek çıkarlarına ilişkin olarak verecekleri mesaj, ağırlığından ve öneminden kaybedecektir. Bu tasarı kabul edildiği takdirde, büyükelçilerimizin devlete sağlayacakları verim, hizmet ve yarar aşındırılacaktır; yabancı ülkelerle diplomatik iletişim kanallarında ağırlık Ankara'ya kayacaktır ve Ankara'daki yabancı temsilcilere gereğinin ötesinde önem ve itibar kazandırılacaktır.

Değerli milletvekilleri, zorunlu emeklilik yaşının 61'e indirilmesi, Dışişleri Bakanlığında, gerçekte emeklilik yaşının 58'e, 59'a inmesi sonucunu doğuracaktır; çünkü, 58-59 yaşına gelen bir büyükelçinin 4 yıllık dış göreve atanması mümkün olmayacaktır. Bu durumda, 56-57 yaşına gelen ve büyükelçilik unvanını kazanmış olan memurlarımızın büyük kısmı, emekliliklerini isteyerek, özel kesimde kendilerine iş arayacaklardır. Böyle olunca, sözünü ettiğim nedenlerle, Dışişleri Bakanlığının içeride ve dışarıda en üst ve önemli görevlerde bulunan personelinin topluca emekli edilmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalınacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu gelişme, dış politikada ciddî bir zafiyete yol açacaktır; çünkü, en üst düzeyde boşalacak kadrolara yapılacak toplu atamalar, bakanlık teşkilatını siyasî etkiye maruz bırakarak, bakanlığın siyasî baskılara kapalı olma niteliğini ve öz değerlerini sarsıcı bir etki yapacaktır. Bugüne kadar Dışişleri Bakanlığının en önemli bir vasfı değerli milletvekilleri, aynen Türk Silahlı Kuvvetleri gibi, politize olmaması, siyasî etkilere karşı kendini koruma imkânına sahip bulunmasıdır. Dışişleri Bakanlığının politize olması, partizan politikaların odağı haline gelmesi, ülkemizin dış güvenliğinin sağlanması açısından yaşamsal, olumsuz etkiler yapacaktır. Bakanlık eğer, partizan politikaların etkisi altında kalırsa, Türkiye'nin dış politikası ve dış güvenlik politikası ulusal çıkarlar ışığında saptanamayacaktır; bu, son derece tehlikeli bir durum yaratır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Efendim, müsaade eder misiniz... Mikrofonunuzu açıyorum; buyurun.

MUSTAFA ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Devamla)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, bir dönemde, polis teşkilatına değişik akımların sızdığına ve bu durumun, ülkemizde içgüvenliği nasıl felç ettiğine hepimiz tanık olduk. Böyle bir gelişmenin Dışişleri Bakanlığı bünyesinde vuku bulması, Türkiye'nin dış politikasını ne hale getireceğini tasavvur edebilirsiniz. Bu duruma sebebiyet vermenin, değerli milletvekilleri, ağır vebalini takdirlerinize sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Dışişleri Bakanlığında emekli edilebilecek memur sayısı, yarısından fazlası büyükelçi olmak üzere, 150'yi bulmayacaktır. Önemle üzerinde durmak istediğim bir husus da, emekli edilecek büyükelçilerin toplam büyükelçiler sayısının yüzde 40'ı gibi bir orana varmasıdır.

Değerli milletvekilleri, büyükelçiler, 20 yılda tam verimli hale gelen Amasya'nın misket elması ağacı gibidirler, uzun çalışma, birikim ve deneyim sonucunda verimli hale gelebilirler. Büyükelçileri 60'ında emekli etmek, misket elması ağacını 19 uncu yılında kesmek gibidir.

Belirtmek istediğim bir başka husus da değerli milletvekilleri, diplomasi başta olmak üzere, Dışişleri Bakanlığının tüm faaliyetleri, deneyim ve uzmanlık istemektedir. Bu bakımdan, büyükelçi ve diğer diplomatların yanı sıra, idarî memurlarımızın, haberleşme ve kripto görevlilerimizin halen verimli oldukları bir dönemde emekli olmaları, gerçekten, hizmetin büyük ölçüde aksamasına sebebiyet verecektir.

Hemen belirteyim ki, yerine getirdiği çok önemli görevlere karşın Dışişleri Bakanlığı bütçesinin genel bütçedeki payı binde 36'dan ibarettir. Bu bakımdan, devlet kurumlarında tasarruf gayesiyle yola çıkıldığında, ele alınması gereken belki de en son kurum Dışişleri Bakanlığıdır. Sonuç olarak, Dışişleri Bakanlığının, kurum olarak bu uygulamadan muaf tutulmasının zorunlu olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, lütfen, bu söylediklerimi vicdanlarınızın ve mantığınızın terazisinde tartınız.

Sayın milletvekilleri, bu hususları önemle dikkatinize getiriyorum ve saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz efendim.

Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini biraz önce dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının başına "vergi denetim elemanları hariç" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Özyürek (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergenin gerekçesini mi...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bizim önergemizin anlamı şudur: Vergi incelemesiyle yetkili olan kurullarda çalışan; yani, Maliye müfettişleri, Maliye Bakanlığı hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenlerinin 61 yaş sınırının dışında tutulması; yani, yıllardır uygulanmakta olan genel ilkeye tabi olarak, 65 yaşına kadar görevlerine devam etmesi. Bunun gerekçesi şu: Şu anda, Türkiye'de, 10 000'in üzerinde vergi inceleme elemanı kadrosu vardır; kadro olarak 10 000; ama, bunun sadece 3 000'i doludur, 7 000 kadro boştur.

Vergi inceleme elemanı, kolay yetişen bir insan değildir ve vergi inceleme elemanlarının piyasadaki rayici oldukça yüksektir. Devlette 2 milyar lira alan bir vergi inceleme elemanı, özel sektörde en az 5 milyar, 10 milyar lira -şartlara göre- ücret alabilir. Buna rağmen, bazı insanlar, kamu hizmetini sevdikleri için, mesleklerinden kopmak istemedikleri için ayrılmamışlardır. Şimdi, bu insanları koparmak, emekliliğe mecbur etmek, gerçekten, yazık olacaktır. Önergemizin amacı budur.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, bu yasa vesilesiyle, deneyimi, kıdemi, birikimi dışlayan konuşmalar yapıldı. Bu konuda bir espri olsun diye, Sayın Kapusuz'la birlikte bir önerge verdik; 61 yaşın üzerindeki milletvekilleri de emekli olsun veya milletvekillikleri düşsün dedik. (Alkışlar) Eğer, bu öneri kabul edilseydi, milletvekilliğini ilk kaybedecek insanlardan birisiydim.

Tabiî, insanlar, belli yaşlardayken, hatırlayınız gençliğinizi, 18 yaşındayken, 40 yaşındaki insanı "canım, bu adam niye hâlâ ortada, yavaş yavaş öbür dünyaya doğru gitse" diye beklenir; ama, böyle bir bakarsınız, hızlı bir şekilde 30 yaşına gelmişsiniz, 50 yaş makul görünmeye başlar, bir bakarsınız 50 yaşına gelmişsiniz, 60 yaş makul görünmeye başlar.

Şimdi, özellikle, bütün dünyada insan ömrü uzamaktadır, beslenme şartları, tıptaki ilerlemeler ve gelenekler çok önemlidir; yani, ben, 1962 yılından beri çalışma hayatının içindeyim, benim bildiğimden beri, tavan 65 yaştır; yani, hiçbir kimse, hiçbir iktidar, ya şunu aşağıya indirelim dememiştir. Bu devletin bir geleneği; 65 yaş. Şimdi, bunu 2 100 kişi için, tutup 61 yaşa indirmek gerçekten yerleşmiş olan bir geleneği ortadan kaldırmaktır. Üniversiteler bunun dışındadır, hâkimler, savcılar bunun dışındadır, bazı kesimler, askerler bunun dışındadır, geriye işte bir Maliye Bakanlığında çalışan vergi inceleme elemanları, biraz önce değerli arkadaşlarım anlattı, üniversite dışındaki doktorlar gibi, gerçekten bu ülkeye, mesleklerine hâlâ yararlı olmakta devam eden insanlar kalıyor ve onları da emekli olmaya mecbur tutuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ben, kıdemli, deneyimli Maliye Bakanlığı hesap uzmanlarından çok şeyler öğrenmiş bir arkadaşınızım. Burada oturmakta olan Sayın Bakanımız ve Sayın Müsteşarımız da benim meslektaşımdır. İnanıyorum ki, onlar da çok şeyler öğrenmiştir. Artık, bunlar yaşlandı, bunları bir kenara atalım demek, doğru değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Türkiye nereden gelmiş, nereye gidiyor... İnsanlar vaktiyle hangi konularda, hangi teknikleri uygulayarak vergi incelemesi yapıyorlardı, şimdi nasıl uygulanıyor... Eskiden Facit makineyi bile bulamazken, şimdi bilgisayarlarla yapılan denetimde nasıl etkinlik sağlayacağız; yani, bunlar, birbirimize aktararak, birbirimizle bilgilerimizi paylaşarak geliştirdiğimiz bir noktadır. O nedenle, ben, sizlerden ve sayın hükümetten, sayın komisyondan istirham ediyorum; böylesine yetişmiş insanları, özellikle genç elemanların eğitiminde son derece yararlı olan bu insanları emekli olmaya zorlamayalım, bunlardan istifade edelim. 65 yaş çok fazla bir yaş değildir. Zaten "akıl yaşta değil baştadır" derler. Öyle insanlar vardır ki, 40'ına gelmiştir, artık, kafası çalışıyor mu çalışmıyor mu, tartışırsınız; ama, 80 yaşına gelmiş, pırıl pırıl zekası, kafası olan insanlar da vardır.

Ben bu önergemize destek olmanızı diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Komisyonun ve hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (a) bendinde yer alan "olanların" ibaresinin "olanlardan görevin önem, sorumluluk ve niteliği itibariyle hizmetine ihtiyaç duyulup görevinde kalmalarında fayda görülenlerin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yahya Akman

(Şanlıurfa) ve arkadaşları

BAŞKAN- Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Efendim, yeterli sayımız olmadığı için katılamıyoruz; ancak, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN- Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Katılıyoruz efendim.

Hükümetin katıldığı; ama, Komisyonun fikir beyan edemediği bu önergenin imza sahiplerinden...

SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Gerekçesi okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe: Bu düzenlemeyle, 6400 ve daha yüksek ek göstergeli görevlere müşterek kararname veya Bakanlar Kurulu kararıyla atanmış olup 61 yaşını dolduranlardan; bulunduğu görevin önemi, sorumluluğu ve niteliği itibariyle hizmetine ihtiyaç duyulanların yaş haddinin Bakanlar Kurulu kararıyla azamî 65 yaşını doldurdukları tarihi geçmemek üzere uzatılabilmesine imkân sağlamaktır.

BAŞKAN - Gerekçesini de dinledik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Bir sonraki maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 5434 sayılı Kanunun 102 nci maddesinde yer alan "% 5 faizi" ibaresi "kanunî faizi" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan söz istemiştir.

Buyurun Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada tartıştığımız ve muhtemelen, bugün olmasa da yarın, bu gidişle yasalaşacağını anladığımız tasarı, Emekli Sandığı Kanununda önemli değişiklik yapmaktadır. Bu kadar önemli bir değişiklikle ilgili -ki, birden çok konuda önemli değişiklik yapıyor- bu akşamın ilerleyen saatlerinde, galiba, giderek ilgi kaybıyla, ellerimizi kaldırıp indirerek yasama sürecini sürdürüyoruz. Oysa, burada, Anayasanın 48 inci ve 49 uncu maddelerinden itibaren tanımlanan, çalışma ve sözleşme hürriyetinden çalışma hakkına ve ödevine kadar temel bir haktan söz ediyoruz ve burada, kamu göreviyle ilgili bir deneyim birikiminin, yaşa bağlı olarak da büyük ölçüde sağlanan bir deneyim birikiminin çok da önemli olmadığı gerekçesi üzerinden bir süreci çalışıyoruz.

Buraya çıkan, bu tasarının bütünü üzerinde ilk konuşan AKP'li milletvekilinin, 61 yaşın çok ileri bir yaş olduğu, bu yaş ve devamında -yani 61-65 yaş arası özellikle tabiî- insanların doğru karar verme melekelerinin giderek tahrip olduğu gibi, dünyadaki gelişmelere çok aykırı bir gerekçe açıklamasını izledik. Dünyada, bugün, özellikle gelişmiş ülkelerde, hem yaşama umudu yükselmekte, yaşam süresi uzamakta -ki, bu Türkiye'ye de yansımaktadır, sayın hatibin söylediği gibi, Türkiye'de de yaşama umudu 66 değil, daha yukarıdadır- hem de, özellikle kamu görevinde, bu yaşlarda verimli bir kamu görevi yapma imkânı giderek artmaktadır; çünkü, bu yaşlarda, genellikle, çalışan kamu görevlileri, yönetici konuma gelmekte ve bu yönetici konumun gerektirdiği işleri yapmaktadırlar.

Bu yasa tasarısının bütününe baktığımızda şunu görüyoruz: Türkiye'de kamuda çalışanların tabi olduğu çok çeşitli kanunlar varken, bunlarda bir düzenleme yapmadığını, bunlar arasındaki eşitsizlikleri, var olan farklılıkları sürdürdüğünü, örneğin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu bir yandan en geniş kapsamıyla dururken, bunun yanında 2802 sayılı Hâkim ve Savcılar Personel Kanunu durmakta, 2914 sayılı YÖK Personel Kanunu çalışmakta, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası çalışmakta ve sözleşmeliler için 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname geçerliliğini sürdürmekte. Bütün bu farklı düzenlemeler varken ve bunların arasında, şimdi, yeniden, ücret düzeyinde olan farklılıklar yanında, bir de emeklilik yaşı konusunda bir farklılık getiriyoruz; yani, sistemi biraz daha karmaşıklaştıran, biraz daha yatay eşitlik ilişkilerini bozan yeni düzenlemeler getiriyoruz.

Kaldı ki, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu içinde kalsak bile, burada, hangi hizmet sınıfında olduğunuza bağlı olarak çok farklı birtakım özlük haklarına sahip olunduğu bilinmektedir.

Sayın Başkan, bu süre 5 dakikadan çalıştı; ben madde üzerinde söz almıştım, 10 dakikadan çalışması gerekiyordu. Şu an bitmekte olduğunu hissediyorum; onun için, uyarayım.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 3 dakikadan çalıştı. İyi  ayarlamadınız Sayın Başkan.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Bugün siz de yoruldunuz galiba Sayın Başkan.

BAŞKAN - Onu düzeltiyorum.

Tamam efendim, buyurun.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Şimdi efendim, Genel İdarî Hizmetler Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Sağlık Hizmetleri Sınıfı, eğitim, öğretim, avukatlık, din hizmetleri, emniyet hizmetleri, yardımcı hizmetler, mülkî idare, millî istihbarat. Yani, bütün bunlar arasında, bir kere, çok  ciddî özlük hakları vardır; şimdi, biz, farklı kanunlara göre kamuda görev yapanlar arasında bir de emeklilik yaşıyla ilgili yeni farklılıklar çıkarmaya başlıyoruz.

Sayın Bakan, burada, biraz önceki konuşmasında, bir nokta belirtti. Doğrusu, çok yadırgadığımızı ifade etmek istiyorum; biraz önce de belirtildi. Sayın Bakan, emekliliğe hak kazanmak ile yasa hükmüyle zorunlu emekliye ayrılmayı, sanki, aynı şeymiş gibi sundu ve burada getirdikleri düzenlemenin hak sahipleri lehine bir durum yarattığını söyledi. Yani, siz, 61 yaşında olup da çalışmaya devam etmek, bunu sürdürmek isteyen; ama, aslında, emeklilik hakkını kazanmış -çünkü, biliyorsunuz genellikle 61 yaşında emeklilik hakkını kazanmayan Emekli Sandığı personeli pek yoktur; bunu kazanmış- gönüllü olarak isterse emekli olabilecek birini, siz, hayır, zorla emekli ediyorsunuz ve bunu da hak sahibi lehine bir düzenleme olarak söylüyorsunuz.

Sayın Bakan, ya siz getirdiğiniz yasanın muhteviyatı konusunda bir algılama sorunu çekiyorsunuz ya da milletvekillerinin zekâsıyla alay ediyorsunuz. Yani, ikisinden biri yahut da belki bir üçüncüsü; burada, getirdiğiniz düzenlemenin yanlış anlaşılması için, yani, bizzat çarpıtılması için bir gayret içine giriyorsunuz. Bunun hangisini ele alırsak alalım, bir devlet yönetimiyle, bir bakanlık makamıyla, biz, bunun, onun ciddiyetiyle bağdaşır olabildiğini düşünemiyoruz. O nedenle, burada, getirdiğiniz düzenlemenin, bir kere, ne anlama geldiğini, hem burada, Meclis önünde, doğru bir şekilde tanımlamaktan hem de kamuoyuna -bu arada, bu yasama sürecini izleyen hak sahiplerine ve bütün millete- bunun doğru aktarılmasından birinci dereceden sorumlu olduğunuzu size hatırlatmak isterim.

Burada, bu yasa, sadece yaş meselesini düzenlemiyor; bu yasa, aynı zamanda, kaynak denince akla ilk gelenin ne olduğunu gösteriyor. Burada, daha 1 inci maddeden itibaren, Emekli Sandığı Kanununun 14 üncü maddesinde, yüzde 15 oranını yüzde 16'ya çıkararak, Emekli Sandığına tabi hak sahiplerine yeni bir yük getiriyorsunuz. Üstelik -şunu burada belirtmeme izin verin- burada, Emekli Sandığına tabi olan sigortalılar, Sosyal Sigortalılar Kurumuna tabi olanlardan farklı olarak, bir tavana tabi değillerdir; yani, bütün ücretleri üzerinden bu ödemeyi, prim ödemesini yaparlar; dolayısıyla, buradaki yük, oldukça önemli bir yüktür. Kaldı ki, -birazdan izleyen 5 inci maddede getireceksiniz- siz "sağlık katkı payı" adı altında yeni yükler getiriyorsunuz, özellikle sağlık yardımları için.

Dolayısıyla, burada, aklınıza, her seferinde, geniş kitlelerin ya gelirleri üzerinden ya bunlara dönecek hizmetler üzerinden kesinti yapmak ya da bunlara yeni prim vergi yükleri getirmek geliyor. Bunun doğru bir yöntem olmadığını ve tekrar ediyorum, sizin, bu sözleri vererek iktidar olmadığınızı hatırlatmak istiyorum.

Yaş meselesinde, şunu, ayrıca belirtmek isterim: Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olanlarda 58 ve 60 yaş sınırlarına gelinmesi, sizin, burada, 65'ten 61'e doğru azaltma yönüne gitmeniz, aslında, standart birliği sağlamaya yönelik bir anlayıştan ortaya çıkmamaktadır. Bir kere, Türkiye'de, SSK'ya bağlı çalışanların emeklilik yaşlarının 58 ve 60'a çıkarılması, bu kesimler aleyhine, Türkiye'deki çalışma koşullarını dikkate alırsak, son derece olumsuz koşullar yaratmıştır. Türkiye gibi bir ülkede, gençler iş bulamazken, Türkiye'de eğitimli gençlerin yüzde 30'u işsiz konumdayken, siz, düşünebiliyor musunuz ki, 50 yaşında işsiz kalmış, hatta, 40-45 yaşında işsiz kalmış bir işçinin yeni bir iş bulabilme şansının olabileceğini veya 60 yaşına kadar bu şansı kullanabileceğini?..

Dolayısıyla, orada, bir kere, Türkiye'nin gerçekleriyle uyumu olmayan, geçmiş iktidarın yaptığı aşırı bir düzenleme vardı. Oysa, şimdi, burada, tam tersine, iş güvencesi büyük ölçüde sağlanmış ve belirli bir hizmet yapma yaşında, belli bir yönetim kademesinde olan insanların yaşlarını geriye çekerek, esas amaç olarak kadrolaşmaya hizmet eden bir düzenleme yapıyorsunuz.

Bakınız, burada "bunun kadrolaşmaya ne gibi bir etkisi olabilir; sadece 2 160 kişi" denildi. Burada, bu, sadece şimdi 2 160 kişi. Biraz önce söylendi; tekrar etmek istiyorum: 5 yıl boyunca her yıl 61 yaşını aşacak olanlar itibariyle bakarsanız, burada, asgarî 5 000 kişiden söz ediyoruz ve bu 5 000 kişi, kol işçileri değil, burada, kamuda, en üst düzeyde görev alan, dolayısıyla, kadrolaşmak açısından sizin en çok önem vereceğiniz noktalar... Yani, bir anlamda, devlette en önemli karar kademelerini, karar alma noktalarını ele geçirme, yani, kadrolaşma faaliyeti.

O nedenle, biz, bu yasaya olumlu oy kullanmıyoruz ve bu d burada, özellikle, biraz önce bazı meslekler itibariyle getirdiği eleştiriler, bu konudaki bazı koruma önergelerini de dikkate almamamız bakımından bu düzenlemenin, bu yasa tasarısının Türkiye'de önemli olumsuzluklar taşıyacağını görüyoruz ve o anlamda da ret oyu vereceğimizi bir kere daha tekrarlamak istiyorum.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.

Şahısları adına, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı.

Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasa tasarısı, memurlara bir hak tanımıyor, bir kazanım getirmiyor; tam tersine, arkadaşlarımın söylediği gibi, hakları ellerinden alınıyor, kazanımları budanıyor. Eğer, gerçekten, burada, yenilik adına bir şey gelmiş olsaydı, biz de coşkuyla katılır ve demokrasimiz için bunu alkışlardık.

Örneğin, memurlar, grevli ve toplusözleşmeli sendika hakkından yoksundur. Girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğunda, memurların, grev hakkı vardır, toplusözleşme hakkı vardır, siyaset yapma hakkı vardır. Orada ILO ölçütleri geçerlidir.

Memurlar için gerçekten bir şey yapmak istiyorsak, onları, bir kul değil, kamu çalışanı olarak düşünüyorsak, gelin, onlara, grevli, toplusözleşmeli sendika hakkını tanıyalım, ILO ölçütlerini uygulayalım, Anayasanın ilgili maddesini değiştirerek, memurken, görevini aksatmadan siyaset yapma hakkı tanıyalım, bir yenilikse, bir kazanımsa bunları yapalım; ama, yıllarca devlete hizmet etmiş bir insanı şimdi kapıya bırakıyorsunuz, hem de, sanki, yerine 18-20 yaşında, 25 yaşındaki genç bir kişinin geçeceği izlenimi vererek, işsizliğe çözüm getirecekmiş gibi bir izlenim yaratarak; yanlış budur. Eğer kadrolaşma değilse, bu, bir vefasızlıktır.

Değerli arkadaşlar, politikacılar, kimi zaman oy almak için, kimi zaman oy aldıktan sonra emeklilik yaşıyla oynadılar; ama, bu, devlete saygınlığı azalttı, güven eksikliği yarattı. Kamu çalışanı bir kul değildir.

Sayın Bakan, burada "2 300 000 kişi kadrolaşmayla geldi" diyor. Sayın Bakanım, onlar emek veriyorlar, onlar devleti ayakta tutuyorlar; siz, bunu nasıl söylersiniz! Onların aldıkları ücret aslında azdır. Nüfusumuza bakınca da, memurumuz, kamu çalışanımız çok değildir, azdır. Avrupa ülkeleri ölçü olarak tutulduğu zaman, hep yanlış izlenimler veriliyor.

Sabah, burada, İş Kanunu Tasarısını tartışırken, işçilerin haklarını budamaya kalkarken, ilgili yanlara sormak için, federasyonlara sormak için geri çektik. Şimdi, ben, Sayın Bakana soruyorum: Kamu çalışanlarının örgütleri var, federasyonları var, KESK'i var, ötekiler var; hiçbirine sordunuz mu bu yasa tasarısı hakkında ne düşünüyorsunuz diye? Şimdi, aynı mantıkla öneriyoruz: Gelin, bu yasa tasarısını geri çekelim, soralım taraflara, hatta emekli olacak arkadaşlara; bir tanesi istiyor mu?!

Değerli arkadaşlar, bakın, bundan önce, iki yasa tasarısını çok çabuk geçirdik; çünkü, ülkenin yararınaydı, bir yenilikti. Kimlik cüzdanını daha iyi bir şekle getiriyorduk, hiç itiraz gelmedi Cumhuriyet Halk Partisinden; ama, şimdi yaptığınız, gerçekten, doğru değildir, emeğe saygısızlıktır. Dışişlerinde görev yapmış iki büyükelçi geldi, burada anlattı, bu dışişleri kadrolarını yoksunlaştıracak dedi; yıllarca sağlık kesimine hizmet etmiş bir arkadaşımız geldi, sağlık bundan olumsuz etkilenir dedi; vergi deneticileri için, Grup Başkanvekili söyledi; şimdi, ben söylüyorum, ilköğretim müfettişleri için, okul müdürleri için, eğitimde çalışanlar için... Zaten, nitelikli elemanlar kamudan kaçıyor arkadaşlar; onlara o kadar az aylık veriyoruz ki! Şimdi, yıllarını devlete vermiş insanları, isteklerinin dışında, zorunlu olarak kapıdışı bırakmayalım.

Değerli arkadaşlar, ben, bu yasa tasarısının bir kez daha gözden geçirilmesini diliyorum; çünkü, eğer, emeklilik yaşıyla oynarsak, keseneklerle oynarsak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sözlerinizi tamamlarsanız...

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Bundan sonraki iktidarlar da sayısal çoğunluklarına güvenip bir başka biçimde değiştirebilirler. Eğer, onların, böyle bir yasayla, ellerinden haklarının alınmasını istemiyorsak, onlara katılım hakkı tanıyalım -demin söylediğim gibi- ILO ölçütlerini uygulayalım. Hangi Avrupa ülkesinde kamu çalışanını 61 yaşında emekli yapmak var?!

Şimdi, gerekçeye bakıyorsunuz; "Dinamizmi artırmak", "Genç personelin yükselmesini sağlamak", bir de "Bakanlar Kuruluna yetki tanımak." Peki, ne oldu Anayasanın 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesi? Kimilerine başka bir uygulama yapacaksınız, kimilerine de başka... Gelip, size söyleyenler ya da araya adam koyanlar, belki, 65 yaşına kadar makamlarında kalacaklar. O, hükümete bağlı olacak. Hükümetinizi sürekli kabul etmeyin. Onurlu kamu çalışanlarını düşünün. Onlar gelip, ben dört yıl daha çalışayım demezler size.

Değerli arkadaşlar, yol yakınken, bu yasanın, gerçekten kamu çalışanlarına, onların örgütlerine ve federasyonlarına sorulması için çekilmesini diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

İkinci söz, Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce'de.

Sayın İnce, süreniz 5 dakika.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

İktidar partisi milletvekillerine bir soru sorarak konuşmama başlamak istiyorum. Bir yol ayırımında tercih yapmak noktasında kaldığınızda, neden haklıdan yana, ezilenden yana, emekçiden yana değil de güçlüden yana oluyorsunuz, patronlardan yana oluyorsunuz?! Halkını ezen bir diktatör ile küresel bir diktatörü kıyasladığınızda, neden küresel diktatörden yana oluyorsunuz?! Bu değişimin nedeni nedir? Neden bu kadar değiştiniz?

1980 öncesinde, kodese girerken, devrimciler ile akıncıları aynı kodese koyuyorlardı. O zamanlar biz "ne ezilen ne ezen; insanca, hakça düzen" dediğimizde, siz de bu düzendeki birsürü yağmadan, talandan şikâyetçiydiniz. Nasıl oldu da, şurada, üç beş ayda, iktidara gelince, o merkez sağın, bugün Parlamentoda temsil edilmeyen o ANAP, Doğru Yol zihniyetinin bu kadar kötü taklidi oldunuz; doğrusu, anlayabilmiş değilim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın İnce, konuya girerseniz.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Gireceğim efendim konuya.

BAŞKAN - Ama konuya girmeniz lazım, bu kadar girizgâh çok.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Giriyorum efendim konuya.

Sayın Başkan, yalnız, ben burada üçüncü kez konuşuyorum, üçüncü kez aynı şekilde konuyla ilgili konuşmam için uyarılıyorum. Burada bütün milletvekilleri konuyla ilgili mi konuşuyorlar Sayın Başkanım? (AK Parti sıralarından "evet, evet" sesleri)

Şimdi, idrakle ilgili, iktidara gelenlerin idrak etmeyle ilgili bir sorunu var. Ben buna "idrak yolları enfeksiyonu" diyorum. Siz de bu enfeksiyona kapıldınız. Doktorları da 61 yaşından sonra emekli ediyorsunuz zaten. Artık, sizi tedavi edecek kimse de kalmadı.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Hakaret ediyorsunuz...

BAŞKAN - Sayın İnce, sözünüzü kesmek zorunda kalacağım.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Geliyorum efendim.

Siz, 61 yaş sınırlamasını, 61 yaş sınırlamasını...

BAŞKAN - Sayın İnce...

MUHARREM İNCE (Devamla) - Efendim, konuyla ilgili zaten Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ama, söylediğiniz söz, doğru bir söz mü?

MUHARREM İNCE (Devamla) - "İdrak yolları enfeksiyonu" dedim, "idrar" demedim ki efendim, hakaret etmedim. "İdrak" dedim; "idrak" sözcüğünün neresi yanlış bir şey?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kendisinde olan hastalığı bizde de var zannediyor efendim.

MUHARREM İNCE (Devamla) - O sizin probleminiz.

BAŞKAN - Efendim, konuya girin lütfen.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben hakkımı kullanmak istiyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ona teşhis konmuş, bizde de var sanıyor.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakınız, 61 yaş sınırlaması valilere yok, generallere yok, üniversite hocalarına yok, hâkimlere, savcılara yok, milletvekillerine yok. Yine aynı mantığı kullanıyorsunuz işte, gücünüz kime yeterse, kimi yakalarsanız... (CHP sıralarından alkışlar) Ben, bu mantıktan söz ediyorum.

Biz, adalet, hak, Allah korkusu dediğimiz zaman da, diyorsunuz ki,  bunlar sizin ağzınıza yakışmıyor. Peki, bu uygulamalar size yakışıyor mu?! (CHP sıralarından alkışlar)

Ne demek yani, bunlar bize yakışmıyor?! Bunlar, bu tür söylemler sizin tekelinizde mi; biz bunları kullanamaz mıyız? Bunları kullandığımızda diyorsunuz ki, bunlar size yakışmıyor.

Bakınız, siz, Türkiye'ye bir yeni, siyasete bir yeni söylem daha getirdiniz. Belki de, Parlamento, basın, bu konuyu çok eksik bırakıyor. "Ödünç" kavramı. Önce ödünç üsle, ödünç limanla başladık, sonra, dün, ödünç işçi dediniz, şimdi memurlardan ödünç yüzde 1 istiyorsunuz; ama, unuttuğunuz bir şey var, iktidarın da ödünç olduğunu unutuyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) O koltuklar da size ödünç.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Ne alakası var?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben, zaten, bu söylemimi, merkez sağ zihniyetinden gelenlere yapmıyorum. Geçmişte, bu ülkenin solcularıyla aynı kodese giren milletvekillerine yapıyorum, size yapmıyorum. Siz merkez sağ zihniyetinden geldiniz; siz, merkez sağ zihniyetinden olmadığınızı söyleyerek iktidar oldunuz; ezilen insanlardan, köylülerden, işçilerden, memurlardan, işsizlerden, emeklilerden oy alarak geldiniz. Bunu ne çabuk unuttunuz; ben bunların hesabını sormak istiyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Onların temsilcisi biziz, size ne oluyor?!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz onların temsilcisisiniz, biz sermayenin temsilcisi miyiz?! (AK Parti sıralarından "evet" sesleri)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Vallahi bilemem...

MUHARREM İNCE (Devamla) - Biz, altı ay öncesinde, elimizde kalemle, tahta başında ekmeğimizi kazanarak geldik buraya. Neyin hesabını, kime soruyorsunuz siz?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Biz, kimin temsilcisi olduğumuzu söylüyoruz.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben, hafta sonunda tarlada çalışan adamım; bana neyin hesabını soruyorsunuz?! Ben köy çocuğuyum; siz bana neyin hesabını soruyorsunuz?!(CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Eğer, sizin ülkeyi kalkındırma anlayışınız, İskenderun Limanını, Devlet Demiryollarını, kâr ettirme anlayışınız, Amerikan askerlerine peşkeş çekmekse, ben o anlayışta yokum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, bu maddeyle ilgili verilmiş bir önerge var; okutacağım, bilgilerinize sunacağım; ancak, bu maddeyle ilgisi olmadığından, işleme almayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 3 üncü maddesine aşağıdaki paragrafın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Berhan Şimşek

Kemal Kılıçdaroğlu

Mehmet Parlakyiğit

 

İstanbul

İstanbul

Kahramanmaraş

 

Sıdıka Aydoğan

Akif Hamzaçebi

 

 

İstanbul

Trabzon

 

 

"Devlet tiyatro, opera ve bale sanatçılarının zorunlu emeklilik yaşı 67'dir"

BAŞKAN - Gördüğünüz gibi, önergenin bu maddeyle ilgisi olmadığından herhangi bir işlem yapmam mümkün değildir.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan, yerimden iki cümleyle bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, bakın, sırf Genel Kurulun bilgisi olsun, zabıtlara geçsin diye bunu okuttum.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN -  Daha önceki maddede verseydiniz, büyük bir memnuniyetle bunu işleme koyardık.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Çok haklısınız...

BAŞKAN - Teşekkür ederim. O bakımdan, herhangi bir söz vermem mümkün değil.

Görüşmeler tamamlanmıştır...

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) -  Sayın Başkanım... Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Şimdi, maddeyi...

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok özür dilerim, evet, bir önceki maddede vermemiz gerekirdi; fakat...

BAŞKAN - Maddeyi oylamaya geçmeden önce, bir hususu da arz etmek istiyorum.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - ...çok önemli bir olay olduğunu bilin. Bu, 61 yaşa indiğinde devlet tiyatrolarında...

BAŞKAN - Başkanlığımıza verilmiş bir önerge vardır, okuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Cumhuriyet Halk Partisi Yalova Milletvekili Muharrem İnce "idrak yolları enfeksiyonuna yakalandınız" diyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin idrak etme hastalığına yakalandığını iddia ederek hakaret etmiştir.

Özür dilemesini talep ediyoruz.

 

Ahmet Yaşar

Ali Rıza Alaboyun

 

Aksaray

Aksaray

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, tıbben, her enfeksiyon bir hastalık değildir.

BAŞKAN - Sayın Koç, bu biraz da yorum ve kasta bağlı. Ben aynı kanaati taşımıyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, ben hekimim ve çok açıktır... Her enfeksiyon bir hastalık değildir Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın İnce, bu konuda, siz, lütfen, maksadınızın bu olmadığını şu Genel Kurulumuza bir açıklarsanız memnun olurum.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Soru sorma hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın İnce, yerinizden iki cümleyle ifade edin.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, öncelikle şunu belirtmeliyim ki, milletvekilliğim süresince, hiçbir kimseye, hiçbir partiye, hiçbir şekilde, asla hakaret etmem. Her zaman, ölçülü bir şekilde sataşmanın, siyasetin bir gereği olduğuna inanmışımdır.

Benim orada yapmak istediğim, olaya biraz espri katmaktı, olayı daha iyi anlatmaktı. Takdir edersiniz ki, arkadaşlarım da, çok değerli iktidar partisi milletvekilleri de, bu espriyi çok beğendiler aslında, ondan eminim. (AK Parti sırasından "nesini beğenmişiz" sesleri) Onu başka seçim bölgelerinde kullanacaklar.

BAŞKAN - Siz, maksadınızın bir hakaret olmadığını...

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben, idrak etme zafiyeti olduğunu söyledim. Yani, bu konuda, iktidara gelince, iktidar partilerinin yakalandığı iktidar hastalığı diye bir hastalık var. Ben, küçümseyici anlamda bir şey söylemedim ki. Kimseye hakaret etmedim, asla kimseye hakaret etmedim.

BAŞKAN - Tamam efendim. Teşekkür ediyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkanım, bir şey söyleyeceğim.

Ben, bir milletvekili olarak, halkın iradesinin sonucu buradayım. Onları eleştirme hakkımı kullanıyorum. Eğer "bize hakaret ettin" diyorlarsa, tümünüzden özür dilerim; seçmenlerinizden, örgütlerinizden, bütün Türkiye'den özür dilerim; hiç problem değil. (Alkışlar) 

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İnce.

Şimdi, maddeyi oyluyorum.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan, soru sorma hakkımı  kullanmak istiyorum.

BAŞKAN - Geçti efendim.

Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz dolmuş olduğundan, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Mart 2003 Pazar günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.00