DÖNEM
: 22 CİLT : 7 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
47 nci Birleşim
15 . 3 . 2003 Cumartesi
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
tarafından oluşturulan Bakanlar Kuruluna seçilen üyelerin atandıklarına ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/216)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş bulunan (2/97) esas numaralı "İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile
Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi" nin, önceliği nedeniyle, İçtüzüğün
78 inci maddesi uyarınca, komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülmesinin
Bakanlar Kurulunca uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/215, 3/217)
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti
Grubu önerisi
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek'in, Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in,
Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara Milletvekili Bayram Ali
Meral'in, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un,
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili İdris Naim
Şahin'in, Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S.Sayısı: 73)
2.- İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/445) (S.Sayısı: 56)
3.- Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/455)
(S.Sayısı: 57)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/524) (S.Sayısı: 72)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
Genel Kurul saat 15.00'te açılarak yedi
oturum yaptı.
Birinci,
İkinci ve Üçüncü Oturum
Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın,
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve AK Parti Grubuna düşen bir
üyeliğe, Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan, seçildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan İş Kanunu
Tasarısının (1/534) (S. Sayısı: 73) görüşmelerine devam olunarak, 11 inci
maddesine kadar kabul edildi.
Dördüncü
Oturum
(Kapalıdır)
Beşinci,
Altıncı ve Yedinci Oturum
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan İş Kanunu
Tasarısının (1/534) (S. Sayısı: 73) görüşmelerine devam olunarak, 14 üncü
maddesine kadar kabul edildi; 14 üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Tasarının 14 üncü maddesinin görüşmeleri
sırasında;
Çorum Milletvekili Agah Kafkas, Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, şahsına,
AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik,
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, partisine,
CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç da AK
Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik'in, partisine,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma
yaptılar.
Alınan karar gereğince, 15 Mart 2003
Cumartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 23.57'de son verildi.
İsmail
Alptekin |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Suat Kılıç |
Yaşar Tüzün |
|
Samsun |
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No: 68
II. - GELEN
KÂĞITLAR
15 . 3 .
2003 CUMARTESİ
Tasarı
1.-
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Uzman Erbaş Kanunu, Uzman Jandarma
Kanunu, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Askerlik Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/538) (Millî Savunma
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.3.2003)
Teklifler
1.- İzmir Milletvekili İsmail Katmerci,
Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ile Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzer'in;
İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar
Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/97) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.3.2003)
2.- Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 9
Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi (2/98)
(Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.3.2003)
3.- Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 9
Milletvekilinin; 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 462 nci Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi (2/99) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.3.2003)
Tezkereler
1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa
Sirmen'in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/213) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa
Sirmen'in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/214) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci'nin, İstanbul-Bakırköy-Yenimahalle'deki yeşil alanın yapılaşmaya
açıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/305)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)
2.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, verem hastalarının aşı, ilaç ve tedavilerine ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/306) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)
3.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin
Bayındır'ın, şekerpancarı üretim politikasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/307) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in,
TBMM'de verilen bazı hizmetlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/308) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2003)
2.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, Mamak Belediyesiyle ilgili bazı imar ve personel durumlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/309) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.3.2003)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.00
15 Mart
2003 Cumartesi
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 47 nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K
L A M A
BAŞKAN- Elektronik cihazla yoklama
yapacağım.
Yoklama için 3 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını
teknik personel aracılığıyla 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı bulunamamıştır.
Saat 12.00'de toplanmak üzere birleşime ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 11.10
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 12.00
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 47 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K
L A M A
BAŞKAN- Birinci oturumda yapılan yoklama
sonunda, toplantı yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yeniden yoklama yapacağım ve Genel
Kurulda toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığını tespit edeceğim.
Yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının, Anayasanın 109 uncu
maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından oluşturulan Bakanlar Kuruluna seçilen
üyele-rin atandıklarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/216)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi: 11 Mart 2003 günlü,
B.01.0.KKB.01-08-2-2003-316 sayılı yazımız.
Başbakanın önerisi üzerine;
1- 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev
Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174
Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Yasanın 4 üncü maddesi uyarınca, beş devlet bakanının görevlendirilmesi ve
bunlardan ikisi ile Dışişleri Bakanına Başbakan Yardımcılığı görevinin
verilmesi onaylanmıştır.
2- Yeni Bakanlar Kurulunda yer alan
bakanlıklara, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 uncu maddesi gereğince ekli
listede gösterilen kişiler atanmıştır.
Bilgilerinize sunarım.
Ahmet Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
Bakanlar Kurulu
Recep Tayyip Erdoğan Başbakan (AK
Parti sıralarından ayakta alkışlar)
Abdullah Gül Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı (AK Parti sıralarından ayakta alkışlar)
Abdüllatif
Şener Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı (AK Parti sıralarından alkışlar)
Mehmet Ali Şahin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı (AK Parti sıralarından alkışlar)
Beşir Atalay Devlet Bakanı
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Ali Babacan Devlet Bakanı
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Mehmet Aydın Devlet Bakanı
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Cemil Çiçek Adalet Bakanı
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Vecdi Gönül Millî Savunma
Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)
Abdülkadir Aksu İçişleri Bakanı
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Kemal Unakıtan Maliye Bakanı
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Hüseyin Çelik Millî Eğitim
Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)
Zeki Ergezen Bayındırlık ve
İskân Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)
Recep Akdağ Sağlık Bakanı
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Binali Yıldırım Ulaştırma Bakanı
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Sami Güçlü Tarım ve Köyişleri
Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)
Murat Başesgioğlu Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ali Coşkun Sanayi ve
Ticaret Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)
Mehmet Hilmi Güler Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı (AK Parti sıralarından alkışlar)
Erkan Mumcu Kültür Bakanı
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Güldal Akşit Turizm Bakanı
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Osman Pepe Orman Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Kürşad Tüzmen Çevre Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Mardin) - Sayın Başkan,
Hükümet Programı üzerinde şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN - Kaydettik efendim.
Sayın Başbakan, Bakanlar Kurulu
programının 21 Mart 2003 Cuma gününden önce hangi gün okunacağını bildirebilir
misiniz efendim?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Siirt) -
Salı günü uygundur.
BAŞKAN - Sayın Başbakan, Bakanlar Kurulu
Programının salı günü okunması hususunu uygun görmüşlerdir; Hükümet Programı 18
Mart 2003 Salı günü okunacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Başbakanlığın, İçtüzüğün 78 inci maddesine
göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş bulunan (2/97) esas numaralı "İş Kanunu,
Sendi-kalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki
Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi" nin, önceliği
nedeniyle, İçtüzüğün 78 inci maddesi uyarınca, komisyonlarda ve Genel Kurulda
görüşülmesinin Bakanlar Kurulunca uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/215, 3/217)
15.3.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
78 inci maddesinde "Bakanlar Kurulunun herhangi bir sebeple çekilmesi
halinde yeni Bakanlar Kurulu güvenoyu alıncaya kadar, Anayasa ve İçtüzük
değişiklikleri hariç, kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlarda ve Genel
Kurulda görüşülmesi ertelenir. Ancak, Bakanlar Kurulunun öncelikli olduğunu bir
yazı ile Başbakanlığa bildirdiği kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine
devam olunur" hükmü yer almıştır.
Belirtilen hüküm uyarınca, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda bulunan ve görüşülmesi ertelenmiş olan (2/97)
esas numaralı "İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde
Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin görüşülmesine devam olunması Bakanlar Kurulunca uygun
görülmüştür.
Gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunuyorum.
OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, bununla ilgili usul hakkında bir konuşma yapmak
istiyorum.
Tezkeredeki tarih konusunda bir sorun var.
BAŞKAN - Efendim?
OĞUZ OYAN (İzmir) - Efendim, şimdi okunan
Başbakanlık tezkeresinde "görüşülmesi ertelenmiş olan (2/97) esas numaralı
İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde ..." deniyor.
Ne zaman görüşüldü de ertelendi?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Meclisin
dışında...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Lütfen, bir açıklama
getirir misiniz?
ÖNDER SAV (Ankara) - Ne zaman gündeme
geldi de ertelendi?
BAŞKAN - Efendim, bir hata...
Şimdi, gündemin diğer bir maddesine
geçiyoruz. Bu maddeye geçerken de yeni hükümete hayırlı hizmetler ve başarılar
diliyoruz.
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesi-ne ilişkin AK Parti Grubu önerisi
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; önce,
tümünü okutup işleme alacağım; sonra, ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
birinci meseleyi halledelim, ikincisine öyle geçelim. Böyle bir şey yok.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, bir
açıklama bekliyoruz.
Meclisin erteleme kararı vermediği (2/97)
esas numaralı teklifle ilgili bir tezkere okundu. Ne zaman ertelendi?
BAŞKAN - Efendim, bu bir teklif, yazıda
maddî hata olabilir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Başbakan hata
yapar mı Sayın Başkan?
BAŞKAN - Burada, kararı biz vereceğiz.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Efendim, bu konuda bir
açıklama bekliyoruz. Böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN - Kararı biz vereceğiz Sayın Grup
Başkanvekili.
Öneriyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15 Mart 2003 Cumartesi günü yapılan toplantısında siyasî
parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, aşağıdaki grup önerilerimizin
Genel Kurulda okunarak oylanmasını saygılarımla arz ederim.
1- İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın
Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin
Değiştirilmesi Hakkında (2/97) esas numaralı Kanun Teklifinin, Başkanlıkça
havale edildiği Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundaki
görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasının,
2- TBM Genel Kurulunun 15 Mart 2003
Cumartesi günkü birleşiminde görüşülecek "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" başlıklı bölümündeki kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşmelerine, bugün saat 19.00'a kadar devam edilmesinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun onayına sunulması önerilmiştir.
|
Faruk Çelik |
|
AK Parti Grubu |
|
Başkanvekili |
BAŞKAN - Bu konuda, şahısları adına iki
söz isteği vardır.
İlk söz, aleyhte, Ankara Milletvekili
Sayın Bayram Meral'in.
Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Yeni kurulan hükümete başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, birkaç gündür, bu
Yüce Genel Kurulda İş Kanunu Tasarısını görüşmekteyiz. Bütün iyiniyetimizle,
sıkıntıları, sorunları, ne getireceğini ortaya koyduk. Bu tasarının,
çalışanları köleleştirdiğini, sorumlu işverenlere hiçbir şey getirmediğini,
ihbar tazminatını, kıdem tazminatını ortadan kaldırdığını söyledik. Bu da
yetmiyormuş gibi, kısa süreli çalışmanın, çalışanların emeklilik hakkını
ortadan kaldırdığını söyledik. Bu da yetmiyormuş gibi, kısa süreli çalışmakla,
120 gün prim ödemeyen bir işçinin sağlık sorunlarının çözülemeyeceğini
söyledik; ama, ne fayda "suyumu bulandırdın" zihniyetiyle yolunuza
devam ettiniz. Bugün, hiçbir karar alınmaksızın, tasarıyı geri çektiğinizi
söylüyorsunuz. Altından ne çıkacak; onu da merak ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, 1952 yılında Türk-İş
kurulmuştur. Kurulduğu günden bugüne kadar, her zaman iş barışından yana
olmuştur; her zaman, sorumlu işverenlere, devlete karşı sorumluluğunu yerine
getiren, işçisine karşı sorumluluğunu yerine getiren işverenlere saygı
duyulmuştur, güven duyulmuştur ve bugüne kadar, mümkün olduğu kadar iş barışı
bozulmamıştır.
1994 yılında bir kriz yaşanmıştır; bunun
sorumlusu çalışanlar değildir. 2001 yılında bir kriz daha yaşanmıştır ve
binlerce işyeri kapanmıştır; bunun da sorumlusu çalışanlar değildir. Yine, 21
banka batırılmıştır; bunun sorumlusu da çalışanlar değildir; ama, fatura, her
nedense değerli arkadaşlarım, çalışanlara çıkarılmıştır.
Köylünün birsürü sorunu varken, işçinin
birsürü sorunu varken, emeklinin dünya kadar sorunu varken, halkın sıkıntıları
varken, çiftçi sorunlarına çözüm beklerken, her ne hikmetse -sorumlu demiyorum,
sorumlulara saygım var- ne yaptığını bilmeyen üç beş kişinin baskısıyla bu yasa
tasarısı gündeme getirildi.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'de
neler oluyor, neler bitiyor hep birlikte görüyoruz. 100 gündür iktidardasınız;
100 gündür, bunların ne getirip ne götürdüğünü hesap etmiyor musunuz? Görmüyor
musunuz, okumuyor musunuz; bu yasa tasarısının ne getirip ne götürdüğünü?
Elbette ki, işçiyi siz de seviyorsunuz,
işvereni siz de seviyorsunuz; ama, nedense "dediğim dedik" deyip, bu
yasayı bir an önce çıkarmaya çalıştınız. Şimdi ne oldu?! Yazık değil mi, burada
birbirimizi yorduk, birbirimizi sıkıntıya soktuk!
Neden, gündeme getirilmesi gereken
konuları getirmiyorsunuz? Türkiye'nin en önemli sorunu, Kıbrıs sorunu değil
midir? Türkiye'nin en önemli sorunu, bugün ülkemizde at oynatan Amerika
Birleşik Devletlerinin -bu Yüce Kurul karar almasına rağmen- bizi dinlemeden,
bizi saymadan, ülkemizde cirit atması değil midir?! (CHP sıralarından alkışlar)
Bunları bir tarafa bıraktık; kalktık,
acaba, işçilerin kıdem tazminatını ortadan kaldırsak ne olur, ihbarını
kaldırsak ne olur...
Değerli arkadaşlarım, bunlar bir şey
kazandırmaz, bunlarla bir şey kazanılmaz. Bakınız, 1950'lerde bir parti, iktidara
gelmek için, çalışanlara büyük vaatlerde bulunmuş -açın, okuyun bunları-
gelirsem şunu yapacağım, şunu yapacağım... İktidara gelmiş; işçiyi unutmuş,
çalışanı unutmuş, köylüyü unutmuş gitmiş.
AHMET YENİ (Samsun) - Ülke kalkınmış,
ülke...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Arkasından
bir başka parti gelmiş, ne yapmış; verdiği sözü tutmuş; 274, 275 sayılı
yasaları çıkarmış, iş barışını kurmuş.
Düşününüz, sabahleyin işe geldiği zaman,
acaba ertesi gün işime son verilir mi verilmez mi diye düşünen bir işçiden randıman
alabilir misiniz?! Dünya kadar kazanç sağlayan bir işverenin işinde asgarî
ücretle çalışan bir işçinin, o işverenin servetine düşman olmadığını garanti
edebilir misiniz?!
Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin ciddî
sorunları var. İşsizlik başlı başına bir sorundur. Bu ülkede dün bir çivi
çakılmadı, bugün de çakılır bir yanı yoktur. Dünkü hükümetin bıraktığı IMF
programlarına, dünkü hükümetin bıraktığı Dünya Bankasının programlarına aynen
uyuluyor. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde, İtalya'dan, Fransa'dan,
İngiltere'den uzmanlar geliyor, Osmanlı İmparatorluğunun bütçesini kontrol
ediyor, vize veriyor, Meclisten geçiyor. Yıl 2003; ne oluyor; IMF heyeti
geliyor, Türkiye Cumhuriyetinin bütçesini kontrol ediyor, ondan sonra Meclisten
geçiyor! (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Derviş'e sorun;
bunları Kemal Derviş daha iyi bilir.
BAŞKAN - Sayın hatibe müdahale etmeyelim,
dinleyelim lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız,
değerli arkadaşlarım, ben, açık sözlü bir adamım. Dönemde söylediğiniz kişiyle
mücadele etmiş bir insanım; ama, bir şeyi unutmayın, bir konuyu unutmayın;
eğer, Türkiye, geçen birkaç yıl içinde Arjantin'e dönmediyse, bunda, Türk-İş'in
ve bir de o zatın katkısı vardır; bunu unutmayın. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer,
aldığımız ücretlerde...
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Ülkenize
hayır dileyin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız,
arkadaşlar, sorumluluk ayrı bir şeydir. Bana ne derseniz deyin. Deneme vermiş
bir insanım, yüzbinleri arkasından yürütmüş bir insanım, bana ne derseniz
deyin. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])
Şimdi, bir şey anlatacağım size, bakınız.
21 bankanın içi boşalmış. Bayram Meral çıksa, televizyonda " ey vatandaş,
ey işçi; şu bankalarda paranız vardı, bir kontrol edin duruyor mu, durmuyor
mu" deseydi, o insanlar gitseydi, o bankalarda para olmadığı zaman cam
çerçeve ne olurdu? Ne olurdu; soruyorum size.
AHMET YENİ (Samsun) - Deseydin...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Nerede? Demin
burada bankacı bir arkadaş oturuyordu. Böyle bir ülke severlik yaptıysam, eğer,
bu suç ise bu suçu kabul ediyorum, kusura bakmayın. (CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler) Şimdi, bırakın onu... Bırakın...
Bakınız, halk sizi iktidar yaptı. Şimdi,
halk sizden bir şey bekliyor. Gelir gelmez, hemen işçiden başladınız. Bakınız,
bu işçi size ne yaptı? Tekrar ediyorum, Sayın Başbakanım da dinlesin. Gelir
gelmez...
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sizi
milletvekili yaptı.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İşçinin,
çalışanın 13 katrilyon alacağı var. Peki, bizim de işverenlerimiz var;
kendisine saygım var. İşverenler de 13 katrilyonluk bir birikimi bankaya
koysun. Değerli arkadaşlarım, bize uyguladığınız standartlar dahilinde bir altı
yedi sene onu da yayın bakalım, yayabiliyor musunuz?! İşçi buna sesini
çıkarmadı.
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Onbeş yıldır
neredeydin?!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bir dakika...
Bir dakika...
Buna sesini çıkarmadı...
Şimdi, Sayın Başbakanım, Devlet
Demiryollarının toplantısına geldi, dedi ki: "İşçilerin ertelenmiş
ikramiyesini ödeyeceğim." Bekliyoruz, ne zaman?!
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Ödeyeceğiz...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Hani bir laf
var ya: "Bekle, Bayburt'a yaz gelsin!" Ne zaman?!. Ne zaman?!.
Soruyor orada işçi, bak... Ne zaman?!. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Biraz sabırlı ol,
sabırlı...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - O da yetmedi,
o da yetmedi... Her türlü fedakârlık yapıyor. Efendim, ne olmuş, iş güvencesi
yasa tasarısı çıkmış. Sayın Başbakan, o zaman partinizin genel başkanıydı;
yine, böyle bir görüşmede terslik oldu. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Bakınız, ben anlatıyorum, kendisi de orada
dinliyor; hiç kendinizi yormayın.
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sen söyle,
söyle...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Genel
Başkana rica ettik, Hak-İş Başkanı tarafından. Sayın Genel Başkanınız talimat
verdi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral... Sayın Meral...
Şimdi, mikrofonu tekrar açacağım; ancak,
son 10 saniyeye kadar öneri üzerinde bir şey söylemediniz. Öneri üzerindeki
sözlerinizi lütfen tamamlayın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın
Başkanım, burada çok önemli bir şey konuşuyoruz; kusura bakmayınız.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Bol bol
su içiyorsunuz, bol bol...
BAŞKAN - Toparlayın efendim.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız, bu
kadar sayınız size bu kadar rahatsızlık veriyor.
Şimdi, şu iş güvencesi yasa tasarısının
çıkmasında AK Partinin oyları var.
HASAN ANGI (Konya) - Var...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Var değil
mi!..
Ee ne oldu, ne oldu; kriz çıktı, kriz...
Bu iş güvencesi yasa tasarısı yürürlükte miydi? Bunun günahını bana anlatabilir
misiniz? Şu, daha ayın 15'inde yürürlüğe girdi sayın milletvekilleri,
allahaşkına, hissiyatı bırakın. Yani, Türkiye'deki krizin sorumlusu bu muydu;
yoksa, parasını götürüp, bankaya yatırıp, faiz alan mı; yoksa, bu ülkede
kazanıp, yurt dışına götüren mi? Yoksa, bu ülkede kazanıp, başka ülkede yatırım
yapanlar mı? Şurada duran asgarî ücretle çalışan işçi mi bunun sorumlusu?
Hangisi bunun sorumlusu?
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Kaçıran
sizsiniz...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Geliniz...
Bakınız, nereden dönersek, kârdır. Olmuştur; bir yanlışlık yaptınız. Yanlışlık
yaptınız. Ben dün de söyledim. Dedim ki, ey AK Partililer, oturduğunuz bazı
yerlerde bir şey yazılı "bugün Allah rızası için ne yaptınız" diye
yazılı; oradan biri "ne yaptık; ne yaptık, fakirin hakkını aldık, zengine
verdik" dedi. Olmuştur; bunu yapmışsınızdır. Allah sizi affeder, yeter ki
buradan geri dönün.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan;
buyurun.
Süreniz 10 dakika. (CHP sıralarından
alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, bugün göreve yeni başlayan Sayın Başbakanı ve
onunla birlikte -büyük bölümü görevlerini koruyan- yeni Bakanları kutluyorum,
başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Efendim, bugün, ne yazık ki, Sayın
Başbakan, talihsiz bir imzayla görevine başlamış bulunuyor; çünkü, biraz önce
burada okunan ve Sayın Başbakanın imzasını taşıyan tezkerede ifade edileni
aynen söylüyorum: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bulunan ve
görüşülmesi ertelenmiş olan (2/97) esas numaralı" denilerek, Meclisin
gündemine asla gelmemiş, ertelenmesi söz konusu olmamış, sadece komisyona
havalesi için bir tezkere gelmişken, böyle bir usul hatasıyla önümüze bir belge
geliyor ve burada, Meclis Başkanımız, şu an, bu usul hatası konusunda
yaptığımız itirazı görmezden geliyor. Aslında, bunu, zapta geçmesi için
söylüyorum. Bu usul hatası, bu kararın bu oturumda konuşulmasına engel olacak
kadar önemliydi; yani, bu, burada konuşulamayacak bir metin haline gelmiştir,
bu şekilde kaleme alınmış olmasıyla.
Bu tür Başbakanlık tezkerelerinde daha
önce de hatalar yapıldı, savaş tezkeresinde de oldu. Biz, burada, bir kere, AKP
Grubunu, hükümeti, daha fazla...
İSMAİL BİLEN (Manisa) - AK Parti...
RECEP YILDIRIM (Sakarya) - AK Parti...
CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Siz
"CHP" diyorsunuz, biz, bir şey diyor muyuz?..
OĞUZ OYAN (Devamla) - Kendinizi Genel
Başkanınıza göstermek konusundaki titizliğinizi anlıyorum -yeni geldi- ama...
(CHP sıralarından alkışlar) ...hatibi dinlemeyi öğrenin lütfen.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Okumanız yazmanız
varsa, AK Partinin tüzüğünü okuyun!..
OĞUZ OYAN (Devamla) - Sayın Başkan,
hatibin zamanından çıkarılan sürenin eklenmesini rica ediyorum.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, hatibi lütfen
dinleyelim.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Parti tüzüğünü
oku, parti tüzüğünü!..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen oku!..
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Okuman yazman var
mı!..
BAŞKAN - Sayın Çiçek...
Buyurun Sayın Oyan, siz devam edin; Genel
Kurula hitap edin.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Biz, hükümeti ve AKP
Grubunu, Meclis önüne gelen bu tür tasarı ya da tezkerelerde daha titiz, daha
dikkatli olmaya davet ediyoruz. Meclisimizin kıymetli zamanının, özellikle
muhalefetin zamanının, bu tür, acaba, tezkerelerde şimdi ne gibi bir yanlış,
hata varla kaybedilmemesi, yitirilmemesi önem taşımaktadır.
Tabiî, biz, Başbakanı da, altına imza
attığı metinleri iyi değerlendirmeye davet ediyoruz. Eğer, kendisi yeterli
danışmanlık alamıyorsa, bizden de bu konuda ricada bulunursa, katkıda bulunmaya
hazırız. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, şimdiye kadar,
geçen hükümetin, yüz günlük süresi içinde, önümüze getirdiği, kendi damgasını
taşıyan, geçmiş iktidarlardan almadığı, 10 yasa oldu; 29 Kasım-1 Mart tarihleri
arası itibariyle. Bu 10 taneden 8 tanesi belli bir önem taşıyordu. Bu 8 yasanın
4'ü Cumhurbaşkanından geri döndü. Kabahat Cumhurbaşkanında mıydı; yoksa, bu
konuda yeterli özeni göstermeyen İktidar Partisinde miydi?
Bakınız, bunlardan 2 tanesi çok tipik
şeyden döndü; beşte 3 çoğunluk... 2 tane af tasarısı -basın affı ve vergi affı-
nitelikli çoğunluk gerektirdiği halde ve biz, burada, bu konuda uyarılarımızı
yaptığımız halde, kuralları hiçe sayan şekilde bunlar geçirildi ve bu Meclisin
değerli zamanının bir daha işgal edilmesine yol açıldı. Dolayısıyla, burada,
umarız, Sayın yeni Başbakan, yeni hükümet döneminde bunlardan ders alınmış
olsun ve en azından, Meclisin zamanının ve tabiî, Türkiye'nin zamanının,
böylesine, boşuna, sebil gibi harcanmasının önüne geçilsin.
Biz, burada, Genel Kurulda -bugün üçüncü
gündür- bir tasarıyı tartışıyoruz. Bu tasarı, İş Kanununda değişiklik yapan
tasarıdır. Bu tasarı, komisyondan alelacele geçirildi. Komisyonda demokratik
tartışma ilkelerine uyulmadı. İktidar Partisi milletvekillerinin önergeleri
bile doğru düzgün tartışma ortamı bulamadı. Âdeta yukarıdan bir talimat
gelmişti; âdeta değil, bunun gelmiş olduğu anlaşılıyor. Sayın Erdoğan o sırada
başbakan değildi; ama, parti lideriydi. Ondan bir talimat geldiği anlaşılıyordu
ve ona da, iş çevrelerinden belirli talepler geldiği anlaşılıyordu.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Müneccim...
Müneccim...
OĞUZ OYAN (Devamla) - Biz, bunun, doğru
bir yöntem olmadığını söyledik ve sizi de burada uyardık. Siz sermayenin
partisi olarak oy almadınız. Sermayenin partisi olarak oy almış ve gelmiş
olsaydınız, son derece tutarlı olurdu; ama, siz, Türkiye'nin işçisinin,
köylüsünün, yoksulunun oylarını alıp geldiniz. Dolayısıyla, böyle bir yöntemi
benimserseniz, biz, bunu her gün yüzünüze vururuz.
Meclis Genel Kuruluna gelen bu tasarıyı,
muhtemelen, iki günde çıkarmak istediniz; yani, burada, Meclis Genel Kurulunda,
124 maddeli bir tasarıyı yeterince incelemeden, bu tasarıyla ilgili bir
olgunlaşma sürecine gitmeden, milletvekillerinin olayı kavramasına izin
vermeden, bunu, buradan, alelacele, yangından mal kaçırır gibi çıkarmaya çalıştınız;
ama, gördünüz ki, bu konuda işçi sınıfı sahipsiz değil; Cumhuriyet Halk
Partisi, bu sınıfın çıkarlarını, burada, sonuna kadar savunacaktır ve
savunmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Devam edin...
OĞUZ OYAN (Devamla) - Burada sert bir
kayaya çarptınız arkadaşlar. İlk gün, perşembe günü, sadece 6 madde
geçirebildiniz. Cuma günü sadece 7 madde geçirebildiniz. Biz, burada, toplumun
yüzde 66'sının, yüzde 75'inin çıkarlarını savunuyoruz. Burada, yasama
organında, milletvekillerinin dahi anlamadığı birtakım yasaların, özellikle de
milyonlarca çalışanın, onlarca yıl çalışma düzenini ilgilendirecek bir
tasarının, burada tartışılmadan geçmesine seyirci kalmadığımızı hem sizlere hem
de kamuoyuna gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz.
Burada bu tasarı tartışılırken muhalefetin
sesini kısmaya da çalıştınız. Önergeler verdik; niyetimiz, önergelerle
görüşmeleri tıkamak değildi; sadece, bazı maddelerde veriyorduk ve 7 önerge
verme hakkımızı kullanmıyorduk; birkaç önerge vererek tartışılmasını
istiyorduk, düzeltilmesini istiyorduk. Önergelerin burada tartışılmaması için
bir mizansen yaptınız, bir tiyatro yaptınız. Sayın Bakan ve Komisyon Başkanı
önergelere "evet" dediler ki, önergeler üzerinde biri çıkıp
konuşamasın ya da gerekçesi okunamasın. Bir çelişkili durum yarattınız.
Hükümetin "evet" dediği; ama, hükümet kanadının milletvekillerinin
"hayır" dediği bir tiyatro oynadınız; bunu, topluma göstermek için
-hiç gereği yokken; ama, sırf bunu protesto etmek için- biz, sizi burada dün,
11 inci maddede kapalı oturuma davet ettik.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Demokrasi
işliyor.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bakınız, demokrasi
böyle işlemez. Demokrasiyi işletmek istiyorsanız, demokrasiyi, içeriğiyle
özüyle yapacaksınız. Demokrasi, şekilden ibaret değildir; İçtüzüğün şekli
hükümlerine uymaktan ibaret değildir. Demokrasi, ancak onu içinize
sindirirseniz, ancak onun ilkelerine sahip çıkarsanız, özüne sahip çıkarsanız
demokrasidir. (CHP sıralarından alkışlar)
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Biz sahip
çıkıyoruz!
OĞUZ OYAN (Devamla) - Pekala, şimdi ne
yapmak istiyorsunuz; şu getirilen şeyle ne yapılmak isteniyor; şimdi yapılmak
istenen şu: Geliniz diyorsunuz -onu diyeceksiniz- bu İş Yasası Tasarısını
konuşmaktan vazgeçelim; çünkü, çok tepki var, muhalefetin tepkisi var, halkın
tepkisi var, işçi sınıfının tepkisi var; ama, bu arada işverenin de talebi
üzerine şu 4773'ü; yani, İş Güvencesi Yasasının... Yasadır bu, tasarı falan
değil; yürürlüğe de bugün girmiştir; yürürlüğe bugün girmesini
engelleyemediniz.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Demokraside
çare tükenmez.
OĞUZ OYAN (Devamla) - "Bu Yasayı
gelin, 15 Haziran'a erteleyelim; üç ay geriye atalım..." İşveren bunu uzun
süredir söylüyordu. Değerli milletvekilleri ve ey hükümet! Mademki bunu
yapacaktınız, niye bugünü beklediniz?! Meclis böyle mi çalıştırılır?! 15 Martı
mı beklemeniz gerekiyordu?! Mademki bunu ertelemek istiyorsunuz, üçbuçuk dört
aydır aklınız neredeydi; siz iktidarda değil misiniz dört aydır?! Mademki bunu
yapacaksınız, bırakın dört ayı, bir ay önce şunu düşünün; bu yetişmez, bunu
tartışmaya zamanımız yok. 124 maddelik bir tasarı var; bunu bitiremeyiz.
Şunu, şimdiden düşünelim, mademki,
ertelemek istiyorsunuz, çoğunluğunuz var, getirirsiniz, ertelersiniz. Bunu niye
yapmıyorsunuz da, 15'inde getiriyorsunuz?! Bunu, 15'in de (bugün) getirmekle,
bir kere, Meclise kaybettirdiğiniz zamanı tekrar hatırlatayım. Burada, kaç
gündür tartışıyoruz, bizim zamanımız sebil değil, eğer, sizinki öyleyse.
Bu millet, bu Parlamentonun çalışması
için, vergileriyle para ödüyor, burada bu zamanı sarf etmeniz, bu zamanı israf
etmeniz için ödemiyor. Daha önce de söyledim, Türkiye, gelişmiş ülke olmak
istiyorsa, gelişmişlerle arasındaki zaman farkını kapatmalıdır. Bu, patinaj
yaparak kapanmaz ve siz, bunu, bugün getirmekle, İş Yasa Tasarısının
tartışmalarına, bugün, burada bir kesinti getirerek, İş Güvencesi Yasasını
bugün erteletmeye çalışmakla, bakın, nelere neden oldunuz:
İş Güvencesi Yasası, bugün yürürlüğe
girecek diye, işveren, ondan önce bu iş kanununu çıkarın diye sizi zorladı.
Bunu çıkaramadınız; ama, şimdi, İş Güvencesi Yasası yürürlüğe girmeden önce, bu
yasayı etkisizleştirmek isteyen işveren kesiminin, bununla ilgili bütün
önlemleri almasına yol açmış oldunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, mikrofonu açıyorum,
lütfen toparlayınız.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Ne yaptı işveren;
bakınız, iki önemli şey yaptı: Bir, önemli ölçüde işçi çıkarmalarına gitti;
bunu, burada, sizin hatipleriniz de söylediler. Madem bu işçi çıkarmaları
oluyordu, niye o zaman, üç aydır, dört aydır, bir aydır, hiç olmazsa onbeş gün
önce, böyle bir şeyi getirip de "böyle bir durum var, gelin bunları bir
daha konuşalım, bunu uzatalım" demediniz de, şimdi, 15'in de
getiriyorsunuz. Yani, bütün bunlara neden oldunuz. Şimdi, siz, bunu
erteletmekle, işverenden, işten çıkardıklarınızı tekrar işe alacaksınız diye
bir söz aldınız mı? Ne olacak o çorbası kaynamayan mutfaklar? Onların çözümünü
de buldunuz mu?
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Bulduk.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Peki, işveren,
işçisiyle, belirli süreli iş akitleri yapmaya başladı. Biliyorsunuz, İş
Güvencesi Yasası, ancak, belirsiz süreli iş akitlerinde geçerli. Bunların
hepsini, birçok yerde, belirli süreli hizmet akitlerine dönüştürmeye
başladılar. Bunu ne yapacaksınız? Bu tahribat nasıl geri alınacak? Bu
akitlerde, işçinin rızasının arandığı her düzenleme, rızayı peşin peşin alarak,
delinmiştir; bu koşulları kabul etmeyen işçiler işten çıkarılmıştır; taşerona
ödünç veren işveren olarak, yeniden yapılandırmışlardır.
Sevgili arkadaşlarım, ne yazık ki, bir
yasa, 4773 sayılı Yasa, yürürlüğe girmeden, yapabileceği bütün olumsuzlukları
yapmıştır. Şimdi, bütün bu olumsuzlukları yaptıktan sonra, siz, bize
"gelin, bunu üç ay erteleyelim" diyorsunuz. Bu kime yarayacak?! Siz,
kime yaranmak istiyorsunuz sevgili arkadaşlarım?!
Ne yazık ki, burada, iktidar oluş
sürecinde, çiftçiye, işçiye, yoksula, kimsesize, emekliye büyük umutlar vererek
iktidar oldunuz. Cumhuriyet tarihinde, hiçbir parti, tek başına iktidar olmuş
hiçbir parti, sizin kadar çabuk aşınmamıştır, toplumda bu kadar hızlı bir güven
bunalımı yaratmamıştır.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - O sizin
hüsnükuruntunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, size 2 dakika eksüre
verdim; lütfen, son cümlenizi söyleyin.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Sayın Başkan,
tamamlıyorum.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Siirt
seçimlerinde gördünüz!
OĞUZ OYAN (Devamla) - Siirt seçimlerini
örnek vermeyin. Siirt'te, devlet partisi olarak yarıştınız ve Siirtliler, bir
başbakan çıkararak, belki 1 000 dolarlık gelir düzeyini biraz artırabiliriz
diye düşündüler. Bu, genel seçimlerle karşılaştırılmaz. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
Sizler, burada, söz... Bakın, hâlâ, bunu
gayriciddî bir durum gibi algılayabiliyorsunuz, aranızda, bunu müstehzi
karşılayanlar var. Sizler, söz verdiğiniz kitlelere sırtınızı döndünüz, dar bir
kesime hizmet ediyorsunuz. Bir yılda 608 milyar lira devlet faizlerinden gelir
sağlayandan sıfır vergi alıyorsunuz, toplumun üzerine vergi yağdırıyorsunuz. Bu
mu Adalet ve Kalkınma Partisi?! Adınızı vestiyerde mi unuttunuz girerken?!
Adaleti vestiyerde mi unuttunuz?! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti
sıralarından gürültüler)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Oyan, teşekkür ederim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz
önce, Başbakanlığın bir tezkeresini okuttuk. Cumhuriyet Halk Partisinin sayın
grup başkanvekilleri, bir maddî hatayı ifade ederek itiraz ettiler. Her iki
konuşmacı da, önergeden ziyade bu konuya ağırlık verdiler. Hepimiz insanız,
insan hatadan uzak değildir. Maddî hata, Başkanlığımız tarafından da
belirlenmiş, Başbakanlığa bu husus ifade edildikten sonra, Başbakanlık, bu
maddî hatayı derhal düzeltmiş, yerine getirmiştir. Size arz ediyoruz. O
bakımdan, uzun uzun bunun bir tartışma konusu yapılmasını doğrusu anlayamadım.
Şimdi, lehte üçüncü konuşmacı Sayın Faruk
Çelik; buyurun (AK Parti sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) - Başbakanlık
tezkeresini ancak Başbakan düzeltebilir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ne zaman
imzalanmış?..
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerimiz üzerinde söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce, Danışma Kurulu önerisinin
aleyhinde söz alan muhalefet partisinin çok değerli sözcüleri, gerek kendi
gruplarını gerekse AK Parti Grubunu; dolayısıyla, Yüce Genel Kurulu... Ne olup
bitiyor, nedir yani bu gelen teklif? Söz almalarının amacı bu olmasına rağmen,
teklifle ilgili bir tek cümle söylemediler. Tıpkı dün gece görüştüğümüz ve daha
önce görüştüğümüz tasarılardaki konuya bağlı kalmama temayüllerini devam
ettirmeleri gibi, aynen, bu konuda da, bugün, böyle bir sınav verdiler.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sen konuşmayı iyi
dinlememişsin, dinleseydin ne dediğimizi anlardın! Anlamıyorsun sen! Okuduğunu
anlamıyorsun!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bir tek cümle
söylenmedi, bir tek cümle...
Şimdi, ben, Danışma Kurulu önerimizin ne
olduğunu öncelikle açıklamak istiyorum. Tabiî ki, bu sataşmalara da cevap
vereceğiz.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sataşma yok; sana
doğruyu hatırlatıyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) - Kardeşim, dinlesene
ya!..
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Ben dinliyorum, sen
iyi dinle!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, Danışma
Kurulu önerimiz şu: Bakınız, bildiğiniz gibi, bugün, İş Güvencesi Yasasının
yürürlük günü, bugün, yürürlüğe girecek.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Girdi, girdi...
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bugün yürürlüğe
giriyor. Bugün devam ediyor da onun için diyorum. Siz, bugünü yaşamadan mı
yaşıyorsunuz, başka bir yerde mi yaşıyorsunuz yoksa.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Öğren de gel!..
FARUK ÇELİK (Devamla) - Biz, İş Yasası
Tasarısıyla ilgili olarak, bütün kesimlere, bu meseleleri enine boyuna
tartışmaları ve en üst düzeyde de bir uzlaşma sağlamaları konusunda her türlü
imkânı tanıdık. Kesimler bir araya geldiler. Hatta, o kadar imkân tanıdık ki,
İş Güvenceliği Yasasının yürürlüğe girmesine iki gün kalana kadar, bu talep
onlardan geldi ve biz, bu imkânı onlara verdik.
Sevinçle, şu noktaya geldiğimizi
zannettik... Bize ifadelerine binaen söylüyorum, dediler ki: "Biz, iki
maddenin dışında bütün maddelerde uzlaştık." Bu beyan bize ulaştı,
Bakanlığımıza ulaştı.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Yazılı olarak var mı
elinde bir şey?
FARUK ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin...
Söyleyeceğim, iyi dinleyin!
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Hayır, yazılı varsa,
göster, bilelim.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Biz, bu konuyu...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Yalan söylüyor!..
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bunun üzerine...
RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Sayın Başkan,
müdahale edin...
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Yalan, ne
demek!..
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Ne yalanı!..
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan,
lütfen...
FARUK ÇELİK (Devamla) - Biz bu konuyu Yüce
Meclisin gündemine aldık, görüşmelere başladık. Gördük ki, belli kesimler,
muhalefet partisi yetkililerine çok farklı bilgiler aktarmışlar. Aslında, bu
görüşmelerde olmalarına rağmen, bu görüşmelerde, bize, "uzlaştık"
demelerine rağmen, Cumhuriyet Halk Partisine çok farklı şekilde bilgiler
aktarmışlar.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sendikalar mı
yalan söylüyor demek istiyorsun!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakınız,
dün akşam, size kaynak olan sendika başkanlarıyla gece saat 3'e kadar
birlikteydik.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Kiminle beraberdin?
FARUK ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Kiminle görüştün?..
RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Sayın Başkan,
müdahale edin...
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın
Başkan, olmuyor böyle...
FARUK ÇELİK (Devamla) - Kimi
istiyorsunuz... Buyurun...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Kiminle
beraberdin?.. Sen kiminle çözeceksin sorunu?
FARUK ÇELİK (Devamla) - Kimi istiyorsunuz,
söyleyin!
BAŞKAN - Sayın Çelik...
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bütün... Sayın
Başkan...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sen, burayla
çözeceksin sorunu...
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Lütfen
dinleyin...
BAŞKAN - Sayın Çelik, bir dakikanızı rica
ediyorum.
Sayın milletvekilimiz, eğer laf atmakta ve
hatibi konuşturmaya engel olmakta ısrar ederseniz, İçtüzük hükümlerini
uygulayacağım; üzülerek ifade edeyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Gerek sendika
başkanları gerekse işveren temsilcileriyle dün gece yaptığımız üç saat süren
toplantıda ifadeleri aynen şudur: "Evet, doğrudur; ihtilaf ettiğimiz
maddeler öncelikle 11 idi, bunu 7'ye düşürdük; ana konu olarak ihtilaf
ettiğimiz, anlaşamadığımız ise, 2 madde vardır. Gerek işveren gerekse işçi
temsilcileri "biz, sizden rica ediyoruz -bakın, buna iki taraf da rıza
gösteriyor- eğer bugün yürürlüğe girecek olan İş Güvenliği Yasasının yürürlük
tarihini ertelerseniz, aynı zamanda İş Kanunu Tasarısını da görüşmeyelim, bu
meseleyi, ihtilaf ettiğimiz birkaç madde üzerindeki değerlendirmemize birkaç ay
daha fırsat verin" dediler.
CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Sendikalar mı
dedi bunları?
FARUK ÇELİK (Devamla) - Evet, bu
toplantıda sendikaların temsilcileri de vardı.
İZZET ÇELİK (Kocaeli) - Hangi
konfederasyonlarla görüştünüz?
FARUK ÇELİK (Devamla) - DİSK'in, Hak-İş'in
ve Türk-İş'in başkanları vardı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakınız, bu Yüce Kürsüye çıkıp, buradan
rasgele şeyler söyleme hakkına sahip değilsiniz; buranın bir sorumluğu var. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Zaten, bizim ana felsefemiz neydi?.. Biz
dedik ki, kesimler uzlaşsın, bu iş yasası, bizim önümüze kesimlerin uzlaşısı
olarak gelsin dedik.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Tutanağa doğru
geçsin diye söylüyorum:"İş güvencesi", "iş güvenliği"
değil.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Dün akşam, böyle
bir taleple bize geldiler. Doğrusu, biz bunu değerlendirdik ve bugün, Danışma
Kurulu toplansın diye talepte bulunduk. O öneride de şu talepte bulunuyoruz:
Kesimlerin uzlaşması, tarafların uzlaşması neticesinde, bugün, yürürlüğe giren
İş Güvenliği Yasasının yürürlük tarihini erteleyelim. Dolayısıyla İş Yasası
Tasarısını da görüşmeyelim; daha sonra, ilgili tasarı komisyondan geçip, Genel Kurula gelince, hep birlikte, bir tarih
ortaya çıkacak ve o tarihte İş Güvenliği Yasası ile İş Kanunu Yasası, birlikte
yürürlüğe girsin teklifiyle buraya geldik. Ama, maalesef, muhalefet partisi
sözcüleri, burada öyle şeyler söylediler ki, bu meseleyle ne alakası vardı, bu
talebimizle ne ilgisi vardı, doğrusu bunu anlamakta herkes zorlandı.
Şimdi, bu kürsüye çıkan Sayın Meral diyor
ki: "Bu tasarı, iş kanunu tasarısı çalışanları köleleştiriyor." Başka
ne diyor: "İşçiye, işverene hiçbir şey vermiyor." Esas yalan cümleler
bu cümlelerdir bakınız. (AK Parti sıralarından alkışlar) Çünkü, hiçbir işçi
temsilcisi ve işveren temsilcisi, bu yasa, böyle Cumhuriyet Halk Partililerin
iddia gibi bir yasa değil, uzlaşamadığımız birkaç maddeden ibarettir... Bunun
için bir süre istemişlerdir bizden.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önce, "iş
güvenliği" ile "iş güvencesini" ayır!..
FARUK ÇELİK (Devamla) - İkinci olarak,
yine, burada polemiklere devam ediyor arkadaşlarımız. Bakınız, Sayın Meral diyor
ki: "Bazı işyerlerinde şöyle yazılar vardır; bugün Allah için ne
yaptın?" Şimdi, Sayın Meral'e ben soruyorum: Otuz yıldır işçi için ne
yaptınız allahaşkına?! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Çalışanlar için ne yaptınız?! (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler)
Bakınız, ayrıca, biz, bu Parlamentoya bu
dönem girmedik, Sayın Meral gibi arkadaşlarımızın hafızasında sıkıntı olabilir;
ama, bizim hafızamız yerindedir. Bakınız, 21 inci Dönemde Sosyal Güvenlik
Yasası çıkarılırken emek platformuna kimin sırt döndüğünü, emekçileri kimin
sattığını biz çok iyi biliyoruz. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Emekçiyi ve emeği gizli pazarlıklara, gizli odalarda, gizli
mahfillerde iktidarlara nasıl pazarladıklarının şahidiyiz bizler. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İçinizde!.. Sen
kendi partine bak!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani, bir zahmet,
şuraya gelip saatlerce nutuk atılıyor; işçi adına nutuk atılıyor, emek adına,
emekçi adına nutuk atılıyor. Bu konuyla ilgili AK Partililerle aşık
atamazsınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Daha dün Maliye
Bakanını akladınız!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani, emeğin,
emekçinin ne olduğunu biz biliyoruz, siz de ikrar ediyorsunuz, "siz,
emekten, emekçiden oy aldınız" diyorsunuz; sizin de itirafınız bu. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Bir zahmet, bunları konuşacağına bu sendikaya
yıllarca başkanlık yapmış değerli arkadaşlarımız, çıksınlar, desinler ki:
"Biz, yıllarca bu sendikaların başındaydık." Ne kadar maaş aldınız Allah
aşkına; bunu itiraf edin gelin burada. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler) Hangi imkânlarla...
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul)- Ağalar
orada!.. İşçiler burada!..
FARUK ÇELİK (Devamla)- Son olarak,
bakınız, bir şey daha ifade edeyim: İki günden beri, bu kürsüye gelen değerli
CHP sözcüleri...
İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Para babalarına
verdiğiniz sözü yerine getirememenin hırçınlığıyla saldırıyorsun!..
FARUK ÇELİK (Devamla)- ...Siirt
seçimlerini, Siirt'i ısrarla dile getiriyorlar; yani, bu konuyla ilgili iki şey
söylemek istiyorum...
CEVDET SELVİ (Eskişehir)- Siirt konusuna
girme çok mahcup olursun!..
FARUK ÇELİK (Devamla)- Birincisi;
neticeler gayet açık ve net ortadadır. Herkes dersini alsın. Gayet açık;
tartışacak bir şey yok.
İkinci ve önemli husus şudur: AK Partinin
Türk siyasetine getirdiği en önemli özellik, en önemli güzellik, hiçbir
seçimde... Bakınız, 23'ünde Çorum seçimleri var; Siirt seçimleri oldu;
hiçbirinde devlet imkânları seçimlerden önce kullanılmayacak prensip kararını
almıştır bu parti. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bakınız, ne Çorum'da ne Siirt'te devlet imkânlarının kullanıldığını
göremeyeceksiniz. Bundan sonra hiçbir seçimde göremeyeceksiniz ve netice olarak
şunu söylüyorum: AK Parti iktidarında...
ENVER ÖKTEM (İzmir)- Sayın Başkan, doğruyu
söylemiyor!.. Siirt'e devletin tüm imkânlarını getirdiniz; Muş'tan,
Gaziantep'ten getirdiniz!..
FARUK ÇELİK (Devamla)- Bakınız, bir örnek
veremezsiniz burada diyorum. Siirt'te devlet imkânlarının kullanıldığına dair
bir örnek veremezsiniz. Ama, Siirtlilere buradan söylüyorum: AK Parti iktidarı,
bundan sonra, Siirt'e gerekeni yapacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Son olarak şunu ifade ediyorum: AK Parti
iktidarında emek ve emekçi hak ettiği imkânlara kavuşacak ve emeği ve emekçiyi
istismar edenlerin bundan sonra emekçilerin başında bulunamayacağı bir dönem
başlayacaktır diyor, önerinize desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkan...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, sataşma
var; 69 uncu maddeye göre söz istiyoruz.
BAŞKAN - Anlayamadım...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
konuşmacı ismimi zikrederek...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, siz konuştuğunuz
zaman ben buradan anlayamıyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkanım, sayın konuşmacı birkaç defa ismimden bahsederek, hakaretvari ifadeler
kullandı.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Hakaret yok efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Hakaret yok Sayın
Başkan, hepsi doğru.
BAŞKAN - Sayın Meral, sataşma olduğundan
mı bahsediyorsunuz?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Evet.
BAŞKAN - Şimdi, lütfen oturun. Bu hususta
zabıtlara bakacağım, eğer sizin... (CHP sıralarından gürültüler)
OĞUZ OYAN (İzmir) - Gerek yok Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hayır efendim, öyle yok.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Kulakların
işitmiyor mu senin?! Niçin zabıtlara bakacaksın, öyle şey olur mu?!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Oyan...
Bakın, iki gündür burada bu yasayı
müzakere ederken, muhalefetin sayın sözcüleri, gerçekten, birçok konuda bu
İçtüzüğün üslup ölçülerini aşan konuşmalar yaptılar, ikaz etmek zorunda kaldım;
ama, hiçbir zaman sataşmadan dolayı AK Parti Grubuna söz vermedim. (AK Parti
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 69'a bak Sayın
Başkan...
BAŞKAN - O bakımdan, inceleyeceğim -69'a
göre- bakacağım, varsa bir şey hakkınızı zayi etmem.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Çok açık...
BAŞKAN - Görüşmelerimize devam ediyoruz
efendim.
Teşekkür ederim.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Yalan beyanda
bulunmakla suçlamıştır, bana da hakaret etmiştir; onun için söz istiyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Hayır efendim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
İçtüzüğe göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Meral, bakacağım...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - "Kaç lira
aylık alıyordunuz" diye soru sormuştur. "İşçiyi sattınız"
demiştir. Bir sürü ithamlarda bulunmuştur.
BAŞKAN - Bakacağım Sayın Meral.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, dün,
daha hafif bir konudan dolayı söz verdiniz...Sayın Başkan, adil
yönetmiyorsunuz. Bakın, yalan beyanda bulunmakla suçlamıştır. Bana da hakaret
etmiştir. İçeriği olmayanlar, ancak hakaret ederek konuşabilirler;
içeriksizlerin tek silahı hakarettir.
BAŞKAN - Ankara Milletvekili Sayın Salih
Kapusuz...
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Siz konuşunca
sataşma olmuyor, biz konuşunca sataşma oluyor!.. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Ankara Milletvekili Sayın Salih
Kapusuz, sırasını, Tokat Milletvekili Sayın Resul Tosun'a vermiştir.
Buyurun Sayın Tosun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Sayın Meral, buyurun, ben,
bakacağım ona.
Sayın Tosun, herhangi bir sataşmaya,
herhangi bir karşılıklı konuşmaya meydan vermeyecek şekilde bir konuşma
bekliyorum. Lütfen...
Buyurun.
Süreniz 10 dakika.
RESUL TOSUN (Tokat) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, iki gündür,
burada, çok önemli bir yasayı tartışıyoruz. Biz, AK Parti Grubu, zaman zaman,
her ne kadar hatiplere bazı ifadelerle düzeltme yahut da müdahalede
bulunuyorsak da, maalesef, burada, konuşan bütün CHP'li değerli dostlarımız, AK
Parti âdeta bir işçi düşmanıymışçasına, böyle bir imajı varmışçasına hep
sürekli, aslında, hakarete varan konuşmalar yaptılar. Biz hep sabrettik,
sabredeceğiz; çünkü, herkesin bizim gibi düşünmesi mümkün değil. Farklılık,
demokrasinin erdemlerinden birisidir. Farklılıklara tahammül edeceğiz; ama,
öyle görülüyor ki, 365 henüz CHP'li arkadaşlarımız tarafından hazmedilememiş,
bu hazmedilemeyişin acısını burada çıkarmaya çalışıyorlar.
Biraz önce Değerli Grup Başkanvekilimiz
gayet veciz bir şekilde ifade ettiler.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Tosun,
hakareti duymadın mı? Hakarete ortak oldun işte!
RESUL TOSUN (Devamla) - Madem CHP işçiden
yanaydı da, neden 3 Kasım seçimlerinde milletimiz, işçimiz ve emekçimiz CHP'yi
değil de AK Partiyi tercih etti acaba? (AK Parti sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) - Dinî istismar edip,
onları kandırdığınız için...
RESUL TOSUN (Devamla) - Burada teori
değil, nutuk değil, edebiyat değil, eğer gerçekleri konuşacak olursak,
işçilerimizin ve emekçilerimizin neden AK Partiden yana tavır koyduğunu ve
neden Cumhuriyet Halk Partisine bir mesaj iletmek istediğini çok iyi anlayacağız.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Neden; çünkü, değerli kardeşlerim, CHP, ne
zaman yönetime geldiyse ve CHP zihniyeti nerede işbaşına geldiyse, orada
emekçiler, orada işçiler ezilmiş; AK Partililer de, gelip, o ezilen işçileri
kurtarmıştır. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Nereden
geldiniz?..
OĞUZ OYAN (İzmir) - Bu sonucu almak için,
dini istismar edip geldiniz.
RESUL TOSUN (Devamla) - Acele etmeyin,
acele etmeyin; gerçekler konuşacak, burada nutuk atmayacağım. (CHP sıralarından
gürültüler)
CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Dini istismar
ederek geldiniz.
RESUL TOSUN (Devamla) - Bakınız, AK
Partinin Genel Başkanı, teslim aldığı İstanbul Belediyesinde, kendisinden önce,
şu anda CHP sıralarında oturan çok değerli bir milletvekili belediye
başkanıydı. O zaman, şu anda işçi edebiyatı yapan CHP'li kardeşlerimizin
arasında bulunan bu değerli milletvekilimiz zamanında, bizim Değerli Genel
Başkanımız belediyeyi teslim aldığında, 11 aydır işçiye kuruş maaş
ödememişlerdi. Bu mu işçi dostluğu?! Bu mu işçiden yana tavır koymak?! (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Daha dünkü
çocuksun sen!
RESUL TOSUN (Devamla) - Ama, biz geldik,
AK Parti zihniyeti geldi, CHP'nin o açığını, o eksiğini de tamamladı ve 11 ay
ücret alamayan işçiye...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Ne zaman geldiniz,
ne zaman geldiniz?!.
RESUL TOSUN (Devamla) - ...sizin
kusurunuzu AK Parti tamamladı, AK Parti temizledi. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Bakın, şimdi,
işçiler "keşke elim kırılsaydı da AKP'ye oy vermeseydim" diyor.
RESUL TOSUN (Devamla) - Evet, değerli
kardeşlerim, çok uzağa da gitmeyelim. Siz, burada, her münasebette, bizim işçi
düşmanı olduğumuzu iddia ediyorsunuz; ama, kendi işçilerinizi bile ezdiğinizi,
biraz hafızanızı yoklarsanız, çok iyi göreceksiniz. Daha iki sene önce, bırakın
belediyeyi, hükümeti vesaireyi, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezindeki
işçiler, hakları verilmediği için grev yapmadılar mı?! Bu mu işçi dostluğu?!
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
bu hakarettir; müsamaha gösteriyorsunuz; ama, söz vermiyorsunuz.
RESUL TOSUN (Devamla) - Evet, kendi
işçisini mağdur eden...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Çalışanları
sendikalı olan tek parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Din tacirliği yaptın sen
yahu!
BAŞKAN - Sayın Çetin... Sayın Çetin...
RESUL TOSUN (Devamla) - Kendi işçisini
mağdur eden bir yönetimin, kalkıp da, işçileri abat etmiş bir siyasî partiye
sataşmaya hakları var mıdır?! (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
bu hakaretleri dinliyor musunuz, sonra söz vermiyorsunuz.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Senin partinde
çalışanlar sendikalı mı?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen din tacirliği
yapıyorsun!
RESUL TOSUN (Devamla) - Devam edin...
Eyvallah... Eyvallah...
Şimdi, değerli kardeşlerim, CHP...
BAŞKAN - Sayın Tosun, lütfen...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen din tacirisin!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
burada açıkça hakaret ediyor; müsamaha ediyorsunuz, sonra söz vermiyorsunuz.
BAŞKAN - Lütfen efendim, oturalım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Çok yanlış
yönetiyorsunuz.
RESUL TOSUN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet anlayışına, başından beri
"hep ılımlı, yapıcı" diyorlar; ama, maalesef, Cumhuriyet Halk Partisi
muhalefeti...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Bundan sonra size
adım attırmayacağız.
RESUL TOSUN (Devamla) - Sayın İnönü
"muhalefette tasvip olmaz" dedi; yani, muhalefette onay olmaz,
iktidar ne getirirse, muhalefet onun aleyhinde konuşacak, onun aleyhinde oy
verecek; aynen bu mantıkla hareket ediyorlar.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hep takıyye
yapıyorsunuz.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Takıyyecilik yapmayın.
RESUL TOSUN (Devamla) - Söz hakkı doğmasın
diye, isim vermeden, dünkü konuşmadan örnek veriyorum. Dün, burada, saat
14.45'te, CHP adına konuşan CHP'li bir değerli dostumuz -ismini vermiyorum,
cevap hakkı doğmasın diye- aynen şu ifadeyi kullandı ve dedi ki: "Bu kanun
tasarısı içinde destek vereceğimiz çok sayıda madde var; ama, ret
veriyoruz."
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Konuşmasından mı
korkuyorsun?
RESUL TOSUN (Devamla) - Bu mu muhalefet anlayışı,
bu mu yapıcı muhalefet?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, biz işçiyi
düşünüyoruz, emekçiyi düşünüyoruz; bunlar, muhalefet anlayışı içerisinde,
maalesef, muhalefette tasvip olmaz kuralından hareketle, CHP'ye yakışan bir
şekilde devam ediyor.
İşsizlikten hepimiz müştekiyiz, hepimiz
şikâyetçiyiz.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Madem doğruydu, niye
geri çektiniz?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Çekmesenize
tasarıyı!..
RESUL TOSUN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, işsizlik... Bakınız, 1997 yılında Türkiye'deki büyüme hızı artı
8,5'ti; biz Parlamentoya 3 Kasımda girdiğimizde, bu, eksi 9,5'e inmişti; yani,
yüzde 18'lik bir küçülme vardı. Bunun anlamı şudur: Eğer, büyüme hızında yüzde
1'lik bir fark varsa, bunun anlamı, 65 000 kişiye iş imkânı açılmış demektir.
Yüzde 18 küçülmenin anlamı, neresinden bakarsanız bakınız, 1 000 000 kişinin
işsiz kalması, ailesiyle hesap ettiğiniz zaman, 5 000 000 insanın aç kalması
demektir. Bu sürecin başlangıcında çok önemli rol oynayan ve bu sürecin
devamında çok önemli rol oynayan, ülkedeki işsizliği kamçılayan politikaların
tesis edilmesinde önemli rol oynayan iki değerli milletvekilimiz de, şu anda
-isimlerini vermiyorum cevap hakkı doğmasın diye- CHP sıralarında oturuyorlar.
Bu memlekette hem işsizliği körükleyeceksiniz, kamçılayacaksınız, ondan sonra
da, gelip, işsizleri kollayan, işsizleri abat eden, vermediğiniz ücretleri
işçilere ödeyen AK Partiye "işçi düşmanı" diye sataşacaksınız. Bu,
hiçbir zaman, mantıklı bir yaklaşım değildir.
Değerli arkadaşlar, sözlerimi bağlamadan
önce, burada bir şeyi itiraf etmek istiyorum. Doğrusu seviniyorum. Eğer
ağzımdan maksadını aşan bir söz çıkarsa, bütün Parlamentodan da özür
diliyorum...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hepsi maksadını
aşıyor.
RESUL TOSUN (Devamla) - CHP'li
arkadaşlarımızın, bu dönemde, sanki kimyası değişmiş gibi. Dikkat ediyorum,
dinî argümanları biz hiç kullanmıyoruz, burada, sürekli CHP'li arkadaşlarımız
dinî argümanları kullanıyorlar.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Takıyye yapma,
takıyye!
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Dinden anlıyor
musunuz?!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Senin anladığın
dilden konuşuyoruz; sen o dilden anlıyorsun!
RESUL TOSUN (Devamla) - Biz, bir argüman
kullansak, hemen itham edilebiliriz; ama, sadece dün not aldığım dinî
argümanlara bakınız: CHP'li arkadaşlarımız buraya geliyorlar "Allah'tan
korkun" diyorlar...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Yine, hâlâ takıyye
yapıyorsun!
RESUL TOSUN (Devamla) - ...geliyorlar
"yevmi kıyametteki şahitlikten" bahsediyorlar...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Tekelinde mi Allah
senin? Yanlış mı?!
RESUL TOSUN (Devamla) - ...geliyorlar
"mübarek cuma" diye söz ediyorlar; geliyor bir arkadaşımız
"cehennemde yanacaksınız" diyor...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Evet, gerçekten
yanacaksın sonunda.
RESUL TOSUN (Devamla) - ...geliyor bir
arkadaşımız "çarpılırsınız" diyor... (CHP sıralarından gürültüler)
Doğru, biz korkuyoruz. Biz, CHP ne zaman
gelirse memleketi çarptığı için CHP'den korkuyoruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bir tek iftira
atmaktan korkuyorsunuz yani!
RESUL TOSUN (Devamla) - Dün, burada, çok
değerli bir sayın CHP'li sözcü dedi ki: "CHP'nin adını ağzınıza alırken,
besmele çekmeniz lazım." Yahu, besmele çekmek yeterli olmaz, euzu besmele
çekmek lazım! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hâlâ din tacirliği
yapıyorsun!
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - CHP'ye
sataşma hakkı var mı Sayın Başkan?!
İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Bu
terbiyesizliğe nasıl müsaade ediyorsunuz Sayın Başkan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Terbiye
sınırlarını aşıyor Sayın Başkan.
RESUL TOSUN (Devamla) - Sözlerimi
bağlarken, tekrar, eğer maksadını aşan bir ifade olursa, özür dileyerek... (CHP
sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Özrünü kabul
etmiyoruz.
RESUL TOSUN (Devamla) - Timurlenk,
Nasrettin Hoca'yı çağırıp "yahu, bu Abbasilerin adlarında neden hep
Muntasır, Billah, El hâkim, Fillah gibi hep Allah adı olan isimler var; ben,
onların yerinde olsaydım, bana ne derdiniz" dediğinde "senin adın euzu
billah olur" demiş.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bak din tacirine!
RESUL TOSUN (Devamla) - Evet, din
ticaretini biz sizden öğreniyoruz; biz, hiç din ticareti yapmadık.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum; maksadını aşan bir ifade olduysa, tekrar tekrar özür diliyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tosun.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Burası AKP
Grubu değil!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
burada açıkça sataşma var.
BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen, oturur
musunuz... (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
burada, partimize çok açık sataşmalarda bulunulmuştur; 69'a göre...
BAŞKAN - Ben, taleplerinizi burada
cevaplandıracağım...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ama söz
vermiyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir defa, yerinize oturmazsanız,
hiçbir işlem yapmam. Yerinize oturun... (CHP sıralarından gürültüler)
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Niçin
oturacağız, dinlemek zorunda mıyız onları?!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ama söz
vermiyorsunuz Sayın Başkan...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Söz istiyoruz
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Lütfen, yerinize oturun.
Arkadaşlarımızın hepsi yerine otursun.
Bazı arkadaşlarımızın birinci itirazı,
Sayın Tosun'un süresini aştığı noktasında. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Ne süresini
aşması; hakaret sınırını aştı.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Ne süresi, sabahtan
beri hakaret ediyor!
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Hakaretler
hakkında... Ne süresi!
BAŞKAN - Burada, elektronik cihazla
hareket ediyoruz. Ben, bütün arkadaşlarıma eksüre verdim, kendisine vermedim.
Bu noktada herhangi bir şey yok.
İkincisi: Evet, ben, kürsüye çıkan hiçbir
arkadaşımızın, tansiyonu yükseltecek, arkadaşlarımızı kıracak, siyasî
partilerin manevî şahsiyetine dokunacak bir konuşma yapmasını arzu etmiyorum ve
tasvip etmiyorum.
Ancak, şimdi, eğer zabıtları, bu iki
günlük dönemin zabıtlarını incelerseniz, doğrusu, siz de üzüleceksiniz. (AK
Parti sıralarından "Doğru" sesleri, CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
intikam için mi verdiniz o sözü?!
BAŞKAN - Bakın, Sayın Tosun konuşurken,
benim tespit edebildiğim, Sayın Çetin'in "din taciri" ve
"terbiyesiz" sözlerini tasvip ediyor musunuz? (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Evet.
BAŞKAN - Siz ediyor musunuz?!
Bu, bir...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Dün niye
uyarmadınız o sendikacıyı?! Niye uyarmadınız?!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
sorun o değil. 69'a göre...
BAŞKAN - Bir başka arkadaşımızın da
"sakalından utan" şeklindeki laf atmasını, siz, Parti olarak tasvip
ediyor musunuz? (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
çok açık sataşma var; 69'a göre, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Özyürek, yapmayın
bunları...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Neyi
yapmayacağız Sayın Başkan?! 69'a göre...
BAŞKAN - Şimdi, ben, 69'a göre gereğini
yapacağım. (CHP sıralarından gürültüler)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan, bu
hakaretleri gülerek izliyorsunuz orada.
BAŞKAN - Yalnız, bu arkadaşlarımın dediği
noktasında, Başkanlığın, kesinlikle bunu hoş görmediğini ve arkadaşlarımız
talep ettiği takdirde, kendilerine, bu noktada, 69'a göre değerlendireceğimi de
bildiriyorum.
Şimdi, sayın milletvekilleri, İçtüzüğün
69'uncu maddesinde "şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten
farklı bir görüş kendisine atfolunan -yani, yanlış yorumda bulunulan- hükümet,
komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap
verebilir.
Açıklama ve cevaplar için, Başkan, aynı
oturum içerisinde olmak üzere söz verme zamanını takdir eder" deniliyor.
Sayın Meral ile ilgili zabıtlar henüz
gelmedi, baktırıyorum; ancak, ben, aynı sataşmaya meydan vermemek bakımından ve
vereceğim kısa sürede, maksadını hasıl edecek bir konuşma yapmak üzere,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri kimi uygun görüyorsa,
birine söz vereceğim... (CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
şahsıma sataşma vardı, benim konuşma hakkım var.
NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - Sayın Başkan,
benim de şahsıma sataşma vardı.
HALUK KOÇ (Samsun) - Şahsı burada Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Zabıt gelmedi, onun hakkı
bakidir; yani, bakacağım ona.
Sayın Sözen'in de bir talebi var; ona da
bakacağım.
Buyurun Sayın Özyürek.
Lütfen, kısa ve yeni bir tartışmaya meydan
vermeyelim.
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek'in, Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; öncelikle, Sayın Meral'in ve Sayın Sözen'in söz hakları
kesinlikle saklı olması gerekir; çünkü, şahıslarına dönük, burada ağıza
alınmayacak hakaretlerde bulunulmuştur.(AK Parti sıralarından "Aa"
sesleri, gürültüler) Öncelikle, bunu, büyük bir üzüntüyle karşılıyorum. Ayrıca,
Cumhuriyet Halk Partisine dönük, gene, çok ağır hakaretlerde bulunmuştur.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisine dil uzatmak, hakaret etmek kimsenin haddine de değildir, hakkı da
değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, cumhuriyeti kuran parti olarak,
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu parti olarak, namusuyla geçinen insanların
sözcüsü olarak, kendimize hakaret ettirmeyiz, kendi hakkımızı da her zaman
koruruz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisi sendikalı işçilerin çalıştığı tek partidir. (CHP sıralarından
alkışlar) Onun için...
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ağaların
çalıştığı...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır,
Cumhuriyet Halk Partisinde çalışan insanlar, emekçilerdir.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Emekçi
ağalarıdır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır, işçiden
bahsediyoruz. Ağalar bizde yok, ağalar sizde, ağalar sizin aranızda değerli
arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Ben, Sayın Başkanın tutumu üzerine söz
aldım. Burada sürekli bir tartışmayı, sürekli bir kavgayı tahrik etmek
istemiyoruz.
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, lütfen,
hatibin konuşmasına müdahale etmeyelim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)- Değerli
arkadaşlarım, daha yeni, açılalı üçbuçuk ay olan bir Parlamento, daha güvenoyu
almamış bir hükümetle karşı karşıyayız ve burada öylesine bir laf atma,
öylesine bir hakaret trafiğine tanık oluyoruz ki, bu Parlamento için yazık
oluyor, yakışmıyor. Sayın Başkan da çok müsamahalı, çok toleranslı, hoşgörülü,
saygı duyuyorum; ama, bazı noktalarda anında mukabele etmezseniz, bu kürsüden
ve milyonların önünde belli şahıslara, belli partilere hakaret edilmesine göz
yumarsanız, burada sükûneti sağlayamazsınız.
Yapılması gereken şudur: Bir arkadaşımız
kalkmış, durup dururken Cumhuriyet Halk Partisine hakaret ediyorsa; bir
arkadaşımız kalkmış, şu anda burada olmayan bir kimseye hakaret ediyorsa,
Meclis Başkanımızın buna anında müdahale etmek suretiyle sükûneti sağlaması
lazım.
Bazen hoşgörü güzeldir de, hoşgörü
gösterilecek hoş konuşmalara müsamaha edilir. Küfretmeye, hakaret etmeye
müsamaha ettiğimiz zaman, bu Parlamentonun mehabetini, güzelliğini
sağlayamayız, yaşayamayız. O bakımdan, ben, özellikle rica ediyorum, bütün
hatiplerden rica ediyorum; belli bir anlayış içinde, belli bir seviyeyi
koruyarak bu çalışmalarımızı yürütelim.
Sonra, iktidar partisi, çoğunluk partisi,
daha çok tahammüllü olur.
Tasarıyı getiren sizsiniz...
FEVZİ BERDİBEK (Bingöl) - Çomak sokma
sende...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Ben, çomak
filan sokmuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, çok ciddî bir
konuşma yapıyorum. Çomak sokmak... Burada çelik çomak mı oynuyoruz; burada
Parlamento çalıştırıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, laf atmakla ne
kazanıyorsunuz?!
RESUL TOSUN (Tokat) - Siz tarafsınız...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır...
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakınız,
hepimiz belli düzeye gelmiş, halktan oy almış, seçilmiş insanlarız. Burada,
herkese sorumluluğunu hatırlatan bir konuşma yapıyorum; siz orada "çomak
sokuyorsunuz" diyorsunuz. Ne olacak, hakaretamiz laf bulmakta büyük zorluk
yoktur; herkes bulur. Önemli olan...
RESUL TOSUN (Tokat) - Siz yapıyorsunuz,
biz size bir şey söylemiyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın hatip,
değerli arkadaşım, biraz önce konuştunuz, söyleyeceğiniz her şeyi söylediniz,
Parlamentoyu tahrik anlamında da bütün görevinizi yaptınız; bari, yerinizde
sakin oturunuz, ne olur!
RESUL TOSUN (Tokat) - Siz yapıyorsunuz!..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır, hiç
yapmıyorum, hiç yapmıyorum...
Şimdi, birincisi, burada, Cumhuriyet Halk
Partisine dönük çok ağır sözler edilmiştir. Değerli arkadaşımın herhalde bir
fevrî anına geldi, ağır hakaretler etti. Ben, ondan, Cumhuriyet Halk
Partisinden özür dilemesini bekliyorum, bunu açıkça ifade ediyorum; çünkü,
Cumhuriyet Halk Partisi -biraz önce de belirttim- sendikalı işçi çalıştıran tek
partidir. Acaba, partinizdeki işçiler sendikalı mıdır sendikasız mıdır; bunu,
gelip burada açıkça beyan edersiniz. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti
sıralarından gürültüler)
Önce, işçinin örgütlenme hakkına,
sendikalaşma hakkına kendi partinizde saygı gösterirsiniz, sonra başka partiye
laf atarsınız. Buna, kamuoyunun dikkatini çekerim. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet Halk Partisi, işte, şimdi
çeşitli haklar getiren bu İş Kanununu getirmiş olan partidir. Şimdi o hakları
geri almaya çalışıyorsunuz; ama, dönüp "siz işçiye saygısızsınız, siz
çalışana saygısızsınız" diyorsunuz. Buna hakkınız var mı değerli
arkadaşlarım?
Şu anda tartıştığımız kanunu kim getirdi,
ne zaman geldi; Cumhuriyet Halk Partisinin o zamanki genel başkanı Sayın Ecevit
zamanında, Sayın Önder Sav'ın bakanlığı zamanında geldi bunlar. Bu hakları
şimdi kısmaya çalışıyoruz, bunu vesile yapıp bize hakaret ediyorsunuz, bu
üslupla, bu anlayışla... Bazı şeyleri söylerken de, diyorsunuz ki:"Siz
dinî motifler kullanıyorsunuz."
Değerli arkadaşlarım, biz aynı Tanrıya
inanmıyor muyuz, biz aynı Allah'a inanmıyor muyuz? (Alkışlar) Elbette,
"Allah'tan korkun", "Allah'tan korkmaz" laflarını biz de
kullanırız. Onun için, hiçbir şey, din, kimsenin tekelinde değildir; cumhuriyet
kimsenin tekelinde değildir; Allah, Peygamber kimsenin tekelinde değildir. (AK
Parti sıralarından "doğru, doğru" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından
alkışlar)
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Çok güzel,
tebrik ediyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Onun için,
birbirimize anlayışlı olalım, belli bir düzeyi, belli bir seviyeyi götürelim.
İnanmanızı isterim ki, ben, bugünkü Danışma Kurulu önerisi nedeniyle burada
konuşmuştum; belli bir uzlaşmayı sağlamadan bu tasarıyı Parlamentonun önüne
atarsanız, burada kavgayı başlatırsınız, sokaklarda gerginliği başlatırsınız
demiştim.
Şimdi, deniliyor ki: "Biz gece yarısı
o sendikayla anlaştık, bu sendikayla anlaştık..." Olabilir. Arkadaşlarımın
söylediğine inanıyorum. Peki arkadaşlarım, buradaki milletvekilleri konu
mankeni mi? (CHP sıralarından alkışlar)
Tasarıyı getirdiniz, önümüze koydunuz,
kırksekiz saat bile geçmeden, "hadi, görüşün" dediniz; başladık,
görüşüyoruz, görüşüyoruz; aa "biz gece yarısı başka türlü bir anlaşma
sağladık, bunu çekiyoruz!.." Kiminle anlaştınız, nedir; lütfedip,
muhalefete, burada, bu kanun tasarısı üzerinde saatlerdir dil döken insanlara
da bir bilgi vermek gerekmez mi? Asgarî nezaket bunu gerektirmez mi?
BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen,
toparlayın.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Hadi bizi önemsemiyorsunuz, peki, buradaki
parlamenterleri, kendi partinize mensup milletvekillerini önemsemeniz gerekmez
mi?
Değerli arkadaşlarım, Parlamento saygın
bir kurumdur. Parlamentonun iradesini "birkaç kimseyle mutabakat
sağladık" diye by-pass etmeye, yok saymaya hiçbirimizin hakkı yoktur. Bu
Parlamentoya saygı göstereceğiz, milletvekilleri olarak birbirimize anlayış
göstereceğiz ve huzur içinde, sükûn içinde, kurallar içinde bu Parlamentoyu
çalıştıracağız.
Bu duygu ve düşüncelerle, bu iyi niyetli
yaklaşımımızın herkes tarafından kabul edileceği umuduyla, hepinize saygılar
sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Sayın milletvekilleri, Sayın Özyürek'e
teşekkür ediyorum. Elbette ki, bu Parlamentoda beraber çalışacağız, birbirimize
dikkat edeceğiz, kırmayacağız.
Ben, yine, Başkanlığın aynı anlayışı
içerisinde, Sayın Nurettin Sözen'e kısa bir söz vereceğim. Yanlış anlamayı,
belki de kendi açısından nasıl izah edecekse -kendi ifadesidir- 69'a göre söz
istemiştir. Yalnız, Sayın Başkanın, ben, bir sataşmaya meydan vermeyecek kadar
öz bir açıklama yapacağına inanıyorum.
3 dakikalık kısa bir süre veriyorum Sayın
Başkan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Sivas
Milletvekili Nurettin Sözen'in, Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sevgili arkadaşlarım, yalan söylemek bütün
dinlerde ve bütün insan toplumlarında bütün çağlar boyunca hep suçlanmıştır,
ayıp bir işlem olarak, suç olarak kabul edilmiştir.
Şimdi, bir arkadaşımız burada herkesin
huzurunda, Tanrının huzurunda yalan söylemiştir. Benim için her şeyi
söyleyebilirsiniz; ama, İstanbul'da insana ve emekçiye olan saygımı
yadsıyamazsınız, onlara verdiğim büyük hizmeti ve katkıyı yok sayamazsınız.
(CHP sıralarından alkışlar)
Benim programım önce insan programıdır.
Benim çalışmalarımda hedef önce insandır. Onun varlığı, onun sağlığı... (AK
Parti sıralarından "İSKİ" sesleri)
Ona da cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyelim
efendim.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - İnsanın
sağlığı, varlığı, onuru benim için kutsal değerlerdir. Bütün siyaset hayatım
boyunca, bütün yaşadığım sürece "önce insan" ilkesini savundum,
savunmaya devam edeceğim.
Değerli arkadaşlarım, yanlış bir süreç
başlattınız; Sayın Başbakanın süreci ile benim hizmet süremi kıyaslamak gibi
talihsiz bir duruma düştünüz. Beş yıl buradayız. Bu yasama süresince, teker
teker bu hesaplaşmaları ve bu kıyaslamaları gerçekleştireceğiz. Göreceksiniz
ki, Başbakanınız, hizmet sürecinde, bir tek uluslararası projeye imza
atmamıştır. İstanbul'da yapılan tüm hizmetlerin altında Cumhuriyet Halk
Partisinin ve benim imzam olduğunu burada kanıtlayacağım. (CHP sıralarından
alkışlar)
O söz atan arkadaşıma söylüyorum:
Başbakanınız, şu anda, ağır cezada yargılanmaktadır; 5 adet ağır ceza davası
vardır. (AK Parti sıralarından "İSKİ'yi unutmayın" sesleri) 20'ye
yakın -ona cevap veriyorum; dinleyin- asliye ceza mahkemesindeki davası, Rahşan
Ecevit... (AK Parti sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı).
BAŞKAN - Sayın Sözen... Sayın Sözen..
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Müsaade edin
efendim... Müsaade edin efendim... (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN - Sayın Sözen... Bir dakika
efendim... (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Önceki
konuşanların sözünü niye kesmediniz?!
BAŞKAN - Bakınız... Bir dakika.... (CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın Sözen, bir dakikanızı rica ediyorum;
mikrofonunuzu açacağım.
Değerli arkadaşlar, bakınız, Grup
Başkanvekiliniz Sayın Özyürek, biraz önce konuşurken, burada bulunmayan kişiler
hakkında, onlarla ilgili herhangi bir hoş olmayan söz söylendiği zaman, Meclis
Başkanını göreve davet etti. Sayın Başbakan burada yok. (CHP sıralarından
"Nasıl fark ettiniz!" sesleri, gürültüler) Kendileri, sözü, başka
konuda aldılar. O bakımdan, mikrofonunuzu açıyorum; ama, siz, kendi konunuza
cevap verin lütfen.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Peki, teşekkür
ederim.
Sayın İdris Bey, beş yıl boyunca burada
çalışacağız; Başbakanınızla da, sizinle de hesaplaşacağız; çünkü, siz, böyle
bir süreci başlattınız.
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Bizim
verilmeyecek hesabımız yok Sayın Başkan.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Yalan
söylediniz. Tüm dünya... Türkiye'de hesabınızı vermediniz.
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Bizim
verilmeyecek hesabımız yok.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Hesabınızı
verin, aklanın, ondan sonra gelin buraya. Hesabınızı vermediniz; yargıdan kaçtınız,
yargıdan kaçtınız.
İDRİS NAİM ŞAHİH (İstanbul) - Biz, hesap
vere vere geldik buraya.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) -
Dokunulmazlıkları kaldırmıyorsunuz, hesap vermediniz; biz, hesap vererek
geliyoruz.
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Biz, millete
de, yargıya da hesap vererek geldik.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) -
Dokunulmazlıkları kaldırın; dokunulmazlıkları kaldırın, aklanın, sonra, gelin,
burada konuşalım. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Şimdi, hesaplaşma sırası geldi.
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - İstanbul'da
hesaplaşacağız.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Mademki böyle
bir noktaya geldiniz, İSKİ konusuna da değineyim.
Türkiye'de ilk defa, bir siyaset adamı,
suç işleyen bir bürokratını önce teftiş ettiriyor, sonra savcılığa teslim
ediyor. Siz, bırakın bürokratınızı, kendiniz yargıdan kaçıyorsunuz; müfettişten
kaçıyorsunuz, savcıdan kaçıyorsunuz, yargıçtan kaçıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler) Bu yalanlarınızı bu kürsüden boşa
çıkartacağım; göreceksiniz, 5 yıl süreyle... Böyle bir fırsat verdiğiniz için,
benden evvel konuşan ve benim konuşmama vesile olan arkadaşıma da teşekkür
ediyorum.
Gelecek oturumlarda hesaplaşmak üzere,
hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından "Bravo"sesleri,
alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul)- İstanbul'da
hesaplaşacağız.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın
Meral, kendisine sataşıldığından ve hakaret edildiğinden bahisle söz etmiştir.
Zabıtları getirdim. Bu noktada, Başkanlığın takdir hakkı vardır.
Ancak, üzülerek ifade edeyim ki,
Başkanlığın müsamahasıyla, en azından bir açıklama yapmak üzere söz verdiğim
arkadaşlarımız, her nedense, bu kürsüye geldikten sonra şikâyet ettikleri
duruma düşüyorlar.
Lütfen, bu duruma düşmemek kaydıyla, size,
3 dakikalık sürede, cevap vermek, açıklama yapmak üzere söz veriyorum.
Buyurun.
3.- Ankara
Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Benden önce
konuşana 10 dakika verdiniz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Efenim, 69 , açık; bu noktada
takdir Başkanlığın.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hemen
başlattınız; daha konuşmadım.
BAŞKAN - Ben, onu nazara alıyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bir su daha
içebilir miyim müsaadenizle. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, eğer sakin
olursanız, konuşmacı süresinde konuşur, bitirir.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, birkaç gündür burada konuşuyorum; mümkün olduğu kadar sizleri
rahatsız etmemek için kendimi zorluyorum. Aslında, ben, genelde, açıkhavada
konuşmaya alışık bir adamım; burada, mümkün olduğu kadar zorlandım işin
doğrusu.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, kusura
bakmayın; bakınız, mutlaka okuyorsunuz; ama, bir şey yapamıyorsunuz. Kısa süreli
çalışan bir işçinin, ihbar tazminatı olmaz, kıdem tazminatı olmaz, izin hakkı
olmaz. Bunları biliyorsunuz, sıralarım, bir sürü şey var. Bunu yapıyorsanız,
işçi dostu olamazsınız, işçiyi savunduğunuzu söyleyemezsiniz; bir.
Şu anda Meclis Başkanlığı elinizde. Şu
anda Mecliste çalışan insanlar, bir sendikaya üye oldu diye, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu kapsamına alıyorsunuz ve bunları ağlatıyorsunuz.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Dün de
söylediniz...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Dahası var;
ne pahasına olursa olsun özelleştirme yapacağız, işçileri memur yapacağız,
istemeyeni kapıya atacağız diyorsunuz; bu bir.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Her gün aynı
şeyi söylüyorsunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Gelelim
Bayram Meral'e. Bayram Meral ne yaptı?
Değerli arkadaşlarım, arkadaşlarımla
birlikte onurlu sendikacılık yaptım. "İşçiye ne aldın?.."
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Cevap hakkınızı
kullanın...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sorular
burada beyefendi...
"İşçiye ne aldın; işçiyi
sattın..." İşçiyi nasıl sattım ki, hep, gezip dolanıyorsunuz ki, işçiler,
mühendisten çok alıyor, milletvekillerinden çok alıyor diyen siz değil
misiniz?! İşte, onları alan Bayram Meral; bu bir. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - En son aldığın
maaşı söyle!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İkincisi,
gelelim, Bayram Meral ne maaş alıyor?.. Ya, kusura bakmayın, Sayın İçişleri
Bakanımız burada oturuyor; ne işe yarıyorsunuz, şuradan, bordroları
getirttiririm Türk-İşten; bakalım, ne aldığım ortaya çıkar, siz söylersiniz.
Benim aldığım üç küsur milyar liraydı; bu belli, bunu işçi takdir ediyor.
Acaba, siz patronlardan ne aldınız, onu merak ediyorum! (CHP sıralarından
alkışlar)
Diğer bir konu... (AK Parti sıralarından
gürültüler)
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sayın Başkan,
sözünü geri alsın.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Diğer bir
konu... (AK Parti sıralarından gürültüler) "Efendim, biz, sendikalarla
anlaştık..." Sendikalarla anlaşabilirsiniz; ama, bir şey daha söyleyeyim,
bakınız, sizin için söylüyorum: Şimdi bu yasayı geri çekeceksiniz... (AK Parti
sıralarından "Ne aldık patronlardan?!" sesleri) Bu yasayı geri
çektiğiniz zaman -yani, şu görüştüğümüz yasayı- eğer, bu maddeler üzerinde
tekriri müzakere yapmazsanız... Bu, geçen maddeler, zaten, işçinin her şeyini
elinden almıştır, uyarıyorum sizi, her şeyini elinden almıştır, hiçbir yararı
yoktur işçiye; iki.
Değerli arkadaşlarım...
BAŞKAN - Sayın Meral...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bitiriyorum,
daha cevap vermedim.
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sözünü geri
alsın Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın Meral, sözünüzü bitirirken...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Meral...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bayram Meral
daha ne yaptı biliyor musunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Daha ne
yaptım biliyor musunuz; işçinin hakkını vermeyenlerin saltanatına son verdim,
onlara karşı savaş verdim.
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Meral...
Başkanlık kürsüsüne bir bakar mısınız efendim; şimdi sözünüzü bitireceksiniz,
mikrofonu açacağım...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sözümü
bitirmedim Sayın Başkan.
BAŞKAN - ...ancak, Genel Kuruldaki
milletvekillerimize söylediğiniz "siz patronlardan ne aldınız" sözünü
geri almanızı rica ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Mikrofonumu
açar mısınız?
BAŞKAN - Açtım, buyurun efendim.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Eğer bir şey
almamışlarsa mesele yok; alanlara söylüyorum. Bir şey almamışlarsa mesele yok.
(AK Parti sıralarından "Sayın Başkan, sözünü geri alsın" sesleri, gürültüler)
Efendim, bir şey almamışsanız mesele yok, alanlar bağırsın, hepiniz niye
bağırıyorsunuz?! Alanlar, suçlular bağırsın... (CHP sıralarından alkışlar; AK
Parti sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Meral, lütfen yerinize geçin.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sözünüzü geri
alın.
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sayın Meral,
sözünü geri alacaksın; sözünü geri almak mecburiyetindesin.(CHP sıralarından
"Otur yerine" sesleri)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
sataşmadan dolayı söz istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, hatip
sözünü bitirmemiştir, hatibin sözünü kesmeye hakkınız yok. Siz zamanı tespit
ediyorsunuz, süreyi tespit etmiyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, Tüzüğe bakın; zamanı ve
süre benim takdirimdedir.
HALUK KOÇ (Samsun) - O maddede, siz,
konuşmanın zamanını tespit ediyorsunuz; zaman ile süre farklı kavramlardır.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Arkadaşlara
açıklayacağım efendim müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Sayın Meral, ben size gereği
kadar söz verdim; bu konuda da, sizin özür dilemeniz noktasında Başkanlık size
tebliğde bulundu, yerine getirmediniz. Bu konuda size tekrar söz vermiyorum.
AHMET IŞIK (Konya) - Hakkında işlem yapın
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, bir söz talebiniz
var...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Evet Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Efendim, yeniden Sayın Meral'in
üslubu gibi bir konuşma istemiyoruz burada.
Sayın Meral, ne zaman kürsüye çıksanız,
siz tansiyonu yükseltiyorsunuz...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Efendim, benim
üslubumda ne var; işverenden ne aldı, ben de soruyorum...
BAŞKAN - Hayır efendim. Siz, Genel Kurula
konuşmuyorsunuz ki...
AHMET IŞIK (Konya) - Hakkında işlem
yapılsın Sayın Başkan!
ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, yanlış
bir uygulama başlattınız, yanlış bir usul uyguluyorsunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Sayın Meral, buyurun yerinize
geçin. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Sav, süreyi siz mi takdir
edeceksiniz?
ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, yanlış
bir uygulama başlattınız; siz, hatibe 3 dakika süre vermeye mezun değilsiniz.
69 uncu maddeyi yanlış yorumluyorsunuz.
BAŞKAN - Yılların parlamenterisiniz ve bu
görevleri yaptınız. Lütfen... 1 dakika da verebilirim, sadece maksadını izah
edecek bir süre veririm ben. Başkanlığın tatbikatında bir yanlışlık yoktur.
ÖNDER SAV (Ankara) - Süreyi 60 ıncı madde
tayin eder; siz tayin edemezsiniz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz; size de 3
dakikalık süre veriyorum.
ÖNDER SAV (Ankara) - Hayır efendim. 60
ıncı maddeyi iyi okuyunuz, yanınızdaki bürokratlarla bir görüşünüz bakalım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
bir yanlış anlaşılma oldu, düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN - Onu ayrıca talep edersiniz. Ben,
başka bir arkadaşımıza söz verdim, ondan sonra...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
arkadaşlar rahatsız oldu; düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN - Lütfen, buyurun efendim; yerinize
buyurun...
Buyurun Sayın Kapusuz.
3 dakikalık süre veriyorum.
ÖNDER SAV (Ankara) - Neye dayanarak
veriyorsunuz 3 dakikayı?..
4.- Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz'un, Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'ın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; merak etmeyiniz, yerlerinize oturunuz,
sizlere teşekkür edeceğim.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, Yüce
Parlamento, milletimiz adına yasama ve denetleme görevlerini üstlenmek üzere
seçilmiş 550 milletvekilinden oluşmaktadır. Bu yüce millet, bu Parlamentoya
seçip gönderdiği arkadaşları, kendilerinin beklediği hizmetleri yapmak, onlara
layık olmak, onlar için ellerinden gelenleri milletin istediği şekliyle yapmak
üzere görevlendirdi. Bizler, şu anda, iktidar ve muhalefet olarak,
Parlamentoda, bu görevler için beraberce çalışıyoruz. Elbette, buranın çalışma
usulünü belirleyen bir İçtüzük var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Süre bitti,
tamam...
BAŞKAN - Efendim, mikrofonunuz mu kapandı?
(CHP sıralarından "Süre bitti" sesleri)
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Galiba bir
yanlışlık oldu Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu kadar toleranslı davranan bir Başkanlık karşısında, benim 10
dakikaya falan ihtiyacım yok, verilen süre ihtiyacıma kâfidir; sadece, sizden,
birazcık anlayış bekliyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tamam, tamam...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu Parlamentonun
çalışma usulünü belirleyen bir İçtüzük var; yasalara ve Anayasaya dayalı olarak
düzenlenmiştir. Elbette, zaman zaman, birazcık da toleranslı olmak yönetimin
takdirindedir; ancak, bu toleransı, bu fırsatı, bu hakkı suiistimal etmek ise,
kimseye yakışmıyor; bunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Şu anda ben, sadece Grubumuza, hatta
Grubumuza değil, 550 milletvekiline yapılmış olan bir sataşmayı düzeltmek
istiyorum. Bu Parlamentoda, hiçbir milletvekili, hiç kimse adına, hiçbir zaman
satılık değildir; olmamıştır ve olmayacaktır da. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Hangi işadamından, hangi milletvekili arkadaşımın,
bir tek lira aldığını ispat ederlerse, istifa etmezsek namerdiz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ama, bu ithamı, bu iddiayı ispatlamayan arkadaşlar,
durumlarını gözden geçirsinler. (CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir) - Rüşvetin belgesi
mi olur?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, istirham ediyorum!.. Bakınız, tek cümle söylemek istiyorum ve
sözümü bitireceğim. Bizi, AK Parti Grubuyuz, iktidarız, sabırlıyız; ancak, bir
husus var ki, söylediğiniz her şeyin de arkasında durmalısınız. Sayın Genel
Başkanımız, Başbakan olarak bugün Meclise geldi; sırf Parlamentoya saygısından
programını iptal etti -buradaki süreyi, değişen süreyi de bilemediği için- saat
12.00'de, burada, sizlerle beraber oldu ve aranıza iştirak etti. Siz, böyle bir
oturumda bile, iyi bir başlangıç yapmadınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Siz yapsaydınız...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yetmedi
arkadaşlar; asılsız o kadar iddiada bulundunuz ki, bunu da tasvip etmemiz
mümkün değil.
Bakınız, Sayın Genel Başkanımızın dokunulmazlığı,
bildiğiniz gibi, önceki gün, Siirt seçimlerinden sonra hayata geçti. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Mahkemeleri devam ediyordu. Sayın Genel Başkanımız,
inanıyorum ki, hâlâ, mahkemelerinin -dokunulmazlık dışında- devamından yana
olacaktır.
CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Bu mümkün
değil.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Böyle asılsız,
"beş tane davası var, onbeş tane davası var" gibi konuşmalarla da,
bir sayın lideri, bir Başbakanı yaralamak veyahut da lekelemek gibi bir yöntem,
doğru bir yöntem değildir.
O halde, biz, şunu açıkça ifade edip,
diyoruz ki: Biz, sizlerle, verimli, faydalı çalışmak istiyoruz. Bu
çalışmalarda, farklı düşünceleriniz olabilir, farklı yaklaşımlarınız da
bulunabilir; ama, biz, her şeye razıyız, hakaretin dışında; hakaretin dışında,
her şeye razıyız. Size tahammül göstereceğiz, merak etmeyin; sizi dinleyeceğiz,
sabırla dinleyeceğiz. Sizin her türlü katkınızdan da istifade edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi toparlayın lütfen.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkanım,
son cümle olarak şunu ifade ediyoruz ki: Evet; milletimiz adına, her türlü
hizmet için buradayız, buna azamî gayret sarf edeceğiz. Bu konuda yapılacak
bütün katkılara da açık olduğumuzu ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
Sayın milletvekilleri, her sert ve karşı
tarafı incitecek konuşma, yeni bir konuşmaya sebep olmaktadır. Ben istirham
ediyorum; bakınız, iktidar olmak başka, muhalefet olmak başka; ama, hepimiz, bu
Meclisin mensuplarıyız. Şu anda, Türkiye'de 70 milyon, emin olun, bizi çok
dikkatli izliyor. O bakımdan, ben istirham ediyorum, tansiyonu yükseltecek
herhangi bir şeye meydan vermeyelim.
Başkanlık olarak müsamahalı davranıyoruz,
demokrasinin gereği, Parlamentonun gereği diyoruz, müsamahadan da şikâyet
olunuyor. O zaman, İçtüzüğü açık ve net bir şekilde uyguladığımız zaman bir
başka şikâyetle karşılaşıyoruz. Biz, işin dengesini bulmak ve herkesin, gönül
rızası içerisinde bu hizmeti yürütmesini istiyoruz.
Şimdi, Başkanlığımıza, İstanbul
Milletvekili Sayın İdris Naim Şahin yazılı müracaatta bulunarak, Sayın
Sözen'in, konuşması sırasında, bizzat eliyle göstererek ve de açık isminden
bahsederek, çok net bir şekilde kim olduğu anlaşılacak bir şekilde kendisine
sataştığını ifade etmiş ve 69 uncu maddeye göre söz isteğinde bulunmuştur.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Tutanaklara
bakalım, ne konuşmuş...
BAŞKAN - Ben, şimdi, Sayın İdris Naim
Şahin'den bir başka ricada bulunuyorum. Siz, maksadınızı elbette ki
açıklayacaksınız; ama, sizden beklenen bir üslupla kürsüde, milletin kürsüsünde
konuşmanızı rica ediyorum ve yine, Sayın Sözen'e verdiğim süre kadar, 3
dakikalık süre veriyorum.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
5.-
İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin'in, Sivas Milletvekili Nurettin
Sözen'in, şahsına sa-taşması nedeniyle konuşması
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; bugün üçüncü gününü idrak
ettiğimiz bir çalışmanın, bir özel çalışmanın biraz tansiyonu yüksek saatlerini
hep beraber yaşamaktayız. Bu kürsüden söz alan değerli arkadaşlarımız, iktidar
partisinin, muhalefet partisinin değerli milletvekilleri, şüphesiz, burada,
gündemin özüne ilişkin ifadelerin yanında, belki siyasetçi alışkanlığıyla,
buradan, belli arzularını, belli mesajlarını, gündemdışı konulara yönelik
düşüncelerini ifade etme tercihinde bulunuyorlar, bulunuyoruz. Ben, şahsen, söz
alma konumun içinde kalmaya gayret edeceğim.
Değerli milletvekili arkadaşımız Sayın
Nurettin Sözen, kendisine yönelik bir açıklama çerçevesinde, o açıklamanın,
açıklama konusunun dışına çıkarak, 1994 yılına giderek, ne yazık ki, burada
hepsini açıklarsam çok mahcup olacakları, ama, bir iki ipucu verdiğimde yeterli
görülecek bazı...
NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - Açıkla...
Açıkla... Ben de açıklayacağım.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - 3 dakika
yetmez. Gelecekte açıklarız.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lüften...
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Yıl, 1994...
Nisan 1994... Yer, İstanbul... Bahar mevsimi; ancak, İstanbul'un sokakları
kokuyor.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Şiir mi
okuyorsunuz?!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Evet, şiir
gibi... Şu anda şiir gibi bir İstanbul...
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sayenizde...
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ama, o zaman
harap bir İstanbul... Çöp dağları... Maske dağıtılan, hava kirliliğine sahne
bir İstanbul... Uluslararası proje olarak takdim edilen bir metro başlamış;
biraz tünel kazılmış -saygıyla anıyoruz- ancak, bir farkla bitirilen bir
metro... Uluslararası sözleşme olarak takdim edilen, ulusal kaynaklarla,
özkaynaklarla bitirilen daha sonraki bir metro... Susuz bir İstanbul... Susuz
bir bahar, susuz bir yaz... Çalışanları mutsuz bir belediye ne yazık ki Sayın
Başkan, ne yazık ki Sayın Başkan...
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ağlattın bizi!..
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin hesaplaşması, aslında, İstanbul'da, 1994'te çoktan
yapıldı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Siz, buyurun... Bana kalırsa, bu
ülkenin, hep beraber, yeni hesaplarını ve yeni hesaplaşmalarını yapalım.
İstanbul'un hesabı, İstanbul'da bitti.
NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - Burada yapacağız,
burada...
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ancak,
İstanbul'un hesabı, İstanbul'da, pasifle başlayıp aktifle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - 10 dakika daha
verin...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, 10
dakika daha verin.
BAŞKAN - Sayın Şahin, kısaca özetleyin
efendim; sürenizi uzatmıyorum.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Biz, sayın
başkanımızı, sayın milletvekilimizi severiz; sevdik, insan olduğu için; çünkü,
o da "önce insan" diyordu. Biz de, önce ve öncelikle insan diyerek, o
noktada devam ettik ve neticede kararı insanlar verdi, kararı halk verdi;
1994'te de verdi, 1999'da da verdi, 2002'de de verdi, 2003'te de vermeye devam
ediyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz;
burada, benim birlikte çalıştığım Siirt Milletvekilimiz, Partimizin değerli
Genel Başkanını da ima ve ifade ederek devam eden asılsız iddialar üzerine
sayın başkanın ifadeleri oldu.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hani, sen kendine
sataşmaya cevap verecektin, sen sataşmaya cevap verecektin?!.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Evet, cevap veriyorum...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hani kendine
sataşma vardı?!.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Evet, bana sataşma var. Ben de orada
sanığım; ama, merak etmeyiniz... (CHP sıralarından alkışlar [!])
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Demek ki
sanıksın... Seni gidi seni...
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri...
BAŞKAN - Sayın Şahin, toparlayın lütfen...
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, her şeyimiz açık, her şey açık...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Acaba?!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Türk Milleti
adına yargı görevi ifa eden mahkemeler gereğini yapmaktadırlar. Ben, sizlere
soruyorum: Bana asılsız iddiaları, lütfen, bu kürsüye getirip milletin kafasını
karıştırmayın, meşgul etmeyin. Biz, milletten gizli insanlar değiliz; milletin
içinde, milletle beraber buralara geldik. Biz, dokunula dokunula buralara
geldik. Sizler gibi kaçmadık!.. (CHP sıralarından alkışlar[!])
BAŞKAN - Lütfen, toparlayın efendim...
MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Aklan da gel,
aklan da gel!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, söz
hakkı doğmuştur...
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - ...ve biz,
İstanbul'da çalıştık, İstanbul'dan seçildik. Biz, İstanbul'da belediye
başkanlığı yapıp da Sıvas'a gidip aday olmadık. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen efendim... Lütfen
toparlayın...
Teşekkür ediyorum...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen niye Siirt'e
gittin!.. Aklan da gel!..
BAŞKAN - Sayın Şahin, son cümlenizi rica
ediyorum, son cümlenizi...
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Sayın Başkan, 10
dakika daha verin!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Bana burada
asılsız iddiaları getirip de milletin kafasını karıştırmayınız. Bir mahkûmiyet
kararınız var mı elinizde; bana onu getiriniz...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Aklan da gel sen!
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Sayın Başkan,
yeter artık!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ben, size
şunu ifade ediyorum son olarak: Tarih 7 Kasım 2002, yer İstanbul Adliyesi,
İdris Naim Şahin 3 Kasım'da milletvekili seçilmiş; ama, 7 Kasım tarihinde
gidip, ifadesini veren ve aklanan bir milletvekili...
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin..
NURETTİN SÖZEN (Sıvas) - Sen davalara bak,
davalara!
HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Şahin... Sayın Şahin...
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Asılsız
iddialarla, gelip, buradan, maksadı aşan açıklamalar yapmak doğru değil.
Burada, İş Kanunu, İş Güvencesi Kanunu üzerine söyleyecek bir sözümüz varsa,
buyurun söyleyelim ve hepinize...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sen söyle!.. Sen
niye söylemiyorsun?!
BAŞKAN - Teşekkür ederim... Teşekkür
ederim...
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekillerimiz; sözlerimi toparlıyorum. Daha sonra...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Yeterince süreyi
uzattınız Sayın Başkan.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Daha sonra,
konuyla alakalı söz almak üzere, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Biraz daha şiir
kitabı oku!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Dokunulmazlık
kalkmadan konuşma hakkınız olmamalı sizin!
BAŞKAN - Sayın Sav, Başkanlığımıza,
İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre, takdir yetkisinin sadece söz zamanını
belirleme noktasında olduğunu ifade etmişlerdir. İçtüzüğü inceledim, geçmiş
tatbikatları da araştırdım. Burada beraber bulunduk; siz, daha önce bu işin
tatbikatı içindesiniz; ancak, dikkat ederseniz, ben, Cumhuriyet Halk Partisi
sözcülerine her ne kadar belirli bir süre koymuşsam da, süreyi açık tutuyorum,
maksatlarını tam anlatsınlar diye. Her iki sözcüye de, İçtüzükte belirlenen
sürenin, emin olun, üzerinde bir zaman verilmiş, maksatlarını açıklamışlardır.
Bu da tamamlanmış bitmiştir. O bakımdan, herhangi bir usul tartışması
açmıyorum; diğer konulara geçiyoruz efendim.
Teşekkür ederim.
ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, kısa
bir açıklama yapabilir miyim oturduğum yerden?..
BAŞKAN - Sayın Sav, bu iş zaten İçtüzüğe
göre tamamlanmıştır.
ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, kısa
bir açıklama...
BAŞKAN - Size, yerinizden, kısa bir
açıklama için süre veriyorum.
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan,
oylamaya geçelim. Bu, ne oturumu anlayamadım!..
EYÜP FATSA (Ordu) - Oylamaya geçelim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Sav.
ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan,
aslında, kürsüye de gelsem, uzun konuşmayacaktım.
Belli bir süredir, iki gündür Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tansiyonunun yüksekliğinden, otuz yıllık parlamenterlik
deneyimi olan bir üye olarak, üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. Bununla,
ne Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu ne de kendi Grubumu aklıyor değilim.
Elbette, bu üyelerin, her iki gruptaki üyelerin de karşılıklı sürtüşmeleri,
sataşmaları, işin esasını bir kenara bırakıp birbirleriyle uğraşmalarından
büyük bir üzüntü duyuyorum.
Otuz yıllık parlamenterlik yaşamımda, ne
kimseye sataştım ne de kimsenin bana sataşmasına olanak tanıdım. Deneyimli bir
siyaset adamı olarak, deneyimli bir parlamenter olarak, bu üzüntümü, buradaki,
Türkiye Büyük Millet Meclisi oturumundaki bütün arkadaşlarımla bölüşmek
istiyorum.
Bu arada, sizin -hoşgörüden yola çıkarak-
takdir yetkinizi kullanırken İçtüzük hükümlerini de aştığınız konusundaki
düşüncemi ifade etmek istedim; yoksa, niyetim sizi eleştirmek değil. Niyetim,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kuralların işlemesini sağlamaya çalışmaktır.
Hepimize düşen görev odur. Siz, Meclisi yönetirken, eğer kuralların dışına
çıkan bir işleme, hoşgörünüzle bile olsa, olanak tanırsanız, sıkıntıya düşeriz.
Buna bu açıdan yaklaşıldığında, 69 uncu
maddenin Türkiye Büyük Millet Meclisi oturumunu yöneten Başkana tanıdığı yetki,
aynı oturum içinde sataşma konusunda söz verme yetkisidir; yoksa, o
konuşmacının süresini takdir yetkisi değildir. Üzüntüyle izledim. Hem
Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundaki
arkadaşlarımızın sözlerini 3'er dakikayla sınırladınız. 3'er dakikayla
sınırlama yetkisi, Meclis oturumunu yöneten Başkanın değildir. 3'er dakikayla
sınırlama yetkisi İçtüzüğün hiçbir yerinde de yoktur; ancak, benim bu konuşmamı
3 dakikayla sınırlarsınız kısa bir açıklama yapacağım için; size o yetkiyi
veriyor. Bizim İçtüzüğümüzde en kısa süre 5 dakikadır; gündemdışı konuşma,
maddeler üzerinde üyeler tarafından yapılacak konuşmadır.
Şimdi, siz, bir usul geliştirdiniz.
İçtüzüğe aykırı bir usul geliştiriyorsunuz. Geçmişte, Meclis oturumunu yöneten
kimi arkadaşlarımız böyle uygulama yapmış olabilirler. O uygulamalar, bizi,
gelenek doğmuştur diye bir yanılgıya yönlendirmemelidir. Açıklama hakkının
zamanını -niçin "zaman" diyor- bir sonraki oturuma taşıramazsınız;
sataşmayla ilgili konuşma hakkı verecekseniz, aynı oturum içinde vereceksiniz.
O zaman, aynı oturum içerisinde, sonuna doğru mu verirsiniz, tutanak geldiği
zaman mı verirsiniz, kani olursunuz -ilk günden beri burada yaptığınız gibi-
tutanak gelmeden de verirsiniz o sözü; ama, sözü verdiğiniz zaman, 60 ıncı
maddedeki 10 dakikaya yollama yapmış olursunuz.
Bu şudur: Herhangi bir grup adına veya
şahsı adına konuşacak parlamenter, dikkatli ve özenli davranmak durumundadır.
Birisine sataştığı zaman, karşının 10 dakika hakkı doğduğunu bilerek konuşma
anlamındadır; onun için getirilmiş bir maddedir. O nedenle, bu maddenin
caydırıcı bir yönü vardır. Bu konuya düşmemesi için arkadaşlarımızın, Meclisi
yöneten Başkanımıza İçtüzüğün verdiği yetki, sadece, zamanı belirleme
yetkisidir; süreyi belirleme yetkisi değildir.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Kaç dakika
konuşacak Sayın Başkan! İçtüzük dersi mi alıyorsunuz!
ÖNDER SAV (Devamla) - Buna açıklık
kazandırmak için, size bu düşüncemi açıklamak için söz istemiştim.
Gösterdiğiniz zaman ayırma toleransı için
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.
İçtüzüğe hassasiyetle uymakta böyle samimi
davranan Başkanlık gibi bütün grupların da hassas davranacağını ümit ediyorum.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesi-ne ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerileri okutmuştuk;
şimdi, maddeleri ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:
1- İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile Basın
Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Yürürlük Tarihinin
Değiştirilmesi Hakkında (2/97) esas numaralı Kanun Teklifinin, Başkanlıkça
havale edildiği Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundaki
görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanması,
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
2- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun 15 Mart 2003 Cumartesi günkü birleşiminde görüşülecek "Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" başlıklı
bölümündeki kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine, bugün saat 19.00'a
kadar devam edilmesi,
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın
İçtüzüğün 78 inci maddesine göre vermiş olduğu tezkeredeki maddî hata
düzeltilmiştir; okutuyorum efendim:
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELERÊ(Devam)
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş bulunan (2/97) esas numaralı "İş Kanunu,
Sendi-kalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki
Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi" nin, önceliği
nedeniyle, İçtüzüğün 78 inci maddesi uyarınca, komisyonlarda ve Genel Kurulda
görüşülmesinin Bakanlar Kurulunca uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/215, 3/217) (Devam)
15.3.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
78 inci maddesinde "Bakanlar Kurulunun herhangi bir sebeple çekilmesi
halinde yeni Bakanlar Kurulu güven oyu alıncaya kadar, Anayasa ve İçtüzük
değişiklikleri hariç, kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlarda ve Genel
Kurulda görüşülmesi ertelenir. Ancak, Bakanlar Kurulunun öncelikli olduğunu bir
yazı ile Başkanlığa bildirdiği kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine
devam olunur" hükmü yer almıştır.
Belirtilen hüküm uyarınca, Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş bulunan (2/97) esas numaralı "İş Kanunu,
Sendikalar Kanunu ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki
Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
Yürürlük Tarihinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi" nin, önceliği
nedeniyle komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülmesi Bakanlar Kurulunca uygun
görülmüştür.
Gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bu
düzeltmenin geliş saatini de, Genel Kurula bilgi olarak söyleyebilir misiniz?
BAŞKAN - Efendim, belli zaten; saat 14.00.
HALUK KOÇ (Samsun) - Düzeltme 14.00'te
geldi. Düzeltme saat 14.00'te geldiyse, tutanaklara geçsin.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, saat 15.00'te
tekrar toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.
Kapanma saati:14.00
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 47 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- İş
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/534) (S. Sayısı:73)Ê
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
2.-
İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/445) (S.
Sayısı: 56) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Sayın milletvekilleri, komisyon raporu 56
sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde herhangi bir söz
isteği olmamıştır. Dolayısıyla, tasarının tümü üzerinde müzakereler de
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
İÇİŞLERİ
BAKANLIĞI TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 14.2.1985 tarihli ve 3152
sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu
maddesine (d) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (e) bendi eklenmiş ve
mevcut (e) bendi (f) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.
"e) Nüfus cüzdanlarının yürürlük,
değiştirme ve geçerlilik tarihlerini belirlemek ve nüfus cüzdanlarının
üretiminde uygulanacak sistem ve teknolojiyi tespit etmek,"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
EYÜP FATSA (Ordu) - 1 inci madde üzerinde,
Adana Milletvekili Ali Küçükaydın konuşacaklardır.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, AK Parti
Grubu adına, Adana Milletvekili Ali Küçükaydın.
Buyurun Sayın Küçükaydın. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ KÜÇÜKAYDIN
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, görüşlerimizi açıklamak üzere
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısıyla yapılacak yasa değişikliğiyle, teknoloji transferi ve kullanımıyla,
Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanlarının yeniden düzenlenmesi ve bu cüzdanlarda,
kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası bulunacağından, resmî işlerde
bu numaraların temel alınması mümkün olacaktır.
Nüfus cüzdanları, aslında, kişinin
kimliğinin ve vatandaşlığının belirlenmesinde esas olan çok önemli bir
belgedir. Bu tanım gereğince, nüfus cüzdanı için, devlet ve fert arasındaki
soyut ilişkiyi somutlaştıran, vatandaşlık bağını göreceli hale getiren ilk ve
temel belgedir diyebiliriz. Bu belgenin önemi günlük hayatın her safhasında
mevcuttur. Kişi, doğumla başlayarak nüfusa konu olmakta ve nüfusa konu olma
işi, çoğu kez, fizikî hayatının sona ermesiyle de devam etmektedir; miras
hukukunda olduğu gibi.
Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında, iş ve
işlemlerin yürütülmesinde, kimliğin belirlenmesinde nüfus cüzdanı esas
alınmaktadır. Bu nedenle, güvenlik açısından, nüfus cüzdanlarının, belirli
periyotlarla ve daha güvenlikli nüfus cüzdanlarıyla değiştirilmesi
gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, halen uygulamada olan
nüfus cüzdanları, dış etkenlere açık ve bu dış etkenlere karşı dayanıksızdır.
Bunu bir örnekle belirtmek istersek; ülkemizde, 1976'dan 1999 yılına kadar 126
000 000 nüfus cüzdanı değiştirilmiştir. Bu da gösteriyor ki, nüfus cüzdanları,
bu dönemde, bütün dış etkenlere karşı dayanaksız, nüfus idarelerinin işlerini
çoğaltmakta ve vatandaşlarımızın nüfus idarelerinin kapılarında beklemelerine
neden olmuştur.
Ayrıca, soğuk damgalar, çoğu kez
okunamamıştır. Yine, nüfus cüzdanlarının üzerine yapıştırılan resimler sökülmek
suretiyle, tahrip edilmek suretiyle, taklit edilmek suretiyle birçok yolsuzluğa
da konu olmuştur.
Değerli milletvekilleri, işte bu noktada,
1972 yılında, 1587 sayılı Nüfus Kanunuyla bir proje ortaya atılıyor. Bu,
aslında büyük bir proje, MERNİS Projesidir. MERNİS Projesi, 1976 yılında çok
iyi niyetlerle başlatılıyor; ama, bir türlü amaçlanan hedefe zamanında
götürülemiyor. Otuz yıl sonra, 2002 yılında MERNİS veri tabanı hazırlanıyor ve
en son da, bildiğiniz gibi, 20 Ocak 2003 yılında Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın
Başbakanımızın da katıldığı üst düzey bir törenle MERNİS Projesi on-line olarak
hizmete sunuluyor.
Değerli arkadaşlarım, bu proje, aslında,
hem nüfus idaresi açısından hem de ülkemize getirdiği yenilikler açısından çok
önemli bir projedir. Bu projenin, gerçekten bu dönemde hizmete girmesi
memnuniyet vericidir, gurur vericidir.
MERNİS Projesinin amaçlarını kısaca şu
şekilde özetleyebiliriz: Merkez ve ilçe birimlerindeki nüfus işlemlerinin,
nüfus mevzuatına uygun olarak bilgisayar ortamında yapılması bu projeyle
sağlanacaktır. Tüm vatandaşlarımız, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasına, bu
projeyle kavuşmuş oluyor. Şu ana kadar, 63 milyon vatandaşımız, Türkiye
Cumhuriyeti kimlik numarasını öğrenmiştir. Bu projeyle, kolay taşınabilir,
bugünkü yasal değişikliğin konusu olan kolay taklit edilemez, çağdaş nüfus
kimlik kartına kavuşmamız sağlanıyor. Bu projeyle, nüfus aile istatistikleri,
hızla, sağlanıyor. Bu projeyle, Kamu kuruluşlarına ve vatandaşlara elektronik
ortamda bilgi hizmetinin verilmesi de sağlanıyor. Bu anlamda, proje,
Türkiye'nin, Avrupa Birliği yolunda elektronik devlet (e-devlet) yapısına
gelmesinde de en büyük katkıyı sağlamış oluyor.
Değerli milletvekilleri, bu yasal
düzenlemeden, bugün yasalaşacak olan bu tasarımızla, projenin hayata
geçirilmesinden -yeni cüzdanlarla- şunlar amaçlanmaktadır:
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sahip
oldukları nüfus cüzdanlarını, Batı standartlarına uygun, her çeşit taklit,
tahrif ve sahteciliği ortadan kaldıracak özelliklerde, yeni nüfus cüzdanlarıyla
değiştirmek.
MERNİS Projesiyle -yeni nüfus cüzdanı
projesiyle- oluşturulmuş veri tabanını toplanacak bilgilerle takviye etmek,
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün yükümlülüğünde olan nüfus
cüzdanı dağıtımının süreçlerini yeni teknoloji yardımıyla iyileştirmek.
Uluslararası standartlara uygun ve
güvenlik sağlamak.
Kamu kuruluşları arasındaki bilgi akışını
hızlandırmak, işlem zorluklarının yarattığı savurganlığı zaman ve işgücü
kaybını önlemek ve vatandaşlara kaliteli, süratli hizmet sunmak.
Daha önce, vatandaşlarımız, nüfus
dairelerinin kapılarında "bugün git, yarın gel" anlayışıyla hizmet
alıyordu ki, bu projeyle, artık, istediğiniz yerden, istediğiniz nüfus
idaresinden nüfus kayıt örneklerini alma imkânına kavuşulmuş oluyor. Nüfus
cüzdanı bilgilerini hukukî ve teknik olarak denetim altına alıyoruz, en
önemlisi, mal güvenliğini sağlıyoruz ve bütün toplumu içine alan bir arşiv
bilgisine de sahip oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, artık, bu
tasarının yasalaşmasıyla, bu doğrultuda, beş yıllık bir süre içinde bütün nüfus
idarelerimizde bu yeni standarttaki nüfus cüzdanlarımıza vatandaşlarımız
kavuşmuş olacaktır.
Yeni nüfus cüzdanları asla taklit ve
tahrip edilemeyecektir. Yeni nüfus cüzdanları üzerinde işlenen görsel elemanlar,
karta zarar vermeden hiçbir şekilde sökülemeyecek; bu sistem lazer baskı
sistemiyle gerçekleştirileceği için, üzerinde hiçbir tahribat yapılamayacaktır.
Kart üzerine yonga-çip sistemi konacağı için, kişinin kendisinden başka bu
bilgilere ulaşılamaması da sağlanmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının
kanunlaşmasıyla, yukarıda belirttiğimiz yenilikler ülkemizde kısa sürede
uygulanacak, yeni teknolojilerle üretilen cüzdanlar sayesinde birçok sıkıntıdan
devletimiz ve vatandaşımız kurtulmuş olacaktır. Değişim, dünyanın bugünkü
durumunu, teknolojinin gelişmesini kavramak ve cesaretle adımlar atmak
demektir. İşte, nüfus hizmetlerinin de çağdaş bir yapıya kavuşmasına imkân
verecek bu tasarıya Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak olumlu oy
vereceğimizi belirtiyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Küçükaydın.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Siyam Kesimoğlu.
Buyurun Sayın Kesimoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET SİYAM KESİMOĞLU
(Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle
paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yeni kurulan 59 uncu Cumhuriyet
Hükümetine başarılar diliyorum, kutluyorum; bu vesileyle de, Yüce Heyetinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi, kamu düzeninin temel dayanağını oluşturan nüfus kayıtlarının
tutulması ve sürekliliklerinin sağlanmasına ilişkin düzenlemeler 17.2.1926
tarih ve 743 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 5.5.1972 tarih ve 1586 sayılı Nüfus
Kanununa göre yapılmaktadır. Ancak, aradan geçen bu kadar uzun süre, bu süreçte
ekonomik ve sosyal hayatımızda yaşanan hızlı gelişmeler, değişmeler, günümüzde,
artık, işlemlerin, en az düzeye indirilerek basitleştirilmesini ve uygulamada
görülen gereksiz işlemlerin ortadan kaldırılarak hizmette hız ve verimliliğin
sağlanmasını gerekli hale getirmiştir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, nüfus
cüzdanı, kişinin kimliğini ve vatandaşlığını belirlemesinde esas olan çok
önemli bir belgedir. Bir başka deyişle, nüfus cüzdanı, kişinin, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu ve bu nedenle, Türk nüfus kütüklerine kayıtlı
olduğunu kanıtlayan resmî bir belgedir. Bütün kamu ve özel kurumlardaki
işlemlerde esas alınan temel belge niteliğindeki nüfus cüzdanının, her vatandaş
tarafından alınması, sürekli olarak yanında bulundurulması, gereklilikten öte
yasal bir zorunluluk olarak da karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu nedenlerle de,
güvenlik açısından, nüfus cüzdanlarının belirli bir süre sonunda değiştirilmesi
ve eski nüfus cüzdanlarının hukukî geçerliliklerine son verilmesi, devlet
güvenliği açısından önem arz etmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
tasarıyla, nüfus cüzdanlarının ileri bir teknoloji kullanılarak, her çeşit
taklit, tahrif ve sahteciliğe meydan vermeden üretilmesi yetkisi Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasına alınmaktadır.
Yine, tasarıyla, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının nüfus cüzdanlarının yeniden düzenlenmesi, değiştirilmesi ve
eski nüfus cüzdanlarının hukukî geçerliliklerine son verilmesi görevi Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne verilmektedir.
Bildiğiniz gibi, ülke nüfusunun yapısı,
nitelikleri, nüfus hareketleri ve bunlardaki gelişmelere göre takip edilecek
politikaların tespit ve uygulamalara dair çalışmaları, ilgili kuruluşlarla
işbirliği içinde yapmak, belirlenecek esasların yürütülmesini sağlamak, Nüfus
ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında yer almaktadır.
Diğer taraftan, tasarıyla getirilen bu
düzenleme, MERNİS Projesini, yani, Merkezî Nüfus İdaresi Sistem Projesini
tamamlayan bir düzenlemedir. Avrupa Birliğine uyum süreci içindeki
taahhütlerimiz arasında yer alan bu proje, bazı kanunlarda değişiklikleri
gerektirmektedir. Bu nedenle de, bu yasa tasarısıyla, 1972 yılında
çalışmalarına başlanan ve yakın bir tarihte tamamlanması planlanan MERNİS
Projesine yasal dayanak kazandırılmaya çalışılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu projeyle merkez ve ilçe birimlerinde nüfus hizmetlerinin
bilgisayar ortamında verilmesi ve merkezî veri tabanının oluşturulması, Türkiye
Cumhuriyeti kimlik numarası verilmesi, kamu kuruluşlarına ve vatandaşlara
elektronik ortamda bilgi verilmesi, nüfus ve aile istatistiklerinin hızlı ve
sağlıklı alınması, kolay taşınabilir, kolay taklit edilemez nüfus cüzdanlarının
verilmesi amaçlanmıştır. Bu projenin yürürlüğe girmesiyle her vatandaşa bir
kimlik numarası vererek, nüfus cüzdanlarında bu numaranın yer alması ve
vatandaşların da bütün işlemlerinde bu numarayı esas almaları hedeflenmiştir.
Ayrıca, bildiğiniz gibi, 28 Ekim 2000 tarihinden sonra verilen nüfus
cüzdanlarında Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası yer almaktadır. Bu
uygulamayla nüfus, vergi, sağlık ve askerlik gibi alanlarda merkezî olarak
tutulacak bilgilere tek bir numarayla ulaşılmasına imkân sağlayan altyapının
oluşturulması hedeflenmiştir. Tasarıdaki düzenlemelerin de bu amaçlara yönelik
olarak yapıldığı görülmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, tüm bu
bilgiler ışığında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, tasarıyı olumlu
bulduğumuzu ifade etmek istiyor; bu vesileyle de, tasarıya "evet" oyu
vereceğimizi belirtiyor, Yüce Heyetinizi bir kez daha sevgiyle selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Kesimoğlu.
Madde üzerinde şahısları adına söz
isteği?.. Yok.
Madde üzerindeki müzakereler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
2 nci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
Söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 3 üncü Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir ve
tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, Nüfus Kanununun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
raporunun müzakeresine başlıyoruz.
3.- Nüfus
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/455) (S. Sayısı: 57) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 57 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Sıdıka Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA SIDIKA AYDOĞAN (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde görüşlerimizi bildirmek
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi, kısa
adıyla, MERNİS Projesi kapsamında görüşmekte olduğumuz Nüfus Kanununun bazı
maddelerinin neden değiştirilmesi gerektiğini daha iyi kavrayabilmek için,
MERNİS Projesinden söz etmenin yararlı olacağı düşüncesindeyim.
MERNİS Projesi fikri, 1972 tarihli ve 1587
sayılı Nüfus Kanunuyla doğdu. 1976 yılında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından
planlanan proje, 1980 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesine ihale edildi.
1982 yılında hayata geçirilen proje kapsamındaki çalışmalar 1996 yılına kadar
devam etti ve kütüklerde, tarama, kodlama, veri girişi çalışmaları tamamlandı.
1996 yılında, Dünya Bankası, MERNİS
Projesini özelleştirme ve sosyal güvenlik ağı kapsamına aldı ve projenin
fizibilite çalışması yapıldı. 1997 yılında yürürlüğe giren 4300 sayılı Kanunla
sağlanan ödeneğin kullanılmasıyla, MERNİS Projesi hız kazandı ve Dünya
Bankasından proje için 5 500 000 milyon dolar kredi aktarıldı. Bu kaynakla,
ilçelerin bilgisayar donanımları alındı, yazılım ihalesi yapıldı, pilot ilçe
uygulaması gerçekleştirildi. Aktarılan bu kaynağın 3 500 000 doları kullanıldı.
MERNİS Projesiyle, merkez ilçe ve
birimlerinde nüfus hizmetlerinin bilgisayar ortamında verilmesi ve merkezî veri
tabanının oluşturulması, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının verilmesi, kamu
kuruluşlarına ve vatandaşlara elektronik ortamda bilgi verilmesi, nüfus ve aile
istatistiklerinin hızlı ve sağlıklı alınması, kolay taşınabilir ve kolay taklit
edilemez nüfus cüzdanlarının verilmesi amaçlanmıştır.
Ayrıca, MERNİS Projesiyle, vergi tahsilatı
ve denetimi kolaylaşacak, kayıtdışı ekonomi kontrol altına alınacak.
MERNİS Projesinin, yatırım ve planlama
yönünden, güvenlik yönünden, askerlik yönünden, sağlık yönünden, eğitim
yönünden, sosyal güvenlik yönünden, seçmen kütükleri yönünden, adalet yönünden
getireceği kolaylıkları da gözardı etmemeliyiz.
Gerek bu çalışmalar sırasında elde edilen
bulgular ve gerekse 1587 sayılı Nüfus Kanununun uygulaması sonucu tespit edilen
aksaklık ve boşlukları gidermek amacıyla, yasada bazı değişikliklerin gerekli
olduğu anlaşılmıştır.
5.5.1972 tarihli ve 1587 sayılı Nüfus
Kanununun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasındaki değişiklikle, doğum halinde
sözlü bildirimle tutanak düzenletme süresi 30 gün olarak düzenlenmekte. Yurt
dışındaki doğumlar için de, 60 gün içinde başkonsolosluğa sözlü bildiride
bulunarak, tutanak düzenletme yükümlülüğü ilave edilmiştir.
Mevcut yasada, evlenme aktinin yapılmasını
takiben bir ay olan evlilik bildirim süresi, yapılmak istenen 23 üncü maddenin
1 inci fıkrasındaki değişiklikle, 10 güne çekilmiştir.
Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla,
nüfus kütükleri bilgisayar ortamında tutulacak, kimlik sahteciliğini önlemek
için parmak izi sistemi uygulanacak.
Nüfus Kanununun 43 üncü maddesinin (b) bendinin
sonuna gelmek üzere, komisyonumuzca, hükümetten gelen yasa metnine ilave olarak
"medenî hali" ibaresi eklenmiştir. Aile kütüklerine ilişkin olarak
yapılan bu düzenlemeye, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz de katıldık;
ancak, MERNİS Projesi kapsamında, şu anda kullandığımız nüfus cüzdanlarının
elle doldurulması nedeniyle birçok yanlışlıklara, yazım hatalarına sebebiyet
verdiğinden, boyutlarının büyüklüğü nedeniyle muhafaza edilmesi ve taşınması
güç olduğundan, mevcut nüfus cüzdanları üzerinde tahrifat yapmak suretiyle
sahte kimliklerin türemesine sebebiyet verdiğinden, boyutları küçük, kolay
taşınabilen, tahrif etme imkânını ortadan kaldıran, Batı ülkelerinde
geliştirilen son teknolojiye uygun nüfus cüzdanları hayata geçirildiğinde
"medenî hali" ibaresinin yer almaması gerektiği, bu konuda lüzum eden
hazırlıkların da gecikmeden yapılması gerektiğini Yüce Heyetinize bildiririm.
Daha önceki tarihlerde, nüfus
cüzdanlarında yer alan "evli, bekâr, boşanmış, dul" ibareleri, atılan
bir adım değişiklikle kaldırılmış, yerine, sadece "evli veya bekâr"
yazılımına imkân tanınmıştır. Biz, bir adım daha atarak "medenî hali"
ibaresinin nüfus cüzdanlarından çıkarılmasını talep etmekteyiz; zira, medenî
hal, kişiye özeldir, başkaları tarafından bilinmesine gerek yoktur. Değerli
milletvekilleri, bu, insanların özel yaşamına müdahale anlamına gelir, kişilik
haklarına saldırı anlamına gelir.
Görüşmekte olduğumuz
Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısına
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi bildirir, saygılar
sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına, Sıvas Milletvekili Sayın Selami Uzun.
Buyurun Sayın Uzun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELAMİ UZUN (Sıvas) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığınca hazırlanarak
Bakanlar Kurulunca Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen 1587 sayılı Nüfus
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının tümü
üzerinde, AK Parti Grubu adına söz aldım.
Değerli milletvekilleri, kamu düzeninin
temel dayanağını oluşturan nüfus kayıtlarının tutulması ve sürekliliklerinin
sağlanmasına ilişkin düzenlemeler, 1926 tarihli Türk Medenî Kanunu ile 1972
tarihli 1587 sayılı Nüfus Kanunuyla yapılmıştır.
Aradan geçen uzun süre sonunda, Türk
toplumunun sosyal ve ekonomik hayatında meydana gelen çok hızlı değişme ve
gelişmeler sebebiyle, hizmette sürati ve verimliliği sağlamak zorunlu hale
gelmiştir. Soruna köklü ve kalıcı çözüm getirmek için, nüfus hizmetlerinin
modernize edilip, bilgiişlem makinelerinin kullanılarak, sürat ve verimliliğin
artırılması amaçlanmış ve sistemin uygulamaya geçirilmesine ihtiyaç
duyulmuştur.
Tasarıyla, 1974 yılında çalışmalarına
başlanılan MERNİS (Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi) Projesi hayata geçirilmeye,
projenin uygulanmasına yasal dayanak kazandırılmaya çalışılmaktadır. Vergi
toplanmasından sahteciliğin önlenmesine, kimlik taşıma kolaylığından terörün
önlenmesine kadar birçok önemli amaca hizmet edecek olan bu projenin
hedeflendiği gibi yürütülebilmesi halinde, ülkemizin çağa ayak uydurması
kolaylaşacaktır.
Tasarı neleri içermektedir; tasarı, 2'si
yürütme ve yürürlük olmak üzere toplam 11 maddeden oluşmaktadır. Ayrıca, 1587
sayılı Kanuna 2 madde ilave edilmektedir. Nüfus Kanununun 7 maddesi kısmen veya
tamamen değiştirilmiştir. Kısmen değiştirilen
maddeler 16, 23 ve 52 nci maddelerdir; tamamen değiştirilen maddeler 43,
53, 57 ve 58 inci maddelerdir.
Tasarının 1 inci maddesiyle, Nüfus
Kanununun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası değiştirilmektedir. Bu değişiklikle,
yurt dışındaki doğumlarda bildirim süresi altmış güne çıkarılarak,
vatandaşlarımızın süre yönündeki mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlanmıştır.
Tasarının 2 nci maddesinde, 1587 sayılı
Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrası değiştirilmektedir. Buna göre, nüfus
olaylarının bilgisayar ve aile kütüklerine tescili amacıyla, evlenme
akitlerinin on gün içerisinde nüfus idarelerine gönderilmesi hususunda, evlenme
akitlerini yapanlara ödev yüklenmektedir.
Tasarının 3 üncü maddesinde, Nüfus
Kanununun 43 üncü maddesi değiştirilerek. "nüfus kütüğü" kavramı
yeniden tarif edilmekte, MERNİS Projesi gereğince tutulan kütüklere bilgisayar
ve mikrofilmler de katılmaktadır. Maddede "nüfus kütükleri, defter veya
bilgisayar ortamında tutulan nüfus aile kütükleri ile özel kütükler ve
mikrofilmlerden oluşur" denilerek, içerikleri belirlenmektedir. Yenilik
olarak, herkese bir Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası verilmekte ve
bilgisayarla tutulan kütükler ve mikrofilmler "nüfus kütüğü" kavramı
içerisine almaktadır.
Tasarının 4 üncü maddesinde, Nüfus
Kanununun 52 nci maddesindeki değişikliklerle, para cezaları günün şartlarına
uydurulmuştur.
Tasarının 5 inci maddesi, Nüfus Kanununun
53 üncü maddesindeki bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmesini engelleyen
mücbir sebepleri yeniden belirlemekte ve her türlü tabiî afet, gasp, hırsızlık,
yangın ve terör nedeniyle bildirim yükümlülüğünü yerine getiremeyenlere ve
kimsesiz çocukların bildirimlerine 52 nci maddedeki cezaların uygulanmayacağı
hükmünü getirmektedir.
Tasarının 6 ncı maddesi, kanunun 57 nci
maddesini değiştiriyor. Madde, nüfus ve aile cüzdanlarının boyutlarına,
biçimine ve içeriğine ilişkin hususlar ile dağıtım ve düzenlenmesine ilişkin
hükümleri kapsamaktadır. Yapılan değişiklikle, nüfus cüzdanlarında güvenlik
unsurunun öne çıktığı bir teknolojinin kullanımına imkân verecek düzenlemeler
getirilmektedir.
Bugüne kadar, gereken önem verilmeden
hazırlanan nüfus cüzdanları, kimlik değiştirmek isteyen teröristler ile
bankaları ve şahısları dolandırmak isteyen her türlü kötü niyetli kişilerin
emellerine rahatlıkla ulaşmalarına alet olmuştur. Oysa, nüfus cüzdanı, bireyin
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu ve bu nedenle Türk nüfus kütüklerine
kayıtlı olduğunu kanıtlayan resmî bir belgedir. Bu tanım gereğince, nüfus
cüzdanı, devlet ile fert arasındaki ilişkiyi somutlaştıran ve vatandaşlık
bağını elle tutulur hale getiren ilk ve temel belgedir. Bu özelliğiyle, nüfus
cüzdanı, bireyin evlenme, tapu, elektrik, su, havagazı, vergi, sürücü belgesi,
lisans, diploma, pasaport gibi resmî işlerde, yargı yerlerinde, seçimlerde,
otel, motel, pansiyon ve kamping gibi konuklama yerlerinde yürütülecek
işlemlerde esas alınacak temel belge olmaktadır.
Bütün bu nedenlerle, her Türk vatandaşının
nüfus cüzdanı alması ve sürekli olarak yanında bulundurması yasal bir
gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple, mevcut nüfus cüzdanı
uygulamasının aynen sürdürülmesi yanında, nüfus cüzdanının modern teknoloji
kullanılarak, İçişleri Bakanlığınca düzenlemesi veya düzenlendirilmesi
hususları düzenlenmiştir.
7 nci maddeyle, Nüfus Kanununun 58 inci
maddesi değiştirilmektedir. Nüfus ve aile cüzdanlarının verilebilmesi için,
İçişleri Bakanlığınca bastırılan ve ilgililerin imzasını, parmak izini,
fotoğrafını, adresini ihtiva eden ve oturulan yer mahalle veya köy muhtarlığına
ya da görevli olunan kurum ve kuruluş amirine tasdik ettirilen standart bir
belgeyi uygulamaya koymaya ve kaldırmaya, parmak izini kâğıt veya bilgisayar
ortamında almaya İçişleri Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
Hulasa, MERNİS Projesi, ülkemiz açısından
çok önemli bir proje olduğu ve bir an önce hayata geçirilmesi gerektiği,
projenin hayata geçirilmesiyle, nüfus sayımının otomatik hale geleceği, vatandaşların
bütün devlet dairelerinde tek bir kimliğe sahip olmasının işleri büyük oranda
kolaylaştıracağı, bu projenin hayata geçirilmesiyle birlikte, her insanın bütün
kurumlarda tanımlanmış olacağı ve kendilerini tanıtmanın güçlükleriyle
karşılaşmayacakları bir uygulama olacağı için, bu tasarı hazırlanmıştır.
Nüfus hizmetlerinin modernize edilmesi
için, hayata geçirilen MERNİS Projesiyle birlikte, nüfus cüzdanlarının da
modernize edilmesi gerektiği düşüncesiyle hepinize saygılar sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzun.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
NÜFUS
KANUNUNUN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 5/5/1972 tarihli ve 1587 sayılı
Nüfus Kanununun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Doğumları baba, yoksa veya kısıtlı,
tutuklu, hasta ve herhangi mecburi bir sebeple orada bulunamazsa ana, veli veya
vasisi doğumun olduğu tarihten başlayarak yurt içinde otuz gün içinde nüfus
memuruna, yurt dışında altmış gün içinde Başkonsolosluklara sözlü bildiride
bulunarak doğum tutunağına yazdırmakla yükümlüdür."
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 1587 sayılı Kanunun 23 üncü
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Medenî Kanun hükümlerine göre
evlenme akdini yapanlar akdin yapıldığı tarihten başlayarak on gün içinde
örneğe uygun üç nüsha evlenme bildirisini bulunduğu yer nüfus müdürlüğüne,
onlar da erkek ve kadının kayıtlı bulunduğu nüfus müdürlüğüne göndermekle yükümlüdür."
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 1587 sayılı Kanunun 43 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 43. - Nüfus kütükleri; ilçe ve
aile esasına göre tutulan, kişilerin hak ve yükümlülüklerinin, doğumuna esas
olmak üzere kimliklerinin, aile bağlarının, vatandaşlık durumlarının ve şahsi
hallerinin belirlenmesi amacıyla istatistik verilerinin işlendiği defter veya
bilgisayar ortamında tutulan resmi belgelerdir. Nüfus kütükleri; defter veya
bilgisayar ortamında tutulan nüfus aile kütükleri ile özel kütükler ve
mikrofilmlerden oluşur. Nüfus kütükleri, daimi olarak saklanması gerekli resmi
belgelerdir.
Nüfus aile kütükleri; ilçelerde şahsi
hallere ilişkin işlemlerin yapılıp yürütülmesinde kullanılmak üzere ilçe, köy,
mahalle ve aile esasına göre nüfus idarelerince tutulan resmi belgelerdir.
Özel kütükler; defter veya bilgisayar
ortamında tutulan nüfus aile kütüklerine düşürülen kayıtların dayanağı olan
tutanak ve resmi belgelerin her yıl kütüğe geçiriliş sırası ve olay türüne göre
tasnif edilip, yıllık olarak ciltlenmesinden oluşan resmi belgelerdir.
Dayanak belgelerinden arşivlenmek üzere
çıkarılan mikrofilmler ise, mikrofilmler özel kütüğünü teşkil eder. Tekniğine
uygun hazırlanan ve saklanan mikrofilmler, özel kütüklerle aynı hukuki değere
sahiptir.
Defter ve bilgisayar ortamında tutulan
kütük kayıtları arasında farklılık olduğu takdirde hangi kaydın doğru kabul
edilip esas alınacağı, tescile esas olan dayanak belgesine göre tespit edilir.
Merkezde, nüfus müdürlüklerindeki
kayıtları kapsayacak bir veri tabanı oluşturulur. Nüfus olayları da iletişim
ağı kullanılarak nüfus idareleri ve merkezdeki veri tabanlarına işlenir.
İçişleri Bakanlığı, merkezde bilgisayar
ortamında tutulan nüfus kütükleri ile özel kütüklere ait mikrofilmlerin
yedeklerinin, tespit edeceği farklı bir yerde saklanmasını sağlar. İşlemden
kaldırılmış nüfus kütüklerinden saklanmasına ihtiyaç duyulmayanlar, İçişleri
Bakanlığınca imha edilebilir.
Nüfus aile kütüklerinde kişi ve aileler
hakkında aşağıdaki bilgiler bulunur.
a) Şahsi hale ilişkin bilgiler:
1) Kişinin adı ve soyadı, cinsiyeti,
baba-ana ve soyadları, evli kadınların önceki soyadları,
2) Doğum yeri, doğum tarihi, kütüğe kayıt
tarihi (yıl, ay , gün olarak),
3) Evlenme, boşanma, nesep düzeltmesi ve
reddi, ölüm ve vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi gibi şahsi halde
meydana gelen değişiklik veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler.
b) Diğer bilgiler:
1) Türkiye Cumhuriyeti Kimlik numarası,
2) Dini,
3) Medeni hali
c) İdari bilgiler: İl, ilçe, köy veya
mahalle adı ile, cilt, aile ve birey sıra numarası.
Merkez ve ilçelerde tutulan nüfus
kütüklerinin yetkili makamlarca usulüne göre onaylanmış olması şarttır. Onaysız
nüfus aile kütüğündeki bilgilerin doğruluğu Genel Müdürlükçe teyit edilmedikçe
hukuken geçerli değildir. İlçe nüfus idarelerinde tutulan ve defter şeklinde
olan nüfus kütüklerinin her sayfasına cilt ve sayfa sıra numaraları konur.
Kütüğün sonuna kaç sayfadan ibaret olduğu yazılır. Sayfa birleşim yerleri
asliye hukuk mahkemesince mühürlenerek sonu onaylanır.
Merkezden çıkarılıp gönderilecek defter ve
belgeler Genel Müdürlükçe onaylanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 1587 sayılı Kanunun 52 nci
maddesinin (a) bendinde yer alan "onbin" ibaresi "yedimilyonbeşyüzbin"
olarak, (b) bendinde yer alan "yirmibin" ibaresi
"onbeşmilyon" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. - 1587 sayılı Kanunun 53 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 53. - Her türlü tabiî afet,
gasp, hırsızlık, yangın ve terör nedeniyle; nüfus ve aile cüzdanlarının
kaybedilmesi ve nüfus olaylarının bildirim yükümlülüğünün yerine getirilememesi
halleri ile yetkili kurum ve kuruluşların kimsesiz çocuklarla ilgili nüfus
cüzdanı talepleri ve doğum bildirimlerinde, 52 nci maddede belirtilen para
cezaları uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 1587 sayılı Kanunun 57 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 57. - Nüfus cüzdanı, kişinin
Türk vatandaşı olduğunu ve nüfus aile kütüklerine kayıtlı bulunduğunu
kanıtlayan resmi bir belgedir.
Nüfus cüzdanının kapsam, şekil, ebat,
yürürlük, değiştirme ve geçerlilik tarihlerini belirlemeye İçişleri Bakanlığı
yetkilidir.
Bakanlık taklit, tahrif ve sahtecilikten
korumak amacıyla nüfus cüzdanı üzerine konulacak güvenlik unsurlarını, basım ve
vatandaşa teslimat aşamasında uygulanacak sistem ve teknolojiyi tespit etmeye
yetkilidir. Nüfus cüzdanları, Maliye Bakanlığının muvafakati üzerine Bakanlıkça
uygun görülecek yerlerde bastırılabilir. Düzenlenen nüfus cüzdanları Bakanlık
ve Maliye Bakanlığınca tespit edilecek esaslar çerçevesinde nüfus idareleri ve
başkonsolosluklara dağıtılır. Nüfus cüzdanları satış bedeli, 210 sayılı Değerli
Kağıtlar Kanununa göre Maliye Bakanlığınca belirlenecek değerli kağıt bedelini
de ihtiva edecek şekilde ve maliyetler göz önünde bulundurulmak suretiyle,
Maliye Bakanlığının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca tespit edilir. Yurt
dışında dağıtımı yapılacak nüfus ve aile cüzdanlarının satış bedeli ise
İçişleri, Dışişleri ve Maliye Bakanlıklarınca tespit edilir ve cüzdanların
satış bedeli, verildiği ülke parası üzerinden, başkonsolosluklarca tahsil
edilir. Nüfus cüzdanlarının satış bedeli ile Maliye Bakanlığınca bu cüzdanlar
için belirlenen değerli kağıt bedeli arasındaki tutar, nüfus cüzdan basımı,
cüzdan üretimine yönelik makine-teçhizat alımı, dağıtımı ile nüfus idaresinin
otomasyonu hizmetlerinde kullanılmak üzere Maliye Bakanlığınca bir yandan
bütçeye özel gelir, diğer yandan İçişleri Bakanlığı bütçesinde açılacak tertibe
özel ödenek kaydedilir. Özel gelir ve özel ödenek kaydolunan tutarlardan yılı
içerisinde harcanmayan kısmı ertesi yıla devredilir. Aile cüzdanları Bakanlıkça
tespit edilecek şekil ve örneklere uygun olarak Maliye Bakanlığınca bastırılıp,
maliye saymanlıklarınca dağıtılır.
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel
Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatı ile Başkonsolosluklar, nüfus ve aile
cüzdanları bedeli açısından 2.6.1934 tarih ve 2489 sayılı Kefalet Kanunu
hükümlerine tabi değildir.
Nüfus cüzdanı, yurt içinde ilçe nüfus
müdürlüklerince ve yurt dışında başkonsolosluklarca kişilerin kendilerine,
ergin olmayanların veli, vasi veya resmi vekillerine parmak izi karşılığında
verilir.
Nüfus cüzdanlarına, bu Kanunda
öngörülenler dışında kayıt ve işaret konulamaz, bu cüzdanlar hiçbir kişi, kurum
veya kuruluş tarafından alıkonulamaz. Ancak, ihtiyaç duyulan hallerde kurum
veya kuruluşlar bir suretini saklayabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 57 sıra sayılı
1587sayılı Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısının 57 nci maddeyi değiştiren 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının
birinci cümlesinin "Bakanlık taklit, tahrif ve sahtecilikten korumak
amacıyla nüfus cüzdanı üzerine konulacak güvenlik unsurlarını, basım ve
vatandaşa teslimat aşamasında uygulanacak sistem ve teknolojiyi, nüfus
cüzdanının kaybı ve değiştirilmesi halinde yapılacak işlemleri tespit etmeye
yetkilidir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Eyüp Fatsa |
Fatih Arıkan |
|
Ankara |
Ordu |
Kahramanmaraş |
|
Ahmet Faruk Ünsal |
Mehmet Soydan |
Ramazan Toprak |
|
Adıyaman |
Hatay |
Aksaray |
|
|
Mevlüt Akgün |
|
|
|
Karaman |
|
BAŞKAN- Önergeye Komisyon katılıyor mu
efendim?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Çoğunluğumuz vardır; katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
Hükümet katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) -
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - 1587 sayılı Kanunun 58 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 58. - Nüfus ve aile
cüzdanlarının verilebilmesi için; İçişleri Bakanlığınca bastırılan ve
ilgililerin imzasını, parmak izini, fotoğrafını, adresini ihtiva eden ve
oturulan yer mahalle veya köy muhtarlığına ya da görevli olunan kurum veya
kuruluş amirine tasdik ettirilen standart bir belgeyi uygulamaya koymaya ve
kaldırmaya, parmak izini kâğıt veya bilgisayar ortamında almaya İçişleri
Bakanlığı yetkilidir.
Bu belgenin alınmasından sonra usulüne ve
nüfus kayıtlarına uygun olarak düzenlenen nüfuz cüzdanı, 57 nci maddede
belirtilen usullere göre verilir.
Doğum tutanaklarına dayanılarak nüfus
cüzdanı düzenlemesinde standart belge aranmaz
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 8. - 1587 sayılı Kanuna aşağıdaki
madde eklenmiştir.
"EK MADDE 6. - Nüfus aile
kütüklerinin bilgisayar ortamında tutulan kütüklere intikalini sağlamaya ve
nüfus işlemlerinin bu kütükler üzerinden yürütülmesine imkân hazırlamaya,
bilgisayar ortamında tutulan kütüklerin güvenliğini ve gizliliğini sağlayacak
tedbirleri almaya, kâğıt ortamındaki nüfus aile kütüklerini uygulamadan
kaldırmaya, dayanak belgelerinin düzenlenmesi, tescili ve muhafaza edileceği
yetkili nüfus müdürlüğünü belirlemeye, elektronik ortamda yürütülen her türlü
nüfus işlemlerinde elektronik imza kullanılmasına karar vermeye, kamu kurum ve
kuruluşlarının merkezde bilgisayar ortamında tutulan kayıtlardan bilgi
alışverişi taleplerini ve merkez ve taşrada iş akışını nüfus hizmetlerinin
bütünlüğü içerisinde belirlenecek esaslar ve usuller çerçevesinde karşılamaya
İçişleri Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde siz isteyen
?..Yok.
Madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi
okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 57 sıra sayılı 1587
sayılı Nüfus Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısının 8 inci maddesinde yer alan "kamu kurum ve kuruluşlarının"
ibaresinin "kamu kuruluşları ile kamu hizmeti veren kuruluşların"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Mevlüt Akgün |
Mehmet Soydan |
|
Ankara |
Karaman |
Hatay |
|
|
|
|
|
Eyüp Fatsa |
Fatih Arıkan |
Ramazan Toprak |
|
Ordu |
Kahramanmaraş |
Aksaray |
|
Ahmet Faruk Ünsal |
|
|
|
Adıyaman |
|
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeyle
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAKANI TEVFİK ZİYAEDDİN
AKBULUT (Tekirdağ)- Çoğunluğumuz vardır; katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) -
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusundaki
değişik şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum :
MADDE 9. - 1587 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 1. - Merkezi Nüfus
İdaresi Sistemi kapsamında nüfus cüzdanları bastırılıncaya kadar, nüfus ve aile
cüzdanları, İçişleri Bakanlığınca tespit edilen şekil, ebat ve örneğine uygun
olarak Maliye Bakanlığınca bastırılır ve nüfus idarelerinin ihtiyaçlarını
karşılamak üzere mal müdürlüğü saymanlıklarına, başkonsoloslukların
ihtiyaçlarını karşılamak üzere de Dışişleri Bakanlığına gönderilir.
Mal Müdürlüğü saymanlıklarınca nüfus
idarelerinin ihtiyacı göz önünde tutularak, nüfus ve aile cüzdanları
kadın-erkek her biri için en fazla iki biner adetinin bedeli sonradan ödenmek
üzere, müteakiben iki biner adetlik partiler halinde peşin para karşılığında
verilir.
Başkonsoloslukların ihtiyacı olan nüfus
cüzdanları ise, Dışişleri Bakanlığınca tespit edilip bildirilen sayıda verilir.
Yurtdışındaki nüfus cüzdan satış bedelleri İçişleri, Dışişleri ve Maliye
bakanlıklarınca döviz olarak tespit edilir ve verildiği ülke parası üzerinden
başkonsolosluklarca tahsil edilir.
Yeni nüfus cüzdanı verilmesi uygulaması
başlatılıncaya kadar; nüfus cüzdanları, ancak doğum tutanağı aile kütüğüne
işlendikten sonra nüfus memuru tarafından bu kayıtlara uygun olarak doldurulup
kendilerine, ergin olmayanların veli, vasi veya resmi vekillerine imza
karşılığında, okuryazar olmayanların sağ elini işaret parmağı standart belgeye
bastırılmak suretiyle verilmesine ilişkin mevcut uygulama sürdürülür."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Ta-sarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/524) (S.Sayısı: 72) (1)Ê
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, komisyon raporu 72
sıra sayıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan söz almıştır.
Buyurun Sayın Ayalan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşlerini belirtmek
üzere söz almış bulunuyorum.
Bilindiği üzere, 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 40 ıncı maddesine göre, sandık
iştirakçilerinin görevleriyle ilgilerinin kesilmesinin yaş haddi 65 yaşı
doldurdukları tarihtir. Meclise getirilen bu kanun tasarısıyla, kamuda görev
yapan personelin dinamizmini artırmak, genç personelin üst göreve yükselmesini
sağlamak amacıyla, sandık iştirakçilerinin azamî çalışma yaşları 65'ten 61'e
indirilmekte; hizmetin özelliği ve niteliği gereği bazı görevlerde kalmaları
zorunlu görülen, özel bilgisi ve ihtisasına gerek duyulan personelin yaş
hadlerinin 65 yaşını doldurdukları tarihi geçmemek üzere uzatılması hususunda
Bakanlar Kuruluna yetki tanınmaktadır.
Sayın milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısına benzer, sosyal güvenlik sistemiyle ilgili olarak,
özellikle de emeklilik yaşına ilişkin konularda Yüce Meclisin çatısı altında
çok sayıda görüşmeler ve tartışmalar yaşanmıştır. Zaman zaman, burada çözüldüğü
zannedilen sorunların, kanunlaştırıldığı zannedilen tasarıların Anayasa
Mahkemesinden geri döndüğü ve Yüce Meclisin bu yasaları tekrar tekrar görüştüğü
hepimizin malumudur; ancak, bu yasa tasarısı, önceki yasa tasarılarından farklı
olarak, sadece 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununda çok sınırlı bir değişikliği
kapsamaktadır. Bu değişikliğe niçin gereksinim duyulduğunu anlayabilmemiz için,
kavramlar üzerinde bir gezinti yapmamız gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, yaşlanma fizyolojik
bir süreçtir. Bu süreçte, zamana bağlı olarak, ayrıcalıksız her canlıda
biyolojik işlevlerde giderek yetersizleşme, fiziksel ve psişik stres
faktörlerine karşı dayanıksızlık ortaya çıkar. Burada, yaşlanmanın
fizyolojisini ve tıbbî yönünü anlatacak değilim; ancak, bilimsel veriler bize,
yaşlılığın fizyolojik sonuçlarının bireyden bireye büyük farklılık gösterdiğini
söylese de, ileri yaşlarda kalp hastalıkları, romatizmal hastalıklar gibi
kronik hastalıkların daha sık görüldüğü bilinmektedir; özellikle de, duyum ve
algı yetilerinde ve yine, kas gücü ve belleğin, bazı yanlarıyla yaşlılıkla
birlikte gerileme eğilimi gösterdiği hepimizin malumudur.
Yaşlanan nüfusun gereksinimleri de
değişmektedir. Çalışmalar, yaşlı nüfusun genç nüfusa göre sağlık hizmetlerini
daha fazla kullandığını göstermektedir. Yaşlı bireyler daha uzun süre hastanede
kalma eğilimindedir. Kronik hastalıklar ve özürlülükteki dramatik artışlar
nedeniyle, uzun dönem bakım hizmetlerine duyulan gereksinim bu dönemde
artmaktadır. Bu sağlık sorunlarının, yaşlı nüfus için ayrılan tedavi
masraflarının artması anlamına geldiği ve bu nedenle, özellikle gelişmiş
ülkelerde kurumsal düzenlemelerin yapıldığı da sosyal bir gerçekliktir. Çoğu
Avrupa ülkesi, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya'da nüfus yaşlanmakta,
önümüzdeki on onbeş yıl içerisinde bağımlı nüfusun; yani, pasif nüfusun aktif
nüfusa oranının artması beklenmektedir. Nüfusun yaşlanması sadece bağımlılık
oranını artırmamakta, yaşlı insanların, tıbbî teknolojinin gelişmesi ve sağlık
bilincinin yükselmesi gibi sebeplerle sağlık harcamalarında da önemli
miktarlarda artışlar olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde sağlık harcamalarının önemli
bir kısmının hayatın son altı ayı için harcanmakta olduğu bilinmektedir. Yine
gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfus yapısının ve ortalama hayat beklentisinin
artması sonucunda, emeklilikten sonra daha uzun emekli aylığı alınmasının yanı
sıra, sağlık hizmetlerine artan talep de sosyal güvenliğin yükünün artmasına
sebep olmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde bu ekonomik yükün
azaltılabilmesi amacıyla mümkün olduğunca emeklilik yaşı yükseltilmektedir ve
böylece, emekli aylığı alınan süre azaltılmaya çalışılmaktadır. Ancak,
ülkemizde bu durum, gelişmiş ülkelerden oldukça farklılık göstermektedir.
Ortalama yaşam süresinin, yani, doğuştan hayatta kalma ümidinin ülkemizde düşük
olması nedeniyle emeklilik sonrası yaşam çok kısadır.
Gelişmiş ülkelerdeki doğuştan hayatta kalma
ümidiyle ilgili vereceğim rakamlar bu konuda çok çarpıcıdır. Almanya,
Avusturya, Belçika gibi ülkelerde ortalama yaşam süresi 77 civarındadır,
Fransa, İspanya, İsveç gibi ülkelerde 78 - 79 civarındadır, hatta Yunanistan'da
78 civarındadır; ancak ülkemizde ortalama yaşam süresi 66'dır. Yine, 78 ve 80
arasında değişen ortalama yaşam süresi olan bu ülkelerde emeklilik yaşı 60 - 65
arasında, cinsiyete göre de değişmektedir.
Dünya Sağlık Örgütüne göre 60 yaş üzeri
kişiler yaşlı, 75 yaş üzeri ise ileri yaşlı kabul edilmektedir. Ülkemizde
yapılan araştırmalarda 60 ilâ 65 yaş üzerindeki kişilerin yüzde 90'ının
genellikle bir kronik hastalığı olup, bunların yüzde 35'inde 2, yüzde 23'ünde
3, yüzde 14'ünde ise 4 veya daha fazla hastalık bir arada bulunmaktadır.
Yine, Dünya Sağlık Örgütüne göre, hukuk ve
çalışma yaşamı bakımından yaşlılık, bir insanın çalışma performansının ve
verimliliğinin azaldığı ve emekli olduğu dönem olarak ifade edilmekte ve
genellikle de ülkeden ülkeye değişmekle birlikte sınır 60 veya 65 yaş olarak
kabul edilmektedir.
Sayın milletvekilleri, toplumsal statü,
yaşlandıkça değişmektedir. Tarım toplumlarında, yaşlıların saygın bir statüsü
vardır. Bilginin, kültürün sözlü olarak aktarıldığı, yazının az kullanıldığı
toplumlarda, tecrübenin önemi çok fazladır; ancak, sanayileşmiş toplumlarda
ise, teknolojinin öne çıkmasıyla, yaşlılar, statü olarak gerilerler. Özellikle,
özel eğitim gerektiren teknolojinin sürekli yenilenmesi ve bu yeniliğe
yaşlıların ayak uyduramaması sonucu, işlevsellikte kayıpla birlikte
verimlilikte düşüş başlar. Bu da, mevcut statünün korunamaması, bazen
özsaygının yitirilmesi ve çökkünlük yaşanması anlamına gelebilir.
Yaşlıların özelliği olarak kabul edilen
değişime direnme, değişme yeteneğinden yoksunluktan çok, yaşamı olduğu gibi
kabul etme eğilimine bağlanabilir ve yaşlılar, bilinçli bir şekilde, hayatın
bazı yönlerine karşı edilgen kalabilirler. Aslında, bu, üretmek için elzem olan
performans anksiyetesinin yitirilmesinin sonucudur; yani, statüyü korumaya
çalışan yaşlı, yeni durum ve olaylar karşısında heyecan yaşamak yerine, durağan
bir hayatı tercih eder. Bu da, yaşlılığın bir sonucu olarak
değerlendirilebilir.
Sayın milletvekilleri, verimlilik,
iktisadî olarak, bir etkinliğin sonucunda elde edilen üretimi ifade eder. Burada
konumuz, emeğin ve düşüncenin verimliliğidir. Emeğin verimliliğinde, çalışma
saatlerinin süresi, harcanabilen enerjinin miktarı ve zihinsel aktivitelerin
üretime katkıları önemli rol oynarlar. Bireysel verimlilik, yaşlanmayla
doğrudan ilişkilidir. İnsanların en verimli ve en üretken yaşlarının orta yaş
olduğu, en hızlı ve isabetli kararların bu dönemlerde verildiği bilinmektedir.
Emeklilik, memur ya da bağımsız
çalışanların, yasayla prim ve kesenek ödeyen işçilerin, belirlenmiş bir süre
sonunda işten ayrılarak, aylık almasını sağlayan haktır. Yasalarla saptanan
belirli bir süre ya da yaşa kadar çalıştıktan sonra işten ayrılan emekli kişi,
emekli aylığı almaya -çalışabilecek durumda olup olmadığına bakılmaksızın- hak
kazanır.
Emeklilik yaş sınırının saptanması ülkeden
ülkeye değişmekle birlikte, o ülkedeki, biraz önce bahsettiğim ortalama ölüm
yaşı, istihdam düzeyi, çalıştığı koşullar ve çalıştığı işkolu bu yaş sınırının
belirlenmesinde dikkate alınır.
Bizim tarihimizde emeklilik sistemi,
Osmanlı Devletinin kuruluşuna kadar uzanır. Osmanlı Devletinin kuruluşundan
tanzimat dönemine kadar iki ayrı sistem uygulanmıştır. Tanzimat döneminde ise,
Batı'da görülen emeklilik işlemlerini yürütmekle görevli sandıklara benzer
kuruluşlar, Osmanlı Devletinde de faaliyete geçmiştir.
Cumhuriyet döneminde, 1683 sayılı Askerî
ve Mülkî Tekaüt Kanunu 3 Haziran 1930 tarihinde, bugünkü 5434 sayılı Emekli
Sandığı Kanunu ise 17 Haziran 1949'da yürürlüğe girmiştir.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz, dünya
üzerinde genç nüfusa sahip nadir ülkelerden birisidir. Yaş gruplarına bakıldığı
zaman, en fazla yoğunluğun, aktif nüfus olarak değerlendirilen yaş grubunda
bulunduğu görülmektedir. İnsanların en çok çalışma güçlerinin bulunduğu,
verimliliklerinin ve dolayısıyla performanslarının en yüksek olduğu dönem de bu
dönemdir.
İşsizlerimize, yaş grupları açısından
baktığımız zaman karşımıza çıkan tablo çok manidardır. Devlet İstatistik
Enstitüsünün 2000 yılında 1 500 000 insan üzerinde yaptığı araştırmada,
yaklaşık 1 270 000 işsiz insanımızın 15 ilâ 39 yaş grubuna dahil olduğu
görülmektedir; yani, işsiz nüfusun yoğunluğu 15-39 yaşları arasındadır. Bu yaş
grubundaki işsizlerimizin toplam işsizlerimize oranı yüzde 85,4 gibi çok yüksek
bir orandır. Bu demektir ki, işsizlerimizin yoğun olarak görüldüğü yaş
grupları, çalışma gücünün, isteğinin ve fizyolojik enerjinin dorukta olduğu
dönemdir.
Yine, dünyadaki bazı ülkelerle mukayeseli
olarak işsizlik oranımıza baktığımızda, karşımıza çıkan tabloda, İngiltere,
İtalya, Japonya gibi ülkelerde işsizlik oranı, yaklaşık olarak yüzde 5'tir.
Bizim ülkemizde işsizlik oranı, yine Devlet İstatistik Enstitüsünün verdiği
eksik istihdam ile yaklaşık olarak yüzde 15 civarındadır. Yalnız, diğer
ülkelerdeki işsizlikten, bizim ülkemizin sahip olduğu işsizliğin en önemli
farkı, işsiz kalan insanlarımızın çok büyük bir kısmının genç yaştaki
insanlarımız olmasıdır. Oysa, diğer ülkelerde, işsiz kalan insanların büyük bir
kısmı, ileri yaşlara ulaşmış durumda olan, başka bir ifadeyle yaşlı olarak
kabul edilen insanlardan oluşmaktadır. Bu sebeple, bazı ülkeler, zaman zaman
yabancı işgücü kabul etmektedirler.
Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti
sosyal bir devlettir. Devletimizin ve hükümetimizin sosyal olma vasfı
nedeniyle, işsizlerimize iş bulma konusunda, bütün imkân ve fırsatları sonuna
kadar kullanma zorunluluğu bulunmaktadır.
Yeni istihdam imkânları hazırlamanın yolu,
ya yeni iş imkânları açmak ya da mevcut imkânları en iyi şekilde
değerlendirmekten geçmektedir. Burada, özel sektör, çeşitli imkânlarla ve teşviklerle
desteklenebilir. İstihdam garantili kurslar, istihdama yönelik projelerin
desteklenmesi, sigorta indirimleri, bu alandaki çalışmalara örnek olarak
verilebilir.
Hükümetimiz, kaynağını Anayasamızdan alan,
istihdamı artırıcı, dolayısıyla işsizliği önlemeye yönelik çalışmalara, bütün
imkânları kullanarak ağırlık vermektedir. Bu kapsamda, emeklilik şartlarını
cazip hale getirerek, belli bir süre çalışan ve belli bir yaşa gelen
çalışanlarımızın, emekliliklerini teşvik ederek yeni alanların açılması, buralarda
yeni işsizlerin istihdam edilmesi, işsizlik nedeniyle muhtelif sorunlarla
uğraşan; hatta, öyle ki, fizyolojik ihtiyaçlarını dahi karşılamada zorlanan
insanlarımıza imkân sağlamak için, kısmen de olsa bir çözüm olarak
düşünülebilir.
Ülkemizde, toplam istihdam içerisinde
kamunun; yani, devletin payı önemli bir yere sahiptir. İnsanlık tarihi boyunca,
yönetici konumdaki otoriteler, her zaman istihdamın sağlanması noktasında en
önemli rolleri üstlenmişlerdir. Ahilik sisteminde Ahilik teşkilatının, daha sonraki
dönemlerde loncaların ve sanayileşme hareketlerinin ortaya çıkmasından sonra,
devletin çalışma hayatına müdahalesi, zaman içerisinde sosyal devlet
anlayışının ve refah devleti anlayışının yerleşmesi, iş hayatına yönelik
normatif düzenlemelerin hazırlanarak yürürlüğe konulması ve zaman içerisinde
çeşitli ilave ve düzenlemelerin yapılması, işgücü piyasasını düzenlemeye
yönelik çalışmalardır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
maddeleri üzerindeki düşüncelerimize gelince.
Kamuda, halen, Emekli Sandığına tabi
olarak çalışan personelin emekliye ayrılmalarında yaş haddi 65'tir; ancak, kamu
çalışanlarının dinamizminin artırılması ve genç personelin üst görevlere
yükselebilmesi için, azamî çalışma yaşının 61'e çekilmesi; diğer yandan,
hizmetin özelliği ve niteliği gereği görevde kalmasına ihtiyaç duyulan
personelin yaş haddinin ise -kamu yönetiminde, yönetim boşluğuna yol açmamak
amacıyla- 65 yaşı geçmemek üzere uzatılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki
verilmesi düşünülmüş ve tasarı bu amaçla hazırlanmıştır.
Geçtiğimiz yıllarda, Emeklilik Kanunu
üzerinde yapılan çalışmalarda, ortalama yaşam süresinin yükselmesi de dikkate
alınarak, çalışma yaşı haddinin yükseltildiği hepinizce bilinmektedir. Bu
tasarıyla çalışma yaşı sınırının aşağıya çekilmesinin, daha önce yapılan
düzenlemelere ters düştüğü gözlenirse de, ülkemizde işsizlik sorununun hızla
arttığı, özellikle yükseköğrenim mezunlarının yüzde 31,6 gibi çok yüksek bir
oranının işsiz olduğu ve kamuda atıl istihdamın da bulunduğu gözönüne alınırsa,
bunları kısmen de olsa önlemeye, bu tasarının, bir ölçüde katkıda bulunacağını
dikkate almak zorundayız.
Yine bu tasarıyla, kamuda verimlilik
artışı ve dinamizmi sağlayacak bir düzenlemenin mümkün olduğuna da
inanmaktayız.
Gelişmiş ülkelerde çalışma yaşı haddinin
yüksek olduğu, ancak, bu ülkelerde yaşam süresinin buna paralel olarak uzun
olduğu hepimizce bilinmektedir. Gelişmiş ülkelerde, insanların -emeklilik yaşı
haddinden sonra- 10 ilâ 15 yıl emekli olarak yaşayabildiği; ancak, bu sürenin,
ülkemizde -65 yaş sınır olarak alındığında- 1 ya da 1 yılı biraz aştığı
gerçekliğini inkâr edemeyiz. Bu nedenlerle de, gelişmiş ülkelerdeki emeklilik
yaş haddinin emsal alınmasının gerçekçi olamayacağını düşünmekteyiz.
Ayrıca, çalışan insanların emeklilikten
sonra kendi meslekî birikimlerini değişik şekillerde değerlendirme şansına ve
imkânına sahip olmaları, bu insanların yaşam sürelerine ve yaşam kalitesine
olumlu katkıda bulunacaktır inancındayız.
Sayın milletvekilleri, gelişmiş ülkelerde
zorunlu emeklilik yaşının yüksek olmasıyla birlikte, personelin, sürekli
olarak, emekli olana kadar hizmetiçi eğitime tabi tutulduğu, çağdaş gelişmeleri
takip ettiği, bilgi ve becerisini sürekli olarak geliştirdiği bilinmektedir;
ancak, ülkemizde hizmetiçi eğitimin hiçbir zaman gerektiği şekilde
yürütülemediği ve bekleneni de veremediği ortadadır. Bu nedenle, yaşı ilerleyen
personelin emekli edilmesinin, hizmetin nitelik ve niceliğine olumlu katkıda
bulunacağını düşünüyoruz. Bu tasarıyla, her ne kadar atıl istihdamın
önleneceğine bir miktar katkı sağlanacağını söylesek bile, bu konuda çok daha
kapsamlı bir personel reformuna gidilmesinin gerekli olduğu da aşikârdır.
Yine bu tasarıyla Bakanlar Kuruluna tanınan
yaş haddine ilişkin yetki çerçevesinin, özel nitelikli görevleri yürütenleri
kapsadığı ve son derece sınırlı tutulacağı için, Bakanlar Kurulu tarafından
amacına uygun bir şekilde kullanılacağına olan inancımız tamdır.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyetin ilk
yıllarında, eğitimli insanların işgücünden azamî düzeyde faydalanılması
düşünülmüş; hatta, onlara birtakım istisnalar tanınarak, emeklilik yaş haddi
yüksek tutulmuştur; ancak, hepimizce malum olduğu üzere, ülkemizde artık
eğitimli işgücü sorunu bulunmamaktadır. Bu nedenle, yaş haddinin aşağıya
çekilmesi bir problem oluşturmayacaktır; tam tersine, çağdaş teknolojik bilgi
ve becerilerle donanımlı gençlerin önü açılarak, kamu yönetimine bir dinamizm
ve kısmen verimlilik kazandırılabilecektir.
Yine, tasarıyı hazırlayanların ifadeleri
ve bizim de inancımız odur ki, 61-65 yaş arası personelin emekli edilmesi,
sosyal güvenlik kuruluşlarının dengeleri üzerinde olumsuz bir etki
doğurmayacaktır.
Sosyal güvenlik sistemimizin zaaflarından
biri olan ucuz borçlanma konusuna da bu tasarıyla getirilen düzenlemenin, günün
ekonomik şartlarına uygun kanunî faiz uygulaması olarak değiştirilmesi doğru
bir yaklaşım modelidir. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 14 üncü
maddesinin (a) fıkrasında yer alan ve sandık iştirakçilerinin emekli
keseneklerine ilişkin yüzde 15 oranının, sandığın aktuaryel dengesinin
düzeltilmesine katkı sağlanması amacıyla yüzde 16 oranına çıkarılmasının
iştirakçilere önemli bir yük getirmediği kanaatindeyiz. Ayrıca, yüzde 1
oranındaki kesintinin emekli, malul, dul ve yetim aylıklarına yapılmasının
sosyal devlet ilkeleriyle bağdaşmayan bir tarafı yoktur; çünkü, gelişmiş
ülkelerde de, sağlık giderlerindeki artış nedeniyle benzer uygulamalar vardır.
Sayın milletvekilleri, gelin, bir an hayal
edelim; iyi bir makam sahibisiniz, yüksek maaş alıyorsunuz, sekreteriniz var,
lüks makam aracınız var, belki, sınırsız harcama yetkiniz de var; ancak,
teknolojiye hâkim değilsiniz, zaman zaman hastalanıyor, işe gelemiyorsunuz,
sürekli "üzerime fazla gelinirse nasıl olsa emekliye ayrılırım"
düşüncesiyle, hiçbir heyecan duymadan ve mümkün olduğunca risk almadan günü
kurtarmak adına çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayalan, mikrofonu açıyorum;
konuşmanızı toparlayın.
ŞÜKRÜ AYALAN (Devamla) - Böyle bir
durumda, bu tür imkânları ve rahatlığı, siz olsanız, bırakıp gitmek ister
misiniz?!
Aslında, kendisine güvenen, yaptığı işin
zirvesinde olduğuna inanan insanlar daha iyi şartlarda özel sektörde iş
bulabiliyorlar; ancak, aktif çalışma hayatı içerisinde, emekliliği yaşayarak
hayatın keyfini çıkarmak isteyenler, elbette, kamudaki görevlerinden ayrılmak
istemeyeceklerdir, karşılarında 30-35 yaşlarında, pırıl pırıl, doktora sahibi,
sahasında uzman, çağdaş teknolojiye hâkim, çalışma heyecanını içinde duyan,
sadece, hayallerini bu ülke üzerine kurmuş olmaktan başka suçu olmayan
insanların "iş, iş" diye kıvrandıklarını duysalar bile.
İnsanlar, öncelikle, ihtiyaçlar
hiyerarşisi içerisinden fizyolojik ihtiyaçları karşılamaya çalışmaktadırlar.
Fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayamayan insanların diğer ihtiyaçlarını
karşılamaya çalışması mümkün değildir. Çok sayıdaki insanın her gün biz
milletvekillerine gelip gitmesinin en önemli sebebi, fizyolojik ihtiyaçlarını
karşılayabilecek bir işe sahip olma düşüncesi ve ihtiyacıdır.
O halde, insanlarımızın iş imkânlarını
artırmak, mevcut imkânlarımızı en iyi şekilde değerlendirmek, gizli işsizliği
önleyebilmek, verimliliği en üst düzeye çıkarmak, insanlarımızın bütün
ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için mevcut şartları en iyi şekilde
değerlendirmek zorundayız. Bu kapsamda, özel sektör, istihdam kapasitelerini
genişletecek şekilde desteklenmeli, kamusal imkânlar ve alanlar en iyi şekilde,
maksimum verimliliği sağlayacak şekilde kullanılmalı, çalışanların imkânları
genişletilmeli ve artırılmalı, emeklilerimizin ekonomik ve sosyal imkânları
mümkün mertebe iyileştirilmeli; özetle, istihdamın artırılması için bütün
imkânlar kullanılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, unutulmaması
gereken realite, her şeyin insan için olduğudur. Bir toplumun insanları,
bireyleri, yaşama imkânlarından mahrum kalırsa, o insanların çeşitli
kötülüklerin kıskacına girmeleri ve bazı kesimler tarafından kullanılmaları
mümkündür.
İşte, emeklilerimizin şartlarının iyileştirilmesi,
genç işsizlerimize yeni istihdam alanlarının açılması, fizyolojik ihtiyaçların
bir gereği olarak emeklilik yaşının 61'e çekilmesi konusunda görüşmekte
olduğumuz bu kanun değişikliği, ülkemiz şartları dikkate alındığı zaman yerinde
bir düzenleme olmuştur.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, Yüce Meclise
çalışmalarında başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayalan.
Şimdi, tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu; buyurun.
Konuşma süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, görüşlerimizi bildirmek üzere huzurunuzdayım.
Önümüzdeki yasa tasarısında genel olarak
iki değişiklik yapılıyor; bir tanesi, çalışma hakkını 65 yaştan, 61'e çekiyor,
65 yaşına kadar çalışabilecek olanların 61 yaşından sonra çalışmalarını engelliyor;
ikincisi, durumlarını çok iyi bildiğimiz Emekli Sandığından maaş alan
yurttaşlarımızın, maaşlarından kesinti yapılıyor. Bu tasarının, genel olarak,
bu iki amacı vardır.
Bunlar üzerine konuşmadan önce, bir
hatırlatma yapmak isterim. Öncelikle, yeni hükümetimizin, hepimize ve ülkemize
hayırlı olmasını dilerim. Bu yeni hükümetin oluşması için, genel başkan
seçilmiş kişinin milletvekili seçilememesine neden olan durumu düzeltme
çabalarınıza bulunduğumuz katkıları hatırlatmak isterim. Neden; çünkü, bu,
alışılmış bir muhalefet anlayışı değildi; biz, bunu, özellikle Adalet ve
Kalkınma Partisine bir iyilik yapmak için yapmadık -özellikle iyilik yapmak
için yapacağımız şeyler de olabilir belki- biz, bunu, demokrasi anlayışımızın
bir gereği olarak yaptık; biz, bunu, halk iradesine olan saygımızın sonucu
olarak yaptık ve de düzgün bir şekilde yaptık. Şimdi, sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri, sizleri de, benzer bir şekilde,
halk iradesine, daha üç dört ay önce oyuna talip olduğunuz ve oyunu aldığınız
halkın iradesine ve isteklerine biraz daha duyarlı olmaya çağırıyorum. Biz,
alışılmış bir muhalefet anlayışıyla hareket etmedik, siz de, alışılmış bir
iktidar anlayışı içerisinde -eminim, seçimden önce siz de duydunuz "öyle, parmak
kaldırıp indiren milletvekili olmayın" sözünü; değil mi- hükümetiniz
istiyor diye, bu yasa tasarısını, otomatik olarak, düşünmeden,
değerlendirmeden, oyunu alıp buralara geldiğiniz halkın iradesine saygısızlık
yaparcasına, kabul etmeyin.
Konuları, beraberce, bu şekilde
değerlendirmemizi dileyerek, yasa tasarısının bu iki amacını, iki önerisini
-emeklilik yaşının 65'ten 61'e indirilmesini ve Emekli Sandığından maaş
alanların maaşından kesinti yapılmasını- değerlendirmek istiyorum sizinle.
Neden yapılıyor bu? Söyleme göre, gerek
Plan ve Bütçe Komisyonunda duyduğumuz iddiaya göre gerekse benden önceki sayın
konuşmacının söylediklerinden anladığımız kadarıyla, bu tasarıyla emeklilik
yaşını 65'ten 61'e indirirsek eğer, bakın neler kazanıyormuşuz: Genç nüfusumuza
istihdam olanağı kazanıyormuşuz! Devlete dinamizm getiriyormuşuz! Devletteki
atıl istihdam sorununu çözümlüyormuşuz!
Değerli arkadaşlarım, emeklilik yaşının
65'ten 61'e indirilmesi, 2 116 kişiyi ilgilendiren bir konudur. 2 116 gence iş
vererek, gençlerimizin istihdam sorununu mu çözüyoruz?! 61-65 yaş
arasındaki 2 116 kişiyi devlet
kadrolarından alarak, devletin atıl istihdam sorununu mu çözüyoruz?! Devleti
dinamikleştiriyor muyuz?! Çok rica ederim!.. Bu argümanların hiçbir ciddiyeti
olamaz. Devletin dinamizmini artırmak için, gençlerin işsizlik sorununu çözmek
için, hükümetinizin çok daha ciddî politikaları vardır umarım. Böyle, 2 000
kişiyle bu sorunu çözeceğiz diye ortaya çıkmak, inandırıcı olmuyor. O zaman, bu
yasanın, bu önerinin amacı ne olabilir? Ben, sadece tahmin yapabilirim; bunlar
bir itham değil; ama, bir tahminimi sizinle paylaşayım, bakalım siz de
katılacak mısınız. Bunun bir tahmini olabilir, kadrolaşmak, başka bir şey
aklıma gelmiyor.
Değerli arkadaşlarım, bunu deneyen oldu,
çok değil, geçen dönem deneyen oldu. Meclis dışındaki bir siyasî parti geldi
Meclise, iktidara, hızlı bir kadrolaşma hareketine gitti ve şimdi, Meclis
dışında tekrar. Bu, işe yarar bir politika değildir. Siyasî baskı altında
olabilirsiniz, çok vaatte bulundunuz seçimden önce. Bunun karşılığı olarak, ona
buna iş bulmak için büyük bir gayret ve çaba içerisinde olduğunuzu
gözlemliyorum; fakat, bu, onu çözmez. Bunu deneyen oldu, şu anda Meclis
dışındadır.
Değerli arkadaşlarım, benim başka tahminim
yok bu konuda; yani, 2 000 kişiyle gençlerin istihdam sorununu çözmek, devleti
dinamizme kavuşturmak inandırıcı olmuyor.
Şimdi, biraz da ayrıntıya gireyim. Bunun
politik anlamı üzerinde de, biraz, isterseniz, karşılıklı fikir alışverişi
yapalım. Deniyor ki, gelişmiş ülkelerde çalışma yaş haddi yüksek olmakla
birlikte, oralarda hizmetiçi eğitime tabi tutulduğu için bilgi ve beceri
bakımından çağdaş gelişmeleri takip edebiliyorlar. Bu, yasa tasarısının
gerekçesinde yazılı, bakın, sayfa 3'te. Yani, dış ülkelerde 65 yaşına kadar çalışabiliyor;
neden; çünkü, orada hizmetiçi eğitim var deniliyor. Bizde hizmetiçi eğitim yok,
onun için emekliye ayıralım. Şimdi, bunun çözümü, hizmetiçi eğitimi mi
geliştirmek; yoksa, bizde hizmetiçi eğitim yok diyerek emekliye mi ayırmak?!
Böyle, birtakım aksaklıkları gidereceğiz derken, daha büyük aksaklıklar
çıkarılıyor.
Yaş haddinde dış ülkeleri örnek almamamız
gerektiğinin birinci nedeni; orada eğitiliyor, biz eğitemiyoruz, o zaman
emekliye ayıralım -diğer bir
gerekçe- ikinci nedeni de, diğer ülkelerde ortalama yaşam süresinin
Türkiye'dekinden daha uzun olduğu; bu da, diğer ülkelerle karşılaştırmanın
ikinci sonucu. Doğru, diğer ülkelerde, 65 yaşın emeklilik yaşı olduğu ülkelerde
ortalama yaşam süresi Türkiye'dekinden daha uzun; ama, değerli arkadaşlarım,
iki nokta unutuluyor; birincisi, orada, emekli olanlara, emeklilikten sonra da
kendi meslekî birikimlerini başka şekillerde değerlendirme olanakları
sağlanabiliyor, Türkiye'de bu olanak sağlanmıyor; ikincisi, o ülkelerde, emekli
olanlar, hak ettikleri yaşam düzeyini sürdürebilecek emeklilik maaşı
alabiliyorlar, Türkiye'de alamıyorlar. Dolayısıyla, bir benzetme yaparken, o
benzetmenin bir yönünü alıp diğer yönlerini gözardı etmek yanlış oluyor, bu da
yakışmıyor.
Şimdi, bunun nedenine gelelim. Emekli
Sandığından maaş alanların maaşlarından sağlık için kesinti yapılıyor. Elinizi
vicdanınıza koyun, seçimden üç-beş ay önce 1 500 000 kişiyi ilgilendiren bu
tasarrufu, böyle bir yasayı çıkaracağınızı söylemiş olsaydınız, yurttaşlardan
ne yanıt alırdınız? Bakın, sizin seçim beyannamenizin 71 inci sayfasında neler
vaat ediliyor: "Herkese sosyal güvenlik..." Bunun gibi vaatlerle oy
alıp, gelip, tam tersini yapmak olmuyor.
Bu arada, gerçekçi de olalım, bütçemiz çok
sıkışık; dolayısıyla, sağlık harcamalarında da birtakım israfların olduğu
ortada. Bütçe sıkışık, israflar var, o zaman Emekli Sandığından maaş alan
emekli, dul ve yetimlerin maaşından keserek bunu halledelim yaklaşımı, bu
tasarıyla öneriliyor. Bütçenin sıkışık olduğunu biliyoruz, komisyonda, günledir
gece gündüz bütçeyi tartışıyoruz; ama, bütçenin böyle sıkışık olmasından,
ülkemizin bu içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan siz sayın Adalet ve
Kalkınma Partisinin sorumlu olmadığını da biliyoruz; fakat, iktidara geldikten
sonra alelacele çıkarmış olduğunuz 2 yasayı da biliyoruz; bunlardan birisi
nereden buldunu ortadan kaldıran, öbürü de naylon faturacıları affeden yasaydı;
bu çelişkiyi de, lütfen unutmamanızı diliyorum.
CAHİT CAN (Sinop) - Bilmediğinizi
sanıyorduk.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Naylon
faturayı neden hatırlatmak istedim; çünkü, "bütçenin durumu ortada"
deniliyor. Naylon faturacıları neden affettiğiniz konusunda da bu kürsüden bir
mektup okundu ve verilen örnek şu idi:
"30 000 000 dolarlık ihracat yapan birisinin, 30 000 000 Türk Liralık bir hayalî fatura sıkışmış
oraya buraya; adamcağız sürünüyor, -bu, elbette haksızlık- bunların küçük bir
miktarı" denilmek isteniyordu. Büyük iş hacmi var, küçücük bir miktar
sıkışmış oraya, bu yüzden kişiler sürünüyor. Siz onları mı affettiniz? Ben,
Sayın Bakana, bu naylon fatura affından kaç dosya, kaç kişi kurtuluyor veya
bunun bütçeye yararı nedir sordum; yanıt alamadım.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sayın Bakan
burada.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, sadece küçük miktarda, kazaen oraya buraya sıkışmış naylon
faturaları affetmeye biz de karşı değiliz; fakat, çok büyük miktarlarda, geçim
kaynağını yolsuzluk üzerine kurmuş hayali ihracatçıları da affettiniz bu
şekilde. Ondan sonra gelirimiz yok diye, Emekli Sandığından maaş alanların
maaşına göz dikiyorsunuz. Bu çelişkinin ötesinde, ayrıca, o küçük miktarda
naylon fatura, şu bu olayını da çözmedik; bundan sonra da yine olacak demektir
bu; yani, bununla, ne sorunu çözdük ne de geçirilmiş olan yasa için haklı bir
gerekçeydi.
Diğer bir çelişkiden daha söz edeyim.
Önümüzdeki günlerde önünüze yeni bir yasa tasarısı daha gelecek; bu da,
Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıdır. Eğer komisyondan
geçecek olursa, önünüze gelecek olan bu yasa tasarısında önerilen nedir biliyor
musunuz; özelleştirmeyle ilgili mağdur duruma gelecek işçileri memur kadrosuna
geçirmek için 70 000 kişilik memur kadrosu açmak. Özelleştirmeden mağdur duruma
geçecek işçileri memur yapıyorsunuz -yapmak için yasa tasarısı var- ondan
sonra, devlet memuriyetindeki eğitimi yükseltelim, dinamizmi artıralım diye bu
tasarıyı getiriyorsunuz; işçi statüsünde bırakalım, niye memur yapıyoruz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - İşi kalmamış, fabrika
satılmış.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Bunlar
çelişkidir; bir yandan 70 000 kişilik kadro açılıyor işçiyi memur yapalım diye
diğer yandan da 2 116 kişiyi emekliye ayırarak devlette reform (!) yapılıyor.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Bizden önceki
hükümetlerin yapmış olduğu hataları düzeltiyoruz.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Bu enkaz
edebiyatı devam ediyor, peki...
Şimdi, değerli arkadaşlarım, özetle, 2 000
kişiyle ne genç işsiz sorununu çözersiniz ne hantal devlet sorununu çözersiniz
ne de devlete dinamizm getirirsiniz, üstelik 70 000 kişilik yeni bir kadro
açıyorsunuz.
Bu yasayı dikkatle değerlendirmenizi
diliyorum. Gelir konusunda sıkıntınız varsa, o zaman naylon faturacıyı
affetmeyecektiniz. Naylon faturacıyı affediyorsunuz, nereden buldun yasasını
çıkaramıyorsunuz, ondan sonra pompanın başında yakaladığınız köylüden,
mazotundan vergi alıyorsunuz, emeklilerin Emekli Sandığı maaşından kesinti
yapıyorsunuz; siz bunun için mi seçildiniz?!
Değerli arkadaşlarım, burada, 120 kişi
sandıktan çıktı; ama, 240 kişi de, biliyorsunuz, şapkadan çıktı. Toplumun üçte
1 oyunu alarak üçte 2 çoğunluk elde ettiniz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul)- Siz ne kadar oy
aldınız?
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Bizimkini de
siz hesaplayın!..
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)- Sayın Başkan,
kendileri nasıl gelmiş?
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Rahatsız
oldunuz değil mi gerçekten?.. Rahatsız oldunuz değil mi?...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)- Sayın Başkan, bu
bir hakaret, kendisi tombaladan mı çıktı?..
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Hayır efendim,
hakaret değil, lütfen...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)- Tombaladan mı
çıktı?!...
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Şimdi,
yerinden hoplayıp zıplayanlardan kimin şapkadan çıktığı da belli oluyor!..
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)- 22 nci Dönem milletvekillerinin
hepsi sandıktan çıkmıştır.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Değerli
arkadaşlarım, işte, size tekrar hatırlatıyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Coşkunoğlu, sözünüzü
toparlayın; ancak, bu arada, biliyorsunuz ki, Türkiye'de, şu andaki Parlamento
mevcut yasalara göre oluştuğundan, söylediğiniz söz sizi de bağlayan bir
sözdür. Lütfen, bu sözünüzü de düzeltiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Parlamentoya gölge düşürmeyelim.
Evet, toparlayın efendim.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Tabiî, var olan yasaların ve oy
dağılımının bir sonucudur; fakat, benim size hatırlatmak istediğim, bu gerçeği
de lütfen unutmamanızdır, üçte 1'in oyunu alarak burada üçte 2'siniz. Eğer
Emekli Sandığından maaş alanların maaşına göz dikecek olursanız yarın öbür gün
halkımızın önüne çıkmakta zorluk çekersiniz. O 1 500 000 emeklinin önüne nasıl
çıkarsınız; lütfen, onu düşünerek oy verin.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)- Siz kendinizi
düşünün!.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla)- Bu arada,
madem soruyorsunuz söyleyeyim: Ben, sabah akşam çalışarak güvenine layık olmak
çabasında olduğum Cumhuriyet Halk Partisine ve bana güvenmiş 43 000 kişinin
oyuyla buradayım.
Teşekkür ederim, hepinizi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın
Coşkunoğlu.
Sayın Bakanım, şahsı adına bir söz isteği
var. Siz, o konuşmacıdan sonra mı bu tasarının tümü üzerinde söz almak
istiyorsunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Evet, Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Peki.
Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Ali
Kemal Kumkumoğlu
Buyurun, Sayın Kumkumoğlu. .(CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, ilk bakışta
-tasarının lehine konuşan arkadaşlarımız adına- son derece makul, mantıklı
argümanlar var; 65 yaşı 61 yaşa indirelim. Bizde, emeklilikle ilgili yaş
indirimleri, daha çok, işçi statüsünde olanlarla ilgili olarak toplumda
konuşulmuştur ve biz, hep genç emeklileri tartışmışızdır bu ülkede. Onun bir
mantığı da vardır; niye; çünkü, işçilik, emeğe, güce, belki çoğu zaman kol emeğine,
yaptığı iş nedeniyle olağanüstü dikkate dayalı bir iştir; ama, şimdi yapmakta
olduğumuz değişiklik, işçilerin yaşını indirmekle ilgili bir olay değil,
memurların yaşını indirmekle ilgili bir olay. Memurluk, farklı bir şeydir,
zamanla öğrenilir. Burada, belki, devlet kademelerinde görev yapmış çok sayıda
arkadaşımız var, belki yüzlerce, binlerce arkadaşımız var. Ben de Siyasal
Bilgiler Fakültesinden mezun bir arkadaşınızım. Hangimiz, okulu bitirdiğimiz
dönemde, şimdi elde ettiğimiz birikimleri, okuldan ayrılmış olduğumuz günlerde
sağlamış olarak ayrılmıştık. Memuriyette, zamanın, yaşın, tecrübenin sağladığı
birikim önemlidir.
Şimdi, 2 116 kişiyi ilgilendiren bu yasa
değişikliği -devamı da var, 2 116 kişiyi ilgilendiriyor diye getirildi bu yasa-
sonuçta, Plan ve Bütçe Komisyonundan 2 300 000 memurumuzu ilgilendiren bir yasa
olarak çıktı. Sayın Bakan bu yasayı, bu değişiklik metnini Komisyona sunduğu
zaman, başlangıçta "bu, sadece 2 116 kişiyi ilgilendiren bir
sorundur" diye sundu, Komisyona getirilen gerekçesinde o vardı; ama,
Komisyondan çıkarıldığında 2 300 000 memurumuzu ilgilendiren bir yasa tasarısı
haline dönüştürüldü ve şimdi bunu konuşuyoruz biz.
Değerli arkadaşlarım, 2 116 insan 61 yaşın
üzerinde. Ne demek bu? Bu. bir memur olarak, işgal ettiği konum açısından,
almış olduğu eğitime bakılarak gelebileceği en üst noktaya gelmiş, en üst
düzeydeki kadroyu işgal eden kişi anlamındadır. Bu 2 116 kişinin, asgarî
düzeyden yarısı, şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst noktalarında
görev alan arkadaşlarımızdan oluşuyor şüphesiz; çünkü, bu "yaş"
kavramı, memuriyetle bütünleştirildiğinde bu anlama geliyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, eğer, buradan
"biz, 2 116 insana yeni iş vereceğiz, genç insanların önünü açıyoruz"
gibi bir yaklaşımla bunu geçirmeye çalışıyorsanız, gerçekten, bununla kimseyi
yanıltmanız, aldatmanız, hatta kandırmanız mümkün değildir. Bu yasa tasarısı,
bu getirilen değişiklik önerisi cumhuriyet tarihinin en iddialı kadrolaşma
hareketinin altyapısıdır; çünkü, bu, sadece şu anda 61 yaşını geçmiş olan 2 116
kişiyle ilgili bir olay değildir; bu, aynı zamanda, seneye 61 yaşını doldurmuş
olacak olan, ondan sonraki sene 61 yaşını doldurmuş olacak olan herkesle
ilgilidir ve bu sene de, önümüzdeki sene de, ondan sonraki sene de 61 yaşını
doldurmuş olan her devlet memuru görev yaptığı devlet kademesindeki en üst
düzeye, en üst noktaya, en üst kadroya gelmiş olan kişi konumunda olacaktır.
Siz, eğer, cumhuriyetin, bugüne kadar oluşturulmuş olan bütün geleneklerini,
bütün deneyimlerini, bütün teamüllerini değiştirip, hayır kardeşim, biz
bunların hiçbirisini anlamayız; biz, geldiğimizde, nasıl, belediyelerde, bizden
olmayan herkesi çıkardık, sadece bizim gibi düşünenlere fırsat verdiysek,
şimdi, Türkiye Cumhuriyetini de böyle yönetme anlayışı içerisindeyiz,
diyorsanız; o zaman, onu bilelim, ona göre davranalım, siz de ona göre
davranın.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir kanun
çıkardığınızda, kimse "bana haksızlık yapıldı, beni haksız yere, iyi
yaptığım, doğru yaptığım görevimden aldılar" diyemeyecek; çünkü, kanun
maddesi çıkarıyorsunuz.
Peki, atamada... Yani, hiç kimse,
"ben hak ettiğim halde, beni hak ettiğim kadroya atamadılar, hak ettiğim
görevi bana vermediler" diyerek mahkemeye gidebilir mi?! Dolayısıyla, siz,
görevden aldıklarınızın yasal haklarının tamamını elinden alıp, göreve atamak
istedikleriniz noktasında da kendinize sınırsız bir imkân tanıyorsunuz. Bu,
doğru bir yaklaşım değildir değerli arkadaşlarım.
Eğer, sizin bu yaptığınız bir gelenek
haline dönüşürse, sizden sonra gelenler, aynı anlayışla bu kadroları
değiştirebilmek için "bu 61 yaş fazla oldu, biz bunu 55'e düşürelim"
der, buradan çoğunlukla bir karar çıkarır ve sonuçta, sizin o getirdiğiniz
kadroların tamamını tasfiye edip, kendi kadrolarını getirmek gibi bir arayışın
içerisine girer.
Peki, bu eğilimin bir süreklilik
kazanması, sonunda, Türkiye Cumhuriyetini, Türkiye Cumhuriyetini yöneten bu
kadroları hangi noktaya taşır? Bu, hepimizin düşünmesi gereken, hepimiz için
bir görev, bir sorumluluk değil midir değerli arkadaşlar?!
Üstelik, yasaya bir istisna
getiriyorsunuz. Ola ki, o arada, bize çok yakın, bizim istediğimiz; ama, bu
yasa kapsamı içerisine girdiği için zorunlu olarak emekli etmek durumunda
kalacağımız kişiler olabilir, bunu nasıl telafi edebiliriz diyorsunuz ve orada
da özel bir yetki alıyorsunuz Bakanlar Kuruluna. Bakanlar Kurulu, istediklerini
o görevde, 61 yaşını geçmiş olsalar bile, bırakabilir. Böyle bir şey olur mu
değerli arkadaşlar?! Bunu, hangi anlayışla yapıyorsunuz? Biraz önce İktidar
Partisi Grubu adına konuşan arkadaşımızın söyledikleri ile şu söylediklerimizin
telafi edilebilmesi, bu söylediklerimizden duyulan kaygının telafi edilebilmesi
mümkün müdür?
Dışişleri Bakanına -gerçi, şimdi, şu anda
görevde değil ama- Sayın Yaşar Yakış'a, Dışişleri Bakanlığı bütçesinin
görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonundaki tartışmalarda, "Sayın Bakan, bu
yasa sizi nasıl etkileyecek? Büyükelçiler, büyükelçilik kurumu ve bu kurumun
gerektirdiği yaş, o statü nasıl etkilenecek, siz buna nasıl itiraz
etmediniz" diye söylendiğinde, Sayın Dışişleri Bakanı, "ben, buna
şiddetle itiraz ettim; ama, ne yapalım, biz bir iktidarız, bakanların çoğunluğu
böyle söylediği için, bunu kabul etmek durumuyla karşı karşıya kaldım"
demiştir ve buna, Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütün arkadaşlarımız ve tutanaklar
tanıktır.
Değerli arkadaşlarım, iktidarınızın bir
bakanının bile, devletin mevcut geleneklerini altüst edebileceğini gördüğü ve
itiraz ettiğini kendisinin ifade etmek durumunda kaldığı böyle bir yasanın;
Türkiye'nin bunca yıldan bu yana oluşturmuş olduğu geleneklerini,
memurlarımızın...
AHMET YENİ (Samsun) - Gençlerimiz işsiz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Benim
gençlere bir diyeceğim yok, gençler başımızın tacı, başımızın üzerinde yerleri
var; ama, olmaya sonra, generalleri emekli edip, üsteğmenlere, yüzbaşılara,
orduları komuta ettirmek adına sorumluluk verip, karlar üzerinde askerlerini
donduran yöneticiler pozisyonuna düşmeyelim. Devletin bütün birimleri
önemlidir. Asker bu işten muaftır; ama, Dışişleri Bakanlığı bu işten muaf
değildir. Dışişleri Bakanlığı, askerlikten niye daha geri, daha önemsiz, daha
az anlamlı bir iş oluyormuş.
Üniversitedeki profesörler bu yasanın
dışındadır; ama, hastanelerde aynı statülerde bulunan; ama, hastanede bu görevi
yaptığı için, bu sorumluluğu yerine getirdiği için profesör noktasına gelmiş
olan arkadaşlarımız bu işin dışındadır deme anlayışını kendimizde nasıl
buluyoruz değerli arkadaşlarım? Bu, kötü bir gelenektir. Bu geleneği
başlatırsanız, bundan sonra her gelen, kendi kadrolarını yerleştirebilmek için
aynı yola başvurabilirler.
Bunun altında bir tek hedef var.
Başlangıçta 2 116 kişi; ama, devamındaki her yılda gelebilecek 500 kişiyle, AK
Partinin iktidarını tamamladığı bir dönemde, devletin en üst düzeyinde görev ve
sorumluluk yürüten 5 000 kadroyu, çıkarılmış olan kanunu gerekçe göstererek
tasfiye edip, bunun yerine, belediyelerde yaptığınız gibi, sadece kendinize
yakın, sadece sizden yana, sadece sizin gibi düşünen, hatta, zaman zaman, belki
yaşamının birçok döneminde sizinle birlikte olmamış, ama siz iktidar olduğunuz
için sadece size yağ çekmek durumunda kalan kadroları Türkiye'nin iktidarına
taşıyacaksınız. Bu, doğru bir yol değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu, lütfen
tamamlayınız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Ben,
arkadaşlarımızın, bu çerçevede tekrar düşünmesinin Türkiye'nin geleceği için
bir zorunluluk olduğuna yürekten inanıyorum. Arkadaşlarımı da, bu anlamda,
yeniden sağduyulu düşünmeye, tekrar düşünmeye davet ediyorum.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kumkumoğlu.
Maliye Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Çok değerli milletvekilleri, bugün,
burada, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısını konuşuyoruz. Burada, ana gaye, 65 olan emeklilik yaşını
61 yaşına düşürmektir.
Tabiî, biz, AK Parti Hükümeti olarak, daha
işbaşına gelirken, seçim beyannamemizde de belirttik, devleti yeniden
yapılandıracağız dedik. Bu yapıda devletimize hız kazandırmak
mecburiyetindeyiz, dinamikleştirmek mecburiyetindeyiz, kadrolarımızı
gençleştirmek mecburiyetindeyiz. Bizim nüfus yapımız, genç nüfus yapısı. Bütün
gençler sırada bekliyor. Düşünün, 21 yaşında memur olan bir kimse 61 yaşına
kadar kırk sene çalışıyor. Şimdi, değerli muhalefet sözcüleri, bunu, başka yönlere
çekiyorlar. Kırk sene içerisinde yeteri kadar tecrübe sağlanıyor ve arkada
bekleyen çok değerli genç elemanlarımız var. Biz, bunları zamanında gerekli
yerlere getiremezsek, gerekli görevler veremezsek, onlarda da bir sıkıntı
oluyor, motivasyonlarını kaybediyorlar. Biz, AK Parti Hükümeti olarak hızlı
çalışmak mecburiyetindeyiz, dinamik çalışmak mecburiyetindeyiz, devleti de buna
göre yapılandırmak mecburiyetindeyiz.
Muhalefetin sayın sözcüleri "bu niçin
yapılıyor acaba; herhalde, olsa olsa, kadrolaşmak için" diyorlar. Niye
aklınıza başka şey gelmiyor da hep kadrolaşmak geliyor acaba?! (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Kendi işinizden
bahsediyorsunuz herhalde...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
İşiniz gücünüz kadrolaşmak.
Bakın, ben, şimdi, bir şey arz etmek
istiyorum: Bu düşünceyle, bu zihniyetle, kadrolaşa kadrolaşa, şu anda, bütçede
1 750 000 memurumuz, Emekli Sandığına tabi 2 300 000 memur yapıldı; işte, bu
zihniyetle, bu düşünceyle yapıldı. İşleri güçleri kadrolaşmak... (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ama, biz
yapmadık...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Biz, hiç
kadrolaşmadık Sayın Bakan. Başkalarının faturasını başkalarına fatura etme...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Peki, başkaları yaptı...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Biz yapmadık...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Peki, başkaları yaptı; ama, siz, o şekilde düşünmeyin. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bakın, bir şey daha söyleyeceğim. İşinize
geldiği zaman böyle, işinize geldiği zaman da başka türlü konuşmayın.
HASAN AYDIN (İstanbul) - Nasıl, Sayın
Bakan?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bir dakika... Müsaade buyur... Müsaade buyur...
HASAN AYDIN (İstanbul) - Ama, olmuyor
Sayın Bakan...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Sosyal sigortalarda emeklilik yaşı 58-60'a çekildiği zaman, bütün her yerde
"mezarda emeklilik" diyen sizler değil miydiniz? (AK Parti
sıralarından alkışlar) Memurumuza niye acımıyorsunuz da, 61 yaşında emekli
olsun derken, ille 65 olsun diye ısrar ediyorsunuz? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İşçi ayrı, memur
ayrı; işçi ile memuru karıştırmayın Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Onun için, dün ne konuştuysanız, bugün de onu konuşalım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Farklı olay...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Yok, farklı değil...
Bir de, tabiî, iş başka yönlere de
çekiliyor. Askerlerle ilgili ayrı bir kanun var, o kanun bunun içerisinde
değildir. Onların emekliliği de başka şekilde oluyor; tahmin ediyorum,
generaller hariç, 58 yaşında emeklilik geliyor. O bakımdan, o konu buraya
karıştırılmasın.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Onu karıştırmayın
zaten; askerlerle ilgili ayrı bir kanun var, bu kanun ayrı.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, bizim bütün niyetimiz, devlette dinamizmi sağlamak, devlette yeniden
yapılanmak, hızlı çalışmak, güzel neticelere ulaşmak ve Türkiyemizi daha iyi
noktalara götürmektir; onun dışında bir düşüncemiz yoktur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum; sağ olun,
var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Son söz, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp
Fatsa'ya ait.
Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına, söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu teklif kamuoyunun
gündemine geldiğinde, farklı şekilde yorumlara, farklı şekilde algılamalara
tabi olduğunu gördük, dünden beri yapılan tartışmalarda da zaman zaman iktidar
ve muhalefet grubuna mensup arkadaşlarımızın ifadelerinde de şahit olduk. Biz,
ille, her konuda; ama, her konuda siyah ve beyaz konumunda olmak mecburiyetinde
değiliz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelen ve Türkiye'nin
menfaatlarına ve çıkarlarına olduğuna inandığımız konularda, beraber, ortak
söylemler ortaya koyabiliriz. Bunun önünde bir engel yok.
HASAN AYDIN (İstanbul) - Koyduk zaten.
EYÜP FATSA (Devamla) - Şimdi, ben,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, burada konuşan arkadaşlarımın, özellikle,
bu tasarıyıı tenkit ederken, meselelerini iki ana konu üzerinde bina
ettiklerine şahit oldum. "Efendim, bunun birinci amacı, kadrolaşmaktır;
bir diğer amacı da, bürokrat üzerinde siyasî baskı kurmaktır" gibi ifade
edildi. Hepimiz -Sayın Bakanım da biraz önce farklı şekilde ifade etti- iki
körün dolma yemesi hikayesini biliriz. Sayın arkadaşlarımız, herhalde, dolmayı
çift çift yemeye alıştıkları için, herkesin dolmayı çift çift yiyeceği gibi,
bir kanaati taşıyorlar... (CHP sıralarından gürültüler)
HASAN AYDIN (İstanbul) - Olmuyor Sayın
Başkan!..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Cumhuriyet Halk
Partisi iktidara gelmedi...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sana hiç
yakışmadı.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
ayrıca...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Saygısızlık
yapıyorsun, haksızlık yapıyorsun.
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yakışmadı...
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar... Lütfen... Bakın, arkadaşlar, söz aldınız, düşüncelerinizi ifade
ettiniz. Kişisel görüşlerimi ifade ediyorum. Lütfen... Lütfen...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Ama, hakaret
ediyorsun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Saygısızlık yapıyorsun,
hakaret ediyorsun.
EYÜP FATSA (Devamla)- Hakaret yoktur...
OĞUZ OYAN (İzmir)- Sayın Fatsa, seviyeyi
düşürmeden konuşmayı öğreniniz.
EYÜP FATSA (Devamla)- Lütfen... Lütfen...
Diğer bir argüman da şunu kullandılar.
Dediler ki: "Siz bu yasayı çıkarmakla seçmene, sizi seçen insanlara
saygısızlık yapıyorsunuz." Değerli arkadaşlar, unutmayın ki, AK Partinin
almış olduğu oyda en yüksek pay gençlerindir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Genç arkadaşlarımız, Türkiye'nin genç seçmenleri, AK Partiye bütün partilerden
daha fazla destek vermiştir.
Burada şunu söylemek istiyorum. Evet,
zaman zaman gündeme geliyor. Bakın, 21 inci Dönemde bu Meclis yüzde 70 oranında
kendisini değiştirdi ve yeniledi. 22 nci Dönemde de durum aynıdır. 22 nci
Dönemde yaklaşık yüzde 90 oranında bu Meclis kendisini yeniledi ve değiştirdi.
Bu Meclisin kendisini yenilemesini ve değişimini ayakta alkışlayanlar, takdirle
karşılayanlar, bürokrasinin kendisini değiştirmesinden veya genç arkadaşlara,
bu ülkenin yetiştirdiği genç beyinlere imkân ve fırsat verilmesinden niye
rahatsızlık duyuyorlar?! Doğrusunu istersek, bunu anlamak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, çok fazla bir şey
söylemek istemiyorum. Bakın, hep yıllarca; ama, hepimiz, ağzını açan her siyasî
-düşüncesi ve kanaati ne olursa olsun- bu ülkenin yetişmiş insanlarının, genç
beyinlerinin, dinamik insanlarının, bu ülkenin üniversitelerinde, her bir
ailenin ve bu ülkenin, bu devletin milyonlar, milyarlar harcayarak yetiştirdiği
insanların Türkiye'de hizmet etme imkânı bulamadığı için beyin göçü yaşadığını
ve yurt dışına kaçtığını hep acı acı ifade ettik. Lütfen, müsaade edelim, bu
insanlara kendi ülkelerinde hizmet etme imkânı olsun. Olayı bir de böyle
düşünelim. 2 116 kişinin kadrolaşmayla ne alakası var?!
Onur duyarız, tebrik ederiz, iftihar
ederiz; 61 yaşına kadar bu ülkeye hizmet etmiş her bir insanımız, her bir
bürokratımız, hepimizin ve bu ülkenin başının tacıdır; onlara, elbette ki çok
şey borçluyuz; onların hizmetlerini, onların emeklerini gözardı etmek, yok
saymak veya birtakım siyasî endişelerle, bu insanların saygınlıklıklarına, bu
ülkeye yapmış olduğu en güzel ve en kutsal görevlere, hizmetlere gölge
düşürmek, elbette ki, hiçbirimizin hakkı ve yetkisi değildir.
Değerli arkadaşlar, sözlerimi fazla
uzatmak istemiyorum; sadece, bütün arkadaşlarıma, Atatürk'ün bir vecizesini
hatırlatmak suretiyle huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum. Unutmayalım ki,
Atatürk, cumhuriyeti genç nesillere emanet etmiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.18
BAŞKAN :
Başkanvekili İSMAİL ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 47 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)Ê
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Ta-sarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/524) (S. Sayısı: 72) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının 1 inci maddesini
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1.- 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 14 üncü maddesinin (a) fıkrasında yer alan "%
15" oranı "% 16" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
hükümet yok.
BAŞKAN - Bir dakika efendim, doğrudur...
OYA ARASLI (Ankara) - Bir hükümet
aranıyor!..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ne kadar
bekleyeceğiz Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sayın Komisyon Başkanı, geliyor
efendim.
Buyurun efendim, siz devam edin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, yasanın geneli üzerinde görüşülürken...
BAŞKAN - Efendim, Sayın Maliye Bakanımız
da geldiler. (CHP sıralarından alkışlar[!])
Buyurun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, yasanın geneli üzerinde görüşülürken genellikle 61 yaş
üzerinde duruldu ve kamuda çalışmanın, zorunlu emeklilik yaşının 61'e
indirilmesiyle ilgili olarak.
Ben, önce, bir konuyu düzeltmek istiyorum:
Sayın Bakanımız burada konuşurken 58 ve 60 yaş olarak belirlendiği zaman,
bizim, bunu "mezarda emeklilik" olarak ifade ettiğimizi dile getirdi.
Sayın Bakanım, ben o dönemlerde bir dönem
genel müdürlük yaptım daha sonra da emekli olarak da bu konularla ilgilendim ve
çıktığım bütün televizyon programlarında da 58 ve 60 yaşın yetersiz olduğunu
savundum. Bunu zatı âlinizin bilgisine sunmak isterim.
Değerli arkadaşlar, emeklilik yaşıyla
ilgili olarak gelen tasarıya 1 inci madde ilave ediliyor. 1 inci maddenin
kamuda zorunlu emeklilikle bir ilgisi yok. 1 inci maddenin gerekçesinde şöyle
söylüyor: "Emekli Sandığı iştirakçilerinin emekli keseneklerine ilişkin
yüzde 15 oranının sandığın aktuaryel dengesinin düzeltilmesine katkı sağlanması
amacıyla yüzde 16 oranına çıkarılması öngörülmektedir." Yani,
çalışanlardan yapılan yüzde 15'lik kesinti, bu madde kabul edilirse yüzde 16'ya
çıkmış olacak.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, hükümet
bundan onbeş gün önce, Parlamentoya bütçe sunulmadan önce, tasarruf ve gelir
artırıcı önlemleri ifade etti bir basın toplantısıyla.
Şimdi bakınız, buradan kısaca örnekler
vereyim: İşçilerin bir ikramiyesi ertelenecek; buradan 140 trilyon lira gelir
bekleniyor. İlaç katkı payları memurların aylığından kesilecek; buradan 65
trilyon liralık gelir bekleniyor. Emekli aylıklarından yüzde 1 sağlık primi
kesilecek; buradan 76 trilyon lira bekleniyor.
Çok enteresan bir düzenleme daha
öngörülüyor: Beş yıldır prim ödemeyenlerin, belirli bir tarihe kadar ödeme
yapmamaları halinde Bağ-Kur'da sistemden çıkarılması; buradan da 100 trilyon
lira bekleniyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, elimizi
vicdanımıza koyup düşünelim. Bir esnaf düşünün; beş yıldır Bağ-Kur'a prim
ödemedi, bunu Bağ-Kur'dan çıkardık; adam hasta oldu, Kızılay'da yere düşmüş,
biz de devlet olarak diyoruz ki "kusura bakma, sen beş yıldır prim
ödemiyorsun, ben sana bakmam." Değerli arkadaşlar, sosyal devlet ilkesiyle
böyle bir olay bağdaşabilir mi?! Ben, buradan, hükümete, özellikle istirham
ediyorum; bu tür tasarruf genelgeleri, kamuoyunda, özellikle barışın bozulması
yönünde, huzurun bozulması yönünde son derece tehlikeli önlemlerdir; bu tür
önlemleri almaktan ivedilikle vazgeçelim.
Şimdi, bu arada bir şey daha var;
kayıtdışı ekonomiyle mücadele için de, hükümet, yayınladığı tasarruf
önlemlerinde bir şey daha öngörmüş: TÜRMOB ve Devlet İstatistik Enstitüsü
işbirliği içinde kaçak işçiler tespit edilecekmiş; acaba, aranızda, buna inanan
bir saygıdeğer milletvekili var mı?! Yani, TÜRMOB ile Devlet İstatistik
Enstitüsü işbirliği yapacak ve kayıtdışı kaçak çalışan işçiler tespit edilecek.
Değerli arkadaşlarım, Devlet İstatistik
Enstitüsü, bilgileri, firma adı yazılı olmaksızın alır; yazılı olduğu takdirde,
Devlet İstatistik Enstitüsü doğru bilgi toplayamaz ki. TÜRMOB, devletin dışında
bir kuruluştur. Siz, nasıl, kaçak işçilikle mücadele için bu maddeyi
getirirsiniz ve buradan da 5 trilyon liralık bir gelir hedefliyorsunuz; bu da
doğru değil.
Daha enteresan bir şey getiriyor
hükümetimiz: Kredi Yurtlar Kurumunun yatırımlarından kesinti öngörüyor; buradan
da 50 trilyon lira bekleniyor. Değerli arkadaşlarım, yoksul halk çocukları, bu
insanlar, yurtta kalmayıp da nerede kalacak?! Tasarruf yapılacak Kredi Yurtlar
dışında başka bir alan yok mu?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan,
konuya gelsin...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Konuya
geliyorum efendim.
Konuya şunun için geliyorum, bu örnekleri,
özellikle şunun için verdim değerli milletvekilleri: Tasarruf, elbette ki
yapılacaktır; vergi, elbette ki toplanacaktır; Türkiye'nin ekonomisinin kritik
bir dönemde olduğunu da biz biliyoruz; ciddî önlemlerin alınması gerektiğini de
biz ısrarla söylüyoruz; ama, bu tür yapay önlemlerle değil.
Bakın, memura ne verdik; yüzde 5. Yüzde
1'ini şimdi kesiyoruz. Emekliye ne verdik; yüzde 5 civarında verdik. Şimdi onun
da yüzde 1'ini keseceğiz!
Değerli arkadaşlarım, böyle tasarruf olur
mu?
Siz, şunu getirin. Şu önlemlerin içinden
...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Emekli Yasasına
gelin...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Gelecek
şimdi, göreceksiniz efendim; emekli aylıklarından da yüzde 1 sağlık primi
kesilecek,
Şurada, üst gelir gruplarından beş kuruş
ek gelir getirecek bir kaynak yok arkadaşlar; bunun adına tasarruf denemez.
Geniş halk kitlelerinden "tasarruf" adı altında para toplamanın çok
ahlakî olmadığına kişisel olarak inanıyorum.
Şimdi, emeklilik yaşında, sayın bakanımız
ifade etti, "61 yaşında olan kişileri ayıralım, bunlar, zorla emekli olsun."
Değerli arkadaşlarım, bu kişiler, zaten,
emeklilik haklarını kazanmışlar. Getirilen tasarı, kişiye erken emekli
olanağını sağlayan veya geç emekli olanağını sağlayan bir düzenleme değil;
zorunlu olarak kişileri dört yıl önce devlet kadrolarından koparıp, onları
emekli etmek. Niçin işi açıkça ortaya koymuyoruz? İşin doğrusu bu.
Şimdi, burada yapılan bir yanlışlık var;
yanlışlık da şu: Arzu eden kişinin, Bakanlar Kurulu, süresini uzatacak. Neye
göre; yeteneğine göre. Yeteneği kim tespit edecek; belli değil. Kariyer mi;
belli değil...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Amiri tespit
edecek.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Elbette
amiri tespit edecek; ama, değerli arkadaşlarım, siyasî iktidarın tercihine
bırakılan bir kamu yönetim düzeni yanlışlıklara yol açar. Bir yakını gelir
"şu çok yetenekli" der; öbürü gelir "şu yetenekli" der...
Devletin, objektif ve kalıcı kural koyması lazım.
Emeklilik yaşını 61'e indiriyorsanız,
herkes için 61 yaparsınız, biz de saygı duyarız; 65 yaparsınız, saygı duyarız;
40 yaparsınız, saygı duyarız; ama, eşit olur, herkes için uygulanır. Siz, belli
kişiler için farklı, belli kişiler için farklı emeklilik yaşı koyarsanız, bu,
bugün için belki sizi mutlu edebilir; ama, yarın bir başka kişiyi mutsuz
edebilir; siz mutsuz olabilirsiniz; işin doğrusunu koymak gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma
Partisinin değerli grup başkanvekili, enteresan bir örnek verdi ve Cumhuriyet
Halk Partisi sıralarını göstererek "herhalde, arkadaşlarımız, dolmayı
çifter çifter yiyorlar" diye bir söylemde bulundu.
Değerli arkadaşlarım, dolma kültürü,
Cumhuriyet Halk Partisinde yoktur, hele hele çifte dolma yeme kültürü hiç
yoktur! (CHP sıralarından alkışlar) Bu kültür, dolma yeme kültürü -çok özür
dileyerek söylüyorum; çünkü, bu, çok ağır bir laf- o kültürden gelenler için
vardır, Cumhuriyet Halk Partisi, asla ve asla o kültürden gelmemiştir. Bizim,
şöyle bir kültürümüz vardır, onu da söyleyeyim: Biz, boğazından aşağıya haram
lokma inmeyen bir kültürden geliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
alkışlar[!])
Bir şey daha söyleyeyim değerli
arkadaşlar, onu da, tutanaklara geçmesi için izninizle söyleyeyim: Sabahki
bölümde, Türkiye ekonomisinin yüzde 8,5 küçüldüğü söylenildi ve çok zor
koşullarda hükümetin devralındığı ifade edildi. Herhalde, bunu söyleyen değerli
arkadaşım, Devlet Planlama Teşkilatının verilerine bakmayı ihmal etti. Hemen
söyleyeyim sektörel büyüme hızlarını; tarımda, 2001'de eksi 6,5 iken, 2002'nin
üçüncü çeyreğinde artı 6,6'dır; sanayide, eksi 7,5 iken, 2002'nin üçüncü
çeyreğinde artı 10,5'tur; imalat sanayiinde, 2001'in üçüncü çeyreğinde eksi 8,1
iken, 2002'nin üçüncü çeyreğinde artı 11,8'e çıkmıştır. Yani, bir arkadaşımızın
söylediği gibi, olumlu bir tabloyu devraldınız değerli arkadaşlarım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Halk çok iyi
biliyor...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Olumlu bir
tabloyu devraldınız ve biz, bu olumlu tabloyu, sizlerin sürdürmesini istiyoruz.
Bunu, gerçekten, samimiyetle söylüyoruz, samimiyetle istiyoruz; ama, bu
önlemlerle, göreceksiniz, sağlıklı sonuçlar alınamayacak; çünkü, gidiyoruz,
yine, emeklinin aylığından kesiyoruz, memurun aylığından kesiyoruz, işçinin
aylığından kesiyoruz, işçinin sağlığından kesiyoruz, ilacından kesiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, halkı zenginleştirme
yerine daha da yoksullaştıran bir programı uygularsak, bunun geniş kitleleri
mutlu edebileceğine inanıyor muyuz?!.
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, toparlar
mısınız; süreniz geçti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın
Başkan, ben, özetle, şunu altını çizerek ifade edeyim: Her zaman iyi şeylerin
yanında olduğumuzu daha önce de ifade etmiştik; ama, toplumda ciddî
sarsıntılar, sıkıntılar yaratacak her şeye karşıyız; dolayısıyla, bu yasa
tasarısına da karşıyız.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kılıçdaroğlu.
Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın
Kemal Sağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi hakkında, şahsım adına, söz almış bulunuyorum.
Yapılan değişiklikle, Emekli Sandığı
Yasasının 14 üncü maddesinin (a) fıkrasında yer alan iştirakçilerden kesilen
emekli keseneği oranı yüzde 15'ten yüzde 16'ya çıkarılmaktadır. Yani, bu
yasanın çıkmasından itibaren, en kolay tanımıyla, devlet memurlarının emekli
kesenekleri yüzde 1 oranında artırılmaktadır. Bu değişikliğin memur açısından
anlamı, en düşük derecedeki memurdan 5 000 000 Türk Lirası, en yüksek dereceli
memurdan da 10 000 000 Türk Lirası civarında bir kesinti demektir, ek kesinti
demektir. Bunun devlet açısından anlamı ise, kapatılması asla mümkün görülmeyen
bütçe açığının azaltılması için, 150 trilyon Türk Lirası civarında bir ilave
kaynak demektir. Bu değişiklikle, memurdan alınan kesinti oranı 1 puan
artırılmaktadır; ancak, emekli keseneği devlet katkı payı yüzde 20'de
bırakılmaktadır; yani, Emekli Sandığı gelirleri artırılmak istenirken, memurdan
alınan katkı payı artırılıyor, devletten alınan katkı payı ise artırılmıyor.
Yani, sadece devlet memurundan fedakârlık beklenmekte, ancak, devlet, bu konuda
fedakârlık yapmayı düşünmemektedir. Doğrusu, şartlar ne olursa olsun, devlete
hizmetten başka işi ve onun karşılığı olan maaşından başka geliri olmayan memur
kesimi adına üzülmemek elde değildir.
Bir taraftan "vergi barışı" adı
altında devletin 6 katrilyon lira civarındaki kamu gelirinden vazgeçeceksiniz,
buna karşılık, memurun cebindeki 5 000 000-10 000 000 liraya göz
dikeceksiniz... Naylon faturalarla devletin trilyonlarını iç eden vergi
kaçakçılarını affedeceksiniz, sonra da, bütçe açığını kapatmak için, maaşından
başka geliri olmayan memurun cebine el atacaksınız... Demek ki, kalkınma ve
adalet böyle sağlanacak!..
Sözlerimi bitirirken, şunu vurgulamak
istiyorum: İştirakçi paylarındaki bu yüzde 1'lik artış, kamu görevlerinin
maaşlarında bir düşüşe sebebiyet verecektir; diğer tarafta, yüzde 20 kurum
keseneklerinde hiçbir artışa gidilmemiştir.
Eğer, amaç, Emekli Sandığının gelirlerini artırmak ise, bu yüzde 20'lik devlet
katkı payı neden yüzde 22'ye çıkarılmıyor?!
Bu arada, ben, Sayın Bakana bir önerimi
daha dile getirmek istiyorum. Kanun tasarısı, eğer, bu şekliyle çıkacaksa, hiç
olmazsa, bu kesintiyi memurun alacağı ilk zamma kadar, lütfen, erteleyin veya
devletçe karşılayın.
Ben, bu iki önerimi, şu anda bizi dinleyen
milyonlarca memur ve memur emeklisi adına, lütfen, bir kez daha düşünün diye
tekrar ediyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sağ.
İkinci konuşma, Kocaeli Milletvekili Sayın
İzzet Çetin'e ait.
Buyurun Sayın Çetin.
Süreniz 5 dakika.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan
kanun tasarısı, hem 657 sayılı Yasaya tabi olarak çalışan memurlarımızı hem de
memur emeklilerini ilgilendiren bir tasarı. Gerçekten, ülkemizde ne zaman bir
ekonomik kriz olsa, hemen hemen sağ siyasal partilerin aklına ilk gelen önlem,
çalışanlara vergi koymak ve oralardan elde ettiği kaynaklarla açıkları kapatmak
gibi bir kolaycı yol. Ülkemizde, biraz evvel Sayın Bakan söyledi, 1 750 000
olması gereken memur sayısı 2 300 000'e çıkmış; bunu biz yapmışız. Cumhuriyet
Halk Partisinin, hiçbir zaman, yurttaşlar arasında bir ayırım yaptığını,
kadrolaşmak için çaba sarf ettiğini hiç kimse söyleyemez ve gösteremez.
Gerçekten, yakın zamana baktığınız zaman, özellikle 1980'den bu yana,
Cumhuriyet Halk Partisinin devlet yönetiminde, çok kısa aralıklarla bulunması
dışında, olmadığına tanık olursunuz.
Sayın Kılıçdaroğlu da söyledi, Cumhuriyet
Halk Partisinin devlet yönetme anlayışında dolma fıkrası yoktur. Dürüst
yönetim, temiz siyaset anlayışı vardır. Cumhuriyet Halk Partisini gerçekten
tanımıyorsunuz (AK Parti sıralarından "millet tanıyor" sesleri)
Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi emeğe
saygılı, insana saygılı bir partidir ve bunu, programında, tüzüğünde açıkça
yazan bir partidir; ama, işçiye, memura seçim meydanlarında mutlu bir yaşam
vaat edip, iktidara gelindiğinde IMF direktifleri doğrultusunda harekete geçip,
yeniden ekonomik önlemleri aldığınızda, ilk aklınıza gelen, ne yazık ki,
emekliler, çalışanlar ve köylünün doğrudan gelir desteği oldu.
Sayın Bakan, biraz evvel
"bildirgemizde var; biz devleti yeniden yapılandıracağız; bu çerçevede de,
dinamik bir yapı oluşturabilmek için, memur emekli yaşını da 61'e
indireceğiz" dedi. Sayın Bakan, gerçekten, doğru söylemeniz gerekir. IMF
direktif verdi, siz de "emret komutanım" dediniz!
Bakınız, ekonomik önlemler akla geldiği
zaman, aldığınız ekonomik önlemlerde, Emekli Sandığından 766 trilyon tasarruf
edeceksiniz; kimdir bunlar; memur emeklileri. Bağ-Kur'dan 350 trilyon tasarruf
edeceğiz dediniz; kim bunlar; esnaf kesimi. SSK'dan 190 trilyon tasarruf
yapacağız dediniz; kim bunlar; çalışanlar; yani, SSK'da, sağlık sigortası primi
ödeyip, oradan sağlık hizmeti almaya çalışanların ilaç bedellerinden...
Gelir önlemlerinize baktığımız zaman,
gelir önlemi adı altında kimlerden beklentiniz var, görüyoruz. Ek Emlak Vergisinden
650 trilyon; işçisi memuru, kıt kanaat, kafasını sokacak bir ev yapmış, oraya
girmiş, oradan 650 trilyon. Yine, ek Motorlu Taşıtlar Vergisinden 1,1
katrilyon; kim bunlar; zorla, belki ufacık bir araba alabilmiş borç harç, ona
yükleniyorsunuz. Büyükşehir belediyelerinin vergi gelirlerinden 275 trilyon
bekliyorsunuz. Büyükşehir belediyeleri kime hizmet ediyor; halka hizmet ediyor.
Otoyol ve köprü geçişlerinden 200 trilyon bekliyorsunuz; kim geçiyor; bir
şehirden bir şehre giden, demin söylediğim, belki, hafta sonlarında değişik
yerlere gidip, ailelerini ziyaret etmek isteyen yurttaşlarımız.
Biraz evvel grup başkanvekilleriniz de
söyledi, işçiden oy aldınız, doğru; memurdan oy aldınız, doğru: emekliden oy
aldınız, doğru. İşçi emeklilerini kandırdınız...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Niye kandıralım,
kandırmadık; hepsi teşekkür ediyor.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Memur emeklisinin
sigorta primlerini yüzde 1 artırıyorsunuz... Emeklilik yaşını düşüreceğiz
dediniz; ancak -Bakan ne derse desin- onların içinden bir ayıklama yapıp, bir
grubunu, Bakanlar Kurulu kararnamesiyle tutma yetkisi verip ayıklayacaksınız
ve kadrolaşma çabası içine
gireceksiniz. Bu memleket, bu millet sahipsiz değil, ahmak değil!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, son cümlenizi rica
ediyorum.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Sayın Başkan,
zaman zaman 8-10 dakika aşanlar oldu. Üç günden bu yana 1 dakikayı
geçirmediniz; teşekkür ediyorum!
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, biraz
sonra yine buraya gelip konuşacağım ve yapılması gereken, memurlara ilişkin
çalışmaların neler olduğunu da söyleyeceğim. Eğer ülkemizi dürüst ve temiz
siyaset anlayışı içerisinde yöneteceksek, aklınıza, ilk önce çalışanlar
gelmesin, ilk önce emekliler gelmesin, ilk önce emekçiler gelmesin, ilk önce fakir
fukarayı ezmek, onu yoksulluk içerisinde yaşamaya mahkûm etmek gelmesin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
1 inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.-
5434 sayılı Kanunun 40 ıncı
maddesinin birinci fıkrası ile aynı maddenin (a), (b) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İştirakçilerin görevleri ile ilgilerinin
kesilmesini gerektiren yaş haddi 61 yaşını doldurdukları tarihtir. 61 yaşını
dolduranların açıktan veya naklen tayinleri yapılamaz. Ancak, personel
kanunlarındaki yaş hadlerine ilişkin hükümler ile 43 üncü madde hükmü saklıdır.
a) 6400 ve daha yukarı ek göstergeli
görevlere müşterek kararname veya Bakanlar Kurulu kararı ile atanmış olup, bu görevleri fiilen yürütmekte olanların
yaş hadleri, Bakanlar Kurulu kararı ile
65 yaşını doldurdukları tarihi geçmemek üzere uzatılabilir.
b) Üniversite öğretim üyelerinin görevleri
ile ilişkilerinin kesilmesini
gerektiren yaş haddi 67 yaşını doldurdukları tarihtir."
d) “(a) bendinde belirtilen görevlere 61
yaşını, (b) bendinde belirtilen görevlere 67 yaşını ve (ç) bendinde belirtilen
görevlere de hizalarında gösterilen yaş hadlerini doldurmuş bulunanlar açıktan
veya naklen tayin edilemezler."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Akalın; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HAKKI AKALIN (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Benden önce
konuşan değerli milletvekili arkadaşlarımın ifadelerinde kendini bulan
tasarıyla ilgili görüşlere ek olarak, ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun 2
nci maddeyle ilgili görüşlerini arz etmek için söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2 nci
maddeyle ilgili olarak, emeklilik yaşının 61'e indirilmesi veya bir başka
deyişle, 61 yaşını doldurmuş, kamuda çalışan bazı kamu görevlilerinin, âdeta,
kulaklarından tutulup dışarı bırakılması gibi bir durum söz konusu.
Dolayısıyla, hukuk devletinde yaşayan ve birtakım hakları kazanmış olmalarına
karşın, bu insanların, birdenbire görevlerinden ayrılmaları, ayrılmak zorunda
bırakılmaları, son derece yanlış bir durumu ortaya çıkarmaktadır.
Önceki arkadaşlarımdan birisinin ifade
ettiği gibi, eşit bir yasa değildir, eşitlik ilkesine aykırı bir durum söz
konusudur. Örneğin, verimliliği artırmak ve dinamizmi sağlamak amacıyla
getirilmiş bulunan bu tasarıda, valiler ayrı tutulmaktadır. Örneğin, Bakanlar
Kurulu kararnamesiyle yapılan vali atamalarında, bugün, en az 8-10 valimizin
yaşının 61 yaşın üzerinde olduğunu biliyoruz. Valilik de, gerektiğinde dinamizm
gerektiren bir görevdir. Valilik de, bir ilin içerisinde, fizikî olarak yüksek
performans göstermesi gereken bir görevdir. Dolayısıyla, burada, ters bir durum
söz konusu olmaktadır.
Ben, arkadaşlarımın ifade ettiği genel
görüşlerin dışında, bir spesifik hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Tıp mesleğinden
gelen bir arkadaşınız olarak, biliyorsunuz, 2547 sayılı Yasaya göre,
üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri, 67 yaşında emekli olmaktadır. Bu,
tıp fakültelerinde hizmet veren öğretim üyelerinin, 67 yaşına kadarki süre
içerisinde, çok müşkül kalp ameliyatlarını, çok ağır beyin ameliyatlarını
yaptıkları, öğrenciye eğitim hizmeti verdikleri, araştırma görevlisi
yetiştirdikleri, uzman yetiştirdikleri; yani, bir yandan eğitim ve öğretimle
ilgilenirken, bir yandan da kamu hizmeti yaptıklarını ve ağır olan mesleklerini
yürüttüklerini göz önüne getirecek olursak, bu tasarıyla, 61 yaşında zorunlu
olarak emeklilik söz konusu olduğunu da hatırlayacak olursak, özellikle Sağlık
Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı eğitim hastanelerinde şef ve şef
muavini statüsünde birçok arkadaşımızın görev yaptığını biliyoruz; üstelik, bu
arkadaşlarımızın pek çoğunun da profesör ve doçent gibi akademik unvan sahibi
olduklarını da biliyoruz. Dolayısıyla, üniversitelerde, 2547 sayılı Yasa
gereği, 67 yaşına kadar çalışabilme
olanağına sahip olan, eğitim ve öğretim yapma şansını elde eden, en ağır, en
müşkül ameliyatları gerçekleştirme olanağına sahip olan, laboratuvarlarda en
zor, en güç görevleri yerine getirebilme şansına sahip olan öğretim üyeleri, 67
yaşına kadar çalışabilme şansını elde ederken; benzer görevleri yerine getiren
ve üstelik pek çoğu da profesör ve doçent olan, Sağlık Bakanlığı eğitim
hastanelerinde ve Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı eğitim hastanelerinde 657
sayılı Yasaya göre görev yapan şef ve şef muavinlerinin, 61 yaşında, zorunlu
olarak emekliye ayrılmaları, Anayasamızın eşitlik ve adalet ilkesine ters bir
durumu ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla, spesifik olarak baktığımız zaman,
çıkaracağımız bu yasanın, sadece bu bölümü bile ters bir durumu ortaya
çıkarmaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; deneyim,
gece yatıp sabah kalkınca elde edilen bir unvan değildir. Deneyim, bir sınava
girerek, bir diploma karşılığında veya bir sınav başarısıyla elde edilen bir
unvan da değildir. Tıp mesleğini -aranızda pek çok meslektaşım var- yakından
bilenler hatırlayacaklardır; bir tıp öğrencisi, 24 yaşında mezun olur, dört
yıl, altı yıl, yedi yıl uzmanlık eğitimi alır, erkek olanlar askerlik görevini
yerine getirirler ve ondan sonra, üniversitelerde çalışıyorsa uzman olarak
görev yaparlar, diğer hastanelerde ise başasistan olarak görev yaparlar ve
kendi başlarına, kendi özgürlükleri içerisinde, kendi düşünceleri ve kendi
yetenekleri doğrultusunda görev yapmaya başlamaları, ancak 40 yaş sonrasında
olur. Üstelik, bu kişilerin doçent ve profesör olduklarını, şef ve şef
muavinliği sınavını kazandıklarını hatırlayacak olursak, insanların özgür bir
şekilde mesleklerini yapmaya başlamaları için gerekli olan minimum yaş, tıp
mesleğinde, ancak 40 - 45 civarıdır. Dolayısıyla, 61 yaşında, bu insanların,
deneyimlerini tam kazandıkları zaman, etraflarına yardım edecekleri zaman,
deneyimlerini aktaracakları zaman ortadan çekilmeleri büyük sorunlara yol
açacaktır. Bakın, ben, milletvekili olduğum sadece İzmir Kentiyle ilgili olarak
şunu söyleyeyim: Sadece Sigorta Hastanesinde, şef ve şef muavini olarak 10'a
yakın personel ayrılacaktır. Şef ve şef muavinleri bir günde ortaya çıkmaz;
bunların idarî görevleri vardır, eğitim hizmetleri vardır ve kamu hizmetleri
vardır.
Yine, Sayın Gazi Yaşargil'in, bizim
iftiharımız olan ünlü beyin cerrahımızın, 70 yaşından sonra, Amerika Birleşik
Devletlerine, Arkansas'a gidip orada bir kürsü sahibi olduğunu, hem eğitim
yaptığını hem de en müşkül beyin ameliyatlarını yaptığını hatırlayacak olursak,
60 yaş, gerçekten, tıp mesleğinde erken bir yaştır.
Türkiye'de sağlık sorunlarının var
olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Sayın Sağlık Bakanı da bunun bilincinde,
siz değerli milletvekili arkadaşlarım da sağlıkta sorunlarımız olduğunu
biliyorsunuz ve bu sorunların bir yumak haline geldiğini gayet iyi
biliyorsunuz; ama, sağlıktaki sorunlar, dengesiz dağılım sorunudur; sağlıktaki
sorunlar, kaynak sorunudur; sağlıktaki sorunlar, koordinasyon sorunudur;
sağlıktaki sorun, 61 yaş sorunu değildir. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde,
Sosyal Sigortalar Kurumuna ve Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim hastanelerinde,
bu yaş grubundaki şef ve şef muavinlerinin bir anda emekliye ayrılmaları,
gerçekten, zaten kör topal yürüyen bir sistemin içerisinde, bir de kendi kendine
oturmuş olan kurumlarda da sorun yaratacaktır. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak bu tasarıya karşı olduğumuzu belirtiyorum.
Bunun yanında, özellikle sağlık alanında,
kendi meslek alanımla ilgili olarak bir durumu sizlere aktarmaya çalıştım.
Umarım, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup değerli milletvekili arkadaşlarım,
özellikle bu anlattığım hususu bir kez daha düşünürler, Sayın Bakanımız da bu
hususu göz ardı etmez, umutlu bir durum, iyi bir durum ortaya çıkar.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akalın.
Madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Onur Öymen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; bu konuda benden önce söz alan arkadaşlarımız Grubumuz
adına görüşlerimizi anlattılar; onları size tekrarlamayacağım.
Yalnız, bir konuda özellikle dikkatinizi
çekmek istiyorum. Yasa tasarısı bu haliyle onaylandığı takdirde, ülkemiz
açısından, dışpolitika alanında çok ciddî sorunlarla karşı karşıya kalacağız.
Bildiğiniz gibi, dışpolitikada bizim en önemli servetimiz tecrübemizdir.
Arkamızda 700 yıllık bir devlet var. Biz, bu devletin tecrübesini nesilden
nesle bugüne kadar taşıdık ve dışpolitikanın yürütülmesinde, tecrübeli
diplomatların, kıdemli diplomatların çok büyük bir rolü vardır. Bütün ülkeler
önemli görevlerde kıdemli diplomatlarını bulundururlar. Biz, bu yasayı kabul
ettiğimiz takdirde, bindiğimiz dalı kesmiş olacağız, bu önemli servetimizden
fedakârlıkta bulunmuş olacağız.
İçinde yaşadığımız önemli dışpolitika
konularını görüyorsunuz, biliyorsunuz ve size şu kadarını söyleyeyim: Eğer, bu
yasa bugün yasalaşmış olsaydı, bugün, Amerikalılarla en önemli müzakereleri
yapan Dışişleri Müsteşarımız görevinde yoktu, Washington Büyükelçimiz görevinde
yoktu, Londra Büyükelçimiz görevinde yoktu, Birleşmiş Milletler Daimî
Temsilcimiz görevinde yoktu, Paris Büyükelçimiz yoktu, Brüksel yoktu, Lahey
yoktu. Bugün görevde olan büyükelçilerimizin yüzde 40'ı yoktu. Biz, bunu göze
alabilir miyiz?! Bu kadar kritik bir dönemde, bu kadar önemli işleri müzakere
ettiğimiz bir dönemde bunu göze alabilir miyiz?! Size soruyorum; her konuda
Avrupa Birliğiyle uyum sağlamaya çalışıyoruz, hükümet olarak gayret sarf
ediyorsunuz, biz sizi destekliyoruz; Avrupa Birliğinde bunu yapan var mı?!
Bizden başka, emeklilik yaşını indiren var mı?! Avrupa Birliği ülkelerinde,
Fransa'da, Almanya'da, İtalya'da, Belçika'da 65 yaş; başka Avrupa Birliği ülkelerinde,
İskandinav ülkelerinde 67 yaş; İsveç'te 70 yaş, diplomatların emeklilik yaşı. IMF bize bunu önerdiyse, IMF'in en
önemli ülkesi Amerika'da yaş haddi yok. Ankara'ya bir süre önce tayin edilen
Amerikan Büyükelçisi 84 yaşındaydı. Amerika bilmiyor mu dinamizmin önemini,
Amerika bilmiyor mu gençlerin değerini?! Amerika tecrübeye önem verecek,
Avrupalılar verecek, biz, vermeyeceğiz ve biz önemli bir meselede Avrupalı
muhataplarımızla, Amerikalı muhataplarımızla karşı karşıya masaya oturduğumuz
zaman, onlar en tecrübeli diplomatlarını kullanacaklar, biz kullanamayacağız...
Bu, reva değildir Türkiye'ye, yanlış bir iş yaparız. O bakımdan, zannediyorum
ki, hükümet de bu görüşe karşı değildir. Sayın Dışişleri Bakanımızın
görüşlerimi desteklediğini, biraz önce, bir arkadaşımız söyledi. Zannediyorum,
hükümet de bu işin farkındadır; istisnalar getiriyor; askerler bundan
istisnadır, öğretim üyeleri bundan istisnadır. Niçin; çünkü, o mesleklerde
tecrübeye ihtiyaç var. Onlarda var da dış politikada yok mu?! Nasıl, bir orduyu
tecrübesiz komutanlarla yönetemezseniz, bir Dışişleri Bakanlığını da tecrübesiz
büyükelçilerle yönetemezsiniz arkadaşlar. Ben size bu meslekten gelen bir
arkadaşınız olarak söylüyorum; biz, bu meslekte, kıdemli diplomatlardan çok şey
öğrendik. Eğer meslekte bir yere gelebildiysek, bu tecrübeli diplomatlardan
öğrendiklerimiz sayesindir. Biz, yurt dışında öylelikle bu devletin çıkarlarını
koruduk, öylelikle itibarını koruduk. En önemli konularda bu insanlardır
Avrupa'da televizyona çıkacak, Türkiye'ye karşı haksız saldırılarla mücadele
edecek bu kıdemli arkadaşlarımızdır. Deniliyor ki: "Efendim, hükümetin
elinde yetki var, istisnaî olarak bunların görevlerini uzatabiliriz."
Arkadaşlar, bu meslekte uzun yıllarını vermiş bir arkadaşınız olarak size şunu
söyleyeyim: Benim tanıdığım Dışişleri Bakanlığı mensupları, gelip de görevleri
bir yıl, iki yıl uzatılsın diye hiçbir hükümetten iltimas istemezler, hiçbir
hükümetten şefaat istemezler; 61 yaşını beklemeden, pek çoğu, bu yasa çıktıktan
sonra, bu görevlerinden şerefle ayrılırlar. Dışişleri Bakanlığı budur. O
nedenle, hiç kimse zannetmesin ki, efendim iltimasla, rüşvetle -rüşvet olmaz
tabiî de- şefaatle, bu insanlar birkaç yıl daha görev yapma peşinde olacaklar;
olmayacaklardır ve özel sektör, medya kuruluşları, başka kuruluşlar, bunları
derhal alacaklardır, devlet kaybedecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen, mikrofonunuzu
açıyorum; lütfen tamamlayın.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Dışişleri Bakanlığının toplam meslek
memuru sayısı 900'ü bulmuyor, yurt içinde ve yurt dışında toplam memurumuz
900'ü bulmuyor; bunun neresinden, neyi tasarruf edeceksiniz? Diplomaside
tasarruf olur mu?! Millî menfaatları, millî çıkarları, millî itibarı korumada
tasarruf olur mu?!
Şimdi, arkadaşlar, ben inanıyorum ki,
Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımız, geçmişte -birkaç gün önce-
nasıl, önemli millî konularda bir blok halinde oy kullanmayıp, ulusal
çıkarların gerektiği yönde oy kullandılarsa, bu konuda da öyle yapacaklardır ve
emin olunuz, vereceğimiz önergeyi desteklerseniz, memlekete çok büyük bir
hizmet yapmış olacaksınız. Desteklemezseniz, bunun sıkıntısını yalnız biz
çekmeyeceğiz, siz çekeceksiniz, memleket çekecek. Emin olabilir misiniz, sizden
sonra iktidara gelen bütün hükümetler, daima, istisna haklarını kullanırken hep
adil olacaklardır, hep objektif olacaklardır, hep böyle tarafsızlık kurallarına
uyacaklardır; bundan emin misiniz; böyle mi oldu şimdiye kadar?
Ben, sizden özellikle rica ediyorum, bu yasa
tasarısı hakkındaki görüşlerimizi biliyorsunuz, onları tekrarlamıyorum; ama,
Dışişleri Bakanlığı için getireceğimiz önergeye, lütfen oy veriniz; memlekete
önemli bir hizmette bulunacaksınız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.
Şimdi, söz sırası, İstanbul Milletvekili
Sayın Hasan Aydın'da.
Buyurun Sayın Aydın.
Süreniz 5 dakika.
HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; bir çatı altında olduğumuzda çıkarmış olduğumuz yasaların
toplum yaşamında ne anlama geldiğini, zaman zaman, içerisinde bulunduğumuz
ortamdan ötürü önemsemiyor olabiliriz. Yasa çıkarıyoruz ve bu, toplumumuzun
geriye kalan zamanını ve sürecini doğrudan etkileyen, her insanımızı etkileyen
bir durum.
61 yaş meselesine neden böyle baktığımı
ifade etmek isterim. Ortaya konulan nedenler, gerek tasarruf açısından gerek
devletin dinamikleri ya da dinamik çalışması, dinamizminin artırılması
açısından gösterilen gerekçeler, ortaya konulan sayılarla karşılaştırıldığında,
pek gerçekçi gözükmemektedir.
Arkadaşlarımız, bizim, bu noktaya,
kadrolaşma açısından baktığımızı, bu noktadan endişeyle yola çıkarak
değerlendirme yaptığımızı söylemektedirler. Aslında, bu noktadaki endişelerimiz
haksız değildir. Elbette, bir yasayı çıkarırken, bir yasayı değerlendirirken,
içerisinde bulunduğumuz halle, içerisinde bulunduğumuz gidiş ile yasa
arasındaki bağlantıyı da kurmamız lazım. Bir kadrolaşma var ve bu kadrolaşma,
haklı bir kadrolaşma değil. Bu kadrolaşma, Türkiye'nin menfaatlarını gözeten,
ülkede, olumsuzluktan çıkışı hedefleyen bir kadrolaşma da değil. Millî Eğitim
Bakanlığı -daha gelir gelmez- bildiğimiz bir kadrolaşmayı, bir maddeye
dayanarak, bir boşluğa dayanarak gerçekleştirdi.
Değerli arkadaşlarım, buradan da ibaret
değil. Sağlık sektöründe; benim milletvekili olduğum bölgede, sizin partili
milletvekili arkadaşlarınızın da, mesela, Kartallı, benimle birlikte
milletvekili olan arkadaşımın da çok beğendiği, çok takdir ettiği, açıkça
"yazık olacak, günah olacak, bu tür insanları görevden almamak gerek, bu
tür insanları görevden alarak bu ülkeye fayda sağlamak mümkün değil"
dediği devlet görevlileri, üst düzey yöneticiler görevden alındı. Yani, sadece
bir eleştiri olsun diye söylemiyorum, samimiyetle bir tespitimi söylüyorum. Daha
dün... Gerçekçi olalım; yani, iktidar, kadrolaşma anlayışı içerisinde değilse,
bir özel kurum olan TEDAŞ... Bildiğiniz gibi, özel sektör, fazladan kadro
çalıştırmaz; hatta, bir insana iki insanın işini yaptırmak için elinden gelen
her şeyi yapar. TEDAŞ, AKTAŞ'tan devralındı. AKTAŞ, inanılmaz bir biçimde
elemanında tasarruf yapma noktasında da nam yapmış bir kuruluş. 2 000 küsur
insan, hangi nedenle bilmiyoruz... İhtiyaç yok değil, bunlar ihtiyaç fazlasıdır
değil, bunlar sözleşmeli eleman... Ne yapılacak? Sözleşmeli elemanların
sözleşmelerini neden yenilemezler? İhtiyaç var, kurumda fazlalık yok. Kurum
yetkilileriyle görüştüğümde, "bu, bir fazlalıktan mı? Acaba, elemanlar
işsiz de, boşuna maaş ödediğinizden ötürü mü bunu yapmaktasınız" diye
sorduğumuzda, kurumun hiçbir yöneticisinden "bunlar fazladır, bunlar
çalışmaması gerekenlerdir" diye bir cevap almadım. Peki, 2 000 küsur
insan, sadece bir bölgede... İşte, 61 yaşla bunun bağlantısını kurmak gibi bir
haklı nedenimiz var. Hiçbir neden gösterilmeksizin, hiçbir gerekçe
gösterilmeksizin, çalışan ve oradaki tahsilatı başarmış, oradaki zararı
asgarîye indirmiş olan bir kurumda, hangi sebeple, hangi nedenle böyle bir
tenkisata, böyle bir işçi çıkarmaya gidilir. Bunu izah etmemiz mümkün mü?!
Ben, burada şöyle bir öneri yapmak isterim
değerli arkadaşlarım: Eğer, Adalet ve Kalkınma Partisi başarılı olursa, bütün
devlet kadroları -endişeniz olmasın- bugün, hangi siyasal partiye yakın
olurlarsa olsunlar, başarılı bir partinin yanında yer alacaklardır; ancak, ne
kadar kadrolaşırsanız kadrolaşın, hangi kanun maddelerini değiştirirseniz
değiştirin; eğer, bir yıl sonra, iki yıl sonra Adalet ve Kalkınma Partisi
başarısızsa, siz, iktidarda olduğunuz müddetçe sizin gibi görünecekler; ama,
özenle, itinayla görevlere getirmiş olduğunuz insanlar, şaşırarak bakacaksınız
-ki, tecrübelisiniz bu konuda- sizden değiller, sizin karşınızdalar; çünkü,
gezegendeki bütün yapılanma, esas itibariyle başarı esasına endeksli. Bir
dezavantajı daha var bu işin. Bakınız, düzgün bir devlet yönetme iddianızı
sergilemektesiniz. Eğer sizler, siyasal yakınlık, akrabalık, hemşerilik esasına
dayanan bir kadrolaşmayı gerçekleştirirseniz, atadığınız her yetkilinin
arkasında, sizin partinizin içerisinde, halk diliyle bir dayısı olacak; kötü
anlamda ifade için değil...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın, lütfen, tamamlayın.
HASAN AYDIN (Devamla) - Sevgili
arkadaşlarım, atamış olduğunuz her unsura -bunu samimiyetle söylüyorum; bu
kürsüde konuşurken de, rencide eden, puan toplamaya yönelik olmaktan çok, bu
ülkenin menfaatlarının önde tutulması gerektiği inancımla ifade etmek istiyorum
ki- atamış olduğunuz her kadroya, üç gün sonra, üç ay sonra, sizin bile
ulaşamadığınız, yetkililerin kendilerini dinletemedikleri bir durumla karşı
karşıya kalacaksınız.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Nereden
biliyorsun?
HASAN AYDIN (Devamla) - Ben, bu noktada,
61 yaşın -benden önceki konuşmacı değerli arkadaşım Sayın Öymen'in de ifade
ettiği gibi- bu değerlendirme ölçüleri içerisinde oylanması gerektiğini
düşünüyorum.
İki cümleyle bir şey daha ifade etmek
istiyorum konuyla ilgili olduğu için. Dört ay uyumlu çalıştık. Arkadaşlar, biz,
dört ay uyumlu çalıştığımız zaman, sizden, çok yoğun, çok sempatik teşekkürler
almadık, böyle bir şeyin beklentisi içinde de değildik. İki gündür, doğal
olarak, bize verilmiş olan meşru haklarımızı kullanarak, görevlerimizi ifa
etmeye çalışıyoruz. Mümkündür ki, tarzımızın, tarzınızla aynı olmaması ihtimalî
yüksektir, mümkün; farklı düşüncelerin insanlarıyız siyaset anlamında; ama,
burada, Sayın Başkanımızın zaman zaman ifade ettiği, Adalet ve Kalkınma Partili
bazı arkadaşlarımızın da ifade ettiği şekliyle, iktidar daha da hoşgörülü olmak
zorundadır. Eğer, iktidar, sağlıklı bir muhalefet olmazsa, kendisini uyaran bir
muhalefet olmazsa, kendisini çok rahat hissedebilir, sorunsuz hissedebilir;
ama, bilesiniz ki, sağlıklı bir muhalefeti olmayan demokrasinin, bir
parlamentonun sağlıklı işler yapması, ülkeye yararlı işler yapması pek de
mümkün değildir; bu anlayışla, bir kere daha bakmanızda fayda var.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sağlıklı
muhalefete bir diyeceğimiz yok.
HASAN AYDIN (Devamla) - Hanımefendi, ben,
size bir öneride bulunuyorum. Siz, bu kürsüyü kullanın; çünkü, orada çok
konuşuyorsunuz... Rica ediyorum... Durmadan konuşuyorsunuz...
Sayın Başkanım, teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Sağlıklı
muhalefet yaparsan, teşekkür ederiz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, bu madde üzerinde 3
adet önerge var. Bu önergeleri okutmadan önce, Başkanlığımıza verilmiş bir
yazılı müracaatı Genel Kurulun bilgisine arz etmek istiyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarıya, her ne kadar
Anayasaya aykırı olsa da, 61 yaşını tamamlayan milletvekillerinin de dahil
edilmesini arz ederiz. (Alkışlar)
İmzaları takdim ediyorum:
|
|
|
|
Mustafa Özyürek |
Salih Kapusuz |
|
CHP Grubu Başkanvekili |
AK Parti Grubu Başkanvekili |
|
Mehmet Altan Karapaşaoğlu |
|
|
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanvekili |
|
Sayın Maliye Bakanımız da olumlu görüş
bildirmiş. (Alkışlar)
Bunu bilgilerinize sundum.
Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
ve bu Meclisin Başkanı olarak, her şeyi Anayasa ve İçtüzüğe uygun olarak yapmak
durumundayız. Zabıtlara geçmiştir, bu talebi işleme koymam mümkün değildir.
(Alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çok teşekkür
ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi, önergeleri geliş sırasına
göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci
maddesinin (a) bendinde yer alan "...olanların" ibaresinin
"olanlardan görevin önem, sorumluluk ve niteliği itibariyle hizmetine
ihtiyaç duyulup görevinde kalmalarında fayda görülenlerin" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Yahya Akman |
Ali Temür |
Akif Gülle |
|
Şanlıurfa |
Giresin |
Amasya |
|
Müfit Yetkin |
Nusret Bayraktar |
M.Kerim Yıldız |
|
Şanlıurfa |
İstanbul |
Ağrı |
BAŞKAN - 2 nci önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 2 nci
maddesinin ikinci fıkrasının başına "vergi denetim elemanları hariç"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasan Aydın |
Mustafa Özyürek |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
İstanbul |
Mersin |
İstanbul |
|
Oğuz Oyan |
Canan Arıtman |
Atilla Emek |
|
İzmir |
İzmir |
Antalya |
|
|
Mehmet Parlakyiğit |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN - Üçüncü önerge, en aykırı önerge
olup, okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 72 sıra sayılı kanun
tasarısının 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Onur Öymen |
Güldal Okuducu |
|
İzmir |
İstanbul |
İstanbul |
|
Mustafa Özyürek |
Şükrü Elekdağ |
Hüseyin Ekmekçioğlu |
|
Mersin |
İstanbul |
Antalya |
"Dışişleri Bakanlığı mensuplarının
görevleri ile ilişkilerinin kesilmesini gerektiren yaş haddi 65 yaşını
doldurdukları tarihtir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeyi oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler...
Bir dakika efendim. Daha önceki, dünkü
toplantımızda, müzakerelerimizde hep üzerinde durduğumuz, tabiî, bir haklı
durum vardı. Ben, Başkanlık olarak özür dilerim.
Şimdi ya gerekçesini okutacağız ya da imza
sahiplerinden bir değerli milletvekilimize söz vereceğim.
Buyurun Sayın Elekdağ.
Süreniz 5 dakika.
MUSTAFA ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bu tasarının, Dışişleri Bakanlığı
personeli ve dış ilişkilerin yürütülmesi üzerindeki olumsuz etkilerini Yüce
Heyetinize kısaca izah edeceğim. Önce, bu tasarının ülkemizin dış temsilinde ve
dış politikasının yürütülmesinde çok önemli bir görev üstlenen
büyükelçilerimizin görevlerini ne şekilde etkileyeceğini sizlere kısaca
belirteyim.
Değerli milletvekilleri, zorunlu emeklilik
yaşının 61'e indirilmesi ve bundan büyükelçilerin 1'er yıllık görev uzatımı
suretiyle muaf tutulması, büyükelçilerimizin 61 yaşından sonra görev
yapmalarını istisnaî bir hale getirecektir. Bunun sonucu olarak da
büyükelçilerimizin görev süreleri belirsizliğe itilmiş olacaktır; yani,
büyükelçiler, görev sırasında görev süreleri aslında sona ermiş; ama, uzatılma ihtimali
bulunan personel durumuna indirgenecektir.
Böylece değerli milletvekilleri, kıdemli
büyükelçilerimiz, görev uzatma kararının baskı ve tehdidi altında bulunan ve
hükümetin mutlak güveninden yoksun bir görüntüye mahkûm olacaklardır.
Büyükelçilerimiz kişisel düzeyde, ülkemiz ise her bakımdan ciddî bir itibar
kaybına uğrayacaktır. Bu durumda, büyükelçilerimizin ülkemizin yüksek
çıkarlarına ilişkin olarak verecekleri mesaj, ağırlığından ve öneminden
kaybedecektir. Bu tasarı kabul edildiği takdirde, büyükelçilerimizin devlete
sağlayacakları verim, hizmet ve yarar aşındırılacaktır; yabancı ülkelerle
diplomatik iletişim kanallarında ağırlık Ankara'ya kayacaktır ve Ankara'daki
yabancı temsilcilere gereğinin ötesinde önem ve itibar kazandırılacaktır.
Değerli milletvekilleri, zorunlu emeklilik
yaşının 61'e indirilmesi, Dışişleri Bakanlığında, gerçekte emeklilik yaşının
58'e, 59'a inmesi sonucunu doğuracaktır; çünkü, 58-59 yaşına gelen bir
büyükelçinin 4 yıllık dış göreve atanması mümkün olmayacaktır. Bu durumda,
56-57 yaşına gelen ve büyükelçilik unvanını kazanmış olan memurlarımızın büyük
kısmı, emekliliklerini isteyerek, özel kesimde kendilerine iş arayacaklardır.
Böyle olunca, sözünü ettiğim nedenlerle, Dışişleri Bakanlığının içeride ve
dışarıda en üst ve önemli görevlerde bulunan personelinin topluca emekli
edilmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalınacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu gelişme, dış
politikada ciddî bir zafiyete yol açacaktır; çünkü, en üst düzeyde boşalacak
kadrolara yapılacak toplu atamalar, bakanlık teşkilatını siyasî etkiye maruz
bırakarak, bakanlığın siyasî baskılara kapalı olma niteliğini ve öz değerlerini
sarsıcı bir etki yapacaktır. Bugüne kadar Dışişleri Bakanlığının en önemli bir
vasfı değerli milletvekilleri, aynen Türk Silahlı Kuvvetleri gibi, politize
olmaması, siyasî etkilere karşı kendini koruma imkânına sahip bulunmasıdır.
Dışişleri Bakanlığının politize olması, partizan politikaların odağı haline
gelmesi, ülkemizin dış güvenliğinin sağlanması açısından yaşamsal, olumsuz etkiler
yapacaktır. Bakanlık eğer, partizan politikaların etkisi altında kalırsa,
Türkiye'nin dış politikası ve dış güvenlik politikası ulusal çıkarlar ışığında
saptanamayacaktır; bu, son derece tehlikeli bir durum yaratır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Efendim, müsaade eder misiniz...
Mikrofonunuzu açıyorum; buyurun.
MUSTAFA ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Devamla)- Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, bir
dönemde, polis teşkilatına değişik akımların sızdığına ve bu durumun, ülkemizde
içgüvenliği nasıl felç ettiğine hepimiz tanık olduk. Böyle bir gelişmenin
Dışişleri Bakanlığı bünyesinde vuku bulması, Türkiye'nin dış politikasını ne
hale getireceğini tasavvur edebilirsiniz. Bu duruma sebebiyet vermenin, değerli
milletvekilleri, ağır vebalini takdirlerinize sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Dışişleri
Bakanlığında emekli edilebilecek memur sayısı, yarısından fazlası büyükelçi
olmak üzere, 150'yi bulmayacaktır. Önemle üzerinde durmak istediğim bir husus
da, emekli edilecek büyükelçilerin toplam büyükelçiler sayısının yüzde 40'ı
gibi bir orana varmasıdır.
Değerli milletvekilleri, büyükelçiler, 20
yılda tam verimli hale gelen Amasya'nın misket elması ağacı gibidirler, uzun
çalışma, birikim ve deneyim sonucunda verimli hale gelebilirler. Büyükelçileri
60'ında emekli etmek, misket elması ağacını 19 uncu yılında kesmek gibidir.
Belirtmek istediğim bir başka husus da
değerli milletvekilleri, diplomasi başta olmak üzere, Dışişleri Bakanlığının
tüm faaliyetleri, deneyim ve uzmanlık istemektedir. Bu bakımdan, büyükelçi ve
diğer diplomatların yanı sıra, idarî memurlarımızın, haberleşme ve kripto
görevlilerimizin halen verimli oldukları bir dönemde emekli olmaları,
gerçekten, hizmetin büyük ölçüde aksamasına sebebiyet verecektir.
Hemen belirteyim ki, yerine getirdiği çok
önemli görevlere karşın Dışişleri Bakanlığı bütçesinin genel bütçedeki payı
binde 36'dan ibarettir. Bu bakımdan, devlet kurumlarında tasarruf gayesiyle
yola çıkıldığında, ele alınması gereken belki de en son kurum Dışişleri
Bakanlığıdır. Sonuç olarak, Dışişleri Bakanlığının, kurum olarak bu uygulamadan
muaf tutulmasının zorunlu olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, lütfen,
bu söylediklerimi vicdanlarınızın ve mantığınızın terazisinde tartınız.
Sayın milletvekilleri, bu hususları önemle
dikkatinize getiriyorum ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz efendim.
Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı,
gerekçesini biraz önce dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 2 nci
maddesinin ikinci fıkrasının başına "vergi denetim elemanları hariç"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun
katılmadığı önergenin gerekçesini mi...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Konuşmak
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
Süreniz 5 dakika.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; bizim önergemizin anlamı şudur: Vergi incelemesiyle
yetkili olan kurullarda çalışan; yani, Maliye müfettişleri, Maliye Bakanlığı
hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenlerinin 61 yaş
sınırının dışında tutulması; yani, yıllardır uygulanmakta olan genel ilkeye
tabi olarak, 65 yaşına kadar görevlerine devam etmesi. Bunun gerekçesi şu: Şu
anda, Türkiye'de, 10 000'in üzerinde vergi inceleme elemanı kadrosu vardır;
kadro olarak 10 000; ama, bunun sadece 3 000'i doludur, 7 000 kadro boştur.
Vergi inceleme elemanı, kolay yetişen bir
insan değildir ve vergi inceleme elemanlarının piyasadaki rayici oldukça
yüksektir. Devlette 2 milyar lira alan bir vergi inceleme elemanı, özel
sektörde en az 5 milyar, 10 milyar lira -şartlara göre- ücret alabilir. Buna
rağmen, bazı insanlar, kamu hizmetini sevdikleri için, mesleklerinden kopmak
istemedikleri için ayrılmamışlardır. Şimdi, bu insanları koparmak, emekliliğe
mecbur etmek, gerçekten, yazık olacaktır. Önergemizin amacı budur.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, bu
yasa vesilesiyle, deneyimi, kıdemi, birikimi dışlayan konuşmalar yapıldı. Bu
konuda bir espri olsun diye, Sayın Kapusuz'la birlikte bir önerge verdik; 61
yaşın üzerindeki milletvekilleri de emekli olsun veya milletvekillikleri düşsün
dedik. (Alkışlar) Eğer, bu öneri kabul edilseydi, milletvekilliğini ilk
kaybedecek insanlardan birisiydim.
Tabiî, insanlar, belli yaşlardayken,
hatırlayınız gençliğinizi, 18 yaşındayken, 40 yaşındaki insanı "canım, bu
adam niye hâlâ ortada, yavaş yavaş öbür dünyaya doğru gitse" diye
beklenir; ama, böyle bir bakarsınız, hızlı bir şekilde 30 yaşına gelmişsiniz,
50 yaş makul görünmeye başlar, bir bakarsınız 50 yaşına gelmişsiniz, 60 yaş
makul görünmeye başlar.
Şimdi, özellikle, bütün dünyada insan ömrü
uzamaktadır, beslenme şartları, tıptaki ilerlemeler ve gelenekler çok
önemlidir; yani, ben, 1962 yılından beri çalışma hayatının içindeyim, benim
bildiğimden beri, tavan 65 yaştır; yani, hiçbir kimse, hiçbir iktidar, ya şunu
aşağıya indirelim dememiştir. Bu devletin bir geleneği; 65 yaş. Şimdi, bunu 2
100 kişi için, tutup 61 yaşa indirmek gerçekten yerleşmiş olan bir geleneği
ortadan kaldırmaktır. Üniversiteler bunun dışındadır, hâkimler, savcılar bunun
dışındadır, bazı kesimler, askerler bunun dışındadır, geriye işte bir Maliye
Bakanlığında çalışan vergi inceleme elemanları, biraz önce değerli arkadaşlarım
anlattı, üniversite dışındaki doktorlar gibi, gerçekten bu ülkeye, mesleklerine
hâlâ yararlı olmakta devam eden insanlar kalıyor ve onları da emekli olmaya
mecbur tutuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, ben, kıdemli,
deneyimli Maliye Bakanlığı hesap uzmanlarından çok şeyler öğrenmiş bir
arkadaşınızım. Burada oturmakta olan Sayın Bakanımız ve Sayın Müsteşarımız da
benim meslektaşımdır. İnanıyorum ki, onlar da çok şeyler öğrenmiştir. Artık,
bunlar yaşlandı, bunları bir kenara atalım demek, doğru değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Türkiye nereden gelmiş, nereye gidiyor...
İnsanlar vaktiyle hangi konularda, hangi teknikleri uygulayarak vergi
incelemesi yapıyorlardı, şimdi nasıl uygulanıyor... Eskiden Facit makineyi bile
bulamazken, şimdi bilgisayarlarla yapılan denetimde nasıl etkinlik
sağlayacağız; yani, bunlar, birbirimize aktararak, birbirimizle bilgilerimizi
paylaşarak geliştirdiğimiz bir noktadır. O nedenle, ben, sizlerden ve sayın
hükümetten, sayın komisyondan istirham ediyorum; böylesine yetişmiş insanları,
özellikle genç elemanların eğitiminde son derece yararlı olan bu insanları
emekli olmaya zorlamayalım, bunlardan istifade edelim. 65 yaş çok fazla bir yaş
değildir. Zaten "akıl yaşta değil baştadır" derler. Öyle insanlar
vardır ki, 40'ına gelmiştir, artık, kafası çalışıyor mu çalışmıyor mu, tartışırsınız;
ama, 80 yaşına gelmiş, pırıl pırıl zekası, kafası olan insanlar da vardır.
Ben bu önergemize destek olmanızı
diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Komisyonun ve hükümetin katılmadığı, gerekçesini
dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci
maddesinin (a) bendinde yer alan "olanların" ibaresinin
"olanlardan görevin önem, sorumluluk ve niteliği itibariyle hizmetine
ihtiyaç duyulup görevinde kalmalarında fayda görülenlerin" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Yahya Akman
(Şanlıurfa) ve arkadaşları
BAŞKAN- Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Efendim, yeterli sayımız olmadığı için
katılamıyoruz; ancak, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN- Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)-
Katılıyoruz efendim.
Hükümetin katıldığı; ama, Komisyonun fikir
beyan edemediği bu önergenin imza sahiplerinden...
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Gerekçesi okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Bu düzenlemeyle, 6400 ve daha
yüksek ek göstergeli görevlere müşterek kararname veya Bakanlar Kurulu
kararıyla atanmış olup 61 yaşını dolduranlardan; bulunduğu görevin önemi,
sorumluluğu ve niteliği itibariyle hizmetine ihtiyaç duyulanların yaş haddinin
Bakanlar Kurulu kararıyla azamî 65 yaşını doldurdukları tarihi geçmemek üzere
uzatılabilmesine imkân sağlamaktır.
BAŞKAN - Gerekçesini de dinledik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Bir sonraki maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- 5434 sayılı Kanunun 102 nci
maddesinde yer alan "% 5 faizi" ibaresi "kanunî faizi"
olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan söz istemiştir.
Buyurun Sayın Oyan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada tartıştığımız ve muhtemelen,
bugün olmasa da yarın, bu gidişle yasalaşacağını anladığımız tasarı, Emekli
Sandığı Kanununda önemli değişiklik yapmaktadır. Bu kadar önemli bir değişiklikle
ilgili -ki, birden çok konuda önemli değişiklik yapıyor- bu akşamın ilerleyen
saatlerinde, galiba, giderek ilgi kaybıyla, ellerimizi kaldırıp indirerek
yasama sürecini sürdürüyoruz. Oysa, burada, Anayasanın 48 inci ve 49 uncu
maddelerinden itibaren tanımlanan, çalışma ve sözleşme hürriyetinden çalışma
hakkına ve ödevine kadar temel bir haktan söz ediyoruz ve burada, kamu
göreviyle ilgili bir deneyim birikiminin, yaşa bağlı olarak da büyük ölçüde
sağlanan bir deneyim birikiminin çok da önemli olmadığı gerekçesi üzerinden bir
süreci çalışıyoruz.
Buraya çıkan, bu tasarının bütünü üzerinde
ilk konuşan AKP'li milletvekilinin, 61 yaşın çok ileri bir yaş olduğu, bu yaş
ve devamında -yani 61-65 yaş arası özellikle tabiî- insanların doğru karar
verme melekelerinin giderek tahrip olduğu gibi, dünyadaki gelişmelere çok
aykırı bir gerekçe açıklamasını izledik. Dünyada, bugün, özellikle gelişmiş
ülkelerde, hem yaşama umudu yükselmekte, yaşam süresi uzamakta -ki, bu
Türkiye'ye de yansımaktadır, sayın hatibin söylediği gibi, Türkiye'de de yaşama
umudu 66 değil, daha yukarıdadır- hem de, özellikle kamu görevinde, bu yaşlarda
verimli bir kamu görevi yapma imkânı giderek artmaktadır; çünkü, bu yaşlarda,
genellikle, çalışan kamu görevlileri, yönetici konuma gelmekte ve bu yönetici
konumun gerektirdiği işleri yapmaktadırlar.
Bu yasa tasarısının bütününe baktığımızda
şunu görüyoruz: Türkiye'de kamuda çalışanların tabi olduğu çok çeşitli kanunlar
varken, bunlarda bir düzenleme yapmadığını, bunlar arasındaki eşitsizlikleri,
var olan farklılıkları sürdürdüğünü, örneğin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
bir yandan en geniş kapsamıyla dururken, bunun yanında 2802 sayılı Hâkim ve
Savcılar Personel Kanunu durmakta, 2914 sayılı YÖK Personel Kanunu çalışmakta,
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası çalışmakta ve sözleşmeliler
için 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname geçerliliğini sürdürmekte. Bütün bu
farklı düzenlemeler varken ve bunların arasında, şimdi, yeniden, ücret
düzeyinde olan farklılıklar yanında, bir de emeklilik yaşı konusunda bir
farklılık getiriyoruz; yani, sistemi biraz daha karmaşıklaştıran, biraz daha
yatay eşitlik ilişkilerini bozan yeni düzenlemeler getiriyoruz.
Kaldı ki, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu içinde kalsak bile, burada, hangi hizmet sınıfında olduğunuza bağlı
olarak çok farklı birtakım özlük haklarına sahip olunduğu bilinmektedir.
Sayın Başkan, bu süre 5 dakikadan çalıştı;
ben madde üzerinde söz almıştım, 10 dakikadan çalışması gerekiyordu. Şu an
bitmekte olduğunu hissediyorum; onun için, uyarayım.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 3 dakikadan
çalıştı. İyi ayarlamadınız Sayın
Başkan.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bugün siz de
yoruldunuz galiba Sayın Başkan.
BAŞKAN - Onu düzeltiyorum.
Tamam efendim, buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Şimdi efendim, Genel İdarî Hizmetler
Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Sağlık Hizmetleri Sınıfı, eğitim, öğretim,
avukatlık, din hizmetleri, emniyet hizmetleri, yardımcı hizmetler, mülkî idare,
millî istihbarat. Yani, bütün bunlar arasında, bir kere, çok ciddî özlük hakları vardır; şimdi, biz,
farklı kanunlara göre kamuda görev yapanlar arasında bir de emeklilik yaşıyla
ilgili yeni farklılıklar çıkarmaya başlıyoruz.
Sayın Bakan, burada, biraz önceki
konuşmasında, bir nokta belirtti. Doğrusu, çok yadırgadığımızı ifade etmek
istiyorum; biraz önce de belirtildi. Sayın Bakan, emekliliğe hak kazanmak ile
yasa hükmüyle zorunlu emekliye ayrılmayı, sanki, aynı şeymiş gibi sundu ve
burada getirdikleri düzenlemenin hak sahipleri lehine bir durum yarattığını
söyledi. Yani, siz, 61 yaşında olup da çalışmaya devam etmek, bunu sürdürmek
isteyen; ama, aslında, emeklilik hakkını kazanmış -çünkü, biliyorsunuz
genellikle 61 yaşında emeklilik hakkını kazanmayan Emekli Sandığı personeli pek
yoktur; bunu kazanmış- gönüllü olarak isterse emekli olabilecek birini, siz,
hayır, zorla emekli ediyorsunuz ve bunu da hak sahibi lehine bir düzenleme
olarak söylüyorsunuz.
Sayın Bakan, ya siz getirdiğiniz yasanın
muhteviyatı konusunda bir algılama sorunu çekiyorsunuz ya da milletvekillerinin
zekâsıyla alay ediyorsunuz. Yani, ikisinden biri yahut da belki bir üçüncüsü;
burada, getirdiğiniz düzenlemenin yanlış anlaşılması için, yani, bizzat
çarpıtılması için bir gayret içine giriyorsunuz. Bunun hangisini ele alırsak
alalım, bir devlet yönetimiyle, bir bakanlık makamıyla, biz, bunun, onun
ciddiyetiyle bağdaşır olabildiğini düşünemiyoruz. O nedenle, burada,
getirdiğiniz düzenlemenin, bir kere, ne anlama geldiğini, hem burada, Meclis
önünde, doğru bir şekilde tanımlamaktan hem de kamuoyuna -bu arada, bu yasama
sürecini izleyen hak sahiplerine ve bütün millete- bunun doğru aktarılmasından
birinci dereceden sorumlu olduğunuzu size hatırlatmak isterim.
Burada, bu yasa, sadece yaş meselesini
düzenlemiyor; bu yasa, aynı zamanda, kaynak denince akla ilk gelenin ne
olduğunu gösteriyor. Burada, daha 1 inci maddeden itibaren, Emekli Sandığı
Kanununun 14 üncü maddesinde, yüzde 15 oranını yüzde 16'ya çıkararak, Emekli
Sandığına tabi hak sahiplerine yeni bir yük getiriyorsunuz. Üstelik -şunu
burada belirtmeme izin verin- burada, Emekli Sandığına tabi olan sigortalılar,
Sosyal Sigortalılar Kurumuna tabi olanlardan farklı olarak, bir tavana tabi
değillerdir; yani, bütün ücretleri üzerinden bu ödemeyi, prim ödemesini
yaparlar; dolayısıyla, buradaki yük, oldukça önemli bir yüktür. Kaldı ki,
-birazdan izleyen 5 inci maddede getireceksiniz- siz "sağlık katkı
payı" adı altında yeni yükler getiriyorsunuz, özellikle sağlık yardımları
için.
Dolayısıyla, burada, aklınıza, her
seferinde, geniş kitlelerin ya gelirleri üzerinden ya bunlara dönecek hizmetler
üzerinden kesinti yapmak ya da bunlara yeni prim vergi yükleri getirmek
geliyor. Bunun doğru bir yöntem olmadığını ve tekrar ediyorum, sizin, bu
sözleri vererek iktidar olmadığınızı hatırlatmak istiyorum.
Yaş meselesinde, şunu, ayrıca belirtmek
isterim: Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olanlarda 58 ve 60 yaş sınırlarına
gelinmesi, sizin, burada, 65'ten 61'e doğru azaltma yönüne gitmeniz, aslında,
standart birliği sağlamaya yönelik bir anlayıştan ortaya çıkmamaktadır. Bir kere,
Türkiye'de, SSK'ya bağlı çalışanların emeklilik yaşlarının 58 ve 60'a
çıkarılması, bu kesimler aleyhine, Türkiye'deki çalışma koşullarını dikkate
alırsak, son derece olumsuz koşullar yaratmıştır. Türkiye gibi bir ülkede,
gençler iş bulamazken, Türkiye'de eğitimli gençlerin yüzde 30'u işsiz
konumdayken, siz, düşünebiliyor musunuz ki, 50 yaşında işsiz kalmış, hatta,
40-45 yaşında işsiz kalmış bir işçinin yeni bir iş bulabilme şansının
olabileceğini veya 60 yaşına kadar bu şansı kullanabileceğini?..
Dolayısıyla, orada, bir kere, Türkiye'nin
gerçekleriyle uyumu olmayan, geçmiş iktidarın yaptığı aşırı bir düzenleme
vardı. Oysa, şimdi, burada, tam tersine, iş güvencesi büyük ölçüde sağlanmış ve
belirli bir hizmet yapma yaşında, belli bir yönetim kademesinde olan insanların
yaşlarını geriye çekerek, esas amaç olarak kadrolaşmaya hizmet eden bir
düzenleme yapıyorsunuz.
Bakınız, burada "bunun kadrolaşmaya
ne gibi bir etkisi olabilir; sadece 2 160 kişi" denildi. Burada, bu,
sadece şimdi 2 160 kişi. Biraz önce söylendi; tekrar etmek istiyorum: 5 yıl
boyunca her yıl 61 yaşını aşacak olanlar itibariyle bakarsanız, burada, asgarî
5 000 kişiden söz ediyoruz ve bu 5 000 kişi, kol işçileri değil, burada,
kamuda, en üst düzeyde görev alan, dolayısıyla, kadrolaşmak açısından sizin en
çok önem vereceğiniz noktalar... Yani, bir anlamda, devlette en önemli karar
kademelerini, karar alma noktalarını ele geçirme, yani, kadrolaşma faaliyeti.
O nedenle, biz, bu yasaya olumlu oy
kullanmıyoruz ve bu d burada, özellikle, biraz önce bazı meslekler itibariyle
getirdiği eleştiriler, bu konudaki bazı koruma önergelerini de dikkate
almamamız bakımından bu düzenlemenin, bu yasa tasarısının Türkiye'de önemli
olumsuzluklar taşıyacağını görüyoruz ve o anlamda da ret oyu vereceğimizi bir
kere daha tekrarlamak istiyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.
Şahısları adına, Denizli Milletvekili
Sayın Mustafa Gazalcı.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasa tasarısı, memurlara bir hak
tanımıyor, bir kazanım getirmiyor; tam tersine, arkadaşlarımın söylediği gibi,
hakları ellerinden alınıyor, kazanımları budanıyor. Eğer, gerçekten, burada,
yenilik adına bir şey gelmiş olsaydı, biz de coşkuyla katılır ve demokrasimiz
için bunu alkışlardık.
Örneğin, memurlar, grevli ve
toplusözleşmeli sendika hakkından yoksundur. Girmeye çalıştığımız Avrupa
Birliği ülkelerinin birçoğunda, memurların, grev hakkı vardır, toplusözleşme
hakkı vardır, siyaset yapma hakkı vardır. Orada ILO ölçütleri geçerlidir.
Memurlar için gerçekten bir şey yapmak
istiyorsak, onları, bir kul değil, kamu çalışanı olarak düşünüyorsak, gelin,
onlara, grevli, toplusözleşmeli sendika hakkını tanıyalım, ILO ölçütlerini
uygulayalım, Anayasanın ilgili maddesini değiştirerek, memurken, görevini
aksatmadan siyaset yapma hakkı tanıyalım, bir yenilikse, bir kazanımsa bunları
yapalım; ama, yıllarca devlete hizmet etmiş bir insanı şimdi kapıya bırakıyorsunuz,
hem de, sanki, yerine 18-20 yaşında, 25 yaşındaki genç bir kişinin geçeceği
izlenimi vererek, işsizliğe çözüm getirecekmiş gibi bir izlenim yaratarak;
yanlış budur. Eğer kadrolaşma değilse, bu, bir vefasızlıktır.
Değerli arkadaşlar, politikacılar, kimi
zaman oy almak için, kimi zaman oy aldıktan sonra emeklilik yaşıyla oynadılar;
ama, bu, devlete saygınlığı azalttı, güven eksikliği yarattı. Kamu çalışanı bir
kul değildir.
Sayın Bakan, burada "2 300 000 kişi
kadrolaşmayla geldi" diyor. Sayın Bakanım, onlar emek veriyorlar, onlar
devleti ayakta tutuyorlar; siz, bunu nasıl söylersiniz! Onların aldıkları ücret
aslında azdır. Nüfusumuza bakınca da, memurumuz, kamu çalışanımız çok değildir,
azdır. Avrupa ülkeleri ölçü olarak tutulduğu zaman, hep yanlış izlenimler
veriliyor.
Sabah, burada, İş Kanunu Tasarısını
tartışırken, işçilerin haklarını budamaya kalkarken, ilgili yanlara sormak
için, federasyonlara sormak için geri çektik. Şimdi, ben, Sayın Bakana
soruyorum: Kamu çalışanlarının örgütleri var, federasyonları var, KESK'i var,
ötekiler var; hiçbirine sordunuz mu bu yasa tasarısı hakkında ne düşünüyorsunuz
diye? Şimdi, aynı mantıkla öneriyoruz: Gelin, bu yasa tasarısını geri çekelim,
soralım taraflara, hatta emekli olacak arkadaşlara; bir tanesi istiyor mu?!
Değerli arkadaşlar, bakın, bundan önce,
iki yasa tasarısını çok çabuk geçirdik; çünkü, ülkenin yararınaydı, bir
yenilikti. Kimlik cüzdanını daha iyi bir şekle getiriyorduk, hiç itiraz gelmedi
Cumhuriyet Halk Partisinden; ama, şimdi yaptığınız, gerçekten, doğru değildir,
emeğe saygısızlıktır. Dışişlerinde görev yapmış iki büyükelçi geldi, burada
anlattı, bu dışişleri kadrolarını yoksunlaştıracak dedi; yıllarca sağlık
kesimine hizmet etmiş bir arkadaşımız geldi, sağlık bundan olumsuz etkilenir
dedi; vergi deneticileri için, Grup Başkanvekili söyledi; şimdi, ben
söylüyorum, ilköğretim müfettişleri için, okul müdürleri için, eğitimde
çalışanlar için... Zaten, nitelikli elemanlar kamudan kaçıyor arkadaşlar;
onlara o kadar az aylık veriyoruz ki! Şimdi, yıllarını devlete vermiş
insanları, isteklerinin dışında, zorunlu olarak kapıdışı bırakmayalım.
Değerli arkadaşlar, ben, bu yasa
tasarısının bir kez daha gözden geçirilmesini diliyorum; çünkü, eğer, emeklilik
yaşıyla oynarsak, keseneklerle oynarsak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sözlerinizi
tamamlarsanız...
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Bundan sonraki iktidarlar da sayısal
çoğunluklarına güvenip bir başka biçimde değiştirebilirler. Eğer, onların,
böyle bir yasayla, ellerinden haklarının alınmasını istemiyorsak, onlara
katılım hakkı tanıyalım -demin söylediğim gibi- ILO ölçütlerini uygulayalım.
Hangi Avrupa ülkesinde kamu çalışanını 61 yaşında emekli yapmak var?!
Şimdi, gerekçeye bakıyorsunuz;
"Dinamizmi artırmak", "Genç personelin yükselmesini
sağlamak", bir de "Bakanlar Kuruluna yetki tanımak." Peki, ne
oldu Anayasanın 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesi? Kimilerine başka bir
uygulama yapacaksınız, kimilerine de başka... Gelip, size söyleyenler ya da
araya adam koyanlar, belki, 65 yaşına kadar makamlarında kalacaklar. O,
hükümete bağlı olacak. Hükümetinizi sürekli kabul etmeyin. Onurlu kamu
çalışanlarını düşünün. Onlar gelip, ben dört yıl daha çalışayım demezler size.
Değerli arkadaşlar, yol yakınken, bu
yasanın, gerçekten kamu çalışanlarına, onların örgütlerine ve federasyonlarına
sorulması için çekilmesini diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.
İkinci söz, Yalova Milletvekili Sayın
Muharrem İnce'de.
Sayın İnce, süreniz 5 dakika.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
İktidar partisi milletvekillerine bir soru
sorarak konuşmama başlamak istiyorum. Bir yol ayırımında tercih yapmak
noktasında kaldığınızda, neden haklıdan yana, ezilenden yana, emekçiden yana
değil de güçlüden yana oluyorsunuz, patronlardan yana oluyorsunuz?! Halkını
ezen bir diktatör ile küresel bir diktatörü kıyasladığınızda, neden küresel
diktatörden yana oluyorsunuz?! Bu değişimin nedeni nedir? Neden bu kadar
değiştiniz?
1980 öncesinde, kodese girerken,
devrimciler ile akıncıları aynı kodese koyuyorlardı. O zamanlar biz "ne
ezilen ne ezen; insanca, hakça düzen" dediğimizde, siz de bu düzendeki birsürü
yağmadan, talandan şikâyetçiydiniz. Nasıl oldu da, şurada, üç beş ayda,
iktidara gelince, o merkez sağın, bugün Parlamentoda temsil edilmeyen o ANAP,
Doğru Yol zihniyetinin bu kadar kötü taklidi oldunuz; doğrusu, anlayabilmiş
değilim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın İnce, konuya girerseniz.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Gireceğim
efendim konuya.
BAŞKAN - Ama konuya girmeniz lazım, bu
kadar girizgâh çok.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Giriyorum
efendim konuya.
Sayın Başkan, yalnız, ben burada üçüncü
kez konuşuyorum, üçüncü kez aynı şekilde konuyla ilgili konuşmam için
uyarılıyorum. Burada bütün milletvekilleri konuyla ilgili mi konuşuyorlar Sayın
Başkanım? (AK Parti sıralarından "evet, evet" sesleri)
Şimdi, idrakle ilgili, iktidara gelenlerin
idrak etmeyle ilgili bir sorunu var. Ben buna "idrak yolları
enfeksiyonu" diyorum. Siz de bu enfeksiyona kapıldınız. Doktorları da 61
yaşından sonra emekli ediyorsunuz zaten. Artık, sizi tedavi edecek kimse de
kalmadı.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Hakaret ediyorsunuz...
BAŞKAN - Sayın İnce, sözünüzü kesmek
zorunda kalacağım.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Geliyorum
efendim.
Siz, 61 yaş sınırlamasını, 61 yaş
sınırlamasını...
BAŞKAN - Sayın İnce...
MUHARREM İNCE (Devamla) - Efendim, konuyla
ilgili zaten Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ama, söylediğiniz söz, doğru bir
söz mü?
MUHARREM İNCE (Devamla) - "İdrak
yolları enfeksiyonu" dedim, "idrar" demedim ki efendim, hakaret
etmedim. "İdrak" dedim; "idrak" sözcüğünün neresi yanlış
bir şey?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kendisinde olan
hastalığı bizde de var zannediyor efendim.
MUHARREM İNCE (Devamla) - O sizin
probleminiz.
BAŞKAN - Efendim, konuya girin lütfen.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben hakkımı
kullanmak istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ona teşhis konmuş,
bizde de var sanıyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakınız, 61 yaş
sınırlaması valilere yok, generallere yok, üniversite hocalarına yok,
hâkimlere, savcılara yok, milletvekillerine yok. Yine aynı mantığı
kullanıyorsunuz işte, gücünüz kime yeterse, kimi yakalarsanız... (CHP
sıralarından alkışlar) Ben, bu mantıktan söz ediyorum.
Biz, adalet, hak, Allah korkusu dediğimiz
zaman da, diyorsunuz ki, bunlar sizin
ağzınıza yakışmıyor. Peki, bu uygulamalar size yakışıyor mu?! (CHP sıralarından
alkışlar)
Ne demek yani, bunlar bize yakışmıyor?!
Bunlar, bu tür söylemler sizin tekelinizde mi; biz bunları kullanamaz mıyız?
Bunları kullandığımızda diyorsunuz ki, bunlar size yakışmıyor.
Bakınız, siz, Türkiye'ye bir yeni,
siyasete bir yeni söylem daha getirdiniz. Belki de, Parlamento, basın, bu
konuyu çok eksik bırakıyor. "Ödünç" kavramı. Önce ödünç üsle, ödünç
limanla başladık, sonra, dün, ödünç işçi dediniz, şimdi memurlardan ödünç yüzde
1 istiyorsunuz; ama, unuttuğunuz bir şey var, iktidarın da ödünç olduğunu
unutuyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) O koltuklar da size ödünç.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Ne alakası var?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben, zaten, bu
söylemimi, merkez sağ zihniyetinden gelenlere yapmıyorum. Geçmişte, bu ülkenin
solcularıyla aynı kodese giren milletvekillerine yapıyorum, size yapmıyorum.
Siz merkez sağ zihniyetinden geldiniz; siz, merkez sağ zihniyetinden
olmadığınızı söyleyerek iktidar oldunuz; ezilen insanlardan, köylülerden,
işçilerden, memurlardan, işsizlerden, emeklilerden oy alarak geldiniz. Bunu ne çabuk
unuttunuz; ben bunların hesabını sormak istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Onların temsilcisi
biziz, size ne oluyor?!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz onların
temsilcisisiniz, biz sermayenin temsilcisi miyiz?! (AK Parti sıralarından
"evet" sesleri)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Vallahi bilemem...
MUHARREM İNCE (Devamla) - Biz, altı ay
öncesinde, elimizde kalemle, tahta başında ekmeğimizi kazanarak geldik buraya.
Neyin hesabını, kime soruyorsunuz siz?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Biz, kimin
temsilcisi olduğumuzu söylüyoruz.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben, hafta
sonunda tarlada çalışan adamım; bana neyin hesabını soruyorsunuz?! Ben köy
çocuğuyum; siz bana neyin hesabını soruyorsunuz?!(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Eğer, sizin
ülkeyi kalkındırma anlayışınız, İskenderun Limanını, Devlet Demiryollarını, kâr
ettirme anlayışınız, Amerikan askerlerine peşkeş çekmekse, ben o anlayışta
yokum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, bu maddeyle ilgili
verilmiş bir önerge var; okutacağım, bilgilerinize sunacağım; ancak, bu
maddeyle ilgisi olmadığından, işleme almayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 3 üncü
maddesine aşağıdaki paragrafın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Berhan Şimşek |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Mehmet Parlakyiğit |
|
İstanbul |
İstanbul |
Kahramanmaraş |
|
Sıdıka Aydoğan |
Akif Hamzaçebi |
|
|
İstanbul |
Trabzon |
|
"Devlet tiyatro, opera ve bale
sanatçılarının zorunlu emeklilik yaşı 67'dir"
BAŞKAN - Gördüğünüz gibi, önergenin bu
maddeyle ilgisi olmadığından herhangi bir işlem yapmam mümkün değildir.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan,
yerimden iki cümleyle bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN - Efendim, bakın, sırf Genel
Kurulun bilgisi olsun, zabıtlara geçsin diye bunu okuttum.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Daha önceki maddede verseydiniz, büyük bir memnuniyetle bunu işleme
koyardık.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Çok
haklısınız...
BAŞKAN - Teşekkür ederim. O bakımdan,
herhangi bir söz vermem mümkün değil.
Görüşmeler tamamlanmıştır...
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkanım... Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Şimdi, maddeyi...
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkanım,
çok özür dilerim, evet, bir önceki maddede vermemiz gerekirdi; fakat...
BAŞKAN - Maddeyi oylamaya geçmeden önce,
bir hususu da arz etmek istiyorum.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - ...çok önemli
bir olay olduğunu bilin. Bu, 61 yaşa indiğinde devlet tiyatrolarında...
BAŞKAN - Başkanlığımıza verilmiş bir
önerge vardır, okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Cumhuriyet Halk Partisi Yalova Milletvekili
Muharrem İnce "idrak yolları enfeksiyonuna yakalandınız" diyerek,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin idrak etme hastalığına yakalandığını
iddia ederek hakaret etmiştir.
Özür dilemesini talep ediyoruz.
|
Ahmet Yaşar |
Ali Rıza Alaboyun |
|
Aksaray |
Aksaray |
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, tıbben,
her enfeksiyon bir hastalık değildir.
BAŞKAN - Sayın Koç, bu biraz da yorum ve
kasta bağlı. Ben aynı kanaati taşımıyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, ben hekimim
ve çok açıktır... Her enfeksiyon bir hastalık değildir Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın İnce, bu konuda, siz,
lütfen, maksadınızın bu olmadığını şu Genel Kurulumuza bir açıklarsanız memnun
olurum.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Soru sorma
hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın İnce, yerinizden iki
cümleyle ifade edin.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan,
öncelikle şunu belirtmeliyim ki, milletvekilliğim süresince, hiçbir kimseye,
hiçbir partiye, hiçbir şekilde, asla hakaret etmem. Her zaman, ölçülü bir
şekilde sataşmanın, siyasetin bir gereği olduğuna inanmışımdır.
Benim orada yapmak istediğim, olaya biraz
espri katmaktı, olayı daha iyi anlatmaktı. Takdir edersiniz ki, arkadaşlarım
da, çok değerli iktidar partisi milletvekilleri de, bu espriyi çok beğendiler
aslında, ondan eminim. (AK Parti sırasından "nesini beğenmişiz"
sesleri) Onu başka seçim bölgelerinde kullanacaklar.
BAŞKAN - Siz, maksadınızın bir hakaret
olmadığını...
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben, idrak etme
zafiyeti olduğunu söyledim. Yani, bu konuda, iktidara gelince, iktidar
partilerinin yakalandığı iktidar hastalığı diye bir hastalık var. Ben,
küçümseyici anlamda bir şey söylemedim ki. Kimseye hakaret etmedim, asla
kimseye hakaret etmedim.
BAŞKAN - Tamam efendim. Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkanım,
bir şey söyleyeceğim.
Ben, bir milletvekili olarak, halkın
iradesinin sonucu buradayım. Onları eleştirme hakkımı kullanıyorum. Eğer
"bize hakaret ettin" diyorlarsa, tümünüzden özür dilerim;
seçmenlerinizden, örgütlerinizden, bütün Türkiye'den özür dilerim; hiç problem
değil. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İnce.
Şimdi, maddeyi oyluyorum.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan,
soru sorma hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Geçti efendim.
Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz
dolmuş olduğundan, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 16 Mart 2003 Pazar günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.00